40
Şubat / Février 2016 No: 109 Herkese eşit mesafede... Tel: +336 81 48 55 39 [email protected] Doktor Murat Çağ köşe yazılarına başladı.........................S.38 Ragıp Ege söyleşisini kaçırmayınız!...................................S.36 Turquoise Grubu Çanakkale Savaşı etkinliğinde..................S.6 Eğitim Ataşeliği duyurusu....................................................S.37 Diamond Meubles Sarreguemines’de açıldı.......................S.13 Karlsruhe haberleri.............................................................S.37 Psikolog Üstündağ’dan anlamlı seminer Kehl’deki Avrupa Psikoloji Merkezi’nin yöneticisi Psikolog Erdinç Üstündağ, 27 Ocak 2016 tarihinde, Kehl’in Belediye salonunda « Kadına Şiddete Dur ve Mutlu İletişim » ismiyle bir seminer verdi. Seminere, başta milletvekilleri olmak üzere, nitelikli bir katılımcı il- gisi vardı... S.32 Can Dündar ve Erdem Gül’le Odyssée’de dayanışma Strasbourg’un eski ve ünlü sineması Odyssée’de, Sinema’nın Müdürü Faruk Günaltay ile Strasbourg Belediyesi tarafından, 29 Ocak 2016 tarihinde, Türkiye’de tutuklu bulunan gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül için bir dayanışma gecesi düzenlendi. S.31 Askerlik Yasası kabul edildi « Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6661 Sayılı Kanun », 27 Ocak 2016 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi ve dövizle askerlik ücreti yasadaki şartları sağlayan yükümlüler için 6.000 Avro’dan 1.000 Avro’ya düştü. S.24 14 Şubat Sevgililer Günü Her şeyin başının sevgi olduğu düşüncesinde olanlar için, 14 Şubat Sevgililer Günü kutlu olsun… Gençlerin kaleminden bu özel güne ilişkin yazılanlar gazetemizde….. S.7 KISA KISA... KISA KISA... Strasbourg Üniversitesi’nde hukuk öğrenimini sürdürmekte olan, aynı za- manda da CHP Strasbourg Birliği Yöne- tim Kurulu üyesi (Sekreter) Emre Çam, son Kurultay’da CHP’nin Parti Meclisi’ne (PM) seçilme başarısı gösterdi... S.39 Emre Çam CHP Parti Meclisi’nde

Objektif 109

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Objektif gazetesi 109. sayı

Citation preview

Page 1: Objektif 109

Şubat / Février 2016 No: 109

Herkese eşit mesafede...

Tel: +336 81 48 55 39 [email protected]

Doktor Murat Çağ köşe yazılarına başladı.........................S.38

Ragıp Ege söyleşisini kaçırmayınız!...................................S.36

Turquoise Grubu Çanakkale Savaşı etkinliğinde..................S.6

Eğitim Ataşeliği duyurusu....................................................S.37

Diamond Meubles Sarreguemines’de açıldı.......................S.13

Karlsruhe haberleri.............................................................S.37

Psikolog Üstündağ’dan anlamlı seminer

Kehl’deki Avrupa Psikoloji Merkezi’nin yöneticisi Psikolog ErdinçÜstündağ, 27 Ocak 2016 tarihinde, Kehl’in Belediye salonunda« Kadına Şiddete Dur ve Mutlu İletişim » ismiyle bir seminer verdi.Seminere, başta milletvekilleri olmak üzere, nitelikli bir katılımcı il-gisi vardı... S.32

Can Dündar ve Erdem Gül’le Odyssée’de dayanışma

Strasbourg’un eski ve ünlü sineması Odyssée’de, Sinema’nınMüdürü Faruk Günaltay ile Strasbourg Belediyesi tarafından, 29Ocak 2016 tarihinde, Türkiye’de tutuklu bulunan gazeteciler CanDündar ve Erdem Gül için bir dayanışma gecesi düzenlendi. S.31

Askerlik Yasası kabul edildi« Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik YapılmasınaDair 6661 Sayılı Kanun », 27 Ocak 2016 tarihinde ResmiGazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi ve dövizle askerlik ücretiyasadaki şartları sağlayan yükümlüler için 6.000 Avro’dan 1.000Avro’ya düştü. S.24

14 Şubat Sevgililer GünüHer şeyin başının sevgi olduğudüşüncesinde olanlar için, 14 ŞubatSevgililer Günü kutlu olsun…Gençlerin kaleminden bu özel güne ilişkinyazılanlar gazetemizde….. S.7

KISA KISA... KISA KISA...

Strasbourg Üniversitesi’nde hukuköğrenimini sürdürmekte olan, aynı za-manda da CHP Strasbourg Birliği Yöne-tim Kurulu üyesi (Sekreter) Emre Çam,son Kurultay’da CHP’nin Parti Meclisi’ne(PM) seçilme başarısı gösterdi... S.39

Emre Çam CHP Parti Meclisi’nde

Page 2: Objektif 109
Page 3: Objektif 109
Page 4: Objektif 109

4

Şubat / Février2016

N° 109

[email protected]

* Aylık haber, ilan ve reklam gazetesi/Journal mensuel d’infos,

d’annonces et de publicités.

* İmtiyaz sahibi/Edité par: ACTIF SARL5, Impasse des Prunelles 67820Wittisheim

* Grafik: Mutlu Ataç * Rédacteur en Chef: Fahri Ekmekci

Dağıtım Sorumlusu / Responsable de distributionTuncer KIRÖMEROĞLU

[email protected]

TEMSİLCİLERİMİZ

SAINT-DIE, EPINAL, NANCY ve çevresi Mustaw GÜÇLÜTel : +33 6 07 61 09 24

KARLSRUHE ve çevresi: Hasan BELLİKLİTel : +49 0176 92962065

SAVERNE-SARREGUEMINES-HAGUENAU - BISCHWILLERLUNEVILLE-BOUXWILLER-WISSEMBOURG ve çevresiKemal ERGÜLTel : +33 6 70 47 09 02

MULHOUSE ve çevresiFaruk BEYAZTel: 0619 04 68 93

*Baskı/Imprimé par: Imprimerie des

Sun Print / Offenbach

*Objektif Gazete basın meslek ilkelerine uymayasöz vermiştir.

/Objektif promet à respecter les principes et leslois concernant le métier de presse.

*Objektif Gazete’de yayımlanan yazı, haber vefotoğraflardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

/Toute reproduction de nos articles, textes d’an-nonces ou publicités parues dans notre journal est

libre sous l’obligation de citer le nom du journal.

*Dépôt Légal: Février 2016

BANKA BİLGİLERİ/Les coordonnés bancaires

IBAN: FR76 1760 7000 0170 2129 1344 932SWIFT ( BIC ): CCBPFRPPSTR

ALİ BAŞARAN

YAZIYORUM

Eğitimci - Yazar

[email protected]

SEVGİLİMİZ, EŞİMİZ, KADINIMIZ!Sevgilim, canım, kadınım,Bir tanem, gülüm, kızım,Yaratıcım, ciğerparem, anam,Eşimin annesi, çocuklarımın ninesi, kayın-validem,Kızım, kadınım, sevgilim, anam sizleri yaz-mak, sizlere olan sevgimden, aşkımdan,hayranlığımdan bahsetmek isterdim. Sizler, kadınlar, insanlık topluluğunun ses-siz çoğunluğu, yumuşak kalplileri, duyarlıinsanları, bu dünyayı sizlere teslim edebil-sek yaratıcı elleriniz, sevgi dolu yüreğinizlenasıl da yaşanır hale getirirsiniz. Ne savaş,ne katliam olur, ne de erkekleri hor görür-dünüz onların sizi gördüğü, hatta aşağıla-dığı gibi. Son dönemlerde neler okuyorum sizlereilişkin? “Devlet adamları”ndan, “dinadam”larına kadar neler diyorlar sizlere iliş-kin. Yüreğimde acılar dolu isyan bayrakları.Sizleri kendi “erkeklik”leriyle eşdeğer gör-memek söyle dursun, “insan” yerine bilekoymadıklarını görmek, okumak acı veriyorbe anam. “Kadınla erkeği eşit konuma getirmenin fıt-rata aykırı”lığı, “Ben zaten kadın erkek eşit-liğine inanmıyorum.", “Kadına şiddetabartılıyor” buyuruyor baştaki. Oysaki Türkiye’de, kadın cinayetleri sonyedi yılda %1400 arttı. Resmi kayıtlaragöre son iki ayda 67 kadın erkek tarafındanöldürüldü.“Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek”

diyor bakan ve ekliyor “Evdeki işler yetmi-yor mu?” Aynı cevabı bir erkeğe de verebi-lir mi? Amaç, kadını eve kapatmak tabii.“Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirsedevlet bakar” diyor başka bakan. Sorsak,kendi eşine, kızına tecavüz olsa ne deracaba? O kadının acısını, ömür boyu çeke-ceği iç ezikliğini, ruh bozukluğunu düşüne-

miyor mu bakan bey?"Türk hanımları evinin süsüdür, er-keğinin şerefidir, Batı kadınları maa-lesef ezilmektedir" buyurdu birbakan. Tabii bir süs eşyasından ötedeğer veremiyor ki bu aklı evveller!"Her çalışan kadın, gözü doymamışerkek demektir. Bir kadın çalışmayıtercih ederek fuhuşa hazırlık yapmışolur" buyuruyor bir “din adamı”yobaz."Kadının fıtratında erkeğe köleolmak var" ifadelerini kullanıyor bun-lara çanak tutan bir “sanatçı”."Hamile kadınların sokakta gezmesidoğru değil, göz görüntümüzü bozu-yor”" ifadelerini kullanıyor kendinibilmez bir siyasetçi. Annesi, eşi, kızıhamile olunca 9 ay hapishaneye mikapatılıyorlar? Bu da insanlık ve ka-dına sevgi, saygı mı oluyor?Ölmüş kadına tecavüz edilebileceği,bir babanın 9 yaşından büyük kızınaşehvet duyabileceğini (cinsel ilişki),anasının dizine yaslanan erkekteşehvet duygularının kabaracağını,erkeğin zorunlu kalırsa eşinin etiniyiyebileceğini, erkeğin eşini dövme-sinin doğal olduğunu,... neler nelersöylüyor bu “yüce” din adamları. Ah bir bilsen anam insanlıklarındançıkmış, kadını cinsel nesne ve kölegören bu adamların ülkeleri yönetti-ğini! Bir bilsen, kadınlara sadececinsel organlarının ucundan baktık-larını, dini buna nasıl alet ettiklerini! Yukarıdaki gibi çeşitli yollarla halkınbilinçaltına yapılan göndermelerlekadının güvenilmez olduğunu ve“öğrenilmiş çaresizlik” sonucu ola-rak onların da, kendilerine dayatılanrolü kabullenmeye başladıklarını.Erkeklerin ahlakı kadınlar, kadınlarınahlakı ise yalnızca cinselliklerinesahip çıkmaları olarak şartlandırıl-dıklarını, sonuç olarak ahlak deni-lince siyaset, ticaret, ekonomi,sosyal hayat, yargı,...gibi alanlardahak ve adalet anlaşılmıyor gayri, ka-dınların ağzını, yüzünü, gözünü ka-pamak, elini ve ayağını bağlamak

anlaşılır oldu. Kadının bilinciyle, düşüncesiyle,inancıyla, çalışmalarıyla, emeğiyle,ürettikleriyle ve başarısıyla öne çık-ması, toplumda erkek gibi toplumakattığı olumlu değerler ile tanınmasıve anılmasından uzaklaşır olduk.Özgüvenleri zedelenmiş, kendileri-nin eksik akıllı olduklarına inanmışve sürü psikolojisiyle hareket edenbir kadın tipolojisi ortaya çıkartıl-maya çalışılıyor. Kadınların hakları, sadece evliliğebağlı olarak anlamlandıımaya çalışı-lıyor. Oysa kadın; bir eştir, annedir,abladır, kız kardeştir, haladır, teyze-dir, baba annedir, anne annedir,kayın validedir. Bu toplumun ol-mazsa olmazı, elmanın diğer yarısıhatta fazlasıdır.Sevgilimiz, eşimiz, anamız, bacımızolan kadın, çağdaş ve demokrasiyiiçselleştirmiş toplumlarda hak vegörevlerde erkeklerle eşdeğer olmakonusunda hayli ilerlemişlerken,Türkiye gibi geleneksel kültürünhakim kılınmaya çalışıldığı toplum-larda gerilemektedirler.Kadın sorunu temel hak ve özgür-lükler dolayısıyla demokrasi sorunu-dur. Yalnızca bu sorundemokrasinin eksik işletilmesiyle il-gili olmayıp, doğrudan doğruya de-mokrasinin ne olduğu ya da olmasıgerektiğiyle ilgilidir de.Bir bilsen sevgilim, eşim, kızım,anam,... kadınım, seni toplumdansoyutlamak, eve kapatmak, erkeğeköle yapmak için din, iman, devletolanaklarının nasıl seferber edildi-ğini.Haydi, de haydi! Eşit haklara sahip,kardeşçe, dayanışma içinde ve ken-disiyle barışık insanların yaşadığı birtoplum için haydi de! Cinsiyet, din,dil, ırk ayrımının olmadığı bir dünyayıancak sen omuzlarsın kadınım.“Yeryüzünde gördüğümüz her şey,kadının eseridir." -

Mustafa Kemal Atatürk

Geçtiğimiz Ay 2015 yılının son ayıydı; kimi ülkeler güllük gü-lüstanlık iken kimi ülkeler kan gözyaşı ızdırap işkence içeri-sinde idi. Kimileri keyfine keyf katarken kimileri de hayattakalmanın mücadelesini verdi. 31Aralık aynı zamanda Mekke’nin fethi idi; Batı dünyası yıl-başını kutlarken alevler ve buhran içerisinde olan islam alemide Mekke’nin fethini kutladı. Yılbaşı benim için bir günün gelen bir sonraki gün gibidir, kıy-meti ancak sadece hayırla yadetmekten başka bir mesaj ol-

HAYIRLI OLSUN 2016 madığı gibi, kutlamanın da bir anlamı yoktur. Dünyadazulüm başgösteriyor; insanların birbirini ateşin odunu ye-diği gibi yiyip bitirdiği, kimilerinin yemekten çatladığı, kimi-lerinin açlıktan öldüğü bir dünyada yılbaşı kutlamanın biranlamının olmadığını düşünüyorum. Ancak İNŞALLAH bir vesile ile savaşsız, tahakkümsüz vehuzurlu günler diliyorum. Hayırlı olsun 2016...

Hasan KARAKAYA

Page 5: Objektif 109
Page 6: Objektif 109

6

31 Ocak 2016 Pazar günü Strazburg'a 170

km. uzaklıktaki Montbéliard / Valentigney'e

bölgede yaşayan vatandaşlarımızla bir

araya gelerek, tanışma ve bilgilendirme

toplantısı yapmak üzere, Başkonsolosu-

muz Sayın Özgür Çınar beraberinde, Eği-

tim Ataşesi Vekili Konsolos Gül Etkin ve

Çalışma Ataşesi Naim Kavlak ile birlikte bir

ziyaret gerçekleştirmiştir.

Montbéliard'da görevli değerli öğretmenle-

rimizin yönlendirmesi ile DİTİB Dernek

Başkanı Orhan Ekici tarafından düzenle-

nen ve yaklaşık 250 vatandaşımızın katıl-

dığı tanışma ve bilgilendirme

toplantısında Association Franco-Turc de

Monbéliard, COJEP Monbéliard, Associa-

tion Socio-culturel Turc de Valentigney, As-

sociation culturelle Ardahan-Posof du Pays

de Monbéliard dernek temsilcileri de hazır

bulunmuştur.

Vatandaşlarımızla gerçekleştirilen toplan-

tıda, eğitim, emeklilik, çalışma hayatı, dö-

vizle askerlik ve diğer konsolosluk işlemleri

hakkında güncel bilgiler sunulmuş ve va-

tandaşlarımızın soruları yanıtlanarak, karşı-

lıklı görüş alışverişinde bulunulmuştur.

Bu vesileyle, Başkonsolosumuz Sayın

Özgür Çınar, söz konusu toplantının düzen-

lenmesini sağlayan bölgedeki dernekleri-

mize ve değerli öğretmenlerimize ve

toplantıya katılan vatandaşlarımıza teşek-

kürlerini sunar.

T.C. Strazburg Başkonsolosluğu

T.C. Strazburg Başkonsolosluğu basın bildirisi

TUMSIAD Genel Sekreteri Akay BAYRAM, derne-ğin son dönem faaliyetlerine ilişkin olarak aşağıdakibilgileri paylaştı.29 Ocak 2016’da TUMSIAD genel merkezi Türkparlamenterleri ağırladı. Bu görüşme daha çokTümsiad’ı daha yakından tanımalarını sağladı, ay-rıca çay ikramı arasında Başkan Mahmud Demiretarafından kendilerine Fransa’daki Türk kökenli işa-damlarımızın genel manada karşılaştıkları sıkıntılarve beklentiler aktarıldı. Profesör Yaşar Demir isedaha çok akademik olarak konuşup Türk kökenliöğrencilerden haber verdi.Sıcak bir ortamda geçen görüşmede milletvekilleriAvrupa’da yaşayan işadamlarına sağlanan yatırımimkanlarını anlattılar. Görüşmeye katılan milletvekilleri şunlardı: Osma-niye Milletvekili Suat Önal, Sakarya MilletvekiliŞaban Dişli, Karabük Milletvekili Burhanettin Uysal,Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay, Adana Mil-letvekili Talip Küçükcan, İstanbul 3. Bölge Milletve-kili adayı Serap Yaşar ve Leyla Şahin.

Kişisel ve profesyonel eğitim etkinliğiAyrıca, Tümsiad’ın üyelerine yönelik faaliyetleriarasında, kişisel ve profesyonel eğitim etkinliklerin-den bir tanesi daha gerçekleştirildi. 15 Ocak 2016’da Strasbourg ofisinde ve ertesi günde Tümsiad Metz temsilciliğindeki aktiviteye, yak-laşık kırk işadamımız ve üniversite seviyesinde öğ-renciler katıldılar. Strasbourg TCBaşkonsolosumuz Çınar Özgür de seminerde bu-lunup, misafirlere hitap ettiler. Söylediklerinin ara-sında işadamlarımızın kendilerini sürekli olarakeğitmeleri, bu gibi seminerlere katılmalarının önemibulunuyordu.Tümsiad Fransa Başkanı Mahmut Demirel ise, siviltoplum kuruluşlarının ve üyelerin birbirlerinden, kar-şılıklı olarak yardımlaşma ve faydanlanmasınınönemini vurguladı.Stuttgart’dan MG Seminare sahibi Mustafa Göğüşde seminerin sunucusu olarak, motivasyon ve etkiliiletişim konularının işadamları bakımından ne kadarelzem olduğunu anlatıp, birçok ipucu verdi.

Türk parlamenterlerden TUMSIAD’a ziyaret

Turquoise Müzik Topluluğu, 26 Şubat2016 cuma günü Strasbourg ÜniversitesiTürk Etüdleri Departmanı'nın (Türkoloji)düzenleyecegi « Çanakkale Savaşları »adlı etkinlikte yer alacak. Söz konusu etkinlikte, Osmanlı İmpara-torluğu’nun en kanlı savaşlarından biriolan Çanakkale Savaşları hakkında yapı-lacak konuşmalardan sonra, TurquoiseMüzik Topluluğu, savaşlar ile ilgili halkmüziğimizde de yerini bulan türkülerdenbir demet sunacak Üniversite’de gerçekleştirilecek kon-serde, Mehmet Kaba şefliğindeki Tur-quoise Müzik Topluluğu, sırasıyla şutürküleri seslendirecek: Çalın davullarıçaydan aşağıya (Rumeli), Mızıka çalındıdüğün mü sandın? (Erzurum), Gine deşahlanıyor Kolbaşı’nın kır atı (Rumeli),

Çanakkale içinde vurdular beni (Kasta-monu), Kara çadır is mi tutar? (Tunceli)ve Çemberimde gül oya (Çanakkale). Bu konserde Topluluk’ta yer alacak sa-

natçılar ise; Mehmet Kaba, Ragıp Ege,Marie-Annick Guillemin, Merve Salgar,Soner Ulukaya, Senan Altun ile –misafirsanatçılar- Haydar Can, Cemal Akbulut

ve Savaş Altun olarak açıklandı. Türküle-rin Türkçe’den Fransızca’ya çevirileriniise her zaman olduğu gibi Daniel Rotten-berg yaptı.

Turquoise Müzik Topluluğu Çanakkale etkinliğinde sahne alacak

Page 7: Objektif 109

7

Connecté à Microsoft Exchange14 ŞubatSevgililer Günü

SEVGİ, AŞK ÜZERİNE… GENÇ KIZ-LARIMIZ NE DİYORLAR?

Bir gün dersin ki ben ailemden başka kimseyiçok sevmem ama karşına öyle biri çıkar kiçok büyük konuşmuşum dersin. İnsan aşıkolacağı kişiyi seçmez, seçemez çünkü gönülbu, kime konacağını bilemeyiz. Aşk sevdiğinkişidir, her yerde onu görür olursun, içindışın her şeyin birdenbire o oluverir.Sevdiğinde, aşık olduğunda onu sevmezsin,güzelliğini sevmezsin, gülüşüne aşık olursun,bakışlarına aşık olursun, konuşmasına aşıkolursun, ta ki sinirlenmesine sana kızmasınakadar aşık olursun. Ne yaparsa yapsın aslaondan vazgeçemezsin, tartışırsınız,ayrılırsınız ama birbirinizsiz yapamayıp te-krar birleşirsiniz. İşte budur aşk, ne olursaolsun birbirinden vazgeçmemek. Belki ailenkarşı gelir, yok ben bu kızı istemiyorum yada ben bu erkeği istemiyorum diye. Hiçbirönemi yok, aşıksan eğer herkesi her şeyikarşına almaya hazır olmalısın. AŞK CESA-RET İSTER çünkü. Aşk ömür boyu sevmek,sevebilmek, sevmeyi göze almak demektir.Ömrünü ona vermektir. İyi günde, kötügünde hep onun yanında olup destek çıkabil-mektir. En önemlisi de ADAM GİBİ SEVE-BİLMEKTİR, yalansız. Bu dünyada bir teko ve sen varmışsın gibi yapmaktır. Aşk benimsevdiğim adamdır.ADAM Nuray

Aşk denge bozan, insanın ayaklarının yerdenkesildiği andır, mutluluktur, karşılıklı sevgi-dir, daha heyecan vericidir.Aşk sevdiğiniz kişiye baktığınızda içinizin ti-tremesidir nerede ne zaman geleceği bellideğildir.Aşk, çaresi varmış gibi görünen ancak çaresiolmayan bir hastalıktır.Sevgiyse bu hastalığın insanın üzerinde iyiyönde bıraktı etkidir.Sevgi bir olmaktır, tüm zorluklara.Sevginin karşısına çıkan engelleri aşmak içingerekirse ölmeyi göze almaktır.O yüzden sevginizi her zaman gösterin!

GÜDEN Beril.Aşk denge bozan, insanın aya-klarının yerden kesildiği andır, mutluluktur,karşılıklı sevgidir, daha heyecan vericidir.Aşk sevdiğiniz kişiye baktığınızda içinizin ti-tremesidir, nerede ne zaman geleceği bellideğildir. Aşk, çaresi varmış gibi görünenancak çaresi olmayan bir hastalıktır. Sevgiysebu hastalığın insanın üzerinde iyi yöndebıraktı etkidir. Sevgi bir olmaktır, tüm zorlu-klara karşı. Sevginin karşısına çıkan engelleriaşmak için gerekirse ölmeyi göze almaktır. Oyüzden sevginizi her zaman gösterin!GÜDEN Beril

Sevgi nedir? Sevgiyi tam olarak açıklamaktazorlanıyoruz. Filozoflar, yazarlar bile tamtanımlayamamışlar çünkü herkesin sevgi an-layışı tabii ki çok farklıdır. Benim için sevgibir duygudur, çeşitlidir. Mesela anne babasevgisi olabilir veya kardeş sevgisi ya da dostsevgisi olabilir. Ama yemek ve zevk sevgiside olabilir. Ama çoğu zaman sevgi deyinceiki kişinin arasındaki sevgi aklımıza geliyor.Bu sevgiyi kalbimizde hissederiz. Bir heye-can, bir çarpıntı, bir mutluluk veya coşku his-sederiz. Son olarak sevdiğimiz kişiye hiçbir

zaman zarar vermemeye gayret gösteri-riz. Onu kaybetmekten, zarar görmesin-den veya üzülmesinden korkarız.Önemli olan her gün sevmek yani sa-dece özel günlerde değil! Sevdiğinizkişiye her gün sevginizi gösterin! YEŞİLYURT Zeynep

Benim için aşk, hayatımızda olan enönemli duygudur. Bence sevgi herkeselazım olan bir şeydir. Sevmek vesevilmek çok güzel bir hisdir. Sevgililergünü özel bir gün, her sene 14 Şubat’tadüzenlenir ve o özel günde, sevgilimizeolan aşkımızı ilan ederiz. Meselabazıları kocaman gül buketleri ya daçikolata gibi hediyeler alırlar. Amabence, sevgilimize karşı olan aşkımızı,tek özel bir gün boyunca değil, ama hergün göstermeliyiz.CARMAN Manolya

Sevgililer gününü sevdiklerimizlegeçirmeliyiz, bütün gün sevdiklerimizlegeçmeli. Benim sevgililer günüm şöyle geçe-bilir mesela; arkadaşlarımla beraber bir luna-parkta akşama kadar eğlenmek, akşam dasinemaya gidip güzel bir film seyredip evedönmek, çay ve çekirdek olan bir masanınetrafında sabaha kadar sohbet etmek, iştebenim için güzel bir sevgililer günü böylegeçerdi. Sadece sevgilinle değil de sevdikler-imizle geçmeli bu 14 Şubat, onlarla berabergüzel bir gün geçirmek gerek. Ama tabiisevgimizi her gün göstermek lazım, bununiçin özel bir gün gerekmemeli. HARMANCIBAŞI Rümeysa

Sevgiler günü için bir aşk mektubu Çok isterim sana sesleniyorum Sevgilim bana bir mektup yaz ki açar açmazduyayım seniSesin yüzümü rüzgarlara bulunsun. Benim bütün hissettiğim bana aşk sözlerianlat ki bu üzgün halimi unutayım. Şu dünyadaki çatışmaları unutalım vekendimizi düşünelim. Bir saniye bile olsa aşkımızla; sadece sen veben.KARATAY Karatay

Bence sevgililer günü sadece bir gün olma-malı. Böyle yazınca benim de sevgilisi ol-mayan, olanlara özenen ve bunu asla kendineitiraf edemeyen biri olduğumudüşünebilirsiniz. Ama bence bir insana duy-duğunuz sevgi, sevgilinizle aranızdaki o aşkdolu duygular hiç bir güne sığdırılabilir mi?Sadece bir tek gün değil, her günü sevgililergünü yapalım. Sadece kadın erkek arasındasevgiyi değil, var olan her sevgiyi kutlayalim. HARMANCIBAŞI Bircan

Aşk üç harfli çok güzel bir kelimedir.Bazıları, bir insanın görüntüsünü beğenir veaşık oldğunu sanır. Asıl aşk, bir insanıkalbinin güzelliği için sevdiğinizdedir.Şöyle bir deyim var: “Bir insanın görün-tüsünü beğenmezseniz eğer, içini de meraketmezsiniz...” Maalesef ki öyle.Güzel, çirkin, fakir, zengin fark etmez; aşk,sevgi çok güzel duygulardır. Herkesin yaşa-maya hakkı vardır.YILDIRIM Seda

Aşk üç harfli çok güzel bir kelimedir.Bazıları, bir insanın görüntüsünü beğenir

ve aşık oldğunu sanar, asıl aşk, bir insanıkalbinin guzelliği için sevdiğinizdedir.Şöyle bir deyim var “bir insanın görüntüsünü beğenmezseniz eğer, içinide merak et-mezsiniz...”Malessefki öyle.Güzel,çirkin,fakir,zengin fark etmez,aşk,sevgiçok güzel duygulardır.Herkesin yaşamayahakkıvardır.

