30
DEVRE : ı CÎLT : I •>-•———-»issagS >•©-< s-S£s»—-—-—-i" Otuzbirinci İnikat 5 Şubat 1324 Perşembe MÜNDEKECAT I. — ZAPTI SABIK HULASASI II. — EVRAKI VARİDE Tezkere 1. İstanbul'da vukuatın artması sebe- biyle; Meclisi Aliye takd'm kılınmış bulunan Serseri Nizamnamesinin biran evvel müza- Sayfa 684 684:689 684:689 Sayfa keresine dair Sadaret tezkeresi ve merbutu Zaptiye Nezareti Jurnali. 684:689 ııı. — MÜZAKERE EDİLEN M EVAD 689:71 il î. İstikraz mukavelesi ile mukavelatı mütenevvia hakkında Maliye Encümeni mazbatası. 689:711 TBMM KÜTÜPHANESİ

Nesim Mazliyah Meclis Katibi

  • Upload
    boslook

  • View
    71

  • Download
    2

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

D E V R E : ı C Î L T : I

•>-•———-»issagS >•©-< s-S£s»—-—-—-i"

Otuzbirinci İnikat

5 Şubat 1324 Perşembe

M Ü N D E K E C A T

I. — Z A P T I SABIK H U L A S A S I

II. — E V R A K I V A R İ D E

Tezkere

1. — İstanbul 'da vukuatın ar tması sebe­

biyle; Meclisi Aliye t akd 'm kılınmış bulunan

Serseri Nizamnamesinin biran evvel müza-

Sayfa

684

684:689

684:689

Sayfa keresine dair Sadaret tezkeresi ve merbutu

Zaptiye Nezareti Jurnali . 6 8 4 : 6 8 9

ı ı ı . — M Ü Z A K E R E E D İ L E N M E V A D 689:71 il

î . — İstikraz mukavelesi ile mukavelat ı

mütenevvia hakkında Maliye Encümeni

mazbatası . 689:711

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 2: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

İ : 31 5 Şubat 1324 C : 1

B İ R İ N C İ C E L S E

Bed'i Müzake ra t Saat :

R E İ S : Reisvekili Aristidi Paşa

K A T İ L L E R : Nesim Mazl iyah Ef. (İzmir), Müfi t B. (Yanya)

REİS — Efendim, ekseriyet hâsıl oldu, Meclisi kuşat ediyoruz.

D ü n k ü zabı tnameyi okuyacağız.

I. — Z A P T Î SABIK H U L A S A S I

O T U Z U N C U İ N İ K A T

4 Şuba t 1324 Çarşamba

Ahmet Rıza Beyefendinin riyasetlerinde biîini-kat zaptı sabık hulasası k ı raa t ve kabul o lunduktan sonra; kabinenin mesaili dahiliye ve hariciyede ta­kip edeceği mesleke dair tanzim kılman programın kıraati esnasında vükelayı f iham ile be raber Çarşam­ba günü Mecliste bulunacağına dair Sadaret tezkere­si ıttılaa arz olundu. 1908 istikraz mukavelesiyle mu-kavelatı mütenevvia hakkında Maliye Encümeni mazbatasının, mazba ta evvelce azayı k i rama tevzi edilmiş bu lunduğundan , okunmadan müzakeresine geçildi ve bir süre görüşüldü. Berayı teneffüs celse­ye nihayet verildi.

İkinci Celse

Ahmet Rıza Beyefendinin tahtı riyasetinde inikat

ederek; yeni teşekkül eden kabinenin mesaili dahiliye

ve hariciyede takip edeceği mesleke dair Hükümet programı Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa Hazretleri taraf ından kıraat o lunduktan sonra, kısa bir görüş­meyi müteakip Hükümet programı kabul ve Kabi­neye it imat reyi istihsal edildi. Şubelere aza int ihabı yapıldı. 1908 İstikraz mukavelesiyle mukavelat ı mü­tenevvia hakkındaki Maliye Encümeni mazbatası üzerindeki müzakerelerin gelecek inikada bırakılma­sı kararlaştırı ldıktan sonta İnikada nihayet verildi.

Reis A h m e t Rıza

Kâ t i p İzmir

Nes im Mazliyah

Kât ip İzmir Seyyit

R E İ S — Zabı tname hakkında söyleyeceğiniz var

mıdır? (Etraftan : «Hayır, yok!») Zaptı sabık hulasa­

sı aynen kabul olundu.

I I . — E V R A K I V A R İ D E

Tezkere 1. — İstanbul'da vukuatın artması sebebiyle; Mec­

lisi Aliye takdim kılınmış bulunan Serseri Nizamna­

mesinin biran evvel müzakeresine dair Sadaret tez­

keresi ve merbutu Zaptiye Nezareti Jurnali.

O halde , M a k a m ı Sadaret ten bir takrir gelmiştir,

evvelemirde onu okuyalım, müstaceliyeti beyan olun­

muş.

N u m a r a 65: Meclisi Mebusan Riyaseti Calibi Alisine

Serseri Nizamnamemi, Makamı Senaverinin

15 M u h a r r e m 1327 tarihli tezkeresiyle Meclisi Mebu­

sanın tasdikine arz olunmuştu. Şu sırada Dersaadet-

te tahaddüs etmekte olan vukuatı zabıta, her ne ka­dar Evrakı Havadisin ve bazı eşhasın izam eyle­dikleri derecede değilse du Payitahtı Saltanatı Seni­yede emnü inzibatın kemali derece takririyle ani vu­kuat ın bile ademi hudusu hasbelvazife Hükümetçe bittabi arzu edileceğinden ve vukuatı mütehaddise-nin ekseri ilanı Meşrutiyeti müteakip Dersaadet ha­pishanesinden sahverilen ve serseri takımından olan mahkûmin ile müsaadat ı vakıadan bilistifade taşra­nın her tarafında Dersa.adete gelen ve miktarı 10 bin raddesine varan serseriler canibinden ika edilmekte olduğu son 24 saat zarfında Dersaadet te mütehaddis cerh ve sirkat gibi vukuat ı zabıtayı mübeyyin Zapti­ye Nezaret inden verilip leffen sûy-i samilerine irsal

— 684

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 3: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

İ : 31 5 Şubat 1324 C : 1

TBMM KÜTÜPHANESİ

bulunacak olursa, Heyet i Umumiyece bu cihet na­zarı i t ibara alınmak lazımdır.

A B D U L L A H A Z M İ E l E N D İ (Kütahya) — Ma­kamı Riyasetin teklifi üz t ı ine , bir Adliye Encümeni teşkili için şubelerden azalar intihap edildi. Emir bu­yurunuz, encümen teşekkül etmiyor. İp t ida tarafı Ri­yasetten Vükelayı Devle'den biri taraf ından istical teklifi vaki olursa, kabul ve ademi kabulü Heyete sorulur.

Efendim, Nizamnamei Dahi l inin 52 nci maddesi mucibince Vükalayı Devlet ten biri taraf ından isti­cal teklifi vaki olursa, bu, tarafı Riyaset ten sual olu­nur. Heyet i K i ram kabul ederse, bu, ait olduğu en­cümene, encümeni yoksa yeniden bir encümen teş­kil o lunarak oraya havale olunur. Kavanin i adliye­den olduğu için bunun Adl iye encümenine havale edilmesi lâzım gelir.

R E İ S — Şimdi efendim, bir teklif var ki, başka­ca bir encümen teşkil edilsin, deniliyor. Diğer taraf­tan diyorlar ki müteşekkil bir encümen var, o r ada bakılsın deniyor.

Reye koyacağım: Şimdi müteşekkil encümen var, oraya gitmesini arzu edenler ellerini kaldırsın...

M U S T A F A A R İ F E F E N D İ (Kırkkilise) — Mü­teşekkil encümen hangisidir? Adliye Encümeni midir?

R E İ S — Hayır hayır , ayrıca Serseri N izamname­sinin tetkikine m e m u r encümen vardır.

M U S T A F A A R İ F E F E N D İ (Kırkkilise) — Dör­düncü Şubede böyle bir in t ihap icra edilmemiştir, D ö r d ü n c ü Şube dağıldı.

R E İ S — D u r efendim, dur , evvela böyle bir encümen var mıdır, yok mudur? . . (Etraftan «Var , var») Rica ederim, encümenler i okuyunuz, şimdi halli mesele olunur. Serseri Encümen i için Üçüncü Şubeden yalnız Senice Mebusu Muhi t t in Efendi ta­yin edilmiş, diğer şubeler Serseri Nizamnamesi için ayrıca encümen teşkil etmemişler. Çünkü adliyeye taal luk ettiğinden, kaideten Adl iye ve Dahil iye En­cümenler ine havalesi münasipt i r , denildi. Diğer şu­beler int ihap etmedi, yalnız bir şubeden âzâ intihap olunmuş.

Şu müta laaya mebni , diğer şubelerden Serseri Nizamnamesinin tetkiki için encümen teşkili talep olunursa bunu reye koyalım. Yok, deniyorsa, ki Ad­liye Encümeni vardır, oraya gitsin; onu reye koya­lım.

BİR M E B U S — Müsaade buyurulur mu?. . 18 nci m a d d e şubelere havele o lunan lâyiha veyahut vara­kanın tetkikine memur encümen azasının Heyet i

— 685

kılınan cetvelde münder iç vakayi mütecasirerinden yalnız ikisinin yerli ahaliden ve dokuzunun taşralı j serserilerinden olmasıyla d a sabit bulunduğundan, ve Dersaadet te emniyet ve inzibatı temin ve efkârı nası t a tmin için mezkûr Nizamnamenin biran evvel mevkii tatbik ve icraya vaz'ı ehem göründüğünden, tevdi kıl ınan Nizamnamenin Meclisi Alice tesrii tet­kik ve tasdiki esbabının istikmalini bilhassa ricaya müsâbere t eylerim efendim.

25 M u h a r r e m 1327 ve 4 Şubat 1324

Sadrazam

Hüseyin Hilmi

R E İ S — Zapt iye Nezaret inin merbut jurnalini de okuyoruz.

2 Şubat sene 1324 tarihinden 3 Şubat 1324 Salı günü akşamına kadar 24 saat zarfındaki şayanı dik­ka t vukuat cetvelidir. Sirkat: bir taşralı, Eyıp ' te va­pur iskelesinde.

Sirkat : Bir yerli, iki taşralı; M a h m u t Paşa 'da.

Cerh : Bir taşralı; Unkapam 'nda ; kendikendini cerh.

Sirkat : İki taşralı; Tavuk Pazar ında; failleri ser­seri olduğu.

Sirkat : Bir, Fatih ' te; failleri serseri.

Cerh ve gasp : Kalyoncukolluğunda, keza serse­ri.

Sirkat : Gala ta 'da , faili sabıkalı takımından. Sirkat : Gala ta 'da , bir, taşralı, faili serseri ve

yankesici takımından. Sirkat : Ga la ta r ıht ımında; faili yankesici takı­

mından.

Cerh : Bir yerli; Kızıl toprak, kazaen. Sirkat : Bir yabancı ; Haydarpaşa 'da .

BOŞO E F E N D İ (Serfice) — Pazartesi günkü ruz­nameye konmasını teklif ederim.

R E İ S — Efendim, münasipsc, Adliye Encüme­ni vardır, zannederim oraya aittir. (Etraftan, «Hayır , hayır»)

BİR M E B U S — Arz edeceğim var. Bu mesele mühimdir . Ehemmiyet i tezkirei samiye ile anlaşılıyor. Nizamnamei Dahilinin 18 nci maddesi mucibince bu misillü müstacel olması iazım gelen mevaddı Heyeti Umumiyece , bu cihet nazarı i t ibara alınarak, bir en­cümen teşkiliyle muamela t tesri olunabilir.

18 nci maddede muhar re r olduğu veçhile; Heyeti Umumiyece her şubeden ikişer zat intihabiyle bir komisyon teşkilini ve meselenin o komisyonda tet­kik olunmasını talep ederim. Her ne olursa olsun, 18 nci m a d d e sarihtir. Azadan bir kimse b u teklifte

Page 4: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

I : 31 5 Şubat 1324 C : 1

Umumiyede intihabı, azalardan biri tarafından teklif o lunduğu halde, ekseriyeti ârâya 9 ncu maddede tayin o lunan usule tevfikan icrası Heyet i U m u m i y e kararı­na mütevakkıftır .

Şimdi bendeniz, bu madde-i kanuniyeye iptinaen, henüz teşekkül etmemiş olan Serseri Encümeninin burada teşkilini teklif ediyorum.

R İ Z A T E V F İ K BEY (Edirne) — Bu serseriler meselesi, bir meselei içtimaiyedir. Dahiliyeye temas eder. Diğer taraftan da ceza tayin ediyor. Onun için, adliyeye temas eder. Za ten encümenler pekçoktur. Sayamayacağımız kadardır . Binaenaleyh, zaten var olan lâyihanın, mevcut olan şu iki encümene taallûku da derkârdır . Onlara havalesi daha doğru olur. «Ad­liyeye, Dahiliyeye» sözleri.

R I Z A P A Ş A (Karahisarı Sahih) — Esasen Ceza Kanunnames inde bu serseriler için bir şey var. Bu serseriler kimdir , kim değildir, demek için, birtakım izahat vermeye çalışıyorlar. Bunun için, madem ki vardır , ayrıca birkaç madde ilâvesiyle, bu Serseri Nizamnamesi mevkii tatbika konabilir. Veyahut , bu Serseri Nizamnamesi onu mevkii tetkike geçirerek yeniden şey edebiliriz.

Bunun için, Adliye Encümenine havalesi müna­siptir.

Ş E R E F BEY (Bolu) — M a d e m ki, o işe mahsus encümen teşkil olunmamıştır . Şu halde, Nizamnamei Dahil inin 52 nci maddesi mucibince doğrudan doğ­ruya şubelerde müzakere o lunmak üzere, şubelere havalesi iktiza eder.

M U S T A F A A R İ F E F E N D İ (Kırkkilise) — Ceza K a n u n u m u z d a bu hususta sarahat vardır deniyor. Bizim K a n u n u Cezada hiçbir sarahat yoktur. Serse­riler hakkında hiçbir maddei kanuniye yoktur. Bu hususta â râya müracaa t edilsin.

M A M A P U L O E F E N D İ (Ergiri) — Şimdi, efen­dim Serseri Nizamnamesi buraya gûyâ gönderilmiş, bu dahi encümen teşkili için şubelere tevdi edilmiş ve bazı şubeler taraf ından âzâ int ihap edilmiştir. Aza­larını int ihap ve ikmal etsinler ve b u suretle hususî bir encümen teşkil edilsin.

M a d e m ki, bir an evvel çıkması lâzımdır, bazı şubelerde encümenler teşekkül etmiş, Adliye Encü­meni şimdi teşekkül etmiş. Oraya havale edelim. Zaten, işin müstacelliyeti vardır. Evvelbeevvel bunu tetkik etsin.

P A N Ç E D O R E F E F E N D İ (Manastır) — Adliye­nin işi değildir.

R E İ S — Şimdi efendim, iki rey hasıl oldu. Birisi diyorlar ki «Vaktiyle zaten bu Serseri Nizamname­

sini tetkik etmek için bir encümen teşkili kararlaş-mış ve şubelere de havale olunmuş» Bazıları âzâ' int ihap etmişler, bazıları etmemişler. İnt ihap etme­yenler de etsin, bir encümeni mahsus teşekkül et­sin ve bu n izamnameye baksınlar, o rada tetkik et­sinler» diyorlar.

Diğerleri diyorlar ki, «Zaten, bir Adliye Encü­meni vardır. Orada bakılsın» Şimdi şu ikisini reye koyacağım.

Ayrıca , encümen teşkilini talep edenler ellerini kaldırsın... (Eller kalkar). Ekseriyet yok.

Şimdi, müteşekkil olan, Adliye Encümenine git­mesini isteyenler ellerini kaldırsın... (Eller kalkar) Ek­seriyet var. Adliye Encümenine havale olundu.

H A S A N F E H M İ E F E N D İ (Sinop) — Müsaade buyurur musunuz efendim?.. Başka şey söyleyece­ğim.

Şimdiye kadar her şubeden icabı nazarı itibare alı­narak encümenler teşekkül etti. Şimdi Şubeler değişti. He r Şube namına encümene ikişer üçer âzâ intihap olundu. Şimdi, Şubeler ise bâkurâ tebeddül etti. Şimdi, mesela, bir şubeden hiçbir kimse bulunmaz. Şimdi, acaba bu tebeddül üzere bu encümenler in yeniden intihabı icap edip etmeyeceği nazarı dikkate alınsın.

R E İ S — Encümenler in heyetine halel gelmez. Yalnız bu şey için encümen teşekkül etmemiş. Te­şekkül eden encümenlerin esamisini okuyoruz.

S I H H İ Y E E N C Ü M E N İ — Şube bir , H ü s n ü bey; •şube-bir, Penaki Efendi; şube iki. Gelibolu, Narlı Efendi; şube iki, Siirt, Abdürrezzak Efendi; şube üç, Görice, Mise Efendi; şube üç, Kozan , Hambarsurn Efendi, şube dört , Biga. Dok to r Arif İsmet Bey, şu­be dört , Sivas, Ömer Şevki Bey, Şube Beş, Sinop, Rı­za Nur Bey, Şube Beş, Edirne, Ruza Tevfik Bey.

E V K A F V E D E F T E R Î H A K A N I E N C Ü M E N İ — Şube bir, Vasfi Efendi; şube Bir, Tekfurdağı , Adil Bey; sulbe İki, Medine, Haş imî Efendi; şube iki, Er­zurum, Şevket Efendi; şube üç, T rabzon , İm adettin Efendi; şube üç, Bolu, Abdü lvahap Efendi; şube dört, Çankırı , TeVfik Efendi; şube dör t , Ankara , Hacı Mustafa Efendi; şube beş, Sivas, Şükrü* Efendi, şu­be beş, Sivas, Mustafa Ziya Efendi.

Ticaret Encümeni: Şube bir , Halep, Mer ' î Paşa; şube bir Midilli, Panayot Bostan Efendi; şube iki, Kerkük , Mehmelt Ali Bey; şube iki, Yanya, Kinyos Efendi; şube üç, Trabzon , Hacı Osman Efendi; şube üç, Cidde, Kasım Zeynel Efendi; şube dört, Selanik, Cavit Bey; şube dört , İzmir İstepan İspartelyan Efen­di; şube beş, Piriştine, Hasan Tahsin Bey; şube beş, İşkodra, Mur'taza Bey.

686 —

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 5: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

I : 31 5 Şubat 1324

Dahiliye Encümeni : Şube bir, Lütfü Paşa; şube bir, Ali Münif Bey; şube iki, Saruhan, İlhami Bey; şube iki, İsparta Eşref Bey; şube üç, Ankara, Kasım Efendi; şube üç , Üsküp , Sait Efendi; şube dört , Kü­tahya, Cemal Bey; şube dört, Zor , Hızır Lütfü Efen­di; şube beş, Trablusgarp Naci Bey; Şube beş, Biga, Ali Rıza Efendi.

Hariciye Encümeni : Şube bir , Müfit Bey; şube bir, M a m a p u l o Efendi; şube iki, Lazfcrye Mehmet Arslan Efendi; şube iki , Trabzon , Kofidi Efendi; şu­be üç, Aydın, Abdul lah Efendi; şube üç, Erzurum, Vartkes Efendi; şube dört , Selanik, R a h m i Bey; şu­be dört , Biga, Arif İsmet Bey; şube beş, Dersadet , Ahmet Nesimî Bey; şube beş, Dersadet , Kostant inidi Efendi.

Adliye Encümeni : Şube bir, Kütahya , Abdul lah Azmi Efendi; şube bir, Fua t Bey; şube iki, Gümül ­cine, Arif Bey; şube iki, Dersadet , Zehrap Efendi; şube üç, Aydın, Abdullah Efendi; şube üç, Erzurum, Vartkes Efendi; şube dört , İzmir, Seyyit Bey; şube dört , Çorum, M ü n i r Efendi; şube beş, Kırşehir, Ali Rıza Bey; Şube beş, K a s t a m o n u , Yusuf Kema l Bey,

Ha rb iye Encümeni : Şube bir, ismail Hakkı Bey; şube bir İsmail Bey; şube iki, Dıraç , Esat Paşa; şu­be iki, Kütahya , Saffet Paşa; şube üç, Bolu, Habib Efendi; şube üç, Scmicc, Hasan Muhittin Efendi; şube dört . Taşlıca, Ali Vasfi Hey; şube dört, Edirne, Talât. Bey; şube beş, Piriştinc, Fuat Bey; şube beş, Gör ice Şahin Naki Efendi.

Bahriye Encümeni : Şube bir , Lazistan, A h m e t Bey; şube bir, Sivas, İsmail Hakk ı Bey; şube iki, Denizli, Ahmet Muh ip Efendi; şube iki, Trabzon, M a h m u t Mazha r Efendi; şube üç, Hab ib Efendi; şube üç, Muhi t t in Efendi; Şube : 4, Hudeyde , Tah i r Recep Efendi, Şube : 4, Sivas, Ö m e r Şevki Bey, Şube : 5, Karesi , Ali Ga l ip Efendi, Şube : 5, Karesi Mihalaki Çelebidi Efendi.

Maarif Encümeni Şube : 1, Tekke, Bbuziya Tevfifc 'Bey, Şube : 1, Fehmi Efendi, Şube : 2, Ali Naki Efendi , Şube : 2, Suriye, Mehmet Aclânî Bey, Şube : 3, Kares i , M u h a r r e m Hasb i Efendi, Şube : 3, Kas tamonu , ismail Mahi r Efendi, Şube : 4, İzmit , A h m e t Müfi t Bey, Şube : 4, İstanbul, Hüseyin Cahi t Bey,

Şube : 5, Amasya , Cudi Efendi, Şube : 5, Bursa, Ömer Fevzi Efendi,

İlmiye Encümeni Şube : 1, Kas tamonu, Hafız A h m e t Mahi r Efendi, Şube : 1, Bursa, Hafız Ahmet Efendi, Şube : 2, K o n y a , Abidin Efendi, Şube : 2, Erzurum, Osman Fevzi Efendi, Şube : 3, Toka t , Sabri Efendi, Şube : 3, Akkâ, Esat Efendi,

Şube : 4, Seyyit M u h a m m e t A b d u r r a h m a n Efendi, Şube : 4, Çarşamba, Hac ı A h m e t Efendi , Şube : 5, Beyrut, A h m e t Mahasin Efendi, Şube : 5, İçeli Bayram Efendi.

