Upload
others
View
10
Download
1
Embed Size (px)
Citation preview
..
T.C. i~;TANBUL ÜNiVERSiTESi
ATATÜt~K iLKELERi VE iNKILAP TARiHi ENSTiTÜSÜ MÜDÜRLÜGÜ
OSMANLI DEVLETiNiN ··1 DÜf~YA SAVAŞINA GiRiŞi
DOKTOPJ\ TEZi
Danışman Prof.Dr. Meral ALP AY
Haziriayan
Sevgi ÇETiNKAYA.
---- ~ .. ,
25779 iSTANBUL-1995
ı - ...... - ---~--- _,/
T.C. iSTANBUL ÜNiVERSiTESi
ATATÜRK iLKELERi VE iNKILAP TARiHi ENSTiTÜSÜ MÜDÜRLÜGÜ
OSMANLI bEVLETiNiN 1. DÜNYA SAVAŞINA GiRiŞi
DOKTORA TEZi
Dan1şman Prof.Dr. rv'leral ALPAY
Hazırlayan
Sevgi ÇETiNKAYA.
iSTANBUL-1995
•
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ . . .
GİRİş . .
. '. . . . . . . . . . . . . . . . . . .
BİRİNCİ BÖLUM
BERLİN ANTLAŞMASINDAN SONRA OSMANLI İMPARATORLUCU ( 18 78 - 191 4) . . .
1 • OSMANLI - ALMAN İLİŞKİLERİ . . . . . . . 1.1. Dış Politikada Yeni Bir Seçenek Olarak
Almanya . . . . .. . . . . . . . .. . . .. . .
1 .2. Almanlarla İlk Temas ve Sonrası .
1 .3. Almanya'nın Dlinya Politikası ve Türkiye ..
1.4. Bağdat Demiryolu ve Uzerindeki Nüfuz Mücadeleleri . . . . . . . . . . . .
1.5. Jön Türkler, Almanlar ve II. Abdülhamit
2. ı•r:ablusgarp ve Balkan Savaşlarında Osmanlı Devleti ................. .
3. Balkan Savaşından Son~a Osmanlı Devleti 1 nd~ Ordunun Yeniden Teşkilatlandırılması . . . .
3.1·. Yeni Bir Alman Heyetinin Gelişi ....
3.2. Alman Askeri Heyetinin istekleri ve Yetkileri . . . . . . . . . . . . . . . . .
4. Balkan Savaşlarından Sonra Osmanlı Devleti'nin
5.
ittifak Teşebbüsleri · · · . . . . . . . . .. ..
4.1. İngiltere'ye Yapılan İttifak Teklifi .. ..
4.2. Bulgaristan İle İttifak Gi'rişimleri ... .
4 . 3.
4. 4 .
4. 5.
Türk
5. 1 .
5. 2 .
5. 3.
Rusya'ya Yapılan İttifak Teklifi
Fransa'ya Yapılan İttifak Teklifi ..
Yunanistan İle İttifak Girişimi
- Alman ittifakı . . . . . . .
ittifakı Hazırlayan Gelişmeler
. . . .
. . . . . .
. .. . . Türk-Alman İttifakının İmzalanma Meselesi
Türk-Alman İttifakının Maddeleri
Sayfa
i
iv
V
1
1
1
3
8
1 o 1 3 ,-1 7
20
20
22
24
25
26
26
27
27
28
28
32
35
ii
Sayfa
6. Osmanlı Devleti'nin Savaşın Başındaki Tavrı 39
6.1. Meclis-i Mebusan' ın Kapatılması . . . . . 39
6.2. Seferberlik ve Sıkıyönetim İlanı . . . . . 40
6. 3. Sansürün İ lan Edilme s i . . . . . . 41
7. Osmanlı Devleti'nin Uçlü İtilaf ile Münasebetleri 41
7.1. Rusya'ya İttifak Teklifi
7.2. Osmanlı Devleti'nin Toprak Bütünlüğüne İlişkin İngiltere ve Fransa'yla Mün~sebetleri . . . · . . . . . . . .
8. Goben ve Breslav Olayı
8.1. Gemilerin Gelişini Hazırlayan Sebebler
8.2. Gemilerin Boğa~da-n Girişi ...
8.3 .. Çanakkale Bağazı'ndan Geçtikten Sonraki Gelişmeler . . . . . . . . . . . .
8.4. Gemilerin Satın Alınışı ....
8.5. İtilaf Devletlerinin Tepkisi ve Boğazların Kapatılması . . . .
. . . .
. . . . . . 9. 10-14 Ağustos Encümen-i Vükela Toplantısı
İKİNCİ BÖLUM
SAVAŞA GİRİŞ . . . . · . . · . . . . . . .
1. A9ustos Ayında Meydana Gelen Gelişmeler ...
1 .1. Talat ve Halil Beylerin Sofya Ziyaretleri
1.2. Yeni Alman Teklifi ve Planı ..•.....
1.3. Talat ve Halil Beylerin Bulgaristan Ziyaretlerinin Sonucu . . . . . . . . . . .
1.4. Bükreş'te Yapılan Görüşmeler ve Sonuçları
1.5. Amiral Souchon'un Karadeniz'e Çıkma isteği
2. Eylül Ayında Meydana Gelen Gelişmeler .....
2.1. Hafız Hakkı Beyin Sofya Ziyaretine İlişkin Raporu . . . . . . . . . . . . . .
2.2. Alman Baskı ve Propogandaları ..
2.3. Amiral Souchon'un Donanmanın Tümü ile Karadeniz 'e Çıkma isteği . . . • ...
2.4. Çanakkale Bo~azı'nırr Kapatılması
41
43
45
45
47
49
49
50
51
53
53
55
55
56
57
57
58
60
60
61
62
3 .
iii
2.5. Alman Baskılarının Yo~unlaşması .
2.6. Osmanlı Nazırıarının Düşünceleri
Ekim
3 . 1 .
3. 2.
3. 3.
3. 4 .
Ayında Meydana Gelen ~elişmeler .
Savaşa Girme Konusunda Türk ve Alman Kurmaylarının Düşünceleri .
Amiral Souchon'Un Karadeniz'e Çıkma İste~ini Tekrarlaması . .
Mali Problemler ve Almanya'dan Borç Alma Meselesi . .
Savaşa Girme Konusunda Bir Toplantı ve Alınan Karar . .
3.5. Yo~unlaşan Alman Baskıları ve Enver Paşa
3.6. Bronzart'ın Planı ..
4. Osmanlı Devleti'nin SaVaşa Girişi
4.1. Karadeniz Çarpışması
4.2. Batıralara Göre Karadeniz Olayı .
5. Karadeniz Olayından Sonraki Gelişmeler .
5.1. Hükümet Uyeleri Arasında Yapılan Toplantı
5.2. Savaş İlanına Karar Verilişin Yöntemi .
Sonuç . . ' . Kaynakça •.
Sayfa
63
64
67
67
68
69
70
71
72
75
78
81
83
84
86
91
94
iv
ÖNSÖZ
Osmanlı Devleti Birinci Danya Savaşı'nın k6ta sonuçların~·dayanamamı ş, yı kı ımıştır. Bu yıkıntı içinden doğııp ortaya çıkan Tar k iye Cıımhııriyeti Devleti, İkinci Cilıan Savaşı'na tam baskılara rağmen girmemiştir. İlkinde Enver Paşa'nın yanlış~arı ve eksiklikleri, ikincisinde Mustafa Kemal Atatürk'ün dünya g6rüşünün doğrıılıığıı ve gerçekçiliği en 6nemli et-kendir.
Bıı g6rüşle yola çıkıp Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşına girişinin nedenlerini belirlemeye çalıştığım bıı araştırma konusunu seçmeme, Prof.Dr. F.İlhan AKIN. yardım etmiştir. Kendisine burada teşekkürü
bir borç bilirim.
Tezimin hazırlanıp tamamlanmasında yardımcı olan Prof.Dr. Meral ALPAY'a ve değerli katkılarından dolayı Prof.Dr. Kemal BEYDİLLİ'ye de
teşekkür ederim.
Ayrıca İstanbul Vniversitesi Atatürk İlkeleri ve inkila'p Tarihi Enstitüsü'ne, Başkanı Prof.Dr. Erol Cİ'HAN'a b6yle bir araştırma yapmama imkan sağladığı için teşekkür borcıımdur.
Sevgi ÇETİ11fKAYA
V
GİRİŞ
Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın iyi niyetle de olsa tek
başına bir devleti büyük bir savaşa sokma kararını vermiş ol
masının yanlışlığını ortaya koymak bu çalışmanın savunduğu
görüştür.
Kararı tek başına vermesinin koşullarını ve nedenleri
ni belirleyerek, bir savaşın olumlu ya da olumsuz sonuçlarını
bir tek kişinin değil, devl~t yönetimini üstlenmiş hükümet ve
meclis temsilcilerinin paylaşınası gerektiğini göstermek de bu
çalışmanın amacı olmuştur.
Çalışma iki bölümden oluşmuştur. Birinci bölümde yirmin
ci yüzyılın başında Osmanlı Devleti'nin Avrupa'daki ve o günkü
devletlerle ilişkileri ve bu devletlerin Osmanlı Devletleri'nin
toprakları üzerindeki beklentileri, umutları ve hesapları or
taya konmuştur. Osmanlı Devleti'nin siyasal yalnızlığı ve eko
nomik sıkıntıları yüzünden Birinci Dünya Savaşı'na hazırlanan
Avrupa'da Almanya ile ittifakı irdelenmiştir.
İkinci bölümde adım adım Birinci Dünya Savaşı'na girme
kararı incelen~eye çalışılmıştır. Bu incelemede Almanların
Ruslara saldırma planlarıyla, Enver Paşa'nın savaşın kazanıl
dığı takdirde Osmanlı. Devleti'nin kendini toparlayabileceği
beklentisinin, kendisini nasıl sıkıştırdığı, hem dış baskı
larla hem de kendi düşüncelerinin iç baskılarıyla savaşa girme
kararını nasıl verdiği anıatılmaya çalışılmıştır.
Konuyla ilgili pek çok yayın vardır, ama bunların büyük
bir kısmı bir kronolojinin adeta bir tekrarı gibidir. Görüşme
ler, raporlar, anılar, ·telgraflar v.b. belgeler hemen her ya
yında insanın karşısına çıkmaktadır ve gerçeği yakalamayı zor
laştırmaktadır.
vi
Bunun için en çok yararlandığım kaynaklar, dipnotlardan da
anlaşılacağı gibi, Başbakanlık Arşiv Belgeleri, Harp Kabinelerinin
İsticvabı, Meclis-i Mebusan zabıt cerideleri ve bunların yanısıra
en çok itibar edilen ve günü gününe olayları kaleme almış olan
Cavit Bey'in notları ile o tarihlerde istihbarat Şube Müdürlüğünde
bulunan K~zım Karabekir ve 6. ve 1. ordu komutanlıklarında bulunan
general A.İhsan Sabis'in Biiitici Dünya Savaşı'na nasıl girildiğini
açıklayan eserleri olmuştur.
22-25 Ekim 1914 tarihleri arasındaki 3 günü savaşa girme
kararının verilmesi ~e Amiral Söchon'a duyurulması olarak belir
lersem, Enver Paşa'nın bu üç gün içinde neler yaptığını, neler dü
şündüğünü kesin olarak bilmek gerekir diye düşündüm. Bu düşüncemi
gerçekleştirmek bence en zor ve önemli bir işti. Çünkü kayıtlara
yansımamış düşüncelere, kayıtlarda karşılaşılan 25 Ekim saldırma
emri arasındaki ilişki oldukça zorlayan bir inceleme gerektirmiş
tir.
Bundan sonra bu konuyla ilgili araştırma yapacak olanlara
yalnız bu noktada olsa bile yardımcı olabilirse, bu araştırma ~ma
cına ulaşmış sayılacaktır.
BİRİNCİ BÖLÜM
BERLİN ANTLAŞMASINDAN SONRA OSMANLI İMPARATORLUGU
(1878·- 1914)
1. OSMANLI ALMAN İLİŞKİLERİ
1.1. Dış Politikada Yeni Bir Seçenek Olarak Almanya
1877-78 Osmanlı-Rus savaşından a~ır bir yenilgiyle çıkan
Osmanlı Devleti Rusya ile, çok ağır şartları taşıyan Ayastafanos
antlaşmasını imzalamıştı. Ancak bu antlaşmaya İngiltere ve Avus
turya, menfaatlerine aykırı puldukları için cephe aldılar. öte
yandan Osmanlı İmparatorluğunun geleceğinden ümidini kesen ve
Şark milletleri hakkında hiçbir sempatisi bulunmadığını defalarca
il~n eden Alman Başbakanı Prens Bismark, Almanya 1 nın da geleceği-
ni gözönüne alarak tarafları anlaştırmak için Berlin'de bir kongre
toplanmasını teklif etti. Bunu kendine Almanya'nın bir ihaneti
olarak gören Rusya çaresizlik içinde kongreye katılmayı kabul etti(1)
Osmanlı diplomasisini temelsiz gören Bismark bu kongrede
Osmanlı üyelerine bu kongienin, Avrupa devletlerinin menfaatlerini
uzlaştırmak için toplandığını, çünkü Ayastafanos antlaşmasının Av
rupa devletlerinin menfaatlerine aykırı bazı maddeleri içerdiğini
söyleyerek Osmanlı Devletinin isteklerine kesin bir cephe aldığını
göstermiş ~ldu. Kongre çalışmalarının sonunda Berlin antlaşmasını
hazırladı. Hazırlanan antlaşma ile Bulgaristan şeklen yarı ama as
lında tamamen bağımsız bir statüye kavuşuyor, Bosna Hersek ise,
Avusturya Macaristan idaresine bırakılıyor. Sırhistan ve Karadağ'ın
önceden başlayan özerkliği nihayet tam bağımsızlık ile sonuçlanıyor-.
du. Bu durum Osmanlı Devleti'nin slav teba'sını kaybettiğini göster
~ekteydi. Bu anlaşma ile Romanya ba~ımsız bir devlet sayılıyor.
Rusya'nın, Kars, Ardahan ve Batum'u elinde bulundurmasına karşılık,
Doğu Beyazıd Osmanlı Devletine bırakılıyor. İngiltere de Ayastefa
nos antlaşmasının engellenmesi karşılığında payına düşen Kıbrıs
adasının yönetimini devr alıyordu (2).
Artık Avrupa devletleri Osmanlı Devletinin siyasal bağımsız
lığını ve toprak bütünlüğünü korumaktan vazgeçmişlerdi. Rusya-
( 1) Driaıılt Edward, Şark Meselesi .. Çeviren: Nafiz, Mııhtar Halit K.hanes.i' .tstanlJııl, 1328, s. 307.
(2) Mahmut Celaleddin, Mirat-ı Hakikat, C: L.I.r. ı\Jathaa.i osmaniye, İsta.nbııl, 1326, s. 175-76 ve s. 238-263.
2
İngiltere, Fransa ve Avusturya-f.1acaristan gibi geleneksel güçler
imparatorluğun yağınalanınasına yönelik bir politika izlemeye başla
yacaklardır. Bu durum ise Osmanlı Devletinin iç ve dış siyasetinde
önemli gelişme ve değişikliklere yol açacaktır. Çünkü Osmanlı Devle
tinin dış politikasını dayandırdığı kuvvetler dengesinde de önemli
değişiklikler meydana gelmiş bulunuyordu. Özellikle Kırım savaşından
beri, Osmanlı Devletinin toprak bütünlüğüne kendi menfaatleri açısın
dan büyük ilgi gös~ermiş olan İngiltere, Osmanlı Devletinin 1877-78
Osmanlı-Rus savaşında ağır yenilgiye uğraması üzerine İngiliz nüfus
bölgelerine ilerlemekte ~lan Rusya)yı durduracak bir güç olmaktan
çıktığını düşünüyordu. Ayastefanos antıaşması ile ortaya çıkan 'Büyük
Bulgaristan' ile Rqs nüfuzu Boğazlara doğru kayarken, Doğuda Kars ve
Ardahan'ın ele geçirilmesi ile güneye doğru sarkan Rus kuvveti, Hin
distan'ın "Hatt-ı müdafaasını" tehdidedebilecek bir dereceye gelmiş
oluyordu. Yeni bir savaş tehlikesi karşısında bu bölgede meydana
gelebilecek bir Rus ilerlemesini engelleyecek ve Fırat nehrine ve
daha aşağılara sarkabilecek bir kara gücü Osmanlı Devletinin bu son
ye~ilgisinden sonra artık mevcut değildi. İngiltere ise bir kara
ordusuna sahip olmadığından Ruslara ancak Boğazlar yolu ile denizden
müdahale edebilirdi. Bu durumda adı geçen bu bölgede Osmanlı Devle
tinin başaramayacağı "durdurmayı" gerçekleştirmek için meskün Erme
nilerin teşkilatlandırılması öngörülmüş ve bu yolda gerekli tedbir
ler alınmıştı (3).
Abdülhamit'in İngiltere'ye karşı duyduğu güvensizliğin, kendi
iç politikasından kaynaklanan bir sebebi daha vardı. tilkedeki Jön
Türk muhalefetinin, İngilizler tarafından desteklendiğini düşünüyor
du. Sultan anılarında, "İngilizlerin her vesileyle Jön Türkleri
tutmaları şayan-ı dikkattir" (4) di~~rdu.
Abdülhamit'in politikasının önemli bir boyutu da imparator
luğun müslüman bölgelerini, elinde tutabilmekti (5). İngilizler ise,
yeni politikaları~la müslüman bölgeleri hedefleyerek, arap kabile
lerini arkaarkaya isyana teşvik ediyordu (6).
(3) Kemal Beydilli, "ilk Alman Askeri Heyeti Hakkında", t.U. Edebiyat Fak., Tarih Dergisi, Sayı 32, istanbul 1979, s. 481-84.
(4) Sultan Abdülhamit, Siyasi Hatıı:atım, istanbul, 1984, s. 122. (5) Haluk Ulman, 1 'nci Cihan Harbine Giden Yol, 2. Baskı, Ankara Universitesi
S.B.F. Yayınları, Ankara, 1973, s. 144. (6) II. Abdülhamit, Siyasi Hatıratım, s. 145.
3
Abdülhamit'in, Fransa, Avusturya, İtalya gibi diğer büyük
devletlere de güvensizlik duymasının haklı nedenleri vardı. Fransa
1881 'de Tunus'u işgal etmiş, ayrıca Fransızların yönetim biçimlerinin
Cumhuriyet olması da padişahJ. ürkütüyordu ( 7) . Rusya' nın Balkanlar
ve Boğazlar; Avusturya'nın, Balkanlar; İtalya'nın Osmanlı Afrikası
üzerindeki istekleri bilinmekteydi.
Oysa Almanya'nın sömürgeleri arasında müslüman toprağı yoktu.
Bu da Os~anlılar için önemli bir unsurdu (8). öte yandan İngiltere
başta olmak üzere Avrupa ülkeleri, müslüman unsurları, imparatorluk
tan kopartmak için, kışkırtıcı davranışlarda bulunuyorlardı (9).
Oysa Almanya ise, bu tür kışkırtıcı davranışlardan kaçınarak güven
veriyordu. Padişah ve Osmanlı yöneticileri de, Alman ekonomik ve
siyasal gücünün ülkeye sızmasına karşı koymak bir yana, bu konuda
davetkar bir tutum \içindeydiler. Bu durumda Almanya'ya yanaşmaya
karar veren II. Abdülhamit, diğer devletleri de karşısına almak is-
·temedi. Sultan bir muhtırasında: "İngiltere ile iyi münasebetlerin
sürdürülmesi Türkiye'nin yararınadır" (10) diyordu.
Bu gelişmelerin sonucunda, Türk-Alman ilişkileri önce kendi
sini askeri alanda gösterecektir.
1 .2. Almanlarla İlk Temas ve Sonrası
1883'de Türkiye'ye gelen Alman Askeri Heyetinden önce Prusya
Krallığından, Osmanlı ordusunun yeniden düzenlenmesi için bir askeri
heyet istenmişti. 1826'da Yeniçeri Ocağı kaldırıldıktan ve Osmanlı
ordusu 1829'da, Türk-Rus harbinde yenilgiye uğradıktan sonra, II.
Mahmut ordunun yeniden düzenlenmesi için yabancı askeri uzmanlara
ihtiyaç duymuştu. Yunan isyanını desteklemek uğrunda 1827'de Osman
lı donanmasının, Navarin'd~ İngiliz, Fransız ve Rus donanmaları
tarafından yakılması üzerine II. Mahmut bu devletlerden soğumuştu.
Ayrıca 1829 tarihli Edirne Antıaşmasından sonra İngiltere, Fransa ve
Rusya'nın Osmanlı Devleti. üzerinde yeniden nüfuz mücadelesine gir
meleri II. Mahmut'u ürkütmüştü. İşte bu gelişmelerin sonucu olarak
II. Mahmut, İngiltere ve Fransa' dan subaylar getirme::y·i sakıncalı
bulduğundan, Prusyalı subaylar getirmeyi aklına koydu ve 1835'de
Prusya Kralı Friedrich Wilhelm'e bu isteğini iletıneye karar verdi(11)
( 7) I.T. Abdülhamit, a.g.e., s. 137-138. ( 8) II. Abdülhamit, a.g.e., s. 178. ( 9) II. Abdülhamit, a.g.e., s. 180-181. (10) II. Abdülhamit, De.:.Vlet ve Memleket Görüşlerim, Çığır Yay. İst.,1976, s.53-54. (11) Jehuda L.Wallach, Bir Askeri Yardımın Anatomisi, Türkiye'de Prıısya-Almanya
Askeri Heyetleri 1835-1919, Çeviren: F.Çelik.er, Genel Kıırmay Askeri ve Stratejik Etüt Başkanlığı YayLnları, Ankara, 1985, s. 9.
4
Prusya devleti, Berlin'deki Brandenburg büyük dükası
Friedrich Wilhelm'in 170l:'de kendisini "kral" ilan etmesiyle
kurulmuştu. Prusya'nın ·Avrupa'da "yükselişi" Osmanlının "düşü
şü!~ zamanına raslar. 18'nci asrın ortalarında kendisini kendi
gücüyle savunamaz duruma gelen Osmanlı devleti, Rusya ve Avus
turya gibi düşmanıarına karşı bir denge unsuru olarak Prusya'yı
gördü. Çünkü Prusya, Os~anlı devleti ile ortak bir sınıra sahip
değildi. Bu sebepten dolayı da Osmanlı topraklarında yayılması
söz konusu olamazdı. Ayrıca'Protestan oluşundan dolayı, Kato
lik ve Ortadoks,devletler gibi koyu hristiyan severlik siyase
ti takip etmezdi {12).
Prusya içinde Osmanlı devleti, Avusturya ve Rusya gibi
düşmanıarına karşı bulunmaz bir güçtü. Ayrıca bu devletlerin,
osmanlı topraklarında genişlemesine karşı idi. Çünkü böyle
bir genişleme, bu devletleri güçlendirecek ve Avrupa'daki den
genin, Prusya aleyhine bozulmasına sebep olacaktı. Görülüyor
ki Osmanlı devleti ve Prusya'nın içinde bulunduğu şartlar, bu
iki devleti "tabii müttefik" haline getirmişti. İşte başlangı
cından beri, Türk-Alman ilişkileri genellikle bu temel üzerine
kurulacaktır.
Osmanlı devletinin Prusy;a ile diplomatik ilişkilere
ilk defa 1718'de yapılan Pasarofça Barış görüşmeleri sırasında
başladığı, Sadrazam Nişancı Mehmet Paşa'nın 1. Friedrich'e
dostluk tesisini arzu eden bir mektup yazdığından bahsedilir{13).
\•
.30 Ocak 1790'da Osmanlı tarihinde ilk defa hıristiyan
bir devletle ilk ittifak antıaşması olan Prusya-Osmanlı itti
fakı imzalanmıştır (14). Böylece büyük devletlerin Osmanlı
devletine karşı düşmanlığı Prusya-Osmanlı yakınlaşmasını sağ
lamıştı. II. Mahmut 1835'de Prusya kralı Friedrich Wilhelm'den
(12) E.Ziya Karaı, Osmanlı Tarihi, c.B, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1983, s. 163.
(13) Kemal Beydilli, 1790 Osmanlı- Prusya ittifakı, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınları, istanbul, 1984, s. 4.
(14.) Nihat Erim, Osmanlı imparatorluğu Antlaşmalar.ı, c. ı, A.Ü. Hııkuk Fakültesi Yayınları, Ankara, 1953, ss. 164-166.
5
uzman subaylar istemesi üzerine, }?ıscher, I.Iühlb-ach, Moltke ve
· Fıncke , , Osmanlı İmparatorluğuna gelmişlerdi. Türkiye'de lBJ6-39
Tarihlerinde . kalan Moltke Türk milis kuvvetlerinin kurulması
ve topografik haritaların hazırlanmasıyla meşgul oldu. Rumeli
ve Anadolu'da gezilere çıktı (15). 1836'da Türkiye'ye gelen
Prusya askeri heyet başkanı, Von Moltke ve emrindeki Prusyalı
4 istihkam subayı, Türkiye'de kaldıkları süre içinde Türk pa
şalarının yanında danışman olarak görev aldılar. Ancak etkin
likleri pek fazla değildi (16).
Osmanlı devletinin Alman subaylarından faydalanmak
uğrunda asıl büyük girişimi, 1880'li yıllarda ortaya çıktı.
Osmanlı ordusu, 1877-78 Osmanlı-Rus harbinden iyice yıprana
rak çıkmıştı. Yeniden düzenlenmesi için yabancı subaylara ih
tiyaç duyuluyordu. Bu subaylar hangi devletten istenecekti?
Kararı II. Abdülhamit verecekti. İngiltere ve Fransa'yı önce
denemiş, bunları "faydasız" görmüştü. Savaş gücüne, kalkınma
sına ve otoriter yapısına hayran olduğu, Almanya'dan danışman
ve uzman isternek fikrine, saltanatının ilk günlerinden itiba
ren, dört elle sarıldı ve gerçekleştirmek için harekete geçti
(17). Mayıs 1880'de askeri danışman Fransız Dreysse'yi, Alman
Büyükeleisi Von Hatzfeld'e göndererek,_Almanya'dan bir kaç
subay gönderilmesini, Alman imparatorundan rica etti (18).
Büyükelci önce ilgisiz davrandı. Almanya'nın müttefiki Avus
turya'nın da onayının alınması gerekiyordu. Viyana hükümeti
verdiği cevapta, Türkiye'yi kend~si için de zararsız gördüğü
nü bildirdi ve bu ülkeye Alman subayları gönderilmesi fikrini
onay la dı. ( 1 9) .
(15) Wallach, a.g.e., s. 10. (16) wallach, a.g.e., s. 22. (17) ilber Ortaylı, Osmanlı imparatorluğunda Alman Nüfuzu, Kaynak Yayınları,
istanbul, 1983, s. 59. (18) Başbakanlık Arşivi, Yıldız Esas Evrakı, 36-185-141-XII ve 14-88 1
21-88-12, Wallach, a.g.e., s. 25, İlk Alman askeri heyet ile· ilgili olarak etraflı bilgi için bakınız: Kemal Reııdilli. "İlk Alman Askeri Heyeti Hakkında", ss, 482~493
(19) Wallach, a.g.e., s. 25.
6
1881'de Fransa'nın Tunus'u, İngiltere'nin de 1882'de
Mısır'ı işgali, II. Abdülhamit'i, bu iki devletten iyice
soğutmuş ve Alman nüfuzunun girmesine kapı açmıştır. "Bu dev
renin büyük bir kısmı süresince istanbul'da Alman Büyükelçisi
olan ~ont .Hatzfeld, ilerisini çok iyi gören bir diplomat ni
teliği ile yakın doğuda, Alman prestijini arttırmanın sağla
yacağı büyük fırsatları sezinlemişti. Fransa ve İngiltere'nin
elden kaçırdıkları imtiyazlı durumu kısa zamanda kendisine
maletmiş ve fikirleri Sultan tarafından dinlenir olmuştu ..
. Kont iHatzfeld'in faaliyetlerinin en önemlilerinden
biri de, Türkiye'ye bir Alman ~skeri ieyetinin gönderilmesini
sağlamak oldu (20).
Doğu politikasına aykırı olduğu için bu teklife karşı
çıkan Alman Başbakanı Bismark, daha sonra Kont Hatzfeld'in ıs
rarlı tutumu ve Alman menfaatleri doğrultusunda tatmin edici
açıklamalar üzerine askeri heyeti, Osmanlı İmparatorluğuna
göndermeye karar verirken, Rusya faktörünü ön planda tuttu.
Almanların güçlendirilmiş bir Türkiye'yi Ruslara karşı kulla
nabileceklerini düşünüyordu. Nitekim veliaht Friedrich
Wilhelm'e yazdığı mektupta şunlardan bahsediyordu:
"Rusya'daki milliyetperverler, panistlavistler ve Alman
aleyhtarları, bize hücum edince, devlet-i Osmaniyenin bek~sına
ve kıymet-i askeriyesine lakayt bulunamayız. Türkler bizim
için, hiç bir z~man tehlikeli olamaz. Fakat bazı ahval durum
larıdır ki onların düşmanları bi~im de düşmanlarımız olabi-
l ir" ( 21) •
Alman menfaatlerini gözönüne alan veliaht, 11 Nisan
1882'de Alman subaylarıriın.Türkiye'ye gönderilmesi iznini,
(20) Edward Mead Earle, Bağdat Demiryolu Savaşı, Çeviren: K.Yargıcı, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1972, s. 51.
(21) Mahmut Muhtarpaşa, Maziye Bir Nazar, Berlin Muahedesinden Harbi Umumiye Kadar Avrupa ve Türkiye-Almanya Münasebeti, A.İhsan Matbaası, İstanbul, 1341, s. 39.
7
Alman Dışişleri Bakanlığına bildirdi. Kayzer'in onayladığı
heyete dahil dört subay şunlardı: Albay Kaehler (Heyet baş
kanı), Yüzbaşı Kamphövener, Yüzbaşı Von Hobe, Yüzbaşı Ristow.
Yapılan sözleşme gereği, Alman subayları, Alman ordu
sundan izinli sayılacaklar. Türkiye'ye geldiklerinde onlara
bir rütbe verilecek, maaş ve diğer ücretleri dolgun olacaktı.
II. Abdülhamit ayrıca Almün Büyükelçisinden, askeri
eğitim ve öğretim sisteminin yeniden düzenlenmesi için de su
bay istemiş, bu görevi üstlenmek üzere 18 Haziran 1883'de,
Binbaşı_Baron Calmar Von Goltz.gönderilmişti. Daha sonra Goltz,
otto Kaehler'in 3 Kasım 1885'de ölmesi üzerine, Alman Askeri Heyet başkanlığına getirilecektir.
Goltz Türkiye'de kaldığı süre içinde, genç subaylara
Alman hayranlığını aşılamak, Osmanlıların Alman silahlarını
satın almalarını sağlamak, Osmanlı hükümdarını Almanya tara
fında tutmak ve istihbarat görevlerini Almanya hesabına üst
leniyordu (22).
Alman subayları, Türkiye'de çeşitli nedenlerle başarı
sız olmalarına rağmen, silah ticareti ve ekonomik çıkarları
ön planda tuttukları için Türkiye'de kalmaya devam etmişler
di (23).
Goltz döneminde, Alman Askeri Heyeti'nin, Türkiye'de
Alman menfaatlerinin korunması u~~unda başarılı olmasına rağ
men, Osmanlı ordusunun düzenlenmesinde pek başarılı olmadığı gözlenmiştir (24).
(22) Wallach, a.g.e., s. 54. (23) Wallach, a.g.e., s. 22. (24) Wallacb, a.g.e., s. 45-46.
8
1 .3. Almanya'nın Dünya Politikası ve Türkiye
Almanya, Prusya'nın önderliğinde yürüttüğü 1870-71
· Fransa savaşından galip çıktıktan sonra birliğini kurdu ve
18 Ocak 1871'de Alman imparatorluğunu ilan eden Bismark'ın
(25) dış politikasını da Fransa'nın açacağı bir intika~ sava
şının engellenmesi kaygısı yönlendirdi (26). Avusturya-Maca
ristan ve Rusya'nın Fransa ile bir ittifak içine girmesinden
çekinen Alman Başbakanı Bismark 1872'de bu devletlerle "1 'nci
üç imparatorlar ligi" adlı sözlü bir antlaşma yapmıştı (27).
