20
Policy Briefing Avrupa Brifingi Nº64 İstanbul/Atina/Brüksel, 19 Temmuz 2011 Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı I. GENEL BAKIŞ Ege Denizi’ndeki gerilimlerin Yunanistan ve Türkiye ara- sında üç kez savaşa dönüşmesi tehlikesinin atlatılmasından bu yana, bu iki NATO müttefiki normalleşme konusunda büyük yol kat etti. Ticaret, yatırımlar, karşılıklı işbirliği ve turizm, büyük artış gösterdi ve 1970’lerin başında Ege anlaşmazlığını tetikleyen Kıbrıs gibi meseleleri geri plana itti. Sıkça yapılan ikili görüşmeler ve Türkiye’nin Yunan adaları üzerindeki askeri uçuşları 2011’de resmen duyur- maksızın askıya alması, bu anlaşmazlığı çözmenin zama- nının geldiğinin işaretidir. Türkiye’de Haziranda seçilen güçlü, yeni hükümet, kendisini sorumlu bir bölgesel güç olarak daha fazla ortaya koymayı, bölgesindeki sorunları çözmeyi ve Avrupa Birliği (AB) yolundaki engelleri kal- dırmayı hedefliyor. Atina, ekonomik krizinin ortasında her türlü ekonomik desteğe ve artan güvenliğe ihtiyaç duyar iken, bu gereksiz ve halen tehlike potansiyeli barındıran ihtilaf çözüme kavuşturulmalıdır. Bunun için iyi bir stra- teji, karşılıklı anlaşmaya ulaşılacak biçimde ve gerekirse uluslararası yargı organlarına da başvurarak iki tarafta da kamuoyunu hazırlayacak eş zamanlı adımların atılması olacaktır. Son yıllarda yaşanan sükunet Ege anlaşmazlığını ulusla- rarası toplumun ilgi alanından uzaklaştırmış olsa da ani bir alevlenme riski hâlâ mevcut. Yunanlılar, Türkiye’ye kendi ülkelerinden daha yakın olan yüzlerce adanın gü- venliği için endişe duyuyorlar. Türkler ise Yunanistan’ın karasularını tek taraflı olarak arttırması ve yeni deniz ha- kimiyet alanları ilan etmesi durumunda, Ege Denizi’nden ve açık denizlerden tamamen kopma riskinden ötürü kor- ku duyuyorlar. Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi için yapılan müzakereler ve Türkiye’nin AB’ye katılım süreci, çıkma- za sürükleniyor. Ancak Ankara ve Atina, Ege anlaşmaz- lıklarını çözümlemek üzere nihai adımları atarlarsa bu, Türkiye’nin iyi niyeti konusunda Kıbrıslı Rumları ikna etmeye yardımcı olabilir ve Türkiye’nin AB üyeliği mü- zakerelerindeki güvenilirliğini perçinleyebilir. Ege konusundaki anlaşmazlıkların büyük bölümü, Ati- na’nın Kıbrıs’ı Yunanistan ile birleştirmek amacıyla Lef- koşa’da 1974’te gerçekleştirilen darbeyi desteklemesinin ve Türkiye’nin bu Akdeniz adasının kuzeyini işgaliyle sonuçlanan istilasının ardından patlak verdi. Anlaşmazlık, karasuları ve kıta sahanlığı gibi deniz hakimiyet alanları- nın ötesine geçmiş durumda ve havasahası, adalar üzerin- deki uçuşlar, Ege adalarının silahlandırılması ve uçuş bil- gi bölgeleri konularını da kapsamakta. Ege Denizi’nin coğrafi yapısı karmaşık ve sıkışık; çoğu Yunanistan’a ait olmak üzere 2.400 adanın yanı sıra Türkiye’nin ekonomi ve güvenlik açısından can damarı olan açık denizlerdeki taşımacılık hatlarını barındırıyor. Yunanistan, pek çok ülke tarafından onaylanan 1982 Bir- leşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin (BMDHS) ayrıntılandırdığı deniz hukuku ilkelerinin kendisine hali- hazırda altı deniz mili olan karasularını on iki mile çı- karmak için vazgeçilmez bir hak verdiğini ileri sürüyor. Yunanistan, kıta sahanlığının belirlenmesini temel sorun olarak belirtiyor ve bu sorunun ikili müzakerelerle değil, BM Uluslararası Adalet Divanı (UAD) tarafından çözüm- lenmesi gerektiğine inanıyor. Yıllar boyunca Türkiye, Ege meselelerinde UAD’ye gitme konusunda isteksizdi ve ikili görüşmelerde ısrar ediyordu, ancak 1997’den beri karşılıklı mutabakata dayanarak yargıya gitmeye karşı çık- mıyor. Türkiye, Yunanistan’ın karasularını genişletmesiy- le açık denizlerdeki taşımacılık hatlarına ve Ege’deki kıta sahanlığına erişiminin kesileceğinden korkuyor. Türkiye parlamentosu, Yunanistan’ın karasularını tek taraflı ola- rak genişletmesi durumunda savaş tehdidinde bulundu ve Ankara, son zamanlara dek meskun Yunan adaları üze- rinde askeri uçuşlar yapmak da dahil olmak üzere bazı sembolik güç gösterilerini sürdürdü. Ege üzerinden geçe- rek Akdeniz’e ve diğer denizlere açılmak isteyen Karade- niz ülkeleri de dahil olmak üzere herkes, açık denizlere güvenli ve engelsiz ulaşım ve geçiş sağlamak istiyorlar. Şimdilerde iki taraf da daha yapıcı bir tavır sergiliyor. İki ülkenin dışişleri bakanları, kıta sahanlığı sorununu –ve muhtemelen diğer çözümsüz meseleleri– UAD’ye götür- mek amacıyla 2002’den bu yana “istikşafi görüşmeler” için elliden fazla kez bir araya geldi. Özel toplantılarda iki taraf da gerçek güvenlik kaygılarından ziyade iki tara- fın kendi iç siyasetleri ve psikolojilerine dayanan bu an- laşmazlığı çözüme kavuşturmak için koşulların yeterince değişmiş olduğunda hemfikir. Ancak maksimalist tutum- lardan sıyrılmak ve kamuoyunu uzlaşmaya alıştırmak için siyasi iradenin olmaması, müzakereleri uzun süre başlan- gıç aşamasında alıkoydu.

Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

  • Upload
    vungoc

  • View
    215

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Policy Briefing Avrupa Brifingi Nº64 İstanbul/Atina/Brüksel, 19 Temmuz 2011

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı

I. GENEL BAKIŞ

Ege Denizi’ndeki gerilimlerin Yunanistan ve Türkiye ara-sında üç kez savaşa dönüşmesi tehlikesinin atlatılmasından bu yana, bu iki NATO müttefiki normalleşme konusunda büyük yol kat etti. Ticaret, yatırımlar, karşılıklı işbirliği ve turizm, büyük artış gösterdi ve 1970’lerin başında Ege anlaşmazlığını tetikleyen Kıbrıs gibi meseleleri geri plana itti. Sıkça yapılan ikili görüşmeler ve Türkiye’nin Yunan adaları üzerindeki askeri uçuşları 2011’de resmen duyur-maksızın askıya alması, bu anlaşmazlığı çözmenin zama-nının geldiğinin işaretidir. Türkiye’de Haziranda seçilen güçlü, yeni hükümet, kendisini sorumlu bir bölgesel güç olarak daha fazla ortaya koymayı, bölgesindeki sorunları çözmeyi ve Avrupa Birliği (AB) yolundaki engelleri kal-dırmayı hedefliyor. Atina, ekonomik krizinin ortasında her türlü ekonomik desteğe ve artan güvenliğe ihtiyaç duyar iken, bu gereksiz ve halen tehlike potansiyeli barındıran ihtilaf çözüme kavuşturulmalıdır. Bunun için iyi bir stra-teji, karşılıklı anlaşmaya ulaşılacak biçimde ve gerekirse uluslararası yargı organlarına da başvurarak iki tarafta da kamuoyunu hazırlayacak eş zamanlı adımların atılması olacaktır.

Son yıllarda yaşanan sükunet Ege anlaşmazlığını ulusla-rarası toplumun ilgi alanından uzaklaştırmış olsa da ani bir alevlenme riski hâlâ mevcut. Yunanlılar, Türkiye’ye kendi ülkelerinden daha yakın olan yüzlerce adanın gü-venliği için endişe duyuyorlar. Türkler ise Yunanistan’ın karasularını tek taraflı olarak arttırması ve yeni deniz ha-kimiyet alanları ilan etmesi durumunda, Ege Denizi’nden ve açık denizlerden tamamen kopma riskinden ötürü kor-ku duyuyorlar. Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi için yapılan müzakereler ve Türkiye’nin AB’ye katılım süreci, çıkma-za sürükleniyor. Ancak Ankara ve Atina, Ege anlaşmaz-lıklarını çözümlemek üzere nihai adımları atarlarsa bu, Türkiye’nin iyi niyeti konusunda Kıbrıslı Rumları ikna etmeye yardımcı olabilir ve Türkiye’nin AB üyeliği mü-zakerelerindeki güvenilirliğini perçinleyebilir.

Ege konusundaki anlaşmazlıkların büyük bölümü, Ati-na’nın Kıbrıs’ı Yunanistan ile birleştirmek amacıyla Lef-koşa’da 1974’te gerçekleştirilen darbeyi desteklemesinin ve Türkiye’nin bu Akdeniz adasının kuzeyini işgaliyle sonuçlanan istilasının ardından patlak verdi. Anlaşmazlık,

karasuları ve kıta sahanlığı gibi deniz hakimiyet alanları-nın ötesine geçmiş durumda ve havasahası, adalar üzerin-deki uçuşlar, Ege adalarının silahlandırılması ve uçuş bil-gi bölgeleri konularını da kapsamakta. Ege Denizi’nin coğrafi yapısı karmaşık ve sıkışık; çoğu Yunanistan’a ait olmak üzere 2.400 adanın yanı sıra Türkiye’nin ekonomi ve güvenlik açısından can damarı olan açık denizlerdeki taşımacılık hatlarını barındırıyor.

Yunanistan, pek çok ülke tarafından onaylanan 1982 Bir-leşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin (BMDHS) ayrıntılandırdığı deniz hukuku ilkelerinin kendisine hali-hazırda altı deniz mili olan karasularını on iki mile çı-karmak için vazgeçilmez bir hak verdiğini ileri sürüyor. Yunanistan, kıta sahanlığının belirlenmesini temel sorun olarak belirtiyor ve bu sorunun ikili müzakerelerle değil, BM Uluslararası Adalet Divanı (UAD) tarafından çözüm-lenmesi gerektiğine inanıyor. Yıllar boyunca Türkiye, Ege meselelerinde UAD’ye gitme konusunda isteksizdi ve ikili görüşmelerde ısrar ediyordu, ancak 1997’den beri karşılıklı mutabakata dayanarak yargıya gitmeye karşı çık-mıyor. Türkiye, Yunanistan’ın karasularını genişletmesiy-le açık denizlerdeki taşımacılık hatlarına ve Ege’deki kıta sahanlığına erişiminin kesileceğinden korkuyor. Türkiye parlamentosu, Yunanistan’ın karasularını tek taraflı ola-rak genişletmesi durumunda savaş tehdidinde bulundu ve Ankara, son zamanlara dek meskun Yunan adaları üze-rinde askeri uçuşlar yapmak da dahil olmak üzere bazı sembolik güç gösterilerini sürdürdü. Ege üzerinden geçe-rek Akdeniz’e ve diğer denizlere açılmak isteyen Karade-niz ülkeleri de dahil olmak üzere herkes, açık denizlere güvenli ve engelsiz ulaşım ve geçiş sağlamak istiyorlar.

Şimdilerde iki taraf da daha yapıcı bir tavır sergiliyor. İki ülkenin dışişleri bakanları, kıta sahanlığı sorununu –ve muhtemelen diğer çözümsüz meseleleri– UAD’ye götür-mek amacıyla 2002’den bu yana “istikşafi görüşmeler” için elliden fazla kez bir araya geldi. Özel toplantılarda iki taraf da gerçek güvenlik kaygılarından ziyade iki tara-fın kendi iç siyasetleri ve psikolojilerine dayanan bu an-laşmazlığı çözüme kavuşturmak için koşulların yeterince değişmiş olduğunda hemfikir. Ancak maksimalist tutum-lardan sıyrılmak ve kamuoyunu uzlaşmaya alıştırmak için siyasi iradenin olmaması, müzakereleri uzun süre başlan-gıç aşamasında alıkoydu.

Page 2: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 2

Bu, ileriyi göremeyen bir yaklaşım. Gerek Yunanistan ge-rekse Türkiye bu uzun ve maliyeti yüksek anlaşmazlığı çözmekten yarar sağlayacak. Askeri yarışa son vermenin ekonomik avantajları, bilhassa Yunanistan için belirgin olacaktır. Türkiye de ekonomik açıdan kazanç sağlaya-cak, daha da önemlisi çözüm, AB ile olan ilişkisini can-landıracak ve komşularla “sıfır sorun” dış politikasının inandırıcılığını arttıracaktır. Buna ulaşmayı sağlayacak süreç, şu ortak adımlardan oluşabilir:

Birinci aşama: Türkiye, meskun Yunan adaları üzerin-deki askeri uçuşlara resmen son vermeli. Türkiye ile kapsamlı bir Ege uzlaşmasına varılması ve onaylanma-sının ardından Yunanistan, önceki bir dizi anlaşmada verdiği taahhütler uyarınca Ege adalarını silahsızlan-dırma güvencesini vermeli. Aynı süre zarfında Türki-ye, 4. Ordu Komutanlığı’nı feshetme veya Ege’den uzak bir yere konuşlandırma güvencesini vermeli.

İkinci aşama: iki ülke de BMDHS’nin eşitlik ve özel koşullara dair genel ilkeleri uyarınca Ege Denizi’nde özel düzenlemeleri müzakere etmek üzere hazır olduk-larını duyurmalı. Yunanistan, Ege’deki deniz hakimi-yet alanlarını belirlerken kıyı komşusu Türkiye’nin sahip olduğunu bazı hakları göz önünde bulundurması gerektiğini kamuoyu önünde kabul etmeli ve bu tür konuların ortak denizde kıyılara sahip diğer ülkeler ta-rafından hakemlik veya yargı yoluyla çözümlendiğini hatırlatmalı. Türkiye, BMDHS’yi onaylayacağını açık-ça taahhüt etmeli ve Yunanistan’ın uluslararası hukuk uyarınca prensipte karasularını on iki deniz miline çı-karma hakkına sahip olduğunu kabul etmeli. Müzake-relerin önemli Türk limanlarına ve boğazlardan Kara-deniz’e uzanan ve uluslararası taşımacılık için kullanı-labilen açık deniz koridorlarının korunmasını da içere-ceğini birlikte ilan etmeliler.

Üçüncü aşama: Yunanistan ve Türkiye, karasularını belirlemek üzere on iki mil prensibi üzerinden müza-kere etmeli. Bu sınırların kesiştiği yerlerde orta çizgi-ler üzerinde ve Ege üzerinden uluslararası taşımacılık için makul açık deniz koridorlarını sağlayabilmek için gereken noktalarda Yunanistan’ın karasularını azaltma konusunda anlaşmalı. İki taraf da karasuları sınırları-nın nereden çizilmesi gerektiği konusundaki her türlü anlaşmazlıkta, ikinci ve üçüncü aşamalarda sıralanan ilkeler uyarınca UAD’nin yargı yetkisinin olduğunu önceden kabul etmeli.

Dördüncü aşama: Türkiye ve Yunanistan, başta kıta sahanlığı sorunu olmak üzere, diğer tüm anlaşmazlık-lar üzerinde görüşmeli ve ardından hâlâ süren anlaş-mazlıkları UAD’ye götürmeliler.

II. DENİZDEKİ GERİLİMLER

Ege Denizi, yüzyıllar boyunca özellikle de Yunanistan’ın Osmanlı İmparatorluğu’na karşı verdiği bağımsızlık sava-şının ardından (1821-1832) Türkler ile Yunanlılar arasın-da bir rekabet alanı olageldi. Türklerin tavrı, toprak ka-yıplarının hatıralarıyla yüklü durumda. Yunanlılar içinse Ege, kimliklerinin asli bir parçası ve antik Atina ve Bi-zans imparatorluklarının merkezi. Ancak modern Türki-ye’nin ve Yunanistan’ın sınırlarını çizen 1923 Lozan Ba-rış Antlaşması’nın imzalanmasından sonra Ege, 50 yıl boyunca bir anlaşmazlık kaynağı olmamıştı. Bunun bir nedeni de daha geniş deniz hakimiyet alanlarının uluslara-rası hukuk kavramları olarak ancak 1950’ler ile 1980’ler arasında tanınmasıydı.1 Daha da önemli olarak Kıbrıs’ta Kıbrıslı Rum çoğunluk ile Kıbrıslı Türk azınlık arasında yaşanan ciddi çatışmalardan sonra Atina’nın desteklediği darbe ve arkasından Türkiye’nin adayı işgal etmesinin ar-dından karşılıklı güven, 1970’lerde çöktü.2

A. KITA SAHANLIĞINA DAİR İLK

ANLAŞMAZLIKLAR (1974-1976)

Haziran 1974’te Türkiye, Ege’de kendisinin ve Yunanis-tan’ın kıta sahanlığı iddialarının çakıştığı yerlerde keşif yapmak üzere Çandarlı araştırma gemisiyle birlikte bir-kaç savaş gemisi gönderdi. Atina’nın buna tepkisi ölçü-lüydü ve bir diplomatik nota ile küçük bir deniz kuvveti-nin konuşlandırılmasından ibaret oldu.3 İki ülkenin baş-

1 BMDHS’de tanımlanan altı "deniz hakimiyet alanı"; iç sular, karasuları, bitişik bölgeler, münhasır ekonomik bölgeler, kıta sahanlığı ve açık denizlerdir. Ege’deki anlaşmazlık bağlamında karasuları ve kıta sahanlığı konularında uyuşmazlık ortaya çıktı ve münhasır ekonomik alanlar da yeni bir anlaşmazlık alanı oluşturma potansiyeli barındırıyor. 2 Kriz Grubu’nun Kıbrıs’la ilgili raporları için bakınız Avrupa Raporu N°171, Kıbrıs Çıkmazı: Bundan Sonrası, 8 Mart 2006; N°190, Kıbrıs: Bölünme Sürecini Durdurmak, 10 Ocak 2008; N°194, Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fır-sat, 23 Haziran 2008; N°201 Kıbrıs: Yeniden Birleşme mi Bö-lünme mi?, 30 Eylül 2010; N°210, Kıbrıs: Mülkiyet Çıkmazını Aşmak, 9 Aralık 2010; ve Avrupa Brifingi N°61, Kıbrıs: Çözü-me Doğru Altı Adım, 22 Şubat 2011. Türkiye, toplumlararası şiddetin doruğa tırmandığı 1964 yılında Kıbrıs’ı işgal etmek üzere askeri hazırlıklar yaptı, ancak ABD Başkanı Lyndon Johnson tarafından engellendi. Büyük oranda Türkiye, Yuna-nistan’ın doğrudan müdahil olduğunu düşünmediğinden dolayı bu gerilimler, Ege’ye sıçramadı. 3 Alexis Heraclides, The Greek-Turkish Conflict in the Aegean [Ege’de Türk-Yunan Anlaşmazlığı] (Hampshire, 2010). Geri-lim, 1974’ten önce artmaya başlamıştı. Yunanistan, 1968 ile 1972 arasında petrol arama ruhsatları verdi ve Taşoz adası ya-kınlarında petrol bulundu. Türkiye, devlete ait petrol şirketine 1973’te Ege’nin 27 bölgesinde arama ruhsatı verdi ve Yunanis-tan bunu Şubat 1974’te protesto etti. A.g.e.

