60

Özgür Düşün Sayı 49

Embed Size (px)

DESCRIPTION

2002’den bu yana yayınlanan, gençlik dergisi Özgür Düşün.

Citation preview

Page 1: Özgür Düşün Sayı 49
Page 2: Özgür Düşün Sayı 49

KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON LTD. fiT‹.Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Ferda BAfi Yay›n Türü: Yayg›n-Süreli

Yönetim Yeri: Mahmut fievket Pafla Mah. Sivas Sk. No: 2 K:3 Okmeydan› ‹stanbulTel: 0212 238 37 96 Dizgi: Kardelen Yay›mc›l›k

KKooccaaeellii ‹‹rrttiibbaatt BBüürroossuu:: Belediye ‹flhan› D Blok Kat: 6 No:15 KOCAEL‹BBaasskk››:: Ezgi Matbaac›l›k Adres; Çobançeflme mah. Sanayi cad. Altay sk. No: 10 A Blok

Yenibosna Bahçelievler- ‹stanbul Tel :0212 654 94 18

Hesap Numaras›: Serpil KARAKAYA: ‹fl Bankas› ‹stanbul Parmakkap› fiubesi 1042 0677147

oozzgguurrdduussuunnkkoolleekkttiiffii@@hhoottmmaaiill..ccoomm

‹‹ÇÇ‹‹NNDDEEKK‹‹LLEERR

SSUU

NNUU

özgürdüflün

01 Baflyaz›

22 Psikanaliz ve Marksizm

05 DGH’den

12 TEKEL Direnifli ÜzerineNotlar

16 Üniversite çal›flmas›ndan edinilen tecrübeler

09 Kaypakkaya’da DevrimciTeori ve Pratik

26 Ekonomi Politik

55 Sinema: Zaman›n Tozu

30 Yeni Olmayan Sol...

47 “Hrant’›n Arkadafllar›”Adalet Ar›yor. Nerede?

51 Kitapl›k: “Don Kiflot”Cervantes

36 Nepal Ziyareti RaporuDünya Halklar› Direnifl Hareketi

49. say›m›zla uzunca bir aradan sonra tekrardan okurlar›m›zla buluflman›n coflkusunu yafl›yoruz. Bizim gibi s›n›f çe-liflkilerinin keskin oldu¤u ülkelerde zaman, en kritik geliflmelerle h›zla ilerlemektedir. Bu ilerleyifl içerisinde okurlar›-m›zla aram›za giren zaman›n uzunlu¤u dergimizin, kendisinden azade, objektif koflullar›n ve birtak›m s›k›nt›lar›n do-¤urdu¤u bir sonuç olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Özgür Düflün sayfalar›nda h›zla ak›p giden tüm bu geliflmelere yer verme flans›m›z olmuyor. Ancak bu say›m›zda dagündemi yakalamaya ve önemli gördü¤ümüz belli bafll›klar içerisinde yo¤un bir tart›flma ortam› yaratmaya çabala-d›k. Son dönemlerin “en popüler” tart›flmalar›n› da içeren dergimiz bu say›s›nda, s›n›flaflma olgusu ve s›n›flar aras› çelifl-melerin yaratt›¤› toplumsal gerçeklik içerisinde önemli bir geliflme olan TEKEL direniflinden üniversite mücadelesine,“Hrant’›n Arkadafllar›”n›n ‘adalet’ aray›fl›ndan, asl›nda yeni olmayan “sol” tart›flmalar›na, film ve kitap tan›t›m›ndanEkonomi-Politik köflesine kadar önemli bir tak›m konularla okurlar›m›z›n karfl›s›nda. “Kolektif emek” ve “kolektif bir çaba” ile dergimizin daha düzenli ve nitelikli bir içerikle buluflaca¤›n› düflünüyor, tümokurlar›m›z›n yaz›nsal ve görsel ürünlerinin önemini bir kez daha vurguluyoruz.

Page 3: Özgür Düşün Sayı 49

1

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Düzenin “Yenileflme Hareketleri”:

Anayasa tart›flmalar›yla, Roman ve Alevi “çal›fl-taylar›yla”, “milli birlik projeleriyle” ve benzer içerik-te tart›flmalarla çarp›t›lan ülke gündemine karfl›n eko-nomik krizin dolays›z etkilerinin derinleflmekte oldu-¤u ve buna ba¤l› olarak iflsizli¤in, yoksullu¤un, gele-ceksizli¤in ezilen milyonlar›n gerçek gündemi olarakvarl›¤›n› korudu¤u bir dönemden geçiyoruz yine.

Ülkemiz ezilenleri yüzy›llard›r bu topraklarda ay-n› sorunlar› yaflamaya devam ediyor. Yar›-sömürgeyar›-feodal ülke gerçe¤inin sonuçlar›n› yaflad›¤›m›zyüzlerce y›ll›k zaman diliminde iflçilerimizin, köylüle-rimizin, farkl› inanç, ulus ve milliyetlere mensup in-sanlar›m›z›n, gençlerimizin, kad›nlar›m›z›n… özcesitüm “özgün” ve “farkl›” sorunlar›na ra¤men ortakpaydas› sömürü ve zulüm düzeninin sald›r›lar›namaruz kalmak olan ezilen milyonlar›n sorunlar› hiçde¤iflmedi.

Ülkemiz ezilenleri bizzat kendi deneyimlerinden“bozuk düzende sa¤lam çark olmayaca¤›n›”, sömürüve zulüm düzeni içerisinde ezilenlerin pay›na ancak

sömürünün, gözyafl›n›n, kan›n, eflitsizli¤in ve adalet-sizli¤in düflece¤ini ö¤renmifllerdir.

Tam da bu nedenle “Osmanl›’n›n ipiyle kuyuyainmemeyi” sal›k veren ezilenler, bugün de mevcut sö-mürü ve zulüm düzenin ipiyle kuyuya inilmeyece¤inibilmektedirler.

Dün Osmanl›’n›n “yenileflme” hareketleri ezilen-ler aç›s›ndan ne ifade ettiyse bugünkü “yenileflme”hareketleri de ayn› anlam› tafl›maktad›r. Hal böyley-ken hakim s›n›flar eliyle gündeme “yeni” olarak tafl›-nan tart›flmalar›n bu topraklar›n yabanc›s› olmad›¤›çok eski sald›r›lar›n devam› oldu¤u aç›kt›r.

Gerçekleri çarp›tma sald›r›lar› h›z kesmedendevam ediyor

Anayasa tart›flmalar›n›n, aç›l›mlar›n ve benzerleri-nin yeni bir sald›r› dalgas› oldu¤u su götürmez bir ger-çekken hakim s›n›flar bin bir araçla ezilenlerin bilinç-

Emperyal�zme Uşaklık,

Ez�lenlere Sonu Gelmez

Sömürü ve Zulüm!

Page 4: Özgür Düşün Sayı 49

2

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

lerini buland›rmaya ve böylelikle on-lar›n hakl› taleplerini kendilerine kald›raçyapmaya çal›flmaktad›rlar.

Hakim s›n›f kliklerinin dalafllar›n›n ortal›¤asaç›ld›¤› son dönemlerde, bu dalafl›n parçalar›n-dan olan, AKP, CHP ve ordu ekseninde görünürolan iktidar kap›flmas›, halk›m›z› bu gerici çat›fl-man›n yükselme tahtas› haline getirmeye çal›-flan sald›r›larla birleflerek devam etmektedir.

Bu gerici dalaflta her iki klik de “halkç› argü-manlar” kullanarak milyonlar› taraf› olmad›klar›bir çat›flmada kendi yede¤i haline getirmeye çal›fl-maktad›r. Ülke tarihimiz böylesi say›s›z örnekledoludur.

AKP, CHP, ordu ve benzeri kesimlerin ç›karla-r› sömürü ve zulüm düzeninin devam etmesindeortaklafl›rken; düzenin “nimetlerinden” en fazlapay› kapma konusunda ayr›flmaktad›r. Bu kesim-lerden halk›n lehine en küçük bir “iyileflmenin”yap›lmas›n›n imkan› yoktur.

Bu kesimler, içerisinde bulundu¤umuz dönem-de birbirlerine “karfl›t” görünseler de, düzenleri“tehlikeye” girdi¤inde halka karfl› rahatl›kla “bir-lik” yapmaktad›rlar.

Anayasa tar-t›flmalar›yla, aç›l›mvb. aldatmacalarla

“düzenin demokratikleflece¤ini”, “kimsenin d›fl-lanmayaca¤›n›”, “askeri vesayetin son bulaca¤›-n›”, “darbecilerin yarg›lanaca¤›n›” ve böylelikle“özgürlüklerin ad›m ad›m geliflece¤ini” söyle-yenler iflah olmazlard›r.

Tersinden ele al›nacak olursa AKP’nin “özgür-lükleri” gasp etmeye çal›flt›¤›n› söyleyenler de ay-n› “iflah olmazlar” kervan›ndand›r.

Bu “güzellemeler” daha ziyade AKP, liberal-ler, sat›l›k kalemflorlar, “yeni solcular” gibi ke-simler taraf›ndan söylenmektedir. Tabi di¤erkliklerin(CHP, Ordunun bir kesimi, MHP gibi)bu güzellemelere “tafllamalarla” karfl›l›k vermesirant kavgas›n›n do¤al sonuçlar› olarak de¤erlen-dirilmelidir.

Düzenin taraftarl›¤›n› yapan Ahmet Altan ba-k›n bu klik “savafllar›” içerisindeki rolünü Anaya-sa tart›flmalar› ekseninde nas›l yerine getiriyor:“Bugün demokrasinin yolunu açmaya çal›flan,dünyayla bütünleflmeyi amaçlayan, ordunun veyarg›n›n hukuk d›fl› gücünü k›s›tlamaya u¤raflantek bir parti bulunuyor, o da AKP. CHP ve MHP,eski düzenin sözcülü¤ünü üstlenmifl, her türlü de-

Page 5: Özgür Düşün Sayı 49

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

¤iflime karfl› ç›kan, 12 Eylül Anayasas›’yla hesap-laflma bir yana o anayasay› bütün güçleriyle savu-nan partiler.”

Bu çarp›tmalar AKP hükümetinin icraatlar›ylabirlikte neredeyse her gün duydu¤umuz çok sinsibir sald›r›n›n parças› haline gelmifltir. Bizim gibiülkelerde demokrasi devrim sorunudur. Devrimolmadan halk›n ç›karlar›n› temsil eden gerçek birdemokrasiden söz edilemez. Yine bizim gibi ülke-lerde “hükümetler” hakim s›n›flar›n ç›karlar›n›temsil eden birer kuklad›r. Hükümetleri oluflturandüzen partilerinin “ordu”, “yarg›”, “dünya denge-leri” gibi konularda hiçbir söz hakk› yoktur.

Kald› ki AKP, CHP ve MHP “eski” düzenin ya-ratt›¤› partiler olarak önlerine konulanlar› yapmak-tad›rlar. Ve hepsi de sömürü ve zulüm düzenininsözcüleridir. Hiç birisinin 12 Eylül’le hesaplaflmagerçekli¤i yoktur. Çünkü kendileri bizzat, darbelerve katliamlar üzerine kurulmufl bir düzenin deva-m›n› sa¤lamak için piyasaya sürülmüfllerdir.

Ayr›ca “ordu” bir bafl›na 12 Eylül’ün sorumlu-su de¤ildir. 12 Eylül’le hesaplaflmak demek sömü-rü ve zulüm düzeniyle hesaplaflmak demektir! Or-du, emperyalistlerin ve yerli uflaklar›n›n askeri gü-cü olarak her dönem halka karfl› kullan›lm›flt›r.Bugün yeniden yap›land›rma sürecinde ordu,önümüzdeki sürecin ihtiyaçlar›na göre düzenle-mekte ve AKP ile birlikte ayn› çizgide konumlan-d›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r.

Say›n Altan AKP’nin Avrupa Birli¤i’yle “uyumpaketlerini” hayata geçirdi¤ini, Ergenekon sorufl-turmas›n› dirençle sürdü¤ünü, darbe planlar›n›npeflini b›rakmad›¤›n›, hiçbir fley yapamasa bile“Kürt aç›l›m›” laf›n› gündeme soktu¤unu, yarg›n›nsultas›n› k›racak olan anayasa de¤iflikli¤ini haz›r-lad›¤›n› söylüyor ve “AKP’yi desteklemezsenizCHP-MHP güçlenir” diyor.

Bu kadarla bitmiyor tabi say›n liberalimizinincileri “AKP’nin de, demokratlar›n da “dev-letle” sorunu var. (…)AKP, devlete kendisinikabul ettirmek için u¤rafl›yor, demokratlar odevleti tümüyle de¤ifltirip daha özgürlükçü birhale getirmek için mücadele ediyor” diyor veLenin’e gönderme yaparak “AKP’nin ilerici yü-zünü destekleyin gerici yüzünü elefltirin” nasi-

hat› vermekten de geri durmuyor.

Say›n Altan gibiyeminli liberallerinher gün ortal›¤a saç›-lan “s›n›flar üstü” fi-kirlerini aktarmaklabitiremeyiz. Hakims›n›flar ellerindeki binbir türlü araçla s›n›fçeliflkilerini yok say-makta, eflitsizli¤in vesömürünün müsebbibiolan sömürü ve zulümdüzenini kutsamak-tad›rlar.

Yukar›da yap-t›¤›m›z al›nt›lardadahi birçok çar-p›tma kendisi-ni göster-m e k t e d i r .“Aç›l›mlar”ves i les iy leÇingenelerin,Alevilerin ve Kürt-lerin ad›n›n telaffuzedilmesini dahi bü-yük bir geliflme ola-rak de¤erlendirenleryüzlerce y›ll›k inkarpolitikalar›n› devam et-tirmektedirler. Ezilenlerbu topraklarda sonu gel-mez bask›, sindirme ve kat-liamlara ra¤men varl›klar›n›kabul ettirmifllerdir. Bugünutanmazca kalk›p “varl›¤›n›z›kabul ettik” demek ezilenlerinkan ve can bedeli kazand›klar›haklar› görmezden gelmek vemücadelelerinin devrimci dina-mi¤ini yok etmeye yönelmek de-mektir.

Ne AKP’nin neCHP’nin ne Ordu-nun ne de di¤er 3

Page 6: Özgür Düşün Sayı 49

hakim s›n›f kliklerinin “devletle” bir derdi yok-tur/olamaz. Gerçekleri çarp›tanlar yaratt›klar› bilgikirlili¤i içerisinde bilinçleri buland›rmakta ve hal-k›n hakl› mücadelelerini düzen içine hapsetmeyeçal›flmaktad›rlar.

Düzenin s›n›rlar› içerisinde sorunlar›n çözüle-bilece¤ini, ülkemizin özgürleflebilece¤ini sal›k ve-renlerin sald›r›lar› derinleflerek devam edecektir.Anayasa tart›flmalar›n›n gündemi hayli meflgul et-ti¤i flu günlerde mecliste yap›lacak oylaman›n so-nuçlar›na göre “referandum” gündeme gelecektir.

AKP ve liberaller “1982 anayasas›n›n özününve ruhunun demokratikleflmeye ayk›r› oldu¤unu,bu anayasadan kurtulmadan özgürlüklerin gelifl-meyece¤ini” söylerken; CHP, MHP ve di¤er ke-simler “AKP samimi de¤il halk› aldat›yor” diyerekteklife karfl› ç›kmaktad›r.

Dikkat edilecek olursa bu tart›flmalarda bütünkesimler “halk›n ç›karlar›n›” ön plana sürmekte veezilen milyonlar› kendi yede¤i haline getirmeyeçal›flmaktad›r. Dolay›s›yla ne “yeni anayasa" tar-t›flmalar›n›n ne de “referandum” tart›flmalar›n›nezilen milyonlar aç›s›ndan hiç bir de¤eri yoktur.

Önümüzdeki aylarda “darbecilerin yarg›-lanmas›”, “yarg› organlar› ile ordunun yetkile-rinin k›s›tlanmas›”, “aç›l›mlar›n” yeni halkala-r› gibi çarp›tma operasyonlar› ülke gündeminimeflgul edecektir.

Gündemler her ne kadar “farkl›” ve “de¤iflken”görünse de özünde klik dalafllar›nda üstünlük el-de etme ve halk› aldatmaya yönelen bir sald›r›n›nparçalar›d›r. Bu tart›flmalarda do¤ru-devrimci çiz-giyi tutturmak için yap›lmas› gereken her bir ola-y›n hangi s›n›f›n ç›karlar›n› temsil etti¤ine ve kimigüçlendirdi¤ine bakmak ve ona göre konumlan-mak olmal›d›r.

Bu aldatmacalar bütün yönleriyle kavranmal›ve düzenin teflhiri ekseninde AKP’nin, CHP’nin,ordunun ve di¤er gerici güçlerin nitelikleri kitleleretafl›nmal›d›r. Bu çal›flmalarda hakim s›n›flar›n sa-dece bir bölümü de¤il(AKP) tamam› hedef tahtas›-na oturtulmal›d›r. Aksi halde niyetlere ra¤men,baflka bir gerici gücün yede¤i haline gelmek kaç›-n›lmaz olacakt›r.

Hakim s›n›flar›n anayasalar›, yarg›lar›, parla-

mentolar›, partileri, ordular›, “aç›l›mlar›” halk›nde¤il ezenlerin ç›karlar›n› korumak için vard›r. Bugerçe¤i bir an olsun unutmadan halk›n hakl› kav-gas›n› yükseltmek ve yeni demokratik bir ülkeyeulaflma yolunda kendimizi-kurumlar›m›z› her yö-nüyle gelifltirmek sald›r›lar› bofla ç›karman›n yega-ne yoludur.

Sömürü ve zulüm düzenin sald›r›lar›na karfl›demokratik haklar mücadelesini yükseltelim, ta-leplerimizi 1 May›s alanlar›na tafl›yal›m!

Halk gençli¤inin Tekel direnifli ve di¤er iflçi di-reniflleriyle, köylülerin gerçeklefltirdi¤i eylemlereverdi¤i destek anlaml›d›r. Halk gençli¤inin devri-mimizin temel ve önder güçlerine yönelen bu yü-rüyüflü gelifltirilmeli, daha da büyütülmelidir.

Böylesi bir bütünlük sürekli vurgusunu yapt›¤›-m›z “sistem gerçekli¤ini” teflhir etmenin ve a盤aç›kan tepkiyi daha örgütlü bir güce dönüfltürebil-menin koflullar›n› olgunlaflt›racakt›r. Yan› s›rahalk gençli¤inin devrimcileflmesini, kitlelerden ö¤-renerek kendisini ve mücadelesini gelifltirmesinede olanak tan›yacakt›r.

2010 1 May›s’›n› da “Taksim” tart›flmalar›ylakarfl›larken bu tart›flmalarda devrimci hareketinmevcut gücünü ve gerçekli¤ini aflan tespitlerdenkaç›nmak do¤ru-devrimci tutumdur. Devrimci-de-mokratik güçlerin s›kl›kla sarf etti¤i “Taksim alan›-n› kazand›k” vurgusu kan›m›zca abart›l› bir tespitolmakla birlikte yerinde ve anlaml› da de¤ildir.Çünkü tayin edici nokta devrim yürüyüflümüzüngerçek kahramanlar› olan ezilen milyonlar›n kaza-n›lmas›d›r. Onlar kazan›ld›¤› oranda her fley kaza-n›lacakt›r. Aksi durumda gerçeklerin yerine niyet-leri geçirerek kitlelerden ve halk›m›z›n iktidar yü-rüyüflünden uzaklafl›lmaya devam edilecektir.

Emperyalistlerin ve uflaklar›n›n yo¤unlaflansald›r›lar›na karfl› halk gençli¤inin hakl› talepleri-ni, iflçilerin, köylülerin, Kürtlerin, Alevilerin, Çin-genelerin ve di¤er ezilen kesimlerin talepleriylebirlefltirerek çal›flmalar yo¤unlaflt›r›lmal› ve müm-kün olan her yerde alanlarda olunmal›d›r.

Halk›m›z›n hakl› davas›n›n, sömürü ve zulümdüzeninin sald›r›lar›n› alt edece¤ine olan inanc›-m›zla herkesin 1 May›s’›n› kutluyoruz.4

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

Page 7: Özgür Düşün Sayı 49

5

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Ülkemizde emperyalizmin çerçevesini belirledi¤i veyine onlar›n yerli uflaklar› olan ülkemiz hâkim s›n›fla-r›nca uygulanan neo-politikalar ekseninde gerçekleflti-rilen ekonomik ve sosyal yeniden yap›land›rma süreç-lerinden en çok nasibini alan alanlardan birisi de hiçflüphesiz üniversiteler olmufltur. Ancak üniversiteler veö¤renci gençlik mücadelesinin durumuna iliflkin bafl-l›klar› açarken gözden kaç›r›lmamas› gereken önemlinoktalardan birisi de bu tasfiye sald›r›lar›n›n esasta s›-n›f eksenli, genifl kitlelerle ba¤ kurabilen devrimci birhatt› hedef ald›¤› ve bu sald›r›lar baflar› kaydettikçe debu durumun toplumun bütün kesimleri gibi ö¤rencigençlik alan›nda da karfl›l›k buldu¤udur.

Özcesi üniversitelerdeki mücadeleler de¤erlendirilir-ken ve bu alana iliflkin hedefler belirlenirken, bu müca-delenin içerisinde bulundu¤u durumu onu üst boyuttaetkileyen ülkemizdeki s›n›f eksenli mücadelenin duru-mundan kopuk ele alamayaca¤›m›z iyi bilinmelidir.

Burada üniversitelerin mevcut durumuna, ö¤rencigençli¤in güncel sorunlar›na ve acil taleplerine girme-yerek üniversitelerdeki gençlik mücadelesinin mevcut

durumuna ve Demokratik Gençlik Hareketi(DGH)’nin neler yapmas› gerekti¤ine de¤inece¤iz.

Bugün üniversitelerde geliflkin bir mücadeledenve bu mücadelenin ortaya ç›kard›¤› ileri sonuçlardanbahsedebilmek pek mümkün de¤ildir. 90’l› y›llar›nsonlar›ndan bugüne uzanan zaman diliminde üniver-sitelerde mücadele h›zla mevzi kaybetmifl ve bugün-kü durumuna gerilemifltir. Burada sadece üniversitegençli¤inin kendi sorunlar›n›n çözümü ve gelece¤iningüvencesi için verece¤i hak talepleri eksenli mücade-lesini kastetmiyor, buna ek olarak üniversite gençli¤i-nin siyasal gündemlere iliflkin ortaya koydu¤u anti-emperyalist, anti-faflist tepkiyi de göz önüne al›yoruz.

Üniversitelerde, politik gençlik örgütleri aç›s›n-dan, ö¤renci gençli¤in, belirli siyasal gündemlerin yada akademik, ekonomik ve sosyal hak talepleri eksen-li mücadelelerin bir parças› k›l›nmas›nda yetersiz ka-l›nmaktad›r. Genel anlamda düflünürsek, sergilenenpratikler belirli s›n›rlar› aflamamakta ve ö¤renci genç-li¤in yaflant›s›nda çok da somut bir karfl›l›¤› olama-maktad›r. Mevcut tablo göz önüne al›nd›¤›ndaysa ö¤-

DEMOKRAT‹K GENÇL‹K HAREKET‹DGH’den

NİSAN 2010

www.demokratikgenclikhareketi.org

Ün�vers�telerde

gençl�k mücadeles�n�n

durumu ve görevler�m�z

Page 8: Özgür Düşün Sayı 49

6

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

renci kitleleriyle politik özneler aras›nda olan mesafedikkat çekicidir.

Bu eksiklikler h›zla geliflen süreçler içerisinde za-man›nda refleksler gelifltirilememesi gibi nedenlerleaç›klanamaz. Bu yetersizlik elbette bir sonuçtur. Bugibi sonuçlar› do¤uran esas neden ise birçok alandaö¤renci gençli¤in örgütsüz oluflu, mücadele araçlar›n-dan yoksun oluflu gibi di¤er sonuçlar› da do¤uran,baflta ezilen emekçi kesimler içerisinde olmak üzereözelde de ö¤renci gençlik alan›nda bilimsel sosyaliz-min rehberli¤inde, kitle çizgisinde ›srar eden devrimcipolitikalar›n genifl kitleler nazar›nda görünürlük ka-zanmay›fl›d›r.

Bir de buna ek olarak ö¤renci gençlik alan›ndaysakitle örgütlerinin ifllevsizleflmesi, daralmas›, ya da buaraçlar›n yitirilmesi… ‹flte bu durum genifl ö¤renci y›-¤›nlar›n› örgütsüz b›rakmakta, onlar› kendi mücadelearaçlar›ndan yoksun k›lmaktad›r. Genifl ö¤renci ke-simlerinin genel anlamda örgütsüz oldu¤unu biliyo-

ruz. Bu gerçe¤i görmek hiç de zor de¤ildir.

Sistemin sald›r›lar›n›, yönelimlerini do¤ru okumakgerekir. Üniversitelerde geliflen, güçlenen faaliyetleriprovakatif bir tarzda gerçeklefltirilen faflist sald›r›larlageriletmeye çal›fl›rken, di¤er bir yandan da ö¤rencile-rin bir yanda oldu¤u, devrimcilerin bir yanda oldu¤ubir durum yaratma çabas› içerisindedir. Devrimcilerinö¤renci kitlesiyle olan ba¤›n› kopard›¤› oranda sistem,soruflturmalar›, okuldan atmalar› artt›rarak verilen

mücadeleyi ezmeye çal›flmaktad›r.

Üniversitelerde devrimci mücadele geriledikçereformizm gelifliyor

Gelinen aflamada, üniversitelerde reformist örgüt-lerin etki alan›n›n geliflti¤ini gözlemlemek mümkün-dür. Özellikle “AKP Karfl›tl›¤›”n› kendisine taktisel birpolitika olarak belirleyen kesimlerin yönelimleri do¤-ru okunmal›, bu kesimlerin ortaya koyduklar› hattakarfl›n ideolojik mücadele yükseltilmelidir.

‹ktidar perspektifinden uzak, düzen-içi, uzlaflmac›tutumlar›yla bilinen bu kesimlerin üniversitelerdekigelifliminin, devrimcilerin flu ya da bu sebeple kitleçizgisinden uzaklaflarak, ideolojik ve politik etki ala-n›n› kaybederek kitleler nazar›nda marjinalleflmesiyleolan diyalektik ba¤› do¤ru kavramal›y›z.

Kökü 80’lere dayanan ancak bugün gelinen afla-mada ortaya ç›kard›¤› sonuçlar›yla birlikte görünürlük

kazanan, halk›n iktidar mücadelesini bo¤ma hedeflineo-liberal tasfiye sald›r›lar›n›n yaratt›¤› ideolojik et-ki, üniversite gençli¤inin mücadelesinde, esasta nite-liksel, bunun bir sonucu olarak da niceliksel bir geri-leme ortaya ç›karm›flt›r.

Bugün sistem aç›s›ndan ciddi bir tehlike arz etme-yen, hâkim s›n›flarca belirlenen bir muhalefet alan›içerisinde oyalanan bu kesimlerin geniflleyen etkileri-nin, devrimci güçlerin geliflimini engelleyecek, onunetki alan›n› s›n›rlayacak bir netice vermesi, hâkim s›-

Page 9: Özgür Düşün Sayı 49

7

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

n›flar›n bu reformist kesimlerin önünü açmas› için ye-terli bir gerekçe olarak görülebilir.

Nitekim üniversitelerde ö¤renci gençlik alan›ndaolan da budur. Bu yönüyle 6 Kas›m 2009 eylem pra-tiklerini ele almak faydal› olacakt›r. Hat›rlanaca¤› gibi“AKP Karfl›t›” reformist çevreler, bu süreçteki eylem-lerinde, üniversitelerde ve alanlarda yap›lan di¤er ey-lemliliklere k›yasla daha kitlesel bir tablo yarabilmifl-lerdir.

Burada sistemin alternatif olarak, yine kendisinibir tercih olarak genifl kesimlere dayatt›¤› ve bu nok-tada da “solcu”lara da laikli¤i ve AKP karfl›tl›¤›n› sun-du¤u bir ortamda –ki buna bir de bizim ideolojik etkialan›m›z›n k›s›tl›l›¤› de eklenebilir, bu kesimler, hâ-kim s›n›flar› karfl›s›na almaman›n verdi¤i “özgüven”lekelimenin tam anlam›yla kendisini solda tan›mlayanö¤renci kitlelerini manipüle edebilmifllerdir.

Mevcut durum ve son dönemlerdeki pratikler gözönüne al›nd›¤›nda kolayl›kla gözlemlenebilir ki üni-versiteler, do¤ru, devrimci hatta, kitle çizgisinde ›sra-r›n bir sonucu olarak geliflen pratiklerden yoksun kal-m›fllard›r. Bu durumun kaç›n›lmaz bir sonucu olaraküniversitelerde mücadele gerilemifl, bu gerileyiflin ya-ratt›¤› boflluk, sistemin ideolojik etkisi alt›nda çeflitliflekillerde doldurulmufltur.

Bu gerileyifle paralel olarak üniversitelerdeki bask›-lar da artm›flt›r. Geçti¤imiz dönem boyunca ve devam-la flimdilerde de ö¤renci gençli¤in her türlü mücadele-

sine karfl›n mevcut sistemin YÖK üzerinden gerçeklefl-tirdi¤i, yo¤unlaflan sald›r›lara tan›k olduk ve oluyoruz.

Aç›k ajitasyon ve propaganda çal›flmas›n›n, y›llaröncesinde bir hak olarak kazan›ld›¤› ve bugüne kadartafl›nd›¤› birçok üniversitede stant açma, afifl asma,bildiri da¤›tma gibi faaliyetlerden ötürü ö¤rencileresoruflturmalar aç›lmakta, uzaklaflt›rma cezalar› veril-mekte y›ld›rma ve sindirme politikalar› uygulanmak-tad›r. Üniversitelerde as›lan afifllere, yap›lan bildiriçal›flmalar›na, eylemlere yönelik getirilmek istenenalan k›s›tlamalar›na karfl› reformist çevrelerin s›kçayapt›¤› üzere “mevcut durum” gere¤i geri çekilerek de-¤il, aksine daha çok yüklenilerek cevap verilmelidir.Üniversitelerde mevzi kaybetmenin nelere mal oldu-¤unu çok iyi biliyoruz. Kald› ki bu mevziler bedellerleinfla edilmifltir. Devrimci sorumluluk gere¤i, reformiz-min uzlaflmac› tav›rlar›na engel olmal›, üniversiteler-de kazan›lm›fl haklar›m›za sahip ç›kmal›y›z.

Üniversitelerde zaman zaman do¤rudan kollukgüçleri arac›l›¤›yla, zaman zamansa devletin yönlen-dirmesiyle sivil faflistler arac›l›¤›yla devrimci, demok-rat, yurtsever ö¤rencilere fiziki sald›r›lar gerçeklefltiril-mekte, teflhir ve tecrit uygulanmaya çal›fl›lmaktad›r.

Bu sald›r›lar›n mahiyeti do¤ru kavranmal›, müca-deleyi oldukça geriye götürebilecek bu sald›r›lara kar-fl› gerekli önlemler al›nmal›d›r. Sald›r›lar›n hedefindeolan›n ö¤renci gençli¤in demokratik haklar› için mü-cadelesi oldu¤u bir an olsun ak›ldan ç›kar›lmadan, bu

Page 10: Özgür Düşün Sayı 49

durumun teflhiri yap›larak, genifl ö¤renci kesimlerisald›r›lara karfl› verilen mücadelenin bir parças› k›l›n-mal›, bu mücadeleye önderlik edilmelidir.

Dar grupçu, aceleci, küçük-burjuva yaklafl›mlarmahkûm edilerek üniversiteler üzerindeki bu sald›r›-lar›n, kitleleri örgütlemekle bofla düflürülebilece¤iak›ldan ç›kar›lmamal›d›r.

Üniversitelerdeki mücadelenin gidiflat›n›tersine çevirelim!

Üniversitelerde yürütülen mücadelenin gerileyi-flindeki nedenleri iyi tespit etmeli ve bu durumu tersi-ne çevirecek pratik hatt› k›sa, orta ve uzun vadeli he-deflerimiz ekseninde aflmal›y›z. Örgütlü her DGH bi-rimi faaliyet alan›na iliflkin bilimsel de¤erlendirmeleryapabilmeli, çeliflkileri do¤ru kavrayarak mücadele-nin geliflimini hedeflemelidir.

Tekrar edecek olursak durum göstermektedir ki,üniversite gençli¤i içerisinde devrimcilerin etki alan›k›s›tl›d›r. Buna ek olarak üniversitelerde ö¤renci genç-lik son derece örgütsüzdür, kitle örgütü gibi araçlar›n-dan ya yoksundur ya da bu araçlar ifllevsiz, at›l birpozisyondad›rlar.

Üniversitelere ve ö¤renci gençli¤in mücadelesineiliflkin perspektifimizden kalk›narak üniversite yerlefl-kelerinde ö¤renci gençli¤in çeliflkilerini kavramal› veonlar› harekete geçirecek kitle örgütlerini ya onlarlabirlikte bu sürece önderlik ederek infla etmeliyiz ya daifllevsiz durumda olanlar›n› harekete geçirecek taktik-politikalar› gelifltirmeliyiz.

