31
thash.1GTrjeuf PSİKOLOJİ PORTALI Türkiyenin En Kapsamlı Psikoloji Portalı www.psikolojiportali.com Eylül 2013/ Sayı 1

Psikoloji Portalı Dergisi

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Eylül 2013 / Sayı 1 www.psikolojiportali.com

Citation preview

Page 1: Psikoloji Portalı Dergisi

thash.1GTrjeuf PSİKOLOJİ PORTALI Türkiyenin En Kapsamlı Psikoloji Portalı www.psikolojiportali.com

Eylül 2013/ Sayı 1

Page 2: Psikoloji Portalı Dergisi

İÇİNDEKİLER

PSİKOLOJİ PORTALI.........................................................................................................................1

OKUL HAYATI VE ÇOCUK PSİKOLOJİSİ...................................................................................3

NEDEN FEMİNİSTSİN?.....................................................................................................................5

İLGİNÇ PSİKOLOJİK BİLGİLER......................................................................................................7

1-3 YAŞ ÇOCUKLARIN GELİŞİM ÖZELLİKLERİ.........................................................................8

KİŞİLİK BOZUKLUKLARI.............................................................................................................14

GERİATRİK HASTA PSİKOLOJİSİ.................................................................................................16

YORGUNLUĞUNUZUN ŞİDDETİNİ ÖLÇÜN..............................................................................18

KAR....................................................................................................................................................19

SÜREKLİ OTURMAK SAĞLIĞA ZARARLI ................................................................................21

BEYNİ OLMADAN DÜNYAYA GELEN ”MUCİZE” ÇOCUK 3 YIL YAŞADI............................21

ERİCH FROMM KİMDİR?...............................................................................................................22

İŞTE UYUMADIĞIMIZDA ZAMAN VÜCUDUMUZDA OLACAKLAR ...................................23

HANGİ YAŞTA HANGİ SPOR YAPILIR? ......................................................................................24

Page 3: Psikoloji Portalı Dergisi

OKUL HAYATI VE ÇOCUK PSİKOLOJİSİ

Kimi ilk kez okul yolunu tutu, kimi yeni bir seneye başladı, kimi ise okulunu veya sınıfını değiştirdi. Çocuklarımızın okul psikilojisi ve bunun karşısında ebeveynlerin onlara nasıl yardımcı olabilecekleri konusunda sizleri aydınlatmak için Psikolog Dr.Erdem TOPRAK bilgiler verdi.

“Okula Başlama” zihinsel, bedensel, duygusal ve sosyal olarak bakıldığında “hazırlıklı olmayı” şart koşmaktadır. Günümüzde 6 yaşında olan bir cocuk gerçek yaşama girmek için hazır kabul edilmektedir. Çocuk öğrenmeye ve gerekli becerileri kazanmaya hazırdır. Ancak okula başlayan çocuğun belirli bir zihinsel olgunluğa ulaşması ve sınıf içi aktivitelerde başarılı olması için yeterli olmamaktadır. Çocuğun okul ve okul dışı etkinliklerde de aynı şekilde başarılı olabilmesi fiziksel ve psiko-sosyal açıdan da olgunlaşması anlamına gelmektedir.

Bir çocuk için okul, daha önce hiç tanımadığı çok sayıda yaşıtı ile tanışması ve aynı ortamda verilen kurallara uyum sağlayabilmesi, aynı zamanda başarı sağlayabileceği öğrenim görevleriyle tanışması anlamına gelmektedir. Bu sebeple anne babalar çocuklarını ilk güne hazırlamak için ellerinden geleni yapsalar da çocuklarının ilk gün yaşayacakları sıkıntıya ve gözyaşlarına engel olamamaktadırlar. Daha önce uyum sağladıgı , gerek aile gerekse anaokulu ortamından ayrılışının etkileri olarak bazı çocuklarda yaşanan geçici bir durumdur. Bu durum anne babalar için kaygılanacak bir durum değildir Anne babalar tarafından okulun çocuk için fiziksel gelişiminin yanıında hayata basarılı bireyler hazırlayan aile ortamından sonraki ilk ciddi kurum olduğunun bilinmesi gerekir. Çocuklarımız ilk gün her ne kadar sıkıntı yasada emin olmalısınız ki uyum süreci gectikten sonra çocuklarının bu ortamda kendilerini güvende hissettikleri ve mutlu olduklarını görebileceksiniz.Gerek okula yeni başlayan cocuklarda gerekse çeşitli vesilelerle okul değiştirip yeni bir okul ortamına girmesi gereken cocuklarda görülebilecek uyum problemlerine karşı anne babalara küçük

Page 4: Psikoloji Portalı Dergisi

hatırlatmalar;

• Çocuğunuzu okula bırakmak için evden çıktıgınızda gergin veya stresli görünmemeye özen gösterin. Okul başlangıcının, çocuğunuz için dönüm noktası olduğunu hissettirmeyin ve endişe duyduğunuzu fark ettirmeyin.

• Çocuğunuzu okula bıraktığınızda gireceği ortam hakkında bilgilendirin ve kaygısını en aza indirmek için okul arkadaşlarının ve öğretmenlerinin dostça ve arkadasça davranacağı güvenini verin.

• Okul bitiminde, yine almaya geleceğinizi veya servis kullanıyor ise servisinin onu bekleyeceğini tekrarlayın.

• Çok sıkça rastladığımız ancak çocuğunuzun tek başına kaldığında zorlanmasına daha cok neden olacak olan sınıf kapısında bekleme asla yapmayın ve vedalaşmalarınızı kısa tutun .

• Çocuğunuza gününün nasıl geçtiğini muhakkak sorun bu çocuğunuzun okula olan ilgisini ve hevesini arttırır. Eğer cok fazla anlatmıyorsa da endişelenmeyin tamamen fiziksel yorgunluk yasadığını unutmayın.

• Çocuğunuzu mümkün olduğunca düzene alıştırın. Çantasını hazırlayın kahvaltı yapmasını sağlayın. Çocuk, kurulan bu düzene birkaç hafta içinde alışacaktır. Tüm bu bahsettiklerimizi uygularken çocuğunuz daha az zorlanacaktır. Zaten çocugunuz sakin ve güvenli görünüyorsa okula hazırdır demek.Anne babaların tutumları ve kişilik üzerindeki etkileri çocuğun yaşamında cok önemli bir yer tutmaktadır.

Çocuğun okul başarısını etkileyebilmek için anne-babaların yapabileceği pek çok şey var.

• Çocuğunuzun okulu ve öğretmenleriyle iletişim halinde olmaya özen gösterin.

• Uyku cok önemlidir. Günde en az 8-10 saat uyumasını sağlayın.

• Çocuğunuza ödevlerini yapabilmesi için dikkatini kolaylıkla verebileceği sessiz sakin bir ortam yaratın. Ödevlerine yardım edin ancak tamamiyle siz yapıyor duruma gelmemeye dikkat edin.PSİKOLOG DR.ERDEM TOPRAK

Page 5: Psikoloji Portalı Dergisi

NEDEN FEMİNİSTSİN?

Bu günlerde hemcinslerimde dahil olmak üzere bu soruya çok maruz kaldım. Neden mi sayın okuyucu? Gelin birazcık gazete sayfalarını karıştırıp hatırlayalım. Öyle çok geriye gitmeye gerek yok! Bizim bu konuda haber bolluğumuz var. Hangi konu mu? Kadın Ölümleri-namus cinayetleri-tecavüzler- fiziksel şiddet-toplum baskısı vs. 2002-2009 yılları arasında kadın cinayetlerinin yüzde 1400 artmış. (Bakınız Adalet Bakanlığımız bu açıklamayı yapmış.)

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yayınladığı rapora göre, öldürülen 93 kadının 29’u boşanma, ayrılma, reddetme ve kıskançlık gibi sebeplerle katledilirken; 11’i kriz ve işsizliğin tetiklemesiyle; 8’i intihar ederek ya da intihar süsü verilerek; 6’sı çocuğunu ya da başka bir kadını korumak istediği için; 3’ü aile meclisi kararıyla; 2’si cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği sebebiyle; 2’si ise tecavüz sonrasında öldürüldü. 17 kadının ise neden öldürüldüğünü tespit edilemedi.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, kadınların ölüm şekillerini incelediğinde, “34’ü ateşli silahla vurularak, 31’i bıçaklanarak; bu 34 kadının 7’si boğazından kesilerek, 13’ü ise 10 darbenin üstünde bıçaklanarak, öldürülen kadın sayısının toplamından 25’i ise işkence edilerek öldürüldü. 5 kadının nasıl öldürüldüğünü ise tespit edilemedi. Yine yapılan bir araştırma sonucunda ortaya çıkan başka bir sonuç: Öldürülen kadınların % 88 ‘i tanıdıkları sevdikleri insanlar( çoğunlukla eşleri- sevgilileri-erkek kardeşleri) tarafından katlediliyor. Ülkemde sevilmek böyleyse ülkem kadınlar aşırı sevgiden ölüyor!

Page 6: Psikoloji Portalı Dergisi

Mesela Ağrılı Melek Karaaslan; 16 yaşında töre gereği evlendirilmiş. Doğum sırasında çocuğu kaybedince baba evine geri dönmüş; ama kolay mı öyle? Benim ülkem de namus var, töre var, dönülmez yollar var. Baba demiş bir kere ‘gelinliğinle çıktın, kefeninle döneceksin’ diye. Mecbur , Melek gerisin geri gelmiş koca evine. Sonra mı ? Sonrası hep aynı aslında; 8 yıl işkence, uzun süre tuvalette kilitli tutulmuş, akli dengesini yitirmiş ve ölü bulunmuş.

