35
Değeri Yükselen Myanmar ile Dumanı Yükselen Arakan Hazırlayanlar: Uzman Abdulahad KÖKDAĞI Uzman Yardımcısı Serap NAYİR 22.03.2016

Myanmar ile Dumanı - media.dunyabulteni.netmedia.dunyabulteni.net/file/2016/myanmarrapor.pdf · Bu çalışma, Fransızca ve ... muhalif lider Ang San Suu Çii, ... Shwe geçmiútir.(1993)

Embed Size (px)

Citation preview

Değeri Yükselen

Myanmar ile Dumanı

Yükselen Arakan

Hazırlayanlar: Uzman Abdulahad KÖKDAĞI Uzman Yardımcısı Serap NAYİR 22.03.2016

ÖNSÖZ

Bu çalışma, Fransızca ve İngilizce kaynaklardan yararlanılarak, hem uluslararası açıdan hem de Türkiye’den bakıldığında görünen şekli ile Myanmar ülke tarihi, ekonomik verileri, siyasi ilişkileri gibi çok yönlü bilgiler ortaya koymayı amaçlamıştır. Sadece ülke geçmişi değil, dikkat çekici olaylar, dünyada uyandırdığı yankılar, diğer ülkeler ile olan yakınlık ve çekişmeleri gibi küresel etkileşimler de doğuran gelişmeler gözler önüne serilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmayı benzerlerinden ayıran özellik, Türkiye penceresinden ele alınan dramatik bakış yerine, realistlik doğrulayıcı kaynak gösterme yöntemiyle yapılan küresel nitelikli bir inceleme olmasıdır. Okuyacağınız Myanmar ülke raporu, ülkenin tarih içinde nasıl evrildiği, kaydettiği gelişmeler ve yaşadığı ya da neden olduğu sorunlar ile tek açılı olmayan, her türlü görüş ve eleştiriye açık, olabildiği ölçüde tarafsızlık ve şeffaflık temelinde hazırlanmış “Analiz ” niteliğinde bir dosyadır.

İçerik

1- Kapsamlı Değerlendirilen Myanmar Tarihi ve Sosyal Yapısı

2- Dış Ticaret Politikası-Vergiler-Ekonomik Yapısı

3- Türkiye- Myanmar Siyasi İlişkileri ile TİKA Faaliyetleri

4- Arakan Bölgesi ve Rohingyalar

5- Arakanlı Müslümanların Durumu

6- Arakan İçin Dünya Ne Diyor

7- Myanmar’ı Yükselten Çekişmeli Etmenler

8- Çin- Myanmar Çekişmesine Fransız Medyasının Bakışı

9- Myanmar Merkez Odaklı Yaklaşımların Türk Medyasına Yansıması

10- Myanmar Kasım 2015 Seçim Sonuçlarının Değerlendirmesi

11- Sonuç

12- Kaynakça

MYANMAR

(Myanmar Birliği Cumhuriyeti)

Geniş Bir Açı İle Myanmar

Burma ya da eski adı ile Birmanya olarak

bilinen Myanmar Güneydoğu Asya’da, Andman

Denizi ve Bengal Körfezi kıyısında, Bangladeş,

Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan, Laos ve

Tayland arasında yer alan, %95’ini Budistlerin,

%5’ini Müslümanların oluşturduğu yaklaşık 55

milyon nüfüsa sahip bir ülkedir. Toplam nüfusu

değişik etnik gruplar meydana getirir. Bu etnik

gruplardan en önemlileri; Birmanyalılar,

Karenler,Şanlar, Şinler,Kaşınlar ve

Kayahlardır. Ancak nüfusun % 74’ünü

Birmanyalılar teşkil etmektedir. Bunlardan

başka Bangladeş, Hindistan ve Çin’den gelen

göçmenler de ülke nüfusunda az da olsa bir

yekün teşkil ederler.

Uzak Doğu Asya’nın bütün tipik özelliklerine sahip olan Myanmar’ın iklimi de bütün Güneydoğu Asya ülkelerinde mevcut olan muson iklimidir. Ülke yengeç dönencesi üzerinde bulunduğundan, kışın karalardan denizlere doğru esen kuru; yazın ise denizlerden karalara doğru esen bol yağışlı muson rüzgârları, ülkenin iklimindeki en önemli unsurdur. İç bölgelerde muson rüzgârlarının tesiri pek fazla olmadığı için yağış da azdır. Ülkenin muson rüzgârlarına maruz kalan güney bölgeleri bol yağışlı olup, senelik sıcaklık farkları 17-39°C civarında değişir.

Kuzey kısımlarında nisbeten daha kurak ve soğuk bir iklim hâkimdir. Ülkenin başkenti 2005 yılından itibaren Naypyidaw şehridir. Bu kent aynı zamanda eski başşehir Yangon kentinden sonra en büyük ikinci kenttir. 1989’da Myanmar askeri cunta rejimi, ülkeye

İngilizlerce konulmuş olan Burma veya

Birmanya ismini ülkede Birmanlar 'dan başka

halkların da yaşadığını belirtmek için Myanmar

Birliği olarak değiştirmiştir. Ayrıca

eskibaşkentin Rangoon'un (Rangun) ismi de

Yangon olarak değiştirilmiştir.

Bu isim değişikliği A.B.D, Avustralya, İrlanda

ve İngiltere tarafından tepkiyle karşılanmıştır.

Cunta rejiminin seçilerek iş başına gelmemesi

sebebiyle, bu ülkeler yeni ismi tanımamışlardır.

Bunun yanındaBirleşmiş Milletler 1989’da isim

değişikliğini kabul etmiş ve ülkenin ismini

"Union of Myanmar" şeklinde tanımıştır.

Avrupa Birliği ise alternatif olarak “Burma /

Myanmar” ismini kullanmaktadır.

Myanmar, tabii kaynaklar bakımından çok

zengin bir ülkedir. Ülkenin % 60’ı tropikal

ormanlarla kaplı olup, bu ormanlarda fil,

kaplan, arslan, maymun gibi vahşi hayvanlar

bulunur. Yeraltı zenginlikleri de oldukça fazla

olan ülkede petrol, tabii gaz, kalay, çinko,

kurşun, tungsten, altın, gümüş, bakır ve

yemiştaşı gibi maden kaynakları vardır.

Madenler bol olmasına rağmen

işlenememektedir. Ülkedeki petrol üretimi,

İkinci Dünya Savaşından önceki seviyesine

henüz ulaşmış değildir. Sanayisi yok

denilebilecek seviyede olan Birmanya’da, çok

az sayıda çimento, kağıt, dokuma ve şeker

fabrikaları vardır. Fildişi ve tahta oymacılığı ile

ipekçilik ve mücevherat yapımı yaygındır.

Ticaret de, bütün ekonomi kolları gibi çok geri

kalmıştır. Balıkçılık mevcut sularda çok az

yapılmaktadır. Daha ziyade nehirlerde yapılan

balıkçılığın yanısıra son zamanlarda deniz

balıkçılığı da yaygınlaşmaktadır.

Dünyanın geri kalmış ülkelerinin başta

gelenlerinden olan Myanmar’da ekonomi

tarıma dayanmaktadır. Çok bol olan madenler,

tarımdan sonra ekonominin dayandığı ikinci

büyük faktördür. Ülkede üretilen en önemli

tarım ürünü, bütün Uzakdoğu ülkelerinde

olduğu gibi pirinçtir. Halkın temel gıda

maddelerinin başında gelen pirincin ülke

içerisindeki tüketimden artanı ihraç edilir.

Buğday, mısır, akdarı, susam, baklagiller,

pamuk, çay ve şekerkamışı ülkede üretilen

diğer tarım ürünleridir. Tarım en ilkel usullerle

yapılmaktadır. Gür tropik ormanlar ekonomiye

kereste, kauçuk üretimi şekliyle katkıda

bulunurlar.

Refah seviyesinin çok düşük olduğu

Birmanya’da halk, kazıklar üzerine bambudan

yaptığı evlerde yaşar. Evlerini kazıklar üzerine

yapmalarının sebebi; muson yağmurları

sebebiyle sık sık maruz kaldıkları sellerden

korunmak içindir.

Resmi dilin Birmanca olmasına rağmen, halkın

ancak % 65’i bu lisanı konuşmakta, geri

kalanlar isekendi bölgelerine mahsus olan

çeşitli dilleri konuşmaktadır.

Myanmar, dünya uyuşturucu trafiğinin Afganistan’dan sonraki merkezi olarak kabul edilmektedir. Etnik çatışmalar ve anlaşmazlıklar, insan hakları ihlallerive azınlıklara uygulanan baskılar ülkede istikrarı olumsuz etkileyen unsurlar arasındadır. Ülkede kendi tarihi, dili ve kültürüne sahip 135 etnikunsurun olduğu bilinmektedir.Sekiz ana etnik grubun (Bamar, Karen, Karenni, Shan, Mon, Kachin, Chin, Rakhayn) bulunduğu ülkede, anayasa tarafından tanınan yaklaşık 135 etnik grup bulunmaktadır. Ülkedeki barış ortamının kalıcı bir hal alması için, etnik silahlı gruplarla ayrı ayrı imzalanan anlaşmalardan ziyade bu grupların tümünün katılımıyla imzalanacak ulusal bir ateşkes anlaşması için son yıllarda çaba sarf etmekte olan Myanmar hükümeti, silahlı etnik grupların sekiziyle 15 Ekim 2015 günü “Ulusal Ateşkes Anlaşması” imzalamıştır. Bu haliyle ulusal ateşkes anlaşması, tüm Myanmar’ı kapsayıcı durumda olmayıp, ileriki dönemlerde ülke çapında sağlanabilecek ve gerçek anlamda tüm ülkeyi kapsayabilecek ulusal ateşkesin ve barışın bir aşaması olarak değerlendirilmektedir. Myanmar’da Manastrılar ve Monklar çok önemli bir güce sahiptir. Ülkede yaklaşık 500 bin civarında Monk bulunmakta ve bunlardan 50 binini kadınlar oluşturmaktadır.

Toplumun refah ve hizmete ulaşma düzeyi

düşük olduğu için Masatrılar halkın umut kapısı

durumunda olup, Manastrıra girip eğitim almak

ve Monk olmak çok önemli görülmektedir.

Çocuklar böylece hem istedikleri eğitimi

alabiliyor, iyi besleniyor ve sağlık

hizmetlerinden yararlanabiliyor hem de

hayatlarını garanti altına almış oluyorlar.

Her Monk, bilgili ve kültürlü bir şekilde

yetiştirilerek, kendi yeteneği doğrultusunda bir

konuda uzman oluyor ve sonra halkı için

bedava hizmet ediyor. Devletin yetişemediği

yerlerde Monklar olduğu için, halkın üzerinde

etkili bir nufüza sahip olduklarını söylemek

mümkündür.

Halktan yemek toplayan Monklar

Birmanya halkı genel olarak geleneklerine

bağlı bir millettir. Halkın ekseriyeti Budizm

dinine inanır. Birmanya’da İslamiyet,

Hıristiyanlık ve Hindu dinleri çok dar sahalarda

kalmıştır.

Okur-yazar oranının % 70 gibi yüksek bir

rakam olmasına rağmen, bu sadece okur-

yazar olmaktan ileri gitmeyen halkın kültür

seviyesinin yüksek olmasını ifade

etmemektedir. Sağlık hizmetlerinin de yetersiz

olduğu hastahanelerde nüfusa göre yatak

sayısı da çok azdır.

2012 yılında Tayland'ın başkenti

Bangkok'taki Dünya Ekonomik Forumu’nda

konuşan Myanmar’da demokrasi yanlısı

muhalif lider Ang San Suu Çii, ülkesinin yarım

yüzyıllık askeri yönetimden yeni çıkmış

olduğunu ve Myanmar’ın öncelikli sorunun

işsizlik olduğunu belirtmiştir. Yeni iş alanları

yaratılması konusunda destek verilmesi için

uluslararası topluma çağrıda bulunarak,

ülkesinde pek çok gelişimin uluslararası katkı

ile sağlanacağını söyleyen Suu Çii, işsizliğin

önüne geçmedeki en önemli faktörün

ortaöğretim olduğunu dile

getirmiştir.(Kaynak:Aljazeera)

Birmanya tarihi hakkında bilinen bilgiler

oldukça eskidir. Bölgesindeki benzer ülkeler

gibi büyük oranda modern İngiliz tarihi

niteliğindedir. Orta Asya’dan Moğol ve Türk

asıllı kavimler buraya göç etmişlerdir.

İslam tarihi açısından ele alındığında, 13.

yüzyılda hızla İslamlaşan Bengal coğrafyasının

etkisiyle yayılmaya başlayan İslamiyetin, 15.

yüzyılda Müslümanların kendi devletini

kurmasına kadar uzandığı görülür.

18. yüzyılın sonlarına kadar kendi kendilerini

idare eden Müslümanlar, Portekiz ve Hollanda

gibi devletlerle ticaret yaparak ekonomik olarak

da iyi duruma gelmiştir. Ardından Budist Burma

Sultanlığı’nın saldırılarıyla yıkılan İslam

idaresinin boşluğunu, bu idareyi yıkan

Burmalılar değil, 19. yüzyılın kudretli işgalcileri

İngilizler doldurmuştur. Güçlü devrinde uzun

yıllar bölgeyi sömüren ve Müslümanları köle

olarak çalıştıran İngilizler, bölgedeki güçlerini

yitirdiklerinde bu toprakları esas sahipleri olan

Müslümanlara değil, Budist Burma

hâkimiyetine terk etmişlerdir. Bu da Arakanlı

Müslümanların günümüze kadar devam eden

çileli günlerinin İngilizlerden sonra yeni bir

başlangıcı anlamına gelmektedir.

XI. ve XII. yüzyıllarda büyük bir İmparatorluk

olan Birmanya, Kore’yi, Kuzeydoğu Asya’yı

(Doğu Sibirya’yı), Moğolistan’ı, Çin’i, Tibet’i

elinde tutan daha sonra da Güneydoğu Asya’yı

(Çin Hindi’ni), Birmanya’yı, Siyam’ı, Malezya’yı,

İndonezya’yı ele geçiren Kubilay’ın

hakimiyetine girmiştir. Böylece Myanmar 300

milyon nüfusa ulaşan bir imparatorluğun

parçası olmuştur. çeşitli hanedanların idaresi

altında iken Uzun yıllar sonra, İngilizlerin

kontrolü altındaki Hindistan’ın bir parçası

olmuş ve nihayet İngilizlerin istilasına

uğramıştır.

Myanmar Siyasi Evrim Tarihi

Demokrasiden Diktaörlüğe

Bağımsızlıktan hemen sonra; ağır aksak

demokrasi

1820’de büyük Birman Generali Maha

Bandula, Hindistan’ın İmphal (Manipur) ve

Assam eyaletlerini ele geçirip Bengal’e

yönelince, o zaman Hindistan’a egemen olan

İngilizler Birmanya’ya savaş açmışlardır. Maha

Bandula geri püskürtülmüş ve Birmanyalılar

yalnızca Assam ve İmphal üzerindeki

isteklerinden vazgeçmekle kalmamış, aynı

zamanda Aşağı Birmanya’nın Arakan ve

Tenasserim bölgelerini de İngilizlere bırakmaya

zorlanmışlardır. İngilizler önce diğer sömürgesi

olan Hindistan’a bağladıkları Birmanya’yı daha

sonra direkt bir şekilde kendilerine

bağlamışlardır.

1826-82 yılları arasında İngilizler, Aşağı

Birmanya’yı adım adım ele geçirmiştir ve Kral

Thibavv’la 1886’da yapılan savaştan sonra,

başkenti Mandalay olan Yukarı Birmanya da

İngilizlerin denetimi altına girmiştir. 1919’dan

1937’ye kadar Birmanya, Hindistan’ın bir

eyaleti olarak İngiliz yönetiminde kalmıştır.

1824 yılında İngilizlerin sömürgesi haline

gelen,1942-44 (2. Dünya Savaşı

sırasında)yılları arasında Japonlar, Birmanya’yı

işgal ettikten sonra sözde bağımsız bir devlet

kurarak egemenlikleri altına almışlardır.

