18
Nörobilim Araştırıcıları ve Öğrencilerinin Dergisi Nöro-Röportaj Nöropsikanaliz Afektif Sinirbilimden İlham Alıyor Nöro-Dünya Nöronların Beyindeki İşbirliğinin Bilgisayar Modeliyle Tanımlanması Nörobilim Araştırmalarında Optogenetik Yöntemler Haziran-Temmuz 2012 / Sayı: 2

Nörobilim

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Nörobilim dergisi Haziran-Temmuz 2012 / Sayı: 2

Citation preview

Page 1: Nörobilim

Nörobilim Araştırıcıları ve Öğrencilerinin Dergisi

Nöro-RöportajNöropsikanaliz Afektif Sinirbilimden İlham Alıyor

Nöro-DünyaNöronların Beyindeki İşbirliğinin Bilgisayar Modeliyle Tanımlanması

Nörobilim Araştırmalarında

Optogenetik Yöntemler

Haziran-Temmuz 2012 / Sayı: 2

Page 2: Nörobilim
Page 3: Nörobilim

3

5

11

15

Page 4: Nörobilim

Nörobilim araştırmalarını zorlaştıran ve iv-mesini azaltan engellerin başında spesifiknöron gruplarını belli zamanlarda aktif ede-bileceğimiz yöntemlerin olmaması yer alı-yordu. Şimdiye kadar kullanılan tekniklerinbaşında farmakolojik yöntemler yer almak-taydı; ki bu yöntemler hiçbir zaman istenenspesifik aktivasyonu sağlayamadığı içinyarattığı yan etkilerden dolayı hem tanı vekeşifleri zorlaştırıyor hem de tedavi süre-cinde istenilmeyen yan etkilere sebep olu-yordu. Her ne kadar çeşitli hastalıklardakitemel sorun hakkında bazı bulgular olsada, hücresel devrenin içine girip, farklı hüc-releri devre dışı bırakmak ve sonradantekrar devreye sokarak hangi nöron grup-larının ne tür fonksiyonlara sahip olduğunuve bunlardan hangilerinin çeşitli beyin has-talıklarında önemli rol oynadığını kesin birşekilde gösterebilmek, nörobilim araştır-malarında yeni bir çağ açabilirdi. Böyle birmekanizmayla sadece spesifik hücre grup-larını aktifleştirebilseydik, onların nasıl birgüce sahip olduklarını ve temel fonksiyon-larını görebilirdik. Benzer bir şekilde işleyişinidurdurarak da bu hücre gruplarının nedengerekli olduklarını öğrenebilirdik. Bu şekildeselektif nöron aktivasyonunu sağlamanınbir yolu doğada ışık aracılığıyla aktifleşenmolekülleri bir şekilde bu nöronlara prog-ramlamaktır. Bu sayede nöronlar ışık altındaelektrikle işler hale geçebilirler. Böyleliklebu nöronların aktif olması durumunda kom-şu hücreleri de aktif etmesi sorunu ortadankalkar; bu durum nöron gruplarının akti-vasyon paternleri anlamakta çok önemlidir.Bu moleküllerin aktivasyonları için gerekliolan ışık, hayvan modelleri ve ön klinik ça-lışmalarda kullanılabilen lazerlere bağlıoptik fiber implantlarla sağlanabilir. Sözkonusu mekanizma channelrhodopsin adıverilen ve daha verimli fotosentez yapabil-mek için ışığa yönelen ve zarında ışığıelektriğe çevirebilen proteinler içeren biralg türü aracılığıyla gerçekleştirilebiliyor.Solar hücre olarak çalışan bu algler, maviışık hücreye isabet ettiğinde küçük bir delikaçılmasıyla yüklü parçaların göz beneğinegirmesini sağlıyor. Channelrhodopsin, pro-tein olmasından dolayı, organizmanınDNA’sında kodlanıyor ve bu DNA’yı alıp,virüs gibi bir gen terapi vektörüne koyarakincelenmek istenen nöronlara yerleştirile-biliyor. Böylelikle bu nöron doğal proteinyapma mekanizmasını kullanarak ışığa du-yarlı proteinleri işletiyor ve hücrenin çeşitliyerlerine dağıtıyor; ki bu da optogenetikmetodla üretilmiş, ışıkla aktifleşebilen birnöron sağlamış oluyor. Benzer şekilde ha-lorhodopsin adlı farklı bir protein kullanarakda spesifik nöron gruplarının aktivasyonlarısonlandırılabilir. Bu da belli nöron gruplarınınaktivitesinin kısa bir süreliğine durdurul-

masına olanak verdiği için çok önemli biroptogenetik araçtır.

Şimdiye kadar geliştirilen bilimsel yöntemlerarasında şüphesiz en başlarda olan opto-genetik metodu sayesinde önceden direkttest edilmesi mümkün olmayan teoriler in-celenebiliyor. Bunlardan birisi de şizofrenive otizmde önemli bir rol oynadığı düşünülennormalden yüksek kortikal eksitasyon veinhibisyon oranı. Birçok farklı laboratuvarve araştırma grubu şizofreni ve otizmdeortak olan sosyal davranış ve bilgi işlemebozukluklarının nörofizyolojik temelindenormalden yüksek eksitasyon-inhibisyonoranının olabileceğini göstermiş fakat böylebir teorinin direkt test edilebilmesi mümkünolmamıştır. Bu teoriyi direkt olarak test et-mek ve sağlıklı organizmalarda bu oranıartırmanın şizofreni ve otizmde gözlenendavranış ve işlev bozukluklarına sebepolup olmayacağını görmek için yaptıklarıçalışmaların sonucunu Dr. Deisseroth veekibi geçtiğimiz yıl Nature dergisinde ya-yımladı. Fakat bu çalışma optogenetik ala-nındaki diğer çalışmalara göre biraz dahafarklı, çünkü beyindeki bu değişikliği dav-ranışsal boyutta görmek için biraz dahafazla zaman ve daha gelişmiş optogenetikaraçlar gerekiyor. Bu gelişmiş teknikler kul-lanılarak eksitatör nöron aktivitesi artırılarak,artırılan eksitasyon-inhibisyon oranı bek-lenildiği üzere sosyal davranış ve bilgiişleme alanlarında sorunlara sebep oluyor.Bu araştırma yıllardır direkt test edilememişbu teoriyi ispatlamasının yanısıra, tedaviyeyönelik potansiyel mekanizmalar önermesiaçısından da büyük önem taşıyor. Eksitatörnöronların aktivitesi artırılarak eksitasyon-inhibisyon oranı yükselen deneklerde dahasonradan inhibitör nöronların da aktivitesiartırılınca önceden gözlemlenen davranışsalve işlemsel bozuklukların önemli bir orandaazaldığı gözlemlenmiştir. Bu da şizofrenive otizm tedavisinde inhibitör nöronlarınfonksiyonlarının normalden yüksek eksi-tasyon-inhibisyon oranını dengelemek içinartırılabileceğini önermesi açısından önem-lidir.

Referanslar:Boyden, Ed. (2011, May). Ed Boyden: A light switch forneurons [Video file] Retrieved fromhttp://www.ted.com/talks/lang/en/ed_boyden.html

Deisseroth, K. (2011). Optogenetics. Nature Methods, 8, 26-29.

Yizhar, O., Fenno, L. E., Prigge, M., Schneider, F., Davidson,T. J., O’Shea, D. J., Sohal, V. S., et al. (2011). Neocortical ex-citation/inhibition balance in information processing and socialdysfunction. Nature, 477, 171-178.

Nature Methods tara ndan 2010yılının araş rma metodu olarak se-çilen optogene k, beyin hakkındabilmediğimiz birçok konuya açıklıkge rmede umut vaat ediyor. MITSynthe c Neurobiology Group LideriDr. Ed Boyden ve Stanford Üniver-sitesi profesörü Med. Dr. Karl Deis-seroth tara ndan keşfedilmiş veDeisseroth Laboratuvarı başta olmaküzere çeşitli gruplar tara ndan bir-çok farklı alanda uygulamaya geçi-rilerek daha da geliş rilmiş bu tek-nik, şizofreni, PTSD ve o zm baştaolmak üzere birçok beyin hastalığınınkeşif ve tedavisi için heyecan vericisonuçlar gösteriyor.

Nörobilim Araştırmalarında

Optogenetik Yöntemler

Kübra Kömek

3 Nörobilim : Haziran Temmuz 2012

Page 5: Nörobilim
Page 6: Nörobilim

Nöropsikanaliz nedir ve bu yeni disiplineneden ihtiyaç duyuldu?

