8
CMYK MTSO GAZETE SAYFA NO: 1 T emelleri 2005-2008 yılları ara- sında atılan, tarım, turizm ve lojistik olmak üzere kentin temel sektörlerini kapsayan RİS Mersin Projesi’nin tamamlanmasının ar- dından bir sonraki adım olan RİS Mersin + Projesi’ne geçiş yapıldı. Geçmiş projede kazanılan tecrü- beler ışığında yola çıkılan yeni proje ile bir taraſtan önceki proje- de başarı yakalanamayan alanla- ra yoğunlaşmak diğer taraſtan da kentin değişen dünya konjonktü- ründe oluşan yeni ihtiyaçlarına cevap verebilmek hedefleniyor. Avrupa’da 20 yılı aşkın süredir uygu- lanan, ‘Bölgesel Yenilikçilik Strateji- si’ olarak tanımlanan RİS Projesi’nin Türkiye’de uygulandığı ilk kent Mer- sin. Kent, bu sayede insan kaynağı- nın önemini anladı. Ar-ge, yenilik- çilik, markalaşma, kurumsallaşma, kümelenme, patent, coğrafi işaret, ortaklık kültürü gibi rekabeti artıra- cak kavramlarla tanıştı. RİS Mersin + Projesi’nin ise ‘Akıllı Kent’ kavra- mının Mersin’de uygulanmasının ilk adımı olması hedefleniyor. Bu proje ile kent ekonomisinin bilgi ve ileti- şim teknolojilerine entegre edilmesi, üretimde, satışta, eğitimde, sağlıkta, sanayide, kısacası her alanda daha yüksek teknolojinin kullanılması hedefleniyor. Konu düzenlenen RİS Mersin + Strateji Çalıştayı’nda detay- larıyla ele alındı. Projenin paydaşla- rının katılımıyla üç sektör için ayrı ayrı düzenlenen oturumlarda ilk projenin eksi ve artıları değerlendiri- lip yeni yol haritası tartışıldı. RİS MERSİN PROJESİ’NDE YENİ DÖNEM BAŞLADI Mersin, RİS Mersin + Projesi ile yeni bir sıçrama yapmaya hazırlanıyor. Ekonomik krizi aşmada RİS Mersin Projesi’nin önemli katkılarını gören kent, değişen dünya konjonktüründe rekabetçi yapısını ise RİS Mersin + Projesi ile güçlendirmeyi planlıyor. www.mtso.org.tr | YIL: 17 | SAYI: 295 |25 EKİM -7 KASIM 2015 > 3’te Siyasetten ne bekliyoruz ? Şerafettin AŞUT MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Mersin, çöpten enerji üretimine başlıyor Üretim kaybının ilacı sertifikalı tarım işçisi 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun Tokaslan’dan ikinci kişisel sergi Toptancı, üreticiyle perakendeci kıskacında “Mersin’e bilişim vadisi kurulabilir’’ Mustafa DEMİRDÖĞMEZ Tuncay TORUN > 7’de > 7’de > 4’te > 8’de > 6’da > 5’te > 5’te Ç ek Yasası’nda yapılan değişimin de esnafı zor duruma düşürdüğü- ne değinen Mustafa Demirdöğmez, “Yapılan değişiklikler sonrasında çek ve senedin artık hiçbir ehem- miyeti kalmadı. Çünkü ödenmeyen çeklerin bir cezai müeyyidesi yok. Esnaf mağdur durumda” diye ko- nuştu. Vadeler nedeniyle sıkıntı ya- şayan toptancının aldığı ödemenin karşılıksız çıkması halinde sorunla- rının ikiye katlandığını dile getiren Demirdöğmez, “Bu konunun çözü- mü için karşılıksız çekte daha ağır cezalar getirilmesi gerekir. Mevcut durumda mahkemeler geri dönen çek ve senetlerle dolu. Bu durum mahkemeleri de gereksiz yere meş- gul ediyor. Konu icraya taşınsa da bir sonuç alınamıyor. Yalnızca birçok bürokratik işlemle uğraşılıyor. Çekin kâğıt parçası hükmünden çıkarıl- ması gerekir. Art niyetli insanların bu imkânı çok rahat kullanabilme- si nedeniyle esnafımız çek alarak çalışamaz hale geldi. Hapis cezası getirilmesi caydırıcılığı artırabilir” değerlendirmesini yaptı. Dünyanın giderek küçüldüğünü ve rekabet şartlarının ise ağır- laştığını kaydeden Demirdöğ- mez, sözlerini şöyle tamamladı: “Karşımıza çıkan süreç gösteriyor ki önümüzdeki dönemde kendi serma- yesiyle iş yapabilen, bankalarla or- taklık yapmayan, öz sermayesi güçlü toptancılar sektördeki varlıklarını sürdürebilecek.” K omite bünyesinde elektrik, elekt- ronik, iletişim ve bilişim sektö- ründe faaliyet gösteren firmaların yer aldığını anlatan Torun, 350’nin üzerinde üyeye sahip olduklarını anlattı. Sektörün hızla geliştiğini, ancak Mersin’de bu alanda faaliyet gösteren firmaların bu hızı takip et- mekte sıkıntı yaşadığını dile getiren Torun, gelişim için bilgiye yatırım yapılması gerekmesine rağmen bu alanda faaliyet gösteren firmaların ya maddi imkansızlıklar ya da per- sonel yetersizliği nedeniyle zaman bulmakta zorlanarak bu yatırımı yapamadığını anlattı. Sektördeki ge- lişimi hızlandırmak adına bir proje tasarladıklarına değinen Tuncay To- run, şu bilgileri verdi: “Teknoloji, toplumların gelişimine büyük katkı sağlayan önemli bir sektör. Biz de kentimizde ve ülke- mizde bu alandaki eksikliklerin farkındayız. Bu alanın gelişiminin ise el ele verilmesiyle sağlanacağı inancındayız. Bu nedenle yerel yö- netimin de desteğine ihtiyacımız var. Yerel yönetimlerin göstereceği bir bölgede bu alanda yatırım yapı- labilir. Mersin’e bir Bilişim Vadisi kurabiliriz. > 2’de > 2’de > 4’te Çukurova Havalimanı İhalesi Ocak’ta İhracatta ambalaj standartlarına dikkat… AB Bilgi Merkezleri’nin etkinliğinin artırılması hede- fleniyor Asrın projesin’de mutlu son P rojeyi değerlendiren MTSO Yö- netim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, “KKTC Su Temin Projesi su- yun denizatından geçerek bir adaya ulaşması anlamında dünyada ben- zeri olmayan bir proje. Bizler için bir gurur vesilesidir. Deniz içinde 250 metre askıda duran borularla 80 km bir mesafeden bahsediyoruz. Bu, büyük bir mühendislik” ifadele- rini kullandı. Yavru Vatan Kıbrıs’ın sorunlarının çözülmüş olmasını da ayrıca önemsediklerini dile getiren Aşut, bu anlamda böyle bir vizyo- nu gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na, ilgili Bakanlık ve emeği geçen herkese teşekkür etti- ğini söyledi. Suyun geldiği barajın Mersin tarımının su sorununu da çözeceğine dikkat çeken Aşut, şöy- le devam etti: “Gerçekten eserden gurur duyuyoruz. Ülkemizin sanal sorunlarla değil, böylesi dünya ça- pında başarılarla konuşulmasını istiyoruz. Mersin’e yapılacak diğer projelerin de vakit kaybetmeden hayata geçmesini bekliyoruz. yolcu değil, bölgenin değerli tarım, gıda ve sanayi üretiminin ihracatını, turiz- mini sırtlayacak. Bu nedenle de çok önem veriyoruz.” Fransa, iş adamlarına Mersin’i anlatacak T ürkiye ile Fransa arasındaki ti- caretin gelişmesi yönünde çalış- malar yürüttüklerini anlatan Fransa Büyükelçiliği Ekonomi Müsteşarı Sylvain Berger, “Fransız işadamları Türkiye’de ağırlıklı olarak İstanbul’u biliyor ve tercih ediyor. Belki biraz da Ankara, İzmir ve Bursa gibi kent- lerle işbirlikleri var ancak Anado- lu’daki diğer kentleri pek tanımıyor- lar. Biz Anadolu’da ticari potansiyeli bulunan farklı illeri de tanıtmak isti- yoruz. Mersin gibi Büyükelçilik ola- rak işbirliği yaptığımız şehirlerden başlamak üzere bir ziyaret dizisi dü- zenlemeyi planlıyoruz” dedi.  MTSO Başkanı Şerafettin Aşut görüşmede Mersin’in ekonomik potansiyeli hakkında bilgi verdi. Liman, orga- nize sanayi bölgesi ve serbest böl- ge avantajlarını anlatan Aşut, aynı zamanda demir-çelik endüstrisine yakın olan kentin stratejik coğrafi konumu hakkında da bilgi verdi. Mersin’in geçmişten beri Batı kültü- rü ile iç içe yaşadığını da vurgulayan Aşut, Fransız firmalarının Mersin’i özellikle otomobil, sanayi ve enerji yatırımları açısından değerlendire- bileceğine dikkat çekti. Ekonomi Bakanlığı’nın belirlediği öncelikli ülke: ŞİLİ > 4’te > 2’de > 2’de E konomik faaliyetler özellikle ülkenin orta kısmında yoğun- laşmış durumda. Ülke nüfusunun yüzde 40’ını barındıran Santiago, GSYİH’nin yüzde 47’sini üretiyor. Valparaiso bölgesindeki nüfus ise toplam nüfusun yüzde 10’unu oluş- turuyor. Kuzeyde madencilik sek- törünün gelişimi; güneyde somon yetiştiriciliği, turizm ve metanol üretimi, ekonomik faaliyetlerin ülke geneline yayılmasını sağluıyor. Eko- nomide geleceğe yönelik beklentiler İmalat sanayinin küçük ölçekli ol- ması sebebiyle ara malı ve sermaye malı ihtiyacını ithalat ile karşılayan Şili, liberal piyasa koşullarının ha- kim olması sebebiyle dünya piyasa- larındaki dalgalanmalardan kolayca etkilenen ve en önemli ihraç ürünü olan bakır fiyatlarına bağlı bir eko- nomik yapıya sahip. bakır fiyatların- daki artış Şili ekonomisine önemli katkı sağlıyor. Mersin, Suriyeli göçmen sorununa çözüm arıyor T ESEV Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Aydın Uğur ise önce ku- rum hakkında bilgi verdi. TESEV’in sosyal sorunlara karşı bilimsel araş- tırmalar sonucu çözüm önerileri sunan bir kurum olduğunu anlatan Uğur, mevcut durumda Suriyeli mül- teciler üzerine çalıştıklarını söyledi. Çok aktörlü, özel sektörden yerel yönetime, STK’lara kadar tüm pay- daşları bir araya getiren zihin egzer- sizine ihtiyaç olduğunu vurgulayan Uğur, “Hep birlikte el ele vermezsek bu sorunun altından kalkamayız. Çö- züm, entegrasyonun sağlanması. Bu- rada da Mersin büyük önem taşıyor. Mersin’de yapılacaklar Türkiye için örnek olabilir” ifadelerini kullandı. Resmi rakamlara göre kamp dışında 400 bin Suriyelinin İstanbul’da ya- şadığını kaydeden Aydın Uğur, her yıl bir Batı Avrupa ülkesi nüfusu ka- dar bir nüfusun büyük kentlere gelip eklendiğini anlattı. Başka ülkelerin kolay göğüsleyemeyeceği hacimde sorunların da beraberinde geldiğini kaydeden Uğur, bu sorunun çözü- müne bir strateji geliştirilmesi ge- rektiğini söyledi. M. Kemal Atatürk’ün Mersin’deki İzleri; Mersin Atatürk Evi ve Müzesi > 3’de

MTSO Haber Sayı 295

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Haber Gazetesi Yıl: 17 Sayı: 295 / 25 Ekim - 7 Kasım 2015

Citation preview

Page 1: MTSO Haber Sayı 295

CMYKMTSO GAZETE SAYFA NO: 1

Temelleri 2005-2008 yılları ara-sında atılan, tarım, turizm ve

lojistik olmak üzere kentin temel sektörlerini kapsayan RİS Mersin Projesi’nin tamamlanmasının ar-dından bir sonraki adım olan RİS Mersin + Projesi’ne geçiş yapıldı. Geçmiş projede kazanılan tecrü-beler ışığında yola çıkılan yeni proje ile bir taraftan önceki proje-

de başarı yakalanamayan alanla-ra yoğunlaşmak diğer taraftan da kentin değişen dünya konjonktü-ründe oluşan yeni ihtiyaçlarına cevap verebilmek hedefleniyor. Avrupa’da 20 yılı aşkın süredir uygu-lanan, ‘Bölgesel Yenilikçilik Strateji-si’ olarak tanımlanan RİS Projesi’nin Türkiye’de uygulandığı ilk kent Mer-sin. Kent, bu sayede insan kaynağı-

nın önemini anladı. Ar-ge, yenilik-çilik, markalaşma, kurumsallaşma, kümelenme, patent, coğrafi işaret, ortaklık kültürü gibi rekabeti artıra-cak kavramlarla tanıştı. RİS Mersin + Projesi’nin ise ‘Akıllı Kent’ kavra-mının Mersin’de uygulanmasının ilk adımı olması hedefleniyor. Bu proje ile kent ekonomisinin bilgi ve ileti-şim teknolojilerine entegre edilmesi,

üretimde, satışta, eğitimde, sağlıkta, sanayide, kısacası her alanda daha yüksek teknolojinin kullanılması hedefleniyor. Konu düzenlenen RİS Mersin + Strateji Çalıştayı’nda detay-larıyla ele alındı. Projenin paydaşla-rının katılımıyla üç sektör için ayrı ayrı düzenlenen oturumlarda ilk projenin eksi ve artıları değerlendiri-lip yeni yol haritası tartışıldı.

RİS MERSİN PROJESİ’NDE YENİ DÖNEM BAŞLADI

Mersin, RİS Mersin + Projesi ile yeni bir sıçrama yapmaya hazırlanıyor. Ekonomik krizi aşmada RİS Mersin Projesi’nin önemli katkılarını gören kent, değişen dünya konjonktüründe rekabetçi yapısını ise RİS Mersin + Projesi ile güçlendirmeyi planlıyor.

www.mtso.org.tr | YIL: 17 | SAYI: 295 |25 EKİM -7 KASIM 2015> 3’te

Siyasetten ne bekliyoruz ?

Şerafettin AŞUTMTSO Yönetim Kurulu Başkanı

Mersin, çöpten enerji üretimine başlıyor

Üretim kaybının ilacı sertifikalı tarım işçisi

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızkutlu olsun

Tokaslan’dan ikinci kişisel sergi

Toptancı, üreticiyle perakendeci kıskacında

“Mersin’e bilişim vadisi kurulabilir’’

Mustafa DEMİRDÖĞMEZ

Tuncay TORUN

> 7’de

> 7’de

> 4’te

> 8’de

> 6’da> 5’te

> 5’te

Çek Yasası’nda yapılan değişimin de esnafı zor duruma düşürdüğü-

ne değinen Mustafa Demirdöğmez, “Yapılan değişiklikler sonrasında çek ve senedin artık hiçbir ehem-miyeti kalmadı. Çünkü ödenmeyen çeklerin bir cezai müeyyidesi yok. Esnaf mağdur durumda” diye ko-nuştu. Vadeler nedeniyle sıkıntı ya-şayan toptancının aldığı ödemenin karşılıksız çıkması halinde sorunla-rının ikiye katlandığını dile getiren Demirdöğmez, “Bu konunun çözü-mü için karşılıksız çekte daha ağır cezalar getirilmesi gerekir. Mevcut durumda mahkemeler geri dönen çek ve senetlerle dolu. Bu durum mahkemeleri de gereksiz yere meş-gul ediyor. Konu icraya taşınsa da bir sonuç alınamıyor. Yalnızca birçok

bürokratik işlemle uğraşılıyor. Çekin kâğıt parçası hükmünden çıkarıl-ması gerekir. Art niyetli insanların bu imkânı çok rahat kullanabilme-si nedeniyle esnafımız çek alarak çalışamaz hale geldi. Hapis cezası getirilmesi caydırıcılığı artırabilir” değerlendirmesini yaptı.

Dünyanın giderek küçüldüğünü ve rekabet şartlarının ise ağır-laştığını kaydeden Demirdöğ-mez, sözlerini şöyle tamamladı: “Karşımıza çıkan süreç gösteriyor ki önümüzdeki dönemde kendi serma-yesiyle iş yapabilen, bankalarla or-taklık yapmayan, öz sermayesi güçlü toptancılar sektördeki varlıklarını sürdürebilecek.”

Komite bünyesinde elektrik, elekt-ronik, iletişim ve bilişim sektö-

ründe faaliyet gösteren firmaların yer aldığını anlatan Torun, 350’nin üzerinde üyeye sahip olduklarını anlattı. Sektörün hızla geliştiğini, ancak Mersin’de bu alanda faaliyet gösteren firmaların bu hızı takip et-mekte sıkıntı yaşadığını dile getiren Torun, gelişim için bilgiye yatırım yapılması gerekmesine rağmen bu alanda faaliyet gösteren firmaların ya maddi imkansızlıklar ya da per-sonel yetersizliği nedeniyle zaman bulmakta zorlanarak bu yatırımı yapamadığını anlattı. Sektördeki ge-

lişimi hızlandırmak adına bir proje tasarladıklarına değinen Tuncay To-run, şu bilgileri verdi:

“Teknoloji, toplumların gelişimine büyük katkı sağlayan önemli bir sektör. Biz de kentimizde ve ülke-mizde bu alandaki eksikliklerin farkındayız. Bu alanın gelişiminin ise el ele verilmesiyle sağlanacağı inancındayız. Bu nedenle yerel yö-netimin de desteğine ihtiyacımız var. Yerel yönetimlerin göstereceği bir bölgede bu alanda yatırım yapı-labilir. Mersin’e bir Bilişim Vadisi kurabiliriz.