Rüsumat Encümeni Şube : 1, Ömer Efendi,

Basri Bey, Şube : 2, Bağdat, Sason Efendi,

Mala tya , Ahmet H â m i t Efendi, Şube : 3, Karahisar ı Sahip, Rıza Paşa,

Çatalca, Dimitraki Zaferopulos Efendi, Şube : 4, Çorum, Ali Osman Efendi,

Selanik, Lloneus Efendi, Şube : 5, Aydın, Gan i Bey,

K o n y a , Yorgaki Efendi. Orman, Maâdin , Ziraat Encümeni

Şube : 1, Asım Bey, M e h m e t Sadık Bey,

Şube : 2, Drama , Rıza Bey, Bağdat , Şevket Paşa,

Şube : 3, Karahisar ı Sahip, Rıza Paşa,

Berat, Aziz Paşa, Şube : 4, Suriye, Rüştü Bey,

Siroz, Naşi t Bey, Şube : 5, Manisa, Halil Bey,

Aydın, Süleyman Efendi.

BİR M E B U S — Efendim, Adliye Encümenlinde yanhşlıık var. Hayr i Bey olacak.

R E İ S V E K İ L İ — Şubede kaydı vardır, tashih ederler.

M Ü F İ T BEY (Yanya) — Şube Encümeni Reisi müzekkere versin.

R E İ S — Bu encümenler Encümeni Dâimidir . Bunlar şubelerin teşekkülünü müteak ip tedricen ya­pılır. (Anlaşılmayan müdahaleler)

R E İ S — Rica ederim, bitirsinler de sonra söy­lersiniz.

BİR M E B U S — Elimizde elyevm mevcut olan Nizamnamei Dahil ide öyle daimî encümenler teşkil olunacağına dair bir sarahat yoktur .

687

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 6: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

t : 31 5 Şubat 1324 C : 1

•REİS — Vardır . Nizamnamei Dahilinin 16 ncı

maddesinden 22 nci maddesine kada r sarahat vardır .

H A S A N F E H M İ E F E N D İ (Sinop) — Her en­

cümende he r şubeden birer zat, ikişer zat bu lunmak

lâzım gelir. Halbuki şubelerin şimdi teceddüdü ile

bir şubeden kimse bu lunmuyor . Diğer şubelerden

müteadd i t zevat bulunur^

R E İ S — Encümenler in daimî olması, vaktiyle

reye kondu , kabul olundu. Bir söz söylemeye maha l

yoktur.

ıBİR M E B U S — Rüsuma t Encümeninden, Ço­

r u m Mebusu Ali Osman Efendi istifa etti.

R E İ S — Şube reisi bilir, icabına bakılır.

Buyurun Hab ib Efendi.

ADİ V A S F İ BEY (Taşlıca) — Bendenizin ismim

Vasfi 'dir .

3 komisyon var efendim, Harbiye , Bahriye b i r de Sıhhiye. Ordunun Şuabât ı Muhtelifesi var. Şimdi esasen memleket in bir kuvvei müdafaas ı var , ona Or­du deriz. Ordu 'nun heyeti mecmuası yekdiğerine doğ­r u d a n doğruya merbu t bulunduklar ı için, Bahriye, Ha rb iye ve bilhassa Sıbhıye-i Askeriyeyi arz etmek isterim.

Bu 3 kısım, birlikte, aynı meseleyi müzake re ede­cektir. Ha lbuk i o gün Sıhhiye Komisyonu içtima ettiği takdi rde bundan dolayı mümkünse kabul bu-yurulursa Sıhhiye Komisyonu, Bahriye, Harb iye Komisyonlar ı aynı zamanda , aynı mahalde içt ima etsinler. R ü t b e meselesinden dolayı doğrudan doğ­r u y a b i r sanatkâr , b i r esnaf sınıfı nazarı dikkate alınarak, bilhassa ehemmiyeti mahsusayı haiz olan Sıhhiye meselesi, doğrudan doğruya ordular ile te­mas ta bulunacağı İçin Sıhhiye Encümeninin Ordu için, Harb iye Encümeni ile birl ikte daima çalışması­nı sureti ekîdede teklif ederim.

R E İ S — Şimdi efendim, bunla r için gerek Sıhhiye ve gerek Harb iye ve Gerek Askeriye için ayrı ayrı encümenler yapılır. Bunlar tabiî her üçü bir şubede çal ışmak için 45 zâtın içtimai lâzım gelecek, yok eğer, bunların... 15 değil mi efendim?... («Evet») Şu halde 30 zat , her biri için ayrı ayrı iştigal edecek demek olur.

Z E H R A P E F E N D İ (İstanbul) — K a n u n u Esasi

Encümeninde birlikte içtima ediliyorlar. Kabi l olmaz­

ımı ki , mesela Bahriye'ye ait müzakera t ta , icap eder­

se ma luma t almak, icabı Sıhhiyeden beyinlerinde bir

şey olsun?

A L İ V A S F İ B E Y (Taşlıca) — İş sürüncemede

kalır Paşa Hazretleri .

R E İ S — Beyefendinin bir teklifi var, diyorlar ki, yekdiğerine olan irtibatı sebebiyle...

Z E H R A P E F E N D İ (İstanbul) — Efendim, o ir­tibat mütemad i değildir. Ordu için meselenin ehem­miyetini takdir ederiz. Ve Sıhhiye'ye müteall ik olan o gibi hususat ta Harb iye Komisyonu ile içtima etme­si mümkündür ; fakat sureti daimede teçhizatı aske­riye meselesini, Harb îye Komisyonu müzakere etti­ği zaman , bunda Sıhhiye Encümeninin o rada hazı r bulunmasında ne m a n a vardır? Eğer meselâ, Ha rb iye Komisyonunun bü tün iştigalatmı 100'e taksim etsek, b u n u n sıhhiye cihheti belki 10'unu teşkil eder. Ö tede 90 derece kalan müzakera t t a mütemadiyen Sıhhiye Komisyonunda hazır bu lunmakta n e fayda vardır? Hiçbir fayda yoktur .

R E İ S — Şu h a l d e ayrı ayr ı komisyon olsun; ayrı ayrı lüzumunu kendileri hissettikleri vakit m a n e n içti­m a etmek kendi yedlerindedir. Yoksa, sureti mütema­di yede iştirak etmek. Reye koyuyorum: Diyor lar kî b u 3 komisyon birl ikte içtima etsinler, daimi b u 3 me­seleyi birlikte müzakere etsin. Diğer taraftan diyor­lar ki , hususi encümenler teşekkül etmiştir. Şayet bu encümenler yekdiğerine ir t ibat cihetiyle müracaa t et­mek lâzım gelirse, sade ma lumat alır. İktiza edenler orada toplanırlar. Şu iki rey var.

Z E H R A P E F E N D İ (İstanbul) — Müsaade eder­

seniz bir misal serdedeyim:

Meselâ Adliye Heyet i , Adliye Komisyonu var. IBu komisyon, bü tün adliye u m u r u n u tetkik ede­

cek, bir de müteferrik surette bulunan mevadd ı tet­kik edeceği zaman, meselâ tatili eşgal ve sair husu­satta, Matbua t K a n u n u n d a adliyeye taallûk eden bir­tak ım ahkâm var. Bu gibi ahvalde Adliye Komisyonu o komisyonu mahsusla birleşir, bi lcümle mevad için bir suret kâbûl olunur. Usûl -budur.

A L İ V A S F İ B E Y (Taşlıca) — Efendim, Bahriye denirse, yalnız gemi tasavvur etmemeli. Öyle değil m i efendim? Sıhhiye denince, yalnız hastaneler tasav­vur etmemeli. Bunlar ın hepsi bir müessesei askeriye­dir. Bu üç encümenin doğrudan doğruya erbabı ihti­sas, yâni meselâ a d a m lâyuhtî değildir. E rbab ı ihtisa­sın adedi ne kada r Ziyadeleşirse, müzakera t da o kada r kolaylaşır. Bilfarz yedi sekiz zabıtan ve üme­rayı askeriyeden arkadaşlar ımız var. Hepsinin bir ih­tisası var. Levazım u m u r u n d a bulunmuşlar vardır , Bahriyenin de levazımı odur , Hafbiyenin de levazımı odur. Sıhhiyenin de levazımı odur. Bahriyenin leva­zımı da, sonra o rdunun Harb iye lâyihasında, Harb iye ,

— 688 —

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 7: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

t : 31 5 Şubat 1324 C : 1

Maarif, Tal im ve Terbiye, Maarifi Askeriyeye ait

kısmı vardır. Bahriye de odur , Sıhhiye de odur ,

Berriye de odur. Binaenaleyh, efendi hazretlerinin

buyurduğu gibi yüzde on nisbetinde değildir. Belki

yüzde yüz nisbetindedir. Komisyonlar başlayıp iş

ilerledikçe ve yekdiğerimize müracaa t ın adedi tek es -

sür ettikçe, o vakit bendenizin hakkı tasdik buyuru-

lur.

R E İ S — O halde bendenizin zannediyorum ki za­

ten bu üç encümenin üçü de reyleriyle takarrür etmiştir.

K a r a r altına alınmış, teessüs etmiştir. O eski karar ın

hilâfına bir ka ra r veriliyor demek oluyor.

R E İ S — Zanneder im ki bunun için bir takrir is­ter. Za ten mukar re rd i r . Bunlar karar üzerine teessüs etmiş encümenlerdir . K a r a r a müstenid olan şeye muhalif diğer bir ka ra r lâzımdır. O karar ı istihsal etmek için de ayrıca yeni bir takr i r verilmek...

ALİ VASFİ BEY (Taşlıca) — Zannedersem arz

edemiyorum. Komisyonlar tevhid edilmesin, kaynaş­

tırılmasın, tevhid edilmesin. Komisyonlar aynı yerde

içt ima ederse daima alâlkasıyla temasta kalırız. Bu­

gün içtima etmiş bir komisyona müracaa t edip de

komisyondan cevap alamadığımızdan dolayı, yani-

maksadım aynı dairede, aynı odada, aynı muhit te , ay­

nı mahalde Komisyonla r ayrı ayrı vezaifle meşgul

olur.

REİS Efendim, teklifinizi tavsiye suretine kal-

bederseniz bu suretle tavsiye ederim. Bu encümenle­

re, ki şayet yekdiğerine irtibatı olan mesailde birbi- j

rinizle -görüşünüz deriz. Teklifinizi buraya kasdedi- j

yorsanız; yok, 'buraya kasdetmiyorsanız ayrı bir takrir j

vermeniz lâzımdır . Alâka daimidir . D a i m a hâli te-

maşta bu lunmak . j

R I Z A T E V F İ K B E Y (Edirne) — Paşa Hazret le­

ri! memleket in tekmil Sihhiyesidir. Bunda Sıhhiyei

Askeriye bir şubesidir. Tekmi l Sıhhiye, Sıhhiyei

Askeriyeden ibaret değildir. O meselede iki ko­

misyonun iştiraki var . İki komisyon o vakit birleşir­

ler. Bu, bir müh im mesele değildir. O vakit birleş­

meleri ihtimaline kimse mân i o lamaz, vesselam.

R I Z A PAŞA '(Karahisarı Sahip) — Sıhhiye şeyi

h e m berrî , hem bahrî noktai nazar ından ayrı ayrı bir

meseledir. Bu noktai nazar ından, mademki ayrı

ayrıdır, şimdi gelelim Berriye v e Bahriye komisyon­

larına. Zaten bunların mütehassıs ı az olduğu ecilden

Berriyeye int ihap olunan, Bahriyeye de bakabilir . Bu

nokta i nazardan her ikisi de birleşir. Bunun için evvel­

emirde bu şeylerin nazar ı d ikkate alınarak, bun la r

intihap olunmuştur . Bu iddianın, b u karar ın haricine

çıkanlar, ayrıca bir takr i r vermelidir . Ayr ıca takr i re

muhtaçt ı r . Binaenaleyh, lüzum yoktur.

M A M A P U L O E F E N D İ (Ergiri) — Bu sözler hiç­tir. M a d e m ki encümenler teşekkül etmiştir...

ıBAZILARI — Reye vazediniz. R E İ S — Efendim reye koyuyorum. Şu halde ol­

duğu gibi kalmasını tensip edenler ellerini kaldırsın. (Eller kalkar)

Ekseriyet hâsıl oldu. Komisyon evvelki olduğu gibi kaldı.

Şimdi efendim, Heyeti K i r a m d a n bir şey rica ede­ceğim. Bu Serseri Nizamnamesinin , haddi zatında müstaceliyeti u m u m u n u z indinde malûmdur . Sadra-

I zam Paşa Hazretleri tezkiresinde de bunun müstace­liyetini teyid ediyorlar. Onun için hepinizden rica

| edeceğim, mademki encümen de teşekkül etmiştir , bir i an evvel şu Serseri Nizamnames i çıkarılmasına ikdam [ buyurmanızı , Sureti mahsusada rica ederim.

III . — M Ü Z A K E R E E D İ L E N M E V A D

1. — İstikraz mukavelesi ile mukavelatı mütenev-via hakkında Maliye Encümeni Mazbatası. (1)

R E İ S — Şimdi efendim, dünkü istikraz mesele­sinden zanneder im birkaç za t vardı , süz söyleyecekler. Bundan birincisi Karasu Efendi, K a r a s u Efendi! bu­yurun efendim. Yalnız bir söz söyleyeyim. Bu mesele hakkında dün sbz isteyen zevat şunlardır : Karasu Efendi, senra Kozmid i Efendi, Debre Mebusu İsmail Paşa, Rıza Paşa , Mazl iyah Efendi, Na i l Bey, Zehrab Efendi ((İstanbul) Bendenizi de yazınız.

(7) Evvaliyatı 30 ncu inikat zaptmdadır.

R I Z A T E V F İ K BEY (Edirne) — Bir de bendeni­zi yazın.

E M A N Ü E L K A R A S U E F E N D İ (Selanik) — D ü n k ü bahsimiz mukavelenamenin 10 ncu maddesi ­nin fıkrai ahiresine olan i t irazımızdan mukavelena­menin 10 ncu maddesinin Ifıkrai ahiresindedir. Rica ederim, okursanız anlarsınız zanneder im. Bazı arkadaş­lar müta lâa etmediler. O k u m a y a başl ıyorum. Şimdi efendim, şu fıkra bu suret te gösteriyor: «Her ne esba­ba mebni olursa olsun salifüzzikr tahsisat» (işbu is­tikrazın tediyei müret tebat ını temine mahsus olan me-baliğ, Hazine i Cel i le , lehinde senevi % 2 hesabiyle

689 —

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 8: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

İ : 31 5 Şubat 1324 C : 1

m a k t u bir faiz get irmek üzere 'Bankı Osmanice «Tak­siti Senevi» unvanl ı bir hesaba geçirelecek ve taksit­lerin tediyesi için iktiza eden meblâğ, he r kuponun duhûli vadesinden 15 gün evvel mezkûr Taksit i Se­nevi hesabından ifraz edilecektir) demiş. Bendeniz bu noktada , b u f ıkrada itiraz ettiğim nokta , ayrı bir hesap tu tup d a o hesaba % 2 bir faiz lehimizde yürü­mesini, biz aynı zamanda bankaya borcumuz vardır . Bu borcumuz da Hesabı Car i suretiyle geçiyordu. Şim­di Hesabı Cari suretiyle geçen bu b o r c u m u z d a n % 7 faiz alıyorlardı. D iğe r taraftan yine alacağımız olmak üzere toplanılacak olan paraya ayrı bir hesap namı ve­riliyor. Ve o ayrı hesap namı gösteri lmekle beraber bir defadan başka şart konuluyor . Faka t hakikat te n e oluyor? Ben bankaya borçlu iken % 7 veriyor ve borçlu o lduğum bir sırada verip dururken, diğer ci­het ten alacaklı o lduğum paradan % 2 al ıyorum ki, aradaki fark % 5 kaybediyorum. Bir itiraz vardır. R i ­ca ederim, itiraz edeceğim.

M E F I M E T C A V İ T BEY (Maliye En. M. M.) (Se­

lanik) — Nereden biliyorsunuz?

. E M A N U E L K A R A S U E F E N D İ (Devamla) —

Sözümü kestirmem.

M E H M E T C A V İ T BEY (Maliye En. M. M.) ı(Selânik) — Bizim her vakit söz söylemeye hakkımız vardır . Bir m a d d e d e n bahsettiğiniz vakit..

E M A N U E L K A R A S U E F E N D İ (Devamla) — İkmal etmeden söz kesilemez. Birisi sözünü ikmal et­meden diğeri itiraz edemez. Neye itiraz edilecek? İk­raz edilecek bir nok ta vardır. Bu para , hadd i zat ında sen hesabı cariye geçiremezsin. Altı ay neticesinde n e vakit taksit ödenecektir? Sen bu paralar ı asıl verilecek olan, tahsis edilecek olan yere vermek isterim diyor­lar . Burası doğru. Eğerçıi benim o parayı istediğim va­kit kendi hesabıma yine almak hakkımı terkedersem, eğerçi a lmak hakkın ı terkettiğim gibi, neye tahsis edil­miş İse o p a r a oraya gidebilir. N e olabilir? B u n d a bir madde i kanuniye b u suretle yazılır. Hazı r ladım. 10 ncu madden in frkrai ahiresi yerine gelecek. «İşbu is­tikrazın tediyei müret tebat ını temine mahsus ve mah­sur kalmak üzere ((Yani demesinler ki alacağın bu pa­rayı sonra taksit ödeneceği Vakit bu i t iraza maha l ka lmamak üzere) Hazinei Maliyenin Osmanlı Banka­sıyla olan hesabı cariye geçirilerek taksitlerinin tedi­yesi için iktiza eden meblâğ her kuponun hulûli vade­sinden 15 gün evvel mezkûr hesaptan İfraz edilecek-^ tir. Hazine i Celilenin hesabı car ide alacağı olmadığı zamanla rda işbu istikrazın tediyei müret tebat ını , te­mine mahsus olan mebaliğ Hazine i Celile lehinde se­

nevi ı % 2 hesabiyle m a k t u bir faiz getirmek üzere Bankı Osmanice Taksit i Senevi unvanlı bir hesaba geçirilerek taksitlerin tediyesi için iktiza eden meblağ he r kuponun duhûli vâdesinden 15 gün evvel mezkûr Taksiti Senevi hesabından ifraz edilecektir» Böyle pi­yasadan ne olur? Biz bankaya borçlu o lduğumuz sı­rada o hesapta, o rada karıştırı lmış olmamak, yer tut­m a m a k suretiyle asıl bo rcumuza verilsin ve o farkla o konulsun. Ve fakat % l ' i vermiş o lduğumuz bir hesabı imha etmemiş oluruz. O müdde t için % 5 far­kını tamamiyle kazanmış olacağız. N e vakit % 2 ol­sun. Yine beynimizdeki şar t lara riayet edilir, ne vaki t ki Hazinei Celilenin hesabı caride alacağı olmadığı, işbu istikrazın tediyei müret tebat ını Hazinei Celilenin beher inde senevi % 2 hesabıyla (Asıl yazdıkları mad­deyi yazdım) bunu biz biliriz ki, teessüfle söylemek lâzım gelir. H e r vakit borçluyuz, he r vakit bo rç lu 'o l ­makta , tabii ve he r vakit da bu şartı koyacağız. Koy­mayacak olursak, her vakit bu suretle ziyan görürüz . Bu ziyan neden ibarettir? Şimdi düşününüz, bir mu­kavelenamede yalnız 50 bin lirası takasiti şehriye ola­rak verilecek, fakat biz bilmeyiz ki, 220 bin lirası da o suretle alınıp al ınamayacağını göstermez, alınması da muhtemeldir . H e r ne hâ l ise, 50 bin lira üzerinden hesabettiğimiz vakit , bu fark, beher bin lira için 20 lira, 40 lirayı tecavüz eder. Böyle yapmazsak bizim za­rarımıza gidiyor. Efendiler rica ederim. Bu meseleye yalnız b u noktaya bak ı lmamak lâzım. Biz bilmeyiz, bu suretle banka ile olan muamelemizi bizim şu ka­dar borcumuza karşı banka vasıtasıyla 2,5 milyon da borç veriyoruz. Beki bu suretle yürütülüyor. B u suret­le yürütülecek olursa, farkımız büyüktür . 30 bin l ira ile tecavüz edebilir. B u derece ehemmiyetli görünür . Bu hâl meydandadı r , b u böyledir. Tab i i hiç bir su­retle b u maddey i b u sureti yazdırmaktan vaz geçe-meyiz. Şimdi bakalım, b u n u öyle koydurmak ister­sek, bize ne fenalık oluyor? Şimdi itiraz ediliyor, ben anlamıyorum, banka b u şart için yalnız bu mukavele­yi bozacak? B u mukaveleyi bozmadı . Eğer bozacak ise, bu şart için bozmaz. Çünkü, parayı zannetmeyi­niz ki bugünkü günde banka bize ikraz ediyor, hayı r İngiliz, Alman , Fransız sermayedâranı veriyor, onlar bu istifadeden hisse a lmıyor lar ki , bizim istikrazımızı bundan dolayı kabul e tmemek tehlikesi gitsin. Demek oluyor ki, bu sdbep, hiçbir vakit b u istikrazı münha­sıran kabul et t i rmemeye bir sebep olsun. İkinci dere­cede, kanunen muteber değildir. Tasavvur ediniz ki, hiçbir şey mukabi l inde bir pa ra verileceği t aahhüt edi­lemez. T a a h h ü t edilse de, kanunen muteber olamaz. Nen in mukabi l inde o lmak lâzımdır? O vakit siyase-

— 690 —

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 9: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

İ : 31 5 Şubat 1324 C : 1

ten gösterilmediği ha lde , o şartla muteber o lmamak lâzım gelir ve öyle zannederim.

-Binaenaleyh, böyle mâku l muhik olmayan b i r şar­tın reddettiri lmesinde zannedersem musip bir hare­kette bulunmuş oluruz. Binaenaleyh, bu cihetin bu su­retle maddei kanuniyeye geçilmesini teklif ederim.