Savaştan sonra İngiliz egemenliği yeniden

kurulmuş, ancak Birmanyalıların bağımsızlık

mücadelesi sonuç vermiş ve İngiltere’ye

yapılan baskı neticesinde seçimlere gidilerek

1948’de bağımsız Birmanya Cumhuriyeti

kurulmuştur.

Bu bağımsızlığın aktörleri, Aung San Suu

Kyi’nin babası olan ve Burmalar tarafından

Myanmar ulusunun babası olarak görülen,

General Aung San tarafından yönlendirilen

‘Otuz Milis Yoldaş’ olarak bilinirler. Ancak,

Aung San vermiş olduğu mücadelenin

meyvelerini toplayamadan, kendisiyle birlikte

geçici hükütmetin beş bakanı 1947 yılında

infaz edilmişlerdir.

U Nu yeni bağımsız Myanmar’ın Başbakanı

olarak hükümetin başına geçmiştir. Ülke

nispeten demokratik ve stabil bir döneme

girmiştir. Lakin, yeni anayasanın yeterince

özgürlük tanımadığı gerekçesi ile

kandırıldıklarını düşünen etnik azınlık grupların

temsilcileri ile olan gerginlik yavaş yavaş

alevlenmeye başlamıştır.

1948’de bağımsızlığını ilan ettikten sonra,

Birmanya’da parlamenter demokratik bir rejim

benimsenmiştir. Meclis ve Senato’nun teşkili,

devlet ve hükumet başkanlarının seçiminden

sonra komünist ve bölücülerin meydana

getirdikleri kargaşa neticesinde ordu yönetime

el koymuştur.

1950’li yılların sonunda, gerilimler iktidarda

bulunan partinin iç meseleleri gibi algılanırken,

etknik azınlıklarla olan sorunlar giderek daha

da derinleşmiştir.

İstikrarsızlık temeli üzerine inşa edilen İlk

darbe

1962 yılında etknik grup çatışlamalarının

alevlenmesi karşısında, ordunun başında

bulunan komutan, General Ne Win darbe ile

iktidarı ele geçirmiş ve 1988 yılına kadar da

iktidarda kalmıştır. Hükümeti devirdikten sonra,

Cumhurbaşkanını ve Başbakanı hapse

mahkum edip, parlementoyu fesh etmiştir.

Iktidarı boyunca, Myanmar, ülkenin tek partisi

olan Burma Sosyalist Program Partisi- BSPP-

« Myanmar’ı sosyalist bir devlet yapacak

olan» tek partili bir rejiminin hüküm sürdüğü

askeri bir diktatörlüğe dönmüş, sonunda

ekonomik çöküş ve Hızla fakirleşen bir ülke

kalmıştır geriye. Stalin vari bu düşüncenin

gerisinde, kanlı bir diktatörlük gerçeği

yatmaktadır. Seneler sonra hazırlanan

anayasa, 1974’te halk oyuna sunularak kabul

edilmiş, ülkenin adı « Birmanya Sosyalist

Cumhuriyet Birliği» olarak değişmiştir.İdari

bakımdan, her biri küçük şehirlerden oluşan,

50 vilayete ayrılmıştır.

1974’te kabul edilen bir anayasa ile sosyalist

bir idare kurulmuştur. Ancak, 1988’de

demokrasi yanlısı hareketi bastırarak iktidara el

koyan askeri yönetim, bütün partileri

dağıtmıştır.

Ve nihayet, 1988 yılında Ne Win istifa etmeye

zorlanmış ve arksasında kaybedecek bir şeyi

kalmamış olan bir ülke bırakmıştır.

Myanmar, dünya gündemine de ilk kez 1988’

de gerçekleşen askeri darbe karşıtı gösteriler

ile gelmiştir. 1990’ da yapılan seçimleri

Demokrasi için Ulusal Birlik partisi

kazanmasına karşın cunta tarafından yönetime

gelmesi engellenmiş,ardından da Nobel ödüllü

muhalefet lideri Aung San Suu Kyi

tutuklanmıştır.

Askeri yönetimin başında bulunan General

Saw Maung, 1992’de geçirdiği sinirsel bir

rahatsızlık yüzünden görevi bırakmak

mecburiyetinde kalmış, yerine General Tan

Shwe geçmiştir.(1993).

2007 Ekim ayında, artan petrol fiyatlarını fırsat

bilen Budist rahipler önderliğindeki halk ve

öğrencilerin protestosu bir müddet sonra şekil

değiştirerek askeri cuntaya karşı harekete

dönüşmüştü.

Bu muhalefet hareket çok sert bir şekilde

bastırıldı ve adını dünyaya Safran Devrimi

olarak duyurdu.

Sosyal Yapısı

Myanmar' da gelişkin bir Buda uygarlığı vardır.

Terk edilmiş bir kent olan Pagan' da bu

uygarlıktan izler görülür. Myanmar,

medeniyetlerin şaşırtıcı güzellikte bir araya

geldiği bir mozaik olduğu gibi aynı zamanda

kendine has bir kültürü de korumayı

başarmıştır. Myanmarla ilgili ilk izlenimler

Asya’nın en orijinal medeniyetinin varisi

olmasının yanısıra, kusursuz misafirperverliği

ve zamanda yolculuk yapıyormuş hissi

uyandırması olur.

1990’ların başına kadar içe kapanık bir rejim ile

yönetilen Myanmar, yakın dönemde kapılarını

turizme ve yabancı yatırımcılara açmıştır.

Günümüzde ise, özellikle şehirleşme ve

durmaksızın ilerleme sağlanan turistik alt yapı

konularında önemli gelişmeler kaydetmektedir.

Birmanya’nın en önemli birinci şehri ve eski

başkenti olan Yangonsınırlı bir ilgi alanına

sıkışmış bir şehirden dönüşmek için sömürge

metropolü çekiciliğini terk etmiştir.

Ama elbette ki bu yeni “Ejderhanın“ hala çok

uzağındayız. Demokratik muhalefet ve etnik

azınlıklar hala baskıya karşı mücadele ediyor.

Kaydadeğer pekçok ilerlemeye rağmen, (A

Aung San Suu Kyi Nobel Barış Ödülü gibi),

Myanmar’da insan hakları hala ihlal edilmekte.

Son 20 yıldır dünya üzerinde çok yaygın bir

şekilde kullanılan cep telefonu Myanmar’da

yeni yeni kullanılmaya başlamıştır. 217 ülke

arasında cep telefonu kullanımında Myanmar

215. sırada yer almaktadır. Osnos değişimi

şöyle anlatıyor: “2011 yılının mart ayında

yönetime gelenler 49 yıldır ilk kez sivil bir

hükümet teşkil ettiler. Yeni hükümet

cezaevlerinde bulunan yaklaşık yediyüz siyasi

muhalifi, Budist rahibi ve sanatçıyı serbest

bıraktı. Medya üzerindeki sansür kalktı,

sendika kurmaya izin verildi, muhalif parti

adaylarının seçime girmesi sağlandı. (“New

Yorker Yazarı Evan Osnos” )

Herşeye rağmen Myanmar’da bir seyyah

olarak, ülkenin büyüsünden ve toplumun

misafirperverliğinden gözleriniz kamaşır. Öyle

ki nadiren de olsa, eski bir demir yumruk

rejiminde olduğunuza bile şaşırabilirsiniz.

Bagan Şehri

Üstelik Birmanya’nın doğal güzelliklerinden ve

tarihinden bahsetmeden geçilemez: 9 ila 13.

Yüzyıllar arasında inşa edilmiş ve binlerce

tapınağı içinde barındıran Bagan şehri,

Mandalay civarindaki kraliyet şehirleri,

Shwedagon Pagoda ve güney sahilleri…

Bagan Şehri

Dünya Kültür Mirasları arasında yer alan Bagan, 42km2lik alana yayılmış 11. ve 13.’lar arasında inşaa edilmiş 2200 pagodaya ve birçok stupa, tapınak ve manastıra ev sahipliği yapıyor. İlk başşehir olan Bagan bir kutsal hac rotası.

Bagan Hacıları

Yıllar süren soyutlanmadan sonra yeni hükümet Burma’ya istikrar getimiş ve burayı dünyaya açmıştır.

Shwedagon Pagoda

Bu günlerde maceracı turistler bu güzel Asya

ülkesini gidip görebilmek için adeta birbirleriyle

yarışıyorlar. Myanmar da altyapının

gelişmesinin devam ettiği gibi gelecekte de

turizmin gelişmesi beklenmektedir.

Günümüzde Myanmar kadar talep gören bir

tatil beldesi daha olmadığı ileri sürülmektedir.

Turizm Aung San Suu Kyi liberalizminden

sonra (biraz kaygı verici de olsa) inanılmaz bir

ivme kazanmıştır. Myanmar böylesine bir

taleple tarihi boyunca hiç karşılaşmamıştır.

Shwedagon Pagoda

Özellikle büyülü Bagan kalıntıları ya da göz

kamaştıran Shwedagon Pagoda. 1898 yılında

Rudyard Kipling " Birmanya hepinizin

bildiğinden çok farklı bir ülkedir" demiştir. Ve

bir asırdan fazla bir zaman sonra, bu ülke için

hala aynı şey söylenebilmektedir.

Myanmar hükümetin son yıllarda izlediği

turizm atağı politikası sayesinde ülkeye gelen

turist sayısını yüzde 100’e kadar arttırmaya

çalışıyor. Myanmar hükümeti 800 adadan

oluşan Mergui adalar topluluğunu turizm

sektörüne kazandırmak için çalışmalar

başlatmıştır.

Dış dünyaya yeni yeni açılmaya başlayan

Myanmar, ticaretini her yıl katlayan bir ülke

haline gelmektedir.

Moda akım dışında, eski Birmanya (1989

öncesindeki adı) dünyada en çok ziyaret edilen

sıradışı birkaç ülkeden biri olmuştur.

Dış Ticaret Politikası ve Vergileri

İthalat Rejimi

Myanmar’a birçok ürünün, özellikle lüks

ürünlerin, yasal olarak ithalatı ithali yasak

ürünler listesinde yer almaları sebebiyle

sorunludur. ASEAN yükümlülükleri

kapsamında Myanmar’ın ithalat üzerindeki tüm

miktarsal kısıtlamaları kaldırması

gerekmektedir.

Ancak yürürlükteki yasa (Control of Imports

and Exports Act of 1947) uyarında hükümet

ihracat ve ithalat lisansı isteyebilmektedir.

Hükümetin ithalat yapmak isteyen firmalardan

öncelikle ihracat yaptıklarına dair kanıt

istemesine ilişkin düzenlemede bir miktar

rahatlama olmuştur. Myanmar para birimi olan

kyat’ın diğer para birimlerine dönüştürülemez

olması sebebiyle ithalat işlemleri yabancı para

cinsinden gerçekleşmektedir. Haziran 2010’da

hükümet bir yılda Myanmar’daki hesaplara

yapılacak işlem sayısına ilişkin kısıtlamayı

kaldırmış ve döviz bazındaki tüm transfleri (işçi

dövizleri dahil olmak üzere) %10 vergi

ödenmesinden sonra ihracat geliri olarak

kaydetmeye başlamıştır. Ocak 2012’de işçi

dövizlerine uygulanan %10’luk vergi

kaldırılmıştır.

Ürünlerin üzerindeki etiketlerde Buda figürü

veya milli bayrak kullanılmasına izin

verilmemektedir. 2011 yılının Aralık ayında

daha önce ithalatı yasak olan monosodtum-

glutomat, bisküvi çeşitleri, alkolsüz içecekler,

konserve gıdalar ve noodle ithalatına izin

vermiştir. 2012 yılın başlarında ise resmi bir

açıklama yapmasa da yaş meyve, sakız, kek,

gofret, çikolata, alkol, bira, sigara şeker ve

plastik ithalatına izin vermiş gibi

görünmektedir. Bu ürünler 2011 yılından beri

ithalat izni alınarak veya alınmadan yasal

yasağa rağmen piyasada bulunabilmektedir.

Myanmar ASEAN üyesi olarak, Asean Serbest

Ticaret Bölgesi (AFTA), ASEAN-Çin Serbest

Ticaret Bölgesi, ASEAN-Avustralya-Yeni

Zelanda Serbest Ticaret Bölgesi (AANZFTA)

ve ASEAN-Hindistan Serbest Ticaret

Bölgesinin parçasıdır. ASEAN’ın en az

gelişmiş üyelerinden olan Myanmar’ın

yükümlülüğü olan vergi indirimlerini

gerçekleştirmek için 2015’e kadar zamanı

vardır.

Myanmar’ın Güney Kore, Çin, Tayland,

Bangladeş, Hindistan, Pakistan, Vietnam,

Laos, Filipinler, Malezya ve bazı Doğu Avrupa

ülkeleri ile karşılıklı ticaret anlaşmaları vardır.

Çin, Hindistan, Bangladeş, Tayland ve Laos ile

sınır ticareti anlaşmaları vardır.

Tarifeler ve Diğer Vergiler

Myanmar ASEAN sistemine dahildir. Ülkede

ithalatta: ithalat vergisi, ticari vergiler ve lisans

ücretleri alınmaktadır. 1997’de ASEAN

(Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği) sistemine

dahil olmasıyla Myanmar “Common Effective

Preferential Tariff scheme” (CEPT)’e uyum

sağlamak için tedbirler almaya başlamıştır.

Ülke, 2015’e kadar aşamalı olarak şu anda

%0-%40 aralığında değişen vergileri indirme

yükümlülüklerini yerine getirmeye calışmıştır.

En yüksek vergi oranları lüks ürünlere

uygulanmaktadır. Sanayi girdileri, makine ve

yedek parçalara uygulanan vergi oranı %15

civarındadır. Gümrük Departmanı

değerlendirmeyi CIF bedel üzerinden

yapmaktadır. Bazı malların değerlemesinde ise

kendi referans rehberlerini kullanmaktadırlar.

Söz konusu referans rehberde ürünler Kyat

üzerinden fiyatlandırılmakta olup, bu fiyatlar

Myanmar dışındakinden düşük ya da yüksek

olabilmektedir.

Tarife Dışı Engeller

1988 yılından beri dış ticaret ve yatırımın

artması için yasalar çıkarılmasına rağmen

halen ithalat, ihracat ve işle ilgili diğer

faaliyetler için alınması gereken izinler gibi

engeller bulunmaktadır. Başkentin Nay Pyi

Taw’a taşınması işlemlerin süresinin

uzamasına ve maliyetinin artmasına sebep

olmuştur. Sıklıkla değişen, duyurulmayan,

yazılı olmayan politika değişiklikleri iş

ortamındaki belirsizliği artırmaktadır. Lisans

işlemleri şeffaf değildir ancak 2011 yılının ikinci

yarısından itibaren ithalat ve ihracat

lisanslarının alınması kolaylaştırılmıştır. Lisans

işlemleri 2-3 gün sürmektedir. Kayıt dışı

ekonomi oldukça yüksek düzeydedir.

Myanmar’da aynı zamanda aktif bir finansal

sektör ve bağımsız bir merkez bankası

bulunmamaktadır.

Altyapının gelişmemiş olması da mal ve

hizmetlerin dağıtımında problem

yaratmaktadır. Hükümet ihracata uyguladığı

%8 ticari vergi oranını, Temmuz 2011’de %5’e

çekmiş, Ağustos 2011’de 6 ay süreyle başlıca

tarım ve hayvancılık ürünleri için vergileri

askıya almış ve bu süre daha sonra Ağustos

2012 tarihine kadar uzatılmıştır.

Devlet, doğal gaz ve değerli taşların tek yasal

ihracatçısı olsa da zaman zaman firmalara

kendi adına ihracat yapması için izin

vermektedir.