Bu anlaşma ile,· Avrupa statükosunun değişmezliği kabul edili
yordu. öte yandan Bismark Osmanlı İmparatorluğu yüzünden Rusya
ile arasının açılmasıni istemediğinden ''Şark l.ieselesi · Pornaran
yalı bir:. askerin kemiklerine değmez"- diyordu. ( 28)
1878 Berlin Kongresinde, Avusturya'nın Rusya'ya karşı
İngiltere ile birlikte tavır alması, Rusya'nın üç imparatorlar
birliğinden ayrılmasına neden oldu (29) . Bismark bunun üzerine
1879'da Avusturya ile yeni bir ittifaka girdi.
1881 'de Rusya, Avusturya ve Almanya arasında üç impara
torlar birliğinin yeniden o"luşmasına öncülük eden Bismark,
Rusya ve Avusturya'nın Balkanlardaki çelişkileri yüzünden bu
ittifakın bozulmasından sonra 1887'de Rusya ile teminat an
laşması yaptı. Böylece Rusya'nın Fransa'nın yanında.yer alma
sını engellemek istemişti (30).
1888 yılında II. Wilhelm ·.~n imparator olmasıyla Almanya
sömürgeci bir po:litika ( V/eltpoliltik. _) izlemeye başlamıştır.
Çünkü kısa sürede büyük bir gelişme gösteren Alman endüstrisinin
(25)
(26) (27) (28)
(29) (30)
Fahir Armaoğlu, Siyasi' Tarih, Ankara Universitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1961, s. 181. Ulman, a.g.e .. , s. 94. Murat Sarıca, Siyasal Tarih, istanbul, 1983, s. 206-207. Charles Seiqnobos, Asr-ı Hazırda Avrupa, Çeviren: A.Reşad, C. I, Kanaat Kitabevi, istanbul, 1325; s. 234. Ulman, a. g. e. , s. 9 7. Armaoğlu, a.g.e., ss. 209-212.
9
yeni pazarlara ve ucuz hamm~dde kaynaklarına ihtiyacı vardı.
·~,·vreltpoli tik dünya hakimiyetini esas alınca Almanya • nın, in
giltere ve Rusya ile ça~ışması kaçınılmaz olmuştu ki bu da
1'nci dünya savaşına sebep olacaktı.
Bağdat demiryolu. sebebiyle Türkiye ile ilişkilere büyük
önem veren II. Wilhelm 1889'da istanbul'u ziyarete geldi (31).
Osmanlı-Alman dostluğunun esası da bu ziyaretle kurulmuş oldu
(32) ve Almanya bu ziyareti takiben 28 Ağustos 1890'da Alman
ya'ya geniş ticari imkanlar tanıyan Türk-Alman ticaret anlaş-. masını imzaladı. Bu anlaşmayla, İngiltere'nin Türkiye'deki
pozisyonunun Almanya'ya geçtiği görülüyordu (33) ve Türkiye
Almanya'nın açık pazarı haline geliyordu.
Almanların Osmanlı ülkelerine karşı ilgisi daha Prusya
Krallığı zamanında baŞlamıştı. 1830'larda Türkiye'de genç bir
subay olarak hizmet veren H.Von Moltke Türkiye'yi sadece bir
asker olarak değil, bir siyaset adamı ve Alman çıkarlarını
gözeten bir iktisatçı olarak incelemişti (34). Aynı dönemde
Alman i~tisatçı F.Lisz~, Ortadoğu'nun zenginliklerinin, Alman
tekniği sayesinde, yakın gelecekte büyük kuvvet sağlayacak
bir kaynak olduğu üzerinde duruyor ve Almanya'nın gözlerini
bu bölgeye çevirmesini istiyordu (35).
1898'de II. Wilhelm'in Doğu'ya yaptığı ikinci ziyaretin
Almanya'nın yakındoğu politikasına, yoğun ve etkin bir şekilde
karışmasının başlangıcıdır denilebilir.
(31) (32)
(33)
(34)
(35)
i·
Ea r 1 e , a . g. e . , s . 5 3 . Çeviren: Emin ve Arif, Almanlar Atimizi Nasıl Görüyorlar? İstanbul, 1330, s. 26. Lothar Rathmann, Alman Emperyalizminin Türkiye'ye Girişi, Çeviren: R.Zaralı, Gözlem Yayıne_vi, istanbul, 1976, ss. 59-60. Helmuth Von Moltke, Türkiye Mektupları, Çeviren: H.Örs, Remzi Kitabevi, istanbul, 1969. Ernest Jackh, Balkan Harbinden sonı·a Şark 'da Almanya, İfham Matbaası, istanbul, 1331, s. 5 v.d.
1 o
II. Wilhelm, İstanbul'u ilk ziyaretinde Osmanlı devle
tinden Bağdat demiryolunun Konya'ya kadar uzatılına imtiyazını
almıştı. İkinci ziyaretinden sonra, Berlin'e döndüğünde, ken
disini karşılayanlara, İI. Abdülhamit'den aldığı hediyeleri,
Köstence-İstanbul telgraf hattının inşa imtiyazını, ticari
ilişkilerin yoğunlaşmasını, Anadolu demiryollarının Bağdat'a
kadar uzatılınası için Deutschebank'a verilen imtiyazı müjde
liyordu ( 36) •
1.4. Bağdat Demiryolu ve Uzerindeki Nüfuz Mücadeleleri
1871 - 73 yılları arasında bir Osmanlı teşebbüsü olarak
Avusturya'lı mühendis Wilhelm Von Pressel'in hazırladığı pro
je, Bağdat demiryolu projesine bir başlangıç olmuŞ, Haydarpaşa
İzmir kısmı inşa edilmiş ve hattın, Ankara'ya uzatılınası im
tiyazı 1888'de Deuthebank adına M.Alfred Kavalla'ya kiralan
mıştı (37).
II. Wilhelm'in Türkiye'yi son ziyareti sırasında, Alman~
ların İzmit-Konya demiryolu hattını Bağdat ve Basra'ya kadar
uzatma istekleri kabul edildi. Bunu takiben 29 Ocak 1899'da
Anadolu demiryolu kumpanya'sına Haydarpaşa istasyonunu inşa,
Haydarpaşa-Sirkeci hattında feribot işletmesi, KöstenGe-İstan
bul telgraf hattı döşeme imtiyazları verilmiştir (38).
Bağdat demiryolu imtiyazının bir anlaşma ile 1903'de (.
Almanlara verilmesi, milletlerarası politikada yeni bir devir
açtı ve·büyük devletleri iktisadi, siyasi ve askeri endişeler
Yönünden harekete geçirdi. Bu proje, İngiltere'nin Mısır ve
Basra körfez indeki, Fransa' nın Suriye' deki siy.asi-iktisadi
.emellerini tehdit edecek boyutlara ulaşıy~rdu. Rusya'da İran
(36) ( 37)
(38)
Rathmann, a.g.e., ss. 76-77. Paul imbert, Osmanlı imparatorluğunda Yenileşme Hareketleri, Çeviren, A.Cemgil, Havass Yayınları, istanbul, 1981, s. 27. Rıfat ~nsoy, Türk-Alman iktisadi Münasebetleri 1871-1914, Unal Matbaası, istanbul, 1982, s. 43.
1 1
ve Doğu Anadolu'daki emelleri için bu projeyi tehlikeli görmek
teydi (39).
öte yandan Osmanlı yöneticilerinden de Bağdat projesine
karşı çıkanlar vardı. Konu ile ilgili olarak Meclis-i Mebusan'ın
27 Şubat 1909 tarihli oturumunda projenin iktisadi sakıncaları
ve milli çıkarıara aykırı yönleri tartışılmıştır (40) . Ama
Bağdat demiryolu imtiyazının kaldırılması gerektiği savunulma
mıştır. Çok sonraları Cavit 8ey: "Bağdat hattı girişiminin bü
yük sakıncası siyasi karakteridir. Bu Türkiye için bir siyasal
zehirlenme ve s{kıntı kaynağı olmuştur" derken durumun gerçek
yüzünü anlatıyordu (41).
İktisadi gelişme· umuduyla başlayan bu yol, imparator
luğun yıkımını hızlandarm~da önemli rol oynayacaktır. Panisla
mist politikaya destek olan Almanlara, II. Abdülhamit tarafın
dan verilen Bağdat demiryol~ imtiyazı Alman dünya siyasetinin
'( Weltpolitik) bir parçası idi (42).
Alman dünya siyaseti, 20'nci asrın başlarında İngiliz
lerin deniz üstünlüğüriü zorlamaya başlamıştı ve İngiliz -
Alman ilişkilerini, "iktisadi rekabet" ve "denizlere hakimiyet"
durumu olumlu veya olumsuz yönde etkileyecek olan iki unsur
haline gelmişti. Rusya'nın Asya'da, Fransa'nın Afrik~'da raki
bi olan İngiltere, o zamana kadar dünyanın hiç bir tarafında
kendi yolu üzerinde Almanya'ya rastlamıyordu. Ama 20. yüzyılın
başlangıcında durum değişmişti (43). Almanya'nın ticari büyü-\·
mesi ve bunu korumak için kuvvetli deniz gücü politikası taki-
be başlaması ve koloniyal rekabet İngiltere ve Almanya'yı
(39)
(40)
( 41) (42) (43)
A.D.Novicev, Osmanlı imparatorluğunun Yarı Sömürgeleşmesi, Çeviren: N.Dinçer, ilkçağ Basımevi, Ankara, 1973, ss. 28-29. Gündüz tJkçün,"Osmanlı Meclis-i Mebıısanında Bağdat Demiryolu Uzerinde Yapılan Tartışmalar", A.U. S.B.F. Dergisi, 1970, c. XXV, N. 2,. s. 56. Earle, a.g.e., ss. 257-258. EarJe, a.g.e., s. 134. Andre _Maıırois, ingiltere Tarihi, Çeviren: H.C.Yalçın, C: II, Ka.ı:taat Kitaphanesi, istanbul, 1939, s. 683.
12
dünyanın her tarafında karşı karşıya getirmişti (44). İngil
tere,Almanya'nın büyümesi karşısında Almanya'yı "Kuşatma"
veya "çembere alma" politikasını takip ederek, 8 Nisan 1904'de
'ingiltere-Fransa ittifak antlaşmasını yapacaktır. Böylece
Almanya'ya karşı üçlü itilafın ikinci halkası teşkil edilecek
tir. İngiliz-Fransız anlaşmasını takiben İngiliz-Rus yakınıaş
ması başlayacak ve 1904, 1905 ve 1906 yıllarında deneme mahi
yetinde yapılan görüşmeler sonunda 1907'de İngiliz-Rus itti
fakı imzalanacaktır. Böylece Birinci Dünya Savaşı'nda çarpı
şacak olan üçlü itilaf ve üçlü ittifak blokları oluşacaktır(45).
öte yandan Almanya'nın artan gücü karşısında İngiltere,
Fransa ve Rusya, ittifak görüşme ve antlaşmaları yaptıkları
gibi, Almanya'yı Bağdat demiryolu güzergahı boyunca çembere
almak için faaliyete geçtiler ve yeni politikalar geliştirmeye
başladılar. Bu politika doğrultusunda hareket eden İngilizler,
Basra Körfezi'ndeki nüfuzlarını güçlendirmek için faaliyete
geçtiler ve Almanlarla rekabete girişecek yeni demiryolu im
tiyazları isteme girişiml~rinde bulundular. Fakat II. Abdül
hamit'in bu isteklere olumlu cevap vermediği görülmektedir(46)·.
Ruslara gelince: Bunlar daha işin başından beri demir
yolu projesine karşı olm-uştu. Hele demiryoluhun .. 1 Doğu Anado
lu'dan geçmesini hiç istemiyorlardı. Buradaki demiryolu iş
letmeciliği imtiyazı Karadeniz Antlaşmasıyla Ruslara verilecektir.
(o
Fransızlar ise: İlk defa 1892'de, Yafa-Kudüs arasında
demiryolu yapımı imtiyazı almışlardı. Bağdat demiryolunun
Mezopotamya'ya doğru ilerlemesine bağlı olarak Fransız'lara verilen demiryolu imtiyazı da arttırılacaktı (47).
(44)
(45) (46) (47)
Pierre Penouvin, Birinci Dünya Savaşı 1914-191B, Altın Kitaplar, istanbul, 19B2, s. 157.
Armaoğlu, a.g.e., ss. '230-231., Penoııvin, a.g.e., ss. 156-157. II. Abdülhamit, Siya~;i Hatıratım,· ss. 147-14B. ilber Ortaylı, Osmanlı im para tor 1 ıığıında Alman Niifıızu, Kaynak Yayınları, istanbul, 19B3, s. BB.
13
Bağdat demiryolu güzergahı çevresinde İngili~lere,
Fransı~lara ve Ru~lara verilen demiryolu imtiyazlarıyla bu
devletler, Osmanlı İmparatorluğundaki nüfuz bölgelerine yer
leşmiş veya yerleşecek duruma gelmiş bulunuyorlardı. Ege ~öl
gesi'nde İngiliz ve Fransızlara verilen demiryolu imtiyazları
da gözönüne alınacak olursa, Almanların Anadolu içlerinden
Basra'ya kadar uzanacak olan imtiyaz sahası ablukaya alınmış
oluyordu. Demiryolu imtiyazları konusunda Osmanlı devleti ile
anlaşan Ruslar, Fransa, İngiltere ve Almanya ile de anlaşma
yoluna gittilerr 4 Kasım 1910'da Potsdam'da, Alman-Rus anlaş
ması yapıldı ve her iki devlet İran'ı kendi aralarında bir
, nevi nüfuz bölgelerine ayırıyorlardı (48). 15 Şubat 1914'de
de Fransa ile Almanya anlaştılar. Almanlar, Fransa'nın Suriye
üzerindeki nüfuzunu tanıy9rlardı ve son olarak da İngiliz -
Alman antıaşması gerçekleşti. Almanya bu anlaşma gereği İngi
lizlerin izni olmadan demiryolunu Basra'ya kadar uzatamayacak
tı ve İngilizlerin Anadolu'daki bütün imtiyazlarını tanıyer
ıardı (49).
1.5. Jön Türkler, Almanlar ve II. Abdülhamit
Osmanlı devletine İngiltere, Fransa ve Rusya'dan gele
bilecek tehlikelere karşı Almanya'yı bir denge unsuru olarak
görmeyi, d~ş politikasının esası yapan II. Abdülhamit, 20.
;uzyıl başlarında da aynı görüşteydi: Rusya'yı idare etmek, ,, ingiltere ile asla mesel~ çıkarmamak, Almanya'ya dayanmak (50).
Sultan II. Abdülhamit Almanlara dayanmak istemesine
rağmen, kolay kolay onların oyuncağı olmayacağını da ortaya
koymuştu. Alman Askeri Heyeti'nin her isteğini yerine
(48) Karl Helferich, Büyük Harbin Evveliyatı, Çeviren: İbn şemseddin, Sivasi Raşid Safved, Ahmet İhsan ve Sürekası Matbaacılık osmani Şirketi, 2. Tab., istanbul, 1915 (1331).
(49) Earle, a.g.e., s. 276. (50) Tahsin Paşa, Abdülhamit: ve Yıldız Ilatıraları, M. Ahmet Halit
Kitaphanesi, istanbul, 1933, s. 62.
14
getirmiyordu. İktisadi.ve ticari imtiyazlar konusunda Osmanlı
menfaatlerini ön planda tutmaya çalışıyordu. 20. yüzyıl başla
rında Avrupa'da genel bir savaş tehlikesinin belirmesi sonucu,
Türkiye'nin Alman askeri ittifakına alınması zorunluluğunun
doğması ve Sultan'ın tarafsızlık ve denge politikası takip
etmesi, Alma~ları huzursuz ediy~rdu. Hayati çıkarlarını ön
planda tutan Alınadlar Türkiye'yi istedikleri doğrultuda bir
statüye sokmak için II. Abdülhamit'e karşı Jön Türkleri kullan
mak istemişlerdir. Bu sırada Osmanlı devletinin üzerinde büyük
devletlerin artan rekabetleri sebebiyle, İngiltere ve Fransa'da
Jön Türkleri II. Abdülhamit'e karşı kullanmayı planlamışlar
dır. İngiltere 've Fransa Abdülhamit'i Almanya'nın dostu olarak
bildiklerinden, onu etkisiz ha~e getirmek istiyorlardı. Nite
kim Türk ihtilali (1908), Fransa ve İngiltere topraklarında
hazırlanmış; Paris ve Londra hükümetleri tarafından yardım
görmüştü (51).
·Bu durumu gören Almanya'da bir ihtilalde gidici olabi
leceği düşüncesiyle Sultan'a karşı muhalif unsurları el altın
dan destekleyerek yeni düzende kendisine yer aramaktan da geri
kalmıyordu. öte yandan, Jön Türkler de başarılarının yabancı
devletlerin desteğine bağlı olduğu düşüncesiyle bu devletlere
yaklaşıyorlardı. Hatta öyle ki, Sultan II. Abdülhamit'in des
pot rejiminden zarar görenlerin çoğu umudunu, Almanya'ya bağ
lamıştı. Cenevre'deki İttihat ve Terakki Cemiyeti, 29 Nisan
1898'de İmparator II. Wilhelm'e müracaat ederek v. Murat'ın taht'a dönmesi için destek olrna~ını istiyordu (52).
Batı dünyasına çocuksu duygular içinde yaklaşan her
gruptan Osmanlı aydınları, Almanya'yı oldu~undan başka değer
lendiriyorlar ve onu davet etmekte birleşiyorlardı (53).
(51) Hans Rohde, Asya için Mücadele, Şark Meselesi, Çeviren: Binbaşı Nihat, Askeri Matbaa, istanbul, 1932, s. 22.
(52) Ortaylı, a.g.e., s. 56.
(53) Cevdet Kudret, Bir Bakıma, (Makale-incelemeler) İnk.ılap ve Aka Kitapevi, istanbul, 1977, ss. 234-236.
15
1908'de II. Meşrutiyet ilan edildiğinde, Alman imparatoru
II. Wilhelm bu ihtilali Prusya geleneklerine göre yetişmiş olan
Alman generallerinin yetiştirdikler i genç r.I'ürk subaylarının yap
tığını ve Osmanlı İmparatorluğu'nun da İngiltere ve Rusya'nın an
laşmazlıkları sebebiyle er veya geç Almanya'nın kucağına atılacağı
nı belirtmiştir. Nitekim öyle de olmuştur (54).
II. Abdülhamit'e göre de Jön Türk ihtilalini önce Selanik'te
ki Alman Mason leealarının tesiri altında bulunan Enver ve Niyazi
beyler başlatınıştı (55). 1908 Jön Türk ihtilalini gerçekleştiren
subay kadrosunun çoğu Alman taraftarı idi. İhtilalin günlerinde mem
leket genelinde İngiltere ve Fransa'ya sempatizan bir hava mevcuttu
(56). ihtilal sonrası İngiliz dostu Kamil Paşa sadrazamlığa getiril
mişti. Ulkede tam bir ingiliz havası esiyordu. Bütün önemli iktisadi
imtiyazların İngiliz ve Fransız'lara verileceği söylentileri yaygın
laşmıştı. Almanya binbir güçlükle kazandığı kazançlarını kaybetmek
üzere idi. Bunun üzerine Alman'lar;yeni bir iktidar arayışı içine
girdiler. ihtilalden sonra yönetime İngiliz taraftarı olanlar hakim
olmuştu. ihtilali yapan Alman sempatizanı askerler geri plana itil
mişlerdi.
Meşrutiyet'in ikinci kez ilanı henüz birinci yılını doldur
madan 31 Mart 1325 (13 Nisan 1909) de İstanbul'da İttihat ve Terakki
aleyhtarı bir ayaklanma meydana geldi. Gerek İttihat ve Terakkiye
muhalif olarak ve gerek demokratik düzenin sonucu olarak İttihat
ve Terakki'nin karşısında bir takım partiler kurulmuş ve İttihat
ve Terakki ile muhalefet basın ve yayın organlarında birbirleri
aleyhinde yaptıkları propogandalarla aralarındaki mücadeleyi şid
detlendirmişlerdi. öte yandan gerici,lerin yayın organı olan Volkan
Gazetesi din ve şeriat propogandasını özellikle askerler arasında
yaymaya çalışıyordu. İttihat ve Terakkiye en fazla aleyhtarlık
yapan Serbesti Gazetesi'nin başyazarı Hasan Fehmi'nin öldürülmesi
ile başlayan ayaklanma da beş altı bin asker Meclis-i Mebusanı
kontrol altına aldı. Muhalefetin amacı Sedarete. Kamil, Harbiyeye
(54)
(55)
(56)
Ernest Jackh, Yükselen Hilal, Çeviren: P.Kııtuı·man uğıır Kitapevi.~ istanbul, 1946, s. 119. ' II.Abdülhamit, Hatıra defteri, Sadeleştiren: İsmet Bozdağ, Kervan Yayınları, istanbul, 1975.~ s. 76. G.Kemall. Söylemezoğlıı, Hariciye Hizmetinde 30 sene, s: ı, saka .Matbaası, istanbul, 1946, ss. 171-172.
1 6
Nazım Paşaları ve Meclis Başkanlığına da İsmail Kemal beyi getir
mekti. Ama ayaklanan asker muhalefetin denetimi dışına çıktı.
Ayaklanmayı 24 Nisan 1909'da Selanik ve Edirne'de hazırlanan
Hareket ordusu bastırdı. Kurmay başkanlığını M.Kemal'in üstlen
diği hareket ordusunun başına Alman Von der Goltz'un tavsiyesine
uyularak Mahmut Şevket Paşa getirilmişti. İsyanı takiben yönetici
konumuna Jön Türklerin askeri örlderleri geçmeye başladı (57). Bu
değişiklik İngiltere'yi korkutacak ve taraftarları için iktidar
yolları aramaya başlayacaktır ve bunun sonucu olarak I. Dünya
Savaşı'nın başlangıcına kadar birkaç defa hükümet değişikliğine
sahne olan Türkiye'rle, her seferinde de Alman taraftarları baskın
cıkacaklardır.
İngiltere'nin üçlü itilaf bloku içinde yer alışı ve genel
Türkiye politikasındaki olumsuz tutumu, Meşrutiyet Türkiye'sinin
hızla Almanya'ya yönelmesine sebep olmuştur. İngiltere ve Fran
sa'nın Türkiye'ye karşı sürdürdükleri emperyalist politikaların
Meşrutiyet Türkiye'sinde de devam etmesi ve Osmanlı devletini~
ekonomik zorluklarının halledilmesinde gösterdikleri zorluklar
Almanlara yarayaca~tır. 1910'da şiddetli dış borca ihtiyaç duyan
Osmanlı devleti 1910'da Maliye Bakanı Cavit Bey'i Paris'e gönder
diğinde, Cavit Bey gümrük gelirlerini garanti göstererek borç
para istemişti. Fakat Fransa'nın borca karşılık Osmanlı bütçesi
nin Fransız danışman tarafından yönetilmesini istemesi üzerine
Fransa'ya red cevabı verilmiş ve Cavit Bey daha sonra borç para
bulabilmek.umuduyla Londra'ya gönderilmişti. Fakat İngiltere'de
borç konusunda olumlu cevap vermedi. Bu şartlar altında Jön Türkler
borcu daha iyi şartlarda vermeyi ka~ul eden Almanya'ya yanaştılar
(58) . Alman' ların nüfuz u da. Abdülhamit dönemine nazaran iki kat
arttı. Alman'ların artan bu nüfuza ve Jön Türklerin Almanya'ya
samirniyetle yaklaşmalarına rağmen Alman'ların zaman zaman Türki
ye'ye karşı yanlış, akılsız ve düşmanca bir tutum sergiledikleri
görülecektir.
(57) Sina Akşin, 31 Mart Olayı, Ankara Vniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, s: 305, Sevinç Matbaası Ankara 1970, s. 293-95., Haluk Şahsuvaroğlu, "31 Mart Vakası", Cwııhuriyet, 11 Mayıs 1951.
(58) M.Muhtar Paşa, a.g.e., s. 111.
1 7
2. Trablusgarp ve Balkan Savaşlarında Osmanlı Devleti
Sömürge arayışı içinde olan İtalya, Osmanlı Afrikası
ve Habeşistan'ı birleştirme arzusu ile önce 23 Eylül 1911 'de,
daha sonra 28 Eylül 1911 'de verdiği notalarla Osmanlı devle
tine savaş açtı. özellikle verdiği ikinci 1otada Trablusgarp
ve Bingazi'ye eşitlik getireceğini vaad ediyordu (59).
Savaş 17 Ekim 1912'de Osmanlı devletinin yenilgisiyle
sona erdiğinde, Trablusgarp bir İtalyan sömürgesi olmuştu (60).
İtalya savaşı sırasında Almanya, İtalya'yı desteklemekle deği
şik hesaplar içine girmişti: "Almanya, bir gün gelip Fransa
veya İngiltere tarafından zaptedilmeleri tehlikesini bertaraf
etmek için İtalya'yı Türkiye'den arazi zaptına, Trablusgarp
ile Ege denizindeki adalardan bazılarını (12 adayı) işgale
teşvik ediyordu.'' (61) Kayzer II. Wilhelm 23 Mart 1912'de
Avusturya Dışişleri Bakanı Bertold'a şunları yazıyordu: "Os
manlı-İtalya savaşı Avusturya ve Almanya için tehlikeli değil
dir. İtalya kuvvetleri Kuzey Afrika'ya demir atmaktadır; böy
lece hem Akdeniz'de hem de Afrika'da Fransa ile rekabete gire
cektir. İtalya sürekli olarak Adriyatik'den uzaklaşıyor, görün
mektedir. Fransa ile ilişkilerinin soğuması sonucu, İtalya
daha sıkı bir şekilde Avusturya-Macaristan ve Almanya'ya yak
laşmış olacaktır .•. " ( 6 2)
Savaş müddetince Almanya ikili oynamış, İtalya'ya ağır
lıklı bir politika takip etmesine rağmen, Türkiye'yi de aynı
endişelerle, yani itilaf devletl'eri safına koyahileceği kor
kusuyla darıltmak istememiş, iki tarafı da idare .etmek poli
tikasını takip etmiştir (63).
(59) Salname-i Servet-i FQnun, 1328, s~. 202-205. (60) Takvim-i Vekayii, 5 Teşrinievvel 1328, sayı, 1258, sait Paşa Hatıratı,
Dersaadet, 1912, C: 2, ss.304-305, (TQrk-İtalyan Harbine Dair Etraflı Bilgi için Bkz: B.A.DH-SYS- Dosya No: 75-1, Sıra No: 1-1., I.Revol, 1911-12 TQrk İtalyan Harbi, Askeri Mecmua Yayını, TQrkçesi; Eme~li Tamgeneral Kadri Demirkaya, istanbul, 1940.
(61) Jean Levn, Daima Hilekar, C:l, Çeviren:· A.Reşad, Kanaat Kitaphanesi, tstanbııl, 133~,.. 83. lo:
( 62) Hikmet Bayur,· TQrk tnkılabı '1' 'h· 199 2 1 84 arı ı, ı, c: , K: , s. . (63) Ahmet Selahattin, Makedonya Meselesi ve Balkan Harbi Ahiri, C: 1,
istanbul, 1330, s. 171.
18
Almanya'nın bu politikasını Balkan Savaşı sırasında ve
sonrasında da sürdürdüğü görülmüştür. Balkan Savaşı sırasında
hem kendisine, hem müttefiki Avusturya'ya hem de dost geçin
diği Türkiye'ye ihanet etmiştir. Çünkü savaşın hedefi, itti
fak devletleri ve Türkiye· idi: "Balkan Savaşı, İngiltere ve
Rusya'nın eseri idi. Almanya ve Avusturya'yı çember içine al
mak, Balkanlarda onlara düşman bir cephe meydana getirerek
Türkiye'yi parçalamak için tertip edilmişti." (64)
itil~f devletleri Türkleri Balkanlardan atmak, Türkiye
ile Almanya'nın.karayolu irtibatını kesrnek istemişlerdi. işin
ilginç yanı Balkan Savaşı başlamadan önce Kayzer II. Wilhelm,
"Rumeli'nin size faydası yoktur, size Anadolu'da kalıp büyük
bir devlet halinde bulunmanız pek münasiptir. Buhara'ları,
iran'ları, Türkistan'ları, Kafkas'ları yedeğinize alır, bir
Turan devleti kurarsınız. İşte bu devlet seksen-yüz milyonluk
bir Asya devleti olur'~ (65) diyordu. Hatta, Alman Askeri Heyeti
Başkanı Goltz, başkentin İstanbul'dan Konya, Kayseri veya
Halep'e taşınmaşını istiyordu (66).
II. Wilhelm 4 Ekim 1912 tarihli bir mektubunda, "Balkan
devletleri genişleme görüşündedir. Bu genişleme de ancak Osman
lı devletinin zararına gerçekleşebilir. Bu da barışçı yoldan
olmayacağına göre Balkan devletleri Osmanlı devleti ile çarpı
şacaklar ve bu genişlemeyi sağlayabilmek için aralarında bir
leşeceklerdir. Bırakalım savaş çıksın. Böylece Balkan devlet
leri ne yapabileceklerini ve yaşamaya hakları olup olmadığını
göstereceklerdir. Tartışmak için,ilerde bol vakit olacaktır"
· (67) diyordu.
Almanlar tartışmak için bol vakit bulacaklardır. Ama
pişmanlıklarını tartışacaklardır. ÇünkÜ sqvaş Almanya ve
(64) Rohde, a.g.e., s. 58 (65) Mehmet Selahattin Bey, ittihat ve Terakkinin Kuruluşu ve osmanlı
Devleti'nin Yıkılışı Hakkında Bildiklerim, İnkılap Yayınları, istanbul, 1989, s. 85.
(66) Karaı, a.g.e., s. 180. (67) Stefanos Yerasimos, Azgelişm.iş.Ij_k Sürecinde Türkiye, çe,riren: B.Kuzııcıı,
Cil t: 2, Gözlem Yayınevi, istanbul, 19 77, ·.;. 1078.
19
Avusturya aleyhine de gelişecektir. Osmanlı devletinin ağır
yenilgisiyle sonuçlanan savaş, Sırbistan devletini ortaya çı
karacak, daha ileri bir adım olan "Büyük Sırbistan" hayaline
kapılan· bu devlet, Avusturya-Macaristan'dan Bosna-Hersek'i
almak politikasını takibe başlayacak, Avusturya'nın buna kar
şı koyması üzerine Birinci Dünya Savaşı patlak verecektir (68).
Balkan Savaşının sonunda bile Türkiye aleyhine davranış
ları sürdüren Almanya, Bulgaristan'ı kendi ittifak blokuna
çekmek hesabıyla olacak ki, Türkiye'nin Edirne'yi Bulgarların
elinden geri almasına karşı cıkmıştır (69). Bu sırada Almanya,
Türkiye'yi ciddi bir müttefik adayı olarak görmemekte idi.
Çünkü Osmanlı devleti tam anlamıyla çökmekteydi. Balkan savaş
ları sonunda Edirne'yi geri almasına karşılık, koca Rumeli
toprağını kaybeden Osmanlı devletinin eski vilayetleri, Sır
bistan-Karadağ, Arnavutluk ve Romanya olmuştu. Batı'nın em
peryalizmi, Osmanlının hoşgörü politikası ve kendi iç dinamik
leri, Balkanlarda yeni milli devletleri ortaya çıkarıyordu.
Görüldüğü gibi Avrupalı devletler Osmanlı yönetimini
Balkanlarda ortadan kaldırmaya -hepsi kendi çıkarları ve orta
doğu siyasetleri doğrultusunda olarak- kesin kararlı gibidir
ler ama, Balkan Savaşında~ sonra ortaya çıkan yeni koşullar
onları tatmin etmemiş, tam tersine daha aceleci, daha saldır
gan, daha yoğun bir şekilde'hem birbirleriyle hem de Osmanlı
devletiyle savaşa devam etmek arzusuyla doldurmuştur. Osmanlı
devletiyse kendine en yakın dost~ seçmekte çaresiz kalmış, bu
çaresizlikten en çok Almanlar yararlanmıştır.
(68) Tahsin Uzer, Makedonya Eşkiyalık Tarihi ve son osmanlı Yönetimi,· Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1979, s. 104. (Ayrıca Balkan Harbine Dair Etraflı Bilgi için Bkz: B.A. DH-SYS-1ı2, ı-ı·, Balkan Harbinin Sebepleri, (1912-13), Genelkurmay Basımevi, Ankara 1970. Aram Andonyan, Balkan IIarbi Tarihi, Sander Yayınla:.rı, İst. ı975.)
(69) M.Mııhtar Paşa, a.g.e., s. 183.