B A Z I M E B U S A N — Okuyun .

' E M A N Ü E L K A R A S U E F E N D İ (Diddevam) — Okuyorum efendim 1: i şbu istikrazın tediyei müret te­batını temine mahsus olan mebaliği Hazinei Celile le­h inde senevi % 2 hesabiyle m a k t u bir faiz getirmek üzere Bankı Osmanice (Taksiti Senevi) unvanlı bir hesaba geçirilecek ve taksitlerin tediyesi için iktiza eden meblağ, her kuponun duhûlü vâdesinden 15 gün evvel mezkûr Taksiti Senevi hesabından ifraz edi­lecektir.

Şimdi asıl maddeye girişelim. İ lave edilecek nokta

budur .

M E H M E T C A V İ T B E Y (Maliye En. M. M.) (Selanik) — Yalnız bu noktaya cevap vereceğim.

K a r a s u Efendi tarafından arzedilen hesaba naza­ran, kendilerinin teklif ettikleri kabul edilecek olur­sa % 5 kadar H ü k ü m e t namına bir zarar edilmiş olur. Binaenaleyh, Ka ra su Efendi bu muhakemeler inde ve hesaplarında iki suretle ha tâ ediyorlar.

Birincisi, hesabı carinin mahiyet ini tetkik etmek İstediler.

İkincisi, komisyonumuzca teklif ve dün Meclisi-nizce kabul edilen esas itibariyle ha t a ediyorlar. Olan hesabı cari ile acaba bizim akdettiğimiz bu istikrazın faiz ve re 'sülmallerinde Osmanl ı Bankası taraf ından tahsil olunmasında, eshabı tahvilata 6 ay nihayetinde tevdiye olunmasındaki maksa t nedir? Eshabı tahvilât emin olsa idi, müsaade ederlerdi ki, tahsilatınızın, bi­ze emin olmalarından dolayıdır ki, tahsilatın kamilen Osmanl ı Bankası tarafından icra edilmesini talep edi­yorlar. Tabii b u n u Osmanlı Bankası tahsil ediyor, fa­kat Karasu Efendinin teklifi: Doğrudan doğruya he­sabı carimize girsin. Hayı r , b u , kabil değildir. Çünkü , Osmanlı Bankasının Taksit i Senevi Hesabı namiyle tesmiye edilen paralar ın bir mahal l i mahsusu vardır . Osmanlı Bankası bu para lar ı bizden bir emir almak­sızın, hiç bize müracaa t etmeksizin tediye etmeye mec­burdur . Şayet eshabı tahvilâta tediye etmeyecek olur­sa, o para lara haciz vaz etmeye hakkı vardır. Halbu­ki, Hesabı Cariye geçecek olursa, mahiyet i kanuniye-si gayri kabili Inkisam o lmak tn . Yalnız onlar ın üze­rine haciz vaz edilmesi, kanunen caiz değildir. Diyor ki, Osmanlı Bankasında bu parayı hesabı carimize

geçirdiğimiz vakit % 5 hesabedeceğiz. Ha lbuk i o he­sabı cariyi dün kara r verdiğiniz ve kabul ettiğiniz 5 nci m a d d e mucibince Osmanlı Bankası ile H ü k ü m e t arasında hesabı cari mevcut olmayınca tabiidir ki bu paralar da hesabı cariye geçirilmez. G e ç irilmeyince elbette % 7 faiz verilmez. Çünkü , hangi bankaya 6 ay vade ile para vermiş olsanız nihayet % 2 faiz ala­bilirsiniz.

E M A N Ü E L K A R A S U E F E N D İ (Selanik) — C e ­vap vereceğim. Pek yanlıştır. Birinci noktas ına efen­dim, şimdi okuyacağım bir m a d d e d e bir şart koyu­yoruz, diyoruz ki; bunun şu hesaba vazedilmesi, mah­za bu taksitin ifasına mahsus ve fazla da olmak üze­re mahsurdur . Tabi r i fazladır dedim. Bir madde i ka-nuniyede vardır. Dersem ki, «Sizin b u hesaba ithal et­mek üzere verdiğim şu paranın, b u parayı filan tar ih­te tediyesini havale eylediğim parayı ödemek üzere kabzedebilirsek, ve sana da şimdiden taksiti gelince vermek üzere izin veriyorum dersek ve hakika ten o borç varsa ve bu suretle şart edilmesinin hiç kimse­ye mazarrat ı yoksa, yalnız adalete bir hizmet varsa, bunu bozacak bir maddei kanuniye nerede vardır ki, bu nutuk için çıkıp da başka bir suretle bir renk­te bulunsun. Hiçbir vakit öyle değil. İkinci dere­cede haddizat ında hesabı carimiz olmayacakt ır ve bi­naenaleyh, b u n u n böyle olmasından hiçbir fayda gö­rülmeyecektir» denilir. Bu hesabı cari meselesi bir ümitt ir , olabilirse olacak ve m a d e m ki bir hesabı cari olmayacaktır , demek olur ki, bunu böyle yapmakta hiçbir mazar ra t yoktur. Şimdiki ha lde i t iraz edecek adam yoktur. Çünkü , o lmayacak bir şeye niçin iti­raz etsin, neden sağlam bağlamayal ım. Buna man i olan cihet ne olabilir? O halde ne olacağı yine bu maddenin daha aşağısında gösteriliyor. Binaenaleyh, bu bir cevap değildir. Binaenaleyh ısrar ederim, öy­le olmalıdır.

' M E H M E T C A V İ T BEY .(Maliye En. M. M.) (Selanik) — Sıramı Zeh rap Efendiye verdim.

Z E H R A P E F E N D İ (İstanbul) — Efendim, olduk­ça karışık bir mübahese cereyan ediyor. K a r s u Efen­dinin temenniyatı tabii hepimizin arzusuna tevafuk eder. Eğer imkân bulunursa , Bankaya % 7 değil, % 3 değil, hiçbir şey vermeyelim. Faka t imkânı mâlisini, imkânı kanunisini bulmalı . Bu şartla Vermemenin çaresini bulmalı . K a r s u Efendi , şeklen pek maku l bir şey söyledi. Dedi ki, bizim bi r taraftan Bankaya bor­cumuz vardır. Bu borca .% 7 faiz veriyoruz Diğer ta-tafta şu müre t teba ta indelhace muhassas ka lmak üze­re aralıkta bir takım şehriye para lar vereceğiz. Bu da

— 691 —

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 10: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

î : 31 5 Şubat 1324 C : 1

bizim alacağımızı teşkil ediyor. Makul değil midi r ki, bizim alacağımız için, bizim borcumuza, muayyen olan güzeştenin müdde t inde olur? Şekil i t ibariyle bu, pek makuldür . F a k a t menfaat itibariyle doğru değil­dir. Niçin doğru değildir? Hesabı cariye dahil o lmak üzere bir tarafa verilirse, paranın verildiği tarihte, ve­ren adamını yalnız o paranın üzerinden mündef i olu­yor. O para kime verilmişse, onun malı mı oluyor? O n u dilediği gibi kullanır. Yani o paranın üzerine faiz olan tarafın mülkiyeti mutlaktır . Eğer bu suretle biz bir pa ra verseydik, yani bu , her ay verilecek para­ları bankaya «Böyle senin parandir , senin malındır , bizim artık bunda alâkamız yoktur» suretiyle verir­sek, şüphe yok ki, kendi alacağından tenzili lâzımdır. Yan i tabiri diğerle bizim o verdiği para için yürüt tü­ğümüz güzeşte de, bankanın alacağı güzeşesi derece­sinde o lmak lazım gelir. Bunda şüphe yok, fakat yine ay ay verdiğimiz paray ı bu suretle mut lak surette ve­riyor musunuz? Hayır . Biz, şart namında ver iyoruz o kadar. Bir şart tahtında veriyoruz ki, b u n u Kar su Efendi kendisi dahi b u kerre talep ettiğini düsturunda kendisi dahi gösteriyor, diyor ki, bu parayı sana veri­yorum, a m m a o suretle ver iyorum ki, bir cihete kul­lanmak üzere de vermiyorum. Yine ay başında, altı ay sonra füân yere vermek üzere müheyya tutacak­sın. O suretle ver iyorum, bir kayd ve şart tahtında. Biz, parayı , bi r nevi emanet veriyoruz. Birisinde mül­kiyet ahkâmı cereyan eder, diğerinde emanet para ah­kâmı cereyan eder. Mülkiyet suretiyle birisine p a r a verirsek, emsali dilediği surette onu istirbah eder. Bi­naenaleyh, biz ona mukabi l istediğimiz faizi tayin ede­biliriz. Ned i r istediği faiz? Yani , bizim borcumuzun faizi n e ise, verdiğimiz paranın mukabi l inde bir kayıt ve şart taht ında verirsek, bizim emrimize müheyya tutacaksın, falan yere vermek üzere, kayıt ve şartın­da, bizim mal ımız o lmak üzere nevama yine bizim pa­ramız olmak üzere. İDediğimiz gibi, artık faiz noktai nazar ından, hukuk noktasından zannedersem bir ha ­t a vardır . H e m bir hesabı carimize geçirdiğimiz şu kalem için bir tahsis gösterelim, bu, ikinci bir yerde yürümez. Eğer hesabı carimize geçirecek isek, hesabı carimize geçen kalem, bankanın malı olur. Verdiği para , bankanın parasıdır. Yok , eğer diyecek sek ki, verdiğimiz parayı al, fakat şu suretle b u n u müheyya tut. 'Artık hesabı carimize geçiriyoruz kaydı doğru de­ğildir. İkisi b i r yerde içtima etmez. .

Binaenaleyh, gerek ahkâmı maliye jktizasınca, ge­rek hukuk iktizasınca, verdiğimiz parayı hesabı ca­riye ithal edemeyiz. Y a onu tahsis ve takyit edeceğiz, yani açık bir depo hal inde tutacağız, oradaki a h k â m ,

b u nevi adi borç ahkâmı , yani borcun tediyesi ahkâ­mında müstesna ahval cereyan eder. A m m a faiz bura­da iki olmaz da üç , üç buçuk olabilir. Yahu t emanet para için 2,5 olabilir.

O muamelenin yüzde kaçtan olması lazım gelir? •Bir depoyu kaç pa ra ile vermek lazım gelir? o bir pa­zarlık meselesidir. Faka t 'Karsu Efendinin nazariyesi ki, bu doğru değildir.

(KARASU E F E N D İ (Selanik) — Şimdi mecburuz . Bankadaki hesabı carinin ne olduğunu anla tmak için, görülecektir ki, ve b u hesabı cari sözünden anlaşıla­caktır ki, ne kadar kanuni hakl ı ve ne kadar bu muha -kemat yanlıştır.

Şimdi efendim, Osmanlı Bankası bizim kendisine verdiğimiz bazı imt iyazat tan dolayı, veyahut her na­sılsa şart ettiğimizden dolayı istediğimiz vakit , bize 1 milyon lira vereceğini taahhüt ediyor. Kend i borcu. Şimdi bu taahhüt , 1 milyondan ne k a d a r b in lira nok­san varsa, gece yarısında, hayır gece yarısında değil, gişe açık o lduğu bir sırada gittiğiniz gibi onları ver­mek mecburiyetinde bulunuyor. Farzediniz ki, eğer bi­zim bu bilmek lâzım gelen 220 bin lirayı ki, bun la r o tahvilâtın istikrazının amort ismanını imhaya ve faiz ve resülmaline geçecektir, eğer orada bir pa ra açığı­mız olsaydı, hesabı cari kapanmamış olsaydı, banka taahhüt ederdi ve derdi ki , ben bu.ist ikrazın tahvilatı­nı artık y a rüsumat tan , yahut başka bir yerden temin edilmek suretiyle lazım değildir. Çünkü haddizat ında onun bize vermek mecburiyet i vardır.

Şu muamelede banka der ki, 50 bin veya 100 bin lira para getirdim, vadesinden evvel. Bu k a d a r bin lirayı o hesabı cariye geçirdim. Art ık onun, benim için tahhüt ettiği değil ki istimal etsin. Bilmiş olsay­dım, o parayı hakkım yok m u vermeğe? İstediğim gibi vermiyecek miydim? Gid iyorum, veriyorum. Diğer taraf tan onun b u resülmal ve imhaiye için Vermesi lazım gelecek olan para , taksit zamanı geldiği gibi, m a d e m itibarı açık almıştır, vermeye mecburdur .

Tabi i ondan verecektir ve kapanacaktır . B u su­retle h e m tarafeynin h u k u k u muhafaza edilmiş ve hem de tamamiyle k a n u n a muvafık bir muame le ya­pılmış oluyor. Değil ki, dedikleri gibi, güya biz b u pa­rayı istimal etmek üzere veriyoruz bankaya. Ve m a d e m ki, muhtasa r bir z aman içindir, veyahut ema­net suretiyle vermiş o lduğumuz bunları banka istimal edemiyeceğinden dolayı emanet suretiyle desin. 'Ema­net olmadığı d a haddiza t ında bize bir faiz vermiş, haddiza t ında bize faiz veriyor, fakat verdiği de ne­dir? İs t imal edecektir ki , veriyor, bize. Faka t az ve­riyor. Muvafık o lamaz diyor,

— 692 —

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 11: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

İ : 31 5 Şubat 1324 C : 1

Şimdi bunlar , o «Libr depo» dedikleri rüknü ver­

mekte bir m â n â yoktur, o n u diyorum. Onun için ka­

tiyen b u muamele kabul edilmez. K a n u n dahi buna

müsaade etmez. Bu suretle verdiğim izahat dairesin­

de maddei kanuniyenin b u suretle olmasını teklif ey­

lerim.

K O Z M İ D İ E F E N D İ (İstanbul) — Mevzubahs olacak meselenin hall i hakkında söz söylemek için muh te r em refikim Emanuel Karasu Efendinin b u me­saili maliye hakkında ve bu mesaili sarrafiyedeki ih­tisasını ben de teslim ederim. Ve bence o n u n bazı hâkaikini. . Şuna teşekkür ederim ki, Selanik Mebu­su Cavit Beyin bir ihtisası var , b u meselede. Anlad ım ki, vukufu t âmmı vardır, varit, O n u n sözleri sayesin­de fikrimi tenvir ettim. Ka ra su Efendi refikimin tek­mil ihtisasıyla beraber iki günden beri sürdüğü da­vasında hakkı olur. Şimdi Karasu Efendi, hesabı ca­rinin mahiyet i kanuniyesini unutuyor . Zaten m u a m e ­latı t icariyede ve muamela t ı sarrafiyede, usûli defte-ride def ât iri t icariyenin ihtiva ettiği hesapların her birisi bir şahsiyeti maneviyedir. Yan i bir kimseyi bir taraftan borçlandırır , hât tâ hesabı cariler öyle bir şah­si manevidir ki, başka şeylerle ihtilâl etmez. Onun içerisine giren kalemler bununla muhassas ve m a h ­sur kalır. Diğer hesaplarla karışamaz. Karışır ise he­sabı cari olmaz. O hesabı carinin muktezasına sarf edilir. Gerek mat lubat , gerek düyûnât , gerek verecek, gerek alacak. Ş i m d i ' % 2 ile faiz bıraktığımız, bize bâ-dii mazarra t gördüğümüz mebaliği ne maksat la ban­kaya teslim ettiğimizi CaVit Bey birader imiz anlattı. Zira istikraz akdediyoruz. Akdett iğimiz iktiraza, ban­ka bize karşı muter iz değil. Banka, bize paralarını ver­meye hazırlanmış olan bir takım alacaklılar beyninde vasıta oluyor. Bizim böyle bir vasıtaya ihtiyacımız ne­dir? Cavi t Beyin sözlerinden anladım ki, bizim akde­deceğimiz istikrazın çıkacak olan tahvilatın naili re­vaç olması , rağbet görmesi, banka gibi bir müessesei sarrafiyenin tavassut edip te , onun gerek sarfiyatı, tediyesi ve gerek bü tün muamela t ın tasfiye ve tesvi­yesinin vesatetiyle olacağı bildirilmesi sayesinde ola­caktır. Başkasının bir vesateti, bizim akdettiğimiz is­tikrazın it ibarını takviyeye hadim bir meseledir. Fa ­kat o itibarı vikaye edecek bir şey d a h a varsa, bu da, bizim akdett iğimiz istikrazın tediyei müre t teba t ına mahsus olmak üzere, bankaya her ha lde böyle bir pa­ra tevdi etmiş bulunmamızdır .

Binaenaleyh, bankaya tevdi ettiğimiz, bizim ala^

caklılığımız olan bankaya karşı bo rcumuzun b i r müd­

det temdidine verilmiş bir para değildir. Bu esas ka­

bul o lunmakla ne çıkar? B u n u n neticesinde Karasu Efendinin «Öyle bizim ona % 7 faizle b o r c u m u z ol­duğu sırada, borcumuza % 7 faiz verirken n e için alacaklımıza tevdi ettiğimiz pa raya % 2 faiz yürütülü­yor?.» yolundaki iddiası, bir esası sahihe müsteni t de­ğildir. Çünkü dâinimize para vermiyoruz. Dain imiz le bizim aramızda cereyan edecek olan muameleye ta­vassut eden bir müessesei sarrafiyedir. Bir pa ra var, şimdi b u n u bırakıyoruz. Bu bıraktığımız para , Mecel­lenin tabirine göre emane t değildir. Yan i Zeh rap Efendi refikimizin söylediği emanet ten maksad ı bu de­ğildir.

Z E H R A P E F E N D İ (İstanbul) — Emane t i ticari­

yedir.

IKÖZMİDİ E F E N D İ (Devamla) — Evet emanet i ticariyedir. Buna «Depo Libr» diyorlar. Y a kısa va­deyle, veyahut istenildiği vakit al ınmak üzere veri­len paralar malûmdur .

Banka faiz vermez. Neden vermez? O n u n da esası malûm. Banka onu tülü müdde t kalmak sure­tiyle büyük bir teşebbüs u ğ r u n d a istimal edemez ki, büyük menfaat temin edebilsin. O da mecburdur . Yine ufak faizli ve kısa vadeli İşlerde kullanır, öz para kazanır. Binaenaleyh, az da faiz verir. Za ten gazetelerde görü lmüş tür ki , b i r seneden eksik olursa, % 2 den fazla vermezler. Faz la olursa fazla verir­ler. Demek ki, bu nok tadan bankanın vermiş olduğu faiz pek az değildir. Usulü carisine muvafıktır . Şim­di hakkı var mıdır , yok m u d u r , bahsine gelince: Bendeniz hakkın olmadığını görüyorum. Açal ım da hesabı cariye mahsuben vermek suretiyle fazla p a r a alalım, diyorlar. Hesabı cari açarsak, o vakit bankay­la biz alacaklanmış olacağını, borçlanmış olacağız. Faka t bu muamelede ne banka alacaklarını alabi­lir, ne de bankadan alacaklı oluruz. Biz pa ray ı ve­rirken banka da alacaklanıyor. Bankanın bizim hesa­bımıza olmakla beraber, daimlerimizin menfaa t ine olarak ifasını deruhte eylediği bir vazifenin ifası z ımnında o parayı d a mut lak alacak.

Verilinceye k a d a r alacaklanıyoruz ve belki da­h a doğrusu diyebüirim ki, vermediğimiz para la r için % 2 faiz ahmaklığımız da hakikaten mucibi şükran­dır.

Biz mazarra t değil, menfaat görüyoruz . Bu nok­ta lardan Karasu Efendinin taar ruzuna maha l vermi­yoruz. Bu bapta kendisi, teklif ettiği maddeyi kabul etmek hususuna lüzum görmüyorum. Ondan başka dediler ki, kambiyonun fiyatı...

— 693 —

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 12: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

t : 31 5 Şubat 1324 C : 1

Z E H R A P E F E N D İ (İstanbul) — Kambiyo mese­lesi mevzubahs değildir.

K O Z M İ D İ E F E N D İ (Devamla) — D ü n söyledi­ler. Cevap vereceğim. Dediler ki, kambiyonun fiyatı farkı, menfaat imiz aleyhindedir. Çünkü burada ban­ka istediği gibi indirir, çıkarır.

Arz edeceğim bir şey var : Kambiyo malumuâli-nizdir ki, bir yerden bir diğer yere pa ra nakletmek için müracaa t o lunan usulden hâsıl olan bir fark ve tefavüttür. Mesela buradan Viyana 'ya para gönderile­cek, burayla Viyana arasında bir fark husule gelir. Kambiyo budur. K a m b i y o piyasaya tabidir. Kambiyo­nun piyasası neyle taayyün eder?, /Buradan Viyana 'ya p a r a göndermek istediğiniz halde Viyana için gönde­rilecek pa ra varsa poliçe kabul edecekler, çok ise ta­bii piyasası aşağı olur. Yoksa piyasası ağır olur. Ban­ka bunu istediği gibi indirir. Büyük sermayeli mües-sesei sarrafiyelerin kâffesi borsaya tabi tahvilatın fi­yatlarını istedikleri vakit indirirler. Mesela bendeniz bilirim ki, Ga la ta Borsasında zengin adamlar , bazan konsolid vesaire gibi kâğıtların piyasasını isterlerse indirirler. Neyle ama? Mugayir i kanun bir teşebbüs ile değil, herifin parası çok, piyasaya çıkar, istediği kadar satar. Çok talip olursa, tabii piyasa yükselir. Yahu t kambiyoya teklif eder. Malumuâliniz, teklif edenler çok olduğu halde, alıcılar çok olunca, fiyat çıkar. Şimdi, şayet banka elinde bulunan kuvvei ma­liye müzayakasına böyle meşruan, yani âlemi sarrafide meşru olan bir teşebbüste bu piyasayı indirip çıkara­cak olursak, ne şimdiden şikâyet edebilir, ne de bun­dan gelecek, bir tedbire binaen kambiyonun fiyatının sureti tayinine matuf olan itirazlar da vahidir.

Tabii bu mukaveleyi yapanlar tayin edecek de­mekten başka hiçbir itirazı olamaz. Çünkü her iki k ı tadan dolayı itiraz etmişlerdir. Menafiimiz de erkân dairesinde düşünülmüştür . Binaenaleyh, teklif kabul e tmiyorum.