Bugün birçok üniversitede Özel Güvenlik Birimle-ri (ÖGB)’yle kameralarla, turnikelerle veyahut do¤ru-dan idarenin deste¤iyle örgütlenen sivil faflist örgüt-lenmelerle, yap›lan çal›flmalar engellenmek istenmek-tedir. Devrimci-demokrat kesimlerin içerisinde yer al-d›¤› topluluk ve kulüplerin çal›flmalar›na engel olun-makta, faaliyetler türlü bask› ve k›s›tlamalarla karfl›-laflmaktad›r.

Unutulmamal›d›r ki taktiksel gerili¤imizi, stratejiküstünlü¤ümüzü kullanmam›za hizmet edecek araç veyöntemleri yarat›c› bir flekilde gelifltirerek aflabiliriz.Bunun için en zay›f oldu¤umuz alanlarda dahi, kitle-leri en belirgin talepleri üzerinden harekete geçirecekmeflru mücadele hatt›n› oluflturmal›y›z. Genifl ö¤rencikitleleriyle ba¤ kurabilece¤imiz, onlar›n de¤iflim-dö-nüflüm prati¤ini hayata geçirebilece¤imiz alanlardagüçlerimizi yo¤unlaflt›rmal›y›z.

Önünde duran görevleri yerine getirerek yeni de-mokrasi mücadelesindeki rolünü daha baflar›l› bir fle-kilde oynayabilecek programatik hatta sahip olanDGH, halk gençli¤i içerisindeki politik etkisini ancakbu program›n emretti¤i do¤rultuda, bilimsel analizle-rin ›fl›¤›nda pratik hatt›n› belirleyerek gelifltirecektir.

Özellikle böyle bir dönemde ö¤renci gençlik mü-cadelesi içerisinde DGH’nin yarataca¤› ideolojik vepolitik etkinin, bu mücadele içerisinde tayin edici ola-ca¤›n› bilerek halk gençli¤ini DGH saflar›nda örgüt-lenmeye, reformizme, her türden oportünizme karfl›yeni demokrasi bayra¤›n› yükseltmeye ça¤›r›yoruz.

8

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

Page 11: Özgür Düşün Sayı 49

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Kaypakkaya devlet taraf›ndan “suçlu” ilan edilmeye de-

vam ediyor... Kaypakkaya’ya a¤›t yakanlar, düflüncelerini

ve destans› direniflini marfllar›na konu edenler, O’nu halka

örnek gösterenler, yaz›lar›n› okuyanlar, Kaypakkaya slo-

ganlar› atanlar “suçu ve suçluyu övdükleri” gerekçesiyle

yarg›lan›yor... Grup Munzur’a, Temel Demirer’e, P›nar

Sa¤’a, Mehmet Özcan’a, DHF üyelerine aç›lan davalar

bahsini yapt›¤›m›z sald›r›lar›n son bir kaç y›lda öne ç›kan

örnekleridir.

S›kl›kla vurguland›¤› gibi Kaypakkaya’y› devlet nezdinde

bu denli tehlikeli k›lan O’nun düflünceleridir. Kaypakka-

ya’n›n düflünceleri ülkemizin tarihi gerçeklerini hiçbir çar-

p›tmaya yer b›rakmayacak aç›kl›kta ortaya koymufltur. Bu

aç›kl›k Kaypakkaya’n›n “suçlu” ilan edilmesinin temel ne-

denidir. Kaypakkaya’n›n savundu¤u görüfller bugün de ge-

çerlili¤ini korumaktad›r. O’nun görüflleri halk›m›z›n yüzy›l-

lara varan ezilmiflli¤ine son vererek devrim yürüyüflümüzü

zafere tafl›yacak yegane yola iflaret etmektedir. 9

Kaypakkaya’yı ez�lenler nazarında

komün�st; devlet nazarında

‘tehl�kel�’ ve ‘suçlu’ yapan teor� ve

prat�k bütünlüğüdür

Page 12: Özgür Düşün Sayı 49

Devrimci hareketin kapsaml› tasfiye sald›r›lar›y-la karfl› karfl›ya kald›¤›, iflçi ve köylü hareketlerin-den uzaklaflarak iktidar perspektifini yitirdi¤i ve gi-derek darlaflt›¤›, marjinal hale geldi¤i bir süreçtengeçiyoruz. Devrimci hareketin bu durumu emperya-listlerin ve uflaklar›n›n sald›r›lar› alt›nda ezilen çe-flitli inanç, milliyet ve uluslara mensup iflçilerimizin,köylülerimizin, gençlerimizin, kad›nlar›m›z›n... s›r-t›ndaki bask›y› daha da kat-merlefltirmekte ve onlar› y›k›-ma sürükleyerek düzenin s›n›r-lar› içerisine hapsetmektedir.

‹flte Kaypakkaya tam da bunedenlerden ötürü “tehlikeli-dir”, “suçludur”! Fakat bu ger-çe¤in yan›nda dikkat çekilmesigereken önemli bir gerçek dedevrimci saflarda Kaypakka-ya’n›n hala anlafl›lmamas› vekavranmamas›d›r. Öyle ki bugerçeklik içerisinde Kaypakka-ya’y›, birbirini tekrar eden birflekilde 18 May›slara s›k›flt›ra-rak anmak, yap›lan eyleminiçeri¤ini boflaltmaktad›r. Çün-kü önemli olan bir bafl›na“unutmamak” ve “unutturma-mak” de¤ildir.

Kaypakkaya’y› 18 May›s-larda, eylem ve etkinliklerde“hat›rlamak”; bilmek demekde¤ildir. Anmalar›m›z giderekbilme, ö¤renme, kavrama süre-cinden uzaklaflarak “takvimsel bir görevi” yerine ge-tirmeye do¤ru ilerlemektedir. Böylesi eksiklere mü-dahale etmemek Kaypakkaya’n›n ve di¤er devrimci-komünist önderlerin fikirlerinin ötelenmesine zeminsunmaktad›r.

Mücadele yürüttü¤ü ülkenin ve o ülkede yafla-yan çeflitli inançlar›n, milliyetlerin, uluslar›n tarihi-ne, kültürüne, folkloruna yabanc› olan; savundu¤uideolojiyi bilmeyen, en temel eserleri dahi okuma-dan “devrimci” oluveren bir toplam›n Kaypakka-ya’y› ne oranda yaflatabilece¤i, mücadelesini sürdü-rebilece¤i aflikard›r. Çizdi¤imiz tablo abart›l› ya dakaramsar de¤ildir. Aksine devrimci saflardaki “geri-li¤e” ve buna koflut olarak s›n›f düflmanlar›m›z kar-

fl›s›ndaki zay›fl›¤›m›za iflaret etmektedir. Kaypakka-ya foto¤raf›n›n olmad›¤› yerlerde uzun tart›flmalaryürüten, sloganlar›n›n at›lmad›¤› eylemlerde en sertelefltirileri yapan fakat ezici bir ço¤unlukla Kaypak-kaya’n›n “seçme yaz›lar›n›” dahi okumadan, fikirle-rini bilmeden “sahiplenen” bir gerçekli¤in, devrimcisaflarda hakim olmaya bafllad›¤›n› tespit etmek ge-rekir.

Bu sonuç uzunca y›llard›rbahsini yapt›¤›m›z “tasfiyesürecinin” dolays›z etkileri-dir. Kaypakkaya’y› anmak vesahiplenmek olmas› gerekennoktaya çekilmedi¤i oranda,niyetlerimize ra¤men devle-tin sald›r›lar›n› güçlendire-cektir.

Devrimci saflarda vurgu-su çokca yap›lan “içi bofl slo-ganlarla de¤il; gerçekten dev-rimci bir faaliyetle halkla bu-luflma” yönelimi do¤rultu-sunda küçük de olsa ad›mat›lmas› gerekti¤ine inan›yo-ruz. Kaypakkaya’y› sadecesloganlarla ve marfllarla de-¤il; savundu¤u görüfllerle vemücadele prati¤iyle anmal›,anlamal›, örnek almal› ve bubütünlük içerisinde Yeni De-mokratik Devrim program›n›kitlelere mal etmeliyiz.

Kaypakkaya’n›n “k›sa”ömrüne s›k›flt›rd›¤› devrimci prati¤e ve yo¤unlaflt›¤›konulara bakt›¤›m›zda O’nu nas›l anmam›z gerekti-¤ini bilince ç›karabiliriz. Kaypakkaya bir taraftan ifl-çi ve köylü eylemlerinde yerini alm›fl, di¤er taraftanülkemiz halklar›n›n öncüsünü ilmek ilmek örgütle-me sürecine önderlik etmifltir. ‹stanbul’da, Anka-ra’da, Dersim’de, Malatya’da, Siverek’te... Fabrika-larda, tarlalarda, okullarda, da¤larda... Kaypakkayaböylesine yo¤un bir pratik-politik faaliyet içerisin-deyken e¤itim-araflt›rma-inceleme parati¤ine de ge-reken önemi vermifltir. Çünkü Kaypakkaya “devrim-ci teori olmadan devrimci pratik olmaz” belirlemesi-ni gerçekten kavrayan ve hayata geçiren bir önder-di.

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

10

Kaypakkaya her an›n› büyükbir disiplinle planlam›fl, git-ti¤i yerleri tan›maya çal›fl-m›fl, ekonomik ve sosyalolaylar› incelemifltir. O’nuezilenler nazar›nda komü-nist; devlet nazar›nda “teh-likeli” ve “suçlu” yapan ifl-te bu özellikleridir. ‹flkencede direnmesi de¤il... O ifl-kencede direnerek bir komü-nistin yapmas› gerekeniyapm›flt›r, ötesini de¤il.

Page 13: Özgür Düşün Sayı 49

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Somutlaflt›racak olursak; Kaypakkaya’n›n eli-

mizde olan “Seçme Yaz›lar”›n›n d›fl›nda TKP’nin

kuruluflundan 1972’ye kadar geçen döneminin de-

¤erlendirmesi ve elefltirisi üzerine bir yaz›s›; Malat-

ya, Gaziantep, Marafl, Siverek ve Dersim illerindeki

iki y›l› aflk›n köy çal›flmalar›n›n tecrübelerini özetle-

yen ve Engels’ten günümüze köylü savafllar›n› ince-

leyen bir yaz›s›; Türk Solu dergisinin elefltirisini içe-

ren bir yaz›s›; ‹stanbul’da öncünün 4 ayl›k çal›flma-

s›n›n elefltirisi ile iflçi s›n›f› içerisinde çal›flma ve sa-

nayi flehirlerinde öncünün örgütlenmesi üzerine bir

yaz›s›; Mahir Çayan’›n yaz›lar›n›n ve THKP-C’nin

elefltirisi tasla¤› bulunmaktad›r.

Bu yaz›lar›n toplam 500 sayfa civar›nda oldu¤u

söylenmektedir. Fakat her biri çeflitli nedenlerden

ötürü korunamam›fl ve günümüze ulaflt›r›lamam›fl-

t›r. Kaypakkaya devletin yo¤un sald›r›lar› alt›nda,

can bedeli bir mücadele içerisindeyken, faaliyet yü-

rüttü¤ü da¤larda araflt›rmalar yapm›fl, çeflitli yaz›lar

kaleme alm›flt›r. Nitekim kaleme ald›¤› TKP de¤er-

lendirmesini, güvenlik gerekçesinden dolay› Küre-

cik’te bir ma¤araya gömülmüfl ve bu vesileyle kay-

bolmufltur. Kaypakkaya’n›n yaflam›nda böylesi sa-

y›s›z örnek vard›r. Kaypakkaya her an›n› büyük bir

disiplinle planlam›fl, gitti¤i yerleri tan›maya çal›fl-

m›fl, ekonomik ve sosyal olaylar› incelemifltir. O’nu

ezilenler nazar›nda komünist; devlet nazar›nda

“tehlikeli” ve “suçlu” yapan iflte bu özellikleridir.

‹flkence de direnmesi de¤il... O iflkencede direnerek

bir komünistin yapmas› gerekeni yapm›flt›r, ötesini

de¤il.

Kaypakkaya’n›n ülkemiz ezilenlerinin dillerinde

destanlaflmas›, türküleflmesi, a¤›tlara dönüflmesi

böylesi bir devrimci faaliyetin sonucudur. Bugünün

faaliyet gerçe¤iyle Kaypakkaya’n›n bizzat içerisinde

yer alarak önderlik etti¤i faaliyet gerçe¤i aras›nda

önemli bir “fark” oldu¤u görülmektedir. Faaliyet

alanlar›nda s›kl›kla ifade edilen “dar pratikten oku-

maya zaman m› kal›yor” elefltirisi belirli yönleriyle

hakl›yken büyük oranda “devrimcilik” alg›s›ndaki

k›r›lmaya iflaret etmektedir. Öyleyse her an›m›z›

planlayarak ideolojiyi kavramak ve “s›n›f mücade-

lesinin engin denizine bütün benli¤imizle at›lmak”

Kaypakkaya’y› anman›n en do¤ru yolu olarak bilin-

ce ç›kar›lmal›d›r.2311

Page 14: Özgür Düşün Sayı 49

12

2010-49

Evveliyat› 1980’lere dayanan ve ülkemizde 24 OcakKararlar› olarak bilinen politikalar, emperyalistlerin ih-tiyaçlar› do¤rultusunda bir dizi ekonomik ve siyasalsald›r›n›n yaflama geçirilmesinin ad›d›r. Kamu kurumve kurulufllar›n›n birer birer sat›lmas›, tafleronlaflt›rma,esnek çal›flt›rma, ifl güvencesiz çal›flt›rma gibi emekmücadelesi içerisinde görünürlük kazanan sald›r›lar›nyaratt›¤› toplumsal hareketlilik, halk gençli¤ine TEKELsürecinde oldu¤u gibi muazzam f›rsatlar sunmaktad›r. TEKEL iflçilerinin uzun zamand›r çal›flt›klar› tütün ifl-letme fabrikalar› yeniden yap›land›rma sürecinin ihti-yac› gere¤i “kar” etmedi¤i gerekçesiyle kapat›lm›fl, “iflhakk›” fes edilen iflçiler devletin gösterece¤i baflka ku-rumlarda çal›flt›r›lmak üzere 4/C statüsüne geçirilmekistenmifltir. Özlük haklar› gasp edilerek maafllar› yar›yar›ya düflen, ifl güvencesiz çal›flmak zorunda b›rak›-lan TEKEL iflçileri de 4/C sald›r›s›n› kabul etmemifl,özlük haklar›n› alana kadar “Ölmek var, dönmek yok”diyerek Ankara sokaklar›nda olumsuz hava koflullar›-na, bask› ve tehditlere, AKP’nin oyunlar›na ald›rma-dan direnifllerini sürdürmüfllerdir.Emperyalist efendilerinin sad›k ufla¤› oldu¤unu veözellefltirmeleri en iyi kendilerinin yapaca¤›n› her f›r-

satta belirten Baflbakan Erdo¤an, TEKEL iflçilerininAnkara sokaklar›nda att›¤› sloganlardan oldukça ra-hats›z olmufl ve çaresiz bir flekilde efendilerine mesaj-lar göndererek küheylan beyi misali esip gürlemifltir.“Sertlik” tutmay›nca bu sefer karalama çal›flmalar›nabafllayan Erdo¤an ve kimi bakanlar, çamur at izi kal-s›n misali TEKEL iflçilerinin mücadelesine sald›rmayadevam etmifl, ancak her fleye karfl›n kararl› durufllar›n-dan taviz vermeyen iflçiler, 78 gün boyunca direniflle-rini sürdürmüfllerdir.

Halk gençli¤i TEKEL iflçileriyle omuz omuzaAnkara’ya ayak bast›klar› ilk günden bafllayarak TE-KEL iflçilerinin mücadelesinde omuz omuza olan halkgençli¤i, kuflkusuz bir deneyim ve tecrübe birikimiylebu süreçten ç›km›flt›r.TEKEL’in yakt›¤› atefl etraf›nda kenetlenen halk gençli-¤i üniversite ve lise duvarlar›n› aflarak iflçilerle bulufl-mufl, geçmiflten günümüze uzanan demokratik haklarmücadelesi prati¤ini, “TEKEL kazan›rsa biz de kazan›-r›z” perspektifiyle hareket ederek TEKEL iflçilerinin dire-nifliyle buluflturmufltur. Direnifl boyunca iflçilerle kitap-lar paylafl›lm›fl, iflçiler politik bak›fllar›n› yans›tan mek-

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

TEKEL d�ren�ş� üzer�ne notlar

78 gün boyunca TEKEL direniflinde iflçilerle birlikte olan DGH faaliyetçilerinin izlenimlerini vedeneyimlerini aktard›klar› afla¤›daki yaz›y› sizlerle paylafl›yoruz.

Page 15: Özgür Düşün Sayı 49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

tuplar yazm›fl ve ö¤rencilerden mektuplar istemifltir.‹flçiler taraf›ndan dile getirilen “Polisin size sald›rd›¤›-n› televizyondan izledi¤imizde hakl› oldu¤unuzu hiçdüflünmüyorduk. Polis müdahale ediyorsa hakl›d›r di-yorduk. Neden eylem yapt›¤›n›za anlam veremiyor-duk; ama gördük ki gerçekler öyle de¤ilmifl. Bizim ül-kemizde hakk›n› aramak bile suç say›l›yor. Bundansonra nerede bir eylem olursa gidip destekleyece¤im.Cop da yesek hapise de girsek destek verece¤im; çün-kü anlad›m ki sizler hakl›ym›fls›n›z” söylemleri, sistemtaraf›ndan toplumsal mücadeleye karfl› yarat›lan bi-linç bulan›kl›¤›n›n emekçiler üzerindeki etkilerine ifla-ret etmektedir. Yine Kürt illerinden gelen iflçilerin, bölgenin gerçekli-¤inden kaynakl› politikayla büyük oranda ilgilerininoldu¤u gözlemlenmifltir. Emek eksenli mücadelenindaha önce önemine varamad›klar›n›; ancak s›n›f mü-cadelesinin çok daha önemli oldu¤unu yaflad›klar›pratikten ö¤rendiklerini ifade etmeleri, direniflin özel-likle de Kürt iflçiler cephesinden görünürlük kazananolumlu bir noktaya iflaret etmektedir.TEKEL iflçileriyle gelifltirilen bu sohbetleri ve iflçilerinaç›k “itiraf”lar›n› ço¤altmak mümkündür. ‹flçilerle budüzeyde bir iliflkinin geliflmesi en baflta karfl›l›kl› gü-ven duygusunun yarat›labilmesiyle mümkün olmufl-tur. Direniflin kalbinin att›¤› alanda bizatihi onlarlaayn› havay› solumak ve dahas› yürütülen mücadeledeyan yana olmak bahsini etti¤imiz güven duygusunungeliflmesinde baflat bir rol oynam›flt›r. Çad›rlarda kal-mam›z, gece nöbet tutup sabah okullar›m›za, ifllerimi-ze gitmemiz onlarda büyük bir etki yaratm›fl, farkl› il-lerden TEKEL iflçilerine destek vermek için gelen genç-li¤in çabas› aram›zdaki güven duygusunu daha da pe-kifltirmifltir.TEKEL prati¤inin bizlere ö¤retti¤i bir baflka önemlinokta ise iflçilerin prati¤imizden hareketle bize dairbelli kan›lara varmas› olmufltur. Zira iflçilerin gözlem-lerinden ö¤renilmifl, di¤er taraftan da olumlu ve olum-suz yanlar›m›z a盤a ç›km›flt›r. TEKEL direnifli boyunca zaman zaman kritik anlar ya-flanm›fl, sinirlerin gerildi¤i birçok tart›flma atlat›lm›flt›r.Tüm bunlarla birlikte iflçilerin siyasete ve genel geliflme-leri tart›flmaya ilgilerinin artmas› ve farkl› kesimlerin dire-nifle iliflkin fikirlerini ö¤renebilme çabas›, yeni demokrasikuvvetleri de dahil tüm kesimlere fikirlerini aç›klama f›r-sat› sunmufltur. Ancak alanda yaflanan olumsuzluklar›nbelki de en önemlisi bu konuda a盤a ç›km›flt›r. Onlaratepeden bakarak “bilinç da¤›tan” anlay›fllar iflçiler üzerin-de olumsuz bir etki yaratm›fl, bu durum kimi zaman ya-flanan gerginliklerin zeminini oluflturmufltur. En baflta ifl-çilerin fikirlerini alarak tart›flan, alana yönelik prati¤iniesasta bu kavray›fl üzerine infla eden anlay›fl ile di¤er an-

lay›fllar aras›ndaki fark iflçiler taraf›ndan da gözlemlen-mifltir. Bizim cephemizden “kitlelerden kitlelere” somutö¤retisi direniflin ö¤retici prati¤i içerisinde s›nanm›flt›r.Kitle inisiyatifini d›fltalayarak, tepeden bir tak›m kararlar-la iflçilere yol göstermeye çal›flanlar, kendi dar grup ç›kar-lar›n› iflçilerin mücadelesinin önüne geçirme çabas›n›nzorunlu bir sonucu olarak yanl›fla sürükleneceklerdir/sü-rüklenmifllerdir. “Kitlelerden kitlelere” politikas›n› kurubir ezberden öteye uygulanabilir somut bir programadökme anlay›fl›yla hareket edenler ise iflçilerin iradesinive inisiyatifini ön plana ç›karm›fllar, TEKEL direniflindebu kavray›flla yerlerini alm›fllard›r.Sendikalar›n s›n›f iflbirlikçisi, uzlaflmac› tutumlar› ve dire-nifli bitirmeye yönelik giriflimleri, direnifl alan›n›n temeltart›flmalar›ndan birisi olmufltur. Baflta devlet yetkilileriolmak üzere, sendikalar›n ve toplumun di¤er kesimleri-nin tahmin edemedi¤i ölçüde geliflip güçlenen direniflingelinen aflamada ilk günkü etkisini kaybetmesi direnifl

TEKEL iflçilerinin uzun zamand›r çal›flt›klar› tü-tün iflletme fabrikalar› yeniden yap›land›rma ih-tiyac› gere¤i “kar” etmedi¤i gerekçesiyle kapa-t›ld›. ‹fl hakk› fes edilen iflçiler devletin göstere-ce¤i baflka kurumlarda çal›flt›r›lmak üzere 4/cstatüsüne geçirilmek istendi. Özlük haklar› gaspedilen, maafllar› yar› yar›ya düflen, ifl güvencesizçal›flmak zorunda b›rak›lan TEKEL iflçileri de4/c sald›r›s›n› kabul etmeyerek özlük haklar›n›alana kadar “ölmek var, dönmek yok” diyerekAnkara sokaklar›na so¤uk havaya, polisin co-puna, tehdidine, AKP’ nin oyunlar›na ald›rma-dan geldiler.

882313

May›s

2010-49

Page 16: Özgür Düşün Sayı 49

2010-49

alan›nda yap›lan tart›flmalar› daha anlafl›l›r k›lmaktad›r. ‹flçilerin genifl ölçüde örgütsüz oluflu ve buna ek ola-rak sendikan›n da s›n›f iflbirlikçisi tutumlar› direniflinüst boyutlara ç›karak daha büyük kazan›mlar elde et-mesinin önündeki en büyük engel olmufltur. Ba¤r›nda tafl›d›¤› eksikliklere ve yanl›fllara ra¤men, ka-zan›mla sonuçlans›n ya da sonuçlanmas›n tarihtekiyerini bugünden alan TEKEL direnifli, emek mücade-lesinin gerilerde seyretti¤i böylesi bir dönemde örnekteflkil etmesi bak›m›ndan önemlidir.

Direnifl ve TEKEL iflçisi kad›nlarTEKEL direniflinde öne ç›kan ve bizler cephesindenüzerinde önemle durulmas› gereken bir di¤er noktaise, TEKEL iflçisi kad›nlar›n direniflin en ön saflar›ndayerlerini almas›d›r. Tarihsel olarak ilk yenilgisini özelmülkiyetin ortaya ç›k›fl›yla yaflayan kad›nlar›m›z, top-lumun de¤er yarg›lar› ve bilhassa da kad›n kimli¤in-den dolay› çok yönlü bir sömürünün alt›nda ezilmek-tedir. Toplumun en küçük hücrelerine kadar sirayeteden erkek egemen zihniyet, kad›n›n eme¤i ve bedeni

üzerindeki katmerleflmifl sömürüyü meflrulaflt›rm›fl,kad›n her koflulda erke¤in gerisinde b›rak›lm›flt›r. Ka-d›n›n toplum içerisindeki bu durumuna karfl›n TEKELiflçisi kad›nlar, her türlü bask›ya ra¤men insanca biryaflam talebiyle özlük haklar›na sahip ç›km›fllar ve di-reniflin ön saflar›nda kavgaya tutuflmufllard›r.Bir taraftan devlet yetkililerinin ve Erdo¤an’›n hakaret-lerinin hedefi haline gelen TEKEL kad›nlar›, di¤er ta-raftan polisin, ailelerinin, akrabalar›n›n ve toplumunbask›s›na karfl› mücadele etmifllerdir. Üretimden al-d›klar› güçle kendi eme¤ine sahip ç›kan kad›n iflçiler,s›n›f kardeflleriyle ayn› amaç etraf›nda kenetlenmifl vetüm bask›lara ra¤men özlük haklar› için bafllatt›klar›mücadeleden geri ad›m atmam›fllard›r.

“Halklar›n Kardeflli¤i” s›n›f mücadelesi içerisindegeliflecektirEmperyalistlerin neo-liberal politikalar ekseninde ya-flama geçirdi¤i yeniden yap›land›rma projelerinin veburjuva ideologlar›n›n s›kl›kla dillendirdi¤i “Devrimlerça¤› kapand›, kapitalizm yenilmezdir” gibi söylemleri-nin arkas›nda, kendi gelece¤i için aya¤a kalkan örgüt-lü bir gücün neler yapabilece¤ine dair duyduklar› kor-kular› yatmaktad›r. ‹flte TEKEL direnifli bu korkular› bir kez daha gün yü-züne ç›karm›fl ve bunun sonucunda türlü çarp›tma vemanipülasyonlarla halk›n bilinci buland›r›lmaya çal›-fl›lm›flt›r. “Kimlik politikalar›” ekseninde t›rmand›r›lansald›r›lar ve emekçiler cephesinde yarat›lmaya çal›fl›-lan saflaflma, ülkenin farkl› illerinden gelen, farkl›inanç, milliyet ve uluslara mensup TEKEL iflçilerininhak gasplar›na, ifl güvencesiz çal›flt›r›lmaya ve gele-ceksizli¤e karfl› ortak bir mücadele etraf›nda kenetlen-mesiyle bofla düflmüfltür.TEKEL direnifli bu yönüyle s›n›f mücadelesinin, çeflitliinançlara, milliyetlere ve uluslara mensup iflçileri, köylü-leri ve emekçileri birlefltirebilecek bir dinami¤e sahip ol-du¤unu ve hakim s›n›flar›n yarat›¤› “kamplaflmalar›” biz-zat mücadele içerisinde yok edebilece¤ini göstermifltir. Bütün bu de¤iflime karfl›n iflçilerin geldikleri kentleregöre çad›rlara ayr›lmas› ve hatta baz› çad›rlar›n içe ka-panmas› olumsuzluk olarak bir kenara not düflülebilir.Fakat devletin yaratt›¤› ön yarg›lar› ve bölgelerin özel-liklerini hesaba katarak yap›lacak bir de¤erlendirmedurumu anlamam›za yard›mc› olacakt›r.

Toplumsal dayan›flma ve TEKEL direnifliDireniflin bafllad›¤› ilk günden itibaren yöre ve köydernekleri, meslek odalar›, kitle örgütleri, iflçiler, me-murlar, Sakarya esnaf›, emekliler, ö¤renciler vb. tara-f›ndan sahiplenilen ve çok genifl bir kamuoyu deste¤ialan TEKEL direnifli, bütün kesimleri kendi etraf›nda

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

TEKEL’ in yakt›¤› atefl etraf›n-da kenetlenen halk gençli¤iüniversite, lise duvarlar›n› afla-rak iflçilerle bulufltu. TEKEL ka-zan›rsa biz de kazan›r›z pers-pektifiyle hareket ederek, mü-cadelesine omuz verdi¤i TE-KEL iflçileriyle ö¤retici anlaryaflayan halk gençli¤i iflçilerlekitaplar›n› paylaflt›, iflçiler poli-tik bak›fllar›n› yans›tan mek-tuplar yazd›, mektuplar istedi.14

Page 17: Özgür Düşün Sayı 49

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s kenetlemeyi baflarm›flt›r. ‹nsanca bir yaflam ve gerçekdemokratik bir düzen talebinin ortaya ç›kard›¤› hakarama mücadelesinin TEKEL direniflinde somutlaflanö¤retici prati¤i, çok genifl kesimler içerisinde dayan›fl-ma ruhunu yeniden harmanlam›flt›r. Ülke s›n›rlar›n› da aflarak dünya kamuoyunda geniflbir yank› uyand›ran direnifl, Avrupa’dan da birçoksendika, kitle örgütü ve politik kitle örgütünün deste-¤ini alm›flt›r. S›n›f dayan›flmas› örneklerinin bolca yafland›¤› bu di-renifle, ‹stanbul itfaiye iflçileri, Esenyurt ve Marmarayiflçileri, Kent Afi iflçileri de destek ziyaretlerinde bulun-mufl, sorunlar› yaratanlar›n ortak oldu¤u, dolay›s›ylada sorunu yaratanlara karfl› mücadelenin de ortak ol-mas› gerekti¤i bilinciyle s›n›f mücadelesinin öneminevurgu yap›lm›flt›r.

TEKEL direniflinin geldi¤i aflama ve halk gençli-¤ini bekleyen görevlerEmperyalist-kapitalist dünya sisteminin ülkemizdekitafleronu AKP hükümeti ve onun emrindeki tüm güç-ler, örgütlü bir halk› hiçbir kuvvetin yenemeyece¤inibir kez daha görmüfllerdir. Bugün TEKEL iflçilerini so-kakta b›rakan sald›r› konsepti; iflçiler, köylüler, me-murlar, kad›nlar, gençler ve ezilen bütün kesimlerindemokratik haklar ve özgürlük mücadelesi geliflip güç-lendikçe, tüm emekçilere yönelik daha kapsaml› sald›-r›lara dönüflecektir. Ancak unutmayal›m ki tüm busald›r›lar kendi haklar› için s›n›f mücadelesi etraf›ndakenetlenen örgütlü bir halk gerçe¤iyle bofla düflecektir.

Bu gerçek, s›n›flar

mücadelesinin ve ülkemiz ezilenlerinin kahramancamücadelelerinin ö¤retti¤i en temel derslerden birisidir.DGH bu tarihi dersler ›fl›¤›nda TEKEL direniflini ele ald›-¤›nda öne ç›kan en temel eksi¤in devrimci güçlerin zay›f-l›¤› ve bu zay›fl›¤›n sonucu olarak TEKEL iflçilerinin ör-gütsüzlü¤ü oldu¤u kanaatindedir. Bu durumdan kaynakl› TEKEL iflçileri hakim s›n›flar›nsald›r›lar›na direnmifl; fakat sar› sendikal anlay›fl›nsinsi sald›r›lar› alt›nda da¤›larak yerellerine dönmüflve kimi takvimsel eylemlere s›k›flm›flt›r. Gelinen aflamada hakim s›n›flar sendikalar eliyle dire-nifli k›rm›fl ve 78 günlük büyük direniflin etkisini sa-vuflturmufltur. Devrimci hareketin zay›f oldu¤u böyle-si bir dönemde bu sonuç flafl›rt›c› de¤ildir. Aksine bek-lenen bir sonuçtur. Sendikalardan “genel grev” talep ederek “direnifli yük-selt” sloganlar› hayk›ran dostlar›m›z›n yan›lg›lar› s›n›fmücadelesinin tarihsel tecrübelerinden kopmufl olma-lar›ndan kaynaklanmaktad›r. Halk gençli¤i bulundu¤u bütün alanlarda baflta TE-KEL direnifli olmak üzere bütün iflçi direniflleriyle da-yan›flma eylemlerini devam ettirmeli, özellikle Ege veKaradeniz’de gerçeklefltirilen köylü eylemleriyle birlefl-me yöneliminde ›srar etmelidir. Bu ›srar hak taleplerimücadelesinin geliflmesine ve halk gençli¤inin devrim-ci bilincinin keskinleflmesine hizmet edecektir.Uzun y›llara yay›lan sab›rl› ve devrimci bir çal›flmaprati¤i kurgulanmal›d›r. ‹flte o zaman kendi iktidar›için aya¤a kalkan ve kurtulufl mücadelesinin öznesiolan örgütlü bir halk› hiçbir kuvvet yenemez fliar› ger-çek anlam›n› bulacakt›r!

