Upload
others
View
2
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
MÜCiZE
BİBLİYOGRAFYA :
St. Augustine, The City ofGod(tre. H. Bettenson). London 1984, s. 976-980; M. Maimonides. The Guide of the Perplexed(trc. S. Pines) , Chicago 1963, ll, 498-499, 529; a.mlf .• A Maimonides Reader(ed. I. Twersky). New Jersey 1972, s. 382-383; B. Spinoza, Traetatus Theologico -Politicus (tre. S. Shirley- B. S. Gregory), Leiden 1989, bl. ll, kısım 6; T. Aquinas. The Summa Theologiea, London 1934, V, 41-46; XIV, 91-97; J . Halevi. The Kuzari, New York 1964, s. 58-63; J. Guttmann, Philosophies of Judaism : A History of Jewish Philosophy from Biblical Times to Franz Rosenzweig (tre. D. W. Silverman). New York 1964, s. 192-193, 244-248, 321, 334-337, 361 -362; S. Gaon, The Book of Beliefs and Opinions, New Haven-London 1976, s. 163-164; J. Macquarrie, Principles of Christian Theology, New York 1977, s . 24 7-253; Three Jewish Philosophers: Jehuda Halevi Kuzari(ed. I. Heinemann). New York 1981 , s . 16-17,32, 56-57; R. Eisen, Gersenides on Providence, Covenant and the Chosen People, Albany 1995, s. 23-26; S. D. Breslauer. "Philosophy in judaism: Two Stances" , The Blackwell Companian to Judaism (ed.). NeusnerA. ). Avery- Peek), Oxford 2004, s. 174-175; K. Kohler. "Miracle", JE, VIII, 606-607; T. G. Pater. "Miracles", New Catholic Encyclopedia, Washington 1967, IX, 890-894; J. Licht, "Miracle", EJd., XII, 73-74; L. 1. Rabinowitz, "Miracle, in the Talrnud", a .e., XII , 74-76; E. Schweid, "Miracle; in Medievaljewish Philosophy", a.e.,XII, 76-79; M. J. Graetz, "Miracle, Contemporary Views", a.e., XII, 80-81; J. A. MacCulloch, "Miracles", ERE, VIII, 676-690; M. Waida. "Miracles, an Overview", ER, IX, 541-548; M. Kelsey, "Miracles, Modern Perspectives", a.e., IX, 548-552; O. Bücher, "Miracle, NT", The Encyclopedia of Christianity, Le iden 2003, lll, 549-550; A. Grözinger,'"Miracle, Practicle Theology", a.e., lll, 551.
it.~ SALİME LEYLA GüRKAN
r MUDADDE
L(bk. MÜNASEBATÜ'l-AYAT ve's-SÜVER)._j
r MU'DAL (~f)
Senedinden birbiri ardınca iki veya L daha fazla ravinin düştüğü hadis. _j
Sözlükte "(bir iş) karışık ve zor olmak" anlamındaki i'dal masdanndan türeyen mu' dal, senedinin herhangi bir yerinden arka arkaya iki veya daha fazla ravisi düşen hadisi ifade eder. Hadisi bu şekilde rivayet etmeye i'dal denir. 1 (VII) ve ll. (VII ı.) yüzyıllarda sözlük anlamında geçen mu'dal kelimesini ilk defa lll. (IX.) yüzyılın başlarında Ali b. Medini tarif etmiş ve mürselden ayrı olarak onu, "senedde hadisi irsal eden ravi ile Hz. Peygamber arasında birden fazla ravisi düşen hadis" şeklinde tanımlamıştır (Hakim en-NisabGrl. s. 36). AncakYahya b. Main, Zühli, Nesai
356
ve Ebü'l-Feth el-Ezdi gibi muhaddisler terimi, "senedinde veya metninde kapalılık bulunan ya da açıklanması zor meseleler içeren hadis" manasında kullanmışlardır. Yine bu dönemlerde mu'dal kelimesine mürsel ve münkatı' anlamını verenler de olmuştur.