Benim için aşk, hayatımızda olan en önemliduygudur. Bence sevgi herkese lazım olan birşey dir. Sevmek ve sevilmek çok güzel birhissdir. Sevgililer günü özel bir gün her sene14 Şubat’ta düzenlenir ve o özel günde,sevgilimize olan aşkımızı ilan ederiz. Meselabağızları kocaman gül buketleri, ya da çiko-lata gibi hediyeler ederler. Ama bence,sevgilimize karşı olan aşkımızı, tek özel birgün boyunca değil, ama her gün göster-meliyiz. Sevgiler günü için bir aşk mektubu Çok isterim sana sesleniyorum Sevgilim bana bir mektup yaz ki açar açmaz duyayım seniSesin yüzümü rüzgarlara bulunsun Benim bütün hissettiğim bana aşk Sözleri anlat ki Bu Üzgün halimi unutayım şu dünyadaki çatışmalarıUnutalım ve kendimizi düşünelim bir saniye bile olsa aşkımızla sadece sen ve ben>>.

Eda Karatay.Aşk…Aşk sahiplenmektir, kol kanat germek, öm-rünü ona adamak ve hatta ölümü bile göze al-maktır...Aşk fedakarlıktır, sahip olduklarındanvazgeçebilmektir.. İnsana yaşama duygusuveren, ikizine sahip olmasıdır.Aşk görmektir, umut ister. Aşk dünyanın en güzel duygusudur, cehen-nemdeyken kendini cennete sanmaktır, günboyu bir sevgili hayaline tapınmaktır ama asılolan sevgidir.Aşk tutkuyla, sevgi ve emekle beslenir. Sevgi kalıcı bir duygudur.. emek ister..Sadece var olanı sevmez insan; anılarınısever, geçmişini sever, ilklerini sever, son-larını sever, yanında olsa da sever, olmasa dasever…AZAL Songül

Benim için aşk: mutluluk, güven, sadakat,sevgi, anlayış ve huzurdur. İki insanın birbi-rine olan bağlılığıdır, tutkulu bir sevgidir,sevdiğiniz kişiye baktığınızda içinizin titre-mesidir, ayaklarınızın yerden kesilmesidir. Aşk heyecan vericidir, nerede ne zaman ge-leceği belli değildir, bunu sadece karşı cinsedeğil anne babanıza ve daha birçok şeye karşıhissedebilirsiniz.. Sevgi ailedir, dosttur, sahi-plenmektir, özlemektir, şefkattır, zevklerdir,etkilenmektir, ilgidir, içtenlikdir, samimiyet-tir, kalpleri birleştirmektir ve daha birçok an-lamı vardır; kısacası bir insanı bir şeye ya dabir kimseye karşı ilgi ve bağlılık göstermeyeyönelten duygudur.. Sevgililer Günü, her yılın 14 Şubat günü bir-çok ülkede kutlanan özel bir gündür. Ben bugünü ticarileştirilmiş bir gün olarak değerlen-diriyorum çünkü sevgililer günü, seven insaniçin sevdiğinin yanında olduğu her gündür..SONAT Eda

Aşk…Aşk sahiplenmektir, kol kanat germek, öm-rünü ona adamak ve hatta ölümü bile göze al-maktır...Aşk fedakarlıktır, sahip olduklarından vazge-çebilmektir.. İnsana yaşama duygusu veren,ikizine sayıp olmasıdır.Aşk görmektir, umut ister. Aşk dünyanın en güzel duygusudur, cehen-nemdeyken kendini cennete sanmaktır, günboyu bi sevgili hayaline tapılmaktır ama aslıolan sevgidir.Aşk tutkuyla, sevgi ve emekle beslenir. Sevgi kalici bir duygudur..emek ister..Sadece var olanı sevmez insan, anılarınısever, geçmişini sever, ilklerini sever, son-larını sever, yanında olsada sever, olmasadasever..Aşk denge bozan, insanın ayaklarınınyerden kesildiği andır, mutluluktur, karşılıklısevgidir, daha heyecan vericidir. Aşk sevdiğiniz kişiye baktığınızda içinizin ti-tremesidir nerede ne zaman geleceği bellideğildir.Aşk, çaresi varmış gibi görünen ancak çaresiolmayan bir hastalıktır. Sevgiyse bu hastalığın insanın üzerinde iyiyönde bıraktı etkidir. Sevgi bir olmaktır, tüm zorluklara.Sevginin karşısına çıkan engelleri aşmak içingerekirse ölmeyi göze almaktır.O yüzden sevginizi her zaman gösterin!GÜDEN Beril.

14 Şubat Sevgililer Günü SEVGİ, AŞK ÜZERİNE… GENÇ KIZLARIMIZ NE DİYORLAR?

Page 8: Objektif 109

8

GÖZAYDINLIĞIMeral ve Samet AKYOL çiftinin ikinci çocukları

Anıl19 Ocak 2016 tarihinde doğdu.

Küçük Ali’ye hoşgeldin diyor, AKYOL ailesini kutluyoruz.

Objektif Gazete

GÖZAYDINLIĞIGestion 2000 firması çalışanlarından

Duygu ASLAN BAKIRCI ile Gökhan BAKIRCI’nın oğullarıMilan

25 Ocak 2016 tarihinde dünyamıza merhaba dedi.Milan’a uzun ömürler diliyor, BAKIRCI çiftini kutluyoruz.

Ekmekci ailesi

GÖZAYDINLIĞIŞirketimiz elemanlarından

Duygu ASLAN BAKIRCI ile Gökhan BAKIRCI’nın oğullarıMilan

25 Ocak 2016 tarihinde dünyaya gelmiştir.Milan’a hoşgeldin diyor, BAKIRCI çiftini kutluyoruz.

Gestion 2000 / Aslan ailesi

BAŞSAĞLIĞIYazarımız Şahismail Kaya’nın Babası

Hıdır KAYA 11 Ocak 2016 tarihinde hayata gözlerin yumdu.

Merhuma Allah’tan rahmet, Kaya ailesine başsağlığı vesabır dileriz.

Ekmekci ailesi

BAŞSAĞLIĞIAlimex firması çalışanı, UEDT Strasbourg Başkanı

İrfan Duman’ın Babası Yusuf DUMAN

16 Aralık 2015 tarihinde vefat etmiştir.Merhuma Allah’tan rahmet, kederli Duman ailesine

başsağlığı ve sabır dileriz.

Ekmekci ailesi

Kayseri’de acele SATILIK 2 Daire

120 m2. 3 oda + MutfakFevzi Çakmak (Mimarsinan Mh.) Bozantı Caddesi,Ülker apt. 172/10 - Kocasinan/KAYSERI - 45 000 €

Yavuz Selim Mahallesi, 731.Sokak Gizem Apt.N° 6, kat 5 / daire: 19 - Kumali/KAYSERI - 30 000 €

Bilgi için : +33 684 966 756

VEFAT ve BAŞSAĞLIĞIStrasbourg’un tanınmış eski işadamlarından,

Glob-Travel acentasının sahibiGürhan ALTAN’ı

6 Şubat 2016 tarihinde kaybetmiş bulunuyoruz.ALTAN ailesinin ve tüm sevenlerinin başı sa-

ğolsun...

Ekmekci ailesi

Page 9: Objektif 109

9

Page 10: Objektif 109

10

Page 11: Objektif 109

11

Page 12: Objektif 109

12

Page 13: Objektif 109

13

MERHABAMUAYENE ODAMIZ’a girdiğinizde selamlaşıyoruz.Karşınızda masanın ardında sırtı pencereye dönükoturan benim, Murat ÇAĞ. Oturuyorsunuz. Üzeri-nizde belli belirsiz bir gerginlik var. İsminizi soruyo-rum. Söylüyorsunuz. Ardından şikâyetiniz geliyor.Ama lütfen durun! Hiçbir şikâyetinizin yaşam tarzı-nızdan uzak olmadığını bilmelisiniz. Doğanın bizeöğrettiği beslenme, uyuma, yaşama alışkanlıkların-dan koptukça hastalandığımızı unutmayın. Bunlarınkökenini öğrenmem ve size yardımcı olabilmem içinkonuşmamız gerekecek. Muayenenin en uzun kısmıbu birbirimizi tanıma bölümü. Biliyorum ben bir cer-rahım. Ama öncelikle doktorum. Sizi anlamam vesize en uygun tedaviyi bulabilmem için tanışmakşart. Tanışmamız her seansta önemli çünkü sorunu-nuz cerrahi gerektiren bir problem mi dahili bir prob-lem mi, bunu anlamam ve tedavisini bulmam için bukonuşmaya ihtiyacım var. Cerrahi bir problem isebenim uzmanlığımda mı: safra kesesi mi, mide prob-lemleri mi, karaciğer mi, pankreas problemleri mi,fıtık mı, hemoroid (basur) mu, meme problemleri mi,yoksa şişmanlık için zayıflatma cerrahisi mi? Anla-mak için uzun uzun konuşmalıyız. Eğer bunlardanbiri değilse, hangi uzman arkadaşımı sizin proble-minizi çözmeye yönlendirebilirim bunu anlamak içinde konuşmalıyız.İşte bu MUAYENE ODAMIZ’da bunları konuşaca-ğız. Sizin bana göndereceğiniz e-mailler ve mektup-lar bu MUAYENE ODAMIZ’da, bu sayfada, busütunda size özel çözümleri bulmamız için bir baş-langıç ve örnek olacak. Çünkü ne olursa olsun sizteksiniz ve özelsiniz, çözüm de ona uygun olmalı.Şimdi lütfen sağ elinize bakın, şimdi de parmakları-nıza: Hepsi sizin parmaklarınız ama birbirinden nekadar farklılar. Dolayısı ile çözümler de size özel ol-malı. MUAYENE ODAMIZ’da bütün çabamız bu ola-cak.Siz bana e-mailler gönderdikçe size benzer sorun-ları, hastalıkları olan Türk vatandaşlarını da aydın-latmaya başlayabileceğim. Adınız ve yayınlanmasınıistemediğiniz ayrıntılar siz ve benim, yani doktoru-nuzun arasında kalacak. Sorununuzun çözüldüğünüduyana dek, bu sütunun, MUAYENE ODAMIZ’ın« AKLIMDASINIZ » bölümündeki listede olacaksı-nız. Sorununuz çözüldüğü anda da « GEÇMİŞOLSUN » bölümünde izleniminiz yayınlanacak. İştee-mail adresim: HYPERLINK"mailto:[email protected]" [email protected]. Danışma konunuz ne olursa olsun, Fran-sa’da veya Türkiye’de yanıtiınızı bulmak için elimdengeleni yapacağıma emin olabilirsiniz.Çare Sizsiniz! Ama bu çareye ulaşmak için beraber çalışalım. Ge-lecek ay ilk e-maillerin cevaplarında MUAYENEODAMIZ’da görüşmek üzere bu soğuk gecelerdesıcak ıhlamurunuzu eksik etmeyin, sağlıcakla kalın

Dr. Murat ÇAĞ

MUAYENE ODAMIZ

Sindirim Sistemi Cerrahisi Uzmanı

Karaciğer Safra Yolları Pankreas

Cerrahisi ve Kanserolojisi Uzmanı

Organ Nakli Cerrahisi Uzmanı

Nouvel Hopital Civil / Strasbourg

Girişimci ve genç işadamlarımız-dan Osman BOZKURT ile NihatOKUYUCU’nun birlikte açtıklarıDIAMOND MEUBLES isimli mo-bilya mağazası, Sarreguemines’dehalkımızın hizmetine girmiş bulunu-yor.Bu vesileyle iki işadamımızı ziyaretederek, kendilerinden bu konudabilgiler aldık.İşte Osman BOZKURT ve NihatOKUYUCU’nun sizler için verdiğimesajlar...“Mağazamızı geçtiğimiz yıl, doku-zuncu ayın başında açtık; henüzbirkaç aylık yani. Daha önce Stras-bourg’ta ikimizin de bu sektördeönemli bir tecrübemiz vardı; bu tec-rübemizi kullanarak, Sarreguemi-nes’deki insanlara da Türkürünlerini tanıtmayı, onlara hizmetvermeyi amaçladık. Burada birTürk mobilya mağazası olmaması (en yakını Metz’de) da bizim burayabu mağazayı açmamızda etkilioldu.Yerimizin büyük olması, buradakiinsanları mağazamıza çekiyor. Ka-liteli ürün satmaya çalışıyoruz; fiyat-larımız gayet mâkul düzeyde. Şuanda, mutfak ekipmanı hariç, evi-nizde ihtiyacınız olan bütün ürünlerimağazamızdan temin edebilirsiniz:yatak odaları, çocuk odası, bazayatak, yemek odaları, oturma grup-ları, halı, perde, sandalye-masa,süs eşyaları...Ürünlerimizin yüzde seksenini Tür-kiye’den getiriyoruz; onun yanı sıra,İtalyan ürünlerini de bulunduruyo-ruz. Müşterilerimizin çoğunluğuTürk olduğu için de Türk ürünlerinidaha çok tercih ediyoruz. Şu ankimüşterilerimizin takriben yüzde onbeşi Fransız olup, onlar da dahaçok stor perdelere ve özellikle debizim yatak odalarına ilgi gösteri-yorlar. Yeni açtığımız için, zamanladaha iyi olacağını, oturacağını umu-yoruz.Bizim insanlarımız, ürünün fiyatı vekalitesinden önce, teslimat süresinigöz önünde tutuyorlar. Bu nor-malde yedi-sekiz hafta kadar sürer-ken, biz ayda bir TIR getirterek, busüreyi dört haftaya kadar düşürdükve çok olumlu tepkiler aldık. Kış ay-larında, yol ve iklim şartları yüzün-den bu süre bazen aşılsa da, diğerzamanlarda dört haftayı geçmiyor.Ayrıca, yüz kilometrelik uzaklığakadar, alınan ürüne de bağlı olarak,teslimat ve montajı da ücretsiz yap-tığımızı vatandaşlarımıza duyurmakisteriz. Bu mesafeyi geçen teslimat-

larda ise ufak bir katkıpayı talep etmekteyiz.İnsanlar mağazamızagelip, ürünü görüpfarklı ölçü ve renklerdesipariş verebilirler.Daha önce de dediği-miz gibi, burada insan-lara en güzel hizmetivermeye çalışıyoruz.Burası toplamda 1300metrekare kapalı alanıve 300 metrekare de-posu olan bir yer; va-tandaşlarımızın ferahbir mekânda rahatçaalışverişlerini yapabil-meleri için mağazamızıolabildiğince geniş tut-maya çalıştık.Bir konuda insanlarımı-zın dikkatini çekmek is-teriz: mobilya alırkenen çok üzerinde durul-ması gereken husus,başta ürünün kalitesi-dir. Bizim tavsiyemiz,ürünün fiyatından öncekalitesine bakılmasıdır,işin püf noktası budur.O nedenle de herzaman müşterilerimi-zin Türk mağaza ve ürünlerini ter-cih etmelerini öneriyoruz.Vatandaşlarımızın bizi tercih etme-lerindeki önemli nedenlerden biri-nin de, Türkiye’de çalıştığımızfirmaların büyük ve güvenilir şirket-ler olmasından ileri geldiğini söyle-meliyiz. Mesela, Uyku Dünyasıisimli firmanın fabrikası, Kayse-ri’deki Organize Sanayi Bölge-si’nde olup, 5 000 metrekarelik biralana sahiptir ve orada sadecebaza-başlık-yatak yapılmaktadır.Çok kaliteli yatak odası takımlarımızvar ve özellikle Fransızlar gelip ba-yağı alıyorlar; çok beğendiklerini vefiyatlarımızın çok uygun olduğunusöylüyorlar. Bu da bizi mutlu edip,gururlandırıyor.Sonuçta insanlara kaliteli ürünsatıp, onlara iyi hizmet etmek isti-yoruz. Bizim iş hayatındaki temelprensibimiz de zaten dürüstlüktür;verilen siparişi dediğimiz tarihteteslim etmek, yani verdiğimizsözde durmak bizim açımızdan çokönemlidir. İnsanlara güleryüzlü hiz-met ise bir diğer olmazsa olmazı-mızdır...Bu arada şunu da belirtelim ki,ödeme konusunda müşterilerimizeelimizden gelen kolaylığı sağla-maya çalışıyoruz; örneğin Moselle

Bölgesi’ndeki vatandaşlarımız içinCAF ile ödeme kolaylığımız mev-cuttur, bunu Alsace Bölgesi (Bas-Rhin) için de yakında geçerliduruma sokacağız. Ayrıca, bankakartıyla dört seferde ödeme türü ko-laylıklar da yakın zamanda hizmetegeçirilecek. Hiçbiri olmasa dahi, in-sanlarımıza taksitle ödeme imkânısunmaya çalışıyoruz.Burası bir kez oturup, belirli bir kap-asiteye eriştikten sonra, ilerideStrasbourg veya Haguenau gibi biryerde ikinci şubemizi açma planla-rımız da bulunuyor; çok da geç ol-mayacağını umduğumuz butasarımızın müjdesini de buradavermiş olalım...Burasını yeni açtığımız için, insanlarteredütte kalabiliyor; ama şunu di-yoruz: hiçbir şey almasalar da, in-sanların mağazamıza gelipürünlerimizi görmeleri bile yeterli-dir, onlarla tanışıp kendilerini bu-rada ağırlamak bizim için mutlulukvesilesidir...”

(DIAMOND MEUBLES / 25, rue duMaréchal Foch 57200 Sarreguemi-nes / Tel: 03 87 26 03 47 / Face-book: Diamond Meubles / Pazarhariç her gün saat 10.00-19.00arası açık)

Diamond Meubles Sarreguemines’de açıldı

Page 14: Objektif 109

Yolgeçen HanıBugüne kadar birçok şehir gördüm, gezdim.Ama yaşadığım şehir kadar güzelini görmedimdesem abartmış olmam sanırım. Şehr-i Straz-burg kendisine münhasır duruşu, yapılanmasıve kişiliği ile yaşandıkça zevk alınan, gezildikçeöğrenilen, insana her anlamda huzur veren birşehir.Strazburg şehrinin bir diğer özelliği ise yıllar ön-cesinden kendisine verilen isminden gelmekte-dir.Strasse: Yol.Burg: Köy, kasaba, konaklanan yer.Sizin anlayacağınız Strazburg, yolların kesiştiği,insanların gelip bir müddet konakladığı, sonrageçip gittiği bir yolgeçen hanıdır.Tıpkı üzerinde nefes aldığımız, yaşadığımızdünyamız gibi.Cenab-ı Allah Kuran'ı Kerim'inde, dünya hayatıbir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda birövünme, mal ve evlatta bir çokluk yarışındanibarettir buyurmuştur.Görünen o ki, biz insanlar da bu yaşam tarzınıeksiksiz, harfiyen yerine getiriyoruz.Yaşadığımız şu küçük şehirde birbirimize karşıalmış olduğumuz tavır ve davranışlar buna engüzel örnek olsa gerek.Geçim kaygısı, kolay para kazanma arzusu,makam, mevki, şan, şöhret tutkusu insanoğ-lunu maalesef her türlü alavere-dalavere işinesürüklemekte, içinde bulunduğumuz bu top-luma onarılması zor yaralar açmakta, zarar ver-mektedir.Eğitim düzeyimizin düşük oluşu (diplomalı ca-hillerden bahsetmiyorum), geçim amaçlı dernekçalışmaları bu küçük fakat bir o kadar da şirinşehirde toplum olarak yanlış yönlenmemize,yanlış yapılanmamıza zemin hazırlamaktadır.Enerjimiz, gücümüz, birliğe, dirliğe doğru ola-cakken; bölünmeye, parçalanmaya, zayıf birtoplum olmaya harcanmaktadır. Unutmamamız gereken: başka bir Strazburgyok. Başka bir dünya yok.Hepimiz aynı geminin içerisinde yol almaktayız.Derviş Yunus içinde bulunduğumuz durumu,Gelen geçer, konan göçer, nasip oldukça yeriçer.Ecel ömre kefen biçer, onadır ölümün zinhar.diyerek kısaca özetlemiştir.Şunu bilmekte yarar var diye düşünüyorum.Siz siz olun hep iyilerden olun.İyi her zaman iyidir.Kötü ise her zaman kötüdür.Güzellikler içerisinde, birlik, beraberlik duyguve düşüncesiyle yaşamak,arzu ve hevesiyle...Hepinizi gönülden selamlıyorum.Rabbim bizleri iyi olan kullarından eylesin.

Halil ÖZSOY

YaşadığımŞehir

[email protected]

TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE YENİ BİR ŞANSEskiden küçük kızlar, kendi yaptıkları bez bebeklerleoynarlardı. (Günümüzde tabii, oynayacak yığınlahazır bebekleri var.) Büyüyüp evlendiklerinde ise, iç-güdüsel olarak anne olma duygusu dürter, gerçekbebekleri olsun isterler. Çocukları olunca, onları sev-giyle beslerken, güneşin tüm ışıkları gezinir yüzle-rinde. Erkekler de, doğal olarak baba olmak isterler. Be-beğin gelişiyle, baba olma duygusu onları daha dagüçlü kılarken, eve yeni gelen bu küçücük yeni mi-safiri, o kadar narin ki, nasıl tutacağını bilemezler.Onların kokusu ve sıcaklığı, hayatın anlamını biranda değiştiriverir. Dolayısıyla, birliktelikler daha daanlam kazanır. Anne baba olma duygusu kelime-lerle anlatılamaz.Lakin olmayanlar, yıllarca doktorlara koşuşturmalarıbile nafile... kurak bir güz gününde, meyvesiz birağacın kendine küskün dalları gibi hissederler ken-dilerini. Onları, ne paşa konakları, ne altından saray-lar mutlu eder. İlle bebek ille bebek diye umutlarınıhep canlı tutmayı yeğlerler... Ne var ki, günümüzde tıp'ın ilerlemesi ile tüp bebeksahibi olabilme imkanı var. Ama, yanlış ve eksik uy-gulamalar yüzünden, yıllarca aldıkları hormonlu ilaç-lara rağmen her çift, bebek sahibi olamıyor. Yurtdışında daha önce deneyip sonuç alamayanlara,şimdi yeniden bir şans imkanı sunulmaktadır. Bu fır-

AsiyeDEMİRELDRACH

[email protected]

satı değerlendirmek isteyen çiftler, bu konu ile ilgili, kı-zımın yakın bir arkadaşı olan genç bir çiftin, yıllarca yan-lış ve eksik tedavilerin verdiği olumsuz sonuçlardansonra, Türkiye'de olumlu bir tedavinin ardından, nasılçocuk sahibi olduklarını anlatan mektubunu sizlerle pay-laşıyorum.