İ S M A İ L P A Ş A (Debre) — Refiki muhteremleri­mizin it irazlarından Karasu Efendininki doğrudur . Ve fakat mükr iz ve müstakr iz beyninde muvafakat hâsıl olursa, lakin mukriz , vereceği parayı diyor ki, şu şe­rait le vereceğim ve veriyorum. Müstakr iz der ki, ben kabul edemem. Başka bir istinadgâhı vardır; şu varit olur, fakat başka diyecek olmadıktan sonra, muvafa­kat hâsıl olduktan sonra, bu gibi itirazata maha l yok­tur . Zaten gerek Cavit Bey biraderimizin ve gerek şey tarafından dermeyan olunan 10 ncu maddede sa­raha t vardır. Ondan m a d a % 2 faizi seneviye mukai l bankanın yapacağı hizmet mukabil inde ikramiye ala­

cak. Fazla bir para ondan maada düveli sairede ve­receği kambiyonun farkından bir fark olursa, onu da neden şey edecek? Bu alışveriş rıza - yı tarafeynle hâ­sıl olur.

Biz bankalardan para aldığımız halde % 8 yahut 7 güzeşte verdiğimiz berveçhi peşin veriyoruz, bu güzeçteyi. 6 ay zarfında bunu cibayet edecek ve fa­kat diğer mukrizlere teminat vermek suretiyle tevdi edilir. Binaenaleyh, fahiş bir şey görülmüyor . Beyhu­de yere tazyii evkat ediyoruz. Bunun kabulünden baş­ka çare yoktur. Muamelat ı ticariye şey ediliyor.

M E H M E T C A V İ T B E Y (Maliye Encümeni Maz­bata Muharr i r i ) (Selanik) — Efendim, bendeniz he­sabı cari ile emanet olarak bankaya verilen pa ra hak­kında farkı Zehrab Efendi bi rader imiz izah etti. Tek­rar o izahata girişmek istemem. Evvelce de arz etti­ğim veçhile, Karasu Efendi hesabı carinin mahiyeti kanunisini iyice takdir etmeksizin beyanı müta laa edi­yorlar. Fi lhakika bizim kanunumuzda hesabı cariye dair hiçbir m a d d e yoktur; fakat Avrupa Ticaret Ka­nunları tetkik edilecek olursa, görürler ki, hesabı cari bi lakaydüşart olur, kendisine göre bir hesabı cari icat etmek selahiyetini de haiz değiliz.

İleride hesabı cariye dair kanunumuza ilave ede­ceğimiz zaman, bu cihetleri de nazarı i t ibara alınır. Belki yeni bir şey yapabiliriz; fakat halihazırda ma­demki kendi kanunumuz sâkittir, o ha lde Avrupa ka­nunlar ına mutavaat , bizim için mecburidir . (Hayır, hayır sadaları)

Avrupa kanunlarındaki bu husustaki kayıt ve şar­ta müracaat icap ediyor. Çünkü bizim ahkâmı fıkhi-yemizde bunlara dair mevad olsa, bittabi oraya mü­racaatı tercih ederiz. Avrupa kanunlar ında kabul edil­miş olan kayıt ve şart, b u merkezdedir . V e banka ile muamele yaptığımız için banka da tabii muamelat ını b u noktai nazardan idare etmek mecburiyetindeyiz.

Saniyen, esasen bu gibi müzakera t ı beyhude arz ediyoruz. Çünkü bir maddei kanuniye kabul ettiniz, o maddei kanuniye mucibince Osmanlı Bankası ile he­sabı carimizi kat 'ediyorsunuz. Art ık burada fazla fa­raziyatla hesabı carîmiz olmayacak. Osmanlı Bankası ile eğer yeniden bir hesabı cari kuşat edeceksek, ona dair Banka ile H ü k ü m e t arasında bir mukavelename aktedilecek ve o mukavelename bize gelecek ve o mu­kavelenameyi tasdik ile hesabı cariye lüzum görmez­sek, tadil edebiliriz. Bugün bizim verdiğimiz karar , Osmanlı Bankası ile H ü k ü m e t i Seniye arasında hesa­bı carinin mefkudiyetine dairdir. Binaenaleyh, art ık şu parayı hesabı cariye geçirelim demeye mahal yok­tur zannederim.

— 694 —

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 13: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

31 5 Şubat 1324

E M A N U E L K A R A S U E F E N D İ (Selanik) — Rü­fekayı Ki ram, bu meseleyi bir suretle, bir yanlışlıkla muhakeme ediyor. G û y â biz, vaktiyle b i r kontralto yaptık da, b u şartı kabul ettik 'de, şimdi ben b u r a d a bu şartı adalete münafi olduğu için d iyormuşum da, bunun kabul ve ademi kabul cihetini bu suretle mü­zakere edelim deniyor . Öyle değildir.

Bugün pazarlık ediyoruz, ha t tâ bugüne kada r mü­cadele eddbii'irsdk, ne kada r istifade edersek ederiz, hem halen, hem istikbaJen şimdi bademkl b u böy­ledir, evvelce de dedim ki, söylediğim, verdiğim ce­vaplara cevap olmak üzere gidilmiyor. Demiş'tlm ki, Hiç şüphe etmeyiniz böyle bir şart koyacağımızdan dolayı b u istikraz reddedilmez. Eğer başka bir sebep­ten dolayı reddedilmeyecek olursa, b u n d a n dolayı reddedilmez. Çünkü bize parayı veren,, banka değil­dir ve çünkü bu menfaat asıl parayı ikraz edenlere gitmiyor. Bu 'sebepten dolayı bize bir maza r r a t gele­mez. Mademki bugün pazarl ık ediyor, b u suretle bi­z i m kabul etmemiz lâzım gelir.

Şimdi verilen cevaplara bakınız efendim. Bu usûl böyledir, dünyanın her bir kanununda , ahkâmı şer'iy-yede, şerriede nereye gidecek olursak göreceğiz ki, vakıa ahkâmı şer'iyyeye münafi olmayan bir şart ile, münafi olan bir şart onda münafi olmayan bir şart iki şey arasında aktedlilıir. O şart her vakit muteber olmuyor. Niçin b u muteber olmasın? Hususiyle ki, bunun aksi olursa, b u muteber o lur ve binaenaleyh, bu beyan ettiğim izahat kâfi görüldüğü hâlde, bu meseleye dair b u cihetin kabul ve ademi kabu lü hak­kında reye müraca t olunmasını talep ederim.

R İ Z A PAŞA (Karahisarı Sahip)' — Mebus efen­diler! Bendeniz Karasu Efendinin beyanat ına tama­m e n iştirakle b u bapta Cavit Beyin ve Zeh rap ve Koz­midi Efendilerin 'sözlerini cerh edecek surette bir iki delil göstereceğim. Evvel emirde verilecek bu ihtiyat akçesi, Cavit Beyin dediği gibi, m ü m k ü n olabilir, ya­ni i t ibarı maliyi verenler, ayrı ayrı şahıs olurlar. Hal­buki b iz im burada (kreditö) i t ibarı mal imiz yani Hü­kümeti Osmaniyeye itibarı malî veren, bir bankadır . Şimdi aynı b a n k a ile hesabımız var , meselâ, evvelce ist ikraz ettiğimiz 1 milyon lira, b u n u t a m a m e n aldık. Diğer istikrazımız için, kupon bedelleri için ihtiyaten bir pa ra vermekliğim'iz lâzım; a m a vadesinden evvel. O ha lde o vadesi gelmezden ileri, bankanın arzusu veçhile P/c 2 faiz. Bizim evvelce 1 milyon kredito vardı. Bir hesabı carimiz var , o n u t amamen aldık. O ha lde mademki , o n u t amamen aldık, b u parayı da oraya teslim ederiz. O hesabı cariye karşı o makbu-

zatımız tenafus eder. Demek ki, bize olan, Bankanın 1 milyon kreditosu o miktar açık kalır.

Şimdi biz, yine o halde, birinci krediden ne vakit istersek b u parayı alırız; o , bizim hakkımız . Diğer te­

minâta gelince, ona deriz ki, evet birinci krediden şu kadar para teslimimiz var, bunu ne vaki t istersek bi­zim a 'maklığımızda hakkımız var . Kre'dlto için ver­diğimiz t emina t üzerine b izde mal etmiş, biz onu ne vakit istersek alırız. O parayı ben isterim vermeme­ye. Mademki k red i to ayrıdır, o radan hesab ımdan mahsup eder, ben İmtina etsem bile, bu nokta i na­zardan Karasu Efendinin beyanatı pek doğrudur .

Hesabı cari usulüne de vakıftır. Helsabı cari için bir şey arz edeyim. Banka n e vaki t müstakr ieden ala­cağı paraya c/c 2 faiz yürütüyor , n e vakit yüzde 7 yü­rüt türür? N e vakit % 7 faiz alır?

Bir banker veyahut bir tüccar bir kredi açacak olursa, bir bankadan bir müessesatı maliyeden, ona karşılık ya bir yer gösterir veyahut diğer bankayı kredi gösterir, yahut bizim gibi, gösterdiğimiz rehni-yat teminat gibi b i r milyonluk bir kredi yapar ; fakat bu krediye mahsuben pa ra çekmezden ileri o müsta-klz sıfatı ile bu lunan bankeriükine şimdi Hükümet i Osmaniye o m a k a m d a kaim. Kendi yedine p a r a geçti, Kasas ından onu kreditoya verecek, mukrize teslim edecek. D a h a pa ra almadı. O halde o banka, o muk-riz, o mü'stakrızın para çekmezden ileri vereceği pa­raya kendi kanunî usulü mucibince °/c 1,5, % 2, c/f 3 faiz yürütür diyemem.

Şimdi b in lira verdik, o müs takr ız sıfatı ile 1 mil­yon kredisi açık. O 1 milyon lira ne oldu? Diyemem ki b in lira getirdi, bir ay sonra 2 b in l ira aldı. Şimdi hesaba iyi dikkat buyurun, şimdi hesabı carinin tesisi üzerine o bir ay vade için evvelce aldığı bin liraya % 2 faiz yürütecek. Ondan sonra metfuat cihetine % 7 faiz, diğerine de '% 7 yürütecek diyelim.

Şimdi aksi sureti hesap edelim, bir milyon lira kredisi olan Hükümet i Osmaniye çekti, çekti, bitt i . 1 milyon lira gitti, eline fazla para geçti, tu t tu verdi bankaya , defa daha verdi, defa daha verdi, o b i r milyon lirayı ödedikten m a d a , 200 bin lira da fazla verdi. Yapamayacağız onu; a m a farzı m u h a l olarak bu 200 bin liraya yine % 2, 1 % 3 faiz verir, banka fazlaya % 2, % 3 faiz yürütür. Ödedikten sonra bu noktayı nazardan Karasu Efendinin beyanatı pek muvafıkt ır ve onun beyan ettiği maddei kanuniye-nin kabulünü teklif ederim.

R I Z A T E V F İ K BEY (Edirne) — Muhte rem efen­diler, Cavit Beyefendi kardeşimizin tertip ettiği layi-

695

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 14: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

t : 31

Onu düşünmemeliyiz. Para alamıyoruz banka­dan. Bugün İngiltere Hükümet i , hangi bankadan is­tese, b i la faiz istediği k a d a r p a r a alır. Biz kendi ma­zimizi zikretmiştik. Cavit Bey mukaddemat ında zik­retmişti, bankanın burada rolü, bizim alacağımız pa­rayı kendisinin vermiş olmasıdır. Kendisi bize itiba­rını temin ediyor. Kendi ara yerde bir vasıtadır. Bi­naenaleyh, biz bu k a d a r cüzi b i r şey ile bu istikrazı akdett iğimizden dolayı ben kârlı zannediyorum. Ni­tekim Kara su Efendinin istikraza itirazı yok, tafsi­lata itirazı var. Bir kere olmuş, bitmiş. Ondan sonra bize pa ra verecek adamları yahut mukrizleri, ki ara­d a b a n k a yalnız bir vasıtadır, bu tabii fuzuli olur. Biz hizmet istersek, bila vasıta ve bila ihmal banka, bize kendi emniyetini, i t ibarını adeta tavsit ediyor demekt i r ve illa biz alamayız, nitekim 200' lira, 400 lira öteden beriden t ramvay şirketlerinden pa ra iste­nildiğini biz biliriz geçmiş zamanda. Binaenaleyh, orada bırakılan paralar , nitekim Zehrap Efendi vesa­ir muh te rem refiklerimiz izahat ettiler, bir dereceye kadar hiç şüphe yok, zira onun üzerine istediğimiz kadar bizim alacaklılarımız vazı fıacz edebilirler. Bi­naenaleyh, böyle şart ile konulmuş olan bir pa raya banka, (% 2'den fazla faiz veremez. Biz alacaklı oldu­ğumuz zaman biz vakıa muhte rem Karasu Efendinin dediği gibi, b u n u hesabı cariye dahil edip de, biz ve­recekti olursak, alacaklı o lduğumuz zaman o kada r b i r faiz, yani % 7 bir faiz isteyebilseydik, çok iyi; fakat b u öyle değil, o haysiyette bir para değildir; bunu zannederim.

Zehrap Efendi ve Kozmidi Efendi ve bizzat Ca­vit Bey, evet izah ettiler. Bizim mazii malimiz hak­k ında verdiği izahat ta beyan etmişti. Ben zannede­r im ki, b u meseleyi k a p a t m a k zamanı gelmiştir. Hiç bundan öte bir şey yapılmasın. Benim itikadım, kara­r ım böyledir. Herkes söylesin efendim. Lakin bir şey var, efendim rica ederim, herkesin söylemeye hakkı var, şüphe yok. Lakin üir şey söyleyeceğim, isterse­niz b a n a tekmilen it iraz haktır. Biraz da selâhiyet ister, söyleyeceğimiz sözler yanlış çıkıyor. Çünkü bir kere b i r kanundur , onu arz etmek mecburiyetinde bulunuyor.

5 Şubat 1324 C : 1

N A İ L BEY (Canik) — Bu istikraz meselesini Maliye Encümenine havale buyurdunuz, orada biz bu işte haftalarca meşgul olduk, şurada beyan edi­len mütalaat ın hepsi o rada cereyan etti. Maliye Na­zırı Paşa Hazretlerini davet ettik, geldiler. Lazım ge­len izahatı verdiler. Bu gibi itirazatı kendilerine kar­şı biz ettik, cevaplarını aldık. Banka direktörünü, ke­zalik, davet ederek cevaplarını aldık. Bu faizin az olduğunu gördük; fakat % 7 ile faiz veririz diyeme­dik. Çünkü bu para için % 7 istemezdi. Ümi t edi­yordu ki, belki P/c 2,5 ile alabiriz ,yahut ;% 2, bir çeyrek ile alabiliriz. Buna da ihtimal bulamadık. U z u n uzadı münakaşa ettik, müzake re ettik, belki kendini biraz memlekete banka şimdiye kadar layiki ile 'hizmet etmemiştir, buncan sonra daha ziyade hiz­me t lazımdır. 'Birtakım, Devletin şu müzayakah ha­linde Devlete daha ziyade muavenet etmesi muva­fıktır gibi tergip etmeye çalıştık, hepsine cevap al­dık. Şu yazdığı şeyi, bugün Cavit Beyefendi, ariz amik izah etti, beyan etli. Hep , bu mesaimizin seme-residir, o mesaimizin neticesidir. Bu istikraz dün ta­m a m e n kabul edilmiş gibidir. Yalnız bir maddesin­den dolayı bir iki söz söylemek için belki maha l kal­madı . Bir de o maddeler heyeti umumiyesini kabul ve ret karar ı verildi, iş bundan ibarettir. Şimdi bu istikrazı ya kabul ederiz, ya reddederiz. Kabu l eder­sek ne olur?

E M A N U E L K A R A S U E F E N D İ (Selanik) — Kabu le itiraz yoktur .

N A İ L BEY (Canik) — Biliyoruz ki, bu istikraza muallak olarak 3 milyon liraya kada r borcumuz var. Bu paraya % 7 faiz işliyor. Eğer bu istikraz tasdik edilecek olursa, bu, düyunu gayri muntazamadan-dır. Düyunu m u n t a z a m a y a tahavvül edecektir. O va­kit faizin '% 4'e inmesi ihtimali var, yani % 4 e de­mek ne demektir? Banka da t amamen kabul ettiği takdirde, mademki b a n k a n ı n halen bir hakk ı ihtiya­rı var, o hakkı ihtiyar refolunmayınca '% 4'e inece­ğini kaviyen söylüyor ve katiyen ümi t ediyoruz. Çün-

696

TBMM KÜTÜPHANESİ

ha pek mükemmel olduğu İçin bugüne kadar hiç bir şey arz etmemiştim. Ç ü n k ü en evvel baş tarafta mu­kaddeme tarzında beyan ettikleri mülahazat ı zanne­derim unutuyoruz. Cümlenin hüsnü niyeti var, bil­hassa Karasu Efendi Refikimiz; fakat biz b u r a d a kendi mevkiimizi bankan ın rolünü, bir de o % 2 faiz yürütülen (Gürül tü)

İ S M A İ L BEY (Gümülcine) — O halde zatıaliniz hiç söylememeliydiniz.

R I Z A T E V F İ K BEY (Devamla) — Biraz mek­tepte okumuşum; bu esasları, isterseniz çıkın bura­ya, konuşal ım; fakat fazia lüzumsuz lakırdı. Vakit zayi e tmek istemediğimizden; size o halde bir ka­n u n d a n bahsedeyim: İk raz ve ist ikraz bahsinde baş­ka kanun var. Bir adam züğürt oldu mu, % 17 faiz; bu, her zaman işte böyledir. Boşa lakırdı söylüyoruz. İngiltere Devleti istediği vakit faizsiz pa ra alır.

Page 15: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

I : 31 5 Şubat 1324 C : 1

kü banka da bu istikrazı tasdik ederek bu netice hâ­sıl olur, hakkı ihtiyarın müddet i gelmezden bile kabul ettim diyecek, işte tasdik edeceksek «Hay hay sadaları) Tahvilatı noksanla.. . Hayı r efendim, ;% 4 yetmiş santim tutar, hesap meydanda , reddedersek ne olacak? Reddedersek, ı% 7'den bu borcumuzun faizi işleyip gidecek, ne vakte kadar? N e vakit ki şu mu-kavelatta münder iç şeraitten daha hafif şeraitle bir deyni mun tazam akdederek: o düyunu gayri munta-zamamızı tesviye edinceye kadar . Bunu ne vakit ya­pabileceğiz?

Ü m i t ediyorsanız ki, «şu zaman müsaitt ir . Biz şu şeraitten daha hafif şeraitle bir istikraz akdedebili­riz», bunu ümi t etmiyorsanız, tasdik etmemiz lazım­dır. Şimdi bunların ikisi de ümitt ir . Bunların tasdik olunduğu takdirde mademki hakkı ihtiyarı vardır, da­ha bundan bir seneye kadar b a n k a «bunu kabul et­tim veya etmedim» diyebilir: fakat kaviyen ümi t edi­yoruz ki, kabul ettim diyecek. Bu kavi ümide karşı biz şu zamanda daha hafif şeraitle bir deyni mun­tazam akdeder, şu :% 7 faizli borcumuzu veririz. Bunda d a bir hafif ümit var. Hafif ümidi kabul eder­seniz bozarız. İş yeniden müzakereye girişsin. Maliye Nezareti , bakalım, daha hafif şeraitle bir istikraz ak­dine müracaat ivin kimse imkân buluyor mu? Şu za­manı , şu hali kâfi görüyorsak, reddedelim.

E M A N Ü E L K A R A S U E F E N D İ (Selanik) — Efendim, teklif ettiğim mesele istikrazı kabul etme­mek gibi bir mesele değildir. Çünkü neticesinden de çıkmaz.

Eğer ki, bu noktada. . .

REİS — Rica ederim Karasu Efendi, çok söyle­diniz bu m a d d e hakkında kısa söyleyiniz.

E M A N Ü E L K A R A S U E F E N D İ (Devamla) — Şimdi babınız efendim, eğer ki, bu ettiğimiz şu mü­zakereler, istikrazı kabul eder veya etmez noktası tutulacak olursa, o noktadan bir çok, lakin burada, halbuki mesele burada değildir. Şimdilik bu nokta­nın ilavesidir.

Ben de evvelden demiştim ki, bunun bu suretle ilavesinden bir mazar ra t çıkmaz. N e için çıkmaz? Çünkü parayı veren başkadır, onu alacak başkadır.

Binaenaleyh şimdi mevkii müzakerede olan nok­ta... (Gürültü)

Burada o usulü de bırakırız. Bakınız efendim, biz bu şartı eğer bu suretle tet­

kik edecek olursak, bu meseleden dolayı banka kal­kacak diyecektir ki, bunu kabul e tmem ve bu suretle diyecek olursanız temin ederim ki, benim zannıma göre bir çok delil ister misiniz?

Fiilen bir delil göstereceğim. Banka % 7'den aşa­ğı bir faiz vermez. G ü y a bizi cebrediyor. Baktılar ki, başkası çıktı or taya % 6'dan efendim hakkı rüç-haniyet im vardır diye dava yürüttü, or taya atıldı.

Size bir çok tarihçe göstereceğim. F a k a t diyorlar ki, sıkılıyorlar galiba... (Gürültü)

Milletin yayacağı bir şeyi tamamiyle milletin doğrudan doğruya birinci ist ikraz t amamiy le huku­kumuza muvafık bir surette ispat edeceğim.

Size tarihçe arzusundandir ki, söylüyorum. Ken­disine teşekkür ederiz. Ötekiler b ı rakmaz kendisini. Bakınız efendim ispat edeceğim bunu . Tadi l ettiği için bundan dolayı o fikir b ı rakmaz onu. Ötekiler de şey etmez.

Bakınız efendim, bizim istikrazımızı bir defa ka­bul ediniz, göreceksiniz % 50'den gidiyor. İst ikraz böyle değildir, ist ikraza taalluk etmez. Çünkü o za­m a n bir defa kabul ediniz göreceksiniz. Ç ü n k ü temin eder im ki, bizim bugünkü itibarı mal imiz hakikaten pek dûndur . Temin ederim ki , b u dereceye kadar m ü m e m m e n bir istikraz hiç bir yerde bulmazlar. Te­laş etmeyiniz, belki de başka türlü teklif edecek ol­sak; fakat görüyorum ki, kıyamet kopacak gibi olu yor.