VII. (XIII.) yüzyılda hadis terimleri belirginleştikten sonra İbnü's-Salah, münkatıın bir çeşidi olduğunu söylediği mu'dal hadis "isnadında iki veya daha fazla ravisi düşen hadis" şeklinde tanımlamıştır ('Ulumü'L-f:ıadfş, s. 59). Ancak İbnü'sSalah'ın bu tarifi, isnadda düşen ravilerin peş peşe olması gereğini içermediği için Zeynüddin el-Irak! tarafından eksik bulunmuştur. Zira ravi düşmesi ayrı yerlerde olursa hadis münkatı' olur. İbnü's-Salah'a göre tebeu't-tabiinden birinin "kale Resulullah" diyerek, daha sonraki nesilden bir ravinin "an Resulillah" yahut "an Ebi Bekr" şeklinde rivayet ettiği hadis de mu'daldır. Ebu Nasr es-Siczi, ravinin "beleğani" (bana şöyle ulaştı) diye rivayet ettiği hadisi muhaddislerin mu'dal saydığım söylüyorsa da İbn Hacer el-Askalani. bunun mu'dal değil senedinde müphem ravi bulunan muttasıl hadis olduğunu belirtmektedir (en-Nüket, ll, 582).
Mu'dal hadiste peş peşe iki ravinin düşmesi senedin herhangi bir yerinde olabilir. Ancak meşhur musanniflerin ve ravilerin senedin baş tarafından iki yahut daha fazla raviyi atlayarak "kale ResGlullah" diye naklettikleri hadise de mu'dal veya muallak denebilir. Çünkü bu durumda senedin baş tarafı hazfedilmiş olmaktadır.
İki yahut daha fazla ravi senedin ortasından veya sonundan düşerse hadis mutlak manada mu'dal sayılır. Senedinin baş tarafından iki ravisi düşen mu'dal hadise. Hakim en-Nisaburi'nin Yahya b. Adem > Ebu Bekir b. Ayyaş > A'meş > Şa'bi senediyle naklettiği. kıyamet gününde insana dünyada yaptıkları hatıriatılıp da onları inkar etmesi üzerine ağzının mühürleneceğine dair rivayeti örnek olarak zikredilmektedir. Bu rivayetin mu'dal kabul edilmesinin sebebi. Şa'bi'nin Hz. Peygamber' e muttasıl senedie ulaşan rivayetlerinden biri olduğu halde A'meş'in bunu senedden Enes b. Malik ile Hz. Peygamber'i hazfederek Şa'bi'nin sözü gibi nakletmesidir. Aynı hadisin Müslim tarafından Fudayl b. Amr > Şa'bi > Enes b. Malik> Resuluilah senediyle tahric edilen rivayetinde senedin düşen halkalarını görmek mümkündür (Müslim, "Zühd", ı 7).
Pek çok eserde rastlanabilen mu'dal hadisin örnekleri İmam Malik'in el-Mu-
vatta'ı ile Said b. Mansur'un es-Sünen'inde fazlaca yer almaktadır. İbn Abdülber en-Nemeri el-Muvatta'daki mu'dal, mürsel ve münkatı' rivayetleri derleyerek muttasıl senedieri bulunup bulunmadığını araştırmış. bu nitelikteki altmış bir hadisten elli yedisinin başka tariklerle İmam Malik'ten müsned olarak nakledildiğini, sadece dördünün isnadı bulunmadığını tesbit etmiştir ( Tecrid Tercemesi, Mukaddi me. ı. ı 50). Mu'dal bir rivayet, başka bir tarikle nakledildiğinin tesbit edilmediği veya senedinden düşen ravilerin kimlikleri belirlenip adalet ve zabt yönünden durumları açığa çıkarılmadığı sürece zayıf kabul edilir ve delil olarak kullanılmaz.
