72
Gazete Herkesin yanında ve herkese eşit mesafede İlanlarınız İçin Her Ayın 25'i Son Gün Tel. : +336 81 48 55 39 & +336 25 94 20 29 www.objektifgazete.fr Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 Objektif ELİT KUYUMCUSU Her türlü altın alınır ve değiştirilir 22,18,14 ayar - set - bilezik Zincir - yüzük - künye - küpe... Hauptstr. 115 D-77694 Kehl (ana cadde) TEL: +49 7851 48 55 79 CEP: +49 151 240 118 79 Pazar hariç her gün 10:00 - 19:00 arası açık Hükümeti Kurma Görevi Yeniden ERDOĞAN’da MULHOUSE VE ÇEVRESİNDE YENİ ! [email protected] Adres : Rue de ann, Cité de l'Habitat, 68460 LUTTERBACH % 50 oyla seçilen 3. Dönem Erdoğan hükümetinden Avrupa’da yaşayan Türk kökenli vatandaşların iki önemli beklentisi var: KERMESLER VE YAZ ŞENLİKLERİ BİRLEŞTİRİYOR İYİ TATİLLER Yola çıkarken önemli evrakları ve arabanızın bakımını ihmal etmeyin Yollarda Çok Dikkatli Olun. Önceden rotanızı iyi ezberleyin Acele etmeden, yolculuğunuzun tadını çıkarın 1/ Yurtdışında oy kullanma 2/ Yurtdışı milletvekilliği İzin Rehberi sayfa 62 ve 63'te "Ferah bir mekan ve kaliteli hizmetin eşliğinde özel Türk mutfağı" Geniş bilgi sayfa 5'te Yaz aylarının gelmesiyle birlikte Avrupa'da yaşayan Türkler arasında hareketlilik ve sosyal faaliyetler çoğalıyor. Bu yıl da yüzlerce dernek ve kuruluş kermes- ler, yaz şenlikleri ve hemşehri buluşmaları düzenledi. Yurtdışında yaşayan aile ve akrabaları da bir araya getirmeye vesile olan bu tür faaliyetlerle ilgili haberlerimiz; 14, 16, 17 ve 55. sayfalarda. ASTU'den Yaz Buluşması Sayfa 29'da Hayırlı Ramazanlar! Gazetemiz her sene oldu- ğu gibi Ağustos ayında yayımlanmayacaktır. Eylül'de görüşmek üzere...

Objektif Temmuz 07.11

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Objektif Gazete Temmuz 2011

Citation preview

Page 1: Objektif Temmuz 07.11

Gazete Herkesin yanında ve herkese eşit mesafede İlanlarınız İçin Her Ayın 25'i Son Gün Tel. : +336 81 48 55 39 & +336 25 94 20 29 www.objektifgazete.fr

Tem

muz

/ Ju

illet

201

1 * N

° 62

Objekti f

ELİT KUYUMCUSUHer türlü altın alınır ve değiştirilir

22,18,14 ayar - set - bilezikZincir - yüzük - künye - küpe...

Hauptstr. 115 D-77694 Kehl (ana cadde)TEL: +49 7851 48 55 79 CEP: +49 151 240 118 79

Paz

ar h

ariç

her

gün

10:

00 -

19:0

0 ar

ası a

çık

A Ta Turquie ve Association Interculculturel de Grand Nancy derneklerinin davetlisi olarak Nancy’ye giden Sibel ALGAN, vatandaşların sorunlarını dinledi

Haberi Sayfa 60'ta

Hükümeti Kurma Görevi Yeniden ERDOĞAN’da

MULHOUSE VE ÇEVRESİNDE YENİ !

[email protected]

BAŞKONSOLOS ALGAN NANCY'DEYDİ

Adres : Rue de Thann, Cité de l'Habitat, 68460 LUTTERBACH

% 50 oyla seçilen 3. Dönem Erdoğan hükümetinden Avrupa’da yaşayan Türk kökenli vatandaşların iki önemli beklentisi var:

KERMESLER VE YAZ ŞENLİKLERİ BİRLEŞTİRİYOR

İYİ TATİLLER

Yola çıkarken önemli evrakları ve arabanızın bakımını ihmal etmeyinYollarda Çok Dikkatli Olun. Önceden rotanızı iyi ezberleyin Acele etmeden, yolculuğunuzun tadını çıkarın

1/ Yurtdışında oy kullanma

2/ Yurtdışı milletvekilliği

İzin Rehberi sayfa 62 ve 63'te

"Ferah bir mekan ve kaliteli hizmetin eşliğinde özel Türk mutfağı"

Gen

iş bi

lgi s

ayfa

5'te

Yaz aylarının gelmesiyle birlikte Avrupa'da yaşayan Türkler arasında hareketlilik ve sosyal faaliyetler çoğalıyor. Bu yıl da yüzlerce dernek ve kuruluş kermes-ler, yaz şenlikleri ve hemşehri buluşmaları düzenledi.

Yurtdışında yaşayan aile ve akrabaları da bir araya getirmeye vesile olan bu tür faaliyetlerle ilgili haberlerimiz; 14, 16, 17 ve 55. sayfalarda.

ASTU'den Yaz

BuluşmasıSayfa 29'da

Hayırlı Ramazanlar!

Gazetemiz her sene oldu-ğu gibi Ağustos ayında yayımlanmayacaktır. Eylül'de görüşmek

üzere...

Page 2: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O2

Page 3: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 3

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62*Aylık haber, ilan ve reklam gazetesi

/Journal mensuel d’infos,d’annonces et de publicités.

5, impasse des Prunelles 67820 Wittisheim

*İmtiyaz sahibi/Edité par: FZ SERVICES SARL

*Genel Yayın Yönetmeni/Directeur de la Publication:

Fahri EKMEKCI [email protected]

*Haber Müdürü: Ömer [email protected]

*Fotoğraf Editörü: Mustafa Ö[email protected]

*Grafik-Dizayn: Ömer AYDINAhmet YAZICI

*Dağıtım/Distribution: FZ SERVICES SARL

TEMSİLCİLERİMİZ

KARLSRUHE ve çevresi: Hasan BELLİKLİTel : +49 1795 592 171

MANNHEIM ve çevresi: Şahismail KAYA Tel : +49 1797 843 183

VÖLKLINGEN-SAARBRÜCKEN ve çevresi Bedreddin AKCA

Tel : +49 160 94 68 68 66SAVERNE-FORBACH-

ST. AVOLD ve çevresiKemal ERGÜL

Tel : +33 6 70 47 09 02

METZ ve çevresi: Recep GÜNEŞTel : +33 6 67 11 87 89

LYON ve çevresi: Hamza AYDOĞMUŞTel : +33 6 24 88 34 15

PARIS ve çevresi: Ali HAŞALTél.: +33 6 67 59 19 77SAİNT-DİE, EPİNAL,

NANCY ve çevresiMustafa GÜÇLÜTel : 06 07 61 09 24

*Baskı adedi/Tirage:15000

*Baskı/Imprimé par: ROTOCENTRE, 348, rue Marcel Paul

F-45770 SARAN *Objektif gazetesi basın meslek ilkelerine uy-maya söz vermiştir. /Objektif promet à respecter les principes et les lois concernant le métier de presse. *Objektif gazetesinde yayımlanan yazı, haber ve fotoğraflardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir./Toute reproduction de nos articles, textes d’annonces ou publicités parues dans notre jo-urnal est libre sous l ’obligation de citer le nom du journal. *Dépôt Légal: Juillet 2011

*BANQUE POPULAIRE D’ALSACE: Code Banque: 17607 Code Guichet: 00001 N° Compte: 70214495865 Cle RIB: 61 *IBAN: FR76 1760 7000 0170 2144 9586 561 *Adresse SWIFT(BIC): CCBPFRPPSTR

TEL: +33 681 485 [email protected]

Gazete Objekti f

Page 4: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O4

Page 5: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 5

Page 6: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O6

Asgari ücrete SIFIR ,

savaşa 90 MİLYON EUROS ! SAVAŞA HAYIR

Üç ay önce Libya’ya karşı şahin kesilen Başkan Sarkozy’nin askeri müdahale kararının yürürlüğe girmesinden beri 87 milyon eurodan fazla harcama yapıldığı askeri yetkililerce açıklandı. Savaşın uzaması maliyetin daha da büyümesini beraberinde getirecektir.

Beklenenden daha da uzun süreceğe benzeyen Kadaafi’siz Libya yaratma savaşına Fransa askerî ve malî ola-rak ne kadar dayanabilecek ? Askeri operasyonların uzaması asker, halk ve sivil toplum örgütleri içinde tepkiler yaratması olasalığını artıracaktır. Savaşın sonbahara sarkması durumunda ise seçim çalışmalarının yoğunlaşacağı or-tamda hükümet buna ne kadar göğüs gerebilecektir ?

4000 asker ve onlarca gemi, uçak ve helikopterle savaşa giren Fransa hava ve deniz kuvvetleri komutanlığı, savaşın uzaması durumunda teknik sorunların olacağının sinyallerini verdiler.

Para savaşın sinir damarlarıdır. Şu andaki Libya savaşının Fransız halkına günlük maliyeti bir milyon eurodan fazladır. Haziran başına kadar süren 80 günlük savaşın malî gideri General Pontiès’in açıklamasına göre ise 87 milyon euro-dan fazladır.

Libya’da kullanılan Scalp misilinin tanesi 500 000-800 000 euro, su ana kadar 11 tanesi Kaddafi güçlerine karşı kullanılmış. Fransa bu savaşa 8 Rafel ile 4 Mirage 2000 uçaği ile katılmıştır. Rafel savaş uçaklarının bir saatlik uçuş masrafı 40 000 euro, diğerleri ise 15 000-30 000 euro arasında. Charles De Gaulle adlı uçak üssü savas gemisinin saatlik masrafı ise 50 000 euro, bir deniz altının saatliği ise 10 000 euro, laserle yönlendirilen bir bombann maliyeti ise 300 000 eurodur.

Araştırma kurumu Iris’in sorumlusu Jean-Pierre Maulny’e göre bu savaşın Fran-sa’ya yıllık maliyeti 150-250 milyona

eurodur.

Halkın verdiği vergiyle karşılanan bu harcamalara, fırlatılan misiller, bombalar, … eklendiğinde ipin ucu kaçıyor. Fransız uçakları üç günde 55 saldırıyla 400 saatlik uçuşla Libya savaşını başlattı. Savaşın uzaması, Fransa savunma bütçesinde açığa neden olacağından parlamento-dan ek bütçe istemesini gerektirebilir. Başkanlık seçiminin kapıda olduğu bu dönemde bütçede büyük açığın olması, savaşın meşruluğunun tartışılmasına neden olacaktır.

NATO’nun Libya’ya yağdırdığı bomba-lardan çok sayıda sivilin öldüğü de bir gerçek.

Kaddafi, karşıtlarıyla görüşerek barışı oluşturmaktan yana olduğunu birkaç kez açıkladı, ancak Batı’nın desteklediği daha doğrusu Batı’nın yönlendirmesi ve isteğiyle hareket eden muhalefet bu çağrıyı ret etti. Libya hükümet sözcüsü « Biz kendi topraklarımızdayız. Biz, barış için hazırız, onurumuz ve bağımsızlığımız için savaş için de hazırız. » diyor.

Peki , kendi halkının yoksullaşması, eko-nomik krizin derinleşmesi gibi riskleri göze alarak bu denli büyük harcamaları Batı ülkeleri niçin yaparlar ? Başkan Sarkozy niçin bu savaşa koşarak gitti ? Libya halkını çok sevdiklerinden mi ? Diktatörlere tahammülsüzliklerin-den mi ? Demokrasi ve özgürlüklere çok bağlı olduklarından mı ? Batı’nın geçmişten beri gerek sömürgelileştirerek gerekse ekonomik-politik bağımlılıklar yaratarak destekledikleri diktatörleri, krallıkları, demokrasi karşıtı yönetimleri

bir anlık göz önüne getirdiğimizde bu soruların hepsine kolayca HAYIR diyebi-liriz. Öyleyse niçin bu harcamalar, kat-liamlar, riskler ?

Her şeyden önce bu bir ekonomik çıkar savaşı. Savaşın arkasından kuklalarına kurduracakları hükümetlerle « ülkenin yeniden inşaası, modernleştirilmesi », başta petrol olmak üzere yeraltı zengin-liklerinin özel andlaşmalarla ele geçiril-mesi,…gibi uzun vadeli gelir kaynakları elde etme savaşı bu. Irak, Fildişi Cumhu-riyeti, Afganistan (Hazar Denizi petrol ve doğal gaz rezervleri) bunun en son ve çarpıcı örnekleri değil mi ?

Libya’da, Irak’ta, Afganistan’da, Ye-men’de, Fildişi Cumhuriyeti’nde,….ve de dünyanın herbir yerinde insanların birilerinin çıkarı için katledilmesine karşı çıkmak insanlık onurunun gereğidir. Çocukların, kadınların, sivil halkın bom-balar altında ölmesi, sakat kalması ya da açlığa mahkum olması kaderleri olamaz !

Savaş heveslilerinin katliam girişimlerini bize, halka ödetmeleri de kabul edile-mez. Asgari ücrete zammı rededen, dar gelirlilere, eğitim, sosyal yardım ve sivil toplum kurumlarına, ekonomi yapma gerekçesiyle parayı kısan, ama savaşa milyonlar aktaran bir ülkenin sorumlu yurttaşları duyarlılığında olmanın zamanı. Mali kaynaklar savaşa değil, yurttaşların eğitimi, sağlığı ve daha iyi koşullarda yaşamalarına harcanmalı.

Haziran 2011

YAZIYORUM

Ali BAŞARAN

Eğitimci - [email protected]

İKİLEMİstanbul’un nimetlerinden Açık Hava Tiyatrosu’na gitme fırsatı bulduk, şakır şakır yağmur yağdı, ıslandık, ertesi gün biraz hastalandık bile hatta, ama yine de güzeldi, değdi.. Karadeniz misali coşkulu, biraz hoyrat, yürekli, dimdik, “halkçı değil halktan” bir adamın türküleriyle gönlümüz bere-ketlendi, asıl rahmet gönlümüze yağdı, yeşillendi, serinledi kurak ruhumuz bir nebze..

O ozan ki bence günümüz ozanı o gece “aydınlık ihtimali” bahşetti bize, onca

insan mızmızlanmadan, katılarak, o güzelliğin parçası olarak, hatta güzel-liği yayarak, onca rüzgara ve yağmura rağmen, dikenli diye gönlün gül’ünden vazgeçmedi..

Değeri belki 50 kuruş olan ve o yağmur-da bizim mağduriyetimizi fırsata çeviren-lerin değerinin en az 10 katına sattığı çöp torbasından yağmurluklar bile gölgeleye-medi o tekyürek anlarını.. Volkan Konak, evet güzel adam, delidolu, coşkulu adam, yüreğimize oluk oluk aktı, insan olduğumuzu aslında benzer özlem-lerle, benzer acılarla, ne kadar benzer ve biricik olduğumuzu hatırlattı bize o yaz ayının rahmet yağan gecesinde.. Biz Türk insanının o acıdan neşeye geçişindeki keskinliğe, gözündeki yaş kurumadan, göbek atacak noktaya varışındaki geçiş hızına ağız kenarından gülümsetti..

Gecenin sonunda konser çıkışında, yağmur’u fırsat bilip, en az şehrin iki ucu mesafesinde uzun yolcu beklentisinde, tek tek insanları geri çeviren taksiciler bize hayatın karanlık ve çirkin yüzü-nü hatırlatmakta gecikmediler, sonra 60’larındaki anneme onca yolu yürüttük-ten sonra gideceğimiz mesafe’ye dudak büken aracın şöförünün ifadesiz ve donuk gözlerle bizi arabasına almasına minnet-tar kalmak zorunda kaldık!!

Derdim taksiciyle, esnafla, ya da her-hangi bir meslek grubuyla değil, bizlerin geldiği noktayla.. Sonra düşündüm bu yüz bu hale gelinceye dek kaç kez kırıl-mış, engellenmiş, ümidi kırılmış, inancını

kaybetmiş ve salt nefes alıp veren ve hayattan beklentisini fiziksel olarak va-rolmakla sınırlandırmış, bu donmuş göz-lerin oturduğu yüz haline gelmiştir. Ve sonra acı cevabı verdim, biz bize yaptık bunu, birbirimizden TV bağımlısı olarak, şimdilerde yakınlığı hatta aşkı bile tık-layarak!! bulabileceğimizi sanarak, bü-tünlüğü, sevgiyi, hayatı dizilerde bizden uzak, ancak “seyircisi” olabileceğimiz güzellikler haline getirdik, uzaklaştık, sırt çevirdik, bezdik birbirimizden..

Dünya güvenilmez ve bilinmez bir di-yardı, aman bizi kimseler kandırmasındı, herkes kendi derdindeydi, maazallah bu devirde kimselere güvenmek olmazdı, diye diye bencilleştik, yalnızlaştık, gözü-müzün ışığı söndü, tek derdimiz yarata-madığımız, sürüklendiğimiz körtopal bir yaşamı sürdürmek, etrafımızdakilere de sürdürtmek oldu..

Değiştirici, dönüştürücü adamlar yalnız-ca sahnelerde, kürsülerde, meydanlarda olurdu, bizim amacımız en fazla karın doyurmak, günü kurtarmak, ele güne rezil olmamak kadar olabilirdi.. Kimbilir o gece bizi yolcu eden taksi şöförü ne zaman vazgeçmişti? Gözlerine donmuş balık ifadesi, sesine buz kalıbı mesafesi ne zaman yerleşmişti? Hayalle-ri, beklentileri küçülmüş, hesapları büyü-müştü? Devir küçük hesabı iyi olanların, kocaman kariyerler yaptığı, büyük büyük evlerde, son model arabalarda, yurtdışı tatillerde caka sattığı, şıkır şıkır yaşadığı bir devirdi, buna özlemle karışık nefret duymak veya da tüm bunların sahibi ol-mak arasında varsıl ve yoksul arasında giden bir çizgiydi yaşam..

Sahip oldukların kadar adamdın bu de-virde, “sözde” saygınlığın, mutluluğun, keyfin, zevkin anahtarı buydu.. İşte amaç bu olunca herkes tahammmülsüz, canı burnunun ucunda, herkes rakip, herkes düşmandı, herkes herkesi yenme, herkes yalnızca “kendi kazanma” derdindeyken, hep birlikte kaybediyorduk işte.. Bence olan buydu... Şehir kocamandı, bilboard-lar, plazalar, arabalar, trafik her şey ama her şey kocaman ve karmakarışıktı, bizler ise küçücüktük, hayatta kalmak için duyarsız olmaya, acımasız olmaya ihtiya-cımız vardı, yoksa nasıl varolunabilinirdi ki, unufak ederdi bizi bu şehir! Bizler kendi inşa ettiğimiz bu kocaman ve hızlı dünyanın altında küçülüyor, ufalıyor, korkup saldırganlaşıyorduk..

Ama bazı adamlar her şeye rağmen ken-dilerine, değerlerine sahip çıkarak, insan olmanın çok daha doyurucu bir mertebe-sinde yaşamaya, sanatla, yürekle gönlün gülünü soldurmadan yaşamayı yeğ tutup, varolma savaşı veriyorlardı, helal olsun..

Bir yanda hayattan beklentileri tavsamış, mekanize olmuş, kopyacı, mutsuz, sevgi-siz dünyanın birbirine tahammül edeme-yen insanları, bir yanda işini aşkla yapıp, insana insanla ulaşmanın, yürekten akıp coşmanın, coşturmanın tadına varan ışıklı bir gönül adamı, bize bu ikilemi yaşattın ey şehr-i İstanbul.. Ve teşekkürler, gönlü-müzden günlük yaşamın uyuşuk, bezgin tüllerini kaldıran, ruhumuzu bayram ettiren, yüreğimize varan güzel adam; Volkan Konak..

Teşekkürler..

Şükran Bahar

[email protected]

Karşı Köşe

Page 7: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 7

Page 8: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O8

Page 9: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 9

Page 10: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O

35 SORUDA YURTDIŞINDA GEÇEN SÜRELERİN

BORÇLANMA YOLUYLA DEĞERLENDİRİLMESİ

S0RU 20 - Borçlanmadan vazgeçebilir miyim? Tahakkuk ettirilen borcun tamamını veya bir kısmını ödeyenlerden borçlanmalarının iptal edilmesi için başvuruda bulunanların ödedikleri borçlanma tutarının tamamı faiz uygulanmaksızın Türk Lirası olarak iade edilir. Borçlandıkları hizmetleri ile malul-lük ve yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanamayan sigortalılar ile ölüm aylığı bağlanamayan hak sahiplerine başvuruları halinde ödenen borçlanma tutarının tamamı faiz uygulanmaksızın Türk Lirası olarak iade edilir. Ancak, borçlandıkları hizmetler dikkate alınarak aylık bağlanmış olanlar borçlan-ma talebinden vazgeçemezler ve bunların ödedikleri borçlanma tutarı iade edilmez. S0RU 21- Borçlandırılan süreler, Tür-kiye’deki hangi sigortalılık statüsüne göre nasıl değerlendirilir? Yurtdışı borçlanmasına dair süreler, ilgilinin Türkiye’de sigortalılığı varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılığı yoksa 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir. Türkiye’de sosyal güvenlik kanunlarına tabi sigortalılığı bulunanların borçlanılan süreye ait gün sayısı, prim ödeme gün sayıları veya hizmetlerine eklenir. S0RU 22- Borçlandırılan süreler, Türkiye’deki sigortalılık süresinin başlangıcını değiştirir mi? Türkiye’de

çalışma yoksa sigortalılık süresinin başlangıcı nasıl belirlenir? Aylığa hak kazanmak için 5510 sayılı Kanunun 38 inci maddesinin üçüncü fıkrasında tanımlanan anlamda belli bir sigortalılık süresi şartının yerine getirilip getirilmediğinin tespitinde geçerli olmak üzere; - Türkiye’deki sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür. - Türkiye’de sosyal güven-lik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayanların sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçların tamamen ödendiği tarihten, sigortalı ölmüş ise ölüm tarihinden, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülmek suretiyle tespit edilir. - Birden fazla yurtdışı hizmet borçlanması yapılması durumunda da sigortalılık süresi başlangıcı, borcun en son ödendiği tarihten, borçlanılan toplam gün sayısı kadar geriye götürülerek be-lirlenir. - Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki hizmetlerini borçlananların, sözleşme yapılan ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmaz.

S0RU 23 - Borçlandırılan sürelere göre aylık bağlanması için aranan şartlar nelerdir? Bu şartların içinde yer alan “kesin dönüş” ibaresi neyi ifade eder? Bağlanan aylıklar hangi tarihten başlatılır? Borçlanılan sürelere göre malullük, yaşlılık veya emekli aylığı bağlanabilmesi için; - Yurda kesin dönülmüş olması, - Tahakkuk ettirilen borçtan aylık bağlanmasına yetecek en az süre/gün karşılığı kadar ödeme yapılması, - Mülga sosyal güvenlik kanunların/kanunlarının yürürlükteki veya 5510 sayılı Kanun hükümlerine göre aylığa hak kazanılmış olması, - Kuruma yazılı başvuruda bulunulması, şarttır. Buradaki “kesin dönüş” ibaresi, aylık tahsis talebinde bulunanların yurtdışındaki çalışmalarının sona erme-sini, ikamete dayalı bir sosyal sigorta yada sosyal yardım ödeneği almamaları durumunu ifade etmekte olup, mutlak ifadesi ile yurda giriş yaptıktan sonra bir daha yurtdışına çıkmama durumunda kullanılmamaktadır. Yukarıda belirtilen şartları yerine getiren-lerin aylıkları, yazılı talepte bulundukları

tarihi takip eden aybaşından başlar. S0RU 24 – Aylık bağlama şartlarından biri olan “kesin dönüş” ibaresinin tanımında yer alan “sosyal sigorta ödeneği” ve “sosyal yardım ödeneği” hangi anlamda kullanılmaktadır? “Kesin dönüş” tanımında geçen; - “Sosyal sigorta ödeneği” deyimi, çalışma yaşamı süresince karşılaşılan hastalık, iş kazası, meslek hastalığı veya işsizlik gibi riskler nedeniyle iş göremez-lik veya işsizlik gibi adlar altında yapılan ödeneklerini, - “Sosyal yardım ödeneği” ibaresi, bulunulan ülke mevzuatı kapsamında, geçimlerini sağlayacak hiçbir gelirleri olmayan veya mevcut gelirleriyle geçi-mlerini sağlamakta güçlük çeken kişilerin asgari geçim düzeyi ile sınırlı olmak üzere geçimlerinin sağlanması amacıyla kamu kurum ve kuruluşları tarafından muhtaçlık durumuna ve süresine göre ödenen ikamet şartına bağlı nakdi yardımları, ifade etmektedir. Aylığa hak kazanılmasına engel teşkil eden her iki ödeneğin ortak özelliği, ikamete dayalı olmasıdır. Diğer bir anlatımla, ilgilinin ikametini Tür-kiye’ye nakletmesi ile kesilen öde-nekler, 3201 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, ikamet şartına bağlı olmayan bu nitelik-teki sosyal sigorta yada sosyal yardım ödeneği alanlara diğer şartlarla aylık bağlanabilmektedir.

S0RU 25 – Borçlanılan sürelere göre aylığa hak kazananlara hangi belgele-rin ibrazı ile aylık bağlanır? Borçlanılan yurtdışı sürelerine göre; - Malullük, yaşlılık ve emekli aylığı bağlanabilmesi için “Tahsis Talep, Beyan ve Taahhüt Belgesi’ne ek olarak “3201 sayılı Kanuna Göre Aylık Talebinde Bulunanlara Mahsus Beyan ve Taah-hüt Belgesi” ve yurtdışında çalıştığı işyerinden ayrıldığını, varsa ikamete dayalı bir sosyal sigorta yada sosyal yardım ödeneğinin sona erdiğini gösterir belgenin, - Ölüm aylığı bağlanabilmesi için “Tahsis Talep, Beyan ve Taahhüt Belgesi” ile bir-likte aylık bağlanacak olan hak sahibinin durumuna uygun olan belgelerin (öğrenci belgesi, kazanç belgesi, sağlık kurulu raporu ), ibraz edilmesi zorunludur. Tahsis Talep ve Beyan Taahhüt Belgesi ile 3201 sayılı Kanuna Göre Aylık Ta-lebinde Bulunanlara Mahsus Beyan ve Taahhüt Belgesi örnekleri, Kurumun ilgili ünitelerinden temin edilebileceği gibi, başvuru sahiplerince Sosyal Güven-

lik Kurumunun www.sgk.gov.tr Internet adresinde bulunan “Yurtdışı/ Form ve Dilekçeler” bölümünden indirilebilir. S0RU 26 – Aylık talebi sırasında Ku-ruma bizzat başvurmam gerekir mi? Güncel tarihli hizmet belgesini hangi durumda ibraz etmeliyim? Aylık başvurularında bizzat müracaat etme şartı kaldırılmıştır. Gerekli belgeler, usulüne uygun doldurulup imzalandıktan sonra Kurumun ilgili ünitesine doğrudan başvuru yoluyla verilebileceği gibi, yur-tiçi veya yurtdışından posta yolu ile de gönderilebilir. Bugüne kadar yapılan uygulama-larda aylık başvurusunda bulunanların çalıştıkları işyerinden ayrıldıklarını, yurtdışında ikamete dayalı bir sosyal sigorta yada sosyal yardım ödeneğinin sona erdiğini gösterir belgeyi temin et-melerinde karşılaştıkları zorluklar dikkate alınarak, sadece yurtdışından başvuruda bulunacak olanlar için güncel tarihli hiz-met belgesinin ibrazı istenmektedir. Tahsis talep tarihinden önceki bir ay için-de düzenlenen hizmet belgeleri, güncel tarihli belge olarak kabul edilmektedir. Yurda kesin dönüş yaptıktan sonra aylık talebinde bulunanların ibraz edecekleri hizmet belgesinin ise gün-cel tarihli olmasında bir zorunluluk bulunmamaktadır. S0RU 27 – Sosyal güvenlik sözleşmesine göre kısmi aylık almakta iken yurtdışı hizmet borçlanması yapanların aylıkları hangi tarih itibarı ile tam aylığa dönüştürülür? Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulan-mak suretiyle kısmi aylık almakta iken yurtdışı hizmet borçlanması yapanların kısmi aylıkları; - Borcun ödendiği tarih kesin dönüş ta-rihinden önce ise kesin dönüş tarihini, - Borcun ödendiği tarih kesin dönüş tarihinden sonra ise borcun ödendiği ta-rihi, takip eden aybaşından itibaren, tam aylığa yükseltilir. S0RU 28 – Yurtdışı borçlanma yoluyla bağlanan aylıklar hangi hallerde kesi-lir? Yurtdışında sigortalılık veya ev kadını olarak geçen sürelerini borçlanarak malullük, yaşlılık ve emekli aylığı aylığa/ hak kazananların, bu aylıkları; - Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış olup olmadığına bakılmaksızın herhangi bir ülkede çalışmaya, ikamete dayalı bir sosyal sigorta yada sosyal yardım ödeneği almaya başladıkları, - Türkiye’de sosyal güvenlik kanunlarına göre sigortalı olarak çalışmaya başladıkları, tarihten itibaren kesilir. ( Devam edecek )

İZMİR VOYAGES’DAN STRASBOURG’A ACENTA

MÜJDESİFransa’nın Selestat şehrindeiki seneden beri seyahat acentaliığı yapan IZMIR VO-YAGES, Strasbourg şehri ile ilgili projesini açıkladı.

