153
I ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ ŞANLIURFA VE ÇEVRESİNDE ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN KSÜ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI DANIŞMAN: Yrd. Doç. Dr. Hamza KARAOĞLAN Yıl: 2005 Sayfa: 144 Jüri: Yrd. Doç. Dr. Hamza KARAOĞLAN Prof. Dr. M. Kemal ATİK Prof. Dr. H. Ezber BODUR Bütün din, kültür ve medeniyetlerde kutsallar bulunmaktadır. Yani bazı mekânlar, taşlar, hayvanlar, evler ve sular diğerlerine göre, daha kutsal kabul edilmektedir. Örneğin kutsal mekân inanışı, sadece kendine has inanışları olan, insanlar arasında değil, aynı zamanda kutsal kitaplarda da mevcuttur. Bunun en bariz örneği İslam’daki kutsal Kabe’dir. İnsanlar maddi ve manevi beklentileri için belli zamanlarda bu kutsalları ziyaret ederler. Bundan dolayı bu kutsalların etrafında bazı inanış şekilleri oluşmuştur. Bu çalışma Şanlıurfa ve Çevresinde Ziyaret ve Ziyaret Yerleri” konusu ile ilgilidir. Bu çalışma, kutsallar ve kutsal yerleri içerdiği gibi bu kutsal yerlerdeki farklı inanışları da içermektedir. Anahtar Kelimeler: Ziyaret, Yatır, Ziyaret Yeri, Dilek Ağacı, Türbe, Şifalı Su

ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

  • Upload
    dangbao

  • View
    229

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

I

ÖZET

YÜKSEK LİSANS TEZ

ŞANLIURFA VE ÇEVRESİNDE ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ

Bünyamin BORAZAN

KSÜ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜSÜ

FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

DANIŞMAN: Yrd. Doç. Dr. Hamza KARAOĞLAN Yıl: 2005 Sayfa: 144

Jüri: Yrd. Doç. Dr. Hamza KARAOĞLAN Prof. Dr. M. Kemal ATİK

Prof. Dr. H. Ezber BODUR

Bütün din, kültür ve medeniyetlerde kutsallar bulunmaktadır. Yani bazı mekânlar, taşlar, hayvanlar, evler ve sular diğerlerine göre, daha kutsal kabul edilmektedir. Örneğin kutsal mekân inanışı, sadece kendine has inanışları olan, insanlar arasında değil, aynı zamanda kutsal kitaplarda da mevcuttur. Bunun en bariz örneği İslam’daki kutsal Kabe’dir. İnsanlar maddi ve manevi beklentileri için belli zamanlarda bu kutsalları ziyaret ederler. Bundan dolayı bu kutsalların etrafında bazı inanış şekilleri oluşmuştur.

Bu çalışma “Şanlıurfa ve Çevresinde Ziyaret ve Ziyaret Yerleri” konusu ile ilgilidir. Bu çalışma, kutsallar ve kutsal yerleri içerdiği gibi bu kutsal yerlerdeki farklı inanışları da içermektedir.

Anahtar Kelimeler: Ziyaret, Yatır, Ziyaret Yeri, Dilek Ağacı, Türbe, Şifalı Su

Page 2: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

II

ABSTRACT

MA Thesis

VISIT AND PLACES OF VISIT AROUND ŞANLIURFA

Bünyamin BORAZAN

DEPARTMEN OF PHILOSOPHY AND RELIGION SCIENCE INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCE

UNIVERSITY OF KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM

Supervisor : Assist. Prof. Hamza KARAOĞLAN

Year: 2005 Pages: 144

Jury: Assist. Prof. Hamza KARAOĞLAN Prof. Dr. M. Kemal ATİK

Prof. Dr. H. Ezber BODUR

There are some hollies in all the religions, cultures and civilizations. That’s some places, stones, animals, homes and waters are hollier than the others. For instance, there are believes of holy places not only among people who they have tehir believes but also in holy books. Prominent example of his is holy Kabeh in religion of Islam. People visit this hollies in certain times to hope material and moral things. Thus, some ritauls to be formed are existed around this hollies.

This study concerns with “Visit and Places of Visit Around Şanlıurfa”. This study contains hollies and holy places. Furthermore, this study contains different believes in this holy places, too.

Keywords: Visit, Grave, Visit Place, Tree Wish, Tomb, Wholsome Water

Page 3: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

III

ÖNSÖZ

Anadolu’nun birçok şehri gibi Şanlıurfa’da, insanlığın var olduğu ilk çağlardan günümüze kadar birçok medeniyete ve kültüre beşiklik etmiş önemli merkezlerden birisidir. Bölgenin coğrafi özellikleri, bitki örtüsünün zengin, silah ve av aletlerinin yapımında kullanılan çakmak taşının çok olması, bölgenin önemli ticaret yolları güzergâhında yer alması sebebiyle tarih boyunca insanların yaşamak istediği bir yer olmuştur. İnsanların yaşamasına uygun bir fiziki ve coğrafi özellik gösteren bölgeye sahip olabilmek için birçok milletin birbirleriyle mücadele ettiğine şahit olunmuştur. Ancak bölge 1071 Malazgirt savaşıyla birlikte ebediyen Türk Yurdu haline getirilmiştir. Bu mücadele sırasında Horasan Erenleri, Alperen ve Gazilerin rolleri çok büyük olmuştur. Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında çok büyük rolleri olan bu Alperenler, gaziler, veliler ve din büyüklerinin hatıralarını unutmayan ve gelecek nesillere de aynı canlılık ve heyecanla aktarmak isteyen Türkler, bu ulu zatların mezarlarını ve makamlarını Anadolu toprakları üzerine nakşetmişlerdir. Bu suretle Anadolu topraklarının ebediyen bir Türk Yurdu haline gelmesine, aynı zamanda gelecek nesillere de bu vatanın kolay alınmadığı ve her metre karesinin şehit kanıyla sulandığı fikri verilmeye çalışılmıştır.

Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak da bilinen ve her tarafı türbe, yatır v.s. ziyaretlerle bezenmiş olan Şanlıurfa ve çevresinde ziyaret ve ziyaret yerlerini incelemeye çalıştık. Bu çalışmamızda merkez ilçe, köyler, merkeze bağlı diğer ilçeler ve köylerde yaptığımız bu alan araştırmasının bu konuda çalışacak kimselere örneklik teşkil etmesini diliyoruz. Çalışmamızda adı çevre halkı tarafından sıkça duyulan ve çok meşhur olan ziyaretleri dahil etmeye çalıştık. Ancak kapsamlı bir çalışma yapıldığı taktirde yöre halkı tarafından kutsal kabul edilen bir kısım yerlerin daha olabileceği kanaatini taşıyoruz. Tamamen gözlem ve mülakat tekniklerine dayalı olarak ele alıp incelemeye çalıştığımız konunun eksiklerinin zamanla konuya daha vakıf kişilerin destek ve uyarıları ile düzeleceği kanaatindeyim.

Çalışmamın ilk gününden son gününe kadar, değerli katkı ve desteğini benden esirgemeyen ve çalışmamda bana yön veren danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Hamza KARAOĞLAN’a; yardım ve desteğini hiç esirgemeyen hocam Yrd. Doç. Dr. Nuri KAHVECİ’ye; fikirleri ve bakış açısıyla bizlere yardımcı olan Prof. Dr. H. Ezber BODUR’a; engin fikir ve konuya hakimiyeti ile bize yol gösteren Prof. Dr. Harun GÜNGÖR’e ve Prof. Dr. Kemal ATİK’e; çalışmam sırasında engin hoşgörüsünü gördüğüm Birecik Müftüsü Halil ŞEKERCİ’ye; her zaman maddi ve manevi yardımlarını esirgemeyen Anne, Babama ve dostlarıma teşekkürü bir borç bilirim.

Bünyamin BORAZAN

Page 4: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

İÇİNDEKİLER

ÖZET ................................................................................................................................ I ABSTRACT..................................................................................................................... II ÖNSÖZ ...........................................................................................................................III İÇİNDEKİLER .............................................................................................................. IV KISALTMALAR........................................................................................................... IX 1. GİRİŞ ........................................................................................................................1

1.1. Problem.............................................................................................................1 1.2. Amaç ve Önem .................................................................................................1 1.3. Araştırmanın Kapsamı ......................................................................................3 1.4. Metot ve Yöntem ..............................................................................................3 1.5. Tanımlar............................................................................................................3

2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR ........................................................................................5 3. ŞANLIURFA İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER.......................................................8

3.1. Şanlıurfa Adının Kaynağı .................................................................................8 3.2. Şanlıurfa Tarihi. ................................................................................................9

3.2.1. İlk Çağlardan- (MÖ. 2500 kurulan) Elba Krallığına Kadar Olan Dönem.9 3.2.2. Elba Krallığı Dönemi (MÖ. 2500)..........................................................11 3.2.3. Akkad Krallığı Dönemi ( M.Ö. 2350- 2150) ..........................................11 3.2.4. Sümer –Ur Hanedanlığı ve Eski Babil Krallığı Dönemi . ......................11 3.2.5. Hurri- Mitanniler ve Hitit Krallığı Dönemi ( M.Ö.2000-1270)..............12 3.2.6. Aramiler ve Asur Krallıkları Dönemi (M.Ö. 1270-610) ........................13 3.2.7. Keldani (Yeni Babil), Med-Pers, Makedon ve Seleukos Krallıkları Dönemi (M.Ö. 610- 132) ........................................................................................13 3.2.8. Osrhoene (Edessa) Krallığı Dönemi ( M.Ö. 132- M.S. 244)..................14 3.2.9. Roma İmparatorluğu Dönemi (M.S. 244- 395) ......................................15 3.2.10. Bizans İmparatorluğu ve Sasani Krallığı Dönemi (395-639) .................15 3.2.11. Dört Halife Dönemi (639-661) ...............................................................15 3.2.12. Emeviler Dönemi (661-750)...................................................................16 3.2.13. Abbasiler Dönemi (750-990) ..................................................................17 3.2.14. Büyük Selçuklular Dönemi (1087-1095)................................................18 3.2.15. Ermeni Thoros Dönemi (1095-1098) .....................................................19 3.2.16. Urfa Haçlı Kontluğu Dönemi (1098-1144) ............................................19 3.2.17. Musul Atabeyliği (Zengiler) Dönemi (1144-1182) ................................20 3.2.18. Mısır ve Suriye Eyyubiler Dönemi (1182-1260)....................................20 3.2.19. Memluklar, Döger Aşireti, Timur Devleti, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Dulkadir Beylikleri ve Safevi Devleti Dönemleri (1260-1517) .............................21 3.2.20. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi (1517-1922) ........................................21 3.2.21. Türkiye Cumhuriyeti Dönemi (1923) .....................................................22

3.3. Şanlıurfa Coğrafyası .......................................................................................22 4.ŞANLIURFA VE ÇEVRESİNDE ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ……….......25

4.1. MERKEZ İLÇE ..............................................................................................25 4.1.1. Şahabeddin Ahmet Türbesi:....................................................................25 4.1.2. Şeyh Bekir Türbesi .................................................................................26 4.1.3. Hekim Dede Türbesi:..............................................................................26 4.1.4. Yakup Kalfa Türbesi...............................................................................27 4.1.5. Şeyh Ali Dede Türbesi............................................................................28

IV

Page 5: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

4.1.6. Buluntu Hoca Türbesi .............................................................................29 4.1.7. Şıg Biliğ Ziyareti ....................................................................................30 4.1.8. Zebe Türbesi ...........................................................................................30 4.1.9. Nuri Baba Türbesi...................................................................................30 4.1.10. Hüseyin Bey Türbesi ..............................................................................31 4.1.11. Bediüzzaman Ahmed Hemadani Türbesi ...............................................31 4.1.12. Nebih Efendi Türbesi..............................................................................32 4.1.13. Şıh Maksud (Şeyh Mesud) Türbesi ........................................................33 4.1.14. Hacı Kerim Türbesi ................................................................................35 4.1.15. Arş Hoca Türbesi ....................................................................................37 4.1.16. Şeyh Salih Türbesi ..................................................................................38 4.1.17. Şah Muhammed Türbesi .........................................................................39 4.1.18. Buharalı Şeyh Muhammed Ziyareti........................................................40 4.1.19. Abdurrahman Bin Af Türbesi .................................................................41 4.1.20. Cabir El Ensar Türbesi............................................................................43 4.1.21. Şeyh Rıyh Ziyareti ..................................................................................44

4.2. AKÇAKALE İLÇESİ .....................................................................................44 4.2.1. Şeyh İsa Türbesi......................................................................................44

4.3. BİRECİK İLÇESİ ...........................................................................................45 4.3.1. Cemalleddin Türbesi...............................................................................45 4.3.2. Şıh Hasan Türbesi...................................................................................45 4.3.3. Şeyh Müftah Türbesi ..............................................................................46 4.3.4. Seyid Ali Türbesi ....................................................................................46 4.3.5. Hasan Keşif Baba Ziyareti ......................................................................47 4.3.6. Muhammed Ali Narikey Türbesi............................................................48 4.3.7. Melik Tahir (Dahar) Türbesi...................................................................49 4.3.8. Şıh Safi Türbesi ......................................................................................50 4.3.9. Şıh Abdullah Türbesi ..............................................................................50 4.3.10. Şıh Şibli Ziyareti .....................................................................................52 4.3.11. Banasor Ziyareti......................................................................................52 4.3.12. Şeyh Salih Türbesi ..................................................................................53 4.3.13. Şıh Abdulkadir Ziyareti ..........................................................................54

4.4. BOZOVA İLÇESİ ..........................................................................................55 4.4.1. Seyid Dede Ziyareti ................................................................................55 4.4.2. Kaplan Baba Ziyareti ..............................................................................55 4.4.3. Ziyaret .....................................................................................................56 4.4.4. Ziyaret .....................................................................................................57 4.4.5. Ziyaret .....................................................................................................58

4.5. CEYLANPINAR İLÇESİ...............................................................................58 4.5.1. Şeyh Ömer Ziyareti.................................................................................58 4.5.2. Şeh Zerga Türbesi ...................................................................................59

4.6. HALFETİ İLÇESİ ..........................................................................................60 4.6.1. Peyam Hatun (Badem Hatun) Türbesi....................................................60 4.6.2. Seyyid Dede (Ebu Bekir) Türbesi...........................................................61 4.6.3. Şıh Muhammed Ziyareti .........................................................................62 4.6.4. Nemir Ziyareti.........................................................................................62

4.7. HARRAN İLÇESİ ..........................................................................................63 4.7.1. Şeyh Hayat-i Harrani Türbesi .................................................................63 4.7.2. İmam Bakır Türbesi ................................................................................65

V

Page 6: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

4.7.3. Şuayb Peygamber Ziyareti......................................................................66 4.7.4. Şeyh İsa Türbesi......................................................................................67 4.7.5. Şeyh Nabi (Nebi) Türbesi .......................................................................67 4.7.6. Şeyh Casum Türbesi ...............................................................................68 4.7.7. Şeyh Casım Türbesi ................................................................................69

4.8. HİLVAN İLÇESİ............................................................................................69 4.8.1. Seyid Şeyh Salih Türbesi ........................................................................69 4.8.2. Hacı Ömer Ziyareti .................................................................................70 4.8.3. Bedir Dikme Ziyareti ..............................................................................71 4.8.4. Kavaklı Türbesi.......................................................................................71

4.9. SİVEREK İLÇESİ ..........................................................................................72 4.9.1. Kemal Hoca Türbesi ...............................................................................72 4.9.2. Cerrah Baba Türbesi ...............................................................................74 4.9.3. Koç Ali Baba Türbesi .............................................................................75 4.9.4. Abalı Hacı Mustafa Ziyareti ...................................................................75 4.9.5. Abdal Ağa Türbesi..................................................................................76 4.9.6. Şeyh Lütfi Türbesi ..................................................................................77 4.9.7. Kafur Dede Türbesi ................................................................................78 4.9.8. Muhittin Hoca Ziyareti ...........................................................................79 4.9.9. Mehmet Ali Bilgen Ziyareti....................................................................80 4.9.10. Seyit Ahmet Efendi Ziyareti ...................................................................80

4.10. SURUÇ İLÇESİ..............................................................................................81 4.10.1. Şeyh Müslüm Türbesi .............................................................................81 4.10.2. Şeyh Said Türbesi ...................................................................................82 4.10.3. Şeyh Nasır Türbesi..................................................................................82 4.10.4. Şeyh Salman Türbesi ..............................................................................83 4.10.5. Şeyh Muhammed Ziyareti ......................................................................84 4.10.6. Müslüm Tekinalp Türbesi.......................................................................84 4.10.7. Muhammed Mintik Ziyareti....................................................................85 4.10.8. Şeyh Ahmet Musullu Türbesi .................................................................85 4.10.9. Şeyh Ali Ziyareti.....................................................................................86

4.11. VİRANŞEHİR İLÇESİ...................................................................................86 4.11.1. Şeyh Muhammed ve Şeyh Mustafa Ziyareti...........................................86 4.11.2. Eyyub Peygamber Türbesi......................................................................87 4.11.3. Elyasa Peygamber Türbesi......................................................................88 4.11.4. Rahime Hatun Türbesi ............................................................................89 4.11.5. Havmele Türbesi.....................................................................................90 4.11.6. Aslan Baba Ziyaret .................................................................................91

5. ŞANLIURFA ÇEVRESİNDE YAYGIN KUTSALLAR.......................................93 5.1. MERKEZ İLÇE ..............................................................................................93

5.1.1. İbrahim Peygamber’in Doğduğu Mağara ...............................................93 5.1.2. Halil-Ür Rahman Gölü (Balıklı Göl) ......................................................94 5.1.3. Ayn-Zeliha Gölü .....................................................................................96 5.1.4. Eyyub Peygamber’in Çilehanesi.............................................................96 5.1.5. Eyyub Peygamber’in Şifalı Su Kuyusu ..................................................97 5.1.6. İsa Peygamber’in Gönderdiği Mendilin Düştüğü Su Kuyusu ................98 5.1.7. Delikli Duvar ..........................................................................................99 5.1.8. Öküz Taşı ................................................................................................99 5.1.9. Cabir El Ensar Kuyusu .........................................................................100

VI

Page 7: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

5.1.10. Zeliha Ağacı..........................................................................................100 5.2. BİRECİK İLÇESİ .........................................................................................101

5.2.1. Banasor Kuyusu....................................................................................101 5.2.2. Şıh Muhammed Makamı ......................................................................101

5.3. BOZOVA İLÇESİ ........................................................................................102 5.3.1. Boztepe Ziyareti....................................................................................102 5.3.2. Ağız Yara Ocak ....................................................................................103 5.3.3. Dilek Ağacı ...........................................................................................103 5.3.4. Ziyaret Tepe..........................................................................................103

5.4. CEYLANPINAR İLÇESİ.............................................................................104 5.4.1. Kepez (Dilek Ağacı) .............................................................................104 5.4.2. Ziyaret Taşı ...........................................................................................105

5.5. HALFETİ İLÇESİ ........................................................................................105 5.5.1. Ocak ......................................................................................................105 5.5.2. Şifalı Su.................................................................................................106

5.6. HARRAN İLÇESİ ........................................................................................106 5.6.1. Yakup Peygamber Kuyusu ...................................................................106 5.6.2. Musa Peygamber Kuyusu .....................................................................108 5.6.3. Şuayb Peygamber Mağarası..................................................................109

5.7. HİLVAN İLÇESİ..........................................................................................110 5.7.1. Yılanlı Ağacı.........................................................................................110 5.7.2. Dilek Ağacı ...........................................................................................110 5.7.3. Ocak ......................................................................................................111

5.8. SİVEREK İLÇESİ ........................................................................................111 5.8.1. Felç Ocağı .............................................................................................111 5.8.2. Dilek Ağacı (Kelbani Ziyareti) .............................................................112 5.8.3. Ocak ......................................................................................................112

5.9. SURUÇ İLÇESİ............................................................................................112 5.9.1. Yara Ocağı ............................................................................................112 5.9.2. Dilek Ağacı ...........................................................................................113 5.9.3. Sarılık Ocağı .........................................................................................113 5.9.4. Diş Ocağı ..............................................................................................113

5.10. VİRANŞEHİR İLÇESİ.................................................................................113 5.10.1. Sabır Taşı ..............................................................................................113 5.10.2. Şifalı Su.................................................................................................114 5.10.3. Pınarlı Ağaç ..........................................................................................115

6. SONUÇ ve DEĞERLENDİRME .........................................................................116 6.1.1. Mezarlar ................................................................................................116 6.1.2. Ağaçlar..................................................................................................119 6.1.3. Taşlar ....................................................................................................121 6.1.4. Sular ......................................................................................................122 6.1.5. Evler......................................................................................................123 6.1.6. Ocaklar..................................................................................................123 6.1.7. Topraklar...............................................................................................124 6.1.8. Hayvanlar..............................................................................................125 6.1.9. Makamlar ..............................................................................................126

6.2. KERAMETLER............................................................................................126 6.3. ZİYARET AMAÇLARI ...............................................................................129

6.3.1. Manevi Amaçla Ziyaret ........................................................................130

VII

Page 8: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

6.3.2. Maddi Amaçla Ziyaret ..........................................................................130 6.3.2.1. Hastalık Şifası İçin........................................................................130 6.3.2.2. Çocuk Sahibi Olmak İçin..............................................................131 6.3.2.3. Yağmur Duası İçin........................................................................131 6.3.2.4. Dilek Tutmak ve Adak Adamak İçin............................................131 6.3.2.5. Hastalıktan, Dertten, Düşmandan, Kazadan veya Beladan Emin Olmak İçin ......................................................................................................132 6.3.2.6. Bolluk ve Bereket Olsun Diye ......................................................132 6.3.2.7. Kaybolan Eşyayı Bulmak İçin ......................................................132

7. ŞANLIURFA VE ÇEVRESİNDE ZİYARET EDİLEN KUTSAL MEKÂNLAR.... ..............................................................................................................................133 8. RESİMLER...........................................................................................................136 KAYNAKÇA................................................................................................................141 ÖZ GEÇMİŞ .................................................................................................................144

VIII

Page 9: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

KISALTMALAR

a.s. : Aleyhi Selam b. : Bin Bkz. : Bakınız cm : Santimetre Çev. : Çeviren d. : Doğum (Tarihi) GAP : Güney Doğu Anadolu Projesi H. : Hicri HŞYŞ : Her Yönüyle Şanlıurfa İl Yıllığı Hz. : Hazreti M. : Miladi m. : Metre MEB : Milli Eğitim Bakanlığı mm. : Milimetre M.Ö. : Milattan Önce M.S. : Milattan Sonra kg : Kilogram km : Kilometre ö. : Ölüm (Tarihi) Ör. : Örnek ÖSS : Öğrenci Seçme Sınavı Ö. T. : Ölüm Tarihi Peyg. : Peygamber s. : Sayfa ss. : Sayfa Sayısı ŞKE : Şanlıurfa İl Kültür Envanteri Şurkav : Şanlıurfa Kültür Araştırma Vakfı TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi TDV : Türkiye Diyanet Vakfı TDVİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi t. siz : Tarihsiz TÜRKSOY : Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi vd. : Ve Diğerleri v.s. : Ve Saire yay. : Yayınları YKY : Yapı Kredi Yayınları yy : Yüzyıl

IX

Page 10: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GİRİŞ Bünyamin BORAZAN

1. GİRİŞ

1.1. Problem Geçmişten günümüze hangi kültür ve medeniyete bakılırsa bakılsın kutsalın

tezahürlerini şu ya da bu şekilde görmek mümkündür (Tümer ve Küçük, 1997: 27; Schimmel, 1999: 5; Günay, 1998: 213; Chevalier, 2000: 3; Tümer, 1986: 171-172; Gökalp, 1976: 39-40). Kutsalın tezahürü çeşitli şekillerde kendini gösterir. Bazen bazı “yerler, şehirler” (Paçacı, 2001: 144) sular, kişiler v.s. (Günay ve Güngör, 1998: 51-64) hem cinslerine göre daha kutsal kabul edilir. Bu bağlamda Türklerin tarihinde ne kadar gerilere gidilirse gidilsin “Atalar Kültünün” (Günay ve Güngör, 1998: 59-64; İnan, 1995: 2-4; Gumilev, 1994: 527-528; Ögel, 1994: 133) günümüzde olduğu gibi tüm canlılığıyla devam etmekte olduğunu görmek mümkündür. Söz konusu külte göre, ölmüş ataların ruhlarının varlığını sürdürdüğü ve geride kalan akrabaları, yakınları ve bütün bir toplum için tasarruf yetkisini devam ettirdiği düşünülür (Gündüz, 1998: 46). Zira bu kültün içerisinde daha hayatta iken büyüklere saygı göstermenin önemli bir yer işgal ettiğini; “büyükler öldüğünde ise, onların hep iyilikle yad edildiği ve onlara kurban sunulduğu” (Günay ve Güngör, 1998: 59-60) bunun yanında bazen de türbelerinin yapıldığını görmekteyiz (Aksulu, 1998: 72-76; Gündüz, 1998: 46). Bu inanış ve algılayış biçiminin bir kısmını İslam öncesi “Geleneksel Türk Dininde” var olan Atalar Kültü ile izah etmek mümkün iken; bir kısmını da Kuran-ı Kerim’de var olan “Anne ve babanızdan herhangi birisi veya ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine ‘Öf!’ bile deme; onları azarlama. İkisine de güzel söz söyle.” (Kuran-ı Kerim, İsrâ Suresi, 23.) ayeti çerçevesinde değerlendirmek mümkündür. Ancak günümüzde oluşan Halk Dindarlığı ile kitabi din anlayışı çerçevesinde ziyaret ve ziyaret fenomenini değerlendirdiğimizde karşımıza çok farklı ve birbirlerine tamamen zıt iki ayrı anlayışın hakim olduğunu görmekteyiz. Konuyu Halk Dindarlığı çerçevesinde ele alıp değerlendirme yapanlar, bu türden ziyaret yerleri ve ziyaret yerlerinde başvurulan uygulamalarda İslami unsurların yanı sıra tasavvufi unsurların da bulunduğunu belirtmekteler. Bu sebepten ötürü, konunun tam tespiti için derinlemesine araştırma yapmaya ihtiyaç olduğundan bahsetmektedirler (Güngör vd., 2001: 4). Ziyaret fenomenini kitabi din açısından değerlendirenlere göre ise, bu türden yerlerini ziyaret etmek İslam Dini ile bağdaştırılmamakta ve daha da ileri gidilerek şirke kadar götürdüğü şeklinde yorumlanmaktadır (Erdil, 1999: 54-58/ 67-76; Güngör vd., 2001: 4). Bu düşünce bazen daha ileri götürülerek ziyaret edilen bu mekânlar ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır (Ecer, 1985: 15-16; Fığlalı, 1999: 119-124). Biz bu çalışmamızda ziyaret ve ziyareti bir fenomen olarak ele alıp konuyu objektif bir şekilde değerlendirmeye çalışacağız.

1.2. Amaç ve Önem Aşağı yukarı bütün din, kültür ve medeniyetlerde var olan ziyaret olgusu dini

hayatın önemli bir bölümünü teşkil etmektedir (Güngör vd., 2001: 10). Bu çerçevede Türklerin dini hayatlarına baktığımızda da bu hususu bariz bir şekilde görmek

1

Page 11: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GİRİŞ Bünyamin BORAZAN

mümkündür (Yörükân, 1998: 261-262; Güngör vd., 2001: 10). Nitekim Türkler, tarih boyunca birçok medeniyet ve kültürlerle karşılaşmış onlardan etkilendikleri gibi, onları da etkilemişlerdir. Zira Türkler, İslam dini ile tanışmadan önce “Budizm, Mecusilik, Maniheizm, Yahudilik, Hıristiyanlık” (Sarıkçıoğlu, 1999: 100-102; Kitapçı, 1994: 57-71) gibi dinlerle karşılaşmış ve bir kısım Türk boyları küçük gruplar halinde bu dinlere girmişler ve hala bu dinlerde var olan Türk gruplarının olduğunu söylemek mümkündür (Tümer ve Küçük, 1997: 79; Günay ve Güngör, 1998: 129- 217). Ancak İslam dini ile karşılaşan Türkler, önceki dinleri olan “Geleneksel Türk Dini” ile olan benzerlikleri nedeniyle İslam’ı topluca benimsemekte ve bu dine girmekte bir beis görmemişlerdir. Zira Türkler, “Geleneksel Tük Dininde var olan tek tanrı” (Tanyu, 1980: 132), ruhun ölmezliği, ahiret, cennet, cehennem, şeytan, kurban kesme, ahlaki ilkeler ve adalet kavramalarının İslam Dininde de var olduğunu görmüşlerdir (Günay ve Güngör, 1998: 228; Turan 1978: 225-233; Kafesoğlu, 1980: 56-60; Tümer ve Küçük, 1997: 79). Ve Türklerin hemen tamamına yakını bu dine girmişlerdir (Ligeti, 1997: 174-175). İslam dinini kabul eden Türkler, İslam’a aykırı olmayan ve İslam dininin olmazsa olmazları ile çelişmeyen örf ve adetlerini devam ettirmişlerdir (Tümer ve Küçük, 1997: 96). İslam dinine girmeden önce “yer-su” (Ergin, 1998: 36-37) ruhlarının olduğuna inanan Türkler, “belli yerleri veya vatanın her bölümünü iduk yani kutsal kabul ettikleri” (Gömeç, 1997: 97-99; Kalafat, 1995: 41-44; Günay ve Güngör, 1998: 51-52) gibi; İslam’a girdikten sonra da bazı yerleri, taşları veya kişilerin “mezarlarını kutsal kabul edip türbeler inşa etmişler” (Roux, 1994: 30) ve ziyaret etmişleridir (Günay ve Güngör, 1998: 59). İslam dinine giren Türkler, Türkistan’a uzak olan Arap yarımadasına ulaşım zorlukları gibi nedenlerle ulaşamamışlardır. Kendilerine uzak olan Arap Yarımadasına gidemeyen Türkler, oralardaki kutsal mekânlar, kutsal kimse ya da şeyleri Türkistan topraklarına getirmişlerdir. Zira Türkistan topraklarına hiç gelmediği halde Hz. Ali’nin atının ayak izinin bulunduğu kayalar veya Kâbe gibi kutsal mekânlar Türkistan topraklarına getirilmiştir.

Anadolu, “1071 Malazgirt zaferiyle” (Grenard, 1992: 25) ebediyen Türk Yurdu haline getirilmiştir. Yüzbinlerce çadır halinde Anadolu’ya gelmeye başlayan “Türk boy ve oymakları bu topraklara sadece maddi eşyalarını” (Eröz, 1996: 113) veya “evvelce yaşadıkları yerlerdeki dağ, nehir, köy… isimlerini” (Eröz, 1996: 54) değil; aynı zamanda manevi unsurlarını da beraberlerinde getirmişlerdir (Şeker, 1997: 39-40; Günay ve Güngör, 1998: 53; Altay, 1998: Önsöz). Yani Arabistan’dan Orta Asya’ya getirilen kutsal emanetler, Orta Asya’dan da Anadolu’ya taşınmıştır. Bunun yanında Anadolu’nun Türkleşmesi’nde ve İslamlaşmasında emeği geçen Horasan Erenleri, Gazi- Alperenler ve Veli kimselerin mezarları da tıpkı İslam büyüklerinin mezarları gibi kutsal kabul edilmiş ve ziyaret edilmeye başlanmıştır. Bunun yanında Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında emeği geçen büyük zatların her birisi için türbeler yapılmış ve bu uğurda şehit düşmüş olan nice isimsiz Anadolu Alperenlerin mezar ve türbeleri de ziyaret edilir olmuştur (Keskin, 2000: 209). İşte halkın bu duygu ve düşüncelerle ziyaret etmeyi sürdürdükleri bu kutsal mekânların neler olduğunu Şanlıurfa ölçeğinde bilimsel ve objektif bir şekilde ele alıp incelemeyi uygun bulduk.

2

Page 12: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GİRİŞ Bünyamin BORAZAN

1.3. Araştırmanın Kapsamı

Şanlıurfa ve Çevresinde Ziyaret ve Ziyaretler Yerleri konulu yüksek lisans tez çalışmamızda, Şanlıurfa merkez ilçe ve merkez ilçeye bağlı köyler ile Şanlıurfa’nın diğer ilçe ve bu ilçelerine bağlı köylerinde bulunan ve insanlara tarafından kutsal kabul edilip ziyaret edilen mezarlar, dilek ağaçları, şifalı sular, makamlar ve ocaklar incelenmiştir. Çalışmamızda ziyaret edilen mekânlar ve bu mekânlara has inanma ve uygulama biçimlerinin neler olduğunu mahallinde bizzat gözlemleyerek ve bu türden yerlere gelen insanların hangi amaçlarla, hangi gün ve zamanda geldiklerinin tespiti yoluna gidilmiştir. Bunun yanında bu ziyaret fenomenleriyle ilgili olarak halk arasında anlatılan menkıbeler de anlatılış biçimine sadık kalınarak aynen yansıtılmaya çalışılmıştır.

1.4. Metot ve Yöntem Sosyal bir olgu olan ziyaret mefhumu, toplum içerisinde cereyan etmektedir.

Sosyal bir realite olan bu olguyu net olarak ortaya koyabilmek için, halk arasında yapılan çalışmalara verilen genel isim saha veya alan araştırmasıdır. Ziyaret yerlerindeki inanma ve ritüellerin net olarak ortaya konması, çalışmanın yapıldığı yörenin dini, sosyal ve kültürel yaşantısının belirlenmesinde önemli bir aşamadır. Söz konusu bu çalışmada “Nitelendirici (Deskriptif) ve Karşılaştırma” metotlarını kullanan dinler tarihi biliminin metotları kullanılmıştır. Şanlıurfa ve Çevresinde Ziyaret ve Ziyaret Yerleri isimli bu çalışmada insanların, ziyaret yerlerinde yaptıkları ritüeller ve buralara has inanmaları gözlem ve mülakat teknikleri ile belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışma esnasında ziyaretlerde başvurulan uygulamalar, yorum yapılmaksızın net bir şekilde ve olduğu gibi ortaya konulmuştur.

1.5. Tanımlar Bilimsel araştırmalarda elde edilen bilgi ve bulguları ifade etmek amacıyla

kullanılan en önemli araç dildir. Sosyal bilimlerde konu her ne kadar toplumun içinden ve onun tecrübe ettiği olaylardan oluşsa da kullanılan ıstılahlar ve onların araştırma sürecinde kazanmış olduğu yeni içerik her halükarda yeni baştan açıklanmak durumundadır. Bu itibarla araştırmamız esnasında kullandığımız temel kavramların tarifleri, tarafımızca yöre halkı ile yapılan görüşmeleriz dahilinde ortaya çıkan genel tariflerden ibarettir.

Türbe: Üzeri herhangi bir yapı ile kapatılmış olan ve insanlar tarafından diğer mezarlara oranla daha kutsal kabul edilip belli zamanlarda veya her zaman dilek tutma veya şifa amaçlı ziyaret edilen mezarlardır.

Yatır: Üzeri herhangi bir yapı ile kapatılmamış olan ve insanlar tarafından diğer mezarlara oranla daha kutsal kabul edilip belli zamanlarda veya her zaman dilek tutma veya şifa amaçlı ziyaret edilen mezarlardır.

Makam: İçerisinde her hangi bir şahsa ait mezar yapısı bulunmayan ancak kendilerinde dini büyüklerinin hatırası olduğuna inanılan ve insanlar tarafından kutsal

3

Page 13: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GİRİŞ Bünyamin BORAZAN

kabul edilip belli zamanlarda veya her zaman dilek tutma veya şifa amaçlı ziyaret edilen mekânlardır.

Dilek Ağaçları: Türleri ne olursa olsun diğer ağaçlara oranla daha kutsal kabul edilen, bazen keramet gösterdiklerine ve dalarını veya gövdesini kesen kişilerin felakete uğrayacağına inanılan ve belli zamanlarda veya her zaman dilek tutma amaçlı ziyaret edilen ağaçlardır.

Şifalı Sular: Çeşmeden, kaynaktan akan veya göllete bulunan, diğer sulara nazaran daha kutsal kabul edilen, belli zamanlarda veya her zaman şifa amaçlı ziyaret edilen ve tuvalet gibi yerlerde kullanılması uygun görülmeyen sulardır.

Kutsal Hayvanlar: Cinsleri ve türleri ne olursa olsun diğer hayvanlara oranla daha kutsal kabul edilen, öldürülmesi veya yenmesinin yasak olduğuna inanılan, bazen insana has özellikler gösterdiğine inanılan ve belli zamanlarda veya her zaman şifa veya dilek tutma amaçlı ziyaret edilen hayvanlardır.

Kutsal Kaya ve Taşlar: Ebatları ve türleri ne olursa olsun diğer taşlara ve kayalara nazaran daha kutsal kabul edilen ve belli zamanlarda veya her zaman dilek tutma veya şifa amaçlı ziyaret edilen taşlardır.

Ocaklar: Kendilerinde diğer insanlarda olmayan ve belli hastalıklara şifa olma gücü olduğuna inanılan, bu gücün irsi olduğunu belirten ve sık sık şifa amaçlı ziyaret edilen insanlara ve aileleridir.

4

Page 14: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Bünyanim BORAZAN

2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR

Örnek aldığımız çalışmalar, saha araştırması olup ziyaret yerleri, buralarda başvurulan uygulama ve inanmalar ile yaygın kutsalları konu etmektedir. Çalışmalardan bazıları, sadece türbe ve kümbetlerin mimari yönlerini konu ederken; bazıları ise, hem yapıtların mimari yönünü hem de ziyaret ve ziyaret yeri etrafında oluşan inanma ve uygulamaları ele almaktadır. Bu veçhede örnek aldığımız çalışmalardan bazılarını burada tanıtmayı uygun buluyoruz.

Alanlarında uzman olan Prof. Dr. Harun Güngör, Prof. Dr. Ünver Günay, Doç. Dr. A. Vahap Taştan ve Yrd. Doç. Dr. Huzeyfe Sayım (2001) tarafından hazırlanan Ziyaret Fenomeni Üzerine Bir Din Bilim Araştırması –Kayseri Örneği- isimli çalışma, dinler tarihi, sosyoloji ve fenomenoloji bilimlerinin tekniklerine müracaat edilerek hazırlanmış bir saha araştırmasıdır. Kutsallığın tezahür şekli ve kutsalla kurulan bir ilişki biçimi olarak ziyaret fenomeni, Kayseri yöresinde ziyaret yerlerinin coğrafi dağılımı, tarihi ve fenomenolojik boyutlar içerisinde Kayseri ve çevresinde ziyaretler, Kayseri ve çevresindeki ziyaret yerlerinin tipolojisi gibi dört ana bölümden oluşan eser, ziyaretlere sosyolojik ve fenomenolojik acıdan yaklaşmaktadır. Söz konusu ana başlıklara göre, ziyaretleri inceleyen yazarlar, sonuç bölümünde yine kendi uzmanlık alanlarına göre ziyaret ve ziyaret yerlerindeki uygulama ve inanışları değerlendirmektedir. Çalışmanın sonunda verilen ziyaret yerleri tablosu, bazı ziyaret yerlerinin fotoğrafları ve Kayseri ilinin haritası ile okuyucunun konuyu daha kolay kavraması amaçlanmıştır. Söz konusu çalışmanın, Şanlıurfa yöresi ve bu yörede bulunan ziyaret yerleri ile ilgilisi olmamakla birlikte, konunun ele alınışı ve işlenişi bakımından bizim çalışmamıza örneklik teşkil etmektedir.

Dinler tarihi doçenti olan İskender Oymak (1997) tarafından yüksek lisans tezi olarak hazırlanan, Malatya ve Çevresinde Ziyaret ve Ziyaret Yerleri isimli çalışmada, gözlem ve mülakat teknikleri kullanılmıştır. Ele aldığı ziyaret yerlerinin yerel adı ve en yakın yerleşim biriminin hangi yönünde ve yerleşim birimine ne kadar mesafede olduğunu belirtikten sonra yazar, ziyaretin mimari özelliklerini incelemiştir. Ziyarette yattığına inanılan şahısla ilgili halk arasında bulunan bilgilere değinen araştırmacı, akabinde ziyaretle ilgili keramet, inanç ve uygulamalara geçmektedir. Çalışmanın son bölümünde Malatya yöresinde bulunan yaygın kutsalları konu edinen araştırmacı, bulduğu bilgi ve bulguları değerlendirerek çalışmasına son vermektedir. Söz konusu çalışmada, diğerlerine nazaran önemli görülen bazı ziyaret yerlerinin veya ziyarette başvurulan uygulamaların fotoğraflarını yayınlayan araştırmacı, okuyucuya görsel bir form sağlamaya çalışmıştır.

Folklor araştırmacısı Aydın Durdu (1998) tarafından hazırlanan ve “Tarsus Alan Araştırmaları” isimli dergide yayınlanan Tarsus Türbeleri konulu makale gözlem ve mülakat tekniklerine dayalı bir saha araştırmasıdır. Söz konusu makalede Tarsus yöresinde bulunan belli başlı ziyaretleri ele alan araştırmacı, ziyaretlerin yerel adı ve en yakın yerleşim biriminin hangi yönünde ve yerleşim birimine ne kadar mesafede olduğunu belirttikten sonra, türbede yattığına inanılan kişi ile ilgili rivayetleri değerlendirmektedir. Akabinde ziyarette metfun olduğuna inanılan kişi veya türbe ile

5

Page 15: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Bünyanim BORAZAN

kerametlere yer veren araştırmacı, türbede ile ilgili inanma ve uygulamaları inceleyerek makaleyi tamamlamaktadır. Makalenin sonunda, bazı ziyaret veya bu ziyaretlerde başvurulan uygulamaların fotoğraflarının yayınlayan araştırmacı, okuyucuya görsel yönden de konuyu inceleme imkânı vermeye çalışmıştır.

Folklor araştırmacısı Ertuğrul Danık tarafından hazırlanan ve “Milli Folklor” dergisi III. ciltte yayınlanan Dersim Alevi Kürt ve Zaza Efsanelerine Analitik Bir Yaklaşım konulu makalede, Tunceli yöresinde bulunan ziyaretlerle ilgili efsane ve menkıbeleri incelenmektedir. Yazar, konu edeceği ziyaretlerin tam mevkiini verdikten sonra, ziyaret yerleriyle ilgili olan ve nesilden nesile asırdan asıra aktarılmış olan efsaneleri ve menkıbeleri konu etmekte ve makalenin sonunda ziyaretlerde bulunan motiflerin tipolojilerini oransal olarak değerlendirmektedir. Söz konusu makaledeki menkıbelerle, Şanlıurfa yöresinde bulunan ziyaret yerleriyle ilgili menkıbelerden bazıları birbirine benzerken; bazılarının ise, Şanlıurfa yöresinde bulunan ziyaret yerleriyle ilgili anlatılan menkıbelerle ilgisi yoktur. Ancak çalışmamızda Şanlıurfa yöresinde bulunan ziyaret yerleri ile ilgili efsane ve menkıbeleri konu etmiş olmamız nedeniyle, söz konusu makale konunun ele alınışı ve işlenişi bakımından örnek bir çalışma konumundadır.

Folklor araştırmacısı Suat Akçagöz (1998) tarafından hazırlanan ve “II. Türk Halk Kültürü Araştırma Sonuçları Sempozyumu Bildirileri” isimli dergide yayınlanan Akkent’te Ömer Gazi ve Türbesi Etrafında Oluşan inanç ve Uygulamalar konulu makale gözlem ve mülakat tekniklerine dayalı bir saha araştırmasıdır. Ömer Gazi ziyaretini ferdi olarak ele alıp inceleyen araştırmacı, ziyaretin mevkii ve türbenin mimari özelliklerini işleyerek makaleye başlamaktadır. Türbede yattığına inanılan Ömer Gazi hakkında bilgi veren araştırmacı, daha sonra ziyaret ve etrafında oluşan inanma ve uygulamaları konu etmektedir. Makalenin sonunda adı geçen ziyaret etrafında oluşmuş “Mırtlak” isimli yemek geleneğinden bahseden yazar, türbe ile ilgili fotoğraflara yer vererek makaleyi tamlamaktadır.

Folklor araştırmacısı S. Sabri Kürkçüoğlu (2002) tarafından hazırlanan ve “Şanlıurfa Uygarlığın Doğduğu Şehir” isimli çalışmada yayınlanan Ziyaret ve Adak Yerleri isimli makalede, Şanlıurfa merkez ilçe ve Harran ilçesinde bulunan belli başlı birkaç ziyaret yeri konu edilmektedir. Gözlem ve mülakat tekniklerinden yararlanan araştırmacı, ziyaretlerin mevkiini tarif ederek makaleye başlamaktadır. Daha sonra ziyaretlerin etrafında oluşmuş inanma ve uygulamalardan kısa kısa bahseden yazar makaleyi sonlandırmaktadır. Söz konusu makale, Şanlıurfa yöresinde bulunan ziyaret yerleriyle ilgili olduğu için, çalışmamız acısından önem arz etmektedir.

Doktor Erdoğan Erol (1996) tarafından kaleme alınan ve “Milli Kültür Araştırmaları” dergisinde yayınlanan Konya Mevlâna Türbesi ve Dergâhı’nda Dilek Yerleri konulu makale, Mevlâna türbesi hakkında mimari bilgiler vererek başlamaktadır. Mevlâna Celaleddini Rumi’nin kişiliği, hayatı ve türbesi hakkındaki rivayetlere değinen araştırmacı, daha sonra türbe etrafında bulunan yapılar ve bu yapılarda dilek tutma adet ve şekillerinden bahsetmektedir. Yazar, Mevlâna türbesi ve türbe etrafındaki dilek tutulan yapıların resimlerini yayınlayarak makalesini tamamlamaktadır.

6

Page 16: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Bünyanim BORAZAN

Sanat tarihi Prof. Dr. Abdusselam Uluçam (2002) tarafından hazırlanan Ortaçağ ve Sonrasında Van Gölü Çevresi Mimarlığı Bitlis isimli üç ciltlik eserde türbe, kümbet ve cami gibi yapıları mimari yönden değerlendirmektedir. Ele aldığı yapıların bulunduğu mevkileri tarif ederek konuya başlayan yazar, daha sonra yapıların plan ve fotoğraflarını vererek eseri tanıtmakta ve mimari yönden değerlendirmektedir. Çalışmamızda ele alınan ve mimari özelliği olan ziyaretlerin tanıtımı yapılırken, benzer tekniklere başvurmuş olmamız bu eserin örnek bir çalışma olarak tanıtmamızda ön ayak olmuştur.

Arkeoloji ve sanat tarihi doktoru Yüksel Sayan (1999) tarafından kaleme alınan Türkmenistan’daki Mimari Eserler XI-XVI. Yüzyıl isimli çalışmada Türkmenistan’da bulunan türbe, kümbet, cami ve hamam gibi yapılar mimari yönden değerlendirilmektedir. Ele aldığı yapıların ilk önce planını veren yazar, daha sonra yapının tarihçesi ve mimari özellikleri hakkında bilgi vermektedir. Çalışmanın sonunda incelediği eserleri değerlendiren yazar çalışmasına son vermektedir.

7

Page 17: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GENEL BİLGİLER Bünyanim BORAZAN

3. ŞANLIURFA İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER

3.1. Şanlıurfa Adının Kaynağı Mezopotamya bölgesinin en eski yerleşim merkezlerinden biri olarak bilinen

“Şanlıurfa, su kaynaklarının bol olması, alet yapımında kullanılacak taşların çok olması ve konum olarak ticaret yolları üzerinde” (Hauptmann, 2002: 28) bulunması sebebiyle tarih boyu birçok medeniyete beşiklik etmiş, bunun yanında defalarca kuşatılmış, istilaya uğramış ve talan edilmiş stratejik bir merkezdir. Şanlıurfa Merkez İlçeye bağlı Örencik Köyü sınırları içinde bulunan Göbekli tepede yapılan kazı çalışmaları sonucunda elde edilen bulgular şehrin M.Ö. 9000 yıllara uzanan bir tarihi olduğunu ortaya koymuştur. 11 bin yıllık geçmişi olan Şanlıurfa; Ebla, Akkad, Sümer, Asur, Babil, Hitit, Hurri- Mitanni, Arami, Pers, Makedonya, Roma, Bizans, Selçuklu, Haçlı Kontluğu, Eyyubi, Memluklu, Türkmen Aşiretleri, Timur Devleti, Akkoyunlular, Dulkadiroğlu Beyliği, Safeviler, Osmanlı İmparatorluğu ve en son Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırları içinde kalmıştır (C. Kürkçüoğlu ve Sarıfakıoğulları, 2002: 1).

Birçok medeniyete beşiklik etmiş olan Şanlıurfa, tarihte çeşitli isimler almıştır. Şanlıurfa, Sümerlilerin elinde olduğu zaman Sümerce “etrafı hendeklerle çevrili.” şehir anlamında “Ur” adı ile anılmıştır. Çivi yazısı ile yazılan kitâbelerde “Ur” şehrinin M.Ö. 6000-5000’li yıllarda kurulduğundan bahsedilmektedir (ŞKE, 1988: 4). Şanlıurfa’nın bilinen en eski ismi, M.Ö. 1270-857 yılları arasında kurulmuş olan Aramiler tarafından verilen “Urhay’dır”. M.Ö. 857 yılında bölgede Asur Devleti kurulur. Asur kaynaklarında Şanlıurfa’ya “Ruhua” ismi verildiğinden bahsedilmektedir. Daha sonra Makedon kralı Büyük İskender, Anadolu topraklarını ele geçirir. Güney Doğu Anadolu bölgesi de Makedonların eline geçince, Büyük İskender Şanlıurfa’nın sularının bol olduğunu görür ve sularının bol olması yönüyle Şanlıurfa’yı Makedonya’daki “Edessa” şehrine benzetir. Bu benzerliğinden dolayı Şanlıurfa’ya “Edessa” ismini verir. Edessa kelime anlamı olarak, suyu bol olan demektir (C. Kürkçüoğlu ve Sarıfakıoğulları, 2002: 1). Asurluların verdiği “Ruhua” ismi Süryaniler döneminde “Urhai” olur. Keldanililer zamanında Şanlıurfa’ya “Keldani” veya “Urel” denilmiştir. M.Ö. 132- M.S.244 yılları arasında hüküm süren Osroen – Osrhoene- Krallığı döneminde ise, Şanlıurfa’ya Makedonlar döneminde olduğu gibi yine “Edessa” denilmiştir. Şanlıurfa Hz. Ömer döneminde Müslümanlar tarafından alınınca, Arapça kurtuluş anlamına gelen “Elraha veya Alruha” ismini vermişlerdir (ŞKE, 1988: 4).Yine Müslümanların Şanlıurfa’ya “Diyarı Mudar” dedikleri de kaynaklarda yer almaktadır (HYŞİY, 1988: 4).

1927 yılına ait salnameye göre, Yunanlılar bu şehre miyah cariyesi güzeli manasına “Kalirua” demişlerdir. Araplar “Elreha” demeleri bu isim Yunanlıların verdiği ismin mahfifidir. Urfa’nın “Reha” kelimesinden türemiş olması muhtemeldir. Bazılarına göre, Urfa’nın eski ismi “Urhai”dir. Urfa’nın isminin “Orhai”den gelmiş olma ihtimalide vardır. Urfa ve havalisine “Osronen”de denilmiştir (1927 US, 1998: 25).

Bir iddiaya göre, şehre tarihi seyri içinde verilmiş olan “ Ur, Urhai, Ruha, Elraha, Orhe, Orhai” gibi isimlerin sonunda Urfa’ya dönüşmüştür. Başka bir iddiaya göre ise,

8

Page 18: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GENEL BİLGİLER Bünyanim BORAZAN

Hitit vesikalarında bahsedilen “Ruhua ve Rujua” isimleriyle bugünkü Urfa kastedilmiştir (C. Kürkçüoğlu ve Sarıfakıoğulları, 2002: 1).

Konu ile ilgili halk arasında anlatılan bir efsaneye göre ise, Urfa ismi Babil Kralı Nemrut döneminden kalmıştır. Efsane şöyledir: “Nemrut, Allah’a asi olunca Allah’ta onu sivrisinek istilası ile cezalandıracağını söyler. Nemrut’un askerlerinin üzerine gelen sivrisinek sürüsü orduyu biranda darmadağın eder. Sağlam olan sivrisineklerden topal olduğu için savaştan geri kalan bir sivrisinek, sakatlığı sebebiyle geri kaldığı için Allah’a yerinince Allah’ta onun hissesine Nemrut’un düştüğünü söyler. Bu arada Nemrut ortalığı kasıp kavuran sivrisinek ordusundan korunmak için kendi ordusundan ayrılır ve odasına saklanır. Odasına çekilmekle kalmayan Nemrut bütün pencere ve delikleri kapatır. Ordudan geri kalan topal sivrisinek kendisine gösterilen hedefe yetişmek için anahtar deliğinden Nemrut’un bulunduğu odaya girer. Odasında büyük tehlikenin geçmesini bekleyen Nemrut’un burnundan giren topla sivrisinek, onun beynine yerleşir ve kendisine verilmiş olan görevin icrasına başlayarak Nemrut’un beynini kemirir. Nemrut, beynini kemiren bu sivrisinekten kurtulmak için keçeden bir tokmak yaptırır ve kafasına vurmaya başlar. Keçeden yapılan tokmağın fayda vermediğini gören Nemrut, bu defa da tahtadan bir tokmak yaptırır ve onunla kafasına vurdurmaya başlar. Beynini kemiren bu dayanılmaz acıdan biran evvel kurtulmak isteyen Nemrut, kafasına vuran kişiye “Vur ha!, Vur ha!” diye komutlar vererek işi hızlandırmaya çalışır ama tahtadan tokmağın kafada oluşturduğu etkiye dayanamaz ve can verir. İşte şehrin ismi Nemrut’un “Vur ha!, Vur ha!” nidalarından sonra kalmış ve zamanla Urfa’ya dönüşmüştür (S. Kürkçüoğlu ve Güler, 2002: 242).

Urfa, 1919 yılında önce İngiliz sonra Fransız işgaline uğrar. Urfalı Kuva-i Milliyetçilerin direnişi sonunda 11 Nisan 1920 yılında işgalden kurtulur. Bu mücadelede Urfalı’ların göstermiş oldukları kahramanlık ve cesaretten dolayı 1984 yılında TBMM Urfa’ya “Şanlı” unvanını verir ve Urfa bugünkü ismi olan “Şanlıurfa” adını alır (C. Kürkçüoğlu ve Sarıfakıoğulları, 2002: 1).

3.2. Şanlıurfa Tarihi Şanlıurfa, insanlığın var olduğu ilk çağlardan günümüze kadar birçok medeniyete

ve kültüre beşiklik etmiş bir merkezdir. Yöre taşıdığı coğrafi özellikler, suyunun bol, bitki örtüsünün zengin, silah, av aletlerinin yapımında kullanılan çakmak taşının çok olması ve ticaret yolları güzergahında yer alması sebebiyle tarih boyu insanların yaşamak istediği bir bölge olmuştur. Bu bağlamda geçmiş dönemlerden günümüze kadar Urfa tarihi hakkında kısaca bilgi vermenin çalışmamız açısından faydalı olacağı kanısındayız.

3.2.1. İlk Çağlardan- (MÖ. 2500 kurulan) Elba Krallığına Kadar Olan

Dönem Şanlıurfa ve çevresinde yapılan kazı çalışmaları sonuçunda “elde edilen bulgular,

bölgedeki insan yaşamının Paleolitik (MÖ. 50000- 8000), Neolitik (MÖ. 8000- 5500), Kalkolitik (MÖ.5500-3200) ve ilk tunç (MÖ.3200-1800) çağlarına ait olup” (Oymak, 1998: 3), bölgenin insanlığın en erken yerleşim mekânlarından biri olduğunun göstergesidir (Hauptmann, 2002: 26).

9

Page 19: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GENEL BİLGİLER Bünyanim BORAZAN

Arkeolog Hauptmann Şanlıurfa tarihi hakkında şunları belirtir: “1993 yılından bu yana Balıklı Göl çevresinde yapılan inşaat çalışmalarında tesadüfen elde edilen buluntular, Urfa’nın eski kentinin bir bölümünün, Erken Neolitik dönemden kalma bir höyük üzerinde kurulduğunu göstermiştir. Bunun yanında Selahaddin Eyyubi Camisinin karşısında 1997 yılında bulunan bir yan kesit, MÖ. 9000-8000 yıllara dek uzanan yerleşim tarihi hakkında fikir vermektedir. İnsanlığın en erken yerleşim dönemlerinden kalan ve daha o zaman ritüel özellikler taşıyan böyle bir yerleşik yaşam oluşmasında, Torosların güneyindeki toprakları, Ön Asya’da tercih edilen bölge haline getiren doğa koşullarının da payı vardır” (Hauptmann, 2002: 27). Şanlıurfa Merkez İlçeye bağlı Örencik Köyü içerisinde bulunan Göbekli Tepede 1995 yılında başlatılan arkeolojik kazı çalışmaları sonucunda, Anadolu’nun en eski heykel atölyesine rastlanmıştır. Atölyede büyük boy insan başları, aslan, domuz, boğa başları, kurbağa heykelleri, çeşitli hayvan rölyefleri ve çıplak kadın figürleri bulunmuştur. Bu eserler, Anadolu’nun en eski plastik sanat eserleri olması açısından önem taşımaktadır. Göbekli Tepenin susuz ve yerden 300 metre yükseklikte olması, tepeye sadece ayin ve ibadet için çıkıldığı ihtimalini güçlendirmektedir. Kazılarda, avcı- toplayıcı insanların dinsel törenleri için yaptıkları bu tapınakların ortaya çıkışı inanan insanların dünyadaki en eski merkezinin Urfa olabileceği fikrinin çağrıştırmaktadır. Günümüzden 11000 yıl öncesine ait olan bu buluntular, burada avcılık-toplayıcılıkla hayatlarını idame ettiren insanların muhtelif dönemlerde bir araya gelip ayin yaptıklarını göstermektedir. Söz konusu bu ayinlerin, zamanla insanların yerleşik hayata geçmelerine yol açtığı belirlenmiştir (C. Kürkçüoğlu, 2002a :106-107).

“Göbekli Tepe henüz salt yaban hayvan avcılığına dayanan bir toplum aşamasını gösteren eski bir yerleşim evresinde, eski taş devrinden kalma bir avcı- toplayıcı geleneği hala canlılık gösterirken” (Hauptmann, 2002: 31) Hilvan İlçesine bağlı Kantara köyü yakınlarında ki Nevalı Çori’de -Nevalı Çori’nin tarihi Radyo Karbon tarihlemelerine göre, MÖ. 8600-8000 yıllara dayanır.- yapılan kazılarda ortaya çıkan desteksiz olarak ayakta duran, dörtgen planlı, içinden kanalar geçen, balçık sıvayla örülen taşlardan yapılmış ve büyük bir olasılıkla düz damlı evler, Göbekli tepe aksine, yerleşik yaşama geçildiğini göstermektedir. Halk avcılık- toplayıcılıktan ziyade koyun, keçi, domuz besiciliği ve tarımla hayatını idame ettirmektedir (Hauptmann, 2002: 32-33).

Avcılık toplayıcılıktan yerleşik hayata geçilmeye başlanması insanların, iktisadi ve ekonomik hayatlarında olduğu gibi sosyal hayatlarında da büyük değişimlere sebep olmuştur. Urfa bölgesinde, sulu tarımın yapılması yanında susuzluğa dayanıklı tahıl ürünlerinin yetiştirilmeye başlanmasıyla; insanların konutlara yerleşimi tam olarak gerçekleşmiş ve avcılık-toplayıcılığa dayalı hayat tamamen sona ermiştir (Hauptmann, 2002: 38).

Urfa bölgesini de içine alan Yukarı Mezopotamya’nın, Güney Mezopotamya ile olan ilişkisi, M.Ö. 4000’li yılların ortasında, Sümer uygarlığının kurulmasıyla aratarak devam etmiştir. Kurulan Elam ve Babil devletleri ve onların merkezleri olan Susa ve Uruk, bu merkezlerle birlikte anılan Uruk kültürü Orta Fırat havzasına ve Toros sıra dağlarına kadar olan alanı etkilemiştir. Uruk kültürünün hızla ilerleyen ticareti

10

Page 20: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GENEL BİLGİLER Bünyanim BORAZAN

sonucunda; ticaret kolonileri tüm bu bölgeleri de sarmıştır. Koloni olarak adlandırılan bu yerlerde, en eski kent uygarlığının tüm belirtileri görülmektedir (Hauptmann, 2002: 38-39). Uruk koloni ağlarının yayılması, yöreyi yerleşik hayata geçmenin daha ilerisine sürüklemiş ve kent yaşamı ile tanışmalarına sebep olmuştur. Kent hayatına geçen ve yüksek bir ilerleme kaydeden bölge farklı devletlerin ilgi odağı olmuştur. Bu bölgeyi yönetimi altına alan devlet ve medeniyetleri kronolojik bir sıra takip ederek tanıtmaya çalışacağız.

3.2.2. Elba Krallığı Dönemi (MÖ. 2500) Kendilerinden ileri durumda olan Güney Mezopotamya’dan etkilenen Kuzey

Suriye’de de ,Güney Mezopotamya’da olduğu gibi, rakip kent devletler kurulur (Hauptmann, 2002: 41). Elba krallığı da bu rakip kent devletlerinden biriydi. Elba Krallığının karşısında rakip kent olarak, Mari kent devleti vardır. Rakibi olan Mari devletinin etkisini M.Ö. 2400 ancak azaltan Elba Krallığı, Urfa bölgesi kısmen olmak üzere, Kuzey Suriye’de kurulur (Güler,2002: 4).

Elba krallığının kurulduğu yerde yapılan “kazı çalışmalarında gün ışığına çıkartılan çivi yazısı tabletlerinde: Harran, Gaziantep, Amanos ve Batı Toroslara kadar olan bölgenin Elba krallığı sınırları içinde olduğu” (Hauptmann, 2002: 41) ve “bu dönemde Harran’ı Zugalum isminde bir kraliçenin yönettiği” (Güler, 2002: 4) belirtilmektedir. Bu dönemde Urfa’nın durumu ve adı hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

3.2.3. Akkad Krallığı Dönemi (M.Ö. 2350- 2150) M.Ö. 2350 yılında Mezopotamya bölgesinde kurulan Akkad krallığı, Kuzey

Suriye, Güneydoğu Anadolu ve Kilikya bölgesine kadar olan alanı hakimiyeti altına alır. Akkad kralı I. Sargon, Amanos ve Toroslara doğru düzenlediği sefer sonucunda Urfa’nın da içinde bulunduğu alanda hakimiyetini kurar (Güler, 2002: 4). I. Sargon’dan sonra yönetime geçen torunu Naram-Sin, Kuzey Suriye’de bulunan toprakları düşmanlardan korur. Yapılan arkeolojik kazılarda Naram-Sin’e ait bir zafer kitâbesi Diyarbakır İli, Pir Hüseyin köyünde; diğer birkaç kitâbe ise, Urfa Merkez İlçeye bağlı olan Konuklu köyünde ortaya çıkarılır. Urfa’daki kazılarda çıkarılan çivi yazılı üç kitâbeden ikisi Eski Babil dönemine ait mektup iken; biri ise, Akkadça alfabesidir. Bu alfabe gösteriyor ki, Akkadlar bu bölgede büyük bir yönetim kurmuştur (Hauptmann, 2002: 42). Akkad krallığı İran’ın batısında devlet kuran Guttilerin istilası ile başlayan savaşlar sonucunda, M.Ö.2150 yılında tarihe karışır (Güler, 2002: 4).

3.2.4. Sümer –Ur Hanedanlığı ve Eski Babil Krallığı Dönemi Akkad devletinin, Guttilerle ve daha başka düşmanlarla süren mücadelesi sonunda

Urfa bölgesini de içine alan III. Sümer-Ur Hanedanlığı M.Ö.2060 yılında kurulur ve M.Ö. 1960 yılına kadar hakimiyetini devam ettirir.

11

Page 21: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GENEL BİLGİLER Bünyanim BORAZAN

Eski Babil krallığının ünlü kanun koyucu kralı olarak tarihe adını yazdıran Hammurabi (Saltanatı M.Ö.1728-1686), Fırat ve Dicle arası ile Elam ve civarındaki, Marili ve Asur illeri de dahil olmak üzere bütün ülkeleri zapt eder. Bu sebepten dolayı, cihan padişahı ismini alır. Böyle olmakla birlikte, Eski Babil devleti ile ilgili kaynaklarda fazla bilgi bulunmamaktadır (Güler, 2002: 4). Kaynaklarda Hammurabi ile aynı dönemde Yukarı Mezopotamya da, Karkamış’ta önemli bir Amorit hanedanlığının varlığından bahsedilmektedir (Hauptmann,2002: 42).

3.2.5. Hurri- Mitanniler ve Hitit Krallığı Dönemi (M.Ö.2000-1270) Tarihin bu devresinde Urfa’nın kaderini Hurriler, Mitanniler, Hititliler ve

Mısırlılar arasında geçen mücadeleler belirlemiştir. Hurriler, M.Ö. 2000 yıllardan itibaren Toroslardan Kuzey Kafkas dağlarına, İran’daki Zağros dağlarının ötesindeki Urmiye Gölünden Yukarı Mezopotamya’ya ve Güney Suriye’ye kadar olan yerleri el geçirmekle birlikte, henüz siyasi bir teşekkül oluşturamamışlardır. Oluşturmuşlarsa da, “bugün Hurrilerin yaşadıkları bölgelerde arkeoloji kazı çalışmaları yapılmadığı için, Hurrilere ait herhangi bir bilgi bulunmadığı” (Güler, 2002: 5) gibi, Urfa’nın o dönemdeki siyasi durumu hakkında da pek bir şey bilinmemektedir ( Hauptmann, 2002: 44).

Çizilen sınırları korumaya çalışan Hurrilerle aynı dönemlerde (M.Ö. 1800) başkent Hattuşaş olmak üzere Anadolu’da yeni bir devlet kuran Hititler, ekonomik olarak güçlenmek ve bölgede iktidarını güçlendirmek için Hatay bölgesine seferler düzenlerler. Bu seferler esnasında Hitit ordusu Hurrilerin ordusu ile karşılaşmaz. Hitit Kralı I. Hattuşili (M.Ö. 1660- 1630) devrinde ilk defa Hitit orduları Hurrilerin orduları karşılaşırlar. I. Hattuşili, Kuzey Suriye’yi topraklarına katmak istese de, o zamana kadar hiçbir milletin kullanmadığı savaş arabalarını kullanan Hurrilerin savunması karşısında, başarılı olamaz. I. Hattuşili’den sonra tahta geçen I. Murşili (M.Ö 1630-1600) Kuzey Suriye üzerine seferler düzenler ve buraları topraklarına katar (Hauptmann, 2002: 42-44). I. Murşili, Babil önlerine gelir ve buraları yağmalar. Hitit kralı I. Murşili’nin öldürülmesinden sonra, Hurrilerin Anadolu üzerinde olan etkileri artar. Güçleri artan Hurriler, Kenan illerine kadar ilerlemelerine rağmen M.Ö. 1500-1450 yıllarında Hurriler ve Mitanniler olmak üzere ikiye ayrılır. Mitanniler bugünkü Ceylanpınar İlçesi civarında bulunan Vaşşuganni isimli şehri kendilerine başkent yaparlar. Mezopotamya’dan Karadeniz’e, Akdeniz’e ve Mısır’a giden bütün yollar Mitanniler ülke toprakları üzerinden geçtiği rivayet olunur. Bu durum Mitannilerin, Mısır ve Hititlerden sonra dünyanın üçüncü gücü olmasını sağlamıştır. Gün geçtikçe güçlenen Mitannilerin Mısırlılarla aralarında kanlı mücadeleler olmuştur. Mitanniler bu mücadelelerde büyük bir güç gösteremeyerek vergi karşılığında M.Ö. 1453 yılında Mısırlılarla anlaşmak zorunda kalırlar. Mısırlılardan sonra Hititliler de Mitannilerin ülkesine saldırır. M.Ö. 1366 yılında Hitit orduları karşısında Mitanniler hezimete uğrar. Böylece Mitannilerin toprakları Hititlilerin eline geçmiştir. Mitannilerin M.Ö. 1275 yılında Asurlular yaptıkları savaşla tarihe karışırlar (Güler, 2002: 6-8).

12

Page 22: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GENEL BİLGİLER Bünyanim BORAZAN

3.2.6. Aramiler ve Asur Krallıkları Dönemi (M.Ö. 1270-610) Sami kökenli bir kavim olduğundan bahsedilen Aramiler, Güneydoğu Anadolu

bölgesine M.Ö. 1000 yıllarda büyük bir göç dalgası başlatır (Güler, 2002: 9). Ege göç kavimlerinin Anadolu’da oluşturdukları karışık ortamdan yararlanan Aramiler, büyük kentlere akın etmeye başlarlar (Yurt Ansiklopedisi, 1987: X, 7369). Bu bölgeyi Mitannilerden alan Asurlular, Aramilerin batıya doğru olan ilerlemelerini engellemek için Aramilerin üzerine birçok sefer düzenler fakat başarı gösteremezler (Güler, 2002: 9). Aramiler, Asurluların zayıfladığı bu yıllarda bölgede hakimiyeti ele geçirir. Daha sonraki yıllarda tekrar güçlenen Asurlularla Aramilerin arasında büyük savaşlar olmuştur. Bu savaşlar Aramilerin aleyhine gelişir ve Asurlular bütün Mezopotamya bölgesini ele geçirirler (Ağırakça, 1992: 92). Bu dönemde Asurluların karşısında tek rakip devlet, Van Gölü civarında kurulmuş olan Urartu Krallığıdır. Güçlenen Urartulular sınırlarını Urfa ve Halfeti’ye kadar genişletir. Urartuluların bu genişlemesi, Asurlularla M.Ö. 743 yılında Halfeti yakınlarında bulunan Arpad bölgesinde yaptıkları savaşla son bulur. Savaştan sonra Urartu sınırlarından çıkıp, Asurluların sınırları içine dahil olan devletler Asurlulara vergi vermek suretiyle hayatlarını devam ettirme imkânını bulur (Güler, 2002: 9). Ağrı vergi yüküne dayanamayan Persler, Medler ve Keldanililer güçlerini birleştirerek Asurlularla mücadeleye girişir ve en sonunda bu topraklar İranlı’ların eline geçer (1927 US, 1998: 27).