20
3. Balkan Savaşından Sonra Osmanlı Devletinde Ordunun
Yeniden Teşkilatlandırılmas~
3~1. Yeni Bir Alman Heyetinin Gelişi
Osmanlı devletinin Balkan Savaşlarından ağır yenilgiy
le çıkmasında önemli bir neden olarak da, ordunun eğitim, ku
manda kadrosu, iaşe ve lojistik konularındaki yetersizliği
gösterilmiştir. Türkiye'nin milli ve özel şartları iyice tet
kik edilmeden Alman askeri düzeninin kötü bir şekilde taklit
, edilmeye çalışıldığı öne sürülmüştür. Çünkü 1880'lerden itiba
ren II. Abdülhamit vasıtasıyla Osmanlı ordusunda görev alan
Alman Askeri Heyetleri, Osmanlı ordusuna teknolojik gelişme,
idari yapılanma, modern eğitim adına pek birşey kazandırmamış
tı. Karlı çıkan Alman silah sanayii, Alman endüstrisi, Alman
Genelkurmayı ve Alman Dışişleri olmuştu (70).
Balkan Savaşından sonra Alman subaylarına yol verilmiş
ti. Ordunun durumu perişandı. Yeniden düzenlenmesi gerekiyordu.
Babıali baskını üzerine 23 Ocak 1913'de sadrazamlığa getirilen
Mahmut Şevket Paşa ordunun yeniden düzenlenmesine özel bir önem
vermiş ve bu nedenle Almanya'dan yeni bir ıslah heyeti getirmek
istemiştir. Paşa, "Biz, artık Alman harp usullerinden kendimi
zi kurtaramayız ... Otuz seneyi mütecaviz bir zamandan beri
ordumuz Alman harp usulleriyle terbiye edilmiş elhasıl bizim
ordumuz, Alman talim ve askeri terbiyesinin ruhiyle istinal
etmiştir. Şimdi bunu tebdil etmek gayri mümkündür ... " (71) di
yordu.
Mahmut Şevket Paşa 24 Nisan 1913'de Alman Büyükelçisi
Wangenheim'e askeri ıslah heyeti isteğini ileterek şunları
söylemiştir:
(70) Mehmet Nihat, Balkan Harbinde Trakya Seferi, c. 1, Matbaai Askeriyye, istanbul, 1340, ss. 27-30.
(71) Ziya Şakir, Mahmut Şevket Paşa, Anadolu Türk Kitabevi, İstanbul, T.y. S. 10, Cemal Paşa, Hatıralar, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1977, ss. 86-88.
21
11 elimizde usta ve namuslu bir memur sınıfı yoktur.
Bu noktada bize yabancı memleketler yardım etmelidir. Bu yüz
den ıslahatçı gönderilmesi için muhtelif hükümetlerden ricada
bulunacağım. Ordunun ıslahı hususunda ümitlerim muhakkak Al
manya'dadır. Bu programın en mühim noktasıdır. Ordu tepeden
tırnağa ıslah edilmeli, zabitler siyasi fikirlerden uzaklaş
tırılmalıdır ... v. s. ıı ( 72·)
Alman Büyükelçisi du~umu Alman hükümetine bildirdi.
Askeri heyetin gönderilip gönderilmemesi konusunda hükümetini
sıkıştırıyordu. '28 Ağustos 1912 tarihli raporunda: "Abdülhamit
gibi ittihat ve Terakki Komitesi de ordu tarafından devrildi.
Şimdiki hükümet de ordunun kontrolünde bulunuyor ... Orduyu bu
yönetici durumdan kimi~ uzaklaştıracağı kestirilemez. Ordu
daha uzun bir süre Türkiye'de son ve kesin karar unsuru ola
caktır. Türkiye üzerinde etkili olmak isteyen hükümetler bunu
hesaba katmak zorundadır ..... (73) diyen Wangenheim Almanya'ya
dUşman devletlerin Türk ordusu üzerinde Alman nüfuzunun kurul
masını istemediklerini belirtmekte ve raporunun sonunda,
" •.. subaylarımızın esas görevi, bugünkünden de çok politik ni
telik taşıyacak nazik ve arkadaşça tutumlarıyla, Türk ordu
sunda mevcut Alman sempatisini sürdürmek ve derinleştirmekten
ibaret olacaktır." (74) demekteydi.
Almanlar, Türkiye'de ordunun büyük etkili gücünü, re
jim, iktidar ve nüfuz değişmelerinde temel karar ve icra un
suru olduğunu görerek ve ordunun ,.bu özelliğinden kendi lehle
rine faydalanmak hesabıyla, askeri heyetin gönderilmesine evet
dediler. Fakat bu sefer Almanlar çok ağır şartlar öne sürerler.
önceki askeri heyetlerinin varlığı ve faaliyetlerinden çok
. ders almış görünmektedirler. Sonra, daha ilerideki günlerde
genel savaş tehlikesi vardır. Bütün bu sebeplerden yeni askeri
(72) Mahmut Şevket Paşa 'nın Giinlüğü, Arl>a Yayınları, İst., 1988, s. 52., Hikmet Bayur, Atatürk Hayatı ve Eser i, Giiven Basımevi, Ankara, 1963, s. 59.
(73) Wallach, a.g.e., s. 97. (74) Wallach, a.g.e., s. 98.
22
heyete, Osmanlı ordusunda etkili yetki ve görev verilmesini
isterler. Almanların bu istekleri, yeni askeri heyet gelene
kadar Osmanlı ordusundan birinci derecede Alman subayı olarak
kalan Albay Von Lessow tarafından Malunut Şevket Paşa'ya iletilir.
3.2. Alman Askeri Heyetinin istekleri ve Yetkileri
Almanların Osmanlı ülkesine gönderecekleri yeni Alman
askeri heyeti için ileri sürdükleri şartlar şunlar idi: Askeri
ıslah heyet başkanı en yüksek Türk askeri rütbesini taşımalı,
başkan, Türk ordusunun her işinde kesin etki sahibi olmalı,
Genelkurmay, Alman subayları tarafından yeniden teşkilatlandı
rılmalı, bütün askeri eğitim ve öğretim tamamen Almanların em
rine verilmeli, İstanbul ve Halep'teki kolorduların başına ve
·tümen komutanlıklarına Almanlar; atanmalı, hiçbir Alman subay ı
Türk emrine verilmemeli, maaş ve rütbeleri yükseltilmeli ... (75). BUtUn bu şartlar Osmanlı Hükümeti Tarafından kabul edilince Alman Hükümeti
7.1.1914fuSanders'i Türkiye'ye gönderilecek askeri heyet başkan-
lığına ~tadı. Sanders, 42 kişilik bir subay grubu ile Türkiye!·ye
geldi. "Bu heyet Balkan Savaşından sonra Türkiye'nin tamamen
çöküp de yardım istediği ve her türlü şartı kabul edecek durum
da bulunduğu bir sırada kurulmuştu: Liman Von Sanders ile yapı-
, lan anlaşma gereğince hemen hemen bütün ordu teşkilatı Almanla
rın eline bırakılıyordu. Heyet başkanının hemen bütün askeri
işlere karışmasına iziri veriliyordu. Böylece Alman subayı von
Enders'in deyimi ile "askeri himaye- 1882'den sonra İngilte-(·
re'nin Mısır'daki egemenliğene benzeyen - husus sağlanmış olu-
yordu. Bu husus, er veya geç Milliyetçi Türklerin karşı koyma
sına neden olacaktır. 11 (76)
1883'de Alman Askeri Heyeti'nin gelişi ve 1888'de Bağdat
demiryolu imtiyazının Almanlara verilmeye başlanmasıyla beraber
Türkiye'ye giren Alman nüfuzu Meşrutiyet devrinde daha da
(75) Wallach, a.g.e., ss. 108-109. (76) Wallach, a.g.e., ss. 118-119.
23
artacaktır ve savaş yıllarında ise doruk noktasına ulaşacak
tır.
Halit Ziya Uşaklıgil memleketteki Alman nüfuzuna iliş
kin olarak "memlekette baştan aşağı Alman nüfuzu hakimdi. Bü
tün Türk ordusunu, askeri deva, iri, büyük, küçük Alman amir
leri, zabitleri bir örümcek, fakat iplikleri yırtılmayacak
metanette çelikten örülmüş ·bir örümcek ağının içine sarmıştı.
Bunlar tabiatıyle, dünyaya savaş ilanlarını birbirlerini takip
ede~ek savunan II. Wilhelm'in birer aleti idi. Bir yandan on-. lar, memleketin askerlik hayatında, bir yandan da Alman sefiri
Baran Wangenheim siyaset muhalifinde adeta Türkiye'yi Alman
himayesi altına girmiş bir müstemleke hükmünde kullanmaya devam
ederken bunların telkinat ve icraatına mukavemet edebilecek
işbaşında kavi hükümet yoktu" (77) diye yazmıştır.
Liman Von Sanders Osmanlı Harbiye Nezareti'yle yapılan
sözleşme gereği şu yetkilere sahip olacaktı: "Emrinde bulunan
ve eğitim kurumlarında·kullanılan Osmanlı subayları, ancak onun
kabulü halinde değiştirilebilecekti. Almanya'ya gönderilecek
Osmanlı subaylarını da o seçecekti. Terfi imkanları için gerek
li programlar onun tarafından ~üzenlenecekti ve Liman Von
Sanders'in doğrudan doğruya Harbiye Nazırı'ndan sonra gelmesi
saptanmıştı. Fakat, Genelkurmay Başkanı, Liman'dan kıdemli
olacak olursa Liman, Genelkurmay Başkanı'ndan sonra gelecekti;
yani Osmanlı ordusunda ya ikinci, ya da üçüncü yedek subay
olacak~ı. Sözleşme, beş yıllık ~~r süre için yapılmıştı (78).
Askeri heyetin istenmesi, ordunun yeniden düzenlenmesi
düşüncesinden ileri geliyordu. 1914 yılı başlarında bu heyetin
40-70 üyesi bulunuyordu (79). Meşrutiyet devri Osmanlı hükümet
leri, sadece orduyu değil, bütün müesseseleri yeniden düzenle
mek icin faaliyetlere girişmişler, bunun için Avrupa devletle-
(77) Halit Ziya Uşaklıgil, Saray ve Ötesi, tnkılap ve Aka Kitabevi, ist., 1965, s. 388.
(78) Wallach, a.g.e., s. 115. (79) Ortaylı, a.g.e., s. 388.
24
rinden uzmanlar istemişlerdir ve bu konuda tek başına herhangi
büyük bir devlete dayanıp, diğer büyük devletlerin düşmanlık
larını üzerlerine çekmernek için denge politikası izlemeye ça
lışmışlardır. Bu denge politikasını, askeri alanda da uygula
yan Osmanlı devleti, kara ordusunun ıslahını Alman Liman Von
Sanders'e verirken, donanmanın yeniden düzenlenmesi İngiliz
Amiral Limpus'a, Jandarmanın düzenlenme konusu da Fransız
General Baumann yetkili kılınınıştı (80).
Alman Askeri Heyeti ile beraber sadece Osmanlı ordusun
da değil imparatorluğun her köşesinde ve örgütünde artan Alman
nüfuzu, Birinci Dünya Savaşında Osmanlı ordularının Almanya'nın
yanında ve onun çıkarları uğrunda Galiçya'dan Bağdat'a, Kaf
kaslar'dan Süveyş'e kadar çeşitli cephelerde ziyan olmasına
neden oldu (81). Çünkü ordunun; büyük bir kısmı eskisi gibi
kötü şartlar içinde Birinci Dünya Savaşı'nın eşiğine gelmişti.
Yeniden örgütlenme çalışmaları yetersizdi. Yapılabilenler İs
tanbul sınırları içinde kalıyordu.
4. Balkan Savaşlarından Sonra Osmanlı Devletinin
İttifak Teşebbüsleri
Osmanlı devletinin takip ettiği denge politikası pek
fayda sağlamamıştı. Balkan Savaşında "Yalnız kalma"nın acısını
çeken devlet bu savaştan ağır yenilgiyle çıkmış, iyice zayıf
lamıştı. Jön Türkler Balkan Savqşının en önemli sebeplerinden
birisinin de Rusya'nın Boğazları ele geçirmek olduğunu düşünü
yorlar ve Rus tehlikesini ortadan kaldıracak ittifaklar arı
yorlardı. Bu nasıl yapılacaktı? Jön Türkler güçlü bir devlete
ihtiyaç duyuyorlardı. Ama bu güçlü devlet hangi devlet ola
caktı? Meclis-i Mebusan Reisi Halil bey; "Almanya'dan o kadar
ümidimiz yoktu. Memleketimize alakasını sırf iktisadi buluyor.
(80) Cemal Paşa, Hatıralar, Çağdaş Yayınları, istanbul, 1977. (81) Ortaylı, a.g.e., s. 86.
25
Rus istilasından bizi korumak için zamanında ordularını kulla
nacak kadar bizimle alakadar görmüyorduk. İngiltere ve Fransa
ile ittifak mümkün olmasa da Rusya'nın suikastini tadil ile
bize vakit kazandırabileceklerini ümid ediyorduk. Onlara yak
laşma siyasetine karar verdik" .(82) diyordu. Bunun için Cavit
Bey Paris'e, Hakkı Paşa Londra'ya gönderilmişti. Ama bu giri
şimlerin bir faydası olmayacaktır.
4.1. İngiltere'ye Yapılan İttifak Teklifi
1911 yılında çıkan Türk-İtalyan savaşı sırasında Osman
lı devleti bir müttefike ihtiyaç duymuştu. Almanya İtalya ile
ittifak içinde olduğundan Türkiye'ye yardım etmemişti. Osman
lı devleti üçlü itilaf .ile bir anlaşmaya varmak istedi (83) ve
İngiltere'ye İtalya ile yapılmakta olan savaşa katılması için
resmi bir bildiride bulundu. Ancak red cevabı aldı. Çünkü İn
giltere tarafsızlığını ilan ettiği böyle bir dönemde, yapıla
cak bir Osmanlı-İngiliz antlaşmasının, savaşı Avrupa'ya sıç
ratabileceği düşünces~ndeydi. Barış sağlandıktan sonra sağlam
temellere dayanan bir anlaşmaya hazır olduğunu bildirdi .
. Osmanlı devleti, daha sonra Balkan savaşları sırasında
İngiltere'den Rusya'yı bu savaşa engel olması için ikna etme
sini istedi. Ancak İngiltere'nin Türkiye adına Balkanlarda
savaşa girmeye niyeti yoktu. o, Balkan savaşının Avrupa mese
lesi haline gelmesini önleme düşüncesindeydi. Osmanlı devle
tine karşı uzlaştırıcı ve tarafs1z bir tutum sergilemekte idi.
Osmanlı devletinin toprak bütünlüğünü koruma fikri, İngiltere
için takip edilecek bir siyaset değildi (84) .
(82) Halil Menteşe, Anılar, Hürriyet Vakfı Yayınları, istanbul, 1985, s.182. (83) Hüseyin Cahit Yalçın, "ittifak ve itila.flcı.r Karşısında Türkiye",
Tanin, No: 1103, 28 Eylül 1911. (84) Feroz Ahmad, 1908-1914 Yıllar.1. Arasında ingiltere'nin Genç Türklerle
ilişkileri, tttilıatçılıktan Kemalizme, Çeviren: F.Berktay, istanbul, 1985, ss. 172-176.
26
Ayrıca Rusya, İngiltere'nin Türkiye'yi kuvvetlendirme
sine, onunla her alanda işbirliğine girmesine şiddetle karşı
idi. " ..• İngiltere, o zaman muhtaç olduğu Çar hükümetinin
itirazları üzerine, bu işten vazgeçti." (85) İngiltere, Alman
tehlikesi sebebiyle Rusya'ya yaklaşmış, adı geçen tehlikeyi
bertaraf için Türkiye'yi bile fedaya hazır olduğunu ortaya
koymuştu. Türkiye ile askeri bir ittifaka kesinlikle karşı idi.
4.2. Bulgaristan İle İttifak Girişimleri
Balkan savaşları sırasında Edirne'nin geri alınması
üzerine yapılan Osmanlı-Bulgaristan görüşmeleri sırasında Bul
garlarla bir ittifak yapılması düştinülmüştti. Ancak Bulgarlar
her iki taraf içinde böyle bir ittifakın uygun olmadığını,
ama birlikte hareket etmelerinin menfaatleri icabı olduğunu
söylemişlerdi, ama imzaya yanaşmamışlardı. Rusya'nın nüfuzu
ve Bulgaristan'ın o zamanki iç siyaseti böyle bir durumu gerek
li kılıyordu. Romanya'nın tarafsızlığı sağlanmadan, Türkiye
ile bir ittifaka Bulgaristan'ın yanaşmaya hiç niyeti yoktu(86).
4.3. Rusya'ya Yapılan İttifak Teklifi
Rusya'nın İstanbul ve Boğazlarla ilgili tarihi emelleri
gözönüne getirildiğinde, Rusya ile ittifak en az düşünülen bir
husus olması gerekirdi. Buna ra~en Birinci Dünya Savaşı'ndan önceki aylarda ve günlerde Osmanlı devletinin Rusya ile itti
fak teşebbüsüne geçtiği görülmektedir. Çar'ı Livadya'da ziya
rete giden Talat Paşa'nın Rus Dışişleri Bakanı Sazanof'a bir
ittifak teklifinde bulunduğu, fakat bir sonuç çıkmadığı
(85) Hikmet Bayur, "Son Yirmibeş Yıllık Tarihimiz", Belleten, C: 2, I. Teşrin, 1938, Sayı 7/8, s. 321.
(86) cavit Bey, "Türkler HarbeNasıl Sürüklendi?", Vakit Gazetesi, 10 Kanunisani 1920, Sayı 783.
27
bilinmektedir. Sazanof, konu ile ilgili olarak "genç Türk hü
kümeti ya ürktü, bu yolu terk eyledi, ya da Almanya sefareti
kendi nüfuzunu korumak için bu meseleyi kapattı" (87) demiştir.
4.4. Fransa'ya Yapılan İttifa~ Teklifi
Haziran 1914'de Cemal PaŞa Fransız donanmasının manev
ralarında bulunmak üzere Fransa'ya davet edildiği zaman kendi
sine Yunanistan~la askıda bulunan adalar meselesinin çözümü
ve uygun ortam bulursa da Fransa'ya Osmanlı devleti adına it
tifak teklif etme yetkisi verildi. Cemal Paşa'da ittifak tek
lifini Paris'te Hariciye Nezareti Siyasi işler Müdürü Mösyö
Dö Marqarie'ye açınca şu cevabı almıştı: " ... sizinle siyasi
bir ittifak veya bir anlaşma yapabilmemiz için müttefikleri
mizin buna muvafakat etmesi lazımdır ki bunun mümkün olup ol
mayacağı şüphelidir ... " (88) Bu cevap, üstü kapalı bir red
cevabı idi.
4.5. Yunanistan İle İttifak Girişimi
1914 yılı Nisan'ında Almanya'nın Yunanistan ile bir
ittifak yapma konusunda. Osmanlı devletine bir ittifak teklifi
olmuştur. Yunanlıların adalar üzerindeki Osmanlı hakimiyetini
kabul etmeleri şartı ile Yunanlılarla savunmaya dayalı bir
ittifak hakkında Osmanlı devleti~in düşüncesi sorulduğunda, Osmanlı devleti fikri olumlu karşılamış ve Said Halim Paşa
ile Venizelos'un bu konuya şekil vermeleri konusunda anlaşıl
mıştı. Ancak I. Dünya Savaşı'nın çıkışı, bu görüşmenin yarım
kalmasına neden olacaktır (89).
(87) Cemil Bilsel, Lozan, C: 1, Ahmet ihsan Matbaası, İstanbul, 1932, s.142. (88) Cemal Paşa, a.g.e., s. 140. (89) Vakit, a.g.g., C.Bilsel, a.g.e., s. 137.
28
5. Türk - Alman ittifakı
5.1. ittifakı Hazırlayan Gelişmeler
Jön Türklerin İngiltere, Fransa ve Rusya nezdindeki
bütün girişimlerinderi sonuc alınamamıştı. Çünkü, "savaştan
sonra (I. Dünya savaşı) ortaya çıkan gizli vesaik Osmanlı
devletinin kat'i tasfiyesinin savaştan evvel itilaf devlet
lerince tekerrür etmiş oldu~unu apaşikar meydana çıkarmış~2
tı" (90)
Osmanlı devletinin bir savunma ittifakı uğrunda ümit
olarak sadece bir devlet kalmıştı: Almanya. Almanlar daha
1890'lı yılların sonundan itibaren bir dünya savaşı ihtimali
karşısında Türkiye ile bir ittifak içine girmeyi düşünmeye
başlamışlardı. II. Wilhelm, İstanbul'u ikinci ziyareti sıra
sında II. Abdülhamit'e bu konu ile ilgili olarak fikrini aç
mıştı. Ancak I. Dünya Savaşı öncesi Almanlar Türkiye ile bir
ittifaka pek hevesli görünmüyorlardı. "Almanya ve Avusturya,
kendi menfaatleri bakımından kuvvetli bir Türkiye'ye ihtiyaç
duyuyorlar, bize ellerinden geldiği kadar destek oluyorlardı.
Fakat iç istikrardan mahrum bulunan, her taraftan türlü türlü
tehlikelerle karşılaşan Türkiye ile ittifak risk ve mesuliye
tini göze almaya bir türlü karar veremiyorlardı" (91).
Jön Türkler Almanlara ilk ittifak teklifini Eylül
1913'de yapmışlardı. Alman Büyükelçisi verdiği cevapta,
''Türkiye ittifak kabiliyetine h~zır olmadı~ı cihetle keyfiye
tin hükümetçe tecile uğradığını" söylemişti (92). Alman impa
ratoru II. Wilhelm, "reddetmeyin, açık kalsın" demişti (93).
Türkiye'yi pahalı bir müttefik olarak gören Almanlar "ne olur
ne olmaz" düşüncesi ile Osmanlı hükümetine karşı oyalama
(90) H.Menteşe, a.g.e., s. 188. (91) A.Emin Yalman, Yakın Tarihte Gördüklerim ve İşittiklerim, C: 1, Rey
Yayınları, istanbul, 1970, s. 213. (92) M.Muhtar Paşa, a.g.e., s. 232. (93) Sabahattin Selek, inönü 'nün Hatıralaı·ı, Burçak Yay.ınları, Ankara,
1968, s. 219.
29
politikası takip ediyorlardı. Mart 1914'de Alman Genelkurmay
Başkanı Von Moltke Avusturya Genelkurmayı Von Hötzendorf'a bu
konu ile ilgili olarak görüşlerini şöyle dile getiriyordu:
"Türkiye askeri bakımdan sıfırdır. Askeri heyetimizin rapor
ları tamamen ümit kırıcıdır. Ordu, anlatılması güç bir durum
dadır. Daha önce Türkiye'den "hasta adam" olarak sözedildiği
ne göre, şimdi "ölen adam"dan sözedilmesi gerekiyor. Artık
yaşama gücü kaımamıştır ve kurtarılması olanaksız bir can çe
kişme halinde bulunuyor. Askeri heyetimiz, şifasız bir hasta
nın ölüm döşeği. başında bulunan doktorlar hayetine benziyor"(94)
Von Moltke 18 Mayıs 1914 tarihli bir muhtırasında da
şöyle diyordu: " ... Yakın bir gelecekte Türkiye'yi üçlü itti
fakın ya da Almanya'nın yararına hesaba katmak tam bir yanıl
gı olacaktır." (95)
Her iki görüşte Türkiye'nin artık kolay yutulabilecek
. bir lokma gibi algılandığını göstermektedir. Almanlar, I.
Dünya Savaşı'nın başlamasına bir ay kalana kadar bile aynı
düşüncede idiler. Alman Büyükelçisi Wangenheim, İstanbul'dan
18 Haziran 1914'de Alman Dışişleri Bakanlığı'na çektiği bir
telgrafta: "Osmanlı devleti müttefik rolüne asla layık değil
dir. Bu hükümet müttefiklerine hiçbir fayda sağlayamaz. Ancak
müttefiklerinin yükünü arttırır" (96) diyordu. Alman devlet
adamları Türkiye'yi pahalı bir müttefik olarak görüp Türk it
tifak tekliflerini reddederken bir kısım Almanlar da Türkiye
ile yapılacak bir ittifakın faydalarını sıralamaktan geri 1·
kalmıyorlardı. Prof. Weit'a göre Türkiye'ye dayanan bir ittifak,
Balkanlarda İslav, Doğu'da Rus tehlikesini hertaraf edecek-
tir (97).
(94) Wallach, a.g.e., s. 134. (95) Wallach, a.g.e., s. 134 •. (96) Sovyet Arşivi, Gizli Belgelerinde Anadolu'nun Ti3.ksim Planı, Hazırlayan:
Hayri Mutluçağ, Cumhuriyetimizin 50. Yılına Armağan, Belge Yayınları, Gün Matbaası, istanbul, 1972, s. 94.
(97) Weit, Hilafet Siyaseti ve ~l'ürklük Siyaseti, Çeviren: H.A.dem, Şerns Matbaası, istanbul, 1331, s. 21.
30
Alman siyasilerini her ne kadar Türklerin ittifaka alın
ması halinde Türkiye'nin Ermanistan'daki Rus kuvvetlerine
karşı Almanya'dan yardım istemesi endişesi kaplıyorsa da buna
karşılık Boğazların kapanması, ittifak devletleri için büyük
yararlar sağlayacaktı. Çünkü böylece Rusya'nın müttefiklerle
ulaşımı kesilecek, dolayısıyla savaş uzayacaktı. Bu süre için
de de Türkiye Asya'sındaki hazırlıklar bitirilecekti. Bu dü
şüncelerle Alman diplomasisi tutumunu değiştirmek zorunluluğu
nu duymaya başlayacaktır (98). Ama Avusturya Sırbistan'a ulti
matom verene ka~ar, Alman siyasileri Türkiye ile bir ittifaka
girmeyeceklerini tekrarlayıp duracaklardır.
Fransız ihtilalinin ortaya çıkardığı yeni fikirler, si
yasal ve sosyal müesseseler devletlere olduğu kadar milletie
rin davranışına da yön vermiştir. Fransız ihtilalinin sonucun
da Avrupa'da meydana gelen milliyetçilik hareketleri son~cunda
İtalyan milli birliğinin kuruluşu ve bundan daha önemli olmak
üzere Alman imparatorluğunun ortaya çıkması Avrupa dengesine
yepyeni bir biçim vermekle kalmamış, Balkanlardaki milli duy
guları da kamçılamış ve 1870'den sonra Balkanlar Avrupa diplo
masisinin faaliyet gösterdiği başlıca alanlardan biri olmuş
tur. 1908-1909 Bosna-Hersek buhranı ve 1912-13 Balkan savaş
larından sonra, I. Dünya Savaşı da kıvılcımını bu bölgeden
almıştır. Balkan savaşlarını ve buhranlarını, I. Dünya Savaşı'
nın tek sebebi görmemek lazımdır. Burada diğer bir önemli se
bep de 1871'den sonraki Alman dış politikasıdır. Bismark'ın
Alman imparatorluğunu korumak için uyguladığı ittifak siyase
ti, Avrupa'yı bloklaşmaya ve bloklar arasındaki rekabet ve
silahianma yarışına götürmüştür. Endüstrileşmenin ondokuzuncu
yüzyıl içinde kazandığı yeni hız ve bunun sonucu olarak geli
een ve genişleyen sömürgecilik, diplomatik münasebetlerin
alanını, Avrupa'nın dar sınırıarindan çıkararak yeni kıtalara,
(98) Sovyet Devlet Arşiv i, Gizli Belgelerinde Anadol u·'·nun Taksim Planı, aumhuriyetin 50. Yılına Armağan, Belge Yayınları, Hazırlayan: Hayri Mutluçağ, Güven Matbaası, istanbul, 1972, s. 94.
31
Afrika ve Uzakd6~u'ya yaydı~ı gibi, çeşitli ittifaklarla blok
laşan büyük devletler·arasında~i çatışma alanlarını ve imkan
larını da arttırmıştır. 28 Haziran 1914'de Avusturya-Macaristan
veliahdı, Arşidük François Ferdinand'ın Saraybosna'da bir sırp
lı tarafından öldürülmesi, I. Dünya Savaşı'nın sebebini teşkil
etmiştir. Avrupa'yı bir hafta içinde dünya çapında bir savaşa
sürükleyen olayların bu kadar hızlı gelişmesinde, 1908 Bosna -
Hersek bunalımından beri gittikçe gerginleşen Sırhistan - Avus
turya ilişkileri başlıca rolü oynamıştır. Balkan savaşları ve
' bu savaşların sonunda Sırbistan'ın genişleyip kuvvetlenmesi,
Avusturya için ürtücütü olmuş ve Avusturya'nın Sırbistan'a
karşı,durumunun daha fazla sertleşmesine sebep olmuştur. Balkan
savaşlarında Osmanlı Devleti'nin zayıflı~ının ortaya çıkması,
Rusya'nın Bo~azlar üzerindeki iştahını kamçılamış. Bunun sonu
cu olarak Sırhistan - Rus yakınlaşmasına karşılık Almanya -
Avusturya - Macaristan yakınıaşması ortaya çıkmıştır. Bu geliş
melerin başlangıcını, Osmanlı devletinin, II. Balkan Savaşının
sonundan itibaren giriştiği askeri reform hareketleri ve bunun
sonucu olarak ortaya çıkan milletlerarası çatışmaları teşkil
etmiştir. Alman islah heyetinin gelişiyle beraber Almanya'nın
İstanbul'da kazandı~ı nüfuz Rusya üzerinde korkutucu bir etki
yapınca, Rusya İstanbul üzerindeki tasarılarının engellenmeme
si için harekete geçti ve bir bulıranın dağuracağı ilk fırsat
ta Boğazları ele geçirmek için hazırlıklara girişti ve 1914
Mart'ından itibaren Sırbistan, Yunanistan ve Romanya arasında
yeni bir "Balkan ligi" kurmak için çaba harcamaya başladı. Bu (•
lig, Bulgaristan ile Osmanlı devletine yönelecekti. Rusya'nın
bu faaliyeti Avusturya'nın gözünden kaçmadı. O da Bulgaristan
ile Osmanlı devletlerini ittifak içine alarak Balkanlarda
Sırhistan ve Rusya'ya karşı bir blok kurmak için çalışmalara
başladı. Saraybosna hadisesi oldu~u zaman Avusturya'nın bu
çabaları devam ediyordu. Suikast olayı karşısında Avusturya'nın
tepkisi sert oldu. Sırbistan'a karşı savaşı göze aldı. Alman
ya'nın da desteğini alarak 23 Temmuz 1914'de Sırbistan'a 48
saat süreli bir ültimatom verdi. Sırbistan'dan red cevabı ge
lince 28 Tenunuz'da bu ülkeye savaş llan etti. Bunu takiben
32
Rusya 31 Temmuz'da seferberlik ilan etti. Almanya, Rusya'dan
seferberliğini durdurmasını istedi. Rusya'nın bunu red etmesi
üzerine 1 Ağustos'ta Almanya,Rusya'ya karşı savaş ilan etti.
3 Ağustos'da Fransa'ya saldırdı. Almanya'nın bu saldırısını
İngiltere'nin tarafsızlığını garanti ettiği Belçika yolu ile
yapması 5 Ağustos'da İngiltere'nin Almanya'ya savaş ilan etme
sine neden oldu. Avusturya 6 Ağustos'da Rusya'ya, 10 Ağustos'da
ise Fransa'ya savaş ilan etti. ;Bloklar arasında Birinci Dlinya
Savaşı böylece başlamış oluyordu (99).
5. 2 .. Tlirk - Alman ittifakı' nın İmzalanma Meselesi
Avusturya'nın Sırbistan'a Ultimatom verdiği tarihte
Alman devlet adamları, TUrk-Alman ittifak meselesini tekrar
düşünmeye başladılar .. İstanbul'daki Alman Büyükelçisi
Wangenheim, Sadrazam Said Halim Paşa'ya "Almanya hükümeti na
mına size ittifak teklif ediyorum" (100) demiştir. Bunun Uze
rine Said Halim Paşa, Sultan'ın baş mabeyncisi Ali Fuat Bey'i
Sultan Reşad'a göndererek ittifak için Sultan'ın onayını al
mıştır (101). Osmanlı üst dlizey yöneticilerinden sadece Sultan
Reşad, Sadrazam Said Halim Paşa, Meclis-i Mebusan Reisi Halil
Menteşe, Dahiliye Nazırı Talat Paşa ve Harbiye Nazırı Enver
Paşa bu ittifaktan haberdardır.
Hatıralarında, Almanya ile ittifak söylentilerinin bir
kısım kimseler arasında 1914 Temmuz ortalarında çıktığından
bahseden Halil Menteşe, Sadrazam'ın kendisine "Almanya ile
bir ittifak hazırlamaktayım ne dersiniz devam edeyim mi? reji
nizi almak isterim 11 dediğini ve kendisinin de şu cevabı ver
diğini yazar:
( 99) Fahir Armaoğlu, Siyasi Tarih, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1973, ss. 409-413.