« On yıldır Fransa'da tüp bebek tedavisi gören çiftler,maalesef negatif sonuçlarla karşı karşıya kalıyorlar.Biz de bunlardan biriyiz. 8 tüp bebek yaptıktan sonra,çareyi Türkiye'de denemekte bulduk.Buraya geldiğimizde, profesyonel protokol belgeleri-mize baktılar ( Kullanılan ilaçlar, dozlar vs...) ve şaşkınadöndüler. Bu yurt dışında, protokolleri eksik veya yanlışyapılmakta. Biz de geçirdiğimiz on yıla üzüldük. Burayageldiğimizde, ilk denemede oldu (ikizler). Ve fark ediyo-ruz ki, yut dışından gelen hasta sayısı gittikçe artıyor.Yurt dışında şansım bitti diyen çiftler, Türkiye'de şansı-mızı deneme imkanı bulabilmeliyiz. Ankara'da bulunanözel bir hastahanede tedavi altına alınan bayanlar,memnunluklarını anlatamıyorlar.Biz de bu çaresiz çiftlere seslenip, Türkiye'de bu konuçok önde, çok uzman diyor ve çiftleri Ankara'ya davetediyoruz. Yönlendirme ve iletişime yardım edebiliriz. »

Yurt dışında artık şansım bitti diye düşünüyorsanız, yenibir şans imkanı sağlanıyor!Bu fırsatları değerlendirmek isteyen çiftler, bilgiiçin: [email protected]'a başvurabilirler.Sonuç olarak, bu mektubu okuduğumuzda, tıpla ilgilihiçbir deneyimimiz olmasa bile, yazılanlar, bize şunugöstermekte:1'incisi; tanısal değerlendirmede uygun şartların sağlan-ması, 2'incisi; tedavinin başarısını arttırıcı ek uygulamaların ol-ması,3'üncüsü ise; gebelik oluşturma potansiyelinin en üstdüzeyde olduğu uygun dönemde yapılması.

Değerli Veliler, Öğretmenler ve Sevgili Öğrenciler, Öncelikle, 2016 yılının ilk günlerini yaşadığımız şu günlerde,yeni yılın hepinize, sağlık, başarı ve mutluluk getirmesini diliyo-ruz.

İçinde bulunduğumuz çağın belki de en önemli özelliği, tekno-lojik gelişmelere bağlı olarak, iletişim alanında kaydedilen iler-lemeler sayesinde istediğimiz bilgilere anında ve daha hızlıulaşabilmek imkânı sağlamasıdır. Bu çerçevede, StrazburgBaşkonsolosluğu Eğitim Ataşeliğimiz, siz velilerimiz, öğretmen-lerimiz ve sevgili öğrencilerimize çağın gerektirdiği şekilde dahaiyi hizmet verebilmek amacıyla, yeniden yapılandırma sürecin-dedir. Bu bağlamda, Ataşeliğimiz gerek faaliyetlerini duyurmakgerekse öğrenci ve velilerle daha aktif iletişim sağlamak üzereMilli Eğitim Bakanlığı’nın genel bir uygulaması çerçevesinde in-ternette bulunan resmi sayfasında ara yüz değişikliği ve gün-cellemeye gitmiştir. Bu vesileyle, aramıza yeni katılanKoordinatör Öğretmenimiz İbrahim Meral’e bu konudaki yar-dımları için teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ayrıca, yoğun bir kullanıcı kitlesine sahip olan sosyal ağlardan“Facebook” üzerinde de yine Ataşeliğimiz adına yeni bir hesapaçılmıştır. Bu şekilde, interaktif ortamda Strazburg Başkonso-losluğumuz çalışma alanında Ataşeliğimiz tarafından gerçek-leştirilen faaliyetleri, duyuruları, öğretmenlerimiz veöğrencilerimizin etkinlikleri zengin ve görsel içerikleriyle güncelolarak takip edilebilecektir. Sayfalarımızda eğitime yönelik güncel haber, içerik, sık karşı-laşılan sorular ve yanıtları ile duyuruların yanında faydalı bilgi

ve belgeler de yer alacaktır. Hâlihazırda, Fransa’da öğrenimgören özellikle ortaokul son sınıf öğrencilerimizi ilgilendiren li-selere yerleşmek amacıyla tercih seçimi kolaylığı sağlamak için,Fransız müfredatının açıklamalı Türkçe çevirisinin yönlendirmesunumu hazırlıkları tamamlanmış ve resmi internet web sayfa-mızda istifadeniz için yayınlanmıştır. Öte yandan, okul çağına hazırlanmakta olan çocuklarımız veöğrencilerimiz için sesli masal köşesi, fıkra köşesi, eğitici ve öğ-retici kaynaklar ve elektronik dergi çıkarma konusundaki çalış-malarımız da bütün hızıyla devam etmektedir. Bölgemizdegörev yapan Milli Eğitim Bakanlığı’ndan gelen öğretmenlerimi-zin de katkılarıyla hazırlanacak bu çalışmaların mümkün olanen kısa sürede hizmete geçmesini arzu ediyoruz. Eğitim Ataşeliğimiz, Mahalli Kâtibimiz Funda Turhal, yeni Ko-ordinatör Öğretmen İbrahim Meral ve Koordinatör YardımcısıÖğretmen Ayşe Çetiner ile birlikte, sizlere eğitim-öğretim konu-larında hizmet vermeye devam edecektir. Sayfalarımızın iletişim adresleri yorum ve önerilerinize açık olup,sık sık ziyaretinizi ve aktif katılımınızı beklemektedir. Web Adresimiz : http://strazburg.meb.gov.tr/ Facebook Sayfamız :http://www.facebook.com/Strazburg-Eğitim-AtaşeliğiBu vesileyle, siz değerli velilerimize, öğretmenlerimize ve öğ-rencilerimize en içten dileklerimizi sunarız. Saygılarımızla. Gül ETKİNKonsolos- Eğitim Ataşesi VekiliT.C. Strazburg Başkonsolosluğu

T.C. Strazburg Başkonsolosluğu Eğitim Ataşeliği duyurusu

14

Page 15: Objektif 109

HASAN KARAKAYA

BİR SÖZDENBİR ÖZDEN

DOSTUN KİM DÜŞMANIN KİM?

Son günlerde o kadar yazacak şey-ler var ki insan nereden başlayaca-ğına şaşırıp kalıyor. Etrafımızdakiyanan ateşten mi, içimizdeki kayna-yan kazandan mı, yoksa uzak yer-lerde ‘’BİRLEŞMİŞ’’ Milletlerdedikleri topluluğun gözü önünde diridiri yakılan, açlıktan otlarla leş yiye-rek hayatta kalmaya çalışan, kimse-siz sahipsiz bir neslin yok olmasınagöz yuman göz yumduğu için zulmerıza zulümdür düsturuna uyan birdünyadan mı...Hani Kur’anı Kerim’de Yüce Mevla-mız Maide suresi 51’inci ayet-i keri-mesinde şöyle buyuruyor: Yahudi veHrıstıyanları dost edinmeyin, onlarsizi sevmezler, ta ki siz onların dininegirinceye, onların dinini kabul edin-ceye kadar.Peki bu ayet-i kerimeden ne anlama-mız gerekiyor? Dünyadaki bütüngayri Müslimlerle ilişkilerimizi kesiparamıza set çekmeyi mi, yoksa in-sani ilişkilerimizi sürdürüp ama kal-ben muhabbetlerimizi sınırlıtutmamız mı gerektiğini mi? Bu ikincisorunun cevabı karşımıza çıkıyorçünkü dünyada ta ki Peygamber savdöneminde bile Yahudi ve Hrıstıyan-

larla anlaşma yapılmış; bu bize göste-riyor ki aralarınızdaki anlaşmaları, diya-log biçimini değişik şekillerdeyapabilirsiniz ama dost edinmeyin. Bugün o dostumuz dediğimiz kimi gayrimüslimlerin neler yaptıklarını ayanbeyan görmekteyiz. Beş yıldır komşu-muz Suriye’de milyonlarca insanınevinden barkından toprağından olduğu,şehirlerin köylerin kasabaların hara-beye döndüğü bir zamanda, çıkar üze-rinde gözleri aç olan batılıların oradakiçıkar hesapları uğruna her kötülüğüyapmaya devam ettikleri görülüyor. Yirminci yüzyılın içerisinde ülkelerinçöplere attığı yiyeceklerle birkaç ülke-nin yaşayabileceği, ayakta durabileceğikayıtlara geçerken; biraraya gelmişBir ‘’LEŞMİŞ’’ Milletler gözetimindekiMADAYA KAMPI’NDA insanlar açlıktanölüyor ve bu BİRLEŞMİŞ Milletler hâlâSuriye’de savaşı durdurmak için formülgeliştirmeye çalışıyor. Hani sizin gücü-nüz vardı, hani sivilleri vurmak ve kon-vansiyonel silah kullanmak, toplukatliam yapmak insanlık suçuydu?Acaba Suriye’de ölen, Libya’da ölen,Irak’ta ölen, Cezayir’de Nijerya’da Af-ganistan’da Pakistan’da Eritre’deMoro’da ölenleri, sizden başkasınıİNSAN OLARAK görmüyor musunuz?Irak’ta Saddam Hüseyin’i gaz kullandıbahanesiyle işgal edip huzur getirece-ğiz derken, yıllarca bu akan kanın mü-sebbipleri olmadınız mı? Libya’dakiyeraltı kaynaklarına sahip olmak için birgece ansızın hiçbir kimseye danışma-dan Kaddafi’yi, kendi uşağınızı bomba-layarak öldürmediniz mi? Mısır’da

seçimle iş başına gelen MUHAMMEDMURSİ’ye karşı İsrail’in çıkarları uğrunadevrim yaptırmadınız mı? Kırk yıldır Türkiye’de kardeşi kardeşekırdırmıyor musunuz? Hâlâ Güneydo-ğu’daki terör olaylarını besleyen büyü-ten bu Batı, İran’a karşı nükleer silahüretiyor bahanesiyle kucağına çekipbesleyip elindeki zenginleştirilmiş uran-yumu Rusya’ya peşkeş çektirdiğinizinasıl anlamalıyız? Siz İran’a göz yum-dunuz; Yemen’e gidip karıştırması, Su-riye’ye gelip kanlı katil Esad taraftarıolarak Müslümanları katletmesini, Lüb-nan’da kampları vurmalarına göz yum-dunuz, ses çıkartmadınız. Bugün Suriye’de ta dünyanın bir ucun-dan, Kanada’dan Avustralya’dan İngil-tere’den Amerika’dan Çin’den gelenuçaklarıyla gemileriyle orada çörekle-nen bu kapitalist, İslam düşmanları birtiyatro seyrediyorlar. Neden; kim orayaçok askerle güçle gelirse o daha çokpay sahibi olacak öyle mi? Önce Irak’ı,Libya’yı, Mısır’ı, Afganistan’ı paylaştı-nız, şimdi ise sırada Suriye var! Kendikardeşlerimizi kendimiz koruyamazhaldeyiz, neden biz karışamazmışız?Ama onlar benim ülkemin içerisindeterör örgütlerine silah, mühimmat, araçgereç verebilirler çünkü bin yıllık tarihi-mizi bir türlü bozamadılar. KÜRT-LERLE TÜRKLER et tırnak gibi; bunuda bozmanın tek yolu içerden ve dışar-dan yakıp yıkmakla olur diye. Ey Batılı-lar; çok mu seviyorsunuz bizim Kürtkardeşlerimizi, onun için mi gencecikyavrularını ateşe sürmektesiniz, onuniçin mi huzurlarını kaçırıyorsunuz? Çok

sevdiğiniz MÜSLÜMAN KÜRTler içinmi canlarınızı feda etmek için Güneydo-ğu’ya geliyorsunuz? Yazık; cennet vatanım hepimize yete-cek kadar geniş, bu günler gelip geçe-cek. Orada devlete karşı savaşan Kürtgençleri, bakın size destek veren Batı-lılara, Irak’a ne verdiyse size de onu ve-recekler, Libya’ya ne verdilerse size deonu verecekler; hülyalara dalmayın,açın gözlerinizi. Sizinle savaşanlar,aynı safta olanların bakın kimliklerine,bakın dinlerine, bakın kültürlerine sizebenziyo rmu, sizin gibi yaşıyor mu? Ça-nakkale’yi geçmeye gelenler bugünGüneydoğu’ya koridor açamaya gelen-lerdir. Onun için başta zikrettiğim Maide sure-sindeki ayetin karşılığı nasıl da ayanbeyan ortada. Kendi denetiminde olanbir kapta insanlar açlıktan ölüyorsabunun hesabını sormak Müslümanadüşer. Bugün Avrupa’ya gelen DoğuluAfrikalı Uzakdoğulu genelde müslümanolan insanlara önce dinlerini değiştir-meleri dikte edilmiyor mu? Ama seninülkene gelen, savaştan kaçan her kimolursa olsun kapılarını açan ülke TÜR-KİYE değil miydi?İyi düşünüp iyi akıl edip nerede duraca-ğını bilmeli müslüman, yoksa daha çe-keceğimiz çok musibetler var.

Tekrar başa dönersek; ya ALLAH’ın bu-yurduğu gibi YAŞARSIN ya da isyanedip yollarından şaşarsın...

Rabbim basiretimizi açsın, mazlum vemağdurlara uzanan el eylesin.

Sevgi...

Yürek çarpıntısı nedir, bilir misiniz? Tabii ki bilirsiniz; oözel insanı gördüğünüzde, o mutlu olayı yaşadığınızda,o heyecanlı an yaklaştığında, o sabırsızca beklenenyarın gelip çattığında, o zorlu sınav saatinin gongu vur-duğunda.......Hepimiz o çarpıntıyı mutlaka hissetmişizdir. Bir yakınınız öldüğünde, çocuğunuz doğduğunda da...Ne bileyim; âşık olduğunuzda, sevdaya tutulduğunuzda,birisini ‘ölesiye’ sevdiğinizde...O yürek burkan müthiş çarpıntı, adı üzerinde işte, siziçarpmıştır değil mi?Çarpmıştır, çarpmıştır...Bu gazeteyi elinize aldığınız ay, herhalde mâlumunuz,14 Şubat Sevgililer Günü’nü de içinde barındırıyor.Ol nedenle, yukardaki girizgâhı yaparak, ben de bu ko-nuda ahkâm kesmeye başlayayım diyecektim ki, ne had-

Fahri EKMEKCİ

[email protected]

AZICIKdime, sevgi kim ben kimim diye bir endişe duya-rak, hemen mevzudan uzaklaşayım diye düşünü-yordum ki, sevgi yine galebe çaldı ve bu meyandayazmaya devam kararı aldım aniden!De..Ne yazacaktım ki?Ununu elemiş, eleğini duvara asmış bir fâni olarak,özellikle de dünya üzerinde sevgi hususunda söy-lenmemiş hiçbir şeyin kalmadığının bilinci içindey-ken, kalemimi nasıl oynatabilirdim ki?Etim neydi, butum ne? O çok ünlü filmden bir apartma yaparak, ‘Sevgi,emektir’ desem olur mu?Ya da, yine çok ünlü bir şairimizin yine çok ünlü di-zesini ödünç alsam: ‘Ne kadınlar sevdim zatenyoktular’. Olmadı, aynı şairin şu dizeleri cuk otururbelki: ‘Gözlerin gözlerime değince / Felâketimolurdu ağlardım’.Belki de en iyisi, meşhur öykücümüzün ‘Bir insanısevmekle başlar her şey’ cümlesini şiar edinmek-tir.Bunu da beğenmezseniz, benim akrabam da olanGiresunlu bir şairin, şu ‘ölümsüz’ dizelerini suna-yım size: ‘Asıl gücüme giden / Ayrılmaktır sevgi-den’. Yani adam ölüyor, üzüldüğü sevgilisindenayrılmak veya hatta ölmek değil, sadece sevgi’den

ayrılmak.Sevgi o denli güçlü yani...Nasıl olmasın ki?O sevgiyle çıkılmaz mı hep yollara? O sevgiyleelele verilip, hep bir ağızdan türkü söyleyerek yü-rünmez mi mücadele saflarında? O sevgiyle dağ-lar delinip, denizler aşılıp, uzaklar yakın edilmezmi?Ve o sevgiyle ‘Elbette ki sevgilim elbet’, memle-kete hürriyet getirilmeye çalışılmaz mı?O sevgiyle çocuğunun küçücük ayaklarını öper, osevgiyle eşinini gözlerinin içine –biraz da çapkınca-güler, o sevgiyle bir kitabı okumaya başlar, o sev-giyle hayatın ve zorlukların üstüne üstüne gider-sin...İşte o sevgiyledir ki, Baban’ın mezarına bir çift sarı-kırmızı gül koyar, Annen’den yeşil-beyaz bir atkıörmesini, o atkı Anne şefkati ve özlemi koksun is-tersin...Yine o sevgiyledir ki kardeşlerinin hasretiyle yanırtutuşur, eşinden ve çocuğundan bir an bile ayrıl-mak istemezsin. Sevgiye emek verirsin ve sevgi seni büyütüp ol-gunlaştırır, adam eder.Ancak sevgi insanı adam eder...Sevgililer Günü’nüz işte şimdi kutlu olsun...

15

Page 16: Objektif 109

16

Page 17: Objektif 109

17

EKONOMİK DEĞER TEZEKLE KI-YASLANIRSA HİÇ DE İYİ TAHMİNÇIKMAYABİLİRSize söz vermiştim, Rusya ile sürtüşme-nin (uçak krizi) ekonomik boyutunu ya-zacağım: Tahmini olarak 7-8 milyardolar civarında. Bunun sadece ihracatile ilgili bölümünün tamamının yenidengözden geçirilmesi demek, ihracat'a biro kadar daha vurulan darbe demek an-lamına geliyor ki bu da pazarın küçül-mesi, dolayısıyla etkilenmeyen hiçbirsektör kalmayacak anlamı taşıyor. Rus-ya'da iş alan ve inşaat alanında faaliyetgösteren firmalar ya işleri yavaşlattılarya da durma noktasına getirdiler çünküyaptıkları işin parasını alamıyorlar. Ma-liyeti kurtarma peşinde olanların bile varolduğu söyleniyor. 2014 verilerine göre hemen hemen heray yüz milyon dolar gibi bir önceki se-neye göre aylık bazda düşüş başlamış.Hatta şöyle diyelim; 10 bin dolar alacağıolanlar 9 bin ver hesabı kapatalım diye-

biliyorlarsa, hesap açık ve net olarak or-tada. Geçen sene kriz öncesi sadece in-şaat sektöründe çalışmak için yurtdışına giden işgücü 34 bin civarlarında,bunun 8 400’ü Rusya'ya gitmiş. Bundanen çok etkilenen sektör ise, yaş meyveve sebze ihracatı. Eften püften sebepleihracat mallarını geri gönderdiler. Zarareden üretici firmalar, aracı firmalar, za-rarlarının yüzlerce milyon dolar oldu-ğunu vurguluyorlar. İş gücü hariç. Obaşlı başına zaten var olan bir sorundu,katlanarak çoğaldı . Gelelim turizm sektörüne; yılda 4 milyonturist geliyordu. Otel, konaklama, hava-cılık sektörü, hizmet sektörü, tur opera-törleri, artı her turistin 1000 dolarbıraktığını hesaba kat topla, çarp, çıkar,sonuç göz önüne geliyor. En fazla dahizmet sektörü zarar görecek. Laleli es-nafını zaten söylemeye gerek yok, onlarçoktan kepenk kapattı bile. Tekstil sek-törü veya bavul ticareti dediğimiz olayhepten bitme seviyelerine indi. Ruslaraen çok bira fabrikaları hizmet veriyordu.Al bir o kadar daha, çoktan iş adamları-mızın Rusya'da inşaa ettiği iki adet fab-rika kapanmış durumda. Mevsimindeturizm sektöründeki bira ve içecek üre-timini ve tüketimini de göz önüne alırsakhesap ortada. Bu sektörde çalışacakolan iş gücünü ve mevsimlik işçiler he-

saba katıldığında hesap net olarak or-taya çıkmaktadır.Rusya bütün planlarını (bütçesini) pet-rolün varilini 100 dolar olarak hesap et-tiğinden, kaynaklanan arizi çıktılarınıhesaba katmadan yaptığından, şu andada petrol fiyatlarının 30 dolarlara düş-mesinden ülkesinin iflasın eşiğinde ol-duğunu pek yansıtmamaya çalışsa da,bir yıl öncesinde bir doların 30 ruble ola-rak işlem görmesi, şu an bir dolar 70-75rubleden işlem görmeye başlaması veRus Merkez Bankası’nın 5-6 puan faizartırımına gitmesi de işe yaramayacakgibi gözükmekte. Batının aşırı derecedeuyguladığı kısıtlamaların gittikçe etkisinigöstermeye başlaması tabii ki önemli biretken. Zarar ortada.Gazı keserse, petrolü vemezse benimvatandaşım tezek de yakar edebiyatıpek inandırıcı değil. Çünkü o günkü şart-larla bugünkü şartlar aynı değil. Hatırla-tırız, o günkü kızlarımız telefondanbihaber iken, bugünküler ayfon kullanıpselfi çekiyor. Cilt bakım servisini internetdenen sanal ortamdan sipariş ediyor.Saçını taratmaya kuaföre uğruyor. Ha-mamlıkta veya leğende değil, banyodaduş, klozette iş görüyor. Tezek topla-mak da ne ki diye sormasınlar. Kaldı ki tezeğin zannedildiği kadar dakalorisi yok. Hayvancılık da öldüğünden

GEREKLİ miktarı nerden ithal edersi-niz? O da muamma.Ha ne yapılabilirdi, acizane görüşüm;Sayın Başbakan'ın ‘Emri ben verdim.Sınır ihlaline izin veremezdik’ çıkışına,sert tavrına Cumhurbaşkanı'mızın dahaılımlı, daha konunun görüşülerek çözümüretilmesine yardımcı olacak deyimlerkullanarak yaklaşması, daha uygarolurdu düşüncesindeyim. Kaldı ki Yuna-nistan ile hemen her gün yapılan sınırihlaleri ve it dalaşı diye tabir edilen sa-taşmalarda uçak mı düşürülüyordu?Sonradan Rus uçağı olduğunu bilseydikdurum daha değişik olurdu beyanatlarıişe yaramıyor. Ne yapsak Rus gelinler-den (SAYILARI 40 BİN OLARAK TAH-MİN EDİLİYOR) bir heyet kurup ricacımı olsak? diye düşünenler de (Danış-manlar tarafından) olur. Sakın kanma-yın, çünkü bugünkü durum günü birlikdış politka, aksi halde siz de zarar gö-rürsünüz. Kaybeden tarafı henüz tamolarak çözemedik. Akıllı düşünmedefayda var. Yoksa, Rusya ikide bir karşı-nıza böyle Yeni Zelanda'da oynananHaka (Maori halkının düşmanlarını kor-kutmak için yaptığı tür) dansçıları gibikarşınıza çıkar. Öyle okuyup üfleyip kışkış cinler demekle gideceği yok; hadinefesinize kuvvet, cini ortaya çıkarın dagörelim…

BASRİ ÇİÇEK

ÇİÇEKPASAJI

cicek @hotmail.fr

Nazım Hikmet, eğitim ve çocuklarımız…

Büyük şairimiz Nazım Hikmet’in doğu-munun 114. yılındayız. Barışa, sevgiye,birliğe ve beraberliğe hasret olduğumuzşu günlerde onun en güzel şiirlerindenbirini sizlerle paylaşmak istiyorum:HOŞGELDİN KADINIMHoş geldin kadınım benim hoş geldinyorulmuşsundur;nasıl etsem de yıkasam ayacıklarınıne gül suyum ne gümüş leğenim var,susamışsındır;buzlu şerbetim yok ki ikram edeyimaçıkmışsındır;beyaz ketenli örtülü sofralar kuramammemleket gibi yoksuldur odam.Hoş geldin kadınım benim hoş geldinayağını bastın odamakırk yıllık beton, çayır çimen şimdigüldün,

güller açıldı penceremin demirlerindeağladın,avuçlarıma döküldü incilergönlüm gibi zenginhürriyet gibi aydınlık oldu odam...Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.Ulusal demografik araştırma enstitüsü-nün 8 yıllık bir araştırma üzerine yazmışolduğu raporu sizlerle paylaşmak istiyo-rum. Bu raporda, çocuklarımızın eğitimve okul konusunda nasıl sınıfta kaldığıgözler önüne seriliyor:2008/2009 senelerinde yazılan bu ra-poru, büyük bir üzüntüyle okudum. Tektemenim ve umudum 2016 yılında du-rumun değişmiş olmasıdır. Araştırma,çocuklarımızın okullarda ülke genelinegöre daha düşük başarı elde ettiğinigösteriyor. İlk gelenler, yani babaları-mız, birkaç sene çalışıp geri dönmeyiamaçladıkları için, doğal olarak kendile-rini işe odakladılar. Kalıcı olmadıklarıiçin, bulundukları ülkenin eğitimine, di-line gereken önemi vermediler. Enteg-rasyon konusunda zorlanmaları gayetdoğaldı; kültür, örf, âdet farklılığı ve dilsorunu vardı. Babalarımız, kısa ve ortavadede memleketlerine dönme umu-duyla yaşadılar. Doğal olarak, Fran-sa’ya duyulan ilgi maddi idi,entegrasyon amaçlı değil. Fransa, diğer

Avrupa ülkeleri gibi değildir, dil bilgisineve eğitimine çok önem verilir, bununiçin de çocuklarımızın okullarda başarılıolmaları çok önemlidir. İkinci ve üçüncüjenerasyona önemli bir görev düşüyor.Bunun için finansal ve entelektüel kay-nakları harekete geçirip dil ve kitap sev-gisini bir an evvel aşılamakgerekmektedir.Bu rapor ülke geneline göre, Türk-fran-sız vatandaşı gençlerimizin okullardabaşarısızlığını gösteriyor:• İlkokulda sınıfta kalma oranı, gençleri-mizde en yüksek oranla 44%. (1. sınıfta17%). Bu oran ülke genelinde 25%.• İlkokulu terk etme oranı, ülke gene-linde en yüksek oranla 5%.Nedenlerden birkaç tanesi; velilerin64% diplomasız olması, çocuklarımızın68% dört çocuklu bir ailede büyümesive 87% annelerinden ödevler için yar-dım alamamasıdır.Bu araştırmaya göre:• Çocuklarımızın 27%’si orta okul diplo-masını alamamıştır,• Ülke genelinde lise diplomasında ba-şarı oranı 62% iken, en düşük oranlaçocuklarımızda 31%.Üzücü bir bilgi de, üniversiteye gitmeoranı yine ülke geneline göre en düşükoranla 21%’dir. Öncelikle mesleki eği-

tim tercih edilmektedir, erken evliliğinde etkisi var.Acilen, çocuklarımız için neler yapabilironu düşünmemiz gerekmektedir.Maddi, manevi, finansal ve entelektüelunsurları bir an evvel harekete geçirme-liyiz. Birbirlerini teşvik edecek unsurlarıaraştırmalı, seminer ve konferanslar dü-zenlenmeliyiz. İlim ve kitap sevgisiniaşılamamız gerektiğini düşünüyorum.Bunun için, önce eğitimcilerimize, öğ-retmenlerimize ve velilere önemli gö-revler düşüyor.Yazımı ünlü şairimiz Nazım Hikmet’inçocuklara adadığı bir şiiriyle bitirmekisityorum:DÜNYAYI VERELİM ÇOCUKLARADünyayı verelim çocuklara hiç değilsebir günlüğüneallı pullu bir balon gibi verelim oynasın-laroynasınlar türküler söyleyerek yıldızla-rın arasındadünyayı çocuklara verelimkocaman bir elma gibi verelim sıcacıkbir ekmek somunu gibihiç değilse bir günlüğüne doysunlarbir günlük de olsa öğrensin dünya arka-daşlığıçocuklar dünyayı alacak elimizdenölümsüz ağaçlar dikecekler.