Psikanalitik kuramın kurucusu SigmundFreud öncelikle bir nöroloji uzmanıydı, vekuramını oluştururken psikoloji, sosyoloji,antropoloji, felsefe gibi birçok disiplindengelen bilgileri sentezlemiş ve tüm bu sentezinöroloji üzerinde materyalize etmeye gayretgöstermişti. Freud’un 1895’te tamamladığı“Projekt für eine wissenschaftliche Psycho-logie” (Bilimsel bir Psikoloji için Proje) eseripsikoloji bilimini sinirbilimsel temellere da-yandırmaktaydı. Bu eserde, bilinçaltı sü-reçler ve bilinç için nöral networkler tasar-landığı gibi, “ego, id, ve süperego” beyninbelli bölgelerinde konuşlandırılmaktaydı.O yıllarda beyin görüntüleme tekniklerinesahip olmayan Freud, psikanalitik kuramıpozitif bilimle kanıtlama şansına sahip ola-madı, teorik sunumlara ve yayınlara, vakaanalizlerine ağırlık vererek çalışmalarınadevam etti. Freud’un teorisi günümüzeulaştığında, çoğu kişi onun sinirbilimselyanını çoktan unutmuştu ve onu sadecekuramsal olmakla eleştiriyorlardı. Peki in-sanlar psikanalizin çıkış noktasını nasılunutmuştu? Geçtiğimiz 20. yüzyılda bilimilerledikçe bir yanda insan beynine dairbulguları biriktiren sinirbilim, bir yanda iseinsan zihnine ait bulguları biriktiren psikolojibilimi gelişti ve büyüdü. Bilgi bankası bü-yüdükçe, bu iki bilim dalındakiler birbirininkeşiflerinden bihaber olmaya başladılar.İki bilim dalı arasındaki ayrışma öyle yoğunyaşandı ki, zaman zaman bu karşılıklıolarak diğer dalı değersiz görme ve narsistikbir tarzla karşı dalı inkar etmeye vardı.“Bölünmüş Bilim” diyebileceğimiz bu evreninsonunda, yavaş yavaş köprü görevi görendisiplinler yükselişe geçti, bir yandan nö-ropsikiyatri diğer yandan nöropsikoloji, bir

yandan sosyal psikiyatri ve biyolojik psikoloji,bir yandan kognitif sinirbilim… 21. Yüzyıla,bilim “inter-disipliner arayış”la girdi… Buaynı zamanda, bilgi bankasının bütünleşmeçabası, parçaların birbiriyle kenetlenme ih-tiyacından doğan bir evre. Parçalanan herolgunun sonradan bütünleşmesi ve bütünher olgunun daha da büyümek için sonradanparçalanması bilinen bir evrensel fizik pren-sibi. 21. Yüzyıl Zeitgeist’ı (zamanın ruhu)globalizasyon ve interdisiplinerlik ihtiyacınıtaşımakta. Nöropsikanaliz akımı da zamanınruhuna paralel olarak doğmuş, birleştiricibir köprü görevi görmeye gönüllü bir akım.Akımın başlatıcısı Arnold Pfeffer 1998 yı-lında New York Psikanaliz Enstitüsü’ndePsikanaliz-Sinirbilimi Çalışma Grubu’nukurdu. Bir sene sonra Amerikan PsikanalizBirliği, çalışma grubunu “Arnold Pfeffer Nö-ropsikanaliz Merkezi” olarak isimlendirdi.Londra’daki Anna Freud Center’ın da kat-kılarıyla 2000 yılında Uluslararası Nörop-sikanaliz Derneği (UNPD) resmen Londra’dakuruldu ve Mark Solms derneğin yönetici-liğini üstlendi. Bu yüzyılda- Freud’un sahipolmadığı- EEG, MRI, fMRI, CAT scan, PETscan vd araçlara sahibiz. Bu yeni teknolo-jiden de faydalanan Nöropsikanaliz akımınıntemel amacı; psikoloji bilimini derinden et-kilemiş Freud’un teorisi ve onu takip etmişpsikodinamik teorilerle, sinirbilminin Krae-pelin’den beri biriktirdiği verileri birleştire-bilmek. Bir diğer deyişle nöropsikanalizinhedefi, ruh ve beden arasında bir barışsağlamak ve “ikilik” yerine “bütünlük” te-masına odaklanmak. Nöropsikanaliz, “Bö-lünmüş Bilim” adına bir terapi gibi işleyecekve “Bütün Bilim” evresine geçişi sağlaya-bilecek interdisipliner bir çalışma sahası.Dünyanın 45 ülkesinden, 700ü aşkın psi-kiyatri, psikoloji, nöroloji, biyoloji, fizyoloji,sinirbilim, felsefe, sosyoloji uzmanı UNPD’ye

P sikolojide bütüncül yakla-şım günümüzde hızlaönem kazanıyor. Nörobilim

dergisi olarak, nöropsikanaliz veafektif sinirbilimin dünü, bugünüve geleceğini İstanbul Nöropsi-kanaliz Çalışma Grubu kurucusuUzm. Klinik Psikolog Fatma Gök-çe Özkarar'la konuştuk.

Ozan Ezgi Berberoğlu

Nöropsikanaliz Afektif Sinirbilimden İlham Alıyor

5 Nörobilim : Haziran Temmuz 2012

Page 7: Nörobilim

üye. Gözlemlerime göre, “nöropsikanaliz”öncelikle ruh sağlığı uzmanları için, kendidisiplinlerini yüceltmelerini, ve diğer disip-linleri küçümsemelerini sağaltacak iyileştiricibir sosyal rehabilitasyon platformu. Bu re-habilitasyon sayesinde gelişen ruh sağlığıuzmanları kendilerine başvuranlara dahabütüncül sağaltımlar sunabilecek.

Tüm pozitif bilimlerde olduğu gibi tıptada bütüncül yaklaşım artık daha fazlatercih edilir oldu. Bu noktada bilimlerinortak çalışması ve multidisipliner yak-laşımların kazanımları nelerdir?

Bahsettiğim gibi, 20. Yüzyılda bilimin ke-şifleriyle bilgi bankası çok büyüdü ve ge-nişledi, fakat bu büyüme esnasında parçalar(disiplinler) arasında uzaklaşma ve yaban-cılaşma yaşandı. Bunun yanında, parçalarkendi içinde büyüyüp zenginleştiler. Parçalarkendi içinde optimum bir doygunluğa ula-şana kadar, diğer parçalarla minimum et-kileşim içinde oldular. Parçalar ancak opti-mum doygunluğa ulaştıktan sonra, yalnız-laştıklarını farkettiler. Bu farkındalık hem -tek bir disipline aidiyet hisseden- uzmanların“Bir yerlerde yetersiz kalıyoruz, neyi atladık?”gibi içsel değerlendirmeleriyle, hem de top-lumun bilime dışsal feedback (geribildirim)vermesiyle oluşmaya başladı. Örneğin tıpbiliminde, toplum hem “Tıp ilerledi” derken,hem de konsültasyon yapmayan tıp dok-torlarından şikayetçi olmaya başladı. Elindeon tane dosyayla on ayrı departman dolaşanve her departmandan sınırlı ve tek yönlübilgi alan hastalar, “Niçin birbirleriyle gö-rüşmüyorlar? Hepsi farklı bir görüş sunu-yorlar?” demeye başladı. Evet bir bilimdalı olarak tıp ilerlemişti, büyümüştü, amaparçaları arasında etkileşimi ihmal etmişti.İçsel değerlendirme yapan bazı uzmanlar,toplumsal feedback’i aldılar, ve bedeni sa-dece parça parça algılayan (sadece batıyönelimli) analitik tıptan ziyade, bedeniparçaların bir bütünü olarak algılayan holistik(bütüncül) tıbba ilgi başladı. Aslında birbaşka deyişle, batı tıbbı ve doğu tıbbı sen-tezlenmeye başlandı. Bu sentezin sonu-cunda, muhtemelen, tıbbın insanlara sun-duğu tedavi yöntemleri daha bütüncül,daha kapsayıcı, dolayısıyla daha verimliolacaktır.

21. yüzyılda, tıp dahil, tüm bilimlerde di-siplinlerarası yabancılaşma interdisiplinerlikile azalacaktır ve bilgi bankası bütünleştikçedaha efektif müdahale yöntemleri oluştu-rulacaktır. Çok uzun bir yolculuğun henüzbaşındayız… Ta ki, belki bir sonraki yüzyılda,toplum “Ben size hepsini sormadım, bensize sadece şunu sordum, sadece şundanbahsedin” sinyalini verene dek, bütünleşmeve sentez yolculuğu devam edecektir. “Bü-tün Bilim”, optimum doyuma ulaşıp olgun-laştığında, mitoz (bölünme) evresi tabikitekrar başlayacaktır. Unutmamalı ki, bilim“Zeitgeist”ın aynalarından biridir ve evrenselfiziğin bütünleşme ve ayrışma (bölünme)döngülerine eşlik etmeye devam edecektir.Döngünün her evresinin kazanımı farklıdır.