Page 3: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 3

bakanları Süleyman Demirel ve Kostas Karamanlis, Mayıs 1975’te yayımladıkları ortak bir bildiride kıta sahanlığı sorununu UAD’ye götürmek ve diğer sorunları müzakere-ler yoluyla çözmek konusunda anlaştılarını ifade ettiler.

Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli adasının batısında sismik veriler toplamak amacıyla gön-derdi. Bu kez Yunan silahlı kuvvetleri, tam teyakkuz ha-line geçti ve iç politikada tepkiler ve medyada öfkeli yo-rumlarla desteklendi. İki taraf da İngiltere’nin yürüttüğü arabuluculuğun ardından geri adım attı. Bunun ardından Yunanistan, meseleyi UAD’ye götürdü ve UAD, 1978’de davayı reddetti.4 Yunanistan’ın ayrıca başvurduğu BM Güvenlik Konseyi, iki tarafa da gerilimleri azaltmaları ve diyalog başlatmaları için 395 nolu Kararını hatırlattı. Bu çağrıya uyan iki ülke, Bern Protokolü’nde (11 Kasım 1976) kıta sahanlığı konusunda müzakere etme ve bu ara-da her türlü sondajdan kaçınma konusunda anlaştılar. 1977-1978’de bir araya gelen Başbakanlar Bülent Ecevit ve Kostas Karamanlis, dışişleri bakanlığı müsteşarlığı düze-yinde müzakere yapılması için alt yapıyı hazırladı. Müza-kereler, Temmuz 1978’de başladı ve Yunanistan’da Andreas Papandreou’nun daha katı tutum yanlısı olan PASOK hü-kümetinin süreci iptal ettiği Eylül 1981’e dek sürdü.

B. PETROL ARAMA KONUSUNDA GERİLİMLER (1987-1988)

İki hükümet de 1987’deki petrol arama krizi sırasında ha-zırlıksız yakalandı. Şubat ayında Yunanistan, sondajın ne-rede yapılacağına dair hükümete yetki veren bir yasa çı-karacağını ilan etti ve bir Yunan şirketi, Ege’nin doğu-sunda Taşoz adasının birkaç mil açığında kıta sahanlığın-da sondaj yapacağını açıkladı.5 Martta Türkiye, Yunanis-tan karasularının hemen yanında, ancak Ege’nin Yunanis-tan’ın kendi kıta sahanlığı olarak addettiği bir bölümünde hidrokarbon aramak üzere Piri Reis isimli araştırma ge-misini gönderdi. Yunanistan buna gemiler göndererek, kendisi gibi NATO üyesi olan komşusu Türkiye’nin sını-rına askerler konuşlandırarak ve Varşova Paktı üyesi Bulgaristan ile koordinasyon içinde çalışarak yanıt verdi.6

Geçirdiği kalp ameliyatı sonrası yurtdışında istirahat etti-ği sırada patlak veren fırtınaya müdahale etmek isteyen Başbakan Turgut Özal, Yunanistan’ın karasularının öte- 4 Mahkemenin açıklaması için aşağıdaki III.B(2) bölümüne ba-kınız. 5 Bir Türk yetkili, Yunanlıların aramalarının 1976 Bern Proto-kolü’ne aykırı biçimde altı deniz milini aştığını söylüyordu. Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Temmuz 2011. 6 “Eğer Türk savaş gemileri müdahale etseydi biz de yanıt ve-rirdik. Kesinlikle savaş çıkardı”. Dönemin dışişleri bakan yar-dımcısı Yannis Kapsis ile yapılan mülakat, Athens News, 23 Şubat 2007.

sinde sondaj yapmaması durumunda Türkiye’nin gemile-rini geri çekeceğini söyledi. Yunanistan bunu kabul etti. Bu beklenmedik krizin sönmesinin ardından 1988’de Özal ile Papandreou Davos’ta bir araya geldi ve iki yıl sürecek barış dönemi başladı. Ne var ki kamuoyunu ha-zırlamakta başarısız olan Papandreou’nun partisi ve hü-kümetinde istifaların yanı sıra iç siyasette muhalefete ma-ruz kalması nedeniyle “Davos süreci” olarak bilinen bu dönem kesintiye uğradı.7 Yine de sürecin ruhu devam etti ve Dışişleri Bakanları Mesut Yılmaz ve Karolos Papoulias, Mayıs 1988’de bir mutabakat anlaşması ve Ey-lülde uluslararası sularda ve havasahasında kazaları ön-leme anlaşması imzaladılar.8

Ancak 1989 yılının sonuna gelindiğinde süreç yitip gitmişti.

C. KARASULARI VE YUNAN EGEMENLİĞİNE

DAİR ANLAŞMAZLIKLAR (1995-1996)

İlişkiler, 1995’te yeniden düşük bir seviyeye geriledi. Mayısta Yunanistan parlamentosu, BMDHS’yi onayladı ve hükümete karasularını on iki mile (22 km.) çıkarma yetkisi tanıdı.9 Türkiye parlamentosu, tepkisini 8 Hazi-randa Yunanistan’ın 6 mil olan mevcut karasuları sınırını genişletme kararını savaş nedeni (casus belli) olarak ka-bul edeceğini açıklayarak verdi.10 Ekonomik ve askeri kaygıların dışında Türkiye, bu genişlemenin açık denizle-

7 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Alexis Heraclides, Yunanlı akademisyen ve Türk-Yunan ilişkileri konusunda uzman, İs-tanbul, 13 Nisan 2011. 8 İki ülke de diğerinin egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve Ege’deki açık denizleri ve uluslararası havasahasını kullanma haklarına saygı gösterme yükümlülüklerini kabul ettiler. “Greece, Turkey agree to implement Papoulias-Yilmaz agree-ment” [Yunanistan ve Türkiye, Papoulias-Yılmaz anlaşmasını uygulamakta anlaştı], 5 Haziran 1988, www.greekembassy.org. 9 BMDHS’nin 3. Maddesinde karasuları, bir devletin taban se-viyesi olarak da anılan cezir seviyesinde denizin en fazla on iki mil ötesini kapsayan kıyı suları olarak tanımlanır. Üzerindeki hava sahasını ve bu suların deniz yatağı kapsayacak şekilde bir devletin egemenlik alanını ifade eder. 10 Tek taraflı olarak yapılan bu deklarasyon, 1923 Lozan Ant-laşması’nın yanı sıra Türkiye’nin Ege’de altı mili kapsayan ka-rasularında olan hayati çıkarlarına atıfta bulunuyor ve Yunanis-tan’ın karasularını tek taraflı olarak altı milden fazla genişlet-mesi durumunda hükümete askeri tedbirler de dahil olmak üze-re tüm önlemleri alması için yetki veriyordu. “TBMM Genel Kurul Tutanakları, 19. Dönem, 4. Yasama Yılı, 121. Birleşim”. 8 Haziran 1995. 2005’te dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç, metnin (meclis kararı değil) yalnızca bir deklarasyon ol-duğunu ve oylama yapılmadığını söyledi. Saygın bir gazeteci, Türk anayasasının 92. Maddesi uyarınca parlamentonun savaş onayı vermeden önce hükümetin önerisinin olması gerektiğini ve bu olmaksızın hükümete askeri harekat yetkisi veren bir deklarasyonun hiçbir yasal dayanağı olmadığını yazıyordu. Murat Yetkin, “Casus belli yapıcı bir çıkış”, Radikal, 9 Nisan 2005.

Page 4: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 4

re ancak Yunanistan’ın karasularından geçerek ulaşabile-ceği anlamına gelmesini tehdit olarak hissediyordu.

Aralık 1995’te Türkiye’ye ait bir kuru yük gemisi, Türki-ye kıyılarından yaklaşık dört mil açıktaki iki adacıktan biri olan ve Türkçe Kardak, Yunanca İmia olarak adlandı-rılan adada karaya oturdu. Kaptan, Türk sularında oldu-ğunu söyleyerek Yunanistan’ın yardım teklifini kabul et-medi. Sorun, kurtarma operasyonunu yürütmeye hangi devletin yetkisinin olduğu idi. İki taraftaki sansanyon pe-şindeki medya, olayı çok fazla büyüttü ve iki ülkeyi krize sürükledi. Yakın bir adada yaşayan ve keçilerini otlattık-ları bu adacığa Yunan bayrağı dikmek isteyen Yunanlılar, adaya hücum etti. Bunu, Yunan bayrağının yerine Türk bayrağı dikmek isteyen Türk gazeteciler takip etti; Yunan donanması bayrağı tekrar değiştirdi; Türk komandoları ise bir kez daha değiştirdi. ABD’nin diplomatik baskısı, olayı yatıştırdı. NATO Genel Sekreteri Javier Solana, Şu-bat 1997’de askeri güven arttırıcı önlemler önerdi ve iki ülkenin komutanları arasında bir kırmızı hattın yaratılma-sı ve Ege’de askeri tatbikatların çakışmaması amacıyla önemli tatbikatların tarihlerinin karşı tarafa önceden bildi-rilmesi gibi bazı önlemler de sonradan uygulandı. Taraflar, savaştan önceki durumu kabul ettiler ve Madrid’de Tem-muz 1997’de bir saldırmazlık deklarasyonu yayımladılar.11

D. TÜRKİYE’NİN SONDAJ ÇALIŞMALARI

(2010)

Haziran 2010’da Türk donanmasına ait araştırma geöisi Çeşme, Yunan suları dışında bulunan ancak Yunanis-tan’ın kıta sahanlığına sahip olduğunu iddia ettiği Traki ve Semadirek adaları arasında yol aldı.12 Resmi olarak gö- 11 İki taraf da "tek taraflı eylemlerden kaçınma" ve "anlaşmaz-lıkları karşılıklı rızaya dayanarak ve güç kullanma tehdidine başvurmadan barışçıl yöntemlerle çözme" taahhüdünde bulun-dular. Bu, karasularının tek taraflı olarak genişletilmemesi ve böylelikle Türk tarafı için casus belli olmaması anlamına geli-yordu. Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis, "ortak bildiri, te-melde bir saldırmazlık anlaşması teşkil ediyor" diyordu. “Simitis-Demirel meeting leads to joint communiqué on Greek-Turkish relations” [Simitis-Demirel buluşması, Türk-Yunan ilişkilerinde bir ortak bildiriyle sonuçlandı], Atina Haber Ajan-sı, 9 Temmuz 1997. Simitis, anlaşma yaptığı için ülkesinde eleştirildi. Türkiye’nin Madrid deklarasyonunu resmileştirme girişimi (NATO’nun güven arttırıcı önlemler pakedinin tama-mının uygulanması, çözümler önermek üzere bir uzmanlar gru-bunun oluşturulması ve dışişleri bakanlarını buluşması da dahil olmak üzere) Türkiye’nin niyetinden kuşku duyan, Yunanis-tan’ın şahin Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos tarafından geri çevrildi. “12 Şubat 1998 tarihinde Türkiye’nin Yunanis-tan’a İki Ülke Arasında Ege’deki Sorunların Barışçıl Çözüm Süreci Hakkında Yaptığı Önerilere Dair Bilgi Notu”, 12 Şubat 1998, www.mfa.gov.tr. 12 Bir Türk yetkili, Yunanistan’ın hidrografik gemilerinin yaptı-ğı gibi bu geminin de Ege’de açık denizlerde yılda iki kez sefe-

revi, deniz haritalarını güncellemekti. Temmuz ayında Pi-ri Reis Yunanistan’ın Rodos ile doğu açıklarında bulunan adası Meis (Kastelorizo) arasında çalışmalar yürütmeye ve tartışmalı kıta sahanlığı bölgesine yaklaşmaya başladı. Görünüşte misyonu, Kanadalı bilimadamlarıyla birlikte deprem hareketlerini incelemekti. Ankara, Yunanistan’ın diplomatik protestolarını görmezden geldi. Yunan med-yası Türkiye’yi çok şiddetli eleştirdi, ancak olaylar ciddi bir krize dönüşmedi. Ne var ki gerilim ortadan kalkmadı. Yunanistan, halen Türk gemilerinin kendisinin karasula-rına girerek uluslararası olarak kabul gören kuralları ihlal ettiğinden şikayet etmekte.13

III. EGE MESELELERİ

Türkiye ve Yunanistan’ın 1970’lerden bu yana Ege üze-rinde mücadele vermeye başlamalarından bu yana hukuki anlaşmazlığın pek çok katmanı keşfedildi, hatta bazı du-rumlarda icat edildi. Bunların arasında karasularının ge-nişliği, kıta sahanlığı, havasahası, uçuş bilgi bölgeleri, egemen topraklar üzerinden uçuş, anlaşmalara aykırı ola-rak adaların silahlandırılması ve nihayetinde münhasır ekonomik bölgeler bulunuyor.14 Ancak diğer meselelerin çözümüne en çok katkı sağlayacak ve çözülmesi gereken en acil sorun, karasularının genişliği ve bunun ardından karasularının tahdidi ve kıta sahanlığı geliyor. 1974’ten bu yana bu iki konuda yaşanan Türk-Yunan gerilimleri, ortalama her on yılda bir Ege Denizi’nde önemli bir kriz-le sonuçlandı.

re çıktığı söylüyor ve ekliyordu: 1976 Protokolü’ne uygun ola-rak “iki tarafın faaliyetleri, kıta sahanlığındaki doğal kaynakları keşfetmek ve kullanmakla alakalı değildi”. “Yunan medyası, [Çeşme olayını] haddinden fazla abarttı”. Kriz Grubu’na gönde-rilen e-posta, Temmuz 2011. 13 Yunan yetkililer, Türkiye’nin sahil güvenlik botlarının, savaş gemilerinin, balıkçı teknelerinin, fırkateynlerinin, denizaltıları-nın ve korvetlerinin Yunanistan’ın altı millik karasuları sınırını gitgide daha fazla aştığını, sadece sokulup geri döndüklerini ifade ediyorlardı. Bu “oyalanmaların” zararsız geçişi ihlal etti-ğini iddia ediyorlardı. “Türk Dışişleri Bakanlığı, şikayetimizi ilettiğimizde cevap vermiyor … [Bu olaylar] olumsuz bir mesaj veriyor ve atmosferi bozuyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Nisan 2011. Yunanistan Milli Savunma Genelkurmay Başkan-lığı internet sitesinde Ocak ile Nisan 2011 arasında 118 olayın yaşandığını yazıyordu. Bir Türk yetkili ise bu gemilerin BMDHS’nin tanıdığı zararsız geçiş hakkını kullanarak Akde-niz’e ulaşmak için Yunan sularından geçtiğini söylüyordu. Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Haziran 2011. 14 Bir Türk yetkili, Ege’de karasularını altı milde tutmaya dair Türkiye’nin tavrının yalnızca deniz taşımacılığı serbestisinin sürdürülmesiyle ilgili olmadığını, aynı zamanda on iki deniz miline çıkarılmasının "Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve askeri çıkarlarını tehlikeye atacağı" endişesiyle de ilintili olduğuna işaret ediyordu. Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Temmuz 2011.

Page 5: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 5

A. KARASULARI

Gerek Yunanistan’ın gerekse Türkiye’nin Ege Denizi’nde uzun bir kıyı şeridine sahip olmalarına rağmen Ege’deki 2.400 adanın neredeyse tamamı Yunanistan’a ait ve bun-ların 100’den fazlasında iskan var. Ege’deki pek çok sür-tüşmenin ekseninde, Türkiye’nin Ege kıyılarının ve biraz da Doğu Akdeniz kıyılarının 600 kilometre uzağına di-zilmiş On İki Ada ve bunun 150 adacığı bulunuyor.15 En yakın ada, Türk kıyılarından 1.3 kilometre uzaklıkta bu-lunuyor.