3.2.7. Keldani (Yeni Babil), Med-Pers, Makedon ve Seleukos Krallıkları

Dönemi (M.Ö. 610- 132) Bu bölgeyi önce Medler ele geçmiştir (Ağırakça, 1992: 92). Medler, Batı

Anadolu’da bulunan Lidya Krallığı ile Anadolu’yu paylaşacak kadar güçlenir ve onlarla bir anlaşama yapar (Yurt Ansiklopedisi, 1987: X, 7370). Medler bu anlaşmadan sonra doğuya yönelerek Urartu devletine son verir. Yağmacı bir ekonomi anlayışına sahip olan Medlerin karşısına M.Ö. 556 yılında birleşmiş olan Keldani ile Pers güçleri çıkar ve üç yıl süren savaşların sonunda Medleri mağlup ederler. Bölgede gücü eline geçiren Keldanilerin de ömrü uzun olmaz. M.Ö. 540 yılında Persler, Keldanileri mağlup edince ve Keldaniler tarih sahnesinden silinir (Güler, 2002: 10).

Persler, bölgenin yönetimini ele alınca; tarım ve zirai hayatı geliştirir. Subayları ve din adamlarını her zaman yanında tutmak isteyen Pers yönetimi, aldığı toprakları subaylar ve din adamları arasında dağıtır. Subay ve din adamlarını yanına alarak güçlenen Persliler, buna rağmen kıyılarda bulunan koloniler söz geçirmeyince imparatorluk ekonomik yönden zora girer (Güler, 2002: 10). Ekonomik yönden sıkıntı içerisinde bulunan Persliler, M.Ö. 334-332 yıllarında Makedon kralı Büyük İskender ve ordusunun bu topraklara girmesine engel olamaz ve topraklar Makedonların eline geçer (Ağırakça, 1992: 92).

Makedonlar, bu topraklara gelirken Yunan kültürünün de beraberlerinde getirirler. Doğu-batı kültürlerinin karışımından ortaya çıkmış olan Helen kültürü, bu bölgeyi de hakimiyeti altına alır. Büyük İskender genç yaşta hayatını kaybedince bölgenin fethine

13

Page 23: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GENEL BİLGİLER Bünyanim BORAZAN

katılan komutanlar arasında, toprak paylaşımı konusunda anlaşmazlık çıkar ve bu anlaşmazlık savaşa dönüşür. Savaş neticesinde Urfa’yı da içine alan bu toprakları General Seleukos Nikator ele geçirir ( 1927 US, 1998: 28).

General Seleukos Nikator, M.Ö. 306 yılında krallığını ilan eder. Büyük İskender ve General Seleukos’un kurduğu krallıklar, Grek ve Roma kültürünü Araplara tanıtma hususunda çok büyük mesafe kat eder (Ağırakça, 1992: 92). General Seleukos beş yıl gibi kısa bir sürede krallığının sınırlarını Harran’a ulaştırır ve krallığının başkentini Dicle nehri kıyısında kurduğu Seleukos şehrine taşır. Urfa’ya “Suları bol” anlamına gelen “Edessa” ismi bu dönemde verilir. M.Ö. 261 yılında tahta II. Antiokhos geçer. Bu dönemde doğu eyaletleri Seleukos’tan ayrılır. M.Ö. 245 yılında Mısır Firavunun ordusu Fırat’ı geçer ve Urfa’yı ele geçirir. Daha sonra Seleukos kralı, kuzey komşusu Pontus Kralı ile anlaşarak Urfa ve civarını Mısırlılardan geri alır. M.Ö. 140 yılında Zağros dağları civarında Parth’larla olan savaşı kaybeden Seleukos’lar, İran ve Mezopotamya’yı kaybedince başkentlerinin Antakya’ya taşırlar (Güler, 2002: 11).

3.2.8. Osrhoene (Edessa) Krallığı Dönemi (M.Ö. 132- M.S. 244) Bölgede “Seleukos’ların güçlerinin azaldığını gören Arami Kökenli Süryaniler,

Aryu önderliğinde” (Güler, 2002: 11), “Urfa’da ilk ve tamamen bağımsız bir krallık olan ve yaklaşık olarak 350 yıl bu bölgede hakimiyetini devam ettiren Osrhoene Krallığını kurar” (Ağırakça, 1992: 92) ve Urfa’yı krallığın başkenti ilan ederler. Bu krallara Yunanlı tarihçiler “Kent Kralı” anlamına gelen “Parth” ismini vermişlerdir (Güler, 2002: 11). Bazı kaynaklarda ise, krallığın yöneticilerine verilen unvandan hareketle bu krallığa “Abgar” krallığı da denmiştir (1927 US, 1998: 28). M.Ö. 4 ile M.S.50 yılları arasında iki defa göreve gelen V. Abgar dönemi, Hıristiyan tarihi açısından çok önemlidir. Efsaneye göre, “Hastalanan Kral Abgar hem kendisini tedavi etmesi hem de dinini kendilere öğretmesi için İsa Peygamberi Urfa’ya davet eder. Davete İsa Peygamber bir mektup ve yüzünü sildiği mendili göndererek cevap verir.” Bu hadiseyle Urfa Hıristiyanlıkla tanışır (Güler, 2002: 11-12). Kaynakların verdiği biliye göre, V. Abgar ve ailesi M.S. 29 veya 32 senelerinde Hıristiyanlığı kabul etmiş olma ihtimalleri yüksektir. Kral ve ailesi bu dini kabul ettikten sonra Urfa, Adiabene’nin yanında; Süryani edebiyatının merkezi olur (Honigmann, 1997: XIII, 51).

M.S. 16 yılında tüm Mezopotamya’da Romalılara karşı çıkan isyana Urfalı’lar da katılır ve Romalı askerler kılıçtan geçirilir. Roma bu baskının hesabını Urfalı’lar kanı bir şekilde sorar. 163 yılında Roma ile Parth kuvvetleri arasında Ermenistan yüzünden çıkan anlaşmazlık sonuçunda, Romalılar Osrhoene ve Mezopotamya’yı zapt eder. Urfalı’lar Romalıların gönlünü almak için garnizonda bulunan Parth askerlerini öldürür ve ölüleri Romalılara verirler. 165 yılında Romalı General Avidius kenti tekrar kuşatır ve katliam yapar. Urfa 244 yılında Osrhoene krallığı yıkılana kadar Romanın denetiminde yaşamına devam eder (Güler, 2002: 12-13).

14

Page 24: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GENEL BİLGİLER Bünyanim BORAZAN

3.2.9. Roma İmparatorluğu Dönemi (M.S. 244- 395) Osrhoene Krallığından sonra bölge, Roma İmparatoru Antonius Caracalla

zamanında Romanın bir eyaleti durumuna gelir (Demirkent, 2002: 47). Bölgeyi eline geçiren Romalılar, ağır vergiler koyar (Yurt Ansiklopedisi, 1987: X, 7370).

Bölge toprakları, bu tarihten itibaren İslam ordularının Urfa’yı fethine kadar, Romalılarla Sasaniler arasında el değiştirip durur (Ağırakça, 1992: 93). “Putperest bir kültüre sahip olan Roma İmparatorluğu” (Kuzgun, 1996: 343-347), yeni bir din olan Hıristiyanlığa karşı büyük bir mücadele verir. Hıristiyanlar ve Hıristiyanlığı yaymaya çalışanlar, Romalılar tarafından takip edilmiş, yakalanıp hapse atılmış veya öldürülmüştür. Bu takibat 313 yılında ilan edilen “Müsamaha Fermanına” kadar devam eder. Bu fermandan sonra, Romalıların kontrolünde olup ta Hıristiyanların yaşadığı şehirlerin hepsinde olduğu gibi, Urfa’da da huzur temin edilir (Demirkent, 2002: 47). Romalılar Osrhoene krallığını tarih sahnesinden silip, Urfa’yı kendine bağlı bir eyalet haline getirdikleri dönemde; Sasani ordularının batıya doğru başlattıkları istilalarla karşı karşıya kalırlar (1927 US, 1998: 31). Sasani ordusu karşısında dayanamayıp geriye çekilen Roma ordusunun başına, 276 yılında Diokletianus geçer ve Sasani ordusunu püskürterek Urfa’yı tekrar Roma topraklarına katar. Roma imparatorluğu 395 yılında Doğu ve Batı Roma İmparatorlukları diye ikiye ayrılınca, Urfa bölgesi Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalır (Yurt Ansiklopedisi, 1987: X, 7371).

3.2.10. Bizans İmparatorluğu ve Sasani Krallığı Dönemi (395-639) Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalan Urfa, 502-503 yıllarında

Sasanilerin Urfa’yı kuşatmasına kadar birçok doğal afet görmüştür. Urfa, 413 yılında su baskını, 499 yılında çekirge baskını ve 501 yılında birçok insanı açlıktan ölüme mahkum eden soğuklara maruz kalır. Sasanilerle başı dertte olan Bizanslıları kurtarmak maksadıyla Urfa’ya gelen Got askerleri, Urfa’da yağmacılık ve ayyaşlık eder. Durumu fark eden Got askerlerinin komutanı, askerlerini alır ve Urfa’yı terk eder. Bir taraftan Sasanilerle uğraşan Urfa’nın başı, doğal afetlerden kurtulmaz ve 525 yılında Urfa’yı tekrar sel basar ve bazı kaynakların verdiği bilgiye göre, bu selde 30.000 kişi hayatını kaybeder. 532 yılında Bizanslılarla bir anlaşma yapan Sasaniler, 540 yılında Urfa’yı kuşatarak anlaşmayı kendileri bozar. En son 603 yılında Urfa’yı kuşatan Sasani hükümdarı II. Hüsrev-i Perviz, 610 yılında şehri tam olarak ele geçirir. Halktan ağır vergiler alan Sasanilerin hakimiyeti, uzun sürmez ve 628 yılında Bizans İmparatoru Herakleios Urfa’yı ikinci kez ele geçirir (Güler, 2002: 14-15).

3.2.11. Dört Halife Dönemi (639-661) Hz. Ebu Bekir’in kısa süren halifeliği döneminde, Hz. Muhammed’in vefatından

sonra ortaya çıkan Ridde veya yalancı peygamberlik olarak tarihe geçen iç sorunlar ile uğraşılmıştır. Hz. Ebu Bekir’den sonra 634 yılında yönetime geçen Hz. Ömer döneminde Müslümanlar, Arabistan dışına çıkmıştır. 634 ile 636 yıllarında Filistin’de

15

Page 25: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GENEL BİLGİLER Bünyanim BORAZAN

yapılan Yermuk ve Ecnadin savaşları neticesinde, Bizans ordusu Müslümanlara tarafından mağlup edilir ve Suriye ile Filistin toprakları Müslümanların eline geçer (Ağırakça, 1992: 93-94).

Hz. Ömer, El Cezire bölgesinin fethi için, 637 yılında İslam ordularının başına İyad b. Ganem komutan atar. İyad b. Ganem komutasındaki İslam ordusunun bu bölgeye geldiği haberini alan Bizans’ın Urfa komutanı Kataias, İslam ordusunun Fırat nehrini aşmaması koşuluyla yıllık vergi vermeyi kabul eder. Bizans imparatoru Herakleios böyle bir anlaşma yaptığı için komutan Kataias’ı görevden azleder ve yerine Ptolemaios’u atar (Honigmann, t.siz: 53). Yeni komutan kendisinden önceki komutan İslam ordusu ile yaptığı anlaşmaya uymaz ve anlaşmada belirlenmiş olan vergiyi vermez. Anlaşmaya uyulmayınca İslam ordusu kontrollü altında olan bölge 639 yılında İyad b. Ganem komutasındaki İslam ordusu tarafından ele geçirilir. İslam fethinden sonra var olandan başka kilise veya manastır yapmamak, cizyeyi ödemek ve gerektiğinde İslam ordusuna yardım etmek koşullarıyla Urfa’ya eman verilir (Demirkent, 2002: 49).

Araplar, Yukarı Mezopotamya’yı burada ikâmet eden kabilelere göre üçe ayırmışlardır. Bunlar; Diyar-ı Bekr, Diyar-ı Rabia ve Diyar-ı Mudar’dır (Güler, 2002: 15). Mudar kabilesinden dolayı bu bölgeye “Diyar-ı Mudar” denilmiştir (Ağırakça, 1992: 96). Diyar-ı Mudar olarak adlandırılan bölgenin içinde Urfa, Suruç, Harran ve Rakka şehirleri vardır. Diyar-ı Mudar’ın merkezi Harran olunca, Urfa yavaş yavaş eski siyasi ve dini önemini kaybetmiş ve bir taşra eyaleti olmuştur (Demirkent, 2002: 49).

Hz. Ömer şehit edildiği zaman Diyar-ı Mudar’ın valisi, Umeyr b. Sad el Ensari’dir. Bir müddet sonra hastalan vali, görevden ayrılmayı istediğini halife Osman’a bildirince halife, Muaviye’yi Şam’a vali tayin eder. Devam eden tarihte Hz. Osman şehit edilir ve Hz. Ali göreve getirilir. Muaviye’nin yönetimi altında olan Suriye ve El Cezire bölgesi Hz. Ali’nin halife olmasına karşı çıkınca, bölgede iç karışıklık baş gösterir. Bu karışıklık sonunda Urfa’yı da içine alan Diyar-ı Mudar Emevi hanedanlığı yönetiminde kalır (Ağırakça, 1992: 97).

3.2.12. Emeviler Dönemi (661-750) Emeviler ile Haşimiler arasındaki taht kavgası, Müslümanların idaresinde olan

diğer bölgeleri olduğu gibi, El Cezire bölgesini de etkilemiştir. Muaviye döneminde, Urfa ve El Cezire bölgesinin halkı, Emeviler’den taraf olduklarını devlete ödedikleri yüksek vergilerle göstermiştir. Muaviye döneminde Emeviler’den yana taraf olan El Cezire halkı, daha sonra bölgeyi ele geçiren Muhtar Es Sakafi tarafına geçmiştir. El Cezire halkı daha sonra Mekke’de halifeliğini ilan eden Abdullah b. Zübeyir’in itaatine girmiştir. Bu durum, Emevi halifesi Abdulmelik b. Mervan’ın bölgedeki karışıklığı önlemek için yaptığı kanlı müdahaleye kadar böyle devam etmiştir (Ağırakça, 1992: 97-98). Halife Abdulmelik döneminde (685-705), Urfa, Harran ve Samsat şehirleri birleştirilip bir eyalet haline getirildikten sonra, eyaletin başına Hatim b. El Numan vali tayin edilir (Yurt Ansiklopedisi, 1987: X, 7371).

16

Page 26: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GENEL BİLGİLER Bünyanim BORAZAN

Emeviler döneminde de Urfa doğal afetlerden kurtulamaz: “667 yılında birçok insanın ölümüne sebep olan bir sel” (Güler, 2002: 15), 3 Nisan 679 ve 718 yıllarında “Eski Kilise” olarak bilinen kilisenin yıkılmasına da sebep olan iki büyük deprem olur (Honigmann, 1997: XIII, 53).

737 yılında Beşir adında bir kişi Harran’da çıkar ve kendisinin Bizans İmparatorunun oğlu Tiberios olduğunu söyler. Önceleri halk, bu zatın doğru söylediğini düşünse de, daha sonra yalan söylediği anlaşılınca bu kişiyi Emevi halifesi Haşim’in oğlu Süleyman’a teslim ederler ve o da bu kişiyi idam eder (Demirkent, 2002: 49-50; Honigmann, 1997: XIII, 53).

Emevi hanedanlığına karşı isyan eden Abbasiler, İran ve Mezopotamya bölgesinin büyük bir kısmını ele geçirirler. Son Emevi halifesi II. Mervan’ın ordusu ile Abbasi ordusu 750 yılında Zap Suyu yakınlarında karşılaşır. Meydana gelen savaşı kazanan Abbasiler, bütün El Cezire bölgesini denetimlerine alırlar (Güler, 2002: 15-16). Abbasililerin Emeviler’den olanlara zulüm ettiği iddiasıyla Mansur lakaplı Ebu Cafer ve Bekkar adlı iki kişi El Cezire bölgesinde isyan çıkarır. Bu iki kişi, ancak Emevi halifesinin öldürdüğünün söylenmesi ile durdurulur ve 758 yılında Abbasiler tarafından idam edilir (Honigmann, 1997: XIII, 53).

3.2.13. Abbasiler Dönemi (750-990) Abbasi yönetiminin Emevi sülalesinden olanlara zulüm ettiği iddiasıyla 750

yılında başlayan Arap isyanı ile bölgede Abbasi hakimiyeti başlar. Bu isyana Kays ve Kelb kabileleri de katılır. İsyan 751 yılında Kınnesrin yakınlarında Abdullah b. Ali tarafından şiddetli bir şekilde bastırılır. İsyanı bastıran Abdullah b. Ali, belli bir süre sonra halife olduğu iddiasıyla ortaya çıkar ve Diyar-ı Mudar bölgesi bir daha karışır. Bu isyanda bastırıldıktan sonra, bölgede Abbasi halifesi Memun dönemine kadar sükunet temin edilir (Ağırakça, 1992: 99). Urfa bu dönemde de büyük bir su baskınına maruz kalır ve 3000 civarında insan suda boğularak ölür (Güler, 2002: 16). Harun Reşit’in ölümünden sonra, oğulları Emin ve Memun arasında çıkan taht kavgası Abbasi devletinin sınırlarında olan diğer yerleri etkilediği gibi, Urfa’yı da etkiler. Taht kavgalarının oluşturduğu otorite boşluğundan yararlanan Nasır b. Şabaş ve Amr adında iki kişi, Harran ve Urfa’yı yağmalar. Bölgede bulunan Müslümanlar, bu iki kişiyi Hıristiyanlar aleyhinde kışkırtır. Hıristiyanlar, 812 yılında Urfa’nın yağmalanmaması karşılığında Amr ve Nasır’a 500 bin sikke öder (Demirkent, 2002: 50). Bu isyan ve iç karışıklıklar halife Memun’un Bağdat’a gelip yönetimi tam olarak eline almasına kadar devam eder. Halifenin El Cezir’e bölgesine atadığı Abdullah b. Tahir, 825 yılında bu isyanları bastırır ve sükuneti sağlar (Ağırakça, 1992: 100).

Bizans’ın Doğu orduları komutanı General Joannes Kurkuas, 943 yılında İsa Peygamber’in Kral V. Abgar’a gönderdiği ve üzerinde İsa Peygamber’in tasvirinin bulunduğu mendili almak için Urfa’yı kuşatır. Kuşatma neticesinde, 200 Müslüman asker esir edilir. Bizanslılar, esir askerler karşılığında mendili alır ve karşılıklı saldırmamak üzere anlaşma yapılır. General daha sonra mendili İstanbul’a götürür (Honigmann, 1997: XIII, 53). Bu anlaşma 949 yılında Hamdaniler’den olan

17

Page 27: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GENEL BİLGİLER Bünyanim BORAZAN

Seyfüddevle Ali’nin Urfalı’ları da yanına alarak Bizans topraklarına akın etmesine kadar devam eder (Güler, 2002: 16).

937 yılından beri Harran’ı elinde bulunduran Hamdaniler ile Halep sahibi Sadüddevle’nin arasında hakimiyet savaşları baş gösterir ve bu topraklar Sadüddevle’nin hakimiyeti altına girer. Sadüddevle 991 yılında ölünce, valiler oldukları yerlerde istiklallerini ilan eder. Bu yıllarda Harran’ın valisi Numeyri oğullarından Vessab b. Sabık’tır. Vessab da bu topraklarda hakimiyet ilan etmiştir. Bu topraklarda Numeyri oğullarının hakimiyeti, toprakların 1027 yılında Mervanilerin eline geçmesine kadar devam eder. Mervanilerin başında bulunan Selam adındaki vali, belli şartlar karşılığında 1031 yılında Urfa’yı Bizanslılara vermeyi kabul eder (Güler, 2002: 16; Ağırakça, 1992: 101). Bizanslıların, Urfa’yı ele geçirdikleri bu tarihten (1031); Büyük Selçukluların bu toprakları kendi sınırlarına kattıkları 1087 yılına kadar, Türkler bölgeye birçok fetih harekatı yapmıştır (Honigmann, 1997: XIII, 54).

3.2.14. Büyük Selçuklular Dönemi (1087-1095) 1063-1072 yılları arasında Selçuklu tahtında bulunan Sultan Alp Arslan,

Mısırlılardan aldığı davet üzerine bu ülkeyi ülke sınırlarına katmak amacıyla harekete geçer ve bu sefer esnasında Urfa civarında bulunan bazı kaleleri de ele geçirir. Sultan Alp Arslan, 10 Mart 1071 tarihinde Urfa’yı kuşatır ve kuşatma 50 gün sürer (Honigmann, 1997: XIII, 54). 50 gün süren kuşatma sebebiyle, Mısır’a gecikmek istemeyen Sultan Alp Arslan’ın kuşatmaya son verdiği günü sevinç günü ilan eden Urfalı’lar, binekleri zayi olan Sultan Alp Arslan’ın askerlerine biran önce Urfa’yı terk etmeleri için binek temin eder. Türk ordusunun Urfa önlerinden ayrıldığını gören Urfalı’lar, şehit düşen Müslüman askerlerini mezardan çıkarıp başlarını kesip Bizans imparatoruna gönderirler (Ağırakça, 1992: 102). Mısır’a gitmek için Suriye’ye doğru hareket eden Sultan Alp Arslan, Bizans İmparatoru IV. Romanos Diogenes’in Anadolu’daki Türk akınlarına son vermek için harekete geçtiğini duyunca, süratle geri döner ve iki ordu Malazgirt ovasında karşılaşır. 26 Ağustos 1071 tarihinde meydana gelen ve tarihe Malazgirt Meydan Muharebesi olarak geçen savaş neticesinde, Bizans imparatoru esir düşer. Bizans İmparatoru, yapılan anlaşma ile Urfa’nın da içinde bulunduğu birkaç şehri Selçuklulara verir ve bu anlaşma neticesinde özgürlüğüne kavuşur. Savaşta başarısız olmasından dolayı, İmparator Diogenes tahtan düşürülür. Bizans tahtının yeni sahibi İmparator Diogenes’in yaptığı anlaşmayı kabul etmez ve anlaşmanın geçersiz olduğunu belirtir (Demirkent, 2002: 55). Sultan Alp Arslan’ın 1072 yılında vefat edince Melik Şah Selçuklu tahtına geçmiştir. Diyarbakır’ı alan Melik Şah, Emir Bozan Bey yönetimindeki orduyu Urfa’yı alması için gönderir. Bozan Beyin üç ay süren Urfa kuşatması sonuç vermiş ve şehir 1087 yılında Selçuklu sınırlarına dahil olmuştur. Melik Şah başarısından dolayı Bozan Bey’i Urfa’ya vali tayin etmiştir (Ağırakça, 1992: 102).

19 Kasım 1092 tarihinde vefat eden Melik Şah’tan sonra Selçuklu tahtı için kavga başlar. Bozan Bey ve Halep Emir’i Aksungur önceleri Melik Tutuşu; daha sonra ise, Melik Şah’ın oğlu Berkyaruk’u desteklerler. Suriye-Filistin Selçuklularının Sultanı

18

Page 28: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GENEL BİLGİLER Bünyanim BORAZAN

Tutuş, Bozan ve Aksungur Beylerin ihanetini unutmaz. Onlara karşı yaptığı savaşı kazan Tutuş, söz konusu bu iki beyi öldürtür. Beyleri öldürten Tutuş, Bozan Beyin iki askerini Urfa ve Harran’a gönderir ve şehirleri kendine teslim edilmesini ister. Urfalı’lar önce Bozan Beyin öldüğü haberine inanmazlar. Bunun üzerine Tutuş, Bozan Beyin kesik başını gönderince, şehir halkı olayın doğru olduğuna inanır ve şehri Tutuş’a teslim ederler (Demirkent, 2002: 56-58). Melik Tutuş idarenin kolay olması için Urfa’yı Ermeni asıllı Thoros’a verir. Thoros, 1095 yılında Melik Tutuş’un ölümünü fırsat bilir ve kentin tüm hakimiyetini ele geçirir (Güler, 2002: 17).

3.2.15. Ermeni Thoros Dönemi (1095-1098) Thoros’un Urfa’nın tüm yönetimini ele geçirdiğini Sipehsalar unvanlı bir komutan

Türk beyliklerine haber verir. Çağrı üzerine Artukoğlu Sökmen Bey ve Samsat Emiri Balduk Urfa’yı kuşatırlar ama alamazlar (Güler, 2002: 17). Bu arada Ermeni Thoros, Danişmetoğullarının ve Suriye Türklerinin hücumlarına karşı; Türkiye Selçuklu Devletinin kurucusu olan Alp İlek’ten yardım ister. Alp İlek, Urfa’yı Thoros’un elinden almaya çalışınca Ermeni Thoros, Alp İlek’i zehirleterek öldürtür (Demirkent, 2002: 58-59). Bu arada Avrupa’da toplanan Haçlı ordusu, 1097 yılında Anadolu’ya girer. Antakya üzerine hareket eden ana Haçlı ordusunun komutanının kardeşi Baudouin de Boulogne, Maraş’ta biraz asker alarak Fırat Nehri boylarına gelir. Ermeni Thoros, Fırat nehri boyuna gelen Baudouin de Boulogne’yi, Türklere karşı birleşip müşterek hareket etmek için Urfa’ya davet eder. Komutanın Urfa’ya gelmesini, Urfalı’lar büyük bir sevinçle kutlar. 9 Mart 1098’de bir grup isyancı Thoros’u öldürür ve Urfa’yı haçlılara teslim ederler (Honigmann, 1997: XIII, 54). Şehri teslim alan komutan Boulogne, doğunun ilk haçlı devletini veya kontluğunu kurar (Ağırakça, 1992: 103).

3.2.16. Urfa Haçlı Kontluğu Dönemi (1098-1144) Boulogne’nin Urfa’yı bağımsız bir Haçlı kontluğu haline getirdiği dönemde, ana

haçlı ordusu Antakya’yı muhasara etmekteydi. Antakya’ya yardım için yola çıkan Musul Valisi Kürboğa idaresindeki Selçuklu ordusu, önce 4-25 Mayıs 1098 tarihleri arasında 21 gün süreyle Urfa’yı muhasara eder (Demirkent, 1974: 41-42). Sağlam surlara sahip olan şehrin kısa sürede alınamayacağını anlayan Kürboğa, askerleriyle Antakya üzerine yürümeye devam eder. Bunu fırsat bilen Boulogne, Urfa civarındaki Samsat ve Seruç’u ele geçirir (Demirkent, 2002: 59). 1098 yılında Urfa Haçlı kontluğunu kuran Boulogne, 1100 yılında Kudüs Kralı olur ve kontluğun başına 1118 yılına kadar burada kalacak olan Baudouin Bourg’u geçirir. Yeni kont, 1092 yılında Melik Şah’ın ölümünden sonra Türk dünyasının içine düştüğü huzursuz ortamdan yararlanır, tahtını sağlamlaştır. Maraş kadar güney şehirlerini kontluğun sınırlarına dahil eder (Demirkent, 1974: 80-82). Baudouin Bourg ve Antakya Prinkepsi, Harran’ı alarak Suriye’yi Doğu Müslümanlarından ayırmak için harekete geçerler ancak haçlı ordusunun doğuya doğru ilerleme fikri; 7 Mayıs 1104 tarihinde Artukoğlu Sökmen Bey ve Musul Valisi Çökürmüş Beyin komutasındaki birlikler ile Harran yakınlarında

19

Page 29: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GENEL BİLGİLER Bünyanim BORAZAN

yapılan savaşta mağlup olmalarıyla sonuçsuz kalır. Urfa kontu savaşta esir düşer. Tarihe Harran savaşı olarak geçen bu savaştan sonra, Urfa haçlı kontluğu savunmaya geçer (Demirkent, 1974: 81-92). “Urfa’yı almak için, 1104-1105’te Çökürmüş Bey; 1106’da Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan” (Demirkent, 1974: 100-105.); 1110, 1111 ve1112 yıllarında Musul Valisi Emir Mevdud üç defa şehir kuşatırlar ama başarı sağlayamazlar (Ağırakça, 1992: 104). Kont Bourg, 1118’de Kudüs Kralı olur ve Urfa kontluğuna Galeran Puiset getirilir. Galeran, 28 Haziran 1119 tarihinde Artukoğlu Necmeddin İlgazi’nin Antakya Haçlılarına karşı kazandığı ve tarihe “Kanlı Meydan” savaşı olarak geçen savaşa kadar Urfa’yı elinde tutar. Haçlı ordusu Harran savaşından sonra yapılan bu savaşla ikinci büyük mağlubiyetini alır. Savaştan sonra Galeran’ın yerine, Joscelin Courtenay Urfa kontu olur (Demirkent, 2002: 60-61).

Necmeddin İlgazi, 1120 yılında Urfa önlerine gelir, kent önünde tahribat yaptıktan sonra Suruç’a gider. 1131 yılında Kont Courtenay ölür ve yerine I. Joscelin Courtenay tahta geçer. Musul atabeyi İmadeddin Zengi, Urfa Haçlı kontluğuna son vermek amacıyla, 28 Kasım 1144 tarihinde Urfa önlerine gelir. Şehir halkı, teslim olmayı kabul etmeyince, kenti kuşatır ve 24 Aralık 1144 tarihinde Urfa kesin olarak ve bir daha elden çıkmamak üzere Türklerin eline geçer (Güler, 2002: 18-19).

3.2.17. Musul Atabeyliği (Zengiler) Dönemi (1144-1182) 1144 tarihinde Urfa’yı kesin olarak bir Türk ili haline getiren İmadeddin Zengi,

Urfa kontluğuna ait diğer şehirleri de ele geçirir (Demirkent, 2002: 63). 1146 yılında Caber kalesinde öldürülen İmadeddin Zengi’den sonra iki oğlu arasında ülke toprakları paylaşılır. Paylaşım neticesinde Diyar-ı Mudar, Halep emiri Nureddin Mahmut’a düşer (Güler, 2002: 19). İmadeddin Zengi’nin ölümünü fırsat bilen Kont II. Joscelin, 1146 yılında Urfa’yı ele geçirir ama bu durum 6 gün sürer. 10.000 kişilik orduyla Urfa’ya gelen Nureddin Mahmut, şehir haçlılardan geri alır. Bu esnada haçlı askerleri ile onlara yardım eden şehir halkı, büyük zayiat vermiştir. II. Joscelin, Samsat’a kaçarak canını kurtarır. Haçlıların doğu kalesi olan Urfa’nın düşmesi, Avrupa’da büyük bir korku yaratır ve II. Haçlı seferinin başlatılmasına sebep olur (Honigmann, 1997: XIII, 55). 1174 yılında Nureddin Mahmut’un ölümünden sonra yerine yeğeni Seyfeddin geçer. 1175 yılında Selahaddin Eyyubi komutasında Mısır’da Eyyubiler devleti kurulur. Bu devrin Harran valisi tarafından bölgeye davet edilen Selahaddin Eyyubi, 1182 yılında Urfa’yı hakimiyeti altına alır (Ağırakça, 1992: 106).

3.2.18. Mısır ve Suriye Eyyubiler Dönemi (1182-1260) Selahaddin Eyyubi kentin ele geçirdikten sonra, şehrinin yönetimini Melik el

Adil’e verir. Melik el Adil ve çocukları yönetimde kalmaya bölgede Eyyubiler devletinin hakimiyeti sona erene kadar devam ederler (Ağırakça, 1992: 106). Melik el Adil’in ölümünden sonra göreve gelen Melik el Eşref Şerefüddin Musa Urfa, Harran ve Hilat hakimi olur (Honigmann, 1997: XIII, 55). Bu tarihlerde Eyyubiler ile Anadolu Selçukluları arsında hakimiyet mücadelesi olmaktadır. 1235 yılında Alaeddin

20

Page 30: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GENEL BİLGİLER Bünyanim BORAZAN

Keykubat’ın görevlendirdiği Kemaleddin Kamyar, Urfa’yı kuşatır ve ele geçirir. Kemaleddin Kamyar, Urfa halkını Anadolu’nun çeşitli yörelerine sürgün eder ve kendiside çok sayıda ganimet elde eder (Demirkent, 2002: 64). Eyyubiler dört ay sonra şehri tekrar ele geçirir (Güler, 2002: 20). Şehri 1244’te Tatarlar, 1251’de Moğollar ve 1260 yılında Hulagü komutasındaki Moğollar tarafında yağmalanır. Hulagü komutasındaki Moğol güçlerine, Urfa ve Harran ahalisi teslim olurken, Suruç ahalisi teslim olmaz. Rivayete göre, bu durum üzerine Hulagü, Suruç halkının hepsini öldürtür (Honigmann, 1997, XIII, 55).

3.2.19. Memluklar, Döger Aşireti, Timur Devleti, Akkoyunlu, Karakoyunlu,

Dulkadir Beylikleri ve Safevi Devleti Dönemleri (1260-1517) 1272 yılında Memluklular, Urfa ve Harran’ı Moğollardan alırlar. 1273 yılında

Moğollar Birecik’i almak için harekete geçerler ama başarı gösteremezler. Anadolu Selçuklu Devleti 1318 yılında dağıldıktan sonra, Anadolu’daki Türkmen aşiretleri sırayla bağımsızlıklarını ilan eder. Urfa ve çevresi, 1404 yılına kadar Oğuzların Döger Aşiretinden olan Dimaşk Hoca’nın yönetimine girer (Güler, 2002: 20). 1393 yılında El Cezire bölgesine sefere çıkan Timur, 1399 yılında Şam’dan Urfa’ya dönünce şehrinin yöneticileri ona itaat ettiklerini bildirirler. Böylece şehir, Timur’un hakimiyetine girer (Demirkent, 2002: 64). Osmanlı ordusu ile Timur güçleri arasında meydana gelen Ankara savaşından sonra, Timur ve askerleri bölgeyi terk eder. Bundan sonra Urfa Akkoyunlu Karayülük Osman Bey tarafından ele geçirilir ve böylece bölge Akkoyunlu hakimiyetine girer (Ağırakça, 1992: 107). Karayülük Osman Bey şehrin yönetimini önce Yağmur Bey’e daha sonra ise, çok sevdiği yeğeni Nuri Ali Bey’e verir. Bu durumu hazmedemeyen Yağmur Bey, Musul’da bulunan Karakoyunlulardan yardım alarak şehri ele geçirmek ister ama başaramaz (Demirkent, 2002: 65). 1429 yılında Mısır Memlukları Urfa’ya saldırmış ve şehri talan etmişlerdir. Memluklular Karayülük Osman Bey’in oğlu Habil’i esir almış ve Kahire’ye götürmüşlerdir (Honigmann, 1997: XIII, 55). Bu tarihten 1451 yılında Akkoyunlularla yapılan savaşa kadar şehrin yönetimi Karakoyunlularda kalmıştır (Güler, 2002: 20). Şehrin denetimi 1504 yılında Dulkadiroğluları Beyliğine geçer (Güler, 2002: 20-21). Urfa, yönetimi 1514 yılında Safevilerin eline geçinceye kadar Akkoyunlu emirleri arasındaki mücadelelere sahne olur. 1514 yılında şehri ele geçiren Safeviler, yönetimi kaçaklara bırakır (Honigmann, 1997: XIII, 55). Doğuya sefer düzenleyen Yavuz Sultan Selim, 15-20 Mayıs 1516 tarihinde Dede Karğın Savaşı olarak tarihe geçen savaşta, Safevi ordusuyla karşılaşır. Osmanlı ordusu bu savaşta Safevi ordusunu mağlup eder ve şehir, 1517 yılının ilkbahar aylarında Mardin’in alınmasıyla Osmanlı imparatorluğu sınırlarına dahil olur (Ağırakça, 1992: 107).

3.2.20. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi (1517-1922) Urfa, Osmanlı idaresine girdikten sonra, Osmanlı idari teşkilatı içinde yerini aldı

ve yeni teşkil edilen Diyarbakır eyaletine bağlı bir sancak durumuna getirilir. Sancağın

21

Page 31: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GENEL BİLGİLER Bünyanim BORAZAN

ilk beyliğine ise, Piri Bey atanır (Şahin, 2002: 69). Osmanlı idaresine girdiği zaman Urfa’da da, Osmanlı Tımar sistemini uygulandığı diğer şehirlerde olduğu gibi, Müslüman ve Gayri Müslim vergi mükellefleri ve vergi miktarının belirlenmesi için 1518 yılında ilk nüfus sayımı yapılır (Şahin, 2002: 69-70). Bu nüfus sayımına göre; 782 hane, 75 mücerret –Buluğ çağına ermiş belli bir kazancı olan mükellef demektir.- Müslüman; 300 hane, 42 mücerret Gayri Müslim vardır (Honigmann, 1997: XIII, 55). Urfa, 1518 yılında fiziki ve sosyal yapının vazgeçilmez unsuru olan mahallelere göre de taksim edilir (Şahin, 2002: 70). Bu taksime göre, Urfa’da beşi Müslüman mahallesi, biri de Gayri Müslim mahallesi olmak üzere toplam 6 mahalle vardır (Ağırakça, 1992: 107).

Osmanlı imparatorluğuna karşı Anadolu’da çıkan Celali isyanları Anadolu’nun diğer şehirlerini etkilediği gibi, Urfa’yı da etkilemiştir. 1599 yılında Bölük Başı Karayazıcı Abdulhamid, Osmanlıya karşı isyan eder, Urfa’yı ele geçirir ve burada beyliğini ilan eder. 1600 yılında Osmanlı İmparatorluğunun gönderdiği Sinanpaşazade Mehmet Paşa, Urfa’yı tekrar ele geçirir ve isyanı bastırır (Güler, 2002: 21). Bu isyanın bölgede oluşturduğu huzursuzluk ve kargaşa, bölgede nüfusun azalmasına sebep olur (Şahin, 2002: 70). Osmanlı padişahı IV. Murat 1638 yılında Bağdat seferine giderken, Urfa’ya uğrar ve burada kaldığı süre içinde Urfa’nın tarihi ve kutsal mekânlarını ziyaret eder (Honigmann, 1997: XIII, 56). 1839 yılında Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyan eder. Padişah II. Mahmut, Hafız Mehmet Paşa’yı isyancıların üzerine gönderir. Hafız Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı birlikleriyle Birecik yakınlarında karşılaşan Kavalalı Mehmet Ali Paşanın oğlu İbrahim Paşa savaşı kazanır ve Urfa’yı dört ay süre ile istila eder (Güler, 2002: 21).

Urfa, 7 Mart 1919 yılında İngilizlerin, kısa bir süre sonra Fransızların işgaline uğrar. 9 Şubat 1920’de Fransızlara karşı ayaklanan ahali, 11 Nisan 1920’de şehri düşman işgalinden kurtarır. Böylece Urfa, kendi adını taşıyan bir il merkezi olarak Türkiye Cumhuriyeti dönemine girer (Şahin, 2002: 79).

3.2.21. Türkiye Cumhuriyeti Dönemi (1923) Urfalı yurt severlerin 9 Şubat 1920’de Fransız düzenli birliklerine karşı

gösterdikleri cesaret ve kahramanlıktan dolayı, TBMM Urfa’ya 12 Haziran 1984 yılında 3020 sayılı yasa ile “Şanlı” unvanını verir. Ve şehrin adı “Şanlıurfa” olarak değişir (Tuncel, 2002: 81). Türkiye Cumhuriyeti döneminde Urfa il merkezi olunca, her yönde ilerleme olduğu gibi nüfus oranında da ilerleme olur. 1927 yılında yapılan sayımda 30.000 olan şehrin nüfusu, 22 Ekim 2000 yılında yapılan sayımda 383.870’e çıkar (Tuncel, 2002: 81-87). Bölgede Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından gerçekleştirilen GAP projesi, şehrin iktisadi, sanayi, tarım, eğitim ve turizm yönünden ilerlemesinde büyük katkı sağlar (Tuncel, 2002: 88-89).

3.3. Şanlıurfa Coğrafyası Anadolu’nun güneydoğusunda bulunan ve 37derce 45dakika-40 derece 10dakika

doğu boylamı ile 36 derece 41 dakika–37 derece 57 dakika kuzey paralelleri arsında yer

22

Page 32: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GENEL BİLGİLER Bünyanim BORAZAN

alan şehrin 19.615 km kare yüzölçümü vardır (Mızrak, vd., 2002: 2). Şehrin doğusunda Mardin, batısında Gaziantep, kuzeyinde Diyarbakır şehirleri, güneyinde ise 21 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Ankara anlaşmasına göre, Suriye devleti bulunmaktadır (Güler, 2002: 3). İlin kuzey ve batısında diğer komşularla sınırları belirleyen Fırat nehri bulunmaktadır (Bengisu, 1968: 17). Şanlıurfa Suudi Arabistan platformunun kuzey bölümü ile Güneydoğu Torosların orta kısmının eteklerinde yer almaktadır. Arazisinin %60,4 dalgalı, %22 dağlık, %16,3 ova ve %1,3 yayla karakteri göstermektedir. Kuzeyi dağlık olan ilin güney doğru indikçe düzlüklerin oranı artmakta ve Harran, Viranşehir ve Suruç ovaları meydana çıkmaktadır (Mızrak, vd.,2002: 2).

Şanlıurfa’da 1938 m yüksekliğinde sönmüş volkanik bir dağ olan Karacadağ, 449 m. yüksekliğinde yörenin doğusunda Harran ovası ile Viranşehir ovası arasında uzanan Tektek sıradağları, 801 m. yüksekliğinde Tektek dağlarının kuzeybatısından yay çizen geniş kütlevi bir dağ olan ve su kaynakları olmadığı için buradan adını alan Susuz dağlar, 771 m. yüksekliğinde merkez ilçenin kuzeyinde yer alan Germuş dağı, 840 m. yüksekliğinde olan Birecik ile Suruç arasında kuzey güney doğrultusunda uzanan Arat dağı, 800 m. yüksekliğinde Nemrut dağı ve 750 m. yüksekliğinde Şebeke dağları bulunmaktadır (Mızrak, vd., 2002: 2; Bengisu, 1968: 25-34).

Şanlıurfa geniş ovalarıyla tarıma çok müsait bir ildir. İlde şu ovalar bulunmaktadır: 1) 375 m yükseltiye sahip olan Harran ovası Şanlıurfa’nın en düşük yükseltiye sahip ovasıdır. Toprağı, alüviyal toprak tabakası ile kaplı olup kırmızı renklidir. 2) 1200 km kare yüz ölçümü olan Viranşehir ovasının toprağı alüviyal toprakla örtülü ve kalkerli bir yapıya sahiptir. 3) 715 km kare yüzölçümüne sahip olan Suruç ovasının toprağı, alüviyal toprak tabakası ile kaplı olup kırmızı renklidir (Mızrak, vd., 2002: 2-3). Şehrin bu üç büyük ovasından başka Siverek havzası, Bozova ve Hilvan ovası gibi üç tane daha küçük ovası vardır (Bengisu, 1968: 36-37).

Su kaynakları bakımından zengin olmayan Şanlıurfa’ya düşen yıllık yağış miktarı 462 mm. olmasına karşın yıllık buharlaşma miktarı 2048 mm.’dir. Şehirde bulunan en büyük su kaynağı Fırat nehridir. Bu nehir Fırat, Murat ve Karasu nehirlerinin birleşmesinden oluşmaktadır. Toplam uzunluğu 2800 km olan nehrin Türkiye sınırları içindeki uzunluğu 1263 km ve Şanlıurfa sınırları içindeki uzunluğu ise, 275 km.dir. Türkiye’den doğan nehir Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinden Suriye’ye geçmektedir. Suriye’den Şattül Arap su yoluna ulaşan nehir, buradan da Basra Körfezine dökülmektedir. Türkiye’de Fırat nehri üzerinden Keban, Karakaya, Atatürk, Birecik ve Karkamış barajları olmak üzere toplam beş tane baraj bulunmakta olup, bunlardan üç tanesi Şanlıurfa il sınırları içinde yer almaktadır. Şanlıurfa’da Fırat nehrinden başka Culab suyu, Cavsak suyu, Derekli suyu gibi küçük dereler de bulunmaktadır (Mızrak, vd., 2002: 3).

Şanlıurfa’da yaklaşık olarak 817 km kare yüzölçümüne sahip olan ve 34 köy, 85 mezra ve 1 ilçeyi su altında bırakan, üzerinde feribot seferleri, su sporları yapılan Atatürk baraj gölü yapay olmakla birlikte Urfa’nın en büyük gölü olma özelliğini taşımaktadır. Bundan başka Birecik ve Karkamış baraj gölleri bulunmaktadır. Yapay olan baraj göllerinin dışında taşıdığı su kapasitesi ile değil de taşıdığı dini, efsanevi ve

23

Page 33: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

GENEL BİLGİLER Bünyanim BORAZAN

tarihi önemle gündemde bulunan Halil-ür Rahman ve Ayn-ü Zeliha gölleri de, şehrin gölleri arasında sayılmaktadır (Mızrak, vd., 2002: 3-4).

Şehrin iklimi, yazlar sıcak ve kurak kışlar ise, ılık ve yağışlıdır. Türkiye’nin ölçülmüş olan en yüksek sıcaklığı 46,5 derece ile Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde çıkmıştır. Kış aylarında don olayı ve karlı gün sayısı çok azdır. Şehrin ortalama sıcaklığı 18,6 derece, nisbi nem oranı ise, %48’dir. Gece ile gündüz ve yaz ile kış arasındaki sıcaklık farkının en fazla olduğu il Şanlıurfa’dır (Bengisu, 1968: 60-61, Mızrak, vd., 2002: 4). Şehre düşen yağış miktarının az, buharlaşma oranın yüksek olması, ilkimin sıcak ve kurak olması, şehrin seyrek ve cılız ot topluluklarından oluşan step bitki örtüsü sahibi olmasına sebep olmaktadır. Akarsu boylarında söğüt ve kavak ağaçlarının yetişirken, Karacadağ ve Halfeti’de az olmakla birlikte meşe, alıç ve palamut ağaçları da yetişmektedir (Bengisu, 1968: 77).

20 Ekim 2000 yılında yapılan sayıma göre, 383.000 çıkan şehir nüfusu (Tuncel, 2002: 81-87) geçimini Harran, Viranşehir ve Suruç ovalarında yapılan tarımsal üretimin ve küçük baş hayvan besiciliğinden sağlamaktadır. Bunların yanında GAP projesinin gerçekleştirilmesinden sonra bölgede açılan sanayi kuruluşları da şehrin ekonomisine yön veren önemli unsurlardan biri haline gelmiştir. At yetiştiriciliği de şehrin ekonomisine önemli bir katkıda sağlamaktadır. Verilere göre, Türkiye genelinde yaklaşık 3000 tane saf kan Arap at bulunmaktadır. Bu 3000 Arap atından 1000 tanesi Urfa’da bulunmaktadır (Mızrak, vd., 2002: 5-6). Şehirde bulunan tarihi ve dini mekânların yerli ve yabancı turistlerin Şanlıurfa’ya gelmesine sebep olmaktadır. Görüldüğü üzere turizm de şehir ekonomisine önemli bir katkı sağlanmaktadır.

24

Page 34: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

25

4. ŞANLIURFA VE ÇEVRESİNDE ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ

4.1. MERKEZ İLÇE 4.1.1. Şahabeddin Ahmet Türbesi: Şanlıurfa Merkez İlçe, Ulu Cami haznesi içerisinde bulunan türbe ziyaretidir.

Kesme taş malzemeden kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Şahabeddin Ahmet isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, kubbenin altında yer almaktadır. Ziyarete giriş, batı yönünde bulunan yeşil renkli bir kapı ile sağlanmaktadır.

Şahabeddin Ahmet’in Nakşibendi Tarikatının öderlerinden kabul edilen Mevlana Halidi Bağdadi’nin oğlu olduğuna inanılmaktadır. Konu ile ilgili bir rivayete göre, Hindistan’da ikâmet eden Abdullah Dehlevi’ye intisap etmek için vatanı olan Bağdat’tan Hindistan’a giden ve belli bir zaman sonra vatanına dönen Mevlana Halidi Bağdadi, dönemin Bağdat valisi olan Davut Paşa’nın icraatlarından çok rahatsız olur. Valinin yaptıklarına uzun süre dayanamayan Mevlana Halidi Bağdadi, ailesini de Bağdat’ta bırakarak buradan ayrılmak zorunda kalır. Yolculuk esnasında önce Urfa’ya uğrayan Mevlana Halidi Bağdadi, burada kısa bir süre ikâmet ettikten sonra Şam’a geçer. Mevlana Halidi Bağdadi’nin Şam’a gitmesinden kısa bir süre sonra ailesi de Şam’a gitmek üzere yola çıkar ve Urfa’ya uğrarlar. Yolculuk esnasında 8-9 yaşlarında küçük bir çocuk olan Şahabeddin Ahmet, M.1823 yılında Urfa’da vefat eder ve günümüzde Şahabeddin Ahmet türbesi olarak bilinen bu yere defnedilir (Karakaş, 1996: 134-135).

Türbe, genellikle Perşembe günü öğle namazından sonra ve Cuma günü Cuma namazından önce kadınlar tarafından ziyaret edilir. Türbeye daha çok dilek tutma amaçlı giden ziyaretçiler, türbenin giriş kapısı önünden başlayarak hem türbenin hem de haznede bulunan diğer mezarların etrafında yedi defa dönerler. Türbe ve haznede bulunan mezarlar etrafında dönen ziyaretçiler, dileklerini kalplerinden geçirir ve dileklerinin kabul olması için bildikleri bütün duaları okurlar. Türbenin giriş kapısı önünde başlayan turu yine aynı yerde tamamlayan ziyaretçiler, türbenin kapısını açıyor gibi yapıp yeni bir tura başlarlar. Bu işlemi aynı şekilde yedi defa tekrar eden ziyaretçilerin, dileklerinin kabul olacağına inanılır. Bunun yanında dilek tutarken: “Allah’ım dileğim kabul olursa, Şahabeddin Ahmet Efendi’nin türbesine bir kilo kına yakacağım.” diye dua ederek adakta bulunan ziyaretçiler, dileklerinin gerçekleştiğine inandıkları zaman evlerinde hazırlamış oldukları kınayı dua okuyarak türbenin giriş kapısı üzerinde ve kenarlarında bulunan taşlara sürerler (Bkz. Resim 1). Bütün bunlardan ayrı olarak, üç ihlas bir fatiha okuyup, yollarına devam eden ziyaretçiler de vardır.

Page 35: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

26

4.1.2. Şeyh Bekir Türbesi Şanlıurfa Ulu Cami’nin giriş kapılarından birisi olan doğu kapısının kuzeyinde yer

alan türbe ziyaretidir. Türbeye giriş, güney yönünde bulunan ahşap bir kapı ile sağlanmaktadır. Türbe, kuzey ve güney yönlerinde bulunan iki eyvan ile bunların arasında yer alan üzeri kubbe ile kapatılmış üçüncü bir bölümden oluşmaktadır. Üzeri, kubbe ile kapatılmış bölümünde yer alan ve Şeyh Bekir isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın baş ucunda büyükçe bir mezar taşı bulunmaktadır. Türbenin güney yönünde bulunan ve önü demir parmaklıklarla kapatılmış olan pencerenin üzerinde birisi günümüz Türkçe’si, diğer ikisi ise Osmanlıca olarak yazılmış üç kitâbe bulunmaktadır. Günümüz Türkçe’si ile yazılmış olan kitâbede, “Şeyh Bekir türbesi, M. 1719” ibaresi bulunmaktadır. Yörede, Şeyh Bekir isimli kişinin hayatta iken söz konusu türbenin bulunduğu yerde oturup, yoldan geçenlere su sebil ettiği rivayet edilir.

Merkezi bir yerde bulunan türbe her zaman ziyaret edilmekle birlikte, daha çok Perşembe ve Cuma günleri kadınlar tarafından dilek tutma amaçlı ziyaret edilmektedir. Vakıflar İl Müdürlüğü denetiminde olan türbenin kapısının ziyaretçilere açılmadığı belirtilmektedir. Bu sebepten dolayı, türbenin penceresi önünde dua edip dilek tutan ziyaretçiler, daha sonra tutulan dileğin içeriğine göre türbeye para, işyeri kartı veya düğme gibi şeyler atarak türbeden ayrılırlar.

4.1.3. Hekim Dede Türbesi: Şanlıurfa Merkez İlçe, Hekim Dede Mahallesi, Hekim Dede Sokak, Hekim Dede

Caminin yanında yer alan türbe ziyaretidir. Türbe, giriş bölümü ve mezarın bulunduğu oda olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Hekim Dede isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın bulunduğu odanın üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Girişi, batı taraftaki yeşil renkli demir kapı ile sağlanan türbenin batı yönünde bir de penceresi bulunmaktadır. Hekim Dede’ye ait olduğuna inanılan mezarın üzerinde, yeşil renkli örtülerle bezenmiş 3,5 m uzunluğunda ahşap bir sanduka bulunmaktadır.

Asıl ismi ve yaşadığı tarihle ilgili herhangi bir bilgi bulunmayan Hekim Dede’nin hastalara şifalı otlardan ilaç yaptığı ve bu ilaçlarla iyileşmesi mümkün olmayan hastaları ise, eliyle ovaladığı rivayet edilmektedir. Bunun yanında, Hekim Dede’nin her Perşembe akşamı kuru otları havanda döverek ilaç yaptığı esnada havandan çıkan seslerin günümüzde türbe çevresinde yaşayan halk tarafında duyulduğu anlatılmaktadır.

Ziyarete genellikle Perşembe ve Cuma günleri kadınlar gitmektedir. Türbeye yalnızca Şanlıurfa ve çevresinden değil, Türkiye’nin her yerinden insanların gittiğinden bahsedilmektedir. Şifa amaçlı veya dilek tutma amaçlı türbeye giden ziyaretçiler, fatiha suresini okumak suretiyle Hekim Dede’nin mezarın etrafında üç defa dönerek ziyaretle ilgili ilk görevlerini yerine getirmiş olmaktadır.

Türbeye dili lal veya kekeme olan çocuklar ile diğer hastalıklara yakalanmış olan hastalar, şifa amaçlı götürülmektedir. Dili lal veya kekeme olan çocukların ağzına konulan türbenin anahtarı “Bismillah” denilerek üç tur çevrilir. Aynı uygulamaya üç Cuma üst üste devam edilmesi halinde çocuğun lal veya kekeme olan dilinin açılacağına

Page 36: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

27

inanılır. Dili lal veya kekeme olan çocukların dışında, diğer hastalıklara yakalanmış olan insanlardan türbeye gidebilecek mecali olanlar, Hekim Dede’nin mezarının yanında 1-2 saat yatarak şifa ararken, türbeye gidemeyecek kadar hastalığı ağır olanların ise, kendileri değil giymiş oldukları elbiseleri yakınları tarafından türbeye götürülür ve “Hekimler hekimi hastamıza ya şifa ver; ya da onu bu azaptan kurtar.” diye dua edilerek mezarın üzerine bırakılır. Böylece hastanın ya iyileşeceğine ya da kısa süre içerisinde ölerek hastalığın verdiği acılardan kurtulacağına inanılır. Bunların yanında, türbede bulunan şehir su şebekesine bağlı çeşmeden şişelere doldurulan sular, Hekim Dede’nin mezarının üzerinde bir gün bekletilir. Ertesi sabah bırakıldığı yerden alınan bu suyun şifa olduğuna inanılır.

Türbeye şifa amaçlı gidilmesi yanında çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar ile evlenmek isteyen gençler, dilek tutma amaçlı gitmektedir. Çocuğu olmayan kadınlar, karınlarını mezarın sandukasına dayayıp, 3-5 dakika “Hekimler Hekimi” diye dua ederek beklemekte ve bu işlemi yapan kadının çocuğunun olacağına inanılmaktadır. Öte taraftan evlenmek isteyen kız veya erkeğin elbiseleri yakınlarından bir kişi tarafından “Hekim Dede dileğimi kabul et!” diye dua edilerek türbenin yanında bulunan Hekim Dede caminin minaresinden veya türbenin merdivenlerinden aşağıya üç defa atılır. Minareden veya merdivenden atılan elbiseyi giyen kişinin, bahtının açılıp kısa sürede evleneceğine inanılır. Bütün bu uygulamalardan sonra dileğin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, daha sonra tekrar türbeye giderek türbenin penceresi etrafına kına yakarlar.

Yukarda konu edilen uygulamalardan sonra, üzerinde taşıyan kimseyi kazadan ve beladan koruma güçü olduğuna inanılan ve mezar sandukası üzerinde bulunan yeşil örtüden bir parça alan ziyaretçiler, türbeden ayrılırlar.

4.1.4. Yakup Kalfa Türbesi Şanlıurfa Merkez İlçe, Yakubiye Mahallesi, Şanlıurfa Kalesi eteğinde ve Ayn

Zeliha Göl’ünün güneybatısında yer alan türbe ziyaretidir. Kesme taş malzemeden, kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, dört ayak üzerine oturtulmuş yarım bir kubbe ile kapatılmıştır. Kubbenin altında yer alan ve Yakup Kalfa’ya ait olduğuna inanılan mezar, beton malzemeden inşa edilmiştir. Mezar taşının üzerinde “Şanlıurfa evliyalarından Yakup Kalfa Hazretleri” ibaresi bulunmaktadır. Türbenin güney ve doğu taraflarında bulunan yazılarda, yapının 1988 yılında Şanlıurfa belediyesi tarafından inşa ettirildiği belirtilmiştir.

Kaynaklarda, Yakup Kalfa’nın 17. yy Kadiri tarikatı şeyhlerinden biri ve ünlü divan şairi Nâbi’nin de şeyhi olduğundan bahsedildikten sonra, Yakup Kalfa ile Nâbi arasında geçen olaylar şöyle rivayet edilir: “Yakup Kalfa, Nâbi’yi daha küçük bir çocuk iken çobanlık etmesi için yanına alır. Nâbi 23 yaşına kadar Yakup Kalfa’nın yanında kalır ve çobanlık eder. Yaptığı bu iş ile ilerleyemeyeceğini düşünen Nâbi, mizacına uygun olduğunu düşündüğü başka işlerle iştigal etmeyi planlar. Nâbi’nin düşüncesini anlayan Yakup Kalfa, onu İstanbul’a gönderir. Bu hadiseden sonra Nâbi, Divan şiirinin önde gelen şairlerinden biri olur.” Yöre halkı, Nâbi’nin İstanbul’a giderek meşhur

Page 37: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

28

olmasını şeyhi olduğuna inanılan Yakup Kalfa’ya bağlar (Karakaş, 1996: 139; S. Kürkçüoğlu, 2002: 296-297).

Türbe, genellikle Perşembe, Cuma, arefe ve bayram günleri dilek tutma amaçlı ziyaret edilmektedir. Bağlanmış olduğuna inandığı bahtını açmak, iş bulmak veya evlenmek isteyen ziyaretçiler, dua edip dilek tuttuktan sonra dileklerini türbenin ayakları üzerine yazarlar. Bu yazılardan ziyarette dilek tutanların ne tür ifâdeler kullandıklarını anlamak mümkündür. Bunlar arasında: “Fatma’nın kaderini aç!”, “Salih’e iş ver!”, “Ali’ye hayırlı eş nasip et!” v.s. örnek olarak gösterilebilir. Bütün bu uygulamaların akabinde, ziyaretin karıncalarının yemesi için mezarın üzerine buğday veya bulgur saçan ziyaretçiler, ziyaret fenomenini tamamlarlar.

4.1.5. Şeyh Ali Dede Türbesi Şanlıurfa Merkez İlçe’de bulunan Halil-ü Rahman Cami haznesi içerisinde yer

alan türbe ziyaretidir. Kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Girişi, batı tarafta bulunan ahşap bir kapı ile sağlanan türbenin önleri demir parmaklıklarla kapatılmış dört yöne bakan dört penceresi bulunmaktadır. Şeyh Ali Dede isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, beton malzemeden inşa edilmiş olup, üzeri yeşil renkli örtülerle kapatılmıştır. Türbenin kuzey tarafında bulunan kitâbede, “Şazeli Şeyh Ali Dede- IV. Murat 1639’da Bağdat seferine giderken bağışta bulunmuştur.” ibaresi yer almaktadır.

Kaynaklarda, Şeyh Ali Dede’nin aslen Tunuslu ve Şazeliyye tarikatının kurucusu olan Hasan Şazeli’nin torunu olduğu ve bunun yanında kendisinin de Urfa’ da yaşamış Şazeli tarikatı şeyhi olduğu belirtilmiştir. 17. yüzyıllın başlarında vatanı olan Tunus’tan ayrılıp İstanbul’a gelen Şeyh Ali Dede, Erenköy’e yerleşir ve insanlara mensubu olduğu Şazeli tarikatını anlatmaya çalışır. Adı geçen şahıs, belli bir süre İstanbul’da kaldıktan sonra Urfa’ya gelerek bir tekke kurar ve hizmete burada devam eder. Uzun yıllar bu görevi devam ettirmeye çalışan Şeyh Ali Dede, Osmanlı padişahlarından IV. Murat’ı 1639 yılında Bağdat seferine giderken misafir eder ve padişaha çok ikramda bulunur. Gördüğü ikram ve izzete çok memnun olan IV. Murat, Urfa’dan ayrılırken Şeyh Ali Dedeye ve öğrencilerine birçok hediye verir. Yine 30 Kasım 1651 tarihinde Osmanlı padişahı IV. Mehmet, günümüzde Karaköprü beldesi olarak bilinen yerleri Ali Dede’ye bağışlar (Karakaş, 1996: 26-29; S. Kürkçüoğlu, 2002: 297).

Balıklı Gölün yakınında yer alması sebebiyle türbe her zaman, yurt içi ve yurt dışından gelen ziyaretçiler tarafından daha çok dilek tutma amaçlı ziyaret edilmektedir. Türbe içerisine girmeye izin verilmemesinden dolayı çocuk sahibi olmak, evlenmek veya iş bulmak isteyen ziyaretçiler, türbenin önünde durarak dua edip dilekte bulunurlar. Söz konusu ziyaretçilerden bazıları, dileklerini türbenin giriş kapısı üzerinde bulunan tahtaya yazarak türbeden ayrılırlar. Bu yazılardan türbede hangi tür dilek ifadelerinin kullanıldığını anlamak için birkaç örnek vermek yerinde olacaktır: “Allah’ım yardım et, Veli iş bulsun.”, “Allah’ım hayırlı bir eş nasip et!”,“Ayşe’nin çocuğu olsun!” v.s.

Page 38: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

29

4.1.6. Buluntu Hoca Türbesi Şanlıurfa Merkez İlçe, Balıklı gölün güney tarafında bulunan Halil-ü Rahman

Cami haznesi içerisinde yer alan türbe ziyaretidir. Altı ayak üzerine kurulmuş olan türbenin üzeri, iki kubbe ile kapatılmıştır. Türbede, Buluntu Hoca’ya ait olduğuna inanılan mezardan başka; biri, Buluntu Hocanın hocası olduğu söylenen Hacı Mustafa Hafız Efendiye (d. 1829- ö.1908); biri, Buluntu Hocanın kızı Bedriye Hanıma ve diğer biri de, kime ait olduğunun tespit edemediğimiz üçüncü bir mezar daha bulunmaktadır. Buluntu Hoca’ya ait olduğuna inanılan mezarın baş uçtaki mezar taşında, Buluntu Hoca’nın adı, doğum ve ölüm tarihleri; ayak uçtaki mezar taşında ise, Hoca’dan bahseden bir şiir bulunmaktadır.

Asıl ismi Buluntu Hacı Abdurrahman Efendi olan Buluntu Hoca’nın 1865 yılında doğup 25 Kasım 1968 tarihinde vefat ettiği rivayet edilir. Söz konusu kaynaklar, Buluntu Hoca’nın hayatta iken dört yüz kadar öğrenci yetiştirdiği ve bunlardan bir çoğunun daha sonra müftü, kurra ve hafız olduklarını belirtilmektedir. Alim ve arif bir kişi olduğu söylenen Buluntu Hoca’nın gösterdiğine inanılan birçok kerametten bahsedilmektedir. Buluntu Hoca’ya ait olduğu söylenen kerametlerden ikisine çalışmamızda yer vereceğiz. Bunlarda birincisi, “Buluntu Hoca, Balıklı Göl Külliyesi içerisinde yer alan Halil-ü Rahman medresesinde hocalık yaptığı yıllarda, her gece ölmüş olan hocasını rüyasında görür ve o gün derste anlatacağı konuları onun ile mütalaa ederdi. Buluntu Hoca, her sabah medreseye gitmeden önce, gece rüyasında görüp ders aldığı hocasının kabrini ziyaret eder ve bu ziyaretten sonra derse giderdi.” Buluntu Hoca’nın gösterdiğine inanılan ikinci keramet ise, “Buluntu Hoca müderrislik yaptığı Halil-ü Rahman medresesinde, bir gün Kadı Beydavi tefsirinden bir konuyu okuyup, öğrencilerin konuyu daha iyi anlamaları için açıklama yapıyordu. Öğrencilerinden biri olan Molla Hüseyin, hocanın sözünü keserek yaptığı açıklamanın yanlış olduğunu söylediği esnada seksen yaşlarında bir ihtiyar içeriye girer. Hoca, konuyu tekrar açıklasa da Molla Hüseyin yine aynı itirazı yapar ve içeriye ders sırasında giren ihtiyar, öğrencinin hocasına karşı göstermiş olduğu tavra çok kızar. Öğrencilerinden bir diğeri olan Molla Abdulhamid de tartışmaya girer ve ‘Molla Hüseyin sen anlamıyorsun! Hocamız konuyu doğru açıklıyor.’deyince iki öğrenci bir anda kavgaya tutuşur. Hoca, Molla Abdulhamid’e ‘Sen çekil! Onun işi bitti!’ der. Medresede bu olaylar vukua gelirken, bir terzi dükkanında çalışmakta olan Molla Hüseyin’in oğlu, dükkanda birlikte çalıştığı iş arkadaşı ile kavga eder. Kavga esnasında eline geçirdiği bıçağı Molla Hüseyin’in oğluna vuran genç, Molla Hüseyin’in oğlunu öldürür. Olaylı günün akşamında, oğlunun ölüm haberini alan Molla Hüseyin, felç olur. Böylece hocanın dediği çıkar ve Molla Hüseyin hocasına karşı gelmenin cezasını ağır bir bedelle öder” (Karakaş, 1996: 180-183).

Balıklı Gölün yakınında yer alması nedeniyle türbe, her zaman yurt içi ve yurt dışından gelen ziyaretçiler tarafından ziyaret edilmektedir. Türbeye girmelerine izin verilmeyen ziyaretçiler, türbenin önünde durup, sırasıyla önce Buluntu Hoca’nın kabrine sonrada Hacı Mustafa Hafız Efendi’nin kabrine fatiha okumakta ve dilek tutmaktadır.

Page 39: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

30

4.1.7. Şıg Biliğ Ziyareti Şanlıurfa Merkez İlçe, Harran Kapı Kabristanında bulunan Şıg Biliğ aile

mezarlığı içerisinde yer alan yatır ziyaretidir. Söz konusu aile mezarlığında Şıg Biliğ ailesine ait olduğu söylenen 17 mezar bulunmaktadır. Şıg Biliğ isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, üç katlı merdiven şeklinde, kesme taş malzemeden inşa edilmiştir. Mezarın üzerinde Arapça bir kitâbe bulunmaktadır. Yörede, Şıg Biliğ ailesinin hastalara şifa veren, mübarek bir ocak olduğundan bahsedilmektedir.

Yatır, genellikle Perşembe günü öğleden sonra ziyaret edilmektedir. Ziyarete evlenmek isteyen gençlerin dilek tutma amaçlı gitmesi yanında, akıl hastaları da şifa amaçlı götürülmektedir. Ziyaretçiler, Şıg Biliğ mezarı başta olmak üzere, aile mezarlığında bulunan diğer 16 mezarları da tek tek dolaşıp hepsinin üzerinde birer fatiha okuduktan sonra, dilek tutar veya Allah’tan şifa isterler.

4.1.8. Zebe Türbesi Şanlıurfa Merkez İlçe, Su Meydanı, 12 nolu Sokak ortasında yer alan türbe

ziyaretidir. Kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Türbenin güney tarafında Osmanlıca bir kitâbe ve türbenin içerisini aydınlatan bir pencere bulunmaktadır. Ziyarete giriş, doğu tarafta bulunan yeşil renkli demir bir kapı ile sağlanmıştır. Zebe isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, türbenin ortasında yer almakta olup, üzeri yeşil renkli örtülerle kapatılmıştır.

Ziyaret, sokak yolu ortasında yer alması sebebiyle yoldan gelip geçenler, türbenin önünde durup fatiha okumaktadır. Bunun dışında, türbeye genellikle Perşembe akşamları evlenmek veya murat almak isteyen ziyaretçiler, dilek tutma amaçlı giderler. Bu amaçla türbeye giden ziyaretçiler, dua edip dilekte bulunduktan sonra, dileklerinin kabul olması için mezarın üzerine para atarak türbeden ayrılırlar. Bütün bu uygulamalardan sonra, dileğinin gerçekleştiğine inanan ziyaretçiler, tekrar türbeye gidip güney tarafında bulunan pencerede mum yakaralar.

