Author
others
View
11
Download
0
Embed Size (px)
PAMUKKALE HIERAPOLIS
Denizli ilinin 18 km. kuzeyinde yer alan Hierapolis antik kentinin Arkeoloji literatüründe “Holy
City” yani Kutsal Kent olarak adlandırılması, kentte bilinen bir çok tapınak ve diğer dinsel
yapının varlığından kaynaklanmaktadır.Kentin hangi eski coğrafi bölgede yer aldığı tartışılır.
Hierapolis coğrafi konumu ile kendisini çevreleyen çeşitli tarihi bölgeler arasında yer
almaktadır. Antik coğrafyacı Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır
olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolisin bir Frigya kenti olduğunu ileri
sürerler. Antik kaynaklarda, kentin Hellenistik dönem öncesi adı ile ilgili bir bilgi
bulunmamaktadır. Hierapolis olarak adlandırılmadan önce kentte bir yaşamın var olduğunu
Ana Tanrıça kültünden dolayı biliyoruz.
Kentin kuruluşu hakkında bilgilerin kısıtlı olmasına karşın; Bergama Krallarından II. Eumenes
tarafından MÖ. II. YY. başlarında kurulduğu ve Bergamanın efsanevi kurucusu Telephosun
karısı Amazonlar kraliçesi Hieradan dolayı, Hierapolis adını aldığı bilinmektedir.
Hierapolis, Roma İmparatoru Neron dönemindeki (MS. 60) büyük depreme kadar, Hellenistik
kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüştür. Deprem kuşağı üzerinde
bulunan kent, Neron dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiştir.
Üst üste yaşadığı bu depremlerden sonra kent, tüm Hellenistik niteliğini kaybetmiş, tipik bir
Roma kenti görünümünü almıştır. Hierapolis Roma döneminden sonra Bizans döneminde de
çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem, MS. IV. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık merkezi
olması (metropolis), MS. 80 yıllarında, Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philipin burada
öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. Hierapolis, XII. yüzyıl sonlarına doğru Türklerin eline
geçmiştir.
YAPILAR
FRONTİNUS CADDESİ: Mimari özelliklerinden dolayı, kapı ile birlikte yapıldığı düşünülen l4
metre genişliğindeki bu cadde (plateia), kentin ana caddesini oluşturuyordu (İ.S. I y.y.).
Caddenin ortasından üstü monolit kapak taşları ile örtülü kanalizasyon sistemi geçmektedir.
Caddenin her iki kenarında toplam uzunluğu 170 m olan dükkan, depo ve evler bulunmaktadır.
Geç dönemde (V- VI. yüzyıl) inşa edilmiş, caddeyi işgal eden bir dizi mekan yer alır, cadde
düzeni bozularak caddenin genişliği 8 metreye indirilir. Caddenin yüzeyi (platea) tamamen
kaynak sularından dolayı kalker tabakası ile kaplı idi (2 m yükseklikte). Antik yolu kalker
tabakasından açmak için kompresörle açma çalışması yapılmıştır.
AGORA: İ.S. 60 yılında meydana gelen depremden sonra Frontinus Caddesi, ile doğudaki
tepenin yamaçları arasında geniş bir alanda değişim sonucu Hierapolis Ticaret Agorası olarak
düzenlenir. Bu alan, depremden önce, yerleşim dışında, nekropolis ve atölye olarak
kullanılıyordu, yuvarlak planlı pişirme odaları olan keramik fırınlarını ve İ.Ö. II.- İ.S. I. y.yıla
tarihlenen kabartmalı megara kaseleri bulunmuştur.İ.S. II. yüzyılda bu geniş alana, 170 metre
genişliğinde 280 metre uzunluğundaki, Küçük Asya'nın en geniş agoralarından biri inşa
edilir.1979 yılından itibaren sistemli araştırmalar yapılmaya başlanır, yapılan kazılar
sonucunda anıtsal alanın planı tanımlanır, bazı onarım çalışmaları ve bulunan mermer
blokların düzenlenmesi yapılır.
KUZEY BİZANS KAPISI: Hierapolis kentinde yapılan sur sistemine dahil olan Kuzey kapı İ. S. IV.
yüzyıl sonuna tarihlenmekte; Kuzey Kapı, Güney Kapı'ya simetrik olarak Bizans Dönemi'nde
kentin anıtsal girişini oluşturur.Devşirme malzeme ile inşa edilen kapı, kare planlı iki kule ile
desteklenmiştir.Kapıda taşıyıcı arkhitravın üzerinde yer alan zarif kemer, haç motifi ile
bezelidir.Diğer Hristiyan sembolleri arkhitravın ön cephesini süslemekteydi. Girişin iki yanında,
antik şehri kötü etkilerden korumak üzere, apotropeik olarak duran arslan, panter, gorgo başı
ile bezeli, muhtemelen daha eski bir yapıda kullanılmış olan, dört adet konsol günümüze
ulaşmıştır.
GÜNEY BİZANS KAPISI: İ.S. IV. yy ' da inşa edilmiştir.traverten bloklar ve içinde mermerinde
bulunduğu devşirme malzeme ile yapılmıştır. Kuzeyde ki kapı da olduğu gibi 2 adet dörtgen
planlı kuleye yaslanmış ve monolit arşitrav üzerinde yer alan hafifletme kemeri ile
şekillenmiştir. Kapının bulunduğu mekan diğer kapıya göre daha alçaktır.
GYMNASİUM: Sütun dizisi, ve üzerinde yapının gymnasium olduğuna işaret eden yazıtlı bir
arşitrav parçası dikkat çeker. Büyük bir avlu ve onu çevreleyen dor düzeninde bir portik söz
konusu olmalıdır. Mimari özellikleri yapının İS I. yüzyılda Hierapolis kenti yapı faaliyetleri
sırasında inşa edildiğini göstermektedir. Bu dönem depremden sonra Apollan Tapınağı ve
Frontinus Caddesi'nin yapıldığı dönemdir.
TRİTONLU ÇEŞME BİNASI: Tritonlu Çeşme Binası, Apollon Tapınağı'nın yakınlarındaki çeşme
binasıyla beraber şehirdeki iki büyük anıtsal binadan biridir. Yapı, caddeye açılan 70 metre
uzunluğunda bir havuzdan ve içlerine heykel konulmak için nişlerin kazıldığı iki kıvrımdan
oluşmuştu. 1993 yılında başlayan yapının sistematik kazıları; büyük havuzun içine düşmüş ve
kalın bir kalker tabakası tarafından kaplanmış yapının mimari ve figürlü dekorasyon
elemanlarının yeniden elde edilmesine olanak vermiştir. Özellikle önemli olanlar;
Amazzonamachia sahnesinin olduğu bloklar ve kaynak ve nehirlerin kişileştirildiği
kabartmalardır. Mimari elemanların stilistik karakterleri ve bir arşitrav üzerine yazılmış
İmparator Alexander Severus'a ithaf, kompleksin İ.S. III.yy.ın ilk yarısına tarihlenmesini
yaparlar.
İON SÜTUN BAŞLIKLI EV: Ev Tiyatro'ya giden ikincil uzun bir yol üzerinde bulunmaktadır.Orjinal
yapı İ.S. II.yüzyılı bildirmektedir. Ev, Domus kentin aristokrat ailelerinden birine ait olmalıydı
merkezi bir peristyle açılan mekanlar, her kenarında üç sütun ile çevrilidir.Mermerden ince ion
başlıklı sütunlar eve adını vermektedir. Ev İ.S.IV.yüzyılda ciddi değişikliğe uğrar oturum alanının
doğusuna yeni bir opus sectile döşemeli ziyaret odası eklenir. Özel olarak önemli olan Bizans
öncesi döneme tarihlenen duvar üzerine yazılmış yazıttır. İlahi olduğu anlaşılan bu yazıt yapma
İncil in bir parçasıdır. Bu evler çok ciddi bir şekilde İ.S.VII.yüzyılın I.yarısında meydana gelen
deprem sonucu yıkılmıştır.
LATRİNA : Deprem de yıkılmış olan bu yapı yıkıntı halinde tüm parçaları ile günümüze
ulaşmıştır. Uzun ve dar olan yapı giriş kısmı dar yan taraftan iki kapı ile yapılmaktaydı. Yapı,
traverten bloklardan yapılmış, ağır çatıyı taşıyan monolit dor düzenindeki sütun dizisi ile, ikiye
bölünmüştür.Uzun mekanın tabanında lağım sularını caddedeki kanalizasyona taşıyan kanal
bulunmaktadır.İç duvar boyunca oturmak için yapılmış, üzerinde delikler bulunan bir seki yer
alır, pis suları taşıyan kanalın önüne sıhhi ihtiyaçlar için bir temiz su kanalı yapılmıştır. Taban
kullanım ve aşınma izleri taşıyan traverten levhalarla düzenlenmiştir. Yapı İ.S. I. yüzyılda inşa
edilmiştir. Yapının yıkılma tarihi ve neden olan depremin tarihlenmesi için, yarım sütunlar
üzerine kırmızı boya ile İmparator Justinianus adına yazılmış yazılar büyük önem taşır.
APOLLON KUTSAL ALANI: Anıtsal yapı Hierapolis'in en önemli tanrısına adanmıştır. Teraslar
üzerinde ki kutsal alan, mermer merdiven ile birbirine bağlanmaktadır. Alttaki teras geniş bir
alan üzeride dor düzenindeki mermerden sütunlarla çevrilidir. Podium da işaret edilen iç
kısımdaki yapı önceden Tapınak şeklinde tanımlanmıştı daha sonra kehanet merkezi olarak
tanımlandı. Yapı Plutonium'u kapsayacak şekilde orta kısımda yer altından giriş ile zehirli gaz
yayılmakta bu antik kaynaklarda da geçmektedir. Büyük Apollon tapınağı ion düzeninde olup
önceden merkez kutsal alan olarak tanımlanmıştı yapının temelleri görülebilmektedir. Son
araştırmlar ışığında üçüncü bir yapı Kuzey de tanımlanmıştır Anıtsal kutsal yapı İ.S. I.yüzyıla
tarihlenmekte beraber İ.S.III. yüzyılda önemli değişiklikler geçirmiştir.
SU KANALLARI VE NYMPHEUMLAR: Çevredeki tepelere inşa edilmiş kanallardan oluşan iki
aquadükt kente içme suyunu sağlamaktadır. Bunlardan biri kuzeyde Pamukkale ve Karahayıt
arasında, diğeri doğuda Güzelpınar yönündedir. Bugün halen üstlerini kapatan taş plakalar
görülebilmektedir. Bu kanallar kentin doğusundaki tepenin üstünde inşa edilmiş bir filtre
odasında birleşmektedir. Buradan çıkan su pişmiş toprak künkler ile kent sokaklarına, oradan
da daha küçük çaplı künklerle evlere ulaşmaktadır.
PLUTONİUM: Hierapolis Antik Kenti içerisinde gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda Ploutonium
Kutsal Alanı (Cehennem Kapısı) ve antik dünyada“ölüler ülkesine geçiş kapısı” olarak kabul
edilen mağaranın girişi gün yüzüne çıkarılmıştır.Pagan inanışının hakim olduğu AntikÇağ’da
Hierapolis, “Kutsal Kent” anlamına gelmektedir. Bu isim; içinden termal suların ve kendisine
yaklaşan canlıların ölümüne neden olan gazın (karbondioksit) çıktığı bir mağaranın
mevcudiyetinden gelmektedir.Bu özelliklerinden dolayı mağara, Tanrı Plouton ve eşi
Persophone’nin hüküm sürdüğü yeraltı dünyasının girişi olarak kabul edilmiştir.Mağara
etrafına, Antik Dönem’de büyük bir turistik ziyaret mekânı olan ve M.Ö. I. yy. ve M.S. III. yy.
arasında inşa edilmiş olan bir kutsal alan yerleştirilmiştir. Bu kutsal alanın ziyaretçileri arasında,
en ünlüleri olarak Cicero, İmparator Hadrian ve Caracalla, Filozof Damascius bulunmaktadır.
Ziyaretçiler mağaranın içine kuşları bırakmakta ve bunlar hemen gazdan zehirlenerek
ölmekteydiler.