Bu yüzyılın globalizasyon ve interdisiplinerlikruhu bize unuttuğumuz bütüncüllüğü ha-tırlatacak, yabancılaşmaları azaltacak, bü-tünleşmiş bilginin meyvelerini toplatacaktır.Herkes herşeyi bilmediğini, ancak diğerle-riyle ietişim içinde olduğunda daha çokşeyi bilebileceğini hatırlayacaktır. Dolayı-sıyla, multidisiplinerliği takip eden bilim in-sanları da, insanlığa tek yönlü hizmet sun-mak yerine çok yönlü (kapsayıcı) hizmetsunmaya başlayabilecektir.

İstanbul Nöropsikanaliz Çalışma Gru-bu’nun kuruluş amacı, prensipleri vefaaliyetleri nelerdir? Dünyadaki uygu-lamalar arasındaki yerimiz nedir?

UNPD uluslararası kongrelerine katılmayave bu kongrelerde sunum yapmaya 2004yılında başladım. Dernek içinde kültürler-arası anlamlı dostluklarımın kurulması vedernekte ülkemiz hakkında bilgili, veya ül-kemiz hakkında bilgisiz ama bilmeye açık,ya da bilgisiz ve bilmeye kapalı uzmanlarıntespiti de bu yıla dayanır. 2004’te bir İngilizpsikanalistin “Siz ülkenizde Freud’u tanıyormusunuz?” sorusuyla şaşırmıştım, kendisine“psikanalizin İstanbul’da iki enstitüyle temsiledilip, hatta bu iki enstitünün birbirleriylemücadele etme safhasına ulaşabilecek ka-dar dünya standartlarına uygun olduğu”cevabını verdiğimde de o şaşırmıştı. Şaş-kınlıkları aşmak için ivedilikle, birçok farklıülkeden üyelerle dostluklar ve bilimsel bilgialışverişleri kurmaya başladım. Irene Matt-his’in teşvikiyle, İstanbul NöropsikanalizÇalışma Grubu (www.npsa-istanbul.com)2006 yılında kurumsal olmayan, her üni-versite ve psikoterapi merkezinden, herpsikoterapi ekolünden katılımcılara açık,kar gütmeyen, disiplinlerarası bir çalışmaplatformu olarak kuruldu. Grup, aynı yılUNPD tarafından resmen kabul edildi. Gru-bun kuruluş amacı, hem nöropsikanalizakımını ülkemizdeki akademik ve klinikçevrelerde tanıtmak, hem de ülkemizdenöropsikanalizle ilgilen uzmanların çalış-malarını UNPD’ye duyurmaktır. Çalışmaprensiplerinin başında ise öncelikle şunlargelmektedir: Zihin-Beden ilişkisinde Bü-tünlüğü savunmak, Bütünleşik Zihin-Bedençalışmaları için doğu ve batı felsefesinibirleştirmek, “Bütün Bilim” felsefesini takipetmek ve disiplinlerarası çalışmalara açıkolmak, nöropsikanalitik bilginin klinik uy-gulanmasında etik kuralları ve mesleki sı-nırları korumak.

Bu amaç ve prensipler içersinde, 2006 yı-lından beri uzman ve öğrencilere yönelikbirçok yerel konferans, panel, kongre sem-pozyumları ve eğitimler düzenlendi. Aynızamanda UNPD’den Mark Solms (dernekyöneticisi), David Pincus ve Lisa Ouss gibiyabancı uzmanlar konferanslar için İstan-bul’a davet edildi. Dolayısıyla, ülkemiz için-deki nöropsikanalitik farkındalık ve yurtdı-şının ülkemizdeki nöropsikanalitik oluşumadair farkındalığı eş zamanlı gelişmeye baş-ladı. Yurtdışındaki farkındalığı arttırmakiçin , aynı zamanda, ülkemizde nöropsika-

nalize dair yapılan çalışmaları her sene ikikez UNPD’nin yayınladığı “Journal of Neu-ropsychoanalysis” uluslararası bültenlerindeduyuruyorum. Tüm bu faaliyetler ve bül-tenler, İstanbul Npsa İletişim listesinde dü-zenli olarak duyuruluyor. İletişim listesineüye olmak için, nöropsikanalizle [email protected] adresine yaz-ması yeterli ve bir kayıt şartı veya sınırla-ması bulunmamakta. İstanbul başta olmaküzere birçok farklı ilden; psikiyatri, psikoloji,nöroloji, biyoloji, fizyoloji, sinirbilim, felsefe,ve sosyoloji disiplinlerinden uzman ve öğ-rencilerden oluşan iletişim listesi şu andayaklaşık 400 üyeye sahip.

Ülkemiz, coğrafi konumu nedeniyle batıve doğu arasında “köprü” olma sorumlulu-ğunu tarih boyunca taşımıştır. Dolayısıyla“köprü olma ve sentezleme” rolü genetikyapımıza o kadar işlemiş olmalı ki, oransalolarak ülkemizde nöropsikanalize ilgi, dün-yada nöropsikanalize ilgiden daha hızlı ya-yılmakta. Her coğrafyanın kendine has biryeteneği vardır, bizim coğrafyamıza hasyetenek, gelecekte Türkiye’nin uluslararasınöropsikanaliz camiasında önemli bir yertutacağına işaret veriyor. Gelecekte Npsakongrelerinden birini İstanbul’a almak içinUNPD ile şimdiden görüşmeye başlamamınbir sebebi de bu inancım. Bir ön çalışmaolarak 12 Haziran 2012’de UNPD yönetimkurulundan Mark Solms, Jaak Pankseppve Brian Johnson İstanbul’da “Bilinçli İd:Nöropsikanalizde İd” panelinde konuşmacıolacaklar. İlgilenenler www.npsa-istanbul.com adresinden panele dair detaylıbilgileri öğrenebilirler, ya da iletişim listesimail adresine yazabilirler.

Dünyada ve ülkemizde nöropsikanalizinseyri nedir ve ne aşamada uygulanıyor?Sadece profesyonellere yönelik mi ça-lışıyorsunuz, yoksa bu konuya ilgi du-yanlar için de eğitici ve bilgilendiriciaktiviteleriniz mevcut mu?

Mark Solms’un dünyada nöropsikanalizinseyrine dair gözlemi, ülkemizdeki gözlem-lerle paralellikler taşıyor. Dünyada da, İs-tanbul’da da üyeler ortodoks psikanalistveya ortodoks sinirbilimcilerin dışında uz-manlardan oluşuyor. Bu iki kesim, nörop-sikanalize dair ciddi dirençler gösterebiliyor.Bu dirençler, “Bizim sinirbilimden öğrene-ceğimiz bir şey yok” veya “Bizim psikanalizleişimiz olmaz” derecesinde dar görüşlülüğevarabiliyor. Tabi ki bunun altında çoğu za-man, kimlik kaybı korkusu yatıyor, “Etkile-şime girersem kimliğimi kaybederim” kor-kusu. Belki de bir yutulma korkusu… Bununglobalizasyona dair korkularla paralel ol-duğuna dikkat çekmeme gerek yok sanırım.Gerçek olan, kimliğin kaybolmayacağı fakatgelişeceği, yenileneceğidir. Doğanın kuralıolarak, “Zeitgeist”a ait direnç mekanizmalarıbelli camialarda materyalize oluyor. “Zeit-geist”a ait yenilik ve değişim ihtiyacı iseyine belli camialarda somutlaşıyor. UNPDistatistiklerine göre dünyada, ve bizim göz-lemlerimize göre ülkemizde, nöropsikana

Nörobilim : Haziran Temmuz 2012 6

Page 8: Nörobilim

lizle ilgilenenler “dogmacı olmayan psika-nalist ve sinirbilimciler”, ve ilginçtir ki ço-ğunlukla diğer psikoterapi ekollerine üyeolanlardan oluşuyor (örneğin; psikodinamik,bilişsel davranışçı, geştalt, sistemik tera-pistler). Bunu “Diğer tüm ekoller Freud’undeğerini anladı tabiki, tüm dünya Freudienolacak!” ya da “Tüm psikoterapistler sinir-bilimin ve pozitif bilimin değerini ancakkavradı, dediğimize gelecekler!” gibi yo-rumlayan omnipotant fantaziler olacaktırelbet. Üyelerin geldiği kaynakları inceleyenistatistikler aslında şunu gösteriyor ki; nö-ropsikanaliz ben-merkezci yorumculardan-sa, interdisiplinerliğe ve nesneler arasıiletişime açık olanların birleşme alanı ol-muştur ve olmaya da devam edecektir.Tüm dünyada ve ülkemizde de, bu yeniakıma üye olan yeni neslin oranının giderekçoğunluğu oluşturması, globalizasyon nes-linin interdisiplinerliğe daha açık fikirli bak-tığının ve bu akımı onların daha ileriye ta-şıyacaklarının bir işareti.

