437
R. A. Salvatore _ İblis Savaşları Serisi Cilt1 İblisin Uyanışı GIRIS İblis dactyl uyandı. Öyle gösterişli bir olay değildi, yalnızca uzak, boş bir dağın içindeki, derin bir mağarada yavaş bir kıpır- danma. Fark edilemeyen -mağara solucanları ve yüksek tavanda asılı duran yorgun yarasa topluluğu içinde uykusuz kalmış birkaç tanesi dışında- kimse tarafından görülmeyen bir olaydı. Ama iblis ruhu uyanmış, uzun uykusundan Corona denen, dünyaya yaptığı son ziyarette arkada bıraktığı heykelsi şeklin için- de gelmişti. Elle dokunulabilir, maddesel beden gezgin ruha iyi geldi. Dactyl onun kanını, kanatlarında ve kuvvetli bacaklarında dolaşan sıcak kanını, kudretli kaslarının seğirmesini hissedebili- yordu. Gözleri titreşerek açıldı, ama yalnızca karanlık gördü; çün- kü şekil derin mağaradaki, büyülü uykusunda, başı eğik, kanatla- rı bedenine sıkı sıkı sarılmış dururken magmayla kaplanmıştı. O zaman, ateşli maddenin çoğu köpürerek mağaradan akıp gitmiş- ti, ama dactylin dünyevi bedeninin çevresinde katılaşacak kadarı kalmıştı. Ruh Corona'ya lavtaşıyla kaplı olarak gelmişti! İblis ruh kendi derinliklerine daldı, fiziksel gücünü ve büyü güçlerini çağırdı. Salt irade ve kaba güçle kanatlarını gerdi. Lavta- sından lahdin ortasından aşağı doğru ince bir çatlak açıldı. Dactyl kanatlarını yine gerince çatlak genişledi ve sonra ani, güçlü bir patlamayla lavtasını parçalayarak geniş kanatlarını yanlara açtı, pençeli uçları havayı kavradı ve yırttı. Dactyl başını arkaya attı ve ıo R. A. Salvatore büyük ağzını açtı, geri dönüşünün coşkusuyla, Corona'nın 'sessiz insan krallıklarına yine getireceği kaosun düşünceleriyle tiz bir çığlık kopardı. Bedeni uzun, ince bir adamın bedenine benziyordu, biçimli ve gergin kaslarla kaplıydı. İki muazzam yarasa kanadı vardı, tam olarak açıldığında altı metre uzunluğundaydılar ve yetişkin bir boğayı hızla uçuracak kadar güçlüydüler. Başı da bir parça insan- sıydı ama sivri bir uçla sonlanan dar çene kemikleri yüzünden da- ha köşeli görünüyordu. Kulakları sivriydi, iblis yaratığın ince tel- li, gür, siyah saçlarının arasından yukarı uzanıyorlardı. O saçlar iblisin alnında birbirine doğru kıvrılan başparmağı büyüklüğün- deki boynuzlarını da gizleyemiyordu. Derisi sert ve kalındı; zırh gibiydi, rengi kırmızımsı ve içten içe yanıyormuş gibi parlaktı. İblisin gözleri de parlıyordu, çoğu za- man ışıltılı siyah göller gibi, ama kızdığı zaman kırmızı kürelere, canlı alevlere dönüşüyorlardı; mutlak nefret dolu bir parıltıya. Yaratık gerindi, esnedi, kanatlarını ardına kadar açtı, uzandı ve insansı kollarıyla havayı pençeledi. İblis tırnaklarını uzattı, on- ları kancalı pençelere dönüştürdü, dişlerini gıcırdattı -alt dudağı- nın üzerine çıkan iki sivri köpek dişi. İblisin her parçası bir silah- tı, ölümcül ve yıkıcı. Ve bu canavar inkar edilemez ölçüde güçlü görünse de, iblisin asıl gücü zihninde ve amacında yatıyordu, ruhların ayartıcısı, yüreklerin düzenbazı, yürekleri çarpıtan yalan- ların yaratıcısı. Corona'nın dinbilimcileri İblis dactylin kötülüğün Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Page 1: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

R. A. Salvatore _ İblis Savaşları Serisi Cilt1 İblisin Uyanışı

GIRIS İblis dactyl uyandı. Öyle gösterişli bir olay değildi, yalnızcauzak, boş bir dağın içindeki, derin bir mağarada yavaş bir kıpır-danma. Fark edilemeyen -mağara solucanları ve yüksek tavandaasılı duran yorgun yarasa topluluğu içinde uykusuz kalmış birkaçtanesi dışında- kimse tarafından görülmeyen bir olaydı. Ama iblis ruhu uyanmış, uzun uykusundan Corona denen,dünyaya yaptığı son ziyarette arkada bıraktığı heykelsi şeklin için-de gelmişti. Elle dokunulabilir, maddesel beden gezgin ruha iyi

geldi. Dactyl onun kanını, kanatlarında ve kuvvetli bacaklarındadolaşan sıcak kanını, kudretli kaslarının seğirmesini hissedebili-yordu. Gözleri titreşerek açıldı, ama yalnızca karanlık gördü; çün-kü şekil derin mağaradaki, büyülü uykusunda, başı eğik, kanatla-rı bedenine sıkı sıkı sarılmış dururken magmayla kaplanmıştı. Ozaman, ateşli maddenin çoğu köpürerek mağaradan akıp gitmiş-ti, ama dactylin dünyevi bedeninin çevresinde katılaşacak kadarıkalmıştı. Ruh Corona'ya lavtaşıyla kaplı olarak gelmişti! İblis ruh kendi derinliklerine daldı, fiziksel gücünü ve büyügüçlerini çağırdı. Salt irade ve kaba güçle kanatlarını gerdi. Lavta-sından lahdin ortasından aşağı doğru ince bir çatlak açıldı. Dactylkanatlarını yine gerince çatlak genişledi ve sonra ani, güçlü birpatlamayla lavtasını parçalayarak geniş kanatlarını yanlara açtı,pençeli uçları havayı kavradı ve yırttı. Dactyl başını arkaya attı ve ıo

R. A. Salvatore

büyük ağzını açtı, geri dönüşünün coşkusuyla, Corona'nın 'sessizinsan krallıklarına yine getireceği kaosun düşünceleriyle tiz birçığlık kopardı. Bedeni uzun, ince bir adamın bedenine benziyordu, biçimlive gergin kaslarla kaplıydı. İki muazzam yarasa kanadı vardı, tamolarak açıldığında altı metre uzunluğundaydılar ve yetişkin birboğayı hızla uçuracak kadar güçlüydüler. Başı da bir parça insan-sıydı ama sivri bir uçla sonlanan dar çene kemikleri yüzünden da-ha köşeli görünüyordu. Kulakları sivriydi, iblis yaratığın ince tel-li, gür, siyah saçlarının arasından yukarı uzanıyorlardı. O saçlariblisin alnında birbirine doğru kıvrılan başparmağı büyüklüğün-deki boynuzlarını da gizleyemiyordu. Derisi sert ve kalındı; zırh gibiydi, rengi kırmızımsı ve içten içeyanıyormuş gibi parlaktı. İblisin gözleri de parlıyordu, çoğu za-man ışıltılı siyah göller gibi, ama kızdığı zaman kırmızı kürelere,canlı alevlere dönüşüyorlardı; mutlak nefret dolu bir parıltıya. Yaratık gerindi, esnedi, kanatlarını ardına kadar açtı, uzandıve insansı kollarıyla havayı pençeledi. İblis tırnaklarını uzattı, on-ları kancalı pençelere dönüştürdü, dişlerini gıcırdattı -alt dudağı-nın üzerine çıkan iki sivri köpek dişi. İblisin her parçası bir silah-tı, ölümcül ve yıkıcı. Ve bu canavar inkar edilemez ölçüde güçlügörünse de, iblisin asıl gücü zihninde ve amacında yatıyordu,ruhların ayartıcısı, yüreklerin düzenbazı, yürekleri çarpıtan yalan-ların yaratıcısı. Corona'nın dinbilimcileri İblis dactylin kötülüğün

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 2: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

kaynağı mı, yoksa sonucu mu olduğu üzerinde tartışmışlardı.Dactyl insanlığa zayıflık ve ahlaksızlık mı getiriyordu? Dactylölümcül günâhların kaynağı mıydı, yoksa o günahlar patlama de-recesinde cerahatlandığı zaman mı kendini gösteriyor ve dünya-da yürüyordu? Bu tür soruların mağaradaki uğursuz yaratık için önemi yok-tu. Ne kadar oldu, diye merak etti dactyl. Corona'ya yaptığı son İblisin Uyanışı

ıı

ziyaretten bu yana kaç on yıl, hatta yüzyıl geçmişti? Yaratık o, uzun zaman öncesini hatırladı, ordular birbiri ardı-na o harika, ümitsiz savaşa katılırken seller gibi akan kanı zevkledüşündü. İnsanları ve elfleri toparlayıp, dactylin ordularını bu da-ğın, Aida'mn dibine kadar kovalayan Terranen Dinoniel ismineyüksek sesle lanet okudu. Dinoniel yaratığın peşinden bu mağa-raya bizzat gelmiş, dactyli şişlemişti... Siyah kanatlı iblis başını eğip o olmasa pürüzsüz olacak deri-sini lekeleyen daha koyu kırmızı bir yırtığa baktı. Kemiklerini mi-de bulandırıcı bir biçimde çatırdatarak başını çepeçevre döndür-dü, eğildi ve bedenindeki ikinci kusuru, sol kürek kemiğinin al-tındaki yumrunun üzerindeki yara izini inceledi. O iki yara izidactylin kalbiyle mükemmel bir şekilde aynı hizadaydı; Dinonieliblisin dünyevi bedenini tek bir ümitsiz hamleyle yok etmişti.Ama ölüm çırpınışları içinde bile dactyl o gün zafer kazanmış, ira-de gücünü kullanarak magmayı Aida'mn derinliklerinden getir-mişti. Dinoniel ve ordusunun büyük kısmı kavrulmuş ve yok edil-mişti, ama dactyl... Dactyl ebediydi. Dinoniel gitmişti, uzak bir anıydı, ama iblisruh geri dönmüştü ve fiziksel yaraları iyileşmişti. "Dinoniel'in ye-rini hangi insan, hangi elf alacak?" diye sordu iblis yüksek sesle,her an bir kükremenin eşiğindeymiş gibi gelen o boş, yankılı se-siyle. Beklenmedik ses yüzünden bir yarasa bulutu ürpererekcanlandı ve lav bu noktadan akarken oluşmuş tünellerden birinedoğru uçup gitti. Dactyl güldü, bu tür yaratıkları -her yaratığı!-kovalayabildiği için muhteşem olduğunu düşündü... yalnızca ses-le bile kaçıyorlardı. Peki insanlar ve elfler -eifler hâlâ varsa tabii,çünkü Dinoniel'in gününde bile sayıları azalmaktaydı- bu sefernasıl bir azim göstereceklerdi? Düşünceleri düşmanlarından hizmetkarları olarak toplayacak-larına yöneldi. Dactyl savaşmak için bu sefer hangi yaratıkları 12

R. A. Salvatore

toplayabilecekti? Öfke ve açgözlülükle dolu, cinayet ve savaştansınırsız zevk alan kötücül goblinleri elbette. Sayıları az olsa da,her biri bir düzine insanın gücüne sahip, derileri bir hançerin de-lemeyeceğı kadar kalın ve sert, dağlardaki fomoryan devlerini. Vepowrieler, evet, powrieler; Julianthelerin, Yıpranmış Adalar'ın in-sanlardan diğer herkesten çok nefret eden, kurnaz, savaşçı cüce-leri. Yüzyıllar önce powrieler sağlam, enli fıçı tekneleriyle deniz-lere hakim olmuşlardı. Nasıl ki ufak tefek powrieler kendilerin-den iri insanlardan daha zorlu malzemeden yapılmışlarsa, gemi-lerinin gövdeleri de insanların büyük gemilerinden daha sağlam

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 3: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

malzemeden yapılmıştı. Geçmiş ve gelecekteki müttefiklerini, ızdırap ordusunu düşü-nürken dactylin ağzından salyalar sarktı. Onları kabile kabile, ırkırk sürüsüne katacak, güneş batı ufkuna dokunduğunda, sürüsü,gecenin büyümesi gibi büyüyecekti. Corona'nın alacakaranlığı ya-kındı.Dactyl uyanmıştı.

BİRİNCİ KISIMKADERAğaçların arasında süzülen,Yıkılmış insanları ayağa kaldıran hangi şarkı bu?Yürekleri haris hüzünden kurtaran,Yarın için umut vaat eden?Dinle o şarkıyı,Daha tatlı ezgi var mı?Şafağın sıcak fısıltıları.Soğuk gece havasında sıcak kandan buhar süzülüyor.Hangi hazine umudu, hangi altın açlığıO pis hayvanı derin mağaralardan çıkardı daGecekıışu'nun karşısına getirdi, sonsuz uykuya yolladı?Tamah için geliyorlar.Elf ırkının nazik ellerinde,Kanamak için geliyorlar.Parlak kılıç, atın koşusu,Tüm canavarların yekvücut kötülüğü.Ortalarında atlı, Korucu Gecekuşu,Fırtına 'nın öfkesi çakıyor, tehlikeyi inkar ediyorKesiyor ve yarıyor!Yırtıyor ve açıyor!Kabusları kovalıyor.Hızlı koşun goblinler, Korucu yayını geriyor,Kanınız beyaz karı lekelesin diyeOk be ok, kırmızı ırmakTez düş Şer, ölmüş olanın karşısında.Şahinkanadı'nın öfkesi,

Solucanların soğuk ülkesineGömecek goblinleri.Dağılırı goblinler, uçun ve kaçın!Senfoni'den hızlı koşamazsınız.Ezgiden toynaklar sırtında Gecekusu ileKasveti dağıtıyor, sonunuzu bilin!Fırtına 'nıtı düşüşüyle,Siz de düşeceksinizSonsuz karanlığa.Süzülüyor ezgi, tatlı Senfoni.Gidiyor Gecekusu, onu kucaklayacak ormanaBaharın günışığmda, Şer'den iz olmayan yerde,Çiçeklerin ve âşıkların arasından, ölçülü adımlarla git.Dinleyin, hepinizGecekuşu'nun seslenişiniVe huzurlu âşıklar, güven içinde uyuyun."GECEKUŞU'NUN ŞARKISI

IBEKLENMEDİK AV

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 4: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Elbryan Wyndon şafaktan önce kalkmıştı. Şöminenin parlayanközlerinin kırmızı ışığında giysilerini el yordamıyla buldu ve hız-la giyindi. Elini dağınık, düz saçlarının arasından geçirdi... yaz gü-neşi ışığında üstteki tutamların rengi açılarak açık kahverengiyedönüşmüştü. Yatağının yanı başına bıraktığı kemerini ve hançeri-ni aldı. Silahı törensel bir edayla beline bağladığında kendini güç-lü hissetti. Bulabildiği en kalın battaniyeyi kaptı ve dışarının karanlık, so-ğuk havasına fırladı; öyle hevesliydi ki, kulübenin kapısını arka-sından kapatmak son anda aklına geldi. Küçük sınır köyü Dun-dalis sessiz ve tekinsiz bir şekilde kıpırtısızdı, her günün emeğinitakip eden hak edilmiş yorgunluğu uykuyla çıkarıyordu. Elbryanda önceki gün sıkı çalışmıştı... normalden de sıkı, çünkü köyünerkek ve kadınlarının çoğu ormanın deriniiklerindeydi ve Elbryangibi on üçüne yakın oğlan ve kızlardan* işleri yolunda tutmaları is-tenmişti. Bu, odun toplamak, ateşleri canlı tutmak, kulübelerionarmak -hep onarıma ihtiyaç duyarmış gibiydiler!- ve köyüniçinde bulunduğu korunaklı vadinin çevresinde yürüyerek ayı,büyük kedi ya da avlanan kurt sürüleri izlerine karşı dikkatli ol-mak demekti. Elbryan o çocukların en büyüğü ve bu yüzden de çetenin ön-deriydi ve kendini önemli hissediyordu; gerçek bir erkek gibi. Av- ı6

R. A. Salvatore

cılar mevsimin son ve en önemli gezisine çıkarken son kez geri-de kalmıştı. Gelecek bahar onüçüncü doğumgününü getirecekti,kuzeydeki zorlu topraklarda çocukluğun sona erişi. Gelecek ba-har Elbryan çocuk oyunlarını geride bırakarak yetişkinlerle avla-nacaktı. Önceki günün işleri yüzünden gerçekten yorulmuştu, ama öy-le heyecan doluydu ki uyuyamamıştı. Hava kışa dönüyordu. Er-keklerin artık dönmesi bekleniyordu ve Elbryan onları karşılama-ya, topluluğun önünde köye girmeye kararlıydı. Bırak daha kü-çük oğlanlar ve kızlar onu o zaman görsünler, hak ettiği saygıyıduysunlar, bırak daha büyük erkekler yokluklarında, Elbryan'ındikkatli gözetimi altında köye iyi bakıldığını görsünler. Yorgunluğuna rağmen hafif adımlar atarak Dundalis'ten çıktı,karanlık gölgelerden geçerek küçük, tek katlı kulübelerden biri-ne gitti. "Jilly!" Sesi gür değildi, ama sessiz sabah havasında öyle çıktı.Elbryan akıllılığına gülümseyerek bir sonraki evin köşesine gittive oradan gözetledi. "Bugün olabilirdi!" diye itiraz etti genç bir kız, Jilseponie, Elbr-yan'ın en yakın arkadaşı. "Bunu bilmiyorsun, Jilly," diye itiraz etti annesi, kulübeninaçık kapısında durarak. Elbryan kıkırdamasını bastırmaya çalıştı;kız bu addan, Jilly adından nefret ediyordu, ama kasabada hemenhemen herkes onu böyle çağırıyordu. O kısaca "Jill" denmesinitercih ediyordu. Ama o ve Elbryan arasında ismi Pony'ydi, gizli is-mi, Jilseponie'nin en sevdiği. Kıkırdaması çok geçmeden kayboldu, ama gülümsemesi kal-dı ve manzara karşısında daha da genişledi. Elbryan nedenini bil-miyordu, ama Pony'yi gördüğünde hep mutlu oluyordu, halbukidaha iki sene önce kıza ve köy kızlarının geri kalanına sataşır, on-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 5: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ları durmaksızın kovalardı. Bir seferinde Elbryan, Jilseponie'yi ya- iblisin Uyanışı

17

nında erkek arkadaşları yokken yakalama hatasını yapmıştı vekendini kanıtlamak için kızın sarı saçlarını fazla hızlı çekmişti. Ge-len yumruğu hiç fark etmemişti, sırtüstü yatarken gökyüzününaniden nasıl da daha geniş görünmeye başladığı dışında hiçbir şe-yi fark etmemişti. Bu utanca artık kendi kendine, hatta Pony'nin yanında bile gü-lebiliyordu. Ona her şeyi söyleyebileceğini hissediyordu ve kızınonu yargılamayacağını, duygularıyla eğlenmeyeceğini biliyordu. Mum ışığı yola dökülerek kızı hafifçe aydınlattı. Manzara Elbr-yan'ın hoşuna gitmişti; her geçen gün Pony'ye bakmaktan dahada hoşlandığını anlıyordu. Kız Elbryan'dan beş ay daha küçüktü,ama daha uzun boyluydu, bir metre altmış santimdi, buna karşıngenç delikanlı, hevesle beklediği bir metre elli santime bile henüzulaşmamıştı ve bu yüzden dehşete düşüyordu. Elbryan'ın babasıWyndon, çocuklarının normalde geç uzadığını söyleyerek onagüven vermişti. Bütün kıskançlıklar bir yana, Elbryan kendindendaha uzun olan Pony'nin hoş bir görünüşü olduğunu düşünüyor-du. Kız dik duruyordu, ama katı değildi, Elbryan da dahil, Dun-dalis'in bütün oğlanlarından daha hızlı koşabilir, dövüşte hepsinialt edebilirdi. Yine de, onda narin bir hava vardı, Elbryan'ın kü-çükken zayıflık olarak gördüğü, ama büyüdükçe tuhaf şekildedikkat çekici bulduğu bir yumuşaklık. Jilseponie'nin durmaksızınfırçaladığı saçları altın renginde ve ipek gibiydi, elinizi içinde kay-bedebileceğiniz kadar gürdü; omuzlarının üzerinden sırtına doğ-ru çekici bir yabanilikle akıyordu. Gözleri, iri gözleri, Elbryan'ınhiç görmediği derin, berrak bir mavilikteydi, koca dünyanın man-zaralarını soğuran ve Jilseponie'nin her ruh halini yansıtan büyüksüngerler gibi. Pony'nin gözleri hüzün dolduğu zaman Elbryanbunu kalbinde hissediyordu; ışıl ışıl bir coşkuyla neşelendiklerizaman Elbryan'ın ayakları istemsizce dans etmeye başlıyordu.Kızın dudakları da kalın ve genişti. Oğlanlar Pony'ye sık sık

?8

R. A. Salvatore

dudakları yüzünden sataşır, onları pencereye yapıştıracak, olsa kı-zı sonsuza dek tutabileceklerini söylerlerdi! Elbryan artık Pony'nindudaklarına bakarken şaka yapma arzusu hissetmiyordu. Onlarınyumuşaklıklarını seziyordu, öylesine davetkar..."Sabah kahvaltısına dönerim," diye temin etti annesini Pony. "Orman geceleri tehlikelidir," diye yanıt verdi çileden çıkmışannesi. "Dikkatli olurum!" diye karşılık verdi Pony önemsemez bir ta-vırla, kadın cümlesini bitirmeden. Elbryan, Pony'nin genellikle sert davranan annesinin kızı fenahaşlayacağını düşünerek nefesini tuttu. Ama kadın yalnızca içiniçekti ve teslimiyet içinde kulübenin kapısını kapattı. Pony de içini çekti ve yetişkinlerin onu ne kadar kızdırdığınıifade etmek için başını iki yana salladı. Sonra döndü, sekti ve biran sonra Elbryan önüne atlayınca irkildi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 6: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Düşünmeden yumruğunu kaldırdı ve Elbryan akıllıca geriyesıçradı."Geç kaldın," dedi. "Erkenciyim," diye ısrar etti Pony, "fazla erkenci. Ve yorgu-num." Elbryan omuzlarını silkti ve başıyla kuzeye giden yolu işaretetti, sonra kızın önünde hızlı adımlarla yürümeye başladı. Zamanhakkındaki şikayetlerine rağmen, Pony ona yetişmekle kalmadı,sekerek yanından geçti. Elbryan kadar heyecanlı olduğu açıktı.Kasabadan çıkıp sırta tırmanmaya başladıklarında, heyecanı kes-kin bir neşeye dönüştü. Pony güneye baktı, sersemlemiş bir bi-çimde, gülümseyerek durdu ve gece göğünü işaret etti. "Ayla,"dedi nefes nefese. Elbryan kızın bakışlarını takip ederek döndü ve o da sırıtma-sını engelleyemedi.Çünkü güneyde, gökyüzü boyunca, ufkun üzerinde Coro-

İblisin Uyanışı

19

na'nın Ayla'sı, semavi kemer uzanıyordu -ince bir renk oynaşma-sı, kırmızı, yeşil, mavi ve koyu mor, yaşayan bir gökkuşağı gibiakıcı bir yumuşaklık. Ayla zaman zaman yaz göğünde de görü-nürdü, ama yalnızca kısa gecelerin en derin vakitlerinde, çocuk-lar, hatta yetişkinler derin uykudayken. Elbryan ve Jilseponie onubirkaç kez görmüşlerdi, ama hiç bu kadar berrak değil, hiç bu ka-dar canlı değil. Sonra uzak bir flüt sesi, yumuşak bir müzik, mükemmel birezgi duydular. Soğuk havada, güç bela algılanabiliyordu. "Orman Hayaleti," diye fısıldadı Pony, ama Elbryan duymamışgibiydi. Pony sözcükleri bir kez daha, alçak sesle tekrarladı. Or-man Hayaleti Ormandiyar'da bilinen bir efsaneydi. Yarı at, yarı in-san olan yaratık ağaçların koruyucusu ve hayvanların, özellikle dekuzeye doğru uzanan vadilerde koşan yabani atların dostuydu.Bir an, böyle bir yaratığın yakında olması düşüncesi Pony'yi kor-kuttu, ama korkulan Ayla'nın kusursuz güzelliği ve büyüleyicimüziğin uyumlu ezgisiyle yok olup gitti. Bu kadar güzel flüt ça-lan herhangi biri ya da şey nasıl tehlikeli olabilirdi? İkili uzun süre sırtın kenarında konuşmadan, birbirlerine bak-madan, hatta diğerinin orada olduğunun farkında bile olmadandurdu. Elbryan kendini yapayalnız, ama evrenle bir hissediyordu;onun ihtişamının bir parçası, sonsuzluktaki küçük, ama sonsuzbir ışıltı. Zihni tepeden, sert zeminden, varlığının mantıklı dene-yimlerinden yukarı, varoluşun heyecan verici coşkusuyla bilinme-yene süzüldü. "Mather" ismi bir an için aklına geldi, ama neden,bilemiyordu. O sırada hiçbir şey bilmiyor gibiydi, ama yine de herşeyi biliyordu -dünyanın, huzurun, sonsuzluğun gizlerini- hepsitam önündeydi, çok basit ve doğru bir şekilde. Yüreğinde bir şar-kı hissetti, ama bu şarkının sözleri, yoktu, bedeninde bir sıcaklıkhissetti, ama o anda o dünyevi şeklin bir parçası değildi.Duygu gelip geçti -çabucak. Elbryan derin derin iç çekti ve

20

R. A. Salvatore

Pony'ye döndü. Tam bir şey diyecekti ki, kızın da sözcüklerinötesinde bir şeye boğulmuş olduğunu görerek dilini tuttu. Elbr-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 7: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

yan aniden kendini kıza daha yakın hissetti, sanki ikisi çok özel,çok kişisel bir şey paylaşmışlar gibi. Başka kaç kişi Ayla'ya baka-bilir, o şeyin güzelliğini anlayabilir, diye merak etti. KesinlikleDundalis'in homurdanan, dırdırcı yetişkinlerinin hiçbiri ve aptal-lıklarına bu tür şeyler düşünemeyecek kadar boğulmuş çocukla-rın da hiçbiri, diye karar verdi. Hayır, bu onun ve Pony'nin deneyimiydi -yalnızca onların.Kızın çevrelerindeki gerçekliğe yavaş yavaş dönmesini izledi -sırt,gece ve arkadaşı. Kızın ruhunun o bir altmışlık bedene geri dön-mesini görebiliyordu sanki -gün be gün daha da şekillenen birbeden.Elbryan aniden beliren, gidip Pony'yi öpme duygusuna direndi. "Ne?" diye sordu kız, oğlanın yüzünde beliren kargaşayı, hat-ta dehşeti karanlığa rağmen fark ederek. Oğlan bu tür duygular hissetmesine izin verdiği için kendinekızarak bakışlarını kaçırdı. Pony bir kızdı ve Elbryan açık açıkonun arkadaşı olduğunu itiraf edebilecek olsa da, bu tür derinduygular gerçekten dehşet vericiydi."Elbryan?" diye sordu kız. "O şarkı Orman Hayaleti'nin miydi?" "Hiç duymadım," diye terslendi Elbryan, ama düşününce,uzak bir flüt sesini gerçekten duymuştu."O zaman ne?" diye ısrar etti Pony. "Hiçbir şey," diye yanıt verdi kabaca. "Hadi gel. Şafağa çokkalmadı." Sonra hararetli bir hızla sırtı tırmanmaya başladı, hattazaman zaman, düşmüş yaprakların oluşturduğu çıtırtılı halıyı eze-rek dört ayak üzerinde ilerledi. Pony durup onu izledi, başta ka-fası karışmıştı. Yavaş yavaş yüzünde bir gülümseme belirdi, gam-zeleri hafifçe kızardı. Elbryan'ın mücadele ettiği duygularıbildiğini düşünüyordu; bu senenin ilk aylarında kendisinin de iblisin Uyanışı

21

mücadele ettiği aynı duygular. Pony o savaşı, o özel duygulan, Elbryan'a ne zaman baksa içi-ni dolduran sıcaklığı kabullenerek, hatta onlardan keyif alarak ka-zanmıştı. Şimdi Elbryan'ın cesurca savaşmasını ve kendisininkinebenzer bir sonuç kazanmasını umuyordu. Arkadaşına sırtın tepesinde yetişti. Arkalarında, Dundalis ses-siz ve karanlıktı. Bütün dünya kıpırtısız gibiydi, tek bir kuş ötmü-yordu, tek bir esinti yoktu. Birlikte, ama aralarında yarım metre-lik bir mesafeyle ve Elbryan'ın içindeki kargaşanın duvarıyla ay-rılmış olarak oturdular. Oğlan hareket etmedi, gözlerini bile kırp-madı, yalnızca önündeki geniş vadiye bakarak oturdu, ama me-kanı tanıması için bile çok karanlıktı. Ama Pony daha canlıydı. Bakışlarının Elbryan'ın üzerinde oya-lanmasına izin verdi, ta ki oğlan açıkça rahatsız olana kadar, son-ra bakışlarını nazikçe kaçırdı, köye baktı -evlerden birinde tek birmum yanıyordu- ve Ayla'ya. Ayla şimdi güney göğünde hızla so-luyordu. Kız parlak renkleri hâlâ ayırt edebiliyordu, ama o özelgüzellik ânı, içsel düşünceler ânı geçmişti. Şimdi yine Jilsepo-nie'ydi, yalnızca Jilseponie, arkadaşıyla sırtta oturmuş, babasınınve diğer avcıların dönüşünü bekliyordu. Ve şafak yaklaşıyordu.Pony köyü daha iyi görebildiğini, evleri, hatta Bunker Crawyer'ınçitinin direklerini ayırt edebildiğini fark etti: "Bugün," dedi Elbryan beklenmedik bir biçimde. Sesi kızmdönüp onu incelemesine sebep oldu. Oğlan rahatlamıştı, rahatsızedici duygular gecenin gizemiyle bir kenara atılmıştı. "Bugün dö-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 8: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

necekler," diye bildirdi başını sallayarak.Pony onun haklı olduğunu umarak sıcak bir edayla sırıttı. Gün çevrelerinde aydınlanırken sessizlik içinde oturdular. Ge-niş vadide, karanlığın duvarı, yerini her daim yeşil ağaçların oluş-turduğu tek tek kara beneklere bıraktı -sıra sıra kadim ağaçlar.Corona'nın en eski askerleri, çoğu Elbryan'ın boyunun iki katı ka- 22

R. A. Salvatore

dar gelmese bile, gururla dikiliyorlardı. Bu yüksek noktadan, git-tikçe artan ışıkta manzaranın çıplaklığı ikiliyi şaşkınlık içinde bı-raktı. Ağaçların çevresindeki zemin sabah ışığını yakalıyor, sıkı sı-kı tutuyordu; çünkü çalılıklar karanlık değil beyaz ve gürdü, Ka-ribu yosunundan bir halı. Elbryan yosuna bayılıyordu -bütün ço-cuklar bayılırdı. Bu beyaz halıya ne zaman baksa ayakkabılarınıve pantolonunu çıkarmak ve çıplak ayak, çıplak bacakla koşmak,yumuşaklığını ayak parmaklarında, sürtünmesini ayak bileklerin-de hissetmek istiyordu. Çoğu yerde Karibu yosunu dizlerini bileaşıyordu! Çocukluk yıllarında çok kez yaptığı gibi, bunu yine yapmakistiyordu, ayakkabılarını ve giysilerini çıkarmak... Arkadaşını, biraz önceki duygularını hatırladı ve fena halde kı-zararak Pony'ye sırtını döndü. "Güneş fazla yükselmeden gelirlerse onları bir buçuk kilomet-re öteden görürüz," dedi Pony. Ama kız ileriye değil, arkalarında-ki sırta bakıyordu. Güz epey ilerlemişti ve kışın yaprak dökenağaçların yaprakları, özellikle de şeker akçaağaçları, renklerleparlıyorlardı, sırt parlak kırmızı, portakal rengi ve sarıya boyan-mıştı. Elbryan dalgın kızın kendi kırmızı yüzünü fark etmemiş olma-sına memnundu. "Vadinin o tarafından gelirlerse," diye onayladıkeskin bir sesle, Pony'nin dikkatini çekerek. Vadinin kuzeydoğuyamacındaki geniş, yumuşak eğime işaret ederek ekledi, "bir bu-çuk kilometre öteden görürüz!" Tahminleri aşırı iyimser çıktı, çünkü manzaranın çıplaklığı me-safe duygularını karıştırmıştı. Geri dönen avcıları gerçekten degörerek sevindiler, ama ancak grup çanak şeklindeki vadinin di-binde çok aşağılarında bir dizi minik şekil halinde ilerlerken. Çılgınca gevezelik ederek izlediler, saymaya, kimin başı çek-tiğini tahmin etmeye çalıştılar, ama avcılar ağaçların gölgelerine İblisin Uyanışı

23

girip çıkarken kafaları karıştı. "Bir omuz sırığı!" diye bağırdı Elbryan aniden, iki adamı bir-leştirir gibi görünen çizgiye işaret ederek. "Bir tane daha!" diye ekledi Pony mutlulukla ve daha fazlasıgörüş alanına girince neşeyle ellerini çırptı. Avcılar omuz sırıkla-rına asılmış karkaslarla döneceklerdi -rengeyiği ya da beyaz kuy-ruklu geyiklerle- ve izleyen ikiliye bu av gerçekten de başarılıgeçmiş gibi geldi! Sabırsızlıkları hızla çözüldü; aynı anda ayağafırladılar, geri dönen topluluğun önüne çıkacak bir yön seçerekhızla dik yamaçtan aşağı koştular. Sırtın tepesinden Vadi çıplak ve açık görünüyordu, ama içineindiklerinde ne kadar kafa karıştırıcı, ne kadar ürkütücü bir yer

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 9: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

olabileceğini hemen hatırladılar. Alçak, fakat geniş çamların ve la-dinlerin arasındayken manzara her yanda birkaç metre ötedensonra kapalıydı; ikili çabucak ayrı düştü ve seslerini kullanarakbir araya gelmek için, sonra da hangi yönün onları babalarına gö-türeceği üzerinde tartışarak dakikalar harcadılar. "Güneş güneydoğuda," diye hatırlattı Elbryan Pony'ye, duru-ma hakim olurken omuzlarını dikleştirerek. Güneş henüz vadininkenarından görünecek kadar yükselmemişti, ama konumunu ko-laylıkla çıkartabiliyorlardı. "Avcılar kuzeydoğudan yaklaşıyor, buyüzden tek yapmamız gereken güneşi sağ omzumuzun üzerindetutmak." Bu Pony'ye manuklı geldi, bu yüzden omuzlarını silkmekle veElbryan'ın başı çekmesine izin vermekle yetindi. Yüksek sesleseslenecek olsalar, babalarının büyük olasılıkla onları duyacağın-dan ve yol göstereceklerinden bahsetmedi. Elbryan çalımsı her daim yeşil ağaçların arasında yolunu ka-rarlılıkla seçti, Pony'nin ayak uydurduğunu görmek için arkasınabile bakmadı. Avcıların seslerini duyduğunda daha da hızlandı.Babasının gür sesini tanıdığında yüreği çarpmaya başladı, ama 2İ,

R. A. Salvatore

adamın ne dediğini çıkartamadı. Pony ona yetişti, iki geniş çamın arasından geçen yolun sonkısmında onu geçti, diken diken dalları kenara ittirdi, geri dönentopluluğun tam önünde, açıklığa fırladı. Avcıların korkmuş, neredeyse yabani tepkileri Elbryan'ı oldu-ğu yerde dondurdu ve Pony'nin kendini saklamak için çökmesi-ne sebep oldu. Elbryan babasının sert paylamalarını duymadı bi-le, oğlanın gözleri manzaranın tadını çıkardı, erkek rengeyiği kar-kasından bir başka geyiğe, sonra bir dizi tavşana, sonra... Elbryan ve Jilseponie tutulmuş gibi kıpırtısız kalakaldı. Düşün-cesiz çocukları karşılamak ve Dundalis'ten bu kadar uzağa geldik-leri için onları yeniden paylamak üzere öne çıkmış babaları fırsat-tan faydalanmadı. Dördüncü sırıktaki nesnenin yeterli ders olaca-ğını her adam fark etti. Elbryan ve Pony av grubunun önünde Dundalis'e girdiklerin-de güneş yüksel misti, gün parlaktı ve köy uyanıktı. Köylüler av-ları, özellikle de son sırıktaki leşi, küçük, insansı şekli incelerkenyüz ifadeleri heyecandan huzursuz bir korkuya, sonra boş bir şaş-kınlığa dönüştü. "Bir goblin mi?" diye sordu bir kadın, yaratığın iğrenç hatları-na bakmak için eğilirken: eğimli alın, uzun, ince burun, küçükama yusyuvarlak, artık camlaşmış, hastalıklı sarı gözler. Yaratığınkulaklarının ucu sivri ve yanları gevşekti, dibinde iri kulak meme-leri vardı ve başından birkaç santim çıkıntı yapıyorlardı. Kadın ağ-zı, yeşilimsi sarı, hepsi içe doğru çarpılmış dişlerden oluşan yığı-nı incelerken ürperdi. Çenesi dardı, ama ağzının kenarları kaslar-la genişti. Yaratığın ısırışının gücünü ya da o kötücül dişlerdenkurtulmanın vereceği acıyı hayal etmek ^.or değildi. "Gerçekten bu renkteler mi?" diye sordu bir başka kadın veyaratığın derisine dokunmaya cesaret etti. "Yoksa öldükten sonra iblisin Uyanışı

25

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 10: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

mı bu renge döndü?" "Sarı ve yeşil," diye yanıt verdi yaşlı bir adam kararlılıkla, avaçıkmış olmamasına rağmen. Elbryan kırışmış, beli bükülmüş ihti-yarı, Brody Gentle'ı izledi. Çocuklar genellikle ona, sahte bir deh-şetle Body Grabber1 diyerek sataşıp kaçıyorlardı. İhtiyar Brodyhomurdanan bir tipti, dünyaya ve kendi zayıflığına öfkeliydi veçocuklar için kolay bir hedefti, her zaman kovalamaya hazır, amaasla yakalayabilecek kadar hızlı olmayan. Elbryan ilk kez adamıngerçek ismini düşündü ve soyadıyla Brody'nin aksi tavırları ara-sındaki karşıtlığa kahkahalarla gülecek oldu. "Kuşkusuz bir goblin," diye devam etti Brody, çektiği dikkatinzevkini çıkararak, "hem de iri bir tane ve sarı yeşil olurlar," diyeyanıt verdi ikinci soruyu soran kadına, "canlıyken de ve ölüykende, ama bu hızla griye dönüyor." Bitirirken, goblin ırkı hakkında-ki büyük bilgisine inanılırlık veren mutlak horgörü dolu bir seslekıkırdadı. Goblinler pek az görülen yaratıklardı; çoğu onları ger-çekten çok masal sayardı. Dundalis'te ve derin Yabandiyar'ın sı-nırlarındaki Ormandiyar'a sığınmış diğer sınır köylerinde bile,köylüler goblin görüldüğünü hatırlamıyordu -anlaşılan BrodyGentle hariç. "Daha önce goblin gördün mü?" diye sordu Olwan Wyndon,Elbryan'ın babası ve ses tonu, konuşurken iri kollarını göğsündekavuşturması, bundan kuşku duyduğunu ifade ediyordu. Brody Gentle onunla alay etti, "Hikayeleri sık sık anlattım!" di-ye öfkeyle tüttü yaşlı adam. 01wan Wyndon, Brody'nin efsanevi öfke krizlerinden birinegirmesini istemeyerek başını salladı. Köyün ortak evindeki şömi-nenin başında otururken Brody gençliğine dair, Dundalis'in ilkgünlerinde goblinlerle, hatta fomoryan devleriyle savaşmaları,düzgün halk için yer açmalanyla ilgili sayısız hikaye anlatmıştı.1) Body Grabber (yani Beden Kapan) adıyla kahramanın Brody Gentleolan adı arasında ses benzerliği kurulmuş.

26

R. A. Saivatore

Çoğu nazikçe dinler, ama Brody bakışlarını heT\çevirdiğinde göz-lerini yuvarlar, başlarını iki yana sallarlardı. "Yaban Çayın'nda goblin görüldüğünü duymuştuk," dedi birbaşka adam, Dundalis'in otuz kilometre kadar batısındaki bir baş-ka köye atıfta bulunarak. "Bir çocuğun hikayesi," diye hemen hatırlattı 01wan Wyndon,endişeli fısıltıları hız kazanmadan susturarak. "Eh, yapılacak çok işimiz var ve sizin de anlatılacak bir hika-yeniz," diye araya girdi Pony'nin annesi. "Akşam yemeğinde ge-yik yahnisi yedikten sonra, ortak eve daha uygun." 01wan başını salladı ve kalabalık yavaş yavaş dağıldı; bir kişi,gerçekten de hızla griye dönmekte olan gobline son kez, uzunuzun baktı. Elbryan ve Pony dikkatle inceledikleri cesedin başın-da oyalandılar. Pony arkadaşının küçümser banlamasını kaçırmadı. "Sekiz yaşında bir oğlan kadar küçük," diye açıkladı oğlan, eli-ni önemsemezce gobline doğru sallayarak. Aslında abartıyordu,ama goblin gerçekten de bir yirmiden daha uzun değildi ve kırkbeş kilo olan Elbiryan'dan daha ağır olamazdı."Belki gerçekten de çocuktur," dedi Pony. "Body Grabber'ı duydun," diye karşılık verdi Elbryan. Yüzünüburuşturdu, saçma lakap kulağına aptalca geldi. "Bunun iri oldu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 11: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ğunu söyledi." Bir başka hıhlamayla bitirdi. "Vahşi görünüyor," diye ısrar etti Pony, yaratığı yakından in-celemek için eğilerek. Elbryan'ın üçüncü hıhlamasını kaçırmadı."Porsuğu unuttun mu?" diye sordu sessizce, oğlanın şişinmesinibozarak. "Goblinin üçte biri kadar bile değildi." Elbryan soldu ve bakışlarını kaçırdı. O senenin ilk aylarında,yaz başında, küçük çocuklardan bazıları bir porsuğu tuzağa dü-şürmüşlerdi. Haberle köye geldiklerinde grubun en büyüğü olanElbryan komutayı ele almış, tuzağa giderken başı çekmişti. Hay-vana cesaretle yaklaşmış, ama porsuğun deri bağlarını kemirdiği İblisin Uyanışı

"27

anlaşılmıştı. Hayvan dönüp dişlerini göstererek üzerine geldiğin-de Elbryan, efsaneye göre -ve çocuklar arasında gerçekten de birefsaneydi- "öyle hızlı kaçmıştı ki doğrudan bir ağacın tepesine,hem de bir dala tutunmak için ellerini kullanmadan koştuğunufark etmemişti bile." Çocukların kalanı da kaçmıştı, ama Elbryan'ın küçük düşme-sine tanık olmayacak kadar uzağa değil, çünkü porsuk kinci birdüşman gibi Elbryan'ın ağacının dibinde beklemiş, oğlanı bir sa-atten fazla dallarda tutmuştu. Aptal porsuk, diye düşündü Elbryan ve o yarayı bir kez dahaaçtığı için aptal Pony. Tek söz söylemeden yürüyüp gitti. Pony onun uzaklaşmasını izlerken gülümsemesini koruyama-dı, oğlanı biraz fazla zorladığından endişelendi. O gece bütün köylüler ortak evdeydi, ama çoğu o zamana ka-dar goblin savaşının hikayesini çoktan duymuştu. Av grubu altıyaratıktan oluşan bir çeteye rastlamıştı, ya da daha doğrusu ikigrup karşılaşmıştı, yoğun çalılıkların içinden aynı anda, birbirle-rinden yirmi adım uzakta, açık, kayalık ırmak kıyısına çıkmışlar-dı. Bir anlık şoktan sonra goblinler mızraklarını fırlatmış, bir ada-mı yaralamışlardı. Takip eden dövüş kısa ve vahşiydi, her iki ta-rafta da kesikler ve oyuklar açmış, hatta iki insan ısınlmıştı, amasonunda ikiye bir azınlıkta kalan goblinler kaçmış, belirdikleri gi-bi aniden çalılıklarda kaybolmuşlardı. İki taraftan ciddi yara alantek canlı ölen goblindi -bir mızrak yaratığın akciğerini delmişti. Oda arkadaşlarıyla kaçmaya çalışmış, ama nefes alamadığı için ça-lılıkların hemen ötesinde düşmüş ve kısa sürede ölmüştü. 01wan Wyndon hikayeyi toplananlara detaylarıyla anlattı, süs-lememek için elinden geleni yaptı. "Üç gün boyunca gözetledik,ama başka goblinlere ait iz bulamadık," diye bitirdi.Odanın yan tarafından hemen iki kupa kalktı. "Shane McMic-

28

R. A. Salvatore

heal'a!" diye birlikte bağırdı kupaları tutanlar. "Goblin katMi!" Bir tezahürat koptu ve Shane McMicheal, Elbryan'dan birkaçyaş büyük, sessiz, ince, genç bir adam, gönülsüzce öne çıkıp kük-reyen ateşin önünde 01wan'm yanında durdu. Epey zorlamadansonra adam dövüşün hikayesini, kurnaz çevirme ve savuşturma-ları, goblinin kaçınamayacağı kadar hızlı gelen doğrudan hamle-yi anlattı. Elbryan her sözcüğün tadını çıkardı, savaşı açıkça hayal etti.Shane'e nasıl da imreniyordu!

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 12: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Daha sonra, sohbet son zamanlarda başkalarının neler gördü-ğüne, Yaban Çayırı'nda görülen goblin haberine döndü. BirkaçDundalisli dev izler fark ettikleri, ama bu konuda hiçbir şey söyle-medikleri gibi çılgın hikayeler bile anlattılar. Başta Elbryan her ke-limeyi dikkatle dinledi, ama sonunda babasının duruşundan ipucualarak konuşmaların çoğunun biraz ilgi çekmek için gösterilen ça-balar olduğunu anladı. Özellikle de durumun ciddiyeti düşünülün-ce, yetişkinlerin bu şekilde davranması Elbryan'ı şaşırtmıştı. Sonra Brody Gentle önderliğinde, sayıları çok olan küçükgoblinlerden daha nadir ve tehlikeli, çarpık fomoryan devlerinekadar, genel olarak goblin türü tartışıldı. Brody bir uzman edasıy-la konuşuyordu, ama odada pek az kişi her sözünü dinliyordu.Genç Elbryan bile kısa süre sonra yaşlı adamın goblinlere dair,başkalarından daha fazla bilgisi olmadığını fark etti. Elbryan,Brody'nin fomoryan devlerinden birini gördüğünden şüpheliydi.Pony'ye baktı. Kız konuşmalardan sıkılmış görtinüyordu. Elbryankapıyı işaret etti. Oğlan sandalyesinden kalkmadan kız dışarıya, geceye çıkmış-tı bile. "Saçmalık," diye ısrar etti Elbryan, kıza katılırken. Gece soğuk-tu, bu yüzden oğlan Pony'ye yaklaşarak sıcaklığını paylaştı."Ama goblini görmezden gelemeyiz," diye yanıt verdi Pony,

İblisin Uyanışı

29

yaratığın konduğu barakaya işaret ederek. "Babanın hikayesi ye-terince gerçekti.""Brody'yi kastettim..." "Neyi kastettiğini biliyorum," dedi Pony, "ve ona da inanmı-yorum -tam değil." Elbryan'ın yorum karşısındaki şaşkınlığı yüzünden açıkça oku-nabiliyordu. "Goblinler var," diye açıkladı Pony. "Bunu biliyoruz. Bu yüz-den, belki Yabandiyar'ın sınırlarına ilk gelenlerden Dundalis'teyerleşenler gerçekten de birkaç mücadele görmüşlerdir.""Fomoryanlar mı?" diye sordu Elbryan kuşkuyla. Pony, özellikle ölü goblini gördükten sonra devlerin varlığıolasılığını görmezden gelmek istemediğinden omuzlarını silkti. Elbryan bunu kabullendi, ama hâlâ Brody Gentle'ın gerçeğianlatmaktan çok böbürlendiğini düşünüyordu. Ama Jilseponiedönüp gözlerine baktığında, kızın yüzü kendisininkinden yalnız-ca birkaç santim uzaktayken, bakışlarını Elbryan'ın zeytin yeşiligözlerine diktiğinde, bu düşünceyi ya da başka herhangi birolumsuz duyguyu uzun süre koruyamıyordu. Elbryan nefes alamadığını hissetti. Pony yakındı -çok yakın-ve çekilmiyordu! Ve onun daha da yaklaştığını fark etti Elbryan, başı yavaşçakendisininkine yaklaşıyordu, dudakları, yumuşacık dudaklarıkendi dudaklarıyla aynı hizadaydı! Elbryan Paniğe kapıldı, anla-madığı başka duyguların oluşturduğu bir kargaşayla mücadele et-ti. Bir yanı dönmek istiyordu, ama bir diğer yanı, daha iri ve şa-şırtıcı bir yanı kıpırdamasına izin vermiyordu. Ortak evin kapısı çarpılarak açıldı ve Pony ile Elbryan hızladöndüler. Küçük çocuklar bir çete halinde dışarı çıkıp ikilinin çevresinedoluştu. "Ne yapacağız?" diye sordu içlerinden biri.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 13: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

30

R. A. Salvatore

Elbryan ve Pony merakla bakıştılar."Goblinler döndüğünde hazır olmalıyız," dedi bir başka oğlan."Goblinler buraya hiç gelmedi," diye araya girdi Pony."Ama gelecekler!" diye iddia etti oğlan. "Kristeena öyle diyor." Bütün gözler Kristeena'ya, hep Elbryan'a bakıyor gibi görünenon yaşındaki bir kıza döndü. "Goblinler ölüleri için hep geri ge-lir," diye açıkladı kız hevesle. "Bunu nereden biliyorsun?" diye sordu Elbryan kuşkuyla, sestonu kızı incitmiş gibiydi. Kız bakışlarını yere çevirdi, bir ayağıyla toprağı tekmeledi."Büyükannem biliyor," diye yanıt verdi, sesi aniden çekingen birtona büründü ve Elbryan kızı huzursuz ettiği için kendini aptal gi-bi hissetti. Çete sustu, Elbryan'ın her sözcüğünü dikkatle dinleme-ye başladı. Pony, Elbryan'ı sertçe dürtükledi. Kristeena'nın ondan hoşlan-dığını Elbryan'a defalarca söylemişti ve kız on yaşında birini ra-kip olarak görmediğinden, bunu çok tatlı buluyordu. "Muhtelemen biliyordur," dedi Elbryan ve Kristeena anidenneşelenerek başını kaldırdı. "Kulağa doğru geliyor." Elbryan Ba-rakaya döndü ve küçük çocukların hepsi bakışlarını takip ederekçevresinde aktı. "Ve eğer goblinler gelecekse, hazır olmalıyız," diye karar ver-di Elbryan. Pony'ye baktı ve göz kırptı ve kız buna ciddi bir kaşçatışla karşılık verince şaşırdı.

Belki de bu bir oyun değildi.

2GERÇEK İNANAN Geniş kolağızları olan kalın, kahverengi cüppelere bürünmüş,geniş başlıklarını yüzlerine doğru indirmiş yirmi beş kişi bir sırahalinde duruyordu. Sessiz ve alçakgönüllü bir şekilde, başlarınıeğmiş, sırtlarını kamburlaştırmış, ellerini önlerinde kavuşturmuş-lardı. Kumaş katmanları altından tek bir parmak görünmüyordu,bütün sırada tek bir deri parçası görünmüyordu. "Dindarlık, saygınlık, fakirlik," dedi yaşlı Peder BaşrahipDalebert Markwart burundan gelen, tekdüze bir sesle. Aziz SafAbelle'in, Corona'nın kuzeyinde, ılıman kuşakta, Ayı-Honce Kral-lığının en önde gelen manastırının ana girişinin üzerindeki bal-konda tek başına duruyordu. Güneydoğu kıyısının kayalık ya-maçlarına sarılmış Aziz Saf Abelle yaklaşık bin senedir ciddiyetle,karanlık karanlık duruyordu; her keşiş nesli emeklerini ve zana-atlerini halihazırda dev olan yapıya ekliyorlardı. Gri taş duvarlarıkatı kayalardan büyümüş, yeryüzünün gücünün devamıymış gibigörünüyordu. Duvardaki her dönemeçte alçak kuleler bulunuyor-du; dar pencereler mekanın ağırbaşlı tefekkür ve savunma için in-şa edildiğini gösteriyordu. Manastırın görünür kısımları etkileyi-ciydi; denize bakan duvar tek başına bir buçuk kilometreden da-

ha uzundu, yamaç yüzünden yükseliyor ve yeniden ona karışı-yordu. Ama mekanın asıl heybeti duvarların ötesinden görülemi-yordu; yerin altına gömülmüştü, sağlam ve köşeli tünellerle, en- 32

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 14: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

R. A. Salvatore

gin yeraltı odalarıyla... çoğu daimi meşale ışığı yüzünden-duman-lı, diğerleri büyülü yollarla aydınlatılmış. Orada yedi yüz keşiş veiki yüz hizmetkar yaşıyordu, çoğu denizden dört buçuk kilomet-re içeride, Aziz Saf Abelle köyündeki pazara yaptıkları kısa ziya-retler dışında mekandan hiç ayrılmıyordu. Yirmi beş kişilik yeni sınıf birbirinin arkasında duruyordu.Boylarına göre dizildiklerinden, uzun ve iri kemikli Avelyn Desb-ris arkalardaydı, önünde yirmi iki, arkasında yalnızca iki kişi var-dı. Sayısız kayanın arasında sürekli dolaşan rüzgarın daimi homur-tusu yüzünden Başrahip'in sesini zar zor duyabiliyordu. AmaAvelyn aldırmıyordu. Genç adam yaşadığı yirmi senenin büyükbölümünde bugünü hayal etmiş, bir generalin bir sonraki fethineodaklanması gibi gözünü Aziz Saf Abelle Tarikatı'na dikmişti. Se-kiz yıllık resmi eğitim, sekiz senelik zorlu sınavlar Avelyn'i bunoktaya getirmişti. Sürece başlayan, her biri Tanrı'nın 816. Senesisınıfına katılma hakkı kazanmak için çılgınca rekabet eden yirmiyaşındaki iki bin gençten geriye kalan yirmi beş kişiden biriydi. Avelyn başlığının altından manastırın ön kapılarının karşısın-da, yolun iki yanına dizilmiş izleyicilere bakma riskini göze aldı.Annesi Annalisa ve babası Jayson o küçük topluluğun içindeydi,ama annesi hastalanmıştı ve büyük olasılıkla kıyıdan dört yüz el-li kilometre uzakta, Youmaneff köyündeki evlerine dönmeyi ba-şaramayacaktı. Avelyn onu son görüşü olduğunu kesin olarak bi-liyordu, büyük olasılıkla babasını da son görüşüydü. Avelyn onkardeşin en küçüğüydü ve o doğduğu zaman ebeveynleri kırklıyaşlarındaydı. Ondan bir önce doğan, Avelyn'den yedi yaş bü-yüktü, bu yüzden hiçbirine fazla yakın olmamıştı. Avelyn ailekavramını anlayacak kadar büyüdüğünde çocukların yarısı babaocağından ayrılmıştı bile. Ama hayatı güzel geçmişti ve ebeveynlerine ablalarından veağabeylerinden daha yakın olmuştu. Alçakgönüllü ve dindar bir iblisin Uyanışı

33

kadın olan Annalisa'ya bağı özellikle kuvvetliydi. Avelyn'in hatır-ladığı ilk zamanlardan bu yana, kadın en küçük çocuğunu Tan-rı'nın yolunu takip etmesi için cesaretlendirmişti. Avelyn, başlığının altından bakarken yakalanması durumundacezalandırılmaktan korkarak bakışlarını yere indirdi. Söylentileröğrencilerin daha azı için kovulduklarını ima ediyordu. Annesi-nin, seneler önce, Aziz Saf Abelle'e gireceğini söylediği günkü ha-lini hayal etti: gözleri yaşlarla dolmuştu; gülümsemesi nazik, hat-ta ilahiydi. O imge, o onay Avelyn'in düşüncelerine, gözkapakla-rının içine resmedilmiş ve büyüyle aydınlatılmış gibi işlenmişti.Annalisa ne kadar genç, ne kadar canlı görünmüştü! Son birkaçsene onun için zor geçmiş, hastalıklar birbirini izlemişti. Ama ka-dın bu günü görmekte kararlıydı ve Avelyn, bu gün geçtiktensonra, oğlunun Aziz Saf Abelle'e girişiyle kadının artık ölümlülük-le mücadele etmeyeceğini anladı. Avelyn ve Annalisa için sorun değildi. Kadının hedefine ula-şılmıştı, hayatı cömertlik ruhu içinde harcanmıştı. Avelyn annesi-nin ölüm haberini aldığı zaman ağlayacağını biliyordu, ama göz-yaşlarının bencilce olacağını da biliyordu -gözyaşları kendisi vekaybı için olacaktı, daha iyi bir yerde olduğunu bildiği Annalisa

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 15: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

için değil. Bir sürtünme sesi, büyük kapıların kayarak açılması, gençadamın düşüncelerinden sıyrılmasına sebep oldu. "Tanrı'nın hizmetine gönüllü olarak giriyor musunuz?" diyesordu Peder Başrahip Dalebert Markwart.Yirmi beşi aynı anda, "Evet, diyorum!" diye karşılık verdi. "O zaman arzunuzu gösterin," dedi Peder Başrahip. "Gönüllüİstırabın Çelik Eldiveni'nden geçin!" Sıra ilerledi. "Tanrım, Tanrımız, tek Tanrı," dediler tekdüzeseslerle ve sıradaki ilk kişi eldivene, iki keşiş sırasının, önceki ikisenenin sınıflarından kalanların, ağır tahta tokaçlarla silahlanmış 31

R. A. Salvatore

genç adamların arasına girerken sesleri daha da yükseldi» Avelyn tahta şakırtılarını, istemsiz inlemeleri, hatta öndeki, da-ha genç öğrencilerin zaman zaman attığı çığlıkları duydu, düstu-ru bütün gücüyle söyledi, kendi sözlerini dinledi, inancına sarıl-dı, onunla bir inkar duvarı ördü. Öyle kuvvetle tefekküre dalmış-tı ki ilk birkaç darbeyi hissetmedi bile ve bedenine daha sonraçarpanlar önemsiz, anlık, onu bekleyen mutlak tatlılığın içindekaybolan bir acı gibi geldi. Bütün hayatı boyunca Tanrı'ya hizmetederek yaşamak istemişti; bütün hayatı boyunca bugünü düşle-mişti.Artık Avelyn'in zamanı, Avelyn'in günü gelmişti. Eldivenden,kendi kontrollü, tekdüze sözleri dışında tek ses çıkarmadan çıktı.Bu gerçek ne Peder Başrahip Markwart'ın, ne de Tanrı'nın816. Senesi giriş törenlerini izleyen diğer keşişlerin gözündenkaçmadı. Avelyn'in sırasında başka kimse aynı şeyi başaramamış-tı; senelerdir Gönüllü Istırabın Çelik Eldiveni'nden bu kadar az şi-kayetle geçen biri olmamışü. Aziz Saf Abelle'in dev taş kapıları öyle bir yankılı çatırtıyla ka-pandı ki, Annalisa Desbris şiddetle sarsıldı. Kocası onun fizikselve duygusal acısını anlayarak ona sıkı sıkı sarıldı Avelyn'in bildiği gibi, Annalisa da, oğlunu bu dünyada bir da-ha hiç göremeyeceğini biliyordu. Onu büyük bir sevinçle Tan-rı'nın hizmetine vermişti, ama yine de nihai ayrılışın gerçek, insa-ni acısı zayıf yüreğini burkuyor, ince kollarında ve bacaklarında-ki gücü yok ediyordu. Jayson ona her zaman destek olmuştu. Onun da gözlerindeyaşlar vardı, ama Annalisa'nın sevinç gözyaşlarının aksine, Jay-son'ın gözyaşları basit üzüntüden öfkeye kadar, karmaşık duygu-lardan kaynaklanıyordu. Avelyn'in kararına asla açık açık karşıçıkmamıştı, ama pragmatik adam oğlunun hayatını boşa harcayıp iblisin Uyanışı

35

harcamadığını içten içe merak ediyordu. Bunu kırılgan Annalisa'ya söyleyemezdi, biliyordu. Tek bir ke-lime onu yıkardı. Jayson ancak, ölmeden önce bir şekilde karısı-nı evine, kendi yatağına götürebilmeyi diliyordu. Grup rüzgarla süpürülen avludan geçer, Aziz Saf Abelle'in ih-tişamlı giriş holüne girerken ebeveynlerini düşünmek Avelyn'in

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 16: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

dikkatini uzun süre tutamadı. Genç adam bu sefer istemsiz bir sesçıkardı, bir inanmazlık ve sevinç inlemesi. Mekan aydınlık değildi, yüksek duvarların üst kısımlarına yer-leştirilmiş bir avuç minik penceresi vardı. Düzenli aralıklarla me-şaleler yanıyordu ve holün tavanını destekleyen dev kirişler me-şalelerin ışıklarında dans ediyor gibi görünüyordu. Avelyn dahaönce hiç bu kadar büyük bir yer görmemişti, bu holü inşa etmekiçin gereken çabayı kavrayamıyordu bile. Kendi köyü Youmaneffbu tek salonun içine sığar, hatta atların ahırları için yer kalırdı! Duvarlarda asılı halılar daha az ihtişamlı ve ilgi çekici değildi,her karışına dokunan, milyonlarca detay içeren sahneler -sahne-ler içinde sahneler, ince çizgiler ve daha küçük imgeler-Avelyn'in bakışlarını ve merakını tutsak ediyor, onları salıverme-yi reddediyordu. Halılar duvarları neredeyse tamamen kaplıyor,pencereler ve parlak silahların konduğu, raflı vi inler için yer bı-rakıyordu: Kılıçlar ve mızraklar, büyük baltalar, uzun hançerler,kıvrık uçlu çeşitli kargılar, Avelyn'in tanımadığı dürtme uçları. De-ğişik tasarımlara sahip zırhlar sessiz nöbetçiler gibi duruyordu,kadim Behrenlilerin üstüste binen tahta plakalalı zırhlarından,Ayı-Honce'un Tekyürek Tugayı'nın, Kral'ın -şu anda her kimse-kişisel muhafızlarının sağlam metal plakalı zırhlarına kadar her türzırh. Bir duvar boyunca dört buçuk metre, hatta daha yüksek, ke-narları kürk, metal plaka kakmalı, ağır demir halkalarla süslü ağırderi bir ceket giymiş dev bir heykel duruyordu. Avelyn gözle gö- 36

R. A. Salvatore

rünür bir ürpermeyle, bunun savaşçı ırkın tipik savaş giysisi için-de bir fomoryan olduğunu fark etti. Yanındaki, biri Avelyn'in ya-rı uzunluğunda, diğeri biraz daha uzun, ama ikisi de ince ve kıv-rak iki minik figür dramatik bir etki yaratıyordu. İkilinin kısa ola-nı hafif deri bir tunik, kol kalkanları giymişti, metal yenler figü-rün başparmaklarına dolanıyor, bileklerden dirseğe kadar uzanı-yordu. Kırmızı beresi figürün kimliğini belli ediyordu. Bunun birpowrie mankeni olduğunu fark etti Avelyn. Zalim, cücemsipowrielere, berelerini, özel işleme tutulmuş insan derisinden ya-pılma büyülü başlıklarını kurbanlarının kanma batırdıkları, böyle-ce başlık parlak kırmızı bir renk alıp bu rengi korumasını sağla-ma alışkanlıklarından dolayı "kanlı bere" de deniyordu. Powrienin yanındaki heykelin neredeyse saydam iki kanadıvardı ve bir elfi, gizemli Touel'alfar halkını temsil ediyor olmasıgerekirdi. Avelyn sert yüz hatlarını, zırhın inanılmaz ince işçiliği-ni incelemek için yaklaşmak istedi. Bu düşünce ve getireceği ola-sı cezalar genç adama nerede olduğunu, o fark etmeden saniye-ler, hatta dakikalar geçmiş olduğunu hatırlattı. Kıpkırmızı kesildive başını eğip hızla çevresine bakındı. Ama sınıf arkadaşlarının dabenzer şekilde dalmış olduğunu görerek hemen sakinleşti. PederBaşrahip ve diğer üst düzey keşişler aldırıyormuş gibi görünmü-yorlardı. Avelyn aniden yeni öğrencilerin büyülenmesinin beklendiğinifark etti ve odada yeniden, bu sefer daha açık açık, çevresine ba-kındı, mekanın gerçek doğasını anlamaya başladığında başını sal-ladı. Aziz Saf Abelle tarikatı yalnızca dindar, alçakgönüllü rahip-ler olarak değil, eskiye dayanan, zorlu savaşçılar olmaları ünle-riyle de bilinirlerdi. Avelyn'in ön eğitimiyle geçen sekiz sene, sa-vaş sanatları hakkında yalnızca önemsiz dersler içermişti, amakardeşliğin fiziksel niteliklerinin, savaşma yeteneğinin manastıra

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 17: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

girdiğinde ortaya çıkacağını tahmin etmişti. iblisin uyanışı

37

Avelyn için bu zaman kaybından başka bir şey değildi. Nazik,idealist genç adamın tek istediği Tanrı'ya hizmet etmek, barışıyaymak, şifa ve huzur vermekti. Avelyn Desbris için dünyada hiç-bir şey, hatta bir ejderin hazinesi, bir kralın gücü bile bu başarı-dan büyük sayılmazdı. Artık Aziz Saf Abelle'in büyük, taş duvarlarının diğer tarafın-daydı. Artık şansı vardı.Buna inanıyordu.

3UNUTULMAYAN ÖPÜCÜK Dundalis'te olaylar hızla yatıştı. Devriyenin dönüşünden son-raki günler olaysız bir, sonra iki haftaya uzanınca, öldürülen gob-line ilişkin düşünceler, yaklaşan kışın daha gerçekçi tehdidininyanında önemini kaybetti. Yapılacak çok iş vardı: Son hasatlar, ethazırlığı, kuliibelerdeki deliklerin onarılması ve bacaların temiz-lenmesi. Her geçen gün goblin tehlikesi daha da uzak görünüyor-du; her geçen gün gittikçe daha az erkek ve kadın kasabanın çev-resinde devriye geziyordu. Elbryan ve arkadaşları -altı, yedi yaşlarında olanlar bile vardı-ellerine bir fırsat geçtiğini gördüler. Yetişkinler için goblin haya-letleri ciddi bir ihtiyat getirmiş, sonra huzursuz edici, dikkat dağı-tıcı olmuştu. Hayal güçleri çok daha canlı, macera duyguları he-nüz gerçek bir kayıpla hafiflememiş olan genç köylülere goblinsaldırıları düşüncesi heyecan veriyodu, silahbaşı etme ve kahra-manların zamanı. Elbryan ve arkadaşları, av grubunun döndüğügünden bu yana devriye gezmeyi önermişlerdi. Her sabah köyönderlerine gidiyor ve her sabah nazikçe reddediliyor, çabucakbaşka, daha sıradan bir işe koşuluyorlardı. Bahar geldiğinde ye-tişkinlerin alemine katılacak olan Elbryan bile, önceki haftanınçoğunu kafası kirli bacanın içinde geçirmişti. Ama genç adam inancını korumuş, umutlarını sonrakilere ilet-mişti. Yetişkinler devriye gezmekten bıkıyordu, biliyordu ve gob- jblisin Uyanışı

39

lin olayının tesadüfi, tek bir talihsiz karşılaşma olduğuna gittikçedaha fazla inanıyorlardı ve kovalanan yaratıkların, değil insanlarıkırk beş kilometre ötedeki köylerine kadar takip edeceklerini, sa-vaş meydanına bile dönmeyeceklerini düşünüyorlardı. Artık, arkalarında iki sakin hafta bıraktıktan sonra, Dundalis'inen ihtiyatlı sakinlerinin bile inanmadığı birkaç vahşi söylenti dı-şında hiç goblin görülmeyince, Elbryan babasının sesindeki di-rencin azaldığını fark etti. O sabah 01wan başını sallamak yerine,iyice eğilip toprağa bölgenin kaba bir haritasını çizip oğluna,onun ve arkadaşlarının nereye konuşlanması gerektiğini açıkla-yınca Elbryan hiç şaşırmadı. Ama 01wan ona aile kılıcını, kısa, kalın, altmış santim uzun-luğundaki silahı verince Elbryan hoş bir sürpriz yaşadı. Bu etkile-yici bir silahtı -çeliği çentik çentik olmuştu ve epey paslanmıştı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 18: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ama köydeki pek az gerçek silahtan biriydi. "Grubundaki herke-sin iyi silahlandığından emin ol," dedi Okvan ciddiyetle. "Ve herbirinin silahının değerini ve nasıl bir tehlike olduğunu bilmesinisağla." 01wan bunun oğlu için anlamını biliyordu ve gülümsese, dev-riye gezmenin artık gerekli olmadığını bir şekilde belli edecek ol-sa, Elbryan'dan bir şey, genç adamın ümitsizce hissetmek istediğibir önemlilik duygusunu çalacağını biliyordu. "Çocukların silahlarla çıkmasına izin vermek akıllıca mı sen-ce?" diye sordu Shane McMicheal Olv/an'a, Elbryan koşarak uzak-laştıktan sonra iri yan adama arkadan yaklaşarak. "Hatta köydençıkmalarına izin vermek?" 01wan homurdandı ve kaslı omuzlarını silkti. "Erkekleri ve ka-dınları bu işe koşamayız," diye yanıt verdi, "ve vadide diğer dev-riye de var, gelecek olurlarsa düşmanlarımızın kullanacağı en ola-sı yolda." 01wan yeniden homurdandı, Okvan'ın köydeki en se-rinkanlı, en kendine güvenen kişi olduğunu hep bilmiş olan 3UNUTULMAYAN ÖPÜCÜK Dundalis'te olaylar hızla yatıştı. Devriyenin dönüşünden son-raki günler olaysız bir, sonra iki haftaya uzanınca, öldürülen gob-line ilişkin düşünceler, yaklaşan kışın daha gerçekçi tehdidininyanında önemini kaybetti. Yapılacak çok iş vardı: Son hasatlar, ethazırlığı, kulübelerdeki deliklerin onarılması ve bacaların temiz-lenmesi. Her geçen gün goblin tehlikesi daha da uzak görünüyor-du; her geçen gün gittikçe daha az erkek ve kadın kasabanın çev-resinde devriye geziyordu. Elbryan ve arkadaşları -altı, yedi yaşlarında olanlar bile vardı-ellerine bir fırsat geçtiğini gördüler. Yetişkinler için goblin haya-letleri ciddi bir ihtiyat getirmiş, sonra huzursuz edici, dikkat dağı-tıcı olmuştu. Hayal güçleri çok daha canlı, macera duyguları he-nüz gerçek bir kayıpla hafiflememiş olan genç köylülere goblinsaldırıları düşüncesi heyecan veriyodu, silahbaşı etme ve kahra-manların zamanı. Elbryan ve arkadaşları, av grubunun döndüğügünden bu yana devriye gezmeyi önermişlerdi. Her sabah köyönderlerine gidiyor ve her sabah nazikçe reddediliyor, çabucakbaşka, daha sıradan bir işe koşuluyorlardı. Bahar geldiğinde ye-tişkinlerin alemine katılacak olan Elbryan bile, önceki haftanınçoğunu kafası kirli bacanın içinde geçirmişti. Ama genç adam inancını korumuş, umutlarını sonrakilere ilet-mişti. Yetişkinler devriye gezmekten bıkıyordu, biliyordu ve gob- İblisin Uyanışı

39

lin olayının tesadüfi, tek bir talihsiz karşılaşma olduğuna gittikçedaha fazla inanıyorlardı ve kovalanan yaratıkların, değil insanlarıkırk beş kilometre ötedeki köylerine kadar takip edeceklerini, sa-vaş meydanına bile dönmeyeceklerini düşünüyorlardı. Artık, arkalarında iki sakin hafta bıraktıktan sonra, Dundalis'inen ihtiyatlı sakinlerinin bile inanmadığı birkaç vahşi söylenti dı-şında hiç goblin görülmeyince, Elbryan babasının sesindeki di-rencin azaldığını fark etti. O sabah 01wan başını sallamak yerine,iyice eğilip toprağa bölgenin kaba bir haritasını çizip oğluna,onun ve arkadaşlarının nereye konuşlanması gerektiğini açıkla-yınca Elbryan hiç şaşırmadı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 19: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Ama Ohvan ona aile kılıcını, kısa, kalın, altmış santim uzun-luğundaki silahı verince Elbryan hoş bir sürpriz yaşadı. Bu etkile-yici bir silahtı -çeliği çentik çentik olmuştu ve epey paslanmıştı-ama köydeki pek az gerçek silahtan biriydi. "Grubundaki herke-sin iyi silahlandığından emin ol," dedi Ohvan ciddiyetle. "Ve herbirinin silahının değerini ve nasıl bir tehlike olduğunu bilmesinisağla." 01wan bunun oğlu için anlamını biliyordu ve gülümsese, dev-riye gezmenin artık gerekli olmadığını bir şekilde belli edecek ol-sa, Elbryan'dan bir şey, genç adamın ümitsizce hissetmek istediğibir önemlilik duygusunu çalacağını biliyordu. "Çocukların silahlarla çıkmasına izin vermek akıllıca mı sen-ce?" diye sordu Shane McMicheal 01wan'a, Elbryan koşarak uzak-laştıktan sonra iri yarı adama arkadan yaklaşarak. "Hatta köydençıkmalarına izin vermek?" 01wan homurdandı ve kaslı omuzlarını silkti. "Erkekleri ve ka-dınları bu işe koşamayız," diye yanıt verdi, "ve vadide diğer dev-riye de var, gelecek olurlarsa düşmanlarımızın kullanacağı en ola-sı yolda." Olwan yeniden homurdandı, Ohvan'ın köydeki en se-rinkanlı, en kendine güvenen kişi olduğunu hep bilmiş olan <o

R. A. Silvatore

McMicheal'ı şaşırtan savunmasız bir sesle. "Dahası," diye devam etti 01wan, "eğer goblinler ve fomor-yanlar Dundalis'e oğlumun ve arkadaşlarının göreceği kadar yak-laşmışsa, köyde değil ormanda olmaları daha iyi." Shane McMicheal itiraz etmedi, ama bu düşünce zaman geç-tikçe omuzlarına yük oldu. Ayı-Honce senelerdir barış içinde ya-şadığından -goblinler ve kötü devler çoğu insanın düşüncelerin-den uzaklaşmış, ocak başında anlatılan hikayelere dönüşmüştü-Dundalis savunma için inşa edilmemişti. Köyün, Yabandiyar'ın ilkyerleşim birimlerinde olduğu gibi bir duvarı bile yoktu ve halk iyisilahlanmamıştı. On iki kişilik av grubu, yanlarına yüz kişilik Dun-dalis'in sahip olduğu gerçek silahların yarısını almıştı. 01wan hak-lıydı, Shane McMicheal biliyordu ve bu düşünceyle ürperdi; gob-linler Elbryan ve diğerlerinin göreceği kadar yaklaşacak olurlarsa,köy tehlikede demekti. 01wan uzaklaşmaya başladı ve McMicheal sakinleşerek onutakip etti. Goblinlerin geleceğini gerçekten düşünmüyordu; kö-tümser Brody Gentle dışında köyde hiç kimse bu tür karanlık dü-şüncelerden bahsetmiyordu. Devriye gezileri, Dundalis'i barındıran çanak şeklindeki vadi-nin kenarında yürüyen yirmi beş çocukla o gün başladı. Bir dev-riye daha vardı, bir avuç daha büyük çocuk, köyden çıkıyor, ku-zeydoğudaki çamların ve yumuşak karibu yosunlarının arasındadolaşıyorlardı. Küçük meslektaşları vadinin sırtlarında yanların-dan geçerken bu gruptaki her genç saygıyla onlara selam veriyor-du; bazıları Elbryan'ın devriyelerinin köyle aralarında yaşamsalbir irtibat sağlayacağından bahsediyordu. Bu iltifat değiştokuşun-dan sonra, sayısız olaysız saatin geçmesi bile çocukların heyeca-nını dindiremiyordu. Elbryan ve arkadaşları bu sefer olayların dı-şında bırakılmamıştı, onlara çocuk gibi davranılmıyordu.Her gün gelip geçerken -hava daha da soğuyor, rüzgar kuze-

iblisin Uyanışı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 20: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

V

ye kayıyordu- Elbryan'ın grubundaki yirmi beş genç rotalarınımükemmelleştirdiler. Elbryan onları beş kişilik dört takımla üç ki-şilik bir takıma böldü, üçlü grup takımdan takıma giderek bilgitoplayacak, Elbryan ve Pony hepsi için sabit bir yer görevi göre-rek Dundalis'in kuzeyindeki en yüksek, her daim yeşil ağaçlar vekaribu yosunuyla dolu vadiye tepeden bakan sırta konuşlanacak-lardı. Başta bu düzen hakkında çok şikayet oldu, şikayetlerin ço-ğu Elbryan'ın yardımcısı görevi görmeleri gerektiğini düşünenyaşça büyük oğlanlardan geldi. Hatta bazıları Elbryan'a Pony'yleilerleyen ilişkisi konusunda takıldı, ona "Pony'ye binmek"1 vebaşka kaba tabirlerle sataştı. Elbryan, Pony'ye edilen hakaretler dışında her şeyi kayıtsızkarşıladı. Sataşanlara hemen hakaretlerin ciddi ve acılı misille-meyle karşılanacağını bildirdi. Ama kendisine sataşmalarına aldır-mıyordu, sonunda kendi kendine, açıkça Pony'nin en iyi, en gü-venilir dostu olduğunu itiraf etmişti. "Bırak çocuklar eğlensin," diye fısıldadı erkekliğe adım adımyaklaşan Elbryan Pony'ye, gruplar dağılırken. Kızdan tarafa bakmadığı sırada, ölü ağaçlardan oluşmuş, rüz-garı kesen bir yere tırmanırlarken, Pony ona bilgiç bilgiç baktı veyüzüne sıcak bir gülümseme yayıldı. Genç adamı sırttaki yoğun çamların üzerine tünemiş bir şeydaha izliyordu. Yaratık çevik bir şekilde daldan dala atladı, tek birfısıltı bile çıkarmadan yakındaki ağaçlara sıçradı. Elbryan'ın herhareketini gözledi, genç önderi dikkatle inceledi. Ne kadar tetikte olsalar da, Pony ve Elbryan için yaratık gö-rülmemiş ve fark edilmemiş olarak kaldı. Dikkatle bulunduğu yö-ne baksalar bile, hareketleri öyle akıcı ve zarifti ki -ve her zamançam dallarının koruması altındaydı- dalların sallanmasını, rüzga-1) Pony, İngilizce midilli anlamına geldiğinden, ata binmek, sevilmekgöndermesi yapılmış.

42

R. A. Salvatore

rın ya da belki bir gri sincabın hareketlerinden başka bir şfeye yor-mayacaklardı. Bir başka hafta da yine olaysız geçti. Köyde işler bütün hızıy-la sürüyor, kışa hazırlanılıyordu. Sırtta ve ötedeki vadide en bü-yük düşman can sıkıntısı oldu. Elbryan o ikinci haftanın başındadevriyesinin yarısını kaybetti, gençler ebeveynlerinin onlara evdeihtiyaçları olduğundan ve gitmelerine izin vermediklerinden şika-yet ettiler. O "askerlerin" her birinin, tekdüze devriye gezmeler-den kurtuldukları için memnun göründükleri Elbryan'ın gözün-den kaçmadı. Ama Elbryan sebatla çalışmaya devam etti, elinde beş kişiliküç ekip ve iki haberci kaldığı için, daha fazla yol katetmek içinrotaları yeniden düzenledi. "Yarm Shamus'u da kaybedeceğiz," dedi Pony, yüksek sırtta-ki bir girintide yanyana otururlarken. İki geniş çam onları soğukrüzgardan koruyordu. Günün geç saatleriydi ve gri bulutlar ak-şam güneşini saklamak üzere toplanıyordu. "Annesi bu sabah, dı-şarıda geçireceği son gün olacağını söyledi." Elbryan kılıcının ucuyla toprağı dürtükledi. "Demek onundevriye ekibi dört kişi kalıyor," dedi kayıtsızca. Oğlan iyi gizlediği halde, Pony sesindeki hayal kırıklığını sez-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 21: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

di. Elbryan komuta ettiği ilk birliğin çevresinde ufalanmasını, as-kerlerinin raf onarsınlar, ağılları sağlamlaştırsınlar diye elinden alın-masını izliyordu. Pony genç adamın duygularını anlıyordu, amamantıklı düşününce, dilemeleri gereken en iyi senaryo buydu. "Düşman gelmediği için eve çağırılıyorlar," diye nazikçe hatır-lattı ona. "Devriye gezmelerine gerçekten ihtiyaç duyulmasındandaha iyi." Elbyran, normalde parlak yeşil olan gözlerinde pek az heves-le kıza baktı. iblisin Uyanışı

«

"Ya da belki gerekliyizdir," diye çabucak ekledi Pony, gençadamın gururunun birazını kurtarmaya çalışarak. "GoblinlerinDundalis'in yakınına gelmediğini nereden biliyoruz?" Elbryan başını yana eğdi ve elini gür, açık kahverengi saçları-nın arasından geçirdi. "Belki de öncüleri yakınımıza geldi," diye devam etti Pony."Belki devriyelerimizi gördüler ve köye saldırmalarının kolay ol-mayacağını gördüler.""Biz yalnızca çocuğuz," dedi Elbryan tiksintiyle. Pony başını iki yana salladı. "Ve grubumuzun en küçüğü dı-şında hepsi bir goblinden daha iri," diye yanıt verdi tereddüt et-meden ve bu gerçek, yürüttüğü mantığı biraz inanılır kıldı. "En iyiordu, düşmanların saldırmaya cesaret edemeyecekleri kadar güç-lü olan değil midir?" Elbryan yanıt vermedi, ama o tanıdık kıvılcım gözlerini aydın-lattı. Dönüp önündeki toprağı ve kılıcın ucuyla çizdiği vahşi de-seni inceledi. Pony sıcak sıcak gülümsedi, iyi iş çıkardığını hissediyordu.Elbryan'a yardım etmek, onun duygularını korumak onu çok hoş-nut ediyordu. Goblinlerin devriyeleri görecek kadar yakına gel-diklerine inanmıyordu, Elbryan da öyle, ama en azından bu şekil-de oğlan yetişkin standartlarında önemli bir şey yapmak için gös-terdiği ilk gerçek çabanın boşuna olmadığına inanmak için bir se-bep bulabilecekti. Tam olarak emin olamayacakları gerçeği Elbr-yan'a ihtiyaç duyduğu cesareti veriyordu. Sonra Pony uzanmaya cesaret etti; bağ, ânın geçmesine izinvermeyecek kadar güçlüydü. Bir eliyle Elbryan'ın çenesini tuttuve kendi yüzüne doğru çevirdi."Burada harika bir iş çıkardın," dedi yumuşak sesle. "Yalnız değildim," diye yanıt verecek oldu delikanlı, ama kızserbest olan elinin bir parmağını dudaklarına koyarak susturdu «4

R. A. Salvatore

onu. Elbryan ne kadar yakın olduklarını ancak o zaman fark etti,yüzlerinin arasında beş santim ya var ya yoktu. Aniden ısındığınıhissetti, biraz başı dönüyordu, biraz korkuyordu. Pony daha da yaklaştı. Onu öptü! Tam dudaklarından! Elbryanaynı anda hem dehşete düşmüş, hem heyecana kapılmıştı. Geriçekilmesi, yere tükürmesi ve "kız zehri!" diye bağırması gerektiği-ni düşündü; eskiden Pony ya da diğer kızlardan biri onu öpme-ye çalıştığında ondan beklenen, onun gösterdiği tepki buydu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 22: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Bunu yapmak istemiyordu; geri çekilmek aklındaki son dü-şünceydi. O zaman Pony'nin onu öpmek için gösterdiği son te-şebbüsten bu yana çok, çok uzun zaman geçtiğini fark etti -en azbir sene. Tepkisinden mi korkmuştu? Kız oğlanın tüküreceğini ve"kız zehri" diye bağıracağını, bu sözlerin köydeki bütün oğlanlartarafından tekrarlanacağını biliyor muydu? Yoksa onun, şimdiye dek, öpülmeye hazır olmadığını mı bili-yordu? İşte bu, diye karar verdi delikanlı, birbirine ancak doku-nan kapalı ağızları oyalandıkça. Pony onu çok iyi tanıyordu, ken-disinin tanıdığından da iyi. Birlikte geçirdikleri son birkaç gün,her seferinde her beş saatin dördünü başbaşa geçirmeleri, onlarıbirbirlerine daha da yaklaştırmıştı. Ve şimdi bu. Elbryan sona ermesini istemiyordu. Oturduğuyerde kıpırdandı, ilk önce kısa kılıcı kaldırdı, sonra, rahatsızlık ve-

receğini, hatta belki tehlikeli olacağını fark ederek yere bıraktı.Kollarını Pony'nin sırtına doladı, onu yakına çekti, bir araya gelir-lerken onun tuhaf bir şekilde kıvrımlı hatlarını, bedenine yasla-nan çıkıntılarını hissetti. Bir panik dalgasıyla mücadele etti -neyapacağını, ellerini nereye koyacağını bilmiyordu, yoksa ellerinihiç oynatmasa mıydı? Elbryan'ın tek bildiği öpücüğün sona ermesini istemediği, da-ha fazlasını istediğiydi, ama istediği şeyin ne olduğundan emindeğildi. Pony'ye daha yakın olmak istiyordu, hem fiziksel, hem iblisin Uyanışı

«

duygusal olarak. Bu onun Pony'siydi, en yakın dostu, büyüdük-çe âşık olduğu kız -hayır, genç kadın. O bahar erkekliğe geçe-cekti, onu takip eden güz Pony de kadınlığa. O zaman Pony'yeevlenme teklif edecekti... Bu fikir korku verdi ve Elbryan geri çekilmeye çalıştı -öpüş-meye nefes alacak kadar ara verdi. Sonra korku geçti, Pony'ninparlak, mavi gözlerine, Elbryan'ın gördüğü en gerçek, en sevinç-li gülümsemeye bakarken bir sıcaklık burgacında kayboldu. Onutekrar öpmesi için kızın dürtüklemesi gerekmedi ve rahatça işekoyuldular. Öpücük meraktan bir aciliyet duygusuna dönüştü, sonra yu-muşaklığa. Giysileri kırıştı, bir gereklilikten çok engel gibi gelme-ye başladı. Hava soğuk olmasına rağmen Elbryan giysiler olmasadaha sıcak olacağını hissediyordu. Artık, Pony'ye dokunma kor-kusunu kaybettiği için artık elleri hareket ediyordu. Kızın ensesi-ni okşadı, elini yan tarafında, güçlü bacağının dışında dolaştırdı.Kızın ağzı azıcık aralandığında, kızın yumuşak ve davetkar dilinidudaklarında hissettiğinde şok geçirdi.An, Elbryan'ın gençliğinin en kıymetli anı... Ve sonra aniden yok oldu, dehşet dolu ve dehşet verici birçığlık tarafından yok edildi. İkili ayrıldı ve ayağa fırladı, iri iri açıl-mış gözlerle köye giden uzun yamaca, akın eden şekillere, bir ev-den yükselen iri duman bulutuna baktılar -bir bacadan geleme-yecek kadar büyüktü!Goblinler gelmişti. Yüzlerce kilometre ötede, Barbacan denilen, rüzgarın süpür-düğü, zorlu topraklarda, Aida denen bir dağın içindeki derin birmağarada, iblis savaş hissinin tadını çıkardı. İblis yaratık, savaşın

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 23: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

nerede verildiğini bilmese de, Dundalis'te ölenlerin çığlıklarını işi-tebiliyordu. Bu zorba bir goblin reisinin işiydi belki, ya da kendi 46

R. A. Salvatore

iradeleriyle hareket eden, sefil insanlara acı getiren sayısız powriesaldırı grubundan birinin. Dactylin doğrudan rolü yoktu, ama bunun fazla önemi yoktu.Uyanmıştı, karanlık yükseliyordu ve etkisi Corona'ya yayılmayabaşlamıştı bile. Goblinler, powrieler ya da iblisin hizmetkarı say-dığı diğer ırklardan biri, o uyanışı çoktan hissetmiş, eyleme geç-me cesaretini bulmuştu. Yaratık kanatlarını gerdi ve lavtasından şekillendirdiği önce-den mezarı olan tahta yerleşti. Evet, karanlık titreşimler taşın için-de güçlü bir şekilde hissediliyordu. Savaş duygusu, insan ıstırabıduygusu.Uyanık olmak güzeldi.

DUNDALIS'İN ÖLÜMÜ Elbryan ve Pony saniyelerce sersemlemiş,'dehşete düşmüşhalde kaldılar. Her şey çok gerçekdışıydı, deneyimlerinin ve bek-lentilerinin çok ötesinde. İmgeler kafalarına doluştu, daha da kor-kutucu, hayali sahnelerle karıştı ve her şeyin merkezinde mutlakinkar vardı, açık gerçekliğe karşın bunun olmadığı umudu. İlk önce Jilseponie hareket etti, tek bir minik adım attı, kolu-nu çaresizce uzattı. O neredeyse istemsiz hareket transım bozmuşgibi göründü, annesini çağırmak için tek bir çığlık attı ve hızla evedoğru koşmaya başladı. Elbryan ona seslenmeyi düşündü, ama kararsızlık ses çıkarma-sını engelledi, hemen peşine düşmesini önledi. Ne yapmalıydı?Sorumlulukları nelerdi?Bir savaşçı bunları bilirdi! Elbryan büyük çaba göstererek bakışlarını aşağıdaki korkunçmanzaradan kopardı ve çevresine bakındı. Arkadaşlarını organizeetmeliydi -evet, tutulacak yol bu, diye karar verdi. İzcilerini top-lamalı, belki yaşça büyük olanları vadiden çağırmalı, sıkı saflarhalinde Dundalis'e akın etmeli, savunmaya destek vermeliydiler. Ama zaman aleyhineydi. Çevresine yine bakındı, her daim ye-şil ağaçlar ve karibu yosunuyla kaplı vadiye döndü ve yaşça bü-yük delikanlıların devriyesine seslenecek oldu.Elbryan bağırışını boğazından çıkmadan yakalayarak, nefes

«8

R. A. Salvatore

nefese ikiz çamların arkasına çekildi. Sırtın hemen ötesinde, arka-sını ona dönmüş düşmanı, hemen hemen kel kafasını, sivri ku-laklarını, tebeşirimsi sarı derisini gördü. Elbryan titreyen parmak-larla kısa kılıcını aldı, sonra dehşetle donarak oyuğun derinlikle-rine çekildi. Pony silahlı değildi, sopasını sırtta bırakmıştı. Aldırmıyordu,çünkü savaşa koşmuyordu. Kız annesini ve babasını bulmaya, onların rahatlatıcı kucakla-malarını hissetmeye, annesinin her şeyin yolunda olduğunu söy-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 24: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

lemesini duymaya koşuyordu. Yine küçük bir kız olmak, yatakörtülerine sıkı sıkı sarınmak, annesinin kucağına sığınarak bir ka-bustan uyanmak istiyordu.Ama bu sefer uyanıktı. Bu sefer çığlıklar gerçekti. Pony gözyaşlarıyla körleşmiş bir halde, ümitsizce koştu. Birağaç olduğunu sandığı şeyin dibinde sendeledi, sonra nesne ani-den kıpırdayınca bayılacak gibi oldu. Elinde dev bir sopa tutanfomoryan devi ondan uzun bir adım uzaklaştı. Pony'nin ciğerlerinde nefes kalmış olsaydı çığlık atardı ve çığ-lık atsaydı dev onu fark eder, olduğu yerde ezerdi. Ama devin gözleri köydeydi, önemsiz, küçük bir kızda değilve birkaç uzun adımda Pony'yi çok geride bıraktı. Kız ayağa kalk-tı, fırlatmaya uygun irice iki taş buldu ve deve paralel, ama fazlayakın olmayan bir yol seçerek koşmaya başladı. Sonra savaş mey-danına girdiğinde, kargaşayı, vahşi mücadeleyi, yoldaki ölü be-denleri gördüğünde artık küçük bir kız değildi. Aldığı eğitimi ha-tırladı, kendini açık düşünmeye zorladı. Her yer goblin kaynıyor-du ve Pony en az iki dev daha gördü, en az dört buçuk metre bo-yunda, belki beş yüz kiloluk, keskiyle oyulmuş kas yığını. Dost-ları ve ailesi kazanamazdı! Pony'nin o mantıklı, yetişkin parçası-kabusları yatak örtüleriyle geçiştirme zamanının çoktan geçtiği- iblisin Uyanışı

49

ni bilen parça- ona kuşkuya yer bırakmadan, Dundalis'in hayat-ta kalamayacağını söyledi. "B Planı," diye fısıldadı yüksek sesle, düşüncelerini düzenesokmak için sözcükleri kullanarak. Yabandiyar'ın yerleşim birim-lerinde her çocuğa öğretilen hayatta kalma kuralları, bir felaketânından ilk önceliğin köyü kurtarmak olduğunu söylüyordu. Bubaşarısız olursa bir sonraki iş olabildiğince çok birey kurtarmak-tı. B Planı. Pony gölgelere girip çıkarak en yakın evlerin arkasına dolan-dı. Köşeden gözetledi ve yerinde kalakaldı. Dundalis'in ana caddesinde, bu evin hemen diğer tarafındavahşi bir mücadele sürüyordu. Pony önce 01wan Wyndon'ı gör-dü, insanların oluşturduğu safın ortasında uzun boyuyla duruyor,emirler bağırıyor, düşmanlar her yandan saldırırken yirmi erkekve kadından oluşan grubu sıkı bir çember oluşturmaları için yön-lendiriyordu. Pony'nin ilk içgüdüsü savaşan gruba katılmaya ça-lışmaktı, ama hemen asla oraya ulaşamayacağı sonucuna vardı.Olwan Wyndon bir goblinin kafasını parçalar, sefil yaratığı yereyıkarken umutla yumruğunu sıktı. Sonra 01wan'ın arkasındaki adamın, keskin mızraklarla kendi-sine saldıran iki goblini savuşturmak için çılgınca çabaladığını

fark edince nefesini tuttu.Babası. Elbryan nefesini tuttu, bir kez inledi, sonra nefesini yine tuttu.Ne, yapacağını bilmiyordu, sonra çoktan yaptığı şey için kendikendine küfretti! İki çamın arasındaki boşlukta düşmanını gözden kaçırmıştı-ilk ve genellikle ölümcül hata. Şimdi korkusunu inkar etmek için çabalaması gerekiyordu,duygusunun ve fiziksel engelin üstüne çıkması, babasının verdiği 5°

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 25: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

R. A. Salvatore

dersleri hatırlaması gerekiyordu. Bir savaşçı düşmanını tanır, bu-lur ve her hareketini izler. Bu düsturu sessizce tekrarlayarak, yü-zünü çamın kenarından ağır ağır çıkardı. Son anda, goblinin di-ğer yanda, silahını kaldırmış, başını uzatır uzatmaz vurmaya hazırbeklediğini düşünerek bir an tereddüt etti.Bir savaşçı düşmanını tanır... Ani bir kaymayla çamın arkasındaki alan görüş alanına girdive Elbryan goblinin kıpırdamadığını, hâlâ sırtı ona dönük, kuzeyvadisine bakmakta olduğunu görünce, neredeyse gevşeyerek ol-duğu yere yığılacaktı. Bu rahatlama, Elbryan bu yaratığın konu-munun anlamını fark edince hızla yüreğinin büzülmesine dönüş-tü. Vadideki devriye fark edilmişti, hatta belki saldırıya uğramıştıve bu goblin, arkadaşları köyü talan ederken, olası insan destekkuvvetlerine karşı nöbet tutuyordu. Bu düşünce genç adamın içinde, korkusunu alt edecek kadarbüyük bir öfke yarattı. Kısa kılıcını daha da sıkı kavradı ve yavaş-ça bir ayağını altına aldı. Tereddüt etmedi, çünkü duraksayacak olsa cesaretini yitirece-ğini biliyordu. Elbryan ağacın arkasından kaydı. Yarı yürüyerek,yarı emekleyerek gobline yaklaştı, mesafenin üçte birini hızla aştı. Sonra geri dönmek, oyuğa koşmak, yüzünü saklamak istedi.Arkasından, evinden gelen sesler, rüzgarın sırta taşıdığı yanıkodun kokuları onu cesaretlendirdi. Yüzünü kararlılıkla buruştura-rak düşmanıyla arasında kalan mesafeyi yarıladı. Artık geri dönüşyoktu. Bölgeyi taradı ve yaratığın yalnız olduğundan emin oldu-ğu anda doğrulup atıldı. Koşarak attığı beş adım onu gobline ulaştırdı. Yaratık son anakadar yaklaştığını duymamıştı. Goblin daha dönemeden Elbr-yan'ın kılıcı hızla kafasına indi. Kılıç geniş bir açıyla sekti. Elbryan darbenin gücüne, kılıcınıngoblinin kafatasını yaramamasına şaşırdı. Korkunç bir an boyun- iblisin Uyanışı

5i

ca> yaratığa yeterince kuvvetle vuramadığını, goblinin dönüp ka-ba kılıcıyla onu şişleyeceğini düşündü. Genç adam çaresizce ya-na kaçtı, kendini savunmak için hazırlanmaya çalıştı. Goblin tuhaf tuhaf sendeledi, silahını düşürdü ve dizlerininüzerine çöktü. Başı bir yandan diğerine savruldu. Elbryan parlakkırmızı kesiği, yarılmış kemiğin beyazlığını, grimsi beyni gördü.Goblin hareket etmeyi bıraktı. Çenesi göğsüne düştü ve diz çök-müş vaziyette öldü.Ölü. Elbryan midesinin kaynadığını hissetti ve nefes almaya çalıştı.İlk öldürmesinin ağırlığı üzerine çöktü, omuzlarını çökertti, onudizleri üzerinde düşürecek oldu. Zihnini berraklaştıran, yine ya-nan köyünün kokusu oldu. Şimdi düşünmeye zamanı yoktu vegoblini öldürmek yerine yakalamak gibi anlayışlı düşünceler ol-dukça saçma geliyordu. İlerideki yeşil vadiye baktı ve dehşet içinde orada bir müca-delenin sürdüğünü fark etti. Sonra Dundalis'teki daha büyük sa-vaşı görmek için arkasına baktı.Anne babasının savaştığı yere, Pony'nin koştuğu yere. "Pony," diye yüksek sesle fısıldadı ümitsiz genç adam ve ne

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 26: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

yaptığını bilinçli olarak fark ettiğinde, ağaçlar yanından akıp gidi-yordu. Dundalis'e giden yamaçtan aşağı koşuyordu. Pony evi dolandı, goblin halkasını nasıl aşıp babasına ulaşabi-leceğini merak ederek ağır ağır savaşa yaklaştı. Evin içinden ge-len bir ızdırap çığlığı onu yerinde dondurdu, bütün ağırlığıyla ka-pının çerçevesine yaslandı. Nerede olduğunu, bunun kimin evi ol-duğunu düşünebilmesi bir dakikasını aldı ve bir hıçkırığı bastırdı. "Buna zaman yok," diye payladı kendini ve yolda süren sava-şa odaklandı. Omuzları yine çöktü, çünkü çaresiz savaşçıların et-rafındaki kanlanmış toprakta pek çok goblin ölü ya da ölmek 52

R. A. Salvatore

üzere yattığı halde, pek çok insan da ölmüştü. Ve bunca »katliamarağmen goblin safları kalabalıktı ve azalmışa benzemiyordu. Her şeyin üzerinde gururlu, güçlü ve sarsılmaz Ohvan duru-yordu. Bir başka gobline vurdu, onun çirkin kafatasını ezdi, son-ra kollarını kaldırdı ve diğerlerini cesaretlendirmeye çalışarak ses-lendi. Pony merakla gözlerini kırpıştırdı, çünkü 01wan'm kollarıinmedi, yükselmeye devam etti. Adamın yüzünde beliren dehşetve acı ifadesini gördü, sonra adam bakışlarını uzattığı omzunun,dirseğinin üzerine kaldırdı... Devin eli uzun boylu adamın kolunu kavramıştı. Evin duvarıgörüş alanını kısıtladığından, Pony adamın yükselişini takip ede-medi. Birinin sonu gelen 01wan'a yardım etmesi için bağırmak,sırf çığlık atmış olmak için çığlık atmak istedi. Ve sonra 01wan uçarak tekrar görüş alanına girdi, perişan biryığın halinde cesur savaşçıların hemen ortasına, yolun üzerine düş-tü. Safları bozuldu. Dağıldılar, çoğu bir goblin sürüsünün altında

kaybolmadan önce ancak bir, iki adım atabildi. Pony babasını he-men gözden kaybetti. Grubu seçmeye çalıştı, bir başkasının onaokuma yazma öğreten kadının yere düşürüldüğünü;gördü, gobli-nin mızrağının hemen ardından onu izlediğini gördü. Sonra Pony

kaynayan midesini tutarak, sendeleyerek evin arkasına kaçtı. Artık savunma hatları, düzenli direnç cepleri yoktu. Her şeykargaşaydı, acı çığlıkları ve feryatları. Pony nereye döneceğini,nereye kaçacağını bilemiyordu. Ölü 01wan'ın imgesini ve babası-nı son gördüğü ânı hatırladı. Babasının onun için gelmesini, bir şekilde kargaşadan sıyrıl-masını, Pony'yi tehlikeden uzaklaştırmasını, hep yaptığı gibi herşeyi yoluna sokmasını dileyerek yine yola döndü. Bu umutla alay eder gibi, bir goblin o köşeyi döndü ve kızınüzerine geldi. Pony haykırarak taşlardan birini yaratığa fırlattı vekaçtı. İblisin Uyanışı

53

Tam evin arkasında, öike onu yerine mıhladı. Durdu ve gob-linin adımlarını ölçerek kendini hazırladı. Yaratık köşeyi döner-ken kız kolunu bütün gücüyle arkaya attı ve yumruğunu saldır-gan yaratığın çenesine indirdi. Pony döndü ve goblinin üzerine atladı, bir yandan çılgıncayumruklarken, şiddetle tekmeledi ve diz attı. Goblin, kızı, küçük

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 27: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

bedeninin düşündürdüğünden daha büyük bir güçle kenara ittive mızrağını çevirdi."Elbryan!" Sesleniş koşan delikanlının kayarak durmasına sebep oldu.Genç bir akçaağacın gövdesini yakaladı ve sese doğru savruldu. Genç izcilerden biri, Carley dan Aubrey kül gibi bir suratlaona doğru sendeliyordu, iki eliyle sağ yanını sık sıkı tutmuştu.Elbryan o ellerin altındaki karanlık lekeyi gördü.. "Elbryan!" diye seslendi yine dokuz yaşındaki oğlan, öne doğ-ru yıkılarak. Elbryan onu karşılamak için koştu, tam düşerken ya-kaladı. Yaşça büyük oğlan hızla hareket ederek Carley'in ellerini zor-la çekti ve yarayı inceledi. Elbryan yüzünü buruşturdu, Carley in-ledi ve eli Carley'in yan tarafına saplanmış mızrağın kırık ucunasürtününce Elbryan kusacak gibi oldu. Elbryan titreyen elini çekti, iri iri gözlerle yarayı kaplayan par-lak kana baktı. Carley ümitsizce ellerini yine yaraya kapattı, amakanı durduramazdı. Elbryan kendini sakin olmaya, her bir şekilde düşünmeye zor-ladı. Kendi gömleğini çıkarmalı, onu kullanarak yarayı sarmayaçalışmalıydı. Bir an önce! Ceketini çabucak çıkardı, deri yeleğiniaçtı, beyaz gömleğinin düğmelerini hızla çözdü. Sonra elinde ya-rım bir mızrak, hızla üstlerine gelen goblini gördü. Yaratık mızraksapını sopa gibi kaldırmış, yaklaşıyordu. 5«

R. A. Salvatore

Elbryan kısa kılıcını kavradı, önünde kaldırmaya çalıştı vegoblin üzerine atlarken geriledi. Hızla çarpıştılar, Elbryan sırtüstüdüştü. Birlikte yuvarlandılar. Elbryan'ın kılıcı kalkmış, yaratığı birazkesmişti, ama açı yanlıştı ve goblinin şaşırtıcı ölçüde güçlü olankavrayışı, oğlanın silahı saplamasını engelliyordu. Yumruklaşarak, çırpınarak yamaçtan aşağı tekrar tekrar yuvar-landılar, Çarpık dişleri, uzun, sivri burunlu çirkin goblin yüzü Elbr-yan'ın yüzünden birkaç santimetre ötedeydi ve yaratık sopasını in-dirmeye başladığında daha da yaklaştı. Elbryan burnunun kırıldı-ğını hissetti, akan kanının sıcaklığını hissetti. Daha da kuvvetlemücadele etti, ama goblin kılıcı saplamasına izin vermiyordu. Elbryan diğer eliyle daha da kuvvetle çekerek yuvarlanma hı-zını arttırdı. Ayak bilekleri bir ağaç gövdesine takıldı, ama durma-ya cesaret edemeyerek tekmeledi ve goblin tam üstüne geldi. Ya-ratık hâlâ inatla tutunuyor, Elbryan'ı da çekiyordu ve bu seferbaştan ayağa, yanlamasına -yuvarlanmaya başladılar. İlk yuvarla-nışta Elbryan yeni avantajını gördü ve ikincide kılıç kolunun dir-seğini öyle çıkardı ki dirseği yere çarptı ve destek aldı. Goblin üste çıktığında, kendi ağırlığı, Elbryan'ın kılıcının üze-rine düşmesini sağladı. Yaratık çılgına döndü, tekmeledi, kıvrandı, karaya vurmuş ba-lık gibi çırpındı. Elbryan başta kendini savunmaya çalıştı, ama buboşuna görününce, bunun yerine saldırmayı tercih etti; kılıcı za-limce kıvırdı, büktü. İkili bir başka ağacın gövdesine hızla çarptı ve goblin anidenkıvranmayı bıraktı. Sersemlemiş, nefesi tükenmiş olan Elbryan ba-yılacak gibi oldu. Düşünceleri dehşetle zihnine doluştu ve kılıcı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 28: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

nı kurtararak vahşice yaratığa savvırmaya, goblini tekrar tekrarkesmeye başladı. Yaratığın altından kurtuldu, ama şiddetle, ilkel-ce saldırmaya devam etti, darbeleri salt dehşettendi. Sonunda ya- iblisin Uyanışı

55

ratı^ın öldüğünü, artık onu incitemeyeceğini fark ederek durdu.Soluklanmaya çalışarak, ama başaramayarak yanında diz çöktü. Cari ey dan Aubrey'in inlemesi onu kendine getirdi. Yamaçtanyukarı fırladı ve sonunda oğlanın yanına vardı. "Soğuk," dedi Carley sessizce. Elbryan dizlerinin üzerine çö-kerek yaraya uzandı, mızrağa tereddütle dokundu, çekip kurtar-ması gerekip gerekmediğini düşündü. Oğlana baktı ve nefesinituttu.Ama Carley ölmüştü. Pony kaçtı, sendeledi ve düştü, sonra dört ayak üzerinde doğ-ruldu -yeter ki uzaklaşabilsin. Goblin arkasındaydi; kız onun mız-rağını hazırladığını, savunmasız sırtına nişan aldığını hayal etti.Haykırdı ve bir köşeyi dolanarak yüzüstü düştü. Hiçbir şeyin vur-madığını fark ederek tekrar ayağa kalktı ve koşmaya devam etti. Evin arkasında Pony'nin babası Thomas Ault hançerini çekipkurtardı ve ölü goblinin yere düşmesine izin verdi. Adam hüzün-le kızının kaçtığı köşeye baktı, bir şekilde kaçmayı başarmasınıdiledi, bunun için dua etti. Thomas elinden geleni yapmışü. Hafif mızrakların yakıcılığınıhissetti, altı tane birden, sırtına, yan tarafına, bir kalçasına saplan-mışlardı. Onu kovalayan goblin çetesi aradaki mesafeyi kapatır-ken ayak seslerini duydu.Pony'nin kurtulması için dua etti. Elbryan kasabaya doğru yola çıkmadan önce, Carley'in geldi-ği yönde, ağaçların arasında gölgelerin hareket ettiğini gördü.Bunların diğer arkadaşları olmadığını biliyordu, diğerlerinin öldü-ğünü içgüdüsel olarak biliyordu. Carley'in bedeninden yavaşça,sessizce uzaklaştı, daha büyük bir ağacın arkasına saklandı.Yedi goblin görüş alanına girdi, rahatça yamaçtan aşağı koş-

56

R. A. Salvatore

turdular. Ölü oğlanı gördüklerinde yuhaladılar, kahkahalar attılar,sonra kendi ölü arkadaşlarını gördüklerinde daha da yüksek ses-le yuhaladılar, geçerken durmadılar bile. Elbryan üstlerine atlamak, hepsini doğramak istiyordu. Amabilgelik öfkesini alt etti ve saklandığı yerde kaldı, geçmelerineizin verdi. Sonra kanlı kılıcı elinde, peşlerinden gitti. Yaratıklar-dan birinin arkadaşlarından uzak düşmesini umuyordu. Duman aşağıdaki köyde gitgide yoğunlaşıyordu artık. Çığlık-lar azalmıştı, ama Dundalis'i açıkça görebileceği bir alanı geçtiğin-de, Elbryan kaçışan şekillerin hâlâ kalabalık olduğunu gördü. Genç adam umutsuz olduğunu biliyordu, köyünün kaybetme-ye mahkum olduğunu biliyordu, bütün arkadaşlarının, anne ba-basının, Pony'sinin öldüğünü biliyordu. Elbryan bunu biliyordu, ama yavaşlamadı, yolunu değiştirme-di. Acının, mantığın ötesine geçmişti, dökecek gözyaşı yoktu.Dundalis'e gidecekti; yakalayabildiği bütün goblinleri öldürecekti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 29: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Kız ölüleri, ölmekte olanları gördü. Kendisinin neden hâlâ ya-kalanmamış olduğunu bilmiyordu, ama gölgeden gölgeye, yananbir binanın yanından bir sonrakine koşarken şansının uzun sür-meyeceğini biliyordu. Herhangi birini kurtarmakla ilgili düşünce-leri tamamen kaybolmuştu. Artık tek istediği kaçmak, çok çokuzaklara gitmekti. Ama nasıl? Yol goblinlerle doluydu. Çirkin yaratık grupları ev-lere dalıyor, mekanı yağmalıyor ve ateşe veriyorlardı. Merhametetmiyorlardı; Pony hayatı için yalvaran, kendini çevresindeki gob-linlere sunan bir kadın gördü.Kadını doğradılar. Çember daralıyordu, Pony biliyordu. Köylüler öldükçe dahafazla goblin çevrede serbest dolaşıyordu. Pony her yöne baktı,kasabadan ormana kaçmak için bir yol aradı. Ama kaçış yolu yok- iblisin Uyanışı

57

tu görülmeden Dundalis'in dışına çıkmanın yolu yoktu. Ve or-manda da goblinler vardı, üçer beşer geliyorlardı.Kaçış yoktu. Pony iki bina arasına sıkıştı ve başını duvara yasladı. Yola koş-masının, her şeyin bir an önce olup bitmesinin daha iyi olup ol-mayacağını merak etti. "Beklemekten daha iyi," diye mırıldandıkararlılıkla, ama yapamayacağını anladı, hayatta kalma içgüdüsüizin vermiyordu. Pony derin bir nefes aldı. Bu ev de yanmaya başlarken elleri-ne ulaşan ısıyı hissetti. Şimdi nereye kaçacaktı? Kız aniden nerede olduğunu hatırlayarak başını yana eğdi.Önündeki Shane McMichael'ın eviydi ve arkasındaki de OhvanWyndon'ın evi. Ohvan'ın evi, Elbryan'ın evi.Elbryan'ın yeni evi! Pony sadece iki sene önce, evin yapılmasını hatırladı. Bütünköy ev hakkında konuşup durmuştu, çünkü 01wan Wyndon taşbir temel yapıyordu. Pony dizlerinin üzerine çöktü ve Olwan'ın evinin dibindekitoprağı eşelemeye başladı. Parmakları kanadı, arkasındaki sıcak-lığın arttığını hissetti, ama ümitsizce kazmaya devam etti. Sonra eli açık bir alan buldu. Derine uzandı, belki kırk beşsantim kadar uzağa ve eli soğuk, ıslak zemini buldu. Ofrvan te-mel için geniş taş levhalar kullanmıştı ve Pony evin henüz yerleş-mediğini tahmin ediyordu. Duman çevresinde yoğunlaştı; 01wan'ın evi de alevlere boğul-muştu. Kazmaya devam etti, deliği genişletti, çılgınca taşın altınasığmaya çalıştı. Öfkeli genç adamın fazla beklemesi gerekmedi. Goblin çete-si, anlaşılan nöbet tutmaları için bırakılan ve saldırıya katılmayanyaratıklar Dundalis'e doğru ilerlemediler, safları böldüler ve ağaç- 58

R. A. Salvatore

ların içinde sağa sola dağıldılar. Elbryan üç kişilik bir grubu takip ederek sola döndü. Dunda-lis'te süren çığlıkları duydu, artık dirençten çok acınası ağlayışlar-dı. Yanan evleri gördü, kendi evinin de aralarında olduğunu gö-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 30: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

recek kadar yakındaydı. Bu genç adamın öfkesini körükledi. Sessizce ağaçtan ağacakaydı ve goblinlerden biri durakladığı, diğerlerinin arkasında kal-dığında hızla o noktaya gitti. Yaratığın kaburgalarına tek bir hamle yaparak hızla öldürdü,ama sessiz bir ölüm olmadı, çünkü goblin bir ölüm feryadı kopar-mayı başardı. Elbryan kılıcını çekip kurtardı ve kaçmaya başladı, ama çokgeçti. Kılıcını sağa sola savurdu, iki goblin uluyarak, bağıraraküzerine gelirken mızrakları savuşturmayı başardı. Gözleri -öylesi-ne sevinç dolu, ölen arkadaşları için öylesine aldırışsız- Elbr-yan'ın cesaretini kırdı ve onlara bakmamaya çalıştı, mızraklarınaodaklanmaya çalıştı. Bu arada geriliyordu, diğer grup ulumalara yanıt vermeden ön-ce kaçması gerektiğinin farkındaydı. Solundaki goblin sert ve düzbir hamle yaptı. Elbryan kılıcını mızrağın üzerinden aşırdı, sağa bük-tü ve sola, yamaçtan yukarı kaçarak daha yüksek zemine ulaştı. Genç adam sendelediğinde kazandığı avantajı kaybetti, gev-şek toprak ayağının altından kaymıştı. Diğer goblin arkadaşınınarkasından dolandı ve yukarı hareket ederek Elbryan'a tepedenyaklaştı. Elbryan çaresizce kendini arkaya attı, ayağını altına aldı vetekmeleyerek ilk goblinin dönen mızrağının yanından uçtu, son-ra ikincisinin menzilinden çıkmak için koştu. Geçerken kılıcını sa-vurdu, katı bir şeye çarptığını hissedince umutlandı. Sonra Elbryan sıçrar, yuvarlanırken dünya dönmeye başladı.Sonunda kaymasını kontrol altına aldı, yuvarlanmasını durduracak iblisin Uyanış'

59

şekilde açı kazandı ve savunma pozisyonunda doğruldu. Goblinin-belki ikisinin birden- tam arkasında olmalarını bekliyordu. Ama değillerdi. Elbryan'ın kılıcını savurduğu goblin yerde kı-pırtısız, yatıyordu -anlaşılan Elbryan düşündüğünden daha kuv-vetli vurmuştu. Diğeri de yere düşmüş, inleyerek kıvranıyordu. Elbryan'ın aklına gelen tek açıklama o geriye sıçrarken gobli-nin arkasından atılmış, yere ya da bir ağaç gövdesine hızla çarp-mış olmasıydı. Bir şey omzuna vurdu, önce sertçe değil, ama sonra bir kezdaha, bu sefer yanlamasına uçmaya başladı. Yuvarlanarak yeredüştü, ama dönerken hızla bir ağaç gövdesine çarptı. Sersemle-miş, kafası karışmış Elbryan sendeleyerek ayağa kalktı. Ve Elbryan'ın vücudu kadar büyük bir sopa tutan bir fomor-yan devi kayıtsızca ona doğru yürümeye başlayınca, Elbryan'ınbütün umutları uçup gitti. Elbryan arkasından seslenişler duyduve diğer dört goblinin yolda olduğunu anladı. Genç adam çevresine bakındı. Kaçacak, saklanacak hiçbir yeryoktu. Katı ağacı destek olarak kullanarak kendini hazırladı. Devtek bir koca adımda yanına geldi. Elbryan yaratığı salt vahşilikleşaşırtmak için sıçradı. Kılıcını sapladı, savurdu, canavarın dizleri-ne yaklaştı, yine sapladı, sonra devin bacaklarının arasından yu-varlandı. Ama dev küçük yaratıklarla yaptığı savaşlarda bu hareketi dü-zinelerce kez görmüştü. Elbryan yarı yolu aşmışken dizlerini ka-pattı genci öyle sıktı ki Elbryan zar zor nefes alabiliyordu. Elbr-yan kılıcını canavara yine saplamaya çalıştı, ama dev dizlerini da-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 31: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ha da sıktı ve genç adam inlemekten başka bir şey yapamadı. Ya-na dönmeyi başardı ve o açıdan, devin sopasının başının üzerin-de kalktığını gördü. Mide bulandırıcı bir duyguya kapıldı. Sonuna dek inatçı, elindengeldiğince kuvvetle yine kılıcını sapladı, sonra gözlerini kapattı. 6o

R. A. Salvatore

Hava tuhaf bir mırıltıyla canlandı. Dev kavrayışını g'evşetti veElbryan yere düştü. Sıkıştığı yerden kurtuldu, birkaç adım koştu.

Devam eden ıslıkları duydu ve bir an çevresinde bir arı sürüsü-nün uçtuğunu düşündü. İçgüdüyle elini salladı ve sonra ani birbatma hissiyle geri çekti. Deve bakmak için döndü. Dev havayı tokatlayarak dans edi-yordu. Ötesinde, yaklaşmakta olan dört goblinden ikisinin garipgarip silkelendiğini, sonra yere düştüğünü gördü. "Ne?" diye sordu Elbryan büyük bir şaşkınlıkla. Korkunç birsuçiçeği gibi kırmızı benekler devin yüzünü ve kollarını kaplamış-tı. Daha yakından ve kendi yaralı eline baktığında, Elbryan bun-ların sebebinin arılar değil, daha önce benzerini hiç görmediğiküçük oklar olduğunu anladı.Sayısız küçük ok çevresindeki havayı doldurmuştu. Ama devi durduramıyorlardı. Fomoryan muazzam, iğrenç birulumayla atıldı, sopası havaya kalktı. Savunmasız, kırılgan Elbr-yan altında durdu, kısa kılıcını havaya kaldırdı, ama böyle kuv-vetli bir darbeyi savuşturması imkansızdı. Bir sonraki ok yağmuru daha yoğundu, altmış ok hızla devinyüzüne ve boğazına uçtu, gerçekten de bir arı sürüsüne benze-yen altmış ok. Fomoryan bir iki kez sendeledi, sonra oklar birbi-rinin üstüne, her bir düzinenin üzerine bir düzine daha saplanın-ca sendeledi, sonra bir daha, bir daha sendeledi. Sonunda oklardindi ve fomoryan avına doğru ilerlemeye çalıştı. Ama genç ada-ma yaklaşamadan yere yıkıldı ve kendi kanında boğuldu.Elbryan görmedi bile; bayılıp gitmişti.

5TANRI'NIN SEÇİLMİŞİ Avelyn Birader kolu kuvvetle çevirdi, her dönüşte hem tahta,hem adam inliyordu. Bu kova ne zaman görünecek, diye meraketti genç çömez. "Daha hızlı," diye ısrar etti Quintall, Avelyn'in iş ortağı ve sı-nıf arkadaşı. Sınıf doğum tarihlerine göre bölünmüştü; Avelyn veQuintall fiziksel ya da duygusal uyumlulukları yüzünden değil,yalnızca aynı hafta içinde doğdukları için bir araya getirilmişlerdi.Gerçekten de ikisi açıkça uyumsuz görünüyordu. Quintall yirmibeş kişilik sınıftaki en kısa boylu adamdı, Avelyn en uzunlar ara-sındaydı. İkisi de iri kemikliydi, ama Avelyn biçimsiz ve hantaldı.Buna karşın Quintall kaslıydı, iyi bir atletti. Huyları da zıttı: Avelyn sakin ve saygılı, hep kendini kontroledebilen biri, Quintall ise, sınıf denetçisi Üstat Siherton'un sık sıkve uygun biçimde söylediği gibi "fişek gibi.""Yakında mı?" diye sordu Avelyn birkaç boş dönüşten sonra. "Yarısında," diye cevapladı Quintall soğuk soğuk, "o kadarvarsa." Avelyn derin derin iç çekti ve ağrıyan kollarını harekete geçir-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 32: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

di. Quintall tiksintiyle homurdandı; o olsa şimdiye dek kovayıçekmişti ve ikisi öğle yemeği yemeye yollanmışlardı bile. Amakolu çevirme sırası Avelyn'deydi ve iş sorumluları bu tür konular-

62

R. A. Salvatore

da dikkatliydi. Quintall yaklaşıp kolu ittirmeye kalksa, bu, muh-temelen ikisinin de yemeğine mal olacaktı. "Sabırsız biri," dedi Üstat Jojonah, elli yaşlarında, yumuşakkahverengi gözleri, içinde tek bir gri tel olmayan parlak kahveren-gi saçları olan cüsseli bir adam. Jojonah'ın derisi bronzlaşmış vepürüzsüzdü, gözlerinin yanlarından yelpaze gibi yayılanlar dışın-da yüzünde çizgi yoktu- "güvenilirlik kırışıkları" diyordu onlara. "Fişek gibi," diye açıkladı Üstat Siherton; uzun boylu, kemiklive zayıf bir adamdı, ama omuzları genişti ve sıska boynunun ikiyanında epey çıkıntı yapıyordu. Siherton'un hatları sınıf denetçisiolarak mevkisine uyuyordu, en yeni biraderlerin disiplini ondansorulurdu. Yüzü sert ve şahin gibiydi, gözleri küçük ve koyurenkti -ve gözlerini öğrencilere uğursuz bir şekilde kıstığı zamandaha da küçülüyorlardı. "Quintall tutku dolu," diye ekledi açık birhayranlıkla. Jojonah adamı merakla inceledi. Manastırın en yüksek odasın-daydılar, pencereleri bir yanda kaba dalgakıranlara, diğer yandamanastır avlusuna bakan uzun, dar bir oda. En yeni sınıftan yir-mi dört biraderin hepsi -hastalık yüzünden biri ayrılmak zorundakalmıştı- avluda kendilerine, verilen işleri yapıyorlardı, ama ikiüstadın gözleri sıradışı çömezler olarak görülen Avelyn ile Jojo-nah'ın üzerindeydi. "Avelyn sınıfın en iyisi," dedi Jojonah, daha çok Siherton'untepkisini merak ettiğinden.Uzun boylu adam omuzlarını kayıtsızca silkti. "Bazıları yıllardır görülen en iyi çömez olduğunu söylüyor,"diye ısrar etti Jojonah. Bu doğruydu; Avelyn'in inanılmaz adan-mışlığı hızla Aziz Saf Abelle'in sohbet konusu olmaya başlamıştı. Yine bir omuz silkme. "Tutkusu yok," diye yanıt verdi Siher-ton."Tanrı'ya daha yakın olduğu için insani tutkuları mı yok?" diye

İblisin Uyanı?'

63

yanıt verdi Jojonah, sonunda Siherton'u yakaladığını düşünerek. "Belki de çoktan öldüğü içindir," dedi uzun boylu adam kurukuru ve dönüp diğerine dik dik baktı. Üstat Jojonah topuklarının üzerine yerleşti, ama delici bakışla-rı kararlılıkla karşıladı. Siherton'un bu en önemli sınıfta Quintall'ıbeğendiği sır değildi, ama adamın Avelyn'e, bütün üstatların -vesöylentiye göre Peder Başrahip Markwart'ın da- seçimi olan öğ-renciye açık açık hakaret etmesi onu şaşırtmıştı. "Bugün annesinin öldüğünü haber aldık," dedi Siherton duy-gusuzca. Jojonah avluya, hiçbir şey olmamış gibi çalışmakta olanAvelyn'e baktı. "Ona söyledin mi?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 33: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Zahmet etmedim.""Ne tür meşum bir oyun oynuyorsun?" Yine o sinir bozucu omuz silkme. "Umursar mı?" diye yanıtverdi Siherton. "Kadının şimdi Tanrı'nın yanında olduğunu, buyüzden mutlu olduğunu söyler; sonra işine devam eder.""İnancıyla alay mı ediyorsun?" diye sordu Jojonah sert bir sesle. "İnsaniyetsizliğini küçümsüyorum," diye yanıt verdi Siherton."Annesi öldü, ama umursayacak mı? Sanmıyorum. Avelyn Biraderkendi inançlarının kozasına öyle sıkı kapanmış ki, hiçbir şey den-gesini bozamaz.""İnancın ihtişamı bu," dedi Jojonah sakin sakin. "Boşa harcanan bir yaşam bu," diye terslendi Siherton, pence-reden dışarı eğilirken. "Sen, Quintall Birader!" diye seslendi. İki çömez çalışmayı bıraktılar ve başlarını pencereye kaldırdı-lar. "Git yemeğini ye," diye emretti Üstat Siherton. "Ve sen,Avelyn Birader, lütfen buraya gel ve benim -Üstat Jojonah'ın oda-sında bana katıl." Siherton başını içeri çekip Jojonah'a baktı. "Bakalım genç kahramanımızın kalbi var mıymış," dedi Siher-ton soğuk soğuk ve onu ustaların odalarına götürecek merdivene <k

R. A. Salvatore

doğru uzun adımlarla uzaklaştı. ? Jojonah uzun bir an boyunca onu izledi, kalpsiz olanın gerçek-te hangisi, Siherton mı, yoksa Avelyn mi olduğunu merak etti. "Bu kaybı önemsiz bir şeyi kanıtlamak için kullanıyorsun," di-ye ısrar etti Jojonah, üç kat aşağıda Siherton'a yetiştiğinde. "Ona söylenmeli," diye yanıt verdi Siherton. "Kısa süre sonragüvenmemizin gerekebileceği bu adamı tartma fırsatını kaçırma-yalım." Jojonah, Siherton'un omzunu yakaladı ve onu, adımının orta-sında durdurdu. "Avelyn değerini kanıtlamak için sekiz sene har-cadı," diye hatırlattı uzun boylu adama. "O bilmiyordu, ama sondört senedir daimi gözetim altındaydı. Siherton daha fazla ne is-teyebilir?" "Bir insan olduğunu kanıtlamak," diye hırladı şahinimsi üstad."Hissedebildiğini kanıtlamalı. Ruhanilikte, dindarlıktan daha faz-lası vardır, dostum. Duygu, öfke, tutku vardır.""Sekiz sene," diye tekrarladı Jojonah."Belki bir sonraki sınıf..." "Çok geç," dedi Üstat Jojonah sessizce. "Hazırlayıcılar bu sınıf-tan ya da önceki üç sınıftan seçilmeli. Ve son üç senedir kabuledilen yetmiş beş adam arasında Avelyn Desbris'in potansiyelinesahip tek kişi yok." Jojonah sustu ve uzun uzun diğer adamı in-celedi. Siherton, Jojonah'ın sözlerinde doğruluk payı olduğunubiliyordu ve şimdi doğrulukla, gerçekliğin karşısında savunmasız,doğrulukla yakalanmıştı. Avelyn'e karşı itirazları göz önüne alına-caktı, ama manastırın önündeki seçeneklerin karşısında boş duru-yordu. Ve dikkate değer savları olsaydı bile, Siherton'un duruşu,öfkeye, kızgınlığa bu kadar yakın oluşu uygunsuz kaçıyordu. "Neden, sevgili Siherton," dedi Jojonah bir an sonra, sonundaanlayarak, "kıskanıyorsun!" Üstat Siherton hırladı ve sırtını dönüp Üstat Jojonah'ın özelodasına yöneldi. iblisin Uyanışı

65

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 34: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Bizim talihsizliğimiz sağanaklar arasında doğmak," dedi Jojo-nah, Siherton'un hayal kırıklığına karşı içten bir anlayışla. "Amabizim kendi görevlerimiz var. Avelyn Birader aralarında en iyisi." Sözcükler Siherton'u derinden incitti. Kapıda durdu, başını eğ-di ve genç Avelyn'i kafasında canlandırarak gözlerini kapattı. Hepçalışıyor ve dua ediyor; Avelyn hakkında başka anısı yoktu. Güç-lülük mü, yoksa zayıflık mı, diye merak etti Siherton ve aynı za-manda böylesine adanmış birinin değerli taşlarla yakınlaşmasınınne tür tehlikeler doğuracağını da merak etti. Büyüyle ilgili prag-matik meseleler vardı ve inancı bu kadar derin bir adama, Tan-rı'nın arzularını anladığına böylesine ikna olmuş bir adama uyma-yabilirdi. "Peder Başrahip Markwart genç adamdan oldukça memnun,"dedi Jojonah. Bunun doğru olduğunu, Siherton itiraf etmeliydi ve Avelyn'inHazırlayıcılardan biri seçilmesine karşı girişeceği tartışmaları ka-zanamayacağını da anlıyordu. Ama ikinci Hazırlayıcı pozisyonuaçık duruyordu, bu yüzden o anda uzun boylu üstad enerjisini,oraya beğendiği bir öğrenciyi atamak için harcamaya karar verdi.Quintall gibi birine, ateşle ve yaşamla dopdolu genç bir adama.Ve o tutku, dünyevi şehvetler sayesinde daha kontrol edilebilirbir adam.Genç adam şaşırmadi; dudakları titremedi. "Lütfen söyleyin, Üstat Siherton, huzurlu bir ölüm müydü?" di-ye sorduğunu işitti kendi sesinin. Üstat Jojonah sempatik soruyu duyduğuna memnun olmuştu.Avelyn'in annesinin ölüm haberini alınca başta tepki vermemesiSiherton'un şikayetlerine kanıt olmuştu "Haberci uykusunda öl-düğünü söyledi," diye araya girdi Jojonah.Üstat Siherton yalanı düşünerek diğer üstada sert sert baktı,

66

R. A. Salvâtore

çünkü genç bir oğlan olan haberci yalnızca ölüm haberini iletmiş,başka detay vermemişti. Üstat Jojonah haberciyle konuşmamıştıbile. Jojonah kahverengi gözünün ucuyla dik dik ona bakarken,Siherton nadir bir anlayış gösterisiyle oluruna bıraktı.Avelyn haberi kabullenerek başını salladı. "Hemen gitmek istersin herhalde," dedi Siherton, "anneninmezarının başında babana katılmak için."Avelyn inanmazlık içinde ona baktı. "Ya da kalmayı seçebilirsin," diye araya girdi Jojonah hemen,yemi görerek. Avelyn Aziz Saf Abelle'i herhangi bir sebepten terkedecek olsa, yeniden girmek için bir sonraki seneyi beklemesi ge-rekecekti. Yeniden girişi garantiydi, ama Hazırlayıcı olarak konu-munu -böyle bir pozisyon önerileceğinden, hatta böyle bir şeyolduğundan hiç haberi olmasa bile- kaybedecekti. "Annem çoktan gömülmüştür herhalde," diye karşılık verdiAvelyn Siherton'a, "ve babam kuşkusuz mezarı bırakıp eve dön-mek üzere yola koyulmuştur. Aziz Saf Abelle'den ayrılmalarınınüzerinden ne kadar az zaman geçtiğine bakarsak, daha önündeuzun bir yol var." Üstat Siherton gözlerini uğursuz uğursuz kıstı ve açık bir öf-keyle bakarak Avelyn'e doğru eğildi. "Annen öldü, evlat," dediyavaşça, her hecenin üzerine basarak. "Umurunda mı?" Sözcükler Avelyn'e sert bir darbe indirdi. Umurunda mıydı?

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 35: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Sırf aksini ima ettiği için uzun boylu üstadı yumruklamak istiyor-du. Bir öfke seline kapılmak, Vodayı -ve onu durdurmaya kalka-cak herkesi- paramparça etmek istiyordu! Ama bu Annalisa'ya saygısızlık etmek olurdu, Avelyn bunu bi-liyordu, o nazik kadının anısına hakaret olurdu. Avelyn'in annesiTanrı'nın ışığında yaşamıştı. Avelyn buna inanmak zorundaydı,aksi halde kadının tüm hayatı -ve kendi hayatı- yalandan başkabir şey olmazdı. Böyle bir hayatın, böyle bir yüreğin ödülü daha iblisin Uyanışı

67

ivi bir yerde, daha iyi bir varoluştu. Annalisa şimdi Tanrı'nın ya-nındaydı. Bu düşünce genç adama güç verdi. Omuzlarını dikleştirdi veetkileyici Üstat Siherton'un gözlerine baktı. "Annem eve ulaşamayacağını biliyordu," dedi sessizce, Jojo-nah'a hitap ederek. "Hepimiz biliyorduk. Sırf benim Aziz SafAbelle Tarikatı'na girdiğimi görmek için, hastalığına rağmen yaşa-maya devam ediyordu. Abellican Kilisesi'ne girmem onun zaferiy-di ve şimdi ayrılmam bu zaferi yok etmek olur." Söylediklerinigüçlendirmek için nefes aldı. "Aziz Saf Abelle Tarikatı, Tanrı'nın 816. Senesi," dedi AvelynBirader sesi hiç titremeden. "Yerim burası. Annalisa'nın bu dün-yadan huzur içinde göçmesini sağlayan hayal bu." Üstat Jojonah sakin ve mantıklı akıl yürütmeyi görerek başınısalladı ve genç adamın inancının derinliğinden hem etkilendi,hem korktu. Avelyn'in annesini çok sevdiği açıktı, ama tavrındabir içtenlik vardı. Bu konuda, Jojonah, Siherton'un anlatmak iste-diğini açıkça görebiliyordu. Ya Avelyn'in Tanrı'yla doğrudan iliş-kisi vardı, ya da genç adamın insan olmanın anlamı hakkında enufak fikri yoktu."Gidebilir miyim?" diye sordu Avelyn. Soru Jojonah'ı hazırlıksız yakaladı ve adam düşünürken,Avelyn'in metanetinin belki de o kadar derin olmadığını fark etti."Bugün görevlerinden muafsın," dedi üstad. "Hayır," diye yanıt verdi Avelyn tereddüt etmeden. Bir üstadınemrine karşı çıktığını fark eder etmez başını eğdi. Böyle bir ku-sur manastırdan sürülmesine yol açabilirdi. "Lütfen görevlerimi ta-mamlamama izin verin." Jojonah, Siherton'a baktı, adam başını tiksinüyle iki yana sal-lıyordu. Uzun boylu üstat tek söz söylemeden odadan çıkıp gitti.Jojonah, genç Avelyn Birader'in gelecek haftalarda dikkatli ol-

68

R. A. Salvatore

ması gerektiğini düşünüyordu. Herhangi bir gerçek se5ep vere-cek olsa, Üstat Siherton onun kovulmasını sağlardı. İyi huylu üstatuzun süre bekledi, Avelyn odadan çıkmadan önce Siherton'unuzaklaştığından emin oldu. "Dilediğin gibi olsun, Avelyn Birader," diye sonunda kabul et-ti. "Git o zaman. Öğle yemeğin için birkaç dakikan kaldı."Avelyn yerlere kadar eğildi ve odadan çıktı. Jojonah ellerini masasının üzerinde kavuşturdu ve kapalı kapı-ya bakarak uzun süre oturdu. Avelyn'de Siherton'u gerçekte rahat-sız eden ne acaba, diye merak etti. Siherton'un ısrar ettiği gibi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 36: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

genç adamın görünürdeki insanlıkdışdığı mı? Yoksa daha derin birşey mi? Avelyn, Aziz Saf Abelle keşişlerinin önüne konan dahayüksek bir standart, gölgeli bir ayna mıydı, bu günlerde, kutsalmanastırda bile çok nadir görülen gerçek inancın kanıtı mıydı? Süslü odasına, dünyadaki en saygın sanatçılardan biri olanPorvon dan Guardinio'nun galerisinden ısmarladığı güzelim du-var halısına bakarken bu düşünce Jojonah'ı sarstı. Odanın destekkirişlerinin oymalı tahtasını renklendiren altın varakları, egzotikbir ülkeden gelmiş pahalı halıyı, yastıklı sandalyeleri, geniş kitaprafındaki sayısız biblo ve süsü inceledi, her biri sıradan bir işçininbir senede kazanacağından daha fazla altın ederdi. Dindarlık, saygınlık, fakirlik, bu Aziz Saf Abelle Tarikatı'na gi-renlere sunulan düsturdu. Standart buydu. Jojonah odasında yinebakındı, kendine diğer üstatların çoğunun, hatta bazı on senelikkeşişlerin odalarının daha da zengin süslendiğini hatırlattı.Dindarlık, saygınlık, fakirlik. Ama pragmatizm de o düsturun bir parçası olmalıydı, PederBeşkeşiş Markwart öyle demişti, manastırın önceki önderleri, iki-yüz yıl önce bile böyle buyurmuştu. Ayı-Honce'da servet güceeşitti ve güç olmadan, Tarikat sıradan insanların yaşamlarını nasıletkileyebilirdi? Tanrı'ya zayıflıkla değilde, güçle daha iyi hizmet iblisin Uyanışı

69

edilmez miydi? Kutsal düsturun bazı yanlarının serbestleştirilmesi için kabuledilen sav böyle diyordu. Yine de, Üstat Jojonah, Avelyn Desbris gibi bir öğrencinin,Üstat Siherton'un sinirini nasıl bu kadar bozabildiğini anlayabili-yordu. O gece Avelyn odasına duygusal ve fiziksel olarak tükenmişbir halde çekildi. Bütün uyanık saatlerini zorlu işlerle geçirmiş,her görevin en güç kısımlarını yapmak için gönüllü olmuştu. Ku-yudan çektiği kovaların sayısını şaşırmıştı -elliye yakındı- ve bun-dan hemen sonra, manastırın kuzeydeki üst duvarından gevşektaşları çıkarma ve ertesi gün gelecek duvar ustaları için düzgün-ce dizme işine girişmişti. Ancak geceyi müjdeleyen akşam duası çağırışı Avelyn'in çılgıntemposunu bozmuştu. Sessizce duaya gitmiş, sonra akşam yeme-ğini atlamış, doğrudan odasına çekilmişti. Bir buçuk metreye birbuçuk metrelik odanın içinde, Avelyn'in mumu için sehpa görevigören tek bir tabure ve monte edildiği duvardan indirilerek kul-lanılan bir yatak -yalnızca düz bir tahta ve bir battaniye- vardı. İş artık bitmişti ve ağrılar kendilerini gösteriyordu. Bitkinliğinerağmen Avelyn Desbris uyuyamıyordu. Annesine ait görüntülerdüşüncelerine doluşmuştu; artık onun imgesini görüp göremeye-ceğini, cennetteki yerine gitmeden önce ruhunun onu ziyaretedip etmeyeceğini merak etti. Annalisa gelip en küçük çocuğunaveda edecek miydi, yoksa Aziz Saf Abelle'in dışındaki avluda ve-dasınt etmiş miydi çoktan? Avelyn yataktan indi, çakmaktaşı ve çeliğini el yordamıylabuldu ve sonunda mumu yaktı. Annalisa'nin bir köşede durmuş,onu beklediğini görmeyi umarcasına gölgeli ışıkta çevresine ba-kındı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 37: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Avelyn büyük hayal kırıklığı içinde orada olmadığını gördü.

70

R. A. Salvatore

Genç adam yatağının kenarına oturdu, başını eğdi, ellerini ağ-rıyan bacaklarına koydu. Gözlerinden sızan ilk yaşları hissetti veonları inkar etmeye çalıştı. Ağlamanın zayıflık olacağını düşündüAvelyn, inanç eksikliği olacaktı. İnandığı şey, yüreğinin içindeinandığı şey onu ölüm vaktinde destekleyemiyorsa, o zaman nekıymeti vardı ki? Abellican Kilisesi, kadim yazmalar, hak edenle-re cennet vaat ediyordu; kim cenneti iyi ve cömert Annalisa Desb-ris'ten daha fazla hak ediyor olabilirdi ki? Avelyn'in yanağından aşağı bir gözyaşı yuvarlandı, sonra birtane daha. Başını daha da eğdi, ellerini kaldırıp gözlerini, ıslakgözlerini örttü. Bir hıçkırık Avelyn'in çökmüş omuzlarını sarstı. Onu inkar et-meye, durdurmaya çalıştı. Ölü Duası'nı, İnananın Duası'nı, EbediVaat Duası'nı art arda, sesinin titrememesi için çaba göstererekezbere okudu. Gözyaşları akmaya devam etti; tekdüze sesi sık sık bir hıçkı-rık ya da iç çekişye kırılıyordu. Duaları tekrarladı, sonra yeniden. Bütün kalbiyle dua etti, söz-cükleri annesine ait imgelere sardı, satırlar arasında sık sık isminisöyledi. Artık yerdeydi, ama oraya nasıl geldiğini bilmiyordu. Yer-de, bir bebek gibi kıvrılmış, annesini isteyerek, annesi için duaederek yatıyordu. Sonunda, bir saatten uzun süre sonra Avelyn kendini toparla-dı, yatağın üzerine oturdu, son hıçkırıkları durdurmak için derinderin nefes aldı. Sonra uzun uzun düşündü, acısını değerlendirdi,inancına gelmiş olabilecek zayıflığı bulmak için ruhunu araştırdı. Kısa süre sonra yanıtı buldu ve memnun oldu. Annalisa içinağlamıyordu, bunu fark etti, çünkü onun gerçekten de daha iyibir varoluşa geçtiği inancına bağlıydı. O kendisi için, ablaları veağabeyleri için, babası, Annalisa Desbris'i tanıyan ve bu yaşamdabir daha onun varlığıyla kutsanmayacaklar için ağlıyordu. iblisin Uyanışı

7i

Avelyn bunu kabul edebilirdi. İnancı sağlam ve eksiksizdi, buyüzden annesinin anısını kirletiyor sayılmazdı. Mumu liflemekiçin eğildi, sonra fikrini değiştirdi ve yine yatağın üzerine oturdu.Gözleri yine annesinin ruhunu bulmak için gölgeli odanın köşe-lerinde dolaştı.Belki onu düşlerinde bulurdu. İki adam sessizce Avelyn Birader'in kapalı kapısından uzaklaş-tı. "Tatmin oldun mu?" diye sordu Üstat Jojonah, Üstat Siherton'a,iyice uzaklaştıktan sonra. Siherton gerçekten de Avelyn'in ağlamasını duymaktan, aşırıadanmış genç adamın insani duygulara sahip olduğunu bilmek-ten memnun olmuştu, ama Avelyn'in hıçkırıklarının sesi sertüstadın Avelyn'e karşı genel tavrını değiştirmemişti. Jojonah'a ha-fifçe başını salladı ve uzaklaşmaya başladı. "Peder Başrahip Markwart, genç Avelyn Birader'e taşları gös-termem için izin verdi," diye seslendi Jojonah arkasından. Siherton olduğu yerde kalakaldı, gırtlağından yükselen öfkeli

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 38: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

itirazı boğdu, sonra yine hafifçe başını salladı ve yoluna devametti. Artık karar verilmişti. Avelyn Desbris Birader, Hazırlayıcılar-dan biri olacaktı. Avelyn, düşük konumuna uyacak şekilde başını eğik, gözleri-ni yerde tutmaya çalıştı, ama Üstat Jojonah'a Manastır Labiren-ti'nde, Aziz Saf Abelle'deki en özel ve saygı duyulan, birinci se-nesindeki bir çömezin ziyaret etmeyi umamayacağı yerde takipederken, çevresindeki harikaların bazılarını fark etmeden geçemi-yordu. Jojonah'ın gezi hakkındaki açıklaması zayıftı, temizlenmesi ge-reken bir bölge hakkında bir yorum. Manastırda birkaç hafta ge- 72

R. A. Satvatore

girdikten sonra Avelyn, iş ne kadar zorlu da olsa, Mahastır Labi-renti'ndeki işler için normal seçimin daha büyük ve daha dene-yimli öğrencilerden yana yapıldığını anlamıştı. Ayrıca özel bir du-rum olmadığını, Üstat Jojonah'ın daha büyük öğrencileri kullana-bileceğini biliyordu. Ama sorularını kendine sakladı, çünkü üstatlarına soru sormakona düşmezdi. Ancak itaat edebilirdi ve bu yüzden tombul ada-mın arkasında elinden geldiğince sessizce yürüdü, zaman zamanher yan kapıyı çevreleyen altın varaklara, her tahta kirişteki hari-ka ve girift oymalara, yerlerdeki mozaik desenlere, duvar halıları-na, ki detayları öyle zengindi ki Avelyn tek bir tanesini seyreder-ken saatler harcayabileceğini düşündü, bakarken başını yerdenkaldırmadı. Üstat Jojonah durmaksızın konuşuyordu, ama söyle-dikleri ilgi çekici değildi -hava hakkında önemsiz yorumlar, yir-mi sene önce kopan bir fırtına, Aziz Saf Abelle'deki gözde fırıncı-sının ölümü, adamın "şehvetli" karısı hakkında şaşırtıcı ölçüdeyersiz bir yorum. Hiçbiri Avelyn'in dikkatini mekanın harikaların-dan ayıramadı, ama yine de ona yöneltilebilecek bir soruyu ka-çırma korkusuyla dinledi. Ağır bir kapının önünde durdular -ne kapıydı ama! Avelynmanzara karşısında gözlerini kaldırmaktan kendini alamadı: Katbe kat boyalı oymalar, savaş sahneleri, Aziz Abelle'in bir kazıktayakılması, Bastibule Ana'nın şifa veren elleri. İblisleri alt eden me-lekler, kendi getirdiği lav üzerine dökülür, kendisini kavururkenacı içinde haykıran kudretli İblis dactyl. Ayla'ya, semavi armağa-na ait, tüm diğer sahneleri sarmalayan, resmedildiği açıdan dola-yı oval sahneler. Böylesine eksiksiz bir şeyin başladığı söylenebi-lirse, kapının sol alt köşesinde başlıyor, izleyenin gözünü yukarı,kapının sağ üst köşesine doğru götürüyordu. Ve yolda, Avelyn'ingözleri tararken, dünyanın, inancın tarihi önünde açılıyor gibi gö-rünüyordu, imgeler öyle yerleştirilmişti ki, kolayca bir sonrakine iblisin Uyanışı

73

akıyordu, her birinin ayrı etki yaratmasını sağlayacacak kadar ara-lık vardı, ama aralıklar kısaydı, tıpkı zaman gibi. Diz çöküp dua etmek istedi; sanatçının -ya da sanatçıların,çünkü bütün bunları tek bir adam yaratmış olamazdı- kim oldu-ğunu sormak istedi, ama sözler ağzından çıkmadan herhangi bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 39: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

isim öğrenmenin önemsiz olacağını fark etti, çünkü bunvı yapanahşap ve resim sanatçıları Tanrı'nın açık müdahalesiyle çalışmış-lardı. Dünyanın bütün erkeklerini ve kadınlarını, çocukları sayanO yapabilirdi bunu ancak. "Halka Taşlarını biliyor musun?" diye sordu Üstat Jojonah ani-den ve sözleri Avelyn'e keskin ve yersiz geldi. Yerinde sıçrayacakoldu ve irkilerek döndü, bir üstadın böyle bir güzelliğin önündekonuşacak kadar aptal olmasına şaştı.Sonra sorunun anlamı darbe gibi indi."Biliyor musun?" diye sordu Jojonah yine. Avelyn yutkundu, en iyi yanıtı seçmeye çalıştı. Halka Taşları'melbette biliyordu, Aziz Saf Abelle'in semavi armağanları, dünyada-ki bütün büyünün kaynağı. Ama Avelyn'in fazla bilgisi yoktu, yal-nızca taşların bekleyen keşişlerin açık ellerine gökyüzünden nasıldüştüğü, sonra özel güçlerinin fark edilmesi için Peder Başrahiptarafından kutsandığı gibi sıradan söylentiler. "Biz Taşların Koruyucularıyız," dedi Üstat Jojonah bir an son-ra, Avelyn yanıt vermeye çalışmayınca.Genç keşiş başını hafifçe salladı. "Bu bizim en kutsal görevimiz," dedi Jojonah, kapıya yaklaşıpağır sürgüyü kaldırarak. Avelyn gözlerini kırpıştırdı; kapının hari-kaları arasında dev sürgüyü fark etmemişti bile! "Taşlar inancımızın kanıtıdır," dedi Jojonah, geniş kapıyı ittire-rek. Avelyn taşa dönmüş gibi kalakaldı. "İnancımızın kanıtı," diye

fısıldadı alçak sesle, Aziz Saf Abelle'in üstatlarından birinin küfü- 7<

R. A. Salvatore

re yaklaşan sözler söylemesine inanamayarak. İnancın kanıta ih-tiyacı olmazdı -inancın gerçek değeri inançlara kanıt olmadan sa-dık kalmaktı! Elbette Avelyn yüksek sesle itiraz etmedi ve ağır kapı sessiz-ce, dengeli ve yağlanmış menteşeler üzerinde açılıp en büyük ih-tişamı sergilerken, sessiz düşünceleri de yok olup gitti. İçerideki oda iyi aydınlatılmıştı, ama Avelyn meşale göremi-yor, her zamanki yanık odun kokusunu almıyordu. Manastırın içodalarında, yeraltındaydılar, bu yüzden pencere olamazdı. Ama oodanın içinde gerçekten de ışık vardı, Avelyn'e bulutsuz biryazortası gününü düşündüren cinsten bir aydınlık. Her köşeyi,her taştaki her çatlağı dolduruyor, odaya yerleştirilmiş pek çokcamlı dolabın kapaklarından ve içindeki yüzlerce cilalı taştan yan-sıyordu.Halka Taşları! Jojonah odaya girdi, Avelyn peşinden neredeyse yuvarlandı.Genç keşiş artık bakışlarını indiriyor gibi yapmıyordu, dolaplarınönünden geçerlerken sağa sola bakıyor, mücevherlere, kırmızıla-ra ve mavilere, kehribar rengi taşlara ve menekşe rengi kristalle-re şaşıyordu. Pürüzsüz, koyu gri ama bir şekilde geceden dahakara görünen on iki kadar taşın bulunduğu dolap Avelyn'in dik-katini çekti ve neden olduğunu anlamasa bile ürpermesine sebepoldu. Bir başka dolapta berrak taşlar gördü -elmas olduklarınıfark etti- ve yine durdu ve Jojonah'ın da oyalanmasına izin vere-rek durmuş olduğunu gördü. Avelyn ışığın elmasların yüzeylerinde oynaşmasını, nasıl taşmderinliklerine dalar, kristal derinliklerinde döner gibi göründüğü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 40: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

nü inceledi. Sonra gerçeği anladı. "Işığın kaynağı elmaslar," dedi ve izin almadan konuştuğunufark edince dudağını ısırdı."Aferin," diye tebrik etti Üstat Jojonah ve Avelyn biraz gevşe-

iblisin Uyanışı

75

M "Halka Taşları hakkında ne biliyorsun?""Dünyadaki bütün büyünün kaynağı onlar," dedi Avelyn.Jojonah başını salladı, ama, "Tam olarak doğru değil," dedi.Avelyn ona dikkatle baktı. "Halka Taşları bütün iyicil büyülerin kaynağıdır," diye açıkla-dı Üstat Jojonah."Tanrı vergisi büyü," diye araya girmeye cesaret etti Avelyn. Jojonah duraksadı -Avelyn'in bilinçli olarak yakalamadığı,ama gelecek senelerde hatırlayacağı bir duraksama- sonra başınısalladı. "Ama bir de Yer Taşlan var, şer büyünün, dactyllerin gü-cünün kaynağı," dedi Jojonah. "Tanrı'ya şükürler olsun sayılarıçok değil ve yalnızca o iblisler tarafından kullanılabiliyor -ki on-ların sayıları, Tanrı'nm inayetiyle, daha da az!" Gülerek sustu, amaAvelyn dactyl iblisler hakkındaki bir konuşmada gülünç bir yangöremiyor du. Jojonah rahatsız rahatsız boğazını temizledi. "Ve bir de To-uel'alfar'm büyüsü var," dedi. "Ahenkli şarkılarının içinde olduğusöylenir ve bahçelerinin topraktan 'yetiştirdiği' metalin içinde.""Yetiştirmek mi?" diye sordu Avelyn. Üstat Jojonah omuzlarını silkti; önemli değildi. "Bana YüzükTaşları'ndan bahset," dedi. "Onları kim toplar?""Aziz Saf Abelle biraderleri," diye yanıt verdi Avelyn hemen."Nereden?""Gökyüzünden, Ayla'dan biraderlerin açık ellerine..." Jojonah'm gülüşünü yarıda kesmesine sebep oldu. "Onlar biroktan daha büyük hızla düşerler," diye açıkladı üstat. "Ve sıcak-tırlar, çömez dostum, öyle sıcak ki, eti ve altındaki kemiği kavu-rurlar!" Jojonah, Avelyn'e, bir tarlada Alpinador peyniri gibi delikdeşik, yüzünde inanmaz bir ifade, arkasında, yerde bir grup par-layan taşla duran genç bir keşişi tasvir ederken yine güldü.Avelyn dudağını sertçe ısırdı. Jojonah'ın onunla alay etmediği-

76

R. A. Salvatore

ni anlamıştı, ama bu şeylerin ona neden anlatıldığını anlafnıyordu."Onları nereden buluruz?" diye sordu Jojonah aniden. Avelyn, "Ayla," diyecek oldu, ama o konunun çoktan kapatıl-dığını fark ederek sustu. Yüzünde boş bir ifadeyle omuzlarınısilkmekle yetindi."Pimaninicuit," dedi Jojonah.Avelyn'in yüzündeki ifade değişmedi. "Bir ada," diye açıkladı üstad. "Pimaninicuit. Kutsal taşlarıntoplanabileceği tek yer orası."Avelyn hiç böyle bir şey duymamıştı. "Bu ismi bilmeyen birine, Aziz Saf Abelle manastırının başın-daki pederin açık izni -hayır, açık talimatı olmadan söyleyecekolursan, manastırın bütün gücü hemen idam edilmen için kulla-nılır."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 41: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Avelyn ismi daha önce neden hiç duymadığını anladı. "Onları ne zaman toplarız?" diye sordu Jojonah. Konuyu öyleçabuk değiştirmişti ki, Avelyn iyice şaşırmıştı. Genç keşiş bir kezdaha çaresizce omuzlarını silkmekten başka bir şey yapamadı.Bilmek istiyordu, ama bilmeye korkuyordu. Bütün bunlarda çokkutsal, ama özellikle gizemli olmayan ve dolayısıyla kutsal olma-yan bir şey vardı, bir kendinden geçiş ürpertisiyle karışık, AvelynDesbris'in görmezden gelemediği hafifçe pis bir tat. "Taşlar yere sık düşmüyor," diye açıkladı Jojonah, bir rahiptençok bir alim gibi konuşarak. "Sık yağmıyorlar, ama düzenli olarakyağıyorlar." Geniş odanın solundaki duvara doğru yol gösterdi veyaklaşırlarken, Avelyn buraya oyulan desenlerin aslında harita ol-duklarını gördü, astronomik haritalar. Sık sık harika gece göğünebakarak saatler harcayan Avelyn bazı noktaları tanıdı. Kuzey gö-ğündeki en göze çarpan takımyıldızlar olan Savaşçı Progos-De-vi'nin dört yıldızlı kuşağını gördü, sonra Çiftçinin Kovası'nı sapı-nı işaretleyen, yay çizen yıldızları hep çatıların arkasında durduk- iblisin Uyanışı

77

larından, görmek için babasının arka kapısına yürümesi gerekentakımyıldızları. Aylayla birlikte Corona kolay ayırt ediliyor ve gö-ze çarpıyordu, çünkü hepsinin ortasındaydı, Corona evrenin mer-keziydi. Avelyn daha yakından baktığında, duvarda oyuklar gördü.Başta onları bilinen kürelerin sınırları sandı, çünkü evrenin bir di-zi üstüste binmiş, birbirine geçmiş semavi küreden, yıldızları ye-rinde tutan görünmez kabarcıklardan oluştuğu teorilerini duy-muştu. Oyukların çoğunun Corona'nın yakınında olduğunu, gü-neşi ve ayı, beş gezegeni birleştirdiğini fark edince gerçeği anla-dı. O oyuklar estetik değil pratik nitelikteydi, semavi cisimlerinhareket ettirilebilmeleri için haritanın mekanizmasına yardımcıoluyorlardı. Avelyn Sheila'nın, ayın konumunu fark etti ve uzunuzun inceledi. Ay Corona'nın çevresindeki yolunda gerçekten deçok ağır ilerliyordu. "Altı nesil," diye açıkladı Üstat Jojonah, Avelyn'e olağanüstüharitayı incelemesi için birkaç sessiz dakika verdikten sonra. "Yada yaklaşık olarak altı," diye ekledi Avelyn ona döndüğünde."Her iki bağışın arasında yüz yetmiş üç yıl geçiyor.""Bağış mı?" "Taş yağmurları," diye açıkladı Jojonah. "Kendini kutsanmışsay, çömez dostum, çünkü yağmurlar zamanında yaşıyorsun." Avelyn hızla nefes aldı ve Ayla ile Corona arasında, düşen taş-ların oluşturduğu ince çizgileri görmeyi beklercesine, bir kez da-ha haritaya baktı. "Taşlardan birini işlerken gördün mü?" diye sordu Jojonah ani-den, Avelyn'in düşüncelerinden sıyrılmasına sebep olarak. Gençadam umut ve hevesle iri iri açılmış gözlerle ona baktı, yumruk-ları yanlarında sıkılıp açılıyordu. Jojonah odanın ortasındaki bir dolabı gösterdi ve Avelyn'eyaklaşmasını işaret etti. Sırtını üstada döndüğü anda duvardan ge- 78

R. A. Salvatore

len bir tıkırtı duydu ve Jojonah'ın dolabı açmak için, muhtemelen

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 42: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

yıldız haritalarının arasına gizlenmiş bir tür kilidi çalıştırdığını tah-min etti. Üstat kısa süre sonra dolabın yanında ona katıldı ve camkapağı yavaşça arkaya kaydırdı. İçeride pürüzsüz ve cilalanmış pek çok değişik taş vardı. Jojo-nah'ın eli iki parlak gri taştan birine uzandı. "Ruh taşları," diyeaçıkladı. "Nam-ı diğer hematit." Taşı sağ elinde sıkı sıkı tuttu, son-ra sol eliyle uzandı ve çoğunluğu berrak, ama hafif sarı-yeşil ton-lar taşıyan bir başka mücevher aldı. "Krisoberil," dedi. "Bu berrakhaldeyken bir koruma taşı. Karanlık hematitle uğraşırken her za-man akıllıca bir seçim!" Avelyn anlamıyordu, ama bütün bunlar karşısında, bir soruy-la üstadının sözünü kesemeyecek kadar şaşırmıştı. Jojonah krisoberili kalın cüppesinin cebine bıraktı veAvelyn'den uzaklaşıp genç keşişin tam karşısında durdu. "Onakadar say," diye talimat verdi, "böylece büyüyü yapmak için za-manım olsun. Sonra ellerini arkana götür, parmaklarını ağır bir sı-rayla, yedi değişik sayı gösterecek şekilde kaldır, kaç tane ister-sen. Sırasını hatırlamaya özen göster." Üstad gözlerini kapattı ve yumuşak sesle dua etmeye başladı.Avelyn bir an tereddüt etti, bu yeni bilgiyi sindirmeye çalıştı. Ken-dini çabucak topladı ve denileni yaptı, arkasında sakladığı elleri-nin gösterdiği sayıları değiştirdi. Bu sırada Üstat Jojonah yumuşakduasını kesmedi, gözleri hiç kırpışmadı, bedeni yerine mıhlanmışgibiydi. Bir an sonra üstat gözlerini açtı. "Yedi, üç, altı, beş, beş, iki vesekiz," dedi Jojonah, kendinden pek memnun görünerek."Aklımdan geçeni okudunuz!" diye inledi Avelyn. "Hayır," diye hemen düzeltti Jojonah. "Fiziksel bedenimi geri-de bırakıp arkana gittim. Tek yaptığım parmaklarını izlemekti."Avelyn karşılık verecek oldu, ama düşüncesini kendine sakla-

iblisin Uyai'Ş'

79

Aı Nefes nefese kalması ve yüzündeki inanmaz ifade çok şeyiaçığa vuruyordu. "O kadar da zor bir iş değil!" dedi Üstat Jojonah aniden, se-vinçle patlayarak. "Hematit güçlü bir araçtır, en güçlü taşlardanbiridir. Onu kullanarak bedeninden çıkmak onun gerçek büyüsü-ne şöyle bir temas etmektir. Taşlar konusunda eğitim almış her-kes yapabilir. Sen bile..." Jojonah'ın sesi sönüp gitti, öylesine he-vesli bir sataşmaydı ki Avelyn görmezden gelemedi. "Avelyn Birader," dedi üstat bir an sonra, tüm ciddiyetiyle,"denemek ister miydin?" Avelyn öneriyi düşünmek için durmadan, başını öyle kuvvet-le salladı ki çok aptal göründüğünden emindi. Ayakları da, bilinç-li düşüncesi onları durduramadan, taşa çekiliyormuş gibi hareketetmeye başladı. Manzara karşısında Jojonah kahkaha atacak oldu ve hematitiuzattı. Avelyn uzandı, ama üstat geri çekti. "Bu güçlü bir taştır," dedi üstat ciddiyetle, "seni ait olmadığınbir yere götürebilir. Yolculuklarında dikkat et genç dostum, çün-kü hemen kaybolabilirsin!" Avelyn elini birkaç santim çekti, bu konuda biraz aptallık edipetmediğini merak etti. Ama dürtü çok güçlüydü ve yine uzandı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 43: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Jojonah bu sefer hematiti almasına izin verdi. Taş ele pürüzsüz, neredeyse sıvı gibi geliyordu. Avelyn'inbeklediğinden ağırdı, oldukça katı ve yoğundu. Parmaklarını de-falarca üzerinde gezdirdi, içinde daha derin bir şey sezdi, bir gi-zem ve büyü noktası. Jojonah'a baktı ve üstadın krisoberili yüre-ğinin üzerinde tuttuğunu gördü. "Ruhlarımızın çarpışmasını engelleyecek," diye açıkladı Jojo-nah. "Bu akıllıca bir seçim olmazdı." Avelyn başını salladı ve birkaç adım geriledi. Jojonah serbestelini arkasına götürdü. "Hazır olduğunda," dedi yumuşak sesle. 8o

R. A. Salvatore

"Büyüye daldığında anlayacağım ve başlayacağım." Avelyn onu zar zor duydu. Genç keşiş taşın derinliklerine düş-meye başlamıştı bile. Hematit, onu ovalayan parmaklarına o angerçekten sıvı gibi geldi, ve davetkar. Avelyn ona uzun uzun bak-tı, sonra gözlerini kapattı, ama hâlâ görüyordu. Önünde açılıyor,ellerini, sonra kollarını kaplıyordu. Sonra düşmeye başladı. Düş-tü, düştü. Direndi ve hematit dramatik bir biçimde çekildi, neredeyseonu transtan çıkmaya zorluyordu. Ama Avelyn korkularına vak-tinde hakim oldu ve yolculuğa bir kez daha başladı. Elleri yok oldu, sonra kolları. Sonra her şey gri oldu, sonra si-yah. Avelyn bedeninden çıktı. Arkasına baktı ve kendini orada, ta-şı tutarak dururken gördü. Jojonah'a döndü, krisoberili açıkçagördü, şiddetle parlıyor, üstadın tamamını ince, beyaz kabarcıklasarıyordu, Avelyn'in ruhunun geçemeyeceğini bildiği bir büyü. Uzaktan dolanarak Jojonah'a doğru yürümeye başladı. Kendi-ni inanılmaz derecede hafif hissediyordu, sırf irade gücüyle hava-lanıp uçabilirmiş gibi hissediyordu. Üstadın arkasında parmakların sırasını izledi: bir, üç, iki, bir,beş."Daha yükseğe çık," dediğini duydu Üstat Jojonah'ın. Avelyn bu durumda bile sesi duyabilmesine şaştı. Emri anladıve kendini havalanmaya, çaba göstermeden tavana doğru süzül-meye zorladı. "Seni durduracak fiziksel engel yok," dedi Jojonah. "Hiçbir en-gel yok. Çatıyı gördün mü? Çatıda bilmen gereken bir şey var." Heyecanına rağmen Avelyn tavandan geçerken irkildi. Tahtanıngevşek yapısına, üstteki odanın taş zeminin yoğunluğuna şaştı. Yukarıdaki odada pek çok keşiş vardı, Avelyn'den birkaç yaşbüyük adamlar. Avelyn geçerken, adamların onun hiç farkında ol-78

iblisin Uyanışı

madıklarını görünce sırıttığını hissetti, aşağıdaki odada fiziksel be-deninin sırttığını hissetti. Sonra sırıtış yok oldu. Bir şey genç keşişi çekiştiriyordu, buadamlardan birine girme, asıl ruhu çıkarıp bedene sahip olmadürtüsü! Bu tehlikeli fikir ona hakim olamadan odayı geçti, daha yük-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 44: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

seğe süzüldü, bir sonraki tavandan boş bir odaya, sonra onun ta-vanından sonrakine, sonrakine, sonrakine -sonuncu tavan çokdaha kalındı- geçti. Sonra dışan çıktı, ama fiziksel duyguların hiç-birini hissetmedi, ne güneşin sıcaklığını, ne okyanus rüzgarınınserinliğini. Aziz Saf Abelle'in en yüksek noktalarından birinin üze-rinde yükseldiğini, çatıdan çıktığını gördü. Daha da yükseldi veAvelyn yükselişini asla durduramayacağından, bulutlara, Ayla'ya,yıldızlara.kadar yükseleceğinden korktu. Belki yukarıdaki gökyü-zünde parlardı, Dev-Progos'un kuşağında beşinci ışık! Bu saçma fikri aklından çıkardı ve ruhunu çevirdi, manastırınçatısına baktı. Oradan Aziz Saf Abelle denize inen yamaçlarınüzerinde dolanan uzun, gerilmiş bir yılan gibi görünüyordu.Avelyn avluda, uzakta bir kargaşa gördü, bir grup genç keşiş ma-nastırın atları ve katırlarıyla birlikte kuyuda çalışıyordu. "Geri gel," dedi uzak bir ses, Üstat Jojonah'ın, Avelyn'in fizik-sel bedeni aracılığıyla ulaşan sesi. Genç keşiş bağını tamamen ko-parmadığını fark etti ve kendi fiziksel bedeninden tamamen kop-manın ne demek olacağını düşününce ürperdi. Yaşadığı şokla kendine gelen Avelyn dikkatini tam altındakiyüksek çatıya çevirdi. Bu çatıyı daha önce, manastırın yükseknoktalarının birinden görmüştü, ama bu avantajlı noktadan bakın-ca çok akıllıca bir tasarım, aşağıdan görülemeyen bir imge gördü.Çatıya iki çift kol oyulmuştu, eller yukarı kaldırılmış, açık avuçlartaşları tutuyorlardı.Avelyn Halka Taşı odasının üzerindeki odaya gelene kadar

82

R. A. Salvatore

geri dönüş yolculuk daha höbydı Bu sefer diğer bedenlere gir-me arzusu onu daha da kuvvetle çekti. Sürüklendiğini hissetti.Hematiti bir başka canlı varlık olarak hayal etti, ona emir veriyor,tinsel kulağına güç vaatleri fısıldıyordu. Avelyn bir şeytf eline dokunduğunu hissetti -tinsel eline de-ğil, taşı tutan fiziksel eline. Krisoberili, o büyülü engeli sezdi vesonra ruhu yere, Y{m ^d™ Çekildi' kendi bekleyen bedenineyaklaştı. Avelyn fiziksel gözlerini yeniden açtığı ve Üstat Jojonah'ı çokyakınında gördüğü an yerinde sıçradı. "Bir, üç, iki, biı beş," dedi genç keşiş çabucak, diğer adamınmerakını tatmin etf^V* çalışarak.Jojonah ilgisizce'başın, iki yana salladı. "Ne gördün?" diye sordu. Avelyn iki taşır da Jojonah'm elinde olduğunu gördü, hema-titi adama geri ve^ğini hatırlamıyordu."Ne gördün?" diye ısrar etti Jojonah, daha da yaklaşarak. "Kollar" dedi *velyn- "İki Çift. avuçları açık..." O bitiremedenJojonah geriledi, aP anda hem inliyor, hem gülüyor, hem de ağ-hyordu. Avelyndrf» önce hiç böyle bir şey görmemişti, anlaya-mıyordu. "Nasıl?" diye s*du Avelyn, Jojonah'ı kendine getirecek kadarkuvvetli bir sesle. Taşlar," diye açıkladı Avelyn, adamın dikkati-ni çektiğinde. "Bı>nasıl olabilir?" Jojonah telaşlıbir açıklamaya girişü, anlık bir şeyden çok ha-zırlanmış bir söyle™ ezberden tekrarıydı. Bedenin niteliklerinin,taşların yabancı nitelikleriyle birleşerek büyülü görünen tepkileryaratmasından b^etti. Hatta Avelyn'in yaşadıklarını, mide ağrı-sını geğirme ya d» osurmayla gidermek için bir keşişe verilen tab-letlerle karşılaştır*

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 45: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Avelyn dinlerim gizemin çevresinde eridiğini hissetti. Odayagirdiğinden beri * kez Jojonah'ın sesinde huşu yoktu, yalnızca iblisin Uya"'!1

83

bir öğretmenin kuru ders anlatımı. Avelyn hiçbirine inanmadı. Ba-sına gelenleri açıklayamıyordu, ama içgüdüsel bir şekilde, bu "ya-bancı nitelikler" konuşmasının deneyimi küçülttüğünü biliyordu.Gerçekten de burada süslü sözcüklerin açığa vuramadığı bir gi-zem vardı; burada daha yüksek düzeyden bir şey vardı. Üstat Jo-jonah taş yağmuruna "bağış" demişti ve Avelyn'e göre bu tanımtamamıyla yanlıştı. "Nimet" daha uygun bir sözcük, diye kararverdi genç keşiş oracıkta. Odada yine taştan taşa, çevresine ba-kındı. Tann'nın bu armağanları karşısındaki hususu odaya ilk gir-diği zamana göre on kat artmıştı. "Yolculuğu yapacak seçilmiş birkaç kişiden biri olmalısın," di-ye bildirdi Üstat Jojonah ve bu bildirinin ağırlığı Avelyn'in dikka-tini adama çevirdi. ? "Pimaninicuit'e," diye açıkladı Jojonah, sırıtışı büyüyerek.Avelyn'in kahverengi gözleri irileşti. "Gençsin, güçlüsün ve Tan-n'nın sesiyle dolusun." Avelyn'in gözleri yaşlarla doldu, Tann'nın en büyük armağa-nına bu kadar yaklaşacak, seçilmiş birkaç kişiden biri olma dü-şüncesiyle yanaklarında akmaya başladı. Sonra Jojonah gitmesine izin verdi ve Avelyn transtaymış gibi,gerçekten de duygulara boğulmuş biçimde odadan çıktı. O gittikten sonra Üstat Jojonah taşları yerlerine koydu, dolabı•<apattı ve duvara gidip gizli anahtarla kilidi sıkı sıkı kapattı. Üstatbütün bu süre boyunca tanık olduklarının ağırlığını düşündü.Avelyn'e hematit hakkında anlattıklarına rağmen, birinci senesin-:eki bir çömez taşın büyüsünü harekete geçirememeliydi. Bir çö-mez büyünün içinde düşmeyi basarsa bile, onu kontrol edeme-meliydi, hızlı ve gelişigüzel bir bedenden çıkma deneyimi yaşa-malı, deneyimi, nefesi kesilmiş, inanamaz halde, sersemlemiş bir?enç adam olarak son bulmalıydı.Avelyn'in, Jojonah'ın arkasına geçip parmak sırasını görecek

8<

R. A. Salvatore

kadar büyüyü kontrol edebilmesi inanılmazdı. Genç adamın taş-lan kullanarak odadan süzülmesi, manastırın dışına çıkması, çatı-daki deseni görmesi gerçekten hayret vericiydi. Üstat duraksadıve kendi zayıflığına dövündü. O otuz seneden fazla zamandırAziz Saf Abelle'deydi ve hematiti ancak son üç yıldır bu şekildekullanabiliyordu. Jojonah kendine acıma duygusunu bir kenara bıraktı veAvelyn için gülümsedi. Genç keşiş Pimaninicuit'e gitmek için iyibir seçimdi, gerçekten de Tanrı'nm gönderdiği bir seçim. 6LES KUŞLARI Kız geniş gökyüzünü bir daha görmeyi ummadığı halde ken-dine geldi. Ellerini çılgınca sallayarak, küçük deliği yoğun, kö-mürleşmiş odun kokusundan kurtarmaya çalışarak mavi gözlerini

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 46: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

açtı. Eğimli bir ışın dumanı deliyordu, kızı yaşayanların dünyasınaçağıran tek bir ışık huzmesi. Rüyadaymış gibi onu takip etti, dü-şüp deliği kısmen kapatmış kütük parçasına çekinerek dokundu. Kütük sıcaktı. Jilseponie o zaman uzun süredir baygın oldu-ğunu anladı. Kolağzını hassas derisiyle odun arasında tuttuğu sü-rece kolunu kütüğe sıkıca başarabildiğini gördü. Kız kuvvetle ittirdi, ama kütük kıpırdamadı. Her zamankindende inatçı bir halde, kaslarını güçlendirmek için öfkesini çağıranPony bacaklarını sıkı sıkı altına yerleştirdi ve bütün gücüyle, ger-ginlikle homurdanarak yine ittirdi. Kendi sesini duymak yerinde kalakalmasına sebep oldu. Yagoblinler hâlâ orada, dışandaysalar? Geriledi ve kıpırdamadanoturarak, nefes almaya bile cesaret edemeden dikkatle dinledi. Kuşların gaklamasını duydu -leş kuşları, biliyordu. Ama baş-ka bir şey duymadı- hayatta kalan birinin inlemesini, bir goblininsızlanan, gıcırtılı sesini, fomoryan devlerinin karınlarından gelenhomurtularını, hiçbir şeyi.Yalnızca kızın ölü dostlarının bedenleriyle beslenen kuşlar.