(100) Kazım Karabekir, 1. Cihan Harbine Neden Girdik, Emre Yayınları, C: 1, Yakın Tarih Serisi 13/1, istanbul, 1994, s. 74.
(101) Ali Fuat Türkgeldi, Görüp işittiklerim, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1951, s. 114.
33
"İngilizler ve Fransızlar nezdindeki bütün teşebbüsleri
miz neticesiz kaldığına göre, Sırf Rusya'ya karşı tedafüi
olmak şartıyla Almanya ile ittifak akdine muvaffak olursanız,
memlekete hizmet etmiş olursunuz demiştim." (102)
Talat Paşa'da gizli ittifaka ilişkin şunları yazmakta
dır: "Bu sırada Sadrazam.Said Halim Paşa bir gün sefir Von
Wangenheim'in Almanya'nın Türkiye ile müsavi şartlar altında
bir ittifak akdetmek istediğini kendisine açmış olduğunu bize
bildirmek üzere Enver Paşa'yı Halil Bey'i ve beni yanına çağır-. dı. Bizim noktai nazarımızı sordu. Hepimiz şu kanaatte idik ki,
mevcudiyetimizi muhafaza edebilmek için Türkiye'nin böyle.bir
Avrupa devleti ile ittifakı elzemdir. Türkiye, ancak ilim, sa
nat ve sanayii 've ticaret bakımından bu derece ilerlemiş bir
devletin yardımı ile kendi mevçudiyetini ve terakkisini temin
edebilir .••. Sadrazam bu meseleyi gizli tutmamızı rica etti.
Henüz resmi ve muayyen teklif olmadığından diğer arkadaşlara
hiçbir şey söylememesini istedi. Biz derhal bu teklifin bir
harp tehlikesinden doğmuş olduğunu anladık .... Bizim düşünce
miz, bir umumi harbin çıkmayacağı ve bu ittifaka girmekle
devletimizi her türlü tehlikeden korumuş olacağı merkezinde
idi. 11 (103)
Almanlarla ittifak antlaşma görüşmeleri gizli olarak
yapılırken, Alman hükümeti ile Alman Büyükelçisi Wangenheim
arasında da antlaşma şartları ile ilgili ilginç yazışmalar
oluyordu. (·
Wangenheim, 28 Temmuz'da Alman Dışişlerine çektiği
telgrafta, Sardazarn Said Paşa'nın ittifaka karar verdiğini
bildiriyordu. Aynı gün Alman Başbakanı Bethmann Hollweg,
Wangenheim'e çektiği telgrafta, Kayzer tarafından Sadrazam'ın
ittifak isteğinin kabul edildiğinden bahisle, antlaşmanın şu
esaslar dahilinde yapılmasını istiyordu:
(102) Halil Menteşe, a.g.e., s. 187. (103) Enver Bolayır, Talat Paşa'nın Hatıraları, Güven Basımevi, istanbul,
1946, ss. 23-24.
34
Her iki devlet, Avusturya-Macaristan'la Sırhistan ara
sındaki halihazır anlaşmazlık karşısında tarafsız kalacaklar
dır. Eğer Almanya, Avusturya-Macaristan safında savaşa girerse,
Türkiye'de Rusya'ya savaş ilan edecektir. Savaş halinde Alman
Askeri Heyeti Türkiye'de kalacak, Türk ordusunda etkili görev
alacaktır. Eğer, Avusturya-Sırhistan anlaşmazlığı Rusya ile
Avusturya arasında bir savaşa sebep olmadan çözüme kavuşursa
anlaşma hükümsüz kalacaktır. Andlaşma gizlilik içinde tutulma
lı, hatta Avusturya Büyükelçisine bile söylenmemelidir. (104).
Durumu Wangenheim Said Halim Paşa'ya bildirdiğinde
Sadrazam, andlaşma ş~rtlarındari bazılarına itiraz ederek şun
ları söylemiştir: "Uçlü ittifaka dostça bir durum olmak sure
tiyle Almanya için kendisini tehlikeye atan ve bu yüzden her
hangi bir zamanda Rusya'nın intikamıyla karşılaşacak olan Tür
kiye'den yalnız kendi kaynaklarıyla kalması istenemez."
Sadrazam'ın bu arzusu üzerine Almanya, "bir tehdit vu
kuu halinde Almanya icab ettiği takdirde Osmanlı imparatorluğu
nun arazisini silahla müdafaayı üstüne alır" şartını kabul et
mek zorunda kaldı (105).
31 Temmuz'da Alman Başbakanı Wangenheim'a gönderdiği
telgrafta ise, Almanya için Türkiye'nin öneminin Rus tehlike
sinden ileri geldiğini bildiriyor ve: "ekselansımız, andlaşma
yı imzalamaya mezunsunuz. Maamafih evvel emirde Türkiye'nin
Rusya'ya karşı değer pahada iş görmeye muktedir olup olmadığı
nı ve böyle bir iş görmek isteyip istemediğini tesbit etmek
gerekir. Aksi takdirde ittifak bittabi kıyınetsiz olur ve im
zaya değmez" (106) diyordu.
Wangenheim'de aynı gün verdiği cevapta: "Eğer Türkiye
ile ittifak akdetmek istiyorsak bunun şimdi zamanıdır. Aksi
takdirde 300 bin kişilik Türk ordusu bizimle beraber olacağına,
(104) Jackh, a.g.e., ss. 31-32. (105) Jackh, a.g.e., ss. 36-37. (106) Jackh, a.g.e., s. 35.
35
bize karşı olacaktır. Çünkü General Liman, Türkiye'nin Alman
ya tarafına geçmesinden şüphe etmeye başlamıştır." (107)
Almanların ittifak andlaşması imzalanmadan önce üzerin
de önemlt durdukları bir konu, A~man subaylarının Osmanlı or
dusunda etkili bir görev almalarıydı. Wangenheim, 27 Temmuz,
Alman Başbakanı 1 Ağustos tarihli telgraflarında bunun önemli
bir andlaşma şartı olacağını bildirdiler. Konu ile ilgili gö
rüşmeler Enver Paşa, Liman Von Sanders ve Wangenheim arası'nda
yapıldı. Sanders;görüşmelerin sonucunu hatıralarında şöyle . özetlemektedir:' "Eğer Askeri Heyet, Türkiye'de kalırsa ve
Türkiye'de savaşa girerse, Alınap subayları savaşın yürütülme
sinde gerçekten etkili olacak makamlara getirilmelidirler,
dedim. Bunun üzerine Askeri Heyet hakkındaki bu teklif tered
düte yer bırakmamak için Fransızca olarak şu şekilde ifade
edildi: (influence effective sur la condvite generale de
1' armee·') 'Ordunun genel yönetiminde etkili nüfuz'" { 108) .
Bu ifade başka bir devlete sığınarak varlığını sürdür
menin bedelinin ne kadar ağır olduğunu açıkça göstermektedir.
Antlaşmanın şartları Almanlar tarafından kabul edildik
ten sonra iki ülke arasında 2 Ağustos 1914'de gizli savunma
ittifakı andlaşması imzalandı.
5.3. Türk - Alman İttifakı'nın,Maddeleri
1. Andlaşmayla bağlanan her iki devlet, Avusturya- Maca
ristan ile Sırhistan arasındaki anlaşmazlıkta tarafsızlıkla
rını korumayı üzerlerine alırlar.
2. Rusya, Avusturya - Macaristan aleyhine fiilen askeri
tedbirlerle müdahale ederek, Almanya'nın savaşa girmesini
(107) Jackh, a.g.e., ss. 35.:..36'. ( 108) Liman Von Sanders, Türkiye' de Beş Yıl, Burçak Yayınevi, istanbul,
1968, s. 37.
36
zorunlu kılarsa, bu husus Türkiye'nin savaşa katılması için
geçerli bir sebep olacaktır.
3. Savaş halinde Alman ıslah heyeti Türkiye emrinde kala
caktır. Buna karşılık Türkiye'de ıslah heyetine, Harbiye Nazı
rı Hazretleriyle ıslah heyeti reisi arasında doğruca kararlaş
tırılan esaslara dayanarak ordunun sevk ve idaresi hususunda
fiili bir nüfuz vermeyi temin eder.
4. Bir tehditle karşılaşacak Osmanlı topraklarını Almanya
gerektiğinde silahla savunmayı taahhüt eder.
5. Her iki imparatorluğu .. şu andaki savaştan doğacak ihti
laliere karşı korumak amacıyla imzalanmış olan bu anlaşma
aşağıda imzası bulunan temsilciler tarafından imzasını takiben
yürürlüğe girecek ve karşılıklı taahhüdlerle 31 Aralık 1918
tarihine kadar hükmün devam ettirecektir.
6. Yukarıda tesbit edilmiş olan tarihten 6 ay evvel iki
taraftan herhangi biri tarafından bir ihbar yapılmadığı tak
dirde andıaşmanın hükmü yeniden beş sene yürürlükte kalacaktır.
7. Bu andlaşma haşmetlü Almanya imparatoru ve Prusya kralı
' hazretleriyle, Osmanlı imparatoru tarafından tasdik edilecek
ve tasdikli nüshaları imza tarihinden itibaren bir ay zarfında
teati olunacaktır.
8. Bu andlaşma gizli tutulacak ve ancak akid tarafların (·
anlaşmasıyla yayınlanabilecektir (109).
Bu andlaşma kabineye ancak 4 Teşrinievvel 1330 (17 Ekim
1914).ta~ihinde getirildi ve Sadrazam Said Halim Paşa, Şeyhül
islam Hayri Efendi, Harbiye Nazırı Enver Paşa, Dahiliye Nazırı
· Talat Bey, Adliye Nazırı İbrahim Bey, Bahriye Nazırı Cemal
Paşa, Maliye Nazırı Cavit Bey, Bayındırlık (Nafıa) Nazırı
(109) Kazım Karabekir, a.g.e., ss. 75-76.
37
Çürüksulu Mahmut Paşa, Ticaret ve Ziraat Nazırı Süleyman
Elbüstani Bey, Posta Telgraf Nazırı Osken Efendi.ve Maarif
Nazırı Şükrü Bey tarafından imzalandı (110).
Andlaşmanın 1. ve 2. maddeleri açıkça gösteriyor ki
metin henüz Alman-Rus savaşı patlamadan hazırlanmış, fakat
savaş başladıktan sonra hiç değiştirilmeden imzalanmıştır.
I. Dünya Savaşı'na Almanya 1 Ağustos'ta katılmış, Osmanlı -
Alman andlaşması ise 2 Ağustos sabahı öğleden önce, yani savaş
ilinından aşağı yukarı 16-17 saat sonra imzalanmıştır. Buna . ,rağmen Sadrazam Said Halim Paşa, Meclis-iMebusan Enetimeni hu-
zurunda verdiği ifadede: "Evet efendim muahede harp vaktinden
evveldi; müzakeratın esası daha kadimdir, ya ikinci günü haber
aldık. Binaenaleyh zannedildiği gibi bu ittifak bizi muharebe
ye sevketmek için yapılmış değildir" (111) demiştir. Talat
Paşa'da hatıratında andlaşmanın savaş ilanından önce olduğunu
söylemektedir (112).
Ancak Cavit Bey ve Halil Bey'in ifadeleri bunun aksini
göstermektedir.
2 Ağustos 1914'de yapılan Türk Alman İttifak Andıaşması
nın savaşın ilanından önce mi yoksa sonra mı imzalandığı konu
sunda çelişen ifadeler, I. Dünya Savaşı'na katılınada Osmanlı
devlet adamlarının gelişen savaş koşullarını takip etmede ye
teri kadar hızlı haberleşemediklerinin delilidir. Andlaşma I.
Dünya Savaşı'nın çıkmasın~an sonra ve Osmanlı devletini I. ,. Dünya Savaşı'na resmen sokmak için imzalanmıştır. cavit Bey'in
andlaşmanın imzalanması konusundaki ifadeleri (113), andlaşma
imzalandık tan sonra Alman sefaret i baş tercümanı Mösyö Vveber' in
"Madem ki imparator harp ilan ett.i, taahhüdünüzden kurtuldu
nuz" ( 114) elimle s i yle de doğrulanmak·tadır.
( 11 O) Şevket Süreyya Aydemiı·, Nakedonya 'dan Ortaasya 'ya Enver Paşa, C: II, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1971, s. 519.
( 111) Harp Kabineler inin lsticval>ı, Vak:i t Gazetesi, İst., 1933, s. 255. (112) Talat Paşa'nın Hatıraları, tstanlnıl, 1946, s. 24. (113) Harp Kabinelerinin isticvabı, ss. 21-22. ( 114) Halil Menteşe 'nin Anılar ı, Cıınıhuriyet Gazetesi, 9 Kasım 1946.
38
Said Halim Paşa, Enver Paşa, Talat Bey ve Halil Bey'in
andlaşma imzalandığında savaşın başladığından haberleri vardır.
Cavit Bey'in ise haberi yoktur ve bu andlaşmaya karşıdır.
Osmanlı devleti böylece Almanya, Rusya'ya savaş ilan
ettikten sonra ittifak andıaşmasını imzalamıştır. Savaş halin
deki Almanya'nın müttefikidir ama andlaşmaya göre Osmanlı'nın
savaşa katılması gerekmemektedir gibi görünürse de (Madde: 2)
Osmanlı ordusunun sevk v~ yönetimi Alman ıslah heyetine teslim
edilmiştir.
Osmanlı imparatorluğunun sonucu ve Milli Türk Tarihinin
başlangıcını simgeleyen, Türk-Alman ittifak andlaşması ile il
gili olarak Enver Paşa,· Amerikan elçisi Henry Morgenthau'ya
"Türkler ve Almanlar ya.lnızca hatır uğruna ittifak yapmış
değiller biz onlarla birlikteyiz. Çünkü ilgi alanımıza giriyor
lar, onlar da bizimle birlikte çünkü biz de onların ilgi alanı
na giriyoruz. Ailimanya fayda gördüğü sürece Türkiye'yi destekle
yecektir. Aynı şekilde Türkiye'de fayda gördüğü sürece Alman
ya'yı destekleyecektir." (115) demiştir. Ama Almanya için yal
nız faydası ve Osmanlı için de sadece zararı olabileceği bir
sırada bile bile imzalanmıştır. Bu andıaşmanın imzalanmasından
sonra Almanlar kendi emelleri uğrunda Osmanlı hükümetini mace
raya sürüklemek için harekete geçeceklerdir.
Nitekim, Alman Dışişlerinden Wangenheim'e 3 Ağustos
1914 ' ll kd . ' de çekilen telgrafta: A enız e yapılmakta olan gemi \•
harekatımız dolayısıyla ittifakın muvakkaten gizli tutulmasını
Türk hükümetinden lütfen rica ediniz. İngiltere'nin bize karşı
müdahalesi hesaba alınmak mecburiyeti başgösterdiği andan
itibaren Britanya Deniz Heyeti'nin Türk filosuna hiçbir zarar
getirmemesi için gereken tedbirleri lütfen hazırlayanız. Ke-
, za]ik1 İngiliz sömürgelerinde bilhassa Hindistan • da islam
(115) Dietrich Gronau, M.Kemal Atatürk ve Cumhuriyetin Doğuşu, çeviren: Gülderen Koralp Palir, Altın Kitaplar Yayınevi, istanbul, 1994, s. 92.
39
propogandasının yayılması hususunu gözönünde tutunuz. Müslü
man Kafkasya'nın ayaklandırılması arzuya şayandır" (116).
Bu ifadeler Almanların Türkiye'yi ittifak imzalanır
imzalanmaz İngiltere ve Rusya'ya karşı kullanmanın hesapla~·
rını yapmakta olduklarını açıkça göstermektedir.
6. Osmanlı Devleti'nin Savaşın Başındaki Tavrı
6.1. Meclis-'i Mebusan' ın Kapatılması
Osmanlı devleti Dünya Savaşı başladığı zaman tarafsız
lığını ilan etmişti (117). Saraybosna Hadisesi sırasında os
manlı parlamentosu açıktı. Haber bir gün sonra Meclis-i Mebu
san ve Meclis•i Ayan'da duyuruldu. Herhangi bir konuşma yapıl
madı {118). Almanya ile ittifak yapıldığı gün (2 Ağustos 1330 -
15 Ağustos 1914) Meclis-i Umumi beş aylık bir ara tatiline
sokuluyordu (119).
1914 yılından itibaren başlayan tatiller sayesinde hü
kümetler geniş yetkilere sahip oldular. Sonradan meclisin
onayına sunulmak üzere geçici kanunlar çıkarmışlardır. Bu ka
nunlar padişah ve hükümete, iki yıla yakın bir müddet palarnen
to kontrolünden uzak, özgür hareket etme imkanı vermiştir.
·Bu da bütün iktidar mekanizmasının ve devlet idaresinin, küçük
bir heyetin kararlarına bağlı olmasını gerektirmiştir. 31 Mart
olayından sonra, ittihat,ve Terakki Cemiyeti Sultan Reşad'ın taht~a çıkışından itibaren çoğunluğu dolayısıyla teşri ve icra
organlarını da elde etmiş s~drazam ve heyet-i vlikelayı da
kendi çoğunluğunun daha doğrusu merkezi umuminin isteğine göre
seçmiş, sarayı kontrol.altına almıştı. M~clis- padişah iki
liği kalkmış icra kendi üyelerinden seçilmiş ve cemiyet kendi
(116) Jackh, a.g.e., s. 39. (117) B.A. DH-KMS. Sıra No: 1090. Dosya No: 27, No: 5. (118) M.A.Z.C., 1330, D III, Si 1, 14.içt. s. 117. (119) M .. M.Z.C., 1330, D III, Si 1, 23,. içt. s. 401.
40
kendisiyle başbaşa kalmış, anayasa prensiplerini istediği gibi
değiştirmek ve yorumlamak yetkisini kendinde bulmuştur.
İttihat ve Terakki liderleri kendilerine bağlı bu çoğun
luk sayesinde istedikleri slire sıkı-yön~tim il~n etmişler.
Uzun zaman çoğunluğun.itaatini sağlamak için en büyük tehdit
vasıtası olan mebuslar meclisini fesh etme yoluna gitmişler
dir. Uzun zaman meclissiz işbaşında kalan liderler, kanun kuv
vetinde kararnamelerle yönetmişler, istenilen kanunları iste
nilen çoğunlukla çıkartmışlardır .. "Yok kanun, yap kanun" ilke
si ile hareket etmişlerdir ve birkaç liderin hakimiyeti altın
da kalmış bir siyasi partinin ilk örneğini vermişlerdir. En
güzel delil de birkaç liderin kararıyla I. Dünya Savaşı'na gi
rilmiş olunmasıdır (120).
6.2. Seferberlik ve Sıkıyönetim İl~nı
Almanya ile bağlaşmanın imzalandığı gün (2 Ağustos)
genel seferberlik de ilan edilir (121). Bu konu hükümetçe
görüşülüp karara varılmadan, hatta ordunun Başkomutanı bulunan
padişahın iradesi alınmadan yapılmıştır. Sonradan Enver Paşa,
sözlü irade alındığını ileri sürecektir (122).
bevrim lılaliye Bakanı Cavit Bey, ~seferber liğin il~nın-
dan 14 gün sonra haberi olduğunu söyler (123). Genel seferber
lik süresince sıkıyönetim de il~~ olunur (124).
(120) Tarık Zafer Tunaya, Hürriyetin ilanı, Siyaset ilmi serisi, Baba Matbaası-;. istanbul, 1959, ss. 2 5-41.
(121) B.A., DH-ŞF.R. Dosya No: 44, Belge No: 29. (122) Harp Kabinelerinin isticvabı, s. 8 ve 174. (123) Tanin 25, 1. Teşrin (Ekim) 1944. (124) K.Karabekir, a.g.e., s . . 154.
41
6.3. Sansür'ün İl~n Edilmesi
7 A~ustos 1914 tarihinden itibaren basın, telgraf ve
haberleşmenin sansür edilece~i Başkomu·tanlık Vek~letince bil
dirilmiştir. Talimata uymayanların Divan-ı Harbi örfi'ye sevk
edilecekleri de eklenmiştir. Buna göre hiç bir gazete ve ajans
çıkmayacak, kurulamayacak, gazeteler hiç bir şekilde ek sayı
ve ilaveler yapmayacak, her gazete günde bir kez çıkacak,
ajanslar sansür edilmeyen hiç bir haberi yayınlamayacak, içte
ve dışta telgraflaşmak sadece Türkçe, Arapça ve Fransızca
dilleri ile olab~lecektir. Sansü~ edilecek konulara gelince:
Osmanlı ordu ve donanınası ile ilgili haberler, ülkenin iç ve
dış politikası, yabancı diplomat ve konsoloslar, ülkenin mali,
ticari durumu, Osmanlı ve yabancı gemilerin gidiş gelişi, im
zasız makale, gizli adresler, şifreli teller, içerde ve dıŞar
da kötü tesir yapabilecek haberler (125) olarak özetlenebilir.
7. Osmanlı Devleti'nin Uçlü İtilaf ile Münasebetleri
7.1. Rusya'ya İttifak Teklifi
Almanya ile ittifak imzalanıp seferberlik ilan edil
dikten sonra 5 A~ustos 1914'de Enver Paşa Rus ateşemiliteri
General Leontief'e Osmanlı seferberli~inin Rusya aleyhine ol-
'madı~ını, Rusya aleyhine hareket edecek herhangi bir Balkanlı
orduyu etkisiz bırakmak için TUrk, ordusunun yardımından fay
dalanabileceklerini, buna ka.rşJ.lık da, Ba·tı Trakya ve Ege
adalarının Türkiye'ye verilmesine yardımcı olmasını istedi.
Daha sonra Rusya'nın İstanbul Büyükelçisi Giers, hükümetine
verdi~i raporda; Rusya ile anılan işbirliği yapılırsa, Enver
Paşa'nın, Alman Islah Heyetine de git diyebileceği düşüncesin
de oldu~unu.belirtmiştir. Bulgar elçisi Toşef'le de görüştükten
sonra, Giers'in kendi hükümetine gönderdiği yazıda da:
(125) K.Karabekir, a.g.e., ss. 150 ve 170.
42
"İngiltere'nin, Rusya'nın yanınd~ yer alması, Türkiye'yi sar
hoşluktan uyandırdı. Bir Alman başarısızlığı kaygısı ve bu sa
vaşta birşey kazanmak hırsı Türkiye'yi ve belki de Bulgaris
tan'ı bizimle cilveleşmeye sevk ediyor.
Samimiliklerine güvenmemekle beraber, onları ker etmemek
·gerekir. Çünkü düşmanlarımızın kucağına atmış oluruz. Türkiye'
yi de içine alacak bi~ Balkan Birliği kurulmasına gelince:
Olayların bizim Boğazlara sahip.olmamızı mümkün kılacakları
ana kadar bu birlik bizim icin yalnız faydalı olur. Babıali'yi
muhtemel bir anlaşma konusu üzerinde bizimle daha başka görüş
melere sürüklemek iyi olur" demekteydi.
6 Ağustos'da Rus Dışişleri Bakanlığından Rus Büyükelçi
si Giers'e gelen telgrafta ise; "vakit kazanmak için Enver'le
görüşmelere devam edin" talimatı verilmiştir. Bu arada Rus
elçisi, Dışişlerinin telgrafı henüz kendisine ulaşmadan Sadra
zam Said Halim Paşa ile görüşmüş ve Sadrazam'ın Enver Paşa'nın
Rusya'ya yaptığı ittifak teklifinden haberdar olmadığını öğren
miştir. Fakat Sadrazam Enver Paşa'nın fikirlerine katıldığını
ve ona güveni olduğunu elçiye bildirir (126).
Bu mesele de, Enver Paşa'nın Sadrazam'a ve Dışişlerine
danışmadan hareket etmesi Babıali'de bir hükümetin olup olma
dığı sorusunu akla getirmektedir.
Gerek Leontief'in gerekse İstanbul Büyükelçisi Giers'in
Babıali ile anlaşmak için daha fazla vakit kaybedilmemesi hak
kındaki sayısız uyarılarına rağmen Rusya Enver Paşa'nın itti
fak teklifini ciddiye almamıştır. Çünkü o tarihlerde Bulgaris
tan'ın savaşta takınacağı tavır belli olmamıştır. Ayrıca Rus
ya'nın Enver Paşa'ya güve~i yoktur. Ayrıca ittifaka karşılık
istediği toprak tavizine sıcak bakmamaktadır. Bununla beraber
Türkiye 'yi büsbütün Almanya '.nın kucağına atmamak için teklif
leri hemen red etmeyip görüşmelerle vakit kazanma yolunu tercih
e tm i ş t i ( 1 2 7 ) .
(126) Hayri Mutluçağ, a.g.e., s. 96-100. (127) Hayri Mutluçağ, a.g.e., s. 104.
43
7.2. Osmanlı Devleti'nin Toprak Biltünlü~üne Dair
İngiltere ve Fransa ile Olan Münasebetler
Türkiye ile Rusya arasındaki diplomatik ilişkilerin
yoğunlaşmasına ne Goben ve Breslav adlı Alman zırhlılarının
satın alınması ne de Türkiye'de pulunan bir Alman Askeri He
yeti engel olamadı. Bu görüşmeler sırasında Rusya ile beraber
hareket eden İngiltere ve Fransa herşeyden evvel bu zırhlılar
ve rnürettebatı ile beraber Alman Askeri Heyeti'nin Türkiye'den
uzaklaştırılınasını ve seferberli~in derhal durdurulrnasını is
temiştir. Ancak Osmanlı devleti, toprak bütünlüğünü garanti
altına almadan bu isteklerin yerine getirilmesinin tehlikeli
sonuçlar doğuracağını·düşünmek~eydi.
17 Ağustos'da İngiltere, Fransa ve Rusya elçileri Sadra
zarn Said Halim Paşa'yı ziyaret ederek Osmanlı devleti savaşın
sonuna kadar kesin olarak tarafsız kalırsa onun toprak bütün
lüğünü ·koruyacaklarını hükümetleri adına sözlü olarak vaad
ederler (128). Pek de ciddi dayana~ı olmayan bu güvence üç
devlet adına ortaklaşa olarak Büyükelçiliklerince verilmiştir.
, Bu tarihlerde Rusya Kafkasya'da Osmanlı yığılmasından, Karade
niz'de de Goben ve Breslav zırhlılarının yapabilecekleri her
hangi bir saldırıdan çekinınektedir (129).
Sadrazam Said Halim Paşa üçlü itilaf devletlerinin ver
diği güvence ve onlardan sağlanabilecek menfaatler konusunda
bu devletlerin Büyükelçileri ile görüşmeye Cavit Bey'i görev
lendirmiştir. Cavit Bey'de üçlü itilaf devletlerinden Osmanlı devletinin toprak bütünlüğüne dair her bir devlet tarafından
herkese karşı yazılı bir güvence verilrnesin~ ve Türkiye'ye
iktisadi bağımsızlık tananmasını kapitülasyonların kaldırılma
sını istemiştir (130).
(128) Harp Kabinelerinin isticvabı, s. 56, H.Mutluçağ, a.g.e., s. 108. (129) Cavit Bey Hatırası, Tanin 21, 1. Teşrin (Ekim) 1944. (130) Harp Kabinelerinin isticvabı, ss. 48-49.
44
Böylece kapitülasyonlar meselesi ortaya atılmıştır.
Fakat o zamanlar Paris'te hakim olan fikir, iktisadi imkanlar
hakkındaki görüşlerdi ., Londra' da ise 1 savaştan önce İngiliz
lerin ilgilendiği arazi meselelerinin İngiltere lehine çözümü
düşünülüyordu. İngiliz ve Fransız başkentlerindeki hesaba
göre, savaştan sonra Rusya'da zayıflaşacak ve küçük Asya'da
Batı devletleri için daha elverişli koşullar meydana gelecekti.
Bu nedenledir ki kapitülasyonların kaldırılması ve Türkiye'ye
tam bir iktisadi bağımsızlık verilmesi gerek Paris'te gerekse
Londra'da kabul görmeyecektir (131).
Ağustos ayı sonunda üçlü itilaf elçileri hükümetlerin
den aldıkları talimat uyarınca Sadrazam Said Halim Paşa'ya şu
belgeyi verirler:
"Aşağıda imzaları bulunan Fransa, Rusya ve İngiltere
Büyükelçileri, Babıali bu sırada.Avrupa'yı ikiye ayıran savaş
boyunca kesin bir tarafsızlığı muhafaza etmeyi garanti ederse
kendi hükümetleri adına Osmanlı topraklarının bütünlüğünü ga
ranti etmeye ve osmanlı hükümetinin ekonomik ve adli alanda
kendilerinden isteyebileceği yönleri dostça bir anlayışla in
celemeye hazır olduklarını bildirirler." (132)
Ancak İngiltere Büyükelçisi o gün hükümetinden aldığı
bir emir üzerine bu belgeye "Osmanlı topraklarının" kelimesin
den sonra "bu günkü sav-aştan faydalanmaya kalkışacak herhangi
bir düşmana karşı" cümles~ni koydurur (133). (.
Bu husus Rus ve Fransız elçileri tarafından da tered
dütsüz kabul edildi.
31 Ağustos'da Rus elçisi Dö Girs, Cavit Bey'e "dost eli
uzatıyoruz elimizi havada bırakmamalısinız" derken, bu dostluk
elinin uzatıldığı günlerde de Rusya, Bulgaristan•ı üçlü itilaf
(131) H.Mutluçağ, a.g.e., s. 111. (132) Cavit Bey, Hatıraları, Tanin 29, 1. Teşrin 1944. (133) Cavit Bey, Hatıraları, Tanin 29, 1. Teşrin 1944.
45
yanında savaşa girmesini sağlamak için ona Edirne'yi ve Enez
' Midye çizgisine kadar Trakya'yı vaad ediyordu (134).
öte yandan ingiltere Türkiye ile münasebetlerin kesil
mesi halinde Yunanistan'ı sağlam bir müttefik olarak görürken,
Fransa Dışişleri Bakanı Delkase'de Paris Büyükelçisi Rıfat
Bey'e "bundan böyle Osmanlı İmparatorluğu'nun ülke bütünlüğü
nün korunması sorunu, Fransa için bir inanç ve değişmez bir
kaide olmaktan çıkmıştır~· (135) diyecektir.
Bütün bu gelişmeler ve yoğunlaşan Alman baskıları Os
manli devletini Almanlara büsbütün yaklaştıracaktır. Çünkü
Osmanlı devletinin toprak bütünlüğünün süreli veya süresiz
olarak Almanya ve müttefiklerinden başka hiç bir devlete karşı
ve yazılı olarak garanti edilmemesi, Osmanlı devletinin parça
lanması ve bölüşülmesi konusunda itilaf devletleri arasında
önceden anlaşmaya varılmış olduğunu ortaya koymaktadır.
8. Goben ve Breslav Olayı
8.1. Gemilerin Gelişini Hazırlayan Sebepler
18. yüzyılda bir Avrupa devleti haline gelen Rusya,
geleneksel politikası haline gelen Boğazları ve istanbul'u
ele geçirme arzusunu ger~ekleştirmek için her fırsattan yarar
lanma yoluna gidecektir. Bu isteğinin Balkan devletleri tara-ı.
fından engellenmesi onu yıldırmayacaktır. 1908'de Rus Dışiş-
leri Bakanı Izvolsky Boğazlar meselesinin çözümünde ingilte
re'nin direnmesiyle karşılaşmıştı. 1909'da İtalya'nın Trab
lus'u işgaline karşılık Boğazların Rusya lehine çözümü için
İtalya'dan da ~estek almıştı. 1911 'de Trablusgarp savaşı sıra
sında Rusya'nın yanında Almanlar dahi yer almıştı. Ama ingil
tere'nin direnmesi, Rusya'nın bu isteğine engel teşkil etmişti.
(134) Cavit Bey Hatıraları, Tanin 30~ 1. Teşrin 1944. (135) H.Mutluçağ, a.g.e., s. 116.
46
1912 Balkan Savaşı sırasında Rusların Anadolu yakasına asker
çıkarmaları yine İngiltere'nin direnişi ile engellenmişti.