4.1.9. Nuri Baba Türbesi Şanlıurfa Merkez İlçe, Bediüzaman Mezarlığı içerisinde yer alan türbe ziyaretidir.

Altı ayak üzerine inşa edilmiş olan türbenin üzeri, ehrami bir kubbe ile kapatılmıştır. Ayakları arası demir korkuluklar ile kapatılmış olan türbeye giriş, doğu yönünde bulunan demir parmaklıklı bir kapı ile sağlanmıştır. Türbenin içersinde Nuri Baba isimli kişiye ait olduğu söylenen mezardan başka, dokuz mezar daha bulunmaktadır. Bu dokuz mezarın, Nuri Baba’nın öğrencileri ve sadık müritlerine ait olduğuna belirtilmektir. Nuri Baba’ya ait olduğuna inanılan mezar, betondan malzemeden yapılmış olup, baş ve ayak uçlarında iki uzun mezar taşı bulunmaktadır. Üzerinde beton malzemeden yapılmış sarık motifi bulunan baş uçtaki mezar taşında: Nuri Baba’nın, Rufai tarikatının Seyyadi kolu İzzeddin şubesinden olduğu, soy şeceresi, ismi ve ölüm tarihi yazılıdır. Söz konusu mezarın mezar taşı üzerinde bulunan yazının dışında, türbenin girişinde bulunan

Page 40: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

31

kitâbede de “Nuri Baba Rufai tarikatının şeyhlerinden olup asıl ismi, Mustafa Nuri Baba’dır. Ölüm tarihi H.1371.” ibaresi vardır.

Ziyaretçiler türbeye, genellikle Perşembe günü ikindi namazında sonra dilek tutma amaçlı giderler. Türbenin içerisi namaz kılıp dua etmeye müsait olmadığı için, ziyaretçiler türbenin güneydoğusunda bulunan mescitte namaz kılıp, dua ettikten sonra türbenin giriş kapısı önünde durup, dilek tutarak ziyaret fenomenini tamamlarlar.

4.1.10. Hüseyin Bey Türbesi Şanlıurfa Merkez İlçe, Bediüzaman Mezarlığı içerisinde bulunan türbe ziyaretidir.

Kesme taş malzeme kullanılarak dört ayak üzerine inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Türbe içerisinde Hüseyin Bey’e ait olduğuna inanılan mezarından başka biri, Şeyh Müslüm Efendi isimli bir kişiye; diğer biri ise, Şeyh Müslüm Efendi’nin kızı Fatma Hatun’a ait olduğu söylenen iki mezar daha bulunmaktadır. Bu iki mezarın arasında yer alan Hüseyin Beyin mezarının baş uçundaki mezar taşında “Sadrazam Tayyar Muhammed Paşa’nın Oğlu Hüseyin Bey’dir. Ölüm tarihi M. 1650” ibaresi bulunmaktadır.

Türbeye genellikle Perşembe ve Cuma günleri kadınlar gitmektedir. Daha çok dilek tutma amaçlı gidilen türbede, Hüseyin Bey’in mezar başında Kuran-ı Kerim okuyup dua eden ziyaretçiler, dilekte bulunduktan sonra türbeden ayrılırlar.

4.1.11. Bediüzzaman Ahmed Hemadani Türbesi Bediüzzaman Ahmed Hemadani’nin kendi adı ile anılan ve Şanlıurfa Merkez

İlçe’de bulunan Bediüzzaman mezarlığı içerisinde yer alan türbe ziyaretidir. Kesme taş malzemeden, doğu batı yönünde dikdörtgen planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin doğu yönünde, üzeri düz bir dam ile kapatılmış mescit bölümü; batı yönde ise, içerisinde Ahmed Hemadani’ye ait olduğuna inanılan mezarın bulunduğu ve üzeri kubbe ile kapatılmış oda yer almaktadır. Türbeye giriş, kuzey yönde bulunan bir kapı ile sağlanmıştır. Söz konusu kişiye ait olduğuna inanılan mezarın ahşap sandukası üzeri, Ayet-el Kürsi yazılı yeşil bir örtü ile kapatılmıştır.

Bediüzzaman Ahmed Hemadani’nin M.1209 tarihinde vefat ettiği ziyaret kitâbesinde belirtilmekle birlikte; bazı kaynaklarda, bu kişinin Urfa’ya ne zaman geldiği konusunda kesin bir kayıt bulunmadığından bahsedilmektedir. Söz konusu bu kaynaklarda, Bediüzzaman Ahmed Hemadani’nin, Urfa’nın İslamlaştırıldığı ilk yıllarda Urfa’ya yerleştiği ve yöre halkına İslam’ı öğretmeye çalışan bir eren ve evliya olduğundan bahsedilmiştir (Karakaş, 1996: 39).

Türbeye genellikle Perşembe ve Cuma günleri kadınlar, dertten, borçtan ve romatizma hastalığından kurtulma amaçlı gitmektedir. Yörede, romatizma hastalığına yakalanmış olanların bu hastalıktan tam olarak kurtulmaları için, düzenli olarak üç gün arka arkaya ziyarete gitmesi gerektiğinden bahsedilmektedir. Ayrıca, türbenin hemen yanında bulunan şehir su şebekesine bağlı çeşmenin suyundan içen kimselerin de hastalıklarından kurtulacağına inanılır. Bu sebepten dolayı türbeye giden ziyaretçiler,

Page 41: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

32

çeşmenin suyundan şişelere doldurup evlerine götürmek suretiyle, ziyaret fenomenini tamamladıklarına inanırlar.

4.1.12. Nebih Efendi Türbesi Şanlıurfa Merkez İlçe, Bediüzzaman Mezarlığı içerisinde ve Nebih Efendi

Cami’nin karşısında bulunan türbe ziyaretidir. Türbe, üç ayrı bölümden oluşmaktadır. Bunlardan ilki, dört basamaklı merdivenle çıkılan ve etrafı bir metre yüksekliğinde bir duvarla çevrilmiş olan avlu bölümüdür. Avlunun güneybatı köşesinde bizzat Nebih Efendi’nin açtığına inanılan bir su kuyusu bulunmaktadır. Suyunun şifalı olduğuna inanılan kuyu ile ilgili halk arasında şöyle bir menkıbe anlatılır: “Nebih Efendi, su bulmak için günümüzde kuyunun bulunduğu yere bir kuyu açar ve su çekmek için kuyuya bir kova sallandırır. Kovayı çeken Nebih Efendi, kovanın su değil; altın dolu olduğunun görünce çok üzülür ve ‘Ya Rabbi! Ben senden altın değil su istemiştim. Ama sen bana su yerine altın verdin. Oysa benim dünyalık malda ve mülkte gözüm yoktur.’ diye nida eder. Yoldan geçerken olanlara şahit olan fakir bir köylü, Nebih Efendi’nin altında veya dünyalık malda gözünün olmadığını anlar ve halini Nebih Efendi’ye arz ederek altınları kendisine vermesini rica eder. Fakirin ricası ve arzı halinden etkilenen Nebih Efendi, fakiri kırmak istemez ve kuyudan çıkan altınları ona verir. Bu olaydan sonra kovayı tekrar kuyuya daldıran Nebih Efendi, bu defa altın değil, suyun çıktığını görür.”

İkincisi, avlunun doğu tarafında bulunan ve üzeri iki kubbe ile kapatılmış olan mescit bölümüdür. Betondan malzemeden, doğu batı yönünde dikdörtgen planlı olarak inşa edilmiş olan mescide giriş, batı tarafta bulunan bir kapı ile sağlanmıştır.

Üçüncüsü ise, mezarların başındaki kitâbelerden; biri, Nebih Efendi’ye; biri, Kerküklü Şeyh Abdurrahman Efendi’ye; diğer biri ise, Hacı Ali Efendi’ye ait olduğu anlaşılan üç mezarın bulunduğu bölümdür. Giriş kapısı olmayan bu bölümün üzeri açık ve etrafı demir parmaklıklarla çevrilmiştir. Nebih Efendi’nin mezarı beton malzemeden yapılmış olup, baş ve ayak uçlarında iki uzun mezar taşı bulunmaktadır. Üzerinde fes motifi bulunan baş uçtaki mezar taşının üzerinde, Nebih Efendi’nin adı, Nakşibendi tarikatının şeyhlerinden biri olduğu ve daha sonra babasının adı ve ölüm tarihi yazılıdır.

Kaynaklarda, M.1879 (H.1203) senesinde vefat ettiği belirtilen Nebih Efendi’nin alim, veli ve keramet sahibi bir insan olduğundan bahsedildikten sonra, ona ait olduğuna inanılan bir keramete yer verilmektedir, “Nebih Efendi, o zamanlarda yaygın olan ve herkes tarafından bilinen Rızvaniye vakfının yaptırmış olduğu, bekli de günümüzün oteli diyebileceğimiz bir yerde ikâmet etmektedir. Bitişik odada ise, kim olduğu çokta bilinmeyen fakir bir kişi kalır. Günün birinde söz konusu fakir, ölür ve sade bir tören ile defnedilir. Komşularının kim olduğunun merak eden Nebih Efendi ve talebeleri, söz konusu kişinin odasına girer ve ondan geriye kalan eşyaları tetkik edip, fakirlere dağıtmak isterler. Bu sırada, fakirden kalan eşyalara arasında topraktan yapılmış bir lamba, Nebih Efendi’nin dikkatini çeker. Nebih Efendi lambayı eline aldığı anda lambadan bir ifrit (şeytan) çıkar. Nebih Efendi, ifritin fakirin idaresinde olduğunu anlar ve ne zamandır bu fakire hizmet ettiğini sorar. İfrit, soruyu soran Nebih Efendi’ye;

Page 42: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

33

40 seneden beri fakir adamın yanında olduğunun söyler. Bu süre zarfında başlarından ne türlü olayların geçtiğini ve fakir adamın ne türlü hizmetini gördüğünü merak eden Nebih Efendi’ye, ifritin cevabı şöyle olur, ‘Sahibim benden genel anlamda hiçbir şey istemedi. Sadece ölümüne saatler kala bende bu mevsimde yakın çevrede olmayan bamya istedi. Sahibimin benden ilk ve son arzusu olan bamyayı yalnızca Hindistan’dan bulabildim ve ona getirerek bir bamya yemeği yaptım. Yaptığım yemeğe bakan sahibim yemeğin haram olduğunu ve yemeyeceğini söyleyerek yemeği ortadan kaldırmamı istedi. Bende onun dediğini yerine getirerek yemeği kaldırdım.’ Bütün konuşulanları dinleyen Nebih Efendi, öğrencilerine bir ders vermek için ifriti serbest bırakır ve lambayı kırar. Buna şahit olan öğrencileri ise, Nebih Efendi’nin yanlış yaptığını, zira söz konusu ifritin, kendilerine hizmet etmesinin daha iyi olacağını düşünürler. Öğrencilerinin hangi duygular içerisinde olduğunu çok iyi bilen Nebih Efendi ise, onlara bir ders vermek ve bir ifrit değil, esasında her çağırmasında birer ifrit getirebileceğini ispat etmek için 40 defa ‘gel, gel, gel… ’ diye çağırır ve öğrencileri, her çağırmada bir ifritin geldiğini görür ve hocalarının büyüklüğünü anlarlar. Hocaları bu dersle, öğrencilerine başkalarına yük olarak yaşamanın doğru olmadığını ve esas kişiye düşenin kendi geçimini kendi temin etmesi olduğunun anlatmaya çalışır” (Karakaş, 1996: 106-109).

Türbe, genellikle Perşembe öğleden sonra ile Cuma günü Cuma namazdan önce, dilek tutma amaçlı ve şifa amaçlı ziyaret edilir. Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar ve iş bulunmak isteyen gençler, dilek tutma amaçlı gittikleri ziyarette iki rekat namaz kılıp, dua ettikten sonra dilekte bulunur ve türbeden ayrılırlar. Bu uygulamalardan sonra dileklerinin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, tekrar ziyarete gidip burada tavuk veya horoz keserler. Türbenin yanında yemek yapma imkânı olmadığından dolayı, burada kesilen tavuk veya horozlar evlerde pişirilir. Bu yemekten hem kurban sahipleri yer hem de fakirlere dağıtırlar.

Diğer taraftan türbeye şifa amaçlı giden ziyaretçiler, Nebih Efendi kuyusundan çekilen ve şifalı olduğuna inanılan sudan içerler ve evlerine dönerken de bu sudan biraz götürürler.

4.1.13. Şıh Maksud (Şeyh Mesud) Türbesi Şanlıurfa Merkez İlçe, Şıh Maksud Mahallesi, Şıh Maksud tepesi üzerinde yer

alan türbe ziyaretidir. Türbe, Şıh Maksud’un medrese olarak kullandığı rivayet edilen zaviyenin içerisinde yer almaktadır. Türbenin içerisinde bulunan tabelada şu bilgileri vermektedir: “Şeyh Mesud, Hoca Ahmet Yesevi’nin öğrencilerinden olup, Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında görev almış bir Alperen’dir. Türk Devletlerinden Zengiler’in (1144- 1182), Eyyubiler’in Urfa’ya hakim oldukları (1182-1234) sırada, Batı Türkistan yakınındaki Nişabur şehrinden öğrencileriyle Urfa’ya gelmiş ve bu zaviyeyi kurmuştur. Dört eyvanlı Selçuklu medreseleri planında inşa edilen zaviyenin her eyvanında, dört İslam mezhebinin biri ile ilgili ilimler tahsil ediliyor, zaviyenin güneybatısındaki mağaralarda öğrencilerin ikâmeti sağlanıyordu. Zaviyenin 100 metre batısındaki sarnıcın yanındaki kaya duvarı üzerinde yer alan Arapça kitâbede, sarnıcın

Page 43: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

34

H. 579 (M.1183) tarihinde Nişaburlu Said oğlu Mesud tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Zaviyenin de aynı tarihte yapıldığı tahmin edilmektedir. Zaviyenin bodrumunda yer alan ve girişi doğu dış cepheden olan mezar odasında bulunan beş mezardan birinin, Şeyh Mesud’a; birinin, kız kardeşine; diğer üçünün ise, öğrencilerine ait olduğu söylenilmektedir” (C. Kürkçüoğlu, 2002c: 61). Kaynaklarda, devrinin alim ve mutasavvıflarından biri oluğu belirtilen Şeyh Mesud’un, Ahmet Yesevi’nin yetiştirdiği öğrencilerden biri olduğu rivayet edilmektedir. Söz konusu kaynaklarda Şeyh Mesud ve zaviyesi ile ilgili konu edilen bir rivayet göre, “Anadolu’yu İslamlaştırmak ve Türkleştirmek üzere Anadolu topraklarına gelen Şeyh Mesud, Urfa’yı çok sever ve buraya bir zaviye yapıp öğrenci yetiştirmeyi ister. Şeyh Mesud zaviyenin inşası ile uğraştığı esnada, yoldan geçen tanımadığı bir askerden çevrede bulunan taşları toplayıp kendisine getirmesini ister. Şeyhin bu isteğini kabul eden asker, kendisinden istenilen taşları toplar ve şeyhe getirir. Askerin bu davranışından çok etkilenen Şeyh Mesud, ‘Allah seni Mısır’a sultan yapsın’ diye askere dua eder. Anlatıldığına göre, Şeyh’in duasını kabul eden Allah, söz konusu askeri Mısır’a sultan eder.” Aynı konu ile ilgili diğer bir rivayete göre ise, “Şeyh Mesud’un zaviyenin inşası için taş topladığı sırada, yoldan geçen süvari birliğinin komutanının atı, ürker ve bu duruma çok kızan komutan askerlerine Şeyh Mesud’u kırbaçlattırır. Hak etmediği bir cezaya çarptırılmasına dahi kızmayı ya da beddua etmeyi düşünmeyen Şeyh Mesud, süvari birliğinin komutanına ‘Allah seni Mısır’a sultan yapsın’ diye dua eder ve söz konusu komutanın daha sonra Mısır’a sultan olduğu anlatılır. Daha sonraki bir dönemde şeyhin öldüğünü duyan Mısır sultanı, Urfa’ya gelerek günümüzde mevcut olan türbeyi inşa ettirir” (Karakaş, 1996: 62-67).

Zaviyenin girişi, batı tarafta bulunan ahşap bir kapı ile sağlanmaktadır. Dört eyvanlı olarak inşa edilen zaviyenin ortasında üzeri yarım kubbe ile kapatılmış bir avlu bulunmaktadır. Şıh Maksud’a ait olduğuna inanılan mezar, avlunun doğusunda bulunan eyvanın içersinde yer almaktadır. Mezarın bir metre yüksekliğindeki ahşap sandukasının üzeri, yeşil örtüler ile kapatılmıştır. Mezarın bulunduğu eyvan ile avlunun arası, ahşap bir camekân ve demir parmaklıklar ile bölünmüştür. Mezarın bulunduğu eyvanın girişi, kuzey taraftaki ahşap kapı ile sağlanmıştır.

Türbe, genellikle Cuma günü saat 10:00’dan sonra dilek tutma amaçlı veya şifa amaçlı kadınlar tarafından ziyaret edilmektedir. Evlenmek, çocuk sahibi olmak veya işe girmek isteyen ziyaretçiler, namaz kılıp dilek tuttuktan sonra dileklerinin kabul olması için kendilerine ait bir elbise, elbiseden bir parça, tespih, düğme, para, kurdele ve başörtüsü gibi eşyaları mezarın üzerine atmakta veya eyvanın önündeki parmaklıklar ile ziyaretin doğusunda ve kuzeydoğusunda bulunan dağdağan ağaçlarına ip veya çaput bağlamaktadır. Bütün bu uygulamalardan sonra isteyen ziyaretçiler, dileklerini eyvan ile avlunun arasında bulunan ahşap camekân üzerine yazarak ziyaret fenomenini tamamlarlar. Bu yazılar arasında: “Allah’ım! Gülizar’a yardım et!”, “Allah’ım Ali’ye iş nasip et!”, “Allah’ım Ayşe’ye çocuk ver!” gibi ifâdeleri görmek mümkündür.

Diğer taraftan türbeye nefes darlığı çeken hastalar ile romatizma hastaları şifa amaçlı gitmektedir. Söz konusu hastalar, sırtlarını veya ağrıyan yerlerini içerisinde Şeyh Mesud’un mezarının bulunduğu eyvanın demir korkuluklarına sürmekte ve akabinde

Page 44: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

35

imkân bulurlarsa, mezarın etrafında üç defa dönerek şifa aramaya devam ederler. Bütün bu uygulamalardan sonra, şeyhin kabri üzerine bir miktar para atan ziyaretçiler, türbeden ayrılırlar.

Yukarda konu edilen uygulamalara bağlı olarak, dileğinin kabul olduğuna veya hastalığının iyileştiğine inanan ziyaretçiler, daha sonraki bir dönemde tekrar türbeye giderek burada kurban kesip yemek yaparlar. Yapılan yemekleri o anda türbede bulunan diğer insanlarla birlikte yiyen ziyaretçiler, ziyaret fenomenini tamamlarlar.

4.1.14. Hacı Kerim Türbesi Şanlıurfa Merkez İlçe, Harran Kapı Kabristanlığı içerisinde bulunan türbe

ziyaretidir. Kesme taş malzeme kullanılarak sekizgen planlı bir şekilde inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Girişi, güney tarafta bulunan demir bir kapı ile sağlanmış olan türbenin içerisini aydınlatmak için açılmış altı pencere bulunmaktadır. Kapının üzerindeki türbenin Osmanlıca kitâbesinde şöyle yazılıdır: “Bu mezar seyyidler seyyidi, iyilik ve güzellikler babası, Seyyid Maksud oğlu Hacı Ali’nindir. Allah’ın rahmetine kavuştuğu Rebiülevvel 1003 (Kasım 1594) tarihinde burası inşa edildi.” Türbe içerisinde Hacı Kerim isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarından başka biri, Seyyid Ali’ye; ikisi, Hacı Kerim’in iki oğluna; biri, Hacı Kerim’in kızına ve son biri ise, Şeyh Hüseyin isimli bir kişiye ait olduğuna inanılan beş mezar daha bulunmaktadır. Hacı Kerim’e ait olduğuna inanılan mezar, diğer beş mezar daha geniş ve daha uzun olup üzeri, yeşil renkli örtülerle kapatılmıştır. Söz konusu mezarın mezar taşında ‘Bütün yaratılanlar ölecektir.’ şeklinde bir yazı yer almaktadır.

Aslen Bağdatlı olan Hacı Kerim adındaki bu kişinin, Urfa’ya ne zaman geldiği bilinmemekle birlikte, ölüm tarihinin H. Zilkade 1234 (M.1876) olduğuna dair bir kayıt olduğu belirtilmektedir. Söz konusu zatın, erişmiş bir kul ve o dönem Urfa’sında Kadiri Tarikatının önde gelen isimlerinden biri olduğu rivayet edilmektedir (S. Kürkçüoğlu, 2002; 296).

Türbeye daha çok Perşembe günü, öğlen namazını müteakip kadınlar dilek tutma amaçlı gitmektedir. Dua edip dilekte bulunan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olup olmayacağını anlamak için türbe duvarına taş yapıştırırlar. Yapıştırılan taş düşmez ise, tutulan dileğin kabul olacağına; aksi durumda ise, dileğin kabul olmayacağına inanılır. Dilekte bulunan ziyaretçilerden bazıları, dileğini türbenin giriş kapısı üzerine yazarak ziyaretten ayrılırlar.

Türbenin içerisinde bulunan altı mezardan birinde metfun olduğuna inanılan ve Şanlıurfa yöresinde Kral Kızı diye efsaneleşen kişinin Seyyid Maksud oğlu Seyyid Hacı Ali olduğu rivayet edilmektedir (C. Kürkçüoğlu, 2002c: 60; Güler ve S. Kürkçüoğlu, 2002: 245). Söz konusu kişiyle ilgili halk arasında ve kaynaklarda rivayet edilen Kral Kızı menkıbesi şöyledir: “Bilinmeyen bir zamanda, Urfa’da din ilimleri eğitimi alan bir öğrenci vardır. Bu öğrenci eğitimini tamamlayıp diplomasını alacağı zaman bir savaş çıkar ve birçok genç gibi bu öğrenci de ülkesini savunmak için savaşa katılır. Savaş neticesinde birçok asker düşmana esir düşer. Esirler arasında, söz konusu bu öğrenci de vardır. Düşman askerleri, savaş neticesinde esir almış oldukları askerleri, köle olarak

Page 45: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

36

kullanmak bahanesiyle kendi ülkelerine götürürler. Ancak, esas amaçlarının bu askerleri köle olarak kullanmak değil, öldürmek olduğu sonradan anlaşılır. Zira, bu esirleri peyde pey öldürmeye başlarlar. Öldürülme sırası adı geçen öğrenciye geldiğinde, saraydan bir haberci gelerek kral kızının hizmetini görmesi için bir esir istendiğini söyler. Muhafızlarsa ellerinde öldürmedikleri tek esir olan öğrenciyi, haberciye verirler. Öğrenci artık ölümden kurtulmuş ve kral kızına hizmetçi olmuştur. Diğer taraftan, babasının tek kızı olan ve erkek gibi yetiştirilen Kral kızı, at binen, kılıç kuşanan, sabahları evden çok erken çıkıp akşamları çok geç dönen biridir. Kızın hizmetini gören öğrenci, prenses eve gelmeden önce evin bütün işlerini bitirir ve kendisine ayrılan odaya çekilir. Bu şekilde bir hayat tarzı hem prenses ve hem de öğrenci tarafından uzun bir süre devam ettirilir. Ancak sürekli memleket hasreti ve sıla özlemi içerisinde olan öğrenci, bazen dayanamaz ve ağlardı. Bu kadar iş ve üzüntü içerisinde dahi öğrenci Kuran-ı Kerim okumayı ihmal etmez. Öğrencinin yine böyle, Kuran-ı Kerim okuyup ağladığı biranda ansızın içeri giren prenses, öğrenciye okuduğu şeyin ne olduğunu ve niçin bu kadar içten ağladığını sorar. Cevaben kendisinin Müslüman ve okuduğu şeyinde İslam’ın kutsal kitabı olan Kuran-ı Kerim’den pasajlar olduğunu söyleyen öğrenci, okuduğu pasajların anlamını merak eden prensese, Kuran-ı Kerim ve İslamiyet hakkında bilgi verir. Öğrencinin verdiği bilgilerden çok etkilenen kızın kalbi, İslam’a ısınmaya başlar ve uzun bir süre geçmeden kız Müslüman olur. Müslüman olan kız, her gece öğrenciden gizlice ders alarak İslam’ı öğrenir ve vecibelerini yerine getirmeye çalışır. Bu şekilde aradan birkaç yıl daha geçer. Bir gün Kral Kızı her zamankinin aksine eve çok erken döner. Bu duruma çok şaşıran öğrencinin merakı, prensesin ‘Ben çok hastayım ve yakında öleceğimi sanıyorum. Müslüman olduğumu senden başka bilen olmadığı için beni eski dinimin adetlerine göre bütün altın ve ziynet eşyalarımla birlikte gömerler. Ben ölmeden önce babama seni serbest bırakmasını vasiyet ederim ki, babam benim bu son isteğimi kırmaz ve ben öldükten sonra seni serbest bırakır. Serbest kaldığın o gece gizlice gelir mezarımı açarsın. Sana mahrem olduğumdan dolayı, beni yıkayamayacağın için onun yerine teyemmüm eder, cenaze namazımı kılarsın ve daha sonrada mezarıma konmuş olan altın ve ziynet eşyalarını alıp memleketine dönersin.’ sözleriyle sona eder. Gerçekten konuşmanın üzerinden birkaç gün geçmeden kız ölür ve eski dininin adetlerine göre defnedilir. Bu işlemlerin akabinde kral, kızının vasiyetini yerine getirerek öğrenciyi serbest bırakır. Serbest kalan öğrenci, prensesin kendisinden istediği şeyleri yapmak üzere, gece gizlice prensesin mezarını açar. Mezarı açan öğrenci, mezardakinin prenses değil de, memleketteki hocası olduğunun görünce çok şaşırır. Belli bir süre sonra olayın verdiği şaşkınlıktan kurtulan öğrenci, mezarda bulunan altınları alarak memleketinin yolunu tutar. Yorucu bir yolculuktan sonra memleketin yetişen öğrenci, ilk iş olarak yolculuk esnasında kafasını kemiren o gece ki olayın sırrını çözmek için çalışmaya başlar. Prenses ile hocası arasında ilk anda kendisinin anlayacağı hiçbir ilişki bulunmadığını bilen öğrenci, yine de olayın düğümünün bu kişiler üzerinde çözüleceğini hissediyordu. Bu hislerle hareket eden öğrenci, ilk anda hocasın bulmanın doğru bir yaklaşım tarzı olduğunu düşünse de, hocasının birkaç gün önce öldüğünü öğrenmesi çok sürmez. Edinilen bu bilgilerden sonra olayın kurgusu daha ilginçleşir; çünkü, öğrencinin yaptığı hesap göre, hocası ile

Page 46: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

37

kral kızı aynı zamanda ölmüştür. İyice ilginçleşen olayın sırrını çözme isteği, daha bir artan öğrenci, o gece hocasının mezarını açması ile olay daha bir çıkmaza girer; çünkü, mezardaki hocası değil prensestir. İyice karışan ve sırlar yumağını haline gelen olayı çözmek için öğrenci, herkesten hocasının nasıl biri olduğunu sorar. Ahali, hocanın alim ve iyi birisi olduğunu söylese de öğrenci, aldığı bu cevaplardan tatmin olmaz ve hocanın hanımına gider. Hocanın karsı öğrencinin sorularına önce doğru yanıt vermek istemezse de öğrencinin ısrarına dayanamaz ve her şeyi olduğu gibi anlatmaya başlar: ‘Hoca her yönüyle iyi birisiydi. Yalnız cinsel ilişkide bulunduktan sonra yıkanmak kendisine ağır gelirdi. İşte bu Hıristiyanlarda yoktur diye, adeta onların adetini beğenirdi.’ Öğrenci böylece, Allah’ın, kafirlerin adetini beğenen ve onlara benzeyen bir alimin cesedini bir kafir mezarlığına, kafirlerin içinde Müslüman olan birinin cesedini de Müslüman mezarlığına nasıl naklettiğini gözleriyle görür ve olayın sebebini anlamış olur” (S. Kürkçüoğlu-Güler, 2002: 244-245).

4.1.15. Arş Hoca Türbesi Şanlıurfa Merkez İlçe, Yavuz Selim İlköğretim Okulu bahçesinde yer alan türbe

ziyaretidir. Türbeye kuzey tarafta bulunan cadde üzerindeki yeşil renkli bir kapıdan sonra gelen uzun koridor ile geçilir. Kesme taş malzemeden, kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Üzeri yeşil renkli örtülerle kapatılmış olan mezarın, Arş Hoca isimli kişiye ait olduğuna inanılmaktadır.

Kaynaklarda, Arş Hoca’nın asıl adının ne olduğunun bilinmediği belirtilmekle birlikte, 1930’lu yıllarda yaşamış evliya bir kişi olduğundan bahsedilmiştir. Bunun yanında, Evladı Resul olduğuna inanılan ve birçok keramet gösterdiğinden bahsedilen bu şahsın, devamlı olarak “Arş, Arş, Arş …” diye bağırdığı için kendisine “Arş Hoca” denildiği de rivayet edilmektedir (S. Kürkçüoğlu, 2002: 297). Yörede, söz konusu bu kişiyle ilgili şöyle bir menkıbe anlatılır: “Aslen Urfalı olan Hacı Mustafa Ergun isminde bir kişi, I. Dünya Savaşı sırasında Suriye’de askerlik yapmaktadır. Mustafa Ergun’un bağlı olduğu birliğin paşasına, kendisini çekemeyenler bir konuda iftira ederler. Söz konusu paşanın, komutanları bu olayın iç yüzü öğrenilinceye ve mahkeme son kararı verinceye kadar paşanın elindeki yetkiyi kısıtlama ve asker sayısını azaltma kararı alırlar. Kendisi hakkında alınan ve hemen uygulamaya konulan karara dayanmayan paşa, Urfalı olduğunu bildiği Mustafa Ergun adındaki askerini yanına çağırır ve Arş Hoca’yı tanıyıp tanımadığını sorar. Sorusuna olumlu cevap alan paşa, adı geçen askere bir hafta izin verir ve ‘Arş Hocaya git davanın lehimize bitip bitmeyeceğini öğren.’der. Paşanın emri üzerine tez elden Urfa’ya gelen bu asker, Arş Hoca’yı Dabbakhane kahvesinde bir iskemle üzerinde uyurken bulur, ancak bu anda rahatsız etmek istemez. Bir gün sonra Arş Hoca’yı aynı kahvehanede bulan asker, paşanın kendisine söylediği sorunun cevabını hocadan ister. Bu isteklere kızan Arş Hoca, küplere biner ve karşısındaki askere küfreder. Kendisine niye küfür edildiğini anlayamayan asker, şaşkınlık içerisinde kahvehaneden ayrılır ve Suriye’de bulunan birliğine gitmek üzere yola koyulur. Birliğine vardığı zaman sorusunun cevabını merak eden paşaya olanları bir bir anlatır. Söz konusu asker, getirdiği cevaptan kendisi bir şey anlamadıysa da, paşa

Page 47: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

38

aldığı cevaba çok sevinir. Zira, Arş Hoca’nın huyunu ve kerametini bilen paşa, hoca bir şeye kızdığında o şeyin olumlu; kızmadığında ise, olumsuz olacağını bilmektedir. Gerçekten de davanın sonuçu, paşanın tahmin ettiği gibi olur ve paşa kendisini töhmet altında bırakan bu olaydan alnının akı ile çıkar” (Karakaş, 1996: 37).

Konu edilen türbeye genellikle sınav kazanmak, çocuk sahibi olmak veya huzurlu bir aile ortamına kavuşmak isteyen kimseler, dilek tutma amaçlı gitmektedir. Ziyaretin giriş kapısı önünde dua edip dilekte bulunan ziyaretçiler, kapının yanında bulunan beyaz levha üzerine dileklerini yazarak ziyaretten ayrılırlar. Bu yazılardan türbede dilekte bulunan ziyaretçilerin ne tür ifâdeler kullandıklarını anlamak mümkündür. Bunlar arasında “Allah’ım kocam eve dönsün!”, “Allah’ım çocuklarımı genişliğe çıkar!”, “Koçali okulu kazansın!”, “Çocuk ver!” gibi ifadeler bulunmaktadır. Bütün bunların akabinde dileğinin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, daha sonra tekrar türbeye giderek türbenin giriş kapısının yanına kına yakarlar.

Yukarda bahsedilen uygulamalardan ayrı olarak bazı ziyaretçiler, caddeden geçerken yönlerini türbeye dönüp, üç ihlas bir fatiha okuyarak yollarına devam etmektedir.

4.1.16. Şeyh Salih Türbesi Şanlıurfa Merkez İlçe, Peynirci Mahallesi, Et Balık Kurumu batısında yer alan

türbe ziyaretidir. Betondan malzeme kullanılarak inşa edilmiş olan türbeye, birkaç basamaklı merdivenle çıkılmaktadır. Şeyh Salih isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, türbenin ortasında yer almakta olup, üzeri yeşil örtüler ile bezenmiş, 50 cm yüksekliğinde ahşap bir sanduka ile kapatılmıştır. Girişi, doğu tarafta bulunan yeşil renkli ahşap bir kapı ile sağlanmış olan türbenin önünde, etrafı demir parmaklıklarla çevrilmiş bir avlu bulunmaktadır.

Halk arasında, Kadiri tarikatının kurucusu Abdulkadir Geylani’nin manevi oğlu olarak bilinen Şeyh Salih’in, asıl adının ve yaşadığı tarihin bilinmediği belirtilmektedir. Yine yörede, söz konusu kişinin darda kalanların imdadına yetiştiğinden bahsedilmektedir (S. Kürkçüoğlu, 2002: 297).

Ziyarete genellikle Perşembe günü öğleden sonra, kadınlar şifa amaçlı veya dilek tutma amaçlı gitmektedir. Daha çok kulağı duymayan, dili lal olan ve halk arasında cin çarpması olarak adlandırılan psikolojik sorunu olan hastalara iyi geldiği söylenen ziyarete götürülen hastaların elleri mezarın üzerine konularak dua etmeleri temin edilmeye çalışılır. Bu uygulamaya başvuran hastaların şifa bulacağına inanılır.

Diğer taraftan evlenmek veya çocuk sahibi olmak isteyen ziyaretçiler, dua edip dilekte bulunduktan sonra “Allah’ım bu dileğim kabul olursa, ziyarette kurban keseceğim.” veya “Bir kilo kına yakacağım.” diyerek adakta bulunurlar. Daha sonra dileklerinin kabul olması için avlunun demirlerine ve avlu içerisinde bulunan dut ağacına çaput bağlayan ziyaretçiler, Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde uygulandığı gibi, dileğin kabul olup olmayacağını anlamak için türbe duvarına taş yapıştırılır. Yapıştırılan taş düşmezse, dileğin kabul olacağına; aksi durumda ise, dileğin kabul olmayacağına inanılır.

Page 48: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

39

Bütün bu uygulamaların akabinde, dileğin kabul olduğuna inanan kimseler, daha sonra tekrar türbeye giderek burada adağına göre ya kına yakmakta ya da tavuk kesmektedir. Yörede türbeye kurban adayan kişinin, kestiği bu kurbanın etinden yemesinin haram olduğuna inanılır. Bu sebepten dolayı, kesilen kurban eti pişirilmeden fakirlere verilir.

4.1.17. Şah Muhammed Türbesi Şanlıurfa Merkez İlçe’ye bağlı, Kısas Kasabası içerisinde yer alan türbe

ziyaretidir. Sekizgen planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, sekizgen bir kubbe ile kapatılmıştır. Söz konusu plana uygun olarak, türbeyi aydınlatmak için sekiz yöne bakan, sekiz pencere açılmıştır. Türbenin doğusunda kadın, batısında erkek mescidi olarak kullanılan iki oda bulunmaktadır. Türbede Şah Muhammed ile kız kardeşi Fatma Hatun’a ait oldukları söylenen iki mezar bulunmaktadır.

Kaynaklarda, Şah Muhammed ile ilgili şu bilgileri vermektedir, “Abbasi devletinin kurulduğu sıralarda, Abbasilerin ünlü komutanlarından biri olan Eba Müslim Horasani komutasındaki birlikler ile Emevi orduları arasında, 40 sene süren savaşlar olur. Bu savaşlar esnasında, Harezm Beylerinden olan Şah Muhammed ve kız kardeşi Fatma Hatun, Eba Müslim Horasani komutasındaki birliklerin galip gelmesini ister; fakat savaşa müdahale etmezler. Şah Muhammed ve kız kardeşinin bu tutumu, Şah Muhammed’in avlanmaya çıkıp da Eba Müslim taraftarı oldukları için kırk kişiden otuz yedisinin öldürülmüş, geriye kalan üç tanesinin de konuşmamaları için dillerinin kesilmiş olduğunu gördüğü güne kadar sürer. Gördüğü bu durumdan çok etkilenen Şah Muhammed ve kız kardeşi, Eba Müslim tarafında mücadeleye girmeye karar verir ve kısa bir süre sonra kırk bin kişilik ordusuyla savaş katılır. Eba Müslim tarafında savaşa katıldığı zaman altın tahtını Eba Müslim’e hediye eden Şah Muhammed, uzun yıllar süren savaşların sonunda şehit düşer ve günümüzde türbesinin bulunduğu yere defnedilir” (S. Kürkçüoğlu ve Akbıyık, 2002: 329).

Türbeye daha çok Cuma günleri dilek tutma amaçlı gidilmesi yanında, şifa amaçlı da gidilmektedir. Ziyaretçiler, Şah Muhammed ve kız kardeşi Fatma Hatun’a ait olduğuna inandıkları mezarlarının başuçlarını, ortalarını ve ayakuçlarını öperek mezarların etrafında dönerler ve böylece ziyaretle ilgili ilk fenomeni tamamlarlar. Akabinde dua edip dilek tutan ziyaretçiler, türbenin kuzeyinde bulunan ve fide iken Nevşehir’in Hacı Bektaş Köyü’nden getirildiği belirtilen iki çam ağacına, çaput bağlayarak ziyaretten ayrılırlar. Bütün bunlardan sonra, dileğinin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, tekrar türbeye gidip avlu kapısının kuzeyinde bulunan siyah taşın üzerinde mum yakarlar.

Diğer taraftan çok az olmakla birlikte türbeye şifa amaçlı giden ziyaretçiler ise, ağrıyan yerlerini türbede bulunan mezarlara sürerek şifa bulacaklarına inanırlar.

Yukarıda anlatılan inanma ve uygulamalardan ayrı olarak, türbe içerisinde bulunan yeşil renkli sancağın keramet gösterdiğine inanılmaktadır. Yörede, sancakla ilgili anlatılan bir keramete göre, harmanı yanan bir kişi söz konusu sancağı türbeden alır ve yanan harmanın ortasına dikerse, rüzgar ters tarafa döner ve yangın anında söner.

Page 49: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

40

Bunun yanında söz konusu sancakla ilgili başvurulan diğer bir uygulama ise, eşyası çalınan bir kişi türbeye gider ve sancağa bir kurban keser. Daha sonra sancağı türbeden çıkararak köyün bütün evlerini dolaştırır ve evde bulunan kişilerin bu olayla ilgisi olup olmadığı dair onlardan yemin ister. Söz konusu sancağın, kendilerini çarpmasından korkan köylüler, olay ile ilgili bilgileri var ise, malı çalınan kişi ile paylaşırlar.

Ziyaretle ilgili yapılan başka bir uygulama ise, bahar ayları geldiğinde köyün gençleri köyün bütün evlerini dolaşarak, yemekte kullanılacak malzeme toplarlar. Toplanan malzeme, türbenin önüne kurulan büyük kazanlarda pişirilir ve daha sonra yemek köyün bütün evlerine dağıtılır. Böylece, yılın bereketli ve verimli geçeceğine inanılır.

4.1.18. Buharalı Şeyh Muhammed Ziyareti Şanlıurfa Merkez İlçe’ye bağlı, Kızlar Köyü sınırları içerisinde yer alan yatır

ziyaretidir. Etrafı, bir metre yüksekliğinde duvar çevrilmiş olan ziyaretin içerisinde yer alan ve Buharalı Şeyh Muhammed isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, beton malzeme kullanılarak 1 m yüksekliğinde inşa edilmiştir. (Bkz. Resim 2) Girişi, doğu tarafta bulunan bir kapı ile sağlanmış olan ziyaretin, güneydoğusunda ve batısında dilek ağacı olarak kullanılan dut ve çam ağaçları bulunmaktadır.

Ziyaretin yerinin tespiti konusunda halk arasında anlatılan bir menkıbeye göre: “Önceleri bugünkü ziyaretin olduğu yer, ekip biçilen bir tarla içerisinde yer almaktadır. Tarlası içinde büyük bir zatın mezarının varlığını bilmeyen tarla sahibi, tarlanın her yerini ekip biçtiği gibi tarlanın söz konusu olan bölümünü de ekip biçerdi. Bu yıllarda komşu köylerden birinde imamlık yapmakta olan Buharalı Abdurrahman Hoca isminde bir kişi, rüyasında kendilerinden çok önce vefat etmiş olan Buharalı Şeyh Muhammed’i görür ve bu kişi, Abdurrahman Hoca’ya mezarının söz konusu çiftçinin tarlası içinde bulunduğunu ve mezarı üzerinde ekim yapıldığını söyler. Sabah uyandığında gece gördüğü rüyanın tesirinden kurtulamayan Abdurrahman Hoca, mezarı üzerinde yapılan ekimin Şeyh Muhammed’e eza verdiği sonucuna varır ve ilk iş olarak tarla sahibine gider. Çiftçinin evine yetişen Abdurrahman Hoca, rüyasında gördüklerini bir bir çiftçiye anlatır ve son olarak tarlanın bu bölümünü ekmemesini ister. Abdurrahman Hoca’nın sözüne aldırış etmeyen çiftçi, ‘Şeyhlik dirilikte olur, ölülükte olmaz.’ der. Bu sözü duyan Abdurrahman Hoca, çiftçinin inat etmemesini istediyse de çiftçi, sözünden dönmez. Sözünden dönmeyen tarla sahibini o gece bir rahatsızlık yakalar ve söz konusu çiftçinin yüzü kararır. Çiftçinin inadı yüzünden bu hale geldiğini düşünen köylüleri, konu edilen çiftçiyi, Abdurrahman Hocaya yetiştirirler. Yaptığı işten pişman olan çiftçi, eski sağlığına kavuşunca, Abdurrahman Hoca’nın işaret ettiği yere Buharalı Şeyh Muhammed’in mezarını yaptırır.”

Ziyarete genellikle Çarşamba günleri felçli, romatizmalı veya psikolojik sorunu olan hastalar şifa amaçlı götürülür. Burada namaz kılıp dua ederek ziyaretle ilgili ilk fenomeni tamamlayan hasta yakınları, daha sonra birkaç dakika dahi olsa uyuması için hastayı ziyaretin yanına yatırıp buradan biraz uzaklaşırlar. Ziyaretin yanına yatırılan hastanın uyuması halinde iyileşeceğine inanılmakta ve konu ile ilgili halk arasında şöyle

Page 50: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

41

bir olay anlatılmaktadır, “Ağzı felç olup eğilen hastanın nasıl eski sağlığına kavuşacağını düşünen köylüleri sonunda kendilerine göre bir çözüm bulur ve hastayı komşu köyde bulunan ve hastalara şifa verdiğine inanılan hocaya götürmeye karar verirler. Komşu köye varan hasta yakınları, söz konusu hastayı, hocaya gösterir ve hastanın başına gelenleri anlatırlar. Hastanın halini gören hoca, köylülere çok kızar ve ‘Yanınızda Buharalı Şeyh Muhammed gibi büyük bir kişinin ziyareti varken niye bana geldiniz!’ der. Hastayı alarak hocanın dediği ziyaret götüren köylüler, hastayı hocanın tarif ettiği gibi mezarın yanın yatırır ve kendileri de, hastanın uyuması için biraz uzaklaşırlar. Ziyaretten uzaklaşmalarının üzerinden çok geçmeden hastanın ‘Ah! Ah!’ diye bağırdığını işiten köylüler ziyarete koşarlar. Köylüler, hastanın yüzünün düzelmiş olduğunu görünce hayretler içinde neler olduğunu sorarlar. Hasta, ‘Ak sakallı bir adamın gelip, yüzümün sakat yerine tokat vuracağını gördüm. Bende tokattan korunmak için yüzümü geriye çekmeye çalıştığım esnada uyandım ve yüzümün düzeldiğini fark ettim’ der.”

Bütün bu uygulamalardan sonra, hastasının iyileştiğine inanan kimseler, tekrar ziyarete giderek burada tavuk veya horoz kesip yemek yaparlar. Pişirilen yemekten hem kendileri yer hem de diğer ziyaretçilere ikram ederler. Daha sonra da artan yemeklerle birlikte, bir miktar parayı mezarın üzerine saçan ziyaretçiler, ziyaret fenomenini tamamlarlar.

Yukarıda anlatılan uygulamalardan ayrı olarak her yıl bahar aylarında çobanlar, köyün koyun ve keçilerine hastalık uğramasın diye sürülerini ziyaretin etrafında dolaştırırlar. Bu uygulamadan sonra, hayvanlara hastalık veya dert gelmeyeceğine inanılır.

4.1.19. Abdurrahman Bin Af Türbesi Şanlıurfa Merkez İlçe’ye bağlı, Abdurrahman Dede Köyü Cami’nin doğu

tarafında yer alan türbe ziyaretidir. Doğu-batı yönünde dikdörtgen planlı olarak inşa edilmiş olan caminin doğu ve batı yönlerinde eşit büyüklükte iki eyvan bulunmaktadır. Abdurrahman Bin Af’ın kendisine veya bir uzvuna ait olduğuna inanılan mezar, caminin doğusundaki eyvanın içerisinde yer almaktadır. Camiyle içerisinde mezarın bulunduğu eyvanın arası, ahşap bir camekân ile bölünmüştür. Mezarın 1,5 m yüksekliğindeki ahşap sandukasının üzeri, yeşil örtülerle kapatılmıştır.

“M. 652 yılında Medine’de vefat ettiği rivayet edilen” (Önkal, 1988: I, 157) Abdurrahman bin Af’ın naaşının, Şanlıurfa Merkez İlçeye bağlı Abdurrahman Dede köyündeki türbede olmadığını söyleyen yöre halkı, onun savaşta düşen bir uzvunun veya birkaç damla kanının burada bulunduğundan bahsetmektedir. Bununla birlikte türbede içerisinde bulunan ve üzerinde “Sahabeden Abdurrahman Bin Af’ M. 825” ibaresi yer alan Arapça bir kitâbe bulunmaktadır.

Ziyarete genellikle Perşembe, Cuma ve bayram günleri şifa amaçlı veya dilek tutma amaçlı gidilir. Ziyarete gidebilecek durumda olan hastaların, arka arkaya üç Cuma gecesi türbede yatmaları halinde iyileşeceklerine inanılmakla birlikte, günümüzde cami yetkililerinin, türbe içerisinde yatmaya izin vermedikleri belirtilmektedir.

Page 51: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

42

Günümüzde bu sebepten dolayı söz konusu hastalar, sadece dua ederek şifa aramaktadır. Diğer taraftan, ziyarete gelemeyecek durumda olan ve halk arasında “yatalak” hasta olarak isimlendirilen kişilerin elbiseleri, yakınları tarafından türbeye götürülür ve “Ya Rabbi! Hastamıza ya şifa ver, ya da canını alda onu azaptan kurtar!” diye dua edilerek mezarın üzerine bırakılır. Bu uygulamaların yanında, şifalı olduğuna inanılan mezar toprağı, hastaların içme suyuna katılarak hastalardan bu suyu içmeleri veya cilt hastalarının banyo suyuna katılarak bu su ile banyo yapmaları temin edilir. Böylece hastanın şifa bulacağına inanılır.

Öte yandan çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar ve evlenmek isteyen gençler, dilek tutmak için ziyarete giderler. Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar, evlerinde hazırlamış oldukları bez bebekleri mezarın yanına asarlar. Böyle yapan kadınların çocuğu olacağına inanılır. Evlenmek isteyen gençler ise, dua edip dilekte bulunduktan sonra dileklerinin kabul olması için mezarın üzerindeki yeşil beze, çatal iğne veya toplu iğne saplarlar. Bu esnada bazı ziyaretçiler “Ya Rabbi! Bu dileğim kabul olursa ziyarete dört metre bez nezrettim (adadım)” veya “Beş tane mum nezrettim.”diye dua ederek adakta bulunurlar. Adakta bulunan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olduğuna inandıklarında, tekrar türbeye giderek adadıkları bezleri veya mumları mezarın yanına bırakırlar.

Bütün bu uygulamalardan sonra, Şanlıurfa ve çevresindeki birçok ziyaret yerinde olduğu gibi burada da, üzerinde taşıyan kimseyi kazadan ve beladan koruyacağına inanılan mezarın sandukasından bir parça veya sandukanın üzerindeki yeşil bezden bir parça alan ziyaretçiler, ziyaret fenomenini tamamlarlar.

Yukarıda konu edilen inanmalardan ayrı olarak, yörede ziyaret üzerine yemin etme geleneği vardır. Yöre halkı, ziyaret üzerine yapılan yeminlerin Allah üzerine yapılan yeminler kadar muteber olduğunu belirtmektedir. Bir kişinin harmanına, mahsulüne veya hayvanlarına başka bir kişi zarar verir de bu olaya şahit veya şahit olduklarından kuşkulanılan kişiler bildiklerini söylemezler ise, o zaman mal sahibi, söz konusu kişileri ziyarete getirir ve burada gusül abdestti almalarını ister. Gusül abdestti alan kişiden konu ile ilgili bir şey bilip bilmediğine, şayet biliyorsa bildiklerini olduğu gibi anlatacağına dair ziyaret üzerine yemin etmesi istenir. Ziyaret üzerine yemin eden kişiler, ziyaretin kendilerini çarpacağından korkmaları sebebiyle gerçeği tüm çıplaklığıyla anlatma yoluna giderler. Gusül abdestti almak için hazırlanmış banyo yerleri günümüzde kaldırıldığı için ziyarette gusül abdestti alma adeti kalmakla birlikte, ziyaret üzerine yemin etme geleneği canlı bir şekilde devam etmektedir.

Ziyaret ve ziyaret etrafındaki başka bir uygulama ise, yörede ölen kimselerin türbenin yanına gömülme vasiyetidir. Yörede, ölen kişi şayet ziyaretin yanına gömülürse, yanında yattığı ziyaretin şefaatine nail olacağına inanılmaktadır. Bu inanmadan dolayı, sadece içerisinde türbenin bulunduğu Abdurrahman Dede köyünün cenazeleri değil, civar köylerin cenazeleri de küçük çocuklar hariç olmak üzere buraya gömülmektedir.

Page 52: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

43

4.1.20. Cabir El Ensar Türbesi Şanlıurfa Merkez İlçe’ye bağlı, Yardımcılar Köyü, Cabir el Ensar Cami’nin

içersinde yer alan türbe ziyaretidir. Kesme taş malzemeden, kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri kubbe ile kapatılmıştır. Batı tarafında bulunan kapı ile girişi sağlanmış olan türbenin, güney ve kuzey yönlerinde iki de penceresi bulunmaktadır. Cabir El Ensar’ın kendisine veya bir uzvuna ait olduğuna inanılan mezar, mermer malzemeden yapılmış olup üzeri, Allah ve Muhammed yazılı yeşil renkli örtülerle kapatılmıştır. Mezarın dört köşesinde, lale şeklinde yapılmış olan tespihlikler bulunmaktadır.

Türbede kendisinin veya bir uzvunun bulunduğuna inanılan Cabir el Ensar, hicretten 16 yıl önce (M.607) Medine’de doğduğu ve M.697 yılında vefat ettiği rivayet edilmektedir (Kandemir,1992: VI, 530-531). Hz. Muhammed ile birçok savaşa katılan ve Peygamber’in vefatından sonra Şam’ın fethinde bulunduğu bilinen Cabir el Ensar’ın, Hz. Ömer’in hilafeti döneminde Harran ve Urfa’nın fethine katıldığı ve İmam Bakır gibi şehit düşen bir uzvunun veya birkaç damla kanının gömüldüğü yere bu günkü cami ve türbenin yapıldığı belirtilmektedir. İmam Bakır cami ve türbesinin orijinalliğinin bozulmuş olmasına karşın, Cabir el Ensar cami ve türbesinin orijinal şekliyle kaldığından bahsedilmektedir (C. Kürkçüoğlu, 2002b: 122).

Ziyarete genellikle Cuma ve bayram günleri şifa amaçlı veya dilek tutma amaçlı gidilmektedir. Ziyarete daha çok spastik özürlü veya psikolojik sorunu olan hastalar şifa amaçlı götürülür. Türbede namaz kılıp dua eden hasta yakınları, daha sonra mezarın üzerinde bulunan ve kendisinde şifa verici bir güç olduğuna inanılan iki süpürge ile hastanın başı ve vücudunu ovarlar. Bu uygulamadan başka, nadiren olduğu belirtilmekle birlikte, bazı hastaların türbede gündüz 1-2 saat veya bütün bir gece yattıklarından da bahsedilmektedir. Bütün bu uygulamalardan sonra hastaların şifa bulacağına inanılmaktadır.

Diğer taraftan, evlenmek, çocuk sahibi olmak veya işe girmek isteyen kimseler, ziyarete dilek tutma amaçlı giderler. Dua edip dilekte bulunan ziyaretçilerden evlenmek veya işe girmek isteyenler, kendilerine ait bir çatal iğneyi, düğmeyi, yüzüğü, çay kaşığını, tespihi, elbiselerinden bir parçayı mezarın üzerine bırakırken; çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar ise, çocuk atletini mezarın üzerine bırakırlar.

Şanlıurfa ve çevresindeki birçok ziyaret yerinde olduğu gibi, burada da üzerinde taşıyan kimseleri kazadan ve beladan koruyacağına inanılan mezarın üzerindeki yeşil örtüden bir parça alınmaktadır.

Bütün bunların dışında, Dinler Tarihinde kansız kurban geleneği olarak bilinen bir takım yiyecek ve içeceklerin fakir fukaraya dağıtılması çerçevesinde, yöre halkından da adı geçen ziyarete giden kimselerin, köyün çocuklarına pasta, şeker veya çikolata dağıttıkları gözlenmektedir.

Page 53: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

44

4.1.21. Şeyh Rıyh Ziyareti Şanlıurfa Merkez İlçe’ye bağlı, Altun Köy’de bulunan büyük bir kayanın altında

yer alan yatır ziyaretidir. Kayanın altında bulunan mezarın boş mu dolu mu olduğunun bilinmediği yöre halkı tarafından belirtilmektedir.

Halk arasında, ziyaretin romatizma hastalığına ve evlenmek isteyenlere iyi geldiğinden bahsedilmektedir. Bu sebepten dolayı konu edilen ziyarete, romatizma hastaları ve evlenmek isteyip de evlenemeyen gençler, daha çok rağbet etmektedir.

4.2. AKÇAKALE İLÇESİ 4.2.1. Şeyh İsa Türbesi Akçakale İlçesi’ne bağlı, Akdiken Köyü’nde yer alan türbe ziyaretidir. Mescit ve

mezarın bulunduğu oda olmak üzere iki bölümden oluşan türbeye, kuzey tarafta bulunan bir kapı ile giriş sağlanmıştır. İçerisinde mezarın bulunduğu oda, kare planlı inşa edilmiş olup üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Kubbenin altında yer alan ve Şeyh İsa isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın üzeri, yeşil örtüler ile bezenmiştir.

Şeyh İsa isimli kişinin asıl türbesinin Suriye sınırları içerisinde bulunduğunu belirten yöre halkı, Akdiken Köyü’nde ki türbenin inşası ile ilgili şöyle bir olay anlatmaktadır, “Akdiken Köyü’ndeki Şeyh İsa türbesi inşa edilmeden önce, yöre halkından çocuğu olmayan kadınlar, Suriye’de bulunan Şeyh İsa türbesine gider ve bu türbede çocuk dilerler. Çocuğu olmayan kadınların Suriye’de bulunan türbeye gitmeleri uzun yıllar sürer ve bir gün Akdiken Köyü’nde yaşayan kadınlardan biri, rüyasında Şeyh İsa’yı görür. Şeyh İsa, bu kadına ‘Bu köyde bana türbe olarak bir yer hazırla! Ben oraya geleceğim.’der. Gördüğü rüyadan çok etkilenen kadın, rüyasında gördüğü kişinin isteğini emir telakki eder ve bugünkü türbeyi makam olarak inşa ettirir.”

Ziyarete genellikle Cumartesi, Pazar ve Bayram günleri kadınlar gitmektedir. Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde olduğu gibi bu türbeye de şifa amaçlı ve dilek tutma amaçlı gidilmektedir. Ziyaretin, daha çok beli ve başı ağrıyan hastalara şifa verdiğine inanılır. İki rekat namaz kılıp dua eden bu ziyaretçiler, daha sonra türbede yatarak uyumaya çalışırlar. Türbede belli bir süre uyuyan hastanın, şifa göreceğine inanılması yanında, türbeye bakan kişilerin önceden mezarın yanına bıraktıkları tuz ile türbenin suyunun da şifalı olduğuna inanılır. Bu inanmalar sebebiyle türbede uyuyan hastalar, söz konusu tuz ve sudan alıp yemeklerine ve hamurlarına katarak şifa aramaya devam ederler. Bu tuz ve suyun hasta olan hayvanlara da şifa verdiğine inanılır. Kendilerine bu tuz ve sudan verilen hasta hayvanların, kısa sürede iyileşeceğinden bahsedilir.

Türbeye evlenmek isteyen genç kızlar ve çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar, dilek tutma amaçlı giderler. Bu amaçla türbeye giderek dua edip dilek tutan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için mezarın üzerine tespih, boncuk, misvak, yüzük veya para gibi eşyalar bırakırlar. Bütün bu uygulamalardan sonra, türbenin güney tarafında

Page 54: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

45

bulunan dut ağaçlarına çaput bağlayan ziyaretçilerin, dileklerinin kabul olacağına inanılır.

Yukarda anlatılan inanma ve uygulamalardan ayrı olarak, yanında taşıyan kimseleri kazadan ve beladan koruyacağına inanılan mezarın üzerindeki yeşil örtüden bir parça alan ziyaretçiler, ziyaret fenomeni tamamlarlar.

4.3. BİRECİK İLÇESİ 4.3.1. Cemalleddin Türbesi Birecik İlçesi, Karşıyaka mezarlığı içersinde yer alan türbe ziyaretidir. Kesme taş

malzemeden kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Türbede kuzey ve güney yönündekiler geniş, doğu ve batı yönündekiler dar tutulmuş dört eyvan bulunmaktadır. Cemalleddin isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın ahşap sandukasının üzeri, yeşil örtü ve seccadelerle kapatılmıştır.

Ziyarete daha çok Cuma, Pazar ve bayram günleri kadınlar gitmektedir. Ziyarete evlenmek, derslerinde başarılı olmak ve çocuk sahibi olmak isteyen kişiler, dilek tutma amaçlı gitmektedir. Türbede iki rekat namaz kılıp, dua ettikten sonra dilekte bulunan ziyaretçilerden bazıları, dileklerini mezarın ahşap sandukası üzerine yazarak ziyaretten ayrılırlar. Bu yazılardan türbede dilekte bulunan ziyaretçilerin, ne tür ifadeler kullandıklarını anlamak mümkündür. Bunlar arasında, “Allah’ım bize sağlık ve işlerimizde başarılar ver…”, “Allah’ım bize derslerimizde başarılar ver.”, “ Allah’ım Emre’ye hayırlı bir kader ver.”, “Belgin’e çocuk ver.” “ Ayşe’ye hayırlı bir eş ver.” v.s. örnek olarak gösterilebilir.

Türbe, Karşıyaka mezarlığı sınırları içerisinde kalmadan önce, dileğinin kabul olduğuna inanan ziyaretçilerin türbede tavuk veya horoz kesip, yine burada yemek yaptıklarını belirten yöre halkı, günümüzde ise, mekânın müsait olmaması sebebiyle bu uygulamanın burada değil de, ziyaretçilerin evlerinde yapıldığından bahsetmektedir.

4.3.2. Şıh Hasan Türbesi Birecik İlçesi, Kurtuluş Mahallesi, Şıh Hasan Bahçelerindeki mezarlık içerisinde

bulunan türbe ziyaretidir. Kesme taş malzemeden, kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Ziyaretin doğuya bakan giriş kapısı üzerinde, yazısı tamamen silinmiş bir inşa kitâbesi bulunmaktadır. Şıh Hasan isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın ahşap sandukasının üzeri, yeşil örtü ve seccadelerle bezenmiştir. Türbeyi ziyaret ettiğimizde, mezar taşı üzerine bırakılmış bir kadın başörtüsü ve bir de bebek yastığı gördük.

Halk arasında buranın ziyaret yeri olması ile ilgili şöyle bir olay anlatılmaktadır, “Günümüzde türbenin bulunduğu yerde önceleri, uzun ve girişi çok dar olan bir mağara bulunmaktadır. Kan davasından kaçan Şıh Hasan, uzun bir müddet hasımlarına görünmemek için söz konusu mağaraya sığınır. Şıh Hasan’ın bu mağarada saklandığını bilen ağası, hem ona yemek götürmek, hem de halini hatırını sormak için mağaraya

Page 55: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

46

gelerek ona seslenir. Kan davalılarından çok korkmuş olan Şıh Hasan, gelen kişinin hasımları olduğunu düşünür ve mağaranın daha kuytu bir yerine gider. Seslenmelerine cevap alamayan ağa, burayı terk edince; iyi de tanımadıkları Şıh Hasan’ın mağaranın neresine gittiğini çok merak eden yöre halkı, onu aramak için mağaraya girdiyseler de Hasan’ı bulamazlar. Bunun üzerine, söz konusu kişinin büyük bir zat olduğunu anlayan yöre halkı, Şıh Hasan’ın mezarını buraya yaparlar.”

Ziyarete genellikle Cuma günleri evlenmek isteyen gençler ile çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar dilek tutma amaçlı gitmektedir. Türbede namaz kılıp dua ettikten sonra dilek tutan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olup olmayacağını anlamak için iki tür uygulamaya başvururlar. Bunlardan ilki, Şanlıurfa ve çevresinde birçok ziyaret yerinde uygulanan türbenin duvarına taş yapıştırmadır ki, yapıştırılan taş düşmez ise, dileğin kabul olacağına; aksi durumda ise, kabul olmayacağına inanılır. İkinci uygulama ise, türbenin kuzeyinde bulunan nar ağacına çaput bağlama uygulamasıdır. Bağlanan bu çaput kaybolursa, dileğin kabul olacağına; kaybolmazsa, dileğin kabul olmayacağına inanılır. Bütün bu uygulama ve inanmaların akabinde, dileğin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, daha sonra tekrar türbeye gidip burada tavuk veya horoz keserler. Kesilen kurbanın etinden pişirilen pilav, türbenin yanında bulunan evlere dağıtılarak ziyaret fenomeni tamamlanır.

4.3.3. Şeyh Müftah Türbesi Birecik İlçe kalesinin güneybatı köşesindeki burcun içerisinde yer alan türbe

ziyaretidir. Burcun bazı bölümlerinin türbe üzerine çökmüş olduğundan dolayı, Şeyh Müftah isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, günümüzde gözükmemektedir. Günümüzde, Şeyh Müftah’ın mezarının olduğuna inanılan yerde demir parmaklılardan yapılmış bir sanduka bulunmaktadır.

Şeyh Müftah’ın, Müftah ül- Ulum lakabıyla anıldığı, esas adının Ebu Yusuf Sekkaki olup, İmam Ebu Hanife’nin öğrencilerinden olduğu rivayet edilmektedir. Şeyh Müftah’a ait olduğuna inanılan mezarın, Birecik Kalesi zirvesinde yer alması sebebiyle ziyaretçi sayısının fazla olmadığı söylenmektedir. Ziyarete daha çok çocuğu olmayan kadınlar, dilek tutma amaçlı başvurmaktadır. Söz konusu ziyaretçiler, mezarın demir parmaklılardan yapılmış sandukası üzerinde bulunan yeşil bezi, belli bir süre bellerine bağlayarak çocuk diledikten sonra ziyaretten ayrılırlar. Bu şekilde dilekte bulunanların dileklerinin kabul olacağına inanılır.

4.3.4. Seyid Ali Türbesi Birecik İlçesi, Karşıyaka mezarlığı içerisinde yer alan türbe ziyaretidir. Beton

malzemeden, kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Girişi, doğu tarafta bulunan bir kapı ile sağlanan türbenin, güneyinde ziyaretin içerisini aydınlatmak üzere açılmış bir pencere bulunmaktadır. Seyid Ali isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın üzeri, yeşil bir örtü ile kapatılmıştır. Türbenin giriş kapısı önünde, Seyid Ali’nin çocuklarına ait oldukları belirtilen üç mezar bulunmaktadır.

Page 56: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

47

Halk arasında, ziyaretin yerinin belirlenmesi ve türbenin inşası ile ilgili şöyle bir olay anlatılmaktadır, “Ziyaretin yeri önceleri tam olarak bilinmezken; bir gün Mersinli zengin bir iş adamı, Seyid Ali’yi rüyasında görür. Seyid Ali, söz konusu iş adamına mezarının Birecik İlçesi Karşıyaka mezarlığı içerisindeki yerini tarif eder. Rüyasında gördüğü kişinin büyük bir zat olduğunu düşünen iş adamı, Birecik ilçesine gelerek rüyada kendine gösterilen yere bugünkü türbeyi yaptırır.”

Türbeye genellikle Cuma ve Pazar günleri her kesimden insan gitmekle birlikte, kadın ve öğrencilerin yoğunlukta olduğu gözlemlenmektedir. Kuran-ı Kerim okuyup dua ettikten sonra daha çok bir meslek sahibi olmak, derslerinde başarılı olmak veya ÖSS’yi kazanmak isteyen ziyaretçiler, dilek tutmaktadır. Dileklerinin mutlaka kabul olmasını isteyen bazı ziyaretçiler, dileklerini türbenin duvarına kazırlar. Bunlar arasında: “Polis olacağım.”, “ Doktor olacağım.”, “Sınavı kazanacağım.” şeklinde ifâdelere rastlamak mümkündür. Söz konusu ziyaretçiler, mezarın üzerine Kuran-ı Kerim, çiçek, havlu veya mendil bırakarak ziyaretten ayrılırlar.

Ziyarete dilek tutma amaçlı gidilmesi yanında şifa amaçlı da gidilmektedir. Şifa amaçlı gidenlerin başında romatizma hastaları gelmektedir. Söz konusu ziyaretçiler, dua edip mezarın yanında bir miktar uzandıkları taktirde, iyileşeceklerine inanırlar.

Bütün uygulamalardan sonra, türbeye gidiş amacının gerçekleştiğine inanan ziyaretçiler, türbede kurban kesmektedir. Kurbanın etinden pişirilen yemekten kendileri yedikleri gibi fakirlere de dağıtırlar.

4.3.5. Hasan Keşif Baba Ziyareti Birecik İlçesi, Meydan Mahallesi, Hasan Keşif Baba Sokak, 45 nolu evin avlusu

içerisinde yer alan yatır ziyaretidir. Hasan Keşif Baba’ya ait olduğuna inanılan mezarın mezar taşındaki ibareden söz konusu kişinin, 1812 yılında doğup 1875 yılında öldüğü anlaşılmaktadır. Etrafı beton ile çevrilmiş olan mezarın üzeri, topraktır. Yatırın doğusunda bulunan evin müze haline getirilen bir odasında, Hasan Keşif Baba’dan geriye kaldığı söylenen bir geyik boynuzu –Ki bunu borazan olarak kullandığı ve bununla insanları çağırdığı rivayet olunmaktadır.-, iki tane balta -Ki bunları da ormanda kaldığı yedi yıl kullandığı belirtilmektedir.- ve bir de sancak başlığı bulunmaktadır.

Hasan Keşif Baba’nın ölümünden sonra da dünyaya ait olan uygulama ve fiiller konusunda tasarrufta bulunduğuna inanılır. Yörede, konu ile ilgili şöyle bir olay anlatılır, “Hasan Keşif Baba’nın kızlarından biri, rüyasında babasını görür ve babası abdest almak için ondan su ister. Sabah kalkan kız, doldurduğu su ibriğini bir kuru havluyla birlikte mezarın baş ucuna bırakır. Daha sonra mezarın başına gittiğinde su ibriğinin boş, havlununsa yaş olduğunu görür. Kız, babasının mezardan kalkıp abdest aldığını düşünür ama kalbinin tam tatmin olması için bu eylemi birkaç defa tekrarlar. Bütün uygulamalarında aynı sonuça ulaşan kız, babasının ermiş ve büyük bir zat olduğunu anlar.”

Yörede, ölümünden sonrada dünyaya ait olan uygulama ve fiiller konusunda tasarrufta bulunduğuna inanılan Hasan Keşif Baba’nın, ölmeden önce de birçok keramet gösterdiğinden bahsedilmektedir. Halk arasında, anlatılan kerametlerinden bir tanesi

Page 57: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

48

şöyledir, “Aslen Urfalı olan Hasan Keşif Baba, yaşı dolunca akranları gibi o da askere gider. Ne var ki, belli bir süre sonra bulaşıcı olan amansız bir hastalığa yakalanır. Durumu öğrenen komutanları, konuyu tartışmak ve bir çözüme ulaştırmak için bir araya gelirler. Komutanlardan bir tanesi, hastalığın diğer askerlerde bulaşma tehlikesine karşı söz konusu askerin öldürülmesini teklif eder. Bu teklife kızan diğer bir komutan ise, ‘Onun canını biz mi verdik ki biz alalım. Allah verdi Allah alsın. Onu bir ormana bırakalım.’ önerisinde bulunur. İkinci öneri, orada bulunan diğer komutanlara da cazip gelince karar hemen uygulamaya konur ve adı geçen asker, bir ormana bırakılır. Yedi yıl bırakıldığı ormanda tek başına kalan bu asker, yedi yıllık süre zarfında yedi defa hacca gider. Hacca gitmeden geriye kalan zamanlarının da çoğunu Allah’a ibadetle geçiren asker, nihayetinde yakalandığı amansız hastalıktan kurtulur. Bu süre zarfında asker, sadece hastalıktan kurtulma değil; aynı zamanda keşfi açılmış ve dünyada olan biteni gören bir veli olmuştur. Nitekim elinde tuttuğu eleğe bakarak, o anda dünyada ne oluyorsa gören ve etrafındakilere anlatan şahsa, kendisinde bulunan bu olağanüstü hal dolayısıyla “Keşif Baba” ismi verilmiştir. Bütün bu olanlarda sonra halk, günümüzde mezarının olduğu mekâna bir ev yapar ve Hasan Keşif Baba’yı buraya oturturlar.”