Ploutonion Kutsal Alanı (Cehennem Kapısı)’nda 2013 yılı kazı sezonunda gerçekleştirilen kazı
çalışmaları neticesinde gün ışığına çıkartılan yapı kompleksidünyada eşsiz bir sit alanını
oluşturmaktadır.Kazılarda ünlü Pamukkale traverten havuzlarının oluşmasını sağlayan termal
suların orijinal kaynağının gün ışığına çıkartılmasını sağlamıştır. Ayrıca, yaklaşan küçük
hayvanların ve kuşların ölmesine neden olan karbon anhidrid gazının çıktığı mağaranın etrafına
kurulan kutsal alanın keşfedilmesini sağlamıştır. Antik dünya insanları burasının, Plouton ve
karısı Persephone’ nin hüküm sürdüğü Cehennem’ in Girişi olduğuna inanıyorlar ve bu tanrılara
mağaradan sızan karbon anhidrid gazıyla boğulan boğaları kurban ediyorlardı.Yapılan kazı
çalışmaları sonucu ortaya çıkartılan Kutsal Alan’ ınion düzenindeki cephesi, kaynakların
oluşturduğu havuza yansımaktadır ve tarihle doğanın aynı potada eridiğieşsiz bir yapı
kompleksini oluşturmaktadır.
Kazılarda ayrıca birbirinden eşsiz eserler gün yüzüne çıkarılmıştır. Yapılan sualtı kazısıyla tanrı
Plouton’a, inananları tarafından adak olarak bırakılan, Helenistik dönemden kalma ve her biri
farklı bir figürde olan, Kutsal alanda yapılan ritüelde kullanılan kandillerortaya çıkarılmıştır. Bu
ritüel çok önemlidir. Çünkü Antik Çağ’ da insanlar kutsal alana gelmişler, Cehennem Kapısı’nda
sunak yapıp, kurban adamışlar ve boğaları kurban etmişlerdir. Bu kandillerin ateşini buradan
çıkan zehirli gazlar söndürmüş, sonrasında bunu Tanrı’nın kabul ettiğine inanıp, kandilleri eve
götürmeden alanda bırakmışlardır.
Kazıda elde edilen en değerli eserler arasında Helenistik zamanda yapılmış, özel saç sistemi ve
altın küpe takmak için kulağında iki delik olan tanrıça Aphrodite’ ye ait mermer bir baş ve
mermer Dionysos Heykeli bulunmaktadır.Ayrıca en olağanüstü buluntu ise sudan çıkartılan,
mağaranın girişini koruyan mermer 2 heykeldir; bunlardan biri mermer yılan heykeli ikincisi ise
mermer Kerberos heykelidir.
1-Bu 2 mitolojik varlıktan biri olan ve yeraltında yaşayan her şeyi sembolize eden yılan,
kıvrılmıştır ve başı yaklaşan kişiye dönüktür.
2-Daha da önemli olan diğer mitolojik varlık ise, mermer Kerberos heykelidir. 1,30 m.
yüksekliğiyle büyüklük olarak dünyada eşsiz bir eser olan üç başlı “Hades’in Cehennem Köpeği”
mitolojiye göre Cehennem’ in Kapısı’ nda durmaktadır. Yaşayan hiçbir canlı öldürülmeden
buraya yaklaşamamaktadır. Sadece kahraman Herakles onu yakalamayı başarmıştır. Kerberos
heykelini gerçekleştiren heykeltıraş, eserini, Anadolu’nun tipik çoban köpeği Kangal’ ın
görünüşüne benzetmiştir. Arka ayakları üzerinde duran hayvan, Hindistan’ ın sembolü antik
Hindistan tanrısı, üç başlı Arslan Ashoka’ yı hatırlatmaktadır.
Ploutonion Kutsal Alanı (Cehennem Kapısı)’ nda2013 yılında gerçekleştirilen kazılar
neticesinde Hierapolis Antik Kenti’ nintarihi 300 yıl geriye gitmiştir…
Ploutonion Kutsal Alanı’ nda2013 yılında gerçekleştirilen kazılar sırasında Hierapolis Antik
Kenti’ nde ilk kez Arkaik Dönemtespit edilmiştir. (M.Ö. VI. yüzyıl). Kentin M.Ö. III. yüzyıl
sonlarında kurulmasından önce, Ploutonion Mağarası, Lykos (Çürüksu) Nehri Vadisi’nde
oturan Frigler tarafından zehirli gaz çıkartarak öldüren kutsal mağara ve iyileştiren termal sular
ziyaret edilmekteydi.
Kazılarda bulunan arkaik döneme ait parçalar ve Friglere ait tipik bir Kibele kabartmasıolançift
flüt çalan insan figürü, Hierapolis Antik Kenti’ nin bilinen tarihini 300 yıl geriye götürmüştür.
Hierapolis Antik Kenti M.Ö. 3. yüzyılda kurulmuştur. Bulunan bu eserler, şehir yokken Frig
insanlarının bu mağaraya geldiğini, kentin M.Ö. 6. yüzyılda kutsal alan olarak ziyaret edildiğini
gün yüzüne çıkarmıştır.
SURLAR: MS. V. yüzyılda, Roma İmparatorluğunun diğer kentlerinde de olduğu gibi, Hierapolis
de MS. 396da çıkarılan bir kanuna göre kuzey, güney ve doğu yönlerinde surlarla çevrilmiştir.
Büyük kısmı bugün yıkılmış halde olan surlara, 24 adet kare planlı kule yerleştirilmiştir. İki
anıtsal kapı ve iki küçük kapı olmak üzere 4 girişi vardır. Kuzey ve güney anıtsal kapıları ana
caddeye açılır.
ORTAÇAĞ SELÇUKLU KALESİ KALINTILAR: Kale, vadiyi kontrol altında tutabilen düzlük
üzerinde, stratejik konumda olan geniş bir sur sisteminden oluşmaktadır. Duvarlar yıkıntı
halinde olan kentten alınan, aralarında mermer, kimisi yazıtlı bloklar bulunan, devşirme
malzeme ile yapılmıştır. Kalelerden birinde yapılan kazılarda, semerdam kemerli, nişler açılmış
olan iç kısmında giriş kapısı, tabanı ve deprem ile meydana gelen geniş çatlaklar çıkartılmıştır.
Bulunan malzeme, kaleyi bölgenin Bizanslılar ile Selçuklular arasında anlaşmazlık olduğu
döneme, IX. Ve XIII. yy.’lar arasında tarihlemektedir. Yıkıntılar arasında bulunan bir sikke bu
son dönemi işaret etmektedir.
TİYATRO: Büyük yapı dört ada üzerine inşa edilmiştir. Dik olan cavea diazoma'dan iki kısma
bölünmüştür, dikey olarak 9 cuneusa Summa cavea galerisi ile 8 basamak yerleştirilmiştir Ima
caveanın (alt basamaklar) orta kısmı, proedria için mermer bir exedra şeklinde düzenlenmiş,
yüksek arkalıklı, arslan ayaklı oturaklar, kentin önemli kişileri içindir. Sahne binası, logeion ve
geniş bir sahne arkasına sahiptir ve skene ile bağlantılıdır. Skene fronsun üç düzeni mermer
monolit sütunlar tarafından podium üzerine oturmakta ve burada Apollon ve Artemis'e
adanmış, bezeli korniş bulunmaktadır. Bu görkemli yapı, İmp. Septimius Severus zamanında
İ.S. III. yüzyılda, önceki evreyi (Flavius dönemi) içine alarak ve yok ederek inşa edilmiştir. Geç
Roma Dönemi'ne kadar kullanılmış, bunu arkhitravının alt yüzüne, İ. S. 352 yılına tarihli ve
skene fronsun onarımını yazıttan anlıyoruz
Yapımı 150 yıl süren, Akdeniz Havzası içinde en önemli ve özgün Roma Tiyatrosu olan 1800
yıllık Antik Tiyatro
Hem kültürel hem doğal miras olarak UNESCO Dünya Miras Listesi’ nde yer alan ve dünyada
eşi benzeri olmayan 2500 yıllık Pamukkale Hierapolis Antik Kenti’ nde bulunan ve
gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları neticesinde, Antalya Perge Tiyatrosunun dışında hiçbir
antik tiyatroda bulunmayan mitolojik kabartmaları, görkemli sahne binası, oturma
basamakları ile Hierapolis Antik Tiyatrosu, şu anda Akdeniz havzası içinde Roma Dönemi
Anadolu Tiyatroları arasında en önemli ve özgün bir yere sahiptir.
1800 yıllık Hierapolis Antik Tiyatrosu’ nun yapımı; M.S. I. yüzyılın ikinci yarısında başlanılmış,
III. yüzyılın başlarında da tamamlanmış ve yaklaşık 150 yıl sürmüştür. Roma tiyatrolarının en
güzel örneklerinden biri olan,yamaca yaslanmış tüm cepheleriyle birlikte korunabilen bu
muhteşem yapının 50 oturma sırası bulunur. Bu oturma sıraları 8 merdivenle 9 bölüme
ayrılmıştır. Cavea’nın tam ortasından geçen Diozoma’ ya her iki yandan tonozlu birer geçit ile
(vomitoryum) girilir. Sütunların arası heykellerle süslenmiş olup, sahne arkasındaki duvarlarda
ise mermer kabartmalar yer alır. Tiyatroda yer alan kabartmalı frizlerde; Apollon ve Artemis’
in doğuşu ve dini ayin sahneler, Dionysos, Satyr ve Menad’ lardan oluşan eğlence sahneleri,
Marsyas ve Apollon arasında geçen müzik yarışması, tanrılar ile devler arasındaki
(Giganthomachi) savaşlar, yer altı tanrısı Hades’ in tanrıça Persephone’ yi yer altına kaçırması
gibi mitolojik konular ile Hierapolis Kenti için yapılan sportif yarış sahneleri, arşitravın kral
kapısı üstünde İmparator Septimus Severus’ un taç giyme merasimi tasvir edilmiştir.
Pamukkale Hierapolis Antik Tiyatrosu Sahne Binası Restorasyon çalışmaları İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğü Müze Müdürlüğü denetiminde, İtalyan Kazı Heyeti tarafından 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Ajansı aracılığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığımızın gönderdiği 1.750.000 TL ödenekle
gerçekleştirilmiştir. Restorasyon çalışmalarında Sahne Binasına ait olan 3.000 bine yakın
mermer blok ve mimari süsleme parçaları tek tek incelemiş, % 95 mevcut olan orijinal mimari
malzeme kullanılmıştır
19 Nisan 2010 tarihinde başlayan restorasyon çalışmaları 10 Haziran 2013 tarihinde
tamamlanmıştır. Türkiye’ de Sahne Binası restore edilen tek tiyatro ünvanına sahip olan
Pamukkale Hierapolis Antik Tiyatrosu,yapılan bu restorasyon çalışmaları sonrası 12.000 kişi
kapasitesi ile kültürel ve sanatsal etkinlikler için faal duruma gelmiştir.
AZİZ PHILIPPUS MARTYRIONU: Hierapolis eşsiz termal suları ile bir şifa kaynağı görülmesinin
yanı sıra, hem Pagan dönemlerinde hem de Hristiyanlık döneminde kutsal kent sayılmıştır.
Bunun nedeni de İ.S. 80 yıllarında Hierapolis'e Hristiyanlığı yaymaya gelen ve Hz. İsa'nın 12
havarisinden biri olan Aziz Philippus'un burada çarmıha gerilerek öldürülmesidir. İ.S. 4.
yüzyılda Hristiyanlık resmi din olduktan sonra Aziz Plilippus adına öldürüldüğü yerde bir şehitlik
yapılmıştır. Dini ve ruhi tedavi merkezi olarak yapılan yapı sekizgen planlıdır. Ortasındaki
mermer kaplı alanda da Aziz Philippus'un mezarı vardır.
Bizans dönemindeki surun dışında kalan bu merkeze geniş ve uzun merdivenlerle çıkılır. Yapıya
yaklaşan son bölümdeki merdivenlerin sağında Ayazma çeşme yapısı vardır.
Yaklaşık 20 metre çapındaki sekizgen bölümün üstü kurşun kaplanmış bir kubbe ile
örtülmüştür. Yapıda dua edilmesi için küçük şapeller mevcuttur.
Sekizgen bölümün tabanı mermer, koridor ve bağlı bölümlerin tabanı bitkisel motifli mozaik
ile odaların tabanı traverten, halkın kaldığı dış odaların tabanı ise sıkıştırılmış topraktır.
Günümüzde de birçok kilise Aziz Philippus bayramını kutlayıp ayin düzenlemektedir.
AZİZ PHILIPPUS MARTYRIONU: Hierapolis eşsiz termal suları ile bir şifa kaynağı görülmesinin
yanı sıra, hem Pagan dönemlerinde hem de Hristiyanlık döneminde kutsal kent sayılmıştır.