15

Page 18: Özgür Düşün Sayı 49

Her çal›flma alan› kendi özgüllü¤ünü faaliyetçiye da-yat›r. O alan›n gerçekli¤ini kavrayan faaliyetçi, bu ger-çeklik üzerinden kendi projesini hayata geçirir. Bu ger-çekli¤in kavranmas› ise teori ile prati¤in özümsenmesi veharmanlanmas› sayesinde gerçekleflir. Devrimci toplum-sal dönüflüm ise verili toplumsal gerçekli¤in bulundu¤usiyasal co¤rafyadaki tüm kurumsal yap›lanmalar›n köklübir dönüflümü sayesinde gerçekleflir. Bu yüzden sadecetekil bir alan› devrimcilefltirmek mümkün de¤ildir. Tümmuhalif ve sol hareketlerde beliren hastal›klardan biriolan yerel alanlar› topyekûn devrimcilefltirme düflü buyüzden gerçek d›fl›d›r. Bu düflün görüldü¤ü yerel alanla-ra verilebilecek en önemli örnek ise üniversitelerdir. Dev-rimciler için bir çal›flma alan› veya mekân› olarak görüle-bilecek üniversitelerde yürütülecek çal›flman›n niteli¤i,yöntemi ve tarz› özel bir önem atfetmektedir. Bunun ne-deni üniversitenin mevcut sömürü düzenin en önemliideolojik ayg›tlar›ndan birisi olmas›d›r. Burada, sistemingerek sosyal gerekse de fen alan›nda yetkin yürütücüleri

adland›r›l›r veya infla edilir. Bu yüzden buradaki devrim-ci faaliyet, bu alan›n verili gerçekli¤ini göz ard› etmedenoluflturululamaz. Bu yaz›da 1999’dan bugüne üniversitealan›nda çeflitli flekillerde çal›flma yürütmüfl bir aktivistinbu alana dair tecrübeleri aktar›lmaya çal›fl›lacakt›r. Lise-den üniversiteye geçiflte faaliyetçilerin ço¤unun tecrübe-siz ve genç olduklar› göz önünde bulundurularak bu tec-rübelerin ve bunlardan ç›kar›lan derslerin yeni yol arka-dafllar›m›za faydal› olaca¤› düflünülmektedir.

1999 sonras› dönem, kurumumuzda yeni siyasi çal›fl-ma biçimlerinin tart›fl›lmaya bafllad›¤› bir dönemdir. Par-tizan Gençlik’ten Demokratik Gençlik Hareketi’ne geçifldönemi olarak da görülebilecek bu dönemde hareket,devrimcilikte ›srar edip demokratik alandaki mücadelesi-ni derinlefltirmeye çal›flm›flt›r. Bu yeni tarz, üniversiteler-de yank›s›n› bulmufltur. Hareket gençlik içerisinde çal›fl-malar›n› derinlefltirirken özelde üniversite faaliyetlerineodaklanm›flt›r. Buradan ç›kan kadrolar›n ayn› zamandaÖzgür Düflün dergisinin ç›kar›lmas›nda önemli roller oy-

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

Ün�vers�te Çalışmasından

Ed�n�len Tecrübeler

16

Page 19: Özgür Düşün Sayı 49

17

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

namas› bu geçifl sürecinin olumlu özelliklerinden biri-sidir. Bunun gibi pek çok olumlu de¤iflimi ortaya ç›-karmas› aç›s›ndan önem kazanan bu süreçte yeni ça-l›flma biçimlerine adapte olunmas›nda çeflitli sorunla-r›n da ortaya ç›kmas› kaç›n›lmaz olmufltur. Bizim aç›-m›zdan genel durumu büyükflehir üniversitelerindeyap›lan çal›flmalar üzerinden flu bafll›klar etraf›ndade¤erlendirmek mümkündür:

• Ö¤renci Gençlik Mücadelesi• Kulüp ve Topluluk Faaliyetleri• ‹dare ve Kolluk Güçleri ‹le Mücadeleler• Di¤er Muhalif Gençlik Hareketleri ile ‹liflkiler• Ö¤retim Görevlileri ile ‹liflkiler• Emekçilerle iliflkiler

ÖÖ¤¤rreennccii GGeennççlliikk MMüüccaaddeelleessii

1999’dan 2009’a, üniversitede ekonomik, ideolo-jik ve siyasal çerçevede yapt›¤›m›z çal›flmalarda etra-f›m›zda toplanan ö¤renci kitlesi genel olarak küçükburjuva kökenlilerdi. Bu tarz ö¤rencilerin en önemliavantaj› kendi teorik ve siyasal seviyelerini yükselt-mek için belli bir altyap›ya sahip olma durumlar›olurken, en olumsuz özellikleri ise ülkemizdekiemekçi kesimleri yeterince tan›mamalar›d›r. Zatenüniversite ortam›n›n genel olarak kampüs fleklindeyap›land›r›lmas› yüzünden emekçilerden soyutlananortam›n etkisi genel olarak bütün üniversite gençli¤i-

ni etkisi alt›na al›rken küçük burjuva kesimleri dahafazla etkilemektedir. Bu soyutlanm›fl ortam genel ola-rak ö¤renciyi veya aktivisti e¤er emekçi kesimlerleba¤ kuramam›flsa içten içe kemirmektedir. Üniversi-te içindeki emekçilere dahi yabanc›laflan ö¤rencilerkendi kabuklar› içerisine çekilmekte veya üniversite-deki sosyal aktivitelere odaklanarak kendi küçükburjuva konumlar›n› yeniden üretmektedirler. Üni-versitedeki çal›flmam›zda en fazla karfl›laflt›¤›m›z ö¤-renci tipi umutsuz ve egoist tiptir. Genel olarak ülke-deki depolitizasyon sürecinden yo¤un bir flekilde et-kilenmifl bu ö¤renciler YÖK yasalar›yla iyice pasifizehale geldiklerinden toplumsal hak arama eylemlerinidahi “yasad›fl›” görecek kadar geri bir bilinç düzeyinesahiptirler. Bu yüzden bu tür ö¤rencileri de¤ifltirmekk›sa vadeli bir çal›flmayla mümkün de¤ildir. Bizimpratiklerimizde görülmüfltür ki bu tarz ö¤rencilerinde¤iflimi hem teorik hem de pratik düzeydeki eylem-liliklerle düzelmektedir. Hareket, ö¤rencinin hem ku-ramsal hem de eylemsel alg›s›n› kökten bir biçimdede¤ifltirmek zorundad›r. Çal›flmalar›m›zda anlafl›l-m›flt›r ki ö¤rencinin mevcut alg›s›nda 12 Eylül süreci-nin yo¤un bir tahribat› vard›r. Ayn› zamanda mevcutsosyalist ve halk cumhuriyeti rejimlerinde yaflanangeri dönüfller üzerine yap›lan burjuva propagandala-r› da ö¤renci üstünde etkili olmufltur. Bu yüzden ö¤-renciye yo¤un bir okuma faaliyeti içerisine sokulma-

Page 20: Özgür Düşün Sayı 49

s› flartt›r. Bir ö¤renciyi hemflericilik veya mezhepçiliküzerinden örgütlemek bizi ancak k›sa vade de bafla-r›ya ulaflt›r›r. Siyasal ve ideolojik bir ortaklaflma üze-rinden örgütleme ise uzun vadeli bir örgütlenme tar-z›d›r ki bu da kal›c› baflar›y› sa¤lar. Fakat ideolojikmüdahale ancak ve ancak pratik bir faaliyetin içeri-sinde siyasal olgunlu¤a ulafl›r ve ö¤renciyi siyasal birözne haline getirir. Bu yüzden salt okuma ve yazmaçal›flmas›yla siyasallaflma sa¤lanamaz. Ö¤rencininsadece kampüs içindeki eylemlilikleri de¤il, kampüsd›fl›nda da emekçi kesimlerle yürüttü¤ü siyasal pra-tikler onu salt bir ö¤renci aktivist olmaktan ç›kararakdevrimci olma yolunu açacakt›r.

‹lk aktivist dönemlerimizde ö¤renci gençlik içerisin-de örgütlenme çal›flmas› yaparken yaflad›¤›m›z en bü-yük iki s›k›nt› hareketimizin üniversite içerisinde yeter-li bir biçimde kurumsallaflamamas› ve eski faaliyetçile-rin tecrübe aktar›m›n›n yetersizli¤iydi. Bu yüzden okul-da yapaca¤›m›z faaliyetlerdeki do¤ru yolu ve yöntemle-ri ancak hata yaparak ö¤rendik. Halk›m›z›n deyimiyle“dayak yiye yiye dayak atmay› ö¤renmek” belki en sa¤-l›kl› bir flekilde özümseyerek ö¤renme flekli olabilir. Fa-kat belli noktalarda tecrübe aktar›mlar›n›n veya sabitsiyasal taktiklerin varl›¤› mücadelenin baflar›ya ulaflmasüresini k›salt›r. Bir ö¤rencinin üniversitedeki faaliyeti-ni ortalama befl sene olarak kabul edersek tecrübeli biraktivist haline gelmesi ortalama 2-3 senedir. Bu yüz-den üniversitedeki çal›flmalara dair bir plan ve progra-m›n varl›¤› her zaman aktivistin yarar›nad›r.

Son olarak üniversite de yapt›¤›m›z en önemli ça-l›flmalardan biri ö¤renci derne¤i çal›flmas›yd›. Bu ça-l›flmada en genifl ö¤renci kitlesiyle temasa geçme he-deflense de kendi tecrübesizliklerimiz ve ortak çal›fl-ma yürüttü¤ümüz kurumlar›n dar bak›fl aç›s› dernek-leflme sürecini sekteye u¤ratm›flt›r. Bu tarz çal›flmalargerekli olmakla birlikte yeterli bir altyap› çal›flmas› ya-p›lmadan giriflilmesinin sak›ncal› oldu¤u anlafl›lmal›-d›r. Çünkü bu tarz çal›flmalarda karfl›lafl›lan baflar›s›z-l›klar hem kadrolarda hem de çevre iliflkilerde umut-suzlu¤a yol açmaktad›r. Dernek çal›flmas› üniversite-lerde yürütülecek en sa¤l›kl› çal›flmalardan biridir.Ancak somut koflullar›n somut tahlili yap›lmadan vekendi siyasal çal›flmam›za yapaca¤› katk›lar irdelen-meden giriflilen dernek çal›flmalar› genel olarak bafla-r›s›zl›¤a mahkûmdur.

KKuullüüpp vvee TToopplluulluukk FFaaaalliiyyeettlleerrii

Üniversitelerde yürütülen çal›flmalardan biri dekulüp ve topluluk faaliyetleridir. Kulüp faaliyeti belli

bir alan etraf›nda birleflen ö¤rencilerin yapt›¤› sosyalaktiviteye karfl›l›k gelmektedir. Bu alanlar sinema, ti-yatro, felsefe, foto¤rafç›l›k gibi çal›flmalar olabilir. Ku-lüp faaliyetleri çal›flmas›nda en önemli fley o kulüpte-ki çal›flma fleklinin bilinmesidir. Örne¤in felsefeden hiçanlamayan bir aktivistin felsefe kulübüne kat›lmas›anlams›zd›r. Kulüplerdeki çal›flmalarda genellikle dev-rimciler aç›s›ndan iki uç hata yap›lmaktad›r. Bunlar-dan biri tamamen kulüp çal›flmas›na odaklan›larakmerkezi siyasi çal›flman›n geri plana at›lmas›d›r. Bizimdüfltü¤ümüz temel hata buydu. Bunun sonucu etraf›-m›zda oluflan ve bizi tan›yan genifl bir kulüp çevresiy-di. Bu çevre siyasi olarak bizi tan›yor, dergilerimiziokuyor fakat bizimle birlikte etkin olarak siyasal çal›fl-malara kat›lm›yordu. Bunun en önemli sebebi aktivist-lerimizin örgüt merkezli de¤il kulüp merkezli çal›flma-s›yd›. Bu yüzden siyasal örgütün yerine ikame edilenkulüp anlay›fl› bize zarar vermiflti. Di¤er uç bir hata ise-ki biz bu hataya düflmedik- kulübün içeri¤i boflalt›la-rak tamamen siyasal örgüte tabi k›l›nmas›d›r. Bu ikiaç›dan sak›ncal›d›r. Birinci olarak bu tarz oluflturmakistedi¤imiz demokrasi kültürünün çok gerisinde bir an-lay›flt›r. Kulüpte siyasal kimli¤imizi elbetteki aç›klama-l› ve bunun propagandas›n› yapmal›y›z. Fakat bu birdayatma veya bizimle ayn› görüflte olmayanlar› d›flla-ma fleklinde olmamal›d›r. Bizi kabul edip bize karfl› birpratikte bulunmayan insanlara karfl› tavr›m›z her za-man olumlu ve kazanmaya dönük olmal›d›r. Bu flekil-de kurumumuz ba¤›ms›z kifliler içerisinde sayg›nl›kkazanarak o topluluk içindeki sayg›nl›¤›n› artt›r›r. Ku-lübün siyasal örgüte tamamen tabi k›l›nmas›n›n ikincisak›ncal› yönü ise kulübün ifllevsiz hale gelmesidir.Örne¤in bir tiyatro kulübü içinde hiçbir üretim yap›l-madan siyasi faaliyet yürütülmesi anlams›zd›r. E¤er ti-yatro kulübü içinde örgütlenmiflsek elbette ki kendidünya görüflümüz do¤rultusunda oyunlar üretmeli veoynamal›y›z. Veya felsefe kulübünde felsefe tarihiniincelemeli ve Marksizm’in buradaki ayr›cal›kl› konu-munu arkadafllar›m›zla paylaflmal›y›z. “Platon idea-listti; o yüzden onu ifllemeyelim; sadece Marks’› ince-leyelim” tarz›ndan bir anlay›fl› ifle dar bir bak›fl aç›s›-n›n ürünüdür. Bir felsefe kulübü ancak insanl›¤›n dü-flünce tarihini bütünsel olarak inceleyerek diyalektikbak›fl aç›s›n›n üstünlü¤ünü kavrayabilir veya kavrata-bilir. Bu yüzden devrimciler kulüp ve topluluklardakiçal›flmalar›n› bilimsel sosyalizmin propagandas›n›nyap›lmas› çerçevesinde ama örgütlenilen alan›n ger-çekli¤ini göz ard› etmeden sürdürmelidirler.

18

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

Page 21: Özgür Düşün Sayı 49

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

‹‹ddaarree vvee KKoolllluukk GGüüççlleerrii ‹‹llee MMüüccaaddeelleelleerr

Siyasi çal›flmalar›m›zda en s›k karfl›laflaca¤›m›zgüçlüklerden biri üniversite yönetiminin ve onunlakoordineli bir biçimde çal›flan kolluk güçlerinin çeflit-li flekillerdeki bask›lar›d›r. Üniversite yönetiminin,devrimcilere ve di¤er muhalif güçlere karfl› en yayg›nsald›r›s› soruflturmalard›r. Soruflturmalarla muhalifgüçlerin öznelerinin iradeleri teslim al›nmaya çal›fl›l›r.Kolluk güçleri ise üniversite içinde yapt›¤› tacizler vegöz alt›larla muhalif ö¤rencileri sindirmeye çal›fl›rlar.Tabiî ki de bu iki kurumun d›fl›nda sivil faflistler demuhalif güçlere sald›rarak çal›flmalar› sekteye u¤rat-may› amaçlarlar. Bizim üniversitede yapt›¤›m›z çal›fl-malarda esas ald›¤›m›z ise üniversitenin, sistemin birkurumu oldu¤unu ve bizim de bunun içinde mücade-le etti¤imizi bilmemizdir. Bu yüzden burada salt flid-dete veya uzlaflmaya dayanan bir politika söz konusuolamaz. Örne¤in bizim mücadele dönemimizde baz›kurumlar›n aktivistleri sanki üniversite tamamen bi-zim elimizdeymifl gibi hareket etmeleri üniversitedekiçal›flmalara s›k s›k sekte vurmufltur. Çünkü yönetimisterse ve uygun konjonktürü de yakalarsa binlercepolisi y›¤arak bütün devrimci faaliyeti sonland›rabilir.Ki bizim üniversitemizde aynen bu olmufltur. Önce-likle sivil faflistler arac›l›¤›yla devrimci ö¤renciler pro-voke edilmeye çal›fl›lm›fl; bu sayede bütün çal›flmalarsekteye u¤rat›larak salt faflistlerle mücadeleye odakla-

n›lmas› sa¤lanm›fl-t›r. Bu saye-de okulunba¤›ms›z ö¤-rencileri bu

sürekli fliddethalinden hoflnut

olmayarak sorumlulu¤u devrimci ö¤rencilerde ara-m›fllard›r. Halbuki faflistlere karfl› mücadele, fliddetide içinde bar›nd›ran fakat salt fliddete dayanmayansiyasal bir mücadeledir. Faflistlerin gerçek yüzlerinindeflifre edilmesini de içinde bar›nd›ran cezaland›rma-lar daha rasyonel siyasal eylemlerdir. Bunun d›fl›ndaüniversite içindeki klik mücadelelerinden maksimumölçüde faydalan›lmal›d›r. Bizim dönemimizdeki enönemli eksikli¤imiz faflistlerin ve üniversite yönetimi-nin oyununa gelerek hareket etmemizdi. Üniversiteyönetimi okulda Irak ‹flgali ve NATO sürecinde olu-flan ve sürekli geniflleyen muhalefetten memnuniyet-sizdi. Bu yüzden okuldaki sivil faflistlerin önünü aça-rak provokasyonun zeminini haz›rlad›. Ve ç›kan çat›fl-malardan faydalanarak okulda yüzlerce devrimciyesoruflturma aç›p okulun her yerine kamera sistemleri-nin yerlefltirilmesini meflrulaflt›rd›. Buradaki en önem-li eksiklik baz› muhalif ö¤rencilerin ve devrimcilerinsalt kiflisel ve apolitik kabaday›l›¤a dayanan refleksiftepkileriydi. Özellikle bu tarz apolitik fliddet yönelim-lerine sahip insanlara verilen inisiyatif okulda y›llarsüren mücadeleler sonucu elde etti¤imiz mevzilerinkolayca kaybolmas›na yol açt›. Bu yüzden fliddetinancak ve ancak politik bir önderlik sayesinde anlamkazanaca¤›n› bilmemiz gerekir. Bunun d›fl›nda okuliçerisinde kazan›lan demokratik mevziler korunmal›-d›r. Bizim üniversite mücadelesinde önemle durdu¤u-muz ve baflard›¤›m›z fley kazand›¤›m›z mevzileri koru-maya çal›flmam›zd›. Pek çok hareketin okulda h›zlagüç kaybedip yok olmas›n›n en önemli sebebi kal›c›mevzi ve kurumsallaflmalar› yaratmam›fl olmas›d›r.Okul yönetimi ne kadar güçlü olursa olsunbu kazan›lm›fl mevzilerin meflrulu¤undançekinir. Çok uç durumlar d›fl›nda, bu

19

Page 22: Özgür Düşün Sayı 49

tarz kurumsal yap›lanmalardan ne kadar haz etmesede bunlara kolayl›kla dokunamaz. Bu yüzden meflru-laflm›fl kurumsal mekanizmalar üniversite yönetimininve kolluk güçlerinin en zor durumda kald›¤› mekaniz-

malard›r.

DDii¤¤eerr MMuuhhaalliiff GGeennççlliikk HHaarreekkeettlleerrii iillee ‹‹lliiflflkkiilleerr

Her okulda oldu¤u gibi çal›flmalar›m›zda di¤erdost kurumlarla ifl yapma kapasitemizin fazla olmas›bizi ilerletir. Fakat flu unutulmamal›d›r ki; bize en ya-k›n siyasi hareket de olsa herkesin kendine göre birstrateji ve takti¤i vard›r. Bu yüzden di¤er kurumlarakarfl› afl›r› iyimserlik bizi baflar›s›zl›¤a götürür. Bu ko-nuda bizim dernek çal›flmam›z en somut örnektir.

Devrimci bir kurumla beraber çal›flmam›za ra¤menbu kurumun bireyleri maalesef ki dernek çal›flmam›zasekter tutumlar›yla zarar vermifllerdir. Di¤er yaflad›¤›-m›z önemli bir sorun ise ortak toplant›larda ›srarlasürdürülen anlams›z tart›flmalard›. Bu tart›flmalardayap›lacak eylemin niteli¤i ve içeri¤inden çok sözcük-lere ve cümlelere odaklan›lmakta ve bu sayede as›lözün d›fl›na ç›k›lmaktayd›. Bir eylemlilik ve kampan-yaya harcanan mesainin ço¤unu di¤er siyasetlerlesürdürülen anlams›z tart›flmalar oluflturmaktayd›. Si-yasetlerin ço¤u temsilcisinin her sene de¤iflerek tecrü-belerin aktar›lmas› noktas›ndaki yetersizlik siyasetler-le yap›lan tart›flmalar›n niteli¤ini de düflürmekteydi.Bu durum bize göstermektedir ki kendi öz gücüne da-yanma ve bu yoldan geniflleme en kal›c› örgütlenmebiçimidir. Fakat mevcut gücümüzdeki yetersizliklerdo¤rultusunda ideolojik yak›nl›k ve tarzda uyum gös-terebildi¤imiz yap›larla kuraca¤›m›z ilkesel birliktelik-

ler bizi ileriye götürebilir.

ÖÖ¤¤rreettiimm GGöörreevvlliilleerrii iillee ‹‹lliiflflkkiilleerr

Üniversitelerdeki etkileri ve ayd›n yönleriyle önemlibir etkiye sahip üniversite hocalar› ile kuraca¤›m›z iliflki-ler üniversite mücadelesi için önemlidir. Bizde üniversi-tedeki çal›flmalar›m›zda buna önem vermifltik. Fakat ö¤-retim görevlileriyle olan iliflkilerimiz genel olarak etkin-liklerimize davet ve dergi satman›n çok ötesine gitme-mifltir. Bu durumun en önemli sebepleri YÖK’ün ö¤retimgörevlileri üzerindeki bask›s› ve hocalar›n küçük burjuvakonumlar›d›r. Yine de çal›flmalar›m›z›n meflrulaflt›r›lma-s› aç›s›ndan hocalar›n deste¤i bizi güçlendirmiflti. Üni-versite yönetiminin en çok çekindi¤i durum devrimcile-rin gerek hocalar gerekse de emekçiler üzerinde kal›c› biretki b›rakmas›d›r. Bu yüzden devrimcilerle iliflkiye geçenhocalara mesleki veya adli anlamda bir ihtar verilir. E¤erki buna örgütlü bir cevap verilirse üniversitedeki üç ke-simin –ö¤renciler, hocalar, emekçiler- ortak bir mücade-le hatt›nda birleflmesi yönünde önemli bir ad›m at›lm›flolur. Ö¤retim görevlileri ile kuraca¤›m›z iliflkilerde önce-likli hedefimiz ilerici ve demokrat ö¤retim görevlileri ol-mal›d›r. Onlarla temasa geçmek hem kolayd›r hem deberaber çal›flma yürütmenin bir zemini vard›r. Fakat butarz ö¤retim görevlilerinde mevcut devrimci yap›lara vesosyalizme karfl› bir yalpalama veya güvensizlik olmas›do¤ald›r. Mevcut iç ve d›fl konjonktürün devrimciler vebilimsel sosyalistlerden yana olmamas› bu durumun ne-denini bize aç›klamaktad›r. Bu yüzden hocalardakiumutsuz ve karars›z durumu de¤ifltirmek zaman alacak-t›r. Ancak yo¤un ve azimli bir çal›flmay› göze alarak ho-calar›m›z› kazanmak mümkün olacakt›r.20

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

Page 23: Özgür Düşün Sayı 49

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

EEmmeekkççiilleerrllee iilliiflflkkiilleerr

Üniversite emekçileri üniversite içinde örgütlene-bilecek en önemli unsurlardan bir tanesidir. Emekçi-lere yönelik üniversitede yapt›¤›m›z çal›flmalarda esashatam›z onlar› örgütlü bir toplam içine sokmaktan ötebirey baz›nda sorunlar›n› çözmeye çal›flmam›zd›.Üniversitedeki tafleronlaflt›rma sald›r›s›n› karfl› onlar›bir araya getirme becerisini gösteremedi¤imizden on-lar› örgütleme noktas›nda ilerleyememifltik. Buradaesas olarak sendikal örgütlülük üzerinde yo¤unlafl-sayd›k; çal›flmalar›m›z› derinlefltirme noktas›ndaönemli bir yol kat etmifl olabilirdik. Bu yüzden üniver-site emekçilerini örgütleme noktas›nda aktivistlerimi-zin yo¤unlaflaca¤› gündemler tafleronlaflt›rma ve sen-dikas›zlaflt›rma olmal›d›r. Üniversitede sadece ö¤ren-ciye dayal› bir örgütlülük de¤il tüm üniversite bileflen-

lerine dönük bir örgütlenme stratejisi oluflturmal›y›z.

GGeenneell BBiirr DDee¤¤eerrlleennddiirrmmee

Üniversite çal›flmas› devrimci çal›flman›n önemlibir aya¤›d›r. Fakat bu durum üniversite çal›flmas›n›yal›t›k bir flekilde sürdürmenin do¤rulu¤unu kan›tla-maz. Üniversitedeki aktivist kendisini sadece kam-püslerle s›n›rlamamal›; iflçi ve emekçiler içindeki ör-gütlenme çal›flmalar›na da kat›lmal›d›r. Aktivistinemekçi kesimlerle kuraca¤› iliflkiler kendi çal›flma ala-n›na dair bak›fl aç›s›n› da gelifltirecek ve derinlefltire-cektir.

Aktard›¤›m›z deneyimlerle ilgili ç›kard›¤›m›z so-nuçlar› ise flu flekilde maddelendirmek mümkündür:

• Üniversite çal›flmas›nda kal›c›, meflrulaflm›fl vedevrimci kurumsallaflmalar yaratmak zorunludur.

• Özellikle büyükflehir üniversitelerinde yaflananpiyasalaflt›rma ve özellefltirme sald›r›s›na karfl› çal›fl-malar yürütülmelidir.

• Her üniversitenin kendi iç dengeleri iyice biline-rek oluflan siyasal ve yönetimsel boflluklardan azamiölçülerde faydalan›lmaya çal›fl›lmal›d›r.

• Üniversitedeki bileflenlerle kurulan kal›c› iliflki-ler siyasal çal›flman›n önünü açacakt›r. Bu yüzdenö¤renciler, hocalar ve emekçiler ile kurulan iliflkiler si-yasal bir örgütlenme perspektifiyle yap›lmal›d›r. Builiflkileri geçici birliktelikler, kulüpler veya kiflisel ilifl-kiler düzeyinde tutmak siyasal bir tav›r de¤ildir.

• Mevcut siyasal gündemdeki olaylarla ilgili mer-kezi tavr›m›z›n gerek görsel gerekse de yaz›l› olarakdüzenli bir flekilde üniversite bileflenlerine aktaracakaraçlar oluflturulmal›d›r.

• Faflistlerle ve kolluk güçleri ile yürütülen müca-delede provokasyonlara dikkat edilmeli, zorun politikbir flekilde uygulanmas› gerekti¤i göz önünde bulun-durulmal›d›r.

• Üniversitelerin sistemin bir kurumu oldu¤u unu-tulmamal›; “üniversitelerin bizim olabilmesinin” an-cak bir sistem de¤iflikli¤iyle gerçekleflece¤i propagan-das› yap›lmal›d›r.

21

Page 24: Özgür Düşün Sayı 49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

Amaçlar›ndan biri insan›n tam potansiyelini ortaya koymaya

çal›flmak olan Marksizm, baz› noktalarda Psikanaliz ile uyum gös-

termektedir. Marks, komünizmde insan›n kendine tam dönüflünü

tan›mlarken ço¤unlukla “insan›n özü”, “yabanc›laflma”, “bilinç” ve

“bast›rma” gibi kavramlar› kullanmaktad›r. Marks’›n yo¤unlaflt›¤›

alan insan olmas›na ra¤men, kuramlar›nda bireyin psikolojik yönü-

ne dair bak›fl aç›lar›n› hiçbir zaman sistematik biçimde dile getirme-

mifltir. Buna ra¤men insan psikolojisine dair kulland›¤› kavramlar›n

do¤al bir sistemati¤i vard›r; yine de bu sistematiklik psikolojik bir

kuram içermez.

Psikanalizi flöyle tan›mlamak mümkündür: “Psikanaliz her fley-

den önce dinamik psikolojidir. ‹nsan›n davran›fllar›n›, hareketini,

duygular›n›, ideallerini motive eden psiflik güçler (düflünce flekille-

ri) ile ilintilidir. Marksist düflünceye yararl› olmak için bir psikoloji,

ayn› zamanda insan›n gereksinimleriyle, içinde yer ald›¤› sosyal ve

tarihsel gerçekli¤in karfl›l›kl› etkileflim süreci olarak psiflik güçlerin

PSİKANALİZ

VE

MARKSİZM

Karl MarxKarl Marx222

Page 25: Özgür Düşün Sayı 49

evrimini ele almal›d›r.”1

Freud’un psikanalizi, Marksist düflüncenin belirliyönleriyle benzerlikler gösterir. ‹ncelenmesi gerekenilk nokta “insan do¤as›” olmal›d›r. Freud’a göre insando¤as›, içinde iki farkl› dürtüyü bar›nd›ran kapal› birsistemdir. Bu dürtüler; kendini koruma dürtüsü (açl›k,susuzluk) ve cinsel dürtüdür. Örne¤in, açl›k, insan›g›da aramaya ve kendini beslemeye yöneltir ve amac›bedenin yaflam›n› devam ettirmek için ihtiyaç duydu-¤u maddeleri almas›n› sa¤lamakt›r. Benzer bir flekil-de libido, insan›n kendi neslinin devam›n› sa¤lama-ya yönelik olarak çal›fl›r ve onu karfl› cinsten biriylebirleflerek yeni bir canl› dünyaya getirmeye yöneltir.Fakat cinselli¤in kayna¤›n› bu kadar basite indirge-mek do¤ru bir yerde durmamaktad›r. Cinsellik, ken-dini tatmin ihtiyac›, gevfleme ihtiyac›, zafer kazanmaihtiyac›, ait olma ihtiyac›, be¤enilme ihtiyac›, hayranolunma ihtiyac›, karfl› taraf› fethetmifl olma duygusuyaflamak amac›na yönelik de çal›fl›r. Tüm bahsedi-lenler göz önüne al›nd›¤›nda, Freud’a göre insan; li-bidosunu (cinsel dürtülerin) ve egosunu makul doyu-ma ulaflt›rmaya çal›flan soyutlanm›fl (izole) bir varl›k-t›r. Fakat di¤er taraftan, istedi¤i doyuma ulaflabilme-si için di¤er insanlarla iliflkide olmas› gereken “top-lumsal” bir varl›kt›r.

Marks’›n “insan do¤as›” kavram›n› nas›l aç›klad›-¤›na geçmeden önce flunu belirtmekte yarar vard›r:“Marks, hiçbir zaman içinde yaflan›lan toplumun in-san tipi ile gerçek insan do¤as›n›n efl olmak zorundaoldu¤unu iddia etmemifltir. Çünkü tarihsel dönemleriçinde meydana ç›kan farkl› insan varl›klar›n›n aksine

bu kavram, insan denilen canl›y› bütünüyle kapsa-maktad›r ve varoldu¤u sürece de (öz olarak) ayn› ka-

lacakt›r.”2 Marks, sadece “genel insan do¤as›”n›,farkl› kültürlere göre de¤iflik biçim bulan insan do¤a-s› ayr›m›na uygun olarak iki tür insani güdü ve h›rs›birbirinden ay›rt eder. Bunlardan ilki, kültürel farkl›-l›klara göre biçim ve yön aç›s›ndan de¤iflen fakat sa-bit kalan ‘açl›k ve cinsel dürtülerdir’. ‹kincisi ise, gö-receli güdü ve h›rslard›r. “Bunlar›n ortaya ç›k›fl› belir-li toplumsal yap›lara ya da bir tak›m üretim ve al›flve-

rifl koflullar›na ba¤l›d›r.”3

“Toplumsal varl›k” olarak insan hem Marks’›nhem de Freud’un kuram›nda yer almaktad›r. Marksve Freud insan› toplumsal bir varl›k olarak ele al›rken,Freud toplumsal kimlik kavram›n› kiflilik kavram› ileilerletmifltir; karakterin dinamik yap›s› kiflilik kavra-m›n›n özüne tekabül etmektedir. Freud, kiflili¤in özyap›s›n›n a¤›zc›l (oral, haz ilkesinin iflledi¤i dönem),d›flk›l (anal, kiflinin kendi benli¤ini çevresinden ayr›alg›lamaya bafllad›¤› dönem), üretici (genital, vicdan

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

S�gmund FreudS�gmund Freud

Toplumun kendi süreci dahilinde, in-san›n psiflik enerjisi farkl› biçimlerde kul-lan›lm›flt›r. Örne¤in 19. yüzy›lda kapita-lizm, “üreten insan”a ihtiyaç duydu¤un-dan toplumsal kiflili¤e ba¤l› olarak insa-n›n enerjisini bu yönde kullanm›flt›r. Ayn›flekilde sosyal süreçlere ba¤l› olarak, kapi-talizm 20. yüzy›lda “tüketen insan”a ge-reksinim duydu¤undan insan›n enerjisinitüketime yönlendirmifltir (reklam vemedyay› büyük ölçüde kullanarak). So-nuç olarak, “Toplumsal kiflilik, insan ener-jisinin üretici güç ad›na toplumsal süreç-te biçimlendirilmesidir”. Bu biçimlendir-me toplumun e¤itim sistemini, dini vb.kurumlar› ile gerçeklefltirilir.