Strasbourg’ta şu an büro arayışı içersinde olan IZMIR VOYAGES yetkilileri, en geç Kasım 2011’de aktif olmak istiyorlar.

Müşterilerinin büyük bir bölümü-nün Strasbourg ve çevresinde yaşayan Türkler olduğunu belirten yetkililer, « Bu müşterilerimize daha yakın olmak için Strasbourg’a ikinci bir büro açma-mız şart oldu, bu vesile ile hem mevcut

müşterilerimize hem de yeni eklenecek müşterilerimize daha iyi hizmet vermek amacındayız.

Şu an büro arayışı içerisindeyiz.. Büro-nun yerini belirlemekte bayağı zorlanı-yoruz. Büronun adresinin, insanlarımızın bize en kolay şekilde ulaşabilecegi bir yerde olmasını istiyoruz. Park sorununun olmamasını arzuluyoruz. Herkese orta bir yer belirlemek doğrusu zor bir iş » görü-şünü savundular.

İki yıl içersinde büyük bir başarı elde eden IZMIR VOYAGES yetkilileri, Strasbourg’ta da hedeflerinin yine kaliteli hizmet, müşteri menmuniyeti ve «SIFIR» şikâyet olduğunu ifade ediyorlar.

Biz de kendilerine başarılar diliyoruz…

( IZMIR VOYA-GES SELESTAT / Tours Organisés, A Travers Le Monde

5 Rte de Colmar 67600 Sélestat /

Bureau no: (+33) 0981350136 - 0981330136

Garantie financière 100 000€ -

Licence IM067100036

H.KOCA : (+33) 676374273 / A.DURMAZ:(+33) 624939688 )

10

Arif KOPUZStrazburg Bşk. Çalışma

ve Sosyal Güvenlik Ataşesi

Page 11: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 11

Saklı Hayatlar…

Saklı Hayatlar, asırlardır dram ve travmalar yaşayan Alevileri konu alan, sinemalarda yeni gösterime giren uzun metrajlı ilk film. Yapımcısı, tek başına yola çıkmış ve yürekli bir kadın, Serpil Güler. Filme beynini ve yüreğini katarak senaristliğini ve yönetmenliğini yapmış bir adam, A. Haluk Ünal. Elbette bir ekip çalışmasıyla ortaya çıkan ve emeğin emeğe

karıştığı etkili bir eser. Dün Paris’te seyircisiyle bir Gala’da buluştu. İzleyicilerin, Alevi olanı da, Sünni olanı da kendisini bir biçimde hikayenin içinde ve bir parçası olarak buldu. Alevi olanlar; gerçek hayatta yaşadıklarını tekrar beyaz perdede görmenin duygu yoğunluğuyla hüzünlenip, göz yaşlarını akıtarak izlediler. Sünni olanlar; şaşırarak, suçlanarak, üzülerek, Alevi dostlarını, komşularını, arkadaşlarını yeniden tanımanın ve anlamanın karmaşık duyguları içinde ve göz yaşlarını akıtarak izlediler. Film karelerinde de aynı paradoks, aynı acı ve gözyaşları vardı; Bir tarafta, Sünni toplumunda yer yapmış önyargıların esiri olmuş Teyfik Baba’nın öz oğlundan yırtılışı sonucu çektiği acı ve çığlığını içine göm-meye çalışırken gözlerinden akan yaş. Diğer taraftan Alevi olduğundan dolayı yakınlarını kaybetmiş, travma yaşamış ve korkular içindeki anne’nin tehditlerine rağmen, sevdiği oğlan için Nergis’in gözlerinden akan yaş. Herbirinden akan gözyaşının rengi de bir ve aynıydı. Film’deki Teyfik Baba ve Nergis Kız’dan akan gözyaşının rengi aynıydı. Salon’da izleyici olan, farklı inançlara mensup iki arkadaş’dan akan gözyaşının rengi de aynıydı. İnsanların mutluluğunu öğütleyen inançların nasıl da acı ve gözyaşı nedeni olduğuna tanık olduk. Bir bütün olan “İnsan” inanç kaynaklı önyargıların pençesinde paramparçaydı ve her parçası da aynı acıyı çekiyordu. Film bitti kafalarda ortak bir soru kaldı; Neden ? Saklı Hayatlar, sinemanın sihirli gücünü kullanarak tarihi bir misyonu da üstleniyor. Bu soruya hep birlikte cevap aramamızı teşvik ediyor. Her insan bu filmi izlemeli mi ? Her sorumlu insanı bu filmi izlemeye davet ediyorum. Saklı Hayatlar Eylül ayında Fransa dahil bir çok Avrupa sinemalarında vizyona girecek. Aleviler, Sünniler ve bütün farklılıklara mensup sorumluluk sahibi tek tek bireyler “ Neden?” sorusunu kendinize soracaksınız bu film’i izlediğinizde. Çünkü Saklı Hayatlar sizin kendi hikayeniz. Aleviler’in dramı, Sünniler’in trajedisidir, Saklı Hayatlar. 19.06.2011

Durak ARSLANFUAF Başkanı[email protected]

Kleptomani

Kleptomani; ihtiyacı olmamasına rağmen, kullanmayacağı halde ve maddi kazanç elde et-mek amacıyla satma düşüncesi olmadan, bir takım nesneleri izinsiz olarak alma, onlara sahip olma şeklinde ortaya çıkan bir çeşit dürtü kontrol bozukluğudur. Kleptomani hastalarının eylemi « çal-ma » olarak görülebilir fakat onlar kesinlikle hırsız değildirler. Bazı kişilerin, aslında satın alabilecek yeterli maddi gücü olmasına rağmen izinsizce bir malı aldıkları ve belirli biçimlerde bunu tekrarladıkları görülmüştür. Bu davranışlar kesinlikle önceden planlı veya programlı değildir ve ani gelişir. Ayrıca birey bu davranışın uygun olmadığını ve yanlış olduğunu da bilmektedir. Bu kişiler bu eylemlerde bulunurken başkalarından yardım istemezler. Tarihte birçok ünlüde de bu

rahatsızlığın olduğu bilinmektedir. ( Örnek: Sardunya Kralı Victor) Rahatsızlık genelde çocukluk yaşlarında başlar. Kişi bu davranışı eyleme geçirmeden önce yoğun bir sıkıntı ve gerilim yaşar. Bu davranışın hemen ardından da mutluluk ve rahatlama yaşarlar. Kleptomani hakkında yapılan çalışmaların azlığı, bu durumların kişiler tarafından gizlen-mesi ve kleptomanların sağlık hizmeti veren kurumlardan çok adli mercilere sevk edilmeleri nedeniyle gerçek sayıları tam olarak bilinmese de, her 10 000 kişinin 70’inde kleptomaniye rastlandığı saptanmıştır. Yakalanan hırsızların yaklaşık yüzde 25’inde kleptomani vardır.

Kleptomani Seansları Bireyin önceki ve şimdiki anı ile ilgili üzüntü verici olayları analiz ederek, bunlara yönelik uygun düşünce şemaları geliştirip ve toplumsal ilişkileri daha güçlü hale getirmeyi hedefleyen seanslar ile kaygı durumunu azaltmaya yönelik seanslar uygulanır. Ayrıca ilaç veya hipnoz desteği uygulanabilir.

Avrupa Psikoloji Merkezi Eğitim Akademisi Değerli okurlar,

Avrupa’da yine ilklere imza atmaya devam ediyoruz. Avrupa Psikoloji Merkezi bünyesin-deki hizmet anlayışımızı devam ettirme gayretimiz ve yoğun ilgi bize bu misyonu yüklüyor. Bu yüzden Eğitim Akademisi olarak da eğitimde kaliteyi bilimsel, bireysel, kaliteli olarak öğrencilere yardımcı olmaya başlıyoruz. Avrupa’da ilk defa Her Şey Dahil sistemi ile hizmet sunacak olan Avrupa Psikoloji Merkezi Eğitim Akademisi sadece ders yardımında bulunmaya-cak. Öğrencilere motivasyon, konsantre, özgüven, anlama teknikleri gibi gerekli olan her türlü konuda hizmet verecek.

Soru - Cevap

56 yaşındayım ve sertleşme sorunu yaşıyorum. Ne önerirsiniz ? Belli yaş dönemlerinde bu durum olabiliyor. Konu genel anlamda psikolojiktir. Eğer psikolojik olarak yardım almıyorsanız, yardımcı olabilecek destek verici kullanabilirsiniz.

ÖNCE SAĞLIK

Erdinç ÜSTÜNDAĞPsikolojik Danışman / [email protected]: 0049 7851 496 15 03

Page 12: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O12

Page 13: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 13

KEHL´de

Page 14: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O14

Selestat Fransız Türk Kültür Derneği’nin

Olağanüstü Kermesi

Selestat Fransız Türk Kültür Der-neği, 04 ve 05 Haziran 2011 tarihle-rinde, Belediye’ye ait olan Tanzmatten Salonu’nda kermes düzenledi.

Kermesin aylar önce hazırlığının başladı-ğını dile getiren Derneği Başkanı Sinan ÇAĞLAYANLAR, kermesle ilgili olarak Objektif Gazetesi’ne şu bilgileri verdi : “7’den 70’e bütün vatandaşlarımızın

eğlenmesini amaçladığımız kermesimiz yoğun ilgi gördü, aşağı-yukarı 1500 kişi katıldı. Programda ilk gün sanatçı Mustafa UĞUR’u, ikinci gün de ilahici Abdurrahman ÖNÜL’ü, çocuklarımıza

yönelik olarak da Nasrettin Hoca’yı canlandıran Hü-seyin GONCAGÜL’ü iz-leyen katılımcılar, bunların yanı sıra Selestat ve Barr’ın folklor ekiplerini, çocuklar için yapılan diğer gösteri ile yarışmaları ve semazenleri seyretme fırsatı bulmuş oldu. Salonun içinde ve dışında etkinlikler oldu.Yemekleri kadınlar kolu ile birlikte hazırladık; onlar hamur işlerni yaptı, biz döner ve ızgarayı.

Her kesime hitap ettiğimizi düşünüyo-rum; her toplumsal grup aradığı ortamı ve müziği bulmuş oldu. Halkımızın des-teği sürdükçe, bu tür organizasyonlara devam edeceğiz.

Ana sponsorlarımız Pro-Inter, Credit Mu-tuel, Altınbaşak Fırını ve Decors Electri-cite idi; kendilerine bir kez daha teşekkür

ediyorum.

Etkinliği Beyza Organizasyon’un katkılarıyla yaptık. Vatandaşlarımızın et-kinliğimize gösterdiği yoğun ilgi bizi çok mutlu etti, kendilerine teşekkür ediyor, yak-laşan Ramazan’ın da hayırlara vesile olması-nı diliyorum. Kermes sonrası görüş-lerine başvurduğumuz Din Görevlisi Ali KAHRAMAN ise

şunları söyledi : “Güzel ülkemizin farklı böl-gelerinden olan vatandaşla-rımızın bir araya gelip yöre-sel el işleri ve hamur işlerini yapıp bu tür etkinliklerde sergilemeleri çok güzel bir şey ve kaynaşmanın ortaya çıkmasına vesile olmakta. Bu tür programlar çok önemli; yemekten içmekten biraz daha sanatsal ve eğit-sel standlar kurup festival haline getirilmesi gerekir. Her şeye rağmen birlik ve beraberliğimizi, gelenek ve göreneklerimizi orta koyan bu tür programlar vatandaş-larımıza maddi ve manevi katkı sağlamaktadır.

Bundan sonraki etkinlik olarak, Ramazan geliyor, alt katta mutfağımızın da açıl-masıyla, iftar yemeklerimiz olacak. Ayrıca vatandaşla-rımız da bazı günler yemek vermektedirler.

Ramazan’ın bu sene Ağustos’a gelmesi münase-betiyle, özellikle ilk kuşak insanımızın Türkiye’de izin-de olacaklarını düşünüyo-rum. Bu nedenle, ikinci ve üçüncü kuşağı, özellikle de gençlerimizi camimize bek-lediğimi belirtmek isterim; camilerimiz garip kalmasın. Biz de zaten gençlerimize yönelik teravih ve sohbetler hazırlıyoruz, yaz sıcaklarını düşünerek de onları fazla yormayacak programlar tasarlıyoruz. Davetli hoca-larımızdan değişik vaazlar dinletme imkânı bulacağı-mızı da umuyorum. Herkese hayırlı Ramazanlar diliyorum.”

Karlsruhe DITIB Merkez Camii’nde Kermes ve Kül-

tür Şenlikleri Yapıldı

Hasan Bellikli / Karlsruhe 13 yıldır geneksel hale gelen kermes, bu sene 10 Haziran 2011 Cuma günü Başkan İbrahim ÇINAR’ın konuşmasıyla başladı.

Dört gün süren kermese ilgi yoğundu. Türk mutfağının leziz yemek çeşitleri ve hediyelik eşyaların sergilendiği kermeste bu yıl ilk defa Postbank aa sergi açtı. Postbank’ta görevli Mustafa ÖZDEK vatandaşlarımıza bankayla ilgili bilgiler verdi.

Hakan ÇELİK yönetimin-deki Sultanım İlahi Grubu, Gülzar Tasavvuf Müziği Korosu dinleycilere müzik ziyafeti çekerlerken, ayrıca bilgi ve kültür yarışmaları da yapıldı. Bu yıl yine bayram

havasında geçen kermeste, yine ilk defa bu yıl düzenlenen Çuval, Yumurta ve Yoğurt Yeme yarışmaları düzenlendi. Yarışmalarda birinci gelen yarışmacılara değerli hediyeler verildi. Dernek Başkanı sayın İbrahim ÇINAR ve kermes komitesi Başkanı sayın Lütfü AZALA’nın mutlulukları gözlerinden okunuyordu.

Kolay değildi dört gün boyunca gelen vatandaşlarımızla ve Karlsruhe çevresin-den davetli olan cami başkanları ve ho-calara en iyi hizmeti vermek, onlarla teke tek ilgilenmek.

Page 15: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 15

Belediye Başkanı Cornut-Gentille’e

ziyaretTürk öğretmeni İbrahim Meral ve Okul Aile Birliği başkan yardımcısı Ahmet Eren; Saint-Dizier Bele-diye Başkanı ve Haute-Marne Milletvekili François Cornut-Gentille’e bir nezaket ziyaretinde bulundu-lar.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına sağladığı katkılardan dolayı kendisine teşekkür etmek ve gelecek yıl yapılacak olan kutlamaların daha kapsamlı bir işbirliği içinde yapılmasını sağla-mak amacıyla yapılan ziyaret; gayet güzel bir hava-da geçti.

Belediye başkanı Cornut-Gentille; Türk toplumu ta-rafından yapılan kültürel faaliyetlerden son derece

memnun olduklarını, diğer unsurlar gibi içe kapanık olmadığımızı söyle-yerek, özellikle geçen hafta sonu ka-tıldığımız Saint-Dizier en Fleur etkin-liğindeki işbirliğimiz için derneğimize teşekkür etti.

Gelecek yılki 23 Nisan kutlaması ve diğer kültürel faaliyetlerde yapılması düşünülen işbirliği teklifine sıcak ba-kan Cornut-Gentille; Türk Öğretmeni İbrahim Meral’in belediyenin etkin-likleri içersinde yer alma isteğine de olumlu cevap verdi.

Oldukça yararlı geçen görüşme son-rasında hatıra fotoğrafı çekinilerek görüşme sona erdi.

Türk Öğrenciler Asterix Eğlence Parkında

4 Haziran 2011 Cumartesi günü, Saint-Dizier ve Joinville Türk Okulu öğrencileri; her yıl olduğu gibi bu yıl da bir eğlence merkezine yıl sonu

gezisi yaptılar. Saint-Dizier Türk Okulu ve Okul Aile Birliği Derneği işbirliği ile düzenlenen gezi; bu yıl Paris Asterix eğlence merkezineydi.

Türkçe ve Türk Kültürü derslerine sürekli devam eden ve 23 Nisan’a katılan öğrencileri kapsayan geziye ilgi oldukça büyüktü. Başta Türk Öğretmenleri olmak üzere, dernek yöneticileri ve refakatçi velilerin de katılımıyla Paris Asterix eğlence merkezine götürülen öğrenciler, hal-lerinden son derece memnundular. Havanın da güzel olması, öğrencile-rin eğlence parkurlarında doyasıya eğlenmesine katkıda bulundu. İki otobüs toplam 114 kişiyle gerçek-leştirilen yılsonu eğlence gezisine; Saint-Dizier ve Joinville’den 80 öğ-renci, dernek yöneticileri ve refakatçi veliler katıldı.

Saat 10.30’da açılan parkta gönülle-rince eğlenen öğrenciler, yılın yor-gunluğunu üzerlerinden atarken, bir-likte eğlenerek unutulmaz bir hatıra yaşamış oldular. Öğle arası yanlarında getirilen yiyeceklerle piknik yapan

öğrenciler; pikniğin ardından hemen eğlence parkına koşarak kaldıkları yerden eğlenmeye devam ettiler.

Türk Öğretmeni ve refakatçi veliler bir yandan öğrencileri kontrol ederken, diğer yandan resim çektiler ve onla-rın sevinçlerine ortak oldular. Akşam saat 18.30’a kadar devam eden eğ-lenceli gezi; çıkışta çekilen toplu ha-

tıra fotoğrafı ile son buldu.

Öğrenci başına yaklaşık olarak 45 avroya mal olan gezinin ; 30 avrosu Okul Aile Birliği Derneği tarafından, kalan kısmı öğrenci velileri tarafından karşılanmıştır. Okul Aile Birliği Derne-ğine ve refakatçi velilerimize destek-lerinden ötürü teşekkür ederiz.

Saint-Dizier en Fleur Etkinli-ğine Partner Olarak Katıldık

Saint-Dizier Türk Okulu ve Okul Aile Birliği Derneği işbirliği ile Vert-Bois’da faaliyet gösteren Centre Social’in ikincisini düzenlediği Saint-Dizier en Fleur etkinliğine katıldık. Bu yıl ilk defa tahsis edilen tarihi kaymakamlık binasının bahçesinde yapılan etkinlik-

lerde; çiçek yetiştiriciliği ve el sanat-ları üzerine çok sayıda stand açılarak

ziyaretçilerin beğenisine su-nuldu. Bir yan-dan ziyaretçiler standları gezip alışverişlerini yaparken, diğer taraftan ortaya kurulan sahnede mini konserler ve dans göste-rileri yapıldı. Türk Okulu öğrencileri’de Elazığı Yöresi Çayda Çıra ve Van Yöresi Ke-lekvan olmak

üzere iki halko-yunu ile sahne aldı. İzleyenler gerek oyunlara gerekse öğrencilerin giydiği geleneksel kostümlere hayran kaldı-lar.

Sonrasında Türk Öğretmeni İbrahim

Meral; oynanan halko-yunları hakkında izleyici-lere bilgi verirken, Okul Aile Birliği Derneği sekreteri Hatice Ülger de dernek faaliyet-leri ilgili kısa bir tanıtım konuşması yaptı. Saint-Dizier Beledi-ye Başkanı ve Haute-Marne Milletve-kili François Cornut-Gentille ve Saint-Dizier Kaymakamı Thilo FIRCHOW’da halkoyunu gösterisini izleyenler ara-sındaydı.

Saint-Dizier Belediyesinin himayesin-

de yapılan ve yüzlerce kişinin katıldığı bu etkinlik için bastırılan afişlerde derneğimizin logosu, partner dernek olarak yer aldı. Kültürümüzü tanıt-mak ve toplumumuzu dışa açmak amacıyla katıldığımız bu gibi etkin-likler sayesinde; resmi kurumlarla işbirliğimiz güçlenmekte ve birlikte çalışma alanlarımız genişlemektedir.

Page 16: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O16

Obernai Türk Derneği ACTO’nun Kermesi Çok Başarılı Oldu

Basri ÇİÇEK / Obernai

Obernai Türk Derneği ACTO’nun bu yıl 18/19 Haziran tarihinde beşincisini düzenlediği kermes yoğun ilgi gördü. Kermes esnasında görüştüğümüz Dernek Başkanı Ethem YILDIZ sizler için şu bilgileri verdi. « Derneğimizin yıllardan beri sürdürmekte olduğu kermes geleneğini devam ettirmekten ve bir farklılık yaparak, Türkiye’den sanatçıların da katılımıyla daha çok kişiye hitap etmesini sağladığımız için ben ve dernekte birlikte olduğumuz çalışma arkadaşlarım adına çok mut-

luyum. İnsanlarımızı bir araya toplamak ve yudumuzdan binlerce kilometre uzakta hasretini çektiğimiz vatanımızın güzelliklerini, kültürünü, örf ve ananelerimizi yaşamak ve yaşatmak amacıyla düzenlemiş olduğumuz kermesin bir gayesi de, aynı zamanda Fransız dostlarımıza Türkiye’yi tanıtmak ve Türk damak tadımızı Fransız dostlarımızın beğenisine sunmak olmuştur. Bu arada ailelerin bir güzel hafta sonu geçirmeleri için düzenlenmiştir. Tabii ki derneğin diğer giderlerini karşılamak, projelerini hayata geçirmek için maddi gelir de elde edilmiştir. Katılan tüm Fransız ve Türk vatandaşlarımıza ve dostlarımıza derneğimiz adına ve yönetim kurulundaki bütün arkadaşlarım adına

teşekkür ederim. »

Obernai belediye başkanı Bernad FICHER ve başkan yardımcısının da katıldığı kermeste, Türk delegasyonun-dan katılımın olmaması dikkatlerden kaçmamıştır. 15 gün önce Türkiye’de olduğunu ve 20 yıl öncesine nazaran daha çok canlılık bulunduğunu ve daha fazla gelişmiş olduğunu söyleyen bele-diye başkanı, dernekle birlikte Obernai beldesinde sıfır problem amaçladıklarını, derneğe her türlü desteğin yapılacağını vurguladı.

Derneğin bayan kollarının hazırladıkları nefis börek ve lahmacunlar satışa sunu-lurken, diğer standlarda da Türkiye’ye özgü eşyalar satışa sunuldu. Çocuklar için ayrılan bölümde şişme balon ve kaleler çocukların eğlencesine sunulurken, Türkiye’den gelen Nasrettin Hoca tiplemesini canlandıran sanatcı Hüseyin GONCAGÜL’ün yaptığı espri ve mizah gösterileri büyük ilgi gördü. Son olarak sanatcı Bedia AKARTÜRK’ün sa-hne almasıyla devam eden coşku, daha sonra derneğin organizasyonunda emeği geçen iş adamlarına plaket verilmesiyle son buldu. Kermese yaklaşık pazar günü 1000 kişi iştirak etti.

Selestat Alevi Kültür Merkezi’nin Düzenlediği“UMUT” isimli oyun üzerine Evrim CİGAL’le söyleşi

Selestat Alevi Kültür Merkezi ( Centre Culturelle des Alevi de Selestat ), geçtiği-miz Mayıs ayında, Evrim CİGAL’in yöneti-minde “UMUT” isimli oyunu sergiledi.Önemli sayıda bir izleyici kitlesine hitap ederek büyük beğeni toplayan oyun son-rasında, yönetmen Evrim CİGAL’den sizler için oyunun yorumunu aldık.

“UMUT, dünyanın var olmasından günü-müze, ilkel insandan başlayarak Savaş, Açlık, Sömürü, İşkence ve Baskıları ele alan bir oyun...

Oyunun adı UMUT, biz çocuklara UMUT dedik ve oyunu çocuklarla oynadık.Ço-cuklar büyüklerine savaşsız, sömürüsüz, daha temiz ve yaşanılır bir dünya iste-diklerinin mesajını verdiler. Ve sizi temin ederim ki çocuklar bu oyunu hissederek ve inanarak oynadılar.

Yani ezbere yapılmış bir şey değildi. Çok soru sordular ve çok şey öğrendiler. (Çok şey de öğrettiler!) Gösterdikleri perfor-mans aileleri dahil tüm izleyicileri gerçek-ten şaşırttı. Bu grup önümüzdeki yıl da çalışmalarına devam edecek.

Çocuklar sabırsızlıkla sezonunun gelme-sini beklediklerini söylerken gözlerindeki ışıltı görülmeye değerdi.

Aslında tiyatro salt bir sanat etkinliği olarak görülmemeli, Tiyatro çalışma-ları (özellikle eğitim çalışması), kişinin yaşamdaki yerini, değerini ve kimliğini kazanabilmesi noktasında oldukça etkili bir daldır.

Tiyatro sanat’ın nerdeyse tüm alanlarını içinde barındırabilen bir sanat dalıdır.Kişinin kendini keşfetmesi, hangi alana ait olduğunu görebilmesi noktasında son derece etkilidir.

Şahsen ortaya çıkan oyundan ziyade birlikte çalıştığım çocuklardaki ciddi de-ğişimler benim için son derece keyifli ve değerli bir kazanımdı.

(Şimdiki çocuklar harika. Aziz Nesin) Aziz Nesin’in bu kitabını okumamış olanların mutlaka okumasını tavsiye ederim.

Not : Strasbourg’ta bir grup oluşturmak arzusundayım. İlgilenen arkadaşlar bana e-mail ya da telefonla ulaşabilirler. Sade-ce tiyatro değil. Dans, müzik, ritm vs. ile ilgilenen tüm sanat severlerle biraraya gelerek renkli ve farklı bir çalışma çıkabi-leceği inancındayım.

Teşekkürler.”

(Evrim CİGAL / İletişim: [email protected] / Tel: 06 84 49 66 10 )

Page 17: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 17

Molsheim Türk Kültür Derneği’nin geleneksel yaz kermesi hem böl-gedeki vatandaşları hem de bele-diye başkanları ile diğer yetkilileri buluşturdu Mustafa GÜÇLÜ / MOLSHEIM

Molsheim ve çevresindeki yerleşim birimlerinde yaşayan Türkler, Molsheim Türk Kültür Derneği tarafından bu yıl altıncısı düzenlenen geleneksel yaz ker-mesinde bir araya geldiler. Molsheim Camii Cemiyeti’nin bahçesinde organize edilen kermesin açılışı Kur’an-ı Kerim tilaveti ve duayla birlikte yapıldı. Ardından dernek başkanı ve din görevlisi açılış konuşması yaptı. Başkan, «Bu kermesin birçok amacı var. Birincisi, derneğimize gönül veren hanımların daha etkin olarak çalışması. Diğer amacımız, bölgemizde yaşayan Türk

vatandaşlarımıza ulaşmak. Vatandaşlarımızın derneğimize ulaşması ve derneğimizi, camimizi tanıması ve toplumumuzun kaynaşmasıdır. Bir başka amacımız tabii ki, dernek yararına gelir getirmektir. Diğer bir amacımız da, içinde yaşadığımız bölgedeki Fransızlarla iletişim kurmak, tanışmak ve onlarla da kaynaşmaktır. Türk âdetlerini ve yaşam tarzını, sosyal hayatını burada göste-rerek anlatmak hedefimizdir» diye konuştu. Din Görevlisi Ahmet Müjdeci ise, «Bu ker-mesin camiler haftasına tekabül etmesi hoş bir tevafuk olmuştur. Kermes vesilesi ile in-sanlar camimizde buluşup kaynaşmaktadır.