86

R. A. Salvatore

Bu korkunç düşünce Pony'nin hararetle harekete geçmesine Isebep oldu. Bacaklarını yine yerleştirdi ve sahip olduğu gücün 1her gramıyla, homurdanarak ittirdi, ama etrafta goblinler olmasıdurumunda sesinin ne sonuçlara yol açacağını düşünmeyecek ka-dar öfkeliydi. Kiriş iki santim kalktı ve yana kaydı, ama Pony kütüğün ağır-lığını taşıyamadı ve kütük bütün ağırlığı ile, kararlı bir gümlemey-le düştü. Pony bu yeni açıdan onu yeniden kıpırdatamayacağını |biliyordu, bu yüzden denemedi bile. Bu sefer kıvranarak aradan 1geçmeye çalıştı. Kolunu geçirmeyi başardı, sonra başını, tek om-zunu. Bir an orada durarak nefeslendi. En azından yüzünü açıkgünışığma çıkarabilmiş olmak onu çok rahatlatmıştı. Bu rahatlama ancak kız çevresine bakmana kadar sürdü. Bu jDundalis'ti -mantıksal olarak biliyordu- ama Pony'nin daha öncegördüğü bir yer değildi. Elbryan'ın evinden geriye yalnızca birkaçkiriş ve taş temel kalmıştı; Dundalis'ten geriye kalan yalnızca bir-kaç kiriş ve birkaç taştı. Ve cesetler. Pony bulunduğu yerden iki tane gördü, bir gof>lin ve yaşlıca bir kadın, ama ölüm kokusu havada, yangınlardanyükselen duman gibi yoğun bir şekilde asılı duruyordu. Pony'ninkafasının içinde güçlü bir ses deliğe geri sürünmesini, kıvrılıp ağ-lamasını, hatta belki ölmesini söylüyordu, çünkü ölüm -cennet deolsa boş bir karanlık da- bundan daha iyi olmalıydı.Deliğin yarı içinde, yarı dışında, isterinin ve umutsuzluğun kı-yısında uzun süre bekledi. Geri sürünmeye karar verdi, ama birşey, genç kadının anlamadığı içsel bir kararlılık buna izin vermedi.Yine kıvranmaya başladı, giysileri yırtıldı, derisi sıyrıldı, ken-dini çılgınca o yana bu yana çekiştirdi ve sonunda delikten kur-tuldu. Ve sonra uzun bir duraklama geldi, sırtüstü yere yattı, dü-şünceleri sayısız patikada dolandı, her biri ümitsizlik dışında hiç-bir yere çıkmıyordu.

jblisir, Uyanışı

87

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 47: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Pony büyük bir çabayla kendini yerden kaldırdı ve eskidenOlwan Wyndon'ın ve Shane McMicheaPın evleri olan moloz yı-ğınlarının arasında yürüdü. Ana yol yerinde kalmıştı, su kanalıirin kenarları dikkatle düzeltilmiş kırık taşlar ve sertleşmiş toprakda ve yalnızca bu, Pony'ye gerçekten de Dundalis'te, eskiden eviolan yerin kalıntılarında olduğunu kanıtladı. Ayakta kalmış tek biryapı yoktu. Canlı tek bir kişi, tek bir at kalmamıştı. Ne de canlıeoblin ya da dev kalmış olduğunu fark etti Pony, küçük bir rahat-lama ile. Yalnızca akbabalar, düzinelerce, düzinelercesi; bazılarıvukarıda daireler çiziyordu, ama çoğu yerde, kendilerine ziyafetçekiyordu, daha dün Pony dokunduğu zaman sıcak olan kişilerinderilerini yırtıyorlar, Pony'ninkilerle buluşmuş, bakışlar ve düşün-celer paylaşmış gözleri oyuyorlardı. Pony irkilerek döndü, yoldaki savaşı, babasını son görüşünücanlandırdı kafasında. Cesetler vardı; Pony'nin onu son gördüğüyerde kırık bir halde yığılmış 01wan'ı seçti. Sonra daha fazla ba-kamadı, sevgili babası Thomas Ault'u ölülerin arasında bulmaktankorktu. Elbette öldü, dedi Pony kendi kendine, annem de öyle,Elbryan da, herkes de. Kendini çok savunmasız ve küçük hisseden kız, neredeyse ye-re yığılacaktı, ama yine o inatçı içgüdü onu ayakta tuttu. Ölü gob-lin sayısının çokluğunu fark etti, hatta iki dev ölmüştü. Özelliklebir grup, yolda bir arada yatan canavarsı cesetler yığını merakınıuyandırdı. Bir savunma halkası oluşturmuş gibi düşmüşlerdi, amayakınlarında insan cesedi yoktu. Yalnızca bir araya yığılmış, ce-setlerini kanla kaplayan küçük yaralarla dolu goblinler ve tek birdev. Pony incelemek için yaklaşması gerektiğini düşündü, amamidesi kaldırmayacaktı. Durup baktı, sonra üzerine bir uyuşukluk geldi, duygularınıÇaldı. Merak kaybolmuştu, çünkü Pony durup değerlendiremeye-cek, herhangi bir şey düşünemeyecek kadar yorulmuştu -köyden 88

R. A. Salvatore

çıkmak, yol boyunca güneye ilerlemek, sonra ilk çatafda batıyadönmek, ölmekte olan güneşe doğru yürümek dışında bir şey ya-pamayarak kadar yenilmiş ve perişandı. Yalruzca bilinçaltındaki içgüdü ona yol gösteriyordu. En yakınköy Yab;m Çayırı'ydı, ama Pony oranın daha farklı olacağını dü-şünmüyordu. Herhalde bütün dünya enkaz halinde olmalıydı-,kuşkusu;, bütün insanlar ölmüştü, akbabalar tarafından parçalanı-yorlardı, Bir sıire sonra, alacakaranlık çökerken, Pony'nin duyulan onuyalnız olmadığı konusunda uyardı. Sağında, küçük bir çalının tit-rediğini gördü. Bir yer sincabı olabilir, diye mantık yürüttü kız,ama öy[e olmadığını yüreğinde biliyordu. SolUndan bir kıkırdama, yumuşakça fısıldayan minik bir sesgeldi. Pony dümdüz ileri yürümeye devam etti. Dundalis'ten ayrıl-madan önce bir silah almayı akıl etmediği için kendi kendine küf-retti. Fark etmez, diye hatırlattı kendi kendine. Belki bu şekilde,savunmasıZken son daha çabuk gelirdi. Böylece inatla, dümdüz önüne bakarak, yalnız olmayabilece-ğine, her ağacın arkasında goblinler olabileceğine, onu izliyor,ona gülüyor, onu tartıyor olabileceklerine, hatta belki aralarındakimin c>nu öldürme zevkini -hatta belki öldürmeden önceki zevk-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 48: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

leri- yaşayacağına karar vermek için tartışıyor olabileceklerine da-ir işaretleri görmezden gelerek yürüdü. Bu düşünce neredeyse Pony'yi yere düşürecekti, ora Elbr-yan'ı, felaketten önceki anları, öpücüğü hatırlattı.Sor>ra ağladı. Omuzlarını dikleştirerek dümdüz yürüdü.A^ü gözyaşlarını, suçluluk duygusunu, acıyı inkar edemiyordu.Bir ağacın dibinde, yolun yanında, açıkta, soğuktan ve bun-dan sonra onu sonsuza dek kovalayacağından korktuğu kabuslar-la titreyerek uyudu.

iblisin Uya™?'

89

Uyandığı zaman o rüyalar yok oldu, köyü, ailesi ve arkadaş-tan hakkında bir görüntü yoktu kafasında. Kızın tek bildiği bir şe-kilde, bir yerde, yolda olduğuydu. Fiziksel ve duygusal olarak acı çektiğini biliyordu, ama ikinci-sinin sebebi olan bilinçli anılarından kaçmıyordu.Kendi adını bile bilmiyordu. Dev oradaydı, Elbryan'ın onu son gördüğü yerde, bayıldığıyerin bir, iki metre ötesinde yüzüstü kan ve toprak içinde yatıyor-du. O korkunç anda canavar Elbryan'ı ezmek için sopasını kaldır-mıştı; ama şimdi ölüydü.Oraya saçılmış bir düzine kadar goblin de öyle. Elbryan doğrulup oturdu, yüzünü ovaladı, ellerinden birinde-ki kesiği ve kurumuş kanı fark etti. Düşünceleri aniden Pony'yeve sırtın üzerindeki ikiz çamların oradaki öpücüğe kaydı. Sonrabütün ağırlıklarıyla, o dehşet dakikalarından geçerek mevcut anadöndüler -ormandaki goblinler; zavallı Carley; Dundalis'ten yük-selen duman; her adımında çığlık atarak kasabaya koşan Jilsepo-nie. Genç adam toprağın üzerinde oturmuş, her nasılsa ölmüş de-ve merakla bakarken bütün bunları biliyordu. Hiçbir şeyin eskisigibi olmayacağını biliyordu. Ayağa kalkmaya çabaladı ve çekinerek fomoryan devine yak-laştı, ama kan miktarından ve yaratığın mutlak kıpırtısızlığmdanölü olduğunu biliyordu. Başına gitti ve diz çökerek sayısız yarayıinceledi. Ok yaraları gibi delikler, ama çok daha küçük. Elbryan mırıl-tıyı hatırladı; vızıldayan arıları hayal etti. Daha yakından incelemecesaretini buldu kendisinde, hatta başparmağını büyük bir yara-nın kenarına koydu ve deriyi kenara ittirdi."Ok yok," dedi yüksek sesle, anlamaya çalışarak. Yine arıları

R. A. Salvatore

düşündü -dev anlar belki, sokup sokup kaçan cinsten.»Doğaılupoturdu ve hızla saymaya başladı, sonra devin sırf yüzünde bu tür-den en az yirmi yarası olduğunu fark ettiğinde başını çaresizce ikiyana salladı, dört buçuk metrelik bedeninde kuşkusuz sayısız ya-ra vardı. Genç adam hiçbir yanıt bulamamıştı. Öldüğünü sanmıştı, ama

hayattaydı. Dundalis'in sonunun geldiğini düşünmüştü... Elbryan ayağa kalktı, bölgedeki ölü goblinleri çabucak saydı.Mücadele ettiği iki tanesi, hatta kendi kılıcıyla öldüğünü düşün-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 49: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

düğü goblinin üzerinde de gizemli yaralardan olduğunu görünceşaşırdı. "Arılar, arılar, arılar," dedi Elbryan umutla, bölgeden ayrılıpyamaç aşağı, Dundalis'e doğru koşarken. Sözcükler, umutlar; köy,eskiden köy olan kömürleşmiş moloz yığını görüş alanına girdi-ğinde bir inlemeyle yok oldu. Öldüklerini biliyordu, hepsi ölmüştü. Bu uzaklıktan, köyün el-li metre kuzeyinden bile, böyle bir felaketten kimsenin canlı kur-tulamayacağını kalbinde hissedebiliyordu. Yüzü kül gibi, yüreğiküt küt -ama yanlarından sarkan kollara, aniden her biri elli kilogelmeye başlamış gibi duran bacaklara hiç enerji vermeden- çar-parak, kendini kaybolmuş küçük bir çocuk gibi hissederek eveyürüdü. Alevlere yakalanmamış her cesedi tanıdı -arkadaşların annebabaları; ondan birkaç yaş büyük genç adamlar; ebeveynlerincedevriyeden alınan kızlar ve oğlanlar. Bir yıkıntının kömürleşmişeşiğinde minik bir ceset gördü, kararmış bir top. Pony'nin kuze-ni Carralee Ault olduğunu fark etti Elbryan, çünkü kasabadaki tekbebek oydu. Carralee'nin annesi bebeğin bulunduğu eşikten bi-raz ötede, yolda yüzüstü yatıyordu. Elbryan onun Carralee'ye git-meye çalıştığını anladı ve kadını evinin bebeğinin üzerine yıkıla-rak yanmasını izlerken onu doğramışlardı. iblisin Uyanışı

91

Elbryan kendini keskin bir ümitsizlik içinde kaybedebilecğinif rk ederek kendini böyle canlı empatilerden uzak durmaya zor-ladı Yolda, katledilmiş büyük bir goblin ve dev grubuna yakla-şırken, en ağır mücadelenin verildiği yerin yanından, 01wan'm,babasının cesedinin yanından geçerken işi zorlaştı. Elbryan babasının cesurca öldüğünü görebiliyordu, babasınınsert ve zorlu tavırlarını düşününce, Olwan'ın savaşarak ölmesineşaşmıyordu.Ama bunun Elbryan için hiç önemi yoktu. Oğlan kendi evinin yıkıntısına doğru ilerledi. Duvarlar ve ta-van yıkılmış olmasına rağmen, babasının çok gurur duyduğu te-melin sağlam kaldığını görünce ağlayarak güldü. Elbryan hâlâ tü-ten molozların arasında dolandı. Arkadaki köşelerden biri bir şe-kilde alevlerden kurtulmuş ve çatı yıkıldığında bir açı oluşturmuş,açık bir boşluk bırakmıştı. Bir kütüğü kenara itti -ihtiyatla, çünkü çatının geri kalanınınitirazla inlediğini duymuştu- ve dizlerinin üzerine çökerek içeriyebaktı. En arka köşede birbirine yaslanarak yatan iki şekil görebi-liyordu. "Lütfen, lütfen," diye fısıldadı Elbryan, dikkatle o noktaya gi-den bir yol seçerek. Goblin, en yakındaki şekil ölmüştü, başı ezilmişti. Elbryanmantıksız bir umutla yaratığın üzerinden aşıp köşede oturan birsonraki bedene gitti. Annesiydi, o da ölmüştü... Elbryan dumandan olduğunu farketti, çünkü üzerinde yara yoktu. Elinde ağır, tahta bir kaşık tutu-yordu. O şeyi, onu rahatsız ettikleri zaman sık sık çocuklara, Elbr-yan'ın arkadaşlarına doğru sallar, popolarını haşlamakla tehdit

ederdi. Elbryan annesinin kaşığı hiç kullanmadığını ancak şimdi hatır-lıyordu. Bugüne kadar, diye sessizce ekledi, ölü gobline bakarak.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 50: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

92

R. A. Salvatore

Annesinin hayattan verici görüntüleri -o kaşığı sallafken, inat-çı oğlunun karşısında başını iki yana sallarken, 01wan'a takılır-ken, Elbryan hakkında bir sır paylaşırmış gibi Jilseponie'ye gözkırparken- boğucu bir kargaşa halinde oğlanın zihnine doluştu.Biraz daha ilerledi ve annesinin yanına oturdu, annesinin katılaş-makta olan bedenini son bir kez kucaklayabilmek için düzeltti. Ve ağladı. Annesi ve babası, arkadaşları ve aileleri, Dunda-lis'in tamamı için ağladı. Uyanır uyanmaz kasabaya koşmuş olsa,perişan haldeki kızın, güney yolunda sallana sallana yürüdüğünügöreceğini bilmeden, Pony için ağladı.Ve Elbryan kendisi için ağladı, geleceği kasvetli ve belirsizdi. Evinin, eskiden olduğu kişiyle arasında kalan o ince bağın kö-şesinde, annesine sarılarak otururken güneş battı. Soğuk gecenintamamını orada geçirdi. 7MATHER'İN KANI "Mather'in soyu!" diye alay etti Tuntun, üç yaşındaki bir fida-nın arkasına rahatça saklanabilecek kadar ince bir elf kadını. Tun-tun'un normalde melodik olan sesi, ne zaman heyecanlansa tizle-şirdi ve diğerlerinin çoğu irkildi, hatta bazıları ellerini duyarlı, siv-ri kulaklarının üstüne kapattı. Tuntun fark etmemiş gibi yaptı. İri,mavi gözlerinin kirpiklerini kırpıştırdı, saydam kanatlarını çırptıve ince kollarını azametle minik, sivri göğüslerinin üzerinde ka-vuşturdu. "Mather'in yeğeni," diye yanıtladı Belli'mar Juraviel, oğlan evi-nin yıkıntıları arasında dolaşırken bakışlarını Elbryan'dan hiç ayır-madan. Juraviel'in nasıl bir poz takındığını bilmek için Tun-tun'dan tarafa bakması gerekmiyordu, çünkü inatçı elf bu pozusık sık takınıyordu. "Babası iyi savaştı," diye yorum yaptı toplananlar arasında birüçüncüsü. "Fomoryan olmasaydı...""Mather fomoryanı öldürebilirdi," diye sözünü kesti Tuntun. "Mather Fırtına'yı kullanıyordu," dedi Juraviel sertçe. "Oğlanınbabasının basit bir sopadan başka bir şeyi yoktu.""Mather fomoryanı çıplak elleriyle..." "Yeter, Tuntun!" dedi Juraviel; bağırırken bile, elfin sesi bir ça-nın berrak çınlaması gibiydi. Seslerinin ne kadar yükseldiği Jura-vıel'i ya da diğerlerini rahatsız etmedi, çünkü Elbryan on beş met- 9<

R. A. Salvatore

re ötelerinde olduğu halde bir ses kalkanı kurmuşlardı* ve hiçbirinsan kulağı birkaç cikleme, ciyaklama ve ıslık sesi dışında, rahat-ça bölgede yaşayan yaratıkların sesleriyle açıklanabilecek seslerdışında hiçbir şey duyamazdı. "Dasslerond Hanım bunun uygunbir seçim olduğunu bildirdi," diye bitirdi Juraviel sakinleşerek."İtiraz etmek sana düşmez." Tuntun bu tartışmayı kazanamayacağını biliyordu; bu yüzdenmeydan okuyan pozunu bozmadı ve Elbryan'a bakarak -ve gör-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 51: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

düklerinden hoşlanmayarak- ayağını yere vurmaya başladı. Tun-tun iri, hantal insanları pek az severdi. Kendisinin eğittiği ve kırkyıldan uzun süredir tanıdığı Mather bile gösterişli ülküsü ve me-tanetiyle sık sık elfi kendinden uzaklaştırmıştı. Şimdi, Elbryan'a,bu sızlanan ufaklığa bakarken, Tuntun yedi yıllık eğitimin düşün-cesine bile katlanamıyordu!Hem, dünyanın koruculara neden ihtiyacı vardı ki? Belli'mar Juraviel gülüşünü bastırdı, Tuntun'u kızgın görmeyebayılıyordu. Ama onu şimdi utandıracak olsa, kadının hayatını ze-'hir edeceğini biliyordu; bu yüzden küçük kanatlarını hızla çırpıpsıçrayarak yerden üç buçuk metre yükseldi; gelip alçak bir dalakondu, Mather'in yerini alacak bu oğlanın hareketlerini izlemekiçin daha avantajlı bir yere. Elbryan'ın acısı yanında bitkinliği de getirmişti, oğlan birazuyuyabildi. Evde kaldı, annesine sarıldı, uykunun ilk dalgalarıonu alt ettikten sonra bile saçlarını okşadı. Şafakla ve kararlılıklauyandı. Gözleri hâlâ yaşlarla nemli, evden çıktı; annesinin bedeninikollarında taşıyordu. Elbryan bu sefer kendini yıkım sahnesinekarşı sağlamlaştırdı. Görevle güç buldu ve o görev ölüleri göm-mekti. Kılıcını kemerine taktı, bir kürek buldu ve kazmaya başla-dı. Önce annesiyle babasını gömdü, yan yana, ama mezarı dol- iblisin UV4T>1ŞI

95

Hurma, en sevdiği insanların üzerine toprak atma işi onu neredey-se yıkacaktı. Thomas Ault'u ve yanındaki pek çok adamı buldu. Bitkin de-likanlı ancak o zaman görevinin boyutlarını fark etti. Dundalisyüzden fazla kişinin eviydi; hepsini gömmek ne kadar zamanınıalırdı? Ya tepede öldürülen çocuklar? Peki kalibu yosunlarınınarasındaki geniş çamlık vadide savaşan diğer devriye? "Bir gün," diye karar verdi Elbryan ve kendi sesi bile bu ger-çeküstü durumda kendisine yabancı geldi. Bir toplu mezar içinbedenleri toplayarak yalnızca bugün çalışacaktı. Bu kadarı yeter-li olmak zorundaydı. Ama sonra ne, diye merak etti Elbryan. İşi bittikten sonra neyapabilirdi? Nereye gidebilirdi? Bir günlük zorlu yürüyüş kadarötedeki Yaban Çayın'nı düşündü. İz bulabilirse goblinleri kovala-mayı düşündü. Elbryan bu fikri hemen kafasından çıkardı, içinde-ki öfkenin, intikam açlığının mantığını bulutlandıracağını, onu tü-keteceğini biliyordu. Görevi onun için açıktı, en azından şimdilikve başarı düşüncesi ona ölçüsüz acı verse de, Jilseponie Ault'un,sevgili Pony'sinin bedenini bulmak zorunda olduğunu biliyordu. Ve böylece aradı, evlerin yıkıntılarının içinden bedenler çekti,ölüleri topladı, bedenleri yan yana Bunker Crawyer'ın ağılı olanyere yatırdı. Yarım gün kayıp geçti, ama Elbryan'ın aklına yemekgelmedi. Saatler geçtikçe Jilseponie'yi arayışı daha da acılı oluyor-du. Kısa süre sonra en yakındaki bedenlerin yanından geçmeye,onları oldukları yerde bırakmaya, arayışına odaklanmaya başladı,ama belki de ümitsizliği içinde etkin çalışmadığını ve harcayacakpek az zamanı olduğunu fark etti. Böyle bir kadiam sahnesi kuş-kusuz başka leş yiyicileri de getirecekti -büyük kediler ve ayılar,belki- ve Elbryan goblinlerin geri dönmeyeceğinden emin olamı-yordu. Bu yüzden koşmaya devam etti, bedenleri taşıdı, molozla-rın altına baktı, altında kimin olabileceğini görmek için ölü gob-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 52: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

98

R. A. Salvatore

dalların altındaki doğal çadırın içine kaydı. Ancak en* keskin gö^ler, onu, o kalın perdenin içinde onu görebilirdi, ama elbetteElbryan'ın görüş alanı da fena halde sınırlanmıştı. Sırtını ağacıngövdesine yasladı, kılıcını kucağına koydu. Belirgin bir yalnız ol-madığı duygusuyla ve şafağı görebilirse güvende olacağına inana-rak, uyanık kalmak için elinden geleni yaptı. Ama bitkinlik onualt etti, onu oturduğu yerde yakaladı ve gözkapaklarını indirdi.Elfler ağır ağır yaklaştı. Bir şey Elbryan'ı uyandırdı. Müzik? Seçemediği hafif bir şarkı?Ne kadar uyuduğu konusunda hiç fikri yoktu. Sabah yakın mıy-dı? Yoksa ertesi günü de mi uyuyarak geçirmişti? Kendini dizlerinin üzerinde doğrulmaya zorladı ve sarkan dal-ların kenarına emekledi ve bir dalı dikkatle kenara ittirdi. Ay, Sheila yükselmişti, ama henüz tam tepede değildi. Elbryanne kadar dinlendiğini hesaplamaya çalıştı, iki saatten fazla olma-dığını anladı. Durdu ve dikkatle dinledi, orada, görüş alanının he-men dışında bir şey olduğunu biliyordu. Kulağında, bilincin hemen altında yumuşak bir ezgi titreşti.Notaları sessiz ve tatlıydı, ama bu Elbryan'a teselli vermedi. Ezgi sürdü, sürdü, zaman zaman sanki düşmanları gölgelerinarasından üzerine atılacakmış gibi yükseldi, ama sonra bir kez da-ha hiçliğin kıyısına alçaldı. Elbryan kılıcının kabzasını öyle sıkıkavramıştı ki parmak boğumları beyazlamıştı. Oradaki Pony de-ğildi, biliyordu; insan olan bir şey değildi. Ve bir goblin akınındabir şekilde hayatta kalmış genç adam için böyle bir sonucun tekbir anlamı olabilirdi. Saklandığı yerde kalabilirdi. Mantıksal olarak, Elbryan en iyisavunmanın saklanmak olduğunu biliyordu, geri dönen goblinle-re karşı umabileceği en iyi şey, onlardan olabildiğince uzak dur-maktı. Ama kadedilen ailesine, arkadaşlarına, Pony'ye ait düşün-celer onu mahmuzladı. Çok gerçek korkularına rağmen Elbryan "*

iblisin Uyanışı

99

intikam istiyordu. "Sana cesur olduğunu söylemiştim," diye fısıldadı JuravielTuntun'a, Elbryan çam dallarının altından çıkarken."Aptal," diye düzeltti Tuntun tereddüt etmeden. Juraviel yine Elbryan'a edilen hakaretin üzerinde durmadı.Tuntun Mather'in de aptal olduğunu düşünmüştü -başlangıçta.Turaviel arkadaşlarına işaret etti ve ilerlemeye başladılar. Baştan çıkarıcı, bilincinin hemen kıyısında kalan peri şarkısıElbryan'ı dakikalarca yürüttü. Sonra aniden kesildi. Elbryan içinani sessizlik bir düşten uyanmak gibiydi. Hemen hemen yuvarlakbir açıklığın, yüksek ağaçlarla çevrili küçük bir çayırın ortasındadurduğunu gördü. Ay doğudaki dalların üzerindeydi, üzerineeğik ışınlar düşürüyordu ve Elbryan ne kadar aptalca davrandığı-nı anladı -ve şu anda ne kadar saldırıya açık olduğunu. Eğilerekaçıklığın kenarına yöneldi, ama hemen durdu ve iri gözlerle, ağ-zı açık doğruldu. Tam bir daire çizerek döndü, tanımadığı bir türden düzineler-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 53: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ce yaratığın açıklığın kenarında belirmesini izledi. Boylan kendi-sinden uzun değildi ve onun gibi kırk beş kilo geliyor olamazlar-dı. İnce yapılı, narin ve güzeldiler; köşeli hatları, sivri kulakları veyumuşak ışık altında neredeyse saydam görünen derileri vardı. "Elfler?" diye fısıldadı Elbryan, düşünce hafızasının çok gerile-rinden bir yerden gelerek, öylesine uzak efsanelerin konusuyduki, genç adam bu yaratıklar hakkında ne düşünmesi gerektiğinibilemiyordu. Elfler el ele tutuştular ve çevresinde halka halinde yürümeyebaşladılar ve ancak o zaman Elbryan şarkı söylediklerini fark et-ti. Heceleri açıkça duyuyordu, ama öyle sözcükler halinde birle-Şİyorlardı ki Elbryan anlayamıyordu, uzak, ahenkli sesleri yeryü-zünün bir parçası olarak tanıyordu. Yatıştırıcı sözcükler; ve bu ce-sur Elbryan'ın daha da fazla paniğe kapılmasına yol açtı. Etrafına 100

R. A. Salvatore

bakındı, bireylere odaklanmaya, önderlerini seçmeye çalıştı. Tempoları hızlandı. Zaman zaman el ele tutuşuyorlar, diğerzamanlarda ellerini her iki elften birinin zarif bir dönüş yapması-na yetecek kadar bırakıyorlardı. Elbryan odaklanmaya çalıştı; nezaman bir bireyi seçse, görüş alanının hemen kıyısında bir hare-ket ya da koroda yüksek bir nota dikkatini çekiyordu. Ve bakış-larını eski yerine çevirene kadar seçtiği elf diğerlerine karışmışoluyordu, çünkü hepsi birbirine benziyordu. Dans, hız, dönüşler yoğunlaştı. Artık elfler ne zaman dönüşleriçin ayrılsalar, kalanlar büyü sayesindeymiş gibi yerden yükseli-yor -Elbryan ay ışığında narin kanatlarını göremiyordu- süzülü-yor ve sonra eski yerlerine iniyorlardı. Zavallı Elbryan çok fazla imgenin hücumuna uğradı. Onlarıuzak tutmaya çalıştı, gözlerini kapattı ve defalarca kılıcını kaldırıpsaldıracak, çemberi kırıp ormana kaçacak oldu. Her saldırı boşu-na çıktı, çünkü ne zaman düz koşmaya başlasa kaçınılmaz olarakdans edenlerin akışıyla dönüyor, daire çiziyor, sonunda imgelerinçokluğu ve tatlı ezgi dikkatini çekerek onu alt ediyordu. Sonra kılıcını düşürdü ve almanın iyi bir fikir olacağını düşün-dü. Ama şarkı... Şarkı! İçinde Elbryan'ın gitmesine izin vermeyen bir şey vardı.Onu, bedenindeki hassas titreşimi işitmekten çok hissetti. Onuokşuyor, çağırıyordu. Aklına genç bir dünyaya, daha temiz vecanlı bir dünyaya ilişkin imgeler doluştu. Ona bu yaratıkların kö-tü goblin ırkından olmadığını söyledi; bunlar güvenilir dostlardı. Onca öfke ve acıyla dolu Elbryan, bu son fikirle mücadele et-ti ve sıradan bir insandan daha uzun süre ayakta kaldı. Ama ka-rarlılığı yavaş yavaş akıp gitti, gücü de öyle. Yumuşak toprağındavetini kabul etti.Yatıyordu; son düşüncesi bu oldu."Mather'in soyu," diye mırıldandı Tuntun, elf kervanı yola Ç-

iblisin Uyanış1

101

karken. Elbryan'ı ipek ipliklerden, tüylerden ve müzikten dokun-uş yüzen bir yatağın üzerinde, yanlarında taşıyorlardı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 54: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Bunu söyleyip duruyorsun," diye karşılık verdi Juraviel. Okonuşurken yeşil bir taşı, yılantaşını elledi, ince titreşimlerini his-setti. Normalde bu tür bayağı bir büyü Tuntun kadar bilge birinekarşı faydasız olurdu. Tuntun pek çok yüzyılın doğumunu ve ölü-münü görmüştü, ama dişi elfin o gecenin işlerine karşı hoşnutsuz-luğuyla dikkatinin dağılmış olduğu açıktı. "Söyleyip durmaya devam edeceğimi" diye ısrar etti Tuntun,ama yaygarası bir fidanın çıkardığı uuuş sesinin içinde kayboldu.Atik elf, ayağını Elbryan'ın kemer tuzağından kurtarmayı başardıve sırtüstü düşmeye başladı, kanatlarını hızla çırpmasına rağmenkabaca yere devrildi. Çevresinde kahkahalar patlarken JuraviePe tehditkar bir tavır-la baktı. Toplananlar gibi o da, öyle kaba bir tuzağa, biraz büyü-nün yardımı olmadan düşmeyeceğini biliyordu.Büyüyü kimin yaptığını tahmin etmek Tuntun için güç değildi.

8HAZIRLAYICI 1 Günlük program zorluydu, Aziz Saf Abelle Tarikatı'nın günlükgüçlüklerine uygun olmayanlarda zayıflık bulmak ve onların ce-saretlerini kırmak için tasarlanmıştı. Dört seçilmiş Hazırlayıcı ada-yı, Avelyn ve Quintall, Thagraine ve Pellimar -Tanrı'nm 815. Se-nesi'nden iki öğrenci- için yaşam daha da zordu. Manastırda bi-rinci ve ikinci sınıf öğrencileri olarak günlük görevlerinden baş-ka, kendilerine Pimaninicuit'e yapacakları yolculuğa hazırlanmaküzere ek işler veriliyordu. Akşam ayininden sonra sınıf arkadaşları dua etmek için bir sa-at diz çöküyor, dersleri için bir saat harcıyor, sonra meditasyonyapmak ve uyumak, bedenlerini ertesi günün işleri için dinlendir-mek üzere erken yatıyorlardı. Ama akşam ayininden sonra, dört Hazırlayıcının her biri ayrıbir üstatla dört saatlik derse başlıyordu. Ayla'yı, yağmurların za-manını bildirecek astronomik verileri gösteren haritaları inceliyor-lardı. Denizcilik, gece gökyüzündeki yıldızlara bakarak yol bul-mayı öğreniyorlardı -ve keşişleri taşıyan gemi, belli enlemleri aş-tıkça o yıldızların nasıl görüneceğini. Değişik şekillerde halat bağ-lamayı, seyir halindeki bir gemide pek çok değişik amaç için kul-lanılan düğümleri öğreniyorlardı. Denizcilerin görgü kurallarını,engin suların kurallarını öğreniyorlardı ve her şeyden çok değişiktaşların özelliklerini, yağmurdan hemen sonra taşları nasıl hazır- iblisi UVa*'Ş'

103

lamaları gerektiğini öğreniyorlardı. Avelyn için gece dersleri en yüksek amaçlarının vaadiydi. Ço-- geceyi Üstat Jojonah'la geçiriyordu ve Avelyn onyıllardır AzizSaf Abelle Manastırı'na girmiş en iyi öğrenci olması ününü koru-rdu, yalnızca iki hafta sonra astronomik değişim tahminlerimükemmeldi ve ilk ayın sonunda, adamitten turkuaza bilinen bü-tün büyülü taşlan, bunların bilinen özelliklerini ve her birinin ya-rattı5ı en önemli büyü etkilerini ezberden tekrarlayabiliyordu. Üstat Jojonah genç biraderi gittikçe artan bir gururla izliyorduve Avelyn yaşlı adamın onu koruması altında saydığını fark etti.Bunda güvenlik vardı, Avelyn bunu fark etti, ama aynı zamandasorumluluk da vardı. Diğer üstatların bazıları, özellikle de Siher-ton onu yakından, çok yakından izliyor, onu paylamak için baha-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 55: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ne arıyordu. Avelyn'e, iki yaşlı adam arasında süren rekabete ya-kalanmış gibi geliyordu.

Bu genç keşişi derinden rahatsız ediyordu. Aziz Saf Abelle'inüstatlarında böyle insani zayıflıklar görmek Avelyn'in inancınınözüne dokunuyordu. Bunlar Tanrı'nın adamlarıydı, Tanrı'ya enyakın adamlar ve bu tür önemsiz eylemler Abellican Kilisesi'ninanlamını azaltıyordu. Önemi olması gereken tek şey taşların alın-masıydı. Diğer Hazırlayıcılara, Pimaninicuit Adası'na çıkacak ikikişiden biri olmak için rekabet eden genç adamlara karşı kendinirakip gibi hissetmiyordu. Kendisininki kadar onların başarılarıiçin de seviniyordu. Onlar daha iyi olduklarını kanıtlarlarsa, o za-man Tanrı'nın dileği bu demektir, diye düşünüyordu. Daha iyi ol-duğu kanıtlanan iki kişi adaya giderdi; önemli olan tek şey yol-culuğun başarısı, Tanrı'nın insanlığa verdiği en büyük armağanıngetirilmesiydi. izleyen üstatlar Avelyn Desbris'in o iki kişiden biri olacağınıhemen gördüler. Gece harcadıkları uzun saatlerde, diğer üç kişi-den hiçbiri ona yaklaşamıyordu; onlar hâlâ yıldız haritalarıyla uğ- \Oİ,

R. A. Silvatore

raşırken Avelyn taşlan görünüş ve dokunuşlarından tanımayı, par-laklık, şekil ve renklerine bakarak potansiyel yoğunluklarını anla-mayı çoktan aşmış, "büyülü" tepkiye yol açan özel niteliklere geç-mişti. Dört yıllık bir eğitim programının beş haftasından sonra ilkHazırlayıcı'nın yeri kesin sayılırdı. Avelyn hastalanmazsa, Pimani-nicuit Adası'na çıkma rekabeti, bir yer için mücadele eden üç ke-şişe indirgenmişti.Gündüz eğitimi Avelyn'e aynı ölçüde kolay ya da ilham vericigelmiyordu. Her gece yaşadığı keşiflerin yanında pek çok dua ayi-nini sıkıcı, hatta basmakalıp buluyordu. Mum ayinleri, su kovasıkuyrukları, manastırın en yeni kısımlarına, Tanrı'nın 816. Sene-si'nin armağanına malzeme getiren taş taşıyıcıları Tanrı'nın bahşet-tiği taşların gizemleriyle boy ölçüşemiyordu. En kötüsü ve en yo-ğunu da bedensel eğitimdi. Her gün gündoğumundan öğlene, yal-nızca bir saatlik ara verecek -yarısı yemek, yarısı dua için- öğren-ciler savaş sanaüan için avluda toplanıyor, ya da çıplak ayaklarlamanastırın kaba duvarları boyunca koşuyor, ya da Tüm AzizlerKoyu'nun buz gibi sularında yüzüyorlardı. Aylar boyunca düşme-yi ve yuvarlanmayı öğrendiler; birbirlerini derileri duyarlılık kaza-nana kadar tokatlayarak bedenlerini sertleştirdiler. Saldırı ve sa-vunma hareketlerini geçtiler, ağrıyan kaslarına hareketlerin anıla-rını yavaş yavaş, durmaksızın kazıdılar. İlk sene boyunca çıplak eltekniklerini, yumruk atmayı ve güreşmeyi öğreneceklerdi. Keşişlerbundan sonra silah üstatlığına geçecekledi. Ve hepsinin içinde,çıplak elle ve silahla, birbirleriyle karşı karşıya gelecekler, birbirle-rine acımasızca vuracaklardı. Amaç fiziksel mükemmellikti; birAziz Saf Abelle keşişinin yaşayan bütün insanları alt edebileceğisöyleniyordu ve üstatlar bu ünü korumaya kararlı görünüyorlardı.Avelyn sınıfının en kötüsü değildi, ama en iyisinin, Quintall'ınyakınına bile yaklaşamıyordu. Kısa boylu, gürbüz adam savaş sa-natları eğitimine, Avelyn'in gece çalışmalarına gittiği hevesle gıd''

iblisin UV»n.ş.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 56: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

105

Hu Sene ilerledikçe, Avelyn diğer üç Hazırlayıcı adayından, . a ja ilerledikçe, aralarından herhangi biri, özellikle de Quin-11 ile dövüşmekten korkmaya başladı. Bir rakibe karşı öfke du-rmaması gerekiyordu, yalnızca saygı ve karşılıklı öğrenme ol-malıydı, ama üstatlar ne zaman onu Avelyn ile eşleseler Quintallhırlıyordu. Avelyn adamı güdüleyen şeyi anlıyordu. Quintall gece dersle-rindeki rekabeti gündüze taşıyordu. Halka Taşlan derslerindeAvelyn'i alt edemezdi, ama gündüz bir derece üstünlük kazanı-yordu. Çoğu manevrada keşişlerin yumruklarına hakim olmalarıbekleniyordu, ama Quintall genellikle Avelyn'in nefesini kesiyor-du; omuzların üstüne vurulmasına izin yoktu, ama Quintall bir-den çok kez Avelyn'in boğazına "yılan el" ile vurmuş, nefes alma-ya çalışarak dizlerinin üzerine yığılmasına sebep olmuştu. "Adaya böyle mi gitmeyi planlıyorsun?" diye sordu Avelynsessizce, böyle bir olaydan sonra. Hatalar fazla sıklaşmışti;Avelyn Quintall'ın rakibini yok etmeye kararlı olduğuna dürüst-lükle inanıyordu. Gürbüz adamın karşılık olarak fırlattığı bakış, keşişin gittikçe ar-tan şüphelerini dindirmemişti. Quintall'm sırıtışı kesinlikleAvelyn'in gördüğü, ilahi olmaya en uzak şeydi ve kolaylıkla ciddiolabilecek yaraların açılabileceği silahlı eğitim günlerinin uzak ol-madığı düşüncesi alim delikanlının tüylerini diken diken ediyordu. Avelyn'i en çok rahatsız eden şey, eğer burada neler olup bit-tiğini o fark edebiliyorsa, her öğrencinin her hareketini dikkatleizleyen üstatların da görebiliyor olması gerektiği idi. Aziz SafAbelle Tarikatı fiziksel eğitimi ciddiye alıyordu; belki de Avelyn'inkendini bu tür taktiklere karşı savunabilmesi bekleniyordu. Belkibu eğitim, Avelyn'in daha önemli saydığı gece eğitiminden o ka-dar da uzak değildi. Manastırın avlusunda hayatta kalamıyorsa,engin ve vahşi denizlerde nasıl bir şansı olabilirdi? 104

R. A. Salvatore

raşırken Avelyn taşları görünüş ve dokunuşlarından tanımayı, par-laklık, şekil ve renklerine bakarak potansiyel yoğunluklarını anla-mayı çoktan aşmış, "büyülü" tepkiye yol açan özel niteliklere geç.misti. Dört yıllık bir eğitim programının beş haftasından sonra ilkHazırlayıcı'nın yeri kesin sayılırdı. Avelyn hastalanmazsa, Pimani-nicuit Adası'na çıkma rekabeti, bir yer için mücadele eden üç ke-şişe indirgenmişti.idi-Gündüz eğitimi Avelyn'e aynı ölçüde kolay ya da ilham vericigelmiyordu. Her gece yaşadığı keşiflerin yanında pek çok dua ayi-nini sıkıcı, hatta basmakalıp buluyordu. Mum ayinleri, su kovasıkuyrukları, manastırın en yeni kısımlarına, Tanrı'nın 816. Sene-si'nin armağanına malzeme getiren taş taşıyıcıları Tanrı'nın bahşet-tiği taşların gizemleriyle boy ölçüşemiyordu. En kötüsü ve en yo-ğunu da bedensel eğitimdi. Her gün gündoğumundan öğlene, yal-nızca bir saatlik ara verecek -yarısı yemek, yarısı dua için- öğren-ciler savaş sanatları için avluda toplanıyor, ya da çıplak ayaklarlamanastırın kaba duvarları boyunca koşuyor, ya da Tüm AzizlerKoyunun buz gibi sularında yüzüyorlardı. Aylar boyunca düşme-yi ve yuvarlanmayı öğrendiler; birbirlerini derileri duyarlılık kaza-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 57: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

nana kadar tokatlayarak bedenlerini sertleştirdiler. Saldırı ve sa-vunma hareketlerini geçtiler, ağrıyan kaslarına hareketlerin anıla-rını yavaş yavaş, durmaksızın kazıdılar. İlk sene boyunca çıplak eltekniklerini, yumruk atmayı ve güreşmeyi öğreneceklerdi. Keşişlerbundan sonra silah üstatlığına geçecekledi. Ve hepsinin içinde,çıplak elle ve silahla, birbirleriyle karşı karşıya gelecekler, birbirle-rine acımasızca vuracaklardı. Amaç fiziksel mükemmellikti; birAziz Saf Abelle keşişinin yaşayan bütün insanları alt edebileceğisöyleniyordu ve üstatlar bu ünü korumaya kararlı görünüyorlardı.Avelyn sınıfının en kötüsü değildi, ama en iyisinin, Quintall'ınyakınına bile yaklaşamıyordu. Kısa boylu, gürbüz adam savaş sa-natları eğitimine, Avelyn'in gece çalışmalarına gittiği hevesle gid'

iblisin Uyanışı

105

Hu Sene ilerledikçe, Avelyn diğer üç Hazırlayıcı adayından. a fa ilerledikçe, aralarından herhangi biri, özellikle de Quin-11 ile dövüşmekten korkmaya başladı. Bir rakibe karşı öfke du-rmaması gerekiyordu, yalnızca saygı ve karşılıklı öğrenme ol-malıydı, ama üstatlar ne zaman onu Avelyn ile eşleseler Quintallhırlıyordu. Avelyn adamı güdüleyen şeyi anlıyordu. Quintall gece dersle-rindeki rekabeti gündüze taşıyordu. Halka Taşları derslerindeAvelyn'i alt edemezdi, ama gündüz bir derece üstünlük kazanı-yordu. Çoğu manevrada keşişlerin yumruklarına hakim olmalarıbekleniyordu, ama Quintall genellikle Avelyn'in nefesini kesiyor-du; omuzların üstüne vurulmasına izin yoktu, ama Quintall bir-den çok kez Avelyn'in boğazına "yılan el" ile vurmuş, nefes alma-ya çalışarak dizlerinin üzerine yığılmasına sebep olmuştu. "Adaya böyle mi gitmeyi planlıyorsun?" diye sordu Avelynsessizce, böyle bir olaydan sonra. Hatalar fazla sıklaşmışti;Avelyn Quintall'ın rakibini yok etmeye kararlı olduğuna dürüst-lükle inanıyordu. Gürbüz adamın karşılık olarak fırlattığı bakış, keşişin gittikçe ar-tan şüphelerini dindirmemişti. Quintall'ın sırıtışı kesinlikleAvelyn'in gördüğü, ilahi olmaya en uzak şeydi ve kolaylıkla ciddiolabilecek yaraların açılabileceği silahlı eğitim günlerinin uzak ol-madığı düşüncesi alim delikanlının tüylerini diken diken ediyordu. Avelyn'i en çok rahatsız eden şey, eğer burada neler olup bit-tiğini o fark edebiliyorsa, her öğrencinin her hareketini dikkatleeleyen üstatların da görebiliyor olması gerektiği idi. Aziz SafAbelle Tarikatı fiziksel eğitimi ciddiye alıyordu; belki de Avelyn'inkendini bu tür taktiklere karşı savunabilmesi bekleniyordu. Belkiu eğitim, Avelyn'in daha önemli saydığı gece eğitiminden o ka-ar da uzak değildi. Manastırın avlusunda hayatta kakmıyorsa,er>gin ve vahşi denizlerde nasıl bir şansı olabilirdi? ot.

R. A. Salvatore

raşırken Avelyn taşları görünüş ve dokunuşlarından tanımayı, par,laklık, şekil ve renklerine bakarak potansiyel yoğunluklarını anla-mayı çoktan aşmış, "büyülü" tepkiye yol açan özel niteliklere geç.misti. Dört yıllık bir eğitim programının beş haftasından sonra ilk

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 58: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Hazırlayıcı'mn yeri kesin sayılırdı. Avelyn hastalanmazsa, Pimani-nicuit Adası'na çıkma rekabeti, bir yer için mücadele eden üç ke-şişe indirgenmişti. Gündüz eğitimi Avelyn'e aynı ölçüde kolay ya da ilham vericigelmiyordu. Her gece yaşadığı keşiflerin yanında pek çok dua ayi-nini sıkıcı, hatta basmakalıp buluyordu. Mum ayinleri, su kovasıkuyrukları, manastırın en yeni kısımlarına, Tanrı'nın 816. Sene-si'nin armağanına malzeme getiren taş taşıyıcıları Tanrı'nın bahşet-tiği taşların gizemleriyle boy ölçüşemiyordu. En kötüsü ve en yo-ğunu da bedensel eğitimdi. Her gün gündoğumundan öğlene, yal-nızca bir saatlik ara verecek -yarısı yemek, yarısı dua için- öğren-ciler savaş sanatları için avluda toplanıyor, ya da çıplak ayaklarlamanastırın kaba duvarları boyunca koşuyor, ya da Tüm AzizlerKoyu'nun buz gibi sularında yüzüyorlardı. Aylar boyunca düşme-yi ve yuvarlanmayı öğrendiler; birbirlerini derileri duyarlılık kaza-nana kadar tokatlayarak bedenlerini sertleştirdiler. Saldırı ve sa-vunma hareketlerini geçtiler, ağrıyan kaslarına hareketlerin anıla-rını yavaş yavaş, durmaksızın kazıdılar. İlk sene boyunca çıplak eltekniklerini, yumruk atmayı ve güreşmeyi öğreneceklerdi. Keşişlerbundan sonra silah üstatlığına geçecekledi. Ve hepsinin içinde,çıplak elle ve silahla, birbirleriyle karşı karşıya gelecekler, birbirle-rine acımasızca vuracaklardı. Amaç fiziksel mükemmellikti; birAziz Saf Abelle keşişinin yaşayan bütün insanları alt edebileceğisöyleniyordu ve üstatlar bu ünü korumaya kararlı görünüyorlardı. Avelyn sınıfının en kötüsü değildi, ama en iyisinin, Quintall'myakınına bile yaklaşamıyordu. Kısa boylu, gürbüz adam savaş sa-natları eğitimine, Avelyn'in gece çalışmalarına gittiği hevesle gidi- iblisin Uyan'Ş'

105

, sene ilerledikçe, Avelyn diğer üç Hazırlayıcı adayından1 a da ilerledikçe, aralarından herhangi biri, özellikle de Quin-II üe dövüşmekten korkmaya başladı. Bir rakibe karşı öfke du-vulmarnası gerekiyordu, yalnızca saygı ve karşılıklı öğrenme ol-malıydı, ama üstatlar ne zaman onu Avelyn ile eşleseler Quintallhırlıyordu. Avelyn adamı güdüleyen şeyi anlıyordu. Quintall gece dersle-rindeki rekabeti gündüze taşıyordu. Halka Taşlan derslerindeAvelyn'i alt edemezdi, ama gündüz bir derece üstünlük kazanı-yordu. Çoğu manevrada keşişlerin yumruklarına hakim olmalarıbekleniyordu, ama Quintall genellikle Avelyn'in nefesini kesiyor-du; omuzların üstüne vurulmasına izin yoktu, ama Quintall bir-den çok kez Avelyn'in boğazına "yılan el" ile vurmuş, nefes alma-ya çalışarak dizlerinin üzerine yığılmasına sebep olmuştu. "Adaya böyle mi gitmeyi planlıyorsun?" diye sordu Avelynsessizce, böyle bir olaydan sonra. Hatalar fazla sıklaşmışti;Avelyn Quintall'ın rakibini yok etmeye kararlı olduğuna dürüst-lükle inanıyordu. Gürbüz adamın karşılık olarak fırlattığı bakış, keşişin gittikçe ar-tan şüphelerini dindirmemişti. Quintall'ın sırıtışı kesinlikleAvelyn'in gördüğü, ilahi olmaya en uzak şeydi ve kolaylıkla ciddiolabilecek yaraların açılabileceği silahlı eğitim günlerinin uzak ol-madığı düşüncesi alim delikanlının tüylerini diken diken ediyordu. Avelyn'i en çok rahatsız eden şey, eğer burada neler olup bit-tiğini o fark edebiliyorsa, her öğrencinin her hareketini dikkatle

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 59: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

izleyen üstatların da görebiliyor olması gerektiği idi. Aziz SafAbelle Tarikatı fiziksel eğitimi ciddiye alıyordu; belki de Avelyn'inkendini bu tür taktiklere karşı savunabilmesi bekleniyordu. Belkibu eğitim, Avelyn'in daha önemli saydığı gece eğitiminden o ka-dar da uzak değildi. Manastırın avlusunda hayatta kalamıyorsa,engin ve vahşi denizlerde nasıl bir şansı olabilirdi? ıo6 R. A. Salvatorç Quintall'ın uzaklaşmasını izledi, adımları öylesine güvenlihatta kendini beğenmişti ki. Avelyn ellerini kavuşturdu, başını eğ-di, gözlerini kapattı ve Quintall ile bir sonraki eşleşmelerinde na-sıl bir savunma yapacağını planlamaya başladı. Gün boyunca çektiği sıkıntılar her gece, genelde Üstat Jojo-nah'ın gözetimi altında asıl işine döndüğünde kayboluyordu. Ba-zen bu iş yorucu çalışmalar içeriyordu, metin ardına metin oku-mak, işlemleri hızla, defalarca tekrarlamak, önceki Avelyn'in uy-kuya daldıktan sonra uzun süre onları tekrarlamaya devam ettiğioluyordu. Avelyn ve Üstat Jojonah bazı geceleri çatıda geçiriyor,soğuk okyanus rüzgarına karşı, aralarında bir ateş olmadan omuz-larını kaldırıyorlardı. Oturup yıldızlara bakıyorlardı. Aralarında za-man zaman bir soru sorulabiliyor, bunun dışında nöbetleri karan-lık olduğu kadar sessiz de oluyordu. Jojonah'ın talimatları belir-sizdi, ama Avelyn onları yüreğinin içinde anlamaya başlamıştı.Gece gökyüzünü izleyecek, her ışık kıvılcımını öğrenecek, görü-nür yıldızlara o kadar aşina olacakti ki; yalnızca onlara verilenisimleri bilmekle yetinmeyecek, kendisi için özel sevgi isimleri ya-ratacaktı. Avelyn o gecelere bayılıyordu. Kendini Tanrı'sına, annesine,ölü ya da yaşayan bütün insanlara çok yakın hissediyordu. Dahabüyük ve daha yüksek gerçeklerin bir parçasıymış gibi hissedi-yordu, evrenle bir olduğunu hissediyordu. Ama yıldız izlemenin sessiz hususu Avelyn'in tercih ettiği gö-revler listesinde açık farkla ikinciydi. En büyük şevki Üstat Jojo-nah'la birlikte taşları çalıştıkları gecelerde yaşıyordu. Manastırdayaklaşık elli tür taş vardı, her birinin kendine özel nitelikleri, her ta-şın kendine has kuvveti vardı. Bazı taşlar birden çok amaç için kul-lanılıyordu -örneğin hematit basit bedenin dışına çıkaran deneyim-ler için, bir başkasının bedenini ele geçirmek, bir başkasının ruhu-na hakim olmak için kullanılabiliyordu, ama aynı zamanda bir baş- iblisi. W™'* '

107

,n fiziksel yaralarını iyileştirmek için de kullanılabilirdi.kasını1Avelyn bütün taşların bütün kullanımlarını biliyordu ve par-kları yavaş yavaş, dokunduğu her taşın içindeki büyülü nite-liklere duyarlılık kazanıyordu. İki benzer taş tuttuğunda hangisi-• daha güçlü olduğunu çabucak sezebiliyordu,jojonah her seferinde, bunu bütün öğrencilerde beklermiş gi-bi başını sallıyordu, ama aslında üstat, genç adamın başarısı kar-sısında şaşkındı. Manastırda büyü kuvvetini ayırt edebilen dörtkeşişten fazlası yoktu ve bunların üçü üstatlar, biri bizzat PederBaşrahip Markwart'tı ve bu, Dalbert Markwart'ın en yüksek mev-kiye çıkmasını sağlayan belirleyici faktör olmuştu; çünkü en bü-yük rakibi taşlardaki büyü yoğunluğunu saptayamıyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 60: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Ve burada, Jojonah'in şaşkın gözleri önünde genç bir çömez,yalnızca yirmi kış görmüş bir adam, Aziz Saf Abelle'in Peder Baş-rahibi'nin güçlerini sınırlarına dek kullanmasına sebep olacak iş-ler yapıyordu! "Gece bulutlu," demeye cesaret etti Avelyn bir kasvetli ve so-ğuk Kasım gecesinde, Üstat Jojonah'1 bir kulenin dolambaçlı mer-diveninde, hep oturdukları ve yıldızları inceledikleri balkona doğ-ru takip ederken. Üstat Jojonah sessizliğini korudu ve yoluna devam etti veAvelyn ısrar etmemenin daha iyi olacağına karar verdi. Avelyn kulenin tepesine gelip Üstat Siherton ile Peder Başra-hip'i onları beklerken bulunca daha da çok şaşırdı. Siherton'unelinde küçük bir elmas vardı ve elmastan yayılan ışıkta Avelynadamın hatlarını rahatça seçebiliyordu. Genç adam yerlere kadareğildi ve doğrulduğu zaman bile bakışlarını taş zeminden ayırma-dı, dikkatini taşların arasındaki bağlantılara odakladı, her siyahÇizgi sert elmas ışığında oldukça belirgin görünüyordu. AylardırAziz Saf Abelle'deydi ve Peder Başrahip Markwart'ı gördüğü za-manların sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi, yaşlı lideri normal- ıo8

R. A. Silvatorg

de kutlamayı görmek için geldiği zamanlarda, akşam ayinlerindegörüyordu. Üç yaşlı adam kulenin kenarına gittiler ve kendi aralarında ko-nuştular. Avelyn kulak misafiri olmamak için çok uğraştı, ama yi.ne de konuşmadan parçalar duydu; daha çok Siherton'un, bununprosedürlere kesinlikle aykırı olduğunu söyleyerek şiddetle itirazetmesini. "Bu ne bir gereklilik, ne de herhangi bir birinci sınıf öğ-rencisi için mantıklı bir sınav," diye itiraz etti uzun boylu, şahiniandıran üstat. "Sınav değil, bir gösteri," diye karşı çıktı Jojonah, sesini istem-dışı yükselterek. "Daha çok bir gösteriş," diye alay etti Siherton. "Yeri çoktanhazır," diye devam etti. "Neden daha fazlası için ısrar ediyorsun?" Jojonah ayağını yere vurdu ve suçlayan parmağını Siherton'auzattı; Avelyn bakışlarını hemen bu rahatsız edici manzaradanuzaklaştırdı. Üstatların didişmesini izlemek onu ne kadar da ra-hatsız ediyordu! Özellikle de kendisi hakkında tartıştıklarını anla-dığında. Avelyn, daha fazlasını duymamak için akşam dualarını tekrar-lamaya başladı. Üstat Jojonah'ın bir kez sabah derslerine atıfta bu-lunduğunu ve tehlikeli olduğu hakkında bir şeyler söylediğiniduydu. Sonunda Peder Başrahip Markwart elini kaldırarak konuşma-yı durdurdu. İki üstadı Avelyn'in yanına getirdi ve genç adamınbaşını kaldırmasını istedi. "Bu sıradışı," dedi sakin bir şekilde. "Vebiliyorsunuz, Siherton ve Jojonah Üstatlar, bu ne bir sınav, ne birgösteri ve Pimaninicuit ile ilgili kararlarla ilgisi yok. Bunun benimkeyfim, benim merakımı tatmin için yapıldığını söylemek yeterli." Sonra bakışları Avelyn'e odaklandı, yüzü sakin ve rahatlatıcıy-dı. "Senin hakkında çok şey duydum, oğlum," dedi sessizce. "Üs-tat Jojonah'ın düşüncelerine göre muazzam ilerleme gösterdin." İblisin Uyanışı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 61: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

109

Avelyn sevinemeyecek kadar çok şaşırmıştı."Taşları kullandın mı?" Avelyn'in soruyu anlaması bile uzun bir zaman gerektirdi. Ser-sem sersem başını salladı. "Hematitle yükseklerde yürümüşsün, Üstat Jojonah öyle di-yor," diye devam etti Peder Başrahip. "Ve küçük selestitle pekçok odanın şöminelerini yakmışsın." Avelyn yine başını salladı. "En büyüğü hematitti," demeyi ba-şardı. Peder Başrahip nazikçe gülümsedi. "Merakımı tatmin et," de-di Avelyn'e. Sol elini uzattı ve açıp Avelyn'e üç taş gösterdi: De-ğişik tonlarda yeşil halkalarla kaplı bakırtaşi; parlak, cilalı kehri-bar; ve gümüşsü bir krisotil parçası, yan yana duran uzun, düz,dar çubuklardan bir perdeye benzeyen, üçünün içindeki en bü-yük taş."Bunları tanıyor musun?" diye sordu Markwart. Avelyn taşları aklında düzenledi. Bu üç taşın büyülü özellikle-rini gerçekten biliyordu, ama bu özellikler Peder Başrahip Mark-wart'ın bu taşları birlikte sunması açısında tuhaf bir şekilde uyum-suz görünüyordu. Başım salladı. Markwart taşları uzattı. "Yoğunluklarını hissedebiliyor mu-sun?" diye sordu, dikkatle Avelyn'in gözlerine bakarak. Avelynadamın gerçeği bilmesi gerektiğini fark etti. Markwart'ın kesinlik-le emin olması gerekiyordu. Avelyn gözlerini kapatarak taşların içine düştü ve onları tekerteker boş eline aktararak büyü güçlerini tarttı. Bir an sonra göz-lerini açtı, dikkatle Peder Başrahip'e baktı ve yine başını salladı. "Neden böyle bir kombinasyon kullanmamız gerekiyor?" diyearaya girdi Üstat Jojonah. Gözleri elmas ışığı altında şiddetle parlayan Peder BaşrahipMarkwart, üstadı susturmak için elini salladı. Jojonah yine de iti- ııo

R. A. Salvatore

raz edecek oldu, ama Markwart sözünü kesti. "Seni koşullar hakkında uyardım!" diye hırladı yaşlı Peder Baş-rahip. Avelyn yutkundu; bu nazik adamdan, dünyadanın en dindaradamından böyle bir şiddet beklemiyordu. "Yakutun Aziz Saf Abelle'in yakınında kullanılmasına izin ver-mem," diye devam etti Peder Başrahip Markwart. "Öğrencinin gu-ruru için böyle bir risk alamam." Avelyn'e döndü ve yine gülüm-sedi, ama o aç gülümseyişte, pek az nezaket ya da rahatlatma var-dı. "Avelyn Birader ona verdiğim basit taşları kuUanamıyorsa, ozaman bunu elinde tutmaya bile hakkı yoktur." Diğer eliyle birdördüncüyü çıkardı, çevirdi, avucunu açtı ve Avelyn'in şimdiyedek gördüğü en güzel, en mükemmel mücevheri gösterdi etti. "Korindon," diye açıkladı Peder Başrahip. "Bir yakut. Bunu sa-na vermeden önce, senden istediğim şeyin gerçekten tehlikeli ol-duğunu anlamalısın." Avelyn başını salladı ve mücevheri almak için uzandı, yaşlıadamın sesindeki ciddiyeti tam olarak kavrayamayacak kadar ser-semlemişti. Markwart mücevheri verdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 62: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Önünde bir bilmece var," diye açıkladı Peder Başrahip. "Koy-da gemi yok. Sen gerisini anla." Bundan sonra kulenin uzak ucu-na yürüdü ve diğer iki üstada kendisine katılmalarını işaret etti. Avelyn taşları dikkatle inceledi. Peder Başrahip Markwart kö-tücül bir gerginliğe kapılmış gibiydi, gözlerindeki parıltı neredey-se manyakça ve kesinlikle korkutucu görünüyordu. Üstat Siher-ton ondan tarafa bakmıyordu bile ve Avelyn adamın başarısız ol-masını dilediğini hissedebiliyordu. Aralarında en gergin olan Üs-tat Jojonah'tı, ama daha iyicil bir şekilde. Avelyn adamın korku-sunun kokusunu alabiliyordu -Avelyn'in güvenliği için korkuyor-du. Genç keşiş ancak o zaman bu gösterinin ve tehlikenin farkı-na vardı. iblisi" UV»™?'

III

"Gerisini anla," dedi Peder Başrahip yine, telaşla. Avelyn başını eğdi ve taşlan düşündü. Yakut elinde zonklu-vordu, büyüsü yoğundu ve serbest kalma arzusundaydı. Avelyn omücevherle ne yapabileceğini biliyordu ve ilk önce yakutu kul-lanması durumunda, bunun diğer keşişler için ne sonuçlar yara-tacağını düşünmek için durduğunda, bilmece o kadar zor görün-medi. Peder Başrahip koyda gemi olmadığına işaret etmişti;Avelyn nereye gitmesi gerektiğini anladı. Bakırtaşı, kehribar, yı-lantaşı, yakut, bu sırayla. Avelyn duraksadı, sırayı ve nelere yol açacağını düşündü. Ya-kutun gücünü çağırdığında bir değil iki taşı zaten kullanıyor ola-caktı. Daha önce bir kez iki taşı bir arada kullanmıştı -bir hema-tit ve bir krisoberil, yanından geçtiği bir bedeni ele geçirme dür-tüsüne direnerek bedenini terk edebilmek için. Ama üçünü? Avelyn bakışlarını diğer üç izleyicinin hevesli bakışlarındanbilinçli olarak kaçırarak derin bir nefes aldı. İlk önce bakırtaşı, dedi kendi kendine ve yüz kulaç aşağıda-ki, kara ve gökgürültülü denize bakan kulenin kenarına yürüdü.Avelyn bakırtaşını sıkı sıkı kavradı, büyüsünün elinde kıpırdandı-ğını, yürüdüğünü, sonra koluna, tüm bedenine yayıldığını hisset-ti. Ve sonra tuhaf şekilde kendini daha hafif hissetti, hematitle ruhyürüyüşü yaparkenki kadar hafif. Tereddüt etmeden kulenin ke-narını aştı, bedeni hafif, kontrollü düşüşüne başladı. Kule duvarları süzülmekte olan bedeninin yanından kayıp ge-çerken, Avelyn konumununun gerçekliğini düşünmemeye çalıştı.Kulenin altındaki yamaç duvarı daha pürüzlüydü ve dik değildi,manastırdan uzaklaşan bir açı çiziyordu. Kıyıyı döven dalgalara yaklaşırken Avelyn bakırtaşını tutan eli-ne kehribarı da aldı ve güçlerini canlandırdı. Dalganın üzerine kolaylıkla dokundu, yamaçta yatay olarakyürüyüp rıhtıma inmediği için kendini payladı. Artık bunun için 112

R. A. Salvatore

endişelenmenin anlamı yok, diye karar verdi; bu yüzden denge-sini kazanana kadar bakırtaşını işler durumda bıraktı, sonra derinbir nefes alarak salıverdi. Artık yalnızca kehribar işliyordu ve onu suyun üzerinde tutu-yordu. Bir başka derin, sakinleştirici nefesle, taşlara duyduğu gü-ven artarak karanlık suların üzerinde, ayakları yuvarlanan yüzey-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 63: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

de hafif izler bırakarak yürüdü. Manastırdan uzaklaşırken defalarca omzunun üzerinden arka-ya baktı. Yakutu kullanırken yapıyı riske atmamak için yeterinceuzaklaşmalıydı ve iki üstatla Peder Başrahip'in gösteriye tanık ol-masını istiyorsa, yüksek kulenin açısını düşünerek daha da uzağagitmeliydi. Avelyn sonra yılantaşını, daha önce hiç gerçekten sınamadığıtaşı çağırdı. Elbette bilinen özelliklerini öğrenmişti, ama daha ön-ce kullanmaya hiç kalkışmamıştı. Üstat Jojonah, sıcak ateşten birmücevher alırken Avelyn'in yanında bir kez kullanmıştı ve yılan-taşının onu koruyacağına inanmak için, genç keşiş buna odaklan-mak zorundaydı. O an çabucak geldi. Kıyıdan uzaktaydı, yuvarlanan dalgalarınüzerinde kararlılıkla duruyordu, yılantaşı kalkan çevresinde güç-lüydü. Avelyn yakutu eline aldı. "Dalgaların altına batmış olabilir," dedi Siherton kuru kuru."Taşları denizden çıkarmak büyük ve zor bir iş olacak.'' Peder Başrahip Markwart güldü, ama Üstat Jojonah şakayı be-ğenmemişti. "Avelyn Birader bizim için Aziz Saf Abelle'deki bü-tün taşlardan daha değerli," dedi, iki arkadaşının inanmayan ba-kışlarını üzerine çekerek. "Belki de bu çömezle fazla yakınlaşmış olabileceğini düşünü-yorum," diye uyardı Peder Başrahip.Yaşlı adam sözlerine devam edemeden denizde patlayan mu-

iblis» UV*"'Î'

»3

bir ateş topuyla nefesi kesildi, kavurucu alev halkaları üçü-• Avelyn'in bulunduğunu anladıkları yerden halka halka yayıldı. "Dua edin de yılantaşı kalkanı tam olsun!" diye inledi Mark-art patlamanın yoğunluğu ve büyüklüğü karşısında sersemle-miş bir halde. Yakut güçlüydü, ama bu kadarı saçmaydı! "Size söylemiştim!" dedi Üstat Jojonah tekrar tekrar. "Size söy-lemiştim!" Siherton bile itiraz edecek bir şey bulamadı. Ateş topu geniş-ler ve çalkalanır, okyanusun kendisi bile üçlünün duyabileceğikadar yüksek sesle tıslayarak isyan ederken, arkadaşları kadar et-kilenmiş bir şekilde izledi. Üst katmandaki sular buhara dönüştüve kalın bir sis halinde yükseldi. Avelyn Birader.gerçekten güç-lüydü! Ve muhtemelen ölü, diye düşündü Siherton, ama o kadar sar-sılmıştı ki o anda söyleyemedi. Avelyn enerjisinin bu kadar bü-yük kısmını yakuta odaklamışsa, muhtemelen yılantaşı kalkanı sa-lıvermişti. O zaman büyük olasılıkla, denizin dibine doğru süzü-len kömürleşmiş bir kütleye dönüşmüştü. Üçü uzun süre bekledi, Jojonah zaman geçtikçe daha çok en-dişelendi, ama Markwart teslimiyet içinde defalarca, "Yazık," de-di, Siherton gülmek üzereymiş gibi görünüyordu. Sonra çok aşağıdan bir ses geldi, biri büyük bir çaba gösteri-yormuş gibi derin bir nefes. Kenara koşup aşağıya baktılar, Siher-ton elması iyice indirdi ve ışığını perişan durumda, ama oldukçacanlı bir Avelyn Biradere odakladı. Bir eliyle bakırtaşını sıkı sıkıkavramış, diğer eliyle duvara tırmanıyor, hemen hemen ağırlıksızbedenini yukarı çekiyordu. Avelyn'in kahverengi cüppesi lime li-me olmuştu ve üzerinden sular damlıyordu. Çevresinde yanık saçkokusu asılıydı.Kulenin kenarına yaklaştı ve Jojonah onu yukarı çekti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 64: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Alevlerin bazıları kalkanı aştı," diye açıkladı Avelyn titreyerek

"4 R. A. Salvaior6ve cüppesinin uğradığı zararı göstermek için kollarını açarak"Kehribarın gücünü bir an kesip suya dalmak zorunda kaldım." Jojonah ancak o zaman Avelyn'in dudaklarının ne kadar ma-vi göründüğünü fark etti. Keskin bakışlarla Siherton'a baktı ve üs-tat karşılık vermeyince Jojonah elması ondan kaptı. Işık bir ansöndü, sonra öncekinden de parlak geri döndü. Ve daha sıcak.Jojonah elması Avelyn'e yaklaştırdı ve genç keşiş ağrıyan, don-muş bedenine sıcaklık yayıldığını hissetti. "Üzgünüm," dedi Avelyn, Peder Başrahip Markwart'a takırda-yan dişlerinin arasından. "Başaramadım." Elini gevşekçe uzatarakdört taşı iade etti. Peder, Avelyn'in hiç görmediği kadar içten bir kahkaha patlat-tı. Yaşlı adam gülerek dört taşı cebine attı, sonra boş yumruğunusıktı ve yüzüklerinden birine kakılmış minik bir elmasın ışığınıyaktı. Siherton'a takip etmesini işaret etti ve merdivene yöneldi. Üstat Jojonah ikilinin gitmesini bekledi, sonra Avelyn'in başı-nı, genç birader yumuşak, kahverengi gözlerine doğrudan baksındiye kaldırdı. "Pimaninicuit'e gidecek seçilmiş iki kişiden biri ola-caksın," dedi olanca güveniyle. Sonra Avelyn'i kuleden alt katların sıcağına indirdi. Avelyn so-yundu, bir battaniyeye sarındı, sonra ateşin önünde kendi düşün-celeriyle başbaşa oturdu. Dört taş, yüksek duvar ve soğuk deniz-le yaşadığı deneyim onu tüketmişti, ama o gece hiç uyumadı. 9TOUEL'ALFAR Sıcaktı; Elbryan ilk önce bunu hissetti, derisine nazikçe doku-nan yumuşak, ıslak bir his. Yavaş yavaş bilinci, uzak bir yerdey-miş gibi geri geldi. Uzun süre kıpırdamadan yattı, rahatlatıcı duy-gunun, sıcaklığın tadını çıkardı, o berrak bilinci uzak tuttu. Öyle-sine büyük bir katliam ve kayıp yaşamış bir oğlan için yarı bilinç-lilik daha tercih edilir bir durumdu. Sonunda Dundalis'e, ölen ebeveynlerine ait anılar savunması-nı aşarak sessizliği ve sakinliği yok etti. Ancak o zaman zeytin ye-şili gözlerini açtı. Yosunlu bir yerdeydi, başını ayaklarının üzerine kaldıran ha-fif bir eğimde. Çevresinde sıcak, yoğun bir sis asılıydı; bedeniniokşuyor, duyularım körleştiriyordu. Görüş mesafesi bir iki met-reydi ve dirseklerine dayanarak doğrulan Elbryan, kısa süre son-ra sesin daha uzağa ulaşmadığını, elle tutulabilir sis tarafından ya-kalanıp söndürüldüğünü fark etti. Ormandaydı, anlıyordu -ayakbileklerine kadar dökülmüş yaprakların içine gömülmüştü. Elbr-yan'ın içgüdüleri -hava, belki koku hakkında bir şey- ona bununDundalis'e giden, sırttaki eğim olmadığını söyledi, şeylerle karşı-laştığı... Neyle? diye merak etti Elbryan, o narin kanatlı yaratıkların kimya da ne olabileceği konusunda hiçbir fikri yoktu.Goblinlerle dövüşürken aldığı berelere, önemsiz yaralara ve

ıı6

R. A. Salvatore

yıkılmış evinin köşesinde geçirdiği gecenin doğurduğu rahatsızlağa rağmen, genç adam kollarında ve bacaklarında acı ya da tutul-ma hissetmiyordu. Doğrulup oturdu, sonra yuvarlanıp bacakları-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 65: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

nı altına aldı. Sonunda diz çökerek kalktı, nerede olduğunu çıkar-maya çalışarak bölgeyi dikkatle inceledi. Sisin içinde seçebildiği ağaçların boğum boğum, çarpık göv-delerine bakılırsa yaşlı bir ormandı. Güneş tepesinde gri bir bula-nıklık, gökyüzünden daha açık renk bir nokta olarak görünüyor-du. "Batı," diye karar verdi Elbryan, güneşi bir an incelediktensonra. İçgüdüleri, içsel yön duygusu anlamışü. Oğlan güneşin ba-tıda, öğlenden günbatımırîa doğru yarıyolda olduğunu düşündü. Gece çökmeden önce fazla zamanı yoktu. Ayağa kalktı, amayoğun sise rağmen, kendini saldırıya açık hissederek eğildi. Man-tığı sisten çıkmasını ve bölgeyi incelemesini söylüyordu, ama fi-ziksel duyuları onun yatıştırıcı sisten çıkmasını'istemiyordu. Fiziksel duyuları görmezden geldi ve gri battaniyenin üzerineçıkmak için yokuş yukarı yürümeye başladı. Hızla yürüyor, sık sıktakılıyor ve kırılan her dal için sessizce kendi kendine küfrediyor-du. Sisin içinde birkaç dakika tırmandı ve sisten öyle aniden çık-tı ki, şokla yine sendeledi. Havanın çevresinde berrak olduğunugördüğü anda güçlü rüzgarlarla sarsıldı -kesik esintiler değil, da-imi bir rüzgar vardı. Elbryan merakla yokuş aşağı, kıpırtısız sisegiden bir iki metreye baktı. Aklına sisin bir şekilde rüzgarı blokeettiği, ya da en azından rüzgardan kaçındığı geldi, ama bu nasılolabilirdi? Arkasındaki yokuşu incelerken Elbryan'ın gözleri bir başkaaçıklanamaz gizemle irileşti. Zemin buradan sonra yükseliyor,yükseliyor, kendisini cüce gibi, önemsiz ve minik hissetmesinesebep oluyordu. Dundalis'in yakınlarında olmadığını anladı; budağ, köyünün çevresindeki alçak, ağaç kaplı tepelere benzemi-yordu. Büyük, yüksek sıradağlar arasındaki tek bir dağın batı yü- iblisin Uyanışı

"7

"ndeydi ve sislere bürünmüş, oval, pek çok zirvenin arasına sı-"nnuş bir vadiye bakıyordu. Biraz uzakta bu dağın ve diğerleri-in üzerindeki karı görebiliyordu, genç adamın daimi olduğunutahmin ettiği beyaz şapkaları. Çaresizce başını iki yana salladı. Corona'nın neresindeydi? Veburaya nasıl gelmişti? Genç adamın gözleri daha da irileşti ve çılgınca çevresine ba-kındı. "Öldüm mü?" diye sordu rüzgara. Tek bir yanıt, bir ipucu gelmedi, yalnızca mırıltı, birbiri ardınagizemli fısıltılar. "Baba?" diye bağırdı Elbryan ve bir fark yaratabilecekmiş gibisağa doğru üç adım attı. "Pony?"Yanıt yok. Yüreği hızla çarpıyor, kanı şiddetle pompalıyordu. Çok geç-meden panik içinde nefes nefese kaldı. Koşmaya başladı, öncesola, sonra yukarı, sonra o yol fazla zor çıkınca yine sağa. Bir yan-dan da babasına, annesine, herhangi birine sesleniyordu."Ölmedin," dedi tatlı, melodik bir ses arkadan. Elbryan uzun süre durarak, soluklandı, kendini topladı. Bir şe-kilde konuşanın insan olmadığını anlamıştı, hiçbir insan sesi böy-lesine tatlı, böylesine mükemmel şekilde çınlayamazdı. Başka her şeyden çok nefes almaya odaklanarak yavaşçadöndü. Karşısında açıklıkta gördüğü yaratıklardan biri duruyordu,kendisinden biraz kısaydı ve muhtemelen kendi ağırlığının dört-te üçünden daha fazla gelmiyordu. Kolları ve bacakları inanılmaz

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 66: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ölçüde inceydi, ama küçükken Jilseponie'ninkilerin olduğu gibikemikli ve boğum boğum değildi. Bu yaratığın kolları ve bacak-ları sıska görünmüyordu, daha çok eğilen bir söğütün esnek dal-larına benziyordu. Bu kadar minik bir yaratık olduğu halde zayıf"a görünmüyordu. Tam tersine; yaratıkta Elbryan'ı bu minik düş- ıı8

R. A. Salvatore

manın savaştığı goblinlerden daha zorlu, hatta belki fomoryandanbile zorlu olacağı konusunda uyaran bir kendinden eminlik, akı-cı bir katılık vardı."Sıcak olan yere dön," dedi yaratık, "rüzgar esmeyen sislere." Elbryan vadiye baktı -ve ilk defa gri örtünün üzerine çıkanağaç tepesi olmadığını fark etti, sanki ağaçlar tam o düzeyde so-na eriyormuş gibiydi. Elbryan sisin ve ağaç tepelerinin bir şekil-de birbiriyle bağlantılı olduğunu hissetti. "Gel," dedi yaratık. "Ölmedin ve tehlikede değilsin. Tehlikegeçti." Elbryan Dundalis'teki trajediye yapılan atıf karşısında irkildi.Ama sözlerin söyleniş şekli -açık ve görünür bir aldatmaca olma-dan- Elbryan'ın biraz gevşemesini sağladı. Ufak tefek yaratığı po-tansiyel düşman olarak tartmak yerine, artık farklı bir ışıkta görü-yordu. İlk defa bu yaratığın ne kadar narin ve güzel göründüğü-nü fark etti; köşeli hatları mükemmeldi, saçları öyle parlak bir al-tın rengindendi ki Pony'nin gür saçları bile bundan daha fazlaparlamayamazdı. Sanki kendi başlarına ışıldıyorlar, içsel bir ışıkakıcı saçların parlamasını sağlıyordu. Yaratığın gözleri daha daolağanüstüydü, iki altın yıldız gibi görünüyorlardı, çocuksu ma-sumlukla parlayan, ama bilgelikle derinleşen. Yaratık yokuş aşağı yürümeye başladı, ama genç adamın ta-kip etmediğini fark edince sisin kenarında durdu."Sen kimsin?" diye geldi açık soru. Yaratık savunmasız bırakan bir tavırla gülümsedi. "Ben Bel-li'mar Juraviel'im," diye yanıt verdi dürüst bir tavırla ve sise doğ-ru işaret etti, aşağı doğru bir adım daha attı ve ayak bilekleri gri-liğin içinde kayboldu. "Sen nesin?" dedi Elbryan daha büyük bir kendine güvenle-Yaratığın elf olduğunu teyit edeceğini tahmin ediyordu, ama böy-le dürüst ve beklenen bir yanıtın bile ona pek az bilgi vereceğim iblisi" UV»"'Î'

119

k etti, çünkü bir elfin ne olduğunu bilmiyordu. Yaratık yine durdu ve dönüp ona baktı. "Bu kadar az mı bil-gin var?" Kendini bilmece çözme havasında hissetmeyen Elbryan Jura-viej'e dik dik baktı. "Dünya kaybolmuş bir yer, korkarım," diye devam etti Juravi-e) "Tek bir yüzyılda unutulduğumuzu düşünmek."Elbryan'ın kaş çatışı merakla eridi."Gerçekten bilmiyor musun?" "Neyi bilmiyor muyum?" diye terslendi Elbryan meydan okur-casına."Kendi ırkının ötesini," diye açıkladı Juraviel. "Goblinleri ve fomoryan devlerini biliyorum!" diye ısrar etti

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 67: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Elbryan, sesi yükselerek ve sinirlenerek. JuraviePin buna bir yanıtı vardı, bu tür bilgilerine rağmenDundalis'in hazırlıksızlığıyla ilgili bir yorum. Bu oğlan kötü ırkla-rı biliyorsa, neden köyü basit bir saldırı grubuna karşı bu kadardonanımsızdı? Ama elf nezaketle soruyu kendine sakladı, bu de-likanlının yaralarının henüz pek taze olduğunu anlıyordu. "Pekiben bu yaratıklara ilişkin bilgilerine uyuyor muyum? Ben bir gob-lin ya da fomoryan mıyım?" diye sordu Juraviel sakin sakin, oahenkli ses bile tek başına, gaklayan ve hırlayan canavarlarla kar-şılaştırılmasını imkansız kılıyordu. Elbryan bir an uygun bir karşılık bulmaya çalışarak dudağınıemdi. Sonunda başını iki yana salladı."Gel," dedi Juraviel, sise doğru dönerek."Sorumu yanıtlamadın." Juraviel bu sefer döndüğünde yüz ifadesi daha sertti. "Basitsözlerle aktarılabilecek bir yanıt yok," diye açıkladı. "Sana bir isimsöyleyebilirim ve sen o ismi daha önce duymuş olabilirsin, amabu sana gerçeğin pek azını verir, daha çok mitler hatırlatır." 120

R. A. Salvatore

Elbryan başını yana eğdi, anlamadığı açıktı. "İsme dolanmış önyargılarınız algılarınla çatışır," diye devametti Juraviel. "Bana adımı sordun ve gönüllü olarak söyledim, çün-kü 'Belli'mar Juraviel' sözcükleri yanlarında önyargı taşımıyor. Neolduğumu sordun ve bunu sana söyleyemem. Bu Dundalisli Elbr-yan Wyndon'ın kendi başına öğrenmesi gereken bir şey." Şaşkın delikanlı Belli'mar Juraviel'in kendi ismini nasıl öğren-diğini soramadan yaratık döndü ve sislerin içine yürüyerek göz-den kayboldu. Elbryan düşünceler içinde topuklarının üzerindesallandı. Sonra bir kez daha yalnız kaldığını ve kaybolmuş oldu-ğunu fark etti. Seçenekleri azdı ve ne olursa olsun, bu yaratığı ta-kip etmek en iyisiymiş gibi görünüyordu. Elbryan yokuş aşağı koştu, griliğe girdi ve Juraviel'in gülüm-seyerek sisin kenarının bir iki metre ötesinde beklemekte olduğu-nu gördü. Elbryan başta şekli neden sisin dışından görmediğinimerak etti, sonra oradan ağaçları da göremediğini fark etti. Hal-buki beş adım içeride, çevresinde yoğun ve yüksektiler. Çok fazla soru var, diye karar verdi genç adam ve o anda ya-nıtları bilmek bile istemiyordu, merak duygusu boğulmuştu. Juraviel rahat bir hızda yokuş aşağı yürüdü, Elbryan takip et-ti. Biraz aşağıda sis örtüsünün ötesine geçtiler ve Elbryan orman-lık vadiyi açıkça görebildi. Yine şaşırmıştı. Olup biten her şeyerağmen, çok gerçek korkularına rağmen, sıcak ve sakin hissedi-yordu. Artık kendini kaybolmuş hissetmiyordu ve ölmüşse -yinedurumun bu olduğunu düşünmeye başlamıştı- o zaman ölüm okadar kötü değildi! Çünkü orman, bu mekan, genç Elbryan'ın gördüğü her şey-den daha güzeldi. Çalılıklar yeşil ve sıktı, ama ikilinin biraz önün-de sona erecek gibi görünen, ancak Belli'mar Juraviel'in seçtiğiyönde devam eden pürüzsüz paükada yürürlerken önlerinde açı-lıyor gibiydiler. Elbryan yaratığın belli bir patikayı takip etmediği- iblisin Uvamî'

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 68: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

121

• fark etti, tam tersine patikayı o yaratıyordu; çalılıkların içinde,s bir gölette yürüyen bir adam gibi rahatlıkla ilerliyordu. Buanzaranın etkisinden kurtulur kurtulmaz, Elbryan yine hayretlercinde kaldı; bu sefer sayısız renk ve güzel kokular, kuşların da-imi cıvıltısı, görünmeyen bir çayın güzel şarkısı, uzak yaratıklarınsesleri ile. Mekanın kendisi bir şarkıydı; Elbryan'ın her "duyusuayaktaydı ve kendini daha önce hiç hissetmediği kadar canlı his-sediyordu. Zihni bu algıya karşı mücadele etti. Savaşma gücü bulabilmekiçin kendini Dundalis'i hatırlamaya, o dehşeti yeniden yaşamayazorladı. Kaçmayı düşündü, ama nereye kaçabileceğini, hatta ne-den kaçmak isteyeceğini bilemiyordu. Yakındaki bir ağacın alçakdallarına baktı ve bir tanesiyle yapabileceği bir silah hayal etti,ama bir silah, herhangi bir silah burada yersiz kaçardı. İnatçılığı-nı birkaç dakika korudu, delikanlının güçlü iradesinin kanıtı. AmaElbryan elflerin, Belli'mar Juraviel'in halkının yuvası olan ormanıniçinde ilk kez yürürken son trajedinin anıları bile oğlana tutuna-mıyordu. Juraviel'in halkının dans ettiği, oynadığı yerde karanlıkdüşünceler korunamazdı. "En azından nerede olduğumu söyleyemez misin?" diye sorduşaşkın Elbryan birkaç dakika sonra. Juraviel trans halindeymiş gi-bi yürümeye devam etti, genç adamın sorusunu tamamen duy-mazdan geldi. Yaklaşık bir düzine adımdan sonra yaratık durdu ve döndü."Eğer haritalarınızda görünüyorsa, bu yerin adı kısaca Sisler Vadi-si'dir." Elbryan omuzlarını silkti; ismin onun için bir anlamı yoktu,ama en azından bazı haritalarda bulunabileceğini duyunca mem-nun olmuştu. Eğer bu doğruysa, ölü değil demekti. "Aslında Andur'Blough Inninness, Bulut Ormanı, ama halkınız-dan pek az kişi bu ismi bilir ve bilenler de bildiğini itiraf etmez." 122 R. A. Salvatore"Hep bilmece gibi mi konuşursun?""Hep aptalca sorular mı sorarsın?" "Nerede olduğumu bilmek istemenin nesi aptalca?" diye sor-du Elbryan öfkeyle. "Ben de sana söyledim zaten," diye yanıt verdi Juraviel sakinsakin. "Bu herhangi bir şeyi değiştirir mi? Bilmediğin bir yerde ol-duğunu öğrenince rahatladın mı?" Elbryan alçak sesle hırladı ve iki elini kaldırıp açık kahveren-gi saçlarını karıştırdı. "Ama zaten," diye devam etti elf lütufkar bir sesle, "insanlarher şeye isim vermek, haritasını çizmek ve düzenli, minik bir pa-kete, kategoriye yerleştirmek zorundadırlar. Böylece kontrol edi-lemez olanın üzerinde bir miktar kontrolleri olduğunu hisseder-ler. Sahte bir tanrısallık hissi, sanırım.""Tanrısallık mı?" "Kibir," diye açıkladı Juraviel. "Benim genç insanım!" dedi ani-den heyecanla, narin ellerini sevinçle çırparak. "Andur'Blough In-ninness'tesin!"Elbryan yüzünü buruşturdu ve omuzlarını silkti. "Anlatmak istediğim tam olarak buydu," dedi Juraviel kuru birsesle ve yürümeye başladı.Elbryan içini çekti ve takip etti. Yarım saat olaysız bir şekilde geçti, Elbryan yürüyor ve bakı-nıyor, Andur'Blough Inninness'in güzelliği ve zenginliğiyle dur-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 69: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

maksızın hayretten hayrete düşüyordu. Ama oğlanın bakışları da-ha çok ona yol gösteren ilginç yaratığın sırtına kayıyordu. "Bunlar işe yarıyor mu?" diye sordu düşünmeden, konuştuğu-nun farkına varmadan düşüncelerini açığa vurarak. Juraviel yerinde kalakaldı ve dönüp açıkça utanmış olan Elbr-yan'a baktı. Delikanlı patikada kıpırtısız durmuş, Juraviel'e doğruişaret ediyordu. iblisin Uyat»Ş'

123

Turaviel'in gülümsemesi Elbryan'ı epey rahatlattı. "Mantıklı birrU" dedi yaratık, Elbryan'ın merakını anlayarak. Sonra abartıl-mış bir rahatlamayla ekledi, "sonunda."Elbryan'ın yüz ifadesi ekşidi. "Ama neden bilmek istiyorsun?" diye yanıt verdi anlaşılması7or elf- "Savaşta avantaj kazanmak için olabilir mi?" Çabucak, "Senve ben savaşacağımızdan değil, elbette," diye ekledi, Elbryan'ınkaslarının gerildiğini hisseder etmez. Bu açıklama genç adamı rahatlattı, bu yüzden Juraviel elbetteekledi, "Tabi ancak..." ve sonra durdu ve bu alaylı düşünceninhavada asılı kalmasına izin verdi. Şaşkın durumda, kendini hem fiziksel, hem duygusal olarakyersiz hisseden Elbryan derin bir nefes aldı ve endişesinden kur-tuldu- kolayca. Korkularını ve karanlık düşüncelerini arkada bı-raktı, mevcut ana yoğunlaştı. Bu teslimiyet olabilirdi, herhangi birkonuda, herhangi bir şey yapamayacağı sonucuna varmış olabi-lirdi, ama Juraviel için oğlanın gösterdiği bu açık değişim vaat do-luydu. Bunca şey yaşamış, daha önünde pek çok zorlu deneyimyatan bu genç insan için duygusal tarafsızlık sağlıklı olacaktı. Juraviel genişleyen bir gülümsemeyle kanatlarını çırpmayabaşladı, dizlerini büktü ve yarı sıçrayarak, yarı uçarak havalandı,yakındaki akçaağacın en alçak dalına kondu. "İşe yarıyorlar," diye bildirdi Juraviel, "kısa sıçrayışlar ve dü-şüş hızını kesmek için. Ama hayır, kuşlar gibi uçamıyoruz." Yereindi, yüzü kendi sözlerini değerlendirirken aniden ciddileşti. "Ya-zık ki." Elbryan onaylayarak başını salladı. Uçmak ne kadar da güzelolurdu! Rüzgarı, altından kayıp geçen yeşil ağaç tepelerinden olu-şan çatıyı hayal etti... "Burada geçireceğin süre, elbette sen öyle kılmazsan, tatsız ol-•fiayacak," dedi Juraviel aniden ve sertçe, Elbryan'ın yüzüne bir 12ü

R. A. Salvatore

sırıtma yayılmadan önce. Ani tavır değişikliğine hazırlıksız yakalanan Elbryan yaratığamerakla baktı. "Halkım arasında buraya ait olmadığına inananlar olduğunubil," diye devam etti Juraviel sert bir sesle. "Sende Mather'e ben-zerlik görmeyenler var." "Mather adında birini tanımıyorum," diye yanıt verdi Elbryantoplayabildiği tüm cesaretle. Yine o, bilinçli olarak çağırdığı uzak-lık duygusu geldi, kaybedecek hiçbir şey olmadığı, her şeyi zatenkaybettiği tavrı. Juraviel ince omuzlarını silkti, küçük, uçucu bir hareket. "Ta-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 70: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

nıyacaksın," diye söz verdi. "Şimdi iyi dinle, delikanlı. Burada tut-sak değilsin, ama özgür de değilsin. Andur'Blough Inninness'tekaldığın sürece davranışların, eğitiminin yönlendireceği gibi,kontrol altında olmak zorunda." "Eğitim mi?" diye soracak oldu Elbryan, ama Juraviel onu du-yacak kadar susmadı. "Kuralları bozarsan kendini tehlikeye atmış olursun. TouePal-far'ın haşin adaleti uygulandığı zaman ikinci bir şans isteme." Tehdit açık ve netti. Elbryan o tipik Wyndon gururuyla omuz-larını dikleştirdi, çenesini gerdi, ama Juraviel bu hareketi fark et-miş görünmedi. Juraviel'in halkına verdiği ismin, TouePalfar'ınaçık, tanıdık bir tınısı vardı ve Elbryan, onu elflerle ilgili hikaye-lerden duyduğuna emindi. "Artık dinlenebilirsin," diye bitirdi Juraviel. "Gündoğumundasana görevlerini göstereceğim." "Ve iyi dinlen," dedi, sert ve ciddi bir sesle, "çünkü görevlerinçok ve seni gerçekten yoracak!" Elbryan ne zaman, ne isterse yapacağını haykırmak istedi. Ba-ğımsızlığını yüksek sesle, açık açık ilan etmek istedi, ama ilk söz-cüğü kekeleyerek ağzından çıkarmayı başaramadan Juraviel bir iblisin Uyai'S'

125

daha hoplayarak kısaca uçtu. Narin yaratık hafifçe bir dala

du ve hemen tekrar sıçradı, gür çalıların içinde öyle rahat birkilde ve tamamen kayboldu ki; Elbryan gözlerini kırpıştırdı veovaladı. Orada, Andur'Blough Inninness vadisinde, gördüklerinden,olan biten her şeyden şüphe ederek durdu. Annesini ve babasınıistiyordu. Pony'yi istiyordu, ki goblin karanlığı çökmeden köyüuyarmak için bir şansları daha olsun. İstiyordu ki... Aynı anda çok şey istiyordu. Olduğu yere, toprağa oturdu veduygularıyla mücadele etti, çünkü ağlamak istemiyordu. Juraviel'in bakış açısından, ilk görüşme oldukça iyi geçmişti.Elbryan hakkında pek çok kişinin kuşku duyacağını biliyordu,özellikle de Tuntun'un ve Tuntun'un ne kadar geçimsiz olabile-ceğini de biliyordu! Ama oğlanla konuştuktan sonra, Juravielonun gerçekten Mather'in kanından geldiğine ve korucu eğitimigörmek için uygun olduğuna daha da ikna olmuştu. Elbryan'daMather'la aynı nitelikler vardı, yaşam sevgisi ve şevki yüzeyin he-men altında bekliyordu. Oğlan onu kontrol edebiliyor, gerekliuzaklığı bulabiliyordu -ama yine de Elbryan kanatlar hakkındakisoruya direnememişti. Öğrenmek zorundaydı ve sonra, öğrendi-ğinde havada süzülmenin ne kadar harika olduğunu hayal etme-den duramamıştı. Elbryan'm yüzündeki ifadeye bakan Juravieloğlanın merak dolu düşüncelerini okumuş, onlardan Elbryan ka-dar zevk almıştı. Oğlanın, hayatının bu kadar karanlık bir zamanında bu türŞeyler düşünebilmesi iyiydi, mantıklı bir şekilde, metanetle ısraretmesi iyiydi. Tuntun yanılıyordu, Juraviel için kuşkuya yer yok-tu; bu delikanlıda gereken karakter vardı. Elbryan yemek yemek ya da uyumak istiyordu, hatta uzanabi-'eceği bir yer aradı, belki bir yosun yatağı. Bu fikir pek çok baş- 126

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 71: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

R. A, Salvatore

ka fikrin arasında kayboldu, bir imgeler duvarına çarpan geçici fi,kirler. Onca ses ve rengiyle, canlı imgeleriyle Andur'Blough ın_ninness ona sesleniyor, sataşıyordu. Juraviel olduğu yerde kalma-sı konusunda bir şey dememişti, bu yüzden Elbryan kalktı, üzeri-ni silkeledi ve ağaçların arasında yürümeye başladı. Akşamın kalanını manzara ve kokulara dalarak harcadı. Tanı-madığı sarı bir balık türüyle dolu bir dere buldu ve bir saatten faz-la süre onları izledi. Uzun, beyaz kuyruğu hoplayan bir geyik gör-dü, ama yaklaşmaya çalıştığı anda geyik kokusunu aldı ve sıçra-yıp uzaklaştı; Belli'mar Juraviel'in gölgeler arasında kaybolmasıgibi tamamen kayboldu. Elbryan o harika akşamın onca manzarasıyla, korkunç bir geç-mişte ya da belirsiz bir gelecekte değil, şu anda yaşamanın getir-diği rahatlamayla, alacakaranlık çöktüğünde daha da şaşkına dön-müştü. Elf vadisini kaplayan siste bir delik açıldı ve koyu mavi gök-yüzünü sergiledi. Delik yavaş yavaş genişledi, her yanı düzenli,mükemmel bir şekilde geriledi ve büyük bir hayret içinde izle-mekte olan Elbryan, doğaüstü bir şeyin, belki bir büyünün siseyol gösterdiğini anladı. Kısa süre sonra gökyüzü tepesinde ber-raktı, ilk yıldızlar ışıldamaya başlamıştı. Elbryan, manzarayı daha rahatça izlemek istedi ve açık bir ça-yır arayarak çevrede koşturdu. Ağaçsız bir tepecik buldu ve tepe-ye sendeleyerek tırmandı, çünkü gözlerini gökyüzüne dikmişti. Sis artık vadinin kenarlarına kadar gerilemiş ve orada asılı kal-mıştı; yüksek dağların gölgelerini, yeryüzüyle gökyüzü arasında-ki sınırı bulanıklaştırıyordu. Elbryan tepeciğin zirvesinde durmuş-tu, ama kendi sanki hâlâ yükseliyormuş, hâlâ o parlak, ışıltılı nok-talara doğru ilerliyormuş gibi hissediyordu. Aniden, çevresindekabaran bir müzik, güzel bir ezgi olduğunu fark etti ve müzik deonu yükseltiyor, yıldızların arasında yürümek, ışıklarına ve gizem- iblisin Uya"'!'

127

'ne dalmak üzere çekiyordu. Çok derin sorular bilincinde uçuş-tu. Sonunda o transtan çıktığında kaç dakika, hatta belki saat geç-tiğini bilmiyordu. Karanlık gece etrafını çevirmişti; boynu aynı po-zisyonda fazla durmaktan ağrıyordu. Tinsel olarak yeryüzüne dönmüş olsa da yumuşak, harika mü-zik devam etti. Her gölgeden, her ağaçtan, hatta yerden yükseli-yordu.

O elf şarkısını dinlerken hiçbir korkunç anı aklına dolamazdı,hiçbir korku zihninde tutunamazdı. Elbryan yavaş yavaş, kararlı-lıkla, sık sık arkasına, gökyüzüne bakarak tepecikten indi. Sonrakendini bulabildiği en karanlık noktaya bakmaya zorladı, ki göz-leri tamamen uyum sağlayabilsin. Durdu ve dikkatle dinleyerek, sese odaklanmaya çalışaraktam bir daire çizdi. Gideceği yönü seçtikten sonra şarkıcıyı bul-maya kararlı, yürümeye başladı. Elbryan o gece defalarca yaklaştığını düşündü. Defalarca şar-kı söyleyen bir elfi yakalamayı umarak patikada bir dönemecekoştu ya da bir ağacın arkasından fırladı ve bir kez uzak bir me-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 72: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

şale ışığı gördüğünü sandı. Şarkı güçlüydü, ama yüksek değildi, pek çok ses şarkıya katı-lıyordu, ama Elbryan şarkıcıların hiçbirini görmedi, o gecenin ka-lanında tek bir elf, tek bir başka yaratık görmedi. Juraviel onu şafakta buldu. Geniş bir meşenin dibindeki oyu-ğa kıvrılmıştı.Başlama zamanı gelmişti.

İKİNCİ KISIMGEÇİŞ Sık sık oturup yıldızlara bakarım ve merak ederim. Benim için insanvaroluşunun- tüm yanıtlanmamış sorularının, bu engin gökyüzündekiverimizin, amacımızın, ölümün kendisinin parlak simgeleridirler. Yanıt-lanamaz merakların kıvılcımlarıdırlar ve elbette umut işaretleridirler. Andıır'Blongh Inninness'te geçirdiğim yıllarda en sevdiğim şey gecegöğüydü- Alacakaranlıkta, sis ormanın kenarına çekildiğinde, bilinendünyayı perdeler, çıplak dağların gölgelerini yumuşak, ince bir gizemlesarardı ve yıldızlar dünyanın başka her yerinden daha berrak, parlaya-rak belirirdi. O büyülü sis beni-tinsel, hatta fiziksel bedenim gibi geliyor-du bana- gökyüzüne, elle tutulabilir dünyanın üzerine çekerdi. Böyleceyıldızların arasında yürür, gizem ışıklarına boğulurdum; evrenin sırlarıpeçelerini indirirdi. O elf ormanında, o elfgöğünün altında özgürlüğü tanıdım. En saf te-fekkürü, fiziksel sınırların salıverilmesini, evrenin tamamını ve kardeşli-ği tanıdım. Benim için onca çok soru içeren o gökyüzünün altında ölüm-lülüğü aklımdan çıkardım, çünkü ebedi olan bir şeyle bir olmuştum. Buseçici varoluştan, bir daimi değişim yerinden, bir ebedilik mekanınayükseldim. Bir elf bir avuç yüzyıl, bir insan bir avuç onyıl yaşayabilir, ama iki-si için de bu yalnızca ebedi bir yolculuğun başlangıcıdır... ya da belkibu, şimdiki bilinçli enkanıasyondan çok uzun zaman önce başlamış biryolculuğun devamı. Çünkü ruh yaşamaya devam eder, tıpkı yıldızlarınyaşamaya devam ettiği gibi. O gökyüzünün altında, bunun doğru oldu-ğunu öğrendim.O gökyüzünün altında Tanrı ile konuştum.ELBRYAN WYNDON

ıoÇETİN CEVİZ

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 73: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Elbryan paçalarını dizlerine kadar kıvırdı -yıpranmış, lime li-me pantolon uzun süre kıvrılmış kalacağından değil!- ve ayakparmağının ucuyla karanlık suya dokundu. Soğuk. Hep soğuk oluyordu; oğlan neden her sabah içine dal-madan önce suyun ısısına baktığını bilmiyordu bile. Arkasındaki gür çalılıkların içinden bir yerden bir seslenişduydu, "Çabuk ol!" Sözcükler Ayı-Honce'un ortak dilinde değil,elflerin şarkı gibi, ezgili dilinde, Elbryan'ın artık anlamaya başla-dığı dilde söylenmişti. Elbryan omzunun üzerinden sesin geldiği yöne dik dik baktı,ama TouePalfar'dan birini göremeyeceğini biliyordu. Üç aydır An-dur'Blough Inninness'teydi, elf~radisinin hemen dışında ve büyü-lü vadinin içinde bazı yerlerde kışın yerleşmesini izlemişti. Elbr-yan Andur'Blough Inninness'in tam olarak nerede olduğunu bil-miyordu, ama Corona'nın kuzey enlemlerinde bir yerde, Ayı-Honce'un Yabandiyar sınırının ötesinde olduğunu tahmin ediyor-du. Hesaplarına göre kış gündönümü geçmişti ve Dundalis'in yada köyden geriye kalanların da muhtemelen kalın bir kar tabaka-sı altında olduğunu biliyordu. Kışın Dundalis'te yaşanan güçlük-leri ve heyecanı, sert rüzgarın kulübenin duvarlarına buz parçala-rı fırlatmasını, kar yığınlarını iyi hatırlıyordu. Kar bazen o kadarerin olurdu ki, dışarı çıkmak için Elbryan ve babasının yığını

'32

R. A. Salvatoı

delmesi gerekirdi. Andur'Blough Inninness'te öyle değildi. Bir büyü, muhteme.len aynı sis perdesini her gün getiren büyü, kış mevsimini çok da-ha sıcak ve ılımlı tutuyordu. Vadinin kuzey ucu karla kaplanmış-tı, ama yalnızca birkaç santimdi ve oradaki küçük gölet donmuş-tu -Elbryan bir kez, bir avuç elfin buzun üzerinde dans edip oy-nadığını görmüştü. Ama daha dayanıklı bitkilerin çoğu yaz renk-lerini korumuşlardı, pek çok çiçek hâlâ açıyordu ve bu sazlı ba-taklık, vadide Elbryan'ın gerçekten nefret etmeye başladığı tekyer donmamıştı. Su soğuktu, ama mevsim henüz güzken, Elbr-yan'a ilk kez girmesi söylendiği gün olduğundan daha soğuk de-ğildi. Oğlan derin bir nefes aldı ve bir ayağını suya daldırdı, uyu-şukluk acıyı yok edene kadar o şekilde bekledi, sonra diğer aya-ğını daldırdı. Sepetini aldı, bir paçası kayıp ıslanınca küfretti, son-ra sazları yararak ilerledi. En azından ayak parmaklarının arasın-da hissettiği soğuk çamur hoştu. "Çabuk ol!" dedi yine öngörülebilir sesleniş çalının içinden vedefalarca tekrarlandı, değişik yerlerden, değişik seslerce, bazenelfçe, bazen ortak dilde. Elfler ona sataşıyordu, oğlan bunu bili-yordu. Onlar hep sataşıyor, hep şikayet ediyor, hep sayısız eksik-liklerine işaret ediyorlardı.Elbryan onları duymazdan gelmeyi öğrenmişti. Bir saz yığınını aralayan Elbryan, günün ilk taşını suyun altın-da alçalıp yükselirken buldu. Taşı aldı, sepetine bıraktı, sonrayaklaşık bir düzinelik taş grubuna ilerledi. Hangilerinin suda da-ha yüksekte durduğuna baktı ve onları dibe batırarak, süngersıtaşları, dışarı çekmeden önce biraz daha suya doyurmaya çalış0-Onları sıkıp, henüz tatlanmış sıvıyı çıkardığı zaman, elfler kaçınıl"maz olarak ne kadar az topladığından şikayet edeceklerdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 74: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Bu da günlük düzenin değişmeyen bir parçasıydı.

MS* UVar,1ŞI

'33

t^jSa süre sonra sepet dolmuştu, Elbryan onu kıyıya taşıdı vesepet daha aldı. Sabahın büyük bölümü, her sabahın büyükh"lümü böyle geçiyordu: Oğlan soğuk bataklıkta dikkatle dolaşı-süt-taşlarından on sepet topluyordu. Bu Elbryan'ın gününün kolay kısmıydı; çünkü sonra ağır se-etleri teker teker, yaklaşık sekiz yüz metre uzaktaki toplama tek-nesine taşıması gerekiyordu. Hızlı davranmak zorundaydı, çünkübu noktada kıymetli zamanından kaybedebilir ve o zaman görün-

meyen elflerin neredeyse daimi hakaretlerine tahammül etmekzorunda kalabilirdi. "Sekiz kilometre dolu, sekiz kilometre boş,"diye tarif etmişti Belli'mar Juraviel işinin bu kısmını. Tuhaf bir şe-kilde, her yolculuğun yüklü kısmı daha kolay gibi geliyordu Elbr-yari'a, çünkü elfler bataklığa giden yolda sık sık ona tuzaklar ku-ruyorlardı. Bunlar özellikle pis tuzaklar değildi; yaralamaktan çokatandırmak için tasarlanmışlardı. Orada tökezletmek için bir ip,burada kaygan çamurdan gizli bir köşe. Tuzaklardan birine düş-menin en kötü tarafı, kendini yakalandığı tuzaktan, dikenli çalı-lardan ya da Elbryan'ın kısa sürede bir örümcek ağı kadar yapışyapış olduğunu anladığı ipek elf iplerinden olsun, her ne ise on-dan kurtarmaya çalışırken işittiği kahkahalardı. Onuncu dolu sepeti bataklığın kıyısından almak için döndü-ğünde sabah çalışmasının ödülünü buluyordu. Orada, her günöğle yemeğini yiyordu -gerçi başta Elbryan tadına bakamadangenellikle ikindiyi yarılamış oluyordu. Elfler ona harika bir masakınıyordu, dumanı tüten yahni ve geyik eti, bazen kızarmış bir?abankuşu ve oğlanı başından donmuş ayaklarına dek ısıtan, sı-pk bir çay. Her zaman sıcak yemek hazırlıyorlardı ve Elbryan kı-a süre sonra nedenini anladı. Elfler yemeği her gün tam olarakaynı Zamanda hazırlıyordu, ama o yeterince hızlı davranmazsa,bellikle yaramaz bir elfin, Tuntun adlı, aldatıcı ölçüde narin biratln sık sık Elbryan'ı paylarken söylediği gibi, "tolque ne'pesil 134 R- A. Salvatoresiq'elpalouviel" ya da "yahninin dumanı giderdi." t Ve Elbryan dokuzuncu sepeti elinde, sendeleyerek, yere dü-şürdüğü herhangi bir taşın o gün kullanılamayacağını bilerek ko-şuyordu. Sepeti, sonunda tekneye dikkatle yerleştirdikten sonraoğlan bataklığa giden sekiz yüz metreyi dörtnala aşıyordu. Baş-larda her gün soğuk öğle yemeği yedi, ama yavaş yavaş, araziyitanıdıkça ve bacakları güçlendikçe, şeytani elf tuzaklarını tanıma-yı ve kaçınmayı öğrendikçe ılık yemeğe terfi etti.Elbryan bugün çayın dilini yakmasına karar vermişti! Dokuzuncu sepeti tekneye tam zamanında koydu, derin birnefes aldı, düşüncelerini netleştirdi, elflerin tuzaklar kurduğu sonrotayı hatırladı. Bunca hafta içinde sadece üçüncü kez, Elbryandokuzuncu sepeti alırken henüz sofra kurulmamıştı. Diğer iki se-ferde delikanlı daha kurnazca tuzaklara kurban düşmüştü. "Bu se-fer olmayacak," dedi sessizce, kararlılıkla ve koşusuna başladı. Elbryan keskin bir dönemeçte çamur saptadı; yavaşlamadanyolun dönemecindeki taşın üzerine atladı ve sıçradı, kaygan ze-minin ötesine kondu. Sonra, yapraklı dalların aralandığı bir yer-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 75: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

den düşen eğimli güneş ışığı sayesinde, ayak bileğinden dize ka-dar değişik yüksekliklerde, yolun uzun, düz bir kısmını blokeeden bir dizi saydam ip gördü. Elbryan yoldan sapmayı, çalılarıniçinden geçmeye karar vererek, sonra bu açık tuzağın içinden yü-rüyüp geçmeyi düşünerek yavaşladı. "Bugün olmaz," diye hırladı Elbryan ve başını eğip bütün hı-zıyla koştu. Görsel odağını çabucak buldu, gözlerini bir adım öte-deki bir noktaya dikti ve tuzak bölgedeki her ipin otuz santimüzerinden atlayarak geçti. \ O hızla uzaklaşırken kahkahalar onu izledi ve Elbryan kahka-haların içinde bir parça hayranlık olduğunu sezdi. İki dakika sonra hedefi -bataklık, sepet, yemek- yoldaki sonetabın sonunda görüş alanına girmişti. Burada yolun iki yanma iblisin UV»"'Î'

'35

... ^ taşlar dizilmiş, Elbryan çalıların derinliklerine dalmadığı? ece geçişi neredeyse imkansız kılmıştı.ihtiyatlı olmak için yürüme hızına düştü, birkaç ek saniyeningginin niteliğini fazla değiştirmeyeceğini düşündü.gir çukur kazmışlardı -bu kadar çabuk nasıl kazabilirlerdi?- üzerini akıllıca bir topak ve yaprak tabakasıyla kaplamış, örül-müş sopalardan bir kafesle desteklemişlerdi. Yol, çukur dışındatıpkı son koşularında olduğu gibi görünüyordu.Hemen hemen aynı. Elbryan diz çöktü ve koşarak birkaç adım atıp tuzağın üzerin-den atlamayı düşünerek ayaklarını yere vurdu. Ama başlamadandurdu, çünkü esintide yumuşak bir kıkırtı duymuştu. Oğlanın yüzünü bir gülümseme kapladı. Parmağını çalıyadoğru salladı. "Aferin," diye tebrik etti, sonra sözde çukurun ke-narına gitti ve sahte kafesi kenara çekti. Gerçek çukur, sözde tuzağın biraz ötesindeydi. Doğrudansahte tuzağın üzerinden adayacak, ama bütün ağırlığıyla gerçekçukura düşecekti. Şimdi gülme sırası Elbıyan'a gelmişti. Gerçek çukurun boyut-larını ölçtü ve kolaylıkla üzerinden atlayarak yolun son birkaçadımını rahatça aştı. "Bu sefer olmaz!" diye bağırdı yüksek sesle ve çalılardan kah-kahalar yanıt vermedi, hiç ses çıkmadı. "Ne leque tounthelf diyetekrarladı elfçe. Elbryan son ağacın yanından yavaşça geçti, sonunda yemeği-ne ulaştığını düşünüyordu. Bir şey çenesinin hemen altından vızıldayarak geçti. Yanda birküt sesi duydu ve döndüğü zaman minik elf oklarından birininağaca yarı gömülü durmakta olduğunu gördü. İkinci bir ok ıslıkÇalarak arkasından geçti ve irkilerek dönmesine sebep oldu. Elbr-yan ancak okun arkasından sürüklenen gümüşsü iplikçiği fark et- ,36 R- A- Salvatorçtiğinde neler olduğunu anladı. ,Tehlikeli ölçüde yakın geçen bir üçüncü ve dördüncü ok geldi "Adil değil!" diye bağırdı oğlan ve hareket etmeye çalıştı -veyapış yapış iplere çoktan takılmış olduğunu fark etti. Savunmasız-ca çalıya, birkaç adım ötedeki dumanları tüten yahniye baktı. Daha fazla ok arkalarındaki ipliklerle uçtu, her biri Elbryan'ıyemeğinden alıkoyan ağı daha da sıkılaştırdı. "Adil değil!" diye bağırdı tekrar tekrar, iplikleri koparmaya ça-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 76: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

lışarak. Birkaç tanesini koparmayı başardı -iki ok ağaçtan çıktı,diğer ipler oklardan kurtuldu- ama bunun pek az faydası oldu,çünkü serbest kalan ipler oğlanın giysilerine yapışarak ağa dahada fazla dolanmasına sebep olmuştu. Bir başka ok, debelenen Elbryan'ın kolunu çizdi. Bu sefer iti-razı hırlama şeklinde çıktı, yakıcı acı sözcüklerini çalmıştı ve kıv-ranmayı bırakıp kolunu kavradı. "Korkaklar!" diye bağırdı büyük bir hayal kırıklığıyla. "Goblinsoyu! Ancak bir korkak dalların arasından ok atar. Ancak korkakbir goblin kalıtı silahsız birine saldırır!" Bir sonraki ok acı vererek ensesini kesti ve parlak bir kan çiz-gisi çekti. "Yeter!" dedi sert bir ses çalının içinden, Elbryan'ın tanıdığı veişittiğine kesinlikle memnun olduğu bir ses. Değişik yönlerden karşılık olarak itirazlar, kahkahalar, sataş-malar duyuldu. "Yeter, Tuntun!" diye emretti Belli'mar Juraviel yine ve elf ça-lılardan çıkarak genç Elbryan'a yaklaştı. Tuntun elinde yayıylakarşı taraftan çıktı ve hızla yaklaşıp JuraviePin peşine takıldı. "Sakin ol, dostum," dedi Juraviel zavallı Elbryan'a. Oğlan kıv-ranarak ağa daha da fazla dolaşıyordu. "Tuntun emretmediği sü-rece ipler seni salmaz." Juraivel döndü ve dişi elfe dik dik baktı-Tuntun pes ederek içini çekti ve alçak sesle bir şeyler mırıldandı- iblis* UV«'Î'

'37

i likler Elbryan'm üzerinden neredeyse ânında dökülmeye ladı Yalnızca çalıdan ağaca uzanan ve Tuntun uçlarını bağla-- jCjn gerginliğini koruyanlar ve genç adamın istemeden büküpHarına, bacaklarına doladıkları kaldı. Sonunda, Juraviel'in yar-A mıvla Elbryan iplerden kurtuldu ve yeşil gözleri tehlikeli bir şe-kilde yanarak hemen Tuntun'a yaklaştı.Elf sakin sakin başını kaldırıp gülümseyerek, rahatça ona baktı."O yemeği hak ettim!" diye bağırdı oğlan. "O zaman git ve ye," diye yanıt verdi Tuntun ve her çalının ar-kasından kıkırdamalar geldi. "Dilini yakacağından endişelenmenegerek yok." "Elbryan," diye uyardı Juraviel, oğlanın yumruğunu sıktığınıfark ederek. Tuntun elini elf arkadaşına kaldırdı ve Juraviel'densessizce, durumu kendisinin idare etmesine izin vermesini istedi.Juraviel ne olacağını biliyordu ve hoşuna gitmese de, oğlanın eği-timinde henüz çok erken olduğunu düşünse de, bazı açılardandersin gerekli olduğunu kabul ediyordu."Bana vurmayı çok istiyorsun," diye kıkırdadı Tuntun. Elbryan öfkeden köpürüyordu, ama kendi ağırlığının yarısıkadar bir yaratığa, üstelik bir kıza vurursa vicdan azabı duyardı. Tuntun'un yayı hızla, Elbryan'ın takip edebileceğinden dahabüyük bir hızla kalktı ve elf yoldan aşağı bir ok yolladı. Ok yah-ni kasesine çarptı, kaseyi devirdi ve yemeği mahvetti. "Bugün da-ha fazlasını yiyemeyeceksin," dedi Tuntun sertçe. Elbryan'ın iki elindeki parmak boğumları bembeyaz oldu, çe-nesindeki kaslar gerildi. Kendini kontrol etmesi gerektiğini, haka-reti görmezden gelmesi gerektiğini düşünerek sırtını dönecek ol-du, ama o dönemeden Tuntun yayını kafasının arkasına indirdi. Elbryan elfe doğru dönerken sol kolunu geniş bir yay çizereksavurdu. Ne yazık ki ıskaladı, Tuntun öngörülebilir darbenin al-tında eğildi ve hızla oğlanın dizlerinin içlerini tekmeledi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 77: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ı38 R- A- Salv«ore Elbryan sendeledi ve kendini topladı; Tuntun yayını kenarafırlattı ve boş ellerini kaldırarak Elbryan'a yaklaşmasını işaret etti Oğlan duraksadı. Orman etrafında sessiz, tamamen sessizdi veJuraviel herhangi bir hareket yapmamış, Elbryan'ın devam etme-si için herhangi bir işaret vermemişti. Bunun kendi seçimine kaldığını fark etti ve dizlerini bükerekeğildi, ellerini açtı, ayaklarının uçlarında denge kurdu ve Tuntungevşeyene kadar bekledi, sonra avlanan bir kedi gibi atıldı. Yakaladığı hava oldu, daha fazlası değil ve arkasında çırpılankanatları duyana, kafasının arkasında bir dizi keskin darbe hisse-dene kadar elfin önünde olmadığının farkına varmadı bile. Döndü, ama Tuntun da onunla döndü ve arkasında kalarakomuzlarına ardarda yumruklar attı. Elbryan sonunda öfkeyle ken-dini yana attı ve çevik rakibiyle arasına mesafe koydu. "Mather'in soyu!" dedi Tuntun alayla. "Bütün hantal insanlargibi dövüşüyor!" Juraviel Mather'in de eğitiminin ilk yıllarında tam olarak böy-le dövüştüğünü söylemek istedi, ama söylemedi. Bırak bugünTuntun eğlensin, diye karar verdi elf; Elbryan sonunda kendinikanıtladığında, bu, zaferini daha da tatlı kılacaktı. Elbryan işaret almış gibi, bu sefer adımlarını ölçerek, gözleri-ni dans eden elften ayırmadan yaklaştı. Tuntun yere inmiş, elleri-ni önünde oynatarak yavaş yavaş sallanıyordu. Elbryan bir açıklık gördü ve bir kombinasyonla atıldı -solyumruk, adım, sağ çapraz. Iskalayan solu geri çekip omuzlarınıkaldırmayı, böylece sağ yumruğuna biraz güç kazandırmayı plan-lamıştı. Çok şey planlamıştı, kombinasyonu bir omuz hamlesi yada fırsat çıkarsa hızlı sağ solla desteklemeyi düşünmüştü. Ama solkolunu uzattığını, Tuntun'un sallanan kafasının çok yakınındangeçtiğini gördüğü anda, o kontrol ânını kaybettiğini anladı.Tuntun yumrukla beraber dönmüş, başı Elbryan'ın sağına kay-

iblis* "¥"'*' '39 Sağ eli oğlanın bileğini yakaladı ve dışa itti, sol eli yaklaşa-v Elbryan'ın dirseğinin dışını tuttu ve içeri ittirdi.Plbryan'ın kolu kilitlenirken, yaklaşıp çapraz yumruğu savur-a Zaman bulamadan Tuntun sağ bileğini üstten aşağı çevirdi.glbryan'ın takip etmekten başka çaresi yoktu, sola bir adım at- sonra hızla yere düşerek yakındaki çalıya daldı. Neyse ki dö-nüşe direnmemiş, düşüşünü yavaşlatmaya bile çalışmamıştı. Düş-tüğü yerden hemen kalkarak aşağıdan Tuntun'un bacaklarınadoğru daldı. Tuntun doğruldu ve gerildi ve oğlanın atılan başının ve omuz-larının üzerinden öne eğildi. Tuntun'un gücü Elbryan'ı şaşırttı, çünkü elfin duruşunu boza-madı ve sonra Tuntun ellerini kavuşturup hızla Elbryan'ın sağ kü-rek kemiğinin hemen altındaki hassas bölgeye indirdiğinde dahada şaşırdı. Oğlan bedeninin o yanının gücünü kaybettiğini hissetti. Elfikavrayan kollarının gevşediğinin bilincine bile varamadan yinesendeledi. Elfin sıçradığını fark etti, kanatların çırpınışını duydu.Saldırıya açık olduğunu fark ederek hızla dizlerinin üzerinde doğ-ruldu. Bir kıkırtı duydu, sonra Tuntun yarı dönerek, bir ayağı üze-rinde oğlanın ayak bileklerinin arasına inip diğer ayağını kalçası-nın altından savurarak bacakarasını tekmelerken patlama hissiniduydu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 78: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Oğlan bacakarasını kavrayarak ve inleyerek, midesi bulana-rak, aniden kendini zayıf hissederek çöktü. "Tuntun!" diye itiraz ettiğini duydu Juraviel'in ve elfin sesi çokuzaktan geliyormuş gibiydi."Bir insan gibi dövüşüyor," diye yanıt verdi Tuntun öfkeyle."O bir insan zaten!" diye hatırlattı Juraviel. "Sıkı bir tekme sallamak için haklı bir sebep." Ormandan ge-'en kahkahalar Elbryan için, en az yaralı bacakarası kadar acı ve- 140

R- A. Salvat0re

riciydi. Uzun süre gözleri kapalı, anne karnındaymış gibi kıvrıla.rak yerde yattı. Sonunda gözlerini açıp yuvarlandığında, Juraviel'i tek başınayanında dururken buldu. Elf elini uzattı, ama Elbryan inatla red-detti, titreyerek ayağa kalktı. "Dikenlere tahammül et, genç dostum," dedi Juraviel. "Tama-men faydasız değiller." "Kanlı bere yalayasın," diye küfretti Elbryan, insanlar arasındapowrielere atıfta bulunan sıradan bir hakaretle. Elbryan "kanlı be-re"nin ne olduğunu bilmiyordu bile ve kendi küfrünün anlamınıkavrayamıyordu. Ama Juraviel biliyordu, çünkü elf vahşi, kötü powrielere kar-şı yüzyıllar içinde defalarca savaşmıştı. Oğlanın kızgınlığını veutancını fark eden Juraviel nezaketle hakareti duymazdan geldi. Elbryan yemeğe giden kıvrımlı yolu yürüdü ve inatla kurtara-bildiğini kurtardı. Bu iş bittikten sonra son sepeti kaldırdı ve tek-neye giden sekiz yüz metreyi yürümeye başladı. Juraviel sessizce, biraz arkadan takip etti. Tuntun'un acılı der-sinin hakkını vermek istiyordu, ama Elbryan'm öğrenme havasın-da olduğundan emin değildi. Yürürken Elbryan defalarca gölgelerden kıkırdamalar duydu.Onları duymazdan geldi, hatta duymadı, kendine acıma duygusu-nun içinde kaybolmuştu, hayal kırıklığı dolu bir öfkeyle yanıyor-du. Kendini çok yalnız hissediyordu, bu kötü elfler gelip onu fo-moryandan kurtarmasa daha iyi olacağını düşünüyordu. Teknenin başında Elbryan'ın daha zor görevi başladı. Suyadoymuş taşlardan birini aldı ve teknenin üzerinde bütün gücüylesıktı. Gözenekli taş bataklık suyunu bırakıp bir kez daha hafifle-diğinde Elbryan onu sepetin yanına attı ve sonrakini aldı. Kısa su-re sonra, daha ilk sepeti bitirmeden kolları gösterdiği çabayla ağ-rımaya başlamıştı. iblisi" Uyan*

m

raviel, Elbryan'ın yanından geçip tekneye yaklaştı ve avucu-ukurlaştırıp sıvıya daldırdı. Bir an suya baktı, rengini incele-onra güzel kokularını içine çekti. Bataklık suyuyla elflerin de-.'. je sut taşlarının birleşmesi, Corona'daki en tatlı sıvılardan bi-• • yaratıyordu. Elfler bu hammaddeden sarhoş edici şaraplarını,ıfler tarafından Questel ni'touel olarak adlandırılan, ama dünya- genelinde "batak" diye bilinen şarabı üretiyorlardı. İnsanlar is-min bataklığı çağrıştırmasını hiç anlamıyorlardı, terimin bu güçlüsıvıdan birkaç yudum aldıktan sonra zihinlerinin girdiği durumutarif ettiğini sanıyorlardı. Bu iksiri çok insan tattığından değil,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 79: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

çünkü elfler sıvının ticaretini açık açık yapmıyorlardı. Geniş insandünyasıyla ilişkileri gizli ve pek azdı, ama elfler arzu ettikleri nes-neleri, daha çok merak uyandıran parçaları ve onlara keyif ver-meyi başaran birkaç insan ozanın şarkılarını vadiye getirebilmele-rine yetecek kadarını satıyorlardı. "Bugün ürün iyi," dedi Juraviel, oğlanı bu tatsız ruh halindençıkarmayı umarak. Elbryan homurdandı, ama yanıt vermedi. Bir taş daha aldı,teknenin üzerinde tuttu ve Juraviel'in üzerine sıçratacak kadar sı-vı çıkarmayı umarak olanca gücüyle sıktı.Elf bunun için fazla çevik ve ihtiyatlıydı. Ama Juraviel şaşırtıcı etkiye karşı başını salladı, birkaç kısahaftadan sonra oğlanın gücünün ne kadar arttığı dikkatini çekmiş-ti. Sonra Elbryan'ı yalnız bırakmayı düşündü, ama oğlanı sakinleş-tirmek, utanç verici ve acılı derse bir anlam yüklemek için son birkez deneme yapmaya karar verdi. "Böyle şevkli olman güzel," de-di Juraviel, "ve onu böyle kontrol altında tutabilmen daha da iyi." "O kadar da sıkı tutmuyorum," diye yanıt verdi Elbryan, hers°zcükle hırlayarak. Sözlerini vurgulamak için bir sonraki taşı kal-dırdı ve teknenin üzerinde tutmak yerine yakındaki çalılara fırlat-t'; bir meydan okuma ve kesinlik eylemi. Gidip taşı alsa bile taş «2

R- A. Salv;ıtore

kirlenmişti ve işe yaramazdı. Juraviel taşın sıçradığı yere uzun uzun, ciddiyetle baktı. Olay.lan Elbryan'ın gözünden görmeye, hayal kırıklığına anlayışla bak-maya, delikanlının geçen mevsim yaşadığı korkunç trajediyi hatır-lamaya çalıştı. Faydası yoktu. Bugün ve önceki haftalarda ne olmuş olursaolsun, bu inatçı davranış felaketten başka şey getirmezdi. Juravi-el, kanatları sayesinde kısa bir hoplamayla havalanarak, hızla veaniden Elbryan'a döndü. Bir eliyle Elbryan'ın saçlarını yakaladıdiğeriyle çenesini tuttu ve en az elf kadar güçlü olan Elbryankendini savunmak için kollarını kaldırsa da direnme şansı yoktu.Juraviel avantajını kullandı, Elbryan'ın dengesini bozdu ve bük-meye, oğlanı tekneye eğmeye devam etti. Epey sıvı mahvolacak-tı, ama Juraviel buna değeceğini düşünüyordu. Elbryan'ın başını sıvıya batırdı, tükürükler saçarak çıkmasınaizin verdi, sonra yine batırdı. Üçüncü seferde başını dakikalarcaiçeride tuttu ve Elbryan'ı çıkarıp sonunda salıverdiğinde sersem-lemiş oğlan çılgınca soluklanarak yere düştü. "Ben senin dostunum," dedi Juraviel sertçe. "Ama ikimiz dedurumu doğru perspektiften anlamalıyız. N'Touel'alfar'sm,Halk'tan olmayan. Korucu eğitimi görmen için Andur'Blough In-ninness'e getirildin. Gerçek bu; başladı ve artık geri dönüşü yok.Bunda başarısız olursan, elf dostluğuna layık olduğunu kanıtla-mazsan, evimiz ve âdetlerimiz hakkında edindiğin bilgilerle dün-yaya dönmene izin verilemez." Elbryan tutsaklık fikriyle dehşete düşmüş, itiraz etmeye çalışır-ken Juraviel sertçe bitirdi, "Kalamazsın da." Elbryan'ın düşünceleri tüm bunların mantıksızlığına kaydı. Gi-demezdi, ama kalamazdı da. Bu nasıl olabilirdi? Geriye kalan tek olasılığı fark edince oğlanın ağzı açık kaldı-Juraviel'in olmasa bile, Tuntun'undnfazı tereddüt etmeden yerine

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 80: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

iblis* ÜV«Î'

143

getireceğini düşündü. Aciz bir halde, tek söz söylemedi, Juraviel yanından ayrıldığın-da işinin başına döndü. Klbryan o gece, kendisinin saydığı çıplak tepede, yıldızlı gö-... aitında, düşünceleriyle başbaşa oturdu. İmgeler, geçmiş ya-amına ilişkin anılar, bazen birkaç dakika, bazen yüzyıllar gibi ge-len birkaç hafta bilincinin kıyılarında gezindi. Şu ana, yıldızlı gök-yüzünün sade güzelliğine ya da geleceğe, sonsuzluk, ebedilik dü-şüncelerine odaklanmaya çalıştı. Ama bu Elbryan'a kaçınılmazolarak ölümlülük ve dolayısıyla ailesinin ve dostlarının ölümleri-ni düşündürdü. Elbryan'ın karmaşık duygularına elflerle ilgili olanlar da eklen-mişti. Bir an böylesine neşeli ve çocuksu bir ruhla dolu, bir son-rakinde ölümcül ve sert olan bu yaratıkları anlamıyordu. Juraviel'ibile! EIbryan elfin dostu olduğunu sanıyordu ve belki gerçektende kendine özgü, insan olmayan tarzda öyleydi, ama elfin oğlanıtekne suyuna daldırmasındaki rahatlık ve şiddet, şaşırtıcı ve kor-kutucuydu. EIbryan hep kendini biraz savaşçı sayardı. Hem, be-deni olgunluktan çok uzak olmasına rağmen goblin öldürmüştü.Ama elflerin, ağırlık ve güç eksikliğini mükemmel bir dengeyletelafi eden hızı ve çevikliğiyle karşılaştırıldığında, EIbryan kendi-ni gerçek bir çömez gibi hissediyordu. Daha hafif ve ufak tefekolan Juraviel onu hayret verici bir kolaylıkla suya sokmuştu, Elbr-

yan'ın karşılık veremeyeceği basit bir hareketle. Ve işte buradaydı, büyüleyici ve dehşet verici bir ülkede, or-manı anlayamadığı ve altedemediği yaratıklarla paylaşıyordu. Ogece tepecikte otururken EIbryan evrende yapayalnızmış, çevre-mdeki her şey -dünya ve elfler, Dundalis'e ve köyde tanıdığı in-anlara saldıran goblinler- bir rüyadan başka bir şey değilmiş gi-1 geldi, ama kendi rüyası. EIbryan bu fikirdeki kibiri fark etti, ne-edeyse günahkar bir kibir, ama kendi hayatının kontrolünü öyle 144

R. A. Salvâtore

kaybetmişti, öyle önemsiz, öyle savunmasızdı ki, sağduyu aşkınakendi vicdanının iğnelerine tahammül etti. O tepenin üzerinde, o göğün altında, Elbryan Tanrı'yı oyna-mayı göze aldı ve bu duygusal oyun sonunda huzur içinde uyu-masına, devam etme kararlılığıyla uyanmasına, bugün öğle yeme-ğinde sıcak yahni yiyeceğinden emin olmasına izin verdi. Sepet-leri toplayıp bataklığa koştu. Onuncu ve sonuncu sepetin yanında kayarak durduğu zamançayından hâlâ buharlar yükselmekte olduğunu gördü. Zorlu, bitkin düşürücü bir işti, her gün, durmaksızın tekrarla-nıyordu. Ama faydalan da yok değildi. Haftalar aylara dönüştü,sonra bir sene oldu, sonra iki. Elbryan artık Jilseponie'nin bir kezdövdüğü kısa, sıska oğlana hiç benzemiyordu. Bacakları yük ta-şımaktan, tuzaklardan kaçınmaktan güçlü ve çevik olmuştu. Göğ-sü ve omuzları genişlemiş, kalınlaşmıştı ve kolları, özellikle dekolları demir gibi sert kaslarla düğüm düğümdü. Duyarlı onaltı yaşında Elbryan Wyndon, 01wan'dan daha güç-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 81: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

lü olmuştu.Ve Ohvan Dundalis'teki en güçlü adamdı.

IISOKAK KEDİSİ "Köşe masa, Kedi," diye seslendi Graevis Chilichunk, Kardeş-lik Yolu'nun, büyük Palmaris şehrindeki en iyi hanın meyhaneci-si ve sahibi. Kardeşlik Yolu, ya da kısa ismiyle Yol, büyük bir ku-rum değildi, yukarı kattaki konuk bölümünde yalnızca bir düzineküçük, özel odası ve tek bir büyük ortak yatak odası ve en fazlayüz kadar ayakta müşteri alabilen bir meyhanesi vardı. Ama şiş-man, kelleşmekte olan, her zaman gülümseyen, kahkaha, neşe veen sıcak yüreklerden biriyle dolu bir adam olan Graevis mekanı,deyiş yerindeyse, en ucuzların arasında en iyi han kılmıştı. Palma-ris'in asil ziyaretçileri genelde daha mağrur hanlarda, dükün şato-sunun yakınında ya da içindekilerde kalırdı, ama bilenler için, da-ha alçak düzeyde tüccarlar ve müdavimler için, dünyada Kardeş-lik Yolu'ndan daha iyi yer yoktu. Yol'da, tek bir gümüş parçası si-ze sıcak bir yemek satın alabilirdi ve karşılığını ödeyebilen birmüşteri olsanız da olmasanız da, basit bir gülümseme Graevis'tenYa da diğer, müdavim müşterilerden ya da işçilerden harika birhikaye koparabilirdi. Yol'da şömine hep gürül gürül yanardı, ya-taklar her zaman yumuşaktı ve şarkılar daima yüksekti.Genç kadın derin derin içini çekti, bir an duraksadı, sonra yü-2ündeki daimi kaş çatışı silmek için çaba göstererek köşe masa-an onu çağıran üç adama doğru yürüdü. Yaklaşırken bakışları-ln farkındaydı; erkekler ona hep aynı şekilde bakardı. On beş,

146

R- A- S»lv4t0re

on altı yaşlarındaydı, ama beş yaş büyük bir kadının Biçimli bedenine sahipti. Uzun boylu değildi, yalnızca bir altmış üç kadar, ambu yalnızca altın rengi saçlarının daha gür ve uzun görünmesinesebep oluyordu. Odayı bir uçtan diğerine geçerken saçlarını sıva?,ladı ve silkeledi, kendi teri ve hazırlanmasına yardım ettiği yeme-ğin yağı yüzünden ensesine yapışarak onu rahatsız ediyordu. "Ah, güzel hanım!" diye seslendi adamlardan biri. "Benim içiniyi bir kız olur musun," diye ekledi, kaba bir tavırla göz kırparak Genç kadın -Yol'dakiler ona Sokak Kedisi derdi- kaş çatışımsaklamaya çalıştı, ama başaramadı. Ama kendine hemen hakimoldu ve onu, en azından gülümsemeye birazcık benzediğini dü-şündüğü bir sırıtmayla gizledi. Sandalyesinde oturan sarhoş yüzü-ne baktığından değil; adamın gözleri o kadar yükseğe tırmanmı-yordu bir türlü. Yeni bir derin nefes kızı sakinleştirdi. Graevis'i, sevgili Gra-evis'i, onu hatırlayamadığı bir geçmişten kurtaran adamı, kırık,küçük bir kızı alıp sıcak gülümsemesi ve sıcak yüreğiyle iyileşme-sine yardım eden, en azından bir kez daha hayata katılabilecekkadar canlanmasını sağlayan adamı düşündü. Gözucuyla hareket-leri sezdi, Graevis'in gürültücü karısı Pettibwa Chilichunk'ın dan-sına benziyordu. Kız kadını ilk tanımaya başladığında onu aptalsanmıştı. Pettibwa durmaksızın güler, tepsisiyle bir masadan diğe-rine dans ederdi. Her durduğu yerde çimdiklenir, o gece handanayrılan her müşteri tarafından kucaklanırdı, ama kadın aldırmaz-dı. Pettibwa gerçekten de bunun her ânına bayılıyordu. Bir adamgeniş kalçalarını çimdiklediği zaman eli boşsa, o da adamı çim-dikleyerek karşılık verirdi; masadan masaya dans ederken sık sıK

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 82: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

yolda bir adamı kucaklar, onu da kendisiyle odada dansa sürük-lerdi. Ve bütün bunlar öyle eğlenceli bir şekilde yapılırdı ki; neGraevis, ne de dansına ortak ettiği diğerleri aldırış etmezdi-Pettibwa'yı gerçekten tanımak Kedi'nin uzun zamanını almış

iblisi UY*"'*'

K7

jın antal değildi, tam tersine. Pettibwa'nın yalnızca rakip ta-az bir yaşam ve insan sevgisi vardı.Kedi onu seviyordu -kendi annesini sevdiği kadar, çünküdi annesini hatırlamıyor olsa bile, herhangi birini daha fazlaaileceğini hayal edemiyordu. Bazen bu düşünce, genç kadı-her zamankinden daha fazla hüzünlendiriyordu. Üç adamın siparişini aldı -sürpriz yoktu, yalnızca en ucuz bi-radan üç kupa daha- sonra bara döndü. Göz kırpan kalçasına sertbir şaplak atınca yerinde kalakaldı ve adamların kahkahalarınıdinleyerek durdu. Dönüp adamı dümdüz etmek istiyordu ve Ke-di'nin öfkesine tanık olan herkes bunu kolaylıkla yapabileceğinibilirdi, ama Graevis ile gözgöze geldi, onun gülümsemesine bak-tı. Adam bütün hareketleriyle -sallanan başı, kıvılcımlı, kahveren-gi gözleri- sessizce boşvermesini söylüyordu. Graevis onu korumayacağından değil. Kızı evine, yüreğine veruhuna almış, kendi oğlunu, aksi Grady'yi sevdiği kadar çok sev-mişti. Graevis -ve Pettibwa- nefes aldığı sürece hiçbir erkek Ke-di'den faydalanamazdı, ama Yol'da kalçaya yenen bir şaplaktanolay çıkarılmamalıydı, özellikle de gürültücü sahibesinin her gün-kü eylemleri düşünülünce. Genç kadın içkileri almak için kalabalık salonda yürürken ar-kasına bakmadı. "Kompliman olarak kabul et, cicim," dedi Pettibwa 'bayağı ak-sanıyla', kahkaha atarak yanında bara yürürken. "Sabah elbisemi yıkamam gerekecek," diye yanıt verdi SokakKedisi. Konuşması yaşlı kadınınki kadar aksanlı değildi, ama Chi-'ıchıınklar'la dört sene geçirdiğini belli ediyordu. 'Pöh, hep aşırı ciddisin!" diye yanıt verdi Pettibwa, genç kadı-nın yanağından makas alarak. "Herhalde erkek milletinde uyan-dırdığın duyguları biliyorsundur artık."Genç kadın kızardı ve bakışlarını kaçırdı.

!«8

R. A. Salvatoı

"Yo, hiç de güzel değilsin, değil mi?" diye takıldı Pettibwa gy.lümseyerek ve Kedi'nin saçlarını okşayarak. "Birazcık gülümse,sen, kızım, bütün dünya sana gülümseyerek karşılık verir." Genç kadın gözlerini kapattı ve saçlarını okşayan nazik, teh-ditkar olmayan eli hissetti. Annesi de böyle mi okşardı acaba? ozamanlar, daha küçükken ve bütün dünya büyük bir macera gibigörünürken, iblislerin yalnızca tüylerinizi diken diken etmek içinateş başında anlaülan hikayeler ya da çocukların savaşabileceğihayali iblisler olduğu zamanlar, saçlarının çok daha kısa olduğu-nu hissediyordu. O kısa an çabucak bitti, Sokak Kedisi çevresindeki canlı oda-nın gürültüsüne döndü. Pettibwa'ya hafifçe gülümsedi ve başınısalladı, kadın göz kırparak karşılık verdi. Yaşlı kadın tepsisini al-dı ve hızla uzaklaştı, bardan bir adım ilerde devam eden partiye

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 83: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

karıştı. "Seni rahatsız edecek olursa bana haber ver," dedi Graevis kı-za, önüne üç bira kupası koyarken. "İstemiyorsan onunla oyna-mak zorunda değilsin." Sokak Kedisi başını salladı ve yine zayıfça gülümsedi. Gra-evis'in dürüstlükle konuştuğunu biliyordu; burada müşteriler de-ğil kız patrondu. Ama Yol'daki atmosferi biliyordu ve genç kadı-nın dünyada istediği son şey işleri Graevis ve Pettibwa için, kur-tarıcıları için güçleştirmekti. Tepsisini aldı ve masaların arasından dolaşarak, tek damladökmeden köşe masaya ulaştı. Bay Göz-Kırp-Şaplak-At kıza yineyüzünü buruşturarak baktı ve içkiden uyuşmuş gırtlağından ne-fessiz bir kahkaha patlattı. "Ateş sönmeye yüz tuttuğunda beraberyatalım mı," dedi sormaktan çok emrederek. "Harcanacak bir al-tın param var."Yine aynı boğuk kahkaha, ama bu sefer diğer iki kişi eşliğinde-Kedi duymazdan geldi ve kupaları çabuk çabuk masaya koydu-

iblisi" Uy***'

'19

"O zaman iki altın olsun, ama karşılığını versen iyi olur," de-• aciarn ve Kedi onu duymazdan gelmeye devam edince, ka-baca kızın kolunu yakaladı.Kedi'nin diğer eli savruldu, adamm bileğindeki elinin başpar- 5ınl öyle çabuk büktü ki, içkiden sersemlemiş olan adam ne,buğunu anlamadı bile. Aniden dengesini kaybetti ve yere otu-ruverdi. Güzel kız ellerinden kayıp gitmişti bile. Arkadaşları zevk-le uluyarak kahkahalar attılar. Kedi adamın hakaretlerini boşverdi, ama Pettibwa olsa başkatürlü, daha iyi idare edeceğini düşünmeden edemedi. Pettibwa ikialtının kendi becerilerine sahip bir kadına hakaret sayılacağınıilan eder, hatta "banyo" sözcüğünün anlamını bilmeyen bir adam-la kaça olursa olsun yatağa girmeyeceğini de eklerdi. Pettibwa kendini incelikle, belli etmeden kurtarır, adamı alaykonusu yaparak aptal gibi gösterir, ama bunu öyle kurnazlıkla ya-pardı ki, kadın odanın diğer ucuna varmadan adam anlayamazdıbile. Adam şimdi söyleniyordu. Kedi "orospu" sözcüğünü duydu vesonra Graevis ile arkasında müdavimlerden birkaçının sert suratifadeleriyle odayı aştıklarını görünce şaşırmadı. Kedi, samimiyetsiz adamın kıvrılmış kolunun ucunda ettiği ka-çınılmaz özüre tahammül etmek zorunda kaldı. Sonra genç kadınanlamlı anlamı sırtım döndü, Graevis'in sarhoşu kabaca sokağa it-tirmesini, sonra sefil arkadaşlarını da peşinden göndermesini izle-mek istemiyordu. Genç kadın için belki de en kötüsü şerefini savunmaya heves-ti başka genç adamların, adamı dövmekten hayatlarını kızın uğ-runa feda etmeye kadar her şeyi önermeleriydi. Özellikle biri, gü-2e' giyimli ve bakımlı, açık kahverengi gözleri zekayla parlayan,sakin tavrı iyi terbiye gördüğüne işaret eden bir genç, ona doğruDaŞinı sallayarak hafifçe gülümsemişti, Kedi'nin kahramanı olarak )50 R. A. Salvat.onu seçmesi için bir davet. Kedi genç adamı uzun uzun süzdü-oturuşunu, hareketlerini- ve adamın kalçasında rahatlıkla asılıduran ince kılıcı kullanmak konusunda eğitimli olduğundan kus-kusu kalmadı. Kızın tek bir sözüyle üç sarhoşu öldüresiye patak-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 84: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

layabilirdi. Kedi bunu biliyordu, pek çok başka kişinin onu savunacağımda biliyordu. Bunu bir kompliman saymalıydı, ama Sokak Kedisidikkat odağı olmaktan nefret ediyordu, himaye edilmekten, kah-raman özentilerinden nefret ediyordu. Graevis dışında hepsi, dı-şarı atılan sarhoşla aynı şeyi istiyordu. Tavırları daha centilmencedaha dolaylıydı, ama şerefi kullanarak elde etmek istediklerinin,sarhoşun altın teklif ederek elde etmeye çalıştığıyla tam olarak ay-nı şey olduğunu biliyordu Kedi. Bir saat daha çalıştı ve gülümsemesi bir daha geri dönmeyin-ce, Graevis nazikçe erken yatmasını önerdi. Kedi, Pettibwa'nınomuzlarına daha fazla yük bindirmekten korkarak reddetti, amayaşlı kadın bu fikri dinlemeyi reddetti ve Kedi'yi neredeyse zorkullanarak yan kapıdan ailenin özel odalarına gönderdi. Kediminnetle Pettibwa'nın geniş, yuvarlak omzunun üzerinden arka-sına baktığında yakışıklı, iyi giyimli genç adamın şerefine kadehi-ni kaldırdığını gördü.Aniden huzursuz olarak uzaklaştı. Ortak salonun gürültüsü, ağır kapı kapanır kapanmaz kaybol-du ve genç kadını mutlu bir yalnızlıkla başbaşa bıraktı -ama biran sonra Grady Chilichunk'ın da evde olduğunu, küçük odasın-da dolandığını fark etti. Kedi bir kez daha içini çekti; şu anda istediği son şeyGrady'nin yakınında zaman geçirmekti. Grady büyük bir adamdı,yakışıklı, otuz yaşında, neredeyse Kedi'den iki kat yaşlı. Keskin,kahverengi gözleri vardı. Fiziksel olarak Graevis'in gençliğinınkopyasıydı, ama Kedi'ye göre, Grady huyca babasından daha iblisi" Uvat.*

151

lamazdı. Evdeki ilk günlerinden beri Grady genç kadını ra-edivordu. Bardaki sarhoş gibi kaba bir şekilde değil, hattaklı genc ac'am gibi takılarak da değil. Dört sene içindeAv çiçeğe durmuş genç kadına bir kez bile şehvetle bakma-Sokak Kedisi'ne, üvey kardeşine karşı her zaman nazikti,nazik. Hatta kaskatıydı ve genç kadın dünyayı tanıdıkçar adv'nin onu haklı mirası saydığı şey için bir tehdit olarak gör-düğünü de anlamıştı. Grady Kardeşlik Yolu'na aldırış ettiğinden değil. Hana nadirengeliyordu. Ama hanın getirdiği parayı seviyordu ve genç kadın,Graevis ve Pettibwa ona Kardeşlik Yolu'ndan hisse bırakacakolurlarsa, Grady'nin hiç de memnun olmayacağını biliyordu. "Burada ne yapıyorsun?" diye sordu genç adam, odasından çı-karak. Düzgün konuşması ebeveynlerinin sokak aksanıyla keskinbir zıtlık oluşturuyordu. Grady kendini o düşük düzeyden üstüngörüyordu, Kedi anlıyordu. Kendini önemli biri sayıyordu ve dü-kün şatosunun yakınlarındaki daha pahalı yerlere, hatta zamanzaman şatoya gidiyordu. Kedi'nin aklına onun bardaki centilme-ni tanıyor olabileceği geldi; belki de adam Yol'a Grady'nin dave-ti üzerine gelmişti."İşin yok mu senin?" diye payladı adam onu. Sokak Kedisi adamın sahte bir hoşgörüyle yüklü sesindenhoşlanmayarak dudağını ısırdı. "Senin son iki mevsimde yaptığın-dan çok daha fazlasını bu gece yaptım," diye yanıt verdi. Grady dik dik baktı. "Bazıları çalışmak için yaratılmıştır," diyebaşladı ifadesiz bir sesle, "diğerleri yaşamak ve zevk almak için." Kedi tartışmaya değmeyeceğine karar verdi. Başını iki yana

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 85: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

allayarak önlüğünü yakındaki sandalyenin üzerine attı, pelerini-ni aldı ve Palmaris gecesine yöneldi. Körfezden soğuk bir rüzgar esiyor, büyük şehrin iki üç katlıberinin arasında dolanırken inliyordu. Palmaris, Ayı-Honce Kral- 152

R. A. Salvjt,

hğı'ndaki, ırmağın yukarısındaki taht şehri Ursal'dah sonra ikincjbüyük şehirdi, ama ikisi de güneydeki Behren Krallığı'nın büyükşehirleri kadar kalabalık değildi. Yabandiyar'ın sınırında, on kişi-lik: bir topluluğun kalabalık sayıldığı bir köyde büyümüş olan So-kak Kedisine şehir başlarda boğucu gelmişti. Şimdi, Palmaris'teyaklaşık dört sene yaşadıktan sonra bile, bütün sokakları, nereyegideceğini, nereden kaçınacağını bilirken bile, büyük Masur De-laval'ın karanlık görüntüsü, deniz suyu kokusu, soğuk bir ıslak-lıkla dolu rüzgarın artık tanıdık olmasına rağmen şehri evi saya-mıyordu. Artık Chilichunklar'm sevgisiyle sarmalanmış olduğuhalde evinde değildi, o kadar çok sevdiği kulübenin gelip geçenhayalinin yerini alamıyordu. Graevis'i ve Pettibwa'yı, hattaGrady'yi seviyordu, ama onlar anne babası değillerdi, olamazlar-dı ve Grady bir zamanlar tanıdığını sezdiği gerçek dostunun yeri-ni alamazdı. Sokak Kedisi düşünceleri şu ana dönünce irkildi. Çok şeyeperde çekmişti, yalnızca gelip geçen imgeler, belli bir bakış, ger-çek olduğunu bilemediği bir öpücük vardı. Ve isim, bütün isim-ler aklından çıkmıştı -en kötüsü de buydu! Arkadaşının adını ha-tırlayamıyordu, kendi adını hatırlayamıyordu! "Sokak Kedisi" diye fısıldadı tatsız tatsız soğuk gece havasına,kendi nefesinin yarattığı sisin uçup gitmesini izleyerek ve lakabında onunla kaybolacağını umarak. Lakap ona sevgiyle verilmişti,biliyordu ve acınası haline karşı anlayışla verilmişti ve bu yüzdenkız itiraz etmemişti. Genç kadın hanın arkasından dolandı, içinde korku yaratma-yan karanlık bir geçitten geçti, bir oluktan tırmanarak Kardeşi*Yolu'nun çatısının eğik olmayan tek kısmına çıktı. Burası onungizli yeriydi, düşünmek için geldiği yer. İşleri anılarıyla başbaşkalmasına ne zaman izin verse buraya gelir, kim olduğunu, nerden geldiğini bulmaya çalışırdı. iblisi" UV«'Î'

'53

Rir köye girdiğini hatırlıyordu, kirli ve yaralıydı, is ve kan kap-A Duyarlılıkla içeri alındığını, ardından kendisine yanıtlayama--. amansız sorular sorulduğunu hatırlıyordu. Sonra, küçük sınırEvlerine, pOSt ve Palmaris'te inşa edilen yelkenli gemilerin direk-ı ri olarak kullanılacak büyük ağaçlar karşılığında mal satan birtüccar kervanıyla uzun bir yolculuğa çıkmıştı. Graevis Chilichunkj o kervandaydı, batak adlı çok özel bir şaraptan almak için ku-zeye Yabandiyar'a gelmişti. Zavallı, kaybolmuş kızı almıştı -onaSokak Kedisi ismini veren oydu- ve köylüler, yetimin ve zayıfhalklarından başka pek çok kişinin gitmesine razı olmuşlardı;çünkü komşu köyü, Kedi'nin köyünü perişan eden saldırıya ben-zer bir saldırıya uğramaktan korkuyordu. Kedi isli bacaya yaklaştı, ılık tuğlalar gece soğuğunun acısınıbiraz alıyorlardı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 86: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Neden kendi köyünün ya da Graevis'in onu bulduğu köyünadlarını hatırlayamıyordu? Defalarca Pettibwa'ya ve Graevis'e so-racak olmuştu, ama her seferinde içinde bir yer hatırlamaktankorkmuş, vazgeçmişti. Onu evlat edinen anne babası hatırlamasıiçin baskı yapmamıştı ona; Kedi bir gece kendi aralarında konuş-tuklarını, kızın kendi kendine iyileşmesine izin vermeyi kararlaş-tırdıklarını duymuştu. "Belki hiç hatırlamaz," demişti Pettibwa."Belki böylesi daha iyi." "Hem, artık yeni bir adı var," diye onaylamıştı Graevis. "Amaöyle kalacağını bilseydim farklı bir isim seçerdim!" Ve kahkaha atmışlardı. Kıza hakaret etmek için gülmemişler-di, yalnızca ihtiyaç duyan birine yardım edebildikleri için sevini-yorlardı. Kedi onları bütün kalbiyle seviyordu. Ama artık kim olduğu-nu ve nereden geldiğini bulmasının zamanının geldiğini düşün-meye başlamıştı. Gökyüzüne baktı. Birkaç bulut kümesi gelmiş,halâ görülebilen yıldızlara farklı bir perspektif vermişti. Tanıdık 154 R- A- Salvatoreşeylere farklı açıdan bakabilmenin mümkün olduğunu fark ettiKedi. Gecenin örtüsünün onu sarmalamasına izin verdi, onu aqverici perdelerin arasında süzülmek için kullandı. Bu gökyüzünübütün hayatı boyunca görmüştü ve bu ortak özelliği başka bir ye-ri hatırlamak için kullandı. Ormanlık bir yamaçtan yukarı koştuğunu, korunaklı bir vadi-ye sığınmış köyüne baktığını, sonra bakışlarını köyün üzerine,güney göğüne, Ayla'nın solgun renklerine çevirdiğini hatırladı. "Ayla," diye mırıldandı Sokak Kedisi ve onu Palmaris'e geldi-ğinden beri hiç görmediğini fark etti. Yüzü endişeyle buruştu. Ay-la gibi bir şey var mıydı gerçekten, yoksa anısı yalnızca bir hayalmiydi? Eğer varsa, o zaman anısı doğruydu, o zaman kaybettiği ha-yatına ait bir imge daha bulmuştu. Hemen Yol'a dönmeyi ve bu Ayla'yı soruşturmayı düşündü,ama konsantrasyonu keskin, metalik bir sesle bozuldu.Biri oluktan yukarı tırmanıyordu. Kedi fazla korkmadı -tanıdık bir yüzün çatının kenarında be-lirdiğini görene kadar. "Ah, güzelim," dedi bardaki sarhoş. "Demek benimle buluş-mak için buraya çıktın." "Git işine," diye uyardı Kedi, ama adam çatının kenarındanyukarı yuvarlandı ve doğrulmaya başladı. "Ah, işimi göreceğim," dedi adam ve Kedi bir başka adamındaha oluğa tırmandığını duydu ve başının dertte olduğunu farketti. Üçü birden kızı takip etmişlerdi ve kız ona ne yapmayı dü-şündüklerini biliyordu. Genç kadın adı kadar hızlı sıçradı ve dizini kuvvetle sarhoşungöğsüne indirerek adamı çatıya devirdi. Uzanan ellerini tokatladı,sonra iki kez suratına vurdu.Sonra doğruldu, başını çatının kenarından uzatan ikinci saldır-

Mis» UVM'Î'

'55

vüzüne indirdiği tekmeyle karşıladı. Adamın başı geriye dev-\A- bir şey söyleyerek itiraz edecek oldu ve Kedi onu çenesin-den yine tekmeledi. Adam inleyerek karanlığa düştü, bütün ağırlığıyla sonuncu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 87: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Hamın üzerine devrildi, sonra ikisi hızla taşların üzerine indiler,iki tekmeyle iki kişiyi yenmişti, ama fazla uzun sürmüştü. Kedi il-kine dönerken, sarhoşun kolları bedenine dolandı ve göğsündekilitlendi, sıkı sıkı kavradı. Kız adamın sıcak nefesini ensesinde hissetti, ucuz biranın ko-kusunu aldı. "Sakin ol, güzelim," diye fısıldadı adam. "Mücadeleetmezsen daha çok hoşuna gider." Adam kızın kulak memesini ısırdı, ya da ısırmaya çalıştı, amakız kafasını hızla adamın yüzüne vurarak onu sersemletti. Sokak Kedisi'nin geçmişinden hatırladığı bir anı, bir imge, yada isim değil bir duyguydu, derin, hayal kırıklığı dolu bir öfke. Oanıyı orada, Palmaris'teki Kardeşlik Yolu'nun çatısında salıverdi.Bütün gözyaşlarını, bütün yanıtlanmamış çığlıklarını salıverdi, on-ları sarhoşun daha önce hiç görmediği türden bir şiddete yönlen-dirdi. Kızın elleri adamın kollarını pençeledi; bir kolunu kendi be-deniyle sarhoşun kolunun arasına soktu ve kıvrılarak bacaklarınıgevşetti. "Mücadele edersen daha çok eğlenebiliriz!" diye ciyakladı sar-hoş, ama dikkat etmemiş, genç kadının yüzünün, sıktığı ellerinefazla yaklaşmasına izin vermişti. Sokak Kedisi dişlerini adamın parmağına geçirdi ve kuvvetleısırdı. Ah, seni orospu!" diye bağırdı adam ve kıza vurmak için di-ğer elini kaldırdı. Ama kavrayışını gevşetmişti ve Kedi döndü, eğildi, darbeyimzunun arkasına kabul etti, hatta duygu karmaşası içinde hisset- 156 R. A. Sa|Vat0remedi bile. Doğrulurken döndü, yaklaştı, adamın yüzünü tırmaladi, gözlerini çıkarmaya çalıştı. Adam kızın ellerini çekip iki yanaçtı ve kız açıklığı kullanarak adama yine kafa attı. Kedi ellerini kurtardı ve adamın saçını yakaladı. Adam kızınkafasını yanını yumrukladı, ama kız vahşi bir çığlık atmakla yetin.di ve iki eliyle hızla asılırken, sıçrayıp dizini kaldırdı. Dizi adamınyüzüne indiğinde kemik çatırtısını duydu. Adamın başı sekti vesonra adam geriye devrildi, ama Kedi'nin daha onunla işi bitme-mişti.Hızla, bağırarak yaklaştı, dizini boğazına gömdü. "Yeter!" diye sızlandı adam boğularak. "Seni rahat bırakaca-ğım." Bunun önemi yoktu; Kedi onu rahat bırakamazdı. Ona bir di-zi ağır yumruk attı, tekmeledi, ısırdı, pençeledi. Sonunda adamperişan halde, bir düzine yarasından kanlar akarak ayağa kalkma-yı başardı ve çatının kenarına atıldı ve balıklama aşağıya daldı. Çatıda onu takip eden Kedi sokakta ışık olduğunu fark etti.Adamın arkadaşlarından birinin oluktan tırmanmasını bekleyerek,umutla kenara yaklaşü. Ama şaşkınlık içinde kalakaldı. Sarhoş kıpırtısız yatıyor, yu-muşakça inliyordu. Yaralarından ve kırık kafasının yanından kanakıyordu. Kızın tekmelediği adam da yerdeydi, sırtını karşıdakibinanın duvarına vermiş, bir eline yaslanmış, diğeriyle incik ke-miğini tutarak oturuyordu. Düşünce bacağını kırmıştı; Kedi ada-mın derisinden fırlayan kemiğin çentikli ucunu görebiliyordu. Üçüncü sarhoş kalkmış, ellerini başının üzerine kaldırmış, Ke-di'nin altındaki duvara dönük duruyordu. Bir kılıcın ucu adamınsırtına değiyordu. "Bir çığlık duydum," dedi Yol'daki yakışıklı adam, açık kahve-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 88: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

rengi gözleri ışıldayan, bembeyaz bir gülümsemesi olan. "Sen g1'der gitmez çıktım," diye açıkladı, "mekanda izlemeye değer hıÇ' iblisi" UY»"*

157

şey kalmamıştı."jj banının yüzüne hücum ettiğini hissetti. "Kahraman olduğumu kanıtlayacaktım," dedi adam, kılıcını., D oenç kadını selamlayarak. "Ama öyle görünüyor ki, asılkurtardığım bu üçü olmuş!" Sokak Kedisi'nin bu centilmene nasıl yanıt vermesi gerektiği, nUSUnda en ufak bir fikri yoktu. Öfkesi sönüp gitti ve sokağartını dönüp karanlık çatının yalnızlığına döndü. Birkaç huzursuz dakikadan sonra adam ona seslendi, ama kızvanıt veremeden bir kargaşa sesi duydu. Graevis ve başka pekçok kişi sokağa doluşuyordu. Sokak Kedisi onlarla yüzleşmek istemiyordu. Utanıyordu veyalnız kalmak istiyordu. Bunun mümkün olmadığını fark etti, ay-rıca Palmaris'in yarısı çılgınca onu ararken binanın diğer yanın-dan aşağıda kayamazdı. Derin bir nefes aldı ve oluğa yaklaştı,sonra aşağı indi, kimseyle göz göze gelmedi, Pettibwa'yı bulurbulmaz kucağına atıldı ve onu odasına götürmesi için yalvardı. 12YELKOPARAN Saatlerin sonu yoktu, şafaktan önce kalkmışlardı ve geceyan-sı geçene kadar da yatmayacaklardı. Avelyn, Quintall, Pellimar veThagraine Biraderler dört saatlik uykuyla hayatta kalmayı, hattakendilerini geliştirmeyi öğreniyorlardı. Derin meditasyon türleriöğreniyorlardı, böylece yirmi dakikalık bir ara, eğitimlerine dahasaaüerce devam etmelerini sağlayacak dinlenmeyi sağlıyordu.Gün boyunca kendi sınıf arkadaşlarıyla ders görüyor, dini görev-lerini ve kendilerinden beklenenleri, manastırın günlük işlevleri-ni, dövüş tekniklerini öğreniyorlardı. Akşam duasından sonra eği-tim kutsal taşlara dönüyordu -toplama süreci, toplamanın hemenardından hazırlama ayini, her taş türünün muhtelif büyü özellik-leri. Ek olarak dördü de deniz hakkında ders alıyor, Tüm AzizlerKoyu'nun kaba, buz gibi dalgalarının üzerinde sallanan küçükteknede saatler geçiriyorlardı. Avelyn dövüş ve denizcilik konularında üç yoldaşıyla boy öl-çüşemiyordu; ve genç keşiş din eğitimi konusunda gittikçe dahabüyük hayal kırıklığına uğruyordu. İçine işlenen her ayinle birlik-te gizeminden biraz daha kaybediyormuş gibi geliyordu; ve buyüzden kutsallığından da bir parça yitiriyordu. Tann'nın on beşKutsal Emri, erdemlilik kuralları, gerçekten Tann'nın esinledıg1kurallar mıydı, yoksa yalnızca medeni bir toplumda düzeni sağ'3'mak için mi konmuştu? Gün battıktan sonra gördüğü eğitim ° iblisi* Uv»«î'

159

bu tür sorular Avelyn'i mahvederdi. Çünkü genç adam Hal-Tasları'nda ideallerinin tatmin olduğunu görüyordu. Taş büyü-in Bİzemleri insani kontrol ve düzen arzusuyla açıklanamaz-Avelyn için bu taşlar gerçekten de Tanrı'nın armağanıydı, cen-tjn büyüsü, ebedi yaşam ve ihtişam vaadiydi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 89: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Gündüzün zalim saatlerine, Quintall'a yenildiği dövüşlere buvüzden tahammül etti. Üçüncü senenin başında dördü arasındakikıskançlığın düzeyi gözle görülür ölçüde artmaya başladı. Avelynve Thagraine resmen Hazırlayıcı, kiralanan gemiden ayrılıp Pima-ninicuit Adası'na çıkacak, taşları toplayıp hazırlayacak iki kişi ola-rak ilan edilmişti. Quintall ve Pellimar gemide kalacak, adaya yal-nızca seçilmiş iki kişiden biri kaybedilirse çıkabileceklerdi. Tan-rı'nın 821. Senesi'nde, taş yağmurlarının gerçekleşeceği senededeniz yolculuklarının güvenli olacağı düşünülmüyordu ve yedek-ler gerekli olabilirdi. Savaş sanatlarında dördünün içinde en iyileri Quintall'dı.Adam inanılmaz ölçüde güçlüydü, gürbüz bedeni ve alçak ağırlıkmerkezi Avelyn'i durmaksızın cezalandırmak için ihtiyaç duydu-ğu kaldırma gücünü sağlıyordu. Birden çok kez, uzun ve sıskaAvelyn, Quintall'ın kendisini öldüreceğine ikna olmuştu. Pimani-nicuit'e çıkmanın daha kolay yolu var mıydı ki? Bu düşünce nazik Avelyn Desbris için epey altüst ediciydi veQuintalPın öfkesinin, gürbüz, şiddet dolu adamın değil de kendi-sinin Pimaninicuit için daha iyi bir seçim olduğunu kanıtlamaktanbaşka işe yaramamasının ironik olduğunu düşünüyordu. Avelynbirbirlerinin yerlerinde olsalar, o değil de Quintall adaya götürü-lecek olsa adamı bütün yüreğiyle destekleyeceğini, yolculuğa çık-masına izin vermelerinde teselli bulacağını, öğrencileri kendisinindegil üstatların daha iyi değerlendireceğine inanacağını yürektenkılıyordu. Dahası, geceleri ve özellikle seçilmiş öğrencilerin taşla-ra ^okunduğu durumlarda Avelyn Birader doğru seçim olduğunu ı6o

R- A. Salvit0re

kolaylıkla kanıtlıyordu. Dördüncü senede üstatlar dahil hiç kimSetaş büyüsünü Avelyn'den daha eksiksiz, daha çabasızca kullana_mıyordu. Şüpheci Üstat Siherton bile, bir insan olarak Avelynhakkında hâlâ tereddütleri olsa bile, adamın Pimaninicuit için eaçık seçim, Tann'nın işaret ettiği seçim olduğunu itiraf etmek zo-runda kalıyordu. Siherton Quintall ile sıkı bağını koruyordu vegenç adamın da dahil edilmesi için lobi yapıyordu -Thagraine'inyerine, Avelyn'in değil. Üçüncü senede, Üstat Siherton Tann'nın816. Senesi sınıfındaki iki rakip arasında arabuluculuk yaparakpaha biçilmez olmuş, Quintall'ı Avelyn'e duyduğu kıskançlaazaltması için kandırmaya çalışmıştı. Tann'nın 821. Senesi'nin ilk üç ayı Aziz Saf-Abelle'de heyecanve beklenti doluydu. Hemen her gün -hava genç keşişlerin dışa-rı çıkabileceği kadar sakinse- öğrenciler tekrar tekrar Tüm Aziz-ler Koyu'nun karanlık sularına bakıyor, gelip geçen buz dağları-na başlarını sallıyorlar, ama her zaman fazla sürmeyeceğini söy-lüyorlardı. Sonu bahar gündönümünü getiren üçüncü ay olanBafway yaklaşırken fısıltılar kiralanan geminin kare yelkenleriniilk kimin göreceğine ilişkin bir yarışmaya dönüştü. Bafway uzun, olaysız bir ay oldu. Bahar gündönümü geçti vene zaman hava iyileşiyor gibi görünse bir başka soğuk dalgası Al-pinador'dan aşağı esiyor, Tüm Azizler Koyu'nun sularını köpüren,tehditkar dalgalara dönüştürüyordu. Dördüncü ay, Toumanay kayıp geçerken sessiz fısıltılar açıktartışmalara dönüştü, daha büytik biraderler, hatta bazı üstadlarda katıldı, daha deneyimli kutsal adamlar bunun gerçekten dekutsanmış bir zaman olduğunu, geminin mutlaka Aziz Saf-Abel-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 90: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

le'e doğru yola çıkmış olması gerektiğini söylüyorlardı. Geriye ka-lan tek sır geminin gideceği yerdi, çünkü yalnızca üstadlar ve se-çilmiş dört keşiş büyülü Pimaninicuit ismini biliyordu.Avelyn Birader'in düşünceleri o ada ve önündeki uzun yolcu-

ibli^ Üvaf'S'

161

Holüydü- Tehlikeleri düşünmüyordu bile, ama çalışmaların-p'maninicuit'e gitmek üzere yola çıkan keşişlerin pek çok se-1 bir daha hiç dönmediklerini, fırtınalar, powrieler ya da Mi-. okyanusu'nun büyük yılanlarının ellerine geçtiklerini bili-rin Pimaninicuit'e yapılan başarılı yolculuklarda bile genellik-bir va da daha fazla keşiş geri dönmüyordu, çünkü hastalık ge-i güvertesinde hayatın bir gerçeği idi. Bu yüzden Avelyn hede-fe adanın kendisine odaklanıyordu. İncelediği metinlere bakarakkafasında yeşil bahçeler ve egzotik çiçekler canlandırıyor, çevre-sine rengarenk taşlar yağarken, havada ilahi bir müzik çalarkenkendini bir bahçede dururken görüyordu. Taşların arasında çıp-lak ayak koşacak, aralarında yuvarlanacak, Tanrı'sının armağanı-nın zevkini çıkaracaktı. Avelyn fantazisinin saçmalığını biliyordu elbette. Yağmurlargeldiği zaman o ve diğer Hazırlayıcı yeraltına saklanmış, meteoryağmuruna karşı korunuyor olacaklardı. Yağmurlar dindiktensonra bile ikili sıcak taşları ellemeden önce biraz beklemek zo-runda kalacaktı ve sonra iş, durup Tanrı'yı düşünmek için fazlahararetli ve çılgınca olacaktı. Ama gerçekliğin bütün haşinliğine karşın, hayatta kalmamaolasılığına karşın Avelyn o kare yelkenleri saptamak için deniz uf-kunu herkesten dikkatli gözlüyordu. Ona göre bu varoluşunundoruk noktasıydı, Aziz Saf Abelle'in bir keşişinin tanıyabileceği enbüyük coşkuydu, ölümden önce Tanrı'sına en yakın olacağı za-mandı. iki direkli bir gemi belirdiği, dalgalı sulardan Aziz Saf Abelle'inkorunaklı sularına kaydığında Toumanay yarılanmıştı. Avelyn bü-tan sabahı, emredildiği gibi sessizce dua ederek geçirdi ve sonun-da Peder Başrahip Markwart'ın odalarına çağrıldığında öyle kötütitriyordu ki, Üstat Jojonah'ın ona destek olması gerekti. AvelynVe Jojonah geldiklerinde diğer üç seçilmiş çoktan geniş ofisteydi- 162

Salv,R. A.