1913 Kasım'ında Boğazlar meselesini lehlerine çözmek için ku
rulan komisyon, İstanbul ve Boğazların bir baskınla işgal
edilmesi esasları üzerinde. çalışmalara başlayacaktır ( 136) •
Karadeniz kıyılarında~i Kolordularını seferber ettikle
rini Karadeniz'deki Rus donanmasına takviye amacıyla muhrip
gem~leri ve denizaltılar~n yapılmakta olduğu,_ gönüllü nakliye
nakliye filolarının çoğaldığını, Kafkasyada şose ve demiryol
ları yapım ve faaliyetlerinin bulunduğunu, 1913 ve 1914'de
terhis edilmesi gereken ~skerleri Rusya'nın tekrar. silah al
tında bıraktığı, Fransa'dan 2.5 milyar borç alındığı, fabrika
ve tezgahlarda hızlı bir şekilde ~avaş malzemeleri yapıldığını
tespit etmişdi (137). Bu nedenledir ki Boğazların korunması
Osmanlı devletini en çok meşgul eden bir konu olmuştu. Bu sı
rada Alman sefiri Wangenheim Avusturya donanmasının Adriyatik'de
kalmayarak Boğazlara gelmesini, böylece Boğazların korunmasının
sağlanabileceğ~ni ortaya attı. Sadrazam Said Halim Paşa ve
Enver Paşa'nın da onayı ile bu donanmanın veya denizaltıların
bir an önce Türkiye'ye·gönderilm~leri konusu gündeme geldi ve
Avusturya'da bu konuda istekte bulunuldu. Ancak Avusturya ken
di sahillerinin güvenliğini öne sürerek bu fikri kabul etmedi
(138). Bu arada Osmanlı devletinin seferberliğini ilan ettiği
sırada, İngiltere'nin, Osmanlı devletinin ısmarladığı sultan
Osman ve· Reşadiye gemilerine el koyduğu görüldü (139). Son
taksidi bile ödenen Sultan Osman dretnotuna ne Türk bayrağı
çekildi ne de gemilerin bedeli İnijilizlerce Osmanlı devletine
·geri ödendi. İngiltere bu kararı verdiğinde ne seferberlik ne
de savaş ilan etmişti. Osmanlı devletinde bu yüzden hiddet ve
öfke uyandı. Osmanlıların bu ruh hali Almanlar-tarafından derhal
(136) Kazım Karabekir, a.g.e., ss. 91-95. (137) Kazım Karabekir, a.g.e., s.s. 125-128. (138) A.lhsan Sabis, Harp Hatıralarım, C: 1~ Nehir Yayınları, İstanbul~
1990, s. 221. (139) Tb, Krauss - Karl Dönitz, Şanlı Yavuz ve Midilli, Çev: M.Çağrı,
C.Yalvaç, Demir Yayınları, istanbul, 1974, s. 94.
47
değerlendirildi. Şimdi Türkiye'yi emrivakiler karşısında bırak
mak için ellerine fırsat geçmişti. Bu sıralarda Almanya'nın
Akdeniz filosu komutanı olan Amiral Souchon kamutasında bulunan
Goben ve Breslav Fransa'n~n Kuzey Afrika'dan asker sevkiyatını
önlemekle görevliydiler. Alman - İngiliz savaşı başladığı zaman
Akdeniz'deki üstünlük İngiltere'nin elinde olduğu için, bu
gemilerin Akdeniz'de tutunması mümkün değildi. Bunlara Cebeli
tarık yolu kapanmıştı. Otronto Bağazı'da İngiliz filosunca
tutulmuş olduğu için Avusturya'ya sığınmaları da imkansızdı.
(140) öte yandan Alman Büyükelçisi Wangenheim'in Goben ve
Breslav'ın Türk donanmasına karşı kullanılması düşüncesini red
eden Kayzer, Türk-Alman ittifakı imzalarınca Goben ve Breslav'ın
İstanbul'a gitmesi için emir vermiştir.
8.2. Goben ve Breslav'ın Boğaz'dan Girişi
Wangenheim Berlin'e çektiği telgrafta; Alman ve Avustur
ya gemilerinin hiç bir zorlukla: karşılaşmadan geçebilecekleri
ni, çünkü gerekli iznin Enver Paşa tarafından Çanakkale askeri
makamlara verildiğini, Sadrazarnın ise Bulgaristan'la henüz du
rum düzelmeden böyle bir emrin verilmesinden kaygılı olduğunu
bildirdi (141). Halbuki Sadrazam Divan-ı Ali'deki sorgulama
sında bu gemilerin harekatından haberi olmadığını söylemiş
tir ( 14 2) .
8-9 Ağustos gecesi Alman askeri heyet başkanı, Enver
Paşa'nın izni olduğunu bildirerek, Çanaklale müstahkem mevki
ler konumatı Veber Paşa'ya gönderdiği telgrafta: Goben ve
Breslav'ın Çanakkale Bağazı'ndan içeri girmelerine yardımcı
olmasını ister. Ancak müstahkem mevkiler, başkomutanlık
{140) Goben'in Kaçırılışının Ayrıntılı Öyküsü İçin Bkz: Richard Humble, "Goben 'in Kaçışı ve Türkiye Savasta", 20. YY. Tarihi, c.2, s. 345-349.
{141) ~ürk İnkilabı Tarihi., H.Bayur, cilt 2, kısım 4, s.64B. . {142) Said Halim Paşa, Buhranlarımız, Hazırlayan: M.Ertuğrul Düzdağ, Iz
Yayıncılık, istanbul, 1991, s. 316.
48
emrindedir. Başkomutan vek~linin emriyle gemiler Çanakkale
Bağazı'ndan içeri girerler. 10 Ağustos 1914'de boğaz komutan
lığı 0,6.50'de Çanakkale Boğa~ı'ndan içeri girdiğini bildi
rir (143).
Halbuki iki Alman gemisinin boğazlara doğru ilerlemekte
olduğunu üçlü itilaf devletleri haber aldığı zaman (144) Rus
elçisi Giers durumu Sadrazam'a açmış, Sadrazam ise bu gemile~
rin boğazlardan geçişine izin vermeyeceğini ve kesin tarafsız
lık siyaseti uygulayacağını bildirmişti (145).
Von Kress, "Türklerle Beraber Süveyş Kanalına" adlı .
eserinde Goben ve Breslav'ın Çanakkale Bağazı'ndan içeri gir
meleri için Çanakkale müstahkem mevkii komutanlığından başko
mutanlıkıvekaletine gönderilen telgraf üzerine Enver Bey'den
bu konuda izin i~tediğini, Enver Bey'in önce Sadrazam'a danış
madan izin vermeyeceğini, ancak gecikmenin bir felakete sebep
olabileceğini söylediği zaman Enver Bey'in gerekli izni ver
diğini yazar (146).
Goben ve Breslav'ın Boğaz'dan içeri girmesinin ertesi
günü Akdeniz Boğazı Komutanlığına gönderilen emirde Alman ve
Avusturya savaş gemilerinin dışında hiçbir hükümetin savaş
gemilerine Boğazlardan giriş izni verilmeyeceği, ancak ticaret
gemilerine izin verileceği bildiriliyordu. Bu izin de şarta
bağlanıyordu. Ticaret gemileri Boğazdan çıkabilmek için İstan
bul Liman Reisliği'nden izin belgesi alacaktı (147). (,
( 143) Cemal Akbay I.Dünya Harbinde TUrk llarbi, G~Ktlrmay Yay-.Ankara 1970 s.l95 t.
(144) B.·A. DH-ŞF.R. Dosya No: 43 1 Belge No: 222. ( 145) Bayur 1 a. g. e. 1 s. 77. · (146) Von Kress Kresstensteinl Türklerle Beraber Süveyş Kariaiına, Çeviren:
M.B.tJzalpsan, Askeri Matbaa, istanbul, 1943. s. 12. (147) Cemal Akbay. a.g.e.:i. 195
49
8.3. Gemilerin Çanakk~le Bo~azı'ndan İçeri
Girmesinden Sonraki Gelişmeler
Talat ve Cemal Paşa ile Halil Bey batıralarında gemi-
lerin Çanakkale Bo~azı'ndan içeri girmeleri konusunda sadece
Enver Paşa'nın haberi olduğunu yazarlar. Halbuki gemilerin
Çanakkale Bağazı'ndan içeri girebilmesi için yapılan yazışma
lardan anlaşıldığına göre. Sadrazam da bu konudan haberdardı ( 14 8) •
11 Ağustos gecesi Sadrazam'ın yalısından yapılan ve
Osmanlı devletinin savaşa gee veya uygun şartlarda girmesinin
tartışıldığı toplantıya· Talat, Cavit, Cemal ve Halil Bey'ler
katılmıştı. Toplantıya geç gelen Enver Paşa, toplantıdakileri
ne "bir oğlumuz dünyaya. geldi" dedikten sonra bir müttefik dev
lete ait iki savaş gemisini tehlikeden korumak için Çanakkale
Bağazı'ndan içre almak em~ini verdiğini, bunun sonucu olarak
devletlerarası bir bulıran durumu· ortaya çıktığını belirterek
bu toplantıda duruma çare bulunmasını istedi (149).
8.4. Gemilerin Satın Alınışı
Tarafsızlık ilkesine göre bu gemilerin 24 saat içeri
sinde Türk sularından çıkarılması veya bütün silahlardan tec
rit edilmesi, bir limanda bekletilmesi gerekiyordu. İtilaf
devletleri bunun hemen yapılmasını istiyorlardı. Osmanlı zor
bir siyasi mesele karşısında kaln;ı.ıstı. Cavit Bey, "görüşmeler
sonunda. geminin ya silahlarını teslim etmesini, ya da çekip
gitmesine karar verildi. Fakat Alman Büyükelçisi wangenheim,
imparatorun gemilerinin silahları alınamaz, eğer yapacak olur-
, sak Ruslarla birleşip bizim parçalanmamıza çalışacaklarını
söyiemiş, biz kararımızda ısrar ettik, bize satmalarını da
teklif edebilmeyi düşündük" (150) demektedir.
{148) Cemal Akbay a.g.e. s.l94 {149) Cemal Paşa, a.g.e., s.159, Talat Paşa, a.g.e., s.22, Halil Menteşe,
a.g.e., s.190, Cavit Bey, Tanin 17 ve 18, 1. Teşrin (Ekim) 1944. {150) Cavit Bey, a.g.g.,
50
Halil Me~teşe'nin ortaya attı~ı gemileri satın alma
teklifi (151) en iyi hal çares~ olarak görüldü ve Osmanlı dev
leti bu gemileri satın aldı~ını fakat tarafsızlı~ının devam
ettiğini (152) bildirdi ve iki zırhlıyı 80 milyon mark'a satın
aldı~ını bildirdi. İtilaf devletleri gazetelerde satış ilanını
gördüler. Fazla ileri gitmediler. Ama mürettebatın değişmesin
de ısrar ettiler (153). Mürettebatın değişınediği gibi yenile
ri de gelmeye başladı. Satıştan sonra da Goben'e "Yavuz",
Bresla'a "Midilli" adları verildi. Yalnız satış hakiki değil
· zahiriydi. Çünkü, Wangenheim imparator donanmasına ait gemile
rin ancak parlamentonun onayıyla satılabileceğini söylemiştir.
Kesin satış savaştan sonra olmuştur.
8.5. İtilaf Devletlerinin Tepkisi ve Boğazların
Kapatılması
Goben ve Breslav'ın Bo~azdan içeri alınması, İngiltere'
yi ve Rusya'yı rahatsız edecekti. 12 Ağustos'da Rus Büyükelçi
si Giers hükümetine çektiği telgrafta: "Bu gemilerin satın
alınışı Türkleri yüreklendirdi, bu olayın sonuçları son derece
ciddi"dir diyecekti (154).
Cavit Bey'de; İngiliz elçisinin gönderdiği mektupta:
Goben'in bahri siyaha çıkıp bir tenezzüh icra edeceoini ' ' -
ll
haber almış, eğer Goben Alman tayfasıyla çıkacak olursa bu ha-
reketin itilaf-ı müsellese ~arşı,.tecavüzü bir hareket diye
telakki edece~ini söylüyor (155) .demekteydi. Cavit Bey savaşa
karşı bir tutum içinde temkinli olmaya çalışıyor ise de, mil
letlerarası ilişkilerde gerginlik son haddinde idi.
(151) Halil Menteşe, a.g.e., s. 191. {152) B.A. DH-Ş.F.R. Dosya No: 43, Belge No: 222. (153) Cavit Bey, a.g.e., {154) H.Mutluça~, a.g.e., s. 100. {155) Tanin 27, 1. Teşrin (Ekim) 1944.
51
Gemilerden Alman tayfası çıkarılmadı. Aksine yerine
yeniler geldi. Bu durumun doğurduğu sinirlilik üzerine İngil
tere, Goben ve Breslav gemilerinin tayfalarının ve Alman su
baylarının uzun müddet kalmaları halinde bu gemilerin düşman
gemileri olarak kabul edeceğini, bu gemilere katılacak Osmanlı
gemilerinin de Alman gemileri ile işbirliği halinde oldukları
nı ve Alman subaylarının tesiri altında kalarak hareket ettik
lerini kabul edeceklerini bildirdi (156).
Bunun üzerine Osmanlı devleti, İngiliz gemilerinin Akde
niz Boğazı girişini terk etmesi ve Osmanlı devletinin gemile
rinin serbestçe dolaşabilmelerinin teminine kadar ihtiyaten
Boğazın kapatıldığını ilan etti (157).
9. 10-14 Ağustos Encümen-i Vükela Toplantısı
Alman saldırılarının Batı cephesinde başarı sağladığı
sıralarda 10-14 Ağustos 1914'de birEncümen-i vükela toplantı
sı yapılır. Bu toplantıya Meclis Reisi Halil Bey 1 Dahiliye
Nazırı Talat Bey, Harbiye Nazırı Enver Paşa, Adliye Nazırı
İbrahim Bey ve Maliye Nazırı Cavit Bey ve Bahriye Nazırı
Cemal Bey katıldılar. Sadrazam Said Halim Paşa'nın başkanlığın
da yapılan bu toplantılarda Talat ve Halil Bey'lerin Bükreş'e
gitmelerine karar verildi~
Sey~hatin amacı: Bulgaristan devlet adamlarını Avusturya
Macaristan, Osmanlı İmparatorluğu'nun yanında savaşa girmeye
ikna etmek, Romanya'nın tarafsızlığını sağlamak ve Bükreş'te
bulunan Yunanlı diplomatlarla görüşerek Balkan savaşından
kalan bazı pürüzleri ortadan kaldırmaya çalışınaktı (158).
Ancak bazı nazırlar bu alınan kararlarda pek de samimi
değillerdi. örneğin Talat Paşa: "Türk-Alman ittifakına göre
(156) B.A. Cavit Baysun Evrakı, 4179. (157) B.A. DH-Ş.F.R. Dosya No: 45, Belge No: 109. {158) Bayur, a.g.e., s. 100.
52
derhal savaşa girmemiz gerekiyordu. Ama Sadrazam savaşa girme
niyetinde değildi. Almanya ve Avusturya elçilerini oyalıyordu.
Ben ve arkadaşlarımın bazıları bu hali memleketimiz için uygun
bulmuyorduk. Çünkü bir taraftan yapmış olduğumuz antlaşmayı
ihlal ediyorduk. öte yandan Almanya'ya karşı sempatimizi açığa
,vurmakla tarafsızlığımızı suistimal ediyorduk" derken savaşa
taraftar bir görüntü çiziyorduk (159).
(159) Talat Paşa, a.g.e., s. 24.
53
t Kl NCi BöLüM
SAVASA GİRİŞ
1. A~ustos Ayında Meydana G~len Gelişmeler
Birinci Dünya Savaşı'na girmeden önce Alman Genelkurma
yı Osmanlı ordusunun fiili yardımı olmadan da galip gelecek
lerini ümid ediyordu. Türkiye'de sadece Boğaz'ları kapatmasını
ve Rus kuvvetlerini Kafkas hududunda alıkoyacak bir seferber
lik yapılmasını istiyordu. Ancak İngiltere'nin savaşa girme
ihtimali arttıktan sonra acilen Osmanlı devletine ihtiyaç du
yulmuştur (160). Savaşa girer girmez de Türkiye'yi kendi tara
fında savaşa girmeye zorlamıştır. Bu nedenledir ki 4 A~ustos
1914'de Alman Başbakanı, İstanbul'daki Alman Büyükelçisi Von
Wangenheim'e çektiği telgrafta; İngiltere'nin bügun yarın sa
vaşa gireceğini, mümkünse Türkiye'nin hemen Rusya'ya savaş
ilan etmesini istiyordu (161). Alman Genelkurmay Başkanı
Moltke'den Enver Paşa'ya gönderilen 10 Ağustos 1914 tarihli
mektupta; Osmanlı devletinin mümkün olduğunca Rus ve İngiliz
kuvvetlerini sınırlarında bağlaması ve İslam ihtilalini ger
çekleştirmek için ordularıni Kafkasya ve Mısır'a göndermesi
isteniyordu (162).
4 Ağustos'tan beri elçi Wangenheim, gerek Sadrazam'ı
gerekse Türk Genelkurmayını sava~a sokmak için vargücüyle ça
lıştığı gibi, Alman Askeri Heyet Başkanı Liman von Sanders'de
bir an evvel Türkiye sav~şa girmezse Türkiye'yi terk edeceğini
söyleyerek tehtidler savuruyordu (163).
11 Ağustos'dan itibaren, yani Goben ve Bresla'ın
Çanakkale Bağazı'ndan içeri girmesinden sonra, Bulgarların da
(160) Jean Pichon, Cihan Harbinin Şark'a Ait Kaynakları, Çeviren: H.C. Yalçın, Kanaat Kitabevi, istanbul, 1939, s. 180.
( 161) Jackh, a. g. e. , . 41 . (162) Ali Fuat Elden; Paris'ten Til-ı ~ahrasına, Ulus Basımevi, Ankara, 1949. (163) Cemal Paşa, a.g.e., s. 171 ve Wallaclı, a.g.·e., s. 144.
54
ittifaka katılacakları ve dolayısıyla Karadeniz'e hakim oluna
cağından, Türkiye'nin seferberliğini beklemesine gerek kalma
dığı düşüncesi Almanlar tarafından ortaya atıldı. Hatta Kayzer
Wilhelm I, Berlin elçisi M.Muhtar Paşa'ya, Bulgar ittifakının
olup bittiğini ileri sürüyordu.
Almanya şöyle düşünüyordu: Fransa kısa sürede bozguna
uğratılacak, Ruslar ise· zaten şaşkın, ne yapacaklarını bilmi
yorlar; bozguna uğrarnaları an meselesi; Osmanlı devleti sefer
berliğini tamamlamayı beklerse, ihtimal savaş sona erecek,
Türkler'de önlerine çıkacak fırsatı kaçıracak, Rusya'nın pay
laşılmasından ve diğer devletlerden pay alamayacaklar. Ama
savaşa girerlerse yeniden bir "Devlet-i Muazzama" olarak or
taya çıkacak ve ordu da Balkan hezimeti lekesini üzerinden
silecektir (164).
Türk Ateşe militeriCemil Bey'in, Enver Paşa'ya çektiği
4-12 Ağustos 1914 tarihli telgraflarında da Alman vaadlerini
görmek mümkündür.
Cemil Bey telgraflarında, Almanların Goben ve Breslav'ı
Karadeniz'e çıkarma arzusunda olduklarını, eğer Türkiye savaşa
girerse Romanya ve Bulgaristan da arkasından savaşa gireceğini,
savaşta başarılı olunduğu· takdirde Kafkasya'nın Türkiye'ye
verileceğini ve Almanların Osmanlı donanmasını pekiştirme ve
kıyı istihkamlarını koruma konusunda ne gerekiyorsa yapacakla
rını bildiriyarıardı (165). (.
Yine 15 Ağustos 1914'te II. Wilhelm, Wangenheim'e ç~k
tiği telgrafta, Çanakkale Bağazı'nın bir an evvel mayınlanma~
sını, Padişah'ın, Asya, Hindistan, Mısır ve Afrika'da halife
lik adına kutsal harp·ilan etme~ini istiyor. Goben ile Bres
lav'ın Boğazlar için önem naşıdığını belirtiyordu (166).
(164) Kazım Karabekir, a.g.e., s. 287-288. (165) Cemal Akbay, ss. 70-71.
(166) Jackh, a.g.e., s. 42.
55
1.1. Talat ve Halil Bey'lerin Sofya Ziyaretleri
Almanya, Goben ve Breslav'ın Osmanlı donanmasına katıl
ması ile Karadeniz'de üstünlük sağlandığını ve bu nedenle de
Romanya ve Bulgaristan'ın da ittifaka katılacaklarını iddia
etmekte idi. Ama buna karşılık Bulgarlar esaslı bir tarafsız
lık iddiasında bulunuyor', Romanya da, Rusya'ya karşı Avustur
ya ile müttefik olmasına rağmen tarafsızlık ilan ediyordu.
Keza İtalya'da ittifak devletlerini ittifakını reddet
mişti. Yunanlılar Venigelos idaresinde itilaf devletlerinin
yanında Osmanlı devletine karşı savaşa girmeye hazırlanıyordu.
Osmanlı devleti henüz seferberliğini tamamlamamıştı.
Her tarafta görülen savaşa girme bırsına karşılık Osmanlı or~
dusu teknik bilgiden yoksun ve tatbikata muhtaçtı. Türk Genel
kurmayı Bulgarların, Osmanlı'nın yanında savaşa girmediği sü
rece Osmanlı devletinin tek başına savaşa katılmasını istemi
yordu. Bulgarlarla ittifak konusunu görüşmek üzere Dahiliye
Nazırı Talat Bey ve Meclis-i Umumi Reisi Halil Bey, 10-14
Ağustos tarihlerinde yapılan Nazırlar toplantısında alınan
karar gereği 1S Ağustos'da Sofya'ya gönderildiler (167).
1.2. Yeni Alman Teklifi ve Planı
Talat ve Halil Bey'lerin Sofya'ya varmalarından sonra
16 Ağu~tos 1914'de Enver Paşa, Alman generalleri, Alman elçi
ve ateşeleri bir toplan·tı yaptılar. Bu toplantı adeta bir sa
vaş meclisinin toplantısına benziyordu. Bu toplantıda osmanlı
devleti savaşa girdiğinde Süveyş'e karşı bir saldırı yapılacak
olursa, faydalı olup olmayacağı tartışıldı. Alman deniz tem
silcileri bu tasarıyı çok beğendiler. Liman Paşa ise odesa ile
Akkerman arasına Türk birliklerinden bir çıkarma yapılmasını
istedi. Ancak çoğunluk Mısır'a bir sefer yapılmasının daha
(167) A.i.Sabis, a.g.e., s. 250.
56
faydalı olacağına inanıyordu. Bu düşüncelerle ilgili tartışma
lar sürerken, Türk istihbarat şubesi ise duygusallıktan uzak
kalarak askeri ve siyasi durumun içyüzünü öğrenip buna Türk
Genelkurmayı'na ve Başkomutanlığa göstermeye ve tehlikeli ka
rarlar alınmasının önüne geçmeye çalışıyordu (168).
1.3. Tal~t ve Halil Bey'lerin ~ulgaristan
Ziyaretlerinin Sonucu
Sofya'ya giden Talat ve Halil Beyler, Bulgar Başbakanı
Radoslavof ve diğer inemli kişilerle bir Türk-Bulgar ittifakı
yapabilmek için görüşme yaptılar. Balkan savaşı sonunda Bul
garlar, Osmanlı devletine ittifak teklifi yapmışlar ama görüş
meler yarım kalmıştı.· Şimdi bu :görüşmeyi tekrar başlatmak, Al
manya yolunu açmak, Sırbistan'ı temizlemek için Bulgarlarla
işbirliği yapmak gerekiyordu. Bulgaristan görüşmelerde bu tek
lifi red etmemiş ama önce Romanya'nın tarafsızlığını sağlama
nın şart olduğunu öne sürmüştür (169).
Talat Paşa bu görüşmelerle ilgili olarak şunları yazar:
"Bulgarlarla görüştükten sonra anladık ki vaziyetin anahtarı
· Sofya değil, Bükres'tedir. Bulgar Sırp'a karşı harekete mühey
ya idi. Fakat Romenierin arkadan bir darbe vurmalarından kor
kuyordu. Halbuki o, Ruslar tarafından takviye edilebilird~~(170).
Bu görüşme gösteriyordu k~, Romanya'nın tarafsızlığı
sağlanmadıkça Bulgaristan Türk-Bulgar ittifakına yanaşmayacak
tı. Hayal kırıklığına uğrayan Talat ve Halil Beyler daha sonra
Bükreş'e geçeceklerdir (171).
(168) Kazım Karabekir, a.q.e., s. 292. (169) Cavit Bey, Tanin 26 (1.Teşrin) 1944, Talat Paşa, a.g.e., s.25-27-28,
Cumhuriyet, Bir ataşenin anı.Iarı, Sayı 30-31, (18-19 Kasım 1946) (170) Vakit Gazetesi, 9-12 Temmuz 1921 (İttihat ve Terakki'nin 1918
yılındaki Kongresinden) (171) A.i.Sabis, a.g.e., s. 266.
57
1.4. Bükreş'te Yapılan Görüşmeler ve Sonuçları
Romanya bu görüşmelere Yunanistan'dan da bir heyet
çağırarak "Balkan ittihadı veya ittifakı" fikrini öne sürdü.
22 Ağustos'ta Türk-Yunan heyetleri Balkan savaşı sonucunda
ortaya çıkan Adalar sorununu görüştüğü gibi, Türk-Romen görüş
melerinde de, Romanya'nın tarafsızlığı konuları ele alındı.
Görüşmelerde Romanya, çıkması muhtemel bir Sırp-Bulgar sava
şında tarafsız kalacağına dair söz verir, ama bu sözü yazıya
geçirmez. Romanya'nın tarafsız kalacağına dair yazılı bir te
minat vermekten kaçınmasında, İngiltere ve Fransa'nın Romanya
ve Yunanistan'da yaptığı propoganda etkili olmuştur. Bu durum
, üzerine 31 Ağustos'da Talat Bey Bükres'ten ayrılıp istanbul'a
döner. Halil Bey'de 11 Eylül'e kadar, Bükreşte kalıp görüşme
lere devam eder. Böylece Talat ve Halil Bey'lerin Sofya ve
Bükreş'teki görüşmelerinden istenilen sonuç elde edilemez (172).
Halil Bey Bükres'ten istanbul'a döndüğü gün (13 Eylül
1914) Sadrazam'ın yalısında Encümen-i Vükela toplantısı yapı
lır. Görüşme konusu kapitülasyonların kaldırılması meselesidir.
Kapitülasyonlar 8 Eylül 1914'de yayınlanan bir irade-i seniy
ye ile kaldırılmıştı. 1. Ekim 1914 'den i tibaren de geçerli olmak
üzere bir nota ile de İstanbul'daki elçilere duyurulmuştur.
Osmanlı devletinin aldığı bu karar başta Almanya olmak üzere
büyük devletlerce tepki ile karşılanmıştır (173).
(·
1.5. Amiral Souchon'un Karadeniz'e Çıkma isteği
15 Ağustos'tan itibaren Türk donanmasına kumanda etmeye
başlayan Amiral Souchon 1914 Ağustos'unun sonlarına doğru
Marmara'da iki günlük bir manevra yaptıktan sonra Türk genel
karargahına şu raporu gönderdi. "Türk bahriyelerini deniz
(172) K.Karabekir, a.g.e., ss. 290-291, Sabis, a.g.e., ss. 266-267. (173) MMZC. 1330, D III, Si, J. l.içt. s.l, Dustur, C: 6, s. 1273,
MMZC. 1332, D III, Si~ 3, i.içt. s. 2.
58
tutuyor. Ölü gibi yatıyorlar. Çok fırtınalı olan Karadeniz'de
ilerde iş görebilmek için bunları denize alıştırmak lazım.
Bunun için de bütün donanma ile Karadeniz'e çıkma müsaadesinin
verilmesini rica ederim."
Amiral Souchon Karadeniz'e çıkmak istemektedir. Bahane
yi biraz da abartarak Osmanlı devletini zorlamaktadır.
Souchon'un bu isteği iyi niyet gösterisi gibi görünmek
le beraber, denizcileri deniz tutuyor iddiası gerçeği yansıt
mıyordu. Çünkü Marmara'da Ağustos ayında deniz tutacak kadar
fırtınalar olmamıştı, olamazdı (174). Ama Amirale yine de sa
vaş hazırlıklarının engellenmemesi için, kısım kısım Karade
niz'e çıkmak ve aynı günde geri dönmek için izin verildi (175).
2. Eylül Ayında Meydana Gelen Gelişmeler
Ağustos sonlarında Alman ordularının Rus ve Fransız'la
ra karşı kazandıkları ,zaferler, Almanların Osmanlı devletini
savaşa sokmak için baskılarını artırmalarına neden oldu. Alman
ların iddialarına göre Bulgarlar Osmanlı devleti ile beraber
hareket edeceklerdir. işte bu nedenledir ki Alman baskılarının
bir sonucu olarak Bulgarları Osmanlı tarafına çekmek için as
kerler arası bir görüşmenin daha yararlı olacağı düşünülerek,
Genelkurmay ikinci başkanı Hakkı Paşa ve Dernuryolu Şube Müdürü
Refik Bey 6 Eylül'de Sofya'ya gönderildi. Yalnız şunu belirt
mek gerekir ki ne Hafız 'Hakkı Bey Sofya'ya giderken, ne de gel
dikten sonra Osmanlı devletinin tek başına savaşa girmesine
Türk Genelkurmayı razı değildir. Hatta ilkbalıara çıkmadan sa
vaşa girmek istememektedir. Fakat Almanlar, Bulgarlar girmese
de Osmanlı devletini bir an evvel savaşa sokmak için çalışmak
taydılar. Hafız Hakkı Bey'in Sofya'ya varmasından sonra
(174) Sabis, a.g.e., s. 59. (175) Sabis, a.g.e., s. 59.
59
Sofya'da ateşeMiliter M.Kem~l de heyete dahil olur. Hafız
Hakkı Bey~ Refik Bey ve M.Kem~l'den oluşan üç kişilik Osmanlı
heyeti Bulgar heyetiyle görüşmelere başlar. Yalnız şunu belirt
mek gerekir ki Hafız Hakkı Bey'in Sofya'ya vardığı gün, Alman
larMarn'da yenilgiye uğramışlar, 5 Eylül'de de İngiltere,
Fransa ve Rusya tek başlarına barış yapamayacaklarına dair
Londra'da bir anlaşma imzalarnışlardı. Bunu 7 Eylül'de her ta
rafa ilan etmişlerdi. Almanların Marn'da uğradıkları yenilgi,
Bulgarların suratlarını değiştirince görüşmeler istenilen ne
ticeyi vermemiş ve Osmanlı heyeti imzalı tek bir kağıt alama
dan geri dönmüştü (176).
Talat ve Halil Bey'lerin Sofya ziyaretleri sırasında
Sofya'da ateşemiliter olan ve Osmanlı heyetine de katılan
M.Kernal, arkadaşı Dr. Tevfik Rüştü Aras'a gönderdiği mektupta
bu görüşmeye ilişkin görüşlerini dile getirirken en çok şu
noktalar üzerinde durmuştur.
1) Halil Bey burada Bulgaristan'la ittifak görüşmelerinde
bulunmaktadır. Bulgarlar bu sıralarda bizimle ittifak içine
girmezler. Görüşmelerde bulunuluyor duygusunu verrnek için böy
le davranıyorlar. işlerine gelmeyince kral veya meclis iste
miyor diyerek konuşmaları keserler.
2) Bu savaş çok uzun sürrneyecektir. Ona girmekte geç kalın
rnaz. Bundan korkup acele etmeyelim.
3) Fransız ordusunun yığınağı daha güneydedir. Fransızlar
dururnlarını düzeltebilirler. Eğer bu ınektubu aldığında Almanlar
Paris'e girmiş olurlarsa arkadaşlar beni yine kötümserlik suç
landırırlar. Ancak aldırış etmem (177).
(176) Sabis, a.g.e., ss. 275-276. (177) Sadi Borak, tJyküleriıjle·Atatürk'ün Özel Mektupları, tstanbııl, 1980,
ss. 51-56, Y.Hikmet BayUr, Atatürk Hayatı ve Eseri, Ankara, C: 1, Ankara, 1963, ss 66-67.
60
Bu mektup Almanların tüm engelleri aşarak ilerledikleri
bir anda, Dr. Rüştü Aras'a gönderilmişti. Ancak bir süre sonra
M.Kemal'in haklılığını ortaya koyan durum ortaya çıkacaktır.
AlmanlarMarn'da ağır yenilgiye uğrayınca savaşı kazanamaya
caklarını anlamışlard1r.Kendileri ile savaşacak kuvvetler bula
rak ve savaşı uzatarak şanslarinı denemek isteyeceklerdir.
Çıktıkları bağlaşık avunda ağlarına düşen Osmanlı devleti ola
caktır. Almanların Marn'da yenilgiye uğramalarından sonra Al
manların yanında savaşa katılan Osmanlı devleti ağır yenilgiye
uğrayarak tarih sahnesinden çekilecektir. Olayların gelişimi
uzağı gören bir kişi olan M.Kemal'in haklılığını da ortaya ko
yacaktır.