1. Yunanistan’ın karasularını genişletmesinin etkileri

Yunanistan, karasularını üç deniz milinden altı deniz mi-line (yaklaşık 11 kilometre) 1936’da genişletti, aynısını Türkiye 1964’te yaptı. Yunanistan, BMDHS uyarınca on iki mile çıkarmaya hakkı olduğunu iddia etse de iki ülke de şu anda karasularını altı deniz milinde tutuyorlar. Altı deniz mili sürdürüldüğünde bile Yunanistan, Ege’nin yüzde 43.5’ini hakimiyetinde bulunduruyor, yüzde 7.5 Türkiye’ye, diğer yüzde 49 ise açık denizlere kalıyor. İki taraf da karasularını on iki deniz miline çıkarırsa Türki-ye’nin sahip olduğu alan biraz artar (yüzde 8.5), Yunanis-tan’ın oranı adaları sayesinde yüzde 71.5’e çıkar, açık de-nizlerin alanı ise yaklaşık yüzde 20’ye düşer ve taşımacı-lık için uluslararası sulardan geçen koridor kalkar.16 Bu, Türkiye için potansiyel bir tehlike gibi görünüyor17 ve dı-

15 Kuzeyde Patmos, Arkoi ve Agathonisi ile güneyde Meis’e kadar uzanan On İki Ada, I. Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun idaresinden Müttefik Kuvvetler tarafından alındı ve İtalya’ya verildi. II. Dünya Savaşı’nın ardından kısa bir süre Britanya’nın hakimiyetinde kalan adalar, İttifak güçleri tarafından 1947 Paris barış antlaşmalarıyla Yunanistan’a veril-di. O zamanlarda karışık olan nüfusu daha çok Yunanlılar oluş-turuyordu, ancak Rodos adasında hâlâ bir Türk nüfusu yaşıyor. 16 Ek A’daki haritaya bakınız. Altı deniz miliyle Türkiye, ulus-lararası sulardan geçerek Akdeniz’den boğazlara ulaşabiliyor ve İzmir limanına Yunan sularına uğramadan ulaşabiliyor. On iki deniz miliyle ise Yunan adalarını birbirinden ayıran açık denizler ortadan kalkıyor ve Türkiye’nin, İzmir ve İstan-bul’daki ana limanlarına ulaşabilmek için Yunan sularından geçmesi gerekiyor. Limni, Sakız ve Midilli arasındaki açık de-nizler dar bir şerit olarak varlığını koruyor. (Ek B’deki haritaya bakınız). 17 “Türkiye’nin [Yunanistan’ın karasularını tek taraflı olarak genişletmesini] savaş nedeni olarak görmesine şaşırmadım”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Avrupalı askeri yetkili, Ankara, Nisan 2011. “Ege’de serbest deniz trafiğinin engellenmesini kimse istemiyor, ancak bunu kapalı kapılar ardında söylüyorlar. Öte taraftan [karasularından] zararsız geçiş, açık denizlerden geçişle aynı şey olmayacaktır, çünkü Yunanistan’a bazı ege-menlik hakları verecektir. Örneğin denizi kirlettiği için gemile-rimize ceza kesebilir veya [geçişi önlemek için] kamu düzenini ihlal ettiklerini iddia edebilir. İlişkiler hasmane olursa sorun

şişleri bakanı tarafından şöyle ifade ediliyor: “Ege’den soyutlanmış ve Kıbrıs Rum Kesimi ile güneyden çevril-miş bir Türkiye’nin dünyaya açılan kapıları önemli ölçü-de sınırlanmış demektir”.18 Türkiye’nin yıllık 300 milyon dolar olan dış ticaretinin yüzde 90’ı deniz yoluyla yapılı-yor ve büyük çoğunluğu Ege’den geçiyor.

Yunanlı yetkililer, dünyanın en büyük deniz ticaret filo-suna sahip olduğundan Atina’nın tüm denizlerde her za-man liberal bir deniz rejiminden yana olacağının güven-cesini veriyorlar.19 Ayrıca denize kıyısı olan ülkeye bazı egemenlik hakları tanısa da BMDHS’yi imzalayan Yuna-nistan’ın askeri gemiler de dahil olmak üzere tüm araçla-rın zararsız veya transit geçişleri için karasularından geçmelerine izin vermeyi kabul ettiğini ekliyorlar.20 Yu-nanistan, kendisine uluslararası hukukun tanıdığı maksi-mum karasularını ilan etme hakkını Türkiye’nin tanıma-masının, Ege’nin doğusundaki stratejik açıdan hassas adaları üzerindeki egemenliğine zarar verdiğinden endişe duyuyor.21 Dahası Yunanistan, Türk parlamentosunun ca-

çıkabilir”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ümit Pamir, emekli büyükelçi, İstanbul, 26 Mayıs 2011. 18 Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derin-lik, (İstanbul, 2010), s. 170. 19 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunanlı yetkililer, Ankara ve Atina, Nisan-Mayıs 2011. Yunanistan, toplam ticari gemi tona-jının yüzde 15’ine sahip; Türkiye’nin oranı ise yüzde 1’in biraz üzerinde. 20 BMDHS, 19. Maddesinde “barışa zarar veren” durumlar ha-ricinde zararsız geçişe izin vermektedir. Ancak 21. Maddesinde kıyı devletine kurallar koyma yetkisi tanımakta ve 26. Madde-sinde karasularından geçen gemilerden ancak özel hizmetler karşılığında rüsum alınmasına izin vermektedir. Ayrıca zararsız geçiş, bu alanın üzerinde yapılacak uçuşları ve denizaltıların sualtından geçişini kapsamaz. 37 ve 38. Maddelerdeki transit geçiş, açık denizin iki bölümü arasında uluslararası seyir için kullanılan boğazlara uygulanır ve zararsız geçişin aksine deniz altından geçişi ve bölge üzerinde uçuşu da kapsar. 41 ve 42. Maddeler, devletlere geçitler belirleme ve transit geçiş için ku-rallar koyma yetkisi vermektedir. “BMDHS’yi hem imzalarken hem de onaylarken Yunanistan, pek çok alternatif boğaz oluştu-ran çok sayıdaki dağınık adalarının bulunduğu bölgelerde tran-sit geçiş için geçitler belirleme hakkını deklare etti. Uygulama-da nasıl olacağını göreceğiz”. Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Angelos Syrigos, Yunanlı akdemisyen, uluslararası hu-kuk ve Ege Denizi konularında uzman, 1 Haziran 2011. “BM Konvansiyonu, boğaz devletlerine [geçit belirlemek için] böy-lesi tek taraflı bir hak tanımamaktadır”, Bernard Oxman, “The Application of the Straits Regime Under the UN Convention on the Law of the Sea in Complex Geographic Situations such as the Aegean Sea” [Ege Denizi Gibi Karmaşık Coğrafi Durum-larda BM Deniz Hukuku Sözleşmesi ile Boğazlar Rejiminin Uygulanması], Conference on the Passage of Ships through Straits [Boğazlardan Gemilerin Geçişi Konferansı], Atina, 23 Ekim 1999. 21 “Yunanistan hep Türkiye’nin askeri bir avantaja sahip oldu-ğunu ve [adaları] işgal edebileceğini düşünmüştür”. Kriz Gru-

Page 6: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 6

sus belli ilanının güç kullanma veya kullanma tehdidinde bulunmayı yasaklayan BM Şartı’nı (Madde 2/4) ihlal etti-ğini düşünüyor. Bu tehdidin meclis kararıyla veya iki taraf-lı yeni bir dostluk anlaşmasıyla geri çekilmesini istiyor.

Türkiye, BMDHS’ye taraf olmayan sadece birkaç ülke-den biri.22 Ege anlaşmazlığı sona erdikten sonra imzala-yacağını söylüyor ve Karadeniz ve Akdeniz’de on iki de-niz mili prensibini uygulamaya başladı bile.23 Eğer AB’ye girerse anlaşmaya taraf olmak zorunda, zira anlaşma AB müktesebatının bir parçası. Ne var ki Türkiye, şimdilik Yunanistan tüm adalarının karasuları için on iki deniz mi-li iddiasından taviz verene dek Ege’de geri adım atmayı reddediyor.24 Yunanistan, bunun aslında BMDHS’den fe-ragat etmesinin istenmesi anlamına geldiğini ve bunun Türk parlamentosunun deklarasyonunu geri çekmesiyle aynı seviyede bir adım olmadığını ifade ediyor.25

2. Adalar ve deniz hukuku

Ege Denizi’nde sınırlandırma konusunun temel sorunu, adaların anakara gibi ele alınıp alınmayacağıdır. Yunanis-tan, adaların karasuları ve kıta sahanlığı yaratmalarına imkan tanıyan BMDHS’nin 121. Maddesine referans ve-riyor. Türkiye ise karasularınıın sınırlandırılmasında eşit-liğin sağlanmasını amaçlayan diğer maddelere işaret edi-yor ve on iki deniz milinin ne zorunlu olduğunu ne de adalara doğrudan uygulanması gerektiğini ileri sürüyor.26

bu’na verilen mülakat, Yunanlı akademisyen, Atina, 12 Mayıs 2011. 22 Taraf olmayanlardan biri de ABD. 23 Türkiye, karasularını on iki deniz miline çıkarmaya tek başı-na karşı değil ve BMDHS’nin çevreyle ilgili maddeleri gibi hü-kümlerinin çoğuna uygulamada riayet ediyor. “Ege sorunun çözülmesinin ertesi günü BMDHS’ye taraf olacağız”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Türk yetkili, Ankara, Nisan 2011. 24 Ahmet Davutoğlu, NTV televizyonuna verdiği mülakat, 31 August 2010. 25 Yunanistan böylesi bir al-ver sürecine karşı çıkıyor: “Bir an-laşmayı onaylayıp sonra geri alamazsınız”, Kriz Grubu’na veri-len mülakat, PASOK’tan bir yetkili, Atina, Mayıs 2011. Ne var ki Amerikalı bir deniz hukuku uzmanı şunları söylüyordu: “BMDHS, feragat etmeye açıkça izin veriyor. Her halükarda hakların kullanımındaki kısıtlamanın feragat etmek anlamına geldiği argümanı saçma”. Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Temmuz 2011. 26 Bir Türk yetkili, Türkiye’nin adaların karasuları hakkına karşı koymadığını, ancak Ege’deki sınırlarının altı deniz milinde tu-tulması gerektiğini iddia ettiğini söylüyordu. Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Temmuz 2011. 15. Maddeye göre karşılıklı veya bitişik deniz kıyısına sahip olan iki devlet, aralarında an-laşmaya varamazsa ikisi de karasularını, bütün noktaları bu iki devletin her birinin karasuları genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatların en yakın noktalarına eşit uzaklıkta bulunan orta hattın ötesine uzatamazlar. Ne var ki bu hüküm, “tarihi hakların veya diğer özel durumların varlığı” nedeniyle, her iki devletin karasularının başka şekilde sınırlandırılmasını gerekli olduğu

Dahası, anlaşmaya imza atan devlet, deniz kıyısının bir kısmında veya tamamında daha az karasularına sahip ol-mayı tercih edebilir ve bazı ülkeler böyle yaptılar da.27 Türkiye ayrıca başta kendisine daha yakın olanlar olmak üzere Yunan adalarına kıta sahanlığı tanınmaması gerek-tiğini ileri sürüyor.28

Türkiye ayrıca Ege’nin karmaşık coğrafi yapısının ve ta-rihinin onu "kendine özgü, yarı kapalı bir deniz"29 haline getirdiğini öne sürüyor. 1996’da Türkiye, Ege’deki an-laşmazlığa "gri bölgeler" konusunu ekledi ve ilk defa ola-rak en azından bazı adaların veya adacıkların egemenliği-ni açıkça sorguladı.30 İtalya ile Aralık 1932’de imzaladığı bir anlaşmanın ekinde yer alan, orta çizgiler konusuna açıklıkla yer veren ve İtalya’ya devredilen (daha sonra da Yunanistan’a verilen)31 adaları ve genellikle meskun ol-mayan kayalıkları gösteren protokolün asla hukuki olarak tamamlanmadığını ya da Milletler Cemiyeti sekretaryası tarafından tescillenmediğini söylüyor. Uluslararası belge-lerle statüsü tam olarak belirlenmeyen küçük adaların, adacıkların ve kayalıkların hakimiyetinin hukuki olarak karara bağlanması gerektiğini ileri sürüyor.32

durumlarda uygulanmaz. 300. Madde, devletlerin sözleşmede tanınan hakları, “hakkın kötüye kullanılmasına neden olmaya-cak biçimde” kullanmalarını gerektiriyor. 27 Bosna-Hersek ve Ürdün, karasularını üç deniz milinin ötesine çıkaramıyorlar, çünkü bu durumda diğer devletlerin karasuları ihlal edilmiş oluyor. Singapur da benzer sorunlar yaşıyor, ancak komşu devletlerin talepleriyle çakışması durumunda bu devlet-lerle sınırlandırmaları müzakere etme koşulu koyarak 1994’ten bu yana on iki deniz mili iddiasını uyguluyor. Japonya, beş uluslararası boğazda karasularını kendi isteğiyle üç deniz miliy-le sınırlandırdı, ama diğer yerlerde on iki deniz miline çıkardı. Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Angelos Syrigos, Yunanlı akademisyen, uluslararası hukuk ve Ege Denizi konularında uzman, 1 Haziran 2011. Bu yaklaşım, Japonya ile Kore, Al-manya ile Danimarka ve Danimarka, İsveç ve Finlandiya ara-sında da uygulandı. Bernard Oxman, “The Application of the Straits Regime”, a.g.e. 28 Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Türk yetkili, Temmuz 2011. 29 Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Türk yetkili, Temmuz 2011. 30 “Ege Denizi’nde egemenliği Yunanistan’a [uluslararası ge-çerliliği olan araçlar tarafından] tartışılmaz biçimde tanınmamış olan birçok adacık ve coğrafi yapı bulunduğu tartışılmaz bir gerçektir”. “Ege’de Çözümlenmemiş Konular”, Türkiye Dışiş-leri Bakanlığı, www.mfa.gov.tr. 31 Örneğin Aralık 1932’de yapılan anlaşma, Imia/Kardak ile il-giliydi ve adayı İtalya’nın (daha sonra Yunanistan’ın) karasula-rına dahil ediyordu (ancak Türkiye tarafından tanınan Ocak 1932 tarihli bir anlaşma, kayalıkları kapsamıyordu). Yunanis-tan, adaları ve yakınındaki adacıkları İtalya’dan 1947 Paris Antlaşması ile aldı. 32 “Bu [Imia/Kardak] krizden önce kimse [Ege’deki] kayalıklar hakkında birşey bilmiyordu. Şimdiyse [iki taraf da] bunlara ‘kayalık adalar’ adını veriyor, çünkü kayalıklar, teknik olarak

Page 7: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 7

Bu adaların statülerinin gözden geçirilmesi yolunda Tür-kiye’nin uluslararası camiadan destek görmesi oldukça zayıf bir ihtimal.33 Bu tür açıklamalar, yayılmacı emelle-rinin olduğuna dair Yunanlıların korkularını pekiştirmek-ten ileri gitmiyor.34 Yunanistan’ın eski bakanlarından biri, Kriz Grubu’na “Türkiye’nin adaların kıta sahanlığına [bir kısmına] sahip olduğunu reddeden, maksimalist tutumu ile adaların tahkim edilmesine son verilmesi [talebini] ve bölge üzerindeki uçuşları bir arada düşündüğünüzde bun-lar, adaların sınırlı egemenliğe sahip olduğu [manasına] geliyor. Bu, Yunanistan’ın temel endişesidir” açıklaması-nı yapıyordu.35

Başlangıçtaki anlaşmalarda Türkiye Cumhuriyeti, başka yerlerdeki kazançları karşılığında Ege’de sınırlı haklara razı olmuştu. Bununla ilgili iki belge, 1923 Lozan Barış Antlaşması ve 1947 Paris Antlaşması’dır:

1923 Lozan Barış Antlaşması’nın 12. Maddesi, orta ve kuzey Ege adaları Limni, Semadirek, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya’nın hakimiyetini Yunanistan’a veri-yor ve antlaşmada aksi yönde bir hüküm olmadıkça “Asya sahiline üç milden yakın olan adaların egemen-liğinin Türkiye’de kaldığını” karara bağlıyor. 16. Maddede Türkiye, antlaşmada belirlenen toprakların dışında kalan sınırlar ve adalar üzerindeki tüm haklar-dan feragat ettiğini beyan ediyor. 15. Madde, On İki Ada’nın doğusundaki adaları ve “ona bağlı adacıkları” İtalya’ya veriyor.

insan yaşamını idame ettiremez ve bu nedenle kendi deniz tah-dit alanı talebinde bulunamaz. Ama böyle bir terminoloji yok; bir yer ya kayalıktır ya da ada!” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunanlı avukat ve deniz hukuku uzmanı, Atina, Mayıs 2011. Türkiye, egemenliği belirsiz olan bu türde yaklaşık 130 ada ol-duğunu ileri sürüyor. 33 “Türkiye’nin söylediği, sağduyuya aykırı. Gri bölgeler, uy-durmadır”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Avrupalı yetkili, Ankara, Nisan 2011. “Türkiye’nin [gri bölgeler] için hiçbir ya-sal dayanağı yok. Lozan’ın 12. Maddesi, üç deniz mili kuralı konusunda son derece açık. Türk siyasiler bunu biliyorlar, an-cak şimdi geri adım atamıyorlar”. Kriz Grubu’na verilen müla-kat, avukat ve deniz hukuku uzmanı, Atina, Mayıs 2011. “Ege’deki karasularının Lozan’da denizdeki kati noktalarıyla müzakere edilmediği argümanı doğru. Bu nedenle [Türk] şahin-ler, gri bölgeleri çıkardılar. Bunu, müzakere kozu olarak görü-yorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Alexis Heraclides, Yu-nanlı akademisyen ve Türk-Yunan ilişkileri konusunda uzman, İstanbul, 13 Nisan 2011. 34 Yunanlılar için 1996 krizi, "bu tehditkâr, yayılmacı Türkle-rin" Yunanlıların egemenliği üzerinde doğrudan talepte bulun-dukları ilk olaydı; zira anlaşmazlık, "su veya hava değil" gerçek anlamda "toprak" üzerineydi. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Alexis Heraclides, Yunanlı akademisyen ve Türk-Yunan ilişki-leri konusunda uzman, İstanbul, 13 Nisan 2011. 35 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Thanos Veremis, Yunanlı akademisyen ve Yunanistan Eğitim Konseyi eski başkanı, Ati-na, 11 Mayıs 2011.