Ülkedeki Serbest Bölgeler (Özel Ekonomik

Bölgeler)

İhracat odaklı yatırımı teşvik etme amacıyla

kendi bağımsız yasalarına sahip üç özel

ekonomik bölge yer almaktadır. Özel Ekonomik

Bölgelerde yer alan yabancı yatırım

firmalarının ürünleri için ihraç zorunluluğu

bulunmaktadır. Firmanın kuruluşundan itibaren

ilk 6 yılda tüm ihracat satışlarının gelirleri

tamamen vergiden muaftır. 6-10 yıl arası ise

vergilerin %50’sinden muaf olup, firma elde

ettiği gelirlerle ülkede yatırım yaparsa 11-15 yıl

arası da %50 indirim devam etmektedir.

Özel Ekonomik Bölgeler aynı zamanda

yatırımcılara ihracat amaçlı malların üretiminde

kullanılmak üzere gümrük vergisiz makine ve

hammadde ithal imkanı sağlamaktadır.

Myanmar’ın çeşitli yerlerinde 18 endüstriyel

bölge ve 24 alt endüstriyel bölge

bulunmaktadır ancak bu bölgeler özel

ekonomik bölge kanununa tabi değildirler.

Ekonomik Yapı

Nüfusun yaklaşık %32’sinin yoksul olduğu

Myanmar, Güneydoğu Asya’nın en fakir

ülkesidir. Ekonomik anlamda kötü yönetilen

ülke, doğal kaynaklarına rağmen dünyanın en

fakir ülkelerindendir. Bankacılık sektörü

kırılgandır ve çok da büyük olmayan özel

sektör belirsiz politik çevre ve bozuk pazar

koşulları ile karşı karşıyadır. Enflasyon oranı

yüksektir. Ülkenin karşı karşıya olduğu

makroekonomik sorunların arasında Kyat’ın

aşırı değerli olduğu kur sistemi, bütçe açığı,

ticari kredi olmaması, piyasa dışı faiz oranları,

öngörülemeyen enflasyon, güvenilmez

ekonomik veriler ve ulusal hesapların

bağdaştırılamaması bulunmaktadır.

Myanmar’ın yetersiz yatırım ortamı doğal, gaz,

elektrik üretimi, kereste ve madencilik

sektörleri dışında yabancı yatırımcıların

çekingen davranmasına sebep olmuştur. En

verimli sektörler doğal maddelerin işlenmesine

dayalı –özellikle petrol ve gaz, madencilik ve

kerestecilik- sektörler olup, son ikisi doğaya

yoğun ölçüde zarar vermektedir.

Özel bankalar, yerli ve uluslararası kısıtlamalar

altında çalışmakta olduğundan özel sektörün

kredilere erişimi sınırlı olmaktadır. ABD, AB ve

Kanada’nın geçtiğimiz dönemde uygulamadığı

uluslar arası finansal ve ekonomik yaptırımlar

ülkenin yeni var olmaya çalışan hazır giyim

sektörünü negatif etkilemiş, bankacılık

sektörünü izole etmiş ve Myanmar’lı firmalarla

iş yapma maliyetlerini artırmıştır.

2011’de hükümet reformlar ve açık ekonomiye

geçiş için adımlar atmış, ihracat vergilerini

düşürmüş ve finansal sektör üzerindeki

kısıtlamaları azaltmış ve uluslararası

kuruluşların yardımını talep etmiştir. Hükümetin

komşu ülkelerle ekonomik ilişkileri iyi olsa da

yabancı yatırımcı çekmek için ekonomi

yönetiminde, iş ortamında ve politik durumda

daha fazla iyileşme sağlaması gerekmektedir.

Avrupa Birliği yıllar boyunca Myanmar’a silah

ambargosu, mücevherat, maden ve kereste

sektörlerinde ticaret yasağı ve belirli firma ve

kişilerle iş yapma yasağı gibi yaptırımlar

uygulamıştır. 23 Nisan 2012’de Avrupa Birliği

silah ambargosu dışındaki yaptırımları

kaldırmış ve AB firmalarına Myanmar’a yatırım

yapmalarını önermiştir. ABD ise bazı

yaptırımları kaldırırken, bazılarına devam etme

karar vermiştir.

(Detay: www.treasury.gov/resource-

center/sanctions/Programs/pages/burma.)

Resmi kur uygulamasının sonucu olarak Kyat

aşırı değerli durumda ve karaborsa yaygınken

Nisan 2012 itibariyle gözetimli dalgalanan

döviz kuru sistemine geçilmiştir. Kur 1 Nisan

2012’den itibaren 1 ABD doları 818 Kyat olarak

belirlenmiş ve günlük bazda bir miktar

dalgalanmaya izin verilmiştir. Ekonominin

doğal gaz ihracatına bağlı olarak olarak

büyüdüğü düşünülmektedir. Ancak

makroekonomik reformların yapılmaması,

büyümenin önünde bir engel olarak yer

almaktadır.

Başlıca Ticaret Ortakları: Tayland, Çin,

Hindistan, Japonya, Güney Kore, Almanya

Başlıca İhracat Kalemleri: Mineral Yakıt,

ağaç ürünleri, giyim eşyası parçaları, sebze

Başlıca İthalat Kalemleri: Taşıtlar, makine,

demir-çelik, mineral yakıt, elektrikli cihaz

Başlıca İhraç Ürünlerimiz: Taşıtlar için gaz

türbinleri, buhar türbinleri, traktör, ayçiçek

yağıBaşlıca İthal Ürünlerimiz: Kereste,

marangozluk mamulleri, ağaç, limon

Myanmar’dan ülkemize yönelik yapılan

doğrudan sermaye yatırımı bulunmamaktadır.

2014 yılı sonu itibariyle Türk sermayeli 2 şirket

Myanmar’da faaliyette bulunmaktadır.

Türkiye’nin, 2004-2013 yılları arasında

Myanmar’a yapmış olduğu ikili resmi kalkınma

yardımlarının toplamı 61,26 milyon ABD Doları

olarak gerçekleşmiştir.

Türkiye - Myanmar Siyasi İlişkileri

Daha önce Türkiye’nin Bangkok

Büyükelçiliğinin akredite olduğu Myanmar’da,

mukim Türk Büyükelçiliği 9 Mart 2012 tarihinde

faaliyetlerine başlamıştır. Türkiye’de henüz

diplomatik bir temsilciği bulunmayan

Myanmar’ın ise Kahire Büyükelçiliği Türkiye’ye

akreditedir.

Bugüne kadar Türkiye ile Myanmar arasında

Cumhurbaşkanı/Devlet Başkanı veya

Başbakan düzeyinde ikili ziyaret teatisi

gerçekleşmemiştir. Öte yandan, Başbakanımız

Sayın Ahmet Davutoğlu’nun, Dışişleri Bakanı

olarak görev yaptığı dönemde, 8-10 Ağustos

2012 tarihlerinde Myanmar’ı ziyareti

Türkiye’den Myanmar’a gerçekleştirilen ilk üst

düzey ziyaret niteliğindedir.

Türkiye, Myanmar’ın nüfusun çoğunluğunu

Budist Rakhaynların oluşturduğu Arakan

eyaletindeki Müslüman Rohingalara yönelik

olarak 2012 Mayıs/Haziran aylarında başlayan

şiddet olaylarını başından beri ikili planda ve

BM, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi

uluslararası platformlarda yakından izlemiştir.

Türkiye, İİT bünyesinde bir Rohinga Temas

Grubu kurulmasının öncülüğünü yapmış ve

Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu,

Dışişleri Bakanı olarak görev yaptığı dönemde,

İİT Genel Sekreteri ve İİT Rohinga Temas

Grubu üyesi ülkelerin temsilcileriyle birlikte, 14-

15 Kasım 2013 tarihlerinde Myanmar’ı tekrar

ziyaret etmiştir. Heyet, ülke içinde yerlerinden

edilmiş kişilerin (IDP) bulunduğu Arakan’daki

kamplarda incelemelerde bulunmuştur.

Anılan ziyaretler vesilesiyle Myanmar’a insani

yardımda bulunan Türkiye, Kızılay, TİKA ve

AFAD aracılığıyla insani yardım ve kalkınma

yardımı faaliyetlerini sürdürmektedir. Türkiye,

UNICEF ve UNHCR üzerinden de bölgeye

insani yardımlar sağlamaktadır.

Türkiye, Myanmar'da insan hakları durumuna

ilişkin uluslararası teşkilatlardaki tartışmalara

ve BM ve İİT içindeki tüm kararlara aktif olarak

katılmaktadır. Myanmar’da 8 Kasım 2015

tarihinde gerçekleştirilen, 25 yıl aradan sonra

gerçek anlamda muhalefetin yer aldığı ilk genel

seçimlere Türkiye’den seçim gözlemci

gönderilmiştir.

Türkiye ile Myanmar arasında ekonomik ve

ticari ilişkiler sınırlı kalmıştır. 2014 yılında,

Türkiye’nin Myanmar’a ihracatı 37,8 milyon

Dolar olarak gerçekleşmiş, bu ülkeden ithalat

ise 9,7 milyon Dolar’a yükselmiştir.

Türkiye’nin Myanmar’a ihracatında, elektrikli

makineler ve cihazlar, demir-çelik, gıda

maddeleri, kimyasal ürünler ön sıralarda yer

almaktadır. Myanmar’dan ithalatında ise, hazır

giyim ürünleri, orman ürünleri önemli yer

tutmaktadır.

Myanmar’da TİKA Desteği

Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA),

Myanmar’da 2012 yılından bu yana, “Doğum

Sırasında Hayat Kurtarma Önlemleri” projesine

destek, ilaç ve tıbbi gereç yardımı, hastane

oda gereçleri ve yatakları hibesi, Arakan

bölgesine insani yardım, yetimhane, bilgisayar

laboratuvarı, kütüphane, asfalt yol, elektrik

nakil hattı, Türk şehitliği ve geçici barınak

inşası ve insani yardımlar gibi birçok projede

yer alarak Myanmar’ın kalkınmasına katkıda

bulunmuştur.

Osmanlı ve Türk tarihinde önemli yer tutan

Tayet Kasabası’nda, kasaba halkının ve

öğrencilerinin kullanabileceği kütüphane Türk

İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı

(TİKA) tarafından inşa edilerek Myanmar’ın

eğitim ve öğretim faaliyetlerine önemli katkıda

bulunulmuştur.

Birinci Dünya Savaşı sırasında (1914-1918),

Arap yarımadasında, Irak, Filistin, Suriye

cephelerinde İngilizlere esir düşen Osmanlı

Türk Askerleri, bir kısmı Myanmar’ın (Burma)

Tayet şehrine, diğer bir kısmı ise Metila

şehrine getirilerek, söz konusu bölgelerde

Hakkın rahmetine yürüyerek, anılan yerlerde

defnedilmişlerdi.

Tayet Türk Şehitliği

Bu çerçevede TİKA, Türkiye Myanmar

Büyükelçiliği, Aile ve Sosyal Politikalar

Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı katkıları

ile Magway Bölgesi Tayet şehrindeki Türk

Şehitliği yeniden inşa edilerek, daha kalıcı,

korunaklı ve bakımlı hale getirildi.

2015 yılı Mayıs ayı içerisinde tamamlanan

Thayet Türk Şehitliği Anıt Mezarı’na ulaşımı

sağlayan yolun yapımı da TİKA tarafından

üstlenilmiştir.

TİKA, Myanmar ve Arakanda gerçekleştirdiği

projelerle faaliyetleri kapsamında Myanmar ve

Arakanda özellikle insani yardım çerçevesinde

önemli projelere imza atarak, Myanmar

genelinde, özellikle Bengal Körfezi'ne yakın

olan Magway, Sagaing, Bago ve Arakan

bölgelerinde etkili olan Komen Kasırgası’nda

zarar gören afetzedelere gıda ve giysi

yardımında bulunmuştur.

Myanmar'ın Yangon şehir merkezinde bulunan

ve 1937 yılında bir dispanser olarak kurulan

Muslim Free Hospital, bugün itibariyle 130

yataklı kapasiteyle etnik ayrım yapmaksızın

ihtiyaç sahibi tüm Myanmarlılara ücretsiz sağlık

hizmeti veren hastane için tıbbi cihaz ve ilaç

desteği TİKA tarafından sağlanmıştır.TİKA

tarafından verilen destekle Muslim Free

Hospital'da hasta bakım ve ameliyat hizmetleri

yürütülmeye başlanmıştır.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı

Başkanlığı ve AFAD işbirliğinde Arakan’da

yaşayan Rogingalar ve diğer Müslümanlar

başta olmak üzere, insani yardım kapsamında

gıda, giyim, kırtasiye, ve gıda dışı yardım

malzemelerinden oluşan paketlerin kamplarda

ve köylerde yaşayan ihtiyaç sahibi ailelere

dağıtılmıştır.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı

Başkanlığı (TİKA), Afet ve Acil Durum Yönetimi

Başkanlığı (AFAD), T.C. Myanmar

Büyükelçiliği ve Arakan Yerel Hükümeti

işbirliğinde Arakan Eyaleti'nde yer alan 7 ilçeye

kalıcı konut yapımı çalışmaları devam

etmektedir.

Ayrıca, ülkemizle Birleşmiş Milletler Çocuklara

Yardım Fonu (UNICEF) arasında imzalanan

Myanmar Yardım Katkısı Anlaşması

kapsamında "Myanmar’lı mültecilere acil

durumlar için su, sanitasyon ve hijyen (WASH)

yardımı" programına Başbakanlık Afet ve Acil

Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından maddi

katkı sağlanmaktadır.

Sözün Özü: Arakan

Arakan nedir, kimdir?

Bengal Körfezi’ne kıyısı olan Myanmar’ın

batısındaki Rakhin bölgesinde yaşayan

Arakanlılar ülkedeki en büyük etnik grubu

oluşturmaktadır. Arakanlılar 788 yılında

bölgeye gelen Müslüman Arap tüccarlardan

sonra İslam diniyle tanışmış ve bölge 1430’dan

sonra Müslüman olan Arakanlılar tarafından

sultanlıkla yönetilmiştir.

2010 yılında Richard Overy tarafından edit

edilen Tam Dünya Tarihi/Complete History of

the World kitabındaki haritada Arakan, 1500’lü

yıllarda Güneydoğu Asya’daki kültürel

farklılıkları ve başlıca dinleri göstermek için

İslam Devleti olarak tanımlanmıştır. 1784’te

Myanmar kralı Budapaya büyük bir ordu

göndererek Arakan’da soykırım yapmış ve

bölgeyi işgal etmiştir. O dönemde Arakan’daki

krallık medeni bir krallık olarak tanınmaktaydı.

Yönetenler Moghs, Rakhine Mogh diğer bir

adlandırmayla Kula (Hindu ve Müslümanlar)

şimdilerde ise Rohingya olarak

adlandırılmaktadır.

Rakhine bölgesi 1784’ten sonra tamamen

Myanmar idaresi altına girmiş- tir. 19. yüzyılda

bölgede İngiliz işgallerine karşı birçok

ayaklanma olduğu bilinmektedir.

1826’daki Anglo-Burma Savaşı’yla İngilizlerin

eline geçen ilk toprak parçası da burasıdır. II.

Dünya Savaşı’nda Japonların işgali altındaki

Rakhine bölgesine otonomi ve kendi ordusu

Arakan Savunma Kuvveti (Arakan Defence

Force)’ni kurma izni verilmiştir. 1945’lerin

başında Arakan Savunma Kuvveti itilaf

devletinin safına geçerek Japonlara karşı

savaşmıştır. 1948’de Panglong Konferansı

sonrasında 3 bölge de yeni kurulan Myanmar

Birliği’ne dâhil edilmiş, 1950’lerde birlikten

ayrılmak için çalışmalar başlatılmış ise de

başarısız olmuştur.

Rakhine bölgesindeki Arakanlıların kaderi

işgalle birlikte tamamen değiş- miştir. Tarihi

veriler ışığında Myanmar’ın bağımsızlığından

sonra ülkeyi yöneten parlamenter hükümet

1948’den 1950’ye ve 1960’tan 1962’ye kadar

Arakanlıları, Kachin, Kayah, Karen, Mon,

Rakhin ve Shan etnik gruplarında olduğu gibi

etnik grup olarak kabul etmiştir.