»'Or6

ler. Aziz Saf Abelle'in bütün üstatlarıyla Peder BaşrahipAvelyn'in tanımadığı, biri uzun boylu ve ince, diğeri daha kısama ikisi de yaşlı iki adam da oradaydı. İkinci adam o kadar skaydı ki Avelyn bir aydır yemek yeyip yemediğini merak etfUzun boylu adamın geminin kaptanı olduğunu hemen anladAdam bir üstünlük havasıyla duruyordu, pozu mükemmeldi eliyaldızlı kılıcındaydı. Kulağından çenesine kadar uzanan çirkin ya-ra Avelyn'e bir şekilde pek kahramanca geldi ve kılıksız arkada-şının aksine adam, düzenli, ince ağzının yanlarından uzanıp yu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 91: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

kan kıvrılan bir bıyık dışında temiz traşlıydı. Gözleri koyu kahve-rengiydi, o kadar koyu ki gözbebeği iristen zar zor ayırt edilebi-liyordu; saçları uzun, siyah ve kıvırcıktı ve bir kolunun altına si-peri yukarı kıvrılmış, bir yanında tüyü olan bir şapka sıkıştırmış-tı. Giysilerinin kalanı yıpranmış ama zengindi, özellikle de altınbrokar ve mücevher kakmalı kemeri. O kemer Avelyn'in dikkati-ni çekti; çünkü o mücevherlerden en az birinin, küçük bir yaku-tun süsten fazlası olduğunu sezmişti. Avelyn gözlerini dikip bakmamaya çalıştı, Aziz Saf Abelle Ta-rikatı'ndan olmayan bu adamın neden bir kutsal taşa sahip oldu-ğunu anlamıyordu -hem de Peder Başrahip Markwart'm tamönündeydi. Kuşkusuz Peder Başrahip ve üstatlar mücevherin neolduğunu fark etmişlerdi. Avelyn hemen sakinleşti; mutlaka mücevheri fark etmişlerdi

ve görünüşe göre bu onları rahatsız etmiyordu. Belki, diye man-tık yürüttü genç birader, taş gemiye karşılık ödeme olarak veril-mişti, ya da belki tehlikeli yolculukta faydalı bir araç olarak ödünçverilmişti. Avelyn boşverdi. Daha yaşlı olan adam, Avelyn'in dikkatini yalnızca devamlıgözlerini kısması, patlak gözlerinin sinirli sinirli kişiden kişıyekayması, başının bir hindi boynuna benzeyen boynu üzerindesallanıp titremesi yüzünden çekti. Giysileri de kendisi kadar ya§' iblisi" UVan,ŞI

163

-inüyordu; çok yerde öyle kötü yıpranmıştı ki Avelyn altın-bronz teni görebiliyordu. Adam çirkin ve griydi, saçları kısaurırii kesilmişti ve sakalları bakımsızdı. Avelyn bir denizciyefra bulunan "tuzlu köpek" terimini bir kez duymuştu ve bu ada-1 tanımlamak için uygun olduğunu düşünüyordu. "Ouintall Birader, Pellimar Birader, Thagraine Birader veAvelyn Birader," dedi Peder Başrahip, her keşişi teker teker işa-et ederek. Konuklarına eğilerek selam verdiler. "Sizi Yelkoparancemisini11 kaptanı Adjonas ve yardımcısı Bunkus Smealy ile tanış-tırayım." Kibirli kaptan yerinden kıpırdamadı, ama Bunkus her bi-rine şiddetle, devrilecekmiş gibi eğildi, aslında Peder BaşrahipMarkwart'ın masasına çok yakın olmasaydı devrilecekti de. "Kaptan Adjonas rotanızı biliyor," diye bitirdi Markwart, "vebunun Mirianic'teki en iyi gemi olduğuna güvenebilirsiniz." "Gelgit şafaktan bir saat sonra uygun olacak," dedi Adjonasberrak ve güçlü bir sesle -bu konumda bir adama uygun bir ses,diye düşündü Avelyn. "Gelgiti kaçırırsak bütün bir günü kaybe-deriz." Sert adam bakışlarını teker teker keşişlere dikerek, gemi-de kimin patron olduğunu daha baştan bilmelerini sağladı. "Buhiç de akıllıca olmaz. En azından Tüm Azizler Koyu'nun güneyi-

ne dönene kadar hep hava durumuyla mücadele ederek gidece-ğiz. Bu kadar kuzeyde harcadığımız her gün, tamamen mahvol-ma olasılığını getiriyor." Dört keşiş bakıştılar; Avelyn kaptanın dileklerine karşı anlayış-lıydı ve adamın soğuk, ama hakim tavrı onu rahatlatıyordu. AmaÜÇ arkadaşının duygularını paylaşmadığını gördü; çünkü Quintallbasit bir gemi kaptanının kendisiyle böyle kuvvetle konuşmasın-dan alınmış gibi açık açık kaşlarını çatıyordu. Ani gerilimi hisseden Peder Başrahip Markwart yüksek sesleb°ğazını temizledi. "Gidebilirsiniz," dedi dördüne, "yemeğinizi er-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 92: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Ken yiyin ve odalarınıza çekilin. Bugünkü görevlerinizden ve bü- ı6<, R. A. Salva,,tün törenlerden muafsınız. Tann'ya dua edin ve kendinizi önünüzdeki işe hazırlayın." Sonra eşlikçileri olmadan ofisten çıktılar ve Quintall daha kapı arkalarından kapanırken açık açık şikayet etmeye başladı. "Patronun kendisi olduğunu sanıyorsa Kaptan Adjonas'ınönünde gerçekten de uzun bir yolculuk var," dedi yapılı adamThagraine ve Pellimar başlarını sallayarak karşılık verdiler."Bu onun gemisi," dedi Avelyn kısaca. "Satın alınmış bir gemi," diye yanıt verdi Quintall hemen, sert-çe. "Adjonas mürettebatına yapmaları için para aldıkları işi yerinegetirmek üzere hükmediyor, ama bizim patronumuz değil. Bunuhemen anla. Yelkoparan'da sen ve Thagraine yalnızca Pellimar'ave Pellimar da yalnızca bana hesap verecek." Avelyn'in buna verecek yanıtı yoktu. Yolculuktaki hiyerarşigerçekten de bu şekilde düzenlenmişti. Thagraine ve Avelyn'ingörev için Hazırlayıcılar olarak muazzam önemleri olsa da, Pima-ninicuit'e gidiş ve dönüş yolculuklarında Quintall ve Pellimar'adaha yüksek konumlar verilmişti. Avelyn bunu kabul edebilirdi.Denizde, beklendiği gibi işler sıkıntılı gidecek olursa, dördü ara-sında fiziksel olarak en etkileyicileri olan Quintall durumla başaçıkmak için aralarındaki en hazırlıklı kişi olacaktı. Sonra Avelyn gruptan ayrıldı, Peder Başrahip'in emrettiği gibiodasına yöneldi. Koridorda epey uzaklaşmasına rağmen hâlaBaşrahip'in kapısından gelen şikayetler duyuyordu. Quintall vediğerlerinin şikayetlerine bir süre daha, kendisi basit yatağının ya-nında diz çöktükten ve önemli dualara daldıktan sonra bile de-vam ettiklerini tahmin etti.

Sabah ayini Avelyn'in Aziz Saf Abelle'de geçirdiği dört buçuksenede gördüğü en muhteşem olaydı. Sekiz yüzden fazla keşiŞ>Tarikat'm her üyesi, hatta artık manastırda yaşamayan, Tüm Az»' p»» uv»nl*'

165

vu'nda misyonerlik yapan seksen kadarı bile rıhtımlara di-sesleri ortak bir şarkıyla yükseliyordu. Manastırın çanlarılerrr ,.aksızın çalıyor, yakındaki Aziz Saf Abelle köyünden merak- ? leviciler çekiyordu. Ayin şafaktan önce başladı, güneş suların? prindeki ufukta pırıldamaya başladığında yoğunlaştı, sonra du-1 r birbiri ardına gelirken, her şarkı bir öncekinden yüksek, sür-dü, sürdü. Tahta rıhtıma gürültüyse çarpmakta olan Yelkoparan'm kayı-ğındaki dört tayfa ayin boyunca alaylı yüzlerle oturdular. Epeyeğleniyorlardı, ama kesinlikle hiç etkilenmemişlerdi. Gün aydın-lanırken Avelyn otuz kişilik mürettebatın kalanının geminin gü-vertesine dizildiğini görebiliyordu, gemi limandan elli yarda açık-ta, demirlenmiş bekliyordu. Denizcilerin bu çok önemli göreve alacakları altın -ve PederBaşrahip Markwart'ın pazarlığa kattığı başka hangi incik boncukvarsa- dışında hiç aldırmadıklarını fark etti Avelyn. Avelyn yineKaptan Adjonas'ın kemerine kakılmış kutsal taşı düşündü ve budüşünce onu epey rahatsız etti. Adam da mürettebatı gibi dinsiz-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 93: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

se, o zaman sebebi ne olursa olsun böyle bir taşa sahip olmama-lıydı. Avelyn bunun yalnızca ilk ipucu olduğunu anladı ve uzunyolculuğun -sekiz aya yakın sürmesi bekleniyordu- fiziksel ola-rak ve daha pek çok açıdan zorlu geçeceğinden şüphelenmeyebaşladı. Kaptan yardımcısı Bunkus Smealy ayini şafaktan bir saat ka-dar sonra kesti ve aksi sesiyle, "Gitme zamanı," diye seslendi.Gemiye en yakın duran Peder Başrahip Markvvart adama bak-' s°nra aniden sessizleşen topluluğa döndü. Siherton'a işaret et-11 ve şahinsi üstat dört seçilmiş biraderi rıhtımın kenarına götür-u- 'Tanrı'nın lütfuyla gidin," dedi her birine, sallanan kayığa"n atarken. Avelyn kenardan aşağı düşecek oldu ve bacağını

ı66

R. A. Sa|V4t0re

rıhtımın kenarına çarptı. Quintall ile Siherton'un bakıştığını örd"Quintall tiksinmişe benziyordu, ama Siherton tavizsizdi, kızaQuintall'a görevlerinin kişisel duygularından daha önemli oldus,nu sessizce hatırlatıyordu. Avelyn o bakışı ve sonra Quintall'ın yanıt olarak üstadına firlattığı bakışı izledi ve anladı ki, Quintall ondan ne kadar nefret et-se, ne kadar kıskansa da, adaya gidip dönerken onu ne pahasınaolursa olsun koruyacaktı.Ya da en azından adaya giderken. Şarkılar limanda peşlerinden geldi ve Quintall Yelkoparan'mgüvertesine çıkan merdivende başı çekti. Kaptan Adjonas sert birifadeyle orada bekliyordu. "İzninizle, bayım," dedi Quintall ifadesiz bir sesle, emredildiğigibi. Adjonas kısaca başını salladı ve Quintall, peşinde üç keşişleyanından geçti. Avelyn bir süre küpeştede kaldı -kıç güvertesini çevreleyen,bel yüksekliğinde süslü bir korkuluk- ve coşkulu bir şarkıylayükselmiş sesle solarken Aziz Saf Abelle'in duvarlarının küçülme-sini izledi. Kısa süre sonra kıyının çentikli tepeleri gri bir bulanık-lığa dönüştü ve korunaklı limanda ana direği yüksek ve etkileyi-ci görünen Yelkoparan, engin Mirianic'in baskın gücü karşısındacüceleşti, gerçekten de minik görünmeye başladı. »3UZUN, ÇOK UZUN BİR YOLDAHIZLA KOŞARKEN Karın ayaklarının altnda çıtırdadığını duyunca Elbryan yerindedondu. Nefesi yavaş ve düzenli çıkıyordu ve bu duygunun gerginbedeninin tamamına yayılmasına izin verdi; kasları gevşedi, sağ-lam bir uyum, daha mükemmel bir denge buldu. Bir sonraki yük-seltinin üzerinde geyiğin omzunu görebiliyordu. Başı kalkmamış-tı; alçak sesi duymamıştı.O alçak ses Elbryan'a çok yüksek gelmişti! Genç adam durup ilerleyişini değerlendirdi. Daha geçen son-baharda, Andur'Blough Inninness'teki dördüncü sonbaharında,bu ihtiyatlı yaratığın on beş metre yakınına sokulamamıştı. Dahageçen sonbaharda son küçük kusurunu fark edemezdi bile. Elfleronu sıkı çalıştırmıştı, çok sıkı. Her gün süt taşları toplamaya de-vam ediyordu, ama artık her seferinde sıcak yemek yiyor, en kur-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 94: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

naz elf tuzaklarından bile rahatça kaçınıyordu. Ama artık gününkalanı ona ait değildi, çünkü elfler öğleden sonralarını ve gece-nin ilk saatlerini hayvan ve bitkiler konusundaki derslerle doldur-muşlardı. Değişik bitkileri ve çoğu zaman şifalı özelliklerini ayırtetmeyi öğrenmişti. Elbryan neredeyse sessizce yürümeyi öğren-mı§tı -ama zarif elflerle karşılaştırdığında kendini hâlâ hantal bu-yordu! Onu izleyen hayvanların bakış açılarını anlamayı ve ta- ı68 R. A. Sa|Vâ,0rçntmayı öğrenmişti, böylece ormana daha iyi karışabilecekti. Dünyayı her hayvanın sezgilerinden gözlemeyi öğrendi, her hayvan.ınkorkularını ve ihtiyaçlarını anladı. Bir tavşan ya da sincaba aslatehditkar olmayan bir tavırla yaklaşabiliyor, hayvanı eliylebesleyebiliyordu. Ve bir geyiğe, belki de bütün yaratıkların en ür-keğine... Açık arazide fark edilmeden geyiğin altı adım uzağına yaklaş-mıştı. Yapması gereken işe, en zor altı adıma odaklandı. Çevresin-deki havayı, yüzündeki hafif esintiyi düşündü. Andur'Blough In-ninness'in bu kısmında kış hâlâ vardı, ama hükmünü hızla kay-bediyordu. Geyik kar öbeklerinin arasında kolayca ot bulabiliyor-du ve bulduğu hazine belki de onu her zamankinden daha az te-

tikte kılmıştı. Elbryan sırıtmasının büyümesini engelleyemedi. İçinde heveskabardı, bu sefer hayvana dokunabileceği umudu yükseldi. Biradım daha atü, sonra bir tane daha. Çok çabuk, denge merkezi-ni bulmak için pek az zaman bırakarak. Geyiğin başı kalktı, kulakları kıpırdayarak çevreyi taradı; Elbr-yan'ın gülümsemesi kayboldu. Olanca hızıyla atıldı, alçak tümse-ğin üzerinde koştu. Yaratığa şaplak atmak için çaresizce atılarakuzandı, ama bu şekilde yaklaşmanın Juraviel ve Tuntun'un ondanistediği şey olmadığını biliyordu.Zaferi lekeli mi olacaktı? Zaten orası tartışmalıydı, çünkü Elbryan sakıngan geyiğe do-kunmaya yaklaşmadı bile. Tek bir büyük sıçrayış hayvanı uzak-laştırdı, küçük açıklığı çevreleyen ormanın dallan ve yapraklanarasında o kadar çabuk kayboldu ki, Elbryan daha doğrulamadanhayvanı gözden yitirmişti bile. Genç adam döndü ve ıslak Zemine oturdu. Juraviel hemen ya"nına geldi, elf sırıtarak başını sallıyordu. "Elu touiseP dedi Juravı- iblisi, UV»«'Î'

169

onr adamın sırtını okşadı. "Çok yaklaştın!""Kontrolümü kaybettim," dedi Elbryan ümitsizce. "Sonunda ve•• ertıli anda hevesim hareketlerimi alt etti."«Ah ama asıl noktayı kaçırıyorsun," diye yanıt verdi elf. "On-,-irp kontrolünü korudun ve mükemmel şekilde yaklaştın."geyiğe dokunamadım!" ..^rna hedefe yaklaştın," diye haykırdı Juraviel. "Daha yenihaşladın, genç dostum. Başarısızlığı değil zaferi düşün. Daha ön-ce hiç bu kadar yaklaşamamıştın; ama bir kez daha deneyeceksinve bu sefer hevesini kontrol altında tutmayı bileceksin." Elbryan elfe uzun uzun, dikkatle baktı, söyledikleri onu mem-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 95: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

nun etmişti. Bu şekilde ifade edildiği zaman, bu gerçekten de kut-lanacak bir gündü. Geyiğe dokunamamıştı, bu doğruydu, amason birkaç beceriksizce denemesiyle karşılaştırıldığında gelişimidikkate değerdi. Genç adamın gülümsemesi genişlerken Tuntun çalılardan çık-tı. Geyiğin kaybolduğu yönden geliyordu. Gidip Elbryan'ın önün-de durdu ve minik elini delikanlının yüzünün önünde tuttu.Elbryan dişi elfin parmaklarında geyiğin kokusunu duydu. "Mather'in kanı," diye hıhladı Tuntun alayla, uzaklaşırken.Elbryan bu tanıdık deyişten seneler önce bıkmıştı. Destek almakiçin Juraviel'e baktı ve elfin sırıtmasını saklamak için elinden ge-leni yaptığını gördü. Elbryan derin derin iç çekti. Kazançlarını düşünmeye çalıştı.Dundalis'te herhangi bir adam, hatta kendi babası bir geyiğe okadar yaklaşabilir miydi? Yine de Elbryan artık o insanların ara-sında değildi ve Andur'Blough Inninness'in elfleriyle karşılaştırd-ığında, fiziksel güç dışındaki alanlardaki gelişimini değerlendi-rince, gerçekten de kendini çömez gibi hissediyordu. Daha öğre-nilmesi gereken onca şeyi düşününce, şimdiye dek öğrendikleri-nı takdir etmek genç adama güç geliyordu. 7o R- A. Sa|V4t0re Juraviel elini uzattı ve Elbryan tuttu, ama aslında elf iri yan acjmm kalkmasına yardım etmek için pek az şey yapabilirdi. Elbryan'ın bedeninde pek az çocukluk kalmıştı. Bir doksan boyundauzun boylu ve kaslıydı ve yüz beş adet yağsız, güçlü kilo onu or-talama bir elften üç kat daha ağır kılıyordu. Juraviel ve diğerlerigüçlü olmadığından değil; bir elfin minik bedeninde ne kadarkuvvet taşıdığını görmek Elbryan'ı hep şaşırtıyordu; kılıç derslerin-de, bir talim kılıcının darbesinde sık sık hissettiği bir kuvvet! Birlikte, Tuntun yakında ama rahat bir şekilde -hem kendisihem Elbryan için- görüş alanının dışında, ikili büyülü vadinin gü-ney ucuna, Andur'Blough Inninness'te kışın hiç hükmedemediğibölgeye yürürken günün güzelliğinin tadını çıkardı. Rahatça ge-vezelik ettiler, daha çok Juraviel konuştu, şu ya da bu bitkiyi açık-ladı, yara sarma yollarından bahsetti, sonra konuyu Elbryan'ınperformansına getirdi ve geyiğe şaplak atmak konusunda neredebaşarısız olduğunu açıkladı. Juraviel'in yöntemi, büyüleyici ve sü-rükleyici konuşma yöntemi buydu. Elbryan bunun, bu günlük ge-vezeliklerin, esprili ve zevkli konuşmaların eğitiminin en önemlikısmı olduğunu fark etmiyordu bile. Kafa karıştırıcı, sık sık dallanan, daireler çiziyormuş gibi görü-nen, görünür sonuna varana kadar oracıkta bitiverecekmiş gibigörünen patikalarda yürüdüler. Elbryan bu bölgede hâlâ yönünübulamıyordu, ama gittikçe daha çok anlıyordu. Juraviel sık sıkonun başı çekmesine izin veriyor, yanıldığı yerlerde düzeltiyordu-ki artık o kadar sık olmuyordu bu. Kısa süre sonra ikili Caer'al-far, Elfyuvası denen küçük vadiye geldiler. Burası sık çimenler veağaç sıraları, yerin yukarsındaki dallara inşa edilmiş evlerin bu-lunduğu bir yerdi. Burası çiçekler ve şarkıların yeriydi, ormanın okadar sık olmadığı, gökyüzünün pek çok noktadan görülebildiğ1bir yer. Burası Andur'Blough Inninness'i günışığında örten sisinmerkeziydi. Ama yine de Caer'alfar nadiren örtülüyordu; gri frat" iblisi" UY»™*

171

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 96: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

, burası dışında hiçbir yerden fark edilmeyen küçük bir12 -y kalıyordu, böylece elfler güneşin ve yıldızların tadını çıka-rabiliy°rdu-R ıgün düzinelerce elf vardı orada, bazıları talim kılıçlarıyla 1 ırnr diğerleri dans ediyordu. Bazıları ağaçlara yaslanmış yaçaliŞ1; ' evumuşak otların içine uzanmış, tatlı Questel ni'touel şarapları-iciyorlardı. Orada burada içkilerin değeri ve ne kazandırmala- eerektiği hakkında tartışmalar başlıyordu; çünkü kısa süre son-ra bahar kervanı yola çıkacak, bir grup elf, sınır köylerindeki giz-li bağlantılarıyla görüşecekti. Huzur dolu sahne Elbryan'a ne kadar yersiz olduğunu düşün-dürüyordu, ama yine de bir şekilde buraya aitmiş gibi hissediyor-du. Yıldönümünden bu yana Caer'alfar'a düzenli olarak geliyor-du ve artık elfler onun gelip gitmesine dikkat bile etmiyorlardı.Artık bir dışarlıklı değildi -geceleri şarkılarına ve danslarına bilekatılıyordu- ama yine de farklı olduğu o kadar açıktı ki. Elbryaniçin varoluşu tamamen yıllarca önce Dundalis'te, annesi ve baba-sı eve arkadaşlarını davet ettiği zamanki gibiydi. Bazen Elbryan'ıngeç yatmasına, hatta yatmadan önce kısa bir süre zar oyunlarınakatılmasına izin verilirdi. Kendini ne kadar da büyümüş hisseder-di! Ama aslında o oyunun, o grubun parçası olmazdı. Ebeveynle-ri ve yetişkin dostları onu, artık hoşgörülü olduğunu fark ettiğigülümsemelerle kabul ederdi.Elflerle de aynıydı. Asla onlardan biri olamazdı. O ve Juraviel sohbetlerine devam ettiler, ta ki Tuntun Elbr-yan'ı alayla süzerek, elini pürüzsüz yanağına ve çenesine vurarakyakınlarından geçene kadar. Elbryan anladı -Juraviel de öyle- vee" genç adamın kendi yerine gitmesini işaret etti. Başka her şe-

ym ötesinde, elfler bakım konusunda çok titizdi. Elbryan'ın her8un banyo yapması, giysilerini temiz tutması ve sakalı benek be-ek ve düzensiz olduğundan, henüz bir erkek sakalı gibi olmadı- 72

R' A- s»lv4t0re

ğından yüzünü traşlı tutması bekleniyordu. Bu, genç adamın Wtürlü hatırlayamadığı tek iş gibi görünüyordu -ta ki Tuntun karnılmaz olarak işaret edene kadar- ama, inanılmaz ölçüde keskikenarlı elf bıçakları sayesinde traş olmak ne acılı, ne de zordu Elbryan istemeye istemeye kulübesine, kaim dallı bir karaağacm alt dallarındaki alçak, geniş evine gitti. Tasını, havlusunu vebıçağını aldı, ama başlamadan önce Juraviel'e bir daha ne zamangeyik kovalayacaklarını sormadığını hatırladı; hevesli genç ada-mın bilmeyi çok istediği bir şey. Ağaç evden aşağı kaydı ve Caer'alfar'ın çevresinden dolandıJuraviel'i karşıda bir başka elfle konuşurken gördü. Elbryan sinsisinsi gülümsedi ve eğildi. Şaşırtması geyikten de zor tek yaratıkorman elfiydi! Genç adam bütün becerilerini kullanarak ağaçlarınarasında ilerledi, açıklıklarda koşturarak bulabildiği yerlere sak-landı. Diğer elfler, oyunlarına aldırış etmediklerinden bakmadılarbile ve Juraviel ve arkadaşı fark etmemişe benziyorlardı. Elbryan sırtını ikiliden iki buçuk metre ötedeki bir ağaca ver-di ve bir sonraki hareketini düşündü. "Altı adım yaklaştı," diyordu Juraviel elf dilinde. "Belki beş. Vegeyik fark etmedi.""Aferin!" diye tebrik etti diğeri.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 97: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Elbryan neredeyse bayılacaktı. Sesin, o ahenkli ve Juraviel'in-kinden tiz sesin Caer'alfar'ın ve bütün Andur'Blough Inninness'inYüksek Hanımı Dasslerond Hanım'a ait olduğunu anlamıştı. Ve kadın ondan bahsediyordu! Elbryan nefesini tuttu, dikkat-le dinledi, çünkü ahenkli dili anlasa da, dikkatli olmazsa sözcük-lerin çoğunu kaçırabiliyordu. Dasslerond Hanım ondan bahseder-ken hiçbir şeyi kaçırmak istemiyordu. "Dövüşte de," diye devam etti kadın, "insan mirasıyla gelenhantallığın çoğunu kaybediyor; o irilikte biri kılıcı bir elf gibi kul-lanmayı öğrendiğinde nasıl bir güç ve zarafet birleşimi olacak. iblis1" uv

73

ıhrvan ağacın kenarından gözetledi ve JuraviePin onayla ba-lladığmı gördü. O zaman ikiliyi hazırlıksız yakalama oyunu-men unuttu ve sinsice hareket etme yeteneğini kullana-höleeden uzaklaştı ve traş olmak, kendini bir sonraki kılıçine hazırlamak için kendi ağaç evine -gökyüzünden çok ye-kin bjj- evdi- döndü. Aniden kazanma arzusu hissetmeyebaşlama1-O gecenin erken saatlerinde Elbryan, yüksek, kalın çamlarla

elenmiş, yjdızlı bir gökyüzüyle örtülmüş alçak çimenliğe yü-rüdü Yanında yalnızca uzun, pürüzsüz bir değnek taşıyordu, teksilahı- Elf çoktan hazır, bekliyordu ve Elbryan, onu bekleyeninTuntun olmadığını görünce rahat bir nefes aldı. Tuntun'u asla gardı düşükken yakalayamıyordu; dişi elf kılıçkarşılaşmalarından zevk alıyor, genç adamı cezalandırmak içinözel bir fırsatmış gibi davranıyordu. Aksi elfle yaptığı ilk birkaçkarşılaşmadan sonra, Elbryan onun kendisini cezalandırmayı bukadar çok arzu etmesinin sebebini merak etmeye başlamıştı. Kısasüre sonra kendi yaptığı bir şey yüzünden değil, yalnızca elf ol-mamasından kaynaklandığını fark etti. O geceki rakibi Tallareyish Issinshine'dı, elf toplumunun yaş-lıca ve daha sakin bir üyesi. Sessiz bir tipti ve nadiren Elbryan ilekonuşurdu, ama Juraviel'e göre Tallareyish Andur'Blough Innin-ness'teki en güzel sese sahipti. Elbryan daha önce onunla yalnız-ca bir kez, eğitiminin ilk zamanlarında, kılıç çalışmıştı ve kolaycaalt edilmişti. "Bu sefer olmaz," diye mırıldandı genç adam alçak sesle veKararlılıkla çimenliğin ortasına yürüdü. Elften bir buçuk metre°tede durdu ve saygıyla eğildi. Tallareyish de aynı şekilde karşı-lık verdi. Elbryan uzun değneğini önünde yatay olarak uzattı; elf daha1Sa 'ki değneğini, ince elf kılıcı takliderini önünde, havada çap- '74

R' A- S^vlt0rft

razlayarak karşılık verdi."İyi dövüş," dedi Tallareyish, uygun başlangıç sözleri ile. "Sen de," diye yanıt verdi Elbryan ve, öfke ve kararlılıkla Hlu ileri atıldı. Becerileri gelişmişti, Juraviel'in böyle dediğini duvmuştu ve ne kadar geliştiğini göstermeye kararlıydı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 98: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Kurnaz bir aldatmacayla başladı, yaklaştı, sahte mızrağı, ufaktefek elfı şişlemeyi düşünüyormuş gibi uzattı ve sonra aniden du-rup silahını hızla yana savurdu. Elbette çevik Tallareyish'in hangiyöne döneceğini tahmin etmesi gerekiyordu ve elfın sağa kaçaca-ğını doğru tahmin etmiş olsa da, hamlesi hedefe inmeye yaklaşa-madan bir değil üç kez yana itildi. Tallareyish tahta kılıçlarını dans ettirerek, çevirerek, sekizler çi-zerek yaklaştı, sonra aniden, kuvvetle dümdüz atıldı. Elbryan kı-lıçları izleyerek tepki veremiyordu. Beklentiyle hareket etmek zo-rundaydı ve o da öyle yaptı, mızrağını bir elinin üzerinde saat yö-nü tersinde çevirdi, sonra bir daha, sonra yine saat yönünde, son-ra yine aksi yönde. Elfın saldırılarını görmedi bile, ama dönen değ-nek kılıçlara teker teker vururken çıkan tıkırtılarda teselli buldu."Aferin!" dedi Tallareyish bastırarak. Elbryan'ın yeşil gözleri gururla ışıldadı. Ama odağını koruduve savunma duruşundan kurtulması gerektiğini anladı. Elflerinpellell dediği, üç katmanlı satranç maçlarından yaparak Juraviel'leuzun saatler geçirmişti ve inisiyatifi ele almanın değerini öğren-mişti. Bu noktada Tallareyish beyazı oynuyor, bastırıyordu, amaElbryan'ın durumu tersine çevirmek istiyordu. Dönen değneği, saat yönünde sağına gitti, sonra bir kez daha,sonra bir kez daha, Elbryan her dönüşle ayağını biraz daha sağakaydırdı. Tallareyish peşinden döndü ve sol ayağıyla bir adım ata-rak yaklaştı. Elbryan gerildi.Sağ ayakla bir adım daha.Elbryan uzun değneğini iki eliyle yakalayıp dönüşünü durdu

iblisi" UV»"'*

175

luvla çaprazlama savurdu, sonra sol elini bıraktı, değneği"vle sağ kalçasına dayadı ve önünde ters yöne savurup, el-ti ta silahını uzaklaşmaya, Tallareyish'i yana doğru bir adımfin t3"1gerilemeye zorladı.Hevesli genç adam açıklıktan bastırdı, Tallareyish'in sağında . ç ac]ım attı, sonra dönüşü hızla keserek değneğini iki eliyleaşağıda yakaladı ve geriye doğru savurdu. Değnek havayı yardı, hiçbir şeye çarpmadı ve Tallareyish'inhareketi mükemmel bir şekilde takip ettiğini, zaman harcamadançekildiğini fark edince Elbryan'ın gözleri şokla irileşti. Elfin değ-nekleri hafifçe kalçasına ve dizinin arkasına inince Elbryan o ka-dar şaşırmadı. Bacağı boşalacak oldu, ama değneğini geniş, çılgınbir yayla süpürerek dönmeyi başardı. Tallareyish değneğin altına eğildi ve silahlarını aynı anda uza-tarak genç adamın karnına yöneltti, ama ikisi de ıskaladı. Elbryandeğneğinin akışını durdurup geri getirip harika bir hareketle ha-zır ederken elf aniden, öfkeyle atıldı. Bu hamle bir insana ya da gobline karşı işe yarayabilirdi. AmaTallareyish değnek daha Elbryan'ın önüne gelmeden dalmıştı bi-le. Elf genç adamın açık bacaklarının arasından kafaüstü yuvar-landı, bağırarak dönen Elbryan'ın arkasında doğruldu, momentu-munu tersine çevirdi, iki değneği omuzlarının üzerinden sapladı. Elbryan karşılık vermek için dönüyordu, ama yeterince döne-meden elfin kılıçları hızla böbreklerine saplandı. Acı dalgalarıgenç adamın bacaklarının boşalmasına sebep oldu. DönmeyebaŞİadı, ama bir dizinin üzerine çökmüştü ve bulanık bakışları

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 99: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Tallareyish'in yine hamle yaptığını fark etmedi bile. Bir sonraki darbe, ağır bir kesme hareketi, genç adamın kürekemiklerine indi ve yüzüstü ıslak çimenlerin üzerine yığılmasınaSebep oldu.Elbryan uzun, çok uzun bir süre, gözleri kapalı, kıpırdamadan

76

R" A' S^vit0rç

yattı. Düşünceleri dönüp duruyordu. Buraya o kadar çok umungelmiş ve öylesine kötü yenilmişti ki. "Aferin," dendiğini duydu yukarıdan -Juraviel'in sesi. Genadam yuvarlandı ve gözlerini açtı; Tallareyish'in artık orada olmadığını, onunla konuşanın Juraviel olduğunu ve anlamadığı bir se-bepten Elbryan'ı tebrik ettiğini görünce şaşırdı. "Cesetleri sık sık selamlar mısın?" diye sordu Elbryan alaylaher sözcük acı yüzünden gergin çıkarak.Juraviel kahkaha atmakla yetindi."Sizi duydum," dedi Elbryan suçlarcasma. Elf sırıtmayı bıraktı ve genç adamın sesindeki ani ciddiyeti vehayal kırıklığını kavrayarak ciddi bir ifade takındı. "Sen ve Dasslerond Hanım," diye açıkladı Elbryan. "Dövüştede gelişme kaydettiğimi söyledin." Juraviel'in ifadesi değişmedi, sanki Elbryan'ın ne anlatmayaçalıştığını anlamamış gibiydi."Bunu söyledin!" diye suçladı hayal kırıklığı içindeki delikanlı."Evet," diye yanıt verdi Juraviel. "Ama işte görüyorsun." Elbryan tükürdü, dizleri üzerinde doğ-ruldu ve değneğini kenara attı -o anki düşüncelerine göre fayda-sız bir tahta parçasıydı. Ayağa kalkarken irkildi ve elini böbrekle-rine götürdü. "İşte görüyorum," diye onayladı Juraviel, "Tuntun dahil herke-sin inandığından daha iyi dövüşüyorsun." "İşte görüyorsun," diye düzeltti Elbryan sertçe, "ot tükürüyo-rum." Juraviel yüksek sesle kahkaha attı. Genç adamın kahkahayıtakdir etmediği açıktı. "Üçte iki," dedi elf.Elbryan anlamadı, başını iki yana salladı. "Tallareyish'in manevrası," diye açıkladı Juraviel. "Bacaklar1'nm arasından yuvarlanması. Üç denemenin ikisinde işe yarar, ||tf> ^anlŞ'

77

mutlak felaketle sona erer."üçüncü ıPihrvan sustu ve düşündü. Kendine kalan şans hoşuna gitme-• ? ^yalnızca üçte bir- ama Tallareyish'i böylesine çılgınca birleve zorladığını düşünmek -ve bu derece başarısızlık riski? eren bir hamle gerçekten de çılgıncaydı- onu şaşırttı. «Ye işe yarayan iki seferin yalnızca yarısı gerçek bir darbeylenuc]anır," diye devam etti Juraviel. "Daha da kötüsü, artık bi-7İm 'gölge dalışı' dediğimiz şeyi gördün ve bir daha asla, asla ay-nı tuzağa düşmeyeceksin.""Tallareyish endişelendi," dedi Elbryan alçak sesle. "Tallareyish neredeyse yeniliyordu," diye onayladı Juraviel."Değneğini kalçanda çevirmeyi mükemmel şekilde basardın ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 100: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

adım zamanlaman kusursuzdu. Seni takip ederken bile Tallare-yish dengesini yitirdi; geçerken indirdiği darbelerin zayıf olması-nın sebebi buydu. Dönüşün ve onu izleyen darbeler en azındanyakın dövüşü gerektirecekti ve hiçbir elf senin cüssene ve gücü-ne sahip birisiyle yakın dövüş yapmak istemez.""Bu yüzden daldı," diye bitirdi Elbryan. "Zaten sendeliyordu," diye açıkladı Juraviel. "Ve senin kuvvet-li savunuşunun onun başının üzerinden geçmesini sağlayan yal-nızca o sendeleme oldu." Elf güldü. "Darbe hedefini bulsaydı,korkarım Tallareyish hâlâ yüzüstü meydanda yatıyor olacaktı!" Elbryan gülümsemeyi başardı. Neredeyse kazanacağını dü-şünmek! Çevik elflerden birinin dengesini bozduğunu düşünmek! "Kılıç çalışmalarına ilk başladığımızda Caer'alfar'daki her elfseni kolaylıkla, çaba bile göstermeden yenebilirdi," dedi Juraviel.Her gece sana rakip bulmak için kura çekiyorduk, çünkü Tun-Un dışında hiç kimse seninle dövüşerek zaman harcamak istemi-yordu." Elbryan güldü, Tuntun'un attığı dayaklardan zevk aldığınıuymak onu şaşırtmamıştı. 78 R. A. Sâ|Vit0re "Artık rakiplerini dikkatle seçiyoruz, sana değişik dövüş teu

nikleri gösteriyoruz, sana en büyük meydan okumayı sunaca6minandığımız teknikleri. Çok yol aldın.""Daha gidecek yolum var." Juraviel buna itiraz etmedi. "Konuşmamı duydun," diye karş^lık verdi. "Potansiyelinden bahsederken Hanımımız abartmıyor.

du, genç dostum. Büyük gücün ve elf kılıç dansı tarzınla diledi-ğin insanla, elfle, goblinle, fomoryanla karşılaşabilirsin. Henüzyalnızca dört sene ve bir mevsimdir bizimlesin. Zamanın var." Son cümle Elbryan'a tuhaf bir duygu verdi. Nazik ve iyimsersözler için minnettardı ve Tallareyish'in karşısındaki yenilgisinerağmen kendini çok daha iyi hissediyordu. Ama artık bir şey onuçekiştiriyor, huzursuz ediyordu. Sırada onun için ne vardı? Elbr-yan elflerle geçirdiği hayatının daimi olacağını düşünmeye başla-mıştı, ölümlü hayatının kalanını Andur'Blough Inninness'te geçi-receğini düşünmüştü. Büyülü vadiden ayrılma, belki bir kez dahakendi türünün arasında yaşama fikri onu korkutuyordu.Ama aynı zamanda merakını uyandırıyordu.Aniden dünya gözüne çok daha geniş göründü.

14JILLY Sokak Kedisi, sözde kurtarıcısı ertesi hafta yine Yol'a geldiğin-de biraz şaşırdı ve utandı. Ama beyefendi ona doğrudan yaklaş-madı, gülümseyerek bakmadı, ya da genç kadının kendini huzur-suz hissetmesine sebep olacak yorumlar yapmadı. Kedi mesafesini korudu, bir iki kez çekinerek gülümsedi, amadaha çok başka tarafa baktı. Bir yanı yakışıklı adam döndüğü içinçok memnundu, ama diğer bir yanı, çok büyük bir parça bu du-nundan çok rahatsızdı. Artık on altısını bitirmek üzereydi, görü-nüşü bütün çocuksuluğunu yitirmişti ve yakışıklı adam onda ilgiçekici, sıcak düşünceler uyandırıyordu. Adam kenarları sarkık beresini Kedi'ye doğru eğerek, açıkkahverengi gözleri neşeyle ışıldayarak erken saatlerde çıktı vegenç kadın bu ikinci görüşmenin bu kadar çabuk bitmesi yüzün-den hem rahatladı, hem altüst oldu. Ama boşverdi ve işine baktı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 101: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

yabancıyı bir daha düşünmedi.Adam ertesi hafta Yol'a yine geldi. Yine nazik, mükemmel bir beyefendiydi, Kedi'ye kendini se-lamlaması için bile baskı yapmıyordu. Ama bu sefer onu daha ya-sından izledi ve kız ne zaman bakışlarına karşılık verse, gözleridikkatle irileşti.Niyeti gittikçe daha açık oluyordu.O gece odasında yalnız kaldığında, Sokak Kedisi adamı dü-

ı8o

R- A- S^va,0re

şüncelerinden uzaklaştırmakta güçlük çekti. Gelecek yıllarda K ıki Pettibwa ve Graevis'ten uzak yaşamının neye benzeyebilec?-'ni merak etti. Kardeşlik Yolu'nda çalışmadan geçirilen bir yaşahakkında hayal kurdu, kendine ait bir evde, kendi çocuklarıylgeçireceği bir yaşam. Bu fikir onu kaçınılmaz olarak kendi çocukiuğuna, annesine dair imgelere götürdü... Sokak Kedisi, rahatsız edici yarım anıları kulağından silkeleyinçıkarmaya çalışır gibi başını şiddetle iki yana salladı. Aniden ha-yal şimdiki hayatıyla hiç ilgisi olmayan korkunç bir şeye dönüş-tü. Onun yeri Yol'du, Graevis ve Pettibwa'nın yanı. Burası yuva-sıydı ve henüz fark etmemiş olsa da, burası yüzleşemeyeceği ka-dar korkunç anılara karşı kalkanıydı da. Ama yakışıklı beyefendi iki gece sonra yine geldi, sonraki haf-ta yine, ve kaçınılmaz şekilde kalbini belli bir garson kızın çaldı-ğı yolunda fısıltılar başladı. Sokak Kedisi fısıltıları ve yan bakışla-rı fark etmemiş gibi yapmaya çalıştı, ama neşeli, kurnaz kurnaz sı-rıtan Pettibwa, Kedi'nin bakışlarını yakalayıp birden fazla kezadama doğru başını salladı. "Benim için pencerenin yanındaki masada oturan adamın ser-visini yapar mısın?" diye sordu entrikacı kadın sık sık, hep sudanbir bahaneyle. Sokak Kedisi reddedemiyordu, ama adama gerçekten soğukbir tavırla yaklaştı, ne istediğini sordu ve anlamlı anlamlı, yalnız-ca yiyecek ve içecekten bahsettiğini belli etti. Beyefendi yinegenç kadını yine zorlamadı, yalnızca biraz şarap sipariş etti. Sonraki hafta da meyhanedeydi ve bu sefer genç kadına birazkızmış görünen Pettibvva, adama Kedi'nin servis yapacağını söy-lerken daha dolaysız konuştu. Pettibvva'nın kısa süre sonraYol'dan çıkması ve Grady ile dönmesi genç kadının cesaretini da-ha da kırdı."Gereğinden fazla sürdü, bana sorarsan," dediğini duydu Ke-

iblisin UV*"'*'

181

H nın oğluna. Grady kahkaha attı ve doğrudan Kedi'ye bak-<y hemen annesinin yanından ayrıldı, Kedi'nin elini yaka-A ve meyhanenin daimi müşterisi olan adama doğru sürükledi.Kedi müşterilerin yarısının izlemekte ve gülümsemekte olduk- n) neler olup bittiğini açıkça anladıklarını görünceye dek,kendini geri çekerek direndi.Kedi elini Grady'ninkinden kurtardı. "Önden git, o zaman," di- mırıldandı sertçe, sanki Grady onu fıçıteknesinin iskele tahta-sında yürüten bir powrie kaptanmış gibi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 102: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Beyefendi yaklaştıklarını fark edince Grady'yi tanıyarak gü-lümsedi. "Selamlar size, Bay Bildeborough," dedi Grady, yerlere kadareğilerek. "Benden de size, Bay Chilichunk," diye yanıt verdi Bildeboro-ugh, ama yerinden kalkıp eğilmeye zahmet etmedi: "Sanırım benim..." Grady doğru sözcüğü arayarak duraksadıve hırsla kızaran Kedi onun ensesine vurmak istedi.

"...kız kardeşimle tanıştınız," diye bitirdi Grady. "Evlatlık, el-bette." "Elbette," diye onayladı Bildeborough. "Senin kanından ola-mayacak kadar güzel!" Grady'nin dudakları kaybolmuş gibi göründü, ama gerçektende onunla Sokak Kedisi arasında hiç benzerlik yoktu. Genç ka-dın, basit garson kıyafeti içinde bile inkar edilemez derecede gü-zeldi. Saçları uzun ve altın rengiydi, gözleri şaşırtıcı ölçüde ber-rak ve zengin bir mavi tonundaydı, teni ipek gibi pürüzsüzdü vehafifçe bronzlaşmıştı. Kızın bütün uzuvları mükemmel bir uyumiçindeydi -burnu, gözleri ve ağzı orantılıydı, bacakları, kollanuzun ve inceydi, ama sıska değildi. Dengeli adımları da bu algıyı8uÇiendiriyordu, çünkü rahatça, akıcılıkla yürüyordu.Adı Sokak Kedisi," dedi Grady, genç kadını bir parça horgö-

IÖ2

R' A Salv«0r,

rüyle süzerek. "Ya da en azından babam Graevis'in onu eve alken verdiği isim bu." "Yetim mi?" diye sordu Bildeborough, içten bir şekilde arı)yışlı görünerek. Kedi başını salladı; yüz ifadesi beyefendiye ısrar etmemesin'söyledi ve elbette, o da öyle yaptı. "Ve Kedi," diye devam etti Grady, "seni Chasewind Malikane-sinden Bay Connor Bildeborough ile tanıştırayım. Bay Bildeborough'nun babası, Palmaris Kontluğu'nun uzak topraklarını yöne.tir ve dükten sonraki en güçlü kişidir ve elbette, ikisi de Kral'ınarkasından gelir." Kedi daha fazla etkilenmiş görünmesi gerektiğini fark etti, amaaslında toplum hakkında pek az şey onun için anlamlı olmuştu.En azından adama gülümsedi -Sokak Kedisi'nin gülümsemesi ger-çekten görmeye değerdi!- ve adam sırıtarak karşılık verdi. "Tanıştırma için teşekkür ederim," dedi Connor Grady'ye, sestonu adamın gitmesi için yalvararak. Grady buna dünden razıydı,arkasından geçerken Kedi'yi neredeyse adamın kucağına ittirdi.Grady hafifçe eğilerek selam verdi ve hızla yüzünde geniş bir gü-lümsemeyle izlemekte olan Pettibwa'nın yanına döndü. Kedi geriledi, omzunun üzerinden baktı ve elbisesini düzeltti.Yüzünün kıpkırmızı olduğunu biliyordu ve kendisini tam bir ap-tal gibi hissediyordu, ama Connor Bildeborough flört yöntemleri-ne yabancı değildi. "Bunca haftadır Yol'a seni bir kez daha tehlikede bulmayıumarak geldim," dedi adam, Kedi'yi tamamen hazırlıksız yakala-yarak."Ne harika bir dilek," diye yanıt verdi genç kadın alayla. "Eh, yalnızca seni kurtarmaya gönüllü olduğumu kanıtlama»istiyordum," dedi Connor.Kedi yüzünü buruşturmamayı başardı. Gururu bu lutüfkar W5'

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 103: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

M* U^'5'

183

,. etrniyordu -o asla birinin korumasına ihtiyacı olduğunu9 .. mernişti- ama kendini savunma refleksini kontrol etmeyi. aşardı, bilinçli olarak kendine bu adamın onun kötülüğünüCmediğini hatırlattı. "Böyle olması gerekmez mi?" diye sordu Connor neşeyle, şa-b nın yarısını masanın üzerindeki boş bardağa boşaltıp Kedi'ye,, nUz yudumlamadığı esas kadehi uzatarak. "Hainlerin yakaladı-- oenç kadın cesur kahraman tarafından kurtarılmaz mı?" Kedi adamın ses tonunu yorumlayamıyordu, ama kendisiylealay etmediğinden kesinlikle emindi. "Saçmalık," diye devam etti Connor. "Belki de başımı biraz be-laya sokup senin beni kurtarmanı beklemek için geliyorumdur.""Peki neden böyle bir şey yapmak isteyesin?" Kedi bu sözleri söylediğine inanamıyordu, ama Connor yürek-ten bir kahkaha atınca korkusu kayboldu. "Neden gerçekten de?"dedi adam. "Hem, senin peşine takılan üçlüye ulaşmakta geç kal-dım ve o gece dediğim gibi, sana değil onlara yardımım dokun-duğuna inanıyorum!""Benimle alay mı ediyorsun?" "Sana hayranım, genç bayan," diye yanıt verdi Connor tered-düt etmeden. "Ayıhp bayılmam mı gerekiyor?" diye sordu Kedi, gittikçe da-ha cesur ve alaycı olarak. "Gururun tatmin olsun diye Yol'dan ka-çıp gönüllü serserileri mi avlamalıyım?"Yine aynı yürekten kahkaha geldi ve bu sefer Kedi de elindeolmadan kendini Connor ile birlikte gülerken buldu. "Cesur birisin," dedi Connor. "İçinde bir yabanatı var, kuşku-suz!" Kedi'nin kahkahası, bu benzetmeyi duyar duymaz kafa karı-cığına gömüldü. Karşılaştırmada bir şey, kavrayamadığı bir şeynu Çekiştiriyor, serbest kalmak için yalvarıyordu. ı8<

;' A- ^lvit0re

"Özür dilerim," dedi Connor biraz sonra. "Saygısızlık etmek •temedim." Sorun bu değil, diye sessizce yanıt verdi Kedi, ama Conn0r'bir şey söylemedi. "Yürekten söylüyorum ki, yorumum erdemine atıfta bulunmu-yordu, onu sorgulayamam," diye devam etti Connor içtenlikle. Kedi ona başını salladı ve gülümsemeyi başardı. "İşlerimvar.." diyecek oldu. "Bittiği zaman yürüyebilir miyiz?" diye sordu Connor cesurca"Sırf adını öğrenmek için bunca hafta bekledim- bir aydan fazlaoldu. Yürüyebilir miyiz?" Kedi ne yanıt vereceğini bilemiyordu. "Pettibwa'ya sormalı-yım," diye açıkladı, zaman kazanmak için. "Onu onurum konusunda temin ederim," dedi Connor ve kal-kacak oldu. Kedi adamı omzundan yakaladı -gücü adamı şaşırtmış gibiy-di- ve yerinde tuttu. "Gerek yok," dedi kız. "Hiç gerek yok." Ona yine gülümsedi, yudumlamadığı şarap kadehini önüne it-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 104: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

tirdi ve ayrıldı. -Ah, gözlerim aşkına, ne yakışıklı adam!" diye cıvıldadı Pettib-wa, Kedi'yi kısa bir süre sonra barın arkasındaki küçük mutfaktayakaladığında. Ka'dın, ağzı kulaklarında, tombul ellerini önündeçırptı. Ellerini bir kez daha çırptı, sonra Kedi'ye kemiklerini kırar-casma sarıldı. "Fark etmedim," diye yanıt verdi Kedi serinkanlılıkla, kucakla-maya karşılık vermeden. Pettibwa bir kol boyu geriye sıçradığızaman yüzünü ifadesiz tutmaya çalıştı."Nasıl fark etmedin?""Beni utandırıyorsun." "Ben mi?" dedi Pettibwa masum masum. "Ah, ama kızım, ken-di haline bırakılırsan kendine asla bu kadar tatlısını bulamazsı iblisi" UV*"'Î

,85

, hirbir erkek iyi değilmiş gibi davranıyorsun!" Kadın çap-î\?eden =nkm goz kırptı. "Ee, Bay Bildeborough'ya bakarken karnm-h'raz sıcaklık, biraz gıdıklanma olmadığını söyle de göreyim."lamayı verdiKedi şiddetle kızararak Pettibwa'ya ihtiyacı olan bütün doğm-ayı verdi."Utanmaya gerek yok," dedi kadın. "Çok doğal." Bir parmağı- Kedi'nin elbisesinin yakasına taktı ve aşağı çekti. Elini-iki yanasallayarak genç kadının göğüslerini silkeledi. "Peki bunlar ne içinsence?" diye sordu Pettibwa.Kedi saf dehşetle bakıyordu. "Erkek yakalamak ve bebek beslemek için," dedi kadın gözkırparak. "Ve ilki olmadan ikincisi de olmaz!""Pettibwa!" "Ah, hadi ama!" diye karşılık verdi Pettibwa. "Onu yakışıklıbulduğunu biliyorum, kim bulmazdı ki? Hem görgülü ve belinekadar altına gömülmüş. Baron'un yeğeni! Neden ama, benimGrady bile adamı övüyor ve Grady'nin söylediklerine bakılırsaadam da Sokak Kedisi'ni övüyormuş. Sana bakarken gözleri ışıl-dıyordu elbette ve pantolonu da üzerine biraz dar...""Pettibwa!" Yaşlı kadın bir kahkaha patlattı ve Kedi konuşmadaki aradanfaydalanarak sözlerini düşündü. Grady buna taraftardı, Pettibwaöyle demişti, ama Kedi bunun müstakbel talibinin davranışlarıylapek az ilgisi olduğunu biliyordu. Bir asille evlenecek olsa Gradyiki kez kazançlı çıkardı. İlk olarak, asil sınıfla akraba olduğu içinprestij kazanırdı ve daha da önemlisi, Kedi'nin ihtiyaçları başka-'arının parasıyla karşılanacağından, Kedi karlı Kardeşlik Yolu üze-rinde hak iddia etmeyecekti.Bu yüzden, Grady'nin bu ilişki konusunda hevesli olmasınınkedi için fazla önemi yoktu, ama Pettibwa'nın neşesini görmez-en gelmek daha zordu. Onca müstehcen konuşmaya rağmen

ı86

R- A- Salvât0re

onu evlat edinen kadının, Kedi'nin, özellikle Chasewind Maliknesi'nden Bay Conor Bildeborough gibi etkili ve yakışıklı biriyi

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 105: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

flört etmesi karşısında gerçekten heyecanlandığını görebiliyordu Kedi ne düşünüyordu? Asıl soru buydu, gerçekten örıemljolan tek soru, ama genç kadın olaylara o şekilde bakamıyorcju.şu an değil, Pettibwa her zamankinden daha büyük bir neşey]egülümserken değil. "İşim bittiği zaman onunla yürümemi istedi," diye itiraf ettiKedi. "Ah, elbette!" dedi Petübwa, "Ve seni öpmeye kalkarsa, onaizin ver," dedi Kedi'nin yanağına dokunarak. "Ama bunlar," diye devam etti Pettibwa, parmağını yine Ke-di'nin yakasına takıp göğüslerini silkeleyerek, "bunlar biraz bek-leyecek." Kedi yine kızardı ve bakışlarını kaçırdı, ama indirmedi. Sonzamanlarda, on altıncı doğum günü geçtikten hemen sonra, gö-ğüsleri gelişmişti ve güzel, kadınsı şekline ancak katkıda bulunu-yor olsalar da, Kedi onlarla kendini rahat hissetmiyordu. Kızın birbaşka yanını temsil ediyorlardı, kadınsı yanını, tensel, cinsel yanı-nı- Kedi'nin özgür ve çocuksu ruhunun henüz kabullenmeye ha-zır olmadığı yanını. Graevis eskiden onunla güreşirdi, dövüş ye-teneklerini olgunlaştırmasına yardım etmişti, ama o göğüsler be-lirdiğinden beri adam uzak duruyordu. Sanki onlar Kedi ile onuevlat edinen babası arasında bir sınırı, artık babasının küçük kızıolmadığının bir işaretiydi. Gerçekte Kedi asla adamın "küçük kızı" olmamıştı. O bir baş-ka adamdı, uzak bir yerde, Kedi'nin hatırlayamadığı bir yerde.Henüz büyümeye, tamamen büyümeye hazır değildi. Ama yine de yakışıklı Connor Bildeborough'nun ilgisini gör-mezden gelemezdi, Pettibwa'nın kalbini kırma pahasına olma2"1.Yürüyüşe çıktı ve gerçekten de harika vakit geçirdi, çünkü

I*» uv*nlî'

,87

, _ sohbetinin de görünüşü kadar hoş olduğunu anladı.K^ri kızın dilediği konuya çekmesine izin vermişti ve kıza hiç-nuda fazla kişisel sorular sormamaya dikkat etmişti. Kız ona, chilichunklar'ın kızı olmadığını, Graevis'e göre Yabandenen uzak bir köyde evlat edinildiğini anlatmıştı. "Bu ka- antalca bir isim duydun mu?" dedi utanarak. Ondan önce ne-de olduğunu, ailesini ya da gerçek adını bilmediğini açıklaya-rak devam etmişti. Connor onu Kardeşlik Yolu'nun arkasındaki kişisel odalarınınkapısında bırakmıştı. Onu öpmeye bile çalışmadı, en azından yü-zünden, yalnızca elini tuttu ve nazikçe dudaklarına götürdü."Geri geleceğim," dedi, "ama ancak sen istersen." Kız soruyu ve ne ima ettiğini düşünemeden adamın kirpikle-rinin o güzel, kahverengi gözleri üzerinde kapanması karşısındabüyülendi. Uzun boyluydu -bir seksene yakın olmalıydı- ve in-ceydi, ama bedeni eğitilirdi kaslarla sertleşmişti. Adam hafifçe do-kunurken Kedi'nin içinde tuhaf duygular dolaştı, belirsizce tanı-dık, ama yıllardır hissetmediği duygular."Geleyim mi Kedi?" diye sordu. "Hayır," diye yanıt verdi genç kadın ve adamın yüz ifadesi bo-zuldu. "Kedi değil," diye açıkladı kız çabucak ve sonra tuhaf birifadeyle, "Jilly," dedi."Jilly mi?" "Ya da Jill," diye yanıt verdi genç kadın, kafası karışmış gibi."Jill. Jill, Kedi değil. Bana Jilly derlerdi."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 106: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Heyecanı her sözcükle arttı, Connor'ınki de öyle. "Adın!" diyebağırdı. "Hatırladın!" "Kedi değil, asla Kedi değil," dedi Jill kararlılıkla. "Jilly. Jill.Rundan eminim!" Genç adam kızı dudaklarından öpüverdi, ama özür diler gibi,erneden olduğunu, ani neşesinin sonucu olduğunu anlatmak is- ı88

R. A.

'OreSalvü

ter gibi hemen geriledi.Jill tek söz söylemedi. "Şu an senden ayrılmaktan kesinlikle nefret etsem de," çjediConnor ona, "gidip Pettibwa'ya söylemelisin." Çenesini genç ka.dinin arkasındaki kapıya doğru uzattı. Jill başını salladı ve gitmeye hazırlandı, ama Connor onu om-zundan yakaladı ve çevirdi. "Kardeşlik Yolu'na dönebilir miyim?" diye sordu bütün ciddi-yetiyle. Jill meyhanenin halka açık olduğunu söyleyerek espri yapa-cak oldu, ama dilini tuttu ve sıcak bir gülümsemeyle başını salla-makla yetindi. Ardından gergin bir an geldi. Jill ve muhtemelenConnor, genç adamın kızı tekrar öpmeye çalışacağından emin de-ğildi. Öpmedi; kızın elini iki avucuna aldı, sıcak bir tavırla sıktı, son-ra dönüp uzaklaştı.Jill bundan memnun olup olmadığından emin değildi. Pettibwa haberi büyük bir sevinçle karşıladı- Jill Graevis'inverdiği ismi bıraktığını duyunca kadının üzüleceğinden korkmuş-tu. Ama tam tersine, kadın sevinç gözyaşlarına boğuldu. "Çocuk-luktan çıktığına göre sana Kedi demek uygun kaçmazdı," dedi,Jill'i kucaklayarak. Kızın üzerine bütün ağırlığıyla öyle abanmıştıki, güçlü genç kadın ikisini birden dik tutmakta güçlük çekiyordu. Jill o gece yatağa sıcak duygularla gitti, bazıları hoş, diğerlerianlayamayacağı kadar derin ve rahatsız ediciydi. Düşünceleri ger-çek adını hatırlaması ve Connor ile yaşadığı deneyim arasında gi-dip geliyordu. Tek bir gecede o kadar çok şey olmuştu ki! O ka-dar çok duygu ve anı yüzeye fırlamıştı ki. Artık adını biliyorclJill... ama daha çok Jilly olarak çağrıldığım biliyordu.Ve Connor ona çok yakınken hissettikleri! Böylesine serin

iblisi" U^'î'

189

de nasıl bu kadar çok terleyebilirdi?; gu duygu da geçmişinden gelmiş bir şey gibiydi, aynı andaharika, hem dehşet verici bir şey.Anlayamıyordu ve anlamayı denemedi. Artık adını biliyordue bunun bile tek başına başka anıları getirebileceğini tahmin edi-yordu. Ve artık Sokak Kedisi olmayan genç kadın böyle karmaşıkduygular, saf gençlik şaşkınlığı, korku ve sıcaklığı, mutluluk ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 107: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

dehşet içinde en tatlı rüyalarla, en korkunç kabuslarla dolu biruykuya daldı.

»5BAYAN PIPPIN Gemi büyük dalgaların üzerinde yuvarlanarak ilerlerken karahızla gözden kayboldu. Deniz kokusu öyle yoğundu ki Avelyn te-pesinde yüzebileceğini hissediyordu. Her anları meşguldü, halat-ları tekrar tekrar kontrol ediyor, donanımları düzeltiyorlardı, çün-kü Yelkoparan senelerdir derin denizlere çıkmamıştı ve KaptanAdjonas'ın endişeli olduğu açıktı. İhtiyar Bunkus Smealy keşişle-re özellikle tehlikeli işler vermekten büyük zevk alıra benziyordu. Ama yaşlı deniz köpeği bu dört adamın aldığı fiziksel eğitimindüzeyini kavrayamazdı. Thagraine ve Quintall'a seren direğine tır-manmalarını emretti ve Yelkoparan'daki en hızlı denizciden dahahızlı tırmandılar. Smealy onları direğin en ucuna gönderdi ve ko-layca gittiler, direkten sarktılar, donanımları düzelttiler, sonra ha-latlardan aşağı kayıp güvertede, kaptan yardımcısının yanındadurdular. "Eh, şimdi de..." diye başladı Smealy, ama Quintall sözünükesti. "Dikkat et, Bay Smealy," dedi keşiş sakin sakin. "Mürettebatı-nın bir parçası sayılırız ve bu yüzden biz de..." Durdu, bakışlarıadamı delip geçti. Yaklaşık aynı boydaydılar, ama Quintall fazla-dan bir yirmi beş kilo taşıyordu ve bu kiloların her biri sert kaslar-dan oluşmuştu. "... mürettebat gibi çalışacağız," diye bitirdi sözü-nü Quintall tekinsiz bir tonda. "Aziz Saf-Abelle'in biraderlerini nor- iblisi Uy»"* . '9'- ettebattan fazla çalıştırabileceğin gibi düşünceler besliyor-1713 aman bu düşüncelere yüzmekle ilgili olanları da ekle."53 aly sonraki birkaç saniye içinde belki bir düzine kez göz- • ı,,cfı ve elini kaldırıp gri saçlarını kaşıdı- birkaç bit öldüre-lerirtf Klbdiye tahmin ediyordu Avelyn. Devamlı seğiren ufak- tefekacık güverteye, mürettebatın dikkatli bakışlarının ötesine,. tanm uzun boylu, azametli şekline baktı. Ouintall onun ve diğer biraderlerinin kısa süre sonra bir dö-ise karışacağını düşündü, ama öyle olsundu. Temel kuralları he-men koyması gerekiyordu, yoksa bu gerçekten de uzun ve tehli-keli bir yolculuk olacaktı. Bu Adjonas'ın gemisiydi, Quintall'ın bu-na itirazı yoktu, ama manastır bu yolculuk için iyi para ödemiştive biraderler köle olarak kullanılmayacaktı. Adjonas büyük, tüylü şapkasını keşişe doğru eğip hafifçe ba-şını salladığında keşişler rahatladı -ama Quintall biraz hayal kırık-lığına uğramıştı-: Açık bir saygı işareti. Quintall Smealy'ye dik dik baktı, ihtiyar deniz köpeği öfkeyletitriyordu. Smealy dört keşişin her birine baktı, anlaşılmaz birkaçsöz tükürdü, sonra fırtına gibi uzaklaşarak öfkesini en yakındakidenizciden çıkardı."Risk aldın," dedi Pellimar. Quintall başını salladı. "Bize sığır gibi davranmalarını mı ter-cih ederdin?" diye sordu. "Pimaninicuit'e varmadan ölürdük." Ho-murdandı ve dönecek oldu. "Hepimiz değil, belki," dedi Thagraine, Quintall'ın yerinde ka-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 108: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

lakalmasına sebep olarak. Bu cesur sözler karşısında Avelyn ve Pellimar nefeslerini tut-ular- Pimaninicuit'e hangi çiftin gideceği konusunda keşişlerinala bir parça kıskançlık taşıdığını fark etti Avelyn -ve kuşkusuzThagraine.vuintall yavaşça döndü. İki uzun adım onu Thagraine'in ya-

«Oh192

R' A- Sâ|y.

nına getirdi. "Direkten düşebilirsin," dedi açık açık, sesi cürrdbir tehdit gibi çıkmasına sebep olarak. "O zaman adaya benderim.""Ama düşmeyeceğim." "Ve ben de seni itmeyeceğim," diye bildirdi Quintall. "ser,.kendi, benim kendi görevlerim var. Seni Pimaninicuit'e ulaştıranğım." Avelyn'e baktı. "İkinizi de ve eğer Kaptan Adjonas ya ABunker Smealy- ya da Yelkoparari'daki tüm diğerleri... farklı dü-şünüyorlarsa, Quintall'a hesap verirler.""Ve Pellimar'a," diye ekledi dördüncü keşiş."Ve Thagraine'e," dedi adam gülümseyerek. "Ve Avelyn'e," diye eklemek zorunda hissetti Avelyn. Bağ ae-men kurulmuştu ve sağlamdı, dört keşiş daha tehlikeli olma ola-sılığı taşıyan düşmanlar karşısında kişisel didişmelerini bir kenarabırakmışlardı. Dört yıldan fazla süredir Quintall ile birlikte çalış-mış olan Avelyn, adama tamamen inandığını fark etti. Kaderinoyunuyla en güvendiği müttefiki olan Thagraine'e baktı veAvelyn ile Quintall'dan bir sene fazla birlikte çalışmış Thaqra-ine'le Pellimar'ın birbirlerinin bileklerini sıkı sıkı kavramış, gözgö-ze durduklarını görünce gülümsedi.Gerçekten de iyi bir başlangıçtı. Üç gün kara görmediler, Yelkoparan Corona Körfezi'nin gü-neydoğu noktasına, doğrudan Peygamberdevesi Kolu denen böl-genin kuzey ucuna giden bir rota izliyordu. O üçüncü günde, ala-cakaranlık çöktükten sonra güneyde, uzakta bir ışık gördüler,ama su düzeyinin üzerinde olduğu açıktı. "Pireth Tulme," diye açıkladı Kaptan Adjonas konuklarına."Kıyı Muhafızları." "Ne olursa olsun," diye araya girdi Pellimar, "bir kez daha ka-ra işareti görmek güzel.""İki hafta boyunca sık sık göreceksiniz," diye yanıt verdi A

iblisi"

Uyanış1

193

«p^vaamberdevesi Kolu boyunca kıyıya yakın gideceğiz,• n'lS reyö A rin sulardan, doğrudan Ozgürliman ve Entel'e.",n sonra?" Pellimar'ın sesi beklenti doluydu.«Ve sonra daha yeni başlamış olacağız," diye araya girdi Qu-. kararlılıkla. İri yan adam rotalarını, Üstat Siherton'dan aldı- ? e\ eğitimin bir parçası olduğundan, üç arkadaşından daha iyiT rdu Böyle bir yolculuğun pek çok tehlikesi olabilirdi, ama

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 109: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

hrında en öne çıkanı zihin için olanıydı. Pellimar aşırı hevesli• rünüyordu, sanki Pimaninicuit'in Entel'e çok yakın olmasınıbekliyormuş gibiydi, ama aslında Yelkoparan yaklaşık dört ayıadaya gitmek için harcayacaktı, o da rüzgarların doğru yönde es-mesi durumunda. Pimaninicuit'e erken ulaşsalar bile kalan günle-rini adanın çevresinde dönerek, taş yağmurlarını bekleyerek ge-çireceklerdi."Sonra güneye döneceğiz," diye ekledi Kaptan Adjonas."Kara görerek mi?" diye sordu Pellimar. Adjonas fikrin saçmalığına güldü. "Görecek tek kara Behrenkıyısı olurdu." "Behrenle savaş halinde değiliz," diye hemen araya girdi Pel-limar. "Ama güney krallığı korsanları üzerinde pek az kontrol sahi-bidir," diye açıkladı Adjonas. "Kara görebiliyor olmak korsanlartaralından görülebiliyor olmak demektir." Hıhladı ve yürüyüp git-B, ama sonra durdu ve arkaya baktı, yaklaşmalarını işaret etti.Dördü birden gidecek oldu."Yalnızca sen," dedi Adjonas, QuintalPa işaret ederek. lıi yarı adam kaptanı özel kamarasına kadar takip etti, üç me-vkii arkadaşını soğuk, ıslak rüzgar ve Pireth Tulme'nin uzak ışı-8'yla başbaşa, güvertede bıraktı.Quintall o akşam, artık yuva dedikleri alt güvertede, dolap bo-yundaki bölmeye çok geç döndü. Gülümsemesinde tuhaf bir

194

Vi'or.A- Sal

şey olduğunu fark etti Avelyn, yersiz bir şey. Quintall Thagraine'in kolunu tuttu ve onu bölmeden dışakarttı, sonra gürbüz adam yalnız döndü."Nerede?" diye sordu Pellimar. "Çok geçmeden öğreneceksin," diye yanıt verdi Quintall "snınm bir gece için iki kişi yeter." Pellimar ve Avelyn anlamayar ıomuzlarını silkerken ranzasına gitti. Quintall'ın derin bir uykm,dalana kadar tekrar tekrar gülmesi meraklarını arttırdı. Ertesi gün Thagraine de güvertede gülüp durdu. Avelyn ada-mın önceki gece odaya döndüğünden emin değildi, gerçekten deyorgun görünüyordu, ama hoşnutsuz olduğu söylenemezdi. Me-tin Avelyn hepsini görmezden geldi. Anlaşılan Quintall ve Thaa-raine'in sırrı tehdit içermiyordu, bu yüzden ne olursa olsun, farketmezdi. Çünkü Avelyn'in görevleri vardı, hedefi kayıp geçen herfersahla daha da yaklaşıyordu. Ama Pellimar o kadar sabırlı değildi. Quintall'ı defalarca zor-ladı ve iri yarı adamdan hiçbir şey öğrenemeyince eski dostunadöndü. Sonunda, parlak güneş zirvesine ulaştığında, Quintall veThagraine birbirlerine başlarını salladılar. "Bir gereklilik ayini," diye açıkladı Quintall sırıtarak- oldukçamüstehcen bir sırıtış olduğunu düşündü Avelyn. "İyi bir ayin," diye araya girdi Thagraine. "İşinde tecrübeli de-ğil, sanırım." Avelyn, şifreli konuşmaları boşuna çözmeye çalışarak gözleri-ni kıstı. "Burada ha," diye nefes verdi Pellimar umutla, her şeyi an'a'mış görünerek. Avelyn ipucu yakalamak için ona baktı. "Yalnızca Kaptan Adjonas için," diye açıkladı Quintall, v

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 110: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

kaptanın saygısını kazanan bizler için." "Demek o kadar da uzun bir yolculuk olmayacak!" diye n >kırdı Pellimar. "Yolu gösterin!" iblisin UV-'Î'

195

«Ah ama bağlayacak halatların var," diye takıldı Thagraine.»şeyden sonra daha iyi çalışırım..."«(-ereklilik ayini," dedi Thagraine ve Quintall aynı anda, güle-ni lintall başını sallayarak onayladı ve Thagraine hevesli Pel-Uı alıp götürdü."Siz neden bahsediyorsunuz?" diye sordu Avelyn. "Zavallı, sevgili Avelyn," diye payladı onu Quintall. "Anneciği-in kanatlan altında, bu tür hazineleri hiç öğrenemedin." Ouintall daha fazlasını söylemedi ve Avelyn'i bütün o öğledensonra boyunca kızgınlıkla dudaklarını çiğnemeye bıraktı. Avelyninatla daha fazlasını sormamaya, merakını alt etmeye, ona bir za-yıflıkmış gibi davranmaya karar verdi. Disiplini yalnızca dördü akşam yemeklerini yemeye oturanakadar sürdü. Küçük odalarında birer tas ılık, yumru yumru lapayerlerken Quintall "ilk nöbeti" almaktan bahsetmeye başladı. "Nöbet belirlemedik," diye itiraz etti Avelyn. "Bu sıradan mü-rettebatın işi." Keşiş güvertedeki gece nöbetlerine katılmayı kesin-likle istemiyordu, çünkü sağanak yağmur başlamıştı ve pis koku-lu, nemli kamara bile kaygan güvertelerde yürümekten, daha dakötüsü direklere tırmanmaktan daha iyiydi."İkinciyim," dedi Thagraine çabucak, Pellimar'ı kızdırarak. "Korkma," dedi Quintall Pellimar'a, "eminim Thagraine'in nö-beti uzun sürmeyecektir." Bu iki adama kahkahalar attırdı, Thag-

raine'e güldükleri açıktı. Avelyn tabağını hızla ittirdi, artık sırrın dışında tutulmasınakızmıştı. Ama Quintall gidene kadar ihtiyaç duyduğu ipucunu el-de edemedi. Güzel kız," dedi Pellimar büyük kayıtsızlıkla. Avelyn'e bakar-er> Thagraine'in yüzü kızdığını gösteriyordu; tek başına bu ipu-Avelyn'e Pellimar'ın ağzından bir şey kaçırdığını anlattı.Kız mı?" diye sordu Avelyn.

ıg6

R' A- S4İV4t0re

"Gemi fahişesi," diye itiraf etti Thagraine, Pellimar'a kaşlarım ctarak. "Korkarım senin nöbetin, Pellimar Birader, dördüncü oldu""Üçüncü," diye ısrar etti Pellimar. "Avelyn de bu gece binmekistiyorsa benim işim bitene kadar bekleyebilir!" Avelyn Birader şaşkınlık içinde doğaüup oturdu. Gemi fahişe-si? Gereklilik ayini? Elleri yapış yapış oldu- beklentiden çok kor-kuyla. Böyle bir şeyi hiç beklememişti, arkadaşlarının, yüz yıl ya.sayacak olsalar bile yaşamlarının en önemli yolculuğunda böyle-sine adi dürtülere teslim olmalarını kavrayamıyordu. "Alınmamışsındır herhalde," diye alay etti Thagraine onunla"Ah, demek bu yalnızca basit utangaçlık. Ah, sevgili Pellimar, sa-nırım arkadaşımız daha önce hiçbir kadına binmemiş." Bir kadına binmek? Kaba imge Avelyn'in zihnini dağladı. Ke-şiş arkadaşlarının aşk gibi kutsal bir şeyden böylesine kaba söz-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 111: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

lerle bahsetmeleri Avelyn'i şaşırttı ve üzdü. Ama hiçbir şey söylemedi, aptal gibi görünmekten korkuyor-du. Avelyn diğer üçünün saygısından daha fazlasını kaybedebile-ceğini anlıyordu ve herhangi bir hata, Yelkoparan'm güvertesin-de geçirdiği haftalar uzadıkça çok pahalıya mal olabilirdi. "Sen Thagraine'den sonra git," dedi Pellimar'a, sesini elindengeldiğince sakin tutmaya çalışarak. "Ben başka zamanı beklerim."Sonra dönüp yatağına uzandı, bu arada Thagraine'in tartan ba-kışlarını fark etmişti. Bunda erkekliğinin ölçülmesiyle ilgili bir şeyolabileceğini fark etti Avelyn, başarısız olmaması gereken bir sı-nav. Thagraine'in ya da diğerlerinden birinin saygısını tamamenkaybetmek her şeyi tehlikeye atabilirdi. Hem, Pimaninicuit e git-mek için bekleyen yedekler vardı ve çok güçlü kuvvetli olan Qu'intall kuşkusuz aşk yapma sanatında deneyimliydi. Bu kadını erazından her gün ziyaret edecek olan Çuintall adaya gitmek Ksırada bekliyordu.Ama gidip kadını görme fikri Avelyn'i dehşete düşürüyor

iblisi" Uvat»*'

197

jne'in cinsel geçmişine ilişkin tahmini doğruydu. Avelyn'inyetişkin hayatı çalışmalarına adanmıştı; bu tür şeyler için olmamıştı. Bunların hepsini aklından çıkarmaya ye uyku-zarnan ^' e]ii bulmaya çalıştı, ama Thagraine ve Pellimar manastırda-hjr hizmetçiyle iki aşçı yamağı hakkında oldukça teklifsiz bukilde konuşmaya başlayınca bir şok daha yaşadı. "Hepsinden daha deneyimli," diye temin etti Thagraine Pelli-mar'ı gemideki kadını kastederek. "Evet, ama genç olanı," diye karşı çıktı Pellimar, özlem doluhir sesle, "adı Bien deLouisa'ydı, değil miydi?" Avelyn'in midesi çalkalandı; kadını tanıyordu, bir kız çocu-ğundan biraz büyüktü. Aziz Saf-Abelle'in mutfağında çalışan,uzun siyah saçları, kara, gizemli gözleri olan güzel bir genç ka-dındı. Ve şimdi de bu iki birader aşk yapma tekniklerini karşılaştır-maya başlamışlardı! Avelyn nefes alamadığını hissetti. Bu kadar mı kör dü? AzizSaf-Abelle'de bu kadar iğrenç bir şeyin süreceğinden hiç kuşku-lanmamıştı bile.O gece hiç uyuyamadı. Sonraki birkaç gün hava bozdu- Avelyn bunu minnetle karşı-ladı, çünkü o ve arkadaşları hep çalışmak zorunda kalmış, dona-nımlara bakmışlardı, sert rüzgarlar altında tehlikeli, ama heyecan-lı bir işti bu ve karanlık alt güvertelere inip geminin gövdesindesızıntı aramışlardı. Bir noktada su boşaltmak için bir kova zinciri-ne bile katılmışlardı.Ancak zorlu görevler Avelyn'e kişisel sorunlarını bir kenara bı-rakma şansını verdi. Ondan ne bekleneceğini biliyordu -diğerÇU cinselliğe erkekliğin sınanması olarak bakıyordu- ve en azm-an bir ölçüde, gerçekten merakı uyanmıştı. Ama bundan da öte,

.98 R- A. Sa|Vi,0rçAvelyn kısaca dehşet içindeydi. Bir kadını hiç o şekilde tanımmıştı ve nasıl tepki vereceğini bilmiyordu. Kaptan Adjonas'm kamarasının arkasındaki o küçük kamaranın kapısının önünden he

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 112: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

geçişinde titriyordu. Her gece huzursuz uyuyor, Yelkoparan'm büyük dalgalarınüzerinde yuvarlandığından daha fazla dönüyor, yuvarlanıyorduBütün rüyaları aynı, gittikçe artan aynı korkuya karışıyordu, o ka-pının arkasında canavarların, korkunç bir kadının karikatürününhatta içeri girerken onunla alay eden annesinin olduğunu, inceduygularını yok etmek, ruhunu çalmak için beklediğini düşlüyor-du. Ama o kabuslar bile o kadar basit değildi; çünkü Avelyn'in di-ğer, kendine hissetme izni vermediği temel içgüdüleri sık sık o di-şi iblise onun kendisine saldırdığı kadar şiddetle saldırmasına, öf-keli, konrol edilemez bir tutkuyla güreşmesine, tekmelemesine,ısırmasına sebep oluyordu. Sürekli soğuk bir terle uyanıyordu vebir seferinde kendini daha da rahatsız bir durumda bulmuştu. Olmak zorundaydı: Hava açılmıştı. Yelköparan sakin denizler-de kayıyordu, Peygamberdevesi Kolu'nun güney kıyıları batıdagri bir bulanık olarak gözüküyordu. Bunkus Smealy o gün gemi-de görevleri olmayacağını, kendi işlerine bakmalarını söylediğin-de dört keşiş güvertedeydi. "İhmal ettiğiniz dualar olduğunu bili-yorum," dedi yaşlı deniz köpeği daha çok Quintall'a hitaben,müstehcen bir göz kırpmayla. "Benim için de bir dua etme neza-ketini gösterir misin?" "Gemideki her adam için bir tane," diye araya girdi Thagraıneve Smealy'den pis bir kahkaha kopardı. Yaşlı adam çarpık bacak-lar, üzerinde sallana sallana uzaklaştı. "Gerçekten de bir sabah egzersizi iyi olurdu," diye ekle*Thagraine coşkuyla, bir kez daha yalnız kaldıklarında. Ellerini bir-birine sürttü ve arka tarafa yöneldi.Quintall onu omzundan yakaladı. "Avelyn," dedi iri adam-

M* ÜVin'Ş'

199

. dönüp ona baktı. "Hepimiz Bayan Pippin'in tadına„ ^jyg açıkladı Quintall, "Avelyn Biraderimiz dışında."'a "1 çift goz Sen^ keşişe dikildi. Avelyn kendini gerçekten de? ük hissediyordu. "Git," dedi endişeli keşiş Thagraine'e, se-klerini düşünmeden. "Günlerce süren fırtına beni bitkin dü-şürdü."«Dur!" dedi Quintall kuvvetle ve Thagraine'i bir adım bile ata-adan durdurdu. Avelyn'e sordu, "Fıçıvuranlara mı katılacaksın?" Avelyn'in kaşları merakla kalktı. Terimi daha önce de duy-muştu ve Gjuintall ve diğerlerinin sıradan denizcilerden bu şekil-de bahsettiğini biliyordu, ama ne anlama geldiği konusunda enufak fikri yoktu. Şimdi, bu kadar açıkça cinsel anlamda kullanıl-ması zavallı Avelyn'in kafasını sadece daha da fazla karıştırmıştı. "Evet," dedi Quintall sessizce, "senin daha çok hoşuna gidebi-lir." Thagraine ve Pellimar gülüştü; Avelyn kahkahalarını bastır-maya çalıştıklarını, yani en azından biraz onun tarafını tuttukları-nı fark etti. "Neden bahsettiğini anlamıyorum, Quintall Birader," diye ya-nıt verdi açıkça, çenesini sıkarak. "Belki 'fıçıvuranm' ne olduğu-nu bana sen anlatırsın." Bu Pellimar'ın yüksek sesle hıhlamasına sebep oldu. Thagra-ine onu şiddetle dürtükledi. Avelyn inanmazlık ve hoşlanmamayla yüzünü buruşturdu. Ta-rikatının diğer üyelerinin bu kadar... tasvir etmek için çocuksusözcüğünden başkasını bulamıyordu, çocuksu davrandıklarınıgörmek ona büyük acı veriyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 113: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

'Şu fıçıyı görüyor musun," diye mutlu mutlu açıkladı Quintall,aÇik güvertede, ön taraf konmuş tek bir fıçıyı işaret ederek. Avelyn, lafın gittiği yerden hoşlanmayarak, ciddi ciddi başınıalladı.Bir tarafında küçük bir delik vardır," diye devam etti Quin-

R. A.

»lor,Salv,

tali, "kadını kullanamayanlar için." Avelyn gittikçe artan öfkesini dindirmeye çalışarak derin wnefes aldı. "Elbette, sana ayrılan gecede bedelini ödemen gerekir," djvbitirdi Quintall. "Senin fıçının içinde olduğun gece!" diye uludu Thagraine vüçü kahkahalara boğuldu. Avelyn bu saçma şakada gülünç bir yan göremiyordu, haka-retleri duyacak kadar yakında duran birkaç denizciyi de göremi-yordu. Avelyn için bu son derece kutsal bir yolculuktu, AbellicanKilisesi'nin en önemli görevi ve onu gemi alemlerine karışarakkirletmek kesinlikle günahkarcaydı. "Kadın, Peder Başrahip Markvvart tarafından tasdik edildi," de-di Quintall aniden, sertçe, Avelyn'in düşüncelerini okumuş gibi—adamın tatsız ifadesi düşünülünce, o kadar da zor bir iş değildi. "Peki ya ruh?" diye sordu Avelyn, ama Quintall bu fikre hıh-ladı."Seçim senin," diye bitirdi Quintall. Avelyn hiç de aynı fikirde değildi. Deyim yerindeyse, masayadavet edilmişti. Eylemleri, üç arkadaşıyla gelecekteki ilişkileri açı-sından ciddi sonuçlar yaratabilirdi. Saygılarını yitirirse, ona sadıkolmalarını bekleyemezdi ve Hazırlayıcı olarak seçildiklerindenberi dördü arasında süren kıskançlığın düzeyi düşünülünce... Avelyn cesur bir adım attı ve Quintall ile Thagraine'in arasınagirdi. İri adam, karanlık suratında -bir haftalık sakalla daha da ka-rarmıştı- alaycc bir gülüşle, gönüllü olarak geriledi, ama Thagra-ine Avelyn'i engellemek için kolunu uzattı."Benden sonra," dedi keşiş kararlılıkla. Avelyn tartışmayacak kadar öfkeli, kolunu kıvırıp Thagra-ine'inkine geçirdi ve hızla çekerek keşişin dengesini bozdu. Son-ra bıraktı, Thagraine'e çelme takarak sırtüstü güverteye devirdi- İblisi" WŞI mücadeleye devam etmek istemediği için doğruldu ve ye-AVC n keşiş karşılık veremeden hızla yürüyüp gitti.r£ ouintall'm kahkahası peşinden geldi.ntan Adjonas, Avelyn yaklaşırken odasından çıktı. Kızgınkeşişe, sonra güvertedeki diğer üçüne baktı. Avelyn'e tekrark -ında yüzünde beliren sırıtış anlamlıydı. Büyük, tüylü şapka-genç keşişe doğru eğdi ve yoluna devam etti. Avelyn arkasına bakmadı. Uzun adımlarla küçük kamarayavürüdü ve kapıyı çalmak için elini kaldırdı, sonra bunun son de-rece saçma olduğuna karar verdi ve içeri daldı. Kadını hazırlıksız yakalamıştı, üzerinde yalnızca kirli bir gece-lik vardı. Avelyn hızla içeri girince yerinde sıçradı ve yatak örtü-lerini önüne çekti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 114: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Kız Avelyn'in beklediği gibi değildi- rüyalarındaki canavar hiçdeğildi. Kendisinden daha gençti, muhtemelen yirmi bir yaşların-da, uzun siyah saçları, uzun süre önce ışıltısını yitirmiş mavi göz-leri vardı. Gür saçların çerçevelediği yüzü ufacık görünüyordu,ama güzel olmasa bile sevimliydi. Bedeni de zayıf ve ufaktı.Avelyn bunun modaya uyma arzusundan değil, gıda yokluğun-dan olduğunu tahmin etti. Kadın Avelyn'e merakla baktı, korkusu hızla geçiyordu. "Ke-şişlerden birisin, ha?" diye sordu gırtlaktan gelen bir sesle. "Dörttane olacak dedi, ama hepsini gördüğümü sanmıştım..." Susup,kafası karışmış gibi başını iki yana salladı. Avelyn yutkundu; kadın partnerlerine karşı o kadar ilgisizdi kikaç kişi tarafından ziyaret edildiğini bile bilmiyordu."Öyle misin?""Ne miyim?""Keşiş?"Avelyn başını salladı.Eh, iyi o zaman," dedi kadın ve battaniyeyi yatağın üzerine

202

1 A' S^'0re

fırlatıp kısa geceliğinin eteklerine uzanıp geceliğini yukarı kaldracak oldu."Hayır!" dedi Avelyn, neredeyse panik içinde. İyi niyetine rağ-men aşağı çevrilen bakışları kadının bacaklanndaki bereleri faruetti. Ve kadının kirliliği onu şaşkına çevirdi. Kendisi daha temizolduğundan değil; bunca suyun ortasında temiz kalmanın ne ka-dar zor olduğunu görmek Avelyn'i hayretler içinde bırakıyordu."Henüz değil," diye düzeltti Avelyn çabucak, kadının sersem-lemiş ifadesini görünce. "Demek istediğim... adın ne?""Benim adım mı?" diye yanıt verdi kadın, sonra düşündü, gül-dü ve omuzlarını silkti. "Arkadaşılarm bana Bayan Pippin diyor.""Gerçek adın," diye ısrar etti Avelyn.Kadın ona uzun uzun, dikkatle baktı, şaşırdığı ve kafası karış-tığı açıktı, ama biraz da meraklanmışa benziyordu. "Tamam o za-man," dedi sonra. "Bana Dansally de. Dansally Comenvick.""Ben de Avelyn Desbris," diye karşılık verdi keşiş."Eh, hazır mısın, Avelyn Desbris?" diye sordu Dansally, eteği-ni biraz daha kaldırıp, çarpıcı bir poz takınarak. Avelyn manzarayı tamamen farklı iki açıdan düşündü. Bir ya-nı kadının teklifini kabul etmek, üzerine atılıp kadını altında ez-mek istiyordu; ama yanı bir başka, Avelyn'in hayatının yansındanfazlasını, kendisini ve bütün insanlığı bu düzeyin -adi, hayvansıdürtüleri düşünmeden, mantık yürütmeden takip etme düzeyi-nin- üzerine çıkarmak için hararetle çabalayarak harcayan yanıkabul edemiyordu. "Hayır," dedi yine, kadına yaklaşıp nazikçe elini uzaklaştırıpgeceliğin kadının bacaklarına düşmesini sağlayarak."Ne yapmamı istersin?" diye sordu kafası karışan kadın."Konuşmak," diye yanıt verdi Avelyn sakin sakin, kontrolü e'alarak."Konuşmak mı? Peki ne dememi istersin?" diye sordu ka ı

203 •elerine yaramaz, müstehcen bir ışıltı gelerek.11,3 nereli olduğunu söyle," dedi Avelyn. "Bana bundan ön-ki hayatını anlat."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 115: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

tokat atsaydı kadın daha fazla incinmiş görünemezdi.„Buna nasıl cesaret edersin?" diye sordu.Avelvn gülümsemesini saklayamadı. Kadın, Avelyn sanki onaI samimi davranmış gibi alınmıştı, ama en özel şeyi gönüllül rak sunuyordu! Ellerini kaldırarak bir adım geriledi. "Lütfen otur, Dansally Comenvick," dedi, yatağa işaret ederek.»Sana zarar vermeyeceğim." "Ben bir nedenle buradayım" dedi kadın kuru kuru, ama yinede yatağın kenarına oturdu. "Bize teselli vermek için," dedi Avelyn başını sallayarak. "Veben konuşmakla teselli bulacağım. Seni tanımak istiyorum." "Beni kurtarmak için mi?" diye sordu Dansally alayla. "Banadoğru yoldan nerede ayrıldığımı söylemek, ona dönmem için reh-berlik etmek için mi?" "Seni asla yargılayamam," dedi Avelyn içtenlikle. "Ama ger-çekten de bunu anlamak isterim, çünkü kavrayamadığım açık." "Hiç mi kendini tuhaf hissetmedin?" diye sordu kadın, yine ay-nı alaylı ışıltı ile. "Biraz kaşınmadın mı?" "Ben bir erkeğim," diye temin etti Avelyn onu olanca güveniy-.le. "Ama benim bu terimi tanımlayışımla arkadaşlarımın tanımla-yışlarının tam olarak aynı olduğunu sanmıyorum."Aptal bir kadın olmayan Dansally arkasına yaslandı ve sözcük-ten sindirdi. Fırtınada dört günü yalnız geçirmişti- kadına bir tür-1 "°yamayan Quintall'ın düzenli ziyaretleri dışında. Ama aslındaansally çok uzun zamandır kendini o kadar yalnız hissediyordu'• ?? Aziz Saf-Abelle'e gidiş ve dönüş yolculuğunda ve ondan ön-ceki senelerde.Biraz ısrar gerekti, ama sonunda Avelyn kadının sorularına ya-

204

S»|.R. A.

v»tor,

nıt vermesini, onunla bir arkadaş gibi konuşmasını sağladı ylaşık iki saatini onunla geçirdi, oturup konuştular. "Artık görevlerime dönmeliyim," dedi Avelyn sonunda R Hnın elini okşadı ve kalkıp kapıya yöneldi. "Biraz daha kalmak istemediğinden emin misin?" diye so HDansally. Avelyn dönüp baktığında onun mavi gözlerinde bir ıtıyla, gevşekçe yatağa uzanmış olduğunu gördü. "Hayır," dedi sessizce, saygıyla. Bir an durdu, durumu düşündü. "Ama senden bir iyilik isteyebilirim." "Endişelenme," diye yanıt verdi Dansally gözünü kırparakAvelyn daha isteyemeden. "Arkadaşların sana saygıyla bakacakkuşkun olmasın!" Avelyn kadının gülümsemesine sıcak bir şekilde karşılık ver-

di. Ona inandığını fark etti ve günışığına gerçekten rahatlamış birhalde çıktı, ama diğerlerinin, özellikle de Quintall'ın tahmin ede-bileceği bir rahatlamayla değil. Avelyn Dansally'yi en az diğerleri kadar sık ziyaret ediyor,oturuyor, konuşuyor, gülüyordu. Hatta bir gece Dansally omzun-da ağladı. Bebeğini kaybetmişti, ona öyle söyledi, bebek ölü doğ-muştu ve öfkeli kocası kadını sokağa atmıştı. Hikaye dökülmeye başlar başlamaz, Dansally Avelyn'den

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 116: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

uzaklaştı ve ona dik dik bakarak oturdu. Adama bu kadar çokaçıldığına inanamıyordu. Bu, kadını epey rahatsız ediyordu, çün-kü Avelyn, giysilerini çıkarmadan ona diğerlerinin hiç ulaşamaya-cağı kadar çok ulaşmış, gerçekten de çok kişisel bir parçasına do-kunmuştu. "Köpeğin biriymiş," dedi Avelyn, "başka bir şey değil. Ve ap-talmış, Dansally Comenvick, çünkü hiçbir erkek daha iyi bir ha-yat arkadaşı isteyemez." "İşte Avelyn Desbris," dedi Dansally kocaman bir nefes alarak"Yine beni kurtarıyor." M# u^'şl

205

sen kurtarılmaya çoklarından daha az ihtiyaç duyuyor-« A've yanıt verdi Avelyn. Sözleri, sesinin içtenliği, kadını ser-sun erdi Bakışlarını yere indirdi ve gözyaşları yeniden bo-serne çevlşandıdi.Avelyn yanına gidip sarıldı. Yelkoparan iyi hız yapıyor, Peygamberdevesi Kolu'nun güney, VJ]anndan güneybatıya, doğrudan Özgürliman'a gidiyordu. Ad-? nas başta gemiyi açıktan geçirdi ve bunu suyun yirmi dakikada iki metre yükselebildiği ve muazzam gelgitin yarattığı dipakıntılarının yelkenli bir gemiyi kuvvetli rüzgarların aksi yönünerekerek kayaların üzerinde parçalayabileceğin! söyleyerek tehli-keli Falidean Koyu'nun fazla yakınından geçmenin iyi olmayaca-ğını söyleyerek açıkladı. Özgürliman'da çok az kaldılar, bir avuç denizci kayıkla kıyıyaçıktı. Yelkoparan bir sonraki gelgiti yakaladı ve kanunsuz, tehli-keli şehirden ayrıldı. Kısa süre sonra Entel Limanı'na vardılar. Entel taht şehri Ursal ve Palmaris'in ardından, Corona'daki enbüyük üçüncü şehirdi. Rıhtımlar Yelkopamn'm yanaşabileceği ka-dar uzun, su derindi ve Adjonas iki vardiya halinde bütün gemi-cilere izin verdi. Quintall'ın emirleri üzerine dört keşiş şehri görmek üzere bir-likte gemiden ayrıldılar. Pellimar yerel manastırı ziyaret etmeleri-ni önerdi. Thagraine ve Avelyn başlarını salladı, ama pragmatikQuintall reddetti, Aziz Saf-Abelle'in dört biraderinin bu kadar gü-neyde ne aradığı merak edilirse, rahatsız edici sorular sorulabile-ceğinden korkuyordu. Pimaninicuit'in sırrı yalnızca Aziz Saf-Abel-lee aitti; Üstat Siherton'a göre Abellican Kilisesi'ne bağlı diğermanastırlar bile, büyü taşlarının kaynağına ilişkin pek az bilgiyesahipti.Avelyn, ada hakkında ilk konuştukları seferde Üstat Jojo-

206

Salv,R. A.

4'0r,

nah'ın, Peder Başrahip Markwart'ın izni olmadan adanın iSm-bile telaffuz etmenin ölümle cezalandırılacağı hakkındaki

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 117: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

uyarısını hatırladı ve Quintall'ın mantığını onayladı. Günü yürüyerek ve büyük şehrin sunduğu manzaraları, şeK-merkezindeki ağaçlarla çevrili yeşilliği süsleyen dizi dizi egzovı,çiçekleri, parlak beyaz binaları, kalabalık pazarı, onların şimdivdek gördükleri ve Ayı-Honce'daki en büyük açık pazarı hayranlık içinde seyrederek geçirdiler. Entel sakinlerinin giysilerinin can-lı, parlak renkleri bile dörtlüye sıradışı geldi. Şehrin Ayı-Hon-ce'dakilerden çok Behren'dekilere benzediği söyleniyordu ve ya-rım günlük hayret verici turdan sonra Avelyn Behren'e yapılacakbir ziyaretten gerçekten zevk alacağına karar verdi. "Belki başka zaman," diye fısıldadı, Yelkoparan'a dönerkenomzunun üzerinden şehre bakarak. Güneş şehrin üzerinde batı-yordu. Erzaklarını tamamlayan Yelkoparan ertesi gün yelkenlerinirüzgarla doldurdu ve gelgitin de yardımıyla hızla güneye doğruyola koyuldu. Avelyn'in dileği beklediğinden erken gerçekleşti; çünkü Kap-tan Adjonas açıklama yapmadan gemisini sıradaki ilk limana, yal-nızca yirmi mil uzakta, ama krallıkları bölen sıradağların ötesin-deki Jacintha'ya soktu.Üç endişeli keşiş bir açıklama için Quintall'a baktılar, ama inadamın verecek bir yanıtı yoktu, o da diğerleri kadar hazırlıksız ya-kalanmıştı. Hemen kaptanın yanına giderek bir açıklama talep etti."Güney sularını kimse Behrenli denizcilerden daha iyi t>lle'mez," diye açıkladı Adjonas. "Nasıl rüzgarlar yakalayabiliriz. n<tür sorunlarla karşılaşırız. Burada dostlarım var, değerli dostlar-"Sorularının dostlarına Pimaninicuit yolunu göstermemesııdikkat et," diye fısıldadı Quintal uğursuzca.Adjonas sırtını dikleştirdi, kanı yüzüne hücum etti, o çirkin I

p*üvan'5'

207

ı a da belirginleştirdi. Ama Quintall gerilemedi. "Dostlarına"derken sana eşlik edeceğim."8 zaman cüppeni çıkarsan iyi olur, Quintall Birader," diyeverdi Adjonas. "Güvenliğini garanti edemem.",.gen de seninkini."ikili Bunkus Smealy'nin eşliğinde o öğleden sonranın ilerle-saatlerinde küpeştedeki üç keşiş ve otuz denizcinin endişelih kışlan altında gemiden ayrıldı. Pellimar kadını ziyaret ederekerginliğini üzerinden attı -Avelyn arkadaşlarının hâlâ kadınınadını bilmemelerinden tatmin oluyordu- ama Avelyn ve Thagra-ine küpeştede kalarak günbatımını, sonra rıhtımın kenarında di-zili binaların ışıklarını izledi. Sonunda kayık ve küreklerin sesleri duyuldu ve üçü güvenlegüverteye çıktı. "Sabah ilk ışıklarla yola çıkıyoruz," dedi Adjonas,Smealy ile yakındaki denizcilere keskin bir tonla, üçü güverteyeçıktıktan sonra. Thagraine ve Avelyn ciddiyetle bakıştılar, adamın sıradışı sestonu ve Quintall'ın yüzündeki sert bakış endişelenmelerine sebepolmuştu. "Raporlara göre sular açık değil," diye açıkladı Quintall bira-derlerine."Korsanlar mı?" diye sordu Thagraine."Evet ve powrieler." Avelyn içini çekti ve yabancı manzaraya, karanlıkta Kemer-ve-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 118: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Toka olarak bilinen yüksek dağlara kadar yükselen ışıklara bak-mak için döndü. Kendini evine çok uzak hissediyordu ve şimdiengin, açık Mirianic'in önünde beklerken, vahşi powrielerdenbahsedilirken daha gidecek çok yolu olduğunu anladı. O gece o da Dansally'yi ziyaret etti. Avelyn Birader'in bir ar-kadaşa ihtiyacı vardı. ı6SONSAVASI Elbryan'ın Andur'Blough Inninness'teki beşinci yazı gençliğininen iyi zamanıydı. Artık çocuk değil, genç ve güçlü bir adamdı, ço-cukluğuna ilişkin bütün izler, Tuntun'un asla kurtulamayacağındankorktuğu bir yaramazlık dışında tamamen kaybolmuştu. Süt taşlantöreni devam ediyordu, her sabah hevesle koşuyor, işine gunırlaasılıyordu, çünkü sürekli egzersizin uzun, zarif bedenini nasıl etki-lediğini görüyordu. Bacakları uzun ve kaslarla kaplıydı, kolları devgibi olmuştu ve her kas, açıkça belirgindi. Elbryan yumruğunu önebüküp gerdiğinde diğer eli -elleri insan standartlarına göre hiç deküçük sayılmazdı!- kabaran kaslarının yarısını bile saramıyordu. Ama onca cüsseye rağmen, genç adamda hantallığın izi yoktu.Elflerle dans ediyor, elflerle dövüşüyor, Andur'Blough Inninness'indolambaçlı patikalarında sekiyordu. Açık kahverengi saçları omuz-larına kadar uzamıştı, ama onları temiz ve bakımlı tutuyor, hâlâ traşettiği yüzünden arkaya atıyordu. Artık bütün elf törenlerine kabul ediliyordu- bütün danslara,bütün kutlamalara, bütün avlara- ama yine de, Elbryan kendini herzamankinden yalnız hissediyordu. İnsan arkadaşlığına özlem duy-duğundan değil; bu düşünce onu korkutmaya devam ediyorduYalnızca bu yaratıklardan ne kadar farklı olduğunu fark ediyorduüstelik yalnızca bedensel olarak değil. Ona dünyayı elf gözuygörmeyi öğretmişlerdi, mutlak serbestlikle ve gerçeklikten çok n

iblis* UV»"*

209

? inün perdesi arkasından. Elbryan bu tutumu koruyamaya-öıfli;cağıanlamıştı- Düzen duyusu fazla güçlüydü, doğaı ve yanlış an--1 fazla keskin bir biçimde gelişmişti. Sessiz bir akşam buıdan Juraviel'e bahsetti, o ve elf bitkilerden ve hayvanlardan«hıyguhsettikleri uzun bir yürüyüşe çıkmışlardı.turaviel olduğu yerde durdu ve genç adama baktı. "Farklı olma-bekleyebilir misin?" diye sordu. Elbryan'1 teselli eden sözler değil, Juraviel'in konuşma tarzı ol-du İlk defa, belki de elflerin onlar gibi olmasını beklemediklerinifark etti. "Sana çevrendeki dünyaya bakmanın farklı bir açısını öğretiyo-aız" diye açıkladı Juravil, "yolculukların ve sınavlarında sana yar-dım edecek bir bakış açısı. Sana, seni türünden olanların üzerineçıkaracak araçlar veriyoruz." "Neden?" diye sordu Elbryan. "Bu armağanlar için neden benseçildim?" "Mather'in soyu," diye yanıt verdi Juraviel, genç adamın Tun-tun'dan sık sık, genellikle horgörüyle işittiği deyişi tekrarlayarak.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 119: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Mather amcandı, babanın en büyük ağabeyi." O konuşurken, Elbryan zihninin özel bir yere ve ana döndüğü-nü hissetti; neredeyse beş sene önce, Dundalis'in hemen dışındakisırtın üzerinde durduğu ana. Yanında Pony, parlayan Ayla'ya bakı-yordu. Zihni o imgeyi, o duyguyu yarattı ve delikanlıyı o zaman vemekanın içine yerleştirdi, ama Juraviel'in sözlerine karşı tetikte kal-dı. "Çok genç öldü, baban ve Wyndon ailesinin diğer ferderi öyledüşünüyordu." "Hatırlıyorum..." Elbryan sustu. Ne hatırladığını bilmiyordu. Ba-asının kaybolan ağabeyinden bahsettiğini sanıyordu, Matfıer bel-ve öyle olmalıydı, çünkü Elbryan artık bu ismi Touel'alfar'la kar-amadan önce duyduğunu biliyordu.

etti "Mather adlı oğlan neredeyse öldürülüyordu," diye devamJuraviel. "Onu ormanda bulduk. Ayı saldırısına uğramıştı. Onu rel'alfar'a getirdik. İyileşmesi zaman aldı, ama güçlüydü, kanınınolanlar gibi. Daha sonra, ailesine dönmesine izin verebilirdikpek çok ay geçmişti ve Wyndonlar, izcilerin raporlarına göre Kyatlarına devam etmişti." Elf, nasıl devam edeceğini bilemiyormuş gibi duraksadı. "Qemiş yüzyıllarda," diye başladı ciddiyetle, "halklarımız okadaryah-tılmış değildi. Elfler ve insanlar yakın yaşarlardı, sık sık hikayelermallar değiştokuş ederler, bazen tek bir toplum içinde yaşarlardıHatta evlenirlerdi, iki elf-insan evliliği kaydı biliyorum, ama bu ev-liliklerden pek az çocuk doğardı." "Halklarımızı ayıran ne oldu?" diye sordu Elbryan, çünkü ayırımyüzünden dünyanın, özellikle de kendi ırkı için, daha trajik bir yerolduğunu düşünüyordu. Juraviel güldü. "Beş yıldır Andur'Blough Inninness'tesin," diyeyanıt verdi. "Bir şeyin yokluğunu fark ettin mi?" Elbryan alnını kırıştırdı. Böylesine büyülü bir yerde ne eksikolabilirdi? "Çocuklar," dedi Juraviel sonunda "Çocuklar," diye tekrarladı al-çak sesle. "Biz insanlar gibi değiliz. Bin yıl yaşayabiliriz -ben o yo-lu yarıladım bile- ve bir, belki iki çocuktan fazlasını yapamayız." Juraivel yine sustu ve Elbryan'a elfin köşeli hatlarından bir bu-lut geçmiş gibi geldi. "Üçyüz yıl önce dactyl uyandı," dedi."Dactyl mi?" diye sordu Elbryan. "İblis," diye açıkladı Juraviel. Sırtını Elbryan'a vererek küçüaçıklığın kenarına yürüdü ve başını göğe kaldırarak şarkı söylemeye başladı."Nöbetçilerin gözleri içe döndüğü,İnsanların yürekleri gıptaya yenik düştüğü,

iblis* UY*"'?'A$k şehvete dönüştüğü zaman.Tüccarlar aldatmaya döndüğü,Kadınlar eğilmek zorunda kaldığı,Kazancın adil değil uğursuz olduğu zaman,Ute o zaman, ey insanlar, karanlığa bakın.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 120: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

O zaman duman kaplı göğü görün.O zaman ayaklarınızın altındaki gümbürtüyü duyun.Ve ölme zamanının geldiğini anlayın.Ve kılıçlarınızı kanınızdan olana uzatmayın.Nefretiniz türünüzden uzak dursun.Vegoblin ve cücenin saldırısını görün,Hani şehvetiniz yüzünden kör baktığınız.Böylece yüreğinizi ve gerçek düşmanınızı bulunVe bütün kötü âdetlerden vazgeçinVe erdem zamanının geldiğini bilin!Çünkü dactyl uyandı!" Juraviel şarkı söylerken Elbryan'ın kafasından sayısız imge geç-ti: Savaş ve dehşet sahneleri, goblinlerin geldiği gün Dundalis'te ya-şananlara çok benzeyen sahneler. Juraviel şarkıyı bitirdiğinde, gençadamın yanakları yaşlarla ıslanmıştı, elf tekrar ona döndüğündeonun yanaklarının da ıslak olduğunu fark etti Elbryan. "Dactyl bizim ona verdiğimiz isim," dedi Juraviel yumuşak ses-le, "ama aslında iblisin uyanışı belli bir varlıktan çok tüm dünyayıilgilendiren bir olay. Karanlık yaratığın dünyada yürümesine izinveren bizim kendi- insanların ve uzun zaman önce elflerin buda-lalığımız..." 'Ve iblis uyandığı zaman savaş oluyor," diye mantık yürüttü1Dtyan şarkıyı düşünerek. "Ailemin sonunu getiren savaş gibi." Juraviel omzunu silkti ve başını iki yana salladı. "İnsanlar ve6°blinler bu kadar yakın yaşarken bu tür savaşlar sık sık olur," R' *• ^lv4t0r,diye açıkladı. "Geniş denizlerde yelken açan gemiler sıkpowrielerin alçak tekneleriyle karşılaşır, sonuçlan tahmin edeh'lirsin." Elbryan başını salladı; vahşi powrieleri ve insan gemilerini voleetme konusundaki ünlerini duymuştu. "Dactyl en son üç yüzyıl önce uyandı," dedi Juraviel. "O zamanlarda ben ve halkım insanlarla açık açık ticaret yapardık. Sayımaçok daha fazlaydı. Daha fazla, ama insanlar kadar fazla değilCo'aıville, 'Sonsavaşı' diyoruz, her beş elften dördünün öldürüldü-ğü o korkunç zamana." Teslim olmuş bir tavırla içini çekti. "Ve dik-kate değer ölçüde üreyemediğimiz için..." "Kaçmanız gerekti," diye mantık yürüttü Elbryan. "Irkınızın ha-yatta kalması için kendinizi diğer ırklardan yalıtmak zorunda kaldı-nız." Juraviel başını salladı, sezgileri güçlü genç adamın mantık yü-rütme şeklinden memnun olmuşa benziyordu. "Ve böylece An-dur'Blough Inninness'e geldik," dedi, "ve bu tür başka gizemli yer-lere. Kutsal insanlar ve kıymetli armağanları, büyülü taşlar sayesin-de bu mekanları bizim kıldık, dünyanın bakışlarından sakladık,perdeledik. Dactylin büyük bedeller karşılığında, çok uzun zamanönce, o dönemde yok edildiğini bil, ama bizim bu dünyadaki za-manımız da geçmişti. Ve böylece orada burada, bulutların örtüsüaltında, karanlığın örtüsü altında yaşamaya devam ediyoavz. Sayı-mız az-, bilinmeye cesaret edemeyiz, dostumuz saydığımız insanlar

tarafından bile.""Bazılarınız dost sayıyor," diye yorum yaptı Elbryan, Tuntunudüşünerek. "Tuntun bile," diye yanıt verdi Juraviel kahkaha-atarak. Ama gü-lümsemesi uzun sürmedi. "Sahip olduğun şeyi kıskanıyor.""Benim mi?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 121: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Özgürlük," diye devam etti Juraviel. "Dünya sana açık, a"1

tun'a değil. Senden nefret etmiyor."«R'r sonraki kılıç oyunumuza kadar buna inanacağım," diye ya-jj Elbryan ve elf dostundan bir kahkaha daha kopardı. "Sıkı dövüşüyor," diye kabul etti Juraviel. "Ve sana özellikle sertA vranıyor. Bu dostun olduğunun kanıtı değil mi?" Elbryan dişlerinin arasına bir ot parçası sıkıştırdı ve bu bakışaçısını düşündü. "Tuntun hayatının zor olabileceğini biliyor," diye bitirdi Juravi-el "Doğru düzgün hazırlanmış olmanı istiyor.""Ne için?" "Ah, soaı da bu işte," diye yanıt verdi Juraviel, parmağını yuka-rı uzatarak ve kaşlarını kaldırarak. "İnsanların âdetlerini ve mekan-larını, terk etmiş olsak da, ırkınıza sırtımızı dönmedik. Korucuları,konıyucular, genelde korunmaya ihtiyaçları olduğunu bilmeyenle-rin koruyucuları olarak bilinenleri biz, Caer'alfar elfleri eğitiriz." Elbryan başını iki yana salladı; elflerin atıfları dışında korucular-dan bahsedildiğini hiç duymamıştı. "Mather bir Korucuydu," dedi Juraviel, "en iyilerinden biri. Yak-laşık kırk yıl boyunca yüz altmış kilometrelik bir sınırı goblinlere vefomoryanlara karşı korudu. Harcayacak bir haftamız bile olsa, za-fer listesi burada tekrarlayamayacağım kadar uzun." Elbryan tuhaf bir aile gururu hissetti. Yine sırttaki o sabahı, Ay-la'ya baktığını, Mather ismini zihninin içinde açıkça duyduğunu ha-tırladı."Sen de öyle olacaksın," diye bitirdi Juraviel. "Korucu Elbryan."Elf başını salladı, sonra yürüyüp gitti. Elbryan dersin sona erdi-ğini anladı. Bu dersin Andur'Blough Inninness'te aldığı tüm ders-ken daha önemli olduğunu da anladı."İşte, hissettin mi?"Belli'mar Juraviel elini kaldırarak sessizlik istedi, sonra duyarlı,

2I<

R. A.

Silv»'0re

çıplak ayaklarını taş yüzeyde kaydırdı. Bir an sonra, ince titreşimiaçıkça ayak parmaklarına kaydı ve Juraviel sertçe başını salladı"Kuzeybatıda, kilometrelerce uzakta," dedi Tallareyish, muzam bir karanlık ordusunun Andur'Blough Inninness'e saldırdı»görmeyi beklermiş gibi o tarafa bakarak."Dasslerond Hanım'a haber verildi mi?" diye sordu Juraviel"Elbette," diye yanıt verdi Viellain adlı bir elf, Caer'alfar'daki enyaşlı elflerden biri. "Ve izciler yollandı. Vadimizin otuz kilometreötesinde bir çukur, büyük bir kabarmaya ilişkin raporlar var." Juraviel kuzeye, elfyuvasının ve insan köylerinin ötesindeki ya-bani topraklara doğru baktı. "Bu yeri biliyor musun?" diye sordu Vi-ellain'e. "Bulmak zor olmasa gerek," diye yanıt verdi Tallareyish çabu-cak, kanıt bulmak için Juraviel kadar hevesli. İkili, çok şey anlatanifadelerle Viellain'e baktılar.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 122: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"İzciler, eğer gerçekten öyle bif işaret varsa, çukurun yanındangeçip kuzeye doğru devam edecekler," diye açıkladı yaşlı elf. "Buyüzden, Caer'alfar'a dönmelerine daha günler var." "Ama Dasslerond Hanım'a bilgi verilmeli," diye mantık yürüttüTallareyish, genelde kurallardan sapmayan Viellain'in kendileri gi-bi düşünmeye başladığını tahmin ederek. "Bu mekana gidebilir, yarın güneş batmadan dönebiliriz," dediJuraviel, "eğer onu bulabilirsek.""Kuşlar bilir," diye temin etti Viellain onu. "Kuşlar hep bilir." O gece açıklık tuhaf şekilde sessizdi, yakında elf yoktu- ya °aen azından kendini gösteren elf yoktu, çünkü Elbryan yakınındabir düzine elf olsa, ormana bu kadar uyum sağlayan kendisinin bi-le, varlıklarını belli edene kadar onları fark etmeyeceğini bilecekadar yaşamıştı Touel'alfar'da.Yine de bu gece yalnız olduğundan emindi. Karşısında, gölge'

İHİSİ" "**"'* içinde duran rakibi dışında.|erın v,Sığının altına çıkarken Elbryan nefesini tuttu.Tuntun.clhrvan değneğini kavradı ve topuklarını yere gömdü. Haftalar-pjn'la dövüşmüyordu; bu sefer zıpçıktı elfi şaşırtmaya karar-lıydı-«Adımı haykırana kadar seni dövmeyi bırakmayacağım," diyetastı ona Tuntun, merkeze gelip elf kılıcı boyundaki değneğini çe-• erek. İkinci silahı, uzun bir hançer şekli verilmiş olanı, parmak-larının arasında daha dar bir çember çiziyordu. Silahlar döndü, dön-dü Elbryan'a elfin tekinsiz elçabukluğunu hatırlattı. Tuntun iki elin-de de aynı anda dörder para çevirebilirdi; bir düzine hançeri, hattayanan meşaleleri fazla çaba harcamadan jonklör gibi oynatabilirdi. Ama bu çabukluk ve kesinlik yeterli olmayacak, dedi Elbryankendi kendine. Bu sefer değil. Değneğini bir avucu yukarı, bir avucu aşağı bakacak şekildeönünde yatay, tutarak uzun adımlarla yaklaştı. Normalde rakiplermaçtan önce kuralları konuşurdu, ama bu ikisinin böyle bir töreneihtiyacı yoktu. Bunca sene sonra, Tuntun ve Elbryan birbirleriniçok iyi anlıyordu; bu ikisi arasında kural yoktu. Elbryan dizlerini kırdı ve Tuntun saldırmak için zaman harca-madı, kılıcını dümdüz uzattı. Elbryan değneğini sol elinden bırak-ü, sag eline çevirdi, sonra ters yöne çevirdi. Hareketi uzanan kılıcısavuşturdu, ama ikinci teşebbüs, elfin kılıcını havaya uçurmak içinalttan vurduğu darbe Tuntun'un tepki hareketini yakalayamayacakkadar yavaştı. Elbryan değneği sol eliyle yeniden kavradı, durdurdu, savun-masmı kurdu.™na sonra Tuntun'u hazırlıksız yakaladı. Dövüş mantığı, silahı hareketleri daha ağır olan kendisinin, Tuntun'un saldırıları baş-kasına izin vermesini, satranç tahtasında siyahı oynamasını söy- 2>6

R. A.

Sal

v»'ore

lerdi. Herhangi bir saldırı hatası Elbryan'ı elfin hızlı silahların

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 123: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

L-şı savunmasız bırakırdı. ezyaptı, Ama genç adam yine de hararetle bastırarak yaklaştı. Bir vdaha değneğini bir yöne, sonra aksi yöne çevirerek hamleama hışırdayarak yatay konuma dönerken sol eliyle yakalamak vrine sağ elini bir kez daha çevirdi. Bir sonraki dönüşün yarısmdElbryan'ın güçlü kolu gerildi, değneği yakaladı ve alçak ucunu vatarafına vurdu, sağ kolunun altına sıkıştırdı, sonra indirip mızrak sibi uzattı. Ondan bu kadar nefret eden bu adamın saldırısını bekleyenTuntun hazırlıksız yakalanmadı. İlk dönüşlerde geriledi, sonrahamlenin altına eğildi, değneği zarar vermeyecek kadar yukarıdatutmak için kılıcını ve hançerini başının üzerinde çaprazladı. Sonrakarşılık verecek bir açıklık bulmayı bekledi, ama genç adamın şa-şırtıcı ölçüde becerikli hareketini daha tamamlamadığını fark ede-rek savunma konumunu korumak zorunda kaldı. Elbryan, Tuntun'un çaprazladığı silahları yanlarına indirmesinefırsat vermeden değneği yeniden eski durumuna getirdi. Sonraikinci kez doğrudan uzattı ve elf öngörülebilir bir biçimde eğilincehamleyi yarıda kesti. Değneğin öndeki ucunu başının üzerine kal-dırdı, değneği hemen çevirmeye başladı, bir kez döndükten sonrayine sol eliyle yakaladı, sonra kuvvetle öne adım attı. Şimdi iki elin-de sıkı sıkı tutmakta olduğu değnek ikinci bir dönüş yaptı, sonraçapraz bir yay çizerek yere, Tuntun'a yaklaştı. Elf ciyakladı ve kılıcını dik tutarak yana savurdu, kılıcın ucu ne-redeyse yere dokunuyordu. Değnek genç adamın dikkate değerağırlığı ve arkasındaki güçle çarptı ve Tuntun sekerek, hoplayaraK,hatta muazzam darbeyi soğurmak için incecik kanatlarını çırparaKgeriye uçtu. Elbryan sertçe gülümsedi ve çevirerek, savurarak, dürtükleyrek yaklaştı- elfi geri gitmeye, dengesini yitirmeye zorlayacak ne *» uv*1"*1

217

. V3par^k.5ey y kısmen hazırlıksız yakalamak sayesindeydi. Kısa sürerııaz elf onu yeni, daha saygılı bir bakış açısıyla gördü vermalan -ve rakibiyle arasına koyduğu mesafe- daha uygunbir hale geldi-v böylece, eşit durumda uzun süre dövüştüler, değnekler za- zaman o kadar hızlı çarpışıyordu ki Elbryan'ın aklına, çıralarıI a sırf sürtünme sayesinde ateş yakabilecekleri geldi! İkisi de•nemsiz darbeler vurmayı başardı ikisi de önemsiz darbeler aldılar,ama dakikalar geçerken hiçbiri avantajlı konuma geçmişe benzemi-yordu. Darbeler, özellikle de Elbryan'ın aldığı darbeler, bitkinlik sa-vunma pozlarını dikkatsiz kılarken, kaçınılmaz olarak daha şiddet-li inmeye başladı. Elbryan Tuntun'un da yorulduğunu biliyordu vetek bir sağlam darbe indirebilse dövüş sona erecekti. Elbryan değneğini önünde savurdu, hamleyi tamamlamadan biriki, belki yarım düzine kez değneğine vurulduğunu hissetti. Ger-çekten de tek bir sağlam darbe, diye düşündü, ama o darbeyi in-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 124: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

dirmek kolay olmayacaktı! O an yarım saniye sonra geldi, Tuntun'un savuşturmaları değ-neğini biraz açmasına sebep olacak kadar şiddetli gelmiş, elf doğ-aldan ileri atılıp Elbryan'ın gerideki eline vurmuştu. Elbryan'ın yeni bir şeye ihtiyacı vardı, Tunam'un ondan görme-diği, bu yüzden beklemeyeceği bir şeye. Tallareyish'in onu alt et-mek için kullandığı gölge dalışı gibi cüretkar, hatta çılgınca bir şe-ye. Tuntun'un güven kazandığını fark etti. Rakibinin boyunun öl-çüsünü aldığını düşünüyordu.Dişi elf toplanacak kadar olgunlaşmışü. Bir dizi savurma, hamle, öne atılan adım Elbryan'ı arzu ettiğiKonuma getirdi. Elfin bir sonraki saldırısını mükemmel şekilde oku-yarak topuklarının üzerinde geriye kaydı ve rahatça küçük kılıcın 218

R' K S4'vİIOre

menzilinden çıktı. Sonra ellerini birbirinden uzak tutup, değneği sıkı sıkı kavrayarak, önünde soldan sağa, Tuntun'un durduramayacağı, bu yüzdeneğilmek zorunda kalacağı kadar yüksekte savurarak atıldı. Elf beklediği gibi yapü, ama Elbryan değneğini hareket ettirme-ye devam etti, sol elini bıraktı ve sağ eliyle değneğin dönüşünü ko-rudu ve değneği dengede tuttu. Silahı, sırtından dolanırken yine soleliyle ortasından yakaladı ve bu sefer tek elini ve kalçasını kullana-rak, değneğin yarısı kaldıraç gücü için hâlâ arkasındayken aynıyönde savurdu. Tunaın yine eğilmeyi başardı -ama ikinci savuruşun öngörüle-bilir bir aksi dönüşle değil, aynı yönde gelmesine şaşırmıştı- bu se-fer değneğin ucunda yuvarlandı, sağa doğru tam bir dönüş yaptı. Ama Elbryan'ın işi daha bitmemişti. Değneği önünde yatay ola-rak savrulurken sağ eliyle yakaladı, sol elini hızla silahın altına çe-virdi, sonra hızla elfin hareketini takip ederek öne, sola adım attıve soldan sağa üçüncü savuruşu başlattı, sol elini uzatırken sağ eli-ni çekti. Tuntun'un tek kaçış yolu kendini yere atmaktı, bu yüzden te-reddüt etmeden yaptı. Elbryan momentumunu kontrol altına almadı, kendi dönüşünedevam etti ve değneğin uzunlamasına uçmasına izin verdi, çocuk-ken taşları havaya fırlatmak için sopa tuttuğu gibi iki eliyle değne-ği bir ucundan yakaladı. Sırtını bir saniye için bile olsa Tuntun gibi birine dönmenin teh-likeli olduğunu bile bile döndü. Onunla yüzleşmek üzere geri dö-nerken bağırdı, tek dizinin üzerine çöktü ve değneğini bütün gü-cüyle alçaktan savurdu.Değnek havada zararsızca hışırdadı. Tuntun yok olmuştu!Adamın zihni olasılıkları taradı, hata yaptığını sandığından, darbe yemek üzere olduğunu düşündüğünden aklı karmakarışık

n o farkına varmadan sağa ya da sola kaçamayacağını be-ki etti tek dizinin üzerine çökmüşken hamlenin altına eğil-Tur,tun2 de Cansızdı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 125: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

seriye tek bir olasılık bırakıyordu, saydam kanatların yardı-nuyla kaçı?-Hamlesi önünde savaılurken Elbyran sol omzunu yere çevirdirtını otlara vererek yuvarlandı. Bütün gücüyle çekerek değne--• hareketini durdurdu ve yere dik çevirdi.Tuntun kanatlarını kullanarak sıçradığı yerden kılıcını aşağı tarak düşüyordu. Aptal Elbryan'ın sırtına inmeyi, egzersiz kılıcı-nı ensesine indirmeyi düşünmüştü. Değneğin ucunun inişini karşı-lamak üzere dikildiğini görünce mavi gözleri nasıl da irileşmişti! Değneğin yönünü değiştirmek için kılıcını boşuna savurdu,sonra bu başarısız olunca kılıcını Elbryan'a saplamaya çalıştı. Birucu toprağa dayanmış değneğin diğer ucu en alt kaburgalarınınarasına saplandığında nefesi hızla boşaldı. Uzun süre iki buçuk metrelik değneğin ucunda kaldı, kılıcı sır-tüstü yatan Elbryan'a yaklaşmadı bile. Kılıcını düşürdü- Elbryan is-temsizce olduğunu, biliyordu, çünkü zararsızca yana düştü- buyüzden Tuntun dengesini yitirip düşmesin diye, genç adam değne-ğini dik olarak indirdi. Elf ayaklarının üzerine kondu, silahtan uzak-laştı, ama çok geçmeden nefessiz kalarak düştü. Elbryan silahını bırakarak hemen yanına gitti. Ne yapacağı bel-li olmayan Tuntun'a yaklaşırken kendine aptal dedi, elfin hançeriyüzüne saplamasını, böylece berabere kaldıklarını ilan etmesinibekliyordu. Arna Tuntun'un gücü kalmamıştı. Konuşamıyordu bile ve han-çer de kılıcı gibi faydasız bir şekilde zayıf elinden kayıp gitti. Elbr- yanında diz çöktü, kolunu omuzlarına dolayarak onu rahatlat-maya çalıştı.Juntun," dedi tekrar tekrar, çünkü elfin yaralanmış olmasın-

Si|,R. A.

Orev»t.

dan, yakında bu kadar küçümsediği bu adamdan başka kimsP Vokken, bu açıklıkta ölmesinden korkuyordu.Ama elf sonunda bir kez daha düzenli nefesle almaya basıBaşını kaldırıp Elbryan'a baktığında gözlerinde içten bir hayraS|nırınLvardı. "Adilce kazandın," diye tebrik etti. "Yeteneğinin.aştığını düşünmüştüm... ama son hareketin... gerçekten olağan-tüydü." Tuntun başını salladı, sallanarak ayağa kalktı, sonragitti, Elbryan'ı açıklıkta diz çökerken bıraktı. Nasıl tepki vereceğini bilemiyordu. Bunca uzun aydan sonra ilkkez kazanmıştı. Ağaç sıraları, kısa ve geniş elmalar neredeyse dümdüz gidiyorsonra iki elf boyu kadar bir sırtın üzerine, üç buçuk metre uzağasıçrıyor, oradan yine dümdüz devam ediyordu. Kabartı yeniydi, bukadarı çok açıktı; çünkü sırtın yırtık yanındaki toprak gevşek, ko-yu kahverengiydi, orada burada bir kökle delinmişti, ama taze, ye-rüstü bitkileri yoktu. Bir şey bu elma ağacı sırasının ortasında uzan-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 126: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

mış, sıranın üçte birini geriye itmişti. "Bu Allarbarnet Birader'in korularından biri," dedi Tallareyish.Diğer ikisi onaylayarak başlarını salladılar, çünkü Palmaris'teki AzizKıymetli Manastırı'nın gezgin keşişlerinden biri olan Allarbarnet'inonlar ya da Corona'daki herhangi bir zeki varlık tarafından bilin-memesi imkansızdı. Adam yüzden fazla sene önce bu topraklarda-doğduğu uygar topraklarda değil, Yabandiyarda- dolaşmış, mey-vesinin Ayı-Honce halkını dünyayı keşfetmeye cesaretlendireceğin'umarak elma tohumları ekmişti. Allarbarnet Birader -azizlik merte-besine yükseltme süreci çoktan başlamıştı ve manasürlar on seneiçinde aziz ilan edilmesini bekliyordu- düşünün gerçekleştiğini gö-recek kadar yaşamamıştı, ama korularının çoğu büyümüş, gelişm'Ş'ti. İnsanlar tarafından tanınmayan Allarbarnet Birader elf dostu Üan M* uvanışl

221

ve sık sık elflerin ve elflerin eğittiği korucuların yardımınıni Bu yüzden bu üçü, adamı ve çıkardığı işleri, koaılarınıedilmiş11üşt'darHardır . ij ağaçlarını her zaman düz çizgiler halinde ektiğini debiiiy°r0 zaman bu sırayı değiştiren neydi? Ancak tek bir yanıt olabilirdi; çünkü hiçbir canlı, hatta kuzey-.. büyük ejderler bile, bu kadar büyük miktarda toprağı böyle-sine düzgün bir şekilde yırtamazdı. "Depi"em>" diye mırıldandı Juraviel, ama sert tavrına rağmenhenkli sesi yalnızca azıcık uğursuz çıkabiliyordu. "O yönden," diye onayladı Tallareyish, kuzeye, hepsinin Barba-can olduğunu bildiği eski, yırtık ve perişan bir dağlık yörenin ol-duğu yöne doğru işaret ederek. "O kadar da sıradışı bir olay değil," diye hatırlattı Viellain ikisi-ne. "Depremler hep olur." Juraviel arkadaşının mantığını anlıyordu, elfın bu sözleri dahaçok kendisi için söylediğini biliyordu. Juraviel'in endişesi ince hat-larında açıkça belliydi- komması altındaki Elbryan'a daha geçenhafta bundan bahsetmişken aksi nasıl mümkün olabilirdi ki? Viellain'in haklı olduğunu Juraviel mantıksal olarak biliyordu.Depremler, fırtınalar, hortumlar, hatta patlayan yanardağlar genel-likle doğal olaylardı. Belki de yalnızca bir tesadüftü. Belki, ama Juraviel bu tür olayların daha büyük, daha karanlıkbir olguya eşlik ediyor olabileceklerini de biliyordu; toprağı bura-daki gibi yırtabilen bir deprem, köylere yapılan, beş sene önceElbryan'ı yetim bırakan saldırıya benzer goblin saldırıları, gerçektende daha kötü bir şeye işaret ediyor olabilirdi. Ufkun hemen üzerine bakarak kuzeye döndü. Gün daha ber-rak olsaydı keskin gözleri bir şey, bir ışıltı, bir kanıt bulabilirdi. ElfŞimdilik ancak endişe duyabiliyordu.Dactyl uyanmış mıydı?

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 127: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

»7KARA KANATLAR Hevesli Connor, Jilly'nin ihtiyaçlarını ve tereddüdünü anladğından ağır, çok ağırdan aldılar. Ne zaman yaklaşsa, yüzü onun-kinden bir iki santim uzakta dursa, dudakları birbirine doğru çe-kiliyor gibi olsa kızın gerildiğini hissediyordu. Ama JiU her seferinde, Connor'ın hissettiği kadar derin bir kız-gınlıkla kızararak dönüyordu. İlk birkaç seferde Connor reddi, kı-zın aksini söylemesine rağmen bahane sayıp üzerine alınmıştı. Kı-zın onu çekici bulmadığını, bir şekilde onu tiksindirdiğini hisse-diyordu. Aşk usullerine yabancı olmayan Palmaris baronunun ye-ğeni şaşkın ve incinmişti, ama aynı zamanda merakı da uyanmış-tı. Jilly daha önce hiç karşılaşmadığı ve altetmeye kararlı olduğubir meydan okumaydı. Zaman içinde Yol'a her girdiğinde -gittikçe daha sık oluyor-du- Jill'in gözlerinde beliren ışığı görmeye başladı. Gururlu gençadam kızın sorununun kendisiyle değil, geçmişindeki sırlarla ilgi-li olduğunu anladı ve kabullendi. Ama bu anlayış meydan oku-mayı yok etmedi ve Connor, Jilly'yi şimdiye dek karşılaştığı bü-tün kadınlardan daha çok istediğini anladı. Connor Bildeborougniçin JiU belki de genç hayatının en büyük meydan okumasıydı. oyüzden sabırlı olacak, gecelerini JiU ile yürüyerek ve konuşarageçirecekti. Diğer ihtiyaçları mallarını şehrin hizmetine sunan syısız genelevde giderilebilirdi; ama elbette bunu JiU'e, jilly'sine M*» ^'

223

..vleme5i gerekmiyordu.II açısındansa, Connor Yo'a girdiğinde gecesi hep daha gü-ivordu. Devamlı onu düşünmeye, hatta düşlemeye başla-Onu özel yerine, sokağın aşağısındaki çatıya götürmüştü ve , saatlerce oturmuş, yıldızları seyretmiş, rahat rahat konuş-bJrlıKte » ... .... 1 rAı Connor in onu öpmesine sonunda orada izin vermiştimUŞ'arul'ta ona karşılık vermişti- ama öpücük kısa sürmüş, geçmişte- anlamadığı bir olayın kara kanatları çevresinde çırpınmayahaslar başlamaz geri çekilmişti. Öpüşüne karşılık verirken -her-hangi birini öperken, diye tahmin ediyordu- Jill bir acı ânına,«nişinde hatırlaması acı veren bir olaya dönüyordu. Ama o acıya tahammül ediyor, arada bir Connor'ın onu öpme-sine izin veriyordu. Connor evlenme fikrine ilk kez o çatıda, bulutlar ve yıldızlar-la süslü o gökyüzünün altında değindi. Jill nefes alamadığını hissetti. Adama bakmayı başaramadı,gözlerini, çok yukarılarda sığınak ararmış gibi gökyüzüne dikti.Connor'a âşık mıydı? Aşkın ne olduğunu biliyor muydu? Connor ile birlikte olmanın kendisini çok mutlu ettiğini biliyor-du, ama aynı zamanda da dehşet veriyordu. Özlemlerini, bazıuzuvlarının nasıl ısındığını, ona ne zaman baksa titremeye başlaya-cağını hissettiğini artık inkar edemiyordu. Ama Jill fazla yaklaşmakorkusunu da inkar edemiyordu- Connor'a ya da herhangi bir er-keğe. Tatlılık oradaydı, ama bir şekilde uzanamayacağı bir yerde. ilk dürtüsü teklifi reddetmesini söyledi. Hem, gerçekte kim ol-duğunu bilmeden nasıl iyi bir eş olabilirdi? Ve bir öpücük bilezorlamayken, anlamadığı bu kara duvarı zorla aşarak izin verdiğibir şeyken Connor onunla ne kadar kalırdı?

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 128: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Ama ya Pettibwa ve Graevis? Jill düşünmek zorundaydı. Ya°nu evlerine alan, ona bir yuva veren çifte karşı görevi? İyi bir ev-"'k yaptığını bilince, yaşamları ne kadar iyi olurdu! Belki Jill'in 224

R- A.

S*h

*'0r.

yerel asillerin arasına yükselmesi onların konumunu da yükdi ve Jill her şeyden çok buna kıymet verirdi. Jill sonunda Connor'a bakma, gözlerini o harika kahvergözlere dikme cesaretini buldu. Şimdi o gözler bu yıldızlı PP„ ,daha önce görmediği kadar çok ışıldıyordu. "Seni sevdiğimi biliyorsun," dedi genç adam kıza, "yalm2seni. Bunca haftadır, hayır, aydır, seninle sevişmek isteyereknında uyanmak isteyerek yanında oturdum. Ah, Jilly'm, beni sevdiğini söyle. Söylemezsen Masur Delaval'a gideceğim ve soğuksuların beni almasına izin vereceğim, çünkü bu beden bir dahaasla sıcaklık nedir bilmeyecek." Sözcükler genç kadına çok güzel geldi... ona "Jilly" diye hitapetmesi dışında, bundan hoşlanmadı, çünkü kendini küçük bir kızgibi hissettiriyordu. Ona tüm yüreğiyle inanıyordu ve onu sevme-ye başladığını düşündü. Hem, onu gördüğü zaman kolayca gü-lümsemesine başka ne isim verilebilirdi ki? "Benimle evlenir misin?" diye Connor sordu yumuşak sesle, okadar yumuşak ki Jill sözcükleri duymadı, burnunun yanında veyanağında dolaştırdığı parmağının nazik dokunuşuyla iletilmiş gi-bi hissetti. Kız başını salladı ve Connor onu öptü ve Jill genç adamın onasarılmasına izin verdi, dudakları uzun süre ayrılmadı ve onca sü-re boyunca, Connor yumuşak, tatmin dolu sesler çıkarırken Jillkara kanatlarla mücadele ediyor, öfkeyle aklını şimdiki durumdanuzaklaştırmaya çalışıyor, Yol'daki işinde aldığı bira siparişlerinihatırlıyor, geçen hafta bir arabanın ezdiği adamı düşünüyordu-•an onu kaybolan yıllardan geriye, korkunç bir olaya, yüzleşeme-yeceği bir olaya götürmesin de ne olursa olsun. Pettibwa ve Graevis'in haberi alınca verdikleri tepkiyi tahminetmek zor değildi. Adam gülümseyerek başını salladı ve kıymeKedi'sine -ona hâlâ böyle hitap ediyordu- cömert, sıcak bir K iblis'11

Uyan'S1

225

vla karşılık verdi. Pettibwa çok daha canlıydı, göğüsleriCa "beöi çılgınca sallanarak hoplayıp zıpladı, ellerini çırptı, ya-Ve 2özyaşlany'a sırılsıklam oldu. Graevis ve Pettibwa'nın kız• tedikleri tek şey mutlu olmasıydı: Herhangi birinin bilebile- bencilce olmayan sevgi. Ve artık bu kesin görünüyordu,sille evlenmek! Jill'in hiçbir şeyinin eksik olmayacağını düşü-rlardı. En güzel elbiseleri giyecek, Palmaris'te, hatta Ursal'da-içini en

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 129: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ceğiBir a;nüyoın pn yüksek sosyal toplantılara katılacaktı! Tepkileri Jill'e doğru seçimi yaptığını kanıtladı. Kızın kişiselsorunları ne olursa olsun, Graevis ve Pettibwa'yı bu kadar neşeli,hu kadar mutlu görmek yüreğini ısıtıyordu. Onun için yaptıklarıbunca şeyden sonra, nasıl başka bir karar verebilirdi ki? Düğünün yaz sonlarında yapılması planlandı -Connor'ın aile-si tarafından, elbette, çünkü onca doğru düzgün düğün yapacakbir servetleri vardı- ve önlerinde yapılacak onca hazırlık olduğun-dan, Connor ve Jill teklifi takip eden birkaç ay boyunca birbirle-rini daha az gördüler. "İşini bitirdin mi?" diye seslendi Grady, Battlebrow Evi'nin,Palmaris'teki en ünlü genelevin geniş, dönen merdivenlerindeninerken. Lobideki lüks koltuklarda oturmakta olan Connor dalgın ba-kışlarını arkadaşına doğru kaldırdı. "Ne, bu gece yalnızca bir tane mi?" diye takıldı Grady. "De-mek evde şu an en az iki hayal kırıklığına uğramış hanımefendivar!"'Yeter, Grady," diye yanıt verdi Connor, emreden sesi bu iliş-kinin hakiminin kim olduğuna dair pek az kuşku bırakıyordu,•jrady'nin konumu Connor'ınkine yaklaşmıyordu bile ve baronun"eğeninin bu sonradan görmenin sürekli arkadaşlığına tahammülmeşinin tek sebebi ebeveynlerinin evlat edindiği kız kardeşiydi.

226 R A e , Grady, asil adamın gece eğlenceleri hakkında çok fazla sliyordu, bu yüzden Connor ondan kurtulamıyordu ve Gradvona şantaj yapmayı ima etmemiş olsa da, Connor onu, ondan ı,kaçak kadar iyi anlıyordu. "Sorun ne dostum?" diye sordu Grady, kemerini bağlay1D rnor'ın yanındaki koltuğa kayarak. "Korkarım neşeli günleri & ?de bıraktın. Yaklaşan evlilik bağları sıkılaşıyor olabilir mi?" "Hiç değil," diye yanıt verdi Connor. "Keşke yarın olsa! Ne kdar uzun süre bekledim!" Grady bu sözcükleri sindirmek, gizli anlamlar bulmaya çalış-mak için uzun uzun düşündü. "Ve kız kardeşine duyduğum aşktan kuşku duyma," diye de-vam etti Connor. "Kuşkusuz gördüğüm en güzel, en tahrik edicien oyuncu..." Derin bir iç çekişle sustu. Grady sırıttığını saklamak için elini ağzına götürdü. "Anlaşılanseni deli ediyor," dedi. "Cazibesi seni, hey, beş aydır her gece üçkadının kollarına atıyor!" Connor bu alaydan hoşlanmayarak ona dik dik baktı. "Onabununla ilgili tek kelime edersen kılıcımı karnına saplarım ve birde çeviririm," diye uyardı ve sert sözcüklerin her birini kastede-rek söylediğine kuşku yoktu. Ama Grady üstün durumda olduğunu anladı ve gerilemeyireddetti. "Sokup çevirmekten pek hoşlanıyorsun," diye takıldı. "Her gerçek erkeğin hoşlanması gerektiği gibi!" diye ısrar et-ti Connor. "Jilly'nin beni deli etmesine izin mi vermeliyim? Amabu onu daha az sevdiğim anlamına gelmiyor. Bunu anla. Çok iyibir eş.""Onunla yattın mı?" Connor'ın yüzündeki ifade Grady'nin diğer yana yaslanması-na sebep oldu. Adamın tokat atacağından korkmuştu. "Dürüst Dİsoru," diye itiraz etti Grady, "ve kız kardeşimin şerefini koruma

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 130: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

M* u^'5'

227

madım- Anne babamın yapacaklarından korkmasam, benlalardım onunla."«Renim yapacaklarımdan da." Connor'ın sözleri alçak bir hır-lama gibi çıktı.«Artık böyle bir şey istemiyorum, elbette," diye kabul etti, akıllıca- Connor'a Jill'e karşı hâlâ arzu duyduğunu ima et-le bile, avının tepesine binmiş bir kartalın yemeğini elinden al-ava çalışmaya benzerdi. "O senin, yalnızca senin. Sana bayılı-hiç böylesini görmedim. Connor Bildeborough'dan başkahiçbir erkek, kaba kuvvet kullanmadığı sürece onunla yatamaz. "Peki ya Connor Bildeborough?" diye cesaretle ısrar ettiGrady. "Jill teslim oldu mu?" "Hayır," diye itiraf etti hayal kırıklığı içindeki asil. "Ama yakın-dır." "Yazortasının sonunda, sanırım," diye onayladı Grady, "yoksao kadar beklemeyecek misin?" "Ona düğün gecesine kadar zaman veriyorum," diye yanıt ver-di Connor. "Korkuyor, bakireler hep korkar, ama elbette o gece-ki haklarım mutlak. Ya o sunacak, ya ben alacağım!" Grady akıllıca kız kardeşinin bekareti hakkındaki yorumunukendine sakladı. Fark etmezdi; önemli olan tek şey Connor'm ne-ye inandığıydı. Ve Connor gerçekten de inanıyordu! Grady bunu her kıpır-danmasında, neredeyse hayvani yoğunluğunda görebiliyırdu.Battlebrow Evi'nin deneyimli fahişeleri bile artık ona cazip gelmi-yordu! "Sevgili Jilly," diye mırıldandı Grady alçak sesle, Connor öf-keyle koltuğundan kalkıp, fırtına gibi kapıya doğru ilerlerken. er>i küçük, oyuncu kaltak. O kız kafanı oltaya takıp baronun'eğeninin önünde sallıyorsun." Grady kurnaz küçük kız kardeşi-sessizce alkışladı, ama kızın eylemleri onu neredeyse korkutu-

228

R. A.

Sil,

4'0r„

yordu; onun bu kadar haince bir plan yapabileceğini hir H-„ , _,. „ , / uŞün.

memişti. "Ah, ikisi de hak ediyor bence," dedi Grady dahayük.in alt ba.sek sesle Connor'ın peşinden giderken, geniş merdivenisamağında oturan iki kadına. Kadınlar merakla başlarını yandiler. "Senden kurtulacağım, sevgili kardeşim," diye devambir kez daha kendi kendine konuşarak, "ye Connor Bildehugh'nun beklemeye değmediğini kendi kendine öğrenmesine i ıvereceğim!" Tam Grady dışarı çıkarken bir başka fahişe sokaktan içeri odi. Adam kadının çenesini kavradı ve ondan bir gülümseme ko-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 131: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

pardı. "Seni küçük, oyuncu kaltak," dedi, favorilerinden biri olankadına yaklaşarak. "Zavallı Connor çok yakında kızın senin cazi-bene ve yeteneğine sahip olmadığını öğrenecek." Kadını öptü, sonra Connor'ın peşinden koştu. Henüz erkendiama zaman akıyordu ve Connor kısa süre sonra Jill'le buluşmakiçin Yol'a gitmek zorundaydı. Ama belki önce birkaç kadeh içkive bir zar oyunu için zamanı olurdu. Bütün Palmaris'in konuştuğu bir tören oldu; kadınlar kendinden geçmiş, erkekler dimdik duruyor, önemli birileri gibi davranıyorlar, Connor Bildeborough'nun sokaklarda dolanan arabasında olmayı diliyorlardı. Asil adamın ailesinin köylü yetim kızla ilgili bütün tereddüderi Jill ile tanıştıkları zaman yok olmuştu. Kizın içi de dışı da güzeldi. Şimdi, onu saten ve dantelden beyazgelinliğe bürünmüş, uzun, gür, sarı saçları yanlardan tokalanıp ar-kadan sarkıtılmış gördükten sonra, onun kraliyet ailesi için yara-tıldığını düşünüyorlardı. Hatta genç kadının gerçekten de krabyekanından olduğu fısıldanıyordu ve kalabalıkta geçmişine İUJ"söylentiler dolaşıyordu. Hepsi saçmalıktı, hepsi sahteydi, ama Tanrı'nın 821-si'nde Ayı-Honce'da işler böyle yürüyordu. ^ U^'ŞI

229

gelince, yüzü bir boya ve sahte gülümsemeler maskesiy-• renses gibi görünüyordu, ama kendini kaybolmuş bir kız u- cpdivordu. Bir yandan bu kadar güzel giyinmenin zevkini2jbi n'ss 'edemiyor, diğer yandan dikkatin merkezi olmak onu ger-n dehşete düşürüyordu. Arabanın geniş şehrin her yerinde ı -ması yeterince kötüydü, Connor'la evlenirken kilisede beş- den fazla insanın bulunacak olması yeterince kötüydü, amaı ıivük balodan sonra gelecek olan şeyin düşüncesi... "Yeterince uzun bekledim," demişti Connor ona sabahleyin vesözlerini yanağını öperek tamamlamıştı. "Bu gece." Ve sonra Jill'i bu düşünceyle başbaşa bırakmıştı. Kız daha okorkunç geçmişine ait kara kanatlar çevresinde çırpınmadan onuöpmeyi bile başaramıyordu, ama ne beklediğini biliyordu- ada-mın hizmetkarlarından biri ona detaylı olarak tarif etmişti. Yanından ayrılmadan önce Connor'a gülümsemiş, onu rahat-latmaya çalışmıştı. Ama gecenin gelmesinden korkuyordu. Tören mükemmel geçmişti- ciddi ama coşkulu olmuştu, ka-dınlar ağlamış, erkekler uzun boylu ve yakışıklı, dimdik durmuş-lardı. Araba gezisinden sonra yeni evliler müzik ve içkiyle dolubir salona gelmişlerdi. Kadınlar dönüyor, kahkaha atıyordu. Gü-rültülü ve hareketliydi, heyecan vericiydi. Jill nadiren bir kadeh-ten fazla şarap içerdi, ama bu gece Connor ona kadeh kadeh içir-mişti ve o da içmişti. Connor onun korkularını gevşetmeye çalışı-yordu, Jill de aynı şeyi yapmaya çalışıyordu.Ya da belki dehşeti boğmaya çalışıyordu.Kendini tanımadığı düzinelerce erkeğin kollarında buldu, dav-ranışları olmasa bile kanları asildi. Birden fazlası kulağına müsteh-en bir şeyler fısıldamış, birden fazlası elini olmaması gereken biryere götürmüştü. Biraz sarhoş bile olsa, Jill çevikti ve dansı iffeti-n bozulmasına izin vermeden bitirmişti.Balo Connor'ın ısrarı üzerine kısa süre sonra bitti ve bu epey

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 132: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

müstehcen yorumlar yarattı. Jill başka her şeye tahammül ettiği gibi bunlara da sessi?Bildeboroughlar'ın yanında duran Graevis ve Pettibwa'ya bakatahammül etti. Bu onlar için, diye tekrar tekrar hatırlattı kendive gerçekten de daha önce onları, özellikle Pettibwa'yı hiç bu kdar mutlu görmemişti. Konuklar gittikten sonra Connor Jill'i kasabadan geçirip arncsının, Baron Bildeborough'nun malikanesine götürdü. Batı kana-dındaki bir yan kapıdan sessizce içeri girdiler ve Baron Bildeboro-ugh'nun Connor'm isteği üzerine bıraktığı iki hizmetçi dışında boşolan konuk odalarına geçtiler. İki genç kadın -on sekizini geçmişolmasına rağmen Jill'den bile gençtiler-Jill'i özel odaya, onun ken-dini gerçekten de minicikmiş gibi hissetmesine sebep olan bir oda-ya götürdüler! Tavan yüksekti, duvarlar görkemli halılarla kaplıydıve hem yatak, hem şömine muazzam büyüklükteydi. Bu, hep sa-de bir hayat sürmüş olan Jill'e bir şekilde yakışıksız geldi; o yata-ğın üzerinde bir düzine insan rahat rahat uyuyabilirdi ve hatta üze-rine çıkmak için bir tabure kullanması gerekiyordu! Hizmetçiler harika elbisesini çıkarmasına yardım ederlerken,bir yandan da nasıl davranacağından, duydukları o ya da bu nu-maradan bahsederken hiçbir şey söylemedi. "Bir hanımefendininasiller için aşk yapma sanatında deneyimli olması gerekir," dediiçlerinden biri. "Palmaris'te Connor Bildeborough'nun yatamayacağı kız varmı ki?" diye ekledi diğeri.Jill kusacağını düşündü. Kıkırdayan çift sonunda gittiğinde, Jill büyük, yastıklı yatağınüzerinde, yakası fazla açık, ama bacaklarını yeterince örtmeye0sade bir ipek gecelikle oturuyordu. Ağustos sonu gecesi soğuKtve oda esintiliydi, ama hizmetçiler şöminede ufak bir ateş yakmışlardı. Jill tam o tarafa gidecekken kapı açıldı ve düğünde giydli 231»e» u^ış' tolon ve beyaz gömleği üzerinde, ama çizmelerini, ce-5İya • kemerini çıkarmış olan Connor içeri girdi.keD ömineye doğru yürüdü; genç adam yolunu kesti ve ko-lunu ona doladı. »rllv'm " diye fısıldadı ve dudakları boynuna sürtünürken söz-cük boğuldu.Connor yüzünü şaşkınlık içinde buruşturarak hemen geriledi.... 2erginliğini hissettiğini biliyordu ve bu fikir biraz gevşemesinerdımcı oldu. Connor onu o kadar iyi tanıyordu ki; korkusunuzebilirdi. Ona nazik davranacaktı, Jill buna inanıyordu, ona ih-tiyacı olan zamanı verecekti. Hem, Connor onu seviyordu! Bu düşünce JiU'in bedeninde akar, kaslarını gevşetirken Con-nor onu yakaladı, kabaca kendine çekti ve dudaklarıyla dudakla-rını ezdi. Kızın tutku dalgasını düşünmeye bile zamanı olmadı, okadar şaşırmıştı. Başta mücadele etmedi, kıpırdamadan durdu.Genç adamın dudaklarını tattı, dilinin sürtündüğünü hissetti. Zihninde acı dolu bir çığlık duydu. Ölen bir çocuğun, annesi-nin, köyünün çığlığı."Hayır!" diye hırladı Jill, adamı ittirerek.Nefes nefese Connor'ın karşısında durdu."Hayır mı?" Jill yanıt verecek, açıklayacak nefes bulamadı. Oracıkta, başı-nı iki yana sallayarak durdu.'Hayır mı?" diye bağırdı Connor yine ve kıza tokat attı. Jill dizlerinin boşandığını hissetti ve Connor üzerine çullanmış,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 133: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

onu sıkı sıkı tutmuş, yüzünü boynunu öpüyor olmasaydı düşe-cekti. "Beni reddedemezsin," dedi adam. J'U kıvrandı, büküldü. Onu incitmek istemiyor, hatta duyguları-1 anlıyordu, ama ihtiyaçlarına karşılık veremezdi. Sonunda kolunuUnkinin altından çekti ve kendini kurtarıp bir adım geriledi."en senin koçanım," dedi Connor ifadesiz bir sesle. "Yasal

232 R- A. Sah,

olarak. Seninle ne istersem onu yaparım.""Yalvarırım," dedi Jill fısıldayarak. Connor kollarını havaya savurdu ve hızla ona sırtını dö"Beni bunca ay beklettin!" diye kükredi. "Seni, bu geceyi di'dim durdum. Bu gece dışında dünyada hiçbir şeyin önemi v ki»Hızla dönüp, şimdi birkaç adım uzakta olan kıza baktı. Jill dünyadaki en kötü insan olduğunu hissediyordu. Conno 'teslim olmak, sabrına karşılık hak ettiği şeyi vermek istiyordıAma o kanatlar, o kara kanatlar, o uzak çığlık! Connor'ın tavrı yine, aniden değişti. "Artık yok," dedi alçakhatta tehditkar bir sesle. Connor gömleğini yırtarcasına açaromuzlarında bırakır, sonra pantolonunu çıkarırken Jill savunma-sızca izledi. Daha önce hiç çıplak adam görmemişti, hele böylesini hiç!Ama Connor'ın bedeni hangi duygulan uyandırırsa uyandırsın-gerçekten de güzel bir adamdı-Jill korku, kara kanatlar, anlaya-madığı duygular tarafından boğuldu. Daha da kötüsü, Connor uzun adımlarla ona yaklaşırken yü-zünde aşk, sevecenlik yoktu, yalnızca kızışmış arzu, neredeyseöfkeli bir tutku. "Bana bak!" dedi, Jill'i omuzlarından yakalayıpkabaca döndürüp, yüzüne bakması için zorlayarak. "Ben seninkoçanım. Ne istersem, ne zaman istersem yaparım!" Dediğini vur-gulamak ister gibi bir elini uzatıp Jill'in geceliğinin yanını yırtıp,göğüslerinden birini ortaya çıkaracak kadar indirdi. Göğüslerininyuvarlak, diri, süt beyazı görüntüsü onu bir anlığına sakinleştır-miş göründü."Görünüşümü beğeniyorsun," sonucuna vardı. Jill bakışlarını indirdi. Memeucu sertleşmişti, ama aşkla değil,heyecanla değil, yalnızca tüm bedenine yayılan korku ve soğuk birduyguyla. Connor elini uzaüp memeucunu kuvvetle çimdikledı.Jill irkilerek geriledi. "Yalvarırım," diye fısıldadı yine.