Nöropsikanaliz eğitimleri, şu anda sadeceprofesyonellere ve öğrencilere yönelik olsada, terim sosyal medyada daha çok yeralmaya başladı, ve gelecekte sadece bilimadamları değil toplum da bu konuda okumaöğrenme ihtiyacı duyacak. Bu konuya yar-dımcı olmak için, Mark Solms ve OliverTurnbull’ın (nöropsikanalizin başyapıtı olarak12 dile çevrilmiş) “Brain and the InnerWorld” adlı kitabının Türkçe çevirisini2013’de ülkemize kazandırmış olacağız.Toplumun yeni yeni duymaya başlayacağı“Nöropsikanaliz”, doğum aşamasında olanve klinik uygulamaları da henüz yeni yapı-landırılan bir alan. Her yeni akımda olduğugibi, dernek içinde bazı üyeler sadeceteoriyi geliştirirken, bazı üyeler klinik yan-sımalara odaklanmaya başladılar. Örneğin,12 Haziran’da İstanbul Paneli’ndeki ko-nuşmacılarından Brian Johnson, 30 yılHarvard Üniversitesi’nde bağımlılık tedavisiüzerine çalışmış, dolayısıyla nöropsikana-lizin klinik uygulamalarına odaklanmış de-ğerli bir uzman. İstanbul’daki konuşmasındaBağımlılıklarda Nöropsikanalitik Tedaviyibir vaka örneğiyle anlatacak.

Johnson gibi klinisyenlere ek olarak, nö-ropsikanalitik uygulamalara ilham verenSchore’un anne-bebek etkileşimine dairpsikobiyolojik bağlanma teorisi, psikoterapisüreçlerinde anne-bebek etkileşiminin ir-delenmesini daha da özel bir noktaya taşıdıve hatta yasal düzeyde –annelik izinlerininbirçok ülkede uzatılması gibi- değişimlereyol açtı. “İnsan-çevre etkileşimi”nin beynive hatta genetiği etkilediği artık ampirikolarak ispatlanmış bir gerçek. Psikoterapide artık, sağaltıcı bir “insan-çevre etkileşimmodeli” olarak kabul görüyor. Psikoterapininnöral networkleri değiştirerek iyileşmeyeyol açtığını kanıtlayan beyin görüntülemeçalışmaları, psikoterapinin “sadece konuş-mak” olmadığını, sağaltıcı etkileşimin nöraliyileşmeye de yol açtığını kanıtladı. Bu,birçok ülkede “ruh sağlığı uzmanı”nın yasaltanımlarının güncellenmesine yol açtı. Do-

layısıyla, henüz 11 yılını tamamlamış olannöropsikanalitik teori de, hem klinik hemyasal uygulamaları etkilemeye aday gö-rünmektedir.

Afektif sinirbilimle nöropsikanalizin bu-luşma noktası neresidir? İstanbul Npsabu yılbaşında araştırma grubu olarak“Afektif Sinirbilim Birliği”ni kurarkenneyi hedefledi?

Afektif Sinirbilimin kurucusu, tüm yaşamınısubkortikal afektif sistemlerin araştırılmasınaadamış olan Jaak Panksepp’tir. Afektif Si-nirbilim, bir dönem özellikle frontal bölgeninişlevlerinin araştırılmasına odaklanmış olan“Kognitif Sinirbilim”i tamamlayıcı özelliktedir.Panksepp’e göre, arkaik beyin evrimselolarak daha önce gelişmiş olandır ve tümmemelilerde evrensel benzerlikler gösterir.Evrimsel bakış açısıyla, limbik sistemdekiafektif sistemler evrimsel önceliklerindendolayı, insan dahil tüm memelilerin psiko-biyolojik gelişiminde daha büyük role sa-hiptir. Anne-bebek bağlanma sürecinde,ayna nöronların da yardımıyla, özelliklesağ beyinde subkortikal-kortikal networklerkurulur, afekt regülasyonunun temelleriatılır. Anne-bebek bağlanmasının içeriğineve diğer çevresel faktörlere göre, her bireyinbelli afektif sistemleri daha çok pekişir,belli afektif sistemleri ise daha çok inhibeolur. Bu ise, bireylerarası kişilik yapılarınınfarklılıklarına en büyük sebep olarak gö-rülmektedir.

Panksepp, 6 ana afektif sistem tanımla-maktadır; sevgi (care), play (oyun), seek(merak-arayış), korku, üzüntü, öfke. KennethDavis ve Panksepp’in geliştirdiği Afektif Si-nirbilim Kişilik Ölçeği’nde (ASKÖ) yedincive insanların en yüksek duygusu olarakmaneviyat-tinsellik (spirituality) araştırmalaraeklenmiştir. Bu yüzyılda özellikle yedincisistemin ruh sağlığına ve tedavi yöntemle-rine etkisinin daha çok irdeleneceği tahminedilmektedir. Nöropsikanalitik psikobiyolojikbağlanma teorileri, Panksepp’in Afektif Si-nirbilim teorisinden izdüşümlere sahiptir.Nöropsikanaliz camiası, Panksepp’i sadecearkaik beyini ve afektif sistemleri inceleyenkişi olarak değil, psişenin aygıtlarından“İD”e ışık tutan sinirbilimci olarak kabul et-mektedir. Çoğunlukla prefrontal korteksleilişkilendirilen afekt regülasyonu ise“EGO”nun gelişimine paralel olarak ince-lenmektedir. Dolayısıyla Panksepp, ulus-lararası nöropsikanaliz kongrelerinin daimikonuşmacılarından ve bulgularıyla nörop-sikanalizi destekleyen en önemli sinirbi-limcilerdendir. 12 Haziran’da kendisini ko-nuşmacı olarak İstanbul’da ağırlayacak ol-maktan dolayı çok mutluyuz.

Bu yıl, Panksepp ve Davis’in yapılandırdığıASKÖ’nün Türkçe standardizasyonu İs-tanbul Npsa Çalışma Grubu girişimiyle,üniversiteler arası bir işbirliğiyle tamamlandıve geçtiğimiz ay Ulusal Psikoloji Kongre-si’nde sunuldu. Bu yılbaşında İstanbulNpsa’ya bağlı ve Panksepp & Davis’in sü-

Uzm. Klinik Psikolog Fatma Gökçe Özkarar :

Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’ndenmezun oldu ve aynı bölümde klinik psikolojimastırını tamamladı. Türk Psikologlar Der-neği üyesi olan Özkarar, 2001 yılındanberi yetişkinlerle bireysel psikoterapi veçift psikoterapisi üzerine çalışmaktadir. Şi-zofreni, depresyon ve doğal veya insankaynaklı felaketler sonrası travmalar üzerineçalışmalar ve yayınlarda bulundu. 2003yılında Uluslararası Nöropsikanaliz Der-neği’ne katıldı ve 2006 yılında İstanbulNöropsikanaliz Çalışma Grubu’nu kurdu.2011 yılında İstanbul Nöropsikanaliz Ça-lışma Grubu'na bağlı olarak "Afektif Sinir-bilim Birliği"ni oluşturan Özkarar, ulusal veuluslararası afektif sinirbilim araştırmalarıyürütmektedir. İstanbul Nöropsikanaliz Kon-feranslarını organize eden Özkarar, aynızamanda "Frontiers in Psychoanalysis andNeuropsychoanalysis" dergisinin yayın ku-rulundadır.

Her coğrafyanın kendi-ne has bir yeteneği var-dır, bizim coğrafyamızahas yetenek, gelecekte

Türkiye’nin uluslararasınöropsikanaliz camia-

sında önemli bir yer tu-tacağına işaret veriyor.

7 Nörobilim : Haziran Temmuz 2012

Page 9: Nörobilim

pervizörlüğünde kurulan Afektif SinirbilimBirliği’nin hedefi ASKÖ çalışmalarını ülke-mizde yaymak, tez öğrencilerine nöropsi-kanalitik ASKÖ çalışmalarında süpervizörlükvermek, ve ürünleri “J of Neuropsychoa-nalysis” uluslararası bültenlerinde duyur-maktır. Afektif Sinirbilim Birliği’ne bağlıolarak harekete geçen “Kültürlerarası AfektifSinirbilim Girişimi”, ek olarak kültürlerarasıASKÖ çalışmalarını hedeflemektedir. Bu-rada amaç, sosyal psikolojiyi ve antropolojiyinöropsikanalizle buluşturmaktır. İlk araş-tırma, Japonya, Türkiye ve Almanya ara-sında anlaşmaya varılmış olan afektif si-nirbilim çalışmasıdır. Hedef, kültürden ba-ğımsız, evrensel olan afektif sinirbilim bul-gularıyla, kültüre spesifik afektif sinirbilimbulgularının tespit edilmesidir. Umarız; İn-san-çevre etkileşiminin bir parçası olarak“kültür”, daha çok nöropsikanalitik araştır-maya ilham olacaktır.

