Upload
emre-yesilyurt
View
233
Download
7
Embed Size (px)
DESCRIPTION
Yusuf Özgür YILMAZ
Citation preview
Peki; O uslanmaz akan kan hangi bedende şimdi ?
Sekb; Resulullah’ın (sav) ilk sahip olduğu mübarek atının adıdır.
Eski sahibi bedevi ona ‘’Ed daris’’ derdi. ‘’Daris’’ kaba huysuz
demektir. Fakat alemlere örnek gönderilen peygamber
efendimize (sav) huysuzluk yaptığı kaynaklarda
yazılmamaktadır. Şahit olunmamıştır. Hafif canlı koşucu olan bu
mübarek hayvana ‘’ Akan su ‘’ manasına gelen Sekb ismi
koyulmuştu. Resulullah uhud harbine onun üzerinde İslam
davasının sancaktarı olarak savaş vermişti. Davayı omuzlayan
mübarek Rahvan gidişliydi. Savaş meydanlarında ismiyle
müsemma adına layık olmuştu. Bazı kaynaklarda ‘’Es sekbü’’ ve
‘’Es sekb’’ şeklindede geçer. At hafif canlı ve koşucu olursa sanki
su dökülür gürül gürül giderse Sekb veya Feyyiz denilirdi. Bir
zamanlar en büyük arzum ölümsüz olmaktı.. Sonsuz bir hayat .
Şimdi ise biran önce can verip kurtulmak. Atlar arasında yaygın
bir mesel vardır. Bir at çok yaşayacak olsa ‘’Peygamber bineği
olsa gerek ‘’ gerler. Doğrudur ama.. İnsanlar hayat iksirini nasıl
ölümsüz olarak bilirlerse atlarda peygamber bineği olmayı
ölümsüzlük sayarlar.
Bir ata ; ‘’Nasıl ölümsüz olabilirim ? ‘’ diye soracak olsan ,
gülümseyerek ‘’ Olmaz öyle şey’’ der; ama ‘’Peygamber bineği
olursa o başka’’ diye hemen eklemeyide ihmal etmez. Ama bu
zaten imkansız değimli ? bu arzuyla yaşamış ve sonunda mezara
gitmiş nice atlar bilirim.. Davamız ölmeden önce ölümsüzlüğü
kavramış ismiyle müsemma olmuş Sekb gibi gürül gürül akan bir
su gibi çağlayarak devam edecektir. İslam tasavvufu bize ne tür
bir imkan sağlar ? Batı düşüncesinin yatağında akmakta olan
suyu yatağından çıkarması sonucu düşüncenin ve hayatın her
alanını yok etti. Bu durumun görünür hale gelmesi batı düşüncesi
içinde özellikle Nietzsche sonrası dönemde ve 20. Yy felsefeleri
içinde büyük bir karşı çıkışa da zemin hazırladı.
Bu karşı çıkışların ana amacı suyu yatağına döndürmek olarak
görülebilir. Tefekkürü ve bu tefekkürün varlıkla ilişkisini unutmuş
batı düşüncesine unuttuklarını yeniden hatırlatmak ! Suyu
yatağında tutmayı becermiş bir hikmet ve tefekkürün ! Benim
anladığım İslami tefekkür ve tasavvuf, son tahlilde suyun
yatağında tertemiz akması demektir. Suyu yatağından
uzaklaştırdığı için dünyayı ve insanı yok etmeye başlamış olan
düşüncelere bundan daha iyi bundan daha özgün ve bundan
daha köklü bir panzehir olabilirmi ?
Suyumuz akarsa nehir, düşerse şelale durursa göl olur. Harekette
bereket unsuru göz önünde bulunduruldukça suyumuz akmaya
devam edecektir. Biz can çekişen bir millet değiliz yatağından
taşan bir nehre benziyoruz bizi zinde tutabilecek yegane kuvvet
İslamiyettir. Bak dostum akmakta olan bir nehir düşün nehir kendi
yatağında yıllardır akmakta değil mi ? O nehrin akmasına
dışarıdan bir müdehale varmı ? Yatağı belli, süresi belli, gideceği
yer belli ! Sense o nehrin içinde telaş içinde kürek çekmektesin.
Sen kürek çeksende çekmesende o nehir aynı hızla akacak.