233İP» ü^'5'rpddüdü Connor'ın öfkesini yine alevlendirdi. Onu ya- a reY\\ ve kızın itiraz etmesine fırsat bırakmadan tepe-ndi ye• ^i dizini bacaklarının arasına sokarak açmaya zorladı.ri" diye yalvardı kız, kocasının zorlamasını, kumaşı ara-kmek için geceliğini yırtmasını hissetti.... efe5 alamıyordu. Çırpman kanadan, çığlıkları, ölümleri• Kendini çekti, döndü, adamın aç ağzı inerken bakışlarını ka- , ama adam takip etti, kollarından birini yere yapıştırdı, bü-tün ağırlığım kızın üzerine verdi.Çıtlıklar, uzak, acılı. Annem ölüyor! fill'in kolu taş şöminenin keskin kenarına sürtündü. Başınıkaldırıp baktığında yükseltilmiş şömineyle kıstırıldığını, kıvrana-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 134: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

cak yeri kalmadığını, başının taşa yakın olduğunu gördü. Ve Con-nor pes etmiyor, ittiriyor, zorluyordu. Kızın zihni geçmişe ait bir burgaçta kayboldu- çığlıklar, görü-nümler, şişen, çürümeyle yoğunlaşan parçalanmış bedenlerin ko-kusu. Bir kez daha oradaydı, o korkunç yerde, kaçacak yer yok-tu, ölüm ve ateş vardı.Ateş. Bir kütükten düşen közü gördü, iğrenç bir gece yaratığınıngözü gibi portakal renginde parlıyordu. Elini közün üzerine ka-pattı, ama acı hissetmedi, acının ötesindeydi. Sonra döndü ve közü saldırganın yüzüne, tepesindeki bu şe-yin, annesini, bütün köyü öldüren bu şeyin yüzüne indirdi. Şeyuluyarak uzaklaştı ve Jill altından yuvarlandı, yatağa doğru emek-ledi. Çevresi kafasını karıştırdı. Adamı gördü -bir adamdı, Con-nor di!- ayağa kalkmasını, yüzünü tutmasını ve çığlık atarak oda-dan dışarı koşmasını gördü.Aniden acı dalgalarına boğuldu; közü şömineye fırlattı.Ne yapmıştı?

234

R-A s^.ore

Ağlayarak, yanık elini diğeriyle tutarak ve ikisini birdensüne bastırarak yatağa düştü. Hıçkırıkları uzun dakikalar bca dinmedi, belki yarım saat, belki bir saat. Durmadı, kapınmdığını, yaklaşan ayak seslerini -bir çiftten fazla- duyduğu zabaşını kaldırmadı. Kabaca yakalanıp çevrildiğinde, kolları yanlarına yapıştmijğında, bacakları dizlerinin altından yakalanıp açılmaya zorlanHğında ağlamayı bırakmadı. Hizmetçiler onu sıkı sıkı yakaladılar ve yüzündeki yanıklar okadar kötü görünmeyen Connor, üzerinde yalnızca açık gömle-ğiyle yaklaştı."Sen benim karımsın," dedi sertçe. JilPin mücadele edecek gücü kalmamıştı. Onu tutan iki kadı-na yalvararak baktı, ama ikisi de duygularını belli etmiyordu, hat-ta bir şekilde bu manzara, Connor'ın görünüşü, kızın savunmasız-lığı ve onların bunda oynadıkları rol karşısında memnun olmuşabenziyorlardı.Connor yatağa tırmanırken, tepesine çıkarken ona baktı.Başını iki yana salladı. "Yalvarırım," diye fısıldadı.Connor ona yaslandı, ama kız dürtükleyen bir şey hissetmedi. Connor başını kaldırdı, gerçekten de incinmiş, üzülmüş görü-nüyordu. Kızgınlıkla döndü, yataktan indi. "Yapamam," dedi, keskin gözlerle kıza bakarak. Gözleri öfke-sini yansıtıyordu. "Onu buradan çıkarın ve bir odaya kilitleyin,"dedi hizmetçilere. Kadınlar itaat etmek için kabaca harekete geç-tiler. "Kaderine sabahleyin yargıç, Başrahip Dobrinion karar vere-cek. Götürün onu! "Ve sonra bana dönün," diye ekledi Connor, hizmetçilerle ko-nuşarak, ama sözlerini Jill'in yüreğine yönelterek. "İkiniz de." ı8İNANÇ SINAVI Yelkoparan sonsuz günler, sonsuz saatler boyunca tembel tem-bel Güney Mirianic'in kıvılcımlı, cam gibi yüzeyinde kaydı. Güneşdüşman oldu; hava rahatsız edecek kadar sıcaklaştı. Sürekli.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 135: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Avelyn derisinin bedeninden kayıp gideceğini, büyük bir pa-çavra gibi buruşuk bir yığın halinde güverteye düşeceğini düşün-dü. Bedeni yanmış, su toplamıştı, sonra kahverengileşmiş, karar-mış, kararmış, çevresindeki deneyimli denizcilerin derilerinin köse-lemsi görünüşüne bürünmüştü. Diğer keşiş arkadaşları gibi temiztraşlı kalmaya çalışıyordu, ama yeterince keskin bıçak yokaı ve kı-sa süre sonra üçü düzensiz bir sakal bıraktı. En kötüsü de can sıkıntısıydı. Her yönde tek görebildikleri düz,mavimsi gri ufuk çizgisiydi. Heyecan anları -bir balinanın fışkırttı-ğı su, bir yunusun pruvanın yanında sıçraması, suyu beyaz beyazköpürten bir mavibalık sürüsü- nadiren geliyor ve birkaç saniye-den fazla sürmüyordu ve kaçınılmaz olarak açık denizin boşluğuylason buluyordu. Avelyn'in deniz yolculuklarına ilişkin romantik fi-kirleri tamamen yok olmuş, ağır, gıcırdayan, sallanan gerçeklik ta-rafından sürüklenip gitmişti.Dansally'yi sık sık, bazen saatlerce ziyaret ediyordu. Kadınınamaradan çıkması yasaklanmıştı ve o da bunu yeğliyordu, hem o,em kaptan onun tatlı kokusunu yakalayacak olurlarsa uzun süre-kadın görmemiş sıradan denizcilerin yapabileklerinden korku-

236

A' Sâl^re

yordu. Bu yüzden kadın kamarasının kapısını sıkı sıkı kilitljv„ JAvelyn ayrıca, Dansally'den bıkmış görünen üç keşiş arkadnın kadını çok daha az ziyaret ettiğini fark etmişti. Bundan mnundu, ama neden, emin değildi. Dansally işinin gerektirdi»revlere aldırıyormuş gibi görünmüyordu ve Avelyn kadınınİŞİnikimliğinin bir parçası olarak kabul etmeye başlamıştı. İlk ziyaretinde ona söylediği gibi, onu yargılamak kendisine düşmezdi. Buna bütün yüreğiyle inanıyordu, ama yine de Kaptan Ajdonasdahil diğerlerinin kadınla daha az zaman harcadığını görmektenmemnundu. Dansally'nin, arkadaşlarının aramayı akıl bile etmedi-kleri özelliklerini öğrenmişti- kıvrak zekası, sevimliliği, yaşamdakikonumu karşısında üzüntülü teslimiyeti. Avelyn, onun nadirenbahsettiği ve kimseye anlatmadığı düşlerini, hırslarını dinledi ve ka-dının tanıdığı onca erkek içinde yalnızca Avelyn onun düşlerini ce-saretlendirmeye, kadına kendine saygı aşılamaya çalıştı. Fiziksel ya-kınlık konusu o haftalar boyunca hiç açılmadı, çünkü ikisi de da-ha özel, çok daha tatmin edici türden bir yakınlık bulmuşaı. Ve günler bu şekilde geçti, güneş, yıldızlar, sonsuz dalgalar vekıvılcımlar. Keşişlerin ve mürettebatın tek tesellisi bulutsuz geceler-de geliyordu, çünkü Ayla'nın renkleri burada, kuzeye göre çok da-ha berrak görünüyordu. Yumuşak maviler ve morlar, canlı porta-kal renkleri ve bazen koyu kırmızılar gece göğünü süslüyor, cesa-retleri ve moralleri yükseltiyordu. Yavan ve sevimsiz Quintall bile bu güzelliği takdir ediyor, Ay-la'yı Tann'nın işareti olarak görüyor, ne zaman o renkler belırseinancı yenileniyordu. "Sancak ho!" diye bağırdı biri, Jacintha'dan yola çıktıklarında)ikinci hafta sonra, parlak bir sabahta. Quintall umutla ufka baktı. Adjonas ile konuşmaları sonucunPimaninicuit yolunu daha yarılamadıklarını biliyordu ve başkara görmek yalnızca rotalarından çok saptıklarını gösterirdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 136: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

iblis'"

UyâliŞ1

237

İrta balina!" diye bağırdı nöbetçi bir an sonra. "Ölmüş ol-"San1, kıp)rdamıyor.nV ' ? rtenin arka taraflarında Avelyn, Kaptan Adjonas'ın "Lanet» diye mırıldandığını duydu.? "f)lü balina görmek kötü şans mı getirir?" diye sordu saf keşiş. "Balina değil," diye yanıt verdi Adjonas sertçe. "Balina değil."•' tarafa yöneldi. Avelyn peşine takıldı, Bunkus Smealy, Pellimar Thagraine arkasından geldiler. Quintall çoktan korkuluğa da-yanmış, uzağa, aşağıya işaret ediyordu. Adjonas dürbününü kaldırdı ve o yöne baktı. Hemen başını ikivana salladı ve aleti Quintall'a uzattı- Bunkus Smealy'nin hiç dehoşlanmış görünmediği bir hareket."Balina değil," dedi Adjonas yine. "Powrie." "Powrie mi?" dedi Avelyn, kafası karışarak. Powrieler boylarıancak bir yirmiyi bulan sıska cücelerdi."Powrie gemisi," diye açıkladı Adjonas. "Fıçıtekne deniyor.""Oradaki bir gemi mi?" diye sordu Pellimar şaşkınlık içinde. Quintal dürbünü indirerek başını salladı. "Evet, ve hızımızaayak uyduruyor," diye ekledi. "Yelkenleri yok," diye itiraz etti Pellimar, sanki bu mantık tekbaşına bunun bir powrie gemisi olması olasılığını yok edebilirmişgibi. "Powrielerin yelkene ihtiyacı yoktur," diye yanıt verdi Adjonas.'Pedal çevirerek, geminin arkasındaki büyük pervaneye giden mi-li döndürürler." 'Pedal mı?" diye alay etti Pellimar, mesafelerin yüzlerce mille öl-çüldüğü bu kadar engin bir denizde bu fikri saçma bularak.Adjonas'ın sesi sert ve acımasızdı. "Povvrieler yorulmaz."Avelyn bu kadarını duymuştu. Powrieler, savaşlar dışında sıkSürülmezdi. Savaş yetenekleri efsanelerin, dehşet verici şöminenu hikayelerinin konusuydu. Boyları küçük olsa da, ortalama bir

238

R- A.

Sal

v4t

Orç

erkekten daha güçlü oldukları, inanılmaz ölçüde dayanıklılan söylenirdi. Merhametsiz sopa ya da kılıç darbelerine davliyorlar, dövüşmeye devam ediyorlar, kilometrelerce sürenyürüyüşlerden sonra bile durmaksızın saatlerce savaşabiliy0r] "Bu kadar açıkta," dedi Quintall. "On gün mesafede hic kyok." "Powrielerin zihinlerinden geçeni kim bilebilir," diye yamt vdi Adjonas. "Son zamanlarda oldukça aktiflermiş, Jacintha'd k'dostlarım öyle bilgi verdi. Gemi rotalarına giriyor, yüklerini doldı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 137: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

aıyor, sonra mavibalıkları, morina balıklarını ya da sevdikleri baska balıkları takip ederek derin sulara dönüyorlar. Zorlu ve metintiplerdir; powrielerin aralıksız bir buçuk sene açık denizde kaldık-ları söylenir." "Ama ganimetleri ne yapıyorlar?" diye sordu Avelyn masumcadiğer beşinin bakışlarını üzerine çekerek. "Gemilerin yolunu kesi-yorlar, hangi malları alıyorlar ve sonra yeni kargolarım nereye bı-rakıyorlar?" Adjonas ve Bunkus Smealy'in sertçe bakışmaları dört keşişe budüşmanı anlamadıklarını gösterdi. "Onlar can alır," diye yanıt verdi Adjonas sakin sakin. "Gemile-rin yolunu yalnızca öldürmek için keserler. Onları yalnızca bir son-raki gemiye götürecek kadar erzak yağmalarlar, avın ve işkenceninheyecanı için saldırırlar." Avelyn soldu, Thagraine ve Pellimar da öyle, ama Quintall yal-nızca alçak sesle hırladı ve bakışlarını uzak povvrie gemisine çevir-di. "Ama onlardan birinin bu kadar yakınından geçmemiz," de*Pellimar endişeyle. "Hangi kör talih bu? Yüz metre daha iskele ta-rafında olsak gemiyi göremezdik bile." "Ama onlar bizi görürdü," diye yanıt verdi Adjonas. "Yelkenle-rimiz millerce öteden görünüyor ve powrielerin kendilerine n 239 • A vardır kuşkusuz. Denizde yüzen, geçen gemileri onla-büy11 dostları olduğu söylenir. Bu kör talih değil, benim iyi"»imar Biraderim." • -m hakkımızda ne biliyor olabilirler?" diye sordu Quintall,.. rlerjne bakmak için dönmeden. lnızca evden çok uzakta, yalnız bir gemi olduğumuzu," di-ye yanıt verdi Adjonas hemen."Ya görevimiz hakkında?" diye ısrar etti Quintall."Hiçbir şey," diye onu temin etti Adjonas. "Powrie gemisindeh rhangi birinin manastır cüppelerinizi fark edeceğinden bile kuş-kuluyum."Ouintall başını salladı. "O zaman kaçalım," diye talimat verdi.Avelyn ve diğerleri Kaptan Adjonas'ın yüzünün gerilmesini iz-lerken nefeslerini tuttular. Avelyn, Quintall'ın böyle açık bir emir

vererek, bu sefer haddini aştığından korkuyordu. "İskeleye!" diye bağırdı Adjonas, sonra sakinleşti ve yardımcısı-na döndü. "Yelkenlerimizi doldurun, Bay Smealy," dedi."Powrielerle savaşmak istemiyorum." Smealy koşarak uzaklaştı. Adjonas hançer gibi saplanan bakış-larını uzun süre QuintalPın sırtına dikti, sonra sakin bir şekilde dön-dü ve diğer üç keşişe kısaca başını sallayarak uzaklaştı. Avelyn korkuluğa yaklaştı ve eliyle gözünü gölgeleyerek dik-katle engin gri-mavi denize baktı. Fıçıktekneyi gördüğünü sandı,ama emin olamıyordu- bir dalganın gölgesinden başka bir şey ol-mayabilirdi.Yelkoparan keskin bir dönüşle iskele tarafına saptı, kare yel-kenlerini doldurdu ve gemiyi muazzam bir hızla ittirdi. AmaPowrieler takip etmeye devam ettiler; nöbetçi tekrar tekrar fıçıtek-enın hızlarına ayak uydurduğunu, hatta yaklaşmaya başladığınıağırdı, sesi hayal kırıklığı ve korkuyla boğuklaşmıştı.Şimdi küpeştede dört keşiş ve Kaptan Adjonas powrielerin iler-

240

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 138: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

?v»«0r,A- Sal

leyişini izliyorlardı. Avelyn artık gemiyi açıkça görebiliyorcjtuhaf fıçıtekneyi dalgalardaki gölgelerle karıştırmıyordu. Adjonas başını kaldırıp yelkenlerine, sonra yelkenleri ol Kiğince rüzgarla dolu tutmak için çılgınca asılan mürettebatına h u "Şaşırtıcı bir tasarım," dedi Quintall yaklaşan gemiyi kasted"Neden biz insanlar onu kopyalamadık?" "Özgürliman'da bir insan fıçıteknesi var," diye yanıt verdi AH'nas, "ve Ursal'da ırmakta kullanmak üzere birçok fıçıtekne inedildi. Ama insanlar powrie değildir. Öyle bir teknenin içi olduksıkışıktır... Yelkoparari'daki küçük kamaranızdan da sıkışık. Ve insanlarda powrie dayanıklılığı yoktur. Cüceler bütün gün pedal çe-virebilir, ama çoğu insan bir saatte yorulur- en fazla iki saat sonra" Quintall başını salladı, dayanıklı, yorulmak bilmez düşmanaduyduğu saygı ikiye katlanmıştı. "Eğer povvrieler yorulmuyorsa, ozaman kaçmak işe yaramaz," dedi. "Biraz daha yaklaştığı zaman, gemiye alevli ok atacak adamlaryerleştireceğim," diye yanıt verdi Adjonas, pek de umutlu olmayanbir sesle. "Ama geminin büyük kısmı su altında, su üstünde nişanalacak küçük bir parça var ve o da önemli değil. Belki hızımızı ye-terince koruruz ve ilk çarpışma az zarar verir. Sonra güverteye çık-

maya çalışırlarken onlarla savaşırız- zaten başka ne şansımız varki?" Adjonas daha sözünü bitirmeden Quintall başını iki yana sallı-yordu. "Çarpmalarına izin veremeyiz," diye itiraz etti. "Geminin ala-cağı en ufak bir zarar bile, en iyi ihtimalle bizi yavaşlatır ve bunacesaret edemeyiz. Fazladan bir haftadan az zamanımız var- o <Mhedefimiz konusundaki hesaplarımız doğruysa ve rüzgarlar lef"mizde esmeye devam ederse.""Pek az seçenek görüyoaım," dedi Adjonas. Diğer üç keşiş sert gözlerle uzaktaki fıçıtekneye ya da birbırine bakıyor, başlarını iki yana sallıyorlardı; ama Quintall düşufl 241 , yöne çevirmiş, Adjonas'ın düşman hakkında verdiğiSeri sindiriyordu. •• 1 sene," dedi sonunda, "büyük pervanesi bir şeye dolanır-. fjçjtekne ne kadar hızlı gidebilir?"3 Adjonas ona merakla baktı,•fazla ağımız var," diye ekledi Quintall. «Pervane açıkta değil," dedi Adjonas. "Fıçıteknenin yoluna bir- mükemmel şekilde yerleştirsek bile, büyük olasılıkla pervaneyikoruyan kancalardan başka bir şeye takılmaz." «Ağı bırakmakla yetinmedik, onu hedefine götürdük diyelim?",. sordu Quintall sinsi sinsi, Thagraine dışında herkesin şaşkınbakışlarına maaız kalarak. Thagraine durumu kavramıştı ve pekhevesliydi. "Bu riskli olur," diye konuşmaya başladı Adjonas, ama fıçıtek-nenin kapağı açılıp, kırmızı bir bere görününce sustu. Büyük birhuni tutan sıska bir kol havaya kalktı. "İnsanlar!" diye bağırdı powrie huniden. "Sen, tüccar, gemiyiteslim et! Bizden kaçamazsın, evet yapamazsın, savaşamazsın da.Gemini teslim et diyorum böylelikle içinizden bazılarını öldürme-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 139: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

yebiliriz." Adjonas yerlerinde kalakalmış mürettebatına baktı. Yüzlerinde-ki ifadeleri, powrienin vaadindeki ani, küçük umudu gördü. Adjonas'ın gözünde Bunkus Smealy çoğu adına konuştu. "Bel-ki de onu dinlemeliyiz, Kaptan," dedi kaptan yardımcısı. "Dövüş-mezsek..."Adjonas onu kenara itti ve gemideki herkesin onu görebilmesi'Çin korkuluktan uzaklaştı. "Bizi öldürecekler, hepimizi!" diye ba-s'raı. "Bunlar powrieler, kanlı bereler, berelerini insan kanıyla ıs-atmak istiyorlar. Yakaladıkları her gemiyi batırırlar ve tutsak için er' de yok! Durursak, hatta yavaşlarsak bize daha da hızlı çar-parlar." 242

v*'0r,A- Sa|.

Adjonas daha daha konuşurken yanan bir ok Yelkobaüzerinde yay çizerek arka yelkeni deldi. Üç denizci, zararı eindirmek için hemen küçük ateşe koştu. "Hey, daha ne kadar kaçabilirsiniz, tüccar?" diye uludu nove sonra kapağı arkasından kapatarak gözden kayboldu. "En iyi yüzücüleriniz kim?" diye sordu Quintall, kaptana valdşarak. Adjonas orıa merakla baktı. " Yelkoparan soğuk kuzey sularının gemisidir," diye yanıt verrfkaptan. "Yüzme alışkanlığımız yoktur." Quintall sertçe başını salladı ve üç biraderine döndü. Hepsinibirden riske atmak istemiyordu, ama görevlerinin başarısının şu an-daki eylemlerine bağlı olduğunu biliyordu. O daha hareketini bitir-meden Avelyn, Pellimar ve Thagraine cüppelerini güverteye bırak-tılar ve kaslarını germeye, kollarını sallamaya başladılar. "Biz yüzeriz/ diye açıkladı Quintall. "Soğuk kuzey sularında bi-le. Bana bir ağ getir." Adjonas, Bunkus Smealy'ye işaret etti; bu artık Quintall'ın ope-rasyonuydu ve Yelkopararim kaptanı bu iri keşişe bir şans verme-ye razıydı. Az sonra dördü iskele korkuluğunda, fıçıtekneye bakıyorlardı.Quintall ağı suya attı ve Thagraine hemen ardından dalıp yakaladı. Adjonas, Quintall'ın omzunu yakaladı. Kemerinden bir taş, kü-çük, kırmızı bir yakut çekti ve uzattı. "Ancak gerek görürsen," diyeaçıkladı. "Bu taş gemimdeki her şeyden daha değerlidir." Quintall merakla baktı. Taşın içindeki büyüyü, hafifçe zonkla-yan enerjiyi hissedebiliyordu. Adjonas'a başını salladı, sonra beklenmedik bir şekilde taşı Avelyn'e verdi. "Yaşayan kimse taşlarıngücünü daha iyi bilmez," dedi arkadaşına. "Gerek duyarsak iyiKLlan." Avelyn taşı aldı ve birkaç dakika elledi, enerjiyi açıkça nısstaşın amacını ona söylenmiş gibi anladı. Onu beline sardığı Ku İblis* ÜV»W*'

vacak oldu, ama bunun güvenli olmadığını hissetti, bu yüz- „,.. ağzına attı ve dişlerinin arkasına yuvarladı,den t3?1 6

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 140: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Sonra daldılar, hızla yüzerek hâlâ ağla birlikte batıp çıkan, ge-• in birkaç metre uzağındaki Thagraine'e katıldılar.İki gruba ayrıldılar; Thagraine ve Quintall ağı aralarında tutaraknlara yüzdüler ve yaklaşan fıçıtekneye göre konumlarını ayarla-ava çalıştılar. Pellimar ve Avelyn tam geminin önünde durdular,o kapağın tekrar açılması ya da powrielerin bir şekilde dışarıyı gö-zesi olasılığına karşı başlarını olabildiğince suya yakın tuttular. Adjonas kaptan köşkünden endişeyle izliyordu. Powrieler vedeniz hakkında, keşişlerin biliyora benzemedikleri şeyler biliyordu.Örneğin, eğer fıçıtekne ağı tutanların yanından geçip giderse dört-lü asla gemiye yetişemezdi ve Adjonas da onlar için dönemezdi.Açık suda kalırlardı ve sonları gelirdi. Daha da tehlikelisi, powriele-rin suda yaşayan dostları olduğu söylenirdi; belirgin bir sırt yüzgeç-leri olan dostlar. Kaptan, cesur Quintall'ın bunu biliyor olsa bile yine de ağla bir-likte Güney Mirianic'e dalacağından emin, başını salladı. "Hızlı yüz!" diye seslendi Quintall arkadaşına, kalan mesafeyikapatmak için hızlı hareket ederek. Fıçıtekne, Yelkoparan'm aksi-ne dümen suyu bırakmadığından, göründüğünden çok daha hızlıilerliyordu. Thagraine, kollarını ve bacaklarını çırparak elinden gel-diğince hızlı yüzdü, ama ağı geniş omuzlarına takmış, onu sürük-lemekte olan Quintall olmasa asla hedefine ulaşamazdı. iki bitkin adam son mesafeyi dalarak aştılar ve geminin üstle-rinden geçmesine izin verdiler. Neyse ki su kristal gibi berraktı.Yukarıda Avelyn ve Pellimar endişe içinde bekliyordu. Quin-«11'in teşebbüsü nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, fıçıteknenin üzeri-ne Çıkmaları gerekecekti. Ağ başarısız olursa, bu ikisi powrieleriUfdurmak için bir yol bulmak zorunda kalacakü. Avelyn dilini ya-

IM

K A' Sâl^0re

Par-kutun üzerinde gezdirdi. Taşın sağlam fıçıteknenin gövdesiçalayacak kadar güçlü olamayacağını fark etti.Fıçıtekne suyu yararak yaklaştı- elli metre, kırk, yirmi Sonra aniden sarsıldı ve çapraz döndü. Avelyn ve Pellimar ıca güçleriyle yüzdüler. Sürüklenen gemiye ilk Pellimar ula»kendini geminin kaygan, yuvarlak yan tarafına ihtiyatla çekti Kpağa ilerledi ve oraya tam kapak açılırken ulaştı. Dışarı çıkan ilk powrie gerçekten sersemlemişü. Pervane yos>na ya da geminin attığı bir şeye takılmıştı; cüceler böyle düşünmüşlerdi ve bu olağandışı bir olay değildi. Ama güvertede duran bir \n.san görmek! Manzara, daha önce hiç yakından powrie görmemiş olan Pelli-mar için de şaşırtıcıydı. Cüce bir yirmiden biraz uzundu, sıska kol-ları ve bacakları, o fıçı gibi gövdesini taşıyamayacak kadar ince gö-rünüyordu. Pellimar sağlam bir sağ yumruk vururken cücenin ifadesi değiş-medi; solgun, kırışık yüzündeki ağzı açık, bakmaya devam etti. Keşiş yaralı eline, sonra rakibine baktı, göründüğünden dahasağlamdı! Sert kafalı powrie başını şiddetle, dudakları sallanarak ikiyana silkeledi. Pellimar yine vurdu, üç hızlı sol yumruk, sonra sağ bacağını

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 141: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

kuvvetle kaldırdı, ayağını powrienin çenesine vurdu. Cücenin ka-fası arkaya devrildi, yaratık güverteye düştü ve teknenin yanındanaşağı yuvarlandı. Ama yerini bir başkası almıştı ve bu cüce şaşkın değildi. Pelli-mar, bir kedi kadar hızlı, ona da üç sağlam yumruk attı -sol, sag,sol- ama hâlâ ilk yumruğun etkisiyle acıyan sağ yumruğu, sert ka-faya ikinci defa çarpınca keşiş hızını yitirdi. Biraderinin arkasından atılan Avelyn, Pellimar'ın aniden irKUOğini, sonra yana düştüğünü gördü. Göğsünde parlak kırmızı biı ç1gi vardı. Avelyn'in karşısında kısa kılıcı Pellimar'ın kanıyla ıslanın' ? duruyordu. Cüce kurbanının yandan düştüğünü, zatent rmızı olan beresinin rengini güçlendirme şansının Miri-l'3r ıvarlandığını görünce öfkeyle ciyakladı. O dalgınlık ânıAvelyn'e bir şans verdi..,. cücenin üzerine atılabilirdi, ama yaratığın sağlamlığını,. apaktan, arkasından bir başka powrienin çıktığını gördü. Ivn kişisel güvenliğini bir kenara bırakarak daha büyük menfa-ati düşünmek zorundaydı. Öne koştu, güvertede kayarken yakutu ağzından çıkardı. Onulinde ovaladı ve güçlerini çağırdı, enerji merkezini buldu ve onuistikrarsız bir düzeye getirdi. Powrie elinin tersiyle bir hamle yaptı, ama Avelyn hamlenin al-tına eğilmeyi başardı. Powrienin bacaklarının arasından uzandı vetaşı yukarı, kapağa doğm attı. Sonra hayatta kalma içgüdüsüneuyarak bacaklarını altında kıvırdı ve hızla atıldı. Güçle parlayan yakut açık kapağa doğru tembel tembel bir yayçizdi. Dışarı çıkan bir sonraki powrie onun ışıldadığını gördü vebüyülenmiş gibi uzandı. Cüce mücevheri sıkıca yakaladı, ama mer-diveni salıverdi. Bu yüzden, Avelyn ve diğer powrie hızla doğru-lup taşı tutanın tepesine dikildiklerinde, şaşkın cüce, elinde parla-yan mücevherle birlikte fıçıteknenin içine düştü. Avelyn canını kurtarmak için powrienin kılıç koluna yapıştı. Birelini altına aldı ve inerlerken kapağı ittirmeyi başardı, Avelyn kapa-nan kapağın üzerinden yuvarlandı, şaşırtıcı ölçüde çevik çıkanpowrie kapağın üzerine sıçradı. Cüce pis pis sırıtarak kılıcını kal-dırdı ve oracıkta sırtüstü yatmakta olan Avelyn'i iliklerine dek sar-san bir feryat kopardı. Ama sonra cüce uçmaya, kapak arkasında, havada dönmeye,aÇik delikten yoğun, kara bir duman fışkırmaya başladı. Sarsıntı Avelyn'in yuvarlanmasına sebep oldu ve harekete karşı°ymadı. Patlama muhtemelen cücelerin yarısını bile öldürmemiş- 2t>6 R. A <uıSalv«toreti -fıçıtekne neredeyse Yelkoparan kadar büyüktü!- ve k,csonra güverteye çıkarlardı.Ve Avelyn bir powrieyle daha yüzleşmek istemiyordu. Quintall ve Thagraine ağı yerleştirdikten sonra nefes nefbaşlarını sudan çıkardılar. Quintall fıçıtekneye yaklaştığında suHbir powrie vardı ve Pellimar Birader hemen arkasından yuvarlamyordu. Powrieler, ağır bedenleri ve ince kol, bacakları yüzünden güç-lü yüzücüler değildiler ve Quintall sersemlemiş yaratığa çabucakyetişti, onu suyun altına itti ve omuzlarına oturdu. Powrie çılgıncaçabaladı, ama güçlü adam bacaklarını sıkı sıkı kilitledi ve dengesi-ni bozmamaya çalıştı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 142: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Cüce bir daha yüzeye çıkamayacaktı. Suya düşen Avelyn, QuintalPı biraz uzakta ve yüksekte buldu,bedeninin yarısı suda, yarısı denizdeydi. Manzara başta Avelyn'i şa-şırttı- ta ki arkadaşının bulduğu "koltuğu" fark edene kadar. Yan-da, biraz uzakta olan Thagraine, Pellimar'ı bir kolunun altına alrmş,gemiye dönmek için elinden geldiğince hızlı yüzüyordu. En güçlü yüzücü olan Quintall pis işi biter bitmez Thagraine'iyükünden kurtardı ve baygın Pellimar'ın fazladan ağırlığına rağmeniki arkadaşına ayak uydurdu. * Adjonas her şeyi endişeyle izliyor, gemisi dönerken korkulukboyunca yürüyordu. Fıçıtekne geçici olarak etkisiz hale getirmişti,ama savaş bitmiş sayılmazdı. Kaptan okçuların yerlerini almasınıemretti ve çoktan azalmaya başlamış dumandan powrieler çıkacakolursa, gördükleri her şeyi vurmalarını söyledi. Sonra izledi, çünkü yapabileceği başka bir şey yoktu. Yelkopa-ran dört keşişe ve fıçıtekneye yaklaşarak döndü. Gerçekten "eşimdi güvertesinde powrieler vardı, bazıları ağır arbaletler taşry°r' 2-57M* ^' keşiŞİere doğru gelişigüzel ateş ediyordu.ju ve r- ^jajıa ja kötüsünün, yaralı Pellimar'ın suda bıraktı-KCŞfi olduğunu, Adjonas biliyordu.^ kan fc naran'a ilk ulaşan Thagraine oldu, güverteden fırlatılannca kavradı. O halatı kavramış, Avelyn yirmi, Quintall ve „ hir o kadar daha uzaktayken nöbetçi beklenen haykırı-pdlimarsa, wsı kopardı-yüzgeci!" diye bağırdı. "Köpekbalığı, beyaz köpekbalığı!" "Onları hemen çıkarın!" diye uludu Adjonas, yardım etmek içinhalatın başına giderek. "Suya daha fazla halat atın!" Atılan halatlardan biri Avelyn'in yakınına düştü, ama çılgınadönmüş nöbetçiyi ve yeni tehlikeyi anlayan Avelyn halatı reddede-rek Quintall ile Pellimar'a döndü. "Avelyn Birader!" diye bağırdı Thagraine geminin korkuluğun-da tünediği yerden. "Sen ve ben Hazırlayıcıyız! Onlar harcanabilir!" Sözcükler Avelyn'in üzerinde soğuk bir tokat etkisi yaptı. Har-canabilir mi? Bunlar Aziz Saf-Abelle'in keşişleriydi! Bunlar insandı! Avelyn hırlayarak yüzmeye devam etti ve sonunda yorulmayabaşlamış olan Quintall'a ulaştı. Avelyn şaşkınlıkla Pellimar'ın iri ya-rı adamın arkasında, suda batıp çıkmakta olduğunu gördü. Avelyn soru sormadı, hızla halata doğru yüzen Quintall da öy-le. Avelyn sonunda Pellimar'a ulaştı ve kolunu adamın omzuna do-ladı. Bir arbalet oku dönerek Avelyn'in yüzünün hemen yanında su-yun üzerinde sekti. O zaman gördü -sırt yüzgeci suyun üzerindea|tmış santim yükseliyordu- ve daha önce köpekbalıklarını hiç gör-memiş ve duymamış olmasına rağmen, o yüzgecin altında bekle-yen dehşetleri hayal edebiliyordu. Köpekbalığı yaklaştı, Yelkoparan da öyle. Bir düzine adam -ve«arında Ouintall, Thagraine ve Adjonas- halatı yakalamış, Avelynesızce diğer ucunu yakalarken gergin tutuyorlardı.

2«8

Sal'R- A.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 143: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

v*t0r,

ar'ıAvelyn kendini kaldıramıyordu, halaü ve baygın Pellim'Ut-maktan başka bir şey yapamıyordu. Ama onu küpeşteye çıkardılar, Quintall Pellimar'ı yakalanadamı güverteye çekti. Avelyn tehlikeli ölçüde alçakta asılı diyordu. Mürettebatın çığlıklarını duydu ve bir ayağı hâlâ suyun i ıde, yedi buçuk metre uzunluğunda büyük, karanlık bir şekil ye/fcnparan'm, Avelyn'in altından kayarken bakışlarını indirdi.Dehşet içindeki keşiş bir saniye sonra güvertede duruyordu"İriydi," dedi Adjonas, köpekbalığı için. Bunkus Smealy yağlı sırıtışını Avelyn'e çevirdi ve başparmağıylaişaret parmağını on beş santim kadar ayırdı. "Dişleri bu kadardı"dedi zalimce. Adjonas fıçıteknenin güvertesinde bir düzine powrie olduğunufark etti, ama büyük köpekbalığı bu kadar yakındayken ve sinirliolduğu bu kadar açıkken hiçbiri suya girmezdi. Povvrielerle köpek-balıklarının uyum içinde çalıştıkları söylenirdi, öyle denirdi, amaanlaşılan böyle bir dostluğun da sınırları vardı. "Kaptanın yüzü kötücül bir sırıtışla genişledi; o olanaksız işbirli-ğini sınamaya karar vermişti. "Onlara vur," dedi Bunkus Smealy'ye ve kaptan yardımcısı se-vinçle bağırarak dümene koştu. Kuvvetli bir darbe değildi -hiçbir aklıbaşında kaptan gemisinibir powrie fıçıteknesinin sağlam gövdesine çarpmazdı— ama bir ta-nesi dışında bütün powrieleri suya yuvarlamaya yetti. Yelkopa-ran'va okçuları, gemi powrie teknesinin yanından geçerken sudaüç cüceyi daha öldürdüler. İkinci, daha küçük bir sırt yüzgeci, gittikçe daralan bir çemberde ilkine katıldı.Cüceler nasıl da çırpınıyorlardı! "Uzaklaşalım," diye seslendi Adjonas mürettebatına. Köpeklıkları ölülerle beslenecekti ve hâlâ hayatta olanların çırpınışla11 249enişleyen kan izi daha fazlasını getirecekti, biliyordu. De-g'tn .. üş köpekbalıkları bu kadar yakındayken, hiçbir powrie!İ'C takılan ağı çıkarmak için suya girmeye cesaret edemez-pervaneyAdionas ya da Fe/^oparare'daki diğerleri bilemezdi, amaieler için daha da kötüsü, sürüklenen fıçıtekne, deliye dön-? köpekbalıklarına yaralı bir balina gibi görünüyordu.Yelkoparan'ın darbesi yüzünden yuvarlanan ve su almaya baş-1 van fıçıtekne çok geçmeden dalgaların altında kayboldu. Yelkoparan 'daki heyecan powrieler epey geride kalana kadardinmedi. Keşişler savaşın kahramanlarıydı, ama Avelyn müretteba-tın "cesur" kadar "aptalca" diye de mırıldandığını duydu. Denizci-ler zorlu bir topluluktu, gururlu ve şüpheci, eğer o ve Quintall, yada diğerlerinden biri sırtlarının sıvazlanmasını beklemiştiyse, hayalkırıklığına uğramışlardı. Avelyn ve Thagraine kötü yaralanmış olan Pellimar'ı Dan-sally'nin kamarasına götürdüler ve kadının tensel yeteneklerdendaha fazlasına sahip olduğunu gördüler. Kısa süre sonra adam ola-bildiğince rahat, bir şekilde uzanmıştı ve Avelyn odadan çıktı. Quintall'ı kaptan Adjonas'ın yanında buldu; kaptan bitkinlik

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 144: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

içinde ana direğe yaslanmıştı. "Powrieler," diye mırıldanıyordu, Avelyn yaklaşırken. "Miri-anic'te, kuzeyde ve güneyde gördüğüm bütün kanlı berelerden da-ha fazlası var. Adalarında, Juliantheler'de çoğalmışlar anlaşılan, kı-yılarından sürü sürü açılıyorlar. Saldırılarının sayısı ve şiddeti arta-cak." Quintall omuzlarını silkerek sert sözleri önemsemediğini göster-aı- 'Pellimar nasıl?" diye sordu Avelyn'e. Avelyn çaresizce başını iki yana salladı. "Yaşayabilir," diye ya-mt verdi, "ama ölebilir de." 250

R' A- Sal^.ore

Quintall başını salladı, sonra aniden harekete geçti, dönerektığı yumruk Avelyn'in çenesine indi ve adamın güverteye yıö,ısına sebep oldu. "Nasıl cesaret edersin!" diye bağırdı Quintall Denizciler güvertenin her köşesinden baktılar; Adjonas iri vadamı inanmazlıkla süzdü. Avelyn yeni bir darbeye karşı tedbirli olarak kendini topladQuintall'ın hareketi kafasını fena halde karıştırmıştı. "Sen seçilmiş Hazırlayıcısın," diye azarladı onun Quintall. "AmaPellimar'ı kurtarmak için hayatını tehlikeye attın." "Denize atlayarak hepimiz hayatlarımızı tehlikeye attık," diyeitiraz etti Avelyn. "Başka seçeneğimiz yoktu," diye terslendi Quintall, öyle öfke-liydi ki her sözcüğüyle tükürük saçıyordu. "Ama Yelkoparan'miçinde bulunduğu tehlike sona erdiğinde, powrieler durduruldu-ğunda ve yolumuz açık olduğunda sen tehlikeli sulara döndün.""Köpekbalığı Pellimar'ı yiyebilirdi!""Yazık, ama önemli değil!" Avelyn, faydasız bir itiraz olacağını bilerek bir sonraki sert ce-vabını yuttu. Sert Quintall'dan bile bu düzeyde bir fanatiklik bek-lemiyordu. "Onu bırakamazdım, sen de öyle." Quintall güverteye, Avelyn'in ayaklarının dibine tükürdü. "Sen-den yardım istemedim ve teklif etsen reddederdim. Hedefe gidenyol açıktı, Yelkoparan tehlikede değildi. Güverteye çıkıp orada kal-malıydın. Avelyn de suda ölseydi, benim ve Pellimar'ın yaşamları-mızı kaybetmemiz ne israf olacaktı!" Avelyn'in verecek yanıü yoktu. Sav tartışılamazdı. Kendini top-ladı, onaylayarak başını salladı, ama yüreğinin içinde, aynı şey yi-ne olsa, yine ikilinin yanma döneceğini biliyordu. "Pimaninicuit'e giden yolun artık açık olduğunu bilmiyoruz,diye fısıldadı Adjonas, kutsal ismi koruyarak."Artık zaten Pellimar'ın bize bir faydası yok," diye hemen kar-

,. QUintall. "Yaşasa bile daha günler boyunca yataktan çı-sJj* , „L rnayacalvn gürbüz adamı dikkatle inceledi. Görev çok önemliydibuna katılıyordu ve yolculuğun iyiliği için hayatını tehlike-A\ Ama bir başkasından ölmesini istemek?Avelyn başını iki yana salladı, ama neyse ki Quintall ve Adjo- hareketi kaçırdı. Hayır, diye karar verdi genç keşiş, bunu yapa-mazdı, yapmazdı.«Unutma," dedi Quintall ciddiyetle.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 145: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

«pellimar'ın yanma gideceğim," diye yanıt verdi Avelyn, sözle-rin ima ettiği ince yeminden, Quintall'ın kavrayamadığı yemindenteselli bularak. "Dansally yaralarını sarıyor.""Kim?" diye sordu Quintall, Avelyn uzaklaşırken.Avelyn gülümsedi, şaşırmamışü. Günler akıp giderken Pellimar'ın durumu fazla iyileşmedi. Ha-va hâlâ açık ve berraktı, ve başka fıçıtekne görmediler.Belki can sıkınüsı, sıcaklık ya da tatsız erzak yüzündendi, amamürettebat gittikçe daha huzursuz, hatta düşmanca davranmayabaşlamıştı. Avelyn birden fazla Bunkus Smealy'nin ve Adjonas'ınbağrıştığını duydu ve keşiş artık ne zaman açık güverteye çıksa, sır-tında yakıcı nefret bakışları hissediyordu. Mürettebat rahatsızlıkları'Çin, tüm bu yolculuk için keşişleri suçluyordu. Quintall, Avelyn veTnagraine'i bu konuda uyarmıştı, tıpkı Adjonas'ın Quintall'ı uyardı-81 gibi. Yelkoparan normalde bir kıyı gemisiydi. Geniş, engin ok-yanusa yolculuk yaptığı son derece enderdi ve söylentiler mürette-a(ı ele geçiren bir delilikten bahsediyordu. Hikayelere göre sağ-mı denize açılabilecek gemiler bulunmuş, ama güvertede tek birenızci bulunamamıştı. Bazıları bunun, hayaletlerin ya da derin su-rdaki kötü canavarların işi olduğunu söylüyordu, ama daha sağ-y^u, deneyimli denizciler bunu korku ve kuşkuya, uzun, boş

252 R- A. fek.günlere ve o kaçınılmaz, denizin asla sona ermeyeceği, gem' ?mek ve su bitene kadar yüzüp duracağı duygusuna bağhVo ıJacintha'dan ayrıldıktan sonraki altıncı haftada, durum o l-kötüleşti ki Adjonas, Avelyn'i perişan eden bir kararla Dansall <hizmetlerini mürettebatın diğer üyelerine de açtı. Sakin bir $ekıyapılmalı, diye emretti kaptan ve Avelyn ne zaman bir başka • * a pisdenizcinin Dansally'nin odasına girdiğini görse, yüreği biraz d Kbüzülüyor, dudağını biraz daha kemiriyordu. Dansally üzerinde durmadı, kaderini kabul etmişti, ama çoelan görevleri Avelyn ile sohbetlerine, keşişin ve artık kadının daçok ihtiyaç duyduğu şeye pek az zaman bırakıyordu. Fazladan ayrıcalıklar bile gittikçe aksileşen mürettebatın ruh ha-lini iyileştirmedi. Özellikle sıcak ve nemli bir sabah durum korku-tucu bir halde geldi. Quintall bir saate yakın bir zamanı Kaptan Ad-jonas'la, yer yer hararetli bir tartışmayla geçirmişti. Adjonas sonun-da onaylayarak başını salladı, sonra Bunkus Smealy'yi yanına ça-ğırdı. Daha ziyade QuintaH'dan, daha fazla bağrışma duyuldu ve so-nunda Smealy karşı çıkmaya çalıştığında, iri keşiş Smealy'yi boğa-zından yakaladı ve ayaklarını yerden kesti. Avelyn ve Thagraine, QuintaH'ın yanına koştular, Thagrainemürettebatın tamamının dikkatle izlediğini işaret etti. "Haklı olduğumu kanıtlıyor, Kaptan Adjonas," dedi Quintall,Smealy'yi biraz sarsarak. "Huzursuzluğun önderi bu, köpekbalıkla-rına yem olması gereken bir adam." Adjonas elini sakin bir şekilde Quintall'ın koluna koydu, keşi-şin kavrayışını gevşetti ve yardımcısını aşağı indirdi. Smealy öksu-rerek geriledi ve öngörülebileceği gibi yardım için mürettebatadöndü. "Onlara cesaretlendirici tek kelime edersen," diye tehdit eQuintall, "ben ve arkadaşlarım sana saldırırız. Suya düştüğün e bacakların kırılmış, faydasız kalmış olur Bunkus Smealy.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 146: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

„*> 'm dönüp seni bulmasını beklerken ne kadar yüzebilir-yclkoPara111 v İı adam soldu. "Çok açıktayız," dedi kaptana, yakarısı sız-a°gibi çıkarak. "Çok açıkta!"?Ada..." diyecek oldu Adjonas.smealy hırlayarak susturdu onu. "Ada falan yok!" diye bağırdı biraz öncesine göre daha yakında görünen mürettebattan onaynnnlnlan yükseldi. Adjonas endişeli bakışlarını Quintall'a çevirdi. Daha en az biravlık yollan vardı ve kaptan mürettebatının o kadar sabır göstere-ceğinden kuşkuluydu. Hepsi dikkatle seçilmişti, çoğu on senedirAdjonas'la yelken açıyordu, ama kara görmeden geçen haftalarhepsinin sinirini bozmuştu. "Üç ay!" diye bağırdı kaptan aniden. "Jacintha'dan yola çıkma-dan önce size, hedefimize ulaşmadan önce üç ay yolculuk edece-ğimizi söylemiştim. Daha Aziz Saf-Abelle'den ayrılmamızın üzerin-den iki ay bile geçmedi. Korkak mısınız siz? Şerefli adamlar değilmisiniz?" Bu biraz gerilemelerini sağladı, ama homurdanmaya devam et-tiler. "Şunu bil," dedi Quintall Smealy'ye, kaptan yardımcısı da geri-lerken, "mürettebatın eylemlerinden kişisel olarak seni sommlu tu-tarım." Smealy bile kırpmadı, güverteyi yarılayana kadar gözünü tehli-keli keşişten gözünü ayırmaya cesaret edemedi. "Pimaninicuit'i kolayca bulmazsak daha kötü olacak," diye üçü-nü sessizce uyardı Adjonas.Quintall buz gibi bakışlarını ona dikti. Bana verilen haritalara göre doğru rotadayız ve zaman kaybet-medik," diye onu temin etti Adjonas, adamı sakinleştirme ihtiyacı 254

«? A.

sal

V»tOr«

hissederek.

'«ılıkrak.

"Fersahı fersahına doğallar," diye hırladı Quintall kar

ola-

Gerçekten de dört buçuk huzursuz haftadan sonra oö?Pt ? Çi bağırdı, "ileride kara var!"sonraedi-yeşi-Mürettebatın tamamı ön küpeşteye koşturdu ve kısa süregri pus maddeleşti, yaklaştıkça koni şeklinde bir adanın inkarlemez siluetine, grilikse, yamaçların üzerindeki gür bitkilerinline dönüştü.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 147: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Hesaplarıma göre yaklaşık bir hafta zamanımız var," dedi Adjonas dört keşişe -çünkü hâlâ zayıf olsa da Pellimar da güvertedey-di. "Kıyıya çıkıp keşif..." "Hayır!" diye terslendi Quintall, herkesi şaşkınlık içinde bıraka-rak. Kaptan'ın önerisi son derece mantıklı görünüyordu. "Hazırlayıcılar dışında kimse kıyıya çıkmayacak," diye açıkladı

Quintall. "Pimaninicuit kıyılarına ayak basan başka herhangi biribedelini hayatıyla öder." Tuhaf bir emirdi. Avelyn öyle şaşırmıştı ki, Quintall'ın adanınadını açık açık söylediğini fark etmedi bile. Sözler Kaptan Adjonas'ı da hazırlıksız yakalamıştı; beklenme-dik, Adjonas'ın hiç de hoş karşılamadığı bir bildiri. Mürettebat, En-tel'de verdikleri kısa mola dışında o kadar uzun süredir gemideydiki! Onları, kara bu kadar yakın ve davetkar görünürken -meyveağaçları ve açık denizde bulamadıkları başka lükslerle kaplıydı-gemide tutmak gerçekten de aptalcaydı. Ama Quintall yumuşamadı. "Hazırlayıcıları nereden kıyıya çıka-rabileceğimize karar vermemiz için adanın çevresinde bir kez delan, sonra derin sulara, adayı göremeyeceğimiz bir yere açıl,talimat verdi kaptana. "Beş gün sonra geri gel."Adjonas burada, kritik bir noktada olduğunubÜiyordu. Q»in'

ps» U^'î'

255

Emiyordu, hiç katılmıyordu; ama artık Pimaninicuit görüş0 ndaydı ve Peder Başrahip'le yaptıkları anlaşmaya göre, ko-keşişin almasına izin vermek zorundaydı. Hem, yolculuğunbuydu ve Peder Başrahip Markwart Adjonas'm bunun için-verini açık açık söylemişti. Açık denizlerde kaptan oydu; Pi-inicuit'de denileni yapacaktı, aksi halde ödeme, ki toplamı ola-ğanüstüydü, yapılmayacaktı.Ve daha da kötüsü olacaktı. Böylece adanın çevresini dolandılar, umut verici bir lagün gör-düler, sonra yolculuğun, özellikle de Avelyn ve Thagraine için enuzun beş gününü geçirmek için derin sulara açıldılar. Avelyn son günü dua ederek, meditasyon yaparak, kendini zi-hinsel olarak önündeki göreve hazırlayarak geçirdi. Dansally'ye gi-dip korkularını, böyle bir görev için yetersiz olduğunu anlatmak is-tiyordu, ama bu dürtüye direndi. Bu kendi savaşıydı. Sonunda o ve Thagraine, erzaklarını taşıyarak, Yelkoparan'myan tarafından halattan kayığa kaydılar. Pimaninicuit önlerinde di-kiliyordu. "Yağmurlar başladığında açıklıktan uzakta olmalıyız," diye açık-ladı Quintall onlara, "çünkü taşların büyük zarara yol açabildiği bi-liniyor. Bittiği zaman döneceğiz." Kıç taraftan gelen bir haykırış, keşişlerin ve Adjonas'ın dönme-sine sebep oldu. Mürettebattan biri, on yedi yaşında, deniz deliliği-ne özellikle şiddetli bir şekilde yakalanmış bir oğlan gemiden suyadalmış, kıyıya doğru yüzmeye başlamıştı. "Bay Smealy!" diye kükredi Adjonas, sert bakışlarını müretteba-ta çevirerek. "Okçular küpeşteye!" "Bırak gitsin," dedi Ouintall, Adjonas'ı şaşırtarak. Quintall çılgınadamı mürettebatın önünde vurmanın muhtemelen isyana yol aça-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 148: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

cagını fark etmişti. "Bırak gitsin!" diye daha yüksek sesle kükredivuintall. "Ama adayı seçtiğine göre, iki kat çalışacak." Sonra eğildi 256

ve Thagraine'e bir şeyler fısıldadı ve Avelyn bunun kaçanmı^Ua_]çalıştırmakla ilgili olduğundan kuşkuluydu.aynl-aÇtı Ve Avelyn ve Thagraine birkaç dakika sonra Yelkoparan 'dandılar ve kürek çekmeye başladılar. Gemi hemen yelkenleriniPimaninicuit'den uzağa, derin suların güvenliğine çekildi. Güvede Quintall hemen aptal denizciyi bekleyen tehlikelere, yağrrm ırın öfkesine yalnızca keşişlerin direnebileceğine ilişkin yalanlarbaşladı. "Muhtemelen Yelkoparan'a. dönecek kadar yaşamayacak"diye açıkladı Quintall, istikrarsız mürettebatı geleceği kesin oladarbeye hazırlayarak. Küçük kayığın altı ada kumsalının kara kumlarına sürtünür sür-tünmez Thagraine atladı ve koşmaya başladı. Denizde isyancıyıyandan, uzaktan geçmişlerdi ve Thagraine yönü ve hızını aklınanot etmişti. Avelyn arkadaşına seslendi, ama Thagraine yalnızca kayığı bağ-lamasını emretti ve arkasına bakmadı. Avelyn midesinin büzüldüğünü hissetti. Kayığı lagünde koru-naklı bir noktaya çekti ve eğerek suyla doldurdu, sığ dipte güvenealdı.Thagraine kısa süre sonra geri döndü. •Avelyn onu yalnız görünce irkildi. Quintall'ın verdiği talimatla-rı anladı. "Çok yiyecek var," dedi Thagraine mutluluk içinde, heyecanlatitreyerek. "Ve bir mağara bulmalıyız." Avelyn hiçbir şey söylemedi, yalnızca sessizce, genç denizcininruhu için dua ederek takip etti. Bunu takip eden ve daha ziyade dağın bir yamacında bulduk-ları, kumsala ve engin sulara bakan küçük mağarada saklanarak ge-çirdikleri, iki gün tamamen dayanılmazdı. Thagraine çok huzursuz-du, bir oraya, bir buraya yürüyor, kendi kendine mırıldanıyordu.Avelyn adamın rahatsızlığını anladı ve Thagraine'in sinirliliği111

ı r geldiğinde ikisine de pahalıya malolabileceğini düşün-: «n u öldürdün," dedi genç keşiş alçak sesle, cümlesinin suçla-L jbi çıkmaması için özen göstererek.Thaeraine durdu. "Pimaninicuit'e çıkan herhangi biri bedelinila öder," diye yanıt verdi, sesini sakin tutmak için büyük ça-ba göstererek. Avelyn bunun tek kelimesine bile inanmadı, ona göre Thagra-. cani QuintalPın maşası gibi davranmıştı. "İşimizin bittiğini nasıl anlayacaklar?" diye sordu Thagraine ani-den vahşice. "Adadan bu kadar uzaklaşırlarsa yağmurların yağdı-ğını nereden bilecekler?" Avelyn onu dikkatle süzdü. Adamı denizciye yaptığı şeyle ilgilibir tartışmaya çekmek, adamın zihnini, en azından şimdilik rahat-latmak, böylece en önemli görevlerine yoğunlaşmalarını sağlamakistemişti. Ama sözleri Thagraine'i sakinleştirmişe benzemiyordu,tam tersine, vicdan azabı çektiği açık olan adam daha da hızlı volta

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 149: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

atmaya, ellerini tekrar tekrar çırpmaya başladı. Hesaplarına göre yağmurlar gecikmişti. İkili yine de mağaradasaklanarak işaret arıyorlardı. "Doğru mu ki?" diye itiraz ediyordu Thagraine birkaç dakikadabir. "Böyle bir şeye tanık olmuş, hâlâ hayatta olan adam var mı?""Eski kitaplar yalan söylemez," dedi Avelyn inançla. "Nereden biliyorsun?" diye patladı Thagraine. "Taşlar nerede ozaman? O kıymetli gün nerede?" Soluk soluğa, durdu. "Yedi nesil,"diye bağırdı, "ve buraya yağmurlardan önceki hafta geliyoruz ha?Bu nasıl bir aptallık? Ya manastırın hesapları bir aycık sapmışsa,hatta belki bir sene... bütün bu süre boyunca burada saklanarak mıyaşayacağız?" 'Sakin ol, Thagraine," diye mırıldandı Avelyn. "Peder BaşrahipMarktyart ve Tanrı'ya olan inancını koru."Peder Başrahip Markwart cehennemin dibine gitsin!" diye ulu-

258

R- A' ^«Or,

du diğer keşiş. "Tanrı mı?" diye tükürdü horgörüyle. "Korkmçocuğun ölümünü isterken Tanrı neyi biliyor ki?" Demek bu, diye düşündü Avelyn: Saf, basit suçluluk duvAvelyn Thagraine'in elini tutmak, onu teselli etmeye çalışmakilerledi, ama diğer keşiş Avelyn'i ittirdi ve mağaranın dar ağz. Jçıkarak çalıların içinde koştu. "Yapma!" diye haykırdı Avelyn ve takip etmeden önce birdurdu. Thagraine hemen gözden kaybolmuştu; keşiş gür ~j ıiçine dalmış, ama tahmin edilebilir bir şekilde açık kumsala v"nelmişti. Avelyn takip edecek oldu, ama mağara gözden kaybolduğu anda bir şey, içsel bir ses durmasını söyledi. Mağaraya doğ-ru baktı, sonra yamaçtan suya. Gökyüzünün tuhaf bir renge bü-ründüğünü fark etti; Avelyn'in yalnızca gündoğumunda ve gün-batımında, ancak doğru ufukta gördüğü morumsu pembe birrenk. Ama günlerin uzun olduğu bu bölgede güneş hâlâ batı uf-* kundan saatlerce uzaktaydı ve bulutsuz gökyüzünde parlak ve sa-rı parlıyor olmalıydı. "Lanet olsun," dedi Avelyn ve tüm hızıyla mağaraya koştu. İçe-ri girdiğinde, o yüksek noktadan Thagraine'in kumsalda çılgıncakoştuğunu gördü ve aynı zamanda kıyıdan uzakta, suyun üzerindehafif bir hışırtı fark etti.Avelyn gözlerini kapatarak dua etti. "Neredesin lanet olası Tanrı?" diye hakirdi Thagraine, Pimanini-cuit'in kara kumlan üzerinde sendeleyerek. "İnananlarından nasılbir bedel alıyorsun? Ne yalanlar söylüyorsun?"Sonra şapırtıyı duyarak aniden durdu. Bir an sonra kolunu tuttu, orada bir kan çizgisi hissetti ve önün-de, siyah kumların üzerinde yatan küçük bir taş, dumanlı bir k115'tal gördü.Thagraine'in gözleri Tanrı sözlerini yanıtlamış gibi iri iri acl1

p* u^'ş'

259

baktı döndü ve olanca hızıyla, her adımda Avelyn'e hay-^rak mağara^ koştu.Avelyn izlemeye dayanamıyordu, ama gözlerini kaçırmaya damlyordu. Mağara girişinin önünde ateşli taşlar yere akıyor,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 150: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

- cların ve çalıların geniş yapraklarında delikler açıyordu. Taş- urU bir süre hafif bir şekilde devam etti, yavaş yavaş Pimani-ruit'in toprağını cezalandıracak kadar hızlandı. Ve yağmurun içinde Avelyn kendi ismini duydu. Sersemlemişbir biçimde, incelmiş bitki örtüsünün ötesinde görüş alanına girenyaralı, perişan haldeki Thagraine'e baktı; adam o kadar çok yerin-den kan kaybediyordu ki tek bir büyük yaraya benziyordu. Açma-sı bir yığın halinde, kollarını mağaraya doğru uzatarak sendeledi. Avelyn ayaklarını altına aldı. Dışarı çıkmanın aptalca olacağınıbiliyordu, ama nasıl durabilirdi? Kendi kendine sertçe başarabilece-ğini söyledi. Thagraine'i alıp, mağaraya kadar koruyabilirdi. Sonrayapması gereken seçimi düşünmemeye çalıştı, ya Thagraine'le yakutsal taşlarla ilgilenecekti; çünkü taşlardaki büyüyü mühürlemekiçin gereken zaman gerçekten de dardı. Ama Avelyn bunun için zamanı geldiğinde endişelenecekti.Avelyn dışarı çıktığında Thagraine yalnızca yirmi adım uzakta sen-deleyerek ilerliyordu. Yüksekteki karanlık lekeyi hemen gördü ve bir şekilde ölüm-cül rotasını anladı. Thagraine o sırada onu gördü, kanlı yüzünde umutlu, acınasıbir gülümseme belirdi. Taş hedefe fırlatılmış bir ok gibi yere indi, Thagraine'in başınınaıkasına çarptı, onu dümdüz yere devirdi.Avelyn mağaraya ve dualarına çekildi.Fırtına bunu takip eden saatte yoğunlaştı, rüzgar ve taş yağmu-adayı dövüyor, Avelyn'in deliğinin çevresindeki toprağı öyle

z6o

R' A ^

eziyordu ki; keşiş mağaranın üzerine yıkılacağından korkn,başladı.Ama sonra, başladığı gibi aniden sona erdi ve gökyüzü c ucak açılarak koyu maviye dönüştü. Avelyn korku içinde, ama kararlı, dışarı çıktı. Doğj^jparçalanmış kanlı bir yığın halindeki Thagraine'in yanına o\tl-Avelyn onu çevirmeyi düşünüyordu, ama ölümcül yaraya bakarkenefes alamadı, açık bir delik Thagraine'in kafatasım yarmış, beynin'dışarı saçmıştı. Thagraine'i öldüren nesne, dev, mor bir ametist Avelyn'in dik-katini çekti. Nazikçe, saygıyla, ölü arkadaşının başının arkasınauzandı ve taşı çıkardı. İçinde zonklayan gücü hissedebiliyordu, da-ha önce benzerini hayal bile etmemişti. Kuşkusuz bu Aziz Saf-Abel-le'deki bütün taşlardan daha güçlüydü! Ya büyüklüğü! Avelyn'in el-leri gerçekten iriydi, ama parmaklarını sonuna kadar gerse bile ta-şın bütün kenarlarına dokunamıyordu.Thagraine ve Thagraine'in öldürdüğü çocuğu aklından çıkara-rak işe koyuldu ve bunca senedir uğruna eğitildiği görevi yapma-ya başladı. İlk önce ametisti hazırladı, onu özel yağlarla kapladı,derin dualar ve işlemlerle kendi enerjisinin bir kısmını ona verdi.Sonra devam etti, içgüdüleri onu hangi taşların semavi ener-jiylye daha dolu olduğunu gösterdi. Çoğu hiç büyülü güç içermi-yordu ve Avelyn kısa süre sonra bunların eski yağmurların kalıntı-ları olduklarını, fırtına tarafından yüzeye çıkarıldıklarını anladı. Son-ra yumurta büyüklüğünde bir hematit seçti, sonra bir yakut -kü-çük, ama eğitimli gözü için kusursuzdu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 151: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Bu şekilde çalıştı. Yalnızca seçip işlediği taşlar güçlerini koruyaçaktı; diğerleri Pimaninicuit'de boşa gidecek, sonraki yedi nesil Dyunca siyah kumlar ve dirilen bitkiler tarafından kaplanacaktı.O gecenin geç saatlerinde keşiş bitkinlik içinde, lagünü çeleyen kumsala düştü. Şafağın üzerinden uzun zaman geçene K

iblis'"

Uv-anıŞ'

261

1 Kıymetli yükü çantasındaydı. Ancak o zaman Pimanini-U^- >? I e geçiren dramatik değişimi fark etti. Ada artık yeşil ve da-1 görünmüyordu. Eskiden ağaçların ve gür çalıların yetiştiğiA artık yalnızca ezilmiş posa ve parçalanmış taşlar vardı.Kesişin batmış kayığı kaldırıp yüzdürmesi için büyük çaba har-„„ aerekti, ama bir şekilde başardı. Onu meyveler ve başkaıerle doldurması gerektiğini düşündü, ama çevresindeki mutlak, a bakındığı zaman, Avelyn bu fırsatı kaçırmış olduğunu anla-, sonj-a kendisini çevresinde faydasızca yatan hazineye gülmek-ten alamadı. Bir saat içinde Ursal'daki en güzel sarayı yaptırmayavetecek kadar kıymetli -ama büyüsüz- mücevher toplayabilirdi. Birgünde tüm Ayı-Honce'daki, belki tüm dünyadaki en zengin adamolurdu, ki buna Behren'in inanılmaz ölçüde zengin kabile reisleride dahildi. Ama Pimaninicuit hakkında aldığı emirler açık ve kesin-di: Yalnızca büyülerini korumak üzere işlenmiş taşlar alınacaktı.Başka mücevherleri almak Tanrı'ya hakaret sayılırdı. Yağmur arma-ğanı yalnızca keşişe verilmişti ve ancak hazırladıklarını alabilirlerdi.Başka tek bir yakut, tek bir puslu kuartz alamazlardı. Böylece Avelyn, denize bakarak, yemek bile yiyemeyecek ka-dar şaşkın, Yelkoparan i beklemeye başladı. O günün geç saatlerinde geminin yelkenleri görüldü. AvelynBirader duygusuz bir robot gibi kayığa bindi ve yola çıktı. Ancak ozaman belki de Thagraine'in cesedini götürmesi gerektiğini düşün-dü, ama yerinde bırakmaya karar verdi. Bir Abellican keşişi için daha iyi bir kader, daha iyi bir dinlen-me yeri olabilir miydi? «9DOĞRUYU SÖYLEMEK GEREKİRSE Geçen günlerin, haftaların farkında bile değildi; Tanrı'nın bah-şettiği hazinelerle o kadar büyülenmişti. Adjonas mürettebat ve ro-talarıyla ilgilenirken kalan üç keşiş -hatta durumu gittikçe iyileş-mekte olan Pellimar- taşlarla çalışıyordu. Ama powrienin Pelli-mar'da açtığı yara önemsiz değildi; keşişin sol omzundaki kaslarıkesmişti. Adamın kolu gerçekte faydasız bir şekilde, iyileşeceğinedair işaret vermeden yan tarafından sarkıyordu. Pimaninicuit'den dönerken powrielerle karşılaşmadılar ve za-ten Avelyn hiçbir şekilde endişelenmiyordu. Taşlardan bazılarındazonklayan gücü en fazla o hissediyordu. Bir fıçıtekne kendini gös-terecek olsa, Avelyn bir düzine değişik taştan bir tanesini kullana-rak onu tamamen yok edebileceğine inanıyordu. En merak uyandıranı da içinde pek çok farklı kristal dal içerendev, mor ametistti. Altı neredeyse dümdüzdü ve yere konduğun-da muhtelif yüksekliklerdeki dalları her yöne uzanan tuhaf, m°rbir çalıya benziyordu. Avelyn büyüsünün amacını çıkartamıyordu,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 152: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

yalnız o kristallerin içinde depolanmış muazzam miktardaki ener-jiyi hissediyordu. Hematit gibi taşların bazıları küçük bir karıştırıcıya konup saalerce yuvarlanıyor, pürüzsüz bir yüzeye kavuşması sağlanıyorDiğerlerinin günler boyunca yağ larla işlenmesi, böylece büyüler1'nin kalıcı olarak içlerine hapsedilmesi gerekiyordu. Keşişlerin psın^

263

1 ri biliyo^u. ametist hariç her taşı tanıyorlardı.S'SU yuvarlayamıyorlardı -karıştırıcı için fazla büyüktü- ve ;,„ nereden başlayacaklarına da karar veremiyorlardı.vağ]arl2 >?c1 bu işi üzerine aldı ve dev kristali fiziksel yağlarla değil, du-la isledi. Sanki her seferinde taşa kendinden bir parça veri-,5 sibi hissediyordu, ama bu kabul edilebilirdi, sanki Tan-nyla birleşiyor gibiydi. Keşişlerin arasındaki sohbetlerde zavallı Thagraine'in bahsi sıknlmıvordu -onun için dua etmişlerdi ve zihinlerinde ve yürekle-rinde onu huzur içinde yatmaya bırakmışlardı- ama homurdananmürettebat arasında Taddy Sway, adaya gitmeyi deneyen ve geridönmeyen genç hakkındaki fısıltılar durmuyordu. Avelyn ne zamangüverteye çıksa, sırtında yakıcı, suçlayan bakışlar hissediyordu. Geçen sıcak, sıkıcı günler fısıltıları açık konuşmalara dönüş-türdü ve açık konuşmalar suçlayan bağırışlar doğurdu. Avelyn,Pellimar ve en çok da Quintall, Kaptan Adjonas bir sabah yanla-rına gelip de isyan çağrısı hakkında uyarıda bulunduğu zaman şa-şırmadılar. "Taşları istiyorlar," diye açıkladı Adjonas. "Ya da en azından,Taddy Sway'in hayatına karşılık bir kısmını." "Bu mücevherlerin gücünü anlamaya başlayamazlar bile," diyeitiraz etti Quintall. "Ama bir yakutun ya da bir zümrütün değerini anlıyorlar," di-ye işaret etti Adjonas, "büyüsü olmasa bile." Avelyn kumsalda, sürüyle faydasız mücevherle geçirdiği saat-leri hatırlayarak dudağını ısırdı. "Mürettebatın yolculuk için iyi para aldı," diye hatırlattı Quin-kU kaptana.Kaybedilen adam için fazladan tazminat," dedi Adjonas."Riskleri biliyorlardı."Öyle mi?" diye sordu kaptan içtenlikle. "Taşıdıkları dört ada-

R-A ^t0remın onların aleyhine döneceğini tahmin ediyorlar mıydı?" Quintall ayağa kalktı ve gidip kaptanın tam önünde durdu Ajonas alt güvertede eğilmek zorunda kalırken Quintall dimdik drabildiği için, keşiş daha da etkileyici görünüyordu. "Ben yalnızca onların duygularını aktarıyorum," diye açıklatAdjonas, tek santim gerilemeden. "QuintaU'ın işitmesi gerekesözleri. Daha Aziz Saf-Abelle'e üç aylık yolumuz var." Quintall minik kamarada çevresine bakındı, bir sonraki hamle-sini planlarken gözleri kısıldı. "Bu işi bugün bitirmeliyiz," diye ka-rar verdi ve Avelyn'in yatağına gidip mücevherlerden birini, üze-rinde üç siyah çizgi olan portakal rengi-kahverengi bir taşı aldı-kaplan pençesi deniyordu ona. Gürbüz keşiş güverteye çıkarken başı çekti, diğer üçü hemen

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 153: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

arkasından takip etti. Dışarı çıkarken Quintall'ın tavrı mürettebataönemli bir şey olacağını belli etti ve başlarında Bunkus Smealy, ça-bucak toplandılar."Taddy Sway için tazminat olmayacak," dedi Quintall açık açık."Aptal çocuk adaya yüzerek hayatını riske attı.""Onu öldürdün!" diye bağırdı bir adam."Ben Yelkoparan'dzydım," diye hatırlattı Quintall."Keşişlerin demek istedim!" diye ısrar etti adam.Quintall bunu ne inkar etti, ne onayladı. "Ada yalnızca ikiadam içindi ve Pim... adada hayatta kalmak için senelerdir eğitimgörmüş biri bile geri dönemedi." Bunkus Smealy döndü ve elini kuvvetle sallayarak yükselenmırıltıları susturdu. "Bize borçlu olduğunuzu düşünüyoruz," dediyeniden Quintall'a dönerek. Ellerini halattan yapılma kemerinetaktı, önemli bir tavıra büründü. Quintall onu dikkatle tarttı. O zaman kilit adamın, isyanı dizenleyenin, başarılı olursa kaptan olacak adamın Smealy oldugnu anladı. 26?tan Adjonas aynı fikirde değil," dedi Quintall tarafsızlıkla,?jZeye vurmaya zorlayarak.alv pis pis sırıtarak kaptana döndü. "Bu Kaptan Adjonas'ınolmayabilir," dedi.karâr' ' "İsvanm cezası..." diye başladı Adjonas, ama Smealy onu sus-turdu."Kuralları biliyoruz," diye temin etti Smealy onu yüksek sesle.«Ve bir adamın asılması için yakalanması gerektiğini de biliyoruz.Behren Ayı-Honce'dan daha yakın ve Behren'de o kadar çok so-ru sormuyorlar." jşte -elini göstermişti ve şimdi Quintall'ın o eli alıp ezmesininzamanı gelmişti. İri keşişe döndüğü zaman Smealy'nin gözleri iri-leşti. Quintall'ın gırtlağından alçak bir hırlama çıktığını duymuş,adamın koluna baktığı zaman bir insan organı değil, büyük birkaplanın pençesini ve tırnaklarını görmüştü! "Ne?" diye soracak oldu yaşlı deniz köpeği. Quintall, Smealytepki gösteremeden adamı çenesinden karnına kadar pençeledi.Dehşete düşen mürettebat geriledi. "Beni öldürdü," diye fısıldadı Smealy, sonra boynunda ve göğ-sünde patlayan üç parlak kan çizgisi, sözlerini doğrularken gev-şekçe güverteye düştü. Quintall'ın kükremesi, gerçek bir kaplan kükremesi, mürette-batın kaçışmasına sebep oldu. "Şunu bilin!" diye bağırdı dönüşü-me uğramış keşiş insan görünen bir yüzden, ama çok daha gür çı-kan bir sesle. "Bunkus Smealy'ye bakın ve Kaptan Adjonas ile AzizSaf-Abelle'in biraderlerinin aleyhine konuşanları bekleyen kaderigörün!" Avelyn denizcilerin ifadelerine bakarak, aralarından hiçbirinintayıya, Aziz Saf-Abelle'e dönene kadar tek bir isyan fısıltısı çıkar-mayacağını düşündü.Kamaralarına dönerken ve o günün kalanı boyunca üç keşiş

266

Sal-R. A.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 154: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

iV«0r,

tek söz etmedi. Avelyn suçlayan bakışlarını Quintall'dan uzakmaya dikkat ediyordu. Düşünceleri yüz farklı yöne dönüySon birkaç ayda Bunkus Smealy'yi iyi tanımıştı ve bu sinsi adpek sevmese de, kendini bir kayıp duygusu hissetmekten alayordu. Ve bir çalkantı. Quintall'ın adamdan kurtulurken, bir insanı "1dururken gösterdiği serin, duygusuz tavır, nazik Avelyn'i kemiklrine dek sarsmıştı. Abellican Kilisesi'nin tarzı bu değildi, en azından Avelyn açısından, ama yine de Taddy Sway ve şimdi BunkusSmealy'nin öldürülmesindeki yetkinlik, Avelyn'in Quintall'ın li-mandan ayrılmadan önce üstatlarından aldığı talimatlarla hareketettiğinden şüphelenmeye başlamasına sebep olmuştu. Görev ha-yati öneme sahipti, bu doğruydu; yedi nesildeki en önemli andı.Avelyn ve diğer keşişler görevin başarıldığını görmek için seve se-ve canlarını verirdi. Ama pişmanlık duymadan öldürmek? Ertesi günün erken saatlerinde, adam işiyle uğraşırken Quin-tall'ı inceledi. İnsan öldürmenin Thagraine için nasıl bir duygusalişkence, huzursuzluk yarattığını hatırlıyordu. Esmer, iri adamdabunların hiçbiri görülmüyordu. Quintall, Bunkus Smealy'yipowrieyi boğduğu gibi öldürmüştü; bu sefer kurbanının kötü bircüce değil bir insan olduğunu düşünmeden. Avelyn bir ürpertinin belkemiği boyunca dolaştığını hissetti.Pişmanlık duymadan. Ve Avelyn manastıra döndüklerinde, hika-yelerini anlattıklarında üstatların, hatta Peder Başrahip Mark-wart'ın, Quintall'ın zalim eylemlerine karşı yalnızca onaylayarakbaşlarını sallayacaklarını biliyordu. Avelyn "daha büyük bir menfaat" fikrini anlayabiliyordu; çün-kü kuşkusuz, sunulacak tek bahane buydu, ama bir şekilde bun-ların hiçbiri adil değildi ve adaletin Abellican Kilisesi'nin en önemli düsturlarından biri olması gerekiyordu.En kutsal olayı, kısa süre önce gençliğinin en dini deneyimin»

Hİ5» W*

267

olan Avelyn Birader'e burada bir şey fena halde yersiz gö-yaşaffi'?riir-üyordu-Yelkoparan Peygamberdevesi Kolu'nun kuzeydoğu kıyılarını lanıp Plretn Tulme'nin yanından geçip Corona Körfezi'ne dön-j-sü zaman, ay Parvespers'a, güzün son ayına dönmüştü. Gece-1 ri yağ lambalarının ve mumların çevresinde büzülüyor, soğuğuavuşturmaya çalışıyorlardı. Ama neşeleri yerindeydi. Taddy Swayve Bunkus Smealy hakkındaki bütün düşünceleri arkalarında bı-rakmışlardı, çünkü hedefleri ve ödülleri yakındaydı. "Manastırda mı kalacaksın?" diye sordu Dansally Avelyn'e so-ğuk bir sabah. Yelkoparan körfezde, Tüm Azizler Koyu'na doğru-dan giden bir rota izlerken kara yine gözden kaybolmuştu. Avelyn soruyu, yüzünde çok ilginç bir ifadeyle düşündü. "El-bette," diye yanıt verdi sonunda, Dansally'nin omuz silkmesi algısı yüksek keşiş için anlamlıydı.Aniden kızın ondan arkadaşlık istediğini fark etmişti! "Sen gemi-den ayrılmayı mı düşünüyorsun?" diye sordu. "Belki," diye yanıt verdi Dansally. "Aziz Saf-Abelle ile Palmarisarasında üç yerde daha duracağız. Adjonas kışı Palmaris'te geçir-meyi planlıyor."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 155: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Benim..." diye başladı Avelyn. "Yani, benim başka seçeneğimyok. Peder Başrahip Markwart eksiksiz bir anlatıma ihtiyaç duya-cak ve aylarca topladığım taşlar üzerinde çalışacağım..." Kadın parmağını nazikçe dudaklarına koyarak susturdu onu.Gözleri yumuşak ve ıslaktı. 'O zaman belki gelip seni ziyaret ederim," dedi alçak sesle."Buna izin var mı?"Avelyn şaşkınlıktan söyleyecek söz bulamadı. Başını salladı."Rahatsız olur musun?"Avelyn başını şiddetle iki yana salladı. "Üstat Jojonah dostum-

268

A' ^

dur," diye açıkladı. "Belki sana bir iş bulur."'Cinde."Manastırda, sırtüstü mü?" diye sordu kadın inanmazlık"Farklı bir iş," diye yanıt verdi Avelyn, bu fikir karşısındak'zursuzluğunu saklamak için gülerek. Aklından Bien deLou lsa hak-kındaki kötü hikayeler geçti. "Ama Kaptan Adjonas gemidenmana izin verir mi?" diye sordu, zihninin ilerlediği rahatsız edictayı değiştirmek için. "Anlaşmam adaya gidiş dönüş yolcuğu için," diye yanıt verd'kadın. "Kısa süre sonra dönmüş olacağız. Adjonas'ın Palmaris irianlaşması yok. Ücretimi alacağım -ve mürettebatın kalanına yan-tığım ayrıcalık için daha fazlasını- ve gideceğim." "Sonra manastıra mı geleceksin?" diye sordu Avelyn, niyetlen-diğinden daha fazla duygu, daha fazla umut göstererek. Dansally kocaman gülümsedi. "Belki gelirim," diye yanıt verdi."Ama ilk önce sen benim için bir şey yapmalısın." Konuşmayı bi-tirdiğinde yaklaşarak dudaklarını keşişinkilere dokundurdu.Avelyn utanarak içgüdüyle çekildi. Tereddüdünü düşündüğündebu sadece azmini sağlamlaştırdı. Dansally ile ilişkisi özeldi, diğererkeklerle kurduğu fiziksel birliktelikten farklıydı. Bedeni kuşku-suz kadının sunduğu şeyi istiyordu; ama şimdi teslim olursa o bağzayıflar, Dansally ile ilişkisini diğerlerinin düzeyine düşürmez miy-di?"Geri çekilme," diye yalvardı kadın, "bu sefer olmaz.""Sana Quintall'ı getirebilirim," dedi Avelyn, acılı bir sesle. Dansally geriledi ve onu tokatladı. Avelyn bir hakaretle karşı-lık vermek istedi, ama kendine geldiğinde kadının yatağın üzerin-de diz çökmüş, başını eğmiş, omuzlarının hıçkırıklarla sarsılmaktaolduğunu fark etti. "Ben... ben isteyerek..." diye kekeledi Avelyn, değerli Dan-sally'yi incittiği için kendini korkunç hissederek."Demek orospu olduğumu düşünüyorsun," dedi kadın.

L w>?

269

de."^ " diye yanıt verdi Avelyn, elini kadının omzuna koya- senin bildiğinden daha bakireyim!" diye terslendi kadın,fldC

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 156: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Akaldırıp bakışlarını, o gururlu bakışları Avelyn'in gözlerinebaşın»rk ,ek. "Bedenim ışını yapıyor, doğru, ama yuregım asla orada adı Bir kez bile! Değersiz kocamlayken bile -beni sokağa at-masının sebebi bu olabilir!" Dansally'nin hiç âşık olmadığı fikri, Avelyn'i hazırlıksız yakala-dı ve biraz sakinleşmesine sebep oldu. Fiziksel aşk konusunda ta-mamen deneyimsiz olmasına rağmen, kadının söylediklerini anlı-yordu.Ve inanıyordu!Yanıt vermedi, yalnızca eğildi ve bir öpücük sundu. Avelyn Birader o gün aşk hakkında çok şey öğrendi, beden veruhun birliğini, sabah egzersizlerinde öğrenebileceğinden daha iyiöğrendi.Dansally de öyle. Yelkoparan Aziz Saf-Abelle'de gösterişsiz bir etkinlikle karşı-landı, aralarında Üstat Jojonah ve Üstat Siherton'un bulunduğu biravuç keşiş, dönen biraderleri ve kıymetli yüklerini karşılamak içinrıhtıma indi ve daha düşük seviyeden keşişlerin gemiye iki ağırsandık taşımasına gözkulak oldu. Yelkoparan'm rıhtıma yanaşabil-mesi için koya yeterince uzanan yeni bir iskele inşa edilmişti. Adjonas mürettebatını yatıştırmak için sandıklar güverteye ge-tirilir getirilmez açtırdı ve denizcilerin ağzı açık kaldı!Daha önce hiç böyle bir hazine görmemiş olan Avelyn'in deagzı, para ve mücevher yığınlarını görünce açık kaldı. Ama kapak-ar bir. kez daha kapatılırken mücevherlerden başka bir şey gözü-e Çarptı. Bunu anlamadı, Üstat Siherton'u saran büyü aylasını da

270

RA' ^

çıkartamadı. Adam bir elini arkasına saklamıştı ve Avelyniki taş tuttuğunu fark etti; bir elmas ve puslu bir kuartz.Şüphelenen, ama akıllıca çenesini tutan Avelyn, Adjonas vgederine veda etti -gerçi Yelkoparan da tek bir adam bile üşişin ayrılmasına üzülmüyordu- ve kıyıya çıktı. Avelyn Dansall <düşünüyordu ve kadının bir sonraki limanda Yelkoparan'dan ~ 11 ger-çekten de ayrılacağını, Aziz Saf-Abelle'e döneceğini umuyordAvelyn bunu yapacağını, özel' bir şey paylaştıklarını biliyorc|.Ama yine de şüpheleri vardı. İlişkileri Dansally için de özel rnivd'gerçekten? Tanıdığı bütün diğer adamlarla karşılaştırdığında ne dü-şünüyordu? Belki de doğru yapamamıştı, ya da belki Adjonas ka-dının Avelyn'le yatmasını emretmişti ya da belki kadının adamlayatamayacağı üzerine iddiaya girmişti. Avelyn bütün bu saçma fikirleri ve şüpheleri aklından uzaklaş-tırmak için mücadele etti. Hangi mantık ona güven verirse versin,Avelyn siyah saçlı, mavi gözlü kadını bir kez daha görene kadarrahat etmeyeceğini biliyordu. Avelyn o gözlere, Aziz Saf-Abelle'inkapılarında kıvılcım vermişti. Geri dönen üç keşişi manastırda bekleyen karşılama beklenti-lerine daha uygundu. Kilise salonu bölgedeki en iyi fırın ürünle-riyle donatılmıştı -kekler, tadı rulolar, tarçınlı ve üzümlü ekmek-ler- hepsi bal şarabı, hatta batak olarak bilinen nadir ve değerli birşarap eşliğinde yenecekti. Koro da oradaydı, neşeyle şarkı söylü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 157: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

yordu. Peder Başrahip yüksek balkondaki yerinden izliyordu vetarikatın bütün keşişleri, manastırdaki bütün hizmetkarlar dansediyor, şarkı söylüyor, kahkahalar atıyordu. Eğlence gece boyun-ca sürecekti. Avelyn, Dansally'nin orada olmasını nasıl da diliyordu! Bu dü-şünce, o ve Yelkoparan daki diğerlerinin neden davet edilmediği-ni merak etmesine sebep oldu. Gelgitler yüzünden gemi geceyaflsına kadar demir alamazdı, o zaman neden otuz mürettebat, ya 271

, kaptan hak ettikleri kutlamaya dahil edilmemişlerdi?en «remli rulo lokması Avelyn'in midesini altüst etti, yürekSon t31'burka-bir hisse sebep oldu. Bir grup keşiş ona doğru yürüyordunda Pellimar Birader'i fark etti- kuşkusuz adadaki olayları3 ek İÇİn başına ekşiyeceklerdi. Avelyn, Peder Başrahiple bir-sözlerinin üzerinden geçmeden hiçbir şey söyleyemeyeceği-ni biliyor*1-Ve o anda genç keşişin aklında başka şeyler vardı. Üstat Siher- 'un gemiye götürdüğü taşları düşündü: Elmas ve puslu kuartz.p,masJarın özelliklerini biliyordu, ışık yaratmak; ama hiç kuartzkullanmamıştı. Avelyn, Pellimar'ın ismini seslenmesini duymazdangelerek gözlerini kapattı ve eğitimini hatırladı. Sonra aniden, dehşet verici bir şekilde anladı. Elmaslar ışık de-ğil ışıltılar içindi! Kuartz gerçekte olmayan bir imge yaratmak için!Yelkoparan'm mürettebatı ve kaptanı aldatılmıştı! Artık Avelyn Ad-jonas'm neden kutlamada olmadığını biliyordu ve olası sonuçlarıdüşününce midesi şiddetle çalkalandı. Avelyn yaklaşan grubun yanından, "yakında konuşuruz" gibibir şeyler mırıldanarak geçti, sonra orada bulunanları tarayarakodadan dışarı koştu. Gittikçe büyüyen bir endişeyle bütün keşişle-rin orada olmadığını, özellikle bir grubun, onuncu sınıf öğrencile-rinin, üstat olmak üzere olan o adamların ortalarda görünmedikle-rini fark etti.Üstat Siherton'u da bulamıyordu. Avelyn kiliseden dışarı fırladı, adımları boş koridorlarda yankı-lanarak koştu. Saati bilmiyordu, ama geceyarısınm yakın olduğu-nu ya da belki geçmiş olduğunu tahmin ediyordu. Manastırın güney yanına, denize bakan yanına koştu ve uzun"" koridora döndü. Sol duvarda koya bakan pencereler diziliydi.Velyn birine koştu ve ümitsizce geceye baktı."anmayın ışığında Yelkoparan'm siluetinin koydan dışarı kay-

272

R' A- S4'v4,0r,

makta olduğunu gördü. "Hayır," diye nefes verdi, güvertedek-labalığı fark ederek. Minik şekiller kıç taraftaki bir ateşin rP„de koşuyordu. Suda ikinci bir ateş gördü."Hayır!" diye çığlık attı Avelyn. Yanan yeni bir katran topu manastırdan fırladı, geminin iskküpeştesi boyunca kaydı, ana yelkeni muazzam bir aleve bosd Yaylım ateşi yoğunlaştı; daha fazla katran, büyük, ağır kavalve dev oklar sonu gelen gemiyi dövdü. Kısa süre sonra Yelkohran sürüklenmeye, Tüm Azizler Koyu'nun güçlü akıntıları gemiv'

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 158: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

tehlikeli resiflere doğru götürmeye başladı. Avelyn güverteden atlayanlar olduğunu görünce irkildi. Denizcilerin çığlıkları karanlık suların üzerinde süzüldü-Avelyn kutlamaya katılan diğer keşişlerin bu çığlıkları duymayaca-ğını biliyordu. Ümitsizce, çaresizce sekiz aydır evi olan gemininsarsılmasını, yatmasını, sonra daha fazla mermi yağdıkça resiflerinüzerinde parçalanmasını izledi. Gözyaşları yanaklarından aşağıakıyordu; tekrar tekrar "Dansally" ismini söyledi. Bombardıman dakikalarca sürdü. Avelyn soğuk sudaki insan-ların seslerini duydu, bazılarının, sevgili DanSally'sinin kıyıya ulaş-mayı başarmalarını umdu. Ama sonra en kötüsü geldi -bir hışırtı, cızırtı. Mavimsi bir taba-ka karanlık suyu kapladı, taşların ve denizcilerin, gururlu gemidenkalanların üzerinde çatırdadı. Bir şimşek örtüsü çığlıkları sonsuzadek susturdu.Avelyn'in zihnindekiler dışında. Daha fazla mermi uçtu, ama işleri artık bitmişti. Tüm AzizlerKoyu'nun güçlü gelgit dalgası gemiden kalanları toplayacak, açıKdenize taşıyacaktı. Avelyn ve bu işi yapanlar dışında, tüm dunybunu trajik bir kaza sanacaktı. "Dansally," diye soluklandı Avelyn. Omuzları çöktü, 8en<adam taş duvara yaslanmak zorunda kaldı. Dönerek pencere L uv*fl,«'

273

sırtını duvara verdi, koridora baktı., demeliydin," dedi Üstat Siherton ona. Uzun boylu, şahin-I adam sessizce duruyordu.S' A elvn kemerindeki ağır taş kesesini ve elinde tuttuğu grimsij fark etti. Grafit şimşek taşıydı.grafit'Avelyn duvara yaslanarak daha da çöktü. Siherton'un onu he-oracıkta yok etmek için taşı kullanacağını düşünüyordu vek cok açıdan, Siherton'un bunu yapmasını umuyordu. Üstatıp Avelyn'in kolunu yakalamakla yetindi, sonra onu dev ma-astırın uzak bir köşesindeki küçük, karanlık bir odaya götürdü. Ertesi sabah yılgın Avelyn Birader, Peder Başrahip Markwart'ınözel odasındaydı ve Üstat Siherton ile Üstat Jojonah iki yanındaduaıyordu. Yelkoparan'z yapılanların zalim Siherton'un korkunçbir kararı değil, Peder Başrahip tarafından izin verilmiş, Üstat Jo-jonah'ın bilgisi altında gerçekleşmiş bir eylem olduğunu fark et-mek Avelyn'i daha da çok incitti. "Pimaninicuit'in yerini bilen tanık kalmamalı," dedi PederBaşrahip Markwart duygusuzca. Benim ölümüme tanık olmayacağı gibi, diye düşündü Avelyn;çünkü Aziz Saf-Abelle'in koridorları o sabah boştu, keşişler ve hiz-metkarlar bütün gece eğlenmiş, şimdi de uyuyorlardı. "Dünya için ne tür sonuçlara yol açabileceğini anlamıyor mu-sun?" dedi Markwart aniden, heyecanla. "Pimaninicuit duyulursaHalka Yüzük Taşları güvende olmaz, tüccarlar ve krallar kavrayış-larının ötesinde bir servet ve gücün sırrını ellerinde tutuyor olur-lar!" Pimaninicuit'in yerinin dünyanın güvenliği için sır olarak sak-ınması Avelyn'e mantıklı geliyordu, ama bu düşünce kiralananblr geminin yok edilmesi, mürettebatının öldürülmesi karşısındahissettiği tiksintiyi azaltmıyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 159: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ve Dansally'nin öldürülmesi.

=74

R- A Sal

"Başka sonuç olamazdı," dedi Markwart ifadesizce. Avelyn endişeyle çevresine bakındı. "Konuşabilir miyim pBaşrahip?" "Elbette," diye yanıt verdi Markwart, arkasına yaslanarak »Agürce konuş, Avelyn Birader. Dostlar arasındasın." Avelyn bu saçma fikir karşısında yüz ifadesini sakin tutmak 'elinden geleni yaptı. "Bir dahaki taş yağmurlarına kadar gemid V-herkes ölmüş olacaktı," diye itiraz etti."Denizciler haritalar çizer," dedi Üstat Siherton kuru bir sesle "Ama neden çizsinler ki?" diye itiraz etti Avelyn. "Harita işleri-ne yaramaz, çünkü yedi nesil..." "Pimaninicuit'e saçılmış serveti unutuyorsun," diyerekAvelyn'in sözünü kesti Peder Başrahip Markwart, "hayallerin öte-sinde bir hazine." Avelyn bunu düşünmemişti. Yine de başını iki yana salladı.Yolculuk çok tehlikeliydi ve mürettebat vaat edildiği gibi iyi ücretalsaydı, bir kez daha Güney Mirianic'in tehlikelerine atılmak içinbir sebepleri olmayacaktı. "Bu Tanrı'mn isteğiydi," dedi Markwart sonunda. "Tamamı. Ta-nık olduklarını kimseye anlatmayacaksın. Şimdi Üstat Siherton'unsana verdiği odaya dön. Cezan bugün, ilerleyen saatlerde belirle-necek ve açıklanacak." Avelyn'in düşünceleri dönüp duruyordu, kafası tek bir itirazsözcüğü bile telaffuz etmesini önleyecek kadar kanşıktı. Darbe ye-miş gibi sendeleyerek uzaklaştı. Kapıya vardığında Markwart yinesözcüklerle vurdu ona. "Pellimar Birader bu sabah üzücü yaralarına yenik düştü," de"di Peder Başrahip Avelyn'e. Avelyn sersemlemiş bir halde döndü. Pellimar yara izlerini sosuza dek taşıyacaktı, ama iyileştiği kesindi. Sonra Avelyn anlaÖnceki gece, kutlamada, Pellimar dilini tutamamıştı. Peder Baş iblisi"

Uy*"1?1

275

• olmadan adanın ismini telaffuz etmek bile yasaktı.k'P1(1 u " diye devam etti Markwart. "Pimaninicuit'e gönderdiği- kisiden geriye yalnızca sen ve Quintall kaldınız. Sizi çokrniz „. tekliyor-'1 Ivn odadan taş koridora çıktı ve kustu. Yarı kör, yarı deli,sendeleyerek uzaklaştı."İzleniyor mu?" diye sordu Markwart Siherton'a. "Her adımı," diye yanıt verdi uzun boylu üstat. "Başından berindan bu tepkiyi alacağımızdan korktum." Üstat jojonah hıhladı. "Avelyn Pimaninicuit'te yalnız başına ça-|,st) ama getirdiği hazine adadan toplananlar arasında tartışılmazen iyisi. Kıymetinden nasıl kuşku edersin?" "Etmiyorum," diye yanıt verdi Siherton. "Yalnızca Avelyn'i bukadar değerli kılan özelliklerin ne zaman tehlikeli olacağını merak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 160: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ediyorum." Jojonah sert sert başını sallamakta olan Markwart'a baktı. "Ya-pacak çok işi var," dedi Peder Başrahip ikisine. "Maceralarını ya-zıya dökmek, taşların katalogunu hazırlamak, hatta gerçek güçle-rini ve en derin sırlarını aramak. En çok da kristal ametitin Dahaönce hiç bu kadar muhteşem bir taş görmedim ve Hazırlayıcısıolarak Avelyn onun gerçek sınırlarını anlamak konusunda en iyişansa sahip." "Belki işini bitirmeden önce onu bizim gibi düşünmeye iknaedebilirim," dedi Jojonah."Bu çok iyi olurdu," diye yanıt verdi Markwart.Siherton diğer üstada kuşkuyla baktı. Bu kadar çok idealizm vesaÇma inanca sahip Avelyn'in kontrol edilebileceğine inanmıyordu.Jojonah bakışı fark etti, katılmamak elinde değildi. Ama dene-cekti, çünkü genç Avelyn Birader'i severdi ve alternatifin ne ola-nını biliyordu.Yaz gündönümü," dedi Peder Başrahip Markwart. "O zaman

276

R. A.

OreS4İV4||

Avelyn Desbris Birader'in geleceğini tartışırız." "Ya da yokluğunu," diye ekledi Üstat Siherton ve sesindejonah için bu şahinsi, zalim adamı hangisinin daha memnunceğini tahmin etmek zor değildi. Takip eden haftalarda Avelyn diğer keşişlerden yalıtıldıgördü. Yalnızca Siherton, Jojonah, başka iki üstat, iki muhafız -o-tiği her yerde ona eşlik eden onuncu sınıf öğrencileri- ve HalkTaşları odasında sık sık onunla çalışan Quintall'ı görüyordu. Rahatsız edici sorular genç keşişin peşini bırakmıyordu. NedenYelkoparan 'daki adamları öldürmek zorundaydılar? PederBaşrahip onları tutsak etse olmaz mıydı? Ya da, hep bu prosedürizleniyorduysa, neden manastır kendi gemisini inşa edip Pimani-nicuit'e kendi keşişlerini göndermiyordu? Ama her mantıklı sav bir duvara çarpıyordu, çünkü Avelyn üst-lerini ve Abellican Tarikatı'nı değiştiremeyeceğini biliyordu. Veböylece emredildiği üzere çalışıyor, maceralarını detaylı olarak ka-leme alıyor, en yeni taşları, türlerini, büyülerini ve güçlerini yazı-yordu. Ne zaman büyülü taşlardan birine dokunmasına izin veril-se, Üstat Siherton, elinde güçlü ve ölümcül bir mücevherle yanın-da oluyordu. Avelyn artık yerini anlamıştı ve kendini Yelkoparan in mürette-batından biriymiş gibi hissediyordu. Tek teselliyi aralarında hâlâbir bağ olduğunu hissettiği Üstat Jojonah'la yaptığı tartışmaların-dan alıyordu. Ama Jojonah devamlı keşişlerin dönüşünde yapılan-ların gerekliliğini açıklamaya çalışsa da, Avelyn bunu kabul ede-miyordu. Daha iyi bir yol olması gerektiğine inanıyordu ve felaket po-tansiyeline rağmen cinayetin gerekçesi olamazdı. İşi tamamlanmaya yaklaştığında 822. yılının bahan geç kalmışti ve Avelyn endişeyle Üstat Jojonah'ın onunla gittikçe daha az K M* uvan'5'

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 161: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

277

- u ona ne zaman baksa nazik üstadın yüzünde anlayışlın^flde belirdiğini fark etti.. eiyn huzursuzlanmaya başladı, sonra ümitsizliğe kapıldı. Oki bir gün bir mücevheri, bir hematiti cebine attı. Neyse ki• rall'ın bir hatası o akşam küçük bir patlamayla sonuçlanmıştıkimse incinmemiş, hiçbir şey çok zarar görmemiş olsa da, hır-lısın en azından o an için fark edilmemesini sağlamıştı. Avelyn hücresine döndüğünde taşın gücünün içine düştü.Üstatlarını gizlice gözetlemek ve yaklaşan kaderine ilişkin korku-larını kanıtlamak dışında ne yapabileceğini bilmiyordu aslında. Ruhu bedeninden kurtuldu, kapının gözenekli tahtasının için-den ve iki habersiz muhafızın yanından geçti. Avelyn beden sahi-bi olmak isteyen taşın çekiştirmesini hissetti, ama iradesi güçlüy-dü, direndi, koridorda görünmeden süzüldü ve sonunda PederBaşrahip Markwart'ın kapısına vardı. Avelyn içeride Peder Başrahip'in yanında Siherton ve Jojonah'ıgördü, yaşlı adam taş odasındaki talihsizliğe köpürüyordu."Quintall Birader beceriksizin teki," dedi Jojonah. "Ama sadık bir beceriksiz," diye karşılık verdi Siherton, açıkçaAvelyn'le karşılaştırarak."Bu kadarı yeter," dedi Markwart. "Çalışmalar nasıl gidiyor?" "Kataloglama işi neredeyse tamamlandı," diye yanıt verdi Si-herton. "Tüccarlar için hazırız.""Ya dev kristal?" "Faydalı bir kullanımını bulamadık," diye yanıt verdi Siherton.-Avelyn Birader," diye düzeltti horgören bir hıhlama ile, "büyüy-le tıka basa dolu olduğuna inanıyor, ama o büyüyü nasıl çıkarırızVe ne işe yarar, bilemiyoruz." "Onu müzayedeye çıkarmak aptallık olur," diye araya girdi Jo-jonah."Güçlerini belirleyemezsek çok para getirmez," diye kabul etti

2/8

Peder Başrahip Markwart. "Sırf gizemi için onu satın alacak tüccarlar var," diye itjrSiherton.Avelyn işittiklerine inanamıyordu. Kutsal taşları özel birarttırmayla satmayı düşünüyorlardı! Bu fikir Thagraine ve p ».mar'ın, Yelkoparan ve Dansally'nin kurban edilmesini ne kaH-, Jauar daönemsizleştiriyordu! Taşların büyüsünü inançsız tüccarların kul]ması düşüncesi Avelyn'i derinden yaraladı. Bu günahkarca konumalara daha fazla dayanamayarak, ruhu odadan dışarı süzüldü Fiziksel bedenine dönecekken zamanın ona karşı işlediğinifark etti. Ruhu orada, koridorda süzüldü. Hematitin eksikliği farkedilecekti kuşkusuz ve Avelyn'in geleceği taşı çalmış olmasa bilegüvende değildi. Ne yapacaktı? Ve bu deliliğe, Tanrı'ya bu şekilde hakaret edil-mesine nasıl göz yumacaktı? Üstat Siherton, Markwart'ın odasından yalnız çıktı, taş odasınadoğru ilerlerken çizmeleri zeminde fıkırdıyordu. Quintall'ın hatası-nın yarattığı zararı kontrol edecek kuşkusuz, diye düşündü gizliceizlemekte olan Avelyn; tekrar düzenlenen taşların listesini kontrol

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 162: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

edecekti. Bir aciliyet hissiyle sürüklenen Avelyn hematite teslim oldu, m-hu hızla Siherton'un arkasından süzüldü. Adamın bedenine girerken yırtıcı bir acı duydu, şimdiye dekhissettiği tüm acıların ötesindeydi. Düşünceleri Siherton'unkilerekarıştı; aıhları çarpıştı, savaştı, bedene sahip olabilmek için itişti.Avelyn adamı hazırlıksız yakalamıştı, ama yine de mücadele mu-azzamdı. O zaman Avelyn bedene sahip olmak için savaşmanındüşmanla onun evinde karşılaşmaktan farkı olmadığını anladı. Koridorda izleyen olsa Siherton'un bedeninin koridorda önearkaya atıldığını, duvarlara çarptığını, kendi yüzünü pençelediğ"11görecekti. 2?9iblis"1 ul/Avelvn bir kez daha maddesel bir bedenin ağırlığını his-? ndüsel bir şekilde Siherton'un ruhunun yakında olduğu-setU' ]vn'in anlamadığı boyutlu bir cepte tutsak kaldığını biliyor-n ' hedenin kontrolünü ele geçirmişti; beden ruhunun emirle-% hareket ediyordu!Avelyn hızla taş odasına gitti, hızla içeri girdi ve dik bakışları-,ar tefc bir itiraz sözü bile edemeden iki nöbetçi ve Quintallarasında paylaştırdı. "Sen kal," diye emretti Avelyn nöbetçilerden birine. "Sen," de-di OuintaH'a, "henüz cezan kararlaştırılmada" "Ceza mı?" diye yankıladı Quintall nefes nefese. Hatası için ce-za almayacağı söylenmişti ona; gerçekten de o ve Avelyn yeni taş-larla çalışırken bu tür küçük sorunlar sık sık yaşanmıştı. Daha birhafta önce, karnalit zerreleriyle dolu bir yakutu incelerken Avelynbir masanın bacağını eritmişti!"Avelyn Birader..." diye itiraz edecek oldu Quintall."Odana ve dualarına dön!" diye emretti Siherton'un sesi."Peki, efendim," dedi Quintall boyun eğerek ve odadan çıktı. "Dışarı çık!" diye emretti Avelyn diğer nöbetçiye ve adam oda-dan dışarı koştu, koridorda hızla QuintaU'ın yanından geçti. Sonra Avelyn ve kalan nöbetçi taş seçip toplamaya başladılar:Dev kristal ametist, bir grafit çubuğu, küçük ama güçlü bir yakutve pek çok başkaları, turkuaz ve kehribar, selestin ve kaplan pen-çesi, bir krisoberil ya da kedi gözü, biraz alçıtaşı ve bakırtaşı, birkrisotil tabakası, ağır bir magnetit parçası. Avelyn onları bir çanta-ya yerleştirdi, karnalit dolu küçük bir kese de ekledi, büyüsü yal-nızca tek bir sefer çağınlabilen bir taş. Sonra Avelyn odanın diğerucuna gitıi ve değerli, ama büyülü olmayan, özel bir kesim örne-ği olarak saklanan bir zümrütü cebine attı ve sonra nöbetçidenkendisini takip etmesini istedi -hızlı davranıyordu, çünkü hematitkeşişin gücünü tüketiyordu ve Siherton'un ruhunun yakında oldu- 28o

SalR. A.

v»ı0re

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 163: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ğunu, bedenine dönmek için bir yol aradığını biliyordu Av 1Avelyn'in bedenini barındıran tenha hücreye gittiler rsesi koridorda nöbet tutan iki adamı çabucak ve kuvvetle kKalan tek nöbetçi, taş odasındaki adam Siherton'un em,- ? uın uzç.rine kapıyı açtı. Avelyn'in bedeni orada, bıraktığı gibi, hematit'tarak duruyordu. Siherton'un bedenindeki Avelyn nöbetçininnından geçti ve hematiti ustalıkla aldı, sonra nöbetçiye kıpmbedeni omuzlayıp kendisini takip etmesini emretti. "Avelyn Birader Tarikat'a ihanetten cezalandırılacak," diveaçıkladı ve haftalardır bu tür söylentiler duyan nöbetçi haberi sor-gulamadı. Akşam ayini zamanıydı, bu yüzden üstatla sıradışı bir yük taşı-yan nöbetçinin. Tüm Azizler Koyu'na bakan manastır çatısına çık-tıklarını pek az kişi gördü. Nöbetçi, aldığı talimata uyarak bedenialçak bir duvarın dibine koydu ve geriledi. Avelyn gücünü toplayarak birkaç dakika bekledi. Bedenininüzerine eğildi, eline bir hematit ve başka bir taş daha sıkıştırdı,mücevher çantasını bedenin halat kemerine bağladı. "Taşlar bedeni bulmamıza yardım edecek," diye açıkladı nö-betçiye, adamın hızla şüphelenmeye başladığını fark ederek."Ölürken Avelyn Birader'in son fiziksel gücünü alacaklar." Nöbetçinin yüzü merakla buruştu, ama tehlikeli üstadı sorgu-lamaya cesaret edemedi. Avelyn çabuk davranması gerektiğini -mükemmel olması ge-rektiğini biliyordu. Avelyn büyük bir çaba harcayarak ruhunu Siherton'un madde-sel bedeninden kurtardı, Siherton'un bedeni kendi ruhunun dönü-şüyle ürperirken Avelyn fiziksel duyularına hakim oldu. Avelyn bir kedi kadar hızla, bir eliyle taşları, diğeriyleSiherton'un cüppesinin önünü kavradı. Nöbetçi üstadın yardımınakoşamadan, sersemlemiş Siherton'u kendisiyle birlikte korkuluğun İpi uv*niî'

281

,7erinden aşağı attı., n35tır duvarının, yamacın ön cephesinden karanlığa doğru)dllar. Siherton çığlıklar atıyordu. Avelyn adamı tekmeleyerek ittirdi, sonra elindeki ikinci taşın,bakırtaşmın gücünü çağırdı.Sonra o süzülürken Siherton düşmeye devam etti. Avelyn eğimli yamaçtan aşağı inerken uzaklaşmayı sürdürdü,ryhe doğru, keseden kehribarı çıkardı. Kendisine bir milyon yıl.önce yapmış gibi gelen alıştırmada olduğu gibi suya hafifçe do-kundu. Siherton'un bedeni görünürlerle olmadığı için memnundu;0 manzaraya dayanamazdı. Kehribarı kullanarak soğuk suyun üzerinde, kıyıya çıkabilece-ği bir noktaya kadar yürüdü, sonra yolda ilerlemeye başladı.Bir daha asla Aziz Saf-Abelle'i göremeyeceğini biliyordu. Taşlan kullandı. Bakırtaşıyla, onu takip edebilecek keşişlerintırmanmak için saatler harcayacağı yamaçlardan yukarı süzüldü.Kehribarla, takipçilerinin kenarından dolaşması gerekecek genişgölleri aştı. Krisoberili, kedi gözünü kullanarak karanlıkta açıkçagörebiliyor, bir parıltı ile, kendini ele vermeden günışığmda yürü-düğü hızla yürüyebiliyordu. Girdiği ilk kasabada pek çok tüccararabasından oluşan bir kervana rastladı ve sıradan zümrütü sata-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 164: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

rak kendisine uzun, çok uzun süre gerekecek parayı sağlandı. Arkasına, kendisiyle Aziz Saf-Abelle denen korkunç yerin ara-

sına kilometreler koydu. Ama genç keşiş aklını tanık olduğu deh-şetlerden, genç Avelyn Desbris'in değer verdiği her şeyin yüreğinikemiren serden uzaklaştıramıyordu.Soğuk bir gece bir ağacın dibinde, yıldızların, gökyüzünün sl-toda büzüldüğünde gerçeği öğrendi. Sanki düşünceleri büyüylenakledilmiş ya da yol göstermesi için ettiği dualar ilahi bir yanıtülrnuş gibi, gözleri kilometrelerce öteye, diş diş dağlarla dolu bir

282

««•m,.araziye, ortasında duman tüten bir koniye ve ağır ağır akan kzı lav sınırının ötesindeki siyah yıkıma baktı.Avelyn o zaman anladı -hepsini -çünkü daha önce de „?•? Sol-muştu. Ayı-Honce'un üzerine çöken bu kasvet, Aziz Saf-Abçiı ,?tarih kitaplarında sık sık anlatılan belirli bir şekil ve tavırla d Könce de gelmişti. Tamamı: Dünyasında büyüyen kanser, hazlrı ı,sizlik, Aziz Saf-Abelle'in Tanrısal olanı inkarı. Keşişler Tanrıngözcüleriydi, ama onlar bile kansere, şu anki halinden memnuolma hastalığına teslim olmuşlardı. Ve bu inançsızlık yüzünden karanlık geri dönmüştü. Yarı delirmiş, bütün dünyası yıkılmış Avelyn anladı. Dactyluyanmıştı. İnsan ırkının başına sürekli musallat olan iblis dünyayadönmüştü. Avelyn doğru olduğunu biliyordu. Genç Avelyn Desb-ris, Taddy Sway ve Bunkus Smealy'yi öldüren karanlığı, Yelkopa-ran'ı yok eden, sevgili Dansally'sini soğuk sulara bırakan şerri,Pellimar Birader'i yaralarına "yenik düşmeye" zorlayan kötülüğüyüreğinde tanıdı.Acınası uykusundan şafak sökmeden uyandı.Dactyl uyanmıştı!Dünya gelecek karanlığı anlamıyordu.Dactyl uyanmıştı!Tarikat başarısız olmuş; zayıflıkları bu trajediyi hazırlamıştı!Dactyl uyanmıştı! Avelyn koştu -bir yön diğerinden farklı görünmüyordu. Dün-yaya bu şerri anlatmalıydı. Ayı-Honce'un, Corona'nın bütün erkekve kadınlarını hazırlamalıydı. Onları iblise karşı, Tarikat'a karşıuyarmalıydı! Kendi hazırlıksızlıklarını, kendi zayıflıklarını onlarabir şekilde göstermeliydi.Dactyl uyanmıştı!

20KAHİN "Kaç ışık görüyorsun?" Sözcükler elf dilinde, JuraviePin Elbr-van'la konuşurken artık daha sık kullandığı dilde telaffuz edilmiş-ti Genç adam, Andur'Blough Inninness'te geçirdiği beş yıldan son-ra artık bütün sözcükleri, çok kullanılan deyişlerin tamamını bili-yordu ve yalnızca fiil çekimlerinin hâlâ düzeltilmesi gerekiyordu. Juraviel de Elbryan gibi bir mum tutuyordu; gökyüzünde ikiyıldız belirmişti, güneş batı ufkundaki dağların arkasına henüz çe-kilmişti. Genç adam uzun uzun JuraviePi inceledi. Tanrı'nın 821. Sene-sinin güzünde ve 822. Senesinin kışında Elbryan'ın dersleri daha

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 165: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

çok felsefeye yönelmişti ve en basit soruların bile ince anlam kat-manları taşıyabileceğini öğrenmişti. Sonunda, bunun derse girişolduğuna, dramatik bir şey olmadığına ikna olan genç adam ba-şını kaldırdı, yıldızları çabucak saydı ve dört tane gördü."Altı," dedi ihtiyatla, iki mumu da ekleyerek. "Demek ayrılar," dedi Juraviel. "Senin ve benim ışığımla yıldız-ların ışığı." Elbryan'ın alnı kırıştı. Yavaşça, tereddütle, paylanmayı beklergibi başım salladı. 'Demek ki mumunun ışığını söndürsen karanlıkta kalacaksın,"dıye mantık yürüttü Juraviel.Şimdikinden daha fazla," diye yanıt verdi Elbryan çabucak.

28*,

V*.0A- Si|,

"Ama yine de senin ışığın olacak.""O zaman benim ışığım alevle sınırlı değil," diye devJuraviel, "daha uzaklara yayılıyor. Ya yıldızların ışığı?""Yıldızların ışığı yıldızların içinde kalsaydı, o zaman bi7 yıldı?lan göremezdik!" diye hırladı Elbryan gittikçe artan bir kız»la. Bunun gibi zamanlarda basit elf mantığından nefret edivn H"Ve senin mumunun ışığı mumla sınırlı olsaydı o zaman onu •remezdim.""Kesinlikle," diye yanıt verdi elf. "Artık gidebilirsin." Juraviel sırtını dönerken Elbryan ayağını yere vurdu. Elf hebunu yapıyordu ona, onu yanıüayamayacağı sorularla başbaşa bı-rakıyordu. "Sen neden bahsediyorsun?" diye sordu genç adamJuraviel ona sakince baktı, ama yanıt vermedi. Elbryan ipucunu yakaladı -hem, bu onun dersiydi. "Işık, sınır-lı olmadığından, paylaşılan bir şeydir demek istiyorsun, değil mi?"Juraviel gözünü kırpmadı. Elbryan uzun süre düşündü, konuşmalarının üzerinden geçti,seçeneklerini değerlendirdi. "Tek ışık," dedi sonunda.Juraviel gülümsedi."Yanıt buydu," dedi Elbryan güven kazanarak. "Tek ışık." "Şu anda en az on iki yıldız sayıyorum," diye yanıt verdi elt.Elbryan başını kaldırdı. Bu doğruydu; gece hızla derinleşiyordu,yıldızlar gökyüzünde beliriyordu. "Aynı ışığın bir düzine kaynağı," diye mantık yürüttü Elbryan,"ya da hepsi birleşen farklı ışıklar. Onları gördüğüm için karışı-yorlar. Işık tek oluyor.""Tek ve aynı," diye onayladı Juraviel. "Peki bunun doğru olması için onları görmeli miyim?"sordu Elbryan hevesle, ama elfin yüzünde beliren kaş çatmayı grünce beklentisi dağıldı.Elbryan duraksadı ve ilk derslerini, elflerin dünyaya tamam

İblisi"

tjı/^'51

285

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 166: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

vırla bakabilmesi için kafasına yerleştirdikleri aksiyom-^ ladı Elf felsefesinde ilk gerçek, gerçekliğin temeli, tümlanhatırı;1 fiziksel dünyanın izleyicinin algılarının toplamından013 uv «PV olmadığıydı. Bireyin bilinci dışında hiçbir şey ger-1 ıska t>ır * 'J -ildi Bu Elbryan için zor bir kavramdı, çünkü o cemiyet• 1 yetiştirilmişti ve bu kavramın içinde benliğin yüceltilmesi:günahların en kötüsü sayılırdı. Elfler böyle görmüyordu; Ju-? I bir keresinde dünyadaki her şeyin Juraviel için hazırlanmış oyundan başka bir şey olmadığını öne sürmüştü. "Çevremde-ki dünyayı bilincim yaratıyor," demişti elf. "O zaman sen istemediğin sürece asla dövüşte seni yene-mem," diye mantık yürütmüştü Elbryan. "Ama senin çevrendeki dünyayı da senin bilincin yaratıyor,"diye yanıt vermişti elf ve sonra her zamanki gibi yürüyüp gitmiş- Çelişkili gibi görünen bu fikir Elbryan'ı ikilem de bırakmıştı. Obakış açısından anladığı, kendini daha önce keşfetmek için ser-best hissetmediği bir benlik duygusuydu. "Yıldızlar ve benim mumum tek, çünkü ben ikisini de görebi-liyorum," dedi genç adam sonuç olarak. "Çevremdeki dünyayıben yaratıyorum." Juraviel onaylayarak başını salladı. "Çevrendeki dünyayı senyorumluyorsun," diye düzeltti. "Ve duyularını en ufak detayın far-kına varacak şekilde yükselttikçe yorumların büyüyecek, farkın-dalığın büyüyecek." Sonra Juraviel yanından ayrıldı. Elbryan oturdu, mumunu tu-tarak onca yıldızın doğmasını, semavi ateşlerinin kendi ışığına ka-tılmasını izledi. Bu basit algı kayması, bütün ışıkların aslında tek

olduğu fikri Elbryan'a, daha önce hiç yaşamadığı bir evrenle bir-ik duygusu vermişti. Aniden gökyüzü ona daha yakın göründü,Yaşabileceği bir yerde gibi. Aniden kendini o engin, kadife örtü- 286

"' ^ ^

nün bir parçasıymış gibi hissettiTe Tanrı'nın 822. Senp«iV'_O senenin kalanı boyunca ve Tanrı'nın 822. Senesi'ninrında Elbryan dünyaya bir elf gibi bakmayı, bir bireysellik vlumsallığın bir paradoksunu bulmayı, benliğin yüceltilmama çevresindekilerle birliği öğrendi. Algıdaki minik kavpek çok yeni deneyim getirdi; daha önce hiç bakmayacağı ve ıde çiçekler görmesini, çevresindeki yaşayan dünyadaki ince lekulara ve titreşimlere dayanarak bir hayvanın varlığını sezmhatta büyüklüğünü yaklaşık olarak tahmin etmeyi öğrenmesi Isağladı. Kendini bilgi sularına atılmış büyük, boş bir sünger gi|yhissediyordu ve her dersten, her sözcükten inanılmaz ölçüdezevk alarak çok şey soğurdu. Zaman ve mekan kavramı tamamendeğişti. Ardışıklık parça oldu, hafıza zaman yolcuğuna dönüştü. Elbryan'm uyku alışkanlıkları bile değişti, bilincin kontrol edi-lemediği bir zaman süresinden daha kontrollü, bir meditasyon sü-recine dönüştü. "Hayal dolu düşünceler," diyordu elfler ona, yada "derin düşünme." Bu yarı düş durumunda Elbryan görme du-yusunu kapatabiliyor, ama kulaklarını ve burnunu dış etkenlerekarşı açık tutuyordu. Ve düşlerinin çoğu yerini zaman yolculuğu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 167: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

na bırakmıştı, zihnini geriye, yaşamında bir başka yere götürüyor,çevresindeki olayları yeniden yaşıyor, farklı bir açıdan görüyor,böylece onlardan ders alıyordu. Böyle gecelerde 01wan, Jilseponie, sevgili Pony'si ve Dunda-lis'teki tüm diğerleri onun için canlıydı. Mükemmel anılar Elbr-yan'a bir şekilde bir ölümsüzlük hissi veriyordu, sanki onca insanhayattaymış, yalnızca anahtarı hafızası olan bir başka yere kilitlen-miş gibi. Bunda teselli buluyordu. Olmuş olayları değiştiremediği, geç-mişi değiştiremediği halde, elf felsefesinin ona teselli verdiğin'görüyordu.Acı kaldı, korkunç çığlıklar, ümitsiz dövüşler, beden yığınla

p*. Ü^IŞI

287

talimatıyla Elbryan ızdıraptan kaçınmadı, o korkunç?'üraV t ık aitti, Dundalis'in ölümünün sert gerçekliğini kullana-^ere ? ıtrini sağlamlaştırdı, duygusal olarak sertleşti,rık sinine' ° «r emişteki sınavlar bizi gelecekteki sınavlara hazırlar," diyor-du elf sık sık.Flbrvan tartışmıyordu, ama gelecekteki hangi sınavların o kor- sünün acısıyla boy ölçüşebileceğini merak ediyordu, hattakunç 5bundan neredeyse korkuyordu. Ağaçsız tepeciğin üzerinde durdu ve gözlerini doğu ufkuna,yaklaşan şafağın minik ışık şeridine dikerek bekledi. Çıplaktı, her tüyü, her siniri soğuk esintinin gıdıklamasını his-sediyordu. Çıplaktı ve özgürdü, ve ufuk biraz daha aydınlanırkenkılıcını, geniş ama dengeli silahını önünde havaya kaldırdı, uzunkabzasını iki eliyle kavramış, kasları gerilmişti. Elbryan kılıcını nazikçe çapraz savurdu, mükemmel dengesinikorumak için ağırlığını uzanan kılıcın hareketiyle kaydırdı. Kılıçsol omzunun üzerinde yükseldi. Sağ ayağını öne attı, sonra kılıcıyine yavaşça, dengeyle arkaya getirdi. Sol ayağı öne çıktı, sonrayana kaydı, kılıç ve sağ ayağı takip etti, genç adamı karşısındaikinci bir rakip varmış gibi döndürdü. Ahenkle, yavaşça vur, kar-şıla, vur; ve sonra sağ ayağını arkaya attı, akıcı bir hareketle dö-nerek yine sola yürüdü. Vur, karşıla, vur... aynı şekilde. Sonra yine sağ ayağını arkaya attı, yarı döndü, böylece başla-Q'ğı yerin tam karşısındaki rakiple yüzleşti. Üç güçlü adımla iler-ledi -yürürken kılıçla vurdu, vurdu, vurdu, sonra bu konumda bi-raz önceki hareketleri sağdan ve soldan tekrarladı. "Bi'nelle dasada," deniyordu kılıç dansına. Genç adam bir sa-at kadar devam etti, kolları ve silah boş havada gittikçe daha gi-"ft desenler çizdi. Artık fiziksel eğitiminin çoğunu bu oluşturuyor-au, dövüşme değil; kaslarına hareketleri ezberletme. Her saldırı 288

R' A' Sâl^-0r,

ve karşılama açısı içine işleniyordu; daha önce bilinçli savtejisi olan şey tepkisel karşılığa ya da beklenti saldırısına d"yordu. °nU?Ü-ansın,gü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 168: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Tepenin dibindeki ağaçlıkta juraviel ve diğerleri kılıç diçten bir hayranlıkla izliyordu. Genç adam gerçekten de birzellik ve zarafet nesnesiydi, saf güç ve kurnaz çevikliğin biri" •mi. Kılıcı rahatlıkla savruluyordu, uzun, dalgalı, buğday rengi slan. da öyle. Dengesini birazcık bile kaybetmeyen Elbryan'ın klan mükemmel bir ahenk içinde, mükemmel bir akıcılıkla çalışyor, hiçbir hareketle mücadele etmiyor, esniyor ve her hareketekatkıda bulunuyordu. Ve gözleri! Elfler bu mesafeden bile, zeytin yeşili kürelerin yo-ğunlukla ışıldadığını, gerçekten de hayali düşmanlar gördüğünüfark edebiliyorlardı. Genç Elbryan'ın hareketleri her gün daha da gelişiyordu ve buyüzden Juraviel ona kılıç dansını, elflerin bildiği en girift savaş ha-reketlerini daha fazla öğretiyordu. Elfler dünyadaki en iyi kılıçüstatlarıydı. Elbryan karmaşık hareketlerin, her birine hakim ol-muş, onları sünger gibi emmiş, yüreğinde, zihninde ve kaslarındasıkı sıkı tutmuştu. Artık kimse, hatta Tuntun bile onun hünerinive soyunu sorgulamıyordu. Genç Elbryan söz konusu olduğundaartık Andur'Blough Inninness'te "Mather'in kanı" sözcükleri aslahorgörüyle kullanılmıyordu. Çünkü o Juraviel'in "algısızlık duva-rı" dediği şeyi aşmış, çevresindeki daha büyük güçlerle, doğalgüçlerle bir olmuştu Kılıç çarpıştırdığı günlerde yalnızca her saldırıyı savuşturmayı,yansıtmayı, adamayı ya da bloke etmeyi değil, aynı zamanda han-gi taktiğin en uygun karşı saldırıları sağlayacağını ya da savunmapozisyonunu aynı rakipten ya da başkalarından gelecek saldırılra karşı güçlü tutacağını da öğrenmişti. Elbryan artık kaybettiğiden fazlasını kazanıyordu, hatta ikiye bir dövüşürken kendini s .„ Hı/atıışı

289

biliyordu.vaın ketleri gittikçe daha çeşitli, daha ölümcül oluyor, pek çok• hayvan avcının hareketlerine benziyordu. Eline bir han-bileğini büküyor ve bir engerek gibi saldırabiliyordu.Ç hançer bile kullanmasına gerek kalmıyor, parmaklarını sert-leştirerek her engeli aşabiliyordu. Ve her sabah, sis perdesi Andur'Blough Inninness'i sarmadan.. Elbryan bu noktaya geliyor, şafağı izliyor, kılıç dansını ya-pıyorj hafızayı inşa ediyordu.fot,Mather'in kanı. Armağanlar -ağır bir battaniye, bükülmüş sopalardan yapılmaküçük bir sandalye ve ahşap çerçeveli bir ayna- Elbryan'ı şaşırtüve kafasını karıştırdı. Ayna bile tek başına çok pahalıydı, biliyor-du ve sandalyenin işçiliği ve inanılmaz ölçüde hafif ahşabı katla-nıp kolayca taşınmasına izin veriyordu, ama üç armağan arasındayalnızca battaniye mantıklı gelmişti ona, oldukça kullanışlı birnesneydi. Tuntun ve Juraviel genç adamın uzun süre armağanları ince-lemesine, sandalyeyi sınamasına, hatta gümüşsü aynada kendiimgesine bakmasına izin verdiler. "Ç°k minnettarım," dedi Elbryan içtenlikle, ama kafasının nekadar karıştığı sesinden belli oluyordu. "Önemini anlamıyorsun bile," diye yanıt verdi Tuntun tatsız

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 169: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

bir şekilde. "Sana üç armağan verildiğini sanıyorsun, ama en de-ğerlisi dördüncüsü!" Elbryan elf kadına baktı, bir ipucu bulmak için mavi gözleriniinceledi. "Ayna, sandalye ve battaniye," dedi Juraviel ciddiyetle. "Ka-hin."Elbryan bu sözcüğü daha önce hiç duymamıştı; yine kafa ka-

290

R-A s^.0re

rışıklığı yine yüzüne yansıdı. "Ölülerin kaybolduğunu mu sanıyorsun?" diye sordu Tbilmece gibi, görünüşe göre bu manzaradan hoşlanarak «ndüklerinden başkası yok mu sanıyorsun?" "Başka bilinç seviyeleri vardır," diye açıklamaya çalıştı |uel, alaycı arkadaşına sert bir bakış fırlatarak."Düşler," dedi Elbryan umutla."Ka- "Ve hayal dolu düşüncelerin anıları," diye ekledi Juravielhin'de, düşünceler bilinçle birleşerek anıyı bugüne getirir." Elbryan sözcükleri düşünür, sözcüklerin anlamları önündeaçılırken alnını kırıştırdı. "Ölülerle konuşmak mı?" dedi nefes ne-fese."Ölü nedir ki?" diye kahkaha attı Tuntun. Elf arkadaşının bitmeyen oyunları karşısında Juraviel bile gül-mesini bastıramadı. "Gel," dedi Elbryaa'a. "Göstermek anlatmak-tan daha iyi olacak." Üçü Caer'alfar'dan ayrıldı, amaçlı bir şekilde ormanın derinlik-lerine ilerledi. Çevrelerinde gün aydınlık değil, puslu örtüyle herzamankinden de karanlıktı ve hafif bir yağmur ormanı gıdıklıyor-du. Bir saat kadar yürüdüler, Elbryan'ı zaman zaman sözleriyledürtükleyen Tuntun dışında kimse konuşmuyordu. Sonunda Juraviel dev bir meşenin dibinde durdu; meşeningövdesi o kadar genişti ki Elbryan'ın kolları yarısını bile dolaya-mıyordu. İki elf ciddiyetle bakıştılar. "Yapamayacak/' dedi Tuntun, ezgili sesi şarkı söylercesıneyükselerek. "Dövüşte de seni yenemezdi," diye karşılık verdi Juraviel he-men ve Tuntun öfkeyle ayağına bastı.olma- Elbryan derin bir nefes aldı ve omuzlarını dikleştirdi. Demebu yeni bir sınav, diye düşündü. Taşıdığı üç armağan düşüıse, kuşkusuz iradesini ve zihinsel becerisini ölçen bir sınav

İblis* «W"*aviel'i hayal kırıklığına uğratmamaya ve Tuntun'un her-''^ k-f konuda haklı çıkmasına fırsat bırakmamaya karar verdi.hang1 ""ihrvan ağacın arkasında, köklerin arasında dar bir açıklıkher dik basamakla genişler gibi görünen bir tünel.g "irende, üzerine aynayı koyman gereken taş bir sehpa var,"açıkladı Juraviel, "ve önünde sandalyeni kurabileceğin birBattaniyeyi kullanarak girişi ört, böylece içerisi çok karanlıkolacak."glbryan daha fazla talimat bekledi. Uzun bir an sonra Tuntunonu kabaca dürtükledi. "Denemeye de mi korkuyorsun?" diyepayladı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 170: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Neyi denemek?" diye sordu Elbryan, ama destek için Juravi-el'e baktığında elfin dar açıklığı işaret ettiğini, genç adamın gir-mesi gerektiğini belirttiğini gördü. Elbryan'ın, Juraviel'in verdiği basit talimatlar dışında ne bekle-diklerine, ne yapması gerektiğine dair en ufak bir fikri yoktu.Omuzlarını silkerek armağanlarını aldı ve açıklığa gitti. İçeri gir-mek bile başlı başına bir sınav olacaktı, çünkü mağara elf boyun-da birine daha uygundu. İlk önce sandalyesini içeri kaydırdı, ula-şabildiğince aşağı uzattı, sonra gözlerini kapatarak sandalyeyi bı-raktı. İniş sesinden mağara zemininin açıklıktan iki buçuk metrekadar derinde olduğunu hesapladı. Sonra battaniyeyi ağacın dibi-ne serdi ve kendini köklerden korumak için kullandı, böylecegiysileri takılmayacak ve Tuntun'un hep yargılayan gözlerine ap-kl gibi görünmeyecekti. Daha fazla bilgi almayı boşuna bekleye-rek Juraviel'e son bir bakış fırlattı ve içeri girdi, aynayı bedeniylekoruyarak başaşağı ilerledi. Ağacın altına girer girmez, artık ka-ranlığa karşı daha duyarlı olan gözlerini açtı ve inceledi. Bir ayı,Dlr kirpi, hatta bir kokarca buraya girmiş olabilirdi ve Elbryran,mağaranın görünüşe göre boş olduğunu ve o kadar da geniş ol-madığım görünce rahatladı. Çapı belki iki buçuk metre uzunlu- 292

R' A' Sl'v4IOre

ğunda bir daireydi. Söylendiği gibi Elbryan'ın yakınındaki Ann dibinde bir sehpa vardı. Kolunu tavandaki bir köke t-ı caKarausağ yanına döndü ve ayağını sehpaya uzattı, sonra rahatça mra zeminine indi. Alçak bir noktada biraz su birikmişti, amaditkar, hatta rahatsız edici bir şey bile değildi.Elbryan çabucak aynayı sehpaya koydu ve duvara yasladı ' san-dalyesini açtı ve söylendiği gibi aynanın önüne yerleştirdi. Sonbattaniyeyi mağara girişine örttü. O da öyle karanlık oldu ki eli ıyüzünün önünde tuttuğunda zar zor seçebiliyordu. Bu iş de bitince genç adam el yordamıyla sandalyesini buldu ve oturdu. Sonra merak ederek bekledi. Gözleri yavaş yavaş karanlıkalıştı ve odadaki iri şekilleri çıkartabilmeye başladı. Dakikalar geçmeye devam etti; her şey sessiz ve karanlıktı.Elbryan hayal kırıklığına uğradı, bunun nasıl bir sınav olduğunukaranlıkta oturup göremediği bir aynaya bakmanın ne amacı ol-duğunu merak etmeye başladı. Bu yolculuğun zaman kaybı oldu-ğunu söyleyen Tuntun haklı mıydı? Sonunda Juraviel'in ezgili sesi gerilimi kırdı. "Burası RuhlarMağarası, Elbryan Wyndon," dedi elf, yarı konuşarak yarı şarkısöyleyerek. "Bir elf ya da bir insanın kendilerinden önce göçüpgitmişlerin ruhlarıyla konuşabildiği yerdir Kahin. Yanıdarını ayna-nın derinliklerinde ara." Elbryan bi'nelle dasada'nm nefes alma usulüyle sakinleşti vegözlerini aynaya odakladı -ya da en azından aynanın olduğunusandığı bölgeye, çünkü zar zor seçilebiliyordu. Aklında sehpanın ve aynanın zihinsel resmini yarattı, battani-yeyi sarmadan önceki imgeyi hatırladı. Kare şekil yavaş yavaş g<->-rülür oldu, en azından zihinsel olarak, ve böylece bakışlarını okarenin çerçevesinin içine doğrulttu. Ve dakikalar saat olur, güneş elf pusunun ve bulutların ardın-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 171: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

da baü ufkuna doğru ilerlerlerken Elbryan oturdu. Can sıkıntı p» ü'an,ş' asyonunu aştı, yanında Tuntun'un haklı olabileceği fik-k° ijj^g kızgınlık getirdi. Yine de mağaranın ötesinden daha^ , eSleniş gelmedi, demek ki iki elf en azından görünüşte sa-. ırhydı.Fibrvan elfleri aklından çıkardı ve ne zaman aklına dikkat da-bir fikir gelse ~va da bu odanın dışından düşünceler- onun-la mücadele etti. Zamanın geçtiği duygusunu kaybetti; kısa süre sonra odağınıhiçbir şey aşamaz hale geldi. Güneş batıya ilerlerken oda daha dakarardı, ama gözleri karanlığı çoktan aşmış olan Elbryan fark et-medi-Aynanın içinde, görüş alanının hemen ötesinde bir şey vardı! Meditasyonunun daha da derinlerine kaydı, zihnine doluşanbütün bilinçli imgeleri salıverdi. Orada bir şey vardı, bir adamınyansıması, belki.Kendi yansıması mıydı?Bu fikir imgeyi yok etti, ama yalnızca bir anlığına. Sonra Elbryan daha açık bir şekilde gördü: Kendisinden dahayaşlı bir adam, yüzü güneş ve rüzgarla kırışmış, ince sakalı çene-sinin çizgisini takip edecek şekilde kesilmiş. Elbryan'a benziyor-du, ya da en azından Elbryan'ın seneler sonra görüneceği gibi gö-rünüyordu. 01wan'a benziyordu, ama o değildi, genç adam birşekilde biliyordu. Bu..."Mather Amca?"imge başını salladı; Elbryan nefes almaya çabaladı. "Sen korucusun," dedi Elbryan sessizce, zar zor konuşarak.Benden önce gelen, beni eğiten elflerce eğitilen korucusun."İmge yanıt vermedi. "Seninle karşılaştırılıyorum," dedi Elbryan. "Korkarım çok bü-yüksün!"Ruhun imgesinde bir şey yumuşar gibi oldu ve Elbryan, en

294

SabR- A.

Vi'0r,

his.azından Mather'in gözlerinde, korkusunun yersiz oldu&nsetti."Sorumluluktan bahsediyorlar," diye devam etti genç"görevden ve önümde uzanan yoldan bahsediyorlar. Ama Wrım ben Belli'mar JuraviePin inandığı gibi değilim. Bunun iri^ 'vn rıç.den benim seçildiğimi merak ediyorum -neden o gün Dundal' 'Elbryan kurtarıldı? Neden onca sağlam ve güçlü, savaş ve dünhakkında o kadar bilgili olduğu halde babam, kardeşin Ohvaseçilmedi?" Elbryan durup düşüncelerini toplamaya çalıştı, ama sözcüklerinruh, bu mekan ve kendi zihinsel durumu zorluyormuşcasına akma-ya devam ettiğini gördü. Eğer bu Mather Amca'ysa bile, hiç tanıma-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 172: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

dığı birinin ruhuyla konuştuğunu fark etti! Ama o korku kendi nı-hunun serbest kalmak için çağlayan ırmağına dayanamadı. "Tuntun ve onun gibi düşünen elflerin yargılarını tatmin et-mek için hangi standardı tutturmalıyım? Korkarım benden bir fo-moryan devinin gücünü, ürkmüş bir geyiğin hızını, bir yer sinca-bının ihtiyatlılığını ve yüzyıllar yaşında bir elfin sakinliğini ve bil-geliğini istiyorlar. Hangi insan bu mertebeye erişebilir? "Ah, ama sen eriştin, Mather Amca. Senin hakkında anlattıkla-rına, hatta Tuntun'un gözlerindeki ifadeye -içten bir hayranlık ifa-desi- bakarak, senin Caer'alfar'ın peri halkını hayal kırıklığına uğ-ratmadığını biliyorum. Yirmi yıl sonra, ki bir elfe göre bir gün sa-yılır, beni nasıl yargılayacaklar? Peki ya çok yakında tanıyacağımbu dünya?" Elbryan'ın gözlerinin önünde, aynanın yüzeyinde dehşet veri-ci imgeler, daha çok insan imgeleri uçuşur gibi geçti. "Korkuyorum, Mather Amca," diye itiraf etti Elbryan. "Nedenkorktuğumu bilmiyorum, elflerin yargısından mı, yaban yerleritehlikelerinden mi, yoksa başka insanların yoldaşlığından mı.samımın dörtte birinden fazlası insan olarak yaşayan, dünyay1 2g5iblis» ^l5'bj gören kimseyle karşılaşmadan geçti. ve orada, dışarıda, kendi türümün içindeyken kendi tü-arasında olamamaktan korkuyorum." dive devam etti, sesi alçalarak. "En çok da dünyayı birbi görmemekten korkuyorum, ne de ona bir elf gibi ba-inS ,• mm ikisinin arasında bir yerdeyim. Caer'alfar'ı ve bütünHivi seviyorum, ama buraya ait değilim. Bunu yüreğimde bi-liyorumrümün«Soy ve tür," diye karar verdi Elbryan, "her zaman birlikte git-O zaman benden ne kaldı? Ne elf, ne insan olan, nasıl biryaratığım ben?" İmge yine yanıt vermedi, hiç kıpırdamadı. Ama Elbryan o yu-muşak duyguyu hissetti -o duygudaşlığı, o anlayışı- ve o zamanyalnız olmadığını anladı. O zaman onun yanıtını anladı. "Ben Korucu Elbryan'ım," dedi ve bu unvanın bütün anlamla-rı üzerine çöktü, ağırlıkları geniş omuzlarını çökertmedi, onlarıgüçlendirdi. Elbryan soğuk ter içinde kalmış olduğunu fark etti. Ancak ozaman odanın muüak karanlık ölçüsünde kararmış olduğunu farketti. "Mather Amca?" diye seslendi aynaya doğru, ama hayaletinimgesi, hatta aynanın kendisi bile artık orada değildi. Delikten dışarı süründüğünde Juraviel genç adamı bekliyordu.Elf soru sormak ister gibi duruyordu, ama bunun yerine Elbr-yan'ın yüzüne baktı ve görünüşe göre yanıtını aldı. Caer'alfar'adönerken hiç konuşmadılar. 21DAİMA UYANIK, DAİMA TETİKTE Jill, geniş Mirianic'in yüksek kayaların ötesindeki karanlık su-larına, tembel tembel yuvarlanan, sonra otuz metre aşağısındakikayalara çarpan büyük dalgalarına baktı. Bu ritim dakikalarca, sa-atlerce, günlerce, haftalarca, yıllarca sürüyordu. Sonsuza kadardiye tahmin etti Jill. Bin sene sonra buraya dönecek olsa, dalga-lar hâlâ burada, nazikçe yuvarlanıyor, sonra aynı kayalık yüksel-tinin dibine çarpıyor olacaktı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 173: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Genç kadın omzunun üzerinden evim dediği küçük kaleye,Pireth Tulme'ye baktı. Bin sene sonra da manzaranın aynı olaca-ğına karar verdi, yalnız bu yapı ve tek alçak kulesi kalmayacak,zaman, rüzgarlar ve Atnalı Koyu'nu rahatsız edici bir düzenliliklesüpüren fırtınalarca götürülecekti. Yalnızca dört aydır buradaydı ve üç tanesi bir haftada olmaküzere, bu tür bir düzine fırtına görmüşv o ve kırk yoldaşı, Kıyı Mu-hafızları olarak bilinen seçkin teşkilatın üyeleri sırılsıklam olmuş,suratları asılmıştı. Evet, doğru sözcükler bunlar, diye karar verdi Jill. "Sırılsıklamve suratsız," dedi yüksek sesle ve bunların hayatını doğru tarıeden sözcükler olduğunu düşünerek başını salladı. Ona bir şans verilmişti, çoğu insanın, özellikle de ataerkil Ayı-

Honce Krallığı'ndaki kadınların hiç sahip olmadığı bir fırsat. Jgözlerini kapattı ve okyanusun seslerinin onu bir başka kıyıy I 297İblis"1 uvn laval'in daha yumuşak kıyısındaki, Palmaris şehrine, ha-iM3Sur " eve götürmesine izin verdi. Graevis ve Pettibwa nasıldiye merak etti. Ya Grady? Connor Bildeborough ile yaşa-f'laket, adamın yüksek sosyeteye girme teşebbüslerini orta- kald.rmış mıydı?ili kahkaha attı ve öyle olmuş olmasını umdu. Bu, trajedinin. j sonucu olabilirdi. "Düğün gecesinden" bu yana iki senegeçmişti, ama acı hâlâ canlıydı.Yine çevresine bakındı, sonra gökyüzüne baktı ve yıldızların xLinUn kaybolduğunu fark etti. Bir an sonra hafif bir yağmuryağmaya başladı. "Sırılsıklam," dedi yine, başını iki yana sallaya-rak. Kaç defa tanık olmuş olursa olsun, Jill, Pireth Tulme'ye nekadar çabuk yağmur yağdığına inanamıyordu. Hayatına yağan yağmur gibi, önce o sınır köyünde, goblinlergeldiği zaman, sonra Palmaris'te. İlk olayı pek hatırlayamıyordu,ama hayatının yavaş yavaş harika bir hale geldiğini biliyordu. Vesonra bir anda, tek bir öpücüğün alacağı sürede hepsi kaybolupgitmişti. Palmaris'teki düğünden başka ne umabilirdi? Tüm Corona'nınen güzel kilisesi sayılan Aziz Kıymetli'de evlenmişti. Aziz Kıymet-li'nin Başrahibi ve bu yüzden tüm Abellican Kilisesi'nin üçüncüen büyük adamı olan Dobrinion Calislas töreni bizzat yönetmişti!Hangi genç kadın böyle bir günün düşüncesine bayılmazdı? Vesonra Baron Bildeborough'nun malikanesinde geçirdiği gece! Hatırlayınca Jill 'in belkemiğinden bir ürperti geçti -ihtişamlıoda, Connor'ın değişimi ve sonra yüzündeki ifade, önce kedi gi-bi ve sonra, burnunun yanı ve yanağı yanmış, su toplamış, hattadaha kötü durumda. İfadesi ertesi sabah, o ve Jill, Başrahip Dob-nnion'un karşısına çıktıklarında biraz yumuşamıştı. Elbette, evliliktamamlanmadığından hemen iptal edilmişti.Yaşlı Dobrinion'un parmaklarını şıklatmasıyla.

298

1 A- S^„Qre

Ama yine de Jill'in işlediği suç meselesi vardı. Bir asileması, yakışıklı genç adamda kalıcı iz bırakabilecek şekildelaması Palmaris'te önemsiz bir suç sayılmazdı. Connor onu vıettirebilirdi. Bu olmazsa, Başrahip Dobrinion Jill'i, belki hayat

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 174: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

geri kalanı boyunca Connor'a bağlayabilirdi. Ama Connor merhametli davranmıştı ve Başrahip Dobrin'affediciydi. "Kardeşlik Yolu'nun arka çatısında, serserilerle vadığın olayı duydum," diye açıklamıştı yaşlı rahip, yüzünde sıcakbir gülümseme belirerek. "Senin becerilerine sahip biri earsoolarak harcanmamalı. Senin becerine ve vahşiliğine sahip bir ka-dına uygun bir yer var; böylesine vahşi bir öfkenin dineceği, hat-ta alkışlanacağı bir yer." Böylece yaşlı Başrahip onu, KralınAdamları'nda, orduda, piyade yaparak Ayı-Honce Kralı'nın hiz-metine bağlamıştı. O an Jill'in aklında çok berraktı: Dobrinion'unanlayışla söylediği sözler, o sırada omzunun üzerinden Pettibwave Graevis'e bakması. Onu evlat edinen anne babanın yüzündeöfke yoktu, Jill'in ve önceki geceki mantıksız davranışlarının on-lara pahalıya malolduğunu gösteren ipucu yoktu -yalnızca derinbir üzüntü vardı. Başrahip Dobrinion kararını verdiğinde, Jilly'si-nin ondan alınacağı fikriyle Pettibwa neredeyse gözyaşlarına bo-ğulacaktı. O gece, Jill veda ederken Yol'da pek az neşe vardı. Kısa süre sonra, Palmaris'i geride bıraktığında, Jill, Başrahip'inkararındaki bilgeliği görmüştü. Gerçekten de, en azından başlan-gıçta orduda gelişmişti. Sıradan bir piyade olarak girmişti orduya,"yem karşılığı yürüyenler" diyorlardı onlara, ama kısa süre sonradaha elit süvari sınıfına yükselmişti. Savaşacak gerçek düşmanlaryoktu: Ayı-Honce herkesin hatırlayabildiğinden daha uzun bir su-redir barış içinde yaşıyordu. Ama haftalık kılıç müsabakalarında,Jill anılarından yeterince düşman salıveriyor, üstlerini hayrete dü-şüren bir şiddeüe dövüşüyordu. Kılıç partnerlerini teker teker, ge"nelde acı vererek alt ediyordu ve sonunda onunla karşılaşmak ıs- iblis

i„ Uyanış'

299

kelc ya da kadın kalmadı. Ama ünü ona birkaç gerçek düş-^1, andırmıştı ve bu yüzden bir kaleden diğerine sürüldü, ka-nian h Azlığından süvari devriyeliğine, değişik işlerde çalıştı.için 1 0larak can sıkıcı bir seneydi; kale muhafızları gösterişvardı ve Jill'in süvari devriyesinde geçirdiği dört ay içinde*Mü«ü en k°tu °^ay' ^ köylü kardeş arasındaki kavgaydı; biriA"etini*1 kulağını ısırıp koparmıştı. Bu yüzden, Ayı-Honce'da,T kyütek Tugayı'ndan sonraki ikinci en elit birliğe, ünlü Kıyı Mu-, afız)arı'na atandığı haberi geldiğinde, Jill büyük beklentilere veumutlara kapıldı. Bunlar çağlardır powrie istilalarını püskürten,Kırık Kıyı olarak bilinen bölgeyi ehlileştiren, böylece Ayı-HonceKralı'nın hükümranlık alanını genişleten efsanevi savaşçılardı. Jill Atnalı Koyu'na ve Pireth Tulme'nin engin Mirianic'e bakanküçük kalesine geldiğinde beklediklerini bulamadı. Pireth TulmeAyı-Honce'un sahil şeridindeki bir dizi kaleden biriydi. Pireth Tul-me yalıtılmıştı, büyük yerleşim birimlerinden uzaktı, ama istilatehlikesine karşı suları izlemek üzere, stratejik bir noktaya konuş-lanmıştı. Pireth Tulme, Corona Körfezi'nin güney geçitlerini koru-yordu. Pireth Dancard körfezin ortasındaki beş küçük adayı, Pi-reth Vanguard ise kuzey geçidini gözlüyordu. Görev JilPe çok önemli geliyordu, Krallığın refahını koruyanmetin bir varoluş. Bu inanışta yalnız olduğunu görmesi uzun sür-medi. Pireth Tulme ve görünüşe göre tüm diğer Kıyı kaleleri ünlen-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 175: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

dikleri metinlikten çok uzaktı. Jill'in burada geçirdiği dört ay için-de partiler hızından hiçbir şey kaybetmemişti. Şimdi bile, alçakduvarlar üzerinde yürüyerek nöbet tutarken cümbüşün sesini du-yabiliyordu -birbiri ardına kaldırılan kadehlerin çınlaması, müs-tehcen kahkahalar, kovalayan ya da kovalanan kadınların ayak-

lamaları.Kırk muhafız vardı ve yalnızca yedi tanesi kadındı. Bir erkek-

300

^«Or,

le yaşadığı tek deneyimi de felaketle biten Jill bu orandan hmıyordu. Her gece olduğu gibi bu gece nöbetinde de wi ?• 'urUrKçntatsız tatsız başını iki yana salladı. Kısa bir süre sonra perişan görünüşlü bir asker -kırk yas|da, Gofflaw denilen, sefil hayatının yarısını Kralın Adamlar •geçirmiş ve on iki yıldır Kıyı Muhafızları'na bağlı bir asker olbir kaleden diğerine dolaşıp duran bir adam- sendeleyerek dira yaklaştı ve JiU'e doğru yürümeye başladı. Jill çevresindeki gerçekliğe teslim olarak içini çekti. Özellik!korktuğu yoktu; sarhoş serserinin dar yürüyüş yolundan iki bu-çuk metre aşağıdaki küçük kale avlusuna düşmeden yanına gele-bileceğini bile düşünmüyordu. Adam bir şekilde, her adımındadış duvarın taş bloklarından sekerek kadına yaklaştı. "Ah, Jilly'm benim," dedi peltek peltek. "Yağmurda yürüyor-sun."Jill başını iki yana salladı ve bakışlarını kaçırdı. "Neden içeri girip kemiklerini ısıtmıyorsun kızım?" diye sorduadam. "Bu gece iyi eğlence var. Sen git. Ben nöbet tutarım." Jill ne olacağını biliyordu. Bu görünüşte kibar öneriyi kabuledip içeri girerse Gofflaw da onu takip edecek, duvarı boş bıra-kacaktı. Daha da kötüsü, kadını getirmek için buraya geldiğinegöre içeride bir komplo kurulmuş olmalıydı. Pireth Tulme'ninuzun, alçak ana binası geniş değildi; yalnızca orta boy üç ortakodası, onları çevreleyen, iki yatak ve iki küçük sandıktan başkabir şey konulmayacak kadar küçük on ikişer yatak odası vardı.Yapının çoğu yeraltındaydı, ana bina birbirinin aynı üç kattanoluşuyordu, ama avludan bakılınca tek katmış gibi görünüyordu.Jill o sıkışık binaya girerse, bu adam onu içeri çekmek için bura-ya gelmişse, muhtemelen kendini içeride kapana kısılmış bula-caktı."Ben kendi nöbetimi tutarım, teşekkür ederim," diye yanıt v<

İtlisi"

Uyan'51

301

..ce ve uzaklaşmaya başladı.^ »P ki neyi gözlüyorsun?" diye sordu asker, sesi aniden keskin-ıe5erek-rill hızla ona döndü, mavi gözlerini kısmış, öfkeyle bakıyordu.kdüze hayatı öğrenmişti, hatta herhangi bir düşmanın kaleye

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 176: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

, I maSının ya da Corona Körfezi'ne giderken önlerinden geç-sinin pek °lasl olmadığını kabul etmişti. Ama Jill'e göre asılu bU değildi. Beş yüz yılda tek bir istila gelecek olsa bile, Kı-Muhafizları, elit sınıfın en eli ti ona hazırlıklı olmalıydı! "Sen partine dön," dedi ifadesiz bir sesle, dişlerini sıkarak."Ren üzerimdeki üniformayı şereflendirmek için yürümeyi seçiyo-rum." Gofflaw hıhladı ve yağlı elini kırmızı ceketinin önüne sildi."Öğreneceksin," dedi. "Günler sene olana, sonra, iki, üç, dört se-ne olana kadar bekle..." "Jill'in senin mantığını anladığından eminim, Gofflaw," dedikatı, tereddütsüz bir ses. Jill arkasına dönen, sarhoşun ilersinebaktı ve Pireth Tulme'nin kumandanı, Komutan Constantine Pres-so'nun duvar boyunca yaklaşmakta olduğunu gördü. Adamın gö-rünüşü etkileyiciydi -uzun boylu ve dik, bıyığı ve keçi sakalı düz-günce kesilmiş, kırmızı kenarlı mavi ceketi doğru düzgün kesilipdikilmiş, siyah deri kemeri sağ omzundan sol kalçasına uzanan veetkileyici bir kılıç, bir aile yadigarı taşıyan bir adam. Yirmili yaş-larının sonlarındaydı ve mevkisini bir gece bir asilin evine girenüç haydutu alt ederek kazanmıştı. Jill Pireth Tulme'ye ilk geldiğin-de ve kumandanla karşılaştığında, umutları büyük bir sorumlulukduygusuyla kabarmıştı. Ama kısa süre sonra kalenin, Kralın Adamları'nın bölge ku-mandanı onu bu yalıtılmış kaleye getirdiği günkü hazır görüntü-sünün geçici bir gösteri olduğunu, etkileyici görünümüne karşınKomutan Presso'nun uzun süre önce yoldaşlarının düştüğü tuza- 302

"? "? ^

ğın aynısına düştüğünü öğrenmişti. Presso Jill'i inceledi -bunu sık sık yapıyordu. "Ve sanırımdediyor," dedi kumandan."Öyle," diye onayladı Jill. Gofflaw alçak sesle bir şeyler mırıldandı ve Presso'nun yadan geçecek oldu, ama Presso kolunu uzatıp adamın yolunu Wpattı. "Ama geç oluyor," dedi Presso Jill'e, "yoksa erken mi dernel'yim? Nöbetin bitti, kuşkusuz.""Gece nöbetindeyim.""Gecenin hangi kısmında?" "Gece," diye terslendi Jill. "Başka kimse buraya gelmiyorGünbatımıyla birlikte görevlerinin sona erdiğini düşünüyorlargündüz hangi önemsiz görevleri yapıyorlarsa artık." "Sakin ol, kızım," dedi Presso, elini sallayarak. Belki de sağ-duyulu bir kumandan olmaya çalışıyordu, ama Jill'e lütufkar gö-ründü. "İdare ve operasyon kurallarını okudum," diye devam etti Jill."Nöbetimiz güneşin batmasıyla sona ermiyor. 'Daima uyanık, da-ima tetikte,'" diye bitirdi, bir zamanların gururlu Kıyı Muhafızla-rı'nın düsturuyla."Peki neye karşı tetiktesin?" diye sordu Presso sakin sakin.Jill inanamayarak yüzünü buruştu. "Sahilimizin yüz metre ötesinden bir powrie gemisi, hatta gob-linlerle dolu bir sal geçip körfeze girse görür müsün?""Duyarım," diye ısrar etti Jill. Presso'nun hıhlaması küçük bir kahkahaya dönüştü. "Şalak

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 177: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

çok uzak değil," dedi. "Lütfen içeri gir ve yağmuru kemiklerindenat." Jill itiraz edecek oldu, ama kumandan sözünü kesti. NöbetÇolarak Gofflaw'u bıraktı, sonra JiU'in kolunu tuttu ve önüne itere 303iblis"1 uvikçe kule kapısına götürdü.n3Z • rkte içeri girdiler ve aslında Jill yağmurdan kurtulduğu içinndu. Kule merdivenlerinin dibinde, ana binaya giren kü-dada aralık bir kapının önünden geçtiler. İçeriden gelen ses-A neler olup bittiği açıkça anlaşılıyordu.

lill koridordan aşağı seğirtti ve üst katın ortak salonuna girdi.? ride bir düzine adam ve iki kadın vardı; hepsi yerlere serilecekHar sarhoştu. Bir adam masaların üzerine çıkmış dans ediyor, da dans etmeye çalışıyor, bir yandan da erkek arkadaşlarınınkahkahaları, kadınların ıslıkları eşliğinde giysilerini çıkarıyordu. jill odasına çıkan merdivene açılan kapıya giderken dümdüzönüne baktı. Tam kapıya ulaştığında Kumandan Presso ona yetiş-ti ve omzunu yakaladı."Bizimle kal ve gecenin kalanının tadını çıkar," dedi."Kalmamı mı emrediyorsunuz?" "Elbette hayır," diye yanıt verdi aslında düzgün bir tip olanPresso. "Yalnızca kalmanı rica ediyorum. Nöbetin sona erdi." "Daima tetikte," diye yanıt verdi Jill gıcırdattığı dişlerinin ara-sından. Presso derin derin iç çekti. "Kaç can sıkıcı aya tahammül ede-bilirsin?" diye sordu. "Burada yalnızız, yapayalnız, önümüzde za-mandan başka bir şey yok. Bu bizim hayatımız ve her birimizonun hoş mu, sefil mi geçeceğine karar vermeliyiz." "Belki neyin hoş olduğu konusunda ki fikirlerimiz farklıdır,"dedi Jill, farkında olmadan koridora ve aralık kapıya bakarak."Bunu kabul ederim," diye yanıt verdi Presso."Gidebilir miyim?""Sana kalmanı emredemem, ama bunu gerçekten isterdim." Jül'in omuzları çöktü. Presso'nun uzlaşmacı tavrı, gücünü, ve-receği emirlerden daha çok tüketmiş gibiydi. "Bir yargıç, Palmarisöaşrahibi tarafından Kralın Adâmları'na atandım," diye açıkladı. 304

Sil

Vi'Cr,

Presso başını salladı; bunu duymuştu."Girmeyi ben istemedim, ama saflara katıldıktan ,Sonr ?m3ya başladım," dedi Jill. "Ne olduğunu bilmiyorum- hir lr arriaçhis-si, devam etmek için bir sebep.""Devam etmek mi?" "Yaşamaya," diye yanıt verdi Jill keskin bir sesle. "Göre ?benim düsturum- neye karşı, bilmiyorum. Ama bu..." Hini esiceye, yarı çıplak dansçıya doğru salladı. Adam işaret almış evmasadan aşağı yuvarlandı. "Bu ne görevimin bir parçası, ne de itediğim bir şey."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 178: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Presso nazikçe koluna dokundu, ama Jill yine de tokatlanmışgiln geriledi. Kumandan hemen tehditkar olmayan bir tavırla ikieljni havaya kaldırdı. Jill onun hem kendini savunmak, hem sevecen davranmak is-tediğini anladı. Geldiği ilk gece, adamlardan biri bu öfkeli kadınafa/.la yaklaşmaya çalışmıştı. Bir hafta topallamıştı, ayağı şişmiş,ayak bileği ve iki dizi berelenmiş, bir gözü kapanmış, bir dudağıgömleğine dökmeden hiçbir şey içememesine sebep olacak ka-d-ır şişmişti. Kendini savunabildiği çok açık olmasaydı bile, Jill,pj-esso'nun herhangi bir şey denemeye kalkışacağını sanmıyordu.pjreth Tulme'deki davranışları kabullenmesine rağmen, Jill ada-mın şerefli biri olduğunu fark etmişti. Diğer kadınlardan istedik-lerini alıyordu, altısından birden, ama davet edilmediği yere zor-la girmeye kalkmazdı. "Korkarım Gofflaw'un mantığı doğnıydu," diye uyardı kuman-dan. "Can sıkıcı günler birbirini kovalarken aylar seni yıpratacak. "Gerçekten mi?" dedi Jill, çenesiyle karşıya işaret ederek. Pres"so döndüğünde Gofflaw'un odaya girdiğini gördü. Kumandan işi-tilir bir şekilde içini çekti, sonra JilPe sırtını döndü ve omuzlarımsilkmekle yetindi. Duvarların nöbetçisiz kalmasına aldırmıyordu-Jill hızla döndü ve odadan çıktı, ama kapı arkasından kapan'

nmaz bir yan koridora saptı ve yine yağmura çıktı. Bir mer-aPne gitti, denize bakan duvara tırmandı, sonra duvarın dış ke-„Ha oturup bacaklarını uçuruma doğru sarkıttı.Gecenin kalanı boyunca orada kaldı, fırtına bulutları körfezedoğru uzaklaşırken yıldızların geri dönmesini izledi. Gün aydın-lanırken geniş koydaki sütuna benzeyen kayalar görünür oldu,nöbetçiler gibi yüksek ve dik duruyorlardı, daima uyanık, daimatetikte.

22GECEKUSU "Bu sene kar erken gelecek," dedi Dasslerond Hanım, yüksekağaç evinden büyülü vadinin hemen kuzeyinde, ufukta toplanangri bulutlara bakarak. "Zor bir kış tutarlı olur," diye yanıt verdi Tuntun, yüz ifadesiher zamankinden de ciddi. Dasslerond Hanım ikiliye döndü ve söylenenleri düşündü.Dundalis'e saldırı, goblinlerin, hatta devlerin görülmesi, An-dur'Blough Inninness'in kuzeyinde depremlere ilişkin kanıtlar-hepsi dactylin dirildiğine işaret ediyordu. Hatta bir duman bulu-tunun Barbacan'ın üzerinde tembel tembel yükseldiği, Aida ola-rak bilinen yalnız bir dağdan aktığına ilişkin raporlar vardı. Mantıklı geliyordu; dactyl gerçekten de uzun zamandır uyu-yan bir yanardağı uyandırabilir, magmayı kullanarak yeraltı büyü-sünü güçlendirebilirdi -ve bunu büyük olasılıkla yapacaktı. "Ne kadar kaldı?" diye sordu Dasslerond Hanım, bakışları ku-zeybatıya dönerken. "Bizimle geçirdiği altıncı yılı yeni bitirdi," diye yanıt verdi Ju-raviel tereddüt etmeden. "İnsanların 816 dediği senenin hasat nıe-visimde goblinlerden kurtarılmıştı. Onların takvimine göre Sii-Sene yaklaşıyor." Dasslerond Hanım Juraviel'e döndü, yüzündeki ifade yanıtınkabul edilebilir olmadığını gösteriyordu. "Peki ne kadar kaldı- ftpu^'

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 179: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

307

^ sordu yu«-t5* jej içini çekti ve sırtını akçaağacın geniş gövdesine yasla- mr şeyleri ölçmek bir elf için hiç kolay değildi, özellikle ded', >, beğeniyle tarttığından korktuğu için."Hazır," diye araya girdi Tuntun beklenmedik bir şekilde. "Da-larında Mather'in kanı akıyor. Yarım yüzyıl içinde, bir sonra-korucu adayına Elbryan kanından olduğunu anlatıyor olaca-ğız."Juraviel, görüşmenin ciddiyetini bildiği halde, kendini küçükhjr kahkaha atmaktan alıkoyamadı. Tuntun'un Elbryan hakkındahu kadar iyi konuştuğunu duymak ona çok ironik geliyordu»Tuntun doğruyu söylüyor," diye onayladı şoku atlatır atlatmaz."Elbyran zorlu ve iyi eğitildi. Zarafet ve güçle dövüşüyor, sessiz-lik ve ihtiyatla koşuyor ve Kahin'i defalarca ve neredeyse hepsin-de başarılı olarak ziyaret etti.""Soydaş bir ruh mu buldu?" diye sordu Dasslerond Hanım. "Yalnızca Mather'inkini," diye yanıt verdi Juraviel. Hanımınıngüzel yüzünde bir gülümseme belirince neşelendi. "Ama henüz hazır değil," diye ekledi Juraviel çabucak. "Dahakendisi ve orman sanatları hakkında öğrenmesi gereken çok şeyvar. Bir senesi kaldı, ondan sonra gerçekten korucu olarak yürü-yebilir." Elf cümlesini bitirmeden Dasslerond Hanım başını iki yanasallamaya başladı. "Kış zorlu geçecek," dedi kararlılıkla. "Ve in-sanlar Yabandiyar'ın kenarında pek çok topluluk kurdular, hattabir zamanlar Dundalis olarak bilinen yere yeniden yerleştiler veaynı ismi verdiler. Korktuklarımız doğruysa, bir sonraki hasat me-vsiminden önce Elbryan'a ihtiyaç duyulacak." "Dactyl hakkındaki korkularımız yanlış çıksa bile," diye ekle-dl Tuntun, "insanların çoğu Yabantopları için hazırlıksız. Bir ko-lcunun varlığı onlar için iyi olur." 308

R' A' S^.or6

"Bahar başlangıcında mı?" diye sordu Juraviel. "Oğlanı bu yol için hazırlayacaksın," diye onayladı DasslHanım."Ya Joycenevial?" diye sordu Juraviel. "Okçu onun için hazır," diye yanıt verdi Dasslerond Ha"Ve karaeğrelti bu sene uzun." Juraviel başını salladı. Caer'alfar'daki, dünyadaki en iyi vimalatçısı olan Joycenevial'n, Elbryan Andur'Blough InninnesVgetirildiğinden beri özel bir karaeğrelti yetiştirdiğini biliyordu R\Mather'den bu yana Joycenevial'ın ilk ve okçu, elf standartlarınagöre bile yaşlı olduğundan, muhtemelen son insan işi olacaktıBu seferki özel olacaktı. Elbryan büyülü vadideki her patikayı, her koruluğu bildiğinisanıyordu, bu yüzden Juraviel onu özellikle dolambaçlı, sık sıkdallanan ve bir çayı bir düzineden çok kez aşan bir patikaya yö-neltince gerçekten de kafası karıştı. Gittikleri yerin gerçektenönemli olması gerektiğini fark etti Elbryan, çünkü bu patikayı ta-kip etmek Caer'alfar'ı gizleyen dolambaçlı yollar, takip etmektendaha zordu. Sonunda, saatlerce süren yürüyüşten sonra ikili dik, kumlu birkıyıdaki kısa bir inişe geldi. Vadinin dibinde, alçak, her daim ye-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 180: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

şil çalıların oluşturduğu duvarın arkasında, mavimsi yeşil renktebir eğreltiotu kümesine ulaştılar. Çoğu Elbryan'ın beline, Juravı-el'inse omzuna geliyordu. Elbryan hedeflerinin burası olduğunu,bitkilerde sıradışı bir şey olduğunu hemen anladı; düzgün sıralarhalinde, eşit aralıklarla büyüyorlardı ve çevrelerindeki toprak çıp-laktı. Eğreltiodarı gölge yaptığından diplerinde fazla bitki bitmez-di, ama bu bölge fazla temizdi, sanki özenli eller düzenli olaraKotları temizi ermiş gibi."Bunlar karaeğrelti," dedi Juraviel, saygı dolu bir sesle. El W"

iblisi" UV.«'Î'

309

n yakındaki bitkiye götürdü, eğildi ve genç adamdan eğ-Sotunun sapını incelemesini istedi.r . y j^aijn ve pürüzsüzdü, ve yükselerek yayılır, üç parçalı,k]ı dallara dönüşürken sapı incelmiyordu. Elbryan daha ya-, baktı ve yeşil gözleri şaşkınlıkla irileşti, sonra sapı incele-k için daha da yaklaşırken gözleri çabucak kısıldı yine. Kara sapın çevresine gümüşsü çizgiler örülmüştü, Elbryan'aelflerin kullandığı olta sicimleri ve yay ipleri gibi göründü. "Karaeğrelti metale denktir," diye açıkladı Juraviel, Elbryan'manahtarı bulduğunu anlar anlamaz. "Bu vadi ekim için özellikleseçilmiştir; çünkü bitkinin tercih ettiği zengin minerallerin, özel-likle de gümüşsülerin kaynağıdır." "Bitki büyürken metal sicimler de mi yetiştiriyor?" diye sorduElbryan. Sonra, elf yaşamını perdeleyen sislerden biri anidenkalkmış gibi, aklına bunun ima ettiği pek çok şey geldi. Elfler pekçok metal alet kullanıyorlardı -daha çok kalkanlar ve kılıçlar- veElbryan zaman zaman gerekli maddeleri nereden aldıklarını me-rak etmişti, çünkü bildiği kadarıyla Andur'Blough Inninness'temaden ocağı yoktu. Metali ticaret yoluyla elde ettiklerini tahminetmiş, ama sonra elf metalinin büyülü vadinin dışında gördükle-rine hiç benzemediğini fark etmişti. Babasının hantal ve siyah kı-lıcını hatırladı, ama o kılıç parlak ve keskin güzel elf kılıçlarıylakarşılaştırılamazdı. "Birdirler," diye onayladı Juraviel. "Karaeğrelti gümüşsününtek kaynağıdır." Elbryan parlak metal sicimlere dikkatle baktı. Aynı deseni da-ha önce gördüğünü düşünüyordu, ama nerede görmüş olabilece-ğini hatırlamıyordu. "Doğru işlenirse saplar inanılmaz ölçüde sağlam ve dayanıklı-""V diye açıkladı Juraviel, "ve esnektir.""Metali onlardan aldıktan sonra bile mi?"