Nöropsikanaliz ve afektif sinirbilimleilgili araştırma ve kariyer planı yapanlaraönerileriniz neler?

Nöropsikanaliz ve afektif sinirbilim ile ilgiliaraştırma veya kariyer planı yapan öğren-cilere öncelikle önerim, “J of Neuropsyc-hoanalyis”deki ve e-journal olan “Frontiersin Psychoanalysis and Neuropsychoanaly-sis”deki makaleleri takip ederek ilgi alan-larına yönelik bilgilerini arttırmalarıdır. Birdiğer önerim, İstanbul Npsa iletişim listesineüye olarak ülkemizde yapılan konferans,panel, ve eğitimlerden haberdar olup bubilgi platformlarını takip etmeleri olacaktır.Bu platformlarda kendilerine süpervizörlükedecek birçok yerli ve yabancı uzmanlatanışmaları mümkündür. ASKÖ süpervi-zörlüğü için yıllık kontenjanımız 2 öğrenciylesınırlı olacaktır, ama ASKÖ ile ilgilenentüm öğrenciler Afektif Sinirbilim Birliği ileirtibata geçerek, fikir ve envanter alışveri-şinde bulunabilirler ve kendi araştırmalarınıkendi ortamlarında yapılandırabilirler.

Nöropsikanaliz (veya afektif sinirbilimde)araştırma planı yapanlara son önerim ise,kendi içsel yolculuklarında bu akımın neanlam ifade ettiği ve nasıl bir işlev gördü-ğünü analiz etmeleri olacaktır. Bilim adamlarıiçin araştırma, “entellektüalizasyon”, “uzak-laştırma” ve en iyi haliyle “sublimasyon”defanslarını içerir. Bu yeni akım ilginizi çokçekiyorsa, bunun ruhsal yapınızda ve dünyagörüşünüzde nasıl bir işlev taşıdığını keş-fetmeniz önemlidir. İçsel dinamiklerinizinaraştırma yöntemlerinize nasıl yansıdığınıgözlemleyerek, farkındalık kazanabilirsiniz.Bu farkındalık sayesinde, niçin Zeitgeist’ınnöropsikanalizi materyalize ettiği insanlardanbiri olduğunuzu algılayabilirsiniz. Bu algı,kariyer gelişiminden öte, kişisel gelişiminiziçin terapötik olacaktır.

İstanbul Nöropsikanaliz Çalışma Gru-bu’nun kuruluş amacı, prensipleri vefaaliyetleri nelerdir? Dünyadaki uygu-lamalar arasındaki yerimiz nedir?

UNPD uluslararası kongrelerine katılmayave bu kongrelerde sunum yapmaya 2004yılında başladım. Dernek içinde kültürler-arası anlamlı dostluklarımın kurulması vedernekte ülkemiz hakkında bilgili, veya ül-kemiz hakkında bilgisiz ama bilmeye açık,ya da bilgisiz ve bilmeye kapalı uzmanlarıntespiti de bu yıla dayanır. 2004’te bir İngilizpsikanalistin “Siz ülkenizde Freud’u tanıyormusunuz?” sorusuyla şaşırmıştım, kendisine“psikanalizin İstanbul’da iki enstitüyle temsiledilip, hatta bu iki enstitünün birbirleriylemücadele etme safhasına ulaşabilecek ka-dar dünya standartlarına uygun olduğu”cevabını verdiğimde de o şaşırmıştı. Şaş-kınlıkları aşmak için ivedilikle, birçok farklıülkeden üyelerle dostluklar ve bilimsel bilgialışverişleri kurmaya başladım. Irene Matt-his’in teşvikiyle, İstanbul NöropsikanalizÇalışma Grubu (www.npsa-istanbul.com)2006 yılında kurumsal olmayan, her üni-versite ve psikoterapi merkezinden, herpsikoterapi ekolünden katılımcılara açık,kar gütmeyen, disiplinlerarası bir çalışmaplatformu olarak kuruldu. Grup, aynı yılUNPD tarafından resmen kabul edildi. Gru-bun kuruluş amacı, hem nöropsikanalizakımını ülkemizdeki akademik ve klinikçevrelerde tanıtmak, hem de ülkemizdenöropsikanalizle ilgilen uzmanların çalış-malarını UNPD’ye duyurmaktır. Çalışmaprensiplerinin başında ise öncelikle şunlargelmektedir: Zihin-Beden ilişkisinde Bü-tünlüğü savunmak, Bütünleşik Zihin-Bedençalışmaları için doğu ve batı felsefesinibirleştirmek, “Bütün Bilim” felsefesini takipetmek ve disiplinlerarası çalışmalara açıkolmak, nöropsikanalitik bilginin klinik uy-gulanmasında etik kuralları ve mesleki sı-nırları korumak.

Bu amaç ve prensipler içersinde, 2006 yı-lından beri uzman ve öğrencilere yönelikbirçok yerel konferans, panel, kongre sem-pozyumları ve eğitimler düzenlendi. Aynızamanda UNPD’den Mark Solms (dernekyöneticisi), David Pincus ve Lisa Ouss gibiyabancı uzmanlar konferanslar için İstan-bul’a davet edildi. Dolayısıyla, ülkemiz için-deki nöropsikanalitik farkındalık ve yurtdı-şının ülkemizdeki nöropsikanalitik oluşumadair farkındalığı eş zamanlı gelişmeye baş-ladı. Yurtdışındaki farkındalığı arttırmakiçin , aynı zamanda, ülkemizde nöropsika-nalize dair yapılan çalışmaları her sene ikikez UNPD’nin yayınladığı “Journal of Neu-ropsychoanalysis” uluslararası bültenlerindeduyuruyorum. Tüm bu faaliyetler ve bül-tenler, İstanbul Npsa İletişim listesinde dü-zenli olarak duyuruluyor. İletişim listesineüye olmak için, nöropsikanalizle [email protected] adresine yaz-ması yeterli ve bir kayıt şartı veya sınırla-ması bulunmamakta. İstanbul başta olmaküzere birçok farklı ilden; psikiyatri, psikoloji,nöroloji, biyoloji, fizyoloji, sinirbilim, felsefe,ve sosyoloji disiplinlerinden uzman ve öğ-rencilerden oluşan iletişim listesi şu andayaklaşık 400 üyeye sahip.

Ülkemiz, coğrafi konumu nedeniyle batıve doğu arasında “köprü” olma sorumlulu-ğunu tarih boyunca taşımıştır. Dolayısıyla“köprü olma ve sentezleme” rolü genetikyapımıza o kadar işlemiş olmalı ki, oransalolarak ülkemizde nöropsikanalize ilgi, dün-yada nöropsikanalize ilgiden daha hızlı ya-yılmakta. Her coğrafyanın kendine has biryeteneği vardır, bizim coğrafyamıza hasyetenek, gelecekte Türkiye’nin uluslararasınöropsikanaliz camiasında önemli bir yertutacağına işaret veriyor. Gelecekte Npsakongrelerinden birini İstanbul’a almak içinUNPD ile şimdiden görüşmeye başlamamınbir sebebi de bu inancım. Bir ön çalışmaolarak 12 Haziran 2012’de UNPD yönetimkurulundan Mark Solms, Jaak Pankseppve Brian Johnson İstanbul’da “Bilinçli İd:Nöropsikanalizde İd” panelinde konuşmacıolacaklar. İlgilenenler www.npsa-istanbul.com adresinden panele dair detaylıbilgileri öğrenebilirler, ya da iletişim listesimail adresine yazabilirler.

Dünyada ve ülkemizde nöropsikanalizinseyri nedir ve ne aşamada uygulanıyor?Sadece profesyonellere yönelik mi ça-lışıyorsunuz, yoksa bu konuya ilgi du-yanlar için de eğitici ve bilgilendiriciaktiviteleriniz mevcut mu?