> 2’de > 2’de > 4’te

Çukurova Havalimanı İhalesi Ocak’ta

İhracatta ambalaj standartlarına dikkat…

AB Bilgi Merkezleri’nin etkinliğinin artırılması hede-fleniyor

Asrın projesin’de mutlu son

Projeyi değerlendiren MTSO Yö-netim Kurulu Başkanı Şerafettin

Aşut, “KKTC Su Temin Projesi su-yun denizatından geçerek bir adaya ulaşması anlamında dünyada ben-zeri olmayan bir proje. Bizler için bir gurur vesilesidir. Deniz içinde 250 metre askıda duran borularla 80 km bir mesafeden bahsediyoruz. Bu, büyük bir mühendislik” ifadele-rini kullandı. Yavru Vatan Kıbrıs’ın sorunlarının çözülmüş olmasını da ayrıca önemsediklerini dile getiren Aşut, bu anlamda böyle bir vizyo-nu gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Başbakan Ahmet

Davutoğlu’na, ilgili Bakanlık ve emeği geçen herkese teşekkür etti-ğini söyledi. Suyun geldiği barajın Mersin tarımının su sorununu da çözeceğine dikkat çeken Aşut, şöy-le devam etti: “Gerçekten eserden gurur duyuyoruz. Ülkemizin sanal sorunlarla değil, böylesi dünya ça-pında başarılarla konuşulmasını istiyoruz. Mersin’e yapılacak diğer projelerin de vakit kaybetmeden hayata geçmesini bekliyoruz. yolcu değil, bölgenin değerli tarım, gıda ve sanayi üretiminin ihracatını, turiz-mini sırtlayacak. Bu nedenle de çok önem veriyoruz.”

Fransa, iş adamlarına Mersin’i anlatacakTürkiye ile Fransa arasındaki ti-

caretin gelişmesi yönünde çalış-malar yürüttüklerini anlatan Fransa Büyükelçiliği Ekonomi Müsteşarı Sylvain Berger, “Fransız işadamları Türkiye’de ağırlıklı olarak İstanbul’u biliyor ve tercih ediyor. Belki biraz da Ankara, İzmir ve Bursa gibi kent-lerle işbirlikleri var ancak Anado-lu’daki diğer kentleri pek tanımıyor-lar. Biz Anadolu’da ticari potansiyeli bulunan farklı illeri de tanıtmak isti-yoruz. Mersin gibi Büyükelçilik ola-rak işbirliği yaptığımız şehirlerden başlamak üzere bir ziyaret dizisi dü-

zenlemeyi planlıyoruz” dedi.  MTSO Başkanı Şerafettin Aşut görüşmede Mersin’in ekonomik potansiyeli hakkında bilgi verdi. Liman, orga-nize sanayi bölgesi ve serbest böl-ge avantajlarını anlatan Aşut, aynı zamanda demir-çelik endüstrisine yakın olan kentin stratejik coğrafi konumu hakkında da bilgi verdi. Mersin’in geçmişten beri Batı kültü-rü ile iç içe yaşadığını da vurgulayan Aşut, Fransız firmalarının Mersin’i özellikle otomobil, sanayi ve enerji yatırımları açısından değerlendire-bileceğine dikkat çekti. 

Ekonomi Bakanlığı’nın belirlediği öncelikli ülke: ŞİLİ

> 4’te> 2’de> 2’de

Ekonomik faaliyetler özellikle ülkenin orta kısmında yoğun-

laşmış durumda. Ülke nüfusunun yüzde 40’ını barındıran Santiago, GSYİH’nin yüzde 47’sini üretiyor. Valparaiso bölgesindeki nüfus ise toplam nüfusun yüzde 10’unu oluş-turuyor. Kuzeyde madencilik sek-törünün gelişimi; güneyde somon yetiştiriciliği, turizm ve metanol üretimi, ekonomik faaliyetlerin ülke geneline yayılmasını sağluıyor. Eko-

nomide geleceğe yönelik beklentiler İmalat sanayinin küçük ölçekli ol-ması sebebiyle ara malı ve sermaye malı ihtiyacını ithalat ile karşılayan Şili, liberal piyasa koşullarının ha-kim olması sebebiyle dünya piyasa-larındaki dalgalanmalardan kolayca etkilenen ve en önemli ihraç ürünü olan bakır fiyatlarına bağlı bir eko-nomik yapıya sahip. bakır fiyatların-daki artış Şili ekonomisine önemli katkı sağlıyor.

Mersin, Suriyeli göçmen sorununa çözüm arıyor

TESEV Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Aydın Uğur ise önce ku-

rum hakkında bilgi verdi. TESEV’in sosyal sorunlara karşı bilimsel araş-tırmalar sonucu çözüm önerileri sunan bir kurum olduğunu anlatan Uğur, mevcut durumda Suriyeli mül-teciler üzerine çalıştıklarını söyledi. Çok aktörlü, özel sektörden yerel yönetime, STK’lara kadar tüm pay-daşları bir araya getiren zihin egzer-sizine ihtiyaç olduğunu vurgulayan Uğur, “Hep birlikte el ele vermezsek bu sorunun altından kalkamayız. Çö-züm, entegrasyonun sağlanması. Bu-

rada da Mersin büyük önem taşıyor. Mersin’de yapılacaklar Türkiye için örnek olabilir” ifadelerini kullandı. Resmi rakamlara göre kamp dışında 400 bin Suriyelinin İstanbul’da ya-şadığını kaydeden Aydın Uğur, her yıl bir Batı Avrupa ülkesi nüfusu ka-dar bir nüfusun büyük kentlere gelip eklendiğini anlattı. Başka ülkelerin kolay göğüsleyemeyeceği hacimde sorunların da beraberinde geldiğini kaydeden Uğur, bu sorunun çözü-müne bir strateji geliştirilmesi ge-rektiğini söyledi.

M. Kemal Atatürk’ün Mersin’deki İzleri; Mersin Atatürk Evi ve Müzesi

> 3’de

Page 2: MTSO Haber Sayı 295

CMYKMTSO GAZETE SAYFA NO: 2

2 YIL: 17 | SAYI: 295 | 25 EKİM- 7 KASIM 2015 | www.mtso.org.tr

İbrahim Tokaslan

Mersinli Ressam İbrahim Tokaslan, ‘Kadraj/Sekans’

isimli ikinci kişisel sergini Mer-sin Ticaret ve Sanayi Odası Sanat Galerisi’nde sanatseverlerin be-ğenisine sundu.

Açılışa Mersinli Ressam Ahmet Yeşil, MTSO Genel Sekreteri Ka-dir Dölek ve çok sayıda sanat-sever katıldı. Sanatçının sergisi, video paint imgeler, paparazzi, make up esthetic, selfie ve mec-lis tv olmak üzere 5 bölümden oluşuyor. 24 eserin yer aldığı sergide sanatçı, medya görselleri üzerinden insanın, beden-dünya iletişimindeki algı biçimlenme-lerini ele alıyor.Mersin, Adana, Denizli, İstanbul ve Brezilya olmak üzere birçok sergi, fuar ve yarışmada yer alan sanatçı, lisans öğrenimini Mersin Üni-versitesi’nde resim bölümünde tamamladı. Sanatçının Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversi-tesi Resim Ana Sanat Dalındaki ‘Temas’ konulu yüksek lisans tezi, aynı zamanda ilk kişisel resim sergisi. Mersin’de özel

bir okulda resim öğretmenliği yaptığını belirten Ressam İb-rahim Tokaslan, aynı zamanda kendi resim atölyesinde kişisel çalışmalarına da devam ettiğini söyledi. Ortaokuldan bu yana re-sim yaptığına değinen Tokaslan; “Her çocuk gibi resim yapmayı çok severdim. Genelde çocuklar ortaokul ve lise yıllarında resim yapmayı bırakırlar, ben bırakma-yanlardan oldum. İleride meslek olarak seçebileceğimi anladığım günden beri resim yapıyorum” diyerek ikinci kişisel sergisini Mersin’de açmanın mutluluğunu yaşadığını aktardı.

“Bu sergimi önümüzdeki süreçte İstanbul’a da taşımayı hedefliyo-rum” diyen Tokaslan, bunun en erken 2017’de gerçekleşeceğini ve o döneme kadar da koleksiyo-nunu yeni resimlerle zenginleş-tireceğini söyledi.

31 Ekim’e kadar açık kalacak sergi hafta içi 08.30-18.00, Cu-martesi ise 10.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.

Tokaslan’dan ikinci kişisel

sergi

Üyelerimizin, Oda AİDAT ve MUNZAM aidatlarının birinci taksit-lerini HAZİRAN ayı sonu, ikinci taksitlerini EKİM ayı sonuna kadar

ödemeleri yasal gereğidir.

2015 YILI Aidat ve Munzam aidatlarının 2. Taksitlerinin son ödeme tarihi 31 EKİM 2015 olup söz konusu tarihten sonra ödenmeyen

aidatlar gecikme cezasıyla beraber tahsil edilecektir.

Üyelerimiz, Vadesi Geçmiş AİDAT VE MUNZAM AİDATLARINI anlaşmalı banka kredi kartları ile 6 taksitte ödeyebilir.

Üyelere duyurulur.

(Türkiye İş Bankası, Yapı ve Kredi Bankası, Garanti Bankası)

MERSİN TİCARET VE SANAYİ ODASI’NDANÜYELERE DUYURU

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) yaptığı yazılı açıklamada

ihraç ürünlerinin geri dönmemesi, Türkiye’nin bu anlamdaki imajının zedelenmemesi ve AB üyesi veya di-ğer ülkeler tarafından Türk menşeli ürünlere ilave tedbirler getirilmeme-si adına ihracatta kullanılan ahşap ambalaj malzemelerin standartlara uygunluğunun kontrol edilmesi ge-rektiğini vurgulandı. Yeni başlayan narenciye ihracat sezonu öncesin-de ahşap ambalaj malzemelerinde ISPM 15 standardına uygunluğa dik-kat edilmesinin önemine değinildi. İhraç ürünlerinin ambalajlanmasın-da kullanılan ahşap malzemelerin uluslararası mevzuata uygun olma-ması nedeniyle 2015 yılı Eylül ayına ait 21 adet bildirim alındığı belirtilen yazıda bu bildirimlerin büyük kısmı-nın bitkisel veya hayvansal ürünler dışındaki ürünlerin ihracatında kul-lanılan ahşap ambalaj malzemeleri için olduğu ifade edildi.

İhracatta kullanılan ahşap malzeme-

lerin 27 Mayıs 2015 tarihli ve 29368 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Ahşap Ambalaj Malzemelerinin Isıl İşleme Tabi Tutulması ve İşaretlen-mesine Dair Yönetmelik” hükümle-rine göre işleme tabi tutulması ge-rektiği vurgulanan yazıda, ambalaj malzemesinin uluslararası mevzuat gereklerine göre (ISPM 15) işaretlen-miş olması gerektiği belirtildi.

Avrupa Birliği (AB) ve diğer ülkeler-den alınan bu bildirimlerin elektro-nik sistem üzerinden diğer ülkeler tarafından da görülebildiğini anla-tan yazıda, bu nedenle Türkiye’nin bu alandaki imajının zedelendiği vurgulandı.

Yazı, “AB üyesi veya diğer ülkeler tarafından ülkemiz menşeli ürün-lere ilave tedbirler getirilmemesini teminen ihracatta kullanılan ahşap ambalaj malzemelerinin uluslara-rası mevzuata uygun olması için azami itina göstermelidir” sözleriyle son buldu.

İhracatta ambalaj standartlarına dikkat…

Ekvador Dış Ticaret Bakanı Diego Aulestia, ülkelerinde yatırım yap-

mak isteyen yabancı yatırımcılara yüzde 3 vergi indirimi sağladıklarını söyledi. Bakan Aulestia, yatırımda 10 yıllık taahhüt verilmesi halinde ise vergilerin sıfırlandığını dile ge-tirdi.

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) işbirliğinde Ticaret Müste-şarı Juan Francisco Navas İle birlikte Mersin’e gelen Ekvador Dış Ticaret Bakanı Diego Aulestia, gerçekleşen ülke tanıtım toplantısında iki ülke arasındaki ticari ilişkiler hakkında bilgi vererek Ekvador’un yatırım ola-naklarını anlattı.

MTSO Meclis Toplantı Salonu’nda gerçekleşen ülke tanıtım toplantı-sına MTSO Yönetim Kurulu Üyeleri Enis Gürbüz Hekimoğlu ve Ufuk Maya’nın yanı sıra Ekvador ile ticari bağlantısı bulunan Oda üyesi firma-lar ile kurum ve kuruluşlar katıldı. Toplantının açılış konuşmasını ya-pan MTSO Yönetim Kurulu Üyesi Enis Gürbüz Hekimoğlu, iki ülke ticari ilişkilerinin güçlenmesi adına tarafların daha sık bir araya gelmesi gerektiğine değindi.

Ekvador’un Türkiye, Türkiye’nin de Ekvador için önemli pazarlara ulaşımda stratejik önem taşıyan noktalarda bulunduğunu hatırlatan Hekimoğlu, “Amacımız sadece karşı-lıklı ticaretimizi artırmak olmamalı. 3. pazarlar için ortak strateji geliştir-meliyiz. Her zamankinden daha re-kabetçi hale gelen dünya ekonomi-sine güçlü yanlarımızı birleştirerek adım atalım” dedi. Hekimoğlu, söz-lerini Mersin iş dünyası olarak her anlamda işbirliğine hazır olduklarını belirterek tamamladı.

Aulestia:

“Ekvador Latin Amerika’daki en dinamik ekonomiye sahip”

Ekvador hakkında bilgi veren Dış Ticaret Bakanı Diego Aulestia ise şunları söyledi: “Temel olarak ülke-mizdeki para birimi Amerikan Dola-rı. Bu, yatırım ve ticaret yapacak ki-şiler için avantajlı bir durum, çünkü para değişiminde bir risk alınmıyor. Ülkemizde 15 milyon kişi yaşıyor ve resmi dilimiz İspanyolca. Ama-zonlar, Pasifik, Galapagos Adaları ve dağlar olmak üzere 4 farklı bölgemiz

Ekvador’da yatırım yapana yüzde 3 vergi indirimi

Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan, projesini

Emanenerji’nin üstlendiği Entegre Atık Değerlendirme Geri Dönüşüm Bertaraf Tesisi’nin enerji üretim santralini oluşturan ilk etabının açılışı gerçekleştirildi. Mevcut du-rurumda 6 megawatt kurulu güce sahip olan tesis, Tarsus ve Silifke yatırımlarının da tamamlanmasıyla birlikte saatte 10 megawatt kurulu güce ulaşacak. Bu enerjiyle Mersin genelinde 43 bin konutun aydın-latması hedefleniyor. Üç etaptan oluşan tesis tamamlandığında ise içerisinde elektrik üretimi dışında topraksız tarım tesisi, kompost güb-re üretim tesisi, solucandan organik gübre üretim tesisi gibi alanlara da yer verilip katmadeğerli farklı ürün-ler de üretilecek.

Fatih Kısa ve Cihan Yürekli ortak-lığında kurulan Emanenerji’nin Büyükşehir Belediyesiyle birlikte gerçekleştirdiği açılış törenine Mer-sin Valisi Özdemir Çakacak,, Büyük-şehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Mersin milletvekili aday-ları Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Meclis Başkanı Mahmut Ars-lan, Meclis Üyeleri, Yönetim Kurulu Üyeleri ve Meslek Komitesi Üyeleriy-le çok sayıda davetli katıldı.

Emanenerji Yönetim Kurulu Üyesi Cihan Yürekli, Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz ve Mersin Valisi Özdemir Çakacak’ın yaptığı konuşmaların ardından kesi-len kurdele ve dualarla tesisin açılışı gerçekleştirildi.

75 bin metrekarelik alana kurulan tesis tamamlandığında yatırım ma-liyeti 40 milyon TL’ye ulaşacak. Alman teknolojisi kullanılarak yapı-

lan tesis, Mersin merkezin yanı sıra Silifke ve Tarsus ilçelerini de kapsı-yor. Proje tamamlandığında Mersin merkez, Silifke ve Tarsus’ta elektrik enerjisi üretim tesisleri, yine üç böl-gede atık ayrıştırma ve sızıntı suyu arıtma tesisi, kompost gübre üretim tesisi, anaerobik fermantasyon tesi-si, Mersin merkezde piroliz tesisi ve solucandan organik gübre üretim tesisleri de olacak.

Yapımı tamamlanan tesiste her biri saatte 1,2 megawatt gücünde 5 je-neratörle saatte toplam 6 megawatt enerji elde edilebiliyor. Tüm tesisin devreye girmesiyle birlikte yaklaşık 43 bin konuta enerji verilebilecek. Bu rakam Anamur, Aydıncık, Mut, Gülnar ve Çamlıyayla ilçelerinin toplam nüfusuna denk geliyor. Bu-nun yanı sıra üretilecek elektrik enerjisinden Büyükşehir Belediyesi kasasına her yıl yaklaşık 15 milyon TL gelir sağlanacak. Mersin’de gün-de 1500 ton katı atık elde edilmekte. Yapılan yatırımla bu çöpler geri dö-nüştürülüp enerji olarak kente katkı sağlayacak.

Entegre Katı Atık Değerlendirme Geri Dönüşüm ve Bertaraf Sistemi Tesi-si’nde artık ayrıştırma ünitesinden çıkan organik atıklar oksijensiz çü-rütme ünitesinde çürüme işlemine tabi tutularak metan ağırlıklı gazdan elektrik enerjisi üretilecek. Ayrıca sterilize edilmiş tıbbi atıklar, ahşap işleme atıkları, zift atıkları, proses çamurları ve atık yağları Piroliz Tesi-si’nde işlenerek günlük yaklaşık 100 ton kapasiteli Piroliz gazından elekt-rik enerjisi elde edilecek. Çürütme ünitesinden çıkan atıkların bir kıs-mı ise günlük 5 ton kompostlaştır-ma Tesisi’nde işlenecek ve üretilen kompost gübre çiftçilere dağıtılacak.

Mersin, çöpten enerji üretimine başlıyor

Turkuvaz Matbaa Yayıncılık A.Ş.Ceyhan Yolu Üzeri 5.km

Yüreğir / ADANA0322 346 30 93

Atatürk Caddesi MTSO Hizmet BinasıKat: 2-3-4 / MERSİN

Derya GÜLEÇMüzeyyen AŞKAR

Şerafettin AŞUT

Tel: 0324 238 95 00 ( 10 Hat )238 56 56 ( 3 Hat ) - 238 98 00

A. Kadir DÖLEK

Çukurova Havalimanı ihalesi ye-nileniyor. Geçen yıl temeli atılan

ancak yüklenici firma Koçoğlu’nun kredi bulamaması ve ekonomik sı-kıntıları neticesinde iflas erteleme talep etmesiyle yatırımı durdurulan Uluslararası Çukurova Havalimanı Projesi için 15 Ocak’ta ihaleye çıkı-lacak.

Türkiye’nin ikinci büyük havalimanı olması beklenen Çukurova Hava-limanı’nın inşa ihalesine katılmak isteyen firmalar 1 milyon Euro temi-nat tutarı yatıracak. Çukurova Böl-gesel Havalimanı ilk aşamada yıllık 15 milyon sonrasında ise 30 milyon yolcu kapasitesi hedefiyle inşa edi-lecek olup ihale 15 Ocak 2016 ta-rihinde saat 10.00’da DHMİ Genel Müdürlüğü binasında bulunan 1. Kat Mavi Salonda Görevlendirme Komis-yonu huzurunda kapalı teklif usulü-ne göre yapılacak.