Fakat 1962’den sonra askeri yönetim

Müslümanların bölgedeki varlığını tehlikeye

atmış, yerli olmadıklarını iddia etmiştir. Tarihin

çeşitli zamanlarında bağımsızlık mücadelesi

veren Rohingya Müslümanlarının yerli

olduğunu ve binlerce yıldır o bölgede

olduklarını açıklayan birçok eser yazılmasına

rağmen Myanmar hükümeti tüm bunları

reddetmek için yayınlar bastırmış ve ABD,

Japonya ve Bangladeş gibi ülkelerde de bu

iddiaları içeren kitaplar yayınlamıştır.

Rohingyalar

Rohingyalar, Güneydoğu Asya’da esas olarak

Myanmar’ın Arakan Eyaleti’nde (Rakhin)

yaşayan, mülteci olarak da Bangladeş ve

Malezya’da da görülen ve dilleri Hint-Avrupa dil

ailesine giren Sunni Müslüman bir halktır.

2012 Arakan Bölgesi ayaklanmalarında Arakan

Eyaletinin kuzeyinde yaşayan komşu Budist

Rakhine halkının etnik temizlik saldırılarına

maruz kaldılar ve Bangladeş’e sığındırlar.

Birleşmiş Milletlere göre Rohingyalar dünyanın

en eziyet gören etnik gruplarından biridir.

Rohingya" teriminin kökeni tartışmalıdır.

Khalilur Rahman gibi bazı Rohingya tarihçileri

Rohingya teriminin Arapça bir kelime olan

Raham 'yani' "merhamet" ten türemiş olduğunu

ileri sürmektedir.

Rohingya dili Myanmar'ın Arakan bölgesinde

yaşayan Rohingya halkının (Rakhine) ve

Birmanya Devletinin (Myanmar) modern yazılı

dilidir. Bu bir Hint-Avrupa dilidir ve dilsel açıdan

Bangladeş'in Birmanya sınırındaki güney

kesiminde konuşulan Chittagonian diline

benzer bir yapıdadır.

Rohingya halkı, Sufi ibadet unsurları ile Sünni

İslam'ı yaşamaktadırlar. Hükümetin uyguladığı

eğitim olanakları kısıtlamaları nedeniyle,

birçoğu yalnızca temel İslam bilimleri dalında

eğitim görme hakkına sahiptirler.

Uluslararası Af Örgütüne göre, Müslüman

Rohingya halkı, 1978 yılından beri Birmanya

Budist cuntası altında insan hakları

ihlallerinden muzdarip olmuş ve bunun

sonucunda pek çoğu komşu Bangladeş'e göç

etmiştir.

2005 yılı itibariyle, BMMYK Rohingyalıların

Bangladeş'ten geri dönüşüne yardımcı

olmuştu, ancak mülteci kamplarındaki insan

hakları ihlalleri iddiaları bu çabaları tehdit

etmektedir.

BM'nin önceki tüm çabalarına rağmen,

Rohingya mültecilerin büyük çoğunluğu

Bangladeş'te kalmış,, zira Myanmar'da

iktidarda olan rejimin olumsuz tavrı

değişmemiştir. Artık onlar Bengladeş

hükümetinden destek almadıkları için de

sorunlar yaşamaktadır. Şubat 2009'da birçok

Rohingyalı mülteci denizde 21 gün mahsur

kaldıktan sonra, MalakkaBoğazı'nda

Acehneseli denizciler tarafından kurtarıldı.

Yıllar boyunca binlerce Rohingyalı Tayland' a

iltica etti.Tayland-Myanmar sınırında 9 kampa

yerleştirilmiş yaklaşık 111.000 mülteci vardır.

Orada onlar gruplar halinde ve Tayland'dan

açık denizlere sevk edildi. Şubat 2009 yılında

Tayland ordusunun 190 Rohingyalı mülteciyi

botlara istifleyerek açık denizlere sürdüğü

kayıtlara geçmiştir.12 Şubat 2009'da Tayland

Başbakanı Abhisit Vejjajiva "bazı durumlarda"

Rohingya halkının, açık denizlere salındığını

kabul etti.

Başbakan o "herhangi bir kayıp" pişmanlık

duyduğunu ve sorunun giderilmesi üzerinde

çalıştığını söyledi. 16 Ekim 2011 yılında,

Birmanya’da kurulan yeni hükümet kayıtlı

Rohingyalı mültecileri geri almaya karar verdi.

Myanmar hükümeti tarafından uygulanan

politikalar sonucu Arakanlılar için kendi

topraklarında yaşamak tam bir çileye

dönüşmüştür. Günümüzde Myanmar’daki

Arakanlıların %60’ı gıda yetersizliği sebebiyle

zor şartlar altında yaşamakta ve alt yapıdan

yoksun olarak hayatlarını sürdürmektedir.

Myanmar hükümeti, Rakhine bölgesini ele

geçirdikleri dönemden bugüne, Arakanlıların

kendi ülkeleri üzerinde hak talep etmesini

engellemeye, Müslümanları güç kullanarak

topraklarından çıkarmaya çalışmakta ya da

ölüme terk etmektedir. Tayland’da Rohingyalı

bir avukat grubunun yaptığı Arakan Projesi

kapsamında çalışan Chris Lewa, bölgede etnik

temizlik olarak adlandırılan bilinçli bir eylem

planı uygulandığını kaydetmektedir.

Arakanlılara uygulanan çeşitli haklarda

engelleme, baskı ve zorla topraklarından göç

ettirmenin bu planın bir parçası olduğunu

belirtmektedir.

Myanmar Devlet Başkanı Thein Sein’in sözde

sivil bir hükümet olma söylemlerini, 2011’den

bu yana siyasi mahkûmların serbest

bırakılmaları ve basına uygulanan sansürün

rahatlatılacağı konularındaki reform çabaları

olduğunu Batılı liderler hoş karşılasa da

Arakanlılar hakkında bir değişimin

yaşanmadığını aktarmaktadır.

11 Eylül saldırılarından sonra tüm dünyada

başlatılan Müslüman karşıtlığı Myanmar’daki

Müslümanlara ağır bedeller ödetmiştir.

2012’nin ortalarında Myanmar Sitwe’de

yaşanan münferit bir olaydan sonra bölgede

antiMüslüman hareketi başlamış ve

Müslümanlar katledilmiştir.

Müslümanların yaşadığı köyler yakılmış,

kadınlara tecavüz edilmiş, yüzlerce insan

öldürülmüştür. Olaylar sırasında insan hakları

örgütlerinin bölgeye girmelerine ve gözlem

yapmalarına da izin verilmemiştir.

Myanmar'da Arakanlı Müslümanlara yönelik

yıllardır devam eden zulüm, son yıllarda

katlanarak artmış ve dünya gündeminde

önemli bir yer bulmuştur.

En son 2012 yılının Mayıs ayı sonunda

başlayan terör ve şiddet olayları günümüze

kadar devam etmiştir.Öldürülen

Müslümanların, İslami usullerle toprağa

gömülmesine müsaade edilmeyip, Budistler

gibi ölen kişilerin yakılmasını istemektedirler.

Öte yandan, ülkede yaşayan Müslüman halk

devletin hiçbir biriminden hizmet almamaktadır.

Yalnızlaştırma, baskı, katliam ve terör devlet

eliyle sürdürülmektedir.

Katliama götüren sebepler neler olabilir

Arakan, tarihi olarak Myanmar’a değil,

Müslüman Rohingyalara ve Budist Rakhinelere

aittir. Müslümanlar Arakan’ı 350 yıl en az 49

Müslüman sultanla yönetmiştir. Myanmar, bu

toprakları sonsuza kadar elinde tutarak işgali

sürdürmek istemektedir. Bu yüzden

Müslümanlardan ve Müslümanların bir gün ayrı

bağımsız bir Arakan devleti kurmasından ve

hakları için harekete geçmesinden

korkmaktadır.

Bu ihtimali ve Müslümanları yok etmek için, her

türlü yolu denemekte ve adımlar atmaktalar.

1942’den bu yana ne zaman ellerine bir fırsat

geçse niyetleri Müslümanları bitirmek için

komplolar kurmak olmuştur. Arakan Müslüman

çoğunluğun olduğu bir bölgedir, burası

bağımsızlık kazandığında Müslümanların

sorun olacağını düşünerek o gün bugündür

ellerine her fırsat geçtiğinde Müslüman nüfusu

yok etmek için çalışıyorlar.

1942’deki katliamda 100 bin kişiden fazla

insan, 1948’de 10 bin kişi öldürülmüş, 50 bin

kişi Pakistan’a göç etmiş, birçok harekâtla

yüzbinler ülkelerinden çıkarılmıştır. Hedefleri

Müslümanları yok etmek ya da Arakan’da

gözden çıkarılabilir küçük bir azınlığa

dönüştürmek ve bölgede Budistlerin

çoğunluğunu sağlamaktır.

Yaşanan şiddet olayları, Güneydoğu Asya

Uzmanı Politika Bilimleri Araştırmacısı ve

l’Expresse’e demeç veren David Camroux’ya

göre ülkenin yeni tanıştığı demokrasinin dolaylı

sonuçları olabilir, zira ordu, önceleri etnik

kargaşanın çıkmasını önlemek istediğinde

halkı sıkı denetim altında tutuyordu! Demokrasi

tüm imkanların hatta soykırımın bile kapısını

aralamış olabilir.

Myanmar halkı Budist inancına sahip

olduğundan Buda'yı tanrı olarak kabul

etmektediler. Müslümanlar ise Allah'tan başka

ilah olmadığına ve tek yaratıcının var olduğuna

inanırlar ve Buda’ya secde etmezler. Onların

Tanrı olarak gördükleri Buda’ya secde

etmemeleri kin ve nefretin doğmasındaki

sebeplerden biri olarak gösterilmektedir.

Aslında Budist inanışında adam öldürmek

uygun görülmemektedir. "Arakan bölgesinde

yaşayan Rohingyali kişilerin aslında ülkenin

vatandaşı olmadığı, Bangladeş’ten Myanmar’a

gelen göçmenler oldukları ve ülkelerini işgal

ettikleri” yaygın bir şekilde propaganda

edilmektedir.

Etknik sorunlar ve soykırıma varan olayların

perde arkasında ABD- Çin gibi emperyalistlerin

çıkar çatışmasının yattığı düşünülmektedir.

Yakın dönemde, Müslümanların bulunduğu 50

bin km2'lik Arakan/ Rakhine bölgesinde çok

değerli doğalgaz ve petrol rezervleri

bulunmuştur. Bu rezervlerde 1 trilyon 2 milyar

metreküplük gaz ve 2 milyar 100 milyon varillik

petrol içerdiği tespit edilmiştir.

Söz konusu petrol ve doğalgazı ABD kendi

kontrolüne alarak Arakan topraklarından boru

hattı ile geçirip Bangladeş'in Cox's Baazar

limanından dünya piyasasına sunmak isterken,

Çin hemen yanı başında güçsüz ve istikrarsız

bir devlet olan Myanmar'ı elinden kaçırmak

istemiyor. Enerjiye gittikçe bağımlı hale gelen

Çin, bu madenleri kendisine almak için

Myanmar devlet başkanlığı makamını işgal

eden soykırımcı Thein Shewin ile anlaşma

yapmıştır. Doğalgaz ve petrol boru hattına da

başkanın adını vererek, "Shwegaz Boru Hattı"

koymuşlardır.

Doğalgaz boru hattının geçtiği yerleşim

birimlerinde bulunan Müslümanlar teker teker

ya katledilmekte ya da topraklarından

sürülmektedir. Bir daha dönmemek üzere ülke

içindeki kamplara veya biraz parası varsa

rüşvet vererek Bangladeş'e kaçmak zorunda

kalıyor. Sevkiyat limanının yapıldığı Kyaukpyu

şehrinde tek bir Müslüman dahi

bırakılmamıştır.

Çin, Amerika'dan daha erken davranıp petrol

ve doğalgazı kendi ülkesine götürmek için

çoktan harekete geçmiştir. Ancak ABD

buradan elini çekmesinin mümkün olmadığı

düşünülmektedir.

Buna benzer şekilde, Müslümanların yaşadığı

bu bölge üzerinde çok değerli elmas ve yakut

gibi değerli taşmadenleri bulunmaktadır. ABD o

madenlere talip olması olasıdır.

Arakanlıların durumu

Yurtlarından zorla ve vahşice göçe zorlanan

Arakanlı Müslüman mültecilerin bir kısmı ilkel

sal ve botlarla Naf Nehri'ni geçerek

Bangladeş'e geçmektedir. Bir kısmı Tayland'a

geçip oralardaki derme çatma kamplarda

hayatlarını geçirmekteler. Diğerleri de

Myanmar devletinin hudutları içinde oluşturulan

mülteci toplama kamplarında yaşamaktalar.

Bu kapmlarda, Müslümanlar devlet veya

başka yardım kuruluşlarından yardım

alamamakta ve her türlü sağlık ve sosyal

imkanlardan mahrum bir hayat sürmektediler.

Zaman zaman BM yetkilileri veya İslam

ülkelerinin sefirleri bölgeyi ziyaret ettiklerinde

nispeten yardım alabilmektedirler. Maalesef ki

bu yardımlar resmi yollarla muhataplarına

ulaşmasına rağmen, Myanmar hükümeti

bunlara el koymaktadır.

Hem çok fakir hem de nüfusu çok kalabalık

olan komşu ülke Bangladeş de kendisine

sığınan mültecileri geri iade ederek

Myanmard’da idam edilmelerine vesile

olmaktadır.

Öte yandan kendi halkı da açlıkla büyük bir

savaş veren Bangladeş cephesinden

bakıldığında da, bir bariyer olmadığı

düşünülürse tüm Arakanlı Müslümanların

Bangladeş'e akın edeceğinden korkulmaktadır.

Müslüman halk, Köylerin ve Müslümanların

ibadet mekânlarının yakılması, Sivil halkın

işkence görmesi ve öldürülmesi, Siyasi

tutuklamalar, Kadınların her konuda zarar

görmesi, Seyahat yasağı uygulanması, Sağlık

hizmetlerinden yoksunluk, Devlet dairelerinde

çalışma yasağı, Eğitim hakkının engellenmesi,

Özel mülkiyet hakkının engellenmesi, Şahsi

arazilere el konulması, Evlenmeleri halinde

mali kısıtlama uygulanması, evliliklerin

engellenmesi, Askeri kamplarda ve yol

yapımlarında zorunlu işçi olarak çalıştırılmalar,

Nüfus sayımına dâhil edilmeme, Ağır vergi,

haraçlar ve taşınır taşınmaz mallara el

konulması, İnanç özgürlüğünün ihlali gibi ağır

yaptırımlarla yaşamak zorunda bırakılmıştır.

Eğitim haklarından mahrum, seyahat

özgürlüğü olmayan Rohingya Müslümanları

2014 Ağustos ayında başlayan nüfus

sayımında hiçe sayılmıştır. Birleşmiş Milletler

Nüfus Fonu (UN Population Fund/

UNFPA)’nun da destek verdiği nü- fus sayımı,

insanlara etnik kimliği sorulduktan sonra,

alınan cevaba göre kayıt düşülmüştür.

İnsanların verdiği cevap Rohingya ise

görevlilerin kayıt almadığı belirtilmiş- tir.13 En

son 1983’te yapılan nüfus sayımının 2014

verileri de ülkenin genel yapısını

yansıtmamaktadır. Müslümanların sayılmadığı

bir ülkede verilen rakamların doğruluğu da

tartışmalıdır. Bu nedenle BM, Müslümanların

Myanmar’da sayılmamasına sessiz kalışıyla

eleştirilerin odağı olmaktadır.

Myanmar’daki yetkililerin bölgedeki Müslüman

çoğunluğun yaşadığı köyleri mühürlediği,

Rohingyaları komşuları Bangladeş’ten gelen

illegal göçmenler olarak gösterme çabasına

girdiği söylenmektedir. Bazı durumlarda

göçmen yetkililerine kayıt yaptırmak istemeyen

Arakanlılara kaba kuvvet kullanılmakta ve

“İslamcı militanlar” iddiasıyla tutuklanmaktadır.