BİBLİYOGRAFYA :
Müslim, "Zühd", 17; Hakim en-N!sabCır!. Ma'rifetü 'ulümi'l-J:ıadiş (nşr. Seyyid Muazzam Hüseyin). Haydarabad 1935--> Medine-Beyrut 1397/1977, s. 36-39; ibnü's-Salah. 'Ulumü'lJ:ıadiş, s. 59-61; lraki, FetJ:ıu'/-mugiş, s. 71-73; ibn Hacer ei-Askalan!, en-Nüket 'altı kitabi ibni'ş-ŞalaJ:ı (nşr. Rebl' b . Hadi Um eyr). Riyad 1408/1988, ll, 575-582; SüyCıt!, Tedribü 'r-ravi (nşr. Abdülvehhab Abdüllatlf), Beyrut 1399/ 1979, 1, 211-214; Emir es-San'an!, Tav:Zi/:ıu 'l-ef
kar(nş r Salah b. Muhammed b. Uveyza). Beyrut 1417/1997, 1, 296-298; Leknev!, :?aferü 'l-emani (nşr. Abdülfettah EbG Gudde), Beyrut 1416, s. 354-356; Tecrid Tercemesi, Mukaddime, 1, 149-150; NCıreddin ltr, Menhecü'n-nakd {f 'utami 'l-J:ıadiş, Dımaşk 1401/1981, s. 379-380; Murtaza ez-Zeyn Ahmed, Menahicü'l-muJ:ıaddişin {f takviyeti'l-e/:ı[ıdişi'/-J:ıasene ve'z-za'i{e, Riyad 1415/1994, s . 245-254.
r
L
li! MEHMET EFENDiOGLU
MUDANYA MÜTAREKESİ
İstiklal Harbi'ni sona erdiren ateşkes antiaşması (ll Ekim 1922).
_j
Milli Mücadele'nin sonunu oluşturan Büyük Taarruz'un hemen arkasından Yunanistan İtilaf devletlerinin ara buluculuğunu istemişti. İstanbul'daki İtilaf devletleri yüksek komiserleri de 4 Eylül 1922'de ilk mütareke teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin İstanbul'daki temsilcisi Hamid Bey' e yapmışlardı . Rauf Bey hükümeti, bu gelişmeyi cephede bulunan Başkumandan Mustafa Kemal Paşa'ya bildirdi. Anadolu kurtarıldığı için mütareke ancak Trakya için söz konusu olabilirdi. Mustafa Kemal Paşa. Yunan hükümetinin doğrudan veya İngiltere vasıtasıyla müracaatını dikkate alacağını bildirmekle beraber ordunun ileri harekatını durdurmadı. İzmir ve Bursa alınırken 2. Süvari Tümeni 6. Kolordu emrinde Ça-
nakkale'yi ele geçirmekle görevlendirilmişti.
Yunanlılar'ı Anadolu'ya gönderen İngiliz Başbakanı Loyd George ise bölgedeki güçleri takviye ederek hedeflerinden kolay vazgeçmeyeceğini göstermek istedi. Sömürgeler Bakanı Churchill, 16 Eylül'de Boğazlar'ın ele geçirilmesi için Balkan devletlerinden, müttefiklerinden ve sömürgelerinden yardım istemiş, ancak beklediği karşılığı bulamamıştı. Bunun üzerine İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Fransa'ya gidip Fransız Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Poincare ve İtalya'nın Paris elçisi Kont Sforza ile mevcut durumu görüştüyse de bir sonuç alamadı. İtilaf devletleri arasındaki uzlaşmazlık Yunan kuwetlerinin Anadolu'ya çıkarılmasından rahatsız olan İtalya ve Fransa'nın muhalefetinden kaynaklanmakla beraber bunda en büyük etken Yunan kuwetlerinin savaş meydanında yenilmiş olmasıydı.
