18
FRÉDÉRİC-FRANÇOİS CHOPİN’İN HAYATI, ESERLERİ, MÜZİĞİ VE YORUMU ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA ÖZET Bir bestecinin müziğini iyi anlayabilmek için, yaşam şartlarını ve yaşadığı dönemi iyi bilmek gerekmektedir. Bu araştırmada romantik dönemin en önemli bestecilerinden biri olan Chopin’in eserlerini anlamak ve yorumlamak için bestecinin yaşadığı hayatı, eserleri, müziği ve yorumu ayrıntılı şekilde tasvir edilmeye çalışılmıştır. Araştırma betimsel bir nitelikte olup, bestecinin hayatı, eserleri, eserlerinin hangi dönemde hangi koşullarda bestelendiği, bestelendiği süreçte etkilendiği olaylar, eserlerindeki müzikal tekniği ve yorumu incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre bestecinin, gençlik yıllarından itibaren edebiyatla, çağın fikir akımlarıyla ilgilenmesi, yaşadığı duygusal ilişkilerin, milliyetçi, vatanına sadık bir yurtsever olmasının etkisiyle bestelerini yaptığı saptanmıştır. Chopin’in eserlerindeki başparmak kullanımında, legatolarıda, trillerinde, rubatolarında, pedal kullanımında ve el pozisyonunda kendine özgü metot ve tekniği olduğu da bilinmektedir. Chopin’in bestelerinin kendi dönemi içerisinde bile farklı olarak dikkat çektiği, müziğindeki tekniğin ve yapısal olgunluğun en romantik besteci olarak tanınmasını sağladığı sonucuna varılmıştır. ANAHTAR KELİMELER: Piyano, Frederic Chopin’in Hayatı, Chopin’in Eserleri, Chopin’in Müziği ve Yorumu, Romantik Dönem. AN ARTICLE ABOUT FRÉDÉRIC-FRANÇOIS CHOPIN’S LIFE, COMPLETE WORKS, HIS MUSIC AND INTERPRETATION To better understand a composer's music, it’s necessary to know the conditions and the period of his life. In this article, to understand and able to interpret his works, Chopin’s life, complete works and music were depicted in detail. The research is a descriptive nature. Composer's life, works, compose dates and conditions, influenced events, his musical technique and interpretation of the works were studied. According to findings found that since the years youth the composer was interest in literature and ideologies of the era. He had emotional relations and was nationalist and a patriot loyal to his homeland. And under these conditions he was composed his works. It has been known that Chopin has his own technique and methods on thumb and pedal usage, legato, tril, rubato and hand positions in his works. As a result, can be seen that Chopin’s works are remarkable and stand out as a very different in melodic and harmonic aspects. Therefore, Chopin has been became most romantic composer of his period by his musical technique and structural maturity of his works. KEYWORDS: Piano, Frederic Chopin’s life, Chopin’s complate Works, Chopin’s music and Interpretation, Romantic Period.

NWSA-3629-2-1

Embed Size (px)

DESCRIPTION

nwsa

Citation preview

Page 1: NWSA-3629-2-1

FRÉDÉRİC-FRANÇOİS CHOPİN’İN HAYATI,ESERLERİ, MÜZİĞİ VE YORUMU ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA

ÖZETBir bestecinin müziğini iyi anlayabilmek için, yaşam şartlarını

ve yaşadığı dönemi iyi bilmek gerekmektedir. Bu araştırmada romantik dönemin en önemli bestecilerinden biri olan Chopin’in eserlerini anlamak ve yorumlamak için bestecinin yaşadığı hayatı, eserleri, müziği ve yorumu ayrıntılı şekilde tasvir edilmeye çalışılmıştır. Araştırma betimsel bir nitelikte olup, bestecinin hayatı, eserleri, eserlerinin hangi dönemde hangi koşullarda bestelendiği, bestelendiği süreçte etkilendiği olaylar, eserlerindeki müzikal tekniği ve yorumu incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre bestecinin, gençlik yıllarından itibaren edebiyatla, çağın fikir akımlarıyla ilgilenmesi, yaşadığı duygusal ilişkilerin, milliyetçi, vatanına sadık bir yurtsever olmasının etkisiyle bestelerini yaptığı saptanmıştır. Chopin’in eserlerindeki başparmak kullanımında, legatolarıda, trillerinde, rubatolarında, pedal kullanımında ve el pozisyonunda kendine özgü metot ve tekniği olduğu da bilinmektedir. Chopin’in bestelerinin kendi dönemi içerisinde bile farklı olarak dikkat çektiği, müziğindeki tekniğin ve yapısal olgunluğun en romantik besteci olarak tanınmasını sağladığı sonucuna varılmıştır. ANAHTAR KELİMELER: Piyano, Frederic Chopin’in Hayatı, Chopin’in Eserleri, Chopin’in Müziği ve Yorumu, Romantik Dönem.

AN ARTICLE ABOUT FRÉDÉRIC-FRANÇOIS CHOPIN’S LIFE,COMPLETE WORKS, HIS MUSIC AND INTERPRETATION

To better understand a composer's music, it’s necessary to know the conditions and the period of his life. In this article, to understand and able to interpret his works, Chopin’s life, complete works and music were depicted in detail. The research is a descriptive nature. Composer's life, works, compose dates and conditions, influenced events, his musical technique and interpretation of the works were studied. According to findings found that since the years youth the composer was interest in literature and ideologies of the era. He had emotional relations and was nationalist and a patriot loyal to his homeland. And under these conditions he was composed his works. It has been known that Chopin has his own technique and methods on thumb and pedal usage, legato, tril, rubato and hand positions in his works. As a result, can be seen that Chopin’s works are remarkable and stand out as a very different in melodic and harmonic aspects. Therefore, Chopin has been became most romantic composer of his period by his musical technique and structural maturity of his works.KEYWORDS: Piano, Frederic Chopin’s life, Chopin’s complate Works, Chopin’s music and Interpretation, Romantic Period.

Page 2: NWSA-3629-2-1

1. GİRİŞ (INTRODUCTION)Varşova yakınlarında doğan Polonyalı besteci ve piyanist Chopin,

tarihin tanıdığı en büyük yeteneklerden ve insan duyarlılığının evrensel sözcüklerinden birisi olmuştur (Say,2005:323). Frédéric-François Chopin’in erken yaşlarda göstermiş olduğu olgunluğu, kişiliği ve bu özelliklerinin eserlerindeki yapıya yansıması, bestecinin farklı bir konuma sahip olmasını sağlamıştır. Küçüklüğünden bu yana kendi karakteristik tuşesini oluşturan bestecinin, gerek çalış stili gerekse getirdiği teknik yenilikler, günümüz piyanistleri tarafından halen kullanılmaktadır. Chopin, memleket hasretinden aşk hayatına, gençlik coşkularından mutlu anılarına kadar tüm duygularını müziğinde fazlaca dile getirmiş bir bestecidir. Bu denli yoğun duygulara sahip bir insanın eserlerindeki şaşırtıcı inceliği ve güzelliği görmemek mümkün değildir. Hürel (2008:143), Chopin’in eserlerinden bazıları için piyano tekniğinin ustalıklarını sergilediğini, bunun yanında eserlerinin çoğunlukla şiirsel, nüans, derinlik ve özgün bir ruhu yansıttığını ifade etmiştir. Chopin, müziğinin her yönü ile dikkat çeker. “Romantik” adı verilen yaşadığı dönemde hiçbir besteci farklı alanlarda dahi olsa onun kadar romantik olamamış, onun kadar seçkin eserler üretememiştir. Ressam Delacroix’in de dediği gibi “...Chopin, tüm romantiklerin içinde en romantik olanıdır”(Say,1995:364).

2. ÇALIŞMANIN ÖNEMİ (RESEARCH SIGNIFICANCE)Bu çalışmada, Chopin’in hayatı, eserleri, müziği ve yorumu

ayrıntılı şekilde incelenerek, bestecinin eserlerini anlamak ve yorumlamak için büyük önem taşımaktadır.

3. AMAÇ VE YÖNTEM (OBJECTIVE AND METHOD)Bu çalışmanın amacı, Chopin’in hayatı, eserleri, eserlerinin

hangi dönemde hangi koşullarda bestelendiği, bestelendiği süreçte etkilendiği olaylar, eserlerindeki müzikal tekniği ve yorumunun incelenmesidir. Çalışma betimsel niteliktedir ve tarama modeli kullanılmıştır.