Bunda yalnız bu noktadan istika edeceğim. Şimdi arz edeyim, rarihçe göstereceğim ki, aynı

bir surette olacak,,

B İ R K A Ç M E B U S — Reye konsun.

D İ Ğ E R B İ R K A Ç M E B U S — Müsaade edin, söy­lesin.

E M A N Ü E L K A R A S U E F E N D İ (Devamla) — Bakınız efendim, vaktiyle bjzim her bir istikrazımız, aynı surette bir varidatımız, borcumuz olduğu bir sırada bankan ın tavassutuyla yaptığımız istikrazlar 50'den ziyade çıkmaz. Yani bugün gibi 85'e değil, 50'ye ve hep bu borçların birbir i üzerine teraküm etmiş ve bu gibi istikrazların da tevali etmesiyle baktılar ki , biz tarihte gördük ki, çok haksızlık olu­yor, b i lmem hangi adam inmiş çıkmış da arıyor.

Arayınca ısrar ettik, nihayet kabil değildir. Ban­ka ısrar etti ve bizim borcumuz denildi. Art ık bir itibar vardır. 55'e indik vermedi, mut lak vereceği bir sırada Kavule namında birisi geldi, bu rada bir dere­ceye kadar rekabet etmek istedi. O vakit ten sonra o istikraz 1% 70'e ve ondan sonra... Gelecekleri korku­suyla tevali etmektedir. Açal ım yolumuzu, bir defa gidelim de bakalım ne olacaktır... (Alkış)

K A S I M E F E N D İ (Ankara) — Karasu Efendinin teklifini reye koyun, başka rey istemez.

— 697

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 16: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

İ : 31 5 Şubat 1324 C : 1

R E İ S — Mazliyah Efendi! Söyleyecek iseniz, hak sizindir.

N E S Î M M A Z L İ Y A H E F E N D İ (İzmir) — Ru meselede ihtisasımız olmadığı için tabii Cavit Beyin sözlerinden fazla bir şey ilave etmeye hacet yok; fa­kat bu karanlık içerisinde gördüğümüz bir hakikat belki onu hepimiz anlayabiliriz.

Meclisi Mebusana havale edilen mukaveleler üç tanedir.

Birincisi, istikraz mukavelesi, ikincisi orada mev­cut bu lunan 1904 senesine ait 50 bin tahvilin füruhtu, üçüncüsü de avani mukavelesidir.

'Bu üç mukavelenameden ikisi; yani birinci ile ikincisi, bizim herhalde aleyhimize yapılmış. Buna vakıf oluruz, hat ta Cavit Bey bu rada verdiği izahat­ta kendisi de bunları teslim etmiştir; fakat zaruret iicasıyla bunları kabul ettiğimizi söyledik.

Biz de hakikaten bu zarure te vakıf olarak bu es­baba tebeaiyet ederek bunu kabule müheyya oluyo­ruz; ancak bu iki mukavele arasında bir merbutiyet , b i r mikarenet bize anlatmak istediler.

Şimdi b u r a d a Karasu Efendi, bu mukarenet in vücudundan bahsetti . Bugün reye konuluyor. Mese­le, bu kanun layihası kabul olunacak. Ondan sonra hiç bir şey söylemeye hakkımız olmayacak. Sonun­cu maddedir , ondan başka m a d d e yoktur. O madde kabul o lunduktan sonra artık bu bapta bir söz söy­lemeye hakkımız yoktur.

İ S M A İ L BEY (Gümülcine) — Heyeti umumiyesi hakkında da reye konacak.

N E S İ M M A Z L İ Y A H E F E N D İ (Devamla) — Pekâlâ bundan bilistifade mukavele arasında mııka-renet olmadığı farz olunsa bile, bun la rdan birincisi pek aleyhimizdedir.

Aleyhimizde olan bu mukaveleyi kabul ettikten sonra ikincisini de kabul etmek mecburiyetini hisse­diyoruz. Halbuki bizim burada lehimizde olmak üze­re yapılması lazım gelen bir mesele varsa, o da ban­kanın iddia etmekte olduğu hakk ı ihtiyarı istimal etmesidir.

Halbuki banka bugün birincisi hakkında bugün b u meseleyi burada tetkik edeceğiz. Sonra kabulüne kara r vereceğiz. 'Bilahara bankaya ben istikraz ka­bul e tmem, hakkı imtiyazıma binaen ben bozuyorum ise ikinci muamele uhdemizde sırtımızda kalacaktır.

Sırf aleyhimizdedir. Binaenaleyh mademki arala­r ında mukarene t ve münasebet yoktur , birinci isrik-r ak mukavelenamesini bozduğu zaman öbürünün de tabiatiyle münfesih olmak kaydını ilave etmek lazım gelir.

O mukavelenin de, buradan geçmeden, hükmü yoktur. Bugün ka ra r veriyoruz, bitti zanmyla değil, öyle bir madde- i kanuniyenin ilavesi lazımdır.

Eğer öyle kabul etmeyecek olursak, bu istikrazı biz kabu l ettikten sonra bankanın işine gelmeyecek olursa, bozar ım diyecek. Öbür rehinlerin füruht muamelesini de kabu l edecek. O, sırf zarar ımıza ya­pılmış bir meseledir, orada bankanın menafii var­dır.

Eğe r banka, birincisini bozacaksa, öbürüsünü de tabii bozmal ı . Yok, eğer kabul edecekse, her ikisini de kabul etmeli.

P A N Ç E D O R E F E F E N D İ (Manast ı r ) — Tarihi millimizde öyle bankanın ademi kabu lü yok.

'HALİL BEY (Menteşe) — Müre t teba t ı seneviye­si nden banka, bir komisyon alıyor. Bu Encümenin nazarı dikkatini celb etmiş, ufak bir tadilat ile kabul edilmiş.

Bendeniz bu komisyonu bütün bü tün burada gö­rüyorum, Niçin? Çünkü bankanın bize karşı olan vaziyeti, b iz de bankaya müret tebat ı seneviye olarak şu kada r pa ra vereceğiz.

(Banka b u parayı aldıktan sonra ayrıca kendisinin ecnebi piyasalarına satacağı şeylerden dolayı komis­yon a lmaya hakkı yoktur gibi hat ı ra geliyor.

Hususiyle, istikrazın ağır olmak münasebetiyle bankaya iskontosundan ve sigortasından olmak üze­re büyük bir komisyon veriyoruz.

Mesela 95'e satabileceği şeyi 85'e veriyoruz. Ay­rıca bu suretle bir komisyon alması bendenize fazla geliyor. Acaba Encümen bu komisyonun mut laka lüzumuna mı kail, yoksa bankaya teklif etti de ufak bir tadilat ile kabul ettiremedi? Bu ciheti istiyorum.

H A L L A Ç Y A N E F E N D İ (İstanbul) — Komisyon namına söz söyleyeceğim,

K a r a s u Efendinin teklifi b i rkaç kelime ile muh­tasar surette beyan olunabilir.

Karasu Efendi diyor ki, mademki bankadan biz para aldığımız zaman % 7 veriyoruz, binaenaleyh biz bankaya para verdiğimiz zaman da yine '% 7 faiz isteyelim. (Anlayamadık sadaları)

Efendim, Karasu Efendinin teklifinde diyor ki, mademki b iz bankadan para aldığımız zaman ban­kaya % 7 faiz veriyoruz, binaenaleyh biz bankaya pa ra verdiğimiz zaman da banka bizim lehimizde % 7 faiz istemesin.

Şimdi efendim, arz edeyim, eğer bu iki muamele arasında hiç bir fark olmasaydı Karasu Efendinin

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 17: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

İ : 31 5 Şubat 1324 C : 1

TBMM KÜTÜPHANESİ

H A L L A Ç Y A N E F E N D İ (Devamla) — Kat iyen almıyor.

BİR M E B U S (Devamla) — Arz edeyim. Efendi hazretlerinin buyurduğu, pa ra tüccarlığı­

dır. 3'e alır pahalı satar, bankanın işi bundan ibaret­tir. Binaenalej/h banka, Devleti Osmaniyeye pa ra ik­raz ettiği zaman bu parayı biraz daha pahalı alır. Her vakitte böyledir.

Şimdi b u paranın fiyatı da, faiz de müstakrizin i t ibarına göre tebeddül eder. Şimdi mesela İngiltere Devleti pa ra istikraz ettiği z a m a n % 2,5'Ja pa ra alı­yor. Biz şimdilik .% 7 ile buluyoruz , yakın vakitte j % 4 ile de buluruz inşallah.

H A L L A Ç Y A N E F E N D İ (Biddevam) — Başka devletler vardır ki, mesela vaktiyle % 15'ten aşağı alamıyorduk. Çünkü müstakr iz in itibarı malisiyle te­beddül eden ahvaldir ve zaten bank ile arz ettiğim veçhile mukavelename icra olunmuştur . F a k a t o mu­kavelenamede gösterilen % 7 faiz vermiyoruz diyor, o, maziye taalluk eden meseledir.

'BAZI M E B U S L A R — Bunlar söylendi efendim.

H A L L A Ç Y A N E F E N D İ (Devamla) — Şimdi bendenizin arz edeceğim şudur ki , Karasu Efendi ta­raf ından teşviş olunuyor. Bendenizce ayrıdır, Komis­yonca mahiyet i ayrıdır.

Biri hakkında ]% 7 faiz işlenmiş, vaktiyle kabul olunmuş, halbuki ikinci muamele aynı mahiyet te ol­madığından, biz 1% 7 faiz talep edersek, istihsal ede­meyiz. Eğer istihsal olunacak bir şey talep edecek­sek, edebiliriz; fakat o vakit de düşünmeliyiz ki, mukavelenamede acaba kalır mı? Bu da bu meselede cayi bahist ir , o da cayi bahistir. İstihsal olunabile­cek bir şey talep etmeliyiz.

Y O R G İ BOŞO E F E N D İ (Serfice) — Ekseriyet kalmadı . (Var, var sadaları)

R E İ S — Karasu Efendinin bir teklifi var, onu okuduktan sonra artık reye koyacağız.

Karasu Efendinin teklifi okunsun, dinleyiniz.

K O Z M İ D İ E F E N D İ (Devamla) — Şimdi diyor ki, |% 2 faiz almayalım, ayrıca hesabı cari açalım, bu paralar ı hesabı carimize geçirelim.

% 7 faiz olsun, fakat bir i t ibara alınsın. Biz bu­gün akdettiğimiz istikrazın birisi için çıkardığı tah­vilatın 85'ten 100 itibari bir kıymeti vardır.

Zaten 85 kuruştan satabilmek için onun revacını temin etmeye mecburdur .

Tesviyei müre t teba ta mahsus olarak bankaya pa­ra tevdi etmemize mütealliktir! Zanneder im. Rica ede­rim Rıza Paşa, böyledir. Şimdi hesabı cariye pa ra

— 699

iddiası pek doğru olurdu, biz de onu müdafaa eder­dik.

Halbuki mesele tetkik olunursa bu iki muamele arasında fark tezahür ediyor. Bu fark nedir? Banka bize pa ra veriyor ve bu parayı biz dilediğimiz gibi istimal ederiz ve vadesi d t istediğimiz kadar uzun olabilir. Banka bize pa ra verdiği zaman bank veri­yor, biz parayı geç veriyoruz. Parayı bank bize 7 faizle veriyor; bu aşikârdır. Bu parayı yine dilediği­miz gibi istimal ederiz.

Halbuki acaba biz bankaya parayı verdiğimiz zaman şerait aynı mıdır? Eğer aynı ise o vakit tabii­dir ki, bank ın da bize vereceği pa ra öyle olmak la­zım gelir. Bizim bankaya verdiğimiz parayı , bank, is­t imal edemez. Bank, bir 'müddeti muayyene zarfında bizim 'emrimiz üzerine bizim mukavelenamemiz ah­kâmına muvafık surette sarf edecektir.

Bir pa ra ki , dilediği gibi, istediği müddetçe in­san istimal edebilir. Diğer taraftan müddet i kaide zarfında yalnız istimal ettirebileceği pa ra beyninde elbette fark vardır ve aşikârdır, bahse giremez bir meseledir bu.

Bendeniz fikrimce, cidden münakaşa edelim. Şim­di, eğer b i r pa ra istediğim k a d a r elimde kalacaksa ben o paradan , ziyade intifa ederim.

Ha lbuk i ben pa ra 6 ay kalacak olursa bu para­dan elbette ondan istediğim gibi istifade edemem. Zaten bu o kadar aşikârdır ki, her gün gördüğümüz muamelat ta bunu gördünüz ve tasdik ediyordunuz.

Şimdi bir bankada 6 ay yahut 3 ay; çünkü bu­nun 'haddi vasatisi dikkat olunursa 3 ay olduğu tef­rik eder.

Şimdi efendim bu para 3 ay aşikârdır ki, bu pa­radan öyle fevkalade surette istifade olunamaz. Her gün b a n k a y a pa ra verildiği zaman, müddet ine göre faiz verilir değil mi efendim? Müddet ine göre faiz verilir. N e vakit müdde t kısa ise, o vakit faiz ufak oluyor. Ha lbuki , eğer banka, biz b u n u 1 sene için, 2 sene için % 4 faiz veriyoruz, neden? Çünkü ondan intifa edebilirdiniz; asıl mesele bundan ibarettir.

BİR M E B U S — Bir şey soracağım, siz Encümen­de idiniz, malumat ı vasia esas üzerine b ina ederek değil. Demek ki, bu parayı ikraz ve istikraz muame­lesi üzerine banka kendi parasını vermiyor da, bir çok sermayedarına vasıta oluyor. O vasıta ile bize pa ra alıyor.

Peki b a n k a doğrudan doğruya bizimle mukavele yapıyor değil mi? Sermayedaran ile ayrıca bir muka­velesi var mıdır? Acaba o da % 7 ile mi alıyor?

Page 18: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

İ : 31 5 Şubat 1324 C : 1

verirseniz, hesabı cariye teslim ederek a l a c a l a n d ı r d ı ­ğınız parayı bankaya vermiş olmazsanız kendi kasa­nıza koymuş gibi. Çünkü hesabı carinizden müracaat ettiğiniz zaman o parayı alabilirsiniz.

Faka t b u istikrazın tesviyei müret tebat ına mah­sus olmak üzere verseniz, gayri geriye alamazsınız. Bunun neticesi ne olur? Bu yolda tediyatmız sayesin­de sizin tahvilatınızın revacı temin edilmiş olur.

Çünkü sermayedaran itibar eder, onları iyi, hat ta fazla fiyatlarla bile alırlar.

Binaenaleyh siz, faiz dolayısıyla % 1 - 2 fazla is­teriz derken bendeniz korkar ım ki, bu şartı kaldır­makla kendi tahvilatımızın revacını tenzil etmek su­retiyle fiyatları tenkis edersiniz ki, zarardan başka bir şey değildir.

REİS — Okuyunuz efendim, müzakere bitti. Oku­yunuz rica ederim efendim.

10 ncu maddenin fıkrai ahiresi : «Her ne esbaba mebni olursa olsun, salifüzzikr

tahsisat işbu istikrazın tediyei müret tebat ına muktazi meblağı hâsıl etmediği takdirde noksanı varidatı umu-miyei Devletten ikraz ve ikmal olunacaktır .

İşbu istikrazın tediyei müret tebat ını temine mah­sus olan mebaliğ, Hazinei Celile lehinde senevi % 2 hesabıyla mak tu bir faiz get irmek üzere Bankı Osma­nice Taksiti Senevi unvanlı bir hesaba geçirilecek ve taksitlerin tediyesi için iktiza eden meblağ, her ku­ponun duhûlü vadesinden 15 gün evvel mezkûr Tak­siti Senevi hesabından ifraz edilecektir.»

E M A N Ü E L K A R A S U E F E N D İ (Selanik) — Bu madde budur .

Hükümet l e banka beyninde akdolunan mukavele­namenin 10 ncu maddesinin fıkrai ahıresidir.

REİS — Söz olmaz efendim, bitti müzakere, reye koyduk.

Şimdi 10 ncu maddenin fıkrai ahiresini okunacak. Suret :

İşbu istikrazın tediyei müret tebat ını temine mah­sus ve mahsur kalmak üzere Hazinei Maliyenin Os­manlı Bankasıyla olan hesabı cariye geçirilerek tak­sitlerin tediyesi için iktiza eden meblağ her kuponun duhuli vadesinden 15 gün evvel mezkûr hesaptan if­raz edilecektir.

Hazine i Celiîenin hesabı caride alacağı olmadığı zamanla rda işbu istikrazın tediyei müret tebat ını temi­ne mahsus olan mebaliğ, Hazinei Celile lehinde senevi % 2 hesabıyla mak tu bir faiz getirmek üzere Bankı Osmanice Taksiti Senevi unvanlı bir hesaba geçirile­rek, taksitlerin tediyesi için iktiza eden meblağ, her

kuponun duhulü vadesinden 15 gün evvel mezkûr Taksiti Senevi hesabından ifraz edilecektir.

R E İ S — Şimdi bu, Nizamnamenin matufun aley­hi olan layihadır. Bunu bu suretle kabul edenler el­lerini kaldırsın...

BAZI M E B U S L A R — Tayini esami ile olur.

R E İ S — Kara su Efendinin teklifini kabul edenler elini kaldırsın...

Okuduk efendi, kabul edenler ellerini kaldırsınlar... Ekseriyet yok.

B A Z I M E B U S L A R — Tayini esami ile olur efen­dim.

R E İ S — Rica ederim, dinleyiniz, Karasu Efendi­nin teklifini kabul edenler ellerini kaldırsın... Ekseri­yet hâsıl olmadı efendim.

İ S M A İ L BEY (Gümülcine) — Reis Paşa Hazretle­ri, müsaade buyurunuz, buna dair bir teklifim var.

Yani şu tadile dair, tadilin sureti kabul veya reddi­ne dair teklifim var.

REİS — Bitti efendim, karara raptolundu. İ S M A İ L BEY (Gümülcine) — Tadi le ait değil

efendim, Nizamnamei Dahilinin 35 nci maddesi - ki, buna taalluk eder efendim - onun için şimdi ekseriyet hâsıl olmadığı için söylüyorsanız...

REİS — Bu kabil değildir, şimdi reddolundu efen­

dim, reddolundu.

İ S M A İ L BEY (Gümülcine) — Karasu Efendinin

teklifinden siz daha evvel bir teklif ekseriyete vazet­

tiniz.

REİS — Karasu Efendinin teklifini koyduk, ek­

seriyet hâsıl olmadı. İ S M A İ L BEY (Gümülcine) — Nasıl ikincisini koy­

muyorsunuz reye? Onun heyeti umumiyesini , bunun... (Gürültüler)

REİS — Kara r hâsıl olan şeyi tekrar reye koya­mam.

B A Z I L A R I — Kara r var, karar var. İ S M A İ L BEY (Gümülcine) — Reis Paşa Hazret­

leri müsaade buyurunuz rica \ ederim, müsaade buyu­run, şu madde için reye müracaa t edelim.

R E İ S — Bu maddeyi reye koydum. Ekseriyet, o m a d d e için hallolmadı.

E M R U L L A H E F E N D İ (Kırkkilise) — Reddolu-nur ve reddolunmalı efendim.

R E İ S — Bu maddeyi evvelce komadım. Gürü l tü ediyorsunuz. Eler kafadan bir ses çıkıyor.

E M A N Ü E L K A R A S U E F E N D İ (Selanik) — Reis Paşa Hazret ler i rica ediyorum.

R E İ S — Raddolundu efendim.

— 700 —

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 19: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

İ : 31 5 Şubat 1324 C : 2

P A N Ç E D O R E F E F E N D İ (Manastır) — Herkes yerine otursun.

E M A N U E L K A R A S U E F E N D İ (Selanik) — Aman efendim, rica ederim.

P A N Ç E D O R E F E F E N D İ (Manast ır) — 6 ncı maddesini reye vazediniz.

REİS — O maddeyi reye koyacağız. Şimdi söz söylenemez.

P A N Ç E D O R E F E F E N D İ (Manastır) — Reis Pa­şa Hazretleri , hakkı riyaseti muhafaza ediniz.

REİS — Bir teklif daha var, okuyunuz. E M A N U E L K A R A S U E F E N D İ (Selanik) — Sö­

z ü m ü bit irmedim. Sözümü... (Gürül tüler) REİS — Bir teklif daha var, onu okuyunuz .

Riyaseti Celileye Hükümet i Osmaniyenin Banka ile akdeylediği is­

t ikraz ve bey'i rehin ve avans mukavelat ından 1 ncisi hakkında haiz olduğu hakkı hıyarına binaen, 1 ncisi-nin feshi halinde, sarf tarzında olarak aktedilen 2 nci mukavele ahalihi kalacağından, Hükümet i Sen iyeyi hu za ra rdan vikaye için layihaya zirdeki maddei ka­nuniyenin dercini teklif ederim.

Maddei kanuniye : Banka hakkı hıyarına binaen istikraz mukavelenamesini feshettiği takdirde, 11504 istikraz tahvilatından satılan 50 000 kıta tahvil hak­kındaki bey ve şira muamelesi dahi infisah edecektir.

İzmir Mebusu Mazl iyah

REİS — Bunu kabul edenler elini kaldırsın... Kabul olundu efendim. ' M E H M E T C A V İ T BEY (Maliye Encümeni Maz­

bata Muharr i r i ) (Selanik) — Komisyon tarafından da bu teklif kabul olundu. Komisyon da bunu kabul edi­yor ve reye vazını teklif ediyor. Maddei kanuniye okunsun.

6 ncı madde : Maliye Nezareti , işbu kanun ile, buna merbut bulunan 1, 2, 3 numaral ı mukavela tm icrayı ahkâmına memurdur .

H A S A N F E H M İ E F E N D İ (Sinop) — Yani Mec­lisin kararı veyahut bazısının mütalaat ı , yani yanlış manalar verilerek bunlar bir şey anlamıyor diyerek, bir takım müstehziyane haller müşahade ediyorum.

R E İ S — Bu suretle muamele edecek hiç kimseyi tasavvur e tmem bendeniz.

İ S M A İ L BEY (Gümülcine) — Reis Paşa, 2 keli­me arz edeceğim.

R E İ S — Bu mesele hakkında söyleyecekseniz, bit­ti efendim.