Mustafa KemalÖzçelik

[email protected]

Page 18: Objektif 109

18

Page 19: Objektif 109

19

Page 20: Objektif 109

20

Page 21: Objektif 109

21

Page 22: Objektif 109

22

Page 23: Objektif 109

23

Page 24: Objektif 109

24

Sélestat Türk Cemiyeti tarafından 31 Ocak 2016Pazar günü düzenlenen “Hamsi Şöleni” yoğun ilgigördü. Sélestat Türk Cemiyeti Hamsi Şöleni’ne ev sahip-liği yaparken, Şölen birbirinden renkli görüntüleresahne oldu. Şölende vatandaşlar bir yandanekmek arası hamsilerini yerken, diğer yandan daKaradeniz müzikleri eşliğinde oynadılar. Cemiyet Başkan İsmail Coşkun, « Hamsi Şöleni-mize katılımınız bizleri mutlu etti. Bizleri yalnız bı-rakmayan herkese teşekkür ediyorum” dedi. Daha sonra dernek merkezinde tavada pişirilenhamsiler konuklara ikram edildi. Açık havada pişi-rilen hamsileri konuklar afiyetle yediler.

Sélestatlılar Hamsi Şöleninde Buluştu

Sélestat Türk Cemiyeti tarafından 14-31 Ocak 2016 tarihinde dü-zenlenen ve 44 kişinin katıldığı Bilardo Turnuvası, Haydar Tez'inşampiyonluğu ile sonuçlandı.İki hafta süren ve eleme usulü ile yapılan Bilardo Turnuvası’ndabüyük heyecan yaşandı ve Haydar Tez ile Şahin Kayhan arasın-daki final mücadelesi çok çekişmeli geçti.Sélestat Türk Cemiyeti tarafından ilk defa düzenlenen Bilardo Tur-nuvası’nın bundan sonra sürekli olarak yapılacağını belirten Cemi-yet Başkanı İsmail Coşkun, ‘’Güzel ve çekişmeli maçlar izlemeimkânı oldu, oldukça dostane bir turnuva oldu. Şampiyon aslındaturnuvaya katılan tüm arkadaşlarımızdır. Turnuvayı sürekli hale ge-tireceğiz, herkese teşekkür ediyorum‘’ dedi.ŞAMPİYONLAR KUPALARINI ALDISélestat Türk Cemiyeti’nin düzenlediği bu Bilardo Turnuvası’ndadereceye giren sporculara kupaları verildi. Şampiyon Haydar Tez ile ikinci olan Şahin Kayhan'ın kupalarınıSélestat Türk Cemiyeti Başkanı İsmail Coşkun verdi.

Sélestat’da Bilardo Turnuvası Şampiyonu Haydar Tez Oldu

Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda De-ğişiklik Yapılmasına Dair 6661 SayılıKanun, 27 Ocak 2016 tarihinde ResmiGazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmişve dövizle askerlik ücreti yasadaki şartlarısağlayan yükümlüler için 6.000 Avro’dan1.000 Avro’ya düşmüştür.Sözkonusu değişiklikler özetle aşağıdasunulmaktadır:- Dövizle askerlik ücreti için ödenmesi ge-reken meblağ 6.000 Avro'dan 1.000 Av-ro'ya indirilmiştir.- Sözkonusu bedelin taksitle ödenmesimümkün değildir, peşin ödenmesi gerek-mektedir.- Yeni kanunun yürürlüğe girdiği 27 Ocak2016 tarihinden önce eski mevzuat gere-ğince 1.000 Avro veya daha fazla ücretödemiş vatandaşlarımız askerlik hizme-tini yerine getirmiş sayılacaktır.- Dövizle askerlikten yararlanmak için yü-kümlülerin başvurabilecekleri son tarih 38yaşlarını tamamlayacakları yılın 31 Aralıktarihi olacaktır.- 38 yaşını tamamladıkları yılın sonunakadar dövizle askerlik hizmetinden yarar-lanmak üzere başvurmamış olanlar iledaha önce başvurduğu halde ödemelerini

süresi içinde tamamlamadığı için dövizleaskerlik hizmeti kapsamından çıkartılanvatandaşlarımız da 31 Aralık 2017 tari-hine kadar Başkonsolosluğumuza baş-vurmak suretiyle durumlarınıbelgelendirmeleri ve sonrasında başvu-rularının kabulüyle 1.000 Avro'yu peşinolarak ödeyerek yeni kanundan yararla-nabilecektir.- Halen ödemeleri devam edenler ile öde-melerini süresi içinde tamamlamadıklarıgerekçesiyle daha evvel yasa kapsamın-dan çıkarılanlardan 31 Aralık 2017 tari-hine kadar yapacakları başvuruları uygungörülecek olanlara, 1.000 Avro'nun üze-rindeki ödemeleri iade edilmeyecektir.Yararlanma şartları- Yabancı ülkelerde, oturma veya çalışmaiznine sahip olarak işçi, işveren, meslekveya sanat mensubu statülerinden biriyleya da yabancı ülke vatandaşlık hakkınasahip olarak Türkiye’de geçen sürelerhariç toplam en az 3 yıl (1095 gün) sü-reyle çalışmış olmak, - Yabancı bandıralı gemilerde gemi adamıstatüsünde, Türkiye’de geçen sürelerhariç toplam en az 3 yıl (1095 gün) sü-reyle çalışmış olmak,

- Dövizle askerlik hizmeti dışında diğeraskerlik hizmet şekillerinden biri ile silah-altına alınmamış olmak, - Durumlarını ispata yarayan belgelerlebirlikte konsolosluklara başvurarak hak-sahibi olduklarının tespitini müteakip1.000 Avro veya karşılığı kadar konvertiblyabancı ülke parasın en geç 38 yaşını ta-mamlayacakları yılın 31 Aralık tarihinekadar ödemek. Yararlanamayacak yükümlülerBaşvurdukları tarih itibariyle;- Yabancı bir ülkede yasal olarak ikametedebilme ve çalışabilmelerini sağlayanizinleri sona ermiş olanlar ve bu izinlere

hiç sahip olmayanlar,- Maaş, ücret veya yollukları yurtiçindenödenen bir işte çalıştıkları tespit edilenler, - Türk bandıralı gemilerde çalıştıkları tes-pit edilenler,- Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi görevlisisıfatıyla yurtdışında bulunduğu tespit edi-lenler,- Meslek veya sanatlarını yurtiçinde icraettikleri tespit edilenler, - Dövizle askerlik hizmeti dışında diğeraskerlik hizmet şekillerinden biriyle silah-altına alınmış olanlar, - 38 yaşını tamamladıkları yılın 31 Aralıktarihinden sonra başvuran yükümlüler.

Dövizli bedelli askerlik bazı şartlarla 1 000 €’ya indi

Page 25: Objektif 109

25

8 Yıldır vatandaşlarımıza hizmet ver-mekten

gurur duyuyoruz. Kitabımıza gösterdiğiniz

ilgiye çok teşekkür ederiz.

Hizmetlerimiz:Depresyon, Panik Atak, Saplantı

Takıntı,Cinsellik, Çocuk Eğitimi,

Çocuklarda Motivasyon / Kon-santrasyon

kumar bağımlılığı

AVRUPA PSİKOLOJİ MERKEZİ

Tel: 0049 7851 496 15 03www.kekeleme-psikoloji.de

Psikolog Erdinç ÜstündağAlsace ve çevresi için

Her türlü Test (IQ ve Konzentire) yapılır.Resmi kurumlar için her dilde rapor verilir.

Page 26: Objektif 109

26

[email protected]

AdemGÜRSAL

TÜRKİYE'YE YENİ BİR ANAYASA ŞART!Türkiye PKK konusunda kararlı bir süreçte. Doğu’da

yapılan türlü oyunların, türlü entrikaların tek muhatabı

Recep Tayyip Erdoğan'dır. Ortadoğu’da ise Kürtler ve

Türkmenler’dir. Dış güçlerin ortak hedefi ise ülkenin iç

huzurunu bozmak ve iç savaşa sürüklemektir. Oyna-

nan oyun bu! İç güçlerin planı da Erdoğan'sız bir Tür-

kiye çabalarıdır. Tabii bu hedefe ulaşmak için pek çok

değerlere de zarar vereceklerdir. En çok zararı da Türk

halkı ve Kürt halkı görecektir. Recep Tayyip Erdoğan’ı

seçimlere doğru yıpratmak, itibarsızlaştırmak, halkla

olan güveni sarsmak ve Erdoğan'ı bitirmek istediler

ama bu oyun tutmadı.1 Kasım seçim gecesi bu planlar

başarısızlıkla sonuçlandı.

Türkiye'ye içerden ve dışardan operasyonlarla geliyor-

lar ve daha da gelecekler, kesindir, çünkü Pkk Do-

ğu’da sıkıştı, Doğu’da kayıplar verdikçe o coğrafyada

hem güvenleri sarsıldı hem de Pkk kendi saflarında

mücadele edecek adam bulma konusunda ciddi sıkın-

tılar içine girdi. Büyük şehirde yapılan bombalı eylem-

ler apaçık bunu gösterir. Bombalı eylemleri dış

ülkelerin örgütleri üslense de aslında Pkk ile aynı sis-

temin bir parçasıdır da ondan. İçimizdeki hainler ise

güçlü Türkiye'yi nasıl eski haline getiririz diye saldır-

maya ve Türkiye'ye saldıranlara da destek vermeye

devam ediyorlar. Türkiye'nin, Hükümet’in, Millet'in ve

Recep Tayyip Erdoğan'ın tarih yazmasını, ülkenin ço-

cuklarının geleceğini ve de hayallerini çalmak istiyor-

lar... Demokrasiye ve istikrara bir takoz olma

peşindeler. Dış güçler Türkiye’nin Osmanlı gibi tekrar

dünyaya hakim olmasından korkuyorlar. Müslüman bir

nesil yetiştirmelerinden endişe duyuyorlar. Müslüman

kardeşlerine sahip çıkmalarını hazmedemiyorlar. Or-

tadoğu’da lider ülke olacaklarını önceden hissettikleri

için saldırıyorlar. Arap ülkelerinin abisi olarak üslen-

melerinden kaygı duydukları gibi Ortadoğu'yu da kan'a

çevirdirler.

Dertleri ne biliyor musunuz?

Kendi içine hapsolmuş, kendi içinde de sorunları çok

olan bir Türkiye, ABD ve Avrupa devletlerine karşı zayıf,

Rusya'nın ve İran'ın hatta İsrail'in tehditlerine karşı sessiz

kalacak, diğer Müslüman ülkeler zulme uğradığında ka-

rışmayacak, hatta yardım etmeyecek, ekonomik yön-

dende edemeyecek, iddiasız bir Türkiye yapma

peşindeler! Bunun olması da imkansız çünkü Türkiye

eski Türkiye değil de ondan. Rusya uçağını düşürerek

ne derece cesur ve kararlı olduğumuzu gördüler. Karar-

lılık derken, ülke topraklarımızı savunma konusunda asla

taviz verilmeyeceği konusundan bahsediyorum. Unut-

tukları ya da hesaplarının tutmamasının bir başka nedeni

ise Erdoğan'dır. Çünkü Erdoğan’ın diğer liderlerden farkı

cesur olduğu kadar islam coğrafyasına sahip çıkmak,

mağdur ve mazlumların sesi olmak için bu yola girmiş bir

lider. En önemlisi de yapılan türlü entrikalı oyunları iyi

okuyup iyi bir dik duruş sergileyip oyunları bozmasıdır.

Erdoğan neden mi gitsin? Türkiye neden mi zayıflasın

her alanda? Çünkü Erdoğan onlar gibi düşünmüyor.

Çünkü Ankara, Ortdoğu için onların istediği gibi yapma-

yacak. Çünkü bu nesil onların oyunlarına gelmeyecek.

Çünkü bu millet demokrasiye inanmış, istikrarın devamı

için yeniden Ak parti demiş, Suriyeli mülteciler konusuna

da sahip çıkacak. Avrupa'da mültecilerin de yaşamaları

için sığınmaları konusunda baskı yapacak da ondan. İşte

düşündükleri hiçbir şeye ''EVET'' demedikleri için bunlar

yaşanıyor. Hatta Paris'teki bombalı eylemlerin de birinci

mesajı belki de mültecilerdir, ikinci mesajı ise müslüman-

lardır. Hiçbir düşüncelerine boyun eğmedikleri için,

bugün bu ülke ve bu millet bu yaşananların faturasını çe-

kiyor. Sorun bu, sıkıntı bu! İçinde bulunduğumuz büyük

resim de bu... Anlayın, hep birlikte anlayalım aynı za-

manda yaşananları iyi analiz edelim. Hem Türkiye’de ya-

şananları hem Fransa'da yapılan eylemleri hem de

Süriye'deki entrikaları... Biz refah istiyorsak dik durmasını

bileceğiz. Biz demokrasi ve istikrar istiyorsak hem Baş-

bakanımız’a hem de Cumhurbaşkanımız’a sahip çıkaca-

ğız. İç ve dış güçlerin asıl amacı ise: Türkiye Cumhuriyet'i

Ortadoğu’yla ilgilenmesin ve oyun kurmasın! Güvensiz-

liklerle, krizlerle, yolsuzluklarla, iftiralarla, hizmet yapma-

makla, dışa karışmadan, koalisyonlarla, çalkantılarla,

cuntalarla, mafyalarla cebelleşen bir Türkiye, kendi ha-

linde zayıf bir ülke olması için mücadele ederler. Eskiden

yaşananları asla unutmayın. Darbelerle ülkenin ne hale

geldiğini büyüklerimiz çok çok iyi bilirler. Yeni bir Ana-

yasa için her alanda birlik olma zamanıdır. Milletimizin

bu Başbakan’a ve Cumhurbaşkanı'na sahip çıkması lazım.

Başbakan'ın anladığını bizim de anlamamız gerekir. Cumhur-

başkanı'nın çizdiği yolda dik durma, o çizgide ilerleme zama-

nıdır. Başbakan'ın milletten başka güvencesi kalmadı, biz de

bu güvenini boşa çıkartmayalım. Bunun sonunda kaybeden

sadece bunları yapan değil! Bizler de kaybedeceğiz! Ülke kay-

bedecek! İslam ülkeleri kaybedecek! Demokrasi kaybedecek!

Hatta tüm insanlık kaybedecek! Yani bizler kaybedeceğiz!

Oyunlara gelmemek için uyanık olma zamanıdır. Askerimize

ve polisimizede sahip çıkacağız. Bu vatanın huzuru ve birliği

için kararlı bir şekilde hainlerle mücadele ediyorlar. Ne kadar

teşekkür etsek azdır bu dava yolunda, bunun bilincinde ola-

cağız.

Suriye, Irak ve Mısır bizim için büyük bir örnek. Orda yaşanan-

ları söylemeden de geçemeyeceğim.

Ortadoğu'da yaşananlar ürkütücü, tüyler ürpertici. Bunu ya-

panlar insanlıktan çıkmış vicdanı olmayan kişilerdir. Bu zulmü

yapanlar Müslümanlıkla asla bağdaşmaz. Söylenecek çok şey

var ama dilim varmıyor daha ağırına. Suriye’de kendi halkına

yapılan türlü işkenceler ve Türkmenler’e yapılan bu saldırılar

her şeyi özetler. Rusya'nın ne işi var da girdi Suriye'ye. Ben

fotoğrafları gördüğümde ya da ekranlarda izlerken dua ettim.

Üzüldüm, çaresizliğime de üzüldüm. Müslüman kardeşlerimi-

zin düştüğü acı duruma kahroldum. Türkiye’nin her konuda

yardım etmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkmen kardeşleri-

mize destek verilmesinden yanayım. Kendilerini savunmları

için. Biliyorum açıktan silah verilmesi suç ama bu işkenceye

dur diyen de yok ki. İnsan haklarını savunanlar da ortada yok.

Suriye halkı Esad’ın kaderine asla bırakılmamalı. Bunu ilk yıl-

larda bile dile getirdim, yazılarımda mevcuttur.. Suriye'ye mü-

dahale edilmesinden yanayım, sınırlı müdahale edilmesi de

şarttır. Biz müslümanlara sahip çıkmalıyız. Biz Osmanlı'nın mi-

rasını hatırladığımızda, onlar da ‘Biz bunun için mi koca İmpa-

ratorluğu yıktık'' diye başlarlar müslüman ülkeleri karıştırmaya.

Biz güçlü olduğumuz için ilk komşularımızı dağıttılar, perişan

ettiler. Ellerinde olsa bizi de perişan ederlerdi. Ama çok şükür

ki güçlüyüz, inançlıyız. İşte bu gün gelinen çirkin oyun da böy-

ledir! Bu oyunu da bozmak milletin elinde! Yani bizim elimizde!

BİRLİK VE BERABERLİK içinde olmazsak sıra bize de gelir!

Yürütmenin ve yasamanın başındakiler... Yargının başındaki

değerli kişiler ve muhalefet partilerine de sesleniyorum. Yeni

bir Anayasa için, yeni bir Türkiye için adımlar atmalarını arzu-

larım. NE GEREKİYORSA YAPILSIN! Yeter ki ülke ve milletin

menfaati için bu Anayasa çıkartılsın. Bu ülke hepimizin. Bu ül-

kenin çözümü de bu millettir! Sizlersiniz ve de bizleriz. Gelin

beraber çözelim! Beraberce ülkemizde huzurla yaşayalım!

Özgürce!

MÜGE ANLIKıymetli Objektif gazetesi okurlarım, Bu ayki köşe yazımda, Atv’de büyükbir özveri ile TATLI SERT programınısunan Müge Anlı’dan bahsetmek isti-yorum.Hepimizin hayatında birçok defalar, sesliya da sessiz mazlumun yanında yer almaduygusu ön plana çıkmaktadır.Önemli olan zalimin ve yanlış yapanın

ŞAHİSMAİL

KAYA

[email protected]

Bam Teli karşısında durmaktır. Haksızlığa uğradığıhalde gücü yetmeyenin yanında olmak-tır. Bu da hem inancın, hem de insanlığıngereğidir.Bir program ki, ancak bu kadar mazlum-ların yanında olabilir.Bir program ki, ancak bu kadar yaralı in-sanların yarasını sarabilir.Bir program ki, ancak bu kadar güzeldualardan nasibini alabilir.Bir program ki, ancak bu kadar yüreklerekarşılıksız sahiplenmeyi anlatır.Bir program ki, ancak bu kadar yıllarcakaranlıkta kalan çıyanları aydınlatabilir.Bir program ki, ancak bu kadar annelerindualarına mazhar olabilir.Bir program ki, ancak bu kadar kayıpları,yitikleri, yıpranmışlıkları, terk edilmişlik-

leri, harabelere dönen yürekleri tamiredebilir, birleştirebilir, barıştırabilir, affet-tirebilir hatta ve hatta eyvallah dedirttire-bilir.Ailece her zaman izleme imkânına sahipolmasam da, her gece mümkün mertebetekrarına baktığım bu programın devlettarafından ya da İçişleri Bakanlığı tarafın-dan da birim açılarak yakın takibe alın-ması, toplumda haksızlığa uğramışyurttaşlarımızın, kaçırılan çocukların, failimeçhul cinayetlerin, kötü yola sürükle-nen insanların ivedilikle bulunarak, so-rumluların cezalandırılması için,bürokrasiden, keyfiyetten ve neme la-zımcılıktan uzak bu programa yetkili bi-rimlerin de el atarak, gerekli olan önemlibilgi ve bulguları da Müge Anlı ile payla-

şarak her gündeme gelen olay ve olay-ların çözülmesini bir yurttaş olarak canıgönülden arzulamakta, bir o kadar dadesteklemekteyiz.İnsanca yaşamak, hepimizin arzusudeğil mi? Onurlu bir hayata yelken açar-ken, yarınımız ne olacak korkusundanuzak yaşamak istiyorum.Endişe etmeden, gelecek nesillere yaşa-nacak bir dünya bırakmak istiyorsak, ev-vela bir birey olarak hakkımıza sahipçıkmalı, haksızlığa uğrayanların da sonune olursa olsun yanında olmalıyız.Köşe yazıma her zaman olduğu gibigüzel bir sözle veda etmek istiyorum.Ya bir yol ver,Ya bir yol aç,Ya da yoldan çekil kardeşim...

Page 27: Objektif 109

27

La déchéance de nationalité, laprolongation de l’état d’ur-gence; où va la France?

Le terrorisme mondial provoque laremise en cause des législations decertains pays démocratiques. Jus-qu’à présent, la constitution et leslois assuraient la protection de tousles citoyens tout en préservant leurégalité et leurs libertés. Les person-nes bénéficiant d’une double natio-nalité étaient traitées exactement dela même manière que les autres ci-toyens. Le fait que certains terroristes soientdes descendants d’immigrés a ren-forcé une partie des citoyens dansleur méfiance et même leur haineenvers les étrangers, qu’ils soientinstallés en France depuis long-temps ou bien immigrés ou réfugiésrécents. Sous leur pression, et au nom de lanécessité d’assurer la sécurité des

L’homme et la nature

Ekrem ATAC

[email protected]

Français, le gouvernement actuel adécidé de prendre mesures législa-tives. Il prévoit de changer la cons-titution Française pour instaurerentre autres la déchéance de natio-nalité et la prolongation de l’étatd’urgence.

LA PROLONGATION DE L’ETATD’URGENCE Les actes de terrorisme de 2015 ap-pellent bien sûr des réponses à lamesure du danger qu’ils représen-tent. Il faut les condamner. Le rôledes forces de l’ordre et de la justiceest essentiel pour notre sécurité. Mais la démocratie est mise à malquand le Parlement est appelé à dé-libérer d’un jour à l’autre, sous lapression de l’émotion, de la peur etdes discours démagogiques de res-ponsables politiques qui cultivent lapeur de la guerre des civilisations. Ces mesures remettent en cause laliberté des citoyens. L’inscription del’Etat d’Urgence dans la constitutionet sa prolongation exagérée sontune atteinte à la liberté de manifes-ter, de militer, de défendre ses opi-nions. Rien ne doit nous faire sortirde l’Etat de droit et nous priver denos libertés. L’état d’urgence ne

peut devenir un état permanent et lesconditions de sa mise en oeuvre ne sau-raient entraver la démocratie sociale,l’exercice de la citoyenneté et le débatpublic. L’adoption de ces mesures feraitque la France risquerait de basculerdans la privation des droits fondamen-taux du citoyen. L’exemple du départ de Christiane Tau-bira du Ministère de la Justice montreque la pluralité des opinions n’est plusacceptée et que l’on est en train d’allerdans la direction de la restriction desdroits fondamentaux.

LA DECHEANCE DE NATIONALITE Vouloir priver de leur nationalité fran-çaise en cas de fait grave les personnesbénéficiant de la binationalité (çifte va-tandaşlık), y compris les personnesnées françaises, c’est créer une diffé-rence entre les citoyens. Cela risqued’augmenter dramatiquement le senti-ment d’exclusion que vit toute une partiedes citoyens. Les personnes d’origineétrangère risquent d’être montrées dudoigt en permanence, mettant en périlnotre volonté de vivre ensemble. L’émotion ne doit pas l’emporter. Elledoit se combiner avec la raison quiconstruit et qui unit. La France doit res-ter une lumière pour le monde, rester le

symbole des droits de l’homme. Elle nedoit pas basculer dans la haine qui dét-ruirait la cohésion sociale de notre pays.

QUE PEUT-ON FAIRE? QUEL CHEMINPRENDRE? Les dramatiques événements de 2015nous obligent à réfléchir aux réponsesque notre société doit apporter à cesactes. Ce doit être l’occasion de construire unautre chemin que celui qui nous est pro-posé. Un chemin qui refuse de désignerdes boucs émissaires et qui refuse quela France soit en guerre contre elle-même. Un chemin qui donne à la paix età l’égalité des droits toute leur place etqui s’engage en faveur d’une France so-lidaire, ouverte à l’autre, accueillante,libre et fraternelle. Pour nos libertés, pour une société où lafraternité a toute sa place, ne cédonspas à la peur dans laquelle veulent nousfaire vivre ceux et celles qui font de lamort leur raison de vivre. Restons solidaires et luttons contretoute forme de racisme. Défendons noslibertés d’information, d’expression, demanifestation réunion. Exerçons une vi-gilance permanente afin que nos droitset libertés soient préservés et que nul nesoit victime de discriminations.

MeltemBUDANNALBANT

Her şeyinköşesi

“Gelin önce birbirimizi anlayalım…Gelin önce birbirimizin acılarına saygıgösterelim…Gelin önce birbirimizi yaşatalım.”Hrant Dink

FARKLILIKLARIMIZ ZENGİNLİKLERİMİZDİR!