Çukurova Havalimanı

İhalesi Ocak’ta

bulunmakta ve Pasifik’in ticaret an-lamında önemli bir nokta olduğunu söyleyebilirim.

Ayrıca Peru, Kolombiya ve Bolivya ile iş anlaşmalarımızın bulunması nedeniyle bu ülkelerle ticarette de bir kısıtlamamız yok.” Ekvador’da son dönemlerde önemli ekonomik gelişmeler yaşandığına değinen Aulestia, özellikle yatırım alanında büyük gelişmeler bulunduğunu söy-ledi. Aynı zamanda politik anlamda risk taşımadıklarını da kaydeden Aulestia, son zamanlarda sosyal an-lamda da büyük gelişmeler yaşandı-ğını anlattı.

Lojistik ve yer altı yapılandırması bağlamında da geliştiklerine dikkat çeken Aulestia, “Latin Amerika’da Ekvador, en dinamik ekonomiye sahip ülkedir” değerlendirmesini yaptı. İnşaat alanında ilerlediklerine de değinen Aulestia, 9 bin km yol yaptıklarını, bunun dışında 17 tane havaalanı, 8 tane de baraj inşaatla-rının bulunduğunu, onun dışında sulama ile ilgili çeşitli projeler geliş-tirdiklerini ve tüm bunların 13 mil-yon dolarlık yatırıma denk geldiğini söyledi.

“Ucuz enerji avantajı var”

Yıl 2017’yi gösterdiğinde enerjinin yüzde 96’sının barajlardan sağlan-mış olacağını anlatan Diego Aulestia, böylece yatırımcılara ucuz enerji de sağlanabileceğini bildirdi. Türkiye ile Ekvador arasında karşılıklı tica-

reti yapılan ürün grupları hakkında da bilgi veren Aulestia, şunları söy-ledi: “Günümüzde olduğu gibi bizim için gelecekte de tarım, temel sana-yi, bazı hizmet servisleri ve turizm sektörleri önem taşıyacaktır. Mevcut durumda Türk işadamlarını ilgilen-diren ve yatırım potansiyeli olan sektörler arasında gıda, metal, me-kanik, demir çelik, lojistik, turizm, petrokimya ve tarım sayılabilir. Ta-bii ki bu alanlarda yatırım çekmek için bazı vergi avantajları sunuyo-ruz. Ekvador’a yatırım çekmek için bazı gümrük gelirleriyle ilgili istisna-larımız bulunuyor. Serbest bölgede kullanılan ürünler için sıfır KDV im-kanı sunuyoruz.” Ekvador’a yatırım yapmak isteyen bir Türk yatırımcı-nın Ekvadorlu yatırımcıyla bir araya gelip rahatlıkla kendi maddelerini de sunabileceğine değinen Aulestia, yapılan sözleşmelerin 15 yıla kadar sabitlenebileceğini anlattı. Ekvador

Hükümeti’nin çeşitli kaynaklar ko-nusunda yabancı yatırımcıya yar-dım sözü verdiğini de bildiren Au-lestia, daha detaylı bilginin yatırım destek ofislerinden alınabileceğini söyledi.

“Türkiye’ye gelen en önemli ürünümüz muz”

Türkiye’ye Ekvador’dan en yoğun muz gönderildiğini anlatan Diego Aulestia, kakao, Ekvador gülü, çiko-lata, kahve ve deniz ürünleri ticare-tini de aynı doğrultuda geliştirmek istediklerini söyledi. Ekvador’un destinasyon olarak turizmde dünya-da büyük ödülleri bulunduğunu da hatırlatan Bakan Aulestia, iki ülke arası turizm ilişkilerinin gelişmesini istediklerini de sözlerine ekledi.

Toplantı karşılıklı verilen hediyeler-le sona erdi.

Page 3: MTSO Haber Sayı 295

CMYKMTSO GAZETE SAYFA NO: 3

İki haftada bir çıkan MTSO HABER Gazetemizde yayınlanan başyazı-

larımızda mümkün olduğunca Mer-sin’in ekonomik sorunlarına ve çö-züm önerilerine yer ayırdığımız gibi, bölgemizin ve ülkemizin ekonomik gelişmelerine de değiniyoruz. Hatta başyazılarımızı sadece ekonomi ile de sınırlı tutmuyor, kentimizin ve ülkemizin eğitimden sağlığa, hukuk konularından dış ilişkilere kendi-mizi iş dünyası olarak sorumlu his-settiğimiz her alanında görüşleri-mizi ve önerilerimizi paylaşıyoruz. Çünkü amacımız bağcı dövme değil üzüm yemek. Yapıcı eleştirilerle, çözüm önerileriyle, yetkililere des-tek olarak, yol açarak, bilgi ve tec-rübelerimizi paylaşarak bu görevi yapmaya çalışıyoruz. Çünkü Mersin iş dünyasının çatı örgütü olan ve ak-tif 13 bin üyesi olan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak arkamızda 129 yılın birikimini ve kültürünü taşıyoruz. Böyle bir gücün bir par-çası olarak bu yazılarımızla aslında ülkemiz için varız diyoruz. Bizler iş dünyasının insanları olarak bireysel anlamda siyasi görüşlerimiz olsa da kurum olarak siyaset üstü hareket eden oluşumlarız. Mersin Ticaret Odası ve benzeri STK’lar siyaset, din, etnik yapı vb yarıştıran ve kutuplaş-tıran şeylerden ne kadar uzak durur-sa topluma o kadar faydalı olurlar. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası bu gün 129 yıldır bu kentin en prestijli, en güvenilir ve kendisinden bir şey-ler beklenen bir oluşumu ise, işte bu çalışma felsefesinden dolayıdır. Biz-ler ayrıştıran değil birleştiren olduk;

nefret ettiren değil sevdiren olduk; yıkan değil yapan olduk. Bu değerle-ri sonsuza kadar savunmaya devam edeceğiz. Bu güne kadar hiç kimse-nin maşası ve arka bahçesi olmadık. Yaptığımız her şeyde, attığımız her adımda, söylediğimiz her sözde tek yol göstericimiz ve dayanağımız bi-lim ve bilgi oldu. Laik, demokratik, insan haklarına saygılı, vatandaşlık değerleri altında kardeşçe yaşayan ve kardeşçe paylaşan ve hukukun üstünlüğüne dayanan bir Türkiye Cumhuriyetine gönül verdik. Bunlar bizim sadece bu günümüzü kurta-ran değil, geleceğimizi kurtaracak olan ve her bir vatandaşımızın sa-hiplenmesi ve koruma konusunda sorumluluk hissetmesi gereken değerlerdir. İşte aklın ve evrensel değerlerin rehberliğinde yürüyen bir camia olarak tek bir vücut ola-rak, dağılmadan, yapay sorunların önünde parçalanmadan, akıl dışı politikaların önünde diz çökmeden ülkemiz adına, toplumumuzun re-fahı, huzuru ve kardeşliği adına so-rumluluğumuzu korkmadan yerine getirdik.

“Binanın boyasını değil sağlamlığını konuşalım”

İşte bu kültürün getirdiği duygular-dan dolayı, hele hele ülkemiz adına, demokrasimiz adına değerli gördü-ğümüz bir genel seçim öncesinde kentin ve ülkenin mikro sorunları ile bu sayfayı doldurmak istemedik. Ancak, böylesi önemli bir seçim ön-cesinde küçük şeylerle olmasa da,

ülkemizi ve milletimizi ilgilendiren makro sorunlar ve iş dünyasının bu konudaki görüş, öneri ve beklenti-lerini sesli bir şekilde bir kez daha ifade etmenin gerekli olduğuna inanıyoruz. Seçimin sonucu ister tek partili güçlü bir hükümet, ister-se uyumlu bir koalisyon olsun artık bir inşaata benzettiğimiz bu ülkenin boyasıyla, dekorasyonuyla değil, bizi geleceğe taşıyacak olan temelin, kolon ve kirişlerinin sağlamlığını konuşmamız gerekiyor. Bu inşaatın harcını, betonunun sağlamlığını masaya yatırmamız gerekiyor. Çün-kü bir inşaatı boya ve süslemeler ayakta tutmaz; betonun, temelinin, kolonlarının sağlamlığı ayakta tutar.

Peki, Türkiye Cumhuriyeti’ni bir inşaata benzetirsek bizi ayakta tu-tacak, depremlere karşı koruyacak, yıkılmadan geleceğe taşıyacak olan makro konular nelerdir? İster tek parti hükümeti, isterse koalisyon olsun kurulacak olan bir hükümetin bu ülkeyi geleceğe taşıyacak olan değerleri nelerdir? Elbette bunlar başta eğitim, adalet, ekonomide ve siyasette istikrar, demokrasi ve bu konudaki politikaların hükümetler-de hükümetlere değişen değil, sü-rekli bir devlet politikası haline ge-lebilmesidir. En basiti eğitimde her iki yılda bir sistem değişimi, sınav değişimi gençleri büyük bir strese sokmaktadır. Ayrıca, çocuklarımızın daha yaratıcı olmalarını sağlayacak bilimsel bir eğitim eksikliğini hisset-tiğimiz bir şeydir. Hele hele üniversi-telerimizden mezun olan gençlerin

bu ülkenin en çok ihtiyaç duyduğu girişimci olmak yerine memurluk yarışına girmesi bizce girişimci dev-let değil, memur devlete doğru teh-likeli bir gidiştir. Temel bilimlerin mezunlarının ar-ge personeli olarak kullanılması yerine alakasız işlerde çalışmaya mecbur bırakılması ise ülke yüksek teknolojisinin geleceği adına bir sorundur.

“Bozulan adalet algısı yeniden tesis edilmeli”

Öte yandan vatandaşların ülkesine bağlılığının ve kendisini güven al-tında hissetmesinin tek yolu olan hukukun üstünlüğü kavramının ki-şiselleştirilmesi toplumda yasalara olan güveni azaltmıştır. Seçimden sonra iş başına gelecek hükümetin toplumdaki bozulan adalet algısı-nı tesis etmesi bir zorunluluktur. Eğitim ve adalet siyasetten ve fark-lı dünya görüşlerinin baskısından kurtulmak ve uzak tutulmak zorun-dadır. Yoksa her hükümetin kendi eğitimi, her çevrenin kendi adaleti oluşur ki, bu en sonunda buna izin verenleri vurur. Yani, vatandaşın-dan korkan değil, görüşü ve siyasi bakışı ne olursa olsun vatandaşını kucaklayan bir devlet… Çocukları-nızdan biri sizin arzu ettiğiniz gibi biri olmayabilir. Bu sizin babalık görevlerinizi yapmanızı ve çocuğu-nuzu sevmemenizi gerektirmez. Biz bu büyük devleti anamız-babamız gibi gördük. Bu bizim binlerce yıllık kültür kodumuzdur. Milletin dev-letine bu yaklaşımı, bu kültürü yok

edilmemelidir. Vatanı için, milleti-nin bekası için canını veren kaç mil-let sayabilirsiniz? Askere evladını bayrama gönderiri gibi gönderen ve hesap sormadan “vatan sağ” olsun diyen kaç millet biliyorsunuz? Dev-let bu aziz milleti ayrım yapmadan sevmelidir. Kişiler ayrım yapabilir. Kişiler kendi din, etnik köken, mez-hep, parti vb ayrıştırıcı özelliklerini öne çıkartabilir. Ancak, devler bunu yapamaz. Yaparsa, taraf olursa, biri-ni daha çok kayırırsa devlet devlet olmaz. Devlet ne korku verir, ne de korkar… Devler şefkattir, devlet gü-vendir, devlet birleştiren ve kucak-layandır. İşte Al Bayrağımız altında, Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında, laik, demokratik bir hukuk devleti olmanın değeri ve anlamı budur.

Seçim sonuçlarının bu değerleri yü-celtmesini diliyoruz. Çünkü milleti-miz huzur istiyor. Gençlerimiz iş ve güvenli gelecek istiyor. Biz tüm siya-si partilerimizden, tüm değerli siya-setçi ve devlet adamlarımızdan bu değerleri yüceltmelerini bekliyoruz. İktidarların her eleştiriyi bir tehdit olarak algılamamasını ama muhale-fetinde daha yapıcı ve iş birliği ruhu ile çözümlerin bir parçası olmasını bekliyoruz. Mikro sorunları sorarsa-nız… Onlar işin kolay tarafı. Biz bun-ları sağlarsak ve tüm milletin bunun bir parçası olmasını tesis edersek alt yapı, üstü yapı, havalimanıymış, otobanmış, lojistik merkezmiş bun-lar çocuk oyuncağıdır. Ülkemizin her şeyi yapacak gücü vardır; yeter-ki, siyaset bunların değerini bilsin.

SİYASETTEN NE BEKLİYORUZ?

3 YIL: 17 | SAYI: 295 | 25 EKİM- 7 KASIM | www.mtso.org.tr

Şerafettin AŞUTMTSO Yönetim Kurulu Başkanı

Mersin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa

Kemal Atatürk’ü birçok kez ağırla-ma şerefine erişmiş illerimizden birisidir. Akdeniz’in incisi Mersin’e 8 kez ziyaret gerçekleştiren Ulu Önderin bu ziyaretlerden akıllarda kalan en önemli öğüdü ise; “Mersin-liler, Mersin’e sahip olunuz” olmuş-tur. Biz de bu sayımızın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın 92’nci yıl dönümüne denk gelmesi sebebiyle, Ulu Önderin Mersin’e yapmış oldu-ğu ziyaretleri ve ardında bıraktıkla-rını anlatarak, hem Ata’mızı anmak hem de Cumhuriyet Bayramı’nı kut-lamak istedik.

Bugün birçok ilde Ata’mızın ziya-retleri kapsamında kaldığı yapılar, müze olarak değerlendirilmiştir. Türkiye genelinde 40 adet Atatürk Müzesi bulunmaktadır. Bu kap-samda ilimiz, biri merkezde biri de Silifke’de olmak üzere 2 Atatürk Mü-zesine sahip. Büyük ölçüde yabancı turistlerin ilgisini çeken Mersin Ata-türk Müzesi, yılın önemli bir kısmın-da ziyaretçilerin akınına uğruyor.

Mersin’de sarışın bir kurt

Atatürk, Mersin’e ilk ziyaretini 17

Mart 1923’te gerçekleştirdi. Ata-türk’ün büyük zaferden sonra Gü-ney Anadolu’ya yaptığı bu ilk ge-zide, yanında eşi Latife Hanım ve milletvekilleri vardı. Adana’dan trenle gelen Ulu Önderi Mersin hal-kı, görkemli bir törenle ve büyük bir coşkuyla karşıladı. Sait ve Nezihe adında iki öğrencinin Gazi’ye vere-ceği buket çiçeklerin üzerinde;

“Gazi Babamız Mustafa Kemal Paşa!

Mümkün müdür düşman çıksın se-ninle başa?

Aziz milletinle kahraman ordunla binler yaşa” yazıyordu.

Atatürk Mersin’e ikinci kez, 20 Ocak 1925’te yine Latife Hanım’la bir-likte geldi. Bu gelişinde Silifke’yi de ziyaret eden Atatürk, burada bir hafta kaldı. Bu ziyaretleri 9-16 Ma-yıs 1926, 11-12 Şubat 1931, 28 Ocak 1933, 20-21 Şubat 1935, 19 Kasım 1937 ve 20-23 Mayıs 1938 tarihle-rindeki gezileri izledi.

Atatürk Evi ve Müzesi

Atamız 20 Ocak - 2 Şubat 1925 tarih-leri arasındaki ziyaretinde, bugün

müze olarak kullanılan Mersin Ata-türk Evi’nde 11 gün boyunca Mer-sinliler tarafından içten bir şekilde ağırlandı. Mersin’in en önemli ve iş-lek caddelerinden biri olan Atatürk Caddesi üzerinde yer alan bu yapı, 1897’de dönemin Almanya Kon-solosu Bay Christman’ın Mersin’li Mavromati ailesinden bir bayanla evliliği nedeniyle konut olarak kul-lanılmak üzere yaptırıldı. Mimarı bilinmeyen bu yapıya halk bir süre Krisman Konağı demiş, daha sonra da Mavromati ailesinin konağı ola-rak anımsanmıştı. 1270 metre kare-lik bir alan üzerinde yer alan yapı, 1972 yılına kadar Tahinci ailesinin mülkiyetine kaldı. l972 yılında ise Nebil Hayfavi tarafından satın alın-dı ve 1976 yılına kadar Toros Koleji olarak hizmet verdi. 1976’dan sonra boş kalan bu yapının adı, belediye encümeninin aldığı bir kararla ‘Ata-türk Evi’ oldu. 1980 yılında yapının kamulaştırılması kararlaştırılarak restorasyon çalışmaları başlatıldı. 1982 yılından itibaren de Kültür Bakanlığı’nın mülkiyetinde. 1992 yılına kadar süren restorasyon ça-lışmalarının ardından 12 Ekim 1992 yılında Atatürk Evi ve Müzesi olarak açıldı.

İçerisinde veler var?

Mersin Atatürk Evi ve Müzesi’nin giriş katında Atatürk’e ait fotoğ-raflar, belgeler ve kişisel eşyalar sergileniyor. Müzenin eserlerinin zenginleştirilmesi açısından, Anka-ra Anıtkabir Müzesi’nden getirilen 22 adet kişisel eşyası da burada zi-yaretçilere sunuluyor. Etnografik eserlerin sergilendiği üst katta ise, salona açılan yedi odanın ikisi yatak odası, biri çalışma odası, dördü ise oturma odası.

Silifke Atatürk Evi

Atatürk’ün 27 Ocak 1925’te Silifke’yi ilk ziyaretinde misafir edildiği ev ise, Saray Mahallesi’nde bulunan iki katlı bir yapı. 329 metre karelik bir yerleşme alanına sahip olan yapı, o tarihlerde Silifke Belediye Reisi Hacı Hulusi Efendi’ye aitken, daha sonra varislerine intikal etmiş. Söz konusu yapı, tarihi ve mimari değe-rinden dolayı 1982 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nce ka-mulaştırılmıştır.

1984 yılında onarım çalışmaları tamamlanan yapının, 1985-1986 yıllarında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından teşhir ve tanzim çalışmaları gerçekleştiri-lerek, alt kat; ilçe halk kütüphanesi ve idare bölümü, üst kat ise, Atatürk Evi (müze-ev) olarak halka açıldı. Ortada artı işareti şeklinde bir pla-na sahip sofanın bulunduğu bu kat, sofaya açılan misafir odası, oturma odası ile ona bağlı namaz odası, mutfak ve bu mekâna bağlı iş odası olarak düzenlendi. Müze, o dönemin ve yörenin özelliklerini yansıtacak şekilde restore edildi. Sergilemede Silifke bölgesinden temin edilen et-nografik malzemelerden ve Silifke Müzesi’nin etnografya bölümünden yararlanıldı.