Yani sen kürek çekerek nehrin akış hızını değiştiremezsin sen
sadece bindiğin kayığın hareketlerinde etkili olabilirsin. Oda
nehir içinde ne yaptığınla ilgili gösterdiğin çabadır. Bindiğin
kayığın İslam kayığı olması senin su üzerinde amaçsız, ülküsüz,
gayesiz akmakta olan saman çöpünden farklı kılacaktır. Fert fert
filikalarda gitmek yerine İslam davasının kayığına binilmelidir.
Ancak bu şekilde cemiyet hayatının üstüne çıkılması ve
toplumda etki meydana getirilmesi mümkündür. Birisinin başına
toprak saçsan başı yarılmaz, suyu başına döksen başı kırılmaz,
toprakla suyla baş yarmak istiyorsan toprağı suyla karıştırıp
kerpiç yapman gerekmektedir. Ayrılıkta azap birlikte rahmet
vardır.
Gönüldaş ; Sen bizi yolunda gitmekte olan bir kar kütlesine
benzetiyorsun yuvarlandıkça artan yatağından döndükçe kar
tanelerinin yapışmasıyla büyüyen o kar kütlesine ben olsam ne
olur ufak bir kar tanesiyim diye düşünüp bizi kendinden mahrum
ediyorsun. Sen yoksan bir eksiğiz dolayısıyla düşman ve hakim
saflara meydan kalıyor. Her kar tanesi şöyle düşünmelidir. Ben
onların kütlesine yapışarak kütlenin büyümesi için beklide son
taneyim diye düşünmelisin. Gel safları sıklaştırma zamanı kütlenin
büyümesi için sende kütleye kendini at. Bekleyin gençler rahmet
yağıyor , Çığ yakındır.. Sen , Düşman subaylarını yüzlerce metre
uzaktan metal apoletlerinin parlaması sonucu gören ve canından
eden, korkusundan düşman subaylarının apoletlerini söküp
yerine kalemle çizdikleri rütbelerle gezdiren piyonların şahlara
karşı zaferinin timsali düşman tabiri ile korkunç Abdül’ ün evladı..
Sen her an sisteme ‘’ Şah’’ çekebilecek gücü kendisinde bulan
samimi Anadolu evladı. Sen devlet sınavlarına Anadolu dan çok
sayıda başarılı öğrenciyi üniversitelere gönderen, eskiden daha
ziyade ‘’elit’’ lerin çocuklarının girdiği üniversiteye şimdi Anadolu
dan fazlaca yoksul öğrenciyi hem de yüksek puanlı okullara
gönderen, Robert kolejlerine dahi Anadolu çocuklarının olması
gibi bir değişimin tipik bir tablosunu ortaya koyan iradenin
evladı. Sen yerdeki yeşillik gibisin ayağın yapay hedeflere bağlı.
Bir yel etsimi tam inanca ulaşmadan başını sallarsın ayağında
bağlı olan ağırlıkların sökülüp atılması gerekli. Ülkemizde
herkesin kuklacıya dikkat kesildiği ve yapay gündemlerle
meşgul edilerek uyduruk hedeflere yoğunlaştırıldığı günlerde bir
uyarıcı olarak ortaya çıkıp bakışları ile gerçek tehlikeye
yönlendiren onun gösterdiği hedef ve idealizm yönüne suyun
akışını çeviren Başbuğ Alparslan Türkeşin evladı.. Sen bu yerde
hatasıyla sevabıyla bütün sıcaklığıyla aradığı ‘’samimi insanı’’
bulamayan ve ortalığın buz gibi sahtelik koktuğu ortalıkta
görünenlerin hepsi birbirine tıpatıp benzeyen bir sürü erkek ve
kadının ‘’Biz farklıyız’’ havasında olan ama muhteviyat olarak
aynı olan insanları görmüş gelmiş olduğun o şirin beldeyi özleyen
Anadolu evladı.. Fethetmek zorunda olduğun sadece yeni bir
dünya değil yeni bir dünya ile boy ölçüşebilecek olan insanlara
kendini feda etmen gerekmektedir.
Yapılan çabaların hiçbirisi boşa değildir. Unutma ki su yüz
dereceye kadar sıcaklığı artsada hep aynı görünür yüz dereceye
geldiğinde aniden biçim değiştirip buharlaşmaya ve kaynamaya
başlar.