2.1. Hafız Hakkı Bey'in Sofya Ziyaretine
İlişkin Raporu
18 Eylül'de Bulgaristan'dan dönen Hafız Hakkı Bey ha
zırladığı raporunda, Osmanlı devletinin savaşa girmeden önce
Bulgarlarla beraber hareket etmesini, eğer bulgarlar savaşa
girmez ise hiç olmazsa ilkbahara kadar savaşa girilmernesini
istemiştir (178).
2.2. Alman Baskı ve Propogandaları
Hem Hafız Hakkı Bey'in Bulgaristan'dan geldikten sonra
hazırladığı rapor, hem de daha evvel 10 Eylül 1914 tarihli ve
odessa civarına asker gönderilmesinin imkansız olacağını belir
ten Amiral Souchon'un raporu, Almanların 11 Ağustos'tan itiba
ren yani Goben ve Breslav'ın Çanakkale Bağazı'ndan içeri gir
mesinden itibaren Osmanlı devletini savaşa sokma teşebblisleri
ni sonuçsuz bırakıyordu. Almanlar o Zilluana kadarki teşebbüsle
rinden de şu gerçeği anlamışlardı:
(178) K.Karabekir, a.g.e., s. 311.
61
Türklerin Bulgarlar savaşa girmedikçe savaşa girmeye
niyetleri yoktu. Karaya asker çıkarma cesaretleri de yoktu.
O halde yapılacak tek şey vardı, o da Enver Paşa, Cemal Paşa
ve Talat Bey'i ikna ederek savaşı donanma harekatı ile çıkar
mak ( 1 7 9) .
2.3. Amiral Souchon'un Dahanmanın Tümü ile
Karadeniz'e Çıkma isteği
Amiral Souchon'~ kısım kısım Karadeniz'e çıkma ve tat
bikat yapma, aynı günde geri dönme izni verildikten sonra
Eylül ayının ilk iki haftasında bu emre göre Osmanlı savaş
gemileri Almanların kumandasında kısım kısım Karadeniz'e çık
tılar. Amiral Souchon 17 Eylül'de Türk donanmasına güzel bir
resmi geçit yaptırdıktan sonra tüm donanma ile Karadeniz'e
çıkıp tatbikat yapmak için izin istedi. Amirale göre Marmara
Denizi bütün donanmanın tatbikatı için dardı. Ayrıca boğazdan
giriş ve çıkış yollarının donanma tarafından tatbikatta öğre
nilmesi gerekiyordu. Bu nedenlerden dolayı Sadrazam'dan do
nanmanın Karadeniz'e çıkması konusunda hükümet izni istendi.
Bunun üzerine 20 Eyl~l 1914'de:bir vekiller encümeni toplan
tisi yapıldı. Toplantıda bu istek red edildi. Çünkü Karadeniz'e
çıkan donanmanın Rus gemilerine saldırması mümkün olabilirdi.
Bu karar üzerine Amiral Souchon Enver Paşa'ya müracaat etmiş
ve Enver Paşa'dan sözlü olarak tatbikat amacı ile Boğaz dışına
çıkmak ve aynı günde dönmek izni koparmıştır. Bu izni veren
Enver Paşa ne gariptir ki ertesi gün Bandırma ve oradan da
Edirne taraflarını teftiş için yola çıkmıştır (180). Aynı gün
Amiral Souchon'da bütün gemiler ile Karadeniz'e çıkar. Durum
dan haberdar edilen Bahriye Nazırı Cemal Paşa, Amiral souchon'a
geri dön çağrısını yaptığında aldığı cevap şu olacaktır:
(179) K.Karabekir, a.g.e., C: II, s. 314. (180) Sabis, a.g.e., s. 60-61, Karabekir, a.g.e., .ss. 316-317, Encümeni
Vükela Toplantısı ile İlgili Cavit Bey'in Yazıları için Bkz. Tanin B ve 9, ikinci Teşrin (Ekim) 1944.
62
"Harp filosunun hareketi hakkında Bahriye Nazırından değil,
genel karargahtan emir verilinesi gerekir." Cemal Paşa'nın
cevabı ise şöyledir: "Donanmanın Karadeniz'e çıkması devletin
d - t)
ış siyasetiyle ilgilidir. Genel karargah yetkili değildir(181).
Cemal Paşa'nın geri dön çağrısını alan Amiral Souchon
geri döner. Cemal Paşa verdiği cevapta henüz savaşa girmeye
taraftar olmadığını ortaya koym~ktadır.
2.4. Çanakkale Bağazı'nın Kapatılması
27 Eylül 1914'de Çanakkale Boğazı dışında gözcülük yapan
bir torpido muhribimize İngiliz filosunun Amirali: "Donanmanız
da Almanlar bulundukça Boğaz'dan çıkacak Türk savaş gemilerini
·batıracağım. Boğaz'a çekilin ve sakın bir daha çıkayım demeyin"
ihtarı yaparak Boğaz'a dönmeye mecbur etmiştir (182).
İngiliz filosunun Boğaz yakınlarında dolaştığı ve Limni
Adasında toplandıklarını gören Boğaz kumandanı Cevat Paşa der
hal Boğazın geçit yerlerine torpil dökerek Boğazı tamamen ka
patmıştı. Bu karar merkez karargahı tarafından da kabul edildi
ve 28 Eylül tarihli gazetelerde artık Boğazlardan girip çıkma
nın tehlikeli olacağı ilan olundu. Bu durum itilaf devletle
rince protesto edildiyse de, Osmanlı devleti "ingiliz donanma
sı Limni adasında toplandığı sürece Çanakkale Boğazı kapalı
kalacaktır':· ( 183) cevabını vermiştir. (.
Boğazların kapatılması ile Rusya'nın hayat yolu kesil
miş, buğday yüklü gemiler Marmara'dan Karadeniz'e geri çev
rilmiştir. Bu durum Rusya nezdinde, Osmanlı devletine karşı
çok ciddi bir savaş sebebi idi. Halbuki Rusya bu sırada Almanya
ve Avusturya ile savaştığından Türkiye sınırlarında bir cephe
açmak niyetinde değildi ( 184') •
(181) Sabis, a.g.e., C: 2, ss. 60-61. (182) B.A. DH-ŞFR, Dosya No:45, Belge No:109 ve DH-ŞFR Dosua No:45, Belge
No:110, Karabekir, a.g.e., s. 326, Wallach, a.g.e., ~- 144-145. (183) Karabekir, a.g.e., s. 326. ( 184) A.Emin Yalman, Yakın T'arihte Gördükler im ve İşittiklerim, C:1, Rey
Yayınları, istanbul, T.Y. s. 219.
63
Çanakkale Bo~azı'nın mayınla kapanmasından sonra Rus
filosunun Karadeniz'de dolaşmaya başladı~ı haberleri gelmeye
başladı. Eylül ayı sonlarında Amiral Souchon yeniden donanma
ile Karadeniz'e çıkmak 've talim yapmak istediyse de iste~i red
edildi. Bu arada Osmanlı devletinin Mısır'a sefer hazırlıkla
rına girişınesi İngilizler tarafından ö~renildi~inde 29 Eylül
1914'de protesto edildi. Aynı günde Rus sefiri de Kafkas hudu
dundaki Osmanlı hazırlıklarını protesto etmiştir. Fakat İngi
lizlerin de Basra körfezinde ve Hindistan da yaptığı hazırlık
lar Eylül sonlarında Osmanlı devletince öğrenildi (185).
2.5. Alman Baskılarının Yoğunlaşması
Almanların Eylül ayında Türkiye'yi savaşa sokma teşeb
büsleri daha da arttı. özellikle Marn yenilgisinden sonra
baskılar a~ırlaştı. Almanlar artık hırçınlaşmıştı. wangenheim
17 Eylül'de Osmanlı hükümetine müracaat etmiş ve derhal savaşa
girilmesini, Kafkasya ve Mısır'a sefer düzenlenerek müttefik
lerin yükünün azaltılmasını istedi (186). Alman deniz subay
ları ve Amiral Souchon da elçi Wangenheim gibi Türkiye'yi bir
an evvel savaşa sokmayı düşünüyorlardı. Hatta Alman sefirinin
eğer Türkiye, Türk Alman ittifakı gereği savaşa girmez ise
Goben ve Breslav'a Alman bayrağı çektirip.Karadeniz'e çıkarır,
Ruslara hücum ettiririz:dediği bile ileri sürülmüştür (187).
Türkiye'de bulunan Almanlar arasında bir grup, Liman
Paşa ve taraftarları, Türkiye kendi kararı ile savaşa girsin
diyorlardı. Eğer Türkiye kendi kararı ile savaşa girerse,
Kafkasya'da ve Odesa'da Almanların yükünü hafifletebilir diye
düşünüyorlardı.
(185) Sabis, a.g.e., s. 63. (186) Penouvin, a.g.e., C: 1, s. 275. (187) Sabis, a.g.e., s. 57.
64
Bir grup, Mısır seferinin yapılmasını arzu ediyor, bir
başka grup da Bronzart Paşa gibi Türk kumandanlarının da gö
rüşlerini alm~k gereğine in.anıyorlardı ( 188) .
Her yola başvurarak savaş tahriklerini arttıran Alman
lar bu uğurda Osmanlı basınını dahi kullanıyorlardı. "~ .. Zaten
bir kısım Türk gazetelerini para ile satın almışlar. Umumi ef
karı da bir baskı altına almışlardı" (189).
Ruslardan kaynaklanan bir habere göre, Almanlar kendi
lehlerine propoganda yaptırmak için Tanin'e 2000, Tasvir-i
Efkar '·a ve İkdam' a 1500, Sabah' a 1000, Tercüman-ı Hakikate
500 Osmanlı lirası vermişlerdi (190).
Marn yenilgisini istanbul'dan gizlerneye çalışan Almanlar
bu yenilgi için, "Paris'in doğusunda hareket yapan orduların
bu çevi~me crdusuna zaman kazandırmak için geçici olarak çekil
mekte oldukları ve bunun öneml~ bir şey olmadığını" (191) söy
lemekteydiler. Batı cephesinde zaferin yakında gerçekleşeceği
ni söyleyen Almanlar, Türkiye acele edip savaşa girmezse son
fırsatı da kaybeder diyorlardı (192).
2.6. Osmanlı Nazırıarının Düşünceleri
Hükümeti teşkil eden devlet adamları, savaşa girmenin
lehinde ve aleyhinde olmak üzere ayrılmıştı. Harbiye Nazırı
Enver Paşa savaşa hemen girilmesi taraftarı idi (193).
Talat ve Halil Bey'ler de Enver Paşa'nın fikrine ina
nanlardandı. Enver Paşa 1908 Jön Türk ihtilalinden sonra
(188) Sabis, a.g.e., s. 56. (189) Yalman, a.g.e., C: 1, s. 215. (190) Asaf Muammer, Harp ve Mesulleri, Orhaniye Matbaası, İst., 1334, s.1 8 - 19 · (191) Elden, a.g.e., s. 24. (192) Sabahattin Selek, inönü'nün Hatıraları, Burçak Yayını, Ankara,
1968, s. 232. (193) Penouvin, C: 1, s. 275.
65
Berlin'e askeri ateşe olarak atanmıştı. Berlin'de kaldığı
süre: içinde Almanya'ya olan hayranlığı artmıştı. Almanlar da
Enver Bey'e özel bir önem vermişlerdi. II. Wilhelm tarafından
özel muamele yapılan Enver, (194) Berlin ateşemiliterliğinden
Alman boyunduruğuna girmiş bir halde dönmüştü (195). Mahmut
Şevket Paşa'nın öldürülmesinden sonra Harbiye Nazırlığına ge
tirilen Enver Paşa için Almanlar; Liman Paşa'ya onunla bozuş
mamasini Türkiye politikasının temel direği olarak Almanların Enver Paşa'ya dayandığinı anlattılar (196).
Goltz Paşa'da Enver Paşa'dan bahsederken Alman dostu ve
güvenilir bir kişi olduğunu söylemiştir (197). Almanlar Türki
ye'de kaderlerini Enver'e, Enver'de Türkiye'nin kaderini Al
manlara bağlamıştı. 1916'da Mareşal Von Hindenberg, Başbakana "E nver tarafından temsil edilen hükümetin işbaşında kalmasına
büyük önem vermek zorundayız" (198) diyordu.
Enver Paşa, Mahmut Şevket Paşa'nın öldürülmesinden son
ra Harbiye Nazırı olma isteğini Sadrazam Said Halim Paşa'ya
açtığında şöyle demiştir:
"Bu olursa Alman imparatorunun en samimi dostu olarak
devletime emsalsiz faydalar temin edeceğim." (199) Belki de
söylediğine inanmıyordu. Ama, inancının yanlış olabileceğini göremiyordu.
14 Ocak 1914'de ve 33 yaşında Harbiye Nazırlığına geti
rilen Enver Bey • in askeri hayatı· "Komi tacılık"tan ileri gitme
memisti. Daha sonra, bir alaya bile komuta etmemiş, denemeler
ve tecrübeler zincirinden geçmemiş, birden bire Başkumandan
( 194) (195)
( 196) (197)
( 198) (199)
Sabahattin Selek, a.g.e., s. 2l8. Benosit Meclin, Kaplan ve Pars M.Kemal, Çeviren: Z.Güvenli - M.R. t:Jzgen, S.tJzakar Matbaası, istanbul, 1955, s. 24. Wallach, a.g.e., s. 206. Goltz Paşa'nın Hatıratı, Çeviren: M.Mayakıışıı, Askeri Matbaa, istanbul, 1932, s. 14. Aydemir, ş.süreyya, a.g.e., C: 3, ss. 66-69. Nafiz Tansu, ittihat ve Terakki içinde Dönenler, Anlatan: Galip Vardar, inkılap Kitabevi, istanbul, 1960, s. 217.
66
Vekilliğine getirildiğinde ise orduyu ve ülkeyi idare edecek
tecrübe ve kabiliyetten yoksundu· (200). Ama, tam anlamı ile
memleketin adeta diktatörü idi (201). Kabinede hatta İttihat
ve Terakki fırkasında hiç kimse Talat Paşa ile ona muhalefet
etmeye cesaret edemiyordu (202). Savaşın Almanlar tarafından
kazanılacağını iddia eden Enver Paşa'nın Alman hayranlığı,
I. Dünya Savaşı· öncesine dayanmaktadır. özellikle de Alman
ya'nın sosyal düzenine hayran olduğunu mektuplarındaki Alman
yanlısı ifadeler anlatmaktadır ·(203). Talat ve Halil Bey'ler
de Enver Paşa'nın fikrine inanan ve hareket edenlerdendi.
Cavit Bey'in başını çektiği bir grup ise savaşın alacağı şe
kil belli olmadan savaşa girme taraftarı değildi. Cemal Paşa,
Said Halim Paşa tereddüt içindeydi, Çürüksulu Mahmut Paşa'nın
başını çektiği bir grup savaşa girmemeyi ve tarafsızlığı muha
faza etmeyi istiyordu. Maarif Nazırı Şükrü Bey, Şyhülislam
, Hayri Efendi, Adliye Nazırı İbrahim Bey önce Cavit Bey grubuna
dahil iken, savaşın oldu bitti olması üzerine Sadrazam'la be
raber Enver Paşa'nın grubuna dahil olacaklardır (204).
Birinci Dünya Savaşı'na girme taraftarlarından bir kıs
mının görüşüne göre, savaşa girmeli, fakat uygun şartlarda
hazırlıklı, takvimi Osmanlı devleti tarafından belirlenen bir
zamanda girmeli idi. Cemal Paşa'ya göre hazırlıklar tamamlan+
dıktan sonra savaşa dahil olunmalıydı {205) • Savaşa taraftar
olanların hepsinde bu görüş hakimdi. Hatta Enver Paşa bile
bu görüşe yatkındı. Ama Alman baskıları ve Alman hayranlığı
fazla direnç göstermemesine neden olmuş, imparatorluk zamansız
savaşa girmiştir. Bu olay onun askeri yanının zayıflığını, sa
vaş hakkında bilgisizliğini gösterdiği gibi aceleciliğini de
yansıtmaktadır.
(200) Fahrettin Altay, On Y.ıl'savaş, 1912-22 ve Sonrası, İnsel Yayınevi, Ankara, 1970, ss. 72--75.
(201) Lütfi Bey, Osmanlı Sarayın~n Son Günleri, Hürriyet Yayınevi, İst., s.344. (202) Alan, Moorehead, Çan.akkale Geçilmez, Çeviı·en: c.Salman, Nilliyet
yayınları, .tstanbııl., 1972, s. 19. (203) Şükrü Hanioğlu, Enver Beyin Mektupları, S.B.F. Yayınları, İst.,
1985, s. 23. (204) Sabis, a.g.e., ss. 52-53. (205) Cemal Paşa, a.g.e., s. 155.
67
3. Ekim Ayında Meydana·Gelen Gelişmeler
3.1. Savaşa Girme Konusunda Türk ve Alman
Kurmaylarının Düşünceleri
27 Eylül 1914'de Çanakkale Bağazı'nın Osmanlı devleti
tarafından kapatılmasından sonra, Rus filosunun Karadeniz'de
dolaştığı haberleri gelmeye başladı. Eylül ayı sonunda Souchon,
bütün savaş filosuyla Karadeniz'e çıkmak ve eğitim yapmak ge-
reğini ileri sürdü. Bu durumu Enver Paşa tekrar hükümete bil
dirdiğinde bu istek red edildi. Bu sırada elçi Wahgenheim,
Mısır'a yapılacak sefer için hazırlıkların bir an evvel tamam
lanması konusunda Enver Paşa'yı uyardı. Mısır seferi hazırlıklarından haberdar olan İngi·ltere 29 Eylül 1914 'de bu hazırlıkları protesto etti. Aynı gün Rus elçisi de Kafkasya'daki Osman
lı hazırlıklarını protesto etti. Öte yandan Osmanlı imparator
luğunda bulunan Alman diplomat ve subayları, hem şahsi düşüncelerle hem de Alman genel karargahının baskıları ile Osmanlı
devletini savaşa sokmak için durmadan çalışıyorlardı. Bir yan
dan elçi Wangenheim, Liman Von Sanders ve yaverleri Osmanlı ordusunda bulunan Alman subayları, genel karargahtan Bronzart
Paşa, Amiral Souchon, Almanya'dan aldıkları ayrı ayrı talimat
larla Türk devlet adamları ve subayları üzerinde savaşa giriş konusunda etkili olmaya çalışıyorlar, öte yandan Türk kurmay
ları da uygun zamanda ve şartlarda savaşa girilmesi yönünde
ısrar ediyorlardı. Seferberliğin tamamlanamaması, ordunun eği
tim eksikliği, demiry_ollarının y,etersizliği, Sultan osman ve
Reşadiye gemilerine ödenen paralar nedeniyle bozuk olan Mali
yenin daha da sarsılmış olması ve bir Türk-Bulgar ittifakının henüz sağlanamaması, bazı hükümet üyelerinin ve Türk Genelkur
mayının etkisi nedeniyle Enver Paşa, savaş taraftarı olmasına
karşın.Ekim ayı başında savaşa girmek için ilkbalıarı beklemeyi
uygun gördü. Birliklerin kışlık konaklama yerlerine yerleşmeleri için emirler verdi (206).
(206) Sabis, a.g.e., ss. 63-67t. Fahri Çeliker, "I. Cihan Harbinde Türk Savaş Politikası", Askeri Tarih Dergisi, Eylül 1977, sayı 4, Yıl 2, s. 34-35.
68
3.2. Amiral Souchon'un Karadeniz'e Çıkma
isteğini Tekrarlaması
Amiral Souchon bütün donanma ile Karadeniz'de eğitim
yapmak istediğini 1.10.1914 tarihli başkumandanlığa yazdığı
raporda tekrar ileri sürdü: 11 Türk donanınası bugünkü haliyle
Karadeniz'de vazife görecek bir kabiliyette değil, mürette
batı denize bile alışmamış. Donanmanın talim ve terbiyesi
için toplu halde Karadeniz'e çıkarak keşif ve atış taliroleri
yapmak zarureti vardır." (207)
Amiral Souchon sadece başkomutanlığa müracaat etmekle
kalmamış, Alman elçisine de başvurmuştu. Elçi de Sadrazam'la
' görüşme sırasında Amiral Souchon'un Türk başkumandanının emri
altında olduğunu kendiliğinden bir hareketle bulunamayacağına
dair söz verince Sadrazam'da Enver Paşa'ya Karadeniz'de eğitim
yapılması iznini verdi. Bu izin üzerine 5 Ekim'de Başkumandan
lıktan Donanma Komutanlığına ve Bahriye Nazırlığına; "Atış
taliroleri için harp filosunun Karadeniz'e çıkabileceği" bil
dirildi. İlk günlerde bu eğitimler şüphe çekmeyecek şekilde
normal ve emniyet verecek şekilde yapıldı (208).
Ekim'in ilk günlerinde Osmanlı devletini savaşa sürük
lemek için Almanya ve Avusturya'lıların baskılarını yoğunlaş
tırdığını görmekteyiz. Ruslar tarafından ele geçirilen, Avus
turya telgraflarından anlaşıldığına göre, Osmanlı devletinin
kaderini ellerinde tutan Sardazam ve Enver Paşa, savaşa kesin
olarak karar vermişlerdir ve savaşa;:ı.Karadeniz donanmasıyla başlayacaklardır. Bu durumdan Rusların da haberdar olduğu gö
rülmektedir. Ni·tekim Enver Paşa' nın kendi kurmay başkanı,
Bronzart Paşa'ya Türk kurmaylarından gizli olarak hazırlattığı
plan ve bu planı bir gün sonra Berlin'e göndermesi durumu
açıklığa çıkarmaktadır (209).
(207) Sabis, a.g.e., ss. 67-68. (208) Sabis, a.g.e., ss. 67-68. (209) Bayur, a.g.e., C. 3, s. 214.
69
3.3. Mali Problemler ve Almanya'dan Borç
Alma Meselesi
Mali ve ekonomik durumu pek iptidai olan ülkenin en
büyük kısmı, demiryolu ve yoldan mahrum bulunan ancak bir,
iki güvenilir limanı olan ve hemen bütün kara ve deniz taşıt
işleri 'yabancılarla görülen Osmanl~ devletinin savaş çıkınca
ekonomik bakımdan sarsılması tabii idi. Eylül sonlarında Os
manlı devletinin mali problemleri daha da arttı. Parasızlık
· derdini çözmek için 27 Eylül 1914'de Sadrazam'ın evinde bir
toplantı yapıldı. Almanlardan para istenilmesi bu toplantıda
görüşüldü. Maliye Nazırı Cavit Bey bu görüşmeyi şöyle anla
tır: "Alınanlardan para istenilmesi görüşüldü. Biz harbe işti
rak etmeksizin Almanların bize katiyyen para vermeyeceklerine
eminim. Aksi emniyette bulunan Enver!in ısrarı üzerine
Wangenheim'e müracaatta ve Muhtar Paşa'ya (Berlin elçisi) da
yazmaya karar verildi~" (210)
30 Eylül'de M.Muhtar Paşa, Osmanlı devletinin Alman
bankalarından altın olarak 5 milyon Türk Lirası ödünç almak
arzusunda bulunduğunu, .Alman hükümetine bildirdi. Almanya
böyle bir borca karşılık Osmanlı devletinin aktif müdahalesi
ni öngörmekteydi. 11 Ekim 1914'de Alman elçiliğinde verilen
yemekte elçi Wangenheim Osmanlı devletinin Almanya'dan borç
alma isteğinin kabul edi~diğini artak savaşa girilmemesi için
hiçbir engelin kalmadığını bildifdi. İlginç olan elçinin bütün
kabine erkanını değil de Al~anların yanında savaşa girmeye
taraftar olan Sadrazam, Tal&t ve Halil Beyler ile Enver ve
Cemal Paşa'yı davet etmiş olmasıydı (211).
12 Ekim'de M.Muhtar Paşa gönderdiği telgrafta: Almanla
rın savaşa girmemiz karşılığında borç vereceklerini bildiri~
yordu ve Almanya hükümeti, "1915'den itibaren her sene
(210) Cavit Bey, 'l!anin 12, 2. Teşrin (Ekim) 1944. (211) Sabis, a.g.e., s. 68.
70
31 Kanuni evvelde (Aralık) tesviye edilmek üzere yüzde altı
faizli 5 milyon lira avansın··250 bin lirası anlaşmanın imza
sından on gün sonra, 750 bin lirası Rusya veya İngiltere ile
savaşa girdiğimizden 10 gün sonra, kalanı da savaş ilanından
30 gün geçtikten sonra ayda 400 bin lira olarak ödenecekti."
(212) Bu borcun karşılığında 11 Ekim 1914'de Enver ve Talat
Paşalar, Osmanlı devletini Almanya safında savaşa sokmaya
,karar verdiler (213). Aslında Enver Paşa çok daha önceden
savaşa girme taraftarı idi. "Enver Paşa bu savaşta Almanya'nın
galip geleceğine inanıyor idi. Almanya muzaffer olduktan son
ra savaşa girmenin bir faydası olamazdı. Zaferin semerelerin
den faydalanmak için zaferin kazanılmasına yardım etmeli ve
bu uğurda fedakarlık yapmalı idi. Yani savaşa mümkün mertebe
erken girmeli idi." (214) Enver Paşa bu düşüncede olmasına
rağmen, çevresini ve Osmanlı kabinesini henüz tam ikna edeme
mişti •· Savaş aleyhtarıarının sayısı az değildi, ama devrin
yönlendirici gücü sayılan Sadrazam, Talat ve Halil Beyler,
Cemal Paşa'da buna razı olunca Enver Paşa'ya savaşa girmek
için karar verdirtici ortam oluşmuştu.
3.4. Savaşa Girme Konusunda Bir Toplantı ve
Alınan Karar
Alman elçisinin, Almanların yanında savaşa girmeye ta
raftar olan vekillere verdiği yemeğin ertesi· günü bir kabine
toplantısı yapılır. Bu toplantıda savaşa girme meselesi tar
tışılır. Kabine üyelerinin bir k~smı hemen savaşa girme ta
raftarıdır. Diğer bir kismı ise ilkbalıara kadar beklemeyi
uygun görmektedir. Sadrazam'ın ise tereddüt içinde olduğu gö
rülür. Bundan sonra yapılan diğer bir toplantıda da Meclis-i
Umumi reisi Halil Beyle Genelkurmay 2. Başkanı Hafız Hakkı
Beyin, General Bronzart'la beraber Berlin'e gönderilerek Türk
ordularının savaş bakımından içinde bulundukları güçlüklerin
(212) Cavit Bey, Tanin 12, 2. Teşrin (Ekim) 1944. (213) Elden, Paristen ....... , s. 21. (214) Enver Bolayır, a.g.e., s. 21.
71
ve noksanların Alman Genel Karargahına izah edilmesi ve bu
heyetin Sofya'dan geçerken de Bulgarlarla görüşmesi, ayrıca
Donanmanın, Başkomutanlığın sorumluluğunda ve savaşa meydan
vermeyecek şekilde Karadeniz'de tatbikat yapınasi kararı
alınmıştır (215).
3.5. Yoğunlaşan Alman Baskıları ve Enver Paşa
Osmanlı devletinin bir türlü savaşa karar verernediğini
gören Almanlar, tekrar yoğun haskılara başlarlar. 20 Ekim 1914
günü Liman Paşa, istihbarat şube müdürü Kazım Karabekir'e
Türk hükümetinin avutma siyaseti takip ettiğini ama kendisinin,
Goben ve Breslav'ı kullanılmayacak hale getirdikten sonra
Alman subay ve erleri ala~ak Almanya'ya döneceğini, Avusturya
Macaristan'ın yenilgiye uğramalarından sonra, Rusların İstan
bul'u işgal etmelerine de artık engel kalmayacağını tehditkar
bir ifadeyle belirtir.
Diğer taraftan Liman Paşa'nın yaveri de Enver Paşa'ya
etki yapmaktadır. Yavere göre; Enver Bey savaştan kaçarsa
Almanlar için de Türkler için de iyi olmayacaktır. öte yandan
Liman Paşa'da 20 Ekim'de Enver Paşa ile görüşür. Bu görüşmeden
sonra ilkbalıara kadar savaşa·girmeme kararında olan Enver
Paşa'nın Bronzart ve Hakkı Paşa ile yeniden görüştüğü, ancak
savaşa girip girmeme kararında tekrar tereddüt ve kararsız
kaldığı bilinmektedir (216)
Bunun üzerine 21 Ekim 1914'de Harekat Şube Müdürü A.İ.
Sabis, istihbarat Şube Müdürü Kazım Karabekir ve Genelkurmay
2. Başkanı Hafız Hakkı Beyler bu şartlar altında savaşa gir
menin zararları hakkında bir rapor yazarak, başkumandan veki
line verirler. Bu raporun okunup okunmadığı belli değildir.
Ancak bu raporlardan daha evvel Enver Paşa, hükümet tarafından
(215) K.Karabekir, ~.g.e., C: 2, s.356, Sabis, a.g.e., C: 2, s. 69. (216) Sabis, a.g.e., s. 69.
72
resmen savaşa girmemiz kararlaştırılmadan önce, Liman ve
Bronzat Paşa'larla başbaşa vererek hükümetten ve Türk Genel
kurmayından gizli olarak savaşı emrivaki yapacak bir hareketi
ve savaş ilanından sonra Cihad ilanı gibi muazzam bir dini
davayı tesbit eden bir vesika imzalamıştır. Enver Paşa'nın
imzaladığı bu belgenin nedeni, Merkez Karargah Kurmay Başkanı
Bronzat PaŞa'nın yaptığı yazılı bir teklife dayalıdır. Şüphe
siz Bronzart Paşa'da teklif ettiği konulara ait talimatı Alman
hükümetinden almış olmalıdır. 21 Ekim 1914'de Enver Paşa'nın
Bronzart Paşa i·le hazırladıkları rapor Almanca olarak, Bron
zart'ın imzası ile ve Alman şifresiyle Alman Genel Karargahına
gönderilmiştir (217).
3.6. Bronzart'ın Planı
Enver Paşa'nın Kurmay Başkanı Bronzart Paşa'ya gizli
olarak hazırlattığı plan, "20 Ekim 1914'de vaziyetin muhake
mesi: Nazır Paşa'nın, Karadeniz'de iki taraf filolarının bir
savaşa sebebiyet vermeleri halinde ne yapılmalıdır? sualine
cevap: Böyle bir halde Osmanlı ordusu savaş hareketlerine baş
lamalıdır'' diye başlar. Daha sonra İngiltere ve Rusya ile
Balkanların dururnlarını inceledikten sonra da Bronzart Paşa,
"Balkanlarda vaziyet vuzuh kazanıncaya kadar, Trakya'da,
İstanbul civarında ve Marmara havzasında büyük kuvvetlerin
hazır tutulması lazımdır 11 diye devam eder ve Bronzart Paşa
raporunda şu teklifleri ileri sürer:
11 1. Türk filosu savaş ilan edilmeden, Karadeniz'deki Rus
filosuna baskın yaparak orada deniz üstünlüğünü kazanmalıdır.
Hareket zamanı, Amiral Souchon'un reyine bağlıdır.
2. Rusların savaş ilan etmesi üzerine, padişah tarafından
Osmanlı devletinin ve Almanya ile Avusturya-Macaristan'ın
müşterek düşmanıarına karşı cihad ilan edilmelidir.
(217) K.Karabekir, a.g.e., s. 352, Sabis, a.g.e., s. 77.
73
3. Kafkas hududundaki Türk kuvvetleri o taraftaki Rus kuv
vetlerini işgal etmelidir.
4. 8. Kolordu gerekirse 12. Kolordu ile takviye edilerek
Mısır üzerine hareket eylemelidir; bu hareketin altı haftadan
evvel icrası mümkün değildir.
5. Eğer Bulgaristan Türkiye ile işbirliği yaparsa, Osmanlı
ordusu, kevvetlerinin bir kısmıyla ya Sırbistan aleyhine yürür
veya böyle bir hareketi Romanya veya Yunanistan'a karşı setre
der.
6. Eğer Romanya'da b~zimle beraber olursa, Osmanlı ordusu,
kuvvetlerinin çokluğu ile Romanya ordusuyla beraber Rusya aley
hine yürür.
7. önce üç-dört kolordu ile Odesa taraflarına bir ihraç
hareketi hazırlanır; fakat bunun yapılması, deniz üstünlüğü
nün temin olunmasına ve Bulgaristan'la Romanya'nın dostane
bitaraflığına bağlıdır. Bundan başka, Alman-Avusturya taarruz
hareketlerinin Rusya içinde ilerlemesi de icab eder.