Ülkede Rohingyaların varlığı reddedilmekte ve

etnik kökenlerinin Bengalli olduğu iddia

edilmektedir. Bengalli olarak kayıt yaptırmak

istemeyen neredeyse bütün Rohingyalar nüfus

sayımı dışında bırakılmıştır.

Arakan’da 14 sığınma kampı bulunmaktadır.

Bu kamplarda evleri yakılan, malları

yağmalanan insanlar yaşamaktadır.Özgürlük

yok, dışarı çıkamıyorlar, iş yok, gıda yok,

kıyafet yok, sağlık hizmeti yok, belki açık ceza

evlerine benzetilebilir.Bölgeye yardım etmek

isteyenlere izin verilmiyor ve çok ciddi sağlık

sorunları yaşanmaktadır. Yardım etmeye

çalışan tüm STK’lar hükümet tarafından

engellenmektedir.

Görmüş olduğumuz uydudan çekilmiş 2012 ve

2013 yılına ait fotoğraf, Arakan’da yaşayan

Rohingyaların yaşadığı, mülteci kapmlarının

yağmalar ve kundaklamalar sonucunda geldiği

noktayı göstermektedir.

“Bir kabustan diğerine sürüklenen

Rohingyaların hazin yolculukları”

Myanmar hükümeti ve Budistlerce aslında ait

olduklarını idda ettikleri Bagnladeş ve diğer

ülkere göçe zorlanan Roginyaların yolculukları

çoğunlukla ölümle ya da insan kaçaklığı yapan

tacirlerin ellerinde sonuçlanmaktadır.

Arakan İçin Dünya Ne Diyor

** Le Monde.fr | 25.02.2016

Etnik gruplar arasındaki çatışmalar, ateşkese

rağmen şiddetini arttırmaya devam ediyor

Myanmard’da, on yılı aşkın süredir devam

eden etnik çatışmalar,Myanmar Hükümeti ve

etnik azınlıklara ait silahlı yedi grup arasında

Sözde « ulusal » ateşkese rağmen nihai bir

şekilde kontrol altına alınamadı. Daha da

kötüsü, çatışlamarın bir kısmı ülkenin

kuzeyinde bulunan Shan bölgesinde daha da

şiddetleniyor. Öyle ki, bunlar yalnızca

Myanmar Ordusu Tarmadaw’a karşı savaşan

gerillar değil, aynı zmanda kendi aralarında da

savaşan etnik gruplar.

Myanmar: ulusal ateşkesin sınırları

Çatışmalar, Kasım ayının sonundan bu zmana

kadar geçen sürede, Shan- Güney Devlet

Ordusu-SSA-S, iki etnik Shan gerilla grubu,

dağlarda yaşayan küçük bir topluluğa ait,

Ta’ang ulusal Özgürlük Ordusu (TNLA)

tarafından oluşturulansilahlı bir grup olan,

Ta’ang arasında devam etmektedir.

Bu duruma, Myanmar ordusunun, eski ve

güzel bir sömürge geleneğini olan « en iyi

şekilde yönetebilmek için parçalara ayır »

yönetmini kullanaraketnik gruplar arasındaki

çatışmayı sürdürmek amacıyla gösterdiği

çabalar da eklenebilir.

** Le Journal Metro

“Sevindirici bir gelişmedir ki; New York Times

dergisi Rohingya Müslümanalrına

uygulananların «etnik bir temizlik » olduğunu

Perşembe günkü baskısında söylemiştir.

Ayrıca, topraklarını terk etmeye zorlanan bölge

halkının, askerlerin saldırısına uğradığına da

yazıda yer vermiştir. ”

Prestijli bu dergi, Nasıl oldu da çoğunluğunun

Budist olduğu Birmanya’da birden bire

dikkatleri bir milyon Müslümanın üzerine çekti?

Barak Obama geçtiğimiz hafta Güney-Doğu

Asya’ya resmi bir ziyarette bulunmuştu.

Şüphesiz, Cumhurbaşkanı Thein Sein ile bu

konular üzerinde konuşuldu. Mevkidaşına,

sözde üztüntü ve önerilerini aktardı.

Dünyanın neresinde olsun insani dram hiçbir

yere saklanamaz ve mutlaka medyaya yansır.

Ülkede yaşayan 135 resmi etnik azınlık

listesinde adı bulunmayan Rohingyalar’a

uluslararası insani yardım örgütlerinin kulak

vermesi gerekmektedir.

.Budizmin tolerans ve arabulucuk anlayışından

uzakta olduğumuz pek çok örneğe

rastladığımız Myanmar’da, Rohingyalar Arakan

Bölgesinde ticareti domine etmekle

suçlanmaktadırlar!

Kendi topraklarında elektrik ve suyu olmayan mülteci

kamplarında yaşayan çocuklar

** Le Figaro

Myanmar Budistlerinden kaçan yaklaşık 2000 göçmen

Müslüman azınlık grup Rohingyalar Endonezya ve

Malezya sınırlarına sığınmıştır.

Sadece Avrupa sınırları binler göçmenin her

gün yardım için medet umduğu kurtuluş yolu

değildir. Endonezya ve Malezya sınırlarını

zorlayan alışık olmadıkları bu kaçak göçmen

dalgasını iyi yönetmek durumundadır. Botlara

binenen binlerce mülteci kapılarına dayanmış

durumdadır. Sadece bu iki ülke değil Taylan da

yasa dışı göçmen akınıyla başa çıkmaya

çalışan diğer ülkedir. Bu göçmenler radikal

Budist liderlerin ayrılıkçı ve hain saldırılarına

maruz kalıp ülkelerinden kaçan

Rohingyalar’dır.

Budist bir ülkede Müslüman azınlık

Rohingyaların, Arap, Türk ve Bangladeşli

tüccarların soylarından geldiklerine

inanılmaktadır. Birmanya’ya XV. Yüzyılda

gelmişlerdir. Birmanya hükümeti,

Rohingyaların İngiliz sömürgesi sırasında

ülkelerine geldiklerini ve kendilerini yasadışı

Bangladeşli göçmenler düşünmektedir.

1982’de çıkarılan bir yasa ile, Rohingylar

vatandaşlıktan çıkarılmışlardır.

30 yıl üst üste yapılan kötü muameleler

sonunda, çoğunluğunu budistlerin oluşturduğu

yaklaşık 55 milyonluk nüfus içinde

Rohingylar’ın sayısı sadece 800.000 civarında

kalmıştır. BM verilerine göre, yeryüzünde en

fazla zulüm görenler olarak kayıtlara

geçmişlerdir. .

2012 etnik temizliği

2012 yılı haziran ayında bir Rohingyalı bir

Budist kadına tecavüz etmekle suçlandı. Bu

durum, ülkenin kuzeydoğu Arakan bölgesinde

etnik bir temizliğin çıkış noktası oldu. İnsan

Hakları İzleme Komitesine göre, Myanmar

hükümeti ve pekçok Budist insanlık karşıtı bu

suça katılmakla suçlandı. Sivil Toplum Örgütü,

camilerin yıkılmasında, şiddet olayları

sonrasında Arakanlıların tutuklanmasında,

Müslümanlara gelen uluslararası insani

yardımın engellenmesinde hükümet yetkililerini

sorumlu tutmaktadır.

Myanmar’ın kuzeydoğusundan kovalan bir

halk

Rohingylar, bölgede bir işi girip çalışamıyor,

evlenemiyor ya da eğitim hakkından

yararlanamıyorlar. Düzenli olarak dışlanıyor,

ellerindeki mallar kamuaştırılıyor ve sosyal

haklardan mahrum bırakılıyorlar. 2012 yılında

şehirlerinde başlayan saldırılar ile, kültürel

geçmişleri de zarar görmüş durumdadır. Bugün

binlerce Rohingyları kendi ülkelerinde mülteci

kapmlarında yaşamaktadır. 140.000 kişi

Başkent Arakant civarında oluşturulan

kapmlara getirilmiştir. 26 kilometrekarelik bir

alanda sıkışmış kalmış ve sefalet içinde

yaşamaktadırlar.

Komşu ülkelere kaçış

Her yıl binlerce Rohingyalı zulümden kaçarak

çevre ülkelere yönelmektedir. Ülkelerindeki

sefalet ve zulümden kaçarak Tayland ve

Bangladeş’e girmeye çalışmaktalar.

Deniz yoluyla her yıl yaklaşık 25.000 kişi kaçak

yollarla komşu ülkelere girmek için çabalıyor.

Sonunda, Rohingyalılar, uluslarararası

camianın gözlerini yummakla hatta bundan

yararlanmakla suçlandığı, insan kaçakçılığının

kollarında buluyorlar kendilerini.

** Le Figaro

.

Myanmar’ın izole ettiği bölge Arakan’da

dünyanın en fazla zulüm gören halkı, Myanmar

hükümetinin etknik isimlerini kullanmayı

yasakladığı, Rohingylar yaşamaktadır. Yasal

rejim, ülkelerinde mülteci kamplarında

yaşamak zorunda kalan Müslümanların, siyasi

sığınmacı haklarından yararlandıklarını ifade

etmektedir.

** La Liberation

En général, c’est la famille de la femme qui

doit payer, car garder une fille non mariée est

un problème. Les couples surpris à s’être

mariés sans permis (soit parce que le quota

était atteint, soit parce qu’ils ne pouvaient pas

payer), risquent une amende et jusqu’à 5 ans

de prison. Beaucoup s’enfuient à l’étranger.

1995 yılından itibaren, Rakhin Devleti

Müslümanları devletin onayı olmadan

evlenemiyor. Yıllık 30 kişilik bir kotakoyarak,

kimlerin evleneceğine devlet karar veriyor.

Üstelik evlenme izni, 20.000 ila 200.000 kyat

(15 ila 150 Euro) arasında değişiyor.

Genellikle, kız çocuğu olan aileler ödemek

zorunda kalıyor, zira evlenmemiş bir kız büyük

bir sorun teşkil ediyor. İzin almadan evlenen

çiftler, 5 yıla kadar hapisle cezanlandırılıyor,

çoğu komşu ülkelere kaçıyor.

Müslüman çiftler sadece 2 çocuk yapma

hakkına sahipler. Üçüncü bir çocuk dünyaya

geldiğinde ya da çocuğun babası ülke dışında

bile olmuş olsa, bu çocuk için doğum belgesi

verilmiyor ve yasal haklardan mahrum ediliyor

(yok sayılıyor). 2010 yılında bu şekilde

“karalistede”sayılan 60000 çocuk dünyaya

gelmiştir. Ancak, 2012 olaylarında sonra

Rohingyalı olarak doğan hiçbir bebeğe doğum

belgesi verimemiştir.

** TIME

Amerikan TIME dergisi, Uluslararası sayısında,

etnik Rakhin bölgesi aşırı Budist lideri Ashin

Wirathu için, fotoğrafını da kullanarak,

“Myanmar’ın Titleri’ni ” hatırlatan “terörün

yüzü” tanımlamasını kullanmış, daha da ileri

giderek “Budist Bin Laden” diye hitap etmiştir.

** Le Point

1960’lı yıllardan itibaren, iktidar ulusal

bütünlüğü korumak adına Budizmi bir araç

haline getirmiştir. Rohingya ırkının siyasi bir

şekilde ayrımcılığa uğramasının altında yatan

ana sebep budur.

Kökeninin Bangladeş olduğu düşünülen

800.000 Arakanlı 1982’den beri vatandaşlık

haklarından yararlanamamakta. Bir devletleri

yok, kendi ülkelerinde yabancı gibiler,

evlenemiyor ve eğitim göremiyorlar. Ya

Myanmar’ı terk etmeye zorlanıyorlar ya da

mülteci kamplarında yaşamaya. Askeri cunta

Rohingya karşıtı, İslam karşıtı politika

benimsemiş ve Arakanlılar içinde bir korku

unusur oluşturmuştur. Özellikle 11 Eylül

olaylarında sonra Müslüman karşıtı gösteriler

daha da artmıştır.

** BBC

Hükümet yetkilileri sorunu nasıl ele alıyor?

Yetkililer soruna hızlı ve kesin bir şekilde

müdahale etmemekle eleştiriliyor. Önleyici

tedbir almkata yetersiz ve olaylar cereyan

ettikten sonra müdahalede bulunmakta

isebaşarısız görülüyorlar.

İnsan Hakları İzleme Komitesi’nin uyarılarına

rağmen, Hükümet, suçlamaları redderek olayın

altında yatan asıl meselelerin anlaşılmadığı

eleştirisi üzerinde ısrar ediyor.

**Reuters

BM Temsilcsi Myanmar’dan gönderildi

4 yılı aşkın süredir bölgede çalışmakta olan,

BM Myanmar Temsilcisi Charles Petrie, 2012

yılında meydana gelen geniş çaplı gösteriler

hakkında öne sürmüş olduğu tek bir görüşü

“doğal kaynak bakımıdan böylesine zengin bir

ülkede halkın temel ihtiyaçları bile

karşılanamıyor”sözleri nedeniyle ülkeden

gönderilmiştir. Myanmar hükümeti Gerekçe

olarak da BM temsilcilerinin siyaset üstü bir

misyonları olduğunu göstermişlerdir.

Myanmar’ı yükselten çekişmeli

etmenler

“Asya-Pasifik Emperyalist Paylaşımı: ABD

ve Çin’in Myanmar Rekabeti”

Myanmar’da yeni bir döneme girilirken ABD ve

Çin’in ülkedeki ekonomik ve siyasi rekabeti de

kızışıyor.

Myanmar gün geçtikçe üzerinde tahmin

yürütülmesi güç bir politik alana doğru

evrilmekte. Mart 2016’yla birlikte ülke tarihinde

bir ilk gerçekleşecek; 50 yıldır süren askeri

cunta sonunda NLD (National League for

Democracy – Demokrasi için Ulusal Birlik)

iktidara gelmiş olacak. Aung San Suu Kyi

liderliğindeki NLD, 2015 yılının kasım ayında

yapılan seçimlerde parlementonun iki

meclisinde de çoğunluk sağlamıştı.

NLD’nin yükselişi bir yandan da Myanmar’ın

ABD ve Çin gibi iki büyük emperyalist gücün

jeopolitik yörüngesine doğru kaydığı bir

döneme denk gelmekte. Ordu destekli

hükümet, 2011’de ülkeyi batı menşeili

yatırımlara açtığından beri ABD, Asya-Pasifik

bölgesindeki tesirini tekrar artırmak üzere

Myanmar ile olan ilişkilerini eskisine göre daha

öncelikli bir konuma getirirken Obama da dahil

olmak üzere ABD’nin bir çok önemli lideri

de Myanmar’a ziyaretler gerçekleştirmişlerdir.

Myanmar’ın komşusu ve de en büyük ticaret

ortağı olan Çin ise uzun süredir ABD’nin,

Myanmar’da Çin karşısında yer alan iktidar

kurma arayışında olduğundan

şüphelenmektedir. ABD ve müttefiklerinin uzun

sürelerdir methiyeler düzdüğü NLD’nin yakın

zamanda bir hükümet kuracağı gerçeği,

Myanmar’ın mevcut senaryoda nereye

düşeceği sorusunu akıllara getirmektedir.

Anayasa ve Kalkınma Sorunları

Ordu destekli Birlik, Dayanışma ve Kalkınma

Partisi (USDP); iktidarı NLD’ye devretmeye

hazırlanırken bu geçiş sürecinin siyasi

dinamikleri iki eski düşman olan orduyla NLD

arasındaki pragmatik ilişkiler üzerinden

belirlenecekmiş gibi gözüküyor. Ordu, NLD

iktidarına yönelik uzlaşmacı bir açıklamada

bulunup NLD’yle birlikte çalışma isteğini dile

getirirken NLD’nin iktidarının barışçıl yollardan

temin edileceğinin de sinyallerini vermiş oldu.

Ordu tarafından 2008’de düzenlenen mevcut

anayasaya göre çocukları yabancı

vatandaşlığa sahip Aung San Suu Kyi’nin

başkan olması engellenmiş durumda. Her ne

kadar NLD tarafında anayasaya karşı geniş

çaplı bir tepki oluşmuş olsa da Aung San Suu

Kyi orduyla herhangi bir çatışmanın

gerçekleşmemesi adına yeni devlet başkanını

bizzat kendisi atayacak. Böylelikle de NLD’nin

yakın dönemde anayasal bir değişikliği

zorlayarak orduyla yaşanacak bir gerilimi

arttırma niyetinde olmadığı açıkça okunuyor.