323

Page 26: Özgür Düşün Sayı 49

4

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

ve ahlak duygusunun geliflmeye bafllad›¤› dönem) ya-p›lardan olufltu¤unu ve davran›flsal e¤ilimlerin yöne-limini belirlerken çocuklukta yaflanan deneyimlerintemelini bahsedilen yap›lar›n olufltu¤unu söyler.“Toplumsal kiflilik kavram› bir grubun ortak kiflilik ya-p›s›n›n matrisine dayand›r›labilinir. Bu kavramda sos-yal kiflili¤in biçimlenmesindeki temel etkenin, üretimbiçimiyle oluflan ve bunun sonucu ortaya ç›kan sos-yal tabakalaflma oldu¤u varsay›l›r. Toplumsal kiflilik,psiflik enerjinin belirli bir toplumca, o toplumun ifllev-lerine yararl› olabilecek flekilde biçimlendirilmifl özelbir yap›s›d›r.”4 Toplum (egemen s›n›f) kiflinin enerji-sini kullanabilmek için ortalama insan› yarat›r ve or-talama insan yapmas› gerekeni yapmak istemek zo-rundad›r. Toplumun kendi süreci dahilinde, insan›npsiflik enerjisi farkl› biçimlerde kullan›lm›flt›r. Örne¤in19. yüzy›lda kapitalizm, “üreten insan”a ihtiyaç duy-du¤undan toplumsal kiflili¤e ba¤l› olarak insan›nenerjisini bu yönde kullanm›flt›r. Ayn› flekilde sosyalsüreçlere ba¤l› olarak, kapitalizm 20. yüzy›lda “tüke-ten insan”a gereksinim duydu¤undan insan›n enerji-sini tüketime yönlendirmifltir (reklam ve medyay› bü-yük ölçüde kullanarak). Sonuç olarak, “Toplumsalkiflilik, insan enerjisinin üretici güç ad›na toplumsalsüreçte biçimlendirilmesidir.”5 Bu biçimlendirme top-lumun e¤itim sistemini, dini vb. kurumlar› ile gerçek-lefltirilir.

Marks’›n kuram›nda üst yap› ile temelin aras›nda-ki iliflki inceli¤inde, toplumsal kiflilik kavram› üst ya-p› ile maddi temel aras›ndaki ba¤› aç›klar: Toplum,toplumsal kiflili¤i yarat›r ve yarat›lan toplumsal kifliliktopluma uygun ideoloji ve düflünceleri beslemeyi sür-dürmeye e¤ilimlidir. Özetle, toplumsal kiflilik toplum-da süregelen düflünce ve idealler aras›nda bir araçt›r.

20. yüzy›lda yarat›lan tüketici insan kiflili¤i, top-lumsal kiflilik kavram›n›n en önemli örneklerinden bi-risidir. Örne¤in, çal›flt›¤› alanda hiçbir etkinli¤i olma-yan eme¤ine yabanc›laflm›fl iflçi kendini yaln›z ve en-difleli hisseder. Bu süreçte daha fazla kar etmek ama-c›yla kullan›lan reklam, bireyi tüketime yönlendirir vekendini yaln›z, aciz hisseden birey iç dünyas›ndaki

bofllu¤u, sürekli tüketim faaliyetinde bulunarak, gi-dermeye çal›fl›r. Yeni yapay gereksinimlerin yarat›l-mas› ile beraber tüketici tüketti¤i sürece mutluluk his-seder. Bu tüketim ç›lg›nl›¤› zamanla kiflinin açgözlü-lü¤ünün afl›r›l›¤›na kadar uzan›r. Bu noktada Fre-ud’un “a¤›zc›l (haz) yap›s›n›n” afl›r› hali ortaya ç›kar.

Freud ve Marks’›n ortaklaflt›¤› son nokta “bilinçd›-fl›”d›r. Bilinçd›fl› olgusunu Freud, kiflinin savunmamekanizmas› olarak kulland›¤› “bast›rma” ile aç›kla-maya çal›fl›r. Bast›rma, bilinç efli¤ine ulaflan uygun-suz uyaran ve düflüncelerin gayri iradi ve otomatikolarak bilinçd›fl› alana sevk edilmesidir. Fakat bilinç-d›fl› noktas›nda Marks, “bilinçd›fl›”n›n toplumsal aya-¤›na yo¤unlafl›r. Kiflinin, bulundu¤u toplumun ger-çekli¤ini görmesini engellemek için bireyin enerjisinikontrol alt›na alan egemen s›n›f sansür ya da baflkayollarla düflüncelerin bilince ç›kmas›n› engeller. Budurum, toplumun bireylerinde eylemsizli¤i meydanagetirir. Düflüncelerin bilince ç›kmas› egemen s›n›f için“tehlikeli” bir durumdur. Çünkü bilince ç›kan düflün-ce eylemi de beraberinde getirecektir.

“Marks, önce Spinoza’n›n daha sonralar› da Fre-ud’un ileri sürdü¤ü gibi, insanlar›n bilinçli olarak dü-flündüklerini sand›klar› fleylerin, temelde ‘yanl›fl’ birinanc›n, yani toplumdaki genel ideolojinin ve bu yan-l›fll›klar›n rasyonellefltirilmesinin bir ürünü olduklar›-na inan›yordu. Bu görüfle göre insanlar, davran›fllar›-n›n ard›nda yatan ve onlar› bu davran›fllara iten as›lnedenleri görememekte ya da bunun bilincine erifle-memektedirler. Bu durumun nedenini Freud, insan›n24

=

=

Toplumsal Kiflilik

Düflünceler ve idealler

Ekonomik Altyap›

Page 27: Özgür Düşün Sayı 49

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

libido (cinsel) arzular›nda ararken; Marks bunu, insa-n›n bilincini belirli yerlere yönelten ve böylece de onubirçok olgu ve tecrübeleri kavramas›n› ve de bunlar›nfark›na varmas›n› önleyen toplumsal organizasyon(örgütlenme) bütünü ile aç›klamaya çal›fl›yordu.”6

Özetle “bilinç bir sosyal olgudur. Bilinçd›fl› da bi-linç gibi sosyal bir olgudur ve ço¤u gerçek insani ey-lemlerin bilinçalt›ndan bilince ç›kmas›na izin verme-yen sosyal bir süzgeç taraf›ndan belirlenir. Bu sosyalsüzgeç dil, mant›k ve sosyal tabular› içerir. Bu bilinçyaklafl›m› deneysel olarak Marks’›n ‘sosyal varoluflbilinci belirler’ tan›m›n› do¤rular.”7

DDiippnnoottllaarr::1- Erich Fromm, “Taatsizlik Üzerine”, ‹stanbul: Yaprak Yay.,

1987, sf. 202- Erich Fromm, “Marx’›n ‹nsan Anlay›fl›”, ‹stanbul: Ar›tan,

1995, sf. 453- Age, 1995, sf. 634- Age, 1995, sf. 715- Erich Fromm, “‹taatsizlik Üzerine”, ‹stanbul: Yaprak Yay.,

1987, sf. 256- Erich Fromm, “Marx’›n ‹nsan Anlay›fl›”, ‹stanbul: Ar›tan,

1995, sf. 747- Erich Fromm, “‹taatsizlik Üzerine”, ‹stanbul: Yaprak Yay.,

1987, sf. 31

KKaayynnaakkllaarr::FROMM, Erich. “The Crisis of Psychoanalysis”, Penguin Boks,

1970.FROMM, Erich. Marx’›n ‹nsan Anlay›fl›, Bütün Eserleri: 4, Ar›-

tan, 1995. JUNG, Carl Gustav. “Analitik Psikolojinin Temel ‹lkeleri”, Cem

Psikoloji Yay., 1996.MARX, Karl. 1844 El Yazmalar›, Birikin Yay., 2008

“Marks, önce Spinoza’n›n dahasonralar› da Freud’un ileri sürdü¤ügibi, insanlar›n bilinçli olarak düflün-düklerini sand›klar› fleylerin, temel-de ‘yanl›fl’ bir inanc›n, yani toplum-daki genel ideolojinin ve bu yanl›fl-l›klar›n rasyonellefltirilmesinin birürünü olduklar›na inan›yordu. Bugörüfle göre insanlar, davran›fllar›n›nard›nda yatan ve onlar› bu davran›fl-lara iten as›l nedenleri görememek-te ya da bunun bilincine erifleme-mektedirler. Bu durumun nedeniniFreud, insan›n libido (cinsel) arzula-r›nda ararken; Marks bunu, insan›nbilincini belirli yerlere yönelten veböylece de onu birçok olgu ve tec-rübeleri kavramas›n› ve de bunlar›nfark›na varmas›n› önleyen toplumsalorganizasyon (örgütlenme) bütünüile aç›klamaya çal›fl›yordu.” 25

Page 28: Özgür Düşün Sayı 49

226

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49EKONOM‹

POL‹T‹K

Geçti¤imiz say›da; meta, kullan›m de¤eri, de¤iflim de¤eri (de¤er)ve de¤erin ölçüsü gibi kavramlar üzerinde durmufltuk. Bütün bunla-r›n salt birer tan›m›n› yapmaktan ziyade, üretim sürecinin hareketyasalar›n› anlayabilmek aç›s›ndan birer iliflki içerisinde anlam ka-zand›klar›n› düflünmeye devam edece¤iz. Ki biz bu kavramlar›n ta-n›m›n› yaparken asl›nda üretim süreçleri aç›s›ndan bir aç›klamayagiriflti¤imiz ölçüde gerçekten bir tan›m yapm›fl oluyoruz. Dolay›s›y-la, geçti¤imiz say›da yapm›fl oldu¤umuz uyar›y› yinelemekte faydavar: Ekonomi politi¤in ve özellikle Marx’›n tan›mlad›¤› kimi kavram-lar›n sürekli de¤iflen anlamlar› vard›r. Bu de¤iflim, üretim iliflkileri-nin de¤iflimiyle eflgüdüm halindedir. Analiz gücünü daha etkili k›la-cak bir tan›msal çerçevenin mevcut yap›y› aç›klama kabiliyeti degüçlü olmal› ki çabam›z daha anlaml› olabilsin. Üretim süreçlerininde¤iflen yap›s›n› aç›klamaktan uzak düflen bir analiz, kavramsal birfetifl karakter tafl›ma riski tafl›r. Dolay›s›yla, biz mümkün oldu¤uncagenel baz› s›n›rlar içerisinde kalarak kapitalist üretimin her aflama-s›nda görülebilen baz› yönlere de¤inmeye devam edece¤iz.

Onun biricik amac› kar et-menin, durup dinlenmeyen, bi-tip tükenmeyen sürecidir. Bu s›-n›rs›z zenginlik h›rs›, bu de¤iflim-de¤eri avc›l›¤› tutkusu, kapitalistile cimride ortak bir yand›r; nevar ki, cimri, ç›lg›n bir kapitalistoldu¤u halde, kapita-list ak›ll› bircimridir. Cimrinin, paras›n› do-lafl›mdan çekmek suretiyle so-nu gelmez de¤iflim-de¤eri birik-tirme amac›n›, ondan daha ak›l-l› ve kurnaz kapitalist, paray› tek-rar tekrar dolafl›ma sokmak su-retiyle gerçeklefltirir.1

”KKaarrll MMAARRXX

METANIN BASİT DOLAŞIMI

ve

SERMAYE OLARAK DOLAŞIMI

Page 29: Özgür Düşün Sayı 49

‹flçi s›n›f›n›n de¤iflen yap›s›, üretimin esneklefltiril-mesi, s›n›f mücadelesinin yeni ihtiyaçlar› gibi kimi tar-t›flmalar kuflkusuz ihtiyaç duyulan ve doyuma ulafl-mam›fl tart›flmalard›r. Bu konulardaki hakim söylemindogmalaflmas› ve tarihsel ba¤lam›ndan kopar›lmas› gi-bi yanl›fl bir e¤ilim söz konusu olabilirken, tersinden;s›n›f mücadelesinin imkans›zl›¤› ve devrimci örgüt mo-dellerinin toptan reddi gibi sa¤ tasfiyeci bir e¤ilim desöz konusudur. Bizim bu çal›flmadaki amac›m›z butart›flmalara girmek olmad›¤›ndan, genel baz› kavram-sal ve iliflkisel yap›lar anlat›lmaya devam edilecektir.Ancak okuyucu elefltirel bir bak›fl aç›s›n›n yarat›c› tar-t›flmalar›n› yapma olanaklar›n› yaratt›kça ve bununneticesinde daha güncel kimi tart›flmalar› irdelemeyegirifltikçe daha verimli sonuçlar ortaya ç›kacakt›r.

Bu çerçevede düflünüldü¤ünde, G.Lukacs,A.Gramsci, K.Korsch ve L.Althusser gibi düflünürlerinçal›flmalar› bafltan bir kabulle olmasa da üzerinde yo-¤unlukla düflünülmesi gereken tezler olarak de¤erlen-dirilmelidir. Bunlar her ne kadar do¤rudan ekonomipoliti¤e iliflkin olmasa da Marksizm’e ait metinler ol-du¤undan konumuzla iliflkilidirler. Geçmifle ait butart›flmalar dahi yeterince yap›lmadan, gelece¤e dairöngörülerde bulunmak ve buna uygun pozisyon al-mak mümkün de¤ildir.

***

Marx, Kapital’de, 16. yüzy›lda dünyay› saran tica-retin, sermayenin modern tarihinin bafllang›c› oldu¤u-nu söyler. Metalar›n dolafl›m›ndaki kullan›m de¤erle-rini de¤il de yaln›zca ekonomik biçimlerini hesabakatt›¤›m›zda, bu hareketin sonucunun para oldu¤unugörüyoruz. Bu ayn› zamanda sermayenin göründü¤üilk biçimdir.

Metalar› birbiriyle k›yaslarken para önemli bir be-lirleyen gibi görünür. Asl›nda bu gerçekli¤in çarp›k birgörüngüsüdür. As›l olan ise metada içkin olan insaneme¤inin her metada bulunmas›d›r ki ancak bu saye-de metalar ayn› ölçü ile ölçülebilmektedir. Metadakiemek-zaman›n›n miktar›n›n ortak bir eflde¤ere aktar›l-mas›yla, yani para ile ifade edilmesiyle metalardakiiçkin emek-zaman› para ile de¤er ölçüsü olarak ifade

edilmektedir.2 Biz flimdi paraya iliflkin ayr›nt›lara gir-meksizin para ve meta aras›ndaki dolafl›ma geçece¤iz.Bu dolafl›m› iki flekilde inceleyece¤iz. Birincisi, “meta-n›n basit dolafl›m›” olarak ifade etti¤imiz Meta-Para-Meta (M-P-M) dolafl›m›, ikincisi ise “paran›n sermayeolarak dolafl›m›” olarak ifade etti¤imiz Para-Meta-Pa-ra (P-M-P) dolafl›m›d›r.

Bu iki dolafl›m fleklinin aralar›ndaki fark önemli-dir. Birincisinde (M-P-M), yani metan›n basit dolafl›-m›nda, süreç meta ile bafllar ve yine meta ile sonlan›r.Bu hareket tarz›nda meta paraya dönüflmekte ve aka-binde para yine metaya dönüflmektedir. Yani amaç,sat›n almak için satmakt›r.

‹kincisinde ise (P-M-P), yani paran›n sermaye ola-rak dolafl›m›nda, süreç para ile bafllay›p yine para ilebiter. Bu hareket tarz›nda para metaya dönüflmekteve tekrar sat›larak paraya dönüflmektedir. Yani bura-daki amaç da, satmak için sat›n almakt›r.

Ancak, aradaki fark biçimsel bir farkl›l›ktan ibaretde¤ildir. Bu iki hareketin hedefleri aras›nda bariz birfark vard›r. M-P-M hareketinde gereksinmelerin karfl›-lanmas› için tüketim hedeflenmek-tedir. Amaç belli bir kulla-n›m de¤erini elde et-mektir ve ok u l l a n › mde¤eri ki-flinin birihtiyac›n›k a r fl › l a -m a y ayöne-

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Page 30: Özgür Düşün Sayı 49

4

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

liktir. Yani hareketin bafl›ndaki ve sonundaki kulla-n›m de¤erleri farkl› nitelikteki kullan›m de¤erleridir.Örne¤in kiflinin elindeki bu¤day› sat›p, elde etti¤i pa-ra ile pantolon sat›n almas› gibi. Bu hareket, pantolonal›m› ile sona erer. Benzer bir M-P-M hareketinin ay-n› kifli taraf›ndan yinelenmesinin bir önceki hareketlebir iliflkisi yoktur. Yeni bir ihtiyaç neticesinde baflkabir metan›n kullan›m de¤erinin sat›n al›nmas› gerçek-leflir vs.

M-P-M dolafl›m›n›n mant›kl› bir yap›s› vard›r. Kiflielindeki bir metay› süreç sonunda ihtiyaç duydu¤u birbaflka meta ile de¤ifltirmifl olur. Bu ifllem sonucundaiki metada da ayn› miktarda emek zaman› olabilir, ya-ni de¤erleri eflit olabilir. Ancak de¤erlerinin eflit olma-s› hareketi anlams›z k›lmaz. Çünkü meta dolafl›ma gi-rerken daha fazla de¤er elde etmek için de¤il, farkl› birkullan›m de¤eri elde etmek için girer. Kifliyi hareketegeçiren fley kar de¤il, ihtiyaçt›r.

P-M-P dolafl›m› ise esasta farkl› bir biçimde ifller.M-P-M dolafl›m›n›n her iki ucunda da farkl› niteliktemetalar›n olmas›na ra¤men, P-M-P dolafl›m›nda hare-ketin iki ucunda da ayn› nitelikte ekonomik biçimvard›r, para. Dolay›s›yla bu dolafl›m biçimi mant›ks›zgibi görünür. Para ile bafllayan dolafl›m yine para ilesonuçlan›yorsa nitelik olarak ayn› fleyi elimizde tut-mufl oluruz. Ancak bu dolafl›m› anlaml› k›lan fley, ha-reketin iki ucu aras›ndaki paran›n nicelik olarak art-

mas›d›r. Bafllang›çta ortaya konulan para, örne¤in 50TL olsun. 50 TL ile al›nan meta 60 TL ile sat›ld›¤›nda,dolafl›m›n bafllang›c› ve bitifli ayn› nitelikteki ekono-mik biçimle yani para ile olsa da, 10 TL gibi bir nicelfark oluflmaktad›r. Dolay›s›yla bu sürecin daha do¤ru

ifadesi P-M-P’ fleklinde ifade edilir.3

De¤erdeki bu art›fl (art›-de¤er) olmazsa söz konu-su dolafl›m anlams›z olur. Oysa de¤erin genifllemesizaten bafltan amaçlanm›flt›r. P-M-P’yi M-P-M’denay›ran önemli bir ayr›m da budur. Hareketin P’ olaraksona ermesi yeniden bir de¤erlenme sürecine girme-nin kalk›fl noktas›d›r. Yani para, Marx’›n deyifliyle,hareketini yeniden bafllatmak üzere sona erdirir. Pa-ran›n sermaye olarak dolafl›m›, de¤erin sürekli olarakbüyümesini sa¤lar ve bu, hareketin sürekli yinelen-mesiyle mümkündür. 50 TL ve 10 TL’lik P ve ΔP, 60TL’lik P ile yeni bir dolafl›m süreci bafllat›r. Her dola-n›m sermayenin genifllemesiyle sonlan›r ve yeni birdolan›ma bafllang›ç oluflturur. Çünkü amaç M-P-Mdolafl›m›nda oldu¤u gibi kullan›m de¤eri amaçlayanbir ihtiyaçtan de¤il, kar› amaçlayan bir art›-de¤er üre-timinden do¤ar. Dolay›s›yla “sermayenin hareketinin

s›n›r› yoktur.”4

28

Metalar› birbiriyle k›yaslarken para önemli bir belir-

leyen gibi görünür. Asl›nda bu gerçekli¤in çarp›k bir

görüngüsüdür. As›l olan ise metada içkin olan insan

eme¤inin her metada bulunmas›d›r ki ancak bu saye-

de metalar ayn› ölçü ile ölçülebilmektedir. Metadaki

emek-zaman›n›n miktar›n›n ortak bir eflde¤ere akta-

r›lmas›yla, yani para ile ifade edilmesiyle metalardaki

içkin emek-zaman› para ile de¤er ölçüsü olarak ifade

edilmektedir.

60 = 50 + 10 ya da P’= P + ΔP

Page 31: Özgür Düşün Sayı 49

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

AArrtt››--ddee¤¤eerr nneerreeddeenn ggeelliirr??

P-M-P dolafl›m› sonras›nda elde edilen fazlal›¤›n,yani art›-de¤erin yarat›c›s›n›n ticaret oldu¤u san›lsada bu do¤ru de¤ildir. Ticaret esnas›nda eflde¤erlerinde¤iflimi söz konusudur. Üreticilerin elde ettikleri ar-t›-de¤erin kayna¤›n›, tüketicilerin metaya de¤erininüzerinde para ödedikleri fleklindeki aç›klama bizi biraçmaza do¤ru götürür. Farz edelim ki üreticiler meta-lar› de¤erlerinin %10 üzerinde sat›yor olsunlar. Ancakbir sat›c› ilelebet sat›c› de¤ildir, olamaz. O ayn› za-manda bir al›c›d›r da. Yani, al›m yaparken metalarade¤erlerinin %10 fazlas›n› ödemifl olur. ‹lelebet al›c›olan ve ilelebet sat›c› olan bir toplumsal s›n›f olmad›-¤›na göre, bu düflünce flekliyle bir yere varmak ola-naks›zd›r. “Meta sahibinin, üretici ad› alt›nda, bunla-r› de¤erlerinin üzerinde satmas› ve tüketici ad› alt›ndabunlar için de¤erlerinden fazla para ödemesi olay›, bi-zi bir ad›m bile ileriye götürmez.”5 Sat›c› olarak kaza-n›lan›n al›c› olarak harcanmas›n›n k›s›r bir döngü ya-ratt›¤› ortadad›r. Dolay›s›yla art›-de¤er yarat›lma süre-cinin ticaretle aç›klanmas›, yani metalar›n de¤erininüzerinde bir fiyatla sat›lmas› ile aç›klanmas› olanak-s›zd›r. Eflde¤erlerin de¤ifliminin olmad›¤› anlarda da-hi, dolafl›m ve metalar›n de¤iflimi de¤er yaratmaz. Ol-sa olsa var olan toplam de¤erin karfl›l›kl› ellerdeki da-¤›l›m› de¤iflmifl olur. Bundan dolay›d›r ki Marx, mo-dern toplumun ekonomik yap›s›n› incelerken tüccarve tefeci sermayesini inceleme d›fl› b›rak›r.6

Art›-de¤erin dolafl›mdan yarat›lmad›¤›n›, ancakonunla beraber yürüyen bir süreçten yarat›ld›¤›n› söy-leyebiliriz. Bu noktada üretim aflamas› öne ç›k›yor.Sermayenin birikim süreci dolafl›m› gerektirdi¤i gibi,

bir aya¤› da dolafl›m›n d›fl›ndad›r. Karfl›l›kl› bir ba¤›m-l›l›k vard›r. Bu ba¤›ml›l›k iliflkisinin göbe¤inde yeralan ve deveye atlat›lacak hendek probleminin kritikkavram› emek gücüdür. Emek gücü de t›pk› di¤er me-talar gibi kapitalist taraf›ndan sat›n al›nan bir metakonumundad›r. Ancak bir farkla, emek gücünün tüke-timi de¤er yaratmaktad›r.7 Kapitalist, de¤er yaratacakbir metay› piyasada bulma flans›na sahip olmal›d›r vebu flansa sahiptir. “Ücretli köleler”, piyasada eme¤in-den baflka satacak hiçbir fleyi olmayan proleterler, ka-pitalistin aray›p da bulmakta zorlanmad›¤› ve art›-de-¤er yaratacak emek-gücünün sahibidirler.

Peki ama emek-gücünden de¤er s›zd›ran iliflki na-s›l iflliyor? Art›-de¤er nas›l oluyor da yaln›zca emekgücünden do¤uyor? Emek-gücü nas›l bir metad›r? Bu-na önümüzdeki say›da devam edece¤iz.

D‹PNOTLAR1- Karl Marx, Kapital, C.1, Ankara: Sol Yay›nlar›, 2004, s. 156.2- A.g.e., s. 103.3- A.g.e., s. 154.4- A.g.e., s. 155.5- A.g.e., s. 165.6- A.g.e., s. 166.7- Ömür Sezgin, Marx, Kapital ve diyalektik materyalizm, Anka-

ra: Verso Yay›nc›l›k, 1989, s. 52.

Emek gücü de t›pk› di¤er meta-lar gibi kapitalist taraf›ndan sat›nal›nan bir meta konumundad›r. An-cak bir farkla, emek gücünün tüke-timi de¤er yaratmaktad›r. Kapita-list, de¤er yaratacak bir metay› piya-sada bulma flans›na sahip olmal›d›rve bu flansa sahiptir. “Ücretli köle-ler”, piyasada eme¤inden baflka sa-tacak hiçbir fleyi olmayan proleter-ler, kapitalistin aray›p da bulmaktazorlanmad›¤› ve art›-de¤er yarata-cak emek-gücünün sahibidirler.

29

Page 32: Özgür Düşün Sayı 49

Tarihte de¤iflim motoru iki ak›m üzerinden cereyan et-mifltir. Bir tanesi devirme olup, bütünlüklü de¤iflime tabitutulan radikal bir dayatmad›r. Bu bir devlet ayg›t›n›n üre-tim iliflkilerinin baflka bir devlet ayg›t›n›n üretim iliflkilerinedönüflmesine tekabül eder. Bir di¤eri ise reorganize diye ta-n›mlan›p, mevcut muhtevaya dokunmaks›z›n, ya da ufaktörpülemelerle biçimsel de¤ifliklik yapmak demektir. Öz ay-n› ya da dönemsel olarak ayn›ya yak›n kal›r. Form yani bi-çim, reformla yani tekrar biçimlendirmeyle sürece cevapolarak üretilmek istenilir ve bu zihniyet ikinci ak›m›n hiz-metkarl›¤›na giriflir.

Yaklafl›k bir y›ld›r çeflitli kesimlerce parlat›lan “yeni solparti giriflimi”, çal›flmalar›n› tamamlayarak, bahsini yapt›¤›-m›z ikinci ak›m› güçlendirme ere¤iyle, Eflitlik ve Demokra-si Partisi(EDP) olarak kendisini deklare etti.

Hat›rlanaca¤› gibi yeni sol parti tart›flmalar› Ahmet ‹n-sel, Mithat Sancar, Fuat Keyman, Erol Kat›rc›o¤lu gibi libe-rallerin; Ufuk Uras gibi “özgürlükçü solcular›n”; 10 Aral›kHareketi‘nin (Burhan fienatalar, ‹brahim Kabo¤lu, D‹SKGenel Baflkan› Süleyman Çelebi), SHP’nin ve kimi Alevi ku-

rumlar›n›n temsilcilerinin kat›l›m›yla gündeme tafl›nm›flt›.

SHP’nin Mart 2010’da gerçeklefltirdi¤i 3. Ola¤anüstü

Kongresi'nde EDP’ye kat›l›m karar› almas›yla birlikte “yeni

sol parti” çal›flmalar›n› h›zland›rma karar› ald›.

EDP genel baflkan› Ziya Halis EDP’nin hedefleri hak-

k›nda flunlar› söylüyor: “EDP olarak bar›fl›n ve kardeflli¤in

tesis edildi¤i, üreten ve bölüflen bir Türkiye hayal ediyoruz

ve böyle bir Türkiye'yi infla edece¤iz. ‘Herkes için insanca

bir yaflam’ temel felsefemiz olacakt›r.”

Halis baflka bir aç›klamas›nda ise "EDP’nin tüm siyasi

partilerden farkl› olarak özgürlükleri ve demokrasiyi her

durumda savunan bir parti oldu¤unu, Türkiye'nin demok-

ratikleflmesinin önündeki en önemli engelin 12 Eylül Ana-

yasas› oldu¤unu, bu ‘darbe Anayasas›n›n’ yürürlükten kal-

d›r›larak genifl kat›l›ml›, sivil ve demokratik bir anayasa ya-

p›lmas›n›, 12 Eylül darbesini yapanlar›n mutlaka yarg›lan-

mas› gerekti¤ini” ifade ediyor ve "Darbeci generalleri ancak

biz yarg›lar›z. Bu iradeye de sahibiz" diyor.

EDP’nin niteli¤ine ve söylediklerine dair fikirlerimizi30

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

Yen� Olmayan “Sol” Part�

tartışmaları ve taraf gazetes�’n�n

güzellemeler� üzer�ne

Page 33: Özgür Düşün Sayı 49

31

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

ifade etmeden önce haf›zalar›m›z› biraz daha tazeleye-rek devam edelim.

Yeni sol parti çal›flmalar›na kat›lan Alevi Bektafli Fe-derasyonu(ABF) Genel Baflkan› Ali Balk›z çal›flmalaraneden kat›ld›klar›n› flöyle aç›klam›flt›: “Son yerel seçim-lerden (Mart 2009) iki hafta sonra seçim sonuçlar›n›,Alevilerin rolünü ve taleplerini de¤erlendiren bir dekla-rasyon yay›mlad›k. Orada dedik ki ‘Bu parlamentodanbize umut yok. Oysa bizim sorunlar›m›z siyasi sorunlar-d›r, siyaset çözecektir ve mecliste çözülecektir.’ Bunudeyip, tüm Türkiye'deki Alevileri ve sosyal demokratla-r› bu tespitimizi tart›flmaya davet ettik. O gün bugündürde tart›fl›yoruz.”

Devamla: “Son derece inançl›y›z. Temiziz. Halkagüveniyoruz. Halk›n içindeyiz. Halk›n dilini, s›k›nt›lar›-n›, beklentilerini biliyoruz. Dürüstüz. Onlara yalan söy-lemeyece¤iz. Biz onlara ç›k›fl yollar›n› gösterece¤iz” de-meyi ihmal etmemiflti.

Ahmet ‹nsel ise “s›n›f temelli söylemleri b›rakmaklaz›m” nasihat› eflli¤inde "Biz eski solcular, bugünün de-¤iflimini umursamad›k, devrimi bekledik. Reformlar›nönemini görmezden geldik. Ama bu bir hatayd›. De¤i-flim sürekliliktir. ‹ktidar olmay› beklemeden dünyay› de-¤ifltirebiliriz" diyerek gençleri yeni sol partiye kat›lmayaça¤›rm›flt›.

Ufuk Uras ise "Devrimciler ve reformcular›n birliktemücadele edebilece¤ine inan›yorum. Hatta reformlar›nbazen en büyük devrimler oldu¤una inan›yorum" diye-rek gençlerin devrimci dinamiklerini yeni sol partide ko-ruyabileceklerini savunmufltu.

Yeni sol parti tart›flmalar› birçok kesim gibi Taraf ga-zetesi arac›l›¤›yla da parlat›lm›fl ve halk›m›za “büyük birumut” olarak sunulmufltu.

Peki neden?

Emperyalistlerin ve yerli uflaklar›n›n emek hareket-lerine dönük kapsaml› sald›r›lar›; ezilen ulus, milliyet veinançlar üzerindeki bask›lar›n süreklili¤i, birbirini takipeden aç›l›m aldatmacalar› ve Taraf Gazetesi’nin niteli¤idüflünüldü¤ünde, yeni sol partinin bu kadar parlat›lma-s› ve gündemde tutulmas› manidard›r.

Zira devlet kendi “Alevisini”, “Çingenesini”, “Kür-dünü” yaratma hedefiyle hareket ederken kendi “solu-nu” güçlendirmeyi de ihmal etmemektedir.

Aç›l›m aldatmacalar›yla Alevilerin, Çingenelerin,Kürtlerin…bütün ezilen kesimlerin tarihleri çarp›t›lmak-ta ve devletin mührünü tafl›yan yeni bir tarih yaz›lmak-tad›r.

Özellikle 1980 sonras› dönem, ülke tarihini bilme-

yen, ait oldu¤u s›n›f›n, kimlik ve inanç grubunun tarihi-ne yabanc›, apolitik bir kufla¤›n yetifltirilmesi dönemi-dir. Neo-liberal politikalar eflli¤inde desteklenen bu yö-nelimin hakim s›n›flar yarar›na önemli baflar›lar elde et-ti¤ini söyleyebiliriz.

Ezilenler, yüzy›llard›r bu topraklarda neler yaflad›k-lar›n› unuttuklar› için bugün düflmanlar›n›n “tatl› dili-ne” aldanmaktad›rlar. Oysa bu topraklar yüzy›llard›rtatl› dille aldat›larak can›na k›y›lanlara, yurdundan sü-rülenlere, afla¤›lananlara tan›k olmaktad›r. Bugün dedurum farkl› de¤ildir.

Hakim s›n›flar sömürü ve zulüm düzenlerini sinsisald›r›larla sürdürmektedirler. Ve ezilenleri, “fark›l›klarasayg›”, “bar›fl”, “kardefllik”, “demokrasi”, “insan hakla-r›”, “özgürlük”, “adalet”, “kalk›nma” söylemleri eflli¤in-

...devlet kendi “Alevisini”,“Çingenesini”, “Kürdünü” yaratmahedefiyle hareket ederken kendi“solunu” güçlendirmeyi de ihmaletmemektedir Aç›l›m aldat-macalar›yla Alevilerin,Çingenelerin, Kürtlerin… bütünezilen kesimlerin tarihleriçarp›t›lmakta ve devletin mührünütafl›yan yeni bir tarih yaz›lmaktad›r.