4. BULGULAR(FINDINGS)4.1. Frédérıc-Françoıs Chopin’in Hayatı (Frédéric-François

Chopin’s Life)Polonya’nın başkenti olan Varşova yakınlarındaki Zelezowa-Wola

adlı bir köyde doğan Chopin’in doğduğu tarih olan 22 Şubat 1810, o zamanlarda gelişmekte olan piyano edebiyatı için önemli bir yer teşkil edecek ve öleceği 17 Ekim 1849 Çarşamba gününe kadar da acı ve hastalıklarla mücadele edecektir. Frédéric’in babası Nicolas Chopin, Fransız asıllı bir delikanlıyken o zamanlardaki Fransa’da sürmekte olan karışıklıklardan kaçarak Polonya’ya gitmiştir. Chopin soyadının, Polonya dilindeki “Szopn” (Şopn) kelimesinden geldiğine inanılmaktadır. Nicolas Chopin, bu soylu aileyi bulmak, kendisinin Szopn’ların birkaç kuşak sonraki torunu olduğunu ispat etmek amacıyla anayurdunu bırakıp Polonya’ya yerleşmiştir. Bugün bile Chopin adı Szopn ya da Szopen olarak yazılabilmektedir. Öte yandan Fransızlar tarafından da Chopin soyadının yüzde yüz Fransızca olduğu ileri sürülmektedir. Çünkü halen Fransa’da bu soyadını taşıyan pek çok aile bulunmaktadır. Nicolas Chopin, Polonya’nın Rus işgaline rağmen anayurduna geri dönmez ve geçimini çok iyi bildiği Fransızcayı öğreterek sağlar. Varşova yakınlarında Zelezowa Wola’da Kont Skarbek’in köşkünde Kontes tarafından öğretmen olarak tutulur. Ev işlerine yardım etmek için gelmiş uzak bir akraba kızı olan Justina Krzyzanowska ile Nicolas arasında gelişen sevgi bağı sonrasında, Chopin çifti 2 Haziran 1806’da evlenir ve dört yıl sonra oğulları dünyaya gelir. Adını, Kont’un oğlu Frydryk’in adından ötürü, Frédéric

Page 3: NWSA-3629-2-1

koyarlar. Frédéric, babasından Fransızca, annesinden de ilk piyano dersleri almaya başlar. Chopin dört-beş yıl 11 yaşına kadar Bohemya’lı piyanist Albert Zywny’den ders alır. Hiçbir zaman unutamadığı bu ilk öğretmeninin kendisine öğreteceği bir şey kalmadığını belirtmesi üzerine, ikinci öğretmeni Varşova Konservatuarı müdürü Elsner’den ders almaya başlar. Küçük Frédéric, armoni ve kontrpuan derslerinde o yaşta görülmemiş bir başarı gösterir. Öğretmeni Elsner, dahi çocuklarda görülen dik kafalılık ve hırçınlığa sahip olmayan bu çocuğu, klasik usullerin dar çerçevesi içinde tutmaz ve dehasının alabildiğine gelişmesine imkân tanır. Frédéric, 1823’ten 1826’ya kadar Varşova Lisesi’nde okuduktan sonra konservatuara yazılır. Öte yandan da resme duyduğu ilgi sebebiyle, okuldaki arkadaşlarının sokakta gördüklerinin ince alaylarla dolu karikatürlerini çizmektedir.

Chopin, 11 Ağustos 1829 tarihinde Viyana’da 19 yaşındayken Kärntnerthor Tiyatrosu’nda ilk konserini, ardında da eserlerinden Op.11 “Çeşitlemeler” ve Op.14 Rondo-Krakowiak’ın bulunduğu ikinci konserini verir. Ardı ardına gelen konserler fazla sürmez çünkü ilk konserinde onu sağlıksız bulan bir yaşlı kadın haklı çıkar ve Frédéric, ciğerlerinde olan devrin ince hastalık belirtilerini gösterir. 1830’da Varşova’da iki konser daha verir. Artık Polonya’nın en büyük bestecilerinden birisidir. Liseye giden büyük besteci, başarılarının yanında içinde bulunduğu aşkın da sevincini duymaktadır. Sarı saçlı, mavi gözlü Konstantia Gladowski, sanatçıya hayatının ilk ilham periliği görevini yerine getirmektedir. Bu arada edebiyatla, çağın fikir akımlarıyla da ilgilenen besteci, Goethe, Jean-Jacques Rousseau, Schiller ve Byron gibi yazarları zevkle okumaktadır. Böylece, müziğinden önce ruhuna ve duygularına romantizmin ilk havaları esmeye başlamıştır. Frédéric Chopin, artık Viyana ve Paris gibi sanat merkezlerini gidip görmek, oradaki sanat ortamına katılmak istediği için 2 Kasım 1830’da doğduğu köye veda eder. Fakat bu gerçek bir vedadır ve geri dönemeyecektir.

Chopin son derece milliyetçi, vatanına sadık bir yurtsever olarak bilinmektedir. Viyana’ya yerleşen besteci bir hafta sonra aldığı Varşovalılar ile Ruslar arasındaki savaş haberi üzerine asker olmak için dönmeye karar verir. Ama babasının ve daha ziyade Polonyalı şair arkadaşı Witwicki’nin kendisinin dönüp yurdunun şerefi için çarpışmasının gereksiz olduğunu, zaten Paris’te topraklarının şerefi için çalıştığını belirtmesi üzerine vazgeçer. Bu sırada Avusturya Başbakanının hem Rusya hem de Prusya ile anlaşması, Chopin’i hayli rahatsız etmiş, Paris’e doğru yola çıkmasını sağlamıştır. Üstüne üstlük Chopin, 8 Eylül 1831’de, Varşovalıların Rusların eline düştüğü haberini alarak bunalıma girer ve bu ruh haliyle, sonradan Schumann’ın “Çiçekler arasında saklı toplar” sözleri ile tanımlayacağı Op.10 No.12 Do minör Revolutionary “Devrimci” etüdünü yazar. Zaman içerisinde Chopin, yerleştiği Paris’e ayak uydurmakla birlikte yurt özlemini biraz unutmuş ve Paris’te pek çok sanatçı ile tanışmış, daha çok Liszt ve Mendelssohn ile arkadaş olmuştur. Ne var ki, geleneksel piyano okulunun baş temsilcisi sayılan Alman piyanist Kalkbrenner Chopin için “İlham gelince çok güzel çalıyor, ilham gelmeyince orta çapta bir piyanist oluyor” demiş ve Chopin’den de “Kalkbrenner’e hiç ilham geldiği yok” karşılığını almıştır (Boyut, 1995:14). Bu iki piyanist aralarında yapılan bir müsabaka sonuçlanamayıp el sıkıştıktan sonra Chopin Mi minör Konçertosu’nu, Kalkbrenner de Chopin’in bir Mazurkası üzerine yaptığı çeşitlemelerini birbirlerine armağan etmiştir. Chopin, Kalkbrenner’in bestelerinden hiçbir zaman hoşlanmamıştır ama piyano çalışındaki teknik gücüne hayran olduğunu belirtmekten de geri kalmamıştır. Bu gelişmelerden sonra ilerleyen zaman içerisinde Chopin, artık Paris’in kibar çevrelerinin, prenslerin, düklerin gözdesi olmuştur. Chopin, piyano dersleri vererek hayatını kazanmaktan

Page 4: NWSA-3629-2-1

memnundur, çünkü kendi başına piyanoda beste yapmak, eş-dost arasında piyano çalmak ve aile toplantılarında dinletilerde bulunmak hoşlandığı şeylerdir. Bu arada 1833 yılında Paris’te yeni bir müzik yıldızı parlamıştır. Thalberg adlı Viyanalı genç piyanist daha çok Liszt’e meydan okumaktadır. Verdikleri konserlerle yarışıp tartışmalara yol açmaktadırlar. İşi tatlıya bağlamak isteyen biri şöyle der: “Thalberg en birinci piyanist, Liszt ise tek piyanisttir”. Alman şairi Heine de şöyle karşılık verir: “Chopin ise ikisinden de üstündür” (Say, 1992:286). Chopin’in ünü artık Avrupa’ya gittikçe yayılır ve notaları Fransa’da Schlesinger, Almanya’da Hartel, İngiltere’de Wessel yayınevleri tarafından basılır.