Bunun nedeni de İ.S. 80 yıllarında Hierapolis'e Hristiyanlığı yaymaya gelen ve Hz. İsa'nın 12
havarisinden biri olan Aziz Philippus'un burada çarmıha gerilerek öldürülmesidir. İ.S. 4.
yüzyılda Hristiyanlık resmi din olduktan sonra Aziz Plilippus adına öldürüldüğü yerde bir şehitlik
yapılmıştır. Dini ve ruhi tedavi merkezi olarak yapılan yapı sekizgen planlıdır. Ortasındaki
mermer kaplı alanda da Aziz Philippus'un mezarı vardır.
Bizans dönemindeki surun dışında kalan bu merkeze geniş ve uzun merdivenlerle çıkılır. Yapıya
yaklaşan son bölümdeki merdivenlerin sağında Ayazma çeşme yapısı vardır.
Yaklaşık 20 metre çapındaki sekizgen bölümün üstü kurşun kaplanmış bir kubbe ile
örtülmüştür. Yapıda dua edilmesi için küçük şapeller mevcuttur.
Sekizgen bölümün tabanı mermer, koridor ve bağlı bölümlerin tabanı bitkisel motifli mozaik
ile odaların tabanı traverten, halkın kaldığı dış odaların tabanı ise sıkıştırılmış topraktır.
Günümüzde de birçok kilise Aziz Philippus bayramını kutlayıp ayin düzenlemektedir.
AZİZ PHILIPPUS KÖPRÜSÜ: Aziz Phılıppus kapısından hemen sonra büyük boyutlara sahip
köprü yer alır. Büyük boyutlu dikdörtgen traverten bloklardan meydana gelen bu büyük
yapının ( genişliği 12 m. bulmakta) yalnızca güney sırt kısmı korunagelen yapı taş ile döşenmiş
şehir merkezinden gelen yolun devamında bulunmaktadır. Köprüyü geçtikten sonra hakim
tepe üzerinde yer alan Aziz Phılıppus Martyrıonuna ulaşılmaktadır. Köprünün kuzey sırtı
kenarında sekizgen planlı bir başka yapı yer almaktadır (belki vaftizhane) bu yapının hemen
yanından yukarı doğru çıkan basamaklar yer almaktadır. Basamaklar yüksek tepe üzerinde yer
alan Aziz Phılıppus un defnedildiği alan ile son bulmaktadır. Bu alan Bizans öncesi dönemde
Küçük Asyanın en önemli Hac ziyaret alanlarındandır.İtalyan Arkeoloji Heyetinin amaçlarından
birisi köprünün yeniden ayağa kaldırma çalışması oluşturmakta bu sayede kentten başlayıp
Martyrıona ulaşan ayin yolunada işlevsellik kazandırılmaktadır.
DİREKLİ KİLİSE: M.S. 7.yy’a tarihlenen şehir merkezindeki direkli kilise üç nefli olup, nefler
arasındaki geçitleri büyük ve küçük direkler ayırmaktadır. Ortadaki büyük nefin sonunda bir
apsis yer alır. Olasılıkla yapı tonoz örütülüdür. Diakonon ve protasis (vaftiz ve ayin bölümü),
kilisenin merkez sahanlığının sonundaki tek apsisin iki tarafında yer almaktadır. Üç nefli diğer
bir kilise de yine şehrin merkezinde yer almaktadır. Hierapolis’in kuzey tarafında daha küçük
tek apsisli kiliseler yer alır. Bunlar daha çok geç dönem yapılarıdır. Bu da geç dönemlerde dahi,
kentin kimliğini devam ettirdiğinin göstergesidir. M.S. 5-7. yy’larda Hierapolis’te birçok önemli
kilise yapılarının yapılması, kentin hem dinsel yönden önemli, hem de Bizans döneminde
büyük bir merkez olduğunu göstermektedir. M.S. 5-6. yy’larda tarihlenen Akköy aile mezarının
altın buluntuları da bu önemi ve zenginliği desteklemektedir. Hierapolis’in ilk dinsel temsilcisi
St. Phillippus’tur.
NEKROPOL ALANI: Batıdaki traverten alanları dışında kalan üç yönde nekropol alanları
bulunmaktadır. Bunlar yoğunlukla Tripolis-Sardese giden kuzey yolunun ve Laodikeia-
Colossaeye giden güney yolunun iki tarafinda yer alır. Mezarlarda kireçtaşı ve mermer
kullanılmıştır. Mermer kullanımı daha çok lahit tiplerinde görülür. Kuzey nekropolü, Geç
Hellenistik dönemden erken Hristiyanlik dönemine kadar karakteristik lahitleri, mezar tiplerini
ve mezar anıtlarını bir arada içerir. Kentte görülen mezarlar lahit, tümülüs ve ev tipi
mezarlardır. Konut mimarisini anımsatan mezar yapıları, nekropolün en önemli elemanlarıdır.
HAMAM BAZALİKA Frontinus kapısı yanındayer alan ve M.S.3.yy yapılan hamam,5.yy 'dan
sonra güneye bakan calidarium duvarı yıkılarak bir apsis eklenmiş ve böylece hamam üç nefli
bir bazalikaya dönüştürülmüştür. Önceki yapıya ait beşik tonoz da yerini 3 kubbeye bırakmıştır.
KATEDRAL: Hierapolis kentinin en önemli Hristiyan kült yapılarındandır.Yapı, plateiaya narteks
ve atrium ile açılmaktadır. Sağdaki kapıdan vaftiz mekanına girilir, dörtgen planlı, apsisli
mekan, sütunlar ile 3 nefe ayrılmıştır, apsisli bölümde yuvarlak, mermer kaplama levhalı, iki
yanında merdivenleri olan vaftiz teknesi yer alır.Saçaklık, kadınların oturduğu bölüme ait ikinci
sütun dizisi tarafından taşınıyordu. Apsis içte yuvarlak dışta çok kenarlı bir plana sahiptir. Ana
apsisin içinde, ayin sırasında papazların ve piskoposun oturduğu konsantrik merdiven,
synthronon, yer alır. Yapı planı bize orta çağ onarımları ile İ.S. VI. yüzyılın I. yarısına
tarihlememizi sağlar.
BÜYÜK HAMAM KOMPLEKSİ-ROMA HAMAMI: Bugün, masif duvarları ve bazı tonozları ayakta
kalabilmiş olan yapının iç mekanlarının mermerle kaplı olduğuna dair izler bulunmaktadır.
Hamamın planı diğer tipik Roma hamamları gibidir. Önce girişte büyük avlu, iki yanında büyük
holler bulunan kapalı dikdörtgen bir alan ve daha sonraları bulunan esas hamam yapısı yer alır.
Palaestranin yan kanatlarında, biri güneyde, diğeri kuzeyde olan iki büyük hol imparatora ve
törenlere ayrılmıştır. Hamam kompleksinin kalıntıları MS. II. yüzyıla tarihlenir. Büyük hole
bitişik tonozlu kapalı mekanlar günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.
DOMİTİAN KAPISI (FRONTİNUS KAPISI): Şehrin kuzey girişinde iyi korunmuş 3 gözlü ve iki
yanına yuvarlak kuleleri olan kapı imparator Domitian a ithaf edilmiş üzerine Latince ve Grekçe
yazılmış bir yazıt vardır.bu yazıttan dolayı buna Domitian kapısı veya Roma Kapısı denir.kapının
MS.82-83 yıllarında yaptırıldığı bilinmektedir.bu kapıya Frontinus kapısı da denilir.
LAODIKEIA
KENTİN KISA KRONOLOJİK TARİHİ
M.Ö. III. Yüzyıl Öncesi
Yerleşim alanında özellikle de kentin batı ve güneybatısında yapılan araştırmalarda, Geç
Kalkolitik (M.Ö. 3500) ve İlk Tunç Çağı I (M.Ö. 3000)’e tarihlendirilen seramik ve çakmaktaşı
buluntular ele geçirilmiştir. Bunlar, kentin erken yerleşiminin daha çok su kaynağı olan Asopos
(Gümüşçay-Goncalı Deresi) etrafında oluştuğunu göstermektedir. Batı Nekropolü alanında ele
geçirilen kaplar ise İlk Kalkolitik Dönem’e (M.Ö. 5500) ait olup Lykos Vadisi’nde bugüne kadar
tespit edilen en erken buluntulardır.
Plinius’un (NH.V.105), bahsettiğine göre; Hellenistik kent, önce Diospolis, sonra Rhoas olarak
adlandırılmış olan, kutsal köy yerleşimlerinin üzerinde kurulmuştur. Diospolis, Zeus’un kenti
anlamında olup Rhoas eski bir Anadolu adıdır.
Antik kentin güneybatısında ve batısında Asopos (Gümüşçay-Goncalı Deresi),
güneydoğusunda Kapros (Başlıçay), kuzeydoğusunda ise Lykos (Çürüksu) Nehri yer almaktadır.
M.Ö. III. Yüzyıl
Kent, Seleukoslar Kralı II. Antiokhos Teos tarafından eşi kraliçe Laodike adına, M.Ö. 3. yy’ın
ortalarında (M.Ö. 261-253) kurulmuştur.
Laodikeia’nın önemli antik yol güzergâhlarının kavşak noktasında olması, topografik yapıya
bağlı Seleukos politikasına uygun yer seçimi, askeri, idari ve ekonomik konumu sebebiyle
bölgenin ana merkezi durumundadır.
Laodikeia tarih sahnesine ilk defa, M.Ö. 220’deki Akhaios isyanıyla çıkmıştır. Akhaios,
Laodikeia’da kendisini kral ilan etmiş ve adına sikke bastırmıştır.
Antik kentte ele geçirilen ve M.Ö. 3. yy’a tarihlendirilen mezar yazıtlarında bile bir çarşı, bir
strategeion, bir gymnasium, bir tiyatro gibi yapılardan söz edilmesi, erken dönemde bile kentin
önemine işaret etmektedir.
Kentte, Grek Panteon’una ait inançların yanında, Doğu kültür ve inançlarıyla karışmış Zeus
Aseis ve İsis kültleri de görülmektedir. Kentin kurucu baş tanrısı ise Zeus Laodikeus’tur.
M.Ö. 190
Magnesia Savaşı: Seleukoslar ile Bergama desteğinde Romalılar arasında yapılan Magnesia
Savaşı’na kadar kent, Seleukos yönetiminde kalmıştır.
M.Ö. 188
Apameia Barışı; Magnesia Savaşı’nın ardından büyük bir zafer kazanan Bergama Krallığı, bu
barışla bölge yönetimini ele geçirmiştir. Kent, hem Attaloslar’la hem de Roma ile sıkı bir bağ
kurarak önemli ayrıcalıklar elde etmiş ve Bergama Krallığı’na bağlanmıştır.
M.Ö. 133
Bergama Kralı III. Attalos’un ölmesi ve Kralın vasiyeti üzerine Laodikeia da Bergama gibi Roma
Cumhuriyet Yönetimi’ne bağlanmıştır ve M.Ö. 129 yılından itibaren Batı Anadolu Asya
Eyaletine dâhil olmuş, Roma tarafından atanan Prokonsül’lerce (eyalet valileri) bölge yönetimi
sağlanmıştır.
M.Ö. II.-M.S. I. Yüzyıllar
Strabon (XII.7.16) Laodikeia’da kuzguni siyah renkli yünü çok yumuşak bir cins koyun
yetiştirildiğini, bu koyunların yünlerinin Miletos (Balat)’ta yetiştirilen koyunlarınkinden dahi
üstün olduğunu, bu sayede Laodikeialılar’ın büyük gelirler elde ettiklerini yazmıştır. Antik yazar
Vitruvius (VIII.3) koyunların yünlerinin yumuşak oluşunu, içtikleri Bölgenin çürük kokulu
suyuna bağlamıştır. Laodikeia’da dokunan ve “Trimita” adıyla bilinen tunikler o denli ünlüydü
ki kent bir dönem “Trimitaria” olarak anılmıştır. Antik dönemin en güzel tekstil ürünleri Lykos
(Çürüksü) Vadisi’nde dokunmuştur. Dokuma ürünleri Miletos’u bile geride bırakmıştır. Roma
İmparatorluk Dönemi’nde, kent, stratejik öneminin de etkisiyle daha da büyümüş, ticarette
özellikle de yün ve tekstil ticaretinde adını duyurmuştur.
M.Ö. 88-85 yıllarındaki Mithridates Savaşları’nda Laodikeia büyük zarar görmüştür. M.Ö. 51
yılı sonu-50 yılı başlarında Kilikya valisi ve Romalı devlet adamı Cicero, 10 hafta boyunca
Laodikeia’da yargı işlerini yürütmüş ve yasaların hazırlanmasını sağlamıştır.