Mark Solms’un dünyada nöropsikanalizinseyrine dair gözlemi, ülkemizdeki gözlem-lerle paralellikler taşıyor. Dünyada da, İs-tanbul’da da üyeler ortodoks psikanalistveya ortodoks sinirbilimcilerin dışında uz-manlardan oluşuyor. Bu iki kesim, nörop-sikanalize dair ciddi dirençler gösterebiliyor.Bu dirençler, “Bizim sinirbilimden öğrene-ceğimiz bir şey yok” veya “Bizim psikanalizleişimiz olmaz” derecesinde dar görüşlülüğevarabiliyor. Tabi ki bunun altında çoğu za-man, kimlik kaybı korkusu yatıyor, “Etkile-şime girersem kimliğimi kaybederim” kor-kusu. Belki de bir yutulma korkusu… Bununglobalizasyona dair korkularla paralel ol-duğuna dikkat çekmeme gerek yok sanırım.Gerçek olan, kimliğin kaybolmayacağı fakatgelişeceği, yenileneceğidir. Doğanın kuralıolarak, “Zeitgeist”a ait direnç mekanizmalarıbelli camialarda materyalize oluyor. “Zeit-geist”a ait yenilik ve değişim ihtiyacı iseyine belli camialarda somutlaşıyor. UNPDistatistiklerine göre dünyada, ve bizim göz-lemlerimize göre ülkemizde, nöropsikana-lizle ilgilenenler “dogmacı olmayan psika-nalist ve sinirbilimciler”, ve ilginçtir ki ço-ğunlukla diğer psikoterapi ekollerine üyeolanlardan oluşuyor (örneğin; psikodinamik,bilişsel davranışçı, geştalt, sistemik tera-pistler). Bunu “Diğer tüm ekoller Freud’undeğerini anladı tabiki, tüm dünya Freudienolacak!” ya da “Tüm psikoterapistler sinir-bilimin ve pozitif bilimin değerini ancakkavradı, dediğimize gelecekler!” gibi yo-rumlayan omnipotant fantaziler olacaktırelbet. Üyelerin geldiği kaynakları inceleyenistatistikler aslında şunu gösteriyor ki; nö-ropsikanaliz ben-merkezci yorumculardan-sa, interdisiplinerliğe ve nesneler arası

Nörobilim : Haziran Temmuz 2012 8

Page 10: Nörobilim

iletişime açık olanların birleşme alanı ol-muştur ve olmaya da devam edecektir.Tüm dünyada ve ülkemizde de, bu yeniakıma üye olan yeni neslin oranının giderekçoğunluğu oluşturması, globalizasyon nes-linin interdisiplinerliğe daha açık fikirli bak-tığının ve bu akımı onların daha ileriye ta-şıyacaklarının bir işareti.

Nöropsikanaliz eğitimleri, şu anda sadeceprofesyonellere ve öğrencilere yönelik olsada, terim sosyal medyada daha çok yeralmaya başladı, ve gelecekte sadece bilimadamları değil toplum da bu konuda okumaöğrenme ihtiyacı duyacak. Bu konuya yar-dımcı olmak için, Mark Solms ve OliverTurnbull’ın (nöropsikanalizin başyapıtı olarak12 dile çevrilmiş) “Brain and the InnerWorld” adlı kitabının Türkçe çevirisini2013’de ülkemize kazandırmış olacağız.Toplumun yeni yeni duymaya başlayacağı“Nöropsikanaliz”, doğum aşamasında olanve klinik uygulamaları da henüz yeni yapı-landırılan bir alan. Her yeni akımda olduğugibi, dernek içinde bazı üyeler sadeceteoriyi geliştirirken, bazı üyeler klinik yan-sımalara odaklanmaya başladılar. Örneğin,12 Haziran’da İstanbul Paneli’ndeki ko-nuşmacılarından Brian Johnson, 30 yılHarvard Üniversitesi’nde bağımlılık tedavisiüzerine çalışmış, dolayısıyla nöropsikana-lizin klinik uygulamalarına odaklanmış de-ğerli bir uzman. İstanbul’daki konuşmasındaBağımlılıklarda Nöropsikanalitik Tedaviyibir vaka örneğiyle anlattı.

Johnson gibi klinisyenlere ek olarak, nö-ropsikanalitik uygulamalara ilham verenSchore’un anne-bebek etkileşimine dairpsikobiyolojik bağlanma teorisi, psikoterapisüreçlerinde anne-bebek etkileşiminin ir-delenmesini daha da özel bir noktaya taşıdıve hatta yasal düzeyde –annelik izinlerininbirçok ülkede uzatılması gibi- değişimlereyol açtı. “İnsan-çevre etkileşimi”nin beynive hatta genetiği etkilediği artık ampirikolarak ispatlanmış bir gerçek. Psikoterapide artık, sağaltıcı bir “insan-çevre etkileşimmodeli” olarak kabul görüyor. Psikoterapininnöral networkleri değiştirerek iyileşmeyeyol açtığını kanıtlayan beyin görüntülemeçalışmaları, psikoterapinin “sadece konuş-mak” olmadığını, sağaltıcı etkileşimin nöraliyileşmeye de yol açtığını kanıtladı. Bu,birçok ülkede “ruh sağlığı uzmanı”nın yasaltanımlarının güncellenmesine yol açtı. Do-layısıyla, henüz 11 yılını tamamlamış olannöropsikanalitik teori de, hem klinik hemyasal uygulamaları etkilemeye aday gö-rünmektedir.

Afektif sinirbilimle nöropsikanalizin bu-luşma noktası neresidir? İstanbul Npsabu yılbaşında araştırma grubu olarak“Afektif Sinirbilim Birliği”ni kurarkenneyi hedefledi?

Afektif Sinirbilimin kurucusu, tüm yaşamınısubkortikal afektif sistemlerin araştırılmasınaadamış olan Jaak Panksepp’tir. Afektif Si-nirbilim, bir dönem özellikle frontal bölgeninişlevlerinin araştırılmasına odaklanmış olan

“Kognitif Sinirbilim”i tamamlayıcı özelliktedir.Panksepp’e göre, arkaik beyin evrimselolarak daha önce gelişmiş olandır ve tümmemelilerde evrensel benzerlikler gösterir.Evrimsel bakış açısıyla, limbik sistemdekiafektif sistemler evrimsel önceliklerindendolayı, insan dahil tüm memelilerin psiko-biyolojik gelişiminde daha büyük role sa-hiptir. Anne-bebek bağlanma sürecinde,ayna nöronların da yardımıyla, özelliklesağ beyinde subkortikal-kortikal networklerkurulur, afekt regülasyonunun temelleriatılır. Anne-bebek bağlanmasının içeriğineve diğer çevresel faktörlere göre, her bireyinbelli afektif sistemleri daha çok pekişir,belli afektif sistemleri ise daha çok inhibeolur. Bu ise, bireylerarası kişilik yapılarınınfarklılıklarına en büyük sebep olarak gö-rülmektedir.

Panksepp, 6 ana afektif sistem tanımla-maktadır; sevgi (care), play (oyun), seek(merak-arayış), korku, üzüntü, öfke. KennethDavis ve Panksepp’in geliştirdiği Afektif Si-nirbilim Kişilik Ölçeği’nde (ASKÖ) yedincive insanların en yüksek duygusu olarakmaneviyat-tinsellik (spirituality) araştırmalaraeklenmiştir. Bu yüzyılda özellikle yedincisistemin ruh sağlığına ve tedavi yöntemle-rine etkisinin daha çok irdeleneceği tahminedilmektedir. Nöropsikanalitik psikobiyolojikbağlanma teorileri, Panksepp’in Afektif Si-nirbilim teorisinden izdüşümlere sahiptir.Nöropsikanaliz camiası, Panksepp’i sadecearkaik beyini ve afektif sistemleri inceleyenkişi olarak değil, psişenin aygıtlarından“İD”e ışık tutan sinirbilimci olarak kabul et-mektedir. Çoğunlukla prefrontal korteksleilişkilendirilen afekt regülasyonu ise“EGO”nun gelişimine paralel olarak ince-lenmektedir. Dolayısıyla Panksepp, ulus-lararası nöropsikanaliz kongrelerinin daimikonuşmacılarından ve bulgularıyla nörop-sikanalizi destekleyen en önemli sinirbi-limcilerdendir. 12 Haziran’da kendisini ko-nuşmacı olarak İstanbul’da ağırlayacak ol-maktan dolayı çok mutluyuz.