Chopin 1835 Ağustosunda ailesini görmeye gittiği Karlsbad’dan dönüşte, Polonyalı Kontes Teresa Wodzinska’nın davetlisi olarak Dresden’de kaldığı süre içerisinde evin kızı olan Maria ile tanışır ve aşık olur. Chopin, Maria’dan aldığı ilhamla başlı başına şaheser sayılan Op.29 sayılı ilk Ballade’ını yazar. Fakat bu ilham da fazla sürmez çünkü Maria’nın ailesi bu birlikteliği istemez. Bu kalp yarası Chopin’i, öncekilerden daha çok sarsar ve ciğerlerindeki yaradan daha korkunç bir şekilde hasta eder. Chopin, kötü bir 1837 kışı geçirir. Hastalıklar ve öksürükler, yararlı olacağı umulmuş bir Londra gezisinde bile devam eder. İngiltere halkının pek ilgi göstermediği konserleri oldukça sönük geçer. Tüm bunlara rağmen dönüşte Paris’te sıcak bir havayla karşılaşır ve pek çok problemi geride bırakarak çalışmalara koyulur. 1837 Sonbaharında Op.25 Etüt’leri (bunları Liszt’in ilham perisi Kontes Marie d’Agoult’ya armağan etmiştir) yayımlanır. Op.29 Impromptu, Op.30 Mazurka, Op.31 Scherzo, Op.32 Nocturnes hep bu dönemin eserleridir.

İyi bilinir ki Frédéric Chopin’in George Sand ile tanışması hayatının dönüm noktasıdır. Asıl adı Aurore Amandine Lucie Dudevant olan George, genel olarak erkeksi hareketleriyle dikkat çekmektedir. George ile Chopin’in tanışması Liszt aracılığıyla bir akşam toplantısında olur ancak Chopin bu bayanın erkeksi tavırlarını hiç sevmemiştir. Zaman içerisinde Chopin, bu kadındaki basma-kalıp düşüncelerden, yavan görüşlerden uzak, o yepyeni ve parlak sanat anlayışını fark ettikçe, ona karşı olan duyguları değişir. Chopin çok duygulu bir yapıya sahip olmasına karşın George da bir o kadar uçarı ve ruh haline göre hırçın olabilen bir kadındır. Yakın arkadaşları bu iki zıt karakterin anlaşamayacağını düşünerek ayrı ayrı uyarıda bulunsalar da bir sonuç alamazlar. Bir süre sonra George, Chopin’i Nohant’taki çiftliğine davet eder. Güzel bir yaz havasına sahip olan bu yer, Chopin’in sağlığını fark edilir derecede düzeltmiştir. Amacı Frédéric’i iyileştirmek ve mutlu etmek olan George, Chopin’i sağlıklı görünce sevinmektedir.

Chopin, gezi sonrasında kavuştuğu öğrencileriyle bir süre daha derslerine devam eder. Doktorun tavsiyesi üzerine, George, besteciye yeni bir gezi teklifi eder ve Chopin ancak yalnız gitmek şartıyla kabul eder. Sadece yanlarına George’un eski eşinden olan çocukları olacaklardır. Bu geziyle Frédéric Chopin’in hayatında yeni bir sayfa açılacaktır ve en değerli eserlerini yarattığı yer olmasına karşın Mallorca adası, hayatını içten içe yiyip kemiren hastalığa da hız kazandıracaktır. Dedikodu çıkmaması için, önce George çocuklarıyla, sonra da Chopin yola koyulur. Fakat en sevdiği piyanoları yapan Pleyel’den istediği piyanosu henüz yola çıkmamıştır. Paris’in o kapalı, iç boğucu ve yağmurlu havasından sonra, sevdiği kadınla birlikte olmak ve son derece güzel havası olan bir yerde tatil yapmak Chopin’e çok iyi gelmiştir. Haftalar geçmesine rağmen piyanosu gelmeyen Frédéric, sabırsızlanmaya, sinirlenmeye başlamıştır. Gelmeyen piyanosu üzerine havanın aniden kötüleşmesi, Chopin’in geri kalan hayatını belirlemiştir. Soğuyan havadan etkilenen Frédéric, gelen

Page 5: NWSA-3629-2-1

hekimlerin muayenelerine göre ince hastalığa yakalanmıştır. Chopin, Paris’te ki bir arkadaşına şöyle yazar: “Başımda hekimler toplanıyor, konuşuyorlar, birbirlerine danışıyorlar. İkisine göre yakında öleceğim; üçüncüsü için ise, çoktan ölmüşüm!” (Say, 1995:362). Beklediği piyanosu sonunda gelmiştir ve Chopin prelüdler, balladlar, impromtular, polonezler, mazurkalar ve Si bemol minör Sonatı gibi pek çok eserlerini burada besteler. Bir süre sonra da yazdığı Si minör Sonat’a, bugün “Cenaze Marşı” olarak bilinen bölümü ekleyecektir. George Sand, Frédéric Chopin’in bu eserleri yazmasında kendine pay biçmektedir; ona iyi baktığı için eserleri yazmasında yardımcı olmuş gibidir. Hasta oluşundan dolayı elbette ki huzursuzdur, ama Chopin’in içinde bulunduğu durumun yaratıcılığına yaratıcılık katmakta olduğunu düşünmektedir. Bir dizi parçadan oluşan Prelüd’lerden en bilineni olan “Yağmur Prelüdü” bu yerde geçen bir hikâyeyle anılır. Daha sonra Sand’in şatosunun bulunduğu Nohant’da Chopin, Si minör sonatını tamamlar ve üçüncü scherzosunu, Op.36 sayılı Fa diyez Majör İmpromptusunu yazarken bir yandan da Bach’ın Paris’te basılacak bestelerinin baskı yanlışlarını düzeltmektedir.

Büyük piyanist, 29 Ekimde Saint-Cloud Sarayı’nda Louis-Philippe şerefine bir konser verir. Kralın, Chopin’i piyanistlerin arasında bir tane göstermesi bile araları bozulan Sand’i unutturamamıştır. 1840’ta yeni eserleriyle, başarıdan başarıya koşmakta, daha fazla hayran toplamaktadır. 1841’de Liszt’in bu büyük besteciyi göklere çıkaran bir yazısı, Chopin’e bir konserinden 6000 Frank kazanmasına sebep olur. George Sand yine Chopin’in hayatındadır. Nohant’a giden George, acımayla karışık sevgi duyguları ile onu tekrar köşküne davet eder. Chopin burada her zamanki gibi bestelemeye devam eder ve Tarantella ile üçüncü Balladı üzerinde çalışır. Op.44 sayılı Polonaise ve Fa minör Fantaisie’sini de o günlerde yazar. 1841 kışında yine Paris’e dönerler ve Chopin, Pleyel Saolnu’nda önceki gibi hayranlıklar yaratan bir konser verir. 1844 baharında babasını kaybeden Chopin’in bu duygusal sarsıntıları üzerine George Sand, onu yine Nohant’a götürür.

12 Şubat 1848 tarihinde Pleyel konser salonu Chopin’in en başarılı konserlerinden birine şahit olmuştur. Eleştirmenlerin anlatmak için bile kelime bulamadıkları bu konserin 12 Martta tekrarlanması istenir. Fakat yeni bir devrim dalgası yayılmış, ayaklanmalar başlamış, Paris ve tüm Avrupa karışmıştır. Manchester ve Glasgow’da verdiği konserlerden sonra Londra’ya döner ve yatağa düşer. En kısa zamanda Paris’e geri döner. Tarihler 1 Ekim 1849’u gösterirken o hasta haliyle 17 Ekim 1849’da gözlerini kapayacağı Vendome Meydanı’ndaki 12 numaralı eve taşınır. Bir an önce Barcarole ve Berceuse’ünü bitirir. Zaten sağlığı iyice bozulmuşken, arkadaşları olan Slowacki’nin bir hastalıktan ve daha yeni İngiltere’de görüştüğü ünlü piyanist Kalkbrenner’ın koleradan ölmesi onu büsbütün üzmüştür. Chopin’i yakın arkadaşları sık sık görmeye gelirler. Liszt, Pleyel, soprano Delfina, son öğrencisi Bn. Kalergi bu isimler arasındadır. Ablası Luisa da bestecinin ölüm döşeğinde olduğunu duymasıyla hemen Paris’e gelir. Önceleri iyi görünen besteci, ilerleyen günlerde birden bire kötüleşmeye başlar. Her zaman piyano için bir ders kitabı yazmak isteyen Chopin, artık evden de çıkamadığını bahane ederek bir iki sayfa yazsa da kısa sürede kendinde güç bulamayarak bırakır, vazgeçer. Ömrünün son günlerinde boğucu öksürük nöbetlerinden ve baygınlık hallerinden kurtulup ayıldıkça, ancak bir iki kelime konuşabilmekte, son isteklerini söylemektedir. Cenazesinde Mozart’ın “Requiem”inin çalınmasını, yarım kalan eserlerinin yakılmasını, sadece değeri olanlarının yayınlanmasını istemektedir. Chopin’in bu vasiyetine rağmen o güne kadar hiç basılmamış, bugün hayranlıkla dinlediğimiz pek çok eseri ailesinin verdiği izin ile yayınlanmıştır. Chopin’in cenaze töreni, 30 Ekim 1849’da Madeleine Kilisesi’nde vasiyeti üzerine