Ziyaretin ev avlusu içersinde olması, bütün herkese açık olma özelliğini kaybetmesine yol açmış, ancak burayı bilen kısıtlı sayıda insanın ziyarete ettiği bir yer olmuştur. Ziyarete daha çok başı ağrıyan kimseler, şifa bulmak amacıyla gitmeyi yeğlemektedir.

4.3.6. Muhammed Ali Narikey Türbesi Birecik İlçesi, Saha Mahallesi, Atatürk İlkokulu Sokak, 60 nolu evin avlusunun,

doğu tarafındaki kaya yamacına oyulmuş iki bölümlü mağara içerisinde bulunan türbe ziyaretidir. Mağaranın batıya bakan kaya oyma kapısından, mescit olarak kullanıldığından bahsedilen genişçe bir mekâna; oranın kuzeydoğu köşesinde bulunan yuvarlak kemerli bir kapıyla içerisinde Muhammed Ali Narikey’e ait olduğuna inanılan mezarın bulunduğu odaya geçilmektedir. Söz konusu odayı, Muhammed Ali Narikey’in hayattayken çilehane olarak kullanıldığı rivayet edilmektedir. Bu odada, Muhammed Ali Narikey’e zamanından kaldığı belirtilen ve mezarın doğusunda ile batısında bulunan iki adet geyik boynuzunun, söz konusu kişinin yaydığı geyik sürüsünden bir geyiğe ait olduğu rivayet edilir. Yörede, böyle bir rivayet bulunmakla birlikte; bahsedilen geyik sürüsünü adı geçen şeyhten başka, gördüğünü söyleyen kimsenin çıkmadığı da belirtilmektedir. Bunun yanında, içerisinde Muhammed Ali Narikey’in yemek yediği söylenen, kayık şeklinde ve boyuna zincirle asılan keşkül isminde bir tabak ile aynı şahsa ait olduğu belirtilen siyah renkli bir hırka da türbede bulunmaktadır. Türbe duvarında bulunan tabelada, “Mutasavvıf ve Mütefekkir Rufai şeyhi, Muhammed Ali Narikey” ibaresi kayıtlıdır.

1900-1953 yılları arasında yaşadığı belirtilen Muhammed Ali Narikey’in, yaşarken de ölümünden sonra da keramet gösterdiğine inanılır. Yörede anlatılan ve şeyhin ölümünden sonra gösterdiğine inanılan bir keramet şöyledir, “Muhammed Ali Narikey ölümüne saatler kala kendisinin Karşıyaka mezarlığına değil de, çilehane

Page 58: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

49

olarak kullandığı mağaraya defnedilmesini vasiyet eder. Şeyhin vasiyetini değerlendiren aile büyükleri, cenazenin Karşıyaka mezarlığına defnedilmesinin daha uygun olacağı kararına varırlar. Alınan karar hemen uygulamaya konur ve o yıllarda Fırat nehri üzerinde köprü olmadığı için cenaze, Karşıyaka mezarlığına götürülmek üzere sala bindirilir. Sal yola çıkmadan önce çok sakin olan Fırat nehri, söz konusu sal nehrin ortalarına geldiğinde aniden coşar ve sal geri dönmek zorunda kalır. Cenazeyi Karşıyaka mezarlığına geçirmek için bundan başka altı girişimde daha bulunulur ama her defasında aynı sebepten sal nehrin ortasından dönmek zorunda kalır. Durumu gören aile büyükleri, şeyhin vasiyetine uyarak bugünkü yerine defnedilmesini söylerler.”

Türbeye genellikle Cuma ve bayram günleri şifa amaçlı gidilmektedir. Akıl hastalıkları, romatizma hastalığı ve göz rahatsızlıkları başta olmak üzere daha birçok hastalığa iyi geldiğine inanılan ziyarete götürülen hastalara, önce Muhammed Ali Narikey’e ait olduğu söylenen siyah hırka giydirilir. Adı geçen hırkayı giyen hasta, hırkayla birlikte, mezarın kuzey tarafında bulunan koyun postu üzerinde 1-2 saat yatar. Bu esnada, ellerinde şifa olduğuna inanılan Muhammed Ali Narikey’in akrabalarından herhangi bir kişi tarafından, ağrıyan yerleri ovulan hastanın iyileşeceğine inanılır.

4.3.7. Melik Tahir (Dahar) Türbesi Birecik İlçesi, Kurtuluş Mahallesinde yer altında inşa edilmiş türbe ziyaretidir.

Doğuya bakan dış kapıdan merdivenle inildikten sonra, ikinci bir taştan oyma kapıyla türbe bölümüne geçilmektedir. Melik Tahir isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, beton malzemeden yapılmıştır. Söz konusu mezarın mezar taşında, yörede “Melik Tahir’in Yeşili” olarak bilinen yeşil renkli bir örtü bulunmaktadır.

Ziyarete genellikle Çarşamba ve Cuma günleri kadınlar gitmektedir. Ziyaretin felçli çocuklar ve çocuğu olmayan kadınlara da iyi geldiğine inanılır. Konu ile ilgili yörede anlatılan rivayete göre, “Doktor olan Melik Tahir ve kız kardeşi Melek, küffarla yapılan bir savaşta adı geçen yerde şehit düşer ve oraya defnedilirler. Melik Tahir’in hayatta iken yürüyemeyen felçli çocuklara deva olan bir doktor olduğu söylenir.” Dolayısıyla şehit düşmüş olan Melik Tahir’in, felçli çocukları tedavi etme özelliğini hâlâ sürdürmeye devam ettiğine inanılır. Bu inanç sebebiyle felçli çocuklar şifa amaçlı ziyarete götürülür. Konuyla ilgili halk arasında bulunan inanmaya göre, “Melik Tahir ve 41 atlısı, her Cuma gecesi türbeye gelir ve burada abdest alıp namaz kıldıktan sonra ziyarete getirilecek felçli çocuklar için ilaç yapmak üzere malzemeleri havanda döver ve yaptıkları ilacı bırakarak kaybolurlar.” Konu ile ilgili bilgi aldığımız insanlara göre, Melik Tahir ve 41 atlısının havanda malzemeleri döverek ilaç yaptıkları sırada havandan çıkan sesler, yöre halkı tarafından sık sık duyulmaktadır. Adı geçen ilaç ve ziyaret toprağı, türbede görevli kadın tarafından felçli çocukların bacağına arka arkaya iki Çarşamba sürülür. İki haftalık süre zarfında, felçli çocuklara, ziyaretin içerisi süpürtülmeye çalışılır. Söz konusu çocukların, ikinci uygulamayı tam olarak başarmaları halinde mutlak surette iyileşeceklerine inanılır. İkinci haftanın Cumasında ise, hayır amacı ile esbeleş pilavı denilen yemek yapılır ve yedi komşuya dağıtılarak ziyaret fenomeni tamamlanır.

Page 59: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

50

Ziyarete felçli çocukların dışında, çocuğu olmayan kadınlar da rağbet etmektedir. Adı geçen kadınlar, türbe içerisinde bulunan ve “Melik Tahir’in Yeşili” olarak adlandırılan yeşil bezden bellerine bağlar ve hamile kalıncaya kadar bu kuşağı bellerinden çıkarmama yoluna giderler. Şayet bu uygulamadan sonra kadının oğlu olursa adı Tahir, kızı olursa adı Melek konulur.

4.3.8. Şıh Safi Türbesi Birecik İlçesi, Urfa Kapısı civarında bulunan türbe ziyaretidir. Kesme taş

malzemeden, kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Kuzey tarafta bulunan kapı ile giriş sağlanan türbenin doğu ve batı yönlerinde iki tane penceresi bulunmaktadır. Üzeri, mermer kaplanmış olan ve Şıh Safi ismindeki kişiye ait olduğuna inanılan mezarın taşında, “Şeyh Safi Horasani Merkadi” ibaresi bulunmaktadır. Türbenin batı tarafında kime ait olduğu hakkında bilgi bulunmayan bir daha mezar bulunmaktadır.

Türbeye daha çok Perşembe ve Cuma günleri kadınlar, dilek tutma amaçlı gitmektedir. İki rekat namaz kılıp, dua ettikten sonra dilekte bulunan ziyaretçiler, “Allah’ım dileğim kabul olursa ziyarete beş mum yakacağım.” diyerek adakta bulunurlar. Söz konusu ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için mezarın üzerine seccade, bebek yastığı veya başörtüsü bırakarak türbeden ayrılırlar. Bütün bu uygulamaların akabinde dileğinin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, daha sonra tekrar ziyarete gidip türbenin doğu penceresinde adadıkları mumları yakarak ziyaret fenomenini tamamlarlar.

4.3.9. Şıh Abdullah Türbesi Birecik İlçesi’ne bağlı, Mezre Kasabası girişindeki mezarlık içerisinde yer alan

türbe ziyaretidir. Kesme taş malzemeden, kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Türbeye kuzey tarafında bulunan bir kapı ile giriş sağlanmıştır. Şıh Abdullah isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın üzerinde, üstü yeşil örtü ve seccadelerle kapatılmış ahşap bir sanduka bulunmaktadır. Bu sandukanın baş ucunda asıl mezar taşı olduğu söylenen bir taş vardır.

Halk arasında buranın ziyaret yeri olması ile ilgili iki farklı rivayet bulunmaktadır. Bunlardan ilki: “Şıh Abdullah bir gün yürüyerek Şanlıurfa’dan Birecik’e gitmektedir. Yolda yaya giden kişiyi gören bir kamyon şoförü, yürümesine razı olmadığı bu adamı arabasına çağırır. Kamyoncunun teklifini kabul etmeyen Şıh Abdullah, bu şekilde gitmeyi yeğler. Tekfinini kabul etmeyen kişiye fazla ısrar etmeyen kamyoncu, onu geçerek yoluna hızlı bir şekilde devam eder. Yolun ilerisinde bulunan bir yokuşta araba yavaşladığı zaman az önce geçtiği kişinin önde gittiğini gören kamyon şoförü, çok şaşırmasına rağmen onu tekrar arabasına çağırır ama yine olumlu cevap alamaz. Söz konusu kişiyi tekrar geçen şoför, daha ilerideki başka bir yokuşta yine yavaşladığı zaman aynı kişinin kendisinin önünde gittiğini görünce iyice şaşkına döner. Şaşkınlıktan sonra kendisini toparlayan şoför, bu kişinin ulu bir zat olduğunu anlar ve yine arabasına

Page 60: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

51

çağırır ama teklifi kabul edilmez. Şoför, ulu bir zat olduğunu anladığı bu kişiyi takip eder ve günümüzde türbenin bulunduğu yer geldiklerinde bu kişi gözden kaybolur. Şoför, başından geçen bu olayı anlattığında çevrede bulunan kimseler, esasında şoförün anlattığı evsafta birine bu çevrede hiç rastlamadıklarını söylerler. Bunun üzerine bu kişinin söz konusu yerde yatan ulu zat olabileceğine inanılır ve böylece günümüzde mevcut olan türbe inşa edilir.”

İkinci rivayet ise, “Şıh Abdullah, bir ağanın yanında uzun yıllarca işçi olarak çalışır. Bir gün ağası hacca gitmek istediğini söyler ve çiftliğin emanetini Şıh Abdullah’a bırakarak gönlü huzurlu bir şekilde hacca gider. Ağanın hacda olduğu esnada içli köfte yapan ağanın hanımı, Şıh Abdullah’ı da yemeğe çağırır. Birlikte yemek yerlerken ağanın hanımı, ‘Abdullah! ağanda bu yemeği çok severdi.’der. Bunun üzerine Şıh Abdullah’ta, ‘Bir tabak koyda ağama götüreyim.’deyince; ağanın hanımı, ‘Abdullah içli köfteyi arkadaşları için istedi. Ancak söylemeye utandı.’ diye düşünür ve Abdullah’a bir tabak köfte verir. O sırada Hac’da bulunan ağaya görünen Şıh Abdullah, bir tabak sıcak içli köfteyi ağaya verir ve gözden kaybolur. Hac farizasını tamamlayan ağanın köye yetişeceği günü tahmin eden köylüleri, onu karşılamak için dönüş yoluna çıkarlar. Ağa ileriden göründüğünde elini öpmeye koşan köylülere, ‘Asıl eli öpülecek insan Abdullah’tır. Ona koşun.’ der. Ağanın sözlerini duyan Abdullah, sırrının ifşa olduğunu anlar ve kaçmaya başlar. Bu kovalamaca günümüzde mevcut türbenin olduğu yere kadar devam eder ve burada Abdullah gözden kaybolur. Gördüklerine inanamayan köylüler, söz konusu kişinin ulu bir zat olduğunu anlar ve kaybolduğu yer bu türbeyi yaparlar.”

Türbeye genellikle Perşembe ve Cuma günleri kadınlar dilek tutma amaçlı gitmektedir. Üç ihlas bir Fatiha okuyup dilek tutan ziyaretçiler, “Allah’ım dileğim kabul olursa, Şıh Abdullah türbesinde iki mum yakacağım.” veya “Tavuk keseceğim.” diyerek adakta bulunurlar. Dilekte bulunan ziyaretçilerden bazıları, dileklerinin kabul olup olmayacağını anlamak için iki çeşit uygulamaya başvurular. Bunlardan ilki, Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyarette uygulanılan taş yapıştırma geleneğidir. Sandukanın baş uçunda bulunan ve asıl mezar taşı olarak bilinen taşa, yapıştırılan taş düşmez ise, dileğin kabul olacağına; aksi durumda ise, dileğin kabul olmayacağı inanılır. İkinci uygulama ise, türbenin kapısı önünde bulunan dilek ağacına bağlanan çaput bağlandığı yerden kaybolursa, tutulan dileğin kabul olacağına; aksi olup da çaput bağlandığı dalda kalırsa, dileğin kabul olmayacağına yorumlanır.

Bütün bu uygulama ve inanmaların akabinde, dileğinin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, daha sonraki bir Cuma akşamı tekrar türbeye gidip, mum adamışsa bunları türbenin doğu tarafında bulunan pencerede yakarlar. Mum değil de kurban adayanlar ise, ziyaretin önünde kestikleri kurbanın etinden bulgur pilavı yaparlar. Pişirilen pilavdan hem kurban sahipleri yer hem de diğer ziyaretçilere ikram ederler.

Şıh Abdullah türbesine giden ziyaretçiler, Şanlıurfa genelinde gördüğümüz isim kazıma ve dileklerini türbenin çeşitli yerlerine yazma adeti yerine, dileklerini ve dertlerini, ziyarete sözlü bir şeklide anlatmayı yeğlemektedir. Türbeye gittiğimizde bizzat şahit olduğumuz bir olayda kadın ziyaretçilerden birinin, “Şıh Hazretleri biz,

Page 61: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

52

derdimizi ona anlatıyoruz ama yine de bizi eve kabul etmiyor. Sen canı hızlısın. Bunu Allah bir anlatsan.” dediğini duyduğumuzu ifade etmek istiyorum.

4.3.10. Şıh Şibli Ziyareti Birecik İlçesi’ne bağlı, Mezre Kasabası, belediye binası karşısındaki mezarlık

içerisinde bulunan yatır ziyaretidir. Dört tarafı iki metre yüksekliğinde duvarla çevrili olan ziyaretin üzeri açıktır. Ziyarete giriş, doğu tarafta bulunan bir kapı aralığı ile sağlanmıştır. Ziyaretin içerisinde Şıh Şibli isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezardan başka; Şıh Şibli’nin babası ve oğluna ait oldukları belirtilen iki mezar daha bulunmaktadır. Şıh Şibli’ye ait olduğu belirtilen mezar, yarım metre yükseklikte olup üzeri, yeşil örtü ve seccadelerle kapatılmıştır.

Yörede, Şıh Şibli’nin yakın tarihte yaşadığı belirtilmekle birlikte, hangi tarihte doğduğu ve öldüğüne dair kesin bir bilgi verilememektedir. Ocak sahibi oldukları belirtilen Şıh Şibli ailesinin, mallarına izinsiz el vuran kişilerin çarpılacağına inanılır. Konu ile ilgili yörede bulunan bir inanmaya göre, “Şıh Şibli ailesinin Mezre kasabası yakınlarında bulunan üzüm bağlarından izinsiz, üzüm almak için bağa giren kişileri insana benzeyen büyük bir yılan kovalamaktadır.”

Ziyarete daha çok Cuma günü akşam namazından sonra kadınlar, dilek tutma amaçlı gitmeleri yanında şifa amaçlı da gitmektedir. Evlenmek, murat almak veya çocuk sahibi olmak isteyen ziyaretçiler, Kuran okuyup dua ettikten sonra dilekte bulunurlar. Söz konusu ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için Şıh Şibli’nin mezarının baş uçunda bulunan güller ile ağaçlara çaput bağlar ve “Allah’ım dileğim olursa Şıh’ın mezarı başında bir mum yakacağım.” diye dua ederek adakta bulunurlar. Bütün bu uygulama ve inanmalara bağlı olarak, dileğinin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, sonraki bir Cuma akşamı tekrar ziyarete gelip adadığı mumları yakarak ziyaretten ayrılırlar.

Ziyarete daha çok romatizma hastaları ve herhangi bir şeyden korkmuş olan kimseler, şifa amaçlı götürülür. Adı geçen hastaların, ziyarette 1-2 saat yattıktan sonra iyileşeceğine inanılır.

4.3.11. Banasor Ziyareti

Birecik İlçesi’ne bağlı, Bilekli Köyü’nün batısında bulunan tepenin üzerinde yer

alan yatır ziyaretidir. Banasor ziyareti olarak bilinen yığma taştan yapılmış olan mezarın etrafı, yarım metre yüksekliğinde bir duvarla çevrilmiştir. Konu edilen mezarda, kimin naaşının olduğu ve bu şahsın ne zaman yaşadığı konusunda halk arsında, herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Ziyarete genellikle Çarşamba günleri saat 10:00’dan sonra kadınlar gitmektedir. Yörede, ziyarete erken gidenlerin, dileklerinin kabul olmayacağı gibi, aksine menfi tesirinin olacağına inanılır. Ziyarete daha çok evlenmek ve çocuk sahibi olmak isteyen ziyaretçiler, dilek tutma amaçlı giderken; felçli ve romatizmalı hastalar da şifa amaçlı gitmektedir. İki rekat namaz kılıp, dua ettikten sonra dilekte bulunan ziyaretçiler,

Page 62: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

53

dileklerin kabul olması için el büyüklüğündeki taşlara çaput bağlarlar. Çaput bağlanan taşı, mezar taşları arasına koyan ziyaretçilerin dileğinin gerçekleşeceğine inanılır. Şanlıurfa ve çevresinde bulunan diğer ziyaret yerlerinde farklı olarak, dileğin kabul olup olmayacağı anlamak için ziyaretin etrafında bulunan 4-5 tane el büyüklüğündeki taş üst üste konularak küçük taşlıklar oluşturulur. Ziyaretçiler bir hafta sonra ziyarete gittiklerinde üst üste koydukları taşlar, düşmeden kalmış ise, dileklerinin kabul olacağına; aksi durumda ise, dileklerinin kabul olmayacağına inanılır.

Ziyarete şifa amaçlı götürülen hastaların ağrıyan yerlerine, şifalı olduğuna inanılan ziyaretin taşı ve toprağı sürülür. Yörede, ziyarete gidip de şifa gören birçok hastadan bahsedilir. Bütün bu uygulamalardan sonra, ziyarette pişirilen bulgur pilavı burada bulunan herkesle birlikte yenilir ve söz konusu pilavın artanı, ziyarete ait olduğuna inanılan karıncalara dökülerek ziyaret fenomeni tamamlanır.

4.3.12. Şeyh Salih Türbesi Birecik İlçesi’ne bağlı, Ayran Kasabası’nın güneydoğu köşesinde bulunan tepe

üzerindeki türbe ziyaretidir. Kesme taş malzemeden, kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Türbeye giriş, kuzey tarafta bulunan bir kapı ile sağlanmıştır. Giriş kapısı üzerinde, yazıların silinmesi sebebiyle okunması çok güç olan bir inşa kitâbesi bulunmaktadır. İki başında uzun iki mezar taşı bulunan ve Şeyh Salih isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın üzeri, yeşil bir örtü ile kapatılmıştır.

Ziyaretin yerinin tespiti konusunda halk arasında şöyle olay anlatılmaktadır, “Hacca gitmeye karar veren Şeyh Salih, aynı yıl bu kararını gerçekleştirir. Hacın rükünlerini eda eden Şeyh Salih, çevrede bulunan bazı insanların hacın adap ve erkanına uymayacak bir takım uygunsuz hareketler yaptıklarını görür. Bu durumdan çok rahatsız olan şeyh, hacıların arasından kendisini tekrar Anadolu topraklarına atar (uçar) ve bugünkü türbesinin bulunduğu mekâna iner. Ömrünün geri kalanını burada geçiren Şeyh Salih, öldüğü zaman yine buraya defnedilir.”

Türbeye genellikle Cumartesi ve Pazar günleri murat almak veya evlenmek isteyen ziyaretçiler, dilek tutma amaçlı gitmektedir. Namaz kılıp dua ettikten sonra dilekte bulunan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için türbenin etrafında bulunan dağdağan ağalarına çaput bağlarlar. Bu uygulamanın akabinde “Allah’ım benim bu dileğim kabul olursa, Şeyh Salih türbesinde horoz veya tavuk keseceğim.” diye dua ederek adakta bulunan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olup olmayacağı anlamak için Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde olduğu gibi taş yapıştırırlar. Mihrap nişine bu amaçla yapıştırılan taş düşmez ise, dileğin kabul olacağına; aksi olursa, dileğin kabul olmayacağına inanılır. Bütün bu uygulamalardan sonra dileğinin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, tekrar ziyarete giderek adadıkları horoz veya tavuğu keserek burada yemek yaparlar. Yapılan yemek, o anda ziyarette bulunan diğer ziyaretçilerle birlikte yenilerek ziyaret fenomeni tamamlanır.

Diğer taraftan, ziyaretle ilgili önemli bir uygulamada askere giden gençlerin, ziyarete uğrama geleneğidir. Ayran Kasabası’ndan herhangi bir genç askere gitmeden iki gün önce bütün arkadaşları, aile fertlerinden erkek ve kadınlar toplanarak söz konusu

Page 63: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

54

ziyarete giderler. Türbeye vardıklarında genellikle büyük baş bir hayvan kurban ederek yemek yapar ve topluca yerler. Ziyaretten ayrılmadan önce, ailenin ileri gelen fertlerinden bir tanesi, türbenin etrafında bulunan küçük taşlardan bir tanesini alır ve askere gidecek gencin cüzdanına koyar. Bu esnada hem taşı koyan, hem de çevrede bulunan kimseler, gencin askerliğinin kolay ve kazasız belasız bitmesi için dua ederler. Daha sonra cüzdanına konan taşı çıkarmaması konusunda genci uyararak ziyareti tamamlarlar. Söz konusu uygulamanın, çok önceden başladığı ve günümüzde de canlı bir şekilde devam ettiği belirtilmektedir.

Ziyaretle ilgili geçmişte uygulanıp da günümüze kadar ulaşmayan başka bir uygulama ise, bütün köy halkının senede bir defa topluca türbeyi ziyaret etme geleneğidir. Bu uygulamada o yıl ilk doğuran hayvanların erkek yavruları, ziyaret için beslenir ve o gün geldiğinde orya götürülerek kurban edilir. Bu törene hayvan besleyen herkes katılır ve aynı uygulamayı yaparlar. Günün tespiti konusunda bir araya gelen köyün ihtiyar heyeti, bir karara varır. Varılan karar, bekçi aracılığı ile bütün köye duyurulur. Ancak bütün köyün topluca kurban kesme geleneği, 1970’li yıllardan itibaren terkedilmiştir.

4.3.13. Şıh Abdulkadir Ziyareti Birecik İlçesi’ne bağlı, Ayran Kasabasının güneybatı köşesinde bulunan derenin

içerisinde yer alan yatır ziyaretidir. Şıh Abdulkadir isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın üzerinde, demir parmaklıklardan yapılmış bir sanduka bulunmaktadır. Mezarın kuzey tarafında; ziyaretçilerin dinlenebilecekleri, hastalarını yatırabilecekleri, namaz kılabilecekleri, yemek veya çay pişirebilecekleri bir oda inşa edilmiştir. Yörede, Şıh Abdulkadir’in ne zaman yaşadığı konusunda herhangi bir malumat bulunmamaktadır. Ziyaretle ilgili bilgi aldığımız köylüler, babalarının babasında duyduğunu, o da büyük babasından şeklinde ifade etmişlerdir.

Yaşadığı dönemde sinirli ve asabi kişiliğe sahip bir insan olduğu söylenen Şıh Abdulkadir’in, bahçesinden nar, portakal, zeytin gibi meyveleri koparan insanlara çok kızdığı rivayet edilmiştir. Şıh Abdulkadir’in yaşadığı dönemdeki kişiliğini ölümünden sonra da devam ettirdiğine inanılır ve günümüzde Şıh Abdulkadir’in bahçesi olarak bilinen yerden meyve koparan kişilerin hastalanacağına inanılır.

Ziyarete genellikle halk arasında cinlenmiş olarak isimlendirilen psikolojik rahatsızlığı olan hastalar ile romatizmalı hastalar şifa amaçlı götürülür. Ziyarete götürülen hastalar, Şıh Abdulkadir’e ait olduğuna inanılan mezarın başında dua ettikten sonra, mezarın kuzeyinde bulunan odada 1-2 saat yatar ve böylece iyileşeceklerine inanırlar.

Page 64: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

55

4.4. BOZOVA İLÇESİ

4.4.1. Seyid Dede Ziyareti Bozova İlçesi’ne bağlı, Kepirce Köyü’nün 1 km batısında bulunan tepenin

üzerinde yer alan yatır ziyaretidir. Yaz -kış yeşil yapraklı bir “Alıç ağacı” altında bulunan ve Seyid Dede isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, beton malzemeden yapılmıştır. Mezarın her iki uçunda da iki uzun mezar taşı bulunmaktadır. (Bkz. Resim 3) Mezar taşında, “Seyid Dede Hazretleri” ibaresi bulunmaktadır. Etrafı 1 m yüksekliğinde duvarla çevrilmiş olan ziyaretin içerisinde; dut, alıç ve nar ağaçları vardır. Konu edilen mezarın kuzey tarafında ziyaretçilerin dinlenebilecekleri, ibadet edebilecekleri veya yemek yapabilecekleri bölümler bulunmaktadır. Halk arasında, Seyid Dede diye bilinen kişinin kimliği ve ne zaman yaşadığı konusunda herhangi bir malumat bulunmamaktadır.

Ziyarete daha çok Çarşamba günleri romatizmalı hastaların şifa amaçlı gitmeleri yanında, dilek tutma amaçlı da gidilmektedir. Ziyaretçilerin büyük çoğunluğu, birçok ziyaret yerinde olduğu gibi kadınlardan oluşmaktadır. Yörede, romatizma hastalığının şifa merkezi olarak görülen ziyarete götürülen hastalar, söz konusu mezarın başında dua ettikten sonra kuzey tarafta bulunan odalardan birinde yatarlar. Bu hastalar, uyuyabilir ve rüyalarında Seyid Dede’yi görürlerse, mutlak surette iyileşeceklerine inanılır. Bunun yanında hasta olan kişi, ziyarette uyuması halinde rüyasında Seyid Dede’yi göremese de, iyileşme oranının yüksek olduğundan bahsedilir. Halk arasında, ziyarete gittikten sonra iyileşen birçok romatizma hastasından bahsedilmektedir.

Daha çok romatizma hastalarının gittiği ziyarete az olduğu belirtilmekle birlikte evlenmek, çocuk veya erkek çocuk sahibi olmak isteyen ziyaretçiler de, dilek tutma amaçlı gitmektedir. Mezar başında dua edip dilekte bulunan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için mezarın başında bulunan alıç ağacına, ziyaretin avlusu içinde ve dışında bulunan diğer ağaçlara çaput bağlayarak ziyaret yerinden ayrılırlar.

Yukarıda konu edilen uygulama ve inanmalara bağlı olarak, ziyarete gittikten sonra hastalığının iyileştiğine veya dileğin gerçekleştiğine inanan ziyaretçiler, Seyid Dede’nin mezarının ayak uçunda “Ziyaretin hatırına” diyerek tavuk veya horoz keserler. Kurbanın etinden yapılan bulgur pilavı, o anda ziyarette bulunanlarla birlikte yenilir. Yine birçok ziyaret yerinde olduğu gibi burada da, pişirilen buğur pilavının artanı, ziyaretin kuşlarının ve karıncalarının yemesi için, insan ayağı değmeyen mezarın üzeri ve çevresine dökülür.

Bütün bunların dışında, ziyaretçilerin yanlarında getirdikleri halı, kilim veya seccade gibi eşyaların ziyarete bırakılması geleneği de mevcuttur.

4.4.2. Kaplan Baba Ziyareti Bozova İlçesi’ne bağlı, Avlak Köyü’nün 2 km kuzeyinde ve Adıyaman-Şanlıurfa

kara yolu üzerinde bulunan tepede yer alan yatır ziyaretidir. Kapan Baba isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, yaklaşık 3 m uzunluğunda taş yığma bir mezardır. Etrafı 1

Page 65: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

56

m yüksekliğinde taş duvarla çevrilmiş, avlu içerisinde bulunan mezarın kuzeydoğu köşesinde dilek ağacı olarak kullanılan bir palamut ağacı; kuzeybatı köşesinde ise, hasta ziyaretçilerin toprak aldıkları bir ocak bulunmaktadır. Kaplan Baba isimli kişinin kimliği ve ne zaman yaşadığı konusunda halk arasında, her hangi bir malumat bulunmamaktadır.

Ziyarete, genellikle ilkbahar aylarında ve Cuma günleri ailecek gidilmektedir. Söz konusu dönemde, ziyarete giden kişinin o yılki ürünlerinin bol ve bereketli olacağına inanılır. Beraberlerinde getirdikleri horoz veya tavuğu ziyaretin avlusunun dışında bulunan ve oturağa benzeyen bir taşın üzerinde kesen ziyaretçiler, kurbanın etiyle bulgur pilavı pişirirler. Yapılan pilav, o anda ziyarette bulunan ziyaretçilerle birlikte yenildikten sonra Şanlıurfa yöresinde bulunan bazı ziyaretlerde olduğu gibi pilavın artanı, ziyaretin kuşlarının ve karıncalarının yemesi için avlu içerisine saçılır.

Bu ziyaretle ilgili Şanlıurfa ve çevresinde fazla sık görülmeyen bir uygulamaya şahit olmaktayız. O da, her yıl hayvanların meraya çıkarılacağı bahar aylarında, sürüleri ziyarete götürme motifidir. Hayatını hayvancılık yaparak idame ettiren insanlar tarafından ziyarete çıkartılan hayvanlar, o yıl verimli olsun ve herhangi bir hastalığa yakalanmasınlar diye ziyaretin etrafında dolaştırılır. Bu esnada ziyaretin kuzeybatı köşesinde yer alan ocaktan alınan toprak, sulandırılarak hayvanların üzerine serpilir ve “Ya Rabbi! Kısmetlerini aç ve bahar ayları iyi geçsin!” diye dua edilir. Yörede, söz konusu topraklı sudan, içen hasta insanların da iyileşeceğine inanılır.

Yukarıda belirtilen konulardan ayrı olarak, çocuğu veya erkek çocuğu olmayan kadınlar ile evlenmeyi isteyen kızlar, dilek tutma amaçlı ziyarete giderler. Mezarın başında dua edip dilekte bulunan bu ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için mezarın baş ucunda bulunan palamut ağacına çaput bağlayarak ziyaretten ayrılırlar.

Yörede, ziyaretin bulunduğu tepe üzerinde yer alan 50 tane palamut ve dağdağan ağacı kutsal kabul edilmektedir. Zira, söz konusu ağaçların düşman askerleriyle savaşırken şehit düşen kimseler olduğuna inanılmaktadır. Dolayısıyla, bu ağaçların kurumuş olan dallarının dahi herhangi bir şekilde kullanılmasının felaket getireceğine inanılır.

Bu inanmaların yanında, Kaplan Baba ziyaretinden bazen çıkan bir ateş topunun, Göbekli tepeye gittiğinden bahsedilir.

4.4.3. Ziyaret Bozova İlçesi’ne bağlı, Kılçık (Eski adı Ağviran) Köyü’nün 200 m doğu tarafında

bulunan tepe üzerinde yer alan yatır ziyaretidir. Etrafı, 1 m yüksekliğinde taş duvarla çevrilmiş olan ziyarete batı tarafta bulunan bir kapı aralığı ile giriş sağlanmıştır. Ziyaret olduğuna inanılan mezar, yaklaşık üç metre uzunluğunda olup üzeri, taşlarla örülmüştür. Söz konusu mezarın, kime ait olduğu ve bu şahsın ne zaman yaşadığı hakkında halk arasında herhangi bir malumat bulunmamaktadır.

Ziyarete, daha çok ilkbahar aylarının Çarşamba günlerinde kadınların gittiğinden bahsedilmektedir. Yörede, Çarşamba sabah 8:30’da ziyarete gidildiği ve öğleden sonra 13:30’da ziyaretten inildiği anlatılır. Ziyarete, genellikle yılın ürünlerinin bereketli

Page 66: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

57

olmasını, evlenmeyi veya çocuk sahibi olmayı dilemek amaçlı giden ziyaretçiler, “Ziyaretin hatırı için” diyerek mezarın başında tavuk veya hindi kesip dilek tutarlar. Kurbanın etiyle pişirilen bulgur pilavını diğer ziyaretçilerle birlikte yiyen kurban sahipleri, dileklerin kabul olması için, mezarın kuzeydoğusunda bulunan toprak ocağına para atarak ziyaret fenomeni tamamlarlar.

Ayrıca ziyarete her türlü hastalığın şifası için de gidilir. Söz konusu mezarın başında dua edip hastalıklarının şifasını dileyen ziyaretçiler, buradan ayrılmadan önce mezarın kuzeydoğu ve batı köşelerinde bulunan ocaklardan aldıkları toprağı, sulandırarak peyde pey içerler. Bu uygulamadan sonra hastaların şifa bulacağına inanılır.

4.4.4. Ziyaret Bozova İlçesi’ne bağlı, Kılçık (Eski adı Ağviran) Köyü’nün Mermer mezrasının

girişinde bulunan yatır ziyaretidir. Ziyaret olduğuna inanılan mezar, 1,5 m uzunluğunda üzeri taş örülüdür. Adı geçen mezar, yöre halkı tarafından eskiden sarnıç olarak kullanıldığı belirtilen, yaklaşık 50 m çapında kaya oyma bir yer altı odasında bulunmaktadır. Mezarın bulunduğu yer altı odasına, güney tarafta bulunan 1 m genişliğinde bir geçitle inilmektedir. Söz konusu yer altı odasının tavanında, dışarı açılan 1 m çapında bir delik bulunmaktadır. Konu edilen mezarın bir kadına ait olduğu söylenmekle birlikte, bu kadının kimliği ve ne zaman yaşadığına dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Ziyarete genellikle ilkbahar aylarının Çarşamba günleri kadın ziyaretçiler, şifa amaçlı ve dilek tutma amaçlı gitmektedir. Ziyarete her türlü hastalığın şifası için gidildiğinden bahsedilmektedir. Dua edip Allah’tan hastalıklarına şifa isteyen hasta ziyaretçiler, mezarın batısında bulunan ocaktan aldıkları toprağı, sulandırıp içmeleri yanında; çamur haline gelene kadar yoğurup ağrıyan yerlerine de sürerler. Bütün bu uygulamalardan sonra hasta olan kişiler, ziyarette belli bir süre yatarak şifa aramaya devam ederler.

Ziyarete şifa amaçlı gitmenin yanında; bağlandığına inandığı kaderini açmak, evlenmek veya çocuk sahibi olmak isteyen ziyaretçiler de, dilek tutma amaçlı giderler. Dua edip dilekte bulunduktan bu ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için yer altı odasına inen geçidin batısında bulunan incir ağacına çaput bağlarlar. Akabinde dileğinin kabul olup olmayacağını anlamak isteyen ziyaretçiler ise, sarnıcın duvarlarına taş ve çaput yapıştırmakta veya sarnıcın duvarında bulunan çatlaklara taş dizmektedir. Başvurdukları uygulamaların sonucunu merak eden ziyaretçiler, bir hafta sonra tekrar ziyarete gittiklerinde yapıştırdıkları veya dizdikleri taş ve çaput düşmemiş ise, tutulan dileğin kabul olacağına; akis durumda ise, kabul olmayacağına inanırlar. Bütün bu uygulamalar sonucunda, dileğinin gerçekleştiğine inanan ziyaretçiler, buraya halı veya kilim gibi eşyalar bırakarak ziyaret fenomenini tamamlarlar.

Yukarıda konu edilen inanma ve uygulamalardan ayrı olarak, Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde olduğu gibi burada da, yanında taşıyan kişiyi

Page 67: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

58

muhtemel kaza ve belalardan koruyacağına inanılan ziyaret toprağı alma geleneği vardır.

Bunların dışında ziyareti parmakla göstermenin günah olduğuna inanılmasından ötürü, yöre halkı ziyareti parmakla göstermemeye çok itina göstermektedir.

4.4.5. Ziyaret Bozova İlçesi’ne bağlı, Kılçık (Eski adı Ağviran) Köyü’nün Mermer mezrasının

girişinde bulunan yatır ziyaretidir. Ziyaret olduğuna inanılan mezar, 2,5 m uzunluğunda üzeri taş örülüdür. Söz konusu mezar, etrafı 1 m yüksekliğinde taş duvarla çevrilmiş bir avlu içerisinde bulunmaktadır. Halk arasında bu ziyaretin daha önce zikri geçen sarnıçta bulunan kadın ziyaretin kocası olduğuna inanılmaktadır.

İlkbahar aylarının Çarşamba günleri her kesimden insan ziyarete gitmekle birlikte, birçok ziyaret yerinde olduğu gibi burada da kadınlar, ziyaretçilerin büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır. Halk arasında, bu ziyaret önemli olmakla beraber sarnıcın içerisinde bulunan kadın ziyaretinin gölgesinde kaldığı anlaşılmaktadır. Zira, esas kadın ziyareti için gelen misafirler, buraya kadar gelmişken kocaya ait olduğuna inanılan bu ziyareti de ihmal etmemektedirler. Burada dua edip dilekte bulunan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için mezarın güneyinde bulunan dut ağacına çaput bağlarlar.

Birçok ziyaret yerinde olduğu gibi bu ziyarette de, mezarın yanından alınan ve şifalı olduğuna inanılan toprak şifa amaçlı olarak, sulandırılarak içilmektedir.

4.5. CEYLANPINAR İLÇESİ 4.5.1. Şeyh Ömer Ziyareti Ceylanpınar İlçe mezarlığı içerisinde bulunan yatır ziyaretidir. Etrafı yüksekçe

briket bir duvarla çevrilmiş olan ziyaretin üzeri açıktır. Ziyarete giriş, güney tarafta bulunan yeşil renkli bir kapı ile sağlanmıştır. İki başında şeyhin adı, doğum ve ölüm tarihlerinin Türkçe ve Arapça yazılı olduğu iki mezar taşı bulunan ve Şeyh Ömer isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, beton malzemeden yapılmıştır.

Yörede, alim, takva ve keramet sahibi bir insan olduğu belirtilen Şeyh Ömer’in hayatta iken, kendisine şifa amaçlı gelen hastaları asası ile sıvazladığından bahsedilmektedir. Halk arasında anlatılan ve Şeyh Ömer’in gösterdiğine inanılan bir keramet şöyledir, “Haccın verdiği manevi hazdan yararlanmak için her yıl hacca giden Şeyh Ömer, bir hac döneminde her yılkinden farklı davranarak hacca gitmez ve memleketi Ceylanpınar’da kalır. Aynı yıl Ceylanpınar’dan Şeyh Ömer’i çok iyi tanıyan birçok kişi, hacca gider. Söz konusu hacılar, hac farizalarını ifa ettikleri sırada; Şeyh Ömer’in de tavaf edenler arasında olduğunu görür ve ‘Her halde bizden sonra geldi.’ diye düşünürler. Hac vazifelerini tamamlayan bu hacılar, dönüş yoluna kendilerini karşılamak üzere çıkanlara, Şeyh Ömer’in bu yıl kendilerden sonra hacca gidip gitmediğini sorarlar. Sorularına olumsuz karşılık alan hacılar, büyük bir şaşkınlık içinde

Page 68: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

59

kendilerinin onu tavaf ederken gördüklerini söyler ve Şeyh Ömer’in ermiş bir kişi olduğunu anlarlar.”

Ziyarete genellikle Perşembe günü öğleden sonra, Cuma günü sabah ile Cumartesi günleri kadınlar gitmektedir. Büyük çoğunluğu çocuğu olmayan kadınlardan oluşan ziyaretçiler arasında, şifa amaçlı veya dilek tutma amaçlı ziyarete gidenler de vardır. Ziyaretçilerin büyük çoğunluğunu oluşturan çocuğu olmayan kadınlar, şifa bulmak için adı geçen mezarın toprağından yerken; diğer hastalıklara yakalanmış olanlar ise, ağrıyan yerlerini mezara sürmektedir. Diğer taraftan dilek tutma amaçlı ziyarete gidenler ise, mezarın etrafında 7 tur dönüp dilek tuttuktan sonra, mezarın kuzeyinde bulunan çiçek ile ziyaretin dışında bulunan çam ağaçlarına çaput veya ip bağlarlar. Söz konusu ziyaretçiler, Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde uygulandığı gibi dileklerinin kabul olup olmayacağını anlamak için taş yapıştırırlar. Bu amaçla mezar taşına yapıştırılan taş, bir hafta sonunda düşmemiş ise, dileğin kabul olacağına; aksi halde ise, dileğin kabul olmayacağına inanılır.

4.5.2. Şeh Zerga Türbesi Ceylanpınar İlçe mezarlığı içerisinde bulunan türbe ziyaretidir. Dört ayak üzerine

kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Mermer malzemeden yapılmış olan ve Şeh Zerga isimli kadına ait olduğuna inanılan mezarın dört köşesinde de, üzerinde her hangi bir amblem olmayan yeşil renkli bezler bayrak şeklinde asılmıştır. Mezarın kadına ait olduğuna inanılması ve ziyarete kadınların çokça gidiyor olması sebebiyle söz konusu ziyarete “Kadın Ziyareti” de denilmektedir.

Asıl isminin Zerga Atilla olduğu ve 1936 yılında doğan Şeh Zerga’nın 1998 yılında vefat ettiği belirtilmektedir. Bunun yanında seyit ve takva sahibi bir kadın olduğu belirtilen Şeh Zerga’nın, kendisine şifa amaçlı gelen akıl hastalarını, korkmuş olanları, romatizma hastalarını ve özellikle de hasta olan çocukları okuyup başlarını sıvazladığı ve onlara okunmuş su verdiğinden bahsedilmektedir.

Ziyarete genellikle Perşembe günleri kadınlar gitmektedir. Her türlü hastalığın şifası için gidilen ziyarete, dilek tutma amaçlı da gidilmektedir. Ziyarete götürülen hastaların ağrıyan yerleri, mezara ait olduğuna inanılan kalınca sopa ile sıvazlandıktan sonra, ağrıyan yerleri mezara sürülerek şifa aranır.

Diğer taraftan evlenmek, çocuk sahibi olmak veya işe girmek isteyen ziyaretçiler ise, mezarın etrafında 7 tur dönüp dilek tuttuktan sonra, dileklerinin kabul olması için mezarın kuzeybatı köşesinde bulunan sopaya çaput bağlarlar. Bütün bunlardan sonra dileğin kabul olup olmayacağını anlamak isteyen bazı ziyaretçiler, mezar taşı üzerine taş dizerler. Daha sonra ziyarete gidildiğinde dizilmiş olan taşlar düşmemiş ise, dileğin kabul olacağına; aksi durumda ise, dileğin kabul olmayacağına inanılır.

Page 69: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

60

4.6. HALFETİ İLÇESİ 4.6.1. Peyam Hatun (Badem Hatun) Türbesi Halfeti İlçesi’ne bağlı, Balaban Köyü, Badem Hatun Mezrası’nın 500 m

kuzeyinde bulunan tepe üzerinde yer alan türbe ziyaretidir. Kesme taş malzemeden, kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Etrafı, 1,5 m yüksekliğinde duvarla çevrilmiş avlu içerisinde yer alan türbeye giriş, kuzey tarafta bulunan ahşap bir kapı ile sağlanmıştır. Peyam Hatun isimli kadına ait olduğuna inanılan 1,5 m uzunluğundaki mezarın üzeri, yeşil ve beyaz renkli örtülerle kapatılmıştır. Adı geçen mezarın, bir kadına ait olduğunu belirtmek için mezar taşına başörtüsü bağlanmıştır. Peyam Hatun’un kimliği ve yaşadığı dönemle ilgili net bir bilgi bulunmazken; söz konusu kadının ileri ki sayfalarda konu edeceğimiz Suruç İlçesine bağlı, Ziyaret köyünde türbesi olduğuna inanılan Şeyh Müslüm isimli kişinin, kız kardeşi olduğu şeklinde bir rivayet bulunmaktadır.

Ziyarete genellikle Cuma günleri kadınlar gitmektedir. Yörede, Peyam Hatun’un kadın olduğu için, erkeklerin türbesine gelmesini istemediğine dair bir rivayet bulunmaktadır. Böyle bir inanışın olduğunu bildiği halde, türbeye giren erkeklerin ileride sakat olacağına inanılır.

Ziyarete romatizma hastalarının şifa amaçlı gitmesi yanında, evlenmek isteyen genç kızlar da, dilek tutmak amaçlı gitmektedir. Ziyarete gidebilecek mecali olan romatizma hastaları, dua edip Allah’tan şifa diledikten sonra ziyarete ait olduğuna inanılan “T” şeklindeki tahtayı ağrıyan yerlerine sürer ve akabinde birkaç saat burada yatarak şifa aramaya devam ederler. Diğer taraftan ziyarete gidemeyecek durumda olan veya yatalak hasta olarak isimlendirilen insanların giydikleri elbiseleri, yakınları tarafından türbeye götürülüp “Allah’ım! hastamıza şifa ver.” diye dua edilerek türbe duvarına bırakılır. Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinin toprağı olduğu gibi, bu türbenin toprağının da şifalı olduğuna inanılır. Şifalı olduğuna inanılan toprak, sulandırılıp hastaya içirilerek, hastanın ağrıyan yerlerine sürülerek veya bizzat toprak hastaya yedirilerek şifa aranır.

Diğer taraftan adı geçen ziyarete dilekte bulunma amaçlı giden ziyaretçiler, dua edip dilek tuttuktan sonra dileklerinin kabul olması için ziyaretin avlusu içinde bulunan iki ağaç kütüğüne çaput bağlarlar. Dileklerinin kabul olup olmayacağını anlamak isteyen söz konusu ziyaretçiler, türbe duvarına taş veya çaput yapıştırır ve belli bir süre sonra türbeye gittiklerinde yapıştırdıkları çaput veya taş düşmemiş ise, dileğin kabul olacağına; aksi durumda ise, dileğin kabul olmayacağına inanırlar.

Ziyarete gittikten sonra iyileştiğine veya dileği kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, güçleri nispetinde büyük veya küçük baş bir hayvanı kendi evlerinde keserler. Bunun sebebi ise, konun edilen türbede kan akıtmanın doğru olmayacağı inanışıdır. Evlerde kesilip kanı akıtılan hayvanların pişirilmesi ve yenmesi işlemine ziyarette devam edilir. Daha sonra ziyaretçilerden bazıları, türbeye seccade, kilim veya halı gibi eşyalar bırakarak ziyaret fenomenini sonlandırırlar.

Page 70: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

61

Ziyaretle ilgili olarak Anadolu’nun birçok yöresinde uygulandığı gibi burada da ziyaretin etrafında bulunan köylülerin sürülerinin sütleri azaldığı zaman, hayvanların sütlerin çoğalması ve eski sağlıklarına kavuşmaları için, türbenin etrafında 7 defa döndürülür ve böylece hasta hayvanların iyileşeceğine inanılır.

Yörede, ziyarete ait olduğuna inanılan ağaçların dallarını veya ziyaretin taşlarını kendi işlerinde veya evlerinde kullanan kimselerin başına bela geleceğine inanılmaktadır. Bu sebepten ötürü yöre halkı, ziyarete ait olduğuna inanılan eşyaları kullanmamaya itina göstermektedir.

4.6.2. Seyyid Dede (Ebu Bekir) Türbesi Halfeti İlçesi’ne bağlı, Gülaçan Köyü’nde bulunan türbe ziyaretidir. Doğu batı

yönünde, dikdörtgen planlı inşa edilmiş olan türbenin, doğusunda erkek mescidi; batısında kadın mescidi bulunurken; bu ikisinin arasında ise, içerisinde Seyyid Dede’ye ait olduğuna inanılan mezarın bulunduğu oda yer almaktadır. Mezarın bulunduğu oda, kare planlı olup üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Girişi, batı tarafta bulunan bir kapı ile sağlanmış olan söz konusu odada biri, erkek mescidine; diğeri, kadın mescidine açılan iki pencere bulunmaktadır. Seyyid Dede isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, yaklaşık 2 m uzunluğunda olup üzeri, yeşil renkli örtülerle kapatılmıştır. Yörede, Seyyid Dede olarak bilinen bu kişinin kimliği ve ne zaman yaşadığı hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Ziyarete genellikle Çarşamba günleri kadınlar, şifa amaçlı veya dilek tutma amaçlı gitmektedir. Söz konusu ziyaretin daha çok akıl hastalarına ve felçli hastalara şifa verdiğine inanılır. Adı geçen hastalar, yakınlarının yardımı ile mezarın etrafında üç veya yedi defa döndükten sonra mezarın yanında 1-2 saat yatarlar. Hasta, mezarın yanında yatığı esnada beyaz sakallı ve beyaz elbiseli bir pir fani olarak tasvir edilen Seyyid Dede’yi rüyasında görürse, hastanın kesin iyileşeceğine inanılır.

Diğer taraftan evlenmek isteyen kızlar ile çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar, dua edip dilekte bulunduktan sonra dileklerinin kabul olması için, türbenin doğu ve batısında bulunan pencerelerin korkuluklarına çaput bağlar veya mezarın üzerine tespih, oya ve dileklerin yazılı olduğu kağıtlar bırakırlar. Dilekte bulunan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olup olmayacağını anlamak için Şanlıurfa ve çevresinde bulunan başka hiçbir ziyaret yerinde örneğini görmediğimiz türbe duvarına çamur yapıştırma uygulamasına başvurmaktadır. Duvara atılan çamur yapışırsa, dileğin kabul olacağına; aksi durumda ise, dileğin kabul olmayacağına inanılır.

Yukarda konu edilen uygulamalara ve inanmalara bağlı olarak, ziyarete gittikten sonra iyileştiğine veya dileğinin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, daha sonraki bir dönemde türbede kurban kesip yemek yaparlar. Bu ziyaretteki kurban kesme anlayışına göre, farklı amaçlarla ziyarete giden ve kurban kesme anında burada bulunan tüm ziyaretçilerin, kesilen kurbanın etinden yemeleri gerektiğine, aksi halde kesilen kurbanın kabul olmayacağına inanılır.

Birçok ziyaret yerinde olduğu gibi burada da ziyaretçiler, mekândan ayrılmadan önce mezarın üzerindeki bezlerden bir parça veya türbenin toprağından biraz alırlar.

Page 71: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

62

Alınan bezi veya toprağı yanında taşıyan kişilerin, olması muhtemel kaza ve belalardan korunacaklarına inanılmaktadır.

4.6.3. Şıh Muhammed Ziyareti Halfeti İlçesi’ne bağlı, Kantarma Köyü’nün 2 km güneyinde bulunan yatır

ziyaretidir. Etrafı, 1,5 m yüksekliğinde duvarla çevrilmiş olan ziyarete giriş, kuzey tarafta bulunan bir kapı aralığı ile sağlanmaktadır. Ziyaret avlusu içerisinde, Şıh Muhammed isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarından başka; dört mezar daha bulunmaktadır. Şıh Muhammed’e ait olduğuna inanılan mezar, yaklaşık 2 m uzunluğunda olup, beton malzemeden inşa edilmiştir. Şıh Muhammed’in ne zaman yaşadığı ve kim olduğuna dair herhangi bir malumat bulunmamaktadır.

Ziyarete genellikle Çarşamba ve Cuma günleri kadınlar gitmektedir. Ziyarete şifa amaçlı gidilmesi yanında, dilek tutma amaçlı da gidilmektedir. Adı geçen ziyarete, romatizma hastalığı başta olmak üzere birçok hastalığın şifası için gidilmektedir. Mezarın üzerinde bulunan 2 kg ağırlığındaki yuvarlak siyah renkli taşı, ağrıyan yerlerine süren hasta ziyaretçiler, mezarın batısında bulunan ocaktan aldıkları toprağı hem yemekte, hem de sulandırarak içmektedirler. Söz konusu ziyaretçilerin böylece yakalanmış oldukları hastalıktan kurtulacağına inanılır.

Evlenmek isteyen genç kızlar ile çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar, dua edip dilek tuttuktan sonra dileklerinin kabul olması için, ziyaretin doğusunda bulunan dut ve dağdağan ağaçlarına çaput bağlarlar. Bütün bunların akabinde, ziyaret yerinde kesilen tavuk veya horoz, o anda ziyarette bulunan diğer ziyaretçilerle birlikte yenir ve dileklerin gerçekleşmesi için topluca dua edilir. Topluca yenilen yemek ve yapılan duadan sonra, Dinler Tarihinde kansız kurban geleneği olarak adlandırılan bir takım yiyecek ve içeceklerin fakir fukaraya dağıtılması çerçevesinde, konu edilen ziyarete giden kimseler, yanlarında getirdikleri pasta, şeker ve çikolatayı o anda ziyarette bulunan çocuklara dağıtarak ziyaret fenomeni tamamlarlar.

Ziyaretle ilgili yapılan başka bir uygulama ise, ilkbahar ayları geldiğinde yılın bereketli geçmesi amacıyla çobanların yaptığı uygulamadır. Çobanlar, sürülerini ziyaretin etrafında 7 defa döndürdükten sonra meraya çıkarırlar. Böylece, yılın bereketli ve verimli olacağına inanılır.

4.6.4. Nemir Ziyareti Halfeti İlçesi’ne bağlı, Hilalli Köyü’nün 500 m kuzeydoğusunda bulunan tepenin

üzerinde yer alan yatır ziyaretidir. Etrafı, 1,5 m yüksekliğinde taş duvarla çevrilmiş olan ziyaretin içersinde, kimlere ait olduğu bilinmeyen iki tane mezar bulunmaktadır. Ziyaret olduğuna inanılan mezar, büyük bir dağdağan ağacı altında bulunmakta olup üzeri, taş örülüdür.

Ziyarete genellikle Çarşamba günleri çocuğu olmayan kadınlar ile az olduğu belirtilmekle birlikte romatizma hastaları, şifa amaçlı gitmektedir. Ziyaret şifa amaçlı giden hastalar, dua edip Allah’tan şifa diledikten sonra şifalı olduğuna inanılan ziyaret

Page 72: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

63

toprağını, sulandırarak içmekte veya ağrıyan yerlerine sürmektedir. Diğer taraftan ziyarette yemek yapmanın uğursuzluk getireceğine inanan yöre halkı, evlerinde hazırlamış oldukları şekerli katma isimli yiyeceği burada yemektedir.

4.7. HARRAN İLÇESİ 4.7.1. Şeyh Hayat-i Harrani Türbesi Haran İlçesi, Hayat-i Harrani Mahallesi, Hayat-i Harrani Cami’nin kuzeyinde yer

alan türbe ziyaretidir. Türbe, üzeri iki kubbe ile kapatılmış hol ile Hayat-i Harrani isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın bulunduğu oda olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. Söz konusu mezarın 1 m yüksekliğinde ahşap sandukasının üzeri, yeşil örtülerle bezenmiştir. Girişi, kuzey tarafta bulunan kapı ile sağlanmış olan türbede ikisi, güneyde bulunan camiye; üçü ise, batı taraftan dışarıya açılan toplam beş pencere bulunmaktadır.

Kaynaklarda, asıl ismi Hayat bin Kays olarak geçen ve Harran’da doğup büyüdüğü için kendisine Harrani denilen söz konusu bu kişinin evliya, alim, mutasavvıf ve ölümünden sonra bile dünya işleriyle ilgili tasarrufta bulunan dört evliyadan biri olduğundan bahsedilmektedir (C. Kürkçüoğlu, 2000: 54). Hayat-i Harrani’nin XII. yüzyılda Harran’da yaşayıp M.1185 tarihinde yine burada vefat ettiği ve türbesinin 1195 yılında inşa edildiği rivayet edilmektedir (S. Kürkçüoğlu, 2002: 296). Konuyu ele alan bazı kaynaklar, Hz. İbrahim’in babası Azer’in de günümüzde Hayat-i Harrani türbesi olarak bilinen bu yere defnedildiğinden bahsetmektedirler (Oymak, 1998: 81).

Kaynaklarda, yumuşak huylu, güler yüzlü, cömert biri olarak tanıtılan Hayat-i Harrani’nin, kerametleriyle tanınmış bir kişi olduğundan bahsedilmektedir (Uludağ, 1997: 240). Bunlara birkaç örnek verecek olursak: “Hayat-i Harrani ve öğrencilerinin çalıştıkları bir cami inşasında, sıra mihrabın yapımına gelir. Kıblenin belirlenmesi konusu, camiyi yapan usta ile Harrani’yi karşı karşıya getirir. Ustanın gösterdiği yönün kıble olmadığını iddia eden Harrani, söz konusu ustaya, ‘Önüne bak! Kıbleyi göreceksin.’ der. Harrani’nin parmağı ile gösterdiği yöne baktığında Kabe’yi gören usta, düşüp bayılır. Belli bir süre bu halde kalan usta, ayıldığı zaman Harrani’nin ermişlerden bir olduğunu anlar ve onun gösterdiği yöne doğru mihrap inşa eder.” Hayat-i Harrani’ye ait olduğuna inanılan diğer bir keramet ise: “Hayat-i Harrani ve arkadaşları, başka bir şehre gitmek üzere yolculuk ettikleri sırada, yol üzerinde bulunan ve Ummi Gaylan olarak bilinen bir ağacın altında mola verirler. Yolculuk edenlerin arasında bulunan ve Hayat-i Harrani’nin hizmetini gören kişi ‘Canım hurma çekti.’ deyince, Harrani bu kişiye altına oturdukları ağacı sallamasını söyler. Orda bulunan herkes gibi hizmetçi de adı geçen ağacın hurma ağacı olmadığını bildiği halde, kendi kendine ‘Şeyh’in bir bildiği vardır.’ deyip söyleneni tatbik eder. Sallanan ağaçtan yeşil yeşil hurmalar döküldüğünü görenler, şaşkınlıklarını gizleyemezler. Daha sonra dökülen hurmaları yiyen bu insanlar, yollarına devam ederler” (Düzen, 1992: 115). Diğer bir keramet ise: “Salihlerden olan bir kişi gemiyle yolculuk ederken, denizde fırtına çıkar. Fırtınanın Hint okyanusuna kadar sürüklediği gemi, daha fazla dayanamaz ve batar. Batan

Page 73: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

64

gemiden kopan bir tahta parçasına sarılan söz konusu kişi, birkaç gün denizde bu şekilde kaldıktan sonra bilmediği bir kara parçasına ulaşmayı başarır. Karaya ulaşan ve belli bir süre sonunda kendisini toparlayan kişi, neresi olduğunu bilmediği kara parçasında yürümeye başlar. Uzun bir müddet yürüdükten sonra, çöl ortasında bir mescide rastlayan söz konusu şahıs, orada bulunan insanlara nerede olduğunu sorduğu esnada daha önce hiç görmediği ve Hayat-i Harrani olduğunu o anda öğrendiği bir kişi içeri girer. Hayat-i Harrani ve mescitte bulunanlar, sabah namazına kadar ibadet eder ve sabah namazını da Harrani önderliğinde kılarlar. Mescitte bulunan insanlar, yolda kalmış olan bu adamdan sabah namazını müteakip yola koyulan Hayat-i Harrani’yi takip etmesini söylerler. Yolculuk esnasında dağların, denizlerin ve çöllerin ayakları altında kayıp gittiğini gören kişi, Hayat-i Harrani’nin ermiş bir kişi olduğunu anlar. Salih kişi, daha gördüklerinin hayreti içindeyken; yöre halkının sabah namazını yeni kılmış oldukları anlaşılan Harran şehrine ulaşırlar” (Karakaş, 1996: 51-52).

Ziyarete genellikle Perşembe, Cuma ve bayram günleri her kesimden insan gitmekle birlikte, ziyaretçilerin büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır. Türbeye evlenmek veya çocuk sahibi olmak isteyenler, dilek tutma amaçlı giderken; dili lal olan hastalar başta olmak üzere, diğer hastalıklara yakalanmış olan kimseler de şifa amaçlı gitmektedir. Türbeye dilek tutma amaçlı giden ziyaretçiler, dilekte bulunduktan sonra dileklerinin kabul olması için, türbenin hol bölümü ile mezarın bulunduğu oda arasını bölen demir parmaklıklar ile türbenin etrafındaki ağaçlara çaput bağlayıp, türbe içerisinde bulunan yardım kasasına para veya çatal iğne atarak ziyaret yerinden ayrılırlar.

Diğer taraftan dili lal olan hastaların şifa amaçlı götürüldüğü türbede, hastaların ağzına konulan türbenin anahtarı kapı açıyormuş gibi yapılıp üç veya yedi tur döndürüldükten sonra hastaların dilinin açılacağına inanılır. Dili lal olan hastaların dışında, diğer hastalıklara yakalanmış olanlar ise, ağrıyan yerlerini türbenin hol bölümü ile mezarın bulunduğu oda arasını bölen demir parmaklıklara sürmekte ve imkân bulmaları halinde, türbe içerisinde yatmaktadırlar. Söz konusu hasta ziyaretçiler, şifalı olduğuna inanılan türbe suyundan biraz içerek şifa aramaya devam ederler.

Yukarda anlatılan inanma ve uygulamalardan ayrı olarak, Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde olduğu gibi burada da, üzerinde taşıyan kimseleri, olması muhtemel kazadan ve beladan koruyacağına inanılan mezarın üzerindeki yeşil örtüden bir parça, ziyaretin çevresinde bulunan ağaçların yapraklarından birkaç tane veya ziyaretin toprağından biraz alan ziyaretçiler, ziyaret fenomeni tamamlarlar.

Ziyaretle ilgili yapılan başka bir uygulama ise, ziyaret üzerine yemin etme geleneğidir. Yörede, ziyaret üzerine edilen yeminin, Allah üzerine edilen yemin kadar muteber kabul edildiğinden bahsedilmektedir. Başvurulan yemin uygulaması şöyledir: Yöre halkından bir kişinin mahsulüne zarar gelir ise, görenler veya gördüğü sanılan kişilerin evlerinin önüne, türbe içerisinde bulunan ve Hayat-i Harrani’ye ait olduğuna inanılan sancak getirilir ve evin büyüğü çıkarak olay ile ilgili bir şey bilip bilmediğine dair adı geçen sancağın önünde yemin eder. Yörede, evin önünde duran sancağın gerçekte sancak olmayıp, ölümünden sonra dünya işleri ile ilgili tasarrufta bulunan dört kişiden biri olduğu söylenen Hayat-i Harrani olduğuna inanılması sebebiyle söz konusu

Page 74: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

65

şahıslar, yalan söylemekten çekinirler. Konu edilen ziyaret üzerinde yemin etme geleneğinin önceden beri olduğunu, Evliya Çelebi’nin kitabından alınan bir metinde görmekteyiz, “Çöl Arapları bu sultana son derece bağlıdırlar. Hatta, çöl Arapları arasında mühim bir mesele için yemin ettirmek icap etse ta Basra, Lahsa, Umman, Cezayir, Kurna’dan gelip bu sultanın üzerine ‘Yahya Hayati’nin başı için’ deyip duvara el sürse Allah’a yemin etmiş gibi sayarlar” (C. Kürkçüoğlu, 2002b: 130-131).

4.7.2. İmam Bakır Türbesi Harran İlçesi, İmam Bakır Köyü Cami’nin doğu tarafında bulunan türbe

ziyaretidir. Giriş bölümü ve mezarın bulunduğu oda olmak üzere iki bölümden oluşan türbeye, güney tarafta bulunan demir parmaklıklı bir kapı ile giriş sağlanmıştır. Üzeri, yeşil renkli bir kubbe ile kapatılmış olan türbenin kubbe kasnağında içeriyi aydınlatmak üzere konulmuş altı pencere bulunmaktadır. İmam Bakır isimli kişiye veya bir uzvuna ait olduğuna inanılan mezarın üzeri, ayet yazılı olan yeşil renkli örtü ile kapatılmıştır.

Kaynaklarda, anne ve baba tarafından Hz.Muhammed’in kızı Hz. Fatma’nın torunu olan İmam Bakır’ın ilim, irfan ve takvasıyla herkesin sevgisini kazanmış on iki imamın beşincisi olduğundan bahsedilir (Bağdadi, 1991: 45-46). Asıl adı Ebu Cafer İmam Muhammed olduğu ve geniş ilim sahibi olmasından dolayı kendisine “Bakır” lakabı verildiği rivayet edilir (Fığlalı, 1999: 160; Gölpınarlı, 2003: 409). Miladi 676 (H. 57) yılında Medine’de doğan İmam Bakır, bir kaynağa göre, “721 (H. 103) yılında Hamime’de vefat eder ve Medine’deki Cennet-ül Baki olarak adlandırılan birçok sahabenin de gömülü olduğu mezarlığa defnedilir” (Gölpınarlı, 2003: 418); diğer bir kaynağa göre ise, “733 (H. 114) Medine’de vefat eder ve babasının yanına defnedilir” (Fığlalı, 1999: 160). Bununla birlikte Hz. Ömer döneminde, Urfa ve Harran’a yapılan seferlere katılan İmam Bakır’ın savaş esnasında günümüzde türbenin bulunduğu yerde parmağının koptuğu ve bunun üzerine buraya adı geçen türbenin inşa edildiği de rivayet edilmiştir (C. Kürkçüoğlu, 2002b: 132; C. Kürkçüoğlu, 2000: 52). “Hz. Muhammed’in, Cabir b. Abdullah ile kendisine selam gönderdiği rivayet edilen” (Bağdadi, 1991: 45-46) İmam Bakır’ın, hayata iken keramet gösterdiği gibi, ölümünden sonra da keramet gösterdiğinden yörede bahsedilir. Adı geçen şahsın ölümünden sonra gösterdiğine inanılan bir kerameti şöyledir: “Yörenin zenginleri, kendi tarlalarını ortaklık usulüyle ekmek isteyenlere verir ve hasat mevsimi geldiğinde de elde edilen mahsulü paylaşırlar. Yine bir yıl fakir bir köylü, ortaklık usulü ile bir zengin tarlasını eker. Ekinin sulamasını ve diğer bakımlarını yapan fakir köylü, nihayet hasat mevsimi gelince mahsulü biçer ve harman eder. Harmandan bir şey çalınırsa belli olsun diye, harmanların etrafını mühürleyen zengin kişi sabah geldiğinde mühürlerin bozulmuş olduğunu görür ve tarlasını eken fakir köylüden şüphelenir. Fakir, kendisi hakkında oluşan şüphenin yersiz olduğunu söylese de; zengin kişi, ona inanmaz. Başına gelen olaya dayanmayan fakir köylü, İmam Bakır ziyaretine gider ve kendini bu olaydan kurtarması için dua eder. O akşam yine harmanın etrafını mühürleyen zengin kişi, sabah geldiğinde mührü yine bozulmuş halde bulur. Olayı kimin yaptığını net olarak anlamak için harmanın etrafında dolaşıp delil arayan zengin ortak, harmanın üzerinde ölü bir tavşan bulur. Bunun

Page 75: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

66

üzerine mührü fakir ortağın değil tavşanın bozduğu anlaşılır. İmam Bakır ziyaretine başvuran köylü, başına gelen olaydan alnının akıyla çıkar.”

Ziyarete daha çok Pazar ve bayram günleri kadınlar gitmektedir. Türbeye birçok ziyaret yerinde olduğu gibi şifa amaçlı ve dilek tutma amaçlı gidilmektedir. Felç hastalığı başta olmak üzere her türlü hastalığa şifa olduğuna inanılan ziyarette, namaz kılıp dua eden ziyaretçiler, belli bir süre türbede yatarlar. Akabinde, ellerinde şifa olduğuna inanılan İmam Bakır köyü halkından herhangi bir kişiye, ağrıyan yerlerini ovduran hastaların, iyileşeceğine inanılır.

Bunun yanında evlenmek veya çocuk sahibi olmak isteyen ziyaretçilerin dilek tutma amaçlı gittikleri türbede, dua edip dilekte bulunduktan sonra dileklerinin kabul olması için türbenin giriş kapısına ip veya çaput bağladıkları gözlemlenmektedir.