BİR M E B U S — Banka, bu teklifi kabul ederse, Karasu Efendi gitsin, kendisi görüşsün. (Gürül tüler) «Olamaz» sadaları)

E M A N U E L KARASU E F E N D İ (Selanik) — İzah edeceğim efendim.

REİS — Meclis kabul etti, ekseriyet hâsıl oldu efendim. (Gürültüler)

E M A N U E L K A R A S U E F E N D İ (Selanik) — O n u n aleyhinde söylemeyeceğim efendim. Heyet... (Gürültüler)

Faiz hakkında söz söylemeyeceğim. Çünkü karar altına alınmıştır.

H A L İ L BEY (Menteşe) — Reis Paşa Hazret ler i , pek ehemmiyetli bir meselede Meclis bu zamana ka­dar yapmamış olduğu intizamsızlığı gösteriyor. Ya­rısı dışarda, yarısı içerde. Müsaade edin de biraz te­neffüs edelim.

REİS — 20 dakika teneffüs efendim.

Hi tamı Celse; Saat : 10.15

İ K İ N C İ C E L S E

Bed'i Müzake ra t : Saat : 10.40-

R E İ S : Reisvekili Aristidi Paşa

K Â T İ P L E R : Nes im Mazliyah Ef. (İzmir), Müf i t B. (Yanya)

R E İ S — Efendim, ekseriyet hasıl oldu. Celseyi açı- I 'Kanun lâyihasının 6 ncı maddesini reye koyaca-

yorum. ğım.

İstikraz mufcavelatı üzerindeki müzakera t ımıza de- H A L L A Ç Y A N E F E N D İ (İsîtanlbül) — K a r a s u

varn ediyoruz. j Efendinin i'türazatı var efendim.

TBMM KÜTÜPHANESİ

— 701 —

Page 20: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

I : 31 5 Şubat 1324 C : 2

E M A N Ü E L K A R A S U E F E N D İ (Selanik) — Bendeniz, efendim, o mukavelenamenin fıkrai ahire-süne itiraz eyledim. Ona dair itirazı dermeyan edece­ğim ve 10 ncu madden in fıkrai afairesıinden Cavit Bey refikimiz buna cevap verelim de sonra birer birer... (Gürültüler) Yalnız b u nokta hakk ında müzakere ce­reyan... (Gürültüler) O mukavelenamenin ne 'gibi ma­zarratı muc ip olacağını söyleyeceğim.

R E İ S — Şimdi 2 nci lâyiha hakkında Söyleyecek­

siniz.

E M A N Ü E L K A R A S U E F E N D İ (Selanik) — Hiç olmazsa öteki istikrazlar 'için faydası olur. Ma­lumu âlinizdir ki, 2 nci numaral ı m a z b a t a 1904 senesi istikraz tahvi lâ t ından evvel Hazine i Maliyenin hesabı carisine merhun Bankı Osmani d e n mubayaas ına müteallik mukavelenamenin suretidir. Yani b u m ü j

bayaa ne suretle cereyan ettiğini an la tmak lâzım ge­lir. Vaktiyle biz b i r istikraz etmiştik. 1904 tarihli is­t ikraz namı ile. Nasıl ki b u g ü n k ü 1908 'diyorsak, o va­ki t 1904 istikrazı demiştik. Çıkardığı tahvilât ın bir kısmını mevkii tedavüle koyduk. Esasen o suretle anlaşılmış idi. Bankaya bir kısmını bir namla da, hat­ta hakika ten Komisyonu Mahsusunun beyan ettiği veçhile, hak ika ten teessüf edilecek bir muameledir . Bizim, bankadan hesabı cari suretiyle b i r pa ra almak idin o tahvilât ın fazla bir miktarını ç ıkararak veyahut o mik ta rdan bir kısmını sa tmayarak bankaya tevdi ettik. Bir taraf tan % 4 aldığımız halde, diğer taraf tan aynı para için biz veriyoruz. Bunu pek iyi ve pek gü­zel surette beyan etmişlerdi. B u suretle olan şu mua­mele, bugüne k a d a r devam etmiş ve fakat bu defa görüyorum ki, bunların yeni b i r istikraz yaptığımız­da boyuna aynı suretle 50 b in tahvil ki , b u n a da K o ­misyonu Mahsus it iraz etmiş ve hat ta b i ran evvel çare bu lmak iktiza ediyor. Aynı suretle bir h a t a yapı­lıyor. Ve evvelki 50 b in tahvil in de satı lmasına da te­şebbüs ediliyor. Evvelemirde bu ikisi fazla : 50 b in tahvil çıkarıp da onlar ı yine satmak belasıyla uğraşa­lım.

Diğer taraf tan , yaptığımız b u 50 bin tahvilin, ki haddizat ında arz ettiğim gibi muvafık bir muamele değildir, bunu mademki böyle yaptık, yaptığımız b u istikrazı b ü t ü n tahvilât hakk ında yapmayıp da, çün­k ü dikkat buyurduğunuz şu kadar bir tahvilât üze­rinedir ve b u n u n idin de % 2 veriyoruz. Şimdi bun­ları satmayız 85'e. Bir kısmını yalnız ayırırız. Aynı kıymeti itibari yede olan diğer 50 bini 83.5'a satıyo­ruz ki , b u n u n hikmetini anlamadım. Anlamadığımın d a sebebi, yalnız an lamadım deyip de anlamadım su­

retiyle telakki edilmesin. Ötekiler, yani öteki 50 b in tahvil hakk ında henüz mevkii- tedavüle çıkmadığı için, biz onu meydana getirip de, bunu bize b u n u n için 5Q bin fazlasını mademki banka , bekleyip de ondan sonra alacak idi, b u n u n oradaki hesabı carimiz gûyâ terhinsiz olarak bırakılmış ve bize Banka, bu ettiği iyilik üzerine o iyiliğn, o 50 bin tahvili aynı kıymet itibariyle satılırken 83.5'a satıyoruz. Niçin o daki­kada kati bir suretle karar verilir, anlamadım? Ka­naat hasıl olmamasının sebebini de arz edeceğim. Efendim, bu da 1 000 tahvil , bugün Paris borsasın-dadır. Bendenizin icra edeceğim tahkikata göre, 92,5 kıymetindedir. Faka t diyorlar ki arkadaşlar , 91,5 imiş, 91,5 olsun 91 olsun. Bu 91 pun to üzerinde satılan b u tahvilatı biz 83,5 üzerine satıyoruz. Bunda eğer 92,5 olursa 9 kuruş kaybediyoruz. 1 milyon 100 bin lira üzerine hesap edecek olursak, 100 bin liraya yakın bir para kaybediyoruz. Kaybediyoruz da, mut lak bu kaybetmek adeta bizim cebimizden alınılmış gibi göstermek suretiyle ben bunu söylemiyorum. Telâş etmesinler. Hakikaten bugünkü fiyatla Paris ' teki fi­yatla bizim burada satacağımız fiyat arasında el­bette bir fark olması lâzım gelir. Niçin? Bizim para­ya ihtiyacımız vardır. Birden bire hücum edip te çıkaracak olursak, m a d e m ki öyle bi rden bire pazara çıkarırsak elbette fiyat tedenni eder. A m a hiçbir vakit bu dereceye kadar tedenni edeceğine iht imal ver­mem. Hiç bir suretle bu kadar aşağı gelmez. Ve hiç bir suretle de inanmamanız ı rica ederim. Korkak bir surette muhakeme etmeyelim. Değil 82, bugünkü günde borsada teminatlı bir tahvilatımız bu suretle 92,5 ta satılırken, ve bu satış ta pek de mübalağalı değildir, çünkü ahvali i t ibariyemiz iktizasınca, mu­kayese edecek olursak göreceğiz ki, bir dereceye kadar o da nakıstır. Bu da yalnız 50 bin tahvilin meydana tedavüle çıkarı lmasında olabilir. 1,2 yahut 3 punto fark edebilir. O da niçin? Belki de elinizden a lmak suretiyle, yahut bir müesseseye satmak mec­buriyet inde bu lundurmak için, belki sureti mahsusa-da rekabet ettirilerek o suretle indirmeye çalışmak suretiyle olacaktır. Bu hakikat i size söylemek mecbu­riyetindeyim. Yan i biz, satılığa çıkardık mı , diğer taraf tan bazıları da çıkacak, daha aşağı bir fiyatla satmaya sayedecekler. Biz de satılacağa çıkarınca, ni­hayet bir kâr bulmayınca, mecbur olacağız daha aşağıya satmaya. Zafiyetimizden istifade etmek su­retiyle 83,5'a al ınmak isteniyor ve o noktai nazardan muhik görmek istiyorlar. F a k a t bir çare olmayınca, demek, mecburuz tabi o larak ezilmeye. Hayır . Çare vardır. Ve bu çarenin de bu defa ilk muamelede

— 702 —

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 21: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

t : 31 5 Şubat 1324 C : 2

tahrir etmeliyiz ve bu suretle bunlara imkân bırak­mamalıyız.

H A L L A C Y A N E F E N D İ (İstanbul) — Karasu Efendi! 85,5'a satılmış!

E M A N Ü E L K A R A S U E F E N D İ (Devamla) — O halde bizim tasdikimize iktiran etmesi lâzım gel­mezdi. Yok efendim, bizi tetkik etsinler. Bu dedikleri şey katiyen satılmış. Bizim tasdik ve ademi tasdiki­mizden dolayı bir çare yok dersek, beyhude burada lâkırdı söyleyeyim.

H A L L A C Y A N E F E N D İ (İstanbul) — Kararna­meyi okuyunuz efendim.

E M A N Ü E L K A R A S U E F E N D İ (Devamla) — O vakit beyhude bizim tasdikimize itiraz etmek sure­tiyle. (Doğru doğru» sadaları)

Efendim, bendenizin bildiğim bir şey varsa, o da komisyonun bize gönderdikleri mazbatadır . O mazba tada diyor ki, tasvibinize havale ediyoruz 1,2,3 numaral ı mukaveleleri . Mademki bu komis­yon bu suretle şey ediyor, bilmeyelim ki bunu biziffi için muzır görürsek ve reddedersek, demek oluyor k i biz o işin o noktasını kabul etmemiş olacağız. Bu iş, gayrı m u n t a z a m surette cereyan etmiş. Esasın­dan beri gayr ımuntazamdır .

H A L L A C Y A N E F E N D İ (İstanbul) — Böyle kanunlar , evvelden yapılmalı idi. Mecbur olduk yap­maya.

E M A N Ü E L K A R A S U E F E N D İ (Devamla) — Şimdi efendim, Hükümet , gayrı muntazam olarak yapmış. Eğer ki bu mazbata bu suretle yolsuz olarak yapılacak olursa ve eğer bizim tasdikimize iktiran etmek lâzım gelmezse, beyhude ne yorulalım. Faka t k a f a n kabul e tmem ki, bizim tasdikimize iktiran e tmeden böyle bir muameleyi kabul edelim.

İ S M A İ L P A Ş A (Tokat) — Maliye Nezaret inden sual ederiz.

E M A N Ü E L K A R A S U E F E N D İ (Devamla) — Diyorduk ki, bunlarla bugünkü gündeki fiâtı itibarîsi bile dûn addedilmek lâzım geliyor. Bunda şu zararı kabul ettirecek hiçbir sebep ve mecburiyet göremi­yorum. Vâkıâ öbür meselede denilebilirdi ki, para­ya ihtiyacımız vardır. Son derece ihtiyacımız oldu­ğu itibariyle bunun için kabul ediyoruz. Bu buna merbut değildir. Merbu t o lmamakla beraber, bunu kabul etmeyecek olursak, bizi de aldığımız paradan dolayı hat tâ tazyik etmelerine de hiçbir sebep yoktur. Çünkü izah edeceğim ne için? N e tür lü tahvilat? Tahvilat dediğimiz ne zannedil iyor? Kendi senedi­miz. Bir mülk olarak bir tahvil yapıyoruz. Hazine

diyor ki, «lira şu suretle ödenmek ve şu faiz veril­mek üzere borçluyum. Bu faiz ve resülmale karşı filan ve falan ve falan yerdeki hası lat ımdan veri­yorum. Binaenaleyh ancak bu hasılat bunu öde­mek üzere göster iyorum» diyor.

Bu, artık bir kanun h ü k m ü n e gelir. Ade tâ re­hinli bir tahvil oluyor. Mahiyet i i t ibarî nerede olu­yor? Yalnız borçta değildir. Asıl haddiza t ında tahsis edilmiş olan varidatın Hüküme t in itt ihaz edeceği bir karar , başka bir yere sarf etmek suretiyle hasıl oluyor.

Şimdi bakınız ki, tahvil or tada kalmakla beraber yani biz bankaya verdik ve banka buna mukabi l bize pa ra vermiş ise, artık hesabı carimiz rehinsiz kal­mış değildir. Niçin hesabı carimizi nasıl ki bir tah­vilatın yaratı lmasına lüzum olacak ve bu da hesabı carinin temini için terkedilmiştir . Bu, bakınız efendim, maddei sabıkadan muher re r olduğu üzere, 5 nci mad­de: (İstikraz mukavelenamesinin 5 nci maddesini okur)

Meşru tun lehine intizaren, yani biz 50 bin tahvil alıyoruz ya, o sırada ne olacak? İkisinin arasında öteki mukavelenamenin kabulüne intizaren 1904 se­nesi % 4 faizli 50 bin kıta tahvilin faizi senevisi kuponlarının bedeli olan, çünkü asıl mahiyet ondan­dır, onun teminindedir, bedeli olan 42 bin Osmanlı altınını 1908 senesinden itibaren €/0 4 tahsis ettiğinin^ miktar ından fazlasını buna hasrediyoruz. Efendim, bundan anlaşıldığına göre biz, tahvili or tadan çıkar­makla beraber, hesabı cari rehinsiz kalmamıştır . Çün­kü bununla temin edilmiştir. Ve fakat bugünkü bi­zim müzakeremizde bir noksan tasavvur eder misi-nizki, onda bir noksan yoktur . D ü n söylediğim gibi bugün de tekrar edeyim. Noksan nerdedir? Biz bu 1904 faizinin mukavelenamesini görmedik. D ü n de­diler ki, çarşıda fransızca ki taplar vardır satılıyor. Gidersin, alıyorken, bendenizde bir ki tap var, ona baktım. Ben onu orada görmedim. Meğer ki unut­muşum. Sosyetelileri vardır. O şeyler, hep o istikraz­lar onda aradım. 1905 tahvilat istikrazını bulma­dım. Ben orada doğru idim. Size de baktım. Eskisi­ni aldırmış.

Şimdi efendim...

H A L L A C Y A N E F E N D İ (İstanbul) — Yenisi var­dı.

E M A N Ü E L K A R A S U E F E N D İ (Devamla) Yenisini bulamadım. Faka t mademki bizim muhake­memize, tasdikimize bırakılacak bir muame le var, onun üzerine ta tbikat icra edilerek nasıl tabedilmiş

— 703 —

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 22: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

İ : 31 5 Şubat 1324 C : 2

ise, bunu da tabett irmek suretiyle enzanmıza arz edilecek olsa, cümlemiz, bunu müta laa ettikten sonra, nenin üzerine ve ne mahiyet üzerine tahvi­latı 83,5'a satıyoruz? Ve hakikaten satmakta men­faat var mı? Yok mu? Ancak o tahvilatın sureti te­şekkülüne dahil olan malumat ın meydanda olmasıyla bu noksaniyete binaen. Yalnız istidlâlen ne kadar

bulabilirsek, bunu da anlamak isteriz.

M a d e m ki görüyorum ki, bir tahsis ayrılmıştır, bir varidat , derim ki tabii budur . Şimdi o mukavele­namede bi lmem acaba burada tahsis edilmiş olan şu hasılat o rada da mevcut mudur? Bu sırada gelince, zait bir surette irad etmeye başlarım. Çünkü cehale-ten gidiyoruz. Bize malumat vermediler ki, bu su­retle biz ma luma t alalım. Bu muamela t , kanunen noksandır. M a d e m ki verilmedi, noksan olmak sure­tiyle muhakemeyi cereyan ett ir iyorum. Faka t esası­na pek de dokunmadan olmayacak. Dolayısıyla bu noktadan muhakemeye rûcu ederiz. Muhakemeten biz bunu kabul etmedikten sonra ne olacak? Bir para­dır çıktı. Çünkü o istikraza dokunacak gibi gelirse herkes başlar düşünmeye. N e yapacağız Parayı? Kurtula l ım.

Şimdi efendim, ne oluyor? Arz edeceğim efen­

dim.

Biz şey edecek olursak, bu tahsis ettiğimiz bu ha­sılatı her vakit o hesabı carimizin teminine karşı ta ki öteki 50 bin tahvili buluncaya kadar ve eğer bunu bulacak olursak, o da kur tu lmuş olacak.

Bizim elimizde şimdi bu tahvilat vardır. Bu tah­vilatı biz gidip de başka tarafta sa tmamız lazım gele­cek olursa, demin tadat ettiğim tehlikelere m a r u z kal­mak suretiyle daha noksan satmak ihtimali vardır deniliyor. Ve benden iz ' de r im ki, katiyyen yoktur ve neden anlaşılıyor ki yok olsun? Ben bu 92'ye satıla-gelmekte o lduğunu gördüğüm bir kâğıdı, benim tara­fımdan satılmaya teşebbüs edileceği sırada, 82,5'tan aşağı gideceği... (Gürül tü) Çünkü bütün bu borsalar­da satılabilir ve ha t ta Paris Borsasında olacak olursa daha ziyade kıymetlidir. O cihetle nazarı dikkate alın­m a k lazım gelecektir. Almadılar mı? Hay ı r efendim, aldılar diyor. Çünkü almadıklarını bilirim. Çünkü al­madılarsa, bugünkü fiyatta bu mukavelenamede bu­nun kimin taraf ından vazediliyor diyoruz ya, hep ka­ranlıkta gidiyoruz. Dikkat buyurur musunuz? Bunu almadılar mı? Almadı lar mı da biz, istidlal ile anla­yamıyoruz? Bu mukavelenamede bunun kimin tara­f ından verilecekse alınmadı. Al ınmadı ise, bunun için bir sarahat yok, vaktiyle alınmış. Mademki vaktiyle

alınmıştır, niçin 2 kuruş verdik pul parası? Paris gibi bir borsada satılabilmek ve bu suretle daha haysiyetli olmak için hakikaten haysiyetli bir surette gidiyor. 9 ,5 bir fiyatta bulunur, bunu 83,5'a satmak mecburi­yetini de maddeten, zahiren bahiren görmeyince ne­den mecbur olalım? Çıkarmamız üzerine, kıymete birçok tedenni hâsıl olacak ve ondan dolayı ne suret­le takdir edebiliriz ki, bu dereceye kadar olabilecek? Hiçbir hesaba ve hiçbir esasa müstenit değildir. Şim­di efendim, lütfediniz bakalım. 92,5 vardır, ediyor. Pek öyle münasebetsiz bir fiyattır da, yahut kaide­siz usulsüz surette verilmiştir de, bunun için biz ona istinat etmemeliyiz. Fevkalade arz ettiğim gibi bir esas üzerine yüz, 92,5 yani değildir ki, haysiyeti ol­madığı bir dereceyi kazanmışt ır da bundan dolayı bir zarar görmüştür ; değildir. Çünkü size ufacık bir mi­sal göstereyim. Aynı suretle bizim tarafımızdan vaz­edilmiş tedavüle çıkarılmış tabir ettiğimiz teminat noktai nazarıyla bundan başka bir şey olmayan bir tahvilatın bütün borsada 98'e yakın bütün bu düyu-natırnıza nispeten ne vakit bakıyorsak görüyoruz ki, 92 ve 93 ve 94 pek mübalağalı değildir. Bilakis, bir muvazenei mutedi le üzerine gidiyoruz. Bunun bizden çıkacağı için başka bir sermayedar bunu da indirmek

teşebbüsüne gidecekleri denecek olursa ve bu suretle bu ahvale binaen biz yapacak olursak, evvelemirde nazarı dikkatimize arz edeceğim bir şey var . Demek olur ki, sermayedaranm istidadına karşı o lmak üzere ileri götürmek oluyor ki, memul e tmem ki, sermaye­daranm kendi menfaati dairesinde olmuş. Niçin? Bi­zim ne kadar? Çünkü bizim, yanılıyorsak, birkaç mil­yon bir şey derler güya sakhyormuş gibi, 30 milyon bu tahvilattan şeyimiz vardır tedavülde. Bunlar nere­de, kimin elinde? M u sermayedaranm elinde. Eğer on­lar bir kısım tahvilimizi onlar indirmeye veyahut biz mecburiyet taht ında borsadan indirmeye teşebbüs eder­sek, o halde cümle kasalarında olan tahvilat da ine­cek. Şu tahvilattan taar ruz edecek; çünkü birbirine bağlı gibidir. Para verecek, görseniz başka bir suretle daha ehven. Çünkü varidatı , teminat ı bir olmak iti­barıyla ne yapar? Kendi , ötekilerinden satar ki, o va­kit onların fiyatı tedenni eder. Mecburen onların ser­mayedaranm, kendi kasalarında olan diğer tahvilatı muhafaza etmek için bizi öyle ettiğimiz suret bir, iki, üç aşağı indirerek, borsada satılmak fiiline meydan vermeyecektir. Bu bir itikattır ve bir fikirdir ve zan­nedersem de muvafıktır . İkinci derecesi böyle oldu­ğunu da kabul etmiş olsak da, 92,5'tan 83,5'a, eğer banka, vermezsek, artık b u n d a n dolayı kaybedeceği­mizi de kabul edecek olsak, kaybedeceğiz. Birkaç pa-

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 23: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

İ : 31 5 Şubat 1324 C ; 2

TBMM KÜTÜPHANESİ

nun mecburî olduğunu kabul etmek lâzım gelir. Sa­niyen, tun t meselesine gelince, Karasu Efendi diyor­lar ki, 83,5'a sattığımız bu tahvilâtın piyasada 91,5 fiyatı vardır . Bunu encümenin size takdim ettiği ra­po rda arz etmişti. 25 noksanına b u tahvilât ın satıl­ması f a h i ş bu lunmuş idi. F a k a t b u fâhişliğin yine b u muamelenin kabul ve tasdiki şundan dolayı lâzım gelir ki, Banka ile şu mukaveleyi imza ettiğimiz gün, yani 6 Eylül 1324 tar ihinde Banka, henüz satmadığı bu tahvilât ın bedelatını bize tediye e tmeye başlamış ve 3 ay zarfında ipt ida 6 Eylül 'de 400 b in lira, 1 Teş-rinevvelde 300 bin lira, 1 Teşrinisanide baki kalan 258 b in küsur lirayı Bankadan almışız. Bugün bu muameleyi feshetmek istiyoruz. Aldığımız 820 bin liranın aldığımız günlerden t aa Bankaya tediye ede­ceğimiz güne kadar % 7'den faiz hesap edilecek olur­sa 50 - 60 bin l ira eder. F a r z edelim, bu tahvilatı Banka satmayacak, biz alacağız. Bunları kendimiz Avrupa borsalar ında satacağız. Bu tahvilâtın piya­sada fiyatı 91.21 santimdir. Bunu da kabu l edelim ve biz bunu kabul etmekle beraber , emin olunuz, bor­salarda muamelâ t b i r intizamı m u t a t dahilinde cere­yan etmez. Sendikaların müdaha lâ t ı vardır. Borsalar­da bütün kâğıtların fiyatları, sendikaların müdaha­lâtı mütemadiyesi , tazyîkatı şedîdesi al t ında mahkûm­dur . Bir sendika, isterse, fiyatta 3 - 4 pun to bir defa için husule betirebilir. Evvela bu tehlikeye maruz oluyoruz.