Lozan’ın 15. Maddesinde adı geçen On İki Ada, 1974 Paris Antlaşmasıyla “bitişik adalar” başlığıyla İtal-ya’dan alınarak Yunanistan’a devredildi.

B. KITA SAHANLIĞI

Denize kıyısı olan bir ülkenin karasularının ötesinde de-niz altındaki uzantısı ve bu uzantının altındakileri tanım-layan kıta sahanlığının36 sınırlandırılması, Türkiye ile Yunanistan arasında 1973’te muhtemel bir anlaşmazlık konusu halini aldı; çünkü ilk petrol krizinin ortaya çıkma-sıyla iki ülke de Ege’deki petrol kaynakları potansiyeline odaklanmaya başladı. Bu durum, 1974 yazında Kıbrıs ne-deniyle gerilimin artmasıyla aynı zamana denk geldi.

Yunanistan, adaları ve onların karasuları da dahil olmak üzere Ege’deki deniz yatağının ve deniz tabanının büyük bir bölümünün kendi kıta sahanlığını oluşturduğunu iddia ediyor. Türkiye, adaların bir miktar karasularına sahip ol-duğunu kabul ediyor, ancak bunların kıta sahanlığı hakkı-na karşı çıkıyor. Kendi kıta sahanlığının Ege’nin daha da içlerine yani 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nde tanımlanan eşitlik ilkesi uyarınca iki ülke tarafından çizi-lecek bir orta çizgiye dek uzamasını istiyor (bakınız aşa-ğıdaki bölüm). Yunanistan ise iki ülkenin kıta sahanlıkla-rının ayrımı hesaplanırken adalar da dahil olmak üzere ülkenin topraklarının dış sınırlarına bakılan ve söz konusu sözleşmeye dayalı, eş uzaklıkta bir yaklaşım istiyor.

Uzun yıllardır kıta sahanlığı, Yunanistan’ın ortak başvuru ile UAD’ye götürmeye istekli olduğu tek Ege meselesi oldu. Diğer tüm meselelerin Türkiye’nin tek taraflı iddia-ları olduğunu savunuyor.37 İster ikili müzakereler yoluyla ister UAD aracılığıyla olsun, Türkiye, Ege Denizi’nin ta-mamında sınırlandırmaların göz önünde bulundurulmasını istiyor; Yunanistan ise sınırlandırmanın Yunan adaları ve yakınındaki Türk kıyılarıyla sınırlı kalmasını talep ediyor.38

1. Münhasır ekonomik bölgeler

Konuyla ilgili bir mesele de ilk olarak BMDHS’de dile getirilen ve genellikle kıta sahanlığıyla aynı genel bölgeyi

36 1958 Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’nde tanımlanan ve 1982’de BMDHS’de teyit edilen uzunluk, 200 deniz mili (yaklaşık 370 km.). 37 “Yunan tarafının temel hatası, Yunan kamuoyunun Ege’de yalnızca tek bir mesele yani kıta sahanlığı meselesi olmadığı konusunda eğitilmemesi. Bir demek üç demek [karasuları, kıta sahanlığı ve havasahası]”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yu-nanlı, emekli büyükelçi, Atina, Mayıs 2011. 38 Yücel Acer, “Maritime Delimitation in the Aegean Sea” [Ege Denizi’nde Deniz Hakimiyet Alanlarının Sınırlandırılması], The Aegean Maritime Disputes and International Law [Ege’de Deniz Anlaşmazlıkları ve Uluslararası Hukuk] (2003), bakınız Journal of Turkish Weekly, www.turkishweekly.net.

Page 8: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 8

kapsayan ve buradaki balık ve diğer kaynakların idaresi ve kullanımında özel haklar ekleyen münhasır ekonomik bölgelerdir (MEB).39 İki taraf da Ege’de MEB iddiasında bulunmadı ve halihazırda bu konu tartışılmıyor dahi.40 Ancak Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun doğu kıyılarında uzak bir ada olan Meis’i diğer On İki Ada’dan ayırdığı ve gelecekte Yunanistan’ın sahip olaca-ğı MEB’in genişliği üzerinde önemli sonuçlar doğuracak açıklaması, bu konunun patlama potansiyelinin yüksek olduğunu gösterdi.41 Türk yetkililer, Ege’de belirlenecek herhangi bir MEB’in, Türk balıkçılarının açık denizlerde kullanageldikleri pek çok balıkçılık alanını kapatacağına işaret ediyorlar.42 Amerikalı bir deniz hukuku uzmanı, Tür-kiye’nin endişelenmekte haklı olabileceğini ifade ediyor:

Ağırlıklı olarak doğal kaynak faaliyetlerini ilgilendi-ren MEB’de sahil devletinin yetki alanı, aynı zamanda başta tutuklama yetkileri ve çevreyi koruma amacıyla sınırlı düzenlemeler yapma olmak üzere diğer bazı yetkileri kapsıyor. Brüksel’de bazı insanların anladığı şekliyle MEB, daha ziyade karasularına benzeyen bir biçime pekala evrilebilir ve bu da konuyu kuşatılmaya dair önemli bir psikolojik meseleye dönüştürebilir.43

Öte taraftan Ege’de fazla miktarda petrol ve gaz bulundu-ğuna dair henüz işaret görünmüyor ve enerji şirketlerinin buraya ciddi yatırımlar yapmalarını sağlamak için iki ta-rafın sorunlarını çözmeleri gerekiyor.44

39 BMDHS, 1958 Cenevre Sözleşmesi’nin kıta sahanlığına dair hükümlerini genişleterek hem canlı olan hem de canlı olmayan kaynakları dahil etti. 56. Madde, sahil devletlerine deniz taban çizgisinden başlayarak 200 deniz miline kadar canlı kaynakları keşfetme, kullanma, koruma ve yönetme haklarına sahip olduk-ları bir MEB veriyor. Devletlerin ayrıca kıta sahanlığına dair hükümlerde yer aldığı üzere canlı olmayan kaynaklar (hidro-karbonlar gibi) üzerinde de ekonomik hakları bulunuyor. 59. Madde, MEB’de hakların tanınmasında ve yetkilerin kullanı-mında yaşanacak anlaşmazlıkların çözümü için bir temel sağlıyor. 40 “MEB olmadan da Türkiye ile yeterince sorunumuz var”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunanlı yetkili, Nisan 2011. 41 Davutoğlu, Meis’in Ege’ye değil “Akdeniz’e ait olduğunu” söylüyordu. Kathimerini, 6 Mart 2011. “Meis, coğrafi olarak Akdeniz’de bulunuyor. Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanları-nın sınırlandırılması, Ege’den ayrı olarak ele alınmalı; zira böl-gede ikiden fazla sahil devleti mevcut. Yine de Türkiye, bu so-runu ele almak için herhangi barışçıl bir çözüm aracı göz ardı etmemektedir”. Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Türk yetkili, Temmuz 2011. “Meis dışarıda bırakılırsa Yunanistan, [Türkiye ile] asla bir anlaşmaya varamaz”. Kriz Grubu’na veilen müla-kat, Yunanlı yetkili, Nisan 2011. 42 Kriz Grubu’ne gönderilen e-posta, Temmuz 2011. 43 Kriz Grubu’ne gönderilen e-posta, Temmuz 2011. 44 “Ege’nin gerçek serveti, petrol değil, ki zaten yok. Serveti, çevre ve turizm. Petrol tankerlerinin yapacağı bir kaza, Türkiye ve Yunanistan için bir felaket olur”. Kriz Grubu’na verilen mü-lakat, Angelos Syrigos, uluslararası hukuk ve Ege Denizi konu-larında uzman Yunanlı akademisyen, İstanbul, 15 Mayıs 2011.

2. Hukuki dayanaklar

Kıta sahanlığının iki ülkenin anakaralarının taban çizgile-rinden itibaren hesaplanmasına dair Türkiye’nin talebi ile kıta sahanlığının adaların taban çizgilerinden itibaren he-saplanması gerektiğini öne süren Yunanistan’ın iddiasının çatışması, 1958 Cenevre Sözleşmesi’nin 6(1). Maddesin-de ortaya konan “orta çizgisi” kavramından kaynaklanı-yor.45 Buna göre aynı kıta sahanlığı, birbirine karşılıklı sahilleri bulunan iki veya daha fazla ülkenin topraklarına bitişik ise sınır, ülkeler arasında yapılacak bir anlaşmayla belirlenir. Bir anlaşmanın olmaması durumunda veya özel koşullar nedeniyle başka bir sınır çizgisinin gerekçelendi-rilmesi durumunda bütün noktaları her bir devletin kara-suları genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatların en yakın noktalarına eşit uzaklıkta bulunan orta çizgisi kul-lanılır. Sonrasındaki BMDHS (kıta sahanlığının belirlenmesine dair 83. Madde), orta çizgisinden bahsetmiyor, bunun ye-rine karşılıklı veya bitişik sahillere sahip olan ülkelerin uluslararası hukuk temelinde “hakkaniyetli bir çözüm”e varmaları gerektiğini ifade ediyor. İki sözleşme de deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasının yöntemleri konu-sunda muğlak kalıyor ve bu nedenle UAD ve hakem ko-misyonları, anlaşmazlıkların çözümünde aracı oluyorlar.

Bir adanın kıta sahanlığı hakkı, uluslararası hukukta çet-refilli bir mesele; konumu veya sosyo-ekonomik nitelikle-ri, deniz yetki alanı sınırlandırmasını etkileyebilir ve ulus-lararası mahkemelerin ve komisyonların kararları, genel-likle adaların deniz yetki alanlarını kısıtlamak yönünde. Sık sık referans verilen UAD’nin bilhassa 1969 tarihli Kuzey Denizi kararı, kıta sahanlığını anakaranın doğal bir uzantısı olarak ele alıyor ve eşit uzaklık ilkesi de dahil olmak üzere tek bir sınırlandırma yönteminin zorunlu ol-madığı sonucuna varıyordu.46

45 Türkiye, 1958 Cenevre Sözleşmesi’ni onaylamadı. 46 Hollanda ve Danimarka’nın Federal Almanya Cumhuriye-ti’ne karşı UAD’ye getirdiği 1969 tarihli Kuzey Denizi kıta sa-hanlığı davasının kararında adaların kıta sahanlığı haklarının kısıtlanabileceği kabul edildi. 1977 yılında Birleşik Krallık ile Fransa arasında kıta sahanlığı konusunda bir tahkim kararında Scilly Adalarına “yarım yürürlük” verildi (sınır çizgisi, anaka-raların sahilleri arasındaki eşit uzaklık çizgisinin yarısı ve Scilly Adaları ile Fransa arasında da eşit uzaklık çizgisi kadar-dı); 1984 tarihinde ABD ile Kanada arasındaki Maine Körfezi davasında UAD, Kanada’nın bir adasına yalnızca yarım yürür-lük verdi; 1985’te Malta ile Libya arasında karşılıklı sahillerin-deki kıta sahanlığını belirlemeye ilişkin davadaki kararında UAD, Malta’nın bir adasını görmezlikten geldi; 1985 tarihli Gine ile Gine Bissau arasındaki bir tahkim kararında deniz yet-ki alanının sınırlandırılması amacıyla sahil uzunluğunun hesap-lanmasında bazı adaların kısıtlı rol oynadığı hükme bağlandı ve yine 1996 tarihinde Eritre ile Yemen arasındaki bir tahkim ka-

Page 9: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 9

1976’daki Hora olayında (bakınız yukarıdaki bölüm) Yu-nanistan, Yunan adalarının kendi kıta sahanlıklarına sahip olup olmadıklarını karara bağlaması için UAD’ye baş-vurdu. Eylül 1976’da Mahkeme, tartışmalı bölgelerde Türkiye’nin faaliyetlerini engellemek için geçici önlemler alınması talebini, Yunanistan’ın haklarına tazmin edile-mez zarar verilmesi riski görmediğini söyleyerek reddet-ti.47 Aralık 1978’de bu konuda yargı yetkisinin olmadığı-na karar verdi ve Güvenlik Konseyi’nin 395 nolu Kara-rında öngörüldüğü üzere taraflar davayı ancak ortak ola-rak sevk ederlerse davaya bakacağına karar verdi.48

C. HAVASAHASI VE UÇUŞLAR

Ege’deki hava sahası sorunlarının arasında Türkiye’nin geçmişte meskun adalar üzerinde yaptığı uçuşlar, Türki-ye’nin Atina’nın Uçuş Bilgi Bölgesi (FIR) içerisinde uçan askeri uçaklarının uçuş planlarını vermeyi reddetmesi ve Yunanistan’ın ulusal hava sahasının tartışılmakta olan genişliği bulunuyor.

Havadaki tacizler, bölgesel hava güvenliğini azaltıyor. Tür-kiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kasım 2002’deki Yunanistan ziyareti ve Yunanistan Başbakanı George Papandreu’nun Ocak 2011’deki Türkiye ziyaretinde ol-duğu gibi bu tür olaylar, özellikle üst düzey buluşmalarla ilişkili olduklarında provokatif ve diplomatik açıdan utandırıcı olabiliyorlar.49 Bu konuda güven arttırıcı adım-

rarında denizin ortasındaki adalar gözardı edildi ve orta çizgisi kullanıldı. “Adaların tam anlamıyla kıta sahanlıklarına sahip olmaları mümkün değil. UAD’nin kararları bu yönde oldu”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunanlı avukat ve deniz huku-ku uzmanı, Atina, Mayıs 2011. 47 Ege Denizi Kıta Sahanlığı Davası (Geçici Koruma), UAD, 11 Eylül 1976. 48 UAD, Yunanistan Uluslararası Uyuşmazlıkların Barışçıl Çö-zümü için 1928 Genel Senedi’nin 17. Maddesine dayandığı ve “Yunanistan’ın topraklarıyla ilgili statüsüne dair anlaşmazlık-lar” için Senet’e şerh koyduğu için yargı yetkisine sahip olma-dığına karar verdi. Mahkeme ayrıca Yunanistan’ın yargılama için ikinci kez başvurduğunda öne sürdüğü ve 1975’te iki ülke-nin kıta sahanlığına dair anlaşmazlıklarını çözmek üzere UAD’ye başvurma kararı aldıklarını yazan ortak basın bildiri-sini, anlaşmazlığı mahkemeye sunmak üzere doğrudan ve ko-şulsuz bir taahhüt teşkil etmediği gerekçesiyle geri çevirdi. Türkiye, mahkemenin yargı yetkisine itiraz eden bir mektup yazdı; ancak herhangi bir savunma sunmadı ya da geçici ön-lemler veya karara ilişkin duruşmalara katılmadı. Ege Denizi Kıta Sahanlığı Davası (Mahkemenin Kararı), UAD, 19 Aralık 1978 nolu karar. 49 “Türkiye neyi ispatlamaya çalışıyor?”, Papandreou, ziyaretin-den yalnızca birkaç gün önce 5 Ocakta bir Yunan adası üzerinde uçuşlar yapan sekiz Türk uçağını kast ederek aralarında Başba-kan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun da bulunduğu bir gruba bu şekilde şikayet ediyordu. “Papandreou’nun sitemi,

larla ilerleme sağlanmadı ve konuyla ilgili bir ABD’li yetkilinin işaret ettiğine göre hava komutanları, iki tarafta henüz ikili temaslarda bulunmayan tek askeri yetkililer oldu.50

Yunanistan, 1931 tarihli cumhurbaşkanlığı kararıyla havasahasını üç deniz milinden on deniz miline çıkardı ve o tarihte bir hava aracının motorunun sesinin duyulabildi-ği mesafe düşünüldüğünde emsalsiz bir harekete imza at-tı.51 Ne var ki BMDHS’nin 2. Maddesi ve 1958 Karasula-rı ve Bitişik Bölge Sözleşmesi’nin 2. Maddesine göre ulu-sal havasahası, karasularının sınırını aşamıyor.52

Türkiye, Yunanistan’ın on deniz miline çıkan hava saha-sının hukuki dayanağına 1975 yılına kadar itiraz etmedi53; ancak Atina, ilan ettiği bu havasahasını şimdilerde Türki-ye’nin her gün ihlal ederek tanımadığını ifade etmeye ça-lıştığını söylüyor.54 Genellikle bu, iddia edilen on deniz mili ile tanınan altı deniz mili sınırı arasındaki bölgede yapılan uçuşlar şeklinde cereyan ediyor.55 Ne var ki son