Page 6: NWSA-3629-2-1

Mozart’ın “Requiem” eşliğinde gerçekleşmiştir. Duanın giriş bölümünde orkestra Cenaze Marşı’nı, sonra Lefebure Vely, orgda Si ve Mi bemol Prelüdleri çalmıştır. Requiem’in solo parçalarını ise soprano Pauline Viardot ile basbariton Lablache okumuştur. Pére-Lachaise mezarlığın gidilirken üç bin kişilik kalabalık büyük besteciyi uğurlamak için hep beraber olmuştur. Tabut toprağa verilirken üzerine 1830’da Varşova’dan gelirken kendisine armağan edilen gümüş kupa içindeki Polonya toprağı da serpilmiştir. O dönemde diğer ünlü kişilere yapıldığı gibi Chopin’e de “Ölüm Maskesi” adıyla anılan ölümünün hemen ardından, resimde görüldüğü gibi yüzünün şekli kopyalanmıştır.

4.2. Frédérıc-Françoıs Chopın’in Müziği ve Tekniği (Frédéric-François Chopin’s Music And Technique)

Frédéric-François Chopin’in erken yaşlarda göstermiş olduğu olgunluğu, kişiliği ve bu özelliklerinin eserlerindeki yapıya yansıması, bestecinin farklı bir konuma sahip olmasını sağlamıştır. Yazdığı ilk eserlerinden olan Mozart’ın “Don Giovanni” operasının “La ci darem La mano” bölümü üzerine yaptığı çeşitlemeler ile son zamanlarında yazdığı Polonezler arasında çok bir farklılık yoktur. Bazıları besteciyi tutucu ve kendini geliştirememekle eleştirse de Chopin, hayatının her evresinde fark edilir bir sanat anlayışıyla karşımıza çıkmıştır. Chopin, çoğunlukla piyano eserleri yazmıştır. Eserlerinde bir yanda şiddet, coşkunluk, haykırış varken diğer yanda da yumuşaklık, çekingenlik, tatlılık hâkimdir. Bu kutuplar aynı eser içerisinde bile olabilir ve çatışmazlar. Onları birleştiren, bağdaştıran bir melodi birliği vardır. Eserlerinde en duygulu, en yürek sızlatıcı bir nağmeden sonra bile, bir gülümsemeyi andıran tatlı, hatta alaylı bir melodinin parlayıvermesine çok rastlanır. André Gide büyük bestecinin sanatını şöyle anlatır: “Chopin’de ışık oyunları, su şırıltıları, rüzgar esintileri, yaprak hışırtıları vardır. Yüksek sesle konuşmaz; iddialı bir şey söylemez. Hafifçe değinir geçer. Bu kadarıyla içinize işler, mest eder, kandırır. Ne kadar alçak sesle, çekinerek, sıkılarak konuşursa biz onun ne demek istediğini o kadar daha iyi anlarız.” (Say, 1992:288)

Chopin’in kendinden sonra yetişen besteciler üzerinde çok büyük etkileri olmuştur. Bu etkilerin başında içtenlik, liriklik, tabilik gelir. Müziğinde milliyetçilik duygularına da yer veren Chopin’in bu tarzı, daha sonra gelen bestecilere de yol göstermiştir. Ayrıca ülkesinin halk havalarından esinlenerek yazdığı eserleri de başka bestecileri etkilemiştir. Genel olarak baktığımızda, Liszt’den Shcumann’a, Wagner’den Tchaikowsky’e, Hugo Wolf’tan Scriabin’e, Delius’tan Debussy’ye kadar daha birçok bestecinin sanatında Chopin etkisi görülmektedir. Küçüklüğünden bu yana kendi karakteristik tuşesini oluşturan bestecinin, gerek çalış stili gerekse getirdiği teknik yenilikler, günümüz piyanistleri tarafından halen kullanılmaktadır. Chopin’in kendine özgü metot ve tekniği vardır. Modern piyano tekniğinde birkaç istisnai durum dışında başparmak siyah tuşlarda kullanılmamasına rağmen, Chopin siyah tuşları, sıklıkla başparmağı ile kullanmıştır. Legatoları bir inci gibi, trilleri de çok çabuk çalmıştır. Gerçekten de Chopin trilleri her zaman hızlı olmalıdır. Bilekten değil tamamen parmakların seri hareketiyle olmalı, bir tuş kalkarken diğeri aşağıya inmelidir. Tril yapılan tuşlar, nefes almıyormuş gibi aralıksız ve seri şekilde fakat sertliğe müsaade etmeyerek hareket ettirilmelidir. Parmaklar tuşlardan hiçbir zaman kalkmamalı ve aralarında boşluk olmamalıdır. Dolayısıyla daha başka başlıca, Scriabine, Ravel ve Debussy’de de rastlanan bu trillerin çalınması gerçekten zordur. Chopin pedal kullanımına farklı yenilikler getirmiştir. Çok sık kullandığı pedalı adeta bir çeşit nefes alma

Page 7: NWSA-3629-2-1

şeklinde düşünmüştür. Eserlerinde dikkatlice olmasa da kesin bir şekilde pedal işaretlerine yer vermiştir.

Piyanoya iki tarafa eğilmeden ulaşabileceği şekilde oturmuştur. Parmakların etütlerle eşit hale getirilmesi yerine, doğal yapılarında bulunan eşitsizliklere göre eserler yazmıştır. Birinci, ikinci ve üçüncü parmakları elin ekseni kabul etmiş, doğal el pozisyonu olarak da Mi, Fa#, Sol#, La# ve Si# tuşları üzerinde elin alacağı biçimi gözetmiştir. Chopin öğrencilerinden bu beş notayı non-legato çalmalarını istemiş, daha sonra da bileğin katılımı ile yumuşaklık ve artikülasyonlarda özgürlük elde etmiştir. Öğrencilerine ilk olarak siyah tuşların en çok kullanıldığı gamları, son olarak da Do Majör tonunu çalıştırmıştır. Üçüncü parmağı “dayanak noktası” olarak düşünen Chopin, üç veya dört notada bir aksanlı gamlar yaptırmıştır. Elin geri kalan kısmını olabildiğince az kullanmalı, Kalkbrenner’in de dediği gibi bütün bilekle çalmamalıdır. Chopin’e göre hızlı bir gamda ses eşitsizliği fark edilmezdi. Zaten eşit tonda çalmak hedef değildi. Önemli olan zeka ve yumuşaklık parmaklarda konsantre edilmeydi. Chopin’in metodunda, Liszt’ten farklı olarak, dirsekler tuşların hizasında olmuştur. Tuşesini mükemmelleştirinceye kadar öğrencisine pedal kullandırtmamıştır. Bu iki virtüözün tekniklerinde benzerlikler olmuştur. Ön kolun parmaklar üzerinde yığılmasını önleyen askıda oluş, kolun dalgalanışı, devamlı dönen parmaklar ve bilek yumuşaklığı bir iki örnektir. Chopin, tuşlara Liszt gibi “pençe atmamış” adeta onları yakalamıştır. Tüm piyanistler gibi O da kolunu serbest bırakarak parmakların kapalılığını sağlamıştır. Frédéric Chopin’in çalma ayrıcalıklarından en önemlisi de kuşkusuz rubatodur. Rubato, takip edilen temponun kısa bir süre için arttırılması ya da yavaşlatılmasıdır. Liszt ile Chopin’in rubatoları farklıdır. Chopin acelecilikle veya tereddütlü çalarken, Liszt bir notanın hafif duruş zamanında, aniden ya da cümle sonlarında yapmıştır. Pianissimo ile fortissimo arasında birçok değişik renk elde etmiş, eşsiz rubatosunu da son derece artistik ve ince bir biçimde duyurmuştur. Eleştirmenlere göre bu özellik Slav ırkının bir özelliğini yansıtmaktadır. Rubato abartılmamalıdır. Aşırıya kaçılsa bile gerçek temponun tanınmayacak hale gelmemesi lazımdır. Yorumcunun özgürlüğü ile zevksizliği gibi niteliklerin ince sınırları, bu rubatolardan belli olmaktadır. Chopin’in eserlerini tüm bu özellikleriyle yorumlayabilmek için, piyanistin hareket mekanizmasının tam anlamıyla esneyebilme ve gevşeyebilme kabiliyetinin olması gerekmektedir. Zorlanmadan yapılan bu hareketler Chopin yorumunun sırrıdır. Piyanist ne kadar çalışırsa çalışsın, Chopin’e özgü piyanistik duyarlılıktan yoksunsa ve hareket mekanizması yeterli derecede esnemiyorsa, Chopin ortaya çıkmayacaktır. Bu da demektir ki, Chopin’i gereğiyle ortaya çıkaran bir yorumcu, piyanistliğin diğer tüm alanlarında da aynı başarıyı gösterebilecektir.