Hiç unutamam o günü…Soğuktu, yağmurluydu, kasvetliydi…Takvimler 19 Ocak 2007 tarihini göste-riyordu. Yani bundan tam dokuz yılönce…Henüz yeni bağlattığımız uydudan öğ-rendim vurulduğunu. Bir kabusun içinde hissettim kendimi,kulaklarıma inanamıyordum!Hızla hazırlanıp, adeta dışarıya attımkendimi.Ev dört duvara dönüşmüştü ve bensoluk alacak pencere bulamıyordum.

Evden dışarıya çıkar çıkmaz, Fransızkomşumla karşılaştık. Bir şeylerin ters gittiğini anlamışçasına,dikkatle gözlerimin içine baktı. “İyi misiniz?” diye sordu. Benim için kaygılandığı sesinden bellioluyordu.‘Hayır, hiç iyi değilim! Hatta çok kötü-yüm…’ diyemedim!Eğer bunları söyleseydim; ‘neden?’ diyesoracaktı. Belki de anlatmam için ısraredecekti.Peki ben ona ne cevap verecektim?‘Tek isteği doğup büyüdüğü topraklardakardeşçe yaşamak olan bir aydınlığı ka-rarttılar’ mı diyecektim?Yoksa;‘Her fırsatta tüm etnik toplulukların birarada yaşamasını savunan, bir barış gü-vercinini yok ettiler’ mi?Yoksa;‘Benim ülkemde, doğruyu söyleyendokuz köyden değil, dünyadan kovuldu!Ne zaman barışı seslendiren, sadeceçevresini değil, tüm insanlığı aydınlat-mayı amaçlayan bir ışık yandıysa, birgüzel insan yaşadıysa, ya gözaltındakayboldu, ya yakıldı, ya da failleri aslabulunamayacak kurşunların hedefi oldu’mu diyecektim?Fransız komşumun yüzüne bir an baktık-

tan sonra, başımı önüme eğdim. Aklımdan geçenleri gözlerimden okuma-sından korkuyordum. Ona;“İyiyim” dedim.“Ama titriyorsunuz?”Doğru, titriyordum. Üşüyordum çünkü.Ancak beni asıl üşütenin havadaki ayazolmadığını da söylemedim elbette.Üşüyordum çünkü;Adalet ve vicdan vurulmuştu!Üşüyordum çünkü;Barış köprüsü havaya uçurulmuştu!Üşüyordum çünkü;“Ben üç dil biliyorum. Ermenice, Türkçeve Kürtçe. Benim içimde bu üç dil hiçkavga etmiyorlar.Barış içinde yaşıyorlar.”Diyen güzel bir insanı kaybetmiştik!Farabi der ki; “İyi bir insan öldüğündeona ağlamayın. Asıl onu kaybeden top-luma ağlayın.”Ne kadar da doğru!İyi bir insanı kaybetmiştik, eksilmiştik!Farklılıkları kabullenemeyen toplum-larda, barış sadece bir hayal olarak kal-maya mahkumdur.Ne yazık ki barış kaybetmişti!Fransız komşuma, eğer tüm bunları an-latırsam ‘duydukları karşısında Fransızkalacağını’ bildiğimden, hiçbirini söyle-

medim. “Hava çok soğuk, sanırım ben de birazince giyinmişim.” Duygunun ve sevginin ortak dili hislerdir. Kelimelerin gücü bu hisleri değiştirmeyeyetmez!Komşum da elbetteki, söylediklerimedeğil hissettiklerine inandı. Ama kibarlıkyaptı ve inanır gibi göründü.Onun yanından ayrıldan ayrıldıktanhemen sonra, arkadaşım Emine’nin ya-nında aldım soluğu.“Hayrola arkadaşım, betin benzinatmış?”“Biliyor musun?” dedim, “Hrant Dink’ivurmuşlar!”Yanakları al al oldu. “Hadi ya!” diye bir çığlık attı. “Peki du-rumu nasıl, yaşıyor mu?”“Maalesef” dedim, “hayatını kaybetmiş.”Ah ne çok insana hayat borcumuz vardı!Sarıldık, ağlaştık…

14 Şubat Sevgililer Günü için bir şeyleryazmayı düşündüm, ancak geçen yılŞubat ayı yazımın tekrarı olacaktı. Zirahâlâ 'Sevginin Cilalı Tek Taş Devri’ni ya-şıyoruz. Bana göre gerçekten birbirlerinisevenlere her gün Sevgililer Günü!Yine de (adettendir) Sevgililer Gününüzkutlu olsun.

Page 28: Objektif 109

28

[email protected]

http://twitter.com/gundemfransa

FRANSA GÜNDEMİ

Savaş, Barış, Özgürlük!

Türkiye son aylarda şiddetli çatışmalara sahneoluyor. Terör grupları Türkiye’yi diğer Ortadoğuülkeleri gibi iç savaşa sürüklemek istiyor. Mesele sadece Kürtler veya PKK değil. Çok dahakapsamlı bir saldırı var. Bakmayın siz PKK’nınsözde İşid’e falan karşı olduğuna. Hepsinin ortakdüşmanı Türkiye. Aslında bir takım entel dantel insanlar 7 Hazi-ran’dan sonra tek başına iktidara gelemeyen AK-Parti’nin bu savaşı başlattığını iddia ediyor. Amadaha öncede sorduğumuz bir soruya hiçbiri ne-dense cevap veremiyor? Soru çok basit: Madembu işi AKParti başlattı, neden HDP ölesiye PKK’yısavunuyor? Bana göre mesele çok daha basit. 3 yıllık Barış

sürecinde Erdoğan ve ekibi gerçektenbarışın olacağına inandı. Bir takımolaylar göz ardı edildi. Bugün bazılarıo gözardıları çok eleştirse de barışınbedelsiz olamayacağı çok açıktı. Ancak ipin ucu kaçtığı 7 Haziran ilebelli oldu. Ülke hükümetsiz kalınca,silah bırakması gereken PKK’nın dağ-dan inip şehre yerleştiği ortaya çıktı.Sadece ve sadece bu bile şu ankioperasyonları eleştirenlere cevap ni-teliğinde. O dönem AKparti bir takım şeylerigörmezden gelirken siz neden silah-lanmaya devam ettiniz? Bu PKK’nınne kadar art niyetli olduğunu göster-meye yetmez mi? Kalkmış şimdi utan-madan katliam var diyorlar.Orada ezilen, katledilen yine Kürthalkı. Ve o halk yine devletin şefkatliellerine sığınıyor. Batı illerinin birço-ğundaki Kürt sayısı Doğu’daki büyükillerden çok daha fazla!O gün barış sürecini eleştirenlerin,bugün operasyonları eleştirmesi tam

bir komedi. Bu işin lamı cimi yok!Terör silah bırakmadan taviz vermek,Daeş’in Batı ülkeleri ile masaya otur-masını kabul etmek gibidir. Elbet sadece operasyonlarla bu işinçözüleceğini sanmak en hafifiyle saf-lık olur. Bölgedeki tüm Kürt asıllıSTKlar, aşiretler, şirketler devreye so-kulmalı. Bu ülkede her bir canlının di-lediği gibi yaşama özgürlüğü var.Ancak ülkeyi bölmeye çalışmak isteristemez sorunları beraberinde getiri-yor. Fransa bir yılda 2 saldırıya uğradı diyetüm ülkede Olağanüstü Hal ilan edildive aylarca süreceğe benziyor. Peki yaTürkiye? Ülkenin dört bir yanında sal-dırılar var ama sadece bazı yerlerdesokağa çıkma yasağı ilan ediliyor. Fransa istediği gibi, sırf sakallı diye,sırf kadın elini sıkmadı diye, sırf çocuk-lara Kuran öğretiliyor diye camileri ka-patıyor, insanları gözaltına alabiliyor.Türkiye’nin elinde binlerce gerekçevarken hâlâ eleştiriliyor ise gerçekten

pes doğrusu diyoruz. İfade özgürlü-ğünü sürekli hep birileri kendi lehinekullanma derdinde. Bana sorarsanız hiç umurumda değil,isteyen istediği kadar konuşsun. Bazıvicdanı kararmış insanları kahraman-laştırmaya gerek yok. Zaten onlardavicdan olsa elbet hükümetin terör po-litikasını da eleştirebilir ancak tek ke-lime ötekilere laf etmiyorsa bu apaçıkterör savunuculuğudur. Batı sürekli ifade özgürlüğü, terörlemücadele adı altında katliamlar yap-maya devam ediyor. Niye şaşırıyoruzki sanki? Yıllardır hep birileri birilerini mazeretetmedi mi? O diktatör, bu diktatör, oterör grubu, bu terör grubu! RusyaTürkmenleri neden bombalıyor? Tür-kiye Türkmenlere Tırlar göndersekimler karşı çıkar sizce?Sahi en çok silah üreten ve ihraç edenülkeler kimler? Bu sorunun cevabınıbiliyorsanız savaşların, terörün deneden durmadığını bilirsiniz.

Özgür basının önemi…Özgür basın kavramı özellikle 20. yüz-yılda çokça konuşulmaya başlanan birkavramdır. Basının ortaya çıkışından iti-baren tekeller de oluşmaya başlamıştır.Basın kendini yanlı ve özgür basın ola-rak ikiye ayırmıştır.Özgür basın adından da anlaşılacağıüzere herhangi bir kişi veya kurumungüdümünde olmayan basın demektir.Basın özgürlüğü başta iktidar olmaküzere çeşitli yapılarca engellemeye ça-lışılmaktadır ve bu her ülkede böyledir.Özgür basın ise tüm bu engellemelererağmen ayakta durabilen ve söylemek

istediğini her şeye rağmen söyleyebilenbasındır.12 Mayıs 1842’de Marx yazdığı maka-lede şunları dile getirir: “Özgür basınınözü, karakterli, rasyonel, özgürlüğünahlaki özüdür. Sansürlenmiş basınınözü, esaretin karaktersiz canavarıdır; ouygar bir canavar, süslenmiş bir kürtaj-dır.”Bu alıntıdan ve onun çizdiği çerçevedenyola çıkarak özgür basının korunması,geliştirilmesi için her düzlemde müca-dele zorunludur. Salt hukuki bir müca-delenin yetmediği, yetmeyeceği,aslında hukuki bir meselenin olmadığınıbilerek hareket etmek gerekmektedir. AKP’lileşen medya gibi AKP’lileşen yar-gının karşısında her türlü özgürlük vedemokrasi mücadelesinin verilmesi vede verilmekte olan bu mücadelenin bü-yütülmesi gerekmektedir.

Evet bilinçli yurttaşlar olarak bizim deyapabileceğimiz tek şey haber alma öz-gürlüğümüze "dokunmayın" diyerek, tu-tuklanan gazetecilerimizeböylece sahip çıkmaktır.“Herkes, bilgi edinme ve haber alma,özgür düşünce, ifade ve serbest eleştirihakkına sahiptir. “Düşünce ve ifade özgürlüğünün kulla-nılmasının başlıca yolu olan basın veyayın özgürlüğü temel insan hakların-dandır. “Bu hakların demokratik hukuk devle-tinde anayasal güvence altında olmasıesastır.” (Gazeteciler Hak ve Sorumluklar Bildir-gesi) Anayasası'nın 28. maddesinde yer alan'Basın hürdür, sansür edilemez' ibaresiçok alamlıdır.2014 yılı Dünya Basın Özgürlüğü en-

deksinde 180 ülke içerisinde 154. sı-rada olmamız demek, tutuklu gazeteci-lerimizin olması kadar, haber almaözgürlüğümüzün elimizden alınması, biro kadar da gazeteciliğin tutuklanmasıdemektir. Doğru haberler ile doğru düşünebilme-miz, doğru kararlar alıp doğru kararlarverebilmemiz için de bizim gerçektenhaber yapan doğru dürüst gazetecilereihtiyacımız var. Bunun için, tutuklu bütün gazetecileri-mizin serbest bırakılmasını ümit ediyorve istiyoruz.Ve bunu tekrar tekrar belirterek, "haberalma özgürlüğümüze dokunmayın" diyerek, bu vesileyle yeni yıl basın öz-gürlüğü ile yeni umutlarla barış ve kar-deşliğimizin yılı olsun diliyoruz. Sevgiler ve selamlarımla...

ARAS'LA İNSAN'A DAİR

Melek Aras [email protected]

Başarı nedir?Sevgili okuyucularım, sizlere bu ay ba-şarı nedir, nasıl başarılı olunur konusun-dan bahsedeceğim. Sokağa çıktığımızda, vatandaşlara sor-duğumda başarı nedir diye, farklı cevap-lar alıyorum; başarı deyince herkesinkafasında farklı şeyler beliriyor.Genelde çevremizde başarı iyi gelir ge-

FARUK BEYAZ

[email protected]

SPORTİF BAKIŞ

tiren bir iş, büyük ve modern, pahalıeşyalarla döşenmiş bir ev, lüks biraraba olarak görülüyor.Aslında bunlar başarılı olmanın tanımıdeğildir; başarmak, insanın içindekimücadele gücünü ortaya çıkarmasıdır,kendini hedefe doğru yöneltip hedefielde etme sürecidir. Bu süreçte kimi in-sanlar başarılı olurken, bazıları niçinbaşarısız olduklarını düşündükleri içinhayata küserler?Sahiden, neden?Yoksa diğerleri daha mı şanslı?Onların da iki eli, iki gözü, iki kulağı yokmu? Hatta evet başarıya ulaşanların belkibir kısmının bu organları da yok!O zaman onların bu kadar başarılı ol-

malarının nedeni nedir?İçinizdeki aslandan (mücadele gücü-nüz) haberiniz var mı?Herkesin içinde bir Aslan vardır; önemliolan içindeki cevheri keşfedip gün yü-züne çıkartmak ve hedeflerinize doğrusağlam ve emin adımlarla koşmak mı,yoksa içinizdeki aslanı bir koyun gibiyönetmek mi?Hayatta başarılı olan liderlere, sanatçı-lara, bilim adamlarına, isimsiz kahra-manlara bir bakın; inanın veunutmayın, herkesin içinde bir Aslanvardır...Ünlü şair RALPH WALDO EMERSONgüzel söylemiş:Bir kahraman, sıradan bir insandandaha cesur değildir. Cesareti beş da-

kika daha uzun sürer.Hayatta tek bir kişi bile, siz yaşadığınıziçin rahat nefes alıyorsa, siz başarılı veamacına ulaşmış bir insansınız..Vazgeçmemek başarıdır.Umutsuzluğa kapılmamak başarıdır.Hayal etmek başarıdır, yılmamak başa-rıdır. Amacının olması başarıdır. Ne olursa olsun yapacağım demek ba-şarıdır…Başarılı olmak, kendin olabil-mektir.Başarı duygusu size sokaktagururlu, başı dik ve mutlu olarak yü-rüme imkânı sağlar. Yine de hatırlatmak isterim ki başarıkrediyle alınan parayla Türkiye’ye tatilegiderek garibanlara hava atmak değil-dir; o durumda sadece kendi egonuzutatmin edersiniz! Saygılarımla…

Page 29: Objektif 109

29

Page 30: Objektif 109

30

Page 31: Objektif 109

31

Strasbourg’un eski ve ünlü sinemasıOdyssée’de, Sinema’nın Müdürü FarukGünaltay ile Strasbourg Belediyesi tara-fından, 29 Ocak 2016 tarihinde, Tür-kiye’de tutuklu bulunan gazeteciler CanDündar ve Erdem Gül için bir dayanışmagecesi düzenlendi.Geceye, çok sayıda Türkiye kökenli veFransız vatandaşın yanı sıra, CHP mil-letvekilleri Deniz Baykal, Gülsün Bilge-han Toker, Metin Lütfi Baydar, İlhanKesici, aynı zamanda Cumhuriyet gaze-tesi eski Ankara temsilcisi ve GenelYayın Yönetmeni de olan Utku Çakırö-zer, HDP’den Ertuğrul Kürkçü, tutuklugazetecilerin eşleri Dilek Dündar ve AslıGül, Strasbourg Belediye Başkan Yar-dımcısı Nawel Rafik-Elmrini, Avrupaİnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eskiBaşkanı ve Sinema’nın Başkanı JeanPaul Costa, AİHM eski yargıcı Rıza Tür-men, gazeteci Ayşenur Arslan, Strasbo-urg DNA Gazetesi Genel YayınYönetmeni Dominique Jung da katılarakDündar ve Gül’e destek veren konuşma-lar yaptılar. Bu arada, Sınır Tanımayan Gazetecilerörgütünden Genel Sekreter ChristopheDeloire da paylaştığı video çekimiyle,“17 Kasım 2015 tarihinde bu salonundaCan Dündar ‘Basın Özgürlüğü’ ödülüaldı. Kendisini tanıdım ve başarılı çalış-malarını hep takdir ettim. Türkiye’de ga-zeteciler serbest kalana kadar herkuruluş devreye girmelidir” mesajı verdi.Dilek Dündar’ın, eşi Can Dündar’ın “ Hü-kümetin yalanını ortaya çıkardığım içintutuklandım. Bu tutuklama yalanla ger-çek arasında bir dava. Bu tutuklamalarbizi yıldıramaz. Bundan sonra daha ce-

saretli ve yüksek sesle konuşacağız”şeklindeki mektubunu okuduğu ge-cede, Türkiye’den gelen gazeteci AyşenurArslan da şu sözleri söyledi: “Türkiye’deartık açık bir faşizm yaşanıyor. Türki-ye’de tutuklu gazeteci sayısı 39. Bunlarörgüt suçlarından içerdeler. KimiPKK’dan, kimi sol örgütten yargılanıyor.Bir kişi de bilinmeyen bir örgütten yargı-lanıyor! Gazetecilerin çok önemli bir bö-lümü Kürt medyasından. Hem bugerçeği göz önünde tutarsak, hem deCan ve Erdem’in neden içerde olduğunabakarsak gerçekten artık faşizmin örtülüfalan değil çok açık bir biçimde geldiğive kapımıza dayandığı çok net bir bi-çimde görülür.”Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen ise, 473sayfalık iddianame için, « Can Dündarve Erdem Gül’ün tutuklama ve iddiana-mesi büyük bir hukuk skandalıdır. Böylebir yargılama Afrika’da bile yok. Tutukla-

manın hiçbir hukuki dayanağı yok. Ha-zırlanan iddianameyi okuduğunuzdaDündar ve Gül hakkında bir şey görmü-yorsunuz, bütün iddianamede bir terörörgütü anlatılıyor, iddianame sonundada Dündar ve Gül'ün amaç ve niyetiterör örgütüyle bağdaştırılarak aynıydıyazıyor. Niyet üzerine müebbet istemekmümkün mü? Bu iddianame inanılmazbir hukuk skandalıdır. Türkiye’de otoriterrejim faşist bir rejime döndü. Basın üze-rinde baskılar ve Kürtlere yönelik şidde-tin artmasında bir bağlantı, paralellik var.Buna karşı verilen dayanışma, destekTürkiye’nin demokratik, özgür bir ülke ol-ması için mücadeledir. Bu mücadeleninsembolü gazeteciler Can Dündar,Erdem Gül’dür » dedi.Strasbourg Belediye Başkan YardımcısıNawel Rafik Elmrini ise “Strasbourg Be-lediyesi ve Avrupa Kuruluşları olarak bu-rada bulunan tutuklu gazetecilerin eşleriDilek Dündar, Aslı Gül ve diğer tutuklu

gazetecilere destek için mücadelemizdevam edecek. Biz buradan sesleniyo-ruz, Türkiye’de gazeteciler serbest ka-lana kadar mücadele devam edecek.Avrupa Birliğine (AB) aday olan Türkiyebu haksızlıklara son vermeli. Haksızlık-lara karşı Avrupa seferber olacak” dedi.Sinema’nın Başkanı Jean Paul Costa dayapılan tutuklamalara son verilmesini,adaletin bağımsız olmasını istedi. Erdem Gül’ün eşi Aslı Gül ise kısaca sözalarak, tutuklamaların yanlışlığını veeşiyle Can Dündar’a olan desteğini ifadeetti.STRASBOURG BASIN KLÜBÜ CAN

DÜNDAR'a sahip çıktı Bu arada, Strasbourg Basın Klübü, şehiren önemli meydanı olan Kléber’dekimerkezinin balkonuna, tutuklu gazeteci-lere destek amacıyla, Can Dündar fotoğ-raflı "GAZETECİLİK BİR SUÇDEĞİLDİR" yazılı büyük bir pankart astı.

Odyssée’de Can Dündar ve Erdem Gül için dayanışma gecesi

Hasan KARAKAYA/ StrasbourgT.C. Avrupa Birliği Bakanlığı TürkiyeUlusal Ajansı ‘’ERASMUS PLUS’’ tara-fından kabul edilen 16/ 23 yaş arası orta,ağır, düşey zihinsel engelli bireylerin işeğitimi derslerindeki farklı uygulamalarisimli proje kapsamında, İstanbul Büyük-çekmece’den ’’İsmail Çile Özel Eğitim İşUygulama Merkezi ‘’ öğretmenleri, 29Ocak 2015 tarihinde Fransa’nın Sarre-guemines şehrindeki İME du Himmels-berg Okulu’nda işbaşı izlemehareketliliğine katıldılar.Öğretmenler boş kalan zamanlarındaşehrin sosyal, kültürel ve tarihi yerle-rinde incelemelerde bulundular. Sarreguemines şehrinde bulunan Fran-sız Türk Kültür Derneği kurucuları veüyeleri gelen misafir öğretmenleri der-neğe davet edip onlara çiğ köfte partisidüzenleyerek, gurbette olduklarını his-settirmediler.Ayrıca boş vakitlerini değerlendirme

amacıyla hem Cuma namazını eda edenhem de Ditib Külliyesi’ni, burada bulu-nan Yunus Emre Lisesi’ni ziyaret ederekyetkililerden bilgi alan öğretmenler veokulun müdürü, bu okulların buralarda

olmasının büyük önem taşıdığını, buokulların kıymetinin bilinmesi gerektiğinisöylediler. Bu organizasyonun oluşumunda emeğigeçen Türk Fransız Kültür Derneği ida-

recileri ve üyeleri İrfan BÜYÜKBAŞ veNaim ATAÇ’a, ‘’İsmail Çile Özel EğitimOkulu’’ Müdürü Serkan AKBULUT tümokul öğretmenleri ve okulu adına teşek-kür ettiğini bildirdi.

Sarreguemines’de Kültürler arası buluşma

Page 32: Objektif 109

Psikolog Erdinç Üstündağ’dan “KadınaŞiddete Dur” konulu seminerKehl’deki Avrupa Psikoloji Merkezi’ninyöneticisi Psikolog Erdinç Üstündağ, 27Ocak 2016 tarihinde, Kehl’in Belediyesalonunda « Kadına Şiddete Dur veMutlu İletişim » ismiyle bir seminer verdi.Hafta içi ve akşam saati olmasına karşınoldukça çok sayıda ve üst düzeyli bir ka-tılımın gerçekleştiği seminerde, Üstün-dağ, misafirlerine hoşgeldiniz dediktensonra, öncelikle kadının ‘Ana, abla, kız-kardeş, eş olduğunu, başka bir deyimlecan ve can yoldaşı oduğunu’ belirterek,bizim toplumumuzda kadınların dertlerinidile getiremediklerini, bir tür sükut yaşa-dıklarını söyleyerek, erkeklerin kadınlarıanlaması gerektiğini, ‘Herkes erkek ola-bilir, mesele adam olmakta’ sözleriyleifade etti.Şiddetin ille de fiziksel olması gerekme-diğini, bunun yanı sıra cinsel, duygusal

ve ekonomik şiddetin de bulunduğunuvurgulayan Üstündağ, şiddetin şekil vetürleri konusunda örnekler verdi ve busunumunu Dünya Sağlık Örgütü’nün ve-rileriyle destekledi.‘Kadın feryat ediyorsa, erkek kendinikurtarabilir; ama eğer susuyorsa,eyvah!’ slogan cümlesiyle anlatımını ren-klendiren Erdinç Üstündağ, Türkiye,ABD, Fransa, Almanya ve Avrupa’dankonuyla ilgili sayılar vererek sözlerinisürdürdü.Son olarak bu şiddetin önüne geçmeninyollarından bahseden Üstündağ; etkiliiletişim kurma ve ana-babaların da eği-tilmesi, içsel iletişim (kendisiyle barışıkolma), suçlayıcı sen dili yerine yumuşakben dilinin kullanılması, sözlü iletişimdekarşındakini dinleme, beden dilinin sevgidili olması gibi gerekleri dile getirdi.Avrupa Psikoloji Merkezi olarak 15 ül-keye hizmet verdiklerini söyleyen Üstün-

dağ, Avrupa’da yaşayan ailelerin Türki-ye’ye oranla birçok açıdan daha gerideolduğuna dikkat çekerek, konunun çö-zümü hususunda ailelere büyük görev-ler düştüğünün altını çizdi.Semineri kapatırken herkese tekrar te-şekkür eden Erdinç Üstündağ, sözlerineşu sloganlarla son verdi: ‘Hoşgörüyü öğ-renmek zorundayız’, ‘Çocuğumuza dasaygılı olmayı öğrenmeliyiz’, ‘Akıllı olankadın alışverişe yalnız gider!’, ‘Saplantıve takıntılarımızdan kurtulmaya çalışma-lıyız’… Seminere katılanlar arasında; yoğungündemlerine rağmen davete icabetetme inceliğini gösteren milletvekilleriDeniz Baykal, Şaban Dişli, Prof. Dr.

Metin Lütfi Baydar, Karlsruhe Başkonso-losluğu Muavin Konsolosu Arzu Işık El-lialtıoğlu, Karlsruhe BaşkonsolosluğuÇalışma Ataşesi Muhammed Kıran,Strasbourg Başkonsolosluğu ÇalışmaAtaşesi Naim Kavlak, Strasbourg DinAtaşesi ve Ditib Başkanı Dr.Fevzi Ha-murcu, Fransa Tabipler Birliği BaşkanıKöksal Yeğin, Hollanda’dan işadamıAykut Torunoğulları, Strasbourg UetdBaşkanı İrfan Duman, Strasbourg CHPBirliği adına Burak Özkuzucu ile çok sa-yıda işadamı, doktor, avukat ve eczacıile basın mensupları vardı.Herkesin son derece memnun ve bilgi-lenmiş olarak dinlediği seminer, verilenaçık büfeli bir resepsiyonla son buldu.