Yunanistan’la çözümsüz kalmış sorunları gündeme getirdi”, Today’s Zaman, 10 Ocak 2011. 50 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Washington DC, Şubat 2011. 51 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Yunanlı akademisyenler ve dış politika uzmanları, Atina, Mayıs 2011. “1931 kararı, uluslararası hukuka dayanarak ve ona göre karasularını on de-niz mili olarak belirledi ve üzerindeki havasahasında tam ege-menlik haklarının kullanılmasını kısıtladı”. Kriz Grubu’na gön-derilen e-posta, Yunanlı yetkili, Temmuz 2011. 52 Aynı şekilde 1944 Uluslararası Havacılık Sözleşmesi’nin 1. Maddesi, “taraf Devletlerin, her Devletin kendi toprağı üzerin-deki hava sahası üzerinde tam ve münhasır egemenliğe sahip olduğunu kabul ettiğini” ifade ediyor. 53 Yunanistan, Türkiye’nin 1931 ile 1975 arasında sessiz kalma-sının rıza gösterdiği anlamına geldiğini ileri sürüyor. İtalya, Türkiye’ye yakın olan adaları 1947’ye kadar elinde tuttu ve Ankara, Atina’nın on deniz mili düzenlemesine yalnızca 1974’teki Havacılık Bilgi Yayınında yer verdiğini iddia ediyor. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ümit Pamir, emekli Türk bü-yükelçi, İstanbul, 26 Mayıs 2011. 54 Mayıs 2011 itibariyle Yunanistan Milli Güvenlik Genelkur-may Başkanlığı, Türkiye’nin yaptığı 473 hava sahası ihlalini ve Yunanlı yetkililere göre aralarında bazen bomba ve savaş uçak-larının da olduğu büyük uçak gruplarının yaptığı 151 “silahlı ihlal filosunu” saydı. Buna karşın 2011’de yalnızca Ocak ayın-da olmak üzere bir uçuşu kayda geçirdi. Bu rakam, 2010’da 20, 2009’da ise 51 idi. www.geetha.mil.gr. 2 Haziran 2011 itibariy-le Türk Silahlı Kuvvetleri, 2011’de Yunanistan’ın Türkiye’nin hava sahasını ihlal ettiği veya Türkiye’nin uluslararası hava sa-hası olarak addettiği bölgede Türk uçaklarını taciz ettiği 73 olayı sıraladı.www.tsk.tr. 55 Yunanlı yetkililer, yakın zamanlara dek ihlallerin yüzde 50’sinden fazlasının altı milden yakın olmasından şikayet edi-yorlardı, ancak bu rakam geçtiğimiz aylarda yüzde 30’a indi. Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Haziran 2011. Emekli bir Türk general, bu uçuşlarının niyetinin tanınmış olan altı deniz mili sınırını ihlal etmek olmadığını, ancak bunun “kazara” ola-

Page 10: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 10

zamanlara kadar Türk jetleri, doğrudan Yunan adaları üzerinde düşük irtifalı uçuşlar da yapıyorlardı.56 Bir Türk askeri jeti, Ege üzerinde her havalandığında bir Yunan jeti onun yolunu kesiyor ve böylelikle it dalaşları yaşanı-yordu.57 Son on beş yılda bir Türk pilotu, doğrudan Yu-nanlıların açtığı ateşle, iki Yunanlı pilot çarpışma netice-sinde ve iki Yunanlı pilot ile bir Türk pilotuysa ilgili eği-tim uçuşlarındaki kazalar sonucunda öldü.58

Dahası Yunanistan, Türkiye’nin Ege üzerinde askeri uçuşlar yaptığı zaman Atina’nın FIR uçuş kurallarını göz ardı ettiğinden şikayet ediyor.59 Yunanistan, Kıbrıs nede-niyle gerilimin arttırğı 1974 yılından bu yana Türkiye’nin askeri uçuşların planlarını Atina’nın FIR bölgesine ver-mekten vazgeçtiğini söylüyor;60 Türkiye ise 1944 Ulusla-rarası Sivil Havacılık Sözleşmesi’nin 3(a) maddesine göre yalnızca sivil hava araçlarının uçuş planlarını vermeleri-

bileceğini söylüyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Nisan 2011. 56 “Yerden 200-300 metre yükseğe kadar yaklaşıp evlerin üze-rinden uçtular”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunanlı yetki-li, Atina, Mayıs 2011. Üzerlerinde uçuş yapılan ve meskun olan iki ada, (Türkiye kıyılarının 5-6 mil açığında bulunan) orta Ege’deki Eşek (Agathonisi) ve Bulamaç (Farmakonisi) adaları. Ne var ki bu tür uçuşlar, Papandreou’nun Ocak 2011’de Türki-ye’ye yaptığı ziyaretten sonra yaşanmadı. Kriz Grubu’na veri-len mülakat, Yunanlı yetkililer, Atina, Mayıs 2011. 57 “Yunanistan, gerekli müdahaleleri veya saptamaları yapmak için her bir durumda uçaklarını kullanmak zorundadır”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunanlı yetkili, Atina, Mayıs 2011. 58 Türk pilotu Nail Erdoğan, 8 Ekim 1996’da bir Yunan uçağın-dan açılan ateş sonucu öldü. Yunanlı pilot Kostas Iliakis, 23 Mayıs 2006’da Türk pilotunun kendini tahliye edebildiği jetle çarpıştıktan sonra öldü. Eğitim sırasında bir Türk pilot 5 Mart 2007’de hayatını kaybetti ve iki Yunanlı pilot, 26 Ağustos 2010’da F16’larının düşmesi sonucu öldüler. “İt dalaşının ma-liyetiyle ilgili muazzam rakamlar var”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Avrupalı askeri yetkili, Atina, Mayıs 2011. 59 Bu konuyla ilgili bir başka boyut da Yunanistan’ın Atina FIR bölgesine dayandırdığı Arama Kurtarma Bölgesi (AKB). Bu, Ege’nin bazı yerlerinde Türkiye’nin AKB’siyle çakışıyor; çün-kü Türkiye, Ocak 1989’da kabul ettiği bir yasayla AKB’sini Ege’nin yarısını kapsayacak şekilde genişletti. Bir Türk yetkili, Ege’nin kaza yapılabilecek en güvenli deniz olduğunu, zira iki ülkenin de kurtarma ekiplerini göndereceğini söyleyerek bu konuyu şakayla karışık yorumluyordu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Nisan 2011. 60 Türk yetkililer 1974’ün bir “güven krizi” olduğunu söylüyor-lar, ancak Türkiye’nin o zamana dek askeri uçuş planlarını ver-diği iddialarını reddediyorlar. Kriz Grubu’na verilen mülakat-lar, Ankara, Nisan 2011. Ağustos 1974’te yayınladığı 714 sayılı Havacılara Uyarı (NOTAM) ile Türkiye, doğu Ege’nin Atina FIR bölgesi ile kontrol edilemeyecek kadar tehlikeli bir alan olduğunu ve İstanbul FIR bölgesinin kapsamını Ege’nin yakla-şık yarısına kadar genişlettiğini ilan etti. Yunanistan buna 1066 ve 1157 sayılı NOTAM’larla yanıt vererek 1980’de ilgili NO-TAM’lar geri çekilene dek Ege’yi pratikte tüm uçuşlara kapat-mış oldu.

nin zorunlu olduğunu iddia ediyor.61 Yunanistan, ulusla-rarası hava trafiğinin güvenliği için sivil ve askeri koordi-nasyonu öngören 3(d) maddesine dayanarak, sözleşmenin aynı şeyi askeri araçlardan da talep ettiğini ileri sürüyor.62 Aslında FIR’lar, tesisler ve hava trafiği hizmetleri sağla-ma gibi sadece teknik sorumlulukları kapsıyor ve bunlarla işbirliği yapma, açık denizler üzerindeki hava sahasının statüsünü etkileyemez. Atina ve İstanbul FIR’ları Ulusla-rarası Sivil Havacılık Örgütü’nün (ICAO) İstanbul’daki (1950) ve Paris’teki (1952) toplantılarında kararlaştırıl-mıştı.63 O zamanlarda Türkiye, muhtemelen harcamalarını azaltacak bir önlem olarak Ege üzerindeki FIR kontrolü-nü Yunanistan’ın yapmasını istiyordu.64

61 Bir Türk yetkili, bu sorunun Yunanistan’la ilişkilere özgü ol-duğunu ve başka hiçbir komşusunun ondan Türkiye’nin FIR bölgelerindeki askeri uçuşlarının planlarını talep etmediğini söylüyordu. Aynı şekilde Türkiye, kendi FIR bölgesindeki uçuşlar için böylesi bir talepte bulunmuyor. Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Haziran 2011. NATO üyesi bir Avrupa ül-kesinden bir yetkili buna katılıyordu: “NATO üyeleri olarak protokol veya iyi uygulama icabı orada ne yaptığınız hakkında diğer ülkeye bilgi vermeniz gerekir. Ancak bu, uluslararası hu-kukun gereği değildir. Bu nedenle Yunanistan’ın söylediğinin aksine Türkiye, uluslararası hukuka aykırı olarak Atina FIR bölgesini ihlal etmiyor, bunu NATO protokolüne aykırı olarak yapıyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Nisan 2011. Diplomasi alanında çalışan Avrupalı bir araştırmacı, Yunanis-tan’ın Türkiye’den talep ettiği türde planları ne ABD’nin ne de Birleşik Krallık’ın önceden sunduğuna işaret ediyordu. Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Haziran 2011. 62 “Uluslararası hava sahasında gerek sivil gerekse askeri hava araçlarıyla ilgili olarak hava trafiğinin koordinasyonu, hava ulaşımının güvenliği için kesinlikle elzemdir ve bir FIR bölgesi içinde tüm uçuş bilgilerinin paylaşılmasını içerir. Bu bağlamda uçuş planının sunulması, ICAO’nun temel kuralıdır ve Chicago Sözleşmesi’nin 3(b) maddesi uyarınca sivil hava trafiğinin gü-venliği için devletin hava araçlarının ‘göstermesi gereken dik-kati’ yerine getirmiş olur”. Yunanistan Milli Güvenlik Genel-kurmay Başkanlığı, www.geetha.mil.gr. Yunanlı yetkililer, Atina’nın FIR bölgesine giren tüm uçuşların planını talep ettik-lerini ve önceden bilgi vermenin “dünya genelindeki uygula-ma” olduğunu söylüyorlar. Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Haziran 2011. Hava güvenliğini sağlamak amacıyla Türkiye ise araçların önlenmesini ortadan kaldırmak amacıyla Dost Düş-man Tanıma Sistemlerinin (IFF) kullanılmasını önerdi, ancak Yunanistan bunu Atina FIR bölgesinde özel bir istisna yarata-cağı gerekçesiyle reddetti. “Greece and Turkey: Aegean Issues – Background and Recent Developments” [Yunanistan ve Tür-kiye: Ege Meseleleri – Arka Plan ve Yakın Dönemdeki Geliş-meler], U.S. Congressional Research Service Report for Con-gress, 21 Ağustos 1997. 63 “Yunanistan’a Ege’deki FIR bölgesinin denetimi, yalnızca coğrafi nedenlerle verildi. Ama bu aynı zamanda uluslararası toplumun bu coğrafi bölgenin Atina tarafından kontrol edilmesi gerektiği algısını da yansıtıyor”. Kriz Grubu’na verilen müla-kat, emekli Yunanlı büyükelçi, Atina, Mayıs 2011. 64 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ümit Pamir, emekli Türk bü-yükelçi, İstanbul, 26 Mayıs 2011.

Page 11: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 11

D. EGE’NİN SİLAHLANDIRILMASI

Türkiye, Yunanistan’ın 1923 Lozan Boğazlar Sözleşmesi ve 1947 Paris Anlaşması65 da dahil olmak üzere uluslara-rası anlaşmalarla statüsü silahlardan arındırılmış olarak belirlenmiş bazı Ege adalarını silahlandırmasını protesto etmek amacıyla 1964 yılından itibaren Yunanistan’a dip-lomatik nota vermeye başladı. Yunanistan, 1936 Montrö Sözleşmesi’nin Lozan Sözleşmesi’nin silahsızlanmaya ilişkin tüm maddelerini hükümsüz kıldığını öne sürerek silahlanmayı kuzey Ege’deki iki adada yaptığını kabul ediyor. Kuzey ve orta Ege’deki diğer adalarda ise Yuna-nistan, Lozan’ın askeri kısıtlamalarına uyduğunu söylü-yor;66 ancak Türkiye, Yunanistan’ın buradaki adaları 1960’larda gizlice silahlandırmaya başladığını ve 1974 Kıbrıs krizinden bu yana açıkça yapmaya devam ettiğini ifade ediyor. Son olarak, silahsızlandırılması 1947 Paris Anlaşması’na göre zorunlu olan On İki Ada’yla ilgili ola-rak Yunanistan, silahlandırmaya 1974’te başladığını kabul-lendi, ancak bunu meşru müdafaa için yaptığını söylüyor.67

Kıbrıs’taki sürtüşme güvenin büyük oranda yok olmasına neden olduğundan ve iki tarafta da güvenlik endişelerini arttırdığından silahlanma, 1974’ten sonra daha aşikar bir hal aldı. Yunanlılar, Türkiye’nin tehdidinin adalardaki si-lahlanmayı haklı çıkarmaya devam ettiğinin iddia ediyor-lar.68

Türkiye ise İzmir’de 1975’te Atina’nın potansiyel

65 Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin 4. Maddesi, kuzey Ege’deki adaları, Yunanistan’a ait Semadirek ve Limni ile Türk adaları Gökçeada ve Bozcaada ile Türkiye’nin boğazlarını silahlardan tamamen arındırdı. 1936 Montrö Sözleşmesi, Türkiye’nin bo-ğazları yeniden silahlandırmasına müsaade etti, ancak adalar-dan söz etmedi. Lozan Barış Antlaşması’nın 13. Maddesi, ku-zey ve orta Ege’deki Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya adaları üzerine deniz üsleri ve istihkamlar konusunda askeri kısıtlama-lar koydu ve Yunanistan’ın askeri kuvvetlerini askerlik hizme-tini yapan normal birliklerin yanı sıra Yunanistan’ın toprakları-nın tamamındaki sayısına orantılı olacak şekilde bir jandarma ve polis kuvveti ile sınırladı. 1946 Paris Anlaşması’nın 14. Maddesi, On İki Ada’nın silahtan arındırılmış olarak kalacağını belirtiyor; ancak Türkiye, 1964’ten bu yana Rodos ve Kos gibi bazı adalardaki istihkamlara karşı çıkmakta. 66 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunanlı yetkili, Nisan 2011. 67 Adı geçen mülakat. Yunanlıların bir kısmı, askeri mantığa karşı çıkıyor; çünkü Yunanistan’ın Türkiye’ye adalar üzerinden asla saldıracak bir konumda olmayacağını söylüyor. Kriz Gru-bu’na verilen mülakat, Thanos Dokos, Hellenic Foundation for European and Foreign Policy (ELIAMEP) genel direktörü, Ati-na, 10 Mayıs 2011. Bazılarıysa silahlanmanın Türkiye’den bir saldırıyı caydırmanın temel taşı olduğunu ifade ediyorlar. “1974’ten sonra bir Yunanlı olarak hissettiğin ilk şey, adaların tehdit altında olduğudur”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yu-nanlı akademisyen, Atina, 12 Mayıs 2011. 68 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunanlı yetkili, Atina, Mayıs 2011. “Arnavutluk’la, İtalya’yla veya Makedonya Yugoslav Cumhuriyeti ile silahlanmamızı gereken bir sorun var mı? Yok. Şu açık ki Yunanistan’ın savunma bütçesinin yüzde 90’ı doğ-

bir saldırı unsuru olarak gördüğü, kendisinin ise yakında-ki Yunan adalarından yapılabilecek bir saldırı ihtimaline karşı koymak için (Ege Ordusu olarak da adlandırılan) 4. Ordu’yu kurdu.69 Marmara Denizi’nden Akdeniz’e olan deniz hatlarının yakınlarındaki silahlandırılmış adaları, "çok ciddi bir güvenlik çıkmazı" olarak değerlendiriyor.70 Yunanistan, uluslararası toplumun kendi güvenlik endişe-lerine sempatiyle yaklaştığına inansa da Türk yetkililer, Yunanistan UAD’nin yargı yetkisini genel olarak kabul ettiğinde aynı zamanda ulusal güvenlik konusunda bir şerh koymamış olsaydı konuyu çoktan Lahey’e götürmüş olacaklarını ifade ediyorlar.71 Diğer taraftan Türkiye, Yu-nanistan’ın 4. Ordu’ya ve amfibi kuvvetlerdeki dengesiz-liğe dair endişeleri karşısında hemen hemen hiç anlayış ifade etmiyor.72

Ege’de yapılan askeri tatbikatlar, ortamı zehirleyebilir. Olumlu bir gelişme olarak iki ülke, 1999’dan bu yana tat-bikatlarını diğer ülkeye haber veriyorlar;73 ancak Türki-ye’nin silahlandırılmış Yunan adalarının yer aldığı askeri tatbikatlara izin vermediği NATO bünyesinde gerilimler sürüyor.74 İki ülke de NATO üyesi olduğundan Ege’nin rudan Türkiye’den gelen ‘tehdit’le bağlantılı”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunanlı akademisyen, Atina, 12 Mayıs 2011. 69 Türkiye, 4. Ordusu’nun “savunma nitelikli” olduğunu söylü-yor. Bakınız www.mfa.gov.tr/background-note-on-aegean-dispute.en.mfa. 70 Davutoğlu, Stratejik Derinlik, a.g.e., s. 171. 71 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Türk yetkili, Ankara, Nisan 2011. Mahkeme Tüzüğü’nün 36/2. Maddesine göre UAD’nin zorunlu yargı yetkisini 20 Aralık 1993’te kabul ederken Yuna-nistan, savunma amaçlı askeri harekata dair her türlü anlaşmaz-lığı bunun dışında tuttu. 72 “Türkiye’nin Ege ordusu, diğer orduları kadar büyük değil. Bir karargahı, iki tugayı ve ilgili birimleri var”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Armağan Kuloğlu, emekli general, Ankara, 19 Nisan 2011. “İzmir ordusu sadece kağıt üzerinde”. Kriz Gru-bu’na verilen mülakat, Ümit Pamir, emekli Türk büyükelçi, İs-tanbul, 26 Mayıs 2011. “Türkiye’nin on dokuz fırkatyenle bir-likte büyük bir deniz kuvveti olduğu doğru. Ama bu Yunanis-tan için neden bir sorun?” Kriz Grubu’na telefonda verilen mü-lakat, Türk yetkili, Haziran 2011. Yunanistan’ın yalnızca yedi çıkarma aracı varken Türkiye’nin 41 çıkarma aracı ve en büyü-ğü 980 birlik ve on yedi tank taşıyabilen yedi çıkarma gemisi var. “Military Balance”, International Institute of Strategic Studies, 2011. 73 Örneğin Türkiye, Midilli ile Sakız arasında Mayıs 2011’de bir arama kurtarma tatbikatı yaptığında Yunanistan buna itiraz etmedi. Yunanlı yetkililer, Yunanistan’ın uluslararası sularda yapılan arama kurtarma tatbikatlarını asla protesto etmediğini, yalnızca Yunanistan’ın Ege’de arama kurtarma ve egemenliğiy-le çakıştığında protesto ettiğini söylüyorlar. Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Yunan yetkili, Temmuz 2011. 74 Günümüzde yetkililer, iki ülke arasında NATO içinde daha az gerilim yaşandığını söylüyorlar, ancak NATO’nun genelde daha büyük ve askeri açıdan daha güçlü olan Türkiye’nin tara-fında olduğuna dair Yunanistan’ın Soğuk Savaş döneminden kalan içerlemesi sürüyor. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar,