Yukarda konu edilen uygulama ve inanmalara bağlı olarak, türbeye gittikten sonra dileğinin kabul olduğuna veya hastalığının iyileştiğine inanan ziyaretçiler, tekrar türbeye gelip burada tavuk, horoz veya koyun kurban ederek yemek yaparlar. Pişirilen yemek, köy halkı ve o anda ziyarette bulunanlarla birlikte yenilerek ziyaret fenomeni tamamlanır.

Ziyaretle ilgili yapılan başka bir uygulama ise, İmam Bakır ziyareti üzerine yemin etme geleneğidir. Yörede ikâmet eden bir kişinin malına veya mahsulüne zarar gelir de kimin zarar verdiğini bilenler veya bildiği sanılan kişiler, bildiklerini söylemezler ise, o zaman bu şahıslar ziyarete götürülür ve burada yemin etmesi istenir. Konu ile ilgili bilgisi olan kişiler, ziyaretin kendilerine çarpacağından korkarak bildiklerini anlatırlar. Yörede, ziyaret üzerine yemin etme geleneği çerçevesinde şöyle bir olay anlatılır, “Köylünün birinin evinden bazı eşyaları çalınır. Komşularıyla istişare eden mal sahibinin, bu olayı yapması muhtemel bir kişi üzerinde şüpheleri yoğunlaşır. Adı geçen olayı yapmasından şüphelenilen adamı bulan mal sahibi, bu adama hırsızlık yaptığı isnadında bulunur ama adam hırsız olduğu iddiasını kabul etmez. Bunun üzerine mal sahibi, ‘Öyle ise, gel! İmam Bakıra gidelim. Bu olayı senin yapmadığına dair ziyaret üzerine yemin et.’ der. Hırsızlık yaptığı söylenen adam, bu teklifi kabul eder ve birlikte İmam Bakır köyüne doğru yola çıkarlar ama daha köye girmeden adı geçen adam ziyaretin korkusundan idrarını kaçırıveriri ve olayı kendisinin yaptığını itiraf eder.”

Ziyaret ve ziyaret etrafındaki son bir uygulama ise, yörede ölen kimselerin türbenin yanına gömülme vasiyetidir. Şayet ölen kişi, ziyaretin yanına gömülürse yanında yattığı ziyaretin şefaatine nail olacağına inanılır. Bu inanmadan dolayı, sadece içerisinde türbenin bulunduğu İmam Bakır köyünün cenazeleri değil, civar köylerin de cenazeleri, küçük çocuklar hariç olmak üzere buraya gömülmektedir.

4.7.3. Şuayb Peygamber Ziyareti

Harran İlçesi’ne bağlı, Şuayb Şehri Köyü’nde bulunan yatır ziyaretidir. Ziyaret,

Şuayb Şehri harabeleri içerisinde bulunan, Şuayb Peygamber mağarasının 15 m batısında yer almaktadır. Adı geçen mağaranın ve Şuayb Peygamber’e ait olduğuna inanılan mezarın etrafı, 2 m yüksekliğinde taş duvarla çevrilmiş olup, güney tarafında bulunan bir kapı aralığı ile giriş sağlanmaktadır. Şuayb Peygamber’e ait olduğuna

Page 76: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

67

inanılan mezar, iki metre uzunluğunda üzeri, taş örülüdür. Adı geçen mezarın Şuayb Peygamber’e ait olduğunu gösteren herhangi kitâbe veya mezar taşı bulunmamaktadır.

Ziyaret, daha çok dilek tutma amaçlı, kadınlar tarafından ziyaret edilmektedir. Söz konusu mezarın başında dua okuyup dilekte bulunan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için Şuayb Peygamber Mağarası olarak bilinen mekânın yanında bulunan dut ağacına veya mağaranın duvarına ip veya çaput bağlayarak ziyaret yerinden ayrılırlar.

4.7.4. Şeyh İsa Türbesi Harran İlçesi’ne bağlı, İmam Bakır Köyü Camiinin kuzeyinde bulunan türbe

ziyaretidir. Kesme taş malzemeden, kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kasnağında sekiz penceresi bulunan bir kubbe ile kapatılmıştır. Girişi, kuzey tarafta bulunan kapı ile sağlanmış olan türbenin doğu, batı ve güney yönlerinde üç penceresi bulunmaktadır. Aynı aileye mensup oldukları belirtilen ve türbe içerisinde mezarları bulunan üç kişinin adları, doğum ve ölüm tarihleri türbenin Arapça kitâbesinde yazılıdır. Söz konusu kitâbeye göre, Seyyid İsa el Hüseyin (d.1804- ö.1877), Seyyid Muhammed (d.1839- ö.1904) ve Seyyid İsa el Hüseyin (d.1864- ö.1934).

Ziyaretçiler nezrinde, bu türbe önemli olmakla beraber, yakınlık sebebiyle İmam Bakır ziyaretinin gölgesinde kaldığı anlaşılmaktadır. Zira, esas İmam Bakır ziyareti için gelen misafirler, buraya kadar gelmişken Şeyh İsa’ya ait olduğuna inanılan bu ziyareti de ihmal etmemektedir. Yörede bulunan birçok ziyaret yerine olduğu gibi, bu türbeye de şifa amaçlı gidilmesi yanında, dilek tutma amaçlı da gidilmektedir. Daha çok hasta çocuklara şifa verdiğine inanılan ziyarete yakınları tarafından götürülen çocukları kucaklarına alan hasta yakınları, kuzeyde bulunan mezardan başlamak üzere, mezar taşını öperek (Bkz. Resim 4) mezarın etrafında dönmekte ve bu esnada kucağında bulunan çocuğun bedenine mezarın üzerinde serilmiş olan seccadeyi sürmektedir. Aynı uygulama türbe içerisinde bulunan üç mezarda da ayrı ayrı tatbik edilir ve bütün bu uygulamalardan sonra hasta çocukların iyileşeceğine inanılır.

Diğer taraftan evlenmek veya murat almak isteyen ziyaretçiler, iki rekat namaz kılıp dua ettikten sonra dilek tutarlar. Akabinde dileğin kabul olması isteyen ziyaretçiler, türbenin güney penceresinin korkuluklarına çaput veya iplik bağlayarak ziyaret yerinden ayrılırlar. Bütün bunlardan sonra, dileğinin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, tekrar türbeye giderek burada tavuk kesip yemek yaparlar. Bu yemek o anda ziyarette bulunan diğer ziyaretçiler ve köy halkı ile birlikte yenilerek ziyaret fenomeni tamamlanır.

4.7.5. Şeyh Nabi (Nebi) Türbesi Harran İlçesi’ne bağlı, Şeyh Nebi Köyü mezarlığı içerisinde yer alan türbe

ziyaretidir. Briket malzemeden, kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kasnağında dört tane pencere bulunan bir kubbe ile kapatılmıştır. Girişi, kuzey tarafta bulunan kapı ile sağlanmış olan türbenin doğu, batı ve güney yönlerinde üç penceresi

Page 77: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

68

bulunmaktadır. Şeyh Nabi isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, kubbe altında yer almaktadır.

Yörede, Kadiri tarikatının kurucusu olan Abdulkadir Geylani’nin torunlarından olduğu rivayet edilen, Şeyh Nabi isimli kişinin naaşının burada olmayıp, türbenin makam olarak inşa edildiğinden bahsedilmektedir.

Türbeye genellikle Cuma günleri kadın ziyaretçiler gitmektedir. Her türlü hastalığın şifası için gidilen türbede, dua edip mezarın etrafında üç defa dönen ve daha sonra burada birkaç saat yatan hastaların iyileşeceğine inanılır. Türbeden ayrılmadan önce, Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde olduğu gibi, burada da üzerinde taşıyan kimseyi kazadan ve beladan koruyacağına inanılan ziyaretin toprağından biraz alan ziyaretçiler, ziyaret fenomeni tamamlarlar.

Ziyaretle ilgili başka bir inanma ise, türbenin içinde veya dışında bulunan ve ziyarette ait olduğuna inanılan eşyaları alan kimselerin başlarına bela geleceği inanmasıdır. Konu ile ilgili halk arasında anlatılan bir olay göre, “1950’li yıllarda Şeyh Nebi köyünün kurulduğu mekânda, sadece ekin tarlaları bulunmakta ve söz konusu ekinlere giren davarlar, olan dışı bir şekilde ölmektedir. Davarların ölüm sebebini bir türlü çözemeyen yöre halkı, durumu mekânda büyük bir zatın mezarının bulunduğuna bağlar ve davarlarını buradan uzak tutmaya çalışırlar. Civar köylerden gelen bir kişi, bu mekânın ziyaret olduğunu bildiği halde, söz konusu yerden birkaç tane taş alıp evine götürür. Kendi işlerinde kullanmak üzere ziyaret taşlarını evine getiren köylünün ailesinden hiç kimse, o gece uyuyamaz. Bunun üzerine ziyaretin kendisine ait olan şeyleri vermediğini anlayan köylü, aldığı taşları tekrar yerine koyarak başına gelen bu beladan kurtulur.”

4.7.6. Şeyh Casum Türbesi Harran İlçesi’ne bağlı, Yünlüce Köyü mezarlığı içerisinde bulunan türbe

ziyaretidir. Kesme taş malzemeden, kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Girişi, kuzey tarafta bulunan kapı ile sağlanmış olan türbenin güneyinde ve batısında toplam dört penceresi bulunmaktadır. Söz konusu kapının üzeri ve kenarları, kesme taş malzemeden işlemeli bordürlerle kaplanmıştır. Türbe içerisinde Şeyh Casum’a ait olduğuna inanılan mezardan başka, bir mezar daha bulunmaktadır. Şeyh Casum’un mezarının ahşap sandukası üzeri, yeşil renkli örtü ve seccadelerle kapatılmıştır. Adı geçen mezarın baş ve ayak uçlarında, Şeyh Casum’un adı ve şeceresinin kayıtlı olduğu iki mezar taşı bulunmaktadır.

Yörede, Şeyh İsa olarak ta bilinen Şeyh Casum’un, ceylan başta olmakla üzere istediği hayvanın şekline girip, o hayvan sürüleri ile gezdiği anlatılmaktadır. Bunun yanında, kendine ait eşyaları insanların çalmasına izin vermediği söylenen ziyaretin, akrep ve yılan gibi ziyaretçilere zarar vermesi muhtemel hayvanları da, türbeye yaklaştırmadığına inanılır.

Türbeye genellikle Cuma günleri akıl hastaları şifa amaçlı götürülür. Söz konusu hastaların yakınları, namaz kılıp dua ettikten sonra; hasta, burada birkaç saat yatırılır.

Page 78: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

69

Mezarın yanında yatan hastanın başı ve gövdesi, yakınları tarafından ovularak şifa aranmaya devam edilir.

Ziyaretle ilgili olarak başvurulan son bir uygulama ise, Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde de olduğu gibi, üzerinde taşıyan kimseleri kazadan ve beladan koruyacağına inanılan, mezarın üzerindeki yeşil bezden bir parça alan ziyaretçiler, türbeden ayrılırlar.

4.7.7. Şeyh Casım Türbesi

Harran İlçesi’ne bağlı, Meydan Kapı Köyü mezarlığı içerisinde bulunan türbe

ziyaretidir. Kesme taş malzeme kullanılarak sekizgen planlı bir şekilde inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Girişi, kuzey tarafta bulunan kapı ile sağlanan türbenin içersini aydınlatmak için açılmış dört penceresi bulunmaktadır. (Bkz. Resim 5) Türbe içerisinde bulunan iki mezardan, kuzeyde olanın, Şeyh Casım isimli kişiye ait olduğuna; güneyde bulunanın ise, Şeyh Casım’ın oğluna ait olduğuna inanılır. Adı geçen şeyhe ait olduğuna inanılan mezar, beton malzemeden yapılmış olup üzeri, yeşil renkli bezler ile kapatılmıştır.

Yörede, Hz. Muhammed’in torunlarından biri olduğu rivayet edilen Şeyh Casım’ın, keramet sahibi bir kişi olduğundan bahsedilir. Şeyhin gösterdiğine inanılan kerametlerinden bir tanesi şöyledir, “Şeyh Casım sahip olduğu birkaç devesi ile çalışarak hayatını idame ettirirken, günlerden bir gün şeyhin tek geçim kaynağı olan develeri çalınır. Bu işi yapan hırsızlar, develeri Suriye’ye götürürler. Hırsızlar, develerle birlikte Suriye topraklarına yetiştiklerinde yaptıkları bu işte başarıya ulaştıklarına kanaat getirdikleri ama olağanüstü bir şey olur ve develerden büyük bir ateş çıkar. Bu olaya şahit olan hırsızlar, korkudan develeri bırakıp kaçarlar. Bunun üzerine şeyhin develeri, ait oldukları yere geri dönerler.”

Türbeye genellikle Cuma ve bayram günleri kadınlar gitmektedir. Ziyaretin daha çok akli dengesi bozuk olan hastalar ile psikolojik sorunu olan kimselere iyi geldiğine inanılır. Bu inanma sebebiyle yakınlarını şifa amaçlı ziyarete götüren kişiler, iki rekat namaz kılıp dua ettikten sonra mezarın yanında yatmakta olan hastalarını türbe içerisindeki siyah bir taş ile baştan ayağa kadar ovarlar. Akabinde, kendilerinde şifa olduğuna inanılan, Meydan Kapı köy halkından herhangi bir kişi, hastanın sırtına ve bacaklarına basmakta ve böylece hastanın iyileşeceğine inanılmaktadır.

Ziyaretçiler, türbeden ayrılmadan önce mezarların üzerinde bulunan ve Şeyh Casım’ın elbisesi olduğuna inanılan yeşil bezden, bir parça alarak gelecekte olması muhtemel kaza ve belalara karşı önlem almaya çalışırlar.

4.8. HİLVAN İLÇESİ 4.8.1. Seyid Şeyh Salih Türbesi Hilvan İlçesi, Yeni Mahalle, Şeyh Salih Cami’nin doğu tarafında bulunan türbe

ziyaretidir. Beton malzemeden, kare planlı inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile

Page 79: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

70

kapatılmıştır. Girişi, kuzey tarafta bulunan yeşil renkli demir bir kapı ile sağlanmış olan türbenin doğu, batı ve güneyinde üç penceresi bulunmaktadır. Seyid Şeyh Salih isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, türbenin kuzey tarafında bulunmakta olup üzeri, Kelime-i Tevhit ve Kelime-i Şahadet yazılı yeşil renkli örtülerle kapatılmıştır.

Ocak ve keramet sahibi bir insan olduğundan bahsedilen Şeyh Salih’in, hayatta iken kendisine şifa amaçlı gelen romatizma hastalarını eli ile sıvazladığı, nefes darlığı olan veya konuşamayan hastaların burnuna, kabakulak olan çocukların yüzüne veya kulağına tükürdüğü anlatılmaktadır. Bunların yanında, Şeyh Salih’e ait olduğuna inanılan bir keramet şöyledir: “Normalde ılımlı bir kişiliğe sahip olan Şeyh Salih ile köylüler arasında bir konu sebebiyle münakaşa olur. Şeyh Salih’e gösterdiği tutum yüzünden çok kızan köylüler, o akşam bir araya gelerek şeyhi dövmeyi kararlaştırırlar. Sabah aldıkları kararı uygulamak için erken kalkan köylüler, ellerinin tutmadığını görür ve hayat boyu böyle sakat kalmaktan korkarlar. Başlarına gelen bu olağanüstü durumdan sonra, şeyhin büyük bir zat olduğunu anlayan köylüler, onunla bir daha münakaşa etmemeye karar alınca başlarına gelen beladan kurtulurlar.”

Ziyarete genellikle Perşembe günü kadınlar rağbet etmektedir. Ziyarete şifa amaçlı gidilmesi yanında, az olmakla birlikte dilek tutma amaçlı da gidilmektedir. Romatizma ve felç başta olmak üzere daha birçok hastalığın şifası için başvurulan türbede, dua okuyup Allah’tan şifa dileyerek ziyaret fenomenine başlayan hastalar, mezarın veya türbenin etrafında üç tur döndükten sonra, mezarın üzerinde bulunan taşlardan birini ağrıyan yerlerine sürerler. Bununla birlikte hastalığını veya derdini ziyarete sözlü bir şekilde anlatıp derman isteyen hastalar da, gözlemlenmiştir. Başvurulan bu uygulamalardan sonra, şifalı olduğuna inanılan ziyaret toprağı, herhangi bir kapta sulandırılarak, hastalığın türü fark etmeksizin hastaların başlarına sürülür.

Ziyaretle ilgili yapılan başka bir uygulama ise, çok hasta olan veya sürekli ağlayan çocukları mezarın üzerine yatırma geleneğidir. Yakınları tarafından bu uygulamaya tabi tutulan çocukların iyileşeceğine inanılır.

Bütün bu uygulamaların yanında, evlenmek veya çocuk sahibi olmak isteyen ziyaretçiler, dilek tutma amaçlı ziyarete gittikleri türbede, dua edip dilekte bulunduktan sonra dileklerinin kabul olması için mezarın üzerine para ve şeker atarak ziyaretten ayrılırlar. Bu uygulamanın akabinde dileğin gerçekleştiğine inanan ziyaretçiler, daha sonraki bir Cuma türbeye giderek o anda burada bulunan ziyaretçilere ve çocuklara şeker dağıtırlar.

4.8.2. Hacı Ömer Ziyareti Hilvan İlçesi’ne bağlı, Geyikveren Köyü’nün 1 km batısındaki tepe üzerinde yer

alan yatır ziyaretidir. Söz konusu tepe üzerinde, ziyaret olduğuna inanılan ve etrafı demir korkuluklarla çevrilmiş olan mezarından başka, 10 tane mezar daha bulunmaktadır.

Ziyarete genellikle Cumartesi ve Pazar günleri kadınlar, şifa amaçlı ve dilek tutma amaçlı gitmektedir. Hasta çocuklara şifa verdiğine inanılan ziyarete giden hasta yakınları, namaz kılıp dua ettikten sonra adı geçen mezarın üzerinden aldıkları toprağı

Page 80: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

71

ve birkaç tane de taşı hasta çocuğunun içme suyuna karıştırırlar. İçerisine mezar toprağı ve taşı karıştırılmış olan su, hasta çocuğa üç defada içirilir ve böylece hastanın iyileşeceğine inanılır.

Diğer yandan evlenmek, çocuk sahibi olmak veya iş bulmak isteyen ziyaretçiler ise, dilek tutmak için söz konusu ziyarete giderler. Kutsal kabul edilen mezar başında dua okuyup dilek tutan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için tepe üzerinde bulunan dut ağacına çaput bağlarlar. Müteakiben, dileğinin kabul olup olmayacağını anlamak isteyen ziyaretçiler, mezar taşına taş yapıştırırlar. Yapıştırılan taş düşmez ise, dileğin kabul olacağına; aksi halde ise, dileğin kabul olmayacağına inanılır. Bu uygulamalara bağlı olarak, ziyarete gittikten sonra hasta çocuğunun iyileştiğine veya tuttuğu dileğin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, tekrar ziyarete gidip burada kurban keserler.

Yukarıda konu edilen uygulamalardan ayrı olarak, içerisinde bulunulan yılın ürünlerinin bol ve bereketli olması isteyen çiftçiler, ekonomik güçleri nispetinde bir kurban kesmekte ve kurban etinden pişirilen yemekleri fakir fukaraya dağıtmaktadırlar.

4.8.3. Bedir Dikme Ziyareti Hilvan İlçesi’ne bağlı, Bedir Dikme Köyü yakında bulunan dağın yamacı üzerinde

yer alan türbe ziyaretidir. Taş malzemeden, ev şeklinde inşa edilmiş olan türbenin üzeri, toprak bir dam ile kapatılmıştır. Yörede, Bedir Dikme olarak bilinen şahsın kimliği ve ne zaman yaşadığına dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Konu edilen türbe, genellikle ilkbahar mevsiminin Cuma günlerinde kadınlar tarafından ziyaret edilmektedir. Türbeye daha çok akli dengesi bozuk olan ve halk arasında deli olarak isimlendirilen insanlar, şifa amaçlı götürülmektedir. Yakınları tarafından türbeye götürülen söz konusu hastaların, iyileşme durumlarına göre, bir haftadan iki aya kadar burada kaldıkları belirtilmektedir. Bu süre zarfında türbede yatıp kalkan hastalara, şifa vereceğine inanılan ve içerisine mezar toprak katılmış su içirilmektedir.

Akli dengesi bozuk olan hastalara şifa verdiğine inanılan ziyaretin, çocuğu olmayan kadınlara da iyi geldiğinden bahsedilmektedir. Türbe içerisinde dua edip dilekte bulunan kadınlar, dileklerinin kabul olması için mezarın üzerine para atıp ziyaretten ayrılılar. Ziyarete gittikten sonra erkek çocuğu olan kadınlar, çocuklarına Bedir ismini vermekte ve tekrar türbeye gidip burada kurban kesmektedir. Söz konusu ziyaretçiler, kurbanın etinden pişirilen yemekten kendileri yemeyip, fakire fukaraya dağıtırlar.

4.8.4. Kavaklı Türbesi Hilvan İlçesi’ne bağlı, Kavaklı Köyü’nde bulunan türbe ziyaretidir. Kare planlı

olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Türbenin etrafında mutfak, şadırvan gibi ziyaretçilerin ikâmetini kolaylaştıran müştemilatlar bulunmaktadır.

Page 81: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

72

Ziyarete genellikle Perşembe ve Cuma günleri kadınlar gitmektedir. Konu edilen ziyaretin, akıl hastalarına ve çocuğu olmayan kadınlara iyi geldiğine inanılmaktadır. Ziyarete şifa amaçlı götürülen akıl hastaları, yakınları ile birlikte mezarın etrafında 3 veya 7 defa dönmekte ve bu esnada hasta yakınları, hastalarına şifa vermesi için Allah’a dua etmektedir. Söz konusu ziyaretçiler, hastaların içme suyuna katıldığı taktirde, hastalara şifa verdiğine inanılan ziyaretin toprağından alarak ziyaret fenomenini tamamlarlar.

Diğer yandan çocuğu olmayan kadınlarda, dilek tutma amaçlı gittikleri türbede, dua edip dilekte bulunduktan sonra dileklerinin gerçekleşmesi için, mezarın üzerine para atarlar. Bu şekilde dilekte bulunanların, isteklerinin gerçekleşeceğine inanılır.

Bütün bu uygulamalara bağlı olarak, hastalığının iyileştiğine veya tuttuğu dileğin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, tekrar türbeye gidip burada kurban kesmektedir. Kurbanın etinden pişirilen yemekler, kurban sahipleri ve o anda ziyarette bulunan diğer ziyaretçilerle birlikte yenilerek ziyaret fenomeni sonlandırılır.

4.9. SİVEREK İLÇESİ 4.9.1. Kemal Hoca Türbesi Siverek İlçesi, Esmerçayır Mahallesi, Yavuz Selim İlköğretim Okulu karşısında

yer alan türbe ziyaretidir. Etrafı, yarım metre yüksekliğinde duvarla çevrilmiş geniş bir avlunun güney tarafında bulunan ve siyah taş malzemeden, kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbe, sekizgen kasnak üzerine oturtulmuş bir kubbe ile kapatılmıştır. Girişi, güney tarafta bulunan demir bir kapı ile sağlanmış olan türbenin, kuzey cephesinde, üzerinde “Kemal Hoca Türbesi” yazılı bir kitâbe bulunmaktadır. Kemal Hoca isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, beton malzemeden inşa edilmiş olup, iki uçunda uzun ve geniş iki mezar taşı bulunmaktadır. Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde olduğu gibi, bu ziyarette de mezarın üzeri, yeşil örtülerle bezenmiştir.

Kaynaklarda verilen bilgiye göre, Ensar’dan olan Kemal Hoca, Bağdat’ta dünyaya gelmiş olup doğum tarihi tam olarak bilinmemektedir. Babası ve üç kardeşi ile birlikte Siverek’e geldikleri vakit genç bir delikanlı olan Kemal Hoca, Diyarbakır’a ilim tahsili için gider. Aldığı tahsilin ardından Siverek Sulu Camide imamlık ve Siverek medresede müderrislik görevlerinde bulunan Kemal Hoca, M. 1874 yılında vefat eder (C. Kürkçüoğlu, 2003: 334-335).

Yörede, alim, arif ve keramet sahibi bir kişi olduğundan bahsedilen Kemal Hoca’nın, gösterdiğine inanılan kerametlerinden bir tanesi şöyledir: “Kemal Hoca, Siverek medresesinde müderrislik yaptığı sırada, devrin ileri gelen zenginlerinden birisi, hoca ve öğrencilerini yemeğe çağırır. Hoca, zenginden gelen bu daveti kabul etmez ve kendisi gitmediği gibi öğrencilerini de göndermez. Dışarıda biraz işinin olduğunu, kendisi dönene kadar medreseden ayrılmamalarını ve bu süre zarfında dışarıdan yemek gelirse de bahçede bulunan çukura dökmelerini öğrencilerine tembihleyen hoca, medreseden ayrılır. Medresede bu işler olurken davetlilerin gelmediğini gören zengin

Page 82: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

73

kişi, davetliler için hazırlanan yemeği medreseye gönderir. Hocalarının verdiği emre itaat eden öğrenciler, gelen yemeği kendilerine gösterilen yere gömer ve hocalarının dönmesini beklerler. Öğrenciler, belli bir süre sonra dönen hocalarına olanları bir bir anlatırlar. Öğrencilerine önemli bir ders vermek isteyen hoca, gömülen yemeği getirmelerini söyler. Yemeği hocalarına götürmek üzere çukurun ağzını açan öğrenciler, yemeğin kurt ve kan dolu olduğunu görünce çok şaşırırlar. Şaşkınlık içerisinde olan öğrencilerine hoca, ‘Bu zengin parasına haram katıyor. Onun için size bu yemeği yedirmedim’. diyerek haram yemenin ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatır.” Kemal Hoca ile ilgili halk arasında anlatılan diğer bir keramet ise şöyledir: “Hayvanları çok seven Kemal Hoca, Kuran-ı Kerim okuduğu zaman kediler saf olur ve okunan ilahi kelamı dinlerlerdi.”

Adı geçen türbenin inşası ile ilgili halk arasında şöyle bir olay anlatılmaktadır, “Alim ve arif bir kişi olan Kemal Hoca, uzun yıllar insanlara hizmet eder, ders verir ve her canlı gibi o da vakti geldiğinde dünyadan göç eder. Yıllarca insanlara hakkı ve hakikati anlatmış olan bu zatın, cenaze namazı maddi anlamda devrin hocalarından biri tarafından, kıldırılmış olsa da; mânâ aleminde Hz. Muhammed’in kıldırıldığına inanılır. Cenaze işlemleri tamamlanış olan hocanın naaşı, küçük bir mezarlığa defnedilir. Aradan geçen uzun yıllar, birçok şeyi değiştirdiği gibi şehrin yerleşim planını da değiştirir ve hocanın defnedildiği mezarlık mahalle arasında kalır. Bunun üzerine devrin belediyesi, mezarlık bölgesini de yerleşime açmak için mezarlığı buradan kaldırma karar alır. Alınan karar vakit kaybetmeden uygulanmaya konur ve mezarlık içerisinde bulunan mezarlar, sırayla sökülür. Sıra hocanın mezarına gelince, dozer arızalanır. Defaten tamir edilen araç, bir türlü hocanın mezarını sökemeye muvaffak olamayınca, mezarda bulunan kişinin bir büyük zat olduğu anlaşılır ve mezar, buradan kaldırılmaktan vazgeçilir. Daha sonra mezar üzerine söz konusu türbe inşa edilir.”

Ziyarete genellikle Perşembe akşamı kadınlar gitmektedir. Türbeye çocuğu olmayan kadınlar başta olmak üzere evlenmek veya iş bulmak isteyen ziyaretçiler, dilek tutma amaçlı gitmektedir. Çocuğu olmayan kadınlara, içersine Kemal Hoca’ya ait olduğuna inanılan takkenin, koyulduğu yastık üzerinde birkaç saat veya bir gece uyumaları tavsiye edilir. Söz konusu yastığın üzerinde uyuyan kadının, çocuğu olacağına inanılır. Yörede bu uygulamaya başvurup ta çocuğu olan birçok kadından bahsedilmektedir. Öte taraftan evlenmek veya iş bulmak isteyen ziyaretçiler ise, Kemal Hoca’nın mezarı başında dua edip dilek tuttuktan sonra “Ya Rabbi dileğim kabul olursa ziyarete tavuk keseceğim.” veya “Üç mum yakacağım.” diye dua ederek adakta bulunurlar. Bu uygulamaları müteakiben ziyaretçiler, türbenin giriş kapısına veya türbenin batı tarafında bulunan dut ağacına çaput bağlayarak türbeden ayrılırlar. Bütün bu uygulamalara bağlı olarak dileğinin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, tekrar türbeye gidip admış oldukları mumları yakmakta veya kurban kesmektedir. Kesilen kurbanın eti fakirlere dağıtılarak ziyaret fenomeni sonlandırılır.

Konu edilen ziyarete dilek tutma amaçlı gidilmesi yanında; şifa amaçlı da gidilmektedir. Ziyarete gelemeyecek kadar düşkün olan veya halk arasında “yatalak” olarak isimlendirilen hastaların giymekte oldukları elbiseleri, başörtüleri veya iç çamaşırları yakınları tarafından, “Ya Rabbi hastamıza ya şifa ver ya da onun acılarını

Page 83: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

74

dindir!” diye dua edilerek mezarın üzerine bırakılırken, buraya gidebilecek durumda olan hastalar ise, ziyarette birkaç saat yatarak şifa aramaktadır.

4.9.2. Cerrah Baba Türbesi Siverek İlçesi, Hamidiye Mahallesi, 33 nolu sokak, Cumhuriyet İlköğretim Okulu

karşısında yer alan türbe ziyaretidir. Etrafı, yüksekçe bir duvarla çevrilmiş avlu içerisinde bulunan türbe, kesme taş malzemeden, kare planlı olarak inşa edilmiş olup dört paye üzerine oturtulmuş bir kubbe ile kapatılmıştır. Türbeye giriş, güney tarafta bulunan kapı ile sağlanmaktadır. Cerrah Baba isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın, iki başında uzun iki mezar taşı bulunmaktadır.

Kaynaklarda, Cerrah Baba ve Koç Ali Baba’nın 639 yılında bölgenin fethi için İslam orduları komutanı İyaz b. Ganem’in yanında savaşan Cabir El Ensar’ın çocukları olduğu, Siverek’i fetheden İyaz b. Ganem’in Koç Ali’yi Siverek’e vali, kardeşi Cerrah’ı da imam tayin ettiği belirtilmektedir (C. Kürkçüoğlu, 2003: 332). Siverek’i alan İyaz b. Ganem, iki kardeşten birini vali ve diğerini imam tayin ettikten sonra Diyarbakır’ı fethetmek için, Siverek’e askeri kuvvet bırakmadan yola koyulur. Diyarbakır’ı fetheden İslam ordusu komutanı, Siverek’e geri döndüğünde halkın valiye ve imama karşı isyan edip ikisini de şehit ettiğini öğrenir. Tekrar Siverek’i alan İslam ordusu komutanı İyaz b. Ganem, buraya bir miktar askeri güç bırakarak geri döner (Özgültekin, 2004: 16).

Kardeş olduklarına inanılan Cerrah Baba ve Koç Ali Baba ile ilgili halk arasında anlatılan bir menkıbeye göre, “Cabir El Ensar, bir gün Hz. Muhammed’i yemeğe davet eder ve misafire yemek hazırlanması için evdeki kuzuyu keser. Kuzunun kesildiğini gören Cerrah, babasının kuzuyu nasıl kestiğini kardeşi Ali’ye tarif edeyim derken, hata ile kardeşinin boğazını keserek ölümüne sebep olur. Kardeşini öldüren Cerrah, korkudan kaçarken çıktığı damdan düşer ve ölür. Bu hazin olayı duyan Hz. Muhammed, çocukların naaşının bulunduğu odaya girerek cesetleri mesheder ve bu iki çocuğun tekrar hayata dönmesi için Allah’a dua eder. Bunun üzerine çocuklar tekrar dirilir.”

Türbeye genellikle Perşembe akşamları kadınlar gitmektedir. Daha çok dilek tutma amaçlı ziyaret edilen türbe, şifa amaçlı da ziyaret edilmektedir. Türbede dua edip dilekte bulunan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için türbenin batı tarafında bulunan dut ağacına ve türbenin giriş kapısına çaput bağlarlar. Bu uygulamalardan sonra dileklerinin kabul olup olmayacağını anlamak isteyen bazı ziyaretçiler, türbenin duvarına taş yapıştırırlar. Yapıştırılan taş düşmez ise, dileğin kabul olacağına; aksi olursa, kabul olmayacağına inanılır.

Diğer yandan söz konusu ziyaretin, romatizma hastaları ile boğmaca hastalığına yakalanmış çocuklara iyi geldiğine inanılır. Türbe içerisine yatırılan romatizma hastasının ağrıyan yerlerine, mezarın üzerinden alınan toprak hasta yakınları tarafından sürüldükten sonra, mezarın veya türbenin etrafında üç defa döndürülen hastanın şifa bulacağına inanılır. Bunun yanında boğmaca hastalığına yakalanmış çocuklar ise, türbe avlusu içerisinde bulunan ve üçgen şeklinde olan delikli taşın altından üç defa geçirilir ve aynı işleme üç Çarşamba üst üste devam edilir. Söz konusu çocukların üçüncü Çarşamba iyileşeceğine inanılır.

Page 84: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

75

4.9.3. Koç Ali Baba Türbesi Siverek İlçesi, Hasan Çelebi Mahallesi, Suat Karataş Sokak, Çarşı Polis Karakolu

bitişiğinde yer alan türbe ziyaretidir. Sivri kemerlerle birbirine bağlanmış dört ayak üzerine inşa edilmiş olan türbe, sekizgen bir kasnak üzerine oturtulmuş bir kubbe ile kapatılmıştır. Sivri kemerlerin arasında bulunan açıklık demir parmaklıklarla kapatılmış olup türbeye giriş, kuzey tarafta bulunan bir kapı ile sağlanmaktadır. Türbeyi ayakta tutan dört sütun üzerinde, içerisinde mum yakılan sekiz şamdan bulunmaktadır. İlk zamanlarda türbeyi aydınlatacak elektrik şebekesi olmadığından dolayı türbeyi aydınlatmak maksadıyla konulduğu belirtilen şamdanların günümüzde kullanım şeklinin değiştiği ve söz konusu şamdanlarda adak mumlarının yakıldığından bahsedilmektedir. Koç Ali Baba isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, beton malzemeden inşa edilmiş olup her iki başında da uzun iki mezar taş bulunmaktadır.

İlk zamanlarda Siverek İlçesi Havuz Bahçe Mahallesindeki mezarlık içerisinde yer aldığı belirtilen Koç Ali Baba’ya ait mezarın bulunduğu alanın, o zaman Milli Eğitim Müdürlüğü’ne verilmesi nedeniyle, mezarın bugünkü türbenin olduğu mevkie nakli icap eder. Açılan mezardan Koç Ali Baba’nın mumyasız olduğu halde çürümeyen naaşının çıktığı belirtilir. Koç Ali Baba’nın sol memesi altındaki yara ile kölesinin kesilmiş başı, bu zatların şehit edildiği yorumuna sebep olur. Söz konusu naaşlar 1927 yılında bugünkü mevkiine nakledilir (C. Kürkçüoğlu, 2003: 336-337). Diğer bir makalede ise, Koç Ali Baba’nın kardeşi Cerrah’la birlikte İyaz b. Ganem’in komutasındaki İslam ordularıyla Siverek’in fethine katıldıkları, fethinden sonra iki kardeşten birinin vali diğerinin imam tayin edildiğinden bahsettikten sonra, 1869 Diyarbakır salnamesinden yaptığı alıntıda, Koç Ali Baba ve diğer iki şehidin naaşlarının 1308 seneden beri çürümeden kaldığı ve arzu edenlerin gelip görebileceklerinden bahsedilmektedir (Özgültekin, 2004: 16).

Türbeye genellikle Perşembe günü kadınlar gitmektedir. Çoğunlukla evlenmek, çocuk veya iş sahibi olmak isteyen ziyaretçiler, dilek tutma amaçlı gittikleri türbede dua edip dilekte bulunduktan sonra, “Allah’ım dileğim kabul olursa türbede 4-5 tane mum yakacağım.” diye dua ederek adakta bulunurlar. Dua edip adakta bulunan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için türbenin etrafını çevreleyen korkuluklara çaput bağlayıp, mezarın üzerine şeker veya para atarak ziyaret fenomenini devam ettirirler. Öte taraftan Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde olduğu gibi bu türbede de dileğin kabul olup olmayacağını anlamak isteyen ziyaretçiler, türbeyi ayakta tutan dört sütun üzerine taş yapıştırlar. Yapıştırılan taş düşmez ise, dileğin kabul olacağına; aksi halde ise, kabul olmayacağına inanılır. Bütün bu uygulamalardan sonra dileğin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, türbenin sütunları üzerinde bulunan şamdanlarda adamış oldukları mum yakarak ziyaret fenomenini tamamlarlar.

4.9.4. Abalı Hacı Mustafa Ziyareti Siverek İlçesi, Abdal Ağa Mahallesi batı taraflarında bulunan hayvan pazarı

karşısındaki tarlanın içerisinde yer alan yatır ziyaretidir. Ziyaret olduğuna inanılan

Page 85: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

76

mezarın üzeri, yeşil renkli demir parmaklıklarla çevrilmiş olup bu demir korkuluklarda “Hacı Baba, Ö.T.1950” yazılı bir kitâbe bulunmaktadır. Konu edilen mezarın etrafında, on tane daha mezar bulunmaktadır.

Keramet sahibi meczup bir insan olan Abalı Hacı Mustafa’nın, yaz-kış aba giydiği için kendisine ‘Abalı’ denildiğinden bahseden yöre halkının söz konusu kişiye ait olduğunu belirttiği bir keramet şöyledir, “Abalı Hacı Mustafa, kısa süren bir evlilik hayatından sonra hiç evlenmemiş ve ömrünün geri kalanını bekar geçirmiştir. Ömrünü böyle geçirmiş olan Abalı’nın gidecek bir evi olmadığı için Siverek hanında ikâmet eder. Abalı’nın bu halini ve keramet sahibi bir kişi olduğunu bilen bir lokantacı, ona ara sıra yemek götürür ve söz konusu şahsın gönlünü hoş tutmaya çalışır. Günlerden bir gün işi olduğunu belirten lokantacı, Abalı’nın yemeğini çırağıyla gönderir. Çırak gitmesinin üzerinden çok geçmeden, korkmuş bir halde lokantaya geri döner. Çırağın halini gören ustası, neler olduğunu sorarsa da çırak, uzun bir süre korkunun tesirinden kurtulamadığı için ustasına olanları anlatamaz. Çırak, biraz kendine gelince olanları anlatmak için ustasını Abalı’nın ikâmet ettiği hana götürür ve kendisini korkutan şeyi anlatır, ‘Yemekle birlikte Hacı Baba’nın odasına geldiğimde, Hacı Baba’nın etrafını yılanlar ve akrepler çevirmiş ama onlardan bir tanesi de ona karışamıyordu. Gördüğüm bu hal beni çok korkuttu.’ der. Durum anlayan ustası, çırağa korkmamasını çünkü Hacı Baba’nın olağanüstü halleri olan keramet sahibi bir insan olduğunu anlatır.”

Ziyarete çoğunlukla Perşembe günü öğleden sonra kadınlar gitmektedir. Adı geçen ziyarete, romatizmalı hastaların, şifa amaçlı götürülmesi yanında; evlenmek veya çocuk sahibi olmak isteyen ziyaretçiler de, dilek tutma amaçlı gitmektedir. Hastalara şifa verme güçü olduğuna inanınla mezar toprağı, hastaların ağrıyan yerlerine, sürüldüğü gibi onların içme sularına da katılmaktadır. Bu uygulamalara başvuran hastaların iyileşeceğine inanılır. Kendisinde şifa verme güçü olduğuna inanılan söz konusu toprağın nazardan, kazadan ve beladan da koruyacağına da inanılır. Bu sebeple bir bez parçası içerisine sarılan toprak, çocukların boyunlarına veya omuzlarına asılır.

Diğer taraftan evlenmek veya çocuk sahibi olmak isteyen kızlar ve kadınlar, adı geçen mezar başında dua edip dilekte bulunduktan sonra dileklerini gerçekleşmesi için ziyaretin kuzeyinde bulunan nar ağacına çaput bağlayarak ziyaretten ayrılırlar.

Bütün bu uygulamalara başvurduktan sonra, iyileştiğine veya tuttuğu dileğin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, tekrar ziyarete gidip burada tavuk veya horoz kesip yemek yaparlar. Pişirilen yemeklerden hem kurban sahipleri yer, hem de ziyaretin yakında bulunan evlere dağıtırlar.

4.9.5. Abdal Ağa Türbesi Siverek İlçesi, Abdal Ağa Mahallesi, Fettahlı Abdal Ağa Cami haznesinde

bulunan türbe ziyaretidir. Dört yuvarlak ayak üzerine inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Abdal Ağa isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın iki başında uzun iki mezar taş bulunmaktadır. Baş uçta bulunan mezar taşında, “Fatiha, Fettahlı Abdal Ağa, Allah dostu, Alim ve Mutasavvıf Ö.T.1140” ibaresi bulunmaktadır.

Page 86: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

77

Türbe, genellikle Çarşamba günleri kadın ziyaretçiler tarafından ziyaret edilir. Konu edilen ziyaretin, romatizma hastaları ile kaderinin bağlı olduğuna inanan veya çocuğu olmayan kadınlara iyi geldiğine inanılır. Söz konusu hastalığa yakalanmış olan insanlar, mezar başına dua edip türbenin etrafında 3 veya 7 defa dönerek şifa ararlar. Bu uygulamaya başvuran hastaların iyileşeceğine inanılır.

Öte taraftan kaderinin bağlanmış olduğuna inanan veya çocuğu olmayan kadınlar da, dilek tutma amaçlı türbeyi ziyaret ederler. Söz konusu maksatlarla türbeye giden bu ziyaretçiler, dua edip dilek tuttuktan sonra ziyaretten ayrılırlar. Günümüzde olmamakla birlikte türbe, inşa edilmeden önce ziyaretin olduğu mekânda bulunan dilek ağacına çaput bağlandığından bahsedilmektedir.

4.9.6. Şeyh Lütfi Türbesi Siverek İlçesi, Hamidiye Mahallesi, Hamidiye Cami’nin -Halk arasında bu cami

Hamidiye Cami olarak değil, Şeyh Lütfi Camisi olarak bilinmektedir.- batısında bulunan türbe ziyaretidir. Kesme taş malzemeden kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Hamidiye Caminin batı duvarına bitişik olarak inşa edilmiş olan türbe ile cami arasında bir pencere bulunmaktadır. Şeyh Lütfi isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın baş ucunda yer alan ve üzerinde fes motifi bulunan mezar taşında, Arapça lisanı ile Şeyh Lütfi’nin şeceresi yazılıdır. Bu mezar taşında üzerine birçok çatal iğne saplanmış yeşil bir bez ve bir tespih sarılıdır. Söz konusu mezarın üzeri, Arapça Kelime-i Tevhit ve Kelime-i Şahadet yazılı yeşil renkli örtülerle kapatılmıştır.

Yörede, aslen Siirt’in Tillo köyünden olduğu ve İslam ilimlerini bu köyde okuduğu belirtilen Şeyh Lütfi’nin, namaz kılarken seccade üzerinde parlayan bir nur gördükten sonra kendini kaybettiğinden bahsedilmektedir. Bu olaydan sonra köyünü terk eden şeyhin önce Diyarbakır buradan da Siverek’e gittiği, burada birçok keramet gösterdiği ve hastalara eli ile şifa verdiği rivayet edilmektedir. Halk arasında anlatılan kerametleri arasında, şeyhin atının, malına ve parasına haram karışmış kişilerin verdiği yemi yemediği ve şeyhin elindeki ayna bakarak söylediklerinin doğru çıktığı örnek gösterilebilir.

Ziyarete genellikle Perşembe ve Cuma günleri kadınlar gitmektedir. Konu ettiğimiz ziyarete Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerine olduğu gibi şifa amaçlı ve dilek tutma amaçlı gidilmektedir. Daha çok felçlilerin, bayılan çocukların ve ruhsal problemi olan hastaların şifa amaçlı götürüldüğü türbede, hasta yakınları, mezarın yanında yatmakta olan hastalarının şifa bulması için iki rekat namazı kılıp, dua ettikten sonra söz konusu hastaları, mezarın etrafında 3 veya 7 defa dönerek şifa aramaktadır. Bütün bu uygulamalardan sonra yakınlarının iyileşeceğine inanan hasta yakınları, hastalarını alarak ziyaretten ayrılırlar.

Diğer yandan evlenmek, murat almak veya iş bulmak isteyen ziyaretçiler, iki rekat namaz kılıp dua ettikten sonra dilek tutarlar. Müteakiben dileklerinin kabul olması için mezarın üzerinde bulunan yeşil bez ile mezar taşı üzerine sarılmış tespihe çatal iğne saplayan ziyaretçiler, türbe ile cami arasında bulunan pencerenin korkuluklarına çaput

Page 87: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

78

bağlarlar. Dileğin kabul olması için başvurulan bütün bu uygulamaların akabinde, birçok ziyaret yerinde olduğu gibi dileğin kabul olup olmayacağını anlamak isteyen bazı ziyaretçiler, türbe duvarına taş yapıştırırlar. Yapıştırılan taş düşmez ise, dileğin kabul olacağına; aksi halde ise, kabul olmayacağına inanılır.

Ziyaret ve ziyaret çevresinde başvurulan son bir uygulama ise, söz konusu türbeye hangi amaçla gidilmiş olursa olsun buradan ayrılmadan önce insanları kazadan, beladan ve nazardan koruma güçü olduğuna inanılan mezarın üzerindeki yeşil bezden bir parça alınarak ziyaret fenomeni tamamlanır.

4.9.7. Kafur Dede Türbesi Siverek İlçesi’ne bağlı, Arastul (Bakanak) Köyü’nün 3 km kuzeyinde yer alan

türbe ziyaretidir. Kuzey güney yönünde dikdörtgen planı olarak moloz taş malzemeden, inşa edilmiş olan türbenin üzeri, direkli bir düz dam ile kapatılmıştır. Türbe, bir mezarın bulunduğu oda diğeri de kuzey tarafta bulunan üç gözlü bir revaktan oluşmaktadır. Kafur Dede isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın bulunduğu odanın girişi, kuzey taraftaki bir kapı ile sağlanmaktadır. Mezarın üzeri, yeşil renkli örtülerle kapatılmıştır. Mezarın bulunduğu oda bir duvarla ikiye ayrılmıştır. Dikdörtgen planlı odanın kuzey cephesi, antik kalıntılardan devşirilmiş yuvarlak iki sütuna oturan, direkler üzerine düz damlı üç gözlü bir revak bulunmaktadır (C. Kürkçüoğlu, 2003: 333-334).

Halk arasında keramet sahibi bir kişi olarak bilinen Kafur Dede’nin gösterdiğine inanılan kerametlerden bir tanesi şöyledir: “Malı mülkü çok olan bir ağanın yanında çobanlık eden Kafur Dede, otlatmak üzere meraya götürdüğü sürüyü eve getirdikten sonra banyo yapar. Çobanın her gün banyo yaptığını gören ağa, şüphelenir ama bunun sebebini çobana sormaz ve onu takip etmeye başlar. Bu takip neticesinde ağa, bir de ne görsün! Sürüyü ahıra koymadan önce içeriyi temizleyen çoban, gömleğini çıkarıp yerde yuvarlanıyor. Yuvarlanırken sırtına batan bir şey olursa, onları da dışarıya atıp, ondan sonra sürüyü ahıra alıyor. Durumu gören ağanın, çobanı olan Kafur’a güveni tam olur. Kafur gibi güvenilir ve sağdık bir elemana sahip olan ağa, o yıl hac mevsimi gelince gözü arkada kalmadan ailesini, malını ve çiftliğini Kafur’a emanet eder ve hacca gider. Ağanın hacda olduğu günlerden birinde ağanın hanımı, içli köfte yapar. Yemeğe gelen Kafur’a, ağanın hanım ‘Ağan bu yemeği de çok severdi.’ deyince; Kafur, ‘Bir tabağa koyda ağaya götüreyim.’der. Ağanın hanımı, Kafur’un içli köfteyi kendisi için istediğini ancak istemeye utandığı için böyle söylediğini düşünerek ona bir tabak köfte verir. Yemeği alan Kafur, bir anda Kabe’de bulunan ağasına görünür ve getirdiği köfteyi ağaya vererek gözden kaybolur. Hac vazifesini tamamlayıp dönen ağa, kendisini karşılamaya gelenlere, ‘Asıl hacı Kafur’dur. Benim değil, onun elini öpün!’ deyince kalabalık bu defa Kafur’a yönelir. Kendisine doğru gelen kalabalıktan ağanın sırrını ifşa ettiğini anlayan Kafur, tam yakalanacakken asasını yere vurur ve kaybolur.” Halk arasındaki inanışa göre, Kafur Dede türbesinde bulunan ve dilek tutan ziyaretçilerin çaput bağladığı dut ağacı bu kuru asadan çıkmıştır.

Ziyarete genellikle Çarşamba ve Perşembe günleri kadınlar gitmektedir. Her türlü hastalığın şifası için gidilen türbede, söz konusu kişiye ait olduğuna inanılan mezarın

Page 88: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

79

başında dua eden hastalara, içerisine ziyaret toprağı karıştırılmış su içirilir. Böylece hastanın iyileşeceğine inanılır. Şifa verme güçüne haiz olduğuna inanılan ziyaret toprağının, insanları nazardan, kazadan ve beladan da koruyacağına da inanılır. Bu sebeple söz konusu toprak, bir bez parçası içerisine sarılarak çocukların boyunlarına asılır.

Yukarıda konu edilen uygulamalardan ayrı olarak, evlenmek veya murat almak isteyen ziyaretçiler de, dua edip dilekte bulunduktan sonra dileklerinin kabul olması için, halk arasında Kafur Dede’nin ağacı olarak bilinen, dut ağacına çaput bağlarlar. Daha sonra dileğin kabul olup olmayacağını anlamak isteyen bazı ziyaretçiler, türbe duvarına taş yapıştırırlar. Yapıştırılan taş düşmez ise, dileğin kabul olacağına; aksi olursa, kabul olmayacağına inanılır.

Bütün bu uygulama ve inanmalara bağlı olarak, iyileştiğine veya dileklerinin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, burada kurban kesip yemek yaparlar. Pişirilen yemekten hem kendileri yer, hem de diğer ziyaretçilere dağıtırlar.

Halk arasında adı geçen ziyaretle ilgili oluşmuş iki inanıştan birine göre, Perşembe geceleri Siverek’te bulunan diğer bütün ziyaretler, ellerinde yanan meşalelerle Kafur Dede ziyaretine gitmektedir. Diğerine göre ise, Kafur Dede ziyareti pis olanları ve gusül abdestti olmayanları kabul etmemektedir.

4.9.8. Muhittin Hoca Ziyareti Siverek İlçesi, Güney Mahallesi, Yarı Açık Ceza Evinin doğusunda bulunan

caddenin kenarında yer alan yatır ziyaretidir. Ziyaret olduğuna inanılan yerde iki tane mezar vardır. Mezar taşları üzerinde bulunan Osmanlıca metin, çok silik olduğu için okunması çok zordur. Alim ve mutasavvıf bir kişi olduğuna inanılan Muhittin Hoca’nın 1900’lü yıllarda vefat ettiği rivayet edilmektedir.

Ziyaretin tespiti konusunda halk arasında şöyle bir olay anlatılmaktadır, “Muhittin Hoca da her insan gibi, kendisine bahşedilen ömrü tamamlayınca büyük bir mezarlığa defnedilir. Zamanla şehir büyür ve hocanın gömülü olduğu mezarlık mahalle arasında kalır. Devrin belediyesi, içerisinde mezarlığında bulunduğu bölgeyi, yerleşim yeri haline getirmek için istimlak eder ve mezarlık içerisinde bulunan mezarlar sıra ile söker. Hız kesmeden devam eden çalışmalarda sıra adı geçen hocanın mezarına gelir. Diğer mezarları söken dozer kepçesini bu mezara vurunca, hocanın naaşı yara alır ve kan akmaya başlar. Tam bu anda dozer arızalanır ve mezarı yerinden kaldırılamaz. Bu olayların vukua geldiği haftanın Cuma akşamı, ziyaret civarındaki evlerin çeşmelerden su değil de, kan akar ve ziyaretten büyük bir ışık çıkar. Durumun vahametini anlayan belediye yetkilileri, çalışmalara son verir ve mezar yerinde kalır.”

Ziyarete genellikle Perşembe akşamları kadınlar ve kızlar dilek tutma amaçlı gitmektedir. Evlenmek isteyen, bağlanmış olan kaderinin açılmasını isteyen veya çocuğu sahibi olmak isteyen ziyaretçiler, dua edip dilekte bulunduktan sonra dileğin kabul olup olmayacağını anlamak için yatırın etrafını çevreleyen duvara veya mezar taşına, taş yapıştırırlar. Yapıştırılan bu taş düşmez ise, dileğin kabul olacağına; aksi halde ise, kabul olmayacağına inanılır.

Page 89: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

80

4.9.9. Mehmet Ali Bilgen Ziyareti Siverek İlçesi, Asri Mezarlığında içerisinde bulunan yatır ziyaretidir. Mehmet Ali

Bilgen isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, beton malzemeden yapılmış olup mezarın baş uçunda bulunan mezar taşında “Mehmet Ali Bilgen, d. 1913- ö. 1976” yazılıdır. Mezarın batı tarafında yöre halkı arasında, “Taflan” olarak isimlendirilen ve yaz kış yeşil kalıp yaprağını dökmeyen bir süs ağacı bulunmaktadır.

Yörede, meczup bir kişiliğe sahip olduğu belirtilen Mehmet Ali Bilgen’in gösterdiğine inanılan birçok kerametten bahsedilmektedir. Söz konusu kişiye ait olduğu söylenen kerametlerden bir tanesi şöyledir: “Ahaliden bir kişinin, işleri ters gider ve bu adam mecburen borçlanır. Alınan borçların ödeme günü gelse de adamın, borçlarını ödemeye güçü olmadığı gibi para alacak hiçbir dostu da kalmaz. Söz konusu kişi, içine düştüğü bu çıkmazdan nasıl kurtulacağını bile düşünemez bir halde şehrin çarşısında yürürken, karşıdan çıkan Mehmet Ali, kendisinden para istenmediği halde borçlu adam ‘Al ulan al şu parayı! Senin peşinden koşmaya mecbur muyum?’ diye bağırır ve eline bir miktar para verip yoluna devam eder. Ne olduğunu anlamayan borçlu adam elindeki paranın kendisinin borçlarını karşılayacak miktar olduğunu görünce iyice şaşırır. Borçlu adam, başına gelen bu olaydan sonra adı geçen şahsın ermişlerden biri olduğunu anlar.”

Ziyarete genellikle Cuma ve bayram günleri kadınlar gitmektedir. Konu edilen ziyarete daha çok evlenmeyi isteyen kızlar ile çocuk sahibi olmayı isteyen kadınlar, dilek tutulma amaçlı gitmektedir. Mehmet Ali isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar başında dua edip dilekte bulunan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için mezarın batısında bulunan Taflan ağacına çaput bağlayarak ziyaret fenomenini tamamlarlar.

Ziyaret ve ziyaret çevresinde başvurulan son bir uygulama ise, bayram günlerinin ilk saatlerinde konu edilen mezarı ziyaret eden kişilerin, mezar üzerine ekmek ve şeker bırakması geleneğidir. Şifalı olduğuna inanılan ekmek ve şeker, o günün daha sonraki saatlerinde mezara gelen diğer ziyaretçiler, tarafından yenilir. Böylece hastalığı olan kişilerin iyileşeceğine inanılır.

4.9.10. Seyit Ahmet Efendi Ziyareti Siverek İlçesi, Esmerçayır Mahallesi, Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu civarında

bulunan yatır ziyaretidir. Etrafı, yüksekçe bir avlu duvarı ile çevrilmiş olan ziyarete batı tarafta bulunan yeşil renkli demir bir kapı ile giriş sağlanmıştır. Avlu içerisinde Seyit Ahmet Efendi’ye ait olduğuna inanılan mezardan başka; bir tane daha mezar bulunmaktadır. Siyah kesme taş malzemeden yapılmış olan ve Seyit Ahmet Efendi’ye ait olduğu söylenen mezarın iki başında, uzun iki mezar taşı bulunmaktadır. Halk arasında Seyit Ahmet Efendi isimli kişinin kimliği ve ne zaman yaşadığına dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Ziyarete genellikle Perşembe akşamları kadınlar, dilek tutma amaçlı veya şifa amaçlı gitmektedir. Bağlı kaderlerinin açılmasını isteyen kızlar ile evlenemeyen çocuklarının evlenmesi isteyen kadınlar, ziyaret içerisinde bulunan iki mezarın başında dua edip dilek tuttuktan sonra Seyid Ahmet Efendi’nin mezarının kuzeyinde bulunan

Page 90: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

81

erik ağacına çaput bağlarlar. Bu uygulamalardan sonra Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde olduğu gibi dileğin kabul olup olmayacağını anlamak isteyen bazı ziyaretçiler, mezar taşına, taş yapıştırırlar. Yapıştırılan taş düşmez ise, dileğin kabul olacağına; aksi olursa, dileğin kabul olmayacağına inanılır.

Diğer taraftan her türlü hastalığın şifası için gidilen ziyarette, Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde olduğu gibi hastalara şifa verme güçüne haiz olduğuna inanılan mezar toprağı, sulandırılarak hastalara içirilir. Böylece hasta kişilerin iyileşeceğine inanılır.

Yukarıda konu edilen uygulama ve inanmalardan sonra iyileştiğine veya dileğinin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, burada güçleri nispetinde tavuk, kuzu veya koyun kesip yemekler yaparlar. Pişirilen yemeği o anda burada bulunan diğer ziyaretçilerle birlikte topluca yiyen kurban sahipleri ziyaret fenomenini sonlandırırlar.

4.10. SURUÇ İLÇESİ 4.10.1. Şeyh Müslüm Türbesi Suruç İlçesi’ne bağlı, Ziyaret Köyü içerisinde bulunan türbe ziyaretidir. Geniş bir

avlunun içerisinde yer alan türbenin etrafında revak, şadırvan, mescit, mutfak ve tuvaletler gibi birçok müştemilat bulunmaktadır. Kesme taş malzemeden inşa edilmiş olan türbeye giriş, batı tarafta bulunan bir kapı ile sağlanmaktadır. Söz konusu kapıdan dikdörtgen planlı olarak inşa edilmiş olan erkek mescidine geçilirken, bu bölümün kuzeybatısında, içerisinde Şeyh Müslüm isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın bulunduğu oda; kuzeydoğusunda ise, kadın mescidi olarak kullanılan bir bölüm yer almaktadır. Şeyh Müslüm’ün mezarının bulunduğu oda, kare planlı olarak inşa edilmiş olup üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Adı geçen kişiye ait olduğuna inanılan mezarın 2 m uzunluğunda 1,5 m genişliğinde olan ahşap sandukasının üzeri, yeşil renkli örtülerle bezenmiş ve etrafına iri taneli bir tespih sarılmıştır. Bunun yanında içerisinde mezarın yer aldığı odada üzerinde Kelime-i Tevhit yazılı yeşil bir sancak bulunmaktadır. Yukarda ki betimlemeden ayrı olarak, türbenin giriş kapısının güneyindeki duvara gömülü olan ve ‘Hacer-ül Esved’ taşı olarak bilinen taşın bir parçası olduğuna inanılan siyah renkli bir taş bulunmaktadır.

Türbenin içerisinde bulunan ve Şeyh Müslim isimli kişinin hayat hikayesini anlatan tabelanın verdiği bilgiye göre, “Ebu Name olarak ta bilinen Şeyh Müslim, aslen Suruçludur. H. 466 yılında Suruç’un Ziyaret köyünde vefat etmiş alim ve mütefekkir bir insandır. Rivayet göre, haçlı orduları Anadolu’yu istila ettikleri zaman Suruç’u da almış ve yağmalamışlardır. Suruç’tan sonra Ziyaret köyüne yöneldikleri vakit şeyhin öğrencileri, haçlıların geldiğini şeyhlerine haber verirler. Şeyh Müslim onlara sabretmelerini söylese de bu olay birkaç defa tekrar eder. Bu esnada haçlılar, şeyhin zaviyesine bir el taşı yetişecek mesafeye gelmişlerdir. Şeyh Müslim zaviyesinden çıkar ve gelmekte olan süvari birliklerine gitmeleri için eliyle bir işaret verir. Bunun üzerine sürücüler, atlarını zaviyeden tarafa sürerseler dahi atlar döner ve geldikleri yönde kaçmaya başlarlar. Atlarından düşen birçok süvari burada ölür.”

Page 91: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

82

Ziyarete genellikle Perşembe, Cuma ve Pazar günleri şifa amaçlı gidilmesi yanında dilek tutma amaçlı da gidilmektedir. Konu edilen türbeye ön ön girip mezar sandukasının dört köşesini öptükten sonra dua eden ziyaretçiler, buradan geri geri çıkarlar. Söz konusu türbeye daha çok romatizmalı, başı ağrıyan ve beli ağrıyan hastalar, şifa bulmak için gitmektedir. Türbede namaz kılıp dua eden hasta ziyaretçilerin ağrıyan yerleri ya türbede bulunan küçük bir sopa ile ovulur ya da eskiden mum taşı olarak kullanıldığı belirtilen silindir şeklindeki taş, ağrıyan yeri üzerlerinde gezdirilir. Bu işlemden geçen hastanın, yüzüne serpilen biraz su sonra Hacer-ül Esved taşının bir parçası olduğuna inanılan siyah taşa, bakması istenilerek şifa aramaya devam edilir. Bütün bu uygulamalardan sonra hasta, hala iyileşmiyorsa o zaman türbede bir gece geçirmesi istenir. Bu son uygulamadan sonra hastaların iyileşeceğine inanılır.

Diğer taraftan çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar, türbe içerisinde namaz kılıp dua ettikten sonra Allah’tan kendilerine hayırlı bir evlat vermesini dilekler ve “Allah’ım bu dileğim kabul olursa Şeyh Müslüm ziyaretinde kurban keseceğim.” diyerek adakta bulunurlar.

Bütün bu uygulamalara bağlı olarak iyileştiğine veya dileğinin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, türbede kuzu veya koyun kesip yemekler yaparlar. Pişirilen yemekten hem kendileri yer, hem de diğer ziyaretçilere ikram ederler.

Yukarıda konu edilen uygulamalardan ayrı olarak, Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde olduğu gibi sandukanın üzerinde bulunan ve üzerinde taşıyan kişiyi hastalıktan, kazadan ve beladan koruma güçü olduğuna inanılan yeşil renkli bezden bir parça alınarak ziyaret fenomeni tamamlanmaktadır.

4.10.2. Şeyh Said Türbesi

Suruç İlçesi’ne bağlı, Ziyaret Köyü’nde bulunan Şeyh Müslim türbesinin

kuzeydoğu köşesinde yer alan türbe ziyaretidir. Kesme taş malzemeden, kare planlı inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Türbeye giriş, güney tarafta bulunan bir kapı ile sağlanmaktadır. Şeyh Said isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın üzeri, ahşap sanduka kapatılmıştır. Yörede, Şeyh Said’in daha önce konu ettiğimiz Şeyh Müslüm’ün kölesi ve halifesi olduğu rivayet edilmektedir.

Söz konusu türbeye evlenmek veya murat almak isteyen ziyaretçiler, dilek tutma amaçlı gitmektedir. Türbenin giriş kapısı önünde dua edip dilekte bulunan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için aynı kapının koluna çaput bağlayarak ziyaretten ayrılırlar. Bu şekilde dilek tutan kişilerin, dileğinin kabul olacağına inanılır.

4.10.3. Şeyh Nasır Türbesi Suruç İlçesi, Şeyh Nasır Mezarlığı içerisinde yer alan türbe ziyaretidir. Kesme taş

malzemeden, kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, tamamlanmamış olan yarım bir kubbe ile kapatılmıştır. (Bkz. Resim 6) Türbeye giriş, kuzey tarafta bulunan kapı ile sağlanmaktadır. Şeyh Nasır isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, üç basamaklı bir şekilde inşa edilmiş olup baş ve ayak uçunda birer mezar taşı

Page 92: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

83

bulunmaktadır. Üzeri, koyun postu ile kapatılmış olan mezarın baş uçtaki taşına beyaz ve yeşil renkli çaputlar sarılmıştır. Şeyh Nasır isimli şahsın, Suruç’un Ziyaret köyünde türbesi bulunan Şeyh Müslüm ile yine Suruç’un Yalınca köyünde yatır ziyareti bulunan Şeyh Muhammed’in kardeşleri olduğu rivayet edilmektedir.

Ziyarete genellikle Cuma günleri kadınlar şifa amaçlı veya dilek tutma amaçlı gitmektedir. Her türlü hastalığın şifası için gidilen türbede birkaç saat yatan hastaya, içerisine şifalı olduğuna inanılan ziyaret toprak katılmış su içirilerek şifa aranmaktadır. Bunun yanında romatizması olan hastaların ağrıyan yerlerine aynı topraktan sürülerek ziyaret fenomeni tamamlanır.

Diğer taraftan evlenmek, murat almak veya çocuk sahibi olmak isteyen ziyaretçiler, türbede dua edip dilekte bulunduktan sonra dileklerinin kabul olması için türbenin etrafında bulunan çiçeklere, türbenin batı tarafında bulunan çam ağacına ve türbenin doğu tarafında bulunan kurumuş dut ağcına çaput bağlarlar. Bu uygulamanın akabinde, mezarın üzerine para atarak, “Allah’ım dileğim kabul olursa ziyarete mum yakacağım.” diyerek adakta bulunan ziyaretçiler, dileklerini türbe duvarına yazarak ziyaretten ayrılırlar. Bütün bu uygulamalardan sonra dileğinin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, adamış oldukları mumları türbenin penceresinde yakarlar.

Ziyaretle ilgili yöre halkı arasında yerleşen bir geleneğe göre, adı geçen ziyaretin bulunduğu mezarlığa defnedilecek olan cenazeler, türbenin kapısı önüne getirilip burada üzerine fatiha okunmadan toprağa defnedilmez.

4.10.4. Şeyh Salman Türbesi Suruç İlçesi’ne bağlı, Kara Köy mezarlığı içerisinde yer alan türbe ziyaretidir.

Kesme taş malzemeden, kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Türbeye giriş, batı tarafta bulunan bir kapı ile sağlanmaktadır. Şeyh Salman isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, beton malzemeden inşa edilmiş olup iki ucunda uzun iki mezar taşı bulunmaktadır. Üzeri, yeşil renkli bezlerle kapatılmış olan mezarın üzerinde biri yeşil, ikisi siyah renkli silindir şeklinde üç tane taş bulunmaktadır.

Yörede, Şeyh Salman olarak bilinen kişinin gerçekte sahabeden Salman Farisi olduğu; söz konusu bu kişinin, ziyarete kötü niyetle gelenleri buradan uzak tutmak için onların rüyalarına beyaz elbiseli ve iki metre boyunda bir adam suretinde girdiğinden bahsedilmektedir.

Ziyarete genellikle Perşembe ve Cuma günleri kadınlar, şifa amaçlı veya dilek tutma amaçlı gitmektedir. Türbeye geri geri giren ziyaretçiler, yine buradan geri geri çıkmaktadır. Daha çok romatizma hastalarının şifa amaçlı gittiği türbede, hastaların ağrıyan yerleri, mezarın üzerinde bulunan ve ziyarete ait olduğu belirtilen üç silindirik taş ile ovulduktan sonra şifalı olduğuna inanılan türbe içerisindeki sudan biraz içirilerek şifa aranmaya devam edilir. Bu uygulamanın akabinde türbede birkaç saat yatan hastaların, iyileşeceğine inanılır.

Diğer taraftan evlenmek, murat almak veya yağmur isteyen ziyaretçiler, dua edip dilek tuttuktan sonra dileklerinin kabul olması için türbenin doğu tarafında bulunan dut

Page 93: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

84

ağcına çaput bağlarlar. Bu uygulamanın akabinde dileklerini türbe duvarını yazan ziyaretçiler, ziyaret fenomenini tamamlarlar. Bu yazılardan türbede dilekte bulunan ziyaretçilerin, ne tür ifâdeler kullandıklarını anlamak mümkündür. Bunlar arasında “Allah’ım sen bizi kavuştur!”, “Allah’ım yer yüzüne yağmur ver!”, “Allah’ım sen bana hayırlı bir kısmet ver!”, “Allah’ım atlarımın ayaklarını aç!” v.s.

Yukarıda konu edilen uygulamalardan ayrı olarak, Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde olduğu gibi, burada da sandukanın üzerinde bulunan ve üzerinde taşıyan kişiyi hastalıktan, kazadan ve beladan koruyacağına inanılan yeşil bezden bir parça alan ziyaretçiler, ziyaret fenomenini tamamlarlar.

Bütün bu uygulamalardan sonra, iyileştiğine veya dileğinin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, türbeye halı veya kilim bırakmaktadır.

4.10.5. Şeyh Muhammed Ziyareti Suruç İlçesi’ne bağlı, Yalınca Köyü içerisinde yer alan yatır ziyaretidir. Etrafı, 2

m yüksekliğinde briket duvarla çevrilmiş olan ziyarete giriş, kuzey tarafta bulunan kapı ile sağlanmaktadır. Şeyh Muhammed isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın üzerinde, silindir şeklinde siyah renkli bir taş bulunmaktadır. Üzeri, yeşil örtüler kapatılmış olan bu taşın üzerine basan kişinin öleceğine inanılır.

Yörede, Şeyh Muhammed isimli kişinin Suruç İlçesine bağlı Ziyaret köyünde türbesi bulunan Şeyh Müslüm ile Suruç İlçesi Şeyh Nasır mezarlığı içerisinde türbesi bulunan Şeyh Nasır’ın kardeşleri olduğu rivayet edilmektedir.