İtilaf devletleri. Fransız hükümetinin · yarı resmi görevlisi olarak İstanbul'dan Mustafa Kemal Paşa ile görüşmeye giden General Pelle aracılığı ile Türk hükümetinin öncelikli hedefinin Trakya ile istanbul'un kurtarılması ve Boğazlar'ın serbestliğinin korunması olduğunu öğren
diler. Bunun üzerine 23 Eylül'de tarafsız bölgeye asker gönderilmemesi şartıyla Edirne dahil Doğu Trakya'nın boşaltılıp Türkler'e teslimini öngören bir notayı Mustafa Kemal Paşa'ya gönderdiler. Türk orduları Biga ve Erenköy'ü geri alınca İngiliz kuwet kumandanı General Harrington askerlerin tarafsız bölgeden çekilmesini istedi. Mustafa Kemal Paşa. harekatın Yunan ordusunu takip ve Boğazlar'ın serbestliğin i sağlama amaçlı olduğunu ve tarafsız bölge tanımadığını bildirdi. General Harrington, 26 Eylül 1922 tarihli bir telgrafla Mustafa Kemal Paşa'ya müracaat ederek müzakereleri n başlamasına kadar Erenköy ve Biga'nın batısından Türk kuwetlerinin çekilmesini talep etti. Mustafa Kemal Paşa. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetiyle muhatapları arasında böyle bir bölgenin belirlenmediğini, Yunan kuwetlerini takipten başka bir şey yapılmadığını, zira Yunanlar'ın Anadolu'da olduğu gibi Trakya'da da halka kötülük yapmaya devam ettiğini belirterek Türk milletinin de öteden beri Boğaz
lar'ın serbestliğini istediğini açıkladı. Tarafların barış isteğini ortaya koyduğu bu görüşmelerden sonra 27 Eylül'de Türk süvarilerinin ileri harekatı durduruldu. Bu aşamada Fransa'nın etkili siyasetçilerioden Franklen Bouillon, İngiliz ve İtalyan-
lar'ın da tasvibiyle izmir'e gelip28 Eylül'de Mustafa Kemal Paşa ile görüştü. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti başkanı ve Dışişleri bakanı ile de bir toplantı yaptı. 29 Eylül 1922 tarihli cevabi bir nota ile 3 Ekim'de Mudanya'da görüşmele
re başlanmasının uygun olacağı ve Türk tarafını İsmet Paşa'nın temsil edeceği bildirildi.
Bu görüşmelerde Türk delegasyonunda batı cephesi kurmay başkanı Asım (Gündüz) Paşa ile kurmay yarbay Tevfik Bıyıklıoğlu da yer alıyordu. Fransa'yı kuvvet kumandanı General Charpy, İngiltere'yi işgal orduları kumandanı General Harrington, İtalya'yı General Manbelli temsil ederken Franklen Bouillon da resmi sıfatı olmadan görüşmelere katılıyordu. Yunan delegeleri General Mazarakis ve Albay Sarıyanis. Mudanya'ya gelmekle birlikte müzakerelere katılmayıp limanda demirli bir Yunan nakliye gemisinde beklediler. 3 Ekim'de başlayan müzakerelerde Yunanlılar'ın Meriç nehrinin batı yakasına çekilmesi, boşalan mevkileri önce müttefiklerin , ardından Türkler'in kontrol etmesi , önemli yerlerin müttefik kontrolünde olması, tarafsız bölgelerdeki Türk askerlerinin çekilmesi şeklindeki müttefik isteklerine karşılık Türk tarafı işgalin kısa tutulup Trakya'nın boşaltıl
masına hemen başlanmasını, Meriç nehri boyundaki kuwetlerin nehrin batısında tutulmasını. Karaağaç'ın Türk kuwetlerine teslim edilmesini istiyordu. Bu istekIere Fransızlar olumlu yaklaşırken İngiliz ve İtalyan temsilcileri yetkisiz olduklarını ileri sürdüler. Görüşmeler 5 Ekim'de kesildi. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa 6 Ekim'de ordulara Boğazlar yönünde hareket serbestliği verdi. İsmet Paşa da Trakya'nın hemen boşaltılıp teslim edilmesini, aksi takdirde harekete geçileceğini bildirdi. istanbul'daki Fransız yüksek komiseri General Pelle ve Franklen Bouillon'un ara buluculuğu ile harekat emri bir gün ertelendi. Türk hükümetinin sert ve kararlı bir tavır alacağını beklemeyen İngiltere prestijini kurtaracak bir şeyler yapma telaşı içerisindeydi. Ancak Türk tarafının kararlı yaklaşımı sonunda 6-7 Ekim gecesi Paris' e giden Lord Curzon, müttefik temsilcileriyle görüşerek Trakya'nın bir ay içinde Türk askerine teslimi ve barış konferansı sırasında tarafsız bölge ile Meriç'in doğu kıyısının müttefik kuwetlerce işgalinde mutabık kaldı.