Müzede; Atatürk’ün 28 Ocak 1925 günü misafir edildiği evin yatak odası ve yemek takımları, Ata-türk’ün ev sahibi Sadık Taşucu’na

hediye etmiş olduğu üzerinde ‘Gazi M. Kemal’ ibaresi taşıyan küçük bir tabanca, kurmuş olduğu çiftlik ve kooperatifle ilgili belge ve fotoğraf-lar sergileniyor.

Atatürk’ün Mersin’de yaptı-ğı konuşmadan bir bölüm;

“Mersinliler, memleketiniz Türki-ye’nin çok önemli bir noktasında bulunuyor, çok önemli bir ticaret noktasıdır. Memleketiniz bütün dünya ile Türkiye’nin en önemli bir bağlantı noktasıdır. Bunu sizler benden iyi biliyorsunuz. Sizin için zafer ve ilerleme sahası ekonomide, ticarettedir. Bunu anlıyorsanız, çok çalışmak zorundasınız”.

Yol haritası:

Mersin Atatürk Müzesi

Mersin’in Akdeniz İlçesine bağlı Çankaya Mahallesi’nde, Atatürk Caddesi üzerinde, Mersin Büyük-şehir Belediyesi’nin çaprazında yer almaktadır.

Silifke Atatürk Müzesi

Saray Mahallesi 109 Sokak No:9 Si-lifke / Mersin

Silifke şehir merkezindeki müzeye dolmuş, taksi veya yürüyerek ulaşı-labilir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Mersin’deki İzleri; Mersin Atatürk Evi ve Müzesi

Page 4: MTSO Haber Sayı 295

CMYKMTSO GAZETE SAYFA NO: 4

Türkiye’de geçen yılın verilerine göre yaklaşık 46 milyon ton civa-

rında meyve sebze üretildiğini anla-tan Mersin Tarım Platformu Başkanı Mustafa Asparuk, bunun toplam üretimin yaklaşık yüzde 28’ine denk geldiğini ve bu üretimin ekonomik değerinin ise 53 milyar TL’yi buldu-ğunu açıkladı. Ancak yanlış çeşit ve yer seçimi, yetiştirme teknikleri, ha-sat ve hasat sonrası işlemlerin hatalı yapılması nedeniyle ciddi kayıplar yaşandığını bildiren Asparuk, “Yine geçen yılın verilerine göre yetişen meyve sebzenin yüzde 10-30 aralı-ğına denk gelen, 14 milyon tona ya-kın ürün kaybolmuştur. Bu ürünün ekonomik değeri ise 5-15 milyar TL olarak ifade edilebilir” dedi. Bu ka-yıpların bazı küçük komşu ülkelerin tüm meyve-sebze üretimine denk geldiğine dikkat çeken Asparuk,

“Ülkemiz böyle bir kaybı kabullen-memeli. Bu sorun diğer önlemlerle birlikte sertifikalı tarım işçilerinin yetiştirilmesiyle çözülebilir” dedi.

Tarım Platformu olarak Sertifikalı Tarım İşçisi Yetiştirme Projesi’ne büyük önem verdiklerini anlatan As-paruk, bu projenin yetiştirme, hasat ve hasat sonrası olmak üzere 3 alanı kapsadığını söyledi. Bugüne kadar eğitim çalışmalarını sürekli ön plan-da tuttuklarını dile getiren Asparuk, Tarım Gıda ve Hayvancılık İl Mü-dürlüğü, İlçe Ziraat Odaları ve Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitü-sü ile birlikte köylerde 300’ün üze-rinde çiftçi ile Mersin merkez ve Ana-mur’daki 50 gıda firmasında da 150 kişiye eğitimler verdiklerini açıkla-dı. Ancak sertifika alınabilmesi için

en az 15-20 günlük uzun soluklu ve detaylı eğitim verilmesi gerektiğine değinen Asparuk, şunları söyledi: “Bir tarım kenti olan Mersin’in ve ülkemizdeki birçok tarım bölgesi-nin en önemli sorunlarının başında bilinçsiz tarım uygulamaları geli-yor. Uygun olmayan ürünler uygun olmayan toprak ve iklim yapısıyla eşleştirilebiliyor. Örneğin Sinop’ta karpuz, Diyarbakır’da narenciye ye-tiştiremezsiniz. Doğru ürünün doğru iklim ve toprak yapısıyla eşleşmesi şart. Yine doğru sonuç alınabilmesi adına doğru üretim teknikleri kul-lanılmalı. Dikim sıklığından, toprak ve iklim koşullarına, kullanılacak ilaçtan sulama sistemine, budama-ya kadar her aşama kuralına uygun takip edilmeli, ardından yetişen ürünün toplanması çok önemli. Bu toplama sırasında yapılan hatalar ihraç ettiğimiz birçok ürünümüzün geri dönmesini beraberinde getiri-yor. Toplamada zedelenen ürünün raf ömrünün kısalması ürünün varacağı noktaya çürük gitmesine yol açabiliyor. Bu nedenle toplama teknikleri konusunda da üreticinin bilinçli olması önem taşıyor. Çalış-ma burada da bitmiyor. Hasat edilen ürün anında ihraç edilmiyor. Depo-larda saklanıyor. Bu saklama sıra-sında uyulması gereken kuralların da bilinmesi önemli. Bunların her aşaması ise ayrı bir eğitim konusu. Bilinçli tarım için eğitim şart. Biz RİS + ile bu konudaki projemizde ısrarcı olacağız.”

“Doğru tarım uygulamaları rekabet şansını artırır”

Doğru tarım uygulamalarının verimi artıracağını vurgulayan Mustafa Asparuk, Türkiye’de bir ağaç veya

tarladan 300 kilo ürün alınırken bir diğer ülkede 600 kilo alınabilme-sini ‘ciddi bir verim sorunu’ olarak değerlendirdi. “Çarpıcı örnekler vermek gerekirse, FAO’nun önceki yıllarda yaptığı bir çalışmada dün-yada en büyük üreticisi olduğumuz kayısıda hektar başına verimimiz 6,9 ton mertebesindeyken bu rakam komşumuz Yunanistan’da 15,9 ton-du” diyen Asparuk, şunları söyledi: “Yine bu çalışmada bölgemizde son yıllarda büyük önem kazanan çilek yetiştiriciliğinde hektar başına Tür-kiye verimi 12,1 ton iken bu rakam-lar İspanya’da 31,6 ton, İtalya’da 25 ton, ABD’de ise 48 tondur.” Bu ülkelerin iklim yapılarının da teknolojilerinin de benzer özellik taşıdığını dile getiren Asparuk, “De-mek ki burada verimlilikle ilgili bir sorun var. Bu da uygulama hataları ve teknik hatalardan kaynaklanı-yor” dedi. Verimin düşük olmasının hammadde fiyatları artışı olarak geri döndüğünü anlatan Asparuk, hammaddenin pahalı olması ha-linde de nihai üründe dış piyasada rekabet edilebilirliğin mümkün olamayacağını söyledi. RİS Mersin Projesi ile konuyu gün-deme getirdiklerini ancak istedikleri gibi bir sonuç alamadıklarını ifade eden Mustafa Asparuk, sözlerini; “RİS Mersin + Projesi’nin kent tarımına canlılık getireceğine ve kayıplarımızı minimize ederek ciddi kazançlar sağlanmasına yardımcı olacağına inanıyoruz. Tüm kurum ve kuruluşların bu işe yürekten des-tek vermesiyle bu sorunları bilimsel yaklaşımlarla çözeceğimizi tahmin ediyoruz. Özelikle RİS Mersin Proje-si’nden çıkardığımız dersler ikinci aşama olan RİS Mersin + ile yapa-cağımız çalışmalara ışık tutacaktır” diye tamamladı.

Üretim kaybının ilacı, sertifikalı tarım işçisi

4 YIL: 17 | SAYI: 295 | 25 EKİM- 7 KASIM | www.mtso.org.tr

Kazanç: “Proje mutlaka yeniden ele alınmalı”

Sertifikalı Tarım İşçisi Yetiştir-me Projesi’nin yeni dönemde

mutlaka ele alınması gerektiğini vurgulayan Tarım Platformu Eski Başkanı Seniye Kazanç, “Mer-sin eğer bir tarım bölgesiyse bu proje mutlaka güncellenerek hayata geçirilmeli. Özel sektör temsilcileri kendi çabalarıyla eğitimler vermeye ve üreticiyi bilinçlendirmeye çalışıyor an-cak bu bir politikaya dönüştü-rülmeli” ifadelerini kullandı. Tarım Platformu olarak geçmiş dönemde bu projenin tüm detay-larını hazırladıklarını hatırlatan Kazanç, Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü ile birlik-te hazırlanan projede çiftçilerin

akademisyenlerle bir araya geti-rilip teorinin yanında uygulamalı eğitimler alabilecekleri ortamlar oluşturulabileceğini söyledi. Çift-çilerin konaklayabileceği bir yapı-nın da Alata bünyesinde bulundu-ğuna değinen Kazanç, 2-3 haftalık eğitimlerle budamacıdan gübrele-meye kadar her alanda eğitimin planlandığını açıkladı. Geçmiş dönemde eğitim modüllerinin de hazırlandığını kaydeden Kazanç, “Günümüzde değişen, farklılaşan teknikler varsa eğitim modülleri güncellenerek proje yeniden ha-yata geçirilebilir. Bu uygulama RİS Projesi’nin yeni döneminde mutlaka yeniden ele alınmalıdır” ifadelerini kullandı.

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Baş-

kanı Şerafettin Aşut, MTSO Genel Sekreter Yardımcısı Ezgi Biçer Uçar ve Mersin Turizm Platformu Başkanı Numan Olcar ile birlikte Fransa Bü-yükelçiliği’ni ziyaret etti. MTSO ile Fransa Büyükelçiliği arasında 2014 yılı Şubat ayında imzalanan Vize

Kolaylığı Protokolünün değerlendi-rilerek devamında mutabakat sağ-lanan görüşmede ayrıca Fransa ve Mersin arasında ticaret ve turizmin geliştirilmesi için faaliyet takvimi görüşüldü. Ziyarette Başkan Aşut ve heyetini   yeni atanan Konsolos Christophe Hemmings, Vize Şefi Syl-vain Conquérant ve Ticaret Müşaviri

Sylvain Berger karşıladı. 

Türkiye ile Fransa arasındaki tica-retin gelişmesi yönünde çalışmalar yürüttüklerini anlatan Fransa Büyü-kelçiliği Ekonomi Müsteşarı Sylvain Berger, “Fransız işadamları Türki-ye’de ağırlıklı olarak İstanbul’u bili-yor ve tercih ediyor. Belki biraz da

Ankara, İzmir ve Bursa gibi kentlerle işbirlikleri var ancak Anadolu’daki diğer kentleri pek tanımıyorlar. Biz Anadolu’da ticari potansiyeli bulu-nan farklı illeri de tanıtmak istiyo-ruz. Mersin gibi Büyükelçilik olarak işbirliği yaptığımız şehirlerden baş-lamak üzere bir ziyaret dizisi düzen-lemeyi planlıyoruz” dedi.  

MTSO Başkanı Şerafettin Aşut gö-rüşmede Mersin’in ekonomik potan-siyeli hakkında bilgi verdi. Liman, organize sanayi bölgesi ve serbest bölge avantajlarını anlatan Aşut, aynı zamanda demir-çelik endüstri-sine yakın olan kentin stratejik coğ-rafi konumu hakkında da bilgi verdi. Mersin’in geçmişten beri Batı kültü-rü ile iç içe yaşadığını da vurgulayan Aşut, Fransız firmalarının Mersin’i özellikle otomobil, sanayi ve enerji yatırımları açısından değerlendire-bileceğine dikkat çekti. 

Ardından kentin turizm potansiye-line değinen Aşut, MTSO’nun Akde-niz’in 23 ülkesinden 210’dan fazla üyesi olan Akdeniz Ticaret ve Sa-

nayi Odaları Birliği (ASCAME) üyesi olduğunu hatırlattı. Bu Birliğin ge-lenekselleşen etkinliklerinden biri-sinin Akdeniz Turizm Forumu-ME-DITOUR olduğunu bildiren Aşut, son olarak 2012 yılında Marsilya’da, 2014 yılında Barselona’da düzenle-nen bu forumun 2016’da Mersin’de yapılacağını belirtip Fransa’yı da bir heyetle davet etti. 

UBIFRANCE ve Türk-Fransız Ti-caret Derneği ile ortak etkinlikler yapılabileceğini anlatan Ekonomi Müsteşarı Berger, özelikle kalkınma ve çevre konularında ortak hareket edilebileceğini ve Fransız Kalkınma Ajansının da bu yönde geliştirilecek projeleri destekleyebileceğini anlat-tı. 

Fransa Konsolosu Hemmings ise görüşmede en kısa sürede Mersin’i ziyaret etmek istediğini bildirerek bölgeyi yakından tanıyıp karşılıklı ilişkilerin hem kültürel hem de ti-cari açıdan geliştirilmesine yönelik konuları saptamak istediklerini söy-ledi. 

Fransa, iş adamlarına Mersin’i anlatacak

Avrupa Birliği (AB) Türkiye De-legasyonu Başkanı, Büyükelçi

Hansjörg Haber’in katılımı ile Türki-ye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ev sahipliğinde AB Bilgi Merkezleri Ağı Koordinasyon Toplantısı düzen-lendi. Toplantıya Mersin adına, Mer-sin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Şerafettin Aşut, Genel Sek-reter Yardımcısı Ezgi Biçer Uçar ve MTSO AB Bilgi Merkezi Koordinatö-rü Benin Ergenç katıldı.

Toplantının açılış konuşmasını ya-pan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Türkiye ile AB’nin birlikte çalışmak zorunda olduğuna işaret ederek, sorunların ve çözüm yollarının ortak olduğuna vurgu yaptı. Öte yandan Gümrük Birliği’nin güncel-lenmesinin önemi üzerinde duran Hisarcıklıoğlu, “Her iki tarafta var olan sorunları geride bırakmak ve yeni fırsatlar yakalamak istiyoruz” diye konuştu. Vize serbestisi ve geri kabul anlaşmalarına da değinen Hisarcıklıoğlu, “Karşılıklı iktisadi ilişkilerin gelişmesi için vizelerin

kaldırılması son derece önemlidir. Artık bu engeli geride bırakmak is-tiyoruz” dedi.

Büyükelçi Haber ise Türkiye ile ilişkilerde iletişimin anahtar konu olduğunu belirterek, “AB diyalog ve iletişim demektir. Bu toplantıyı AB Bilgi Merkezleri’nin daha etkin ve kapsamlı olarak nasıl çalışabileceği ve AB ile Türkiye ilişkilerinin gele-ceğine nasıl katkı verebileceğini tar-tışmak üzere düzenledik. Çünkü ile-tişim stratejimizin anahtarı AB Bilgi Merkezleridir” dedi. Ankara’daki AB Türkiye Delegasyonu’nun dünya

genelindeki en büyük delegasyon olduğunu, Moskova ve Washing-ton’dakinden de daha büyük oldu-ğunu vurgulayan Büyükelçi, ayrıca Suriye’deki durumdan kaynakla-nan ortak bir sorun ile karşı karşıya olunduğunu, bunun çözümünün ise zaman içinde bulunacağını belirtti.

Toplantıda katılımcılar ise AB Bilgi Merkezlerinin işleyişi hakkında ge-nel değerlendirme yaptığı ve önü-müzdeki dönemde Avrupa Birliği - Türkiye ilişkilerine katkı sunmak için neler yapılması konusunda fi-kirlerini belirtti. Mersin heyeti de

illerdeki AB Bilgi Merkezi bütçeleri-nin o ilin nüfusu göz önünde bulun-durularak belirlenmesi gerektiğine değinerek, AB kurumları tarafından yayınlanan raporların Türkçeye çev-rilerek kamuoyuna duyurulmasın-da daha hızlı davranılması ve bunda AB Bilgi Merkezleri Ağı’nın aktif rol oynaması gerektiğine vurgu yap-tı. Ayrıca, görünürlüğü sağlama ve bilgilendirme amacıyla hazırlanan yayınlardaki azalışa istinaden yeni dönemde yalın bir dille hazırlanmış AB politikalarına yönelik yayınların artırılıp, ihtiyaç doğrultusunda da-ğıtılmasının önemine dikkat çekildi.

AB Bilgi Merkezleri’nin etkinliğinin artırılması hedefleniyor

Page 5: MTSO Haber Sayı 295

CMYKMTSO GAZETE SAYFA NO: 5

5 YIL: 17 | SAYI: 295 | 25 EKİM- 7 KASIM | www.mtso.org.tr

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Devlet Su İşleri (DSİ) Genel

Müdürlüğü tarafından inşa edilen Türkiye ve KKTC’yi denizin altın-dan bağlayan Asrın Projesi’nde mutlu sona gelindi. Dünyada ilk kez uygulanan KKTC Su Temin Pro-jesi Anamur’da düzenlenen törenle resmen hizmete başladı. Konuyla ilgili açıklama yapan Mersin Tica-ret ve Sanayi Odası (MTSO) Yöne-tim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, “Ülkemizin sanal sorunlarla değil, böylesi projelerle konuşulması-nı istiyoruz” ifadelerini kullandı. Asrın Projesi olarak adlandırılan KKTC Su Temin Projesi’nin açılışı Anamur Stadyumu’nda gerekleşti-rildi. Açılışa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Orman ve Su İşleri Ba-

kanı Veysel Eroğlu, KKTC Cumhur-başkanı Mustafa Akıncı, KKTC Baş-bakanı Ömer Soyer Kalyoncu, çok sayıda bakan, milletvekili, yerel yö-neticiler, STK başkanları ve halk ka-tıldı. Proje, Anamur’da Dragon Çayı üzerine Alaköprü Barajı ve Girne yakınlarında da Geçitköy Barajı’nın

inşa edilmesiyle başladı. Dünyada ilk kez uygulanan deniz geçişi, 80 kilometre 151 metre uzunluğun-da, deniz yüzeyinden 250 metre derinlikte ve askıda tutulan1600 milimetre çapındaki, yüksek yo-ğunluklu polietilen boru hatlarıyla gerçekleştirildi. Proje kapsamında Anamur Alaköprü Barajı’ndan alı-nan su, Anamuryum Dengeleme Deposu’na getirilerek, Anamuryum Dengeleme Deposu’ndan kontrollü şekilde Deniz Geçişi İsale Hattı’na verildi ve adaya bu sayede su ulaşı-mı sağlandı. İçmesuyu arıtma tesisi ve dağıtım hatları maliyeti 1 milyar 255 milyon TL. Çalışma bununla da kalmadı ve suyun KKTC’ye ulaştırıl-ması arıtma tesisi inşaatıyla devam etti. Proje kapsamında, 477 kilomet-re ana dağıtım hattı ve su hazneleri

yapıldı. Bu çalışma ile birlikte pro-jenin toplam maliyeti 1 milyar 600 milyon TL’ye ulaştı. Öte yandan proje kapsamında Anamur’da da birçok bölge suya kavuştu. Alaköprü Barajı ile Anamur’daki 83 bin 600 dekar toprak ve sera modern bir su-lama sistemiyle sulanabilecek ve bu

sayede her yıl çiftçilerin cebine 80 milyon lira ilave gelir sağlanacak. Proje ile toplam 7 bin 535 kişiye ilave istihdam imkanı da oluşacak. Çalışmalar bununla da sınırlı değil. Akdeniz Bölgesi’nde 8 ili kapsayan ‘Akdeniz Gelişim Projesi’ çalışmala-rı da devam ediyor. 2019 yılına ka-dar tamamlanması planlanan proje kapsamında 8 ilde baraj, gölet, sula-ma tesisi ormancılık faaliyetleri gibi 3 bin 724 dev tesis yapılacak. Bu te-sislerin toplam maliyeti ise yaklaşık 37 milyar lira olarak belirlendi.