3,0 "Hasat ettiğimiz saplardan gümüşsüyü her zaman almıvdiye yanıt verdi elf. Elbryan bir an bunun üzerinde, özellikle de Juraviel'in u-nin esnek olduğu sözleri üzerinde düşündü. Sonra bu desen'rede gördüğü aklına geldi. "Elf yayları," diye nefes verdi bir hka gizemin üzerindeki sis örtüsü kalkarlarken. Artık elf yaylarnasıl yapıldığını biliyordu; küçük, zayıf, ama yüz metre ötedümdüz ok atabilen yaylar.Başmı kaldırdığında Juraviel'in başını salladığını gördü. "Kirişle karıştırılmış olsa bile kemik ya da ahşap, daha sağlamhiçbir bileşik bulamazsın," dedi elf. Adama işaret etti. "Benimlegel," dedi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 181: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Yetiştirilmiş sıraların yanından dikkatle geçip en yüksek eğrel-tiotuna, geniş dalları Elbryan'ın başının üzerinde yükselen bir bit-kiye yaklaştılar. Juraviel beklenmedik bir biçimde kılıcını Elbryan'auzatü, sonra genç adama birkaç adım gerilemesini işaret etti. Elbryan büyülenmiş gibi izlemeye başladı. Elf gözlerini kapat-tı, elf dilinde şarkı söylemeye başladı, öyle eski sözcükler kulla-nıyordu ki Elbryan anlamıyordu. Şarkı yükseldi, hızlandı ve Jura-viel narin daireler çizerek, onları bitkiyi çevreleyen daha geniş birdaireye dolayarak dans etmeye başladı. Elbryan elfin şarkısınıoluşturan kök sesleri aramaya yoğunlaştı, ama yine de kadim söz-cüklerin çoğunu çıkartamadı. Juraviel'in bitkiye övgüler düzdüğü-nü ve vereceği armağan için teşekkür ettiğini anladı. Bu Elbryanışaşırtmamıştı; elfler diğer canlılara her zaman saygı gösterir, avla-dıkları hayvanların bedenlerinin üzerinde dua eder, şarkı söyler,Andur'Blough Inninness'in meyveleri ve böğürtlenleri için sayısızşarkılar söylerlerdi. Dönmekte olan elf bitkinin üzerine avuç avuç toz attı, sonreğilerek topraktan üç dört santim yukarıya, sapın çevresine kırmzımsı bir jelle çizgi çizdi. Son bir sıçrayışla döndü ve çizgiye '$ iblisi"

Uy^'S1

ek yere kondu. "Tek bir temiz vuruş!" diye emretti.f6t İbrvan nernen te^ ^ainin üzerine çöktü ve kılıcı savurarak• ? tam çizginin üzerinden kesti. Karaeğrelti dik kaldı, bir anE Hu sonra yavaş yavaş yana devrilerek JuraviePin bekleyen el-lerine düştü.«Hızla takip et," dedi elf ve koşarak uzaklaştı. Elbryan'ın ayak uydurmak için büyük çaba göstermesi gerek-• juraviel Caer'alfar'a dönene kadar koştu, sonra küçük vadininbir yanına, tek bir elfi barındıran yüksek bir ağaca yöneldi. "Joycenevial, Andur'Blough Inninness'teki en yaşlı ağaç kadaryaşlıdır," diye açıkladı Juraviel, yaşlı bir elf evinden çıkıp ağır ağıraşağıya gelirken. Elf tek kelime etmeden ikilinin arasına indi, ke-silmiş eğreltiotunu Juraviel'den aldı ve Elbryan'ın yanında dik tut-tu. Sonra eğreltiotunu çevirdi ve başını salladı. İnce ve temiz ke-sikten memnun olduğu belliydi, sonra elinde eğreltiotu, ağaca tır-manmaya başladı."İşaret yok mu?" diye sordu Juraviel. Joycenevial ikiliye bakmak için zahmet bile etmeden, başınıiki yana sallamakla yetindi. Juraviel onu bir kez övdü, sonra peşinde Elbryan'la uzaklaş-maya başladı. Genç adamın kafasında bir milyon tane soru dola-şıyordu. "Kırmızı jel?" diye sormaya cesaret etti, bir sohbet başlat-maya, bu sıradışı günü çözmeye çalışarak. "O olmadan karaeğreltiyi asla kesemezdin," diye yanıt verdiJuraviel. Elbryan yanıtın kısalığını, elfin soğuk, neredeyse keskin sestonunu fark etti ve daha fazla soruyu hoş karşılamayacağını, öğ-renmesi gerekenleri elfler ona söylemeye karar verdiğinde öğre-neceğini anladı. Sonra Juraviel Elbryan'ı görevlerinin başına yolladı, ama o ak-şam yine genç adamın yanına uğradı. Elinde iki yay vardı ve biri

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 182: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

312

R "' *S*

elf standartlarına göre oldukça büyüktü. "Fazla zamanımız yok," diye açıkladı Juraviel, büyük vrencisine uzatarak.say,.Elbryan yayı aldı ve düşüncelerinde dönmeye başlayanrur-sız soruyu yine duymazdan gelerek elfi sessizce takip etti \ken yayı inceledi ve bunun kestiği karaeğreltiden değil, daha V '??çük bir bitkiden yapıldığı sonucuna vardı.

Yaşlı elf iki yanı kıvrık ve ve kesici ucu ortasında uzanan varığın bir yanında olan, ilginç görünümlü bir bıçak aldı. Onu soleliyle sıkı sıkı kavradı ve sağ eliyle yaprakları kesilmiş eğreltiotusapını kucakladı. Bitkinin uzun sapını sağ koltukaltına sıkıştırdısonra nazikçe, çok nazikçe bıçağı sapa sürtmeye başladı. Minik bir şerit soyuldu, neredeyse saydam olacak kadar incey-di. Joycenevial başını ciddiyetle salladı; eğreltiotu sapını oyulmaküzere mükemmel şekilde işlemişti.özel Yaşlı elf gözlerini kapattı ve bir ilahiye başladı. Elbryan'ı sapıtutarken hayal etti, elinin büyüklüğünü, kollarının uzunluğunugözlerinin önüne getirdi. Diğer okçular sapı doğru şekilde işaret-leyebilirlerdi, ama Joycenevial bu tür kaba gerekliliklerin çok öte-sindeydi. Onunki en saf yaratım eylemiydi ve yalnızca zanaatkar-lık değildi; sanatı büyüyle ve yedi yüz yıllın bileylediği büyük birustalıkla işlenmişti. Ve bu yüzden yaşlı elf gözlerini kapatarak, yu-muşak sesle şarkı söyleyerek, sesinin ezgisiyle kesiklerinin derin-liğini ve yoğunluğunu ayarlayarak sapın üzerinde çalışmaya ko-yuldu. Bu yay üzerinde bir senenin yansını harcayacaktı, biliyor-du, yontacak, işleyecek, çentik açacak, güç büyüleri örecekti. Oy-ma sırasında, sağlamlığını arttırmak için haftada iki kere sapıyağlarla kaplayacaktı. Ve sonunda yay şekil aldığında onu gız»>büyünün gerçekten de güçlü olduğu ve daima topraktan sızdıg*bir yerde daima duman tüttüren bir çukurun üzerine asacaktı.

sene -Caer'alfar elfleri açısından o kadar da uzun birA sildi; Belli'mar JoyceneviaPın, Juraviel'in babasının uzun, • Ae yalnızca bir an. Gözlerini kapattı ve son töreni düşün-t2.. v ve oğlanın isim törenini. Yaya ne isim vereceğine ilişkinfak bir fikri yoktu; silah kendi kişiliğini, kendi nüanslarınıedindiğinde aklına gelecekti.İsmin doğru olması gerekliydi, çünkü bu onun zanaatinin ide-I hir örneği olacaktı, Joycenevial bunda kararlıydı, sık sık mü-kemmellikle damgalanan kariyerindeki en yüksek başarı olacak-Vadideki her elf, son yarım binyılda Andur'Blough Innin-ness'ten çıkmış her koaıcu Joycenevial tarafından yapılmış bireryay taşıyordu. Ama hiçbiri silahını bu yayla karşılaştıramayacaktı,çünkü Andur'Blough Inninness'teki en yaşlı ağaç kadar yaşlı olanBelli'mar Joycenevial bunun son ürünü olacağını biliyordu.Bu yay özeldi. En azından bu sefer hedefin asılı olduğu ağacı vurmuştu! Elbr-yan Juraviel'e umutla baktı, ama elf başını iki yana sallayarak aya-ğa kalkmakla yetindi. Juraviel tek bir hızlı hareketle yayını kaldır-dı ve bir ok attı, sonra bir tane daha, sonra bir tane daha. O kadar akıcı, o kadar hızlı atmıştı ki üçüncü okun vurduğu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 183: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

nu duyduğunda Elbryan hâlâ elfe bakıyordu. Hedefe bakmayakorkuyordu neredeyse ve üçünün de hedefe gömüldüğünü, biri-nin tam on ikiden vurduğunu, diğer ikisinin yanında durduğunugörünce sasınmadı. "Asla senin kadar iyi atamayacağım," diye yazıklandı Elbryan.Juraviel genç adamdari yıllardır sızlanmaya bu kadar yakın bir yo-rum duymamıştı. "Ya da vadideki herhangi bir elf kadar." "Bu doğru," diye terslendi elf, sonra Elbryan'm yeşil gözleri iri-ieşince gülümsedi. Anlaşılan genç adamın duymak istediği karşı-lık bu değildi. 3H

R' A- S^,ore

Gururlu Elbryan hırlayarak yayını kaldırdı, attı ve bu sefıskaladı."Hedefe nişan alıyorsun," dedi Juraviel.Kafası karışan Elbryan ona baktı; elbette hedefe nişan alıyorH "Bütün hedefe," diye açıkladı elf. "Ama okunun ucu büt'hedefi kaplayacak kadar büyük değil." Elbryan gevşedi ve sözlerin anlamını çözmeye çalıştı. Onlarelf yaşam felsefesi, birlik açısından düşündü. Aniden okunun vehedefin bir olması, yayının yalnızca oku hedefle birleştirecek biraraç olması mümkün göründü ona. "Hedef tahtası üzerinde özel, çok belirli bir noktaya nişan al"diye açıkladı Juraviel. "Odağını daraltmalısın." Elbryan anladı. Okun ait olduğu kesin noktayı bulmalıydı; iki-sinin, okla hedefin birleşeceği özel noktayı. Yayı yine kaldırdı-onun için çok küçüktü- kjvnmlı gererek çekti, aslında uzun kol-ları daha fazla çekmesine izin verirdi. Sonra bıraktı. Iskalamıştı, ama ok hedefin beş santim yukarısında ağacı çent-mişti- genç adamın şimdiye dek hedefe en yakın okuydu. "Aferin," diye tebrik etti Juraviel. "Artık anlıyorsun." Sonra elfyürümeye başladı. "Nereye gidiyorsun?" diye seslendi Elbryan ona. "Daha birkaçdakika oldu. Daha sadağımda on ok var." "Bugünlük dersin tamamlandı," diye yanıt verdi Juraviel. "Üze-rinde düşün ve mükemmelleştirmek için ne kadar istersen o ka-dar zaman harca." Elf yürüyüp gitti, ormanın gür çalılarının ara-sında kayboldu. Elbryan sertçe başını salladı, Juraviel onu ertesi gün burayagetirdiğinde o hedefi rahadıkla vurabileceğine karar verdi. Gününgeri kalanını burada geçirecek, ertesi sabah süt taşlarıyla işi biterbitmez yine gelecekti, böyle düşünüyordu.Ne zaman konsantrasyonu biraz bozulsa, oku hedefin çoK

v» ^mt

315

, geçiyor, orman çalılarının arasında kayboluyordu.uzag buraya dolu bir sadakla, yirmi okla gelmişti, ama yarımnra sadak boşalmıştı ve okların tekini bile bulamıyordu.

S ;«i dive düşündü genç adam, çünkü sağ elinin parmaklarıpaha ly1' ^ordu, göğsünün ortasındaki kas da öyle ve sol kolunun içi"ok kötü acıyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 184: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

' rrtesi gün Juraviel Elbryran'a sol koluna takması için siyah de-., D;r koruyucu ve yeni bir yay verdi. Yay karaeğreltiden de--ildi ama elfin vadide bulabildiği en büyük yaydı -ama yine deuzun boylu adam için fazla küçüktü. Juraviel yanında bir de açıkyeşil, üçgen bir avcı şapkası getirmişti. Elbryan şapkayı şaşkın biromuz silkmeyle kabul etti. Bu sefer iki dolu sadakla gelmişlerdive her geçen dakika daha da iyileşen Elbryan, orada üç saat har-cadı. Juraviel günün sonunda onun için yeni bir araç gösterdi, ba-şına taktığı şapka. Elf üçgen şapkayı gözlerinin üzerine çekerek,ucunu atışlarını düzeltmek için nasıl kullanabileceğini gösterdi.Ertesi gün Elbryan her üç aüşın ikisinde hedefi tutturuyordu.Juraviel sonbahar ve kış boyunca Elbryan'a okçuluk dersleriverdi. Genç adama silahın pratik kullanımlarını, ok yapmayı -da-ha fazla zarar vermek için ağır, daha uzun menzil için hafif- yayipi değiştirmeyi öğretti -ama elflerin gümüşsü ipi nadiren kopar-dı. En önemlisi, Elbryan okçuluğun bedenselden çok zihinsel birsınav, bir konsantrasyon ve odaklanma sınavı olduğunu öğrendi.Fiziksel açıların tamamı -ipi çekme, nişan alma, oku bırakma- kı-sa süre sonra otomatik tekrarlara dönüştü ama her atış mesafe verüzgarın, ipin ne kadar çekileceğinin ve okun ağırlığının zihinselölçümü olmaya devam etti. Genç adamın sağ elinin parmakları kı-sa süre sonra nasırlarla kaplandı ve siyah kol koruyucusunun içkısmı yıpranarak baştaki kalınlığının yarısına indi. Elbryan eğiti-mine diğer çabalarında gösterdiği açlığın aynısıyla, kafaları dağı-n'k elflerin inanmazlıkla omuzlarını silktikleri gurur ve kararlılık-

3ı6

R' A' S^v0r,

la gidiyordu. Hava nasıl olursa olsun Elbryan her gün heritasının başındaydı, çalışıyor, eğitiliyor, atış ardına atış yaDoklarını kaçınılmaz olarak hedefe, on ikiye olmasa bile yakımüyordu. Hızlı atmayı öğrendi -ve farklı açılardan: Yere \mvnıp ok atarak doğrulmayı öğrendi; bir ağacın dalından basasarkarak atmayı öğrendi, doğru menzili tutturabilmek için atıgöğe doğru açılandırmayı öğrendi; aynı anda iki ok atmayı onlrı yanyana, genellikle hedefe göndermeyi öğrendi. Her sabah önce bi'nelle dasada, sonra süt taşlarıyla fizikselkondisyon yapıyordu. Öğle yemeklerini Juraviel ile felsefe konu-şarak geçiriyor, sonra elfle birlikte daha fazla çalışmak için hede-fin başına gidiyordu. Akşamlarını, şaşırtıcı şekilde, sık sık Tuntun'la geçiriyordu-çünkü dişi elf en önemli eğitmeniydi ve Mather'in, Elbryan'ın çıl-gınca daha fazla öğrenmek istediği adamın dostuydu. Tuntun,Mather hakkında pek çok hikaye anlatıyordu; Andur'Blough In-ninness'teki eğitim günlerinden -Elbryan'ın yaptığı hataların ço-ğunu o da yapmıştı!- Yabandiyar'daki kahramanlıklarına kadar.Mather'in ölümcül kılıcı kaç bin goblinin ve devin canını almıştı!O kılıç da pek çok tartışmanın konusu oldu, çünkü adı Fırtınaolan kılıç imal edilen altı Korucu kılıcından, Andur'Blough Innin-ness'ten çıkan en güçlü kılıçlardan biriydi. Altı tanesinden yalnız-ca birinin nerede olduğu biliniyordu, Buzkıran adında, nadirengörülen, uzak, kuzey, Alpinador topraklarında yaşayan Andaca-navar tarafından kullanılan dev bir enli kılıç. "Gerçekten de nadir bir türsün," dedi Tuntun yıldızlı bir gece."Andacanavar'ın vefatının hüznünü hissetmedik ama hayatta olantek korucu olabilirsin." Elfin konuşmasındaki saygı Elbryan'ın yüreğine dokundu ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 185: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

aym zamanda güçlü omuzlarına büyük bir yük bindirdi. Kendiniözel ve pek çok açıdan üstün hissetmeye başladı. Elfler sayesin- .üs,, ^ 3'7,. ve değerli bir armağan almıştı: Yeni bir dil -fiziksel veçevresindeki dünyaya farklı bir bakış, kendi bedeninin ha-5 i rini farklı algılayış. Alevler içindeki Dundalis'ten sendele-. clkan o korkmuş çocuktan bu yana çok yol katetmişti. Other'in soyundandı Korucu Elbryan'dı.O zaman neden bu kadar korkuyordu? Yanıt bulmak için Kahin'i ziyaret etti. Mather'in ruhunu çağır-ak her seferinde daha kolay oluyordu ve ruh asla sözcüklerlevanıt vermese de, Elbryan'ın kendi monologları her şeyi anlama-sını bakış açısını ve cesaretini korumasını sağlıyordu. Büyülü vadi için bile zorlu bir kıştı -Dasslerond Hanım'ın ön-gördüğü gibi- ve yavaş seyrediyordu, karlar erken ve derin gel-di mevsim bahara kayarken inatla direndi. Elbryan için yaşam her zamanki çılgın temposunda gidiyor,öğreniyor ve büyüyordu. Artık gerçek bir okçuydu, elflerin bazı-ları kadar usta değildi, ama insanlarla karşılaştırıldığında kesinlik-le bir uzmandı. Çevresindeki doğal dünyayı anlayışı asla eksiksizolmayacaktı -bir bireyin öğrenmesi için çok fazla şey vardı- amaher geçen gün, her deneyimle derinleşmeye devam ediyordu.Elbryan'ın artık çevresindeki dünyaya bakışı onu öğrenmeye sev-kediyordu; gerçekten de o bir sünger, bütün dünya sıvı olmuştu. Değişiklik dramatik olarak, beklenmedik şekilde geldi. Elbr-yan rüzgarlı bir Toumanay gecesi Juraviel ve Tuntun tarafındanyatağından kaldırıldı. Elfler onu itip dürttüler ve sonunda alçakağaç evinden, üzerinde yalnızca bir pelerin ve beline sardığı ku-maşla çıkmasını sağladılar. Geniş, ağaçlarla çevrili alana kadar eş-lik ettiler ona. Caer'alfar'm iki yüz elfi orada toplanmıştı. Juraviel Elbryan'ın pelerinini çekip aldı, Tuntun titreyen gençadamı alanın ortasına ittirdi."Çıkar," dedi sertçe, belindeki kumaşı işaret ederek.Elbryan tereddüt etti, ama Tuntun tartışma havasında değildi.

3,8 R. A «t .İki elindeki hançerlerin bir fiskesiyle kumaşı kesti, kusantim bile düşemeden yakaladı, sonra uzaklaştı, şaşkınadamı Andur'Blough Inninness'teki bütün gözlerin ortasmdpayalnız durmaya bıraktı. Elfler el ele tutuşarak çevresinde geniş bir daire oluşturHSonra dans etmeye, daireyi sola döndürmeye başladılar. Sıravsık bozuyorlar, bazı elfler kendi etraflarında dönüyor ya da Wdi seçtikleri adımlarla devam ediyorlardı, ama genel dönüş EIKyan'ın etrafında devam ediyordu. Elf şarkısı kulaklarını, bedenini doldurdu, yavaş yavaş omutançtan kurtardı, gevşemesini sağladı, sarhoş etti. Ormanın tama-mı katılmıştı sanki -sert esintiler, kuş ötüşleri, kurbağaların vrak-laması. Elbryan başını arkaya attı, yıldızlara, akıp geçen birkaç bulutabaktı. Zorlanıyormuş gibi daireyle beraber dönmekte olduğunugördü; eliflerin hareketi çevresinde bir burgaç yaratmış, o da akın-tılarıyla birlikte dönüyormuş gibiydi. Her şey rüya gibiydi, belir-siz ve bir şekilde uzak. "Ne işitiyorsun?" diye sordu biri yanında. "Bu doğum ânındane görüyorsun?" Elbryan sesin kaynağım düşünmedi bile -Dasslerond Hanım

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 186: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

tam önünde duruyordu. "Kuşları duyuyorvım," diye yanıt verdidalgın dalgın. "Gece kuşları." Bütün dünya sustu, rüya bu ani değişiklikle ufalandı. Elbryandurdu, birkaç kez gözlerini kırpıştırdı, ama sersemlemiş gözlentepesindeki yıldızların neşeli dönüşlerine hâlâ devam etmekte ol-duklarını gördü. "Tai'maraıveef diye haykırdı Dasslerond Hanım ve dişi eltinalanın ortasında onunla beraber durduğunun farkında bile olma-yan Elbryran sesi duyunca yerinde sıçradı. İki yüz elf " Tai martueef haykırışını yankılarken başını indirip ona baktı. 319lisıi v

sözcükleri düşündü: tai "kuş" ve maraıvee "gece."ekuşu," diye açıkladı Dasslerond Hanım. "Bu doğum ge-, Gecekuşu adı verildi sana.">r,onu böyle bir törene hazırlamamışlardıceırFlbryan yutkundu, bütün bunları hiç anlamamıştı. Juraviel veTuntun <Dasslerond Hanım açıklama yapmadan Elbryan'ın yüzüne biravuç pınltıh toz serpti.3ütün dünya durdu, sonra yeniden, ama daha yavaş hareketrmeye başladı. Elf şarkıları ve ormanın ahengi yenilenmişti veFlbryan bir kez daha alanın ortasında yalnızdı, daire döndükçe oM dönüyordu. Elf sesleri yavaş yavaş, teker teker söndü, o kadaryavaş ki Elbryan hiç fark etmedi. Elfler gittikten çok sonra yalnızolduğunun farkına vardı ve anlamını çözemeden uykuya yenikdüştü, oracıkta, alanın ortasında, çırılçıplak uyudu.Doğum gecesinde. Belli'mar Joycenevial sevgisinin ürününü incelerken başınısalladı. Korucuya Gecekuşu demişlerdi, demek elfin rüyası onualdatmamıştı. Adı Şahinkanadı olan bu yay, Elbryan'ın olduğu şe-ye kesinlikle uyuyordu. Joycenevial güzelim silahı önünde kaldırdı. Kendi boyundanuzundu, ovalanmış, cilalanmış, camsı bir pürüzsüzlüğe kavuştu-rulmuştu. Tek mumun solgun ışığında bile Şahinkanadı'nın koyuyeşil, gümüş çizgili rengi açıkça parlıyordu. Elle kavramak içinyaptığı yerin uçları incelerek bitiyordu. Çıkarılabilir yüksek uca üçKiy takılmıştı; tüyler o kadar mükemmel dizilmişti ki yay gevşek-ken tek tüymüş gibi görünüyorlardı. Şahinkanadı ve Gecekuşu -bağlantı yaşlı elfin hoşuna gitti. Buyaptığı son yay olacaktı, çünkü bir tane daha yapsa bir daha as-la bu silahın mükemmelliğine yaklaşamayacağını kuşkuya yer bı-rakmayacak şekilde biliyordu. 320

v*'0r.A- Sal.

Elbryan uyuyakaldığı yerde, alanda uyandı, yalnız ve r, ı *PlakhSol koluna bağlanmış kırmızı, sağ koluna bağlanmış yeşiı , .kumaş şeridi buldu, geniş pazılarının ortasında duruyorlardan düşündü, ama onları çıkarmak aklına gelmedi. Sonra dikk

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 187: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ni çevresinde uyanan dünyaya çevirdi. Şafak uzun süre önce s' Wmüştü; Elbryan, öğrendiğinden bu yana ilk kez kılıç dansım kçırdığını anladı. Bir şekilde, o sabah bu ona önemli görünmedGenç adam pelerinini buldu ve sarındı, ama sonra ağaç evindönmek yerine aynasını, battaniyesini ve sandalyesini bıraktığıKahin'e gitti."Mather Amca?" Ruh, aynanın derinliklerinde sakin bir şekilde onu bekliyordu.Elbryan'ın aklına bin soru geldi, ama daha ilkini soramadan zih-nine bir yol, engebeli bir arazi ve bir orman, her daim yeşil ağaç-larla dolu belirsizce tanıdık gelen bir vadi imgesi doluştu. Elbryan düzenli bir şekilde nefes almaya çalıştı; anlamaya baş-lıyordu. Onu oturduğu yerde yutmakla tehdit eden karanlık birdehşete boğuldu ve ümitsizce Mather Amca'ya her şeyi sormak,bir kez daha o kuşkulardan kurtulmak istedi. Ama Elbryan bu sefer bir alıcıydı, konuşmacı değil. Bu seferoturdu, hatta gözlerini kapattı ve o bilinmeyen yolun zihninde ye-rini bulmasına izin verdi. Mağaradan çıktığında girdiği zamana göre daha az gevşemiş-ti, yüzü korkusunu ve kararsızlığını yansıtıyordu, yanıtlanandandaha çok soru uyanmıştı. Caer'alfar'a döndüğünde mekanı terk edilmiş bulunca şaşırdı.Hızla ağaç evine gitti ve bütün eşyalarının gitmiş olduğunu gor-dü -giysileri, süt taşı sepetleri. Yeni, iyi dikilmiş birtakım giysi önünde, yerde duruyor^1-Onun için olmalıydılar, çünkü Caer'alfar'da başka kimseye uy •„ uv*11'?' 32'iblis"1 uv ,, , Flbette, diye düşündü Elbryan, yeni bir korucu adayımazdılar- *^tirilmemışse.R ı düşünceyi aklından uzaklaştırdı, pelerinini çıkardı ve gi-eye başladı: geyik derisinden uzun ve yumuşak çizmeler;-um olsun diye gümüşsüyle çevrilmiş dar bir halat kemeri olan mıışak bir pantolon; yumuşak kolsuz gömlek, gümüşsüyle çev-•ımiş deri yelek; ve son olarak orman yeşili, kalın bir yolculukeleriniyle daha açık yeşil, üçgen avcı şapkası. Elbryan şimdi ne yapması gerektiğini merak ederek etrafınabakındı. Yine alanı düşündü ve oraya gittiğinde Caer'alfar'm bü-tün elflerinin, bu sefer düzenli sıralar halinde durarak onu bekle-diklerini gördü. Topluluğun önünde Desslerond Hanım ve Bel-li'mar juraviel duruyordu. Hemen Elbryan'ın onlara katılmasınıişaret ettiler. Oraya vardığında Juraviel ona, bir yanma güzel bir hançer, di-ğer yanına bir el baltası asılmış olan dolu bir çanta verdi. Elbryan, elflerin armağanı incelemesini beklediklerini farkedene kadar uzun zaman geçti. Bağları çözdü ve çantayı açtı, son-ra eğildi ve çekinerek çantadakileri yere boşalttı. Çakmaktaşı veçelik, kemerindeki gümüşsüyle çevrili ince halatın aynısından birparça, Juraviel'in karaeğrelti üzerinde kullandığı jelden bir paket,Kahin için gereken battaniye ve ayna -oradan ayrıldığı zamanalınmış olmalıydı— ve en anlamlısı, bir su tulumu, tuzlanmış vepaketlenmiş yiyecek. Elbryan başını kaldırıp elf dostuna baktı, ama orada yanıt bu-lamadı. Dikkatie, elleri titreyerek çantayı tekrar doldurdu, sonraJuraviel ve Andur'Blough Inninness'in Hanımının önünde dimdikdurdu. "Kırmızı bant kalıcı merhemlere bastırılmıştır," diye açıkladı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 188: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Juraviel. "Hem sargı, hem turnike olarak kullanılır. Yeşil olanı ağ-anın ve burnunun üzerine kapattığında havayı süzer, hatta kısa rev*'o,R A. Sll,

süre için su altından geçmeni sağlar." "Bunlar bizim sana armağanlarımız, Gecekuşu," divpDasslerond Hanım. "Bunlar ve bu!" Parmaklarını şıklattı vli'mar Joycenevial kucağında yayla elf saflarından öne çıkt "Şahinkanadı," dedi yaşlı elf, yayı uzatarak. "Değnek olar \,iş görür." Basit bir hareketle tüylü ucu çıkardı, onunla ber h*.yay ipini de aldı, sonra aynı kolaylıkla ucu taktı ve ipi geçjrmiçin çaba göstermeden yayı eğdi. "Korkma, narin görünse de Wrılmaz. Vurarak, şimşekle, büyük bir ejderhanın nefesiyle bile1"Bildirisi yaşlı elf için ani ve hak edilmiş bir tezahüratla kesildi"Yayı ger," dedi Juraviel. Elbryan çantasını yere koydu ve yayı kaldırdı. Dengesi, uzunve rahat gerilişinin pürüzsüzlüğü karşısında hayrete düştü. Yayeğilirken tepesindeki üç tüy birbirinden ayrıldı ve süzülen bir şa-hinin kanadının ucundaki "parmaklar" gibi görünmeye başladu. "Şahinkanadı," dedi yaşlı yaycı yine Elbryan'a. "Sana hayatınboyunca yay olarak ve kılıcını kazanana kadar, ki kazanırsan,değnek olarak hizmet edecek." Yaşlı elf gözleri dolarak uzun oklarla dolu bir sadak uzattı,sonra yavaşça döndü ve sıradaki yerine gitti. "Sana armağanlarımız," dedi Dasslerond Hanım yine. "En çokhangisinin kıymetli olduğunu düşünüyorsun?" Elbryan bunun onun için kritik bir an, başarısız olmaması ge-reken incelikli bir sınav olduğunu anlayarak uzun uzun düşündü."Tüm erzaklar ve giysiler," diye başladı, "bir krala, hatta elflerınkralına layık. Ve bu yay," dedi büyük saygıyla, Joycenevial'a ba-karak. "Eşi olmadığından eminim ve onu taşımanın bir nimet ol-duğunu biliyorum." "Ama Kahin," diye devam etti Elbryan, kararlı bir sesle Dass-lerond Hanım dönerek, "en kıymet verdiğim armağan o."Dasslerond Hanım gözlerini kırpmadıT^ama aniden Elbrya

iblisi11 uv

yanhaya\ükonuştuğunu anladı. Belki de arkadaşı Juraviel'deki hafifkırıklığ1 ifadesiydi kendi düşünceleri hakkında ipucu veren.«avu"." c*e<^' a'Ça^ ses*e' "armağanlarınızın en büyüğü bu de-g' "Nedir?" diye sordu Leydi endişeyle.«Gecekuşu," diye yanıt verdi Elbryan tereddüt etmeden. "Ol-gum kişi; dönüştüğüm kişi. Artık bir korucuyum ve dünyadakihiçbir armağan -dünyanın bütün altınları, bütün gümüşsüleri, bü-tün krallıkları- kadar büyük olamaz. En büyük armağan bana ver-diğiniz isim, sizin sabrınız ve zamanınız aracılığıyla kazandığımisim, elf dostu olduğumu söyleyen isim. Bundan daha yüksek şe-ref daha büyük sorumluluk olamaz.""O sorumlulukla yüzleşmeye hazırsın," diye araya girdi Juraviel."Gitme zamanın geldi," dedi Dasslerond Hanım.Elbryan'ın ilk dürtüsü nereye, diye sormaktı, ama düşüncesinikendine sakladı, bilmesi gerekiyorsa elflerin ona söyleyeceğini

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 189: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

düşündü. Söylemedikleri zaman, ona eğilerek selam vermek, son-ra dağılmak ve onu bir kez daha yapayalnız bırakmak dışında hiç-bir şey yapmadıkları zaman yanıtını aldı.Kahin yolu göstermişti. Arazi göreceli olarak düz ve kahverengiydi, orada burada sey-rek, alçak çalılar bitmişti. Ama eğimli yamaçlar aldatıcıydı ve koş-makta olan korucu hiçbir yönde çok uzağı göremiyordu. BurasıBatakdiyar'di; Yabandiyar'ın sınırına yerleşenlerin sevgiyleBatakçorba dediği yerler. Çocuk Elbryan için burası fena haldeabartılmış şömine önü hikayelerinin yeri olmuştu. Yalnız artık Batakdiyar'da koşuyordu ve uluyan hayvanlar veKorkunç gardiyanlarla dolu o hikayeler o kadar da rahatlatıcı gel-miyordu.Bugün sis hafifti, dünkü kadar insanın üzerine üzerine gelmi-

324

yordu. Elbryan dün her adımının izlendiğini hissetmişti fi-şeğin üzerine çıktı ve bir çayın gümüş gibi dolana dolana u Pnı, kahverengi kilin üzerinde bir o yana, bir bu yana büknU ?nü gördü. Korucu elini içgüdüsel bir şekilde su tulumunave tulumun yarı yarıya dolu olduğunu gördü. Çayın basına • ?sul« indi'çay bir iki metre genişliğindeydi ve derinliği otuz santimi buldu. Elini batırdı, suyun berrak olduğunu görünce başmı Saıı .Burada zemin hafif bir akıntıyla sürüklenmeyecek kadar sertrBatakdiyar'ın tamamında akıntılar kristal berraklığındaydı. Yalnı?ca suyun toplanıp biriktiği, zeminle suyun erimiş, kalın, çamurlıbir yahni gibi birbirine karışmış göründüğü o alçak çanaklar dı-şında. Elbryan içinde uğursuz bir şey yüzmediğinden emin olmakiçin çayı incelemeye devam etti, sonra çantasını dikenli bir çalı-nın sert dalına astı ve dikkatle çizmelerini çıkardı. Beş gündür ko-şuyordu ve son iki gündür Batakdiyar'daydı. Serin su ve altında-ki yumuşak yatak acıyan ayaklarına gerçekten iyi geldi; bir an içingiysilerini çıkarıp akıntının içine uzanmayı düşündü. Ama sonra bir şey hissetti, ya da bir şey duydu. Duyularındanbiri ince ince uyarı yolluyordu ona. Korucu durduğu yerde don-du, duyularını dışarıya, çevresine yolladı. Ayaklanndaki kaslargevşedi, sinirleri dikildi, altındaki titreşimleri hissetti. Başını ya-vaşça bir yandan diğerine çevirdi, keskin gözlerle etrafı taradı.Akıntının yukarısında, fazla uzakta olmayan bir şapırtı duydu. Elbryan konumunu düşündü. Akıntı aldatıcı ölçüde yüksettümseklerden birini dolanıyor, durduğu yerden yirmi beş otuzadım ötede gözden kayboluyordu. Daha yakından bir şapırtı daha ve sonra bir ses duydu, amasözcükleri seçemedi. Yine çevresine bakındı, bu sefer avantajlı tnokta, düşmanlarını pusuya düşürebileceği yüksek bir yer araArazi umut vaat etmiyordu; yapabileceği en iyi şey tümseğe Ç 325 rfın hemen ötesine çökmekti. Ama hareketinin zamanla-i/ ve sınınmükemmel olması gerekiyordu; çünkü akıntının yukarı-nia v dönemecin ötesinden muhtelif yükseltiler görülebiliyordu,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 190: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

plb van bu fikri aklından çıkardı; artık Batakdiyar'ın doğu kı-rlaydı insan yerleşim birimlerinden çok uzak değildi. Yakla-I er kim ya da neyse, kesinlikle yaygara koparmıyordu -dev-olamazdı. Bunların düşman olduğunu düşünmesi için sebepyoktu.Öyle olsalar bile, Gecekuşu'nun elinde Şahinkanadı vardı. Orman yeşili pelerinini omuzlarına attı, başlığı başının ve şap-kasının üzerine çekti, sonra işine döndü, çöküp su tulumunu ça-ya batırdı. Gürültü arttı -yüksekliğine ve şapırtıların sürekliliğine baka-rak, Elbryan yarım düzine kadar iki ayaklı yaratığın yaklaşmaktaolduğunu tahmin etti. Ama daha da önemlisi, devam eden konuş-malardı, sözcükler değil -yalnızca birkaç sözcüğü anlıyordu- ses-lerin yüksek, gıcırtılı tonuydu. Elbryan daha önce bu tür seslerduymuştu. Şapırtılar ve konuşmalar aniden kesildi; yaratıklar dönemecidolanmıştı. Elbryan çöktüğü yerde bekledi. Yay taşımadıklarındanemin olmak için başlığının kenarından gözetledi. Altı goblin durmuş, dokuz metre ötede ağızları açık bakıyor-lardı. Birinin omzunda mızrak vardı, ama henüz atmaya hazır de-ğildi. Diğerleri sopalar ve kaba kılıçlar taşıyordu, ama neyse kiyayları yoktu. Elbryan olduğu yerde kaldı. Duruşu ve pelerini yüzünden ya-

ratıklar hangi ırktan olduğuna karar veremiyordu."Eeyan kosF' diye seslendi biri.Elbryan başlığının altında gülümsedi ve-goblinlere bakmadı."Eeyan kosF' diye sordu aynı yaratık yine. "Dokdok crus?'"Tak tak koş," dedi Elbryan alçak sesle, bu, belki on sene ön-

326

A- S^,0re

''5Unürkennzeryara.ce oynadığı bir oyunun adıydı. O masum Zamanları düsyine gülümsedi, ama bu duygu uzun sürmedi, buna beri2tıkların dünyasına ne yaptığını düşünürken karanlık duy™ ıyok edildi. Goblin yine seslendi. Yanıt verme zamanı gelmişti, bilivve goblinin ne söylediği hakkında en ufak fikri olmadığındannızca -goblin olamayacak kadar uzun- doğruldu ve pelerini ıbaşlığını yavaşça arkaya attı. Goblin grubunun yarısı çığlık attı; mızrak taşıyan haykırırkenöne üç adım atıp ve silahını fırlattı. Elbryan son ana kadar bekledi, sonra Şahinkanadı'nı önündesavurarak mızrağı savuşturdu. Yayı çevirerek uzattı, mızrağa vur-du, sonra momentumunun yönünü değiştirdi, yayı zararsız bir şe-kilde havada çevirdi, sonra sağ eliyle ortasından yakalarken soleliyle Şahinkanadı'nı yanına indirdi. Aniden mızrağı sahibine doğrulttu. Bu goblinleri saldırmakiçin fırsat bulamadan durdurdu. Genç adamın içinde şaşırtıcı duygular çalkalanıyordu. Elflerin,daha çok hoşgörü hakkındaki öğretilerini hatırladı, ama onlar dagoblin türünden ve fomoryan ırklarından herhangi birine sevgibeslemezdi. Elbryan bir insan yerleşim biriminde değildi, türününsahiplendiği topraklarda değildi ve büyük olasılıkla goblin sınır-larının içindeydi. Eğer durum buysa, bu akışıyla dövüşmesi için

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 191: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

haklı sebebi var mıydı? Ama bir tanesi ona saldırmıştı, yine/de^bu saldırganlıktan çokkorkudan kaynaklanmış olabilirdi. Ve ne kadar mantıklı düşünür-se düşünsün Elbryan, Dundalis'e ait anılarını kafasından çıkaramı-yordu. Duraksadi; bu goblinîer, türlerinin Elbryan'ın evine yaptıkla-rından sorumlular mıydı? Elflerin Gecekuşu adını verdikleri ken-dini dürüstlükle, yanıtlamalıydi; bu kadarını, en azından Belli'mar 327vjere borçluydu.Jlira ,.nin güçlü bir hareketiyle mızrağı geldiği yöne gönderdiduyarak çayın dibine, onu fırlatan yaratığın otuz santimVC önüne saplanmasını sağladı. Elbryan goblinlere uyarı dolu. fiyattı, sonra yan döndü, suya odaklandı ve su tulumu-' Soldurmaya devam etmek için eğildi.Onlara bir şans vermişti; içinde büyük bir parça, Dundalis'iHayan o oğlan, o şansı kullanmamalarını diliyordu. Yaratıklar yavaşça yaklaşırken suyun çalkalandığını duydu vehissetti. En az iki tanesinin ayrıldığını, önüne ve arkasına dolan-dıklarını sezdi. Elbryan yaklaşmalarını tarttı, mızrağın bir kez daha fırlatıldığı-na ilişkin ipucu yakalamak için tetikte bekledi. Her şey, bütün hareketler, bütün şapırtılar durdu. Yaratıklarüç metreden uzak, değildiler, biliyordu. Yavaşça dört kişilik anagruba döndü, doğruldu, en uzun boylu rakibinden en az otuzsantim uzun, dimdik durdu. "Eenegashr dedi grubun en yakında ve en çirkin olanı, kılıcı-nı, Olwan'ın devriyeleri için Elbryan'a verdiğine benzer altmışsantimlik silahını kaldırarak."Anlamıyorum," diye yanıt verdi Elbryan sükunette. Goblinler kendi aralarında bir şeyler mırıldandılar; Elbryranonların da kendi dilini anlamadıklarını fark etti. Sonra çirkin gob-Ün yine ona döndü. "Eenegashr dedi yine, kuvvetle ve kılıcını değneğe, sonra ça-yın kıyısına uzattı. "Hiç sanmıyorum," diye yanıt verdi Elbryan geniş bir gülümse-meyle, başını iki yana sallayarak. Korucu zor fark edilir bir hare-ketle yaym tüylü ucunu çıkardı, onu ve yay ipini kemerine tıktı. Goblin tehditkar bir hırlama salıverdi. Elbryan başını yine iki^na salladı. 328

A- Sü

v*>0r,

bir ?Yaratık atılıp mesafeyi yarıladı ve kılıcını uzattı; gerçekdırıdan çok bir ürkütme hareketi. Ama şaşıran goblin old •Elbryan, sağ eli solun üzerinde, değneği kavradı, değ

öyle hızı,rekete geçtiğinde kavrayışını tersine çevirdi ve önündeaynısavurdu ki goblinin kıpırdamaya bile fırsatı olmadı. Değnekanda hem kılıca hem de goblinin eline çarptı, silahı yaratığın ı'"'den uçurdu ve iki buçuk metre öteye düşürdü. Yaratığın ka

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 192: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

mayacağı kadar ince bir kaydırmayla Elbryan ince ucunu dümd-uzattı, goblinin eğimli alnına, gözlerinin ortasına indirdi ve yartığı çayın içine devirdi. Diğer goblinler, öngörülebilir bir şekilde, sevinç haykınşlanylasaldırdılar. Elbryan değneğini çekti, sol elini salıverdi, sağıyla çevirereköndeki ucu alta aldı. Momentumu bozmadan sağ elini uzattı, yantarafından yaklaşmakta olan goblini hazırlıksız yakaladı ve Şahin-kanadı'nın ucu goblinin çenesinin altına çarptı. Silah yine geri geldi, korucuyla çayda yaklaşan üç goblin ara-sında tam bir savunma dönüşü yaptı. Elbryan değneği sol eliylesıkı sıkı tuttu ve kolunu benzer şekilde uzatarak diğer yandanyaklaşan gobline vurdu. Değnek yine geri geldi, yarı döndü, yinesağ eliyle yakalandı, yarı döndü, çapraz olarak dışa uzandı, yinesol elle yakalandı ve arkada kalan ucu dönerek gelirken sağ elleyakalandı, Elbryan silahın açısını kaydırarak öne savurdu. Aşağısavrulan değnek ortadaki, mızraklı goblinin kafasına indi, Şahin-kanadı'nın inanılmaz serdiği yaratığın kafaiasını yankılı bir kraksesiyle yardı. Elbryan değneğini sola savurdu, bir sopa darbesini savuştur-du, sonra yine sağa savurdu ve bir kılıcı karşıladı. Sonra sola, son-ra sağa, açı her seferinde saldırıyı savuşturmak için değişiy°rdu'Sonra sola, sonra yine sola ve yaratığın tutan koluna vurup aç 1Elbryan da sola adım atarak döndü, savrulan kılıçtan kaçındı. ?< Hı önünde uçarak hızla, alçaktan yaklaştı. Goblin dönerektl'tl - saldırıvl fark etti ve sopasını indirmeyi başardı, ama Elbr-y3? ujn]<anadı'nın uçan ucunu azıcık kaldırarak yaratığın sıskaya indirip kemiğini kırdı. Sopa çaya düştü; goblin çığlık ata-rak kolunu kavradı.Elbryan öne adım attı, yaratıkla yüzleşti, değneği önünde ya- eeldi ve sol, sağ, solla vurdu, Şahinkanadı hışırdayarak tekrarkrar goblinin kafasının iki yanına indi. Son darbeden sonra ko-ıcu sağ ayağını geriye attı, değneği çekti, sonra kılıç kullananınsaldırmasını bekleyerek şu anki rakibine yan döndü. Yaratığınkaçtığıru g°ren Elbryan değneğini hızla sola indirdi ve sersemle-miş, perişan haldeki goblinin yüzüne vurdu. Solundan yaklaşan goblinin ayağa kalktığını görmedi, amaduydu. Şahinkanadı yine savruldu, o dönerek sola sıçrarken ön-ce alttan, sonra Elbryan'ın sağ omzunun üzerinden döndü. Değ-nek dehşete düşmüş goblinin acınası karşılama girişiminin üzerin-den hızla aşağı indi ve yaratığın ensesine vurdu. Goblin sarsıldı,kıpırtısız kaldı ve sonra enerji dalgası ayaklarına geri akmış gibihızla doğruldu, yaratık tuhaf bir geri sıçrayışla ayaklarının üzeri-ne kondu, uzun bir an orada kaldı, sonra yavaşça devrildi. Elbryan döndü ve bir savunma duruşuyla çöktü, ama başkadüşman belirmedi. Vurduğu ilk goblin, önderleri, çayın ortasındaelleri ve dizleri üzerinde duruyordu ve uzaklaşmaya çalışıyordu,ama ayağa kalkamayacak kadar sersemlemişti. Çayın sağında de-virdiği hâlâ yerdeydi, kıvranıyor, boşuna nefes almaya çalışıyor-du. Mızraklı yaratık ve başına dört darbe alan ölmüştü; yüzü su-yun içinde, çayın kenarında yatıyordu. Grubun sonuncusu, kılıç-lı olan yirmi adım ötede Elbryan'a dönmüş, korucuya anlamadığıküfürler savurarak hoplayıp duruyordu. Elbryan kayıtsızca, acele etmeden yayının tüylü ucunu taktı vetek bir akıcı hareketle bacaklarının arasına kıstırıp yay ipini alt 330

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 193: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

R' A' Si|v4.or,

ucuna taktı.Goblin onu gördü ve uluyarak kaçmaya başladı. Şahinkanadı yükseldi; üç tüy ayrıldı. On metre ötede ar udüz bir atıştı. Ok goblinin sırtına saplandı, ayaklarını yerden kesti ve bir bçuk metre kadar uçurdu. Yaratık kollarını ve bacaklarını sallavrak yüzüstü suya düştü. Elbryan sert bir ifadeyle çantasının yanından baltasını aldı vişini bitirdi.Sonra yola koyuldu, Batakdiyar'da koşmaya başladı.^

UCUNCU KİSİMÇELİŞKİp1!e çittin mi, Mather Amca? Andur'Blough Inninness'ten, elfyuvasın-avrıldığm zaman çocukluğunda bildiğin yere döndün mü? Reni Batakdiyar'a, sonra kuzeye, diz boyu karibu yosunu ve çıplakanılarla dolu geniş bir vadiye götürenin bir önsezi olduğunu düşünmüş-tüm Simdi bunun yalnızca geri dönen bir anı olup olmadığını, beni Dun-Aalis'ten kurtardıkları zaman elflerin gittiği yolu tersinden takip edip etme-diğimi merak ediyorum. Belki de o sırada anılarımın üzerine bir örtü ört-tüler ki Caer'alfar'dan kaçıp türümden olanların yaşadığı yere dönmek is-temeyeyim. Belki de AndurBlough Inninness'teki o son Kahin o örtününkaldırılmasından başka bir şey değildi. Kuzey yolculuğum beni tanıdık topraklara getirene kadar bunu dü-şünmemiştim. Yanlış yola döndüğümü, önseziyle değil anılarımla eve dön-düğümü düşündüm. Artık anlıyorum. Burası benim topraklarım, korucu bölgem. Buradakigururlu ve zorlu halk buna ihtiyaçları olduğuna inanmasalar bile, soracakolsam kesinlikle reddedecek olsalar bile, burası benim korumam altında. Benim burada yaşadığım zamanlara göre sayıları daha fazla. YabanÇayırı hâlâ seksen kişilik bir köy-Dundalis'iyağmaladıktan sonra goblin-ler oraya saldırmamış- ve elli kilometre batıda, Yabandiyar'ın daha daiçinde, iki kat kalabalık yeni bir köy kurulmuş. Dünyanın Sonu diyorlaroraya, uygun bir isim gibi görünüyor. Ve Mather Amca, Dundalis'i yeniden inşa etmişler ve adını korumuşlar.Bu konuda ne hissettiğimi henüz anlamıyorum. Bu yeni Dundalis sonun-cusuna övgü mü, yoksa alay mı? Geniş araba yolunda yürürken bir yol ta-belası gördüğümde-yeni bir tabela, eskiden bu tür şeylerimiz yoktur- köy sı-nırını, Dundalis'in kenarını ilan ettiğini görünce üzüldüm. Biran, itirafediyorum, yıkım, katliam anılarımın yanlış olduğu hayalini kurdum. Bel-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 194: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

to, ellerinden kaçmamı, kaçmak istememi engellemek için elflerin Dunda-K ve halkının öldüğüne inanmamı sağladıklarını düşünmeye cesaret ettim. 332

myazın Tabeladaki ismin altına biri "Dnndalis dan Dıtndalis,onun altına bir başka şakacı "McDundalis," diye eklemişti; ikisi d T"yün "Dundalis'in oğlu" olduğunu söylüyordu. İmayı anlamalıydımKın, Köye kalan son bir buçuk kilometreyi büyük beklenti içinde w; --tanımadığım bir yeri görmek için. Artık eskiden evimin olduğu yerde, aynı temel üzerinde bir nıe\ hvar, eski ortak evden daha büyük.Yabancılar tarafından inşa edilmiş. Öyle kötü bir andı ki Mather Amca, öyle mutlak bir yersizlik duyvlis.du ki! Eve dönmüştüm, ama burası benim evim değildi. İnsanlar avmurfı-güçlü ve sert, en derin kış gecesi kadar zorlu- ama yine de aynı değildiler. Brody Gentle yoktu, Bunker Crauyer yoktu, Shane McMicheal yoktuThomas Ault, annem ve babam, Pony yoktu.Dundalis yoktu. Neşeli görünen bir adam olan meyhane sahibinin davetini reddettim ;etek söz etmeden -sanırım köy halkı o zaman benim biraz stradışi olduğum-dan kuşkulanmaya başladı- geldiğim yöne döndüm. Hayal kırıklığınımacısını tabeladan çıkardım, itiraf ediyorum, en alttaki tahtayı, üzerine esasköy hakkında imalar yazılı olanı söktüm. Kendini hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim, felaketten sonraki sabahbile. Dünya bensizyoluna devam etmişti. O zaman gelip seninle konuşma-yı düşündüm Mather Amca ve kasabanın yanından geçtim, kuzey ucun-daki yamaca tırmandım. O yamacın arkasında, geniş vadiye bakan pekçok küçük mağara vardır. Onlardan birinde Kahin'i bulacağıma inanı-yordum. Mather Amca'mı bulacağıma. Huzur bulacağıma. O sırta çıkamadım. Tuhaf bir şey şu, hafıza. Elfler için zamanda geriyürüyüş, eski sahneleri yeni aydınlanma açılarından yeniden keşfetmekdemek. \ İşte Dundalis'in kuzeyindeki sırtta, o sabahtı. Onu gördüm, MatherAmca, Pony'mi, her zaman olduğu kadar canlıydı, harika ve güzeldi. Onuöyle canlı hatırlıyordum ki gerçekten de bir kez daha yanımda oldu -bir-kaç uçucu an boyunca. Dundalis 'in şimdiki sakinleri arasında dostum yok ve aslında, olmasam da beklemiyorum. Ama huzur buldum Mather Amca. Eve döndüm.ELBRYAN WYNDON

23

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 195: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

r SİYAH AYI "Kükreyerek şu tepeden aşağı indi," diyordu adam, kolunuçılgınca Dundalis'in kuzeyindeki ormanlık yamaca doğru sallaya-rak. "Ailemi patates kilerine sakladım -iyi ki o şeyi kazmışım!" Korucu on kişilik -sekiz adam ve iki kadın- gruba yaklaşırkenkonuşanın kendi yaşlarında biri olduğunu fark etti. Dundalis'in sı-nırındaki, hemen hemen yıkılmış kulübenin çevresinde toplan-mışlardı."Çok iri bir ayı," dedi adamlardan biri. "Üç buçuk metre," dedi ilk adam, saldırının kurbanı, kollarınıbecerebildiğince açarak. "Kahverengi mi?" diye sordu Elbryan, ama sorusu yalnızca birformaliteydi; çünkü üç buçuk metrelik bir ayının kahverengi ol-ması gerekirdi. Grup aynı anda dönüp yabancıya baktı. Elbryan'ın son birkaçayda zaman zaman kasabada görmüşlerdi, daha çok meyhanede,Uluyan Sheila'da otururken, ama hancı Belster O'Comely dışındakimse bu şüphe uyandırıcı adamla tek kelime konuşmamıştı. Gö-nülsüzlükleri yabancıya ve sıradışı giysisine -orman yeşili pelerinve üçgen şapka- bakarken yüzlerinden açıkça okunuyordu."Siyah," diye düzeltti kurban ifadesizce, gözlerini kısarak. Elbryan başını salladı, adamın biraz önce söylediğinin değilbunun gerçek olduğunu kabul etti. Renkten iki şey anlamıştı: İlk 3*olarak, adam ayının cüssesini abartıyordu ve ikinci olarak hdin normal değildi. Bir kahverengi ayı tepeden aşağı kükrgelebilir, kulübe bir geyikmiş gibi kendini üzerine atabilirdi. *> Hrnasiyah ayılar çekingen yaratıklardı, köşeye kıstırıtmadıklarıyavrularını korumaları gerekmediği sürece saldırganlaşmazla H "Sana ne?" dedi başka bir adam, saldırıdan Elbryan'ı son ıtutuyormuş gibi bir ses tonuyla. Korucu yorumu duymazdan gelerek grubun yanından geçti vdiz çökerek izleri inceledi. Tahmin ettiği gibi ayı heyecanlı çifte'nin iddia ettiği büyüklüğe yaklaşmıyordu bile, muhtemelen biraltmış, bir seksen boyundaydı, belki yüz, yüz elli kilo ağırhğln.daydı. Ama Elbryan adamın heyecanlanmasını anlıyordu. Bir sek-senlik bir ayı öfkelendiği zaman iki kat uzun görünebilirdi. Veeve verdiği zarar olağandışıydı. "Bir serseriyi hoş göremeyiz," diye ısrar etti Tol Yuganick ad-lı iri bir adam. Elbryan başını kaldırıp ona baktı. Geniş omuzlu vegüçlü, tavrı ve konuşması zorlayıcı biriydi. Yüzü temiz traşlı, ne-redeyse bebeksiydi, ama güçlü Tol'a bakan herkes bunun aldatı-cı bir yüz olduğunu anlardı. Elbryan adamın ellerini fark etti -el-ler çok şey anlatırdı çünkü- kaba ve nasırlarla kaplıydı. Adam birişçiydi, gerçek bir sınır köylüsü. "Bir grup oluşturur lanet şeyi öldürmeye gideriz," dedi ve ye-re tükürdü. Elbryan iri adamın ayıyı avlamaya yalnız gitmeye karar verme-mesine şaştı. "Ya sen?" diye böğürdü adam, korucuya bakarak. "Sana ne,diye sordum, ama yanıtını işitemedim." Tol konuşurken eğilenkorucuya yaklaştı. Elbryan doğruldu. Adam kadar uzundu ve aynı ölçüde ağır ol-masa da, kesinlikle daha kaslıydı."Dundalis'e ait olduğunu mu sanıyorsun?" diye sordu adam

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 196: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

iblisi" uy««'»'

335

sözleri yine bir suçlama, bir tehdit gibi çıkarak.|/abaca> ^Flbrvan gozlerini kırpmadı. Buraya onlardan daha çok ait ol-- o o sevgili meyhanelerinin temeli kendi evine aitken bu-(X yaşadığını haykırmak istedi.*ma sözlerini kolaylıkla kendine sakladı. Elflerle geçirdiği yıl- ona bu kontrolü, bu disiplini vermişti. Dundalis, Yaban Çayırı,Dünyanın Sonu köylerinin halkına hiç bilmeyecekleri korumayıağlamak için buradaydı. Elflerce eğitilmiş bir korucu yedi yıl ön-ce civarda olsaydı, Dundalis'in yağmalanmayacağına inanıyorduElbryan ve bu sorumluluk karşısında, aksi adamın tavrı önemsizkalıyordu. "Ayı dönmeyecek," dedi korucu yalnızca ve sakin sakin yürü-yüp gitti. Arkasından homurdanmalar geldi, "tuhaf sözcüğünün defa-larca tekrarlandığını duydu -ve sevgiyle söylenmemişti. Hâlâ gi-dip ayıyı avlamayı düşündüklerini fark etti Elbryan, ama oraya ilkönce kendisi gitmeye karar vermişti. Siyah bir ayı bir çiftlik evinesaldırmıştı ve bu bile tek başına korucunun kendini araştırmakzorunda hissetmesi için yeterliydi. Elbryan ayının izini sürmenin ne kadar kolay olduğunu gö-rünce şaşırdı. Hayvan çiftlik evinden kaçmış, çalıları yıkarak ken-dine yol açmış, hatta küçük ağaçları devirmiş, komcunun dahaönce bir hayvanda görmediği kadar büyük bir öfkeyi dışarı salı-vermişti. İzler kesinlikle orta büyüklükte bir ayıya aitti, ama Elbr-yan bir fomoryan devini ya da bir başka kötü, mantık sahibi ya-ratığı, bilinçli olarak yıkıma yönelmiş bir yaraüğı izlediğini hisset-ti- Ayının bir hastalığın pençesinde olmasından, ya da belki yıra-" olmasından korkuyordu. Sebebi ne olursa olsun, yanından geç-eği her mutlak yıkım sahnesiyle birlikte korucunun hayvanı kur-taramayacağı korkusu artıyordu. Ayıyı ormanın derinliklerine sür- 336

R' A- ^

meyi umuyordu. Dikkatle her gölgeyi inceleyerek dik bir yamaçtan yukamandı. Ayılar aptal yaratıklar değildi; avcılara arkadan yakısaldırdıkları bilinirdi. Elbryan küçük bir ağacın yanında çöktü ice titreşimler hissetmek, bir ipucu verecek herhangi bir şev Kmak için elini yere koydu. Gözucuyla bir çalının hafifçe kıpırdadığını yakaladı. Korugölgeyi daha iyi görebilmek için başını çevirmek dışında kıpırcjmadı. Rüzgarı fark etti, kokusunun o noktaya gittiğini fark ettiAyı kükreyerek fırlayıp saldırdı. Elbryan bir dizinin üzerine kaydı, ağır bir ok taktı ve tevek-külle derin derin içini çekerek salıverdi. Hedefi buldu, ok ayınınyüzünden sekti ve göğsüne saplandı, ama hayvan yaklaşmaya de-vam etti. Korucu ayının hızına şaştı. Andur'Blough Inninness'teayılar görmüştü, Juraviel iki taşı birbirine çarpınca kaçmalarını iz-lemişti, ama bu yaratığın hızı inanılmazdı, bir at kadar hızlı koşu-yordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 197: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

İlkini, ayının omzuna gömülen ikinci bir ok takip etti. Hayvanyine bağırdı, ama yavaşlamadı. Elbryan üçüncü atışı yapamayacağını anladı. Bu bir kahveren-gi ayı olsaydı ağaçlara çıkardı, ama siyah bir ayı ondan daha hız-lı tırmanabilirdi. Çökerek ayının üzerine gelmesini bekledi, sonra son anda ya-na, tepeden aşağı yuvarlandı. Ayı kayarak durdu ve takip etmek için döndü. Elbryan dizle-rinin üzerine yuvarlanıp tepedeki ayıya döndüğünde yaratık arkaayaklarının üzerinde dimdik, etkileyicLbir şekilde doğruldu.Ama bazı önemli noktalarını açıkta bırakmıştı. Elbryan yayını bütün gücüyle çekti; Şahinkanadı'nın üç tüyüolabildiğince ayrılmıştı. Korucu bu işten nefret ettiğini düşünür-ken ayının göğsündeki çukuru gördü. iblis1''1

uyanış1

337

onra aniden bitti, hayvan yere yuvarlandı ve öldü. Elbr-edin başına gitti. Kıpırdamayacağından emin olmak içinya ,. sonra ağzına yaklaştı ve üst dudağını kaldırdı. Orada kö-... nikürük bulmaktan korkuyordu; hastalıkların en kötüsü-sareti. Durum buysa Elbryan'ın işi gerçekten de zor olacak- ._ oündüz başka hasta hayvanları aramak zorunda kalacak-tı §akımlardan gelinciklere, yarasalara kadar. Köpük yoktu; korucu rahatlayarak içini çekti. Ama bu, kısarıürlü bir rahatlama oldu. Eibryan normalde uysal olan bu hay-vanın bu kadar kötüleşmesine neyin sebep olduğunu anlamayaçalıştı- Ağzını ve yüzünü incelemeye devam etti, gözlerin berrakve akıntılı olmadığını fark etti, sonra ayının gövdesine geçti. Yanıt ayının kalçasına saplanmış dört küçük, dikenli ok ola-rak geldi. Bir tanesini çıkardı -kolay iş değildi-^ ve ucunu incele-di. Eibryan siyah, özlü zehiri, nadir bulunan kara huş ağacındanelde edilen acı verici ürünü tanıdı. Korucu hırlayarak oku yere fırlattı. Bu bir kaza değil, ayıya ya-pılmış bilinçli bir saldırıydı. Zavallı hayvan acıdan deliye dönmüş-tü ve bunu biri -küçük okların türü düşünülünce büyük olasılık-la bir insan- yapmıştı. Eibryan kendini toparladı ve ayının ruhuna bir övgü dansıyapmaya, yiyecek ve sıcaklık armağanı için ona teşekkür etmeyebaşladı. Sonra sistematik bir biçimde ayıyı yüzdü ve temizledi.Yaratığın faydalı bedenini boşa harcamak, ayıyı çürümeye bırak-mak ya da yere gömmek, elf standartlarına -ve Elbryan'ın inancı-na- göre ayıya ve böylece Doğa'ya büyük bir hakaret olurdu. İşi akşamın geç saatlerinde bitti, ama korucu dinlenmedi, ka-sabalılara ayıyı öldürdüğünü söylemek için Dundalis'e de dönme-°1- Bu trajediye bir şey, biri yol açmıştı.Gecekuşu yine ava çıktı.

338

"? A' Si^-ore

Onları bulmak, ayıyı bulmaktan daha güç olmadı. Kutrueski tahtalarda oluşan barakaları -Elbryan bunların çoğunu r> V'

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 198: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

dalis'in yıkıntılarından geldiği izlenimini edindi- bir tepenirihdeydi. Kamuflaj için her yanına dallar atılmıştı, ama bu Içoğu çoktan solmuştu, kum ve kahverengi yaprakları varlıklaçık açık işaret ediyordu. Korucu onları görmeden epey önce seslerini duydu, kahkahlar atıyorlar, fena halde detone seslerle şarkı söylüyorlardı-ı FITIĞIsesler kesinlikle insanlara aitti. Tıpkı Elbryan'ın tahmin ettiği sik Elbryan gizlice tepeye tırmandı, ağaçtan ağaca, gölgeden »ölgeye kaydı, ama yanında yüz köylü ve yirmi fomoryan devi olsabile içerideki adamların duyacağından kuşkuluydu! Barakanınçevresine asılı tuzak malzemelerini ve kuruması için asılmış düzi-nelerce postu gördü. Bu adamların hayvanları tanıdığını anladıElbryan. Barakanın arka duvarından uzakta olmayan bir kazandasiyah bir sıvı buldu ve sıvıyı hızla incelediğinde ayı üzerinde kul-lanılan acı verici zehirin aynısı olduğunu gördü. Barakanın duvarları bakımsızdı, her tahtada çatlaklar vardı.Elbryan içeriyi gözetledi. Çoğu siyah ayı postu olan yığılmış derilerin üzerine yatmış üçadam eski kupalardan köpüklü bira içiyorlardı. Sık sık içlerindenbiri yana gidip kupasını bir fıçıya daldırıyordu, ama önce sıvıyagelen sinekleri ve arıları elleriyle kovalıyordu. Elbryan başını tiksintiyle iki yana salladı, ama sonra kendinebiraz saygı duyması gerektiğini hatırlattı. Bunlar Yabandiyar in-sanlarıydı, güçlü ve silahlı. İçlerinden birinin elinin altında han-çerler vardı; göğsüne çaprazlanmış kemerin üzerinde asılı duru-yorlardu. Bir başkası ağır bir balta taşıyordu ve üçüncüsünün in-ce bir kılıcı vardı. Korucu gözetlediği noktadan kapının sürgülen-miş olduğunu fark etti.Evin ön tarafına geçerken çantasından hançerini çıkardı. Kap

M* û^

339

sine iyi oturmuyor, bir yanda geniş bir aralık bırakıyorduçefÇ ı,k hançerin girebileceği kadar genişti. Elbryan bileğinin birketiyle sürgüyü kaldırdı ve kapıyı tekmeleyerek açarak, tekadımda barakaya daldı.*damlar biralarını dökerek kalkmaya çalıştılar, biri kılıcına- yuvarlanırken yüksek sesle bağırdı, kılıcın kabzası hızla kal- sma çarptı- Kısa süre sonra hepsi kalkmıştı. Elbryan kıpırdama-dan kapıda duruyordu. Tüylü ucu ve ipi çıkarılmış olan Şahinka-nadı elinde hiç de tehditkar olmayan bir baston gibi duruyordu. "Ne istiyorsun?" diye sordu adamlardan biri, yüzünde sakal-dan çok yara izi olan fıçı göğüslü bir kabadayı. Vahşi, bakımsız

sakalının altındaki o sert yüzü saymazsak, bu adam Tol Yuga-nick'in kardeşi olabilir, diye düşündü Elbryan tatsız tatsız. Kuşku-suz bedenleri aynı, oldukça iri kalıptan çıkmıştı. Adamın elindedev bir balta vardı ve Elbryan mantıklı bir yanıt veremezse, onane yapmayı düşündüğü konusunda fazla şüphe yoktu. Kafasındatek tel saç bulunmayan uzun boylu, zayıf biri olan kılıçlı adam,iri adamın arkasında durmuş, arkadaşının omzunun üzerindenElbryan'a ağzı bir karış açık, bakıyordu; sıska, sinirli bir tip olanüçüncü uzak köşeye çekilmiş parmaklarını ovalıyordu -parmak-ları hançerlerine uzak değillerdi. "Sizinle özel bir ayı hakkında konuşmaya geldim," diye yanıtverdi Elbryan serinkanlılıkla.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 199: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Ne ayısı?" diye yanıt verdi iri adam. "Bizim derilerimiz var." "Zehirli oklarla deliye döndürdüğünüz ayı," diye yanıt verdiElbryan açıkça. "Ayı, Dundalis'te bir çiftliği yıktı ve neredeyse biraileyi öldürecekti.""Hadi ama." Adam tükürdü. "Arkada kaynattığınız zehirin aynısı," diye devam etti Elbryan,nadir bir karışım, pek az kişi bilir.""Bu hiçbir şeyi kanıtlamaz," diye terslendi adam, pis parmak-

340

A- Sn

v*'0r,

baltam„larını havada şıklatarak. "Şimdi buradan çık git, yoksakeskin ucuyla tanışırsın!" J<arş,. "Hiç sanmıyorum," diye yanıt verdi korucu. "Tazminatleşi var -çiftçilere ve ayıyı avlamak için gösterdiğim çabava wlık bana." ^^^^^^~^"T-tazmi...?" diye kekeledi uzun boylu, kel adam. "Ödeme," dedi Elbryan. Konuşurken hareketi gördü, kösedki adam deneyimli bir rahatlıkla hançerini çekip fırlatmıştı Elbryan sol ayağının topuğunu yere bastırarak saat yönünddöndü ve hançer zarar vermeden yanından geçip duvara saplandi Korucu yatay bir darbe indirecekmiş gibi döndü, ama hareke-tin beklendiğini gördü: İri adamın baltası hareketi kesmek üzerekalktı. Bunun üzerine Elbryan dönerken sağ ayağını uzattı ve sa-at yönünün tersine dönerek baltadan kaçınmak için kalçasını içe-ri çekti. Sonra saldırdı, tek dizinin üzerine çöktü, değneğini çapraz sa-vurarak adamın bacağının içine taktı. Açıyı değiştirince değneğidikildi ve adamın bacakarasına çarptı. Elbryan bir kediden dahahızlı bir şekilde değneği otuz santim kadar çekti, açısını değiştir-di ve art arda üç kez iri adamın göğüs boşluğuna vurdu. Adam geriledi ve Elbryan Şahinkanadı'nı iki eliyle başınınüzerinde yatay vaziyette kaldırarak doğruldu ve ikinci adamıninen kılıcını karşıladı. Korucunun dizi kalkarak adamın karnınaçarptı ve adam iki büklüm olunca Elbryan değneğini çevirerek kı-lıcı yana savurdu. Değneğini âdâmın koluna taktı, koltukaltındanyakaladı, sonra tüm gücüyle kaldırarak sefil adamı havalandırdıve hızla sırtının ve ensesinin üzerine düşmesini sağladı. Elbryan açık verdiğini fark ederek hızla döndü. Tahmin ettıgıgibi yeni bir hançer geliyordu ve korucu Şahinkanadı'nı tam za-manında kaldırarak hançeri durdurdu. Hançer sekip uzaklaşmayacak şekilde çarptığında değnek üzerindeki kavrayışını gevşetti- ri hançer dimdik yukarı fırladı ve Elbryan onu ucundanşans eseı,aladı-y cu göz açıp kapayana kadar doğrulmuştu. Bir eliyle değ--nünde tutmuş, diğeriyle hançeri kulağının arkasına fırlatma-îfhazır bir şekilde kaldırmıştı.Flinde iki hançer tutan sıska adam soldu ve hançerlerini yerebıraktı.Elbryan o hançeri pis adamın göğsüne saplamasını söyleyen"fkeve direnmek için mücadele etti; korucu bu üçünün ayıya ne

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 200: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

yaptıklarını, aptalca eylemlerinin olası yıkıcı sonuçlarını düşünün-ce artan bir öfke. Hançeri hırlayarak fırlattı, hançer hızla duvara adamın başınınyanına çarptı. Adam gözlerini Elbryan'dan ayırmadan, sızlanarakköşede çöküp oturdu. Elbryan çevresine bakındı; diğer ikisi kalkmaya çalışıyorlardı,ikisinde de silah yoktu."Adlarınız ne?" diye sordu korucu.Adamlar merakla bakıştı."Adlarınız!" "Paulson," diye yanıt verdi iri adam, "Cric ve Sincap," diye bi-tirdi, ilk önce uzun boylu adama, sonra hançer fırlatana işaretederek."Sincap mı?" diye sordu Elbryan."Ürkek bir tip," diye açıkladı Paulson. Korucu başını iki yana salladı. "Şunu bilin, Paulson, Cric veSincap: Bu ormanı benimle paylaşıyorsunuz ve her hareketiniziizleyeceğim. Bir eşek şakası daha, ayıya yaptığınız gibi bir zalim-lik daha yaparsanız, yemin ederim size bundan daha pahalıyamalolur. Ve tuzaklarınızı kontrol edeceğim -artık dişli tuzak kul-lanmayacaksınız..."Paulson şikayet edecek oldu, ama Elbryan öyle bir öfkeyle

v»tor,A. S*|,

baktı ki adam erir gibi göründü."Avınıza acı veren tuzaklardan da kullanmayacaksınız ""Para kazanmak zorundayız," dedi Sincap titrek bir sesi "Bunu yapmanın daha iyi yolları var," diye yanıt verdi E1Kifadesizce. "Ve o yolları bulabileceğinizi umarak, sizden tazm-olarak para istemiyorum -bu seferlik." Her birine teker teker h ı-ti, gözlerini gözlerine dikti, boş tehdit savurmadığını açıkça bell-etti."Peki sen kimsin?" diye sormaya cesaret etti Paulson. Elbryan soru üzerinde düşünerek topuklarının üzerinde arka-ya kaydı. "Ben Gecekuşu'yum," diye yanıt verdi. Cric kıkırdadı, ama o dikkatli bakışlara kilitlenmiş olan Paul-son elini arkadaşının yüzüne tuttu. "Bu ismi hatırlasanız iyi olur," diye bitirdi Elbryan ve sırtını ce-saretle tehlikeli üçlüye dönerek kapıya ilerledi.Saldırmayı düşünmediler. Korucu arka tarafa dolandı ve zehir kazanını devirdi. Gider-ken dişli tuzakların, demir menteşeli, çene şeklinde ve geçen hay-vanın bacağının üzerine sıkı sıkı kapanacak şekilde ağır yaylarlatutturulmuş pis aletlerin birkaçını aldı. Bir sonraki durağı Dundalis'teki meyhaneydi; Uluyan Sheila.Ortak salonda bir düzine erkek ve kadın gürültü yapıyorlardı,ama yabancı girince sustular. Elbryan ilk önce bara gitti ve Bels-ter O'Comely'ye, kendisi için o bölgede bir dosta en yakın olanadama başını salladı. ^~ "Yalnızca su," dedi korucu ve Belster öngörülebilir sözcüklerionunla beraber tekrarladı, sonra önüne bir bardak ittirdi."Ayıdan haber var mı?" diye sordu neşeli hancı. "Ayı öldü," diye yanıt verdi Elbryan sertçe, ve odanın uzaK

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 201: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ucuna yürüdü, köşedeki masanın yanındaki sandalyelerden biri-ne oturarak sırtını duvara verdi. 343rilerinin çoğunun yer değiştirdiğini, hatta bir kadınınk a ona sırt döndüğünü fark etti.a<>) ihrvan üçgen şapkasının ucunu indirdi ve gülümsedi. Böyleanlıyordu. Bu insanlara pek benzemiyordu; artık, elf va-siren, Belli'mar Juraviel ve Tuntun gibilerin yanında yıllarren birkaç nadir kişi dışında hiçbir insana fazla benzemiyor-pjbryan şimdi o dostları özlüyordu -Tuntun'u bile. Caer'al-f 'da kendini yersiz hissettiği doğruydu, ama korucu burada, onank benzeyen, ama dünyayı farklı bir gözle gören insanların ara-sında kendini pek çok açıdan daha da yabancı hissediyordu. Yine de, konumunu açıkça hatırlatanlara rağmen Elbryan'ıngülümsemesi içtendi. Ayıyı öldürmek zorunda kalmasına üzül-mekle beraber bugün iyi iş çıkarmıştı. Onun tesellisi göreviydi, buDundalis'in ve iki komşu köyün, kendi köyünün kaderini paylaş-mayacağı yeminiydi. Bir saat kadar Uluyan Sheila'da kaldı, ama dışarı çıkarkerî Bels-ter O'Comely'nin uğurlaması dışında kimse ona bakmadı büe. 24DELİ RAHİP "Tinson," dedi Kumandan Miklos Barmine, Jill'e kadın PirethTulme'nin deniz duvarı boyunca yürüyerek nöbetini tutarken. Jill kısa, şişman adama merakla baktı. Tinson'ın kaleden yirmikilometre kadar içeride küçük bir köyün adı olduğunu hatırladı.Köyde yirmi kadar ev ve bir meyhane vardı, serserilere ve PirethTulme askerlerine hizmet eden fahişelerin yeri. "Pusuya Düşmüş Yolcu Meyhanesi," diye ekledi Barmine herzamanki ters tavrı ile."Yine kavga mı?" diye sordu Jill. "Ve daha fazlası," diye yanıt verdi kumandan, yürüyerek. "Onkişi topla ve git." Jill adamın uzaklaşmasını izledi. Miklos Barmine'den hiç hoş-lanmıyordu. Üç ay önce Constantine Presso'nun yerini almıştı,önceki kumandan Pireth Danard'ın başına geçmek üzere kuzeyegönderilmişti. Jill başta, yeni kumandanın kendi tarzına daha çokuyduğunu, detaya ve göreve sadık olduğunu düşünmüştü. AmaJill tekliflerini reddettiğinde üzerine alınanvşehvet düşkünü, sal-yalı, tacizci bir hödük çıkmıştı. Katı görev kuralları bile bir haftaiçinde gevşemiş, Pireth Tulme her zamanki eğlencelerine gendönmüştü. Jill, Constantine Presso'yu ne kadar özlediğini fark e-dince şaşırmıştı. Aklıbaşında bir adamdı -en azından Pireth Tul-me standartlarına göre. Presso'nun altında bir yıl görev yapmış" ibli^ UV«'İ'

3<5

dam ona her zaman beyefendi gibi davranmış, bitmek bilme-kutlamalara katılmama kararına her zaman saygı duymuştu.di Presso gitmiş ve yerini aksi Miklos Barmine almışken, Jillrindeki baskının artacağından korkuyordu. Bu karanlık düşünceyi kafasından uzaklaştırdı ve dikkatini• nündeki işe çevirdi. Barmine onunla yatmayı reddetmesini hep•sle cezalandırıyordu -aptal adam, bunun cezasının Jill'e cezadanziyade ödül gibi geldiğini anlamıyordu! Pusuya Düşmüş Yolcu'da,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 202: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Tjnson'daki ismine layık meyhanede son iki haftadaki dördüncükavgaydı bu. Barmine'm ima ettiği "daha fazlası"nın ne olabilece-ğini tahmin edemiyordu, ama sıradışı bir şey olmayacağını tahminediyordu. Kadın omuzlarını silkti; en azından duvarda yürümekdışında yapacak bir şeydi. Pireth Tulme Kıyı Muhafızlarından on kişi topladı, daha fazla-sını reddetmek için akşamdan kalmışlıklarını bahane etti, sonratoprak patikada ağır bir tempoyla yola koyuldu. Pis Tinson'a o ak-şamın geç saatlerinde vardılar. Kasaba meydanı boş ve sessizdi-meydanın hep sessiz olduğunu fark etti Jill, çünkü köyü ziyaretettiği önceki üç olayda tek bir çocuk görmemişti. Tinson sakinle-rinin çoğu gündüz uyuyor, gece eğlencelerini tercih ediyordu. Pusuya Düşmüş Yolcu'dan gelen bir bağırma JiU'in dikkatiniçekti. "Hazırlanmalıyız!" diye haykırdı biri muazzam bir sesle, uzak-tan gelmesine ve konuşanla JiU'in arasında bir duvar olmasınarağmen açıkça duyuluyordu. "Ah, şer, nasıl bir dayanak buldun!" Asker grubu meyhaneye ön kapıdan, açık açık girdi ve müşte-rilere karşı sayıca ikiye bir üstünlük kazandı. JiU'in fark ettiği ilkŞey masanın üzerinde durmuş boş bir kupa sallayan, zaman za-man yakındaki müşterileri uzak tutmak için tehditkar bir" tavır ta-kınan dev gibi, şişman bir adamdı. Görünüşe göre müşterilerinhepsi adamı tünediği yerden indirmeye kararlıydı. Jill birliğin da- 346

R- A.

Sil,

»'ör-.

ğılmasını emretti, sonra tezgahın arkasındaki adamı görme "Deli rahip," diye açıkladı meyhaneci. "Bütün gece bur Hsonra kısa süre sonra geri geldi. Parasızlık çekmiyor, siziedebilirim! Yolda tüccarlara mücevher sattığı söyleniyor ve ifiyat almasa da -yakın bile değilmiş- keselerce altınla aynim » Jill merakla şişman rahibe baktı. Üzerinde Abellican Kilsi'nin kalın, kahverengi cüppesi vardı, ama eski ve çok yerde vıranmış, uzun, çok uzun süre açık havada yaşamış gibi solmuşuSiyah sakalı gür ve çalı gibiydi, ve uzun boyluydu, iki metre ka-dar; ve yüz elli kilo geliyor olmalıydı. Omuzları genişti, kemikle-ri kalın ve sağlamdı, ama Jill çoğu göbeğinde toplanmış olan faz-la kiloların oldukça yeni olduğunu hissediyordu. Jill'i en çok etkileyen hararetli konsantrasyonuydu; kahveren-gi gözleri yıllardır görmediği bir parlaklık, bir canlılık taşıyordu. "Dindarlık, saygınlık, fakirlik!" diye bağırdı adam, sonra hor-görüyle hıhladı. "Ha, ha ne ki!" Jill düsturu tanıdı -dindarlık, saygınlık, fakirlik- düğün günün-de Başrahip Dobrinion Calislas'ın tekrarladığı sözlerdi. "Hah!" diye bağırdı dev adam. "Fahişelerle oynaşmanın nere-si dindarlık? Aptallığın nesi saygınlık? Ya fakirlik? Altın varaklar vemücevherler -ah, mücevherler!" "Şarkısı hiç değişmiyor," dedi meyhaneci kuru bir sesle. Son-ra muhafızlara bağırdı. "Şunu aşağı indirir misiniz?" Jill rahibe karşı böyle açık açık harekete geçmeleri gerektiğin-den emin değildi. Adamın, özellikle fahişeler hakkındaki yorumu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 203: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

birkaç öfkeli homurtuya sebep olmuştu ve açık bir eylemin, ada-mı sakinleştirmek yerine fiziksel bir saldırıda bulunmanın, genelbir kavga çıkaracağını düşünüyordu. Ama gevşek emir komuta zin-ciri ve meyhanecinin izni yüzünden askerleri durdurması güçtü. Sakinliği korumayı denemek için odanın içinde yürümeyebaşladı, ama meyhanecinin diğerlerinin duyamayacağı kadar al- iblisin

Uya"1*1

347

"Dikkat edin, üzerinde biraz büyü de var," diye ekledi-ak seS'e'Llj duyunca durdu.et olsun," diye mırıldandı Jill dönerek. Askerlerinden iki ? v, ki bir tanesi Gofflaw'du, keşişi yakalamak için uzandı-tanesırun, ıutanı gördü."Hah hazırlık eğitimi!" diye uludu şişman adam coşkuyla vefflaw'u bileğinden yakalayıp şaşkın adamı havaya kaldırdı. As-tepki gösteremeden, güçlü rahip onu başının üzerine kaldır-ıl j^j k.ez çevirdi, sonra odanın karşı tarafına fırlattı. Üçüncü asker kılıcını çekti ve masanın bacaklarından birinikeserek rahibin ona uzanan zavallı ikinci askerin üzerine düşme-sine sebep oldu. Keşiş -yuvarlanarak yere indi, o cüssede biri içinşaşırtıcı bir çeviklikle doğruldu, bütün gücüyle bağırarak en yakıniki kişiye, bir askerle bir kasabalıya çarptı.Kavga başlamıştı. Rahibin büyük gücü Jill'i şaşkınlık içinde bırakmıştı. Adam heryöne koşuyor, önünde duranları çarpıp deviriyor, saldırısındankaçanlardan biri yüzüne ya da boynuna sıkı bir yumruk indirdiğizaman bile deli gibi gülmeyi bırakmıyordu. "Hazırlanın!" diyekükrüyordu tekrar tekrar ve bir dactyl, sonra bir iblis hakkında birşeyler bağırıyordu. Jill açıkça meraklanarak birkaç dakika onu izledi. Adamın ak-lını kaçırdığı açıktı, ya da en azından öyle görünüyordu; ama Kı-yı Muhafızlarının arasında bir buçuk sene yaşamış olan JilPe ha-zırlık ve erdem haykırışları o kadar da kötü gelmiyordu. Bir grup asker rahibin etrafını çevirdi, bir adam çabucak kılı-cını çekti ve keşişe teslim olmasını söyledi. Ani, keskin bir maviparıltı çıktı ve askerlerin hepsi, saçları dimdik, uçmaya başladı.Rahip vahşi bir kahkaha attı. Ve saldırdı. Dehşete düşmüş bir kadına atıldı ve kadını omzu-na aldı. "Onlarla yatma!" diye haykırdı içtenlikle ve Jill bu yakarı- 348

SilR- A.

;v*tOr,

da adamın kişisel bir derdi olduğunu hissetti. "Sana vai.. , •• , ?? •? . y 1Vaı"inmyapma, çunku sen bu tecavüzün parçasısın, gormüyorDactylin çıkarlarının parçasısın!"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 204: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Bir asker arkadan rahibin üzerine atladı ve rahip kadını hmak zorunda kaldı. Ama ulumakla yetinerek adamı üzerindekeledi, sonra yine saldırdı. Jill adamın önünü kesti; rahip onun kadın olduğunu farkve yine yavaşladı, saldırısını yumuşattı. Jill adamın bacaklarına doğru daldı, yuvarlanarak kendi bacaklarıyla saldırdı, kaslı rahibi kafaüstü devirdi. Ânında adamıntepesine beş kişi çullandı, adamı yakaladılar ve kollarını büktülerBir şekilde, dev rahip ayağa kalkmayı başardı, ama daha fazla as-ker ve kasabalı üzerine atlayarak sonunda onu teslim aldılar. Ada-mı kapıya sürüklediler ve kabaca dışarı attılar. Jill, Gofflaw'un kılıcını çekerek takip etmeye hazırlandığınıgördü."Onu rahat bırak!" diye emretti. Gofflaw ona hırladı, ama Jill'in inatçı bakışları altında kılıcınıkınına soktu. "Ve bir daha burada dolaşacak olursan," diye bağırdı askerler-den biri, "bu kılıcın tadına bakarsın!" "Gerçeğin sözlerini duyun!" diye bağırarak karşılık verdi delirahip. "Beni olduğum gibi tanıyın, bana verdiğiniz hakaret doluisimlerle değil. Ben uğursuz alametlerin köpeğiyim, felaket haber-cisiyim!" /"Sen bir sarhoşsun," diye kükredi asker. Şişman adam anlaşılmaz bir şeyler söyleyerek tükürdü ve eli-ni boş verircesine sallayarak döndü. "Öğreneceksiniz," diye sozverdi sertçe. "Öğreneceksiniz." Jill meyhaneciye döndü, adam başını iki yana sallıyordu."Tehlikeli biri," dedi adam. p» u^'51

349

lll başını salladı, ama bu fikre katıldığından emin değildi. Şiş-rahip saldırılarından herhangi birini sonuçlandırmaya çalış-mıştı. Yakalayıp yumruk atmıştı, Gofflaw'u odanın karşı tara-J3 fırlatmıştı, ama kimse, hatta rahip bile kötü yara almamıştı.(Tiaeın Jill'e göre Gofflaw bir ikikez fırlatılmayı hak ediyordu. Kafızg1'sidip rahibin çamurlu sokakta ayaklarını sürüyerek uzaklaş-asını, ağlayarak "insanların günahları" ve hazırlıkların acınasıdurumu hakkında bağırmasını izledi. Adam meyhane kapısından yirmi adım ötede hızla döndü vekaranlık günlerin gelişi, şer güçleriyle yüzleşmeye hazırlıklı olma-yan dünya, ülkenin içten çürümesiyle beslenen karanlık hakkın-da bir tirada girişti."Adam deli," dedi askerlerden biri."Deli rahip," diye yanıt verdi meyhaneci.Jill bundan emin değildi. Hiç emin değildi.

25ADALET BİRADER Üstat Jojonah göze çarpmayan bir balkondan, karşı duvarayaslanmış birkaç talim halatı dışında mobilyasız olan geniş odayabaktı. Odanın ortasında uykusuzluktan bitkin, gürbüz bir gençadam duruyordu. Üzerinde yalnızca beline sarih bir kumaş parça-sı vardı ve omuzlarını kaldırmış, kollarını karnı ve beli üzerindeçaprazlamış, kendini savunurcasına duruyordu. Başı bile çıplaktı,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 205: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

çünkü üstleri traşlamıştı. Azalan gücünü sağlamlaştırmak için tek-rar tekrar bir ilahiyi söylüyordu ve De'Unnero, Siherton'un yerinialan yeni üstat uzvın adımlar atarak çevresinde dolaşıyor, ara araona bir binici kırbacıyla vuruyordu. Quintall'ın arkasında bironuncu sınıf öğrencisi duruyordu. "Zayıf ve faydasızsın!" diye haykırdı De'Unnero, Quintall'ınkürek kemiklerine vurarak. "Ve komploya ortak oldun!" Quintall'ın ağzı "hayır" sözcüğünü şekillendirdi, ama ses çıkma-dı, ancak başını acınası bir tavırla iki yana sallamayı başarabildi."Oldun!" diye kükredi De'Unnero ve Ouintall'ı yine kırbaçladı. Üstat Jojonah izlemeye tahammül edemiyordu. Quintall'ın"eğitimi" bir aydır sürüyordu, gerçekten de yaşlı ve bitkin görü-nen Peder Başrahip-M^rkwart görüsünde Avelyn'in canlı olduğu-nu öğrendiğinden beri. Avelyn! Genç biraderi düşünmek Jojonah'ın belkemiğine ür-pertiler saldı. Avelyn Siherton'u öldürmüştü -ceset, ya da onda p» u^lf

351

ncak baharın sonlarında bulunabilmişti, trajediden nere-^a ' fom bir yıl sonra. Daha da kötüsü, Markwart'ın görüsü Avelyn hayatta kalmış ve büyük miktarda kutsal taşladoğrüysd'İcaçm1?"-ionah gözlerini kapattı ve Siherton'un onu Avelyn'in insan-, acjanmışlığı hakkında uyardığı zamanları hatırladı. Avelynin olacak, demişti Siherton ve üstadın sözleri doğru çıkmıştı.Ama neden, diye merak etti Jojonah. Sorunun sebebi neydi,A lvn'deki ^ kusur mu yoksa sapkınlaşan bir tarikatta adamınkusursuz olması mı? Gerçekten de Avelyn Desbris Birader bir so-rundu, Aziz Saf Abelle'in üstatlarının bakmaya tahammül edeme-diği karanlık bir ayna. Jojonah'ın kavrayabildiği her ölçüyle,Avelyn bir keşişin olması gerektiği gibiydi, samimilerin en sami-misiydi; ama tavırları manastırın gittikçe dünyevileşen âdetleriyleuyuşamamıştı. Tarikat'in genç bir keşişin dindarlığıyla tehdit edil-mesi Üstat Jojonah'ın bir türlü kabullenemediği bir gerçekti. Ama üstat çok yorgundu, manastırda huzur bulmasını engel-leyecek kadar büyük bir kayıp duygusuna kapılmıştı, Siherton veAvelyn için -ve kendisi için. Markwart'm Avelyn'i görme ve özel-likle de kutsal taşların geri getirilmesi arzusu neredeyse hararet-liydi ve Peder Başrahip'in sözleri kutsaldı. Kırbacın şaklaması Jojonah'ı önündeki sahneye döndürdü. Za-lim Quintall'a karşı hiç sevgi hissetmemişti, ama yine de adamaacıyordu. Koşullama, uyku yoksunluğundan, uzun süren açlıkla-ra kadar değişiyordu. Quintall'ın zihinsel ve fiziksel gücü parçaparça edilecek, sonra eğitici üstatların rehberliği ve kontrolü altın-da yeniden geri verilecekti. Adam bir yıkım aracına dönüşecekti;Avelyn'in yıkımı. Quintall'ın bütün düşünceleri tek bir amacaodaklanacaktı; yaşadığı bütün kötülüklerin kaynağı, Aziz SafAbelle'in karşı karşıya olduğu en nefret edilen tehdit AvelynDesbris olacaktı. 352

Sil^t0rç

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 206: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Jojonah ürperdi ve Quintall sonunda Avelyn'i bulduöolacakları düşünmemeye çalışarak yürüyüp gitti. Mağara bir kralın taht odasının dev bir karikatürü o\w,nüyordu. Üç basamakla çıkılan dev kürsü arka duvarın ortaduruyor, iki kişi aynı anda üzerine otursa birbirlerine değmçekleri tek bir lavtası tahtı taşıyordu. Dev savaşçılar şeklinde ovımuş dev sütunlardan iki sıra odada uzanıyordu. Taht gibi 0nlda lavtasından şekillendirilmişlerdi; zarif, ama bir şekilde uyumsuz çizgiler çevrelerinde içice geçen kasların lifleri gibi dönüyordu. Zemin ve duvarlardaki siyah taşlar temizlenmiş, Aida'nm nor-mal, donuk gri taşları ortaya çıkmıştı ve mevcut kapı bronzdanyapılmıştı. İçeride meşale yanmıyordu, odanın ışığı duvarın arka köşesin-den çıkıp kürsünün iki yanından geçerek zemindeki deliklerdekaybolan, Aida'nın tünellerine dalan, sonra dağın siyah kollarıboyunca uzanıp Barbacan'ı gittikçe daha fazla saran lav akıntıla-rından geliyordu. Uzak Juliantheler'in powrie şefleri Ubba Bancrock ve UlgTik'narn ve goblin kralı Gothra o muazzam odada gerçekten deküçük görünüyordu. Fomoryan devlerinden Maiyer Dek bile ken-dini küçük ve önemsiz hissediyor; heykel sütunları, canlanıp onusaracaklar, beş metrelik devin tepesine dikileceklermiş gibi göz-lüyordu. Ve dev türünün en irisi olan Maiyer Dek tepesine diki-linmesine alışık değildi. Yine de, yirmi sütunun hepsi ve bir düzine daha devi çevre-lese bile, tahtta^ arkasına yaslanmış tek bir yaratıktan daha etkile-yici olmazlardı. Dactylin konuklarının dördü de o etkileyici ağır-lığı fena halde hissediyordu. Her biri ırklarının en güçlüleriydi,devler için sayıları yüzleri bulan, powrieler için binleri, goblinleiçin onbinleri bulan orduların önderleriydiler. Onlar Coronanı iblisin

Uyanış1

353

- üzüntü getirenlerdi, ama yine de büyük dactylin önün- sürünen şeyler gibi görünüyorlardı, bu sonsuzca ka-Ae acınas '' k varlığın önünde gölgeden başka bir şey değildiler.Kijnler ve devler sık sık yan yana gelirdi, ama iki ırk gele-, 0jarak powrielerden de insanlar kadar çok nefret ederlerdi. Dactylin uyandığı zamanlar dışında. Karanlık güçlerin onları. , jr amaç etrafında bağladığı zamanlar dışında. Dactyl lavtaşın-, tahtında oturduğu sürece, muhtelif ırkların ölümlü önderleriarasında güç mücadelesi olamazdı. "Biz dört ordu değiliz," diye kükredi dactyl aniden ve Gothrayankılanan sesin gücüyle neredeyse devrilecekti "Powrieler güç-lerini birleştirecekse, üç de değil. Biz tek ordu, tek gücüz, tek he-defimiz var!" İblis tahtından sıçradı ve küçük bir nesneyi, gri renk-te, üzerine Dactylin kara imgesinin işlenmiş olduğu bir kumaşparçasını fırlattı. "Gidin ve bunlar üzerinde çalışmaya başlayın,"diye emretti iblis. Kumaş parçasını ilk inceleyen Maiyer Dek oldu. "Savaşçılarımterzi kadın değil," diye söze başladı fomoryan önderi, ama söz-cükler ağzından çıkar çıkmaz dactyl devin önüne atladı; büyümüşgibi görünüyordu. Eli uzanıp devin yüzünü, onu yere deviren birşiddetle tokatlarken iblisin dudaklarından kedimsi bir hırlama

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 207: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

kaçtı. Sonra dactyl daha sinsi bir saldırıya girişti, işkence ve acıimgeleriyle dolu zihinsel bir yaylım ateşine ve gururlu, güçlü ön-der Maiyer Dek, Barbacan'daki bütün ölümlü yaratıkların en güç-lüsü, acınası bir şekilde inleyerek yerde kıvrandı, merhamet di-lendi. "Ordumdaki her asker bu amblemi taşıyacak," diye emrettidactyl. "Benim ordumda! Ve sen," dedi yaratık Maiyer Dek'e, uza-nıP devi rahatça ayağa kaldırarak. "Bana en iyi savaşçılarındany'rmi dört tanesini getir, kişisel muhafızlarım olarak görev yapa-caklar." 354

"? A' S*V,re

bardırsediyor Ve toplantı günlerce bu şekilde sürdü. İblis dactvluyanıktı, Yabandiyar'daki her insan katliamını izliyor hispowrielerin berelerini ıslattıkları her cesedin kanını tadryohametsiz Mirianic'in dalgalarının altına batan her gemideki dçilerin ve yolcuların çığlıklarını duyuyordu. Karanlık büyüm"insanlar daha da zayıflamıştı. Yaratık artık güçlerini tam oldüzenlemenin, saldırıları birleştirmenin zamanının geldiğini o-yordu.

Terranen Dinoniel toprakta toz olmuştu; dactyl bu sefer kzanmaya kararlıydı. Dactyl, Maiyer Dek'in getirdiği yirmi dört deve, taht odasınınlav derelerinde iblis tarafından dövülmüş plakalardan yapılmakalın ve sağlam zırhlar sundu. Ve dactyl dört şef için daha iyi birkoruma sağladı, takanı her tür silaha karşı koruyacak büyük, bü-yülü, çivi kakmalı bileklikler. Üç kötücül ırktan hiçbiri sadakat veşerefleriyle ün kazanmamıştı, ama şimdi, zırhlar sayesinde dactyldört seçilmiş generalinin, astlarının beklenmedik olmayacak iha-netlerine karşı hayatta kalacaklarına güvenebilirdi. Ve o saflar gerçekten de dikkate değerdi. Mağaranın dışında,Aida'nın ağaç kaplı yamaçlarında binlerce goblin, powrie ve devkamplarında dolanıyor, başlarını kaldırıp güney yamaca, iblisinininin ana girişi olan büyük deliğe bakıyorlardı. Üç kamp dağınen yeni "kollarının" arasındaydı; iki siyah soğumaya yüz tutmuşlav akıntısı, madde dağın karnından ağır ağır akmaya devamederken ucu kırmızı kırmızı parlayan, iblisin kendi kollarıymış gi-bi güneybatı ve güneydoğuya uzanan iki kol. O kara çizgilerinarasında ağaç ve çalı izi yoktu; siyahlığın altında her tür yaşamsönmüş, ateşlerle yanmış, soğuyan lavla kaplanmıştı. Kolların ara-sındaki bölgenin merkezine en yakın yaratıklar bile sıcaklığı his-sediyordu ve o ışıltılı hava güç vaadi, gidip öldürme arzusu taşı-yordu. p* U^'Ş'

355

Hepsi dactyl için.«Adın ne?"«Quintall."K rbaç yeniden iner, sırtında kırmızı bir çizgi açarken adam in-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 208: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ledi."Adın?""Quintall!"Kırbaç sakladı."Sen Quintall değilsin!" diye bağırdı De'Unnero yüzüne. "Adınne?" "Quin..." Onuncu sınıf öğrencisi tarafından uzmanlıkla kulla-nılan kırbaç inip, bedenindeki her tür sesi yok ettiğinde, dahasözcük ağzından çıkmamıştı bile. Balkonda, kurban ve iki işkencecisi tarafından görülmeyenÜstat Jojonah içini çekti ve başını iki yana salladı. Bu adam sağ-lamdı, hayranlık uyandıracak derecede sağlam ve Jojonah kimli-ğinden vazgeçmeden önce öleceğinden korkuyordu. "Korkma," dedi bir ses arkasından, Peder Başrahip Mark-wart'ın sesi. "Bilimsel raporlar yalan söylemez. Teknik kanıtlan-mıştır." Jojonah bundan kuşku duymuyordu -yalnızca Tanrı aşkınaneden böyle bir teknik geliştirilmiş, merak ediyordu! "Ümitsizlik karanlık işler doğurur," diye yorum yaptı PederBaşrahip, kırbaç yine şaklarken Jojonah'ın yanına gelerek. "Bunuben de senin kadar tatsız buluyorum, ama ne yapabiliriz? Üstat Si-herton'un cesedi korkularımızı doğruluyor. Avelyn'in kaçmak içinkullandığı numaraları biliyoruz ve elindeki büyülü taşlar dikkatedeğer. Özgür dolaşarak Tarikat'ımıza zarar vermesine, hatta belkiyok etmesine izin mi vereceğiz?""Elbette hayır, Peder Başrahip," diye yanıt verdi Üstat Jojonah.

356

R. A.

Sâ|

Ore

"Aziz Saf Abelle'de hayatta olan hiçbir keşiş Avelyrı E*'^sh 'Quintall'dan daha iyi tanımıyor," diye devam etti Peder B"O mükemmel bir seçim."Cellat olarak, diye düşündü Jojonah. "Bize ait olanı getirecek kişi olarak," dedi Peder Başrahjjonah'ın düşüncelerini öyle açık okumuştu ki, üstat dönüninceledi. Jojonah, Markwart'ın zihnini okumak için büyü kullakullanmadığım içtenlikle merak etti. "Quintall kilisemizin uzantısı, adaletimizin aracı olarak hizmedecek," dedi Peder Başrahip Markwart sertçe, Jojonah'ın dahaönce duyduğu yaşlı, titrek sesle değil, kararlılıkla. Avelyn'in sur-ları ve daha sonraki kaçışı görülmemiş olmasa da üstat adamınçaresizliğini anlıyordu. Çalınan taşlar Abellican Tarikatı'na karşıgerçek bir tehdit oluşturmuyordu; Jojonah Avelyn'in aldıklarınıniki katı kadarının düzenli açık arttırmalarla satıldığını, tüccarlarınve asillerin sahip olduğu taşların güçlerinin Avelyn'in elindekiler-den çok daha fazla olduğunu biliyordu. Aziz Saf Abelle hiyerarşi-sinde, çalınan taşlarla ilgili bütün endişe dev ametist kristaleodaklanmıştı ve o da taşın büyüsünü henüz çözmemiş olduklarıiçindi. Yani aptal Avelyn manastır ya da Tarikat için ciddi bir teh-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 209: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

like değildi. Ama konu bu değildi, Peder Başrahip'in çaresizliği-nin sebebi bu değildi. Markwart kısa süre sonra ölecekti, düşman-ların en büyüğü, zaman tarafından alt edilecekti. Ve arkasında birbaşarısızlık mirası bırakmak istemiyordu -kaçak Avelyn'in varlığı-nı içeren bir miras. "Kısa süre sonra onu Avelyn'in peşine takacağız," dedi PederBaşrahip. 1 "Direnmeye devam etmezse," diye yorum yapmaya cesaret eti Üstat Jojonah. Markwart öksürerek kahkaha attı. "Teknikler kanıtlanmışaUykusuzluk, açlık, genç üstatların uyguladığı ödüller ve cezala 357 doğru ve yanlış kavramları, görev ve ceza kavramları,^l" -A-\ zamanlarında verilen öğretilerle sistemli bir biçimde de-°n -\A' O tek amacı olan bir yaratık. Ona acı, ama Avelyn Desb-ğİŞt"daha çok acı." Markwart bunun üzerine yürüyüp gitti. onah onun uzaklaşmasını izledi, adamın tavrındaki keskin- kluk onu ürpertmişti. Kırbacın yeniden şaklaması dikkatiniçekti-«Adın ne?" diye sordu Çte'Unnero.«Quin..." Adam duraksadi; Üstat Jojonah, balkondan izliyor olduğu hal-de başarıya yaklaştıklarını sezdi. De'Unnero, işkenceci yine kırbaçlamaya başlayacakken durduve Jojonah genç üstadın belki de Quintall'ın tavırlarında bir deği-şim, gözlerinde tuhaf bir ışık gördüğünü fark etti. Jojonah korku-luğun üzerinden eğilerek her sesi, her fısıltıyı dinledi."Adalet Birader," diye yanıt verdi perişan adam. Üstat Jojonah topuklarının üzerinde doğruldu. Tekniğe -ya daamacına- katıldığından hâlâ tam olarak emin değildi, ama etkiligöründüğünü itiraf etmeliydi. 26YELEBEKÇİ "Onlara ilham veren korku mu? Kıskançlık mı? Yoksa daha yü-ce bir şey mi, onların ve benim farklı olduğumu söyleyen içsel birses mi? Touel'alfar'la geçirdiğim günleri bilmiyorlar elbette amaonlarla benim aynı bakış açısını paylaşmadığımız benim için ol-duğu kadar onlar için de açık." Elbryan sandalyesinde arkasına yaslandı, kendi sözleri üzerin-de düşündü. Parmaklarının uçlarını bir araya getirdi ve ellerini yü-zünün önünden kaydırarak bakışlarının aynadan kaçmasına izinverdi. Yeniden aynaya baktığında Mather Amca'nın hayaleti hâlâ ora-daydı, aynanın derinliklerinde kıpırdamadan, sabırla bekliyordu. "Belli'mar Juraviel böyle olacağı konusunda uyarmıştı beni," di-ye devam etti Elbryan. "Ve, aslında, son derece mantıklı geliyor.Yabandiyar sınırının insanları zorunlu olarak birbirlerine bağlıdır-lar. Korkulan onları yalıtır ve sık sık dostu düşmandan ayıramazlar. "Bu yüzden ne zaman Uluyan Sheila'ya girsem endişeleniyo-rum. Beni anlamıyorlar -âdetlerimi, bilgimi ve her şeyden öte gö-revimi- ve bu yüzden benden korkuyorlar. Evet, Mather Amca,korku olmalı, yoksa bende Dundalis halkının kıskanacağı ne var.Onların ölçütlerine göre. çok daha fakirim." Genç adam güldü ve elini açık kahverengi saçlarından geçir-di. "Ölçütler," diye mırıldandı yine ve kulübelerinde büzülmüş n* u^'5'

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 210: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

359

,. yaban Çayırı ve Dünyanın Sonu insanları için üzülmek-, nHini alamadı. Elbryan'ın sahip olmadığı bazı konforlarınkardıkları doğruydu: Yumuşak yataklar, katı küvetler, de-mis yiyecekler. Ama korucunun düşünce tarzına göre çokh değerli iki şeyi vardı, Corona'nın bütün krallıklarıyla değiş-meyeceği iki hazinesi. "Özgürlük ve görev, Mather Amca," dedi kararlılıkla. "Mülk. j]erj çizmiyorum, çünkü o çizgiler iki açıdan da engel oluyor.Ve sonunda, bu tür başarılarla edinilen servet değil tatmin vemutluluk veren bir başarı, amaç hissi var. "Ve böylece nöbet tutarak yürüyorum. Ve böylece dikenlerive açık paylamaları kabulleniyorum. Yaptığım şeye, amaç hissimeinanıyorum, çünkü başarısızlığın sonuçlarını ben başkalarındandaha fazla anlıyorum." Ama yalnızım, diye düşündü genç adam içten içe. Henüz ger-çeği yüksek sesle itiraf etmeye hazır değildi. Uzun süre arkasınayaslandı, sonra ellerini sandalyenin kollarına koydu ve gitmeyehazırlandı.Yumuşak, ince bir titreşim duydu. Müzik mi?Müzik olduğunu biliyordu, ama çok yumuşak, işitilemeyecekkadar arka plandan geliyordu. Elbryan onu daha çok kemiklerin-de hissediyordu, elf arpı kadar tatlı, Dasslerond Hanım'ın sesi ka-dar ahenkli, hafif, narin bir ses.Aynaya, o uzak imgeye baktı ve orada bir sükunet sezdi.Elbryan müziğin orada daha yüksek olmasını bekleyerek he-men mağaranın dışına çıkü. Değildi; ne tarafa dönerse dönsün al-gılarının sınırında süzülüyordu. Ama oradaydı. Orada bir şey vardı.Ve Mather Amca bulmasını istiyordu. O gün Yaban Çayırı'na gitmeyi planlamıştı, sonra güneşin ba-tışıyla batıya yönelecek, Dünyanın Sonu'nu dolaşacaktı. Şimdi gi-demiyordu, çünkü Elbryan'ın tehditkar olmadığını sezdiği bu in- î6°

birce müzik ilgisini çekiyordu. Elfler ziyarete mi gelmişti.' sbaşka düşünce genç adamı rahatsız etti; hatırlayamasa da hkıyı daha önce duyduğu düşüncesi. Korucu sabahın büyük kısmını sessiz notaların yönünürak harcadı. Eğitimini, bütün araçlarını kullandı, duyularınıteker bütün yönlere, her bitkiye, her hayvana odakladı, kav ıhakkında bir ipucu aradı. Sonunda izlere rastladı. Tek bir iri at, kararma vardı, nallanmamış ve hafif bir terrında yürüyor. Gerçekten de bölgede yabani atlar vardı, belki bazı-ları Dundalis'teki trajediden, diğerleri kervanlardan kaçmıştı ve vine de bölgedeki kökleri insan yerleşimcilerden daha eski olanlarda vardı. Sayıları çok değildi ve kesinlikle ürkektiler, ama Elbryanbir tanesini ehlileştirmeyi düşünüyordu. Çok geçmeden bunun aradığı fırsat olamayacağını düşündü,çünkü açık izleri takip ederken müziğin kaynağını da takip ettiğisonucuna varmıştı. Bu yüzden Elbryan, ata birinin bindiğini dü-şünüyordu. Bu düşünce korucuyu yavaşlatmadı; yalnızca onda daha çokmerak uyandırdı. Biri onun bölgesine gelmişti, köyden olmayanbiri, çünkü köyden olsaydı atı muhtemelen nallanmış olurdu. Elbryan ağaç kaplı yamaçtan aşağı, dar bir vadiye ve hızla

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 211: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

akan bir ırmağın kenarına kaydı. Irmağı güçlükle aştı, ama diğeryanda izi tekrar bulmakta zorluk çekmedi, çünkü binici izlerinisaklamak için çaba harcamıyordu. Elbryan düzenli olarak yakla-şıyordu. Kısa süre sonra notaları seçebilmeye başladı -üflemelibir çalgı olduğunu fark etti ve hafızasını bir kez daha karıştırdı;çünkü bu özel, büyüleyici sesi daha önce duyduğundan emindi.Sonra Elbryan'ın onuncu yaşgününde bir tüccarın çaldığı aleti ha-tırladı, ilginç bir şeydi, deri bir tulum.ve bir dizi flüt -doğru adıgaydaydı.Korucu hızla, sessizce bir dizi tepenin üzerinde ilerledi. Son-

iblis'"

Uyanış1

361

mu.. anınca aniden durdu. Elbryan bir ağacın kenarından^ di Orada, birbirine dolaşık huş ağaçlarının ve alçak çalıla-8 sında, tepenin üzerinde uzun boylu bir adam duruyordu,aldatıcı alçak bakış açısı düşünülünce bile, Elbr-rınkorucunun'dan çok daha uzundu. Siyah, çalı gibi saçları ve gür bir saka-rdı Çıplaktı, en azından belden yukarısı çıplaktı, güçlü birhpdeni vardı, kasları açıkça belirgindi ve sırtı yay gibi gergindi.Sarkışı bitmiş, gaydayı bir kolunun altına kıstırmıştı. "Ee, korucu, ezgilerimi ve vızıltılarımı beğendin mi?" diye sor-du yüzünde geniş, beyaz bir gülümseme belirerek. Elbryan daha da çöktü, ama görüldüğü açıktı. Bu adamın yak-laştığını fark etmesine, unvanını bilmesine inanamıyordu. "Beni bulman uzun sürdü," diye bağırdı adam. "İz sürmen içingayda çalmasam bulamazdın ya!""Sen kimsin peki?" diye seslendi korucu. "Gaydacı Yelebekçi," diye yanıt verdi adam guaırla. "Orman-cı Yelebekçi. Çam Babası Yelebekçi. At Bakıcısı Yelebekçi. Yele-bekçi..." Elbryan ağacın arkasından çıkınca sustu. Korucunun bu tanı-tımın daha epey süreceğine dair sezgisi doğru çıkmıştı. "Benimadım Gecekuşu," dedi, ama bu adamın bunu da bir şekilde bildi-ğini hissediyordu. Uzun boylu adam gülümsemeye devam ederek başını salladı."Elbryan Wyndon," diye ekledi ve Elbryan başını salladı, sonrauzun zaman önce kaybolan bu ismin anlamlarını düşününce şaş-kın şaşkın bakakaldı. Belster O'Comely dışında Dundalis'teki her-kes onu elflerin verdiği isimle tanıyordu. "Hayvanlar söylemiş olabilir," dedi Yelebekçi. "Göründüğüm-den daha akıllıyım kuşkusuz ve tahmin edebileceğinden daha yaş-lıyım. Hayvanlar olabilir, bitkiler olabilir." Yelebekçi sustu ve Elbr-yan'a öyle abartılı bir şekilde göz kırptı ki hâlâ tepe aşağı, epey 362

Sal-R. A.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 212: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

V4t0r,

uzakta olmasına rağmen açıkça görebildi. "Amcan da olabil' » Korucu açık soruyu sormak için gereken sözcükleri buldan topuklarının üzerinde sallandı. Korkmuyordu, ama ihtivdi ve ağırlığını kaydırmadan önce bir tuzak beklermiş ojbj uadımını ölçüp biçerek tepe yukarı yürümeye başladı."O üçünü öldürmeliydin," diye devam etti gaydacı.Elbryan anlamadan omuzlarını silkti. "Paulson ve kafadarları," diye devam etti uzun boylu adam"Sadece sorun yaratıyorlar. Bir hayvanın o pis tuzaklarından bi-rinde kendi bacağını kemirdiğini görünce, onları kendim öldür-meyi düşünmeye başlamıştım." Elbryan zalim tuzakları yok ettiğini söyleyecek oldu, ama söz-cükler boğazına takıldı. Alçak çalıyı dolandığında bir atın arka ba-caklarını gördü, adamın atlı olduğunu fark etti. Bir adım daha at-tığında öyle olmadığını anladı, izlerin kaynağının at değil, adamolduğunu gördü. Fomoryan devleri ve goblinlerle savaşmış, elflerle yaşamışElbryan için, Gecekuşu için bir atadam görmek o kadar da sarsı-cı değildi. Ama bu pek çok soru doğurdu, zavallı Elbryan'ın çö-zemeyeceği kadar çok soru. Aynı zamanda Dundalis'in dışındakiyamaçta sessizce otururken o ve Pony'nin duyduğu flüt sesini dehatırlattı ve çocukken dinlemekten zevk aldığı, yarı insan, yarı atolan Orman Hayaleti'ne ilişkin hikayeleri hatırlattı. "Sorundan başka şey yaratmıyorlar," dedi Yelebekçi tatsız tat-sız. "Ve hayvan dostlarımın bir çığlığı daha kulağıma gelirse öldü-receğim onları!" Elbryan bu iddianın doğruluğundan bir an bile kuşkulanmadı.Atadamın sesinde fazla kayıtsız bir tını vardı; duygusuz, insanlık-tan uzak bir şey. Rahatlıkla dört yüz kilo gelebilecek, bunca hat-tadır korucudan kaçınabilecek kadar kurnaz olan bu güçlü yara-tığın Paulson, Cric ve Sincap'a ne yapabileceğini düşünürken ko- ibliSi" ^'5'

363

unun sırtından aşağı bir ürperti geçti.«co Gecekuşu Elbryan, gaydama katılmak için bir aletin var"Beni nereden tanıyorsun?" diye sordu korucu. "Simdi, ikimiz de soru sorarsak, ikimiz de yanıt alamayacağızdemektir," diye payladı Yelebekçi."O zaman sen benimkini yanıtla," diye ısrar etti korucu."Ama zaten yanıtladım," diye ısrar etti Yelebekçi. "Belki..." "Belki de yanıt vermekten kaçınıyorsundur," diye sözünü kes-ti Elbryan. "Ah, benim küçük insan delikanlım," dedi Yelebekçi o güvenveren gülümseme ile, ama bu kadar yüksekten gelince kesinliklelütufkar görünüyordu, "sırlarımı sana açmamı istemiyorsundur,değil mi? Yoksa ne eğlencesi kalır?" Elbryan gevşedi ve gardım indirdi. Arkadaşlarından biri Yele-bekçi'ye ondan bahsetmiş olmalı, diye düşündü, elflerden biri,büyük olasılıkla Juraviel. Ya bu, diye karar verdi Elbryan, ya daatadam, genç adam Kahin'deyken kulak misafiri; olmuştu, çünküYelebekçi Mather Amca'yı ve "küçük mağarayı" biliyordu. Her ikidurumda da, Elbryan yüreğinde önünde duranın düşman olmadı-ğını hissediyordu ve bölgeye geldiğinden beri ilk kez bugün, yal-nızlık duygularını ima ettiği gün tanışmalarının tesadüf olamaya-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 213: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

cağını düşünüyordu. "Bu sabah kendime bir geyik tepeledim," dedi atadam aniden."Gel yemek ye; kendi parçanı pişirmene bile izin veririm!" Ata-dam bunun üzerine gaydasını kaldırdı ve güçlü bacakları üzerin-de gürleyerek canlandırıcı bir askeri marşa başladı. Elbryan ayakuydurmak için tam hız koşmak, çalıların içinde durmaksızın kes-tirmeler aramak zorunda kaldı.Birbirlerine benzemiyorlardı, pek çok açıdan farklıydılar. Ye-

364

Sı|.R- A.

V»'0r,

lebekçi gerçekten de Elbryan'ın ateş yakmasına ve etiniPİŞirme

sine izin vermişti. Atadam kendine düşeni, geyiğin yaklaşıkCe birini çiğ yemişti."Lanet şeyleri öldürmekten nefret ediyorum," dedi at J laaarncümlesini yankılanan bir geğirmeyle bitirerek. "Çok güzelUbenim bedenimde biri için tahmin edeceğinden fazla açıdan c İl-ciler. Ama meyveler ve böğürtlenler yetmiyor. Midemi doldurm uiçin ete ihtiyacım var." Karnını, insan gövdesinin at gövdesivlbirleştiği yeri sıvazladı. "Ve doldurulacak büyük bir karnım var!" Elbryan iki yana sallayarak gülümsedi... Yelebekçi bir kez da-ha, gökgürültüsü gibi bir ses çıkararak geğirince gülümsemesi ge-nişledi. "Bunca zamandır bölgedeydin ha?" diye sordu Elbryan. "Veben ne seni, ne izlerini görmedim." "Kendine fazla katı davranma," diye yanıt verdi atadam. "Ba-banın babasının yaşadığı zamanlardan daha eskiden beri bölge-deyim. Hem, ne görecektin ki? Bir toynak izi ya da pisliğimi mi?Atlara ait olduğunu düşünürdün, ama pisliği biraz yakından ince-lesen diyetimin at dostlarımdan farklı olduğunu görürdün." "Peki neden yakından inceleyeyim?" diye sordu Elbryan, yü-zünde ekşi bir ifade ile."Pis iş," diye kabul etti Yelebekçi.Korucu, işaretleri kaçırmasını affederek başını salladı. "Dahası," diye devam etti Yelebekçi, "senin geleceğini biliyor-dum, ama sen benim burada olduğumu bilmiyordum. Adil olma-yan bir avantaj derim ben buna, bu yüzden kendini paylama."Sen -nereden biliyordun?" "Küçük bir kuşçuk söyledi," diye yanıt verdi atadam. "Adınıart arda iki kez söyleyen küçük, tatlı bir şey." Elbryan'ın yüzü bu bilmecemsi cümleyle buruştu, ama sonraönemli olmadığını düşünerek başını iki yana salladı. Tamamen 365iblis"1 V . soru soracakken bu tarife uyan bir dost hatırladı. "Tun-farklı DİU "Fvet i?te °" Yelebekçi kahkaha attı. "Senden çok şey bekle-enıem konusunda uyardı beni."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 214: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"f erçekten mi," dedi korucu kuru kuru."Ben de ona sana göz kulak olacağımı söyledim," diye devam. atadam. "Ama artık buna ihtiyacın olmadığını biliyorum.""Demek elf dostusun," dedi Elbryan, ortak zemin bulmayıumarak. "Ben olsam elf tanıdığı derdim," diye yanıt verdi atadam. "Şa-rap İÇİn iyüer> hayvanlara ve ağaçlara saygı duyuyorlar, ama çokfazla kıkırdıyorlar ve fazla terbiyeliler!" Cümlesini vurgulamak içinElbryan'm şimdiye dek duyduğu en yüksek geğirtiyi çıkardı. "Birelfin karın gurultusunu hiç duymadım!" Yelebekçi deli gibi kahkaha attı, sonra dev bir tulumu kaldır-dı ve ağzına kehribar rengi bir sıvı döktü -Elbryan bunun batakolduğunu fark etti. Sıvının çoğu sakallı yüzüne saçıldı. "Onları öldürmeliydin," dedi atadam aniden, her sözcüğüyleağzından bol bol şarap saçarak. Yelebekçi'nin elfleri kastettiğini düşünen Elbryan inanmazlık-la alnını kırıştırdı. "Üç adamı, demek istedim," diye açıkladı atadam. "Paulson,Cric ve... üçüncü neydi? Gelincik mi?""Sincap." Atadam hıhladı. "Salak," diye mırıldandı. "Onları öldürmeliy-din, üçünü birden. Saygıları yok, derim ben, beladan*başka birŞey değiller." "O zaman Yelebekçi neden onlara göz yumdu?" diye sorduElbryan. "Barakalarını göz önünde tutarak, uzun zamandır bölge-de yaşadıklarını tahmin ediyorum ve senin onları tanıdığın açık."Atadam basit mantık karşısında başını salladı. "Düşünüyor-

566dum," diye itiraf etti. "Ama bana bahane vermediler. Ve"ve kurnaz kurnaz göz kırptı, "korkma, çünkü insan etini fa sevraem. "Demek tadına baktın, ha?" diye mantık yürüttü Elbrvanyutmayarak. Yelebekçi yine geğirdi, sonra insan türünün kötülükleri kosunda uzun bir söyleve başladı. Elbryan gülümsemekle yetind'atadamın konuşmasına izin verdi. Yelebekçi hakkında daha fa?ıbilgi edinmek için yaratığın sözlerini dikkatle takip etti. Elbrvaonun ve atadamın amaçlarının farklı olmadığını tahmin ediyorduve tahmini takip eden birkaç haftada doğrulandı. O bir korucuydu, sınır insanlarının, ormanın ve yaratıklarınkoruyucusu. Yelebekçi'nin görevi çok farklı değilmiş gibi görünü-yordu, yalnız atadam hayvanlarla, özellikle de yabani atlarla da-ha fazla ilgileniyordu; insan sahipleri kötü davrandığı için yabaniatların çoğuna özgürlüklerini kendisinin verdiğini ima etti. İnsan-lara pek aldırmıyordu. Seneler önce Dundalis'teki saldırıyı gör-müştü, ama trajedi hakkında söylediği en kötü şey "yazık" oldu. Onlarınki çekingen bir dostluktu, aynı bölgede oldukları za-man bir gülümseme, bir haber değiş tokuşu. Elbryan için Yele-bekçi'yi tanımak gerçekten de harika bir şeydi. Kahin'e bir daha-ki gidişinde, önceki yalnızlık duygularının onu takip etmediğinigördü. 27SİSMAN HABERCİNİN UYARISI Çok geçmeden çok daha kuzeydeki Pireth Vanguard'a nakle-dileceği haberi Jill'in karanlık ruh halini değiştirmedi. Raporlarabakılırsa Corona Körfezi'nin kuzey tarafında hava daha iyiydi, sert

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 215: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

rüzgarlar vardı ve mevsim büyük ölçüde değişikti. Pireth Tul-me'de kış bile uzun, gri bir bulut örtüsü ve soğuk rüzgarla geçi-yordu, yazdan tek farkı hava sıcaklığı idi. Ama Jill'in burada, kasvetli mevsime benzer bir düzeni vardı.Her gün bir öncekine benziyordu, daimi nöbet ve çalışmayla sü-ren bir varoluş. Saniyeler, dakikalar ve saatler sonsuzca uzuyor-muşa benziyordu, ama aym zamanda haftalar geçtikten sonra,sanki uçup gitmişler gibi geliyordu. Pusuya Düşmüş Yolcu'daki olay biraz heyecan getirmiş, tek-düzeliği kırmıştı. Jill deli rahibin imgesini yanında götürmüştü,sözlerini hâlâ duyabiliyordu ve onlarda kendi yüreğinde yatansözcüklerle bir yakınlık bulmuştu. Pireth Tulme'de görev ve şerefduygusu yoktu, Kralın Adamları'nda ya da Kıyı Muhafızlarında,Ayı-Honce'un tamamında, hatta tüm Corona'da hiç olmadığındankorkuyordu. Ve şimdi bu adam Pireth Tulme'nin sefahat alemle-rini bile aşan bir hevesle gerçeği söylediği için, genç Jill'in haya-tına dokunan trajediye şaşırmayacak, onu tahmin edecek ve onakarşı hazırlıklı olma çağırışı yapacak olan bu adam, bu kutsal ha-berci "deli" damgası yemişti. 368

"? A- Sâ^,0r,

Jill ne zaman kendine uğursuz alametlerin köpeği dimı düşünse derin derin iç geçiriyordu. Adamın sözleri lill'ilaklarına o kadar doğru geliyordu ki, arkasındaki odalaı-H aiuan (jıj..maksızın yayılan inlemeler ve çığlıkların arasındaki sessizlik!yankılanıyordu. Deli rahip felaket öngörüyordu; Jill şarkısıneler önce, küçük bir sınır köyünde söylemiş olmasını dilivsadece. O köyün halkı uyarılarına kulak asar mıydı? Muhtemelen P'reth Tulme askerlerinden daha fazla değil; Tinson'dan döner dömez partileri yeniden başlamıştı. Ama duygularına rağmen Jill dikkatle, her gün, sık sık gece-nin geç saatlerine kadar nöbet tutuyordu. Şerefini ve erdemini ko-ruyor, kutlamalarla baştan çıkmayı, ümitsizliğe teslim olmayı red-dediyordu -ve Jill çevresindeki haz duyma isteğini kesinlikle bubakış açısıyla görüyordu. Pireth Tulme askerleri eğlencelere, ten-sel zevklere yalnızca kendi boş ruhlarını fark etmekten kaçınmakiçin dalıyordu. Tabiri caizse, bacakaraları için yüreklerini feda et-mişlerdi. Öyle olsun. Jill metanetle arkadaşlarının, özellikle de pes et-mediği için ona daha fazla göz dikiyor görünen Kumandan Mik-los Barmine'ın iğneleyici sözlerine tahammül ediyordu. Belki de Pireth Vanguard daha iyi olur, diye ummaya cesaretediyordu bazen; ama dilekleri kaçınılmaz olarak Ayı-Honce'daTanrı'nın 824. Senesi'nin gerçekliği olan karanlık gerçekliğe dö-nüyordu. Gri bir sabahtı -bu şaşırtıcı değildi-Jill duvarın üzerine, siper-lerin arasına oturmuş, bacaklarını altmış metrelik uçuruma doğrusarkıtmış, gözlerini Atnalı Koyu'nun hülyalı sislerinin üzerine dik-mişti. Pireth Tulme çok fazla içmiş bir geceden sonra özelliklesessizdi, Jill geceyi kule çatısında geçirmişti, sessizce kalenin teKmancınığının altına sığınmış, battaniyesine sıkı sıkı sarınmışü- „ uy*"1?' 369

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 216: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

iblisi11 uv

ı r,nı tamamen şu ana çevirdi, sisli koyda sessiz nöbet-DuııUyUİ2nIİ -w Huran kayalık sütunlardan, gelgit dalgalarının çok aşağı-iipr £'va]jklan durmaksızın dövmesinden, kalenin diğer yanın- maçta zaman zaman meleyen koyunlardan başka hiçbir,ey düşünmedi.v ari sislerin içinde ona doğru süzülen kare yelkenden.Avaea kalktı ve siperin üzerinden eğildi, dikkatle denize bak-Tercekten de bir yelken Corona Körfezi'ne girmek ya da ora-, çlkmak yerine doğrudan Pireth Tulme'ye geliyordu. Jill'in ilkveüdüsü rotasından saptığı açık olan gemiyi uyarmak için bir yolbulmak oldu. Kalenin bir sinyal fıçısı, mancınığın yanında duranyirmi kilometre içerideki daha büyük Kralın Adamları kalesineişaret göndermek için düşünülmüş, istikrarsız muhteviyatla dolufıçılardan bir tane vardı -ama o kadar uzun süredir kullanılmıyor-du ki, Jill yeterince parlak yanmayacağından korkuyordu. Jill fıçı-yı zamanında havaya uçurmasına yardım edecek birini uyandıra-mayacağını fark etti ve bu yüzden kollarını sallamaya, yüksek ses-le bağırmaya, geminin mürettebatını kayalar ve yaklaşan felaketedair uyarmaya başladı. Gemi kendi mancınığıyla karşılık verip de, dev bir taş dokuzmetre kadar aşağısında, yamacın cephesine çarpınca ağzı nasıl daaçık kaldı! Tam da genç askerin bunca senedir karşılaşmak için eğitimgördüğü türden bir durumdu, tıpkı Jill'in olabileceğini düşündü-ğü gibi. Ama bir nedenle her şey Jill'e çok gerçekdışı geliyordu.Uzun bir an, tamamen sersemlemiş bir halde orada durdu. Sonra geminin yalnız olmadığını fark etti, suda alçak duran birbaşka gemiyle birlikte hareket ediyordu. Bir tanesi -en az bir ta-nesi- çoktan Pireth Tulme'nin yanından geçmiş, Atnalı Koyu'nunkumsalına yönelmişti. İki tanesi geminin sağında, üçüncüsü so-lunda seyrediyordu. İkinci bir top yükseldi, kale duvarını aştı, arka duvave yeşil araziye düştü. Jill bütün gücüyle haykırdı, derken bir an sonra, gemi!da yaklaşırken yanıt alamayınca bir kez daha haykırdı V lugeminin güvertesindeki hareketleri görebiliyordu artık- küc"tkiller oraya buraya koşturuyor, geniş gemiyi, koyun sayısız n "hçi kayalarının arasından geçirmeye çalışıyorlardı. Jill şekillerin k-mızı berelerini fark etti. "Powrieler," diye mırıldandı kendi kendine. Bir gemiyi nerden çalmış ya da ele geçirmiş olabileceklerini merak etmeye zamanı yoktu; yine bağırdı, sonra dönüp kule kapısına baktı. Orada içerideki askerleri uyaracak ikinci bir nöbetçi olmalıy-dı. Jill başını iki yana salladı, kısa, gür saçları savruldu. Genç ka-dının içinde hayal kırıklığı yükseldi, ümitsizliğe karıştı. Yeni birtop gürleyerek süzüldü, Pireth Tulme'nin ön duvarına, yükseğeçarptı ve bazı taşlan devirdi. Jill duvar boyunca kapıya doğru koştu. Koşarken koyu fark et-ti; alçak geminin kumsala yanaştığını, bir başkasının çoktan var-mış, kapağını açmış, düzinelerce kırmızı şapkalı cücenin denizkabuklarıyla kaplı kumlara dökülmekte olduğunu gördü! Jill ağır kapının sürgüsünü tutup çekerken yeni bir atış geldi, bu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 217: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

mermi taş ya da ziftten değil, düzinelerce çengelden oluşuyordu. "Ah, lanet olsun," dedi. Çengellerin çoğunun duvara tutundu-ğunu gördü. Sonra kulenin içine doğru haykırdı, herkesin duvar-lara koşmasını, koyda powrieler olduğunu söyledi bağırarak. Sonra kılıcını çekip, her adımında küfrederek koştu. Hazırlık-sız yakalanmışlardı; ön duvara dönerken henüz kuleden kimse-nin çıkmadığını fark etti. Muhtemelen askerlerin yarısı uyarıyainanmayacaktı ya da duyamayacak kadar sarhoştu ve diğer yarısıda muhtemelen lanet silahlarını bulamamıştı bile!Gemiden duvara halatlar gerilmiş, üzerine dizilen cüceler, şa_

L» w

37'

üçle halatlara elleri ve ayak bileklerinden asılarak is-*UtlC' h' hızla tırmanıyorlardı. Jill ilk önce kancayı yerinden kur-çalıştı, ama çok sıkı olduğunu, ağır halatın üzerinde çok- rlık olduğunu gördü. Sonra vahşice halata saldırdı, kes-alıştı ayarlayamadığı bir darbeyle kılıcını çentti, çelik taş, çınladı. Halatlar kalın ve sağlamdı, ve Jill hepsini kese- x:ni kötü powrieler duvara ulaşana kadar bir ya da iki ta-jjıeyeceg »esinden fazlasını kesemeyeceğini anladı."Acele edin!" diye haykırdı, açık kule kapısına bakarak. Sonunda Miklos Barmine gözlerini ovuşturarak, solgun günı-gj yakıyormuş gibi gözlerini kırpıştırarak dışarı çıktı. Jill'e sesle-necek, neden bağırıp durduğunu soracak oldu, ama kadının ka-lın halatı kesmeye çalıştığını fark edince durdu. Kumandanın arkasından başka bir adam çıktı. "Duvarlara! Du-varlara!" diye haykırdı Barmine çaresizce ve adam kulenin karan-lığında kaybolarak arkadaşlarına seslendi. JiU'in son bir darbesiyle halat kurtuldu, yarım düzine powriesoğuk sulara döküldü. Jill bir sonraki halata koştu, ama bir cüce-nin biraz aşağıda, tepeye çıkmak üzere olduğunu görünce yanın-dan geçti. Oraya önce Jill ulaştı, taşa tırmanmaya çalışan powri-eye kılıcım savurdu. Yaratık inatla tutunmaya devam etti, ama Jillyine, tam yüzüne vurdu ve powrie çığlık atarak düştü. Jill halatı kesmeye başladı. Artık kuleden askerler çıkıyordu,ama powrieler ön duvarın üzerinden aşmaya başlamışlardı. Jillhalatın daha yarısını kesemeden durup kendini sipere çekmeyeçalışan bir başka powrieyle savaşmak zorunda kaldı. Yaratık kü-çük kılıcını çekti, ama kadının ilk, vahşi saldırısını savuşturmak?Çin çok geç kalmıştı. JiU'in kılıcı cücenin gözlerine çarptı ve onukör etti. Cüce şiddetle karşılık verdi, ama Jill hemen yanına, son-ra arkasına kaydı ve powrie vahşi hamlesini bitirip savunma po-2lsyonu aldığında Jill bir kolunu omzuna doladı, diğeriyle baca- 372

R- A.

Sal

vat

Orç

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 218: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

karasını yakaladı, kaldırdı, çevirdi ve cüceyi duvardan « - aşağı fırıati. O halatı kesmek için zamanı kalmamıştı, çünkü bir baskçoktan yuhalayarak, uluyarak, bir sopayı önünde sallavar t-j - ı A 0r>adoğru koşuyordu.Atılan askerler kırmızı şapkalı cüceleri duvar boyunca kadr, şiddetle dövüşmeye başladı. Jill iki cücenin uçarak aert;-- scç ligini,bir adamın göğsündeki ölümcül yarayı kavrayarak dizlerinin trine çöktüğünü gördü. Sonra yine dövüşmeye başladı, sıçrayarak pis bir sopanmenzilinden çıktı -sopanın geniş ucuna çakılmış birkaç çivi gör-dü. Sonra hırlayarak atıldı, kılıcını uzattı ve saldırısı savuşturulun-ca sopanın altından cücenin karnını tekmeledi.Powrie irkilmedi bile, hemen atılarak bir, iki, üç hamle yaptı Jill düzenli olarak geriliyordu, ama birazdan yeri kalmayacağı-nı fark etti, çünkü arkasından hızla bir başka powrie yaklaşıyor-dı. Bir adım attı, sonra aniden döndü, bir dizinin üzerine çöktü veatılarak boş eliyle ikinci cücenin kılıcını savurduğu kolunu yaka-ladı, kendi kılıcını yaratığın göğsüne gömdü. Jill kısa bir koşuyla doğruldu, yaralı powrie'yi yuvarladı, son-ra yine döndü, atıldı, sopanın sağlam bir darbe indiremeyeceğikadar yaklaştı, zayıf darbeyi kabul ederek, kendi saldırısıyla kar-şılık verdi ve cücenin gırtlağını kesti.Kadın nefes nefese manzarayı inceledi. Kazanmaları imkansızdı. Pireth Tulme'nin Kıyı Muhafızları iyisavaşıyordu, ama sayıları çok azdı ve tek avantajlarını kaybetmiş-lerdi: Duvarlar. Hazırlıklı olsaydılar, tetikte olsaydılar powrie ha-latlarının çoğu cüceler duvara tırmanamadan kesilmiş olurdu. As-kerler bu tür bir saldırı için tatbikat yapmış olsalar savunmaları eş-güdümlü olurdu ve işaret fıçısı çoktan fırlatılmış, yüksekte donu-yor, destek kuvvet çağırıyor olurdu. Jill altı askerin mancınıkta ol-duğunu, üçünün kollarla uğraştığını, üçünün çılgınca bir avuç iblisi"

Uı/af'Ş'

373

• uzak tutmaya çalıştığını görebiliyordu. Onlara gitmesiP° .-• j fark etti, ama aynı zamanda hiç şans olmadığını da an-8e Savaş duvar boyunca sürüyordu, gittikçe daha fazlav içeri akıyordu ve bir başka grup, Atnalı Koyu'na giden ikikneden gelenler, çılgınca bağırarak kalenin arkasındaki ya-maçtan yukan koşuyorlardı.Pireth Tulme kaybedilmişti. ijll Miklos Barmine'ın kulenin yakınındaki duvarda emirlerbağırmakta olduğunu gördü. Powrieler çevresini sarmıştı. Şiddet-li bir darbe aldı, sonra bir tane daha, ama saldırarak karşılık ver-di ve bir powrie'yi duvarın üzerinden devirdi. Jill'in kadın yoldaş-larından biri o sırada kule kapısına ulaştı, ama içeri doluşan kan-lı berelerce sürüklendi. Barmine çığlık atmaya devam ediyordu, ama kısa süre sonrasözcükleri çok geçmeden homurtulara ve acı ulumalarına dönüş-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 219: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

tü. Bir düzine yerinden kanıyor ve darbe ardına darbe alıyordu,ama inatla o kılıcı sallamaya devam ediyordu. Sonra Jill onu gözden kaybetti, kendini bir başka cüceyle kar-şı karşıya buldu. Cüce kadını hazırlıksız yakaladığını düşünerekhızla saldırdı ve sopasını vahşice yandan savurdu. Jill kolaylıklaeğildi, sonra silahı arkadan tekmeledi, powrienin sırtına zayıf birdarbe indirdi, ama dengesini yitiren cücenin iki buçuk metre yük-sekliğindeki siperden aşağıya düşmesine yetti. Bir başkası çabucak onun yerini aldı, kısa kılıcıyla bir dizihamle yaptı. Jill kuleye bir bakış fırlatmayı başardı ve bir powriesürüsünün içeri aktığını, Barmine'ın yüzü, kolları ve bedeni kan-la kaplı bir halde, dizlerinin üzerine çöktüğünü gördü. Dehşet verici manzaranın etkisi altında, şiddetle saldırdı. Kılı-cını soldan sağa, yukarı doğru savurdu, sonra geriye, sonra yenibir geri hamle, her biri metale çarpan metalin sesiyle çınladı. Jillsağ ayağını son darbeyle öne kaydırdı, sonra kılıcını çevirdi ve 374

Sil,

?»'or<î

iaYdı veaskerindoğrudan öne atıldı, powrie'yi geriye sürdü. Ama bir hsavunmayı sağlamlaştırmak için ilkinin hemen arkasına ^^onun arkasında da bir başkası vardı. Jill arkasında biölüm çığlığını duydu. Birazdan alt edilmeyi bekliyordu Öne ilerledi, sonra duvarın üzerine sıçradı, siperden sinladı, bir kez şaşıran bir powrienin kılıcının üzerinden hopladcüceyi birkaç uzun adımla geride bıraktı, ön duvarın uzak ugitti. O noktada bir halat daha vardı, üzerindeki son cüce duvardbir buçuk metre uzakta duruyordu. Jill arkasındaki katliama baktı. Pek çok powrie ölmüştü, amaölenlerden fazlası ayaktaydı ve kalan askerlerin her biri sarılmışçaresizce dövüşüyordu. Barmine dizlerinin üzerindeydi, ama di-renmiyordu, bir powrie beresini yüzüne sürüyordu. Cüce beresini yükseğe kaldırıp o hareketle birlikte çivili sopa-sını ölen kumandanın yüzüne indirince Jill irkildi.Yeterince görmüştü. Halattaki cüceyi halledebilirdi, ama bunu yaparsa peşindekiüç cücenin kendisine yetişmesine izin vermiş olurdu. Jill bununyerine kılıcını kınına soktu, kemerini çıkardı ve duvardan aşağı,tırmanan cücenin ilersine sıçradı. Bir eliyle halatı yakaladı ve al-tında altmış metrelik boşluk varken, tüm gücüyle tutundu. Powrie hemen yön değiştirdi, kendinden emin, güçlü ellerlehalatın üzerinde ustalıkla döndü. Üç arkadaşı tipik powrie sada-katiyle hemen kancayla halatın başına gittiler ve tehlikeli kadınlaberaber arkadaşlarını düşüreceklerine aldırmadan kesmeye başla-dılar. JiU'in savaşacak zamanı yoktu. Cüceyi uzak tutmaya çalışaraKyana bir tekme savurdu, ama asıl niyeti diğer elinde sıkı sıkı tut-tuğu kemerini halata geçirmekti. Tek denemede kemeri halattanaşırdı, ama diğer eli halattan kaydı ve düşmeye başladı. m uv^'51

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 220: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

375

li bir şekilde kemerin diğer ucunu yakaladı. Şimdi keme-nU tutmuş sarkıyordu, sonra düşmandan uzağa, sislerinr'n kıvıdan otuz metre kadar açıkta bekleyen gemiye doğruİSa kaymaya başladı.ıatın diğer ucu seren direğine bağlanmıştı. Güvertede pekwrje vardı, ama henüz hiçbiri onu görmemişti. Jill pruva-aklaşırken salıvermeyi, darbeyi emmek için birkaç kez yuvar- masina yetecek bir konumda düşmeyi umdu. Güverteyi aşıp. ^jji mancınığa ulaşabilirse, ya da daha doğrusu mancınığın ya-nındaki zift kazanlarına ve ateş çukuruna ulaşabilirse, epey kar-gaşa yaratabilirdi. planının yetersiz olduğu anlaşıldı, çünkü Jill geminin önüneyaklaşırken halat gevşedi ve aniden ileri değil aşağı düşmeye baş-ladı. Kafaüstü geminin pruvasına çarpacağını düşünerek çığlık attı. Ama şansı vardı, geminin hemen önünde denize düştü. Birağız dolusu su tükürerek başını sudan çıkardı, kulakları kale du-varlarında çınlayan ölüm çığlıklarıyla doluydu. İçinde, powrielereve kendi arkadaşlarına yönelik bir öfke kabardı. Hazırlıklı olsay-dılar bu felaketi yaşamazlardı. Kendi kurallarına uysalardıpowrieler püskürtülürdü. Düşerken kılıcını kaybetmişti, ama Jill aldırmıyordu. Gemininçevresinde yüzerken dudaklarından kedimsi hırlamalar kaçıyor-du. Kollarının ve bacaklarının çok geçmeden yüzemeyecek kadaruyuşamasından korkarak daha hızlı hareket etmeye başladı. Kıçtarafı dolandı, çapa halatını, iskele yanındaki kalın halatı buldu.Kolları soğuk ve bitkinlikten ağrıyordu. Halatı yakaladı ve kendi-ni üç metre yukarıdaki korkuluğa çekti. Mancınık yeniden ateşle-

nirken gözetledi, alev alev ziftten bir top Pireth Tulme duvarları-nın üzerinde süzüldü. Jill merminin insanlardan çok powrieleriYakacağını fark etti, ama cüceler aldırış etmiyor, bir sonraki topudoldururken sevinçle uluyorlardı. 376

Sil

R- A.

v*'0r,

başlan.Üçü topu kaldırmış, ağır bir battaniyeye yerleştirm'nın üzerindeki sepete kaldırmışlardı ki, Jill uçarak onlaCüceler korkuluğa doğru devrildiler, ama yüklerini bırakaZift topu korkuluktan aşağı düştü ve üç powrieyi de yam Htürdü. *8Ö-Dördüncü hemen JiU'e saldırdı ve gırtlağını yakaladı KaH? r>.daın buufak şeyin ağırlığına ve gücüne inanamıyordu! Powrie hir 11 andakadının sırtına çıkmış, onu boğmaya başlamıştı. Jill çaresizce kurtulmaya çalıştı, parmaklarını yaratığın basDinaklarına geçirdi ve dışa çevirdi.Sanki çekiştirdikleri demir kelepçelerdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 221: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Jill taktik değiştirdi ve cücenin yüzüne vurmaya başladı, son-ra gözlerini çıkarmaya çalıştı. Cüce sıkı sıkı tutunmaya devam et-ti, hatta kadının parmaklarını ısırmaya çalıştı. Biraz sonra Jill'in elleri powrienin fıçı gibi gövdesine amaçsız-ca vurmaya başlamıştı, gücü hızla tükeniyordu. Pireth Tulme ölür-ken o da ölecekti; yine sessizce hazırlıksızlığa, hayatını emanetetmek zorunda kaldığı adamların ve kadınların aylaklığına küfret-meye başladı. Ölecekti, kendi harası yüzünden değil, Kıyı Muha-fızları zayıfladığı için. Ellerini çılgınca sallandı; görüş alanının kenarları kararmayabaşladı. Bir eli powrienin sert beline, cücenin kemerinin üzerin-deki metal topa çarptı.Bir hançerin kabzası. Cüce hançerlendiğini fark edene kadar Jill ona dört kez vur-muştu. Yaratık sonunda uluyarak kadını bıraktı, hançerden kaçın-mak için geriledi. Jill onu tekrar yaraladı, hançeri sallanan kollarının arasındangöğsüne, sonra gırtlağına sapladı. Cüce yuvarlanarak uzaklaştı,ama Jill onu takip edemedi. Dakikalar gibi gelen bir süre boyun-ca yattı, sonra sonunda dirseklerinin üzerinde doğrulacak guc İblisi11

uyâ

nişi

377

dindebuldu.ken wrie korkuluğun yanında, yüzüstü yatıyordu,?ıı derin bir nefes daha aldı ve sallanarak ayağa kalktı. Man-E ^ondü, uzun kolu inmiş, ateş etmeye hazırdı. Nasıl bir kö-cim;• yapabileceğini merak ederek zift fıçılarına baktı. Powrie arkasından hızla çarptı ve kadını mancınığın kirişineA "ru sürdü. Jill hançeri savurarak döndü, cücenin yüzüne, daha•• ce açtığı derin yaranın biraz üzerine küçük bir çizik attı. Cücebirkaç adım geriledi, ama yine saldırdı. tül dizlerinin üzerine çökerek omzunu eğdi ve darbeyi kabuletti. Bacaklarını altında kıvırarak cüceyi kaldırdı, hızla ilerleyipbütün gücüyle ittirerek, yaratığı mancınığın sepetine bıraktı. Jillhemen yuvarlanarak uzaklaştı, yana kaçtı, bırakma kolunu yaka-layıp çekti. Mancınık ateş aldığında powrie sepetten çıkmak üzereydi,ama makine cücenin döne döne, kollarını ve bacaklarını açarakvahşi bir uçuşla doğrudan kaleye doğru fırlamasına sebep oldu. Çığlığını başka bir sürü cüceler duydu, ilginç mermiyi fark et-tiler ve kıç güvertesine döndüler; Jill'in zamanı tükenmişti. Zift fı-çılarını tekmeledi, birini çapa halatını tutan ırgatın üzerine döktü

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 222: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ve bir başkasını alt güverteye giden merdivenlere devirdi. Tekkurtuluşumuz soğuk su olduğunu düşünerek, kış küpeştesinedöndü. Onu yine şansı kurtardı, çünkü kıça bağlanmış bir kayık bul-du. Kadın onu hemen serbest bıraktı, suya düşmesini sağladı,sonra powrieler kıç güvertesine tırmanır, ırgat ve mancınık üze-rindeki alevler yayılırken, suda yüzen ziftten ve başlarını suyunüzerinde tutmayı beceren üç cüceden kaçınarak becerebildiğinceuzağa sıçradı. Cüceler JiU'le beraber kayığa yöneldi, kadın bir ta-nesine yetişti ve onu ödünç aldığı hançerle kolaylıkla öldürdü.Powrielerin suda o kadar zorlu olmadığını fark etti ikincisine

378

R. A.

Sal

Vâtore

önCeson cü-ar,yaklaşırken. Jill, gecikirse üçüncü cücenin kayığa ondaulaşacağını fark ederek ikincinin yanından geçti. Çırpmanceyi yakaladı, hançerini omzuna sapladı, sonra yüzerek yangeçti ve ümitsizce küçük kayığı kavradı.Bir arbalet oku başını yanında suyu yardı. Jill güvertedeki powrie okçularına karşı siper etmek için kağın arkasına dolanmaya çalıştı. Ama açının yanlış olduğunu Ci'çelerin çok yüksekte ve kayığın yakın olduğunu biliyordu nereye giderse gitsin onu açıkça hedef alabilecekleri. Ve kollarına, bacaklarına yayılan derin uyuşukluk bir an öncesudan çıkması gerektiğini söylüyordu. Tahta gıcırtıları powrielere en son sorunlarını haber verdi. Jil]küçük kayığın üzerinden baktı ve geminin çapa halatının yandı-ğını, dalgalara kapılan geminin hızla döndüğünü gördü. Okçularaniden sudaki kadından başka şeyler düşünmek zorunda kaldılar. Jill kayığa tırmanmaya çalıştı, ama durup mücadele edenpowrienin darbesine karşılık vermek zorunda kaldı. Sonunda ka-yığa çıktı, kürekleri yerleştirdi ve üçüncü cüce çılgınca kayığa ye-tişmeye çalışırken kürekleri bütün gücüyle çekti. Cüce, Jill'in küreklerden biriyle kafasına vurmasına yetecekkadar yaklaştı. 28KARDEŞLER jill kendini kumsala çekti, perişan olmuş, üşümüş ve öfkeliydi.Güçlü dalgaların kayalara çarpmaya devam ettiği küçük kayığa bak-tı. O günün kalanında ve bütün gece, hatta ertesi sabahın büyük birkısmında sürüklenip durmuştu. Jill savaştan karadaki en yakın nok-taya gitmek istemişti. Sonra koşacak, yardım bulacak, Pireth Tul-me'ye yapılacak saldırıyı yönetecekti. Powrie gemisi görüş açısındançıkarken yaralarına, o ana kadar farkına bile varmadığı ağrılarına veacılarına teslim olmuştu. Savaşın sıcaklığı bedenini terk etmiş, bay-gınlık büyük bir avcı kuş gibi üzerine çökmüş, gerdiği kanatlan günışığını kesmişti. Jill o gece körfezde sürüklenirken uyanmış, akıntıların onu açıkdenize itmemiş olması için dua etmişti. Ama şansı vardı, çünkü kıyı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 223: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

şeridi görüş alanında kalmış, yüksek, siyah dağlar güney ufkuna işa-ret etmişti. Kıyıya ve sonra da yanaşabileceği bir yer bulana kadarkürek çekmek Jill'in saatlerini almıştı. Dar bir giriş bulmuş, ama gi-rer girmez suda, yüzeyin hemen altında sayısız keskin kaya olduğu-nu görmüştü. Jill çok uğraşmış, ama sonunda boşuna olduğunu an-lamıştı. Bu yüzden kırmızı Kıyı Muhafızları ceketini ve ağır çizmele-rini çıkarmış, kayığın yanından suya atlamış, her kulaçta güçlü dipakıntılarıyla savaşarak buz gibi suda yüzmüştü.Kayalar kayığını ele geçirmişti.Nerede olduğunu bilmiyordu, ama Pireth Tulme'nin batısında,

î8°Peygamberdevesi Kolu'nun kuzey kıyısında olduğunu tah ıyordu. Karaya yönelip bir yol bulduğunda ve bir saatlik viirf-ardından, dört buçuk kilometre sonra Macomber'a varacağın ?? 5lrıı söylç,yen bir tabela bulduğunda tahmini doğrulanmıştı.Jill kasabayı dolanarak Pireth Tulme'den kaçanların gelece? riğu tarafından değil de batıdan yaklaştı. Hâlâ ıslak olan giysilerini H??zeltmeye çalıştı, ama çizmesiz olduğundan ve köylü kadınların k'li, nasırlı ayaklarına sahip olmadığından, yürüyüp gelmesinin oçekten de herkese şüpheli görüneceğini fark etti. Kırmızı ceketi gn a*y~miyor olsa da sarımsı kahverengi pantolon, sade, beyaz gömlek snmiş, çıplak ayaklı bir kadın sıradan bir görüntü değildi. Jill en azın-dan sarınabileceği bir pelerini olmasını diledi. İkişer katlı altmıştan fazla binadan oluşan yerleşim birimindengeçerken kasabalılardan birkaç meraklı bakış çekti. Bazıları onu işa-ret etti, hepsi fısıldaştı, epeyce insan dönüp hızla uzaklaştı ve gençkadına hepsi sinirliymiş gibi geldi. Belki felaket haberi ondan öncegelmişti. Bu şüpheler Jill'in yakaladığı konuşma parçalarıyla güçlendi,Kralın Adamları'ndan bir birliğin doğuya gittiğini söylüyorlardı. Ken-di kendine başını salladı; gidip birliğe katılmalı, Pireth Tulme'ye gi-dip intikam... Düşünce Jill'e soğuk bir tokat gibi çarptı. Neyin intikamı? Arka-daşlarının mı? Miklos Barmine denen serserinin mi? Defalarca öldür-meyi hayal ettiği Gofflav/un mu? Bir meyhane buldu, tabelası ismini seçemeyeceği kadar yıpran-mıştı, ama köpüklü kupa imgesi yeterince açıktı. İçeri girmeden ön-ce sert bir uyarıyla yükselmiş tanıdık bir ses geldi kulağına. "İçimize nasıl iblisler davet ediyoruz?" diye haykırdı içeridekiadam ve Jill onu görmeden, bir masanın üzerinde durduğunu, par-mağını yukarı kaldırdığını hayal etti.Patlamaya hazır bir arbede bekleyerek içeri girdi, ama bunun

iblisi" ^'

38,

i H rahibi oldukça ilgili bir izleyici topluluğunun önündeyerine a

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 224: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

' Ve kalabalık bir topluluktu; içeride kırk kişi olmalıydı, meyhane-? Huvardan duvara doldurmuşlardı. Jill kalabalığın içinden sıyrılıpaitti, bir kupa bira ısmarlayacak oldu, ama sonra parası olma-dı ânı hatırladı. Bunun yerine döndü, dirseklerini tezgaha dayadı,ke5işi ve özellikle seyircilerinin tepkilerini izlemeye başladı. Savaş fısıltıları duydu, bazıları cüce diyordu, ama diğerleri doğruadı, powrie adını biliyordu. Düşman gücüne dair tahminler bin sa-vaşçıdan, savaşçı dolu bin gemiye kadar değişiyordu. Jill onlara ele geçirilmiş bir yelkenli ve yalnızca beş fıçıtekne ol-duğunu söylemek istedi, ama kendini ifşa etmekten korkarak vekorkunun bu insanlara iyi geleceğini düşünerek sessizliğini korudu. Anlaşılan deli rahip kızın duygularını paylaşıyordu; çünkü söyle-vi daha da uğursuz, daha da çılgın bir hale geldi, sanki yoldan aşa-ğı yürüyen, Macomber'ın sınırına kadar gelen bir canavar ordusugörmüş gibiydi. Hararet kritik bir noktaya ulaştı ve sonra aniden kırıldı. Meyha-neci elinde ağır bir sopayla tezgahı dolandı ve sopayı anlamlı anla-mı şişman keşişe doğrulttu. "Bu kadarı yeter," diye uyardı, silahınısallayarak. "Ne olmuşsa olmuş, bu Kralın Adamları'nın soaınu, Ma-comber halkının değil!" "Bütün dünya hazırlanmalı!" diye terslendi şişman adam, kolları-nı açıp insanları katılmaya davet ederek. Ama çok geçti; korku ve öfkenin sınırını zorlamıştı. Meyhaneciyardım istediği zaman gönüllü sıkıntısı çekilmedi. Deli rahip korkunç bir mücadele verdi, "hazırlık eğitimi" diyeuluyarak adamları fırlattı! Ama sonunda, tahmin edilebileceği gibi,keşiş kapıdan dışarı uçup hızla sokağa indi. Jill hemen yanında bitti, adam kendine gelmeye çalışırken bir di-zinin üzerine çöktü. Adam cüppesinin cebine uzandı ve küçük bir 382

4'0reA- Sjiv,

matara çıkardı, tıpasını açıp dev bir yudum aldı. Geğirmesi ' kdi ve utanmış gibi Jill'e baktı."Cesaret iksiri," diye açıkladı kuaı kuru. "Ha, ha, ne ki!"Jill ona ekşi ekşi baktı, sonra doğruldu ve elini uzattı "r u vOR tu-tarlısın," diye payladı. Rahip ona dikkatle baktı. Kadını daha önce gördüğünü ivi-yordu, ama nereden çıkartamıyordu. "Tanıştık mı?" diye sordununda."Bir kez," dedi Jill, "fazla uzak olmayan bir yerde." "Bu kadar güzel bir yüzü unutmam imkansız," diye ısrar etti rahip. Jill kızaramayacak, hatta aldıramayacak kadar perişan dunım-daydı. "Belki kırmızı ceketim hâlâ üzerimde olsaydı," dedi, durumu-nu bu adama itiraf etmiş olmasına inanamayarak. Adam uzun süre sustu, sonra yüzü tanımayla aydınlandı -vesonra bunun anlamını fark edince hemen yine karardı. "S-seninevin," diye kekeledi, ne tarafa gideceğini bilmiyormuş gibi. "PirethTulme." "Pireth Tulme'ye hiç evim demedim," diye terslendi Jill. Deli ra-hip yine konuşacak oldu, ama kadın, onu elini kaldırarak susturdu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 225: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Oradaydım," dedi sertçe. "Gördüm.""Söylentiler?""Powrieler," diye onayladı Jill. "Pireth Tulme artık yok." Rahip matarasını uzattı, ama Jill reddetti. Adam başını sallayarakmatarayı eski cüppesinin kıvrımları arasına soktu, ifadesi ciddileş-mişti. "Benimle gel," dedi kadına. "Söylemek isteyeceklerini dinle-rim." Jill öneriyi uzun uzun düşündü, sonra onunla birlikte adamınMacomber'ın dışındaki küçük bir handa kiraladığı odaya gitti. Adamkadının kaçtığını anlatmasını bekliyordu; ama elbette, kadının basit-çe ve dürüstçe anlattığı hikaye çok farklıydı. Kadın adamın gözlerin- M*uvan'5'

383

•rtikçe büyüyen saygıyı gördü ve onun bir dost olduğunu, kadı-kerlere ihbar etmeyeceğini, onlara kadın kadar az saygı besle-diğini anladıj anladı.Hikayesini bitirdiğinde, bir kez daha sesini duyduğu içinrnnıın olduğunu ve artık uyarılarını takdir ettiğini söylediği za-rahip teselli edercesine gülümsedi ve elini kadının elininüzerine koydu. «gen Avelyn Desbris Birader'im, eskiden Aziz Saf Abelle'den-dim" diye sırrını söyledi ve Jill adamın uzun, çok uzun zamandırgerçek ismini söylediği ilk kişi olduğunu anladı. "Anlaşılan ikimiz desahipsiziz.""Hayal kırıklığına uğramış demek daha doğru olur," diye yanıtverdi Jill. Avelyn'in yüzünden karanlık bir bulut geçti. Başını salladı. "Ger-çekten de hayal kırıklığına uğramış," dedi yumuşak bir sesle."Sana hikayemi anlattım," dedi Jill. Avelyn'in ölen annesi içirt ağladığı o geceden beri yaşamadığı birduygu patlaması geldi. JilPe çok şey anlattı -anlatabileceğine inandı-ğından çok daha fazlası- yalnızca Yüzük Taşları hakkındaki bazıözel bilgileri, gizli adayı, kaçış yöntemini ve ölümcül sonuçlarını veyanında güçlü büyülere sahip taşlardan çalıntı bir hazine taşıdığınıkendine sakladı. Bunlar Avelyn'e önemli görünmüyordu zaten, Yel-koparan trajedisi ya da sevgili Dansaily Comerwick ile karşılaştırıl-dığında hiç önemli görünmüyordu. "Sana adını söylemiş," diye araya girdi Jill alçak sesle veAvelyn'in kahverengi gözleri, bu kadının bunun önemini anlayabil-diğini fark etmesiyle puslandı."Ama sen söylemedin," dedi Avelyn ona."Jill," diye yanıt verdi kadın, kısa bir tereddütten sonra."Jill?""Yalnızca Jill," diye onayladı kadın.