BEDRİ BEY (İpek) — Şimdi bir şey soracağım. Ma­

liye Nazare'ti, burada birçok banka var. onlara mu

racaat etti mi?

M E H M E T C A V İ T BEY (Devamla) — Onu da arz edeceğim, dinleyiniz rica ederim. 91.25 santim fiyatı piyasada mevcut tu . Biz sattığımız zaman, mu-hufaza edilmesi kabil değildir. H e r ha lde 3 - 4 punto eksiğine. Yine bunları biz doğrudan doğruya sarama­yacağız. Devlet mut laka Paris, Berlin, L o n d r a bor­salarında bu 50 bin tahvili satacak mutavassı t lara arzı ihtiyaç edecektir. O mutavassı ta da b i r komisyon ve­recektir. O komisyonu da hesaba, ithâli t akd i rde fiyat ancak 86 - 87 ile 83,5 arasındaki fark, beher tahvilin­de 3,5 l i radan. Onu nazarı dikkate alınız. Sonra da o 700 - 800 liraya 7'den t ak i tediye edeceğimiz güne kada r vereceğimiz faizleri hesap ediniz. Sonra kâr­lı mı, yoksa zararlı mı anlarsınız. Evvelâ birinci nok­t a bu. Hesaba kalırsa pek kolaydır . İkinci nokta , bu­yuruyor lar ki ,Bedri Beyefendi b u tahvilatı H ü k ü m e t zaten akdetmiş olduğu banker lere müracaa t etti. Baş­ka bankalara müracaa t e tmedi ve b u n u n ne kadar

ra bundan ibaret olacak. Bugün şu kadar tahvilatı­mız satılıyor da, yalnız banka satar da biz satmayız, olamaz. Çünkü vaktiyle ne kadar masraf lazımsa, tah­vil o lunmak için bir defa diyerek şu tehlikeye maruz kalarak biz 10 T e m m u z d a idarei müstebidei yerinden yırttık, biz bu gayretle se rmayedaranm 10 Temmuzu 5 şubat olmak suretiyle istibdatını yıkmış olacağız. (Alkışlar)

Fakat bugün onlar desinler ki, he r sermayedâ-rânla iş yaparız. Görsün le r ki, yalnız bir bankaya merbut değiliz. O vakit sermayedârân gelecek, o va­kit tabiidir ki rekabet olacak.

H A L L A Ç Y A N E F E N D İ (İstanbul) — Rica ede­rim, bir söz söyleceğim. Ancak, bunları düşündü.

M E H M E T C A V İ T B E Y ( M A L İ Y E E N C Ü M E N İ M A Z B A T A M U H A R R İ R İ ) (Selanik) — Encümen namına söz söyleyiniz.

E M A N U E L K A R A S U E F E N D İ (Selanik) — Bendeniz encümen yaptığı muamele i tsminiye de hacet yoktur. Bütün görüyorsunuz hakikaten, ha t tâ 20 senenin böyle idare edilmiş olsaydı, hu bahiste b u r a d a olacaktı . Çünkü istikrazata hacet kalmaya­caktı. Bunun yaptıklarına itiraz suretiyle değil, ya­h u t olanlar yapılmak lâzım gelen şeyleri yapsınlar, demek değil, yapmadılar değil, ben şimdi sizin gay­ret edip de biraz sonra ki olacakt ır zarar , zarar ola­cak olsa mevcudiyeti milliyemizi gösterdiğimiz gibi, movcudyeti maliyemizi göstermek istiyorum. Bu bir tekiiftu-. Kabul ederseniz edelim. Bu noktadan dolayı arz etlim.

M E H M E T C A V İ T BEY ( M A L İ Y E E N C Ü M E N İ M A Z B A T A M U H A R R İ R İ ) (Selanik) — Karasu Efendi Î904 istikraz tahvilât ından Bank Osmaniye msvdu 'o lan 50 bin tahvilin mubayaas ına müteallik mukavelenameye itiraz ediyorlar ve bu tahvilâtın ne­den dolayı satılmak medburiyetinin hissedildiğini ve b u mecburiyetinin esbabını dün arz etmiştim. Bir izah etmiştim ki, Hükümet , Banka ile istikraz mu­kavelesinin akdine giriştiği esnada ihtiyacatı nakdi-yesinin şiddeti, kendini behemahal para tedarikine medbur kılmış ve öteye beriye vuku bu lan müracaat­ları müsmir olduğu cihetle, bilmeeburiye, bil ' ıztırar bankada bulunan 50 bin tahvilini sa tmaya teşebbüs etmiştir. Bedelatını a lmak için o zaman gayet şedîd ve âcil olan ibJtiyaea'tını ifa etmek üzere bu paraları tedarik etmek için o tahvilâtı bizim herkesten evvel tasdik ettiğimiz bir zarar la beraber , o zarara rağmen bankaya satmaya muvafakat etmiş K a r a s u Efendi bu muameleyi tecviz etti. Evvela zaman itibariyle bu-

Page 24: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

İ : 31 5 Şubat

b ü y ü k hata o lduğunu badema tekerrür etmemesi lâzım gelmiş o lduğunu dün arz ve izah et t im. Bu 50 bin kıta tahvile gelince, b u n d a müracaa t edemez. Çünkü bu 50 b in lira tahvil bankaya bizim verdiğimiz ıbir rehindi . Banka için o tahvilât, kendisine satılmak şartıyla rehinden ancak tahsil edilmesine müsaade , ancak o şartla kendisine borçlu o lduğumuz bir mil­yon liranın rehinsiz kalmasına, bundan dolayıdır ki, Hükümet , b u hususta başka Ibir bankaya müracaa t edemez. Saniyen, öyle değil mi efendim? Borcum olacak olursa siz o rehni kolaylıkla çıkarıp benim elime verir misiniz?

B E D R İ BEY (İpek) — Parayı alırsak.

M E H M E T C A V İ T BEY (Devamla) — Evet, ala­

cağınızı verirsem; fakat alacağınızı vermiyoruz.

B E D R İ BEY (İpek) — Maliye Nazare t i diğer ta­rafa müracaa t eder.

M E H M E T C A V İ T BEY (Devamla) — Maliye Nazare t i müracaa t etmedi efendim.

IBEDRİ B E Y (İpek) — Etmedi ise, hatâ etti. De­mek ki Maliye Nezaret i , Banka ile uyuştu.

' M E H M E T C A V İ T BEY (Devamla) — Efendim, i tham etmeyiniz. «Uyuştu» demeyiniz rica ederim. Öyle müşkül bir mevkide Maliye Nezaret i öyle bir zamanda bu lunuyordu ki, bu kabil değil idi. Rehinden geçemezdi.

BEDRİ BEY (İpek) — Bu kadar müessese vardı.

Olmasın, efendim. Bir banka eğer...

. M E H M E T CAVİT BEY (Devamla) — Bedri Be­yefendi! eğer bankaya bo rcumuzu tesviye etmiş ol­saydık, o zaman hakkımız vardı. Banka taahhüt eder­se, ben parasız vereceğim, m e r h u m tahvilatı bize iade etti. Faka t bankaya 1 milyon lira bo rcumuz var. Ka ­bil midir ki, bunu tekrar bize iade etsin? Maliyenin müsaadekârâne olan hatalar ı lâyuad ve lâyuhsâdır. Onu maaziyâdet in tasdik ettik ve arzu ederiz ki, o ha tâ la r tekerrür etmesin. Ve nihayet işte bu muame­lenin yürütülmesinde bizim için hiçbir menfaat mev­cut değildir. Ondan sonra Ka ra su Efendi buyuruyor­lar ki, millet istibdadı, istibdadı siyasiyeyi yıkacak k a d a r bir iktidar gösterdi. İstibdadı siyasiyeyi yık­m a k için yalnız bir şey kifayet ederdi; o da bir hami­yeti vatanperveranedir . Efradı millet, o muhabbet i maaziyâdet in göstererek istibdadı bir an içinde yı­kabil irdi . Faka t maatteessüf istibdadı maliyeyi yık­m a k için yalnız hamiyet kifayet etmez. İst ibdat yık­m a k için Maliye, paraya muhtaçt ı r . Yalnız lâkırdı ile bir mü lk ıslah edilmez ve hiçbir zaman itibar ile

1324 C : 2

oynanmaz. Siyasetle oynanabilir . Faka t hiçbir zaman itibarla oynanmaz. Hepimiz , göğsümüzü kurşuna gere­biliriz. Faka t hiçbir z a m a n milletin itibarıyla oyna­maya hakkımız yoktur.

IBEDRİ B E Y (İpek) — B u bir meselei müh imme-dir ki, birkaç gün devam edecek, Söylenecek.

E M A N Ü E L K A R A S U E F E N D İ (Selanik) — Şimdilik bu muamelede paraca ihtiyaç gösterip gös­termeyeceği, netice budur. Biz bankayla bozup da baş­k a bir tarafa satacak olursa, art ık arzettiğim gibi, şimdi para meselesi o r tada kalmıyor. Olsa olsa 83,5' t an aşağı satabileceğiz. 12'si kal ıyor or tada. H i ç ol­mazsa bir defa tecrübe edelim.

İ S M A İ L P A Ş A (Tokat) — Ya zara r edersek?

E M A N Ü E L K A R A S U E F E N D İ (Devamla) — •Bu suretle b i r defa t ec rübe edelim. Bir defa tecrübe ettikten sonra göreceğiz ki, (Bir mebus sözünü kes­mekle , diğer mebusan tarafından «Devam edin, de­vam edin» sadaları.)

Şimdi efendim, bugün verilen hesaba göre, eğer satmak suretiyle 2-3 punt to kaybedecek olursak ve eğer ki , komisyon da verecek olsak, ki vermek lâzım gelir, bu suretle olacak olursa yine kârlıyız. Ve yal­nız kârı para noktasından değildir. Bir dereceye ka­d a r mevcudiyeti maliyemizi iş işler ve öteden beri arar ve işimizi bu suretle bağlar t ak ımdan olduğu­m u z u göstereceğiz ve isbat edeceğiz ki , art ık burada b i r idarei maliye vardır. Nerede bir idarei maliye görülürse, o rada bir itibârı malî vardır ve o vakit i t ibar çoğalır; ne vakit itibar çoğalırsa, o vakit çok ıpara bulunabilir. Biz hamiyyeten b u n u idare suretiyle yapacağız. Sonra, para bu lmak meselesi vardır. Da­ha yapacağımız çok şeyler vardır. Pek telâş etmeyelim. D ü y u n u Umumiyede bizim ihtiyat akçesi vardır . O bizimdir , bakacağız, gideceğiz, ne gibi muameleler vardır. Biz millet için geldik, o turduk. D ö r t köşe do­laşacağız. N e k a d a r toplayabiiirsek toparlayacağız, elbete bir hüsnü idare, başka bir sureti intaç eder; fakat öyle haksız ve çok zararl ı olacak bir bey' ve şirâyı kabul etmeyiz. 17 nci maddesi , ki bu iki baştan daha tehlike... (Gürül tü ler ) (Bazı mebuslar; «Efendim reye vazedelim»)

R E İ S — Rıza Paşa! söyleyecek misiniz?

R I Z A PAŞA (Karahisar ı Sahip) — 1 milyon li­ralık mukavelenamenin. . .

R E İ S — Hangi mukavelenamenin efendim? R I Z A P A Ş A (Karahisar ı Sahip) — Şimdi cereyan

eden meselenin 17 nci maddesi , 1908 senesi % 4 faizli istikrazın.

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 25: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

î : 31 5 Şubat 1324 C : 2

REİS — O geçti efendim, reye koyacağım. Şim­

di bu 2 numaral ı şeyin muamelesi .

Buyurun Mazliyah Efendi, söz sizindir.

N E S İ M M AZI . İ YA? i E F E N D İ — H ü k ü m e t Se-niyenin Bankı Osmani ile yapmış olduğu mukavelat-ta, tabiidir ki zararımıza olarak birçok mevad vardır; fakat biz emrivaki karşıs ında bu lunduğumuz ve za­ruri ilcaat bulunduğu için bunları aynen kabule mec­buruz. Zaten Encümenin mütalaası bu merkezdedir ; fakat madd i zararlar ne kadar olursa olsun, bunlar kabul olunur. Yani manevi zarar lar Hükümet in hay­siyetine, şan ve şerefine, bahusus hakkı hâkimiyetine, hakk ı kazasına dokunacak mevaddı h iç bir vakit te ka­bul edemeyiz. Mukavelenamenin 17 nci maddesinde.

ALÎ O S M A N E F E N D İ (Çorum) — Son sözünü­zü izah ediniz.

N E S İ M M A Z L İ Y A H E F E N D İ (İzmir) — Muka­velenamenin 17 nci maddesinde Hükümet i Osmaniye bu istikrazata mukabi l tayin ettiği müret tebat ı sene-viyesini verebilmek için bir takım vergileri tahsis et­mişt i ; fakat aynı zamanda diyor ki, Hükümet i Seni­ye, bu istikrazata mukabi l tayin ettiği bu vergileri ka­tiyen Bankanın muavafakat ı olmadıkça tebdil edeme­yecektir. Bu ne demektir? Yani Hükümet i Seniye, ya­rın bütçe lâyihası geldiği vakit, bir vergiyi ilga etmek yahut tezyit etmek isteyecek. Müret tebat ı seneviyesine dokunduğu için Banka, bizim yapacağımız kanunu kabu l etmeyecek, bozabilecektir demek. Bunu zanne­derim. Meclisi Mebusan hiç kabul edemez. Hükü­meti Seniye istikrazın devamı müddet ince evvelce itti­fak hâsıl olmadıkça ve aynı teminatı haiz olacak, onun taraf ından kabul olunmuş mürettebatı seneViyesi yok­tur. Fakat ikisi birdir. Bankanın muvafakat ini istihsal etmek lazım. Banka kabul etmez zannederim. Biz yine başka var idat tahsis edecek olsak, işbu istikrazın mütalaası , Komisyonumuzun nazarı dikkatini eelbet-ti ve Komisyon, b u mesele hakkında gerek Maliye Na­zırı ile, gerek Bank müdürüyle müzakereye girişti. Ya 'n ız bunda değil 33 senedenberi akdedilmiş olan, b i lumum istikraz mukavelenameler inde bu yolda bir maddenin mevcudiyeti dolayısıyla müzakereye girişti; fakat yalnız bunda bir fayda görülemedi. Yalnız bu- | r ada fazla olmak üzere G ü m r ü k R ü s u m u n u n ithali mutasavver olduğundan dolayı o mesele içine ithal î edilmiştir ve G ü m r ü k Rüsumunda tadilât müstesna¬ dır denilmişti.

Aşar meselesi, 30 senedenberi karşılık, birçok is- | t ikrazata karşılık gösterildiğinden dolayı kabul efsey- | dik de bir fayda mutasavver değildir. (Bir müdahale) j

Emsali sabıkası bulunduğu... ( U m u m etmez) Eğer se­b e p teşkil ederse kabul edelim. Biz eskiden çalışıyoruz, katiyen olmaz. İcat etmeyeceğiz. Eğer Hükümet , ma­liyesini düzeltmek istediği Vakit ne gibi vergi ta thede-cek ki veyahut edenıeyecekse, bankanın muaveneti ol­masın. (Bazı mebuslar «Bunu katiyen kabul edeme­yiz.»)

M E H M E T C A V İ T BEY (Maliye Encümeni M. M.)

(Selanik) — Esasen efendim Hükümet in eli bağlanı­

yor.

ZİEİHRAP E F E N D İ (İstanbul) — Bendeniz öyle zannediyorum ki Mazl iyah Efendinin nazariyesi vâki hâle muvafık olsa, f i lhakika hepimiz için şayanı ka­buldür ; fakat maddenin m a z m u n u t a m a m e n Mazl iyah Efendinin sözüne tamamiyle muhalif t i r ve esasen de pek hakle a mahrundur . Şüphe yok ki bir devlet, iste­diği vakit t a rh ve teVzi eder, İstediği r ü s u m u tezyit ve­ya tenkis eder. Bu kendi hukuku hâkimesi cümlesin-dendir ve hiçbir vakit, hiçbir şahıs bu hakkı hâkimiye­tini tadil edemez. Hiçbir mebus yok ki ittifak etmesin. 'Hepimizin menfaat i bu noktada ; fakat herkes kendi hakkını bir dereceye kadar tahsil eder. Kavaidi umu­mîye cümlesinden değil m i efendim? Pekala bu d a kavaidi umumiye icajbındandır. F a k a t düşünülecek bir nokta var ki, mesela biz bir yerden p a r a istikrazı mu­kabilinde teminat olmak üzere - Mesela Aşar Rüsumu­nu gösteriyoruz - Aşar Rüsumunu göstermekle bera­ber onun üzerindeki hakkı istifamızı bir mahal le tah­sis ediyoruz. Bunu tağyir edemeyiz. Deniliyor ki mad­denin içinde bunu tamir etmek selâhiyetini kendimiz­den ref'etmişiz. Evet, fakat bir şart var. Alelıtlak ref'et­memişiz. Biz eğer teminat olmak üzere bir resmi kül-iiyyen ilga etmiş olsak, ertesi günü borcumuzu ver­m e m e k için Meclisi Mebusan hiçbir vakit böyle bir şey yapmaz. Bunun büsbütün İdarei Müstebidei sabıkanın seyyiatı. neticesidir; fakat 1 gün içinde kırılmış olan iti­bar ımızı yeniden bina edemeyiz. Şimdi demek ki, o vakitki dainler, sözünün, lâfının hilâfında olmak üze­re gösterdiği teminatı 1 dakikanın içinde ifa etmek üzere bir kayıt ve şart koymuşlar . Bu da muhakkak ­tır. Bir kere konulan madden in içinde diyor. Diğer bir varidat tahsis etmeksizin, bakınız, m a d d e böyledir ve müsavi z ımmında aynı teminat ha iz olduğu, onun tara­fından kabul olunmuş diğer varidat tahsis etmeksizin. 'Binaenaleyh biz dâine rehin o lmak üzere gösterece­ğimiz bir varidat eğer Meclisi Mebusan kendisine mah­sus esbaptan dolayı- ref'etmefc isterse, o resmi bun­dan b ö y l e a lmamak veya tadil e tmek hakkını haizdir. O hakkı mesela filan resmi % 50 tenzil edeceğiz ya-

TBMM KÜTÜPHANESİ

— 707

Page 26: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

î : 31 5 Şubat 1324

bu t ipka edeceğiz, elbette o selah i yetimiz mevcuttur . Yalnız diğer taraf tan aynı kıymeti ha iz diğer bir res­min dainimize göstermek mecburiyetindeyiz. Bu nasıl olur? Mazl iyah Efendi? Bunu yapmayacak mıyız? Şimdi burada b u n d a b i r kayıt var. Nedir? Bu da re­hin alırsak, rehinin üzerinde kimin hakkı taallûk ede­cek? Onun da hukuku muhafaza o lunmak. Biz, 5 ku­ruşluk bir şey istirdat edersek, 3 kuruşluk bir şey vere­meyiz. Bu kavaidi şer'iye ve hukukiye cümlesinden-dir. Bizim yalnız muhafaza etmemiz lazım gelen bir hak varsa, istediğimiz resmi tadil etmek, lağvetmek selâhiyetini muhafazadır . Bu muhafaza bunda mev­cuttur. Dâinimizin hukukunu dahi muhafaza etmek mecburiyet inden hiçbir vakit kendimizi tahlis edeme­yiz.

N E S İ M M A Z L İ Y A H E F E N D İ ( izmir) — Şimdi eğer ben Türkçe bilmiyorsam o başka mesele. Şu mad­deyi r ica ederim hepimiz okuyalım. Burada Banka ile yapılmış olan bir mukavelede iki şart vardır. Bir başka tahsisat Bankaya kabul ettirebilmek için şart lazım. Evvela Bankanın muvafakat ini , saniyen müsavi z ımnında başka bir vergi göstermek, Zehrap Efendinin dediği değildir. Biz istediğimiz gibi bir vergiyi ilga et­tirip de bankada kabul ettiremeyiz. Banka bize diye­bilir ki, siz şeyi bozabilirsiniz; fakat benim işime gel­mez. Benim muvafakat imi istihsal etmediniz ve bu m a d d e mucibince mademki reyimi istihsal etmek mec­buriyetindesiniz; fakat sizin lağvetmiş olduğunuz ver­giyi ben t an ımam diyebilir. Rica ediyorum, şu madde­yi okuyalım. Zanneder im kavaidi lisaniye bunu ikti­za eder. Bankanın maksudu başka tür lü ise, bu mad­de başka tür lü olabilir. Tamamiy le iştirak ederek biz bü tün vergilerimizi veyahut yeniden vergi tarh etmek hakkımızı muhafaza edelim. (Gürül tü) İstihsal ettik­ten sonra bankaya müsait bir teminat vermek üzere biz bü tün vergilerimizi tebdil edebilelim; fakat bu madde­nin mefhumu bu değildir. M e f h u m u 10 bankanın mu­vafakatini istihsal etmek (Gürül tü) değildir efendim. Tabi i değildir, okuyunuz. (Gürül tü) Rica ederim! Hü­kümeti Seniye istikrazının müdde t i Bankı Osmanice evvelce batışı teminatı havi o lmak üzere kabul olun­muş ve diğer varidat tahsis edilmeksizin işbu istikra­zın müret tebat ı seneviyesine hasrolunmuştur . Terke-demez farzedelim. Bugün ağnamdan bir şey veriyoruz ve bunun tesviyesine mahsus olmak üzere veriyoruz. Bugün A ğ n a m Resmini ref 'ettik diyelim. Banka bize diyecek ki, bizim muvafakat imizi istihsal etmediniz. Siz.. (Gürül tü) Rica ederim, Ağnamı ref'edemezsiniz. M a n a böyle çıkar, istediğiniz k a d a r söyleyiniz.