Kermesin hayırlara vesile olmasını, güzel sonuçlar doğurmasını diliyorum» dedi. Kermese Türk toplumundan yoğun katılım gerçekleşti. Gençlerin katılımına ve yoğun çalışmalarına hayran kaldıklarını ifade ettiler. Molsheim ve Dachtein çevresin-de yaşayan hem Fransız hem de Fransalı Türklerin yoğun ilgi gösterdiği kermese Molsheim Belediye Başkanı, Başkan Yardımcısı ve Dachtein Belediye Başkanı da iştirak ederek, bir süre standları gezdikten sonra yemek yeyip vatandaşlarla sohbet ettiler.

Vosges AKM’de Türk kültürü tanıtıldı

Mustafa GÜÇLÜ / Epinal

Epinal belediyesinin bölgemizde her yıl organize ettiği kültürler bayramında Vosges AKM de her sene olduğu gibi yerini aldı. Günün ilk saatlerinde yağmur ve rüzgârla hazırlanan standlar, güneşin bir görünüp bir kaybolarak, bizlerle şakalaşmasına bir son vermesinden sonra, insanlarla

dolup taşmaya başladı. Yaklaşık bin-bin beşyüz kişinin ziyaret ettiği festivalde, bölgede çalışma yapan yirmi kadar derneğin standları da vardı. 19 Haziran Pazar günü saat 11.00’de başlayıp, saat 22.00’ye kadar süren festivalde; standımızın dekora-syonunda kilimler, çantalarla tam bir Anadolu rüzgarı estirmeye çalışan Vosges AKM kadınları, evlerinde

hazırladıkları tatlı, börek, çörek çeşitleri ve standda hazırladıkları taze gözlemelerle gözlere ve midelere bayram yaşattılar. Festivalin bu seneki konusu, dengeli bes-lenme hususunda çok önemli bir yere sahip olan meyve ve sebzelerdi. Biz de standımızı meyve sebzelerle dekore ederken, yine meyve ve sebze ağırlıklı malzemelerden oluşan bir stand hazırladık. Başka Türk kökenli derneklerin de olduğu festivalde, özellikle Türk kahvesini içmek için Vosges Alevi Kültür Merkezi’nin standını seçen belediye başkanı, çalışmalarımızdan dolayı bizleri tebrik etti. Gerek standımızın kültürel motiflerle dekore edilmesi, gerekse Türk mutfağından seçtiğimiz çeşitler nedeniyle, tam da etkinliğin amacına uygun olduğunu belirtti. Fas, Cezayir, Senegal gibi kulturlerin de standlarının bulunduğu etkinlikte çeşitli müzikleri dinlemek, dansları izlemek de bir zenginlikti. Bu zenginliklerin arasında Vosges AKM folklor grubunun Anadolu halk danslarından hazırladığı oyunlar ve sazın halkın arasına karışarak ve onları da davet ederek gerçekleştirdikleri halaylar da çok ilgi çekti. Etkinliğe emeği geçen bütün üyelerimize çok teşekkür ediyoruz. Özellikle de babalar gününde, AKM faaliyetleri için çalışan Vos-ges AKMli üyelerimize, bilhassa babalara ayrıca teşekkür ediyor ve bütün babaların babalar gününü kutluyoruz.

Adlî Sicil Kayıtları Artık Doğrudan Dış Temsilciliklerden Alınabilecek

Vatandaşlarımız, bundan böyle, yaşadıkları yerdeki büyükelçiliklerden veya başkonsolosluklardan, direkt olarak adlî sicil kayıtlarını alabilecekler.

T. C. Dışişleri Bakanlığı’nın resmî sitesinde yer alan ve vatandaşlarımızı yakından ilgilendiren bu hususun tam metni şöyle :

« Dışişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı arasında 19.12.2009 tarihinde imzalanan “Veri Erişim, Paylaşım ve Kullanım Esaslarına Dair Protokol” çer-çevesinde, gerekli teknik hazırlıklar tamamlanmış olup, 4 Temmuz 2011 tarihinde adli sicil kayıtlarının doğrudan dış temsilciliklerimiz tarafından verilme-sine başlanacaktır. Adli sicil kayıtları, dış temsilciliklerimiz tarafından, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın ve yabancıların sadece yurtdışındaki iş ve işlemlerinde kullanılmak üzere, şahsın bizzat kendisine veya veka-letnamede bu yönde açıkça yetki verilmesi şartıyla vekiline verilebilecektir.

Sözkonusu belge yurtdışında hazırlanırken, içeriğindeki bilgiler Türkçenin yanında İngilizce,

Fransızca ve Almanca tercümeleriyle birlikte yeralacaktır. Bahsekonu uygulamayla, daha önce başvuru tarihin-den itibaren yaklaşık bir ay sonra teslimi mümkün olan adli sicil kayıtlarına, vatandaşlarımızın başvuru anında erişimleri sağlanmış olacaktır. »

Page 18: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O18

Page 19: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 19

Buz Makinası

745.00€ ‘dan başlayan

�yatlar

Bulaşık Makinası

900.00€ ‘dan başlayan

�yatlar

03 90 23 93 24RESTAURANT ve SNACK EKIPMANLARI

Reklam vermiyoruz;hizmet veriyoruz

“ “Mehmet ŞEFTALİ

tasarım ve uygulama

İhtiyacınız olan tüm restaurant ekipmanları

Hayırlı ramazanlar dileriz...

239 route de Schirmeck 67200 STRASBOURGwww.gastro-pro.com Mail : [email protected]

Page 20: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O20

SAĞLIĞIMIZA UZANAN

ELLER…Sevgili Peygamberimiz (S.A.V) buyuruyor ki; beş şey gelmeden önce onların kıyme-tini biliniz:

Birincisi; hastalık gelmeden önce sıhha-tin,

İkincisi; yaşlılık gelmeden önce gençliğin,

Üçüncüsü; fakirlik gelmeden önce zen-ginliğin,

Dördüncüsü; meşguliyet gelmeden önce boş vaktin,

Beşincisi ise; ölüm gelmeden önce dünya hayatının…

Bu beş maddenin hepsi de hayatımız için son derece önemli konulardır. Fakat iyi düşünecek olursak; birincisi olmadan hiçbirisini gerçekleştirmemiz mümkün değildir. Sağlıklı bir hayatımız olmadan gençliğimizi değerlendiremediğimiz, ça-lışıp zenginliğe ulaşamadığımız, zamanı iyi kullanıp işimizle meşgul olamadığımız gibi hayatımıza da istediğimiz yönü vere-meyiz.

Günlük konuşmalarımızda sevdiğimiz bi-rinin derdini dinlerken; ‘‘Boş ver dostum önce sağlık, cana gelmesin de mala gelsin ve senin canın sağ olsun’’ gibi deyimlerle onu teskin ederiz. Kısaca ona; sağlığın yerinde olduktan sonra kaybettiğin her şeyi tekrar kazanabilirsin demek isteriz.

Sağlığımız bize Allah (c.c.) tarafından ve-rilmiş bir emanettir aynı zamanda. O’nun bizden beklediği hayatı yaşayabilmemiz, insanlığa ve sorumlu olduklarımıza karşı mükellefiyetlerimizi yerine getirebilme-miz için; bizim öncelikle sağlıklı olmamız gerekir. Çünkü hayatta bir nizam vardır. Bu nizamın devam etmesi için Allah (c.c.) herkesi birbirine sebeplendirmiştir.

Hiçbirimiz aslında diğerimizden bağım-sız değiliz. Hepimizin bir diğerine karşı belli ölçüler dâhilinde sorumluluklarımız var. Bize hizmet etsinler, yani insanoğlu faydalansın diye yaratılan tabiat ve hay-vanlar da bu silsileye dâhildir. Öyleyse bu mükellefiyetlerimiz için sağlıklı olmayı kendimize düstur edinmeliyiz.

Sağlığımızı korumanın ve sağlıklı kalma-nın elimizde olan kısımları ve de olmayan kısımları vardır. Gittikçe dünyaya karşı tamahı artan, günümüzde kullanılan po-püler tabirle ifade etmek gerekirse, sekü-lerleşen (dünyevi arzuların peşinden ko-şan) ve buna mukabil tüketimin dozunu kaçıran insanoğlu; hedeflerine ulaşmak için adeta bir yarış halindedir. Uğruna her şeyi göze aldığı bu hedefler için; kendi sağlığını hiçe sayarak onu sorumsuzca heba etmekten çekinmemektedir.

Sağlıklı bir hayat yaşayabilmek için ön-celikle hayattan beklentiler azaltılmalı, hedefler küçültülmelidir. Gereksiz heves ve arzulardan vazgeçilmelidir. Çağımızın vebası olan stres; başkalarının hayatına özenme sonucunda sahip olduğumuz, sü-rekli bir şeylerin peşinden koşma ve elin-dekiyle yetinmeksizin daha fazlasını elde etmeye çalışmaktan ileri gelmektedir.

Atalarımız; ayağını yorganına göre uzat derken; aşırılığın bize zarar vereceğini ve bizi zorluklarla baş başa bırakacağını ifade etmişlerdir. Öyleyse stres dolu bir hayattan uzak kalmak için; düzenli olarak beslenmeli, çalışmalı, spor yapmalı ve uyumalıdır.

Yalnız unutulmamalıdır ki; bedenimiz için bunları yapmak sağlığımız için yeterli de-ğildir. Bir de ruh sağlığımız vardır. Onun için de; ailemiz, çocuklarımız ve sevdikle-rimizle bol bol zaman geçirmeli, onlarla sevinçleri ve üzüntüleri paylaşmalı, darda olanlara da yardım ederek ruhumuzu rahatlatmalıyız. Bütün bu saydıklarımız çevremizdekilere mutluluk verdiği gibi, bizi de mutlu edecektir.

Şu ana kadar sağlık adına elimizde olan-lardan bahsettik. Peki ya elimizde olma-yanlar? İşte gerçek sorun burada. Çünkü

günümüzde sağlığımıza kast etmiş bir sis-temle karşı karşıyayız. Yediğimiz içtiğimiz her şeyi sırf daha fazla kazanmak adına, tabii olmaktan çıkaran sermaye sahipleri; GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma-lar) dediğimiz gıdalarla sağlığımıza ciddi anlamda zarar verdikleri gibi, rahat nefes alıp hayatımızı idame ettirmemiz için gereken çevremizi de katletmektedirler. İthal edilen kısır tohumlarla; hem büyük miktarda paralar kaybolmakta, hem sağ-lığımıza zarar verilmekte, hem de tarım alanları zamanla verimsiz hale getirilmek-tedir.

Ürünlerin raf ömrü artsın diye içlerine sağlığımıza zararlı maddeler eklenmekte, uzak mesafelere bozulmadan ulaşsın diyerek susuz, sert ve dayanıklı sebze ve meyve üretilmektedir.

Son yıllarda mağazaların meyve ve sebze satılan bölümlerinde rengârenk sebze ve meyveler görmekteyiz. Artık bembeyaz bir domates ya da içi yeşil bir karpuz ye-meniz mümkün olabilmektedir. Üstelik bunları her mevsim bulabilmektesiniz. Başlangıçta göze ve damağa hoş gelen bu durum aslında insanın doğasına aykırıdır. Hâlbuki meyve ve sebzeler doğal şartlar-da üretilir ve de mevsiminde tüketilirse sağlığa faydalıdır.

Yiyeceklerimiz üzerinde bu sağlıksız değişiklikleri yapan kişiler, insanların sağlığını hiç hesaba katmamaktadırlar. Onların yegâne amaçları; servetlerine yeni servetler katmak ve bunu yaparken de tüm dünya insanlarını kontrol altında tutmaktır.

Genetiği değiştirilmiş gıdalar yoluyla dün-ya insanlarının yapısı değiştirilerek; daha az düşünen, uysal ve sisteme engel olma-yan bireyler oluşturulması arzulanmak-tadır. En son okuduğum haberde; kaçak yollarla taşınırken yakalanan bir miktar çayın, koyu kırmızı renk vermesi için do-muz kanıyla harmanlandığını okuyunca tüylerim bir kez daha diken diken oldu.

Artık aldığımız her ürünün arkasına ba-kıp; içinde ne var ne yok kontrol eder olduk. Önceleri içerikte yer alan madde-ler kodlanmış olarak yer alırken; vatandaş bunları öğrenince yabancı kelimelerden oluştuğu için çoğumuzun adını dahi bil-meyip, faydalı ya da zararlı olduğundan emin olamadığımız maddeleri isimleriyle yazmaya başlamışlardır.

Sonuç itibariyle tükettiğimiz hiçbir şeyin doğal olmadığı ortada olunca, zamanla bu seçicilikten insanlar vazgeçmekte

ve kaderlerine razı olmaktadırlar. Bizler sağlığımızı koruyarak, sorumluluklarımızı yerine getirmek zorundaysak; bu geliş-melere bir dur demeliyiz. Kaderimize razı olamayız. Çünkü önümüzde sağlığımız için ciddi sorunlar bizi beklemektedir. Ge-lecek nesiller için sağlıklı adımlar atmalı ve tüketimde bilinçli olmalıyız.

GDO’lu ürünlerin sadece sağlığımıza za-rarı yoktur. Aynı zamanda nesillerimizin genetik yapısı ve çevremiz de tehlike al-tındadır. Bir de bu olayın dinimize uygun düşmeyen bölümü vardır.

Araplar ‘’Helal Gıda Sertifikası’’ ve Yahu-diler ise ‘’Kaşer Sertifikası’’ adı altında üretim yaparak bu duruma çareler üret-mektedirler. Ülkemizde ise; bu konuya gereken hassasiyetin verildiği söylene-mez.

Müslüman ülkede satılan her şey helaldir, üretime dikkat edilir anlayışının ardına saklanamayız. Zira artık her marka ürü-nü her yerde bulabiliyorsunuz. Küresel markaların etrafımızı sardığı bir dünyada yaşadığımızı unutmadan, aldığımız ürü-nün içeriğini mutlaka sağlığımız açısından kontrol etmeliyiz. Biz bu konuda diretir-sek, firmalar ve mağazalar bu duruma mutlaka dikkat edeceklerdir.

Sağlık konusunda yapmamız gerekenleri anlatırken; günlük hayatımızda olmazsa olmaz olarak kullandığımız televizyon, bilgisayar ve cep telefonu gibi teknolojik aletlerden kaynaklanan sağlık risklerin-den de bahsetmemiz gerekir. Bu alet-lerin yaydığı radyasyon ve çevremizde meydana gelen nükleer felaketler, daha anne karnında doğmamış bebekleri bile etkilemektedir.

Maalesef bebekler ya sağlığını kaybet-mekte ya da sağlıksız olarak dünyaya gelmektedirler. Gün geçtikçe de adı kon-mamış hastalıklar duymaktayız.

Cümlelerime her şeyin başı sağlık di-yerek; Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın hasta yatağındayken sağlık üzerine yazdığı şu beyitle son veriyorum.

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,

Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi...

Sağlıkla kalın.

Saint-Dizier, 22 Haziran 2011

İbrahim MERALSaint-Dizier ve çevresiTürkçe ve Türk Kültürü

Dersleri Öğ[email protected]

Beyfa Menajerlik’ten İlk Transfer

Fransa’da menajerlik çalışmalarını sürdüren BEYFA MENAJERLİK firmasının kurucusu olan Faruk BEYAZ, ilk transferini yaptığını bildirdi.

Sochaux takımında oynayan ve Senegal Millî Takımı’nın da formasını giyen Jacques Faty’yi Sivasspor’a transfer ettiklerini açıklayan BEYAZ, bunun bir ilk olduğunu ve devamının geleceğini söyledi.

Türkiye’nin en büyük menajeri olan Olgun Aydın Peker ve İngiltere’nin en büyük menajeri olan Marc Tenderro’yla ortak olan Faruk BEYAZ, hedefinin Avrupa ve dünyanın en iyi menajeri konumuna

yükselmek olduğunu belirterek, « Sadece Türkiye’ye transfer yapmıyoruz ; İngiltere, Fransa, İspanya, Almanya, İsviçre, Portekiz ve İtalya liglerinde de transferleri-miz olacaktır, çalışmalarımızı sür-dürüyoruz » dedi.

Faruk BEYAZ ayrıca, « Arkamdan çok dedikodumu yaptılar, ailemin işyerine gelip beni ve ailemi kara-lamak için arkamdan Faruk kuru sıkı tabancadır gibi aşağılamalarda bulunanlar da oldu, ama bu transferle bu tür çirkinliklerin önünü kestiğimi zannediyorum » diyerek, artık tek amacının daha çok çalışarak kendini kanıtlamak olduğunu ifade etti.

Page 21: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 21

Eyyüp Sultan'da kapanış şöleni

Strasbourg Eyüp Sultan Camisi’nde eğitim gören öğrenciler sezon kapanışı yaptılar. Düzenlenen törene eğitim gören öğrencilerin yanısıra birçok veli de katıldı.

Cami bünyesinde hafta sonu eğitime katılan öğrenciler hazırladıkları programla sezona veda etti.

Üç Ana sınıf ve dörder de kız ve erkek sınıfı bulunan Eyüp Sultan Camisi’nde 16 eğitimci görev yaptı.

Kapanış programı Kur’anı Kerimle başladı. Daha sonra söz alan Eyüp Sultan Camii Başkanı Sebahattin Ay-demir selamla konuşması yaparak öğrencilerden evde de çalışmalarını istedi. Onun ardından konuşma yapan Milli Görüş Teşkilatları Strasbourg Bölge Başkanı Tahir Kayacı ise eğitim önemine değindi.

Eyüp Sultan Camisi imamı ve eğitim so-rumlusu Mehmet Çelik ise kurs hakkında bilgiler verdi. Velilerden aynı Fransız okullarında gösterilen ilgi gibi eğitime devam eden çocuklarıyla da yakında ilgilenmesini gerektiğini anlatan Mehmet Çelik, bu yılki uygulamada velilerle bi-rebir görüştüklerini ve %90 başarı elde ettiklerini bildirdi.

Programın devamında her sınıf hazırladığı gösteriyi sunarken ana sınıfının okuduğu ilahi büyük ilgi gördü. Öğrenciler hadislerden de

demet sunarken kız ve erkek öğrenciler arasında bilgi yarışması düzenlendi. 20 soru sonunda eşitlik bozulmazken öğrencilere Eyüp Sultan Camisi’nin alınış tarihi soruldu. 1996 cevabını veren kızlar bilgi yarışmasını kazandılar.

Erkek öğrencilerin hatim duasından sonra eğitimciler öğrencilerine karnelerini dağıttılar ve dereceye giren öğrencilere çeşitli hediyeler verdi-ler.

Öte yandan bu yılda Eyüp Sultan Camisi yaz kursu düzenleyecek. 5 hafta sürecek eğitime 100 öğrenci alınabilecek. Kayıt olmak ya da bilgi almak için Eyüp Sultan Camisi’ni arayabilirsiniz.

Page 22: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O22

EĞİTİM KOMEDİSİ“Cumhuriyet Gazetesi, 25 Hazi-ran 2011 : Ziraat Bankası’nın çeşitli unvanlarında alacağı bin beş yüz kırk

beş –1.545- kişilik kadroya rekor sayıda başvuru gerçekleşti. Bankanın açtığı pozisyonlar için toplamda seksen sekiz bin iki yüz altı –88.206-gniversite me-zunu başvurdu”

Eskiden beri gelen ve gittikçe üstüne ko-yan çok üzücü bir tablo.

1990’larda Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın açtığı 350 kişilik Ziraat Mühendisliği kadrosuna 2400’e yakın ziraat mühendisi müracaat etmişti.

Türkiye’de şu andaki üniversite sayısı 171 (YÜZ YETMİŞ BİR ). Bunlardan 104’ü devlet üniversitesi, 61’i vakıf üniversitesi, 6 tanesi de vakıf yüksek okulu.

Her sene mezun olup, iş bulamayan bin-lerce üniversite mezunu ve her sene üni-versiteye girmek için imtihana katılan on binlerce üniversite adayı.

Herkesin amacı elini kirletmeden oku-la gidip diploma almak ve yine elini kirletmeden devletten bir koltuk kapıp yaşamını devam ettirmek.

19 Mayıs 2011 Almanya/Köln

2011 Meslek Eğitim Günü adlı toplantıda konuşan Kuzey Ren Vest-falya Çalışma Bakanı Güntram SCH-NEIDER şöyle diyor :Tahminlerimize göre 2030 yılına kadar Almanya’da 5,2 Milyon (beş milyon iki yüz bin) kali-fiye işçi açığımız olacak. Globalleşen dünyada bundan böyle, yeni ürünler ve yeni düşünceleri olan firmalar ayakta durabiliyorlar. Bu da ancak iyi yetişmiş kalifiye işçilerle mümkün olur. Dual sistem adı verilen yarı okul-yarı meslek düzenindeki eğitime 40.000 öğrencinin katılacağını, oysa bu rakamın daha da yükseltilmesi gerektiğini vurguluyor.

Yani ; Alman Bakan daha şimdiden 2030 yılının kalifiye işçisinin hesabını yapmakta ve gençleri meslek eğitimine çağırmakta. Bizde ise Meslek eğitimi

bugün hâlâ, ağırlıklı olarak çıraklıktan ustalığa sistemiyle devam etmekte.

Türkiye’nin geleceği, ekonimisi, eğitim sorunu, gençlerin istkbali gibi konuları toplayıp bir araya getirdiğimiz zaman Türkiye’deki EĞİTİM KOMEDİSİ’nin yeniden düzenlenmesi gerekmektedir

diye düşünmeden edemiyoruz.

Buna keza ; İstanbul’da Meslek Lisesini

bitirip, evlenme yoluyla Almanya’ya ge-len bir kalifiye işçinin, torna makinasını kullanamadığını, kaynak yapamadığını, basit bir metal taşlamayı beceremediğine şahit olup, bu şahsın nasıl meslek lisesini bitirdiğini sorduğumuzda şöyle dedi : 120 kişilik meslek okulunda sadece eski iki torna makinası, iki üç eski motor ve üç tane de kaynak makinası vardı, o maki-nalarla çalışıp öğrenmek için ayda bir defa sıra geliyordu.

Bu da daha üzücü ve utandırıcı bir yüz karası.

Devlet ve toplum bu sorunu ciddi olarak ele alıp yeniden yapılandırmalıdır.

İş bulamayan üniversite diploması neye yarar ? Durum böyle iken hâlâ üniversite-lere akın akın gitmeninin ne anlamı var ? Torma veya freze makinasını kullanmayı öğretemeyen meslek okulundan kime fayda gelir ?

Zira bugünkü Türkiye insanına diploma yerine iş ve aş gerekli.

Selamlar…

ALMANCI

Mesut AYDOĞDUYeminli Tercüman

[email protected]

Bu gurbetçiler de fazla oluyor !

Bir izin dönemine daha gelmiş bulunu-yoruz. Birçoğumuz arabasına atlayacak yollara düşücek. 2 günlük çileden sonra memleketine varacak ve rahat bir nefes alacak. Yaşlılarımız için doğup – büyü-düğü topraklara geri dönmek gerçek bir kurtuluş olsa gerek. Gençlerimiz içinse atalarının toprağına, kendilerini farklı his-settikleri diyara gitmek bir tatil havasında

geçirmek öncelik olacak.

Şimdi düşünüyorum da ilk gelen insanları gerçekten tebrik etmemek elde değil. Bu kadar kolay mı bilmediğin, görmediğin bir dünyaya gitmek. Dilin farklı, dinin farklı. Senin ak dediğine o kara diyor, senin kara dediğine o ak diyor.

Nasıl bir yaşammış ki bu şartlarda her şeye rağmen gurbet ele gitmeyi tercih et-mişler. Burada doğup büyüyen gençlere sorsan bir çoğu Türkiye’ye geri dönmek istiyor. Hiç yabancı bir yer değil, dil – kül-tür sorunu yok. Ama bir çoğu da cesaret edemiyor. Kolay mı alışık olduğun, kur-duğun düzeni bırakıp geriye dönmek ?

Sonuçta buradayız, buralıyız ! Her ne ka-dar hayalimiz dönmek olsa da artık bu-ralıyız. Dönüşü olmayan bir yola girdik. Hayatımızı buraya göre ayarlayacağız. Ama kökenimizi de unutmayacağız.

Yıllardır gurbetçileri döviz rezervi olarak gördüler. Aslında biraz da görgüsüzdüler, kendileri beğenmiş zengin kırolardılar. Kürekle para toplayıp, harcayacak yer arayan yaratıktılar. Son model arabalarla gelirlerdi memlekete. Anlata anlata biti-remezlerdi buranın güzelliklerini. Gerçi şimdi kötülüklerini anlatıyorlar ama kim-se inanmıyor. Siz bizi oralarda istemiyor-sunuz havasındalar.

Şimdi aslında gurbetçilere bakış değiş-medi. Bir oy hakları bile yok. Gelen vurdu giden vurdu. AK Parti dönemine kadar

aslında pek milletvekilleri, bakanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları da göre-medik. Tayyip Erdoğan’a kadar hangimiz bir başbakanın halkla buluştuğuna şahit olduk ? Bunlar güzel gelişmeler. Ancak madalyonun diğer yüzü de var. 9 yıldır oy kullanma meselesi çözülemedi. Elbet bir takım siyasi sıkıntılar vardı. Ama seçim-lere kısa bir süre kala topu YSK’ya atmak bence doğru değil. Çok daha önceden bu yapılmalıydı. Şimdi seçimler bitti. Peki YSK’ya bu konuda talimat verildi mi ? Yarın seçim olsa oy kullanabilecek miyiz ? Vakit geçmeden bu sorun çözül-melidir. Hatta sadece oy kullanma da değil, Avrupa’ya has milletvekilleri de seçebilmeliyiz. Nüfusa göre milletvekili sayısı belirlenmeli ve burada kullanılan oylar buradaki milletvekillerini seçmeye yaramalıdır.

Zaten gümrükte oy kullanmak da bir me-sele. Burada yaşayan birçok insan çifte vatandaş. Dolaysıyla Türk pasaportunu çıkartma gereği duymuyor. Ama Türk pasaportu olmayınca da oy kullanamıyor. Fiyatlar makul olsa sorun olmayacak, bir Fransız pasaport 10 yıllığına 60-80 €’ya mal olurken bir Türk pasaportu 5 yıllığına 150 €’dan fazlaya mal oluyor. Bu büyük bir dengesizlik.

Diğer sorun ise izin yoludur. Elbet bir ülke başka bir ülkeye karışamaz. Ama diplo-matik ilişkiler öyle seviyeye getirilmelidir ki o ülkeler adeta biz oralardan geçerken kırmızı halı sermelidir. Her sene büyük sorunlar yaşanmaya devam ediyor. Bir

gün, Sırp, enternasyonal ehliyet istiyor, bir gün Bulgar pis sudan geçirip temizlik parası alıyor. Hadi bunları geçtik o yollar da ne öyle ?

Yıllarca Yunanlıları bize düşman gös-terdiler. Ama bir ordan geçin bir de Bulgar’dan. Aradaki fark hiç tartışılmaz bile. Bir tarafta bir ucundan öbür ucuna otoban, tertemiz, insanları saygılı diğer tarafta her kilometrede bir polis, delik deşik yollar. 10 yıldır o yollarda bir kere bile tamirat yapılmadı. Kim bunun para-sızlıktan olduğunu iddia edebilir ?

Tek temennizin artık gurbetçilerin adam yerine konulması. Zaten Avrupa’da yete-rince çile çekiyorlar. Her geçen gün ar-tan yabancı düşmanlığı ve islamofobya ile savaş ediyorlar. Bir de sılaya geliş çile haline dönüşmesin. Bulgarların parası yoksa bir duble yol da oraya yaparız ne var ki sanki !

Bu arada Yurt Dışı Türkler başkanlığı kuruldu. Şu anda temsilciler seçiliyor. Umarız ki buraya seçilecekler gerçekten faydalı olacak insanlardan seçilir ve bu kurumun hedeflendiği gibi işlevi olur.