Mesela Ankara’da Mine SEZER; polis memuru olan eşinden şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanıyor. Kendine iş buluyor, ev tutuyor; sanıyor ki geride kaldı acı günler; ama kolay mı öyle mutlu olmak? Benim ülkemin erkeği sevdi mi ne sevmek! Ya benimsin ya toprağın! Eşi Şehmuz G. barışmak ister fakat Mine SEZER kabul etmez. Sokak ortasında eşi tarafından kurşunlanarak öldürülür. Mesela Osmaniye’de Ayşe Erten; daha henüz 16 yaşında, suda başı baltayla yarılmış bir şekilde bulunuyor. Sonra babası ve amcası çıkıp iftiharla itiraf ediyorlar Ayşe aşık olmuş ve sevdiği adamla sevişmiş. Namusu kirlenmiş bir kez şimdi nasıl dolaşsın bu amca bu baba Ayşe bunları yapınca ? Neyse ki Ayşe’yi öyle bir öldürmüşler ki alınları ak artık!

Mesela Hasret ; zorla evlendiriliyor sonra baba evine geri dönüyor. Kolay mı Hasret? Dulsun sen dul! İki kuzeni tecavüz ediyor Hasret’e. Sonra Hasret’le evlenmek isteyen birileri çıkıyor;gel gelelim iki kuzen bu işe olmaz diyor. Evdeki hazır dul kalsın diye midir? Yaptıkları ortaya çıkar diye midir? Bilinmez. Sonra aile kararı ve töre gereği Hasret öldürülüyor. Mesela kız çıkmadığı gerekçesiyle baba evine iade edilen kız ( tüketici hakları uyan bir ülke ne güzel iade şansınız var!) öldürüldükten sonra yapılan otopside kız olduğu ortaya çıkıyor. Mesela Diyarbakır’da 12 yaşında berdel usulü imam nikahı ile evlendirilen ve erkek çocuk doğuramadığı için baskı gören G.G. (20); boşanmak isteyince öldürülüyor. Buraya kadar çok alışıldık.( çocuk gelin- imam nikâhı-kadın cinayeti bunlar her gün oluyor zaten. Maalesef ki 3.sayfada küçücük bir haber bu saydıklarım hatta bazıları haber olacak kadar bile değerli olamıyor. O gün bir pop starımız frikik falan verdiyse yer lazım gazeteye.) Alışıldık olmayan G.G’yi öldürenleri savunan avukat beyin açıklaması yorumu size bırakıyorum. Benim yorumum yazıma eklenmeyecek kadar ağır çünkü. Bakın ne demiş adaletin savunucusu Avukat Y: Sadece bizim bölgede değil, dünyanın neresine gidilirse gidilsin, bu durumlar vardır. Bu vatan aşkı gibi, Allah aşkıdır. Burada bazı kesimler namuslarını candan öte görür. Bu kadının öldürülmesi de basit bir namus cinayeti değildir. Bizim de bir yere kadar dilimiz dönmektedir. Bazı şeyler bunun da ötesinde. Ama şunu söyleyebiliyoruz: Ölen kadın masum değildir. Bu nedenle Bahattin Gümüş ve Hamdullah Taş’ın tahliyelerini, olmazsa kefaletle serbest kalmalarını talep ediyoruz.''

Kocadır döver, kadının karnında sıpayı sırtından sopayı eksik etme, kızını dövmeyen dizini döver, babanın vurduğu yerde gül biter, koca severde döverde, dayak cennetten çıkmadır. Bunlar bizim özlü sözlerimiz. Yukarıdaki örneklerden de anlaşıldığı üzere sözümüzde duran bir toplumuz! Siz bunları bilip susanlar; susmakla kalmayıp biz feministleri eleştirenler; bizi eleştirmeye hakkınız var mı ? ‘Neden feministsin? ‘Mi demiştiniz? Cevabım: Siz niye feminist değilsiniz?

ŞAMİLE DEMİREL

Page 7: Psikoloji Portalı Dergisi

İlginç Psikolojik Bilgiler

1-İnsanlar kriz zamanlarında ve geleceğe dair belirsizliğin arttığı dönemlerde, kötü yönlerini bilmelerine

rağmen, narsistik liderleri tercih ediyorlar.

2-Az miktarda psikedelik ilaç verilen farelerde, önceden şartlanmış korkunun etkilerinin kalmadığı

gözlemlenmiş.

3-Kısa-dönemli hafıza doğada yürüyüşle %20 güçlendirilebiliyor.

4-Eğer okuduğunuz şeyleri hatırlayamadığınızdan şikayetçiyseniz, zihninizin yorulduğunu hissettiğiniz bir

anda 10 dakika ara verin. Okuduklarınızı bir hafta sonra daha iyi hatırlayacaksınız.

Psikoloji Portalı www.psikolojiportali.com

Page 8: Psikoloji Portalı Dergisi

1-3 YAŞ ÇOCUKLARIN GELİŞİM ÖZELLİKLERİ

Bu yazıda 1-3 yaş çocuklarının fiziksel, bilişsel, ahlak, kişilik ve öğrenme gelişimleri üzerinde durulacaktır. Bu yaş dönemini 1-2 ve 2-3 yaş dönemi olarak ayırmak, çocuklarımızın gelişimlerini daha net gözlememize fayda sağlayacaktır. Anne ve babaların bu yaş grubunun edinmesi gereken bilgi ve becerileri öğrenmesi, çocuklarının gelişimi ile ilgili gerçekçi gözlemler yapmalarını sağlayacaktır. Böylece edinilmemiş bilgi ve beceriyi aktarmak için uygun ortam ve imkanlar sağlaycaktır. Örneğin çocuklarımız genellikle 12-15 ay arasında yürümeye, bu dönem içindeki bir çocuğumuzun yürümek için herhangi bir çaba içinde olmaması bir problem olabileceğine işarettir ve bir sağlık kurumuna başvurulması gerekir. Çocuklarımızın içinde olduğu dönemin özelliklerini bilirsek onların gelişimleri için uygun şartlar yaratabiliriz.

12-24 AY ÇOCUKLARININ GELİŞİMİ

Çocuklarımızın bu yaş döneminde fiziksel gelişimleri ilk bir yaşa göre daha yavaş olmakla birlikte devinimsel faaliyetleri artmıştır. Şimdi aylara göre çocuklarımızın neler yapabildiklerini inceleyelim.12.-15.AY

Bu ay çocuklarımızın genellikle çevresi ile iletişiminin bilinçlilik kazandığı aylardır. Yürüme, istelerin bilinçliliği, ilk sözcükler vs bu 3 ay içersinde gelişmektedir. Şimdiye kadar salt aile bağlı bebek artık adım atabilmekte, el şaretleri ile istediklerini gösterebilmekte, seslenmek istediği kişiye seslenebilmektedir. Genel olarak aşağıdaki gibi sıralayabilinen hareketler yapmaktadır.Tutunarak ayağa kalkar, sıralar. Yardımla yürür. Baş parmağı ve işaret parmağını kullanarak küçük eşyaları tutabilir. Birkaç kelime söyler. Mama, baba, anne, dede gibi sözcükleri bilinçli olarak kullanır. Kitaplardaki resimlere ilgi gösterir. Eşyaların ismini öğrenmeye çalışır.İlk bilinçli inat dönemide bu aylarda gelişir mesela yemeğe ve uykuya direnebilir. Ayrıca sevdiği bir hareketi tekrar tekrar yapabilir.

Page 9: Psikoloji Portalı Dergisi

15.-18. AY

Ailelerin en zorlandığı aylar başlamıştır. Şimdiye kadar kendi kontrollerinde tutukları çocuklar artık ilk bağımsızlık adımlarını atmakta ve bu durum aileyi nasıl davranacağı konusunda zorlamaktadır. Kendi başına yemek yeme isteğindeki tehlikeden tutunda, tek başına yürüme, koşma gibi hareketlerin tehlikesine kadar. Ailelere temel önerim kontrol sizde ancak özgürlük onda olsun. Siz gözlemci olunki hayata dair ilk şemalarından biri kendine güvenmek olsun. Şimdi bakalım çocuklarımızın bu dönemdeki genel hareketleri nelerdir.Tek başına rahat yürür, koşmaya çalışır. Geri geri yürüyebilir. Eğilerek yerden istediği şeyi alır. Basit emirleri yerine getirir.Kaşıkla kendini besleyebilir. Fincandan içebilir. Giyinirken yardım eder. Kalemle çizgi çizebilir.Dört-altı sözcük söyler. Basit soruları anlar. Sorulduğunda bedeninin bir yerini gösterir. Büyükleri taklit etmeyi sever. Anneyi babayı taklit ederek ev işi, bebek bakımı gibi oyunlar oynar. Kendisi yürürken arabayı itip, çekerek hareket ettirir. Topla oynar. Nesneleri uygun şekillerde boşluklara yerleştirebilir. Oyuncakları tanımak için ağzına götürmez. Ortadan kaldırılan oyuncağın kaybolmadığını bilir, zihninde o oyuncak kalır, gördüğünde hatırlar.Sadece kendisiyle ilgilenilmesini ister. Anne babanın ilgisini çekmek için gülümseme, kahkaha atma, dokunma, çekiştirme, ağlama, bağırma gibi hareketler yapar.Sıraladığımız genel yapabildiklerine baktığımız zaman eğlenceli ancak zor bir dönemdir. Bu dönemde uygun rol model olmak çocuk için çok önemlidir. Büyüklerinin takliti yapması, sosyal öğrenme kuramına göre bilgi edinme şeklidir. Unutmamak gerekirki bu dönemde yaptığımız hareketler çocuklarımız beyinlerinde hayata dair oluşturacakları şemaların temelini atar. Örnek olarak anne-baba birbirlerinde bir şey isterken seslerini yükselterek istiyorlarsa, çocuklarda bağırarak istemeyi öğrenir. Bu durumda çocuğun su istemesi bile evde bir gürültüye neden olabilr.