4.3. ESERLERİ (WORKS)4.3.1 Çeşitlemeler (Variations)Çeşitlemeler bestecinin ilk çalışmalarındandır. Çaldığı eserleri

sonradan kendi istediği biçimde, notalar ekleyerek, tartımları değiştirerek çalması çeşitlemeleri doğurmuştur. Don Juan’ın bir aryası olan La ci darem la mano ile bir Alman havası üzerine yaptığı çeşitlemeler en başarılı ilk eserlerindendir.

4.3.2 Sonatlar (Sonatas)Chopin ilk sonatını 1828’de, on sekiz yaşında yazdı. Pek ilgi

uyandırmayan bu sonat, öğretmeni Elsner’den öğrendiklerini toplu bir halde kâğıt üzerine geçirmek isteğinin bir ürünü olarak düşünülür. Buna karşılık üçüncü bölümü bilinen Cenaze Marşı (Marche Funébre) olan

Page 8: NWSA-3629-2-1

ikinci sonatı Op.35 Si bemol minör, gerek seyircilerce gerekse piyanistlerce daha büyük bir ilgiyle karşılanmıştır. Karasowski, bu sonatın, milletin ıstırabını dile getirdiğini söylerken, Vincent d’Indy ve Chopin’e olan hayranlığı iyi bilinen Schumann ise saçma bulmuştur. Vincent d’Indy, söz konusu eseri klasik sonat formuna göre eleştirmiş, kontrpuan tekniğine aykırı olduğunu belirtmiştir ve o zamanki kurallara göre de haklıdır. Fakat daha öncede bahsettiğimiz gibi, Chopin piyano müziğine zorla olmasa da yeni kurallar getirmiştir. Bunlara “yeni kurallar” denmesinin yanı sıra, kuralları esnetebilme de denebilir. Chopin’in bu yeni, farklı ya da sıra dışı stili elbette ki pek çok eleştiri alacaktı. Fakat Chopin bunlarla çok ilgilenmemiş aksine kendini kurallara bağlı olmaktan uzak tutmuştur. Sonatın ölüm matemine sahip olan kısmı, düşünüldüğü gibi kendi ölümü ya da bazı kaynaklarda geçtiği üzere sevdiği kuşunun ölümü üzerine yazılmamıştır. Pek çok kaynakta, bazı arkadaş toplantılarında bu bölümü çalıp bitirince sessiz şekilde şapkasını alarak salonu terk ettiği geçer. Bunun sebebini tam olarak bilinmemektedir. Ancak kimsenin eser hakkında soru sormaması ya da yorum yapmaması için böyle bir davranış içerisine girdiği tahmin edilebilmektedir. Op.58, Si minör Sonat, bestecinin daha olgun bir çağının ürünüdür. Eserin tam bir yapı bütünlüğünde olması Chopin’in bu dönemde geleneksel kurallara biraz daha yaklaşmış olduğunun göstergesidir. Largo bölümü Op.45 sayılı Prelude’ünün ana temasının Cantabile bölümünü andırmaktadır.

4.3.3 Konçertolar (Concertos)Besteci, gençlik yıllarında orkestraya yönelmiş, bir anlamda

orkestra enstrümanlarından piyanosunun derin seslerine bir karşılık aramıştır. Bu dönemde ilk konçertosunu Concerto Op.21 No.2’yi (Fa minör) yazmıştır. Bu eser bestecinin ilk konçertosu olmasına rağmen yazdığı bir sonraki konçertosundan sonra basıldığı için “2” sayısını almıştır. Dolayısıyla Op.11 No.1 Mi minör Concerto’da aslında ikinci olarak yazılmıştır. Chopin’in bu eserleri, daha onun sağlığında bile çok tartışılmıştır. Orkestrasyonları zayıf, piyano-orkestra diyalogları dengesiz bulunmuştur ve üzerinde değişiklik yapılması istenmiştir. Bir eser üzerinde çalışırken pek çok değişiklik yapan Chopin, bitmiş bir eseri üzerinde tek bir nota bile değiştirmemektedir. Yine de güçlü birer eser olan bu konçertolar elbette ki Mozart, Beethoven, Brahms veya Ravel’in konçertolarıyla mukayese edilemez. Hatta bestecinin diğer eserleri yanında bile sönük kalır. Fakat öyleyken bile pek çok beğeneni olmuştur. Chopin 1842’de bir Op.46, Allegro de Concert bestelemiştir ki bu, üçüncü bir piyano konçertosunun taslağı olduğu düşünülmektedir. Gerçekten de ilk 83 ölçü, aynı bir orkestra tutti’si niteliğindedir ve eserin genel yapısı itibariyle piyano-orkestra diyalogu belli gibidir. Anlaşılan Chopin, üçüncü konçerto düşünerek bir taslak yazmış, sonradan ya vazgeçmiş ya da olanak bulamamıştır.

4.3.4 Polonezler (Polonaises)Chopin ilk polonezini sekiz yaşında kendisine annelik eden

Kontes Skarbek için yazmıştır. İkincisini on iki, üçüncüsünü de on altı yaşında Rossini’nin La Gazza ladra (Hırsız Saksağan) eserinin bir teması üzerine yazmıştır. Polonez, Polonyalıların bir dans havasıdır. Bu dans bir takım geleneklere bağlı olarak yapılır. Bu dans havaları onun için halkının bir özgürlük simgesi olmuştur. Bu melodileri zenginleştirerek geliştirmiş, milli duygularını katmış ve ortaya bazen kahramanlık destanları, bazen yiğitlik anıtları, bazen de derin, yüce bir şiir güzelliği çıkarmıştır. Onlar, artık klasik müziğin birer malı olan yeniden-yaratma eserlerdir. O yıllarda düşman işgali altında, neredeyse yok olmanın eşiğine gelmiş bir millet için Chopin’in

Page 9: NWSA-3629-2-1

bestelediği her polonez, adeta direnişin ve hatta özgürlüğün simgesi, düşman için ise de göz ardı edilemez bir silah olmuştur. 1846’da ilk yazdığı Op.26 No.1 Do diyez minör Polonaise’den sonra başlıca on beş Polonez daha yazmıştır. Bunlardan ikincisi Op.26 No.2 Mi bemol minör polonaise, Polonya’lıların düşmana karşı ayaklanmaları sonucunda uğradıkları yenilginin yarattığı hınç duygusunu dile getiren La Sibérienne (Sibirya Polonezi)’dir. En ünlü Polonezlerinden biri de 1846’da yazılmış olan Op.53 La bemol minör L’Héroique ‘Kahramanlık Polonezi’dir. Destan havasını taşıyan bu esere bestecinin bile ne ad vereceğini bilememesi, onun bu eserini ne acı dolu günlerinde yazdığı düşüncesini akla getirmektedir. Birçokları bu eserde anayurt özlemini, kimileri de George Sand’i kaybetmenin acısını bulurlar. Op.40 No.1 La Majör, La Militaire ‘Askeri Polonez’inde yazdığı gece etkilenerek kabus gördüğü için güçlü bir marş havası hakimdir. Yine hırslı ve sinirli bir havaya sahiptir. Op.40 No.2 Do minör Polonaise’de de yine Polonya’nın acı ıstırabını buluyoruz. Her notasında gözyaşı ve milli duyguların olduğu bu yapı beşinci Polonezde pek az görülür. Op.44 Fa diyez minör Polonaise, gerçekten Chopin’in piyanoyu çok üzgün bir dille anlattığı eseridir. Başlangıçta mazurka havası olan eser sonraları tezat bir yapı teşkil eder.