Aşut: “Büyük bir mühendislik projesi”

Projeyi değerlendiren MTSO Yöne-tim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, “KKTC Su Temin Projesi suyun de-nizatından geçerek bir adaya ulaş-ması anlamında dünyada benzeri olmayan bir proje. Bizler için bir gurur vesilesidir. Deniz içinde 250 metre askıda duran borularla 80 km bir mesafeden bahsediyoruz. Bu, büyük bir mühendislik” ifadele-rini kullandı. Yavru Vatan Kıbrıs’ın sorunlarının çözülmüş olmasını da ayrıca önemsediklerini dile getiren Aşut, bu anlamda böyle bir vizyo-nu gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na, ilgili Bakanlık ve emeği geçen herkese teşekkür etti-ğini söyledi. Suyun geldiği barajın Mersin tarımının su sorununu da çözeceğine dikkat çeken Aşut, şöy-le devam etti: “Gerçekten eserden gurur duyuyoruz. Ülkemizin sanal sorunlarla değil, böylesi dünya ça-pında başarılarla konuşulmasını istiyoruz. Mersin’e yapılacak diğer projelerin de vakit kaybetmeden hayata geçmesini bekliyoruz. Ne-dir bunlar? Havaalanı, 3 tane tünel geçişi, Mersin Limanı’nın genişle-mesi, yeni OSB’ler açılması, Kıb-rıs’a feribot seferlerinin başlaması, Anamur’un tekrar gümrük sahasına açılması diye daha uzun listeler ha-

linde sıralanabilir. Havaalanı inşa-atı tekrar ihale edilecek. Çukurova Uluslararası Bölgesel Havalimanı gerçekten sadece Mersin’le sınırlı bir yatırım değil. Bölgenin ve Türki-ye’nin en büyük kargo limanı kapa-sitesine sahip olacak. Sadece yolcu değil, bölgenin değerli tarım, gıda ve sanayi üretiminin ihracatını, tu-rizmini sırtlayacak. Bu nedenle de çok önem veriyoruz.”

“Yatırımcı için arazi sorunu çözülmeli”

Mersin’in diğer bir önemli sorunu-nun arazi noktasında kendisini gös-terdiğini kaydeden Şerafettin Aşut, kentin yatırımcı bulma noktasında sorun yaşamamasına rağmen sana-yi üretimi için arazi tahsis edilmesi noktasında sorunları olduğunu bil-dirdi. Bu anlamda yeni OSB’ler için arazi üretilmesi gerektiğini vurgu-layan Aşut, tarıma uygun olmayan kamu arazilerinin OSB’lere tahsis edilmesi gerektiğini söyledi. “Çünkü bu üretim demek, istihdam demek, ihracat demektir” ifadelerini kulla-nan Aşut, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mersin’in doğusu, tam anlamıyla bir sanayi bölgesidir. Ama Mersin’in iki ucundaki mesafe neredeyse 250-300 kilometredir. Yani Mersin’in batısına da bu sanayi ve ekonomik gelişmeyi homojen şekilde yaymak

zorundayız. Bu anlamda Taşucu Li-manı’nın bir ticaret limanı olarak kalması, otobanın Anamur’a kadar gelmesi ve Anamur’un gümrük sa-hasına açılması, bu bölgeye ekono-mik anlamda refah getirecek yatı-rımlardır.” Başbakan Davutoğlu ile de bu konuları görüşüp anlattıkla-rını kaydeden Aşut, ilgili bakanların da konuya destek verdiğini söyledi. Mersin olarak olumlu sonuçları bek-lediklerini ifade eden Aşut, sözle-rini, “Ülke olarak basit siyasetleri bırakarak böyle projeleri daha çok konuşmalıyız” diye tamamladı.

Türkiye ile KKTC birbirine kenetlendi

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı açılışta yaptığı konuşmada, “Türkiye’den, Anamur’dan Geçit-köy’e akacak olan bu su, Kıbrıs’ın üretimini artıracak. Sarı olan rengi-mizi gerçek anlamda yeşile dönüş-türecek ve bu sadece üretimi değil aynı zamanda ekonominin geliş-mesini, KKTC’nin kalkınmasını da getirecektir” dedi. Asrın Projesi’nin açılışında Mersin’de bulunmaktan büyük mutluluk duyduğunu kayde-den KKTC Başbakanı Ömer Soyer Kalyoncu ise, “KKTC olarak su ba-kımından gittikçe fakirleşen bir ko-numdayız. Sularımız tuzlanmakta,

içilebilir ve kullanılabilir su kaynak-larımız gittikçe tükenmekte. Ana-dolu’dan su taşınması önceleri bir hayaldi ama şimdi gerçekleşti” diye konuştu. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu açılıştaki konuşma-sında proje hakkında bilgi verirken, Başbakan Davutoğlu, “Bugün Ana-dolu ile KKTC su gibi aziz projeyle bir kez daha birbirine kavuşuyor, bir kez daha kenetleniyor. Muhteşem bir su köprüsü kuruyoruz, Girne’yi Anadolu’ya bu kez su ile bağlıyo-ruz. Bütün dünyaya haykırıyoruz; Türkiye ile Kıbrıs hiçbir zaman ay-rılmayacak şekilde birbirine kenet-lenmiştir, Kıbrıs’a Türkiye’nin suyu bereket ve izzet götürecektir” ifade-lerini kullandı. Cumhurbaşkanı Er-doğan ise konuşmasında şu sözlere yer verdi: “Dün gökyüzünde büyük bir başarıya şahitlik etmiştik. Bugün de Akdeniz’in altında benzer bir ba-şarının şahitliğini yapmak üzere bu-radayız. Bu millet, karadan gemileri yürüttü. Bu millet boğazın altından Marmaray’ı inşa etti. Bu millet, şim-di Anamur’dan Kuzey Kıbrıs’a yine denizin altından 107 kilometrelik, hamdolsun su naklini gerçekleş-tiriyor. Bu millet, önümüzdeki yıl Avrasya tünelini yine boğazın altı-na inşa ediyor. Bu millet bir olursa, iri olursa, beraber olursa, kardeşçe yürürse, hep birlikte Türkiye olursa aşamayacağı hiçbir engel yoktur.”

Asrın Projesi’nde mutlu son

Sayıları resmi rakamlara göre 130 bini aşan Mersin’deki Suriyeli

göçmenlerin sorunlarına yönelik çalışmalar sürüyor. Yerel yönetim-ler ve STK’lar yapılan toplantılarla sığınmacıların sorunlarını tespit ederek çözüm yolları arıyor. Bu bağlamda Mersin Ticaret ve Sana-yi Odası (MTSO) evsahipliğinde Friedrich Naumann Vakfı ile Tür-kiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) işbirliğinde “AB’nin Göç Politikaları Çerçevesinde Tür-kiye’deki Suriyeli Göçmenlerin Yö-netimi” konulu panel düzenlendi. Panelde sorunun çözümü için gö-çün tek elden yönetilmesi gerek-tiğini anlatan MTSO Yönetim Ku-rulu Başkanı Şerafettin Aşut, bu noktada valiliklerin yanında yerel yönetimlere de yasal yetkiler ta-nınması gerektiğini söyledi. Aşut, Türkiye’nin etkin bir mülteci poli-tikası bulunmadığına da değindi.

Aşut: “Adaptasyon ve entegrasyon göçü sorun olmaktan çıkarır”

Panelin açılış konuşmasını yapan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şe-rafettin Aşut, Mersin’in göçle kurul-muş bir kent olduğunu hatırlatarak, bu nedenle diğer kentlere göre Suri-yeli göçmenlerle gelen sorunları di-ğer kentler kadar ağır yaşamadığını

söyledi. Mersin’in bu olguya alışık olduğunu vurgulayan Aşut, “Eğer siz ortaya çıkan sorunları eğitimle çö-zer; eğitimin gücünü entegrasyona dönüştürürseniz, göç o toplum için bir katma değere dönüşür” değer-lendirmesini yaptı. Eğitimle şekille-nen çok kültürlü yapının bir kaosa ve ayrışmaya değil, aksine hoşgö-rüye, demokrasiye, birlikte yaşam kültürüne dönüşeceğini kaydeden Aşut, “Ancak, olacakları önceden tahmin etmeden, planlama yapma-dan ve eğitim denen o dönüştürücü mekanizmayı kullanmadan kitleleri bir yere yığarsanız; işte o zaman göç, bir toplum için sosyal ve ekonomik felakete dönüşür” dedi. Mersin’in bu noktada plansız, kontrolsüz, he-sapsız, ani bir göçe maruz kaldığına dikkat çeken Aşut, şunları söyledi: “Komşu olsak da; ortak paydaları-mız olsa da; farklılıkları olan, farklı dili konuşan bir toplumun bir anda, hem de yüz binleri ifade eden ra-kamlarla bir kente gelmesinden bah-sediyoruz. Merkez nüfusu 1 milyon olan bir kente gelen yaklaşık 300 bin insandan bahsediyoruz. Böylesi plansız ve birçoğu kayıt dışı bir gö-çün yaratacağı sorunların olmaması düşünülemez. Ekonomik anlamda, gelenler arasında maddi durumu iyi olan bir azınlık bulunsa da, birçoğu her şeyini geride bırakan, ihtiyaç içindeki insanlar. Bu insanlar yaşa-mak için çalışmak zorunda. Bu nok-tada ortaya çıkan sorunlar var elbet.

Bunlar, kaçak işçi sorunu, kayıt dışı işyeri sorunu ki bu, özellikle küçük esnafta ciddi bir sıkıntı. Barınma sorunu. Bunların yansıması olarak ucuz çalıştırılan Suriyelilerden dola-yı kent insanının işsiz kalma korku-su. Kentimizin, daha önce anlattığım özelliklerinden dolayı henüz rahat-sız edici bir noktaya gelmemiş olsa da, her an patlak verebilecek bir suç artışı. Kentin sağlık, eğitim ve benze-ri alt yapısı ile kente göre tasarlanan diğer hizmet alanlarının yetersiz kalması. İnsan göçü kadar binlerce araç göçünü de ilave etmek gerekir. Özellikle, Suriye plakalı araçların trafikte yarattığı karmaşa ve plakala-rın okunamamasının getirdiği belir-sizlik ve kontrolsüzlük. Suriyelilerin sağlık ve eğitimde çoğunlukla kendi çözümlerini bulması, buna izin ve-rilmesi bence adaptasyonu engelle-yici bir unsurdur.”

“Göç, tek elden yönetilmeli”

Eğitim noktasında da sorunlar oldu-ğunu bildiren Şerafettin Aşut, “Her-kesin kendi okulunun olduğu bir kentte çocuklar, gençler oraya nasıl uyum sağlayabilir ki?” sorusunu yö-neltti. Her kesimin sıkıntıların sona erip insanların vatanlarına, yurtları-na geri dönüp huzur içinde yaşaması yönünde görüş birliğinde olmasına rağmen yakın gelecekte böyle bir du-rumun öngörülmediğini ifade eden Aşut, bu nedenle göçün tek elden

yönetilmesi gerektiğini anlattı. Bu noktada valilik yanında yerel yöne-timlere yasal yetkiler tanınması ge-rektiğini kaydeden Aşut, Türkiye’nin bir mülteci politikası bulunmama-sından şikayetçi olarak, “En azından yerel yönetimlere verilecek yetki ile yerel yönetimler bu politikaları hazırlayıp, uygulayabilirler” dedi.

Kocamaz: “Türkiye bir göç ülkesi olma yolunda”

Mersin Büyükşehir Belediye Başka-nı Burhanettin Kocamaz ise konuş-masında Türkiye’nin artık bir göç ülkesi olma yolunda ilerlediğini söy-ledi. Konumu nedeniyle birçok kitle-sel göç hareketine maruz kalan Tür-kiye’nin göçmenler için transit ülke konumundan çıkıp artık yerleşile-bilecek hedef ülke konumuna gel-diğini kaydeden Kocamaz, “Suriyeli mültecilere yapılan düzenlemelere rağmen ülkemizin halen strateji be-lirlememiş olması sıkıntıları da bera-berinde getiriyor” dedi. Mültecilerin yoğun bulunduğu kentlerde ilin ye-rel yönetimlerine ve kent dinamik-lerine önemli görevler düştüğünü anlatan Kocamaz, şunları söyledi: “Mersin, Suriyeliler konusunda büyük sorunlarla karşı karşıya. Geçen hafta gerçekleştirdiğimiz “Mersin’den Türkiye’ye Suriyeli-ler Sorunu Çalıştayı»nda bu so-runların neler olduğunu ve ne gibi çözüm önerileri sunulması gerektiğini tartıştık. Çalıştayda da belirttiğim gibi geçici çözüm ve düzenlemeler bu soruna merhem ol-mayacak. Maalesef Türkiye’nin göç-men politikası oluşturulmadığı gibi

AB ülkelerinin bu konudaki iknaları-na da pek karşı gelebilecek gibi değil.” Tüm AB ülkelerinde göçmen sayı-sının 100 bini geçmemesine rağ-men Türkiye’deki göçmen sayısının 2,5 milyonu aştığına dikkat çeken Kocamaz, Mersin’de de resmi ra-kamlara göre 132 bin civarında göçmenden bahsedildiğini ancak yapılan araştırmalarda bu rakamın gerçekte 320 binleri aştığını söyledi. “Elbette ülkemizin kucak açtığı mültecilere yardım ve destek konu-sunda elimizden geleni yapmalıyız” diyen Kocamaz, “Bu durumun daha sağlıklı şekilde ele alınarak kendi vatandaşlarımızı da mağdur etme-yecek şekilde ülkemizin geleceğini düşünmemiz, Suriye sorununun ileriki dönemlerde bizi ne gibi poli-tikalar içine sürükleyeceğini iyi he-saplayıp ona göre hareket etmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Uğur: “Çözüm entegrasyon”

TESEV Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Aydın Uğur ise önce kurum hakkında bilgi verdi. TESEV’in sos-yal sorunlara karşı bilimsel araştır-malar sonucu çözüm önerileri sunan bir kurum olduğunu anlatan Uğur, mevcut durumda Suriyeli mülteciler üzerine çalıştıklarını söyledi. Çok aktörlü, özel sektörden yerel yöne-time, STK’lara kadar tüm paydaşları bir araya getiren zihin egzersizine ihtiyaç olduğunu vurgulayan Uğur, “Hep birlikte el ele vermezsek bu so-runun altından kalkamayız. Çözüm, entegrasyonun sağlanması. Bura-da da Mersin büyük önem taşıyor. Mersin’de yapılacaklar Türkiye için örnek olabilir” ifadelerini kullandı.

Resmi rakamlara göre kamp dışında 400 bin Suriyelinin İstanbul’da ya-şadığını kaydeden Aydın Uğur, her yıl bir Batı Avrupa ülkesi nüfusu ka-dar bir nüfusun büyük kentlere gelip eklendiğini anlattı. Başka ülkelerin kolay göğüsleyemeyeceği hacimde sorunların da beraberinde geldiğini kaydeden Uğur, bu sorunun çözü-müne bir strateji geliştirilmesi ge-rektiğini söyledi.

Panelin ‘AB Göç Politikaları Çerçe-vesinde Türkiye’de göç yönetimi’ konulu ilk bölümünün mooderatör-lüğünü TESEV’den Dr. Özge Aktaş Mazman gerçekleştirirken AB Dele-gasyonu , Sivil Toplum Birimi Başka-nı Dr. Michael A. Rupp, Mersin İl Göç İdaresi Şefi Hakan Kılınç, Çukurova Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Lütfi Altunsu ile Mersin Büyükşehir Belediyesi Strateji Geliştirme Daire Başkanı M. Berat Yerman ise konuş-macı olarak katıldı.

Moderatörlüğünü Mersin Üniversite-si’nden Yrd. Doç. Dr. Bediz Yılmaz’ın gerçekleştirdiği ‘Türkiye’deki Suri-yeli Göçmenlerin Yönetimi’ konulu panelin konuşmacıları ise Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Murat Er-doğan, Çukurova Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Fulya Memişoğlu ve Mersin Üniversitesi’nden Arzu Kay-mak oldu. TESEV’den Elvan Ergin-li’nin moderatörlüğünü yürüttüğü ‘Türkiye’de Suriyeli göçmen olmak’ konulu panelde farklı profillerde Suriyeli göçmenler söz alırken, yine TESEV’den Dr. Itır Akdoğan’ın mo-derakötrlüğündeki Suriyeli göçmen-lerin yönetimi için politika önerileri konulu tartışma bölümünde tüm ka-tılımcılar fikirlerini belirtti.