18.-24. AY

Bu dönem psikomotor gelişimin ve öğrenme gelişiminin öne çıktığı, ailelerin artık çocuklarına dönük öğrenme ortamlarını artırmaya başlaması ve hareketlerinden zarar görmemesi için evde düzenlemeler yapması gereken bir dönemdir.Psikomotor gelişimin ve öğrenme gelişiminin öne çıktığı bu dönemin genel hareketleri nelerdir.Koşar, Yardımla merdiven çıkabilir. Sandalye ve koltuklara tırmanmaya çalışır. Meraklı bir şekilde çevreyi keşfeder. Yürürken oyuncak taşıyabilir. Yemeğini tek başına yiyebilir. Ev içinde anneye yardımcı olmaya çalışır.On sözcük söyler. Resimleri tanır. Parmağı ile resimleri gösterir. Anne babanın kitapla ilgili sorularına göstererek yanıt verir.Kitap sayfalarını doğru yönde çevirir.Renkleri tanır. Oyuncakları ayırt etme ve benzer özelliklerini fark etmeye başlar.Karalama yapar.İki üç küple kule yapar. Telefon, anahtar gibi nesnelerin düzgün kullanımını bilir. Araba, at gibi üzerine binilen oyuncaklardan hoşlanır. Topu ayağı ile itebilir. Müzikle dans eder.Altını ıslattığında ya da kaka yaptığında haber verebilir.Kızınca, istediği olmayınca tepki gösterir, hırçınlaşır.

Page 10: Psikoloji Portalı Dergisi

24. AY

Çocuklarımız artık iki yaşına girmiş ve tuvalet eğitimi ile tanıştırılmaya başlanmaları gereği kişilik özelliklerinin en çok kazanıldığı dönem olarakta bakabildiğimiz bu dönemde paylaşım, grupla uyum, sosyalleşmenin artık daha önem kazandığı ve bu noktada doğru rol model olunulmasının öneminin arttığı dönemdir.24. ay çocuk için artık bebeklikten uzaklaşıldığının en net örneklerinin yaşandığı dönemdir. Bu ay itibari ile edinilen genel hareketler aşağıda sıralanmıştır.İyi yürür, koşar. Zıplar. Her basamağa iki ayağı ile basarak merdiven inip çıkabilir. Uzaktaki bir nesneye tek eli ile uzanabilir. Çok hareketlidir. Her şeyi inceleyip, tanımak, öğrenmek ister. Her şeyi tek başına yapmak ister.Ben, sen kavramlarını bilir. Yüzün bölümlerini tanır. 20 kelime söyler. Dişlerini fırçalamaya başlar.Kitap sayfalarını çevirir. Kitapta tanığı nesnelerin adını söyler. Masal dinlemekten hoşlanır.İki sözcüklü cümle kurar.Tuvalet eğitimine hazır olabilir.Kolay kızar, öfkelenir, sabırsızdır.Yabancılardan utanır. Paylaşmayı sevmez. Kendinden büyüklerle oynamak hoşuna gider.Sağ ya da sol el tercihine başlayabilir.Bu dönemde çocuklarımızın ortalama boy ve kiloları şekildeki gibidir.

12-24 ay çocuklarının yapılan araştırmada kurallardan habersiz olduğu sadece kendi istek ve oyunlarına dönük yaşadıkları gözlenmiştir. Bu dönemde çocukları gözleyerek, oyunlarını analiz ederek araştırmalar yapan Piaget'e göre 2 yaşına kadar çocukların kurallardan habersiz olduğunu gözlemiştir.Bu dönemde anne ve baba çocuk için hayata açilan birer penceredirler. Çocuk bu pencereden daima iyi seyler görebilmelidir. 12 nci ayin sonlarina dogru çocugun dünya hakkindaki ilk düsüncelerinin sekillenmeye başladığını unutmamak gerekir.Bu dönemde beyin gelişimini artırıcı önemler* Çocuğunuzla konuşun. Karşılıklı diyalog zekasını geliştirmenin en basit ve en etkili yoludur.* Her gün hikayeler okuyun, onun anlayacağı türden basit cümlelerle hikayeler anlatın.* Her şeyin ismi ile hitap edin, mümkense sayın, bu çocuğunuzun doğru şekilde hitap etmesini sağlayacaktır.* Kendi kendine yemek yemesini ve bardaktan su içmesini özendirin. Böylece güven ve bağımsızlık duyguları kazanacaktır.* Dışarıdaki her türlü aktiviteyi beraber yapın. Markete gitmek gibi mesela. Gördüklerinizi ve yaptığınız şeyleri anlatın.* Çocuğunuza eşyaların renklerini söyleyin. Bu gizil bir şekilde renkleri öğrenmesini sağlayacaktır.* Çocuğunuzun psikomotor gelişimi için bir kutu vererek kapağını açması, kapatması, içine objeler doldurması ve boşaltmasını sağlayın.* Açık, kapalı, içeride ve dışarıda kavramlarını öğretin.• Büyük motor becerilerini geliştirecek aktiviteler yapın. Örneğin; merdiven inip çıkmak. Bu üst ve alt kavramlarının gelişmesine de yardımcı olur.

Page 11: Psikoloji Portalı Dergisi

24-36 AY ÇOCUKLARININ GELİŞİMİ

Çocuğumuz artık iki yaşına girmiştir. Hergün yeni şeyler öğrenip bunları her fırsatta kullanmaktadır. Bu nedenle öğrendiği şeyleri kullanabileceği ortamlar yaratmak çocuğumuzun gelişimi açısından çok önemlidir. Bu dönemde aileleri sıkıntıya sokacak, bazen oldukça zor anlar yaşatsa da, çocuğunuzun bu tamamen geçici olan karşı çıkma ve öfke davranışlarının, yeni yetenek ve becerilerini gölgelemesine izin vermemeliyiz. Kapıldı inat ve öfke nöbetlerini cezalar ile karşılarsak, yapmak istediklerini elinden alıp cezalandırırsak onların gelişimlerini engellemiş oluruz.2 yaş çocukları son derece hareketlidir. Koşmak, zıplamak ve tırmanmak sürekli yaptıkları faaliyetler arasında yer alacaktır. 2.5 yaş çocuklarının çoğu iki ayağı üzerinde zıplayabilmektedir ve 3 yaşına girdiklerinde büyük ihtimalle üçtekerli bisiklet pedalı çevirebilecek ve tek ayaküstünde birkaç saniye dengelerini kaybetmeden durabileceklerdir.

Bu dönemde çocuklarımızın el-göz koordinasyonlarını desteklemeliyiz. Çünkü çocuklarımız kalemle çizgi çizme, makas kullanma ve oyuncakları üst üste dizme becerilerinin de geliştiğini fark edeceksiniz.Örnek olarak artık makas kullanma becerisi gelişen çocuğumuzun boş bir kağıdı düzensizce kesmesi yerine, renkli bir kağıda çizilmiş bir resmi veya şekli kesmesini sağlamalıyız.Yani çocuğunuzun bu dönemdeki motor gelişimi ve koordinasyon becerilerini kullanması ve geliştirmesi için destek olmak için koşabileceği, atlayıp zıplayabileceği ve tırmanabileceği mekan ve oyun imkanlarını bolca sunmalıyız. Dans etmek de hem "enerji boşaltmak" hem de birlikte eğlenmek için güzel bir yöntemdir.3 yaşına geldiği zaman ise artık çocuğumuzu kesme, yapıştırma vs etkinliklerden hoşlanacaktır. Kişilik gelişimi için ise basit ev işleri, giyinme, dağıttığını toplama gibi sorumluluklar verilebilir.Çocuğumuz psikomotor gelişiminin hozlandığı bu yönde hareketlerden zevk aldığı bu dönemde hangi elini kullanacağını gözleyebiliriz. Çocuğumuzu yönlendirmek, sürekli sağ elini kullanması için ona baskı yapmak beyin gelişimine zarar verecektir. Her iki eli kullanması beyin gelişimi için faydalı olacaktır. 2-3 yaş döneminde çocuğumuzda oluşan beceri şemalarının sağlam olması için pratik yapma ve tekrar bu yaşta da altın kuraldır.Çocuk her şeyi tekrar tekrar yapmaktan büyük bir zevk alacaktır. Oyunları tekrar tekrar yapacak, aynı müziği tekrar tekrar dinleyecek , aynı yerde tekrar tekrar zıplayacaktır. Bu dönemde tekrar, beynin pratik yapma yöntemidir.2-3 yaş çocukları genellikle soyunmayı başarırlar ve giyinmekte de size yardımcı olabilirler. Henüz kendi kendine giyinemese de, bir yıl boyunca devam eden bu egzersizler 3 yaşında kendi kendine giyinebilmesi için alt yapı oluşturacaktır. Unutulmaması gerekilirki giyinmek en temel özbakım becerilerinden biridir. Bu nedenle soyunması için acele etmeyin, sabırsız davranıp siz yapmayın.Çocuğumuz için bu dönem ileriki dönemler için bir temel yapı olarak düşünelebilinir. Mesela tuvalet eğitimine adım atılacaktır. Ancak bu dönemde tuvalet eğitimi için gerekli sözcükleri kullanırsak ve çocuğumuzun

Page 12: Psikoloji Portalı Dergisi

bilincine bu sözcüklerin oturmasını sağlarsak, eğitim sırasında bize yardımcı olacaktır.Benim çocuğum artık tuvaletini lavaboda yapacak gibi cümleler çocuğumuzu eğitme hazırlayacaktır.