Page 34: Özgür Düşün Sayı 49

de kapsaml› sald›r›lar›n oda¤› haline getirmektedirler.Kulaklara hofl gelen bu söylemlerin ard›nda sömürü-nün, iflsizli¤in, yoksullu¤un ve geleceksizli¤in renginiverdi¤i gerçekler durmaktad›r.

Bu gerçekler fabrikalarda, tarlalarda, okullarda,mahallelerde karfl›laflt›¤›m›z sorunlar›n ta kendisidir.Bu gerçekler milyonlarca iflsizimizin, on binlerce üni-versite ve lise mezunu iflsizimizin, topra¤›n› ekemezhale getirilen köylümüzün, horlanan Çingenemizin,yok say›lan Kürdümüzün, inkar edilen Alevimizin,“töre ve namus” cinayetlerine kurban giden binlercekad›n›m›z›n, cinnet geçirerek kendisine ve çevresinezarar verenlerimizin… yani her birimizin hayatlar›nayans›yan dolays›z gerçeklerdir. Bu gerçekler sömürüve zulüm düzeninin topraklar›m›zdaki yüzlerce y›ll›ktarihi gerçeklerinin sonuçlar›d›r.

Hal buyken; liberaller, sat›l›k kalemflorlar, sar› sen-dikac›lar ve kiflisel ç›kar peflinde koflanlar “çözümü”,döne dolafla emperyalizmin damgas›n› tafl›yan “yeni-

den yap›land›rma” sürecinin nimetlerinde aramaktad›r-lar. Bu kesimler, ezilenlerin yabanc›s› olmad›¤› eski birna¤meyi söylemektedir: Yeni Sol Parti!

Evet, biz bu na¤meyi Mustafa Suphi sonras›n›nTKP’sinden hat›rl›yoruz. Bir ara T‹P’le birlikte tekrar ku-laklar›m›za çal›nm›flt›. Sonra koca bir 1970’lerden,80’lerden ve 90’lardan geçerek bu günlere, EDP’ye,uzanm›flt›.

Bugün EDP’ye belli farkl›l›klar›yla, ÖDP, EMEP,SDP, SP, TKP, Halkevleri ve benzer dost güçlerden olu-flan daha güçlü bir koro efllik etmektedir. Biliyoruz ki ül-kemiz hakim s›n›flar›, düzenlerinin s›n›rlar› içerisinde“solculuk”, “devrimcilik” icra eden zarars›z “muhalefe-te” de ihtiyaç duymaktad›r. Dünyaya karfl› böylesi birgörünüm “kat›l›mc› demokrasi” için ne güzel bir örnekde¤il mi?

Biz EDP ile ad›n› and›¤›m›z dost güçleri ayn› kefeyekoymuyoruz. Yukar›da isimlerini aç›k bir flekilde and›¤›-

m›z dostlar›m›z demokratik, ile-rici muhteva tafl›maktad›rlar.Dolay›s›yla bizler bu dostlar›-m›zla belirli gündemler eksenin-de birlikte hareket ediyoruz fa-kat düzenin s›n›rlar›n› aflmayanpratikleri ile mücadele etmeyide görev say›yoruz.

EEDDPP iillee tteekkrraarr eeddiilleenn nnaa¤¤mmeenneeddiirr??

O na¤me, sömürü ve zulümdüzenini kutsayan, halk›m›z›nhakl› taleplerini sistem içerisinehapseden, halk›n gerçek iktida-r›n› ve devrim mücadelesiniönemsizlefltiren, s›n›f iflbirlikçisi,parlamentarist, mevcut düzen

içerisinde bar›fl içinde yaflamay› sal›k veren, esasenezenlerin “solu” olan bir na¤medir. EDP bu özellikleritafl›d›¤› için sömürü ve zulüm düzeni taraf›ndan parla-t›lmay› hak etmektedir.

EDP savunduklar›yla ve pratikleriyle halk saflar›n-da de¤il sömürü ve zulüm düzeninin saflar›nda oldu¤u-nu göstermifltir.

FFaaflfliizzmmiinn YYeennii BBiirr TTeezzaahhüürrüü:: TTAARRAAFF

Her ne kadar say›n ‹nsel ve Keyman EDP ile yolla-r›n› ay›rm›flsa da, kendileriyle ayn› karakterde olan pekde¤erli Taraf Gazetesi’nin “solcu ve birikimli” yazarlar›,EDP’nin kuruluflundan önce oldu¤u gibi bugün de “ye-ni sol partiye” ak›l vermekten geri durmamaktad›r. 32

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

Taraf’›n nadide yazarlar› “s›n›fmücadelesi”, “örgütlü mücade-le”, “ezilenlerin iktidar›”, “emekmücadelesi” gibi kavramlardanve bir bütün olarak ezilen mil-yonlar›n devrim mücadelesin-

den son derece rahats›z olmak-tad›rlar. Kendi deyimleriyle “bumodas› geçmifl söylemlerden”

mideleri kalkmaktad›r!

Page 35: Özgür Düşün Sayı 49

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Taraf Gazetesi ve EDP’yi ayn› çizgide buluflturannedenleri anlamak için baz› bafll›klar› açarak devamedelim.

Taraf Gazetesi, hakim s›n›flar›n önemli ideolojik sal-d›r› araçlar›ndan bir tanesi olarak üzerine düflen sorum-luklar› yerine getirmektedir. Öyle ki Taraf, “orduya kafatutan”, “cesur bir sol” olarak alg›lat›lm›flt›r. Bu alg›n›nkuvvetlendirilmesinde Taraf’›n son y›llardaki prati¤i be-lirleyici olmufltur.

Taraf’›n, “sol”cu, “anti”-ergenekoncu, “anti”-ordu-cu, “anti”-faflist oldu¤u ve dahas› “anti”-faflist oldu¤unagöre devrimci oldu¤u söylemleri son y›llarda özellikledemokratik, ilerici saflardaki tart›flmalarda kendisinis›kça göstermektedir.

Yaflan›lan sözlü tart›flmalarda birden fazla kavramkargaflas›n›n yafland›¤›n› hemen belirtelim. Bahsi geçenkavramlarda netlik kazan›lmadan, tart›flmay› sa¤l›kl›yürütemeyece¤imiz ortadad›r. Bundan dolay› ilk öncedevrimci literatüre bafl vurmak en do¤rusu olacakt›r.

Faflizm olgusu, bizimkisi gibi yar›-sömürge yar›-feo-dal ülkelerde ‘finas kapitalin en gerici, en ba¤naz kana-d›n›n hakimiyeti’ olarak de¤erlendirmek, zorlama birteori olaman›n ötesinde baflka bir fleye varmaz. Somutkoflullar›n somut tahlili olan Marksizm’in geliflim dina-mi¤ini ustaca kullanan KAYPAKKAYA faflizmin ülke-mizdeki karekterini flöyle özetlemektedir; ‘Faflizm, her-hangi bir emperyalist ülkede oldu¤u gibi tekelci burju-vazinin diktatörlü¤ü de¤ildir. Türkiye’de ve Türkiye gibiyar›-sömürge yar›-feodal ülkelerde faflizm, kompradorbüyük burjuvazinin ve toprak a¤alar›n›n diktatörlü¤ü-dür.’ Cevap oldukça nettir. Bu hakim s›n›flar›n diktatör-lü¤üdür. Bir s›n›f içerisindeki herhagi bir taraf›n dikta-törlü¤ü de¤il! Emperyalizme ba¤›ml›l›k ve zay›f iktisaditemel üzerinden flekillenen devlet biçimidir.

Hakim s›n›flar içerisindeki dalaflta, kliklerin birbirle-rini faflist olmakla itham etmeleri, komediden öte birfleyifade etmez, faflist yüzlerini gizlemez. Faflizm, emperya-lizm önderli¤inde, ülkemizdeki uflak hakim s›n›flar›n›nortak dikatatörlü¤üdür. Ülke gerçekli¤inde tekelci malisermaye arayanlar, faflizme karfl› mücadeleyi de sadecebir kli¤e karfl› mücadele olarak ele alman›n ötesine ge-çemedikleri için, do¤al olarak faflizme karfl› mücadeleyi,ergenekon-antiergenekon düellosu çerçevesinde elealacaklard›r. Bu tutum, gerici s›n›flar›n flu ya da bu ke-siminin “muhalefet” penceresinden burjuva üretim ilifl-kilerinin terkrardan flekillenifl de¤irmenine su tafl›mak-tan baflka bir fleye yaramayacakt›r.

Bu yal›n gerçe¤i bir kenara b›raksak dahi, bir bafl›na

“anti-faflist” olmak devrimci olmak için yeterli de¤ildir.Bu iddia sahipleri, devrimci cenahta ideolojik mücade-lenin haylice zay›flad›¤›n› apaç›k göstermektedir. Dev-rimci olman›n yegane koflulu anti-faflist olmaksa, Avru-pa kara parças›nda milyonlarca “yoldafla” sahip oldu-¤umuzu rahatl›kla söyleyebiliriz. Çünkü Avrupa’dakifaflizm denemeleri sonras› milyonlarca insan, burjuvazi-nin “faflizm” maskelisine “hay›r” demektedir.

Bizimkisi gibi ülkelerde demokrat olabilmenin dahianti-faflist, anti-emperyalist, anti-feodal olmaktan geçti¤i-ni unutan dostlar›m›z; emperyalizme, onun uflak s›n›fla-r›na dokunmaks›z›n orduya karfl› yap›lan “keskin” eleflti-rileri, “DEVR‹M” niteli¤inde de¤erlendirmektedirler.

“Sol” iddial› Taraf Gazetesi’nin “sol”cu oldu¤unuhemen söyleyelim. Tarihe not düflülsün. Taraf gazetesi“sol”dur. Ama emperyalist sol! Co¤rafyam›zdaki, em-peryalist yeni dayatman›n ezilen y›¤›nlar içinde sibop

rolü oynamas› için, egemen s›n›flar›n hizmektarl›¤›ndaolan bir “sol”dur. Mevcut ekonomik hiyerarfliye, sa¤ ye-rine “sol”dan ekonomizimdir. Yani Taraf “emperyalizmy›k›lmaz, devlet güçlü, ordu y›lmaz, tek de¤iflim buralar-dan gerçekleflir” diyen, göbekten ba¤›ml› bir “sol” gele-ne¤i temsil etmektedir.

Bir baflka tart›flma noktas› ise, Taraf Gazetesi’nin or-du alehtarl›¤›d›r. Madem ki faflizmin TC’deki yüzü or-dudur (ki bu yaklafl›m tamamen parçac›d›r), orduyu ‘fa-flizan uygulamalarda bulunuyor’, ‘Baflbu¤ Hitler’e ben-ziyor’ beyanlar› Taraf’› anti-faflist yapmaktad›r. Bu me-kanik bak›fl aç›s› Erdo¤an’› da niyetten ba¤›ms›z “anti-faflist” ilan etti¤inin bilincinde de¤ildir. Zira Erdo¤an’›nOnur Öymen’le Dersim Katliam’› üzerinden yaklafl›m›-na hepimiz tan›k olduk.

Peki salt beyanlar yeterli midir? Bizce hay›r. Gerçek-ler flu ya da bu s›n›fa ait de¤ildir. Toplumsal metafor 33

Page 36: Özgür Düşün Sayı 49

olarak tarihin parças›d›rlar. Ama her s›n›f kendi meto-dolojisiyle bu gerçekleri kullanma u¤rafl›na girer. Prole-tarya somut olgular› diyalektik ve tarihsel yöntem yo-luyla uygulayarak, s›n›fs›z, sömürüsüz, s›n›rs›z bir dün-yaya do¤ru yol al›r. Burjuvazi ve di¤er gerici s›n›flar ise,somut olgular› ya reddeder ya da pragmatist üslupla,kendi iktidarlar›n›n kal›c›l›¤› ve süreklili¤ine yedeklerler.Dostlar›m›z›n söyledi¤i Taraf Gazetesi’nin “anti”-ordu-culu¤u ve dolay›s›yla “anti”-faflistli¤i gerçeklerin ‘hangiyöntem dahilinde izlendi¤i’ sorusu netlefltirildi¤i taktir-de yerine oturacakt›r. Bir halk de¤ifliyle ‘par›ldayan her-fley alt›n de¤ildir’ sözü, bu tart›flmada tam da yerini bul-maktad›r.

Hakim s›n›flar›n kendi içerisinde bulunduklar› çat›fl-mal› durum itibariyle, muhalefet olan kanad›n iktidarageçmesi ya da iktidara geçtikten sonra onu sa¤lamlaflt›-rabilmesi için, ezilen s›n›flar›n güvenini kazanmalar› ka-ç›n›lmazd›r. TC’nin tekrardan, direk olarak emperya-lizm taraf›ndan yap›land›r›ld›¤› bu süreçte, reformucu

burjuvazinin bahsi geçen “muhalefet” kli¤inin saflar›n-da bulunmas› için bir dizi uygulamalara giriflilebilir. Buflekliyle, reorganize konseptine ayak uyduramayan eskiiktidar kli¤i yaln›zlaflt›r›larak, proje en genifl kitlelerinkabulüne daha rahat sunulabilecektir.

Tarihimiz bu tür örneklerle doludur. Bu örneklerdenen barizi 27 May›s Anayasas›’d›r. 27 May›s Anayasa-s›’yla iktidar›n bir kilikten di¤erine geçmesi için reform-cu burjuvazinin ve ezilen emekçilerin deste¤i al›nm›flama faflizmin s›n›f karekteri de¤iflmemifl bilhakis fliddet-lenmifltir.

Özcesi faflizmin “yeni” bir tezahürü olarak Taraf,esas olarak egemen s›n›flar›n kald›raç katar›nda yer al-

maktad›r. Taraf’›n “solculu¤u”, “demokratl›¤›” ve “ordukarfl›tl›¤›” bu niteli¤inden ileri gelmektedir. Ötesindesürdürülen tart›flmalar s›n›flar mücadelesinden ve ülke-miz devrimci hareketinin mücadele tarihinden bir fleyanlamamak demektir.

Öyle ki Taraf’›n nadide yazarlar› “s›n›f mücadelesi”,“örgütlü mücadele”, “ezilenlerin iktidar›”, “emek müca-delesi” gibi kavramlardan ve bir bütün olarak ezilenmilyonlar›n devrim mücadelesinden son derece rahat-s›z olmaktad›rlar. Kendi deyimleriyle “bu modas› geç-mifl söylemlerden” mideleri kalkmaktad›r!

Halil Berkay, Nabi Ya¤c›, Mithat Sancar, Ahmet Al-tan, Yasemin Çongar ve di¤erleri… Büyük bir koro ha-linde ayn› na¤meyi seslendirmektedir. Hemen hergündevrime ve ezilenlerin örgütlü mücadelesine olan kinle-rini kusmakta ve patronlar›n›n bahfletti¤i köflelerindeezilenlerin bilinçlerini buland›rmaya yönelen kapsaml›bir çarp›tma kampanyas› yürütmektedirler.

Taraf’›n “parlak” delikanl›s›, “solaç›k” Melik Alt›nokda di¤er mesai arkadafllar› gibi patronlar›na lay›k olma-ya çal›flmaktad›r. S›n›flar›n birbirinden üstün olmad›¤›-n› savunan çok de¤erli köfle yazar›m›z, “insan›n insanoldu¤u için de¤er gördü¤ü bir ülke yaratal›m, mutlu,mesut geçinip gidelim” diyor.

Alt›nok’un EDP ile ilgili görüfllerine yer vererek ko-numuza “yeni sol parti” ve Taraf’›n niteli¤i eksenindedevam edelim.

Alt›nok, flöyle buyuruyor: “Partileflme sürecini ba-fl›ndan beri yak›ndan izliyorum. Bugüne de¤in, girifli-min öznesi olmasam da bir sol seçmen olarak yeni solpartiye partililerden daha çok ihtiyac›m oldu¤u için, gö-züme çarpan aksakl›klarda ketum davrand›m. Ama ar-t›k ifl ciddiye bindi ve konuflaca¤›z. Zira bu ve benzerigiriflimler, genç bir müteflebbisin eksisinin de art›s›n›nda kendi hanesine yaz›ld›¤› serüvenlerden de¤il; herkredi tüm solun umudunun, heyecan›n›n ortak hesa-b›ndan kullan›l›yor.”

Kendisini halk saflar›nda göstermeye gayret edenTaraf ve de¤erli yazarlar›, bu gayretkeflliklerini her f›r-satta “sol” söylemlerle d›fla vurmaktad›rlar. Say›n Alt›-nok, EDP’ye Kemalizm ve inanç meselesi gibi bir dizikonuyla ilgi nasihatte bulunduktan sonra “… her ke-simden Türkiyelinin y›llard›r özlemini çekti¤i de¤iflimrüzgâr›na direnmeyen, flimdiki siyasal iktidara dahafazla özgürlük talebiyle muhalefet eden böylesine birparti, solun makûs talihini de gerçekten de¤ifltirmeyeaday olabilir” diyor.

Ve derken parlak delikanl›n›n kan› cofluyor ve sert34

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

Page 37: Özgür Düşün Sayı 49

36

2010-49

Kuruluflumuzun iki üyesi Nisan 2006'daki 2. Enternasyonel YolEkibi'nde bulunmufltu fakat bu son ziyaretlerinde Nepal'in o za-manlarda oldu¤undan daha farkl› bir ülke görünümü sergiledi¤inisöylemek do¤ru olacakt›r. Art›k yeralt›ndan ç›kan ve Halk Sava-fl›'na ara veren Nepal Birleflik Komünist Partisi (Maoist), flimdi ofis-ler açm›fl bulunuyor ve ülkenin her köyünde yasal olarak faaliyetyürütüyor.2008'de y›k›lan monarfli flimdi geçmiflin bir kal›nt›s› durumunda veMaoistler 9 ay boyunca hükümetin bafl›n› çektikten sonra flimdi deüçüncü bir 'Jana Andolan' - Halk Ayaklanmas› yaratma hedefiylemevcut hükümete karfl› kitlesel bir muhalif halk hareketine öncü-lük ediyorlar.Fakat 2006’dakine benzer flekilde, parti liderleri ve destekçileri biziNepal'de konuk etmeye, ihtiyaçlar›m›z› karfl›lamaya ve durum hak-k›nda uzun uzun bizimle sohbet etmeye hevesliydiler. Kocamangülücükleri, s›cak el s›kmalar› ve lal salam (k›z›l selam) ile süreklihavaya kalkan s›k›lm›fl yumruklar› eflli¤inde 1 ayl›k ziyaretimizdepek çok fley görebildik. Kathmandu'nun yan› s›ra, orta bat›daki Rol-pa, Dang ve Banke bölgelerine, uzak bat›daki Kailali'ye ve do¤uda-ki Dolakha'ya seyahat ettik. NBKP(M)'nin lider ve kadrolar›yla,

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

Nepal Z�yaret� Raporu

(WPRM İng�ltere & İrlanda)

Dünya Halklarının D�ren�ş Hareket� (İng�ltere)

Page 38: Özgür Düşün Sayı 49

88

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

bir “ihtarname” veriyor: “Yeni bin y›la as›rl›k uykusun-dan uyan›p giren dünyan›n tüm ezilenleri gibi ‘yeni güçiliflkileri üretmeyecek bir toplumsall›¤› amaçlayan yenisoldan’ yanay›z. Gözümüzü karartt›k, say›m›z h›zla ar-t›yor. Sand›kta da sokakta da gözümüzü bile k›rpmay›zhaberiniz ola.”

Alt›nok, “AKP’nin ve mevcut sömürü düzeninin, de-¤iflim rüzgarlar›na direnmedi¤i bu koflullar alt›nda” ezi-lenlerin haklar›n› elde edebilece¤ini ve sistem içerisindemutlu olabilece¤i sal›k vermektedir. Bu ana fikir Tarafyazarlar›n›n köflelerinden her gün dillendirilmektedir.Say›n Alt›nok, EDP’ye “sak›n ezilenlerin örgütlü müca-delesinden bahsetme yoksa bizleri var eden ç›karlartehlikeye girer” demektedir.

Alt›nok’un savundu¤u sömürü ve zulüm düzenininç›karlar›, gözlerini o kadar karartm›fl ki köflesinden “ya-flas›n partisiz gençler” slogan› atarak uzunca yapaca¤›-m›z al›nt›s›nda flöyle diyor: “… Derdimiz, dini, ›rk›, s›n›-f› ne olursa olsun tüm insanlar de¤il de, sadece ‘o bü-yük flölene’ kat›lmaya lay›k buldu¤umuz yoldafllar›m›zolsayd› iflimiz kolay olurdu elbette. Alt› üstü bir tabela-ya ve biraz müride bakan partilerimizin 1000 tanesi onliraya mal olan kartvizitlerinden da¤›t›verirdik bol kese-den. Ama hücrelerimize kadar sirayet edip, muhalefetetti¤imizi san›rken de¤irmenine su tafl›d›¤›m›z bu afla¤›-l›k düzenin, bafl›-sonu, sa¤›-solu öngörülen toplumsaliliflki pratiklerimizle beslendi¤ini, güçlendi¤ini, sömür-dü¤ünü ve öldürdü¤ünü görüyoruz art›k.

… Bu yüzden, sorgusuz sualsiz yüceltilen o temsili-yet parodisinde piyon olmay›z. Önünde el pençe divanduraca¤›m›z gençlik kollar› baflkan›, il baflkan›, genelbaflkan›m›z olmad›¤› için yeni kurulan sol partiye deAKP’ye de fluna da buna da ihtarname çeker, ‘Ad›n›za,tarihinize, simgelerinize de¤il, iflinize bakar›z ve ona gö-re sizi ya ihya ya da rezil ederiz’ deriz.

… ‹flte say›m›z art›yor dedi¤im kitle, birbiriyle otori-ter ve hiyerarflik iliflkisi olmayan böylesine hürlerdenoluflur. Aram›zda, 12 Mart’›n y›ldönümünde Denizlerikatleden darbecilere lanet okuyan twitter mesaj›n› yal-n›z benim gibi bir solcuyla de¤il, arkadafllar›yla da pay-laflan Müslümanlar da vard›r, türbanl› okul arkadafl›n›nyüzüne duvar olan üniversite kap›s›n› yumruklayanateist solcular da. Söyleyin, bundan âlâ devrim miolur?”

Alt›nok anlafl›lan kendisi d›fl›nda herkesi “aptal” ye-rine koyuyor. Asl›na bak›l›rsa kendisi ve kendisiyle ay-n› “ayarda” olanlar, “yüksek bilgileri ve zekalar›yla”övünerek her konuyla ilgili s›n›rs›z söz söyleme hakk›n›kendisinde bulanlar, hayat›n gerçekleri karfl›s›nda sö-

mürü ve zulüm düzeninin “e¤lenceli” hizmetkarlar› ol-man›n ötesinde bir mana tafl›m›yorlar.

“Parlak delikanl›” mesai arkadafl› olan a¤abeyleri gi-bi, devrim davas›n› ve devrimci mücadelenin talepleriniçarp›t›yor. Tahrif ediyor. Yalan söylüyor. Taraf’›n veEDP’nin yollar›n› kesifltiren gerçekler tam da bunlard›r.

Onlar s›n›f karakterlerinin gereklerini yerine getiri-yor. K›zm›yoruz. Parlak delikanl›n›n deyimiyle onlar›nyazd›klar›n› okurken “sinirlenip t›rnaklar›m›z› yemiyo-ruz” aksine s›n›f düflmanlar›m›z›n hareketlerini gözlem-leyip yönelimlerimizi ona göre tayin ediyoruz.

““YYeennii SSooll”” AAllddaattmmaaccaass››nnaa KKaarrflfl›› ‹‹ddeeoolloojjiikk MMüüccaaddeellee--yyii YYüükksseelltteelliimm!!

“Yeni Sol Parti” tart›flmalar› ekseninde flekillenen vepervas›z bir flekilde ilerleyen bu süreç baflta yeni de-mokrasi güçleri olmak üzere bütün devrimci güçler tara-f›ndan ayn› ciddiyetle karfl›lanmal›d›r.

Emperyalistlerin ve yerli uflaklar›n›n kapsaml› sald›-r›lar›n›n, devrimci saflarda önemli gedikler açt›¤› böyle-si tarihsel bir süreçten geçerken, geliflmeleri daha özen-li de¤erlendirmek ertelenemez bir görev olarak karfl›m›-za ç›kmaktad›r. Örne¤in; devrimci saflarda görülen ide-olojik gerilik birçok apolitik soruna, k›r›lmaya ve savrul-maya davetiye ç›karmaktad›r. Bununla birlikte devrim-ci hareketin devrimimizin tayin edici güçleri içerindebulunmay›fl› ve emek hareketlerine önderlik edemeyiflibu “k›r›lmay›” derinlefltirmektedir.

“Yeni Solcular” tam da devrimci hareketin yaratt›¤›bu boflluklardan faydalanmaktad›r. Halk›m›z›n deyim-leriyle “yeni solcular” meydan› bofl bulmakta ve bol ke-seden atmaktad›rlar.

Öyleyse “içi bofl sloganlarla” de¤il gerçekten devrim-ci bir kavray›flla hareket etmeliyiz. S›n›f düflmanlar›m›-za karfl› her alanda amans›z bir mücadeleye giriflerekaram›zdaki ayr›m çizgilerini her daim muhafaza etmelive bizzat bu mücadeleler içerisinde önceli¤i örgütlerimi-zin genel niteli¤ini yükseltmeye vermeliyiz.

Sömürü ve zulüm düzeninin, “yeni solun” da birparças› oldu¤u, ideolojik sald›r›lar›na karfl› ideolojikmücadeleyi yükseltmeli ve giderek her bir alanda yüzü-müzü emek hareketlerine dönerek saflardaki “burjuvaetkileri” bir bir temizlemeliyiz.

Ezilenlerin iktidar›n› kurmaya yürüyen bir mücade-lenin neferleri, önderleri olarak bütün alanlarda haz›r-l›klar›m›z› bu esaslara göre yapmal›y›z. Yeni Demokra-tik Devrim program›m›z kitlelerin mücadele program›nadönüfltü¤ü oranda ideolojik mücadeleyi yükseltme ça¤-r›s› soyut bir söylemden öteye geçecektir.

35

Page 39: Özgür Düşün Sayı 49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

özellikle de Genç Komünistler Birli¤i (GKB)'nin ve çe-flitli Kültür Gruplar›'n›n üyeleriyle tan›flt›k. Kailali'deHalk Kurtulufl Ordusu (HKO) 7. Tümen karargah›n›ziyaret ettik ve Dolakha'da model bir okula gittik. Yolboyunca pek çok parti taraftar› ve s›radan kitlelerle,Nepal'deki mücadeleye yönelik düflünceleri ve dene-yimleri hakk›nda konufltuk.Parti liderleri ve taraftarlar›n›n bizlere yönelik cömertyaklafl›m›, bize Nepal'in ne kadar yoksullaflt›r›lm›fl birülke oldu¤unu kolayca unutturdu.Ekonomik anlamda, Nepal yüzy›llard›r feodal monar-flik yönetim alt›nda, özellikle de emperyalizmin yerelbir formu olan Hindistan yay›lmac›l›¤›n›n kontrolu al-t›nda büyük ac›lar çekmifl yar›-feodal, yar›-sömürgebir ülkedir. Fakat tüm bu yoksullu¤una karfl›nNBKP(M)’nin Marksizm-Leninizm-Maoizm ideoloji-sini Nepal'in somut koflullar›na nas›l da yarat›c› birflekilde uygulad›¤› rahatl›kla görülebiliyor. Nepal nes-nel olarak fakir, fakat ideolojik olarak bugün belki dedünyadaki en zengin yerdir. NBKP(M)'nin Halk Sava-fl› verme ve k›rlarda halk iktidar› yaratma konusunda-ki baflar›s›, MLM'nin parti taraf›ndan ne denli sa¤lamkavrand›¤›na iflaret. 2006'dan bu yana, Maoistleringüçlerini art›r›yor olduklar› görülüyordu ve biz de bubaflar›n›n, ideolojinin do¤ru kavran›fl›na ne kadarba¤l› oldu¤unu araflt›rmay› hedefledik.Nepal'deki Maoistler, komünizm ve devrimin tarihi ka-l›nt›lar oldu¤unu düflünenlere, [onlar›n] tarihini tersyüz ederek, komünizm ideolojisinin güncelli¤ini koru-du¤unu, hatta ve hatta emperyalist sömürünün dahaderinleflen seviyesinden dolay› bu güncelli¤in geçmifl-ten daha bariz oldu¤unu göstermektedirler. Fakat 20.yy ve daha önceki devrim tarihini unutmam›fllard›r.Bunun yerine NBKP(M), MLM ideolojiyi 21. yüzy›ladaha üst seviyelerde uygulayabilmek için bu deneyim-leri sentezlemeyi hedefliyorlar. Bu sentezde demokrasisorusuna, d›flar›dan emperyalizm ve içeriden revizyo-nizmle karfl› karfl›ya iken Yeni Demokratik ve Sosyalistbir toplumun nas›l var edilebilece¤i sorusuna özel birvurgu yap›yorlar.Ziyaretimiz, orada yay›lmakta olan devrime dair dahaiyi bir anlay›fl kazanabilmek için Nepal'deki nesnel du-rumu araflt›rma ihtiyac›ndan do¤du. Nisan 2006'danberi [uluslararas› alanda] NBKP(M)'ye yönelik elefltiri-ler daha da art›yor. Bu kesimlerin Halk Savafl› sürecin-deyken, Nepalli Maoistlere coflkulu sunduklar› deste-¤in gözle görünür flekilde sönümlendi¤ini görülebiliyor.Hatta bu, baz›lar› taraf›ndan partinin aç›kça suçlanma-s›na kadar vard›. Bu yüzden Nepal halk›n›n meflru mü-cadelesine olan destek, tam da en çok ihtiyac› oldu¤u

anda geri çekildi. Nepal'deki devrime karfl› farkl› durufl-lar› olan ve dünya çap›nda yay›mlanan belli doküman-lar›n yan› s›ra, ‹ngiltere ve ‹rlanda'da yapt›¤›m›z çeflitlitoplant› ve tart›flmalar sonucunda, araflt›r›lmas› gere-ken bir çok mesele oldu¤unu düflündük. Bu meseleler-den ilki, strateji ve taktik konular› üzerineydi. Stratejive taktik konusundaki en belirgin endifleleri flöyle s›ra-lamak mümkün: NBKP(M)'nin Halk Savafl›'n›n strate-jik sald›r› evresinde olmas›na karfl›n neden KurucuMeclis ve yeni anayasaya odaklanm›fl bir politik müca-deleye dönüfl yapt›¤›; HKO'nun silahs›zland›r›ld›¤› dü-flüncesi, Genç Komünistler Ligi'nin (GKL) terhisi ve es-ki üs alanlar›nda halk iktidar›n›n bitirildi¤ine iliflkin en-difleler.‹kinci önemli mesele devlet meselesi ve Yeni Demok-ratik Devrim (YDD)'in alt aflamas› olarak demokratik

Maoistlerin ayr›ca üstesinden gelme-ye çal›flt›klar› bir gerçek daha var:Sovyetler Birli¤i ve Çin'de devrimci or-dular, toplumun en ileri kesimleriolmaktan ç›k›p revizyonizmin kalelerihaline gelmifllerdi, ki bu süreç esas›n-da kitlelerle k›fllalardaki yaflam tarzlar›aras›ndaki ba¤lant›n›n kopmas›n›n so-nucu olarak ortaya ç›km›flt›. Bunu ak›l-lar›nda bulunduran HKO askerleri re-vizyonizme kaymay› engellemek içindevrimci orduyla halk aras›ndaki iliflki-yi derinlefltirme

882337

May›s

2010-49

Page 40: Özgür Düşün Sayı 49

38

2010-49

cumhuriyete iliflkin noktalar üzerinedir. Bu konudakican al›c› endifle, Maoistlerin eski devletin parçalan-mas› gerekti¤i ve yeni devletin onun yerine yenidenflekillenebilece¤i fikrini terkedip etmedi¤iyle ilgili.Üçüncü ana mesele; özellikle gelecekteki Yeni De-mokratik ve sosyalist devletlerde seçimlerin ve KültürDevriminin rolü üzerine.Bunun d›fl›nda, biz parti içerisindeki iki çizgi mücade-lesinin prati¤ine yönelik daha derin bir bak›fl aç›s› el-de etmek istedik. ‹flte afla¤›da yaz›lanlar oradaki du-ruma dair raporumuzdur.