Şimdiden izine gideceklere hayırlı yol-culuklar diliyor, arkalarında sevenleri olduğunu unutmayarak dikkatli gitme-lerini, sağ-sağlim dönmelerini temenni ediyoruz.

http://www.twitter.com/fkarakaya

FRANSA GÜNDEMİ

Fatih [email protected]

Page 23: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 23

Fotoğraf Tutkunları Anlatıyor…

Bize kendini kısaca tanıtır mısın? Ben Zeynep Hamurcu, 27 Mart 1991 Kay-seri / Türkiye doğumluyum. İlk, orta ve lise oğrenimimi Fransa’da gördüm. Strazburg Üniversitesi’nde eğitimimi sürdürmekteyim.

Fotoğraf çekmeye nasıl başladın? Sanata olan ilgimi çok küçük yaşta fark ettim. Dolayısıyla, fotoğraf makineleriyle çok ilgile-nir, dikkatimi çektiği için kurcalar ve kendim-ce fotoğraf çekerdim. Elbette ki o zamanlar çektiğim fotoğrafların başarılı olduğu söylene-mez. Bunun nedeni hem amatörlüğümden hem de fotoğraf makinesinin refleks olmadığından olsa gerek. Refleks fotoğraf makineme sahip

olmadan önce ben de herkes gibi fotoğraf çeker, hayallerimi ve duygularımı donanımlı olmayan fotoğraf makineleriyle hatta cep telefonumun kamerasıyla yansıtmaya çalışır-dım. Bu böyle devam etti, tâ ki Nikon d3000 alana dek.

Seni refleks fotoğraf makinesi almaya teşvik eden ne oldu? Bir süre sonra kullandığım basit fotoğraf makineleri bana çok yetersiz gelmeye baş-

ladı çünkü isteklerimi ve hayal gücümü yansıtmamda büyük engel teşkil etmeye başlamıştı. Normal fotoğraf makineleri DSRL fotoğraf makinelerinin sunduğu özellikleri sunamıyor ve bu nedenle beni kısıtlıyordu. Örneğin havada uçan renkli bir kelebeği ölümsüzleşti-remiyordum. Özetleyecek olursak refleks aynası örtücü ile senkron olarak çalışır ve deklanşöre bastığımızda açı-larak ışığın film düzlemine geçmesini sağlar. Bu sayede çalışılacak görüntü direkt olarak çekecek olan kişi tarafından izlenebilir. Gö-rüntü netlilik kazanırken bu işlem fotoğrafçı tarafından kontrol edilebilir. Görüntüsü pozlanacak hareketli objeler takip edilerek netlik yapılıp en uygun anda çekim yapılır. Oysa, refleks olmayan vizör-lerde fotoğrafçı netlik yapa-bilmek için metre ile ölçüm yapmak veya tahmin etmek zorunda kalır ve bu nedenle

de paralaks hatası bulunur ve düzeltme işlemine gerek vardır. DSRL fotoğraf maki-neleri büyük agrandisman imkanı verebiliyor, doğa ve portre fotoğrafları çekiminde oldukça güzel sonuçlar çıkarıyor, büyük ebatta fotoğraf baskısına müsait ve birçok avantaj sağlamakta. Beni refleks fotoğraf makinesi almaya teşvik eden bunlar oldu. (Havada uçan renkli kelebeği ölümsüzleştirme hayalim DSRL fotoğraf makinesi almamda büyük katkı sağladı diyebilirim.)

Neden Nikon? Fotoğrafçılık dünyasında hâlâ cevabı verilememiş bir soru bence. İki marka da birbirleriyle yarışıyor. Bu nedenle, objektif kriterlere göre karar vermek en doğrusu. Teknik bilgiye sahip olduğumuzda makine seçiminde zorlanmamamız büyük avantaj. Fakat, elimizde sıkı karar verme kriterleri bulunmuyorsa işin içine duygular girer. Zaten “Ben Ni-koncuyum” gibi kalıplar da bence bu nedenle çıkmıştır. Kullanım keyfini ufak avantajlardan daha çok önemsediğim için tercihim Nikon oldu. Yani ben de bir “Nikoncuyum”.

Fotoğraf çekmek için zamanı nasıl ayarlarsın? Çok da ayarladığım bir şey olduğu söylenemez. “Hadi bugün de fotoğraf çekeyim” demem. Duygularıma bağlı, o gün ne hissettiğime… Önemli işleri bırakıp, saçma sapan saatlerde fotoğraf çekimi yapmışlığım çok olmuştur. Güneşin doğuşunu görüntü-lemek için uyumadığım ya da sokakta terk edilmiş masum bir çocuğun çaresiz bakışlarını ölümsüzleştirebilmek için da-kikalarca çocuğun objektifime bakmasını beklediğim olmuş-tur. Bence bu gibi zamanlarda çekilen fotoğrafların değeri paha biçilemez.

Ne çekersin? İnsanları… İnsan fotoğrafları kompozisyonunun oldukça zor olduğunu ve dikkat edilmesi gereken birçok temel karar yattığını düşünüyorum. Kulla-nılacak olan fotoğraf formatı, nesneyi fotoğraf karesinin ne-resine yerleştirmemiz gerektiği, başka hangi fotoğraf öğelerini katmamız gerektiği, bu öğeleri yerleştireceğimiz bölgelere dikkat etmemiz gerektiği ve en etkili olan makine açısını bulmak gibi. Örnek vermek gerekirse, bir fotoğraf düşünelim (sayfada bulunan - pencerenin önünde duran köylü kız - fotoğrafını hayal edebilirsiniz). İnsan fotoğraflarının çoğu, büyük olasılıkla makineyi yatay tutmak daha kolay ol-duğu için yatay çekilir. Ancak, tam boy fotoğraftan portre fotoğrafına, çeşitli fotoğraflar için dikey görüntü çok daha etkili olabilir. Yani ben bu fotoğrafı ya-tay formatında çekmiş olsaydım şimdiki formatıyla sizlere yansıttıkları aynı ol-mazdı. Fotoğraflarıma bakan insanların dikkatini çekmek istediğim için, fotoğ-raflarımı kararlı ve etkili bir kompozis-yonda çekmeye gayret ediyorum. Farklı yüz ifadeleri, farklı duruşlar, farklı bakışlar yakalamak, insan karakterinin dış görünümüne yansıdığını sergilemek amacıyla tüm ilginin fotoğrafladığım kişiye yoğunlaşmasını istediğimden modeli tam ortaya yerleştirmekten ka-çınmıyorum. Habersiz çekilen insan fotoğraflarının da böyle bir çalışmada önemli rol oynadığını düşünüyorum.

Fotoğraf çekerken, deklanşöre bas-

madan önce, vizörden bakarken ne düşünürsün?

Her fotoğraf karesinin ölümün elinden kurtarılan bir an olduğunu.

Kurtardığın bu anları nereye hapsediyorsun ? Hiçbir fotoğraf hapsedilmeyi hak etmez bence. Bu yüzden, calışmalarımı sosyal paylaşım siteleri aracı-lığıyla paylaşıyorum (Actuphoto, Twitter, Youtube, Facebook).

Peki ya sonra? Okuduğum lisans haricinde Strazburg Üniversitesi Sinema Televizyon bölümüne yazılmak için çalışma-larımı gönderdim, cevap bekliyorum. Görsel sanat-lara olan ilgim sadece fotoğraf sanatıyla değil, video görüntüleriyle de ilgilenmeme sebeb oldu. Photoshop kullanımımın dışında montaj programlarıyla da (Sony Vegas, Premiere Pro vb.) ilgileniyorum. İlerde ise yönetmen olmak istiyorum. Çalışmalarımı sosyal

paylaşım sitelerinden (Actuphoto, Twitter, Youtube, Facebook) takip edebilirsiniz.

Gelecek sayıda bir başka Refleks kullanıcısıyla birlikte olmak adına ışığınız bol olsun.

FOTOĞRAFÇI

Mustafa ÖZSOY

[email protected]

Zey

nep

HA

MU

RC

U

Page 24: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O24

Mutlu aşk yoktur klişesini artık hepi-miz ezberledik de, son dönemlerde adetâ üstümüze üstümüze gelen şu mutlu evlilik de yoktur furyası ne oluyor ?Çevremizde kime sorsak, aldığımız yanıt aynı : evlilik çok zor bir kurum, hattâ imkânsız bir şey iki ayrı dünyanın insanının birlikte mutlu olması, en iyisi evlenmemek, şimdiki aklım olsa evlen-mezdim falan filan...Bir an için bunun doğru olduğunu varsayalım ve sürekli artan boşanma olaylarını da tezimizin kanıtı diye sunalım.Pekiyi o zaman, neden bunca evililik

hâlâ ve daha ? Neden bunca düğün masrafları, şatafatı, dedikodusu, gıptay-la izlenen ünlü düğünleri ?İnsanlık ( yani insanoğlu ve insankızı ) aklını mı kaçırdı da, hem bir yandan evlilik kurumunu kötülüyor, hem de di-ğer yandan evlenmeden yapamıyor !İçinden çıkılması, izâhı çok zor bir muamma bu; acaba gençlere evliliği mi tavsiye etmeli, yoksa bekâr yaşamayı mı ?Hiç mi evli ama mutlu insan yok şu dünyada ? Ya da, evli olamayanların tümü de ( bekârlar, dullar, ayrı yaşayan-lar ) hayatlarından çok mu memnunlar, paçalarından mutluluk mu akıyor ?Gerçek, her toplumsal olgu ve kurum-da olduğu gibi, galiba ikisinin ortasında bir yerde...Hattâ, belki şunu söylemeye bile cüret edebiliriz : tüm bunlar kişilerin karak-terine bağlıdır, evlilikten ne umduk-larıyla irtibatlıdır, sosyal ve ekonomik durumlarla bağıntılıdır, aile ve çevre ( mahalle ) baskısıyla ilintilidir vs...Öyle bir çevrede yetişmişsinizdir ki, sizce evlilik en kutsal kurumdur ve nasıl gelişirse gelişsin katlanmak gerek-mektedir. Burada mutluluk garantisi, hattâ beklentisi yoksa da, evlilik itiraz tanımadan kabullenilir.Belki de eşinizi artık beğenmiyor, istemiyor, arzulamıyor olabilirsiniz; ilk fırsatta ondan kurtulmak baş hedefiniz-dir, sonrasında tozpembe bir dünya-

nın sizi beklediğini umut

edersiniz. Ama, bir gün bakmışsınız ki eşinize piyangodan büyük ikramiye çıkmış, olur ya, şans bu; artık ondan daha değerlisi, güzeli-yakışıklısı, her şeyi bileni yoktur sizin için; ne iyi etmiş de onunla evlenmişsinizdir...Diğer bir çevre ise sizi daima bekârlık sultanlıktır şiarıyla besleyip büyütmüş-tür; gözünüz evliliği görmez, gününüzü gün edersiniz, felekten çaldığınız her gece muhteşemdir. Ama ya ev işleri, ya hastalık, ya yaşlılık-düşkünlük, çocuk-torun sevgisi ? Artık gençlik ve sağlık geride kaldığında, şöyle bir offff çekmez misiniz keşke zamanında ev-bark olup çoluk-çocuğa karışsaymışım diye ?... Tabii, evliliği kötülemek adına, tüm bunların karşıtı binlerce örnek de veri-lebilir kolaycana, değil mi ? Her akşam eve erken gitme zorunlu-luğu, isteklerinden ve özlemlerinden fedakârlık yapma gerekliliği, evde hır-gür, kavga-dövüş, ev işlerinin zorluğu, hoşuna giden başka insanlarla iste-diğince birlikte olamama, yok maçtı yok diziydi tartışmaları vb...Bunları da düşününce, top yine ortada kalıyor ister istemez : acaba evlilik iyi mi kötü mü; bir türlü karar veremiyoruz.O nedenle diyoruz ya zaten bu biraz da kişilerin karakterlerine bağlı-dır diye : evlilikten çok fazla şey beklemez ve onu olduğu gibi kabul edersen, sorunları ve güzellikleriyle, yani artısı ve eksisiyle evliliği sür-

dürmeyi becerebilirsen, azla yetinmeyi bilip eşinin başının etini yemezsen, durumunuzu sürekli başkalarıyla kıyaslamazsan, evdeki bakırın dışardaki gümüşten değerli olduğu düşüncesini içselleştirirsen ve karşındaki insanı, eşini bir zamanlar ne kadar çok, ölür-cesine sevdiğini aklından çıkarmazsan; neden olmasın, evlilik neden yürüme-sin ki ?Buna sevgiyi, alışmanın getirdiği rahatlıkları, varsa çocukların kattığı zenginlikleri, düzenli bir cinsel yaşamı da katınca, evlilik hiç de fenâ durmuyor sanki !Hele ki, bekârlığın sakladığı macerala-rın ne tür tuzaklarla dolu olabileceğini gözönüne getirince, yine de evlilik iyidir diyesi geliyor insanın. Ama, bir de şu televizyon kumanda âleti sorunu olmasaydı keşke...

Ayın Sözü“Kuşkusuz ki utanmak utanç verici

değildir. Tam tersi: utanç verici olan utanmayı bilmeyiştir.”

-Nihat BEHRAM-

DörtlüklerGeçme namerd köprüsünden

ko aparsın su seni,Yatma tilki gölgesinde

ko yesin aslan seni

Alıntılar“Hedefi belli olmayan gemiye

hiç bir rüzgâr yardım edemez.”-Montaigne-

AnektodlarPiyanist bir Alman aristokratının da eşi olan Bedia Muvahit, ünlü bir tiyatro sanatçısıydı.Bir gün bir kadın kuaförünün koltuğunda otururken, yanındaki koltuğa genç bir kadın gelip oturmuş ve Bedia Muvahit’e dönüp:- Ben de, demiş; sahne sanatçısı olmayı çok istiyordum; fahişe olurum diye babam izin vermedi.Bedia Muvahit, şöyle bir bakmış genç kadına:- Peki, demiş; sonra ne zaman oldunuz öyle?( Çetin ALTAN’a teşekkürlerle …)

Okunası Kitaplar “Miras”

-Nihat BEHRAM- / Roman / Everest Yayınları

AZICIK

Fahri EKMEKÇİ[email protected]

Söylenesi Türküler / Şarkılar

Gine Dertli Dertli İniliyorsunGine dertli dertli iniliyorsun Sarı turnam sinen yaralandı mı Hiç el değmeden de iniliyorsun Sarı turnam sinen parelendi mi Yoksa ciğerlerin parelendi mi

Yoksa sana ya düzen mi düzdüler Perdelerin tel tel edip üzdüler Tellerini sırmadan mı süzdüler Allı da turnam sinen de yarelendi mi Yoksa ciğerlerin parelendi mi

Havayı ey deli gönül havayı Ay doğmadan şavkı tutmuş ovayı Türkmen kızı katar etmiş mayayı Çekip gider bir gözleri sürmeli

Kuru kütük yanmayınca tüter mi Ak gerdanda çifte benler biter mi Vakti gelmeyince bülbül öter mi Ötüp gider ötüp gider bir gözleri sürmeli Ötüp gider bir gözleri sürmeli

Dere kenarında yerler hurmayı Kılavuz ederler telli turnayı Ak göğsün üstünde ilik düğmeyi Çözüp gider bir gözleri sürmeli Çözüp gider bir gözleri sürmeli

Karac'oğlan der ki geçti ne fayda Bir vefa kalmadı ok ile yayda -KARACAOĞLAN-

Yazı Köşesi

Arapsaçı...Seçimler yapıldı bitti ve Akp yüzde ellilik oy oranıyla seçimin kuşkusuz ilk sıradaki galibi oldu.

Nedenleri ne olursa olsun, üst üste üç defa, hem de oylarını arttırarak seçim kazanma başarısı gösteren Akp’yi ve özel-likle de lideri Erdoğan’ı kutlamak gerekir.

Tabii ki en büyük başarı, barajlı sistemin kıyısından dolaşmak zorunda kalmasına karşın, bağımsız adaylarla otuz beş mill-tevekilliği kazanan Bdp’nindir; onların da hakkını teslim etmek gerekir.

Mhp ise, tüm son dakika salvolarına rağmen, ve belki de o mağduriyetin ve Chp’den giden oyların sayesinde, barajı geçti ve Meclis’e girmeyi başardı; bir kutlama da onlara..

Chp ise apayrı bir âlem...

Hem kendi içinden hem de dışından vu-ran vurana..

Oysa, onlar da, Kılıçdaroğlu’nun sağladığı sempati ve partinin açıkladığı birkaç pro-jenin desteğiyle, oy oranını ve milletvekili sayılarını yükselttiler; bu, hiç de azımsa-nacak bir başarı değildir.

Hem, seçime katılmayanların büyük çoğunluğunun genelde bu partinin seç-menleri olduğu gerçeği ile Mhp’ye giden oyları da toplarsanız, normal oy oranının daha da yüksek çıkacağını kolaylıkla he-saplayabilirsiniz.

Ama, hiç kuşkusuz, yaratılan yüzde otuz, hattâ fazlası beklentisi ( çıtası ) nedeniyle, bu parti yerden yere vurulmaktadır.

Tam bir, ne İsa’ya ne Musa’ya durumu...

Bize kalırsa, bu seçimin en mutsuzu Baş-bakan Erdoğan’dır..

Çünkü, o da istediği oy yüzdesini ve mil-letvekili sayısını tutturamadığı gibi ( ki bu

Anayasa konusu açısından yaşamsaldı ), Mhp’yi de baraj altına itemedi ve “Kürt sorunu” denilen denklemde kozları bir anlamda Bdp’nin eline vermiş oldu.

Bunun kendisi tarafından hiç de istenilen bir durum olduğunu sanmıyoruz.

Eğer transfer gibi netâmeli yollara baş-vurmazsa, hem Anayasa’yı istediği türde değiştirme veya referandum yoluna gidebilme şansları epey azaldı, hem de sistemin kilit partisi konumu Bdp’ye geç-miş oldu.

Anayasa ( çok istediği Başkanlık rejimi ) ve “Kürt sorunu” konularında, ki bunlar ülkenin birincil problemleridir, eli eskisi kadar güçlü gözükmeyen Erdoğan, şimdi bakalım ne yapacaktır ? Ünlü balkon konuşmasında olduğu gibi herkesi ku-caklayıp Türkiye’yi demokrasi yönünde evrilmeye mi götürecektir, yoksa daha da otoriterleşip millete hayatı zindan mı edecektir ?

Erdoğan’ın bu tercihi, ülkemizin yönünü belirleyecektir...

Tabii tüm bu gariplikler, bir türlü kaldırıl-mak istenmeyen o meşum seçim barajı yüzünden başımıza gelmektedir...

Bir bakıyorsunuz Akp oylarını geçen se-çime nazaran arttırmış ama milletvekili sayısı düşmüş..

Bir bakıyorsunuz Akp Chp’nin iki katından daha az oy almış, ama milletvekili sayısı iki katından çok daha fazla..

Bir bakıyorsunuz, yukarda da değindik, Bdp bu barajı aşmak için herkesin bilip de ses çıkartamadığı bağımsızlar çözümüne sarılmış..

Tüm bunların üzerine de Ysk’nın ve özel mahkemelerin verdikleri tutuklu millet-vekilleriyle ilgili kararları ekleyin; alın size mükemmel bir arapsaçı.

Şimdi elbirliğiyle çözmeye uğraşın baka-lım.

Çözmeye çalıştıkça açılıyor mu, daha mı fazla düğüm oluyor...

(h)aykırı-yorumHakan KAYA

Page 25: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 25

Nancy Türk Kültür Merkezi törenle açıldı

Nancy şehrinde bulunan Türk Kültür Merkezi yaklaşık 3 yıl süren çalışmalardan sonra hizmete açıldı.

Şu anki merkezin yanında bulunan 400 m²’lik arsa üze-

rine temelden yapılan bina muhteşem görüntüsüyle de göz kamaştırıyor.

Toplam 3000 m² kullanım alanıyla birçok hizmeti bünye-sinde bulunduran merkez 2 milyon euroya mal oldu.

Merkez, bay ve bayan mescidi, 100 yatak kapasiteli öğrenci yurdu, kütüphanesi, sınıfları, lokantası, misa-

firhanesi, yer altı parkı, kapalı parkı ve idari bürolarıyla hizmet görecek. Daha önceden bulunan loj-manlarda kullanılmaya devam edecek.

Açılış töreni için Avrupa ve Tür-kiye’nin birçok yerinden misafir katılırken aynı zamanda merke-zin de kermesi düzenlendi.

Nancy Kültür Merkezi hakkında bilgi veren Başkan Rıdvan Keskin, uzun uğraşlardan sonra elde edilen resmi cami ve öğrenci yurdu statüsü gu-rurumuz olmuştur dedi. Mer-keze katkıda bulunan herkese

teşekkür eden Keskin, ilerde daha büyük projelere imza atacaklarını bildirdi.

Türkiye’den gelen misafır konuşmacının konferansının ardından bağışlar yapıldı ve kermese devam edildi.

Strasbourg’ta da Kültür Merkezi açılmasının çalışmalarının da devam edildiği bildirildi.

Sessiz düğün yapma devri başladı !

Orleans Belediye Başkanı’nın insiyatifiyle yapılan “Başarılı bir düğün için gerekli davranışlar” kanunu yeni evlenen çiftleri çileden çıkartacak şekilde.

Belediye’nin nikah salonlarında yapılan evlilikler için geçerli olan kurallar duyanları şaşırtıyor. Yeni evlenen çiftler yazılı olarak nikah saatinden 20 dakika önce salonda hazır bulunmayı taahhüt

ederken, bağırmak, korna çalmak yasak ! Arabın camından dışarı sarkmak yasak.

UMP’li senatör-belediye başakanı Serge Grouard bununla da yetinmiyor. Salona orkestra getirmek yasak, pirinç, gül ve konfeti atmak yasak !

Bu tür yasaklarda öncü olan Başkan, daha önce de şehirde çadırda kamp yapmak, fahişelik, karavan kurmayı yasaklamış, mağaza, bar ve diskoteklerin faaliyetlerini de düzenlemişti.

Radar panoları kaldırılıyor !

Fransa’da trafik canavarlarıyla mücadele etmek için uygulamaya koyduğu otomatik radarlar şimdiye kadar birkaç yüz metre önce panolarla bildiriliyordu.

Ancak sene başından beri %20 artan kazalar nedeniyle hükümet trafik canavarıyla mücadele için bir takım radikal değişiklikler yaptı. Özel-likle de iktidar partisi milletvekillerinin karşı çıkmasına rağmen yapılan değişiklikler sürücüle-ri zor durumda bırakacak şekilde.

Yeni yasalara göre bundan böyle radarlar pano-larla bilgilendirilmeyeceği gibi elektronik cihaz-

larla da radar tesbit edilemeyecek. Bundan sonra Internet ya da GPS’ler sadece kaza riski büyük olan bölgeleri gösterebilecek. Radar öncesi panolarda artık sürücülere eğitsel bilgiler verilecek.

Son yılların en büyük kaza nedenlerinden biri olan telefon kullanımı da daha büyük cezalarla sonuçlanacak. GPS hariç elektro-nik cihaz kullanmak (SMS göndermek, Inter-net’e girmek, vb..) ve telefon etmek 3 puan cezası verilecek. Şu anda 2 puan ve 135 € cezası var. Diğer yandan sıkça görülen DVD izleme 3 puan ve 1500 €’ya mal olacak.

Öte yandan 50 km üzerinden fazla hızlar bundan böyle otomatikmen mahkemeye sevkedilecek. Alkol kullanımında da 6 puan yerine 8 puan alınacak.

Iphone’da en çok kullanılan şifreler açıklandı !

Akıllı telefonlar icad edildikten sonra ortaya çıkan programlar birçok gerçeği de ortaya çıkartıyor. Akıllı telefon üreticilerinin sürekli reklamını yaptığı 250 000 program içinde işe yarayanlar olduğu gibi gereksiz olanlar da var.

Bu gereksiz programlardan biri de Big Brother ca-mera security adlı program. Her ne kadar işe yara-masanda ilginç bir özelliği ortaya koyuyor.

Bu programı telefonunuza yüklediğinizde SIM kartınızın güvenlik kodunu (anonim bir şekilde) bir veritabanına göndererek istatistikler ortaya çıkarıyor.

Şu anda kadar yaklaşık 200 000 kişinin yüklediği program (Yani iphone kullanıcılarının %15’ine tekabül ediyor) topladığı veriler sayesinde en çok kullanılan 10 şifreyi açıkladı.

Açıklanan rakamlarda 1234 liste başı olurken 0000 ikinci. sırada yer aldı. Kullanıcıların bir çoğunun özellikle ya kendisinin ya da yakını birinin doğum tarihini kullandığı ortaya çıkıyor.

Page 26: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O26

EMMİOĞLU

Çok özledim oraları sizleriHa deyince gelinmiyor emmi-oğluKader gurbet ele sattı bizleriAlınyazım silinmiyor emmioğlu

Bu hasretlik ciğerimi dağlıyorGurbet esir aldı kader bağlıyorYüreğim yanıyor özüm ağlıyorElde değil, gülünmüyor emmi-oğlu

Emmioğlu, gurbetin kalmadı tadıDilimden düşmüyor sılanın adıBurda yabancıyı sevmezler yâdıGörmeyince bilinmiyor emmi-oğlu

Gönül istemez mi yurduma gel-semOrada yaşasam yurdumda ölsemYok etsem gurbeti, dağları del-semDağ bir değil, delinmiyor emmi-oğlu.

Mehmet ÜÇTEPE /24.04.2008 - Colmar

Adaletin Güneşi

Hep fakirlerin halini gözetirdiOnların işlerini güçlerini üstlenirdiAldığı nefesi İslamiyet’e verirdiAdaletin Güneşi Hazreti Ömer

Hidayetini Allah’ın kelamında bulduO da en sonunda müslüman olduHep İslam aşkıyla yanıp dolduAdaletin Güneşi Hazreti Ömer

O Muhammed’in bir halifesiydiO sahabelerin cömert sahibiydiHamza gibi çok yiğit biriydiAdaletin Güneşi Hazreti Ömer

Fakirin hakkına girmemeye çalışırdıİyilikten uzak durmamaya çalışırdıKendini faniye vermemeye çalışırdıAdaletin Güneşi Hazreti Ömer

O halkın büyük bir valisi idiO sadıkların dervişlerin velisi idiİslam’ın batmayan bir gemisi idiAdaletin Güneşi Hazreti Ömer

Aşık Abdullah onu örnek alırİnsana olan adaletine hayran kalırOnun gibisini bugünde kim bulur?Adaletin Güneşi Hazreti Ömer

Abdullah KELEŞ / 27.06.11

Günün birindeUçar dururken bülbülBir bahçede görmüş bir gül,Kırmızı kıpkırmızıKan rengindeKendi halindeSessiz, sedasızYapayalnız

Derken bülbülVurulmuş güleVe gelmiş dile;Sen nesin kimsinNeredensin?Kimlerdensin?Diye sorup durmuşLakin bir cevap alamamış.O konuştukça gül susmuşBülbül ise hep konuşmuş..

Konuşmayacağını anlayınca gülünCanı sıkılmış, kalbi hüzünlenmiş bülbülünVe başlamış şakımayaYüreğini çatlatırcasınaŞakımış, şakımış, şakımışVe gülün o güzelliğiBülbülü ozan yapmış....Günler geçmiş, haftalar geçmişGülden ses seda yokBülbüle ise dur durak yok..Hep şakımış ve hep şakırmışSular seller gibiYana yakıla ağlarmışHem ağlar hem söylermişKendini böyleTeselli edermiş;

Seviyorum seni ey gül!Sana hayranım;Al rengine, kokuna,Kadife tenine,Şebnemlerine,Yaprağına, toprağınaHasılı sana ait her şeye hayranım..

Hayranım,Üzerinde uçan kuşa,Hayranım,Sana konan sineğe, böceğe,Toprağında gezen karıncaya,Seni yalayıp geçen rüzgâra,Üzerine düşen ışığa,Seni saran karanlığa,Gölgene,Silüetine,Sana bakan gözlere,Sana değen ellere,Kokunu duyanlara,Adını alanlara,Yâdını ananlaraHayranım,Hayran!Sana ait her şeye!..