384

R- A' Salvât0rç

"Eh, yalnızca Jill," dedi Avelyn Birader geniş bir gülümseme 1"anlaşılan biz iki kayıp kuzuyuz."aynı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 226: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Evet, deli Avelyn Desbris Birader," diye yanıt verdi kadın ?ezgili sesle, "kurtlarla dolu bir ormanda kaybolmuş iki kuzu." "Kurtlara acımak lazım, o zaman," diye haykırdı Avelyn, "Ha hane ki!" Kahkaha attılar, ikisinin de çok ihtiyaç duyduğu gevşemeyi ya-şadılar -Jill son yaşadıkları yüzünden ve Avelyn de sonunda karan-lık geçmişinden bahsettiği, onu yola düşüren o ümitsiz imgeler veduyguların mumunu yeniden yaktığı için. "Dindarlık, saygınlık, fakirlik," dedi keşiş tatsız tatsız, nefeslene-rek."Abellican Kilisesi'nin düsturu," diye yanıt verdi Jill. "Abellican Kilisesi'nin yalanı," diye terslendi Avelyn. "Basit ayin-ler dışında pek az dindarlık gördüm, cinayette pek az saygınlık bul-dum ve fakirlik Aziz Saf Abelle'in üstatlarının hoşgörü gösterdiği birşey değildir." Hıhladı, ama Jill bu noktada onu yendiğini biliyordu. "Daima uyanık, daima tetikte," diye tekrarladı kuru kuru veAvelyn Kıyı Muhafızları'nın düsturunu tanıdı. "Bunu powrielere an-lat!" Yine, daha yüksek kahkahalara boğuldular, neşenin sesini göz-yaşlarına karşı kalkan olarak kullandılar. Jill geceyi Avelyn'in odasında geçirdi; elbette keşiş mükemmelbir beyefendiydi. Avelyn kadına anlattığı hikayeyi, yaşam öyküsünüdüşündü, sonra dönüp kendine, fazla kilolarına, perişan görünümü-ne bakü. "Ah, Jill," diye yazıklandı. "Beni idealist gençlik dönemimde gör-meliydin. O zamanlar, dünyadaki korkunç gerçekliği görmeden ön-ce ne kadar farklı bir adamdım." Düşünceleri uzun, çok uzun bir süre bu sözcüklere takıldı v<sonra aklına, bu kadına gerçekten dostu diyecekse, içinde uzun z iblisi Uya™?'an önce kaybolduğunu düşündüğü bir yanı araması gerektiği gel-,. ijij'in dosaı olmak, herhangi birine doğaı düzgün bir yoldaş ol-mak demek, o idealizmin, dünyanın o kadar karanlık ve korkunç birr olmadığı ve çaba gösterilirse daha iyi olabileceği inancının birkısmını yeniden hatırlamak demekti. "Evet," diye fısıldadı keşiş uyuyan kadına, "birlikte yolumuzu bu-lacağız." Ertesi sabah biraz erzak, Jill için bir kısa kılıç, çizme ve sıcak birpelerin satın aldılar ve sonra, bakışları ve fısıltıları görmezden gele-rek, bir şekilde bir sırrı, dünyanın kalanının, o aptalların anlayama-yacağı bir bilgeliği paylaştıklarını hissederek, birlikte Macomber'dançıktılar, batıya giden yola koyuldular. Tek başına bu bağ, yolculuklarının ilk haftalarında Jill'i AvelynBirader'in yanında tuttu; ikisinin yaklaşan karanlığa karşı yalnız ikikardeş olduğu konusunda ısrar ediyordu Avelyn. Jill bu savın büyükbir kısmını kabul ediyordu; ama kendini deli rahibin kardeşi olarakgörmekte güçlük çekiyordu. Adam durmaksızın içiyordu ve hangikasabaya girerlerse girsinler, Avelyn genellikle şiddetli bir kavgayakarışmanın bir yolunu buluyordu. Masur Delaval kıyısında, Amvoyve Ursal arasındaki Dusberry kasabasında da aynı şey oldu. Avelyn

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 227: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

her zamanki gibi meyhanedeydi, masanın üzerine çıkmış, uyarılar velanetler saçıyordu. Jill içeri tam kavga patlarken girdi, iki düzineadam en yakınlarındakine vuruyor, düşman mı dost mu, sormayazahmet etmiyordu. Meyhanedeki herkesin ona karşı birleştiği zaman-ların aksine, bu genel kavgalarda Avelyn kendini koruyabiliyordu.Dev adam saldırganları rahatlıkla fırlatıyor, beceriyle yumrukluyor,büküyor, devirdiği her kişi için "Ha, ha, ne ki!" diye bağırıyordu. Jill arkadaşına ulaşmaya çalışırken kendini savunmak için içerifırtına gibi girdi. O da sarhoş kasabalıları çaba göstermeden idareedebiliyor, bir adam üzerine atılırken rahatça dönüyor, kendisineuzanan ellerinin yanından yürüyüp geçiyor, sonra çelme takıp yere 386

Sal*R. A.

4tore

düşürüyordu.sonunda "Bunu hep yapmak zorunda mısın?" diye sorduAvelyn'in yanına vardığı zaman. Keşiş kocaman bir sırıtışla karşılık verdi. Sonra sağ eliyle HU-bucak yana çekip kadına arkadan saldıran adamı sert bir sol indüzeltti, sonra ağır bir sağ kroşeyle havalandırdı."Ha, ha, ne ki!" diye gürledi Avelyn. "Kasabanın işine gelecek1" Uzaklaşacak oldu, ama Jill hızla poposunu tekmeledi. Adam eazından duygusal açıdan incinmiş olarak ona döndü, ama Jill geri-lemedi, kararlılıkla kapıyı işaret etti. Kavganın hâlâ sürdüğü meyhaneden çıktıklarında Avelyn anidendurdu ve yüzünde meraklı bir ifadeyle güzel yoldaşına baktı. Göz-lerini bile kırpmadan cüppesinin altına uzandı, sonra elini çabucakçekti.Eli kanla kaplıydı. "Sevgili Jill," dedi Avelyn. "Sanırım bıçaklandım." Bacakları bo-şandı, ama Jill onu yakalayarak ana caddeden uzağa, yakındaki yansokaktaki bir verandaya götürdü. Sonra onu orada bırakmayı, koşa-rak gidip Dusberry'nin şifacısını -her kasabanın bir tane vardı- bul-mayı düşündü, ama Avelyn kolunu yakaladı ve bırakmadı. Sonra Jill onu gördü. Avelyn Birader grimsi siyah bir taş çıkar-mıştı, taş o kadar parlaktı ki neredeyse sıvıymış gibi görünüyordu, okadar pürüzsüzdü ki, Jill içine kayabileceğini hissediliyordu. Bakış-ları uzun süre taşın üzerinde oyalandı, genç kadın onda sıradışı, bü-yülü bir şey olduğunu hissetti. "Gücünün bir kısmını ödünç almak zonındayım, dostum," dediAvelyn, "aksi halde öleceğim." Önünde diz çökmüş olan Jill, herhangi bir şekilde yardım etme-ye hevesli, başını salladı. Ama Avelyn bu karşılıkla tatmin olmadı, Jill'in ihtiyacı olan şeyinölçüsünü anlamamış olmasından korkuyordu. "Bir olacağız," dedi, M* Uva11'5'

387

f si gittikçe hızlanarak, "bildiğin her şeyden daha yakın. Böyle

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 228: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

birbirleşmeye hazır mısın?""Sey yapacak durumda olduğunu..."«Fiziksel olarak değil, ah hayır, o değil!" diye çabucak düzelttiAvelyn, acısına rağmen hırıltılı bir kahkaha atarak. "Ruhsal olarak."jill merakla Avelyn'e bakarak topuklarının üzerinde sallandı. Fi-ziksel bir birleşmeye tahammül edemezdi -bu adamla değil, Con-nor'la değil! Ama ruhsal birleşme hakkındaki bu bilmecemsi konuş-ma kulağa o kadar etkileyici gelmiyordu. "Ne yapman gerekiyorsayap," diye yalvardı. Avelyn onu bir süre daha inceledi, derken sonunda başını salla-dı. Gözlerini kapatıp alçak sesle ilahi söyleyerek, güçlü hematitinbüyüsüne düştü. Jill de gözlerini kapatarak Avelyn'in sesinin yükse-lip alçalmasını dinledi. Çok geçmeden sesi duyamaz oldu, daha çok kendi bedenindenyayılıyormuş gibi hissediyordu. Ve sonra Avelyn'in ruhunun içinegirdiğini hissetti. Ruhu girmeye çalışırken, Avelyn'in bedeninin orada olduğunufark etti. Jill savunmasını kırmaya çalıştı, Avelyn'in bedenine girme-sine izin vermezse kuşkusuz öleceğini biliyordu. Ayrıca bu adamagüvendiğini de biliyordu. O dosttu, aynı düşünce tarzına ve çoğunoktada aynı ahlak anlayışına sahipti. Tüm gücünü odakladı, boşuna adamı davet etmeye, birleşmeyigerçekleştirmeye çalıştı. Sonra çığlık atmaya başladı, yüksek sesle değil -ya da belki yük-sek sesle, bunu bilemeyecek kadar tükenmişti. Avelyn yaklaştı, yak-laştı. Çok yaklaştı. Bir olmuş gibiydiler; Jill manastınn kahverengi vegri duvarlarına, gür bitkilerle ve geniş parmaklı dallan olan ağaçlar-la kaplı bir adaya ait imgeler yakaladı. Sonra düştüğünü hissetti, ya-nında düşmekte olan şahinimsi bir adamın yüzüne baktı.Ve sonra acıyı hissetti, bir hançer yarası, keskin ve sıcak. Kendi

388

Se|.R- A.

^t0re

gu-üzerinde değildi; bunu biliyordu. Ama yanı başındaydı, yasacünü çekiyor, Jill'i derinliklerine emiyordu. Kadın direndi Av uittirmeye çalıştı, ama artık çok geçti. Birleşmişlerdi ve keşiş bjrpir gibi ondan besleniyordu. Jill'in gözleri dehşetle irileşti ve irkilerek sıçradı, kesişir, hSMönünde yatmakta olduğunu gördü. Acı bir başka duyguya dönüştü, sıcak ve özel. Aşırı özel ampaylaşılan. Jill içgüdüsel olarak çekildi, ama saklanacak yeri yoktuAvelyn'i içeri almıştı ve şimdi bu deneyime tahammül etmek zoaın-daydı. Avelyn için ruhların birleşmesi harikaydı. Hematitin bu bilinme-yen kullanımını keşfederken bile Jill'e taşlar hakkındaki bilgisini ver-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 229: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

di -ne kadar kolaydı! Onun yanıtını hemen hissetti, Jill enerjisini he-matitten Avelyn'in yaralı bedenine, Aziz Saf Abelle'deki bir beşincisınıf öğrencisi kadar rahatlıkla geçiriyordu. Keşişlerin taşların kulla-nımını çok yanlış bir yöntemle öğrettikleri geldi Avelyn'in aklına,dersler bu ruhsal yöntemle, hematit kullanılarak veriliyor olsa, öğ-renciler çok daha hızlı ilerlerdi. Jill'in bu deneyimden büyülü taşla-rın nasıl kullanılacağı hakkında sıradışı bir bilgiyle çıkacağını biliyor-du ve kadın güçlüydü! Avelyn bunu hissetti. Tecrübe ederek, dahafazla birleşmeyle kısa sürede Aziz Saf Abelle'deki en güçlü taş kul-lanıcılarına rakip olabilirdi -bu basit teknik sayesinde. Ama Avelyn'i karanlık imgeler çevrelemeye başladı, taş gücüylebaşıboş dolaşan adamlara dair sahneler. Taş kullanımı eğitimini buyöntemle verme fikrinden aklına geldiği kadar çabuk vazgeçti; çün-kü böyle bir gücü idare etmek için gereken disiplinin, asla bu kolayyöntemle öğretilemeyeceğini anlamıştı. Aniden bu kadına pek azbildiği bir şeyi verdiği için suçluluk hissetti, sanki bir şekilde Tan-rı'ya ihanet etmiş, ilk önce rehberlik ya da fedakarlık istemeden birnimeti bahşetmiş gibi hissetti.Birkaç dakika içinde sona erdi, Avelyn hemen hemen iyileşmiş

ısı 389iblisin Uyan ine geri döndü. Jill sırtını döndü, adama bakamıyordu."Üzgünüm," dedi Avelyn ona, bitkin, ama fiziksel acıya ilişkin iz-• kaybolduğu bir sesle. "Hayatımı kurtardın."[ili geçmişin kara kanatlarıyla, uzun zamandır onu yakınlığa kar- koruyan enSe^e' Avelyn'in parçalamadığı, ama bir şekilde çevre-?nden dolaştığı engelle mücadele etti. Büyük çaba göstererek dö-nüp adamla yüzleşti. Doğaüup oturmuştu, uysal uysal gülümsüyordu, tombul hatla-rındaki acı ve ölüm bulutu geçmişti. "Ben..." diye özür dilemeye baş-ladı yine, ama Jill onu susturmak için parmağını dudaklarına koydu.Ayağa kalkarak elini uzattı, iri yapılı keşişin kalkmasına yardım etti. Sonra Jill yolda yürümeye başladı, tıpkı onları bütün diğer kasa-balardan çıkaran yollar gibi. Gecenin geç saatlerine kadar yürürler-ken, birleşmelerine ilişkin o dehşet verici anları tekrar tekrar kafa-sından geçirir ve kendine sürekli bunun gerekli olduğunu söyler-ken, Avelyn'in ona verdiği, kuşkusuz keşişin geçmişinden gelen im-geleri anlamaya çalışana kadar tek söz etmedi. Ama başka bir şeyvardı, Avelyn'in geride bıraktığı bir armağan. Jill, değil kullanmak,büyü taşlarını daha önce hiç duymamıştı bile; ama artık, sanki sırla-rı göz açıp kapayana kadar çözülmüş gibi, onları rahatça kullanabi-leceğini hissediyordu. Avelyn'in ona bir armağan mı, yoksa bir lanetmi verdiğini bilmediği için bu konuda da sessiz kaldı. Avelyn de sessizliği bozmak için bir şey yapmadı. Onun da dü-şünecek çok şeyi vardı: Acılı kadının içinde gördüğü duygular vesahneler -muhtemelen Yabandiyar'da, küçük bir kasabadaki kıyımimgeleri. Ve Avelyn o yerin adını biliyordu, kadının hatırlamadığı birad. Geçtikleri bir sonraki kasabada gizlice soruşturdu ve sonra, ke-li? daha fazla bilgi edindikçe, Jill'i kuzeye götürmeye başladı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 230: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Jill Palmaris'e girerken Avelyn Birader'i karmaşık duygularla ta-kip etti. Kadın çılgınca Graevis ve Pettibwa'yı aramak, onlara iyi ol-duğunu söylemek, onları kucaklamak ve kendini Pettibwa'nın yu- 390 R. A <: ,muşak kucağına bırakmak istiyordu. Elbette bütün bunlarbir kaçak olduğu gerçeğiyle etkisini yitiriyordu. Connor'la ı, 14 KarşJasmak felaket olurdu ve Grady onu görecek, ziyaretini ö&reolursa, açgözlü adam, sırf mirasını garantilemek için bile olsatemelen peşine Kralın Adamları'nı takardı. Avelyn seçtikleri hanın ortak salonuna inip söylev vermeye Kladığında Jill bir gece oraya gitti. Sessizce şehri geçti, Kardeşlik Ylu'nun karşısındaki yan sokakta gizlendi. Dakikalar saate dönüsüken orada oturdu, içeriye çok müşteri girip çıktığı gerçeğinde tesel-li buldu; görünüşe göre JiU'in küçük felaketi Chilichunk ismini mah-vetmemişti. Bir süre sonra Pettibwa ellerini önlüğüne sürterek, alnın-daki teri silerek, gülümseyerek, hep gülümseyerek işlerinin peşindehandan çıktı. Jill'in yüreği çıkıp kadına sarılmak, Pettibwa'ya annesine koşaca-ğı gibi koşmak istiyordu.Ama içinde bir şey, belki Pettibwa için korkması onu engelledi.Ve sonra tombul kadın çabucak Yol'un kalabalığına döndü. Jill şehrin karşı tarafındaki odasına gitmeyi düşünerek telaşla yansokaktan çıktı. Bir şekilde Yol'un arka çatısına, özel yerine dolandı,son bir kez o tanıdık duyguların zevkini çıkardı. Yukarıda kendiniPettibwa'nın kollarındaymış gibi hissetti. Yukarıda yine Sokak Kedi-si olmuştu, daha az karmaşık bir dünyada, daha az kafa karıştırıcıduygularla, genç bir kız. Bütün geceyi yıldızları, Sheila'nın süzülüşünü, zaman zaman be-liren tembel bulutları izleyerek geçirdi. Palmaris'in üzerinde şafak sökerken odaya döndüğünde, bira vedaha sert içkiler kokan Avelyn'i yüksek sesle horlar buldu. Bir gözükararmıştı. Palmaris'te günlerce kaldılar, şehir deli rahip gibilerine taham-mül edecek kadar büyüktü, ama Jill Kardeşlik Yolu'na bir daha gıt-_medi. 29[ TEK BİR AMAÇ Ona yalnızca iki taş verdiler: pürüzsüz, sarı renkte bir güneş-taşıyla koyu kırmızı, cilalı, kan kırmızı bir lal taşı. Aziz Saf Abel-le'in en değer verilen taşlarından biri olan ilki, bir adamı hemenhemen her büyüden koruyabilir, belirli bir bölgedeki bütün bü-yüleri öldürebilir, o bölgedeki büyüleri faydasız kılabilirdi ve ikin-ci taş, arama taşı büyüye giden yolu gösterebilirdi. Adalet BiraderAvelyn'i bulmak ve yok etmek üzere bu şekilde donanmıştı. Karanlık ve kasvetli bir sabah, kül grisi, hızlı olmayan ama da-yanıklı bir kısrak üzerinde manastırdan ayrıldı. At saatlerce yolcu-luk edebilirdi ve önemli görevinin tamamlanmasına böylesineodaklanmış olan Adalet Birader, onu sınırlarına kadar zorladı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 231: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

İlk önce Aziz Saf Abelle'den dört yüz elli kilometre uzaktakiYoumaneffe, Avelyn Desbris'in doğduğu köye gitti. Önce köyündışındaki tepedeki küçük mezarlığı gördü ve Annalisa Desbris'inanısına dikilmiş taşı buldu ve Jayson Desbris isminin eklenmemişolduğunu fark edince tatmin oldu. "Bana oğlum Avelyn'den haber mi getirdin?" diye sordu yaşlıadam hemen, kahverengi cüppesi Abellican keşişi olduğunu bel-

li eden Adalet Birader kapıyı çaldığı zaman.içtenlikle sorulan bu basit soru keşişi sinirlendirdi."Öldü mü?" diye sordu Jayson korkuyla."Ölmeli miydi?" diye terslendi Adalet Birader.

392

SilR. A.

va<Or,

Yaşlı adam defalarca gözlerini kırptı, sonra başını iki VT/"•?ilci salladı. "Görgüsüzlüğümü affet," dedi konuğuna, yana çekilin uiçeri girmeye davet ederek. Adalet Birader zalim gülümsemsaklamak için başını eğerek içeri girdi."Sadece Aziz Saf Abelle'den gelen bir konuğun AvelynMhaber getirmiş olacağını sandım," diye açıkladı Jayson. "Ve y\ ziya-ret Avelyn'den olmadığına göre..." "Avelyn nerede?" Keşişin sesi ifadesiz ve soğuktu, Jaysort'ıtopuklarının üzerinde gerilemesine, ensesindeki tüylerin dikendiken olmasına sebep olan ters bir soru. "Sen daha iyi bilirsin," diye yanıt verdi yaşlı adam çabucak"Manastırda değil mi?" "Uzun yolculuğu hakkında bilgin var mı?" diye sordu keşişkeskin bir sesle. Jayson başını iki yana salladı ve Adalet Birader adamın kafa-sının gerçekten karıştığını hissetti. "Oğlumu en son Tanrı'nın 816. Senesi'nin güzünde gördüm,"diye açıkladı Jayson, "onu Aziz Saf Abelle'e, Tanrı'nın kollarınaemanet ettiğim zaman." Adalet Birader her sözcüğe inandığının farkına vardı ve bugerçek onu daha da öfkelendirdi. Jayson Desbris'den bilgi alaca-ğını ummuştu, bu pis işi çabucak ve etkinlikle bitirmesini sağla-yacak bir yön bulacağını. Ama anlaşılan Avelyn eve dönmemişti,ya da en azından babasıyla iletişim kurmamıştı. Şimdi keşiş karar-sız kalmıştı, yaşlı adamı öldürmeli mi, eve dönmesi olasılığınakarşı Avelyn'i takip etmesiyle ilgili her izi silmeli mi, yoksa Jay-son'ın kapıldığı kuşkuları yok edip, ziyaretini daha sevimli bir ışı-ğa mı kavuşturmalı, bilemiyordu. Bunun işe yaramayacağını fark etti keşiş, Avelyn eve döner vebir keşişin ziyaret ettiğini öğrenirse, bunun bir nezaket ziyareti ol-madığını anlardı. Yine de yaşlı adamı öldürmek olayları daha da M»" UvanlŞ'

393

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 232: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

abiürdi, çünkü o zaman yerel memurlar tarafından mimle- Ltta belki takip edilirdi.pır, naıwBir yol daha vardı. "Korkarım sana oğlunun öldüğünü bildirmek zorundayım,"A Hi becerebildiğince ikna edici bir tavırla -ve bu hiç de az iknaedici olmamıştı.Tayson masaya yaslandı ve aniden çok daha yaşlı göründü. "Manastır duvarından düştü," diye devam etti Adalet Birader,"Tüm Azizler Koyu'na. Bedenini bulamadık." "O zaman neden gelip nerede olduğunu sordun?" diye sordukeskin bir ses odanın yan tarafından. Adalet Birader'den belki onyaş büyük, iri yarı bir adam fırtına gibi odaya girdi. Koyu kahve-rengi gözleri öfke doluydu. Adalet Birader adama önem vermedi -en azından görünüşte.Bakışlarını Jayson'dan ayırmadı ve önceki sorularını örtmeye ça-lıştı. "Avelyn uzun yolculuğuna çıktı," dedi sessizce ve ruhun yol-culuğuna atıfta bulunan bu sözler, Avelyn'in ağabeyi Tenegrid'iniçinde kabaran öfkeyi yavaşlattı."O artık Tanrı'nın yanında," diye bitirdi Adalet Birader. Tenegrid keşişin yanına geldi, kısa boylu adama dik dik, te-peden baktı. "Ama bedenini bulamadınız," diye mantık yürüttü. "Çok yüksekten düştü," dedi Adalet Birader sessizce. Elleriönünde, geniş yenlerine saklanmıştı. Ama kavuşturulmamışlardı,sağ elini kavramış, parmaklan gerilmişti, kolundaki kaslar gergin-likle seğiriyordu. "Bu evden defol!" diye emretti Tenegrid. "Gerçeği söylemedensorularla gelen ve sataşan pis haberci!" Yanlış yönlendirilmiş biröfke olduğu açıktı; Adalet Birader'e yönlendirilmiş gerçek bir kız-gınlıktan çok bir acı ifadesiydi. Tenegrid acılı babasının çizdiğimanzara ve kardeşinin ölüm haberiyle derinden yaralanmıştı,Adalet Birader bunu anladı, ama duygudaşlık hissetmedi. Yine de kötü niyetli keşiş bıraktı geçsin, ama sonra TV ^§riHtehlikeli bir hata yaptı. "Defol!" diye tekrarladı ve elini gürbüz adamın güçlü om;koyup kapıya doğru ittirdi. Adalet Birader eliyle gözle takinlemeyecek kadar hızla Tenegrid'in gırtlağına vurdu. Adam sendleyerek iki adım geriledi, destek için bir sandalyenin arkasını karadı, sonra sandalyeyle beraber devrildi. Kanı öldürme arzusuyla alevlenen Adalet Birader'in kapmadönmesi için büyük çaba göstermesi gerekti. Öfkesini pisAvelyn'in ağabeyinden çıkarmak, babasının gözlerinin önündeadamın kafasını koparmak, sonra babasını da ağır ağır öldürmekistiyordu. Ama bu tedbirli bir hareket olmazdı, muhtemelenAvelyn'i, en büyük ödülü bulmasını çok daha güçleştirirdi. "Biz Aziz Saf Abelle'den olanlar kaybın için üzgünüz," dediJayson Desbris'e. Yaşlı adam inanmayan gözlerle, yaralı boğazını tutmuş, nefesalmaya çalışarak yerde yatan oğlundan başını kaldırıp keşişin git-mesini izledi. Bu ipucu meyvesiz çıkınca Adalet Birader büyülü şeyleri bul-ma yeteneğine sahip, Ejder Görüşü denen taşa dönmek zorundakaldı. Kısa süre sonra YoumanefPten çıktı, bu acınası köyün için-de ya da çevresinde hiç büyü bulamamıştı. Bu soğuk bir izden dekötü, diye düşündü Adalet Birader, çünkü burada hiç iz yoktu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 233: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Dünya gerçekten de büyük görünüyordu. İlk büyü izi birkaç gün sonra, bir tüccar kervanına rastladığıaçık yolda geldi. Tüccarlardan birinin bir taşı vardı -ve Adalet Bi-rader adamı örtülü arabasının içinde köşeye kıstırdığında itiraf et-ti. Uzun yolculuklarda mum ve yağ tasarrufu yapmasını sağlayanbir elmas kıymığıydı sadece. Keşiş çok geçmeden yine yola düşmüş, kuzeye doğru ilerli-yordu. Ayı-Honce'daki en büyük şehir Ursal'dı, bu yüzden, diye iblisi, UV»™*1

395

. A<\ başlamak için iyi bir yer olabilir. Ama Adalet Birader tu-biliyordu. Ursal'da pek çok tüccarın taşları vardı; manastırI rı satmaktan kaçınmıyordu. Lal taşı onu yüz farklı yola götü-ktj ve her biri birbiri ardından çıkmaz sokak çıkacaktı. Ama• e de, Ejder Görüşü taşının sınırlı menzili düşünülünce -birkaç.. fireden daha uzak büyüyü saptayamıyordu- Ayı-Honce'unortalan ve kuzeyine kıyasla, sınırları belli bir şehirde Adalet Bira-jer'in daha fazla şansı olacaktı. Ama yönü yine değiştiğinde, iz aniden ısındığında Ursal'a gi-den yolun üçte birini aşmamıştı. Tamamen tesadüf eseri, bir ismi bile olamayacak kadar küçükbir yerleşim biriminde, birkaç hafta önce Masur Delaval üzerin-den Dusberry'ye giden bir "deli rahip" olduğunu duydu. AdaletBiraderin kahverengi cüppesine verilen tepki, son zamanlardaburalardan geçen ilk Abellican keşişi olmadığını anlatmıştı ona.İçeri girdiğinde insanlar içlerini çekmiş, başta korkmuş görünmüşve sonra onun korktuklarından farklı bir adam olduğunu fark et-tiklerinde, açık bir rahatlamayla derin bir nefes almışlardı. Sorgulandıklarında köyü ziyaret eden, kıyamet haberleri verenve meyhanede çılgın bir kavga başlatan "deli rahibi" hevesle an-latmışlardı. Bir adam henüz iyileşmekten epey uzak, kırık bir kolgöstermişti. "Kilise için hiç iyi değil bence," dedi adam, "içlerinden birinininsanları inciterek gezmesi!" "Dövüşten sonra birçok kişi Denizin Aziz Gwendolyni'ne sırtdöndü," diye ekledi meyhaneci. "Bu keşiş Aziz Gwendolyn'den miydi?" diye sordu Adalet Bi-rader, iki günlük mesafede, kayalık bir yamacın tepesine sığınmış,yalıtılmış bir kale olan manastırın adını tanıyarak. Kırık kollu adam omuzlarını silkti, sonra meyhaneciye döndü.O da bilmiyordu. 396"Seninkine benzer bir cüppe giyiyordu," dedi meyhanAdalet Birader ümitsizce adamın büyülü taş taşıyın tasımnı, çevresinde hiç büyü olup olmadığını sormak istiyordu ' ^L1> ama buikisinin bilseler, böyle bir bilgiyi ondan saklamayacaklarını fetti ve izlendiğini fark ederse Avelyn'i bulmanın daha da güclceğinden korkarak elini göstermek istemiyordu. Bu yüzden keşiş tarif aldı ve tarif, onun tanıdığı Avelyn Deshris'e tam olarak uymasa da, merak uyandıracak kadar yakmdBöylece aniden bir tanımlama, bir unvan -deli rahip- ve bir yönedinmişti. Köylülerin hepsi keşişin yol arkadaşıyla, yirmi yaşların-da genç, güzel bir kadınla batı yoluna gittiğini söylüyordu. İz sıcaktı ve Adalet Birader'i kırlarda kasabadan kasabaya, Ma-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 234: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

sur Delaval üzerindeki Dusberry'ye götürdü. Yol üzerinde dahada fazla ipucu buldu; bu deli rahibin karıştığı kavgalardan birin-de iki adam mavi bir patlamayla uçmuştu.Grafit. Adalet Birader küçük yerleşim biriminden yola çıkmasınınüzerinden bir aydan az zaman sonra, Palmaris'in sağlam kapıla-rından hain keşişe yaklaştığına inanarak geçti. İki kısa gün sonra Adalet Birader Ejder Görüşü'nü kullanarakşehrin kuzeydoğu kesiminden, Masur Delaval'a bakan zengin ev-lerle dolu zengin mahallesinden gelen güçlü bir büyü kullanımısaptadı. Avının elinin altında olduğundan emin, yaşlı ve bitkin birzebranın yüzüne bakan bir aslan gibi sokaklarda koştu, kalabalıkpazar yerinden geçti, birden fazla şaşkın insanı devirdi. Söz ko-nusu evin, ithal malzemeyle yapılmış dev bir yapının kapılarınaulaştığında biraz endişelendi: Güneyden pürüzsüz beyaz mermer,Ormandiyar'dan koyu renk ahşap kirişler, ancak Ursal'ın en ıyıheykeltraşlarının galerilerinden çıkmış olabilecek bahçe mobilya-ları. Adalet Birader'in ilk düşüncesi Avelyn'in bu zengin tüccar ta-rafından, belki taşlarla ilgili bir iş, belki yalnızca soytarılık yapma- p*> uv»^1

397

kiralanmış olduğu idi. Kötü niyetli keşiş bu umuda tutun-. , ç0k uğraştı, çünkü, doğal olarak kuşkularından sıyrıla-nı Taşları böylesine kutsal gören Avelyn güçlerini kiralarj^ıiyoruı-'- tM Ancak acil durumlarda, diye düşündü Adalet Birader veivn Palmaris'te iki haftadan fazla yaşamış olamayacağına gö-bu evi tanıyor olması olası değildi. Bu geriye bir olasılık daha bırakıyordu, keşişin düşünmektenhoşlanmadığı bir olasılık. Rahatça bahçe kapısının üzerinden aştı,tek fisılü bile çıkarmadan ön bahçeyi geçti. Pek çok yüksek çalıve çit vardı; içeridekilerin ya da arkasındaki geniş caddedekilerindikkatini çekmeden kapıya ulaşabilirdi. Daha on adım atmadan, bir bekçi köpeğinin hırlamasını duy-duğunda hata yaptığını anladı. Adalet Birader bir küfür tükürdü ve hayvanı gördü; dev gibi,kaslı bir hayvan, iri, kemikli bir kafası olan, çenesi parlak beyazdişlerle dolu, siyah-kahverengi bir köpek. Köpek yalnızca bir antereddüt etti, adamı enine boyuna tarttı, sonra dudakları AdaletBirader'e o korkunç dişleri göstermek için kıvrılarak ölümcül birkoşuyla yaklaştı. Keşiş eğildi, bacaklarını büktü ve köpeğin hızla yaklaşmasınıtartarak kaslarını gerdi. Hayvan hızla ve şiddetle yaklaşıyordu,ama tam adamın gırtlağına atlayacakken, Adalet Birader havayasıçrayarak ve bacaklarını altında kıvırarak onu şaşırttı. Köpek kayarak durdu, ama momentumu saldırı açısını değiş-tirmesini engelleyecek kadar büyüktü. Derken Adalet Birader hız-la hayvanın sırtına indi, inerken iki bacağıyla tekmeledi. Köpeğin bacakları altında yayıldı, kısa bir ciyaklama kopardı,sonra kıpırtısız kaldı, beli kırılmış, ciğerleri ezilmişti. Hayvanın daha fazla havlayamayacağına ikna olan keşiş evedoğru yürüdü. Daha doğrudan bir yaklaşım benimsemeye kararverdi ve ön kapıya gidip büyük, pirinç tokmağı, gerilmiş, alayla sırıtan bir surat şeklindeki bir başka ithal nesneyi hızla vı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 235: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Kolun dönmeye başladığını görür görmez bir ayasın, ı.ve dönerek kapıya tam kapı açılırken vurdu. Kapı hızla srak açılırken diğer yandaki hizmetkar yere uçtu. Adalet IViçeri girdi."Efendin?" diye sordu ifadesizce. Sersemlemiş adam kekelemeye başladı, sabırsız keşiş tamalamasını bekleyemedi. "Efendin?" diye sordu yine Adalet Birader, adamın yakasınıkavrayıp ayağa kaldırarak. "Müsait değil," diye yanıt verdi adam. Bunun üzerine AdaletBirader adamın yüzünü şiddetle tokatladı, sonra boynunu yakala-dı; adama bu davetsiz misafirin gırtlağını kolayca parçalayabilece-ğin! düşündüren bir kavrayış. Adam fuayenin karşısındaki kapıyıişaret etti. Adalet Birader adamı yanında sürükledi. Ama kapıya varma-dan bıraktı; kendisine yönelmiş büyülü bir saldırıyı, o odadan ge-len bir saldırıyı hissedince zavallı hizmetkarı yere fırlattı. Keşiş çabucak sarı güneştaşını çıkardı ve savunma büyüsünedüştü. Saldırı oldukça güçlüydü -ama güçlü Avelyn Birader'dendaha fazlasını beklerdi- yine de güneştaşı Aziz Saf Abelle'deki engüçlü taşlardan biriydi, savunması daha sık kullanılan krisoberil-den de eksiksizdi ve gücü diğerlerinden daha sıkı odaklıydı, bü-yüye karşı basit bir kalkandı. Keşiş bir anda sarımsı bir parıltıylasarıldı ve saldırı dalgaları kesildi. Keşiş meydan okurcasına hırladı ve ağır kapıyı tekmeledi. Ka-pı sarsıldı, ama açılmadı. Keşiş tekrar tekrar tekmeledi, kilide vur-du ve sonunda kapının pervazı kırıldı, kapı hızla açıldı ve elindedolu bir arbaletie geniş bir meşe masanın arkasında duran zengingiysiler içindeki, iri yarı bir adamı ortaya çıkardı."Tek atış şansın var," dedi Adalet Birader ifadesizce, gözlerini

M* ^'

399

bilere dikerek odaya dalarken. "Tek atış ve beni öldür-seni işkence ederek yavaş yavaş öldüreceğim."Adamın eli titredi; Adalet Birader bakmadan anladı bunu. Al-dan gözüne bir ter damlası akarken adamın irkildiğini, duda-J!n. çiğnediğini gördü."Bir adım daha atma!" dedi tüccar cesaretini toplayarak.Adalet Birader durdu ve kötücül bir şekilde gülümsedi. "Beniöldürebilir misin?" diye sordu. "Arzu ettiğin son bu mu?" "Yalnızca benim olanı savunmak istiyorum," diye yanıt verditüccar."Ben düşman değilim."Tüccar ona inanmazlıkla baktı. "Seni başkası sandım," dedi Adalet Birader sakin bir şekilde,sırtını tüccara dönüp kapıyı kırık pervazın izin verdiği ölçüde sı-kı kapatarak. Koridorda toplanan meraklı hizmetkarları uzak tut-mak için onlara yüzünü buruşturdu. "Tehlikeli bir kaçağın peşin-deyim, büyülü taş kullanan biri," diye açıkladı, yüzünde sevimlibir ifadeyle tüccara dönerek. "Ondan başkasının büyü konusun-da bu kadar güçlü olabileceğini düşünmedim." Arbalet inerkenAdalet Birader kötücül sırıtmasını sakladı. "Aziz Kıymetli'den olanlara yardım etmeye her zaman hazı-rım," dedi tüccar. Adalet Birader başını iki yana salladı. "Aziz Saf Abelle," diyedüzeltti. "Bu önemli arayışımda Ayı-Honce'u bir ucundan öbür

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 236: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ucuna geçtim. Sona erdiğini düşünmüştüm. Girişimi affedin; Pe-der Başrahibim tüm zararı karşılar." Tüccar elini salladı, adamdan bahsettiğinde yüzü aydınlanmış-tı- "İhtiyar Markwart nasıl?" diye sordu teklifsiz bir tavırla. Keşiş yine bu adamın, bu basit, acınası, sefil tüccarın PederBaşrahip Markwart'tan dengiymiş gibi bahsetmesi karşısında his-settiği öfkeyi bastırdı. Adamın Markwart'la iş yaptığı açıktı -bu ka- «oo

R- A.

*'0r.Salv.

dar güçlü bir taşı başka nereden bulmuş olabilirdi?- -ımBirader, tüccarlarla manastır arasındaki ilişkileri tüccarlarddaha iyi anlıyordu. Peder Başrahip Markwart hep paraların ıya hevesliydi, ama asla dürüst saygı karşılığında değil.a iç.ama "O zaman belki arayışınıza yardım edebilirim," dedi tü"Ah, ama görgüsüzlük ediyorum! Adım Folo Dosindien, dostlve Peder Başrahibiniz bana Dosey der! Açsınızdır, ya da belkikiye ihtiyacınız vardır." Elini kaldırdı ve seslenecek olduAdalet Birader sözünü kesti."Hiçbir şey istemiyorum," diye temin etti tüccarı. "Belki arayışınıza yardım etmek dışında hiçbir şey," dedi adamtakılırcasına. Keşiş, bir şekilde ilgi duyarak başını yana eğdi. Adamın en azbir güçlü taşı vardı -bunu biliyordu ve taşın hematit olduğundankuşkulanıyordu. Böyle bir taşla pek çok şey başarılabilirdi. "Bir başka keşişi arıyorum," diye açıkladı Adalet Birader. "De-li rahip olarak biliniyor." Tüccar omuzlarını silkti; ismin onun için anlamı olmadığı açık-tı. "Adam Palmaris'te mi?" "En azından buradan geçmiş," diye açıkladı keşiş, "iki haftakadar önce." Tüccar masasının arkasına oturdu, yüz hatları konsantrasyon-la gerildi. "Yolculuk ediyorsa ve kanun kaçağıysa, o zaman muh-temelen güney limanlarındaki aşağı bölgeleri tercih etmiştir," di-ye mantık yürüttü. Başını kaldırıp, teslim olmuş bir ifadeyle keşi-şe baktı. "Palmaris büyük bir yerdir."Adalet Birader gözünü bile kırpmadı."Ben adımı söyledim," dedi adam. "Benim sunulacak adım yok," diye karşılık verdi Adalet Bira-der ve gerilim yine arttı, keşişin soğuk bakışlarından yayılıyordu.Dosey boğazını temizledi. "Evet," dedi. "Keşke Markwart'ın

astlan , birine verecek daha fazla yanıtım olsaydı."""A let Birader gözlerini kıstı, adamın yorumundan, aptal tüc-'stünden bu kadar teklifsizce bahsederek üstünlük kurma-"çalışmasından hoşlanmamıştı.»Ama bir yer var," diye fısıldadı tüccar, sandalyesinde anideneğilerek, "insanın yanıt bulabileceği bir yer. Dünyadaki her

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 237: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

soruya yanıt bulabileceği." Adalet Birader'in bu sohbetin nereye gittiğine, bu adamın ani,eredeyse deli gibi ifadesinden ne çıkartması gerektiğine ilişkinen ufak bir fikri yoktu. "Ama yemek yemeden olmaz," dedi Dosey, arkasına yaslana-rak. "Gel, senin için Palmaris'te eşi bulunmayacak bir sofra kur-durayım, böylece Aziz Saf Abelle'e, Markwart'ın sevgili, eski tüc-car dostu hakkında nazik sözlerle dönersin." Adalet Birader adamın suyuna gitti ve gerçekten de tüccar Do-sey abartmıyordu. Hizmetkarları -Adalet Birader'in fuayede yerefırlattığı adam ve biri inkar edilemez derecede güzel üç kadın- eniyi et parçalarıyla, en tatlı meyvelerle dolu tabak ardına tabak ge-tirdi. Kahverengi soslara ve mantarlara gömülmüş sulu kuzular vekalın geyik etleri, kabukları kesilir kesilmez bir sıvı yağmuruylapatlayan portakallar, keşişin daha önce hiç görmediği, ama tattı-ğı her şeyden daha tadı büyük, yuvarlak, sarı kavunlar. Aşırıya kaçmadan yedi, içti ve iki saat sonra yemek bittiğindetekrar sessizce oturdu ve sohbeti tüccarın yönlendirmesine izinverdi. Adam gevezelik edip durdu, daha çok Ayı-Honce'un muhtelifmanastırları, hatta uzaktaki Alpinador'un Aziz Brugalnard Manas-tırı'yla yaptığı işleri anlattı. Adalet Birader etkilenmiş görünmesigerektiğini biliyordu ve dakikalar uzayıp bir başka saate tamam-lanırken bu izlenimi yaratmak için çok uğraştı. Dosey hikayeleri-ne yalnızca arada sırada geğirmek için ara veriyordi; kendi önem- "°2liliğine öyle boğulmuştu ki keşişin tepkilerini ölçmeye gerek k-duymuyordu. Adalet Birader adamın ihtiyaç içindeki ya daginliğini arzulayan insanlarla görüşmeye alışık olduğunu vyüzden dikkatli, ama tutsak bir dinleyicinin karşısında durmakzın konuşabildiğini tahmin etti. Dosey'in fark etmediği bu tür ntuzakları, onu mutlak bir can sıkıntısı ve gülünç bir soytarıya d"nüştürüyordu. Ama Adalet Birader'in tüccara ihtiyacı vardı, ya da en azındanadamın keşişin arayışına yardım etmesi olası görünüyordu. Bu tekbaşına, keşişi güneş battıktan sonra üzün süre masada tutmayayetti. Nihayet, keşişi rüya gibi can sıkıntısı durumundan sarsarak sı-yıran bir anilikle, Dosey bazı yanıtlar bulma zamanının geldiğinive bu işlerin karanlıkta yapılmasının daha iyi olacağını ilan etti. Sesindeki gizemli tını keşişi tetikte kıldı, ama aslında, AdaletBirader tüccardan çok şey beklemiyordu. Belki de aptal Doseyhematitini kullanarak şehrin aşağı bölgelerindeki sayısız hancınınbedenine girecek, deli rahibi soruşturmak için onların bedenleri-ni kullanacaktı. İkili Doseyin çalışma odasına, büyük meşe masaya döndü.Dosey uşağına ikinci bir sandalye getirtti, masanın yanına koydur-du, sonra keşişten oturup gevşemesini rica etti. "Ben gidebilirim," önerisinde bulundu tüccar ve sonra bu fi-kirden hoşlanmamış gibi, bu düşünceden neredeyse korkuyor-muş gibi başını iki yana salladı. Adalet Birader yanıt vermek için bir şey yapmadı, biraz bile il-gilendiğini sözel ya da bedensel dille adama belli etmedi. "Ama belki de kendin görmelisin," diye devam etti tüccar, ko-nuşurken yüzünde kurnaz bir ifade belirerek. "Gitmek ister misin?"Gitmek mi?""Yanıt için."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 238: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Uyai'S1«03

„oarlsettiğin bu yeri bilmiyorum," diye itiraf etti Adalet Bira-«gir taşın var, bu kadarını biliyorum.""Ah, basit bir taştan çok daha fazlası," diye takıldı Dosey. Gü-I grj ceketinin klapasının altına uzandı ve bir iğne, iri bir broşkararak Adalet Birader'in görmesi için uzattı. Keşiş artık ilgisiniatayamıyordu. Broşun ortasındaki taş tahmin ettiği gibi bir he-matitti; sıvımsı gri, derin ve pürüzsüz bir taş. Çevresinde, sarı al-tına kakılmış bir dizi küçük, berrak, yuvarlak kristal vardı. AdaletBirader onları hemen tanımadı, çünkü pek çok farklı türden ola-bilirlerdi; ama onların da büyülü olduklarını, bir şekilde hemati-tin güçlerine bağlı olduklarını hissetti. "Benim tasarımım," diye övündü Dosey. "Taşların eğlencesigüçlerini birleştirmekte, öyle değil mi?" Eğlence, diye sessizce yankıladı Adalet Birader, bu adamdanve bu kadar kutsal bir şeyden böylesine büyük bir saygısızlıklabahsetmesinden nefret ederek. "Bu broş benim bilmediğim birkombinasyon taşıyor," diye itiraf etti keşiş. "Basit benak kristal kuartz," diye açıkladı Dosey, parmağınıbüyük broşun kenarında dolaştırarak. "Uzak görüş için." Bir kehanet taşı olduğunun farkına vardı Adalet Birader. An-lamaya başlıyordu. Bir insan berrak kuartzla görüsünü kilometre-lerce öteye gönderebilirdi; belki onu hematitin ruh yürüyüşüylebirleştirince... "Bununla istediğin yanıtları bulabileceğin bir yere gidebilir-sin," diye vaat etti Dosey, "yalnızca benim bildiğim bir yere. Birdostun evine, gerçekten de güçlü bir dost, kuşkusuz senin Mark-wart'ı etkileyecek biri!" Adalet Birader Peder Başrahip'ten teklifsizce bahsedilmesinibu sefer fark etmedi; broşun güçlerini düşünmeye o kadar dal-mıştı. Tehlikeli olma potansiyeli taşıyan bir şeye rastladığını his-setmeye başlayınca, ilgisi artık hızla evhama dönüşmeye başla- 404

Salvit

Orç

mıştı. Yolculuğu yapacağını ima ettiğinde, Dosey'in yl\2l- Jliren korku dolu ifadeyi hatırladı; keskin bir dehşet ve yük u u"sevinç karışımına benziyordu. Nasıl bir varlık bu tür bir teok'ratırdı? Bu ruh yolculuğunun sonunda ne vardı? Keşişin belkemiğinde bir ürperti dolaştı. Belki de manastırlan Dosey gibi aptallara satma politikasını gözden geçirmeliydi Düşünce ânında uçup gitti, çünkü bu keşiş, bu Adalet Biradeüstlerinin kararlarına ilişkin kötü duygulan, herhangi bir soruvıuzun süre saklayamaması için eğitilmişti. "Git," dedi Dosey ona, broşu uzatarak. "Bırak taş sana rehber-lik etsin. Yolu biliyor.""Bir başkasının bedenine mi gireceğim?" "Taş yolu biliyor." Bu basitçe, sakinlikle ve bir şekilde kötücülbir tavırla söylenmişti. Adalet Birader'in o parçası, Quintall olarakyaşadığı hayatı hatırlayan o küçük anı kıvılcımı, Dosey'in ifadesi-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 239: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ni, küçük bir çocuğu yaramazlığa zorlayan daha büyük bir oğla-

nın ifadesi olarak tanıdı. Broşu aldı, Dosey'e ihtiyatla bakarak elindeki gücü hissetti. Fi-ziksel bedeni ruh yürüyüşü sırasında savunmasız kalacaktı, bili-yordu, ama Dosey'in Markwart'ın adamlarından birine saldıraca-ğından kuşkuluydu. Saldırsa bile, hematiti kullanıyor olacak Ada-let Birader, tüccarın bedenini kolaylıkla ele geçirirdi. Ve Doseymuhtemelen bunu biliyordu ve keşiş bu bilginin ona ihtiyaç duy-duğu teminatı sağlayacağına karar verdi. Bu yüzden Adalet Birader sandalyesinde arkasına yaslandı,gözlerini kapattı ve broşun büyüsünün onu içine almasına izinverdi. Hematiti karanlık bir sıvı havuzu olarak görselleştirdi ve ya-vaş yavaş içinde yüzdü, fiziksel dünyanın gri bir hiçliğe dönüş-mesine izin verdi. Sonra bedeni ve ruhu ayrıldı, iki farklı varlıkoldu. Keşiş bu yeni açıdan odada çevresine bakındı, ama gözlerihematiti çevreleyen taşlardan başka bir şeyin üzerinde odaklana- iblisi- Uv»«'î'ordu. Taşlar onu daha önce hiç hissetmediği şekilde çekiyor-sörmezden gelinemeyecek kadar güçlü bir zorlama. Bu seci-. böyle güçlü taşları aptallara satmanın akıllıca olup olmadığıniısundaki kuşkular çevresinde çırpındı, güçlü keşişin iradesi-çarpan kara kanatlar oldu. Kristal parıltısına batıyor, batıyor, odadan, maddesel bedenin-den ve aptal Dosey'den uzaklaşıyordu. Ve sonra uçmaya başladı, düşünceden de hızlı, kilometrelerce.Zaman ve mesafe çarpıldı. Bir saat geçmiş gibi geldi, ama aynı za-manda yalnızca bir saniye geçmiş gibiydi; sonsuz bir ova gibi gö-rünen şeyi tek adımda aşıyordu. Adalet Birader uçmaya devam et-ti; kuzeye, Ormandiyar'a, Yabandiyar'a, büyük göllere, derin or-manlara, sonra dağlara, yüksek zirvelere. Defalarca kayalık çıkıntılara çarpacağını sandı, ama sonra sonsaniyede altından kayıp geçtiklerini gördü. Taş büyüsüne böyle-sine uyum göstereceğini, bu kristallerin kehanette bu kadar odak-lanmış olacaklarını hiç hayal etmemişti. Bu tehlikeli ve anlayışı-nın ötesinde bir şeydi -ve bildiği kadarıyla, taşlar hakkında hayat-ta olan her insandan daha fazla bilgisi vardı, Peder BaşrahipMarkwart ve Avelyn Desbris dışında herkesten fazla! Dev gibi, yüksek bir vadiyi, dağ zirveleriyle çevrili büyük birplatoyu aştı. Altında karınca sürüleri gibi ordu kampları vardı. Al-çalmak, şekilleri ayırt etmek, hangi gücün bu inanılmaz sayılardatoplandığını görmek istiyordu, ama kristallerin zorlayıcıhğı onubırakmıyordu. Platonun üzerinden tepesinde dumanlar tüten tekbir dağa uçtu, dağın güney yüzü ağaçlarla kaplıydı, ama iki siyahkol uzanmış, toplanan orduları içine almıştı. Adalet Birader neredeyse bayılıyordu, ruhunun bir dizi dar tü-nele girmesiyle duyularının sınırları zorlandı. Fiziksel bedeni yüz-lerce kilometre uzakta olmasına rağmen her keskin dönüş onusarsıyordu. Her iniş ve ani çıkış görüş alanını bulandırıyor, düşün- "6çelerini karıştırıyordu.ıar Hızla bir çift bronz kapıya yaklaştı. Üzerine çeşitli sirnaeldesenler kakılmıştı. Kapılar aralandı ve bedeninden kopmuşo minik boşluktan, dev savaşçı heykellerine benzeyen sütüdizilmiş geniş bir odaya girdi. İki sütun dizisi arasında SÜZÜIH"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 240: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

odanın uzak ucuna yaklaşırken dikkati yükseltilmiş bir kürsive gücü Adalet Birader'in bilgisinin ötesinde, güç ve şer aylası vsamın kendisiyle alay eden bir yaratığa çekildi. Uçuş durdu, Adalet Birader'i kürsünün önünde, ayakta bırakti. Keşiş kendi şeklini düşündü, çünkü normalde ruh yürüyücüle-ri görünmez olurdu. Ama burada değil. Keşiş kendini görebiliyor-du, maddesel tuzağıyla görünüyordu, yalnız benzersiz bir grirenkte ve saydamdı; öyle ki bedeninin içinden baktığı zamanayaklarının altındaki gri taşları görebiliyordu. Ama bu manzara Adalet Birader'in dikkatini fazla tutamadı-, te-pesinde dikilmiş bu dev canavar varken değil. Bu hangi canavar,diye merak etti keşiş, kırmızımsı deriyi, siyah gözleri, yarasa ka-natlarını, boynuzları ve pençeleri incelerken. Hangi cehennemyaratığı maddesel dünyada yürümeye gelmişti? Hangi iblis? Sorular sarmallar çizerek tek bir düşünce çizgisine dönüştü,keşişin zihnini paralayacak tek bir korkuya! Gördüğü dersler, se-neler süren dini eğitim, üstatların senelerce Tanrılarına karşı çı-kan şeye ilişkin korkular aşılaması.Biliyordu! Demek aptal Dosey'i yok ettin, diye sordu yaratık telepatikolarak ve hazinesini çaldın. Son düşünce bittiği anda, Adalet Bi-rader inkar edemeyeceği bir tecavüz, ani bir beyin taraması, kim-liğinin, niyetinin öğrenilmesini hissetti. Keskin bir tiksinti onukurtardı, ruhunu o korkunç yerden tünellerden, platodan, artıkşer ordusu olduğunu bildiği asker sürülerinden, dağlardan vesonra ormanlardan, göllerden geriye, fırlayan bir sapan taşı git" iblisi" UY*"'*1

<07

11 cf.rdı Palmaris'e, tüccarın çalışma odasına ve kendi bede-öyle büyük bir hızla döndürdü ki, fiziksel şekli neredeysedevrilecekti."Artık biliyor musun?" diye sordu Dosey, gözleri açılır açılmaz. Adalet Birader o manyak gibi ifadeye baktı ve böyle bir yara-kla iletişim kurmanın Dosey'in yüzüne açıkça çizdiği sonuçları-nı gördü. Adamı sarsmak, ne yaptığını, neyi uyandırdığını sormakistiyordu -tek kelime edemeden Adalet Birader olanların bununçok ötesinde olduğunu anladı. Adam pişmanlık noktasını aşmış,belki de iblisde tehlikeli bir merak uyandırmıştı. Keşişin elleri kalktı, Dosey'nin gırtlağına yapıştı. Dosey keşi-şin bileklerini yakaladı, boşuna çekiştirdi, yardım istemeye, bağır-maya, bir şeyler yapmaya çalıştı. Adalet Birader'in kollarındakikaslar gerilmişti, mücadele edilmeyecek kadar güçlüydü. Keşişzayıf tüccarı dizlerinin üzerine çökertti, mücadele kesilene, tücca-rın kollan gevşeyerek yanlarına düşene kadar bırakmadı. Zihni öfke ve korkuyla çalkalanmakta olan Adalet Birader ev-de uzun adımlarla dolaştı, hizmetkarları ve tüccarın ailesini buldu. Geceyarısından epey sonra, kafa karışıklığıyla keskin bir öfkeduvarıyla savaşmaya çalışarak evden ayrıldı. Broş cebindeydi, Fo-lo Dosindien'in evi ölmüştü. 30SENFONİ "Huzur içindeyim, daha önce hiç tanımadığım fevkalade biraidiyet hissediyorum," dedi korucu sonunda, karanlıkta tahta san-dalyesinde yarım saatten fazla oturup zar zor ayırt edilebilen ay-naya baktıktan sonra. Kendi sözlerindeki ironiye güldü. "Ama yi-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 241: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ne de, Mather Amca, şu an yalnızca iki tane dostum var ve bir ta-nesi gölgeli bir imgeden, konuşamayan bir hayaletten başka birşey değil!" Elbryan bütün bunların mantıksızlığı düşünerek yine kahkahaattı. "Buraya aidim," dedi. "Bu bölgeye, bu kasabalara -Dundalis,Yaban Çayırı ve Dünyanın Sonu. Bunlar benim kasabalarım, buhalk benim halkım, ama beni görmeye bile zor tahammül ediyor-lar. O zaman bana bu mekana aidiyet, büyük bir huzur duygusuveren, dostlarım olan, beni üç köyün halkı içinde herhangi birin-den, sen ve Yelebekçi dışında herkesten çok önemseyen To-uel'alfarlılar arasında hissetmediğim aidiyeti hissettiren nedir?" Kendi sözlerini düşünerek, yanıt arayarak uzun uzun, dikkat-le karanlık aynanın kenarındaki imgeye baktı. "Görev duygusu," dedi Elbryan sonunda. "Burada dünyayı -yada en azından dünyanın bana ait kısmını daha iyi bir yer kılmakiçin bir şeyler yaptığım inancı. Elflerle birlikteyken kişisel gelişim,öğrenme ve eğitilme, becerilerimi mükemmelleştirme, daima da-ha iyi bir şeye doğru ilerleme duygusunu yaşadım. Burada dün- daha iyi bir yer haline getirmek, korunmaya ihtiyacı olanlarımak için -korunmaya ihtiyaçları olduğunu düşünseler de,. ;nrneseler de- o becerileri kullanıyorum. "Bu yüzden buraya aidim. Burada gerekli bir boşluğu doldu-vorum ve günlük çabalarımın, dikkatli gözlerimin ve ormanlayaratıklarla ve bitkilerle- uyumumun, takdir edilmese bile kesin-likle değerli olduğunu biliyorum." Elbryan gözlerini kapattı ve uzun'süre kapalı tuttu, zihnini bu-gün ona kalan pek çok görevin düşünceleriyle doldurdu. Kısa sü-re sonra gözlerini açtığına trans bozulduğundan Mather Amca'nınorada olmadığını fark etti. Hep böyle olmuştu, o günün ihtiyaçla-rı ruhu şafaktan kısa süre sonra göndermiş, Elbryan'm düşünce-lerini felsefi olandan pragmatik olana çevirmişti. Artık Kahin'i dü-zenli olarak, bazen haftada iki, hatta üç defa kullanıyordu ve ak-rabasının, kendisinden uzun süre önce ölmüş olan korucununimgesini getirmekte hiç başarısızlığa uğramıyordu. Sık sık o ayna-da 01wan'ın, annesinin ya da belki Pony'nin imgesini bulup bu-lamayacağını merak ediyordu. Evet, Elbryan Pony ile konuşmayı, onu yine görmeyi, devriye-nin bir oyun olduğu, kabusların gerçek olmadığı o masum zama-nı hatırlamayı isterdi. Küçük mağaradan ayrıldı, iki geniş ağaç kökünün arasından dı-şarı süründü. Yüzünde içten bir gülümseme vardı, her zamanki gi-bi canlanmış, günlük işler için hazırdı. Yelebekçi'yi bulmayı umu-yordu, çünkü atadam, Elbryan'm haftalarca takılması sonucunda,nihayet onunla bir okçuluk yarışı yapmaya söz vermişti. BelkiElbryan kazanırsa ödülünü alırdı -ve alamaması için sebep düşü-nemiyordu. Yaratık, kazanması durumunda, batıdaki DünyanınSonu köyünü ziyaret ederken ona eşlik etmeye söz vermişti. Her şey sırayla, dedi korucu kendi kendine. Şahinkanadı'nı al-dı, tüylü ucunu ve ipini çıkardı ve sahiplendiği bir yere, An- Silv,4IO

atore

dur'Blough Inninness'te sık sık ziyaret ettiğine benzer hem«n he-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 242: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

gökyü-geti-men ağaçsız bir tepeciğe gitti. Tepe onu yıldızlı gecelerdezüne kaldırıyor, ona şafağın ilk, günbatımının son ışıklarınriyordu. Korucu çabucak giysilerini çıkardı, otlar hoş bir şekildelarının altını gıdıklıyordu. Şafağı dansıyla karşıladı, değneği bir klıç gibi kullanarak ağır ağır, mükemmel bir dengeyle adım atthareketler düşünmeye gerek kalmadan geliyordu; çünkü anılarkaslarının derinliklerine işlemişti. Kılıç dansı artık mükemmeldi veeklenecek adımlar, daha güç manevralar kalmamıştı, hız artışınagerek yoktu. Bu hareketler bile tek başına Elbryan'ın dengesinibedeni üzerindeki kontrolünü arttırıyordu. Artık Elbryan, dansıyapması için gereken yarım saat içinde bedenine savaşta gereke-cek her hareketi yaptırıyor, kaslarındaki, hangi eylemden sonrahangisinin geldiği anılarını sağlamlaştırıyordu. Korucu gerçekten de güzel bir görüntü oluşturuyordu, hayva-ni bir zarafetle ama insan hareket ediyordu. Bir güç ve çeviklikbirleşimi, dengeli, düşünen bir savaşçı. Touel'alfar'ın verdiği enbüyük armağan ismi Gecekuşu ve onunla gelen eğitimdi. Elfle-rin en büyük armağanı adamın kazandığı bu ahenk, iki felsefe-nin, dünyaya iki farklı bakış tarzının, iki savaşma yönteminin bir-leşimiydi. Ter sabah ışığı altında pırıldıyor, boncuklanarak adamın sert,şekilli bedeninde akıyordu. Hızlı hareket etmemesine rağmen, kı-lıç dansının dengesini korumak için muazzam bir enerji gereki-yor, genellikle kasa karşı kas çalıştırıyor ya da ayrı bir kas grubu-nu sınırlarına dek zorluyordu. İşi bittiği zaman Elbryan giysilerini topladı, yakındaki göletekoştu ve tereddüt etmeden soğuk suya daldı. Hızlı bir yüzme onutazeledi, giyindi ve hemen sabah kahvaltısını etti, sonra atadamıbulmak üzere yola çıktı.

M" Uvan'5'olarak Elbryan'a yarışacaklarını söylediği noktada olma-Elbryan Yelebekçi'yi sözleştikleri bölgede bulunca rahatla-7 süren korucu için işleri daha da kolaylaştırmak için, atadamabah gaydasını çalıyordu, nazikçe yükselen şafakla akraba•jjgyici bir ezgi, sonunda notaları güneşin ışıkları gibi patlıya-uzun yamacı aşıp, yayılana kadar yükseliyor yükseliyordu.Flbryan notalarınca cezbedilerek o müziği takip etti ve kısa süreonra iki kayanın arasında duran yaratığı buldu. Atadam dostunu gördüğünde çalmayı bıraktı, beyaz gülümse-mesi çalı gibi, siyah sakalının içinde genişledi. "Yüzünü göstere-cek cesaretin olmadığından korkuyordum!" diye kükredi Yele-bekçi. "Yüzüm ve yayım," diye yanıt verdi korucu, Şahinkanadı'nıönünde kaldırarak. "Evet, o elf sopası," diye yorum yaptı atadam. Sonra Yelebek-çi kendi yayını kaldırdı, Elbryan onu ilk kez görüyordu ve ger-çekten hayrete düşmüştü. Bir platformun kenarına çakılsa o şeyebir mancınık gözüyle bakılabilirdi!"Ok atmak için ağaç mı kullanıyorsun?" diye alay etti korucu. Yelebekçi'nin gülümsemesi hiç azalmadı. "İster ok de," dediifadesizce, gaydasını yere koyup içinde her biri insan boyundaoklar olan, Elbryan'ın uyku tulumu olarak kullanabileceği bir sa-dağı kaldırarak. "İster mızrak. Ama bir tanesi sana saplanırsa on-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 243: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

lara ölüm demen gerektiğini anlarsın!"Elbryan'ın bundan kuşkusu yoktu. Yelebekçi yolu gösterdi ve açık bir çimenliğe geldiler. Açıklı-ğa, her biri belli bir çizgiden farklı uzaklıkta altı hedef tahtası yer-leştirmişti. "Yakından başlayacağız ve sırayla en uzaktakine gideceğiz,"diye açıkladı atadam. "Hedefi ilk ıskalayan kaybeder."Elbryan kuralları düşündü, atadamın açık tarzına çok uyuyor-

du. Normalde okçuluk sınavında, her yarışmacıya belli sahakkı verilir, en fazla skor yapan kazanırdı. Ama Yelebetkonusu olduğunda bu, basit bir vur ya da ıskala yarışmas 'H- Elbryan çizgiye gitti ve otuz adım uzaktaki ilk hedefininilük yaratmayacağından emin, ilk okunu salıverdi. Oku di'atışla hedefi ortasında vurdu. Yelebekçi tek tebrik sözü etmeden dev yayını kaldırdı ve c L-ti. "Sen devi yalnızca yaraladın," dedi atadam, sonra okunu bırakti. Büyük oku Elbryan'ın okunun yanına çarptı ve üç bacaklı hdef tahtasını devirdi. "Şimdi," diye ilan etti atadam, "yaratık gerektiği gibi öldü." "Belki de hedeflere ilk önce ben ok atmalıyım," dedi Elbryankuru kuru. Atadam içten bir kahkaha attı. "Öyle yapmazsan," diye kabuletti, "bulutlara nişan alman ve okunun hedefin üzerine düşmesi-ni umut etmek gerekir, kuşkun olmasın!" Atadam cümlesini bitiremeden Elbryan'ın ikinci oku ilkindenon adım uzaktaki ikinci hedefin tam ortasına saplandı.Yelebekçi de hedefi vurdu ve hedef tahtası yine devrildi. Çok geçmeden beşinci hedef tahtasına gelmişlerdi. İlk üç tah-ta devrilmiş, dördüncüsü ayaktaydı, çünkü Yelebekçi'nin büyükoku, tam ortaya saplanmış olsa da, hedef tahtasını arkaya ittire-memişti. Yüz adım kadar ötedeki beşinci hedef için Elbryan ilkkez atış açısını biraz kaldırmak zorunda kaldı. Ama fazla değil,çünkü Şahinkanadı'nın atışı öyle güçlüydü ki, hafif bir eğimleuçan ok hafif esintiyi yararak hedefi tam on ikiden vurdu. Atadam ilk kez gerçekten etkilenmiş görünüyordu. "İyi yay.'diye mırıldandı ve nişan alıp bıraktı. Elbryan uçuşu fark edince kazandığını düşünerek yumruğunusıktı. Yelebekçi'nin oku hedefe çarptı, ama hedefin sol kenarınasaplandı. p* wwş'

V3

ihrvan alaylı bakışlarını atadama çevirdi. "Biraz şans," dedi.Yelebekçi toynağıyla yeri dövdü. "Hiç de değil," diye ısrar et- ciddiyetiyle. "Yaratığın silah eline nişan aldım."..»h ama tabi solaksa..." diye yanıt verdi korucu tereddüt et-meden.Yelebekçi'nin gülümsemesi yok olmuştu. "Son atış," dedi ifa-, sjZCe. "Sonra hedef olarak daha uzak ağaçları kullanacağız.""Ya da yaprakları," diye yanıt verdi Elbryan ve yayını kaldırdı. "Biraz aşırı," dedi atadam aniden ve korucu yay ipini gevşet-ti neredeyse konsatrasyonunu kaybediyor, atışını ıskalıyordu."Aşırı mı?" "Kendine aşırı güveniyorsun," diye açıkladı atadam. "Birazdaniddiaya girmek isteyeceksin."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 244: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Elbryan durdu ve bunu derinlemesine düşündü, sonra dönüpatadamın neredeyse ıskaladığı son atışını inceledi. Yoksa o şekil-de mi planladı, diye merak etti. Yelebekçi ona tuzak mı kuruyor-du? Atadam kesinlikle iyi bir okçuydu, ama Elbryan'ın düşündü-ğünden daha iyi olabilir miydi? "Gaydamın yeni bir çantaya ihtiyacı var," dedi Yelebekçi. "Zorbir iş değil, ama pis bir iş -deri yüzmek." "Ya ben kazanırsam?" diye sordu Elbryan. Atadamın güçlü sır-tına kayan gözleri düşüncesini açığa vurdu. Yelebekçi, Elbryan'ın kazanması fikri saçmaymış gibi kahkahaatacak oldu. Atadam aniden durdu ve dik dik insan dostuna bak-tı. "Bana binmeyi düşündüğünü biliyorum, ama deneyecek olur-san, insan etinin tadına bir kez daha bakarım." "Yalnızca Dünyanın Sonu'na kadar," diye açıkladı Elbryan."Oraya bir an önce gidip dönmek istiyorum." "Asla!" dedi atadam. "Ancak bir kadın bana binebilir, ama son-ra benim de ona binmeme izin vermesi şartıyla," diye bitirdi müs-tehcen bir göz kırpma ile. w

R- A- S4'v4,0re

Elbryan bu görüntüyü gözünün önüne getirmek bile i, lstemi-yordu. "O zaman ne?" diye sordu. "Seninle iddiaya girerim, ama vılün adı konmalı.""Sana gerçek bir yay yapabilirim," dedi atadam. "Ben de yüz adım öteden kıçına bir ok saplarım," diye telendi Elbryan. "İri hedef," diye kabul etti dev atadam. "Neye ihtiyacın vardostum, kazanma şansın olduğundan değil ama." "Sana söyledim," diye yanıt verdi Elbryan. "Yürüyüşlerimdenzevk alıyorum, ama korkarım üç köyün çevresindeki bölgeyi ta-ramak için daha hızlı bir yönteme ihtiyacım var.""Asla sırtıma çıkamayacaksın." "Yabani atları sen mi idare ediyorsun?" diye sordu Elbryan,atadamı şaşırtarak. "Ben değil," diye yanıt verdi Yelebekçi. "O başkasının işi."Atadamın yüzünde tuhaf bir gülümseme belirdi, sanki bir bilme-cenin yanıtını bulmuş gibi tuhaf bir ifade. "Evet," dedi sonunda,"ödülün bu olsun. Okuma yıldırım düşerse -çünkü beni yenme-nin tek yolu bu- seni yabani sürüyü idare edene götürürüm. Gö-türürüm diyorum ama, sonra kendi anlaşmanı kendin yaparsın." Elbryan kandırıldığını, ödülünün Yelebekçi'nin fikrine göredaha çok bir ceza olduğunu fark etti. Korucu ensesindeki tüyle-rin diken diken olduğunu hissetti, endişelendi. Kendini beğenmişYelebekçi'den bu sıradışı saygıyı kazanan sürü önderi kim olabi-lirdi? Ama içinde endişeyle beraber inkar edilemez bir merak dauyandı ve bu yüzden korucu kabul etti.Şahinkanadı kalktı ve ok uçarak en uzak hedefe hızla çarptı. Yelebekçi bir saygı homurtusu çıkardı, sonra okunu salıverdive o da hedefi buldu."Üç," dedi Elbryan ve yayını art arda hızla üç kez saldı ve her

jp» uv»w*'

<"5

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 245: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

uatasız bir şekilde hedefe saplandı.Yelebekçi de onu hedefi bulan üç okla takip etti."Dört, beş, altı!" diye haykırdı Elbryan, üç ok daha bırakarak,•iki dördüncü, ikinci ok beşinci hedefe saplandı -ve Elbryan'ınHaha önce attığını ikiye böldü- ve sonuncusu son hedefin ortası-na indi. Atadam içini çekti, ilk defa bir insanda dengini bulduğunu an-lamaya başlamıştı. Dördüncü hedefi rahatça buldu, sonra beşinci-yi, ama sonuncu hedefe attığı ok hedefin tepesinden sekti ve çi-menliğin kıyısının ötesinden çalılara uçtu. Elbryan geniş geniş gülümseyerek yumruğunu sıktı. Yelebek-çi'ye baktı ve atadanım kendisini yaratıkta daha önce hiç görme-diği bir ifadeyle süzmekte olduğunu gördü: Saygı."Kendine ejder katili bir yay bulmuşsun, dostum," dedi Yele-bekçi. "Ve emin ol, hiç bu kadar titremeyen bir el görmemiştim.""Yayam en iyisiydi," diye yanıt verdi Elbryan, "eğitmenim deöyle. Dünyada hiç kimse TouePalfar okçularıyla yanşamaz." Yelebekçi hıhladı. "Çünkü o sıska tipler düşmana yaklaşmayakorkarlar!" diye yanıt verdi. "Gel o zaman, gidip oklarımızı alalım,sonra sana güzel bir şey göstereceğim." Oklarını topladılar, eşyalarını aldılar ve yola çıktılar, atadamElbryan'ı ormanın derinlerine, çamların ve karibu yosunlarınınarasından derin bir vadiye götürdü, sonra vadinin diğer yanındançıkardı. Pek az konuşarak saatlerce yürüdüler, atadam sık sık gay-dasını çaldı. Sonunda, güneş batı göğüne ilerlerken, kabaca elmasşeklinde biçimlendirilmiş gizli bir çamlığa geldiler. Geniş bir te-penin hafif eğimi üzerindeydi ve her tarafı yüksek otlarla kaplı birçayır ve yabançiçekleriyle çevriliydi. Elbryan bu koruluğu dahaönce bulmamış olmasına, korucu içgüdülerinin onu doğal ve mü-kemmel, ormanla böylesine ahenk içinde bir yere getirmemiş ol-masına çok şaşırdı. Koru -her çiçek, her çalı, her ağaç ve taş ve V6

R' A- S^vİIOre

içinden geçen çay- çevredeki sıradan ormanlardan daha "şeydi. Kutsal, Andur'Blough Inninness'e uyacak, insan dünvrafından kirletilmemiş bir şey. Burada bir tür büyü vardı; Elbryan bunu elf vadisinde histiği büyü kadar açıkça hissetti. Korucu, Yelebekçi ile sayglvıadeta transtaymış gibi yaklaştı. Sık, her daim yeşil ağaç hattıaşıp koruluğun kalbine girdiler ve gür çalıların arasında dolanançıplak patikalar buldular. Elbryan tek söz söylemeden, kıpırtısız,lığı bozmaktan korkarcasına yürüyordu. O çam duvarının içindentek esinti gelmiyordu. Patika dolandı, bir başkasıyla birleşti, sonra üçe ayrıldı. Korubüyük değildi, belki iki yüz adım genişliğinde ve üç yüz adım

uzunluğunda, ama Elbryan patikalar düzeltilecek ve ucuca ekle-necek olsa kilometrelerce uzanacağından emindi. Sık sık rehber-lik için dönüp Yelebekçi'ye bakıyordu, ama atadam ona dikkatetmiyor, .yalnızca sessizce takip ediyordu. Patikanın kısa, sarı çiçeklerden gür bir yığınla kaplı büyük birkaya «çıkıntısının çevresinde sağa ve sola ayrıldığı karanlık, gölge-li bir noktaya geldiler. Elbryan iki yana baktı, sonra patikalarınkayanın diğer yanında birleştiğini tahmin ederek sağa döndü. Kı-sa süre sonra beklediği birleşime geldi ve ileriye bakarak devam

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 246: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

edecek oldu. "Elfler tarafından eğitilmiş biri için sezgilerin pek de güçlü de-ğil," dedi atadam, gür sesi kıpırtısızlığı paramparça ederek. Elbr-yan onu susturmak için hızla döndü, ama bütün düşünceler, Ye-lebekçi'ye ilişkin bütün düşünceler atadamın arkasına, patikayıikiye ayıran kayanın arka tarafına baktığında aklından çıktı. Elbr-yan arkaya kaydı, atadamın arkasına gitti, dikkatle iki buçuk met-reye iki metre, kabaca bir elmas biçiminde olan taş yığınına bak-tı. Korucu çevresine bakındı. Korunun merkezinde olduklarınıfark etti, aynı zamanda bu yığının büyünün kaynağı olduğunu, iblis* ^'Şl

W

ınun ağaçlık sınırlarının bu mekanın yansıması olduğunufark etti-

-rek dizinin üzerine çökerek taşları inceledi, ne kadar büyüközenle yerleştirilmiş olduklarına şaştı. Bir tanesine dokunduorada bir karıncalanma, bir büyü akışı hissetti."Buraya kim gömülmüş?" diye fısıldadı korucu. Yelebekçi hıhladı ve gülümsedi. "Söyleyemem," diye yanıtverdi ve Elbryan atadamın bilmediğini mi, yoksa o kişinin kimli-ğini açıklamanın kendisine düşmediğini mi söylediğini anlamadı. "Elfler tarafından gömülmüş," dedi atadam, "ben senden dahabüyük değilken." Elbryan merakla ona baktı. "Peki bu ne kadar zaman önce,"diye sordu Yelebekçi'ye, "insan yıllarıyla ölçülünce?" Atadam omuzlarını silkti ve huzursuzca yeri toynakladı. "Ya-rım insan ömrü," dedi, Elbryan'ın alacağı en kesin yanıüa. Korucu boşverdi. Buraya kimin gömülü olduğunu bilmesi ge-rekmiyordu. Adamın ya da elfin, ya da her kimse onun, Touel'al-far için önemli olduğu açıktı; anlaşılan bu mekanı, bu yığını veçevresinde büyüyen koruyu büyüleriyle onurlandırmışlardı. Bu-nunla tatmin olabilirdi; Yelebekçi ona güzel bir şey göstermeyivaat etmişti ve atadam vaadini gerçekten de yerine getirmişti. Ama bir de Elbryan'ın okçuluk yarışmasında kazandığı ödülmeselesi vardı. Başını kaldırıp atadama baktı. "Buraya gelmeye devam et," dedi Yelebekçi, Elbryan'ın dü-şüncelerini okumuş gibi, "atları idare edeni bulursun." Fikir korucuyu hem heyecan, hem korkuyla doldurdu. Kısasüre sonra akşam yemeği bulmak için korudan ayrıldılar. Elbryano gece geç saatlerde koruya geri döndü, sonra ertesi gün de, amaiki hafta sonra, Dünyanın Sonu'ndan döndüğü zamanki dördün-cü gelişine kadar Yelebekçi'nin ödülünü göremedi.Soğuk bir güz günüydü, rüzgar yaprakları ve bulutları savuru-

4*8

R- K Salvit0r,

yordu -ama korunun içinde hava hâlâ durgundu- yumuşa Wyaz dağlar parlak mavi gökyüzünde hızla süzülüyordu Elikorunun kalbine geldi, oraya her kim gömülmüşse saygısınıdu, sonra rüzgarı yüzünde hissetmek için kenara gitti.O zaman ezgiyi duydu. Başta gaydasını çalan Yelebekçi olduğunu düşündü, ama sonra bu ezginin çok tatlı olduğunu, yerle havanın ince ince titreş-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 247: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

mesi, doğal bir şarkı olduğunu fark etti. Şiddeti ya da gürlüğü art-madı, yalnızca devam etti ve Elbryan kısa süre sonra bunun birmüjdeci olduğunu, toynakların ve rüzgarın koşusu olduğunu farketti. Döndü ve korunun güney ucuna koştu, ama ona neyin yöngösterdiği konusunda en ufak bir fikri yoktu. Geniş çayırın karşısında, çiçeklerin ve otların ötesinde mü-kemmel bir şeklin, dev bir aygırın uzak ağaçların gölgelerinde do-landığını gördü. Elbryan, bacaklarının alt kısmı ve alnındaki elmas şekli dışın-da simsiyah olan büyük at açıklığa çıkarken nefesini tuttu. Elbr-yan, rüzgar yönünde ve çoğu atın fark etmeyeceği kadar uzaktaolmasına rağmen, onun kendisini tarttığını biliyordu. Aygır yeri dövdü, sonra kişneyerek şahlandı. Kısa bir koşu, birgüç gösterisiyle yaklaştı, sonra döndü ve fırtına gibi ormana daldı. Elbryan nefes aldı. Muhteşem atın o gün dönmeyeceğini bili-yordu, bu yüzden yürüyüp gitti, ama atın kaybolduğu yöne değil,Dundalis'e doğru. Yelebekçi'yi şeytani görünümlü oklar yaparkenbuldu ve atadamın yüzü hemen aydınlandı. "Hoşgeldin," dedi Yelebekçi gülerek. "Koruya çoktan gitmişolduğunu anlıyorum." Elbryan duygularının yüzünden kolayca okunduğu düşünce-siyle kızardı. "Sana söylüyorum," diye şişindi atadam. "Böylesine güzel biryaratık..." Durdu ve yine kahkaha attı. .«Aygırın ismi var mı?" "Herkes için farklı," dedi Yelebekçi. "Ama ona yaklaşmak isti-yorsan bilmen gerek."«peki nasıl öğrenirim?" "Apöl çocuk," dedi Yelebekçi. "Öğrenmezsin, yalnızca bilir-sin." Atadam yürüyüp gitti ve Elbryan'ı düşünceleriyle başbaşa bı-raktı.Korucu ertesi gün koruya döndü ve ondan sonraki gün, hergün, ta ki bir hafta sonra müziği bir kez daha, bu sefer batıdanişittiği, hissettiği güne kadar. "Akıllıca," diye sessizce tebrik etti, at gölgelerin kenarında be-lirdiğinde, çünkü bu sefer aygır rüzgarı yüzüne alarak yaklaşmış,böylece bu davetsiz konuğa kokusunu sunmadan onunkini ala-bilmişti. Birkaç dakika sonra at açıklığa çıktı ve Elbryan yine hayvanınmuazzam güzelliği, kaslı böğrü, geniş göğsü, hatlarındaki zeka veo bilmiş, kara gözler karşısında nefesini tuttu. O zaman korucunun aklına bir sözcük geldi, ama korucu an-, lamayarak başını iki yana salladı. Öne bir adım attı ve at büyüyübozarak, o günkü görüşmeyi sona erdirerek kaçtı. Üçüncü görüşmeleri yalnızca bir gün sonra, öncekiyle aynı şe-kilde oldu; aygır çekinerek batıdan yaklaştı, yeri döverek Elbr-yan'ı süzdü. Aklında yine aynı sözcük belirdi, büyük atın görünümünümükemmel bir şekilde tasvir eden sözcük. "Senfoni!" diye seslendi korucu, cesurca korudan çıkarak.Elbryan şaşkınlık, sevinç ve dehşet içinde, atın yüksek sesle kiş-neyerek şahlandığını, sonra dört ayak üzerine düşüp yeri dövdü-ğünü gördü."Senfoni," diye tekrarladı Elbryan tekrar tekrar, ihtiyatla yakla-

«O R_

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 248: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

v4İ0ıreA- Sal.

sırken. Böyle bir ata başka hangi isim uyabilirdi? Başka hacük güzelliğini ve ahengini, kasların kaslarla uyumunu d -tamamı büyük aygırın koşusunu müjdeliyormuşçasına çıkn \ Mn Şarkıgibi titreşimleri tasvir edebilirdi? Korucu farkına varmadan büyük atın beş adım yakınına k Hyanaştı."Senfoni," dedi sessizce.At kişnedi ve başını arkaya attı. Elbryan tehlikeli olmadığını göstermek için ellerini açarak da-ha da yaklaştı. Elini saygıyla aygırın boynuna koydu, kararlılıkladüzenli hareketlerle okşadı. Atın kulakları yavaşça, çok yavaşçadikildi. Sonra büyük aygır sıçrayarak uzaklaştı, fırtına gibi gölgelereçalılara daldı. İkili her gün buluştu, her seferinde daha rahat oldular. Kısasüre sonra Elbryan bu atın onun için yaratıldığını fark etti, sankielfler onu korucuya arkadaş olsun diye koymuş gibi -ve bu dü-şünce ona hiç de saçma gelmiyordu. "Öyle mi?" diye sordu Mather Amca'sına bir gece. "Senfoni,çünkü aygırın gerçek isminin bu olduğunu biliyorum, elflerden,belki Juraviel'den bana bir armağan mı?" Yanıt gelmedi elbette, ama kendi sözlerini duyduğunda Elbr-yan yürüttüğü mantıkta açık bir kusur buldu. "Demek armağan değil," dedi, "çünkü böyle bir hayvan aslaverilemez. Ama kuşkusuz elfler bunda bir rol oynamıştır, çünkübu tesadüfi bir karşılaşma değil ve atın verdiği karşılık hayatı bo-yunca tamamıyla özgür koşmuş bir yaratıktan bekleneceği gibideğil." "Taş yığını," diye fısıldadı Elbryan bir an sonra, yanıtını keşfe-derek. O zaman ona çok açık geldi; taş yığınının büyüsü bir şe-kilde Senfoni'yi ona getirmişti -hayır, ikisini, korucu ve aygın bir i* UY»"1*1

«21

eetirmişti. Elbryan oraya kimin gömüldüğünü, elf ya da bel-dam, hangi büyük adamın Touel'alfar tarafından böylesine?ik bir saygıyla toprağa verildiğini her zamankinden fazla bil- v istedi. Elflerin büyüsü o mükemmel koruya bakacak kadar•?Hüydü, Senfoni'yi çağıracak, ata zeka verecek kadar güçlüydü,rinkü kuşkusuz bütün bunları yapan taş yığınının büyüsüydü;Plbryan bunu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde biliyordu. Ertesi gün ilk kez Senfoni'ye eyersiz, atın gür yelesine sıkı sı-kı tutunarak bindi. Rüzgar kulaklarının yanında hızla geçiyor,manzara altından akıyordu. Koşunun heyecanı, atın adımlarınındüzgünlüğü Elbryan'ın havadan bir yastık üzerinde uçuyormuşgibi hissetmesine sebep oluyordu. Korudaki çayırda attan iner inmez Senfoni döndü ve koşma-ya başladı ve Elbryan onu durdurmak için hiçbir şey yapmadı;çünkü bunun normal bir binici-at ilişkisi olmadığını, hayvan veefendisi arasındaki ilişki olmadığını, karşılıklı saygı ve güven iliş-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 249: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

kisi olduğunu biliyordu. Senfoni ona yine gelecekti, biliyordu, ona binmesine izin ve-recekti, ama aygırın kendi koşulları altında. Elbryan ormanın kenarında, aygırın kaybolduğu yere selamverdi; bir saygı hareketi, onun ve Senfoni'nin artık birleşmiş olankendi yaşamlarına sahip olduklarını anladığını belirten bir hareket. 3'EVE DÖNÜŞ Patikalarda yürüdükleri sonraki iki haftada Avelyn Jill'e onane kadar güvenmeye başladığını gösterdi, çünkü ona taşlar hak-kında düzenli dersler vermeye başlamıştı. Keşiş başta gelenekselyöntemleri kullandı, Aziz Saf Abelle'de ona verilen derslerin ay-nısını. Ama Jill'in bir başlangıç öğrencisinden çok ötede olduğu-nu, neredeyse, Üstat Jojonah ilk kez onunla bedenden çıkmaoyununu oynadığı zaman kendisinin olduğu kadar güçlü olduğu-nu hemen anladı. Avelyn kaynağı anladı. Jill doğal olarak güçlüy-dü, ama kuşkusuz Avelyn'in zamanında olduğu kadar değil. Ama

kadın bir başlangıç öğrencisi değildi. Keşiş kötü yaralandığında,hematit aracılığıyla yaşadıkları birleşme ona, diğer keşişlerin öğ-renmek için aylar, hatta yıllar harcadığı güçlere bir erişim bilgisivermişti. Dostlukları derinleşince, güvenleri güçlenince Avelynhematiti Jill'e ders vermek için kullanmaya cesaret etti. Yalnızcakadın hızla gelişmekle kalmıyordu, keşiş bu sır dolu kadını ve ka-ranlık geçmişini de daha fazla anlıyordu. "Dundalis." Sözcük Jill'in dudaklarından bir kilise çanının çın-laması gibi çıktı; kutlama, umut, ebedi yaşam vaadi kadar ölümişareti de olabilecek bir çınlama. Genç kadın elini, yine omuzla-rına kadar uzamış olan saçlarından geçirdi ve Avelyn'e kuşkuylabaktı. "Biliyordun," diye suçladı.Avelyn, işe yarar bir karşılık bulamayarak omuzlarını silkti.

iblisi" U^'î

<23

"Rir şekilde geçmişimi keşfettin," diye devam etti kadın, ozaman önce unutulmuş ismi, onun yuvası olmuş köyün is-? ? aörünüşe göre aynı noktaya inşa edilmiş yeni bir köyün is-mini) s• i düşünürken içinde kabaran telaşlı duyguların önünü kesmek? n heyecanı, bir ihanet duygusunu kullanarak. "Palmaris'te," di-mantık yürüttü Jill, "Graevis ile konuştun!""Pettibwa, aslında," diye itiraf etti Avelyn kuaı kuru."Nasıl cesaret ettin?" "Başka seçeneğim yoktu," diye terslendi Avelyn. "Ben senindostunum." jill bir an anlamaya çalışarak tutarsızca kekeledi. Avelyn onuşehrin kuzeyine, Masur Delaval boyunca nehrin deltasına götür-müş, sonra iç kısımlarına dönerek ıssız topraklara yönelmişti. Budolambaçlı bir şekilde olmuştu; Jill bir zamanlar tanıdığı bölgele-re gitmekte olduğundan korkmuştu, ama hiçbir tanıdık işaret gör-memişti, ta ki ikili Dünyanın Sonu denen bir köye gidip, "Dunda-lis" sözcüğünün yüksek sesle söylendiğini duyana kadar. Kadın oanda Avelyn'e vurmak istedi, ama onun son sözlerini inkar ede-mezdi. Gerçekten de keşiş onu dostuydu, Jill'in bildiği en iyi dost-lardandı. Onu sevdiğini kanıtlamak için ona verdiği taşlarla ilgiliarmağana bakması yeterliydi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 250: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Hayaletlerden kaçıyorsun, dostum, sevgili Jill," diye açıkladıAvelyn. "Acını görüyorum ve kendi acımmış gibi hissediyorum.Attığın her adımda, her sahte gülümsemende görüyorum -evet,sahte dedim, çünkü hiç gerçekten gülümsedin mi, Jill? Hayatınboyunca?" Genç kadının parlak, mavi gözlerine yaşlar doldu ve bakışla-rını kaçırdı. "Gülümsedin bence!" diye ısrar etti Avelyn. "Elbette gülümse-din! Ama o felaketten önceydi, hayaletler ayak izlerinde yürüme-ye başlamadan önce." "Beni neden buraya getirdin?" "Çünkü burada o hayaletlerin arkasına saklanabilecek' wşey yok," dedi Avelyn kararlılıkla. "Burada, bir zamanlar ev'bu yeni köyde, o hayaletlerle yüzleşeceksin ve onları hak etr'U °ri huzura kavuşturacaksın, senin hak ettiğin huzura." Bunu öyle büyük bir kararlılık ve kuvvetle söylemişti ki mıartık ona kızamıyordu. Avelyn Birader gerçekten de onun dostudu, biliyordu ve onun için yalnızca en iyisini istiyordu, onun adna savaşır ve ölürdü. Ama yine de Jill bu kararın budalalık olmasından, içindeki acının büyüklüğünü hesaplayamamasından kay-naklanmış olmasından korkuyordu. Avelyn o acıyı takdir edemez-di; Jill de öyle, ama o, yüzeyin altında beklediğinden ve serbestkalırsa kendisini boğacağından korkuyordu. Sessizce başını salladı, verecek yanıtı yoktu, yalnızca korkula-rı vardı. Meyhanenin arka kapısına yürüdü, sonra Avelyn'le birlik-te kiraladıkları odaya gitti. O tanıdık ismin hangi anıları çağıraca-ğını bilmiyordu, ama onlarla yüzleşirken yalnız olmak istiyordu. Anlatılamayacak kadar öfkelenmişti, tükürdü ve odasının ka-pısını tekmeledi. Hatta gece ona hizmetini sunan kadının çenesi-ni bile kırmıştı. Çünkü Dosey adlı tüccarla karşılaşması sinirlerinibozmuş, Palmaris onu aldatmıştı. Adalet Birader avına yaklaşama-mıştı -tam tersine, büyük şehirde amaçsızca dolanarak zamankaybetmişti. Onu Bildeborough adlı adamla ve Grady Chilichunkdenen serseriyle -ikisi de sarhoştu- bir araya getiren yalnızcaşans olmuştu. Adalet Birader, birkaç ucuz bira karşılığında anlattıkları hikayelerini oldukça ilginç buldu. Özellikle de bir ay önce bir başkaAbellican keşişinin annesi Pettibwa ile Kardeşlik Yolu'nda konuş-tuğundan bahseden Grady'ninkini. "Siz ikinizin aynı zamanda dı-şarı çıkmanız ne kadar sıradışı," dedi Grady kabaca. "Normalde iblisi11

Uya"'!1

425

münzevidir; o manastır duvarlarının içinde kendinizi ney-türüleegiünüzğlendiriyorsunuz?"Adamın müstehcen tavırları düşünülünce imalar açıktı, GradyConnor kahkahalar attılar. Adalet Birader gülümseyebilmek için bu aptalın kafasını ko-ardığını hayal etti. Keşiş, Avelyn Birader olduğunu tahmin ettiğibu diğer Abellican keşişinin kuzeye, Yabandiyar'a, Ormandiyar'a,Yaban Çayın denen bir yere gittiğini öğrenene kadar nazik dav-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 251: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

randı. O mevsimde Palmaris'ten kuzeye giden tüccar kervanı yoktu,güz bölgeye yerleşiyordu ve soğuk bir kış vaat ediyordu, ama bu,becerikli Adalet Birader'i engellemedi. Tek başına yola çıktı, hız-la ilerledi, yürümekten çok koştu. Kaybettiği zamanı telafi etme-ye ve bu işi bitirmeye kararlıydı. Jill uzun zaman önceki o sabahı, ağaç kaplı yamacı, gökyüzü-ne, parlak Ayla'ya baktığını, Ayla'nın renklerinin gökkuşağını se-mavi cazibesini hatırladı. Havayı dolduran müziği hatırladı. O sa-bah yalnız değildi, Jill artık biliyordu, çünkü keşfini yüksek seslesöylemişti. "Bir oğlan," diye fısıldadı küçük odasının boş köşelerine."Elbryan" ismi zihninin köşelerini kemirdi, ama onunla beraberezici bir ızdırap ve kayıp hissi de geldi: Gerilemesine, Connor Bil-deborough'nun yüzüne parlayan bir közle vurmasına sebep olanaynı kara acı duvarı. Jill derin bir nefes aldı ve anıları uzaklaştırdı. O gece hiç uyu-madı, yine de ertesi sabah erken saatlerde yola çıkmak için top-lanmış, uykulu -ve akşamdan kalma- Avelyn'i elinden tutup han-dan çıkarmış, doğu yolunda, Dundalis olarak bilinen köye doğruçekiştiriyordu.O akşamın geç saatlerinde, güneş batı ufkunda batarken, eğik

«26

Salv,R- A.

siore

gölgeler yeni köyün binalarından dışarı uzanırken köye vJill köyü tanımadı, hiç tanımadı ve bu gerçek karşısındaŞaşırdışaşDundalis görüş alanına girmeden önce, yolun son kısrnınd - 3nianılara boğulmayı bekleyerek nefesini tutmuştu. Hiç de öylmamıştı. Bu Dundalis'ti, eski Dundalis'in kalıntılarının üzerine 'şa edilmişti, ama Yaban Çayırı'na, Dünyanın Sonu'na ya da hhangi bir diğer sınır köyüne benziyordu -en azından ilk bakıst Avelyn, Jill'in kendisini tek ana cadde üzerinden, köyün içinden geçirip kuzeye götürmesine izin verdi. Kasabanın kuzevucunda, Jill'in önceden ağıl olduğunu hatırladığı eski, çitleri kırıl-mış bir yer vardı ve ötesinde de yamaç.Yamaç."Oradan Ayla'yı gördüm," dedi. Avelyn gülümsedi, ama yalnızca kısaca, buradan çok, çokuzakta, hızla ilerleyen bir geminin güvertesinde, çok önemli vekutsal bir görevde Ayla'yla etkili karşılaşmasını hatırlamıştı. "Gerçekti," diye fısıldadı Jill, Avelyn'den çok kendi kendine.Bunda, açıkça hatırladığı geçmişine ait o küçük parçada hayaledilmemiş, gerçek bir şey olmasında tatmin buldu. GözleriniDundalis'in kuzey ucundan ayırıp, kasabayı her daim yeşil ağaç-lar ve karibu yosunuyla dolu vadiden ayıran yamaca, küçüklü-ğünde onun için onca önemli olan yamaca baktı. Jill görkemli Ay-la'yı görme anısının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde gerçek ol-duğunu biliyordu. Onu yine hissetti, o gıdıklanma hissini, ölüm-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 252: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

lü bağlardan kurtulup sonsuz evrende süzülme duygusunu."Oğlan," dedi Jill. "Biriyle mi birlikteydin?" diye sordu Avelyn, onu konuşturma-ya çalışarak.Jill başını salladı. "Önemli biri," diye yanıt verdi. An geçti; Jill arkasındaki kasabaya baktı. Ama dönmeden ön-ce duraksadı, dikkatle eski çite baktı. "O çitin üzerinde oynar- psi» UV»n,î

W

„ jgdi. "Üstüne tırmanıp en uzun kimin yürüyebileceği üze-rine'iddiaya girerdik.""Biz?"«Arkadaşlarım," dedi Jill, yanıtı üzerinde düşünmeden. Avelyn bu son ânının, kadına kaybettiği arkadaşlarından birkısmını hatırlatacağını ummuştu; ama başarısızlık onu fazla hayalkırıklığı"3 uğratmadı. Kuzeye yaptıkları yolculuğun akıllıca birşey olduğuna karar verdi keşiş, çünkü şimdi, Dundalis'e girdiktendakikalar sonra, Jill geçmişini yıllardır bildiğinden daha fazla ha-tırlamıştı. "Bunker Crawyer," dedi kız aniden, yüz ifadesi meraklı bir halalarak."Arkadaşlarından biri mi?" "Hayır," diye yanıt verdi Jill, eski çiti işaret ederek. "Onun ağı-lıydı. Bunker Crawyer'ın ağılı." Avelyn kocaman gülümsedi, ama Jill dönüp ona bakınca gü-lümsemesini gizledi. Kadının kızgın olduğu açıktı. Anıları geri ge-liyordu, ama acı verecek kadar yavaşça, çünkü artık kadın epeysabırsızlanmaya başlamıştı. "Hadi gidip kalacak bir yer bulalım," diye önerdi keşiş. "Bura-ya gelirken bir hanın önünden geçtik." Avelyn Uluyan Sheila denen yerin, Dundalis'in merkezindekigeniş bir meyhanenin ön kapısına yaklaşırlarken, JiU'in yeni, çokdaha güçlü bir anıyı hatırlayacağını anladı. Kadın binaya değil al-tındaki zemine bakıyordu, yüz ifadesi meraktan korkuya, sonradehşete dönüştü.Titreyerek döndü ve kaçmaya hazırlanırken Avelyn onu yaka-ladı. Keşiş bırakacak olsa kadının Yaban Çayırı'na, Dünyanın So-nu'na, hatta Palmaris'e kadar koşacağını tahmin ediyordu!"Burayı biliyorsun," dedi Avelyn, kadını sıkı sıkı tutarak.Jill kesik kesik nefes alıyordu; yoğun, kara bir dumanın koku-

428

A' S*>v*,0rç

sunu aldı. Dışarıda olmasına rağmen, kendisini çok dar Wkapatılmış, boğuluyormuş gibi hissediyordu."Biliyorsun!" dedi Avelyn kuvvetle, onu sarsarak. Jill'in derin nefesi bir hırlama gibi yankılandı ve keşişten Wtularak döndü, dikkatle meyhaneye, taş temeline baktı, "osaklandım," dedi, sesi kırılmasın diye büyük çaba gösterer W"Kasaba çevremde yanıyordu. Bütün o çığlıklar..." Sözleri boğuk bir hıçkırıkla kesildi, dik omuzları aniden çök-tü ve Avelyn onu yakalamasa yere düşecekti. Dundalis'te başka han yoktu ve dahası Avelyn bunca yolu jiU

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 253: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

korkunç geçmişinden kaçsın diye gelmemişti. Tek odalık ücretödedi, çünkü yalnızca tek boş oda vardı ve neşeli Belster O'Co-mely'ye üzerine basa basa kızla aralarında romantik ya da müs-tehcen hiçbir şey olmadığını, yalnızca iyi dostlar ve yol arkadaş-ları olduklarını açıkladı. İlk kez böyle bir açıklama yapmaya zah-met ettiğini düşündü Avelyn, Jill'i merdivenlerden yukarı, ortaksalondan yatak odalarına götürürken. Keşiş bu kasabada bir sürekalabileceklerini düşünüyordu ve köy çok küçük ve kapalı oldu-ğu için, Jill'in itibarını korumalıydı. Kadın Dundalis'te yeterince sı-kıntı çekecekti, Avelyn biliyordu, dedikoducu köylülerin kötü fı-sıltılarını duymasa da olurdu. Anılarının büyük gücüyle bitkin düşen Jill hemen uyuyakaldı.Avelyn rahatsız edici düşlerin onu ziyaret edeceğinden korkarakuzun süre yanında kaldı. Kadın derin bir uykudaydı, belki de düş göremeyecek kadaryorgundu. Avelyn sonunda ortak salondan gelen gürültüleri dahafazla duymazdan gelemedi. Köyün çoğu orada toplanmıştı ve Jill'ibu kadar sevmesine rağmen -gerçekten de onu bir babanın kızı-nı sevmesi gibi seviyordu- perişan keşişin kendine has ihtiyaçla-rı vardı.Çok geçmeden aşağı inmiş, dev bir kalabalığın ortasında içi-

».SH1 W'ş'

«29

konuşuyordu, çünkü bölgedeki avcıların çoğu yaklaşan kı-y rlanmak üzere erzak almak için köye gelmişti. Gerçekten' w oalı bir topluluktu, yalıtılmış ve önyargılı, silahlarıyla ve kur-1 klarıyla yaşayan adamlar ve birkaç kadın, ve Avelyn kısa sü- onra serserinin biriyle Dundalis gibi karanlık geçmişi olan birsabanın, tehlikeye karşı hazırlıklı olması gerektiği konusundatartışmaya başlamıştı. Tuzakçı bölgedeki en tehlikeli şeyin zaman zaman görülen açbir rakun olduğunu söyleyerek alay ettiğinde, Avelyn Birader hiçgecikmeden adamın yüzüne yumruk attı. Keşiş uyandığı zaman ortak salonda Belster O'Comely ile yal-nızdı ve bir gözünün üzerine bir parça biftek yerleştirilmişti "Ha,ha, ne ki?" diye sordu hancıya. "Buralardaki insanların senelerdirgördükleri en iyi eğitim!" Belster kahkaha attı. Dundalis halkı zorlu bir topluluktu, za-man zaman çıkan kavgalardan kaçmazlardı. Hatırlayamasa da iyidövüşen Avelyn, o gece tuhaf bir şekilde biraz saygı kazanmıştı,ama ortak salondaki adamların ve kadınların çoğu onun deli ol-duğunu düşünmüştü. Belster ona bir kağıt parçası uzattı, bir fatura. "Son içkileri se-nin ısmarladığına karar verdiler," dedi hancı. "Ha, ha, ne ki!" diye uludu Avelyn ve gümüş paralan sayar-ken kocaman gülümsüyordu. Kiraladığı odaya girdiğinde Jill'in yastığının çevresinde kıvrıl-mış, kaybolmuş küçük bir kız gibi göründüğünü fark edince o ne-şeli gülümseme sıcak bir gülümseye dönüştü. Avelyn yatağın ya-nında diz çöktü ve kadının gür, altın rengi saçlarını okşadı, son-ra yanağını öptü. 32

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 254: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

KARANLIK YÜKSELİYOR Geyikçayı, Dundalis ve Yaban Çayırı gibi bir köydü, yalnız Al-pinador'un batı sınırında olduğundan daha soğuk bir yerdi, dahafazla zorlu çalısı, daha az yaprak döken ağacı vardı. Geyikça-yı'nda kış senenin sekizinci ayında, Octenbrough'da, genelde güzgündönümünden birkaç hafta sonra başlıyordu ve Toumanay ayıgeçene kadar oyalanıyor, yerini kısa bir bahar ve daha da kısa biryaza bırakıyordu. Geyikçayı halkı, Alpinador'daki kardeşleri gibiaçık tenli ve açık renk gözlü ve saçlıydı. Ve yine ırkta görüldüğügibi inkar edilemez ölçüde zorlu, uzun boylu ve geniş omuzluy-dular, güçlüklere alışıktılar. Alpinador sınırının çocukları bile-vahşiliğini koruyan krallığın çoğu sınır köylüsü sayılıyordu!- si-lah kullanabiliyordu; çünkü goblinler ve fomoryan devleri kuzey-de, daha medeni güney krallıklarına göre daha sık görülüyordu.Yerleşim biriminin tavrı ve duruşu bunu yansıtıyordu, çünkü Ge-yikçayı, kuzeydeki Ayı-Honce köylerinin aksine, iki buçuk metre-lik kazık çitlerle çevriliydi. Bu yüzden, Geyikçayı izcileri goblin izleri gördüklerini haberverdiklerinde, bu zorlu halk fazla endişelenmedi. O sefil küçükinsansıların izlerine karışmış dev ayak izleri fark edildiğinde bileköy önderleri yalnızca metanetle omuzlarını silktiler ve uzun pa-lalarını, ağır baltalarını bileylemeye başladılar.Şafaktan sekiz saat sonra, solgun güneş batı ufkuna dokundu-

iblisi" W»

«ı

saldırıdan önceki son ana kadar Geyikçayı düşmanını ger- birdir etmedi, yazgısını anlamadı. Normalde goblinler bircekten tasaldırgan bir sürü olarak gelir, ağaçların ve çalıların arasm- Vnsar kendilerini vahşice kazıklara ve barikatlara atarlardı,dan Ku? 'bu sefer yaratıklar köyü on sıra halinde dizilerek tamamen relemişti- Ve goblin hattı, her yirmi adımda bir kat kat kalınk'irklere sarınmış fomoryan devleriyle güçlendirilmişti.Geyikçayı halkı hiç bu kadar büyük bir goblin gücü görme-mişti bu nefret dolu, bencil yaratıkların bu sayılarda toplanabile-ceği fikrini kavrayamıyorlardı. Ama buradaydılar işte, sayısız mız-rak başı günün son eğik ışıkları altında parlıyordu, değişik kabi-lelerin simgesiyle süslenmiş sayısız kalkan yan yana duruyordu.Köy halkı aynı anda nefeslerini tuttu; konuşamayacak, yeniemir ya da strateji öneremeyecek kadar şaşkındılar. Saldırgangoblinler sık sık saldırıdan önce haberci gönderir, teslim olmala-rını ister, değiş tokuş önerir, aksi halde savaş olacağı uyarısını ya-parlardı. Böyle bir talebe verilen normal yanıt, habercinin kafası-nın köy duvarının önünde bir kazığa geçirilmesi olurdu. Ama bu sefer pek çok köylü, bir habercinin yaklaşması duru-munda seçeneklerini düşünüyordu. Goblinler dakikalarca yerlerinden ayrılmadılar, sonra, emirüzerine, saflar aralandı, her savaşçı tek bir kısa hareketle sağa yada sola adım atarken sıra sayısı iki katına çıktı. Saflarda beliren aralıklardan yeni sürpriz göründü, bir goblinsüvari birliği: Ufak yaratıklar tüylü midillilere binmişlerdi. Goblinbinicileri bilinmeyen bir şey değildi, ama nadir görülürlerdi -Ge-yikçayı'nda hiç kimse o kadar çok goblin süvarisinin toplanabile-ceğini hayal edemezdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 255: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Dört yüz," diye tahmin yürüttü bir adam ve bu tahmin gob-lin süvari birliğinin Geyikçayı'nın toplam nüfusunun iki katı oldu-ğunu söylüyordu. «2

S4|.R. A.

Vitore

Sersem. Zorlu köylüler için goblin sıralarının aralanma tarzı daleticiydi. "Eğitimli bir ordu," diye mırıldandı başka bir ada "Disiplinli," diye onayladı bir başkası, inanmazlık bir if A-ve ümitsiz, çünkü Alpinadorlular arasında, vahşi ve doegoblinlerin kuzey yörelerini tamamen ele geçirmekten ahkotek şeyin bir araya gelememeleri olduğu sır değildi. Goblinler Isanlardan çok goblinlerle savaşıyorlardı -ve başka ırklarla. Geyikçayı'nın ana kapısının tam önünde dört yaratık saflardaçıktı: Uzun bir insandan üç kat uzun, kürklere ve beyaz bir avının derisine sarınmış, köylülerin o ana dek gördüğü en büyük so-payı taşıyan dev bir fomoryan; yüzü yara izleriyle dolu ve biçim-siz, bir kolu dirseğin hemen altından kesilmiş inanılmaz derece-de çirkin bir goblin; ve goblin boyunda, ama aynı şekle sahip ol-mayan, fıçıya benzer bedenleri, sıska kollan ve onları taşıyama-yacak kadar zayıf görünen bacakları olan iki tuhaf görünüşlü ya-ratık. Son iki yaratıktaki en çarpıcı şey, hızla sönen ışık altındaparlak bir kırmızıyla ışıldayan bereleriydi. "Kanlı Bereler," dedi bir adam ve Geyikçayı halkından hiçkimse daha önce ünlü powrieleri görmemiş olsa da, diğerlerionaylayarak başlarını salladı. Saniyeler kayıp geçerken düşman hattı yine korkutucu duruş-larını sürdürdü. Sonra powrielerden biri deve işaret etti ve pis pissırıtan fomoryan, cüceyi havaya kaldırdı. Gözlerini Geyikçayı'nadiken cüce beresini çıkardı ve havada, başının üzerinde salladı. Halk bu dramatik hareketin bir işaret olduğunu anladı ve so-nuç ne olursa olsun canlarını pahalıya satmaya kararlı bir şekilde,saldırıya hazırlandılar. Ama işittikleri şey toynakların gümbürtüsüya da atılan goblinlerin ulumaları değil, powrie savaş makineleri-nin gıcırtılı savruluşları oldu. Büyük taşlar, üç buçuk metrelik mız-raklar ve yanan zift topları havada süzüldü, gergin, donmuş kasa-bayı bir çığlık ve haykırış, parçalanan kütükler ve cızırdayan ateş- L uvan.51

«3

r karmaşasına dönüştürdü.ikinci yaylım ateşi süzülerek yaklaşırken duvarın üzerinde pek vki kalmıştı; yaralılarla ilgilenmeye, alevlerle mücadele etme-az K1'barikatları sağlamlaştırmaya girişmişlerdi. Çoğu saldırıyı gör- di gerçekten de muazzam bir şeydi; ama işittiler, toprak ayak-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 256: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

larının altında sarsılıyordu. Üçüncü yaylım ateşi, atılan piyadeler tarafından fırlatılan ikivüzden fazla mızrak, süvarilerden hemen önce geldi ve bu yüz-den süvariler duvarlardaki sayısız açıklıktan içeri doluşurken,ayakta kalan savunmacılardan çok ölü köylüler buldular. Bom-bardımandan sonra hayatta kalanlar, çok geçmeden ölü arkadaş-larına imrenmeye başladılar. Güneş ufkun arkasına batmadan önce Geyikçayı dümdüz ol-muştu. Fomoryanl ardan Maiyer Dek, goblinlerden Gothra vepowrielerden Ubba Banrock ve Ulg Tik'narn kaüiamın ortasındadurdular, ellerini ve gözlerini kaldırdılar ve önderlerine, tanrıları-na seslendiler. Çok uzakta, Aida'daki lavtası tahttta, dactyl onları işitti ve ölü-mün, eğitimli hizmetkarlarının ilk organize saldırısının tadını çı-kardı. İblis kanın kokusunu, öfkenin tadını şefleriyle birlikte ora-daymış gibi alabiliyordu. Ve bu yalnızca ilkti, iştah açıcıydı, dactyl biliyordu, çünkü or-dusu büyümeye devam ediyordu; karanlık kitleler Aida'nın karan-lık kollarına akıyordu ve Alpinador'un yalnız köyleri sadece sına-ma yerleriydi. Gerçek meydan okuma güneydeydi, en zengin vekalabalık krallıkta, Ayı-Honce'da. Kış ülke üzerindeki etkisini yitirirken, karlar yüksek geçitleriaçacak kadar çekildiği zaman hazır olacaklardı.Hazır olacaklardı.

Jill, Dundalis'in kuzeyindeki ormanlık yamaçta bir o yana, bir

«4

R' A- S*«v*,o,

bu yana dolaştı. İlk karlar yağmış, toprağın üzerinde hafifzik bir örtü oluşturmuştu, ve hava soğuktu, yukarıdaki o-\, ^öOKyü^Qparlak maviydi. O hava bile tek başına genç kadına aşinalıkriyordu, Palmaris şehrinde ya da donuk ve ıslak sisin daim'ründüğü Pireth Tulme'de bilmediği bir kuruluk. JiU bu temi7kuru havayı küçüklüğünden, bu mekandan biliyordu; ve o omiş yaşama ait imgeler, bir zamanlar yaşadıklarına ait kısa imoler artık bilincinin kıyılarında uçuşuyordu. Yaşamının mutlu, küçüklüğünün özgürlük ve vahşi oyunlarladolu olduğunu biliyordu. Pek çok arkadaşı, birbirini takip edenmuhteşem ve yaramaz planlarda komplo ortakları olduğunu bili-yordu. Yaşam bir şekilde çok daha basit ve temizdi, sıkı çalışmave zorlu oyunlar, adilce kazanılan iyi yiyecekler ve görgüden de-ğil karından gelen kahkahalar. Yine de, o geçmiş varoluşa dair ayrıntılar ondan kaçıyordu,isimler de öyle, ama yüzlerin çoğu geri dönmüştü. O parlak sa-bah, sırtın kenarındaki ormanlık yamaçta, beyaz yosunluk zemi-ne ve karanlık dalları karla tozlanmış kısa ağaçlara bakan ikiz ça-ma doğru yürürken hüsran içindeydi. O çamların arasındaki boşluğa oturur oturmaz kafasına dahafazla imge doluştu. Yosunlu vadide ağaçların arasına girip çıkanbir dizi avcı hayal etti. Omuz sırıkları canlandırdı kafasında veavın başarılı olduğunu gördüğünde heyecanlandığını hatırladı. Sonra imgeler daha da çoğaldı, gaıba koşan kendisi, alçak va-diye girince onları gözden kaybetmesi, çamların ve ladinlerin ara-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 257: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

sında dolanması, bir arkadaşla koşması. O son engelin içindenkoştuğunu, kollarında iğneli çam dallarını hissettiğini ve geri dö-nen avcılarla yüzyüze geldiğini hatırladı -evet, yüzlerini görebili-yordu ve babası aralarındaydı. Hatırlıyordu! Ve sırıklar ihtiyaç duyacakları geyiklerle doluy-du, bir de -başka bir şeyle. iblisi"

Uya"'?1

<35

ıll'in gözleri iri iri açıldı, anı aniden çok canlı bir hale geldi,. ^in şekilsiz ölü şeye ait imgeler kafasına doluştu, zihninekaçmasın, söyledi.Zor nefes alsa da imgeyi bırakmadı. O sabahı hatırlıyordu, bubaha çok benzeyen o parlak sabahı. Ayla'yı görmüştü ve sonravcılar. babası da dahil, kış erzaklarıyla dönmüşlerdi -ve goblinle."Goblin," diye fısıldadı Jill yüksek sesle, ismin bu geçmiş ola-n. rjundalis'in, evinin, ailesinin ve dostlarının sonunu haber ver-diğini hatırlatarak. Düzenli nefes almak, ellerinin titremesini önlemek için müca-dele etti."İyi misiniz bayan?"Neredeyse çizmelerinden fırlayacaktı, hızla soru sorana dön-dü: Bir Abellican keşişi. Avelyn Biraderle aynı kahverengi cüppe-yi giymişti, başlığını arkaya itmiş, traşlanmış kafasını ortaya çıkar-mıştı. Avelyn'den çok daha kısaydı, ama güçlü olduğu anlaşılangeniş omuzları vardı."İyi misiniz?" Soruyu yumuşak sesle, nazikçe sordu, ama Jill o seste keskinbir tını hissetti ve endişesinin numara olduğunu sezdi. Adamınkendisini dikkatle incelediğini fark etti, saçlarına, gözlerine ve du-daklarına uzun uzun bakıyordu, sanki onu tartıyormuş gibi.Gerçekten de öyleydi. Adalet Birader deli rahibin yanında yol-culuk eden kadın hakkında pek çok eşkâl dinlemişti ve şimdi bukadına, kalın ve dolgun dudaklarına, parlak mavi gözlerine ve al-tın rengi, gür Saçlarına bakarken biliyordu."Burada yalnız olmamalısınız," dedi. Jill hıhladı ve parmaklarını kısa kılıcının kabzasına götürdü;tehdit etmek için değil, yalnızca silahlı olduğunu göstermek için."Kralın ordusunda görev yaptım," diye temin etti keşişi, "Kıyı Mu-hafızlarında. " Adamın gözlerinin aniden tanımayla kısılması Jill'i Salv*tOrehazırlıksız yakaladı ve bundan bahsetmesinin belki de akmadiğini düşünmesine sebep oldu."Adınız nedir?" diye sordu adam. "Sizinki nedir?" diye terslendi Jill, gittikçe daha çok savıya çekilerek. Abellican Kilisesi'nden bir biraderin bu kadar İnde, köyün dışında yalnız olması ona tuhaf geldi. Sonra Avelv -hikayesini, tarikatı terk etmesini düşündü. Böyle bir eyleminzası olabilir miydi? Deli rahibin gittikçe artan ünü, katı tarikattistemediği bir ilgi uyandırmış olabilir miydi? "Adım kimse için önemli olmadı," diye yanıt verdi keşiş ifade-sizce, "bir kişi dışında. Bir zamanlar tarikatımdan olan, ama o yol-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 258: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

dan ayrılan ve manastırdan değerli şeyler çalan bir adam dışındaEvet," dedi Jill'in anladığını açıkça görerek, "Avelyn Desbris Bira-der için benim adım Adalet Birader. Yol arkadaşın için, kızımben kilise tarafından çaldıklarını geri almak üzere gönderilmişbedenleşmiş felaketim."Jill ayağa kalkmış, kılıcını çekmiş, düzenli olarak geriliyordu. "Kilisenin yasal bir temsilcisine mi saldıracaksın?" diye sordukeşiş. "Adalet Birader unvanının adil ve meşru olduğu kişiye, ar-kadaşın dediğin kanun kaçağı keşişin hak ettiği cezayı verecekolan kişiye mi saldıracaksın?""Avelyn'i savunurum," dedi Jill adama. "O kanun kaçağı de-ğil." Keşiş rahatça durup alayla güldü. Sonra aniden, zalimce atıl-dı, dönerek çöktü ve Jill'in uzattığı kılıcı tekmeledi. Kadın kılıcı beceriyle çevirerek uzaklaştırdı, Adalet Birader'i/ıyalnızca onu bir adım gerilemeye zorlayan, seken bir darbe indir-mesine izin verdi. Adalet Birader yeniden sıçramaya hazırlanarak kendini topar-ladı. Kadına duyduğu saygı artıyordu. Bu kadın savaş konusundaacemi değildi, ince işlenmiş refleksleri vardı. iblisi UY.*'*

437

«Senin de kanun kaçağı olduğun söyleniyor," diye sataştı yak-ak, "Pireth Tulme'den kaçmışsın."(ili irkilmedi, gözünü bile kırpmadı.«Belki Kıyı Muhafızları başına ödül koymuştur," dedi keşiş ve

Hdetle saldırdı, bir başka döner tekme savurdu, sonra doğruldue art arda üç tekme attı, ayağı Jill'i değişik yüksekliklerde yaka-ladı Kadın tekmelerin hepsini yana kaçarak savuşturdu, sonra kı-lını uzatarak saldırdı. Vicdanı onu engelledi, bir insanı öldürmek üzere olduğunuhatırlamaya zorladı. Endişelenmesi gerekmezdi; çünkü kılıcı ölümcül keşişe yakla-şamazdı bile. Adalet Birader yaklaşmasına izin verdi, son andahafifçe dönerek sol kolunu alttan yukarı kaldırdı ve kılıcın düzyüzeyine vurdu. Darbeyi savuştururken ilerledi ve ağır bir sağkroşe indirdi. Jill hemen geriledi, ama kaburgalarına darbe aldığından nefe-si boşaldı. Geri geri sendeledi, gerilerken beklenen saldırıya kar-şı kendini savunmak için ayaklarını yere sıkıca bastı. Düşünceleri berraklaştığı zaman keşişin kavgayı sürdürmedi-ğini, kazandığı avantajdan faydalanmadığını gördü. Üç buçukmetre kadar uzakta, bir eli cüppesinin cebinde, sakin sakin duru-yordu. Jill şaşkınlıkla gözlerinin kapalı olduğunu gördü. Kadının soruları ser'semletici bir akışla aniden kayboldu; çün-kü keşiş fiziksel olarak hareket etmiş olmasa da, ona ruhuyla sal-dırmıştı ve kadın aniden bedeninin kontrolünü kaybetmemek içinirade gücüyle mücadele ederken buldu kendini! Jill'in bedeninden ve ruhundan derin bir acı geçti, keşişin deaynı acıyı yaşadığını biliyordu -ama bu düşünce ona pek az te-selli veriyordu. Bu müstehcen saldırıyı gölgeli bir duvar gibi his-sediyordu, onu ittiriyor, kendi bedeninden çıkarmaya çalışıyordu.Başta yenileceğini hissetti, direnmesi imkansızmış gibi geldi. Ama «8

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 259: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

R- A' S^.0re

çok geçmeden bunun kendi bedeni olduğunun farkına vardıni kendi sahasında savaşıyordu- ve keşişin kötücül saldırısına H-renebilirdi. Jill büyük irade gücüyle, kuvvetle ittirirken gölgeli dvar geriledi. Jill kendini bir ışık kaynağı, alev alev bir güneş höldürücü bedenin gerçek sahibi olarak hayal etti ve savaştı.Sonra gölge yok oldu ve Jill bir adım gerileyerek gözlerini açtı Adam tam önünde, alayla ona bakıyordu. O zaman kadın buzihinsel saldırının hileden başka bir şey olmadığını, adamın saldı-rının etkilerinden çok daha çabuk kurtulduğunu anladı. Kalan o bir saniyelik bilinç süresinde bunu anladı. Her şeyianladı, ama bu bilgi yalnızca ümitsizlik getirdi, çünkü adam fazlayakın, fazla hazırdı ve Jill kendini savunamazdı. Adalet Birader elini kadının gırtlağına hançer gibi indirdi, onukarların ve toprağın üzerine düşürdü. Tek bir temiz darbe, amakontrollü bir yumruk indirdi, çünkü keşiş kadının ölmesini iste-miyordu. Kadının bilgisinin hain Avelyn'in yerini bulmak için ge-rekeceğini tahmin ediyordu ve tutsak olarak varlığı kanun kaçağıkeşişin ona gelmesine kesinlikle yardım edecekti Kadının ölmesini istemiyordu, henüz değil, ama keşiş Avelyn'inişi bittiği zaman bu kadının, JilPin de öleceğini biliyordu.Ama Adalet Birader'in umurunda değildi.

33BÜYÜK DARBE Elbryan Uluyan Sheila'nm arka tarafında epey geride oturdu,arkasını ve iki yanını duvarlarla güvene almak için sandalyesiniköşeye itti. Korucu aksilik çıkmasını beklemiyordu; Dundalis hal-kı onu sevmiyor olabilirdi, ama asla açık açık düşmanca davran-mamışlardı. Yalnızca eğitimi ona kendini en savunulabilir pozis-yona yerleştirmesini hatırlatıyordu. Kalabalık bu gece gürültülüydü, meyhane tıka basa doluydu,çünkü dışarıda hafif bir kar yağıyordı ve insanlar yoğunlaşmasın-dan korkuyordu. Bir tipi insanları bir hafta boyunca eve kapan-maya zorlayabilirdi. İçkiler su gibi akıyordu, sohbetler gürültülü ve daha çok havahakkındaydı -şişman, kahverengi cüppeli bir adam ve pek çokköylünün olası goblin saldırısı hakkında tartıştıkları yer dışında. "Daha önce oldu," dedi Avelyn Birader kuru kuru. "Bütün ka-saba dümdüz edildi ve tek kişi hayatta kaldı -belki de hiç kimsekalmadı." Keşiş hıhladı ve ağzından kaçırdığı şeyin fark edilme-miş olmasını diledi. Jill'in sırrı kendisine aitti ve ancak o açıklaya-bilirdi. "Ama ancak Dundalisli avcılar ormanda bir goblin öldürdük-ten sonra," diye itiraz etti Tol Yuganick adındaki ayı gibi biradam, ama yüz elli kiloluk Avelyn'in yanında o kadar da iri gö-rünmüyordu. "Ve bu neredeyse on sene önceydi. Goblinler geri «o

R- A- S*'v*ore

gelmeyecek. Sebep yok." "Nöbette Tozlu varken olmaz," diye kahkaha attı bir Kadam, arka köşede, masasında yalnız oturan korucuya dönü Kkarak. Diğer üç köylü Elbryan'ın aleyhine atılan kahkahaya h

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 260: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

vesle katıldı."Peki bu adam kim?" diye bilmek istedi Avelyn. "Senin kıyamet hikayelerin için dikkatli bir kulak," diye yorumyaptı Tol. Dudaklarını ve çenesini köpüğe bulayarak birasını so-nuna kadar içti. "Saldırgan ayının icabına bakan Elbryan değil miydi?" diye sor-du Belster O'Comely, tezgahın o tarafına gidip iki adamı uzaklaş-tırmak için şiddetle silerek. "Senin evini yağmalayan ayıyı, BurgisGosen!"Burgis adlı ufak tefek adam bu cümle üzerine çekindi. "Pöh!" diye hıhladı Tol, zalim hatlarından bir öfke bulutu geç-ti. Dev adam Belster'ın Gecekuşu adlı yabancıyla ilişkisini aslaonaylamamıştı ve bunu sık sık, yüksek sesle söylüyordu. Belster tezgahın arkasından aynlmadı. Hancı, itibarının riskegirebileceğini bildiği için Elbryan ile dosduğunu uzun süre gizlitutmuştu. Ama son zamanlarda bu değişmeye başlamıştı. Bir süreönce yerel bir köseleciye özel tasarım bir eyer sipariş etmişti vebunun Gecekuşu için, korucunun onun için yaptığı bir işe karşı-lık ödeme olarak yapıldığını açık açık söylemişti. "Ayı hastaydı ve zaten ölüyordu," diye şişinmeye devam ettiTol Yuganick. "Buradaki Elbryan'ın, koruyucu efendimizin lanetşeyi gördüğünden bile şüpheliyim." Bunu pek çok onay homurtusu ve baş sallama takip etti. Buaksi kalabalığa karşı hiçbir yere varamayacağını anlayan Belster,başını iki yana sallamakla yetindi ve işinin başına döndü. Ayı ola-yının hatırlaülmasının Tol'u rahatsız ettiğini biliyordu, çünkü avcıayıyı kendisinin öldüreceğine yemin etmişti -ve bunu başarmışolsaydı iyi bir ödül alacaktı! iblis* »^

W

Avelyn Birader de Tol Yuganick'in şakşakçılarını görmezden, j; rjzak köşedeki adamı, Tol'un alayla "koruyucu efendimiz"A diği adamı ilgiyle inceledi. Belki bu adam dünyanın gerçeğinianlıyordur, diye düşündü. "Bence hepiniz minnettar olmalısınız," dedi keşiş dalgın dal-n birine hitap etmekten çok yüksek sesle düşünerek. Avelyn bir an sonra, gözleri hâlâ odanın karşısındaki adamınüzerindeyken göğsünün dürtüklendiğini hissetti. "Bizim korunmaya ihtiyacımız yok!" diye bildirdi Tol Yuga-nick, çarpılmış, ama yine de çocuksu yüzünü keşişinkine yaklaş-tırarak. Avelyn adama, manyakça bir öfkeyle çarpılmış meleksi yüzeuzun uzun, dikkatle baktı. Sonra keşiş omzunun üzerinden baktıve Belster'ın başını teslimiyetle iki yana salladığını gördü; meyha-neci şimdi ne olacağını biliyordu. Avelyn bir adım geriledi ve pelerininin altından küçük bir ma-tara çıkardı. "Cesaret iksiri," diye fısıldadı Burgis Gosen'a göz kır-parak, sonra mataradan büyük bir yudum aldı. İçmeyi tatminkarbir "Aaah!" ile bitirdi, sonra diğer eliyle yüzünü sıvazladı ve ma-tarayı cüppesinin içine soktu. Sonra Avelyn, adamın uğursuz ifadesine karşılık Tol'u saf he-yecanla inceledi. Tol hırladı ve yaklaştı, ama Avelyn hazırdı. "Ha, ha, ne ki!" diye bağırdı keşiş, Tol onu yine göğsündendürtüklemek için uzanırken. Avelyn tek bir sol yummkla iri ada-mı yere serdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 261: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Tol'un iki arkadaşı hemen keşişin üzerine atladı, ama keşişonları silkeledi ve dövüş başladı. Tezgahın ardında, Belster başını iki yana salladı ve dağınıklı-ğı toplamasına yardım etmek için kaç kişinin ayakta kalacağınımerak etti.Adalet Birader Uluyan Sheila'ya yaklaşırken bir kavganın gü-

«2

R. A.

Sal

Viiore

rüküşünü duyunca kötücül bir ifadeyle gülümsedi; Avelder'in içeride olduğunun kanıtı. Keşiş kahverengi cüpne ?mış, normal köylü giysileri giymişti. Eski dostu Avelvn'i y m onuAbellican giysileri olmadan tanıyıp tanıyamayacağrnı merakve bu düşünce adamın yolculuk pelerininin başlığını kafasınçirmesine sebep oldu.Sürpiz yapmak daha iyi olacaktı. Avelyn bire karşı beş, sayıca azınlıkta kalmıştı -ve bu oranmda tek sebebi, diğer üç adamın onun yanında, ya da en azındankeşişe karşı birlikte hareket eden kalabalığa karşı dövüşmeleriy-di. Ayağa kalkmış, tetikte bekleyen Elbryan her şeyi meraklavahşi keşişe tam olarak ne anlam vermesi gerektiğini bilmeden iz-liyordu. Harika dövüşen Avelyn durmaksızın "hazırlık" hakkındabağırıp duruyor, arbedeye "hazırlıklılık eğitimi" diyordu. Korucuolaylar kontrolden çıkmadığı sürece Tol Yuganick ve arkadaşları-nın dayak yediğini görmekten memnundu. Zalim Tol yerden doğrulup, kükreyerek keşişe saldırdığındave dev adamın son anda yana çekilirken uzattığı ayağına takılıpuçmaya başlayan adamın kafasının arkasına indirilen katı bir dir-sek darbesiyle devrildiğinde gülümsedi."Ha, ha, ne ki!" diye uludu Avelyn sevinçle. Elbryan bunun köylülerin tek başlarına başetmeleri gerekentehlikelerden biri olduğunu düşünerek geride durdu. İpi çözül-müş Şahinkanadı yanında hazır bekliyordu, keşiş yere serildiği za-man ölümcül bir intikamın alınmayacağına karar vermişti. Yere serilirse, diye düzeltti Elbryan bir süre sonra, çünkü şiş-man adam eğitimli bir savaşçının zarafeti ve kusursuzluğuyla ha-reket ediyordu. Eğilip yumrukluyor, darbe alıyor ve kahkaha ata-rak önemsemiyor, sonra son saldırganına ağır bir yumruk ya datam hedefi bulan bir diz indiriyordu. Bir yandan kahkaha atarken, jblis"1 v

dev om uzlarının üzerinden aynı anda iki adamı arkaya attı. Sırtın-ndalye kırıldı, ama Belster O'Comely darbeyle inlerken, ke-alnızca daha yüksek sesle kahkaha attı ve her zamanki hay-jjşım kopardı, "Ha, ha, ne ki!"Elbryan bunun iyi bir gösteri olduğunu düşünerek değneğine slandı. Duruşu gevşer gevşemez, genel kavganın sağladığı fır-an sevmediği korucuya bir yumruk atmak için kullanmak iste-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 262: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

yen hevesli bir köylü tarafından kendisine meydan okundu. Elbryan kayıtsız bir tavırla Şahinkanadı'nı önünde dik olaraktuttu ve yumruğu sert tahtayla karşıladı. Saldırgan inleyerek elinikavradı ve Elbryan değneğin yukarı ucunu aşağı iterek değneğinaşağı ucunun yukarı, inleyen adamın bacaklarının arasına çarp-masını sağladı. Elbryan silahını çekti ve dümdüz uzatarak adamın göğsünedayadı ve itti. Adam elini ve bacakarasını tutarak yere düştü. Son-ra korucu izlemeye devam etti, deli keşişin kısa süre sonra yoru-lacağını düşünüyordu. Adam tek hata yapsa köylü kalabalığı onualt edecekti.Sonra Elbryan işe karışacaktı. Tol Yuganick yine saldırıp yine geri püskürtülünce korucu birkez daha gülümsedi. Ama yeni gelen biri meyhane kapılarındaniçeri girip, dövüşen kalabalığın içinde rahatlıkla ilerlemeye başla-yınca gülümsemesi hızla soldu, yerine bir merak ifadesi geldi. Biradam yumruk atmak için dönünce yeni gelen üç tane seri, kes-kin, mükemmel dengeli darbeyle onu dümdüz etti. Öyle hızlıyumruk atmıştı ki, üçüncü indiğinde adam henüz karşılık vermekiçin hareket bile edememişti. Böyle dövüşmeseydi bile Elbryan bunun sıradan bir köylü ol-madığını anlardı. Adam bir savaşçının dengeli adımlarıyla yürü-yor, kalabalığın arasından bir katilin odaklanmışlığıyla geçiyordu-ve bir katil gibi yüzü yarı örtülüydü, bir eşarp yukarı çekilmiş,yüzüne sıkı sıkı bağlanmıştı. «4

R- A- Si'v4,Dre

Korucunun adamın hedefini seçmesi güç olmadı. Bu vahşi keşiş ne tür düşmanlar edinmiş, diye merak etti Pikyan, o da karmaşık kalabalığın arasından, yeni gelenin yolunu ksecek şekilde ilerlerken. Ölümcül darbe Avelyn'in gırtlağına yöneltilmişti, ama baskiki adamla dövüşmekte olan şişman keşiş darbenin geldiğini görmedi. Elbryan darbeyi değneğiyle havadayken yakalayıp yukarı-ya doğru savuşturdu. Dengesi ve zamanlaması mükemmel olanyeni gelen fark etmedi bile, diğer eliyle ikinci darbesini indirdiElbryan değneğini hızla indirerek adamın koluna vurdu. Adalet Birader artık gözlerini Elbryan'a çevirmişti, Avelyn'inyardımına koşan bu adamın sıradan bir köylü olmadığını anlaya-rak korucuyla yüzleşmek üzere hızla döndü. O sırada bir adamkeşişin sırtına atlamaya çalıştı, ama Adalet Birader onu hızla göğ-sünden ve sonra boynundan dirsekledi ve yere yuvarlanmasınasebep oldu. Yakındakilerden hiçbiri savunmasını gördükleri ya-bancıya bulaşmak istemiyordu ve meyhanede kimse -belki hâlâyerdeki Tol dışında- Elbryan ile dövüşmek istemiyordu. Bu, çal-kantılı bir denizdeki bir sakinlik adasında dövüşen kalabalığın ge-ri kalanından tuhaf bir şekilde yalıtılmış Elbryan ile Adalet Bira-der'i yüz yüze bırakıyordu. Keşiş öne sıçrayarak yumruk atacak gibi yaptı ve Elbryan'ındizini tekmeledi. Elbryan yumruğu engellemek için değneğiniyükseğe kaldırdı, ama hileye kanmış görünse de yakalanmadı.Adalet Birader tekme atarken arkadaki ayağının üzerinde döne-rek bacağını uzaklaştırdı. Adalet Birader dönüşe bitirmeye, Elbryan dönüşünü tamamla-madan düşmanını sırtından yakalamaya çalışarak hızla atıldı. Elbryan yarı dönmüşken durdu, enerjisini tersine çevirdi ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 263: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

değneğini hızla arkaya uzattı. Silahın altından döndü ve silahı yi-ne düzlemesine uzatarak rakibini gerilemeye zorladı. Sonra koru-cu seri hamleler yaptı: Dürttü, değneğini bir yandan diğerine sa- iblisi UVa*'S'

«5

du, ardından çekerek bir sol eli önde, bir sağ eli önde, art ar-da ağır darbeler indirdi. Adalet Birader her saldırıyı karşılıyor, sertleşmiş kollan belir-? bir şekilde hareket ediyor, cilalı tahtaya çarpıyordu. Korucu-nun atağında bir gedik, bir kez daha saldırıya geçmesini sağlaya-cak bir açıklık bulmaya çalıştı. Ama Elbryan'ın duruşu mükem-meldi; her darbe bir öncekini, karşı darbeye izin vermeyecek ka-dar yakından takip ediyordu. Korucu yine de yetenekli keşişin savunmasını aşamıyordu vekısa süre sonra Adalet Birader'in gerilemesini bile sağlayamaz ol-du. Saldırı gevşediğinde Elbryan bacaklarını kırarak Şahinkana-dı'nı önünde yatay vaziyette tuttu. Sonra keşiş şiddetle saldırdı,değneğe kırmaya niyetlenmiş gibi vurdu. Elbryan hazırdı, bu hareketi tahmin etmişti. Değneğini göğsü-ne çekerek Adalet Birader'in darbesinin kısa kalmasına sebep ol-du, sonra Şahinkanadı'nı eğilen adamın üzerinden çevirdi ve hız-la vurdu. Elbryan aynı hareketle bir adım ilerledi ve iki elini vedolayısıyla değneği dümdüz, yatay olarak uzattı ve keşişin çene-sinin altına soktu. Darbe geldiği zaman Adalet Birader geriledi. Serbest kolunuyukarı kaldırarak darbenin momentumunu kısmen karşıladı, son-ra elini dümdüz, bıçak gibi uzatarak bir darbe indirdi. İkili sendeleyerek ayrıldı, Elbryan nefes almaya, Adalet Bira-der sersemliği üzerinden atmaya çalışıyordu. Kalabalık hemen et-raflarını sardı, Uluyan Sheila tamamen uçuşan yumruklar ve kırı-lan sandalyelerle dolmuştu. "Ha, ha, ne ki!" diye gür bir haykırış geldi arbedenin üzerin-den ve Elbryan şişman keşişin kavgadan zevk aldığını düşündü. Elbryan arkasında hareket sezdi ve saldırıya uğrayacağını an-ladı. Şahinkanadı'nı uzatarak döndü ve sarsak bir yumruğu savuş-turdu, sonra değneğinin ucunu hızla çapraz indirerek Tol Yuga- «6

A' Sal^t0re

nick'in yüzünü kanattı. Dev adamın sersemlediğini gören PİKeliyle silahını tek eline aldı ve diğer elinin avucunu Tol'unsine vurarak adamın hızla yere düşmesini sağladı. Sonra lr^ borucuyine etrafı taramaya başladı, yeni geleni, bu becerikli dövüşçü ?•bu katili aradı. Korucu kalabalığı dirsekleyerek, gerektiği zamyumrukları bloke ederek, bir başka köylü yumruk atmaya çahstğmda üç kısa yumrukla karşılık vererek kendine yol açtı. Adalet Birader tehlikeli korucunun etrafında geniş bir daire çi-ziyordu. Cüppesinin kemerinden küçük bir iğne çıkardı ve güneş-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 264: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

taşının yanında sıkı sıkı tuttu. Güneştaşları koruyucu olarak kul-lanılırdı, daha çok büyüye karşı, ama aynı zamanda da muhtelifzehirlere karşı. Ama taşın büyüsü çarpıtılabilirdi -tersine çevrile-bilirdi. Keşiş korucunun yerini çok geçmeden saptadı, tahmin ettiğigibi dövüşen Avelyn'i korumak için etrafında dolanıyordu. AdaletBirader başkalarının arkasında saklanarak yavaş yavaş yaklaştı. Elbryan adamın yaklaşmasını fark etti ve ölümcül keşiş geldi-ği zaman hazırdı. Adam Elbryan'a doğru atıldı, ama aniden yöndeğiştirdi ve hızla, kollarını başının üzerine kaldırmış, Burges Go-sen'ı çevirmekte olan Avelyn'e saldırdı. Elbryan'ın hızlı hareket etmesi, araya girmek için ağırlığını çıl-gınca o yana fırlatması gerekti. Yeni gelenin elindeki minik gü-müş ışıltısını gördü, adamın bir tür silah tuttuğunu fark etti. Yeni geleni bileğinden yakaladı, adama Şahinkanadıyla birdarbe indirirken adamdan yumruk yedi. Ama Adalet Birader den-gesini daha iyi korumuştu ve Elbryan kötü karşıladı. Sendeleye-rek bir dizinin üzerine çöktü, darbe yemeyi bekleyerek savunmaduruşu almaya çalıştı. Ama saldırı gelmedi. Elbryan bir gölgenin önünden geçtiğinigördü -Avelyn tarafından fırlatılan Burgis Gosen- ve kargaşa ha-fiflediği zaman yeni gelen görünürlerde yoktu.Elbryan ancak o zaman katili kavradığı elinin bileğinde ince,

jbli5in Uy»"'?' Wmizı bir çizgi olduğunu fark etti. Ciddi bir yara değildi kuşku-ama kendine has bir öfkeyle yanıyordu sanki. Korucu omuz-larını silkti ve şişman keşişin yanına gitti.Avelyn saldırıya hazırdı, elleri hızlı bir savunma hareketiyleavruluyordu. Ama Elbryan'ın bunun için zamanı yoktu. "Düşmandeğilim," dedi, ama Avelyn her yine de zamanki 'Ha, ha, ne ki!"*lumasıyla yumruğunu indirdi. Elbryan tek dizinin üzerine çöke-rek değneğini şişman adamın bacaklarının arasına soktu ve ada-mın ayaklarını yerden kesti. Keşiş hızla yere düştü. Elbryan hemen adamın tepesinde bitti; ama karşılık vermesin-den korktuğundan değil, öfkeli kalabalığa karşı korumak için."Ben düşman değilim!" diye bağırdı yine ve şişman adamı bileğin-den yakalayıp ayağa kaldırdı, sonra meyhaneden dışarı itti. Kavga onlarsız devam etti; Avelyn köylülere ve konuk avcıla-ra vahşi bir parti için bahane vermişti yalnızca. Avelyn Birader sorularla, itirazlarla doluydu, ama korucu hiç-birini dinlemedi. Keşişi uzağa kışkışladı, ölümcül yabancının ya-kınlarda olduğunu düşünerek bakışlarını gölgeden gölgeye gez-dirdi. Sonunda, ormanlık yamacın hemen dibinde, köyün en ku-zeydeki evin arka duvarına geldiler. "Hazırlıklılık eğitimi," diye açıkladı Avelyn ve yüzündeki ifadedövüşü burada, bu tek "öğrenci" ile sürdürmeye niyetli olduğunugösteriyordu. Ama Elbryan'a alıcı gözle bakınca Avelyn fikrini değiştirdi. Ko-rucunun yüzü terle kaplıydı ve kesik kesik nefes alıyordu. Elbr-yan bileğini kaldırıp yaraya baktı, meraklanan keşişe açıklamaolarak uzattı. Avelyn kolu yakaladı ve ay ışığına tuttu. Ciddi bir yara değil-di, ince bir kesikti, hatta bir hançerle açılmış olamayacak kadarküçüktü. Sadece bu keşişe bu adamın başının ciddi belada oldu-ğunu anlattı. Çünkü bu kadar küçük bir yaranın bu kadar çok acıvermesi yalnızca...

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 265: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

«8

R' A' Si'v4IOre

Avelyn hematiti çıkardı. Zehir olduğundan Şüpheleniyordpis maddeyi kovalamakta ne kadar geç kalırsa, ruhunu hastaruhuyla o kadar derinden birleştirmesi gerekecek ve ikisine Hdaha fazla acı verecekti. Ama Avelyn Birader başlar başlamaz korkutucu bir farklılkgördü. Bu adam zehirlenmişti, buna şüphe yoktu, ama zehir bimaddeden, bir bitkiden, ottan ya da hayvan zehrinden kaynak-lanmıyordu. Büyü temelliydi; keşiş bunu keskin bir şekilde hisse-debiliyordu. Bu yüzden Avelyn'in etkilerini güçlü hematitle gider-mesi oldukça kolaydı ve kısa süre sonra Elbryan'ın nefes alışı dü-zene girmeye almaya başlamış ve yakıcı acı yok olmuştu. "Düşman değilsin ha?" diye sordu Avelyn, Elbryan'ın iyi oldu-ğunu görünce. "Düşman değilim," diye yanıt verdi korucu. "Ama bu tür ko-nuşmalar ve davranışlarla çok düşman edineceğini bil, dostum.""Hazırlıklılık eğitimi," dedi Avelyn göz kırparak. "Geçekten mi," dedi korucu kuru kuru. "Dundalis çevresinde-ki bazı serserilerle dövüşmeye devam edersen senin cenazeni ha-zırlayacakları kesin." Avelyn başını salladı ve savunmasızca omuzlarını silkti. "Ya-ran iyileşecek," diye temin etti korucuyu ve sonra karanlığın için-de uzaklaşmaya başladı, dövüşün yavaş yavaş sona erdiği UluyanSheila'ya yöneldi. Elbryan onun gitmesini izledi, adamın hanın yan kapısındangirmesinde, ortak salona değil, görünüşe göre odasına gitmesin-de teselli buldu. Korucu şişman keşişin başının gerçekten beladaolduğunu fark etti, çünkü dövüştüğü adam, şu zehirli iğnesi olanadam aşırı şevkli bir kabadayıdan öteydi. Elbryan böyle kişisel birilişkideki yerini bilemiyordu, ama onun ve şişman keşişin -vemuhtemelen ölümcül yabancının da- tekrar karşılaşacaklarını dü-şünüyordu. 34ADALET Avelyn Birader odasına dönüp de JilPi bulamayınca fazla en-dişelenmemişti. Kadın kuzey yamacının ötesindeki vadiye yürü-meyi planladığından bahsetmişti ve keşiş, JiU'in kendi başının ça-resine bakabileceğinden emindi. Birlikte geçirdikleri haftalardaAvelyn'e Jill ona, kendisinin onu koruduğundan daha çok gözkulak oluyormuş gibi gelmişti. Bu yüzden dövüştüğü ve sonra yabancının büyülü zehirini iyi-leştirdiği için bitkin düşen, içki yüzünden beyni ağırlaşmış keşişkendini yatağına attı ve kısa süre sonra yüksek sesle horlamayabaşladı. Ama yakında büyü kullanan bir katilin bulunduğu fikriyüzünden düşleri sakin değildi. Muhtemelen adamın Avelyn'le birbağlantısı yoktu, ama yine de kaçak keşiş endişeleniyordu. Ertesi sabah, geç saatlerde uyandı ve kendini odada yalnızbuldu. JiU'in o uyuduktan sonra geldiğini ve uzun zaman öncekalkmış, muhtemelen ortak salonda kahvaltı etmekte olduğunudüşündüğü için yine endişelenmedi. "Ya da öğle yemeği," dedi keşiş yüksek sesle, kendi kendinipaylayan bir gülüşle. "Ha, ha, ne ki!" Ama aşağı indiğinde Avelyn Jill'i göremedi; gerçekten de Bels-ter O'Comely, aslında, kadını bütün gece görmediğini söyledi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 266: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Belki senden daha iyi bir arkadaş bulmuştur," dedi hancı alayla,önceki geceden kalanları süpürmek için kullandığı süpürgeye yaslanarak. "Gerçekten de benim kadar deli birinden uzak dursa T'lıdaha iyi olur," diye yanıt verdi Avelyn, her sözcükle yüzüne kruşturarak, çünkü başı zonkluyordu. Keşiş uzun süre önce bfbir kızgınlıkla, ne kadar güçlü olsa da hematitin akşamdan kallık için pek bir şey yapamadığını fark etmişti. Avelyn hafif bir yemek yedi, sonra ayaklarım sürüyerek dirı çıktı ve hemen kustu. Bundan sonra kendini daha iyi hissett'Gün serin ve griydi, gökyüzü zaman zaman hafif bir kar serpinti,si tükürüyordu. "Ah, neredesin, kızım?" diye sordu Avelyn yükseksesle, korkudan çok kızgınlıkla. Ama sorunun beklemesi gereke-cekti, çünkü keşiş bitkin bir halde odasına döndü ve yattı. Ertesi sabah uyandığında bir kez daha JiU'in ortalarda olmadı-ğını gördü. Avelyn artık korkmaya başlamıştı; ona haber verme-den ya da onunla iletişim kurmanın bir yolunu bulmadan bu ka-dar uzun süre ortadan kaybolmak JiU'in yapacağı bir şey değildi.Bu, ve büyü kullanan bir katilin varlığı keşişi endişelendirdi. Bel-ki ortak salondaki olay tesadüf değildi. Belki de manastır peşin-deydi. Sonunda onu burada, Ayı-Honce'un en uzak köşesinde ya-kalamışlar mıydı? Ve Avelyn'in suçlarının bedelini Jill mi ödemişti? Yine Belster'la konuşmaya gitti ve hancıdan JiU'in hâlâ ortalar-da görünmediğini duyunca, Avelyn hancıya onu kavgadan kurta-ran yabancıyı nasıl bulabileceğini söylemesi için yalvardı. "Korucu mu?" diye sordu Belster inanmayarak ve Avelyn han-cının ses tonundan bu adamın nerede olduğunu pek az kişininsorduğunu anladı.."Kendine böyle diyorsa," diye yanıt verdi Avelyn. "Kendine Elbryan diyor," diye açıkladı Belster, "en azındanbana, ama diğerleri için başka bir unvanı var. Ve o adam o koru-culardan biri, hiç kuşkusuz." Terimin Avelyn için bir anlamı olma-dığını gördü. "Bazıları elfler tarafından eğitildiklerini, diğerleri yal- psin Uyanıl'

«l

kendilerini başkalarından üstün görmekte teselli bulan unsuzlar olduklarını düşünüyor. Devriye gezerek bu toprakla-koruyorlar -korunmaya ihtiyaç olduğundan değil, elbette." "Elbette," diye nazikçe tekrarladı Avelyn. Elbryan denen buAaJrn her sözcükle daha fazla sevmeye başladığını anlamıştı. "Bukorucuyu nerede bulabilirim o halde?" diye ısrar etti keşiş. Belster'ın omuz silkmesi içtendi. "Orada burada," diye yanıtverdi. "Buradan Dünyanın Sonu'na kadar ormanlarda geziyor, öy-le diyorlar." Avelyn'in yüzü ekşidi ve bar tezgahına baktı. "Ya diğer yaban-cı?" diye sordu. "Çok iyi dövüşen ufak tefek, gizemli yabancı?" Belster'ın yüzü çarpıldı. "Bu mevsim Dundalis'te çok yabancıvar," diye yanıt verdi. "Ve hepsi iyi dövüşüyor, aksi halde ormanonları alt ederdi!" "Küçük ve çevik adam," diye açıklamaya çalıştı Avelyn, "Elbr-yan ile şiddetle dövüşen." Belster başını sallayarak tanıdığını belli etti. "Dün gece yinegeldi," diye açıkladı hancı. "Bu sefer dövüşmedi." Avelyn derin bir nefes aldı ve Jill'in nerede olduğuna dair ola-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 267: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

sı bir ipucu burnunun dibindeyken, tüm akşam ve tüm gece uyu-duğu için kendine küfür etti. "O zaman bana yol göster," dedi keşiş sonunda. "Bana Elbr-yan'ı bulabileceğim en olası yönü göster." Belster yine omuzlarını silkti, sonra Elbryan'ı Dundalis'e hepkuzeyden girerken gördüğünü düşünerek kuzeyi işaret etti. "O ta-raftan," dedi, "yamacın üzerinden, vadiden, sonra batıya dön." Avelyn düşünmeden o tarafa baktı, ama elbette tek görebildi-ği Uluyan Sheila'nm kuzey duvarı idi. Sözleri düşünürken mem-nuniyetle başını salladı. Kuzeye giderek Elbryan'ı bulabilecekmişgibi görünüyordu ve ayrıca sevgili Jill'inden iz de arayabilecekti.Hızla yemek yedikten sonra yola koyuldu, ormanlık yamacı

«52

R' A' S»lv»,0l

oflaya puflaya tırmandı, sonra çamlara ve beyaz zemine Kharcadığı uzun bir moladan sonra kuzeybatıya doğru döntın diğer yanından, vadiye indi. ve

veren Bulunacak bir iz yoktu -bunu Adalet Birader sağlarnıstAvelyn farkında olmadan, artık Jill'in zindanı olarak hizmetmağaranın gizli girişinin dokuz metre ötesinden geçti. Kadına kötü davranamamıştı... ta ki dünden önceki gece Adalet Birader kötü bir ruh hali ve bereler içinde dönüp, kadının baslarmdan kurtulmak üzere olduğunu görene kadar. Sonra kesişonu çok fena dövmüş ve ardından onu öyle sıkı bağlamıştı ki-Jill'in elleri ve ayaklan tamamen uyuşmuştu. Ona handa işine karışan, değnek kullanan yabancı hakkındahiçbir şey söylemeyince, -söyleyemeyince- vahşi keşiş onu yinedövmüştü ve Jill'in gözlerinden biri şişerek kapanmıştı. Adalet Birader ertesi günün tamamını onunla geçirmiş, şişmankeşişe kadını tutsak aldığı haberini nasıl ulaştırabileceği hakkın-da, daha çok kendi kendine konuşmuştu. Sonra katil gitmişti; Jillplanının hâlâ tamam net olmadığını ve daha fazla bilgi edinmeyeçalıştığını biliyordu. Şimdi, dışarıda gri sabah hızla öğlene döner-ken, Adalet Birader dönmemişti. Jill Avelyn'in onu öldürmüş olduğunu umuyordu; bağlarındanve keşişin bu sefer ağzına tıkadığı paçavradan kurtulamayan Jill,Avelyn'in ilk adamdan önce onun nerede olduğunu öğrendiğiniumuyordu! Tüm yaşamını Ayı-Honce'un daha kalabalık ve belirli orta böl-gesinde geçiren ve ülkeyi yakın zamanda, iyi belirlenmiş, düzgünişaretler ve tabelalarla dolu yollar boyunca enine boyuna gezmişAvelyn için, korucuyu bulma fikri başta o kadar olağandışı görün-memişti. Avelyn, bir yöndeki manzaranın bir diğerinden farklı gö- (His)" U^'î' «Bjjği( işaretlerin çok daha güç fark edilir olduğu geniş orma- j^rinliklerine girene kadar, avının gerçek boyutlarını anlama-nın oenYourrıaneff le Aziz Saf Abelle arasındaki mesafe üç yüz kilo- rrederı fazlaydı, oysa Dundalis'ten Dünyanın Sonu'na altmış ki-ı metre vardı; ama dolambaçlı patikalar ve hiç patika olmayanbökelerle karşılaşınca, Avelyn kısa süre sonra korucuyu evinden

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 268: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

manastıra giden yolda kovalıyor olsa, daha fazla şansının olacağı-nı düşünmeye başladı. Gri örtünün arkasına kayan güneşin yönüne dikkat ederek,bir iz arayarak daireler çizdi. Elbette elfler tarafından eğitilen Elbr-yan geride pek az iz bırakıyordu, hatta hiç iz bırakmıyordu veAvelyn'in hayal kırıklığı devamlı artıyordu. Elbryan'ın Dundalis'ibu yönden terk ettiğinden bile emin değildi. Böylece, öğle geldiğinde'keşiş avı bırakmaya hazırdı. Dundalis'edönecekti -belki Jill onu orada bekliyor olurdu- ve sonra YabanÇayırı ve Dünyanın Sonu'ndan geçen daha geleneksel yolu deneye-cekti. Korucuyu bu ormanda bulma olasılığı olmadığını anlamıştı. Ama Avelyn korucu değildi ve burası onun tanıdığı bir bölgedeğildi ve Elbryan'ı bulma şansı olmasa da korucu onu bulmaktahiç güçlük çekmedi. Toynak seslerini ilk duyduğu zaman keşiş oflayıp poflayarakbir tümseğin dibinde dolanan düz bir yolda ilerliyordu. Saklanma-yı düşünerek çalılara doğru koşturdu ve sonra bu faydasız görü-nünce, kendini savunmak için bir yol düşünerek büyülü taşlarıyokladı. Avelyn bir an sonra, güçlü, siyah bir aygır fırtına gibi geçincegevşedi. "Binici yok," dedi keşiş yüksek sesle, kendi endişeleriyle alayederek. "Ha, ha, ne ki!" "Ama yine de güzel bir at," dedi sağ arkasından, yukarıdan bi-ri- "Sence de öyle değil mi?" ^

'*'0r,454

R- A- Süv,

Avelyn, boğazına bir yumru oturarak olduğu yerde dYavaşça döndüğünde korucunun tümseğin yanında, bir ikiarkadaki bir çalının içine çökmüş olduğunu gördü. "S-senmetrçnasıl. «diye kekeledi keşiş. "Yani, bunca zaman neredeydin?"Elbryan başını iki yana salladı ve gülümsedi."Ama nasıl...""Atı dinlemekle meşguldün," diye açıkladı korucu.Avelyn diğer yana baktığında aygırın dimdik durduğunudöverek ona ve Elbryan'a, böyle bir yaratık için fazla zeki gg ??nen gözlerle baktığını gördü."Adı Senfoni," diye açıkladı Elbryan. "Atları pek tanımam," diye itiraf etti Avelyn, "ama bu harikagörünüyor." Elbryan yumuşak bir aklama çıkardı ve Senfoni kulaklarınıkaldırıp kişneyerek karşılık verdi. Aygır yeri bir kez daha dövdüsonra yol boyunca fırtına gibi uzaklaştı. "Onu bir daha yakalaman güç olacak!" dedi Avelyn, kendi ge-rilimini düşürmeye çalışarak. Elbryan'a baktı. "Ha, ha, ne ki!" Elbryan gözlerini kırpmadı ve korucunun ilgisizliği Avelyn'inyüzündeki sırıtışı sildi. "Ee, evet," diye başladı keşiş huzursuzca. "O zaman nedenburada olduğumu bilmek istersin. Elbette, elbette." Elbryan kıpırdamadan, çöktüğü yerde, kollarını büktüğü diz-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 269: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

lerine dayayıp, parmaklarını kenetleyerek, bakışlarını adamdanayırmadan bekledi. "Şey... seni bulmak için, evet, evet," diye sonunda açıkladıAvelyn, o uzlaşmaz bakışlar altında sonunda aklını başına topla-yarak. "Elbette, evet, ormana korucu denen adamı aramak içingeldim." Elbryan hafifçe başını sallayarak Avelyri'e devam etmesini işa-ret etü. iblis'"

UyamŞ'

«55

kavga hakkında, elbette," dedi. "Adam hakkında aslında,hirlemeye çalışan, ama seni zehirleyen adam."^"pjbryan başını salladı; Uluyan Sheila'daki çevik dövüşçü hâlâAe olduğu ve Elbryan katilin hedefinin bu keşiş olduğuna A,6İ için bu ziyareti bekliyordu. Elbryan deli rahibin yardımajfi<ınQi& vı • Mrı olduğunu tahmin ediyordu, ayrıca o yardımı Dundalısihtıy^ °İki arasında bulamayacağını da tahmin ediyordu."Sana yine mi saldırdı?" diye sordu korucu. "Hayır... hayır," diye kekeledi Avelyn. "Şey, evet, aslında, yada saldırabilirdi. Emin olamıyorum."Elbryan bıkkınlıkla içini çekti. "Benim yol arkadaşım, elbette," diye devam etti sinirli keşiş."Güzel, genç bir kadın, aynı zamanda da bir dövüşçü. Ama gitti,hiçbir yerde bulamıyorum ve korkarım..." "Korkmalısın," diye yanıt verdi Elbryan. "Geçen gece ortak sa-londaki sıradan bir kavga değildi.""Büyülü zehir," diye mantık yürüttü Avelyn. "Hareket etme tarzı," diye düzeltti Elbryan. "Adam bir savaş-çıydı, gerçek bir savaşçı, savaş sanatı üzerine uzun süre eğitim al-mış biri." Avelyn hevesle başını salladı, ama koaıcunun sözleri yalnızcabunun gerçekten de gelişigüzel bir saldırı olmadığı, Abellican Ki-lisesi'nden savaşçı keşişlerin peşinde olduğu korkusunu yalnızcaarttırıyordu. "Bana bu adamdan bahsetmelisin," dedi Elbryan, "bildiğin herşeyi anlat." "Hiçbir şey bilmiyorum," diye yanıt verdi Avelyn çileden çık-mışçasına. "O zaman bana tahmin ettiğin her şeyi anlat," dedi korucu."Arkadaşın elindeyse yardımıma ihtiyacın var -gönüllü olarak ve-receğim bir yardım, ama ancak bana karşı açık davranırsan." «6

A- S^a,0re

Sözlerden memnun olan Avelyn yine başını salladı Fikayağa kalktı ve yolda yürümeye başladı, Avelyn onu yakındkip etti. "Adını bile bilmiyorum," dedi keşiş, Belster'ın bu adama vdiği adı hatırlamasına rağmen. "Adım El..." diye başladı korucu düşünmeden, ama kendin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 270: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

hakim oldu ve keşişe, Andur'Blough Inninness'ten ayrıldığındanberi ilk defa yardımını isteyen, ilk defa korucunun yardımına ih-tiyacı olduğunu itiraf eden bu adama sertçe baktı. "Adım Geceku-şu," dedi Elbryan ifadesizce. Avelyn bu ilginç unvan karşısında tek kaşını kaldırdı, bekledi-ği yanıt bu değildi. Adamın farklı isim vermesinin sebebi ne olur-sa olsun önemli değil, diye karar verdi Avelyn ve bu yüzden is-mi daha fazla soru sormadan kabullendi. Sonra ikili Dundalis'edoğru yürümeye başladı, Avelyn Elbryan'a kilisenin takibi hakkın-daki şüphelerini anlattı. Elbette korucu Aziz Saf Abelle'in keşişineden takip ettiğini sorduğu zaman sohbet Avelyn için rahatsızedici bir hal aldı ve Avelyn'in o vahim kararına giden bütün olay-ları açıklamak için ne zamanı, ne hevesi vardı. Ama Elbryan ısraretmedi; o anda gerçekten önemli olan tek şeyin Avelyn'in arka-daşının kayıp olması, muhtemelen korucunun tehlikeli olduğunubildiği bir adam tarafından kaçırılmış olmasıydı. Ve Avelyn'in arkadaşıyla ilgili verdiği tarifi, keşişin Dundalis'ekadın için geldiklerini ima etmesi korucuya düşünecek çok şeyvermişti. Av kısa süre sonra başladı, Elbryan Dundalis'ten çıkan bir izbulmaya çalışırken, Avelyn Belster ve Uluyan Sheila'daki diğermüşterilere yabancının o gün hana dönüp dönmediğini sordu. Yanıtlarını alacakaranlıktan sonra buldular; Avelyn odasınadöndüğünde yatak örtüsüne iğnelenmiş bir not buldu. Not kısave özdü, keşişin en kötü korkularını doğruluyordu. Avelyn arka- iblisi" UVai'S'

«7

, nl kurtarmak istiyorsa çamlık vadiye bakan yamaca, yalnızhasına, gelecek, belirlenmiş noktada bekleyecekti. Avelyn Uluyan Sheila'nın ortak salonunda notu Elbryan'a gös-terdi, ikili diğer müşterilerin onlar hakkındaki alaylı yorumlarınıduymazdan geldiler."Git o zaman," dedi korucu keşişe."Sen orada olacak mısın?"Elbryan başını evet anlamında salladı. "Ama yalnız gitmem gerektiğini söylüyor," diye itiraz etti ke-şiş. "Düşmanımız senin yalnız olduğunu sanacak," diye temin ettiElbryan onu ve yanındaki bu adamı düşünen, Gecekuşu denenbu adamın o fark etmeden bir buçuk metre yakınına sokulduğu-nu hatırlayan Avelyn onaylayarak başını salladı, notu aldı ve köy-den çıktı. Keşiş yol boyunca mücevher çantasını yokladı, sonra ani birsezgiyle üçü -grafit, hematit ve koruyucu bakırtaşı- dışında hep-sini bir ağaçtaki kuytuya sakladı. Şüpheleri doğruysa bu adamonun için, ama daha çok taşlar için gelmişti. Avelyn taşları yanın-da taşırsa ve tehlikeli savaşçı onları almayı başarırsa, o zaman ke-şişin kendini ve daha da önemlisi sevgili Jill'ini kurtarmak için pa-zarlık gücü kalmazdı. Avelyn'in Belirlenmiş noktada, sırtın altı metre aşağısında, gürdalları olan bir çam ağacının arkasındaki çıplak noktada fazlabeklemesi gerekmedi. "Talimatlarıma uymaya karar verdiğini görüyorum, Avelyn Bi-rader," dedi tanıdık bir ses. "Çok güzel." Quintall! Quintall'dı bu, Avelyn hemen anladı ve keşiş toprakyükselip onu yutacakmış gibi hissetti -ve neredeyse öyle olması-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 271: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

nı umdu. Manastır, Tarikat peşindeydi ve dünyada yeterince uzakhiçbir köşe, onu saklayacak kadar karanlık hiçbir gölge yoktu. "Bir hırsız ve katilin arkadaşının imdadına koşacak krefli çıkacağını hiç düşünmüyordum," diye devam etti ses Avelyn endişe içinde, Gecekuşu'nun nerede olduğunu Wcunun bu sözleri duyacak kadar yakında olup olmadığını mederek ve eğer yakındaysa yardım etmeye karar verdiği bu adhakkında şimdi neler hissettiğini merak ederek çevresine bakınd"Kadın elimde," diye alay etti ses. "Benimle gel." Jill'in içinde bulunduğu durumu hatırlamak keşişin cesaretin'arttırdı. Belki Abellican keşişleri onu ele geçireceklerdi, Avelynböyle karar verdi, ama Jill'e zarar veremeyeceklerdi. Keşiş grafitisinirli elinin parmaklarında kaydırarak sese doğru gitti ve kısa sü-re sonra bir mağara ağzının gizli girişini ve içerideki gölgeli şekliseçti. Şekil gerilerken o içeri girdi ve oldukça geniş bir mağarabuldu, bu bölme -Avelyn mağarada birden fazla bölme olduğunutahmin ediyordu- Uluyan Sheila'daki odasından daha büyüktü. Quintall loş mağaranın arkasında durdu, rahatça duvara yas-landı, çeliğe çakmaktaşı sürterek oraya diktiği meşaleyi yaktı. Işık canlanıp da, Avelyn'in bunca senedir tanıdığı, onunla be-raber Pimaninicuit'e gelen ve taşlar hakkındaki gerçeği bilen ada-mın yüzünü aydınlattığında Avelyn neredeyse ıstıraba yenik dü-şecekti. Kaybettiği onca şey -evi, arkadaşları ve en önemlisi inan-cı- Avelyn'in aklına üşüştü; Aziz Saf Abelle'de geçirdiği onca gü-zel zamanın anıları, Üstat Jojonah'dan aldığı dersler, kutsal taşlarhakkındaki keşifler, haritaları çalışmaları, öğrendiği büyü gizem-leri kafasına doluştu. Hepsi daha sonraki anıların altına gömülmüştü, Thagraine'inve aptalca Pimaninicuit'e çıkan oğlanın ölümü, Yelkoparan'm tümmürettebatının, Dansally'nin, Siherton'un ölümleri."Quintall," diye mırıldandı Avelyn."Artık değil," diye yanıt verdi diğer keşiş."Neden geldin?" diye sordu Avelyn, mantığa rağmen bu ada-

iblis* U^'

«59

« Tarikat'ı terk ettiğini ve kendisi gibi kaçak olduğunu uma-rak.Ouintall'ın gülüşü onu sarstı. "Adım Adalet Birader," diye ya-verdi adam sertçe, "çalınanları geri götürmek için gönderil-,. » Quintall hıhladı. "Seni zor tanıdım, şişman Avelyn. Anlaşı-lan her şeyi kaybetmişsin ve ağırlığını ikiye katlamışsın. Fizikseleğitimini her zaman hafife alırdın!" Avelyn kendini hakaretlere karşı sağlamlaştırdı. Doğruydu,birkaç kötü alışkanlık edinmişti; çok fazla içiyor, çok fazla yiyor-du ve artık yaptığı tek egzersiz ya da savaş eğitimi, başlattığı kav-galardı."İhanetini anlamayacağımızı mı sandın?" diye devam etti Ada-let Birader. "Aziz Saf Abelle'den bir üstadı öldürebileceğini, böy-le bir hazineyi çalabileceğini ve sonra hayatının kalanını özgürgeçirebileceğini mi sandın?""Ama...""Aması yok!" diye bağırdı Quintall. "Öldün, eski biraderim. Se-nin için kalan tek şey cehennem çukuru. Taşlan alacağım!""Ve canımı," diye mantık yürüttü Avelyn, kıpırdamadan."Ve canını," diye onayladı serinkanlı Adalet Birader. "Üstat Si-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 272: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

herton duvardan düştüğünde bunu hak ettin." "Tarikat'ın sapkınlığım kabullenmeyi reddettiğimde hak ettimbunu!" diye bağırdı Avelyn, inancının sözlerinde biraz cesaret bu-larak. "Tıpkı Pellimar Birader..." "Sus!" diye emretti Adalet Birader. "Can vereceksin, seni teminederim ve hiçbir açıklama, yapılması için gereken zamana değ-mez. Taşları da alacağım, ama eğer onları bana mücadele etme-den teslim edersen kadının gitmesine izin veririm. Söz veriyo-rum." Avelyn buna hıhladı. "Sözün hizmet ettiğin üstatların sözlerikadar sağlam mı?" diye sordu. "Altının, bir gemiyi yok edileceği 'l60 R A r-

mı?"yere çekmek için kullanılan bir yanılsamadan fazlası Quintall'ın yüz ifadesi Avelyn'in söylediklerini anlarnad azaten umurunda da olmadığını gösteriyordu, Avelyn'e adambit fikirli olduğunu, kararının değişmeyeceğini kuşkuya yer hmayacak şekilde gösteriyordu. Bu şişman keşişe iki seçenek hkıyordu: QuintaU'ın doğruyu söylediğini umarak taşları ve havnı teslim etmek ya da savaşmak. Adama güvenmiyordu, hiç güvenmiyordu. Quintall taşları aldiktan sonra onu öldürecekti, bundan kuşkusu yoktu; sonra tanıkkalmasın diye Jill'i de öldürecekti. Avelyn buna içtenlikle inanı-yordu. Elini ve grafiti cebinden çıkardı, Quintall'a doğru uzattı. "Arkadaşının hayatını riske mi atacaksın?" diye sordu AdaletBirader ve yine güldü. "Kadın karşılığında senin hayatını bağışlarım," diye yanıt ver-di Avelyn. Adam kahkaha atmaya devam etti ve bu Avelyn'i duraksattı.Quintall, Avelyn'in büyü taşları konusundaki yeteneğini diğerherkesten iyi biliyordu. Quintall, Avelyn'in o grafit parçasıyla ada-mı durduğu yerde kızartacak bir şimşek salıverebileceğini anlıyorolmalıydı. Ama Quintall, kendine Adalet Birader diyen bu adam,Aziz Saf Abelle'in tehlikeli düzeninin bu uzantısı korkmuyordu. Avelyn düşüncelerini adamdan Quintall'ın görüşme için seçti-

ği odaya çevirdi. İnce büyü akışlarını hissedebiliyordu ve sonraelindeki taşa baktığında grafitin güçlerinin çok, çok uzakta görün-düğünü fark ederek anladı. "Güneştaşı," diye onayladı Quintall, yüzündeki ifadeyi göre-rek. "Bu mağarada pek az büyü kullanılabilecek, aptal Avelyn Bi-rader." Avelyn bir çıkış yolu bulmaya çalışarak dudağını çiğnedi. AzizSaf Abelle'de, o ve diğerleri dev ametist kristalinin güçlerini keş-fetmeye çalışırken, Üstat Siherton'un büyülü bir ölü bölge yarat-

His» UV«Î'

461

«örmüştü. Öyle bir bölgede ancak en güçlü büyüler işlerdifiğini 0zaman bile güçleri büyük ölçüde azalırdı.Avelyn bu odada bir şimşek yaratabilirdi, ama bunun Quin-... jgha fazla öfkelendirmekten başka işe yarayacağından emin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 273: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

değimi- Ouintall elini uzattı. "Taşlar," dedi sakin sakin, "kadının haya-tı karşılığında." "Kadının bu işle ilgisi yok," dedi Elbryan, mağaraya giripAvelyn'in yanında durarak. "Avelyn Biraderin suçlarını bilmiyo-rum, ama kadına herhangi bir suçlama yöneltmedin." Quintall'ın yüzündeki ifade, etkileyici korucuyu görünce ani-den ciddileşti. "Yine ihanet!" diye hırladı Avelyn'e. "Avelyn Desb-ris gibilerinden beklemeliydim.""İhanet değil," diye ısrar etti Elbryan, "yalnızca adalet."