Savafl ve PolitikaNepal devrimindeki HKO meselesi esas bir sorun vebu Nepal devriminin enternasyonel düzeydeki taraf-tarlar› aras›nda da büyük fikir ayr›l›klar›na yol açan

bir konu. HKO, bizzat Halk Savafl›'n›n içinde büyü-yen, k›rsal alanlarda gerici kuvvetlere karfl› muazzamzaferler elde etmifl, insanlara kad›nlara, dalitlere vebilhassa ezilen az›nl›klara halk›n kaderinin kendi el-lerine al›nabilece¤ini göstermifl bir güç. Halk Savafl›süresince HKO, kitle çizgisi prati¤inin ve kitlelerin ha-rekete geçirilmesinin kilit konumundayd›. HKO2006'ya kadar, hem savafl alan›nda hem de insanla-r›n kalplerinde kendini kan›tlam›flt›. Hepimizin bildi¤igibi, Mao 'bir halk ordusu olmadan, halk hiçbir fley-dir', der. Bu nedenle, Kapsaml› Bar›fl Atnlaflmas›'ndansonra HKO'nun aç›kça silahs›zland›r›lmas› konusun-da kayg›lar var. Antlaflmaya göre HKO, silahlar› kilitalt›na al›nmak ve Birleflmifl Millletler taraf›ndan gö-zetlenmek üzere, ülke çap›nda yedi karargahla s›n›r-land›r›ld›. Bu nedenle, sadece HKO'nun silahlar›na is-tedi¤i zaman eriflimi olmamas› konusunda de¤il, ayn›zamanda [kamplarda s›n›rland›r›ld›¤›] için denizindenkopar›lm›fl bal›k gibi, halkla olan ba¤lant›lar›n› sürdü-remeyece¤i yönünde kayg›lar var. fiimdi bir zamanlarkarfl› karfl›ya savaflt›¤› orduyla entegre olma konusun-daki ak›betini bekliyor. Bu entegrasyonun 'HKO'nunprofesyonellefltirilmesi ve Nepal Ordusu'nun demok-ratiklefltirilmesi' ihtiyac›na dayand›¤› ileri sürülüyor.Nepal Ordusu'nun kesinlikle demokratikleflme ihtiya-c› ortadayken, HKO'nun profesyonelleflme ihtiyac›n›nda olup olmad›¤› farkl› bir konu. Dahas›, karargahlar-daki koflullar ilk baflta berbatt› ve halen ülkenin heryerindeki binlerce devrimci askerin ihtiyaçlar›n› karfl›-lamak için uygun de¤il.Öncelikli hedeflerimizden biri, bir karargah› ziyaretetmekti ve yolculu¤umuzun bafllar›nda Nepal'inuzak-do¤usunda yer alan Kailali bölgesindeki HKO 7.Tümen'inin karargah›nda biraz zaman geçirebildik.Baz› noktalar› en baflta kesin olarak belirlemek gere-kiyor. HKO’nun karargahlara yerlefltirilmifl olmalar›silahs›zland›r›ld›klar› anlam›na gelmiyor. Zira 7. Tü-men'e vekalet eden komutan Yoldafl Jeevan'›n bizesürekli tekrar etti¤i gibi, silahlara giden anahtar bizzattümen komutan›n›n emin ellerinde bulunuyor.Üstelik, ordu entegrasyonu süreci karmafl›k bir süreç.Halen sapasa¤lam ayakta olan HKO'nun Nepal Or-dusu içinde yerlefltirilmek suretiyle topyekün tasfiyesigibi bir durum söz konusu de¤il. Bunun yerine Mao-istler, Nepal'in somut koflullar›n› hesaba katarak, an-ti-feodal ve anti-sömürgeci karakterde yeni bir ulusalordu yaratma ihtiyac›na vurgu yap›yorlar. Nepal’inküçük ilk ülke olmas›, buna karfl›n birer dev komfluülke olan Hindistan ve Çin'e aç›k s›n›rlar› olmas›, ba-¤›ms›zl›¤›n› koruma yetene¤ine sahip dik durabilen

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

Taa bulutlara kadar uzananbir tepenin zirvesine kurul-mufl olan okul, hepsi dedevrim flehitlerinin çocu¤uolan 100'den fazla ö¤renci-ye e¤itim veriyor. Zay›f ola-naklarla bile olsa bunun ye-ni bir e¤itim türü oldu¤uçok aç›k. Okulda, Matema-tik, bilim ve ‹ngilizce dersle-rinin yan› s›ra Marksizm-Le-ninizm-Maoizm'e vurgu ya-pan bir e¤itim sistemi var.Ö¤renciler ve ö¤retmenlerbirlikte tar›msal ifllerde çal›-fl›yorlar, kantinler için ürünyetifltiriyorlard›.

Page 41: Özgür Düşün Sayı 49

88

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

bir ordu tasvirini gerçekçi olmayan bir hayal halinegetiriyor. Bunun yerine Maoistler, güvenlik ve hattakalk›nma amaçlar›yla kullan›labilecek nispeten kü-çük bir ulusal ordu kurmaya, di¤er yandan da genelolarak halk› silahland›rmaya vurgu yapmaktalar.Maoistlerin ayr›ca üstesinden gelmeye çal›flt›klar› birgerçek daha var: Sovyetler Birli¤i ve Çin'de devrimciordular, toplumun en ileri kesimleri olmaktan ç›k›p,revizyonizmin kaleleri haline gelmifllerdi, ki bu süreçesas›nda kitlelerle k›fllalardaki yaflam tarzlar› aras›n-daki ba¤lant›n›n kopmas›n›n sonucu olarak ortayaç›km›flt›. Bunu ak›llar›nda bulunduran HKO askerle-ri revizyonizme kaymay› engellemek için devrimci or-duyla halk aras›ndaki iliflkiyi derinlefltirme ihtiyac›nave bunun, gelece¤in ordusunun teminat› olaca¤›nadikkat çektiler. Karargahlarda kitle çizgisi prati¤i,HKO için oldukça zor bir ifl. Önceleri bu do¤al bir fleyiken, flimdi askerler ve kitleler aras›nda fiziksel bir en-gel var. Bununla birlikte, bu fiziksel engellerin bile okadar da s›k› olmad›¤›na dair karargahta bir tak›mgözlemler yapabildik. Bunlar›n en etkileyicisi, sadecekendi ihtiyaçlar› için de¤il, ayn› zamanda Dangha-di’de yaflayan ve en yak›n hastaneden oldukça uzakolan yerel halk için de askerler taraf›ndan uygulanansa¤l›k bak›m faaliyetleriydi. Bize, insanlar›n oldukçauzaklardan HKO karargah›nda sa¤l›k hizmeti talebiy-le geldikleri anlat›ld›. Bu da, HKO'nun mevcut du-rumda ne kadar zor olsa da hala halkla olan ba¤lan-t›lar›n› korumaya çal›flt›¤›n› gösterdi.Son olarak, NBKP(M) savafl ve bar›fl aras›ndaki diya-lekti¤in ak›flkan bir konseptini öne sürdü. Halk Sava-fl› düz bir hatta ilerlemez. Merkezi devlet iktidar›n›ny›k›m› ve Yeni Demokratik Devrim'in zaferine do¤ruçeflitli aflamalar› da geçerek uygun ad›mlarla yüreyengenel [standart] bir ilerleme mant›¤›na sahip de¤ildir.Asl›nda, bafl›ndan beri Maoistler savafl ve politikaaras›daki diyalekti¤e önem vermifllerdi. Zira, fiubat1996'da Halk Savafl›'n› bafllatmadan önce, parti bumesele üzerinde bir çizgi mücadelesine gitmifl ve so-nucunda bir ayr›l›k yaflan›p 1995'te NKP(M) kurul-mufltu. Prachanda taraf›ndan öncülük edilen çizgi,Halk Savafl›'n›n Nepal’in somut koflullar›nda gereklioldu¤u yönünde mevzi alm›flt›, ki bu çizginin do¤rulu-¤u o zamandan bu yana tarih taraf›ndan kan›tland›.Fakat 1996’da halk› zorlayacak bir strateji olarakHalk Savafl›'n› sunarken dikkatliydiler. Hükümete 40maddelik bir talep sunarak parti, yar›-feodal yar›-sö-mürge bir rejimin çarp›k do¤as›yla yüzleflmek için si-lahl› mücadele bafllatmaya mecbur b›rak›ld›klar›n›gösterdi. ‹nsanlar savafl› sevmezler ve onlar savafla

dahil olmaya mecbur b›rak›lmamal›yd›lar. Fakat do¤-ru Maoist fikir 'savafl› sonland›rmak için savaflmak'idi. Bar›fl, sömürü ve bask›ya dayal› s›n›fl› toplumdavar olamaz. Bununla birlikte, Halk Savafl› süresinceparti kendisini sadece askeri stratejiyle s›n›rland›rma-d›. Genel bir ateflkes alt›nda hükümetle yap›lan bar›flgörüflmelerinin ikisine de büyük ilgi gösterildi. Partiher seferinde, hükümetin zay›fl›¤›n› ve devrimci mü-cadele karfl›s›ndaki köklü uyufluklu¤unu gösterdi. Vetekrar tekrar, kitleler partinin savaflmaya mecbur b›ra-k›ld›¤›n›n fark›na vard›lar.2005'e do¤ru durum de¤iflti. Halk Savafl› h›zla gelifltive Maoistler ülkenin büyük ço¤unlu¤unun kontrolü-

39

May›s

Maoist bir ilke olan "kitleler-den kitlelere" ruhuna uygunolarak Kültür Gruplar› köyle-re ç›k›yor ve halk›n karfl›laflt›-¤› sorunlar› ö¤reniyorlar. Partiçizgisini tan›t›yor ve insanlar›haklar› konusunda e¤itiyorlar.Özellikle feodal ve emperya-list kültüre karfl› mücadeleveriyorlar ve bunu da Maoist-ler taraf›ndan temsil edilenYeni Demokratik Kültür’lebaflar›yorlar.

Page 42: Özgür Düşün Sayı 49

nü ele ald›lar. Fakat kentsel alanlardaki ve özelliklede nicel olarak küçük bir s›n›f olan sanayi proleterya-s› üzerindeki etkisi fazla de¤ildi. O y›l›n bafllar›ndaKral Gyanendra taraf›ndan gerçeklefltirilen darbe vekraliyet katliam›ndan kaynakl› durumdan dolay›,Kral’› Kurucu Meclis seçimlerine raz› etmeye zorlaya-bilmek için Maoistlerle parlamento partilerinin birlefl-mesi f›rsat› yarat›ld›. Bu, monarflinin sonunda devril-mesinde belirleyici olmufltur. Halk Savafl›’n›n ard›n-dan, Nisan 2006'daki Halk Ayaklanmas›, monarfliyemuhalefet eden insanlar aras›ndaki büyük birli¤i gös-termifltir.

Burjuva medya Yedi Parti ‹ttifak›'n›n rolüne dikkatçekerken, o zamanlar Nepal'in orta-bat›s›nda bulu-nan 2. Enternasyonel Yol-‹nfla Ekibi üyeleri için çokaç›kt› ki, Halk Ayaklanmas›'n›n gerçek gücü protesto-larda önderlik rolü almak için flehirlere akan, k›rlar-dan gelen devrimci insanlard›. [2006 y›l›nda, henüzmonarfli y›k›lmam›flken, NKP/Maoist’in paralel hükü-met kurdu¤u Magarat bölgesine yol yapmak amac›y-la dünyan›n çeflitli ülkelerinden gönüllü olarak geleninfla ekibinin Nepal’deki gözlemlerinden bahsedili-yor. ç.n.] Bu esnada Yedi Parti ‹ttifak›'ndaki parle-mento partilerinin rolü, halk›n öfkesinin afl›r›ya kaç-mamas›n› sa¤lamakt›. Bu, 21 günlük protestolardan

sonra yedi parti ittifak›n›n Kral'›n parlementoyu yeni-den yerlefltirme önerisinin hemen üzerine atlamala-r›ndan anlafl›l›yordu.Bu durum flimdi karargahlardaki askerlerin hayat›n-dan ç›km›fl görünüyor. Ancak s›kl›kla savafl ve politi-ka aras›ndaki ba¤lant› hakk›nda fleyler duyuyoruz.Kapsaml› Bar›fl Anlaflmas›'ndan beri Maoistler kent-sel alanlardaki etkisini geniflletme hedefini kovala-mak için politik araçlar› kullan›yorlar. Etkilerini ol-dukça genifllettikleri gerçe¤i ise Maoistlerin Kathman-du'da bile seçim bölgelerinin ço¤unda kazand›¤›2008'deki seçim sonuçlar›nda görüldü. Bununla bir-likte karargahlarda tart›flt›¤›m›z bütün HKO askerlerive tümen vekili komutan Yoldafl Jeevan, karargahlar-daki bu dönemin bir tür 'bekleme' oldu¤unu aç›klad›-lar. Gelecekte onlara ihtiyaç duyulabilece¤i biliniyor.Fakat bu gereklilik, ancak burjuva partilerin gerici do-¤as›ndan ya da emperyalist-yay›lmac› etkiye karfl›devrimin savunulmas› için silaha sar›lmak zorundab›rak›l›rlarsa söz konusu olacakt›r.

Kitle ÇizgisiHKO'nun silahs›zland›r›lmas›yla ilgili endiflelerin ya-n› s›ra Genç Komünistler Birli¤i (GKB)'nin tasfiyesi ileilgili endifleler de var. GKB, fliddet içeren ve demokra-tik olmayan faaliyetlede bulunma iddias›yla suçland›-¤› için, hem Nepal'de hem de uluslaras› düzeyde bur-juva bas›n›n elefltirilerinin sürekli hedefi halinde. Butür yaz›lara Nepalce ve ‹ngilizce bas›nda her gün rast-lanabilir. Nepal’e ziyaretimizdeki en dikkat çekicifleylerden biri GKL'nin yaln›zca parti çizgisini tan›t-mada de¤il ayn› zamanda kitle çizgisini gerçeklefltir-mede oynad›¤› rol ve hatta gelece¤in Yeni Demokra-tik devletinin embriyosu olarak tan›mlanan pratikle-riydi.Ziyaretimizde hemen anlad›k ki HKO ve GKL aras›n-daki ba¤lant›lar çok güçlü. Asl›nda iki örgüt HKO ka-rargahlara koyuldu¤u için fiziksel olarak ayr› olsalarda, GKL 2006'da pek çok eski HKO askerinin kat›l›-m›yla yeniden flekillendi. HKO karargahlara konulur-ken, partinin kitlelerle olan çizgisini korumak ve dahada gelifltirebilmek çabas›yla merkezi, bölgesel ve yerelgüçler yeniden örgütlendi. GKL kadrolar›, Kathman-du'dan köylere kadar, halkla beraber kalk›nma iflin-de ve üretimde yer ald›lar ve flu an belli alanlardadevletin rolünü oynamaya bafllam›fl durumdalar. Ör-ne¤in, yol geniflletme, çöp toplama ve a¤aç ekme gibihizmetler GKL'nin üstlendi¤i konulardan baz›lar›.GKL ayr›ca uyuflturucu kullan›c›lar› ve seks iflçilerinitopluma yeniden kazand›r›lmalar›na ve iyileflmelerine40

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

Page 43: Özgür Düşün Sayı 49

May›s

2010-49

yard›mc› olman›n yan› s›ra, kad›n tüccarlar› ve uyufl-turucu sat›c›lar›yla da mücadelede rol oynuyor.[GKL'nin rol ald›¤›] bir baflka alan ise, Hindistan'›nihlallerine karfl› do¤udan bat›ya s›n›rlar› korumay›içeriyor. Yine GKL, köylerde, k›smen yerel yönetim gi-bi hareket ederek toprak ve orman haklar›yla ilgili ç›-kan anlaflmazl›klar› çözüyor. Üs alanlar›ndaki halkiktidar›n›n ve daha sonra detayl› olarak inceleyece¤i-miz k›rsaldaki Maoistler taraf›ndan yürütülen tüm di-¤er paralel yap›lar›n tasfiyesinden dolay› bu, özellikleönemlidir. Özellikle de flu an Nepal'de var olan devlettürünün, gelece¤in devleti ve birinden di¤erine nas›lgeçilece¤i meselesiyle iliflkili oldu¤u düflünülürse,GKL'nin 'yeni bir tür devlet' olarak çal›fl›yor olmas›önemli bir durum.GKL'nin kitle çizgisini gerçeklefltirmede rol alan tek ör-güt olmad›¤›n› hat›rlamak gerek. Nepal'in her bölge-sinde bir “Maoist Kültür Grubu” kurulmufl bulunuyor.Böyle bir grupla Kailali bölgesinde Danhadi'de karfl›-laflt›k ve bu genç erkek ve kad›nlar› bar›nd›ran binadaoturup konufltuk. Bir baflka kültür grubuyla ise Mao-istlerin can damar› olan Rolpa'n›n bölge merkezi Li-wang'da karfl›laflt›k. Bu gruplar Maoist mesajlar› yerelhalka ulaflt›rmada önemli bir görev al›yorlar. Maoistbir ilke olan "kitlelerden kitlelere" ruhuna uygun ola-rak Kültür Gruplar› köylere ç›k›yor ve halk›n karfl›lafl-t›¤› sorunlar› ö¤reniyorlar. Parti çizgisini tan›t›yor veinsanlar› haklar› konusunda e¤itiyorlar. Özellikle feo-dal ve emperyalist kültüre karfl› mücadele veriyorlar vebunu da Maoistler taraf›ndan temsil edilen Yeni De-mokratik Kültür’le baflar›yorlar. fiark› ve dans icras›n-dan, Hindistan yay›lmac›l›¤›na karfl› direnifl metotlar›-na ve Yeni Nepal’i infla etme hedefine kadar pek çokkonu hakk›nda performans sergiliyorlar.HKO'nun karargahlarda tutulmas›na ve fiziksel ola-rak büyük oranda kitlelerden kopar›lmas›na ra¤menGKL ve Kültür Gruplar› arac›l›¤›yla - ülkenin her kö-yünde kurulmufl olan parti ofislerinden bahsetmeyesan›r›z gerek yok - NBKP(M) hala kitlelere çokça ba¤-l›, onlar›n sorunlar›n›n fark›nda ve Maoist çizgiyi yay-g›nlaflt›rmakta.

Üs Alanlar›NBKP(M)’yi elefltirenler taraf›ndan ortaya at›lan birdi¤er iddia da, k›rlarda halk iktidar› infla ettikten son-ra Maoistlerin bu yeni kurumlar› tasfiye etti¤i ve üsalanlar›n› ifllevsizlefltirdi¤i yönünde. Bu mesele üze-rinde özellikle duruyoruz çünkü 2006'da Rolpa'dakiüs alan›na yapt›¤›m›z ziyaret bizim için çok ilham ve-rici olmufltu. Rolpa'n›n orta-bat› tepelerinde geçirdi¤i-

miz zaman çok k›s›tl›yd›, bu yüzden üs alanlar›ndakidurumun iyi bir tasvirini ç›karamam›flt›k. Bununlabirlikte biraz bilgi sahibi olmufltuk. ÖnceleriNBKP(M), kraliyet yönetiminin neredeyse ad›m›n› bi-le atamad›¤›, Nepal'in genifl k›rsal alanlar›nda güven-li¤i sa¤l›yordu. Bu alanlarda alternatif idari yap›lar,halk mahkemeleri, bankac›l›k sistemi, model okullarve yeni bir sa¤l›k sistemi uygulamalar›n› da içerenhalk iktidarlar› infla etmeye bafllam›fllard›. Halk ikti-dar› yarat›m›nda önemli geliflmelere imza at›lsa da,Maoistler bir yandan içinde bulunduklar› du-rumda 'y›kma' meselesinin hala ilkesel ol-du¤unu vurguluyorlard›. Eski devlet parça-lanmadan yeni devlet infla edilemezdi. Da-has›, parti 2005'e gelene kadar Nepal'dekidevrimin Rusya'daki ya da Çin'deki devrimbiçimlerinin basit bir taklidiyle zafe-re ulaflamayaca¤› sonucunavarm›flt›. Üs alanla-r›n›n ve HKO'nungeliflimi tek bafl›nayeterli de¤ildi. Dahada önemlisi, Nepal halk›n›nana düflman› olan monarfliyevurabilmek için düflman s›n›-f›n flehirlerdeki konumunun al-t›n› oymak gerekiyordu. Fakat üsalanlar› hiç bir zaman tam olarakNepal devletinin hakimiyetindeolamayan k›rsal alanlardayd› vebu yüzden buralara kentsel alan-lardan özellikle de KathmanduVadisi'nden daha kolay bir fle-kilde nüfuz edilebiliyordu.Bu nedenle üs alanlar› hiç bir za-man yeni Maoist toplumu aç›kçailan edebilecek bir düzeye kadar ç›-kar›lmad›. Öyleyse 'tasfiye ettiler' iddi-as›na ne diyece¤iz? Resmi olarak alter-natif yap›lar›n tasfiye edildi¤i do¤ru ol-sa da, pratikte pek çok fleyin eskisi gibidevam etti¤i görülüyor. Örne¤in Rolpa,esasen NBKP(M)'nin kontrolünde. Hattabir Nepal Ordusu askeri bile bize Maoistle-ri destekledi¤ini ve GKL'nin kalk›nma proje-lerinde ve ç›kan bir tak›m anlaflmazl›klardasorun çözücü olarak hareket etti¤ini anlatt›.Thawang ve Jailwang köylerinde model okul-lar ve hastane hala çal›fl›yor ve kurulan ko-münler hala varl›¤›n› sürdürüyor. Özellikle 41

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Page 44: Özgür Düşün Sayı 49

burjuvazi için hassas bir mesele olan Halk Mahkeme-leri arka plana itildi fakat halen halk mahkemesi faali-yet raporlar› yaz›l›yor. Üstelik parlamento politikalar›yüzünden partinin ç›kmaza sürüklendi¤i tehlike anla-r›nda bizzat NBKP(M) liderleri alternatif yap›lar› tek-rar göreve ça¤›r›yor. Bu sebeplerden ötürü üs alanla-r›n›n tasfiyesinin NBKP(M)'nin yanl›fl çizgisinin birkan›t› oldu¤unu ileri sürmenin pek anlam› yok.‹flin do¤rusu, üs alanlar›n›n fesh edildi¤ine iliflkin res-mi beyana karfl›n, fiili gerçeklik, buralardaki modelkomün hayat›n›n sürdü¤ü.Bunun bir somut örne¤i, Dolakha bölgesinde yer alanJiri'de, içinde bizim de biraz zaman geçirebildi¤imizMaoist model okuludur. Taa bulutlara kadar uzananbir tepenin zirvesine kurulmufl olan okul, hepsi dedevrim flehitlerinin çocu¤u olan 100'den fazla ö¤ren-ciye e¤itim veriyor. Zay›f olanaklarla bile olsa bununyeni bir e¤itim türü oldu¤u çok aç›kt›. Okulda, Mate-matik, bilim ve ‹ngilizce derslerinin yan› s›ra Mark-sizm-Leninizm-Maoizm'e vurgu yapan bir e¤itim sis-temi var. Ö¤renciler ve ö¤retmenler birlikte tar›msalifllerde çal›fl›yorlar, kantinler için ürün yetifltiriyorlar-d›. Yine okulda kültürel aktivitelere verilen özel önemve çocuklarda gözledi¤imiz flark› ve dans performans-lar›, insanda devrim için fedakarl›k yapmaya yöneliketkileyici bir his yarat›yordu. Yani, üs alanlar› resmiolarak tasfiye edilirken, asl›nda durum, halk yaflam›-na yerleflmifl Maoist yaflam tarz›ndan vazgeçilmesianlam›na gelmiyor. Bu okul, ülkenin her bölgesindebir tane olmak üzere bu y›l kurulan befl okuldan birtanesiydi. Böylece ister GKL olsun, ister Kültür Grup-lar› olsun, isterse de model okullar; gittikçe daha faz-la insan Maoist uygulamalarla buluflturuluyor.

Devletin S›n›f KarakteriNepal'de Halk Savafl›'ndan, Kurucu Meclis arac›l›¤›ile iktidar›n bar›flç›l bir yolla kovalamas›na geçifl h›zl›oldu. Ve yar›-feodal yar›-sömürge bir ülkede devrimyapman›n bilinen tarihsel yolunun d›fl›na ç›kma, ki-mi zaman çok kafa kar›flt›r›c› oldu. Fakat geçti¤imizgünlerde NBKP(M)'nin ‹ngilizce gazetesi olan "TheWorkers" ›n 12. say›s›nda ç›kan bir yaz›da, YoldaflGaurav flunlar› aç›kl›yordu: "Devrimin henüz tamam-lanmam›fl olmas›na, yar› yolda olmas›na karfl›n, dev-rimi sürdürmeye dürüstçe ba¤l› olmam›z›n bir sonucuolarak mücadele fleklini de¤ifltirdik. Bu, partimizindevrimi sürdürme konusundaki berrak kavray›fl›n›nürünüdür." Bu, NBKP(M)'nin Kurucu Meclis seçimle-rini ve monarflinin y›k›l›fl›n› devrimin son noktas› ola-rak gördü¤ü iddias›n› çürütmektedir. Gerçekte, mev-

cut Kurucu Meclis'in burjuva demokrasisinin bir türüoldu¤u iyi biliniyor.Halk Savafl›'n›n kazan›m›ndan hareketle, bu geçiflaflamas›nda devletin do¤as›na yönelik NBKP(M)'ninkavray›fl›na aç›kl›k getirmenin önemli oldu¤unu dü-flündük. Monarfli karfl›t› harekete kat›l›m ve sonras›n-da da geçifl devleti NBKP(M)'nin Marksist olmayanbir devlet anlay›fl›na sahip oldu¤u suçlamalar›n› daberaberinde getirdi. Bu iki fleye indirgendi: yeni geçifldevletinin s›n›f do¤as› ne idi ve Yeni Demokratik Dev-rim, eski feodal ve emperyalist tahakkümlü devletparçalanmadan yap›labilir mi? Pek çok insanla yapt›-¤›m›z sohbetlerde geçifl devletinin s›n›f karakateri me-selesini ele ald›k. Çeflitli yoldafllardan net ve kesin bircevap ald›k: Monarflinin y›k›lmas› yar›-feodal ve yar›-sömürge olarak süren devletin s›n›f karakterini de¤ifl-tirmedi. De¤iflen fley, güçlerin eski üçlü dengesininikiye indirilmesiydi, yani bir tarafta Maoistler, di¤ertarafta da NC [Kongre Partisi] ve UML [Birleflik Mark-sist Leninist Parti] taraf›ndan bafl› çekilen burjuvapartileri. Bu tasvir, devleti karakterize eden BaburamBhattarai ile tart›fl›nca daha da netleflti: "geçifl devleti-nin karakteri, özlü bir flekilde ortaya koymak gerekir-se prensip olarak gerici güçlerin bir diktatörlü¤üdür.Fakat pratikte, otokratik monarflinin tasfiyesi ve bugeçifl devletinin yarat›lmas›nda proleter güçler öncüve belirleyici bir rol oynad›¤›ndan dolay›; ilerici, yurt-sever ve proleter güçlerin politik otoritesi yüksektir."Bir devletin ya gerici ya da devrimci ç›karlar› temsil et-ti¤ini ve mevcut devletin de gerici ç›karlar› temsil etti¤i-ni kendisi de çok iyi bilen Bhattarai; Nepal devrimininsomut koflullar›nda monarflik güçleri ma¤lup edebil-mek için devlet ayg›t›n› kullanabilme ihtimalinin alt›n›çizdi. Fakat Yeni Demokratik Devrimin baflar›s› mev-cut devletin mükemmellefltirilmesine dayanamaz vedayanmayacakt›r da; o ancak devletin y›k›lmas›yla ge-lebilir. Kurucu Meclis seçimleri, kurumsallaflm›fl birparlementer sistemin yapaca¤› ifller aras›ndan ilki ola-rak yap›lan de¤il de, monarflinin üzerinde ölüm çanla-r›n›n çald›¤›na iflaret eden ve bir kereli¤e mahsus poli-tik bir olayd›. Son zamanlardaki üçüncü Halk Ayaklan-mas› için yap›lan ça¤r› ve ayaklanma ihtiyac› ve Kas›may›n›n bafl›nda NBKP(M) taraf›ndan haz›rlanan yeniprotesto program› buna bir kan›ttt›r.

Strateji ve TaktiklerYeni Demokratik Devrim yapmak için stratejik bak›flaç›s›na olan ihtiyaç korunurken, 2005'in sonlar›ndanitibaren izlenen taktikler; monarfliyi y›kmak için ülke-deki tüm cumhuriyetçileri birlefltirebilen bir Kurucu42

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

Page 45: Özgür Düşün Sayı 49

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Meclis içindi. Bu amaç 2008'de Kurucu Meclis'in ilkoturumu yap›l›p Nepal resmi olarak cumhuriyeti ilanetti¤i zaman Maoistler taraf›ndan gerçeklefltirilmifl ol-du. O zamandan bu yana yeni bir taktikler dizisine ih-tiyaç vard› ve Yoldafl Basanta, partinin yeni taktiklerbelirlemesinin biraz fazla zaman ald›¤›n› bizlere aç›k-larken özellikle aç›ksözlüydü. Asl›nda bu beklenebile-cek bir fley çünkü bu yeni durumda farkl› sorunlar or-taya ç›kacakt›r. Fakat bizim daha sonra de¤inece¤i-miz bir nokta olan sa¤l›kl› bir iki çizgi mücadelesi so-nucunda NBKP(M) yeni taktikleri yürürlü¤e koydu.O halde Yeni Demokratik Devrimi yapmak içinNBKP(M)'nin uyarlad›¤› taktikler nelerdir? The Wor-ker'›n (‹flçi) 12. say›s›nda yer alan "strateji ve taktik-ler" tart›flmas›nda Gaurav gösteriyor ki, Yeni Demok-ratik Devrim'in stratejisi sonuna do¤ru yaklaflt›¤›ndandolay›, partinin uyarlad›¤› son taktikler dizisi - Halk›nFederal Demokratik Ulusal Cumhuriyeti mücadelesi(Nepal Halk Cumhuriyeti özgülünde) - stratejiye o ka-dar yaklaflt› ki neredeyse birbiriyle örtüflüyor. Bu datam olarak Halk Savafl›'n›n baflar›lar›n›n, çeflitli diplo-matik bar›flç›l hücumlar›n ve Nisan 2006'daki ikinciHalk Ayaklanmas›’n›n ard›ndan izlenen son taktiklerdizisinden kaynakl›d›r.Gaurav flu andaki tercihin cumhuriyetin iki türü ara-s›nda oldu¤unu aç›klayarak devam ediyor. Ya NepalHalk Cumhuriyeti ya da bürokratik kapitalist ve kom-prador burjuva iktidar›n› besleyen burjuva cumhuri-yeti. Gaurav, Nepal'de halk›n bafl düflman›n›n; mo-narfliyle temsil edilen feodalizmden, emperyalizm veyay›lmac›l›¤›n Nepal'deki yardakç›lar› olan ve NC veUML taraf›ndan temsil edilen komprador bujuvazi vebürokrat kapitalislere nas›l döndü¤üne iflaret ediyor.Bu ayr›ca devletin, yar›-feoadal yar›-sömürge devletins›n›f karakterinin de¤iflmedi¤i, yaln›zca bafl düflman›nde¤iflti¤i anlam›na geliyor. Bununla birlikte çeliflki,bafl düflman›n genel olarak emperyalizmin kendisi veözelde Hindistan yay›lmac›l›¤› olabilece¤i ihtimalinedo¤ru de¤iflmektedir. Bu da flu anlama gelir ki,NBKP(M), Nepal'e yönelik do¤rudan bir d›fl müdaha-leye haz›rl›k yap›yor.Bu dönem boyunca, hükümetin bafl›n› dokuz ay ka-dar asl›nda NBKP(M) çekti. Baflkan Prachanda'n›nönderli¤inde Maoistler bir koalisyon hükümetine ön-cülük ettiler fakat Nepal'de büyük de¤ifliklikler yapa-mad›lar. Öncelikle flunu belirtmek ilginç olacakt›r;‹kinci Dünya Savafl›'n›n sonunda Mao'nun kendisi,kurtar›lm›fl bölgelerden vazgeçerek Amerikan emper-yalizminin temsilcisi Guomindang ve bafl gericilerlebir koalisyon hükümeti önermiflti. (Chungking Müza-

kereleri için bak›n›z: www.marxists.org/reference/arc-hive/mao/selected-works/volume-4/mswv4_06.htm).Bununla birlikte Nepal'in somut koflullar›nda gericidevletin içerisinde yer almas› NBKP(M)'nin özellikleflehir merkezlerinde etkisini muazzam derecede art›r-mas›n› sa¤lad›. Bu özellikle de Nepal Ordusu ve hu-kuk sistemi gibi devlet organlar›na eriflim kazanmakgibi efli görülmemifl f›rsatlar sa¤lad›. Politikada böylebir çizgi aç›kça çok tehlikelidir ve bunlar› yaparakNBKP(M)'nin en a¤›r reformist e¤ilimler gösterdi¤i yö-nünde çok fazla kayg› vard›. Fakat Prachanda'n›n hü-kümetten istifa etmesiNBKP(M)'nin reformist birparti olmad›¤›n› gösteren birörnektir. Devletin kendi için-den yeniden yap›land›r›lma-s› gibi bir maksat güdülme-miflti. Yeni Demokrasi'ninKurucu Meclis'ten ç›kaca¤›gibi bir fikirle hareket edil-memiflti. Nepal Ordusu üs-tünde sivil egemenlik mese-lesi yüzünden emperyalistbir müdahale gündeme gel-di¤inde, flu çok aç›kt› ki Hin-distan ve ABD, Nepal'dekiburjuva devleti üzerinde ha-la müthifl bir kontrole sahip-ti ve devlet iktidar›n›n organ-lar› halk›n kullan›m›n›n ol-dukça d›fl›ndayd›. NBKP(M)istifa ederek, UC veUML'nin yaln›zca kiflisel ka-zan›m ve mevki elde edebil-mek için politika oynayan,var olan düzende daha iyibir yere gelebilmek için dala-vereler çeviren ve halk›n mü-cadelesinin kilit sorunlar›üzerinde zaten uzlaflmaya-cak partiler oldu¤unu veNBKP(M)'nin onlar gibi ol-mad›¤›n› gösteriyordu.Dahas›, Maoistler hariç tümpartilerden oluflan bir koalis-yon hükümeti kurduklar›n-da, UC ve UML insanlarakendilerinin t›pk› öncedenoldu¤u gibi hiç de¤iflmemifleski partiler olduklar›n› gös-

...geçti¤imiz günlerdeNBKP(M)'nin ‹ngilizce gazete-si olan "The Workers" ›n 12.say›s›nda ç›kan bir yaz›da,Yoldafl Gaurav flunlar› aç›kl›-yordu: "Devrimin henüz ta-mamlanmam›fl olmas›na, yar›yolda olmas›na karfl›n, devri-mi sürdürmeye dürüstçe ba¤-l› olmam›z›n bir sonucu ola-rak mücadele fleklini de¤ifltir-dik. Bu, partimizin devrimisürdürme konusundaki ber-rak kavray›fl›n›n ürünüdür."