M.Ö. 40 yıllarında Parth güçleriyle birlikte bölgeye gelen Labienus’a, Laodikeia’lı Zenon adlı
soylunun direnişi sonucu Laodikeia, Roma tarafından büyük saygı görmüştür. Bu cesaretli
davranışından dolayı Pontos Bölgesi, Zenon’a hediye edilmiş ve Laodikeialılar Roma yurttaşı
sayılma ayrıcalığını elde etmiştir. Bununla birlikte kent, Roma eyalet düzenlemelerinde Kibyra
(Gölhisar) Conventus birliğine dâhil edilmiştir. Ancak bu birlikte en etkin kent, Laodikeia’dır.
Kent, M.Ö. 27 yılında Augustus Dönemi’nde (M.Ö. 27-M.S. 14), M.S. 47 yılında İmparator
Claudius Dönemi’nde (M.S. 41-54) meydana gelen deprem sonucunda tahrip olmuştur.
Augustus Dönemi’nde kentte büyük imar faaliyetleri gerçekleştirilmiştir.
İmparator Tiberius (M.S. 14-27) zamanında Laodikeia, Frigya’nın en görkemli ve zengin
kentiydi.
M.S. 60
İmparator Nero Dönemi’nde (M.S. 54-68), M.S. 60 yılında olan büyük depremde, tüm Lykos
(Çürüksu) Vadisi kentleri yerle bir olmuş, Hierapolis ve diğer kentler, Roma İmparatorluğu
yardımlarıyla ayağa kaldırılırken, Laodikeia kendi kendini imar etmeyi başarmıştır.
Yazıtıyla M.S. 79 yılına tarihlenen stadyum, Lycias Nicostratus’un en küçük oğlu Nicostratus
tarafından yaptırılarak, Roma İmparatoru Titus’a (M.S. 79-81) ithaf edilmiştir. Stadyum,
bölgesel sportif oyunların ve gladyatör gösterilerinin yapıldığı en önemli yapıların başında
gelmektedir.
M.S. 84-85
İmparator Domitianus Dönemi’nde (M.S. 81-96) kentte imar faaliyetleri yoğundur. Aphrodisias
Kapısı, Hierapolis Kapısı, Efes Kapısı, Suriye Kapısı ve ana caddeler Dorik cepheli olarak inşa
edilmiştir. Günümüze ulaşabilen Efes ve Suriye Kapısı M.S. 84-85 yılında Prokonsül S. I.
Frontinus tarafından yaptırılarak, İmparator Domitianus’a (M.S. 81-96) ithaf edilmiştir. Bu
dönemde Dorik moda Hierapolis ve Tripolis antik kentlerinde de yaygındır.
M.S. 117-138
M.S. 135 yılında İmparator Hadrianus kenti ziyaret etmiş ve kentteki imar faaliyetlerini
desteklemiştir. Günümüze kadar kalabilen yapı kalıntılarının büyük bir bölümü M.S. 2. yy’ın
imar faaliyetlerinin izlerini taşımaktadır. Hadrianus Dönemi’ndeki (Pax Romana) huzur, bolluk
ve zenginlik hem yontu hem de mimari eserlerde kendisini göstermektedir. Stadyumun
yanındaki Güney Hamam kompleksi, Prokonsül Gargilius Antiquus zamanında inşa edilerek
İmparator Hadrianus ve karısı Sabina’ya ithaf edilmiştir. Kent ilk kez İmparator Hadrianus (M.S.
117-138) zamanında Neokoros (Tapınak Koruyuculuğu) unvanını almıştır.
M.S. 138-161
İmparator Antoninus Pius zamanında meydana gelen depremde kentin bazı yapıları yıkılmıştır.
Bu dönemde kentte geniş çaplı imar faaliyetleri yürütülmüştür.
M.S. 180-192
İmparator Commodus’un himayesindeki kentte, İmparator adına bir tapınak yaptırılmış,
bundan dolayı da ikinci kez Neokoros “tapınak koruyuculuğu” unvanını alarak vergiden muaf
tutulmuştur. Commodus, M.S. 192 yılında öldükten sonra, kentin bu unvanı geri alınarak
yerine “İmparator Seven” sıfatı verilmiştir.
M.S. 193-211
İmparator Lucius Septimius Severus Pertinax zamanında kentte imar faaliyetleri yoğundur.
Birçok dinsel ve kamusal yapılar bu dönemde yapılmıştır. Suriye Caddesi’nin kuzey yanındaki
anıtsal çeşme, yazıtıyla İmparator Septimius Severus’a adanmıştır.
M.S. 211-217
M.S. 215’te İmparator Caracalla kenti ziyaret ederek imar faaliyetlerini desteklemiştir.
İmparator’un kenti ziyaretinden dolayı Suriye Caddesi ile bunu güneybatı yönde kesen
Stadyum Caddesi’nin köşesinde Caracalla Nymphaeum’u inşa edilmiştir. Kentin aldığı
Neokoros unvanı, İmparator Caracalla Dönemi’nde devam etmiştir. M.S. 3. yy’da kent bir
depremle tekrar hasar görmüştür.
M.S. 222-235
İmparator Severus Alexander zamanında, Suriye Caddesi’nin kuzeyinde yer alan ve kuzeydeki
yapılara geçişi sağlayan I. Propylon’un (Anıtsal Geçiş) mimari süslemeleri bu dönemde
yapılmıştır. Bu dönem kentin son parlak ve düzenli dönemidir.
M.S. 284-305
İmparator Diocletianus’un (M.S. 284-305) Fiyat Fermanı’nda (M.S. 301) Laodikeia’nın yün ve
giysilerine ağırlık verilerek burada dokunan kumaşlardan söz edilmesi, Geç Roma İmparatorluk
Dönemi’nde dokuma sektörünün önemini hala koruduğunu göstermektedir.
Diocletianus Dönemi’nde getirilen idari reformlarla, Anadolu daha büyük eyaletlere
ayrılmıştır. I. Constantinus Dönemi’nde de reform hareketlerine devam edilmiştir. Bu
dönemde Frigya Bölgesi ikiye bölünerek Laodikeia, Frigya Secunda Pacatiana’sının merkezi
yapılmıştır. Diocletianus’un Laodikeia’yı Frigya’nın Metropolisi ilan etmesi kentin, Roma ve
Bizans Dönemi’nde statüsünü koruduğunu göstermektedir. Kentte bu dönemde Hıristiyanlık
iyice yayılmıştır.
Duvarları kuzeye doğru yıkılan I. Propylon (Anıtsal Geçiş) da bulunan sikkeler ile Tapınak A kazı
verileri ve yazıtları kentte, M.S. 3. yy’ın sonu 4. yy’ın başında önemli bir deprem olduğunu
göstermiştir.
M.S. 307-337
İmparator Büyük Constantinus zamanında (M.S. 313) Milano Fermanı ile Hıristiyanlara
özgürlük verilmiştir. Laodikeia Hıristiyanlık âlemi için de çok önemli bir kent olmuştur. İncil’de
adı geçen Yedi Asya Kenti’nden birisi de Laodikeia’dır. Bu nedenle kent onursal ilk “Yedi
Kiliseler Birliği” unvanına layık görülmüştür. Kentteki Laodikeia Kilisesi bu dönemde inşa
edilmiştir.
Laodikeialılar’ın zenginliklerinden dolayı, başlangıçta bu yeni dine karşı ilgisiz kalmalarına
rağmen, daha sonra Hıristiyanlık, vadide hızlı bir şekilde yayılmıştır. M.S. 325 yılında toplanan
Nicaea (İznik) Konsili’nde Laodikeia, Frigya Pacatiana’sının yönetim birimi olarak temsil
edilmiştir.
M.S. 364-378
Hierapolis’te de olduğu gibi kent, M.S. 4. yy’ın ikinci yarısındaki depremle tekrar yıkılmıştır.
Olasılıkla da M.S. 370’te İmparator Valens kenti ziyaret etmiş ve depremle ilgili yardım ve
denetlemeleri yerinde incelemiştir.
M.S. 4. yy’da (M.S. 343-381) Hıristiyanlığın evrensel meclisinde Frigya kentlerinin alacağı
kararlarla ilgili önemli bir toplantıya Laodikeia (Laodikeia Synodu) ev sahipliği yapmıştır.
Olasılıkla bu toplantı Laodikeia Kilisesi’nde gerçekleştirilmiştir. Adının kutsal kitapta geçmesi
ve bu onursal toplantıya ev sahipliği yapmasından dolayı kent, Bizans Dönemi’nde büyük saygı
görmüştür.
İmparatorlar I. Theodosius (M.S. 379-395) - Arcadius (M.S. 383-408) - Honorius (M.S. 393-423)
Bu imparatorlar zamanında kent, son güçlü dönemini yaşamıştır. M.S. 395-396’da alınan bir
karar gereği kentin etrafı Roma yapılarına ait bloklar kullanılarak sur duvarıyla çevrilmiş olup
Hellenistik ve Roma yerleşimlerinin bir kısmı bu surların dışında kalmıştır. Ayrıca İmparator I.
Theodosius tarafından (M.S. 380-381) ilan edilen Selanik Fermanı’yla Hıristiyanlık devletin
resmi dini olarak kabul edilmiştir.
M.S. 491-518
İmparator Anastasius zamanında M.S. 494’deki büyük depremle Laodikeia tamamen yıkılmış
ve bir daha toparlanamamıştır. Kentte yerleşim bir süre daha devam etmiş ve Bizanslı yazarlar,
Laodikeia adından nadiren bahsetmişlerdir.
M.S. 6. yy’da tekrar bir deprem geçiren kentin parlak dönemi sona ermiştir.
İmparator Focas (M.S. 602-610) - M.S. VII. yy’a kadar
M.S. 7. yy’ın ilk çeyreğinde İmparator Focas Dönemi’nde meydana gelen yıkıcı depremin
ardından kent bir daha toparlanamamış ve terk edilmiştir. Özellikle bölgeye yapılan Arap
akınları ve su yollarının zarar görmesi nedeniyle kentte yaşayan halk, güneye su kaynaklarına
yakın olan bugünkü Denizli-Kaleiçi ve Hisarköy’e, Salbakos’un (Babadağ) kuzey eteklerine
taşınmıştır. Kaleiçi, M.S. 7. yy’dan itibaren yeni Laodikeia’nın bir parçası olmuştur. Antik
kaynakların bu tarihten sonra sözünü ettiği Laodikeia, Denizli-Kaleiçi, Hisarköy ve etrafındaki
yerleşmelerdir.
M.S. VIII.-XIII. Yüzyıllar Arası
Bölge, 13. yy’ın başında (1206) tamamen Türklerin kontrolüne geçmiştir. Türklerin bölgeye
gelişiyle Denizli-Kaleiçi Laodikeiası, Lâdik adını almıştır. Bu dönemden itibaren Laodikeia
yapılarına ait traverten ve mermer bloklar, İlbadı Mezarlığı’nda mezar taşı, Akhan
Kervansarayı’nda ve yakın zamanda yıkılan Denizli Ulu Camii’nin inşasında devşirme malzeme
olarak kullanılmıştır. 13. yy’dan itibaren kent, mevsimlik göçer çobanların uğrak yeri haline
gelmiştir.
M.S. XIV.-XX. Yüzyıl (1990’a kadar)
Bu dönemde antik kentin etrafındaki yerleşmeler için Laodikeia vazgeçilmez kireç, mermer ve
traverten ocağı olmuştur. Yapıların mimari blokları sökülerek taşınmıştır.
YAPILAR
1. Suriye Kapısı (Plan No. 21): Doğu yönde kentin modern giriş kapısının hemen güney
tarafında kesilmiş traverten bloklardan yapılmış üç kemerli geçişi olan, ancak yıkılmış
durumdaki Suriye Kapısı bulunur. Bu kapı, İmparator Domitianus (M.S. 81-96) zamanında M.S.
84-85 yıllarında Dorik düzenli olarak yapılmış olup batıda yer alan Efes Kapısı ve Hierapolis
Frontinus Kapısı ile çağdaştır.
2. Doğu Hamamı (Plan No. 7): Suriye Caddesi’nin kuzey yanında tepe üzerinde Doğu Hamamı
kalıntıları yer alır. Roma İmparatorluk Dönemi’ne (M.S. 2. yy.) tarihlenen yapı, merkezi hamam
plan tipinde, kesme traverten bloklardan tonoz ve kemer sistemiyle inşa edilmiştir.