Hayranım,Bahçendeki yılana, çıyanaVe akrebe..Yanındaki otlara,Dalındaki dikenlere,Hayranım,

Sana yağan yağmura,Rengini alan gökkuşağınaDibindeki çamura..Hayranım,HayranSana ait her şeye...

Bülbül böyle mest ü mahmur,Şakır dururken hüzünle,Kendini çatlatırcasına,Yürekleri hoplatırcasına,Vicdanları yakarcasına,Ağlar inlerken,Huşu ile dillenirkenÂniden gül dile gelmiş,Bülbülü susturuvermiş;

Ne bağırıyorsun öyle?Ağlıyorsun kendi kendine,Gitsene evine!Ben boş laflara kanmam,Cilalı sözlere aldanmam,Sevgi sühan-ı güzafla olmaz.Delik kova suyla dolmaz.

Anladım sühan-dânsın,Belki de cândansın,Kim bilir bana bârânsın,Birkaç zamandır yârsın.Lâkin aşk öyle boş değilTek sözle hoş değilAşk ateştir insanı yakar,Yanan ağzını yumar.Seyret bak şu kelebeğiO sevgililerin göz bebeği,O da sever, yanar, kanar, ağlar,O da kendinceNe destanlar yazar,Fakat o kalde değil..O her daim haldedir halde,Aşkıyla perverde,Değil sen gibi sazende,Geceleri de pervane.

Bu gece onu takip et,Uyuma erken onu seyret,Bak bakalım ne yapacak?Sonra gel bana anlat..

Bülbül dediği gibi yapar.Kelebeği takibe başlar.Kelebek uçar, bülbül uçarKelebek konar, bülbül konar.Kelebek nerede bülbül oradaGölgesi olmuştur adeta..Derken akşam gün batarkenGüneş kan rengini bırakır gider-kenKelebek dalmış bir bahçeyeSüzülmüş sonra bir kapıdan içe-riyeGeniş bir odanın salonunaSalonun ortasında bir şömineyeYaklaşmış yaklaşmış..Bülbül ise meraktaOnu seyre dalmış.Pür dikkat sessiz ve sakinNe yapacak diye tetikteMerağından sessizlikte..Bekler dururken öyleAniden dile gelmiş kelebekAh! Yanıyorum aşkımdan

Yanıp yanıp kavruluyorum..Konuşmak bülbülün işi,Çığırtkanlık tembel işi,Bağırmak-çağırmakMahalleyi ayağa kaldırmak,

Onun işi benim değilAşıklık zaten dilde değilAşık yanar ama sızdırmaz dışaKendini atar ataşaYanar, kanar, kavrulur, kül olur.Sevgisi göklere uçar dururKalbi hüzün dolu savrulur.Ama sesi çıkmaz sükutidirAşıklık kalbîdir..Her âzası aşığın sükut dururDıştan bakana verir sürur

Böyle dillenirken kelebekAniden yöneldi şömineyeUçuverdi alevlerin üzerineTereddütsüz atıverdi kendiniYandı yandı kavrulduSanki kömür olduKelebek ateşte fânî oldu..Alevle bütünleştiSanki bir alev, bir ateş oldu..Aşk ateşiyle minik yüreğiSanki kocaman bir alev oldu..Lav oldu, dağ oldu, dev oldu..Dumanla göğe yükselir oldu..Damla idi derya olduKor idi mağma oldu.Ölümlü idiÖlümsüz oldu...

Bunları gören bülbülSanki şok olduKolu kanadı tutulduDili damağı kuruduNe diyeceğini ne yapacağınıBilemez oldu..

O haliyle kelebekOna üstad olduPiştar olduAşıklık neymişBildirmiş oldu..Kelebek ateşte Bülbül yanar oldu.O vaziyette yola revan olduVardı gülün yanına..

Ve gülceğiz anladı onun halindenMecazi aşktan vazgeçtiğiniGerçek aşıklığı öğrendiğiniVe geldi tekrar dileSöylendi sakince bülbüle;

Benim çün ölenler;Âb-ı hayat içerler,Ölümsüzlüğe ererler...

Bu sözü duyunca bülbülDersini aldı,Fazla dayanamadı ve...Gülün dibineYıkıldı..Gerçek aşka vardı...

Kim olursa böyle âşık,Görmez gözüMağrıbla maşrıkKapanır ağyâraUlaşır maşuğa..Ulaşır Mabud’aVe;Menzil-i maksuda...

Erdoğan MUTLUGÜN

Bülbülün Serenatı Kelebeğin Aşkı

Page 27: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 27

Page 28: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O28

Page 29: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 29

ASTU’den Muhteşem “Kültürlerarası Yaz

Buluşması”Bölgenin en eski ve etkili derneklerinden olan ASTU ( Actions Citoyennes Interculturelles – Kültürlerarası Yurttaşlar Hareketleri ) , 3 Temmuz 2011 Pazar günü, iki ülkeyi, Fransa ile Almanya’yı, iki şehri, Strasbourg ile Ke-hl’i birleştiren Jardin des Deux Rives ( İki Kıyının Bahçesi ) isimli nefis parkta, “Kültürlerarası Yaz Buluşması” ismi altında müthiş bir etkinlik düzenledi.

Strasbourg Belediyesi’nin de desteklediği organizasyon saat 13-19 arasında yapılırken, biz de derneğin Genel Sekreteri Muharrem KOÇ’tan çok geniş katılımın olduğu etkinlikle ilgi bilgileri aldık.

“Bu, ASTU’nün, 2004 yılındaki otuzuncu kuruluş yıldönümünde başlattığımız ve bu kez sekizincisi yapılan yaz buluşmasıdır. Her sene ASTU’nün kuruluş tarihinde bir etkinliğimiz oluyor ve bu etkinlik giderek farklı bir boyuta ulaşmış durumda. Bu nedenle de adını “Kültürlerarası Yaz Buluşması” olarak koyduk.

Bu yıl özellikle, Strasbourg’un en hoş yerlerinden bi-risi olan, Jardin des Deux Rives”deyiz; çok güzel hava şartları içinde böylesi bir yerde olmak, aynı zamanda bizim vermek istediğimiz mesaj için de çok önemli. Biliyorsunuz, Jardin des Deux Rives, birbirine düşman iki ülkenin ortaklaşa gerçekleştirdikleri bir alan ve bu alanda insanların birlikte yaşayabileceklerini ve ortadaki köprü sayesinde birbirlerini daha iyi anlayabileceklerini söylüyorlar.

Dolayısıyla bizim de bu günü burada yapmamızın sembolik nedenlerinden bir tanesi de tam bu kültürlerarasılık dediğimiz şey : ötekini anlayabilmek için bir adım atmak ve bir yerlerde buluşmak gerekiyor; bu farklılıklarla birlikte insanların ortak değerleri ve amaçları etrafında buluşabileceğini izlemek istiyoruz.

Gördüğünüz gibi de, şu anda etkinliğe katılanlar içinde Türkiye kökenliler, Fransızlar ve Alzaslılar var. İnsanlar hem hoş bir zaman geçirecek hem de birlikte akşama kadar eğlenecekler.

Programa, aperitif sonrası, Truch-tursheim’dan Lucky Dancers isimli dans grubunun Country dansları ile başladık. Öğleden sonra bir Dj olacak : ThomasK, çeşitli ülkelerin müziklerini çalacak. Sonra bir oryantal dans grubu var : Oscillation grubu. Son olarak da, La Fanfare en Pe-tard isimli çok hoş ve çok tanınmış bir grup sahne alarak konser verecek.

Bu süre içinde insanlar hem yemek yiye-bilecek, Türk mezelerinin tadına baka-

caklar hem de, otuz kadar ASTU’lü gencin oluşturduğu oyun alanlarında vakit geçirebilecekler. Gerek çocuklar gerekse yetişkinler için olan animasyonlarımız da bütün gün devam edecek.”

Bu arada, etkinlik alanında gezinirken, gözümüze eğitimci-yazar ve gazetemiz yazı ailesinden Ali BAŞARAN takılıyor. Onun da söyleyecekleri var bu konuda..

“ASTU her sene sezon sonunda geniş bir etkinlik dü-zenliyor ve bu tüm katılmak isteyenlere ücretsiz şekilde açık oluyor. Bu sene de bunu, Belediye’nin de aktif katılımıyla, bu güzel alanda düzenliyor. Türkiye köken-liler olarak, ilk defa böylesi bir etkinliği organize eden ASTU’ye herhalde teşekkür borçluyuz. Bundan önce de bu tür etkinlikleri gerek şehir merkezinde gerekse Bag-

gersee gibi su kenarlarında yapmıştı ASTU, ama ilk defa Ren Nehri kenarında, Almanlar’a, Fransızlar’a ve buradaki tüm Türkiye kökenli insanlara hitap eden bir etkinlik oluyor.

Bu hem yaz tatilinin başlangıcı anlamında insan-larla bir buluşma ve yeni sezonda kavuşmak üzere vedalaşma, hem de bu güzel havada insanların piknik atmosferinde sohbet edip kardeşlik, dostluk ilişkilerini geliştirdikleri bir ortam. Bu anlamda çok önemli bir etkinlik olduğunu düşünüyorum.

ASTU artık yeni adıyla, Kültürlerarası Yurttaşlar Derneği olarak faaliyetini yürütüyor. Farklı kültür-lerden insanları bünyesinde barındıran, Türkiye

kökenlilerin ağırlıkta olduğu Fransa çapında tek dernek. Bu anlamda örnek bir yapı. Aynı zamanda yerel yöne-timlere aktif olarak katılan, üyelerinden ikisi Belediye Encümeni olan bir dernek.

Duruşu, önerileri ve politik yaklaşımlarıyla Fransa’daki

Türkiye kökenlilerin çıkarlarını korumaya çalışan, eğitim alanında ve ırkçılıkla savaşımda oldukça aktif bir dernek.

Şu anda altı tane maaşlı çalışan insanıyla birlikte bu büyüklükte ve etkililikte tek Türkiye kökenli dernek. Bu gurur verici bir olaydır. Ayrıca ASTU’nün ciddi bir kütüphanesi de var; Türkiye ile ilgili Türkçe ve Fransızca

çıkan kaynakların biriktiği, satın alındığı ve insanların kullanımına sunulduğu önemli bir kütüphane bu.

Bizim, Fransa’da Türkiye kökenlilerin bulunduğu her şehirde, ASTU gibi bir derneğe ihtiyacımız var. Yani, bizim kültür merkezimiz, bizim hâfızamız, bi-zim geçmişimiz ve geleceğimize ışık tutan bir yapıya ihtiyacımız var. Bu anlamda ASTU çok iyi bir örnektir.”

Page 30: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O30

Page 31: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 31

Page 32: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O32

Page 33: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 33

Page 34: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O34

Döner / Aşçı işi arıyorumPERMIS B .04/1988. AYRICA 20

YILLIK AŞÇIYIM. 1990’DAN 2010’A KADAR PARİS’TE ÇALIŞTIM.

DÖNER İŞİNİ İYİ BİLİYORUM. ALSACE BÖLGESİ’NDE

İŞ ARIYORUM. TEL : 06 46 59 42 93

Satılık Fond de commerce Market

Strasbourg’a 27 km, Colmar’a 50 km mesafede bulunan Benfeld’deki çok geniş, iyi çalışır vaziyetteki market, yalnızlık sebebiyle sahibinden satılıktır.

300 metrekarelik markette A’dan Z’ye tüm gıda ürünleri ve kasaphane + 300 metrekare tam teşekküllü fırın + çok geniş park alanı bulunmaktadır.

Tel : 03.88.74.15.61 / 06.62.25.20.91

Satılık fond de commerce

Mulhouse merkezde, iyi çalışırdurumda, işlek yerde 60 kişilik salonu

olan Snack-Dönerci satılıktır.

Tel : 06 89 54 42 35

TRANSPORT VE LIVRAISON İŞİ ARIYORUM

ALSACE BÖLGESİ ‘NDE TRANSPORT / LIVRAISON İŞİ ARIYORUM. FRAN-SA’DA 9 PLACE 3.5 TON ARAÇ KULLANMA PERMIS 1988 VAR BİRTAT

DÖNER KEBAP DAĞITIM, MC CAIN FRITES, SIMEXAL PARIS GİBİ YERLERDE ÇALIŞTIM. HAZIR DÖNER, FRITES VE TRANSPORT TECRÜBEM VAR. FRANSA

DIŞINA DA GİDEBİLİRİM. GECELERİ DE ÇALIŞIRIM.

TEL : 06 46 59 42 93

SATILIK RESTAURANT MUR et FONDEmeklilik dolayısıyla, 68 bölgesi Wittenheim ana caddede, 50m2 + 50m2

depo + 70m2 teras. Tam teşeküllü, bütün malzemeleri yeni durumda, hazır müşterili, potansiyeli yüksek, tamamen yenilenmiş kaliteli bir binadır.

+ veya bitişiğindeki 6 odalı ev ile birlikte satılabilir. 6 oda 140m2 + 70m2 cave + 70m2 teras. Tamamen her şeyi ile yenilenmiş olup, ev ve restaurant ayrı

ayrı tapuludur. 2 daireye de ayrılabilir. Tel : 06 15 44 85 76 veya Monsieur Fuche 06 62 71 63 01

Satılık veya Kiralık Döner Restoran ve Türk KahvesiSte. Marie aux Mines’de, şu an açık olan, işlek yerde, müşterisiyle bir-likte kiralık veya satılık Döner restoran ve Türk kahvesi. Tüm restoran malzemesi mevcut. Mekân 2 lokal ve büyük vitrinlere sahip. Her lokale

iki ayrı kapı. Market ya da başka bir iş yapılabilir.Daha fazla bilgi için : 06 30 87 34 21

Satılık fond de commerceSaverne’de, Döner ve pâtes, 130 m2, 50

kişilik, Lise’nin ve Kolej’in yanında, müşterisi hazır, kirası 850 €,

fiyatı 18 000 € anlaşmalı.

Tel : 06 72 01 28 73

Satılık ArabaRenault Laguna, 1.9 DCI Siyah,

135.000 Km. 110 CV. DIESEL 6 CV. EXP. Satış yeri Mulhouse

( 68 Bölgesi ). Fiyatı 5 500 €TEL : 06 46 59 42 93

Mail : [email protected]

Güveninizin Eseri PROCOMM

www.procomm.frMr. Chenel A.

TEL.: 06 68 09 58 80

Le spécialiste des commerces, Café, Restaurant, Sandwicherie, Boulangerie, Boutique etc.

Affaires en Liquidations10 000 € à 40 000 €

Département de la Moselle et Meurthe & MoselleBoulangeries Restaurants Cafés

Satılık Fond de commerce + daireSaint Die Des Vos-ges’da bulunan, tout commerce dükkan sahibinden satılıktır.25 m2 vitrin + 13m2 büro ve tuvalet-la-vabo, şehir gazıyla çalışan, üstü daire 2 oda + salon + wc + banyo. Araba garajı mevcuttur. Fiyat anlaşmalı 98 000 €

Tel : 06 10 61 03 59 / 06 07 61 09 24

Yeni Yerimize Taşındık ! Centre d'Affaires de METZ (Parking Coislin) - 2e Etage 1, Place du Pont-à-Seille - 57000 METZ

Nancy bölgesi için, en az 2 yıl tecrübeli Agent Commercial aranmaktadır

Satılık EvlerStrasbourg’a 20 km uzaklıktaki Marlenheim’ın merkezinde sahibinde acil satılık.

405 m² üzerinde iki sokaktan girişi olan ve yeni inşa için tüm olanaklara sahip olan evler, Bas-Rhin bölgesinin gözde yerleşim merkezlerinden biri olan Marlenheim’ın merkezinde Rue du Noyer ile Place de la Liberté sokakları arasında bulunmaktadır.

Onarılması veya tümüyle yeniden yapılması halinde şu anki değerini en az ikiye kat-layacak müstakil evler, alacaklar için ileriye dönük iyi bir yatırım olabilir.Satış fiyatı 325.000 €. + noter giderleri. İletişim : 06 12 23 01 70

Page 35: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 35

SATILIK FOND DE COMMERCEHaguenau’da restaurant-snack fonu satılık, 40kişilik, teras, iyi işler durumda, işlek

cadde üzerinde, üniversite, gare, mediatheque ve okulun sokağında, 3-6-9 kira kontratlı, pizza, döner, mutfak ve salonun bütün malzemeleri yeni.

Fiyatı pazarlıklı 80 000 €

Tel : 06 72 85 25 24 – 06 22 60 70 20

SATILIK FOND DE COMMERCEAudincourt’da ( 25400 ) Restaurant Munzur, 85 kişilik + 60 kişilik teras, iki katlı, lisans 4’ü var, çok merkezi yerde,

bölgenin en temiz ve en işlek restoranı, fiyatı uygun.Tel : 06 70 74 23 11

SATILIK EV EŞYALARITürkiye'ye kesin dönüş sebebiyle ev eşyalarım komple uygun fiyata

acilen satılıktır.Çok hesaplı bir şekilde pazarlığa açıktır.

Bazı eşyalar bedava verilecektir.Adres: Nuri TAŞTEKİN, 155 Rte de la Wantzenau 67000

STRAZBURG Tel: 06 21 32 92 53 - 09 52 00 50 44

SATILIK EV İLANIMevki; Giresun Gazi Caddesi'ne, iki özel hastaneye, iki ilköğretim okuluna, bir bankaya, iki alışveriş merkezine, sahile yürüme mesafesindedir. Ayrıca taksi durağı, market, berber gibi hemen hemen akla gelebilecek bütün ihti-yaçlarınızı karşılayabileceğiniz bir yerdedir.

Ev; Kale manzaralı, rutubet problemi olmayan, her zaman ve her taraftan güneş alan, 4+1, 140 metrekare, büyük bir kiler, geniş bir hol, biri pvc ile çev-rilmiş iki balkona sahip, laminat parke zemin döşemesi, büyük, evin ihtiyacı-na göre tasarlanmış ankastre mutfak, geniş ve havadar, kaliteli aksesuarlarla döşenmiş bir banyo, yine aynı kalitede alaturka tuvalet, mobilya, lüks kapı-lar. Kısacası içi zevke göre yeni döşenmiş lüks bir daire.Isınma problemi yok. tesisatı döşenmiş olup, ister soba, ister doğalgaz, ister kat kaloriferi olarak kullanabilirsiniz.170.000 Türk lirası (yaklaşık 85.000 euro). Fiyatta pazarlık olabilir. Arayın görüşelim.Tel : (00 90) 0543 216 28 28

Satılık fond de commerceColmar’da çarşı içinde, merkezî yerde, müşterisi hazır, 36

kişilik + 12 kişilik terası olan dönerci satılıktır.Tel : 06 89 15 38 05

İş ArıyorumFırın ustasıyım ; ekmek, etli pide, lahmacun, pizza, si-

mit, açma, su böreği, kuru pasta ve benzerleri konusunda ustayım.

Tel : 07 86 93 32 36 ( Ciddî olanlar arasınlar lütfen )

KÜÇÜK İLANLAR

Satılık fond de commerce

Colmar merkezde bulunan Le Cappadoce isimli Restaurant & Grill, emeklilik nedeniyle satılıktır.

Tel : 03 89 23 69 36

Devren Satılık Döner Kebap Haus

Karlsruhe’de bulunan Kebap Haus devren satılıktır.

Tel : 0173 448 47 57

Satılık Fond de CommerceStrasbourg merkezde, 11 rue de la Division Leclerc adresinde bulunan PAMUKKALE 2 isimli döner restoran, tüm malzemesiyle

satılıktır. İşlek caddede, müşterisi hazır. 20 kişilik + 15

kişilik teras.Tel : 06 63 90 49 30

Satılık Fond de CommerceDöner-Kebab

Mulhause'da Pazar yerine yakın, 110m² kapalı alan, 300 m² havuzlu teras, 50 kişilik salon, iyi çalışır durumda, müşterisi hazır, işlek caddede, tüm malzemeleriyle beraber

satılık.

Tél : 06 11 19 44 06Satılık Garaj ve Ev

Ste Marie Aux Mines’de, 146 rue Clemenceau ardesinde bulunan Garage du Col satılıktır. Toplam 1 650 m2 : Atölye 280 m2 + Ev 130 m2 + Ön park 700 m2 + Bahçe 500 m2.Garajda Kabin + Boya Laboratuarı + Tamir için tüm araç gereçler tamamdır. Ekipman yeni, garaj ve evin bütün tamiratları yapıldı, her şey yeni.7 000 nüfuslu kasabadaki tek garaj. 20 yıllık tecrübe. Müşteri sorunu yok.Sağlık nedeniyle satılıktır.

Tel : 03 89 58 79 07 06 80 14 33 89

Page 36: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O36

SATILIKfonds de commerce Epicerie

Strasbourg Meinau’da, tramvay durağının hemen yanında, içinde her çeşit makinesi

mevcut, müşterisi hazır ve iyi işleyen dükkân satılıktır.

Tel. : 06.62.86.40.48

SATILIKFonds de commerce

Haguenau’da çok işlek yerde, iyi işler durumda ve müşterisi hazır olan, içerde 85 + terasta 30 kişilik yeri

bulunan restoran satılıktır.

Gelin görün !

Tel : 06 21 05 03 43

SATILIKFonds de commerce

Brumath'da, tam merkez'de, ana cadde üzerinde, müşterisi hazır, tüm malzemeleri yeni, iyi çalışan ve çevresinde oto-

park alanı olan döner dükkanı yalnızlıktan dolayı acilen

satılmaktadır.Kira: 600€ TTC Charges

dahil. Fiyat: 55000€ (fiyatı konuşulabilir).

Tel: 06.09.30.36.95

SATILIKFonds de commerce

Mulhouse şehir merke-zinde satılık Ephese Döner.

45 kişilik terası, 80 kişilik salonu bulunan + lisans (4)

Tel : 06 98 80 28 64

( Saat 14’den itibaren ciddi olanlar arasın lütfen )

İş ArıyorumFırın ustasıyım ; ekmek, etli pide, lahmacun, pizza, simit, açma, su

böreği, kuru pasta ve benzerleri konusunda ustayım.Tel : 07 86 93 32 36

( Ciddî olanlar arasınlar lütfen )

Satılık Fond de CommerceTuristik Obernai şehrinde, 40

kişilik, müşterisi hazır, işlek yerde bulunan, 100 m2’lik dönerci,

tüm malzemesiyle birlikte satılıktır.Tel : 06 08 84 11 77 / 03 88 50 31 38

Satılık Bar – PMU – Snack

Haguenau’da, işlek cadde üzerinde, müşterisi hazır, 200 m2 .Ciddi olarak

ilgilenenlere

tel : 06 17 40 32 14

Fond a vendre Boulangerie – Patisserie –

Salon de the30 places, 140 m2, matériel récent, plus un véhicule neuf, dans quartier Europe

à Obernai. Prix : 150 000 € Tel : 06 75 13 28 53

Satılık fond de commerceColmar’da işlek caddede, müşterisi hazır, 35 kişilik + teras imkânı + garajı ve soğuk odası olan döner restoranı tüm mal-

zemesiyle satılıktır. 165 m2.Tel : 06 73 11 56 61

Satılık fond de commerce

Wittenheim’da çalışır vaziyette, müşterisi hazır, 11 yıllık döner restoran

özel sebeplerden dolayı satılıktır.

Tel : 06 24 54 17 60

SATILIK Petrol İstasyonu ve İmbiss

Kehl’e 2 km uzaklıktaki petrol istasyonu ve yanında imbiss ile

beraber tüm eşyalarıyla mülkiyeti.satılıktır. Ciddi olanlar bu telefonlardan ulaşabilirler.

0049.170.730.73.77 veya 0049.7844.99.11.22

Satılık Fond de CommerceMulhouse’da bulunan Au Soleil d’İstanbul isimli restaurantın fonu

satılıktır. 70 kişilik + 70 kişilik teras. İyi işler durumda, müşterisi hazır, lisenin ve iş alanlarının olduğu bölgede. 3-6-9 kira kontratı

2008’in 7. ayında yenilendi. Kirası 864 € ( şarjlar hariç ). Fiyatı : 115 000 € ( tartışılabilir ).

Tel : 03 89 32 26 80

Satılık fond de commerce

Fransa-Almanya sınırındaki Huningue’de bulunan La Feuille d’Or isimli market sağlık sebebiyle satılıktır. 80 m2, tüm malzemesi tamam, çok iyi cirosu var, teras,

meyve ve sebze için raflar, kirası 625 € ( changes dahil ).

Tel : 06 79 37 12 47 03 89 89 95 50

Eleman AranıyorStrasbourg’ta saat 20.00 –

01.00 arası çalışacak, içecek servisi + temizlik için bayan

eleman aranıyor.Tel : 06 32 64 29 63

Satılık Fond de commerce Schwindratzheim'da Döne-

ristan, işlek caddede, halen çalışır vaziyette, müşterisi hazır, 40

otoparklı, 100m², teras + 30 kişilik

salon tüm malzemeleriyle satılıktır.

TEL.: 06 77 79 79 64

SatılıkFond de commerceFransa’nın Almanya ve İsviçre sınırındaki Huningue şehrinde bulunan elbise

mağazası, içindeki terzi eşyası ile birlikte satılıktır. 130 metre kare içerisi, terası

30 metre kare. Köşe başı, tam merkezde. Sağlık nedeniyle satılıktır.

İrtibat tel : (00 33) 06 82 11 68 67

Satılık ArabaSnack kamyoneti olarak kullanılan, havalandırmalı, buzdolaplı, 2 adet fritözü ile plağı ve ızgarası olan, 1989 model ve 250 000 km.’deki kamyonet satılıktır. Fiyatta anlaşılabilir.

Tel : 06 13 71 34 21

Aşçı Aranıyor

Türk mutfağından anlayan, işinde titiz, tecrübeli ve ciddî olarak çalışacak aşçı aranıyor.

Tel : 06 13 71 34 21

Satılık fond de commerceMommenheim’da Döner Kebap, çok işlek ana cadde üzerinde, çevresinde tek, süper

ünü olan, günlük geliri çok yüksek, çevresinde iş yerleri ve yakınında disko-

tek, 2 kat, 45 kişilik, tüm malzemesi yeni, geceleri açık olan mekân yalnızlıktan dolayı

acilen satılıktır.Tel : 06 32 10 19 66

Satılık Fond de commerce

Colmar’da, La Boheme. Şehir merkezinde işlek yerde, müşterisi hazır, lise karşısında, bilançoları hazır ve iyi, 60 m2, 20 kişilik

oturma yeri, + teras imkânı. Kirası 700 € ( charges dahil ).

Tel : 06 69 75 02 16

Satılık Fond de commerceStrasbourg’ta Katedral yakınında, yazlık terası ve lisans 4’ü olan, 55

kişilik ve 95 m² restoran, çok elverişli bir mekan.

Fiyatı : 200 000 eurosTel : +33 6 48 05 00 07

Mulhouse’da Satılık Döner Dükkanı

24 kişilik salonuyla, pazar yeri ve liseye yakın, kirası 550 €

Sağlık problemleri nedeniyle uygun fiyata satılıktır.

Tel : 03 89 60 51 07

Fotoğrafçı / Kameraman Aranıyor

Artan düğün taleplerine cevap verebilmek için çok iyi ka-meraman ve fotoğrafçılar aranmaktadır. Daha önce düğün çekimlerinde tecrübe edinmiş Dijial Ka-mera ve Reflex Fotoğraf makinesi kullanabilenler en kısa zamanda bize müracaat edebilirler.

Gececiler Düğün Organizasyon : 06 45 69 24 30

Page 37: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 37

KÜÇÜK İLANLAR

Satılık veya Kiralık Petrol İstasyonu ve İmbiss

Kehl Neumehl’de bulunan, iyi işler durumda ve müşterisi hazır olan

istasyon ve imbiss, tüm malzemele-riyle birlikte satılık veya kiralıktır.