M E H M E T C A V İ T BEY (Maliye En. M. M.) (Se­lanik) — Efendim, Mazl iyah Efendinin okuduğu mad­de hepinizce ma lumdur ; fakat haysiyetşiken bir mua­mele varsa, esasen karşılık göstererek akdi istikraz et­mek istersek, mut laka karşılık göstereceğiz. Bunu yap­mayacak olursak kimse para vermez. Biz karşılık gös­terdiğimiz zaman o karşılığı ya tahvilâtımızın resülmal ve faiz ödeninceye kada r muhafaza edeceğiz ve temi­nat vermelisiniz. «Ben sana şunu karşılık gösteriyorum» demek kifayet etmez. Karşılığımızın önce tahtı temin­de bulunması lazım gelir. Evvelce t aahhü t etmelisiniz bu karşılığı. Hiçbir z a m a n değiştirmeyeceğim, değişti­recek olursam senin muvafakat in i istihsal ederek. Bu gayet tabii, gayet makul . Rica ederim. Ben sizden 5 bin lira istikraz etsem, size bir rehin versem, erte­si gün gelip de yerine başka bir rehin vererek sizin muvafakat inizi istihsal etmeksizin, b u m ü m k ü n mü­dür? Sizin muvafakatinizi istihsal edeceğim ondan son­ra. Demek, banka anlayacak ki bizim evvel itibar te­minatı ile, mesela şimdi göstereceğimiz gümrük temi­natı müsavi bir maddedir . (Gürül tüler) İttifak hâsıl olmaksızın haczi teminatı haiz olduğu onun tarafın­dan kabul o lunmuş varidat.

V A S I F E F E N D İ (Manastır) — Maksat birinci fıkra zaittir.

M E H M E T C A V İ T BEY (Devamla) — Peki amma, birisini çıkarırsanız hiçbir istifademiz olmaz. Müsa­vi kıymette ve aynı teminatı haiz olduğu Hükümet i Seniye istikrazın müdde t i devamınca Banka tarafın­dan kabul edilmiş varidat, demek, ikisi bir bunların. Bankı Osmânî taraf ından kabul o lunmuş , diğer müsavi kıymette ve aynı teminatı haiz işbu istikrazın müret­tebatı seneviyesi tabiri sarahaten yok. O zımmen mevcut olacaktır.

M U S T A F A A S I M E F E N D İ (istanbul) — Bu, Vasıf Efendi tarafından gösterilen tabirde m a n a iti­bariyle hiçbir fayda yok. Kabu l kaydını kaldırmak imkânı varsa (Gürültüler) Banka birgün gelip de (Gürültüler) çünkü maksat yine birdir. Fa lan vergi yerine filan vergiyi (gürültü) ondan tevellüt edecek mahzu ru kabul etmezse (kabul etmelidir) bundan te­vellüt edecek mahzu ru düşünün, biz bu parayı ban­kaya uzun bir müddet le ödemeye mecburuz .

N E S İ M M A Z L İ Y A H E F E N D İ (İzmir) — Hayı r efendim. Rica ederim dinleyin. Biz bu parayı uzun bir müddet le vereceğiz. O n u n hukukunu tebdil etmek için mut laka Bankanın muvaffakatını (Gürültüler)

M U S T A F A A S I M E F E N D İ (İstanbul) — Şimdi bendenizin bu iş katiyen şüphe değil ve karışmayı

708

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 27: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

İ : 31 5 Şubat 1324 C : 2

TBMM KÜTÜPHANESİ

hiçbir veçhile arzu etmezdim. Yalnız meseleden ne kalıyor? Or ta yerde bir mukriz , bir müstakr iz var. Mukriz zengin, müstakr iz ise züğürt tür . Herkez bilir ki esnaflar sağlam adamlara ucuz fiyatla ve ucuz faizle para verir. Çünkü bilir ki vaktiyle borcunu verecek. Ufak bir sarrafla, muamele yaptıkları sağ­lam adamlar % 1.5 ve 1 alır. Azbuçuk çürük olan o gibi adamla rdan daha fazla alırlar. Demek ki, dai­ma bu gibi alışverişlerde insanlarda bir teminat var. Yani şahıs, bir itibarı mâlîdir, i t ibarı şahsîsi ziyade olanlar kendilerinin piyasaya karşı bir şerefi olduğu için ucuz alıyorlar. İ t ibarı şahsîsi derecei kifâyede olmayanlar , itibarı mâlîye müracaa t ederler. Binaen­aleyh H ü k ü m e t , bir i t ibarı mâliye müracaa t etmiş­tir. Burada Aşar malı dediğim zannederim rehin ola­rak, yani Aşar mal ı koyuyor. Mesela ben, cebim­deki saati gö türüp bir sarrafa veriyorum ki buna mukabil o da bana beş lira veriyor. H e r vakit bu mürtehinin, rehni hakkı habsi var mıdır, yok mudur? Kanunen şer 'an (var). Pekâlâ, biz bunu tağyir eder­sek, hakkı habsi ne olur? Biter, muhte l olur. (Hoca Asım Efendi devamla) Bitti öyleyse. Teslim ettiğim şey ayn değil. Ât iyen temin olunacak varidat o da sarrafın yahut bankerin kasasına giremez. Bunu da bir başka suretle temin, tesviye etmek İster. Ne yap­sın? Karşılık olarak şu evin kirasını vermiş isem, siz şu evi hiçbir vakit 3 l iradan eksik kiraya veremez­siniz. Buna mukabil varidat göstereceksin. Yalnız bu­mda hoşumuza gitmeyen bir mesele var. Eğer bu, a d e t â efrat ile iki şahıs arasında olsaydı, onurumu­za (honneur) dokunmayacak idi. Fakat bir devletle bir banka arasında cereyan etmiş oluyor. Bankanın itibarını kazanmadan bir vergimizi tağyir etmeyiz. Bir de hukuku hükümrânîmıze bir tecevüz şekli aldığı için, hepimizin asabına dokunuyor . Onun için, demin arz etmiştim, şu kelimeleri değiştirelim. Rü-fakâyı K i r a m d a n buyurdular ki bu kelimelerin değiş­tirilmesinde hiçbir faidei kanuniye yoktur. (Etraf­tan bravo) Ben de biliyorum. Zaten faideyi kanu­niye olaydı Bankanın onu değiştiremeyeceğini bildi­ğim için, ağzıma almadım ve bir faidei kanuniye de yoktur. Faka t bizim yüreğimize su serpecek bir me­sele vardır: Banka, bizim vergilerimizin tağyirini yani «ötekine değiştirin» diyor. Ha t t â müdahale etmiyor. Yalnız ne yapıyor? H u k u k u n u temin için sizin bu verginizi alın, ötekini vermek için onun rızasına muhtacız. Mürtehinin o kadar hakkı hapsi vardır, ki zannederim değiştirmek için rızasına muhtacız . Bu mesele böyledir. 100 liralık rehin vermiş iken, ye­rine bin liralık bir rehin (şüphe yok, şüphe yok) öy-

709 —

leyse herhalde biz mür teh in in rızasına muhtacız. Öyleyse her halde biz mür tehin in rızasını tahsil et­meksizin rehini ne şer 'an, ne kanunen değiştirmeye muhledi r değiliz. Bu halde bize istikraz eden bir banka, bu hakkını istimal etmezse acaba bir banka olur mu? Ona banka denilebilir mi? Denilemez. Hiç­bir şey olmaz. D e m e k ki o hakkını muhafaza ede­cektir. O, hakkını muhafaza ederken, biz de muh­taç iken, eğer muh taç olmazsak, akıl, şeriat, bize her hak sahibinin hakkını terk ediyor. Halbuki ihti­yacımız var, mecburuz . Yalnız muvafaka t edip de şu şartı kaldırırsak yani ne yapalım? İstikrazın müd­deti devamınca müsavi kısımda ayni teminatı haiz olduğu onlar taraf ından kabul o lunmuş ve varidat gösterilmek için akdedilmeksizin Bankı Osmânînin iş­bu istikrazı tasvip etmemesi olabilir. Yok, şimdi bendeniz burasını düşündüm, bazı tahkikat ta bulun­dum. Bundan sonra Maliye işine dâir evvelce bunu söylemeye katiyen karar vermiştim. Faka t mesele kanunlaşıyor. Onun için bundan s o m a hiçbir şey söylemem.

B E D R İ BEY (İpek) — Müsaade buyurun oku­yayım. Hükümet i Seniye istikrazın müddet i devamın ca müsavi kıymette ve aynı müsavat ve aynı temi­natı havi olan diğer varidat tahsis edilmeksizin bu istikrazın müret tebat ı seneviyesine tahsisi, hassaten tayin olunan varidatı (gürültü) veya tenfiz icra etme­yeceğini beyan buyuruyor . Kabul kaydını söylemeye­cek..

' M U S T A F A ASIM E F E N D İ (İstanbul) — Anla­

dım, a m m a mürtehinin kabulüne mütevakkıftır.

B E D R İ BEY (İpek) — Sizin ikinci verdiğiniz

reyi mecburînin kabul kaydını söylemezsek uğraşılı­

yor.

M U S T A F A A S I M E F E N D İ (İstanbul) — Tama­m e n şer 'a muvafıktır bu rey. Oraya, t amamen bir meselenin münasebet ine bakacağız. T a m a m e n şer'î olamaz. Yukar idan aşağıya düşünelim bu meseleyi. Şu m a d d e üzerinde ne suretle vaki oluyor? Bir meselenin münasebetine bakacağız. Bu noktasını, şu cihete muvafık o lmuyor diyerek mesailin bu mesele hallolunur. Burada, bu suretle, yukar ıdan aşağı He­yeti Umumiyede eğer bunu düşünecek olursak, acaba rüfekayı kiramın teklif atı ile bu mesele hallolunur, onu da halledeyim efendim. Şimdi evela bende yalnız şu mesele mevzuubahist ir , diye rıfakayı kiramın adetâ edeceğim hizmetlerde teshilâtlarıyla beraber , ha t tâ düşünmedim, çünkü düşünmek beyhude. Beni yorar. Saniyen benim milletime edeceğim hizmet,

Page 28: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

I : 31 5 Şubat 1324 C : 2

TBMM KÜTÜPHANESİ

başka bir kısma aittir. Ben bunu 50 gün düşünsem, anlayacağım işlerden değildir. Benim Meclisi Me­busana edeceğim hizmet bu meseleyi hiç düşünmeye­rek erbabına bırakmayı kendime ait olanı düşün­mektir . Şimdi efendi, bu meseleyi de onun için arz ediyorum. Üst tarafına, alt tarafına ait olan teklifat-tan katiyen haberdar değilim.

R E İ S — 17 nci maddesini söyleyin efendim, reye koyalım da.

M U S T A F A A R İ F BEY (Kırkkilise) — M a d e m ki 17 nci maddesine müsaade ettiniz, reye koyduktan sonra nasıl söz söyleyeceğiz müzakere olunan m a d d e hakkında.

R E İ S — Durun efendim, reye koyalım da ondan sonra.

M U S T A F A A R İ F BEY (Kırkkilise) — Hayır, onun hakkında değil efendim. İstikraz mukavelena­mesinin 17 nci maddesi muvafık mıdır efendim?

M E H M E T C A V İ T BEY (Maliye En. M. M.) (Selanik) — Muvafık, muvafık efendim.

M U S T A F A A R İ F BEY (Kırkkilise) — Şu madde için söz söylüyorlar.

R E İ S — Flayır, o madde hakkında değil.

R I Z A P A Ş A (Karahisarısahip) — Rüfekayı ki­

ram! Şimdi 17 nci m a d d e tashih olunacaktır .

REÎS — Ekseriyet hâsıl oldu efendim.

R İ Z A P A Ş A (Karahisarısahip) — 17 nci madde , bendenizce, bu cereyan eden müzakerelerden daha m ü h i m gibi görülüyor. Mamafih , olabilir ya, benim aklım ermiyor. Tasdik olunduktan sonra kesbi k a t i ­yet edecektir. İşbu mukavelename tasdika arz olun­masını (17 nci maddeyi okudu) bakal ım şimdi 15 nci m a d d e ne diyor? (15 nci maddeyi okur)

M E H M E T C A V İ T BEY (Maliye En. M. M.) (Se­lanik) — Paşa Hazretleri , ekseriyet yok. Çağırın.

R I Z A P A Ş A (Karahisarısahip) — Şimdi Banka, bu dör t mi lyon bu kadar bin lira istikraza karşı avans olarak bize kısmı küllisini verdi. İndel hesap, yalnız 3 854 000 lirasını verdi. Sekizyüz bu kadar bin lirası geride kaldı. Faka t şimdi bir de muhayyerl ik adı üze­rine, şimdi biz buna, muhayyerlik devam ettikçe 3 854 147 liraya avans gibi faizle beraber bir de ona icap eden muhayyerliğini ona tahvil ile bu temdidi ikinci defa olarak temdit ettik. O vakitte bu halde 800 000 lirayı vermemek üzere muhayyerliğini de ona tahvil ediyor. Bu istikrazdan 800 000 lira kaldı.

Y O R G İ BOŞO E F E N D İ (Serfice) — Ekseriyet j kalmadı .

R I Z A P A Ş A (Karahisarısahip) — Bu 800 000 li­rayı vermemek için bu istikrazı feshediyorum, tanımı­yorum, o halde mademki. . .

Y O R G İ BOŞO E F E N D İ (Serfice) — Ekseriyet kalmadı efendim.

R I Z A P A Ş A (Karahisarısahip) — O halde istik­raz m ü n a k i t olmamıştır . % 7 faiz vermekle şey olaca­ğız. Şimdi burada , Banka düşünürse ki ben verdim, Hüküme te üç milyon bu kadar lira, dört milyona kar­şı üçbin bu kadar lira. N e alacağım? % 4. Arz ede­yim, geride sekizyüz bu kadar ı kalıyor.

Bu 800'ü de verse ne alacağım? 3 800 000 ne ala­cağım? % 4. Faka t vermezse, tenzil ederse ne alaca­ğım? 3 800 000 lira, 4 milyon liraya karşı. Bu kadar lira dan % 7'si, ki bunun 3 mislini, 4 mislini a lmak isti­yor, ben yanlış mı anl ıyorum yoksa? Bunun için ben­denize izahat buyursunlar .

Y O R G İ BOŞO E F E N D İ (Serfice) — Ekseriyet yok.

S A İ T E F E N D İ (Üsküp) — Mesele, Meclisi Me­busanm tasdikine talik edilmiş değildir. Bir meselei Maliye olduğu için tam ekseriyeti ârâ i l e kabul olun­mak üzere Cumartesi gününe talikini teklif ederim. (Gürül tü)

REİS V E K İ L İ M U S T A F A A R İ F BEY — İstical kararı verdiniz, nasıl talik olunur? Bunun bitmesi lâ- • zımdır. Talikini arzu edenler elini kaldırsın... (Eller kalkar)

A L İ C E N A N İ BEY (Halep) — İstical karar ı ve­rildi, nasıl talik olunur?

R E İ S — Efendiler, Cumartesi günü istizah günü­dür. Bunu tehir etmek lâzım gelirse, Pazartesine ka­lacak. Halbuki , hakkında istical kararı vardır . («De­vam edelim, devam» sesleri)

Burada ekseriyet var, birer birer söyleyiniz ki, anlayalım.

R İ Z A PAŞA (Karahisarışarki) — Reis Paşa Haz­retleri! 11 nci m a d d e yanlış tercüme olunmuş.

Z E H R A P E F E N D İ (İstanbul) — Bize Türkçesi lazım.

M U S T A F A A R İ F BEY (Kırkkilise) — 6 ncı mad­denin şekli kanunisi hakkında söz söylemek isterim.

R E İ S — Buyurun, ekseriyet var efendim. Efendiler, verdiğiniz istical kararını unutmayınız.

Gürü l tü etmeyiniz, şu işi bitirelim. Cumartesi gününe istizah var. Vaktiniz olmayacak.

BİR M E B U S — D a h a erken içtima edelim efen­dim. Cumartesi gününden ileri bırakırsak... (Gürül tü)

Page 29: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

I : 31 5 Şubat 1324 C : 2

BİR M E B U S — Ekseriyet olmayınca müzakereye devam olunabilir mi?

R E İ S — Ekseriyet var efendim, dinleyiniz, rica ederim.

Agop Efendi, buyurun. A G O P B A B İ K Y A N E F E N D İ (Tekfurdağı) —

Böyle uzun söyleyecek bir sözüm yoktur. R I Z A N U R E F E N D İ (Sinop) — Ekseriyet ol­

mayınca müzakereye devam edilemez.

R E İ S — Çıkmayın, o turun efendim. A G O P B A B İ K Y A N E F E N D İ (Tekfurdağı) —

Yalnız 6 ncı maddede bir ibare var. «İşbu kanunun icrayi ahkâmına Maliye Nazırı m e m u r edilmiştir, ya­hut mezundur» deniliyor.

M a l u m olduğu üzere şimdiye kadar neşrolunan kavanini Meşrutiyet ile idare olunan bir memleket in kanunu değildir. Bundan sonra neşrolunacak kavani­ni n birincisi o lmak üzere bunu tanzim ediyoruz. Bu­nun için, bunun tarzında ve şeklinde ha ta etmemeliyiz. Yine kendi haklar ımız için ne kadar kıskanç olursak, başkalarının da hakkına tecavüz etmemekle mükelle¬ fiz. V e hususiyle bu hak, Kuvvei İcraiyenin işidir. Sırf Padişaha ait bir haktır. Kanunun bidayetinde ve nihayetinde bu kanunun icrasına filan Nezaret , falan Nazır lar m e m u r d u r demek kuvvei kanuniyeye ait de­ğildir. Bizim işimiz kanun yapmak, kanun vaz'etmek-tir.

Efendim, yalnız ist irham ederim, d iyorum ki, Meşrutiyetle idare olunan bir milletin birinci kanunu olmak üzere neşredilecektir. Bu şartı ihraz için burada yanlış yapılmamasını ist irham ederim. Bunu teklif eder im. Kuvve i İcraiyenin, Reise ait olan bu hakkın kuvvei kanuniye tarafından gasp olunması muvafıkı maslahat değildir. Onun için 6 ncı madden in kamilen tayyını teklif ederim.

M U S T A F A A R İ F BEY (Kırkkilise) — Esasen bu , efendim, ne mukrizirn ne de müstakrizim hakkına taa r ruz eder bir m a d d e değildir. Hiçbir kimse buna itiraz edemez. Şekli kanunî muhafaza edilsin. O halde çıkarılsın.

REİS — Şimdi efendim, «Ekseriyet yok» diye iti­raz ediyorlar . Defteri okutacağım, ekseriyet varsa 6 ncı maddeyi re 'ye koyacağız. («Ekseriyet var» sada­ları)

M U S T A F A A R İ F BEY (Kırkkilise) — 6 ncı mad­deyi re 'ye koyunuz.

A G O P B A B İ K Y A N E F E N D İ (Tekfurdağı) — Bunu talep ederim. .Mademki bir taleptir, bunu re 'ye koymak lâzımdır.

R E İ S — Agop Efendi, yazınız da iki satırla, veri­niz efendim.

A G O P B A B İ K Y A N E F E N D İ (Tekfurdağı) — Bu tadil değil, t amamiyle lâğvdır. Hace t yoktur , tay­yını talep ederim.

REİS V E K İ L İ SANİSİ — Neyi?

A G O P B A B İ K Y A N E F E N D İ (Tekfurdağı) — Tamamiyle tayyedilsin diyorum. (Gürül tü)

R E İ S — Yazınız da, iki satırla veriniz efendim, reye koyuyorum. Efendim, A g o p Efendinin teklifi­ni reye koyuyorum.

'SAİT E F E N D İ (Üsküp) — O halde, cumartesi günü müzakere o lunmak üzere yalnız Heyet i U m u ­miye tarafından ilk Meclisin küşadında müzakereye koymak şartıyle reye müracaa t olunur.

IBİR M E B U S — Şimdi ekseriyet var iken ne mâ­ni var?

R E İ S — Ben derim ki, vardır efendim. Şimdi defter okunacak.

S E Y Y İ T BEY ( izmir) — Âzâyı müret tebenin ek­seriyetini aramayacağız. Bu Mecliste mevcut olan ekseriyeti arayacağız. Dışar ıda k imse yok, bütün âzâ buradadır . («Yok yok» sadaları)

R I Z A N U R B E Y (Sinop) — Ekseriyet olmadıkça bir şeye karar veremeyiz.

M U S T A F A A R İ F E F E N D İ (Kırkkilise) — ıBu Meclis, âzâyı mevcudesinin nısfından b i r fazlası mevcut olmadıkça bir şeye k a r a r veremeyiz.

S E Y Y İ T BEY (İzmir) — 126 kişi var, ekseriyet yok efendim; sayıldı.

REİS — Şu halde rica ederim dağılmayınız. Cu­martesi günü Nuzza r buraya gelmeden evvel mu­vafık mı efendim?... («Muvafık muvafık» sadaları).

Saat 6'da, rica ederim, bu işi bitirelim. Cumartes i günü saat 6'da Meclis kuşat o lunmak üzere celseyi kapat ıyorum;

Hi tamı İnikat, Saat : 12

— 711 —

TBMM KÜTÜPHANESİ

Page 30: Nesim Mazliyah Meclis Katibi

TBMM KÜTÜPHANESİ