Ordu, hem fiili olarak hem de anayasal olarak

Myanmar’daki en güçlü kurumdur. Ordunun

düzenlediği anayasa kanunlarınca

parlamentonun yüzde 25’i ordu temsilcilerine

ayrılırken bürokrasinin büyük bir bölümü de

(polis, iç güvenlik aygıtı, pasaport verme

yetkisi…) ordunun doğrudan kontrolü

altındadır.

NLD’nin seçim zaferinden sonra Suu Kyi,

hükümet başkanının parti başkanı olan

kendisine itaat edeceğini söyleyerek anayasayı

hedef almıştı. Yine de bu retoriğe rağmen

hükümetin işleyebilmesi için NLD’nin, orduyla

işbirliği içinde olması gerektiğini düşündüğü de

görülebilmektedir. Ordunun ülkedeki varlığı ve

etkisinden ötürü İçişleri Bakanlığı’nın ve ordu

generallerinin desteği olmaksızın NLD’nin

devleti yönetmesi neredeyse imkansızdır.

Ayrıca, NLD de henüz orduya doğrudan bir

şekilde mücadele edebilecek durumda değildir.

NLD resmi olarak yürütme organını devralacak

olsa da ordunun iktidarı NLD’ye barışçıl bir

şekilde teslim etmesi, yeni siyasi düzenlemenin

fiili olarak ordu ve Suu Kyi arasında bir iktidar

paylaşımı olarak gerçekleşeceği anlamına

gelmektedir. Geçmişte NLD’ye yönelik baskıya

ve Suu Kyi’nin yirmi yılı aşkın ev hapsine

mahkum edilmesine rağmen Suu Kyi şu anda

eski düşmanlarıyla aynı çizgide yer almaktadır.

Bugün NLD ve ordunun ortak bir zeminde

buluşması Batı’nın insan hakları

savunucularında hayal kırıklığı yaratırken Suu

Kyi’nin izlediği pragmatik siyaset, insan hakları

mücadelesinde geri adım atmak olarak

okunmaktadır ki Suu Kyi, Batı Myanmar’da

kamplara yerleştirilen Rohingya

müslümanlarına ve ülkenin birçok yerindeki

azınlıklara uygulanan ayrımcılıklara sessiz

kalmıştır.

Kalkınma meselesine gelirsek, NLD bu konuda

detaylı bir strateji geliştirmede başarısız

kalırken ekonomik alanın yönetiminin de

statükonun devamı niteliğinde gerçekleşeceği

gözükmektedir. Küresel sermaye Myanmar

ekonomisi üzerinde muazzam bir güce

sahipken bu güç her geçen gün işçi ve insan

haklarına dair her türlü kırıntıyı süpürmektedir.

Göçleri, insan hakları ihlallerini ve toplumsal

kargaşayı besleyen reformlarla birlikte hızla

liberalleşen Myanmar ekonomisi, emekçi

sınıfları daha da fazla sömürürken büyüyen bir

kentli orta sınıf yaratmıştır.

Suu Kyi son yıllarda yabancı yatırımlara göz

kırparak ve ABD ve müttefikleriyle yakın

diplomatik ilişkiler geliştirilmesini destekleyerek

USDP hükümetiyle sıkı bir işbirliği geliştirmiştir.

ABD şirketlerinin üzerindeki yaptırımların

kaldırılmasında Suu Kyi’nin ABD’yle olan yakın

ilişkileri etkili olmuştur. Yabancı sermayenin

ülkeye girmesi; ağır çalışma saatlerini ve

güvenliksiz çalışma şartlarını da iyiden iyiye

arttırmıştır.

NLD ve USDP, yabancı yatırımı ve ihracata

dayalı sanayileşme stratejisini teşvik

etmektedir. Suu Kyi’nin neoliberal politikaları

sahiplenmesi ve ülkede git gide gerileyen insan

hakları konusundaki sessizliği, NLD’nin

yabancı yatırımcıları ve sermayeyi, emekçilerin

ve etnik azınlıkların haklarının önüne

koyacağının sinyallerini vermektedir.

Myanmar’da Federalizm Meselesi

Uzun zamandır, şehirlerden kırsala azınlıkların

desteğini almasına rağmen NLD önderliği

aslen, ekonominin en önemli sektörlerinde

egemen olan ordunun baskısı altında onlarca

yıldır sindirilmiş Burma elitlerini temsil

etmektedir. NLD’nin son seçimlerde azınlık

oylarının beklenenden fazlasını almasına

karşın Suu Kyi seçim kampanyasında Burmalı

şovenistlerin keyfini kaçıracak söylemlerden

kaçınmıştır.

Her biri farklı dil, kültür ve geleneklere sahip

100’ün üzerinde etnik azınlık ve alt grupla

Myanmar dünyadaki en büyük etnik çeşitliliğe

sahip ülkelerden biridir. Çeşitli isyancı etnik

gruplar arasında yaşanan silahlı çatışmalar

Myanmar’ın resmi olarak bağımsız olmasından

bu yana, 70 yılı aşkın süredir tüm şiddetiyle

devam etmektedir ve federalizm meselesi, yeni

hükümetin yüzleşmesi gereken en büyük siyasi

çıkmazlardan biridir. USDP hükümeti ve etnik

önderler arasında süregelen çok sayıda

müzakere sürecine rağmen ülke çapında bir

ateşkes oluşturma denemeleri son yıllarda

başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Özellikle son dönemlerde etnik azınlık partileri,

yönetim, kültür, eğitim ve doğal kaynakların

işletimi açısından oluşturulacak otonom

devletleri ve benzer öz yönetimsel hakları

içeren bir federal yapının kurulması üzerine

gerçekleştirdikleri çağrıları daha sık ve güçlü

bir şekilde yinelemektedir. NLD ise

Myanmar’da federal bir sistem oluşturma

vaadinde bulunmasına rağmen federalizm

tartışmasına derinlikli bir yaklaşım sunmamış

ve çok az ayrıntıya dair açıklamalarda

bulunmuştur. Yine de etnik azınlıkların

gözünde, NLD ordunun tam tersine çok daha

makul bir konumdadır.

Devlet başkanı Thein Sein federal sistemi

teorik olarak desteklediğini ifade etmiştir fakat

ordunun önemli generalleri, etnik azınlıkların

milislerinden oluşan ayrı federal orduların

kurulması fikrine karşı çıkmaktadırlar. Bunun

yanında, USDP hükümeti Çin’in Yunnan

eyaletine sınırı bulunan Kokang bölgesindeki

Çinli ayrılıkçı gerillalar, Kachin Bağımsızlık

Ordusu ve Shan Eyaleti Ordusu benzeri silahlı

örgütleri ateşkes müzakerelerine dahil etmekte

de başarısız olmuştur.

Çin’in baskısıyla gerçekleştirilen tek taraflı

ateşkese değin 2015 yılında Kokang gerillaları

ile Myanmar ordusu arasındaki çatışmalar

yaklaşık dört ay boyunca devam etmiştir.

Operasyona katılan ağır silahlarla ve havadan

desteklenen onbinlerce askere rağmen ordu bu

çatışmalar esnasında yüzlerce kayıp verirken

Kokang güçlerine karşı pek bir ilerleme

kaydedememiştir. Operasyonlar sonucu

100.000’e yakın Kokanglı sınırı geçerek Çin’e

akın etmiştir.

Myanmar ordusunun operasyonları esnasında

top atışlarından birinin Çin sınırındaki bir şeker

kamışı tarlasına düşmesi sonucu beş Çinli

köylü ölmüştü. Bunun üzerine Çin’den sert bir

açıklama gelirken Çin, USDP hükümetine

Kokang’la derhal barış müzakerelerine

başlama çağrısında bulundu ancak hükümet

yetkilileri bu çağrıyı reddetti. Federalizm

meselesi ve devlet ve silahlı örgütler arasında

gerçekleşecek bir ateşkes süreci yalnızca

Myanmar özelinde değil aynı zamanda Çin’in

Myanmar’daki ve denize kıyısı olmayan

Yunnan eyaletindeki çıkarları özelinde de

temel ve öncelikli bir durumdur.

1947’de gerçekleştirilen suikast sonucu

öldürülmesinden önce federalist sistemi

destekleyen Aung San’ın kızı olarak Suu Kyi

ve partisi NLD barış sürecini yürütebilecek bir

konuma sahiptir. Suu Kyi’nin federalizm

meselesini neticelendirmede yaşayacağı

başarısızlık etnik çatışmaları iyiden iyiye

derinleştirebilir ve insanlara Suu Kyi’nin

orduyla müttefik olarak iktidara geldiği algısını

yerleştirebilir.

Çin ve Myanmar

Arakanlıların topraklarında 1.2 trilyon

metreküplük doğalgaz ve 2.1 milyar varillik

petrol rezervi tespit edilmiş. Bunun için yılda

2.402 kilometrelik doğalgaz ve petrol hattı inşa

ediliyor.

Arakan eyaletinin başkenti Sittwe'nin (Akyab)

120 kilometre güneyinde bulunan liman şehri

Kyaukpyu açıklarında, Güney Koreli petrol

şirketi Daewoo 2004'te arama yaptığı iki deniz

sahasında toplam 1.2 trilyon metreküplük

doğalgaz buldu. Daewoo'dan sonra Çinli

CNOOC ve CNPC, Malezyalı Petrogas, Hintli

GAIL şirketleri de ruhsat alarak gaz yataklarını

geliştirmeye başladı. Çin buradaki petrol ve

doğalgaza talip oldu ve projeye ciddi anlamda

yatırım yaptı. Myanmar'daki cunta lideri Than

Shwe ile pazarlıklara başlayan Çin, Shwegaz

ismi verilen projeyi hayata geçirdi. Proje tam

kapasite hayata çalıştığında günlük 500 milyon

metreküp doğalgaz üretilecek, Çin bu gazın

tamamını satın alacak. Çin'in yine aynı yerde

varlığı ispatlanmış 2.1 milyar varillik petrol

rezervine de talip oldu. Şimdi ülke çapında 23

saha için ihale yapılıyor.

2010 yılından itibaren biri doğalgaz diğeri

petrol olmak üzere Arakan'dan başlayıp Çin'in

Yunnan eyaletine kadar uzanan iki ayrı boru

hattının yapımına başlandı. Arakan'ın başkenti

Akyab'da yapılan derin deniz limanı ve enerji

terminalleri sayesinde Arakan petrolünün yanı

sıra 30 yıl boyunca Afrika ve Orta Doğu'dan

Çin'e giden tankerlerin boşaltılacağı liman

haline gelecek. Malaka Boğazı'na alternatif

olacak boru hatları, Çin'in Singapur ve

Malezya'ya olan bağımlılığını da azaltacak.

Myanmar ise bu projeden 29 milyar dolarlık bir

gelir elde edecek. 5 bin 620 dönüm yer işgal

edecek boru hatları ve çevresi Myanmar

hükümeti tarafından askeri bölge ilan edilecek

korunacak. Myanmar burada 13 bin 500 asker

bulunduracak. Boru hatlarının bulunduğu

köyler boşaltılıp kamulaştırılacak

Doğalgaz boru hattı, yılda 12 milyar metreküp,

petrol boru hattı yılda 22 milyon ton taşıma

kapasitesine sahip olacak.

Doğalgaz boru hattının uzunluğu 793 km'si

Myanmar'da 1.727 km'si Çin'de olmak üzere

2.520 km. Hemen parelelinde yapılacak ham

petrol boru hattının 771 km'si Myanmar 1.631

km'si Çin topraklarında toplamı 2.402 km

uzunluğunda olacak. Çin'in yüzde 50.9,

Myanmar'ın yüzde 49.1 ortak olacağı 2013

yılında devreye girecek projelere toplam 7.2

milyar dolar bütçe kullanılacak.

Myanmar’daki seçim sürecini yakından takip

eden Çin seçim sonuçlarını iyi bir şekilde

karşılamış olsa da NLD’nin yönelimlerine dair

endişelerini korumaktadır. Çin’in ülke üzerinde

jeopolitik ve ekonomik anlamda çok büyük bir

etkisi olsa da Myanmar’da 2011’den bu yana

işleyen siyasi süreç Myanmar’ı aslen ABD’ye

yakınlaştırmıştır.

2011 öncesi dönemlerde askeri cuntanın ana

destekçisi ve ülkedeki en büyük yabancı

sermaye girişimlerinin sahibi olan Çin,

Myanmar’ın boru hatları, liman, baraj ve

benzeri altyapı tesislerine çok yüksek

harcamalar yapmışsa da uygulamaya geçirilen

büyük ölçekli projeler sonucunda ordu zoruyla

topraklarından edilen ve göçe zorlanan

insanlar arasında Çin karşıtlığı yaygınlaşmış,

özellikle son dönemlerde sansür yasalarındaki

hafiflemelerle bir çok yerelde Çin’e yönelik

eleştiriler eskisine oranla daha da artmış ve

hatta normalleşmiştir.

Her ne kadar Çin ve Myanmar Devleti arasında

açık bir düşmanlık baş göstermiş olmasa da

son yıllarda iki ülke arasındaki ilişkiler git gide

bozulmuştur. 2010-2011 yıllarında 8.2 milyar

dolara ulaşan doğrudan yabancı yatırım 2013-

2014 yıllarında 56 milyon dolara dek gerilerken

Çin destekli Myitsone barajı ve Letpadaung

bakır madeni projelerine karşı, ABD tarafından

finanse edilen sivil toplum ve medya

kuruluşlarının da desteklediği protestolar

gerçekleşmiştir.

Çin, Aung San Suu Kyi ve NLD’ye pragmatik

bir yaklaşımda bulunmakta ve Suu Kyi’yle

uzlaşmaya hazır gözükmektedir. Yine de Suu

Kyi’ye yönelik derin bir şüphe içinde olan Çin,

müstakbel hükümetin Çin’in Myanmar’daki

çıkarlarını zayıflatmaya yönelik politikalar

izleyebileceği endişesini de taşımaktadır.

Çin, tüm bu çıkar çatışmalarını gözeterek Suu

Kyi’yi geçtiğimiz haziran ayında devlet başkanı

Xi Jinping ile görüşmesi üzere Pekin’e davet

etmiştir.

Çin, seçimlerde olası bir NLD zaferini

beklemekteydi ve Çin ve Myanmar ilişkilerini

geliştirmek adına Suu Kyi’yle diyalog kurmak

üzere erken bir hamlede bulunmuştu. Yüksek

ihtimalle Çin, NLD ile var olan ya da

oluşabilecek herhangi bir çatışmayı önlemek

arayışındadır. Çin’in, Myanmar’da

gerçekleştirilecek bir barış sürecinde arabulucu

konumunda yer alacağı projeler için mali

gücünü peşkeş çekeceği de yüksek bir olasılık

olarak gözükmektedir.

Bunun yanında, Çin’in bir başka beklentisi de

şu anda durdurulmuş olan Myitsone barajı

projesinin tekrar başlatılması, daha önce

başlattığı birçok ekonomik girişimin

sonuçlanması, Sino-Myanmar otoyolunun ve

diğer birleşik ulaşım hatlarının inşa edilmesidir.

Çin karşıtlığı ülke genelinde yaygın olsa da

NLD gerçekleştirilecek ekonomik projeler için

Çin sermayesini gerekli görmektedir.

Myanmar’ın Kyaukphyu ve Pakistan’ın Gwadar

limanlarında etkin olan Çin şirketlerini ve Çin’in

Hint Okyanusun’ndaki varlığını yakından takip

eden Hindistan da, Myanmar’ın batı sahilindeki

Sittwe limanının kurulmasına yönelik

yatırımlarıyla bölgedeki rekabete ortak

olmuştur. Hindistan her ne kadar Çin’le

finansal anlamda rekabet edebilecek konumda

olmasa da Myanmar Devleti politik temelde

Hindistan’a yakındır, zira bu iki devlet

arasındaki anlaşmalar da uzun süreden beri

sorunsuz devam etmiştir.