Arap ülkerindeki ve buna benzer ülkelerdeki ihtilaller hep aynı
gözükürken bir gecede ani ayaklanmalar ülkenin kaderini
değiştirdi. Kendisini davası için Prag’ ın Wenceslas Meydanında
ateşe veren Jan Palach üç gün yoğun bakımda kaldıktan sonra
hayata veda etti. Arkasında bıraktığı mektupla ‘’Kuradan bir
numarayı çektiğim için çok mutluyum. Çek gençliğinin bir
numaralı meşalesini yakmaktan gurur duyuyorum. Bu eylemim
ülkemin kurtuluşuna bir katkısı olacağını umuyorum. İmza : Bir
numaralı meşale.. Cenazenin kaldırıldığı gün aynı yerde bu kez
18 yaşındaki Jan Zajic kendini ateşe verdi. Oda bıraktığı
mektupla ‘’ Yaşarken ancak özgürken bir anlam ifade eder’’ İmza
: İki numaralı meşale.. İnsan davası için yaşamayı ve yaşatmayı
kabul ettiği zaman özgürlüğe kavuşur. Hareketimiz suya atılan
taş gibi dalga dalga bütün topluma yayılacaktır. Hareketimiz su
gibi olmalıdır. Ülkücü bütün tedbirlere rağmen akıp
gidendir.Sıkıca kapatın avucunuzu. Onu bir yumruk yapın o bir
damla su sizin bütün tedbirlerinize rağmen çıkacak bir boşluk
bulacaktır. Tehlike ve çaresizlik karşısında her zaman pratik ve
alternatif bir çıkış bulacak kadar çok yönlü ve dinamik olan
suyun günümüzdeki adı ; Ülkücüdür.. Deniz nasıl nasıl
kendisinden olmayanı mutlaka bir gün dışarı atarsa Ülkücü’ de
kendinden olmayanı bir gün dışarı atacağı günü özlem ve kin ile
beklemektedir.Bir halkanın üzerine sarılan şerit, halkada
toplandıkça her dönüşünde daha fazla şerit çeker. Kar üzerinde
yuvarlanan kütlede her yuvarlanışında yerden daha çok kar
kaldırır. Nihayet öyle bir an gelirki böyle bir cazibe merkezine
üşüşen katılan dış unsurlar , kifayet hududunu bile aşar. Fakat bu
anın doğabilmesi için halkadaki sargı, dışarıdan sargı çekecek
kalınlığı bulmalı, kar üstünde yuvarlanan kütlede yerden kar
kaldırabilecek tıkızlığa ermelidir. Davamız siyaset dışı aksiyon
mihraklıdır.
Ve tepeden inme bildirelim ki kurtuluşumuzun biricik formülü
bütün Anadolu’ yu nokta nokta halkalayacak olan bu teşkilattaki
ruh mimarliği ve usta aksiyon güdücülüğüdür. Saflarındaki sıklığı,
tıkızlığı tüm ve son ifadeyi her türlü itiş kakıştan uzak aşk ve iman
nizamını yüzüğün ana taşları etrafındaki pırlantalar halkasına
kadar her ferde yerini gösterici disiplin mimarisi ve hakimiyeti bir
mevhum olan halkta göstermek dolandırıcılığı yerine mutlak olan
hakta göstermek sahiciliğini yarın zafer taklarında ışıldatmak
borcundasın. Bu seyreklığin doldurmanın günü gelmiştir. Şu
yerdeki su kaç kez değişti şahıslar gelip geçti lakin yıldızların
akisleri hep yerinde.
Yerimiz ; Peygamber emri gereğince ‘’ Ne olursa olsun yerini
terketmeyen’’ Uhud okçularının bulunduğu tepedir.. Bunuda tüm
Alemi beşeriyete ilan ediyoruz.. ‘’Hiçbir nefse gücünden fazlasını
yüklemem’’ Şeklinde buyuran Allah (c.c) senin omuzlarına
bindirdiği yükün taşıma gücünüde verendir. Almaya istekli ol ki
versin ! Bu destan suların akışı gibi, Küfrün surlarına tırmanışın Ve
ilklerden başka örnek tanımaksızın Savaşanların destanıdır..
Allahın (c.c) selamı Türk’ ün istikbalini kurtaracaklar üzerine
olsun.. O uslanmaz akan kan bizim bedenimizde şimdi.
Yusuf Özgür YILMAZ