9 Ekim'de yeniden başlayan görüşmelerde başından beri gözlemci sıfatında bulunan ve İtilaf devletlerinin vereceği
MUDANYA MÜTAREKESİ
hükme razı olmaktan başka çaresi kalmayan Yunan delegeleri kuwetlerinin Meriç nehrinin batısına çekilmesi kararının siyasi olduğunu , bunu kabule yetkili olmadıklarını bildirdiler. Yunan delegelerinin yetkisizliğini belirten General Harrington. Yunan hükümetinin varılan anlaşmayı kabul etmemesi halinde bile sözleşmenin müttefikler tarafından uygulanacağını söyledi. Mudanya Mütarekesi 11 Ekim 1922 sabahı imzalandı. Yunan kuwetlerinin Doğu Trakya'da gerisine çekilecekleri hattı belirlemek, Doğu Trakya'nın boşaltılması ve Türkler' e teslimi düzenini ve işgal döneminde asayişi sağlamak üzere denetimi gerçekleştirmek için şu hususlara karar verilmişti: 1. Üç gün içinde yürürlüğe girecek anlaşma ile Türk-Yunan çarpışması sona erecektir. z. Yunan kuvvetleri, Akdeniz'e döküldüğü yerden Trakya ile Bulgaristan sınırının kesiştiği noktaya kadar Meriç'in sol kıyısına çekilecektir. 3. Barış yapılana kadar Karaağaç dahil Meriç'in sağ kıyısı müttefiklerce işgal edilecektir. 4. Edirne'ye ulaşan demiryolunun Cisr-i Mustafa Paşa'dan KuleJiburgaz'a kadar Meriç'in sağ kıyısını izleyen kısmı üç müttefik, bir Yunan ve bir Türk delegeden oluşan komisyonun gözetimi altında olacaktır. s. Doğu Trakya'daki Yunan tahliyesi askeri kıtalar, araç gereçle cephaneler ve yiyecek depoları dahil on beş günde yapılacaktır. 6. Jandarma dahil Yunan sivil memurları mümkün olan en kısa zamanda çekilecek ve yerlerini Türk tarafına teslim edilmek üzere müttefiklere devredecektir. Bu devir teslim azami otuz günde tamamlanacaktır. 7. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti, asayiş ve düzeni sağlamak için subayları dahil en fazla 8000 kişilik bir jandarma kuwetini memurlara katabilecektir. 8. Yunan askerlerinin çekilmesi ve mülki idare teslimi işi müttefik karma kuwetlerinin gözetimi altında yapılacaktır. 9. Bütün kuwetlerden başka ortalama yedi tab url u k müttefik kuweti Doğu Trakya'yı
işgal edip asayişin devamını sağlayacaktır. 10. Müttefik heyet ve kıtalarının geri çekilmesi Yunanlılar'ın boşaltmasından otuz gün sonra olacaktır. Müttefikler, asayişin sağlanması ve Türk olmayan halkın korunması için yeterli tedbirlerin alındığında hemfikir olursa bu geri çekiliş daha erken bir tarihte de olabilecektir. 11. Türkiye Büyük Millet Meclisi orduları bağ aziarın yaklaşık 15 km. doğusundaki hatta duracak. barış konferansı sırasında da ileriye geçmeyecektir. Bu hat Çanakkale bölgesinde Lapseki, kuzeyde Bozburun ve güneyde Kumburnu esas noktaları
357
MUDANYA MÜTAREKESi
teşkil etmek üzere İzmit yarımadasında İzmit körfezinde Darıca'dan Karadeniz'de Şile'ye kadar uzanmakta ve Gebze'den geçmektedir. Bu mevkiler Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetine aittir. Darıca'dan Şile'ye giden yoldan Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti ve askeriyle müttefik askerleri ortak yararlanabilecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti ve müttefikler burada kuwet artişı yapmayacaktır. 12. Müttefiklerin birlikleri bulundukları yerde kalacak, barış konferansı sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi
' hükümeti de buna riayet edecektir. Söz konusu arazi istanbul yarımadasında Pedima'nın 7 km. kuzeybatısında Karadeniz üzerinde bir noktada lstranca, Mertekli, Kışağılı, Sinekli , Karasinan çiftliği, Kadıköy, Yenice. Kaladina çiftliği, Kalikratya hattının doğusundaki yarımadanın bütünü dahil Gelibolu yarımadasında Baklabum u, Sarosburnu, Bolayır ve Soğluma mansabı hattının güneyinde kalan Gelibolu yarımadasının bütün kısmıdır. 13. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti barış antiaşması onaylanıncaya kadar Doğu Trakya'ya askeri kıtalar geçirmemeyi ve orada ordu toplamarnayı taahhüt edecektir. 14. Antlaşma. imzalanmasından üç gün sonra yürürlüğe girecektir.