Bu zamana kadar Trakya'da ve Harmara Havzasındaki Türk
kuvvetleri yerlerinde kalırlar. Balkan devletleri, bize hasım
olurlarsa Türk ordusu Bulgaristan'a karşı hareket eder. Bu
hareketlerin iyi hazırlanmaları ve herşeyden evvel savaş cep
hanesinin ikmal edilmesi lazımdır." (218)
Bu rapo~un başında yazılı' olan Nazır Paşa'nın 11 Karade
niz'de iki taraf filolarının bir savaşa sebebiyet vermeleri
halinde ne yapılmalıdır" sorusu durumu açıkça ortaya koymak
tadır. Demek ki s-avaşa. $ebep olmak düşüncesi olmasa idi, böyle
bir soru sorulamazdı.
·Enver Paşa bu raporu, Türk komutan ve kurmaylarından
hiçbirine haber vermeden kabul edecektir. Bunlar General
(218) Sabis, a.g.e., s. 78-79, K. Karabekir, a.g.e., s. 374, Fevzi çakmak,
Biiyük Har pt e Şark Cephes i Hareketl.er.i, Genelkurmay Yayınları, Ankara, . 1936, s. 6.
74
Bronzart Von Sellendorff'un imzasıyla ve Alman şifresiyle
21 Ekim'de Alman karargahına gönderilecek ve bir gün sonra da
orada kabul edilecektir.
Bu rapordan anlaşıldığına göre, savaşa Karadeniz'de
meydana gelecek bir olay ile girmek meselesi, önce Enver Paşa
ile Alman sefiri ve Amiral Souchon arasında görüşülmüş, bundan
sonra Alman karargahı umumisi'nin baskısı ile bu karar Enver
Paşa, Liman ve Bronzart Paşa'lar tarafından 20.10.1914'de ve~
rilmişti. Bu karar daha ~onra Talat Beye bildirilmiş. Cemal
Paşa bu karara Bahriye Nazırı olarak iştirak ettirilmiş ve
nihayet Halil Bey ikna olunarak haberdar edilmiştir. Hafız
Hakkı Paşa bir pot kırmasın diye Bronzartfa Berlin'e gönderil
miş Sadrazam'ı oyalamak için Halil Beyin de bunlarla beraber
veya arkaları sıra gitmesi tertib ve tanzim olunmuştur. Alman
umumi karargahı, Osmanlı devletini bir an evvel savaşa sokmak
için Alman sefiri, Liman ve Bronzart Paşa'ları sıkıştırarak,
bunların 20.10.1914 tarihinden itibaren Başkumandan vekilini
ikna etmelerini istemiştir. Başkumandanın Kurmay Başkanı olan
Bronzart Paşa'nın kendi raporunda, Türk ordularının eksikle
rini tamamlaması gerektiğini ileri sürerken, "filo savaş ilan
etmeden Karadeniz'deki Rus filosuna baskın yaparak deniz üs~
tünlüğünü kazanmalıdır~ Hareket zamanı, Amiral Souchon'un
reyine bağlıdır" diye mütalaasını yazması anlaşılır gibi değil
dir. Ayrıca ordunun eksiklerinin tamamlanıp tamamlanmadığını,
Almanya ile ~-karayolunun açılıp açılmadığını, Amiral Souchon
deil, Başkumandan ve onun Kurmaybaşkanı Bronzart Paşa bilecek
tir. Şu halde Karadeniz'de baskın hareketinin zamanını kendi
lerinin tesbit etmeleri lazım gelirdi. Bu iş Amiral Souchon'a
bırakılamazdı. Bu raporun en kötü ve şüpheli noktası bu şekli
ile nasıl kabul olunduğudur. Baskın zamanı kestirildikten son
ra, uygun fırsatı kollamak Arniralin vazifesi idi. Bu rapordan
sonra Bronzart Paşa ile Hafız Hakkı Paşa'nın Berlin'e gönde
rilmelerine sebep belki de hükümet tarafından 10 gün evvel
verilmiş olan bu kararı yerine getirmek isteğiydi (219).
(219) Sabis, a.g.e., s. 78-83. '_., . • •. 'l
:_~.
75
4. osmanlı Devleti'nin Savaşa Girişi
Bronzart Paşa'nın 21 Ekim'de Alman Genel Karargahına
gönderdiği sekiz maddelik rapordan bir gün sonra 22 Ekim'de
Enver Paşa Amiral Souchon'a şu sözlü emri verir:
"Filomuz, Karadeniz'de üstünlüğü elde etmelidir. Rus
filosunu arayınız ve savaş ilan etmeden bulduğunuz yerde ona
hücum ediniz" (220).
Almanların yayınladıkları vesikalara göre Enver Paşa
bu emri Talat ve Halil Beylerle görüşmeden evvel vermiştir.
Bu emri verdikten sonra Enver Paşa, Talat Paşa ile be
raber akşam üzeri Mebusan Reisi Halil Beyin evine gider. Ara
larınd~ savaşa girip, girmeme konusunda tartışmalar olur.
Talat Bey bu toplantıda; Alman ve Avusturya elçileri
nin savaşa girme konusunda Osmanlı devletini yoğun baskı al
tına aldıklarını öte yandan, itilaf devletlerinin Osmanlı dev
tinin bağımsızlığını garanti etmemelerine rağmen Alman subay
larının Osmanlı ülkesinden çıkarılması Konusunda baskı yaptık
larını bu durumda hem müttefiklerin güveninin kaybolduğu hem
de diğer devletlerin düşmanlığının günden güne arttığını, bu
nedenle kesin karara varma zamanının geldiği görüşünü savunur.
Halil Bey ise; Alman ve Avusturya elçilerini eleştirerek Os
manlı devletinin kendilerine yapabileceği en büyük yardımı
Boğazları kaparnakla yaptığını, ,şu sıralar savaşa girilirse,
Bulgarların da saldırıya geçeceklerini ve Osmanlı devletinin
iki ateş arasında kalabileceğini ileri sürer.
Bu görüşmelerden sonra Talat Beyin önerisiyle Halil ve
Hafız Hakkı Beyi Berlin ve Viyana'ya gönderme ve Halil Beyin
söylediklerini onlara da aktarması kararı alınır. Sadrazarnın
da onayı alınarak bayramın ilR günü Halil Beyin Berlin'e
gitmesi kararlaştırılır (221).
(220) Sabis, a.g.e., s. 93. (221) Cumhuriyet, 15 ve 16 Kasım 1946, "Halil Menteşe'nin Anıları" 28 ve 29.
76
Halil Beyle yapılan bu görüşme ve Enver Paşa'nın 22
Ekim'de Amiral Souchon'a verdiği Rus donanmasına saldırma emri
arasındaki tezat bir samimiyetsizlik örneği idi.
Enver'in Ruslara saldırma emrini öğrenen Alman Büyükel
çisi 23 Ekim'de deniz ateşesi Humann'ı Osmanlı Genel Kararga
hına gönderir ve o da yazılı olarak ve kendi imzası ile Enver
Paşa'nın yaverine şu notu yazdırır:
"Enver Paşa'nın yaverine;
Alman elçisi, eğer Rusya ile bir hadise çıkarmaktan iba
ret olan Enver Paşa'nın planını gerçekleştirmek lazım geliyor
sa Enver Paşa'nın yazılı bir tebliğinin filo kumandanı Amiral
Souchon'un elinde bulunması fikrindedir. Aksi takdirde, Enver
Paşa için herhangi bir askeri muvaffakiyetsizlik ve siyasi
talihsizlik halinde Alman siyasetinin vahim bir derecede iti
bardan düşürmesi ve bu yüzden son derece me'şum neticeler doğ-\)
ması kaçınılmaz olur (222).
Bu ifadelerden anlaşıldığına göre; Elçi Wangenheim,
eğer Enver Paşa ağır yenilgiye uğrar veya ölürse ya da Osmanlı
siyasası herhangi bir biçimde değişirse :işbaşındakiler,
"bizim niyetimiz yoktu, Almanlar bizi savaşa sürükledi" dememe
leri için Almanların elinde Osmanlı Başkomutan Vekilinin ya
zılı bir emri olmalıdır-demekteydi.
24 Ekim'de Rusların Vistül muharebesini zananıp karşı
taarruza geçmeleri ve Almanlar ile Avusturyalıların geri Çe
kilmeye başlamaları üzerine, Enver Paşa Amiral Souchon'a şu
yazılı emri verir:
"Bütün filo Karadeniz'de manevra yapmalıdır. Vaziyet
müsait bulduğunuz anda Rus filosuna hücum ediniz, muhasemata
başlamazdan önce bu sabah size verdiğim gizli emri açınız.
(222) Sabis, a.g.e., C: II, s. 84.
77
Sırbistan'a mühimmat naklinin önüne geçmek için yukarıda kabul
edilmiş olduğu üzere hareket ed_iniz." (223)
Filonun eksiklerini tamamlamakla görevlendirilen Cemal
Paşa'nın bu emirden haberdar olmaması düşünülemez. Bu emirler
le Almanlar hem Türkiye'yi savaşa sokmak için fırsat elde et
mişler hem de savaşa girme sorumluluğundan kendilerini kurtar
mışlardır.
Türk filosunun Amiral Souchon koroutasında savaş için
Karadeniz'e çıkması kesin olarak bu emirle sağlanmış oluyordu.
Bu karara göre Alman Deniz Ateşesi Humann, Yavuz (Goben) zırh
lısının Alman olan süvarisine ertesi gün şu yazıyı göndermiştir.
"26.10.1914
Goben Süvarisine
Gemide ihtimal birgün büyük bir tarihi ehemmiyet kaza
nacak iki vesika elinizdedir. Biri Enver Paşa'nın gizli emri,
diğeri Amiral Souchon~a verdiği talimat ...
Belki, Goben büyük kudretine rağmen mahvolabilir; bunun
için bu vesikaları karada bırakmak münasiptir. Sefirin aşağı
daki talimatını Amiral Souchon'a bildirmenizi rica ederim.
1. Hemen denize açılın,
2. Maksatsız, hedefsiz değil, fakat bütün vasıta ve kudre
tinizle çarpışınız.
3. Mümkün ise hareketlerin neticelerinden mühimmat ve in
san kayıplarından Berlin'e çabuk haber veriniz." (224)
Enver Paşa ile Bronzart Paşa'nın birlikte 21 Ekim'de
Almanya'ya gönderdiği savaş planında savaşın ilanından önce
Rus donanmasına karşı, baskınla üstünlük kazanmak söz konusu
idi~ 25 Ekim'de Enver'in Souchon'a verdiği saidırma emrinde
(223) Mustafa Baloğlu, "I.Dünya Savaşına Girişimizle ilgili Tartışmalar ve Yeni Belgeler," Tarih ve Toplum, Haziran 1993, Sayı 114, s. 341. Sabis, a.g.e., C: II, ss. 84-85, Jackh, a.g.e., ss. 150-151.
(224) Sabis, a.g.e., C: II, s. 86.
78
ise "vaziyeti müsait bulduğunuz anda Rus filosuna hücum ediniz"
denilmekle, üstünlük kazanma yönü bırakılmış olup sadece "mü
sait vaziyet"te saidırma emri veriliyordu.
4.1. Karadeniz Çarpışması
Osmanlı savaş filosunun Karadeniz'e hareketinden birgün
önce 26.10.1914'de gazetelerle, Ana.dolu Kavağı'ndaki Kırmızı
Fener'in bu akşamdan itibaren yakılmayacağı ilan olundu. Daha
evvel Karadeniz·• e çıkıldığı zamanlar böyle bir tedbir alın
mamıştı.
25.10.1914'de Bronzart Paşa ile Hafız Hakkı Bey trenle
Almanya'ya hareket etmişlerdi. Hafız Hakkı gizli tertiplerden
habersiz Alman Genel Karargahına Osmanlı ordusunun ilkbahara
kadar s.avaşa girişinin geciktirilmesi lüzumunu anlatmaya gidi
yordu. Fakat Halil Beyin hareketi beşgün sonraya:bırakılmıştı.
Bunların hepsinin neden beraber hareket etmedikleri dikkate
değer. Halil Beyin hatıralarında bu konu izah edilmemiştir.
Enver ve Cemal Paşa'ların emirleri elde olarak donanma
27 Ekim akşamı Karadeniz'e açıldı. Dışarı çıkınca karanlıkta
Amiral gemisi olan Yavuz'dan öbür gemilere "savaşa hazır olu
nuz'' işareti verildi. Aynı zamanda Türk gemilerine Cemal Paşa'
nın yukarıda görülen Amiral Souchon'a ait emri ile Arniralin
her gemiye verdiği görevleri bil~iren zarflar gönderildi. Bun
lara göre Yavuz Sivastopol'a, Midilli Kerç'e, Hamidiye Yalta
ve Kefe'ye, Berk Novorossiski'ye, Gayret ve Numune Odesa'ya
saldırmakla görevlendirilmişlerdi. Donanma Karadeniz'e açıl
madan önce Samsun adında ufak bir torpil gemisi Sivastopol
limanının ağzına torpil dökmek üzere yola çıkarılmıştı. öbür
gemiler gidecekleri limanlara doğru yol alırken Yavuz önce
iki savaş gemisiyle Amasra'ya gidip orada demirlemiş ve Sivas
topal ağzının torpillendiği haberini alınca 28 Ekim akşamı
Amasra'dan kalkıp 29 Ekim sabahı karanlığında Sivastopol'a
varmıştı. Tabyalarla ateş düellosu yapan Yavuz yakınlarda
79
bulunan ve torpil taşıyan pirot Rus nakliye gemisini batır
mıştı (225).
Amiral Souchon 29 Ekim sabahı Osmanlı genel karargahına
çektiği telgrafta şöyle diyordu:
"Rus donanınası 27 ve 28 Ekim'de Türk donanmasının bütün
hareketlerini izleyerek yaptığı eğitim ve tatbikatları sürekli
taciz etmiş ve. bugün düşmanca hareketlere başlamıştır. Bir Rus
torpil gemisi, 3 torpido bot ve bir kömür gemisinin düşmanca
düşüncelerle Karadeniz Boğaz ı ';na ilerlemesi üzerine Goben ta
rafından torpil gemisi batırılmış bir torpido ağır şekilde
tahrip edilmiş ve kömür gemisi de ele geçirilmiş, 3 subay, 72
er esir alınmiş, Sivastopol bombalanmış, Breslav da Novoro
sisky '.i tahrip etmiştir. 11 (226)
Bunun üzerine Osmanlı devleti de vilayet ve mutasarrıf
lıklara çektiği telgrafta, "bugün Karadeniz'de Sefain-i Osma
niye'ye karşı Rusya sefaini tarafından ateş açıldı. Bilmukabe
le bir Rus kruvazörü ile terpidesunun hatırıldığı telsiz
telgrafla haber alınmıştır. Bilahare alınacak malumata göre
talimat verilecektir ... 11 ( 221) diyordu.
Amiral Souchon'un çektiği telgrafta görüldüğü gibi
Ruslar fiilen Osmanlı donanmasına saldırmışlardır. Osmanlı
devletinin yayınladığı resmi bildiride de Rusların taarruz
etti~i belirtiliyordu. Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili
Enver Paşa'da 1915 yılında Meclis-i Mebusanda yaptığı bir
konuşmada 11 ••• mümkün mertebe savaştan tevakkiye çalışıldı;
fakat Karadeniz'de Rusların suikasti neticesi patlayan toplar
(225) Ş.Doruker, "Halil Menteşe Hatıratı Münasebetiyle", Cumhuriyet, Mart 1964, Sabis, a.g.e., s~ 100-103.
(226) B.A. DH-$.F.R., Dosya No: 46, Belge No: 105 ve DH-ŞFR., 46/108, Karabekir, a.g.e., C: LI, s. 364, Sabis, C: II, s. 103-104. Kraus TH-Dönetz Karl, Şanlı Yav~z ve Midilli, Çeviren: M.Çağrı, G.Yalvaç, Demir Yayınları, istanbul, 1974, ss. 112-124, Tanin, 31 Teşrin-i evvel 1330.
(227) B.A. DH-Ş.F.R. Dosya No: 46, Belge No: 105.
80
bizi de bu harbe soktu" (228) derken, Rusların Osmanlı donan
masına saldırdığını söylüyordu.
Padişah da Meclis-i Mebusan'ın açılış konuşmasında
"müsellah bitaraflık ilan edilmişken Donanınayı Hürnayunumuz
Karadeniz'de Rus donanmasının tecavüzatına düçar olmuş, Düvel-i
Mezküreye karşı hal-i harp·ilan ile hudutlardaki ileri hareket
ernrini verdim" diyordu (229).
Son yıllarda Amerikalı Prof. Ulrich Trurnpnez Alman
Dışişleri arşivlerindeki çalışmalarına dayanarak Karadeniz
çarpışrnası için şunlaiı yazar: " ... Harbe giriş .şartı olarak
Enver, Cemal, Talat ve Halil Beyler, Alman elçisi Wangenheirn
2 milyon Türk Lirasını ve aynı değerde külçe altını emrinde
bulundurduğunu ispat eder et~ez Souchon'un Rus filosuna taar
ruz emri alacağını açıkladılar .... Çok evvelden hazırlanmış
olduğu gibi açış darbesi Rus filosuna indirilecek bir baskın
taarruzu ile başlayacaktı. 29 Ekim'de Rus limanları taarruz
edildi." (230)
Karadeniz olayından birkaç gün sonra Yeşilköy civarın
da yapılan bir tatbikat sonunda Rus abidesi karşısında bir
konuşma yapan Cemal Paşa, Karadeniz olayının Amiral Souchon'un
kendiliğinden yaptığı bir hareket olmadığını, Türklerin milli
istiklal ve haklarını silahlarıyla sağlamak veya şerefle öl
mek için savaşa girdiklerini söyleyecektir (231).
öte yandan yakalanan Rus'gemicilerinin sorgulanmaları
sonucunda şu sonuçlar ortaya çıkmıştır. Alman Amirali Souchon'
un dediği gibi Rus gemileri ile Osmanlı donanınası Boğaz dolay
larında değil Sivastopol yakınlarında karşılaşmışlardır (232).
osmanlı devleti yalnız torpil ve fındık yüklü iki taşıt gemi
sini batırarak ve kömür taşıyan bir gemiyi ele geçirerek
(228) M.M.Z.C., 22 Eylill 1331 (1915), C: 1, i, 35, s. 490. (229) M.M.Z.C., 1330, D. III. S. i 1. içt. s. 1. (230) Cwnhuriyet Gazetesi, 28 Mart 1963. (231) Elden, a.g.e., s. 20, Karabekir, a.g.e., s. 383, Sabis, a.g.e., s.97-98. (232) K.Karabekir, a.g.e., C: II, ss. 365-366.
81
saldırgan duruma bürünmüştü ve kışın başında savaşa sürüklen
mişti. Konu ile ilgili olarak P:.i. Sabis, "şu tetkik ve müta
laaya göre, bizim filomuz 29.10.1914 sabahı Sivastopol ve
Novorosisky limanıarına ilerleyip bombardıman yapmasaydı belki
30 Ekim sabahı Rus gemileri Boğaz'ın önüne gelecekler, torpil
dökerken yakalanıp ateş başlayacaktı. Netice aynı ise de şekil
ve yol bize daha uygun olurdu. Amiral Souchon'un belirtildiği
gibi Rus filosu hiçbir yerde görülmemiştir. İlk olaydan birgün
sonra 30.10.1914'de Yavuz Odesa'yı topa tutmuştu" demektedir
(233).
4.2. Hatıralara Göre Karadeniz Olayı
Karadeniz'de meydana gelen olayın İstanbul'daki tepkile
ri ve hatıralara yansıyan yönü şöyle idi: Sultan Reşad'ın
başkatibi Ali Fuat Türkgeldi olaya ilişkin şunları yazar:
"Kurban bayramı gecesi başmayenci Tevfik Bey beni uyandırd.:ı...
Rus ve Osmanlı donanmaları arasında çarpışmanın meydana gel
diğini, durumu padişaha söylememiz gerektiğini ve bunun için
de gerçeği öğrenmek için harekete geçmemizi istedi. Enver ve
Cemal Paşa'lara müracaat etmek istedik. Ancak Enver Paşa'nın
yatmış olduğunu, Cemal Paşa'nın da yemekli bir davette olduğu
nu öğrendik. Sabahleyin bayram alayı için sarayda toplandığı
mızda vekillerin bile olaydan haberleri yoktu. Enver ve Cemal
Paşa'larla Talat Bey gelince olayı öğrendik." (234)
Burada dikkat çeken nokta ~udur: Amiral Souchon'un ra
poru öğleden evvel tellemiş ve Osmanlı Genel Karargahı onu
akşama doğru almıştır. Resmen başkomutan olan padişah ise an
cak ertesi sabah bayram alayı sırasında haberdar olacaktır.
Aynı şekilde hükümet üyeleri de olaydan haberdar değildi.
Talat Paşa ise Karadeniz olayı ile ilgili olarak:
(233) Sabis, a.g.e., C: II, s. 106. (234) Türkgeldi, a.g.e., s. 129 vd.
82
"Bu hadiseden hiçbirimiz önceden malumattar değildik.
Fakat herkes gibi, ben de Enver Paşa'nın haberi olduğuna kani
idim. Bayram günü Meclis~i Mebusan Reisi Halil Beyin evinde
toplandık. Ben Enver Paşa'ya epeyce hücum ettimse de hiç ha
beri olmadığını yeminle temin etti" demekteydi (235).
Talat Beyin Karadeniz saldırısından önceden haberi ol
duğu Cavit'in 21 Nisan - 4 Mayıs 1915 günlü hatırasından anla
şılmaktadır. Orada Cavit Bey Bulgar elçisi Toşef'in kendisine
Karadeniz hadisesinden iki gün önce Talat Beye rastladığını
ve Talat Beyin elçi Toşef'e biz Almanlarla yürümeye kesin ka
rar verdik dediğini anlatmaktadır (236).
Cemal Paşa ise, "Karadeniz olayını İngiliz dostum Mösyö
Weir bana bildirdiğinde ona haberim olmadığını söylemiştim.
Halbuki Enver Paşa bana olayı 5-6 saat önce bildirmiş ve s·onuç
olarak harbe girdiğimize dair şüphe kalmamıştı. Bu konuda he~
nüz bilgim olmadığı cevabından başka birşey söyleyemiyord~J (237) demektedir.
Bayramın ikinci gunu (31 Ekim) de tebrike giden Ali
Fuat Beye "Almanlar bizi harbe sokmak istiyorlar. Bir harbe
girmeliydik amma, onların ihtiyar edecekleri zamanda değil,
bizim i.htiyar edeceğimiz zamanda" diyen Sadrazam Said Halim
Paşa, mütarekeden sonra isticvabında şöylediği şu sözler bo
caladığını ve acizliğini göstermektedir:
"Bu günkü teçrübeme binaen itikadım şudur ki makam-ı
sadaret -ki ben bunu pek acı surette tecrübe ettim- hiç bir
şey yapamaz, o Nazırıarın insafına kalmıştır. Çünkü Nazırlar
ne isterlerse yaparlar, bunlardan Sadrazam'ın katiyyen haberi
olmaz . " ( 2 3 8 )
(235) Talat Paşa, a.g.e., s. 29. (236) Cavit Bey, Tanin, 21 Nisan 1944. (237) Cemal Paşa, a.g.e., ss. 149-150. (238) Harp Kabinelerinin isticvabı, s. 251.
83
Karadeniz olayını sonradan öğrendiğini söyleyen Kazım
Karabekir, bu olayın Enver ve Cemal Paşa'larla Alman Islah
Heyeti Başkanı Liman Von Sanders'de büyük sevinç yarattığını
yazar (239). Enver Paşa'ya gelince: Her ne kadar,"Rus donan
masına tecavüz için emri ben vermedi~1
dediyse de, Türkçe ve
Almanca yazılmış ve altında imzası olan ve Amiral Souchon'a
yazdığı emir sözlerini yalanlamaktadır. Bu emri eserine aynen
alan Wallach ise, gizli emrin Cemal Paşa eliyle Amiral Souchon'a
verildiğini yazar ve şu hükme varır: "İttihat ve Terakki komi
tesinin rızası ve Türk Harbiye Nezaretinin kesin emri olmadan
bu donanma harekatı yapılamazdı. Enver'i vatan haini olarak
suçlamak büyük yanılgı olur." (240)
Osmanlı sarayında başınabeynci olan Lütfi bey ve Osmanlı
devletinin Berlin elçisi Mahmut Muhtar Paşa Amiral Souchon'a
ateş emrinin Enver Paşa tarafından verildiğini yazarlar (241).
5. Karadeniz Olayından Sonraki;Gelişmeler
Rus limanlarının topa tutulması üzerine İstanbul'da
bulunan İngiliz, Fransız ve Rus büyükelçileri toplanıp Osmanlı
hükümeti kara ve deniz kuvvetlerine mensup her rütbede ve her
silahtan bütün Almanları geri göndermeyi kabul etmezse pasa
portlarını isteyip İstanbul'dan ayrılacaklarını Sadrazam'a
bildirirler. 30 Ekim'de Rus Dışişleri Bakanı Sazanof'tan Rus ,.
elçisi Girse, Osmanlı ülkesini terk etmesini isteyen bir tel
gelir. Bu teli Sadrazam Said Halim Paşa'ya bildiren Girs'e
Sadrazam, Osmanlı devletinin savaş istemediğini, Amiral
Souchon'un "önce Rus donanmaları saldırdı" sözüne inanmadığını
Almanları yola getirebileceğini söyler (242).
(239) K.Karabekir, a.g.e., C: II, ss. 360-362. (240) Wallacll, a.g.e., s. 150. (241) Lütfi Bey, Osmanlı Saray.ının Son Giinleri, Hürriyet Yayınları, 1st.,
T.y. ss. 341-342., Mahmut Mıılıtar Paşa, a.g.e., s. 260. (242) Mutluçağ, a.g.e., s. 122.
84
Daha sonra ingiltere ve Fransa elçileri hükümetlerinin
talimatları do~rultusunda pasaportlarını isteyeceklerdir.
Fransız elçi, Cavit Beye, Osmanlı devletinin Alman Askeri
Heyetini geri göndermesi halinde savaşın önleneceğini ümid
ettiğini söyler (243).
5.1. Hükümet tlyeleri Arasında Yapılan Toplantı ve
Karadeniz Olayının Değerlendirilmesi
29 Ekim günü Sadrazam'ın yanında yapılan toplantıda
ertesi gün (30 Ekim) umumi merkezle beraber toplanılmasına
karar verilirse de Çürüksulu Mahmut Paşa'nın direnmesi üzerine
ondan önce bir Meclis-i Vükela toplantısı olur. Hükümetin ne
derece aldırışsız ve samirniyetsiz olduğunu ifade etmek için
Mahmut Paşa'nın isticvap sırasındaki sözlerine bakmak gere
kir: " ... Bendeniz meselenin gayet mühim olduğunu söyledim.
Bilcümle vükelaya haber verilip derhal Meclis-i Vükela akti
lüzumundan bahsettim. Çünkü Seyhülislam Efendinin, Süleyman
Elbüstani ve O~kan Efendilerin bu hususta malumatı yoktu ..•
hadiseyi sonradan Beyoğlu'nda duymuşlar ... Halbuki böyle bir
meselede derhal bir karar ittihaz etmek lazımdı ... Sadrazam
muayedeye gelmemişti. Meclis-i Vükela'nın her halde akdi lazım
geldiğini Talat Bey ile rüfekay-ı kirama söyledim ... Talat
Bey harfiyen şöyle dedi: "saat üç'te Sadrazam'ı tebrike gide
riz ve. o vakit bu i şten de konuşuruz." ''Görülüyor ki tebrik (.
resmi meseleye takdim olunuyordu." (244)
Görülüyor ki Osmanlı devletini idar~ edenler devlet
işlerinden sorumlu olan vükelayı toplayıp işi, her kanuni
devlette olduğu gibi onlarla görüşüp karara varacakları yerde
hiçbir bakımdan sorumlu olmayan it·tihat ve Terakki merkez-i
umumisi üyeleriyle vükelayı bir arada toplamayı savaşa karşı
olan nazırıarı sindirmeyi düşünüyorlardı.
(243) Cavit Bey, Tanin 19, ikinci 2'eşrin 1944. (244) Harp Kabinelerinin isticvabı, s. 188.
85
30 Ekim'de Sadrazam'ın yalısında toplanıldı. Maarif
Nazırı yoktu. Çürüksulu Mahmut Paşa, Cavit Bey, Süleyman Elbus
tani Bey ve Oskan Efendi savaşın kesin olarak karşısında olduk
larını buna katılmak istemediklerini söylerler. Bu olursa çe
kileceklerini anlatırlar.
Osmanlı devletinin karşı karşıya kaldığı bu olaydan
nasıl çıkılacağı konusunda sıra gelince Talat Bey bunun için
24 saat düşünmeyi ileri sürer. Amaç İttihat ve Terakki merkezi
umumisi üyelerinin de fikrini almaktır. Ancak Mahmut Paşa:
"Hadisenin üzerinden 24 saat geçti, bunun için 48 saat geçir
mek iyi olmaz, ne yapmak lazımsa derhal yapmalı" deyince gö
rüşmelere devam edilir. Verilen karar: Ruslara bir nota yazı
lıp donanma taarruzunun hükümetin buyruğu ile yapılmadığını,
onun geriye çağrılmış olduğunu, Rusların da donan mallarını
bizim tarafa göndermemeleri gerektiğini, bildirmektir.
Cavit Bey bunun yetmeyeceği._ve barış isteniliyorsa
Goben ve Breslav'dakiler de dahil bütün Alman subay v.s. hemen
geri göndermek şarttır der. Mahmut Paşa'da kendisini destekler.
Ancak Enver ve Cemal Beyler buna muhalefet edeceklerdir (245) .
Toplantı bir nota yazmak kararı ile dağılır. Alman su
baylarını geri göndermek iş~ olduğu gibi kalır. 30 Ekim gecesi
de Nazırlarla beraber İttihat ve Terakki merkez+i umumi üye
leri toplanır. Sadrazam, gemilerin Karadeniz'e çıkmasına karşı
iken Amiral Souchon'un askeri namus sözü verdiğini Alman elçi
sinin de Karadeniz'de bizi savaş~ sürükleyecek harekette bu
lunulmayacağına dair güvence vermesi üzerine talim için Kara
deniz'e çıkmasına izin verdiğini, memleketin menfaatini barış
ta gördüğünü, savaşa girilirne g.örevini bırakacağını Kafkas
ya'yı idare edecek kabiliyette olmadıklarını ve Mısır'ın Osman
lı hakimiyesini istemediklerini söyler. Toplantıda hiç kimse
savaşa hemen girme taraftarı değildi. Cavit Bey'de Türk-Alman
ittifakının Osmanlı devletini savaşa mecbur ettiğini Alman
imparatorunun "Bulgarlarla ittifak yaptık" diyerek bizi
(245) Harp Kabinelerinin isticvabı, s. 69 v.d., s. 189 v.d.
86
aldattığını söyler. Daha.sonra alınacak kararlar üzerinde duru
lur. Cavit Bey, savaşın önünün ~ncak Alman heyetlerinin geri
gönderilmesiyle alınabileceğini ve Amiral Souchon'un azı edilip
bunun Rusya'ya bildirilmesini istedi. Halil Bey ise bu tekli
fin Alınanları gücendireceğini, şimdilik Rus elçisine yalnJ.z
donanmanın artık Karadeniz'e çıkmayacağını -Rus donanması-da
dolaşmamak şartı ile- söylemekte ve mesuliyeti Rus donanmasına
atmakla yetinilmesinl söyledi. Garip olan Enver Paşa 'nın tutu-·
mu idi. Enver Paşa Kafkasya'ya;bahardan evvel askeri harekat
yapmanın mümkün olamayacağını, Suriye'deki ordunun altı hafta-
dan evvel hareket edemiyeceğini belirtir. Sanki bahardan önce
savaşa girmek istemeyen bir tavır sergilanekteydi •
. Toplantıda Rus Büyükelçiliğine yazılacak notanın Halil
ve Cavit Bey'lerce hazırlanmasına karar verildi. Toplantıdan
sonra Cavit Bey Fransız elçisi Bompar ile görüştü. Ona, Donan
manın Karadeniz'e çıkmaması sağlanırsa ve Osmanlı devleti Alman
Islah Heyeti'ni geri göndermeyi kabul ederse savaşın önünün
alınıp alınamayacağını sordu. Aldığı cevap ise, ancak Almanla
rın geri gönderilmesi şartıyla Rusların tatmin edilebileceği
idi. Cavit Bey daha sonra Rus müsteşarı Gülkeviç'i gördü.
Bombar'a yaptığı önerileri ona da yaptı. Fakat bir sonuç ala
madı (246).