DİL VE İLETİŞİM

Dil ve iletişim becerilerinin hızlandığı bir dönemde olduğunu unutmamak gerekir. Bu dönemde çocuğun iletişim yeteneği hızla gelişir. 2 yaş civarında bir çocuğun yaklaşık 100-150 kelime söylemesi ve kelimeleri birleştirmeye başlaması beklenir.2 yaş civarında çocuğunuz "telgrafımsı konuşma" olarak bilinen, yani "anne ip atla" gibi, sadece temel kavramları içeren kısa cümlelerden oluşan bir konuşma biçimi kullanabilir. Özellikle tekrarlayan ibareler ve vurgulu ses tonları içeren kitaplar okumak kelimeleri nasıl kullanacağı konusunda yol gösterici olacaktır.Özellikle 3 yaşına yaklaştığı dönemde kelime hazinesi iyice genişlemiş ve 3-4 kelimeli cümleler kurmaya başlamış olması gerekir. Anladığı kelimelerin sayısı ise söyleyebildiklerine kıyasla çok daha fazladır. Bunun yanında verdiğiniz komutları çok daha iyi izlemeye ve zaman içeren komutları da anlamaya başladığını fark edeceksiniz.Dil ve beyin gelişimi için özellikle 3 yaş civarında nesneleri kategorize etmekte faydalı olacaktır. Büyük, küçük, sert, yumuşak vs.Çocuğunuzun dil gelişimine destek olmak amacıyla, karşılıklı konuşmak için zaman ayırın ve günlük işlerinizi sohbet fırsatları olarak değerlendirin. Örneğin çamaşırları asarken, çorapların rengini, sayısını, büyük ya da küçük olduğunu vs. belirtin.Konuşmalarımızda tanımlayıcı sözcükler kullanın. Sen kırmızı topa hızlı vurdun, ben beyaz topa yavaş vurdum.Çocuğumuzun dil ve beyin gelişimi için ayrıca taklit oyunları ve paralel konuşma tekniği önemlidir.Taklit oyunları bu dönemin vazgeçilmezi olur. Büyüklerin yaptığı ev ve iş yerindeki işleri taklit eden oyunlar oynayın ve bu onunlar içinde sohbet edin.Örneğin taklit oyun içinde yemek yaptırın ve yemeğin ismini sorun.Paralel konuşma tekniği ise birçok anne babanın yaptığı bir yanlışı düzeltmek için bir fırsat tekniğidir. Genellikle çocuklarımızın yanlış söylediği kelimeleri düzeltme eğilimindeyiz. Ancak bu durumda fark etmeden sürekli çocuğa yanlış yaptın mesajını vermemize neden olacaktır. Bunun yerine paralel konuşma tekniğini kullanmalıyız. Örneğin '' araba git '' diyen çocuğa '' evet araba gitti'' diye cevap vermeliyiz.SOSYAL VE DUYGUSAL GELİŞİM

Çocuğumuzun sosyal ve duygusal gelişimi açısındanda Erikson'a göre Bağımsızlığa karşı utanma ve şüphe dönemi olması ayrıca bu dönemi önemli kılmaktadır. Çocuğa vereceğimiz mesajlar sonucu onu bağımsız bir bireyde yapabiliriz, utangaç, muhtaç bir bireyde yapabiliriz.Giderek artan bağımsızlık isteğine rağmen yardıma muhtaç olmak bu yaştaki çocuklarda öfke yaratan

Page 13: Psikoloji Portalı Dergisi

nedenlerden biridir. İşte bu dönemdeki öfke nöbetlerinin temel nedeni budur. Çocuk bağımsız bir birey olduğunun farkındadır. Ancak fiziksel, duygusal ve zihinsel gelişimi henüz yeterli düzeyde olmadığından birçok konuda yardıma ihtiyaç duyar. Yine de bağımsız olmak için can atan 2 yaş çocukları başkalarının kendileri için birşey yapmasına direnebilirler. Öte yandan hazzı ertelemek ve istediği bir şey için beklemek de 2 yaşındaki bir çocuk için çok zordur. Bu nedenle sabır ve öfkeli olurlar. Unutulmamalıdırki bu geçici bir dönemdir ve sabırlı davranılmalıdır.Bağımsızlık ve benlik duygusu gelişen 2 yaş çocuklarının sık sık "benim", "kendim yapacağım" "hayır" gibi kelimeleri kullandığına tanık olacaksınız. Ne yazık ki "kendim yapacağım" ifadesi gerçekten "kendinin yapabilmesinden" çok daha önce başlar. Buna bir de meşhur "hayır!" kelimesi eklendiğinde durum gerçekten de zorlaşır.Size düşen ise ona "kendi yapması" için güvenli ve uygun fırsatlar yaratmak ve "sınırlı" tercih olanakları sunmak olacaktır. Giyiminde renk seçimi ve tercihini ona bırakmak, gezmek istediği yerin tercihini ona bırakmak.Öfke nöbetlerini tetikleyen durumları ve olayları belirlemeye çalışın.Yani hangi durumlarda öfke nöbetine tutuluyor, tetikleyici etkenler neler. Örneğin açlık, yorgunluk gibi belirli stres kaynaklarını tespit ederseniz, öfke nöbetlerini önceden önleme veya hazırlıklı olma şansınız da artacaktır. Bu dönemde sergilenen davranışlar çok çeşitli olabilir. O bu şekilde dünyayı sınamakta ve öğrenmektedir. Farklı davranışların nasıl farklı sonuçlar doğurduğunu gözlemektedir. Bu tür durumlarda vereceğiniz tepkiler onun davranışlarını önemli ölçüde etkileyecektir. Örnek rol model olmak önemlidir. Yani onun öfkesi karşısında sakin olmak önemli bir davranıştır.

UYKU

1-3 yaş çocuğunun en önemli problemlerinden biride uykudur. Kimi zaman aileleri sabahlara kadar uykusuz bırakabilirler. Ancak bu konuda ailelere tavsiyem akşam yemeği ile uyku saati arasında ki rutinlerini oturtmuş olmalarıdır.Çocuğunuzun yatağa girmekte sorun çıkarmamasını sağlamak açısından çok önemlidir. Uyku öncesinde çoğunlukla tercih edilen rutin uygulamalar banyo yapmak, kitap okumak, şarkı söylemek veya müzik dinlemek olmaktadır.Bu rutinler çocuğun yatağa girmesi ve uyuması konusunda mesajlar verecek şekilde yapılırsa çocuk için faydalı olacaktır.OYUN

Oyun bu yaş ve hatta tüm çocukluk dönemlerinin en etkin öğrenme yöntemlerinden biridir. Bu yaş çocuğunun işi oyun oynamaktır. Saatlerce oynayabilir. Enerjiktir ve bazen sırf oyun oynamk için bile uyumak istemeyebilir.Oyun çocuğunun becerilerini, öğrendiklerini uygulama ve başardıkça hazaldığı bir etkinlik alanıdır. Her oyun farklı bir beceri alanını geliştirir. Bu nedenle oyun sayısının çeşitlenmesi çocuğumuz için