Tel : 00 49 / 170 73 073 77

Satılık Nintendo Oyunları + Trotinette + Çamaşır kurutma makinası

Nintendo DS + 6 oyun + saklama çantası 80 €

Trotinette 20 €Brant marka çamaşır kurutma makinası,

az kullanılmış 50 €Cep tlf : 06 85 77 22 65

SATILIK DÖNER DÜKKANIMULHOUSE’UN EN ESKİ DÖNERCİSİ OLAN

CHEZ YASSIR İSMİYLE TANINAN İYİ ÇALIŞIR DURUMDAKİ, DEVAMLI MÜŞTERİSİ OLAN, PAZAR YERİNE YAKIN, DÖNER VE PİZZA

SALONU İÇİN GEREKLİ TÜM MALZEMESİ MEVCUT OLAN, BÜYÜK TERASI VE HAVUZU BULUNAN, 40 KİŞİ-LİK KAPALI, 100 KİŞİLİK AÇIK ALANA SAHIP SATILIK

DÖNER SALONU.

İRTİBAT : 06 11 19 44 06

Satılık fond de commerceStrasbourg Neudorf’ta, 132 rue de Bâle adresindeki RESTO BALE, sağlık şartları nedeniyle acilen tüm malzemesiyle satılıktır. Mekân Jean Monnet Lisesi’nin karşısında olup, müşterisi hazır ve iyi işler durumdadır. 70 kişiliktir + teras imkânı olabilir.

210 m2, soğuk odası mevcut, 2 mutfağı ve 3 adet tuvaleti ( bay-bayan-sakat ) vardır.

Tel : 06 11 68 18 00 / 03 88 39 94 80

KEHL’DE KİRALIK FOND DE COMMERCE Kehl’in hemen girişinde, sınırda, Tren İstasyonu, Cami ve çarşıya 2 dakika uzaklıkta ; 3 tane farklı büyüklükte işyeri : 400 m2 rampalı iş yeri + 80 m2 iş yeri + 80 m2 iş yeri.

Ticaret için ideal büyük bir iş merkezi.

Ciddi olanlar arasın lütfen.Tel : 0049 (0)17632122808

Kiralık Dükkan

Kehl’de, merkez tren istasyonu ve şehir merkezi yakınında bulunan,

her türlü işe elverişli dükkan kiralıktır. Kirası 1 000 €.

Tel : 0049 7851 481 699

Satılık fond de commerce + Possibilité murSoufflenheim’daki tek PMU, Bar, Française des Jeux + Döner + Kahve + Snack.

Müşterisi hazır, işlek yerde, hiçbir tamirat gerektirmiyor.Ayrıca, bununla birlikte, üstünde bulunan F4 apartman

( tüm odaları banyo ve tuvaletli ).Ev ve altındaki kahve için fond veya mur olarak satın alma imkânı.

Tel : 06 48 77 97 96 / 03 88 86 72 88

TÜRKÇE KOD DERSLERİOTO EKOL MONİTÖRÜ SİZE ÖZEL

KENDİ EVİNİZDE TÜRKÇE KOD DERSLERİ VERMEKTEDİR.

RENS./BİLGİ : ALPER 06 31 47 47 42(HAGUENAU, BISCHWILLER, REICHS-

HOFFEN BÖLGELERİNDE)

Satılık Bina ( Ev ve işyeri )Sainte-Marie-Aux-Mines’de satılık

F4 ( 150 m2 ) + F3 ( 70 m2 ) + çalışır durumdaki local commercial

( 75 m2 ). Tümünün bedeli 135 000 € ( ticarî lokal için hava parası

ayrıca konuşulabilir ).Tel : 06 72 85 80 83

Satılık fond de commerceVend fond de commerce restaurant

18 couverts, cuisine entièrement équipée avec matériel neuf. 67300 Schiltigheim, 37 B, route du Gal.

De Gaulle.Tel : 06 61 86 07 97

KÜÇÜK ILANLARINIZI BU SAYFALARDA DEĞERLENDİRİN

Normal küçük ilan : 25€ Resimli veya renkli çerçeveli : 50€

Satılık fonds de commerceBakkal – Snack – Traiteur

Strasbourg’da çok iyi bir semtte, cirosu yüksek, her türlü işe

elverişli, bir çift veya bir aile için ele geçirilmez bir fırsat.

Tel : 06 73 16 50 51

Kiralık Daire

Kehl’de kiralık daire. 80 m2.

Tel : 0049 178 66 76 704

Page 38: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O38

Marangoz SADIK TOPAKTAŞ

Ölçüye göre her türlü mutfak dolabı, bar, vs. yapılır

KOLTUK TAMİRİ YAPILIR

( Kumaş müşteriden!)

MARANGOZ10, rue André KienerF-68000 COLMAR

TEL. : +33 6 03 70 41 [email protected]

Page 39: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 39

Satılık İŞ YERİ Fond de commerceBesançon'da Restaurant, 120 m2 ( 90 m2 / 44 kişilik + 30 m2 / 20 kişilik ), 24 kişilik teras, klimalı ve su arındırıcılı, şehir merkezinde, yaya yolu üzerinde, lise-kolej ve hastane yakınında, kısa süre içinde yakına ticaret merkezi açılacak, fiyatı 200 000 € anlaşılabilr.

Tel : 06 89 27 22 96

Acil satılık fond de commerce ve binaSte. Marie aux Mines’in hemen yanıbaşındali büyük lokal sağlık

nedeniyle Türkiye’ye döneceğimden satılıktır.Yemek salonu + oyun salonu veya Türk kahvesi yapılabilecek ikinci bir salonu + oyun salonu olarak kullanılabilecek bodrumu ( cave ). Kullanım alanı toplam 200 m2 + geniş otopark ( 15-20 araba ) + büyük teras. Turistik yer, 24 saat açık oturma izni var, manzarası

müthiş, oturmak için kiralık evi var.“Sahibinin değil, müşterilerinin gözünde süper bir yer”. Bina

masrafsız, komple yeni yapılmış durumda. Bina komple 10 ar ( dönüm ); ormanı, bahçesi, iki terası ve park yeri var.

Binanın giriş katı komple restoran ( 200 m2 ). Birinci kat 120 m2 ev. İkinci katta iki tane F3.

Fonu 110 000 €. Kirası 1 100 €. Komple bina : 550 000 €.“Lütfen bir kez gelip yeri görün, fiyatı sonra konuşalım.”

Tel : 06 84 30 03 16

Satılık Fond de CommercePfaffenhoffen'de

Restaurant DI CAPRI Pizza, tartes flambees,

döner kebab.Müşterisi hazır, iki adet

alışveriş mağazasının he-men yanında, çok

potensiyeli olan dükkânın fond de commerce’i ailevi

problemler nedeniyle satılıktır. İçindeki malzemelerin hepsi bir seneliktir, hepsinin garantisi vardır. İçinde 46 000 €’luk

malzeme vardır. Kirası 500 €Fiyatı : 69 000 € ( pazarlıksız )

Tel : 06 33 35 07 80

Satılık Fond de Commerce

Snack Restoran Grill National

Strasbourg'da Garın yakınında, işlek bir yerde, müşterisi hazır, 30 kişilik salon, her türlü ekipman

mevcut olup halen iyi bir müşterikapasitesiyle faaliyette... Adres: 30, rue du Faubourg

National F-67000 Strasbourg

Tel : 06 14 73 34 33 03 88 23 24 88

SATILIK Fond de commerce Restaurant Strasbourg Grand rue’de, çok işlek, yaya bölgesinde, müşterisi hazır, yüksek cirolu, 20

kişilik + 26 kişilik terası olan restoran satılıktır.Restoranın bitişiğindeki fırını da satın almak mümkündür.

Tel : 03 88 21 81 06 ( 11h00 – 23h00 arası )

SATILIK Satılık fond de commerce

Strasbourg merkezde, işlek yerde, iyi işler durumda ve müşterisi hazır, 76 m2, 36 kişilik salon de the ve petite

restorasyon mekânı satılıktır.

Tel : 06 14 59 47 77 / 03 90 23 79 33

SATILIK ARABATürkiye'ye kesin dönüş sebebiyle BMW 316i uygun fiyata acilen

satılıktır. 2001 model, 114.000 km.de, klimalı, bakımlı, abs, airbag 5.250 Euro (Pazarlığa açık)

Adres: Nuri TAŞTEKİN, 155 Rte de la Wantzenau 67000 STRA-

ZBURG/FRANSA Tel: 06 21 32 92 53, 09 52 00 50 44

Satılık fond de commerce KebapVittel'de, çarşıda Gare'ın hemen yanında, 20 kişilik oturma

salonu ve terası var, müşterisi hazır, ailevi sebeplerden dolayı satılıktır.28 000 € benefice (kâr),

yıllık cirosu 90 000 € Fonu 45 000 €’ya satılık.Tel : 06 37 28 04 91 / 06 37 28 04 91

Satılık fond de commerceFegersheim’ın ilk ve tek döner

dükkânı satılıktır.Bilgi için : 06 84 46 74 56

Eleman AranıyorSte. Marie aux Mine’de

çalışacak döner ve pizza ustası aranıyor.

Müracaat tel : 06 30 87 34 21

Marangoz SADIK TOPAKTAŞ

Ölçüye göre her türlü mutfak dolabı, bar, vs. yapılır

KOLTUK TAMİRİ YAPILIR

( Kumaş müşteriden!)

MARANGOZ10, rue André KienerF-68000 COLMAR

TEL. : +33 6 03 70 41 [email protected]

Page 40: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O40

Page 41: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 41

Page 42: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O42

Page 43: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 43

Page 44: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O44

Page 45: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 45

Page 46: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O46

Page 47: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 47

Page 48: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O48

Page 49: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 49

Page 50: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O50

Abiyelerde 30% - 40 %– 50 % varan inidirimler ! Takılar Nikah şekeri

Gelinlik bedenine tasarlanmış sipariş üzerine gelinlik aksesuarları

İrtibat : 03 29 36 18 79 Dükkan 06 47 70 36 18 – 0645 18 63 13 Özel randevu ile dükkan açabiliriz

EPIN

AL'D

E TE

K

EPINAL

liquidation totalAbiyelerde 50% ve 70% e varan indirimler

Page 51: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 51

Abiyelerde 30% - 40 %– 50 % varan inidirimler ! Takılar Nikah şekeri

Gelinlik bedenine tasarlanmış sipariş üzerine gelinlik aksesuarları

İrtibat : 03 29 36 18 79 Dükkan 06 47 70 36 18 – 0645 18 63 13 Özel randevu ile dükkan açabiliriz

EPIN

AL'D

E TE

K

EPINAL

liquidation totalAbiyelerde 50% ve 70% e varan indirimler

Page 52: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O52

Gecenin ötesinde...24-25 yaşlarında bir gençti Yusuf... Cezayir’in ücra bir köyünde tüm aile efradının hunharca öldürülüşüne tanık olmuştu yıllar önce. Kendisi, korkudan yatağın altına saklandığından bu katli-amdan kılpayı kurtulmuş, ama bir süre sonra, bir patlamada sağ bacağını kaybet-mişti.

Çalıştığım işyerine geldiğinde Yusuf; gör-düğü kâbuslar sebebiyle uyuyamıyordu. Bu nedenle aldığı sakinleştiricilerin ve uyku ilaçlarının etkisiyle, neredeyse bir hâyâlete benziyordu. Aradan haftalar geçti.

Yusuf’ta hiçbir iyileşme olmadı.

Kâbuslar ise, aynı şekilde uykularını ha-ram etmeye devam ediyorlardı.

Odasına çıkmaktan ve özellikle kâbuslarıyla yalnız kalmaktan korktuğu için saatlerini bekleme salonunda sosyal çalışanlarla konuşarak ve özellikle resim yaparak geçiriyordu. Yıllardan beri sürdürdüğüm ve tamamiyle insanî ilişkilere dayalı bu meslekte, en zor anlardan birini Yusuf ile yaşadım.

Böylesi bir faciayı yaşamış gencecik bir insanı, hiçbir şekilde teselli edemeyeceği-nizi anlıyorsunuz en nihayet. Söylenecek her sözün, verilecek her nasihatin tama-miyle yetersiz ve etkisiz olduğunu da...

Kendinizi O’nun yerine koymanız müm-kün değil !

Anlamaya çalışırsınız ama... içinde açılmış o derin yaranın verdiği acıyı ne denli his-sedebilirsiniz ki ?

Yusuf ile sanat -ve özellikle hât sanatı- üzerine uzun sohbetlerimiz oldu. Cezayir, aile, ana-baba vs. gibi kavramlardan -özellikle- kaçınarak, iç dünyası üzerinde yalnızca olumlu etkisi olabilecek, hüzünlü yüzünde çok nadir de olsa bir tebessüm yaratacak hususlarda söyleştik. Kâbussuz uykular uyuyacağı ferah gece-leri, aydınlığa kavuşacağı günleri umut ederek...

Olmadı. Bir gün işyerime geldiğimde, çalışanların yüzünde tarifi imkânsız bir hüzün gör-düm... O gün Yusuf, odasında ölü bulunmuştu.

Kendisini gölge gibi takip eden kâbuslardan kaçmak için, Fransa’ya gel-miş ve iltica talebinde bulunmuştu Yusuf.

Ret cevabı aldı.

Ardından kendisine, Fransız topraklarını terk emri gönderildi vilayetten. Oysa O’nun için, geriye dönüş imkânsızdı. Orada bekleyeni, kimi kimsesi yoktu. Kâbuslarına son verecek başka bir çözüm yolu görmediği için, o gün hayatına son vermişti.

« Acaba... » dediğimiz günler olmuştur.

« Acaba şöyle yapsaydım veya şunu söy-leseydim... bir şeyleri değiştirebilir miy-dim ? » Olan olmuştur. Geri getiremeye-ceğimiz, asla yeniden yaşayamayacığımız tek şey olan zaman, alıp başını gitmiştir.

Julien Green’in « İnsanlık uyuyan ve kâbus gören bir insan gibidir ; bu kâbusun adı da Tarih’tir. » sözü geliyor aklıma.

Yusuf’un hayat hikâyesi bir kâbustu, uya-namadığı...

Ailesi ve çocukluğu bir grup eli kanlı câni yüzünden yokolmuştu ve yıllardan beridir verdiği mücadeleye rağmen, geçmişi silip geleceğe bir türlü yönelemiyordu.

Niçin mi bahsettim Yusuf’tan ?

Artık tutunacağı hiçbir dalı olmayan bu genç insanın verdiği yaşam mücadele-sinin tarih kâbusu içinde kaybolmasını istemeyişimden belki de.

Bir zamanlar vardı Yusuf, artık yok.

Hepimiz “ bir varmış, bir yokmuş...” ola-cağız bir gün...

Öyleyse... ?

Karanlık her gecenin ardında yeni bir gün doğacağını asla unutmadan, umutla ve cesaretle aşalım her kâbusu...

Yaşanılan her deneyimin bir sınav oldu-ğunun idrâkı içinde, alalım elimize kale-mimizi ve kendi tarihimizi kendi ellerimiz-le yazalım.

Olabildiğince...

Gökkuşağı renklerinde, hissederek, şevk-le...

Geceye meydan okurcasına....

FOTOĞRAF...

Siyah-beyaz bir fotoğrafın içinde gö-rünenler, koskoca bir hayatın yanağı-na oğul tadında kondurduğu öpücük-ten oluşan noktadır aslında.

23 yaşında yüzünün derinliklerinde görünen masumiyetin ipek tenini (dokusunu) yırtamıyor hayatın en yırtıcı kuşlarından olan yoksulluk. Kulağında altın bir küpe sallanıyor, al-nında güneş parlıyor, yanağında oğu-lun dudakları, inci dişlerin meydan okuyor ( ağır bir hüzünle) hayatın kolunun altına bıraktığı kayalara.

Ne kadar çok şey anlatır bir siyah beyaz kare. Tıpkı çevresindeki saplar gibi hayatın ortasında kalmış iki sap-sın. Oğlun ve sen yalnızlığın çöllerin-de büyüyen ve yeşeren, çıplak diken-lere, saplara inat büyüyorsun esmer

bir çiçek gibi öpücüğün ve gülüşünle. Kolunu taşa dayıyorsun belki de da-yanacak en sağlam dosta. Sırtında, kendi el örgünle nakışlar dokuduğun hırkan, mavi kareli eteğin, oğlunun iki yakasını sıkmadan bir araya getir-diğin elin hayatın yakasından sıkıca tutuyor.

Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birinde okuyorsun oysa yü-zünde bir ev kadını-nın izlerini taşıyorsun. Yanık bir ten ve hü-zün ne ka-dar gülsen de yüzünde tek hakim duygu. Suskunluk; gürül gürül akan bir ırmak olur içinde, ses-sizce yaşar-sın acılarını bu hayatın içinde.

Sessizliğin akıp giden ırmağın kenar-larında salkım söğüt olur. Coşarsın, akarsın bir gün durulup ters yöne akmak istediğinde salkım söğütleri görürsün, oysa içinde yanan kömürler çoktan küle dönmüştür.

Sobanın kovasını bahçeye boşaltır-sın, senin kül sandığın griye dönmüş tomaklar içten içe yanmaktadır. Bir fotoğrafla bunu farkedersin, közlenir

hislerin, dışarda griye döner yüzün, siyah beyaz fotoğrafların arasına sıkı-şır zaman, zaman erir elinde su kalır, su sana benzer...

Suskunluk ne büyük terbiye. Sustukça büyüyen öyküler, hayatın üzerinde duran en gizemli ve en güzel kıyafet-lerdir.... 05/03/2011

MEKTUP Can’ım, Bugün pazar ve ev işlerinin (çalışmam dolayısıyla) hafta sonuna birikmesi nedeniyle bana kendimle kalacak za-man bırakmamasına rağmen hayatın güzelliğinin farkındayım ve bahtiya-

rım.

Biraz önce, evin güzel denilebile-cek balkonunda ütü yapıyordum ve kızkardeşinin MP3’üne kaydettiğin Manu Chao şarkılarını dinlerken hırsızlık yapıp, kendime biraz zaman çaldım.

Hırsızlık biraz da ihtiyaçtan yapılır bilirsin. Niçin ütüyü yarım bırakıp yazma ihtiyacı duydum? Seni özledim.

Balkonun camekanının penceresini açtığımda rüzgar bana senin ko-kunu getirirken, evin yan tarafında uzanan tarlanın sarı başakları, muhteşem görüntü-süyle rüzgara el pençe divan durmuş, karşın-da sallanıyordu, tıpkı yüreğimin sallanması gibi.

Ben Manu Chao’yu (kuşağımdan olmasına rağmen) tanımaz, bil-

mezdim.

Onu seninle tanıdım ve sen onun şarkılarını tutku derecesinde sevdi-ğin için ben de otomatik olarak çok sevdim, seninle özdeşleştirdim, şimdi senin yokluğunda onu dinlerken sen karşıma geliyorsun, özlemin beşiği sallanmaya başlıyor...

26/06/2011

S i z d e n b i r i...

Albera Meynioğlu

Nurbanu KABLAN

Page 53: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 53

(çözü

mü b

ir son

raki

sayfa

da)

Resimdekioyuncu

Sözde, sanki

TrampaAnma

Yiğit,kahraman

Çalgının sesayarı

Taşıtlarınnumaralevhası

Karışık renkli

Katışıksız,saf, halis Eğik yazı

Orta Doğu’dabir ülke

Kuru soğuk

Dernek eviMaddeninyapı taşı

Gecikme2. tekil kişi

Takma adGeçmiştekibüyükler,

atalar

MuhtemelTellürünsembolü

Avuç içiBir tür büyük

kayık

Soluk borusuSaha

Dünyanınuydusu

Valide, anneKısa çorap

Hemenhemen, sanki

Tahlil Askerin sukabı

Birdenbire Erkek kardeş

Etrafı su ileçevrili kara

Boğa güreşialanı

Kök boyasıTibet öküzü

Tanık

Baryumunsembolü

Yola çıkma

Üslup, tarzBir göz rengi

Haykırma,bağırma

Ziyan

Savaşçıkadın

Uygunbulma, tasvip

YetersizKalın ve kaba

bir kumaşKir izi

Naz, işveİyi ahlak,incelik,terbiye

Acı, üzüntü,dert, keder

Yeryüzüparçası

Hava basıncıbirimi

İkiyüzlü

En küçükakarsu

Her türlü karataşıtı

Muğla’nın birilçesi

Verme,ödeme

BoyutSerbestbırakma

Bir besinLütuf, ihsan

Hatası olan,yanlışlığıbulunan

Dinî tören,ritüel

Şeref,haysiyetKuşatma

HekimSes birimi

Helyumunsembolü

Tekme (halk)

GevezeZehir, ağı

EksiksizSöz, lakırtı

BedduaTehlikeli, sarpve zor geçit

TahtaayakkabıBir besin

TembellikDüz ve geniş

araziRüzgâr

Artı uçBir renk

SuniBir nota

TayinAsya’da bir

göl

Mesken,konut

Modagösterisi

Gemilerdekamaragörevlisi

Keçi tüyü

ÇENGEL BULMACA HAZIRLAYANGüven Sö[email protected]

Page 54: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O Fransa ve Almanya’daki Önemli Telefon Numaraları

Çilingir:

Strasbourg ve çevresi: 06 88 75 14 49Colmar ve çevresi: 06 03 97 98 58Mulhouse ve çevresi: 03 89 43 40 43Metz ve çevresi: 03 87 80 36 43Mannheim ve çevresi: 06 21 15 32 95

BİLGİSAYARINIZDAN DOSYALARINIZ MI SİLİNDİ ?

Bozulan PC ve Laptoplarda kalan dos-yalar, resim ve videolar geri yüklenir.

Format atılan disklerden dosyalar geri alınır. >>> 06 25 94 20 29

T.C. STRAZBURG BAŞKONSOLOSLUĞU hafta içi her gün 08:30-13:00 / 14:00-17:00 saatleri arasında açıktır.

Vatandaş kabulü saat 12:00’ye kadar yapılmaktadır.E-mail: [email protected]

T.C. Karlsruhe BaşkonsolosluğuSantral Numaraları 0 721-98 44 00Eğitim Ataşeliği 0 721-98 44 027Çalışma Ataşeliği 0 721-85 77 87

T.C. Mainz BaşkonsolosluğuSantral Numaraları 0 6131-98 26 00Eğitim Ataşeliği 0 6131-98 26 031Çalışma Ataşeliği 0 6131-98 26 027

T.C. Stuttgart BaşkonsolosluğuSantral Numaraları 0 711-16 66 70Eğitim Ataşeliği 0 711-26 40 57

Çalışma Ataşeliği 0 711-24 07 10

Merkez HastanelerKlinikum Mannheim 0 621-383-0Klinikum Karlsruhe 0 721-974-0Klinikum Stuttgart 0 711-253-00

İdari BirimlerMannheim Valiliği 0 621-293-93 00Karlsruhe Valiliği 0 721-133-10 10Stuttgart Valiliği 0 711-216-25 54

BelediyelerMannheim Santral 0 621-293-0Karlsruhe Santral 0 721-133-0Stuttgart Santral 0 711-216-0

Turizmle ilgili BirimlerMannheim Turizm Bürosu 0 621-10 10 11Karlsruhe Baden-Baden Havaalanı 0 7229 -66 20 00Stuttgart Havaalanı 0 1805-94 84 44

Acil NumaralarMannheim Karlsruhe Stuttgart

İtfaiye 112Polis 110Mannheim MVV-Elektrik ve Gaz 0 621-290-0Karlsruhe Stadtwerke-Elektrik ve Gaz 0 721-599-0Stuttgart EnBW-Elektrik ve Gaz 0 711-289-0

Konsolosluk evinize taşınıyor: 2010 yılında uygulanan harç miktarları dahil her türlü detaylı bilgiyi edinebileceğiniz adres

www.e-konsolosluk.net

İŞLEMİN CİNSİ Tutarı

TAAHHÜTNAME,MUVAFAKATNAME,İMZA TASDİKİ 17,00 €

ÖZEL VEKALETNAME(Beher imza) 14,00 €

GENEL VEKALETNAME(Beher imza) 24,00 €

DOĞUM KAYIT BELGESİ,EVLENMEKAYIT BELGESİ ÜCRETSİZ

ACTE DE MARİAGE, ACTE DE NAİSSANCE ÜCRETSİZ

TERCUME, FOTOKOPI TASDİKİ. (Beher sayfa) 11,00 €

TESPİT VE TUTANAK HARÇLARI 24,00 €

DÜZELTME HARCI(İMZA BAŞINA) 4,00 €

MÜKAVELE FESİH HARCI 10,00 €

RES’EN SENET, BABALIĞI TANIMA SEN. 75,00 €

K O N S O L O S L U K H A R Ç L A R I

İMZA VE MÜHÜR TASTİKİ 14,00 €

İMZA VE MÜHÜR TASTİKİ METNE ŞAMİL 28,00 €

KANUNLARA UYGUNLUK HARCI 14,00 €

BELGE, TUTANAK, ŞERH HARCI (1. SAYFA) 14,00 €

TEREKE MÜHÜRLENMESİ 35,00 €

P A S A P O R T H A R Ç L A R I

6 AY UZATMA 25,00 €

1 YIL UZATMA 36,00 €

2 YIL UZATMA 59,00 €

3 YIL UZATMA 83,00 €

4 VE 5 YIL UZATMA 117,00 €

D E Ğ E R L İ K A Ğ I T L A R

PASAPORT CÜZDAN BEDELİ 27,00 €

NÜFUS CÜZDANI 3,00 €

ULUSLARARASI AİLE CÜZDANI 22,00 €

NOTER KAĞITLARI 3,00 €

VEKALET, PROTESTO, RESEN SENET KAĞITLARI 5,00 €

BEYANNAME 3,00 €

SÜRÜCÜ BELGELERİ 29,00 €

EURO ÜLKELERİ T.C. BAŞKONSOLOSLUKLARINDA 2010 YILINDA

UYGULANAN HARÇ MİKTARLARI

Vatandaşlarımız, karşılaştıkları hukuki ve adli sorunlara ilişkin olarak Başkonsolosluğumuz bünyesinde görev yapmakta olan Hukuk Danışmanımıza Çarşamba günleri 09:00 – 13:00 saatleri arasında bizzat müracaat edebilirler.

Santral N°Fax N°

03 88 36 68 14 03 88 37 97 39

Danıșma 03 88 36 68 1403 88 24 74 44

Pasaport ișlemleri 03 88 24 77 33 03 88 24 77 31

Nüfus ve Doğum ișlemleri 03 88 24 77 35Cenaze ișlemleri 03 88 24 74 06Askerlik ișlemleri 03 88 24 74 09

03 88 24 74 06Noter ișlemleri 03 88 24 77 32Çifte Vatandaşlık ișlemleri 03 88 24 74 06

03 88 24 74 09Doğum, Evlenme, Ölüm, Kayıt ve Ehliyet 03 88 24 77 32Vize ișlemleri 03 88 24 74 43Tebligat-Kasa 03 88 24 74 42Eğitim Ataşeliği 03 88 52 97 09Çalışma Ataşeliği 03 88 37 14 27Din Hizmetleri Ataşeliği 03 88 36 86 44

T.C. Paris Büyükelçiliği 01 53 92 71 12T.C. Paris Başkonsolosluğu 01 56 33 33 33Av. Kons. Nezdinde Türkiye Daimi Tems. 03 88 36 50 94Fransa’nın İstanbul Başkonsolosluğu 0090/212 334 87 30Fransa’nın Ankara Başkonsolosluğu 0090/312 455 45 45

Santral 04 72 83 98 40Passport(Düzenleme) 04 72 83 98 45Passport5Uzatma) 04 72 83 98 51Askerlik 04 72 83 98 54Noter 04 72 83 98 46Nüfus 04 72 83 98 47Evlenme 04 72 83 98 53Güvenlik 04 72 83 98 55Kasa 04 72 83 98 52Çalışma Ataşeliği 04 72 74 26 73Eğitim Ataşeliği 04 78 24 33 00Din Hizmetleri Ataşeliği 04 78 65 01 21Appel d'Urgence Européen 112SAMU SOCIAL 115Enfance Maltraitée 119

Turizmle İlgili BirimlerStrasbourg Turizm Bürosu 03 88 52 28 28Entzheim Havaalanı 03 88 64 67 67Mulhouse / Basel Havaalanı 03 89 90 31 11S.N.C.F. ( Tren ) 36 35C.T.S. ( Otobüs ve Tramvay ) 03 88 77 70 11

Acil Numaralarİtfaiye 18Polis 17

Jandarma 03 88 37 52 99S.A.M.U. 15Elektrik 03 88 18 74 00Gaz 03 88 75 20 75

T.C. Lyon Başkonsolosluğu

Servislerimizin doğrudan(direkt) numaraları (14:00 - 17:00 arası)T.C. Strasbourg Başkonsolosluğu

SIHHİ TESİSATÇI İBRAHİM CEYLANKanalizasyon ve boru tıkanıklıklarında

ve acil durumlarda 24 saat hizmet!Her türlü su tesisat işleri / KAPI AÇMA

TEL.: 06 88 75 14 49

T.C. LYON BAŞKONSOLOSLUĞU http://www.lyonbk.com

54

Page 55: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 55

HANGİ YAŞLARDA NELER YAPABİLİRİZ? Allah sevgisini; çocuğumuzun duygula-rına ve zihnine doğru yerleştirebilmemiz için bu değeri, çocuğumuzun yaş ve algı-

lama düzeyine göre işlemeliyiz. 0-2 yaş: Allahın ismini güzel melodilerle, çocuğu-muza sık sık söyleyebiliriz. Allah Allah bir Allah Dertlere derman Allah Gönülere şifa veren Güzel Allah bir Allah. Çicekleri açtıran Böcekleri uçturan Meyveleri olduran Çocukları güldüren Allah Allah bir Allah. 2-6 yaş: Çocuğumuzun, Allah ile ilgili veya ben-zeri sorularına; sakin ve sevgiyle, ona dokunarak, gözlerine gülümseyerek ce-vaplar verebiliriz. Küçük küçük dualar öğretebilir, birlikte okuyabiliriz. Çocuğumuza veya yakınımız olan çocuk-lara: Allahım sana ne güzel eller, gözler ver-miş. Kollarına, yanaklarına da şeker koymuş gibi kelimeler söyleyerek, onu öpebilir, oyun havasında çocuğumuzun duygularını da doyurmuş olabiliriz.