Çin’in Myanmar ordusuyla yürüttüğü geçmiş

projelerin başarısızlığına ve demokrasi yanlısı

kampın Pekin tarafından yok sayılmasına

rağmen Suu Kyi’nin ziyareti, Çin tarafından

gerçekleştirilecek yatırım ve yardımları NLD’nin

tamamiyle reddetmeyeceğini göstermiş oldu.

Ülkedeki süren silahlı çatışmalar Çin’in

ekonomik programını aksatacak nitelikte

olduğundan Myanmar’da sağlanabilecek

istikrar Çin’in çıkarınadır. Dahası, coğrafik

konumu ve bölge dinamiklere aşinalığı

dolayısıyla Çin, Myanmar’da geliştirilebilecek

barış sürecinin yürütücüsü olmaya en önemli

adaydır.

Çin’in, kalkınma projeleri adına pazara açılan

bölgelerdeki çıkarı Myanmar’la yürüttüğü

ekonomik işbirliğini yeniden değerlendirmesini

gerektirmektedir. Şu anda Myanmar’da

tartışmalı ve kötü bir üne sahip Çin sermayesi,

yeni yasalara uyum sağlamak ve girişimlerini

yeni koşullara göre düzenlemek durumunda

kalmıştır.

Asya-Pasifik Bağlamında Myanmar ve ABD

İlişkisi

Haritalar ve notlar Arakan'da yaşananların

dünyaya lanse edildiği gibi sadece etnik-dini bir

çatışma olmadığını ayan beyan

göstermektedir. Yüzbinlerce insanın

topraklarından sürülmesinin, öldürülmesinin,

mülteci kamplarına sürülmesinin temelinde

sadece şu anda dünyanın en büyük enerji

tüketicisi Çin'in enerji güvenliği yattığı

düşünülmektedir.

Peki Obama niye geldi? Çin bu bölgedeki

doğalgaz ve petrolü borularla kendi

topraklarına aktarmaya çalışıyor. ABD ise

doğalgaz ve petrolü borularla Bangladeş

üzerinden kendi pazarlarına iletmeyi hedefliyor.

ABD, yakın zamanda donanmasının önemli bir

bölümünü bu bölgede konuşlandırmayı ve

böylece bölgede benzer hedefleri olan Çin ve

Hindistan'ı kontrol altına almayı

amaçlamaktadır.

2011’den bu yana ABD’nin ekonomik ve askeri

anlamda yoğunlaştığı Asya-Pasifik bölgesi, bu

emperyalist gücün dış politikasında büyük bir

yer tutmaktadır. Myanmar’ın ABD sermayesine

açılması, ABD’nin Güneydoğu Asya pazarında

Çin’le giriştiği mücadelenin bir ayağıdır.

Trans Pasifik Ortaklığı (TTP) anlaşması ve

bazı Pasifik ülkeleriyle giriştiği benzer ticaret

anlaşmaları yoluyla Çin’i ekonomik anlamda

zayıflatma arzusundaki ABD, kendi stratejik

çıkarları temelinde uluslararası ticarette yeni

denklemler kurma arayışındadır. Myanmar her

ne kadar TTP’nin bir parçası olmasa da son

dönemlerde Çin’in yörüngesinden ABD’ye

doğru kaymıştır.

Myanmar Devleti’nin ABD sermayesine

yarattığı olanaklar ve Aung San Suu Kyi’nin

zaferi şüphesiz ki demokrasi maskesi altında

ABD’nin bölgedeki çıkarlarını sağlamlaştıracak

gelişmelerdir. NLD’nin Çin’le olan pragmatist

ilişkilerine rağmen Batı kampının, Myanmar’ın

Çin’le olan ilişkilerine set çekme çabalarını Suu

Kyi’nin hangi ölçüde kabulleneceğini ilerleyen

zamanlarda göreceğiz.

Bunun dışında, Suu Kyi de, Liu Xiaobo ya da

kendisi gibi Nobel ödülü almış Dalai Lama

benzeri figürleri ABD’den bağımsız olarak

kendi isteğiyle destekleyebilir. Suu Kyi, Çin

teşebbüslerinin faaliyetlerini eleştirirken askeri

cuntayla işbiriği yapmış Total ve benzeri

şirketleri hoş görmekten geri kalmamıştır.

Suu Kyi, ABD sermayesine ayrıcalık tanıma

eğiliminde olsa da Çin’in Letpadaung bakır

madeni projesini değerlendirmekle görevli bir

araştırma komitesinin başkanı olduğu

dönemde bu projeyi onaylamıştır. Suu Kyi,

yerel halkın ve genel olarak da Myanmar

toplumunun projeye karşı çıkmasına rağmen

kendi doğal destekçilerini yalnız bırakma

pahasına bu projeyi desteklemiştir.

NLD ideolojik olarak ABD ve müttefiklerinin

cephesine denk düşse de Çin ve diğer Asya

ülkelerinin altyapıya yönelik sermaye

girişimlerine ihtiyaç duymaktadır. ABD’li

şirketler ise Myanmar’da turizm, enerji ve

telekomünikasyon alanlarına yönelmektedir.

ABD, Myanmar ordusu için de önemli bir

müttefik sayılmaktadır (Tayland ve ABD’nin her

yıl gerçekleştirdiği Kobra Altını adlı (Cobra

Gold) askeri tatbikata Myanmar ordusundan

gözlemciler katılmıştır). Myanmar ordusu ile

ABD arasında süregelen bir güvensizlik

mevcut olsa da ordunun NLD ile uzlaşması ve

ABD’ye daha da yakınlaşması beklenebilir.

Halkın NLD’ye yönelik desteği ve beklentisi

büyük olsa da NLD’nin ülke geleceğine dair

takınacağı politik çizgi henüz net değildir ve

ordu, ülkedeki politik düzlemi hala büyük

oranda belirlemektedir. Eğer Suu Kyi, ordu

generallerini NLD hükümetine güvenmeye ve

desteklemeye ikna edebilirse, kendisine

başkanlığının yolunu açacak anayasal

düzenlemeleri de orduya kabul ettirebilir.

(Malezya merkezli faaliyet gösteren bir Sivil Toplum

Teşkilatı ve Tek Bir Dünya İçin Uluslararası Hareket

Örgütü Araştırmacısı Nile Bowie’nın kaleminden

çıkan 28.01.2016 tarihli makalenin çevirisidir.)

Kaynak: http://www.counterpunch.org/2016/01/28/a

s-myanmar-enters-a-new-era-washington-and-

beijing-vie-for-influence/

** “Göktürk Tüysüzoğlu, Milliyet-blog

Uluslararası Bakış Yazarı Myanmar- Çin

Makalesi - 2012 ”

Güneydoğu Asya’nın iki küresel gücü Çin ile

Hindistan arasında konumlanmış bir ülke olan

Myanmar, etnik ve dinsel çeşitliliğe sahip 60

milyonluk nüfusu ve sahip olduğu yeraltı

kaynakları ile çok büyük bir stratejik öneme

sahiptir. Ne var ki, sahip olduğu coğrafi konum

ve yer altı kaynakları çoğu Asya ve Afrika

ülkesinde olduğu üzere bu ülkeyi de

uluslararası sistem eksenli mücadelenin bir

parçası haline getirmiş ve uzun erimli siyasal

mücadele ile askeri yönetim tarzını Myanmar’ın

en önemli gerçekliği olarak yapılandırmıştır.

Myanmar; Hindistan, Bangladeş, Çin, Laos ve

Tayland tarafından çevrilmiş ve enerji

ulaştırması ile uluslararası ticaretin işleyişi

noktasında çok büyük bir stratejik öneme sahip

ve Çin’in kaydettiği ekonomik büyümeye

paralel olarak içselleştirdiği bu önemin daha da

artması beklenen Bengal Körfezi ile Andaman

Denizi’ne kıyısı olan bir ülkedir. 676.578

kilometrekarelik yüzölçümü ile orta büyüklükte

bir ülke olduğu söylenebilecek olan Myanmar,

İkinci Dünya Savaşı sonrası 1948 yılında

bağımsızlığını kazanmış ancak ülkenin

sınırlarının yapay olarak kurgulanmış olması

nedeniyle etnik ve dinsel manada çeşitlilik

gösteren çok sayıda toplumsal grubu

bünyesinde barındırır hale gelmiştir. Nitekim bu

durum, bağımsızlık sonrası ülkenin siyasal

kontrolünü eline geçirmek isteyen bu gruplar

arasında büyük çaplı bir iç savaşı beraberinde

getirmiştir.

Çin’in enerji ihtiyacının karşılanması

noktasında büyük önem verdiği Ortadoğu

petrol ve gazının geçiş noktasında yer alan

Myanmar, bu özelliğinden dolayı Çin’in en

önemli partnerlerinden biridir. Hatırlanacağı

gibi, uzun yıllar süren askeri yönetimin de en

önemli destekçisi Çin’di. Bu nedenle Çin’in

Arakanlı Müslümanların geleceği noktasında

Myanmar’a baskı yapması beklenmemelidir.

Zaten Çin’in böyle bir baskı yapması abestir,

zira kendisi de bu tarz sorunlar yaşamıştır ve

yaşamaya da devam etmektedir.

Uzun yıllar boyu Myanmar’a ambargo

uygulayan ve Aralık 2011’de Dışişleri Bakanı

Hillary Clinton’un ziyareti sonrası Temmuz

2012’de bu ülkeye uyguladığı ambargo ve

sınırlamaları kaldıran ABD de, Çin için çok

büyük önem taşıyan bu ülkeyi kendi yanına

çekebilmek ve bu ülke nezdinde ortaya çıkan

ekonomik fırsatları değerlendirebilmek için

Arakanlı Müslümanların durumu ile

ilgilenmemektedir.

Bu nedenle Arakanlı Müslümanlar için gündem

yaratmak ve uluslararası farkındalık

oluşturarak sorunun çözümüne katkı sağlamak

Müslüman ülkelerin işidir. Suudi Arabistan ve

zengin Körfez ülkeleri Arakanlı Müslümanların

sefaletini ortadan kaldırabilmek için adım

atmalı, nüfusunun büyük bir bölümünü

Müslümanların oluşturduğu Türkiye de sahip

olduğu uluslararası sistem tabanlı etkinlik

çerçevesinde Arakanlı Müslümanların

durumunu, başta BM olmak üzere, uluslararası

aktörler nezdinde gündeme getirmelidir.

“Çin ve Myanmar İlişkisine Fransız

Medyasının Bakışı”

** Le Monde-Asie-Pasifique

Myanmar ordusunun dolaylı angajmanı

Bu yeni yaklaşımının açıklaması şudur;2015

yılında ateşkes anlaşmalarını imzalayan SSA-

S birliklerinin ulusal orduya ait araçların

burnunun dibine kadar gelmesidir. Jane’s

Defense Weekly dergisinin analizcisi ve

Güney Doğu Asya’da askeri konularından

sorumlu uzmanı Anthony Davis’e göre, Ocak

ortalarında elde edilen bilgiler şu gerçekleri

doğrular nitelikte « 300 Shan askeri Ocak

ayında kuzey bölgesine doğru

konuşlandırılmadı, bu defa Myanmar

ordusunun kamyonları ile götürüldü».

Uyuşturucu ile mücadele ekibi Ta’ang

savaşçıları ile birkaç hafta geçiren Fransız

gazete muhabiri Niels Larsen, Myanmar

ordusu ile dolaylı bir angajman olduğunu

doğruluyor. Uyuşturucu felaketinin önüne

geçmek amacıylaTa’ang çevredeki afyon

tarlalarını (eroin, haşhaş)yakarken, onların

köylerine zarar vermezken, Myanmar Hava

Kuvvetleri, bunları çoğunlukla Çin-Myanmar

oluşumlu, hükümet yanlısı çete milislerine

destek oluyormuş gibi gösterip, üzerlerine

saldırmıştır.

Peki bu durumuda, TNLA (Ulusal Özgürlük

Ordusu) Ta’ang grubu ile çatışma içinde

olanlar kimler?

«16 Şubatta Myanmar Hava Kuvvetlerine ait

iki savaş jeti üzerimizde uçtu; ertesi gün MI 35

saldırı helikopteri Ta’an gerillarının

konuşlandıkları yerleri roketatarlarla

bombaladı. »diye ekledi.

Niels Larsen görüşme sırasında TNLA Genel

Sekreteri Albay Tar Bone Kyaw ile beraber

olduklarını da ekleyerek, Genel Sekreterin

«Tatmadaw’ın amacının sadece uyuşturucu

kaçakçılarını korumak olmadığını bunun yanı

sıra bölgenin kontrolünü sağlamak için etnik

gruplar arasındaki gerilimi tırmandırarak

bundan nemalanmak olduğunu da eklediğini»

aktarmıştır.

Çin ve Myanmar arasındaki yeni rekabet

Anthony Davis’e göre, Myanmar hüklümeti ve

çok sayıda silahlı grup arasında 15 Kasım

2015 tarihinde

imzalanan« tarihi » anlaşma « yeni bir savaş

için zemin hazırladı, zira ordu ve kaydadeğer

askeri potansiyele sahip bir grup olan Shan

Devlet Ordusu [South] arasında bir ittifak

oluşmasına da olanak tanıdı ».

Büyük güce sahip Aung San Suu Kyi hükümeti

şemsiyesi altında olan ve gelecekte de olacak

olan Odunun « daha iyi yönetmek için

parçalara böl » stratejisi kesinlikle emredici bir

askeri-mafya değildir; Kuzey Shan

bölgesindeki militanlarla savaşan silahlı gruplar

öyle veya böyle Çin’in etkisi altındadırlar. Çin,

artık savaşmayan ancak bazı söylentilere göre

TNLA (Ulusal Özgürlük Ordusu) saflarına

katılmış olan etknik Wa örügütünü doğrudan

silahlandırmıştır.

Bu kapsamda, mevcut mücadele, kısa bir süre

önce yakın müttefik olan Myanmar ve Çin

arasındaki yeni rekabeti açıklayabilir.

Aung San Suu Kyi ve kendisini ev hapsine

mahkum eden cuntanın devamı olan eski üst

düzey yöneticiler arasındaki şaşırtıcı uzlaşı

çerçevesinde ortaya çıkan Myanmar’ın

demokratikleşmesi, Asya’da bir çeşit Çin-

Amerikan soğuk savaşı kapsamında

Myanmar’ın batılı bir karargaha doğru evrilmesi

sonucunu doğurabilir.

“Myanmar Merkez Odaklı

Uluslararası Yaklaşımların Türk

Medyasına Yansıması,2012”

** Hürriyet

Amerikalı ve İngiliz mevkidaşlarından sonra,

Fransa Dışişleri Bakanı Juppe de Myanmar’ı

ziyaret ederek bir ilke imza attı. Arap

Baharı’nın gölgesinde kalsa da büyük doğal

kaynaklara sahip bu Güneydoğu Asya

ülkesinde cunta kontrollü sivil yönetim

demokrasiye dönüşüyor. Myanmar, ABD’nin

Çin karşıtı yeni stratejisinde kilit önemde.

Kamuoyu, ‘Arap Baharı’nı yaşayan

Ortadoğu’ya odaklanmışken, dünyanın diğer

ucunda çarpıcı gelişmeler yaşanıyor. Asya’nın

iki devi Çin ve Hindistan’a komşu olan, 60

milyonluk nüfusu ve 676 bin kilometrekarelik

yüzölçümüyle Türkiye’ye yakın bir cüsseye

sahip Güneydoğu Asya ülkesi Myanmar,

1962’den beri iktidarda bulunan cuntanın son

dönemde attığı demokratik adımlarla dikkat

çekti.

Tıpkı Afganistan gibi muazzam doğal

zenginliklere sahip olmasına rağmen dünyanın

en yoksul ülkelerinden olan Myanmar, yakın

gelecekte “makus talihini” yenebilir.