Chopin’in ölümünden sonra da arkadaşı Fontana, onun üç polonezini Mi-minör, Si-bemol Majör, Fa-minör ortaya çıkarmıştır. Bestecinin ilk scherzosu ile ilk balladı Paris’teki ilk yılları esnasında bestelenmiştir. Besteleme tarihleri tam bir kesinlik içerisinde değildir, fakat bu eserleri 1833’ten daha önce bestelemediği de kesindir. Eserler stilistik olarak incelendiğinde basıldığı 1835 ve 1836 tarihine kadar çalışmaların taslak olarak çok fazla bekletilmediği görülür. O dönemde taslak üzerinde imzası olan ya da 1833 ile 1835 arası basılmış eserleriyle, bahsedilen sherzo ve balladı arasında stil veya üslup açısından hayli benzerlikler vardır. Aynı benzerliklerin, ölümüne yakın hatta ölümünden sonra basılmış eserlerde de görülmesi, bu eserlerin de 1830’lu yıllarda bitirildiğini ya da taslak olarak bırakıldığının bir işaretidir.

4.3.5 Balladlar (Ballads)Balladlar, bestecinin yazdığı en olgun eserler diyebiliriz.

İşleniş, çeşitlilik ve anlatım bakımından benzeri bulunmayan eserlerdir. Birçok müzik eleştirmeni bu eserleri en güçlü ve mükemmel yapıtlar olarak değerlendirir. Chopin ilk balladını 1830’da tasarlamışsa da dört balladını da 1835-1842 yılları arasında tamamlamıştır. Op.23 No.1 Sol minör Ballade’ı sıkıntılı bir aşkın hikayesidir. Chopin’in o sıralarda ilk aşkı Maria Wodzinska ile mutlu mutsuz bir ilişkinin içinde olması bu eseri yazmasında etkin rol oynamıştır. Bu eser, ilk defa besteci tarafından 1836’da seslendirilmiş, yayınlanmış ve yakın çevresinde büyük hayranlık uyandırmıştır. Op.38 No.2 Fa-Majör Ballade ise 1838 senesinde bestelenmiştir. Gerçekte eserlerine tema olarak hep kendi bulduğu konuları almasına karşın, söylendiği üzere diğer balladları gibi besteci bu eserini de Polonyalı şair arkadaşı Adam Mickiewicz’in şiirlerinden esinlenerek yazmıştır. Chopin, kuzey efsanelerini sevmiş, Goethe ve Heine’nın şiirlerini derin bir zevkle okusa da hiçbir zaman bunlar üzerinde beste yapmamıştır. Besteciyle Liszt işte burada ayrılırlar ve Liszt de her zaman edebiyat ya da resim konularından yararlanmak istemiştir. İlk balladı gibi bu da uzun bir çalışmanın ürünüdür. Çok zıt seslerle örülmüş olması yanında dramatik hava bakımından da çok üstün bir yapı sergiler. Chopin bu balladını Schumann’a armağan ettiyse de Schumann dinledikten sonra ilki kadar mükemmel bulmadığını söylemekten çekinmemiştir. Müzik eleştirmenleri ve Chopin severlerin çoğu, hiç de bu görüşte değillerdir. Bir sonraki

Page 10: NWSA-3629-2-1

Op.47 No.3 La bemol Ballade da Chopin’in anlatımcı (expressioniste) sanatının en güçlü eserlerinden biridir. Piyanist Cartot’a göre hüner göstermekten, hızlı gitmekten sakınmalıdır; bestecinin sözlerini aynen tekrarlamalıdır. Gerçekten, Chopin’de hiçbir zaman acele yoktur, onun hızlı tempoları çabukluk değil, çeviklik ifade eder. Ballade Op.52 No.4 Fa minör, yazılmış son ballad ve en olgun çağının ürünüdür. Besteci bu eserde fanteziye yakın bir üslup seçmiştir. Temalar arası zıtlık öncekiler kadar belirgin değildir. Buna karşılık, birçok müzik eleştirmeni bu eseri daha yoğun, daha zengin bulurlar ve çağdaş müzik anlayışına daha uygun görürler. Cartot bu eseri empresyonizmin ilk izlerini taşıyan, çok ince işlenmiş, dâhiyane bir çalışma olarak bulmuştur. Virtüözler bu balladı bir dönem ihmal etmişlerdir. Fakat eserin son bölümündeki dalgalı, gürültülü melodi öyle karmaşıktır ki çalan için son derece çetin güçlükler doğurmaktadır.

4.3.6 Prelüdler (Preludes)Prelüdler balladlardan farklı olarak çok kısa parçalarlar

olmalarından dolayı daha özlü, daha derli-toplu bir tema vardır. Sesler ve ritim kesindir. Prelüdler, bestecinin gerçek kişiliğini en çok belli eden, aynı zamanda teknik ustalığını da en iyi ortaya koyan eserleridir. Bu eser dizisi, 12’si majör, 12’si minör olmak üzere, kromatik gamın tüm tonlarını kapsayan 24 parçadan oluşur. Chopin, böyle bir dizi bestelemeye 1831’de karar vermiştir. Çoğunu Mallorca adasındayken yazmıştır. Paris’ten ayrılmadan önce notaları basacak olan Pleyel ile bir anlaşma yapıp, 24 Prelüd sözü vermiştir. Yayınlanmaya daha önce başlanmış “bütün eserleri” dizisi bunlarla tamamlanacaktır. George Sand, Chopin’in bu prelüdleri, cennet sandığı Mallorca adasında kötü geçen bir kış mevsiminde nasıl ıstırap çekip çırpınarak, umutsuzluklar ve bunalımlara girerek yazdığını anlatır. Eserlerinde dış olayların etkisi çok görülür. Sevgilisini öldü sanarak yazdığı “Yağmur Prelüdü” ile yine yağmurlu bir havada damlaların çatıya çarparak çıkardığı sesleri bulabileceğimiz Si minör prelüdü de bunlara birer örnektir. Dizi bir eser olduğu için tek bir opus numarasıyla yani Op.28 olarak 1839 Eylülünde yayınlanmışlardır. Bu dizinin en başarılı eseri olarak da No.4 Mi minör tonlu Prelüd kabul edilir ve değerli bir taşa benzetilir. Bu Prelüdün trajik havası, Cenaze Marşı’nı hatırlatır. No.13 Fa diyez minör, içlerinde en iyi bestelenmiş beş parçadan biridir. Dördüncü prelüdde olduğu gibi nocturne havası vardır. İçlerinde çalması en güç eserlerden biri olan No.19 Mi bemol Majör tonlu eseri iyi şekilde çalabilmek için Cortot’un dediği gibi “son derece duyarlı bir incelik” gerekmektedir. No.5 Mi Majör ve No.21 Si bemol Majör prelüdlerde ise Bach’ın Chopin üzerinde ne büyük bir etkisinin olduğu görürüz. Dizinin son prelüdü olan No.24 Mi minör ise büyük bir virtüözlük eseridir ve icrası en güç olanıdır. Chopin üç sene sonra, arkadaşı Fontana’ya içindeki modülasyondan dolayı gurur duyduğunu belirttiği Prelude Op.45, Do diyez minör prelüd daha yazar. Bundan sonra da Chopin bir daha prelüd formuyla ilgilenmemiştir. Chopin’in prelüdleri piyanist Alfred Cortot tarafından tek tek gerek performans gerekse yazılı olarak yorumlanmıştır.