43

Page 46: Özgür Düşün Sayı 49

termifl oldular. Yeni baflbakan Madhav Kumar Nepal,Kurucu Meclis seçimlerinde yaln›zca bir de¤il iki kol-tuk kaybetti, ayn› flekilde Nepal politikas›nda en güç-lü hanedan›n üyesi olan yeni d›fl iliflkiler bakan› Sus-hil Koirala iki seçim bölgesinde seçimleri kaybetti.Hükümetten istifa, devam eden bar›fl sürecinde Mao-istleri bütün politik partilerin ve kiflilerin önünde ko-numland›r›rken, ayn› zamanda ordu üzerindeki kon-trolü de ana mesele olarak gündeme yerlefltirdi. Buhükümetin ak›beti hiç vakit kaybetmeden di¤er güçleriçerisinde ayr›l›klara sebep oldu. Madhesi partilerin-den biri, MJF, an›nda dikey olarak bölündü ve tüm di-¤er ana partiler bu mesele üzerinde bölünmelerdendolay› s›k›nt› yafl›yorlar. Özellikle UML, Maoist yanl›-s› kesim ve gericiler yanl›s› kesim olarak gittikçe belir-ginleflen bir saflaflma yafl›yor. Yoldafllara göre, UMLüye ve destekçileri partiyi terkedip, NBKP(M)'ye kat›-l›yorlar. Daha da önemlisi, Maoistler, Nepal Ordusuiçerisinde de ayr›l›klara yol aç›yorlar. Parti, kendileride proleter temellerden gelen bir çok normal askeriMaoist saflara kazanma maksad›yla hareket ediyor.

Seçimler ÜzerineBelki de NBKP(M)'ye yöneltilen elefltirilerin merke-zinde flu seçimler geliyor. Asl›nda burada iki ayr› fa-kat iliflkili meseleden konufluyoruz. Birincisi,2008'deki Kurucu Meclis seçimleri, ikincisi de YeniDemokratik ve sosyalist toplumda seçimlerin rolü.NBKP(M); emperyalistlerde, burjuva bas›nda ve di¤erNepal partilerinde büyük flaflk›nl›¤a yol açarak Kuru-cu Meclis seçimlerinde muzaffer olmufltu. Bir seçimtam olarak, halk aras›nda bir partiye olan tam deste-

¤in ifadesi olamazken, di¤er taraftan bu seçim,NBKP(M)'nin sadece Halk Savafl›'n›n bafllad›¤› orta-bat› tepelerde de¤il, ayn› zamanda koltuklar›n ço¤un-lu¤unu kazand›klar› Kathmandu dahil flehir merkez-lerinde de gözde oldu¤unu göstermifltir. Daha önce desöyledi¤imiz gibi, bu seçime dahil olmak devletin ni-hai olarak devrilmesine do¤ru sadece yol katetmifltir.Bu, Yeni Demokrasi'yi kurmak için de¤il, yar›-feodalyar› sömürge devlet içerisinde güçler dengesini de¤ifl-tirmek için yap›lm›flt›r.Elefltirinin daha çok odakland›¤› nokta ise, "21. yy'daDemokrasi" düflüncesi olan, Yeni Demokratik ve hat-ta sosyalist toplumda bile seçimler yapma plan›d›r.Bugün hala savunulmakta olan bu fikir, burjuva de-mokrasisi ve insan haklar› gibi bat›l› emperyalist fikir-lerin de¤irmenine su tafl›yan, parti içerisindeki refor-mist e¤ilimlerin en uç noktas› olarak birçoklar› tara-f›ndan gürültülü bir flekilde elefltirilmifltir. Dahas›, bufikirle ifade edilmek istenenlerin, dünya çap›nda dev-rimciler taraf›ndan anlafl›lmas› çok uzun zaman al-m›flt›r. Bu fikrin esas›, The Workers'›n 9. say›s›nda ya-y›nlanan Baburam Bhattarai'nin 'Yeni Bir Tür Devlet‹nfla Etme' bafll›kl› makalesinde ve o zamandan beriyay›mlanan pek çok parti doküman›nda bulunabilir.Ülke boyunca yoldafllarla yapt›¤›m›z tart›flmalar›n ya-n› s›ra Yoldafl Gaurav ve daha sonra Bhattarai'ninkendisiyle yapt›¤›m›z röportajlarda, bu meselenin candamar›na girmeye çal›flt›k. Öncelikle, uygulanabilirolan fakat henüz tam olarak anlafl›lamayan seçimlermevzusu, Yeni Demokrasi ve hatta sosyalizm aflama-lar›nda ilerici partiler aras›ndaki bir rekabet hakk›n-dad›r. Bu demek oluyor ki, Yeni Demokrasi'de feodalyanl›s› ve emperyalizm yanl›s› hiçbir partinin bu se-çimlere kat›lmas›na izin verilmeyecek. Gaurav aç›kçaNC ve UML'nin bu çizgileriyle bu yeni devlet içerisin-de yer alamayacaklar›n› belirtti. fiu çok aç›k ki, seçim-ler ne proleterya partisine olan ihtiyac› küçümsüyorne de Yeni Demokrasi aflamas›nda Halk›n Demokra-tik Diktatörlü¤ü'nü ve sosyalizmde proleterya dikta-törlü¤ünü.O halde seçimler fikri nereden geliyor? NBKP(M)21.yy'da daha iyi devrim yapabilmek için 20.yy'dakidevrim tarihinin do¤as›n› anlamaya çal›fl›yor. Toplu-mu dönüfltürmede kitlelerin de yer almas› için verilenf›rsat›n az olmas›yla (ki Sovyetler ve Çin'deki kapita-list restorasyonun tohumlar› burada yatmaktad›r)elefltirdikleri Kültür Devrimi de dahil olmak üzere ya-flanan bütün deneyimlerdeki k›s›tlamalar› tecrit etti-ler. NBKP(M)'nin önerdi¤i fley, kitlelerin toplumdadaha büyük role sahip olmas›d›r. Buradan hareketle44

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

Bize öyle geliyor ki, seçimler ne sos-yalist geçifli ne de partinin ve toplu-mun sürekli devrimcileflmesinin ga-rantisi olabilir. Fakat bu, daha öncekidevrimlerin hem üstünde hem deonlardan ö¤renerek, 21.yy'da devrimiçin gerekli olan yeni bir kavray›flaönemli bir katk›d›r. NBKP(M)'nin sü-rekli vurgulad›¤› bir nokta var ki; hiç-bir devrim kopya edilemez, aksineonlar gelifltirilmelidir.

Page 47: Özgür Düşün Sayı 49

45

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Kültür Devrimi, devrim tarihinin zirvesi durumundaolsa da, yeni fikirlerin enine boyuna tart›fl›ld›¤› fakatsonucunda sosyalizme geçifl için karara ba¤lanm›fl birforma yönelik somut bir kavray›fl›n gelifltirilemedi¤içok küçük bir zaman dilimiydi. NBKP(M) insanlaraseçimlere kat›lma ve istedikleri vekilleri hemen görev-den geri alabilme hakk› vererek, partinin sosyalist yo-la daha s›k› bir flekilde ba¤l› kalabilece¤ine inan›yor.Bununla beraber mesele Kültür Devrimini inkar et-mek de¤il; elbette ki seçimler niyahetinde Yeni De-mokratik ve sosyalist devrimin temelini oluflturmaya-cak, elbette ki bu devrimler birbirine onun sayesindedönüflmeyecekler ama en az›ndan bu her verili süre-ce katk› sa¤layacakt›r.Bu fikir yaln›zca çocukluk aflamas›nda. Bize öyle geliyorki, seçimler ne sosyalist geçifli ne de partinin ve toplu-mun sürekli devrimcileflmesinin garantisi olabilir. Fakatbu, daha önceki devrimlerin hem üstünde hem de on-lardan ö¤renerek, 21.yy'da devrim için gerekli olan yenibir kavray›fla önemli bir katk›d›r. NBKP(M)'nin süreklivurgulad›¤› bir nokta var ki; hiçbir devrim kopya edile-mez, aksine onlar gelifltirilmelidir.

‹ki Çizgi Mücadelesi ve Kültür DevrimiPeki parti içerisindeki bu yeni taktikler serisi ve yenifikirler nas›l geliflmifltir? Maoistlerin daha önce karfl›-laflmad›¤› pek çok meseleyle u¤raflt›¤› çok aç›k ve budurumda ortada bir karmafl›kl›k olmas› ve onlar›n ge-nel çizgisinin d›flar›dan pek çok gözlemci için anlafl›l-maz olmas› flafl›rt›c› de¤il. Bununla beraberNBKP(M)'nin kendisi de yeni taktikler dizisi üzerinde

karara varmalar›n›n çok uzun sürdü¤ü konusunda ol-dukça aç›ksözlü. Parti içerisindeki iki çizgi mücadele-si, yani Prachanda ve Kiran taraf›ndan temsil edileniki çizgi halka aç›k bir flekilde ortaya konmufltur. Buçizgiler mücadelenin aflamas› sorunu üzerine, yani“Kurucu Meclis ve burjuva demokrasisiyle birlikte ha-reket etmek gerekli midir” yoksa “Yeni DemokratikDevrime do¤ru mücadele ileriye at›lmal› m›d›r” soru-lar›na odaklanm›flt›r. Yoldafl Basanta bizeNBKP(M)'nin iki çizgi mücadelesi prati¤inin hep sa¤-l›kl› bir flekilde ve birlik-mücadele-dönüflüm temelin-de yürütüldü¤ünü vurgulad›. Daha sonra BaburamBhattarai, uluslararas› komünist harekette iki çizgimücadelesi prati¤iyle ilgili muhtemel temel proble-min, mücadelenin birlik anlay›fl›ndan s›kl›kla uzakla-flarak uygulanmas› oldu¤unu vurgulam›flt›r. Bu yüz-den sürekli ayr›l›klar ortaya ç›kmaktad›r. Biz tümdünyada devrimcilerin ölümcül noksanl›klar›ndan bi-rini, Yoldafl Mao taraf›ndan öne sürülen iki çizgi mü-cadelesinin do¤as›n› adamak›ll› kavrayamamalar›olarak görüyoruz. Dahas›, NBKP(M)'nin iki çizgi mü-cadelesi prati¤i tüm dünyadaki yoldafllar taraf›ndanincelenmesi gereken iyi bir örnektir.NBKP(M)'ye Prachanda Kamp› ve Kiran Kamp› ola-rak ayr›lm›fl gözüyle bakmamak önemlidir. Basanta,burjuva medyan›n, feodal ve emperyalist ç›karlar›n,Maoistlerin özellikle kaç›nd›klar› bir ak›bet olan pro-leterya partisi içindeki ayr›l›klar› teflvik etmeye çokhevesli olduklar›na dikkat çekiyor. Bununla birlikte,iki çizgi mücadelesi belli bir zaman dilimi içersindegerçeklefltirildi ve bu mücadele parti içerisinde dahayüksek düzeyde bir birlikle sonuçlanm›fl görünüyor.

H�nd�stanlı Mao�stler

Page 48: Özgür Düşün Sayı 49

Zaten iki çizgi mücadelesinin pratik ifadesi;NBKP(M)'nin var olan devleti merkezden yeniden ya-p›land›rmakla tatmin olmad›¤›n› gösteren, Prachan-da'n›n hükümetten istifas›nda görülebilir. Bunun yeri-ne üçüncü bir Halk Ayaklanmas› ça¤r›s› yap›yorlar vebu ayaklanma tart›flmalar› artarak devam ediyor. Bizbu sat›rlar› yazarken, Baburam Bhattarai önderli¤in-deki Birleflik Ulusal Halk Hareketi etraf›nda örgütle-nen bir dizi protesto gösterisinden dolay› bu durumözellikle daha ciddi bir hal almakta. NBKP(M) buyüzden ayr›l›klardan kaç›nman›n gereklili¤ini fakatayn› zamanda sürekli bir birli¤e yönelik e¤ilimin dezararl›l›¤›n› vurgulayarak, sa¤l›l› bir iki çizgi mücade-lesinde ›srar ediyor. Bizce de, Mao'nun en temel ö¤re-tilerinden biri olan iki çizgi mücadelesi prati¤i, tümdünya devrimcilerinin Nepal devriminden ç›karmas›gereken gerçek derslerden biri olarak önümüzde du-ruyor.Ve iki çizgi mücadelesi dersi Kültür Devrimi prati¤in-de öne ç›k›yor. Bu, NBKP(M)'nin devrim alg›s›n›n kal-bine oturdu¤u için, röportajlarda ve tart›flmalarda s›k-ça ortaya ç›kan bir konu. Bu fikrin temelinde devri-min hiç bitmeyen bir süreç oldu¤u yat›yor. Devrimbelli aflamada sona eren ya da bir süre duran bir fleyde¤ildir, aksine sürekli devrimcileflmeye dayan›r. Bu-radaki ima ise, flimdi monarflinin y›k›lmas›yla devri-min duramayaca¤›, Nepal'deki tüm feodal ve emper-yalist etkinin kökünü kaz›yana kadar devam etmesigerekti¤i idi.Baburam Bhattarai, NBKP(M) için Kültür Devriminin,devrim tarihinin zirvesi oldu¤una iflaret etti. The Wor-ker'›n 10. say›s›nda 'Kültürel Dönüflümün Problemle-ri' bafll›¤›n› tafl›yan bir makalede Yoldafl Kiran; Çin'de-ki Kültür Devrimi, komünist parti yönetime geldiktensadece 17 y›l sonra uygulanmaya bafllanm›fl olsa bile,Nepal'de Kültür Devrimi ruhunu ta en bafl›ndan iflle-menin gereklili¤ine dikkat çekmiflti. Dünya devrimcile-ri için de bu ciddi olarak ele al›nmas› gereken bir nok-tad›r. Seçimlerin rolü ve Kültür Devrimi düflüncesiüzerine bir röportaj›nda Yoldafl Gaurav, Nepal'dekisüregiden devrimde Kültür Devriminin esas do¤as›nafazlaca vurgu yapm›flt›. Kültür Devrimi halk aras›ndaefli benzeri görülmemifl bir demokrasi patlamas›yd› vebu sayede Çin'de sosyalizm infla etmeye devam edilir-ken yeni yollar aç›lm›flt›. Gaurav, Nepal ba¤lam›ndakonuflarak Yeni Demokratik Devrim'den sonra ancakKültür Devrimi'nin devrimci partinin revizyonist birpartiye dönüflmesini ve kapitalist restorasyonu engel-leyebilece¤ini söyledi.

Proleterya Enternasyonalizmi ve Nepal Devrimine DestekEnternasyonel durumu göz önünde bulunduranGaurav, The Worker'›n 12. say›s›nda Nepal devrimi-nin dünya devriminin bir parças› oldu¤unu ve buyüzden dünya devrimine hizmet etmekle sorumlu ol-du¤unu yaz›yor. Bununla beraber yard›m› da hake-diyor. Yaz›s›na flöyle devam ediyor Gaurav: "özellik-le dünya emperyalistleri ve gericileri, devrimi müm-kün oldu¤unca yasal yollardan sabote etmeye kal-k›flt›klar›nda, e¤er devrimci güçler ve insanlar Ne-pal'deki devrimi desteklemezlerse, bu kesinlikle ta-lihsiz bir olay olacakt›r."Nepal'deki devrim pek çok sorunu beraberinde getir-di. fiimdiye kadar izlenen rota pek çok muhalefet deyaratt›. Nihayetinde çeflitli meseleler üzerine sorul-mas› gereken pek çok soru ve 'yüz çiçek açs›n' ruhuy-la ortaya dökülmesi gereken elefltiriler var. Fakat biztüm bu soru ve elefltirilerin tüm dünya devrimcilerininpaylaflmas› gereken bir birlik temelinde yap›lmas› ge-rekti¤ine inan›yoruz. Orada günlük bir temelde müca-delenin tüm karmafl›kl›¤›n› yaflayan Nepal'deki yol-dafllarla tart›fl›rken, daha yüksek düzeyde bir birli¤ive daha yüksek düzeyde bir kavray›fl› hedeflemeliyiz.Bizce NBKP(M)'nin flimdiye kadar pek çok meseleüzerinde taviz verdi¤i aflikar, özellikle de HKO'nunkarargahlara yerlefltirilmesi ve özellikle üs alanlar›-n›n sözde de olsa çözülmesi gibi. Fakat can al›c› nok-talarda parti taviz vermeyecektir. HKO'nun silahs›z-land›r›lmas› bu türden bir meseledir, yine bir di¤eride yar›-feodal yar› sömürge devletin parçalanmas›gerekti¤idir.Üçüncü Halk Ayaklanmas› ve Nepal'e do¤rudan yenibir d›fl müdahale tehlikesi ufukta belirdi¤ine göre,tüm dünya devrimcilerinin NBKP(M) taraf›ndan ön-cülük edilen feodalizme ve emperyalizme karfl› Nepalhalk›n›n mücadelesini desteklemek için birleflmesiönemlidir. Halk Savafl›'n›n ve mücadele hatt›n›n flim-diye kadarki muazzam baflar›s›nda, devrimcilerin Ne-pal devrimini inceleyerek kazanaca¤› bir çok teorik vepratik dersler oldu¤una inan›yoruz. Ve zaman YeniDemokratik Devrim'in potansiyel baflar›s›na do¤ruyaklafl›rken, dünyadaki Maoistlerin ve tüm anti-em-peryalistlerin, Nepal'deki gericilere karfl› ve ilkeselolarak emperyalizme ve Hindistan yay›lmac›l›¤›nakarfl› Nepal halk›n› desteklemek için hangi ülkedeolurlarsa olsun eylem örgütlemeye yönelik sorumlu-luklar› bugün her zamankinden çok daha büyüktür.

Türkçelefltiren: Solun Do¤usu46

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

Page 49: Özgür Düşün Sayı 49

47

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Ülkemiz, bundan yaklafl›k üç y›l önce 19 Ocak2007 tarihinde, Ermeni gazeteci Hrant Dink’in GenelYay›n Yönetmenli¤i’ni yapt›¤› Agos2 Gazetesiönünde öldürülmesiyle sars›ld›. Cinayet süreciDink’in Mustafa Kemal’in manevi k›z› SabihaGökçen’in Ermeni oldu¤unu yazmas›yla bafllad›.Dink’in Antepli Ermeni Hripsime Gazalyan ile yapt›¤›röportajda, Gazalyan’›n Sabiha Gökçen’in kenditeyzesi oldu¤unu anlatmas›, ülkemizde yaflananErmeni trajedisinde yeni bir durumu ortayaç›kar›yordu. Gazalyan’›n anlatt›klar›na göre3 MariamSebilciyan ve Nerses Sebilciyan’›n 2’si k›z, 7 çocuk-lar› olmufltu. Nerses 1915’teki olaylarda ölmüfltü.Nerses’in k›z çocuklar›ndan biri olan Diruhi,Gazalyan’›n annesi, Hatun’un da kardeflidir.

Büyükannesi Mariam, Diruhi’nin annesini ve teyzesi-

ni götürüp Cibin’deki yetimhaneye vermifltir. O

dönem köye gelen Mustafa Kemal yetimhaneyi gezip

kendisine evlat edinece¤ini söylemifl ve parma¤›yla

Hatun’u iflaret etmifltir. Hatun art›k Mustafa Kemal’in

manevi k›z› olacakt›r. Agos gazetesi taraf›ndan

yap›lan bu röportaj›n, Hürriyet gazetesi taraf›ndan da

haber yap›lmas› üzerine gerek devletin resmi kurum-

lar› gerekse de milliyetçi-faflist çevrelerce Hrant Dink

üzerinde bask›lanma yarat›larak Dink ve Agos

Gazetesi susturulmaya çal›fl›lm›flt›r. Konuyla ilgili en

sert aç›klamay›, haberin Hürriyet Gazetesi’nde

yay›nlanmas›ndan bir gün sonra Genelkurmay

Baflkanl›¤› yapm›flt›r.

‘Hrant’ın Arkadaşları’

adalet arıyor!

“Ben kendi halk›m›n yaflad›¤› ac›n›n fark›nda olan ve bu yükü tafl›yan biriyim.”1

Hrant Dink

NEREDE

?

Page 50: Özgür Düşün Sayı 49

Genelkurmay Baflkanl›¤›,“lanetledi¤ini” aç›klad›¤›“iddalarla” ilgili flu aç›klamay› yapm›flt›r4: “SabihaGökçen ayn› zamanda Atatürk’ün, Türk kad›n›n›nTürk toplumu içinde bulunmas›n› istedi¤i yerigösteren de¤erli ve ak›lc› bir semboldür. Böyle birsembolü amac› ne olursa olsun, tart›flmaya açmak,milli bütünlü¤e ve toplumsal bar›fla katk›s› olmayanbir yaklafl›md›r.”

“Bir iddiay›, milli duygu ve de¤erleri de kötüyekullanarak, bu flekilde yay›mlaman›n habercilikolarak nitelendirilmesini kabul etmek mümkünde¤ildir. Burada as›l önemli olan husus, yap›lan buhaber ile neyin amaçland›¤›d›r.”

“Bu kapsamda Türk medyas›n›n Atatürk'ünmanevi varl›¤›na, düflünce sistemine, TürkiyeCumhuriyeti'nin temel ilke ve de¤erlerine, Türk mil-letinin birlik ve beraberli¤ine, daha duyarl› olmas› veyay›m ilkelerini bu düflünceler ›fl›¤›nda gözdengeçirmesi de ulusça beklenmektedir.”

Genelkurmay Baflkanl›¤›’n›n “ulus” ad›na tehditlekar›fl›k beklentisini kamuoyu ile paylaflmas›ndansonra özellikle burjuva medyada Sabiha Gökçen’inErmeni de¤il; kendi deyimiyle “Atatürk’ten daha Türkoldu¤u”5 ve hatta Boflnak oldu¤u gibi aç›klamalar yeralm›flt›r. Bu durum bir yandan da özellikle faflist kes-imlerin gazetelerinde aç›kça cinayet ça¤r›s›nadönüflmüfltür. Ayn› süreçte ‹stanbul Valili¤i’neça¤r›lan Dink, burada vali yard›mc›s› ve yan›ndabulunan iki M‹T görevlisi taraf›ndan tehdit edilmifltir.Ard›ndan ise fiiflli Cumhuriyet Savc›l›¤› taraf›ndanDink hakk›nda dava aç›lm›flt›r. Dink’in Türkkimli¤inin Ermeni kimli¤i üzerindeki etkilerini anlat-mak için kulland›¤›6 “Türk'ten boflalacak o zehirlikan›n yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'ninErmenistan'la kuraca¤› asil damar›nda mevcuttur”

ifadesi, “Türklü¤ü afla¤›lamaktan” TCK’n›n 301. mad-desiyle yarg›lanmas›na yol açm›flt›r. Daha sonra“bilirkifli” taraf›ndan suç niteli¤inin oluflmad›¤›na dairverilen karar dahi Dink’i linç kampanyas›ndan kur-taramam›flt›r. Hrant Dink’in kat›ld›¤› mahkemeler,özellikle Veli Küçük ve Kemal Kerinçsiz gibi kiflilertaraf›ndan provake edilmifl, burjuva medyan›n dadeste¤i ile Dink hakk›nda linç kampanyas›büyümüfltür. Burjuva medyan›n Dink öldürüldüktensonraki sahiplenici tavr›n›n, bu süreç incelendi¤indene kadar sahte oldu¤u görülecektir.

Tarih 19 Ocak 2007’yi gösterdi¤inde ise ülke, tele-vizyon kanallar›n›n önce alt yaz›larla geçti¤i,ard›ndan da son dakika haberi olarak verdi¤i cinayethaberiyle sars›lm›flt›r. Dink’in öldürülmesi ülkedebüyük tepki uyand›rm›fl, binlerce insan›n kat›ld›¤›kitlesel gösteriler düzenlenerek cinayet protesto edil-mifltir. Yap›lan yürüyüfllerde “Hepimiz Hrant›z,Hepimiz Ermeniyiz!” slogan›n› fliarlaflt›ran kitleler,egemen s›n›flar›n ekmeye çal›flt›¤› düflmanl›k tohum-lar›na karfl› koymufllard›r. Kendili¤inden geliflen kitlehareketleri, mahkeme sürecinde ve cinayetin y›ldönümlerinde de devam etmifltir. Bu durum egemens›n›flar›n iki yüzlüce cinayeti k›namalar›na sebepolmufltur. Baflta Genelkurmay Baflkanl›¤› olmaküzere, hükümetinden yarg›s›na kadar AKP, MHP veCHP gibi faflist partiler dahi cinayeti k›nayan aç›kla-malarda bulunmufllard›r. Hatta Marafl olaylar›na biz-zat kat›lm›fl bir çok az›l› katili bar›nd›ran Büyük Birlik

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

48

“Adalet istiyoruz”, “Adalet için, Hrant için”, “Katilitan›yoruz”, “Hrant’›n katili Ergenekon devleti” gibi slogan-larla hedef buland›r›lmaya çal›fl›lsa da, “katil devlet hesapverecek” gibi kimi zaman kitlelerin kendi bilinçleriyleifade ettikleri sloganlar, onlara öncülük yapmaya yelte-nen “dostlar”› aflan birer ifade oldular.

Page 51: Özgür Düşün Sayı 49

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Partisi(BBP) Genel Baflkan› Muhsin Yaz›c›o¤lu dahada ileriye giderek Hrant Dink’e fliir dahi yazm›flt›r.

Geçen üç sene zarf›nda “cinayetinayd›nlat›laca¤›” konusunda yarat›lan toplumsal bek-lenti, ayn› zamanda sol cenah›n düzen içi taleplerekseninde bu beklenti furyas›nda kaybolmas›na sebe-biyet vermifltir. Bafllang›c›ndan beri egemen s›n›flar›n;medyas›ndan Genelkurmay’›na, polisinden yarg›s›natüm kurumlar›n›n ad›m ad›m organize etti¤i cinayet,özellikle anma gösterilerinde vurgulanamam›flt›r.“Hrant’›n Arkadafllar›” imzas›n› kullanan bir grup lib-eral taraf›ndan organize edilen anma toplant›lar›,kurumlar›n kendi kimlikleri ve fliarlar› ile kat›l›m›engellenerek düzenlenmifltir. Hrant’›n “dostlar›n›n”anma toplant›lar›, tam da egemen s›n›flar›n hakimklikleri taraf›ndan, son dönemin al›flagelmifl söylemiolan “aç›l›mlar” yaygaras›yla yaratmaya çal›flt›¤› neoliberal “sol” söylemlerine katk›da bulunmaktad›r.“Adalet istiyoruz”, “Adalet için Hrant için”, “Katilitan›yoruz”, “Hrant’›n katili Ergenekon devleti” gibisloganlarla hedef buland›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r.Hrant’›n katilleri, derinlerde de¤ildir ve tam da suyüzünde, apaç›k olan bir toplumsal sisteminüstyap›lar›ndad›rlar. “Katil devlet hesap verecek” gibikimi zaman kitlelerin ifade ettikleri sloganlar iseonlara öncülük yapmaya yeltenen “dostlar”› aflanniteliktedir. Anma eylemini organize eden “Hrant’›ndostlar›” ise hep bu sistemden medet uman bir min-valde yürümektedirler. At›lan sloganlarda sürekli“adalet” vurgusu yapt›ranlar ya da cinayeti iflleten sis-

temden “adalet” isteme kudretinde bulunanlar, busistemin yarg› organlar›n›n da olay özgülündeki“katk›s›n›” görmezlikten gelmekte veya niyettenba¤›ms›z olay› buland›rmaktad›rlar. Hrant Dink’inöldürülme süreci mahkeme kap›lar›ndan bafllam›flolmasa dahi, sistemden “adalet” isteyerek bu olay›nçözümünü beklemek ak›l tutulmas›na iyi bir örnektir.Ya da bu ifli “Ergenekon devletine” havale edipErgenekon devletinin yarg›lanmas›n› beklemek tamda sistemin de¤irmenine su tafl›mak anlam›nagelmektedir. Oysa ki sistemin son dönemlerdekipopülist politikalar›ndan birisi de daha önceifllenmifl faili “meçhul” cinayetleri“Ergenekon kli¤i”nin üzerine atarak,kitlelerin kafas›nda Ergenekonlaba¤› kopar›lm›fl temiz bir devletfikri uyand›rmakd›r. Buco¤rafyada gerek devrimcimücadeleyi gerekse de bununbir parças› olarak ezilen ulus-lar›n verdi¤i mücadeleyibast›rmak için egemen s›n›flar›nkulland›¤› yol ve yöntemler ve sis-tematik olarak uygulanan faflizm, tamda devletin bütünlüklü siyasetini ifadeetmektedir.

Tüm bunlar› görmezden gelerek“Hrant’›n Arkadafllar›” imzas›n› kullanankesimler niyetlerinden ba¤›ms›z tam dacinayetle bafllayan bu sürecin tamamlan-mas›na hizmet etmektedirler.

Özellikle devrimci hareketin bu durumamüdahale edemeyiflinin alt›nda ise olayözgülünde ortaya koydu¤u hatal›yaklafl›mlar›n›n oldu¤unu söylemek abart›olmayacakt›r. Çünkü sürecin bafl›ndan beridevrimci hareket Hrant’› eski devrimcikimli¤i üzerinden sahiplenmifltir. ElbetteHrant’›n ulusal kimli¤ini sahipleniflinin veulusunun u¤rad›¤› tarihi haks›zl›klar› ifadeetmesinde, yürüttü¤ü devrimci mücade-lenin katk›s› olmufltur. Ancak Hrant’›n özel-likle mücadele içerisinde yer alm›fl Ermenikomünistlerle ayn›laflt›r›lmas›, baflta bukomünistler olmak üzere Hrant’a vedevrimci hareketin kendisine haks›zl›kdemektir. Çünkü bizim komünistlerle ayn›gördü¤ümüz Dink, devrimcilerden bir çokkonuda ayr› düflünüyordu. Hrant ideolojikolarak kendisini liberal bir ayd›n olarak

Bu ifli “Ergenekondevletine” havaleedip Ergenekondevletinin yarg›lan-mas›n› beklemektam da sisteminde¤irmenine sutafl›mak anlam›nagelmektedir. Oysa kisistemin son dönem-lerdeki popülist poli-tikalar›ndan birisi dedaha önce ifllenmiflfaili “meçhul”cinayetleri“Ergenekondevleti”nin üzerineatarak, kitlelerinkafas›ndaErgenekonla ba¤›kopar›lm›fl temiz birdevlet fikriuyand›rmakd›r.

49

Page 52: Özgür Düşün Sayı 49

May›s

2010-49

ifade ediyordu. Örne¤in Avrupa Birli¤i konusunda,

“AB’yi ça¤›m›z›n en büyük bar›fl projesi”7 olarakde¤erlendiriyordu. Ulus devletin, milli, etnik,mezhepsel farkl›l›klar gibi s›n›f çeliflkileri önüne ketvuran olgular›n AB süreciyle afl›laca¤›n›, AB’nin ser-maye birli¤i gibi görünse de ileride “emek” birli¤inedönüflece¤ini düflünmekteydi.

Dink, Frans›z Ermenilerinin Türkiye’nin AB’yeal›n›fl›na karfl› ç›kan tutumlar›n› elefltirirken 'ErmeniSoyk›r›m›' sorununa bir çözüm bulunacaksa, bununancak Avrupa Birli¤i girifl sürecine koflut ilerleyen

demokratikleflme aflamas›nda”8 gerçekleflebilece¤inisöylüyordu. Hrant Dink, yaz›lar›nda “burjuvademokrasi”sinden beklentilerini s›kça dile getiren lib-eral bir ayd›nd›. Elbette bu durum, devrimci hareketinDink’i anmas›n›n ve sahiplenmesinin önünde engelteflkil edecek bir durum de¤ildir. Çünkü Dink ayn›zamanda yukar›da da bahsetti¤imiz gibi tarihihaks›zl›¤a u¤rayan bir ulusun dili ve kimli¤i duru-mundayd›. Egemen s›n›flar›n tüm yaln›zlaflt›rma vesusturma gayretine karfl› ortaya koydu¤u durufllademokrat bir ayd›n›m›zd›. Düflünceleri içerisindeçeflitli yanl›fl yaklafl›mlar bar›nd›rsa da milli ve etnikkimlik mücadelesinin s›n›f mücadelesi önünde engelteflkil etti¤ini anlatan bir ayd›nd›.

Devrimcilerin bugünkü tarihi sorumlulu¤u, önce-likle kendi farkl›l›klar›n› gösterecek flekilde bir tav›r

koyabilmektir. Devrimciler Hrant’› sahiplenirken

onun görüfllerini elefltirebilmekten kaç›nmamal›d›r.