Bu yıl, Panksepp ve Davis’in yapılandırdığıASKÖ’nün Türkçe standardizasyonu İs-tanbul Npsa Çalışma Grubu girişimiyle,üniversiteler arası bir işbirliğiyle tamamlandıve geçtiğimiz ay Ulusal Psikoloji Kongre-si’nde sunuldu. Bu yılbaşında İstanbulNpsa’ya bağlı ve Panksepp & Davis’in sü-pervizörlüğünde kurulan Afektif SinirbilimBirliği’nin hedefi ASKÖ çalışmalarını ülke-mizde yaymak, tez öğrencilerine nöropsi-kanalitik ASKÖ çalışmalarında süpervizörlükvermek, ve ürünleri “J of Neuropsychoa-nalysis” uluslararası bültenlerinde duyur-maktır. Afektif Sinirbilim Birliği’ne bağlıolarak harekete geçen “Kültürlerarası AfektifSinirbilim Girişimi”, ek olarak kültürlerarasıASKÖ çalışmalarını hedeflemektedir. Bu-rada amaç, sosyal psikolojiyi ve antropolojiyinöropsikanalizle buluşturmaktır. İlk araş-tırma, Japonya, Türkiye ve Almanya ara-sında anlaşmaya varılmış olan afektif si-nirbilim çalışmasıdır. Hedef, kültürden ba-ğımsız, evrensel olan afektif sinirbilim bul-gularıyla, kültüre spesifik afektif sinirbilimbulgularının tespit edilmesidir. Umarız; İn-san-çevre etkileşiminin bir parçası olarak“kültür”, daha çok nöropsikanalitik araştır-maya ilham olacaktır.

Nöropsikanaliz ve afektif sinirbilimleilgili araştırma ve kariyer planı yapanlaraönerileriniz neler?

Nöropsikanaliz ve afektif sinirbilim ile ilgiliaraştırma veya kariyer planı yapan öğren-cilere öncelikle önerim, “J of Neuropsyc-hoanalyis”deki ve e-journal olan “Frontiersin Psychoanalysis and Neuropsychoanaly-sis”deki makaleleri takip ederek ilgi alan-larına yönelik bilgilerini arttırmalarıdır. Birdiğer önerim, İstanbul Npsa iletişim listesineüye olarak ülkemizde yapılan konferans,panel, ve eğitimlerden haberdar olup bubilgi platformlarını takip etmeleri olacaktır.Bu platformlarda kendilerine süpervizörlükedecek birçok yerli ve yabancı uzmanlatanışmaları mümkündür. ASKÖ süpervi-zörlüğü için yıllık kontenjanımız 2 öğrenciylesınırlı olacaktır, ama ASKÖ ile ilgilenentüm öğrenciler Afektif Sinirbilim Birliği ileirtibata geçerek, fikir ve envanter alışveri-şinde bulunabilirler ve kendi araştırmalarınıkendi ortamlarında yapılandırabilirler.

Nöropsikanaliz (veya afektif sinirbilimde)araştırma planı yapanlara son önerim ise,kendi içsel yolculuklarında bu akımın neanlam ifade ettiği ve nasıl bir işlev gördü-ğünü analiz etmeleri olacaktır. Bilim adamlarıiçin araştırma, “entellektüalizasyon”, “uzak-laştırma” ve en iyi haliyle “sublimasyon”defanslarını içerir. Bu yeni akım ilginizi çokçekiyorsa, bunun ruhsal yapınızda ve dünyagörüşünüzde nasıl bir işlev taşıdığını keş-fetmeniz önemlidir. İçsel dinamiklerinizinaraştırma yöntemlerinize nasıl yansıdığınıgözlemleyerek, farkındalık kazanabilirsiniz.Bu farkındalık sayesinde, niçin Zeitgeist’ınnöropsikanalizi materyalize ettiği insanlardanbiri olduğunuzu algılayabilirsiniz. Bu algı,kariyer gelişiminden öte, kişisel gelişiminiziçin terapötik olacaktır.

Umarız; İnsan-çev-re etkileşiminin birparçası olarak “kül-tür”, daha çok nö-ropsikanalitik araş-tırmaya ilham ola-caktır.

9 Nörobilim : Haziran Temmuz 2012

Page 11: Nörobilim
Page 12: Nörobilim

Beyindeki nöronlar birbirleriyle nasılhaberleşir? Yaygın bir teoriye görebireysel nöronlar birbiri arasında sin-

yal alışverişi yapmıyor; bununu yerine hüc-reler sinyal alışverişi grup halinde çalışaraksağlıyorlar. Japonya, Birleşik Devletler veAlmanya’daki araştırmacılar bu varsayımıtest edebilecek matematiksel bir modelgeliştirdiler.

Beynin daha komplike işlevleriyle ilgilenenneokorteks kısmındaki bir nöron binlercefarklı nörona bağlantılı ve bu nöronlardansinyal almakta. Daha önce, hücrelerin be-raber nasıl çalıştığını tahmin edebilmekiçin ölçülen sinyalleri kullanmak çok zordu.RIKEN Beyin Bilimi Enstitüsü’ndeki bilimadamları güçlerini, Forschungszentrum Jü-lich, Almanya ve Boston, MIT’deki bilimadamlarıyla birleştirerek nöronların nasılbir işbirliği yaptığını açıklığa kavuşturabilmekiçin matematiksel bir model ortaya koymaküzere birleştirdiler.

Dr. Hideaki Shimazaki oluşturdukları tek-nolojiyi “Paralel olarak ölçülen pek çok sin-yali kullanarak, yeni model sayesinde gelenbilgi nöronların tek başına mı yoksa bir

grup olarak mı çalıştıklarını göstermeküzere filtreleniyor.” ifadesiyle özetliyor.Yakın incelemeye aldıkları hücre gruplarınınsabit bir çalışma düzeni göstermediklerinibelirten Shimazaki, nöral organizasyonunşaşırtıcı yönünü “Hücre grupları beynin ih-tiyacına göre milisaniyeler içinde kendilerinifarklı bir kompozisyondan oluşan yeni birgrupla çalışacak şekilde ayarlayabilirler."cümleleriyle vurguluyor.

Forschungszentrum Jülich’den Prof. SonjaGrün bu metodun araştırmacılara dinamikhücre topluluğu oluşumlarının varlığını vefarklı davranışlar karşısındaki aktiviteleriniispatlamak için yardımcı olacağını ummakta.Araştırmacılar şimdiden bir hayvanın, dahahızlı ya da daha hassas cevap vermesigereken durumlarda nöronlarının birlikteçalıştığını göstermiş durumda.

Bilim insanları gelecekte yüzlerce rastgelenörondan gelen kayıt edilmiş sinyallerdekullanabilmeyi umut ediyor. Bu sayedeplanlama ve davranış kontrolü gibi aktivitelersırasında çalışan hücre gruplarını gözlem-leme şansı artacak ve beyin araştırmalarıbambaşka boyutlara taşınacak.

Nöronların Beyindeki

İşbirliğininBilgisayar Modeliyle

Tanımlanması

Burak Tanyurt

11 Nörobilim : Haziran Temmuz 2012

Page 13: Nörobilim
Page 14: Nörobilim

A nılar bizi var eden temel unsur-lardan. Geçen zamanın duygusaldünyamıza kattığı anıların ya-

nında evrimsel süreçte sağ kalabilme-mizi de yaşananları kaydedebilme özel-liğimize borçluyuz. Zira yaşanan olay-ların zihinde kayıt altına alınması, kar-şılaştığımız yeni durumlarda da faydave zarar ilişkisi oluşturmamız için bizeyol gösteriyor.

Geçmişte yaşananların beynimizde na-sıl kodlanarak saklandığı ve hangi dü-zeneklerin hafızayı oluşturduğu nöro-bilimcilerin ilgi duyduğu konulardan.Alberta Üniversitesi araştırıcıları anı-larımızın beynimizde nasıl kodlandığınıkeşfetmek üzere çıktıkları yolda önemliveriler elde ettiler. Çalışmayı sürdürenbilim adamları hafızanın, nöronlar ara-sında güçlendirilmiş sinaptik bağlantı-larla var olduğunu anladıkları çalışma-da, bununla birlikte, sinaptik membranbileşenlerinin görece kısa ömürlü ol-duğunu ve anıların bir ömür muhafazaedilebilmesi için sık sık yenilendiğinisaptadı.

Hafızanın moleküler kodlanma meka-nizmalarını aydınlatmaya yönelik ça-lışmayı yürüten araştırma ekibi beyindokusunu sitoskeletal düzeyde inceledi.Araştırmacılar bu inceleme sonucunda,birbiriyle uyum içinde çalışarak bilgiişleme ve beynin belleği şekillendiripuzun süre muhafaza etmek için ihtiyaçduyduğu depolama kapasitesini yarat-ma yeteneğine sahip özel komponent-lere rastladılar.

Belleğin kodlanma mekanizmasını an-lamanın önemli etkileri var. Zira bumekanizmanın anlaşılması, görülmesıklığı gitgide artan Alzheimer ve de-mansla seyreden durumlarda hafızayıyenilemek ve beyinde kodlanmış bilgi-lerin kaybını önlemek yönünde büyükgelişmeleri beraberinde getirebilir.

Geçmişte yaşa-nanların beynimizdenasıl kodlanarak sak-landığı ve hangi dü-zeneklerin hafızayı

oluşturduğu nörobi-limcilerin ilgi duydu-

ğu konulardan.