Mersin, Suriyeli göçmen

sorununa çözüm arıyor

Page 6: MTSO Haber Sayı 295

CMYKMTSO GAZETE SAYFA NO: 6

6 YIL: 17 | SAYI: 295 | 25 EKİM- 7 KASIM | www.mtso.org.tr

Ekonomi Bakanlığı tarafından 2014-2015 döneminde öncelikli

ülkelerden birisi olarak belirlenen Şili, Güney Amerika’nın güneybatı kıyısında yer alan 17 milyon nüfusa sahip küçük bir ülke. Mevcut nüfu-su ile göreli olarak küçük bir pazar görünümünde olsa da, ülkenin son yıllarda yürüttüğü dışa açılım poli-tikalarının etkisiyle pazarda rekabet oldukça yoğun. Şeffaf ve etkin bir devlet mekanizmasına ve yaygın dış ticaret kültürüne sahip olan Şili, iş yapma kolaylığı bakımından da bölge ülkeleri arasında öne çıkıyor. Türkiye’nin Şili ile ticareti 2013’e kadar düzenli olarak artmasına rağ-men 2014’te ihracatta yüzde 9,4, ithalatta ise yüzde 10,5’lik gerileme göze çarpıyor. İki ülke arası ticaret hacmi 2014’te yüzde 10,1 geriler-ken, Türkiye aleyhine dış ticaret açı-ğı da yüzde 11,7 azalıyor. Güçlü ra-kiplerin varlığına karşın Türkiye’nin Şili’ye ihracatının Serbest Ticaret Anlaşması ile birlikte ilerleyen yıl-larda daha da artacağı öngörülüyor. Bölgenin en gelişmiş ve liberal ülke-lerinden biri olması nedeniyle, Türk ürünleri için uygulanacak aktif ta-nıtım stratejisiyle ihraç ürünlerinin çeşitlendirilebileceği düşünülüyor. Türkiye gibi, Şili de coğrafi konumu, bölgesel ilişkileri ve dahil olduğu bölgesel işbirlikleri kapsamında di-ğer pazarlara giriş fırsatları sunuyor. Özellikle madencilik ve savunma

sanayi sektörlerinde Şili ile Tür-kiye arasında işbirliği yapılabilir. Ancak iki ülke arasındaki ticaret-te bir takım sıkıntılar bulunmakta. Bunların başında iki ülkenin ürün yelpazesinin özellikle tarım ürün-lerinde benzerlik göstermesi nede-niyle bu ülkeye yönelik Türkiye’nin ihraç ürünlerini çeşitlendireme-mesi geliyor. Bir diğer kısıt, coğrafi uzaklık. Coğrafi uzaklık nedeniyle işadamlarının karşılıklı ziyaretleri yeterince sık olamadığı gibi, Türki-ye’nin pazarda yeterince tanınma-masını da beraberinde getiriyor. Bu durum ayrıca, navlun fiyatlarının yükselmesini ve bölge ülkeleri ile rekabeti zorlaştırıyor.

Genel Bilgiler

Şili, Güney Amerika’nın güneybatı kıyısında yer alan, Atlantik ve Pa-sifik Okyanusları arasında stratejik konuma sahip bir ülke. Şili’de Devlet Başkanı aynı zamanda Başbakanlık görevini de yürütüyor. Dört yılda bir yapılan başkanlık seçimleri ile göre-ve gelen Devlet Başkanı, Bakanlar Kurulu üyelerini atama yetkisine de sahip. 15 eyaletten oluşan Şili’de 17 milyon kişi yaşıyor. Ülkedeki eyaletler ise Aisen del General Car-los Ibanez del Campo, Antofagasta, Araucania, Arica y Parinacota, Ata-cama, Biobio, Coquimbo, Libertador General Bernardo O›Higgins, Los Lagos, Los Rios, Magallanes y de la Antartica Chilena, Maule, Region Metropolitana (Santiago), Tarapaca ve Valparaiso olarak sıralanabilir. Şili’de nüfus artış hızı yüzde 0,9, yaş ortalaması ise 33. Nüfusun yüzde 21’i 0 –14 yaş arasında, yüzde 69,4’ü 15–64 yaş arasında, yüzde 9,7’si ise 65 yaşın üstünde. Ülkedeki okur-ya-zarlık oranı ise yüzde 98,6 olup Şi-li’nin, eğitim standartları açısından diğer Latin Amerika ülkelerinden iyi durumda olduğu söylenebilir.

Nüfusun yüzde 15,1’inin yoksulluk sınırının altında yaşadığı ülkede ge-lir dağılımının da adaletsiz olduğu gözlemlenmektedir. Şili nüfusunun yüzde 89’u kentli olup, nüfusun yüzde 40’ı başkent Santiago ve çev-resinde yaşar.

Doğal Kaynaklar ve Çevre

Şili’nin başlıca doğal kaynakları; bakır, iyot, kereste, demir cevhe-ri, nitrat, değerli metaller ve mo-libdendir. Tarım ve hayvancılık ürünleri ise; üzüm, elma, armut, soğan, buğday, mısır, yulaf, şef-tali, sarımsak ve fasulye olmak-la beraber; sığır eti, kanatlı etler, yün ve deniz ürünleri ise başlıca hayvancılık ürünleri arasında yer alır. Ülkenin imalat sanayisi bakır, madencilik, gıda ürünleri, balıkçı-lık, demir-çelik, ahşap, taşıt araç-ları, çimento ve tekstilden oluşur. Ülke özellikle turizm açısından önemli doğal güzelliklere sahip olup, And Dağları sayesinde Şili’de, büyük bir hidroelektrik enerji potansiyeli bulunur. Kıyıları boyunca ülkenin zengin balıkçılık kaynakları mev-cuttur. Kuzeydeki kurak arazilerde ise maden yatakları bulunmaktadır. Şiddetli depremlerin, volkanik fa-aliyetlerin ve tsunamilerin sıkça görüldüğü Şili’nin başlıca çevre so-runları arasında ormanlık arazilerin tahribi, özellikle Santiago ve çevre-

sinde endüstriyel faaliyetlerin ve taşıt emisyonlarının sebep olduğu hava kirliliği ve su arıtma sistemle-rinin yetersizliği nedeniyle Maipo, Aconcagua ve Bio Bio nehirlerinde oluşan su kirliliği gösterilebilir.

Ekonomik Yapı

Siyasi istikrar, ticaret serbestisi, kişi başı gelir, yaşam standardı, basın özgürlüğü, şeffaflık ve rekabetçilik açısından Latin Amerika’nın önde gelen ekonomilerinden olan Şili’nin finans sistemi de oldukça gelişmiş-tir. Şili, Latin Amerika’da kredi no-tunu 25 yıldır A’da tutmayı başara-bilen tek ülke olarak dikkat çeker. Şili’nin ithal ikameci ekonomi poli-tikalarını 1970’lerin ortasında, terk ederek liberal ekonominin uygu-lanması yönünde önemli adımlar atmasının üretim artışı ve rekabeti de beraberinde getirdiği söylene-bilir. Madencilik ve balıkçılık başta olmak üzere geleneksel ihracat en-düstrilerinde büyüme kaydeden Şi-li’nin son dönemlerde selüloz, mey-ve, somon, ağaç ürünleri, şarapçılık ve metanol gibi yeni sektörlerde, hava ve gemi taşımacılığı ve turizm gibi hizmet sektörlerinde de geliş-me gösterdiği gözlemlenmektedir. İhracat gelirlerinin yüzde 40’ını madencilikten, milli gelirin ise üçte birini bakırdan elde eden Şili’nin en büyük madencilik şirketi olan Co-delco, tek başına dünya bakır üreti-minin yüzde 10’unu gerçekleştirir.

İşlenmiş meyve sebze ihracatı geriledi

İmalat sanayisi 2009’da gerileyen Şili’nin bu sıkıntıyı yaşama sebebi olarak sektörün küçük ve orta ölçek-li şirketlerden oluşması gösterilebi-lir. Hükümet tarafından bu üreticile-re vergi kolaylıkları tanınarak sorun aşılmaya çalışılsa da kriz nedeniyle

ülkenin en önemli sektörlerinden olan işlenmiş meyve-sebze ve şa-rap ihracatı geriledi. Hayvancılık ve balıkçılık sektörlerinin de gelişmiş olduğu Şili’de işgücünün yüzde 13’ü tarım sektöründe istihdam edili-yor. Ülkede petrol üretimi 20 yıldır azalıyor. Doğal gaz üretimi de tü-ketimi karşılayacak düzeyde değil. Ekonomik faaliyetler özellikle ül-kenin orta kısmında yoğunlaşmış durumda. Ülke nüfusunun yüzde 40’ını barındıran Santiago, GS-YİH’nin yüzde 47’sini üretiyor. Valparaiso bölgesindeki nüfus ise toplam nüfusun yüzde 10’unu oluş-turuyor. Kuzeyde madencilik sek-törünün gelişimi; güneyde somon yetiştiriciliği, turizm ve metanol üretimi, ekonomik faaliyetlerin ülke geneline yayılmasını sağlıyor.

Ekonomide geleceğe yönelik beklentiler

İmalat sanayinin küçük ölçekli ol-ması sebebiyle ara malı ve sermaye malı ihtiyacını ithalat ile karşılayan Şili, liberal piyasa koşullarının ha-kim olması sebebiyle dünya piya-salarındaki dalgalanmalardan ko-layca etkilenen ve en önemli ihraç ürünü olan bakır fiyatlarına bağlı bir ekonomik yapıya sahip. Ülkede çıkarılan bakır, Çin gibi hızlı büyü-yen ülkelerden büyük talep görü-yor ve bakır fiyatlarındaki artış Şili ekonomisine önemli katkı sağlıyor. Madencilikten sonra ülkenin ikinci büyük ihracat sektörü olan tarım-daki büyümeyi ise, artan küresel talep ve STA’lar sayesinde büyük bir pazara ulaşma imkanı destekliyor. Güçlü bir sanayi üretimi olmayan Şili ekonomisini gıda işleme sana-yindeki büyüme güçlü tutuyor. Pe-rakende, ulaştırma, taşımacılık ve turizm sektörlerinde gelişmiş bir altyapıya sahip olan ve bölgenin fi-nans merkezi konumundaki Şili’de hizmetler sektöründe de büyüme bekleniyor.

Türkiye – Şili Ticareti

Türkiye ile Şili, çok uzak coğrafya-larda yer alsa da, iki ülke halkı ara-sında özel bir sempati bulunmakta. 1923’te kurulan Türkiye Cumhuri-yeti’ni ilk tanıyan Latin Amerika ül-kesi Şili’dir. İki ülke arasındaki ticari ilişkiler ise 1970’li yıllarda başlar. Türkiye ile Şili arasındaki ticaret yıllar itibarıyla incelendiğinde, söz konusu ülkeye gerçekleştirilen ih-racatın 2009-2013 yılları arasında düzenli olarak arttığı, 2014’te ise Türkiye’nin ihracatında yüzde 9,4 düşüş gerçekleştiği görülür. Aynı dönemde Şili’den yapılan ithalat da yüzde 10,5 azalır. İki ülke arasın-daki ticaret hacmi geçen yıl yüzde 10,1 gerilerken, Türkiye aleyhindeki dış ticaret açığı da yüzde 11,7 azalır. Türkiye’nin Şili’ye 2014 yılı ihraca-tının yüzde 17,2’sini oluşturan ve ilk sırada yer alan eşya taşımaya mah-sus motorlu taşıtları yüzde 14,8 pay ile demir-çelik çubuklar ve yüzde 4,9 pay ile demir-çelik profiller iz-ler. Traktörler, halı ve kilim, binek otomobiller, kara taşıtları aksamı, plastikten monofiller ve demir-çe-lik kaplar ise bu ülkeye ihraç edilen diğer başlıca ürün gruplarıdır. Aynı dönem Şili’ye ihracatın yüzde 2,8’ini tarım ve gıda ürünleri oluşturur. Türkiye’nin Şili’den 2014’te gerçek-leştirdiği ithalatın ise yüzde 66,8’ini rafine bakır ve bakır alaşımları oluş-turur. Geri kalan ithalatı ise büyük ölçüde potasyum nitrat, kabuklu meyveler (ceviz, badem), balık yağı, sodalı veya sülfatlı kimyasal odun hamuru, kontrplaklar, lityum karbo-nat, sebze ve çiçek tohumları, balık unu ve işlenmemiş altın oluşturur. Tarım ve gıda ürünleri, bu ülkeden

gerçekleştirilen ithalatın yüzde 14,2’sini kapsar.

İhracat potansiyeli olan başlıca sektörler

Şili pazarında potansiyeli bulu-nan ürünler ise şöyle sıralana bilir: “Tarım ve gıda ürünlerinden bisküvi, şekerli ve çikolatalı mamuller, zey-tinyağı, zeytin, maya ve kuru kayısı; Sanayi ürünlerinde demir/çe-lik çubuklar, traktörler, ısıtması elektrikle olmayan demir-çelik radyatör, jeneratörler, demir/ala-şımsız çelikten profil, oto yedek parça, kauçuktan yeni dış lastikler, otomobil ve steyşın vagonlar, ev tekstili, ağır iş makine ve cihazla-rının aksam ve parçaları ve eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar.” Şubat 2010’da yaşanan deprem sonrasında ülkede yürütülen ye-niden inşa çalışmaları çerçeve-sinde inşaat ve müteahhitlik hiz-metlerinin artması sonucu, inşaat malzemeleri ve iş makineleri it-halatında da büyük artış yaşandı. İşlenmiş petrol ürünleri ve savunma sanayi ise diğer başlıca potansi-yel işbirliği alanlarını oluşturuyor. Değişen tüketim kalıpları çerçeve-sinde Şili’de büyüme potansiyeli olan sektörler ise; otomobil, tele-vizyon (özellikle LCD ve plazma), kozmetik ve kişisel hijyen ürünleri, spor giyim, ev hayvanları sektörü-ne yönelik ürünler, geniş bant in-ternet sistemleri ve taşınabilir PC ve akıllı cep telefonu pazarı olarak sıralanabilir. Ayrıca gerek çevresel duyarlılıklar çerçevesinde yenilene-bilir enerjiye duyulan ilgi, gerekse uzun vadede tasarruf nedenleriyle hanehalkları ve işyerleri tarafından güneş enerjisine yönelik talepte de düzenli bir artış gözleniyor. Güneş panelleri pazarı giderek genişliyor. Pazarla ilgili bilgiler

Şili’de bir bağlı kuruluş ya da şube açmak, Şili pazarına girmek isteyen ihracatçılar için önemli bir başarı unsuru. Yurt dışında yasal olarak kurulmuş herhangi bir şirket Şili’de kendi adıyla yetkilendirilmiş bir şube (agencia) kurabiliyor. Özellik-le pazara yeni girecek ihracatçılar için tercih edilen bir diğer pazara giriş stratejisi ise alıcılara erişimi iyi olan ve teknik uzmanlığa sahip bir acente ya da temsilci atamaktır. Küçük ya da orta ölçekli şirketler Şili pazarına genellikle bir acente, distribütör ya da toptancı ile girmeyi tercih ediyor. Şili’de neredeyse tüm firmaların merkez ofisleri Santia-go’da bulunuyor. Büyük firmaların Iquique ve Punta Arenas serbest ti-caret bölgeleri de dahil olmak üzere ülkenin diğer bölgelerinde şubeleri var. Acente/temsilci komisyonları ürüne göre değişmekle birlikte, yüz-de 5–10 arasında değişiyor.

Ambalaj, Paketleme ve Etiketleme

Şili’ye ithal edilen birçok ürün, ortak etiketleme şartlarına tabi. Etiketler-de İspanyolcanın tercih edilmesi ve metrik ölçülerin kullanılmasına dik-kat edilmeli. Tüketim mallarının eti-keti üzerinde ürünün menşei belir-tilerek, ambalajlı ürünlerde ürünün

kalitesi, saflığı, içerik bilgileri ve net ağırlığı/ölçüleri açık şekilde gösteril-meli. Konserve gıda, ayakkabı, gıda ürünleri, elektrikli makineler, likit ya da sıkıştırılmış doğal gaz ekip-manları (LNG ve CNG), plastik, şarap ve diğer alkollü içecekler, tekstil ve hazır giyim, buğday unu, deterjan ve tarımda kullanılan böcek ilaçları gibi ürünler için spesifik düzenle-meler mevcut.

Doğrudan Yabancı Yatırımların Görünümü

Latin Amerika’nın en dışa açık ve istikrarlı ekonomilerinden biri olan Şili, yaklaşık 17 milyonluk nüfusu ile göreli olarak küçük bir pazar görü-nümünde olmasına rağmen, ülkenin son yıllarda yürüttüğü dışa açılım politikaları nedeniyle pazarda reka-bet oldukça yoğun. Şeffaf ve etkin bir devlet mekanizmasına ve yaygın dış ticaret kültürüne sahip olan Şili, iş yapma kolaylığı bakımından da bölge ülkeleri arasında öne çıkıyor. Siyasi ve ekonomik açıdan bölge-nin en istikrarlı ülkelerinden olan Şili’de yerli ve yabancı yatırımcılar arasında ayrımcılık yapılmıyor. Ya-tırımcılara güvenilir bir yatırım or-tamı sunuluyor. Bu durum yabancı sermayeyi oldukça artıran ve küre-sel krizlere rağmen ülkeye yabancı sermaye girişini sağlayan bir unsur. Son yıllarda artan DYY girişleri, Şi-li’nin ekonomik büyümesinde ve gelişmesinde önemli rol oynuyor. Rekabetçilik, teknolojik gelişim ve bilgi birikimi de sağlıyor. Şili birçok özelliği ile Latin Amerika ülkeler arasında ilk sırada yer alıyor. Bunlar şöyle sıralanabilir:

Şili, ekonomik serbestlik açısından dünyada 7. sırada (Hong Kong 1. sırada, Türkiye 64. sırada), Latin Amerika’da 1. sıradadır (2014 In-dex of Economic Freedom- Heritage Foundation&Wall Street Journal).

İş yapma kolaylığı açısından dün-yada 189 ülke içinde 34. sırada (Singapur 1. sırada, Türkiye 69. sırada), Latin Amerika ülkeleri içinde 1. sıradadır (Dünya Ban-kası - Doing Business 2014). Rekabetçilik düzeyi açısından dün-yada 148 ülke içinde 34. sırada (İs-viçre 1. sırada, Türkiye 44.sırada), Latin Amerika’da 1. sıradadır (Dün-ya Ekonomik Forumu - Küresel Re-kabet Raporu, 2013-2014).

Şeffaflık açısından dünyada 175 ülke içinde 21. sırada (Danimarka 1. sırada, Türkiye 64. sırada) Latin Amerika’da 2. sıradadır (Barba-dos’un ardından) (Transparency In-ternational, Corruption Perceptions Index 2014).

Ticareti Etkileyen Kültürel Faktörler

Şili ile iş görüşmelerinin Aralık ayı son haftasından Şubat ayı sonuna ka-dar yapılmamasında fayda var. Noel tatili ve okulların yaz tatiline çıkma-sı nedeniyle bu aylar görüşmeler için pek uygun değil. Şili’de sosyal akti-viteler belirtilen süreden daha geç başlayabilse de, iş görüşmelerinde zamanlamaya önem verilir. İlk ziya-rette hediye götürmeye gerek olma-sa da kibar bir davranış sayılabilir.