Ziyarete genellikle Cuma günleri kadınlar, şifa amaçlı ve dilek tutma amaçlı gitmektedir. Her türlü hastalığın şifası için gidilen ziyarette, söz konusu kişiye ait olduğuna inanılan mezarın etrafında üç tur dönen hasta ziyaretçiler, birkaç saat burada yatarak şifa aramaktadır. Diğer taraftan hastalanan hayvanların da, ziyaretin etrafında üç tur döndürülmeleri halinde hastalıktan kurtulacaklarına inanılır.

Evlenmek, murat almak, işe girmek veya çocuk sahibi olmak isteyen ziyaretçiler, mezar başında dua edip dilekte bulunduktan sonra dileklerinin kabul olması için ziyaretin duvarlarına çaput yapıştırırlar.

Yukarıda konu edilen uygulamaları tamamlayan ziyaretçiler, burada tavuk veya horoz kesip yemekler yaparlar. Pişirilen yemekten kendileri yediği gibi diğer ziyaretçilere de ikram ederler. Yapılan kanlı kurban geleneğinin akabinde, kansız kurban geleneği çerçevesinde ziyarette bulunan çocuklara şeker dağıtılır.

Ziyaret ilgili yapılan son bir uygulama ise, üzerinde taşıyan kişiyi nazardan koruma güçü olduğuna inanılan mezar toprağı, bir bezle sarılıp çocukların boyunlarına veya evlerinin bir köşesine asılarak ziyaret fenomeni tamamlanır.

4.10.6. Müslüm Tekinalp Türbesi Suruç İlçesi’ne bağlı, Karadut Köyü mezarlığı içerisinde yer alan türbe ziyaretidir.

Kesme taş malzemeden, dört ayak üzerine inşa edilmiş olan türbenin üzeri, kubbe ile kapatılmıştır. Kubbenin altında bulunan kısım, tamamen betonla düz bir şekilde

Page 94: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

85

kapatılmış olduğundan dolayı, Müslüm Tekinalp isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar gözükmemektedir. Müslüm Tekinalp isimli kişinin yakın tarihlerde yaşadığı ve Karadut köylülerinin onun torunları oldukları belirtilmektedir.

Ziyarete çoğunlukla Cuma günleri kadınlar, şifa amaçlı gitmektedir. Söz konusu ziyaretin, sadece bel ağrısına iyi geldiğine inanılır. Bel ağrısından muzdarip olan hastalar, türbenin önünde dua ettikten sonra kubbenin altında bulunan düz yerde birkaç saat yatarlar. Şifa amaçlı ziyarette yatan hastalara, içerisine ziyaret toprağı katılmış olan su, sabah bir bardak, akşam bir bardak olmak üzere günde iki bardak içirilmek suretiyle şifa aranmaktadır.

4.10.7. Muhammed Mintik Ziyareti Suruç İlçesi’ne bağlı, Karadut Köyü mezarlığı içerisinde bulunan, Müslüm

Tekinalp türbesinin 50 m güneydoğusunda yer alan yatır ziyaretidir. Etrafı, yarım metre yüksekliğinde bir duvarla çevrilmiş olan ziyarete giriş, kuzey tarafta bulunan bir kapı aralığı ile sağlanmaktadır. Muhammed Mintik isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, 2 m uzunluğunda olup üzeri, betonla kapatılmıştır.

Halk arasında Muhammed Mintik isimli kişinin kimliği ve ne zaman yaşadığına dair herhangi bir bilgi bulunmazken, köyün diğer tarafında bulunan başka bir mezarın ise, Muhammed Mintik’in kız kardeşine ait olduğu belirtilir. Ziyaret olduğuna inanılan bu iki mezarın arasına ev veya iş yeri yapanların başlarına bela geleceğine inanılır. Bu sebepten dolayı iki ziyaretin arası boş bırakılmaktadır.

Ziyarete çoğunlukla Cuma günleri kadınlar, şifa amaçlı gitmektedir. Söz konusu ziyaretçiler, Muhammed Mintik ziyareti ile Müslüm Tekinalp türbesini sırası ile ziyaret etmektedir. Müslüm Tekinalp türbesine olduğu gibi, Muhammed Mintik ziyaretine de sadece bel ağrısından muzdarip olan insanlar, şifa amaçlı gitmektedir. Muhammed Mintik ziyaretinde birkaç saat yattıktan sonra, Müslüm Tekinalp türbesinde de birkaç saat yatan ziyaretçiler, şifalı olduğuna inandıkları ziyaret toprağından alarak buradan ayrılırlar.

Ziyaretle ilgili son bir uygulama ise, ziyaretçilerin evlerinde kestikleri tavuğun etinden pişirdikleri pilavı, köyün çocuklarına sevaptır diyerek burada yedirmeleridir.

4.10.8. Şeyh Ahmet Musullu Türbesi Suruç İlçesi Merkez Ahmet Bican camiinin batısında bulunan türbe ziyaretidir.

Kare planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, açıktır. Türbeye giriş, doğu tarafta bulunan bir kapı ile sağlanmaktadır. Şeyh Ahmet Musullu isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın kenarları, betondan yapılmış olup ortasında bir dut ağacı bulunmaktadır.

Ziyarete genellikle Cuma akşamları ve sabahları erkek ziyaretçiler, gitmektedir. Ziyaretçiler, türbenin giriş kapısı önünde üç ihlas bir fatiha okuyup yollarına devam etmektedir.

Page 95: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

86

4.10.9. Şeyh Ali Ziyareti Suruç İlçesi, Cumhuriyet Mahallesi, Sumak Köyü yolu üzerinde bulunan yatır

ziyaretidir. Etrafı, bir metre yüksekliğinde duvarla çevrilmiş olan ziyarete giriş, kuzey yönünde bulunan bir kapı aralığı ile sağlanmaktadır. Avlu içerisinde bulunan iki mezardan birinin Şeyh Ali isimli kişiye; diğerinin ise, Şeyh Ali’nin ablası İslime’ye ait olduğuna inanılmaktadır. Mezar taşında “Kelime-i Tevhit” yazılı olan Şeyh Ali’nin mezarı üzerinde, yeşil bir örtü bulunmaktadır.

Halk arasında ziyaretin tespiti ile ilgili şöyle bir olay anlatılmaktadır: “Mezarların olduğu bölgede savaşırken şehit düşen Şeyh Ali ve ablası, düştükleri yere defnedilirler. Aradan geçen uzun yıllar birçok şeyi değiştirdiği gibi, şehrin planlaması da değiştirir ve iki mezarın etrafı evlerle çevrilir. Önceleri mahalleli burada bulunan iki mezarın ziyaret olduğunu bilmedikleri için çöplerini mezarların yanında bulunan çöpe atarlar. Bu hal belli bir süre devam ettikten sonra, mezara komşu evlerden birinde ikâmet eden kadınlardan biri, rüyasında Şeyh Ali’yi görür ve adı geçen şahıs, kadına ‘Çöplerinizi üzerimize süpürmeyin’. der ve elini kadının karnına vurup iç organlarını dışarı çıkar. Gördüğü rüyadan çok korkan kadın, komşularını mahallede bulunan mezarlara karşı dikkatli olmaları ve bu iki mezarın sıradan mezarlar olmadığı konusunda uyarır.”

Ziyarete genellikle Çarşamba ve Cuma günleri kadınlar dilek tutma amaçlı gitmektedir. Evlenmek, murat almak veya çocuk sahibi olmak isteyen ziyaretçiler, dua edip dilekte bulunduktan sonra dileklerinin kabul olması için ziyaretin içinde bulunan çivili tahtaya ve ziyaretin kuzey tarafında bulunan dut ağacına çaput bağlarlar. Bunun akabinde, “Allah’ım bu dileğim kabul olursa Şeyh Ali ziyaretinde kurban keseceğim.” diyerek adakta bulunan ziyaretçiler, dileğinin kabul olduğuna inandıkları zaman adamış oldukları kurbanı burada keserler. Kurbanın etinden pişirilen yemekten kendileri yediği gibi ziyaretin yakınında bulunan evlere ve o anda ziyarette bulunan diğer ziyaretçilere de ikram ederler. Yapılan kanlı kurban geleneğinin akabinde, kansız kurban geleneği çerçevesinde ziyarette bulunan çocuklara şeker dağıtılarak ziyaret fenomeni tamamlanır.

Ziyarete dilek tutma amaçlı gidilmenin yanında, çok az olmakla birlikte felç hastalığı başta olmak üzere her türlü hastalığın şifası için de gidilmektedir.

4.11. VİRANŞEHİR İLÇESİ 4.11.1. Şeyh Muhammed ve Şeyh Mustafa Ziyareti Viranşehir İlçesi Sanayi Mezarlığı kuzeybatı köşesinde bulunan yatır ziyaretidir.

Ziyaret olduğuna inanılan ve etrafı demir parmaklıklarla çevrilmiş mezarlardan birinin, Şeyh Muhammed isimli kişiye; diğerinin ise, Şeyh Muhammed’in kardeşi olduğu belirtilen Şeyh Mustafa’ya ait olduğuna inanılmaktadır. Adı geçen mezarların taşlarından birinde, “Evladı Resulullah’tan Karacadağlı Mürşit Şeyh Muhammed Seyhan d. 1886, ö. 1943”; diğerinde ise, “Evladı Resulullah’tan Karacadağlı Şeyh Mustafa Seyhan d. 1914, ö. 1964” yazılıdır.

Page 96: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

87

Şeyh Muhammed ve Şeyh Mustafa’nın keramet sahibi iki kardeş olduklarından bahseden yöre halkı, Şeyh Mustafa’ya ait olduğuna inanılan iki keramet şöylece rivayet etmektedir. Bunlardan ilki, “Tanımadığı bir köyden geçerken evlerden birine misafir olan Şeyh Mustafa, evin hanımının mahcubiyet duyduğunu görür. Şeyh Mustafa, ilk anda bu mahcubiyetin sebebini anlayamasa da, durumu anlaması çok sürmez çünkü, evde misafire ikram edecek bir çay dahi yoktur. Şeyh Mustafa, oturduğu yerden bir anda kaybolur, çok geçmeden elinde bir torba çay ile geri döner. Gördüklerine çok şaşıran kadın karşısındaki insanın keramet sahibi bir veli olduğunu anlar.” Anlatılan diğer bir keramet ise, “Şeyh Mustafa’nın kendisine sadık büyük bir kartalı vardır. Şeyh, bazen bu kartalın sırtına binerek seyri sefer eder ve uzak diyarlara gider. Bu halde uzun yıllar geçer ve Anadolu insanının Kore savaşı diye bildiği savaş çıkınca Şeyh Mustafa da kartalıyla birlikte bu savaşa katılır. Söz konusu savaş bitince kartalı ile birlikte yurda dönen Şeyh Mustafa, çok yaşamaz ve ölür. Şeyhin öldüğünü gören bu sadık kartal, şeyhin naaşı üzerinden yükselmeye başlar ve gözlerden kaybolur. O günden sonra bu kartalı gören olmaz.”

Ziyarete genellikle Perşembe günleri kadınlar, şifa amaçlı veya dilek tutma amaçlı gitmektedir. Daha çok başı ağrıyan ve romatizması olan hastalara iyi geldiğine inanılan ziyarette, dua edip Allah’tan şifa dileyen hastalar, daha sonra ağrıyan yerlerini mezar taşına sürerler. Böylece hastaların iyileşeceğine inanılır.

Diğer taraftan evlenmek, murat almak veya çocuk sahibi olmak isteyen ziyaretçiler, dua edip dilek tuttuktan sonra dileklerinin kabul olması için, ziyaretin etrafında 7 tur dönmekte ve akabinde ziyaretin içersinde bulunan kurumuş dut ağacına çaput bağlamaktadır. Tutulan dileğin kabul olup olmayacağını anlamak isteyen ziyaretçiler, Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde olduğu gibi burada da ziyaretin batı tarafındaki duvarına taş yapıştırırlar. Yapıştırdıkları taşa bakmak için, bir hafta sonra tekrar ziyarete gittiklerinde, söz konusu taş düşmemiş ise, dileğin kabul olacağına; aksi olmuşsa, dileğin kabul olmayacağına yorumlanmaktadır.

Ziyaretle ilgili yapılan son bir uygulama ise, kansız kurban geleneği çerçevesinde, o anda ziyarette bulunan ziyaretçilere şeker dağıtmadır. Velev ki o anda şeker dağıtacak kimse yok ise, bu durumda şeker mezarın yanına bırakılarak ziyaret fenomeni tamamlanır.

4.11.2. Eyyub Peygamber Türbesi Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Eyyub Nebi Kasabası’nda bulunan türbe ziyaretidir.

Kesme taş malzemeden sekizgen planlı bir şekilde inşa edilmiş olan türbenin üzeri, yeşil renkli bir kubbe ile kapatılmıştır. Türbenin önünde üzeri, beş kubbe ile kapatılmış bir revak bulunmaktadır. İçerisi yedi pencere ile aydınlatılan türbeye giriş, kuzey tarafta bulunan ahşap bir kapı ile sağlanmaktadır. Eyyub Peygamber’e ait olduğuna inanılan mezarın bir metre yüksekliğinde ahşap bir sandukasının üzeri, kırmızı renkli bir örtü ile kapatılmıştır. Sandukanın doğu tarafında bulunan bir aralık ile Eyyub Peygamber’e ait olduğu belirtilen mezarı görmek mümkündür. Kayadan yapılmış olan mezarın üzeri, iki

Page 97: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

88

parça yeşil bir örtü ile kapatılmıştır. Türbe içerisinde Hz. Eyyub’tan kaldığına inanılan yaklaşık 10 kg ağırlığında, yuvarlak ve siyah renkli bir taş bulunmaktadır.

Ziyarete genellikle arefe, bayram, Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri her kesimden insan gitmektedir. Bununla birlikte yörede, “Üç Cuma üst üste Eyyub peygamber mezarını ziyaret eden kişiye Allah’ın Hac sevabı vereceği” inanışı sebebiyle Cuma günleri yapılan ziyaretler, diğer günlerde yapılan ziyaretlerden daha önemli görülmektedir. Bunun yanında her yılın mayıs ayı içerisinde tertip edilen, “Hz. Eyyub’u Anma ve Sabır Günü” isimli etkinliklerin yapıldığı günlerde, ziyaretçi yoğunluğunun maksimuma ulaştığı belirtilmektedir.

Her türlü hastalığın şifası için gidilen ziyarette, dua edip mezarın yanına yatan hasta ziyaretçiler, türbe içerisinde bulunan ve Hz. Eyyub’tan kaldığı söylenen taşı ağrıyan yerlerine sürerler. Daha sonra ellerini söz konusu taşın üzerine koyup dua eden hastaların, iyileşeceğine inanılır.

Öbür yandan evlenmek, murat almak, işe girmek veya çocuk sahibi olmak isteyen ziyaretçiler, dua edip dilekte bulunduktan sonra dileklerin kabul olması için ziyaretin etrafındaki ağaçlara ile türbenin pencere korkuluklarına çaput bağlayıp ziyaretin etrafında yedi tur dönerler. Bu uygulamaların akabinde, dileğin kabul olup olmayacağını anlamak isteyen bazı ziyaretçiler, Şanlıurfa ve çevresinde bulunan hiçbir ziyarette emsali olmayan uygulama, Eyyub Peygamber’den kaldığı söylenen taşı yerinden kaldırmaya çalışmadır. Söz konusu taşın ağırlığının insanın niyetine göre artmakta veya azalmakta olduğuna inanıldığı için dilek tutan kişi, bu taşı kaldırabilirlerse, dileğin kabul olacağına; aksi olursa, dileğin kabul olmayacağına inanılır.

Yukarıda konu edilen uygulamalardan ayrı olarak, ölen insanların ziyaretin şefaatine nail olabilmesi için türbenin etrafına gömme geleneği vardır. Anlatılanlara göre, sadece Eyyub Nebi Kasabasının veya civardaki köylerin cenazeleri değil, Türkiye’nin birçok yerinden ve hatta yurt dışından dahi cenazeler gömülmek için buraya götürülmektedir.

Ziyaretle ilgili yapılan son bir uygulama ise, Hac farizalarını yerine getirmek üzere yola çıkan insanlar, Eyyub Nebi Kasabasında bulunan mezarları ziyaret ettikten sonra yollarına devam ederler. Aynı şekilde Hac farizalarını tamamlayıp Yurda dönen bu insanlar, Eyyub Nebi Kasabasındaki mezarları ziyaret ettikten sonra evlerine giderler.

4.11.3. Elyasa Peygamber Türbesi Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Eyyub Nebi Kasabası’nda bulunan türbe ziyaretidir.

Kesme taş malzemeden, kuzey güney doğrultusunda dikdörtgen planlı bir şekilde inşa edilmiş olan türbenin üzeri, beyaz bir kubbe ile kapatılmıştır. Birkaç basamaklı merdivenle çıkılan türbenin kuzey ve güney yönlerinde mescit olarak kullanılan odalar, orta bölümde ise, mezarın bulunduğu oda yer almaktadır. Mezarın bulunduğu odanın giriş kapısı olmayıp, sadece doğu ve batı yönlerinde önleri demir parmaklıklarla kapatılmış iki penceresi bulunmaktadır. Elyasa Peygamber’e ait olduğuna inanılan

Page 98: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

89

mezar, beton malzemeden yapılmış olup üzeri, yeşil örtülerle ile kapatılmıştır. Mezarın baş uçunda bulunan mezar taşının bir tarafında Türkçe olarak, “Eyyub Peygamber’in türbesine ulaşmadan ölen Elyasa Peygamber’in mezardır.” diğer tarafında ise, Arapça olarak “Besmele, Elyas’ı, İsmail’i, Yunus’u ve Lut’u alemlere faziletli kıldık” mealindeki ayet vardır. Elyasa Peygamber’in mezarının bulunduğu odada, içerisinde Kuran-ı Kerim’den ayetlerin yazılı olduğuna inanılan kurumuş bir dut ağacı kütüğü bulunmaktadır. Bu inanıştan dolayı, türbe inşa edilirken kesilmeye korkulan ağaç kütüğü, olduğu şekliyle türbe içerisinde bırakıldığı belirtilmektedir.

Kaynaklarda, Elyasa Peygamberle ilgili verilen bilgiye göre, “Elyasa peygamber, çağdaşı olan Eyyub Peygamberi ziyaret etmek için uzun yıllar süren bir yolculuk eder ve Eyyub Peygamber’in yaşadığı köye ulaşır. Ancak kendisi ulaştığı yerin, Eyyub Peygamber’in yaşadığı köy olduğunu bilmemektedir. O zaman insan şekline bürünmüş olan şeytan, Elyasa Peygamber’e musallat olur. Elyasa Peygamber, şeytan olduğunu bilmediği kişiye Hz. Eyyub’ün yaşadığı yere ne kadar yol olduğunu sorar. Şeytan da ona yalan söyleyerek, ‘En az geldiğin kadar bir yol daha gidersen ancak yetişirsin!’ der. Yaşlanmış ve yorulmuş olan Elyasa Peygamber, bu haberi duyunca umutsuzluğa kapılır ve Hz. Eyyub’ü göremeden olduğu yerde can verir. Daha sonra köyün ahalisi tarafından fark edilen kişinin naaşı, öldüğü yere defnedilir” (C. Kürkçüoğlu, 2000: 33).

Ziyarete genellikle arefe, bayram, Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri her kesimden insan gitmektedir. Ziyaretçiler, türbeye giremedikleri için, adı geçen mezarın görülebildiği pencerenin önüne dua edip, pencerenin demir parmaklıklarını öptükten sonra mescitte namaz kılmaktadır. Her türlü hastalığın şifası için gidilen türbede, pencerenin önünde dua edip Allah’tan şifa isteyen hasta ziyaretçiler, daha sonra ağrıyan yerlerini türbenin duvarına veya pencere parmaklıklarına sürerek ziyaretten ayrılırlar.

4.11.4. Rahime Hatun Türbesi Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Eyyub Nebi Kasabası’nda bulunan türbe ziyaretidir.

Kesme taş malzemeden, kare planlı inşa edilmiş olan türbenin üzeri, beyaz bir kubbe ile kapatılmıştır. Birkaç basamaklı merdivenle çıkılan türbenin bir girişi olmayıp, kuzey ve güney yönlerinde iki penceresi bulunmaktadır. Rahime Hatun isimli kadına ait olduğuna inanılan mezar, beton malzemeden yapılmış olup üzeri, yeşil örtülerle kapatılmıştır. Mezar taşında, “Hz. Eyyub’un Hanımı Rahime Hatun’un mezarıdır.” ibaresi bulunmaktadır.

Kaynaklarda, Rahime Hatunun kimliği hakkında iki farklı rivayet bulunmaktadır: Bunlardan birine göre, Rahime Hatun, Yakup Peygamber’in kızıdır. Diğer rivayet göre ise, Rahime Hatun, Yusuf Peygamber’in oğlu Menşa’nın kızıdır (C. Kürkçüoğlu, 2000: 30). Halk arasında anlatılanlara göre, “Eyyub Peygamber’in eşi olan Rahime Hatun, Hz. Eyyub hasta düştüğü zaman yanında kalan ve onun ihtiyaçlarını gören tek insan.” iken bazı kaynaklara göre ise, “Eyyub Peygamber hasta düşüp her yerinden yaralar açınca ‘Bulaşıcı hastalık diyerek’ bütün yakınları ve Rahime Hatun dahi onu terk etmiştir. Eyyub Peygamber, bu duruma çok içerlemiş ve iyileştiği zaman Rahime’ye 100 sopa vuracağına yemin etmiştir” (Yıldız, 2000: 89).

Page 99: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

90

Ziyarete genellikle arefe, bayram, Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri yurt içi ve yurt dışından da çok sayıda ziyaretçinin geldiğinden bahsedilmektedir. Ziyarete şifa amaçlı gidilmesi yanında, dilek tutma amaçlı da gidilmektedir. Türbeye giremeyen ziyaretçiler, mezarın görülebildiği pencerenin önünde dua ettikten sonra pencerenin önünde bulunan demir parmaklıkları öperek ziyaret fenomenine başlarlar. Her türlü hastalığın şifası için gidilen ziyarette, dua ettikten sonra ağrıyan yerlerini türbenin duvarına veya pencere parmaklıklarına süren hasta ziyaretçiler, daha sonra türbenin güney tarafında bulunan ve suyunun şifalı olduğuna inanılan iki çeşmeden alınan suyu içerek şifa bulmaya çalışırlar.

Diğer taraftan evlenmek veya murat almak isteyen ziyaretçiler, türbenin penceresi önünde dua edip dilekte bulunduktan sonra, dileklerinin gerçekleşmesi için türbenin etrafında bulunan çam ağaçlarına çaput bağlarlar. Bu uygulamanın akabinde dileğinin kabul olup olmayacağını anlamak isteyen ziyaretçiler, birçok ziyaret yerinde olduğu gibi türbenin duvarına taş yapıştırırlar. Yapıştırılan taş düşmez ise, dileğin kabul olacağına; aksi olursa, dileğin kabul olmayacağına inanılır.

Yukarıda anlatılan uygulamalardan ayrı olarak, yeni doğan kızının ismini Rahime, oğlunun ismini Eyyub koyan aileler, çocuklarının hayırlı olması için ziyarette kurban kesip yemek yaparlar. Yapılan yemekten hem kendileri yer, hem de diğer ziyaretçilere ikram ederler.

4.11.5. Havmele Türbesi Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Yollarbaşı Köyü içerisinde bulunan türbe ziyaretidir.

Güney kuzey doğrultusunda, dikdörtgen planlı olarak inşa edilmiş olan türbenin üzeri, düz bir dam ile kapatılmıştır. Daha sonraları ziyaretin belli olması için, damın üzerine yeşil renkli sivri bir kubbe eklenmiştir. Biri, hol; diğeri, mezarın bulunduğu oda olmak üzere iki bölümden oluşan türbeye giriş, batı tarafta bulunan yeşil renkli bir kapı ile sağlanmaktadır. Havmele isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezarın, 1 m yüksekliğindeki ahşap sandukasının üzeri, yeşil renkli örtülerle bezenmiştir. Yörede, Havmele isimli kişinin Eyyub Peygamber’in oğlu olduğundan bahsedilmektedir.

Ziyarete genellikle Çarşamba günleri kadınlar, şifa amaçlı veya dilek tutma amaçlı gitmektedir. Söz konusu ziyaretin daha çok sakatlığı olan veya romatizması olan hastalara iyi geldiği söylenmektedir. Adı geçen hastalar, yörede “Ziyaret namazı” diye bilinen iki rekat nafile namazı kılıp dua ettikten sonra birkaç saat türbede yatarlar. Bu uygulamanın akabinde, türbenin hol bölümünde bulunan yaklaşık 3 kg ağırlığında yuvarlak ve siyah renkli taşı ağrıyan yerlerine süren hastaların iyileşeceğine inanılır.

Diğer taraftan evlenmek, işe girmek veya çocuk sahibi olmak isteyen ziyaretçiler, dua ettikten sonra türbenin hol bölümünde bulunan ve bir parmak girecek kadar deliği olan kesme taşı elleriyle tutarak “Ya Rabbi! Havmele Hazretlerinin hürmetine tutuğum bu dileğimi kabul et!” diye dua ederek dilekte bulunurlar. Dileğin kabul olmasını isteyen ziyaretçiler, delikli taşa veya türbenin etrafında bulunan dut ağaçlarına çaput bağladıktan sonra, hem mezarın etrafında hem de türbenin etrafında üçer defa dönerler. Konu edilen türbede, tutulan dileğin kabul olup olmayacağını anlamak için iki tür

Page 100: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

91

uygulamaya başvurulmaktadır. Bunlardan ilki, Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde olduğu gibi taş yapıştırma geleneğidir. Dilek tutan ziyaretçilerin çaput bağladıkları delikli taşın üzerine yapıştırılan taş düşmez ise, dileğin kabul olacağına; taş düşerse, dileğin kabul olmayacağına inanılır. İkinci uygulama ise -Söz konusu uygulama günümüzde kalmamakla birlikte önceleri uygulandığından bahsedilmektedir.- günümüzde bir tane kalmış olan hol bölümündeki yuvarlak ve siyah renkli taştan önceleri altı tane olduğu rivayet edilmektedir. Dilekte bulunan ziyaretçiler, bu altı taşı üst üste koyup belli bir süre beklediklerinde üst üste konulan taşlar düşmez ise, dilek kabul olacağına; aksi olursa, dileğin kabul olmayacağına inanıldığından bahsedilmektedir.

Yukarda konu edilen uygulamalardan ayrı olarak, bazı ziyaretçilerin türbede pişirdikleri yemekler, o anda burada bulunan diğer ziyaretçilerle birlikte yendikten sonra, kansız kurban geleneği çerçevesinde ziyaretçilerin yanlarında getirdikleri şekerleri çocuklara dağıtması ile ziyaret fenomeni tamamlanır.

4.11.6. Aslan Baba Ziyaret Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Aslan Baba Köyü içerisinde bulunan yatır ziyaretidir.

Etrafı, yarım metre yüksekliğinde bir avlu duvarı ile çevrilmiş olan ziyarete giriş, kuzey tarafta bulunan bir kapı aralığı ile sağlanmaktadır. Ziyaretin güneydoğu köşesinde, üzerinde herhangi bir amblem olmayan yeşil bir sancak bulunmaktadır. Ziyaretin etrafında ziyaretçilerin ihtiyaçlarını görebilecekleri bakkal, dinlenme yerleri ve cami gibi müştemilatlar bulunmaktadır. Aslan Baba isimli kişiye ait olduğuna inanılan mezar, beton malzemeden yapılmış olup iki başında birer mezar taşı bulunmaktadır. Baş uçta bulunan mezar taşında, ağzı yukarıya doğru açık olan su tası şeklinde bir çukur ve çukurun içerisinde 1 kg ağırlığında yuvarlak bir taş bulunmaktadır.

Ziyarete genellikle Çarşamba, Cumartesi ve Pazar günleri kadınlar ve erkekler birlikte gitmektedir. Mezarın bulunduğu avlu, halı döşeli olmadığı halde, buraya ayakkabılarını çıkartıp giren ziyaretçiler, buradan da geri geri çıkmaktadır. Belinde, kollarında veya bacaklarında ağrıları olan hastalara, iyi geldiği söylenen ziyarette dua edip Allah’tan şifa dileyen hasta ziyaretçiler, daha sonra mezar taşı üzerinde bulunan 1 kg ağırlığındaki taşı ağrıyan yerlerine sürerek şifa aramaya devam eder. Bu uygulamanın ardından ağrıyan yerlerini mezara yaslayarak şifa dileyen hastaların, iyileşeceğine inanılır. Diğer taraftan ziyaret etrafında bulunan ve Aslan Baba’dan kaldığına inanılan melengiç ağaçları meyvelerinin, hasta çocuklara iyi geldiğine inanılır. Bu sebepten ötürü hasta çocuğu olan ziyaretçiler, bu ağaçlardan topladıkları meyveleri çocuklarına yedirerek şifa aramaktadır.

Bunun yanında evlenmek, murat almak, çocuk sahibi olmak veya yakınlarından birinin iş bulmasını isteyen ziyaretçiler, dua edip dilek tuttuktan sonra dileklerinin kabul olması için ziyaretin kuzeybatı köşesinde bulunan ulu palut ağacına çaput bağlarlar. Bu şekilde dilekte bulunan ziyaretçilerin dileklerinin kabul olacağına inanılır.

Ziyaretin kuzey ile güneyinden geçen ve ziyaretin batısında birleşen iki derenin yamaçlarında bulunan melengiç ve palut ağaçlarının Aslan Baba’nın askerleri olduğuna

Page 101: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ZİYARET VE ZİYARET YERLERİ Bünyamin BORAZAN

92

inanılır. Konu ile ilgili halk arasında anlatılan menkıbeye göre, “Ziyaretin olduğu bölgede meydana gelen bir savaş esnasında şehit düşen Aslan Baba, savaşta gerekli gayreti göstermeyen askerlerine kahir eder. Aslan Baba gibi büyük bir zatın ahini alan söz konusu askerler, anında oldukları yerde birer ağaca dönüşüler. İşte ziyaret bölgesinde bulunan ağaçlar o savaş döneminden kalmadır.”

Page 102: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

5. ŞANLIURFA ÇEVRESİNDE YAYGIN KUTSALLAR 5.1. MERKEZ İLÇE 5.1.1. İbrahim Peygamber’in Doğduğu Mağara İçerisinde İbrahim Peygamber’in doğduğuna inanılan mağara, Halil-ür Rahman

gölü ile Ayn Zeliha gölünün doğusunda bulunan ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde inşa edildiği belirtilen Mevlid-i Halil Caminin avlusu içerisinde yer almaktadır (Oymak, 1998: 15). Hz. İbrahim’in doğduğu mekânın söz konusu yer olduğu, mağaranın girişinde bulunan kitâbe ile belirtilmektedir. Mağaraya giriş, Mevlid-i Halil Cami avlusunun güney tarafında bulunan iki kapı ile sağlanmaktadır. Günümüzde bu iki kapının doğuda olanından, kadın ziyaretçiler; batıda olanından ise, erkek ziyaretçiler mağaraya girmektedir. Konu edilen mekân, iki bölümden oluşmakta olup, bunlardan ilki sonradan inşa edilmiş olan hol bölümü; ikincisi ise mağara bölümüdür. Kesme taş malzemeden, inşa edilmiş olan hol bölümünün güney tarafında bulunan bir kapı aralığı ile mağaraya geçilmektedir. Günümüzde ziyaretçilerin mekânın daha ilerisine gitmelerini engellemek için, demir parmaklıklarla ikiye ayrılmış olan mağaranın kuzey tarafında, ziyaretçilerin namaz kılıp dua ettikleri halı döşeli olan bölüm; güney tarafında ise, ziyaretçilerin girmedikleri içi su dolu olan bölüm bulunmaktadır.

Konu ile ilgili kaynaklarda verilen bilgiye göre, “Babil Kralı Nemrut, bir gece rüyasında, başının üzerinde parlak bir yıldızın doğduğunu, parlaklığıyla ay ile güneşi gölgede bırakan yıldızın karşısında, ay ile güneşin parlaklığının bir mumun söndüğü gibi söndüğünü ve yıldız yeryüzüne ışık saçtığını görür. Rüyanın dehşetiyle uyanan Nemrut, yıldızlara bakarak gelecekten veya gaipten haber veren kâhinlere ve müneccimlere gördüğü rüyayı yorumlamaları için haber salar. Haberi alan müneccimler, Nemrut’a, ‘Rüyada gördüğün, başının üzerinde doğup da ayı ile güneşi gölgede bırakan ve yer yüzünü aydınlatan yıldız, bu yıl doğacak bir çocuğa delalet eder ki; bu çocuk kavminin arasına karışıp senin ve dinin aleyhinde nifak çıkaracak, halkı sana itaatsizliğe götürecek ve insanları peşinden sürükleyecektir. Bu çocuk senin krallığına, tahtına, tacına ve dinine son verecek ve senin mevki, makam, mülk, şan ve şerefini kendisi alacaktır.’ diye rüyayı tabir ederler (Yıldız, 2000: 37-38). Müneccimlerin yaptığı bu tabiri üzerine Nemrut, o yıl hamile kalmış olan bütün kadınların ve doğacak çocukların öldürülmesini emreder. Nemrut’un tahtını koruma için alınan tedbirler çerçevesinde, hamile kadınlar toplanıp zindana hapsedildikten sonra, geri kalan erkeklerle kadınların bir arada kalınmasına mani olmak için gözlemciler tayin edilir. Bu tedbirlerden sonra da, bu yıl içinde hamile kalan kadın olursa bunların da öldürüleceği ilan edilir. Nemrut tahtını korumak için tedbirler alına dursun; Nemrut tarafından çok sevilen, Azer ve hanımı Nuna Hatun 8 yıl önce evlenmelerine rağmen çocukları olmamıştı. Azer’in hanımını kısır olarak bilen Nemrut, bu aileye gözlemci tayin etmez. İşte böyle sıkıntılı bir yılda İbrahim’e hamile kalan Nuna Hatun, bu durumu belli bir süre kocasına dahi söyleyemez. Nuna Hatun, hamileliğini kocasında uzun bir süre saklayamazsa da Nemrut

93

Page 103: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

ve adamlarında gizlemeyi başarır ve oğlunu şehirden ve gözlerden uzak ıssız bir mağarada gizlice doğurur. Dünyaya getirdiği oğlunu ilk defa emziren Nuna, çocuğun kulağına ‘Toplumun babası’ anlamına gelen ‘İbrahim’ ismini söyler. Oğlunu doğurduğu mağarada bırakıp gizlice şehre dönen Nuna, olanları bir bir kocasına anlatır. Bu andan sonra oğluna bir şey olmasını istemeyen Azer, birkaç gün İbrahim için dua eder” (Yıldız, 2000: 39-40). “Bir rivayete göre, 15 ay; diğer bir rivayete göre, 7 yaşına kadar doğduğu bu mağarada yaşan İbrahim, baba evine döndüğü vakit olduğu yaştan daha büyük gösteren bir delikanlı görünümü almıştı. İbrahim’in bu görünümü nedeniyle Nemrut ve adamları dahi hiç kimse, onun Nemrut’un rüya gördüğü yıl da dünyaya geldiğini düşünmedi” (C. Kürkçüoğlu, 2002d: 99; C. Kürkçüoğlu, 2002e: 114). Diğer taraftan halk arasında ve bazı kaynaklarda rivayet edilen bir menkıbeye göre, “İbrahim’i doğurduktan sonra insanlar şüphelenmesin diye onu doğurduğu yere bırakıp evine dönen Nuna Hatun, fırsat buldukça oğlunu emzirmeye mağaraya gider. Ama şehrin giriş çıkışlarında kendisinden şüphelenenler olacağı düşüncesiyle, mağaraya gidemediği dönemlerde ise, mağaraya gelen bir ceylan İbrahim’i emzirir. Bu hal belli bir süre devam ettikten sonra Nemrut’un askerlerinden birkaç tanesi, şehrin dışında olan mağaraları güvenlik nedeniyle kontrol ederken İbrahim’in doğduğu mağaraya bakar ve burada buldukları ve kime ait olduğunu bilmedikleri çocuğu Nemrut’un huzuruna çıkarırlar. Daha önce hiç çocuğu olmayan Nemrut, mağarada bulunmuş olan bu çocuktan çok hoşlanır ve onun yanına alır” (S. Kürkçüoğlu ve Güler, 2002: 242-243).

Günümüzde de söz konusu mağara içerisinden çıkan ve şifalı olduğuna inanılan su ile ilgili kaynaklarda verilen bilgiye göre, “Hz. İbrahim’in doğduğu mağaradan bir su çıkar ve küçük bir çocuk olan İbrahim bu sudan içerek yaşamını idame ettirir. İnanışına göre, mağaradan çıkan su, Kabe yakınlarında çıkan Zemzem suyundan sonra en büyük şifalı su kaynağıdır. Günümüzde yöre halkı Ramazan ayı geldiği de evlerine götürdükleri bu su ile oruçlarını açarlar” (Yıldız, 2000: 40-41).

Konu edilen mağara yurt içi ve yurt dışından, Müslüman olsun gayri müslim olsun birçok ziyaretçi tarafından, ziyaret edilmektedir. Kendi dinlerine göre mağarada dua ve ibadet eden ziyaretçiler, mağaranın kuzeydoğu köşesinde bulunan ve şifalı olduğuna inanılan sudan biraz içerek ziyaretten ayrılırlar.

5.1.2. Halil-Ür Rahman Gölü (Balıklı Göl) Göl, Şanlıurfa Merkez Rızvaniye Camiinin güney tarafında bulunmaktadır. 150 m

uzunluğunda, 30 m genişliğinde olan gölün derinliği 3 ile 5 m arasında değişmektedir. Gölün içerisinde efsanelere konu olmuş olan sazan türü balıklar bulunmaktadır. (Bkz. Resim 7) Halk tarafından saygı gösterilen bu bakıların yenmesi yasak olduğuna inanılmaktadır (Mızrak, vd., 2002: 3-4).

Konu edilen gölün ve balıklarının kutsal sayılmasında önemli bir yeri olan efsane şöyledir, “Politeist inanca sahip olan Babilliler, gök cisimlerinin Tanrısal güçlere sahip olduğuna inanırlar. Bu sebepten ötürü gök cisimlerini sembolize eden insan şeklindeki putlara taparlar. İnanmış oldukları bu dinin gereği olarak, bahar aylarında bayram yapan Babil halkı, sabah kalkar ve ilk iş olarak putlara yemekler takdim ederler. Yine böyle,

94

Page 104: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

şehir halkının putlara tapınma merasimi için tapınağa gittiği bir sabah, hasta olduğu bahanesiyle merasime katılmayan İbrahim, tören sonunda halkın şehir dışında kurulan panayıra yöneldiğini görünce, kendisi panayıra da gitmeyip putların bulunduğu tapınağa gider. İbrahim, Babil hükümdarı Nemrut ve babası da dahil olmak üzere kavmin taptığı putlara bakara ‘Ey kavmim! Bu gördükleriniz ve taptığınız putlar, hep yok olan varlıklardır. Ben bunlara Allah diyemem. Allah, yerleri, gökleri ve kainatta var olan her şeyi var edendir.’ dedikten sonra eline aldığı balta ile tapınakta bulunan putlardan en büyüğü hariç, diğerini kırar ve baltayı kırmadığı putun boynuna asar. Panayırdan tapınağa dönen halk, putların kırılmış olduğunu görünce bu işi İbrahim’den bilmelerine rağmen yine de ona bu işi kimin yaptığını sorarlar. İbrahim, onlara cevaben ‘Boynunda balta asılı olan büyük put, diğer putlara kızıp kırmıştır.’ der. İbrahim’in verdiği cevaptan tatmin olmayan Nemrut ve ahalisi, tanrılarına yapılan bu işi hakaret sayıp, İbrahim’e büyük bir ceza vermeyi kararlaştırdılar” (Yıldız, 2000: 48-50). Bazı kaynaklarda konunun bu bölümü ile ilgili olarak, İbrahim ile Nemrut’un tartıştığı ve tartışmada İbrahim’e cevap vermede aciz kalan putperest yönetimin, onu ateşe atmaya karar verdiğinden bahsedilmektedir (Harman, 2002: 316). “Babil kralı Nemrut’un emri üzere, bugünkü Urfa kalesinin altına İbrahim’i yakmak için büyük ateş yakılır ve İbrahim yüksek tepeden bu ateşe atılır. Bu esnada Allah, ateşe ‘Ey ateş İbrahim’e karşı serin ve selametli ol’ (Kuran-ı Kerim, Enbiya Suresi, 69. ayet) der. Ateş, Allah’tan aldığı bu emre uyar ve İbrahim’e karşı serin ve selametli olur. İbrahim’in düştüğü yer, bir gül bahçesi; yakıcı ateş, serinletici bir su; odunlar ise, balık olur. Durumu gören ahali, hayretler içinde kalır ve hatta İbrahim’e iman edenler dahi olur” (C. Kürkçüoğlu, 2002: 114; C. Kürkçüoğlu, 2000: 20-26; Yıldız, 2000: 52-53).

Balıklı göl ve çevresinde bulunan dini ve tarihi önemi olan yapılar, yılın her zamanı yurt içi ve yurt dışından gelen ziyaretçiler tarafından, ziyaret edilmektedir. Söz konusu göldeki suyun, İbrahim Peygamberi yakmak için Nemrut’un yaktırdığı ateşten olduğuna; balıklar ise, aynı ateşin odunlarından olduğuna inanılmaktadır. Bunun yanında gölün suyunu sağlayan pınar ile balıkların asırlardır varlığını sürdürdüğüne ve balıkların üzerinde bulunan yanıkların Nemrut’un yaktırdığı ateşten kalma olduğuna inanılmaktadır. Bu inanmalarla birlikte göldeki balıkların kutsal olduğu gibi, gölün suyunun da şifalı olduğuna inanılır (Yıldız, 2000: 53).

Yukarda anlatılan inanmalardan ayrı olarak ziyaretle ilgili ‘Ak Balık’ inanışı mevcuttur. İbrahim Peygamber ateşe atıldığı zaman oluşan gölün kaynağında yaşadığına inanılan beyaz balık, dilek tutan ziyaretçilere görünür ve onların kendisine yemesi için verdiği şeker veya üzerinde ayetler yazılı kağıt parçalarını alırsa, tutulan dileğin kabul olacağına; aksi olursa, dileğin kabul olmayacağına inanılır (S. Kürkçüoğlu, 2002: 297). Bunun yanında halk arasında konu ile ilgili oluşan inanmaya göre, dilek tuttuğu anda sadece gölün kaynağında değil, gölün herhangi bir yerinde de beyaz balığı gören kişinin, dileğinin kabul olacağına inanılmaktadır.

Bütün bu inanmaların yanında, gölde bulunan ve yüzyıllardır yaşadıklarına inanılan balıkları yiyen kişilerin, öleceğine veya başlarına büyük bir bela geleceğine inanılır. Bu inanmaya bağlı olarak kendilerine insani bir vasıf verilen göldeki balıkların,

95

Page 105: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

Müslümanlarla birlikte düşmanlara karşı savaştıklarına ve bu savaşlardan dönen balıkların içerisinde yaralanan balıkların olduğundan bahsedilmektedir.

5.1.3. Ayn-Zeliha Gölü Şanlıurfa Merkez İlçe’deki Halil-ür Rahman Gölünün güneyinde yer alan gölün,

150 m kare alanı bulunmaktadır. Halil-ür Rahman gölünde bulunan ve efsanelere de konu olmuş olan sazan türü balıklardan, Ayn-Zeliha gölünde de bulunmaktadır.

Halk arasında Ayn-Zeliha gölünün oluşumu ile ilgili rivayet edilen menkıbeye göre, “Ayn-Zeliha, Babil kralı olan Nemrut’un kız veya onun akrabalarından birinin kızıdır. Babil Kralı Nemrut’un, tapınakta bulunan putları kırdığı gerekçesiyle İbrahim Peygamberi tepeden ateşe atıldığı gün, olayı izlemeye gelen kalabalık arasında Ayn-Zeliha da bulunur. Nemrut’un, İbrahim Peygamber için verdiği ceza infaz edilir ve İbrahim tepeden atılır. Ceza amacı ile İbrahim’in içine atıldığı ateş, Allah’tan gelen emir üzere bir anda suya; odunlar ise, balığa dönüşür. Gördükleri karşısında hayrete düşen Nemrut ve kavmi olanları anlamak için aralarında tartışırlarken, İbrahim’in doğru söylediğini ve Allah’ın da onu yakıcı ateşten koruduğunu düşünen Ayn-Zeliha, kendisini kaleden aşağıya atar. Allah’ın emri ile İbrahim’e serin ve selametli olan ateş, bu inanmış kadına da serin ve selametli olur ve onun düştüğü yerde Ayn-Zeliha gölü diye bilinen göl oluşur.”

Ziyaretle ilgili inanmaya göre, Halil-ür Rahman gölünün balıkları ile aynı olan Ayn-Zeliha gölün balıkları da kutsaldır. Hz. İbrahim devrinden beri yaşadığına inanılan ve halk tarafından saygı gösterilen bu balıkların, yenmesinin yasak olduğuna inanılır (Mızrak, vd., 2002: 3). Söz konusu yasağa riayet etmeyip de bu balıkları öldüren veya yiyen kişilerin, öleceğine veya büyük sıkıntıya maruz kalacaklarına inanılır. Diğer taraftan Halil-ür Rahman gölünde olduğu gibi şifalı olduğuna inanılan gölün suyunda dilek tutan ziyaretçilerin, görmeye çalıştıkları ‘Ak Balığın’ yaşadığına inanılmaktadır. Bu sebepten ötürü dilek tutan ziyaretçiler, Ak Balığa yem atmakta ve onu görebilmek için suya dikkatlice bakmaktadır. Bütün bunların yanında, Halil-ür Rahman gölünün balıkları gibi, bu gölün balıklarının da Müslümanlarla birlikte savaşa gittiğine inanılmaktadır.

5.1.4. Eyyub Peygamber’in Çilehanesi Eyyub Peygamber’in Çilehanesi olduğuna inanılan makam, Şanlıurfa Merkez İlçe,

Eyyübiyye Mahallesinde yer alan Eyyub Peygamber Cami’nin kuzey tarafında bulunmaktadır. Sekizgen planda inşa edilmiş olan makamın giriş bölümü, sekizgen bir kasnak üzerine oturtulmuş bir kubbe ile kapatılmıştır. Adı geçen makama doğu tarafta bulunan kapı ile giriş sağlanmıştır. (Bkz. Resim 8) Yer altında bulunan ve Eyyub Peygamber’in Çilehanesi olduğuna inanılan kaya oyma mağaraya, bir metre genişliğinde bir merdivenle inilmektedir. Konu edilen mağara, ziyaretçilerin namaz kılıp dua ettikleri halı döşeli bölüm ile bu bölümün batısında bulunan ve ziyaretçilerin girmelerine izin verilmeyen bölüm olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Kaynaklarda

96

Page 106: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

mağaranın önceleri çok küçük olduğu ama son yıllarda artan ziyaretçi sayısından dolayı genişletilerek bugünkü haline getirildiğinden bahsedilmektedir (Yıldız, 2000: 92).

Adı geçen mağara ile Eyyub Peygamber’in ilişkilendirilmesi kaynaklarda geçen şu olaylar zincirine bağlanmaktadır, “İshak Peygamber’in torunu olan Eyyub Peygamber, Urfa’da yaşamıştır. Çok evlat sahibi olan, hayvancılık ve çiftçilikle uğraşan Hz. Eyyub zamanla şehrin ileri gelen zenginlerinden biri olur. Verdiği bu kadar evlat ve maldan sonra Allah, Eyyub’un sabrını sınamak için önce mallarını, daha sonra evlatlarını ve en sonunda da sağlığını elinden alır. Yakalandığı amansız hastalık yüzünden vücudunun her yerinden yaralar açılan ve açılan yaraları kurtlanan Hz. Eyyub, yöre halkı tarafından ‘Bulaşıcı hastalığa düşmüş!’ denilerek bir mağaraya bırakılır. Bırakıldığı mağarada tek başına kalan Hz. Eyyub, hiç kimsenin kendisini terk etmesine üzülmez de, sadece hanımı Rahime Hatunun da böyle bir iş yapmasını çok içerler ve iyileştiği zaman ona 100 sopa vurduracağına yemin eder. Vücudu kurtlanan Eyyub Peygamber’e ve onun hanımına bu dönemde şeytan çokça musallat olur ve onların sabrını kırmaya çalışır. Yaraların verdiği acılara ve şeytanın vesveselerine aldırmayan Hz. Eyyub, kurtlar kalbine vuruncaya dek, sabrından ve şükründen taviz vermez. Ta ki yaralar kalbine indiği zaman Hz. Eyyub, ‘Ya Rabbi hastalığın acısından değil de; sana ibadet edemez oldum.’ deyince Allah’tan, kulu Eyyub’a ‘Ayağını yere vur’ ayeti iner” (C. Kürkçüoğlu, 2002e: 114; Yıldız, 2000: 92). Mağarada hastalığa ve dayanılmaz acılara gösterdiği metanetten dolayı Hz. Eyyub’a, “Sabır Peygamberi” denmiştir. Bununla ilişkili olarak yörede, büyük hastalığı veya derdi olanlara “Allah Eyyub sabrı versin!” diye dua etme geleneği vardır.

Yörede bulunan inanışa göre, Eyyub Peygamber hastalandığı zaman, köylülerin onu bıraktığı mağara Şanlıurfa Merkez İlçede bulunan ve Eyyub Peygamber’in Çilehanesi olarak bilinen mağaradır. Hastalık müddetince söz konusu mağarada tek başına yaşadığına inanılan Hz. Eyyub’a, hanımının ara ara yemek getirdiği rivayet edilir. Konu edilen mekân, yılın her zamanı kadın, erkek, büyük, küçük ayrım yapılmadan birçok insan tarafından ziyaret edilmektedir. Ziyaretçilerden evlenmek, sınavı kazanmak, çocuk sahibi olmak veya işe girmek isteyenler, namaz kılıp dua ettikten sonra dilekte bulunur ve dileklerinin gerçekleşmesi için mağaranın ziyaretçi girişine açık olmayan bölümüne para atarlar. Bu şekilde dilek tutanların dileklerinin kabul olacağına inanılır. Diğer taraftan ağrı veya sancıları olan hastalara iyi geldiğine inanılan mağara toprağı, sulandırılarak hastalara içirilir. Bunun yanında söz konusu toprak, hastaların ağrıyan yerlerine sürülerek de şifa aranmaktadır (Yıldız, 2000: 92).

5.1.5. Eyyub Peygamber’in Şifalı Su Kuyusu Şanlıurfa Merkez İlçe, Eyyübiyye mahallesinde bulunan ve Eyyub Peygamber’in

Çilehanesi olduğuna inanılan mağaranın 15-20 m güneydoğusunda yer alan su kuyusudur. Kuyunun ağzında iki adet taştan ayak ve ayakların üzerinde bir atkı taşı vardır. Günümüzde de kullanılan ve içerisine yabancı madde düşmemesi için ağzı demir bir saçla kapatılmış olan kuyudan, şifalı olduğuna inanılan su dinamo ile çekilmektedir.

97

Page 107: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

Konu edilen kuyuda ki su ile Hz. Eyyub’un ilişkilendirilmesi kaynaklarda geçen şu rivayete dayanmaktadır, “Mağarada tek başına yaşamını idame ettiren ve yara kurtları kalbine kadar inen Hz. Eyyub, ölmekten değil de Rabbine ibadet edememekten korkar ve Allah’tan şifa vermesini ister. Duasını tamamlayan Hz. Eyyub’a, Allah’tan -Kuran-ı Kerim’de de mealen şöyle geçen- vahiy gelir ‘Ey Eyyub! Vur ayağını yere. Vurduğun yerden çıkan su, yıkanılacak ve içilecek soğuk bir sudur.’(Kuran-ı Kerim, Sad Suresi 38/42. ayetler) Rabbinden emri alan Eyyub Peygamber, ayağını yere vurur ve o anda yerden soğuk bir su fışkırır. Yerden fışkıran sudan içen ve yıkanan Hz. Eyyub, içini ve dışını saran hastalıktan bir anda kurtulur. Rabbinin tabi tutuğu imtihanı gösterdiği sabırla geçen ve sağlığına kavuşan Eyyub Peygamber’e, hem evlatlarının hem de malının iki katı Allah tarafından verilir” (C. Kürkçüoğlu, 2002e: 116; Yıldız, 2000: 90).

Söz konusu kuyunun suyu ile ilgili kaynaklarda verilen bilgiye göre, “Bizanslılar döneminde kuyunun suyunun cüzzam, fil ve gut hastalıklarına şifa olduğunu keşfeden Piskopos Nona, kuyunun yakınına bir hastane ve bir de hamam inşa ettirmiştir. Yine Bizanslılar döneminde inşa edilen şifacı azizler Cosmas ve Damianus manastırlarında bulunan hastalar, konu edilen kuyunun suyuyla tedavi edilmiştir. Bunların yanında 1145 yılında İmadeddin Zengi, kuyunun şifalı olduğuna inanılan suyu ile yıkanır ve romatizma hastalığından kurtulur” (C. Kürkçüoğlu, 2000: 30-31).

Eyyub Peygamber’in yakalanmış olduğu amansız hastalıktan içerek ve yıkanarak şifa bulduğu suyun, Şanlıurfa Merkez İlçe Eyyübiyye Mahallesinde bulunan kuyudaki su olduğuna inanılmaktadır. Bu sebepten ötürü kuyu, yılın her zamanı yurt içi ve yurt dışından gelen kadın ve erkek birçok insan tarafından ziyaret edilmektedir. Her türlü hastalığa şifa olduğuna inanılan kuyunun suyunu, bidonlarla veya şişelerle evlerine götüren ziyaretçiler, dua ederek hastalarına içirmektedir. Bunun yanında, cilt hastalığı veya romatizması olan hastaların da, söz konusu su ile yıkanmaları halinde iyileşeceklerine inanılmaktadır.

5.1.6. İsa Peygamber’in Gönderdiği Mendilin Düştüğü Su Kuyusu Kuyu, Şanlıurfa Ulu Cami’nin namazlık bölümüne girişi sağlayan doğu taraftaki

kapının doğusunda bulunmaktadır. Günümüzde de kullanılan ve içerisine yabancı madde düşmemesi için ağzı büyük bir taşla kapatılmış olan kuyudan şifalı olduğuna inanılan su dinamo ile çekilmektedir. Ulu camiye giden ziyaretçiler, kuyudan çekilen ve şifalı olduğuna inanılan suyu hem kendileri içmekte, hem de hastalarına götürmektedir.

Konu edilen kuyu ile ilgili kaynaklarda verilen bilgiye göre “M.Ö. 132- M.S.244 yılları arasında Urfa’da hüküm süren Osrhoene krallığının Hıristiyanlık tarihi acısından büyük bir önemi vardır. Adı geçen krallığa M.S. 13-50 yılları arasında kral olan 5. Abgar Ukkama, hastalanınca İsa Peygamber’e mektup yazarak, kendinin ve ahalisinin Hıristiyan olduğunu belirttikten sonra; hem kendisini tedavi etmesi hem de dinini Urfa ahalisine öğretmesi için Hz. İsa’yı Urfa’ya davet eder. 5. Abgar’ın gönderdiği mektubu alan İsa Peygamber, şu anda davete icabet edemeyeceğini, ancak Urfa’yı takdis ettiğini belirten bir mektupla birlikte, yüzünü sildiği mendilini de Havari Thomas ile Kral

98

Page 108: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

V.Abgar’a gönderir (Hz. İsa’nın, Kral 5. Abgar’a gönderdiği mektubun metni için Bkz. C. Kürkçüoğlu, 2000: 35-37). Üzerine mucize olarak İsa Peygamber’in yüzünün portresi, çıkmış olan mendili yüzüne süren Kral 5. Abgar, sağlığına kavuşur (C. Kürkçüoğlu, 2002e: 117). Sağlığına kavuşan kral, üzerinde Hz. İsa’nın portesi bulunan bu mendili Kızıl Kilise’de -Bugün Şanlıurfa Ulu Cami’dir.- bulunan kuyuya bir iple salar. O yıl boyunca başta göz ve cilt hastaları olmak üzere Urfa’da hastalanan herkese bu kuyunun suyundan içirilir veya söz konusu su ile bedenleri yıkanır. Böylece o yıl birçok hasta şifa bulur. Bu yıldan sonra mendilin, kuyuya salınması Abbasilerin Bizans ordusu karşısında mağlup olduğu yıla kadar düzenli bir şekilde devam eden bir gelenek halini alır. Savaşta Abbasi orduları, Bizans ordusu önünde mağlup olur ve birçok Müslüman asker düşman eline esir düşer. Üzerinde Hz. İsa’nın portesi bulunan mendil karşılığında Müslüman askerlerin serbest bırakılması koşuluyla yapılan anlaşma neticesin de, bu mendil Bizanslıların eline geçer” (Yıldız, 2000: 103).

Kaynakların verdiği bilgiye göre, 1145 yılında Süryani Kilisesinin reisi Basil Bar, dostu olan İmadeddin Zengi’ye, İsa Peygamber’in Kral 5. Abgar’a gönderdiği mektupla ilgili şu olayı anlatır, “Urfa’yı ziyarete gelen ziyaretçilerden bir tanesi, Hz. İsa’nın portresinin bulunduğu mendili Cosmas Manastırından çalar ve cebine koyar. O geceyi manastırda geçiren ziyaretçinin cebinde bulunan mendil ışık ve nur saçmaya başlayınca, yanmaktan korkan hırsız, mendili yanındaki Eyyub Peygamber kuyusuna atar. Kuyudan güneş misali bir ışık çıkar. Bunu gören yetkililer, mendili kuyudan çıkarır ve manastırdaki yerine tekrar koyarlar” (C. Kürkçüoğlu, 2002d: 106).

5.1.7. Delikli Duvar

Delikli duvar, Şanlıurfa Merkez İlçe’ye bağlı, Abdurrahman Dede Köyü,

Abdurrahman bin Af Caminin batı köşesinde yer almaktadır. Söz konusu duvarın, Abdurrahman bin Af camine bitişen noktasında yer alan delik, yaklaşık bir metre kare çapında olup üst tarafında bir hatıl taşı bulunmaktadır.

Sadece boğmaca hastalarına şifa verdiğine inanılan delikli duvara, adı geçen hastalıktan muzdarip olan insanlar şifa arama amaçlı gitmektedir. Dua okuyarak ve Allah’tan kendilerine şifa vermesini dileyerek, duvarda bulunan deliğin bir tarafından diğer tarafına geçen boğmaca hastaları, duvarın üzerinden atlayarak diğer tarafa geçerler. Aynı işlemi üç defa tekrarlayan hastanın iyileşeceğine inanılmaktadır.

5.1.8. Öküz Taşı Taş, Şanlıurfa Merkez İlçe’ye bağlı, Kızlar Köyü’nün 1 km batısında yer

almaktadır. İki metre kare çapında, 70-75 cm kalınlında siyah renkli olan taşın, kaynaklarda önceleri dik vaziyette durduğu ve uzaktan bakıldığı zaman oturan bir öküzü andırdığından bahsedilmektedir (S. Kürkçüoğlu, 2002: 297). İlk önceleri dik vaziyette duran ama daha sonra altında hazine olduğu gerekçesiyle dibi kazılan taşın yanı üzerine düştüğünden bahsedilmektedir. Konu edilen taşa öküz taşı denmesinin, taş üzerinde

99

Page 109: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

bulunan ve uzaktan bakıldığında öküzün ağzı ile gözlerini andıran üç tane oyuktan kaynaklandığı yöre halkı tarafından belirtilmektedir.

Söz konusu taş ile ilgili halk arasında anlatılan menkıbeye göre, “Çiftçinin biri, ekim yapmak için öküz ile toprağını sürer. Sürüm esnasında sabanı sert bir şeye takılan öküz, bir anda taşa dönüşür. İlk anda ne olduğunu anlayamayan çiftçi, başına gelen bu inanılmaz olayın sırrını çözmek için sabanın takıldığı yeri kazınca, daha önce tarlası içinde bulunduğunu bilmediği bir mezar ile karşılaşır. Çiftçi, başına gelen garip olayın sebebini, öküzün takıldığı mezarın büyük bir veliye ait olduğu ve mezarının tepelenmesini istemeyen veli kişinin, öküzü çarptığı sonucuna bağlar.” Öküz taşının yanında bulunan ve suyunun şifalı olduğuna inanılan ama şimdiler de Şanlıurfa-Diyarbakır otoban yol inşaatı altında kalmış olan bir su kuyusundan bahsedilmektedir. Yörede, şifalı olduğuna inanılan söz konusu kuyunun suyundan içen veya banyo eden hasta ziyaretçilerin iyileştiği anlatılmaktadır. Bütün bunların yanında önceleri çok işlek bir ziyaret olan öküz taşı ziyaretinin, günümüzde ziyaret edilmediğinden bahsedilmektedir.

5.1.9. Cabir El Ensar Kuyusu Kuyu, Şanlıurfa Merkez İlçe’ye bağlı, Yardımcılar Köyü, Cabir el Ensar Cami’nin

batı tarafında bulunmaktadır. 1 m kare çapında ve 150 m derinliğinde olan kuyunun etrafı, taş örmedir. Önceleri kova ile su çekildiği belirtilen kuyudan günümüzde dinamo ile su alınmaktadır.

Günümüzde de kullanılmakta olan söz konusu kuyudan çekilen suyun, her türlü hastalığa iyi geldiğine inanılır. Bu sebepten ötürü Cabir el Ensar türbesine giden ziyaretçiler, adı geçen kuyunun suyundan içmekte ve evlerine götürmektedir. Kuyu ile ilgili olarak halk arasında oluşmuş diğer bir inanmaya göre, Perşembe geceleri kuyu içerisinden def sesi gelmektedir. Yörede kuyudan gelen bu sesleri duyan birçok insandan bahsedilmektedir.

5.1.10. Zeliha Ağacı

Şanlıurfa Merkez İlçe’ye bağlı, Yardımcılar Köyü, Cabir el Ensar Cami’nin doğu

tarafında bulunana ulu bir dut ağacıdır. Cabir el Ensar’ın kız kardeşi Zeliha tarafından dikildiği rivayet edildiğinden dolayı, ağaca “Zeliha Ağacı” ismi verildiğinden bahsedilmektedir. İlk önceleri Cabir el Ensar Cami’nin batı tarafında bulunan su kuyusunun yanında yer alan ağacın, daha sonraları insanların gösterdiği ters bir davranışa kızarak caminin doğusuna geçtiğine inanılır.

Halk arasında mübarek ve kutsal olduğundan bahsedilen ağacın meyvelerinin de şifalı olduğuna inanılmaktadır. Bu sebepten dolayı, Cabir el Ensar türbesine giden ziyaretçiler, adı geçen ağacın meyvelerinden hastalarına götürmektedir. Diğer taraftan türbede dua edip dilekte bulunan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için Zeliha Ağacına çaput bağlarlar. Bütün bu inanma ve uygulamalardan ayrı olarak konu edilen

100

Page 110: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

ağacın, caminin doğu tarafında bulunan bahçenin giriş kapısı olduğuna da inanılmaktadır.

5.2. BİRECİK İLÇESİ 5.2.1. Banasor Kuyusu Kuyu, Birecik İlçesi’ne bağlı, Bilekli Köyü’nün batısındaki tepe üzerinde yer alan

Banasor ziyaretinin yaklaşık 10 m güneyde bulunmaktadır. Tavanında bulunan yaklaşık 1,5 m çapındaki bir delikle giriş sağlanmış olan kuyu, 2 m derinliğindedir. İki metre derinlikte olan kuyuya, tabandan tavanda bulunan girişe doğru piramit şeklinde dizilmiş olan taş yığınından inilmektedir. Kaya oyma olan kuyu, yaklaşık 10 m çapında olup ziyaretçilere rahat hareket etme imkânı sağlamaktadır.

Söz konusu kuyunun, felçli ve romatizmalı hastalara iyi geldiğine inanılır. Bu sebepten dolayı yakınları tarafından kuyuya indirilen felçli veya romatizmalı hastaların ağrıyan veya sakat olan yerlerine kuyunun taş ve toprağı iyice sürülür. Hasta ziyaretçilerin, bu uygulamadan sonra şifa bulacağına inanılır. Yörede bu uygulamaya başvurduktan sonra iyileşen birçok hastadan bahsedilmektedir.

Diğer taraftan evlenmek, işe girmek veya çocuk sahibi olmak isteyen ziyaretçiler, kuyu içerisinde dua edip dilekte bulunduktan sonra dileklerinin kabul olup olmayacağını anlamak için kuyunun duvarına taş yapıştırırlar. Yapıştırılan bu taş düşmez ise, dileğin kabul olacağına; aksi olursa, dileğin kabul olmayacağına inanılır. Bütün bu uygulamalardan sonra, ziyaretin karıncalarının yemesi için kuyu içerisine tuz, toz şeker ve bulgur saçan ziyaretçiler, kuyudan ayrılırlar. Yörede, ziyaretin karıncalarına yiyecek dökmenin çok sevap olduğuna inanılmaktadır.

5.2.2. Şıh Muhammed Makamı Birecik İlçesi’ne bağlı, Mağaralı Köyü’nün 1 km batısında bulunan tepe üzerinde

yer alan makam ziyaretidir. Kesme taş malzemeden kare planlı olarak inşa edilmiş ve üzeri sivri bir kubbe ile kapatılmış (Bkz. Resim 9) olan makam, günümüzde mescit olarak kullanılmaktadır. Yörede, Şıh Muhammed isimli kişinin anısına inşa edildiğinden bahsedilen makamda her hangi bir şahsa ait mezar bulunmamaktadır. Batı, kuzey ve güney yönlerinde üç tane eyvan bulunan makama giriş, doğu tarafında bulunan bir kapı aralığı ile sağlanmaktadır.

Halk arasında Şıh Muhammed ziyareti ile ilgili anlatılan bir rivayete göre, “Aslen Suruç İlçesine bağlı Ziyaret köyünden olan Şıh Muhammed, Kurtuluş savaşı öncesinde Kahramanmaraş, Gaziantep ve Şanlıurfa’yı işgal eden Fransız kuvvetlerine karşı mücadele eden askerlerden biridir. Gözü pek bir er olan Şıh Muhammed, girdiği mücadelede birçok Fransız askerini öldürür veya esir eder. Yine savaşın kızıştığı ve göğüs göğse mücadele edildiği bir anda Fransız askerlerinden biri, bu kahraman erin başını keser. Başı bir düşman askeri tarafından kesilmiş olan bu er, girdiği mücadeleden vazgeçmez ve başını koltuğunun altına alarak savaşmaya devam eder. Böyle olağanüstü

101

Page 111: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

bir olayın vukua geldiği anda yoldan geçen bir kadın, ‘Şu adama bakın başı koltuğunda savaşıyor!’ demesi ile nazara gelen Şıh Muhammed, bugünkü ziyaretin bulunduğu tepede gözlerden kaybolur. İnsanlar o günden sonra Şıh Muhammed’in kaybolduğu yeri ziyaret olarak kabul etmişlerdir.”

Ziyarete genellikle Perşembe akşamları, kadın ve erkek ziyaretçiler birlikte dilek tutma amaçlı gitmektedir. Bunun yanında, gündüz saatlerinde makamı ziyaret edecek olanların sabah 10:00’dan önce buraya gitmeleri halinde başlarına uğursuzluk geleceğine inanılır. Konu ile ilgili yörede oluşan inanmaya göre, Şıh Muhammed ziyareti sabah erken gelen ziyaretçileri iyi karşılamaz ve onlardan hoşnut olmaz. Bütün bu inanmaların akabinde evlenmek veya hayırlı bir çocuk sahibi olmak isteyen ziyaretçiler, dua edip dilekte bulunduktan sonra dileklerin gerçekleşmesi için makamın batı ve kuzey duvarları üzerinde bulunan iplere çaput bağlarlar. Dilek tutma amaçlı makama giden ziyaretçilerden bazıları, “Allah’ım bu dileğim kabul olursa Şıh Muhammed ziyaretinde tavuk keseceğim.” veya “Mum yakacağım.” diyerek adakta bulunurlar. Söz konusu ziyarette tutulan dileğinin kabul olup olmayacağını anlamak isteyen ziyaretçiler, iki yola başvururlar. Bunlardan ilki, Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde olduğu gibi taş yapıştırma geleneğindir. Yapıştırılan taş düşmez ise, dileğin kabul olacağına; aksi halde ise, kabul olmayacağına inanılır. Başvurulan ikinci uygulama ise, ziyarete çıkan patika yolun iki tarafına 4-5 tane el büyüklüğündeki taş üst üste dizilir. Bir hafta sonra tekrar ziyarete gidildiğinde üst üste konulan taşlar düşmemiş ise, dileğin kabul olacağına; aksi olursa, kabul olmayacağına inanılır.

Bütün bu uygulamalar sonrasında ziyarete mum adamış olanlar, dileğinin kabul olduğuna inandıkları vakit adadıkları mumları makamın içerisinde yakarlarken; kurban adamış olanlar ise, evlerinde kestikleri kurbanı ziyarette pişirirler. Yapılan yemekten hem kurban sahipleri yer, hem de diğer ziyaretçiler ikram ederler. Yenilen yemekten sonra, ziyaretin karıncalarına bulgur saçan ziyaretçiler, makamdan ayrılırlar.

Yukarıda konu edilen uygulama ve inanmalardan ayrı olarak, bölgede kuraklık olduğu zaman ahali adı geçen ziyarete yağmur duasına çıkmaktadır.