4.3.7 Mazurkalar (Mazurkas)Bestecinin, ölümünden sonra yayınlananlarla birlikte 60’a yakın

mazurkası vardır. Bu eserler, prelüdler gibi kısacık parçalardır fakat onlar gibi bir anda yazılmamışlardır. Chopin’in hayatının farklı zamanlarında en fazla beşerli gruplar halinde yazılmış olan bu eserleri Schumann, ufak sanat çalışmaları olarak tanımlarken, Camille Bourniquel ise günü gününe tutulmuş bir hatıra defterinden yapraklar olarak görmüştür. Mazurka bir tür üç zamanlı dans havasında melodik ve

Page 11: NWSA-3629-2-1

ritmiktir ve Chopin’in Slav ruhunu yansıtır. Bu eserlerde, Chopin’in ses değişimlerine olan merakından dolayı çağdaş müziği andıran bir hava vardır. Klasik müziğin bilmediği temalar içermektedir. Bahsettiğimiz halk havasını en iyi yansıtan mazurkalardan Op.33 No.4 ve ritmin ağır bastığı köy dansı Op.41 No.3’te daha da belirgindir. Bu eserler için Chopin’in tabloları ya da resimleri notalaması olduğu da söylenir yani çok genç yaşlarda ilgi duyarak çizdiği karikatür portrelerini seslerle yeniden denemiştir. Op.17 No.4’te, “Küçük Yahudi” adlı karikatürü seslendirmiştir. Mazurkalarda bunlara ek olarak Chopin’in ruh halleri ve düşünceleri de gizlidir. Bu eserlerin pek çoğunda güzeli basitte aramak gibi bir eğilim görülmektedir. Burada basit kelimesiyle çok ince bir zevk kastedilmiştir. Görünüşteki basitlik altında çok güçlü bir armoni örgüsü vardır. Bu ince çizgilerle örülü işleme birden göze çarpmaz, kulağı zorlamaz. Mazurkaların çağdaş müzik anlayışına yakın olması da bundan ileri gelmektedir. Örnek olarak Op.17 No.1 ve Op.24 No.4 mazurkalarını verebiliriz. Op.7 No.1 Çigan havasını, Op.41 No.1 İlkçağ müziğini, Op.68 No.2 de Çek Halk havalarını andıran özelliklere sahiptir.

4.3.8 Valsler (Waltzes)Valsler, Chopin’in romantik ruhunu, ışıltılı ve büyüleyici

şekilde anlatan eserleridir. Hoş, sevimli ve alaylı birer sanat gösterisidir. Çok çeşitli temaları işlemeleri ve doğaçtan yazılmış olmaları dolayısıyla İmproptü’leri andırılar. Bu neşe dolu ve kıpır kıpır eserleri Schumann, Chopin’den beklenmeyecek kadar ucuz eğlenceler olarak bulmuştur. En tanınmış valsleri Op.69 “Veda Valsi”, “Pişmanlık Valsi” ve Op.18 ile Op.34’dür.

4.3.9 İmpropmtular (Impromptus)Doğaçtan (irticalen) anlamına gelen bu kelimeden anlaşıldığı

üzere, Chopin bu eserleri hiçbir hazırlık olmaksızın yazmıştır. Valslerdeki basit görünüm karşısında güçlü bir armoni örgüsüne sahiptirler. Tam bir olgunluk zamanı olan 30 yaş civarı dönemde yazılmışlardır. İmpromptuların hepsi de ustalık gerektirirken, çalınması güç parçalar da değildir. Chopin, ciddi konuşurken şaka etme ustalığını bu eserlerinde bir kez daha göstermiştir. Her notada derin duygular yüklüdür. Yine de anlatım birinci plana çıkmaz, ancak bir perde altından belli olur. Bunu da eseri çalan kişiye, o kişinin Chopin’i ne derece anladığına kalır. Schubert’te bu zorluk yoktur; çünkü Schubert sevincini de üzüntüsünü de açıkça, serbestçe anlatır, üzerini örtmeye gerek duymaz. Op.24 La bemol Majör bu ilk İmpromptu hafif, uçarı bir hava içerisindedir. Gerek teknik ustalığı, gerek çalış hafifliği tam ölçüde tutulmalıdır. Op.36 Fa diyez Majör ise pastoral karakterde bir andantino eserdir. İçinde polonez temaları bulunmakla birlikte bazı nocturneleri de anımsatmaktadır. Op.51 Sol bemol Majör tonundaki bu parça da birinciye çok yakın bir temaya sahiptir. Fakat ritmik değişiklikler çoktur. Bunda da hafif bir hava içinde çalınmalıdır. Son ve en bilinen İmpromptu olan Op.66 Do diyez minör, çoğunlukla “Fantezi İmpromptu” olarak da anılır. Chopin’in ölümünden sonra yayınlanmıştır. Esnek bir ritim, ışıklı bir havaya sahip olan bu eserin Moderato cantabile adlı largo bölümü Beethoven’in “Ay Işığı Sonatı”na bir saygı sunuşu olarak kabul edilir.

4.3.10 Etütler (Etudes)Chopin’in gerek piyano çalışmaları gerekse parmak etütleri için

yazdığı bu çalışma parçaları aslında başlı başına birer anlatımcı (expressif) eserdir. Bu anlatımcılık ilk Chopin ile başlamıştır. Bunlar hem öğrencilerin etüt olarak çalışabilecekleri, hem virtüözlerin çalabilecekleri, hem de bir eser olarak zevkle

Page 12: NWSA-3629-2-1

dinlenebilecek parçalardır. O zamana kadar yazılan etütler (Clementi, Czerny, Hummel, Moscheles) sadece teknik çalışmalardan ibaret olmuştur. Chopin, bunlara birer sanat değeri kazandırarak el alıştırmalarını kuru ve sıkıcı notalar olmaktan çıkarıp birer duygu ifadesi haline getirmiştir. Etütler bestecinin 18-24 yaş döneminde yazılmıştır. Bu yaşlarda çağın sıkı kurallarını yıkmış, müzik sanatına pek çok yenilikler getirmiştir. Geniş akorlar, büyük arpejler, kromatik örgüler, alışılmamış tonaliteler bunlar arasındadır. Franz Liszt’e armağan ettiği Opus 10 sayılı ilk cilt 1833’te, Kontes d’Agoult’ya armağan ettiği Opus 25 sayılı ikinci cilt de 1837 de yayınlanmıştır. İlk on iki etüt (Op.10), piyanonun çeşitli teknik isteklerini karşılamaktadır. Etüt No.1 Do Majör, allegro hızda el, klavyeyi zengin arpejlerle kaplarken, baslar da arpejlere uygun geniş tartımlı ezgi oluştururlar. Chopin’in en çok sevdiklerinden biri de “Ey Vatanım” adını verdiği Etüt No.3 Mi Majör etüttür. Siyah Tuşlar (Black Keys) adı verilmiş Etüt No.5 Sol bemol Majör, gerçekten de tamamen siyah tuşlar üzerinde çalınmaktadır. Etüt No.8 Fa Majör, başparmağı çalıştırırken, Etüt No.11 Mi bemol Majör ise baştanbaşa her iki elin arpejli akorları üzerine kurulmuştur. No.12 Do minör tonundaki etüt en çok “İhtilalci” ya da “Devrimci” (Revolutionary) adlarıyla bilinir. Bu etüt, Varşova’nın Ruslara karşı olan savaşta düşmesi üzerine bestecinin isyan duygularının en iyi örneklerinden biridir. İkinci ciltteki etütler daha güç eserlerdir. Bunlarda daha gürültülü, alaylı bir hava, nükteli, canlı ve hareketli bir Chopin çıkar karşımıza. No.1 “Arp Etüdü”, No.7 “Melankoli”, No.9 “Kelebekler”, No.11 “Kış Fırtınası”, No.12 “Okyanus”, “Sol el için Etüt“ ve “Sibirya” adı verilmiş eserler bu ikinci cilt olan Opus 25’tedir. Bu cildin son eseri olan Etüt No.12 deki ateşli koral hava da Varşova’nın düşüşünden esinlenmiş olarak kabul edilir. Bu diziye 1840’ta yayınlanan üç etüt daha dahil olmuştur. Moscheles ile Fétis’in metot kitapları için yazılmışlardır. Bu eserler de öncekilerden gerek melodi, gerekse işleniş bakımından farklı bir değere sahip değildir. Önce de belirttiğimiz gibi tüm etütler adeta başlı başına birer eser niteliğindedir. Ondandır ki, piyanistler bu parçaları programlarına, etütten ziyade birer konser eseri niteliğinde oldukları için almaktadırlar.