Page 14: Psikoloji Portalı Dergisi

oldukça önemlidir. Örneğin, yap-bozlar veya farklı şekillerin yerine yerleştirilmesini içeren oyunlar gelişen motor becerilerinde ince ayarlar yapmalarını sağlar.Bu dönemde oyun için taklit ve canlandırma ile paralel oyunlar önemlidir.Taklit ve canlandırma : ismindende anlaşılacağı gibi bir şeyi taklit etmek veya canlandırmak üzerine kurulmuş yapıda olan oyunlardır. Bu taklit edilen veya canlandırılan şey, gerçek hayatın içinde olanlardır. Örneğin, oyuncak bardaktan çay içen çocuk bir nevi gerçekte içeceği çayın provasını yapmaktadır.Paralel oyun: Paralel oyun bu dönem oyun dünyasının temel taşlarındandır. Şunu hepimiz gözlemlemişizdir. Bu yaş çocuklar genellikle paralel oyunu tercih ederler. Yani birbirlerine yakın dururlar, ancak kendi başlarına ve birbirlerini taklit ederek oynarlar. Bu birlikte ortak oyunların ilk adımlarıdır.Her çocuğun dil ve motor gelişimi açısından, her biri "normal" aralıkta yer alan, kendine has bir hızı vardır. Tüm çocukların aynı şeyleri aynı dönemde yapmasını beklemek kuşkusuz yanlış olur. Ancak çeşitli gecikmeler bazı sorunların belirtisi olabileceğinden bunlara dikkat etmelisiniz.Çocuğunuz şunlardan herhangi birini yapmıyorsa doktorunuza danışmakta tereddüt etmeyiniz:Yalnızca birkaç kelime söylüyorsa;İki kelimelik cümle kurmuyorsa;Tanıdık nesneleri veya vücut organlarından hiçbirini isimlendiremiyorsa;Bebek, araba, bardak, tabak gibi oyuncaklarla gerçeğini taklit ederek oynamıyorsa;Sizinle veya başka insanlarla göz teması kurmuyorsa;Kaşıkla yiyemiyor veya kalemle karalamalar yapmıyor veya bloklardan kule yapamıyorsa.MEHMET MURAT ALTANPsikolojik Danışaman

www.ebeveynrehberi.com

Page 15: Psikoloji Portalı Dergisi

KİŞİLİK BOZUKLUKLARI

Temel Kişilik Bozuklukları

Kişilik kavramı bireylerin; inançlarının, güdülerinin ve mizaçsal özelliklerinin sosyal ve kişisel ortamda sergilenmesidir. Kişilik bozuklukları ise; bireysel özellikler çevre uyumunu bozduğunda ve ya kişisel rahatsızlığa yol açtığında ortaya çıkar. Kişilik bozukluklarının teşhis edilmesi diğer semptomatik bozukluklara göre daha zordur. Çünkü genelde kişiler içinde bulundukları durumu kabul etmedikleri için ve ya içinde bulundukları durum onlara mutluluk verdiği için tedavi olmaya yanaşmazlar. 3 ana grup altında sınıflandırılmış 10 adet kişilik bozukluğu vardır.

1. Grup: Paranoid, şizoid ve şizotipal kişilik bozukluklarından oluşan gruptur. Bu gruptaki bireyler

davranışları bakımından diğer insanlar tarafından tuhaf ve garip karşılanan kişilerdir. a) Paranoid Kişilik Bozukluğu: Bu kişilik bozukluğu olan kişiler çok kuşkuculardır. Diğer

insanlara karşı çok güvensiz yaklaşırlar. Eğer onlar için herhangi bir şey kanıtlanmamışsa her şeyin kendilerine zarar vereceğini düşünürler. Çevresindeki insanların samimiyetinden emin değildirler. Genellikle aşırı ciddi ve dikkatli davranırlar.

b) Şizoid Kişilik Bozukluğu: Bu kişilik bozukluğu olan kişiler sosyal ortamlarda

bulunmaktan kaçınırlar ve keyif alamazlar. Tek başlarına hiçbir etkinliğe katılmazlar. Eleştirilmek onları rahatsız etmez. Duygularını net bir şekilde ifade edemedikleri için de soğuk görünürler.

c) Şizotipal Kişilik Bozukluğu: Bu kişilik bozukluğu olan kişiler kişilerarası ilişki kurmakta

zorlanırlar. Daha çok soyut kavramlarla ilgilenirler. Hislerinin çok kuvvetli olduğunu düşünürler. Bedensel yansımalar, algısal yaşantılar gibi duygu ve davranış örüntüleri çok fazladır.

2. Grup: Anti-sosyal kişilik bozukluğu, sınırda kişilik bozukluğu, histrionik kişilik bozukluğu, narsisistik

kişilik bozukluklarından oluşan gruptur. Bu gruptaki kişiler aşırı gösterişli olmayı ve dikkat çekmeyi severler.

a) Anti-sosyal Kişilik Bozukluğu: Bu kişilik bozukluğu olan kişilerde genellikle yalan

söyleme ve asla bu durumdan suçluluk hissetmeme durumu mevcuttur. Bu kişilerin

Page 16: Psikoloji Portalı Dergisi

başkalarına ve kendilerine zarar verme eğilimleri fazladır. Çoğu zaman acımasız ve gergin olurlar.

b) Sınırda Kişilik Bozukluğu: Bu kişilik bozukluğu olan kişilerde genellikle öfke patlamaları

ve kendilerine zarar verme durumları fazla görülür. c) Histrionik Kişilik Bozukluğu: Bu kişilik bozukluğu olan kişilerde genellikle çok fazla

gösterişli giyinme ve konuşma durumu ön plandadır. Başkalarının dikkatini kendi üzerine çekmeye çalışırlar. İstedikleri şeyler olmadığı zaman hemen ağlama eğiliminde bulunurlar.

d) Narsisistik Kişilik Bozukluğu: Bu kişilik bozukluğunda olan kişiler sürekli başkaları

tarafından beğenilmek isterler. Övgü görmek onları fazlasıyla mutlu eder. Başkalarına karşı nazik ve anlayışlı olamazlar. En küçük bir eleştiriyi bile kabul edemezler. Bu kişiler içinde bulundukları durumdan rahatsız değillerdir.

3. Grup: Çekingen, bağımlı, obsesif kompulsif kişilik bozukluklarından oluşan gruptur.

a) Çekingen Kişilik Bozukluğu : Bu kişilik bozukluğu olan kişiler genellikle kendilerini

beceriksiz ve yetersiz olarak görürler. Beğenilmekten korkarlar bu nedenle de sosyal ilişkilerden uzak olmayı tercih ederler. Toplum karşısında utanılacak bir duruma düşmekten çok korkarlar.

b) Bağımlı Kişilik Bozukluğu: Bu kişilik bozukluğu olan kişiler genellikle yalnız başlarına

karar vermekten kaçınırlar. Başkalarının desteğine, ilgisine ve ya düşüncesine hep ihtiyaç duyarlar. Tek başlarına kaldıkları zaman bir şeylerin hep ters gideceğine inanırlar. Bu sebepten dolayı da tek başlarına kalmaktan korkarlar.

c) Obsesif-kompulsif Kişilik Bozukluğu: Bu kişilik bozukluğu olan kişilerin genellikle

mükemmeliyetçilik özellikleri baskındır. Yıkılmaz duvarları vardır ya da kendilerince koydukları katı kuralları bunları yıkmak çok zordur. Ayrıca kuralların bozulmasına da kesinlikle tahammül edemezler. Soğuk, resmi ve titizdirler. Takıntılı olma durumları da bu bozukluk içerisinde görülebilir.

GÖKŞEN TÜRKMEN

MYPSİKOLOJİ www.mypsikoloji.com

Page 17: Psikoloji Portalı Dergisi

Geriatrik Hasta Psikolojisi

Tıp biliminin gelişmesi, hayat şartlarının iyileşmesi ile beraber 65 yaş üstü nüfus artması beraberinde geriatrik hastaların artmasını sağlamıştır. Geriatrik dönemde yaşlanmaya bağlı vücudun ihtiyaçlarının değişimi ve bu değişime uygun psikolojik destek sağlanması gerekir. Yaşlanma başlı başına bir hastalık olmasa da yaşlanmaya bağlı hastalıklar birey hayat uyumunu bozar. Değişim ve uyumsuzluk her bireyde stres faktörüdür. Yeni duruma uyum ve yeni durumun geliştirilmesi yaşlı bireyler için önemli bir problemdir. Geriatrik hastaya sunulan psikolojik yardımın temel amacı bu dönemde olan hastanın yaşam kalitesini artırmaktır.

Yaşlılık insanların çevreye uyum yeteneklerinin, problemlerle başa çıkma yeteneklerinin azaldığı, yaşa bağlı pek çok rahatsızlığın yaşandığı bir dönemdir. 65 yaş üstü nüfusun artması ile birlikte Dünya Sağlık Örgütü geriatrik dönemle ilgili çalışmalarını artırmıştır. Bu dönemde hastaya sunulan hizmet kuşkusuz yaşlanmanın durdurulması olmamakla birlikte yeni yaş dönemlerine uyumunu artırmak ve olası sağlık problemlerinin önceden teşhisini koyarak, önlem almaktır.Bu dönem hastalarının psikososyal özelliklerini anlamamız ve bu konuda onlara yardımcı olmamız için öncelikle Erickson'un gelişim kuramının son basamaklarına bakmak faydalı olacaktır. İnsanlar hayatlarının sonlarında kendilerini üretken, benliklerini bütünlük içinde hissederlerse daha mutlu olurlar. Ancak bu olumlu duruma karşı durgun ve umutsuz hissederlerse mutsuz olurlar. Bu nedenle yaşlılık döneminde insanların yeni şeyler üretmelerine imkan sağlamak ( hobiler gibi) önemlidir.Geriatrik hastalara yardımcı olabilmek için onların fiziksel ve ruhsal özelliklerini bilmemiz yararlı olacaktır. Çünkü hastalarımızı ne kadar tanırsak onlara o kadar yardımcı oluruz.

Geriatrik hastaların fiziksel özellikleri;1.Duyu organlarının zayıflaması2.Kemik erimesine bağlı iskelette zayıflama3.Kalp damar problemleri ve buna bağlı fonksiyon kaybı4.Sinir sisteminin ve kas kontrol sisteminin zayıflaması ve bunlara bağlı fonksiyon kaybı.5.Cilt problemleri gibi rahatsızlıklar geriatrik hastaların fiziksel ortak özelliklerinin bir kısmıdır.