Apodyterium (soyunma), frigidarium (soğukluk), tepidarium (ılıklık) ve caldarium (sıcaklık)
bölümleri yer alır. Hamamın batısında yer alan dikdörtgen düzlük ise agora olabilir.
3. Doğu Bizans Kapısı ve Kuleleri (Plan No. 30): Kapı, Suriye Caddesi üzerinde olup M.S. 395-
396 yılında İmparator Theodosius (378-395) ve Arcadius (395-408) tarafından alınan kararlar
doğrultusunda kentin etrafı sur duvarlarıyla çevrilmiştir. Kapı ve kulelerde Roma İmparatorluk
Dönemi’ne ait yapıların mimari blokları devşirme olarak kullanılmıştır. Kapının iki yanında sur
duvarları önünde çıkıntılı olarak yapılan kare planlı kuleler bulunur. Cadde üzerinde birisi daha
geniş olan atlı arabaların kullandığı ana kapı ile daha çok yayaların kullandığı düşünülen küçük
kapı olmak üzere iki giriş-çıkış vardır. Kuleler, kazı sonrası yapılan restorasyon çalışmalarıyla
kalabilen orijinal blokları kullanılarak 5-6 m. ayağa kaldırılmıştır. Kapı, M.S. 7 yy.ın başına kadar
değişiklikler yapılarak kullanılmıştır.
4. Doğu Bizans Nymphaeumu (Plan No. 31): Çeşme; dıştan dışa 21.50x 9.85 m., içten içe
18.70x6.80 m. ölçülerindedir. Doğu Bizans Kapısı’nın Kuzey Kulesi ile sur duvarlarına bitişik ve
kuzey-güney yönünde dikdörtgen planlı olarak, M.S. 5. yy.ın başlarında yapılmıştır. Kentin
doğu girişi yanında yer alan çeşme, sur duvarı dışında yaşayanlara ve dışarıdan gelenlere su
temin eden önemli bir yapıdır
5. Suriye Caddesi (Plan No. 11): Kent merkezinden doğuya Suriye Kapısı’na kadar uzanan ana
cadde, toplam 900 m. uzunluğundadır. Caddenin batı köşede yer alan İmparator Caracalla
(M.S. 211-217) Çeşmesi’nden itibaren Doğu Bizans Kapısı’na kadar olan 400 m.lik bölümünün
kazısı yapılarak, ayağa kaldırılmıştır. Kazı çalışmalarında caddenin, M.S. 494 yılı depremi ve
M.S. 7. yy.ın başında kentin terk edilişine kadar olan son kullanım aşamaları ortaya
çıkartılmıştır. Cadde’nin ortasında kanalizasyon sistemi, iki yanında bir ya da iki basamakla
yükseltilen portikler ve gerisindeki dükkân sıraları yer alır. Bu sistemde kuzeyde A Evi, Tapınak
A, S. Severus Nymphaeumu, Kuzey (Kutsal) Agora’nın Batı, Merkezi ve Doğu Propylonları ve
dükkan sıraları; güneyde ise dükkan sıraları ve Merkezi Agora bulunur.
6. A Evi (Plan No. 38): Suriye Caddesi’nden kuzeye ayrılan iki ara sokak arasında yer alan ada
üzerinde bulunur. A Evi, birbiriyle bağlantıları olan odalardan meydana gelen üç iç avlulu
(peristylli) evden oluşan bir yapı kompleksidir. Mevcut yapı duvarlarında görülen freskler, M.S.
3.-4. yy.da mekânın konut olarak kullanıldığını göstermektedir. Ancak bulunan pithos (küp), su
tahliye haznesi ve kanalı ile tuğla taban döşemeleri, M.S. 5.-6. yy.da yapıda çeşitli değişiklikler
yapılarak üretim atölyesine dönüştürüldüğünü ortaya koymuştur. Yapı kompleksinde beş
kullanım evresi tespit edilmiştir. Kompleksin, caddenin kuzey portiği üzerinden dükkân girişleri
gerisinde havuzlu şarap içmek için yapılmış oturma mekânları ve şarap soğutma kuyuları ile
bunların gerisinde yer alan depoları bulunur. Kazı çalışmalarında bununla ilgili olarak bol
miktarda terazi, gram ve sikke gibi alış verişle ilgili malzemeler ele geçmiştir.
2006 yılında başlanan ve 2000 m2lik ada (insula) üzerinde inşa edilen A Evi’nde, 2010 yılında
çalışmalar tamamlanmış olup 3 perystilli avlu etrafında toplamda 47 mekan, 5 dükkan, ve 2
koridor ortaya çıkarılmıştır. Özellikle A Evi, perystilli avlu, çeşmesi, havuzu, fırını ve bu alanın
çevresine sıralanmış diğer mekânları ile tipik Roma İmparatorluk Dönemi sivil konut mimari
planını yansıtmaktadır.Kazılan alanlardaki mimari özellikler, ele geçen sikke, seramik, cam,
kemik ve metal buluntuların ışığında A Evi olarak adlandırılan yapı, M.S. 1. yy.dan, 7. yy. başına
kadar kullanılmıştır.
7. Sokak Su Dağıtım Merkezi (Plan No. 39): Suriye Caddesi üzerinde yer alan A Evi’nin
batısından kuzeye ayrılan ve Laodikeia Kilisesi Doğu sokağına ulaşan sokak kavşağı üzerindedir.
Bu merkez, M.S. 494 yılı depremi arkasından kentin küçüldüğü dönemde kullanılmıştır.
Devşirme mimari bloklardan 2.10x2.40 m. ebatlarında yapılan merkezin ortasından su
sağlayan pişmiş toprak boru, küçük havuz ve bu havuzdan üçlü süzgeçli sisteme bağlı olarak
dört tarafında borularla suyun dağıtıldığını gösteren dağıtım hatları açığa çıkartılmıştır.
8. Tapınak A (Plan No. 12): Yapı, Suriye Caddesi’nin kuzey yanında etrafı portiklerle çevrili
(58m.x 42.33m., 54 adet Korinth başlık taşıyan sütunlu) dikdörtgen avlunun kuzey sonunda
yer almaktadır. Korinth düzenindeki prostylos (4 burgu yivli sütunlu) planlı tapınak
(27.75x13.60 m.), yüksek podyumlu traverten bloklardan yapılarak, üzeri mermer
kaplanmıştır. Hippodomik sistemde tapınak derinlemesine iki ada üzerine inşa edilmiştir.
Tanrıça Artemis, Tanrı Apollon ve İmparatorluk Kültüne adanmıştır. Antoninler Dönemi’nde
(M.S. 2.yy.) yapılan tapınak, İmparator Diocletianus Dönemi’nde (M.S. 284-305) büyük çaplı
tamirat geçirmiştir. Tapınak M.S. 4. yy. da Hıristiyanlığın resmî din olarak (Büyük Constantinus
zamanı M.S. 306-337) kabul edilmesiyle birlikte yanında yer alan Laodikeia Kilisesi’nin dinî
arşivi olarak kullanılmış, tüm antik kenti etkileyen M.S. 494 yılı depremiyle birlikte yıkılmıştır.
M.S. 7. yy. başında İmparator Focas Dönemi’nde (M.S. 602-610) meydana gelen depremle
antik kent tamamen yıkılmış ve Denizli içine taşınmıştır. Bu tarihten itibaren tapınak, mimari
malzemeleri taş ve kireç ocağı olarak kullanılarak, çok büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Tapınak
A’da Prostylos (4 adet tapınak ön cephe) sütunları ve az sayıda kalabilen avlu portiği sütunları
ile birlikte toplamda 19 sütun ayağa kaldırılmıştır. Merdiven basamakları ve iki yanındaki
korkuluklar restore edilmiştir. Tapınağın içine girişi sağlayan Naos kapısı anastylosis (orijinal
hali) esas olmak üzere restore edilmiş ve yan duvarların yükseltilmesiyle Tapınak cephesine
üçüncü bir boyut kazandırılmıştır. Tapınak A’nın naos (kutsal oda) altındaki tonozlu mekânın
üst kısmı çelik konstrüksiyon ve kırılmaz cam ile kapatılmıştır. Bu alan aynı zamanda Pamukkale
ve Lykos (Çürüksu) Ovası’nı gören muhteşem manzaralı bir seyir terası olma özelliğine de
sahiptir.
9. Septimius Severus Nymphaeumu (A Nymphaeumu) (Plan No. 32): Suriye Caddesi’nin kuzey
kenarında yer alan Septimius Severus Çeşmesi (Nymphaeum A), dikdörtgen planlı
(41.60x14.30 m.), doğu-batı yönünde ve hippodomik sistemde tek ada üzerinde uzanmaktadır.
Dikdörtgen havuzun üç tarafını çeviren iki katlı yapının, birinci katı Kompozit, ikinci katı ise
Korinth düzeninde olup mimari cephe ile güney yönde iki basamaklı podyum üzerinde yer alan
parapetler, profilli taç ve kaideleri mermerden yapılmıştır. Çeşmenin ana havuzu, nişler içinde
yer alan 3 musluktan akan su ile doldurulmaktadır. Ayrıca çeşmenin caddeye bakan doğu ve
batı kısımlarına birer adet aslan heykeli yerleştirilmiştir. Anıtsal çeşme kahverengi, gri, damarlı
sütunlar ve çok renkli duvar kaplamalarıyla Merkezi Agora karşısında yer alan gösterişli bir
yapıdır. Yazıtına göre, İmparator Septimius Severus’a (M.S. 198-211) ithaf edilmiş ve M.S. 494
yılı depremine kadar kullanılmıştır.
10. Jokey Kulübü Binası (Plan No. 32): İmparator S. Severus Nymphaeumu’nun kuzeyinde yer
alan yapı, doğu batı yönünde dikdörtgen planlıdır. Peristylli avlu, çeşme ve doğudaki
dikdörtgen planlı salondan oluşan yapıya giriş, avlunun batı cephesinde bulunan ve bu yöndeki
ara sokağa açılan kapıdan sağlanmıştır. Kapısının üzerinde yer alan yazıtına göre, Yeşillerin
Jokey Kulübü binasıdır ve M.S. 4. yy.a tarihlendirilir.
11. Merkezi Agora (Plan No. 28): Suriye Caddesi’nin güney yanında yer alan ve üç tarafı iki
basamakla yükseltilen portiklerle çevrili olan Merkezi Agora, dikdörtgen (112x60 m.) planlıdır.
Agoranın kuzeyinde Suriye Caddesi olup güney portiğinin arkası, Merkezi Hamam duvarıdır.
Batı ve doğu portiklerin arkasında ise dükkân girişleri bulunur. Portiklere ait sundurma çatıların
hatılları, doğu ve batıda dükkân duvarları üzerine oturtulmuştur. Erken Bizans Dönemi’nde
agora ortasına Korinth başlıklı bir anı sütunu yapılmıştır. Merkezi Agora, kentin en işlek yerinde
ticari ve sosyal hayatın can damarını oluşturmuştur.
12. Merkezi Hamam (Plan No. 5): Merkezi Agora’nın güneyinde yer alan yapı 89.60x57.60
m.lik kapalı alana sahiptir ve sıralı hamam tipinde yapılmıştır. Caldarium (sıcaklık), tepidarium
(ılıklık), frigidarium (soğukluk) ve apodyterium (soyunma mekanları) kısımlarına, kuzeyde
Laodikeia’ya özgü olarak apsisli havuz ile ikinci apodyterium ve frigidarium bölümleri
eklenmiştir. Batıda ise üç kemerli giriş bulunur. Roma İmparatorluk Dönemi’ne (M.S. 2. yy.)
tarihlenen yapı, M.S. 494 yılı depreminde yıkılmıştır. Bu tarihten sonra, hamam işlevinin
dışında M.S. 7. yy.a kadar kullanılmıştır.
13. Merkezi Kilise (Plan No. 53): Merkezi Kilise, Suriye Caddesi’nin güney yanında yer alır ve
yer radarı taramaları sonucunda tespit edilmiştir. Kilise dışta 17.00x20.10 m. ölçülerinde
kuzey-güney doğrultusunda farklı şekilde enine dikdörtgen planlıdır. Batısında narteks ve bir
çeşme yapısı yer alır. Narteks kısmından her bir nefe ayrı kapılardan geçilmiş olmalıdır. Kuzey
nef ve ortada yer alan ana nefin kapısı yerindedir. Kilise, Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait bir
yapının düzenlenmesiyle oluşturulmuştur. Orta aks kilise olarak kullanılmış ve sonunda yarım
yuvarlak apsis yer alır. Bunun iki yanında yer alan mekanlar ise olasılıkla sadece seromoni
sırasında pastoforion (prothesis ve diakonikon-hazırlık mekanları) olarak kullanılmıştır. Güney
tarafta ise mutfak bölümü bulunur. Kilise ve iki yanında yer alan mekanların tabanı opus sectile
döşemelidir. Duvarların alt bölümleri mermer kaplama, üst kısımları ise freskli yapılmıştır. M.S.