6-12 yaş: Bu yaşlarda çocuklar; öğrendiklerini uygulamaya, daha çok merak etmeye ve araştırmaya, sorgulamaya ve paylaşımcı olmaya başlarlar. Anne- baba ve eğitim-ciler, bu yaşlardaki çocuklar için Allah sevgisinin kazanılmasını, önem ve dik-katle gözlemlemelidirler. Kutsal yerlerinin, Allah’a ibadet ve te-şekkür edebilmek için olduğunu onlara anlatabiliriz. Bayram ve dini günlerde onlara hediyeler alabiliriz. İnsan, doğa, hayvan sevgisi ve iyilik, çalışkanlık üzerine; masallar, hikayeler, şiirler okuyabilir, anlatabiliriz. Aşağıdaki şiir ve hikaye gibi örnekleri, çocuklarımızla müşahade etmemiz, on-ların manevi gelişimine katkı sağlamak-tadır. Bir zamanlar İstanbul’da yetişen evliya-nın büyüklerinden olan ve halk tarafın-dan Sümbül Efendi diye anılan bir zat varmış. Esas ismi Yusuf idi. Zeynüddin ve Sinanüddin lakaplarıyla da anılan Sümbül Efendi, 1451 (h. 856) yılında, Merzifon’un Borlu kasabasında dünyaya

geldi. Kendi yaşındaki çocuklar oyun oynarken o ilim meclislerine gidip, soh-bet dinler, dinlediklerinin etkisi altında kalarak ağlardı. 14 yaşına kadar mem-leketinden kalan Sümbül Efendi ilim öğrenmek için İstanbul’a geldi. Devrin en büyük alimlerinden Efdalzade Hami-müddin Efendiden 16 sene ders aldı. Bir gün hocası Mehmet Cemalettin Efendi talebelerinden çiçek toplayıp kendisine getirmelerini istedi. Tüm talebeler erte-si gün çok çeşitli ve birbirinden güzel çiçeklerle hocalarının huzuruna çıktılar. Ancak içlerinde Yusuf Sinan solmuş ve kurumaya yüz tutmuş bir sümbülle çıkageldi. Hocası bunun hikmetini sor-duğunda onun cevabı “Hangi çiçeğe el attıysam hepsi Allah’ı zikir ve tesbih ile meşgul idiler. Onları dalından koparıp da Allah’a zikir etmesini kesmeye gönlüm elvermedi. Baktım bu zavallı sümbül dalından kopmuş, ben de bu çiçeği size getirdim” oldu. Bu olay üzerine hocası Yusuf Sinan’a Sümbül lakabını verdi.

( Devam edecek )

ÇOCUK DÜNYASI

Hatice YILDIRIMAraştırmacı

e-mail: [email protected]

Achern’de Kermes Etkinliğine Yoğun

İlgiKarlsruhe Din Hizmetleri Ataşeliği, Achern DİTİB Yunus Emre Cami Derneği’nin, geçtiğimiz günlerde dü-zenlediği geleneksel “Kermes Etkin-liği” ve “Açık Kapı günü” yine büyük ilgi gördü. Din görevlisi Ahmet Önal ve Der-nek başkanı Mürsel Yıldız, kermese yoğun katılımdan dolayı duydukları memnunluklarını ifade ederek, bu-rada asıl amacın Türk-Alman dost-luğunu korumak ve aynı zamanda

dinimizi, kültürümüzü, ülkemizin turizm belde-lerini diğer vatandaşlara tanıtmaktır dediler. “Kermeslerimiz artık Almanlar tarafından benimsendi, herkes ne zaman yine kermes yapa-cağımızı soruyor. İlginin giderek artması her yıl bu etkinliği zenginleştirmeye davetiye çıkarıyor.” diyen Din Görevlisi ve Dernek Başkanı, gelecek yıllarda da bu gibi etkinliklerin devam edeceğini dile ge-tirerek emeği geçen herkese çok çok teşekkür ettiler.

Kermese, Karlsruhe Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Osman Kaya, Achern Belediye Baş-kanı, Emniyet Müdürü gibi birçok ünlü ismin yanında çevre DİTİB Camii Dernek Başkanları cemaatle-riyle, Alman ve Türk vatandaşlarımız katılmıştır.Dört gün süren kermeste, her gün değişik zengin eğlence program-ların yanı sıra İlahiler, Türk Halk Müziğinin unutulmaz şarkılarını sazlarıyla dile getiren Ali Osman Özmen, Sadettin Gülsoy büyük bir zevkle dinlendi. Apaçi Dansıyla birçok TV’lerde ve internette yedi buçuk milyon kişinin izlediği Ha-san Baba’nın gösterisi büyük alkış topladı. Türkçe öğretmeni Sermin Sevimlican’ın hazırladığı öğrenci-lerin, Türk müziği eşliğinde folklör gösterileri, yoğurt yeme yarışı, çuval yarışı, halat çekme, san-dalye kap-ma yarışma-ları gibi çok sayıda deği-şik eğlenceli oyunlarla, çocuklar doya doya eğlenirken, misafirler

de hoş vakitler geçirdiler. Zaman zaman adeta dolup taşan ca-miye gelen Alman misafirlerden de ilgi inanılmaz şekilde büyüktü. Camii Diyalog rehberleri Ümüt Özmen, Zülfikar Atlay, Kadriye Altıntaş, Cansu Özdemir Camiyi ziyarete ge-len Alman misafirlere İslam dini ve camii hakkında merak edilen konular-da geniş bilgiler verdiler. Kermeste büyük bir sorumluluk üst-lenen Dernek Yönetim Kurulu üye-leri, Kadın Kolları, Gençlik Kolları ve diğer yardımsever insanlarımız çok yoruldular ama bunu seve seve yaptıklarının altını çizdiler. Hanım-ların gayretiyle ev yapımı yemekler, değişik pasta, börek, tatlı vs. etkinliğe katılanların beğenisine sunularak ca-miye maddi gelir sağlandı.

Page 56: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O56

Page 57: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 57

Page 58: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O58

Page 59: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 59

Page 60: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O60

Page 61: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 61

Page 62: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O62

Belgeleri gözden geçirin...

Yola çıkmadan önce ‘Pasaport süre-lerinizi gözden geçirin.’Pasaport süresi en az 6 ay olması gerekmek-tedir.Süresi bitmiş pasaportlar artık dış temsilciliklerde uzatılmıyor. Ehliyetinizi, arabanın uluslararası Yeşil Sigorta kartını, ruhsatınızı, TC Kimlik cüzdanınızı yanınıza almayı unutmayın. Taşıtlarıyla Türkiye’ye gelecek vatandaşlarımızın, gümrük

kapılarında sorun yaşamamaları için, T.C. kimlik numaralarını mut-laka bilmeleri gerekmektedir.’T.C kimlik numarasını bilmeyenler ht-tps://tckimlik.nvi.gov.tr adresinden kimlik numaralarını öğrenebilirler. Aracınızın Yeşil Sigorta kartında TR yazan bölümünün açık olup olmadığına dikkat edin.

Refakat

Vatandaş’larımızın seyahatlerinde güzergah üzerinden ki ülke giriş-çıkışlarında sorun yaşamamaları için, pasaportlarının refakat hanes-inde kayıtlı olan 5 yaşından büyük çocukların resimlerini yola çıkmadan önce yenilemelerini tavsiye ediyoruz.

Aracınızın bakımını yaptırın

Arabanın lastiklerini, motor ve fren hidrolik yağını, fren balatalarını, oto-mobilinizin kayışını, hava filtresini, farlarını, TÜV süresini kontrol edin. Aracınızın bakımını mutlaka yaptırın. Uluslararası otomobil kulübü (ADAC) üyesi iseniz, yol güzergahı için broşürler ve harita isteyin. Ağır hastalık ve kaza halinde uçakla Al-manya veya ikamet etiğiniz ülkeye getirilmek gibi bir dizi hizmet sunan (Almanya) ADAC–Plus anlaşmasını yaptırmanız yararlı olur. Yola Profili az olan lastiklerle çıkmayın.

‘Vinyet’ almayı unutmayın...Güzergah üzerinde bulunan bazı ül-kelerde Otobahn Vinyeti (Otobahn Pulu) uygulaması bulunmakta. Yola çıkmadan önce, Vinyet alınması ge-

reken ülkeler hakkında bilgi edinin, Bu ülkeler için önceden ‘Vinyet’ alma imkanınız varsa ‘Vinyet’inizi önce-den alın. Önceden alma imkanınız yoksa, ülkelere girişteki Vinyet satış noktalarında vinyetinizi alın.

Vekaletnameyi unutmayın...Başkasının adına kayıtlı araçla izne gidiyorsanız, mutlaka noterden, konsolosluktan veya ADAC’ den

(Uluslararası otomobil kulübünden) vekaletname çıkarın. Türkiye’ye girişte vekaletnameniz yoksa, kaybetmiş veya unutmuş iseniz,araba gümrük alanında kalır. Arabanın sahibi bura-daki konsolosluktan çıkardığı veka-letnameyi, konsolosluğun faksından ilgili sınır kapısındaki gümrük bölümüne gönderebilir ve yolcu araç kayıt işlemlerini tamamlayıp, yoluna devam edebilir. Sınır kapılarında perişan olmamak için, vekaletnameyi almayı unutmayın.

Emeklilere tavsiyeler...Emekliler, Türkiye’ye gidip bir yıl kalabilir ve arabasını da bir yıl Tür-kiye’de kullanabilir. Ancak, emeklile-rin yola çıkmadan önce bağlı olduğu konsolosluktan tasdikli emekli belgesi alması ve Türkiye’de ne kadar kalacağı hakkında ilgili ‘Yabancılar Daire-sine’ bilgi vermesi gerek. Türkiye’de arabasını bir yıl kullanıp Almanya’ya dönen emekliler, ancak 6 ay geçtikten sonra tekrar aynı araçla Türkiye’ye gidebilir.

Yurtdışında emekli olmuş emekli vatandaşlar, emeklilik kartının olması halinde Misafir Araç (MA/MZ) kul-lanabilir. Vatandaşlar bulunduğu ülkelerin Konsoloslukları tarafından emekli belgesi almalı ve tasdik ettir-melidir. Aynı şekilde bulunduğu ülk-enin ‘Yabancılar dairesine, Türkiye’de ne kadar kalacağı hakkında bilgi ver-melidir.

Araçla çıkış yaparken, Aracınızın mutlaka pasaportunuza işlenip işlenmediğini kontrol edin. Bazen

görevli memurlar çıkışı pasaporta işlemeyi unutuyorlar. Aksi taktirde bir dahaki seneye Türkiye’ye geldiğinizde, aracınızı yurtdışına çıkarmadınız diye sorun yaşarsınız.

Sağlık Sigortası...Yola çıkmadan önce bağlı olduğunuz sağlık sigortasına başvurup, ( Örnek: Almanya’da AOK sağlık sigortası) Türkiye’ye izne gideceğinizi ve yol boyunca AB üyesi olmayan ülke-lerden geçeceğinizi belirtirseniz, sigortanız size söz konusu ülkelerin dilinde hazırlanmış ve sizin sigortalı olduğunuzu gösteren bir belge vere-bilir.

Böylece, yolda ağır hastalanmanız veya başınıza kaza gelmesi halinde, bu ülkelerin sağlık hizmetlerinden yarar-lanabilirsiniz. Ayrıca üyesi olduğunuz herhangi bir otomobil (Almanya’da ADAC uluslar arası otomobil kulübü) kulübünden de ek bir sağlık sigortası yaptırmanız sizin menfaatinizedir.

Araba ile tren ve feribot seyahati...Arabalı trenle giden yolcuların, Avusturya’nın Villach kentinde arabaların trene bildirildiği istasyona, trenin hareketinden 2 veya 3 saat önce gelmesi yararlı olur. Arabayı kapalı vagonlara koyarken, pasaportlarınızı ve önemli belgelerinizi sakın arabada unutmayın, yanınıza alın.

İtalya’nın Ancona ve Brindisi limanlarından feribotla Türkiye’ye gidecek olanlar da feribotun hareketinden 2 veya 3 saat önce gelip işlemlerini yaptırabilirler.

Alternatif kapıları ve güzergahları tercih edin...Macaristan-Sırbistan İstikametini Tercih edenler Tek kapıda saatlerce kuyruklarda beklemektense, Macaris-tan çıkışı ‘Röszke Sınır kapısına alternatif ‘Tompa ‘ Sınır kapısını kul-lanabilirler.

Bu sene ‘Macaristan-Sırbistan -Novisad-Belgrad istikametinde yoğun inşaat çalışmaları yapılmakta, inşaat nedeniyle yolcular sıkıntılı saatler yaşayabilirler. Bu nedenle izinciler yol planlarını iyi yapmaları gerekir. Bu yaz izincilerin ‘Avusturya-Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan güzergahını kullanmaları daha isa-betli olacaktır.

Farlara dikkat...Güzergah üzerinde bulunan ‘ülkelerde’ Gündüz Farların açık tutulma zorunluluğu bulunmakta. Yola çıkmadan önce mutlaka hangi ülkelerde far açma zorunluluğu olduğuna dair bilgi edinsinler.

Konaklama...

Vatandaşlarımızın özellikle ıssız yerlerde mola vermemelerini tavsiye ediyoruz. Yolda en güvenli bizim de tavsiye ettiğimiz OMV veya MOLL benzinliklerinde dinlenebilirler.

Yanınızda fazla nakit para veya değerli eşya taşımayın...

Tatilini Türkiye’de geçirecek vatandaşların Sılayolu’nda tatile giderken, kara, hava veya denizyoluyla Türkiye’ye gidiş ve dönüşlerde yanlarında taşıyabilecekleri nakit para miktarı ülkelere göre değişiyor.

Gümrüklerde belirlenmiş olan para miktarından yanlarında daha fazla para taşıyan ve bunu gümrükte beyan etmeyen yolcular ağır cezalar ödemek zorunda kalıyorlar. Ülkelere göre beyan etmeniz gereken miktarlar hakkında önceden mutlaka bilgi edinin.

"İZİN YOLU'NDA ALTIN UYARILAR"

Page 63: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 OTrafikte Altın Uyarılar...Geçeceğiniz ülkelerin hız sınırlarına, trafik kurallarına mutlaka dikkat edin. Her ülkenin kendine ait trafik kuralları bulunmakta. Yola çıkmadan önce mutlaka ülkelerin trafik kuralları hakkında bilgi edinin.

Yapılan araştırmalara göre, orta-lama 16 saatten fazla uygusuz araba kullananların sürüş performansında bozulmalar başlıyor. Genel dikkat düzeyi azalıyor. Tehlike anında

zamanında tepki gösterilemiyor, arabayı zamanında durduramıyor. Kaza nedenlerinin çoğu uygusu-zluktan kaynaklandığı için, kesin-likle uykusuz araba kullanmayın. Direksiyon başında gözlerinizin karıncalanması, ensenizde gerginlik oluşması, sırtınızın ağrıması, esne-menin başlaması, başınızı dik tutmak-

ta zorlanmanız, yorgunluk ve uyku belirtileridir. Bu durumda hemen bir mola verip, dinlenin. Kısa molalarda, kan dolaşımını düzenleyecek, kol ve bacak kaslarınızı çalıştıracak egzersi-zler yapmanız da faydalı olur.

Hatalı araç sollamak, kavşaklarda geçiş önceliğine uymamak, geçme yasağı olan yerlerde sollamak, süratin üzerinde hız yapmak, kazalara sebep olduğu için, geçtiğiniz ülkelerin trafik kurallarına kesinlikle uyun. Yolda araba konvoyundayken sollama yap-mak için acele etmeyin. Arabası yüklü olanların sollama mesafesi uzayacağı

için, daha dikkatli olmaları gerekir.

Süratli giden kişiler için bir uyarı yap-mak gerekirse sürat felakettir. Oto-mobillerinize ve kendinize güvenerek sürat yapmayın. En ufak bir hatanız hayatınıza mal olabilir.

Büyükelçiliklerin telefonu...

Yol güzergahında bulunan ülkeler-deki Türk Büyükelçilikleri ve konsoloslukların telefonlarını ve adreslerini alıp, bir kenara not edin.

Çifte vatandaşlarda hem Türk, hem vatandaşlığa geçtikleri ülkelerin Büyükelçiliklerinin telefon numarası ve adreslerini yanına almalı. Başınıza bir şey gelirse, Büyükelçiliklerden hemen yardım isteyebilirsiniz.

Türkiye’ye beş kapıdan giriş yapılıyor.Tatillerini Türkiye’de geçirmek için ‘Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden yola çıkanlar ‘Türkiye’ye beş kapıdan giriş ve çıkış yapabilir. Bulgaris-tan sınırındaki kapılar: Kapıkule, Hamzabeyli ve Dereköy. Yunanistan sınırındaki kapılar: İpsala, Pazarkule ve Uzunköprü.

Türkiye’ye Karayolu ile kendi araçlarıyla gidenler ‘Araçlarını bir yıl içinde en fazla 6 ay Türkiye’de tutabi-

lirler

Aracı Türkiye’ye getiren çıkarabilir.

Sınır kapılarında belgelerinizi hazır tutun...Yolcularımızın beraberlerindeki kişisel kullanımlarına ait taşıtlarının gümrük işlemlerinin hızlı bir şekilde yapılabilmesi için mutlaka belgeleri önceden

hazırlamalarında fayda var. Gümrük İdarelerince aranılan belgeleri bulundukları ülkeden eksiksiz getirmeleri ve gümrük personeline ibraz etmeleri halinde giriş - çıkış işlemleri de hızlı bir şekilde tamamlanacaktır.

Ancak belge eksikliği nedeniyle yolcuların gümrük kapılarında saatlerce beklemek zorunda kaldıkları da bir gerçek. Bu nedenle mutlaka aşağıdaki belgeleri giriş ve çıkışlarda mutlaka elinizin altında hazır tutun.

Kredi kartı...

Yola çıkmadan önce bankanıza uğrayıp ‘kredi kartım çalınırsa ne yapmam lazım?’ diye sorup bilgi almanız yararlı olur. Yollarda mümkünse ödemelerinizi nakit olarak yapın. Benzin istasyonlarında

Ödemelerde kredi kartınızı kullanmayın, kredi kartınızın kopy-alanma ihtimali olabilir.

Giriş-Çıkış işlemleri için gerekli belgeler ise şunlardır. -Araç kaydı yapılacak kişinin pasaportu -Araca ait Türkiye’de geçerli sigorta belgesi (Yeşil Kart) -Aracın ruhsatı (mülkiyet belgesi) -Araç sahibi değilse vekâletname veya kira sözleşmesi -Yurt dışında emekli ise emeklilik belgesi -Türk pasaportu için T.C kimlik numarası

Evden çıkarken...İzine giderken, kapınızı sağlam kilit-lemeniz, evde bütün elektrikli alet-leri fişten çekmeniz ve hatta birçok dairede bulunan elektrik şalterlerini kapatmanız iyi olur. Güvendiğiniz komşulara veya yakınlarınızdan, zaman zaman evinize göz ku-lak olmalarını rica edebilirsiniz. Komşularınız herhalde Türk geleneği icabı, arkanızdan su dökmeyi unut-mazlar.

ollarda çok acele ederek, din-lenmeden uykusuz araba kulla-narak, kendinizin ve ailenizin hayatını tehlikeye atmayın, Ömür boyu yaşayabileceğiniz bir acıyla karşılaşmamanız için dikkati elden bırakmayın. Geçtiğimiz sene maalesef bir çok ölümlü kazalar oldu. İzin yolu, ecel yolu olmasın. Bizleri vatanımıza, sevdiklerimize götüren bir yol olsun. Sağlıcakla gidin, sağlıcakla gelin. ‘ Yüce rabbim sizleri korusun.

Son olarakta ‘izincilerin’ Türkiye’ye giriş ve çıkışları hafta sonuna denk getirmemelerini zorunlu olmadıkça hafta sonları yola çıkmamalarını tav-siye ediyoruz.

63

BAŞSAĞLIĞI

Mulhouse’daki MEUBVET mobilya ve tekstil mağazasının sahibi Cemalettin GÜNDOĞDU’nun

kıymetli Annesi Satı GÜNDOĞDU19 Haziran 2011 tarihinde vefat etmiştir.

Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Objektif Gazete

Page 64: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O

Kemer Sıkma Politikaları ve Euro PaktıYunanistan ve İrlanda’nın ardından nihayet Portekiz de AB’nin 80 milyar euroluk mali yardımına ve acı reçetelerine tes-lim oldu. İspanya ve İtalya ise tehlikenin sınırlarında dolaşarak

sırasını beklemekteler. Bir yıl önce iflasın eşiğine gelip 110 milyar euroluk AB fonlarına ve dolayısıyla kemer sıkma direk-tiflerine teslim olan Yunanistan ve ardından İrlanda’da emekçi-ler açısından tam bir ekonomik zulüm yaşanmakta, krizin ve iflasın bütün yükü emekçi halka ödettirilmekte. Oysa dünya âlem biliyor ki krizi çıkaran ya da çıkmasına sebep olan emekçiler değildir. Bu işin asıl sorumlusu, vurgun, soygun ve yağma düzeni olan kapitalist sermaye düzeni ve onun acımasız çarklarını oluşturan bankalar, dev sanayi ve ticari şirketler ve onların çıkarları doğrultusunda politikalar geliştiren ve faaliyetler yürüten merkezlerdir.

Aslında AB ve IMF’nin milyar dolarlık sözde yardımları da dolaylı ya da dolaysız yine bu tekellere şırıngalanmakta, yetmiyormuş gibi işçi ve emekçi-lere dayatılan acı reçetelerin kârları da yine aynı kasalara akmakta, emekçiler ise krizle, aynı gemideyiz ve gemi batıyor edebiyatıyla korkutulup terbiye edilmeye çalışılmaktadır. Çünkü AB ve IMF’nin asıl derdi bu

banka ve şirketleri ayakta tuta-rak sömürücü sermaye düzeninin devamını sağlamaktır. Bunun içindir ki Yunanistan’da, İspanya’da, İtalya ve Portekiz’de sular durulmamakta, haksız ve adaletsiz gidişata ve politika-lara karşı bu ülkelerin emekçileri sürekli genel grev ve direnişlerle hak ve adalet istemekteler. AB’nin patronu pozisyonundaki Alma-nya ve Fransa ise sadece düzenin bekasını kurtarmakla kalmayıp, aynı zamanda durumdan vazife çıkarıp bu kriz ve iflasları fırsata çevirmenin plan ve politikalarını yürütmekteler. Geçtiğimiz Şubat ayında Brüksel’de düzenlenen AB zirvesinde tam da bunlar yapıldı.

Merkel ve Sarkozy euro böl-gesi ülkelerine ‘Rekabet gücünü artırma’ paktı kurmayı önerdi-ler. Mart zirvesinde ise öneri onaylandı ve Euro Paktı kuruldu. Peki bu ne anlama gelmektedir ? Bundan emekçilerin anlaması ge-reken şudur : Avrupa’daki emekçi-lerin lehine olan ekonomik, sosyal ve hukuksal son kalan kırıntı haklar da adım adım yok edile-cek. Emekçiler orman kanunlarını andıran vahşi bir neoliberal dü-zenle karşı karşıya kalacak. Euro

Paktı açıkça bunları söylemese de, içeriği bu anlama gelmekte, Euro ülkelerine sıkı bir mali disi-plin ve denetim mekanizmasının kurulmasını öngörmekte. Bütçel-erden eğitime, sağlığa, diğer so-syal güvencelere ayrılan pay daha da kısıtlanacak. İş güvencesi tama-men ortadan kaldırılacak. Eldeki son kamu kurum ve kuruluşları da özelleştirilecek. Kısacası halk ve toplum yararına kalan ne varsa kapitalist rekabetin hizmetine sunulacak, Yunanistan, İrlanda ve Portekiz’e dayatılan kemer sıkma politikaları tüm Euro ülkelerine de dayatılacaktır. Bu mali disi-pline uymayan ülkelerse daha sıkı yaptırımlara maruz kalacak. Daha da ötesi, birlikten atılması bile gündeme gelebilecek.

Peki bütün bu sosyal hak ve özgürlükleri budanmış dev-letlerden ne kalacak geriye? Asker, polis ve yargısı ile hak arayan emekçilere baskı ve şiddet uygulayacak olan baskıcı, ceberrut devletler kalacak. Bu durumda her din, renk ve kökenden emekçilere ise güçlerini birleştirip bu yağma ve talan düzenine karşı mücadele etmekten başka bir seçenek kalmamaktadır.

Sönmeyen Kor 2 Temmuz2 Temmuz, bundan 18 yıl önce in-sanlık tarihine kara bir gün olarak kaydedildi. Devletin resmî makamlarınca düzen-lenen şenliklere, resmen davet edilen konuklara sahip çıkılmayarak, vatant-daşlarını koruyup ve kollamak gibi asli görevini, devlet yerine getirmedi.

Bizler, sekiz saat boyunca canlı yayında, aydınların yakılışına seyir-ci kalan bu zihniyeti Dersim’den,

Çorum’dan, Maraş’tan, Gazi’den tanıyoruz. Yakan ile yakılanın isimle-rini aynı panoya koyarak acılarımızla dalga geçen, katille mağdurları bir sayan, seçim meydanlarında Alevi kimliğine saldırmakta hiç bir sakınca görmeyen bu zihniyeti çok iyi biliyo-ruz. Onlar da bilmeliler ki;18 yıldır ben insanım diyenlerin yüreği parçala-nırken, Madımak Oteli’ni, ‘Bilim ve Kültür Merkezi’ne çevirerek, Madı-mak adını unutturmaya yönelik çaba-ları sonuç vermeyecektir.

Madımağın var olan dokusunu bo-zarak, izleri kaybettirmeye yönelik girişimler, yakan ile yakılanın isim-lerini aynı panoya koyarak, katille mağdurları bir sayan zihniyet, gerçek yüzünü bir kez daha göstermiştir.

Hedef saptırma gayretleri, kafa ka-rıştırıcı haberler yapmaları, Madı-mak Oteli’nin bir Utanç Müzesi’ne dönüşmesi önünde, asla engel teşkil etmeyecektir. Madımak Oteli’ni bir Utanç Müzesi’ne dönüştürmek için yetkili-ler, Alevi örgütlerinin, Madımak Kat-liamında yaşamını kaybeden ailelerin, emek ve demokrasi güçlerinin sesine kulak vermelidir.

Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu (FUAF) olarak, Cumhurbaşkanı Ab-dullah Gül’e, Devlet Bakanı Faruk Çelik’e, Zafer Üskül’e ve Kürşat Tüzmen’e bu güne kadar Fransa ziya-retleri sırasında, Fransa’da yaşadığı iddia edilen Sivas katil zanlıların-dan Cafer Erçakmak’ın Fransa’dan Türkiye’ye teslim edilmesi için

gecikmiş çalışmaların hemen başla-tılmasını talep ettik. Bu girişimimiz artık sonuçlandırılmalıdır. Devlet Alevilerden özür dilemeli ve kendisiyle yüzleşmelidir. Bu tür kat-liamların bir daha yaşanmaması için Siyasi cinayetlerde ‘zamanaşımı’ ol-mamalıdır. İnsanlık suçu kapsamında ele alınmalıdır. Bu ülkenin aydınlık yüzlerinin ya-kılmaları karşısında Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu (FUAF) olarak, Madımak’ın Utanç Müzesi olması konusundaki, kararlılığımız ve mücadelemiz artarak devam edecektir. Erdal KILIÇKAYA FUAF 2. Başkanı www.alevi-fuaf.com

64

HAYATIN EMEK YAKASI

İbrahim BALCI

DIDF ( Demokratik İşçi

ve Gençlik Dernekleri

Federasyonu ) Yn. Kr. Üyesi

[email protected]

KONUK YAZAR

Page 65: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 65

Transfer Dönemi ...

Liglerin bitmesiyle, futbol takımlarının yönetici-leri kadrolarını güçlendirmek için transfer yapmaya başlarlar. Kimi zaman transferlerin yüzde 80’i gövde gösterisiyle geçer ; çünkü takımlar bir topçu aldıkları vakit sanki dünyanın en büyük topçusunu transfer etmişler gibi

yere göğe sığdıramazlar. Havalimanında binlerce taraftar tarafından karşılanıyor, artı omuzlara alınıyor. Bunlar güzel manzaralar ama futbolcu takımda etkisiz kalırsa yani transferi fos çıkarsa o zaman o taraftar grubu başlar futbolcuya küfretmeye ve sezon sonu gönderiliverir. Yazık, çok yazık ; büyük umutlarla gelen futbolcu sayısı o kadar çok ki, hangisi sayalım… Diskoda ayılan, idmanda bayılan, yollarda sarhoş kaza yapan yıldız yabancı topçular olduğu müddetçe Türk fut-bolu kalkınamaz, kalkınmayı bırakalım neredeyse Arap Emirlikleri Ligi’ne dönüyoruz ! Maalesef bunlar gerçeklerimiz, eğer bir futbolcu formanın hakkını veriyorsa o zaman ben o futbolcuyu alkışlarım ama Türkiye’ye sırf tatil amaçlı geliyorza o zaman o topçuyu ilk uçakla geri gönderirim. Yaşı Avrupa’da dolmuş olan topçular hemen kendilerini ilk olarak Türkiye’ye atıyorlar, daha sonra da kendini Dubai veya Arap Emirlikleri’ne gidiyorlar.

Aslında transfer edeceğin futbolcunun en azından 2 defa 90 dakikalık maçını seyredip, teknik direktörün yardımcısını gönderirsin, onun raporu doğrultusunda da futbolcuyu en son hoca gider görür ve karar verir. O da « Tamam ben bu topçuyu istiyorum, bu oyuncu benim gelecek sene için tasarladığım oyun tarzına uyuyor »

diyerek transfer heyetine bir rapor sunar ve o heyet de gider futbocunun menajeriyle masaya oturur, şartlarda anlaşılırsa transfer yapılır, olmazsa o zaman başka alter-natif sunmaları lazımdır.

Ne var ki kimi yöneticiler hocanın fikrini almadan yıldız topçu getiriyorlar ; hiç düşünmüyorlar bile yaptığımız transfer takıma uyum sağlar mı, futbolcu hocanın oyun stiline uyuyor mu veya takımdaki oyuncu arkadaşlarına uyumlu olur mu diye !

Klüp başkanları sırf ismi duyulmuş diye sansasyonel transfer yaptılar ve yapıyorlar ; Guiza, Guti, Quarizma gibi oyuncular getirdiler, Anadolu takımlarına karşı şov yaptılar ama iş Avrupa takımlarına gelince bunların hiç-birisi ortada yoklar ; futbolcu dediğin seni hem Türkiye liginde hem de Avrupa liglerinde taşıyabilecek kapasi-tede olacak. Aksi taktirde yaptıklari her transfer fos çıkar ve Avrupa başarımız olmaz ; zaten olmuyor da…

Gün gelecek Millî takımlarımızda zenci topçular da formalarımızı giyecek çünkü alt yapıya önem verme yok ; önem verilmediği vakit Millî takımımıza topçu yetiştiremeyeceğiz. Demek istediğim, alt yapıya önem verelim, ülke çıkarları için buna ihtiyacımız var…

Seçim SonuçlarıŞu son günlerde hepimizin dikkatleri memleketimizdeki seçimlerdeydi. Seçi-mler yapıldı, halk iradesi geçmişe göre pek değişmedi. Her parti yüksek oy bekliyordu, her parti oyunu artırdı ama dediğim gibi beklentiler yüksekti. Chp

yüzde 30-35 oy alıp iktidar olmak istiyor-du ; Akp yüzde 60 oy alıp Anayasa’yı tek başına kendi istediği şekilde değiştirmek istiyordu ; Mhp daha fazla oy alıp iktidara yaklaşmak istiyordu ; Bdp Kürt oylarının hemen hemen hepsini alıp daha fazla ses getirmek istiyordu, oyları arttı ama istediği onların da olmadı.

Seçim uzmanları bu sonuçları yoru-mluyorlar ama yine de bir belirsizlik var. Memlekete gidiyorsunuz, herkesin birkaç şikâyeti var ama herkes oy zamanı gelince yine bildiğini okuyor. Bazı illerde üst üste belediye seçimi kazanan partiler bakıyorsunuz genel seçimlerde en az oyu alabiliyorlar. Değişmeyen bir tek şey var bizim memlekette : yolsuzluktan hiçbir parti zarar görmüyor, yolsuzluğun ardına düşen seçmen daha çok oluyor… Şu yaşadığımız Avrupa ülkelerinde bu kadar yolsuzluk olsa o parti ne olur siz söyleyin.

O kadar adaletsizlik, açılım-saçılım gibi saçma sapan tutulamayan vaatler olsa kim o partinin arkasına gider. Ama bi-zim memleketin matematiği de farklı.

Mesela 550 milletvekilli parlamentoda oyların yüzde 50’sini alan parti 330 kadar milletvekili çıkarıyor. Genel seçmen sayısı 50 milyon. Bunların 10 milyon kadarı seçime katılmıyor. 22 milyon oy alan parti birinci oluyor ve 550’nin yarısı 275 olur-ken bizim memlekette 330 oluyor !

Bizim memlekette ot olur tarla olur güneş olur ama etini sütünü dışardan alır. Dağından çıkan suların markası bile başka memleketin markaları olur. Kendi-sini dolandıran kandıranların arkasından bizim memleketin insanları kadar giden olmaz ama zaman gelir terör artar, silah artar, denge bozulur. Uzun zaman öyle gider. Eğer bu böyle giderse, her şeyde olduğu gibi doğruya yanlışa aldırış edil-mez ise, günü gelir bunun zararı toplum olarak çekilir. Mahkeme kadıya mülk kalmaz. İnsanın aklına Nasrettin Hoca’nın fıkrası geliyor. Moğalistan’dan gelen Timur Anadolu’yu işgal etmiş. Sultan Beyazıd’ın kellesini gözüne kestirmiş. Beyazıd’ı yakalatmış, « Bana itaat et canını bağışlayayım » demiş ama Beyazıd « Benim kellemi ke-

sersin ama başımı eğdiremezsin » diyerek boynunu baltanın altına uzatmış ve kel-leyi vermiş.

Bir gün Timur bir fil getirmiş ve bir köye bırakmış ; fil köyde ne ağaç bırakmış ne ekili alan ne taş duvar. Köylü başlamış şikâyet etmeye ve Nasrettin Hoca’ya sormaya gelmişler : « Hocam biz ne yapacağız, bu fili öldürsek Timur da bizi öldürür. Bir şey yapmasak bu fil bizim ekili alanımızı, ağaçlarımızı bitirecek, biz açlıktan öleceğiz. Ne yapalım ? »

Hoca « Gelin hepimiz gidelim kadıya şikâyet edelim » demiş. Tamam demişler, mahkemeye gelmişler, Hoca başlamış anlatmaya : bu fil bizim ağaçlarımızı söküyor, bu fil bizim ekilmiş alanlarımızı mahvediyor… saymış saymış, bak şu köy-lüler şahit diyecekmiş, ama bir de dönüp arkasına bir bakmış ki hiç kimse yok.

Bu sefer Hoca demiş ki « Ama bu halk bu filleri yine de çok sevdi ; 4 veya 5 tane daha fil yok mu, buraya gönderin… »

[email protected]

Hedef Üçyüz Otuzu Geçmek mi ?

Sayın okurlarım, Hedef acaba beni düşündüğüm gibi mi? Hani aklıma gelmiyor da değil. Seçimler bitti, Meclis yemin kriziyle uğraşıyor. Bu arada seçilen daha başka bir deyişle halkın seçtiği milletvekillerinden se-kizi kodeste. Atanmışlar seçilmişler ile uğraşıyor. Bu arada yapılan yanlışlar hep

birbirini kovalıyor. Tam bir tiyatro gibi. Aklı selim insanlar da çözüm aramak yerine çözümsüzlükle uğraşıyor.

Kaldı ki memlekette aday adayı yapmak için başkaları yok muydu? Ya da aday olduklarında veya gösterildiklerinde YSK itiraz edemez miydi ?. Neden baştan incelenmedi ? Kaldı ki bağımsızlara adaylıklarını koyduklarında önce olmaz deyip sonra itirazlar ve kaos ortamı çıkınca neden geri adım atıp onaylandı ?. Seçime girmeleri neden engellenmedi? Burada bütün suç YSK’nın değil mi? Daha bir sürü soru sorulabilir.

Ha olmadı, seçildiler ; o zaman haklarını vereceksin. Serbest bırakıp Meclis’e göndereceksin. Bu arada mahkemelerin verdikleri karar da tartışılır. Diyorlar ki cıkınca kaçarlar veya delilleri karartırlar. Kaçan milletvekili görüldü mü? Sebahat Tuncel için karar veren hakim yanlış karar mı verdi? AYNI ÖRNEK UYGULANAMAZ MI ? Peki delilleri karartırlar diyen mah-kemeye sormazlar mı, delillere nereden ulaşacaklar?. Deliller yargıcın elinde değil mi? Bir başka deyişle iki yılı aşkın bir za-

manda delil toplanamadı ise ne zaman toplanacak ? Neden içerde tutuluyorlar?

Daha başka bir şekilde açıklayalım. De-lillere ulaşırlarsa seçilenler her tarafa ulaşıyorlar mantığı doğmakta olmuyor mu ? Demek gücü eline geçirenin kendi lehine istediği her işi hukuka rağmen yapabilecek olması bana biraz garip geldi. O zaman hukukla siyasetçi içiçe çalışıyor. Peki, ya vatandaş hangi hukuka güvenecek? GERÇİ KİŞİYE ÖZEL VERGİ AFFI YASASINI BİR GECEDE ÇIKARAN BİR İKTİDAR, HER İSTEDİĞİNİ YAPABİLİR. Biz neden kafa yoruyoruz veya şişiriyoruz ki ? VATANDAŞIN DEVLETE OLAN GÜVENİNİ SARSMAYA DEVAM EDİYORLAR. Ya kısacası bir delinin kör kuyuya attığı taşı beşyüzkırkiki akıllı çıkaramıyor. Neden beşyüzkırkiki, çünkü sekizi tutuklu. Güçlünün çıkarlarına hizmet eden bir devlet yapısı oluşmuş durumda. Birileri köşeleri bucakları tutmuş durumda, se-çilenlerin önüne set çekmekle meşgul. Seçilen Hatip Dicle’nin yerine en çok oyu alan partinin seçilmeyen vekil adayının vekil olup parlamentoya gelmesi ise

akıllara şu soruyu getiriyor : acaba bu yöntemle üçyüzotuzu aşabilirler mi ? Bence aşarlar ; Anayasa hazırlama engeli olan sayıya ulaşırlar diye düşünmüyor değilim. Kişisel görüşüm bu. Hukukun bir gün herkese gerekebileceği gerçeği unutulmamalıdır. Herhangi bir kurumda yapılan hata maddidir. Fakat hukukta ve sağlıkta yapılan hatanın telafisi müm-kün gözükmemektedir. Bu arada sayın Başbakan muhalefet gelmese de olur, Meclis çalışır diyor. Bence de çalışır resmî olarak. Fakat, meşru olarak yoktur deni-lebilir.

Bu arada taraf olduğumuz ve aynı za-manda imza koyduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Birleşmiş Milletler İnsan Hakları organları tarafından vaz geçilemez bir hak olarak tanınan seçme ve seçilme hakkının açık ihlalinin olduğu da bir gerçektir. Her iki kişiden biri bizi istiyor mantığından çok, aynanın öbür yüzü olan, her iki kişiden biri bizi neden istemiyor tezini çalışsalar daha güzel gün-ler belki onları bekler diyerek bir sonraki sayıda buluşmak üzere hoşça kalın.

ÇİÇEK PASAJI

Basri ÇİÇ[email protected]

Mahmut Bİ[email protected]

Page 66: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O66

kabotaj

45 yaşa gelindiğinde, ansızın bişey olunuyo sanmıştım.. ne bileyim, nasıl tarif edeyim; büyümek, kocamak, olgunlaşmak, çöllere düşmek, üzerimize gök-ten nur inmesi, daha değişik bi adam olmak, rüzgarlı havada şemsiyemizin bi daha asla ters dönmemesi falan..

yok.. ööle diğilmiş.. hiçbi şey değişmiyomuş.. yine kısa panta-lonluyum, yine kollarım -dizlerim yara bere içinde kabuk bağlıyo, yine ayakkaplarım çamur oluyo.. üstelik, şemsiyemi kaybettim bi de.. yağmurlarda ıslanıyom hep.. oysa babam, hep ‘’baba’’ gi-biydi, 45 yaş fotoğraflarını incelediğimde.. 35’inde de ööle, 55’inde de.. hep ‘’baba’’ gibi.. babam, nerdeyse kendi ilkokul resimlerinde bile aynı benim babammış gibi..

dönüp bi de kendime bakıyom; dünya güzeli bi kızım var, inşallah aralık ayında ikinci bebeğimizi de insanlık ve uzay aleminin hizme-tine sunacağız, nasa’dan şimdiden teklif var; ‘’gürsel beyciğim, sizin çocuğunuz direkt astronot olmalı, doğduğu gün getirin’’ diye.. so-nuçta ben de essahtan bi babayım yani.. ama aynı çocuk gibi çıkıyom fotoğraflarımda..

**** **** **** **** flaşlar, deklanşörler bozuyo helbet gerçekleri.. hiç kuşkusuz, sevgili babamdan aldığım huylarım da yok diğil..

sözün gelimi, üzerimde gururla taşıdığım; ‘’giresun ili her türlü fuzuli ve angil dingil işler genel koordinatörlüğü’’ rütbesi, ba-bamdan yadigardır denilebiir.. hadi, anlatiyim bari.. ata’nın, şehrimize geliş tarihi olan 19 ey-lül’lerde, yıllardır uygulanmakta olan klasik bi program vardır.. bi kayık limana yanaşır, içinden Atatürk büstü ve bi türk bayrağı temsili olarak alınır.. bando ve kortej eşliğinde, bu büst hükümet konağına kadar götürülür.. bikaç rutin konuşma yapılır.. ve tören biter, ata’mız giresun’a gelmiştir, hayırlı olsun..

babam, bigün dedi ki; ‘’ulan şu programı ben yapmıştım zamanında, yıllardır tekbi değişiklik yapmayı akıl edemedi inekler’’.. **** **** **** **** bu kadar yalın diğildi helbet babamın çilesi.. ortaokul yaşlarındayım.. öğlen sonrasıydı, okuldan çıkmış olmalıyım, babamın işyerine gitmiştim.. birdenbire, daha önce hiç olmadık bi biçimde, elime bi sınav kağıdı tutuşturdu babam; ‘’küçük, yap bakalım şu soruları’’ dedi.. çok mantıklı adamdı babam, evin en güççüğü olduğumdan, bana hep ‘’küçük’’ diye hitap ederdi..

sanırım, o dönemki fuzuli işlerinden biri de ‘’belediye meclisi üyesi’’ olmasıydı.. bele-diyeye personel alımı üçün yazılı bi sınav yapılmıştı, soru hazırlama ve kağıtları okuma görevi babama kakalanmıştı.. sınava yüzlerce kişi katılmış, tahminen hepsi çuvallamış olmalı, babacaazımın yüz ifadesinden; ‘’yahu şu soruları bacak kadar çocuklar bile ya-par, yap da görsünler bakim apo’cuğum’’ demek istediği gayet net anlaşılıyodu..

o zamanlar ben de sınıf birin-cisiyim, okul şampiyonuyum, karadeniz illeri taktirname rekort-meniyim, dünya ortaokulları genel sekreteriyim..

o yaşta, belediye’nin sınav sorularını harbiden de 10 daki-kada yapıvermiştim.. 20 soru falandı tümü ve genel kültür ağırlıklıydılar.. yapamadığım tekbi soru kalmıştı; ‘’kabotaj nedir, açıklayınız’’..

babamın yüzüne doğru; ‘’bu ne yahu, bu kadar da zor soru mu olurmuş’’ der gibi bakmak kolay iş diğildir.. ben de mecburen, ezilip büzülüp; ‘’yap bi kıyak be adamım, bu soruyu görmezden gel’’ der gibi bakmıştım..

**** **** **** **** hıyar osmanlılar zamanında elin yedi düvel küffarının gemileri denizlerimizde istediği gibi volta atabilirmiş meğer.. genç cumhu-riyetimizin asil meclisi, 1 temmız 1926’da bi kanun çıkarıp bu

rezilliğe son vermiş.. denizleri-mizde yolcu ve yük taşıyabilme hakkı türk yurttaşlarına verilmiş.. salt bu diğil.. denizle ilgili her ne halt varsa; dalgıçlıktan tut da, kaptanlıktan çarkçıbaşılığa kadar.. hepsi yurttaşlarımız için olmuş.. hemen hemen her konuda olduğu üzere, Atatürk bunu da halka ‘’lütfetmiş’’..

ve beni asıl ilgilendiren, bu konu-da yurdumuzda faailiyet gösteren ne kadar sömürgen yabancı şirket varsa topraklarımızdan def edilip, devletleştirilmiş..

işte kabotaj kısaca budur.. bi adam çıkar yine, satılan herşeyimizi geri alıp, devletleştirir.. güneş ufuktan yine doğar, kimse merak etmesin.. **** **** **** **** kabotaj bayramı, yıllardır en güzel giresun limanında kutlanır.. kendi denizinde özgürce yaşamanın key-fi duyumsanır.. tekbi yağlıdirek yarışması bile, cümle cihana be-deldir..

şu yazıyı bitireyim, koşar adım limana ineceğim.. belki büstü, belki bayrağı, Ata’mız da mutlaka ordadır..

bi limonatacı amcamız da geçer el arabasıyla her sene, törenlerin içinden.. içeriz hep birlikte doya doya giresunluluk duygumuzu.. kabotaj ve denizcilik bayramımız kutlu olsun..

MİZAH

Gürsel EKMEKÇİ

KARİKATÜR KÖŞESİ / Derya SAYIN

Page 67: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 67

YOLCULUK VARRuhumda bir telaş var. Seferî bir hazırlık. Birikmiş özlemlerim, yarına umutlarım var. Güneş bütün sevecenliğiyle her gün biraz daha fazla bizimle.

Cemreler düştü ardarda; hava, toprak, su ısındı. Yürekler ısındı. Deniz, kum ve sa-hiller giriyor şimdi sıcak düşlere. Orman, koru ve mesire yerleri kalabalık, çocuklar biraz daha özgürce… Sıla tütüyor gözler-de, mısra oluyor şiirlerde, düşler yorul-muyor asla kötüye.

Kısacası yaz geliyor, kimilerimiz için tatil geliyor. Yeri gelmişken öğrencilerime bu

konuya istinaden yazdırdıklarımdan seç-tiğim, kendilerine ait bir şiiri paylaşmak istiyorum hemen.

Hasret

Hasret kaldık toprağımıza

Özledik ezan sesini

Orada olsaydık şimdi

Tutardık kalplerimizi

Güneş doğarken o kızıl şafağını

Dalgalanırken al bayrağını

Dereler akarken şırıl şırıl sularını

Özledik her şeyini

Özledik cennetimizi

Özledik Türkiyemizi!

(Toul College Croix de Metz öğrencile-rinden Zakire Gümüşçay- Nesra Katırcı)

Yaz tatili demek birikmiş özlemler de-mek… Şiiri yazan öğrencilerim için Türki-ye demek.

Türkiye’ye gitmişken de zamanı iyi değer-lendirmek gerek. Değerli anne-babalara düşen bir görev olmalı bu. Her yaz, tarihi ve turistik yerlerden en az birine gitmek, çocuklarınızla birlikte oraları görmek,

havasını solumak kültürel bilgi zenginli-ğimizin artması ve çocuklarınızın eğitimi açısından da oldukça önemli. Ayrıca tatil-de Türkiye’ye gitmek demek çocukların Türkçesi için iyi bir fırsat demektir. Akra-balarıyla, akranlarıyla konuşacak, anla-şacak, onların oyunlarına iştirak edecek, birlikte gülecek, birlikte eğlenecekler. Mutlaka ama mutlaka Türkçe hikaye, ro-man, masal ve şiir türünden kitapların ve Türkçe filmlerin çocukların yaş seviyesine uygun olarak alınıp geri dönerken valizle-re koyulması gerekir diye düşünüyorum.

Evet serde sefer hazırlığı var demiştik. Yakında yolculuk var, valizlere koyulacak-ların listeleri gözden geçiriliyor.

Derken durup bir an hayatımın arka penceresinden bakıyorum geçen bir yıla. Onca telaşlar geldi geçti… Bunlardan biri 23 Nisan bayramıydı. Her yıl bayrama katılan öğrencilerim bu yıl acemiliklerini üstlerinden atmıştı. Halkoyu-nu ekibi yetişmiş, ne öğretilse becerecek dereceye gelmişti. Verdiğimiz çabaların karşılığını görmek… bir öğretmen için büyük bir mutluluk tablosu. Öğrencilerle katıldığımız diğer etkinlikler günlüklerim-deki tarihi satırlara karıştı çoktan. Yenilerine ve daha güzellerine diyelim, gelecek eğitim senesinde birlikte inşallah.

Hayatın arka penceresinde birden ağaçlar yaprak dökü-yor. Görev süresi biten yurda dönüş yapacak öğretmen ar-kadaşlarımı görüyorum, dört

yıldır tanıdığım simalar… Ayrılık hüznü bir sarmaşık gibi sarıyor yüreğimi. Kendileri-ne ömür boyu mutluluklar ve meslekle-rinde başarılarının devamını diliyorum.

Hayatın arka penceresinden bakmaya devam ederken bir dalga geliyor ve her şeyi alıp götürüyor. Hepsini geçmiş deni-len denizin sularına gark ediyor. Düşle-rim buğulanıyor ve hayatın kıyısında bir gemi görüyorum bizi bekliyor. Üzerinde son yolculuk yazıyor ama saati belli de-ğil, günü belli değil.

Öyleyse iki valiz hazırlamalıyız diyorum. Biri bu yaza diğeri o son yolculuğa.

Herkese mutlu bir yaz diliyorum. Tatile gidecek olanlara gönüllerince geçecek iyi tatiller temenni ediyorum.

Sağlıkla, sevgiyle kalın.

Salih BİRCANTOUL Türkçe ve Türk Kültürü

Dersleri Öğretmeni

[email protected] “Ay-rıca tatilde

Türkiye’ye gitmek de-mek çocukların Türkçesi

için iyi bir fırsat demektir. Akrabalarıyla, akranlarıyla ko-

nuşacak, anlaşacak, onların oyunlarına iştirak edecek,

birlikte gülecek, birlik-te eğlenecekler.

Neden hâlâ yerli otomo-bilimiz yok? (1)

Yaklaşık 150 yıllık tarihi olan oto-

mobil günümüz dünyasının ol-mazsa olmazlarındandır. Neredeyse insanların uzaya gezi amacıyla gidip

geldiği bir çağda neden bir yerli otomobilimiz yok? Halbuki birçok

otomobilin montajı Türkiye’de yapılıp Türkiye’ye satılıyor ve bunun dışında da uçak motorlarının da Türkiye’de

üretildiğini ama ülkemize ait bir uçak markamızın olmadığını hatırlatmak istiyorum… Daha aklıma gelmeyen

birçok şey… Sizce neden ?... İlk yüzde yüz yerli üretim olan Devrim otomo-

billerimizin tarihiyle başlayalım.

Akıl yürütebildiğim yaşlardan beri aklımı kurcalayan bir sorudur bu.. Neden tamamen her şeyi bize ait bir otomobilimiz yok? O yıllarda “yerli” sıfatıyla satılan Renault12, Murat 124 , Murat 131’in aslında bizim tasarımımız olmadığını öğrendiğimde çocuk halimle bile çok üzülmüştüm. Sadece Anadol vardı her şeyi bizim olan. Zaman ilerledi ve Anadol markası tarihteki yerini aldı. Renault ve Tofaş ise farklı modeller üretmeye devam ettiler. Peki bizim neyimiz eksikti diğer ülkelerden? Renault , Tofaş ve Anadol’dan yıllar önce, 1961’de her şeyi bize ait bir otomobil yapılmış… Onun adı “DEVRİM”, o yıllar ihtilal yılları olduğundan bu ismi vermişler diye düşünüyorum. Tasarım çizgileri, o yılların genel trendi ile kıyaslandığında bence çok başarılı. Her şeyden önem-lisi motorundan şasisine, kaporta parçalarından elektrik aksamına kadar Türk mühendislerinin bilgi ve

Türk emeğini haiz bir ürün. Peki ne olmuş? Neden şu an ortalarda böyle bir marka yok? Gazeteci ve televizyon programcısı Nebil Özgentürk tarafind-an NtvMsNbc’de bu konuyla ilgili bir program yapıldı, yazılı basında da zaman zaman yer aldı.. Bilmeyenler için anlatayım, bilenler de benimle birlikte bir kez daha duygulansınlar…

Dönemin Cumhurbaşkanı Ce-mal Gürsel, Haziran 1961’de, or-dunun binek otomobil ihtiyacının karşılanabilmesi için bir otomobil üretilmesi talimatını veriyor ve daha da önemlisi üretilecek aracın 29 Ekim törenlerinde (yaklaşık 5 ay

sonra) tanıtılmasını istiyor. Otomobili üretecek olan T.C.D.D. fabrikalarının yönetici ve mühendisleri, sürenin kısalığından endişe etseler de proj-eye ayrılan “1 milyon 400 bin Lira”lık ödenekle Eskişehir’deki Demiryolları Fabrikası’nda işe koyuluyorlar. Ekim ayı ortalarında ilk otomobil hazır hale geliyor. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e sunulmak için de

siyah renkte ikinci bir tanesi yapılıp yetiştirilmeye çalışılıyor. Hatta işler o kadar ucu ucuna yetişiyor ki bu siyah otomobilin son kat boyası 28 Ekim akşamı atılıp, gece Ankara’ya sevk edilirken de trende cilası tamamlanıyor. Hazırlanan iki araç da Ankara’ya kadar buharlı bir loko-motifle getirileceği

için bacadan sıçraması muhtemel olan kıvılcımların otomobillere zarar vermesini önlemek adına araçların benzin depoları boşaltılıyor.

( Devam edecek )

Hasan ALAKUŞ

Page 68: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O68

Page 69: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 69

Page 70: Objektif Temmuz 07.11

Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 e-mail: [email protected] O70

MULHOUSE

Page 71: Objektif Temmuz 07.11

e-mail: [email protected] Temmuz / Juillet 2011 * N° 62 O 71

Page 72: Objektif Temmuz 07.11