Eski adları Burma ve Birmanya olan ülke, son

bir ayda önemli konuklar ağırladı. ABD Dışişleri

Bakanı Hillary Clinton ve İngiliz mevkidaşı

William Hague ile Amerikalı senatörlerin

ardından dün de Fransa Dışişleri Bakanı Alain

Juppe, Myanmar’daydı. Juppe, Myanmar’ın

1948’de İngiltere’den bağımsızlığını

kazanmasından bu yana ülkeye giden ilk

Fransa Dışişleri Bakanı oldu. Cunta karşıtı halk

ayaklanmasının şiddetle bastırıldığı 1988’den

beri Myanmar’a Fransız bakan gitmemişti.

Ucuz işgücü

2007’de kişi başına 235 dolarlık üretimle

dünyanın en yoksul ülkelerinden olan

Myanmar’da bu miktar üç yılda yaklaşık üçe

katlanıp 702 dolara çıktı. 2007’de Budist

rahiplerin başlattığı ‘Safran Devrimi’ni bastırsa

da demokratik adımlar atmaya başlayan ve

ekonomiyi liberalleştiren cunta, yeni doğal

kaynaklar keşfetti. Dünyanın en büyük 10

doğalgaz yatağından birine sahip ülkenin (570

milyar metreküp) petrol rezervi de tahminen

3.2 milyar varil. Myanmar’ın ek olarak yeşim,

safir, yakut, özellikle elektronik aygıtlarda

kullanılan değerli madenler ve yeni bulunan

devasa altın rezervleri de var. Üstelik

Myanmar’da işgücü, Çin’den bile beş kat ucuz.

ABD-Hindistan-Çin üçgeni

Japon gazetesi Yomiuri Şimbun’a göre

Myanmar, “Asya’nın yeni cephesi.” Geçen yıl

sonundan itibaren bu ülkeye “açılım” başlatan

Obama Yönetimi’nin Asya-Pasifik bölgesine

önem veren ve Çin’i dizginlemeyi hedefleyen

yeni stratejisi için Myanmar kilit önemde.

South Asian Idea’nın analizine göre yaklaşık

20 yıl sonra Myanmar ile ilişkileri

normalleştirmeye karar veren ABD, Çin’e karşı

Hindistan’ı yanına çekmek için bu kararı aldı.

Hindistan ise ABD ve Çin’e karşı Myanmar

kartını oynuyor.

Onur nişanı

Fransa Dışişleri Bakanı Juppe, Myanmar’ın

önde gelen muhalif liderleriden Aung San Suu

Kyi’ye Legion d’Honneur nişanı verdi. Aung

San’ın seçimlerden sonra önemli bir konuma

gelebileceği söyleniyor.

** İHH

Myanmar, ABD’nin Güney Asya’ya daha fazla

önem vereceği düşünülen yeni dünya politik

vizyonunda sıklıkla ismini duyacağımız

ülkelerden biri olmaya aday gösterilmekte.

Bugünlerde Ukrayna’da yaşanmakta olan ve

kültürel parçalanmışlıktan doğan kırılgan yapıyı

istismar eden Rusya ve Batı dünyasının nüfuz

mücadelesinin küçük ölçekli bir benzerini,

önümüzdeki yıllarda bu topraklarda da

görebiliriz. Bu durum tamamen Batı’nın bu

topraklara atfedeceği öneme bağlıdır. Yeni

politik vizyonda bu topraklara atfedilecek

önemle doğru orantılı olarak, Ukrayna’daki Batı

yanlısı parça gibi, Myanmar’da da

Müslümanlar bu siyasetin potansiyel bir

parçası olarak görülebilirler. Zaten şimdiden

ülkede örtülü bir ABD-Çin mücadelesinden

bahsediliyor.

Ama işin aslı Arakanlı Müslümanlar o kadar

zayıf ki, mevcut şartlarda bu tür bir rekabette

isimlerinin anılması bile zor görünüyor. İslam

dünyası ve kurumlarının bölgedeki etkinliği ise

maalesef pansuman niteliğinde insani

yardımlar ulaştırabilmenin ötesine geçemiyor.

Kısacası Arakan’da yaşayan bu Müslümanlar,

tamamıyla kendi dışlarında gelişen, acımasız

küresel ve bölgesel siyasetin çarklarına terk

edilmiş durumdalar.

Yusuf Korkmaz, İHH-2014

Kasım 2015 Seçim Sonuçları

Elli yıllık askeri rejimi sonlandıran (marjinal

seviyede)2011 seçimlerinin ardından 8

Kasımda yapılan ilk bağımsız parlamento

seçimlerini, Nobel ödüllü siyasetçi Aung San

Suu Kyii’nin liderliğini yaptığı muhalefetteki

Ulusal Demokrasi Birliği (NLD) kazanmıştır.

Muhaliflerin büyük seçim zaferi olarak nitelelen

seçimde, muhalefetteki ve seçimlerin favorisi

olan NLD toplam oyların %70’ini ezici bir

çoğunlukla elde etmiştir. Ordunun desteklediği

iktidardaki Birlik, Dayanışma ve Kalkınma

Partisi (USDP) Genel Başkanı Htay Oo, Devlet

Başkanı Thein Sein ve Ordu Komutanı Min

Aung Haing da seçim sonuçlarını kabul

etmişlerdir ve politik sürece engel

olunmayacağı anlamına gelmektedir.

Doğal kaynakları olmasına karşı, kalabalık

nüfusuna yeterli ulusal gelir yaratamayan

yaklaşık elli yıldır askeri darbe üyeleri veya

temsilcileri ile yönetilen, son yıllarda muhalif

Suu Kyi’nin etkinliğinin artması ve ekonomik

büyümeyi eş zamanlı olarak yaşayan

Myanmar’da gerçekleşen son seçimin ezici

sonuçlarının doğal neticesinin, siyasi-

ekonomik-yapısal değişimler olması

beklenmektedir.

8 Kasım 2015 tarihinde Burma’da yapılan ve

%80 katılım sağlanan genel seçimlerde,

parlamentodaki sandalyelerin %25’i seçimle

gelmeyen asker temsilcilerine ayrılmasına

karşın, Suu Kyii’nin NLD’si aldığı %70 oy

oranıyla parlamentonun mutlak çoğunluğunu

elde etmiştir.

Bu seçim yarı sivil iktidarın sandıktan çıktığı

2011 yılından bu yana düzenlenen (Arakan

Müslümanları geçici vatandaşlık belgelerinin

iptali nedeniyle oy kullanamamış olsalar dahi )

ilk ve özgür- geniş katılımlı seçim olarak

görülmektedir, elde edilen sonuçlar yeni

dönemin şafağı olarak değerlendirilmektedir.

SONUÇ

Türkiye’den ve dünyadan algılanan yüzü, geniş

açılarıyla göstermeye çalıştığımız dinamikleri

ve sorunlarıyla Myanmar, köklü ancak

sektelere uğramış, çok fazla endikatör ve yön

değiştirmiş bir ülke olarak, İngiliz sömürgesi

olduğu yıllar ve ardından cunta rejimi ile

sürdürmüş olduğu kapalı rejimin perdelerini

yakın tarih içinde aralamıştır.

Demokrasiyle tanışması yeni olsa da eski

tarihin zengin ülkesi sadece ismini (Birmanya)

değil kabuğunu da değiştirmeye çalışmaktadır.

Aşırılıkçı Budistleri, cunta yanlısı emekli

generalleri, öte yandan yenilik ve özgürlük

savunucularının bir sentez olduğu

görülmektedir. Demokrasi, basın özgürlüğü,

sosyal hizmetlere ulaşım noktalarında verilen

özgürlükçü mücadeleler, ayaklanmalar ve

Safran Devrimi ile Myanmar gerçek bir evrilme

örneği sergilemektedir.

Teknoloji ve alt yapı bakımından geri kalmış

olmasına rağmen değişen, modernleşmeye

çalışan, Myanmar’ın turizm sektöründe

kaydettiği ivme ve yeni ekonomik sahalar

açması bakımından dünyanın ilgisini

çekmektedir.

Myanmar, klasik küresel düzlemde ve eskiyen

ya da tükenen enerjilerin yerini alacak, sahip

olduğu madenleri, bakir yatırım alanları, transit

geçiş yolu üzerinde oluşu,enerji avcısı olarak

görülen Çin gibi ya da enerji konusunda ilgisi

her daim canlı olan küresel aktör ABD gibi

ülkeler eliyle ya da sayesinde yıldızı

parlatılmakta olan bir ülkedir.

Tüm kaydedilen gelişmelere, Arakan

bölgesinde yaşanan çatışmaların da

eklenmesiyle Myanmar’ın paradokslar ve

çalkantılarla dolu bir ülke olduğu anlaşılabilir.

Ülke genelinde ve özellikle Arakan bölgesinde

Müslümanlara karşı sergilenen duruma

baktığımızda Myanmar’ın iki hedefi olduğunu

görürüz. Rohingyaların etnik kimliğini

tanımayarak ve yasal statüden, nüfus

sayımından dahi mahrum bırakarak siyasi

statü kazanmalarını engellemeye

çalışmaktadır. Myanmar hükümeti, bölgenin

yerlisi olarak görmek istemediği için

Müslümanları illegal göçmen statüsünde

göstererek, aslında gerçekte ait olduklarını

idda ettikleri Bangladeş ya da herhangi bir

ülkeye gitmeye zorlayarak bölgeyi

Müslümanlardan tamamen temizlemek

istemektedir. Müslüman-Budist çatışmasından

ve Budistlerin direnç göstermesinden memnun

görünmektedir.

Potansiyel uluslararası çıkar çatışmalarına

oldukça yatkın ülke gibi görülen, radikal Budist

yaklaşımlarla kırılgan zeminde yol alan

Myanmar’da, (pazar ve sermaye riskleri göz

önüne alındığında ) gerek ekonomik gerek

kültürel ya da sosyal yatırımcı girişimci olmak

oldukça zor görünmektedir. Kaldı ki ticaret

ortaklarının başında Tayland, Çin, Hindistan,

Japonya, Güney Kore, Almanya’nın geldiği

unutulmamalıdır.

Bunun yanı sıra, ülke içinde hala ordunun ve

kapalı demir yönetimin etkisinin olduğunu,

aşırılıkçı Budistlerin tutumlarını ve hükümetçe

de desteklendiklerini düşündüğümüzde bir

müslüman olarak, ülkemizde büyükelçiğiliği

bile bulunmayan Myanmar ilişkileri nasıl

geliştirilebilir ve nasıl bir köprü kurulur da

ülkede varlık gösterilir sorusuna verilecek

cevap kesinlikle çok akıllı yöntemlerce

aranmalıdır.

KAYNAKÇA

1- http://www.info-birmanie.org/en-birmanie-les-ressources-naturelles-font-le-malheur-

des-minorites-ethniques/

2- http://www.diplomatie.gouv.fr/fr/dossiers-pays/birmanie/presentation-de-la-

birmanie/article/geographie-et-histoire-8372

3- Dış Ticaret Politikası ve Vergiler, Ekonomi Bakanlığı,

http://www.ekonomi.gov.tr/portal/faces/home/disIliskiler/ulkeler/ulke-

detay/Myanmar/html-viewer-ulkeler?contentId=UCM%23dDocName%3AEK-

160637&contentTitle=D%C4%B1%C5%9F%20Ticaret%20Politikas%C4%B1%20ve%20Verg

iler&_afrLoop=450409710563838&_afrWindowMode=0&_afrWindowId=1630nd0ijs_250

#!%40%40%3F_afrWindowId%3D1630nd0ijs_250%26_afrLoop%3D450409710563838%2

6contentId%3DUCM%2523dDocName%253AEK-

160637%26contentTitle%3DD%25C4%25B1%25C5%259F%2BTicaret%2BPolitikas%25C4

%25B1%2Bve%2BVergiler%26_afrWindowMode%3D0%26_adf.ctrl-

state%3D1630nd0ijs_357

4- http://www.lexpress.fr/actualite/monde/birmanie-htin-kyaw-proche-de-aung-san-suu-

kyi-devient-president_1773316.html

5- Rohingyalar,https://tr.wikipedia.org/wiki/Rohingyalar

6- Çin-Myanmar ilişkisi- Fransız medyası ,le Monde, http://www.lemonde.fr/asie-

pacifique/article/2016/02/25/les-conflits-interethniques-s-exacerbent-en-birmanie-malgre-

le-cessez-le-feu_4871865_3216.html#E0gEauxTQ1xVdewu.99

7- Arakan-Rohingyalar, https://fr.wikipedia.org/wiki/HistoiredesRohingyas

8- http://www.rfi.fr/asie-pacifique/20131231-birmanie-prisonniers-politiques-opinion-

liberation-droits-homme

9- http://www.lefigaro.fr/international/2012/06/11/01003-20120611ARTFIG00723-la-

birmanie-martyrise-sa-minorite-musulmane.php

10- http://www.21yyte.org/tr/arastirma/asya-pasifik-arastirmalari-

merkezi/2015/11/13/8333/liberal-dunyaya-yeni-bir-aday-myanmar-burma

11- Etnik gruplar arasında sözde ateşkes, http://www.lemonde.fr/asie-

pacifique/article/2016/02/25/les-conflits-interethniques-s-exacerbent-en-birmanie-malgre-

le-cessez-le-feu_4871865_3216.html#E0gEauxTQ1xVdewu.99

12- Uzun yıllar boyu Myanmar’a ambargo uygulayan ABD, Çin için çok büyük önem taşıyan bu

ülkeyi kendi yanına çekebilmek ve bu ülke nezdinde ortaya çıkan ekonomik fırsatları

değerlendirebilmek için Aralık 2011’de, Dışişleri Bakanı Hilary Clinton’ın ziyareti sonrası

Temmuz 2012’de bu ülkeye uyguladığı ambargo ve sınırlamaları kaldırdı. Bkz: Göktürk

Tüysüzoğlu, ARAKAN KATLİAMI VE MYANMAR, Uluslararası Politika

Akademisi,30.07.2012, http://politikaakademisi.org/2012/07/30/arakan-katliami-ve-

Myanmar/13.11.2015

13- Myanmar’s general election-A new era, The Economist,14.11.2015,

http://www.economist.com/node/21678221/print(14.11.2015)

14- The World Bank, Data

15- IMF Country Report No 15/267 , Eylül 2015,

http://www.imf.org/external/pubs/cat/longres.aspx?sk=43293.0

16- Liberal dünyaya yeni aday, 13 Kasım 2015,

http://www.21yyte.org/tr/arastirma/asya-pasifik-arastirmalari-

merkezi/2015/11/13/8333/liberal-dunyaya-yeni-bir-aday-myanmar-burma

17- Türkiye- Myanmar Siyasi İlişkileri,Türkiye Dışişleri Bakanlığı,

http://www.mfa.gov.tr/turkiye-myanmar-siyasi-iliskileri.tr.mfa

18- Myanmar Ekonomisi;Türkiye Dışişleri Bakanlığı,http://www.mfa.gov.tr/turkiye-myanmar-

ekonomisi.tr.mfa

19- Müslüman Katliamının Arkasındaki Perde;

http://www.timeturk.com/tr/2012/12/17/arakan-degil-parakan.html

20- Çatışmaların arkasındakiler, http://www.bbc.com/news/world-asia

21- Myanmar- Rohinglar - Al Jazzera;

http://www.observatoirepharos.com/c/asie/birmanie/birmanie-rohingyas-les-preuves-

d2019un-genocide-en-cours-en-birmanie-2013-en

22- Rohignyalar,bir kabustan diğerine, L’Agence France Presse,

http://blogs.afp.com/makingof/post/rohingyas-d-un-cauchemar-a-l-autre

23- Arakan mülteci kampları, http://journalmetro.com/opinions/le-monde-sous-la-loupe

24- Myanmar tarihi evrimi, http://www.info-birmanie.org/situation-politique/

25- BM temsilcisinin ülkeden gönderilmesi; France-Info, http://www.franceinfo.fr/culture-et-

medias/medias/article/un-responsable-de-l-onu-expulse-de-birmanie-41539

26- TIME Asia Cover: The Face of Buddhist Terror, Temmuz 2013;

http://search.time.com/results.html?Ntt=budist+terror