Başlangıçta bu kararları kabul etmeyen Yunan hükümeti üç gün sonra mütareke sözleşmesini onayladığını bildirmek zorunda kaldı. Kuwetlerinin çekilmesi ve müttefiklerin kontrolü Türk kuwetlerine devri otuz günde tamamlandı . Kasım
sonuna kadar Doğu Trakya anavatana katılmış oldu.
Mudanya Mütarekesi, Yunanlılar'ın aslında Osmanlı Devleti'nin paylaşımı projesinde bir alet olduğunu. arkalarındaki gücü İngiltere başta olmak üzere İtilaf devletlerinin teşkil ettiğini açık bir şekilde göstermiştir. Bu mütareke, Milli Mücadele'nin sadece Yunan silahlı gücüne karşı değil gerçek anlamda bütün bir müttefik cepheye karşı verildiğini de kanıtlamıştır. öte yandan Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti müttefik devletlertarafından resmen tanınmıştır. Mudanya Mütarekesi ile, Boğazlar'ın kontrol edilmesi maddesinden doğabilecek Türkİngiliz çatışmasının önüne geçildiğini söylemek mümkündür. Bu mütareke askeri zaferierin siyasi başarılarla desteklenmesi sürecinin ilk hamlesidir. Mustafa Kemal Paşa da MüdMaa-i Hukuk cemiyetleri ve belediye başkaniıkiarına hitaben yayımladığı genelgede büyük zaferin ilk semeresinin Mudanya'da alındığını, bü-
358
tün milletin sarsılmaz azmi, ordunun karşı konulamaz gücünün barış konferansında meşru hakları sağlamaya kefil olduğunu bildirmiştir.
BİBLİYOGRAFYA :
Atatürk 'ün Söylev ve Demeçleri, Ankara 1945, 1, 240-260; T.B.M.M. Zabıt Ceridesi, XXIII, Ankara 1960, s. 349-353; Ali Fuat Türkgeldi, Mondros ve Mudanya Mütarekelerinin Tarihi, Ankara 1948; Tevfik Bıyıklıoğlu , Trakya 'da Milli Mücadele, Ankara 1955, 1, tür.yer. ; Ali Fuat Cebesoy, SiyasiHatıralar, İstanbul1957, s. 79; D. Walder. The Chanak A{fair, HutchinsonLondon 1971 , s. 298, 304 ; Selahattin Tansel, Mondros 'tan Mudanya 'ya Kadar, Ankara 1978, IV, tür. yer.; Mustafa İsmet İnönü, Hatıralar (haz. Sabahattin Selek), İstanbul 1987, ll , 27-39; A. Mango, Atatürk, London 1999, s. 348-357 .
Iii CEZMİ ERASLAN
MUDAR (Beni Mudar) (~~)
Araplar'ın dört ana kolundan biri. L ~
Kabilenin ceddi Mudar. Nizar b. Mead b. Adnan'ın oğludur ; "Hamra" (kırmızı) lakabıyla da bilinir; kırmızı aynı zamanda Mudaroğulları'nın bayrak ve sarıklarında kullandıkları renktir. Adnan ve Kahtan'dan sonra Araplar'ın kendilerine nisbet edildikleri dört ana koldan biri olan Mudar (diğerleri Rebla, Kudaa ve Yemen), İslamiyet'ten önce Hındif ve Kays Aylan adında iki kola ayrıldı. Sayı ve güç itibariyle çok defa bütün Mudar kabilelerini temsil eden Kays Aylan'ın en meşhur kolIarı Süleym, Hevazin. Mazin. Gatafan, Muharib, Advan. Fehm ve Enmar; Hındif'in kolları ise Kureyş. Eşraf, Kinane, Hüzeyl, Temlm. Huzaa ve Müzeyne'dir.