“Hrant’›n arkadafllar›” tarz›nda oluflumlarla katilin

kendisinden çözüm beklemek yerine bu sömürü ve

bask› iliflkilerini deflifre etmek bafll›ca görevimizdir.

Kendisini fakl›l›¤›yla ortaya koymayan, baflkas›n›n da

farkl›l›¤›n› anlatmayan bir anlay›fl, do¤ald›r ki kitleleri

egemen s›n›flardan “adalet” istemeye sürükleyen

anlay›fllara seyirci kalmak zorunda kalacakt›r.

DD‹‹PPNNOOTTLLAARR

11.. Alin Ozinian’›n Hrant Dink’le Röportaj›, http://www.hrant-

dink.biz/tr/?p=550

22.. Ermenice’de saban›n açt›¤› uzun yar›k anlam›na gelmektedir.

Yani suyun akt›¤› tohumun filizlendi¤i ve bereketin f›flk›rd›¤› yer

33.. Sabiha Gökçen mi Hatun Sebilciyan m›? http://hurarsiv. hur-

riyet.com.tr/goster/haber.aspx?viewid=373270

44..‹flte Soy A¤ac› http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?viewid=373956

55..‹flte Soy A¤ac›, http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?viewid=373956

66..Hrant Dink’i Yakan Yaz›lar, http://www.radikal.com.tr/haber.php?haber-

no=166485

77..Sola Ça¤r›, Birgün Gazetesi 13 Aral›k 2004, http://www.bir-

gun.net/

88.. Birgün Gazetesi, “Akl›n gere¤i”, 6 Aral›k 2004 http://www.bir-

gun.net

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

50

Geçen üç sene zarf›nda “cinayetin ayd›nlat›laca¤›” konusunda yarat›lantoplumsal beklenti ayn› zamanda sol cenah›n düzen içi talepler ekseninde bu bek-lenti furyas›nda kaybolmas›na sebebiyet vermifltir. Bafllang›c›ndan beri egemens›n›flar›n medyas›ndan Genelkurmay’›na, polisinden yarg›s›na tüm kurumlar›n›n ad›mad›m organize etti¤i cinayet, özellikle anma gösterilerinde vurgulanamam›flt›r. “Hrant’›nArkadafllar›” imzas›n› kullanan bir grup liberal taraf›ndan organize edilen anma

toplant›lar›, kurumlar›n kendi kimlikleri ve fliarlar› ile kat›l›m›engellenerek düzenlenmifltir.

Page 53: Özgür Düşün Sayı 49

51

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Bir kitab› tan›yabilmenin ve anlayabilmenin en önemli dayanaklar›n-dan bir tanesi de kitab›n yazar› hakk›nda bilgiye sahip olmakt›r. Yazar›tan›mak, yazar› var eden tarihsel ve toplumsal koflullara dair bilgi edin-mek anlam›na gelmektedir. Bu da yazar›n eserde anlatt›¤› veya anlatmakistedi¤i fleyleri, yapt›¤› metaforlar› daha iyi anlamam›z› sa¤lar. Söyledik-lerimizden yola ç›karak Don Kiflot’a geçmeden önce Miguel De Cervan-tes hakk›nda bilgi vermeyi uygun buluyoruz.

Miguel De Cervantes, ‹spanya’n›n Alsalá de Henares kasabas›nda 29Eylül 1547’de do¤ar, 23 Nisan 1616’da Madrid’te ölür. Cervantes, yoksulbir sa¤l›k memurunun yedi çocu¤undan biridir. Bu tarihlerde Ameri-ka’dan ‹spanya’ya muazzam bir alt›n ak›fl› söz konusudur. ‹spanya’daözellikle ticaretle u¤raflanlar servetlerine servet katmaktad›rlar. Tabi-î ki bu durumdan yoksullar hiçbir fayda görmemektedir. Onlar›n yaflamçizgisinde de¤iflen pek bir fley yoktur. Miguel De Cervantes ve ailesi de buyoksullar s›n›f›ndand›r. Bu koflullar içerisinde Cervantes k›sa bir süreokula gidebilmifl, e¤itiminin büyük k›sm›n› da kendi kendine tamamla-m›flt›r. Daha sonra donanmaya kat›lm›fl, Osmanl› Devleti’ne karfl› ‹ne-baht›’da savaflm›fl ve sol elini kaybetmifltir. Dönüfl yolunda Cezayirli kor-sanlar›n›n eline düflmüfl, 1580 y›l›nda yüklü bir fidye ile özgürlü¤üne ka-vuflmufltur. ‹spanya’ya dönmüfl ama bekledi¤i gibi bir yaflamla karfl›lafl-mam›flt›r. Bu durum edebiyata ad›m atmas›nda önemli bir etken olmufl-tur. ‹lk u¤rafl› tiyatro olmufl, birçok oyun yazm›flt›r, ancak günümüze "Eltrato de Argel " ve "La Numanica" ile ulaflabilmifltir. Ard›ndan ilk roman›"La Galatea"y› tamamlam›fl, kitaptan elde etti¤i parayla evlenmifltir. Evli-li¤i bafl›na daha büyük dertler açm›flt›r. Daha çok insan›n sorumlulu¤uomuzlar›na binmifl, maddi s›k›nt›lar› artm›flt›r. Donanmada ambar me-

K İ T A P L I K

Don K�şot

M�guel De Cervantes

Page 54: Özgür Düşün Sayı 49

muru olarak çal›flmaya bafllam›fl ancak hesaplarda hata yapt›¤›ndan kasaaç›k vermifl ve hapse at›lm›flt›r. Cervantes, Don Kiflot’i burada tasarlam›fl vekitab›n ilk bölümünü 1605 y›l›nda yay›nlam›flt›r. Don Kiflot’un ikinci bölümü-nü, baz›lar›n›n kitab› kendilerine mal etmeleri üzerine 1615'te yazm›flt›r. Di-¤er eserleri ise; 1613 y›l›nda bas›lan "Novajeles Ejampleres" eseri 13 öyküyüiçerir, 1614 tarihli "Parnaso’ya yolculuk" ise yergi fliiridir. Cervantes, 1616'datamamlad›¤› eserlerin sonuncusu olan -"Los trabojos de Persiles Sigusmunda"nun (Persiles ve Sigismunda'n›n Seyahatleri) - yay›mlanmas›ndan bir süreönce ölmüfltür.

Cervantes, feodal sistemin hakimiyetini yitirmeye bafllad›¤›, kapitalizminise yeni yeni filizlendi¤i bir devirde yaflam›flt›r. Bu dönemin çeliflkilerini yafla-m›fl ve gözlemlemifltir. Cervantes Don Kiflot roman›nda bu dönemi “Don Ki-flot” ve “Sancho Panza” karakterleri arac›l›¤›yla etkileyici bir flekilde anlatm›fl-t›r.

Romanda Don Kiflot ve Sancho Panza dönemin en önemli çeliflkisinintemsilcileri olarak karfl›m›za ç›karlar. Don Kiflot kafas›nda bir tas, elinde birsopa, üzerinde pasl› bir z›rh ve c›l›z at› Rosinante ile Avrupa’da monarflininhakim olmaya bafllad›¤› ve sermaye birikiminin h›z kazand›¤› bir dönemde fe-odalizme özgü; derebeyli¤e, flövalyeli¤e hayran olan ve –ilk bak›flta- geri gel-mesi mümkün olmayan bir sistem için mücadele eden bir maceraperest, idea-list ve ç›lg›nd›r. Baflka bir deyiflle yaydan ç›km›fl oku geriye döndürmeye ça-l›flmaktad›r. Sancho Panza ise Don Kiflot’un aksine dönemin gerçekli¤ine uy-makta, günün burjuva ak›l ve mant›¤›n› temsil etmektedir. Roman içerisinde-ki di¤er kiflilerin zihninde Don Kiflot tarihin tekerle¤ini geriye döndürmeye ça-l›flan ak›ll› bir deli izlenimi uyand›r›r. Onunla tan›flan kifliler öncelikle onunbir z›r deli mi yoksa akl› bafl›nda bir maceraperest mi oldu¤u konusunda hepkarars›z kal›rlar. Yine de son noktada onun bir deli ve zavall› oldu¤una kararverirler. Çünkü Don Kiflot ne kadar ak›ll›ca laflar etse de onun yel de¤irmen-lerini dev, koyun sürülerini ordu sanarak onlara sald›rmas› delili¤inin kan›t-lar›ndand›r. Yazar burada yel de¤irmenleri arac›l›¤›yla daha önce bahsetti¤i-miz çeliflkiyi vurgulam›flt›r. Roman›n bütününde bunun birçok örne¤ini bul-mak mümkündür. Tersinden “Sancho Panza” karakteri ile feodalizmin yerinialacak olan kapitalist sistemin haberini vermektedir. Çünkü Sancho Panzaaçgözlüdür. Sürekli Don Kiflot’tan para s›zd›rmaya çal›flmaktad›r. Bir adadavali olmay›, yönetmeyi ve zenginleflmeyi istemektedir. Elinden gelen her fleyibu ç›kar› do¤rultusunda yapmaktad›r. Bu esnada da nesnel koflullara göre ha-reket etmeye çal›flmaktad›r. Kimi zaman Don Kiflot’a karfl› tav›r al›r; ama butav›r al›fl onun vali olma hedefine zarar verecek tarzda olmaz. Sancho Panza,Don Kiflot’un hayalleriyle dalga geçer ona yürekten inanmaz, ama onu da as-la b›rakmaz. Çünkü “vali” olmak istemektedir.

Don Kiflot sürekli flövalyeli¤in hayaliyle yaflar. Gördü¤ü her gerçekli¤ikendi hayal dünyas›yla yeniden yarat›r. Köhne bir han› çok güzel bir flato ola-rak görür. Somut gerçeklik yerine kendi hayallerini koyar. Don Quijote‘un ha-yalleri aras›nda insanlar›n do¤rudan, güzelden ve sevgiden yana olan bir ya-flam sürmeleri de vard›r ve böyle bir yaflam›n hasretini çekmektedir. Fakat bi-liyoruz ki mutlak olan hiçbir fley yoktur. Mutlak ve ideal do¤ru, güzellik vesevgi olamaz. Maddi yaflam koflullar›n›n etkisiyle insanlar var olan nesnellik-ten daha do¤ruya, güzele hasretlik çekmifllerdir, çekmektedirler. Don Quijo-te‘un hasreti de böyle bir hasrettir. Ve Don Quijote tüm bu hayalleri do¤rul-52

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

Cervantes feodalizme dönmeninimkans›z oldu¤unu anlatm›flt›r.Geriye dönmek isteyenlerle alayetmifltir. Bunu da Don Kiflotarac›l›¤›yla yapm›flt›r. Don Kiflot’unanormalli¤inin, ak›l almazl›¤›n›n vezavall›l›¤›n›n nedeni, eskiye dönm-eye çal›flmas›d›r. Ama do¤ruyu,güzeli ve sevgiyi aray›fl›; idealleri içineyleme geçmesi ise olumluyönüdür. Don Kiflot daha çok olum-suz yönüyle edebiyat dünyas›ndakullan›lm›flt›r. Edebiyat dünyas›ndanise hayata aktar›lm›flt›r. Birçok insanDon Kiflot’lukla -romantik ç›lg›nlarolmakla- suçlanm›flt›r. Tabii kibunun belli sebepleri vard›r.

Cervantes

Page 55: Özgür Düşün Sayı 49

53

tusunda eyleme geçen y›lmaz bir eylem adam›d›r. Onun hayalleri u¤runayapt›klar›n› ak›l ve mant›k almaz. O inand›¤› ve kurgulad›¤› fleyler u¤runahiçbir menfaat gözetmeksizin bir çocuk samimiyetiyle hareket etmektedir.Roman içerisinde gülünç durumlara düfler. Ancak bu görünüflte böyledir.Don Kiflot inand›¤› fleyler u¤runa gülünçleflirken, Sancho Panza burjuvaak›l ve mant›¤› çerçevesinde kiflisel menfaati –para- ve inanmad›¤› fleyleriçin Don Kiflot ile bu gülünçlükler içerisinde bulunur. Bu durumda as›l gü-lünç olan Sancho Panza’d›r. Bir tarafta samimiyet di¤er tarafta ikiyüzlülüksöz konusudur. Bu durum, ancak roman tamamen okunup bitti¤inde anla-fl›lmaktad›r. Roman›n büyük bölümünde “Sancho Panza” halk diliyle konu-flan, atasözleri s›ralayan cahil bir köylüdür. Zamanla, Sancho Panza’n›nkarfl›t›na dönüfltü¤ü düflünülebilir. Ancak bu sadece görünüflte böyledir.Sancho Panza bafl›ndan beri kiflisel ç›karlar› do¤rultusunda hareket etmek-tedir. Don Kiflot ise bafl›ndan beri hayallerinin peflinden koflar, roman›n so-nunda ölüm döfle¤indeyken gerçekli¤in fark›na var›r. fiövalyelik dönemininart›k geri gelemeyece¤ini söyler. Asl›nda onun fark›na vard›¤› fley, tarihin te-kerinin geriye dönemeyece¤i gerçe¤idir. Feodalizmin sonu yaklaflmaktad›rve kapitalizm her taraf›ndan kan ve pislik saçarak do¤acakt›r.

Cervantes bu romanda feodalizme dönmenin imkans›z oldu¤unu anlat-m›flt›r. Geriye dönmek isteyenlerle alay etmifltir. Bunu da Don Kiflot arac›l›-¤›yla yapm›flt›r. Don Kiflot’un anormalli¤inin, ak›l almazl›¤›n›n ve zavall›l›¤›-n›n nedeni eskiye dönmeye çal›flmas›d›r. Ama do¤ruyu, güzeli ve sevgiyi ara-y›fl›; idealleri için eyleme geçmesi ise olumlu yönüdür. Don Kiflot daha çokolumsuz yönüyle edebiyat dünyas›nda kullan›lm›flt›r. Edebiyat dünyas›ndanise hayata aktar›lm›flt›r. Birçok insan Don Kiflot’lukla -romantik ç›lg›nlar ol-makla- suçlanm›flt›r. Tabii ki bunun belli sebepleri vard›r. Burjuvazi monar-fliyi y›k›p kendi sistemini egemen k›ld›ktan sonra; kapitalist sistemin mutlak,akla en uygun ve en güzel sistem oldu¤unu tüm insanl›¤a vaaz etmifltir. Busistemden daha güzel ve adil; insanl›¤a uygun bir sistem olabilece¤inden sözedenlerden ise nefret etmifltir. Burjuvazi onlardan korkmufl ve onlara olan öf-kesini gizlememifltir. Bu “idealistlere” -sistemini de¤ifltirmek isteyenlere- ken-di akl› ve mant›¤› d›fl›na ç›kanlara Don Kiflot benzetmesi yapm›flt›r. Don Ki-flot’luk eskiye dönme imkans›zl›¤›ndan soyutland›¤›nda do¤ruluk, güzellik vesevgi için dövüflen bir Don Kiflot’luk olarak geriye kal›r. Evet, kitaptaki DonKiflot bir zavall›d›r ve imkans›z› istemektedir. Daha do¤ruyu ve güzeli arayanve ellisinden sonra bunlar için dövüflen Don Kiflot kitab›n d›fl›na taflm›flt›r.Bu Don Kiflot akla ve mant›¤a s›¤mayacak cinsten de¤ildir.

Bu konuyla ba¤lant›l› olarak uzun bir al›nt› yapaca¤›z. Muzaffer Oruço¤-lu TOHUM roman›n›n arka kapa¤›nda flöyle demektedir. “Söz konusu olan,gerçek bir durumun öyküsüdür. Kahramanlar gerçektir. Yer, zaman ve olay-lar gerçektir. Bilgi susuzlu¤uyla kavrulan, bilime ve itiraza afl›k insanlar›n,modern Don Kiflotlar›n, dünyay› de¤ifltirme prati¤ini anlatmaya çal›flt›m. Nekadro, ne donat›m, ne miras, ne cephe gerisi, ne de kitle temeli aramay›n.‹nanc›n ve bilginin ç›lg›nl›k dönemidir; söz konusu olan. Uçurumlar, ger-çekte olduklar›ndan daha küçük görünmektedir. Uzak da¤lar›n mavifl du-manl› sinesinde yay›lan koyun sürüsü, uyuyan bir orduyu and›rmaktad›r.Gökkufla¤›n›n alt›ndan geçmek mümkündür. Bir tanka ya da bir uça¤a, kü-çük bir b›çakla meydan okunabilir. Demirde ki pas› yeflerten güçlü bir ro-mantizmdir, söz konusu olan. Devin cüceden, gülünecek derecede korktu-¤u ve elli y›ll›k bir suskunlu¤un etkisinden olsa gerek, kahramanlar›n bol

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Romanda Don Kiflot veSancho Panza dönemin enönemli çeliflkisinin temsilci-

leri olarak karfl›m›za ç›karlar.Don Kiflot kafas›nda bir tas,

elinde bir sopa, üzerindepasl› bir z›rh ve c›l›z at›

Rosinante ile Avrupa’damonarflinin hakim olmayabafllad›¤› ve sermaye biriki-

minin h›z kazand›¤› birdönemde feodalizme özgü;

derebeyli¤e, flövalyeli¤ehayran olan ve –ilk bak›flta-

geri gelmesi mümkünolmayan bir sistem için

mücadele eden bir macer-aperest, idealist ve ç›lg›nd›r.

Baflka bir deyiflle yaydanç›km›fl oku geriye döndürm-

eye çal›flmaktad›r.

Page 56: Özgür Düşün Sayı 49

bol konufltu¤u bir dönemdir.”

Muzaffer Oruço¤lu yazd›klar›yla bir gerçe¤i özetlemektedir. Oruço¤lu’nun bahsetti¤i“modern Don Kiflotlar” Cervantes’in roman›n›n d›fl›na ç›kan, “bilime ve itiraza afl›k” in-sanlard›r. Bu insanlarla tarih boyunca karfl›lafl›lm›flt›r ve karfl›lafl›lmaktad›r. Onlar geç-mifle dönmeyi de¤il, gelece¤i yaratmay› istemektedirler. Onlar›n Don Kiflotlu¤u do¤ruyu,güzeli k›sacas› insanl›¤› arama ve bunun için dövüflebilme iradesidir. Onlar›n Don Ki-flotlu¤u burjuva ak›l ve mant›¤›n› aflma, burjuva sistemini ortadan kald›rma, s›n›fs›z birtoplum infla etme mücadelesidir. ‘Onlar Don Kiflot de¤illerdir’ itiraz› yap›labilinir. Amabu, Don Kiflot’a nas›l bakt›¤›m›z ve onu nas›l de¤erlendirdi¤imizle alakal›d›r. Bizler birfleye tek yönlü bakamay›z. Bundan dolay› Don Kiflot’u sadece eskiye dönmeye çal›flanbir zavall› olarak de¤erlendiremeyiz. Kitap özgülünde bu de¤erlendirme yap›labilinir.Ancak kitap d›fl›na ç›kan Don Kiflot bu Don Kiflot de¤ildir. Do¤ruyu ve güzeli arayanDon Quijote’tur söz konusu olan. Ve ellisinden sonra bunlar için eyleme geçen bir in-sand›r. San›r›m onu bugüne kadar canl› tutan ve bundan sonra da canl› tutacak olan buyönüdür. Oruço¤lu’nun “modern Don Kiflotlar”› kiflisel ç›kar gözeterek eyleme geçen in-sanlar de¤illerdir. Onlar koskocaman zifiri karanl›kta bir kibrit kadar ›fl›k verseler de ka-ranl›¤a boyun e¤meyenlerdir. Bu “modern Don Kiflotlar” Oruço¤lu’nun da ifade etti¤i gi-bi inanc›n ve bilginin ç›lg›nl›k döneminde “bilime ve itiraza afl›k” ve tüm yoksunlu¤akarfl› dövüflme iradesi gösteren, karanl›kta delikler açan günefl ›fl›klar›d›rlar.

Romana tekrar dönecek olursak; roman›n bütününe sinmifl olan Don Kiflot karak-teri olumsuzdur. Yaz›m›z›n bafl›nda da ifade etti¤imiz gibi Don Kiflot yaflat›lmas› müm-kün olmayacak bir sistemin mücadelesini vermektedir. Tarihsel anlamda kapitalizm fe-odalizme göre daha geliflkin bir toplumsal formu ifade etmektedir. Ancak Don Kiflot’unbu yeni toplumsal forma dair olumsuz elefltirileri vard›r. Bu durumda bir ç›k›fl yolu bu-lamayan Don Kiflot feodalizme sar›lmak zorunda kalmaktad›r. Bu yönüyle de Don Ki-flot’un yapt›klar›n›n ç›lg›nl›ktan baflka bir fley olmad›¤›n› görürüz. Sonuç olarak bir ola-y›, olguyu tek yönlü de¤erlendiremeyiz, çünkü her fley çeliflkiyle var olur. Önemli olançeliflkinin esas›n› ve tali yönünü görmektir. Biz de Cervantes’in Don Kiflot roman›n›n ta-n›t›m›n› bu flekilde yapmaya çal›flt›k.

Cervantes’in roman› anlatt›klar›yla de¤il, tekni¤iyle ve ilk olufluyla da önemli bir nok-tada durmaktad›r. Don Kiflot bir dönemin eseridir. Bu yönüyle ça¤dafl bir anlat›d›r. Cer-vantes epik parodi, pastoral romans, ulusal dildeki öyküleme, soneler, hükümdar tart›fl-malar› ve do¤u öykü anlat›m›n› bir araya getirmifltir. Eserin bu özellikleri modern roma-n›n zeminini oluflturmufl ve esere ilk roman olma özelli¤ini kazand›rm›flt›r. Roman içeri-sine serpifltirilmifl öyküler de bulunmaktad›r. Roman›n tekni¤ine iliflkin Naz›m Hikmetflöyle demektedir. “Sonra, kitab›n tekni¤i, hikâyesi, özü de öyledir ki, tabiri caizse, fiar-lo'nun filmlerine benzer. Çocuk da zevk al›r, büyük de; cahil de, okumufl da; burjuva da- sebebini söyledim - sosyalist de... Cervantes Don Kiflot'u yazarken, bütün bu söyledik-lerimi düflünmüfl mü? Zannetmiyorum. Fakat çok enteresan bir devirde yaflad›¤› için, odevrin, yani bir ink›lâp devrinin damgas›n› tafl›m›fl ve kitab›na da bu damgay› vurmufl-

tur."1 Naz›m Hikmet’e kat›lmamak mümkün de¤il. Son olarak Don Kiflot için söylenmiflgüzel bir söze yer vermek istiyoruz.

***

“‹nsan onu hayat›nda üç kez okumal›d›r. Kahkahan›n kolayca dudaklara f›rlay›pduygular› harekete geçirece¤i gençlikte, mant›¤›n hakim olmaya bafllad›¤› orta yaflta,

her fleye felsefe aç›s›ndan bak›ld›¤› ihtiyarl›kta.”2

DDiippnnoott

1,2- www.dnm-ler.com54

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

Don Kiflot bafl›ndan beri ha-yallerinin peflinden koflar, ro-man›n sonunda ölüm döfle-¤indeyken gerçekli¤in fark›navar›r. fiövalyelik dönemininart›k geri gelemeyece¤inisöyler. Asl›nda onun fark›navard›¤› fley, tarihin tekeriningeriye dönemeyece¤i gerçe-¤idir. Feodalizmin sonu yak-laflmaktad›r ve kapitalizmher taraf›ndan kan ve pisliksaçarak do¤acakt›r.

Page 57: Özgür Düşün Sayı 49

55

May›s

2010-49

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

Usta yönetmen Theodoros Angelopoulos’un uzun za-mand›r beklenen filmi “Zaman›n Tozu” izleyicisiyle bu-lufltu. Filmi asl›nda çeflitli film festivallerinde s›n›rl› say›-da kifli izleme flans›na sahip olmufltu. Neyse ki film gös-terime girdi ve rahat rahat izlenme f›rsat› yakaland›.Rahat, rahat… Bofl salonlarda; neredeyse birkaç kiflininizlemeye geldi¤i, gelenlerin bir k›sm›n›n da yar›da b›ra-k›p ç›kt›¤› bofl salonlarda. Festival kurtlar›n›n erkendenizledi¤i “Zaman›n Tozu”nun az ve öz izleyicisi vard›. T›p-k› di¤er Angelopoulos filmlerinde oldu¤u gibi. Belki debu “Zaman›n Tozu”nun film olmaktan çok sinema ol-mas›ndand›r…

“Zaman›n Tozu” yönetmenin üçlemesinin ikinci filmi. Bi-

rincisi, o destans› flaheser ve üç saatlik geçifl töreni “A¤-layan Çay›r” (2004) idi. “A¤layan Çay›r” 1919’da bafllayanbir hikâyeydi. Ta ki II. Emperyalist Paylafl›m Savafl›’nadek uzanan bir trajedinin, Eleni etraf›nda dönen ve dö-nemin çalkant›lar›n›n insan savrulmalar› ile anlat›ld›¤›etkili bir hikâyeydi. Bu sefer hikâyemiz kald›¤› yerden,savafl sonras›ndan devam ediyor. Stalin’in ölümünden…

Eleni Yunanistan’da kald›¤› hapishaneden birkaç kad›nsiyasi tutukluyla beraber kaç›p Rusya’ya gelmifltir. Sev-di¤i adam Spyros da büyük umutlarla gitti¤i Ameri-ka’dan gelip Eleni’yi bulmufltur. Ne var ki ikisi buluflma-lar›n›n daha bafl›nda yakalanm›fl ve yollar› yine ayr›l-m›flt›r. Eleni sürgüne, Spyros ise hapishaneye düflmüfl-

“zamanın tozu”

Yönetmen : Theodoros Angelopoulos

Senaryo : Theodoros Angelopoulos , Tonino Guerra , Petros Markaris

Oyuncular: Willem Dafoe, Bruno Ganz, Michel Piccoli, Irene Jacob

Yap›m : 2008, Yunanistan / ‹talya / Almanya / Fransa / Rusya , 125 dk.

SS‹‹NNEEMMAA

Page 58: Özgür Düşün Sayı 49

56

ÖZGÜ

R DÜ

fiÜN

May›s

2010-49

tür. O esnada Eleni, Jacob ile tan›flm›fl ve klasik aflk üç-geni kurulmufltur. Zaten Angelopoulos’un filmlerindekavuflmak de¤il, kovalamak baki olur. Kavuflmak hepgöreceli, kovalamak hep mutlak oland›r. Belki Ele-ni’nin dram› da bu kovalamacan›n ard›nda gizlidir.

K›saca filmin hikâyesini özetlersek: Rusya’daki k›sabuluflman›n sonucunda do¤mufl olan A. bir yönetmenolmufltur ve annesiyle babas›n›n hikâyesini filme al-maya çal›flmaktad›r. Ancak bu flimdiki zamanda ol-maktad›r. Eleni’nin hikâyesi anlat›l›rken zamanda s›ç-ramalar olmakta, bir geçmifle gidilmekte, bir günümü-ze gelinmektedir. Bu gidifl gelifller izleyicinin kafas›n›hayli kar›flt›rmakla beraber, bir de iflin içine A.’n›n kü-çük k›z› Eleni girince ifller daha da kar›flmaktad›r. A¤-layan Çay›r do¤rusal bir zaman dilimi üzerinde iflledi-¤inden olsa gerek, daha ak›c› olurken ve bu ak›c›l›¤›içerisinde fliirsel bir tat verirken, “Zaman›n Tozu”ndaolaylar›n geçmifl ve flimdiki zamanda gel-gitlerle örül-mesi izleyicinin filmin içine girmesini engelliyor.

Bütün Angelopoulos filmlerinde oldu¤u gibi “Zaman›nTozu”nda da imgeler kullan›lm›fl. En belirgin olan› isemele¤in üçüncü kanat peflindeki çabas› ve ona kavu-flamamas›. Bunu bir ütopyan›n peflinde olan insanlar›nbu ütopyalar›n› bir türlü gerçeklefltirememeleri olarakyorumlayabiliriz. Bir kufla¤›n yitip giden umutlar› m›d›rsöz konusu olan? Filmde bunu böyle yorumlamam›ziçin yeterince gerekçe var. Ve bu kufla¤›n y›k›nt›lar›aras›nda bir küçük Eleni portresi. Umutlar› ve gelecekbeklentisi olmayan ve intihar› bile düflünebilen küçük

bir k›z çocu¤u…

Yönetmen A.’n›n efliyle olan sorunlu iliflkisi, bir debunlar›n yan›nda küçük Eleni’nin umutsuz psikolojisibir devaml›l›k iliflkisi tafl›yor. Eleni, Sypros ve Jacob’unpeflinden kofltuklar› umutlar›n› bir bir yitirmelerininard›ndan, kendilerinden sonraki kuflak olan A. ve efli,hepsinden sonra bir sonuç olarak küçük Eleni, tarihtengelen bir süreklili¤in sonucunu resmediyor. Biz bu ka-rakterlerin yaflamlar›n› izlerken arka planda asl›ndaönemli tarihi olaylar› da izliyoruz. Yönetmen küçükEleni’nin uzunca bir tarihsel sürecin sonucu oldu¤unugöstermek için olsa gerek, Eleni’nin odas›n› geçti¤imizyüzy›la damgas›n› vuran birçok flahsiyetin posterleriy-le donatm›fl.

Arka planda gördü¤ümüz bir di¤er unsur da Sovyet-lerdeki bürokrasinin inflas›. Stalin’in ölümünün ard›n-dan SBKP XX. Kongresi yap›lm›fl, Kruflçev iktidara gel-mifl ve modern revizyonizmin ad›mlar› bürokrasiyiazaltmak flöyle dursun, h›zla artt›rm›flt›r. Eskiye vesosyalizme ait ne varsa tasfiye edilmeye bafllanm›flt›r.Elbette bunu aç›ktan görmüyoruz. Eleni bir bina içeri-sinde yürürken, ülkenin çeflitli yerlerinden toplanm›flStalin heykellerini görüyoruz misal. Bu, geçmiflin üze-rine çekilmifl kal›n bir çizgidir; bir s›n›rd›r, dönemeçtir.Ve Jacob’un intihar› sadece aflk›na kavuflamamas›n›nsonucu de¤il, bir kufla¤›n geçmifle yakt›¤› a¤›tt›r. Amaumut tümüyle tükenmez “Zaman›n Tozu”nda. KüçükEleni’nin karl› yolda emin ad›mlarla koflmas› “umut”imgesini canland›r›r izleyicide. Zay›fta olsa bir umut…

Fakat bir fleyler eksiktir. “A¤layan Çay›r”da olup da“Zaman›n Tozu”nda olmayan nedir? Belki de filmin h›-z›d›r problem olan. “A¤layan Çay›r”da 1919’da bafllay›p1945’e de¤in uzanan tarihi bir kesiti, üç saat gibi uzunbir yap›tla sunmufltu Angelopoulos. Ve üç saat, fliirselbir ak›c›l›kla kendini hiç hissettirmeden ak›p gitmiflti.“Zaman›n Tozu”nda ise yaklafl›k elli y›ll›k süreci 125dakikada izliyoruz. Sürekli flash-back’lerle anlat›lan hi-kâye ak›c›l›¤›n› kaybediyor. Bir de günümüzde geçenolaylar anlat›l›rken flehrin modern mimarisi de iflin içi-ne girince büyü her defas›nda da¤›l›yor. Balkan co¤-rafyas›n›n puslu atmosferinde izlemeye al›flt›¤›m›z yö-netmen, kameras›n› Avrupa’n›n flehirlerine her çevir-di¤inde biz de tarih içerisinde uzun atlama yap›yoruzsanki. Zaman tünelindeki bu koflu hali sindirilmemiflbir lokma misali oturuyor midemize. Oysaki biz uzunplanlarda a¤›r a¤›r ilerleyen olaylar›n, E.Karaindroumüzikleri eflli¤indeki yo¤un atmosferine kap›lmay›tercih ediyoruz. Elefltirinin dozunu kaç›rmayal›m. “Za-man›n Tozu” ortalaman›n çok üzerinde bir film. Ancak“A¤layan Çay›r”›n etkisi o denli güçlüdür ki, izleyici is-ter istemez ç›tay› çok yukar› çekmifltir…

Page 59: Özgür Düşün Sayı 49

Bofluna de¤il dökülen kanHat›ran daha aziz ç›kacakt›rBu felaket senelerindenAs›rlard›r bu böyledirBütün kötülükler geçerYaflar iyi ve güzel olan

Sen çal›flman›n ve düflünmenin hakk›s›nKanunlar›n, nizamlar›n üstündeTalihisin insanl›¤›nHer sevgi hayatla biterYaln›z senin aflk›n kal›rGenç çocu¤a babadan

Bofluna de¤il dökülen kanfiehirlerde, köylerde çocuklar büyüyecektir

Daha zeki daha çal›flkanBütün ac›lar unutulacakfiark›lar daha yürekten söylenecektir

Y›k›lan evler köprülerDaha sa¤lam kurulacakt›r tekrarYeniden fabrikalar yükselecekTarlalar geniflleyecektir

Bofluna de¤il dökülen kanTarihin ak›fl›ndan anl›yorumKuvvet zamanla y›k›l›rYaln›z senin u¤runda ölür insanYaras› ac›madan.

Necati CUMALI

HÜRR‹YETE ÖVGÜ

Page 60: Özgür Düşün Sayı 49