Alberta Üniversitesiaraştırıcıları anıları-mızın beynimizdenasıl kodlandığını

keşfetmek üzere çık-tıkları yolda önemliveriler elde ettiler.

Anılarımız BeynimizdeNasılKodlanıyor?

13 Nörobilim : Haziran Temmuz 2012

Page 15: Nörobilim
Page 16: Nörobilim

Ege Üniversitesi bünyesindefaaliyet gösteren araştırmagrubu SoCAT (Bilişsel veDavranışsal Bilimler için Bil-gisayarlı Anatomik Teknikle-rinin Standardizasyonu) pro-jeleriyle ruh sağlığı problem-lerine ışık tutuyorlar.

SoCAT Projesi Nedir?SoCAT, Bilişsel ve Davranışsal Bilimler için Bil-gisayarlı Anatomik Tekniklerinin Standardizasyonuanlamına gelen Standardization of ComputationalAnatomy Techniques for Cognitive and BehavioralSciences kelimelerinden oluşuyor. Son beş yıliçinde psikiyatride beyin görüntüleme çalışmalarıbeklenenden çok daha hızlı ilerliyor. Bundansadece 15 yıl önce herhangi bir beyin hasarıylailişkilendirilemeyen pek çok psikiyatrik hastalığın,artık beyinin belirli bölgelerinden kaynaklanandoku veya işlev kusurlarına bağlı ortaya çıktığınıbiliyoruz. Günümüzde genetik ve diğer bilimdallarıyla yapılan işbirliği sayesinde hastalığayatkın bireylerin, hastalık ortaya çıkmadan öncetespitine çalışılıyor. SoCAT projesinin temelhedefi beyin görüntüleme yöntemlerini kullanarakyatkın bireyleri önceden tespit ederek gerekliadımların atılmasını sağlamak.

SoCAT –DEP Projesi 1:Depresyon Hastalarının Olumlu ve OlumsuzUyaranlara Verdikleri Duygusal CevaplarDepresyon hastalarının hayata, kendilerine vegeleceğe olumsuz baktıkları biliniyor. Ancak, bubakış açısının olumlu olaylara karşı nasıl olduğunet olarak bilinmemekte. Bu nedenle SoCATaraştırıcıları ilaç almamış depresyon hastalarınınolumlu ve olumsuz uyaranlara karşı olan tepkileriniaraştırıyorlar. Depresyonda olduğunu düşünenve halen ilaç kullanmamış gönüllüler bu projeyekatılabiliyor.

SoCAT-DEP Projesi 2:Yüksek Risk Taşıyan Bireylerin Tespit Edil-mesiDepresyon, toplum içinde en sık rastlanan has-talıklardan bir tanesi. Her beş kadından biriyleher 10 erkekten biri hayat boyu en az bir kezdepresyon geçirmektedir. Hastalığa yol açanpek çok neden olmakla beraber genetik yükünhastalık nedenlerinin en az %40'ından sorumlu

olduğu düşünülüyor. Klinisyenler bu nedenlehastaların aile öyküsüne özel bir önem vermekte.Ailede depresyon geçiren bir kişinin olması has-talık riskini arttırdığını bilmekle beraber hangi bi-reylerin gelecekte hastalanacağını ve ne zamanhastalanacağını bilemiyoruz. Bununla beraberrisk altındaki bireylerin korunması diğer önemlibir konu olarak karşımıza çıkıyor.

SoCAT-DEP projesi, ailesinde depresyon riskiolan bireylerin depresyon riskini tespit etmekamacıyla geliştirilmiş bir proje. Bu proje aynı za-manda hastalığın görülmediği riskli birey beyinişlevlerini test etmeyi ve eğer mümkünse önle-meye yönelik adım atmayı planlamakta.

SOCAT-SCH ProjesiŞizofreni, %1 l̀ik hayat boyu görülme oranları

ile genç insanları en fazla etkileyen hastalıklardanbiridir. Şizofreni, tek bir hastalıktan daha çokfarklı klinik tablolarla seyredebilen mental birhastalıktır. SOCAT ekibi en gelişmiş yöntemlerle(Difüzyon Tensor Görüntüleme ve Voksel TabanlıAnalizler) ile farklı alt tiplerdeki beyin farklılıklarınıaraştırmaktadır. Bu çalışma hasta alım aşamasınıtamamlamıştır.

SoCAT-BIPOLAR ProjesiEge Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AnabilimDalı, bipolar hastalar için özel bir klinik ve ayaktanhizmet ünitesi açan ilk hastane. Son yıllarda,kliniklerinde bipolar hastaların zihinsel işlevleri,hayat kaliteleri ve tedaviye cevaplarıyla ilgili çoksayıda uluslararası yayın yapıldı. Bipolar riskitaşıyan bireylerin beyin yapılarını inceleyen buproje hakkında daha fazla bilgi almak için araş-tırma grubu ile iletişime geçilebilir.

SoCAT-ALZ ProjesiTürkiye nüfusunun yaşlanmaya başlaması ileberaber Alzheimer daha fazla görülmeye başlandı.SoCAT araştırıcıları Alzheimer'ın erken tanısınınMRI ile konulması yönünde araştırmalar yap-maktalar.

15 Nörobilim : Haziran Temmuz 2012

Page 17: Nörobilim

1. Çalışmalara katılmamın banabir maliyeti olacak mı?Hayır. Çalışmalarımız TÜBİTAK, Ege Üni-versitesi, Türkiye Psikiyatri Derneği ve Bi-polar Bozukluklar Derneği tarafından des-teklenmektedir. Çalışmalarda uygulanantestler ve tetkiklerin ücretleri bu desteklerlekarşılanmaktadır.

2. Çalışmalar sonucu herhangi birzarara uğrar mıyım?SoCAT ekibi tarafından yapılan tüm çalış-maların Etik Kurul onayları bulunmaktadır.Bu kurullar çalışmalarda hasta ve diğergönüllerin herhangi bir zarara uğramamasıkonusunda çalışmayı denetlerler. Bununyanında şu anda devam eden çalışmaları-mız girişim gerektirmeyen çalışmalardır.Bu nedenle sağlığınızı etkileyecek herhangibir müdahale yapılmamaktadır.

3. Çalışmalara gönüllü olarak ka-tılmanın bana bir yararı var mı?Çalışmalar sırasında gönüllüler psikiyatridoktorları tarafından değerlendirilecek ve

gereğinde gönüllülere uygun görülen te-daviler önerilecektir. Gönüllülerin zihinselve duygusal durumları da uygulanacaktestler ve görüşmelerle ayrıntılı olarakortaya konacaktır. Bu bilgiler hastalarınkendilerine anlatılacaktır. Beyin görüntülemeçalışmalarında gönüllülerin beyin görüntüleriilgili uzmanlarca değerlendirileceğinden,gözle görülür bir bozukluk olup olmadığıda anlaşılabilecektir. Bunun yanında buçalışmalardan elde edilecek veriler uluslararası dergilerde yayınlanacak bu sonuç-lardan tüm araştırmacılar ve hastalar fay-dalanabilecektir. Unutmamak gerekir ki bu-gün tedavi amaçlı kullanılan bilgilerin önemlibir kısmı daha önce çalışmalara katılmışbireylerden elde edilmiştir.

4. Çalışmaya katılamam tedavimietkiler mi?Hayır, aksine çalışma sırasında eğer birruhsal hastalık olduğu düşünülürse uyguntedavi önerisinde bulunulacaktır. Bu nedenleçalışmalara katılmak sağlığınız açısındanuygun bir yaklaşım olacaktır.

5. Çalışma sırasında hakkımdaedinilen bilgiler gizli kalacak mı?Evet. Çalışma sırasında edinilen bilgilertamamen gizlilik koşullarına uygun olaraksaklanacaktır. Elde edilen tıbbi ve bilimselveriler, gönüllülerin kimliği kullanılmadansadece bilimsel amaçla kullanılacaktır. Ay-rıca, bu çalışmalar için Ege ÜniversitesiTıp Fakültesi’nin Etik Kurulundan onaylaralınmıştır, onay olmayan hiçbir çalışmayürütülmemektedir.

6. Katıldığım çalışmalardan eldeedilen sonuçlar bana bildirilecekmi?Evet, çalışmaya katılan gönüllülere çalış-maların sonuçları kendilerine mektupla bil-dirilecek. Bunun yanında gönüllüler herhangibir anda ekip ile bağlantıya geçip çalışmlarınsonuçları hakkında bilgi alabilirler.

Gönüllülük Hakkında Merak Edilenler

Nörobilim : Haziran Temmuz 2012 16

Page 18: Nörobilim