5.3. BOZOVA İLÇESİ 5.3.1. Boztepe Ziyareti Tepe, Bozova İlçesi’ne bağlı, Boztepe Köyü’nün 100 m kuzeyinde bulunan ve

yaklaşık 40 m yüksekliğinde kıraç bir tepedir. Söz konusu tepe ile ilgili yörede anlatılan menkıbeye göre, “Tepe üzerinde insan suretinde büyük bir ışık yumağı görülür. Ne olduğunu anlayamadıkları bu şeyi gören insanların hepsi delirir. O günden sonra ziyaret ve kutsal bir mekân olduğunu inanılan tepeye köyün cenazeleri gömülmektedir.”

Konu edilen tepeye çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar, dilek tutma amaçlı çıkmaktadır. Bu amaçla tepeye çıkan kadınlar, pişirdikleri bulgur pilavını topluca yedikten sonra o geceyi tepede geçirirler. Bu uygulamaya başvuran kadınların çocuk sahibi olacağına inanılır.

102

Page 112: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

Yörede oluşan ziyaretle ilgili başka bir inanma ise, çobanların sahip oldukları hayvanları bu tepeye götürmeleri halinde, hayvanlar ölecektir. Bu inanma sebebiyle çobanlar, sürülerini adı geçen tepeye götürmekten çekinirler.

5.3.2. Ağız Yara Ocak Ocak, Bozova İlçesi’ne bağlı, Çakmaklı Köyü mezarlığı içerisinde bulunmaktadır.

Yaklaşık 1 m kare çapında olan ocaktan alınan kumun, ağızda çıkan yaralara iyi geldiğine inanılmaktadır.

Söz konusu ocağın oluşumu ile ilgili yörede anlatılanlara göre, “Kendisi de bu yörede ikâmet etmekte olan ve öldüğü zaman günümüzde, Ağız Yara Ocağı olarak bilinen kum ocağının doğusuna gömülen şahıs, ölmeden önce adı geçen hastalıktan muzdarip olan insanlara şifa veren bir ocaktır. Kendisine bahşedilen ömrü tamamlayan bu kişi, hiç kimseye el vermeden öldüğü için ağız yaralarına derman olan bu ocak söner ve devam etmez.” Adı geçen ocağı sürdüren kimse olmadığı için ağzında yara çıkan hastalar, mezarın yanında bulunan kum ocağından aldıkları kumu, ağzına atarak yerler veya sulandırarak içerler. Bu uygulamalara başvuran hastaların, şifa bulacağına inanılır.

Ziyaretle ilgili başka bir uygulama ise, üzerinde taşıyan kişiyi kazadan, beladan ve nazardan koruyacağına inanılan ocak kumu, bir bezin içerisine sarılıp çocukların boyunlarına veya omuzlarına asılır.

5.3.3. Dilek Ağacı Ağaç, Bozova İlçesi’ne bağlı, Avlak Köyü’nün 2 km kuzeyinde bulunan ve

Kaplan Baba tepesi olarak bilinen tepenin güneyinde yer almaktadır. Söz konusu ağaç, yaz kış yeşil yapraklı olan Dağdağan ağacıdır. (Bkz. Resim 10) Ağacın şehit olan birinin düştüğü yerden veya şehidin kanının düştüğü yerden çıktığına inanılmaktadır. Bu sebepten dolayı kutsal kabul edilen ağacı veya dalını kesip evine götüren kişilerin evlerinin yanacağına inanılır.

Birçok ziyaret yerinde olduğu gibi bağlanmış olan kaderlerini açmak, çocuk veya erkek çocuğu olmak ve iş bulmak isteyen ziyaretçiler, dua edip dilekte bulunduktan sonra dileklerinin kabul olması için bu ağaca çaput bağlarlar. Bu uygulamaların akabinde, ağacın altında tavuk veya horoz kesip yemek yapan ziyaretçiler, o anda burada bulunan diğer ziyaretçiler birlikte yapılan yemeği yiyerek ziyaretten ayrılırlar.

5.3.4. Ziyaret Tepe Ziyaret tepe, Bozova İlçesi’ne bağlı, Çakmaklı Köyü’nün 1 km güneydoğusunda

yer almaktadır. Üzerinde şehitlerin mezarlarının olduğuna inanılan tepede, günümüzde görünebilen hiçbir mezar yoktur. Söz konusu tepe üzerinde bulunan ve etrafı 1,5 m yüksekliğinde kara taş ve kesme taş duvarla çevrili mekânın, ziyaret olduğu belirtilmektedir. Batı tarafta bulunan bir kapı aralığı ile giriş sağlanmış olan bu

103

Page 113: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

mekânda, Şeyh Muhammed isimli bir kişinin mezarının varlığından söz edilse de, burada da gözle görülebilen bir mezar bulunmamaktadır.

Ziyaret tepeye genellikle Perşembe ve Cuma günleri kadınlar dilek tutma veya yağmur duası etme amaçlı çıkmaktadır. Ziyaretçiler, tepe üzerindeki etrafı taş duvarla çevrili ve tabanın halı döşeli olmayan mekâna ayakkabılarını çıkarıp girerek, ziyaret fenomenine başlarlar. Daha çok evlenmek, çocuk sahibi olmak veya bağlanmış olan kaderini açmak isteyen ziyaretçiler, dua edip dilekte bulunduktan sonra dileklerinin gerçekleşmesi için mekânda bulunan alıç ağaçlarına çaput bağlarlar. Bu uygulamaları müteakiben dileğin kabul olup olmayacağını anlamak isteyen ziyaretçiler, mekânın giriş kapısı eşiğinde bulunan kayaya taş yapıştırırlar. Yapıştırılan taş düşmez ise, dileğin kabul olacağına; aksi olursa, dileğin kabul olmayacağına inanılır.

Diğer taraftan tepeye yakın köylerde ikâmet eden insanlar, kuraklık olan yıllarda yağmur duası için ziyaret tepeye çıkarlar. Ziyarette yapılan duanın akabinde kesilen tavuk veya hindiler burada pişirilir. Pişirilen yemekler, yağmur duasına çıkmış olanlar tarafından, topluca yenildikten sonra yemeğin artanı ziyaretin karınca ve kuşlarının yemesi için etrafa saçılarak ziyaret fenomeni tamamlanır.

5.4. CEYLANPINAR İLÇESİ 5.4.1. Kepez (Dilek Ağacı) Ağaç, Ceylanpınar İlçesi’ne 6 km mesafede olan Kepez Tepesi ile Cırcıp Deresi

arasında bulunan yamaçta yer almaktadır. Söz konusu ağaç, yeşil yapraklı, nohuda benzer yenilebilen meyveleri olan ve yörede “Bıttım Ağacı” olarak bilinen alıç ağacıdır. Doğu, kuzey ve güney tarafları 1 m yüksekliğinde kaya ile kaplı olan ağaç Kepez tepesi civarındaki tek ağaçtır. Yörede, üç tarafı kayalarla çevrili olan bu ağacın su bulmasının, ağacın kerameti olduğuna inanılır. Adı geçen ağacın altında Şehit Şeyh Nur Mahmut isimli bir kişiye ait olduğu söylenen beton malzemeden yapılmış bir mezar bulunmaktadır. Mezar ile ilgili halk arasında anlatılanlara göre, “Ağacın altında herhangi bir mezar yokken dahi bir mezarın varlığından söz edilir. Bu hal yıllar boyu böyle devam ettikten sonra adamın biri, rüyasında ağacın altında bulunan bir mezar görür. Rüyayı gören şahıs, bu mezarı ve ağacın batı tarafı hariç diğer üç tarafında bulunan briket duvarı yaptırır.”

Söz konusu ağaçla ilgili halk arasında bulunan inanmaya göre, “Bu ağaç, Viranşehir’de ilçesinde ziyareti bulunan Aslan Baba’nın kız kardeşi Aynü Zeliha’ya aittir. İlk zamanlarda Aslan Baba ziyaretinin yanında olan bu ağaç, bazı insanların burada yaptığı çirkin işlere kızar ve bugünkü bulunduğu Kepez tepesi yamaçlarına gelir.”

Ziyarete genellikle mübarek günlerde evlenmek isteyen çiftler, dilek tutma amaçlı gitmektedir. Evlenmek ve bir yuva kurmak isteyen çiftler, dua edip birlikte dilekte bulunduktan sonra, dileklerinin gerçekleşmesi için adı geçen ağaca çaput bağlayarak ziyaretten ayrılırlar.

104

Page 114: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

Diğer taraftan kuraklık olan yıllarda Ceylanpınar halkı hocalarla birlikte, yalın ayak ve eski elbiseleriyle ziyarete yağmur duasına giderler. Hoca önderliğinde namaz kılıp yağmur yağması için Allah’a dua eden ziyaretçiler, daha sonra burada kurban keserler. Kurbanın etinden pişirilen yemek, topluca yenildikten sonra tekrar yapılan toplu dua ile ziyaret fenomeni tamamlanır.

5.4.2. Ziyaret Taşı Ziyaret taşı, Ceylanpınar İlçesi, Mehmet Akif Ersoy Mahallesi, Sincar Sokak, 14

nolu evin bahçe duvarında bulunmaktadır. Yaklaşık olarak 60 cm genişliğinde ve 120 cm boyunda olan taş, piramide benzer olmakla birlikte, kenarında piramit üçgenine benzeyen kanatlar vardır. Civarda buna benzer birçok taşın bulunduğundan bahsedilmektedir.

Söz konusu taş ile ilgili yörede anlatılanlara göre “1980’li yıllarda tarlasını sürerken sabanın takılıp dışarı çıkardığı taşı ilginç gören tarla sahibi, onu evine götürür. Taşın eve getirildiği günün gecesinde tarla sahibinin kızının rüyasına giren taş, ‘Beni yerime götürün. Benim olduğum yerin 20 m ilerisinde aynı taştan bir tane daha var.’ der. Gördüğü rüyadan çok korkmuş olan kızın attığı çığlık, ev ahalisinin hepsini uyandırır. Ne olduğunu anlamak için başına toplanan ailesine küçük kız, kendisini çok korkutmuş olan rüyasını anlatır. Bunun üzerine küçük kızın alim dedesi, oğlundan taşı aldığı yere götürmesini ister. Babasının isteğini emir telakki eden tarla sahibi, taşı aldığı yere bırakmak için toprağı eşeleyince yerden insan kemikleri çıkar. Taşın altından çıkan insan kemikleri, buranın bir yatır olduğunu ve alınan taşında mezar taşı olduğu fikrini verir. Kafasına takılan fikirle hareket eden tarla sahibi, taşın rüyada kızına söylediği yeri kazınca gerçektende söz konusu taşın aynısından bir tane daha çıkması tarlanın bu bölümünde bir ziyaret olduğu fikrini kesinleştirir. İçerisine düştüğü sır yumağını çözen adam, taşı aldığı yere koyunca kızı gördüğü kabustan kurtulur ve rahatlaşır.”

Konu edilen taş, mahalle içerisinde kaldığı için günümüzde birçok kişi tarafından burada bir ziyaret olduğu bilinmemektedir. Bu sebepten dolayı ziyaretçi sayısının çok az olduğu belirtilmektedir. Konu ile ilgili anlatılanlara göre, “Önceleri çok işlek olan ziyarette yemek yapılır ve diğer ziyaretçilerle birlikte topluca yenilir. Bu ziyaretçiler, yanlarında getirmiş oldukları şekerleri çocuklara dağıtarak ziyaretten ayrılırlar.”

5.5. HALFETİ İLÇESİ 5.5.1. Ocak Halfeti İlçesi’ne bağlı, Kantarma Köyü’nde bulunan ve halk arasında Şıh Mahmut

Ocağı olarak bilinen ocaktır. Söz konusu ocak, vefat etmiş olan Şıh Mahmut’un çocukları tarafından, günümüzde kendi evlerinde devam ettirilmektedir.

Daha çok şifa bulunamayan ve sürekli iltihap akıtan yaralara iyi geldiği söylenen ocağa, diğer hastalıklardan muzdarip olanlar da şifa amaçlı gitmektedir. Yörede, ocak sahiplerinin tükürüklerinin şifalı olduğuna inanılır. Bu sebepten ötürü, ocak sahiplerinin

105

Page 115: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

tükürdüğü yaraların iyileşeceğine inanılır. Tükürülen yaranın ağrılarının dinmesi için, ocak sahipleri tarafında dağdan toplanan bir tür ot, yaranın üzerine basılarak şifa aranmaya devam edilir.

İltihaplı yaraların dışında, diğer hastalıkların şifası için buraya giden ziyaretçilere, ocak sahiplerinin okuduğu su içirilmektedir. Şifalı olduğuna inanılan suyu içen hastaların, iyileşeceğine inanılır. Söz konusu ziyaretçiler, ocakta tavuk veya horoz kesip yemek yaparlar. Pişirilen yemek, ocak sahiplerine ve komşularına ikram edilir.

5.5.2. Şifalı Su Halfeti İlçesi’ne bağlı, Zahber Köyü içerisinde bulunan ve şifalı olduğuna inanılan

su, musluktan akmaktadır. Söz konusu suyun olduğu yerde bir ziyaretin varlığından bahsedilmektedir.

Konu edilen suyun özellikle bir hayvan veya nesneden korkmuş olan hastalara, iyi geldiğine inanılır. Yakınları tarafından suyun olduğu yere götürülen korkmuş hastalara veya diğer hastalıklardan muzdarip olan insanlara, şifalı olduğuna inanılan su içirilerek şifa aranmaktadır. Bütün bunların yanında, ziyarete çoğunlukla Çarşamba günleri kadınlar gitmekte ve burada yemek yapmaktadır. Pişirilen yemekler, diğer ziyaretçilerle birlikte yenildikten sonra, şifalı olduğuna inanılan sudan evlerine götürmek için biraz alan ziyaretçiler buradan ayrılırlar.

5.6. HARRAN İLÇESİ 5.6.1. Yakup Peygamber Kuyusu Harran İlçesi, Şeyh Hayat-i Harrani Mahallesinde bulunan ve önceleri içme suyu

temini ile hayvanları sulamak için açılmış olan kaya oyma bir kuyudur. Yaklaşık yarım metre kare çapında bir ağza sahip olan kuyunun, 6 m kuzeyinde kuyuya inmek için açılmış bir giriş bulunmaktadır. Söz konusu kuyu günümüzde kullanılmamaktadır.

Yakup Peygamberle ilişkilendirilen kuyuyla ilgili kaynaklarda ve Kitab-ı Mukaddes’te şu bilgiler verilmektedir, “İshak Peygamber’in Esav ve Yakup isminde iki oğlu vardı. Çok kıllı bir genç olan Esav, İshak Peygamber’in büyük oğlu; Yakup ise, küçük oğludur. Çok yaşlandığı için gözleri görmez olmuş olan İshak Peygamber, yanına çağırdığı büyük oğlu Esav’a, ‘Oğlum! Ben artık çok yaşlandım ve öleceğimi hissediyorum. Okunun yayını al ve git avlan. Getirdiğin av ile iyi bir yemek yap yiyeyim ve senin kutsayayım.’ der. İshak Peygamber’in oğlu Esav’a söylediklerini işiten İshak’ın karısı Rebeka, oğlu Yakup’a sürünün içinden iki tane oğlak tutmasını söyler. Kesilen oğlakların etinden güzel yemekler yapan Rebeka, yemekleri babasına götürmesi için oğlu Yakup’a verir. Bunun üzerine Yakup, annesine ‘Ben kılsızım ya babam beni tanırsa, o zaman kutsamak yerine beni lanetler.’deyince Rebeka, Esav’ın o anda evde olan giysilerini Yakup’a giydirir ve ellerinin üzerini oğlağın derisiyle kapladıktan sonra Yakup’u, İshak’a gönderdi. Annesinin yaptığı yemekleri babasına getiren Yakup, ‘Baba kalk sana getirdiğim av etinden ye ve beni kutsa!’ der. Sesi tam

106

Page 116: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

alamayan İshak, ‘Sen kimsin?’ diye sorunca Yakup, ‘Ben Esav’ım’ der. İshak Peygamber karşıdakinin kim olduğunu sormasına rağmen gelen sesi Esav’ın sesine benzetemez, sesin sahibini yanına çağırır ve ellerine dokunur. Dokunduğu elin çok kıllı olduğunu algılayan İshak yine de duyduğu sesin ve dokunduğu elinin sahibinin oğlu Esav olduğuna inanmaz ve kendisine yemek getirenin elbiselerini de koklar. Bütün bu araştırmadan sonra yemek getirenin Esav olduğuna kanaat getiren İshak, oğlu Yakup’u Esav diye kutsar. Bütün bu olan bitenden sonra avdan dönen Esav, babasından kendisini kutsamasını isteyince İshak çok şaşırır ve ‘Sen kimsin?’ diye sorar. Aldığı cevaptan sonra gelenin gerçekten Esav olduğunu anlayan İshak, olanları bir bir anlatır. Duyduklarına inanmak istemeyen Esav ise, ağlayarak babasından kendisini de kutsanmasını ister. Babası böyle bir hakkı olmadığını söyleyince Esav, küçük kardeşi Yakup’a kin beslemeye başlar ve ‘O zaman kardeşim Yakup’u öldürürüm’ der. Esav’ın kinini gören Rebeka, oğlu Yakup’u çağırır ve Harran’a kardeşi Lavan’ın yanına kaçmasını söyler. Babasından ve annesinden aldığı tavsiyelerden sonra yola çıkan Yakup, yolda Tanrı ile konuşur. Bu konuşmadan sonra yoluna devam eden Yakup, doğu ülkesinin halklarının olduğu bir ülkeye varır. Yakup vardığı yerde ağzında büyük bir kaya olan bir su kuyusu ve kuyunun başında üç davar sürüsü görür. Yaylımını tamamlayan sürülere su vermek için kuyunun yanına toplanan çobanlar, hep birlikte kuyunun ağzındaki kayayı kaldırır ve sürüleri sulayınca kayayı tekrar yerine koyarlar. Kuyu başında gördüğü çobanlarla sohbet ederken onların Harranlı olduklarını öğrenen Yakup, bu insanlara ‘Nahor’un torunu Lavan’ı tanıyor musunuz?’ diye sorar. Tanıdıkları yanıtını alan Yakup, hemen ‘Lavan iyi midir?’ diye sorunca çobanlar, ‘İyidir. İşte şu davarlarla birlikte gelen de onun kızı Rahel’dir.’ derler. Yakup, yeni tanıştığı çobanlara ‘Sürülerin kuyu başına gelmelerine daha çok var. Davarınıza suvarın ve daha sonra götürüp otlatın’ der. Konuşmaların olduğu esnada Rahel’in davarıyla birlikte kuyunun yanında olduğunu gören Yakup, kuyunun ağzındaki taşı yuvarlayarak Rahel’in davarını suvardı ve daha sonra Rahel’e sarılıp ağlayarak kendisini tanıttı. Bu arada yeğeninin geldiğini duyan Lavan da, Rahel’le Yakup’un yanına geldi. Yakup teyzesi Lavan’a bütün olanları anlatır ve bir süre yanlarında kalacağını beyan eder. Yakup, yedi yıl hizmet sonunda Rahel’le evlenmek şartıyla Harran’da kalır. Yedi yılın sonunda, Rahel’le değil büyük ablasıyla evlendirilir. Daha sonra Rahel’le evlenmek için bir yedi yıl daha burada çalışır.” (Konunun ayrıntıları için Bkz. Kitab-ı Mukaddes, Yaratılış kitabı, 27-28-29. babların bütün ayetleri.) İşte Kitab-ı Mukaddes’te böyle anlatılan olaylara konu olan kuyunun, bugünkü Harran İlçesinde bulunan ve Yakup Kuyusu olarak bilinen kuyu olduğuna inanılmaktadır.

Yakup Peygamber’in kuyunun ağzından kaldırdığına inanılan taşın, tılsımlı olduğuna inanılmaktadır. Konu ile ilgili kaynaklarda, önceleri Harran’da bulunan İbrahim manastırında saklanan taşın tılsımıyla ilgili şöyle bir olay rivayet edilir: “Çocuğu olmayan İstanbullu bir kadın, Harran’a gidecek olan tüccarın birinden Hz. Yakup’un söz konusu kuyunun ağzından kaldırdığı taştan bir parça getirmesini ister. Tüccar, Harran’a gelip işlerini bittirdikten sonra kadının kendisinden istediği taşı almadan İstanbul’a döner. İstanbul’a girerken kadına verdiği sözü hatırlayan tüccar, hemen şehrin dışına çıkar ve sıradan bir taştan bir parça koparır. Tüccar, kopardığı

107

Page 117: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

parçasını ipek bir mendile sararak doğruca bu kadına gider ve mendil içerisinde sarılı taş parçasını verir. Tüccarın verdiği taşı alan kadın, çok geçmeden hamile kalır ve bir kızı olur. Ancak kadın, kız çocuğu olduğu için üzülür ve kendisine taşı getiren tüccara ‘Eğer bana daha büyük bir parça getirseydin oğlum olurdu.’ diye sitemde bulunur. Tüccar, ‘Kadına rasgele verdiğim bu taşın yerine, gerçekten Yakup Kuyusunun taşından bir parça getirmiş olsaydım belki de kadının birkaç çocuğu birden olacaktı’ diye düşünür” (C. Kürkçüoğlu, 2002d: 102; C. Kürkçüoğlu, 2002e: 115).

5.6.2. Musa Peygamber Kuyusu Kuyu, Harran İlçesi’ne bağlı, Soğmatar olarak bilinen Yağmurlu Köyü’nde

bulunmaktadır. Tam dikdörtgen planlı olmamakla birlikte 2,5 m boyunda; 1 m genişliğinde olan kaya oyma kuyudur. Yedi metre derinliğinde olan kuyu, günümüzde de kullanılmaktadır. Soğmatar bölgesinin Kuran-ı Kerim ve Kitab-ı Mukaddes’te geçen ve Medyen Şehri olarak isimlendirilen şehir olduğuna inanılmaktadır.

Tevrat’ta ayrıntılı bir şekilde yer alan Musa Peygamber’in kıssasının, bir bölümü Meyden şehrinde geçmektedir. Musa Peygamberle ilişkilendirilen kuyu ile ilgili Tevrat’ta geçen olaylar şöyledir, “Musa büyüdükten sonra bir gün soydaşlarının yanına gider. Yaptıkları ağır işi seyrederken bir Mısırlının bir İbrani’yi dövdüğünü görür. Çevresine göz gezdirir; kimsenin olmadığını anlayınca, Mısırlıyı öldürür ve kuma gizledi. Ertesi gün gittiğinde iki İbrani’nin kavga ettiğini gördü. Haksız olana, ‘Niçin kardeşini dövüyorsun?’ diye sorar. Adam, ‘Kim seni başımıza yönetici ve yargıç atadı?’ diye yanıtlar. ‘Mısırlıyı öldürdüğün gibi, beni de mi öldürmek istiyorsun?’ deyince Musa korkarak, ‘Bu iş ortaya çıkmış!’ diye düşündü. Firavun olayı duyunca Musa’yı öldürtmek ister. Ancak Musa ondan kaçarak Medyen yöresine gitti. Bir kuyunun başında otururken, Midyanlı bir kâhinin yedi kızı su çekmeye gelir. Babalarının sürülerine suvarmak için yalakları dolduruyorlardı. Ama bazı çobanlar gelip onları kovmak istedi. Musa kızların yardımına varıp hayvanlarını suvardı. Sonra kızlar, babaları Reuel’in yanlarına vardılar. Babaları Reuel, ‘Nasıl oldu da bugün böyle tez döndünüz?’ diye sordu. Kızlar ‘Mısırlı biri bizi çobanların elinden kurtardı’ diye yanıtlar ‘Üstelik bizim için su çekip hayvanları suvardı.’ Babaları, ‘Nerede o?’ diye sorunca kızlar onun dışarıda olduğunu söyledi. ‘Niçin adamı dışarıda bıraktınız? Gidin onu yemeğe çağırın.’der. Musa’ya yanında kalmayı teklif eder. Musa Reuel’in yanında kalmayı kabul eder.” Musa burada kalır ve kâhinin kızıyla evlenir. Yıllar sonra tekrar Mısır’a döner (Kitab-ı Mukaddes, Çıkış, 2.bab, 11-25 ayetler). Kitab-ı Mukaddes’te anlatılan bu olayların Harran’a 45 km mesafede olan Soğmatar’da geçtiğine, “burada kâhin olarak geçen kişinin Şuayb Peygamber olduğuna” (Aydemir, 1996: 119-120) ve Musa Peygamber’in mucizevi özellikler taşıyan asasının burada Şuayb Peygamber’den aldığına inanılmaktadır (C. Kürkçüoğlu, 2002d: 103; C. Kürkçüoğlu, 2002e: 115).

Yörede kuyu ile ilgili anlatılan kıssayla yukarda naklettiğimiz ve Tevrat’ta geçen kıssa arasında bazı yönlerden farklılık vardır. Bu farkları şöyle özetleyebiliriz, Tevrat’ta Musa Peygamber, Mısır’dan Medyen yöresine varması kaç gün sürdüğü belirtilmemiş ama yöre 8 gün sürdüğü söylenmektedir. Yörede, Tevrat’ın aksine Musa Peygamber

108

Page 118: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

Medyen’e geldiği vakit kuyu başında değil; güneş tapınağı olarak bilinen tepede oturduğu söylenmektedir. Yörede, kâhinin kızların sıkıntısı gören Musa’nın bu kuyuyu kendi açtığı veya kuyunun ağzında var olan büyük taşı kaldırdığı konusunda netlik yoktur. Tevrat’ta kâhinin 7 kızının varlığından bahsedilirken; yörede, bu kişinin kâhin değil Şuayb Peygamber olduğu ve 3 kızının varlığından bahsedilir. Tevrat’ta Musa’nın kâhinin kızları ile birlikte yolda gittiklerine dair bir bilgi yokken; yörede, kızlarla birlikte Şuayb şehrine giderken yolda ortanca kızın topuğunu gören Musa’nın, kızları sürünün arkasına gönderdiğinden bahsedilir. Tevrat’ta kâhinin Musa’yı yemeğe çağırdığı belirtilirken; yörede, Hz. Şuayb’in Musa’ya bir hediye vermek için onu çağırdığından bahsedilir ve Tevrat’ta hiç yer almayan şu olay anlatılır: “Hz. Şuayb kızlarından Musa’ya vermek için bir asa ister. Kızın getirdiği asayı beğenmeyen Hz. Şuayb, asayı geri çevirir ve kızdan başka bir asa ister. Başka bir asa getirmek için giden kız, aynı asayla tekrar döner. Şuayb, kızı tekrar çevirir ve üçüncüde de aynı hadise olunca kızına ‘Ben sana bu asayı verme diyorum, sen hala aynı asayı getiriyorsun.’ deyince; kız, ‘Baba ben onu diğer asaların arkasına atıyorum, o benim elime tekrar geliyor.’ der. Duyduğu bu söz üzerinde Şuayb, karşıdaki Musa’nın normal bir insan değil, peygamber olduğunu anlar. Bu konuşmadan sonra Hz. Musa, topuğunu gördüğü ortanca kız ile evlenmek için 7 yıl Şuayb’in yanında çobanlığını yapar.”

Kuyuya giden ziyaretçiler, burada namaz kılıp dua ettikten sonra şifalı olduğuna inanılan kuyunun suyundan içerler. Ziyaretçiler, şifalı sudan evlerine götürmek için biraz alarak kuyudan ayrılırlar.

5.6.3. Şuayb Peygamber Mağarası Mağara, Harran İlçesi’ne bağlı, Şuayb Şehri Köyü’nün kuzeydoğusunda yer

almaktadır. Yerin altına doğru kaya oyularak ev şeklinde inşa edilmiş olan mağaraya, güney tarafta bulunan ana giriş yoluyla geçit sağlanmıştır. Söz konusu bu girişten mağaranın iki bölümüne geçilmektedir; ki bunlardan ilki, girişin doğusunda yer alan ve diğer odaya göre daha aşağı seviyede bulunan ve günümüzde mescit olarak kullanılan bölümdür. İkincisi ise, girişinin kuzeyinde yer alan ve önceleri duvarından şifalı olduğuna inanılan bir suyun aktığı rivayet edilen büyükçe bir odadır. Bu büyükçe odaya, güneybatı tarafında bulunan bir kapıyla da giriş sağlanmıştır. Ana giriş kapısının, batı tarafında yağmur suları ve mağaradan çıkan suların tahliyesini sağlayan bir su kuyusu bulunmaktadır.

Şuayb şehri olarak adlandırılan harabeler, birçok yapı ve kaya mezarını bünyesinde bulunduran çok eski bir yerleşim merkezidir. İçerisinde Şuayb Peygamber’in makamı olduğuna inanılan mağaranın bulunduğu bu şehir, Hz. Musa’ya ait olduğuna inanılan su kuyusun bulunduğu Soğmatar’a 16 km mesafede yer almaktadır. Rivayetlere göre, Musa Peygamber günümüzde Soğmatar olarak bilinen yerde Şuayb Peygamber’in kızları ile karşılaşır ve onlarla birlikte 16 km mesafedeki Şuayb şehrine Hz. Şuayb’in yanına gelir. Bu şehirde Şuayb Peygamber’in kızlarından biriyle evlenen Hz. Musa, mucizevi özellikleri olan asasını yine bu şehirde Hz. Şuayb’den alır (C. Kürkçüoğlu, 2002d: 103).

109

Page 119: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

Mağara yılın her zamanı kadın-erkek, yerli-yabancı birçok ziyaretçi tarafından ziyaret edilmektedir. Evlenmek, çocuk sahibi olmak veya işe girmek isteyen ziyaretçiler, namaz kılıp dua ettikten sonra dilek tutmaktadır. Söz konusu ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için ya günümüzde mescit olarak kullanılan odanın güney duvarında bulunan seccadeler üzerine ip, çaput, düğme, plastik arma veya yüzük asmakta ya da mağaranın dışında bulunan dut ağacına çaput bağlamaktadır. Bütün bu uygulamalardan sonra dileğinin kabul olup olmayacağını anlamak isteyen ziyaretçiler, el büyüklüğünde beş veya altı taşı üst üste koymaktadır. Üst üste konulan taşlar düşmez ise, dileğin kabul olacağına; aksi halde ise, dileğin kabul olmayacağına inanılmaktadır.

Günümüzde dilek tutma amaçlı gidilen mağaraya, içerisinde akan su kurumadan önce şifa amaçlı da gidildiğinden bahsedilmektedir. Genç bir ziyaretçinin soyunarak mağara içerisinde yıkandığı günden sonra kuruduğuna inanılan suyun birçok hastalığa iyi geldiği anlatılır.

Ziyaretle ilgili yapılan son bir uygulama ise, ziyaretçiler mescittin güney duvarında asılı olan seccadeler üzerine kendilerine ait olan bir elbise parçası asarak ziyaretten ayrılırlar. Bu şekilde mekândan ayrılan kişilerin, ziyaret tarafından unutulmayacağına inanılır.

5.7. HİLVAN İLÇESİ 5.7.1. Yılanlı Ağacı Hilvan İlçesi’ne bağlı, Sahabe Köyü’nün 1 km yakınında yer alan Badem

ağacıdır. Büyük bir yılanı olduğuna inanılan ağaca dilek tutan ziyaretçiler, çaput bağlamaktadır.

Yılanlı ağaca genellikle Perşembe ve Cuma günleri kadınlar ve kızlar gitmektedir. Çocuk sahibi olmak, evlenmek veya bağlı olduğuna inandığı kaderini açmak isteyen ziyaretçiler, Yılanlı Ağacın altında dua edip dilekte bulunduktan sonra, dileklerinin kabul olması için söz konusu ağaca dua okuyarak çaput bağlarlar. Bütün bu uygulamalardan sonra dileğinin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, tekrar buraya gidip kurban keserler. Akabinde pişirilen yemekleri o anda burada bulunan diğer ziyaretçilerle birlikte yiyen kurban sahipleri, ziyaretten ayrılırlar.

Diğer taraftan yaşken, şifalı olduğuna inanılan ağacın meyvelerinden birkaç tane yiyen hastanın iyileşeceğine inanılmaktadır.

Ziyaretle ilgili başvurulan son bir uygulama ise, çocukları hastalıktan ve nazardan koruma güçü olduğuna inanılan ağacın kuruyan meyvelerinden küçük çocukların, omuzlarına; büyük çocukların ise, boyunların bir tane asmadır.

5.7.2. Dilek Ağacı Hilvan İlçesi’ne bağlı, Fayık Köyü’nün girişinde bulunan dut ağacıdır. Ağacın

olduğu mevkide kimliği ve ne zaman yaşadığına dair herhangi bir bilgi bulunmayan,

110

Page 120: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

Aslan Ali isimli kişiye ait olduğuna inanılan bir mezar bulunmaktadır. Söz konusu ağaç, dilek tutan ziyaretçilerin, çaput bağladıkları dilek ağacıdır.

Evlenmek, murat almak veya iş bulmak isteyen ziyaretçiler, ağacın altında dua edip dilekte bulunduktan sonra adı geçen ağaca çaput bağlanmaktadır. Bu uygulamanın akabinde, dileğinin gerçekleştiğine inanan ziyaretçiler, daha sonra tekrar buraya gelip maddi güçleri nispetinde bir kurban keserler. Kesilen kurbanın etinden pişirilen yemekten hem kurban sahipleri yer, hem de o anda burada bulunan diğer ziyaretçilere ikram ederler.

Diğer taraftan konu edilen dut ağacının yakınında bulunan ve meyvelerinin şifalı olduğuna inanılan alıç ağaçları vardır. Dilek tutmak için buraya gelmiş olan ziyaretçiler, son olarak şifalı olduğuna inanılan bu meyvelerden toplayarak ziyaretten ayrılırlar.

5.7.3. Ocak Ocak, Hilvan İlçesi, Yeni Mahalle, Şafak Sokakta bulunan Şeyh Salih’in

çocuklarının evleridir. Söz konusu ocak, halk arasında Şeyh Salih’in ocağı olarak bilinmektedir.

Konu edilen ocağın korkma, kabakulak ve romatizma başta olmak üzere birçok hastalığa iyi geldiğine inanılır. Ocağa götürülen korkmuş hastanın, kulağının arkası ocaktan bir kişi tarafından dua okunarak biraz kesilirken; kabakulak olan hastaların, yüzüne veya kulağına yine ocaktan bir kişi tükürmektedir. Bunlarla birlikte romatizma hastalarının ise, ağrıyan yerleri ocak sahipleri tarafında ovularak şifa aranır. Bu üç hastalığın dışında başka hastalıktan muzdarip olan insanların da, yüzlerine aileden herhangi bir kişinin tükürmesi halinde hastaların iyileşeceğine inanılır.

Söz konusu aileye mensup olanlar, ocağa şifa amaçlı getirilen hastalar için tuz, su veya toz şeker okumaktadırlar. Bunun yanında yörede, adı geçen ocaktaki ekmeklerin dahi şifalı olduğuna inanılması sebebiyle ziyaretçiler, ocağa tok olarak gelseler dahi bu evin ekmeğinden bir parça yerler.

5.8. SİVEREK İLÇESİ 5.8.1. Felç Ocağı Felç ocağı, Siverek İlçesi, Cami Kebir Mahallesi, İlçe Emniyet Müdürlüğü kuzey

bitişiğinde yer alan evdedir. Fettahlı ailesine ait olduğu söylenen evin zemin katının bir bölümünde cinlerin yaşadığına inanılır. Fettahlı ailesine mensup insanların, olağanüstü olaylar gördükleri belirtilen evin bu bölümünde ziyaretçiler, dilek tutmaktadır. Adı geçen bölümünde yaşadığına inanılan cinlerin, kendilerini çarpmasından korkan ziyaretçiler, burada edep üzerine durur ve lakayt davranamazlar.

Söz konusu ocağın, yüz felci hastalığı başta olmak üzere birçok hastalığa iyi geldiğine inanılır. Fettahlı ailesinden oldukları belirtilen ocak sahipleri, kendilerine getirilen yüz felci geçirmiş hastaların yüzüne, ayakkabının tersiyle vururlar. Bu uygulamaya başvuran hastaların iyileşeceğine inanılır. Bunun yanında başka

111

Page 121: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

hastalıklardan muzdarip olan insanlara da bu aile fertleri tarafından okunmuş olan su verilmektedir.

5.8.2. Dilek Ağacı (Kelbani Ziyareti) Siverek İlçesi’ne bağlı, Ergen Köyü’nün 2 km batısında yer alan kavak ağacıdır.

Söz konusu ağaç, dilek tutan ziyaretçiler çaput bağladığı bir dilek ağacıdır. Ziyarete genellikle hafta sonu kadınlar ve kızlar gitmektedir. Evlenmek, çocuk

sahibi olmak veya kapalı olduğuna inandığı kaderini açmak isteyen ziyaretçiler, ağacın altında dua edip dilekte bulunduktan sonra dileklerinin kabul olması için kavak ağacına dua okuyarak çaput bağlarlar. Bütün bu uygulamalardan sonra dileğinin kabul olduğuna inanan ziyaretçiler, tekrar ziyarete giderek burada kurban keserler. Pişirilen yemek, diğer ziyaretçilerle yenildikten sonra ziyaret fenomeni tamamlanır.

Halk arasında konu edilen ağacın altında bir şehidin mezarının varlığından söz edilse de, ziyaret mevkiinde gözle görülebilen bir mezar bulunmamaktadır.

5.8.3. Ocak Siverek İlçesi, Hamidiye Mahallesi, Hamidiye Camisinin olduğu sokakta ikâmet

etmekte olan Şeyh Lütfi’nin torunlarının ocağıdır. Söz konusu ocağın felçli, bayılan veya ruhsal problemi olan hastalara iyi geldiğine

inanılmaktadır. Ocak sahipleri adı geçen hastaların ağrıyan yerlerine, Şeyh Lütfi’den kaldığına inanılan bir asa ile “Şifa Allah’tan” diyerek vurmaktadır. Bu uygulamadan sonra hastanın iyileşeceğine inanılır.

5.9. SURUÇ İLÇESİ 5.9.1. Yara Ocağı Ağız yara ocağı, Suruç İlçesi’ne bağlı, Karadut Köyü’nde bulunmaktadır. Söz

konusu ocağın ağız kenarlarında çıkan ve doktorların derman bulamadıkları yaralara, şifa olduğuna inanılmaktadır. Ocak sahipleri kendilerinde bulunduğuna inanılan ocağın, anneleri tarafından geldiğinden bahsetmektedir.

Ağzında yara çıkan hastaların yüzlerine veya yaraları üzerine ocak sahiplerinden herhangi birisi tükürmekte ve daha sonra hastanın bir daha ocağa yorulmaması için bir ilaç kutusu içerisine şifalı olduğuna inanılan tükürükten biraz konulup hastaya verilir. Bütün bunlarla birlikte ilaç kutusu içerisinde bulunan tükürüğü yarasına süren hastanın, iyileşeceğine inanılır.

112

Page 122: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

5.9.2. Dilek Ağacı Suruç İlçesi’ne bağlı, İncirlitepe Köyü’nün kuzeyinde bulunan tepe üzerindeki su

deposunun yanında yer alan, ulu bir incir ağacıdır. Konu edilen ağacın yanında büyük bir kişinin ziyaretinin olduğuna inanılmaktadır.

Ziyarete genellikle Çarşamba günleri kadınlar ve genç kızlar dilek tutma amaçlı veya şifa amaçlı gitmektedir. Evlenmek isteyen kızlar ile çocuğu olmayan veya çocuğu olup ta ölen kadınlar, incir ağacı altında dua edip dilek tuttuktan sonra dileklerinin kabul olması için, incir ağacına çaput bağlarlar. Bu uygulamaların akabinde, ağacın yanında tavuk veya horoz kesip yemek yapan ziyaretçiler, o anda burada bulunan diğer ziyaretçilerle birlikte topluca bu yemeği yedikten sonra ziyaretten ayrılırlar.

Diğer taraftan ziyarete şifa amaçlı giden romatizma hastalarının ağrıyan yerlerine, dilek ağacının altından alınan toprak sürülerek şifa aranırken; ziyarete gidemeyecek kadar durumu ağır olan romatizma hastaları için yakınları, buradan toprak götürmektedir. Ağrıyan yerlerine ziyaret toprağı sürülen hastanın iyileşeceğine inanılır.

5.9.3. Sarılık Ocağı Ocak sahipleri, Suruç İlçesi Merkez İstiklal Caddesinde esnaflık yapmaktadır. Söz

konusu ocağın sadece sarılık hastalığına şifa olduğunu belirten ocak sahipleri, kendilerinde bulunan bu güçün ailelerinden geldiğinden bahsetmektedir.

Konu edilen ocağa şifa amaçlı götürülen sarılık hastasının kulağının arkası, ocak sahibi kişi tarafından, kesilerek kanatılır. Akabinde, aynı kişi hastaya birkaç tokat vurarak işlemi tamamlar. Böylece hastanın yakalanmış olduğu hastalıktan kurtulacağına inanılır. Yörede, ocağa gittikten sonra iyileşen birçok hastadan bahsedilmektedir.

5.9.4. Diş Ocağı

Ocak, Suruç İlçesi’ne bağlı, Atmenek Köyü’nde bulunmaktadır. Söz konusu

ocağın bir hastaya şifa olmasının öncelikli şartı, daha önce hastanın hiçbir dişine kerpeten vurdurmamış olmasıdır. Bu şarta haiz olan hastadan, işaret parmağını ağrıyan dişinin üzerine koyması istenir. Hasta işaret parmağını dişi üzerine koyup beklerken; ocak sahibi kişi, üzerinde diş çizimleri bulunan tahtaya dua okuyarak küçük bir çivi çakar. Çakılan çivi ile birlikte hastanın ağrılarının dineceğine inanılır. Yukarıda konu edilen uygulamanın, telefon aracılığı ile yapılması halinde dahi şifa vereceğinden bahsedilir.

5.10. VİRANŞEHİR İLÇESİ 5.10.1. Sabır Taşı Sabır taşı, Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Eyyub Nebi Kasabası’nda, Eyyub

Peygamber türbesinin 20 m kadar güneybatısında bulunmaktadır. Şanlıurfa valiliği

113

Page 123: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

tarafından yaptırılmış olan restorasyon çalışmaları çerçevesinde taşın etrafı, hilal şeklinde yüksekçe bir duvarlarla çevrilmiştir. Konu edilen taş, yaklaşık 2 m uzunluğunda ve 120 cm yüksekliğindedir.

Söz konusu taşla ilgili halk arasında iki farklı rivayet bulunmaktadır. Bunlardan ilki, “Eyyub Peygamber hasta olduğu dönemde sırtını bu taşa dayayıp hastalıklara ve dertlere sabır göstermiştir. Onun için bu taşa ‘Sabır Taşı’ denilmiştir.” İkincisi ise, “Söz konusu taş, Hz. Eyyub’un hasta olduğu dönemde gölgesinde oturduğu taştır. Rahime Hatun, Hz. Eyyub’u hava alması için dışarı çıkardığında, bu taşın gölgesinde oturtur. Sabahtan öğleye kadar taşın gölge olan tarafında oturan Hz. Eyyub, öğleden sonra hanımının yardımı ile taşın diğer yüzüne geçer ve akşama kadar da bu tarafta oturur.”

Konu edilen taş, yılın her zamanı yurt içi ve yurt dışından gelen kadın ve erkek birçok insan tarafından ziyaret edilmektedir. Hastalık, yoksulluk veya borçluluk gibi dertleri ve sıkıntıları olan insanlar, taşa sırtlarını dayayarak “Ya Rabbi! Eyyub Peygamber’e verdiğin sabırdan bize de ver.” diye dua etmekte veya “Ya sabır! ya Allah!” diyerek zikretmektedir. Bu uygulamanın akabinde hasta ziyaretçiler, ağrıyan yerlerini taşa sürerek dua eder veya sadece ellerini taşın üzerine koyarak, hastalığının geçmesi için Allah’a yalvarırlar. Bütün bu uygulamaların sonrasında hastaların iyileşeceğine inanılır.

5.10.2. Şifalı Su Şifalı su, Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Eyyub Nebi Kasabası’nda bulunmaktadır.

Şanlıurfa valiliği tarafından yaptırılmış olan restorasyon çalışmaları çerçevesinde etrafı, yüksekçe bir duvarla çevrilmiş olan su, Eyyub Peygamber’in türbesinin 25 m kadar güneybatısında yer almaktadır.

Yörede söz konusu suyun, Eyyub Peygamber’in hastalıklarına şifa veren su olduğuna inanılmaktadır. Bu sebepten dolayı yılın her zamanı yurt içi ve yurt dışından gelen kadın ve erkek birçok ziyaretçi, günümüzde çeşmeden akmakta olan sudan içmekte, ellerini yüzlerini yıkamakta ve giderken de evlerine veya hastalarına götürmektedir.

Hasta ziyaretçilere şifa verdiğine inanılan suyun, çocuk sahibi olmak isteyen kadınlara da iyi geldiğine inanılır ve yörede konu ile ilgili şöyle bir olay anlatılır, “Elinde ki şişeyi bu sudan dolduran yaşlı adama, o anda burada bulunan ziyaretçilerden biri, suyu niçin aldığını sorar. Yaşlı adamda ‘Ben geçen yılı Şanlıurfa’nın Eyyübiyye Mahallesinde bulunan şifalı su ile Eyyub Nebi Kasabasındaki şifalı suyu bir şişede karıştırdım. Büyük gelinimin çocuğu olmuyordu ona içirdim ve gelinim çok geçmeden hamile kaldı. Şimdi de küçük gelinimin çocuğu olmuyor, onun için bu suyu alıyorum.’ cevabını verir.”

Konu edilen şifalı suyun çıkışı ile ilgili yörede anlatılan menkıbeye göre, “Hz. Eyyub’un çile çektiği mağara ve yıkanıp şifa bulduğu su, Şanlıurfa Merkez İlçe’de değil; Viranşehir’e bağlı Eyyub Nebi Kasabasındadır. Günümüzde evlerin arasında kalmış olan mağaranın ve şifalı su kuyusunun üzerleri toprak dolmuştur. Gerçekte Hz. Eyyub, günümüzde kendi ismi verilmiş olan bu kasabada hastalanır ve halk onu

114

Page 124: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

YAYGIN KUTSALLAR Bünyamin BORAZAN

dışlayınca, sadece Rahime Hatun ona yardım eder. Sağlık durumu iyice ağırlaşıp kurtlar kalbine kadar inen Hz. Eyyub, Allah’a şifa vermesi için dua eder. Duası kabul olan Hz. Eyyub’a, Allah ayağın yer vurmasını emreder. Bu esnada Hz. Eyyub’un yanında Cebrail ve Mikail isimli iki melek bulunuyordu ama hanımı Rahime Hatun yoktu. Kendisine gelen emre itaat eden Eyyub Peygamber, zorlanarak sağ ayağını hareket ettirince yerden sıcak bir su; daha sonra sol ayağını hareket ettirince de yerden serin bir su çıkar. Çıkan sıcak su ile yıkanan Hz. Eyyub’un yaraları tümden iyileşir. Akabinde serin olan su ile de yıkanan ve bu sudan içen Eyyub Peygamber, 31 yaşında bir genç olur. Bütün olan bitenden sonra kocasına bakmak için gelen Rahime Hatun, içeride bulunan üç kişi arasında kocasını göremeyince meleklere, kocasının nereye gittiğini sorar. Meleklerde yanlarındaki adama iyice bakmasını söyleyince Rahime Hatun, 31 yaşında bir genç durumuna gelmiş olan kocasını tanır. Kocasının hastalıktan kurtulmasına ve gençleşmesine çok sevinen Rahime Hatun’un kendisi de, bu sularla yıkanır ve oda 31 yaşında bir genç olur.”

5.10.3. Pınarlı Ağaç Ağaç, Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Aslan Baba Köyü’ndeki Aslan Baba Ziyaretinin

kuzeyinde bulunan derenin yamacında yer almaktadır. Biri kurumuş, diğeri hala yeşil olan iki ana gövdesi olan ağaç, meyvesi olmayan yeşil yapraklı yabani bir dut ağacıdır. Ağacın köküne yakın bir yerinden, özellikle ilkbahar aylarında açık kırmızı renkli ve acımsı tadı olan bir su akmaktadır. İlk zamanlarda ağacın gövdesinden kendiliğinden aktığı belirtilen su, günümüzde hortumla çekilmektedir.

Söz konusu ağaçtan akan suyun göz hastalıkları başta olmak üzere cilt hastalıklarına da iyi geldiğine inanılır. Adı geçen hastalıkları olan insanlar, ağaçtan hortumla çektikleri suyun birazını, içmekte; kalanını ise, gözlerine veya vücutlarında bulunan yaralara sürmektedir. Bütün bunlardan sonra evlerine götürmek için birer şişe su alan ziyaretçiler, ağacın yanından ayrılmaktadır.

115

Page 125: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bünyamin BORAZAN

6. SONUÇ ve DEĞERLENDİRME Şanlıurfa merkez ilçe, ilçe ve köylerindeki ziyaret yerilerini incelediğimizde

bunların: a) Mezarlar b) Ağaçlar c) Taşlar d) Sular e) Evler f) Ocaklar g) Topraklar ğ) Hayvanlar h) Makamlardan oluştuğu görülmüştür.

6.1.1. Mezarlar İnsanlar tarafından ziyaret edilen ve kendilerinde diğer mezarlardan farklı doğa

üstü güçlerin olduğuna inanılan mezarlar, iki grupta ele alınmaktadır. Bunlardan 1) Türbeler: Üzerinde yapı bulunan mezarlara verilen isimdir. Çalışmamızda 55 adet türbe ziyareti konu edilmiş olup, bu ziyaretlerin isimleri kaydedilirken “Türbe” diye belirtilmiştir. 2) Yatırlar: Üstünde her hangi bir yapı bulunmayan mezarlardır. Çalışmamızda 27 adet yatır ziyareti konu edilmiş olup, bu ziyaretlerin isimleri kaydedilirken “Ziyaret” diye belirtilmiştir.

Türbelerin üzeri değişik şekillerde örtülmüştür. 1) Üzeri, Osmanlı geleneğine uygun olarak kubbe ile kapatılmış olanlar. Buna örnek olarak, Şanlıurfa Ulu Cami haznesinde bulunan “Şahabeddin Ahmet Türbesi” veya Harran’da bulunan “Hayat-i Harrani Türbesi” gösterilebilir. 2) Üzeri, yarım bir kubbe ile kapatılmış olan türbeler. Buna örnek olarak, Suruç İlçesi Şeyh Nasır Mezarlığında bulunan “Şeyh Nasır Türbesi” veya Şanlıurfa Merkez İlçe’de bulunan “Yakup Kalfa Türbesi” gösterilebilir. 3) Üzeri, ev şeklinde düz bir dam ile kapatılmış olanlar veya üzeri düz dam olup da ziyaret olduğu belli olsun diye, mimari özelliği olmayan ince kubbeler konulmuş olanlar. Buna örnek olarak, Siverek’te bulunan “Kafur Dede Türbesi” veya Viranşehir’de bulunan “Havmele Türbesi” gösterilebilir. 4) Kaya oyma olan türbeler. Bunlar örnek olarak, Birecik’te bulunan “Muhammed Ali Narikey Türbesi” ve “Melik Tahir Türbesi” gösterilebilir.

Türbelerin bir çoğunun içerisinde tek mezar bulunurken, içerisinde birden çok mezar bulunan türbelerde vardır. Tek mezarlı türbelere örnek olarak, Şanlıurfa Merkez İlçe’deki, “Hekim Dede Türbesi”; Harran İlçesi’nde bulunan, “İmam Bakır Türbesi” gösterilebilir. Birden çok mezarlı türbelere örnek olarak, Şanlıurfa Merkez İlçe’deki “Hacı Kerim Türbesi” veya “Buluntu Hoca Türbesi” gösterilebilir.

Çalışmamızda tespit ettiğimiz türbe, mezar veya yatırların çoğunluğunun erkeklere ait olduğuna inanılması yanında; bazı türbe, mezar veya yatırların kadınlara ait olduğuna inanılmaktadır. Kadınlara ait olduğuna inanılan ziyaretlere örnek verecek olursak: Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Eyyub Nebi Kasabasında bulunan “Rahime Hatun Türbesi”; Halfeti İlçesi’ne bağlı, Badem Hatun Mezrasında bulunan “Peyam Hatun Türbesi”; Ceylanpınar İlçe Mezarlığında bulunan, “Şeh Zerga Hatun Türbesi”; son bir örnek ise, Bozova İlçesi’ne bağlı, Kılçık Köyü, Mermer Mezrasında sarnıcın içinde bulunan ve “Ziyaret” olarak adlandırılan mezarın ismi ve kişiliği bilinmeyen bir kadına ait olduğuna inanılmaktadır.

116

Page 126: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bünyamin BORAZAN

Şanlıurfa ve çevresinde ziyaret edilen yatır veya türbelerde bulunduğuna inanılan kişilerden bazılarının şahsiyet ve kimlikleri hakkında bilgi vardır. Ancak bu bilgilerin büyük bir bölümünü halk arasında anlatılan menkıbeler oluşturduğundan dolayı, bu kişilerin tarihi kişiliklerini tam tespit etmek mümkün görünmemektedir. Bazı mezarlar ise, ziyaret edildiği halde mezarda bulunan kişinin ismi veya kişiliği hakkında herhangi bir şey bilinmemektedir. Bu mezarlarda bulunan kişiler, şehit veya evliya gibi sıfatlarla anılmaktadır.

Ziyarette bulunduğuna inanılan kişinin tarihi şahsiyeti hakkında bilgi sahibi olduğumuz yaklaşık 20 ziyaret bulunmaktadır. Bilgi sahibi olduğumuz ziyaretlerden bazılarının peygamberlere ait olduğuna inanılırken, bu şahıslarla ilgili hem kutsal kitaplarda, hem tefsir kitaplarında, hem de kıssası enbiya türü kitaplarda bilgi bulmak mümkündür. Buna örnek olarak, Viranşehir İlçesi, Eyyub Nebi Kasabasında mezarı bulunduğuna inanılan “Eyyub Peygamber”, “Elyasa Peygamber” ve Harran İlçesi, Şuayb Şehri Köyü’nde “Şuayb Peygamber” gösterilebilir. Yine Peygamber hanımları ve çocukları hakkında da kıssası enbiya türü kitaplarda bilgi bulunmak mümkündür. Bunlara, Eyyub Peygamber’in hanımı “Rahime Hatun” ve oğlu “Havmele” örnek gösterilebilir. Yine Şanlıurfa ve çevresinde Hz. Muhammed’in arkadaşlarına ait olduğuna inanılan ziyaretler vardır. Bunlarla ilgili İslam Tarihi kitaplarından, sahabelerin hayatından bahseden kitaplardan bilgi bulmak mümkündür. Bunlara, Siverek İlçesi’nde bulunan, “Koç Ali Baba” ve “Cerrah Baba”; Suruç İlçesi’ne bağlı, Kara Köy’de bulunduğuna inanılan, “Salman-ı Farisi”; Şanlıurfa Merkeze İlçe’ye bağlı, Abdurrahman Dede Köyü’nde bulunduğuna inanılan, “Abdurrahman b. Af” ve Yardımcılar Köyü’nde bulunduğuna inanılan, “Cabir el Ensar” örnek olarak gösterilebilir. Yine Şanlıurfa ve çevresinde İslam tarihinde önemli yer sahip olan kişilerinde ziyaretlerinin varlığına inanılır. Bunlarla ilgili de İslam Tarihi kitaplarından bilgi bulmak mümkündür. Bu şahsiyetlere Harran İlçesi’ne bağlı, İmam Bakır Köyü’nde mezarının bulunduğuna inanılan, 12 İmamdan beşincisi olarak bilinen “İmam Bakır” örnek gösterilebilir. Yine Şanlıurfa ve çevresinde büyük evliyalarında ziyaretlerinin olduğuna inanılır. Bu kişilerle ilgili evliyaların hayatlarından bahseden kitaplarda bilgi bulmak mümkündür. Bunlara Harran İlçesi’nde mezarı bulunduğuna inanılan “Hayat-i Harrani” örnek gösterilebilir. Yine Anadolu’nun Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında emeği olan ve Horasan Erenleri olarak bilinen kişilerinde Şanlıurfa ve çevresinde mezarları olduğuna inanılır. Bunlar hakkında da tarih kitaplarında bilgi bulmak mümkündür. Bunlara, Şanlıurfa Merkez İlçe’de mezarı bulunduğuna inanılan “Şıh Maksut”, “Bediüzzaman Ahmed Hemadani”; Suruç İlçesi’ne bağlı, Ziyaret Köyü’nde türbesi bulunduğuna inanılan “Şeyh Müslüm” kardeşleri, “Şeyh Nasır” ve “Şeyh Muhammed” örnek gösterilebilir. Bütün bunların yanında, Şanlıurfa Merkez İlçe’de mezarları bulunduğuna inanılan “Buluntu Hoca”, “Şeyh Ali Dede” ve “Şahabeddin Ahmet” gibi ünlü kişiler hakkında da kaynaklarda veya mezar kitâbelerinde bilgi bulunmak mümkündür. Konu ettiğimiz bu kişiler hakkında bilgimiz, bu kişilerinin mezarlarının kesin neresi olduğu ile ilgili olmayıp, sadece bu kişilerin kimlikleri ve şahsiyetleri ile ilgilidir.

117

Page 127: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bünyamin BORAZAN

Şanlıurfa ve çevresinde tespit ettiğimiz, yakın tarihte ölmüş olan ve halen yaşayan çocukları veya torunlarından menkıbe türünden bilgi alınabilecek 8 ziyaret bulunmaktadır. Bunlar: Birecik İlçesi’nde, “Hasan Keşif Baba” ve “Muhammed Ali Narikey”; Ceylanpınar İlçesi’nde, “Şeyh Ömer” ve “Şeyh Zerga Hatun”; Siverek İlçesi’nde, “Kemal Hoca”, “Şeyh Lütfi” ve “Mehmet Ali Bilgen”; Suruç İlçesi’nde “Müslüm Tekinalp” ziyaretleridir.

Şanlıurfa ve çevresinde tespit ettiğimiz, halk tarafından ziyaret olarak kabul edilmekle birlikte mezarda kimin bulunduğuna dair hiçbir bilgi olmayan 10 ziyaret bulunmaktadır. Bu 10 mezardan bazılarının içinde naaşı bulunan kişinin cinsiyeti dahi bilinmemektedir. Söz konusu 10 ziyaret şunlardır: Urfa Merkez İlçe’de bulunan, “Zebe Türbesi” ve “Şeyh Rıyh Ziyareti”; Birecik İlçesi’nde, “Banasor”; Bozova İlçesi’nde “Seyid Dede”, “Kaplan Baba”, “Ziyaret”, “Ziyaret” ve “Ziyaret”; Halfeti İlçesi’nde, “Nemir Ziyareti” ve Hilvan İlçesi’nde, “Kavaklı Ziyareti”.

Şanlıurfa ve çevresinde tespit ettiğimiz, ziyaret edilen mezarlardan bazılarında peygamberlerin bulunduğuna (Ör. Şuayb Peygamber), bazılarında Peygamber hanımı ve çocuklarının bulunduğuna (Ör. Rahime hatun ve Havmele), bazılarında Hz. Muhammed’in arkadaşlarının bulunduğuna (Ör. Abdurrahman b. Af), bazılarında alimlerin bulunduğuna (Ör. Buluntu Hoca ve Şıh Maksut), bazılarında evliyaların bulunduğuna (Ör. Hayat-i Harrani), bazılarında doktor bulunduğuna (Ör. Hekim Dede ve Melik Tahir), bazılarında tarikat şeyhi bulunduğuna (Ör. Muhammed Ali Narikey), bazılarında meczup olan keramet sahibi insanların bulunduğuna (Ör. Mehmet Ali Bilgen ve Şeyh Lütfi) ve bazılarında da şehitlerin bulunduğuna (Ör. Kaplan Baba) inanılmaktadır.

Şanlıurfa ve çevresinde bulunan ziyaretlerdeki mezarların çoğunluğunda, cenaze bulunduğuna inanılırken, bazıların boş olduğuna inanılmaktadır. Çalışmamızda halkın boş olduğuna inandığı üç mezar tespit edilmiştir. Bunlardan biri, Akçakale İlçesi’ne bağlı, Akdiken Köyü’nde bulunan, “Şeyh İsa Türbesidir”. Anlatılanlara göre, Şeyh İsa isimli kişiye ait asıl türbe Suriye’de bulunmaktadır. Bir gece kadının biri, rüyasında Şeyh İsa’yı görür. Şeyh, kadından kendi köylerine bir mezar yapmasını ister ve kendisin yapılan bu mezara geleceğini söyler. Kadında bunun üzerine boş bir mezar yaptırır. Boş olduğuna inanılan diğer bir mezar ise, Siverek İlçesi’ne bağlı, Kafur Dede Köyü’nde bulunan “Kafur Dede Türbesidir”. Anlatılanlara göre, kerameti ortaya çıkan Kafur Dede, olduğu yerde kaybolur. Kaybolduğu yere mezarı yapılır. Üçüncü boş olduğuna inanılan mezar, Birecik İlçesi’ne bağlı, Mezre Beldesi girişinde bulunan “Şıh Abdullah Türbesidir”. Anlatılanlara göre, kerameti ortaya çıkan Şıh Abdullah olduğu yer kaybolur. Kaybolduğu yere mezarı yapılır. Yine Şanlıurfa Merkez İlçe’ye bağlı köylerde bulunan Abdurrahman b. Af ve Cabir el Ensar ve Harran’daki İmam Bakır türbelerindeki mezarlarda da bu şahısların naaşları değil de birkaç damla kan veya uzuvlarının birer parçası olduğundan bahsedilmektedir.

Şanlıurfa ve çevresindeki mezar ziyaretlerinin büyük çoğunluğunun, ziyaret oldukları ilk zamandan beri bilinmekteyken; bazılarının ise, daha sonra bazı kişilerin rüyada görmesiyle veya mezarlar sökülecekken olağanüstü olayların vukua gelmesiyle ziyaret olduğu ortaya çıktığına inanılır. Rüyada görülmeyle ziyaret olduğu anlaşılanlara

118

Page 128: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bünyamin BORAZAN

iki örnek verecek olursak, Suruç İlçesi’nde bulunan “Şeyh Ali Ziyareti”, diğeri ise, Şanlıurfa Merkez İlçe’ye bağlı, Kızlar Köyü yakınında bulunan “Buharalı Şeyh Muhammed Ziyareti”. Mezarları sökülürken olağanüstü olaylar vukua gelene ise, Siverek İlçesi’nde bulunan, “Kemal Hoca Türbesi” ile “Muhittin Hoca Ziyareti” örnek gösterilebilir.

Şanlıurfa ve çevresinde ziyaret edilen mezarlar içerisinde; Eyyub Peygamber, Elyasa Peygamber, Rahime Hatun, Şuayb Peygamber, Hayat-i Harrani, İmam Bakır, Abdurrahman b. Af, Cabir el Ensar, Şeyh Müslüm, Kafur Dede, Şıh Maksut, Hekim Dede, Cerrah Baba ve Koç Ali Baba ziyaretlerine diğer ziyaretlere nispeten daha çok ziyaretçi gitmektedir.

6.1.2. Ağaçlar Şanlıurfa ve çevresinde ziyaret edilerek çaput veya ip bağlanan birçok dilek ağacı

bulunmaktadır. Bu ağaçlar, mübarek ve kutsal kabul edildiği için dilek tutan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için bu ağaçlara çaput veya ip bağlarlar. Şanlıurfa ve çevresinde ziyaret edilen ve diğer ağaçlardan farklı olağanüstü güçlerinin olduğuna inanılan ağaçlar arasında Dut ağacı, Yabani Dut ağacı, Badem ağacı, Dağdağan ağacı, Alıç ağacı, Palamut ağacı, Çam ağacı, İncir ağacı ve Kavak ağaçları bulunmaktadır. Söz konusu bu ağaçların meyvelerinin, ağaçların altından alınan toprağın veya ağaçtan akan suyun şifalı veya nazardan, beladan koruma güçleri olduğuna inanılır. Bunlara örnek verecek olursak, Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Aslan Baba Köyü’nde bulunan ve “Pınarlı Ağaç” olarak bilinen ağacın gövdesinden akan suyunun göz hastalıklarına iyi geldiğine inanılır. Yine Aslan Baba Ziyareti etrafında buluna alıç ağaçlarının meyvelerinin şifalı olduğuna inanılması sebebiyle ziyaretçiler, bu ağaçların meyvelerini toplayıp hastalarına götürürler. Yine ağacın altından alınan toprağın şifalı olduğuna inanılır ki, bu toprak hastanın ağrıyan yerlerine sürülmekte, sulandırılarak hastaya içirilmekte veya hastaya yedirilmektedir. Buna örnek, Suruç İlçesi’ne bağlı, İncirlitepe Köyü’nde bulunan “Dilek Ağacı” gösterilebilir. Yukarda konu edilen ayrı olarak, bazı ağaçların meyvelerinin veya ağacın altından alınan toprağın nazardan, beladan veya hastalıktan koruma güçleri olduğuna inanılır. Buna Hilvan İlçesi’ne bağlı, Sahabe Köyü’nün 1 km yakınında yer alan “Yılanlı Ağacı” örnek göstermek mümkündür. Dilekte bulunan ziyaretçilerin çaput bağladıkları bu Badem ağacının yaş meyvelerinin şifa verdiğine inanılırken; kuru meyveleri de bir bez içerisine sarılıp nazardan, hastalıktan veya beladan koruması için çocuklarını boyunlarına asılır.

Şanlıurfa ve çevresindeki kutsal kabul edilen ağaçların büyük çoğunluğu, ziyaret olduğuna inanılan mezarların yanında veya mezarların üzerinde yer almaktadır. Ama dokuz tane ağaç var ki, bunlardan dört tanesinin yanında mezar yoktur. Bunlar, Suruç İlçesi’ne bağlı, İncirlitepe Köyü’nde bulunan “Dilek Ağacı”; Bozova İlçesi’ne bağlı, Çakmaklı Köyü’nde bulunan Ziyaret Tepenin üzerindeki “Dilek Ağacı”; Hilvan İlçesi’ne bağlı, Sahabe Köyü’nde bulunan “Yılanlı Ağacı”; Siverek İlçesi’ne bağlı, Ergen Köyü’nde bulunan “Kelbani Dilek Ağacıdır”. Bu dokuz ağaçtan diğer ikisi, bir ziyarete yakın olmakla birlikte, ağacını ziyaretten ayrı önemi vardır. Bunlar Şanlıurfa

119

Page 129: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bünyamin BORAZAN

Merkez İlçe’ye bağlı, Yardımcılar Köyü’nde bulunan “Zeliha Ağacı”. Cabir el Ensar ziyaretin yakın olmakla birlikte, ayrı bir inanışa sahip olan bir ağaçtır. İnanışa göre ağaç, daha önceleri ziyaretin batı tarafında bulunuyorken, insanların yapığı yanlışlıklara kızarak ziyaretin doğusuna geçer. Diğeri ise, Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Aslan Baba Köyü’nde bulunan “Pınarlı Ağaç” da Aslan Baba ziyaretine yakın fakat ziyaretten ayrı olarak düşünülmekte ve ayrı bir kutsallık atfedilmektedir. Bu ağaçtan akan suyun, göz hastalıklarına şifa olduğuna inanılmaktadır. Söz konusu dokuz ağaçtan birinin altında, önceleri mezar yokken; dilek ağacı olarak kullanıldığı belirtilmektedir. Ama daha sonra bir kişinin, bu ağacın altında bir mezar olduğunu rüyasında gördüğü ve buraya mezarı bu kişinin yaptırdığı belirtilmektedir. Buna örnek olarak Ceylanpınar İlçesi’nde bulunan, “Kepez Dilek Ağacı” verilebilir. Dokuz ağaçtan geriye kalan ikisinin altında ise, mezar bulunmakla birlikte, kime ait olduğu bilinmemektedir. Bunlar, Bozova’nın Avlak Köyü’nün yakınında bulunan Kaplan Baba ziyaretinin yakınlarında bulunan “Dilek Ağacı”, Hilvan İlçesi Fayık Köyde bulunan “Dilek Ağacı” gösterilebilir.

Şanlıurfa ve çevresinde bulunan ve kutsal olduğuna inanılan ağaçların, doğa üstü güçlerinin olduğundan bahsedilmektedir. Bunlardan ilki, mübarek olduğuna inanılan ağaçların nasıl meydana geldikleri ile ilgilidir. İnanışa göre, mübarek ağaçlardan bazıları insanların ağaç dönüşmesinden, şehitlerin düştüğü yerden veya şehitlerin kanlarının düştüğü yerden çıkmışlardır. Buna örnek olarak, Viranşehir İlçesi’ndeki Aslan Baba ziyareti çevresindeki bulunan Alıç, Dağdağan ve Dut ağaçları gösterilebilir. Yörede bulunan inanmaya göre, bu ağaçlar Aslan Baba’nın askerleridir. Aslan Baba, yapılan savaşın birinde şehit düşünce askerleri ağaç olmuştur. İkinci bir örnek olarak, Bozova İlçesi’ne bağlı Avlak Köyü yakınında, bulunan Kaplan Baba ziyaretindeki Alıç ve Dağdağan ağaçları gösterilebilir. İnanışa göre, bu ağaçlar şehitlerin naaşından veya şehitlerin kanından çıkmışlardır. Şanlıurfa ve çevresinde bulunan ağaçlarla ilgili ikinci doğa üstü olay ise, ağaçların insan misali hareket ettiğine inanılmaktadır. Bunun iki örneği bulunmaktadır ki bunlardan ilki, Ceylanpınar İlçesi’nde bulunan “Kepez Dilek Ağacı”dır. İnanışa göre, ilk zamanlarda Viranşehir İlçesi’nde bulunan Aslan Baba ziyaretinin yanında bulunan ağaç burada bazı işlere kızınca bugünkü yerine gelmiştir. İkinci örnek Şanlıurfa Merkez İlçe’ye bağlı, Yardımcılar Köyü’nde bulunan “Zeliha Dilek Ağacı” dır. İnanışa göre bu ağaç, daha önce Cabir el Ensar ziyaretinin batısında iken bazı işlere kızar ve bu ziyaretin doğusuna gelmiştir.