Şilili iş adamlarının çoğu iyi eğitimli olup, sık seyahat eder. İş görüşme-lerinde resmi dil olan İspanyolca ve İngilizce konuşulur. Ancak görüş-melerde İspanyolca konuşabilen bir personel ya da tercüman bulunma-sı tavsiye edilir. Ürünün ve şirketin tanıtımına yönelik materyaller de İspanyolca olarak hazırlanırsa iyi olur. İngilizce ve İspanyolca olarak düzenlenmiş bir kartvizite sahip olmak oldukça faydalıdır. Karşılıklı hitap şeklinde soyadı kullanılmaz. Bay (Don) ve Hanım (Senora) hi-taplarından sonra isim söylenir. Şilili iş çevrelerinde dış görünüş ol-dukça önemlidir. Büyük şehirlerde ve belirli sektörlerde iş kıyafeti daha da önemlidir. Giyim tarzı genelde resmi olup, erkekler için takım elbi-se ve kravat, bayanlar için ise etek ya da pantalondan oluşan bir takım elbise giyilmesi önerilmektedir.

Pasaport ve Vize İşlemleri

Diplomatik, Hizmet, Hususi ve Umuma Mahsus Pasaport ha-milleri Şili’ye yapacakları seya-hatlerde vizeden muaftır. Şili’de oturma izni olmayan ve gelir gös-teremeyen kişilere hesap açılamaz. Şirket ile olan iş sözleşmesi ile oturma izni alınabilir. Ancak bu bil-gilerin seyahat öncesinde Şili temsil-ciliklerine teyit ettirilmesi önerilir.

Resmi Tatiller ve Çalışma Saatleri

Şili’de iş ziyaretlerinin yaz dö-nemi olan Ocak-Şubat dışı aylarda yapılması önerilir. Çalışma saatleri genelde Pazar-tesi-Cuma günleri 09.00-18.00 arasıdır. Öğle yemekleri genellik-le 13.00’te başlayıp, iş görüşmesi de yapılacaksa 2-3 saat sürebilir. Bankalar 09.00-14.00 saatleri ara-sı, kamu binaları 09.00-18.00 arası, mağazalar Pazartesi-Cuma günleri 09.00-21.00, Cumartesi günleri ise 09.00-14.00 ya da 09.00-16.00 arasında açıktır. Süpermarketler ve alışveriş merkezleri genellikle 23.00’e kadar, hatta Pazar günleri ve tatillerde de açıktır.

Yerel Saat

Şili ile Türkiye arasındaki saat farkı -7 saat olup, örneğin Türkiye’de saat akşam 19.00 iken Şili’de saat sabah 12.00’dir. Para Kullanımı

Şili’nin resmi para birimi Şili Peso-su’dur (CLP), 1 Peso (Ps) = 100 cen-tisimos. Döviz bürolarında (Casas de Cambio) döviz değişimi yapılması mümkün olup, ATM’ler de yaygındır. Türk bankalarından alınan kredi kartları ile Şili’de her bankamatik-ten para çekilemez. Türkiye-Şili ara-sında yapılan banka havalelerinin yerine ulaşması ortalama 5 iş günü sürer.

Yerel Ulaşım

Şili’deki ana yolların ve ücretli otoyolların durumu oldukça iyi-dir. Santiago’nun dışındaki ikincil yollar daha az bakımlı olup, kırsal alanlarda stabilize ve toprak yol-lar da bulunur. Demiryolu ulaşımı ise daha az gelişmiş olup, Santiago ve Chillan şehirleri arasında mer-kezi bir demiryolu hattı bulunur. Şili’nin Latin Amerika’daki diğer ülkeler ile havayolu ulaşımı bağ-lantıları gelişmiştirk. Ancak Türk Hava Yollarının Şili’ye doğrudan seferi bulunmuyor. Güney Amerika kıtasında Sao Paulo’ya (Brezilya) doğrudan sefer yapılıyor. Ülkenin en büyük havaalanı, Santiago Ulus-lararası Havaalanı’dır.

Kaynak: Ekonomi Bakanlığı

Ekonomi Bakanlığı’nın belirlediği öncelikli ülke: ŞİLİ

Paskalya adası

Page 7: MTSO Haber Sayı 295

CMYKMTSO GAZETE SAYFA NO: 7

7 YIL: 17 | SAYI: 295 | 25 EKİM- 7 KASIM | www.mtso.org.tr

MTSO 6 No’lu Toptan Gıda ve Muhtelif Ticaret Meslek Komi-

tesi Başkanı Mustafa Demirdöğmez, toptancıların günümüz ekonomik koşullarında üretici ile perakendeci kıskacında sıkışıp kaldığını söyledi. Vade farklarındaki uyumsuzluk ne-deniyle toptancıların büyük sıkıntı-lar yaşadığına dikkat çeken Demir-döğmez,

“Toptancı üreticiden 30 gün vadeyle aldığı ürünü perakendeciye 100-120 günlük vadelerle satabiliyor. Bu süre zarfında oluşan nakit ihtiyacını ise bankalarla kapatma yoluna giderek sıkıntı yaşıyor” dedi.

Bu sorunun yaklaşık 10 yıl önce başladığına değinen Demirdöğ-mez, bugün Mersin’deki toptancı-nın yaklaşık yüzde 20-25’inin ya kapatmak zorunda kaldığını ya da iflas ettiğini bildirdi.Demirdöğmez, “Şartların böyle devam etmesi ha-linde yalnızca sermayesi güçlü, büyük toptancılar ayakta kalabi-lecek” değerlendirmesini yaptı. Komite bünyesinde 516 kayıtlı üye bulunduğunu ve irili ufaklı çeşitli gıda ürünleri üretimi ile pazarlama-sını gerçekleştiren firmaların faali-yet gösterdiğini açıklayan Mustafa Demirdöğmez,

“Mersin bir liman kenti olması, dış ticaret potansiyelinin güçlü olması nedeniyle gıda firmaları açısından önemli bir kent” dedi. Komite üye-leri arasında Türkiye’nin ithalat ve ihracatında üst sıralarda yer alan gıda firmaları bulunduğunu dile getiren Demirdöğmez, yurtdışında-ki öncelikli pazarların ise ağırlıklı

olarak Irak, Suriye, Mısır gibi Arap ülkeleri olduğunu anlattı. Ancak son dönemlerde Ortadoğu’da yaşanan sıkıntılar nedeniyle bu alandaki ih-racatta düşüş yaşandığını kaydeden Demirdöğmez, BM Yardım Kuruluş-ları’na ürün veren ihracatçılar dışın-daki gıda firmalarının ihracatında ciddi sıkıntılar oluştuğunu açıkladı. Farklı pazarlara açılma noktasında ise girdi maliyetlerinin yüksekliğiyle karşılaştıklarını belirten Demirdöğ-mez, “Ülkemizde işçilik, enerji gibi girdi maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle üyelerimizin yurtdışında-ki rakipleriyle rekabet şansları da azalıyor” ifadelerini kullandı.

“Girdi maliyetleri çok yüksek”

Sektörün son dönemlerde önemli sorunlar yaşadığını anlatan Musta-fa Demirdöğmez, bunlar arasında girdi maliyetlerinin yüksekliğinin önemli yer tuttuğunu dile getirdi. Üreticiler gibi toptancıların da girdi maliyetlerinin yüksekliğinden şika-yetçi olduğuna dikkat çeken Demir-döğmez, toptan satışlarda maliyetin büyük bölümünü lojistik giderlerin oluşturduğunu anlattı. Toptancıla-rın fabrikalardan yüzde 15 kazanç planlayarak ürün satın aldığını dile getiren Demirdöğmez, ancak mazot giderlerindeki artış, sigorta giderleri gibi yükselen girdi maliyetleri ne-deniyle yüzde 10-12 arası kayıp ya-şandığını ve kalan yüzde 3 kar marjı ile de ayakta kalmanın zor olduğu-nu söyledi. Karlılığı artırmak adına masrafların kısılabileceği bir alanın bulunmadığını da bildiren Demir-

döğmez, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yüksek girdi maliyetlerine vade farkları arasındaki uyumsuzluk da eklenince sermayesi zayıflayan top-tancılar çareyi bankalara gitmekte buluyor ve bu durumda bir ortakları da bankalar olmaya başlıyor. Serma-yesi zayıflayan toptancı peşin para ile mamul alamayınca uygun fiyatla alım da yapamıyor ve doğal olarak satış rakamları da yükseliyor. Top-tancılar kar marjlarının düşmesi ne-deniyle artık distribütörlük yapamaz duruma geldi. Mersin’de fabrikalar-dan mamulü alıp satan esnaf kal-madı diyebiliriz. Çünkü lojistikte kar marjı yetmiyor, masraflar çok ağır. Eskiden esnaf bayilik almak için bir-biriyle yarışırdı, fabrikalara yüksek teminatlar verilirdi şimdi ise tam ter-si fabrikalar kendisine hizmet ede-cek esnaf arıyor ancak bulamıyor.” Öte yandan ulusal zincir marketle-rin yayılmaya başlamasıyla birlikte Mersin’de yerel perakende sektörü-nün zayıflamasının da toptancıları sıkıntıya soktuğunu açıklayan Mus-tafa Demirdöğmez, “Biz yerel top-tancılar olarak ulusal firmalara ürün veremiyoruz. Ancak yerel esnaf ürünlerimizi alabilir. Son yıllarda ise ulusal marketler çok güçlenince yerel esnaf oldukça yıprandı ve alım gücü düştü. Bu durum paralelinde bizi de olumsuz etkiliyor, satışları-mız düşüyor” dedi.

“Çekte cezalar ağırlaştırılmalı”

Çek Yasası’nda yapılan değişimin de esnafı zor duruma düşürdüğüne değinen Mustafa Demirdöğmez, “Ya-pılan değişiklikler sonrasında çek

ve senedin artık hiçbir ehemmiyeti kalmadı. Çünkü ödenmeyen çekle-rin bir cezai müeyyidesi yok. Esnaf mağdur durumda” diye konuştu. Va-deler nedeniyle sıkıntı yaşayan top-tancının aldığı ödemenin karşılıksız çıkması halinde sorunlarının ikiye katlandığını dile getiren Demirdöğ-mez, “Bu konunun çözümü için karşılıksız çekte daha ağır cezalar getirilmesi gerekir. Mevcut durumda mahkemeler geri dönen çek ve se-netlerle dolu. Bu durum mahkeme-leri de gereksiz yere meşgul ediyor. Konu icraya taşınsa da bir sonuç alı-namıyor. Yalnızca birçok bürokratik işlemle uğraşılıyor. Çekin kâğıt par-çası hükmünden çıkarılması gere-kir. Art niyetli insanların bu imkânı çok rahat kullanabilmesi nedeniyle esnafımız çek alarak çalışamaz hale geldi. Hapis cezası getirilmesi caydı-rıcılığı artırabilir” değerlendirmesini yaptı.

Dünyanın giderek küçüldüğünü ve rekabet şartlarının ise ağır-laştığını kaydeden Demirdöğ-mez, sözlerini şöyle tamamladı: “Karşımıza çıkan süreç gösteriyor ki önümüzdeki dönemde kendi serma-yesiyle iş yapabilen, bankalarla or-taklık yapmayan, öz sermayesi güç-lü toptancılar sektördeki varlıklarını sürdürebilecek.”

Tuncay TORUN

Süreç gösteriyor ki önümüzdeki dönemde kendi sermayesiyle iş yapabilen, bankalarla ortaklık yapmayan, öz sermayesi güçlü toptancılar sektördeki varlıklarını sürdürebilecek.

Toptancı, üreticiyle perakendeci kıskacında

“Mersin’e bilişim vadisi kurulabilir’

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası 9 No’lu Bilgisayar, Elektrik, Elekt-

ronik, Telekomünikasyon ve Büro Cihazları Meslek Komitesi Başkanı Tuncay Torun’dan Mersin’e Bilişim Vadisi kurulması önerisi geldi. Bu sayede tüm bilişim sektörünü aynı çatı altında toplayıp güç birliğine gi-dilebileceğini kaydeden Torun, “Bu durum hem alıcı, hem satıcı hem de sektörün gelişimi açısından büyük önem taşıyor” değerlendirmesini yaptı.

Komite bünyesinde elektrik, elekt-ronik, iletişim ve bilişim sektörün-de faaliyet gösteren firmaların yer aldığını anlatan Torun, 350’nin üzerinde üyeye sahip olduklarını anlattı. Sektörün hızla geliştiğini, ancak Mersin’de bu alanda faaliyet gösteren firmaların bu hızı takip et-mekte sıkıntı yaşadığını dile getiren Torun, gelişim için bilgiye yatırım yapılması gerekmesine rağmen bu alanda faaliyet gösteren firmaların ya maddi imkansızlıklar ya da per-sonel yetersizliği nedeniyle zaman bulmakta zorlanarak bu yatırımı ya-pamadığını anlattı.

Sektördeki gelişimi hızlandırmak adına bir proje tasarladıklarına deği-nen Tuncay Torun, şu bilgileri verdi:

“Teknoloji, toplumların gelişimine büyük katkı sağlayan önemli bir sektör. Biz de kentimizde ve ülke-mizde bu alandaki eksikliklerin farkındayız. Bu alanın gelişiminin ise el ele verilmesiyle sağlanacağı inancındayız. Bu nedenle yerel yö-netimin de desteğine ihtiyacımız var. Yerel yönetimlerin göstereceği

bir bölgede bu alanda yatırım yapı-labilir. Mersin’e bir Bilişim Vadisi kurabiliriz. Bu oluşum içerisinde tüm elektrik, elektronik, bilgisayar yazılım, teknoloji alanında faaliyet gösteren şirketler toplanabilir. Oluş-turulacak satış alanları dışında inşa edilecek toplantı salonlarında ya da ortak açık alanlarda kurulacak plat-formlarda toplu eğitimler verilebilir. Örneğin Microsoft’un vereceği bir eğitimden yalnızca satıcılar değil, kullanıcılar da faydalanabilir. Bu sa-yede müşterilerin bu merkeze daha sık gelmesi sağlanabilir ve bu du-rum satışlara da yansıyabilir. Ayrıca burada yazılım ofisleri de oluşturu-labilir. Üniversitelerle, Teknopark’la koordineli çalışmalar yürütülebilir. Bu proje geliştirilmeye yeni oluşum-ların eklenmesine açık tutulabilir.”

“Güzel bir sinerji oluşur”

Mevcut durumda sektör temsilci-leri arasında istenilen birlik ve be-raberliğin yakalanamadığını ifade eden Tuncay Torun, Bu durumun zaman zaman haksız rekabete yol açan sıkıntılar doğurabildiğini be-lirtti. Oluşturulacak Bilişim Vadisi yapılanması ile ortak bir sinerjinin ortaya çıkacağına inandığını kay-deden Torun, “Hatta kurulacak bir kooperatif çatısı altında gerek sarf malzemeler gerekse atılan ürünlerin alımı tek bir elden gerçekleştirilip, daha montanlı alımlarla oluşturu-lacak fiyat avantajları sonucu ulusal ya da uluslararası zincir teknoloji marketleriyle rekabet şansı artırıla-bilir” değerlendirmesini yaptı. Böy-le bir yapılananın kent ekonomisine de önemli katkılar sağlayacağını

vurgulayan Torun, aynı zamanda sektörün daha hızlı gelişmesini sağ-layacağına inandığını anlattı. Mev-cut durumda teknoloji şirketlerinin zincir teknoloji marketlerle rekabet-te önemli sorunlar yaşadığına işaret eden Torun, böylesi bir yapılanma-nın küçük esnafı da canlandıracağı-nı anlattı.

“Üretime vergi muafiyeti desteği sağlanmalı”

Sektörün sorunlarına da değinen Tuncay Torun, Türkiye’de teknolo-jide gelişimin sağlanabilmesi için yazılımın desteklenmesi gerektiği-ni anlattı. Bunun da özellikle vergi muafiyetleri noktasında sağlana-bileceğini kaydeden Torun, şunları söyledi:

“Ülkemizde yazılım üretiminde vergilendirme noktasında yazılı-mın tamamı kar gözüküyor. Ancak Teknopark’ta çalışırsanız vergi indi-rimlerinden yararlanabiliyorsunuz. Aksi halde böyle bir avantajınız bu-lunmuyor. Bu sektörde gider göste-rebilecek kaynaklarınız da oldukça sınırlı. Bu noktada kişilere üretmek yerine üretilmiş bir yazılımı alıp satmak daha cazip geliyor çünkü kazancı daha yüksek. Bu durumun teknolojinin ilerlemesi önündeki önemli engellerden biri olduğuna inanıyorum.”

Yazılım sektörünün Türkiye’de ge-lişebilmesi için yapılan yazılımın büyüklüğüne göre ilgilendirdiği sek-töre göre yeni destekleme modelleri geliştirilebileceğini vurgulayan To-run, “Örneğin KOSGEB’den destek

alınabiliyor ancak bu desteklerden de oluşumu gereği ekonomik gücü iyi olan firmalar rahatlıkla yararla-nabiliyor. Gerçekten büyümek için desteğe ihtiyacı olan ancak maddi gücü yetersiz firmaların bu destek-lere ulaşabilmesi oldukça zor. Bu noktada da yeni düzenlemeye ihti-yaç olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

“Sektörde yetkinliği olanlar şirket kurabilmeli”

Sektörde kalitenin yükseltilmesinin büyük önem taşıdığına da değinen Tuncay Torun, mevcut durumda ya-şanan sıkıntıları şöyle özetledi:

“İlimizde bizim sektörümüzde bü-yük çaplı çalışan firma sayımız ol-dukça az. Büyük bölümü ya tek başı-na faaliyet gösteriyor ya da yanında bir ya da iki personel çalıştırabiliyor. Yetişmiş personel sayısında sıkıntı yaşandığı gibi biraz yetişen bir per-sonel olursa da kendi işini kurma yoluna gidiyor. Bu da önemli sıkın-tıyı beraberinde getiriyor.”

Bu sorunun çözümü için sertifika-landırma yoluna gidilmesi gerek-tiğini anlatan Torun, “Nasıl sağlık sektöründe ya da hukuk alanında çalışmak için diploma zorunluluğu gerekiyorsa bir işletmenin sağlığı, bilgi kirliliğinin önüne geçilebilmesi için bizim sektörlerimizde de diplo-ma ya da belge zorunluluğu aranma-lı. Kişi sağlığı kadar, kurulan şirket-lerin bilgi altyapısının sağlığının da önemli olduğuna inanıyorum” dedi.

Yazılım sektörünün Türkiye'de gelişebilmesi için yapılan yazılımın büyüklüğüne göre, ilgilendirdiği sektöre göre yeni destekleme modelleri geliştirilmeli.

Mustafa DEMİRDÖĞMEZ

Page 8: MTSO Haber Sayı 295

CMYKMTSO GAZETE SAYFA NO: 8

8 YIL: 17 | SAYI: 295 | 25 EKİM- 7 KASIM | www.mtso.org.tr

RİS Mersin + Strateji Çalıştayı’n-da 2005-2008 yılları arasında

tamamlanan RİS Mersin Projesi’nin artı ve eksileri tartışıldı. Projenin hazırlandığı dönemde belirlenen hedefler masaya yatırılarak hangi-lerine ulaşılıp hangilerine ulaşıla-madığı ve engeller değerlendirildi. Buradan hareketle RİS Mersin + Projesi’nde hangi noktalara dikkat edilmesi gerektiğinin belirlenmesi hedefleniyor.