Page 12: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 12

silahlandırılması, maliyetli ve oyalayıcı bir uygulama.75 Yunanistan 2010’da savunma için yaklaşık 6 milyar avro (GSYH’nin yüzde 2.8’i) harcadı, ki bu rakam, AB’deki ortaklarıyla imzaladığı en son mali destek anlaşmasında 2011 itibariyle harcamalarını azaltma taahhüdünde bu-lunduğu rakamdan yaklaşık yarım milyar avro az. Resmi rakamlara göre Türkiye, GSYH’sinin yüzde 2.3’ünü sa-vunmaya harcıyor.76 Özellikle Yunanistan’ın savunma harcamalarını azaltmak konusunda acil bir çıkarı söz ko-nusu, fakat bu alanda karşılıklı azaltmalar ancak güven-sizliğe neden olan diğer konular çözüme kavuşturulduk-tan sonra mümkün olabilir.77

IV. EGE’DE ÇÖZÜME ULAŞMAK

Yunanistan ve Türkiye, ilişkilerini son on yıldır iyiye doğ-ru götürüyor olsalar da 1970’ler, 1980’ler ve 1990’ların çatışmalı Ege Denizi mirası henüz tamamen temizlenme-yi bekliyor. İki taraf da Ege anlaşmazlığındaki uzlaşmaz

ABD’li yetkililer, Washington ve Ankara, Şubat-Nisan 2011. “Yunanistan-Türkiye, NATO içinde her zaman sancılı bir nokta olmuştur. Hasmane bir ilişkileri var; bu, NATO’daki böylesi tek örnek”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, ABD’li yetkili, An-kara, Nisan 2011. 75 “Ege’deki anlaşmazlığın Yunanistan’a olan maliyetini eko-nomik açıdan değerlendirmek güç. Ege’deki yeralti servetini kimse bilmiyor. Burada elbette ki bir fırsat maliyeti söz konu-su”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunanlı yetkili, Atina, Mayıs 2011. “Maliyet muazzam. Ama kimseden hesap sorul-muyor; bu şekilde sürüp gidiyor”. Kriz Grubu’na verilen müla-kat, Yunanlı akademisyen, Atina, 12 Mayıs 2011. “Mali boyu-tu, siyasi, insani ve psikolojik maliyetlerinden ve işbirliğine yönelik kaçırılan fırsatların maliyetinden daha az önemli”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Thanos Dokos, Hellenic Foundation for European and Foreign Policy (ELIAMEP) genel direktörü, Atina, 10 Mayıs 2011. 76 1990’ların ortalarında bu oran, Yunanistan’ın GSYH’sinin yüzde 5.5.’i, Türkiye’nin ise yüzde 4’ü idi. “Greece and Turkey: Aegean Issues”, a.g.e. 2010’da azalttığı savunma har-caması ile dahi Yunanistan, NATO’nun Avrupalı üyeleri ara-sında reel olarak en yüksek rakamlara sahipti. Türkiye’nin 2010’da yaklaşık 15 milyar dolar olan askeri harcaması, kişi başına göre hesaplandığında Yunanistan’ın üçte birine denk ge-liyordu. Yunanlı uzmanlar, mevcut rakamların maliye bakanlığı aracılığıyla yapılan önceki programlar için olan ödemeleri kap-samadığını, zira halihazırda satın alınmış olan silahlar, diğer bakanlıkların bütçelerinde “eski borç” olarak göründüğünü söy-lüyorlar. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Atina, Mayıs 2011. “Bütün bunların mantığı Türkiye idi. Ekonomi kötüye giderken böylesi bir parayı, olmayan bir düşman için harcamaya değer mi?” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Harry Tzimitras, Yunanlı akademisyen, İstanbul, 6 Mayıs 2011 77 Yunanistan savunma bakanlığı, Ege’deki durum ve her günkü hava sahası ihlalleri devam ettiği sürece Yunanistan’ın harca-malarını kısamayacağında ısrar ediyor. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Yunanlı yetkililer, Nisan-Mayıs 2011.

tutumlarından uzaklaştılar. Eskiden Türkiye, birbiriyle ilişkili konuların ancak iki taraflı olarak çözülebileceğin-de ısrar ederken Yunanistan kıta sahanlığının sınırlandı-rılmasının tek meşru konu olduğunu düşünüyor ve bunu UAD’ye götürmekte ısrar ediyordu. Şimdiyse Türkiye mahkemeye gitmekten bahsediyor ve Yunanistan, karasu-ları ve havasahası da dahil olmak üzere çeşitli konuları ikili görüşmelerde tartışıyor.78 Ne var ki ortak bir vizyon ve zemin hâlâ eksik.79

A. ATİNA-ANKARA GÖRÜŞMELERİNİ

HENDEKTEN ATLATMAK

2002’ye dek üst düzey ikili temaslar, aralıklı ve düzen-sizdi. Türkiye’nin AB üyeliği için başvurduğu 1987’yi takip eden yirmi yılı aşkın süre içinde Ege ve Kıbrıs so-runları, Yunanistan’ı ülkenin adaylığını, AB fonlarına eri-şimini ve pek çok ortak girişime katılımını engellemeye ikna etti. İlişkiler; Türkiye, AB ve ABD tarafından terö-rist olarak kabul edilen bir örgüt olan Kürdistan İşçi Par-tisi’nin (PKK) lideri Abdullah Öcalan’ın saklanmasında Yunanistan’ın rolü olduğunun ortaya çıktığı 1999 yılında en düşük seviyesine geriledi.

Ancak bu yıl, aynı zamanda ikili ilişkilerin değiştiği yıl oldu. 1999 depremlerinde iki ülkenin de acı çekmesi, ka-muoyunun karşılıklı olarak yakınlaşmasına yol açtı. Yu-nanistan, Avrupa Para Birliği’ne girmesine yardımcı ola-bilmesi için askeri bütçesini azaltabilmek amacıyla daha iyi ilişkilere ihtiyaç duyuyor ve Ege sorununu AB plat-formuna taşımak istiyordu.80

Kıbrıslı Rumların yöneti-mindeki Kıbrıs Cumhuriyeti’nin– adanın yeniden birleşip birleşmesine bağlı olmaksızın– üye olacağına dair AB’nin garanti vermesi karşılığında Atina, Aralık 1999’da Türki-ye’nin 1999’da resmi olarak AB üyeliğine aday olmasına izin verdi.81

Ege konularındaki istikşafi görüşmeler, Mart 2002’de ümit verici bir başlangıç yaptı, ancak Yunan Başbakanı Kostas

78 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunanlı yetkililer, Atina, Mayıs 2011. Yunanlı yetkililer, ayrıca taraflar “ikili olarak çö-züm bulabilirlerse” herşeyi mahkemeye götürmeye gerek ol-madığını söylüyorlardı. 79 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Yunanlı ve Türk yetkililer, Atina ve İstanbul, Nisan-Mayıs 2011. 80 “Yunanistan’ın Türkiye ve AB konusunda U dönüşü yapma-sının ardındaki fikir, Türkiye-Yunanistan sorunlarını AB soru-nu haline getirmekti”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunanlı akademisyen, Atina, 12 Mayıs 2011. “Yunanistan’ın Türki-ye’nin AB üyeliğine dair görüşü, fırsatçı. Eğer Ege yarın çözü-lürse Yunanistan’ın hâlâ Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyip desteklemeyeceğini merak ediyorum”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Avrupalı yetkili, Ankara, Nisan 2011 81 Daha fazlası için bakınız Kriz Grubu Avrupa Raporu Nº184, Türkiye ve Avrupa: Bundan Sonrası, 17 Ağustos 2007.

Page 13: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 13

Simitis’in 2004’teki yaklaşan genel seçimler öncesi çe-kinmesi üzerine kesildi.82 Görüşmeler, o yıl Başbakan Kostas Karamanlis’in Yeni Demokrasi Partisi döneminde duraksadı, ancak Ekim 2009’da George Papandreou’nun PASOK’u iktidara geldikten sonra yeniden güç kazandı. Papandreou ve Türk muadili Recep Tayyip Erdoğan, te-masları 2010’da yoğunlaştırma kararı aldı.83 Aynı yıl Yu-nanistan, Türkiye’nin Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde tehdit olmaktan çıkarıldı.84

Çok sayıda Türk, Başbakan Papandreou’nun 1999’daki deprem diplomasisindeki rolünü ve müteveffa Dışişleri Bakanı İsmail Cem ile kurduğu dostluğu saygıyla hatırlı-yor. Erdoğan, Yunanistan’da seviliyor.85 İki ülke artık çok çeşitli konularda işbirliği yapıyorlar.86 Yunanlı turistler İstanbul’a akın ediyorlar ve Yunanistan’ın doğu Ege’deki adaları Türkler için cezbedici yerler haline geldi; hatta sevilen bir Türk dizisi, Türkiye’nin Ege kıyılarında ve bir Yunan adasında çekildi.

82 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Atina, Mayıs 2011. 83 Erdoğan, ayrıca Ege’de askeri uçuşların güvenliği için yeni “davranış ilkeleri” ve Üst Düzey Stratejik İşbirliği Konseyi önerdi. Çoğunluğu ticaret ve yatırım üzerine olmak üzere 22 ikili anlaşma imzaladılar. İki ülke arasındaki ticaret üç katından fazla artarak 2010’da 3 milyar dolara ulaştı; Yunanlı finans ku-ruluşlarının son birkaç yılda satın aldıkları Türk bankaları da dahil olmak üzere Yunanistan’ın Türkiye’deki doğrudan yatı-rımları 5 milyar avroya denk geliyor. 84 Ne var ki karasularının genişletilmesine ilişkin bir referans, tehdit olarak varlığını korudu. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Armağan Kuloğlu, emekli Türk general, Ankara, Nisan 2011. 85 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar: “Sanırım Ege ve Kıbrıs [sorunlarını] bu yılın sonuna dek çözecek. Bunları AB için ve aynı zamanda bir dışişleri bakanı için baş belası olduğu için ya-pacak”, görüşmeler hakkında bilgili Yunanlı avukat ve akade-misyen, Atina, Mayıs 2011; “Sanırım [Erdoğan’ın AKP hükü-metinden] Türkiye’deki Haziran seçimleri sonrası Kıbrıs ve Ege konusunda bir jest göreceğiz”, PASOK’tan bir yetkili, Ati-na, Mayıs 2011; “Erdoğan, muhtemelen Yunanistan’da uzun zamandır en popüler Türk siyasetçi. [Yunanlılar] ona güvenebi-leceklerini hissediyorlar. Burda olsa seçimleri kazanır”, Thanos Veremis, Yunanlı akademisyen ve Yunanistan Eğitim Konseyi Eski Başkanı, Atina, 11 Mayıs 2011; “Erdoğan’ın [2010’daki] Atina ziyareti son derece olumlu bir hareketti, bu sorunu çözebi-leceğimiz hissini verdi”, Nick Malkoutzis, genel yayın yönetme-ni yardımcısı, E-Kathimerini (İngilizce), Atina, 10 Mayıs 2011. 86 Örneğin iklim değişikliğine karşı ortak girişim için ikinci bir toplantı, güz 2011’de planlanıyor. Türkiye, İstanbul’daki (1971’den bu yana kapalı olan) Heybeliada Rum Ortodoks Ruhban Okulu’nu iade etmeye ve Rum Ortodoks Ekümenik Patrikliği’nin Patrik olarak bir Türk vatandaşını seçme zorunlu-luğunu kaldırmaya niyetli olduğunu söyledi. 1930’larda Anka-ra’da kendisine verilen arazide Yunanistan’ın bir büyükelçilik açmasına izin vermişti. Yunanistan, ülke içindeki baskılara rağ-men münhasır ekonomik bölge konusunu gündeme getirmemek konusunda ihtiyatlı davranıyor.

Dışişleri Bakanlıkları, bir ya da daha fazla konuyu UAD’ye götürmek üzere bir anlaşmanın anahatlarını or-taya koymaları amacıyla 2002’den bu yana 50’den fazla istikşafi görüşme yaptılar. Bunlar gizli olmakla birlikte konuyla yakından ilgili uzmanlar, (deniz hakimiyet alan-ları gibi) teknik konuları bu aşamada ele almadıklarını di-le getiriyorlar.87 Yunanistan, nihayetinde kıta sahanlığı konusunu UAD’ye götürebilecek duruma gelmeyi umu-yor.88 Türkiye, mümkün olduğunda çok konuda iki taraflı olarak yakınlaşmaya ulaşmak ve bunun ardından çözüm-süz kalan konuları mahkemeye götürmek istiyor.

Yunanistan, çatışmanın çözümü önündeki ana engelin Türk ordusu olduğunu düşünüyor.89 Türk hükümeti, za-man zaman orduyu kontrol edemediği ileri sürdü, ancak üçüncü ülkelerden pek çok yetkili, bu konuda ikna olmuş değil.90 Bazıları, ordunun bir çözümü kolaylaştırabilece-

87 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, İstanbul ve Atina, Nisan-Mayıs 2011. 88 “Deniz hakimiyet alanlarına ilişkin tüm sorunların görüşme-lerde çözüme kavuşmasını beklemiyoruz. Ama ortamı hazırla-mayı ve ortak bir zemin oluşturmayı umuyoruz .… Galibiyet veya zaferler beklemiyoruz. Türkiye BMDHS’yi imzalasa bile otomatik çözümlerin olmadığını biliyoruz. Bunu kabul ediyo-ruz. Ama en azından [bunun imzalanması], konunun Lahey’e götürülmesi için hukuki bir zemin hazırlayacaktır”. Kriz Gru-bu’na verilen mülakat, Yunanlı yetkili, Atina, Mayıs 2011. 89 “Özellikle ordu başta olmak üzere Türkiye’de hiçbir şeyin değişmediğine dair Yunanistan’da bir saplantı söz konusu. Ordu-da yakın zamanda yapılan yapısöküme rağmen bazı şeylerin de-ğiştiğini hâlâ kabul etmiyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Harry Tzimitras, Yunanlı akademisyen, İstanbul, 6 Mayıs 2011. 90 ABD’den sızan 2004 tarihli bir resmi belgede yazıldığına gö-re Başbakan Erdoğan, Ege’deki askeri mücadeleleri durdura-madığını çünkü “orduyu kontrol edemediğini” söylüyordu. Wikileaks tarafından yayınlanan 003166 nolu Lahey ABD Bü-yükelçiliği belgesi. 2010 tarihli bir ABD belgesinde Türk Dışiş-leri Bakanlığından bir yetkilinin, doğrudan üst uçuşların Yuna-nistan ile ilişkileri iyileştirme çabaları açısından zarar verici olduğunu kabul ettiğini ve bunların minimuma indirilmesi için dışişlerinin orduya baskı yaptığını söylediğini yazıyordu. Wikileaks tarafından yayınlanan 1673 nolu Ankara ABD Bü-yükelçiliği yazışması. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar: “Yunaninstan ile ikili ilişkiler konusunda Erdoğan daha iddialı ve cesur bir politika izlemek ve orduyu da yanına almak iste-seydi şayet bunu yapabilirdi. Ama bu noktada bu konuya hiçbir yatırım yapmaya hazır değil”, ABD’li eski diplomat, Wash-ington DC, Şubat 2011; “hükümet [ordudan] korkmuyor. O halde neden üst uçuşlar konusunda kontrol uygulayamıyorlar?”, ABD’li bir yetkili, Ankara, Nisan 2011; “Yunanlılarla jetlerle mücadele etme politikası, ordunun değil dışişleri bakanlığı yön-lendirmesiyle hükümetin bir politikası”, Avrupalı yetkili, Anka-ra, Nisan 2011; “Erdoğan, Türk uçaklarının [Ege’deki] sık uçuşları hakkinda sürekli bilgilendiriliyor. Hükümeti de bunu etkilememeyi tercih ediyor”, Avrupalı askeri yetkili, Ankara, Nisan 2011.