"Sen ne biliyorsun ki?" diye ısrar etti Adalet Birader. "Bu ya-bancı, aranıza katılıp yardım dilenen bu deli rahip hakkında nebiliyorsun? Sana katil olduğunu söyledi mi?""Peki kadın da katil mi?" diye sordu Elbryan sakin bir şekilde."Hayır," diye yanıt verdi Avelyn diğer keşiş duraksarken."Hırsız mı?" diye sordu Elbryan. "Hayır!" dedi Avelyn kararlılıkla. "O hiçbir suç işlemedi. Be-nimkilere gelince, açıkça ve dürüstçe açıklarım; ve her şey anla-tıldığı zaman, bırak bir Aziz Saf Abelle keşişinden başkası yargı-lasın." Adalet Birader keşişe gözlerini kısarak öfkeyle baktı. Elbetteböyle bir yargılamaya izin vermeye niyeti yoktu. Yargıç, jüri veinfazcı oydu, Peder Başrahip tarafından atanmıştı. "Avelyn'i bura-ya kadar takip etmen aptalcaydı," dedi Elbryan'a, "çünkü şimdisenin canını da alacağım, tıpkı Avelyn'in ve kadınınkini alacağımgibi.""Daha fazla adalet mi?" diye soracak oldu Elbryan, ama Ada-

let Birader hızla dönüp, bir başka odanın girişini gizleveşıkları kenara çekerken sorusu havada kaldı. Keşiş bileş' ?hareketiyle gümüş bir nesne fırlattı ve içerdeki odadan bo& uinilti geldi. "Ona git!" diye haykırdı Elbryan Avelyn'e ve korucu keşişi kşılamak için Şahinkanadı'nı hazır ederek atıldı. "Bu sefer sürpiz yok," diye alay etti Adalet Birader, dizler'kırarak. Avelyn'in kadına gitmesini engellemek için kapıya yakıkalmaya çalışıyordu, ama Elbryan'ın saldırısı fazla şiddetli, fazıaaçıktı. Korucu öne atıldı, göğsüne gelen darbeyi karşıladı, ama biromzunu indirerek keşişe dayamayı ve adamı bir adım geriletme-yi başardı. Adalet Birader topuklarını yere dayayıp yerini korudu-ta ki Avelyn kükreyerek Elbryan'ın arkasından atılana, keşişinyüz elli kiloluk cüssesi ikisini uzağa fırlatana kadar. Elbryan üç hızlı yumruk yedi -ikisi göğsüne, onu neredeyseyere yıkacak olan üçüncüsüyse yüzüne. Sonra kollarını gevşettive tehlikeli keşişten uzaklaştı. Adamla yüzleşen korucu ondan ne çıkartması gerektiğini bilemiyordu. Adalet Birader yan döndü ve öndeki ayağını, dengelediği ayağı üzerinde yavaşça kaldırdı, kollarını da saldırmadan önce yükselen yılanlar gibi kaldırdı. Bir hançerdi, küçük ama kötücül, ve ağzı tıkanmış, bağlanmıkadını çene kemiğinin altından, tam gırtlağından yakalamak üzere mükemmel şekilde atılmıştı. Atardamar kesilmişti, yaradan çilgınca kan boşalıyor, kadının yere yığılmış bedeninin çevresindbir birikinti oluşturuyordu. "Jill, Jill! Ah, Jill'im benim!" diye feryat etti Avelyn, kadının ya-nına koşarak. Hançeri çekip çıkardı ve elleri yaraya giderek boşyere akan kanı durdurmaya çalıştı. Kadının çok az vakti kalmıştı,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 274: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

biliyordu. Derisi soğumuştu. iblis* UV*™*1

«63

elyn hematitini çıkardı, sonra Quintall'ın yarattığı büyü en-ven kalkanı hatırladı. Jill'i buradan götürmeyi düşündü, amaalan çıkaramadan öleceğini anladı.Hematiti iki eliyle kavrayarak yaraya tuttu, dudaklarını elleri-davadı, bütün iradesiyle, bütün kalbiyle dua etti. Yukarıda birTanrı varsa, bu taşlar gerçekten de kutsalsa, hematit işe yarama-hydı! Keşişin savaş becerisi gerçekten de olağanüstüydü, hareketle-ri hızlı ve akıcıydı, bedeni her zaman mükemmel bir dengedey-di. Çoğu insan için fazla hızlıydı, onları dönen, savrulan aldatma-calarıyla sersemletebilir, şimşek gibi darbeleriyle öldürebilirdi. Ama Quintall aldığı onca eğitime rağmen, Tuntun'dan, Bel-li'mar JuraviePden ya da Elbryan'ı eğiten tüm diğer elflerden da-ha hızlı değildi ve Elbryan'ın gırtlağını yırtmayı ve sonra Avelyn'inişini bitirmeyi düşünerek o yılansı duruştan hızla bir darbe indir-diği zaman, uzattığı parmaklarının yalnızca havayı dövdüğünü veElbryan'ın değneğinin dirseğine pis bir darbe indirdiğini görenkeşişin yüz ifadesi ne kadar şaşırdığını belli ediyordu. Keşiş ina-nılmaz bir fiziksel ve zihinsel esneklikle pozisyonunu düzeltti,acıyan kolunu değneğin üzerinden Elbryan'ın savunmasındakiaçığa doğru uzattı, sonra diğer eliyle hızlı bir darbe indirdi, ardın-dan korucuyu dizinin içinden yakalayan bir tekme savurdu ve ne-redeyse bacağının boşanmasına sebep olacaktı. Elbryan üsttekieliyle değneğini bırakıp bloke eden kolun altından yuvarlanarak,sonra o kolu yakalayıp keşişin dengesini destekleyen ayağınadoğru savrularak karşılık verdi. Adalet Birader değneğin üzerinden sıçradı, ama gerilemek zo-runda kaldı. Adalet Birader iki koşar adımla ikili tekme attı. Elbryan Şahin-kanadı'nın bir ucunu toprağa dayadı Ve değneği önünde kuvvet- 4l0re«64

R' A- Saly,

le, soldan sağa çapraz savurarak darbeyi karşıladı. Sonralı* Sol ^y-ığıyla öne adım attı, Adalet Birader ayaklarının üzerine ine ri-yana dönerken Elbryan dönmeye devam etti. Elbryan Şahiıîkdı'nı çevirerek kaldırdı, değneği elinin tersiyle savurarak k ı Şişinbeline vurdu, ama aynı anda Adalet Birader de dirseğini PİKyan'ın kafasının arkasına indirdi. Korucu iyi tepki verdi, dirsek çarparken öne daldı, sıçradde ğneğinin üzerinden bir ağaç dalıymış gibi yuvarlandı. Ayakları-nın üzerinde doğruldu ve Adalet Birader arkasına dönerken o dadöndü, iki adam birbirlerinin etrafında dolanmaya başladılar. "Sana gitmen için bir şans daha veriyorum," dedi keşiş. Raki-bi gülümsedi. O kendinden emin gülümseme, kibirli Quintall'ısaldırmaya zorladı. Elbryan'ın hemen önünde kayarak durdu ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 275: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

şiddetle kafa attı. Şahinkanadı sağlam, yatay bir engel olarak kalktı. Elbryansonraki hareketleri bekleyerek sol elini aşağı indirdi ve bir sağkroşeden güç alıp, sonra daha da yaklaşarak sağ bacağını keşişinsol bacağının içine dayadı ve tekme teşebbüsünü engelledi. Ada-let Birader sol kolunu değneğin yanından geçirdi ve Elbryan'ınyüzüne uzandı, ama korucu değneğini çekerek kolunu açtı, keşi-şe daha da yaklaştı, sonra alnını keşişin yüzüne indirdi. Adalet Birader, herhangi bir saldırıyı önlemekten çok destekbulmak için değneğe iki eliyle sıkı sıkı tutundu. Elbryan aynı an-da sol elini bıraktı ve Adalet Birader'in yüzüne bir dizi kısa, ağırdarbe indirdi. Keşiş sersemlemişti; Elbryan bundan faydalandı. Değneği yi-ne, sıkı sıkı kavradı ve çekti, sonra ucuna kadar itti, sonra yineçekti. Adalet Birader bırakmalıydı, ama sersemliğini atmaya çalı-şıyordu. Çekişle beraber hızla Elbryan'a yaklaştı ve yine yüzünebir kafa yedi.Hâlâ sersem, hâlâ tutunmakta olan keşiş, Elbryan yere düşer,

f

. ılı/arıışı 165iblis"1. j Je üstüne çekerken rakibinin açısındaki değişimi hissetti.V ayağ,nl Adalet Biraderin karnına dayayan korucu onu kaldır-firlattı ve odanın sert duvarına çarptı.' Keşisin büyük öfkesi acıyı yok etti. Yuvarlandı ve hızla atıldı,ama yeterince hızlı değildi. Elbryan değneğini iki eliyle ucundanyakalayıp bütün gücüyle Adalet Birader'in yüzüne indirdiğindedaha gardım almamıştı. Keşiş darbeyle döndü, sonra koşmayabaşlayarak mağaranın ağzına, gün ışığına çıktı. Elbryan hemen takip etti, ama dışarı çıktığında keşiş koşarakuzaklaşıyordu. Elbryan hareketi düşünmeden, yalnızca bu kadarölümcül bir rakibe karşı bu avantajı kaybetmemesi gerektiğini bi-lerek silahının tüylü ucunu taktı ve yay ipini çabucak gerdi. Oniki adım koşarak keşişin yöneldiği sırtın tepesini gören iyi bir açıaradı. Adalet Birader iki ağacın arasından tutarken, bir saniye içingörüş alanına girdi, Elbryan'ın oku onu baldırından, tam dizininaltından yakaladı ve keşiş bir acı ulumasıyla devrildi, dik yamaç-tan aşağı yuvarlanırken hız kazandı. Elbryan oraya ulaşmak için koştu, keşişin hızla kaya çıkıntıla-rından birinin üzerine düştüğünü, sonra çıkıntının üzerinden yu-varlanıp dört buçuk metre yükseklikten sert kaya üzerine düştü-ğünü gördü. Elbryan anlayışla homurdanarak adamı görebileceği bir yerekoştu. Keşişi uzaktan gördü, bir bacağı altına bükülmüş, bir kolugöğsünde, diğeri dümdüz uzanmış sonra çıkıntının kırılarak geri-ye bükülmüş halde kayaların arasında yatıyordu. Adam inleyerekgiysisinin kıvrımlarının arasına uzandı ve Elbryan'ın bu uzaklıktanseçemediği bir şey çıkardı. Keşiş aniden parlayıp, siyah alevler arasında kalınca korucudurdu. Keşişin hatları çarpılır, yüzü bulanıklaşır ve iki taneymişgibi görünürken Elbryan'ın ağzı açık kaldı. O ikinci yüz korkunç A- Salv*tOrebir biçimde gerildi ve adamın maddesel bedeninden koptunür ruhu et ve kandan çerçevesinden kurtularak elinde hıı-» -

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 276: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

uıxuğunesneye aktı. Ardından parlak bir çakma geldi ve keşiş kıpırtısız kaldı, alçak-alevler cansız bedeni yalamaya devam etti. "Gecekuşu!" diye haykırdı mağaradan biri ve fena halde sar-sılmış olan Elbryan içeriye girdi. Yan yatarak ormanın, göllerin, karın çoktan yerleştiği toprak-ların üzerinde hızla uçuyordu -duyuları için fazla hızlı, adamınanlayamayacağı kadar hızlı. Acı gitmişti, bu kadarını biliyordu.Sonra dağlara geldi, geçiüerin içinden, zirvelerin üzerinden, dahaönce gördüğü, duman salan bir dağın kara kolları arasında kurul-muş kampların üzerinden süzüldü. Derken dar tünellerdeki baş-döndürücü yolculuk başladı, sola, sağa, aşağı, yine aşağı döndü,üzerinde tek bir çatlak olan taş duvardan, o çatlaktan geçti, taşıno kadar yakınından süzüldü ki zihni dehşet içinde haykırdı. Derken odada, sütunların arasında, lavtasından tahtın önün-deydi. Quintall ölümlü dünyayla ruh dünyası arasında kalmış yarısaydam bacaklar üzerinde duruyordu. İblis dactylin önünde birhayaletin bacakları üzerinde durdu. Sondu, umudun sonu, dindar gibi davranmanın sonu. Bu ger-çekti, kara kara parlayan gerçek, sonunda olduğu şeyin gerçekli-ği, Abellican üstatlarının onu soktuğu yolun tek dürüst sonu. Buiblis dactyldi, olanca dehşet verici güzelliği, olanca ihtişamı için-de Bestesbulzibar -adını biliyordu! Quintall, Adalet Birader, dactylin önünde dizlerinin üzerineçöktü, başını eğdi ve konuştu."Efendi."

iblisin Uvamş.

167

Elbryan sarmaşıkları itip, iç odaya girerken meşaleyi de yanı-na aldı. Avelyn yere çökmüş, kadını kucağına almıştı. Kadının ya-jas! kapanmıştı ve hayattaydı, ama tamamen tükenmişti, hemati-tin iîine Siren' salt irade 8ÜCÜ ve inancıyla güneştaşı engeliniaşan, şifa veren büyüye giren Avelyn de öyle. Keşiş Quintall'ı sordu, ama Elbryan onu işitmedi. Avelyn yer-de kıpırdandı ve kalkmaya çalıştı, gösterdiği çabayla devrilecekoldu, ama Elbryan fark etmedi. Korucunun tek gördüğü kadındı,tek işittiği kadının aldığı nefeslerdi. Gözleri kadının üzerinde do-laştı -gür, sarı saçları, loş ışıkta bitkinliğine rağmen parlayan ma-vi gözleri ve dudakları, o kalın, harika dudaklar, o yumuşak du-daklar. Elbryan nefes alamıyordu, ayakta duracak gücü kendinde zorbuluyordu, bütün düşünceleri, bütün enerjisi o tek sözcüğe,uzun, çok uzun zamandır telaffuz etmediği o isme bağlanmıştı."Pony."

35KAÇIŞ?Pony. Böylesine aşina bir tavırla söylenen isim genç kadını şimşekgibi çarptı. Genç adamın ona yaklaşmasını, yeşil gözlerinin pus-lanmasını büyülenmiş gibi izledi. "Pony," dedi Elbryan yine ve ismi bildiriyordu, sormuyordu"Pony'm benim, sandım ki..." Kadının yanında dizlerinin üzerine çöktü, gözlerini kapattı ve

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 277: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

düzenli nefes almaya çalıştı. Uzun süre sonra gözlerini yenidenaçtığında ve geçmişten gelen o imgeye baktığında, kadının yü-zündeki ifadenin her şeyden öte karmaşık olduğunu gördü. "Beni hatırlamıyor musun?" diye sordu Elbryan ve sırf soru,sorma ihtiyacı bile ona büyük acı veriyormuş gibiydi. Kadın nasıl karşılık vereceğini bilmiyordu. Adamı hatırlıyordu-oradaydı, beyninin arkalarında bir yeri dürtüklüyor, onu salıver-mesi için feryat ediyordu. İsmini söyleme tarzı —takma ismi oldu-ğunu anladı aniden, çünkü adı Pony değildi, Jill de değildi, Jilse-ponie idi!- çok tanıdıkü, kuşkusuz bu adamın ona tıpkı bu şekil-de Pony dediğini duymuştu."Ona zaman ver, yalvarırım, Elbryan," dedi Avelyn Birader. İşte buydu. Elbryan. İsim Pony'ye, Adalet Birader'inkilerdendaha büyük bir darbe indirdi, onu sarstı, düşüncelerini yıllar öte-sine taşıdı. iblisi" UV*«Î'"Yamaçta benden uzaklaştığın, alevler içindeki Dundalis'estuğun zaman seni sonsuza dek kaybettiğimi sandım," diye de-etti korucu, kadının mavi gözlerindeki ani tanımadan cesa-t alarak. "Pony'm. Nasıl da aradım! Anneni, babanı, benim an-P babamı, dostlarımızı buldum. Carley dan Aubrey kollarımdaöldü. Ben de ölecektim, bir fomoryan devi ve bir goblin çetesi ta-rafından sarılmıştım, ama sonra..." Zavallı kadını boğacak kadarhızlı gittiğini fark ederek sustu. Ama gerçekten de Pony'siydi bu; Elbryan bunu kuşkuya yerbırakmayacak şekilde biliyordu. Sonra kadına daha da yaklaştı,yüzünü onunkine yanaştırdı. "Elbryan," dedi kadın yumuşak sesle, bitkin kolunu kaldırıpkorucunun yüzünü okşadı. Kafasındaki onca dağınık imge döne-rek indi, engin bir yapboz gibi tüm parçalar yerlerini buldu. Onuhiç unutmamış gibi, hatırladı, konuşmalarını ve yürüyüşlerini ha-tırladı, dostluklarını ve daha fazlasını hatırladı. Zihninde, ona yak-laştığını, onu öptüğünü hatırladı. Ama sonra o Connor oldu, zavallı Connor ve Pony boğuluyor-du, şömineye uzanıyor, parlak bir köz kavrıyordu. İmgeyi uzaklaştırdığı zaman Elbryan'ın gerilediğini, yanıt içinAvelyn Birader'e baktığını gördü."Konuşacak çok şeyimiz var," dedi keşiş. Elbryan başını salladı ve kadına baktı, hatırladığı kadar güzel-di -hatırladığından da güzeldi!"Quintall Birader?" diye sordu Avelyn.Elbryan merakla ona baktı. "Adalet Birader?" diye açığa kavuşturdu Avelyn. "Tarikat'ımınbeni ve arkadaşlarımı öldürmek için yolladığı avcı.""Öldü," diye yanıt verdi Elbryan."Beni ona götür."Elbryan Avelyn'e başını salladı. "Neden peşinden geldi?" diye

«70

R- A- s»lv4IOre

sordu korucu, Avelyn'in dürüstçe yanıt vermesi gerektiğini blği bir soru. Elbryan'dan Pony'ye, sonra yine korucuya baktı "Korkarım iddialarının hepsi yalan değil," diye itiraf etti W"Buradan uzaklaştığımız zaman her şeyi açıklayacağım, sonra vgmızı kabul edeceğim," dedi Avelyn, omuzlarını dikleştirerek. %?

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 278: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

nizin de yargısını. Quintall Birader'in görevinin gerçekten de Adlet ismini hak edip hak etmediğine, Avelyn Birader'in, deli rahibingerçekten de bir kanun kaçağı olup olmadığına siz karar verin.""Ben yargıç değilim," dedi korucu. "O zaman benim sonum geldi," diye yanıt verdi Avelyn. "Çün-kü beni yargılayanlar çoktan kararlarını verdiler ve bu yargı daadalete değil açgözlülük ve korkuya dayalı." Elbryan Avelyn'e uzun uzun, dikkatle baktı. Sonunda başınısalladı ve Avelyn'le Pony'nin kalkmasına yardım etti, sonra onla-rı mağaradan çıkardı ve Adalet Birader'in düştüğü yere götürdü. Keşişin bedeni tanınmaz haldeydi, kömürleşmişti, üzerindendumanlar tütüyordu. "Bu nasıl oldu?" diye sordu Elbryan, cesedi incelediği haldebu alev patlamasına sebep olacak bir iz bulamayarak. "Yanıtın bu," dedi Avelyn, cesedin yanına, bir elin neredeyseküle dönüştüğü yere işaret ederek. Cesedin yanında, yerde, mah-volmuş bir broş duruyordu, hematit çekirdeği erimiş, çarpılmış,uzun, siyah bir yumurta şeklindeydi. Etrafında küçük, kararmış,bazıları altın yuvasının kalıntılarına takılmış kuartz kristaller vardı. Avelyn broşu dikkatle inceledi. "Artık gücü yok," dedi birkaçdakika sonra. "Hematitin ve kristallerin büyüsü Çjuintall öldüğün-de bir şekilde patlamış." Avelyn sustu ve kendi sözlerini düşün-dü. Büyüde başka bir olasılık olabilir mi, diye merak etti. Avelynbölgedeki büyü yankılarını hissedebiliyordu ve güçlü bir enerji-nin salıverildiğini biliyordu. Belki de taşlar Aziz Saf Abelle'dekiüstatlar için bir uyarı cihazı olarak hizmet etmişti; Çjuintall'ın öl- iblisi" Uvat-'î-

Vi

j-'ünü, başarısız olduğunu haber veren bir sinyal. Ya da büyündan daha mı güçlüydü? Hematitin güçleri düşünülürse, bu,Oııintall'ın ruhu için bir tür nakil aracı olabilir miydi? Daha önce ruh yürüyüşü yapmış, bir kez bir başkasının bede-nini ele geçirmiş olan Avelyn olasılıklar karşısında ürperdi. Elbryan cesedi düıtüklemeye devam ediyor, ipucu arıyordu.İki sağlam taş buldu: Bir güneştaşı -bu Avelyn'i hiç şaşırtmadı- vebir lal. "Beni takip etmesini sağlayan buydu," ded, Avelyn, lali işaretederek. "Bu büyü saptamak için kullanılan bir taştır.""Ve sende büyü var," diye mantık yürüttü Elbryan. "Büyük bir hazine," diye kabul etti Avelyn. "Belki dünyadakien büyük özel hazine.""Aziz Saf Abelle'den çalınmış," dedi korucu. "Onu haketmeyenlerden, onu kötü kullananlardan ve Tan-rı'nın lütfü taşlarla yalnızca üzüntü getirenlerden alınmış," dediAvelyn kararlılıkla. "Bize bir konaklama yeri bul, dostum. Sana hi-kayemi tüm ayrıntılarıyla, tüm gerçekliğiyle anlatacağım. Taşıdığıunvanı kim hak ediyor, ben mi yoksa Quintall mı, sen karar ver." Elbryan'ın kampına ulaştıklarında, korucu ve Pony ateşin ya-nına yerleştiğinde Avelyn sözünü tuttu. Hikayesini anlattı, hepsi-ni; Pimaninicuit yolculuğundan Yelkopararim batışına ve Dan-sally'nin öldürülmesine, Aziz Saf Abelle'den kaçışına ve Üstat Si-herton'un ölümüne kadar. Yolculukları sırasında Jill'e defalarcaimalarda bulunmuş olsa da, Avelyn hikayesini ilk kez anlatıyor-du. Keşiş ilk kez içini döküyor, suçlarını, eğer onlar suçsa, itiraf

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 279: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ediyordu. Bitirdiği zaman gerçekten de sefil biri gibi görünüyor-du; dev bedeni sert zemine çökmüştü, gözleri yaşlıydı. Pony ona gitti, onu daha da çok seviyor, adama karşı gerçekbir bağ ve büyük bir merhamet hissediyordu. Avelyn'in bir hırsızve katil gibi davranmak zorunda kalmasına üzülmüştü, bu nazik adamın -meyhane kavgalarına rağmen Pony Avelyn'inadam olduğunu biliyordu- böylesine amansız bir durumrülmesine üzülmüştü. Bir süre sonra ikisi de korucunun yargısından korkarak PİKyan'a baktılar. Yakışıklı yüzünde yalnızca anlayış gördüler "Yapmak zorunda bırakıldığın şeylere imrenmiyorum " Hkorucu kararlılıkla. "Eylemlerini suç olarak da görmüyorum Kedini savunmak için, haklı sebeplerle hareket ettin. Haklı olarakkötüye kullanıldıklarını düşündüğün için çaldın taşları." Avelyn başını salladı, bu sözleri işittiği için çok memnundu"O zaman kendi yoluma gitmeliyim," diye bildirdi beklenmedikbir biçimde. "Jil... Pony evine giden yolu buldu, anlaşılan." Elinikadının yüzüne götürdü, sonra aniden neşelendi. "Ha, ha, ne ki!"Artık bana ihtiyacı yok," diye bitirdi Avelyn. "Peki Avelyn Birader'in ona ihtiyacı var mı?" diye sordu Elbr-yan. Keşiş omuzlarını silkti. "Aziz Saf Abelle arayıştan vazgeçmeye-cek, bu yüzden yoluma devam etmeliyim. Madem artık tehlike-den haberdarım, dostlarımı tehlikeye atamam." Elbryan dikkatle Pony'nin gözlerine baktı, sonra bu fikir tama-men saçmaymış gibi ikisi birden kahkahalar patlattılar. "Kal," dedi Elbryan. "Pony evinde, bu doğru ve tahminimdeyanılmıyorsam onun evi Avelyn'in evidir.""Onun evi Avelyn'in evidir," dedi Pony kararlılıkla. Ormana hafif bir kar yağmaya başlamıştı, ama sanki korucu-nun kampından, korucunun ateşinin sıcaklığından, Avelyn Bira-der'in yeni bulduğu evin sıcaklığından kaçınıyor gibiydi. >

r

DÖRDÜNCÜ KİSİMKORUCU Ona gitmeyi, onunla olmayı, o korkunç günden önce yaşamlarımız-da var olan huzuru tekrar yaşamayı nasıl arzuluyorum. Pony'yi kollan-ma almayı, onu öpmeyi, ona bütün duygularımı, bütün sırlarımı, acımı,umutlarımı açmayı nasıl istiyorum. Pony'yi şimdi görmek, eskiden nasılolduğunu görmek ve goblinler Dundalis'e gelmeseydi hayatın nasıl olaca-ğını merak etmek demek. Pony'yi şimdi görmek, önümde nasıl başka biryol olabileceğini düşünmek demek-toprağı mı işlerdim, yoksa babam Ol-u<an gibi avlanır mıydım? Pony ve ben evlenir, belki çocuk sahibi olurmuyduk? Andur'Blough Inninness'teki o yılları geçirmeseydi dünya Elbıyan'anasıl görünürdü? Ama sorun bu, Mather Amca. Bilemem, ancak tahmin edebilirim vekorkarım yapacağım herhangi bir tahmin, şimdiki hayatımın gözlemle-riyle lekelenir. Belki Tanrı bana farklı, Olıvan'tnkine daha çok benzeyenbir yol suusaydı hayatım daha iyi olurdu. Dundalis'in tüm

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 280: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

insanlarının-annemin ve babamın, Pony'nin anne babasının ve tüm diğerlerinin- okorkunç sondan kurtulmuş olmasını diliyorum. Tüm yüreğimle, goblinle-rin Dundalis'e gelmemiş olmasını diliyorum. Ama bu beni nereye getirirdi? Huzurlu olurdum sanırım ve muhte-melen Pony ile olurdum ve bu, hiçbir erkeğin şikayet edemeyeceği bir ka-der. Yine de Touel'alfar ile geçirdiğim yılları önemsememeyi ya da kü-çümsemeyi reddediyorum; o elf dostlar Elbryan adlı adamın şekillenme-sine yardım ettiler. O elf dostlar dünyanın daha iyi bir yer olmasını, be-nim daha iyi bir insan olmamı umarak Gecekuşu 'mı, bu korucuyu ya-rattılar. O parlak gözlerin açısından baktığım zaman, çevremdeki dün-ya hakkında daha yeni ve daha parlak bir değerbilirlik edindim, goblin-ler Dundalis'e gelmeseydi, elfler beni kurtarıp gizli vadilerine götürmese-lerdi asla öğrenemeyeceğim bir değerbilirlik. O trajedi sayesinde ben, Elbryan, yaşamı daha iyi tanıdım ve sevdim. O trajedi sayesinde suadam haline geldim, dünyayı hem bir elfin, hem bir insanın gözleri-ı Hgören adam. Benim suçum bit, Mather Amca, çünkü Dundalis'ten neden bir hkası değil de ben seçildim -Olıvan ya da Shane McMicheal değil, Pony vda Carley dan Aubrey değil. Benim suçum bu ve Pony'yi canlı, böylesingüzel, böylesine harika görmek acımı ancak arttırıyor, bana ölenleri ha.tırlatıyor, beni nasıl olabilirdi diye sormaya zorluyor ve gerçekten de okayıp yolu tercih edip etmeyeceğimi merak etmeme sebep oluyor. Zavallı Pony için daha kötü. Beni, Dundalis'i görmek uzun zamanönce gömdüğü anıları geri getirdi. Onu, Avelyn Birader ve ben onu Qjt-intall'dan kurtardıktan sonraki birkaç günde pek az gördüm. Benden ka-çınıyor, biliyorum ve buna alınmıyorum. Zamana ihtiyacı var; bu kadarkısa sürede, kaybettiği geçmişine dair bu kadar çok şeyi tekrar gördü. İkimiz dışında Dundalis'teki herkes öldü. Ve o trajedi ânından sonrahayatımıza devam ettik, güçlendik ve doğru, hoş yaşamlar bulduk ve ma-dem artık beraberiz, olasılık daha da büyük görünüyor. Yine de zevkleri-mizde. .. Suç bu, Mather Amca, suçumuz. Pony'yi anılarının acısından kurta-ramıyorum, o da beni benimkilerden kurtaramıyor. Ancak kaderimizikabullenebileceğim ve geleceğimizi olabildiğince iyi şekillendirmeyi arzuedeceğini umabiliyorum. Onu o mağarada gördüğüm an anladım. Onu seviyorum, MatherAmca, o korkunç günde, köyümüzün üzerindeki sırtta sevdiğim gibi.Onu seviyorum ve onu kollarıma alabilsem, yumuşak nefesini boynum-da hissedebilsem tüm dünya gerçekten de daha tatlı olur.ELBRYAN WYNDON

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 281: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

36YÜZLEŞME3 "Artık benim daha da deli olduğumu düşünüyorlar!" diye kük-redi Avelyn Birader mutlulukla."Ha, ha, ne ki!" Elbryan Yelebekçi'ye baktı, atadam omuzlarını silkmekle ye-tindi, rahibin kendisi hakkındaki durmadan değişen fikirlerine iti-raz edecek değildi. "Senin gibilerle olmak," diye devam etti Avelyn. "Ve, ah, biratadamla yemek yediğimi duysalar nasıl konuşurlardı!" "Yelebekçi'yi benim onu tanıdığım gibi tanısalardı saygıylakonuşurlardı," diye araya girdi Elbryan, "aksi halde, korkarım ata-dam onları tepelerdi." Yelebekçi iri bir koyun eti parçasını yuttu ve yüksek bir geğir-ti kopardı. "Ha, ha, ne ki!" diye uludu Avelyn, bütün bunlara bayılarak.Keşiş artık kendini daha iyi hissediyordu. Aziz Saf Abelle'deki ilkgünlerinden bu yana, Abellican Tarikatı hakkındaki gerçeği öğ-renmesinden önceki o masum günlerden bu yana ilk kez, kendi-ni evinde hissediyordu. Avelyn Elbryan'da dürüstçe saygı duyabi-leceği bir adam, dünyanın tehlikelerine karşı ihtiyatlı, şer ve ada-letsizliğe karşı savaşmaya hazır, metin bir birey bulmuştu. Hika-yesini korucuya eksiksiz bir biçimde anlatmıştı ve korucu onu ka-ğıda dökülmüş yasalara göre değil, gerçek adalet idealine göre 476yargılamıştı. Avelyn artık gecelerini Dundalis'te, Yaban Çayın'ndaDünyanın Sonu'nda, günlerini Elbryan ve Pony ile berabmanda geçiriyordu -ve bazen korucunun Yelebekçi ya da oteşem at Senfoni gibi, daha sıradışı arkadaşlarıyla karşılaşıvo ABütün bunlarda Avelyn'e çok doğru gelen bir şey vardı-, yılla Jhissetmediği bir ilahilik duygusu. Tek üzüntüsü Pony'nin bu h"lgeye döndükten sonra gerçekten sarsılmış görünmesiydi. Avelvve Elbryan ile pek az zaman geçiriyor, daha çok Dundalis'in ya-kınlarında yalnız başına yürümeyi tercih ediyordu. Geçmişiyleyüzleşiyordu, keşiş biliyordu ve genç kadına daha fazla yardımedebilmeyi dilese de bundan memnundu. Derken Yelebekçi gaydasını aldı ve yemeği yaslı, duygulu birezgiyle tamamladı. Ezgi Avelyn'in zihninde yükselip alçalan tepe-ler, buğday tarlaları ve Youmaneff in asmalarını canlandırdı. An-nesini ve babasını düşündü, babasının hâlâ iyi olmasını umdu. El-bette Jayson Desbris bilemeyecekti, ama artık en küçük oğlunudüşünerek huzur içinde yatabilirdi. Çok uzak olmayan bir tümsekte, Pony de atadamın büyüleyi-ci müziğini duydu. Düşünceleri çocukluğunun tasasız günlerinedöndü, Elbryan'Ia geçirdikleri günlere -Elbryan! Dundalis'teki okorkunç güne ait dehşet verici görüntüler aklındaydı, ama bir şe-kilde onlarla başa çıkmak daha kolaydı. Trajediye mantıklı bir bi-çimde bakabiliyordu ve şimdi, yanında Elbryan'a, kaderini kabul-lenmeye başlıyordu. Pony artık o korkunç imgeleri gömmesine yol açanın basitdehşet ya da ızdırap olmadığını, suçluluk duygusu olduğunu bi-liyordu. Diğer herkes ölürken kendisinin hayata kaldığını düşün-müştü. Neden o?Köyünden bir başkasını görmek, sevgili Elbryan'ı yeniden gör-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 282: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

.„ ıjıyaTiışı

•477

pony'nin 0 suçluluk duygusunun birazından kurtulmasınaE vermişti- Artık gerçeği biliyordu, bütün gerçeği ve bunu ka-ı edecek kadar güçlüydü -ve kendini yeterince güçlü hissetme-si zamanlarda Elbryan'm orada olacağını, ona destek olacağınıh'livordu. Yıllardır ilk defa Pony yalnız değildi. "Bu gece kasabaya gitmiyor musun?" diye sordu ElbryanAvelyn'e, keşiş ateşin yanında oyalanırken. "Jill... Pony Dundalis'e gitti," dedi Avelyn, "ama sanırım benbu geceyi ormanda geçireceğim." "Soğuk rüzgar ve sert bir zemin," diye uyardı Elbryan. Gerçek-• tende kış hızla yaklaşıyordu. "Ha, ha, ne ki!" diye kahkaha attı Avelyn. "Benim katlandığımgüçlükleri tahmin bile edemezsin, dostum. Bu yuvarlak bedenonları anlatmıyor." Elbryan gülümsedi ve keşişi düşündü, yumuşak dış kabuğuniçinde gerçekten de zorlu bir çekirdek olduğunu anladı. "Hayır, bu gece kalacağım," diye devam etti Avelyn. "Sanaborcumu ödemeye başlamamın zamanının geldiğini hissediyo-rum.""Borç mu?" diye sordu Elbryan şaşkınlıkla."Sana hayatımı borçluyum, Pony de öyle.""Bana açık olan tek yolu izledim," diye yanıt verdi Elbryan. "Ve bunu yaptığın için memnunum!" Avelyn hıhladı. "Ha, ha,ne ki!" Elbryan gülümsedi ve başını iki yana salladı, bu karmaşıkadam onu her zamanki gibi eğlendiriyordu. "Demek bana borcu-nu arkadaşlığınla ödeyeceksin," diye mantık yürüttü korucu. "Ah, bundan da fazlası," diye yanıt verdi keşiş. "Ve korkarımsana arkadaşlığımı çok fazla sunarsam, borcum da aynı oranda ar-tacak!" 478

R' A' S*lva,ore

Tekrar kahkaha attı, ama kahkaha çabucak söndü Ayüzü aniden ciddileşmişti. "Bana atından bahset," dedi ko"Benim atım yok.""Senfoni?" "Senfoni benim değil," diye açıkladı Elbryan. "Senfonj 07ve kimseye ait değil." "O zaman daha da iyi!" dedi Avelyn. Cüppesini, sonra keses'ni yokladı. Avelyn belirli bir taşı ararken Elbryan kesenin içini gördü ko-rucunun ağzı değişik kıvılcımlar karşısında açık kaldı, küçük ate-şin ışığında hepsi ihtişamla parlıyordu. Abellican Kilisesi'ninAvelyn Birader'in peşine düşmesine şaşmamak gerekirdi! Keşiş sonunda aradığı taşı buldu ve önünde kaldırdı: Bir tur-kuaz."Senfoni buralarda mı?" diye sordu keşiş. Elbryan başını yavaşça, ihtiyatla salladı. "Senfoni'ye nasıl birbüyü yapmayı düşünüyorsun?" diye sordu. Avelyn hıhladı. "Atın istemediği bir şey değil," diye temin ettikorucuyu. Birlikte gecenin içine daldılar, Senfoni'yi ay ışığıyla aydınla-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 283: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

nan bir açıklıkta, sakin sakin otlarken buldular. Avelyn Elbr-yan'dan açıklığın kenarında beklemesini istedi, sonra keşiş yavaş-ça ata doğru yürüdü, taşı uzatarak alçak sesle ilahi söylemeyebaşladı. Elbryan nefesini tuttu, güçlü Senfoni'nin ne yapacağındanemin değildi. Aygır korucuyu kabullenmişti, ama Elbryan bunungururlu ve vahşi Senfoni için sıradışı bir şey olduğunu biliyordu.Aygır aniden yerinden fırlayıp keşişi ezse Elbryan şaşırmazdı. Ama Senfoni öyle bir şey yapmadı. Avelyn yaklaşırken at al-çak sesle kişnedi. Keşiş ilahisine devam etti -Elbryan'a atla konu-şuyormuş gibi geldi -ve her ne söylüyorduysa, Senfoni dinliyor- iblisi* UV»"'Î'

<79

ı Uzun süre sonra Avelyn korucuya kendisine katılmasını işaretetti.Elbryan yanına geldiğinde keşiş hâlâ yumuşak sesle fısıldıyor-, senfoni kıpırtısız bekliyordu, başını kaldırmış, gösterişli, kas-lı göğsünü iki adama açmıştı.Avelyn turkuazı Elbryan'a uzattı. "Bitir," dedi. Elbryan, onunla ne yapacağına dair en ufak bir fikri olmadantaşı aldı. Keşişe bir şey sormasına fırsat kalmadan bir dürtü, birsesleniş hissetti. Korucu Senfoni'nin siyah gözlerine baktı, aniden,aygırın ona seslendiğini anladı! Elbryan inanmayarak gözlerinikırpıştırdı, sonra turkuaza baktı ve parıltısının ay ışığının yansıma-sı olmadığını, kendi iç ışığıyla parladığını, büyü yaydığını fark et-ti; Elbryan ancak o zaman taşın ısındığını fark etti."Atın göğsüne dokun," dedi keşiş. Elbryan elini yavaşça aygıra doğru uzattı. Senfoni derin birtransa dalarmışcasına gözlerini kapattı. Korucu taşı atın göğsüne,güçlü omuz kaslarının birleştiği yerdeki "V" şeklinin üzerine do-kundurdu. Onu uzun süre orada tuttu, Avelyn'in ilahisi yükseldi,ısrar kazandı, bir şarkıya dönüştü. Elbryan taşın ne yaptığını bilmiyordu ve Senfoni çok rahat gö-rünüyordu. Turkuaz atın derisine gömüldü ve taş Senfoni'ningöğsüne yerleşti. Korucu elini aniden çekti, artık atın doğal bir parçası gibi gö-rünen taşa bakarken yüzü dehşete büründü. Avelyn ilahiyi kestive elini rahatlatırcasına Elbryan'ın omzuna koydu; Senfoni siyahgözlerini açtı ve son derece sakin görünüyordu, hiç acısı yok gi-biydi."Ben ne yaptım?" diye sordu Elbryan. "Sen ne yaptın?" Avelyn omuzlarını silkti. "Tam olarak emin değilim," diye iti-raf etti. "Ama taşın büyüsü hayvanlar için, bu kadarından emi-nim." 0O

R- A.

Sal

vatore

"Şifa mı veriyor?" diye sordu Elbryan. "Güçlendiriyor m " "Belki ikisi de," diye yanıt verdi keşiş. Avelyn'in yüzü ^

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 284: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

h bir açıklama bulmaya çalışırken kırıştı. "Taşların ne tür fvsağladığını her zaman bilmiyorum, anlıyor musun," diye basl H"Bana sesleniyorlar; bana ne yapacağımı söylüyorlar." "O zaman Senfoni'ye ne yaptığımızı bilmenin yolu yok " divmantık yürüttü Elbryan, ses tonu hiç memnun olmadığını açıkçabelli ederek. Senfoni bir deney tahtası değildi! "İyi mi, kötü mü?" "İyi," dedi Avelyn olanca kendine güveniyle ve tereddüt etme-den. "Ha, ha, ne ki! Sana borcumu ödeyeceğimi söylemiştim.""Ama ne yaptığını bilmiyorsun bile!" diye itiraz etti Elbryan. "Ama taşın nasıl bir şey yaptığını biliyorum," diye açıkladıAvelyn. "Turkuaz hayvanların taşıdır, hayvanlar için gerçek bir ni-met. Senfoni ile arandaki bağın güçlendiğini, artık senin ve aygı-rın daha derin bir ilişkiniz olduğunu tahmin ediyorum." "Efendiyle hayvan gibi mi?" diye sordu Elbryan, bu fikirdenmutluluk duymayarak. "Dostlar arasındaki ilişki gibi," diye düzeltti Avelyn. "Senfo-ni'ye sahip olunamayacağını söyledin, ben de bu harika aygırınşevkini kırmak istemem! Ha, ha, ne ki! Asla olmaz! Güven, dos-tum, taşlara, Tanrı'nın armağanlarına inan. Senfoni'nin taşıdığı bü-yünün niteliğini çok geçmeden öğreneceksin ve memnun olacak-sın. Senfoni de olacak, emin ol." Yanıt verir gibi Senfoni aniden şahlandı ve kişnedi, sonra in-di ve toprağı altüst ederek ikilinin çevresinde dar bir daire çizdi.Aygır acı, hatta sinirlilik belirtisi değil, yalnızca ani bir sevinç gös-termişti. Elbryan bu duyguyu açıkça hissetti. Sanki Senfoni'nin aklın-dan geçenleri okuyabiliyordu, üstelik yalnızca aygırın görünür ha-reketlerine bakarak değil.Aygırın düşüncelerini okuyordu!

iblisin UV^1

481

Flbryan Avelyn'e baktı, keşiş geniş geniş gülümsüyordu. "On-'sittin' mi?" diye sordu korucu, daha iyi bir sözcük bulamaya-, «aygırın ne hissettiğini biliyor musun?""Ben yalnızca aracıydım," diye açıkladı Avelyn, "kolaylaştırıcı,ha, ne ki! Taşın büyüsünü çağırdım, ama kullanan sensin,Hoştum. Sen ve Senfoni, ve artık ikiniz daha sıkı bağlara sahipsi-iz Ama aslında aygırın düşüncelerini biliyorum," diye bitirdi ke-siş haylaz bir gülümseme ile. "Onları senin yüzünde açıkça göre-biliyorum!" Senfoni aniden durdu ve geceye seslenerek yine şahlandı.Sonra at açıklıktan fırtına gibi çıktı, gecenin içine daldı. Ama Elbryan atın nerede olduğunu biliyordu; korucu yoğun-laşırca Senfoni'nin toynaklarının altındaki zemini görebilirdi. Son-ra bunu yaptı, rüzgarın akışını hissetti, at karanlık ormanda koşar-ken geceyi gördü. Ve büyü bundan da derine gidiyordu; korucuSenfoni'nin çevresindeki dünyayı o olağanüstü atın gözlerindengördü. Elbryan ancak o zaman hayvanın farklı bir bakış açısıyladamıtılmış, ama yine kendisininkinden daha düşük olmayan ze-kasını tam anlamıyla takdir edebildi. At her şeyi basitçe biliyordu,insanların, eflerin ve yüksek ırkların alanı olan mantık araya gir-meden. Atın gözlerinde var olan, yorumlanmadan vardı; duygulararacılığıyla algılamanın etkin ve mükemmel bir yolu; gelecek içinendişelenmeden ya da geçmiş işe karışmadan şu anda yaşamak.Mükemmel, basit, güzel.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 285: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Elbryan uzun süre sonra gözlerini açtı ve Avelyn'e baktı. Tak-dirini başını sallayarak gösterdi, çünkü Avelyn'in ona ve Senfo-ni'ye verdiği bu armağanın, Joycenevial'ın yaptığı yay kadar de-rin ve değerli olduğunu anlıyordu. Elbryan elini Avelyn'in omzuna koydu ve yine başını salladı,çünkü adama doğru düzgün teşekkür etmek için ne diyebileceği-ni bilemiyordu. <82

*? A.

4tor,salv,

QmPınaisteyipAvelyn ertesi sabah Dundalis'e gitti, yolda korucunun k-dönen Pony'nin yanından geçti. Keşiş kadına yol arkadaşıistemediğini soracak oldu, ama Pony'nin yüzündeki ifadevi „ "' Sorun-ce sormaktan vazgeçti ve yoluna devam etti. Çok geçmeden nle ıslık çalmaya başladı, çünkü Avelyn biraz daha düşününceçekten de genç kadının yüzündeki ifadenin anlamını çıkarmıştı Pony gittiğinde Elbryan ateşin közlerini gömüyordu. Kamnsessizce girdi ve tek söz etmeden karşısına dikildi. Elbryan ona bakarak doğruldu. Yalnızdılar, ilk defa tamamenyalnız ve sessizce dururlarken ikisinin aklına da sayısız soru geli-yordu. Savaşçılar gibi, avlanırken kendi türünden birine rastlamışpanterler gibi birbirlerinin etrafında dönmeye başladılar. Pony'nin gözleri Elbryan'ın daha önce hiç karşılaşmadığı biryoğunlukla doluydu, bir açlık, belki bir öfke -onu gözlerini kırp-maktan alıkoyan, etrafında yürürken gözlerini gözlerine dikerekdudağının köşesini çiğnemeye zorlayan içsel bir tutku. Biraz sonra korucu da benzer bir transa girdi, yalızca Pony'yeodaklandı. Yalnızca o vardı, başka bir şey değil -o yakıcı mavigözler, o hassas dudaklar. Birbirlerinin etrafında yürüyerek her dönüşle birbirlerine birazdaha yaklaştılar. Ormandan gelen sert bir ses ikiliyi ürküttü ve o ânı yok etti.İkisi de fark etmedi, ikisi de araştırmak istemedi. "Gel," dedi Elbryan Pony'ye, elini tutup kar kaplı patikada yolgöstererek. Tepelerindeki dal örtüsünün altından bir açıklığa yü-rüdüler ve Elbryan gülümsedi, çünkü orada, karşıda Senfoni du-ruyordu. Korucu aygırın orada olacağını biliyordu, hatta telepatiyoluyla Senfoni'nin onu orada beklemesini istemişti. Onu gören büyük aygır kişneyerek şahlandı, nefesi büyük birbuhar dumanı gibi çıkıyordu."Gel," dedi Elbryan yine, Pony'yi hızla açıklıktan geçirerek-

iblisin UvamŞ'

483

Art)k Senfoni yanlarında olduğuna göre, korucu nereye gideceği-ni biliyordu; Pony ile bu ilk özel buluşmasına uyacak tek yeri bi-liyordu. Gösterişli ata yaklaşınca çekindi. Senfoni iki binici kabuledecek miydi?

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 286: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Sakin ol, dostum," dedi korucu yumuşak sesle, atın burnunuve kaslı boynunu okşayarak. Ata dikkatle baktı, düşüncelerinipaylaştı, yanıtı işitti, sonra Pony'ye baktı ve başını salladı"Çok güzel," dedi genç kadın. Kadın sözlerinin hafif kaldığınıdüşündü, Senfoni gibi olağanüstü bir şey karşısında boş kalıyor-lardı, ama aygır için söyleyecek başka söz bulamıyordu. Elbryanonun elini tuttu ve güçlü hayvanın sırtına çıkmasına yardım etti.Senfoni yine kişnedi ve birkaç adım attı, ama sonunda kadınıkabullendi. Sonra, asıl sınav Elbryan aygırın sırtına, Pony'nin önü-ne tırmanırken geldi.At koşmaya hazır, sakin sakin kabul etti.Senfoni nasıl da koştu! Rüzgar kadar hızlıydı, patikalarda uçu-yor, ağaçların arasında sersemletici bir belirsizlik gibi dolanıyor-du, öyle ki Pony dehşet ve sevinç içinde haykırmaya başladı.Elbryan'ın beline öyle sıkı sarılmıştı ki, at ne zaman hızla yere in-se korucunun nefesi ciğerlerinden boşanıyordu. Çok geçmeden elmas şeklindeki koruya geldiler; ladinler veçamlar karla kaplanmıştı, ama korunun altındaki toprak rüzgarlatemizlenmişti. Senfoni durdu ve ikili aşağı kaydı.Pony atın yüzüne yaklaştı ve dikkatle kara gözlerinden birinebaktı. Nefesi düzenli değildi; bu yaratıkta çok ilkel, çok yabani vekontrol edilemez bir şey vardı, korkutucu ölçüde güçlü bir şey.Ama yine de bu binişten incinmeden, coşku ve heyecanla soluksoluğa çıkmıştı.Binişi atlatmıştı! Çimenliğe yürüyen Elbryan'a döndü ve onu takip etti. Gençadam gür dalların arasında kayboldu; Pony o noktaya ulaştığında i,Se,

? A- S*lvâ,0re

düşünerek, kendi duygularını değerlendirerek durduGenç kadın başını meydan okurcasına iki yana sallad i» sonraaygıra baktı. Hayvan ona devam etmesini söyler gibi kisnşahlandı. Yabanıl, kontrol edilemez ve korkutucu ölçüde "bir şekilde, Pony'nin düşüncelerinin kıyısında kabaran, onu altmekle tehdit eden duyguların bedenleşmiş hali gibiydi. Genç kadın gür dalları ittirerek geçti ve küçük bir açıklığa geldi. Elbryan diz çökmüştü, bir ateşin ilk kıvılcımları önünde titreşmeye başlamıştı bile. O yumuşak sesle ıslık çalarak çalışır, sopa-ları çevirirken Pony izledi. Yabanıl, kontrol edilemez ve korkutucu ölçüde güçlü. Düşün-celer onunla kaldı, kafasının içinde bir uyarı gibi, bir baştan çı-karma gibi tekrarlandı. Pony yumruklarını yanlarında sıktı, alt du-dağını yine çiğnedi ve artık tanıdığı oğlan çocuğu olmayan, amayine de çocukluğunu paylaştığı oğlana çok benzeyen bu adamadikkatle baktı. Henüz açığa çıkarmadığı o birkaç anıdan korkuyordu, amaElbryan'a bakarken onlarla kısa süre sonra yüzleşeceğini biliyor-du. Genç adamın yanına yürüdü ve Elbryan doğruldu. Ateşi yak-mıştı. Saniyelerce, dakikalarca, sessizlik içinde birbirlerine baka-rak yüzyüze durdular. Sonra genç adam ona yaklaştı, dudakları onunkine yanaştı vePony o siyah kanatların çevresinde yükselmesini bekleyerek, zih-ninde bir çığlığın yankılanmasını bekleyerek nefesini tuttu. Amaderken Elbryan oradaydı, ona dayanmış, dudakları nazikçe, yu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 287: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

muşak, çok yumuşak bir şekilde kendisininkilere dokunuyorduve Pony'nin tek hissettiği oydu, tek işittiği onun yumuşak nefesive hafif inlemesi idi. Öpücük daha ısrarlı oldu ve yavaş yavaş Pony'nin korkulaneridi, onu alt eden ani tutku seli tarafından süpürülüp götürüldü. üsin UV««Î'

«85

ihrvan onu sertçe öptü ve genç kadın ona karşılık verdi, dillerilandı, dudaklarını birbirine kapandı. Ve sonra ayrıldılar, Elbryan dikkatle ona bakıyor, bakışlarıylana kilitleniyordu. Elini uzattı ve genç kadının pelerininin bağınıözdü ve Pony itiraz etmeden giysinin yere düşmesine izin verdi,serin havayı derisinde hissetti. Sonra Elbryan Pony'nin gömleği-nin düğmelerine uzandı ve genç kadının son giysisi de aynı şe-kilde yere düştü. Ve Pony utanmıyordu, çekinmiyordu, ve onamusallat olan kara dehşet kanatları yoktu. Elbryan kendi pelerinini ve gömleğini çıkardı ve önünde be-line kadar çıplak halde durdu. Birbirlerine yaklaştılar, genç ada-mın göğsündeki kıllar genç kadının göğüslerine sürtündü, ürper-tileri paylaştılar. Genç adamın yönlendirmesiyle Pony kollarınıbaşının üzerine kaldırdı ve parmaklarını onunkilere kenetledi. Sonra Elbryan elini bıraktı ve ellerini genç kadını kollarındayavaşça, nazikçe dolaştırmaya, parmak uçları Pony'nin yumuşakteni üzerinde gezinmeye başladı. Eller indi, dirsekleri geçti, kol-larla dolaştı, sonra sırtına, kürek kemiklerine, ensesine dokundu,parmak uçları yumuşak bir şekilde, nazikçe sürtündü. Genç kadın o parmakların çekimini, onları daha yakına çek-mek istemesine yol açan ürpertiyi hissediyordu -ama daha yakı-na çekse o ürpertinin yok olacağını biliyordu. Başını arkaya eğdi,her okşayıştan keyif alırken ağzı açıldı, genç adamın elleri sırtıboyunca nazikçe aşağı indi, kalçalarının hemen üzerine geldi,sonra yavaşça kalçalarına, kalçalarının ötesine geçti. Yine onunteşvikiyle Pony döndü ve yine o güçlü kollara sığındı. Elbryan birelini kaldırıp genç kadının saçlarını kenara itti ve nazikçe ensesi-ni öptü, yumuşak öpücük gittikçe ısrar kazandı, sertleşti, hafif birısırık oldu ve Pony alçak sesle inledi, ısırık kuvvetlendi."Beni hissediyor musun?" diye fısıldadı genç adam kulağına."Evet."

486 R A"Canlı mısın?""Çok.""Seninle sevişmemi istiyor musun?" Pony o dehşet verici anıların tehdidini arayarak durdu D" - ??gecesini hatırladı, parlayan ateşe bir düşmanmış, bir uyarıvmıbi baktı. Ama bu farklıydı, genç kadın biliyordu, Connor'dan fa Vlı. Daha güçlü. Yabanıl, kontrol edilemez, korkutucu ölçüde güçlü, diye tekrarladı zihni. Ve doğru, diye ekledi sessizce. Çok, çok doğru"Evet," diye yanıt verdi sessizce. Birlikte yere, hâlâ ılık olan pelerinin üzerine çöktüler. Oracık-ta, o anda yakalanmış, geçmişlerince çevrelenmişlerdi. Elbryaniçin bu gençliğinin sona erişiydi, uyanıkken aklından geçen herdüşünce onu bu noktaya, bu kadına, ruh arkadaşına, Pony'sinegetirmişti. Onca yıl bekledikten sonra bu an, o kızla ilişkisinin so-nunun, bu kadınla yeni ve daha derin ilişkisinin başlangıcının be-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 288: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

lirleyicisiydi. Artık bir erkekti ve Pony de bir kadındı, ve onları bunoktaya getiren onca aşk bedenleriyle birleşiyordu. Mutluluktansarhoş olmuştu, ama aniden kendini savunmasız, çok savunmasızhissetti, çünkü Pony'ye bir şey olacak olursa, onu şimdi daha ön-ce kaybettiği gibi kaybederse, yüreğinde asla iyileşmeyecek biryara açılırdı, o zaman hayatı anlamsız kalırdı. Pony için korudaki o an karanlığın inkarıydı, karanlık bir en-gelin yıkılıp atılması, naziklik, aşk ve Elbryan ile geçirdiği çocuk-luğuna ait sıcak anılarla alt edilmiş vahşi anılar; Elbryan'ın onunsaçını çektiği ve kızın onu dümdüz yere serdiği zaman; arkadaş-larının oğlana takıldığı, ama onun onlara karşı dik durduğu, kızakarşı duygularını inkar etmediği zamanlar; uzun sohbetleri, kuzeyyamacında yürüyüşleri; yamaçta Ayla manzarasını paylaştıkları oan; ilk kez öpüştükleri, sırttaki o an -evet, o öpüşme ânı!- ve busefer karanlık ve çığlıklarla sona ermiyor, sürüyordu, öpüşüyor, iblisi. UV»"'S'

«87

uvor, birbirlerini hissediyorlardı. Yaşamlarını paylaşmışlar,, anılarla, kaybettikleri ve buldukları aşkla bağlanmışlardı ve11 rdır birlikte olmasalar da, ikisi de diğeri hakkındaki her şeyi,0 ânın gerçekliğini biliyordu. Daha sonra pelerinlerine sarınarak uzun süre birlikte yattılar,hiçbir şey söylemeden ateşe baktılar. Elbryan bir kez ateşe oduneklemek için kalktı ve çırılçıplak hoplayarak dolanırken, çıplakayakları soğuk zeminde tökezlerken Pony ona güldü. Geri dön-düğü zaman battaniyeye sarındı ve onu içeriye almadı. Ama gülümsemesi gerçek duygularını yansıtıyordu, sıcaklığıElbryan'ı kışkırttı, onunla boğuştu ve sonra yine battaniyenin al-tına girdi, bedenlerini birbirine bastırmışlardı ve Pony için dünyabir kez daha dönmeye başlamıştı.Yabanıl, kontrol edilemez ve korkutucu ölçüde güçlü.Daha sonra genç adam onun üzerine çıkmış, küçük ateşin ay-dınlığına ona bakıyordu."Pony'm," diye fısıldadı. "Hayatım ne kadar boştu, o kadarboştu ki ondaki boşluğu fark edecek cesaretim bile yoktu. Ancakşimdi, sen bana döndükten sonra, ne kadar boş, ne kadar anlam-sız olduğunu anlıyorum.""Asla anlamsız değil."Elbryan başını sallayarak genç kadının sözlerini reddetti."Pony'm," dedi yine, "Benim için dünyanın renkleri geri döndü."Sonra gözlerini kapattı ve onu öptü. Gece çevrelerinde derinleşti, rüzgar ağaçların arasında inledive kuzey kışına meydan okuyan o birkaç kuş ötüştü. Uzakta biryerde bir kurt uludu ve bir başkası ona karşılık verdi, ve Elbryaniçin müzik artık öncekinden de tatlıydı, büyülü elf ormanında ge-çirdiği onca yıl boyunca olduğundan da tatlıydı. Tatmin dolu bir uykuya daldı, ama Pony uyumadı. Bütün ge-ce Elbryan'ın yanında, Elbryan'la bir, uyanık yattı. Connor'ı ve dü- <88ğün gecesini, onu boğan kara anıları düşündü. Közlerin uzuman önce yaktığı avcunu bilinçsizce ovuşturdu. Pony ilk defa o anıları açıkça görüyordu, Dundalis'in çığl.urını duyuyor, yangınları ve katliamı, Ohvan'ın bir devin elinde "idüğünü görüyordu ve zihninde yine o yanan evin altında, kara

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 289: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

lığa sürünüyordu. Ama bu sefer onlar yalnızca anıydı, tehditkar kara iblisler değil. Bu sefer, Elbryan yanındayken, Elbryan gücünün bir parçasıy-ken onlarla yüzleşebilir, onları kabullenebilirdi. Yanaklarından aşağı gözyaşları aktı, ama bunlar Dundalis'inkaybı için döktüğü dürüst gözyaşlanydi; onlar yok olduğu zamanızdırap ânı nihayet geçtiği zaman Pony uyuyan Elbryan'a sıkı sıkısarıldı ve gülümsedi. Sırttaki o andan bu yana, o ilk öpücük ânın-dan bu yana ilk defa gerçekten özgürdü. r37GÜNÜN AVI "Belamı bulayım," diye inledi sıska, sinirli adam, ilmik tuzak-tan ve orada asılı duran çirkin insansı yaratıktan uzaklaşarak. "Be-lamı bulayım, ah, belamı bulayım! Cric! Cric!" Kısa süre sonra, eğer çevredelerse, çığlıklarının bu yaratıklar-dan daha fazlasını getireceğini fark etti, bu yüzden elini ağzınakapattı ve boş eli, geniş omuz kemerlerine asılı sayısız hançerdenbirine uzanırken açıklıktan aşağı yuvarlandı. Ama saklanacak yerbulamadı, çünkü yüksek olsalar da hafif kar örtüsünü delerek çı-kan pek az ot vardı. Birkaç dakika sonra kel, zayıf bir adam kılıcını kaldırarak, ko:şarak görüş alanına girince Sincap biraz daha rahat nefes aldı."Sincap?" diye seslendi Cric yumuşak sesle. "Sincap, orada mısın?" Sincap ayağa kalktı ve kaygan zeminde defalarca kayıp düşe-rek arkadaşının yanına koştu. "Ne biliyorsun?" diye sordu Cric defalarca, adam sendeleyerekyaklaşırken. Sonunda Sincap ona yetişti, ama sözcüklere dökeme-yecek kadar heyecanlıydı. Açıklığın ötesindeki küçük ağaç küme-sine işaret ederek hoplayıp zıpladı."Tuzağımız mı?" diye sordu kel adam sakin sakin.Sincap başını öyle hızlı salladı ki dilini ısırdı."Bir şey mi yakaladık?"Yine aynı vahşi baş sallama.

<9° R A <; ,A' Sâ|V4tore"Sıradışı bir şey mi?" Sincap daha fazla soru yanıtlayacak havada değildi. Cric'' wlunu yakaladı ve onu ağaç kümesine doğru ittirdi. Cric sinini dileştirdi ve Sincap'in takip etmeyeceğini anlayınca başını iki vsallayarak tek başına tuzağa gitti. Bir dakika sonra ağaçların içinden bir uluma duyuldu ve CricSincap kadar büyük hızla koşarak geldi. "Bu bir g-goblin!" diye kekeledi uzun boylu adam. "Lanet birgoblin!" "Paulson'ı bulmalıyız," diye mantık yürüttü Sincap. Cric başınısalladı ve koşarak uzaklaştı, sıska adam peşisıra takip etti. Fıçı göğüslü Paulson'ı, önderlerini, geniş bir karaağacın gü-neşli yanında oturmuş dinlenirken buldular. Lime lime çizmeleribir yanda duruyordu ve kirli ayak parmaklarını küçük bir ateşinyanında oynatıyordu. İkili yaklaşırken yavaşladı; Paulson'ı rahat-sız etmenin normalde kafaya şaplak yemek anlamına geleceğinibiliyorlardı. Cric, Sincap'a adama yaklaşmasını işaret etti, ama Sincap daona işaret etmekle yetindi. "Ne istiyorsunuz, söyleyin," dedi Paulson yarı kapalı gözka-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 290: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

paklarının arasından bakarak. "Umarım söylenmeye değer birşeydir!""Bir şey yakaladık," dedi Cric. Paulson gözlerini açtı ve sakaldan çok yara izi bulunan yüzü-nü eliyle sıvazladı. "Postu iyi mi?" diye sordu."Postu yok," dedi Sincap."Kürkü yok," diye ekledi Cric. "Yalnızca deri." "Ne?" Paulson doğrulup oturdu ve çizmelerine uzandı. "Banaşimdi de bir insanı astığınızı söylemeyin!""İnsan değil," dedi Sincap."Lanet olası bir goblin!" diye bağırdı Cric.

iblisi» Uvan.ş.

491

Paulson'ın yüzü aniden ciddileşti. "Bir goblin mi?" diye tekrar-ladı sessizce.iki adam başlarını hevesle salladılar.«Yalnızca bir tane mi?"Yine başlarını salladılar. «Sizi lanet aptallar," diye azarladı Paulson. "'Yalnızca bir tane2oblin' diye bir şey olmadığını bilmiyor musunuz?""Eve gitmeliyiz," dedi Sincap. Paulson çevresine bakındı, sonra başını iki yana salladı. Cricve Sincap bu bölgede yeniydiler, onlar kuzeye geleli üç senedenbiraz fazla olmuştu, ama Paulson hayatının çoğunu Yabandiyar'dageçirmişti, goblin saldırısı Dundalis'i dümdüz ettiğinde YabanÇayırı'nm hemen dışındaydı. "Kaç tane olduklarını öğrenmeliyiz,"diye yanıt verdi, "ve nereye gittiklerini öğrenmeliyiz." "Oy, Dundalis'in halkından kime ne?" diye sordu korku için-deki Cric. "Onlar bize hiç aldırmadı.""Evet," diye ekledi Sincap. "Yalnızca onlar için değil," dedi Paulson. "Kendimiz için. Gob-linler saldıracaksa biraz güneye gitmekle akıllılık ederiz." "O zaman yalnızca güneye gitmekle yetinemez miyiz?" diyesordu Cric. "Çeneni kapat ve kılıcını hazır tut," diye emir verdi Paulson."Goblinler o kadar zorlu değildir -korkman gereken sayıları. Vearkadaşları," diye ekledi sertçe, "çünkü goblinler ve devler iyi an-laşır."Diğer ikisi titriyordu. "Ama tek yapmamız gereken kendimizi göstermeden gör-mek," diye devam etti iri yarı adam. "Belki goblin kulaklarınaödül veriyorlardır."Bu ikilinin dikkatini çekmişe benziyordu.Üçü ilk önce tuzağa döndü, Paulson goblini özensizce indir-

«92

R- A- S^v„0re

di, kulaklarını kesti ve bir keseye koydu, yalnızca yaratıone göre şaşırtıcı ölçüde iyi silahlanmış olduğunu ve deri v^ı - ? 'yeiegi^jüzerinde bir simge, açık gri fon üzerinde yarasaya ben7^ ier siyah

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 291: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

bir yaratık amblemi olduğunu görmek için durdu. Paulson bıüzerinde çok durmadı, yeleğin çalınmış olduğunu düşündü "Yakalanalı birkaç saatten fazla olmamış," dedi Paulson bedni çabucak inceledikten sonra. "Eğer bu arkadaşlarıyla yolculukediyorduysa, muhtemelen diğerleri hâlâ buralardadır." Yaratığınağaç kümesine giren izlerini bulmak güç olmadı, ama açık alan-da bıraktığı izler rüzgar tarafından silinmişti. Yine de ağaç küme-sine girdiği yöne bakarak avcılar nereden geldiğine dair akla ya-kın bir tahminde bulunabiliyorlardı ve bu yüzden hızla açıklığıgeçtiler ve ormana girdiler. İlk goblin izini Sincap buldu -üç çift ayak izi, bir tanesi ayrı-lıp üç adamın geldiği yöne dönüyordu, diğer ikisi farklı bir yönegidiyordu. "Eh, şimdi sayıca üstünüz," dedi Paulson kötü kötü. İri adamsavaştan asla korkmazdı. Bir buçuk kilometre sonra goblin ikilisini gördüler; ormanlıkbir yamaçta, kayaların arasında dinleniyorlardı. Paulson geniş kı-lıcını çekti ve Cric'in yanında gelmesini, Sincap'ın sağa, daha yük-sek bir yere çıkmasını ve hançer fırlatmak için uygun bir açı bul-masını işaret etti."Hızla ve şiddetle mi?" diye fısıldadı Cric. Paulson düşündü, sonra başını iki yana salladı. Çevik Sincappozisyon alacağı yere tırmanırken, Cric ile birlikte çalıların arka-sında saklandı. Sonra Paulson çalıların arkasından çıktı, yavaşça,düzenli adımlarla, sakin bir şekilde goblin ikilisine yaklaştı. Gob-linler onları gördüğünde, o ve Cric on iki adım uzaktaydılar. Ya-ratıklar nasıl da uludu!Ayağa fırladılar, biri uzun, demir uçlu bir mızrak, diğeri iyi dö-

iblisi" U^'5'

«93

ilmüş bir kısa kılıç çıkardı. Paulson bu ikisinin, ölü arkadaşları?w, ,'vi silahlanmış olduklarını ve yeleklerinin, üzerlerindeki amb-temlere kadar ölü goblininkine benzediğini görünce çok şaşırdı.iri adamın goblinler hakkındaki bilgisi, önündeki manzaraylauyuşmuyordu. Goblinler Paulson'ın beklediği gibi de davranmadılar. O veCric hızla geldiler, ama yalnızca bir goblin, mızrak kullanan onla-rı karşılamak için atladı, yolu kapattı ve arkadaşı hızla gerilerkenonu korudu. Kılıçlı iki adam hızla atıldı; goblin mızrağı öne arkaya savur-du, silahın keskin ucu Cric'in kolunu çizdi ve onu uzak tuttu. Pa-ulson menzilin içine girdi ve mızrağı yakaladı, hızla ilerledi ve kı-lıcını yaratığın göğsüne gömdü. "İki kulak daha!" diye kahkaha attı Cric, ama Paulson o sıra-da bunları düşünmüyordu."Yakala onu, Sincap!" diye seslendi. Kaçan goblin tepeye döndü ve Sincap önünü kesmek içindavrandı, dizlerinin üzerine kaydı ve iki hançeri çevirerek gobli-ne fırlattı. Yaratık birinden kaçınmayı başardı, ama diğer kalçası-na saplanarak orada kaldı. Goblin ciyakladı, ama yavaşlamadı, Sincap'm bir sonraki han-çeri omzuna saplandığı zaman da yavaşlamadı. Sonra goblin atış menzilinden çıktı ve Sincap, Paulson'la veCric'e katılarak kovalamaya başladı. Uzun boylu Cric içlerinde enhızlılarıydı ve tepenin yamacından aşağı inen, sonra vadinin or-manlık zemininde dolanarak koşan gobline yaklaşmaya başladı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 292: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Yaratık bir yükseltinin arkasında kayboldu, Cric hemen arkasın-dan gitti ve Paulson arkadaşına "lanet şeyi indirmesini" uludu. Cric hevesle, kılıcı hazır bir halde tepeye çıktı ve sonra kayıpdurarak iki arkadaşını şaşırttı.Paulson ve Sincap ona yetiştiklerinde tereddüdünü anladılar,

494

R' A- Salvit0re

çünkü orada, sırtın altındaki geniş vadide üçünün gördüğüyük ordu duruyordu -ve Cric'le Paulson Kralın Adamları il ılikte birkaç yıl geçirmişlerdi. Vadi çadırlar ve kamp ateşle ' Ikaplıydı; bin şekil, binlerce şekil aşağıda dolanıyordu, çoğu e<->hlin boyunda görünüyordu, bazıları daha ufaktı, ama aralarındaepey fomoryan devi vardı. Üç adam için daha da şaşırtıcı olanı sa-vaş makineleriydi, en azından on iki tane, büyük mancınıklardanmızrak fırlatan makinelere, desteklenmiş duvarları delmek içindev burgulara benzeyen şeylere kadar. "Ne kadar güneye gitmeyi düşünüyordun?" diye sordu CricPaulson'a. O anda fıçı göğüslü adama Behren iyi bir olasılık gibi görünü-yordu. "Hiç de iyi olmayan bir şeyin peşinde olduğunuzu biliyorum!"diye kükredi atadam. "Çirkin yüzlerinize ne zaman baksam dü-şündüğüm bir şey!" Yelebekçi küçük barakadaki hareketlenmeyiişitmişti ve araştırdığı zaman üç avcının eşyalarını toplamış, bara-ka duvarlarındaki her şeyi indirmiş olduklarını görmüştü. Üç adam sinirli sinirli bakıştılar. Dev Paulson bile dört yüz ki-loluk atadamın yanında ufak tefek görünüyordu —ve yaratığın tav-rı şu anda onu daha da azametli kılıyordu."Ee?" diye gürledi Yelebekçi. "Bir açıklamanız var mı?""Gidiyoruz, o kadar," dedi Sincap."Gidiyor musunuz?" "Güneye gidiyoruz," diye ekledi Cric, uygun bir yalan uydur-maya hazırlanarak, ama Paulson ona dik dik bakınca uzun boy-lu, kel adam sustu. "Ne yaptınız?" diye sordu Yelebekçi. "Sizi tanıyorum -birinikızdırmış olmasanız gitmezdiniz." Atadam biraz geriledi, sonraanladığını düşünerek gülümsedi. "Peşinizde Gecekuşu var," diye iblisin Uya«'î' «95mantık yürüttü."Korucuyu haftalardır görmedik," diye itiraz etti Paulson.«Ama dostlarını gördünüz," dedi Yelebekçi. "Belki birini öl-dürmüşsünüzdür.""HİÇ de öyle bir şey olmadı!" diye hırladı Paulson."Goblinler Gecekuşu'nun dostu değil!" diye ekledi Sincap, ağ-zından çıkanı doğru düzgün düşünmeden. Cric sıska adamı hızlaittirdi ve Paulson'ın öfkeli bakışları, adamın Sincap'a bu dil sürç-mesi için daha kötüsünü yapacağını anlattı. Yelebekçi bir adım geriledi, üçünü merakla süzdü. "Goblinlermi?" "Goblin mi dedim?" diye sordu Sincap masum masum, kendisözlerini yalanlamaya çalışarak. "Goblin dedin!" diye kükredi Yelebekçi, adamın ve iki arka-

daşının daha fazla yalan söylemesini engelleyerek. "Goblin dedinve çevrede goblinler varsa ve siz biliyorsanız, hikayenizi doğru

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 293: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

düzgün anlatın, yoksa hepinizi ezip toprağa karıştırırım!" "Goblinler," dedi Paulson sertçe. "Binlercesi. Onları gördük veonlara bulaşmak istemiyoruz." Hikayeyi tüm ayrıntılarıyla anlata-rak devam etti ve Yelebekçi'nin önüne dört goblin kulağı atarakbitirdi. Sonra Paulson atadama gitmesini, böylece arkadaşlarıyla bir-likte toplanmayı bitirebileceklerini ve yollarına gidebileceklerinisöyledi, ama Yelebekçi o kadar kolay kurtulmalarına izin verme-di. Onunla gelmelerine karar verdi atadam; Elbryan ile Pony'yibulacak, hikayelerini bir kez daha anlatacaklardı. Üç avcı tek birdakika bile harcamak konusunda hiç hevesli değillerdi, ama vah-şi atadamla savaşmaya da hazır değillerdi. Elbryan, Pony ve Avelyn Birader'i Elbryan'ın kampında, Dun-dalis'in hemen kuzeyinde, sık ladin ağaçlarının arasına sığınmışbuldular. <96 R- A. S,.

Grup yaklaşmadan önce Yelebekçi seslendi -Elbryan<seriler-kadar iyi tuzak kurabilirdi ve korucu hep tetikteydi. Kondama gelmesini söyledi elbette, ama yarı at dostunun o se • 3"le gelmesine şaşırdı. "Bay Paulson'ın anlatacak bir hikayesi olduğunu düşü -rum, işitmek isteyeceğin bir hikaye," diye açıkladı Yelebekr' Paulson hikayeyi kısa ve öz bir şekilde anlattı ve sözler: *.likle Pony ve Elbryan'ı çok etkiledi. Bir goblin ordusunun yaklması fikri Pony'yi trajedi gününe götürdü, daha yeni uzlaştığj A.guların ağırlığı altında ezmekle tehdit etti. Ama Elbryan açısından avcını hikayesi daha karmaşıktı Okorkunç anıları o da içinde taşıyor olsa da, bir görev duygusu davardı. Korucu kendi kendine böyle bir trajedinin Dundalis'te tek-rar yaşanmayacağını kaç sefer söylemişti? Ve işte, önünde bir teh-dit vardı, aynı tehdit. Pony korkularına hakim olmak için, aklınıbaşında tutmak için büyük çaba harcadı; bu Elbryan için yalnızcabir görev ve gurur meselesiydi. Korucu küçük ateşin yanından bir sopa aldı ve yere bölgeninkaba bir haritasını çizdi. "Bana tam olarak nerede olduklarını gös-ter," diye emretti Paulson'a ve adam denileni yaptı. Elbryan tat-min olmazsa korucunun onu daha iyi araştırmak için bir kez da-ha oraya gitmeye zorlayacağını anlamıştı. Elbryan sık sık haritaya bakarak kamp ateşinin etrafını arşın-ladı."İnsanlara haber verilmeli," dedi Pony.Elbryan başını salladı. "Bu üçünün lafıyla mı?" diye sordu Yelebekçi inanmazlık için-de. Korucu bakışlarını Paulson'dan atadama çevirdi, sonra yinebaşını salladı. "Uyarmak için asla erken değildir," dedi.Paulson haklı çıkmış gibi bakıyordu. Ama Elbryan adamın

L» u^ışl

«97

lerinin doğru olduğunu kabullenmeye hazır değildi. "Kuzeye., eğim," dedi korucu, "tarif ettikleri yere."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 294: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Seninle gelmeyeceğim," diye itiraz etti Paulson. Elbryan başını iki yana salladı. "Hızlı gideceğim, senin içinf zla hızlı." Yelebekçi'ye baktı ve atadam ne istediğini anlayarak,korucu dostuyla birlikte gitmeye hazır, başını salladı. "Sen," dedi Elbryan Paulson'a, "ve arkadaşların Dünyanın So-nu'na gidip onları uyaracaksınız." Paulson, Cric'le Sincap'ı susturmak için elini kaldırdı, itirazlarıve korkuları anlaşılmaz sızlanmalar biçiminde dile gelmişti. "Yasonra?" diye sordu Paulson. "Yüreğiniz sizi nereye götürürse," diye yanıt verdi Elbryan."Bana bu tek iyiliğin dışında hiçbir borcunuz yok." "Sana bu kadarını bile borçlu muyuz?" diye sordu Paulsonşüpheyle. Adamın alacağı tek yanıt Elbryan'm başını sertçe sallamasıydı,korucunun merhamet gösterdiği, avcının barakasındaki gününhatırlatılması. "Dünyanın Sonu," diye kabul etti Paulson öfkeyle. "Ve aptal-lara söyleyeceğiz, ama dinleyeceklerini sanmıyorum." Elbryan başını salladı ve Pony'ye baktı. "Yaban Çayırı," dedi."Sen ve Avelyn.""Ya Dundalis?" diye sordu kadın. "Yelebekçi'yle ve ben Dundalis'e goblin haberiyle döneceğiz,"diye açıkladı korucu. "Ama ilk önce buraya döneceğiz." Korucusopasıyla haritaya işaret etti, haritanın kuzeybatısında, Dundalisile Yaban Çayın'na eşit uzaklıkta ve Dünyanın Sonu'ndan çokuzak olmayan bir noktaya."Koru mu?" diye sordu Pony. Elbryan başını salladı. "Köknarlardan elmas şeklinde bir ko-ru," diye açıkladı avcılara. 498

A- Sa|

vit

orç

"Orayı biliyorum," dedi Paulson, "ve pek sevmem." Elbryan bu karşılığa şaşırmamıştı -muhtemelen korucuvırüya çeken aynı elf büyüsü Paulson gibi serserilerin kendioralarda huzursuz hissetmelerine sebep oluyordu. "Bir haft

halde," dedi korucu. Paulson'a baktı. "Dünyanın Sonu'ndan d -rudan güneye giderseniz, kasaba halkına beni nerede bulabilçeklerini söylemeyi unutma." Paulson elini salladı, adam bütün bunlar karşısında hiç dememnun görünmüyordu. Elbryan Yelebekçi'ye işaret etti. "Senfoni buralarda," dedi ko-rucu güvenle. Bir sonraki şafaktan önce korucu ve atadam hızla kuzeye doğ-ru ilerliyorlardı, Yelebekçi muhteşem Senfoni'ye ayak uydurmakiçin epey çaba gösteriyordu. Yan yana yürüyen Avelyn ve Pony daha ağır ilerliyorlardı,çünkü Yaban Çayırı'na gece çökmeden ulaşacaklarını tahmin edi-yorlardı. Paulson, Cric ve Sincap'ın yolu biraz daha uzundu, ama diğer-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 295: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

leri gitmeleri için Paulson'a baskı yapsa, her adımda DünyanınSonu'ndan vazgeçip doğrudan güneye -belki ta Palmaris'e- git-meleri için ısrar etseler de, yıllardır ilk defa görev duygusuyla ha-reket eden iri yarı adam onlara kulak asmıyordu. Korucuya, gidipDünyanın Sonu'ndaki insanları uyaracağı sözünü vermişti ve sö-zünü tutacaktı. Pony ve Avelyn mesafeyi yanlış hesaplamışlardı ve o geceYaban Çayın'nın dışında kamp kurdular, keşiş böylesine kötü birhaberi kasabaya gün ışığında götürmelerinin daha iyi olacağınıdüşünüyordu. Sessiz ormanda huzur içinde dinlendiler, son bir-kaç gün içinde Elbryan'dan kamp kurma hakkında çok şey öğ-renmişlerdi ve Pony çok geçmeden uyudu. ibliSİ" ^>

499

Avelyn'in çığhklarıyla uyandı, şişman adam kabus görerek je yuvarlanıyordu. Pony sonunda onu uyandırmayı başardı vej m ona bakarken yüzünde beliren delice ifade Pony'nin belke-miğine ürpertiler gönderdi: Avelyn elini kaldırdı ve açtı, pek çok küçük taş gösterdi, Qu-intall'ın cesedinden aldıkları yanık puslu kuartzlar. "İçlerinde büyü kaldığını hissettim," diye açıkladı şişman ke-siş. "Uzağı görmek için kullanılırlar.""Goblinleri aradın," diye mantık yürüttü Pony. "Ve onları gördüm, kızım," dedi Avelyn, "büyük bir ordu. Pa-ulson abartmamış!"Pony derin bir nefes aldı ve başını salladı. "Ama hepsi bu değildi!" dedi Avelyn ona, kadını yakalayıpsarsarak. "Ordunun ötesine gitmeye zorlandım. Zorlandım, diyo-rum, taşların büyüsüyle çekildim, bu tür taşlara uzun zaman ön-ce uyum sağlayan uzak bir güç tarafından."Pony, tam anlamayarak ona merakla baktı. "Corona'da korkunç bir şey uyandı, kızım!" diye bağırdıAvelyn. "Corona'da yürüyor!" Sözcükler Pony için yeni değildi; Avelyn uzun süredir bu türiddialar öne sürüyordu. Gerçekten de Pony'nin onunla ilk karşı-laştığı gece, Tinson'daki ortak salonda benzer sözler bağırıyordu.Ama bu sefer iddiasında fazladan bir şey vardı; kişisel bir şey.Avelyn inancında hep kararlı olmuştu, ama şimdi yüz ifadesionun basit inancın çok ötesine geçtiğini gösteriyordu. O anda,ölen ateşin ışığında, Pony Avelyn'in uyanan dactyle dair inancı-nın eski metinlerden kaynaklanan şüphelerden fazlası olduğun-dan şüphesi kalmadı. Tamamen kişisel bir şeydi. "İşte gördün," dedi Yelebekçi sessizce, uğursuz bir tonda. Ove Elbryan siyah çadırlarla dolu araziye bakıyorlardı. "O üçü ya- 500

R' A- ^'vit0re

lan söylemiyormuş." "Hatta abartmıyormuş bile," diye ekledi Elbryan alçakBu sırta ilk çıktıklarında, kamp kuran muazzam orduya bakt nrında korucunun cesareti kırılmıştı. Dundalis, Yaban CavıDünyanın Sonu halkları, hepsi desteklenmiş duvarlar arkasıbirleşmiş olsa bile, böyle bir orduya nasıl direnebilirlerdi?Direnemezlerdi elbette.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 296: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Ve bu gücün güneye ilerlediği oldukça açıktı. Ordu PaulsonCric ve Sincap'ın gördüklerini söyledikleri yerden kilometrelercegüneydeydi ve, goblin ve devlerin kampın kuzeyinde, ormandakestikleri kısım güneydeki bu sırttan bile görülebiliyordu. "Saklanacak bir delik bulacağız," dedi Yelebekçi sakin sakin."Goblinler daha önce de geçti ve yine geçecek. Geçmelerini da-ha önce de bekledim, şimdi de bekleyeceğim!" "Niyetleri hakkında daha fazla bilgi edinmeliyiz," dedi Elbryananiden, atadamın meraklı bakışlarını üzerine çekerek. "Bir goblinin ne yapmayı düşündüğünü tahmin etmek güç de-ğil," diye yanıt verdi Yelebekçi kuru kum. Atadam cümlesini bitirmeden Elbryan başını iki yana sallama-ya başlamıştı bile. "Bu farklı," diye açıkladı. "Goblinler ve devlerbu kadar büyük bir grup halinde bir araya gelmiş olmamalıydılar.Ve birlik içinde çalışıyorlar," diye ekledi, kolunu kamp manzara-sına doğru sallayarak ve yaratıkların kamplarını ne kadar disiplin-li bir biçimde kurduklarına işaret ederek. "Ya bunlar?" diye devametti, kampın uzak ucunda daire şeklinde dizilmiş bir düzine devsavaş makinesine işaret ederek. "Bu sefer biraz daha açlar, o kadar," diye yanıt verdi Yelebek-çi. "Yani her zamankinden biraz daha fazlasını öldürecekler, bel-ki bir yerine iki köyü yağmalayacaklar. Bu eski bir hikaye, dos-tum, hep tekrarlanan bir hikaye; ama siz insanlar, kendi başınızageldiğinde hep şaşırıyorsunuz." iblis* Uv»f'î

501

pjbryan inanmıyordu, bu sefer değil, o askeri kampa bakar-değil- Batıya bakü, güneşin ufka dokunduğunu fark etti. "İçe-ri girmeliyim," dedi."Nasıl yapacaksın?" diye sordu atadam alayla. Elbryan Senfoni'den aşağı kaydı ve dizginleri Yelebekçi'yeuzattı. "Bölgeyi araştır," dedi. "Bak bakalım ordunun kollarındanbiri durduğumuz yerin ötesine geçmiş mi. Sheila batarken bunoktaya döneceğim ya da goblinler buraya da yerleşmişse birsonraki sırta gideceğim." Yelebekçi inatçı korucuyla tartışmanın boşuna olduğunu bili-yordu. Elbryan ağaçtan ağaca, çalıdan çalıya, tümseklerin arkasındakaydı, büyük orduya gittikçe yaklaştı. Kısa süre sonra goblin izci-leri yakınındaydı, ağaçların arasında yürüyor, sızıltılı sesleriyle ko-nuşuyor, o ya da bu konuda, üniformalarının üstlerine uymadı-ğından, ağzıyla değil kırbacıyla konuşan özellikle kötücül bir ko-mutandan şikayet ediyorlardı. Elbryan her sözcüğü çıkartamıyor-du; goblinler Corona'nın sıradan halkının kullandığı dilde konu-şuyorlardı, ama yaratıkların aksanları o kadar belirgin, argo kulla-nımları o kadar fazlaydı ki, korucu konuşmaları hakkında ancakgenel bir fikir edinebiliyordu. O fikir Elbryan'in korkularını dindirmedi. Goblinler büyük birordunun parçası olmaktan bahsediyorlardı, bu kadarı kesindi. Elbryan bir saat sonra bir sonraki sürprizle karşılaştı. Koaıcubir ağaca tırmanmış, yerden üç metre yüksekteki kalın bir dalınüzerine uzanmıştı. Bir grup asker, ağacın altındaki açıklığa geldi.Üçü goblindi, ama meşaleyi tutan dördüncüsü korucunun hiçgörmediği bir yaratıktı: Bir cüce. Fıçı gibi bir göğsü vardı, amakolları ve bacakları sıskaydı, kırmızı bir şapka giyiyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 297: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Kanla kızarmış bir şapka olduğunu, biliyordu Elbryan, çünküdaha önce hiç powrie görmemiş olmasına rağmen, çocukluğun- 502R-A.

Sâlv410reda dinlediği hikayelerdeki kötü cüceleri hatırlıyorduDördü yaygın dallı ağacın altında dinlenmeye kaNeyse ki yaratıkların hiçbiri kafalarını kaldırıp dolaşık dinı j- ara bakmaya zahmet etmedi.Korucu şimdi ne yapması gerektiğinden emin değiK); o ı,lı bereyi çalması, tehlikenin o tarafa geldiği konusunda klan uyarmak için kanıt olarak yanında götürmesi gereltisi • kîeJUU HİS-sediyordu. Goblin haberi biraz ilgi yaratmak ve belki bjrkac Jriye çıkarılmasını sağlamak dışında pek işe yaramayacaktı Flhyan bunu biliyordu; köylülerden biri olduğu günlerden hatırlar!ğı bir tepki. Ama ortalarına atılan kanlı bir bere, bölgede powrieler olduğuna dair bir kanıt, epey insanı evlerinden çıkın cünevegiden yolda koşturmaya zorlardı.Ama bereyi nasıl alacaktı? Gizli hırsızlık günün kuralı gibi görünüyordu. Dörtlü dinlen-mek için uzandı; belki uykuya dalarlardı. Goblinlerden biri şişkinbir su tulumu çıkardı ve yaratık köpüklü sıvıdan birazını kupayadöktüğü zaman, Elbryan tulumun içinde gerçekten güçlü bir içkiolduğunu anladı. Goblinler köyleri dümdüz etmekten, bütün insanları öldür-mekten bahsetmeye, kadınları öldürmeden önce alacakları zevk-leri tasvir etmeye başladıklarında Elbryan'ın kanı öfkeyle kayna-dı. Genç adam nefes alamamaya başladı; zalimce konuşmalaronu çocukluğundaki o korkunç güne götürdü, Dundalis'teki kat-liamı yeniden görmesine, ailesinin ve dostlarının çığlıklarını yineduymasına sebep oldu.Gizli hırsızlık düşünceleri öfkeli korucunun aklından uçup gitti. Birkaç dakika sonra goblinlerden biri işemek için biraz ötede-ki çalıya gitti. Elbryan yaratığı hâlâ görebiliyordu; çalıda karanlıkbir nokta, çalıyı sularken öne arkaya sallanıyordu. Lusin U^'

503

Korucu yavaşça kayarak oturma pozisyonuna geçti. Şahinka-, .n jpjne bir ok kaldırdı ve hafifçe çekti. İçtikçe daha gürül-°3 •? olan aşağıdaki üçüne baktı. Cüce bir hikaye anlatıyor, iki^blin her korkunç ayrıntıda kahkahadan yerlere yatıyordu.g Elbryan sözcükleri tartarak biraz daha bekledi, cücenin canahcı noktada olduğunu sezdi. Şahinkanadı'nın ipi tınladı, ok fırladı ve işeyen goblinin kafa-ma! arkasına gömüldü. Yaratık hafif bir iniltiyle tepeüstü çalıyadevrildi.Cüce aniden durdu ve gecenin içine bakarak ayağa fırladı. Goblinler hâlâ gülüyor, içlerinden biri arkadaşının muhteme-len kendi sidiğinin üzerinde kendinden geçtiğine dair kaba biryorum yapıyordu. Cüce o kadar emin değildi, elini sallayarak diğer ikisini sustur-du, sonra biraz uzaklaşmalarını işaret etti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 298: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Dalın üzerinde korucu yayına üstüste iki ok taktı ve ipi çekti.İki goblin cücenin önünde, yan yana yürüyorlardı, alçak sesle ka-yıp arkadaşlarına seslendiler, ama ikisi de fazla endişeli görünmü-yordu. Elbryan yayını yatırdı, dikkatle nişan aldı ve salıverdi. Oklarfırladı, aralarındaki açı uçtukça açıldı. Goblinlere saplandıkların-da aralarındaki açıklık altmış santime ulaşmıştı. Yaratıklar durduk-ları yerde düştüler. Biri hiç ses çıkarmadı, ciğerinin altından vu-rulan diğeri acılı bir uluma kopardı. Elbryan daldan aşağı atlarken, bir ok daha salıverdi ve yaralıgoblini sonsuza dek susturdu. Korucu yere yuvarlanarak indi, Şa-hinkanadı'ndan tüylü ucu ve ipi çıkardı, değneğini hazır ederekayaklarını yere bastı. Cüce de hazırdı, iki toplu gürzünü elinde sallayarak bekliyor-du. Vahşice atıldı, korku izi taşımıyordu.Elbryan arkaya sıçrayarak gürzün kısa menzilinden rahatlıkla

R- A. S4|.İV*torekaçındı, sonra öne adım atarak değneğin ucunu cüceninindirdi. " n^tineGürbüz yaratık yavaşlamadı bile, gürzünü sallayarak at IH Elbryan eğildi, yana kaçtı ve cüce silahını savurarak tak-mek için döndüğünde, Elbryan değneğini dikey olarak uzatıgürzün iki topunun ona sarılmasını sağladı. Korucu silahı cücenin ellerinden koparmayı umarak hızla cekti; ama powrie Elbryan'ın düşündüğünden daha güçlüydü, o dkuvvetle çekti. Doğaçlamaya her zaman hazır olan Elbryan kasla-rını gevşetti ve doğrudan cüceye doğru koştu, değneğini çevire-rek ucunu bir kez daha cücenin yüzüne indirdi. Elbryan değneği yine çekti ve zincirli toplar değneğin ucun-dan kaydı, iki silahı da serbest bıraktı. Ama avantaj korucudaydıŞahinkanadı'nı öne arkaya savurdu, cücenin sağlam kafasının ikiyanına iki kez vurdu. Powrie bir adım geriledi ve başını şiddetle iki yana salladı,sonra Elbryan inanmayarak seyrederken yine atıldı. Silahını bece-riksizce savurdu, gürz geniş bir açıyla geldi ve Elbryan bir eliyledeğneğini o tarafa götürerek zincirleri bir kez daha değneğe sar-dı. Korucu dümdüz ilerledi, parmaklarını birleştirdi, avcunu düz-leştirdi ve powrieye bir dizi kısa, ağır darbe indirdi, her biri cüce-nin kafasını arkaya devirdi. Saldırıları pek az etki yaratıyordu, korucu değneğini iki eliylekavrayarak yana döndü ve hızla çekerek gürzü powrie'nin elin-den kurtardı ve açıklığın ötesine attı. Öfkeli cücenin yine saldıra-cağını sezen Elbryan hızla döndü ve Şahinkanadı'nı hızla yaratı-ğın boğazına indirerek cüceyi durdurdu. Korucu yine döndü, değneği powrienin çenesine doğru çap-raz savurdu, çenesini kırdı, ama cüce hırlamakla yetinerek takipetti. Elbryan bu yaratığın karşıladığı darbelere inanamıyordu!Powrie geniş omzunu eğerek korucuya çarpmaya çalıştı. Elbr-

Ibl 5°5i5in UV^.ş- ayayan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 299: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

klarını yere dayadı ve değneğini şiddetle yukarı savurduwrienin momentumunu ona karşı kullandı.VC Ama cüce üzerine gelmeye devam ediyordu, ince kollarının'ın beline doladı ve kuvvetle sıkarak onu dev ağacın göv-desine doğru sürdü. Korucu Şahinkanadı'nı bıraktı, arkasındaki çantaya uzandı veiçük gaitasını çekti. Hırlayarak hızla powrienin boynuna indir-di.Cüce onu itmeye devam etti. Elbryan yaratığa tekrar tekrar vurdu, derken ağaca çarptığındasilahını bırakacak gibi oldu. Cüce onu ağacın içine sokmaya çalı-şıyormuş gibi itmeye devam ediyordu. Ve cücenin olağanüstü gücünü düşününce, Elbryan yaratığıngerçekten de bunu yapip yapmadığını merak etti! Korucunun kolu hızla inip kalkıyordu ve sonunda, belkionuncu darbeden sonra powrienin kolları gevşedi. Elbryan manevrasını zamanladı, cüceye bir kez daha vurdu,sonra hızla yana döndü ve dengesini kaybeden yarı baygınpowrie tepeüstü ağaca çarptı, sarıldı, sıkı sıkı tuttu; çünkü cücebırakacak olsa yere düşeceğini biliyordu. Elbryan yaratığa arkadan yaklaştı ve baltasını tüm gücüyle cü-cenin boynuna indirerek kemiğini kırdı. Powrie inledi, ama tutun-maya devam etti. Dehşet içindeki Elbryan yine vurdu ve cüce dizlerinin üzerineçöktü. Sonunda ölmüştü, ama ağaca sarılmaya devam ediyordu. Elbryan silahlarına baktı, sağlam powrieye karşı etkisizdiler."Bir kılıca ihtiyacım var," diye yazıklandı korucu. Cücenin beresi-ni aldı, Şahinkanadı'nı kaldırdı, çabucak tüylü ucunu taktı ve ipigerdi. Açıklıktan çıkarken bir inleme duydu, döndü ve öyle akıcıbir hareketle ok takıp fırlattı ki, manzarayı gören yeni goblin ha-reket edemeden gırtlağına bir ok yemiş, bir başka ağaca doğru 506

K A' S*'vlt0re

geri geri sendeleliyordu. Elbryan'ın bir sonraki atışı kalbini deldi ve yaratığı arkki ağaca mıhladı. Ölü goblin gevşedi, ama ağaca takıldığı yayakta kaldı. Korucu koşarak uzaklaştı, ay baü ufkunun arkasında kavKlurken sözleştikleri noktaya vardığında, Yelebekçi ve Senfoni obekliyordu. Ata damın kötü haberleri vardı. Ordunun bir kısmı bıana gruptan ayrılmıştı, izlerine bakılırsa güneybatıya gidiyordu"Dünyanın Sonu," diye mantık yürüttü Elbryan. "Oraya yaklaşmışlardır bile," dedi Yelebekçi. "O da bu geceköyde uyumuyorlarsa." Elbryan Senfoni'ye atladı. Bu gece uyku yoktu, biliyordu, er-tesi gece de. 38ÖDÜLLENDİRİLEN MERHAMET "Burada kal," dedi Elbryan Yelebekçi'ye, ikili elmas şeklinde-ki koruya ulaştığında, "ya da en azından bu bölgede kal. YabanÇayırı'ndan ne haberler var öğren ve Dundalis halkını kısa süresonra vermeleri gereken karara hazırla." "İnsanlar atadam gibileriyle konuşmaktan pek hoşlanmaz," di-ye hatırlattı Yelebekçi. "Ama ne öğrenebilirsem öğreneceğim vegoblin izi aramaları için hayvan dostlarımı kuzeye ve batıya gön-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 300: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

dereceğim. Sen Dünyanın Sonu'na mı gidiyorsun?" Elbryan başını salladı. "Umarım zamanında varırım. Ya daumarım o üç avcı köy halkına haber iletmiştir." "İkincisi için dua et, çünkü ilkini ummak zaman kaybı olacakkorkarım," diye yanıt verdi Yelebekçi. "Avcılara gelince, benceköylülerin habere kulak asacak kadar akıllı olduklarına dua etsendaha iyi." Elbryan başını sertçe salladı ve dizginleri çekerek Senfoni'ninyönünü değiştirdi. Aygır güneye yaptıkları uzun koşudan dolayıköpüklenmişti, ama Senfoni'de başka atlardan daha fazla cesaretvardı ve binicisinin telaşını anlıyordu. Aygır şafağın henüz sökme-diği ormanda yeri dövdü, ertesi günün tamamını koşarak geçirdi.Elbryan yüksek tümseklerin birinden batıda duman olmadığınıgörünce umutlandı, Dünyanın Sonu yanmıyora benziyordu.Elbryan sisin içinde hareket eden hayalet gibi şekilleri ilk ala-

508

R- A- ^lvit0re

»Çin koru-cakaranlık çökerken gördü. Dünyanın Sonu'na varmak

cunun önünde daha yirmi kilometre vardı; bu yüzden şekilormanın içinde, doğuya doğru ilerlemesi iyiye alamet de"M-Senfoni'yi gür bir huş ağacının arkasına götürdü, Şahinkanadı'ipini gerdi, gerekirse batıdaki köye savaşarak girmek üzere ha?bekledi. İleride bir yerde, yanda küçük bir gölge ağaçların arasında ka-yıyordu; Elbryan'ın belinden uzun olmayan ince bir şekil. Koru-cu yayını kaldırdı, çekti ve nişan aldı. Şeklin bir çalıdan çıktığımyolda sendelediğini gördü. Goblin büyüklüğündeydi, küçük birgoblin, ama hareket etme tarzı algıları güçlü korucuya doğru gel-miyordu. Bu bir ordunun öncü askeri değildi; bitkinlik içinde, ça-resizce kaçan biriydi. Şekil yaklaşır, ayışığıyla aydınlanan bir açık-lığa girerken korucu birkaç dakika daha bekledi.On yaşından büyük olmayan küçük bir çocuk. Elbryan Senfoni'yi dörtnala sürdü ve korku içindeki çocuk kaça-madan ona çabucak ulaştı. Korucu yana eğilerek kaçan çocuğu birkolunun altına aldı ve susturmaya çalışarak kolayca eyere çekti. Diğer yanda bir hareket korucunun dikkatini çekti. Kıvranançocuğu güvene almak için kuvvetle sıkarak hızla döndü, bir sal-dırıya karşı kendini savunmak için Şahinkanadı'nı boş eline ala-rak hazırlandı.Saldırgan kayarak durdu. Adamı tanımıştı."Paulson," diye nefes verdi Elbryan. "Ve sen, Gecekuşu," diye yanıt verdi iri adam. "Çocuğa nazikdavran. Savaştan çıktı."Elbryan küçük tutsağına baktı. "Dünyanın Sonu mu?"Paulson başını sertçe salladı. O zaman küçük açıklığa başkaları da geldi; kirliydiler, çoğuyaralıydı ve yüzlerinde cehennemden yeni çıkmış olanların o şokiçindeki, boş ifadeleri vardı. ini"uvanışl

509

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 301: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

«Goblinler ve devler biz geldikten iki gün sonra saldırdılar,"djye açıkladı Paulson. "Ve cüceler," diye ekledi Cric, Sincapla beraber açıklığa gire-ej<. "Kötücül tipler!""Powrieler," dedi Elbryan, aldığı bereyi kaldırarak. "Savaştan önce bazı köylüleri güneye göndermeyi başardık,"diye devam etti Paulson, "getirdiğimiz felaket haberini dinleyecekkadar akıllı olanları. Ama çoğu kaldı. İnatçılar." Elbryan kendi köyünü düşünerek başını salladı. Av grubununöldürdüğü goblinin intikamını almak için bir goblin gücünün gel-diğini bilselerdi bile pek az Dundalisli köyden ayrılırdı. Kalır, sa-vaşır ve ölürlerdi; çünkü Dundalis yuvalarıydı ve gerçekte gide-cek hiçbir yerleri yoktu. "Fena saldırdılar, Gecekuşu," diye devam etti Paulson, başınıiki yana sallayarak, "ve kuzeydeki orduyu kendi gözlerimle gör-mesem, mümkün olacağına inanmayacağım sayılarda. Biz kaçtık,ben, Cric ve Sincap ve yirmi kadar köylüyü yanımıza aldık, bir-kaç gündür, ensemizde goblinler olduğunu düşünerek ormandakörlemesine kaçıyoruz." Elbryan gözlerini kapattı, hikaye tanıdıktı, bu insanların duru-munu anlıyordu, bazılarının hissettiği korkunç boşluğu, mutlakumutsuzluğu anlıyordu. "Buradan iki yüz metre kadar ileride korunaklı bir çayır var,"dedi Elbryan Paulson'a, geldiği yönü işaret ederek. "Grubunu ora-ya götür, ısınmak için birbirinize sokulun. Ben batıdaki toprakla-rı araştırıp hemen döneceğim ki bir seçim yapabilelim."Paulson başını salladı. "Biraz dinlensek iyi gelir," dedi. Elbryan oğlanı Paulson'ın kollarına verdi ve ayımsı adamınufaklığı ne kadar nazikçe aldığını görünce duygulandı. Kaçaklarabakarak, bu insanlar için ne yapabileceğini merak ederek Senfo-ni'nin üzerinde bir süre oturdu. 5'° R.

A- Si|

Vâto

re

Sonra yola koyuldu, ay ışığıyla aydınlanan ormanda hsürdü. Bir saat kadar sonra bölgede goblin, cüce ve dev ıgına karar verdi. Elbryan bunu ilginç buldu; sefil insansıhr dr nedenkaçan insanları kovalamamışlardı? Ve neden batı göğü dumadi? Kuşkusuz goblinler Dünyanın Sonu'nu da Dundalis gibi v ı,malıydılar. Korunaklı çayıra döndüğünde Elbryan kaçakların birkaç k"çük ateş yakmasına izin verdi. Karanlık ormanda ateş yakmakriskliydi, ama bu insanların ısınmaya ihtiyacı vardı. Elbryan çayırın kıyısında Senfoni'den aşağı kaydı, attan bölge-de kalmasını ve onun çağırmasını beklemesini istedi, sonra küçükkampa gitti ve üç avcının yanında, bir ateşin başında kendine yerbuldu. "Siz üçünüzün kaçacak kadar akıllı olanlarla güney yoluna dü-şeceğinizi sanırdım," dedi Elbryan kısa, huzursuz bir sessizliktensonra. O zaman korucu Cric'in dikkatle Paulson'a baktığını, Paul-son'm bakışlarını ateşe indirdiğini fark etti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 302: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Zaman yoktu," diye yanıt verdi iri adam inandırıcı olmayanbir tavırla.

Elbryan Paulson'ı inceleyerek uzun süre sustu, bu sıradışı ce-saret gösterisini açıklamak için bir ipucu aradı. Sonunda Paulsonbaşını kaldırdı ve gözlerini korucuya dikti. "Ne olmuş seninleysek," diye hırladı iri adam. "Ama Ayı-Hon-ce ya da burasıyla Ursal arasındaki herhangi bir köye metelik ver-diğimizi bir an bile düşünme!""O zaman neden?" diye sordu Elbryan kısaca. Paulson ateşe baktı. Ayağa kalktı ve ateşten düşen bir sopayıtekmeledi, sonra yürüyüp gitti. Elbryan adamın arkadaşlarına baktı. Cric karşıdaki, Elbryan'ınyakaladığı oğlanı işaret etti."Paulson'ın bir oğlu varmış," diye açıkladı Cric, "o çocukla ay-

iblis» uya"'?1

vaşlarda. Bir ağaçtan düşüp boynunu kırmış.""Tahminime göre o oğlan ailesini kaybetti," diye ekledi Sin-cap-"Kaçabilirdiniz," dedi Elbryan, "güneye." Cric hevesle, öfkeyle karşılık verecek oldu, ama Paulson fırtı-na gibi ateşin başına dönünce uzun boylu adam sustu. "Ve pis kokulu goblinlerden de hoşlanmıyorum," diye hırladıiri adam. "Goblin kulakları toplayacağım ve elli hektarlık araziüzerinde kocaman bir ev ve bir düzine hizmetkar kadın edinme-me yetecek kadar ödül alacağım!" Elbryan başını salladı ve gülümseyerek adamı sakinleştirmeyeçalıştı; ama Paulson yine yeri tekmeledi ve fırtına gibi uzaklaştı.Ödülden fazlası vardı, korucu biliyordu. Ve Cric'le Sincap'ın dakaldığı gerçeği düşünülünce, kaybedilen bir çocuk hikayesindenöte bir şeydi. O üçü, onca kusurlarına ve gürültülü itirazlarınarağmen içlerinde bir miktar insanlık taşıyorlardı. Cric ve Sincap nekadar şikayet ederlerse etsinler, kaçaklar yüzünden, sadece mer-hamet yüzünden bölgede kalmışlardı. Sonuç olarak, Elbryan, Paulson ya da diğerlerinin neden kal-dığına pek aldırmıyordu. Gittikçe ümitsizleşen duruma bakınca,Elbryan bu avcıların, bölgeyi onun kadar iyi bilen, hatta belki da-ha iyi bilen sert savaşçıların yanında olmasından memnundu. Ertesi gün Elbryan kaçakları yollarına gönderdi -eğer müm-künse, Dundalis'e, ama Paulson'a pek çok değişik seçenek verdi,mağaralar ve korunaklı vadiler. Sonra korucu yola koyuldu, ya-nıtlar, gelecek olaylara ilişkin ipuçları ve belki daha fazla kaçakbulmak için hızla Dünyanın Sonu'na yöneldi. Kasabaya yaklaştığında orman sessizdi. Hâlâ gökyüzünü ka-rartan bir duman yoktu. Senfoni'yi ormanda bıraktı ve ağaçtanağaca giderek, goblin nöbetçilerin yanından fark edilmeden geçe-rek sonunda köyün kıyısında iyi bir gözetleme yeri buldu. 512

R' A' S*lvat0re

Mekan goblinler, cüceler ve devlerle doluydu; etrafta kevleriymiş gibi dolanıyorlardı. Elbryan cesetleri gördü; düzi ı" 'ce ölü, insanlar ve insansılar, kasabanın batı kıyısında bir çık

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 303: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

atılmışlardı; ama bu Dundalis'teki yağmaya benzemiyordu R'lar pek az zarar görmüştü; hiçbiri yakılmamıştı. İnsansı ordıburaya yerleşmeyi mi düşünüyordu? Yoksa Dünyanın Sonu'nu ezak deposu ve üs olarak kullanmayı mı düşünüyorlardı? Korucubu fikri daha olası buldu. Elbryan manzaradan hoşlanmamıştı. Bu güç Dünyanın So-nu'ndan güneye, sonra doğuya dönebilir, şimdiki açık hedefleriolan Yaban Çayırı'ndan ya da Dundalis'ten kaçan insanların yol-larını kesebilirlerdi. Ve insansılar kasabayı yağmalamışlarsa, budevam etmeye niyetli olduklarını gösterirdi. Elbryan o büyük kampı hatırladı. İnsansılar gerçekten de iler-leyebilirdi ve korucu Ayı-Honce halkının tamamı toplansa onlarıyavaşlatabileceğinden kuşkuluydu. Burada hiçbir şey yapamayacağım düşündü ve gitmek içindöndü, onu ormana, Senfoni'ye götürecek yola koyuldu.Sonra korucu yakındaki bir evden bir çocuk ağlaması duydu. Elbryan çöktü ve seçeneklerini düşündü. Böyle ümitsiz bir fer-yada sırtını dönemezdi, ama burada yakalanırsa sahip olduğu bil-gi asla Yaban Çayın'na ve Dundalis'e ulaştırılmayabilirdi. Buradakendi hayatından daha fazlası söz konusuydu. Ama ağlama yine duyuldu, ardından ikinci bir inleme geldi,bir kadın sesi. Elbryan iki evin arasındaki boşluğa daldı, bölgeyi taramasınayetecek kadar bekledi, sonra söz konusu eve koştu. "Köpek maması!" diyen sert bir ses duydu içeriden, öldürdü-ğü powrieninkine benzeyen bir ses. "Bana doğru düzgün yemekgetir, yoksa çirkin oğlunun kolunu yerim!"Kadın yine çığlık attı, ardından keskin bir tokat sesi, sonra hız-

iblisin UVaniî>

5i3

vere düşen bir bedenin gürültüsü geldi. Elbryan evin yanı bo-mca ilerledi, sonunda küçük bir pencere buldu. powrie ağır bir darbe daha indirmek için elini kaldırarak ağla-n Cadına yaklaştı. Ama kurbanından bir adım uzakta, kadınamerakla bakarak durdu. Kadın da cüceye bakıyordu, anlamamıştı -ta ki powrie yeredevrilene kadar; sırtına bir ok saplanmıştı. Kadın iri iri açılmışsözlerle yaratığın arkasına, pencereye baktı. Korucu durmuş, ka-dına ve oğluna çabuk olmalarını işaret ediyordu. Üçü evden eve gittiler, sonra ormana giden kısa açıklığı geç-tiler. Ağaçların arasına girdikleri zaman kasabadan yükselen çığ-lığı duydular. Elbryan arkasına baktığında bir başka powrienin çevrede birokçu olduğunu bağırarak koşarak evden çıktığını gördü. "Koşun!" diye fısıldadı Elbryan kadınla oğluna. Kasabadanyükselen boru seslerini duyan ikisi ormanda ümitsizce koşmayabaşladı. Elbryan ormandaki goblin nöbetçilerin çok geçmedençevrelerini saracağını fark etti. Gruba paralel ilerleyen iki goblin gördü. Şahinkanadı'nı kal-dırdı ve iki atış sonra tehdit yok olmuştu. Ama fazlası vardı, çok daha fazlası ve kasabadan çıkanlar sis-temli, düzenli bir biçimde takip ediyor, nöbetçilerin seslenmeleriolası bölgeyi gittikçe daraltıyordu. Üçlü Senfoni'yi buldu, iri aygır uyarı kişneme!eriyle yeri dövü-yordu. Elbryan kadını Senfoni'nin sırtına, eyere çıkardı, sonra oğ-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 304: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

lanı arkasına yerleştirdi. "Atadama Dünyanın Sonu'nda gördüklerinizi anlat," dedi ka-dına. Kadın anlamamış gibi başını iki yana salladı. "Yelebekçi'ye-bu ismi hatırla!- ve diğerlerine goblinlerin muhtemelen yollarınıkesmek için güneye ve doğuya gideceklerini söyle." Korucununsesi kararlıydı, hatta öyle zorlayıcıydı ki kadın sonunda başını sal- 5W

R- A- Silvat0re

layarak onayladı. "Size elimden geldiğince çabuk katılacağım""Koş," dedi korucu ata, "Yelebekçi'nin korusuna kadar kos ""Ya sen?" diye sordu kadın, korucunun elini yakalayarak. "Seburadan nasıl çıkacaksın?" Elbryan'ın yanıt verecek zamanı yok-tu. Elini kurtardı ve Senfoni sıçrayarak patikalarda koşmaya baş-ladı, yolunu kesmek için aptalca önüne atlayan iki goblini ezdi Elbryan bir an izledi, kadının ve oğlanın Senfoni'nin sırtındagüvende olacaklarından emindi. Sonra korucu dikkatini mevcutdumma çevirdi, ağaçların gölgelerinde hareket eden şekillerebaktı, goblinlerin ve cücelerin seslenişlerini, devlerin korkunçgürîemelerini dinledi. 39FARK Yaban Çayırı'na saldırmaya hazırlanıyorlardı, Elbryan bunu bi-liyordu. Her kuşun ötüşünde, sincapların hareketlerinde görüyor-du; böylesine büyük bir kalabalığın karşısında, devlerin adımları-nın gümbürtüsünden, savaş makinelerinin yuvarlanan tekerlekle-rinden, powrie generallerinin gaklamalarından, kana susamışgoblinlerin hevesli sızlanmalarından dolayı sinirliydiler. Yaban Çayırı'na saldırmaya hazırlanıyorlardı ve Avelyn ilePony kasabalıları gitmeye ikna edememişlerdi -en azından çoğu-nu, ama goblin ordusu olan fırtına bulutu köyün çevresinde sü-

zülmeye başlayınca insanların çoğu budalalıklarını fark etmişti. Köyün güneyinde, üç kilometre uzaktaki yüksek noktada,Elbryan köylülerin duvarları sağlamlaştırdığını, hazırlık yaparakkoşturduklarını gördü. Hiçbiri fark yaratmayacaktı, korucu bili-yordu. Yaban Çayırı'nın seksen kadar insanı için tek umut köy-den çıkmak ve uzağa kaçmaktı. Ve her yönden yaklaşan goblin-ler varken tek olasılık korucunun ve arkadaşlarının yardımıydı. Ama Elbryan'ın pek az adamı vardı. Zaman zaman o koşturangrubun içinde gördüğü Pony ve Avelyn dışında elinde yalnızca üçavcı ve Yelebekçi vardı. Dünyanın Sonu'ndan kaçan köylüler ye-ni bir savaşa hazır değillerdi; yarısı daha tek kelime etmemişti.Korucunun tek avantajı Yaban Çayırı'nın çevresindeki bölgeyi ta-nımalarıydı. Köy dik tepelerin ve dar vadilerin arasına sığınmıştı, 5,6

" A' S4lv4t0,

yüz kişi yirmi otuz adım öteden fark edilmeden kaçabilirdi Rsı doğal seslerle dolu bir yerdi: Akan çaylar, ötüşen kuşlarzelik eden hayvanlar. Canlı bir orman, kış hızla bölgeyi ele arirken, şu ân bile, koruma sağlayabilecek çamlar ve ladinlerle dluydu. "Ne düşünüyorsun?" diye sordu Yelebekçi, sessizce korucu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 305: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

nun yanına gelerek."Onları dışarı çıkarmalıyız." "Kolay bir iş olmayacak, iddiaya girerim," diye yanıt verdi ata-dam, "aksi halde Avelyn ve Pony onları çoktan uzaklara götürmüşolurdu." Yelebekçi kuzeye bakmaya devam eden Elbryan'ın acılıyüzüne bakarak durdu. Atadam onun duygularını anlıyordu, yıl-lar önceki kendi acısı, aynı felaketin tekrarlanması olasılığı karşı-sındaki çaresizliğini. Yelebekçi Elbryan'ı son iki gündür yakındanizlemişti, Dünyanın Sonu'ndaki o canavarlardan kaçtığı ve orman-dan çıktığından beri. Korucu hep metin ve çoğu zaman sert gö-rünmüştü, ama ilk kez bu kadar acımasız görünüyordu. "En azından Pony ve Avelyn'i çıkarırız," dedi atadam, "vebirkaç kişiyi daha, kuşkusuz. Ama çoğu gitmeyecek. Bunu bili-yorsun. Düşmanı görene kadar evlerinde kalacaklar ve o zamansonlarının geldiğini anlayacaklar. Ama çok geç olacak."Elbryan tek kaşını kaldırdı. "Öyle mi?" diye sordu. Yelebekçi anlamadı. Elbryan ve avcılar, Dünyanın Sonu'ndankaçanların hepsi ve Dundalis halkının tamamı Yaban Çayırı'nı sa-vunmak için toplansalar bile, köy bir saatte dümdüz olurdu. Elbr-yan bunu atadam kadar iyi biliyordu, ama Elbryan'ın yüzündeaniden beliren kararlılık parıltısı, atadama korucunun bir planı ol-duğunu düşündürdü. "İşte," dedi Elbryan, köyün hemen doğusunda bir yere işaretederek. Orada dik yamaçları karla bembeyaz olmuş, pek çok yap-raksız ağaçla lekeli altı yüz metre yüksekliğinde iki dağ duruyordu. iblisin UyamŞ'

5i7

"O tepelerin arasındaki vadi kayalar ve çam koruluklarıyla do-lu," diye açıkladı korucu. "İnsanların hızlı hareket etmelerini sağ-larsak yeterli koruma sağlar." Elbryan bakışlarını indirdi ve Senfo-ni'nin kaslı boynunu okşadı. Atın planı anlamakla kalmayıp, ger-çekleştirilmesine de yardım edeceğini çok iyi biliyordu.»"Kaçmak için alçak zemini mi seçeceksin?" diye sordu atadamjnanamayarak."Çok fazla ağaç var," diye yanıt verdi Elbryan tereddütsüz,bulmaca önünde çözülürken. "Yukarıdan nişan alamayacaklar vemızrak atamayacaklar." "Avının tepesine binen şahinler gibi inecekler," diye itiraz ettiYelebekçi. Elbryan o dik yamaçları, değişik açüarı ve bozulmamış, derinkarı düşünerek kötü kötü güldü. Avelyn'i ve büyülü taşlarını dü-şündü. Keşiş bazılarının özelliklerini ona açıklamıştı. Paulson,Cric ve Sincap'ı, inkar edilemez becerilerini düşündü. "Öyle mi?"dedi sakin sakin, sesi o kadar ifadesiz ve kendinden emindi ki,atadam derin bir nefes aldı ve daha fazla itiraz etmedi. "Buraya nasıl geldin?" diye sordu Pony nefes nefese, Elbryan'ıYaban Çayırı'nın ortak salonunda görür görmez sıkı sıkı sarılarak."Her yerin goblinlerce sarıldığını biliyoruz." "İnanabileceğinden daha çok," diye onayladı Elbryan, kucak-lamaya daha da kuvvetle karşılık vererek. Öylesine iyi gelmişti ki,öylesine sıcak ve tatmin ediciydi ki, cesur korucunun içinde bü-yük bir parça Pony'yi alıp gecenin içine götürmek, bu mekandanve sorunlarından kaçmak, huzur ve sevgi içinde yaşamak istiyor-du. Bunu yapamazdı, görev aşkı ve Touel'alfar'm gösterdiği kade-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 306: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ri yüzünden yapamazdı. Her Pony ile kaçma düşüncesine karşı-lık korucu zihninde ailesinin ve toplumunun yaşadığı trajediye ilişkin beş düşünce vardı. Avelyn sonra ikilinin tepesine dikildi, gürültücü kesiş acanlı görünüyordu. "Ah, ama gitmiyorlar," diye feryat etfyan'a. "Söylediklerimizi dinlemediler ve şimdi bile, karanl kmanda toplanırken çoğu kalıp savaşacakları konusunda ısraryor." "Kalıp savaşmayı seçen herkes ölecek," dedi Elbryan, yakdaki köylülerin çoğunun duyacağı kadar yüksek sesle. Ortak salonun girişinin yakınındaki masada oturan saçları kırlaşmış ikiadam ayağa kalktı, biri doğrulurken masayı tekmeledi. Elbryan'auzun uzun, dik dik baktılar, ama sonunda yürüyüp büyük salo-nun diğer yanına gittiler. Elbryan yılmayarak bar görevi gören uzun masaya gitti ve üs-tüne sıçradı. "Size bunu bir kez söyleyeceğim," dedi koaıcu veoradaki yirmi adam ve on kadın ona baktı. Çoğunun yüzünde kü-çümseme vardı, ama bazıları öfkelenemeyecek kadar korkmuştu."Biraz önce düşman saflarının içinden geçtim. Kalabalık goblin,dev ve powrie cücesi safları.""Powrie mi?" diye yankıladı bir kadın."Pöh, yalanlarla dolu hikayeler," diye yanıt verdi biri köşeden. "Tek şansınız buradan uzaklaşmak," dedi Elbryan, kan kırmı-zısı bereyi yere fırlatarak. "Ve şu an bile, kaçmak kolay olmaya-cak. Benimle gelecekleri bu gece, ay battıktan sonra götürece-ğim." Korucu sustu ve çevresine baktı, gözlerini tek tek her müş-terinin gözlerine dikti, onların yeşil gözlerindeki yoğunluğu, yü-zündeki kararlılığı görmelerine izin verdi. "Kalanınıza gelince, bucanavarca gücün içindeki yeriniz küçük olacak ve herhangi bir te-reddüt size pahalıya mal olacak." "Sen kimsin de gelip bize emirler veriyorsun?" diye sordu biradam. Odanın her köşesinden onaylayan itirazlar yükseldi.Korucu dediği gibi mesajı tekrarlamadı. Masadan aşağı atladı,

İblis» UV»«'Î'

519

nV ve Avelyn'i aldı ve onun peşinden dışarı çıkmalarını istedi.0rada yalnız konuşabilirlerdi. Kafasına nişanlanan bir kupa kapının yanındaki duvara çarpıpoarçalandığında Elbryan ne irkildi, ne de tehditkarca arkasınabaktı. Elbryan ilk önce Avelyn'le konuştu, büyülü taşların potansiye-li hakkındaki düşüncelerini doğruladı. Sonra Pony ile konuştu.Bu bölgedeki araziyi, tepelik ormanları ve çayları o daha iyi bili-yordu. "Onlar da vadiden gelecek," diye mantık yürüttü Pony, Elbr-yan planını açıkladıktan sonra. "Dünyanın Sonu'na yaptıkları sal-dırının gösterdiği gibi düzenli bir güçseler, arkalarında bu kadaraçık bir yol bırakmazlar. Vadiden gelecekler ve iki tepeyi de isti-la edecekler." "Çoğu geçmeyi başaramayacak," diye söz verdi korucu. "Gob-lin hattı zayıf olacak ve, hız ve şaşırtmaca müttefik olacak. O te-pelere gelince, üç dost onları hazırlamaya başladı bile." Pony başını salladı, korucunun sözlerinden şüphe etmiyordu,ama yine de planın bir başka kısmı onu çok endişelendiriyordu."Hayvanlara nasıl bu kadar umut bağlayabiliriz?" diye sordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 307: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Elbryan Avelyn'e baktı. "Turkuaz," diye açıkladı. "Bana Senfo-ni'nin düşüncelerini okuma gücü verdi. Atla zihnimde konuşabi-liyorum ve o anlıyor. Bundan eminim." Avelyn başını salladı, turkuazın gücünden şüphesi yoktu. Taş,zeka sahibi bir şeymiş gibi, onu Elbryan ve Senfoni'ye sunduğugün keşişe seslenmişti; ve bir yamacın yüzeyinden aşağı süzülen,suyun üzerinde yürüyen, muazzam ateş topları salıveren, zayıf,ölümlü ellerinde bir fırtınanın gücünü tutmuş olan Avelyn, Tanrılütfü güçlere ilişkin olasılıkları küçümseyemezdi."Pek az seçeneğimiz var," diye kabul etti Pony."Hiç yok," diye yanıt verdi Elbryan.

VâionR- A. Sal-

Avelyn ikisinin nasıl bakıştığını gördü ve uzaklamaçsızca yürüdü, sonra üç arkadaşın bu gece korucuvlsına karar verdiği bir ailenin -bir dul ve üç küçük çocuk- eVinegitti. Pony ve Elbryan birlikte uzun ve sessiz bir an yaşadılar Fivyan'ın kadına onu asla terk etmeyeceğine, Pony'nin o ve H'"kaçakların fırsat çıktığı zaman gitmeye hazır olacaklarına yem'etmesinin ardından bir öpücükle konuşmadan sona erdi. Korucu o gece Yaban Çayın'ndan ayrıldı, kaçan aileyle birlikte dolambaçlı vadiden köyün doğusuna gitti. Orman sessizdi, amaElbryan'ın tahmin ettiği gibi, boş değildi. "Goblinler," dedi sessizce kadına ve beş tane olduklarını be-lirtmek için elini açtı. Korucu Şahinkanadı'nda bir oku hazır bek-letiyordu, ama bu gece, bu geçişte hiçbirini öldürmek istemiyor-du, bir ceset orduya saflarındaki boşluğu işaret edebilirdi. Böylece birbirlerine yaklaşarak oturup beklediler, kadın dahabebek olan en küçük çocuk ağlamasın diye elinden geleni yapı-yordu. Goblinler yaklaştılar, o kadar yakındılar ki Elbryan ve diğerle-ri sızıltılı seslerini duyabiliyordu, o kadar yakındılar ki bir dalınayaklarının altında kırılması korucuya ve aileye çok gürültülü ge-liyordu. Elbryan eğilmelerini işaret etti, diğer iki çocuğu nazikçe okşa-yarak, silahlarını göstererek ve fark edilecek olurlarsa savaşacağı-nı belirterek onlara güven vermeye çalıştı. Önde uzanan korucu, bir goblin çizmesi başından bir metreötede soğuk zemine sıkıca bastığı zaman hiçbir şey söylemedi.Elbryan nefesini tuttu ve baltasını kavradı, goblin grubu tarafın-dan görüldüğünün belli olması durumunda, en hızlı ve en eminsaldırı yöntemini aklından geçirdi.Ama sonra an geçti, goblinler adamı ve kaçakları fark etme-

İblisi" Uvai'S'

521

n vadideki devriye yollarında ilerlediler. Goblinlerin cehaleti oce hayatlarını kurtarmıştı; daha da önemlisi, goblinlerin cehale-• gjbryan'ın planını kurtarmıştı. Şafaktan hemen önce gökyüzü donuk bir griye döndü. Tem-bel bir kar fırtınası, düşerken oraya buraya süzülen dağınık kartaneleri salıverdi. Elbryan ve Yelebekçi Yaban Çayırı'nın güneyin-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 308: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

deki aynı tepede her şeyin başlamasını izliyorlardı, çünkü ilk sal-dırı işaretlerinin bugün geleceğini biliyorlardı."Onu orada bıraktın," dedi atadam beklenmedik bir şekilde.Elbryan merakla tek kaşını kaldırdı."Kızı," diye açıkladı atadam. "Sevgilini.""Sevgiliden de öte," diye yanıt verdi Elbryan. "Ve onu orada bıraktın," diye devam etti atadam, "ona doğruilerleyen on bin canavar varken." Elbryan merakla yarı at dostuna bakmaya devam etti, Yele-bekçi onu tebrik mi ediyor eleştiriyor mu, emin değildi."Sevdiğin kadını tehlikede bıraktın." Sözcükler Elbryan'ı tuhaf bir şekilde etkiledi, ona hiç düşün-mediği bir bakış açısını gösterdi. "Kalmak Pony'nin seçimiydi,onun görevi...""Bugün ölebilir.""Bu sözlerle bana işkence etmek hoşuna mı gidiyor?" Yelebekçi korucunun yüzüne baktı ve yürekten bir kahkahaattı. "İşkence mi?" diye sordu. "Sana hayranım, evlat! Kızı seviyor-sun, ama onu yağmalanmak üzere olan bir kasabada bıraktın!" "Ona güveniyorum," diye itiraz etti Elbryan, atadamın içtenli-ğini anlamayacak kadar savunmaya çekilmişti, "ve ona inanıyo-rum." "Evet, görüyorum," dedi Yelebekçi. Elini Elbryan'ın omzunakoydu ve ona içten, hayranlık dolu bir bakış fırlattı. "Ve senin gü- 522

S4|.R. A.

vator,

cün de bu. Senin halkından çok kişi kızı korumak içinkalmaya zorlardı. Sen Pony'nin korunmaya ihtiyacı olmadıolayacak kadar akıllısın."Elbryan kuzeye, Yaban Çayırı'na baktı."Bu gün ölebilir," dedi Yelebekçi."Biz de öyle," diye karşılık verdi Elbryan."On bin goblin de öyle." Atadam kahkaha attı. Elbryan kahkahasına katıldı, ama bir ateş çizgisi gökyüzüni'yararak uçtuğu, yanan bir zift topu Yaban Çayırı'na doğru süzül-düğü zaman neşe kesildi."Powrie mancınığı," dedi Yelebekçi kuru kuru. "Gitme zamanı," diye karşılık verdi Elbryan. Son bir kez uzakköye, çıkan küçük yangına baktı. Pony oradaydı, tehlikede. Elbryan yüzünü buruşturdu ve bu fikri aklından çıkardı.Önünde ilerleyen atadama baktı. Başta böyle korkunç olasılıklar-dan bahsettiği için atadama kızmıştı. Elbryan o ana kadarPony'nin içinde bulunduğu tehlikeyi kişisel düzeyde değerlendir-memişti, kadına o kadar güveniyordu. Pony insanları YabanÇayırı'ndan çıkaracaktı ve aralarından bazıları öldürülebilirdi, amaPony ölmeyecekti. Yelebekçi onu bugünkü gerçekle yüzleşmeye zorlamıştı vekorucunun öfkesi yavaş yavaş minnete dönüştü. Pony'ye daha azgüvenmiyordu; onun yanına koşma ve onu koruma dürtüsünükontrol edebiliyordu. Yelebekçi ona ilişkisindeki gerçekliği, aşkı-nın gerçek derinliğini ve yaşamına yeniden giren bu kadına olan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 309: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

güvenini göstermişti. Atadama bakarken Elbryan başını salladı vegülümsedi, içtenlikle minnettardı. "Ha, ha, ne ki!" diye bağırdı keşiş, en yeni ateşe doğru koşa-rak. Yılantaşını tombul eliyle kavramıştı. Avelyn büyülü koruma-yı kullanarak ateşin tam ortasına yürüdü, alevler omuzlarını yalar- İblisi" ^ş'

523

manzarayı seyreden köylüleri hayretler içinde bırakarak ge-niş geniş gülümsedi. Keşiş taşın büyüsüne daldı, koruyucu güçlerini çağırdı, buteş sönene kadar etki alanını genişletti. Avelyn transtan çıktığında biraz ötede yeni bir ateşin yanmak-ta olduğunu gördü. "Ha, ha, ne ki!" diye bağırdı yine ve bu dahaetkin yöntemi kullanabilmek için köylü itfaiyecileri ittirerek geçti. Deli rahibin çabalarına rağmen powrie ateş sağanağı arttı, sıç-rayan kayalar birden fazla eve çarparak onları ateşe verdi. Bir ateştopu köyün doğu duvarına çarptı, yakında duran iki adamı ziftebuladı. Pony hemen birinin yanına koştu ve adamı ağır bir batta-niyeye sardı ve Avelyn diğerine giderek yılantaşını kullandı. "Gri taş!" diye haykırdı Pony keşişe, hematiti ve yanında, yer-de yatan fena halde yanmış adamı işaret ederek. Avelyn hemenadamın yanına gitti ve acısını dindirdi, ama keşişin yüzündeki ifa-de sertleşmişti. Yaylım ateşine yetişemeyeceğini kabullenmeye başlıyordu vebunun yalnızca bir başlangıç olduğunu, daha kötüsünün gelece-ğini biliyordu. Pony adamı Avelyn'in ellerine bıraktı ve çılgına dönmüş köy-lülerin arasında koşarak, onları kalma budalalığını yaptıkları içinpayladı, kısa süre sonra bir çıkış yolu açılacağını hatırlattı. Ateş topları binaları yakarken, kayalar çevrelerine düşerkenElbryan'ın planını dinlemeye gönüllü daha fazla köylü bulmasınaşaşmamıştı. Yine de, yakıcı kanıtlara rağmen gururlu ve inatçı in-sanların çoğu bunun basit bir goblin saldırısından fazlası olduğu-nu kabullenmeyi reddediyordu. "Onları püskürteceğiz," diye itiraz etti bir adam, "onları orma-nın öyle derinlerine kovalayacağız ki, çıkış yolunu bir daha aslabulamayacaklar!"Pony başını iki yana sallayarak karşı çıkmaya çalıştı, ama

5"adam duvann önünde onunla omuz omuza duran bes Hçok fazla destek alıyordu. "Goblinler!" diye ısrar etti adam ve Pony'nin ayaklarınıne tükürdü. Diğerleri homurdanmaya başladı, ama bir an sonra tuhaf k-şekilde sessizleştiler ve Pony onlara baktı, sonra bakışlarını tak'ederek köyle ağaçlığın kenarı arasındaki küçük açıklığa baktı Dört buçuk metre yüksekliğinde ve ağır bir adamdan on katağır iki fomoryan devi duvarlara saldırmak için heveslenerek göl-gelerin içinde öne arkaya yürüyordu. "Lanet olası ölçüde iri goblinler," diye yanıt verdi Pony alaylaGrubun taşıdığı silahlara baktı -daha çok kürekler ve dirgenleraralarında yalnızca bir tane paslı kılıç vardı. Pony kendi kılıcınıElbryan ile giden anneye vermişti ve şimdi yalnızca ince bir sopave küçük bir balta taşıyordu; o iki devin cüsseleri karşısında ger-çekten de zayıf görünen silahlar.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 310: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Son bir hatırlatmadan sonra inatçı grubun yanında ayrıldı."Doğu duvarı," dedi sertçe. Avelyn'i o duvarın yanında buldu ve yaklaşırken duraksadi;doğu kapısının kütüklerinde hafif, mavimsi bir parıltı görmüştü.Keşişe merakla baktı. Avelyn omuzlarını silkti. "Yılantaşının kalıcı koruma sağlaya-cağını bilmiyordum," dedi, "ne kadar süreceğini de bilmiyorum.Ama emin ol, o kapıya ulaşan alevler tutunamayacak." Pony elini keşişin geniş omzuna koydu, Avelyn Birader'in ya-nında olmasından gerçekten memnundu Bir an sonra kuzey duvarından gelen bir bağırış saldırının baş-ladığını belli edince ikili aniden döndü. Elbryan Yelebekçi'ye ayak uydurmak için hızla koşuyordu;Senfoni ormana dalmış, güneş kara bulutların arkasına saklandı- iblisi- UV*™*'

525

da kaybolan gölgeler gibi kaybolmuştu. "Yavaşlayamam!" diye seslendi atadam ve sonra korucu kuy-gunu sıkı sıkı kavrayınca homurdandı. Adam hızlı yaratığın ar-kasında yarı koşuyor, yarı uçuyordu.paulson, Cric ve Sincap'ın beklediği üslerine geldiler. "Vadiyi dolduruyorlar," diye açıkladı Paulson, "uzun bir hat,daha ziyade goblinler ve o kadar kalabalık değiller.""Tepelerde powrieler var," diye araya girdi Cric."Tuzakları kurdunuz mu?" diye sordu Elbryan.Üçü hevesle başlarını salladı. Elbryan gözlerini kapattı ve düşüncelerini Senfoni'ye gönder-di, atın yanıtını açıkça duydu. Tatmin olarak yine arkadaşlarınabaktı. "Hedeflerimizi dikkatle seçmeliyiz," diye açıkladı korucu."Saflarını elimizden gelen her yerden zayıflatmalıyız ve tehlike-den kaçabilecek devleri ya da o canavarları indirmeliyiz." Korucudoğuya baktı. "Bırakın kalanını. Senfoni halletsin," dedi Grup sessizce yola koyuldu. Paulson, Cric ve Sincap kuzey ya-macının dibinden, Elbryan ve Yelebekçi güneyden gidiyordu. Çevik Pony çabucak çatıya tırmandı ve karnının üzerine yattı,üzerinde mızraklar uçuşurken süründü. Canavar sürüsü kuzey ka-pısına yaklaşıyordu. Çatının kenarından köye baktı ve duvarın ya-nındaki beşliden yalnızca üçünün yaşadığını ve onların da hızlakaçmakta olduklarını gördü. İki dev desteklenmiş duvarı bir an dövdü, sonra üzerinden at-ladı. O tehlikeli anda Pony nefesini tuttu, ama neyse ki iki dev köy-lülerle ilgileniyordu, onu fark etmediler. Köye girdiler, erkeklerve kadınlar önlerinde kaçışıyor, çığlıklar atıyor, nihayet kalmaklaaptallık ettiklerini kabul ediyorlardı."Ha, ha, ne ki!" diye o tanıdık haykırış geldi ve Pony devlerin

526

R- A- Silvit0re

ilersine baktığında Avelyn Birader'in önlerinde durduğunu aö H Dikkati başka yerde olan kadın neredeyse bir mızraba holuyordu. Çatının kenarında bir goblin kafası yükselirken dönd 'Pony'nin sopası canavarın yuvarlanarak düşmesine sebep olHıama duvarın her yerine, insan kanına susamış yüz tanesi daha tır

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 311: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

manıyordu. Kadın hırlayarak sopasını en yakmdakinin yüzüne sa-vurdu ve o yaratık da düştü. Sonra çabucak doğuya baktı, orasıhâlâ sessizdi. "Lanet olsun," diye mırıldandı kadın ve ayaklarını altına alıpçatının güneybatı köşesine koştu, hızla havaya sıçradı ve en ya-kın devi saçlarından yakaladı. Momentumu onu devin önüne ge-tirdi, birkaç santim uzaktan bakıştılar ve Pony vakit geçirmedenbaltasını o korkunç görüntüye indirdi. Dev uludu, kadın düştü, yuvarlanarak yere indi ve ikinci devonu ezmeye hazırlanarak kadına döndü. "Ha, ha, ne ki!" diye bağırdı Avelyn ve elindeki grafitin ener-jisini salıverdi. Keşişin elinden çatallı mavi-beyaz bir şimşek patladı ve herçatal birer deve çarptı. Pony'nin yüzüne vurduğu dev ellerini ya-rasına götürmüştü ve geri geri uçarak beli hizasındaki duvaraçarptı, duvarın üzerinden devrildi ve bu arada pek çok goblin ez-di. Pony'yi ezmek için ayağını kaldırmış olan dev sarsıldı, titreye-rek durdu, kurbanı kaçarken harekete geçemeyecek kadar ser-semlemişti. Pony Avelyn'in yanına koştu. Ümitsizce etrafına bakındı. Yüz-lerce goblin karıncalar gibi duvarlara tırmanıyorlardı, sırf sayıla-rıyla onlara meydan okuyarak duran köylüleri boğabilirlerdi. "Doğuda savaş!" diye bağırdı bir adam, Pony ve Avelyn'e ko-şarak. "Planınız nerede?" diye ekledi alayla, ümitsizlikle. Pony adamla beraber doğu kapısına koştu, Avelyn arkadangelerek onları korudu, Pony'nin biraz önce indiği çatıdan atlayan iblisi" Uva«S'

527

düzine gobline yeni bir şimşek fırlattı.Pony ile köylünün hemen önünde, kapıdan çok uzak olma-bir yerde, bir powrie doğu duvarına tırmandı."Planın nerede?" diye sordu adam yine Pony'ye. Ümitsiz soru- duvarın yakınında toplanmış çaresiz köylülerin yüzlerinde yan-kılandı. powrie doğu duvarında dimdik durdu, ama sonra öne hareketetmeye başladı ve tepeüstü düşerek toprağa indi, kıpırtısız kaldı.Sırtına uzun bir ok saplanmıştı, tüyleri kadına tanıdık gelen birok."İşte planım bu," diye yanıt verdi Pony güvenle. Bir an sonra doğuda toynak sesleri duyuldu, yabani at sürü-sünün toynakları altında ezilen talihsiz goblinlerin çığlıklarının eş-lik etti bir gümbürtü."Avelyn!" diye bağırdı Pony. "Ha, ha, ne ki!" diye yanıt verdi keşiş, bir şimşek daha sala-rak. Şimşek bu sefer doğrudan ona saldıran bir goblin sürüsününayaklarının dibine düştü. Sarsıntı canavar grubunun tamamını yer-den altmış santim havalandırdı. Pony yakındaki bir adamın dirgenini kaptı ve doğu kapısınakoşarak kapıyı cesurca açtı. Kapının hemen dışında, önlerinde açılan kapının karşısındasersem sersem duran iki goblin duruyordu Pony dirgenini birininboğazına sapladı. Diğeri kaçmak için döndü, ama hemen devril-di, gözlerinin arasına bir ok saplanmıştı. Pony arkasına baktı vevadinin kuzey tarafında, alçak bir ağacın dallarında oturan Elbr-yan'ı gördü. Korucunun aşağısında Yelebekçi öne arkaya koşu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 312: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

yor, goblinleri ve powrieleri eziyor ya da onları ağır sopasıyla in-diriyordu. Atadam bir powrienin kafasına vurdu, sonra sersemle-yen cüceyi kaldırıp bir çuvala tıktı.Pony'nin bu hareketi düşünecek zamanı yoktu, çünkü güm-

528

A- S*>vât0re

bürtü güçlü Senfoni'nin önderliğinde yaklaşıyordu. Goblipowrieler dağılıyor ya da sürünün önünde eziliyorlardı viîşi at vadide çılgınca koşuyordu. "Avelyn!" diye haykırdı Pony ve keşiş koşarak yanındanti; kadın adamın hafifçe parladığını fark etti; doğu kapısınd t-mavimsi parıltının aynısı. Avelyn goblinlerin arasında koşarken, Pony köylüleri geridbekletti. Çoğu saldıramayacak kadar şaşkın ve korkmuştu, amabazıları ileri atıldı.Avelyn elini uzattı -Pony avucundaki kırmızı kıvılcımı gördü Dev bir ateş topu keşişi sardı ve yakındaki canavarları kavur-du. Sıcak bir rüzgar Pony'nin yüzüne çarptı ve yanında duran ser-semlemiş köylülerin arasında esti. Bir an sonra alevler dağıldığında, Avelyn yalnız başına ayak-taydı ve yol açıktı. Hemen hemen açık; bir powrie bir taşın arkasından koşarakatıldı, saçları yanmış, yüzü kararmış, sopası kömürleşmişti. Amacüce canlıydı ve çok öfkeliydi. Uluyarak Avelyn'e saldırdı, keşişiçıplak elleriyle boğmaya hazırlandı. Avelyn'in diğer elinde üçüncü bir taş vardı, siyah çizgili, kah-verengi bir taş -kaplan pençesi deniyordu ona. Keşiş taşın büyü-süne daldı, yılantaşının ateş kalkanını salıverdi; Bir an sonraAvelyn acı içinde bağırıyordu, powrie yüzünden değil -düşmanıhenüz ona yetişememişti- ama Avelyn'in sol kolundaki kemikle-ri büken ve kıran dönüştürme büyüsü yüzünden. Parmakları gı-cırdayarak kısaldı, tırnaklan daralarak parmak boğumlarının altı-na kaydı, sonra portakal rengi ve siyah kürk, kolu boyunca fışkı-rırken kaşınmaya başladı. Powrie keşişe ulaştı, ama Avelyn artık kendine gelmişti. Yeni-den bütündü -ama artık sol kolu Avelyn Birader'in değil, güçlübir kaplanın koluydu. iblis* uv«'î'

529

Avelyn yalnızca düşünerek tırnaklarını çıkarttı ve onları ser-mlemiş powrie'nin yüzüne savurdu.Artık yol açıktı. Senfoni at dostları eşliğinde vadinin aşağısından geldi. Sürükayarak durdu, vahşi atlar binicileri, köylüleri kabul ettiler. PonySenfoni'nin üzerine tırmandı ve korucu koşarak gelirken Avelynkaçanları korumak için bekledi. Pony ve Elbryan, Avelyn'in kolunu görünce keskin nefesler al-dılar, ama o ümitsiz anda hiçbiri konuşmadı. Sonra Senfoni ve yüz at, Yaban Çayırı'nın seksen sakinindenellisi dehşet içinde yelelerine sıkı sıkı tutunurken koşarak uzak-

laştılar. Goblinler ve powrieler yoldan kaçarak yamaçlara tırman-dılar.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 313: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Powrieler kaçışın öfkesiyle tepelerden aşağı boşandı, ama Pa-ulson, Cric ve Sincap işlerini iyi yapmışlardı. Gizli çukurlar, dişlituzaklar çoğunu durdurdu; bir yerde devrilen bir kütük yığını kü-çük bir kar ve taş çığı başlattı. Aşağı inmeyi başaran canavarlar Yelebekçi ile sopasını beklerbuldular. Atadam serbestçe tekmeledi, sopasını savurdu.Avelyn'in grafiti yine Yaban Çayırı'nın doğu kapısına doğru pat-ladı, kovalamak için gelen goblinleri dağıttı ve arkada kalmış ola-bilecekler için içeri girmekte ısrar eden Elbryan'ın yolunu açtı. Korucu ayaklarını yere vura vura hızla yaklaşan bir dev bul-du. Dev öfke içindeydi ve keşişin şimşeğiyle yaralanmıştı. Şahinkanadı'nın ipi tekrar tekrar tınladı, bir ok devin göğsünegömüldü, bir başkası karnına saplandı, bir diğeri göğsüne, sonradev kaburgalarına ve karnına. Her ok devi biraz daha yavaşlattı ve Elbryan'ın bir atış dahayapmasına izin verdi. İnatçı canavar nihayet yere yıkıldı. O devrilirken pek çok korkmuş insan devin sırtından aştı, peş-lerinde çığlıklar atan goblinler vardı. 530

K A' S»'va,0re

Elbryan kapının yanında diz çökerek dikkatle nişan aldı vyakındaki canavarları teker teker vurdu. "Avelyn, sana ihtiyacım var!" diye haykırdı korucu. DunıElbryan'ın başta düşündüğünden daha umutsuzdu. Başını kaldı-dığında duvarın üzerinde, kapının bir buçuk metre uzağında du-ran bir goblinin, üzerine atlamaya hazırlandığını görmüştü. Ama Avelyn hemen yardımına koşamazdı, keşiş avcıların tu-zaklarından kurtulup hızla güney yamacından inen powrie gru-buyla meşguldü. Elbryan goblini karşılamak için döndü, ama yaratık yaklaşırkenkorucunun gözüne bir gümüş parıltısı çarptı. Canavar korucununhemen yanma indi, ama yere düşmeden önce ölmüştü, boynunave göğsüne üç hançer saplanmıştı. Elbryan gülümseyen Sincap'abaktı, adam bir başka şaşkın powrie'ye doğru koşuyordu. "Avelyn!" diye seslendi yine Elbryan, daha ısrarlı bir sesle. Ko-rucu yayını kaldırdı ve bir grup adam yanından geçerek kapıyakoşarken bir goblini daha indirdi. Elbryan yuvarlanarak geriledi; goblinler kapıyı doldurdu vedışarı döküldüler.Avelyn'in şimşeği hepsini yere serdi. Sonra kalkıp koşmaya başladılar, hepsi; Elbryan ve üç avcı,Yelebekçi ve Avelyn ve Yaban Çayırı'ndan kaçan son insanlar atsürüsünün açtığı patikayı takip ettiler.Bütün sabah, sık sık, ama küçük gruplarla savaşarak koştular. Açık paükayı takip ettiler ve Senfoni'nin çağrısını izleyen ko-rucunun daha kurnaz yollarında ilerlediler. Otuz powrieden oluşan inatçı bir grup yol boyunca yakınla-rında kaldılar, uluyor, bağırıyor, yaklaştıkları zaman hançerler vebaltalar fırlatıyor, Elbryan ya da Yelebekçi durup bir ok fırlattığıve cücelerden birini kaçınılmaz olarak indirdiği zaman daha dahararetli bağırıyorlardı. iblisi" UV«'Î'

53'

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 314: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Oflayıp P°flayan ve taf kullanamayacak kadar bitkin düşmüşlan Avelyn inliyor, diğerlerinin onun şişman bedenini arkada bı-rakmaları gerektiğini söylüyordu. Elbryan kulak asmıyordu elbet-te Yelebekçi de öyle. Güçlü atadam tekmeler savuran powrie'yitıktığı çuvalı hâlâ taşıyordu ve bir şekilde sık sık hüyük yayınıkullanıyordu, ama yine de şişman keşişin sırtına tırmanmasınaizin verecek kadar gücü vardı. At patikası doğuya doğru devam etti, ama Elbryan güneyedöndü, koşmaktan çok kayan grubu gür ağaçlıklarla kaplı bir ya-maçtan aşağı, yarı donmuş bir çaya, sonra onun ötesindeki karlakaplı bir açıklığa götürdü. Suyu aşarak koşmaya devam ettiler,powrieler avlarını açıkta gördükten sonra daha da öfkeyle kova-lamaya başlamışlardı. "Neden bu tarafa döndük?" diye haykırdı köylülerden biriümitsizlik içinde, inatçı ve yorgunluk nedir bilmeyen cücelerindüzenli olarak yaklaştıklarını görerek. Adam yanıtını karşıda, ağaçların içinden çıkan ve Senfoni'ninsırtında dimdik oturan Pony'den aldı. İki yanında öfkeli köylülerve heyecanlı atları dizilmişti. Elbryan'm grubu koşmaya devam etti; powrieler kayarak dur-dular ve dönmeye çalıştılar. Köylüler Pony önderliğinde fırtına gibi atıldılar ve 0 açıklıktantek bir cüce canlı kurtulamadı -Yeiebekçi'nin çuvalında tekmelersavuran talihsiz cüce dışında. O gece Yaban Çayırı'ndan çok Dundalis'e yakın kurduklarıkamp acı-tatlı bir havayla doluydu. Köyün seksen sakininin alt-mıştan fazlası kaçmıştı, ama bu neredeyse yirmi kişinin öldüğüanlamına geliyordu ve hepsi evlerini kaybetmişti. "Onu gönderdin mi?" diye sordu Pony Elbryan'a, korucu onunve Avelyn'in paylaştığı kamp ateşine yaklaşırken. 532

R- A- Silvat0re

"Kampta buna hoşgörü gösteremezdim," diye açıkladı Elhyan."Bütün bunlara nasıl hoşgörü gösterdin?" diye sordu Avelyn"Nasıl durdurabilirdim ki?" diye çabucak yanıt verdi Elbryan"Bu doğru," diye kabul etti keşiş. "Ha, ha, ne ki!" Elbryan Pony'ye baktı ve vahşi Yelebekçi ile planladığı yeme-ği düşünerek ikisi de ürperdi. Elbryan yakalanan powrieyi sorgu-lamıştı, ama kaydadeğer bir bilgi alamamıştı ve sonra atadam cü-ceyi avı ilan etmişti -ve aynı zamanda akşam yemeği. En azından Elbryan'a sefil yaratığı çabuk öldüreceğine sözvermişti. Korucu bununla yetinmeliydi; o ve kaçaklar tutsak taşıyacakdurumda değildiler, özellikle de powrie gibi şiddet dolu ve aptal-lık ölçüsünde cesur bir tutsağı. "İyi iş çıkardık," dedi Avelyn, Elbryan'a bir tas uzatıp yakında-ki kazana işaret ederek.Korucu elini kaldırdı, bu gece pek iştahı yoktu.Avelyn omuzlarını silkti ve yemeğine döndü. "İyi iş çıkardın," dedi Elbryan adama. "Ateş topun Senfoni'ninyolunu açü -turkuazın büyüsü olmasaydı, atların yardımı bilemümkün olmazdı. Ve şimşeklerin pek çok hayatı kurtardı, benim-ki de dahil." "Ve benimki," diye ekledi Pony, şişman keşişin sırtını sıvazla-yarak.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 315: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Avelyn kadına, sonra Elbryan'a baktı, yüzündeki tatmin olmuşbir ifade vardı. Bir an yemeğini bile unuttu, oturup olayları, ken-disinin ve Tanrı'nın lütfü olan taşların oynadığı rolü düşündü. "Yıllarca taşları almakla doğru seçimi yapıp yapmadığımı me-rak ettim," dedi Avelyn bir süre sonra. "Kuşkular, Tanrısallık ru-huyla değilde, kendi sapkın yorumumla hareket ettiğim korkusupeşimi bırakmadı." iblisin Uyanışı

533

"O zaman bugün haklı olduğunu kanıtlıyor," dedi Elbryan al-çak sesle. Avelyn başını salladı, gerçekten haklı çıktığını hissediyordu,gir an sonra Elbryan ile Pony'nin nasıl bakıştıklarını gördü ve na-zikçe yanlarından ayrıldı. O gece kampta pek çok yaralı vardı, ba-zıları Avelyn ve hematitinin yardımına ihtiyaç duyuyordu. "Yaban Çayırı'nı kurtaramadım," dedi Elbryan kadına, yalnızkaldıklarında. Pony bakışlarını çevrede dolaştırdı; Elbryan'ın bakışlarını, ko-rucu ve dostları kurtarmasa bugün ölecek olan erkeklere, kadın-lara ve çocuklara yönlendirdi. "Tatmin oldum," diye kabul etti Elbryan. "Kasaba kurtarıla-mazdı, ama bu bizim yaşadığımız trajediden çok farklı." "Bize kol kanat gerecek bir korucumuz yoktu," diye yanıt ver-di Pony sırıtarak. Ama o gülümseme sürmedi, şimdiki ve geçmişte kalan traje-dinin acı tatlı anılarında kayboldu. İkisi birbirlerine yaklaştılar,ateşin önünde birbirlerinin kollarına sığındılar ve başka tek sözsöylemediler, her biri kendi kaybının anılarına daldı, ama bugü-nün farklı olduğunu, farkı kendilerinin yarattığını biliyorlardı. 40LİDER GECEKUSU "Kasabayı yakmıyorlar," dedi Elbryan, o, Pony, Yelebekçi veAvelyn Dundalis'e bakarlarken. "Neden yaksınlar ki?" diye sordu atadam. "Kasaba onlar bura-ya gelmeden boşalmıştı." "Bu doğru," diye yanıt verdi Elbryan, çünkü Dundalis halkı,Yaban Çayırı'ndan gelen altmış üç, Dünyanın Sonu'ndan gelenyirmi tanığın anlattığı mutlak felaket hikayeleri sayesinde kolaycaikna olmuştu. Tüm Dundalis halkı Elbryan'ı takip ederek koru-cuyla arkadaşlarının ormanın derinliklerinde, patikalardan uzaktakurdukları kampa gitmişti. "Ama Yaban Çayırı'nı da yakmadılar," dedi Pony, "ondan ön-ce Dünyanın Sonu'nu da yakmadılar."Elbryan Yelebekçi'ye sertçe baktı."Erzak kasabaları," dedi atadam kasvetle. "Bu güneye doğru ilerlemeye devam edecekleri anlamına ge-liyor," dedi Avelyn, sesi her sözcükle çatlayarak. "Ne kadar uza-ğa?" "Buranın güneyinde pek az köy var," dedi Yelebekçi. "Büyükırmağa kadar fazla bir şey yok.""Palmaris," diye mırıldandı Avelyn savunmasızca. Durumun ciddiyeti dört arkadaşın kafasına iyice yerleşirkenuzun, sessiz bir an geçti iblisin Uyanışı 535

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 316: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Böyle bir orduyu durdurmak için yapabileceğimiz çok şeyyok," dedi Elbryan. "Ama üç görevimiz var: Canavarlara elimiz-den geldiği kadar çok zarar vermek, köylerin, hatta büyük şehrinhazırlıksız yakalanmaması için önden haber yollamak ve koruma-mız altındakilere gözkulak olmak." "Yüz altmış," dedi Yelebekçi. "Ve daha hepsini saymadım bi-le. Daha da kötüsü, otuzu dışındakiler tek bir goblinle bile sava-şacak durumda değil." "O zaman onlarla çalışmalıyız," dedi Elbryan, "savaşamayacakdurumda olanları güvenli yerlere göndermeli, savaşabileceklerikullanmalı ve savaşımızı elimizden geldiğince vermeliyiz.""Dev bir görev, korucu," dedi Yelebekçi.Elbryan ona uzun uzun, dikkatle baktı. "Seninleyim," diye homurdandı atadam bir an sonra, "amapowrie tadı için değil, bunu söyleyebilirim. Sert, küçük böcekler!""Ha, ha, ne ki!" diye uludu Avelyn. O gün işe koyuldular; kaçakları, kalıp Elbryan ile savaşacak-lar ve daha güvenli sığınaklara gönderilecekler olarak ikiye ayır-dılar. Savaşamayacaklar Yelebekçi'nin bildiği, Dundalis'in doğu-sundaki, uzak mağaralara ya da bir yol bulunabilirse, insanlarınkontrolü altındaki güney topraklarına gönderilecekti. İlk turu bi-tirdikleri zaman Elbryan yer değiştirmesi gereken yüz kırk kişi ol-duğunu gördü, geriye yirmiden fazla savaşabilen kişi kalmıştı. Vegerçekten de dağınık bir gruptular; Pony, Yelebekçi ve Avelyn dı-şında aralarında en iyisi muhtemelen güvenilmez Paulson ya dahep sinirli, nahoş Tol Yuganick'ti. O gece birlikte oturduklarında Pony bu gerçeğe işaret etti."Onu kaçaklarla birlikte güneye göndermelisin," dedi, homurda-narak kampta dolaşan ve yoluna çıkanlara kabadayılık taslayanTol'u işaret ederek."Güçlü bir adam ve iyi mızrak kullanıyor," diye karşı çıktı

536

" A' S»lvit0re

Elbryan. "Ve yol boyunca seninle mücadele edecek," dedi p"ToPun kontrol altında tutulması gerekecek ve daimi öfkesi ke ilikle onu ve onu takip edenleri kaçış bulamayacakları durumlasokacak." Elbryan itiraz edemedi. En azından Paulson'ın emirleri gönül-lü olarak dinleyeceğini biliyordu; Paulson ve iki arkadaşı YabanÇayırı'nın doğusundaki tuzakları tam da Elbryan'm istediği oj^jkurmuşlardı. "Onu diğerleriyle birlikte gönder," dedi Pony yine, ısrarla. "Bı-rak o kabadayıyla Belster O'Comely uğraşsın, yoksa korkarım senve Tol kılıç çarpıştıracaksınız ve diğerlerinin önünde içimizdenbirini öldürmen iyi olmayacak." Elbryan kadının belki biraz fazla dramatik davrandığını düşü-nüyordu, ama o ve Tol'un önceki aylarda birkaç kez yumrukiaşa-cak duruma geldiklerini itiraf etmeliydi -üstelik şimdi onları bek-leyen durum kadar gergin olmayan şartlarda. "Grubu ne zaman güneye göndereceksin?" diye sordu Pony,Elbryan'ın zor bir karar vermek zorunda kalmadan önce nefes al-ması için fırsat vererek. "Paulson, Cric ve Sincap şu anda bölgede keşif yapıyor," diyeyanıt verdi korucu, "Yaban Çayırı ve Dünyanın Sonu'nun işgaledildiğini doğrulamak için batıya gidiyorlar, sonra hangi yolların

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 317: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

açık olduğunu görmek için güneye dönecekler. Birkaç gün son-ra döndüklerinde kaçaklarla ne yapacağımıza karar veririz." Pony planı değerlendirerek başını salladı. "Yakında dönecek-lerse, demek güneyde uzağa, sıradaki diğer köylere, Caer Tinellave Aşağıdiyar'a gitmeyecekler, hele Palmaris'e hiç," diye mantıkyürüttü. "Güneydekilerin uyarılması için hemen bir haberci gön-dermelisin."Elbryan derin derin iç çekti, yoruma tamamen katılıyordu. İz-

iblisin Uyanışı

537

lemesi gereken yolu, mükemmel seçimi biliyordu, hem ustalık,hem anlayış sahibi, savaşçı ve binici, ama bu korucunun telaffuzetmek istemediği bir karardı. Pony bunu onun yerine yaptı. "Senfoni beni taşır mı?" diyesordu. Korucu onun gözlerine baktı. Elbryan durdu, uzun uzun, dikkatle kadına, aşkına baktı. Çokkısa bir süre önce bir araya gelmişlerdi, nasıl ondan yine ayrıla-bilirdi? Kafasının içindeki kargaşaya rağmen Elbryan başını salla-dı. Senfoni Pony'yi taşırdı; büyük aygır bunu çoktan Elbryan'ailetmişti."O zaman şafaktan önce yola çıkarım," dedi Pony kararlılıkla. Elbryan yine içini çekti ve Pony onun yüzünü ellerine aldı, çe-virdi, yakına çekti ve hafifçe öptü. "Gerekirse Palmaris'e kadar giderim," dedi, "ve sonra yine ya-nına dönerim. Senfoni gidip dönmemi sağlar. Hiçbir goblin,powrie ya da dev beni yakalayamaz." O rüzgarı, Senfoni'nin koşusunu hissetmiş olan Elbryan'mbundan kuşkusu yoktu. "Ve bana dönmelisin," diye fısıldadı, "ya-nımda savaşmalı, sessiz gecelerde, günün sorunları huzura kavuş-turulduğu zaman yanımda uzanmalısın." Pony onu yine öptü, bu sefer daha uzun ve kuvvetle. Çevre-lerinde kamp, çirkin Tol'un homurdanmaları dışında sakinleşiyor-du. İkili bir süre sonra ormana, özel bir yere kaçtı. Güneş doğu ufkunda yükselirken Pony vaat ettiği gibi hızlagüneye doğru at sürüyordu. Ama yola koyulmadan önce iki gö-rüşme yapmıştı; biri Elbryan ile çok özel bir görüşme, diğeri, bek-lenmedik şekilde, kampın çıkışında onu bekleyen Avelyn Biraderile. "Senfoni uzakta değil," diye açıkladı keşiş. "Birkaç dakika ön-ce o sırtın üstünde gördüm onu. Seni bekliyor, sanırım." 536

R- A- Silvatore

Pony çarpık bir gülümsemeyle hayvanın gösterdiği zekayı di'şündü. Sıradan bir attan çok daha fazlası gibi görünüyordu artıkDüşünceleri açıkça yüzüne vurdu."Ben de seni bekliyordum," diye pofladı Avelyn."Senfoni ikimizi birden taşıyamaz," dedi Pony kuru kuru."Ne?" dedi Avelyn. "Ha, ha, iyi espri!" Adamın neşesi hemen kayboldu, ağır çenelerine yerleşen aniciddiyet, Pony'ye onun kendi güvenliği için endişelendiğini dü-şündürdü."Döneceğim," diye söz verdi. Avelyn başını salladı. "Bunu kullanırsan," dedi gümüş bir

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 318: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

çember uzatarak, "epey hızlı dönersin." Pony bandı çekinerek aldı, gördüğü anda önüne yerleştirilenmücevherin süsten öte bir şey olduğunu anladı. Mücevher gördü-ğü hiçbir şeye benzemiyordu, ortasında siyah bir çizgi olan sarım-sı yeşil bir taştı. "Kedi gözü," diye açıkladı Avelyn. Çemberi aldı ve kadının al-nına taktı. "Bununla gecenin karanlığında bile açıkça görebilirsin," dedikeşiş. Gerçekten de henüz aydınlanmamış şafak aniden Pony'ye da-ha parlak geldi. Tam olarak daha parlak değil, ama her nesne çokdaha belirgin olmuştu. Pony Avelyn'e baktı, aniden onun verdiğibüyülü taş eğitiminin değerini anladı, ama kedi gözünün büyüsü-nü bu kadar kolay çağırabilmesine şaşırmıştı. "Taşın büyüsünü nasıl bu kadar kolay kullanıyorum?" diyesordu. "Artık senin Yaban Çayırı savaşında yaptığın gibi ateş top-ları ve şimşek fırlatmaya hazır mıyım?" Pony'nin yüzünde kurnazbir ifade belirdi. "Yani güç tamamen taşlara mı ait?" diye sordu."Ve eğer öyleyse, neden Avelyn bu kadar çok kutsanmış?""Ho, ama bu beni üzdü!" diye bağırdı iyi huylu keşiş. "Ha, ha,

iblisin Uyanışı 539ne ki! Gerçekten de bazıları kutsanmış diyor, ama ben olsam, ya-

nımda böyle destekleyici bir dost varken lanetlenmiş derdim!" "Ha, ama bu beni üzdü!" diye tekrarladı Pony, Avelyn'in sesi-ni taklit ederek, sonra çok ihtiyaçları olan bir kahkahayı paylaştı-lar. "Güç hem taştan, hem kullanıcıdan geliyor," diye açıkladıAvelyn bütün ciddiyetiyle, yolda geçirdikleri haftalar boyunca ka-dına defalarca açıkladığı bir dersti bu. "Ama benim Elbryan'a,onun da Senfoni'ye verdiğine benzer bazı taşlar, onu kim taşıyorolursa olsun, büyülerini daimi kılmak için değiştirilebilir. Taşlar,deyiş yerindeyse, büyülü nesneler haline gelir, sıradan insanlariçin de çalışır. Bu tür küçük tılsımlar gördüm ve sanıyorum sende çiftçiler ve önemsiz görücüler arasında görmüşsündür." "Ve sen bunu hazırladın," diye mantık yürüttü Pony, kedi gö-züne dokunarak. "Senin için," diye yanıt verdi Avelyn, "ya da kendim ya daElbryan için. Ha, ha, ne ki! En çok nerede ihtiyaç dvıyuluyorsa veşu anda sen ihtiyaç duyuyorsun. Onu al ve geceleyin, düşmanla-rımız tetikte değilken Senfoni'yi yönlendirmek için kullan." Yandan gelen bir kişneme dikkatlerini çekti ve döndüklerin-de muhteşem aygırın yakındaki sırtın üzerinde durduğunu, ko-nuşmalarına kulak misafiri olmuş gibi, koşmaya başlamak için he-veslendiğini gördüler.