Page 18: Psikoloji Portalı Dergisi

Geriatrik hastaların psikolojik özellikler;1.Hayattan zevk almama2.Öz bakımda isteksizlik3.Kendini iş yaramaz, durgun hissetme4.Hafıza problemleri5.Zihinsel aktivite hızında azalma6.Alınganlık gibi çeşitlik özelliklere sahip olurlar.

Bu özelliklerin bilinmesi hastaya yardım etme konusunda son derece faydalı olur. Örneğin; hayattan zevk almayan bir birey iletişimi kapalı olur. Geriatri hastaları ile iletişim kurmak sabır ister ve bu iletişimin hayattan zevk almak üzerine kurulması gerekir. Yani kaliteli, üretici zaman planlamak hastamıza bizi yakınlaştırır.Geriatrik dönem hastalarla iletişim yalın ve samimi olmalıdır. Onların her zaman yanında olduğumuzu, ihtiyaç hissettikleri her durumda bize başvurabileceklerini hissettirmeliyiz. Hastamız kendini güvende hissettiği zaman kuşkusuz rahatlamış olacaktır. Geriatrik dönemin fiziksel ve psikolojik özelliklerinden de anlaşılacağı gibi bu dönemde hastaların hem psikolojik hem fiziksel desteğe ihtiyaçları vardır. Tıbbi ekip hastanın fiziksel ve ruhsal problemlerinin teşhisi ve tedavisi noktasında önleyici davranmalıdır. Hastada görülebilecek rahatsızlıklara karşı erken önlemler almak hasta için hayati bir durumdur.

Hasta yakınlarının da endişelerini gidermek, onlara yol göstermek için hasta hakkında ve hastalık hakkında bilgilendirmek önemlidir. Çünkü hasta yakınları bazen nasıl davranacağını şaşırmakta ve bu şaşkınlık halinde yanlıış yapabilmektedir. Hasta yakınlarını bilgilendirirken dikkat edilmesi gerekilen önemli bir durumda hasta yakınlarına çok ayrıntı vermemektir. Çünkü bazen ayrıntılar hasta yakınlarını kaygılandırabilir ve hem kendisi hemde hasta olumsuz duygular yaşayabilir. Yine hastaya refakat edecek yakını için hasta bakımı hakkında bilgi verilebilir. Örneğin hastayı üzecek film vs yayınlardan uzak tutulması, egzersizlerinin kontrol edilmesi ve hastanın egzersizlerini yapmaya teşvik edilmesi, ilaçların takibi, sosyal hayata katılımının önemi konularında hasta yakını bilgilendirilmelidir.Hasta yakını ve hasta arasında kurulacak en önemli şey güven ve sevgidir. Hasta öz bakımını yapamadığı zaman refakatçisinden utanmayacak kadar ona yakın olmalıdır.

Mehmet Murat ALTANPsikolojik Danışman

Page 19: Psikoloji Portalı Dergisi

Yorgunluğunuzun Şiddetini Ölçün

Aşağıdaki cümlelere ne kadar katıldığınıza karşılık gelen rakamı başındaki kutulara yazınız. En sonunda tüm kutulardaki rakamları toplayınız.

Yorgun olduğumda motivasyonum azalır. Egzersiz beni yoruyor.

Kolay yorulurum.

Yorgunluk fiziksel fonksiyonumu etkiler.

Yorgunluk benim için sık sık problemlere neden olur.

Yorgunluğum fiziksel fonksiyonumu sürdürmemi engeller.

Yorgunluk belirli görev ve sorumluluklarımı yerine getirmeyi etkiler.

Yorgunluk, beni yetersiz bırakan en önemli üç şikâyetten birisidir.

Yorgunluk, iş, aile ya da sosyal yaşantımı etkiler.

1 = kesinlikle katılmıyorum2 = katılmıyorum3 = katılmama eğilimindeyim4 = kararsızım5 = katılma eğilimindeyim6 = katılıyorum7 = kesinlikle katılıyorum

36’dan küçük ise tebrikler!36’dan büyük ise durumunuzu ciddiye alın ve müdahalede gecikmeyin.

Page 20: Psikoloji Portalı Dergisi

KAR

Duvardaki saate baktım 10 u gösteriyordu. Annem yatma vaktinin geldiğini söylemişti ki elektrikler kesildi. Odada sadece sobanın üzerindeki dört delikten çıkan ışığın tavana yansımaları vardı. Babam hemen mutfağa buzdolabının içindeki, gazete kağıdına sarılı mumlardan birini almak için gitti. Artık odada sobanın ışığından başka birde mum vardı. Hava oldukça soğuktu ve yatağımın soğukluğunu düşündükçe uykum kaçıyordu.

-Yarın sabah erken kalkacaksın dedi babam hemen yatağına git.Ben yorganın altına çoktan girmiştim bile. Koca odada yalnız basıma uyumak nedense ürkütmüştü beni bu gece.Tüm sevimliliğimle anneme sordum acaba yanımda yatsa olmaz mıydı bu gece?-Eh peki o zaman dedi.

Uzun zaman olmuştu annemle uyumayalı. Onun sıcaklığıyla uykuya dalmak fikri bile güzeldi. Annem uzun saçları, masmavi gözleri ve tüm sıcaklığıyla yanımdaydı. Bunları düşünürken uykuya dalmış olmalıydım. Uyandığımda annem çoktan kalkmıştı. Saate baktım 9.00 eyvah diye çığlık attım. Okula geç kalmıştım ama annem neden uyandırmamıştı ki beni. Şimdiye kadar uyanmış kahvaltımı yapıyor olmam gerekiyordu. Günlerden cumartesi yada pazar da değildi. Bayram yada buna benzer bir şey de yoktu. Bir terslik olmalı diye düşünüp hemen yatağımdan fırladım. Oturma odasına baktım sıcak ama kimse yoktu. Mutfağa koştum annem kahvaltı hazırlıyordu. Onu görünce rahatladım.-Beni neden uyandırmadın anne? Okula geç kalıyorum, dedim.-İlahi Ejder, dedi annem. Camdan dışarı bakmadın mı hiç?Dışarıda ne olabilirdi ki benim okula gitmeme engel. Pencereye yaklaştım dışarı doğru baktım. Göze çarpan bir beyazlık. Beyaz olmayan tek şey kavak ağaçlarının çıplak gövdeleriydi. Evlerin çatıları, yerler her yer bembeyazdı. Sanki bizim köy değildi. Hiç bu kadar güzel bu kadar beyaz görmemiştim köyümüzü. Kar atıştırırken, ben kartopu oynamanın kardan adam yapmanın, kızakla kaymanın hayalini kurarken uçup giderdi. Hep hayalini kurduğum şey rüya değilse eğer, sanırım gerçek olmuştu. Kahvaltıyı falan unutmuştum.

Page 21: Psikoloji Portalı Dergisi

Hemen dışarı çıkıp o beyazın içinde kaybolmak istiyordum. Annem okulların 2 gün tatil edildiğini ,kar yağmaya devam ederse tatilin uzayabileceğini söyledi. Buna çok sevinmiştim. Okul yoktu, her yer bembeyazdı ve tatil uzayabilirdi. Kahvaltımı yaparken aklımdan bunlar geçiyordu. Her şey bana karı, dışarıdaki beyazlığı hatırlatıyordu. Beyaz peynir gözüme hiç bu kadar güzel görünmemişti. Süt ne kadar içilesi bir şeydi bugün. Çay bile beyaz olsaydı olurdu. Zeytin, reçel, kızaran ekmekler her şeyin beyaz olmasını istemiştim. Bir solukta yedim hepsini. Sanırım artık hazırdım dışarı çıkmak için. Kara dokunmak nasıl bir şeydi acaba. Göründüğü kadar yumuşak mıydı? Yağmur gibi olmadığı kesindi. Ne zaman yağmur yağsa evimizin bahçesi çamur içinde kalırdı. Yürümek, dışarı çıkmak işkence olurdu. Aslında eğlenceliydi çamur ama üzerimi kirletmemek için uğraşmak, bu kadar uğraşa rağmen eve girdikten sonra annemden azar yemek benim yağmuru sevmememe neden olmuştu. Babam ne zaman yağmur yağsa rahmet derdi. Rahmetin hep yağmurun büyükler tarafından söylenen ismi olduğunu düşünürdüm. Babama rahmet yağmadı, bu sefer kar dedim. Babamı bu kadar içten gülerken hiç görmemiştim. Saçları seyrelmiş, tombul, kırmızı yanaklı bir adamdı babam.•Ejder hadi çıkalım dedi babam.

Eldivenlerimi, atkımı, paltomu ve botlarımı bir çırpıda giydim. Sabırsızlandıkça sabırsızlanıyordum. Kocaman bir kardan adam yapmalıydım. En büyüğü en güzeli olmalıydı bugüne kadar yapılanların. Saçaklardan sarkan buzlar, yumuşacık kar, hava, köyümüz, annem, babam her şey çok güzeldi. Bunların içinde annemin koştuğunu gördüm karların üzerinde. Babam boylu boyunca uzanıyordu karların üzerinde yüzünde acı çeken bir ifadeyle. Anneme tutunarak yerden kalktı. Annem beni apar topar komşumuz Emine teyzeye götürdü. Sen burada bekle dedi. Koşar adımlarla karı yararak uzaklaştılar. Bütün gün buğulu pencerenin ardından onların gelmesini bekledim. Karlı beyaz hayallerim yerini korkulu bir bekleyişe bırakmıştı. Hava neredeyse kararmak üzereydi ki uzaktan geldiklerini gördüm. Babamın kolunda sonradan alçı olduğunu öğrendiğim beyaz bir tabaka vardı. Kolu kırılmış doktorda iyileşmesi için alçıya almıştı.O gece inanılmaz bir şey oldu. Bütün gece yağmur yağdı. Yağmurla beraber karlarda eridi, akıp gitti. Karlarla beraber tüm hayallerimde tabi.