7. yy.dan sonra mermer kaplama ve opus sectile döşemeler sökülerek taşınmış olup yerinde
çok azı korunabilmiştir. Çalışmalar sonucunda ele geçirilen sikkelere göre Merkezi Kilise’yi M.S.
4. yy.ın sonu-5. yy.ın başına tarihlendirmek mümkündür.
14. Laodikeia Kilisesi (Plan No. 52): Laodikeia Antik Kenti’nde 2010 yılı kazılarında tespit edilen
ve aynı yıl kazı çalışmaları tamamlanan Laodikeia (Hac) Kilisesi, ızgara sistemindeki
(hippodomik) plana göre Suriye Caddesi’nden ayrılan ve Kuzey Tiyatrosu’na ulaşan ara sokak
üzerinde kentin kuzeydoğu bölümüne konumlandırılmıştır. Bu yönüyle Kilise, Tapınak A’nın
kuzeydoğu yanındadır. Kilise doğu-batı yönlü bir adayı (insula) kaplayacak şekilde planlanmış
olup yapıyla bağlantılı olan güneybatı ve kuzeydoğu sokaklar üzerinde birer adet çeşme yer
alır. Hıristiyanlık tarihinde daha önce hiç görülmemiş bir plan tipine sahip olan Laodikeia
Kilisesi biri doğuya (syntranona), beşi kuzeye ve beşi de güneye bakan toplam 11 (ikisi
nartekste) adet apsise (yarım daire nişler) sahiptir. Laodikeia Kilisesi’nin en kutsal mekânını
temsil eden naos (kutsal oda) içerisinde; traverten bloklarla örülmüş ve devasa yapının çatısını
taşıyan ikisi syntrononun iki yanında olmak üzere 10 adet ayak, Prothesis ve Diakonikon (dini
ritüel hazırlık odaları) mekanları, ambon (vaaz kürsüsü), bema (sunak masasının bulunduğu
bölüm) ve doğuya bakan ana apsis içerisinde synthronon (ilahi koro ve din görevlilerinin
oturduğu bölüm) yer almaktadır. Devasa ayaklar naosu sınırlandıran kuzey duvarları ve güney
duvarlarında nişler arasında olmak üzere, kendi aralarında kemerlerle birbirine statik ve
yükseklik sağlamak üzere bağlanmıştır. Kiliseye ara sokak üzerinden biri kuzeyde, biri güneyde
yer alan iki kapıdan girilir. Narteks kuzey-güney yönlü olup buradan üç ayrı kapıdan naos
kısmına geçilir. Kilise mimarisinin bir özelliği olarak naos odası kuzey, orta ve güney olmak
üzere bazilikal planlı üç nef’e (koridor) ayrılmıştır. Kuzey ve Güney nefler bitkisel ve geometrik
tarzda yapılmış mozaik döşemeye sahiptir. Mozaikler üzerinde haç içinde iki adet dini
görevlinin adı yer alır (protodiakon Polykarpos ve diakon Alexander). Orta nef ve pastoforion
tabanları ise opus sectile (geometrik şekilli mermer plakalarla oluşturulan döşeme) döşemeye
sahiptir. Ayrıca ayakları birbirine bağlayan kemerlerin iç kısımları da mozaik süslemelidir. Diğer
taraftan kilise duvarları panolar halinde mermer kaplama ve fresklerle süslenmiştir.
Yapının en önemli mekanlarından birisini oluşturan opus sectile döşemeli vaftizhane odası
içerisinde Hıristiyanlık tarihinin en eski ve sağlam kalabilmiş olan haç planlı mermer kaplamalı
vaftiz havuzlarından birisi yer almaktadır. Bu bölüme narteks kısmının kuzeyinden başlayan bir
koridor ile ulaşılmaktadır. Kilise M.S. 494 yılı depreminde büyük hasar görerek tamir edilmiş
ve İmparator Focas (M.S. 602-610) Dönemi depreminde ise tamamen yıkılmıştır. Laodikeia,
Hıristiyanlık âlemi için çok önemlidir. Çünkü kent M.S. 4. yy.dan itibaren Hac Merkezi olma
özelliğine sahip olmuştur. Bu nedenle İncil’de adı geçen ve Laodikeia Kilisesi (halkı ifade eden)
adına mektup gönderilen bir kentte böyle bir kilisenin ortaya çıkarılması, bu kutsallığı bir kat
daha arttırmaktadır. Kilise, Büyük Constantinus zamanında (M.S. 306-337), Hıristiyanlığın M.S.
313 yılında serbest bırakılmasıyla birlikte yapılmıştır. Üst koruma çatısı yapılan kiliseyi,
ziyaretçiler cam gezi bantları üstünde dolaşabilmektedirler.
15. Kiliseli Peristylli Ev (Plan No. 57): Kiliseli Perystilli Ev olarak adlandırılan kompleks, Kuzey
Tiyatrosu’nun güneyinde, Tiyatroya bağlanan Tapınak Doğu Sokağı’nın kuzeybatı ucundaki son
yapı durumundadır. 2010 ve 2011 yılları kazı çalışmaları sonucunda, evin Tapınak Doğu
Sokağı’na bakan doğu bölümünün ev sakinlerinin ibadetlerini gerçekleştirdikleri özel bir
kiliseye sahip olduğu anlaşılmıştır. Bu bölümde 5.00x3.50 m. ölçülerinde ve yönü kuzeydoğuya
bakan bir apsise sahip 7.00x9.00 m. ölçülerinde naos odası ve naosun güneyinde bu oda ile
bağlantılı endonartheks (8.00x3.50m.) ile eksonartheks (8.50x4.00 m.) mekanları yer
almaktadır. Yapının doğu kanadını kapatan bu mekanların batısında yaklaşık 16.00x7.00 m.
ölçülerindeki bölümü kazılmış olan perystilli bir avlu ve kuzeyde bu avluya açılan birbirleriyle
bağlantılı mekanlar yer almaktadır. Kilise’nin apsis yönünün kuzeye bakması önemlidir. Çünkü
M.S. 375 yılında Papalık Nizamnamesi ile kilise mimarisini belirli normlara bağlayan karara
kadar kilise yönleri farklı yapılmıştır. Taban üzerinde ele geçen sikke I. Thedosius (M.S. 379-
395) Dönemi olup bu durumda kilise M.S. 375 yılı nizamnamesinden önce yapılmış olmalıdır.
16. Propylonlar (Anıtsal Geçişler) (Plan No. 27): Suriye Caddesi’nin kuzey üzerinde ve Merkezi
Agora’nın karşısında Kuzey (Kutsal) Agora’ya girişi sağlayan üç adet propylon (anıtsal geçiş) yer
alır. Bunlar caddeden kuzeye doğru dikdörtgen şeklinde bir girinti yapılarak inşa edilmişlerdir.
Doğu ve Batı propylonlar Doğu ve Batı Portik içine, Merkezi Propylon ise Kuzey (Kutsal) Agora
içine girişi sağlar. M.S. 2. yy.da yapıldığı anlaşılan Anıtsal Geçişler, İmparator Diocletianus (M.S.
284-305) Dönemi’ndeki depremde büyük hasar görmüş ve tamir edilmiştir. M.S. 494 yılındaki
büyük depremde tamamen yıkılan Anıtsal Geçişler Kuzey (Kutsal) Agora ile birlikte M.S. 7. yy.a
kadar kullanılmıştır. Bundan sonra ise alanlar taş ve kireç ocağına dönüştürülmüştür.
17. Caracalla Nymphaeumu (Plan No. 10): Anıtsal çeşme, Suriye Caddesi ile güneye devam
eden Stadyum Caddesi’nin kesiştiği noktada yer alır. Köşede olması itibariyle iki cepheli inşa
edilen yapı, farklı planıyla dikkati çekmektedir. Köşede kare havuz ve onun iki yanında yarım
yuvarlak birer havuz daha yer alır. İki katlı planlanan Anıtsal Çeşme, M.S. 215’de İmparator
Caracalla (M.S. 211–217)’nın kenti ziyareti şerefine yapılarak, O’na ithaf edilmiştir. Çeşmenin
mermer parapet babası kabartmalarında Zeus’un Ganimedes’i kaçırması ve Theseus’un
Minatouros’u öldürmesi gibi mitolojik sahneler yer alır.
18. Kuzey Tiyatrosu (Plan No. 8): M.S. 2. yy.da yapılmıştır. Yapı, tamamen Lykos Ovası’na
bakmakta olup topografyaya uygun şekilde yamacın oyulmasıyla inşa edilmiştir ve
kuzeydoğu’ya bakmaktadır. Tiyatronun mermer oturma basamakları deprem ve tahribat
nedeniyle büyük ölçüde kaymıştır. Alt cavea’da 9 kerkides ve 23 oturma sırası, üst caveada ise
16 kerkides ve 26 oturma sırası sayılabilmektedir. Ortada 2.30 m. genişliğinde tek diazomalı
olan yapı 112 m. cavea çapında olup çevre duvarı (analemma) çapı 121,5 m.yi bulur, sahne yay
şeklinde kavisli ve orkestrası daha geniştir. Oturma basamakları üzerine kentteki dernekler ve
ileri gelen ailelerin isimleri yazılmıştır. Yapı yaklaşık 12000 kişilik oturma kapasitesine sahiptir.
Tiyatro değişik tamiratlarla M.S. 7. yy.a kadar kullanılmış, bundan sonra da alan taş ocağına
dönüştürülmüştür.
19. Kuzey (Kutsal) Agora (Plan No. 58): Suriye Caddesi'nin kuzeyinde Batı ve Kuzey
Tiyatrolarının arasında yer alan etrafı portiklerle çevrili olan Kuzey (Kutsal) Agora, yaklaşık
265x128 m. olan dikdörtgen planlıdır. Bu alan İmparatorluk Dönemi’nde temenos, M.S. 4.
yy.dan itibaren agora olarak kullanılmıştır. Agora’ya Suriye Caddesi'nden merkezi, doğu ve batı
propylonlar olmak üzere üç anıtsal kapıdan girilmektedir. Bunlardan Doğu ve Batı propylonlar
portiklere, Merkezi Propylon ise avluya girişi sağlar. Ayrıca Agora’nın doğu ve batısını sınırlayan
portik arka duvarlarında Batı Tiyatrosu ve Kuzey Tiyatroları yönüne geçişleri sağlayan yan
girişler yer almaktadır. Orijinalde ön kısmında İon düzeninde sütunlu galerilerin çevirdiği
portiklerin üst kısmı kırma çatılı olarak kapatılmıştır. Agora içinde kuzey-güney yönünde batı
portik ve doğu portik önüne yerleştirilen iki havuz yer alır. Havuzların sınırlandırdığı avlu içinde
biri kentin dokuma tanrıçası Athena'ya adanmış olan Korinth Düzeninde, diğeri de kentin
kurucu tanrısı Zeus'a adanmış olan İon Düzeninde iki tapınak ve altarlar yer almaktaydı. Kentin
Hıristiyanlaşmaya başlaması ile birlikte İmparator Büyük Constantinus ve sonrasındaki imar
faaliyetlerinde bu tapınaklar sökülmüş olup Doğu Portik sütunlu galerisi Korinth Düzeninde
Athena Tapınağı mimari blokları, Batı Portik ise İon Düzenindeki Zeus Tapınağının mimari
blokları ve Korinth düzenindeki başlıkların yer aldığı devşirme mimari bloklarla tekrar
düzenlenmiştir. Agora içinde İmparator Augustus (M.Ö. 27-M.S. 14) Dönemi'nden, Severuslar
Dönemi'ne kadar olan zaman dilimini içine alan; kaide, sütun tamburu, Korinth ve İon başlıklar,
arşitrav, friz (baş ve girland çelenkli), geison-sima, , anta taçları, naos duvarı blokları gibi
mermer bloklar görülmektedir.
I. Evre: Erken İmparatorluk Dönemi, alanda ilk planlama ve dini yapıların oluşturulması. M.S.
60 yılı depremi tahribatı.
II. Evre: Antoninler ve Severuslar Dönemi arası, alanda yapılan imar faaliyetleri (tapınakların
inşa işlerinin devam ettirilmesi, yeni dinsel yapıların eklenmesi gibi).