Psikolog Erdinç Üstündağ’dan “Kadına Şiddete Dur” konulu seminer

Kısa adı ACEGAL olan Alzas Loren Gi-resunlular Kültür ve Eğitim Derneği, 16Ocak 2016 tarihinde, Strasbourg-Ill-kirch’teki RJ 16 Düğün Salonu’nun res-toran bölümünde, lösemili çocuklaryararına olan etkinlikleri bağlamında,yemekli bir eğlence düzenledi.Mekân sahibi Hakan Gencer’in de löse-

mili çocuklar için elinden gelen gayretigösterdiği geceye, bölgede yaşayan Gi-resunlular’ın yanı sıra, Başkonsolosu-muz Özgür Çınar ve eşi Seniha BirandÇınar, Doktor Murat Çağ, gazetemiz ya-zarı ve romancı Meltem Budan Nalbantile eşi Atilla Nalbant, tanınmış muhase-beciler Sevgi ve Veyis Aslan, ünlü avu-

katlar Gülcan Doyduk ve İsmail İşitmezile Ümit Kılınç, Turquoise grubunun şefiMehmet Kaba ile eşi Canan Kaba, Cali-fornia Cuir şirketinin sahibi Mesut Gül ileeşi Laurence Gül de katıldılar.Sevilen sanatçı Barbaros Koç’un canlımüziği eşliğinde hep birlikte coşan vekurtlarını döken Giresunlular, dernekbaşkanı İnci Yurdusever’e ve diğer yö-neticilere teşekkür ettiler.

Yöneticiler de, bu gecenin daha büyü-ğünü, Türkiye’den gelecek sanatçılareşliğinde 9 Nisan 2016 cumartesi ge-cesi Epfig’te yapacaklarını müjdeleye-rek, Giresunlu olsun olmasın tümvatandaşlarımızı davet ettiklerini belirte-rek, hem doyasıya eğlenebileceklerinihem de lösemili çocuklara yardımcıolmuş olacaklarını vurguladılar.

Giresunlular Derneği’nden güzel bir gece

32

Page 33: Objektif 109

33

Un nouveau découpage territorial

Sur les 13 régions que compte désormais la

France, sept sont nées de regroupements. Ces

nouvelles entités naissent officiellement ce 1er

janvier. Elles commenceront par élire leur prési-

dent de région, avant de se prononcer sur leur

nom définitif, leur chef lieu et l’emplacement de

leur hôtel de région. Les 6 autres régions, celles

qui n’ont changé ni de nom ni de périmètre, ont

déjà élu leur exécutif régional.

Une fiche de paie simplifiée

Un échantillon d’entreprises va tester la fiche de

salaire simplifiée. L’objectif de cette remise à plat

: limiter le nombre de lignes, pour rendre ce do-

cument plus facile à décrypter. Et limiter les er-

reurs. La généralisation aux 21 millions de

salariés sera progressive, en 2017.

Hausse du SMIC

Au rayon des bonnes nouvelles, au moins pour

les 1,7 millions de salariés concernés : l’aug-

mentation du SMIC, limitée toutefois à 0.6%, soit

un gain modeste de 6 euros par mois. Le mon-

tant total atteint 1143 euros nets.

Prime d’activité

Ce 1er janvier marque aussi le remplacement

de deux dispositifs, Prime pour l’emploi et RSA

Activité, par une seule et même Prime d’activité.

Il y a 5,6 millions de bénéficiaires potentiels et

des simulateurs de calcul sont disponibles sur

les sites de la CAF et de la MSA.

La complémentaire santé obligatoire dans le

secteur privé

Toutes les entreprises du secteur privé quelle

que soit leur taille doivent désormais proposer

une complémentaire santé à leurs employés.

Elle sera financée à 50% par l’employeur. La loi

impose un panier de soins minimum. On y ret-

rouve le remboursement de la totalité du forfait

journalier hospitalier. Ainsi que la prise en

charge d’au moins 125% du tarif conventionnel

pour les frais dentaires, et la prise en charge

d’au moins 100 euros, tous les deux ans pour

les frais optiques.

Le gazole et le SP95 (un peu) plus chers

L’évolution des taxes sur les carburants (taxe

carbone et réduction de l’avantage fiscal) auront

pour conséquence une augmentation d’environ

deux centimes sur le litre de super sans plomb

Ce qui change au 1er janvier 2016

PEK ÇOK İSİMLER SARFEDEREK BENİNEYE UĞRADIĞIMI ŞAŞIRTAN ADAMcadde'den aşşaa doğru yürüyodum. valla billa

kendi haalimdeydim. sevdaluk çeken adam ne

düşünür başka, aklımdaki şahıs, sevdiceğim idi

besbellim.

bi ikindi vaktiydi, ansızın;

-''bizim tolga'yı bilirsin gürsel bey'' diyerek girdi

hayatıma. bişey diyemedim, basiretim bağlandı

herhal.

misal;

-''hayır, nerden biliyim yaa'' şeklinde bi konuşuk

çıkamadı o an ağzımdan

tam aksine;

-''ooooo, tanımaz mıyım tolga'yı'' demiş bulun-

dum bikez.

başıma gelecek var imiş yarabbim;

-''tolga iki yıllığı bitirdi gürsel abisi. ben de as-

kere göndermedim hemen. tanırsın, bizim ka-

yınço servet bu yıl üstteğmenliğe yükseldiydi.

o da eniştesi cumhur abilerle birlikte sivas'ta

görev yapıyomuş. cumhur abi tolga'yı bana

gönder dedi, ama dinlemedim, sanayi'de ilyas

usta'nın yanına verdim ben, sağlam bi meslek

öğrensin diye. ilyas usta'yı tanırsın gürsel bey''.

-''oooo, tanımam mı ilyas'ı.. iyi pimapencidir''.

-''yok, senin dediğin ibrahim usta.. amcaoğlu

sadullah usta'yla beraber çamsan bayii onlar..

pimapen işini mustafa'yla ismail'e devrettiler

geçen yaz.. ilyas usta camcı.. bildiğin düz

camcı.. tanırsın tanır, hani sanayi'nin girişinde

cemal'lerin fırını var, onun köşesinde nevzat'ın

tekel büfesi.. ilyas'ın tükkanı hemen orada''.

-''tamam, çıkardım gibi''..

-''ama bizim tolga sıkıldı oradan gürsel abisi..

sizin halil hoca kanına girivermiş bunun, sen,

git de benden habersiz ertuğrul amcasından

para al, üniversite sınavına gir.. izmir iktisat'ı

kazan''.

-''hayırlısı olsun''.

-''annesiyle gittiler izmir'e.. cavit falan hepbir ev

tuttuk.. yunus’un oğlu da orada.. ben de haf-

taya gidicem de, bizim hayati'den arabasını rica

ettim''.

-''peki''.

-‘’hayati’nin arabasını hatırlarsın, davut abinden

aldıydı’’.

-‘’aaaa, tabii hondaydı di mi’’?

-‘’hayır canım, honda alpaslan’ın arabası.. ha-

yati’nin fordu var’’.

-‘’öyle miydi’’?

**** ****

harbiden gitmiş dönmüş izmir'e.

sahilde rasgeldik yürüriken. tam ters yönde iler-

lediği halde, benimle yürümeye başladı birden.

-''alaattin abi'yi çok iyi tanırsın gürsel bey''.

-''oooooo''.

-''senden iyi olmasın, çok şeker biriydi rahmet-

li''.

-''ne zaman ölmüş alaattin abi yahu''?

-‘’15 sene oluyo gürsel bey’’.

-‘’valla mı, tüh’’.

-''tam üç ayrı kere arabasıyla kümbet yaylasına

giderken, aynı virajı alamayıp uçuruma yuvar-

landıydı da bu, ölmediydi hiçbirinde.. öldürme-

yen Allah öldürmüyo işte gürsel bey.. hepsinde

de arabadaki herkes ölüp, alaattin abin 3000

metrelik uçurumdan sağ kurtulduydu''..

-''Allah Alllah''?

-''alınyazısı işte gürsel bey, en son o sene aynı

yerden yine uçuruma yuvarlandılar.. bi otobüs

dolusu adam kurtuldu, bitek alaattin abin rah-

metli oldu''.

-''vah bee''.

-''işte izmir'de alaattin abi'nin kuzeni cemil'i gör-

düm.. tanıdıklara çok selamı var.. cemil’i bilirsin,

peygamber gibi çocuktur’’.

-‘’ooooo, bilmez miyim’’.

-‘’cemil’le kazım’lara gittik o akşam.. dürdane

yenge de oradaydı.. tam da senin sevdiğin ye-

mekleri yapmış, gürsel bey.. yenge’yi seversin

sen de’’.

-‘’ooooooo, bitanedir’’.

-‘’valla bi aydan fazla kaldım izmir’de gürsel

bey.. her gece içtik kordon’da.. tahsin, necati,

bünyamin, ben.. hepsi de seni sordular.. ilkokul

yıllarından hatırlarsın’’.

-‘’hatırlamaz mıyım, ey gidi.. cumhuriyet’te oku-

duyduk’’..

-‘’yok, onlar benle gazi paşa’da okudu.. bizim

yan sınıftalardı.. ahmet öğretmen’in sınıfı.. sen

meral öğretmenin öğrencisisin.. biz ayşegül öğ-

retmende okuduk.. tanırsın’’..

-‘’ooooo’’.

**** ****

epeyce rasgelmedikdi.

giresun kalesi’nin yüksekçe bi yerinden denizi

izlerken bitiverdi yanımda bi ağşam üstü. açıkta

demirlemiş bi şilebe baka baka konuştuk bi

süre.

-‘’bu bişi diğil gürsel bey, iki güne gider bura-

lardan’’ dedi hüzünlü bi sesle.

durup düşünüp;

-‘’asıl, bizim ogün uzun yol kaptanıdır.. kimi

zaman yıl demiri atar bunlar.. yıl demiri nedir bi-

lirsin’’.

-‘’valla, abim eskiden tuvalette çok uzun süre

kalır idi, kitap falan okurdu, annannem de

abime kızardı, yıl demürü atmış derdi.. ben onu

biliyom anca’’.

-‘’aynı şey gürsel bey.. yıl demiri atan şilep uzun

süre bi yere gidemez.. işsizlik, arıza, falan.. bi-

lirsin bu işleri’’.

-‘’oooooo’’.

-‘’ama, ogün kaptan sağlamcıdır.. babası remzi

dayı da aynen öyleydi.. o aileyi gayet yakınen

bilmen laazım.. sizin hasan eniştenizin yeğen-

leri hepsi.. remzi, fevzi, tuncer falan’.

-‘’eeee, tabii’’.

-‘’eminaanım teyze de bunlardan.. sizin rasim

dayınızla kankardeşler.. perihan yengenizle

aynı sütanneyi emmişler.. bak, hacı seher

hanım mutlaka aklında kalmıştır gürsel bey’’.

-

‘’oooo, elbette.. babannemin dünürü di mi..

evde adı geçer idi’’.

-‘’yok hayır, annannenin görümcesiydi rah-

metli.. yalçın abinle nazmiye teyzen hiç onlar-

dan çıkmazdı’’.

-‘’tabii, gayet net anımsıyom’’.

-‘’ o zaman sen daha doğmamıştın gürsel bey’’.

-‘’şey yaani’’.

**** ****

aynı dolmuştaydık dün. kolumu dürtüp;

-‘’mahmut amca’nı bilirsin gürsel bey’’ diyerek

konuya girdi.

dilimin ucuna değin geldi de, tuttum kendimi;

-‘’oooooooo, çok severim’’ demedim.

sanki, o an üçün çıkaramadığımı ima eden bi

yüz ifadesine büründüm.

-‘’yahu, hani cevdet’le kudret’in dayısı, bakkal

idi sizin mahallede’’.

bu olayı bi daha yaşamıştım adeta. içimden;

-‘’aazına sçiyim tolga’’ dedim bitek.

ve ilk durakta indim.

Gürsel EKMEKCİ

MİZAH YAZISI

95 et de 3,5 centimes sur celui du gazole.

Des frais bancaires en augmentation

Presque toutes les banques facturent des frais

de tenue de compte. Et à partir du 1er janvier,

certains vont décoller. En moyenne, les frais

bancaires passeront de 12 à 16 euros par an.

Deux solutions, pour pallier cette flambée : so-

uscrire un “pack”, un ensemble de services ban-

caires - c’est précisément ce que souhaitent les

banques - ou, plus radical, écrire une lettre re-

commandée pour refuser ces nouveaux tarifs.

La hausse du prix du timbre

Une hausse de 3,6% des tarifs postaux fera pas-

ser le timbre vert (tarif réduit) de 68 à 70 centi-

mes, et le timbre prioritaire de 76 à 80 centimes

d’euros. Il s’agit de compenser la baisse du co-

urrier traditionnel, sur fond de réforme plus glo-

bale de la Poste

Un nouveau prêt à taux zéro

Le prêt à taux zéro est un prêt sans intérêt et

sans frais, destiné aux primo-accédant. Il per-

mettait de financer de 18 à 26% de l’achat im-

mobilier. Désormais, ce sera 40% de

l’acquisition. Le nouveau PTZ concernera éga-

lement les achats dans l’ancien pour toute la

France, et les plafonds de revenus pour en bé-

néficier sont augmentés. Autre modification, la

période de différé passe à 15 ans et sa durée to-

tale peut atteindre 25 ans.

La fin des tarifs réglementés du gaz pour les pro-

fessionnels et les copropriétés

Les tarifs réglementés pour les professionnels

et les copropriétés ont été progressivement

supprimés. A partir du 1er janvier 2016, tous les

clients non résidentiels dont la consommation

excède 30 MWh par an et les immeubles d’ha-

bitation consommant plus de 150 MWh par an

devront avoir souscrit à une offre de marché.

Une alternative à l’habilitation familiale

Plus souple que la tutelle ou la curatelle, l’habi-

litation familiale fait son apparition. Elle concerne

les familles dont l’un des membres se trouve

dans l’impossibilité de manifester sa volonté, par

exemple en cas de grande maladie.

Page 34: Objektif 109

34

Almanya’da mülteci düşmanlığında büyük artışBERLİN

Almanya’daartan mül-teci sayısıylabirlikte mül-tecilere yö-n e l i ksaldırılar dayeni birboyut kaza-nıyor. Ocak

ayı sonunda, bir mülteci yurduna el yapımı bombanınatılması gündeme otururken, 11 yıldır iktidarda olanBaşbakan Angela Merkel’i seçmen nezdinde en fazlazorlayan konu da yine mülteci meselesi. Geçtiğimiz yıl 1,1 milyonu aşkın mültecinin giriş yaptığıAlmanya’da iltica başvurusu yapanların sayısı ise 476bin olarak açıklanmıştı. Mülteci sayısındaki artışla pa-ralel yükselen yabancı düşmanlığı da tehlikeli boyut-lara vardı. 2015 yılı içinde mülteci yurtlarına yönelik 220’yi aşkınsaldırı düzenlenirken, mültecilere hakaretlerin sayısıyüzlerle ifade ediliyor. Ocak ayının son haftasında, Vil-lingen-Schwenningen’de bir mülteci yurduna el yapımıbir el bombası atılmıştı. El bombasının piminin olmadığı anlaşılmışsa da, bom-banın patlatılmak üzere mi yoksa tehdit amaçlı mı atıl-dığı belirlenememişti. Bu olaydan sonra, “mültecidüşmanlığı yeni bir boyut kazanıyor” yorumu yapıl-mıştı. MÜLTECİ KARŞITI PARTİ AfD’NİN OYLARI ÜÇEKATLANDI Öte yandan mültecilere yönelik şiddet yanlısı söylem-ler giderek daha fazla yer buluyor. Euro karşıtı popülistAlmanya İçin Alternatif (AfD) adlı partinin lideri FraukePetry, Mannheimer Morgen gazetesine verdiği röpor-tajta, polisin ‘aşırı durumlarda mültecilere ateş edebil-mesi gerektiğini’ söylemişti. Petry’nin daha önce eşi tarafından dile getirilen buöneriyi yinelemesi ise şaşırtıcı değil. Geçtiğimiz yılgöçmen sayısının artmasıyla birlikte mültecilere karşıbenzeri söylemleri sıkça dile getiren AfD’nin Almanhalkı arasındaki popülaritesi de artıyor. Son kamuoyuyoklamaları, Eylül 2013 seçimlerinde yüzde 5 barajınatakılan AfD’nin yüzde 10 ila 13 arasında bir seçmendesteğine ulaştığını gösteriyor. MÜLTECİ POLİTİKASI NEDENİYLE MERKEL’İN İS-TİFASINI İSTEYENLER ARTIYOR Ülkedeki mülteci karşıtlığının bir diğer yansıması isemültecilere yönelik sıkı önlemlere rağmen seçmeninBaşbakan Angela Merkel’e yönelik bakışındaki deği-şimde görülüyor. 10 yıldır iktidarda olan ve birçok ko-nuda Alman halkından ciddi destek gören Merkel’inpopülaritesini en çok zorlayan konu da yine mültecimeselesi.INSA kamuoyu araştırma şirketi tarafından yapılan biraraştırmaya göre, Alman halkının yüzde 40’ı, Merkel’inmülteci politikası nedeniyle istifa etmesi gerektiğini dü-şünüyor.Merkel, yaz aylarında yaşanan yoğun göç sırasındamültecilerin ülkeye girişine izin verdiği için sağ-popü-list çevrelerin yoğun eleştirilerine maruz kalıyordu.AfD’ye oy vereceğini söyleyenler arasında Merkel’inistifa etmesini isteyenlerin oranı ise yüzde 65’e kadarçıkıyor. Merkel’in lideri olduğu Hristiyan Demokrat Bir-lik Partisi (CDU) ile kardeş parti CSU seçmenleri ara-sında da bu oran yüzde 27 civarında.

Erken teşhis kanserli hastaların ömrünü uzatıyor

PARİSFransa Sağlık Gözlem Enstitüsü (InVS) ile Ulusal Kan-ser Enstitüsü (INCa) tarafından yapılan geniş kapsamlıüçüncü araştırmada, bazı istisnalar dışında kanserli has-taların yaşam süresinin uzamaya devam ettiği sonu-cuna varıldı. 1989 ve 2010 yılları arasında Fransa’daki53 farklı tür kanser hastalığına yakalanan 535 bin kişiüzerinde yapılan araştırmaya göre, erken teşhis ve te-davi olanaklarının geliştirilmesi sayesinde hastaların ha-yatta kalma süreleri uzadı. InVS ve INCa araştırmasına göre, kansere yakalanankadınların yüzde 17’si, erkeklerin ise yüzde 31’i kanserteşhisi konulduktan sonra 5 yılı aşkın bir süre daha ya-şamayı başardılar. Prostat, meme ve kolon kanserlerinde teşhişten 5 yılsonra da hayatta olan hastaların oranı artış gösterdi.1989-1993 yılları arasında prostat kanseri teşhisi konu-lan hastalarda teşhisten sonra 5 yıl yaşayanların oranıyüzde 72 iken, 2005-2010 arası dönemde bu oranyüzde 94’e kadar çıktı. Araştırmada, yüzde 22’lik bu iyi-leşmenin özellikle erken teşhis ve tedavilerdeki ilerle-meler sayesinde mümkün olduğu belirtildi. 1989-1993 yılları arasında meme kanserine yakalananbireylerde teşhisten 5 yıl sonra da hayatta olan hasta-ların oranı yüzde 80 iken, bu oran 2005-2010 arasındayüzde 87’ye kadar yükseldi. Ancak, meme kanserihalen Fransa’da kadınlar arasında en çok görülen kan-ser türü olmaya devam ediyor. Kolon kanserine yakalananların yaşama süresi de art-maya devam ederken, 5 yıldan fazla yaşayanların oranıyüzde 54’den yüzde 63’e yükseldi. AKCİĞER KANSERİNDE YAŞAM SÜRESİ BÜYÜKORANDA 5 YILIN ALTINDAAraştırmaya göre, akciğer kanseri teşhisi konulan birey-lerin yaşama şansı kısmen artsa da halen oldukçadüşük. Akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra 5 yıl-dan fazla hayatta kalabilenlerin oranı yüzde 13’tenyüzde 17’ye yükseldi. Akciğer kanseri halen erkeklerarasındaki birincil kanser türü olarak önde geliyor. RAHİM KANSERİNDE YAŞAMA SÜRESİ KISALIYOR InVS ve INCa’nın araştırmasına göre, rahim kanserineyakalanan kadınların hayatta kalma süresi ise azalıyor.Buna göre, teşhis konulduktan sonra 5 yıl hayatta kal-mayı başaran hastaların oranı yüzde 68’ten yüzde 62’yegeriledi. Yüzde 38’lik bir kısmı ise daha kısa bir süre ha-yatta kalabildi. Rahim kanserinin özellikle yayılma sürecinde teşhisedilmesinin çok kolay olmamasının da bu artışta etkiliolduğu tahmin ediliyor. Uzmanlar, erken teşhisin kanser türleriyle mücadeledeoldukça önemli bir rol oynadığını, kimi durumlarda has-talığın tümüyle iyileşmesine ya da yaşam süresinin uza-masına katkı sağladığında da birleşiyorlar.

Gelir adaletsizliği: 62 zengin 3,5 milyar kişiden daha fazla servete sahip

LONDRAMerkezi Londra’da bulunan ve 17 uluslararasıkuruluşun oluşturduğu Oxfam tarafından yayınla-nan ‘Yüzde 1 İçin Ekonomi’ başlıklı rapora göre,dünya üzerindeki gelir paylaşımındaki adaletsizlikartmaya devam ediyor. Dünyanın en zenginyüzde 1’lik kesiminin geriye kalan yüzde 99’dandaha fazla çok mal varlığına sahip olduğunun be-lirtildiği araştırmaya göre, sadece 62 kişi tümdünya nüfusunun yarısından daha fazla gelir vemülke sahip. Oxfam’ın Dünya Ekonomi Forumu öncesinde ya-yınladığı araştırmaya göre, 2016’da dünyanınrefah düzeyi en yüksek 70 milyon kişisi geriyekalan 7 milyarı aşkın kişiden daha fazla gelir vemülke sahip olacak. Böylelikle, geçtiğimiz yıl geliradaletsizliğinde ulaşılan en yüksek düzey bu yılda artarak devam edecek. Araştırmanın en dikkat çekici noktası ise, dünya-nın en zengin 62 kişisinin en yoksul 3,5 milyar ki-şiden daha fazla mülk ve paraya sahip olması.Yani dünya nüfusunun en yoksul yarısını oluştu-ran milyarlarca kişi, sayıları sadece onlarla ifadeedilen ‘süper zenginlerin’ toplamından daha azbir gelire sahip.2014 yılında ise dünyanın en zengin 80 kişisi 3,5

milyar kişinin toplamıyla aynı düzeyde bir servetesahipti. Bu da, adaletsizliğin artarak devam etti-ğini gösteriyor.

DÜNYANIN YOKSUL YARISI DAHA DA FAKİR-LEŞTİ Oxfam araştırmasına göre, dünyanın en yoksulyarısını oluşturan 3,5 milyarı aşkın kişinin toplamserveti son 5 yılda 1 trilyon dolar azaldı. Oysaaynı dönemde bu kesimin nüfusu 400 milyonkadar artmıştı.Raporda, en zengin küçük bir zümrenin milyar-

larca insandan daha büyük gelire sahip olması-nın adaletsiz vergi sistemleriyle de bağı olduğunavurgu yapıldı. Servet ve kapitallere uygulanan‘yetersiz düzeydeki vergiler’ ile yüksek miktardagelirlerin vergi cenneti olarak adlandırılan ülke-lere aktarılması da bu adaletsizlikte etkili oluyor. Rapora göre, büyük şirketlerin vergi cennetlerineyaptıkları yatırımların oranı 2000 ile 2014 yıllarıarasında 4 kat artış gösterdi. Buna göre, öndegelen büyük şirketlerden yüzde 90’ının vergi cen-neti olarak adlandırılan ülkelerde yatırımları bulu-nuyor.Büyük şirketlerin vergi kaçırma amacıyla yaptığıbu yatırımların sadece gelişmekte olan ülkelereverdiği zararın ise yıllık 100 milyar dolar olduğuda raporda yer aldı. Afrika ülkelerinin kaybı iseyaklaşık 14 milyar dolar civarında.