Gürbüz Çiftçi

Page 22: Psikoloji Portalı Dergisi

Sürekli Oturmak Sağlığa Zararlı

Uzun süre hiç kalkmadan oturmak diabet ve kalp krizi riskini arttırır. Leicester ve Loughborough üniversitelerinde 800.000 insan üzerinde yapılan 18 mevcut araştırmaya göre kişi spor dahiyapan fit vücutlu biri de olsa riskin artmakta olduğu gözlendi. Bu yüzden uzmanlar, işin yoğunkoşuşturmacasından sonra o yorgunluğa rağmen, spor merkezine koşmak veya havuza gitmek bile doğruca kanepenin yolunu tutmaktan daha sağlıklı olduğunu söyledi.

Beyni Olmadan Dünyaya Gelen ”Mucize” Çocuk 3 Yıl Yaşadı

ABD'nin Colorado eyaletinin Pueblo kentinde beyni olmadan dünyaya geldikten sonra 3 yıl yaşamayı başaran "mucize" çocuk hayatını kaybetti.

Beyni olmadan doğan bebeklerin ya ölü doğduğunu ya da doğduktan kısa süre sonra öldüğünü belirten doktorlar, sadece bir beyin sapıyla doğan "Nickolas Coke"un 3 yıl yaşamasını "tıbbi bir mucize" olarak nitelendirdi.Doktorlar, tıp dünyasında "anensefali" olarak adlandırılan rahatsızlıkla doğan ve birkaç saatten fazla yaşamasını beklemedikleri küçük Nickolas'ın tıbbi hiçbir makine veya tüpe bağlı olmadan 3 yıl yaşadığını belirtti.Büyükanne Sherri Kohut, sabah uyandığında çok zor nefes alan torununu hastaneye götürdüklerini ancak yapay solunum yapılan Nickolas'ın, üçüncü denemeden sonra hayatını kaybettiğini söyledi.Nickolas'ın son fotoğraflarında bir bal kabağına bakarak gülümserken görüldüğünü Kohut, "Nickolas, bal kabaklarını yuvarlaması için onu dik tutmaya çalışmamıza rağmen bunu başaramamamızı çok komik buluyor ve sürekli gülüyordu. O bizim kahramanımızdı. Bize sevgiyi, aile olmayı, aslında her şeyi öğretti" dedi. Kohut ayrıca, hayatta kalmak için savaşan Nickolas'ı onurlandırmak için geçen ay doğan kardeşine onun ismi verdiklerini ve her zaman hatırlanacağını da sözlerine ekledi."Mucize" çocuğun annesi Sheena Coke da "Herkes tarafından gösterilen sevgi ve şefkat onu güçlendirdi ve daha uzun yaşamasını sağladı" diyerek, hiçbir zaman Nickolas'ın son gününe odaklanmadıklarını, onu el üstünde tuttuklarını ve hayatta olduğu her günü kutladıklarını vurguladı.Nickolas'ın ailesi, hayatı boyunca onun yanında olan Sangre de Cristo tedavi merkezindeki doktorlara şükran duyduklarını kaydetti.

Page 23: Psikoloji Portalı Dergisi

Erich Fromm Kimdir?

Erich Fromm (23 Mart 1900, Frankfurt - 18 Mart, 1980), Musevi kökenli Almanya doğumlu Amerikalı ünlü bir psikanalist ve sosyologdur. Ruh bilimine Marksist - Sosyalist ve insancıl yaklaşımın en önemli temsilcilerindendir.

Hayatı

Heidelberg ve Münih Üniversiteleri'nde toplum bilim ve psikanaliz eğitimleri gördü. 1922 yılında Heidelberg Üniversitesi'nde doktora öğrenimini tamamladı. Münih'te ruh hekimliği ve ruh bilim üzerine ek incelemeler yaptıktan sonra, Berlin Psikanaliz Enstitüsü'nde eğitim gördü ve 1931 yılında mezun oldu.

30'lu yılların başlarında Almanya'da Nazi hareketinin güçlenmesi nedeni ile İsviçre'nin Cenevre şehrine yerleşti. 1933 yılında Chicago Ruh çözümleme Enstitüsü'nden aldığı davet üzerine Amerika Birleşik Devletleri'ne gitti. 1934 yılında, 1938'e kadar kadrosunda bir uzman olarak görev aldığı Frankfurt Toplumsal Araştırma Enstitüsü ile birlikte New York'a taşındı. Özel çalışmalarını sürdürdü ve Columbia Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.

1946 yılında William Alonson White Ruh Hekimliği, Ruh Çözümleme ve Ruh Bilim Enstitüsü'nün kurucuları arasında yer aldı. Yale Üniversitesi, New York Üniversitesi Bennington Koleji, Michigan Eyalet Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.1949 yılında Meksika Ulusal Özerk Üniversitesi'nden gelen bir profesörlük önerisini kabul etti ve tıp fakültesi lisansüstü bölümünde ruh çözümleme şubesini kurdu, 1965 yılında emekli olana kadar orada çalıştı.Emeklilik yıllarını geçirdiği 1980 yılında İsviçre'de öldü.Marxist ve sosyalist, insancıl dünya görüşünü benimseyen Fromm, batı kapitalizmi ve sovyet komünizmini reddetmiştir.Biyofili hipotezine olan katkıları, evrimsel psikoloji konusundaki araştırmalara temel sağlamıştır.Erich Fromm'un çalışmaları birçok dile çevrilmiştir.

Page 24: Psikoloji Portalı Dergisi

Felsefesi

Libidonun toplum içinde şekillendiğini savunur. Libido, ailelerde ortaya çıkar görüşündedir. Bu da bir bakıma kültür olarak adlandırılabilir. Mesela kapitalist toplum içindeki kapitalist ruh, kapitalizmi ayakta tutan libidodur.Fromm'daki libido, Marx'ın tutku kavramına tekabül eder.Fromm, yabancılaşma kavramını açıklarken kapitalizmin etkisinden söz eder. Zihinsel emekle maddi emek kişilik gelişimini önler. İş kişinin dışına çıkar, kişiyi belirler. Tüketim anlayışı, kişisel farkları ortadan kaldırır.Kendilik kavramının yerine ben kavramı kullanılır. Bu da self kavramının yerine egonun kullanılmasıdır. Kendilik kavramı bir özdeşlik bildirir, "var" kelimesi de dışarıda olana sahibim demektir.

Eserleri

- Özgürlükten Kaçış (1941)- Kendini Savunan İnsan / Ahlak Felsefesinin Psikolojisine İlişkin Bir Araştırma (1947)- Ruh Çözümleme ve Din (1950)- Unutulmuş Dil (1951)- Sağlıklı Toplum (1955)- Sevme Sanatı (1956)- Sigmund Freud'un Kişiliği ve Etkileri (1959)- Bırakın İnsan Kazansın : Bir Sosyalist Manifesto ve Program 1960- Zen Budizm ve Ruh Çözümleme - D.T. Suzuki ve Richard de Martino ile birlikte (1960)- Marx'ın İnsan Anlayışı (1961)- Yeni Bir İnsan Yeni Bir Toplum (Yanılsama Zincirlerinin Ötesinde) Marx ve Freud'un Kıyaslanması (1962)- Sevginin ve Şiddetin Kaynağı (1964)- Tanrılar Gibi Olacaksınız (1966)- Umut Devrimi (1968)- Meksika Köyünde Toplumsal Karakter - Michael Maccoby ile birlikte (1970)- Ruh Çözümlemeciliğin Bunalımı : Freud'un Denemeleri, Marx ve Toplumsal Ruh Bilim (1970)- İnsandaki Yıkıcılığın Kökenleri (1973)- Sahip Olmak mı, Olmak mı? (1976)felsefe.gen.tr

İşte Uyumadığımız Zaman Vücudumuzda Olacaklar

Amerika'da laboratuarlar da aylarca yapılan çalışmalar sonucu uykusuzluğun birçok soruna yol açtığı saptanmıştır.

Uyku ilaçları üstüne eğitim görmüş Profesör Susan Redline çoğu nero-psikolojik bozuklukların ve fizikselgerginliğin, yetersiz uykudan kaynaklandığını belirtti. Ayrıca, uyku yeterince alınmadığında vücut direncinindüştüğünü ve bunun da bedeni kalp hastalıklarına ve kansere daha savunmasız hale getirdiğini söyledi.

Psikoloji Portalı Türkiyenin En Kapsamlı Psikoloji Portalı

www.psikolojiportali.com

Page 25: Psikoloji Portalı Dergisi

Hangi yaşta hangi spor yapılır?