Mudar'ın ana yurdu olarak Saravat'a kadar Mekke Haremi'nin sınırlarıyla Gavr ve çevresi kaydedilir (Bekrl. 1, 18). Rebla ile ittifakyapan Mudar, Mead ve kollarını Mekke ve çevresinden çıkarıp yurdunu genişletti. Rebla'ya üstünlük sağlayan Mudar'ın en önemli kolu Kureyş Mekke'de kalırken diğerleri Arap yarımadasının çeşitli bölgelerine dağıldılar. IV. yüzyılın başından itibaren Arabistan dışına çıkarak Harran. Rakka, Şimşat. Tellümevzen ve Suruç dolayiarına kadar yayıldılar.
lll . yüzyılın başlarında Mekke'de birlikte yaşadığı İyad kabilesiyle mücadeleye giren Mudar galip gelerek şehrin ve Kabe'nin idaresini üstlendi; fakat bunu uzun müddet sürdüremeyip Huzaa'ya devretmek zorunda kaldı ve sadece icaze. ifaza ve nesi ile yetindi (Thberl, ll, 285-286) . Daha sonra Mudarlılar. Fihr b. Malik'in (Ku-
reyş) liderliğinde savaşarak Kabe'yi Mekke'den Yemen'e nakledip insanların hac için kendi topraklarına gelmesini sağlamak isteyen Himyerller'i engellediler (a.g.e., 11. 263) . Cahiliye döneminde Mudar ile Rebla arasındaki rekabet ve düşmanlık mücadelelere yol açtı. sonunda Yemenliler'in desteğini alan Rebla Mudar'a üstün geldi. Tabiln alimlerinden Katade b. Diame'nin Mudarlılar'ın Cahiliye'de açlık endişesiyle kız çocuklarını öldürdüklerini kaydetmesi ( Kurtubl, X. 117) kabilenin bütününü kapsamamış olmalıdır (bk. MEV'ÜDE) . Kabilenin atası olan Mudar b. Nizar'ın Arapça okuma yazmayı ilk bilenlerden olduğu zikredilir ( NCıreddin elHalebl, ı . 28). Daha sonraki dönemlerde de Mudarlılar arasında yazının bilindiği (Belazurl, Fütah, s. 691 ) , ancak kabilenin genellikle bedevi hayat tarzını sürdürdüğü anlaşılmaktadır.
İslam'ı kabul eden Mudar'a mensup ilk kabilenin Müzeyneoğulları olduğu sanılmaktadır (İbn Sa'd, 1, 222). Uhud Gazvesi veya Mekke'nin fethi sırasında Medine'ye gelen Abdülkaysoğulları'nın Mu dar müşriklerini kendilerinin Medine'ye gelmesini engellemeleri yüzünden Hz. Peygamber'e şikayet etmeleri (Buhar!, "Megazl", 69; Müslim, "İman", 23-24) kabilenin bazı kollarının henüz İslamiyet'e girmediğini göstermektedir. Resul-i Ekrem bazan Mekke müşrikleri için Mudar adını kullanırken (Buhar!, "Cihad", 98; Müslim, "Mesikid" , 294-295) Kureyşliler de kendilerine Mudar'ın eşrafı diyor ve İslam'ı benimsemelerinin Kabe'yi mabed kabul eden diğer Araplar'ı etkileyebileceğini söylüyorlardı (Kurtubl, X, 392) . Mudarlılar'ın önemli bir kısmı bedevi alışkanlıkianna ve kabile asabiyetine bağlılığını uzun süre korumuş ve yerleşik hayata geçmekte zorlanmıştır. Bundan dolayı Basra ve Küfe'deki ilk Hariciler'in çoğu onlardan çıkmıştır. Emevller döneminde hem yerleşik hem göçebe hayat tarzını benimseyen Mudar'i kabHelerin bulunduğu görülmektedir (İbn Abdürabbih , VI , I 73).
Hulefa-yi Raşidln devrinden itibaren ilk İslam fetihlerinde görev almaya başlayan Mudaroğulları, İslam topraklarına katılan Suriye, Irak. İran, Mısır. Filistin, Kuzey Afrika, Horasan ve Endülüs gibi yerlere göç ettiler; yeni kurulan Küfe. Basra ve Kahire'de Mudar adına mahalleler oluşturuldu. Bu arada gittikleri yerlere kabile ihtilaflarını da taşıyarak bazan Mudar-Yemen, bazan da Mu dar- Rebla mücadelesini özellikle Emevller döneminde artan bir şekilde sürdürdüler. Askeri teşkilatın