Page 14: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 14

ğini savunuyor.91 Yunanistan’da olduğu gibi Türkiye’de de bir miktar milliyetçi söylem var, fakat Ege hiçbir za-man Türkler için o kadar büyük bir mesele olmadı.92 Yu-nanlılar, Türkiye için Ege’nin bir öncelik olmadığını ve Ankara’nın iç siyasette düşük bir maliyetle görüşmeleri sürdürmesinin mümkün olduğunu düşünüyorlar.93 Dahası Türkiye’nin çıkmaza giren üyelik umudu nedeniyle AB’ye olan azalan ilgisi, Yunanistan’ı, komşusu üzerinde diplomatik baskı gücünü yitirmesi nedeniyle gitgide daha fazla huzursuz hissettiriyor.94

1. Kıbrıs ile İlişkilendirmeye Son Verilmesi

Özel toplantılarda iki taraf da Kıbrıs’ın çözümünün Ege anlaşmazlığının çözümü için bir önkoşul olduğuna dair eski fikri artık terk etmiş olsa da Kıbrıs bir unsur olma özelliğini koruyor.95 Bölünmüş adaya çözüm getirilmesi, 91 “Türk ordusu, Kıbrıs’ta bir çözüm bulunmasından memnun olacaktır ve Ege konusundaki sorunların çözümlenmesi de isti-yor. Bu, kaynakların başka alanlara kaydırılmasını sağlayacak-tır”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, ABD’li emekli diplomat, Washington DC, Şubat 2011. 92 “Ege’de uzlaşma yüzünden bir Türk hükümeti seçimleri kay-betmez”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, ABD’li yetkili, Anka-ra, Nisan 2011. “Yunan medyasında Yunan-Türk ilişkileri, dış haberler masası değil siyaset masasının kapsamındadır. Bu ne-denle gazetelerin genellikle ilk sayfasında çıkarlar, oysa Türki-ye’de Yunanistan genellikle arka sayfalarda olur”. Kriz Gru-bu’na verilen mülakat, Nick Malkoutzis, genel yayın yönetmeni yardımcısı, E-Kathimerini (İngilizce), Atina, 10 Mayıs 2011. 93 “Ege konusunu çözmede Türkiye’nin isteksiz olduğunu his-sediyoruz. Acele etmiyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, PASOK’lu yetkili, Atina, Mayıs 2011. 94 “Almanlar ve Fransızlar Türkiye’yi engelledikleri için Yunan siyasi eliti büyük hayal kırıklığı yaşıyor. Yunanlıların tepkisi şimdi şöyle: ‘Hayır, olamaz! Türkiye ile Avrupa’nın dışında uğraşmak zorundayız. Nasıl yapacağız bunu?’” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunanlı akademisyen, Atina, 12 Mayıs 2011. “Yunanistan, Türkiye’nin AB treni dışında kalması durumunda Ege sorununu çözmek istemeyeceğinden korkuyor”. Kriz Gru-bu’na verilen mülakat, Avrupalı yetkili, Atina, 11 Mayıs 2011. 95 Yunanistan’ın resmi politikası, Kıbrıs sorunu çözülene dek Türkiye ile ilişkilerin tam olarak normalleşmesinin mümkün olmadığı yönünde olsa da bu mesele çok daha az önem taşıma-ya başladı. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar: “Ege’deki konu-lar o kadar önemli ki Kıbrıs gibi diğer sorunların kolaylaştırıl-masında kullanılmamalılar. Elbette ki bunları çözümü Kıb-rıs’taki iklime yardımcı olacaktır”, Yunanlı yetkili, Atina, Ma-yıs 2011; “Kıbrıs ile Ege meselesi arasında bir bağlantı görmü-yorum”, Türk yetkili, Ankara, Nisan 2011. Yine de bazıları bu konuların hâlâ ilintili olduğunu ileri sürüyorlar. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar: “[Yunanistan ile Türkiye arasındaki] tam normalleşme, Kıbrıs[ta bir çözüm] olmaksızın kolay olmaya-caktır. Atina’daki Kıbrıs Rum lobisi hâlâ oldukça etkili. Kıbrıs-lı Rumların Yunanistan’ın siyasetini etkileme yeteneği, tersi duruma göre daha fazla”, Thanos Dokos, Hellenic Foundation for European and Foreign Policy (ELIAMEP) genel direktörü, Atina, 10 Mayıs 2011; “Kıbrıs çözülene dek Ege sorunlarının

Ege’deki anlaşmazlıkları rahatlatacak olsa da Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumlarının liderleri arasında BM önder-liğinde yapılan en son müzakereler çıkmaza doğru ilerle-diğinden bu çözümün yakın zamanda olması ihtimali za-yıf. Herhangi bir taraf, baskın bir şekilde suçlanacak du-rumda olmadığından96 ve Kıbrıs’ta barış hakim olduğun-dan Yunanistan ve Türkiye, Kıbrıs ve Ege konuları ara-sındaki ilişkilendirmeyi daha da azaltmalılar. Ne var ki bir başka neden de Doğu Akdeniz’deki münhasır ekono-mik bölgeler (MEB) konusu nedeniyle Ankara ile Lefko-şa arasında başgösteren yeni gerilim-- ki bu konu, Yuna-nistan ve Türkiye, Akdeniz’de kendi MEB’lerini sınırlan-dırmayı görüşmeye başladıklarında işleri daha da karma-şıklaştırabilir.97 Ne var ki Ege’de bir Türkiye-Yunanistan uzlaşması, Kıbrıs görüşmelerine dolaylı bir siyasi itki sağlayacak ve MEB’ler konusundaki gerilimleri azaltma-ya yardımcı olacaktır.

2. Avrupa’nın Rolü

Ege ve Kıbrıs sorunları, Türkiye’nin 1999’a dek AB aday-lığı statüsü almasına engel oldu. AB Konseyi, birliğe ka-tılmadan önce Türkiye’nin AB üyeleri ile olan sınır anlaş-mazlıklarını ve ilgili sorunları çözmesi gerektiğine dair katı kuralları uygulayacak gibi görünüyor.98 Ege’deki anlaşmaz-lıklar, AB’nin AB sınır güvenliği ajansı olan FRONTEX’in99

tam olarak çözümlenmesini beklemiyoruz, ancak konuları ken-di aralarında müzakere etmek de mümkün”, ABD’li yetkili, Washington DC, Şubat 2011. 96 Bakınız Kriz Grubu Avrupa Brifingi Nº61, Kıbrıs: Çözüme Doğru Altı Adım, 22 Ocak 2011. 97 İsrail ve Kıbrıs’ın doğu Akdeniz’de hidrokarbon aramak üze-re MEB’lerini sınırlandırmak üzere 17 Aralık 2010’da anlaşma yapmalarının ardından Türkiye’nın dışişleri bakanlığı, şikayeti-ni bildirmek üzere İsrail’in büyükelçisini çağırdı ve güney Kıb-rıs’ın MEB’inde doğalgaz çıkarma çabalarında Kıbrıs’ın fiziki zorluklarla karşılaşacağını ima etti. AB ve ABD’nin aksine Türkiye, Lefkoşa hükümetinin çözümden önce bu tür anlaşma-ları müzakere etme hakkını tanımıyor. “Kıbrıs olmaksızın doğu Akdeniz’de kıta sahanlığı meselelerini çözmek zor olacak”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunanlı yetkili, Nisan 2011. 98 10-11 Aralık 1999 tarihli Helsinki Zirvesi’nin Sonuç Bildir-gesi’nin 4. Paragrafında resmi olarak aday ülke olan Türkiye, çözümsüz kalmış sınır sorunlarını ve diğer ilgili konuları BM Şart’na uygun biçimde ve barışçıl yöntemlerle çözmeyi ve bu başarısız olursa UAD’ye başvurmayı kabul etti. Yunanistan, Türkiye ile çözümsüz sınır sorunları olmasına rağmen üye ola-rak kabul edildi. “AB, Yunanistan’ı Türkiye ile olan sorunlarını çözmeden aldı. AB, bunun bizim AB sürecimizi hiçbir şekilde etkilemeyeceğine dair bize siyasi güvence vermişti”. Kriz Gru-bu’na verilen mülakat, Türk yetkili, Ankara, Nisan 2011. 99 FRONTEX’in bir parçası olarak Ege’de askeri varlıkları olan AB üyesi ülkeler, kısmen deniz subaylarının hangi haritaları kullanacaklarından emin olmamaları nedeniyle zorluklar yaşı-yorlar. “Türkiye’den resmi şikayetler alıp duruyoruz, bu du-rumda da üzgün olduğumuzu söylüyoruz”. Kriz Grubu’na veri-len mülakat, Avrupalı yetkili, Ankara, Nisan 2011.

Page 15: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 15

işleyişinde ve AB-NATO işbirliğinde sorunlara yol açsa da üye devletler, BM ve AB ilkeleri ile uyumlu şekilde yaptıkları sürece iki devlet tarafından çözülmesi gereken ikili bir mesele olarak gördükleri Ege anlaşmazlığına son derece az ilgi gösteriyorlar.100 Ne var ki ilerleme kaydedi-lememesinin Türkiye’nin AB adaylığına bazı etkileri mevcut; zira meclisin casus belli deklarasyonu, askeri üst uçuşlar ve BMDHS’nin imzalanmaması, AB Komisyo-nu’nun ülkenin üyeliğine dair hazırladığı yıllık raporlarda ve Ortaklık Konseyi toplantılarında eleştiriliyor.101

B. ÜMİTLERİN HAYATA GEÇİRİLMESİ

Türkiye ve Yunanistan’ın sorunları çözümlemeye kamu-ya kapalı ortamlarda hazır olma durumlarıyla kamuya açık ortamlarda onları aslında ne kadar az şeyin ayırdığını kabullenmeyi reddetmeleri arasındaki uçurumu kapatma-nın bir yolunu bulmaları gerekiyor. Yaz aylarında askeri tatbikatların durdurulması da dahil olmak üzere güven arttırıcı önlemler, ufak pürüzlere rağmen halihazırda uygu-lanıyor.102 İletişim kanalları açık, müzakereciler iyi ilişkile-re sahip ve her iki taraf da görüşmeler konusunda iyim-ser.103 Ocak 2011’den bu yana Yunan adaları üzerinde Türk uçakları uçuş gerçekleştirmedi. Somut herhangi bir sonuç olmasa da Başbakan Erdoğan’ın 2010’daki Atina ziyareti sırasında karşılıklı savunma kesintileri görüşüldü.

Bir anlaşmadan yarar sağlayacak olan Yunanistan, eko-nomik kriz ile meşgul. Öte taraftan Türkiye’de Haziran 2011 genel seçimlerinde oyların yüzde 50’sini almış olan

100 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Avrupalı yetkili, Atina, Ma-yıs 2011. 101 “[Bir başka ülkenin hava sahasına meydan okumak amacıy-la] her gün uçaklar göndermek, asla AB’de olacak birşey değil-dir. AB açısından bakıldığında bu, çok çirkin bir sınır anlaş-mazlığıdır”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Avrupalı yetkili, Ankara, Nisan 2011. Türkiye’nin 1963’te AB’nin selefi olan Avrupa Ekonomik Topluluğu imzaladığı Ortaklık Anlaşma-sı’na dayanarak kurulan temel kurumlarından biri olan Ortaklık Konseyi, düzenli olarak toplanıyor ve AB’nin ve üye devletle-rin temsilcileri ile Türk hükümetinin temsilcilerini bir araya ge-tiriyor. 102 Yunanlı yetkililer, güven arttırıcı önlemlerin yalnızca “planlı askeri tatbikatları” kapsadığını ve duyurulmayan ihlallerin ve üst uçuşların yaz boyunca da devam ettiğini ifade ediyorlardı. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Atina, Mayıs 2011. “Türkiye, mevcut güven arttırıcı önlemleri sağlamlaştırmaya ve yenileri üzerinde çalışmaya hazırdır. Kaza riskini azaltmak amacıyla her iki tarafın Ege’deki askeri hava faaliyetleri için Yunanis-tan’a davranış ilkeleri önerdik”. Kriz Grubu’na gönderilen e-posta, Türk yetkili, Temmuz 2011. 103 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Yunanlı ve Türk yetkililer, Ankara ve Atina, Nisan-Mayıs 2011. “Bu konuda çalışan insan-lar arasındaki kişisel ilişkiler oldukça iyi, geçmişte olduğundan çok daha iyi”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Avrupalı yetkili, Atina, Mayıs 2011.

yeni, güçlü hükümet, Ege’deki anlaşmazlıklar da dahil olmak üzere dış politka konularında daha cesur adımlar atabilir. Yunanistan ile ilişkilerin tamamen normalleşme-si, AB nezdindeki güvenilirliğini sağlamlaştıracak ve so-runları çözme konusundaki kararlılığına dair Kıbrıslı Rumlara güçlü bir sinyal gönderecektir. Daha geniş ba-kıldığında bazıları, Türkiye’nin Ege konusundaki hukuki mücadelesinin onu deniz lojistiğini iyileştirmek için ger-çek bir politika geliştirmek gibi daha önemli meselelere yoğunlaşmaktan alıkoyduğuna inanıyor.104

Tüm bunların birbirleriyle olan sıkı ilişkileri göz önünde bulundurulduğunda Türkiye ve Yunanistan, bir çözüme ulaşmak üzere bir dizi adımı eş zamanlı atmalı, liderler kendi kamuoylarının karşısına çıkarak dengeli ve karşılık-lı olarak yararlı önlemlerin her bir aşamasını anlatmalılar. Olası bir yol haritası, aşağıda açıklanan dört aşamadan oluşabilir:

1. Aşama: Güven arttırılmalı

Türkiye, Yunan adaları üzerindeki uçuşlara resmen son verdiğini ilan etmeli, Yunanistan’ın Ege üzerinde hak id-dia ettiği hava sahasındaki diğer askeri faaliyetleri sessiz-ce askıya almalı ve provokatif olarak değerlendirilebile-cek herhangi bir açıklamadan kaçınmalı.105 Ayrıca Ege’deki Yunan adaları üzerinde Yunanistan’ın hakimi-yetini kabul ettiğini ve Türk yetkililerin özel toplantılarda dile getirdiği üzere karasuları nedeniyle savaşa gitmeye niyeti olmadığını kamuoyu önünde vurgulamalı.106 Dör-düncü Ordusu’nun göstermelik bir kuvvet olduğu ve Yu-nan adalarının silahsızlandırılmasının ardından feshedile-ceği veya başka bir konuma taşınacağı konusunda Yuna-nistan’ı ikna etmeli ve çıkarma gemileri filosunun tehdit teşkil etmediğini karşılıklı ziyaretler yoluyla kanıtlamalı.

Bununla aynı zamanda Yunanistan, Ege’de bir anlaşma onaylanır onaylanmaz anlaşmalardaki taahhütleri uyarın-ca adalarını silahlardan arındırma garantisi vermeli. Bu-

104 “Ankara, zihin olarak bir kara ülkesi; siyasetçiler, taşımacı-lıktan anlamıyorlar. Bir konteynerin Roterdam’da gümrük iş-lemlerini yapması birkaç saat sürerken bu iş Türkiye’nin her-hangi bir yerinde iki gün ile üç hafta arasında sürüyor. Türkiye, bölge için derin deniz konteyneri aktarma limanı inşa etmeli, ancak bıu devlet yatırımı ve planlaması gerektiriyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Türk taşımacılık sektörü yöneticisi, İstanbul, Nisan 2011. 105 Yunanlılar, 30 Mayısta Yunanistan’ın yaşadığı ekonomik krize atfen sokakta dilenecek duruma geldiklerini söyleyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a gücendiler. “Arınç: Yu-nanistan mendil açıp dilenecek durumda”, Hürriyet, 1 Nisan 2011. 106 “Eğer Yunanistan karasularını on iki deniz miline çıkarırsa biz onu işgal etmeyeceğiz. Bunu tanımamakla yetineceğiz. Ca-sus belli meselesini fazlasıyla dramatize ediyorlar”. Kriz Gru-bu’na verilen mülakat, Türk yetkili, Ankara, Nisan 2011.

Page 16: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 16

nun öncesinde de yaşanan ekonomik krizin yarattığı geri-limli ortamda çok zor olsa da böylesi bir çözüm için Yu-nan kamuoyunun önündeki psikolojik engelleri yok et-meye başlamalı.107 Siyasetçiler ve yorumcular, Ege’ye tamamen sahip olma fikrinin uluslararası hukuka ve hatta kendi uzmanlarının görüşlerine uygun olmadığı konusun-da Yunan yurttaşlarını ikna etmeye başlamalılar.108

2. Aşama: İlkeler ve esneklik kabul edilmeli

İki ülke de Ege’deki anlaşmazlık konusunda BMDHS’nin eşitlik ve özel koşullara ilişkin genel ilkeleri uyarınca müzakere ettiklerini ilan etmeliler. Yunanistan, ortak bir denize sahip diğer kıyı ülkelerinin de yaptıklarına benzer şekilde bir kıyı ülkesi olan Türkiye’nin Ege’deki karasu-larıyla ilgili olarak tanımlanması gereken bazı haklarının olduğunu kamuoyu önünde kabul etmeli. Ayrıca uluslara-rası hukuk uyarınca hava sahasının karasularından daha geniş olamayacağını da kamuoyu önünde kabullenmeli ve on deniz mili olduğunu iddia ettiği hava sahasının düzel-tilmesi gereken bir anormallik olduğunu açıklamalı.109 Türkiye, BMDHS’yi onaylayacağını kamuoyuna açık bi-

107 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar: “[Başbakan] Papandreou’nun şimdilerde uzlaşmaya dayalı bir çözümün siyasi maliyetini üst-leneceğini sanmıyorum”, Yunan hükümetinin eski dış politika danışmanlarından, Atina, Mayıs 2011; “uçaklara bütçemiz yet-mediği için önümüze her geleni imzalayacağımız gibi bir izle-nim mevcut .… Papandreou’nun çok yumuşak olduğuna dair Yunan medyasında bazı eleştiriler var”, Nick Malkoutzis, genel yayın yönetmeni yardımcısı, E-Kathimerini (İngilizce), 10 Ma-yıs 2011; “Türkiye ile bir anlaşmaya varmak oldukça zor. Bunu yapan [Yunan] hükümet ciddi sorunlarla karşılaşacak ve belki de ertesi gün düşecek”, Angelos Syrigos, Yunanlı akademisyen ve uluslararası hukuk ve Ege Denizi konularında uzman, İstan-bul, 15 Mayıs 2011; “müzakerelerle ilgili herhangi birşey ka-muoyuna açıklandığı anda herşey alt üst oluyor”, Avrupalı yet-kili, Atina, Mayıs 2011. Savunma Bakanı Venizelos, “Yunanis-tan’ın mali egemenliği önünde apaçık kısıtlamalara maruz bıra-kıldığı” bir dönemde “ulusal egemenliği savunma” ihtiyacının altını çiziyor ve ekliyordu: “biri ekonomik ve mali açıdan zayıf hissettiği zaman ülkesinin ulusal egemenliğini koruma isteğinin ve kabiliyetinin … zayıflamadığına dair dünyaya bir mesaj göndermelidir”. Parlamentoda yaptığı konuşmadan alıntılar, 24 Ocak 2011, Yunanistan savunma bakanlığı. 108 “Yunanlılar, Ege’nin açık deniz olduğunu kabul etmiyorlar. Bu, zihinlerinin derinliklerine kazınmış”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, avukat ve deniz hukuku uzmanı, Atina, Mayıs 2011. “Yunan kamuoyuna Ege’nin bir Yunan denizi olmadığını anla-tamadıkları için siyasetçileri suçluyorum!” Kriz Grubu’na veri-len mülakat, Yunanlı uzman, Atina, 10 Mayıs 2011. 109 “Hava sahası söz konusu olduğunda Yunanistan tamamen hatalı. Uluslararası hukuka apaçık karşı geliyor .… Bu, Yuna-nistan için bir pazarlık kozu … [fakat] Yunan kamuoyuna Yu-nanistan’ın azalan egemenliğini nasıl anlatacaksınız?” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Alexis Heraclides, Yunanlı akade-misyen ve Türk-Yunan ilişkileri konusunda uzman, İstanbul, 13 Nisan 2011.