4.3.11 Noktürnler (Nocturnes)İşte Chopin’e “Müzik Şairi” denmesinde payı en büyük olan

eserler noktürnlerdir. Bunlarda yüce güzellikte bir rüya şiiri, özlemle anılan uzak bir hatıra havası vardır. Gecenin büyüleyici havası yer yer ışıltılarla aydınlanır, insanı alır bilinmedik, özlenilen ufuklara götürür. Chopin’in en başta gelen özelliklerinden olan yumuşaklık yanında güçlülük, üzüntü yanında gizli bir neşe, hayalcilik yanında gerçekçilik, öfke yanında geniş bir sükûnet ve alabildiğine serbestlik yanında kesin bir düzenlilik arayışı notürnlerinde de görülmektedir. Op.37 No.2 Sol Majör tonlu eser Polonya’nın ovalarını, ormanlarını kaplayan geniş melankoli havasını yaratan yağmurlu günleri anlatmaktadır. Op.48 No.2 Fa diyez minör ise bu havayı biraz olsun yumuşatan neşeli ezgilere sahiptir. Op.55 No.2 E bemol Majör Noktürn de çok değişik melodileriyle diğerlerinden büyük ölçüde ayrılır. Op.72 No.1 Mi minör tonundaki bu eser de bestecinin ölümünden sonra yayınlanan noktürnlerinden biridir. 1827’de yazılmış olan bu eser, besteci tarafından bir taslak olarak bırakılmış, sonradan üzerinde çalışılmamıştır.

4.3.12 Diğer Eserleri (Other Works)Frédéric Chopin, tüm bu bahsedilen eserlerinin yanı sıra bir

takım parçalar daha yazmıştır. Onun sanatını birçok bakımlardan en iyi

Page 13: NWSA-3629-2-1

yansıtan bir eseri de 1846’da bestelenmiş Op.60 Fa-Majör Barcarolle’dür. Neşeli, aynı zamanda sihirli bir havası vardır. Tema olarak da çağdaş müziğe çok yakındır ve Debussy’yi haber verir gibidir. Işıltılı bir armoniyle işlenmiştir. Bunlardan başka, bestecinin herhangi bir dizi içerisinde olmayan tek başına yazılmış eserleri de vardır. Allegro de Concert Op.46, Tarantelle La bemol Majör Op.43, Füg La minör, Albumblatt Mi Majör, Wiosna Op.72 No.2’den tekrar düzenleme, 2 Bourrées, Polonya Teması üzerine Fantezi Op.13, Krakowiak Rondosu Op.14, Galop Marquis ve Berceuse Re bemol Majör Op.57 bunlara örnektir. Besteci, piyano dışındaki enstrümanlarla çok ilgilenmemiştir. Viyolonsel ve orkestralamayla uğraşsa da yine kendi enstrumanından pek vazgeçmemiştir. Buna rağmen Chopin, kendi ülkesinin halk temaları üzerine yazdığı piyano eşlikli 17 ses eseri bulunmaktadır. Prelüdler gibi 17 ayrı kısa parçadan oluşurlar. Bu parçalar, ünlü soprano sanatçımız Leyla Gencer ve piyanist Nikita Magaloff tarafından kayda alınmıştır ve halen Cd’leri bulunmaktadır. Diğer besteciler gibi Chopin’in de eserlerini bitirmeden önce üzerilerinde taslaklar halinde çalıştığını biliyoruz. Aralarında taslak olarak kalıp kaybolmuş olanları ya da besteci tarafından atılmış olanları muhakkak vardır. Fakat ölümünden sonra ailesinin izniyle tüm çalışmaları basılmıştır.

5. SONUÇ (CONCLUSION)Bestecinin, gençlik yıllarından itibaren edebiyatla, çağın fikir

akımlarıyla ilgilenmesi, yaşadığı duygusal ilişkilerin, milliyetçi, vatanına sadık bir yurtsever olmasının etkisiyle bestelerini yaptığı anlaşılmaktadır. Frédéric-François Chopin, tüm bu ruh ve duygusal özelliklerinden dolayı olağanüstü teknik ve müzikaliteye sahip bir piyano virtüözü olmuştur. Piyano müziğinin gelişim sürecine bakacak olsak Frédéric-François Chopin, bu süreç içerisinde kuşkusuz bir doruk noktasıdır. Her sene ya da birkaç senede bir, başta Amerika ve Polonya olmak üzere pek çok ülkede Uluslararası Chopin Piyano Yarışmaları yapılmaktadır. Hakkında sayısız kitap yazılmış, dernekler kurulmuştur.

Chopin’in müziğinin oluşmasında Ph. Em. Bach, Weber, Hummel, Moscheles, Field ve Schubert büyük rol oynamıştır. Fakat Chopin’in müziği, kendinden öncekilerin eserlerini de özümlemiş ve yine Chopin olarak tek başına durmaya devam etmiştir. Tüm dünyanın hayran kaldığı yapıtlarının eriyen ezgileri, güçlü ritimleri, doğal cümleleri, cesaretli armonileri, Chopin yaratıcılığının sadece birkaç ögesidir. Çoğunlukla piyano için yazdığı eserlerde bir yanda şiddet, coşkunluk, haykırış varken diğer yanda da yumuşaklık, çekingenlik, tatlılık hakimdir. Bu kutuplar onları bağdaştıran bir melodi birliği ile aynı eser içerisinde olabilir ve çatışmazlar. Eserlerinde en duygulu, en yürek sızlatıcı bir nağmeden sonra bile, bir gülümsemeyi andıran tatlı, hatta alaylı bir melodinin parlayıvermesine çok rastlanmaktadır.

Chopin’in kendine özgü metot ve tekniği olduğu bilinmektedir. Modern piyano tekniğinde birkaç istisnai durum dışında başparmak siyah tuşlarda kullanılmamasına rağmen, Chopin siyah tuşları, sıklıkla başparmağı ile kullanmıştır. Legatoları bir inci gibi, trilleri nefes almıyormuş gibi aralıksız ve seri şekilde fakat sertliğe müsaade etmeyerek çok çabuk çalmıştır.

Chopin pedal kullanımına farklı yenilikler getirerek eserlerinde kesin bir şekilde pedal işaretlerine yer vermiştir. Piyanoya iki tarafa eğilmeden ulaşabileceği şekilde oturmuştur. Parmakların etütlerle eşit hale getirilmesi yerine, doğal yapılarında bulunan eşitsizliklere göre eserler yazmıştır. Birinci, ikinci ve üçüncü parmakları elin ekseni kabul etmiş, doğal el pozisyonu olarak Mi, Fa#, Sol#, La# ve Si# tuşları üzerinde elin alacağı biçimi gözetmiştir.

Page 14: NWSA-3629-2-1

Pianissimo ile fortissimo arasında birçok değişik renk elde etmiş, eşsiz rubatosunu da son derece artistik ve ince bir biçimde duyurmuştur. Eserlerini çalarken ortaya bütün bu özellikleriyle bir Chopin, ancak piyanistteki hareket mekanizmasının tam anlamıyla esneyebilme ve gevşeyebilme kabiliyeti ile ortaya çıkar. Zorlanmadan yapılan bu hareketler Chopin yorumunun sırrıdır.

NOT: Bu araştırma, 1999 yılındaki “Frédéric-François CHOPIN - Müziği ve Yorumu” adlı Yüksek Lisans Seminer’inden makaleye uyarlanmıştır.

KAYNAKLAR (REFERENCES)1. Gültekin V., (1980). Frederic-François Chopin (Hayatı ve Eserleri) Ünlü Kişiler 2, Kastaş Yayınları, İstanbul.2. Hürel (2008). Klasik Müzik Rehberi. Say Yayınları, İstanbul.3. Pamir L., (1984). Çağdaş Piyano Eğitimi, Müzik Sarayı Yayınları, No:2, İstanbul4. Say, A., (1995). Müzik Tarihi Ansiklopedisi, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara5. Say, A., (1992). Müzik Ansiklopedisi, 4 Cilt, Başkent Yayınevi, Ankara6. Say, A., (2005). Müzik Ansiklopedisi, Müzik Ansiklopedisi Yayınları, Ankara7.Mueller, R. (1997). Frédéric-François Chopin, erişim tarihi:28.11.2010,http://www.classical.net/music/composer/works/chopin/index.html)8. http://www.chopinsociety.org/main.htm, Chopin Society, erişim tarihi: 09.02.1999 9. Stephans, E., (?), Frederic Chopin, erişim tarihi:15.6.1999 http://www.cs.umbc.edu/~evans.html