Page 35: Objektif 109

35

Göçmen çocuklar köle olmakla karşı karşıya

Göçmen çocuklar üzerine bir kitap yazanİtalyan gazeteci Luca Attanasio, özellikleailesinden ayrı Avrupa yollarına düşen ço-cukların yaşadığı dramı ele alıyor. Attana-sio, çocukların bir çoğunun uluslararasıorganize suç çetelerinin elinde köle olmayamecbur kaldığına dikkat çekiyor. AFP’ye konuşan İtalyan gazeteci Luca At-tanasio, konuyla ilgilenmesinin son yıllardaartan mülteci göçüyle başladığını ve ilk baş-larda aileleri veya yakınlarından biriyle

gelen çocuklara rağmen son dönemlerdeyalnız gelen çocukların sayısının ciddi artışgösterdiğini söyledi. Ülkelerini terk eden tüm mülteciler gibi ço-cukların da Avrupa’ya gitmek için insan ka-çakçısı çetelere mahkum olduğunu belirtenLuca Attanasio, bu yolculuklar sırasında ço-cukların birçok şiddet gösterisine maruzkaldığının altını çizdi. ‘Tur operatörü’ olarakadlandırdığı bu çetelerin uluslararası mafyaörgütlenmesi olduğunu dile getiren Attana-sio’ya göre, birçok çocuk bu mafyalarınelinde köle olarak tutuluyor. Attanasio, şöyle dedi: “Söz konusu çocuk-

lar olunca dram daha da ağırlaşıyor. Çünkübu çocuklar mafya ile kontağa girmeye, yol-culuklarını onlara emanet etmeye ve hattaoldukça şiddet dolu sahnelere tanık olmayamecbur kalıyorlar. Çocuklar işkence görü-yor, defalarca dayak yiyor ve beraber yol-culuk yaptıkları bireylerin ölümüne tanıkoluyorlar. Bu çocuklar genellikle yolculuklarıboyunca köleliğe mahkum ediliyor. Ancakbazen bu kölelik durumu yolculuk sonra-sında da devam edebiliyor.” Ocak ayı sonunda Avrupa Polis Ofisi (Eu-ropol) tarafından yapılan açıklamada, 10bin kadar mülteci çocuğun Avrupa ülkele-

rine girdikten sonra kaybolduğu ve neredeolduklarına dair bilginin olmadığı duyurul-muştu. İtalyan gazeteci Luca Attanasio, mafyalarınbu çocukların Avrupa ülkelerinin resmi ka-yıtlarına girmesini istemediklerini söyledi.Attanasio, şöyle devam etti: “Mafya ağlarıçok organize bir şekilde işliyor ve çocukla-rın yaşamlarının belirli dönemlerini fırsatkolluyorlar. Çünkü çocukların çok kırılganolduğunu biliyorlar. Maalesef bu çocuklarçoğunlukla çete üyesi oluyorlar ya da hiç dehayal edemeyeceğimiz koşullarda fuhuşyapmak zorunda kalıyorlar.”

Mikro plastikler okyanuslardakiyumuşakçaları da yok ediyor

Fransız bilim insanlarının Amerikan Bilimler Aka-demisi’ne bağlı PNAS dergisinde yayınlanan araş-tırmasına göre, okyanuslara atılan plastikparçacıkları (mikro-plastikler), istiridyeler baştaolmak üzere yumuşakçalar olarak bilinen su hay-vanlarının üremesini ciddi bir biçimde tehdit ediyor. Araştırma kapsamında istiridyelerin olduğu alanabırakılan polyester parçacıkları istiridyeler tarafın-dan yutulurken, bu canlıların 2 ay bir süre sonradanitibaren daha az yumurta bıraktıkları görüldü. Yineistiridyelerin okyanuslara bıraktığı yumurtalarındaha küçük boylarda olduğu da anlaşıldı. Plastik parçacıklarını yutan yumukçaların sperma-tozoidlerinin daha az hareketli olduğu görülenaraştırmaya göre, bu canlıların döllenmelerindeyüzde 41 oranında gerileme kaydedildi. Araştır-mada, Çin açıklarındaki en kirli okyanus bölgele-rinden örnekler alınırken, bu durumun dünyadakiokyanusların küçük bir kısmında görülmesinin ise‘olumlu’ olduğu vurgulandı. Deniz ve okyanuslardaki kirlenmenin giderek arttığıuyarısını yapan Fransız araştırmacılar, bu nedenletoplumun, sanayicilerin ve farklı diğer tüm aktörle-rin bu kötü gidişatı değiştirmesi için bilinçlendiril-mesi gerektiğinin altını çizdi. Dünyadaki deniz ve okyanuslara her yıl 4 ila 12 mil-yon ton arasında plastik çöp atıldığı belirtilen araş-tırmada, 2050 yılına kadar ciddi bir kirlenmenin sözkonusu olacağı belirtildi. Araştırmada, plastik par-çacıklarının balık ve kuşların beslenme ve üremeişlevlerine olan olumsuz etkileri hatırlatılarak, aynıdurumun yumuşakçalar için de geçerli olduğu bil-gisi verildi. Okyanuslara veya karaya atılan plastik çöpler ne-deniyle her yıl on milyonlarca kuş, balık veya diğersu canlısı telef oluyor. Bu da, canlı türlerinin yokedilmesine yol açarken, başlıca besin kaynağı suürünleri olan yoksul toplumlarda ciddi beslenme vesağlık sorunlarına neden oluyor.

İngiltere dünyanın en büyük rüzgar tür-bini parkını kuruyor

YORKSHIRE

Rüzgar enerjisinden elektrik üretiminde bugüne kadarki enbüyük santralin temeli atılıyor. İngiltere’de 1 milyon haneninenerji ihtiyacını karşılayacak dev rüzgar türbini parkının 2020’yekadar tamamlanması planlanıyor.Yorkshire açıklarında kurulacak Hornsea Project One adlı projekapsamında, 407 kilometrekarelik bir alana yayılmış halde 174offshore rüzgar türbini kurulacak. 190 metre uzunluğundaki tür-binlerden toplamda yıllık 1,2 gigawatt enerji elde edilmesi plan-lanıyor.

Dünya’nın en büyük rüzgar enerjisi parkı olacak proje ile İngil-tere’de en az 1 milyon evin elektrik ihtiyacı karşılanmış olacak. 2020 yılında tamamlanması planlanan Hornsea Project Oneprojesini üstlenen Danimarkalı enerji şirketi Dong Energy’egöre, dev parkın toplam maliyeti ise 2 milyar sterlini geçecek.Kuzey Denizi’nde İngiltere’den başka Almanya’nın da yüzlercerüzgar türbini bulunuyor. 30 kadar türbinin bir arada olduğuRiffgat parkı 2014 yılında faaliyete geçmiş, ancak geçtiğimizKasım ayından bu yana enerji üretiminde teknik bir hata oluş-muştu.Almanya’nın 2015 sonu itibariyle önemli bir kısmı denizlerde

olmak üzere 792 adet rüzgar türbini bulunuyor ve bunlardan 3bin 295 megawatt enerji elde ediliyor. 2014 yılına oranla yüzde225 artış gösteren rüzgar enerjisi santrallerine ek olarak yine2015 yılında bitirilen, ancak henüz elektrik transferine başla-mamış olan 41 santral bulunuyor. Almanya’da ayrıyeten 122yeni rüzgar türbini için temellerin atıldığı da biliniyor.Rüzgar türbinlerinden elde edilen elektrik enerjisi, petrol, gazveya kömür gibi atmosferi kirleten ve küresel ısınmaya yol açanenerji türlerine oranla ‘iklim dostu yenilenebilir enerjilerden’kabul ediliyor.

Almanya nakit ödemeleri 5.000 euroyla sınırlamak istiyor

FRANKFURTAlmanya’da hem kara para aklama hem de terö-rizmle mücadele adı altında yeni mali önlemlergündemde. Maliye Bakanlığı’nın 5 bin euronunüzerindeki nakit ödemeleri yasaklamayı planla-dığı iddia edilirken, nakit ödemelerin tümüyle kal-dırılması yöntemi de tartışılıyor. FrankfurterAllgemeine Zeitung (FAZ) gazetesinde yer alanhaberde, Maliye Bakanlığı’nın 5 bin euronun üze-rindeki her türlü nakit ödemeyi yasaklamayı plan-ladığı iddia edildi. Buna göre, 5 bin euronunüzerindeki ödemelerin kart veya çekle ödenmesiisteniyor.Habere göre, Kasım ayındaki Paris katliamındanbu yana ‘dünyanın eskisi gibi olmadığı’ gerekçegösterilerek, özellikle IŞİD veya diğer terörist ör-gütlerin faaliyetlerinin kısıtlanması hedefleniyor. Almanya, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri içerisindenakit ödemelerin en fazla tercih edildiği ülkelerinbaşında geliyor. Kredi kartı veya çekle ödemele-rin ‘kişisel hayatın gizliliğinin yok olduğu’ gerek-çesiyle tercih edilmediği Almanya’da son olarakda tüm nakit ödemelerin kaldırılması tartışılıyordu.Geçtiğimiz hafta iktidar ortağı Sosyal DemokratParti (SPD) Federal Meclis Grubu’nca getirilenöneride, 500 euroluk banknotların tedavüldenkaldırılması istenmişti.Kara para aklama ve terörizm faaliyetleriyle mü-cadele kapsamında nakit ödemelerin sınırlandı-rılması planlarına özellikle ticari işletmelerin karşıçıktığı bildiriliyor. Bunlar arasında mobilya mağa-zaları, ikinci el araç satıcıları, kuyumcular ve lükseşya mağazaları başta geliyor. Son olarak Deutsche Bank da nakit ödemelereüst sınır getirilmesine karşı çıkmıştı. Tüketici hakları savunucuları da nakit ödemelerinsınırlandırılması planlarına karşı çıkıyor. Özelliklekartla veya internet üzerinden yapılan ödemelernedeniyle tüketicilere ait bilgilerin ele geçirilme-sinin yanı sıra, bireylerin yaptıkları alışverişlerüzerinden profillerinin çıkarılmasından endişeediliyor.

Page 36: Objektif 109

36

Ragıp Hoca ile yaptığımız ve geçen ayyayımlamaya başladığımız söyleşi-mizde, genel anlamda Turquoise MüzikTopluluğu ve –başta şefleri MehmetKaba olmak üzere- elemanlarına ilişkinyorumları okumuştunuz.Oradan devam ediyoruz...

Hocam, Grup oluştuktan sonraki ilk gös-terim, galiba Yunus Emre ve Pir sultanAbdal’dı. Oraya nasıl gelindi?Çok önem verdiğimiz o çalışma içinMehmet’le zaten iki yıldan beri o türkü-leri ve diğer enstrümantal parçaları çalıpsöylüyorduk. Dolayısıyla, bu Pir Sultan–Yunus Emre etkinliği düşüncesi ortayaçıktığında, belirli bir repertuar hazırlığmızve tecrübemiz vardı. Bu nedenle, o gös-terimi göreli olarak çabuk kotardığımızısöyleyebilirim: parçalar seçildi, ben desunum için bayağı çalıştım, kamuoyuönüne çıkacağımız ilk konserimiz oldu-ğundan da çok ciddî şekilde hazırlandık.Bence iyi de oldu...

O ilk konserden sonra birçok konserinizdaha oldu. Onları uzun uzun anlatıp oku-yucuları yormayalım ve doğrudan sondöneme, CD’ye gelelim isterseniz?CD işinde hemen belirtmeli ki MichelRoth’un da çok etkisi oldu; CD yapma-mız için bize çok ısrarcı davrandı. Meh-met de zaten çevresinde bununaltyapısını sağlayacak kişileri tanıyordu;böylece başladık işte.O iş aslında epey zaman aldı; kayıt, miksderken, en az iki yıl sürdüğünü söyleye-bilirim. Bu CD’de özellikle de enstrüman(çalgı) bölümü son derece yetkin; dinle-diğinizde bu hemen görülüyor...

CD’yi elinize alınca ne tür duygular ya-şadınız? Hepimiz sevindik tabii. Kendi açımdan,bende bir şaşkınlık duygusu etkin oldu.Bir gün bir plakta, yetkin müzikçilerletürkü okuyacağım aklımın köşesindengeçmemişti.

Bu kadar konser verdiniz, şimdi de CDçıktı; özellikle bu çevredeki Türk insanı-nın ilgisini nasıl buluyorsunuz?Türk insanının ilgisi daha çok olsa sevi-niriz ama konu çok karmaşık; öyle birkaçkelime ile çözümlenecek, açıklanabile-cek bir şey değil! Biz gerçekten eşyanın kendisiyle, mü-zikle ilgilenmek, müziği işlemek, müziküzerinde çalışmak istiyoruz. Eşyanınkendisi derken, filozof İmmanuel Kant’ınbir terimini düşünüyorum: “die Sacheselbst” diyor Kant; Fransızcaya “lachose même” biçiminde çevriliyor. “Ola-nın kendisi”, “nesnenin kendisi” biçi-minde de çevrilebilir. Biz yalnızca Türk

olduğumuz için Türk halk müziğiyle, Os-manlı-Türk musikisiyle ilgilenmiyoruz. Omüziklerin kendileri güzel, değerli, yüceoldukları için, kendileriyle ilgilenilmeyihak ettikleri için ilgileniyoruz. Dünyadakiher gerçeklik aynı dikkati, aynı ilgiyi haketmez. Özel dikkati, ilgiyi hak eden ger-çeklikler, içlerinde evrensel bir boyut ta-şıyan gerçekliklerdir. Daha doğrusu biz,Türk halk müziğine, klasik Osmanlı-Türkmusikisine, evrensel bir boyut taşıdıklarıiçin yöneliyoruz. Örneğin bizim gözü-müzde, “piyasa müziği” denilen gerçek-lik, kendisiyle ilgilenilmeyi hak eden birgerçeklik değil.

Hocam, bu konuyu biraz daha açalım is-terseniz?Şöyle diyeyim: bir sergide, bir müzededolaşıyorsunuz; onlarca tablo önündengeçiyorsunuz. Birden önünden geçtiği-niz tablolardan biri sizi durduruveriyor.Orada “başka” bir şeyler olduğunu,başka bir şeylerin dile geldiğini seziyor-sunuz, hissediyorsunuz. Önüne geçipdaha dikkatli bakmaya başlıyorsunuz.Baktıkça da, o tablonun, ilk bakışta gö-rülemeyen, ancak dikkat edildikçe, ilgi-lenildikçe görülebilen incelikler,güzellikler, yücelikler barındırdığını,başka bir deyimle tablonun yaratıcısınınsize bambaşka düşünceler sunduğunufark ediyorsunuz; daha doğrusu, bunlarıkeşfediyorsunuz. Bir keşif söz konusu.Aynı şekilde, ne bileyim, Şevki Bey’in birşarkısını çaldıkça, söyledikçe, sürekliyeni bir şeyler keşfettiğiniz duygusunualıyorsunuz. Evrensel boyut burada.Şevki Bey sizi, Türk, Alman, Fransız ol-duğunuz için değil, insan olduğunuz içinduygulandırıyor. Onu dinlerken, şu ya dabu millete ait olan bir varlık olarak değilinsan olarak yüceliyorsunuz, yüceldiği-niz duygusunu alıyorsunuz. Şevki Beysizi kendi kendinizden koparıp, yani şuaileye, şu topluma, şu millete, şu kültüre,şu dile, şu dine ait, “sınırlı” kimliğinizdenkoparıp, yüceltiyor, sizi dünyaya açıyor.Evrensel olan gerçeklik, sizde, yüceldi-ğiniz, açıldığınız, bir türlü barışa ulaştığı-nız duygusunu uyandıran gerçeklik. Benmüzik yaptıkça özgürleştiğim duygu-sunu alıyorum.

‘Aidiyet’ hususuna daha derinden do-kunsak?Kısaca bizi halk müziğine, klasik musi-kiye yönlendiren “aidiyet” kaygısı değil.Pir Sultan’la alevî olduğu için Yunus’lasünnî olduğu için ilgilenmiyoruz. Galibasorun burada düğümleniyor. Son çö-zümlemede sorun siyasal düzeyde ko-numlanıyor. Bu soruna özel olaraksiyaset konusunu ele aldığımızda tekrardöneriz. Pir Sultan alevî olduğu için,

Yunus sünnî olduğu için değerli değil;yaratıcı, dolayısıyla evrensel olduklarıiçin değerliler. Müziğe, giderek insan et-kinliğine ideolojiden arınmış bir bilinçleyaklaşmaya çalışıyoruz. Bu tutum, milli-yetçi, ait olunulan zümrenin dışına çık-mak istemeyen tutumlarla çatışıyor.Bağnaz milliyetçiliğin Türkiye’de vegenel olarak tüm dünyada ne denli etkin,belirleyici olduğunu biliyorsun. Sıkıntımızburada. Itrî’nin “Tekbir”i, İslam’dan kay-naklandığı için değil, yüceliğe duyarlı herinsanın ruhuna seslenebildiği için de-ğerli. Özetleyecek olursak, bu aidiyet ko-nusu, bir şeye ait olduğumuz için değerliolmak düşüncesi beni hiçbir zaman çek-mediği gibi, neredeyse utanç duygusuuyandırdı bende. Yalnız altını çizmek is-tiyorum. Kişinin içinden çıktığı kültürü,toplumu, değerler bütününü küçümse-mesi, inkar etmesi değil burada söz ko-nusu olan. Söz konusu olan, “yalnızcaşu aileye, şu kesime, şu zümreye, şutoplumsal alana ait olduğum için değer-liyim, yüceyim” diyen tutumun eleştirisi.Bu eleştiriyi en kökten biçimiyle sürdü-ren düşünürler arasında Marx ve arka-daşı Engels sayılabilir. Ben doktoratezlerimden bu yana bu düşünürler üze-rine kafa yoruyorum. Evrensellik konu-sunda onlardan esin alıyorum.

Hocam, bu derin konuları bırakıp, artıksizin hayatınıza yönlensek diyorum. Bizebiraz kendinizden bahseder misiniz?Ben, 9 Aralık 1949’da İstanbul’da doğ-muşum. Annem’le (Melahat Ege)Babam (İskender Cenap Ege) Türk dilive edebiyatı öğretmeniydiler. Türkçeyeolan tutkum, giderek dillere olan tutkum(bu bağlamda Fransızcayı aşk derece-sinde severim diyebilirim) Annemle Ba-bamın dil konusundaki titizliklerindenkaynaklanıyor. Bir süre Rize’de öğret-menlik yaptıktan sonra, Babam Anka-

ra’ya gidip Radyo Müdürü olmuş. SonraAnnem de Ankara’ya gelmiş.Biz üç kardeşiz; bir Abim, Mehmet Ege(tiyatro sanatçısı ve rejisör) ve bir kız-kardeşim, Ayşe Ataün (uzun süreTHY’nda müdürlük yaptı) var.

Ailede müzik geçmişi var mı?Benim müzik tutkum özellikle An-nem’den geliyor, O benim için olağan-üstü bir insandı, son derece açık görüşlüve çok okuyan bir kişiydi, klasik Batı mü-ziğine hayrandı. Beni çocukluğumda, enküçük yaşlarımda, alır, Cumartesi kon-serlerine götürürdü. Beni keman çal-maya o teşvik etti. Kendisine olanborcum sonsuzdur.

Evde bir şey çalınıyor muydu?Hayır ama ben hemen, hatta ilkokul ön-cesi, mandoline başladım. HemAnnem’den gelen müzik sevgisi var,hem de Babam o sıralar Radyo Müdürü,beni alır Radyo’ya götürürdü. Radyo’nunkoridorlarında dolaşırdım; stüdyolaragirip çıkan sanatçılar şarkı, türkü mırılda-nırlardı; onları hayranlıkla izlerdim. Sanı-yorum Türk müziğine duyarlılığım oradaoluştu. Hani kimi insan sorunsuz iyi resimyapar; bende de Türk müziğine öyle biryatkınlık var galiba. Bir halk ya da klasikmüzik parçası duyduğumda, özel birçaba göstermeden kaparım. Ancak buasla yeterli olmaz, doğallıkla. O parçayıhakkını vererek çalıp söyleyebilmem içinnotasından geçmem, ciddî biçimde ça-lışmam gerekir.

Bütün makamları bilir misiniz?Hayır, makamları teorik olarak bilmemama hemen kaparım ve mesela ke-manla çalarım...

(Devamı gelecek sayıda)

Bir müzik ve bilim tutkunu: Ragıp (EGE) Hoca… -2-

Page 37: Objektif 109

37

Kurs, Konferans ve Yarışmalara HerkesiDavet Ediyoruz2015 Ekim ayı ortasında Karlsruhe Başkon-solosluğu Eğitim Ataşeliği tarafından başlatı-lan “Haydi, Türkçe Konuş Benimle!” isimli dil,kültür ve sanat kampanyası Türk toplumununtalep ve ihtiyaçları doğrultusunda yenilenerekve zenginleşerek eyalet genelinde etkinliğiniartırmaya devam ediyor.Yurtdışındaki yaşamımızın büyük bir bölü-münü farklı dil ve kültür ortamlarında uyumsağlamak gibi bir durumla geçirdiğimizi veyaşanan sorunların çözümlenerek toplumauyum sağlamamızı kolaylaştıracak ve kendimilli değerlerimizin yanı sıra evrensel değer-leri de öğrenerek bilgiyle donanmış, bilinçli,sorumlu ve farkındalıklı birer birey olma özel-liğini geliştirecek tek seçeneğin eğitim oldu-ğunu söyleyen Karlsruhe BaşkonsolosluğuEğitim Ataşesi Gürkan Avcı; “Haydi, TürkçeKonuş Benimle!” adlı kampanya ile ilgili şudeğerlendirmelerde bulundu:« Türkçe ve Türk Kültürü derslerine olan ka-tılımı ve derslerin niteliğinin yükseltilmesinibaşat hedef olarak önceleyen “Haydi, TürkçeKonuş Benimle!” adlı kampanya maharetiyle20 temel konuda tespit edilen konferans vesempozyumlar eyaletin hemen her köşe-sinde bir biri ardına yapılmaya devam ediyor.Ud ve Bağlama kursundan; Osmanlıca, Ebru,Folklor ve Türk Halk Müziği Korosuna kadaryine 20 civarında alanda kurslar eyalet gene-linde çoğu şehirde açıldı ve yoğun talep gö-rüyor. Çocuk ve gençlerimizin tüm derslerdeki ba-şarılını artırmak ve genel eğitim başarılarınıdesteklemek gayesiyle Karlsruhe ve Freiburgşehirlerinde açtığımız toplam 3 etüt- eğitimdestek kursunda Almanca, Matematik, Fizik,Kimya, Biyoloji gibi derslerin takviyesinde üc-retsiz olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Yenietüt merkezleri açmak için planlama ve tetkikçalışmalarımızı devam ettiriyoruz.

Bilgi ve güzel okuma ila Yemek ve Şarkı ya-rışması gibi toplam 7 branşta düzenlediğimizyarışmalarla ilgili koordinasyon çalışmaları-mızı tüm hızıyla planlıyoruz. Eyalet genelinde kurduğumuz 17 adet folklorekibi, 10’a yakın Türk Tasavvuf – Sanat – HalkMüziği korosu yine 10 civarında Ney, Bağ-lama, Gitar, Ud gibi enstrümanlardan oluşankurslar, Karlsruhe Basket Okulu maharetiylekurduğumuz 3 adet basket takımı ve 3 adetTiyatro atölyesi maharetiyle Karlsruhe Baş-konsolosluğu Eğitim Ataşeliği kendini Türk in-sanına her türlü kültür hizmeti için görevlisayan bir vizyonla bütün faaliyetlerinde“Önce İnsan” anlayışını öne çıkarmaktadır.Bu nedenle 3 ay kadar önce başlayan vebüyük ilgi gören “Haydi, Türkçe Konuş Be-nimle!” kampanya programlarımızı 7’den 70’etüm vatandaş ve soydaşlarımız ila Almandostlarımızın teveccüh ve katılımlarına dasunduk. Hiçbir yaş ve meslek sınırlaması ol-madan, güzel vatanımızdan binlerce kilo-metre uzakta olunsa bile Türkiye’nin veTürkiye’deki eğitim, kültür ve sanat olanakla-rından ayrım gözetmeksizin ve ücretsiz ola-rak herkes yararlanabilir.Ataşeliğimizin üstlendiği bu görev ve sorum-luluk nedeniyle, yurtdışındaki vatandaşlarımı-zın dil, eğitim ve kültür taleplerine çözümarayan ve geliştirdiği projeleri uygulamaya

koyan bir hizmet anlayışıyla bizden beklenentüm işlevleri yerine getirmek için sürekli dahaiyiyi arayan çağdaş bir vizyonla yolumuzadevam edeceğiz. “Haydi, Türkçe Konuş Be-nimle!” kampanyası ile sunduğumuz tüm ola-naklardan herkesi yararlanmaya davetediyor; aziz vatanımızın asil insanlarına sağ-lık, mutluluk ve başarılı bir yıl diliyorum. »

KONFERANS KONULARI1- Almanya’nın geleceğinde hangi meslek-lere daha çok ihtiyaç var? Meslek SeçimiNasıl Olmalıdır?2- Çocuklarda İnternet-Bilgisayar Bağımlılığıile Nasıl Mücadele Edilir?3- Sağlıklı Aile İçi İletişimin Püf Noktaları4- Çocuk ve Gençlerde Olumsuz DavranışlarıNasıl Önleriz?5- Çocuklarda üstün başarı için Ailenin Rolü6- Çocuk Gelişiminde Türkçe ve Türk KültürüDersinin Hayati Önemi7- Ailede Din Eğitimi Nasıl Verilmeli?8- Ailede Dil Eğitimi Nasıl Olmalıdır?9- Çocuklarda Değerler Eğitimi ve Ahlak Ge-lişimi10- Türkiye’de Emeklilik Sistemi ve NasılEmekli Olabilirim?11- Madde Bağımlılığı ve Korunma Yolları İleİlgili Ailelere Düşen Görevler12- Ailede Disiplin, Olumlu Disiplin Anlayışı

ve Ceza yöntemleri13- Eyvah çocuğum şiddete uğruyor! Ve Şid-det çeşitleri, Alınacak önlemler14- Çocuklarda en önemli yaşlar 0-6 yaş Mu-cizesi, bu kritik dönemde nelere dikkat etme-lidir?15- Özgüvenli ve Başarılı çocuk yetiştirmeninsırrı nedir?16- Anadil öğrenimi niçin gereklidir?17- Türk Gençlerini Üniversitede Neler Bek-liyor?18- Mesleki Yönlendirme Konferansları19- Gençlik Buluşmaları20- Tarih Konferansları