Yörede kutsal olduğuna inanılan ağaçlara, zarar veren veya onların dalını kesip götürenler önce rüyada korkutulacağına; eğer bu şahıslar, hala söz konusu işte ısrar ederler ise, başlarına büyük bir felaket geleceğine inanılır. Onun için insanlara bu ağaçlara zarar vermekten çekinirken; konu edilen ağaçların şifalı olduğuna inanılan meyvelerinden, yararlanmada bir mahsur olmadığından bahsedilir. Bunun örnek olarak, Viranşehir İlçesi’ndeki Aslan Baba ziyaretinin etrafında bulunan alıç ağacının meyvelerinin yenilmesi veya Hilvan İlçesi’ne bağlı, Sahabe Köyü’nde bulunan badem ağacının meyveleri hem yenmesi, hem de kuruduktan sonra küçük çocukların omuzlarına onları nazardan ve hastalıklardan koruması için asılması gösterilebilir.

120

Page 130: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bünyamin BORAZAN

6.1.3. Taşlar Şanlıurfa ve çevresinde taşlarla ilgili çeşitli inanışlar vardır. Çalışmamız

çerçevesinde taşların şifa bulmak, kazadan nazardan korunmak, dilek tutmak, çaput bağlamak veya tutulan dileğin kabul olup olmayacağını anlamak için kullanıldığı tespit edilmiştir. Taşlarla ilgili yukarıda belirtilen fonksiyonlardan birkaç tanesi, aynı anda bir taşta toplandığı görülmüştür.

Ziyarete edilen ve diğer taşlara nazaran kutsal kabul edilen taşların nasıl meydana geldiğine dair, halk arasında doğa üstü olaylarda anlatılmaktadır. Buna, Şanlıurfa Merkez İlçeye bağlı, Kızlar Köyü’nde bulunan “Öküz Taşı” örnek gösterilebilir. Yörede bulunan inanışa göre, çift süren öküzün sabanı ziyaret takılınca, öküz bir anda taş olur. Konuya diğer bir örnek ise, Suruç İlçesi’ne bağlı, Ziyaret köyünde bulunan Şeyh Müslüm ziyaretindeki siyah renkli taştır. İnanışa göre, bu taş Kabe’de bulunan “Hacer-ül Esved” taşın bir parçasıdır.

Kutsal kabul edilen taşlardan bazılarının şifalı olduğuna inanılmaktadır. Buna örnek olarak, Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Eyyub Nebi Kasabası’nda bulunan, Hz. Eyyub’un sırtını dayadığı rivayet edilen “Sabır Taşı”, yine “Eyyub Peygamber” türbesi içerisinde buluna 10 kg ağırlığındaki, yuvarlak ve siyah renkli taş ile Suruç İlçesine bağlı Ziyaret köyünde bulunan “Şeyh Müslüm” türbesi içerisindeki silindirik taş gösterilebilir. Ziyaretçiler, söz konusu taşlardan şifa bulmak için, farklı uygulamalara başvurmaktadır. Bunları birer örnek ile açıklayacak olursak, bu taşları ağrıyan yerlerine sürme -Ör. Viranşehir İlçesi Aslan Baba Köyü Aslan Baba Ziyaretinde bulunan taş.-; taşa, ağrıyan yerlerini sürme –Ör. Viranşehir İlçesi Eyyub Nebi Kasabası’nda bulunan Sabır Taşı-; taşı suyun içine atıp bu suyu içme –Bunun tek örneği Hilvan İlçesi Geyikveren Köyünde bulunan Hacı Ömer ziyaretinde.-; elini taşın üzerine koyup dua etme –Ör. Viranşehir İlçesi Eyyub Nebi Kasabası’nda yer alan Eyyub Peygamber türbesi içinde bulunan yuvarlak taş.- veya çocuğu olmayan kadınlara kutsal taştan bir parça verilmesi –Bunun tek örneği Harran İlçesi’nde bulunan Yakup Peygamber’e su kuyusu ağzındaki taştır.-

Yörede kutsal kabul edilen taşlar dilek tutmak, çaput bağlamak veya tutulan dileğin kabul olup olmayacağını anlamak için de kullanılmaktadır. Taşla dilek tutmanın tek örneği Viranşehir İlçesi’ne bağlı Yollarbaşı Köyü’nde bulunan “Havmele Türbesindedir.” Dilek tutan ziyaretçilerin, taşa çaput bağlamasının iki örneği bulunmaktadır. Bunlardan biri, Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Yollarbaşı Köyü’nde bulunan “Havmele Türbesindeki delikli taştır”. İkincisi Birecik İlçesi’ne bağlı, Bilekli Köyü yakınında bulunan “Banasor” ziyaretinde görülmüştür. Tutulan dileğin kabul olup olmayacağını anlamak için de, yine bu taşlar kullanılmaktadır. Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerlerindeki taşların bu amaçla kullanıldığı görülmüştür. Bununla ilgili var olan üç farklı uygulama birer örnek ile açıklanabilir. Birincisi, Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Eyyub Nebi Kasabası’nda yer alan “Eyyub Peygamber Türbesi” içinde bulunan 10 kg ağırlığında, siyah ve yuvarlak olan taşı dilek tutan kişi, yerinden kaldırabilirlerse, dileğin kabul olacağına; kaldıramazlarsa, dileğin kabul olmayacağına yorumlanmaktadır. İkincisi, Birecik İlçesi’ne bağlı, Mağaralı Köyü’nde

121

Page 131: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bünyamin BORAZAN

bulunan “Şıh Muhammed Makamına” çıkan patika yolun etrafına dilek tutan kişi, el büyüklüğünde beş tane taşı üst üste dizmektedir. Üst üste dizilmiş olan bu taşlar, bir hafta içerisinde düşmezse, dileğin kabul olacağına; düşer ise, dileğin kabul olmayacağına inanılmaktadır. Üçüncüsü, Viranşehir İlçesi’nde bulunan “Şeyh Muhammed ve Şeyh Mustafa ziyaretinde” dilek tutan kişi mezarın doğu tarafına taş yapıştırmaktadır. Yapıştırılan taş düşmezse, dileğin kabul olacağına; düşer ise, dileğin kabul olmayacağına inanılmaktadır. Şanlıurfa ve çevresinde tutulan dileğin kabul olup olmayacağını anlamak için de, en çok başvurulan uygulama taş yapıştırmadır. Birçok türbede bu uygulamaya rastlanmıştır.

Bütün bunlardan ayrı olarak ziyaretten alınan taşın üzerinde taşıyan kişiyi kazadan, beladan ve nazardan koruma güçü olduğuna inanılmaktadır. Bunun tek örneği, Birecik İlçesi’ne bağlı, Ayran Kasabası’nda bulunan “Şeyh Salih” ziyaretindedir. Yöre halkı, çocukları askere gitmeden önce ziyarette kurban kesip dua ettikten sonra, ziyaretin etrafından bir taş alıp askere gidecek gencin cüzdanına koymaktadır. Bu taşı yanında taşıyan gencin, sağ salim askerden geleceğine inanılmaktadır.

6.1.4. Sular Şanlıurfa ve çevresinde bulunan ve halk tarafından kutsal kabul edilen suların

şifalı olduğuna inanılmaktadır. Yörede şifalı olduğuna inanılan ve kutsal kabul edilen 12 su kaynağı bulunmaktadır. Kutsal ve şifalı kabul edilen suların bazıları çeşmeden ve bir tanesi ağaçtan akarken; bazıları kuyuda veya göletlerde bulunmaktadır. Bu suların romatizma hastalığına, cilt hastalıklarına, göz hastalıklarına, çocuğu olmayan kadınlara ve daha başka birçok hastalığa iyi geldiğine inanılmaktadır. Söz konusu suların kutsal olduğuna inanılması sebebiyle, bu suları tuvalette kullanmanın doğru olmadığına inanılmaktadır.

Şifalı olduğuna inanılan sulardan yararlanmak isteyen ziyaretçiler, çeşitli uygulamalara başvurmaktadır. Cilt hastalıkları, cüzamlılar ve romatizma hastaları konu edilen suların şifasından yararlanmak için bu sularla yıkanırlar. Buna örnek olarak, Şanlıurfa Merkez İlçe’de bulunan ve Hz. Eyyub’un su kuyusu olduğuna inanılan kuyunun suyu gösterilebilir. Tarihte birçok kişinin taşıdığı cüzzam ve romatizma hastalığından bu kuyunun suyu ile yıkanarak kurtulduğu rivayet edilmektedir. Bundan başka Şanlıurfa Merkez İlçe’ye bağlı, Kızlar Köyü’nde bulunan “Öküz Taş” suyunda da, adı geçen hastalıkları taşıyan insanlar, yıkanarak şifa aramışlardır. Bunun dışında, bazı hastalarda suların şifasından yararlanmak için bu sulardan içmektedir. Örneğin, çocuğu olmayan kadınlar, Şanlıurfa Merkezde İlçe’de bulunan Eyyub Peygamber’in şifalı suyu ile Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Eyyub Nebi Kasabası’ndaki şifalı suyu karıştırıp içerek dertlerine deva aramaktadır. Bunların dışında gözünden rahatsız olan insanlarda, suların şifasından faydalanmak için suyu gözlerine sürerler. Bunun tek örneği, Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Aslan Baba Köyü’nde bulunan “Pınarlı Ağacın Suyudur”. Şanlıurfa ve çevresinde yukarda belirtilen hastalıkların dışındaki bütün hastalıkların şifası için, konu edilen suları içme uygulamasına başvurulmaktadır.

122

Page 132: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bünyamin BORAZAN

Şanlıurfa ve çevresinde bulunan kutsal kabul edilen suların çoğunun, kutsallık kaynağı bilinmesine karşın bazılarının ki bilinmemektedir. Kutsallık kaynağı bilinen sular, şu şekilde sıralanabilir: İçerisinde İbrahim Peygamber’in doğduğuna inanılan mağaranın suyu ve Balıklı göl ile Aynzeliha gölünün suları Hz. İbrahim’den dolayı; Eyyub Peygamber ait olduğuna inanılan kuyulardaki sular Hz. Eyyub’tan dolayı; Şuayb Peygamber ait olduğuna inanılan mağaradaki su, Hz. Şuayb’ten dolayı; Yakup Peygamber’e ait olduğuna inanılan kuyunun suyu Hz. Yakup’tan dolayı; Musa Peygamber ait olduğuna inanılan kuyunun suyu Hz. Musa’dan dolayı; İsa Peygamber’in mendilinin düştüğüne inanılan kuyunun suyu Hz. İsa’dan dolayı; Cabir el Ensar kuyusunun suyu Cabir el Ensar’dan dolayı kutsal kabul edilmektedir. Sadece Öküz Taşı kuyusunun suyu, Pınarlı Ağacın suyu ve Halfeti İlçesinde bulunan şifalı suyunun kutsallık kaynağı bilinmemektedir.

Şifalı ve kutsal kabul edilen sular veya suların kuyuları ile ilgili rivayet edilen doğa üstü haller vardır. Buna örnek olarak, Şanlıurfa Merkez İlçe’de bulunan Hz. İsa’nın mendilinin düştüğü kuyudan mendili düştüğü zaman nur çıkması; Şanlıurfa Merkez İlçe’ye bağlı, Yardımcılar Köyü’nde bulunan su kuyusundan Perşembe akşamları def sesi gelmesi ve Harran İlçesi’ne bağlı Şuayb Şehri Köyü içerisinde bulunan Şuayb Peygamber Mağarası içindeki suyun burada bir kişi yıkanmasından sonra kuruması gösterilebilir.

6.1.5. Evler Şanlıurfa ve çevresinde mezar ve türbe ziyaretlerinin dışında kutsal kabul edilip

ziyaret edilen tek ev vardır. Söz konusu ev, Siverek İlçesi, Cami Kebir Mahallesi, İlçe Emniyet Müdürlüğü kuzey bitişiğinde yer alan ve zemin katının bir bölümünde cinlerin yaşadığına inanılan evdir. Cinlerin yaşadığına inanılan evin bu bölümünde, ev sahibi olan Fettahlı ailesi fertlerinin birçok olağanüstü hal gördüklerinden bahsedilmektedir. Yaşadığına inanılan cinlerin kendilerini çarpmasından korkan ziyaretçiler, dilek tuttukları evin bu bölümünde edep üzerine durur ve lakayt davranmazlar.

6.1.6. Ocaklar Şanlıurfa ve çevresinde hastalara iyi geldiğine inanılan 8 tane ocak

bulunmaktadır. Genellikle ocağın kendilerine ailelerinden geçtiğini belirten ocak sahipleri, hastalığın türüne göre çeşitli tedavi metotları uygulanmaktadır. Ocaklarda korkma gibi psikolojik rahatsızlıkların yanında sarılık hastalığı, cilt hastalığı, felç hastalığı ve diş rahatsızlıkları gibi birçok biyolojik rahatsızlıklarında tedavi edilebildiği belirtilmektedir. Ocak sahibi olarak bilinen insanlar, şifanın ellerinde veya tükürüklerinde olduğunu belirtmektedir.

Şanlıurfa ve çevresinde bulunan sekiz ocaktan bir tanesi hariç, diğer yedi tanesini devam ettiren insanlara vardır. Günümüzde devam ettiren kimsesi olmayan ocak, Bozova İlçesi’ne bağlı, Çakmaklı Köyü’nde bulunan “Ağız Yara Ocağıdır”. Ocağın son temsilcisi ölürken kimseye el vermediği için ocak günümüzde devam etmemektedir.

123

Page 133: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bünyamin BORAZAN

Ama bu şahsa ait olduğuna inanılan mezarın yanındaki 1 m çapında olan ocağın kumunun da aynı hastalığı tedavi ettiğine inanılır.

Günümüzde devam ettireni bulunan ocaklar ise şunlardır: Suruç İlçesi’ne bağlı, Karadut Köyü’ndeki “Yara Ocağı” ile Halfeti İlçesi’ne bağlı, Kantarma Köyü’nde bulunan “Şıh Mahmut Ocağı” -Bu iki ocağın sahipleri hastanın yaralarına tükürüklerini sürerek şifa olmaya çalışmaktadır.- Siverek İçesi, Hamidiye Mahallesi, Hamidiye Camisinin olduğu sokakta bulunan Şeyh Lütfi’nin torunlarının ocağı -Bu ocağa şifa amaçlı götürülen felçli, bayılan ve ruhsal problemi olan hastaların ağrıyan yerlerine Şeyh Lütfi’den kaldığı belirtilen asa ile aile fertlerinden herhangi bir kişi “Şifa Allah’tan” diyerek vurmaktadır. -Suruç İlçe merkezinde bulunan “Sarılık Ocağı.”– Bu ocakta sarılık hastalarının kulaklarının arkası kesilmektedir. -Suruç İlçesi’ne bağlı, Atmenek Köyü’ndeki “Diş Ocağı.”– Bu ocakta hastanın baş parmağını ağrıyan dişe konulup dua okunmaktadır. -Siverek İlçesi’nde bulunan “Felç Ocağı.”– Bu ocakta da hastanın yüzüne ayakkabının tersi ile vurulup şifa aranmaktadır.-

İnanışa göre, ocak olduğu kabul edilen ailelerin ekmekleri, ocaktan herhangi bir kişinin okuduğu tuz, şeker veya su da şifalıdır. Buna örnek olarak, Halfeti İlçesi’ne bağlı Kantarma Köyü’nde bulunan “Şıh Mahmut Ocağı”, Siverek İlçesi’nde bulunan “Felç Ocağı” ile Hilvan İlçesi’nde bulunan “Şeyh Salih Ocağı” gösterilebilir.

İnanışa göre, ocak sahiplerinden kalan eşyalarda manevi bir güç bulunmaktadır. Buna örnek olarak, Siverek İlçesi’nde bulunan “Şeyh Lütfi Ocağındaki” Şeyh Lütfi’den kaldığı söylenen sopa ile yine Siverek İlçesi’nde bulunan Kemal Hoca’dan kaldığı belirtilen takke gösterilebilir. İnanışa göre, çocuğu olmayan kadınlar, yastıklarının içine Kemal Hoca’dan kalan bu takkeyi koyup yatarlarsa çocukları olacaktır.

6.1.7. Topraklar Şanlıurfa ve çevresindeki birçok ziyaret yerinde bulunan mezarların toprağı veya

ziyaretin çevresindeki toprakların sıradan topraktan daha değerli ve kutsal olduğuna inanılmaktadır. Yörede, topraklarla ilgili inanışlar dört amaç etrafında toplanmıştır. Bunlardan birincisi, ziyaretten alınan topraklar şifa için kullanılmaktadır. Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinden şifa amaçlı toprak alınmaktadır. Alınan bu topraklar; 1) İçerisine ziyaret toprağı katılmış olan su, hastaya içirilmektedir. Ör. Bozova İlçesi’ne bağlı, Avlak köyü’nde bulunan “Kaplan Baba Ziyareti.” 2) Hasta, toprağı ağzına atılıp yemektedir. Ör. Halfeti İlçesi’ne bağlı, Gülaçan Köyü’nde bulunan “Seyid Dede” 3) Toprak hastanın ağrıyan yerlerine sürülmekte veya toprak çamur yapılıp ondan sonra hastanın ağrıyan yerlerine sürülmektedir. Ör. Bozova İlçesi’ne bağlı, Kılcık Köyü’ndeki sarnıç içerisinde bulunan “Ziyaret.”

Yörede bulunan toprakla ilgili ikinci inanış, ziyarete tutulan dileğin kabul olup olmayacağını anlamak için toprak kullanılmaktadır. Dilek tutan ziyaretçiler, ziyaretten aldıkları topraktan çamur yapıp ziyaretin duvarına atmaktadır. Atılan çamur yapışırsa, tutulan dileğin kabul olacağına; aksi olursa, dileğin kabul olmayacağına inanılmaktadır. Bu uygulamanın tek örneğine, Halfeti İlçesi’ne bağlı, Gülaçan Köyü’nde bulunan “Seyyid Dede” ziyaretinde rastlanmıştır.

124

Page 134: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bünyamin BORAZAN

Bunlardan üçüncüsü, ziyaretten alınan toprağın kazadan, beladan, hastalıktan, nazardan, dertten ve düşmandan koruma güçü olduğuna inanılmaktadır. Ziyaretten alınan toprağı bir beze sararak çocukların boynuna, omzuna veya evin bir köşesine asılmaktadır. Bu uygulamaya yöredeki birçok ziyarette rastlanmıştır. Bunlara bir örnek verecek olursak, Suruç İlçesi’ne bağlı, Yalınca Köyü’nde bulunan “Şeyh Muhammed Ziyaretinden” alınan toprak beze sarılıp ev veya çocukların boyunlarına asılmaktadır.

Bunlardan dördüncüsü, ziyaret toprağının, hayvanları hastalıktan koruduğuna inanılmaktadır. Ziyaretten alınan toprağı kovada içerisinde bulunan suyun içine katıldıktan sonra, bu su hayvanların üzerine serpilmektedir. Bu uygulamanın tek örneği, Bozova İlçesi’ne bağlı, Avlak Köyü’nün yakınında bulunan “Kaplan Baba” ziyaretinde vardır.

6.1.8. Hayvanlar Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerinde, ziyaretin kendisi gibi

yanında veya içerisinde bulunan hayvanların da kutsal olduğuna inanılmaktadır. Bu hayvanların öldürülmesi veya yenmesi doğru kabul edilmeyip bunu yapanın başına felaket geleceğine inanılır. Hayvanlar ilgili çeşitli inanışlar vardır. Bunlardan biri, ziyaretteki hayvanın eti yenmez ve onlara zarar verilmez. Bunun örneği, “Halil-ür Rahman Gölü ve Aynzeliha Gölü” içinde bulunan sazan türü balıkların yenmesinin yasak olduğuna inanılır. Yiyenin kişinin öleceğine veya başına büyük bir felaket geleceğine inanılmaktadır.

Hayvanlarla ilgili ikinci inanış ise, tutulan dileğin kabul olup olmayacağını hayvanlara bakarak anlamanın mümkün olduğuna inanılmaktadır. Bunun iki örneği: Şanlıurfa Merkez İlçe’de bulunan “Halil-ür Rahman Gölü ve Aynzeliha Gölünde” yaşadığına inanılan Ak Balık’tır. Dilek tutan ziyaretçiler, bu iki göle şeker ve ayet yazılı kağıtlar atmaktadır. Ak balık, sudan çıkar verilen şeyi yerse, dileğin kabul olacağına; aksi olursa, dileğin kabul olmayacağına inanılmaktadır.

Hayvanlarla ilgili üçüncü inanış ise, ziyaretlerde pişirilen yemekten ziyaretin karınca ve kuşlarının yemesi için ziyaretin etrafına saçılmasıdır. Buna örnek olarak, Bozova İlçesi’ne bağlı, Kepirce Köyü yakında bulunan, “Seyid Dede” ziyaretindeki uygulama gösterilebilir. Ziyaretin karınca ve kuşları için bulgur saçılan ziyaretlerde vardır. Buna örnek olarak, Birecik İlçesi, Bilekli Köyü’nün yakında bulunan, “Banasor” ziyareti ile Şanlıurfa Merkez İlçe’de bulunan, “Yakup Kalfa Türbesi” gösterilebilir.

Hayvanlarla ilgili dördüncü inanış, kendilerine insani bir özellik verilen hayvanların Müslümanların yanında savaştıklarına inanılır. Bunun yörede iki örneği vardır. İlki Şanlıurfa Merkez İlçe’de bulunan, Balıklı göllerde yaşayan balıkların savaştıklarına inanılır. İkincisi ise, Viranşehir Sanayi mezarlığında mezarı bulunan, Şeyh Mustafa’nın kartalının şeyhle birlikte Kore savaşına katılmasıdır.

Beşinci bir inanış olarak Şanlıurfa Merkez İlçede bulunan Balıklı göllerde yaşayan balıkların, Hz. İbrahim Peygamber döneminden beri yaşadığına ve sırtlarındaki izlerin Hz. İbrahim’i yakmak için yakılan ateşten olduğuna inanılmasıdır.

125

Page 135: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bünyamin BORAZAN

Hayvanlarla ilgili altıncı inanış ise, hayvanların nasıl meydana geldiği veya hayvanlar nasıl yok olduğuyla ilgilidir. Hayvanların meydana gelmesi ile ilgili Şanlıurfa Merkez İlçe’de bulunan Balıklı göllerdeki balıkların, Hz. İbrahim’i yakmak için tutuşturulan ateşin odunlardan olduğuna inanılmasıdır. Nasıl yok olduklarına ise Şanlıurfa Merkez İlçe’ye bağlı, Kızlar Köyü’nde bulunan, “Öküz Taşının” çift süren öküzün ziyarete takılması ile öküzün taşa dönüşmesi örnek gösterilebilir.

Hayvanlarla ilgili yedinci inanış, ziyaretlerin etrafında döndürülen hayvanların sütlerinin bol olacağına ve o yıl hayvanların hastalanmayacağına inanılır. Buna Halfeti İlçesi’ne bağlı, Kantarma Köyü’nde bulunan “Şıh Muhammed Ziyaretindeki” uygulama örnek gösterilebilir.

Hayvanlarla ilgili son bir inanış ise, bazı hayvanların keramet gösteriyor olmasıdır. Buna Siverek İlçesi’nde ziyareti bulunduğuna inanılan, Şeyh Lütfi’nin atının haram karışmış yemi yememesinin örnek gösterebiliriz.

6.1.9. Makamlar Şanlıurfa ve çevresinde makam inanışı vardır. Makam, büyük kişilerin yaşadığı

yere veya onların hatırası bulunduğuna inanılan yerlerdir. Makamlar, şifa amaçlı veya dilek tutma amaçlı ziyaret edilmektedir. Şanlıurfa ve çevresinde sürekli ziyaret edilen dört makam bulunmaktadır. Bunların birincisi, içerisinde Hz. İbrahim’in doğduğuna inanılan, Şanlıurfa Merkez İlçe’de bulunan mağaradır. Mağara hastalıklara şifa bulmak amacı ile ziyaret edilmektedir. Mağaradaki suyun şifalı olduğuna inanılmaktadır. Makamlardan ikincisi, Harran İlçesi’ne bağlı, Şuayb Şehri Köyü’nde bulunan içerisinde Şuayb Peygamber’in yaşadığına inanılan mağaradır. Mağara hem hastalara şifa bulmak, hem de dilek tutmak amacı ile ziyaret edilmektedir. Mağaranın içinde bulunan suyun şifalı olduğuna inanılmaktadır. Dilekte bulunan ziyaretçiler, mağaranın duvarında bulunan seccade üzerine çaput bağlamaktadır. Üçüncü makam, Şanlıurfa Merkez İlçe’de bulunan Hz. Eyyub’un hastalık döneminde içerisinde kaldığına inanılan ve çilehane olarak bilinen mağaradır. Bu mağarada hem hastalara şifa bulmak hem de dilek tutmak amacı ile ziyaret edilmektedir. Hasta ziyaretçiler, şifa bulmak için ziyaretten toprak alınmaktadır. Dilek tutan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için mağaranın ikinci bölümüne para atmaktadır. Dördüncü makam ise, Birecik İlçesi’ne bağlı, Mağaralı Köyü’nde bulunan “Şıh Muhammed Makamıdır”. Ziyaretçiler burayı dilek tutma amaçlı ziyaret etmektedir.

6.2. KERAMETLER Halkın ziyaret ettiği yerlerde görüldüğüne inanılan birçok keramet veya doğa üstü

olay, insanların ziyaret yerlerine değer vermesine ve daha sonrada kutsal yer kabul etmesine sebep olmaktadır. Halk arasında dilden dile dolaşan ziyaret ve ziyaret yeri ile ilgili doğa üstü olaylar, ziyaretin ziyaretçi sayısının artmasına sebep olduğu gibi, halkın ziyaretten beklentilerinin değişmesine ve çoğalmasına da sebep olmaktadır. Anlatılan doğa üstü olaylar, halkı burada üstün güçler olduğu fikrine itmektedir. Bu fikre sahip

126

Page 136: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bünyamin BORAZAN

olan insanlar, ona göre ziyaretten beklentiler içine girmektedir. Çocuğu olmayanlar çocuk istemeye, işi olmayanlar iş istemeye veya bekarların evlenmek istemesi gibi, sayısı belirsiz dilekler ortaya çıkmaktadır. Ziyarette doğa üstü güçün olduğuna inanan insanlar, her türlü hastalığın şifası için de ziyaretlere başvurmaktadır.

Şanlıurfa ve çevresindeki ziyaret yerlerinde, o yerle veya ziyarette bulunduğuna inanılan kişi ile ilgili anlatılan kerametlerin içeriğini şu şekilde sıralamak mümkündür:

1) Ziyaret mahallinin tespit edilmesi ile ilgili kerametler. Yöre halkından bir kişi, ya ziyaret yerini rüyasında görmekte ya, rüyada görülen mübarek kişi, rüyayı gören kişiye kendi mezarının yerini tarif etmekte veya mezar sökülürken olağanüstü olaylar ortaya çıktığına inanılır. Rüyada tarif edilen veya gösterilen yere, daha sonra mezar yapılmaktadır. Buna, Ceylanpınar İlçesi’nde bulunan, Kepez ziyareti dilek ağacı altında bulunan yatırın tespiti ile yine Ceylanpınar İlçesi’nde bulunan, “Ziyaret Taşının” bulunduğu mekândaki ziyaretin tespiti, örnek olarak verilebilir. Mezarın söküldüğü esnada olağanüstü olayların vukua gelmesine, Siverek İlçesi’nde bulunan, Muhittin Hoca Ziyareti örnek gösterilebilir.

2) İnanışa göre, bazı ziyaretler üstlerinin bir yapıyla kapatılmasına veya mezarın üstüne birilerinin basmasına razı olmadığına inanılır. Halfeti İlçesi’ne bağlı, Gülaçan Köyü’nde bulunan Seyid Dede Türbesinin dışında yer alan ve Seyid Dede isimli kişinin oğluna ait olduğuna inanılan bir mezar bulunmaktadır. Anlatılanlara göre, önceleri burada bir mezarın olduğunun bilmeyen köylüler, Seyid Dede Türbesinin duvarını mezarın üstüne inşa ederler. Bunun üzerine mezarda bulunduğuna inanılan kişi köylülerin rüyasına girer. Mezarının üzerine yaptıkları duvarı yıkmalarını söyler. Köylüler, türbenin güney duvarı bugünkü yerine çekmek zorunda kalırlar. Yine Suruç İlçesi’ne bağlı, Yalınca Köyü’nde bulunan Şeyh Muhammed ziyareti, insanların mezarın üstüne basmasına razı olmaz. İnanışa göre, bu mezarın üstüne basan kişi, ya o anda ölür veya başına büyük bir felaket gelir. Anlatılanlara göre, “Adamın biri, mezarın üstüne bastığı an büyük bir taşın altında kalır ve son sözleri ‘Ziyaretin üstünden başka basacak yer bulamadın mı?’ olur ve adam ölür.”

3) Bazı ziyaretler, mezarlarının yerinden sökülmesine veya yıkılmasına engel olduklarına inanılır. Buna, Siverek İlçesi’nde bulunan, Kemal Hoca’nın mezarını örnek göstermek mümkündür. Bunun yanında bazı ziyaretler, mezarlarını açmak isteyen altın veya define avcılarının rüyalarına girerek mezarın açılmasına izin vermez. Buna, Suruç İlçesi’ne bağlı, Kara Köy’de bulunan Şeyh Salman ziyareti örnek verilebilir.

4) İnanışa göre bazı ziyaretler, kendilerine ait eşyaların alınmasına izin vermediğine inanılır. Ziyaretin eşyasını alan ve geri getirmeyen kişi, önce rüyada korkutulur. Yaptığı hatadan çark etmez ve devam ederse ziyaretin bu adamın başına büyük belalar açacağına inanılır. Buna, Bozova İlçesi’nde bulunan “Kaplan Baba Ziyareti” örnek gösterilebilir.

5) Bazı ziyaretlerde naaşının bulunduğuna inanılan ulu kişilerin, ziyaretçilere göründüğüne inanılır. Ziyaretçilere görünen bu kişiler, genellikle beyaz sakallı, beyaz elbiseli ve uzun boylu diye tarif edilmektedir. Bu şahıslar, hastalığına şifa bulmak için ziyarette yatan kişilerin ağrıyan yerlerini ovalamaktadır. Buna, Halfeti İlçesi’ne bağlı, Gülaçan Köyü’nde bulunan “Seyid Dede Ziyareti” örnek gösterilebilir. Aynı ziyaretin

127

Page 137: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bünyamin BORAZAN

ışık olarak da görüldüğünden bahsedilmektedir. Siverek İlçesi’nde bulunan ziyaretlerin hepsinin, Perşembe akşamları Kafur Dede ziyaretine ışık olarak gittiğinden bahsedilmektedir.

6) Ziyarette naaşı bulunduğuna inanılan ulu kişilerin, kısa sürede uzun mesafeler kat ettiğine inanılır. Buna Hacda bulunan ağaya yemek götürdüğüne inanılan Birecik İlçesi’ne bağlı, Mezre Kasabası’nda bulunan “Şıh Abdullah” ile Siverek İlçesi’ne bağlı Kafur Dede Köyü’nde bulunan “Kafur Dede” örnek gösterilebilir. Yine Harran İlçesi’nde bulunduğuna inanılan Hayat-i Harrani’nin de, kısa sürede uzun mesafeler kat ettiğine dair kerametler rivayet edilmektedir.

7) Ziyarette naaşı bulunduğuna inanılan ulu kişilerin, uzak mesafelerdeki eşya veya mekânların görüntülerini biran olsun bulundukları yere getirdiklerine inanılır. Buna, Harran İlçesi’nde bulunduğuna inanılan Hayat-i Harrani’nin, cami yapılırken usta ile arasında kıblenin yerini belirleme konusunda anlaşmazlık çıkınca, Hayat-i Harrani’nin Kabe’nin görüntüsünü getirmesi örnek gösterilebilir.

8) İnanışa göre, bazı ziyarette naaşı bulunduğuna inanılan kişiler, hayatta iken hayvanlarla ilgili kerametler gösterdiklerine inanılır. Bu kişilerden bazılarının, istediği hayvanın şekline girdiğinden bahsedilmektedir. Buna, Harran İlçesi’ne bağlı, Yünlüce Köyü’nde mezarının bulunduğuna inanılan Şeyh Casum’un başta ceylan olmak üzere istediği hayvanın şekline girmesi örnek olarak gösterilebilir. Diğer bir örnek ise, Harran İlçesi’ne bağlı, Meydan Kapı Köyü’nde mezarı bulunduğuna inanılan Şeyh Casım’ın, hırsızlar tarafından çalınıp Suriye’ye götürülen develerinden ateş çıkmasıdır. Son bir örnek ise, Birecik İlçesi’nde mezarı bulunduğuna inanılan Muhammed Ali Narikey’in geyik sürüleri güttüğü ve her gün eve geyik sütü getirmesi gösterilebilir.

9) Bazı ziyarette naaşı bulunan kişilerin, mezarın başına bırakılan ibrikteki su ile abdest aldığına inanılır. Buna, Birecik İlçesi’nde ziyareti bulunduğuna inanılan Hasan Keşif Baba’nın, mezarı başına bırakılan ibrikle abdest alması ile yine Birecik İlçesi’nde mezarı bulunan Melik Tahir’in 41 atlısı ile Cuma geceleri ilaç yapmak için geldikleri türbede abdest almaları örnek gösterilebilir.

10) Bazı ziyarette naaşı bulunduğuna inanılan kişilerin, hayatta iken dünyada olan her şeyi veya kendilerine gelen birinin derdini veya derdin çözümünü gördüklerine inanılır. Buna, Birecik İlçesi’nde ziyareti bulunan Hasan Keşif Baba’nın, dünyayı bir elek içinde görmesi ile Siverek İlçesi’nde türbesi bulunan Şeyh Lütfi’nin elindeki aynaya veya kendisine gelen kişinin sağ tarafına bakarak o kişinin derdini görmesi dermanını söylemesi örnek gösterilebilir.

11) Bazı ziyarette naaşı bulunduğuna inanılan kişiler, hayatta iken kendilerine gelen hastaların dertlerine derman olurlar. Buna, Siverek İlçesi’nde türbesi bulunan Şeyh Lütfi’nin, kendisine gelen kişi neresinin ağrıdığını söylemeden elindeki sopayla kişinin ağrıyan yerine vurması ve sopayla vurulan hastaların iyileşmesi ile Ceylanpınar İlçesi’nde mezarı bulunan Şeyh Ömer’in elindeki sopayla hastaların ağrıyan yerlerini ovalaması ile hasta iyileşmesi örnek gösterilebilir.

12) Bazı ziyarette naaşı bulunduğuna inanılan kişilerin, ölümünden sonra da dünya işleri ile ilgili tasarrufunun devam ettiğine inanılır. Buna, Harran İlçesi’nde türbesi bulunan Hayat-i Harrani örnek gösterilebilir.

128

Page 138: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bünyamin BORAZAN

13) Bazı ziyarete bulunan eşyaların da, doğa üstü hallerinin olduğuna inanılmaktadır. Bunları üç grupta ele almak mümkündür. a) Eşyaların kerametli olması. Şanlıurfa Merkez İlçe’ye bağlı, Kısas Kasabası’nda yer alan Şah Muhammed ziyaretinde bulunan, yeşil sancağın yanan bir harmanın üzerine dikilmesi halinde yangını söndürmesi veya harman yanarken esen rüzgarı ters tarafa döndürmesi örnek olarak gösterilebilir. b) Eşyaların hastalara şifa vermesi. Ziyaretlerde bulunan bazı taşların, hastaların ağrıyan yerlerine sürülmesi halinde şifa verdiğine inanılır. Buna, Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Eyyub Nebi Kasabası’nda bulunan Eyyub Peygamber Türbesindeki taş örnek gösterilebilir. c) Ziyaretten alınan eşyanın üzerinde taşıyan kişiyi nazardan, hastalıktan, kazadan ve beladan koruma güçü olduğuna inanılır. Buna Suruç İlçesi’ne bağlı, Ziyaret Köyü’nde bulunan Şeyh Müslüm ziyaretinden alınan bez örnek olarak gösterilebilir.

14) Bazı ziyarette naaşı bulunduğuna inanılan kişilerin, ölümlerinden sonra dahi hastalar için, ilaç yaptığına inanılır. Bunun iki örneğinden ilki, Birecik İlçesi’nde mezarı bulunan Melik Tahir’in Cuma akşamları 41 atlısı ile ziyarete gelerek çeşitli otları havanda dövüp felçli çocuklar için ilaç yapması ile Şanlıurfa Merkez İlçe’de türbesi bulunan Hekim Dede’nin çeşitli otları havanda dövüp, ilaç yapması örnek gösterilebilir.

15) İnanışa göre, bazı ziyarette naaşı bulunduğuna inanılan kişiler, hayatta iken olacak bazı şeyleri önceden bilmektedir. Buna, Birecik İlçesi’nde türbesi bulunan Muhammed Ali Narikey’in, ölmeden önce kendisini ölümünden sonra, Fırat Nehri’nin öbür tarafına götürülemeyeceğini bilmesini örnek verebiliriz.

16) Bazı ziyarette naaşı bulunduğuna inanılan kişilerin, kafaları kesik halde savaştıklarına inanılır. Buna, Birecik İlçesi’ne bağlı, Mağaralı Köyü’nde makamı bulunan Şıh Muhammed’in Fransızlarla yapılan savaşta, başı düşman askerleri tarafından başı kesilmiş olmasına rağmen başı koltuğu altında savaşa devam etmesi örnek gösterilebilir.

17) Bazı ziyarette naaşı bulunduğuna inanılan kişilerin, ellerindeki asayı yere vurarak birden kaybolduklarına inanılır. Şanlıurfa ve çevresinde bulunan üç ziyarette, bu keramete rastlanmıştır. Bunlardan ilki, Siverek İlçesi’nde bağlı, Kafur Dede Köyü’nde mezarı bulunduğuna inanılan Kafur Dede’nin, sırrı ortaya çıkarınca elindeki asayı vurarak birden kaybolması; ikincisi, Birecik İlçesi’ne bağlı, Mezre Kasabası’nda mezarı bulunduğuna inanılan Şıh Abdullah, kaybolması; üçüncüsü ise, Birecik İlçesi’ne bağlı, Ayran Kasabası’nda mezarı bulunduğuna inanılan Şeyh Salih’in, Kabe’de bir anda gözden kaybolması örnek olarak gösterilebilir.

6.3. ZİYARET AMAÇLARI İnsanlar, kendisinde maddi ve manevi güç olduğuna inanılan yerleri, mezarları ve

ağaçları çeşitli faydalar umularak ziyaret edilmektedir. Bu faydaları maddi ve manevi faydalar veya amaçlar olarak iki bölümde ele almak mümkündür.

129

Page 139: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bünyamin BORAZAN

6.3.1. Manevi Amaçla Ziyaret Çok az sayıda insan maddi bir amaç gütmeyip, sadece Allah’a dua edip manevi

bir haz almak maksadıyla ziyaretlere gitmektedir. Söz konusu bu kimseler, ziyarette hastalığından kurtulmak, her hangi bir dilekte bulunmak, mum yakmak, kına sürmek, bez bağlamak veya şifa için yatma gibi ritüellerden hiçbirini yapmazlar. Bu insanlar, ziyaret yerinde bulunduğuna inanılan manevi havada; namaz kılıp, dua etmek suretiyle bulunduğuna inanılan manevi havadan faydalanmayı arzulamaktadırlar. Yine ziyaretin manevi feyiz ve bereketinden ölülerinde yararlanacağı inancı sebebiyle; Hayat-i Harrani, İmam Bakır, Abdurrahman b. Af ve Cabir el Ensar ziyaretleri yanına ölüleri gömme adeti vardır.

6.3.2. Maddi Amaçla Ziyaret Maddi amaçlarla yapılan ziyaretlerde, maddi dilekler direkt olarak ziyaretten

istenmemektedir. Aslında bu istekler, Allah’tan dilenmesi yanında ziyaretinde bu isteklerin kabul edilmesi için aracı olması istenmektedir. Ancak bazı durumlarda, ziyaret birinci plan çıkarılmakta ve maddi istekler ziyaretten beklenmektedir. İşte bu noktada çaput bağlama, ziyaretten teberik toprak, taş, bez alma, ziyarette şifa amaçlı yatma, şifalı olduğuna inanılan sulardan içme gibi motifler ortaya çıkmaktadır. Bu tip isteklerin gerçekleşmesi için ziyaretlere belli günlerde –Özellikle Çarşamba ve Cuma günleri öne çıkmakta- hatta bazı ziyaretlere belli saatlerde gidilmesi inancını zamanla doğurmaktadır. Maddi isteklerin kabul olması için, ziyarete belli gün ve saatlerde gidilmesi yanında, burada belli ritüellerin de icra edilmesi ihtiyacı doğmaktadır. Şanlıurfa ve çevresinde bulunan ziyaretlere maddi amaçlı olarak çoğunlukla kadınlar gitmektedir. Ziyaretlere belli başı şu maddi amaçlarla gidilmektedir:

6.3.2.1. Hastalık Şifası İçin Şanlıurfa ve çevresinde bulunan ziyaretlerin büyük çoğunluğunda, hastalıktan

kurtulma amaçlı ziyarete gitme motifi vardır. Yörede, belli ziyaretlerin belli hastalıklara iyi geldiğine inanılır. Bunlara birkaç örnek verilecek olursa, Birecik İlçesi’ndeki Melik Tahir Türbesinin, çocuk felci hastalığına; Bozova İlçesi’ndeki Seyid Dede Ziyaretinin, romatizma hastalığına; Şanlıurfa Merkez İlçe’deki Delikli Duvarın, boğmaca hastalığına; Viranşehir İlçesi’ndeki Pınarlı Ağacın, göz hastalığına ve Şanlıurfa Merkez İlçe’de bulunan Hekim Dede Türbesinin, özellikle konuşamayan çocukların hastalığına iyi geldiğine inanılır. Ziyaretlerin bu özelliğinin olduğuna inanan ziyaretçiler, kendilerinde var olan hastalığa göre seçici davranırlar. Bunun dışında Şanlıurfa ve çevresinde belli hastalıklar başta olmak üzere, bütün hastalıklar için gidilen birçok ziyaret bulunmaktadır. Buna Bozova İlçesi’ne bağlı, Kılçık Köyü Mermer mezarsında sarnıç içerisinde bulunan “Ziyaret” ile Harran İlçesi’ne bağlı, İmam Bakır Köyü’nde bulunan “İmam Bakır Türbesi” örnek olarak gösterilebilir. Şanlıurfa ve çevresinde

130

Page 140: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bünyamin BORAZAN

bulunan ziyaretlere en çok romatizma, baş ağrıları, bel ağrıları, psikolojik rahatsızlıklar, akıl hastalıkları, felç, göz hastalıkları ve cilt hastalıklarının şifası için gidilmektedir.

6.3.2.2. Çocuk Sahibi Olmak İçin Şanlıurfa ve çevresinde bulunan birçok ziyaret yerine, çocuk sahibi olma amaçlı

başvurulmaktadır. Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar, ziyaretlerde farklı uygulamalar yapmaktadır. Bunlara, Şanlıurfa Merkez İlçede bulunan Hekim Dede ziyaretinde çocuğu olmayan kadınların karınlarını mezar sandukasına yaslayıp, 3-5 dakika dua etmesi; Birecik İlçesinde bulunan Melik Tahir ziyaretinde çocuğu olmayan kadının karnına, yörede Melik Tahir’in yeşili olarak bilinen renkteki kuşak bağlanarak kadın çekilmesi; Siverek İlçesi’ndeki Kemal Hoca ziyaretinde bulunan ve Kemal Hoca’dan kaldığına inanılan takkenin, çocuğu olmayan kadının yastığı içerisine bırakılması; Harran İlçesi’nde bulunan Hayat-i Harrani ziyaretinde çocuk dileyen kadınların, ağaçlara çaput bağlaması ve en son olarak Hz. Eyyub’a ait olduğuna inanılan Şanlıurfa Merkez İlçe’deki şifalı olduğuna inanılan su ile Viranşehir İlçesi’ne bağlı, Eyyub Nebi Kasabası’ndaki şifalı olduğuna inanılan su karıştırılıp, çocuğu olmayan kadınlara içirilmesi örnek olarak verilebilir. Yörede, bulunan bazı ziyaretlere gittikten sonra, doğan çocuklara ziyaretin ismini verme geleneği vardır. Buna örnek, Birecik İlçesi’nde bulunan, Melik Tahir ziyaretine gittikten sonra çocuk erkek olursa, Tahir; kız olursa, Melek isminin verilmesi gösterilebilir.

6.3.2.3. Yağmur Duası İçin Şanlıurfa ve çevresinde belli ziyaretlere kuraklık dönemlerinde yağmur duası için

çıkılmaktadır. Buna, Ceylanpınar İlçesi’nde bulunan, “Kepez” ziyareti ile Bozova İlçesi’nde bulunan, “Kaplan Baba” ziyareti örnek gösterilebilir. Yağmur duasına giden insanların, dualarının kabul olması için eski elbiselerini ters tarafından giymeleri ve ziyarete yalın ayak gitmeleri dikkate şayan bir uygulamadır.

6.3.2.4. Dilek Tutmak ve Adak Adamak İçin Şanlıurfa ve çevresinde ziyaretlerin büyük çoğunluğunda dilek tutmakta ve adak

adanmaktadır. Evlenmek, murat almak, kapalı olduğuna inandığı kaderinin açılmasını, işe girmek, sınavı kazanmak istemek gibi daha birçok dilek için ziyaretlere gidilmektedir. Ziyarette dua edip dilek tutan ziyaretçiler, dileklerinin kabul olması için çaput veya ip bağlamakta veya ziyarete para, tespih, boncuk gibi eşyalar atmaktadır. Daha sonra dileğin kabul olup olmayacağını anlamak isteyen taş yapıştırmakta, çamur atmakta veya taşları üst üste koymaktadır. Dilekte bulunurken adakta bulunanlar, dileğinin kabul olduğuna inandıkları zaman adaklarına göre, ziyarette kurban kesmekte, mum veya kına yakmakta bunun dışında ziyarete halı, kilim gibi eşyalar bırakmaktadır.

131

Page 141: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Bünyamin BORAZAN

6.3.2.5. Hastalıktan, Dertten, Düşmandan, Kazadan veya Beladan Emin Olmak İçin

İnsanları rahatsız eden kaza, bela veya hastalık gibi şeylerden önceden emin

olmak için ziyaretlere gidilmektedir. Başlarına gelmesi muhtemel sıkıntılardan emin olmak isteyen insanlar, ziyaretten toprak, taş veya bez alırlar. Ziyaretten alınan bu şeylerin, insanları sıkıntılardan koruma güçü olduğuna inanılır. Bu inançla alınan şeyler, bir bez içerisine sarılarak çocukların boynuna veya omuzlarına, evlerin bir köşesine veya arabanın bir yerine asılır.

6.3.2.6. Bolluk ve Bereket Olsun Diye Bu amaç çerçevesinde çiftçiler, ziyarette kurban kesip dua ederken; hayvan

sahipleri bahar aylarında yaylalara çıkmadan önce hayvanları ziyaretin etrafında birkaç tur döndürür veya ziyaretten alınan toprağı sulandırarak hayvanların üzerine saçarlar. Buna, Halfeti İlçesi’ne bağlı, Kantarma Köyü’nde bulunan Şıh Muhammed Ziyaretindeki uygulama; Bozova İlçesi’ne bağlı, Avlak Köyü’nde bulunan Kaplan Baba Ziyaretindeki uygulama ve son olarak yine Bozova İlçesi’ne bağlı, Kılçık Köyü’nde bulunan “Ziyaret”te yapılan uygulamalar örnek olarak gösterilebilir.

6.3.2.7. Kaybolan Eşyayı Bulmak İçin Bu uygulama beş ziyarette kendini iki şekilde göstermektedir. Bunlardan ilki,

Hayat-i Harrani Türbesi ve Şanlıurfa Merkez İlçe’ye bağlı, Kısas Kasabasında bulunan Şah Muhammed ziyaretinde kaybolan eşyayı bulmak için, ziyarette naaşı bulunduğuna inanılan şahıslara ait oldukları söylenen sancaklar, köydeki her evin önünde dolaştırarak yemin alınır. İkinci şekil ise, Hayat-i Harrani, İmam Bakır, Abdurrahman b. Af ve Cabir el Ensar ziyaretlerinde kaybolan eşyayı, kimin aldığını bilip bilmediğine dair ismi zikredilen bu dört kişiden biri üzerine yemin etme geleneği vardır.

132

Page 142: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

KUTSAL MEKÂNLAR TABLOSU Bünyamin BORAZAN

7. ŞANLIURFA VE ÇEVRESİNDE ZİYARET EDİLEN KUTSAL

MEKÂNLAR

Çizelge 1. Şanlıurfa ve Çevresinde Ziyaret Edilen Kutsal Mekânlar Sıra No

Yerleşim Yerinin Ad

Türbe, Yatır ve Makamlar Ağaç ve Taşalar Sular Ocaklar

1 Şanlıurfa Merkez

1. Şahabeddin Ahmet Türbe 2. Şeyh Bekir “ 3. Hekim Dede “ 4. Yakup Kalfa “ 5. Şeyh Ali Dede “ 6. Buluntu Hoca “ 7. Zebe “ 8. Nuri Baba “ 9. Hüseyin Bey “ 10. Bediüzzaman Ahmet Hemadani “ 11. Nebih Efendi “ 12. Şıh Maksud “ 13. Hacı Kerim “ 14. Arş Hoca “ 15. Şeyh Salih “ 16. Şıh Biliğ Yatırı 17. Hz.Eyyub’un Çilehanesi (makam) 18. Hz. İbrahim’in Doğduğu Mağara (makam)

1. Balıklı Göl Halil-ür Rahman Gölü 2. Aynzeliha Gölü 3. Eyyub Peyg. Şifalı Su Kuyusu 4. İsa Peyg. Mendilinin Düştüğü Su Kuyusu.

2 Kısas Kasabası

1. Şah Muhammed Türbesi

3 Kızlar Köyü 1. Buharalı Şeyh Muhammed Yatırı

1. Öküz Taşı 1. Öküz Taşı Kuyusu

4

Abdurrahman Dede Köyü

1. Abdurrahman b. Af Türbesi (Makam)

1. Delikli Duvar

5

Yardımcı Köyü

1. Cabir el Ensar Türbesi (makam)

1. Zeliha Ağacı (Dilek Ağacı)

1. Cabir el Ensar Su kuyusu

6 Altun Köy 1. Şeyh Rıyh Yatırı. 7 Akçakale

Akdiken Köyü

1. Şeyh İsa Türbesi (Boş Mezar)

8 Birecik 1. Cemalleddin Türbesi 2. Şıh Hasan “ 3. Şeyh Müftah “ 4. Seyid Ali “ 5. Hasan Keşif Baba “ 6. Muhammed Ali Narikey “ 7. Melik Tahir “ 8. Şıh Safi “

9 Mezre Kasabası

1. Şıh Abdullah Türbesi 2. Şıh Şibli Ziyareti (yatır)

133

Page 143: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

KUTSAL MEKÂNLAR TABLOSU Bünyamin BORAZAN

Çizelge 1. Şanlıurfa ve Çevresinde Ziyaret Edilen Kutsal Mekânlar (Devam) 10 Ayran

Kasabası 1. Şeyh Salih Türbesi 2. Şıh Abdulkadir Ziyareti (yatır)

11 Mağaralı Köyü

1. Şıh Muhammed Makamı

12 Babahat Köyü

1. Banasor Ziyareti (Yatır) 1. Banasor Şifa Kuyusu

13 Bozova Kepirce Köyü

1. Seyid Dede Ziyareti (yatır)

14 Avlak Köyü 1. Kaplan Baba Ziyareti (yatır)

1. Dilek Ağacı

15 Kılçık (Ağviran Köyü

1. Ziyaret

16 Kılçık Köyü Mermer Mezrası

1. Ziyaret 2. Ziyaret

17 Çakmaklı Köyü

1. Ziyaret Tepe 1. Ağız Yara Ocağı

18 Boztepe Köyü

1. Boztepe Tepesi

19 Ceylanpınar

1. Hacı Ömer Ziyareti (yatır) 2. Şeh Zerga Türbesi

1. Kepez Dilek Ağacı 2. ZiyaretTaşı

20 Halfeti Gülaçan Köyü

1. Seyyid Dede (Ebu Bekir) Türbesi

21 Balaban Köyü Badem Hatun Mezrası

1. Peyam Hatun Türbesi

22 Kantarma Köyü

1. Şıh Muhammed Ziyareti (yatır)

1. Ocak

23 Hilalli Köyü 1. Nemir Ziyareti (yatır) 24 Harran 1. Şeyh Hayat-i Harrani

Türbesi 1.Yakup

Peyg. Su Kuyusu

25 Şuayb Şehri Köyü

1. Şuayb Peyg. Mezarı 2. Şuayb Peyg. Mağarası (makam)

26 Soğmatar Köyü

1. Musa Peyg. Su kuyusu

27 İmam Bakır Köyü

1. İmam Bakır Türbesi 2. Şeyh İsa Türbesi

28 Şeyh Nabi Köyü

1. Şeyh Nabi (Nebi) Türbesi

29 Yünlüce Köyü

1. Şeyh Casum Türbesi

30 Meydan Kapı Köyü

1. Şeyh Casım Türbesi

31 Hilvan 1. Seyid Şeyh Salih Türbesi 1. Ocak 32 Geyikveren

Köyü 1. Hacı Ömer Ziyareti (yatır)

134

Page 144: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

KUTSAL MEKÂNLAR TABLOSU Bünyamin BORAZAN

Çizelge 1. Şanlıurfa ve Çevresinde Ziyaret Edilen Kutsal Mekânlar (Devam) 33 Bedir Dikme

Köyü 1. Bedir Dikme Ziyareti (yatır)

34 Kavaklı Köyü

1. Kavaklı Ziyareti (yatır)

35 Sahabe Köyü

1. Yılanlı Ağaç

36 Fayık Köyü 1. Dilek Ağacı 37 Siverek 1. Kemal Hoca Türbesi

2. Cerrah Baba “ 3. Koç Ali Baba “ 4. Abdal Ağa “ 5. Şeyh Lütfü “ 6. Abalı Hacı Mustafa Ziyareti 7. Muhittin Hoca “ 8. Mehmet Ali Bilgen “ 9. Seyit Ahmet Efendi “

1. Felç Ocağı 2. Ocak (Şeyh Lütfü Ocağı)

38 Kafur Dede Köyü

1. Kafur Dede Türbesi

39 Ergen köy 1. Kelbani Dilek Ağacı

40 Suruç 1. Şeyh Nasır Türbesi 2. Şeyh Ahmet Musullu “ 3. Şeyh Ali Ziyareti (yatır)

1. Sarılık Ocağı

41 Ziyaret Köyü

1. Şeyh Müslüm Türbesi 2. Şeyh Said “

42 Karadut Köyü

1. Müslüm Tekinalp Türbesi 2. Muhammed Mintik Ziyareti (yatır)

1. Yara Ocağı

43 İncirlitepe Köyü

1. Dilek Ağacı

44 Kara Köy 1. Şeyh Salman Türbesi 45 Yalınca

Köyü 1. Şeyh Muhammed Ziyareti (yatır)

46 Atmenek Köyü

1. Diş Ocağı

47 Viranşehir 1. Şeyh Muhammed Ziyareti (yatır)

48 Eyyub Nebi Kasabası

1. Hz. Eyyub Türbesi 2. Hz. Elyasa Türbesi 3. Rahime Hatun Türbesi

1. Sabır Taşı 1. Şifalı Su

49 Yollarbaşı Köyü

1. Hz. Havmele Türbesi

50 Aslan Baba Köyü

1. Aslan Baba Ziyareti (yatır)

1. Pınarlı Ağaç

135

Page 145: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

RESİMLER Bünyamin BORAZAN

8. RESİMLER

Resim: 1 – Şahabeddin Ahmed Türbesi – Şanlıurfa Merkez İlçe

Resim: 2 – Buharalı Şeyh Muhammed Ziyareti – Şanlıurfa Merkez İlçe

136

Page 146: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

RESİMLER Bünyamin BORAZAN

Resim: 3 – Seyid Dede Ziyareti - Bozova

Resim: 4 – Şeyh İsa Türbesi - Harran

137

Page 147: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

RESİMLER Bünyamin BORAZAN

Resim: 5 – Şeyh Casım Türbesi - Harran

Resim: 6 – Şeyh Nasır Türbesi - Suruç

138

Page 148: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

RESİMLER Bünyamin BORAZAN

Resim: 7 – Balıklı Göl – Şanlıurfa Merkez İlçe

Resim: 8 – Eyüp Peygamber Çilehanesi – Şanlıurfa Merkez İlçe

139

Page 149: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

RESİMLER Bünyamin BORAZAN

Resim: 9 – Şeyh Muhammed Makamı - Birecik

Resim: 10 – Dilek Ağacı – Bozova

140

Page 150: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

KAYNAKÇA Bünyamin BORAZAN

KAYNAKÇA

AĞIRAKÇA, A., 1992, İslam Fetihlerinden Günümüze Kadar Şanlıurfa Tarihine Genel Bir Bakış, Hz. İbrahim’i Anma Şanlıurfa I. Kültür ve Sanat Haftası Faaliyetleri, Şurkav yay., Gaziantep, ss. 92-107.

AKSULU, N.M., 1998, Mohaç Esiri Bartholomaeus Georgievic (1505-1566) ve Türklerle İlgili Yazılar, Kültür Bakanlığı yay., Ankara, 136 s.

ALTAY, H., 1998, Anayurttan Anadolu’ya, Kültür Bakanlığı yay., Ankara, 522 s. AYDEMİR, A., 1996, İslami Kaynaklara Göre Peygamberler, TDV yay., Ankara, 289 s. BAĞDADİ, E.M.A., 1991, Mezhepler Arasındaki Farklar, Çev.: E. Ruhi Fığlalı,

Ankara, 316 s. BENGİSU, M., 1968, Urfa İlinin Coğrafyası, Baskı Yeri Yok, 97 s. CHEVALİER, J., 2000, Din Fenomeni, Din Fenomeni, Din Bilimleri, yay., Çev.:

Mehmet Aydın, Konya, ss. 3-48. DEMİRKENT, I., 1974, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi (1098-1118), İstanbul Üniversitesi

Edebiyat Fakültesi yay., İstanbul, 176 s. DEMİRKENT, I., 2002, Orta Çağda Urfa, Uygarlıklar Kapısı Urfa, YKY, İstanbul, ss.

47-67. DÜZEN, İ.,1992, Hayat b. Kays el Harrani Hazretleri, Hz. İbrahim (a.s.)’i Anma

Şanlıurfa 1. Kültür ve Sanat Haftası Faaliyetleri, Şurkav yay., Gaziantep, ss. 109-116.

ECER, A. V., 1985, Üç Tebliğ Vehhabiler İbn Sina Mekke Şerifleri, Kayseri, 32 s. ERDİL, K., 1999, Yaşayan Hurafeler, TDV yay., Ankara, 110 s. ERGİN, M., 1998, Orhun Abideleri, Boğaziçi yay., İstanbul, 147 s. ERÖZ, M., 1996, Milli Kültürümüz ve Meselelerimiz, Kültür Bakanlığı yay., Ankara,

430 s. FIĞLALI, E.R., 1999, Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri, Birleşik yay., İstanbul, 443

s. GÖKALP, Z., 1976, Türk Töresi, Kültür Bakanlığı yay., Ankara, 109 s. GÖLPINRLI, A., 2003, Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik, İstanbul, 733 s. GÖMEÇ, S., 1997, Kök Türk Tarihi, TÜRKSOY yay., Ankara, 188 s. GRENARD, F., 1992, Asya’nın Yükselişi ve Düşüşü, MEB yay., Çev.: Orhan Yüksel,

İstanbul, 172 s. GUMİLEV, N., 1994, Eski Türk Dini, Türk Kültürü Dergisi, Sayı: 377, Çev.: Harun

Güngör, Ankara, ss. 520-531. GÜNAY, Ü., 1998, Din Sosyolojisi, İnsan yay., İstanbul, 608 s. GÜNAY, Ü.- GÜNGÖR, H., 1998, Türk Din Tarihi, Lacin yay., Kayseri, 538 s. GÜNDÜZ, Ş., 1998, Din ve İnanç Sözlüğü, Vadi yay., Ankara, 468 s. GÜNGÖR, H., GÜNAY, Ü., SAYIM, H., TAŞTAN, A.V., 2001, Ziyaret Fenomeni

Üzerine Bir Din Bilim Araştırması –Kayseri Örneği-, Erciyes Üniversitesi yay., Kayseri, 124 s.

GÜLER, S. E., 2002, Eski Çağlardan Kurtuluş Savaşına Kadar Urfa Tarihi, Şanlıurfa Uygarlığın Doğduğu Şehir, Şurkav yay. Şanlıurfa, ss. 3-25.

HARMAN, Ö.F., 2002, Üç İlahi Din Açısından Hz. İbrahim ve Urfa, Uygarlıklar Kapısı Urfa, YKY, İstanbul, ss. 313-320.

HAUPTMANN, H., 2002, Tarih Öncesi- İlk Çağ Dönemi: Urfa- Urhay- Edessa, Uygarlıklar Kapısı Urfa, Çev.: Mustafa Tüzel Ayşe Selen, YKY, İstanbul, ss. 25-45.

HER YÖNÜYLE ŞANLIURFA İL YILLIĞI, (HYŞY), 1988, İstanbul, 112 s.

141

Page 151: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

KAYNAKÇA Bünyamin BORAZAN

HONİGMANN, E., 1997, İslam Ansiklopedisi, Urfa maddesi, MEB yay., Eskişehir, ss. 50-57.

İNAN, A., 1995, Tarihte ve Bugün Şamanizm Materyaller ve Araştırmalar, Türk Tarih Kurumu yay., Ankara, 229 s.

KAFESOĞLU, İ. 1980, Eski Türk Dini, Ankara, 67 s. KALAFAT, Y., 1995, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Atatürk Kültür

Merkezi yay., Ankara, 196 s. KANDEMİR, Y., 1992, “Câbir b. Abdullah” maddesi, Cilt 6, TDVİA, İstanbul, ss. 530-

532. KARAKAŞ, M., 1996, Şanlıurfa Evliya ve Alimleri, Şanlıurfa Belediyesi Kültür ve

Eğitim yay., Şanlıurfa, 217 s. KESKİN, Y.M., 2000, Tokat Yöresindeki Sünni ve Alevi Topluluklarında Halk

Dindarlığının Bir Boyutunu Oluşturan Ziyaret İnanç ve Uygulamalarındaki Benzer ve Farklılıklar, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı 5, Elazığ, ss. 209-226.

KİTAPÇI, Z., 1994, Orta Asya’da İslamiyetin Yayılışı ve Türkler, Konya, 366 s. KUZGUN, Ş., 1996, Dört İncil Farklılıkları ve Çelişkileri, Diyanet İşleri Başkanlığı

yay., Ankara, 368 s. KÜRKÇÜOĞLU, A.C.-SARIFAKIOĞULLARI, H., 2002, Adım Adım Şanlıurfa,

Ankara, 88 s. KÜRKÇÜOĞLU, A.C., 2000, Şanlıurfa Land of Faith (İnançlar Diyarı Şanlıurfa)

Şanlıurfa Valiliği Kültür yay. Ankara, 78 s. KÜRKÇÜOĞLU, A.C., 2002a, Şanlıurfa’da Yapılan Arkeolojik Araştırmalar, Kazılar

ve İl Sınırları İçindeki Sit Alanları, Şanlıurfa Uygarlığın Doğduğu Şehir, Şurkav yay., Şanlıurfa, ss. 95-108.

KÜRKÇÜOĞLU, A.C., 2002b, Anadolu’nun En Önemli Turizm Güzergahlarından Biri: Cabir el Ensar- Harran- İmam Bakır- Han el Barür- Şuayb Şehri- Soğmatar- Eyyub Nebi Güzergahı ve Bu Bölgedeki Ören Yerleri, Şanlıurfa Uygarlığın Doğduğu Şehir, Şurkav yay., Şanlıurfa, ss. 122-139.

KÜRKÇÜOĞLU, A.C., 2002c, Şanlıurfa Mimari Eserlerine Genel Bir Bakış, Şanlıurfa Uygarlığın Doğduğu Şehir, Şurkav yay., Şanlıurfa, ss. 53-80.

KÜRKÇÜOĞLU, A.C., 2002d, İnanç Turizminin Dünyadaki Önemli Bir Merkezi: Peygamberler Şehri Urfa, Uygarlıklar Kapısı Urfa, YKY, İstanbul, ss. 95-107.

KÜRKÇÜOĞLU, A.C., 2002e, Şanlıurfa’nın Dünya İnanç Turizmindeki Yeri, Şanlıurfa Uygarlığın Doğduğu Şehir, Şurkav yay., Şanlıurfa, ss. 111-121.

KÜRKÇÜOĞLU, A.C., 2003, Siverek’in Mimari Yapısı, Tarihi ve Kültürüyle Siverek, Siverek Kaymakamlığı yay., Ankara, ss. 332-337.

KÜRKÇÜOĞLU, S.S., 2002, Ziyaret ve Adak Yerleri, Şanlıurfa Uygarlığın Doğduğu Şehir, Şurkav yay. Şanlıurfa, ss. 296-297.

KÜRKÇÜOĞLU, S.S.-GÜLER, S.E., 2002, Şanlıurfa’dan Efsaneler, Şanlıurfa Uygarlığın Doğduğu Şehir, Şurkav yay., Şanlıurfa, ss. 242-245.

KÜRKÇÜOĞLU, S.S. ve AKBIYIK, A., 2002, Kısas Köyü ve Kısaslı Aşıklar, Şanlıurfa Uygarlığın Doğduğu Şehir, Şurkav yay., Şanlıurfa, ss. 328-334.

LİGETİ, L., 1997, Bilinmeyen İç Asya, Cilt 1, MEB yay., Çev.: Sadrettin Karatay, İstanbul, 270 s.

MIZRAK, R., ÖCAL, M.H., GÜLER, S.E., 2002, Urfa’nın Etrafı…, Şanlıurfa Valiliği Kültür yay., Şanlıurfa, 73 s.

SARIKÇIOĞLU, E., 1999, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Kardelen yay., Isparta, 389 s.

142

Page 152: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

KAYNAKÇA Bünyamin BORAZAN

SCHİMMEL, A., 1999, Dinler Tarihine Giriş, Kırkambar yay., İstanbul, 327 s. ŞAHİN, İ., 2002, Osmanlı Klasik Dönemi Urfa’sı, Uygarlıklar Kapısı Urfa, YKY,

İstanbul, ss. 69-79. ŞANLIURFA İL KÜLTÜR ENVANTERİ, (ŞKE) 1988, Şanlıurfa, 103 s. ŞEKER, M., 1997, Fetihlerle Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, Diyanet İşleri

Başkanlığı yay., Ankara, 176 s. OYMAK, M., 1998, Urfa and Harran The City of Prophets, Şanlıurfa Belediyesi Kültür

yay., Ankara, 57 s. ÖGEL, B., 1994, Türk Mitolojisi, Cilt 2, İstanbul, 164 s. ÖNKAL, A., 1988, “Abdurrahman b. Af” maddesi, Cilt 1, TDVİA, İstanbul, ss. 157-

158. ÖZGÜLTEKİN, R., 2004, Koç Ali Baba ve Cerrah Baba, Siverek Kültür ve Sanat

Dergisi, yıl 1, sayı 1, Şanlıurfa, ss. 16-17. PAÇACI, M., 2001, Kutsal Kitaplarda Ölüm Ötesi, Ankara Okulu yay., Ankara, 231 s. ROUZ, J.P., 1994, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, İşaret yay., Çev.: Aykut

Kazancıgil, İstanbul, 311 s. TANYU, H., 1980, İslamlıktan Önce Türklerde Tek Tanrı İnancı, Ankara Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi yay., Ankara, 216 s. TUNCEL, M., 2002, Urfa’nın Tarihi Coğrafyasının Son Halkası: Cumhuriyet Dönemi,

Uygarlıklar Kapısı Urfa, YKY, İstanbul, ss 81-90. TURAN, O., 1978, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, İstanbul, 347 s. TÜMER, G., 1986, Birûni’ye Göre Dinler ve İslam Dini, Diyanet İşleri Başkanlığı yay.,

Ankara, 279 s. TÜMER, G., KÜÇÜK, A., 1997, Dinler Tarihi, Ocak yay., Ankara, 504 s. ULUDAĞ, S., 1997, “Harrani, Hayât b. Kays” maddesi, Cilt 16, TDVİA, İstanbul, ss.

240. YILDIZ, A. S., 2000, Şanlıurfa’da Enbiya Kıssaları, Şurkav yay., Şanlıurfa, 107 s. YÖRÜKÂN, Y. Z., 1998, Anadolu’da Aleviler ve Tahtacılar, Kültür Bakanlığı yay.,

Yayına Hazırlayan: Turhan Yörükân, Ankara, 550 s. YURT ANSİKLOPEDİSİ, 1987, “Urfa” Maddesi, Cilt 10, İstanbul, ss. 7367-7378. 1927 URFA SALNAMESİ, 1998, Şurkav yay., Çev.: Kemal Kapaklı, İstanbul. 83 s.

143

Page 153: ÖZET YÜKSEK LİSANS TEZ - docs.neu.edu.trdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · fikri verilmeye çalışılmıştır. Araştırmamızda Peygamberler şehri olarak

ÖZGEÇMİŞ Bünyamin BORAZAN

ÖZ GEÇMİŞ

1978 yılında Hatay’ın Hassa ilçesinde dünyaya geldi. İlk orta ve lise öğrenimini ilçesinde tamamladı. 1997 yılında Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesine kayıt yaptırdı. 2002 yılında bu fakülteden mezun olduktan sonra aynı yıl KSÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisan öğrenimine başladı.

144