5.2. Savaş Kararının'Alınışı
31 Ekim'de Osmanlı notası Petrograd, Londra, Paris ve
Romen büyükelçiliklerine tellenir. Ama asıl muhatap Rus hükü
metidir. öbür büyük ve orta elçiliklerine de bilgi edinmeleri
için gönderilir. Protesto müsveddelerini Bahriye Nazırı Cemal
Paşa yazmış Sadrazam Said Halim Paşa imzalamıştı. Nota da,
Karadeniz'de meydana gelen olaya "Rus donanmasının sebeb ol
duğu" üzülerek bildirilmiştir. 31 Ekim 1914 tarihiyle Rusya'ya
(246) Harp Kabinelerinin isticvabı, aynı yer.
87
gönderilen notada ayrıca "Rus donanınası tarafından meydana ge
tirilen düşmanca hareketin iki ülke arasındaki dostane iliş
kileri ihlal etmesinin çok üzücü olduğu Babıalinin meseleye
uygun bir şekilde çözüm yolu bulmak ve benzeri durumların tek
rarlanmasını engellemekten çekinmeyeceği ve bunun için, bundan
sonra donanmamızın Karadeniz'e çıkmamasına karar verildiğinden
Rus donanmasının da bizim sulara gelmemesi ... " de eklendi. Rus
ya ise verdiği cevabi notada, derhal bütün Alman Karadeniz
kuvvetlerinin memleketlerine geri gönderilmesini şart koşuyor
du ( 24 7) .
Ancak fiilen çarpıŞılırken önemli bir savaş unsuru olan
Almanlardan Osmanlı devleti tabii vazgeçemezdi. Zeten Rusya'nın
bu notası İstanbul'a varmadan önce Rus Büyükelçisi Giers ve
·elçilik görevlileri 31 Ekim'de İstanbul'dan ayrılarak memle
ketlerine dönmüşlerdi (248).
1 Kasım'da da İngiliz ve Fransız Büyükelçileri İstanbul'u
terk ettiler. İngiliz, Fransız ve Rus Büyükelçilerinin İstan
bul'dan ayrılmalarından sonra ilk meclis-i vükela 2 Kasım'da
toplandı. Karadeniz olayı ile istifa etmeyi düşünen ama, Talat,
Enver ve Cemal Paşa'ların ısrarı ile hükümetten çekilmeme kara
rı alan Sadrazam Said Halim Paşa toplantıda yaptığı konuşmada
son günlerde olup biteni resmi bir şekilde anlattıktan sonra
Osmanlı devletinin kendini Rusya, İngiltere ve Fransa hükümet
leriyle savaş durumunda saymak zorunda olduğunu ve bunu yazı
ile padişaha bildirilmesini iste~i (249). Bunun üzerine kabine
savaşın zorunlu olduğunu kabul ederek padişaha bildirdi. Padi
şahın onayı alınarak 11 Kasım 1914'de de savaş ilan iradesi
yayınlandı (250). Sadrazam Said Halim Paşa, Enver Paşa, Dahi
liye Nazırı.Talat Paşa, Adliye Nazırı İbr~him Bey, Bahriye
Nazırı Cemal Paşa, Maarif Nazırı Şükrü Bey, Şeyhülislam Hayri
(247) Harp Kabinelerinin isticvabı, s. 76. (248) B.A., DH-Ş.F.R. 46/114. (249) K~Karabekir, a.g.e., C: II, s. 372. (250) Belgelerle Tüı·k Tarihi, C: .III, 1968-69, s. 13-18, Takvim-i Vekayii
23 Zilhicce 1332 ve 30 Teşrin.ievvel 1330, No: 1990.
88
Bey'in aldıkları karar sonucu padişahın imzaladığı savaş ilan
iradesi, 11 Kasım 1914'de ilgili makamlara ve o günkü gazete
lere bildirilmiştir. Padişah bu irade de; Osmanlı donanmasının
29 Ekim 1914 günü Karadeniz'de manevra yaptığı sırada sonradan
anlaşıldığı üzere Boğaza torpil dökmek amacıyla hareket eden
Rus donanmasının bir kısmı tarafından manevralarının engellen
diğini saldırıda bulunulduğunu, Osmanlı donanmasının buna kar-, . şılık vermesine rağmen Rusya'ya müracaat edilerek olayın sebep
lerinin araştırılması teklifinde bulunulduğunu, ama Rusya'nın
bu teklife cevap vermediği gibi, elçisini geri çağırdığı kuv
vetleri de harekete geçirerek Erzurum sınırını aştığını bu
sırada İngiltere ve Fransa devletlerinin de elçilerini çektik
leri gibi Çanakkale Bağazı'nı ve İngiltere'nin ayrıca Akabe'yi
bombaladığı sonradan bu devletlerin de Osmanlı devletine savaş
ilan ettiğini bu durum da üç devlet ile savaş ilanına karar
verdiğini bildiriyordu (251).
Aynı tarihli "Orduma, Donanmama" başlıklı padişah bil
dirisinde de "asker evlatlarıma, dünyanın en cesur iki ordu
suyla silah arkadaşlığı ettiğimizi unutmayınız" deniliyordu.
Beyannarnede ortaya çıkan sorunlar arasına, Rusya, İngiltere
ve Fra~sa'nın "zalimane idare altında iniettikleri milyonlar~
ca ehli islamın din bakımından ve kalben bağlı bulundukları
Halifeliğe karşı her zaman kötü fikir beslemekten vazgeçmedik
leri eklenmiştir (252).
14 Kasım tarihli Fatih Ca~iinde ilan edilen cihat fetva
sında ise Osmanlı hükümdarının hem padişahlığına hem de hali
feliğine yönelik saldırılara son verileceği ve bütün müslü
manların halifeliğin etrafında birleşmeleri gerektiği bildiri
liyordu (253).
(251) Belgelerle Türk Tarihi, a.g.e. (252) islam Mecmuası, Sayı 15, 16, Teşrini Sani 1330, s. 445. (253) B.A. DH-Ş.F.R., 47/14, Ayrıca: Padişahın Hırka-i Saadetle Milleti
Savaşmaya Davet Eden Nutıığun Müsveddesi için Bkz. B.A., Ali Fuat Türkgeldi evrakı, 5/116.
89
2 Kasım'da Rusya, 5 Kasim'da İngiltere ve Fransa Osman
lı devletine savaş ilan edince Osmanlı devleti de 11 Kasım'da
bu üç devlete savaş ilan etti. Meclisierin kapalı olduğu dö
nemde alınan bu savaş kararını padişah 14 Aralık 1914'de
Meclis~i Mebusan-ın açılış konuşmasında Rusların Karadeniz'de
Osmanlı donanmasına saldırması sonucu verdiğini bildiriyor-
du ( 2 54) .
Meclis-iMebusan ve Meclis-i Ayan'da okunan padişahın
bu hattı hümayun~u için Süleyman Kani İrtem, o güne kadar
savaşa girişle ilgili söylenen yalanların bu hatt~ı hümayunda
yer aldığını söylemiştir (255).
Padişahın açış nutkuyla çalışma dönemine giren Meclis-i
Mebusan'da savaşa girişle ilgili olarak hiç bir tartışma ve
eleştiri gelmemiştir. 'Meclis "Ariza-i Cevabiye"de icra':yı
(yürütmeyi) kutladığı gibi, ordu ve donanınaya da teşekkür ve
kutlayışını bildirmiştir. Mebusan'ın bu tutumu savaş kararını
onayladığı şeklinde yorumlanacaktır. Savaş kararı bir gündem
maddesi olarak gerekli usullere göre "müzakere" edilmeyecek
ve onaylanmayacaktır. 1918 yılına kadar Mebusan Meclisinde
savaşa girişle ilgili tartışma yapılmayacaktır {256). Ancak
Ayan Meclisinde Ahmet Rıza Bey sınırlı ve sert muhalefete ör
nek teşkil edecektir. Sayaş dönemi muhalefetinin ilk çıkışını
24 Aralık 1914'de yapacaktır. Ona göre hükümetin siyaset yok
luğu vardır. 1915'de Ayan M~clisinde yaptığı konuşmada "Şunu
da ilave etmek isterim ki, harb-i hazır milletin reyi ile
arzusu ile ilan edilmedi. Hükümet harbi kendi rey-i hQdsera
nesi ile iştirak etti ... " (257} diyecektir.
Hatta Talat Bey'in "Heyet-i aliyelerince harbe ne gibi
koşullar altında girildiği ve katılma şeklinin her iki
(254) MMZC, 1330, D III, Si 1, 1. içt., s. 1. (255) Süleyman Kani 1rtem, Meşrutiyette Saray ve Babıali, Akşam 14 Mart
1939,tarihli yazı dizisi içinde tefrika No: 205. (256) Tunaya, a.g.e., s. 501. (257) M.A.Z.C., 1331, D III, Si 2, 23. içt. s. 263.
90
mecliste ne surette tasvib edildiği malurndur" cevabına karşı
lık olarak: "Dahiliye Nazırı Beyefendi, harp hakkında, hükü
metin kararı meclisçe tasvip edilmiştir.dediler. Halbuki böyle
bir tasvip kararı hatırlamıyorum. Bendeniz herhalde tasvip
etmemişimdir. Sözlerimi zapta geçirin ... " (258)
Savaşın sürdüğü 4 yıl boyunca Meclis-i Ayanda Ahmet
Rıza Bey tek kişilik muhalefeti .sürdürrnüştür. Mebusanda ise
savaşın son yıllarında savaşa giriş nedenleri üzerinde duru
lacaktır. Osmanlı parlamentosunun her iki meclisinde de ortaya
konan tablo şu gerçekleri yansıtmaktadır.
İttihatçılar, sırtlarında adeta bir kambur gibi olan
r.:.nünya Savaşına giriş sorununu hiç bir zaman dürüst ve haklı
bir çözüme kavuşturamamışlar, kendilerine bağımlı meclislerde
anayasal işlemler y~rine, oldu-bittileri tercih ederek tarihi
sorumluluklarını ağırlaştırmışlardır. Sarıkamış'tan başlayıp,
Mondros'ta biten bu politikanın en büyük özelliği, bu savaşın
hiç bir sorunu ciddi Çözümlere bağlamayacak kadar yetersiz
olduğunu kanıtlamış olması idi (259).
Bu savaş sonunda tarihi gömülecek olan ittihatçı meş
rutiyet, yerini M.Kemal'in önderliğinde yapılan Kurtuluş
Savaşı sonunda, Müdafaa-i Hukukçu Cumhuriyet'e bırakacaktır.
(258) MAZC, 1331, D III, Si 2, 23. içt., s. 263. (259) Tunaya, a.g.e., s. 504.
91
S O N U C
20. yüzyılın başında bile hala çok geniş bir alana
sahip olan Osmanlı Devleti, Avrupa'ya yakınlığı ve dünya ti
caret yolları üzerindeki stratejik konumu nedeniyle büyük
güçlerin üzerinde yoğun olarak nüfuz mücadelesine girdikleri
bir ülke idi. ~rablusgarb ve Balkan savaşlarından ağır yenil
giyle çıkan ve Avrupa'da büyük toprak kaybına uğrayan Osmanlı
Devleti, Balkan Savaşının önemli sebeplerinden birisinin de
Rusya'nın boğazları ele geçirme isteği olduğuna inanıyor ve
Osmanlıların başında "Demokles'in kılıcı" gibi duran Rus teh
likesini hertaraf etmek için güçlü bir devletin ittifakına ih
tiyaç quyuyordu. Osmanlı Devleti ittifak arayışı içinde Londra
ve Paris'te yaptığı temaslardan olumlu bir sonuç elde edemedi.
Rusya'ya dahi ittifak teklifinde bulundu. Fakat, sonuçta bir
savunma ittifakı uğrunda Almanlara ümid bağlamak zorunda kaldı.
I. Dünya Savaşı çıkıncayakadar Türkiye'yi pahalı bir müttefik
olarak gören Almanya, bu savaşın ana çekişme alanının Avrupa
olacağını anlayınca, yükünü hafifletmek için Türkiye'yi İngil
tere ve Rusya'ya karşı savaşa sokmaya karar verdi. Türk-Alman
ittifakının her iki tarafça imzalanmasını gerçekleştirdi.
Birinci Dünya Savaşı başladığında tarafsızlığını ilan
etmişken Almanya'nın savaşa girdiğinin ertesi günü Türk-Alman
ittifakına imza koyan Osmanlı Devleti bu ittifak gereği Alman
ya'nın yanında savaşa girmiştir., Türk-Alman ittifakının mimarı
sayılan Enver Paşa, Almanya'ya karşı duyduğu derin hayranlık,
sonsuz güven ve savaşı kazanacağına olan inancı iledirki, it
tifak şartlarından birisi olarak Türk ordusunda Alman subayla
rının etkili görev alma arzularını geri ç~virmedi. Enver Paşa
nın Harbiye Nazırlığı'na getirilmesiyle, Türkiye politikasının
temel direği olarak Enver Paşa'yı gören Almanlar kaderlerini
Enver'e, Enver'de Türkiye'nin kaderini Almanlara ba~~~mışt~r.
Almanya'nın savaşı kazanacağına inanması, iıerşeyi
memleket yararına olacağı iddj.a:Jıyla yapan. Enver Paşa' nın
en büyük hatası oldu.
92
Zaaf derecesinde inatçı olan Enver Paşa'nın hırsıarı
yanında bir diğer ısrarlı hatası da Alınanlara kayıtsız şartsız
bağlanması ve güvenınesi oldu. Bu aşırı güven onun Osmanlı
ordularını Alman generallerine teslim etmesine neden oldu.
Askeri hayatı kornita~ılıktan ileri gitmeyen Enver Paşa
tecrübeler zincirinden geçrneyerek birden bire en üst makamlara
çıkarılmış ve Başkomutan vekili olmuştu. Alman baskı ve propo
gandaları altında kalan biraz daha beklenilirse zafere ulaşmak
ta geç kalınacağına inanan, böyle bir fırsatın kaçırılmasını .{1
,
istemeyen ve Türkiye'yi savaşa sokmaya kararlı olan Enve~-- t~h '" . --~---Paşa, 10 Ağustos 1914'de·Goben ve Breslav adlıt~-"A""lma."n gemisi-
nin Çanakkale Bağazı'nda içeri girmesine ilişkin emri verince,
Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na girmesinde rol oynayan
olaylardan ilki meydana gelmiş oluyordu.
Bu tarihten itibaren Almanlar Osmanlı Devletini I. Dünya
Savaşı'na sokmak için baskılarını yoğunlaştırrna imkanı bulrnuş
lardır. Bu tarihlerde Osmanlı Devleti savaşa hazır değildir.
Donanınası dernode, birkaç seçkin birlik dışında bütün asker aç
ve modern silahlar yoktur. Mali yönden hükümet iflas etmiştir.
Bütün bunlara rağmen Alman genelkurmayı'nın etkisi ve planı
doğrultusunda hareket eden Enver Paşa, Türk genelkurmayı'nın
ilkbahardan evvel savaşa girilrnernesini tavsiye etmesine rağmen
Türk deniz kuvvetlerine atadığı Alman Arniral Souchon'a verdiği
yazılı emirle Karadeniz'de Rus limanlarını bornbalattırarak,
Türkiye'nin I. Dünya Savaşı'na girmesinde önemli rol oynayan
ikinci olayın da meydana gelmesine neden olmuştur.
Zamansız bir Karadeniz macerasına atılması kendisine
değil Almanlara olan güveninden kaynaklanıyordu. I. Dünya
Savaşı'na giriş kararı hütürnetçe alınmamıştı. Bir grup itti
hatçının kararı idi. Oysa inkilapçı bir zihniyete sahip olan
Mustafa Kemal, daha Almanlar Marn'da yenilgiye uğramadan bu
savaşın sonucunu önceden kestirebilmiştir.
93
İnkılap o sırada Avrupa devletlerinin tamamında sözko
nusuydu. Rus çarlığı sıkıntıda, Almanlar dış baskılar altında,
İngiltere deniz ticaretindeki egemenliğini kaybetmek istemiyor,
Fransa Almanların Osmanlı devleti ile olan ilişkilerine kendi
imtiyazları nedeniyle karşıdır. Enver Paşa böyle bir geniş
bakış açısıyla değerlendirme yaparnamıştır. Bu dururnda biraz da
sürüklenerek I. Dünya Savaşı'na giren Osmanlı Devleti Enver
Paşa'nın acele, yanlış ve tek başına verdiği kararın sonucuna
razı olmak durumunda kalmıştır.
İnkilapçı dlişlincenin gittikçe daha çok taraftar kazan
ması, Mustafa Kemal'in bu düşünce taraftarlarının önderliğini
yapması, Milli Mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması
yeni devletin ve toplumun yenid~n örgütlenmesi hep I. Dünya
Savaşı yenilgisinden sonra ortaya çıkan umut ve ulusal yaşama
arzusuna bağlanabilir. II. Dünya Savaşı'na katJ_lrnak istemeyen
savaşa girmemekte direnen Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin o
zamanki devlet adamlarının, I. Dünya Savaşı yenilgisinden ne
ölçüde ders almış olduğu yeni bir araştırma konusu olabilir
kanısındayım.
94
KAYNAKÇA
ARŞİV BELGELERİ
BAŞBAKANLIK OSMANLI ARŞİV BELGELERİ
a) Dahiliye Nezareti Kalem-i Mahsus Müdüriyeti Belge No: 1090, 2715.
b) Dahiliye Nezareti Şifre Kalemi, 43/222, 45/105, 45/109, 45/110, 46/105, 46/108.
c) Cavit Baysun Evrakı, 4179.
d) Ali Fuat Türkgeldi Evrakı, 5/116.
ARAŞTIRMA VE YAYlNLAR
II. Sultan Abdülhamit; Hatıra. Defteri, Sadeleştiren: İsmet Bozdağ, Kervan Yayınları, İstanbul, 1975.
II. Sultan Abdülhamit; Siyasi Hatıratım, İstanbul, 1984.
II. Sultan Abdülhamit; Devlet ve Memleket Görüşlerim, Hazırlayan: A.A.Çetin, R.Yıldız, Çığır Yayınevi,
İstanbul, 1976.
Ahmad Feroz; ''1908-1914 Yılları Arasında İngiltere'nin Genç Türklerle İlişkileri", İttihatçılıktan Kemalizme, Çeviren: Fatmagül Berktay, İstanbul, 1985.
Ahmed Rıza Bey'in Anıları, Cumhuriyet Gezetesi, (26 Ocak -1 9 Şubat 1 9 5 O ) •
Ahmed Selahattin; Makedonya Mesele.si ve Balkan Harbi Ahir i, C : 1 , İ st an bu 1 , 1 3 3 O •
Akbay, Cemal; Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Genelkurmay Yayınları, Ankara, 1970.
Akşin, Sina; 31 Mart Olayı, Ankara Universitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No: 305, Sevinç Matbaası, Ankara, 1970.
Altay, Fahrettin; On Yıl Savaş 1912-1922 ve Sonrası, İnsel Yayınları, Ankara, 1970.
95
Armaoğlu, Fahir; Siyasi Tarih, Ankara Universitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1961.
Asaf, Muammer; Harp ve Mesulleri, Orhaniye Matbaası, İstanbul, 1334.
Atay, Falih Rıfkı; Atatürk'ün Hatıraları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1965.
Aydemir, Şevket Süreyya; Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa, C: II, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1971.
Avcıoğlu, Doğan; 31 Mart'ta Yabancı Parmağı, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 1968.
Baloğlu, Mustafa; "I. Dünya Savaşına Girişimiz ile İlgili Tartışmalar ve Yeni Belgeler", Tarih ve Toplum, Sayı 114, Haziran, 1993.
Bayur, Hikmet; Türk İnkılabı Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara , 1 9 9 1 .
Bayur, Hikmet; Atatürk'ün Hayatı ve Eseri, Güven Basımevi, Ankara, 1963.
Bayur, Hikmet; "Son Yirmibeş Yıllık Tarihimize Bakış", Belleten, C: II, I. Teşrin, 1938, Sayı: 7/8.
Bayur, Hikmet; II. Meşrutiyet Devri Uzerinde Bazı Düşünceler, T.T.K. Basımevi, Belleten, Cilt: XXIII, Sayı: 90'dan Ayrı Basım (Nisan 1959), Ankara, 1959.
Belen, Fahri; I. Cihan Harbinde Türk Harbi, Genelkurmay Basımevi, İstanbul, 1973.
Belgelerle Türk Tarihi, Cilt: 3, 1968-1969.
Beydilli, Dr. Kemal; 1790 Osmanlı-Prusya ittifakı, İstanbul Universitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İ stanbul, 1 984. ,
Beydilli, Dr. Kemal; "ilk Alman Askeri Heyeti Hakkında", İstanbul Universitesi Edebiyat Fakültesi, Tarih Dergisi,· Sayı: 32, İstanbul, 1979.
Bilsel, Prof.Dr. M.Cemil; Lozan, C: 1, Ahmet İhsan Matbaası, İstanbul, 1932.
Bolayır, Enver; Talat Paşa'nın Hatıraları, Güven Basımevi, İstanbul, 1946.
Barak, Sadi; öyküleriyle Atatürk'ün özel Mektupları, İstanbul, 1980.
96
Cavit Bey Hatıraları; (15 Birinciteşrin (Ekim) 1944'ten 2 Ağustos 1945'e kadar Tanin'de yayınlanmıştır.)
Cavit Bey; "Türkler HarbeNasıl Sürüklendi?", Vakit Gazetesi, 10 Kanunisani 1920, Sayı: 783.
Cemal Paşa; Hatıralar, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1977.
Cemal Paşa Hatıraları, Vakit Matbaası, İstanbul, 1933.
Çakmak, Mareşal Fevzi; Büyük Harpte Şark Cephesi, Genelkurmay Yayınları, Ankara, 1936.
Çeliker, Fahri; "I. Cihan Harbinde Türk Savaş Politikası", Askeri Tarih Dergisi, Eylül 1972.
Dietrich, Gronau; M.Kemal Atatürk ve Cumhuriyetin Doğuşu, Çeviren: Gülderen Koralp Palir, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1994.
Dokuker, Ş.; "Halil Menteşe Hatıratı Münasebetiyle", Cumhuriyet, 21 Şubat 1964.
Dr. Weit; Hilafet Siyaseti ve Türklük Siyaseti, Çeviren: H.Adem, Şems Matbaası, İstanbul, 1331.
Earle, Edward Mead; Bağdat Demiryolu Savaşı, Çeviren: K.Yargıcı, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1972.
Eduard Driault, Şark Meselesi, Çeviren: Nafiz, Muhtar Halit K.hanesi, İstanbul, 1328,
Elden, Ali Fuat; Paris'ten Tih Sahra'sına, Ulus Basımevi, Ankara, 1949.
Emin ve Arif; Almanlar Atimizi Nasıl Görüyorlar?, İst., 1330.
Erim, Prof.Dr. Nihat; Osmanlı İmparatorluğu Andlaşmaları, C: 1, Ankara Universitesi, Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara, 1953.
Goltz Paşa'nın Hatıratı., Çeviren; M.Mayakuşu, Askeri Matbaa, İstanbul, 1932.
Güresin, Ecvet; 31 Mart İsyanı, İstanbul, Rabara Kitabevi, 1970.
Hanioğlu, M.Şükrü; Enver Beyin Mektupları, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1915.
Harp Kabinelerinin İsticvabı, Vakit Gazetesi, İstanbul, 1933.
Helferich, Karl; Büyük Harbin Evveliyatı, Çeviren: İbn Şemseddin, Sivasi Raşid Saffet, Ahmet İhsan ve Şürekası Matbaacılık Osmani Şirketi, 2.Tab., İst., 1915.
97
Humble Richard; "Goben'in kaçışı ve Türkiye Savaşta", 20. y.y. Tarihi, Cilt: 2~
!robert, Paul; Osmanlı İmparatorluğunda Yenileşme Hareketleri, Çeviren: A.Cemgil, Havass Yayınları, 1981.
!rtem, Süleyman Kani; Meşrutiyette Saray ve Babıali, Akşam, 14 Mart 1939.
İslam Mecmuası, Sayı 15-16 Teşrini sani 1330.
Jackh, Dr. Ernest; Balkan Harbinden Sonra Şark'da Almanya, İfham Matbaası 7 İstanbul, 1331.
Jackh, Dr. Ernest; Yükselen Hilal, Çeviren: P.Kulturman, Uğur Kitabevi, İstanbul, 1946.
Karabekir, Kazım; I. Cihan Harbine Neden Girdik?, Emre Yayınları, C: 1, Yakın Tarih Serisi 13/1, İstanbul, 1994.
Karaı, Prof.Dr. Enver Ziya; Osmanlı Tarihi, C: 8, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1983.
Kraus Th-Dönetz Karl; Şanlı Yavuz ve Midilli, Çeviren: M.Çağrı, C.Yalvaç, Demir Yayınları, !stanbul, 1974.
Kressenstein, Von Kres; Türklerle Beraber Süveyş Kanalına, Çeviren: M.B.özalpsan, Askeri Matbaa, İst., 1943.
Kudret, Cevdet; Bir Bakıma, (Makale-incelemeler), !nkılap ve Aka Kitabevi, İstanbul, 1977.
Larchere, M.L.; Büyük Harpte Türk Harbi, Çeviren: Mehmet Nihat, Erkanı Harbiye-i Umumiye Talim ve Terbiye Devresi, İstanbul, 1927.
Levn, Jean; Daima Hilek~r, C: 1, Çeviren: A.Reşad, Kanaat Kitaphanesi, İstanbul, 1339.
Lorey; Türk Sularında Deniz Hareketleri, Çeviren: Deniz Yarbay Tekirdağlı H.Sami, İstanbul, 1936.
Lütfi Bey; Osmanlı Sarayının Son Günleri, Hürriyet Yayınları, İstanbul, T.y.
Mahmut Celalettin, Mirat-ı Hakikat, C: III, Matbaai Osmaniye, İ st an b u 1 ·, 1 3 2 6 .
Mahmut Muhtar Paşa; Maziye Bir Nazar, Berlin Muahedesinden Harbi Umumiye Kadar Avrupa ve Türkiye-Almanya Münasebeti, A.İhsan Matbaası, İstanbul, 1341.
98
Mahmut Şevket Paşa'nın Günlüğü, Arba Yayınları, İstanbul, 1988.
Maurois, Andre; İngiltere Tarihi, Çeviren: H.C.Yalçın, C: II, Kanaat Kitaphanesi, İstanbul, 1939.
Meclin, Benoist; Kaplan ve Pars M.Kemal, Çeviren: Z.Güvenli, M.R.özgen, S.özakar Matbaası, İstanbul, 1955.
Meclis-i Ayan. Za:bıtları. :
Meclis-i Mebusan Zabıtları.
Mehmet Nihat; Balkan Harbinde Trakya Seferi, C: I, Matbaai Askeriyye, İstanbul, 1340.
Mehmet Selahattin Bey; İttihat ve Terakki'nin Kuruluşu ve Osmanlı Devletinin Yıkılışı Hakkında Bildiklerim, İnkılap Yayınları, İstanbul, 1989.
Menteşe, Halil: Anılar, Hürriyet Vakfı Yayınları, İst., 1985.
Moltke, Helmuth Von; Türkiye Mektupları, Çeviren: H.örs, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1969.
Moorehead, Alan; Çanakkale Geçilmez, Çeviren: G.Salman, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1972.
Mutluçağ, Hayri; Sovyet Arşivi, Gizli Belgelerinde, Anadolu'nun Taksim Planı, Hazırlayan: Hayri Mutluçağ, Cumhuriyetimizin 50. Yılına Armağan, Belge Yayınları, Gün Matbaası, İstanbul, 1972.
Novicev, A.D.; Osmanlı İmparatorluğunun Yarı Sömürgeleşmesi, Çeviren: N.Dinçer, İlkçağ Basımevi, Ankara, 1973.'
Ortaylı, İlber; Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1983.
Ökçün, A.Gündüz; "Osmanlı Meclis~i Mebusanında Bağdat Demiryolu imtiyazı Uzerine Yapılan Tartışmalar", A.U. S.B.F. Dergisi, XXV, 2, (Haziran 1970).
önsoy, Doç.Dr. Rıfat; Türk-Alman İktisadi Münasebetleri (1871 -1914), Unal Matbaası, İstanbul, 1982.
Penouvin, Prof.Dr. Pierre; I. Dünya Savaşı (1914-1918), Altın Kitaplar, İstanbul, 1982.
Pichon, Jean; Cihan Harbinin Şarka Ait Kaynakları, Çeviren: H.C. Yalçın, Kanaat Kitabevi, İstanbul, 1939.
Rohde, Hans; Asya İçin Mücadele, Şark Meselesi, Çeviren: Binbaşı Nihat, Askeri Matbaa, istanbul, 1932.
99
Rathmann, Lothar; Alman Emperyalizminin Türkiye'ye Girişi, Çeviren: R.Zaralı, Gözlem Yayınevi, İst., 1976.
Sabis, Ali İhsan; Harp Hatı~alarım, C: 1/2, Nehir Yayınları, istanbul, 1990.
Sabis, Ali İhsan; !.Dünya Harbi, Nehir Yayınları, İst., 1990.
Said Halim Paşa; Buhranlarımız, Hazırlayan: M.Ertuğrul Düzdağ, İz Yayıncılık, İstanbul, 1991.
Said Paşa Hatıratı, Dersaadet, 1912, C: 2.
Salname-i Serveti Fünun, 1328.
Sanderss, Limon Von; Türkiye'de Beş Yıl, Burçak Yayınevi, İstanbul, 1968.
Sarıca, Murat; Siyasal Tarih, 2. Baskı, İstanbul, 1983.
Seignobos, Prof.Dr. Charles; Asrı Hazırda Avrupa, Çeviren: A.Reşad, C: 1, Kanaat Kitabevi, İst., 1325.
Selek, Sabahattin; İnönü'nün Hatıraları, Burçak Yayınları, Ankara, 1 9 6 8 .
Söylemezoğlu, G.Kemali; Hariciye Hizmetinde 30 Sene, C: 1, Saka Matbaa sı,. İ stanbul, 1 9 4 6.
Şehsuvaroğlu, Haluk; "31 Mart Vaka'sı", Cumhuriyet, 11 Mayıs 1951.
Talat Paşa'nın Hatıraları, İstanbul, 1946.
Tahsin Paşa, Abdülhamit ve Yıldız Hatıraları, M.Ahmet Halil Kitaphanesi, İstanbul, 1933.
Takvimi Vekayii, 30 Teşrinievvel 1330, No: 1990, 5 Teşrinievvel 1328.
Tansu, Nazif; İttihat ve Terakki içinde Dönenler, Anlatan: Galip Vardar, İnkıl~p Kitabevi, İstanbul, 1960.
Tunaya, Tarık Zafer; Türkiye'de Siyasal Partiler, İttihat ve Terakki, C: III, Hürriyet Yayınları, İst., 1989.
Tunaya, Tarık Zafer; Hürriyetin ilanı, Siyaset ilmi Serisi, Baha Matbaası, İstanbul, 1959.
Türkgeldi, Ali Fuat; Görüp İşittik.lerim, Türk Tarih Kurumu. Yayınları, Ankara, 1951.
100
Türkgeldi, Ali Fuat; Görüp İşittiklerim, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1949.
Türkgeldi, Ali Fuat; Mesail-i Mühimme-i Siyasiyye, C: II, Ankara~ 1987, Yayına Hazırlayan: Prof.Dr. Bekir Sıtkı Baykal, Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Uşaklıgil, Halit Ziya; Saray ve ötesi, İnkılap ve Aka Kitabevi, İstanbul, 1965.
Uzer, Tahsin; Makedonya Eşkiyalık Tarihi ve Son Osmanlı Yönetimi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1979.
Ulman, Haluk; I. Cihan Harbine Giden Yol, 2. Baskı, Ankara liniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1973.
Wallach, Jehude L.; Bir Askeri Yardımın Anatomisi, Türkiye•de Prusya-Almanya Askeri Heyetleri (1835-1919), Çeviren: F.Çeliker, Genelkurmay, Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1985.
Weit; Hilafet Siyaseti ve Türklük Siyaseti, Çeviren: H.Adem, Şems Matbaası, İstanbul, 1331.
Yalçın, Hüseyin Cahit; "İttifak ve İtilaflar Karşısında Türkiye .. , Tanin, No: 1113, 28 Eylül 1911.
Yalman, A.Emin; Yakın Tarihte Gördüklerim ve İşittiklerim, C: I, Rey Yayınları, İstanbul, 1970.
Yerasimos, Stefanos; Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye, Çeviren: B.Kuzucu, C: 2, Gözlem Yayınevi, istanbul, 1977.
Ziya, Şakir; Mahmut Şevket Paşa, Anadolu Türk Kitabevi, İstanbul, T.y.