Spor, egzersiz, kondüsyon amaçlı vücudun hareketliliğinin sağlanması her yaşta, sağlıklı bir beden için olmazsa olmazların başında geliyor. Spor ile kan dolaşımının artırılması ve düzenli nefes alma amaçlanmaktadır. Artan kan dolaşımı ise kas grupları yada ilgili organa daha fazla kan sağlıyor. Daha fazla kan ise doku için tam bir beslenme kaynağını oluşturuyor. Özellikle de günümüzde işten veya meşguliyetten fırsat bulup, haftada 2-3 gün ve 1-2 saat kadar yapılacak olan bir egzersiz dahi çeşitli kalp, damar ve dolaşım sistemi ve sindirim sistemi hastalıklarını engelleyebiliyor. Ayrıca birçok kas, kemik ve eklem rahatsızlıkları da rehabilitasyon merkezlerinde çeşitli egzersiz hareketleri ile tedavi edilebiliyor. Buna ek olarak düzenli spor mutlu bir yaşlılığa “merhaba” demenin anahtarını oluşturuyor. Hani “damara göre şerbet” derler ya, aynen bunun gibi de her yaşa göre yapılabilecek sporlar da farklı olmaktadır. Küçük bir çocuğa ya da 70’ini aşmış bir kişiye halter sporunu yapmasını önermek son derece saçmadır. Uygun spor ve egzersizler uygun yaşta yapılırsa hem zihnen hem de bedenen dolu dolu bir hayatı sürdürmek sizi beklemektedir. Spor yapmaya vaktiniz yoksa iki mesafe arasını yürüyerek yada merdivenleri asansörsüz çıkabilirsiniz. Hangi yaşta hangi sporu yapacak olursanız olun, spora başlamadan önceki hazırlık evresi değişmemektedir; Bilhassa kış mevsimlerinde ısınma hareketleri mutlaka yapılmalıdır. Ağırlık sporlarında ağırlık miktarı kademe kademe artırılmalıdır Ağırlık sporu olmayan faaliyetlerde örneğin futbol gibi birden topa süratli vurmak yada kafa topuna kafa atmak spor yaralanmalarına neden olabilir. Yaşama şeklinize uygun olan bir spor yapmayı seçiniz.

HANGİ YAŞTA HANGİ SPOR YAPILIR?

Yapılacak olan spor kişinin cinsiyeti, kabiliyeti ve yaşına göre değişebilir. Spora küçük yaşlarda başlanması doğrudur. Fakat çocuğunuzun zaten hareketli bir yapısı varsa, buna o kadar da gerek olmadığı söylenebilir.

Page 26: Psikoloji Portalı Dergisi

Küçük yaşlarda yapılacak en iyi spor çocuğun oyunlarıdır yada babası ile yapacakları spor etkinliklerdir. Şayet çocuğunuzda kilo problemleri mevcutsa daha farklı sporlar denenmesi gerekebilir. Bisiklete binme ve yüzme öğrendikten sonra yüzme sporu her yaşta yapılabilecek en güzel sporlardan biridir. İşte spor takvimi;

2-3 YAŞ: 2-3 yaş çocuğun oyun çağıdır. Bu bakımdan oyun ile sporun birleştirilmesi en yararlı olanıdır.

Varsa bir gözetmen yanında suda oynamasına izin verilmesi iyi bir etkinliktir. Yakalamaca, zıp zıp’ta zıplama, anne, baba yada abla veya abisi ile olan oyun yada koşuşturmaları iyi birer spordur. İlle de daha fazlası isteniyorsa beden esnekliğini sağlayan jimnastik türü sporlar seçilebilir.

4-6 YAŞ: Oyun oynamanın beraberinde getirdiği hareketler çocuğun günlük spor gereksinimi için yeterlidir.

Bu yaşta seçilecek sporlar da 2-3 yaş aralığındaki gibidir.

7-10 YAŞ: Bu yaşlar gelişim çağıdır. Ağır sporlar dışında hemen hemen ilgi alanına göre top sporları,

yüzme, masa tenisi gibi her sporu yapabilirler. Spor kulüplerine yönlendirilebilirler. Bu yaşlarda çocuğun el-göz-koordinasyon mekanizmaları gelişir.

10 YAŞ -20 YAŞ: İster önceden devam ettirdikleri spora devam edebilirler, isterse de yeni bir spor dalı ile

tanışabilirler. Bu yaşlarda çocuğunuzun bildiği spor dallarından başka spor dallarının olduğu da belirtilmelidir. Bunlar kısa bir şekilde izah edilmelidir. Bu sayede çocuğunuzun ilgi alanını daha iyi anlamış olursunuz. Mesela dövüş sporları, judo, güreş, eskrim, uzun atlama, sürat koşuları veya kürek gibi sporlardan söz edilebilir. Çocuğunuzun ilgi alanına göre profesyonel şekilde yapmasını istediğiniz spor dalına uygun bir antrenör seçerek doğru bir karar alınmalıdır. Bu yaşlardaki kız çocuklarına fazla kuvvet gerektirmeyen sporlar seçilebilir. Bunlar arasında yüzme, jimnastik, dans, bale, tenis, voleybol, atletizm, taekwondo, judo, karate gibi branşlar düşünülebilir. Halter sporu ya da boks sporuna 13 yaş sonrasında başlanabilir. Fakat bu sporlar çocuğunuzun gelişiminde olumsuzluklar oluşturabileceğinden kararı siz ve çocuğunuza bırakıyoruz.

20- 30 ARASI YAŞ: Her insan bu yaşlarda kemik gelişimini hemen hemen tamamlar. Bu yaşlarda kas ve

kemikleri güçlendirmeye yönelik body-building gibi sporlara uzman birisi gözetiminde başlanabilir.

30- 40 YAŞ ARASI: Bu yaşlar, metabolizmanın yavaşladığı zamanlardır. İster istemez kilo alınılması

kaçınılmaz olabilir. Yapacağınız spor kadar beslenmeye de dikkat etmeniz gerekecektir. Özellikle bel çevresinden alınmaya başlayan kilolar verilmesi zor bir hal alabilir. Hele bir de bunu sporsuzlukla desteklerseniz bir kilo taşı görünümünde olmanız kaçınılmazdır. 30-40 ‘lı yaşlarda ağırlıklı olarak kardio ve koşu bandı kullanılarak spor yapılabilir. Hafif fitness programı yada bisiklet, yüzme faydalı olabilir. Bu sporlar eklemlerinizde doping görevi yaparak eklemlerinizi sağlamlaştıracaktır. Yürümek yada merdiven çıkmayı da ihmal etmemelisiniz.

Page 27: Psikoloji Portalı Dergisi

40 -50 YAŞ ARASI: İlerleyen bu yaşlarda kas kütlesi ile birlikte kemik kaybı da gözlenir. Bu yaşlara etkin

yaşlanma dönemi de diyebiliriz. Kas ve kemikleri muhafaza etmenin en önemli yolu uygun egzersizler yapılmasıdır. Ağırlık sporları yapılabilir fakat yapmadan önce temkinli olup bir sağlık kontrolünden geçmekte fayda var. Doktorunuzun yönergelerine uygun hareket etmelisiniz. Kalbinizi fazla üzmeyen sporlar tercih edebilirsiniz. 30-60 dakikalık yürüyüş, bisiklet, yüzme gibi sizin için en uygunu hangisi ise onu yapınız. Bu yaşlarda çalışmaya başlamadan önce ısınma egzersizleri kesinlikle atlanmamalıdır. Futbol, basketbol, hentbol, dövüş sporları ve uzun mesafe koşuları gibi sporlar bu yaşın sporları değildir.

50- 60 YAŞ ARASI: Bu yaşlarda kesinlikle hareketsiz kalmamalısınız. Yapabildiğiniz egzersizler ne varsa

yapılmamalıdır. Vücut kemik ve kas kaybetmeye çok meyillidir. Bu çerçevede kemik hammaddesi olan kalsiyum alınması ihmal edilmemeli ve kalsiyum bakımından zengin bir diyet seçilmelidir. Bu yaş aralıklarında hareketlerinizde ister istemez dengesizlik olacaktır. Bu bakımdan denge ile ilgili tercihler yapılmamalıdır. Kendinizi fazla kasmadan kaldırabileceğiniz ağırlıklarla yapacağınız ağırlık sporları kasların korunması açısından yararlı olacaktır. Her gün mutlaka yürüyünüz. Eğer namaz kılıyorsanız bu, hem ibadet hem de sizin için çok iyi bir egzersizdir.

60′LI YAŞLAR Hafif ağırlık sporları yapılabilir. Yüzme, bisiklet ve Yürüyüş yapılabilir. Monotonluktan

kurtulup aktif bir yaşam tarzı benimsenmelidir. Esneme ve germe hareketleri kas fonksiyonlarının düzenlenmesi ve kaybedilmemesi yönünden son derece faydalıdır.

Sagliksiz.net

Page 28: Psikoloji Portalı Dergisi
Page 29: Psikoloji Portalı Dergisi
Page 30: Psikoloji Portalı Dergisi

PSİKOLOJİ PORTALI DERGİSİ

EYLÜL 2013 / SAYI 1

DERGİ TASARIMI

MEHMET MURAT ALTAN

Psikolojik Danışman

DERGİ KOORDİNATÖR

MEHMET MURAT ALTAN

Psikolojik Danışman

YAZARLAR

PSİ. DR ERDEM TOPRAK

ŞAMİLE DEMİREL

GÖKŞEN TÜRKMEN

PSİ. DAN M. MURAT ALTAN

GÜRBÜZ ÇİFTÇİ

İLETİŞİM: www.psikolojiportali.com

www.evebeynrehberi.com

www.mypsikoloji.com

Page 31: Psikoloji Portalı Dergisi