Mersin Valiliği himayesi ve koor-dinasyonunda, Çukurova Kalkın-ma Ajansı (ÇKA) desteği, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), Mersin Büyükşehir Belediyesi ve Mersin Üniversitesi işbirliğiyle yü-rütülen RİS Mersin + Projesi’nin ilk çalıştayı 19-20 Ekim 2015 tarihle-rinde Hilton Otel’inde düzenlendi. RİS Mersin Projesi’nde hedeflenen çalışmaların tümünün hayata ge-çirilememiş olmasına gerekçe ola-rak Platform Başkanları özellikle bütçe ve personel yetersizliğini gösterdi. Yeni Proje’den daha etki-li sonuçlar alınması adına yine bir önceki projede planlanan ancak hayata geçirilemeyen Mersin İno-vasyon Kurulu’nun kurulup Mer-sin İnovasyon Merkezi oluşturul-ması konuları gündeme getirildi. İki gün süren organizasyonda proje-nin artıları ve eksilerinin değerlen-dirilmesi yanında projenin seçilmiş sektörleri olan ‘turizm’, ‘lojistik’ ve ‘tarım’ sektörleri ile ‘inovasyon ve kurumsallaşma’, ‘eğitim ve istih-dam’ gibi yatay alanlarda çalıştaylar düzenlendi.

Altunsu: “Fabrika açmak değil, inovasyon rekabeti güçlendirir”

Çalıştayın açılış konuşmasını ger-çekleştiren ÇKA Genel Sekreteri Lütfi Altunsu, içinde yaşadığımız dünyada artık kalkınma için fab-rika açılması yerine inovasyon ve tasarımın itici güç olduğuna dikkat çekti. İnovasyon, tasarım merkezle-ri, teknoloji geliştirme merkezleri, üniversitelerin, ağlar, kümeler ve platformların kalkınmanın temelini oluşturmaya başladığını kaydeden Altunsu, “Ulusal stratejilerin ya-nında bölgesel otoriteler de yeni-likçi yerel dinamikleri destekliyor. Böylece kendi bölgesel yenilikçi sistemlerini ve bölgelerinin reka-bet gücünü artırmaya çalışıyor” dedi. RİS Projesi’nin de bölgenin inovasyona dayalı gelişimini ön-gören bir AB Programı olduğunu hatırlatan Altunsu, temel olarak RİS’in bölgesel diyaloğun başlatıl-ması, araştırma, teknoloji geliştir-me inovasyonla ilgili tüm kişi ve kuruluşların katılımını sağlama, bu alanlarla ilgili bölgesel ihtiyaçların

ve yeterliliklerin analizi, politikalar ve uygulamalara ilişkin önceliklerin belirlenmesi, somut eylem plan-larının ve pilot projelerin geliştiri-lerek uygulanması gibi unsurları içerdiğini hatırlattı. Bunun Dünya Kenti Mersin imajı için göz ardı edilemeyecek bir çalışma olduğuna değinen Altunsu, ardından proje kapsamında yapılan çalışmaları an-lattı. RİS Mersin + Strateji çalışma-sında ise daha hedef odaklı olmayı, bölgenin sahip olduğu potansiyeli inovasyon temelli projelerle pekiş-tirmeyi hedeflediklerini kaydeden Altunsu bu çalışmaların çevresel ve sosyal inovasyonu da kapsa-masını hedeflediklerini anlattı. En kısa sürede Adana’da da benzer çalışmayı hayata geçireceklerini be-lirten Altunsu, bu nedenle RİS Mer-sin + Projesini önemsediklerini ve kendileri için yol gösterici olacağına inandıklarını söyledi.

Gök: “Mersin, RİS’in Türkiye’de uygulandığı ilk bölge”

RIS Mersin Projesi’ni hayata geçiren ana ekipte Mersin Üniversitesi’ni temsilen yer alan ve halihazırda RİS Mersin + Projesi Yürütme Kuruluna danışmanlık veren Prof. Dr. Tamer Gök ise, Bölgesel Yenilikçilik Stra-tejisi olarak tanımlanan RİS Pro-jesi’nin Türkiye’de ilk uygulandığı ilin Mersin olduğunu hatırlattı. Bu projenin Avrupa’da 15 yıldır uygu-landığını kaydeden Gök, “Yaklaşık 95-100 bölgede uygulandıktan sonra Türkiye’ye geldi ve ilk kez de Mersin’de uygulandı. Bu açıdan da önemli” değerlendirmesini yaptı. Rekabetçi bir ortamda projeye ya-bancı ortak bulunmasının da ayrı bir önem taşıdığına değinen Gök, “Bir eylem planı hazırlandı. Bizim kültürümüzde hep fikir üretilir ama bu proje disiplini içinde fikrin eyle-me dönüşmüş olması da çok önem-liydi” dedi. Gençlerin girişimcilik ve inovasyona ilgisinin artmasının da yine çalışmanın önemli yönle-rinden birisi olduğunu kaydeden Gök, önce firma bazında ardından da yurt çapında inovasyona ilginin arttığını, AB firma ve kurumlarıyla ortak çalışma imkanları tanındığını söyledi. Hedefte bölgesel inovasyon sisteminin kurulması, hızlı büyü-yen yenilikçi şirket kurulmasını sağlamak bulunduğunu açıklayan Gök, ardından bu hedef doğrultu-sunda yapılan çalışmaları anlattı. Proje dahilinde önerilen Mersin İnovasyon Kurulu ve Mersin İno-vasyon Merkezi oluşturulması konularının ise hayata geçeme-diğine değinen Tamer Gök, söz-lerini şu bilgilerle tamamladı: “523 bin Euro’luk bütçeye sahip olan projenin 325 bin Euro’su

AB’den hibe geldi. Sayısız toplantı-lar yapıldı. 24 bin yayın hazırlandı. 10 tane forum ve çalıştay gerçek-leştirildi. 1163 anket yapıldı. Ancak sonuç alınamayan çalışmalar da oldu. Önümüzdeki yapılanmada bir önerim olacak. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası bünyesinde bir Mersin İnovasyon Merkezi Müdürlüğü oluş-turalım. Valilik başkanlığında da bir İnovasyon Kurulu oluşturulsun.”

Aşut: “İnovasyon kavramını Türki-ye’de ilk kullanan kent olduk”

MTSO Başkanı Şerafettin Aşut ise konuşmasında, Avrupa Komisyo-nu ortak finansmanıyla 2006’da 6’ncı Çerçeve Programı kapsamın-da, MTSO’nun sekreteryasında başlayan; kamu ve özel tüm kent dinamiklerini bir masa etrafında toplayan RİS Mersin Projesi’nin Türkiye’nin ilk bölgesel yenilik-çilik stratejisi olduğunu söyledi. İnovasyon kavramını Türkiye’de ilk kullanan kentin Mersin olduğunu vurgulayan Aşut, yapılan swot ana-lizleriyle kentin güçlü ve zayıf yanla-rının, fırsat ve tehditlerin belirlendi-ğini hatırlattı. İşin başından bu yana Mersin Üniversitesi’nin desteğini al-dıklarını ardından Toros ve Çağ Üni-versitesinin destekleriyle güçlerini artırdıklarını kaydeden Aşut, “RİS Mersin bize özellikle ekonomik yol haritası adına mantıklı düşünmeyi öğretti. Mersin’in duygusal ve irras-yonel düşünmeye; zamanını boşa geçirmeye tahammülü yoktu” dedi. Gerekiyorsa katmadeğer ya-ratmayan ve verimli olmayan sektörlerden çıkılarak yeni sek-törlere yönelmek gerektiği dü-şüncesiyle hareket edildiğini hatırlatan Aşut, şunları söyledi:

“Bunlar bir kent için çok kritik ka-rarlardı. Ancak, değişen ekonomide ve hızla gelişen teknolojide başka türlü rekabetçi olma şansımız yok-tu. Dediğim gibi; bir kentin sil baş-tan yeni bir strateji ile yılların alış-kanlıklarını bırakması; toplumsal anlamda yeniden konulan hedefleri kabul etmesi; yılların geleneksel üretimlerinden ve üretim alışkan-lıklarından kopması kolay değildi. Bunun için tek silahımız bilgiydi. Mersin dinamikleri olarak bilgiye odaklandık. RİS Mersin bir kentin ekonomiden toplumsal hedeflere kadar bilgi ile yeniden yaratılması anlamına geliyordu.”

“İnsan kaynağı da eğitilmeliydi”

Yalnızca sektörlerin değil, insan kay-nağının da bu paralelde eğitilmesi gerektiğini vurgulayan Şerafettin

Aşut, bu nedenle RİS Mersin projesi-nin en önemli payandasının eğitim olduğuna dikkat çekti. Tespit edilen Tarım-Gıda, Lojistik ve Turizm sek-törlerinin, kurdukları platformlarla eğitimi ilk madde olarak ele aldığını anlatan Aşut, bu sektörlerin reka-betçi özellikleri geliştirilirken, insan kaynağını da ihmal etmediğini söy-ledi. Sonuçta Mersin’in güçlü sek-törlerini tespit ettiğini, kamu ve özel tüm sektörel dinamikleri kapsayan platformlarını kurduğunu dile geti-ren Aşut, platformların da bu sek-törler için projeler ürettiğini anlattı. Üretimden eğitime, kümelenme stratejilerinden alt yapı eksiklerine kadar tüm ortak aklın platformlar-da oluşturulduğunu bildiren Aşut, “Gerçekten Mersin’i her anlamda yukarılara taşımış olan bu projenin, yeni dünya ekonomisine ayak uy-durması amacıyla revize edilmeye ihtiyaç duyuldu” dedi.

“RİS Mersin + Projesi değişimi takip etmektir”

RİS Mersin + Projesi’nin bu anlamda değişimi takip etmek olarak tanım-lanabileceğine işaret eden Şerafettin Aşut, yine tüm kent dinamiklerinin bu proje içinde olacağını ancak bu kez daha büyük bir tecrübe ile süre-cin etkin parçaları olacağını anlattı. Artık Mersin olarak bilimsel şekilde tartışmanın ne olduğunu, yol harita-sının nasıl hazırlanacağını bildikle-rini kaydeden Aşut şunları söyledi: “Üniversitelerimiz artık daha do-nanımlı, STK’larımız projeciliği daha iyi biliyorlar, özel sektör bil-ginin daha fazla farkında, toplum, eğitimin kendisini nasıl dönüş-türeceğini daha iyi biliyor. Yani, birinci RİS Mersin Projesinde karşılaştığımız dirençlerle ve zor-luklarla artık karşılaşmayacağız. İnsanları, iş dünyasını değişime ikna etmek zorunda kalmayacağız.” Artık Mersin’in insan kaynağının, Ar-Ge’nin, yenilikçiliğin, markalaşma-nın, kurumsallaşmanın, kümelen-menin, paydaş olmanın, patentin, coğrafi işaretin, ortaklık kültürünün ne olduğunu ve ne kadar önemli ol-duğunu bildiğini vurgulayan Aşut, RİS Mersin +’ın eksik kalan kısmın tamamlayıcısı olacağını söyledi. Önceki projede ekonominin, kentsel yaşamın ve tüm alt ve üst yapının bilgi ve iletişim teknolojilerine en-tegre olması noktasında eksik kaldı-ğını kaydeden Aşut, “Ve elbette tüm bu çabaların artık kent adına, özel-likle ekonomimiz ve firmalarımız adına somut getirilere dönüşmesi hedefimizdir.

Yeni “RİS Mersin +” ile ekonomimizi bilgi ve iletişim teknolojilerine en-tegre edeceğiz. Üretimde daha yük-sek teknoloji, satışta daha ileri tek-noloji, eğitimde daha ileri teknoloji, sağlıkta daha ileri teknoloji. Daha akıllı bir kent hedefimiz olacak” dedi. Dünyada akıllı kent kavramının gi-derek öne çıktığına değinen Aşut, bu kavramı her alana yerleştirecek-lerini söyledi. RİS Mersin ile bir sıç-rama yaptıklarını ifade eden Aşut, küresel ekonomik sıkıntılar nede-niyle artık eskisinden daha büyük bir sıçramaya ihtiyaç olduğunu söz-lerine ekledi.

Çamsarı: “Kent markalaşmasında girişimcilik ön planda”

Mersin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı ise konuşma-sında günümüzün en önemli kavra-mının markalaşma olduğuna işaret etti. Markalaşmak için bir kentin hangi konularda güçlü olduğunu, hangi konularda liderlik yapabile-ceğini bilmesi gerektiğini anlatan Çamsarı, ön planda tutulması gere-ken faktörün ise girişimcilik oldu-ğunu söyledi. Mersin’in bu açıdan şanslı bir kent olduğunu dile getiren Çamsarı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü bu yola Türkiye’de ilk çıkan kent Mersin. RİS Projesi ile güçlü ve zayıf yönler belirlendi. İnovas-yon stratejisi geliştirildi. Göreve geldiğim günden beri 9 aydır Tek-noloji Transfer Ofisi (TTO) üzerine çalışıyorum. TTO’nun aktivasyonu-nun maksimum düzeyde sürmesi için elimden geleni yapıyorum. TTO, diğer paydaşların desteğiyle bölgesel kalkınmayı hedef koyu-yor. Bu nedenle de önem taşıyor.” Öte yandan Üniversite olarak sağ-lık turizminin gelişmesine yönelik çalışmalar yürüttüklerini de kayde-den Çamsarı, bunun yanında nano teknoloji, biyoteknoloji gibi enerji sektörü, nükleer enerji sektörü, ha-vacılık sektörü gibi kentin gelece-ğini ilgilendiren sektörlere yönelik adımların da şimdiden atılması ge-rektiğini anlattı.

Kocamaz: “Mersin sorunlarının çözümü için her türlü desteğe varız”

Mersin Büyükşehir Belediye Baş-kanı Burhanettin Kocamaz ise ko-nuşmasında projenin hazırlandığı günden bu yana büyük değişiklikler yaşandığını, yeni koşullara uygun yeni çalışmalar yapılması gerekti-ğini söyledi. Hem dünyanın hem de kentin şartlarının sürekli bir değişim içinde olduğunu vurgula-yan Kocamaz, “Mersin’de rekabetle ilgili konular değerlendirildiğin-de hiçbirimizin aklına Suriyeliler gelmiyordu. Bugün gelinen nok-tada bu riskleri de göz önünde bu-lundurarak planlama yapmalıyız çünkü yapılan anketlerde Suriye halkının büyük bölümü geri dön-mek istemediğini belirtiyor” dedi. Geçmişte belediyenin RİS Projesi içinde yeterince yer almadığını da hatırlatan Kocamaz, önümüzde-ki süreçte Belediye olarak kentin sorunlarının çözümü için yapı-lacak her türlü çalışmaya sonsuz destek vereceklerini dile getirdi. Belediye’nin Mersin’in envanterini çıkarma çalışması başlattığını pay-laşan Kocamaz, bununla ilgili Kent

Araştırmaları Merkezi oluşturdukla-rını söyledi. Bu merkezin başta yok-sulluk haritası olmak üzere kentin tarihi, turistik değerlerini, kentin önceliklerini, ne ürettiğini belirle-diğini anlatan Kocamaz, Tarsus’ta yaptıkları gibi Mersin’e özgü ürünle-rin de patentini alıp coğrafi işaretle-rini belirlemek istediklerini söyledi.

Çakacak: “Mersin küresel güç olabilecek özelliklere sahip”

Mersin Valisi Özdemir Çakacak ise Mersin’in küresel bir güç olabil-mek adına her türlü özelliği elinde bulunduran nadir kentlerden birisi olduğunu söyledi. Bu projelerin bu nedenle ayrı bir önem taşıdığını vurgulayan Çakacak şunları söyledi: “Ulusal ve uluslararası düzeyde daha ileride olmayı hak eden Mer-sin’imizin zengin potansiyelinin ortaya çıkarılmasına bu potansiye-lin stratejik bir plan çerçevesinde en üst düzeyde değerlendirilmesine kaynak beceri ve birikimlerini ha-rekete geçirip rekabetinin artma-sına bu gibi projeler büyük katkı sağlayacaktır. Bir kentte ekonomik, kültürel ve sosyal yönden gelişme-nin ve kalkınmanın sağlanabilmesi için ildeki tüm paydaşların ortak bir kent kimliği ile hareket etmele-ri son derece önemlidir. RİS Proje-sini de bu nedenle önemsiyoruz.” Yalnızca projelerin hazırlanması de-ğil, bu projelere sahip çıkılmasının da önemli olduğunu kaydeden Ça-kacak, ilin, ülkenin, dünyanın de-ğişen şartlarına, olanaklarına göre ilin dinamikleriyle birlikte projeye yeniden şekil verildiğini paylaştı. “Dolayısıyla daha önce hazırlanan RİS Mersin projesi bize önemli bir ışık tutacak” diyen Çakacak, yeni koşullarla birlikte başlıkların da farklılaşacağını ve daha güçlü, tec-rübeli bir ekiple daha hızlı sonuçlar alınabileceğini söyledi.

“Bardan Cıvata’ya plaket”

Açılış konuşmalarının ardından TOBB tarafından belirlenen Tür-kiye’nin en hızlı büyüyen 100 şir-ketinde Mersin’i temsil eden tek firma olan Berdan Cıvata’ya da plaket verildi. Berdan Cıvata adı-na Zeynep Aysalar plaketini Vali Özdemir Çakacak’ın elinden aldı. Plaket verilmesinin ardından Tarım Platformu Başkanı Mustafa Aspa-ruk, Tarım Platformu Eski Başkanı Seniye Kazanç, Turizm Platformu Başkanı Numan Olcar ve Lojistik Platformu adına ise Fevzi Filik kür-süye gelerek proje kapsamında yap-tıkları çalışmaları anlattı.

RİS Mersin Projesi’nin tamamlanmasının ardından bir sonraki adım olan RİS Mersin + Projesi’ne geçiş yapıldı. Yenilenen Proje’nin ‘Akıllı Kent’ kavramının Mersin’de uygulanması konusunda ilk adım olması hedefleniyor.

RİS Mersin + Strateji Çalıştayı yapıldı

Mesai Dışı: 0324 325 86 05Tel: 0324 231 25 25

"RİS Mersin + Strateji Çalıştayı'nın ikinci günde projenin artıları ve eksilerinin değerlendirilmesi yanında pro-jenin seçilmiş sektörleri olan 'turizm', 'lojistik' ve 'tarım' sektörleri ile 'inovasyon ve kurumsallaşma', 'eğitim ve istihdam' gibi yatay alanlarda çalıştaylar düzenlendi"