III. Evre: Diocletianus Dönemi (M.S. 284-305), kentte meydana gelen deprem arkasından
yapılan tamiratlar.
IV. Evre: B. Constantinus Dönemi (M.S 306-337), portiklerde yapılan geniş çaplı değişiklikler,
agora içinden tapınakların sökülmesi ve yerine Hristiyanlıkla ilgili yapıların yapılmaya
başlaması.
V. Evre: II. Julianus Caesar (M.S. 335-360) ile M.S. 494 yılı depremi öncesi yapılan
düzenlemelerde II. Propylon’un doğu kapısının kapatılması, kapı girişine bakan portik sütunları
arasının duvarla örülmesi, tabanın yükseltilmesi ve yeni mekânların yapılması.
VI. Evre: M.S. 494 depremi sonrası Doğu Portiğin bir kısmının yıkılması, alanın büyük ölçüde
terkedilmesi, yeni dinsel (Kiliseler) yapılar için mimari blokların kaplama kesiminde
kullanılması, niteliksiz yapılaşmaların oluşu. M.S. 7. yy.ın başı Focas Dönemi (M.S. 602-610),
depremine kadar alandaki kullanımların kısmen devam etmesi.
VII. Evre: Focas Dönemi (M.S. 602-610) kentle birlikte Agora’nın tamamen yıkılması ve terk
edilmesi.
VIII. Evre: M.S. 7. yy'dan itibaren alanın taş ve kireç ocağı olarak kullanımı, göçer Yörüklerin
mevsimlik yerleşimleri.
20. Kuzey Kilisesi (Plan No. 15): Kuzey ve Batı Tiyatroları arasında kalan ve Lykos Ovası’na
bakan düzlükte, Kuzey (Kutsal) Agora’nın kuzey portiği üzerinde yer almaktadır. Kuzey
Temenos Alanı özelliğini kaybettikten sonra inşa edilen Kuzey Kilisesi, traverten bloklardan
doğu-batı yönünde üç nefli bazilikal planlı ve apsisli olarak inşa edilmiştir. Olasılıkla M.S. 494
yılı depremi arkasından yapılarak M.S. 6.-7. yy.lar arasında kullanılmıştır.
21. Batı Tiyatrosu (Plan No. 9): Hellenistik geleneğe göre tamamen doğal zemine oyularak
yapılmıştır. Sahne binası 6-7 m. yüksekliğinde ayaktadır. Tiyatro, 7 merdiven geçişiyle, 9
kerkidese bölünmüştür. Mermer olan alt caveada 23, traverten olan üst caveada ise 19 oturma
sırası tespit edilmiştir. Cavea çapı 85 m., çevre duvarı (analemma) çapı ise 94.5 m.yi
bulmaktadır. Batı Tiyatrosu yaklaşık olarak 8000 kişi oturma kapasitesine sahiptir. Hellenistik
Dönem’de yapılan tiyatro, değişik şekildeki onarımlarla M.S. 7. yy.a kadar kullanılmıştır.
22. Stadyum Caddesi (Plan No. 54): Doğu-batı yönlü Suriye Caddesi’ni, Caracalla
Nymphaeumu’nun batı kenarından, kuzey-güney yönlü olarak kesen cadde, stadyuma doğru
yöneldiği için Stadyum Caddesi olarak adlandırılmıştır. Caddenin iki yanında portikler ve
gerisinde dükkan sıraları yer alır. Portiklerin bir kısmında kalabilen opus sectile (geometrik
mermer) döşemeler görülebilir. Stadyum Caddesi’nin, Caracalla Nymphaeumu önünde Suriye
Caddesi ile kesiştiği göz önüne alındığında, bu caddenin de Dorik cepheli olarak İmparator
Domitianus (M.S. 81- 96) zamanında, S. Iulius Frontinus’un Prokonsüllüğü’nde M.S. 84-85
yıllarında tekrar düzenlendiği anlaşılmaktadır. Daha sonra cadde, M.S. 2. yy. sonu-3. yy.
başında, olmak üzere, M.S. 7. yy.ın ilk yarısında Laodikeia’nın terk edilişine kadar geçen süreçte
sürekli değişiklikler yapılarak kullanılmıştır. Stadyum Caddesi, Batı Tiyatrosu, Stadyum, Güney
Hamamı-Gymnasium Kompleksi, diğer taraftan batı uzantılı Efes Portikosu ve Efes Caddesi ile
bağlantılıdır. Stadyum Caddesi’nin Batı Tiyatrosu’na uzanan kısmı M.S. 5-6. yy.da kapatılarak
Suriye Caddesi ile birleştiği nokta ile sınırlandırılmıştır. Cadde üzerinde kamu ve sivil mimariye
ait birden çok kullanım alanı mevcuttur. Bunların başında, Merkezi Hamam, Caracalla
Nymphaeumu, B Nymphaeumu, Latrina (tuvalet) ve Su Depoları gelir. Cadde kenarında doğu
ve batıda yer alan portiklerin gerisinde ise çok sayıda dükkân girişi yer alır.
23. C Yapısı (Plan No. 18): Yapı, Caracalla Nymphaeumu’nun güneybatısında, Efes
Portikosu'nun ise kuzeyinde tepe üzerinde yer alır. Traverten ve mermer bloklardan inşa
edilen dikdörtgen planlı yapının genişliği 16.60 m., uzunluğu 19.50 m.dir. Kuzeybatı-
güneydoğu akslı yerleştirilen yapının güneydoğusunda üç girişli kapısı ve kuzeybatıda yer alan
ana apsisi (yarıçapı 8.35x4.36 m.) bulunur. Üst örtü, tuğla ve kırılmış mimari mermer bloklar,
traverten parçaları ve çay taşlarının harçla sıkıştırılması ile oluşturulan, tonozdur. Taban ise
harçlı çay taşı dolgu (opus caementicum) üzeri mermer plaka döşemelidir. İki yanda uzun
cephelerde ise iki uçtakiler dikdörtgen, içtekileri yarım daire planlı olan karşılıklı dörder adet
olmak üzere sekiz niş yapılmıştır. Mimari süslemelerine göre Severuslar Dönemi'ne
tarihlenebilecek olan C Yapısı olasılıkla İmparatorluğun kült alanı için kullanılmıştır. Yapıda ana
apsis ve yanlarda bulunan nişler içine heykeller yerleştirildiğini gösteren, heykel kaideleri ele
geçirilmiştir. Aynı şekilde üç kapılı girişin iki yanında bulunan birer aedicula içinde de heykeller
yer almaktaydı. Kazılarda ele geçen sikkelere göre yapı M.S. 4. yy.da kiliseye
dönüştürülmüştür. Bununla ilgili olarak ana apsisin iki yanına yerleştirilen mermer dikdörtgen
kesitli ayaklardan güneyde olanın üzerine kırmızı boya ile altta yedi kollu şamdan üzerinde
globus (dünya) ve üstüne haç yapılarak iki yanına hayat ağacı yerleştirilmiştir. Yapı M.S. 494
yılı depreminde yıkılmıştır. Ancak yıkılmazdan önce tüm taban döşemesi ve duvar kaplamaları
sökülerek taşınmıştır.
24. B Nymphaeumu (Plan No. 55): Dikdörtgen planlı, 6.30x18 m. ölçülerindeki B
Nymphaeumunu, Stadyum Caddesi’nin doğu cephesinde ve Merkezi Hamam’ın paleastrasının
güneybatı yanında konumlandırılmıştır. Anıtsal çeşme yapısının güney-güneydoğu bitişiğinde
Latrina (tuvalet), doğu bitişiğinde su deposu, batı önünde ise Efes Caddesi’ne uzanan Portiko
bulunur. Bu konumuyla B Nymphaeumu, batıdan Efes Caddesi’nden Portikoya gelenleri tam
karşılar pozisyonda olup konumu itibariyle hem görsel olarak iki caddenin kesişme noktasında
olması, hem de işlevsel olarak çevresindeki yapı ve dükkânların su ihtiyacını karşılaması
bakımından kentin önemli yapılarından biridir. Olasılıkla Korinth düzenindeki B Nymphaeumu
tek katlı olarak planlanmış, havuzunun ön kısmı kabartmalı parapetlerle süslenmiştir.
Orijinalde dikdörtgen havuzun üç tarafı sütunlu galerilerle çevrilerek, cephe alınlıklarla
hareketlendirilmiş olmalıdır. Çeşmeye su arkasına bitişik yapılan depodan sağlamaktaydı. Bu
depoya ise su II. Su dağıtım Terminali’nden getirilmiştir. Su künklerinin basınca dayanıklı
olması için travertenden yapıldıkları görülür. Havuz içinde ele geçen mimari bloklar, Erken
İmparatorluk Dönemi ile M.S. 3. yy. arasına tarihlendirilmektedir.
25. Latrina (Tuvalet) Yapısı (Plan No. 55): Latrina, kuzey-güney yönlü uzanan Stadyum
Caddesi’nin doğu yanında, doğu-batı yönlü Efes Caddesi Porikosu’nun doğu karşısında, B
Nymphaeumu’nun ise güney ve güneydoğu bitişiğinde yer alır. Yaklaşık 80 kişilik olduğu
düşünülen “L” planlı latrinaya giriş, Stadyum Caddesi’ne bitişik olarak yapılmış 2.90x8.80 m.
ölçülerindeki dikdörtgen şeklindeki bir ön oda (vestibulum) ile sağlanıyordu. 10.40x17.00 m.
ölçülerindeki Latrina’nın güney kısmında 4.40x4.60 m. ölçülerinde kare planlı bir havuz yer
almaktadır. Üstü açık olan havuzun etrafı içe eğimli sundurma çatı ile kapatılmıştır. Latrina’nın
duvar kenarlarında boydan boya tuvalet sırası bulunur. Bu sistemde oturma taşları ve onun
altında atık kanalı ile önde temiz suyun aktığı açık kanal yer alır. Latrinaya gelen temiz su,
kuzeyde bitişik olarak planlanan su deposundan sağlanmaktaydı. Latrinaya geçişi sağlayan ön
odanın (vestibulum) tabanında merkezde yer alan yaban keçili mozaiklerin stili, M.S. 2.-3. yy.
özelliği göstermektedir. Veriler ışığında mevcut latrina, M.S. 3. yy.a tarihlenmekte olup çeşitli
değişikliklerle M.S. 6. yy.ın ilk çeyreğine kadar kullanım görmüştür.
26. Su Deposu (Plan No. 55): Anıtsal çeşmenin (Nymphaeum B) su ihtiyacı hemen bu yapının
arkasında, doğu bitişiğinde ortaya çıkartılan 4.70x7.10 m. ölçülerindeki su deposu ile
sağlanmıştır. Orijinalde depo yakınına kadar 0.76x0.76 m. ve 0.84x0.88 m. ölçülere sahip
traverten bloklarla II. Su Dağıtım Terminali’nden sağlanan su, geç dönemde olasılıkla kent
zayıflayınca ve alandaki su kullanımı azalınca pişmiş toprak borularla sağlanmıştır. Mevcut
kalıntılarda çapı 0.24 m. olan pişmiş toprak künklerle deponun güney bitişiğinde yer alan
Latrina’nın kuzey duvarı altından geçirilerek, su deposunun tabanından çıkar. Depoda
toplanan su öncelikli olarak batı bitişiğinde yer alan B Nymphaeumu’na sağlamaktaydı. Diğer
taraftan depo aynı zamanda güney bitişiğinde yer alan Latrina’nın da su ihtiyacını karşılamıştır.
27. Apsisli Çeşme (Plan No. 55): B Nymphaeumu’nun kuzeydoğu arkasında, Su Deposu’nun
kuzey bitişiğinde 2 m. genişliğinde, mevcutta 2.40 m. yüksekliğinde ve 1.70 m. derinliğinde
nişli bir havuzu bulunan çeşme yapısı yer almaktadır. Çeşmeye, kuzey ve doğu yöne bakan üç
basamakla çıkılır. Çeşme havuzu, düzgün kesilmiş kare ve dikdörtgen traverten taşlarla
örülmüştür. Havuz haznesi öne yerleştirilen alçak kabartmalı dikdörtgen parapet ile
oluşturulmuştur. Parapet ortasında çift çizgili daire, dairenin iki yanında üç yapraklı bitkisel
süsleme ile daire içinde yer alan haçlı alçak kabartmadan oluşur. Havuz haznesi zeminde ve
heptagon (yedigen) bir biçim izlenen yan duvarlarda mermer plakalarla kaplanarak sızdırmaz
bir zemin elde edilirken, havuz içinde mermer plaka üzerine açılan 0.5 m. çapındaki bir delikle
havuz haznesine dolan suyun kanalizasyona aktarımını sağlamaktadır. Çeşme, M. S. 5 yy.dan
7. yy. başlarına kadar kullanılmıştır.