çimde taahhüt etmeli. Bu, aslında Yunanistan’ın Türkiye gibi karasularını on iki deniz miline çıkarma hakkı oldu-ğunu, ancak uygulamada iki ülkenin karşılıklı olarak ka-bul edilebilir, uzlaşmaya dayalı bir anlaşmaya varması gerektiğini kabul etmesi anlamına geliyor. Ayrıca bu aşamada iki ülke, çözümün Ege’deki açık deniz koridor-larını koruyacağını birlikte deklare etmeliler.

3. Aşama: Karasuları anlaşmazlığı çözümlenmeli ve açık deniz koridorları oluşturulmalı

Yunanistan ve Türkiye, Ege’den geçen, önemli Türk li-manlarına ve boğazlardan Karadeniz’e uzanan ve ulusla-rarası taşımacılık için kullanılan açık deniz koridorlarını, gerektiğinde Yunanistan’ın karasularında azaltmaya gide-rek müzakere etmeliler ve anlaşmaya varmalılar. Bazı Yunanlı uzmanlar, bunun gibi bazı yeni fikirlere açıklar110 ve Türk yetkililer, bunu kamuoyuna açık biçimde henüz tartışmamış olsalar da111 başka bazı ülkeler benzer ikili çözümler buldular.112 Türkiye ve Yunanistan, bazı adalar için yedi ile sekiz deniz mili genişliğindeki karasularını daha önce dikkate almışlardı.113 Uygulamaya bakıldığında üçüncü ülke gemilerinin Ege’deki açık denizlerden mi

110 Bazı Yunanlılar, karasularının tek taraflı olarak on iki deniz miline genişletilmesinin hiçbir siyasi tarafından ciddi olarak asla düşünülmediğini söylüyorlar. “Bu asla mümkün değildi, ancak siyasiler buna sarılıyorlar çünkü kimse yapamayacağını kabullenmek istemiyor.… Yine de Türkiye’nin savaş ilan ede-ceği tehdidi hoş değil”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Thanos Veremis, Yunanlı akademisyen ve Yunanistan Eğitim Konseyi eski başkanı, 11 Mayıs 2011. “Bence en iyi çözüm, her yerde on deniz mili olur. Eğer Türkiye koridor istiyorsa, Kiklad ile On İki Ada arasındaki açık deniz koridorunu koruyabilir”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Angelos Syrigos, Yunanlı akade-misyen, uluslararası hukuk ve Ege Denizi uzmanı, İstanbul, 15 Mayıs 2011. 111 Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Türk yetkili, Hazi-ran 2011 112 Birleşik Krallık karasularını 1987’de on iki deniz miline çı-kardıktan ve Dover Boğazı’ndan geçen açık deniz koridorunu kapattıktan sonra Fransa ile bir anlaşma imzaladı ve birlikte tüm ticaret gemileri ve resmi gemilerin yanı sıra normal seyir halindeki savaş gemilerinin engelle karşılaşmaksızın transit ge-çiş hakkını ve üst uçuşları tanıyan ortak bir bildiri yayınladılar. Malcolm Nathan Shaw, International Law [Uluslararası Hu-kuk] (Cambridge, 2003), s. 514. Açık deniz koridorlarının oluş-turulmasının bir başka örneği de Finlandiya Körfezi’nin merkez çizgisine üç deniz milinden fazla yaklaşılmamasını sağlayacak şekilde iki ülkenin karasularını sınırlandıran Finlandiya-Estonya anlaşması. Bu anlaşma, Rusya’ya Baltık Denizi’ne en-gelsiz erişim sağlıyor. Bakınız www.un.org/Depts/los. 113 2002-2003’te yapılan müzakerelerde Türkiye’nin bunu Ege’nin bazı bölümlerinde belirli adalar için kabul ettiği ve Başbakan Simitis’in olumlu yanıt verdiği ve altı deniz milinden daha iyi olduğunu ifade ettiği söyleniyor. Kriz Grubu’na veri-len mülakat, Alexis Heraclides, Yunanlı akademisyen ve Türk-Yunan ilişkileri konusunda uzman, İstanbul, 13 Nisan 2011.

Page 17: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 17

yoksa karasularından mı geçtikleri onları çok ciddi bi-çimde etkilemiyor.114 Ancak Ege’yi kullanarak Akdeniz’e ulaşan ve başta ABD, AB üyesi ülkeler ve Karadeniz kı-yısındaki ülkeler olmak üzere pek çok uluslararası ortak, Akdeniz’e giriş ve çıkışta hareket serbestliği konusunda hayati çıkarlar besliyorlar.115

Aynı anlaşmanın bir parçası olarak Türkiye, açık deniz ko-ridorları ve bir Yunan adasının sınırının Türk kıyı şeridin-den veya daha önce antlaşmayla belirlenmiş bir Türk adasın-dan itibaren on iki deniz mili sınırı ile çakışan orta çizgi-sinin karşılıklı olarak kararlaştırıldığı durumlar hariç ol-mak üzere Atina, bu şekilde olmasını isterse anakarasın-dan ve Ege’deki adaların kıyı şeritlerinden on iki deniz mili ötede olmak üzere Yunanistan’ın karasularını resmi olarak tanıyabilir.116 İki taraf da karasularının sınırlarının belirlenmesindeki herhangi bir anlaşmazlığı, yukarıda sözü edilen ilkeler uyarınca karara bağlanması amacıyla UAD’ye birlikte götüreceklerine dair şimdiden anlaşmalılar.117

114 “Rotaların kaydını tutmuyoruz ve halihazırda kimse bizi iz-lemiyor; ama bir geminin silah veya insan kaçırdığından şüphe-leniyorsa o gemi izlenebilir .… Ticaret gemileri, Ege’deki an-laşmazlıktan etkilenmiyor – Kardak krizi sırasında gülüp geç-tik! Ama birbirlerine ateş etmeye başlarlarsa o zaman bir sorun oluşturabilir”. Kriz Grubu’na verilen mülakat ve e-posta, Türk taşımacılık sektörü yöneticisi, İstanbul, Mayıs-Haziran 2011. “İstanbul’dan Akdeniz’e yol alan bir gemi, karasuları ne olursa olsun her zaman en kısa yolu tercih eder”. Kriz Grubu’na veri-len mülakat, Avrupalı yetkili, Atina, Mayıs 2011 115 “Ege’de seyir özgürlüğü elzemdir”. “ABD’nin Ege’deki bir numaralı hedefi, çatışma olmaması”. Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, ABD’li yetkililer, Washington DC ve Ankara, Şu-bat-Nisan 2011. “Ege Denizi’ni taşımacılık için kullanan Rusya ve diğer ülkeler, Yunanistan’ın karasularını on iki deniz miline genişletmesine ve Ege’yi kapatmasına karşılar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Alexis Heraclides, Yunanlı akademisyen ve Türk-Yunan ilişkileri konusunda uzman, İstanbul, 13 Nisan 2011. “Hiçbir devlet, eğer seçme şansı varsa, bir başka devletin onun dünyanın geri kalanına erişimini kontrol etmesine izin vermez. Türkiye bu konuda yalnız değil. Sovyetler Birliği, de-niz hukuku müzakerelerinin yapıldığı sırada Ege konusundaki tavrının bu şekilde olduğunu açıkça ifade etmişti”. Kriz Gru-bu’na gönderilen e-posta, ABD’li deniz hukuku uzmanı, Tem-muz 2011. 116 Bu yakın sularda orta çizgisi, muhtemelen Türkiye’nin bağ-layıcı olarak addetmese de 1932’de İtalya ile yaptığı sözleşme-dekine benzeyecektir. Bakınız www.mfa.gov.tr/background-note-on-aegean-disputes.en.mfa 117 Türkiye, BMDHS’yi imzalamadı, ancak Yunanistan ve Tür-kiye hâlâ Ege’deki uzlaşmazlıklarını çözebilmek amacıyla bir dizi araçtan istediklerini kullanabilirler. BMDHS yine de bilgi-lendirici ve UAD ve tahkim kararları da dahil olmak üzere an-laşmazlık çözümünde çeşitli seçenekler sunuyor. BMDHS’ye taraf olmayan ülkelere dahi açık olan ve Lahey’de bulunan uluslararası bir kuruluş olan Uluslararası Tahkim Mahkemesi (UTM), BMDHS’nin Ek VII. Maddesi uyarınca BMDHS’nin anlaşmazlıkların çözümüne dair maddelerine istinaden yapıl-

4. Aşama: Başta kıta sahanlığı olmak üzere geriye kalan sorunlar UAD’ye götürülmeli

Karasuları, bununla ilgili geçiş ve hava sahası konuların-da anlaşılmasının ardından kıta sahanlıklarının genişliği hakkında yine de fikir ayrılığı yaşarlarsa Yunanistan ve Türkiye, konuyu birlikte UAD’ye götürmeyi taahhüt etmelililer.118 Dikkatle hazırlanmış ortak başvuru, iki taraf da dengenin kendi aleyhlerinde olacağından endişe duy-salar da dengeli ve uygulanabilir bir karara ulaşılmasını sağlayabilir.119 Bazı Yunan adaları karasularının ya da kı-ta sahanlıklarının yarısı veya daha azıyla yetinmek duru-munda kalabilirler. Bu nedenden ötürü bazı Yunanlı uz-manlar, ikili uzlaşmayı daha iyi bir seçenek, mahkemeyi ise son çare olarak değerlendiriyorlar.120 Ne var ki Yunan-lıların çoğunluğu, bilhassa ortak yapılan bir başvuru, ta-viz nedeniyle bir tarafın iç siyasette suçlanması riskini azaltacağı için mahkemeyi yine de tercih ediyor.

1975’te Başbakanlar Süleyman Demirel ve Kostas Kara-manlis, kıta sahanlığı konusunu UAD’ye götürme konu-sunda prensipte anlaştılar, ancak koşullarını hiçbir zaman karara bağlamadılar. Yunanistan 1976’da tek taraflı ola-rak başvurduğunda ise UAD, yargı yetkisi olmadığına ka-rar verdi. Bu süre içerisinde Türkiye, bir zamanlar kork-tuğu üzere uluslararası mahkemelerin her zaman Yunanlı-ların savlarına yakın olmayabileceklerini fark etti.121 Gü-nümüzde sorun, hangi konuların mahkemeye götürülece-ğine karar vermek, ancak ikili görülmelere gerçekten şans tanınırsa geriye kalan az sayıda konuda uluslararası yar-gıya başvurulması gerekir.

madan (BMDHS’ye taraf olmayan) Eritre ile Yemen arasındaki deniz hakimiyet alanı davası da dahil olmak üzere altı tahkimin beşini yönetti. Gerek Türkiye gerekse Yunanistan, UTM’nin üyeleri. Ne var ki taraflar arasında 1975’te yapılan ve Ege anlaşamzlığını UAD’ye götürmeyi amaçlayan anlaşmanın ar-dından tahkim, bir seçenek olarak ciddiyetle ele alınıyor gibi görünmüyor. 118 287. Madde uyarınca Yunanistan, BMDHS’nin yorumlan-ması ve uygulanmasıyla ilgili tüm anlaşmazlıkları Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi’ne (ITLOS) götürmeye karar verdi. Türkiye, BMDHS’ye taraf olsaydı ve 287. Madde uyarınca ITLOS’u tercih etseydi tarafların anlaşmazlığı burada çözümle-nebilirdi. Prosedür konusunda bir anlaşmaya ulaşılamazsa an-laşmazlık, tahkime havale edilirdi. 119 “Lahey’e gitmek, ‘kazanan herşeyi alır’ kararının olmaması demektir; bu bir kazan-kazan durumu olacaktır, çünkü UAD bu şekilde işliyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, PASOK’tan bir yetkili, Atina, Mayıs 2011. 120 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Atina, Mayıs 2011. 121 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Türk yetkili, Ankara, Nisan 2011.

Page 18: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 18

V. SONUÇ

Ege Denizi’ndeki anlaşmazlığının sonsuza dek sürmesi için hiçbir neden yok. Karasuları, kıta sahanlığı ve ege-menlik sorunları, 1923 Lozan Barış Antlaşması’nı takip eden 50 yıl boyunca sürtüşmelere neden olmadı ve sonra-sında imzalanan paktlar, Ege adalarını ve Türkiye ile Yu-nanistan arasındaki sınırları (ve ayrıca o dönemde geçici olarak İtalya’nın hakimiyetinde olan On İki Ada’yı) tayin etti. Aslına bakılırsa pek çok ihtilaf alanı, 1970’ler, 1980’ler ve 1990’ların özel koşullarının (petrol şoku, Kıbrıs’taki gerilimler, ikili güvensizliğin artması ve son-raları yerleşen bir alışkanlık olan askeri jestler) sonucu olarak ortaya çıktı.

O zamanların psikolojisi varlığını sürdürüyor. Yunanlılar, Türkiye’nin daha büyük olan gücü karşısında savunmasız hissediyor, sürekli devam eden askeri tetkiklerini içerli-yor, yeni uluslararası normları tanımamasına öfkeleniyor. Türkiye, Yunanistan’ın Ege’nin çoğunluğu için yaptığı, hukuki açıdan hatırı sayılır iddialar nedeniyle kuşatılmış hissediyor, Ege adalarına en geniş deniz hakimiyet alanla-rı verilirse uluslararası sulara ve Ege’nin kaynaklarına erişimini kaybetmekten korkuyor ve Yunanistan’ın Tür-kiye’ye karşı AB üyeliğini kullanarak Ege’de kazanımlar elde etme eğilimini öfkeyle karşılıyor.

Ancak ikili ilişkilerin normalleşmesi yönünde somut iler-lemenin olduğu on iki yıl, bu endişelerin birçoğunun ger-çek olmasından ziyade psikolojik olduğunu gösterdi. Kıb-rıs sorunu çözümlenmedi, ancak bölünmüş adadaki du-rum, önceleri çok ender olarak bu kadar sakin olmuştu. Türkiye ile Yunanistan’ın artan karşılıklı bağımlılığı, mevcut çatışmanın hayal edilemez gibi görünmesine ne-den oluyor. Ekonomik krizi derinleşmişken Yunanistan’ın orantısız askeri bütçesini azaltmanın yollarını bulması ge-rekiyor ve Türkiye’nin komşusunun istikrarını sağlaya-bilmek için elinden geleni yapması gerekiyor. Aynı za-manda Yunanistan, Türkiye’nin AB üyeliği arzusunu kaybetmemesini sağlamakta belki de diğer ülkelerden çok daha hayati bir çıkara sahip. Bu maliyeti yüksek, miadını doldurmuş, gereksiz ve gitgide daha da yapay hale gelen Ege anlaşmazlığını çözmenin zamanı geldi.

Karasuları konusunda varılacak bir anlaşma, Ege’de kap-samlı bir çözüm inşa etmede kilit bir öneme sahip. Bu, Türkiye’nin Yunanistan’a karşı savaş tehdidinde bulun-ması için tüm dayanakları kaybetmesine neden olacak ve hava sahasına, kıta sahanlığına ve nihayetinde münhasır ekonomik bölgelere dair anlaşmaların zeminini oluştura-caktır. Bu, aynı zamanda Türkiye’nin kendi kendine be-lirlediği bir amaç olan ve AB’ye katılım konusunda cid-diyse bir gün mutlaka yapması gereken BMDHS’nin de-nizlere dair maddelerini kabul ederek dünyanın hemen hemen diğer tüm ülkelerine katılmasına yardımcı olacaktır.

Çözüm, nihayetinde siyasi irade ve cesaretin yanı sıra hu-kuki beceriyi gerektiriyor. İki tarafın da kamuya açık şe-kilde jestler ve taahhütler yapmaları gerekiyor. Fikir ayrı-lıklarını öncelikle ikili olarak çözümlemeye çalışmaları gerekiyor; ancak kapsamlı bir çözüme ulaşamazlarsa or-tak bir denizi etkileyen tüm meseleleri çözümleyemeyen diğer pek çok ülkenin yaptığını yapmalı, yani birlikte Uluslararası Adalet Divanı’na başvurarak yardımını iste-meliler.

İstanbul/Atina/Brüksel, 19 Temmuz 2011

Page 19: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 19

APPENDIX A

ALTI VE ON İKİ DENİZ MİLLİK KARASULARINI KARŞILAŞTIRAN EGE DENİZİ HARİTALARI

Yazar: W:en: user: Future Perfect at Sunrise.

Page 20: Policy Briefing Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki ... · Ağustos 1976’da Türkiye (Sismik I olarak da bilinen) Ho-ra’yı bir savaş gemisi eşliğinde Yunanistan’a ait Midilli

Türkiye ve Yunanistan: Ege’deki Anlaşmazlığı Çözmenin Zamanı Kriz Grubu Avrupa Brifingi No 64, 19 Temmuz 2011 Page 20

Yazar: W:en: user: Future Perfect at Sunrise.