KURS KONULARI1- Tiyatro Atölyesi, 2- Folklor Kursu,3- Türk Nakış ve Süsleme Kursu4- Türk El Sanatları ve Dekorasyon Kursu5- Bağlama Kursu, 6- Ud Kursu7- Ney Kursu, 8- Kanun Kursu9- Balon Katlama Kursu10- Türk Sanat Müziği Korosu11- Türk Halk Müziği Korosu12- Türk Genç Yetenekler Orkestrası13- Engelli Çocuklar Flüt Orkestrası14- Kadınlar Korosu, 15- Gençlik Korosu16- Türk Dansları Kursu, 17- Resim Kursu18- Ebru Kursu, 19- Osmanlı Türkçesi Kursu,20- Türk Tasavvuf Müziği Korosu21- Basket Okulu, 22- Etüt Merkezi

ÖDÜLLÜ YARIŞMALAR1- Tatlı Yarışması: Tuttlingen ( Mayıs)2- Futbol Turnuvası: Heidelberg ( Mart)3- Şiir ve Güzel Okuma Yarışması: Schram-berg ( Mart)4- Folklör Şöleni: Bruchsal ( Nisan )5-Yemek Yarışması: Mannheim ( Nisan )6- Bilgi Yarışması : Karlsruhe Merkez ( Hazi-ran)7- Şarkı Yarışması: Offenburg ( Temmuz)

T.C. Karlsruhe Başkonsolosluğu Eğitim Ataşeliği duyuruları

Milli Eğitim Bakanlığı himayesinde Berlin Bü-yükelçiliği Eğitim Müşavirliği ile KarlsruheBaşkonsolosluğu Eğitim Ataşeliği koordinas-yonunda başlatılan ‘Haydi, Türkçe Konuş Be-nimle’ kampanya tanıtımı için Ettlingen,Baden Baden, Singen ve Blumberg şehirle-rine yaptığı ziyaretlerde 10 Türk Okul Aile Bir-liği Başkan ve Yönetim Kurulu Üyeleri ileöğretmen, öğrenci ve velilerle birebir istişare-lerde bulunan Karlsruhe BaşkonsolosluğuEğitim Ataşesi Gürkan Avcı, ileriye dönükyeni projeler için talep ve ihtiyaç planlamasıyapmaya başladıklarını söyledi.Genel Koordinatör Öğretmen Kazım Yıl-maz’ın eşlik ettiği gezi ve ziyaretlerde yaptığıkonuşmalarda “En Güzel Miras, Nitelikli BirDiplomadır” vurgusunu defaten dile getirenGürkan Avcı, çok faydalı ve verimli buldu-ğunu ifade ettiği görüşmeler perspektifindeEyaletgenelinde yürüttükleri çalışmalarına son hızladevam edeceklerini söyledi.Ettlingen Okul Alie Birliği Başkanı AvniKoçak, Ettlingen Belediye Başkanı ThomasFedrow, Eyalet Milletvekili Christine Neu-

mann, Karlsruhe koordinatör öğretmeniAhmet Özkan, Ettlingen DİTİB Camii başkanıHayri Güney, Türkçe dersi öğretmenleri veEttlingen OAByönetimi ila üyelerinin katıldığı dostluk, daya-nışma ve işbirliği temalı kahvaltılı toplantıdaileriye yönelik plan ve temenniler konuşuldu.Ardından, Baden Baden Okul Aile Birliği Baş-kanı Kemal Demirel’in davetiyle düzenlenenve Türk Okul Aile Birlikleri Federasyonu Yö-netim Kurulu Üyeleri Yüksel Demirel, ErcanAçıkkol, Mahmut Pervaneli ve DİTİB BadenEyalet Birliği başkanı Cihan Şavran ve TürkOkul Aile Birliği Yönetim Kurulu Üyeleri ileveli, öğrenci, gençlerin iştirak ettiği tanışma,istişare ve proje planlama temalı kahvaltıdaileriye yönelik projeksiyonlar konuşuldu. Key-fiyetli bir tanıtım ve sunumla başlayan toplan-tıda ileriye yönelik heyecan verici projelereşimdiden start verildi.Akabinde, Güney Baden Okul Aile Birlikleribaşkanları, eğitim gönüllüleri, Türkçe dersiöğretmenleri ile biraraya gelindi. Singen OkulAile Birliği’ne ait binada yapılan toplantıda,Singen Koordinatör Öğretmeni Seyfi Irmak,

Radolfzell OAB başkanı Mehmet Aktaş,Konstanz OAB’den Özlem Çağlar, TuttlingenOAB Mustafa Aday, Donaueschingen OABbaşkanı Mehmet Ak, Schramberg OAB baş-kanı İbrahim Özbelek, Blumberg OAB baş-kanı Serkan Yayla ve Singen OAB yönetimkurulu, başkan Suat Şen, başkan yardımcısıFatma Kanık, Recep Özkan, Metin Uğurluhazır bulundu. Singen Koordinatör Öğretmeni Seyfi Irmak’ınbölge ile ilgili yaptığı bilgilendirme sunumu-nun ardından Eğitim Ataşesi Gürkan Avcı,yaptığı konuşmada; nitelikli ve donanımlı eği-tim almış bir birey olarak, mutluluğunuzu sa-dece iş dünyası ve para kazanmasüreçlerinde değil, aynı zamanda aile yaşa-mamızda, özel ilişkilerimizde, kendi iç dünya-mızda da sağlıklı, saygın, istikrarlı ve barışıkbir yaşam sürdürülebilirliği ile alakalı değer-lendirmelerini paylaştı.Singen OAB başkanı Suat Şen’in KarlsruheEğitim Ataşesi Gürkan Avcı’ya başarılı çalış-maları ve ziyaretinden dolayı plaket takdimettiği toplantıda velilerimizce getirilen ev ya-pımı ikramlar sunuldu.

Türkçe ve Türk Kültürü derslerinin bölgedekimevcut durumu ve ileriye yönelik hedeflerinkonuşulduğu toplantıda, ‘Türkçe derslerininseçmeli ders haline getirilmesi hususunda fi-kiralışverişlerinde bulunuldu.Toplantıda ayrıca Türkçe, Türk Kültürü ders-lerine katılan öğrenci sayılarının artırılması ilederslerin kalitesinin yükseltilmesi konuları ay-rıntılı olarak istişare edildi, planlamalar yapıldı.Daha sonra, Blumberg Okul Aile Birliği baş-kanı Serkan Yayla ve bölge öğretmeni PınarPotuk nezaretinde Werkreal okulundaki böl-genin tek Türkçe Sınıfı ziyaret edilerek, sınıfiçerisindeki Türk bayrağı, Mustafa KemalAtatürk posteri, Türkiye haritası ve bayraklıçocuklar resmi ile adeta bir Türkiye havasıverilen atmosferde rol model alınması kabi-linden tetkik ve incelemelerde bulunuldu. 23Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramıkutlama programının daha etkin ve zengin birprogramla hayata geçirilmesi hususlarındagörüş alışverişleri yapıldı.(T.C. Karlsruhe Başkonsolosluğu Eğitim Ataşeliği / Rint-

heimerstr.8276131 Karlsruhe /

Tel.: 0721/856128 Fax: 0721/858963/ 88

Çocuklarımıza Bırakabileceğimiz En Güzel Miras, Nitelikli Bir Diplomadır

Page 38: Objektif 109

38

Organ nakli uzmanı doktor Murat Çağ’ınçok zevkle okuduğunuzu bize hissettir-diğiniz söyleşisinde artık son bölümlereyaklaşıyoruz.Bakalım bu ay neler anlatmış doktoru-muz...“Bu arada sizlere iletmem gereken yenibir şeyler oldu: öncelikle, yeni bir göreveatandım, şu anda transplantasyon koor-dinasyonunda görevliyim; bu, aktif ola-rak cerrahiyi belirli bir süre terketmemanlamına geliyor. Bu bir tür ‘dolaba koy-mak’ demek, çünkü başından beri söy-lediğim gibi, benim yerimi almak isteyenburalı gençlere yer açmaya çalışıyorlar.Bu gelişmeleri haberdar ettiğim birçokinsan oldu; bunlar arasından en çok Tür-kiye Strasbourg Başkonsolosluğu’na te-şekkür etmem gerekiyor; bir öncekiBaşkonsolos Serdar Bey bu konuyla çokyakından ilgilendi ve görevlilerle beraberhastanenin genel müdürüyle görüşmeyegitti; kimse yardım etmezken, Başkon-solosluğun, dolayısıyla Cumhuriyet’in(ve Serdar Bey’i buraya atayan DışişleriBakanlığı’nın) bana verdiği desteği te-şekkürle hatırlamak gerekiyor. Ayrıca,benim onları değil onların beni bulmasıda beni çok gururlandırdı.Onlar da farkındalar ki, bir Türk’ün gele-bileceği iyi bir yerdeyim ve benim engel-lenmem bundan sonra daçocuklarımızın engellenebileceği anla-mına geliyor...Bu arada, benim ‘dolaba konmam’, bir-çok sorunu da beraberinde getiriyor:Haute Autorité de Santé (Fransa geneli),2011’de bana dört yıl boyunca böbreknakli yapma ve öğretme hakkını verdi.Ama bunu şu an kimlerin yaptığını bilmi-yorum. Dolayısıyla, kimin ne yaptığını dabilmiyorum ve bunun hastalar açısındansorun yaratacağını düşünüyorum.(Mahkeme sürecimiz ise şu an karşılıklıyanıtlar beklenmesiyle geçiyor; duruş-manın ne zaman olacağı da henüz bellideğil.)Benim için önemli olan, insanların ba-şına şimdi nelerin geldiği; duyduğum bir-çok şey var. Hastalar bu durumla hiçilgilenmiyorlar ama ben iki tane hastakurumuyla, temsilcisiyle görüştüm; enbaşta elimdeki belgeleri onlara göster-dim, çok ilgilendiler ve hastaneyle görü-şüp hasta hakarını savunacağız dedilerama bir daha ortaya çıkan olmadı!Hastanenin Genel Müdürü bana kendisisöyledi ki hastalarda sorunlar, kompli-kasyonlar oluşuyormuş ama bunlarbenim dönemimle karşılaştırılabilirmiş.Tabii benim dönemimde de oldu, komp-likasyon her zaman olur ama şimdi ame-liyat hakkı olmayan insanların yaptıklarıoperasyonlar sonrasında komplikasyon-

lar oluyor, sorun burada.Onların anlamak istemediği ya da has-talara yanlış aktardığı şey şu: birisininuzmanlık alanında yaptığı şeyin adıdırkomplikasyon, eğer uzman olmayan bi-rinin yaptığı bir işşe buna komplikasyondenemez, ne deneceğini sizlere bırakı-yorum!...Komplikasyonun tanımı, olası engelle-nemez durum’dur; yani ne yaparsanyap, aşılamayacak bir duvar vardır.Şöyle düşünelim; avukat bir genci birameliyata sokuyorum ve ‘yap kardeşim’diyorum, sonra da hastaya bir şey olu-yor; bunun adına komplikasyon diyebilirmiyiz?...CME’nün (Conseil Médical d’Etablisse-ment) Başkanı, yani bütün sağlık politi-kasının, Strasbourg ÜniversiteHastaneleri’nin başındaki adam, bana‘yetim’ olduğumu söyledi. Annem veBabam yaşadığına göre, bu ‘yetimlik’meslekî veya ırksal olsa gerek! Bu, ar-kanda desteğin yok anlamına geliyor;hangi anlamda? Ben üniversiteye 15 yılönce geldim, böbrek, karaciğer ve pan-kreas nakli yaptım, bu hastanenin ilkpankreas nakliydi bu, şu anda bendensonra yapan da yok. Kısacası, hastalarınpankreas nakli olmasını engelliyorlarbenim çalışmamı engellediklerinde.İkincisi, ben, Hautepierre Hastane-si’nde, göbekten hiç görülmeyecek şe-kilde bir safra kesesi çıkarma yöntemikullanmaya başladım. O tek delikli bir iş-

lemdi ve o delik de gö-rünmüyordu; şu andabunu yapan yok; ben-den sonra yapan da ol-mayacak! Bu durum, biryerde hasta haklarınada karşı gelmektir amasen yabancı olduğuniçin kimse seni dinlemi-yor.Bir yakınınızın böbreknakli olacağını düşünün,bir de bu anlattıklarımıbildiğinizi; nasıl bakarsı-nız bu işe? Böbrek nakliolması gerektiği gün,sana bir hikâye anlata-caklar; diyecekler ki,hastanemizde yapılıyor.Oysa, 2011-2013 ara-sında, benim alınmış, buhastanede böbrek nakli yapılmasıyla il-gili, Haute Autorité de Santé’den (HAS)iznim var ve bu hastane de ruhsatınıbunun üzerinden aldı.Sonuçta, nakil ameliyatını kim yapıyor,ben bilmiyorum; ama, yetkin ve yetkili biruzmanın olmadığı kesin, çünkü HAS mi-nimum dört yıllık bir tecrübe istiyor; bunukarşılayacak kimse 2014’e kadar yoktuama sonra ne olduğu konusunda da hiç-bir fikrim yok!Hastaneyle mahkemelik olma durumumbununla ilgili değil; diskriminasyon vemoral tacizle ilgili. Bundan davacı olan

benim, ama beni koruma adı altında gö-revden pasifize ediyorlar... Bu, birazNasrettin hoca’nın fıkrasına benziyor:Hoca bir gün yürürken karşısına kuduzköpekler çıkmış, hemen yerden taşlarıalmaya çalışmış ama taşlar toprağıniçindeymiş ve çıkarılması olanaksızmış,demiş ki ‘Allah’ım sen yanlış yapmazsınama galiba bu sefer bir farklılık oldu, kö-pekleri salıp taşları bağlamışsın..’ Benimdurumum aynen o...Hastane tarafından hastalara ne anlatıl-dığını inanın bilmiyorum, oysa ki benimhayatımdaki en önemli şey hastalarım;bu nedenle sürekli çabaladım, meselainsanlara minimum zarar vererek safrakesesi ameliyatı yapmasını öğrendim.Ama işte şimdi insanlara bu imkânı sun-muyorlar... Ben insanlara hep en az za-rarı vermek için uğraştım; öğrendiğimşeyler bunlar, bizim işimiz de bu olmalı.Bize fakültede ilk öğretilen şey de budur:zarar vermemek...Safra kesesinden sorunu olan sayısı çokfazladır; hele Alsace’da, beslenme yü-zünden, bu daha da fazla. Yağlı besle-niyorsun ve karaciğerin bunu belirli biryere kadar konsantre etmek zorunda veo yağı elimine etmek için karaciğerinürettiği safra var, bunun bir kısmı atıla-mazsa safra kesende birikiyor ve taş ha-line geliyor.(Safra kesesi ameiyatlarında karnın üsttarafında önce dört, sonra üç ve iki delikvardı; ben, bunu teke indirelim diyen bi-risinin yanında eğitim aldım, göbektenyapıyorsun ve o delik de görünmüyor.Ameliyat uzun sürdüğünden,bunu yap-mıyorlar; burada başka bir yöntemle,ağız yoluyla mideden ya da vajinayı ge-nişletip girerek yapıyorlar. Oysa, izi kal-mamış bir ameliyat, doktor olarak birövünç kaynağı olmalıdır.)”(Devamı gelecek sayıda)

Doktor Murat Çağ’ın müthiş serüveni... (7)

Page 39: Objektif 109

39

Strasbourg Üniversitesi’nde hukuk öğre-nimini sürdürmekte olan, aynı zamandada CHP Strasbourg Birliği Yönetim Ku-rulu üyesi (Sekreter) Emre Çam, son Ku-rultay’da CHP’nin Parti Meclisi’ne (PM)seçilme başarısı gösterdi.Biz de, gençlere politikaya atılmaları ko-nusunda bir tür rol modeli olabilecek olanyazarımız Emre Çam ile konuşup, görüş-lerine aldık.İşte anlattıkları...

Emre Çam’ın kısaca yaşam öyküsü“Öncelikle belirteyim ki, ben bir 12 Eylülmağduruyum! Babam, bu darbede siya-sal partiler kapatılınca bir süre ceza-evinde kaldı, sonra da yurt dışına çıkmakzorunda kalıp, sekiz sene Basel’de ya-şadı. Bu esnada Annem’le tanışıp Mul-house’da evlendiler ve ben 14 Kasım1987’de dünyaya geldim. Bundan iki yılsonra da Babam’ın siyasal yasağı kalktı,İzmir’e dönüş yaptı ve oradaki siyasî vesendikal mücadelesine devam etti.Ben ilkokulu orada, orta okul, lise ve üni-versiteyi Strasbourg’ta okudum. Strasbo-urg Business School’da UluslarasıTicaret’ten 2011’de mezun oldum. Danasonra, çift diploma kazancını elde etmekiçin bir sene İrlanda’da Dublin BusinessSchool’da okudum. 2013 senesinde ise,İngiltere’de Leeds Universitesi’nde bir yılUluslararası İlişkiler eğitimi aldım. Türki-ye’deki en büyük sorunun hukuksuzlukve adaletsizlik olduğunu bildiğim ve birgün Türkiye’ye dönmeyi arzuladığım içinde Strasbourg Üniversitesi Hukuk Fakü-tesi’ne başladım, şu anda da ikinci sınıf-tayım.Mezuniyetten sonra ise kendimi uluslar-arası insan hakları konusunda geliştirmekistiyorum. AİHM veya Avrupa Konse-yi’nde çalışmak en büyük arzularımdanbir tanesi.İleride Türkiye’ye dönüp siyaset yapmakda amaçlarım arasında; siyaset yapmakiçin illa ki işadamı, müteahhit vb olmakgerekmiyor, bunu öğrenciler de yapabili-yor ve bugün maalesef CHP PM’nin otuzyaş altı tek genci benim... Bir öğrencininhem okuyup hem siyaset yapıyor olması-nın bir örneği olmak beni mutlu ediyor...”

Siyasete giriş...“CHP Kurultay’ı 16-17 Ocak tarihlerindeAnkara’da gerçekleşti. Biz de yurt dışı bir-lik başkanları ve temsilcileri olarak, GenelMerkez (GM) tarafından, Genel Baş-kan’ın (GB) davetiyle, 15 Ocak’ta An-kara’da hazır bulunduk. Toplam 13ükeden temsilci bulunuyordu. Fransa’danda altı birlik başkanı çağrılıydı; Strasbourgbaşkanımız Mustafa Kemal Özçelik oradabulunamadığından, onun yerine toplan-tıya ben katıldım. Orada bir karar çıktı veGB yurt dışından bir arkadaşımızı PM’nde

görmek istediğini ve yurt dışı birlikleritemsilen PM’nde olması gerektiğini sa-vundu.Ben bu kararı bilmiyordum, orada öğren-dim herkes gibi. Önce benim adaylığımsöz konusu değildi, Fransa birlikleri kuru-cusu ve Onursal Başkanımız olan (Pa-ris’ten) Hüseyin Çiçek’ti aday. Sonrakendisi adaylıktan çekilip, yerini genç birarkadaşa bırakmak istediğini açıkladı;bunun üzerine Fransa birlikleri beni adaygösterdi. Yurt dışı birliklerinin olduğu ül-kelerin oylamasında 11 oy alarak da benaday seçilmiş oldum.PM’ne girişim ise şöyle oldu: diğer siyasalpartiler genelde blok liste yaparlarken, bizdaha demokratik olduğumuzdan çarşafiste ile seçime gittik. Burada herkesinaday olması mümkündür; toplam 489aday vardı! Delege sayısı ise 1 200 civa-rındaydı. Bu çarşaf listeden PM’ne girenilk 52 kişidir; ben, 310 oyla, 53. oldum!Yani aslında ilk 52’nin dışında kaldımama partimizde gençlik ve cinsiyet kota-ları uygulandığından, 53’ncülükten 46’ncı-lığa yükseldim. Böylece 60 kişilik PM’negirmiş oldum (diğerleri de bilim kotasın-dan geldiler).Böylece 60 kişiden birisi oldum ve bunla-rın arasında otuz yaşın altındaki tek kişi-yim. Benden önce de gençler olmuş amabu dönem tek genç benim. Daha fazlagencin olmasını isterdim; üzücü bir durumaslında... ”

Parti Meclisi’nin görev ve yetkileri“İki yıl önce yapılan tüzük kurultayındakidüzenlemeye göre PM şu anda iki aydabir toplanıyor. Yani iki ayda bir bana An-kara yolu görünüyor.. Olağanüstü koşul-larda ise bu toplantının ayda bir olması damümkün.İşleyişimiz şöyle: PM toplantısından bir

hafta önce üye-lere mail’le gün-dem maddelerigönderiliyor. Bizbu maddeler üze-rinde çalışıp, PMtoplantısında fikiralışverişinde bu-lunuyor, kendiaramızda tartışı-yoruz, herkes dü-şüncesini beyanediyor. Bu arada, Par-ti’nin Merkez Yö-netim Kurulu’nun(MYK) aldığı ka-rarlar da, uygu-lanmadan öncePM’ne sunuluyor;PM bu kararıonaylıyor veyareddediyor (örne-

ğin seçimlerdeki adaylar konusunda). Kı-sacası PM’nin çok yüksek derecede birönemi var ve CHP’de bütçe gibi önemlikararlar hep PM’nde konuşulup tartışı-lır...”Çam’ın CHP Enternasyonal önerisi hak-kında..“Şu anda CHP’nin en büyük sıkıntısı, yurtdtışında örgütlenmiş bulunan birliklerinsağlıklı şekilde kurulmamış olmasıdır. Buyapısal bir sorundur: kurulan birlikler, ku-ruldukları ülkeler tarafından yasal statüdetanınıyor ama CHP tarafından tanınamı-yor! Çünkü Yargıtay’da ibraz edilmemişdurumdalar zira Siyasal Partiler Kanunu(SPK) der ki, siyasal partiler yurt dışındakitemsilciliklere maddî-manevî her destektebulunabilir. Ama bizim statümüz birlik ol-duğundan, yani temsilcilik olarak geçme-diğinden, biz bu yardım ve destektenmahrumuz. Sorunumuz budur.Şu an itibariyle siyasî temsilcilik sadeceKKTC’de (Mustafa Yurukçu), Brüksel’de(Kader Sevinç) ve Washington’da (YurterÖzcan) mevcuttur. Öncelikle bu sıkıntımızı tekrardan konu-şacağız; yeniden yapılanması için birtakım modeller oluşturduk, benim ak-lımda üç tane model var, bu hususta birrapor hazırlamaktayım. Bunu bir şekildeaşmamız gerekiyor...Enternasyonal derken kastım şuydu: tümbirliklerin tüzükleri tekrar tartışılacak, ya-pılanacak ve önümüzdeki süreçte yeni biryapılanma modeliyle bu birlikleri geliştire-ceğiz. Ben, yurt dışı birliklerin çatı birkurum tarafından denetlenmesi gerektiğikanaatindeyim; Merkez’le organik bağıolacak bu organları, mekanizmalarıneden kurmayalım? Örneğin Avrupa’da,Almanya’nın merkezinde bir ‘CHPINT’çatısı altında bu oluşum kurulabilir...”CHP Strasbourg Birliği

“Biz 2015’in Mart ayında kurulduk ve tü-züğümüz Valilik tarafından Haziran’daonaylandı; şu anda yüz kişiye yakın birüyemiz var; biz bunun ötesine geçmek is-tiyoruz. Ama önemli olan üye sayısı değil,sağlıklı bir üye yapısına sahip olmaktır. Buyönde çaba gösteriyoruz ve önümüzdekidönemde daha iyi bir çalışmayla üye sa-yımızın sağlıklı olarak artacağını düşünü-yorum...”

Emre Çam’ın politik geleceği..“Ben siyasetin sadece siyasal partilerdedeğil, hayatın her alanında ve ânında ya-pıldığını düşünüyorum: kahvede okey oy-nayıp sohbet ederken, manavda patatesfiyatını eleştirirken, üniversitelerde mutluolunmadığı muhabbeti yapılırken... Bununiçin illa ki bir partiye üye olmak gerekmi-yor.Ben tabii şu an bir siyasî partinin üyesiyimve aynı zamanda PM üyesiyim. Özellikleyurt dışında aldığım eğitimi ve bildiğim dil-leri de hesaba katarak, ileride siyasetyapmak ve ülkemde sahada olmak istiyo-rum. Bu anlamda ileride bir milletvekilliğineden olmasın? Ama bunun Türkiye’deolması da şart değil; ben zaten yurt dışımilletvekilliği olmasını savunan birisiyim,yurt dışındaki vatandaşlar için bir seçimbölgesi oluşturup, buradan da neden ve-killer seçilmesin? Bu konuda zatenCHP’nin bir yasa önerisi var ama rafa kal-dırılmıştı; ileride gerçekleşeceğini umuyo-rum.Benim açımdan güncel olansa, Parti’deyurt dışı birliklerden sorumlu olduğumiçin, bunları daha iyi bir hale getinmektir.Yakında toplanacak tüzük kurultayında,bu birliklerin önemi hususunda hazırladı-ğım raporu sunup bu maddelerin tüzüğeeklenmesi konusunu önereceğim. Sanı-yorum ki bu birlikler için tüzükte bir bölümayrılacak.”

Son mesajlar“Beni aday gösteren ve öneren yurt dışıbirlik başkanlarıma çok teşekkür ediyo-rum. Onlar sayesinde PM’ne aday olarakönerildim ve delegelerin takdiriyle de se-çilmiş oldum.Önceliğim yurt dışı birlikleridir ve bununiçin çalışacağım. İlerideyse neyin olaca-ğını hep birlikte göreceğiz...Yurt dışında yaşayan Türkler’in çokbüyük sıkıntıları var; ben bunların direktTürkiye’den çözüleceğine inanmıyorum.Çözüm için buradan da bir takım adımlaratabiliriz diye düşünüyorum (örneğin öğ-retmenlerimizin burada yetiştirilmelerigibi). Tüm sorunların aşılmasının birinciyolu, bence, siyasete girilmesidir; bundanda hiçbir gencin kaçmaması, korkmamasılâzım. Bir genç olarak bütün arkadaşlarımı siya-set yapmaya davet ediyorum...”

CHP Parti Meclisi’nde genç bir Strasbourglu: Emre Çam...

Page 40: Objektif 109

40