28. Efes Caddesi Portikosu (Plan No. 46): Kuzey-güney yönlü Stadyum Caddesi’ni doğu-batı
yönünde kesen ve Efes Caddesi’ne uzanan portikodur. Stadyum Caddesi’nden üç basamakla
inildikten sonra üç kemerli girişin yer aldığı Efes Portikosu’na geçilir. Doğu-batı yönlü uzanan
caddenin kuzey ve güney kenarlarında cadde boyunca uzanan havuzlar, bunların gerisinde önü
kemerli portikler ve en geride de dükkanlar ve bazı mekan girişlerinin bulunduğu kapılar yer
alır. Efes Caddesi Portikosu’nun toplam genişliği portikler dahil 30.60 m.dir ve tabanı mermer
döşemelidir. Efes Caddesi Portikosu olasılıkla festival, şölen veya özel günlerde hizmet veren
bir protokol alanıdır. Bu özel alanın batısında basamaklarla çıkılan kemerli kapı ve doğusunda
yine basamaklarla çıkılan Stadyum Caddesi ile sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla alan araçlara
kapalı, sadece yaya geçişlerine uygun olarak düzenlenmiştir. Efes Caddesi Portikosu, Geç
Hellenistik-Erken İmparatorluk Dönemi’nden M.S. 6. yy.ın ikinci yarısı ile 7. yy. başına (M.S.
565-612) kadar sürekli kullanılmıştır. Kent terk edildikten sonra alandaki bloklar Yörüklerin
geçici çadır kurması ve ocak oluşturmaları için düzenlenerek kullanılmıştır (18. yy.- 1980).
29. Efes Kapısı (Plan No. 19): Batıda yer alan orijinal Roma İmparatorluk Dönemi Kapısı, M.S.
84–85 İmparator Domitianus Dönemi (M.S. 81-96) imar faaliyetleri sonucunda yapılmıştır. Bu
döneme ait Laodikeia’da yer alan dört kapıdan en sağlam olanıdır. Kapı, tipolojik olarak
Hierapolis Frontinus Kapısı’na benzemektedir.
30. Batı Hamamı (Plan No. 6): Aphrodisias Caddesi’nin yaklaşık 50 m. doğusunda doğu-batı
yönünde dikdörtgen planlı (70x36 m.) olan yapı, sıralı plan tipinin güzel örneklerinden birini
oluşturmaktadır. Kesme traverten bloklardan yapılan Batı Hamamı’nda frigidarium (soğukluk),
tepidarium (ılıklık) ve caldarium (sıcaklık) kısımları, yapı içinde belirgin olarak
görülebilmektedir. Batı Hamamı M.S. 2. yy.a tarihlenmektedir.
31. Bouleuterion (Meclis Binası) (Plan No. 1): Güney Agorası’yla bağlantılı olan yapının, çevre
(analemna) duvarıyla birlikte çapı 35 m.dir. Cavea çapı ise 30 m.dir. Güneye bakan ve Greko-
Romen tarzda yapılmış olan caveanın 7–8 sıra mermer oturma basamakları izlenebilmektedir.
İmparator Hadrianus (M.S. 117-138) zamanına tarihlenen yapı, yaklaşık 500–600 kişi alabilecek
kapasitededir.
32. Güney Agorası (Plan No. 34): 135x90 m. ölçülerindeki dikdörtgen planlı olan agora,
Bouleuterion ile Güney Hamam Kompleksi arasında yer almakta olup her iki yapıyla da
bağlantılıdır. Agoradaki mevcut mimari bloklarının bezemeleri, M.S. 2. yy.ın stil özelliklerini
yansıtmaktadır. Güney Hamam Kompleksi ve Bouleuterion’la birlikte İmparator Hadrianus’un
M.S. 135 yılı ziyareti anısına planlanarak yapılmış olmalıdır. Meclis Binası yanında olması
sebebiyle bir siyasi agoradır.
33. Güney Hamam-Gymnasium Kompleksi (Plan No. 2): Laodikeia’nın en sağlam kalabilen
yapı kompleksi olup kesme traverten bloklardan düzgün işçilikle yapılmıştır. 133x75 m.
ölçülerindeki Güney Hamam-Gymnasium yapı kompleksi, bölgeye özgü farklılık gösteren “sıralı
ikiz hamam” plan tipini yansıtmaktadır. Güney Hamam Kompleksi’nin güney tarafında yer alan
stadyum ve stadyumdan geçişleri sağlayan bölümlerin olması, diğer taraftan kuzeyde agora ile
bağlantısı bakımından da farklı bir yapı kompleksidir. Hamam aynı zamanda stadyumda idman
ve müsabaka yapan sporcuların yıkandıkları bir komplekstir. M.S. 135 yılında İmparator
Hadrianus’un (M.S. 117-138) Laodikeia’yı ziyareti şerefine Prokonsül Gargilius Antiquus’un
yönetim zamanında yapılarak İmparator ve karısı Sabina’ya ithaf edilmiştir.
34. I. Su Dağıtım Terminali (Plan No. 3): Antik kentin güneyinde stadyum ile hamam
kompleksinin doğu yanında yer alan I. Su Dağıtım Terminali (castellum aquae) mevcut haliyle
deniz seviyesinden 278 m. yüksekliktedir. Traverten bloklardan inşa edilen Su Dağıtım
Terminali’nin mevcut yüksekliği ise 7 m. civarındadır. Sisteme su, Denizli Başpınar kaynağından
alınan ve güneyde Eskihisar Mahallesi’nin batı yamaçlarında yer alan ikiz traverten boru
hattından sağlanmıştır.
35. Stadyum (Plan No. 4): Ticaretle zenginleşen kentte, birçok anıtsal yapılar yapılmış ve
spora, kültüre büyük önem vermiştir. Yapı, antik kentin güneyinde kuzeybatı-güneydoğu
aksında inşa edilmiş olup uzunluğu 285 m., genişliği ise 70 m.dir. Bu haliyle 20–25 bin kişilik
oturma kapasitesine sahip önemli bir tesistir. Tamamen doğal zemin oyularak yapılmış çift
sphendoneli yapının, oturma basamakları mermerden inşa edilmiştir. M.S. 79 yılında
Laodikeia’nın zengin bir ailesi (Nicostratus) tarafından yaptırılmış olup İmparator Titus’a (M.S.
79-81) ithaf edilmiştir. Yapının daha çok kuzey, güneybatı yönlerindeki ve batı sphendone
tarafındaki oturma basamakları sağlam kalabilmiştir. Merdiven geçişleriyle 34 bölüme
(kerkides) ayrılan yapının kuzey tarafında sayılabilen basamak sayısı 25 dir.
36. II. Su Dağıtım Terminali (castellum aquae) (Plan No. 26): I. Su Dağıtım Terminali’nin
yaklaşık 430 m. kuzeyinde ve deniz seviyesinden 291 m. yüksekliktedir. Burası topografik
açıdan, antik kente su verebilecek en uygun yerdir. Bu nedenle I. Su Dağıtım Terminali’ne göre
kentin çoğuna su sağlayan ve daha büyük olan kompleks bir yapıdır. II. Su Dağıtım Terminali’nin
kuzeybatı tarafındaki çaytaşı+kireç harç olarak yapılan blokaj, Geç Antik Çağ düzenlemelerine
aittir. Yapının mevcut kalıntıları, Roma İmparatorluk ve Geç Antik Çağ’a ait olmalıdır.
TRIPOLIS
M.Ö. 5500- 3000 B. Menderes kenarındaki Akkaya Höyük'te Geç Neolitik ve Kalkolitik
Dönemlere ait yaşam izleri.
M.Ö. 3000- 2000 Akkaya ve Hamambükü Höyük'te Erken Tunç Çağı'na ait yaşam izleri.
M.Ö. 2000- 1550 Hamambükü Höyük'te Orta Tunç Çağı'na ait yaşam izleri.
M.Ö. 1550- 1200 Hamambükü Höyük'te Geç Tunç Çağı'na ait yaşam izleri.
M.Ö. 3. yy. Apollonia ismi ile kurulan kent.
M.Ö. 190 Seleukoslar ile Bergama Krallığı arasında yapılan Magnesia Savaşı'na kadar bölge
bağımsız kentlerden oluşur.
M.Ö. 188 Roma İmaparatorluğu'nun desteğini alan Bergama Krallığı Seleukoslar ile imzalanan
Apameia barışıyla bölge yönetimini ele almıştır.
M.Ö. 133 Bergama Krallığı, III. Attalos'un ölümü ve vasiyeti üzerine, bölgenin de içinde
bulunduğu Batı Anadolu'nun büyük bir kısmı Roma İmparatorluğu'na bağlanmıştır.
M.Ö. 40- 31 Antoniopolis. Kentin ismi kısa süre triumvir Marcus Antonius ile anılır.
M.Ö. 27 Tripolis. Augustus Dönemi'nde kentin ismi Tripolis ad Maeandrum.
M.S. 81- 96 Tripolis ile birlikte bölgede yer alan Laodikeia, Hierapolis ve Blaundos gibi
kentlerde kapsamlı bir imar faaliyeti başlar .
M.S. 1. yy. Sardis (Salihli) Conventusu'na (yargı birliği) dahil edilen kent belli bir zaman
diliminde de Apameia (Dinar) Conventus'u içerisinde yer alır. Titus- Domitianus Dönemi imar
faaliyetleri.
M.S. 2. yy. Şehir kapıları, caddeler, hamamlar, stadyum, tiyatro ve meclis binası gibi kamu
binalarında yeniden yapılanma.
M.S. 3. yy. ortaları Tripolisli Hermolaos Roma'da senatör. Ticaret yolları üzerinde önemli bir
geçiş noktası (Ephesos, Pergamon, Smyrna, Stratonikeia, Philadelphia, Hierapolis, Laodikeia,
Kolossai, Prymnessos, Antiocheia ad Maeandrum, Antiocheia (Pisidia) sikkeleri Tripolis'te.
M.S. 270-280 Tripolis'te deprem.
M.S. 325 Nicaea Konsülü’nde Tripolis'in Piskoposluk seviyesinde temsili.
M.S. 4. yy. ortaları Tripolis'te meydana gelen depremlerin ardından bazı yapıların işlev
değiştirmesi, bazı yapılarda yenileme faaliyeti.
M.S. 400 civarı. Kentin küçülerek etrafının sur duvarı ile çevrilmesi.
M.S. 494 Bölge kentleri ve Tripolis’in depremle tahrip olması.
M.S. 6. yy. sonu- 7. yy. Anadolu toprakları üzerinde etkili olan Sasani Akınları.
M.S. 7. yy. Kentin büyük oranda terk edilişi.
M.S. 8-9. yy. Tripolis'in yaklaşık 5 km. kuzeyindeki Direbol'de (Dirbol) yaşam izleri.
M.S. 10. yy. Agora yanındaki Kilise'de bulunan VII. Konstantinos-II Romanos (M.S. 950-959)
sikkesi ve Ara Sokak 1'de bulunan "Micaceous White Slip Ware" (M.S. 10. yy) grubuna ait
seramikler küçük bir nüfusun Tripolis'de yaşadığını gösteren en önemli kanıtlardır.
1222/3 Nicaea (İznik) Kralı Ionnas Ducas Vatatzes’in (1222-1254) Tripolis'in yaslandığı tepenin
zirvesinde surlar ve gözetleme kulelerinden oluşan bir kale (Yukarı Kale) yaptırması.
1243 John Ducas Vatatzes ile Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev arasında antlaşma.
13. yy. Bizans X Türk mücadelesi.
1304/6 Bölgede İnançoğulları ve Germiyanoğulları ile birlikte Türk Dönemi'nin başlaması
1429 Denizli ve çevresinde Osmanlı hakimiyeti.
16. yy. Arşiv belgelerinde Direbolu olarak geçen yerleşimde yaşam devam ediyor.
1928 Direbolu ismi değişir: Narlıdere.
1946 Narlıdere/Direbolu'da deprem.
1959 Narlıdere/Direbolu, Bakanlar Kurulu'nun 31 Ağustos 1959 tarih ve 12092 sayılı kararıyla
afete maruz yer.
1975 Yaklaşık 1300 yıl sonra Yenice/Tripolis'e göç.