"Senfoni'nin yol gösterilmeye ihtiyaç duyacağından şüpheli-yim," dedi Pony, "gece ya da gündüz." "O zaman kafanı alçak dallara çarpmamak için kullan." Avelynkahkaha attı, Pony ona kısa bir gülümseme lütfetti.Kısa, çünkü gitme zamanı gelmişti. O dönmeye hazırlanırken Avelyn aniden onu çevirdi. Keşişelini ona uzatü ve Pony keşişin elini tuttuğunda ona bir taş dahaverdi, bir grafit parçası, şimşek yaratmak için kullanılan taş. 54°

'? A' S4lva,0re

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 319: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Belki de artık hazırsın," dedi Avelyn saygıyla.Pony grafiti sıkı sıkı kavradı, bir kez başını salladı ve yürüvcgitti. Hava açıktı, ama acı bir soğuk vardı, kuzey rüzgarı aralıksızolarak esiyor, Elbryan'ın, kışın bu topraklardan gidip gitmeyece-ğini merak etmesine sebep oluyordu. O sabah, korucu daha sonra savaş gücü olarak yanında kala-cak adamları ve birkaç kadını topladı. "Evlerimize gelen düşmanıyenemeyiz," dedi onlara açık açık. "Sayılan çok fazla." Bir birkaç homurtu ve Tol'dan alaylı bir, "İlham verici," yoru-mu getirdi. "Ama onları yaralayabiliriz," diye devam etti Elbryan. "Ve bel-ki bizim buradaki çabalarımız savaşın...""Savaş mı?" diye sordu Tol. "Hâlâ bunun yalnızca bir yağma grubu olduğunu mu düşünü-yorsun?" diye payladı onu Elbryan. "Düşüşünden bu yana YabanÇayırı'ndan onbin goblin geçti ve güneye doğru ilerlediler."Tol hıhladı ve elini önemsemiyormuşcasına salladı. "Buradaki çabalarımız güneydekiler için savaşın daha kolayolmasını sağlayacak," dedi Elbryan yüksek sesle, yükselen itiraz-ları bastırarak, "Caer Tinella ve Aşağıdiyar'a, hatta ordunun nihaihedefi olduğuna inandığımız Palmaris'e yardım edecek." "Pöh!" diye hıhladı Tol. "Bir aptalın sözleri derim ben buna!Pislik goblinler Dundalis'i ele geçirdi, onları sürmek için Dunda-lis'e gitmeliyiz." "Ölmek için," diye araya girdi Elbryan, iri adam hızını alama-dan. "Yalnızca ölmek için." Elbryan gidip Tol'un tam önünde dur-du, her adımıyla gerilim biraz daha arttı. Aynı boydaydılar, amafıçı gibi gövdesi ve şişkin göbeğiyle Tol daha ağırdı.Adam göğsünü şişirdi ve korucuya dik dik baktı.

iblisin UyaT>.şı

5*ı

"Tol Yuganick'i takip ederek Dundalis'e gidenleri durdurmaya-cağım," dedi korucu uzun,.gergin bir andan sonra, "ya da Yabanrayırı'na, ya da Dünyanın Sonu'na, ya da mezarınız olarak her ne-reyi seçiyorsanız oraya. Bu ormanlarda kamp kurabileceğim çokyer var, yani goblinler tırnaklarınızı sökerken ya da sizi yere yatı-rıp özel yerlerinizi çekiçle ezerken bana ihanet edemezsiniz."Bu fikirle Tol bile biraz soldu. "Hayır, bana ya da davama ihanet edemezsiniz, ama ben deacınız için ağlamam, ayrıca akıllıca benim yolumu seçenleri gö-nüllü olarak ölüme gidenleri kurtarmak için de riske atmam." Bir gün için bu kadarı yeter, diye karar verdi Elbryan, asker-lerini hizaya sokacağı ilk gün için yeter. Korucu yavaş yavaş yü-rüyüp Tol'dan uzaklaştı, sonra ormanın kıyısına, Yelebekçi'ninolanları eğlenerek izlediği yere gitti."Ah, çekiç hikayesi iyi oldu," diye kutladı atadam onu. Elbryan'ın yüzünde çarpık bir gülümseme belirdi, ama sürme-di. Pony'nin Tol'un sorun yaratan biri olduğu fikri onu çok endi-şelendiriyordu ve Pony kilometrelerce uzaktaydı "Onları hizaya sokmak için yapmamız -yapman gereken çokşey var," dedi atadam.Elbryan bu gerçeğin farkındaydı. "Ama o üç serseriyi öldürmediğin zaman sana pek şans tanı-mamıştım," dedi Yelebekçi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 320: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Onları öldürmem gerektiğini söylemiştin," diye hatırlattı ko-rucu. Atadam utançla hıhladı. "Öyle dedim! Öyle dedim!" diye yanıt verdi Yelebekçi. "Ve oüçü senin merhametine layık olduklarını on kez kanıtladılar!""Onlar kıymetli müttefikler," diye ekledi Elbryan. "Bu daha zorlu çıkacak," dedi Yelebekçi, sakallı çenesini mut-suz mutsuz küçük açıklığın ortasında mutsuz mutsuz durmaktaolan Tol Yuganick'e doğru uzatarak. "Sana saygı duymuyor, ko- 5*2

R' A- S*lvitore

rucu. Belki onu ormana götürüp eşek sudan gelene kadar ri-melisin." Elbryan gülümsemekle yetindi, ama Yelebekçi'nin önerisi h'de kötü bir fikir gibi görünmüyordu. O gece on iki kaçak -Dünyanın Sonu köyünden ve çoğu onbeş yaşından küçük çocuklar- sersemlemiş ve fena halde acıkmışbir şekilde kampa geldiğinde herkes epey neşelendi. Çoğundaönemsiz yaralar vardı, ama bunun dışında sağlıklıydılar. Toplulu-ğa olağanüstü hikayelerini anlattılar ve sonra önderleri, orta yaşlıbir çift, hikayeyi Elbryan ile Avelyn'e ayrıntılarıyla aktardı. Goblin sürüsü köye çöktüğünde diğerleriyle birlikte kaçmış-lar, ormana girmişlerdi. Ama hızla çekilememişler, ana gruptanayrılmak zorunda kalmışlardı. O gece, daha sonra kayalık, dar birvadide powrieler ve iki dev tarafından köşeye kıstırılmışlardı, amakadının açıkladığı şekliyle, "Hava canlandı, sanki bir milyon arıvızıldıyordu," ve kargaşa sona erdiğinde, müstakbel katillerininöldüğünü görmüşlerdi, sayısız küçük yarayla delik deşik olmuş-lardı.Bütün bunlar Elbryan Wyndon'a çok aşina geliyordu. "Sonra bize yol gösterildi," diye ekledi adam, "gece ormandayürüdük, gündüz kamp kurduk." "Kim yol gösterdi?" diye hevesle sordu korucu. "Sizi burayagetiren kimdi?" Adam omuzlarını silkti ve ateşin yanında uyuyan küçük birçocuğu işaret etti. Çocuk altı yaşından büyük göstermiyordu."Shawno onlarla konuştuğunu söyledi," diye açıkladı adam. "Tu-ul," diyordu onlara."Tuul mu?" diye tekrarlardı Avelyn şaşkınlık içinde. "'TuuT değil," diye açıkladı Elbryan, "Touel." Korucu dikkatleoğlana baktı. Sabahleyin, çocuk dinlendikten ve karnını doyur-duktan sonra onunla konuşması gerekecekti. 41FIRTINA"Mather Amca?" Elbryan loş mağarada uzun süre bekledi, dışarda gün griydi vekar havası vardı. Fiziksel olarak rahatsız değildi, çünkü Kahin ola-rak kullandığı, geniş bir çamın altındaki bu delik şaşırtıcı ölçüdekum kalmıştı; ve sert kuzey rüzgarına karşı korunaklı olduğu içinhava o kadar soğuk değildi. Korucu endişeliydi ve bu akşamın geç saatlerinde ruhla ko-nuşmak, Mather Amca'sına üzerine yığılan sorumlulukları, haya-tındaki, Yabandiyar sınırlarında yaşayan insanların hayatındakiani değişimleri anlatmak istiyordu. Sonra Pony'nin onun sırdaşıhaline geldiğini ve o döndüğünden beri Kahin'e sık gelmediğinifark etti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 321: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Ama şimdi Pony gitmişti, Senfoni ile birlikte yoldaydı. Korucu Mather Amca'nın bu sefer açık açık yanıt vermesi, onaPony'nin yaptığı gibi bazı sağlam yanıtlar vermesi için dua etti;ama daha önce Kahin hiç böyle davranmamıştı. Elbryan bu seferyanıtların ve gücün içinde olmadığından, kendisinin keşfetmesiiçin beklemediğinden korkuyordu. Alçak sesle yine seslendi, sonra yarım saat sonra bir kez da-ha. Mağara öyle kararmıştı ki keskin gözlü korucu, değil aynanın•Cindeki herhangi bir ruhu, aynanın kenarlarını bile zar zor seçe-biliyordu. 5«

s«lvatore

Elbryan gözlerini kapattı ve olayları aklından geçirdi. Dünnın Sonu'ndan gelen çocuğun, Shawno'nun pek az yardımı ımuştu; ama Elbryan kaçan grubu canavar sürülerinden kurtaraların gerçekten de Touel'alfar olduğundan emindi. Ama o zaman elfler neredeydi? Belli'mar Juraviel, eğer bura-lardaysa, Kuşkusuz Elbryan ile iletişim kurardı. Kuşkusuz Tuntunüç köyü korumakta ne kadar başarısız olduğunu söylemek içjnbile olsa, mutlaka ona gelirdi. Korucu gözlerini açtığı zaman irkildi. Aynanın derinliklerindeküçük, yumuşak bir ışık yansıması, bir mum görüyordu, keskinparıltısı Elbryan'ın kaynağını seçemediği beyazımsı bir pusla do-nuklaşıyordu. Hayır, bunun bir yansıma olmadığını fark etti korucu aniden,camın içinde bir ışıktı! Bir an sonra Elbryan hızla nefes aldı, çünkü orada, camın kö-şesinde, yüreğinin içinde babasının ağabeyi olduğunu bildiği ses-siz hayalet duruyordu. "Mather Amca," dedi alçak sesle, "bu sıkıntılı günde çağrımıdinlediğin için memnunum."İmge sessizce, gözlerini kırpmadan durdu. Nereden başlamalı, diye merak etti Elbryan. "Köyler düştü,üçü birden," dedi, "ama halklarının çoğu kaçtı, Yaban Çayırı'nda-kilerin neredeyse tamamı, Dundalis'tekilerin hepsi." İmge kıpırdamadı, Elbryan ruhun memnun olduğunu hissetti-durumdan olmasa bile Elbryan'dan. "Ve şimdi saklanıyoruz," diye devam etti korucu, "ve bu güçdeğil, çünkü kış sürüyor. Savaşamayacak insanları artık güneye,güvenliğe götürmeliyim; bunu biliyorum ve bir yöntem arıyorum.Ve Pony, sevgilim güneydekileri uyaracak, sonra bana dönecek,Senfoni'nin üzerinde onca mesafeyi uçarak aşacak. Ama kalanlar,Mather Amca, kalıp savaşacaklar konusunda yolum açık değil." iblism Uyanışı 5«Korucu durdu ve bir yanıt almayı umarak bekledi. "Onları istilacılara karşı kullanmayı seçebilirim," dedi Elbryansonunda, hiçbir yanıt gelmeyince. "Onları şeytani, hızlı ve gizli birçeteye dönüştürebilir, düşmana gece saldırmalarını ve goblinlerile powrieler karşılık veremeden kaçmalarını sağlayabilirim."Korucu yine hayaletin memnun olduğunu hissetti. "Tahminlerim doğruysa çok daha güçlü oluruz," diye devametti Elbryan, "eğer TouePalfar bölgedeyse, gümüşsü yaylarını da-vamız için ödünç verirlerse. Biliyor musun? Yakındalar mı..." Aynadaki irfîge kayarken Elbryan'ın sesi solup gitti. Sanki ay-na o tek mumdan uzaklaşıyor, daha pek çok kişiyi içerecek şekil-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 322: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

de genişliyordu, tanıdık bir alana yerleştirilmiş küçük, yanan karkulübelerine benziyorlardı. "Mather Amca?" diye sordu Elbryan, ama hayaletin imgesi kay-bolmuştu, yalnızca donuk beyazlığın altında titreşen mum tarlasıkaldı, o da yavaş yavaş söndü, ta ki ayna, küçük mağara mutlakkaranlığa boğulana kadar. Elbryan önündeki yolu düşünerek uzun süre orada oturdu.Delikten dışarı süründüğü zaman ay batmıştı ve Avelyn Biraderbazı taşlarla oynayarak onu bekliyordu. Keşiş yakınlardaki bir ağa-cın alçak bir dalındaki oyuğa bir meşale yerleştirmişti, meşaleninportakal rengi ışığı çarpık dalların gölgesini yere düşürüyordu. "Soğuk bir gece," dedi keşiş kuru kuru. "Gerçek bir dost da-ha erken gelirdi." "Burada beklediğini bilmiyordum," diye yanıt verdi Elbryan vesonra durup adama dikkatle baktı. "Buradan haberin olduğunubile bilmiyordum." "Taşlar gösterdi," diye yanıt verdi keşiş ve taşlardan birini, ma-deni para büyüklüğünde bir kuartzı kaldırıp gösterdi."Demek beni aradın.""Yapılacak çok işimiz var, dostum," dedi Avelyn.

546

A' S*lva,0re

Elbryan itiraz etmedi. "Bu basit bir saldırı değil, basit bir istila bile değil," dediAvelyn. "Basit bir istila mı?" diye yankıladı Elbryan, çünkü bu sözcük-ler bir araya getirildiklerinde kulağa tuhaf geliyordu. "Bir istila ba-sit olabilir mi?" "Eğer büyük bir amacı yoksa," diye yanıt verdi keşiş."Powrieler sık sık Ayı-Honce'un kıyısına yanaşıp, şiddetle saldırır-lar ve kan ve yağma açlıklarını giderene kadar iç kısımlara ilerler-ler. Sonra kendi aralarındaki mücadeleler yüzünden safları bozu-lur, giderler ve bölge iyileşir. Zaman boyunca böyle olduğunainanıyorum.""Ama bu sefer farklı," diye mantık yürüttü korucu."Benim korktuğum da bu." "Ama bunca nefret dolu ve birbirinden bu kadar farklı yaratık-lardan oluşan bir ordunun, büyük olasılıkla birbirlerine saldıra-cakları düşünülür," dedi Elbryan. "Öyle olurdu," diye mırıldandı Avelyn. "Daha büyük bir gücesahip bir el tarafından yönetilmeseler öyle olurdu." Elbryan geniş ağaca yaslandı, o noktada önerecek başka fikrikalmamıştı. Ayrılmadan kısa süre önce elflerin nasıl mırıldandıkla-rını, kuzeyde bir İblis dacrylin uyandığına ilişkin fısıltıları hatırla-dı. "Peki ya haklıysan?" diye sordu sonunda. Avelyn'in yüzü ciddileşti. "O zaman yazgımı görüyorum," de-di keşiş. "O zaman kesemi Aziz Saf Abelle'deki taşlarla doldurur-ken hangi yalvacın, hangi ilahi varlığın elime yol gösterdiğini an-lıyorum. O zaman hangi taşları alacağımın bile benim adıma ka-rarlaştırıldığını anlıyorum, yukarıdan bir şey..." "İnanana imreniyorum," dedi korucu. "Ben ise yazgımızınkendi seçimimiz olduğunu, hatalarımızı kendimizin yaptığını, se-çimlerimizin özgürlükten kaynaklandığını hissediyorum."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 323: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

jb|isin Uyanışı

547

Avelyn bir süre düşündü, sonra başını salladı. "Aynı şeye bak-manın farklı bir yolu," diye karar verdi. "O gün yaptığım seçimhayatımda daha önce olanlara dayalıydı, Abellican Tarikatı'na gir-memden uzun süre önce başlayan bir yolun devamıydı. Tanrı'mınhemen yanında olduğumu hissediyorum, korucu ve eğer hayvan-ların doğasına ilişkin tahminlerim doğruysa, o zaman önümde ya-tan yolu görüyorum. Hepsi bu. Senin bilmen gerektiğini düşün-düm.""Çünkü gidiyorsun." "Henüz değil," diye yanıt verdi Avelyn çabucak, "ve yanında,emrin altında olduğumu bil. Taşları, tüm yeteneklerimi ve tüm be-denimi senin belirlediğin yolda kullanacağım. Şimdilik." Elbıyan başını salladı, keşişin büyük yardımı olacağı içinmemnun olmuştu -şimdiye dek olduğu gibi. Korucu Avelyn'i hiçküçümsemiyordu; adam ve büyüsü olmasa Yaban Çayın'nda çokkişi ölürdü. Ve Elbryan'a göre Avelyn'in yaptığı her şeydeki cesa-reti -taşları alıp Aziz Saf Abelle'den kaçması, Adalet Biraderleyüzleşmesi, canavarlara karşı yardım etmesi- sorgulanamazdı."Görülere inanır mısın?" diye sordu korucu aniden. "Kehanete?" Avelyn ona dikkatle baktı. "Daha önce söylemedim mi?" diyekarşılık verdi. "Peki insan bir görünün gerçek mi yoksa yanılsama mı oldu-ğunu nasıl anlar?" diye sordu korucu. "Ha, ha, ne ki!" diye gürledi Avelyn. "Bu gece deliğinde birşey gördün!" Elbryan gülümsedi "Ama kaynağını ve sonucunu nereden bi-leceğim?" Avelyn daha da gürültülü bir kahkaha attı. "Sorumluluk omuz-larına bütün ağırlığıyla bindi," diye yanıt verdi keşiş. "Görüyü da-ha dikkatli düşünüyorsun, çünkü artık çok insan sana güveniyor,çünkü seçeceğin herhangi bir yol peşinde pek çok kişiyi de sü- 548

R- A- Salvatore

rükleyecek. Ha, ha, ne ki! Zihnini yükünden kurtar, sonra kaver, dostum. Görüyü güçlü omuzlarına binen sorumluluklar olmadan görseydin hangi yolu seçerdin?" Elbryan uzun süre sustu, bu adamı inceledi, Elbryan'ı Geceku-şu yapan elfler kadar bilge olduğunu düşündü. Sonra ne yapması gerektiğini anladı. Ve önünde yalnızca bir-kaç saatlik karanlık kalmışken, onu hızla götürecek Senfoni yok-ken, acele etmesi gerektiğini biliyordu."Affına sığınırım, dostum," dedi."Görü mü çağırıyor?"Elbryan başını salladı."Yol arkadaşlığıma ihtiyacın var mı?" diye sordu Avelyn. Elbryan ona yine baktı, adamın önerisinden memnun olmuş-tu. Bu gece gerçekten de yardıma ihtiyacı olabileceğini hissedi-yordu, ama aynı zamanda görünün, her neyin haberini veriyorsa,yalnızca kendisi için olduğunu anlıyordu. Avelyn'e yaklaştı vedev adamın omzunu okşadı. "Yelebekçi'ye yardım etmeni istiyo-rum," diye açıkladı, "insanların doğru yoldan ayrılmamasını sağ-lamak için."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 324: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Avelyn korucunun gecenin içinde kaybolmasını izlemek içinomzunun üzerinden bakmadı. Elmas şeklindeki koru ürkütücü bir sessizliğe bürünmüştü,rüzgar hışırtıları, hayvan sesleri, gece kuşlarının ötüşleri, kıpırtısızhavadaki esintiler yoktu. Elbryan buraya ay batmadan önce gel-miş olmayı diledi, o zaman karanlık koruyu çevreleyen, karlakaplı araziyi görebilirdi. Buraya gelmeden önce aldığı, mumlarladolu çuvalı düşündü ve ilk önce burayı aydınlatmasının gerekipgerekmediğini merak etti. Fark etmez, diye karar verdi korucu cesaretle ve işe koyuldu.Ağır ağır, dikkatle dolaşarak kardan, iki avucu büyüklüğündekubbeler yaptı. Sonra dikkatle içlerini boşalttı ve birer mum yer- iblisin Uı/anışı 549jeştirdi. İşi bittiği zaman geriye yalnızca tek mum kalmıştı. Koru-cu çel'ğe çakmaktaşı çarptı ve mumu yaktı, sonra koruda dolaşa-rak her mumu yaktı, sonunda koruluk kırk boğuk mum ışığı ile,karanlıktaki lekelerle aydınlanmıştı. Elbryan mumların ne kadar dayanacağını, ısılarının çevrelerin-deki kubbeleri ne kadar sürede eriteceğini, düşen damlalarınalevleri ne zaman söndüreceğini bilmiyordu. Uzun süre durdu vekubbeler yandı -fazla uzun geldi ona ve o zaman burada sıradı-şı bir şey olduğundan, mumların yanmaya devam etmesini sağla-yan bir başka güç olduğundan şüphelendi. Yumuşak bir şekilde isminin söylendiğini duydu. Görkemliçam sıralarına doğru döndüğünde korucu sesin kaynağını içgüdü-sel bir şekilde anladı. Korunun içlerine, gizli taş yığınını kaplayankarlara doğru ilerledi. Elbryan korkunç derecede yanlış bir şey olduğunu fark etti,korkunç derecede yersiz; sanki bu mekanın uyumu bir şekildeyok olmuştu. Bu kutsal mekan, bizzat Touel'alfar tarafından ha-zırlanan bu yer artık bir sığınak gibi görünmüyordu. Elbryan ağırlığını Şahinkanadı'na verdi, taş yığınına baktı vetaşları açıkça görebildiğini, burada çok fazla aydınlık olduğunufark etmesi zaman aldı.Kaynak yığının kendisiydi, yeşil yeşil parlıyordu! Üstteki taşlardan birinin kaydığını görünce Elbryan nefes ala-madığını hissetti. Dönüp kaçmak istedi, korucunun içindeki ha-yatta kalma dürtüleri kaçmasını söylüyordu. Ama kaçamıyordu, anlamadığı bir şey, kendi iradesinin gücü-nün ötesinde bir şey onu yerinde tutuyordu. Mağara tuhaf şekilde, yavaşça, şiddetten uzak bir şekilde dışadoğru patladı, bütün taşlar birbirinin üzerine yuvarlanarak meza-rın iki yanında duvarlar oluşturdular; ışık öyle yoğunlaştı ki Elbr-yan içerideki kalıntıları açıkça görebiliyordu, çürümüş, kurumuş, 55° R- A. Sa,vat0rebir zamanlar insan olan şeyin boş kabuğunu. Değneği önündeydi, şimdi onu olacaklara karşı hazır, savunma pozisyonunda tutuyordu, ama ceset gözlerini açıp iki kırm 7ışık noktası gösterdiğinde korucu neredeyse bayılacaktı -cesetaniden doğrulup oturdu, sırtı katı ve dümdüzdü, tek başına buduruş bile bunun hiç de doğal olmadığını gösteriyordu."Defol iblis," diye fısıldadı korucu etkisizce. Zombi sırtına bir tel tutturulmuş gibi aniden, ellerini kullan-madan, bacaklarını bükmeden doğrulup ayağa kalktı. Elbryan bir adım geriledi -yine o kaçma dürtüsünü hissetti,zihni ona bu canavarın başedemeyeceği kadar büyük olduğunu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 325: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

söylüyordu- ama Şahinkanadı'nı kararlılıkla yere dayadı ve ölüm-den dönmüş şeyin önünde tutarak pozisyonunu desteklemek içinkullandı. "Sen kimsin?" diye sordu Elbryan. "Nasıl bir yaratıksın? İyi mi-sin, kötü müsün?" Bu son soru Elbryan'ın zihninde yankılandı, saçma geldi, çün-kü hangi hayırlı güç huzura kavuşmuş bir bedene işkence eder-di? Korucu yine de burasının kutsal bir mekan olduğu, bu cese-din ve yaşamda o bedende ikamet etmiş ruhun en azından bir elfdostu olduğu bilgisini aklından çıkarmadı. Yaratığın kolu kalktı, hem tehditkar, hem yakarı dolu olabile-cek bir hareketle doğrudan korucuya uzandı. Ama derken ölümden dönmüş şey yanı başındaydı, bacaklarıdışında bir şeyle öne itilmişti -orada, otuz santim ötedeydi ve ke-mikli parmakları korucunun gırtlağını yakalamıştı! Elbryan kolu tuttu ve inanılmaz ölçüde güçlü kavrayışı boşu-na kırmaya çalıştı. İtiraz edercek bağırmak istedi, ama nefesi yok-tu. Avelyn'in yanında olmasını nasıl da diliyordu! Keşişin yaklaşıpbu kötü şeyi büyülü taşlarıyla patlatmasını nasıl da istiyordu!Ama hayır, diye düşündü korucu. Görü yalnızca onun içindi;

iblisin Uyanışı

551

bu mücadele yalnızca ona aitti. Paniğinden kurtulan Elbryan, Şa-hinkanadı'nı zombinin kollarının arasına kaldırdı, değneği ikiucundan yakaladı ve kolları boğazından koparmak için büktü. Bir an hamlesinin kendi boynunu kıracağını sandı, ama so-nunda kıvranarak kurtuldu, bir adım geriye sıçradı ve değneğinihızla yaratığın kafasının yanına indirdi. Ona üflese de aynı şeyin olacağının farkına vardı; çünkü ca-navar hiç irkilmemişti, kollarını yine dümdüz boğazına uzatarakyaklaşıyordu. Elbryan kendisiyle canavar arasına mesafe koymayı, yayınıkaldırıp birkaç ok fırlatmayı düşünerek yana daldı. Ama yuvarlanıp doğrulduğu zaman zombi aniden, esrarengizbiçimde yine oradaydı. Korucu bloke etmek için değneğini ve ko-lunu kaldırdı, ama yaratığın elinin tersiyle indirdiği darbe Elbr-yan'ı diğer yana yuvarladı. Hızla doğruldu ve yeni bir darbeden kaçınmak için eğildi-çünkü zombi yine doğrulduğu noktada belirmişti- ve gür çamdalları arasında o yana bu yana dönerek, öngörülebilir bir rota iz-lemekten kaçınarak koştu. İki kez köşeyi döndüğünde canavarın onu beklediğini gördü.Birinde saldırıdan eğilerek kurtuldu, dizlerinin üzerinde kaydı,ama çevik bir şekilde doğrularak koşmaya devam etti. İkinci se-ferinde yaratık korucunun omzunu acı verecek biçimde kavradı,ama canavar onu kucaklayıp ezemeden Elbryan kıvranarak birşekilde kurtuldu. Çok geçmeden Elbryan korunun kenarına gelmişti, mumlarlakaplı alanın önünde duruyordu.Canavar karşıda, yandaydı. Elbryan'ın çenesi tanıdık görüntüyle gevşedi, aynada gördüğüimgenin aynısıydı, yalnız daha önce Mather Amca'nın hayaletinindurduğu yerde şimdi zombi duruyordu. Her şey çok sessiz, çok 552

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 326: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

R. A. Salvat0re

sakindi."Mather Amca?" diye sordu yaratığa. Sonra yaratık aniden önünde belirdi, o kaya gibi katı kollarlaona vurdu ve çamların arasına yuvarladı.

Elbryan kulağından ılık kan boşandığını hissetti ve üzerindekisersemliği atmak için başını defalarca sallamak zorunda kaldı. Ya-ratık, her ne ise, bir dev gibi vuruyordu! Zombinin yine orada olmasını bekleyerek, üçgen oluşturanbirbirine yakın üç çamın etrafından döndü ve haklı çıktı. Şahin-kanadı hızlı bir savunma çemberi çizerek kalktı, Elbryan sert kol-lu canavarın aldatıcı ölçüde hızlı darbelerini savuşturmak için ha-rika çalışıyordu, hatta bir, iki, üç kez ustalıklı hamlelerle yaratığıngövdesine vurdu, başının yanına ani bir darbe indirdi, değneği birkez tam zombinin gözlerinin arasına vurdu.Şiddetli darbe yaratığı hiç etkilememiş gibiydi. Canavarın kolları kalktı ve kafası karışan Elbryan darbedenuzaklaşmak için daldı, düşerken darbeyi aldı, ama çok şiddetlideğildi. Dalların arasında yuvarlandı, yine doğrulup kaçmaya baş-ladı. Bir yandan da bu canavar gibilerine karşı ne yapabileceğinimerak ediyor, dactylin bizzat karşısına çıktığından, onu sonsuzadek yok etmek için bu noktaya çektiğinden korkuyordu. Birbirine dolaşık dalları yarıp geçtiğinde zombiyi önünde du-rur buldu. Şaşırmayan korucu ilerlemeye devam etti, değneğinihızla yaratığın yüzüne indirdi. Yaratık irkilmedi, yalnız bir koluyla Elbryan'ın omzuna vurdu,momentumunu durdurdu ve onu yana fırlattı. "Bir kılıç bulmam lazım," diye yazıklandı korucu, dalların dü-şüşünü yumuşatmasından memnun bir halde. Sonra kalktı ve ya-ratıkla arasına mesafe koymayı, böylece bir strateji geliştirmekiçin zaman kazanmayı umarak koşmaya başladı. Bu bölgeden ka-çıp kendini evinde gibi hissedeceği ormanın derinliklerine mi dal- iblisin uyanışı

553

sa, merak etti. Elbryan bu fikri aklından çıkardı; çabaları ne kadar boşunaolursa olsun bu yaratığı dünyaya getirmekte bir rol oynamıştı veyok olmasını sağlamak zorundaydı. Bunun yerine korunun dolambaçlı yollarında koşmaya devametti, yan patikalara daldı, canavar önünde belirmesin diye öngö-rülemez hareketler yapmaya çalıştı. Bu arada korunun kalbineyaklaşıyor, yıkılmış taş yığınına kararlılıkla ilerliyordu. Son ağaç sırasından yeşil ışığa doğru atıldı. Açık mezar önün-de dikiliyordu ve zombi canavar tam arkasında belirmişti! Yaratıkkürek kemiklerinin arasına hızla vurdu, korucunun yuvarlanması-na ve yığının taşlarına çarpmasına sebep oldu. Sersemlemiş, kan içindeki Elbryan dirseklerine dayanarakdoğruldu ve taş yığınının kenarına baktı. Kalkıp koşması gerekti-ğini biliyordu, canavarın arkasından geldiğini biliyordu. Korucu gözlerini kocaman açıp iri iri açılmış gözlerle açık çu-kura bakarak yerinde dondu. Orada, mezarın tam ortasında birkılıç yatıyordu -üstelik herhangi bir kılıç değil, bir sanat eseri, gü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 327: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

zel, parlak bir hazine. Kılıcın ucu yere dayanmıştı, bir topla bitenkabzasının kalınlığı Elbryan'ın serçe parmağının ucundan ilk par-mak boğumuna kadardı ancak, ama silahta yanlış anlaşılması im-kansız bir sağlamlık ve güç vardı, bir güç aylası.Korucu kolunu iyice uzattı ve kılıca uzanamayacağını anladı.Zombinin tam arkasında olduğunu işitti. Derken, kılıç bir şekilde elindeydi ve Elbryan hızla dönüp, öf-keli bir yay çizerek savurdu. Kılıcın izlediği yolda mavimsi beyazbir ışık yayıldı, yeşil rengi yok etti ve zombi uluyarak geriledi. Elbryan ayağa kalktı, kılıcı tehlikeli rakibini gözden kaybetme-den kılıcı incelemeye çalıştı. Kılıç inanılmaz ölçüde hafifti; orta-sında bir kan oluğu uzanıyordu -ve korucu bu kılıcın gümüşsü-den dövüldüğünü fark etti! Kabzayla ucu arasındaki yatay parça 554

:- A- Salvatore

da aynı değerli elf maddesinden dövülmüştü ve altın uçluydu-kabzaya mavi deri sarılmış, gümüşsü ipliklerle sıkı sıkı bağlanmış-tı. Ama en harika tarafı kabzanın ucundaki top, kılıcı dengeleye-cek parçaydı; çünkü o da gümüşsüden yapılmıştı, ama içi oyul-muş, içine Elbryan'ın hiç görmediği bir mücevher kakılmıştı -için-de, güz göğünü aşan fırtına bulutları gibi gri beyaz parçalar olanbir mavi. Ve o mücevherde güç vardı, korucu biliyordu, Avelyn'intaşlarında olan büyü gibi bir büyü. Elbryan Şahinkanadı'nı yere bıraktı -yayı bir daha değnek ola-rak kullanıp kullanmayacağını merak etti- ve kılıcı önünde kal-dırdı, yavaş yavaş döndürdü, dengesini hissetti. Kolaylıkla bir elinden diğerine attı, kılıç dansıyla hareket ettir-di, sonra zombiyi uzak tutmak için uzattı, canavarı yaklaşmayacesaretlendirmek için yana açtı. Ama zombi adama yeni bir saygı göstererek yerinde kaldı.Hırlıyor, gözlerinin yerindeki kırmızı ışık noktaları öfkeyle parlı-yordu. "Gel o zaman," dedi Elbryan alçak sesle. "Ölmemi istiyorsun,o zaman gel ve oyna." Zombi bir dal yığınına doğru geriledi; Elbryan takip etmekiçin atıldı. Ama yaratık gözden kayboldu ve korucu kendisinin de hare-ket etmesi gerektiğini, dövüşün artık bir kedi fare oyunu olmadı-ğını, artık hem kendisinin, hem zombinin kedi olduğunu fark etti. Daha çok dar patikalarda kaldı, hızını kullandı ve canavar tamönünde belirmeden onu görmeyi umdu. Mum tarlasına dönmeyidüşündü ve oraya vardığında zombinin onu beklediğini görünceşaşırmadı. Korucu o zaman böyle olması gerektiğini anladı, bualandaki bu meydan okumanın önceden belirlenmiş olduğunuanladı. Canavara doğru yürüdü ve yaratık ilk önce yavaş yavaş,sonra öfkeli bir atılmayla, kollarını çılgınca sallayarak yaklaştı. iblisin Uya*'?'

555

Elbryan darbeyi savuşturdu ve vurdu, topuklarının üzerindegerjledi, yana yuvarlandı ve şiddetli bir saldırı ile, o muhteşem kı-llCı uzatarak atıldı. Artık darbeleri Zombiyi incitiyordu, kılıcın ucu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 328: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

çürük ette derin bir yarık açtı, hızla kaburgaya çarptı. Zombi eğilmeye çalışan Elbryan'ın omzuna elinin tersiyle hız-la vurdu. Ama korucu inatla yerini korudu ve doğruldu, yaratığınkaburgalarına tekrar tekrar vurdu, sonra kılıca bir yay çizdirerekcanavarın boynuna savurdu. Zombinin kolu kalkarak darbeyi bloke etti; kılıcın mücevheriani bir güçle alevlendi ve kılıç bir şimşek yakalamış ve sıkı sıkıtutmuş gibi enerjiyle çatırdadı. Kılıç onu bloke eden kolu dirseğin hemen üstünden kesti veeğilmeye çalışan canavarın yüzünde bir yarık açtı. Körleşen zombi geriledi ve acı içinde uludu, ama Elbryan he-men tepesine dikildi ve kudretli kılıcı çabucak canavarın göğsü-ne sapladı, sonra çekip aşağı doğru çapraz savurdu ve köprücükkemiğini yardı, devam etti, çürük göğsün derinliklerine kadarkesti. Zombi hızla yere düştü ve parlak yeşil bir ışık patlamasıylaparçalandı. Elbryan geri geri sendeledi, dünya korucunun gözle-rinin önünde dönmeye başladı. Elbryan bir süre sonra uyandı, doğuda gökyüzü şafakla aydın-lanıyordu, başı eskisi gibi sağlam duran yığının dibindeki taşlarınüzerindeydi. "Yine sağlam mı?" diye sordu şüpheyle, ya da belki başındanberi sağlam olduğunu fark etti. Korucu kalkacak oldu, ama bütün kemiklerinin ağrıdığını farketti ve ne kadar üşüdüğünün ancak o zaman farkına vardı. Başı-nı taşın üzerine koydu, burada, yapayalnız ve üşüyerek ölüp öl-meyeceğini, böyle bir kabusu getirenin ne olduğunu merak etti.Sonra aklına ilginç bir düşünce geldi ve şaşkın şaşkın başını

556

R- A. Sa|Vat0re

kaldırıp dikkatle taş yığınına baktı. "Mather Amca?" dedi nefes nefese ve doğru olduğunu, bunugerçekten de Mather Amca'nın, korucunun mezarı olduğunu an-ladı. Ama, diye merak etti, o zaman her şey bir rüya mıydı? Cana-var? Kıhç? Acısını hissetmeyecek kadar meraklanarak, zar zor ayağakalktı ve taşların üstüne çıktığında yığının tepesindeki zeminde otanıdık, güzelim kılıcı gördü. Elbryan elini uzattı ve silahı almak için yaklaşacak oldu, amakılıç süzülerek eline geldi. Hayran hayran bakarak kılıcı kaldırdı, yapımındaki hüneri,parlak gümüşsüyü, kabzasındaki olağanüstü mavi mücevheri, fır-tına bulutlarını inceledi. "Fırtına," diye fısıldadı, aniden o benzersiz mücevherin öne-mini kavrayarak. Bu Fırtına'ydi; Mather'in kılıcı, uzun zaman ön-ce elfler tarafından dövülen altı konıcu kılıcından biri. "Kesinlikle," dedi ahenkli bir ses arkasından, aşağıdan. Elbr-yan döndüğünde Belli'mar Juraviel'in sakin sakin alçak bir dalaoturmuş, ona gülümsemekte olduğunu gördü."Mather'in kılıcı," dedi Elbryan. "Artık değil," diye yanıt verdi Juraviel. "Elbryan'ın, gecenin ka-ranlığında kazanılmış kılıcı."Korucu nefes alamadığını hissetti. "Eski dostum," dedi Elbryan sorunda, "korkarım tüm dünyaçılgına döndü."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 329: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Juraviel itiraz edemedi, başını sallamakla yetindi.

r42ÜN Bahar gündönümünden üç hafta kadar sonra kışın buz gibisoğuğu kırılmaya başlamıştı. Kar hâlâ yağıyordu, ama sık sık fır-tınanın ortasında soğuk bir yağmura dönüşüyordu ve derin, be-yaz karla kaplı zemin artık gri çamurla kayganlaşmıştı. DeğişimElbryan ve orman çetesi tarafından karışık bir nimet olarak karşı-lanmıştı. Hayatları kesinlikle daha rahattı, geceleri kaşlarını kavu-ran ateşin yanında büzülerek geçirmiyorlardı, ama kışın geçmeyebaşlaması istilacı canavarların da daha rahat hareket etmesini sağ-lıyordu. Artık goblin, powrie ve fomoryan devi devriyeleri orma-nın içlerine kadar ilerliyordu ve bu keşif kolları, Elbryan'ın halkıtarafından bulunup yok ediliyor olsalar da, grubun içinde bulun-duğu tehlike gün be gün artıyordu. Pony henüz güneyden dönmemişti. Ama üç hafta sonra Paul-son ve iki arkadaşı, canavar ordusunun hareketleri hakkında ay-rıntılı bir raporla gelmişlerdi. Korktukları gibiydi -canavarlar işgalettikleri kasabaları üs ve erzak kampları olarak kullanarak karan-lık uzantılarını, ilk keşif kollarını daha güneye gönderiyorlardı,ama Paulson kısa süre sonra daha büyük sayılarda hareket ede-ceklerine inanıyordu. "Yeni bir fırtına kopmazsa bir hafta içinde Aşağıdiyar'a saldı-racaklar," diye açıkladı Paulson ciddiyetle."Mevsim sonu," dedi Avelyn. "Artık düşmanlarımızı yavaşlata-

558

R- A. Sa|va!ore

cak kadar şiddetli fırtınalar olmayacak." Elbryan onayladı; Belli'mar ve diğer elfler -insan kamplarınınçevresindeki gölgelerin içinde kalan, korucu ve atadam dışındaherkesten saklananlar- ona aynı şeyi söylemişti."Demek Aşağıdiyar düşecek," dedi Paulson. "Onlara haber ulaştırmalıyız," dedi Avelyn, korucuya bakarak.Elbryan Paulson'a baktı. "Bazı çiftçilere söyledik bile," diye açıkladı Paulson, "ve seninkız aynı haberle oralardan geçti."Bu haberle Elbryan'ın kulakları dikildi."Peki dinleyecekler mi?" diye sordu Avelyn."Kim onları dinlemeye zorlayacak?" diye sordu Paulson. Elbryan gözlerini kapattı ve bunu düşündü. Gerçekten de Pal-maris'in kuzeyindeki sınır kasabalarındaki erkek ve kadınlar ol-dukça inatçı olabiliyordu! Korucu o zaman Belli'mar'ın ekibini da-ha iyi bir iş için kullanma zamanının geldiğine karar verdi. Gezi-ci elfler Aşağıdiyar'a canavarlardan önce ulaşabilirlerdi ve bir el-fin görüntüsü o kalın kafalara biraz akıl sokamıyorsa Aşağıdiyarhalkı hak ettiğini bulabilirdi! "Aşağıdiyar'la ben ilgilenirim," diye söz verdi korucu ve baş-ka konulara geçti. "Ya bizim kendi halkımız?" "Bu hayattan memnun olmayan yüz kadar insanımız var," de-di Yelebekçi. "Hepsi zorlu insanlar, ama onlardan çok şey iste-dik.""Onları götürebileceğimiz bir yer var mı?" diye sordu korucu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 330: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Üç avcı bilemiyordu; Avelyn Birader'in aklına Palmaris'tekiAziz Kıymetli'den daha yakın bir sığınak gelmiyordu, ama cana-varlara belli etmeden yüz kişiyi o kadar güneye nasıl götürecek-leri keşişi aşan bir konuydu. Yelebekçi'nin yüzündeki ifade onunda korucu gibi düşündüğünü, elflerin ve onların gizli yuvalarınındeğerli olabileceğini gösteriyordu. Ama Andur'Blough Innin- iblisin Uyanışı 559ness'te uzun süre yaşayan EIbryan, durumları ne kadar çaresizolursa olsun, bu kadar çok insanın oraya davet edilmesini olasıgörmüyordu. Elf grubundaki en dostcanlısı kişi olan ve insanlarıen çok tanıyan Belli'mar Juraviel bile kamptakilerin arasına karış-maktan kaçınmış, varlığının dostu düşmandan ayıramayacak ka-dar aptal olanları korkutmaktan başka işe yaramayacağını söyle-mişti-"O zaman onlar için bir yer yapmalıyız," diye karar verdi ko-aıcu, "ve onları güneye, Ayı-Honce'daki Kralın Adamları'nın saf-larının ötesine götürme zamanı gelene kadar düşmandan uzaktutmalıyız." Paulson, Cric ve Sincap'a baktı. "Bu işle siz ilgilenin,"dedi onlara ve adamlar başlarını salladılar.İyi askerler, diye düşündü EIbryan. Ertesi hafta olaysız geçti. EIbryan, Yelebekçi ve Avelyn ateşiçin odun kesen bir düzine gobline rastladılar ve onları yok etti-ler. Bir fomoryan goblinlerin imdadına koştuğu zaman Yelebekçidevin takılıp düşmesini sağladı ve yaratık başını kaldırdığı zamangördüğü ilk -ve son- şey öfkeli korucunun ona dik dik bakangözleri ve güçlü Fırtına'nın aşağı savruluşu oldu. O hafta EIbryan elflerle pek az görüştü. Ateşin yanında komu-tanla görüştükten kısa süre sonra Juravielle karşılaştı ve elf biravuç arkadaşını Aşağıdiyar'ı uyarmak için güneye göndermeyi gö-nülsüzce kabul etti. "Korkarım insanların vermesi gereken bir savaşın ortasına çe-kiliyoruz," diye homurdandı Juraviel. EIbryan buna, "Kendi iste-ğinizle," diye yanıt verdi. Haftanın sonunda Juraviel ve Tuntun korucuya iyi haberlerlegeldiler. "Aşağıdiyar halkı ilerleyen canavarların önünden güneyegitti," dedi Juraviel. "Her biri." "Ve kralınızın askerleri tarafından karşılandılar ve daha hızlıilerlemeye zorlandılar," diye ekledi Tuntun. 56o

A- Salva,0re

"Sana ve arkadaşlarına teşekkür ederim," dedi korucu cidd'yetle, yerlere kadar eğilerek. "Bize teşekkür etme," Tuntun bir kahkaha attı, "çünkü insan-lar biz oraya varmadan yola çıkmışlardı."Elbryan'ın yüzünde şaşkın bir ifade belirdi. "Ona teşekkür et," dedi Juraviel ve Pony gür bir ladinin arka-sındaki gölgelerden çıktı. Elbryan ona koştu, sıkı sıkı sarıldı. Elflerin onun gelişini ilanettiğini, yani elflerin onunla tanıştığını fark etmesi zaman aldı! Ba-kışlarını Pony'den, Juraviel ve Tuntun'a çevirdi."Bize ondan bahsetmiştin zaten," dedi Juraviel kuru kuru. "Ama sanırım yine de ona şok geçirttik," diye ekledi Tuntun,aksi elften beklenmeyecek kadar iyi bir ruh haliyle.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 331: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Hâlâ Aşağıdiyar'daydım, orada kalan son kişiydim, ki banayaklaştılar," diye açıkladı Pony. Elbryan ona dikkatle baktı, yaralı olmadığını, yalnızca uzunyolculuktan dolayı çamurlu ve bitkin olduğunu görünce memnunoldu. "Ta Palmaris'e kadar," diye yanıt verdi kadın telaffuz etmedi-ği soruya karşılık. "Senfoni'nin koşusuna hiçbir at ayak uydura-maz! Beni şikayet etmeden ta Palmaris'e kadar götürdü, sonra ay-nı hızla geri döndük. Artık krallık uyarıldı, askerler yolda ve düş-manlarımız hazırlıksızlığımızla savaş kazanamayacak." Elbryan kadının gür, kirli saçlarından bir tutamı arkaya atmakiçin elini kaldırdı. Parmaklarıyla nazikçe yanağındaki bir çamurbeneğini sildi, ama gözleri kadının parlak mavi gözlerinden ayrıl-madı. Onu ne kadar seviyordu, ona ne kadar hayrandı, ne kadarsaygı duyuyordu! Ona sıkı sıkı sarılmak, onunla sonsuza dek se-vişmek ve onu korumak istiyordu -ve ikilemi de buydu; çünkübu harika kadını, Jilseponie Ault'u korumaya kalkışırsa ondakiözü, âşık olduğu iradeyi ve gücü yok ederdi. iblisin Uyanışı

56,

"Tüm dünya sana teşekkür etmeli," diye fısıldadı. Elflere biryorum yapmak için döndü, ama dünyanın âdetleri hakkında çokbilgili olan ikili uzun süre önce gitmiş, âşıkları yalnız bırakmıştı. "Burada ve kalabalık olduğumuzu biliyorlardı ve şimdi izlerinneden azaldığını merak ediyorlar," diye açıkladı Elbryan Avelyn'e.Çanak şeklindeki, gür ağaçlarla çevrili açıklıkta korucu atının üze-rinde, ayaktaki adamla konuşuyordu. Yer hâlâ erimeye başlamışkarla kaplıydı, zemin parlak yarımaym ışığında solgun solgunparlıyordu. Çaprazlarında, açıklığın kuzeybatısında, daha seyrekağaçların çıplak siluetlerinin arasında üç şekil hareket ediyordu;goblin izcileri. "Belki de hepimizin gittiğini düşünürler," dedi Avelyn umutla.Gerçekten de insanların üçte ikisi doğuya gitmiş, Elbryan'in ya-nında, sır dolu elfler sayılmazsa, ki onların sayısını korucu bilebilmiyordu, kırktan az savaşçı kalmıştı."Bu onların hatası olur," diye yanıt verdi korucu sertçe. Ses tonu Avelyn'in ona bakmasına sebep oldu ve keşiş Fırtı-na'nın Belster O'Comely'nin canavarlar gelmeden önce Elbryan,için yaptırdığı eyerin yanında, kınında asılı olduğunu, Şahinkana-dı'nın da yerli yerinde, ok sadağının yanındaki askıda olduğunugörünce memnun oldu. Ama sonra Elbryan, Avelyn'i şaşırtarak Senfoni'yi gölgelerdençağırdı, çanak şeklindeki vadinin ılımlı güney yokuşuna çıkardı. Karşıda, belki yüz metre ötede goblinler durup bakakaldılar,sonra yaylarına ok takarak ağaçların arasında koşturmaya başla-dılar."Elbryan!" diye fısıldadı Avelyn sertçe. "Geri dön!" Korucu yayına ve kılıcına dokunmadan sessizce, azametleoturdu.Üç ok gece göğüne fırladı, korucudan çok uzağa düşen geli-

562

R' A- S4lv4t0re

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 332: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

şigüzel atışlar. "Onları görebildiğimizi bile düşünmüyorlar," dedi Elbryan sessizce, eğlenerek. Avelyn Elbryan'ın yanına koştu, Senfoni'nin arkasına saklandı"Onları görmesek daha iyiydi," diye pofladı korucu, "ya da onlarbizi görmese daha da iyiydi!" "Sakin ol, dostum," diye yanıt verdi korucu, yeni bir ok altımetre ötede karlı toprağa saplanırken. Cesur Senfoni kıpırdama-dan bekliyordu; Elbryan insan dostunun da aynı ölçüde inançlıolmasını diledi. Avelyn Senfoni'nin başının altından baktığı zaman goblinlerinyamacın dibine gittiklerini ve hâlâ çıplak ağaçların arkasında ol-duklarını gördü. "Her seferinde üç atış yapıyorlar ve şanslarının yaver gitmeside mümkün," diye yorum yaptı Avelyn. Keşiş başını kaldırdığın-da Elbryan'ın Şahinkanadı'nı yavaşça kaldırdığını ve neredeysehiç hareket etmeden bir ok salıverdiğini gördü. Avelyn yeniden goblinlere baktığında okun goblinlerden biri-nin göğsüne saplandığını gördü. Oku göremezdi elbette, yalnızcakaranlık siluetin silkindiğini, ardından geriye, yere devrildiğinifark etti. Diğer ikisi aniden çekildiler, yamaç yukarı koşmaya ça-lışırken kaydılar. Elbryan duruşunu bozmadı, yay ipini çekmiş, kıpırdamadanbekliyordu."Onları çabuk indir," diye ısrar etti Avelyn. "Kesin olmalı," diye yanıt verdi Elbryan. "Iskalamamalıyım."Goblinler ağaçların arasında dolanırken bekledi, sonra, nihayetbir açık yakaladı ve oku salıverdi, ok hızla uçup ikinci goblininbaşının yan tarafına saplandı. Kalan tek yaratık uludu ve koştur-du, karın üstü düştü ve vadinin dibine giden yolun yarısına kadarkaydı. İblisin Uyanışı

563

"Ah, yakala şunu!" diye tezahürat yaptı Avelyn. "Ha, ha, ne ki!" Ama Elbryan yayını kaldırmış, Senfoni'nin üzerinde sakin sa-kin oturuyordu, başını arkaya eğmiş, ay ışığıyla aydınlanan gece-nin esintilerinin tadını çıkarıyormuş gibi gözlerini kapatmıştı. "Ne?" diye sordu Avelyn, goblinin bir kez daha sırta tırmanma-sını, sonra öteye geçip gözden kaybolmasını izlerken. "Ha, ha, neki?" Elbryan gözlerini yavaşça açtı ve başını indirip adama baktı."Tamamen ünle ilgili," diye açıkladı korucu ve Senfoni'yi çeviripağaçların arasında yürütmeye başladı. "Un mü?" diye yankıladı Avelyn. "Sonuncusunun kaçmasınaizin verdin! Bizim gitmediğimizi, en azından senin burada kaldı-ğını rapor edecek mutlaka..." Keşişin sesi solup gitti ve yuvarlakyüzüne bir gülümseme yayıldı. Elbette, dehşet içindeki goblin dö-necek, raporunu verecekti. Elbette, goblin onlara kudretli aygırı-nın üzerindeki gizemli korucunun kaldığını, ormanda onları ölü-mün beklediğini anlatacaktı. "Ha, ha, ne ki!" diye bağırdı Avelyn içten bir hayranlıkla. "Ozaman bırak Elbryan'dan haberdar olsunlar!" "Hayır," diye düzeltti korucu. "Bırak Gecekuşu'dan haberdarolsunlar. Haberdar olsunlar ve korksunlar." Avelyn korucu ve atının ormana karışmasını izlerken başınısalladı. Gerçekten, diye düşündü, korkmalılar da!

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 333: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Elbryan, Andur'Blough Inninness'te defalarca yaptığı gibi kılıçdansını yaptı. Fırtına çevresinde ağ ir ağır harika desenlerini çizi-yordu -dönüyor, alçalıyor, mükemmel bir denge içinde yükseli-yordu. Bir ayağı diğerini takip etti ve öne geçti; adım, adım, ham-le, çekil. Hepsi yavaş yavaş, nefis bir şekilde akıyordu. O bedenleşmişsavaşçıydı, bu kaslı, çıplak adam, uyumun doruğu, silahıyla birdi. 564

R' A- Salv4t0re

Elbryan'ın arkasındaki ağaçların içinde Pony ve Avelyn şaşkılıkla izliyorlardı. Tesadüfen rastlamışlardı ona ve Elbryan'ı ilk oftren, adamın çıplak olduğunu fark eden keşiş Pony'yi başka biryola döndürmeye çalışmıştı. Ama kadın da adamı görmüştü veAvelyn ne kadar ısrar ederse etsin dönmedi. Elbryan'ı, zarif hareketlerini, transa benzer yoğunluğunu izle-yen Pony onu çok daha fazla tanıdı, sanki kollarında yatıyormuştutku ve coşkunun zirvesini yaşıyormuş gibi açıkça gördü onu. Bu farklıydı, ama daha az yoğun değildi, bunu fark etti. Bir-leşmeleri gibi, bu da ruhun ve bedenin bütünleşmesiydi, insandeneyimlerinin ötesinde, bir şekilde kutsal, fiziksel bir meditas-yondu. Avelyn bu tür bir egzersizi daha önce görmüştü -keşişlerinAziz Saf Abelle'de aldıkları fiziksel eğitimden çok farklı değildi—ama Elbryan'ınki kadar zarif ve ahenkli bir dans görmemişti. Ve korucunun uzantısı gibi görünen Fırtına o güzelliğe katkı-da bulunuyordu; hafif kılıç çevrede savruluyor, mavimsi beyaz,parlak bir iz bırakıyordu. "Gitmeliyiz," diye fısıldadı keşiş Pony'ye, Elbryan egzersizindeuzun bir duraklamaya gelince. Pony itiraz etmedi; belki gerçekten de yalnızca Elbryan'a aitbir şeyi gizlice gözetliyordu. Ama korucu hareketlerine yine baş-ladı, Fırtına yükselerek geniş omuzlarına paralel bir şekilde den-geyle döndü ve Pony sırtını dönemeyeceğini anladı.Avelyn de öyle. Elbryan kılıç dansını kısa süre sonra bitirdi ve çimenlerin üze-rine yığıldı; Pony ve Avelyn gizlice uzaklaştılar. Pony bir saat sonra Elbryan'la buluştuğunda suçluluk duygu-sunu, sırrını bir şekilde ihlal ettiği düşüncesini saklamakta güçlükçekti. Nihayet, suçluluk ağır bastı.

"Bu sabah seni gördüm," diye itiraf etti.

iblisin UyamŞi

565

Elbryan tek kaşını kaldırdı. "Egzersiz yaparken," dedi Pony. "Ben... ben seni izlemek..."Kekeleyerek durdu ve bakışlarını indirdi."Yalnız miydin?" dedi Elbryan. Sesindeki bir şey, Pony'nin başını kaldırıp adamın gözlerinebakmasına sebep oldu ve ağzının köşesindeki gülümseme izi ka-dına gerçeği bildiğini anlattı."Zaten biliyordun!" diye suçladı.Elbryan incinmiş gibi elini göğsüne götürdü."Biliyordun!" dedi Pony yine ve omzuna bir şaplak attı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 334: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Ama bana söyleyip söylemeyeceğini bilmiyordum," dedi ko-rucu sakin sakin ve Pony geriledi."Sana tesadüfen rastladık," diye açıkladı kadın."Biz?"Pony ona dik dik baktı."Evet, sen ve Avelyn," dedi Elbryan.Uzun bir sessizlikten sonra Pony açıkça sordu. "Kızdın mı?" Elbryan sıcak sıcak gülümsedi. "Senden saklamak istediğimhiçbir şey yok." "Ama ben kaldım," diye devam etti kadın, "dansının sonunakadar izledim seni." "Görünüşüm seni yerinde tutamasa hayal kırıklığına uğrar-dım," dedi Elbryan neşe içinde ve tüm gerilim hızla kayboldu. Pony adama sarıldı ve büyük bir öpücük verdi. "Bana öğretirmisin?" diye sordu. "Dansı demek istiyorum." Elbryan onun yüzüne dikkatle baktı. "Bu bana Touel'alfar'ınverdiği bir armağandı," diye açıkladı. "Benim de sana vereceğimbir armağan, ama ancak elflerin izniyle." Pony gururlanmıştı ve Elbryan'ı yeniden öpecek oldu, amayandan gelen bir hışırtı dikkatini çekti.Paulson çalıların içinden çıktı. "Kervan gecenin yarısı boyun-

566

R' A- Salvatore

ca ilerlemiş olmalı," dedi, kuzeyden gelen, izledikleri bir oor)ı-erzak kervanına atıfta bulunarak. "Bugün saldırmazsak YabÇayırı'na ulaşacak.""Hâlâ ırmağı mı takip ediyorlar?" diye sordu Elbryan.İri adam başını salladı. Elbryan Pony'ye baktı, kadın ne yapması gerektiğini anladı vedaha fazla konuşmaya gerek kalmadan, Avelyn'i bulup emri altı-na verilen savaşçıları toplamak için koşarak uzaklaştı. Elbryan gözlerini kapattı ve düşüncelerini ormana, Senfoni'yegönderdi -aygır bugünlerde hep yaptığı gibi ödüyordu, çok uzak-ta değildi. "Gidelim," dedi korucu sonra Paulson'a, "savaş meydanını işi-mize gelecek şekilde hazırlayalım." Kervanın yolunda, Yaban Çayırı'nı çevreleyenler dışında yük-sek nokta yoktu ve o alan işgal altındaki köye fazla yakındı. Elbr-yan ve güçlerinin daha kuzeye gitmeleri, kervanın yolunu bölge-de kamp kurmuş canavarlardan yardım gelmeden kesip yok et-meleri gerekiyordu. Ama yüksek zemin yoktu, yalnızca yoğun ağaçlıklar vardı veağaçlar yerlerini ırmak boyunca kahverengi ve gri taşlara bırakı-yorlardı. En azından ırmak düşman için bir engel olacak, diye dü-şündü korucu, kolayca kaçmalarını engelleyecek. "İki grup geliyor," diye açıkladı Yelebekçi, saldırı rotalarını be-lirlemekte olan Elbryan ve diğerlerine yetişerek. "Önde küçük birgrup, daha ziyade goblinlerden oluşmuş, ama bir dev onlara yar-dım ediyor, ağaçları kesip yolu açıyor.""Arabalar için mi?" diye sordu Elbryan ve haklı olduğunu umdu. "Savaş makineleri," dedi atadam. "İki kocaman alet, mancınık-lar, hepsi tekerlekler üzerine yerleştirilmiş ve üçer dev tarafındançekiliyor.""Çok fazla," diye mırıldandı, Elbryan'ın yanında duran Paulson.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 335: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

iblisin Uyanış'

567

Korucu adama baktı, adamın korkak olmadığı kesindi ve söy-lediği şeye itiraz edebileceğinden emin değildi. En az yedi dev veyr powrie ve goblin sürüsü gerçekten de korucuyla çetesinin ida-re edemeyeceği kadar büyük bir grup olabilirdi. "Eh, yine de onlara saldırabiliriz," dedi Paulson bir an sonra.«Ama durum aleyhimize dönerse kaçmaya hazır olmalıyız."Elbryan Yelebekçi'ye baktı. "Ya izciler?" diye sordu. "Ah, ağaçların içinde yeterince goblin sıçanı koşturuyor," diyeyanıt verdi atadam, dişlerini karıştırmak için bir dal alırken genişgeniş gülümseyerek. "Artık iki eksik," dedi pis pis. Korucu, yalnızca Yelebekçi'nin yakaladığı küçük bir hareket,bir parmağını kulağının arkasına kaldırarak sivri kulak, yani elfişareti yaptı. Atadam başını salladı; bölgede elfier vardı ve Elbryan, o ve çe-tesinin goblin izcileri için endişelenmesi gerekmeyeceğindenemindi. Pony demir kırı bir kısrağın, binilmeye izin veren sayısız ya-bani attan birinin üzerinde geldi. Avelyn Birader arkasında ofla-yıp poflayarak, şikayet etmeden koşuyordu. "Önümüzdeki en önemli iş savaş makinelerinin yok edilmesi,"diye karar verdi Elbryan. "Çünkü kuşkusuz onlar güneydeki ka-sabalarda, hatta Palmaris'in yüksek duvarlarında kullanılacak." Korucu bir süre sustu ve duyduklarını düşündü. "Ön gruptakaç kişi var?" diye sordu atadama. "Ah, karışık bir sürü," diye yanıt verdi Yelebekçi tatsızlıkla,sanki yaratıklardan bahsetmek bile ağzında kötü bir tat bırakıyor-muş gibi. "Bir düzine derdim, ağaçları kesiyorlar ve dev düşenle-ri kaldırıyor. Çirkin alçaklar. İstiyorsan hepsini öldürürüm." Elbryan atadamın bunu yapabileceğine neredeyse inandı."Devi halledebilir misin?" diye sordu.Yelebekçi sorunun kendisi hakaretmiş gibi hıhladı.

568

R- A. Salvatore

Korucu Pony'ye döndü. "On kişiyi ve atadamı al," dedi. "öngrubu çabucak yok etmelisin. Kalanlar benimle iki grubun arası-na inip kervanın yolunu kesmek için gelecek.""Altı deve karşı mı?" diye sordu Paulson şüpheyle. "Avelyn'in powrie mancınıklarını yakmasına izin verecek ka-dar dikkatlerini çekeceğiz," diye açıkladı korucu. "Bundan sonragerekirse dağılırız, ama ben yıkıntıların içinde canavarların çoğu-nun öleceğini umuyorum." "Ama izcileri var," diye itiraz etti Paulson. "Biz yanlarına yara-madan geldiğimizi görenebilirler." "İzcilerin hepsi öldü," dedi Elbryan kararlılıkla. Paulson vebaşka pek çok kişi ona dikkatle baktı. "Elf dostların mı?" diye sordu iri adam. "Bundan hoşlandığımısanmıyorum." "Bana bunu savaştan sonra söyle," diye yanıt verdi Elbryan,sonra Pony'ye bağırdı, "Yola çıkın!" Paulson içini çekti, korucunun sözlerini kabul etmişti. Ponyomzuna dokunup da, o, Cric ve Sincap'ın grubuyla önde savaş-masını istediği zaman şaşırdı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 336: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Irmak boyunca doğrudan üstlerine çullanacağız," diye açıkla-dı Pony Elbryan'a, o ve diğerleri uzaklaşırken. "Ve biz de yandan, ağaçların arasından saldıracağız," diye ya-nıt verdi korucu. Sevgilisine başını salladı. O savaş öncesi heye-can ürpertisini hissediyordu ve bunu Pony'nin de hissettiğini bili-yordu. Gerçekten de o ve Pony için tehlike vardı, ama bu onla-rın yaşamıydı, yazgısıydı ve onca dehşet ve korkuya rağmen he-yecan vericiydi. Elbryan dişlerini sıkmak ve öndeki canavar grubunun durdu-ğu yerin önünden geçmesine izin vermek zorundaydı; ama o gü-zelim ağaçlara inen her goblin baltasıyla birlikte oraya koşup ya-ratığı doğramak istiyordu. İblisin Uyanışı

569

Goblinler ve dev eşlikçileri ağır ağır, ama düzenli olarak iler-lediler ve Elbryan ve arkadaşları çok geçmeden savaş makinele-rinin gümbürtüsünü, onları çeken devlerin homurtularını duydu-lar. "Tam önümüze gelene kadar bekleyin," diye emretti korucu,"sonra oklarınızı ve mızraklarınızı fırlatın. Yalnızca devlere nişanalın," diye çabucak ekledi. "En tehlikelisi onlar. İlk atışta iki tane-sini indirebilirsek düşmanımıza karşı avantaj kazanırız." "Ya indiremezsek," diye homurdandı aksi Tol Yuganick. "Altıdevin önüne koşup ezilecek miyiz?" "Onlara elimizden geldiğince kuvvetle ve güven içinde saldı-racağız," diye yanıt verdi korucu sakin sakin, adama hissettiği kız-gınlığı belli etmemeye çalışarak, "ve sonra gerekirse kaçacağız.Tek bir kervan çok kayıp vermeye değmez." "Senin için kolay," diye terslendi Tol, "o hızlı atın üzerindesin.Biz koşuyoruz ve çoğumuzun devlerden daha hızlı koşabileceği-ni sanmıyoaım!" Elbryan adama dik dik baktı, Pony'nin onu grubuna almış ol-masını, hatta Tol'un diğer kaçaklarla doğuya gitmiş olmasını dile-di. Tol vahşi bir savaşçıydı, ama sebep olduğu uyumsuzluk onubir kazanç değil kayıp haline getiriyordu. "Yaklaşana kadar bekleyin," dedi korucu yine, tüm gruba hi-tap ederek. "İzcileri olduğunu düşünüyorlar ve hazırlıksız yakala-nacaklar. Oklarınızı ve mızraklarınızı önde, mancınık çeken dev-lere yöneltin. Bakalım ilk atışlardan sonra ne kalacak."Sonra Avelyn'e döndü. "Kaç kişiye ihtiyacın var?" Keşiş başını iki yana salladı. "Hiç kimseye," diye yanıt verdi."Sen dikkatlerini öne çek ki ben arkadan yaklaşayım! Mancınık-lardan uzak durun, sizi uyarıyorum. Bugün kendimi oldukça güç-lü hissediyorum!"Bunun üzerine keşiş çalıların arasına daldı ve Elbryan onun

57°

R- A. Salvat0re

gitmesini izler, Avelyn Desbris'in hafif adımlarına bakarken nere-deyse kahkaha atacaktı. Keşiş, savaşın ortasında, son senelerdeomuzlarına çöken eylemlerini haklı çıkardığını bildiği bir savaşınortasında tuhaf bir şekilde kendi içinde huzur bulmuştu. Elbryan dikkatini önündeki manzaraya çevirdi, on metre ka-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 337: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

dar ağaçlık, ardından birkaç metre temizlenmiş çalılık, dört buçukmetre ırmak taşı ve sonra ırmağın kendisi vardı; sular baharla bir-likte kabarmaya başlamış, hızla akıyordu. O su sesinin üzerindesavaş makinelerinin gümbürtüsünü duydu ve, keskin ve boğukseslerden kervanın ırmak boyunca ilerlediğini anladı. Korucu arkadaşlarına işaret etti ve silahlarını hazırlayarakağaçtan ağaca kaydılar. Elbryan birbirine yakın iki baldıran çalısı-nın dolaşık dallarının arkasındaki yerini korudu. Elfleri görmekiçin çevresine bakındı ve yakında olduklarını umdu. Dünyadabaşka hiç kimse atışlarını öyle iyi nişanlayamazdı ve korucu kişi-sel deneyimlerine dayanarak, o küçük oklarla bir dev bile indiri-lebileceğini biliyordu. Önde bir kadın, kervanın neredeyse önlerine gelmek üzereolduğunu işaret etti. Elbryan Şahinkanadı'na bir ok yerleştirdi ve önüne baktı. Sen-foni'yle telepatik iletişim kurdu ve at alçak sesle kişnedi. Devlerin ilki görüş alanına girdi. Eğilmiş, gövdesine dolanmışağır bir koşum takım sayesinde kuvvetle çekiyordu. Hemen arka-sından aynı şekilde iki dev daha geliyordu. Elbryan arkadaşlarının hevesli bakışlarını üzerinde hissetti,başlatmasını bekliyorlardı. Daha güneyden, ön gruptan savaş se-si gelmemesi onu biraz endişelendirmişti; ama o ve arkadaşlarıkararlıydılar, biliyordu ve Pony'nin goblinlerle devin geri dönüphızla çekilmelerini önleyeceğine güvenecekti. Korucu Senfoni'nin kaburgalarını topuklarken ilk okunu salı-verdi ve at öne sıçradı. ib|ism Uyanışı

57'

Ok omzuna saplanınca öndeki dev acıdan çok şaşkınlıkla ho-murdandı ve sonra canavarla iki arkadaşının çevresindeki havabir düzine ok ve aynı sayıda mızrakla yarıldı. Elbryan tekrar tekrar atış yaptı, Senfoni onu kervanın önünde,ki açıklığa götürürken her seferinde hedefini buldu. Oraya ulaştı-ğında öndeki dev ölmüş, yere serilmişti ve diğer ikisi koşumların-dan kurtulmaya çalışıyordu. Yirmi kadar powrie ve onların iki ka-tı kadar goblin uluyarak koşturuyor, silahlarını kavrıyor ya da si-per alıyordu. Elbryan'ın arkadaşlarının çoğu hemen arkasından açığa fırladıve sonunda arkalarından savaş sesleri gelmeye başlayınca hepsirahat birer nefes aldı. Powrielerden biri ilk mancınığın önünde dimdik durmuş,emirler havlıyordu.Korucu cüceyi yere serdi. Pony hızla atıldı, atını öndeki goblin safının önünde koşturdu,kılıcını hızla birinin yüzüne indirdi, sonra fırlayıp ikincinin boğa-zına bir mızrak sapladı. Bunun işin kolay kısmı olduğunu, biliyor-du, çünkü o ve arkadaşları canavarları hazırlıksız yakalamışlardıve ufak tefek goblinler hedefi tutturamıyorlardı. Kadın kılıcını sa-vuramadan yaratıkların yarısı ölmüş ya da acı içinde yerde kıvra-nıyordu. Ama bir de pek de küçük olmayan fomoryan devi meselesivardı. Pony kısrağının yelesini hızla çekerek atı çevirirken, devin yo-lunu kesmek için yaklaştığını gördü. Gözucuyla hızla koşan Ye-lebekçi'yi fark etti, atadam gür sesiyle şarkı söyleyerek dev sopa-sını minik bir batonmuş gibi sallıyordu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 338: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Atadam yaklaşırken dev hazırlandı, ama Yelebekçi kayarakdurdu ve sıçradı ve kuyruğunu canavara yaklaştırdı. Atadanım fik- 572

R- A' S^4tore

rini değiştirdiğini ve kaçacağını düşünen dev o kuyruğa an ıama Yelebekçi eğilen canavarın çirkin suratını şiddetle çiftelerDev geri geri sendeledi, bacakları boşandı. Çil gınca şarkı söyleyen atadam saldırdı ve ağır sopasıyla cana-varın kafasını ezdi.Sonra Pony atıldı, kılıcı devin boynunda bir yarık açtı. "Hey, ama benim eğlencemi çalıyorsun!" diye itiraz etti ata-dam, sıçrayıp tekrar kuvvetli bir çifte savurarak. Ve bu kez devingöğsüne vurup canavarı dümdüz yere devirdi. Pony'nin bir başka goblini indirdiğini, sefil yaratıkların tama-mının ölümcül grubun önünde hızla gerilediğini gören Yelebekçigülümsedi. Ve her şeyin ötesinde, sersemlemiş ve savunmasız de-vin dirseklerinin üzerinde yükseldiğini, başının sallandığını gör-müştü.Alttan bir darbe için mükemmel bir yükseklik. İkinci dev koşumunu çıkaramadan düştü. Üçüncü çıkardı,ama Elbryan gözüne bir ok gönderdi ve yarım düzine ok dahayüzüne ve boynuna saplandı.O da yere yıkıldı. Ama asıl endişelenilmesi gereken şey, powrielerin silahlarınıalmış ve ikinci mancınıktaki devlerin tek yara almadan koşumla-rını çıkarmayı başarmış olmalarıydı. 'Acele et, Avelyn," diye mırıldandı Elbryan kendi kendine."Gecikme." "Jilly geliyor! Hızla uçuyor!" diye haykırdı bir adam ve Elbryanbu zamanlama karşısında gerçekten memnundu. Grubun morali-nin yükseltilmeye ihtiyacı vardı. Güneydeki canavar birliği altedilmişe benziyordu. "Atışlarınızı devlere odaklayın!" diye bağırdı korucu ve sonraalçak sesle tekrarladı, "Çabuk, Avelyn." iblisin Uyanışı

573

Yelebekçi kadını ve hızla koşan kısrağını yakalamak için dört-nala koştu, ama Sincap'ın ölü bir goblinden iki hançer çıkardıp,.nı görünce kayarak durdu. Adamın yüzünden gözyaşları akıyç)r_du."Cric!" diye feryat etti adam. "Ah, benim Cric'im!"Yelebekçi Sincap'ın bakışlarını takip edince, yere yıkılmış ikigoblin ve aralarında yatan kel kafalı adamı gördü."Öldü!" dedi küçük, sinirli adam."Üçüncünüz nerede?" diye sordu atadam. "İri olan?""Paulson ileride koşuyor," dedi Sincap. "Bütün powrieleri, bü-tün goblinleri ve devleri öldüreceğini söylüyor." "Sırtıma atla adam, çabuk!" diye emretti atadam ve Sincap de-nileni yaptı. Atılırlarken Yelebekçi kışkırtıcı bir şarkı söylüyor<luve Sincap gözyaşlarını dindirmeye, büyük bir öfke duvarının ar-kasına saklamaya çalışıyordu. Avelyn arkadaki mancınıktan üç metre uzakta, bir ağacın ar-kasına çökmüştü. Keşişin kızgınlığı artıyordu, çünkü devlerin i^i_

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 339: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

si öndeki savaşa koşmuş olsa da, üçüncü makineyi savunmak içjnyerinde kalmıştı ve yanında bazıları arbalet taşıyan bir powriegrubu vardı. Avelyn ateş topunun etkili olması için daha fazla yaklaşmasıgerektiğini biliyordu, ama açığa çıkarsa büyülü patlamayı salıver-meden yakalanacağını ya da vurulacağını düşünüyordu. Keşiş ön taraftaki durumu anlıyordu, Elbryan'ın pek çok haya.ti tehlikeye atmadan ona daha fazla zaman kazandıramayacağınıanlıyordu. Yılantaşı kalkanı çağırdı ve içgüdülerine güvenerek ça-lıdan dışarı atılıp yere daldı, mancınığın hemen altına yuvarlan^ Powrielerin bağırdığını işitti, fazla zamanı olmadığını anladı veyakıta, artan enerjisine odaklanmaya çalıştı. 574

R- A- Salv4t0re

Sonra dev, mancınığın yanında diz çöktü, yüzünü yere ind'di ve uzun kolu zavallı Avelyn'i yakalamak için uzandı. Yuvarlanarak uzaklaşması gerekiyordu, ama küçük bir arbaletoku aniden yerde, yanı başında sakince durdu. Arkasına baktığln-da iki powrienin savaş makinesinin altına süründüğünü, mızrak-larını uzatarak yaklaştıklarını gördü. Avelyn gözlerini kapattı ve tüm kalbiyle dua etti. Yakutun gü-cünün ürpertisini hissetti, sanki serbest bırakılmak için yalvarıyor-du; powrieler yaklaştığında nasıl keskin bir acı duyacağını hayaletti.Avelyn'in gözleri iri iri açıldı ve devin çirkin yüzüne baktı. "Ha, ha, ne ki!" diye uludu keşiş neşeyle ve bom! Bir alev to-pu mancınığı sardı ve önündeki devi kör etti. Büyük tahta yapıdev bir mum gibi alev aldı; üzerinde duran habersiz powrielerhaykırıp ve yere atıldılar ve alevleri söndürmek için yuvarlandı-lar. Talihsiz bir cüce tam da uluyan devin önüne daldı. Dev birayak küçük yaratığı dümdüz ederken cücenin üzerindeki ateşlerkesinlikle söndü. Yanan dev cüceyi düşünmeden, alevleri boşu-na döverek körlemesine koşmaya devam etti. Genç bir ağacaçarptı, dallarını kırdı ve sendeledi, ama dengesini korudu -aptal-ca, çünkü alevleri söndürmenin tek yolunu toprak sunuyordu- vekoşmaya devam etti. Yanık odun parçaları çevresinde cızırdarken Avelyn yılantaşı-nı sıkı sıkı kavradı. Mücevher onu dumandan koruyamazdı, bunubiliyordu ve yanan savaş makinesinin altından çıkması gerekiyor-du. Kendini bir yana çekmeye çalıştı, ama derken bir tekerlekalevlere teslim oldu, dev mancınık gıcırdayarak yana devrildi vekeşişi yerine mıhladı. "Ah, yardım edin," diye nefes verdi Avelyn, diğer yana kaçma-ya çalışarak. "Ha, ha, ne ki!" iyisin Uyanışı

575

Avelyn'in patlaması işleri değiştirdi, geriye yalnızca iki devle,Elbryan'ın otuz kişilik grubuna karşılık yirmi powrie bıraktı. Amakorucu böyle eşit bir mücadeleyi bile kabul edemezdi, çünkü gü-cünün beşte birini kaybedecek olsa, bu çatışmadaki kazançların-dan daha fazla olacaktı. Çekilme emri verecek oldu, güçlü kısra-ğının üzerinde yanma koşan Pony'yi durdurdu, ama o anda Ye-lebekçi yine aynı kaba ezgiyi söyleyerek, arkasında hırlayan Sin-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 340: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

cap ve elindeki hançerlerle yaklaştı. "Dur!" diye seslendi Elbryan atadama, o konuşurken ani bir vı-zıltı duyuldu, korucunun narin ama ölümcül elf yaylarından çık-tığını fark ettiği tınlamalar.Pek çok powrie öndeki mancınığın yanında devrildi. Yelebekçi en yakındaki deve yaklaştı, Sincap bir hançer fırlata-rak yolu açtı, sonra hızla bir ikinci, üçüncü, dördüncü, hepsi devinyüzüne uçtu ve onları fırlatan adamın öfkesiyle derine saplandı. Dev acı içinde uluyarak iki eliyle yaralı yüzünü tuttu ve Yele-bekçi koşarak ona vurup yere devirdi. Elbryan öfkeli güçlerinin akışını durduramazdı, artık hele vah-şi bakışlı Paulson'ı hiç. Adam bir powrie mızrağından kaçındı, cü-ceyi havaya kaldırdı ve dört buçuk metre öteki ağaç gövdesinefırlatıp kafasını kırmasını sağladı. Kalan dev ormana kaçtı; saldırgan gücün hemen önünde ol-mayan powrieler, bu vahşi çeteyle çarpışmak istemeyerek kaçış-tılar. "İkinci mancınığı parçalayın!" diye emretti Elbryan güçlerine."Kütükleriyle Avelyn'in ateşini besleyin." "Avelyn nerede?" diye sordu Pony, kısrağı Senfoni'nin yanın-dan geçerken. "Muhtemelen ormanda, elflerin yanında," dedi Elbryan. "Belkide devi kovalıyordur."Yanan mancınık, işaret almış gibi yeniden gıcırdadı ve biraz

576 R- A- Sâlv4t0redaha eğildi. Elbryan mancınığa baktı ve bir şeyin yolunda o\ımdiğini hissetti. "Hayır," diye mırıldandı korucu, atından aşağı kayarken. Ya-nan şeye yürümeye, sonra koşmaya başladı, mancınığın en yük-sek kenarına becerebildiğince yaklaşıp yere eğildi. Elbryan yoğundumanın içine baktı. Yakınında iki beden vardı ve ikisinin depowrie olduğunu fark edince rahatladı. "Peki powrieler mancınığın altında ne yapıyorlardı?" diye sor-du korucu dehşet içinde. "Bir kütük getirin!" diye bağırdı, doğrulup heyecan içinde zıp-layarak. "Bir kaldıraç! Çabuk!" "Avelyn," diye nefes verdi Pony, sevgilisinin endişesinin kay-nağını anlayarak. Savaşın büyük kısmı sona ermişti -pek çok adam ve atadamçoktan sağlam mancınığı parçalamaya başlamışlardı. Mancınığınuzun kolu ve büyük karşı ağırlığı üzerinde çalışan Yelebekçi ko-rucunun çılgınca seslenişini duydu. Sincap son çiviyi çıkardı ve atadam serbest kalan kocaman di-reği bir devin gücüyle kaldırdı. Adamlar ona yardım etmek içinkoşturdular, ama onca yardım eline rağmen tek yapabildikleri di-reği Elbryan ve yanan mancınığa doğru sürüklemek oldu. . "Halatlar diğer yana," diye emretti Elbryan, o ve diğerleri uzundireğin bir ucunu yanan mancınığın en yüksek kısmının altınasokmaya çalışırlarken. Olanca güçleriyle çekiştirdiler ve kaldırdılar. Pony Senfoni'yive kısrağını arkadan yaklaştırdı, savaş makinesinin çevresine ha-latlar dolandı ve çekmeleri için atlara bağlandı. Sonunda grupmuazzam bir güçle mancınığı kaldırdı. Mancınık muazzam birgümbürtü ve turuncu-sarı bir kıvılcım yağmuruyla devrildi.Avelyn orada kıpırtısız, kurum kaplı, yatıyordu.Elbryan yanına koştu, diğerleri de öyle, Pony kardeş gibi sev-

iblisin Uyanışı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 341: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

577

diği bu adamın yanına ulaşmak için kalabalığı yardı. "Nefes almıyor!" diye haykırdı Elbryan, adamın göğsüne bas-tırıp nefes almasını sağlamaya çalışarak. Pony farklı bir yol izledi, keşişin kesesini buldu, içindeki taş-ları yokladı ve sonunda hematiti bulup çıkardı. Nasıl devam ede-ceğine ilişkin en ufak fikri yoktu -Avelyn taşların bu en tehlikeli-si hakkında ona ders vermemişti- ama denemesi gerektiğini bili-yordu. Düşüncelerini taşın içine yolladı, Avelyn'in bunu kendisive Elbryan için yaptığını hatırladı. Tanrı'ya dua etti, yardım için yakardı ve sonra, taşın gücünehiç ulaşamadığını sandığı halde, elinin üzerinde teselli eden bir elhissetti ve başını indirdiğinde keşişin hafifçe gülümseyerek onabaktığını gördü. "Sıcaktı," dedi Avelyn kara tükürükler saçan öksürükler ara-sında. "Ha, ha, ne ki!" "Tasarım etkileyiciydi," diye itiraf etti Elbryan, Belli'mar Jura-viel ve Tuntun'a, elfler o gecenin geç saatlerinde korucuyla bera-ber Avelyn'in yatağının başında otururlarken. Avelyn yeni ziyaretçilerine bakmak için uykulu bir gözünü aç-tı. Elflerin çevrede olduğunu biliyordu elbette -kamptaki herkesbiliyordu- ama daha önce hiç Touel'alfar'dan birini görmemişti.Sessiz kaldı ve perileri kaçırmak istemediği için gözlerini bir kezdaha kapattı.Çok geç; Elbryan hareketi fark etmişti. "Korkarım felaket kehanetlerinde büyük doğruluk payı var,"dedi korucu, onunla konuştuğunu göstermek için Avelyn'i sarsa-rak.Avelyn tek gözünü açtı, Elbryan'a değil elf ikilisine baktı. "Belli'mar Juraviel ve Tuntun'la tanış," dedi korucu nazikçe,"öğretmenlerimden ve en yakın dostlarımdan ikisi." 578

A- Salvat,

Avelyn gözlerini iri iri açtı. "Memnun oldum," dedi gürültüle, ama sözleri yine öksürükle kesildi, henüz bu kadar çaba harcamaya hazır değildi. "Biz de öyle, iyi rahip," dedi Juraviel. "Taşlar üzerindeki gü-cün cesaret verici." "Ve o gücün daha da büyük olması gerekiyor," diye eklediTuntun. "Çünkü dünyanın üzerine bir karanlık çöktü." Avelyn bunu çok iyi biliyordu, Aziz Saf Abelle'den ayrılmasın-dan sonraki günlerde biliyordu, Pimaninicuit'e yaptığı yolculuk-tan beri. Gözlerini yine kapattı ve kıpırdamadan yattı, bu tür şey-lerden bahsedemeyecek kadar bitkindi. "Bu canavarların basit istilacılar değil, uyumlu ve düzenli birgüç olduklarını kuşkuya yer bırakmayacak şekilde biliyoruz," de-di Elbryan. "Yönetiliyorlar," diye kabul etti Tuntun, "ve bir arada tutulu-yorlar." "Bunu başka zaman konuşmalıyız," dedi Juraviel, keşişi işaretederek. Adam bir kez daha uykuya dalmış görünüyordu. "Şimdi-lik önümüzde daha yakın savaşlar var." İki elf başlarını salladılar ve sessizce çadırdan çıktılar, uyuyan

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 342: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

askerlerin ve tetikte duran nöbetçilerin yanından tek fısıltı çıkar-madan, rüzgarla uçuşan yapraklar ya da bir kuşun gölgesi gibifark edilmeden geçtiler. Elbryan gecenin kalanını Avelyn'in yanında oturarak geçirdi,ama keşiş kıpırdamadı. Derin düşünceler içindeydi, zaman zamanuykuya dalıyor, zaman zaman dünyanın üzerine çöken karanlığı,İblis dactyli ve insanların yüreklerindeki karanlığı düşünüyordu."Efendimiz memnun olmayacak," diye sızlandı Gothra adındakigoblin. Tek elli yaratık küçük odada çılgınca hoplayıp zıplıyordu.Ulg Tik'narn arkadaşına tatsız bir ifadeyle baktı. Powrie gob-

iblisin Uyanışı

579

ünleri hiç sevmezdi ve Gothra'yı acınası, sızlar\an bir yaratık ola-rak görüyordu. Ama powrie Gothra'nın söylediklerini inkar ede-miyordu ve gobline Maiyer Dek'ten daha fazla inanıyordu, çünküdev durumlarının gittikçe ümitsizleştiğini fark etmemişe benziyor-du. Köyler ele geçirilmişti, bu doğruydu, ama insanların pek azıöldürülmüştü ve bu gizemli Gecekuşuyla dostla^ kuzeyden gelenher erzak kervanına büyük zarar veriyorlardı; merhametsizdactylin kuşkusuz fark ettiği bir şey -kendine Adalet Birader di-yen ruhun gelişi bu gerçeği kanıtlıyordu. Ve Ulg Tik'narn insanların işe karışması kor^usuncıa herkestençok kendisinin suçlanacağını biliyordu. Ama powrienin kendimüttefikleri ve bir planı vardı. 43ÖZELLİKLE İLGİNÇ BİR YER "Yırtıyor ve yaralıyor!" diye feryat etti atadam, ayaklarını yerevurup, çamur ve su birikintilerini sıçratarak ve ağır sopasını yerevurarak. "Sağanak yağmur yağıyor, son karları çamura dönüştürü-yor, toprağı yumuşatıyordu. "Dundalis'in kuzeyindeki vadide yeşil ağaçları kesiyorlar," di-ye ciddiyetle açıkladı Elbryan Pony'ye. "Hepsini." "Sonra gün daha da gri olacak," diye yanıt verdi kadın, bir za-manlar evi olan yerin bulunduğu yöne bakarak. Bölgedeki yerlerarasında yalnızca Eıbryan'ın özel korusu o çamlık vadiden ve ka-ribu yosunlarından daha güzeldi ve hiçbiri genç kadına daha öz-lem dolu anılar hatırlatmıyordu. "Onları durdurabiliriz," dedi korucu aniden, Pony'nin güzelyüzündeki derin acıyı görerek. Ama cümlesini bitirirken içini çek-ti, çünkü o ve Yelebekçi biraz önce benzer bir tartışmayı sonucabağlamışlardı. Atadam saldırmalarını istemiş, ama Elbryan ağaçla-rı kesmelerinin çeteleri için bir tuzaktan başka bir şey olmayabi-leceğini söylemişti. İstilacı ordunun ayağında iri bir diken olmuş-lardı ve canavarların Dundalis ve diğer köylerdeki önderleri, kuş-kusuz gizli çeteyi açığa çıkarmak, işlerini sonsuza dek bitirmek is-tiyorlardı. Goblinler aptal yaratıklardı, ama powrieler değildi,Elbryan bunu biliyordu ve bu cüce generallerin güzelliğin insan-lar için taşıdığı önemi fark edeceğini anlıyordu.

iblisin Uyanışı

581

"Dundalis'e fazla yakın," diye yazıklandı Pony.'"Ağaç kesenle-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 343: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

re gerçek bir zarar veremeden destek kuvvetler tepemize çulla-nır." "Ama onları yaralayıp kaçmaya zorlarsak," diye itiraz etti Ye-lebekçi yine, "belki o vadiye bir daha girmeden önce iki kez dü-şünürler!" Pony Elbryan'a, Gecekuşu'na baktı. Bu onun oyunuydu, onunkumanda ettiği güçtü. "Onlara saldırmak isterim," dedi sessizce, "sırfmahvettikleri topraklara olan saygımı göstermek için bile olsa."Elbryan başını sertçe salladı. "Ya Avelyn?" "Savaş düşünecek durumda değil," diye yanıt verdi Pony ba-şını iki yana sallayarak. Hareketi gür, ıslak saçlarından küçük sudamlaları saçılmasına sebep oldu. "Ve mücevher taşlarıyla meş-gul, uzağa bakıyormuş, öyle diyor." Elbryan bununla yetinmeliydi; Avelyn'in yaptığı iş her neyse,muhtemelen yaşamsal öneme sahipti, çünkü keşiş de kendini enaz Elbryan ya da buradaki başkaları kadar savaşa adamıştı. "Sen-foni bize yalnızca bir avuç at getirebilir," dedi korucu, yüksek ses-le düşünerek. "Sadece at binebilecek kadar adam ve sadece gö-nüllü olanları alacağız.""Kısrağım beni taşır," dedi Pony."Ben de yürüyen atlıyım zaten." Atadam kahkaha attı. Elbryan gülümseyerek yanıt verdi, sonra düşüncelerine daldı,yağmurun ve ağaçların içinden Senfoni'ye seslendi. Siyah aygırçok uzakta değildi. Bir saat içinde, Paulson ve Sincap dahil-Cric'in ölümü yüzünden hâlâ öfkeliydiler- yedi atlı ve Yelebek-çi ormanın içinde yola koyuldular, her daim yeşil ağaçlarla doluvadiye giden dolambaçlı patikada ilerlediler. Elfler de yanların-daydı, Elbryan bunu biliyordu, her hareketlerini izliyor, sessiz iz-ciler olarak çalışıyorlardı.Vadinin kuzey yamacına bir olay yaşamadan ulaştılar ve yirmi

582

A- Salvât0re

powrie, yirmi goblin ve iki devin ağaçlan temizlemekte oldueınu gördüler. Bu bir sene içinde, vadinin zemininin kahverengi 0]duğu birkaç seferden biriydi; çünkü henüz karibu yosunununmevsimi gelmemişti ve kar hemen hemen yok olmuştu. Yine dealçak, düzenli ağaçların görünüşü etkileyiciydi, korucu vePony'ye bu mekanın, çocukluklarında o kadar çok değer verdik-leri bu vadinin güzelliğini hatırlatıyordu. "Birbirimize yakın kalacağız, hızla saldıracağız ve uzaklaşaca-ğız," dedi Elbryan herkese hitap ederek, ama doğrudan Paul-son'ın gözlerine bakarak. Arkadaşını kaybettiği için büyük acı çe-ken iri adamın, atını muhtemelen vadinin diğer ucuna kadar sü-receğini düşünüyordu korucu ve Dundalis'e saldıracak, yoluna çı-kan her şeyi öldürecekti. "Buradaki görevimiz hepsini öldürmekdeğil, böyle bir iş için yeterince kalabalık değiliz; ama onları kor-kutacağız, yaralayacağız, köyden çıkmaya korkacaklarını umarakkaçıracağız." Pony, Paulson ve Sincap Elbryan'la gitti, aşağı, sola kaydılar;diğer üçü Yelebekçi'yi takip ederek aşağı, sağa gittiler. Sonra yağ-mur ve rüzgar şiddetlendi, su perdeleri esip geçti, grubun ve at-ların keyfini epey kaçırdı. Ama Elbryan yağmurdan memnundu.Canavarların da onlar kadar keyifsiz olduklarını, biliyordu ve fır-tınanın gürültüsü yaklaşmalarını, hatta belki ilk saldırılarını gizle-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 344: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

yecekti. Tek dezavantajı o anda yamacın aşağısında pozisyon alanelflerdi, yayları kullanırken zor anlar yaşayacaklardı. Fark etmez, diye düşündü korucu ve alçak çamların arasın-dan, canavarların ağaç kestiği yere doğru ilerlerken. Bugün kılıç-ların günüydü ve Elbryan Fırtına'yı çeker, muazzam kılıcı kucağı-na koyarken kendini gerçekten de rahat hissediyordu. Korucu çalı gibi bir ladinin etrafından dolanırken dalların içeri-deki bir şey tarafından sallandığını gördü ve kılıcını hızla kaldırdı.Belli'mar Juraviel başını çıkardı; Elbryan, Paulson ve Sincap'ın

iblisin Uyanışı

583

arkasında keskin nefesler aldıklarını duydu, hep sakıngan elfler-den birini ilk kez görüyorlardı. "Sırtın arkasında epey kalabalıklar," dedi Juraviel korucuya."Aralarında pek çok dev ve fırlatmak için taşları var! Buradan gi-din, ah, gidin!" Elbryan daha bir karşılık veremeden elf yoğun dalların arasın-da kayboldu ve sonra karşıdan gelen bir hışırtı, Elbryan'a Juravi-el'in ağacın arka tarafından çıktığını ve muhtemelen çoktan uzak-laştığını anlattı. "Tuzak," diye fısıldadı korucu sertçe üç arkadaşına ve Senfo-ni'yi mahmuzlayarak koşturdu. Dördü açılarak ağaçların arasındadolandılar, aniden powrielere ve goblinlere rastladılar, canavarlartepki gösteremeyecek kadar şaşırmışlardı. Elbryan eyerinde eğildi ve birini yüzünden kesti, sonra Senfo-ni gürleyerek geçerken Fırtma'yı bir başkasının göğsüne sapladı.Sincap birini gözünden hançerledi ve yana dalmaya çalışan biri-nin kulağını kesti. Pony bir goblin üçlüsünü dağıttı, sızlanan ya-ratıklar kaçmaya dünden razıydı. Paulson'ın hareketleri daha doğrudandı, iri yarı adam bir

powrieyi atının ayakları altında ezdi, sonra ağır baltasıyla bir baş-kasının kafasını yardı. Kükreyerek atılan, yeni hedef arayan iriadam atını diğerlerinin yanına götürdü, bir ağacın etrafında do-landı ve bir fomoryan devine çarptı. At ve binicisi devden dahafazla sıçradı. Paulson atından yuvarlanıp çamura düştü ve başını kaldırdı-ğında sersemlemiş, ama hiç de alt edilmiş görünmeyen devin, atıkenara ittiğini, sonra kocaman, çivili sopasını kaldırdığını gördü.Birazdan zavallı Cric'e katılacağını biliyordu. Zayıftı ve her tarafı ağrıyordu, ama daha fazla bekleyemezdi.Avelyn Birader onun ve dostlarının, bütün dünyanın yanıtlara ih- 58«

R- A- Salvatore

tiyacı olduğunu, bu istilanın tam sebebini bilmeye ihtiyacı olduğunu anlıyordu. Ve bu yüzden güçlü hematitin büyüsüne düştüruhunun perişan bedeninden kurtulmasını, sonra rüzgarların üze-rinde uçmasını sağladı. Güneye, Dundalis'e ve vadideki savaşa baktı. Tepede hazırla-nan, saldırmaya başlayan canavarları gördü, bir araya toplanmışsıradan yağmacı kabileler değil, düzenli bir orduydu. Avelyn'in, Elbryan ve atlılarının kaçacak kadar çabuk ve şans-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 345: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

lı olmaları için dua etmekten başka yapabileceği bir şey yoktu. Keşişin düşünceleri onu kuzeye döndürdü ve tüm hızıyla ora-ya gitti. Kısa süre sonra savaşın seslerini çok geride bırakmıştı, or-man süzülen ruhunun altından hızla akıp geçiyordu. Kendini nekadar da özgür hissediyordu, tıpkı uzun zaman önceki o gün -birmilyon sene önce, bir başka yaşamda gibi geliyordu- Üstat Jojo-nah'ın onun maddesel bedeninden çıkmasına ilk kez izin verdiği,Aziz Saf Abelle'in üzerinde süzülüp manastır çatısındaki oymalarıgördüğünde olduğu gibi. Ama savaş makineleriyle yüklü ve kararlılık içinde güneyedoğru ilerlemekte olan bir başka canavar kervanı, o huzurlu dü-şünceleri Avelyn'in aklından çıkardı. Fırtınadan, yağmurdan çıktı, ama gökyüzü daha aydınlık olsada keşişin önündeki manzara, Barbacan'ın yüksek silueti karan-lıktı. Avelyn seri hissetti, serden korktu ve aniden o karanlık ye-re girerse dışarı çıkamayacağını anladı. Yine de ruhu keşişin bilme ihtiyacıyla itilerek Barbacan'a yak-laştı. Doğal, yüksek kayaların üzerinden yukarı, sıradağların gü-ney ucuna süzüldü ve aysız bir geceden daha da mutlak karanlı-ğa baktı. On bin canavar güneye yürüyorsa, beş kat daha fazlası bura-da toplanmıştı; karanlık şekilleri, bu güneydeki dağdan kilomet-relerce kuzeydeki, duman tüten tek bir dağın kara kollarına ka- İblisin Uyanışı

585

dar uzanan vadiyi doldurmuştu. Duman tüten bir dağ! Dağ eriyik taşın büyüsüyle, iblis dactyl-lerin büyüsüyle canlıydı. Avelyn'in daha fazla yaklaşması gerekmiyordu, ama yine demerak dürtüsüyle kendini bunu yapmaya zorunlu hissetti. Hayır, merak değil, diye fark etti keşiş aniden, yaratıklarla he-men, oracıkta savaşma umudu da değil. Ama yine de o yalnız,dumanlı dağın ona seslenen, onu zorlayan çekişini inkar edemi-yordu... Fark edilmişti; bunun başka yanıtı olamazdı! İblis dactyl ruhu-nun varlığını sezmişti ve onu yok etmek için çekmeye çalışıyor-du. Bu fikir Avelyn'in gücünü arttırdı ve sırtını döndü, güney top-rakları önünde uzanıyordu. "Bize katılmaya geldin," dedi yumuşak bir sesleniş, gerçek-birsesten çok telepatik bir mesaj; ama Avelyn konuşanın sesini tanı-dı. Ruhu hızla döndü ve orada, kayalık bir uçurumun üzerindenbütün o yıllar boyunca Aziz Saf Abelle'de yanında eğitim gören,Tanrılarının ihtişamını paylaşmak için Pimaninicuit'e giden, şimdiçok, çok düşmüş görünen adamın hayaleti geliyordu."Bize katılmaya," demişti Quintall. Bize katılmaya."Sen iblislerle işbirliği yapıyorsun," diye haykırdı Avelyn'in aıhu. "Gerçeği öğrendim," diye karşı çıktı Quintall. "Gölgelerin için-deki ışık, yalanları açığa çıkaran...""Sen lanetlendin!" Avelyn ruhun eğlendiğini hissetti. "Ben kazananla birlikte-yim," dedi Quintall ona."Sizinle savaşacağız, her kilometre için, her santimetre için!" Ruh yine eğleniyordu. "Küçük bir rahatsızlık, o kadar," diyeyanıt verdi Quintall. "Biz konuşurken senin kudretli kahramanınve değerli yol arkadaşın ölüyor. Kazanamazsınız, saklanamazsı-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 346: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

nız." 586

;' A- Sâlvit0re

Öfkeyle köpüren Avelyn saldırınca, ruh aniden suAvelyn'in aıhu kötü hayaletin yarı saydam siluetine atıldı, yaratğa sarıldı ve bir fiziksel güç ve irade savaşı başladı. Güreştiler, güçleri inançlarından geliyordu; Avelyn'inki Xan-rı'sına, Quintall'ınki İblis dactyle. Döndüler, pençelediler, Barba-can'ın rüzgarla çırılçıplak kalmış kayalarının etrafında ve içindesüzüldüler. Quintall'ın kavrayışı iblisin karanlığıydı -soğuktu, ra-kibinin yaşam gücünü soğuruyordu. Avelyn'in kavrayışı ışığmkeskinliğiydi, rakibini kavuruyordu. Istırap içinde kilitlendiler, hiçbiri avantaj kazanamıyordu, yu-varlanıyor, süzülüyorlardı ve sonunda birbirlerine bakarak, birbir-lerinin etrafında tiksintiyle daireler çizerek ayrıldılar. Avelyn kazanamayacağını biliyordu; burada değil, iblis dactylbu kadar yakınken değil; ve hayaletin Elbryan ve Pony hakkındabir şeyler bilmesi ve kendisininse bilmemesi Avelyn'i epey rahat-sız etmişti. Daha da kötüsü, savaşlarının dumanlı dağdan arzu et-mediği bir dikkat çekeceğinden korkuyordu keşiş; ve bu kötüruhla savaşırken iblis dactyl gelecek olsa kesinlikle mahvolurdu Avelyn bu olasılık karşısında tuhaf bir şekilde korkusuzdu,ölüm bu saf kötülükle savaşırken gelirse, Tanrı'sının yanına gö-nüllü olarak giderdi. Ama keşiş kendi arzularını bir kenara bırak-malıydı; çünkü ormandaki diğerleri dumanlı dağı ve Barbacan'ı,karanlık şüphelerinin doğrulandığını bilmeliydiler. Avelyn bu savaşı verecekti, buna karar verdi, ama dünya uya-rılana kadar değil. "Sen lanetlisin, Quintall," dedi karanlık düşmanına, ama haya-let güldü Ve yaklaşmaya başladı Avelyn meydan okumasına karşılık verme dürtüsüne direndi veruhu uçarak uzaklaştı, hızla güneye süzüldü. Quintall'ın sataşmala-rını duydu, hayalet keşişin korku içinde kaçtığım düşünmekte ya-nılıyordu ve Avelyn bu alayları anlamsız bularak duymazdan geldi. iblisin Uyanışı

587

Quintall'la yine karşılaşmayı umuyordu. Pony ve Sincap vahşi koşularına devam ediyor, çamların ara-sında dolanıyor, keskin köşeler dönüyorlardu. Pony'nin kılıcı sav-ruluyor, Sincap'ın bitmek tükenmek bilmez hançerleri uçuyordu.Ya da, herhangi biri bu tür silahlar kullanamayacak kadar yakınolduğunda güçlü aygırlarını topukluyor, yollarına çıkmaya cesa-ret eden savunmasız powrieleri ya da goblinleri tepeliyorlardı. Paniğe kapılmamış canavarlar bile, binicilere arkadan yaklaş-maya çalışanlar bile, koşan atların büyük gücü ve hızı karşısındapek az şey yapabiliyordu. Pony, "Bana gelin! Bana gelin!" diye seslendiğini duydu Yele-bekçi'nin ve atadam ve üç arkadaşına giden yolda başı çekti. On-lar da benzer bir başarının zevkini çıkarıyorlardı. Ama Elbryan takip etmedi. Paulson'm gözden kaybolması onuşaşırtmamıştı; adam acı ve öfkeye fazla boğulmuştu ve aslında ko-rucu Paulson'ı buraya getirmemiş olması gerektiğini düşünüyor-du, Cric'in ölümünden bu kadar kısa süre sonra değil.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 347: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Ama korucu iri adamın gecikmesinin kendi seçimiyle olmadı-ğını görünce şaşırdı. Paulson bir devin sopasından kaçmaya çalı-şarak çamurun içinde sürünüyordu. Elbryan Senfoni'yi topuklaya-rak dümdüz atıldı. Şahinkanadı'nı hazırlamış olmayı, acı bir oklayolu açabilmeyi diledi. Bunun yerine bıraktı atı silah rolü oyna-sın, meşgul deve yan taraftan yaklaştı ve Paulson'a ulaşmak içineğilen yaratığa hızla çarptı.Dev çamurda kaydı; Senfoni sendeledi, kaydı, ama dengesinikorudu. "Koş!" diye haykırdı Elbryan adama ve dehşet içindeki Paulsonyeni bir uyarı beklemedi. Yağmur ve keskin bir korkuyla körieş-miş halde çamların arasında koştu. Çamurda düştü, ama yere dü-şerken bile bacaklarını ümitsizce sallayarak koşmaya çalışıyordu. 588

R- A. Salvit,

Elbryan onu arkadan korumaya çalıştı, gidip Paulson'ı arkasna, eyere kaldırmayı düşündü, ama sonra böyle bir hareketin ikisine de çok fazla zaman kaybettireceğini, inatçı devin onlara ye-tişmesini sağlayacağını anladı. Ve Elbryan'ın böyle bir düşmanlasavaşarak harcayacak vakti yoktu, burada değil, şimdi değil; çün-kü vadinin güney yamacı tamamen canavarlarla kaplanmıştı, ara-larında çoğu ağır taşlarla dolu çuvallar taşıyan pek çok dev vardı.Kayalar vadi zemininde sıçramaya, çamurda kaymaya, sekiz sal-dırgandan çok powrie ve goblin ezmeye başladı, ama bu olasılıkcanavar güçlerini caydırmıyordu. Elbryan, Pony, Yelebekçi ve diğerlerinin kaçmakta olduğunu,kuzey yamacından ormanın derinliklerine koştuklarını görüncerahatladı. Korucu ayrıca Paulson'ın binicisiz atının onları izlediği-ni de fark etti. Atın kaçabilmesine memnun olsa da bu manzarahoşuna gitmemişti. Şimdi Paulson'ın vadiden çıkmak için koşması gerekecekti veElbryan'la Senfoni arkasında yeterince kargaşa yaratamazlarsa bu-nu asla başaramazdı. Korucu Şahinkanadı'nı ustalıkla kaldırıp ipi-ni takarak ilerlemeye devam etti, çamların arasında dolandı, çir-kin suratını gösteren her canavara bir ok fırlattı. Yandan saldıranlardan kurtulmak için dakikalarca, hızlı koşu-larla kenarlara kaçmaya devam etti, ama vadiye daha fazla cana-var aktıkça ve kaçma seçenekleri azaldıkça, zaman da ona karşıişlemeye başladı. Arkasına bakınca Paulson'ın koşan şeklini gör-dü -en azından güneydoğu yamacına tırmanan kara noktanın Pa-ulson olduğunu düşünüyordu- ama aynı zamanda inatçı devin deyakından takip etmekte olduğunu gördü. Oyunu bitmişti, korucu bunu biliyordu ve Senfoni'yi bir son-raki ağacın çevresinden dolaştırdı -Şahinkanadı'nı kalın dallarınarasında saklanan bir powrienin gözlerinin arasına indirdi- sonraPaulson ve deve doğru dümdüz koşturdu. iblisin Uyanışı

589

Çevresinde dev taşlar çamura düşüyor, yakındaki ağaçlarındallarını kırıyordu, ve yüz canavarın bağırışları Elbryan'ı vadidençıkana kadar takip etti. Ama o bağırışlar hızla çekiliyordu, Senfoni'nin iri adımları ko-valayanları geride bırakıyordu ve büyük şans eseri korucu devle-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 348: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

rin taş yağmurundan kurtuluyordu. Vadinin kenarına tırmandı,uzakta koşan devi gördü ve yapraksız ağaçların iskelet şekilleri-nin arasına daldı. Paulson yakalanmıştı; açıktaki bir köke takıldı ve yüzüstü ça-murun içine düştü. Devin zafer dolu kahkahasını işitti ve yükse-len çivili sopayı hayal etti ve bunun hiçbir işe yaramayacağını bi-le bile başını kollarının arasına aldı. Dev gerçekten de yakındaydı, ölümcül silahını kaldırıyordu,ama sırtına hızla saplanan bir ok kötücül kahkahasını ani bir hı-rıltıya dönüştürdü. Dev öfkeyle döndü. Elbryan dörtnala koşan Senfoni'nin sırtında dimdik ayakta du-ruyordu. Fırtına'yı çıkardı ve yayını eyere yerleştirdi. Dev geniş,kaim, sağlam dalları olan bir karaağacın yanındaydı. "Hızlı ve emin ol," dedi korucu Senfoni'ye. At planı çok iyi an-lamıştı. Senfoni, dalları devin yakınındakine dolaşmış olan ikinci birkaraağacın yanından döndü ve Elbryan atlayıp yağmurun kaygan-laştırdığı bir dal boyunca emin adımlarla koşmaya başladı. Dev döndü ve ona doğru koşan, aniden binicisiz kalan atamerakla baktı, ama canavar bir an düşündükten sonra sopasınıSenfoni'ye doğru kaldırdı. At son anda keskin bir açıyla yana döndü ve dev atıldı. Eği-len aptal fomoryan dallarda koşan ikinci şekli ancak o zaman farketti. Fırtına mavi beyaz bir şimşek gibi çaktı, canavarın boğazındauzun bir yarık açtı. Dev kükreyerek, sopasını hızla sallayarak 59°

R- A. SalVât0re

doğruldu, ama Elbryan çoktan daldan inmişti ve o sağlam dal spayı hedefinden önce durdurdu. Elbryan dalın altından çıktı sonra Fırtına'yı sopasını boşuna saplandığı daldan kurtarmaya çalışancanavarın bacakarasına savurdu. Ve dev için aşağıdaki keskin acıdan daha da kötüsü boğazm-daki yaraydı; çılgınca kan fışkırtan ve canavarın nefes almasınaizin vermeyen yara. Korkunç yara ve akan kan canavarın gücünüalıp götürdü, öfkesini tüketti'. Dev sopasını bıraktı, yarık boğazınıtutarak geri-geri sendeledi. Bulanık bakışlarla aygırının üzerinde-ki kötü adama baktı. Diğer adam, kolay av, adamın arkasına tır-manıyordu. Dev Elbryan ve Paulson'a uzandı, ama duyuları artık ona oyunoynuyordu ve adamlar altı metre uzaktaydı. Dev uzandı, uzandı,dengesini yitirdi ve yere devrildi. Canavar ormanda uzaklaşan toynak sesleri duydu, bir insankadının uzaktan gelen sesini duydu ve sonra karanlık üzerineçöktü. 44RUHLARIN KESİFLERİ "Sizin için, bir zamanlar Dundalis'te yaşayanlar için kurulmuşbir tuzaktı," dedi Juraviel. Elf elmas şeklindeki koruda, Mather'inmezarının yanında Pony ve Elbryan ile oturuyordu. Tuntun vebölgeye gelen diğer elfler yakındaydı ve Juraviel, Elbryan'a onla-rın kısa süre sonra Andur'Blough Inninness'e döneceklerini söy-lemişti. "Bunu nereden bilebilirler?" diye sordu Elbryan, vadidekiağaçların kesilmesi işinin özellikle onlar için yapıldığına inanma-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 349: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ya henüz gönüllü değildi. "Onlarla savaşan insanların çoğunun Dundalis'ten kaçtığını bi-liyorlardı," diye yanıt verdi Juraviel. "Onlar gelmeden önce köyboşalmıştı. Kasabanın kuzeyindeki vadinin önemli, hatta kutsalbir yer olduğu fikrine varmış olabilirler." "Hayır," diye itiraz etti Pony. "Köyün kendisinden daha önem-li olduğuna inanmazlardı ve biz köyü terk ettik." "Ve powrielerin, hele goblinlerin ve devlerin güzelliği takdiredeceğinden kuşkuluyum," diye ekledi Elbryan. Juraviel bu mantıklı savları sindirmek için sustu. Yine de ca-navarların özellikle o vadiye gitmeleri elfi rahatsız ediyordu. Elbryan'ı da rahatsız ediyordu, çünkü her daim yeşil ağaçlarazarar vermeleri mantıklı gelmiyordu. Ağaçlar canavarların işineyaramazdı; ladinler ve çamlar mancınıklar için fazla kısaydı, ateş 592

R- A. S4lva,0re

için fazla ıslak ve suluydu, ve inşaatta kullanılmayacak kadar es-nekti. Çevreleri daha yüksek ve sert ağaçlarla dolu, derin orman-larla çevriliyken powrieler neden o vadiye gitmişlerdi? Ancak düş-manlarını çekmek için, diye düşündü Elbryan, özellikle de Jilse_ponie'yle onu, vadiyi gerçekten de kutsal gören ikisini. Ama bu korucuya mantıklı gelmiyordu, çünkü plan fazla ince-likliydi. Canavarlar düşmanlarının önderleri hakkında böyle birbilgiyi nereden edinmiş olabilirlerdi?"Biliyorlardı," dedi Elbryan kısaca. "Bilmek zorundalar.""Nasıl?" diye sordu Juraviel. Ağaçların arasından gelen bir ıslık -Tuntun olduğunu anladı-lar- bir ziyaretçilerinin olduğunu haber verdi ve biraz sonraAvelyn Birader topallayarak aralarına katıldı. Çok daha iyi görü-nüyordu, yine o eski canlı keşişti, yalnızca biraz aksıyordu."Ha, ha, ne ki!" dedi Pony ona neşeyle ve keşiş gülümsedi. "Biliyorlardı," dedi Avelyn hızla yere otururken. "Biliyorlardıve hakkımızda çok şey biliyorlar. Çok fazla şey.""Bunu nereden anladın?" diye sordu Juraviel. "Bir hayalet söyledi," diye yanıt verdi Avelyn. Elbryan'm ku-lakları dikildi, keşişin Mather Amca ile iletişim kurup kurmadığı-nı merak etti. "Siz vadide savaşırken ben kuzeye, uzağa gittim," diye açıkla-dı keşiş. "Bize saldıran bu gücün yalnızca bir öncü, bir sınama ol-duğunu, düşmanımızın, İblis dactylin üzerimize sürecek kat katfazla askerinin olduğunu söyleyebilirim size.""O zaman sonumuz geldi," diye fısıldadı Pony. "Düşmanımızın bir müttefiki daha var," diye devam ettiAvelyn, doğrudan Elbryan'a bakarak. "Senin beni savunmak içinöldürdüğün bir adamın hayaleti.""Adalet Birader," dedi korucu.Avelyn başını salladı. "Adı Quintall," dedi, çünkü diğer isim

İblisin Uyanışı

593

artık son derece saçma geliyordu. "Bu hayaletle kısa bir konuşmayaptım ve size söyleyeyim, bizden, senden ve Pony'den haberivardı.""O ve ben bir kez dövüştük," diye hatırlattı korucu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 350: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Elbryan daha cümlesini bitirmeden Avelyn başını iki yana sal-lamaya başladı. "Vadide başınızın belada olduğunu biliyordu. İki-nizin de öldürüleceğini tahmin ediyordu.""Demek bir tuzaktı," dedi Juraviel. "Kesinlikle," dedi Avelyn. "Bizi, en azından siz ikinizi nasıl çe-kebileceklerini biliyorlardı," dedi Elbryan ve Pony'ye. "Nasıl bilebilirler?" diye sordu Pony. "Adalet -Quintall bizi iyitanımıyordu, çamlık vadiyi sevdiğimizi kesinlikle bilmiyordu." "Belki de hayaleti çevrede dolaşıyordu," dedi bir ses yakında-ki ağaçtan. Grup oraya baktığında Tuntun'un sakin sakin bir dal-da oturmakta olduğu gördü. Bu yeterince akla yakın geliyordu, ama Avelyn ruh gerçektenorada olsaydı QuintaU'ın varlığını sezeceğini tahmin ediyordu."Belki," diye kabul etti keşiş, "ya da belki dactylin karanlığına tes-lim olan tek kişi Quintall değil." Yaşamları mutlak gizliliğe dayalı küçük grup için aralarındabir hain olması fikrinden daha huzursuz edici bir olasılık olamaz-dı. Elbryan'ın ve başka herkesin akıllarına bin tane soru doluştu.Korucu çetedeki herkesi teker teker düşündü. Sıra Yelebekçi'ninsadakatini sorgulamaya geldiğinde bunun tamamen budalalık ol-duğunu fark etti. "Öyle bir şey bilmiyoruz," dedi Elbryan kararlılıkla, uzun birsessizlikten sonra. "Muhtemelen hayaletti, düşmanlarımızın casu-su. Ya da belki powrieler başta düşündüğümüzden daha kurnaz-lar. Belki sakladıkları tutsaklar vardır ve işkence yaparak onlardanbilgi alıyorlardır.""Dundalis'ten biri değil, kesinlikle," diye itiraz etti Pony. "Va-

594

R- A. Salvat,

diyi sevdiğimizi kim bilebilir?" "Bunların hepsi tahmin," diye ısrar etti komcu. "Tehlikeli dü-şünceler. Aramızda güven olmazsa nasıl çalışabiliriz? Hayır," diyekarar verdi, sert sesi bu noktada ödün vermeyeceğini belli ede-rek, "kimseden şüphelenmeyeceğiz. Bundan burada bulunanlardışında kimseye söz etmeyeceğiz ve daha geçerli kanıt bulana ka-dar bahsini açmayacağız.""O zaman dikkatli olmalıyız," dedi Avelyn. "Sırada bu koru mu var?" diye sordu Pony. Bu soru Elbryan'ıncanını sıktı. "Sırada bütün dünya var," dedi Tuntun konuyu değiştirerek,"eğer Avelyn'in sözleri doğruysa." "Doğru," diye ısrar etti keşiş. "Canavarların daha önce hiç ha-yal etmediğim kadar kalabalık olduklarını gördüm." "Yönetiliyor olmasalardı, doğalarının izin vermeyeceği kadarkalabalık," diye onayladı Juraviel. Avelyn'in yatağının başucunda geçen tartışmadan haberi ol-mayan Pony anlamamış gibiydi. "Powrieler ve goblinler onları bir arada tutan daha büyük birgüç, daha büyük bir kötülük olmadan uzun süre ittifak yapmaz-lar," diye açıkladı Juraviel. Pony yolda geçirdikleri onca hafta boyunca anlattığı kıyametkehanetlerini düşünerek, keşişin hep eleştirdiği, dünyadaki zayıf-lığı ve ona verdiği ismi düşünerek Avelyn'e baktı. "Dactyl mi?" di-ye sordu. "Emin misin?"

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 351: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Dactyl uyandı," dedi Avelyn tereddüt etmeden."Caer'alfar'da korktuğumuz da buydu," diye ekledi Juraviel. "Ama dactylin fiziksel bir varlık değil, insanların yüreğindekizayıflık olduğunu sanıyordum," dedi Pony. "İkisi de," diye açıkladı Avelyn, Aziz Saf Abelle'de aldığı eği-timi düşünerek. Ona İblis dactyii öğreten adamların, kendi zayıf- iblisin Uyanışı

595

lıkları ve dinsizlikleri aracılığıyla canavarın dönmesini sağlamasıironik geliyordu. "İblisin dünyaya gelmesine izin veren insandakizayıflık, ama geldiği zaman artık fiziksel bir canavar oluyor, yü-reklerinde kötülük olanların iradelerine hükmedebilen, canavarordularına komuta edebilen, Quintall gibi Tanrı'nın yolundan çık-mış adamları yanına çekebilen, büyük güce sahip bir varlık." "Kilisenizin inancından farklı inançlar da var," diye araya gir-di Tuntun kuru kuru. "Ve hepimizin tanrısı tek Tanrı," diye yanıt verdi Avelyn çabu-cak, elfi gücendirmek istemeyerek. "Belki farklı isimlere sahip birTanrı, ama benzer ilkelere sahip. Ve o ilkeler yanlış yorumlandı-ğı zaman," diye devam etti keşiş sesi ciddileşerek, "kişisel kazançiçin, ceza vermek için ya da başkalarını boyun eğmeye zorlamakiçin kullanıldığı zaman, umarım bütün Corona gözünü açar, çün-kü o zaman iblis dactyl uykusundan uyanır.""Karanlık zamanlar bunlar," diye onayladı Juraviel. Elbryan başını eğdi, ama ümitsizlikten değil düşünceli olduğuiçin. Bu tür felsefi tartışmalardan hoşlanmıyor değildi; ama Elbr-yan buradaki rolünün varlıklarını sürdürmekle ilgili olduğunu an-lıyordu, sayıları iki yüze yakışan, sorumluluğu altındaki bu halkadoğru düzgün önderlik yapabilmesi gerekiyordu. O anda korucu-nun yüzlerce kilometre uzaktaki efsanevi bir canavardan daha ya-kın sorunları vardı, çünkü aralarında gerçekten de bir hain varsa,içinde bulundukları tehlike artacaktı. "Biliyorlardı, Mather Amca," diye fısıldadı Elbryan, Kahin'deimge nihayet gelince. "Vadiyi mahvetmenin beni yaralayacağını,hatta belki saklandığım yerden çıkaracağını biliyorlardı. Ama be-ni, Gecekuşu isminden fazlasını nasıl bilebilirler? O kadarını, on-lara karşı çabalarımı hiç saklamadım. Aşklarımı, yüreğimin içinde-ki özel mekanları nasıl bilebilirler?" 596

R' A- Silvat0re

Korucu arkasına yaslandı, sırtını küçük mağaranın duvarverdi. Sessizce bakmaya devam etti, bir yanıt beklemiyordu s Wsık olduğu gibi Mather Amca'sının imgesinin ona kendi düşünekarmaşasının içinde yol göstereceğini, ikilemini mantık yürüterekçözmesini sağlayacağını umuyordu. Aynada başka bir imge gördü -yoksa yalnızca kendi zihnindemi?- o yeşil vadiye saldırmak için seçtiği, ama hasta olduğunu id-dia ederek gelmeyi reddeden bir adam. Elbryan adamın hasta olmadiğini biliyordu ve bu ani korkaklığı gerçekten de sıradışı bulmuştu. Ama bu tür önemsiz sorunlar için zamanı olmadığındankorucu olayı aklından çıkarmıştı. Elbryan perişan grubun kampa dönmesini gözünde canlandırdi: Bitkinlikle Senfoni'nin sırtından yere inen Paulson, atadamı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 352: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

sağlam bedeni olmasa yere yuvarlanacakmış gibi Yelebekçi'yyaslanan Pony. Aynada, o sırada çevresinde olan olayların yansımasını gördü: Sözde hasta olan adam kampın kıyısında durmuştu ve daha da önemlisi, adamın yüzündeki ifadeydi. O sırada faretmemişti, ama şimdi Elbryan için açıktı.Adam dönmelerine şaşırmıştı, gerçekten şaşırmışü. Touel'alfar'la geçirdiği yıllardan öğrendiği sessizlikle, Elbryan,Tol Yuganick'i gecenin geç saatlerinde, kamptan çıkarken izledi.Yeşil vadiye yaptıkları saldırının üzerinden günler geçmişti. Sözde yakacak odun arayan iri adamın sık sık geniş omuzla-rının üzerinden arkaya baktığını fark etti Elbryan, takip edilmedi-ğinden emin olmaya çalıştığı açıktı. Ama tedbirliliği korucunungizlilik yeteneği karşısında pek işe yaramıyordu ve bu yüzdenTol, çetenin saklandığı yerden üç kilometre ötede, çarpık bacak-lı bir powrieyle buluştuğunda Elbryan'ın varlığından habersizdi. "İstediğin gibi yaptım," diye şikayet ettiğini duydu Elbryan iriadamın. "Onları tam da söylediğim yere gönderdim." iblisin Uyanışı

597

"Yah! Korucu dedin," diye homurdandı powrie, "ve kadın ar-kadaşı. Başka savaşçılardan ya da alçak atadamdan bahsetmedin!" "Gecekuşu'nun Dundalis'in yakınına yalnız gidecek kadar ap-tal olduğunu mu sandın?" "Sus!" diye tersledi powrie onu. "Tavrına dikkat et, Tol Yuga-nick; Bestesbulzibar uzakta değil ve insan etine aç." Elbryan bu yabancı ismi sessizce tekrarladı ve bundan bahset-menin bile Tol'un kırmızı suratını nasıl soldurduğunu fark etti.Korucu bu yaratığın, Bestesbulzibar'ın ne olabileceğini bilmiyor-du, ama bir düşman olarak ona saygısı şimdiden büyüktü. "Gecekuşu'nu alt etmeliyiz," diye ısrar etti powrie, "hem de biran önce. Savaş hattının kilometrelerce arkasında olmamıza rağ-men, efendim buradaki somnları fark etti ve hiç memnun değil." "Bu senin sorunun, Ulg Tik'narn, benim değil!" diye hırladıTol. "Beni kullandın powrie ve ağzımda, tamamını yutsam bilehiçbir ırmağın temizleyemeyeceği pis bir tat bıraktın!" Elbryan başını salladı, adamın haince eylemleri yüzünden bi-raz pişmanlık duymasından memnundu. "Seninle ve kanatlı iblis Bestesbulzibar'la işim bitti!" Kızgınlık-la topuğunun üzerinde döndü ve uzaklaşmaya başladı. "Yah, seni düşlerinde bulan hayalet varken mi," diye sordupowrie kurnazca, "her çağrısında Bestesbulzibar'a seslenen haya-let varken mi?"Tol Yuganick duraksadı ve arkasına döndü. "Hem, ihanetini öğrenirse Gecekuşu ne yapabilir?" diye sorduUlg Tik'narn."Bir anlaşma yapmıştık," diye itiraz etti Tol. "Anlaşma hâlâ geçerli," diye düzeltti Ulg Tik'narn. "Benim de-diğimi yapacaksın aptal insan, yoksa efendim seni hiç de hoş ol-mayan bir şekilde yok edecek."Tol başını eğdi, pragmatizmi vicdanına karşı savaşırken yüzü

598

R- A. Salvatl

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 353: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

çarpıldı. "Sen çoktan düştün," diye devam etti powrie gülerek. "Yoludan dönemezsin, hatalarını düzeltemezsin. Gecekuşu'nu bize bikez verdin ve şimdi yine vermelisin; çünkü o ele geçmezse çirkinTol Yuganick huzur bulamayacak, uykusunda hayalet Quin-tall'den kaçamayacak, her şeye kadir Bestesbulzibar'dan yeterin-ce uzaklaşmak için yol bulamayacak." Elbryan, o ve küçük çetesinin, bu canavar ordusunun yüreğin-de bu kadar büyük bir etki yaratmış olması karşısında nefesinituttu. Hain ruhun ismini fark etti elbette ve powrienin Quin-tall'dan, Bestesbulzibar'ın piyonu olarak bahsetmesi, bu yaratığınkim olduğunu tahmin etmesini sağladı."Bir koru var," diye başladı Tol gönülsüzce, "elmas şeklinde." Sözcükler Elbryan'ı harekete geçirdi; farkında olmadan Şahin-kanadı'na bir ok yerleştirdi, yayı doğrulttu, hain Tol'un gözlerininarasına nişan aldı. "Korucu için daha da özel, ne olursa olsun kirletilmesine izinvermeyeceği bir yer," diye devam etti Tol. Elbryan adamı öldürmek istemiyordu; Tol'un zayıflığı ne olur-sa olsun korucu açıklamasına fırsat vermeden, kendisine bu şe-kilde sırtını dönmesi için ne tür tehditler savurulduğunu dinleme-den onu öldürmek istemiyordu. Ama Elbryan powrielere hiç sempati beslemiyordu ve bu yüz-den yayın açısını biraz kaydırarak dişlerini sıktı ve yayı salıverdi.Ok hatasız bir şekilde altı metre uçtu, ya da Elbryan öyle düşün-dü. Son anda ok uçuşunun tam ortasında döndü, hızla bir ağacasaplandı. Ulg Tik'narn göz açıp kapayana kadar kaybolmuş, ge-cenin hüküm sürdüğü ormanda koşuyordu, ama Tol kıpırdaya-madan korucu elinde Fırtına'yla, önüne atladı. Kaçan powrieyebir bakış atınca yaratığın yakın tehlike oluşturmadığını gördü.Diğer yandan Tol dev kılıcını eline almış, sinirli sinirli Elbr-

iblisin Uyanışı

S99

yan'ı gözlüyordu."Her şeyi duydum," dedi korucu. Tol yanıt vermedi, kaçış yolu arayarak etrafına bakınmakla ye-tindi. "Geceleyin ormanda benden kaçamazsın," dedi Elbryan sakinbir şekilde. "O zaman sen benden kaç," diye terslendi iri adam. "Karşılaş-tığımız ilk günden beri kelleni istiyorum iğrenç korucu, ve defolya da kelleni keseceğimi bil!" Elbryan blöfün arkasındaki korkuyu fark etti. Tol onunla dö-vüşmek istemiyordu, Fırtma'nın kudretiyle yüzleşmek istemiyordu. "Silahını yere at," dedi Elbryan sakin sakin. "Sana karşı yargı-cı oynamayacağım, Tol Yuganick, burada değil. Benimle kampadön ve suçlarını açık açık anlat ve halk senin için ne seçim yapa-cak görelim." Tol fikirle alay etti. "Silahımı bırakayım da ipi boynuma daharahat geçir, değil mi?" dedi. "Pek mümkün değil," diye yanıt verdi korucu. "Halk merha-metlidir." Tol ona tükürdü. "Sana kaçman için son bir şans veriyorum,"dedi. "Bunu yapma," diye uyardı onu Elbryan, ama Tol vahşice sal-dırarak, ağır kılıcını savurarak üzerine atıldı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 354: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Fırtına sola kaydı, yukarı savruldu, yine sola, sonra sağa gitti,Elbryan hantal saldırıyı kolayca karşıladı. Korucu kılıcını uzattı,ucunu Tol'un kılıcının kabzasının altına soktu ve iri adamın ham-lesi karşısında ustalıkla yana kaydı. Elbryan bileğini bükerek Fır-tma'nın' ucunu iri adamın eline dayadı ve bir dönüş daha yapın-ca Tol'un elini sağa çevirdi. Elbryan kılıç kolunu yana açtı ve Tol'un silahı yana uçarak ça-murlu bir su birikintisine düştü. 6°° R- A. Salvatore İri adam çaresizlik içinde inledi. Silahsız kalmıştı. Ölümcül ko-rucuya baktı. "Yapma," dedi Elbryan, ama Tol döndü ve sendeleyerek uzak-laştı. Elbryan Fırtına"'yı başının üzerinde çevirdi, fırlatmaya hazırlan-dı. Ama Tol en yakın ağacın yanından geçerken, iki kaslı at aya-ğı fırlayıp hızla adamın başının yanına inince durdu. Tol hızla te-petaklak dönerek geniş bir dişbudak ağacının dibine yığıldı.Yelebekçi küçük açıklığa çıktı."Onu buraya kadar takip ettim," diye açıkladı Elbryan. "Ben de seni takip ettim," diye yanıt verdi atadam. "Ve sırtım-da Avelyn'i taşıyordum. Hedefin burnunun dibinde olsa bile ar-kana da dikkat etmen lazım."Elbryan çevresine bakındı. "Peki keşiş nerede?" "Bir powrie kovalıyor," dedi Yelebekçi. "O küçük şey için en-dişelenmemeni söyledi." Elbryan Tol'a baktı, adamın başı omuzlarının üzerinde sallanı-yordu. Sert ağaç gövdesine yaslanmış oturuyordu"Onu yargılayamam," dedi korucu."Hep merhametlisin, tıpkı üç serseri avcıda olduğu gibi.""Ve o seçim en iyisiydi," diye hatırlattı Elbryan. "Evet, ama bu değil," diye ısrar etti atadam. "Bu düşmüş biri,geri dönüşü yok. Suçuna hoşgörü gösterilemez, ben öyle derim,çünkü kendi postunu kurtarmak için hepimizi yaratığa verecekti."Yelebekçi sersemlemiş adama küçümseyerek baktı. "Bunu o dabiliyor. Yaptığı şeyle yaşamasına izin vererek ona daha az merha-met gösterdiğini düşünüyorum.""Yargıcı oynamayacağım." "Ama ben oynayacağım," dedi Yelebekçi kararlılıkla. "Senşimdi git istersen, dostum. Avelyn'in sana ihtiyacı olabilir ve bu-nu izlemek istemezsin." iblisin Uyanışı

601

Elbryan zalim atadamı inceledi, ama Yelebekçi'nin kararınıdeğiştirmek için pek az gücü olduğunu anladı. Ve kendi duygu-ları ne kadar merhamet içerirse içersin, Elbryan gerçekten de düş-müş olan Tol Yuganick uğruna Yelebekçi'yle savaşamazdı. Tol'abaktı, adam baygındı ve muhtemelen güçlü çifteyle zaten ölüm-cül derecede yaralanmıştı. "Merhametli ol," dedi korucu Yelebekçi'ye. "Yaptığı seçimdenpişman.""O seçimi kendi isteğiyle yaptı." "Bu doğru olsa bile, merhamet adaletin dostudur," diye ısraretti Elbryan. Yelebekçi başını ciddiyetle salladı ve Elbryan Şahinkanadı'nıalıp, giden powrienin peşinden gecenin içine koştu, ama koaıcu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 355: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Avelyn'in cüceyle başa çıkacabileceğinden emindi. Ormanın için-de, on adım sonra tek bir gümleme duydu; atadamın ağaç göv-desine yaslanmış kafaya attığı tekme; ve bittiğini anladı. Midesi bulanıyordu, ama itiraz edemezdi, bunca yaşam tehli-kedeyken değil. Tol bir seçim yapmıştı ve seçiminin bedelini öde-mişti. Karanlık patikadaki bir dönemeçten sonra korucu yerde yatanbir powrie çetesi gördü, çoğu ölmüştü, ama bazıları hayatlarınınson anlarında hâlâ seğiriyordu. Korucu üstlerine bir yıldırım düş-tüğünü fark etti ve yaklaştığını anladı. Durdu ve duyularını geceye çevirdi, ve yakında konuşmalarduydu. Hızla, ama sessizce koşan Elbryan kısa süre sonra bir baş-ka powrie üzerinde çalışmakta olan Avelyn'i gördü. Adam cüce-yi kolunun altına sıkıştırmış,, yaratığın kafasını tekrar tekrar birağaç gövdesine vuruyordu. Elbryan orada durmayı düşünmüştü, ama patikanın güneyin-den gelen bir ses dikkatini çekti. Son powrieyi gördü -Tol Yuga-nick'le konuşan, Ulg Tik'narn. Elbryan tek dizinin üzerine kaya- 602

R- A. Salvat.

rak Şahinkanadı'nı kaldırdı. Yine atışı tam hedefe uçtu, ama yineok son anda saptı ve zararsızca gecenin içinde kayboldu. Korucu hayal kırıklığı içinde yayını bıraktı ve kılıcı elindekoşmaya devam etti. Uzun bacaklı insandan kaçamayacağını anlayan powrie kaya-rak durdu ve elinde parlak, testere dişli bir kılıçla, arkasına döndü."Gecekuşu," diye nefes verdi cüce. "Yah, öleceksin!" Elbryan hiçbir şey söylemedi, yalnızca hızla atıldı, Fırtına'yı ikikez powrienin kılıcına vurdu, sonra kılıcı açılan boşluklardan,doğrudan zırhsız cücenin kalbine uzattı. Kılıcı, Elbryan'ın anlamadığı bir gücün zorlamasıyla yana dön-dü ve irkilen korucu aniden dengesini kaybederek öne devrildi.Boş elini çaresizce uzattı, gülümseyen powrienin darbesini açıkavucuna kabul etti. "Ne oluyor?" diye sordu korucu, yana kayıp bu aldatıcı düş-manla yüzleşmek için dönerek.Ulg Tik'narn kahkaha atarak ilerledi. Biraz uzaktaki Avelyn Birader sahneyi merakla izliyordu; Elbr-yan'ın bir başka görünüşte başarılı saldırı yaptığını, ama Fırtı-na'nın son anda yana kaçtığını gördü. Ama korucu bu sefer ha-zırlıksız yakalanmadı ve dengesini koruyarak başka karşı saldırı-ları engellemek için savunma duruşunu hemen düzeltti. Avelyn elindeki taşı, grafiti kaldırdı; çünkü kullandığı zamanşimşek bu powrie üzerinde etkili olmamıştı. Bu cücede çok sıra-dışı bir şey olduğunu fark etti keşiş, Avelyn'in anlamadığı bir ko-ruma büyüsü. Ölen Quintall'dan aldığı lal taşını çıkardı, Elbryan silahını -bo-şuna- iki kez, kahkahalar atan powrienin kafasına savururken bü-yüsüne düştü. O zaman Avelyn sebebi gördü, powrienin büyüyle parlayankakmalı kemerlerini gördü. iblisin Uyanışı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 356: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

603

"Öyle olsun," diye hırladı keşiş. "Ha, ha, ne ki!" Avelyn ölenQuintall'den aldığı diğer taşı, güçlü güneştaşım çıkardı ve taşınenerjilerini odaklayarak gönderdi. "Yah, beni öldüremezsin, aptal Gecekuşu," diyordu UlgTik'narn, kısa kollarını açmış şaşkın Elbryan'a yaklaşırken. "Efen-dim beni koruyor. Bestes..." Büyü bastırma dalgaları dactylin yaptığı kemerlerin üzerineyuvarlanır, Fırtına cücenin göğsüne saplanırken sözcük bir hırıl-tıyla bitti. "İsmi bilmiyorum," diye itiraf etti Juraviel, kamp ateşinin üze-rinden Elbryan'a bakarak. "Ama ben biliyorum," diye araya girdi Avelyn, gövdesini dev-rilmiş bir kütüğe yaslayarak. "Bestesbulzibar, Aztemephostophe,Pelucine, Decambrinezarre..." "Hepsi iblis dactyllerin isimleri," dedi Juraviel, çünkü tuhafisimlerin iki tanesi elfe tanıdık gelmişti "Bu durumda, powrieye inanacak olursak, gerçekten de düş-manımıza yol gösteren bir yaratık, fiziksel bir yaratık olduğunubiliyoruz," dedi Pony. "Biliyoruz," dedi Avelyn emin bir tavırla ve büyülü kemerleri,takılmasına izin vermeyeceği kötülük nesnelerini yere attı. "Buyaratığı ve yuvasını bir süredir biliyorum.""Barbacan," dedi Elbryan."Dumanlı dağ," diye ekledi Avelyn. Uzun bir sessizlik çöktü; beşi -üç insan, Juraviel ve Tuntun-bu doğrulamanın ağırlığını kavramış, kendilerini aniden kırılganhissetmişlerdi. Çok gerçek bir dactyl vardı ve Quintall'ın hayale-tini kontrol ediyordu ve -Quintall ya da canavar ordusunun ra-porları sayesinde- çetelerini, Gecekuşu'nu biliyordu.Avelyn doğruldu ve uzaklaşacak oldu; Pony koşup ona yetişti.

6o«

R- A. Salvatore

"Yazgımı biliyorum," dedi keşiş ona sessizce, ama izlemekiçin harekete geçen Elbryan ve keskin kulakları olan iki elf onuaçıkça duydu. "Artık Tanrı'nın ruhu tarafından neden taşları çalınAziz Saf Abelle'den kaçmaya kışkırtıldığımı biliyorum." "Barbacan'a gitmeyi düşünüyorsun," diye mantık yürüttüPony. "Orada toplanan orduyu gördüm," diye yanıt verdi Avelyn."Kısa süre sonra üzerimize, krallığın üzerine çökecek karanlığıgördüm. Aziz Saf Abelle, Palmaris, Ursal, hatta Kemer-ve-To-ka'daki Entel. Hatta belki Behren kadar uzaktaki yerler bile gü-venli değil." Keşiş dönüp Pony'nin gözlerine, sonra arkasına, Elbryan'abaktı. "Dactyl ve hizmetkarlarını alt edemeyiz," diye ısrar ettiAvelyn. "Halkımız zayıfladı ve elfler fazla yalıtıldı, sayıları azaldı.Karanlığın engellenmesinin tek yolu düşmanımızın başının kesil-mesi, powrieleri nefret ettikleri goblinlerin yanında tutan bağlayı-cı gücün yok edilmesi, vahşi devleri yöneten büyük iradenin or-tadan kaldırılması." "Böylesine büyük güce sahip bir yaratıkla savaşmak için yüz-lerce kilometre yolculuk etmeyi mi planlıyorsun?" diye sorduElbryan kuşkuyla.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 357: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Bütün İnsan krallıklarının toplayacakları hiçbir ordu dactyleyaklaşamaz," diye yanıt verdi Avelyn, "ama ben yaklaşabilirim." "Küçük bir grup yaklaşabilir," diye ekledi Pony, Elbryan'a ba-karak.Korucu bu fikri bir an düşündü, sonra sertçe başını salladı. Pony Avelyn'e baktı, gözlerini kardeş gibi gördüğü adamıngözlerine dikti. Orada acı gördü, keşiş yalnız gideceğini söyledi-ğinde orada olmayan korkuyu gördü. Avelyn kendisi için kork-muyordu, onun için korkuyordu."Bunun senin yazgın olduğunu söyledin," dedi Pony, "ve öy-

iblisin Uyanışı

605

leyse, benim yazgım beni senin yanına koyduğuna göre, bu be-nim de yazgım."Avelyrı başını iki yana salladı, ama Pony ısrar etti. "Beni durdurabileceğini düşünme bile," dedi. "Her durumda,nerede güvende olurum ki? Powrieler bize tuzaklar kurarken, bu-rada mı? Yoksa güneyde, ilerleyen orduların önünde mi?" "Yoksa elfyuvasmda mı?" diye ekledi Juraviel ciddiyetle,Pony'nin savını beklenmedik bir şekilde destekleyerek. "Gerçekten de, nerede?" diye sordu kadın. "Tüm dünya nefe-sini tutarken, bu canavarla yüzleşmeyi, yazgısını yaşayanAvelyn'in yanında durmayı tercih ederim." Avelyn korucunun itiraz etmesini beklermiş gibi Elbryan'abaktı. Pony'ye bu kadar âşık olan Elbryan onun gitmesine nasılizin verirdi?Ama Avelyn o aşkın doğasını tam olarak anlamamıştı. "Ben de Pony'nin yanında dururum," dedi korucu kararlılıkla."Ve Avelyn'in."Keşişin yüzünde inanmayan bir ifade vardı. "Terranen Dinoniel elflerin eğittiği bir korucu değil miydi?" di-ye sordu Elbryan, çevresine bakmıp, sonunda gözlerini Juravielve Tuntun'a dikerek. "Aynı zamanda yarı-elfti," diye araya girdi Tuntun, sanki bugerçek, efsanevi kahramanı Elbryan'dan yukarı koyarmış gibi. "O Zaman diğer yarıyı oluşturmak için ben de gitmeliyim," de-di Juraviel ciddiyetle. Tuntun'un iri iri açtığı gözlerine şaşırmadanbaktı. "Dasslerond Hanım'ın izniyle, elbette," dedi. "Ha, ha, ne ki!" diye patladı Avelyn aniden, bu beklenmedikdestek karşısında şaşkın, ama açıkça memnundu. Ama o neşeliânın sürmesine imkan yoktu; onları Barbacan'a yapacakları ürkü-tücü bir yolculuk beklerken değil. Keşiş hepsine teker teker bak-tı ve başmı salladı, sonra vicdanı ve cesaretiyle yalnız kalmak için 6o6

R- A. Salvlt0re

yürüyüp gitti.arı- Elbryan ve Pony elflerin yanından ayrıldıklarıncja ^-u J .nın konuşmalarına kulak misafiri olduğunu anl;iyarajc,.Ormanın on, on iki adım içinde, iri cüssesine rağmen görülmden, işitilmeden duruyordu. "Ah, ama işin buraya varacağını biliyordum," decij Yelebekci"İnsanlar," dedi atadam tükürür gibi, küçümsemeyle, "hep hatır-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 358: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

lanmanın yollarını ararlar." Başını iki yana sallar^ «o zaman be-nim için heybe bulun, erzak taşıyacak birine ihtiyacınız var Bas-larınızı beladan uzak tutacak biri olursa daha da iyi.""Bize eşlik etmeyi mi düşünüyorsun?" diye sordu Elbryan "Uzun bir yol," diye yanıt verdi atadam. "Sinirlerinizi yatıştır-mak için gaydama ihtiyacınız olacak, bundan hiç kuşkum yok!" BEŞİNCİ KISIMYARATIK Kararlaştırıldı Matber Amca; yeni bir denge, yeni bir oyun düzeyi. Düş-manlarımız bizi biliyor ve saflarının arasında endişe olduğu açık, ama önle-rinde daha büyük bir hedef var ve dikkatlerinin bıı yöne çekilmesi bize birazumut veriyor, bizi yakalayamayacaklarını güvenle söylemek becerisini veriyor. Ama biz de önemli bir darbe iııdiremeyeceğiz. Ateşlerimizin önünde ikimancınık düştü, ama Barbacan'dan aşağı akan yüzlerce savaş makinesiylekarşılaştırılınca onlar ne ki? Son iki hafta içinde yaklaşık bir düzine dev öldür-dük, ama daha yüzlercesi Ayı-Honce'a doğru yürürken ne önemleri var? Ve ar-tık bilindiğimiz için düşmanlarımız önlem alıyor, daha büyük, daha hazırlık-lı gruplar halinde hareket ediyor. Öldürmek her seferinde daha da güçleşiyor. Bu şekilde bir süre hayatta kalırız sanırım, ama kesin sonuca ulaşmak içinhiçbir şey yapamayız, burada yapamayız, savaş cephesiyle istilanın kaynağı-nın tam ortasında değil. Ama, eğer Avelyn Birader yanılmıyorsa, eğer yazgısıkuzeydeyse ve biz onu oraya götürebilirsek, iblis dactylle savaşıp onu yenebilir-se, o zaman düşmanlarımızı bağlayacak bir güç kalmaz. Bestesbulzibar gittik-ten sonra pourielerle goblinler arasındaki kadim nefreti kim söndürecek? İsti-lanın, krallığın halkı kadar kendi içlerinde de savaşan ayrıgruplara bölünme-si olası. Normalde çekingen yaratıklar olan devleriıl çoğunun, insan köylerin-den çok uzaktaki, dağlardaki evlerine dönmeleri olası. Kulağa ne kadar kolay geldiğini düşününce gülüyorum, çünkü önündekiyolun geçtiğim yoldan daha karanlık olduğunu, yolun sonunun daha da ka-ranlık olduğunu çoktan biliyorum. Daha savunmasız kardeşlerimi güvenli yerlere-öyle bir yer bulunabilirse-götürürken arkada bırakacağım, savaşmaya devam edecek erkek ve kadınla-rın yolu da karanlık. Teselli veren hayaller kurmuyorum; o grup da benimkikadar büyük bir tehlike içinde olacak. Sonunda, eğer bir sığınak bulamazlar-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 359: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

sa öldürülecekler, belki zavallı Cric gibi teker teker, ya da belki goblinler gece-leyin kamplarını bulup hepsini katledecek. Başlarımızın üstünde toplanan, en kara fırtınadan da karanlık, hangi bu-lutlar bunlar? Yazgımızın bizim için seçtiği yaşam bu, Mather Amca. Yazgımızın indayattığı yaşam bu ve kendilerinin istemediği sorumluluklar karşısında pek agerçekten de pek az kişinin geri çekildiğini görmekten gurur duyuyorum HerTol Yuganick'e karşı ,gönüllü olarak savaşan yüz kişi var, herhangi bir tehdide, işkenceye boyun eğmeyen, sadakat ve cesaretlerini paylaşan, kardeşlerininkazanabilmesi için, bu kendi ölümleri anlamına gelse bile savaşmaya devamedenler. Ben bir korucuyum, ne kadar zorlu olursa olsun görevi kabul etmek, o gö-revi yaparken yazgı önüme ne çıkarırsa kabullenmek için eğitildim. Bu benimborcum ve şerefim. Savaşacağım, elflerin verdiği bütün yeteneklerle, elimdekibütün silahlarla, değer verdiğim ilkeler için savaşacağım -masumların korun-ması için, her şeyden öte yüksek adalet ilkeleri için. Ve bu zamanlarda, o yol-da, gerektiği için üç köyün lideri oldum. Ama onlar, savaşın yoluna çıkan bumasumlar günün gerçek kahramanı, ben değil. Çünkü her biri, tehlikeden çok

uzağa kaçabilecek avcılar, bu kendi savaşı olmayan Yelebekçi, Belster O'Co-mely ve Dünyanın Souu'ndan Shaumo, her biri borçla bağlanmış olmasa dagönüllü olarak savaşıyor. Her erkek, her kadın, her çocuk ortak mirasları yü-zünden silahlarını alıyor, çünkü birliğin değerini anlıyorlar, çünkü güneyde-ki kasabalarda yaşayanların yazgılarını önemsiyorlar. Artık koruculuğun ne demek olduğunu biliyorum, Mather Amca. Korucuolmak demek, iyinin kötüden daha ağır bastığını bilerek insanlığınzayıflıklarını kabul etmek, çoğunlukla takdir edilmese de örnek oluşturmak, ka-ranlık çevrendekilerin üzerine çöktüğünde -çoğu, belki, sana zulmetmiş olsada- değerini anlayacaklar ve önderliğini kabul edecekler demek. Korucu olmakdemek örnek olmak yoluyla çevrendekilere gerekirse nasıl biri olabileceklerinigöstermek, her insanın karakterinde olan iyi özellikleri yansıtmak demek. Arkada bıraktığım erkek ve kadınlar benim hizmet ettiğim gibi hizmet ede-cekler, moral verecekler ve daha sonra karşılaşacakları herkesin

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 360: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

iradesini, ce-saretini ve kararlılığını arttıracaklar. Ve bana gelince, şu anda Avelyn Biraderi Barbacan'a, düşmanımızınşeytani başına götürmeye yemin ediyorum. Ve yolculukta ölürsem, varsın öyleolsun. Hepimiz, sevgili Pony'myok olursak, başarısız olursak, o zaman bir baş-kası kılıcımı ve ülkümü düştüğü yerden kaldırıp devam etsin.Son özgür insan ruhu alt edilene kadar karanlık tamamen çökemeyecek.GECEKUŞU ELBYRAN

45AYRILIK Elbryan ve isyan gücünün diğer önderlerinin arkada bıraka-cakları yirmi beş savaşçı ve seksen kaçağı organize etmesi günleraldı. Çetenin kalanı vur-kaç savaşından vazgeçecek, insanların ta-mamını güneyde, daha güvenli yerlere götürme işine odaklana-caklar, ilerleyen orduya paralel bir yol izleyecek, ama çatışmadankaçınacaklardı. Kuzeye, Barbacan'a gidecek bir avuç kişi için ayrılmak zordu;ama kendini bu halkın babası, onları güvenilir komyucusu gibihisseden Elbryan için daha da zordu. Bulunup yok edilirlerse, ko-rucu kendini asla affetmeyeceğini biliyordu. Ama diğer sav daha zorlayıcıydı; dactyl alt edilmezse hiç sığı-nak kalmayacaktı, o zaman insanların bildiği dünya yok olacaktı.Pony korucuya sık sık kaçaklara eşlik edecek savaşçıları kendisi-nin eğittiğini, yalnızca onun hayır dualarıyla değil, onun orman-cılık yetenekleriyle de gideceklerini hatırlatıyordu. Ve çocukları-nın koruması altında büyümesini izleyen bir baba gibi, Elbryan'ınonların gitmesine izin vermesi gerekiyordu.Onun yolu çok daha karanlıktı ve diğer yöndeydi. Rahat bir hızda yola çıktılar, Elbryan Senfoni'ye biniyor -amaancak kısa mesafelerde- böylece çevreyi kolaçan etmek için hız-lı hareket edebiliyordu. Pony ve Avelyn Yelebekçi'nin yanındayürüyorlardı. Atadamın gaydası elindeydi, ama Dundalis, Yaban 6'° R- A. SalvatoreÇayırı ve Dünyanın Sonu'ndaki canavar sığınaklarını arkada bı-rakmadan çalmaya başlamayacaktı. Küçük grup kampın hemen dışında bir elf topluluğuna rastla-dı. Beş tane de olabilirlerdi, yirmi tane de; sakıngan periler o çokkısa süreler için görülebiliyorlardı. Elfler pek çok ağacın tomur-cuklanan dallarının arasında dans ediyorlardı. "Dasslerond Hanım ne diyor?" diye sordu Elbryan Belli'marJuraviel'e. "Güle güle diyor," diye yanıt verdi elf. "Gecekuşu Elbryan'a,Jilseponie'ye, iyi Avelyn Birader'e, kudretli Yelebekçi'ye ve," diyebitirdi yere inmek için minik kanatlarını hızla çırparak, "bu önem-li yolculukta Caer'alfar'ı temsil edecek Belli'mar Juraviel'e gülegüle!" Elf yerlere kadar eğildi. Elbryan dalın üzerinde oturmuş gülümseyen Tuntun'a baktı-gülümsemesi sezgileri kuvvetli korucuya o kadar da içten gel-medi. "Ona iyi bak, Gecekuşu," dedi dişi elf tehditkarca. "Karde-şimin güvenliğinden kişisel olarak seni sorumlu tutuyorum." "Ha, iblis dactyl gibilerinin karşısında ne kadar da büyük birsorumluluk bu!" diye uludu Yelebekçi. "Benim dediğim olsaydı, Belli'mar Juraviel kendi halkının ya-nında kalırdı," diye yanıt verdi Elbryan. "Elbette, benim istediğim

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 361: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

olsaydı Pony -Jilseponie yağmalanan üç köyün halkıyla kalırdı,Avelyn de öyle ve Yelebekçi'nin gaydası her şafağı ormanda,kendi evinde karşılardı." "Ha, ha, ne ki!" diye gürledi Avelyn. "Cesur Gecekuşu yaratık-la tek başına savaşacak!" "Evet ve dactylin dağının kollarının arasındaki orduyu biçe bi-çe geçecek!" diye ekledi Yelebekçi. Elbryan şakalarına güldü. Senfoni'yi topuklayıp patikadan aşa-ğı, kısa bir mesafe de dörtnala koşturdu."Güle güle git, Gecekuşu!" diye seslendiğini duydu Tuntun'un

iblisin Uyanışı

611

ve sonra yalnız kaldı, aksini söylese de gruba yeni katılan üyeonu memnun etmişti. Biraz ötede bir hareket sezdi ve Senfoni'den yavaş yürümesi-ni istedi. Paulson ve Sincap biraz öte patikaya çıkınca rahatladı.Onu görmemişlerdi. "Onları kaçırdıysak seni fena pataklayacağım," diye köpürdüiri adam. Sincap akıllıca yana, adamın ulaşamayacağı bir yerekaydı. Diğerleri ertesi sabaha kadar kaçaklara katılmayacaklarıhalde, yolculuk için giyinmiş oldukları gerçeği Elbryan'ın gözün-den kaçmadı. Korucu atını iki çam ağacının arkasına sürdü ve ni-yetlerini öğrenmeyi umarak, belki de canlarına yettiğini ve kendibaşlarının çaresine bakacaklarını düşünerek ikisinin yaklaşmasınaizin verdi. Paulson'ın her zamanki homurdanmaları dışında, ne hakkındakonuştuklarını anlayamadı.Yaklaştıkları zaman aniden, "Selamlar," diyerek ikiliyi ürküttü. "Sana da," dedi Paulson. "Gidişini kaçırmadığımız için mem-nunum.""Sizin başka planlarınız mı var?" Paulson doğrudan gözlerine baktı. "Elbryan gittikten sonra bi-ze ne kalıyor?" diye sordu. Korucu adama dikkatle baktı, sonra omuzlarını silkti. "Kaçak-ları güneye götürmemiz gerek. Daha fazla gecikme olmamalı." "Bu iş için yirmiden fazla savaşçın var," diye yanıt verdi Paul-son. "Onlara önderlik edecek Paulson ve Sincap'a ihtiyaç duyanyirmi kişi," dedi Elbryan. "Belster O'Comely'yi daha fazla dinlerler," diye itiraz etti Paul-son. "Ve büyük kamptan duyduklarımıza bakılırsa adam çoktanişi ele almış. Bizim buradaki işimiz bitti.""O zaman sorumluluğunuz yok," diye yanıt verdi Elbryan, "di-

612

R- A. Salvatore

lediğiniz yere, dilediğiniz gibi gidebilirsiniz. Ve benim teşekkür-lerimle, istiladan hayatta kalan herkesin minnetiyle gidin." Paulson Sincap'a baktı ve küçük adam başını sinirli sinirli sal-ladı. "Seninle geliyoruz," dedi Paulson aniden. "Bize göre Cric'i öl-düren goblini bu Bestesbulzi... şeyi göndermiş, bu yüzden onusorumlu tutuyoruz."

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 362: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Elbryan'ın yüzündeki ifade şüpheliydi. "Orman konusunda daha iyisini tanıyor musun?" diye sorduPaulson. "Dilediğimiz yolu seçebileceğimizi söyledin," diye ekledi Sin-cap utangaç utangaç, konuşurken Paulson'ın gövdesinin arkasınasaklanarak. O sırada diğerleri korucuya yetiştiler, Yelebekçi -Juraviel arka-sına, ağır paketlerin arasına rahatça yerleşmişti- Elbryan'a yanaştı. "Dostlarımız Paulson ve Sincap bize katılmak istiyor," diyeaçıkladı korucu. "Küçük bir grubun daha rahat geçeceğine karar vermiştik," di-ye şikayet etti Yelebekçi. "İkimiz senden daha az yer kaplıyoruz atadam,' diye itiraz et-ti Paulson. Korkunç atadam alınmaya zaman bulamadan Elbryan Yele-bekçi'ye çarpık bir gülümsemeyle baktı. "Bu doğru," diye onayla-dı korucu. "Ve ormanları tanıyoruz," diye devam etti Paulson, "düşman-larımızı da. Çatışmaya girdiğiniz zaman yanınızda olduğumuz içinmemnun olacaksınız." O ve atadam grubun gayrıresmi önderleri olarak kabul edildik-leri için, Elbryan yine Yelebekçi'ye baktı. Korucunun yalvaran ba-kışları altında Yelebekçi'nin sert hatları yumuşadı. "Gelin o zaman,"dedi iki adama. "Ama gayda çalışım hakkında tek ters laf ederse- iblisin Uyanışı

613

niz, sırtımda taşıdığımdan daha fazla et yemeye karar veririm!" Böylece yola yedi kişi çıktılar. On binlere karşılık yedi ve da-ha da az umut vaat eden bir bakışla, bir İblis dactyle karşılık ye-di ölümlü. Dundalis'i çevreleyen ormanın kıyısında-Elbryan atın-dan aşağı kaydı. "Özgürce koş dostum," dedi ata. "Belki sana geri dönerim." Athemen kaçıp gitmedi, itiraz, edermiş gibi yeri döverek durdu. Korucu aygırın arkada kalmak istemediğini hissetti ve Elbryanbir an yolun tamamını at üzerinde gitmeyi düşündü. Ama Senfo-ni'nin dağlık Barbacan'ı aşamayacağını, Aida'nın tünellerine koru-cuyla birlikte giremeyeceğini bilirken bunu nasıl yapabilirdi? "Hadi koş!" diye emretti ve Senfoni oradan fırladı, ama birazötede, ağaçların gölgesinde sessizce durdu. Bu yüzden yürüyüp giden at değil, Elbryan oldu ve diğerleriona yetişti. Korucu için kolay bir şey değildi. Kuzeyden çok batıya yöneldiler; Avelyn'in büyü yoluyla gör-düğü uzun kervanın çevresinden, uzaktan dolaşmak istiyorlardı.Dünyanın Sonu'ndan kilometrelerce kuzeyde ve batıda olmaları-na rağmen, bir tümseğin üzerinden göğe yükselen, güneye ilerle-yen, Dundalis ve diğer kasabaların üzerine çöken uzun toz çizgi-sini görebiliyorlardı. "Ta Kemer ve Toka'ya kadar," dedi Avelyn sertçe ve o yükseknoktadan keşişin yanılıyor olması imkansız görünüyordu. Grup Dünyanın Sonu halkının ağaç kestiği bölgeleri geçtikten'sonra üzerinde yürünecek yol kalmamıştı. Orman yaşlıydı, yük-sek, karanlık ağaçlan vardı ve çalılıklar seyrekti. İzleyebilecekleriırmaklar vardı, bazıları Barbacan'ın yüksek zirvelerinden geliyor-du. Grup zaman zaman tek bir eve ya da birkaç evden oluşantopluluklara rastlıyordu. Bunlar üç köyün sağladığı yetersiz uygar-lıktan uzakta yaşayan gerçek sınır-aileleriydi. Rastladıkları her

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 363: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

6i4

R- A. Salvatore

evin ve Paulson'ın çetesinin dostları olan ailenin yaşadığı evinterk edilmiş olduğunu görmek gruptakilerin içini rahatlatmadı. Onuncu günde bunun sebebini öğrendiler. Elbryan çamurlubir ırmak kıyısında yol gösterirken bir dizi ayak izi fark etti."Goblinler," dedi korucu yol arkadaşlarına, "ve birkaç insan." "Bir çete olabilir," dedi Yelebekçi, "kuzeydeki düşmanımızlailgisi olmayabilir." "Bu bölgede bin senedir goblin yaşar," diye ekledi Paulson."Dostlarım onlarla sık sık savaşırmış, öyle anlatmışlardı." "Ama goblinler normalde tutsak alır mı?" diye sordu korucu vebu sıradışı durum, bunun bir tesadüf olmadığını, bunların sıradanbir goblin çetesi olmadığını anlattı onlara. İblis bütün goblinleri deliklerinden çıkaracak, diye uyardı on-ları Avelyn. Elbryan Senfoni'nin yanında olmasını, çeteye yetişmek içinhızla at sürebilmeyi ne kadar isterdi! "Onlardan kaçınmak için ormanın içlerine dalarız," dedi Yele-bekçi. "Sorun yaşamayız." "Ellerinde tutsak olması dışında," diye çabucak araya girdiPony."Bundan emin değiliz," diye yanıt verdi Yelebekçi."Goblinlerinkinin yanında insan izleri," diye itiraz etti Avelyn."Belki tutsakları var" diye yanıt verdi Yelebekçi sertçe. Elbryan atadama itiraz edecek, görevleri ne olursa olsun, ilkönce yardıma ihtiyaç duyan insanlar olup olmadığına bakmalarıgerektiğini söyleyecek değildi. Ama Paulson'dan beklenmedik biryardım geldi. "Bir ordu yönetiyorlar," diye mantık yürüttü iri adam, "bu yüz-

den kölelere ihtiyaçları var. Eğer bu saldırgan çete dactylle işbir-liği içindeyse, insanları öldürmektense ölesiye çalıştırabilecekleri-ni biliyorlardır." iblisin Uyanışı

6,5

Yelebekçi pes ederek kollarını havaya kaldırdı ve Elbryan'a

koşup ne görebileceğine bakmasını işaret etti. Korucu denileniyaptı ve ırmak yatağının batısına dolanarak kuzeye ilerledi. So-nunda onları ırmağın kıvrıldığı yerde buldu. Goblinler -sayılarıçoktu!- su içmek için durmuşlardı, ama dörtte üçü kadın ve ço-cuk olan yirmi kadar insanı çok ihtiyaç duydukları sudan uzak tu-tuyorlardı. Korucu önündeki seçenekleri düşünerek başını eğdi. Neyse kigörünürde dev ya da powrie yoktu, ama orada en az elli goblinvardı ve Elbryan çoğunun dactylin ordusuna ait siyah-gri amble-mi taşıdığını fark etti. O ve güçlü çetesi, bu gruba saldırsa bile,goblinlerin tutsaklarını öldürmelerini nasıl önleyeceklerdi? Elbryan öfkeli bir tartışma başlamasını bekleyerek arkadaşları-na rapor vermek için döndü. Burada en önemli faktör görevlerimiydi? Çünkü saldıracak olsalar ve yenilseler, öldürülseler ya datutsak edilseler kim İblis dactyle direnmek için dumanlı dağa gi-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 364: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

decekti? "Yalnızca elli mi?" diye pufladı Yelebekçi. "Ve yalnızca goblin,öyle mi? İlk yirmi tanesiyle yayımı ısıtırım, diğer yirmi tanesiniayaklarımın altında ezerim, son onuna da sopamı tattırırım!" "Tutsakları tehlikeye atmadan nasıl saldıracağız?" diye sorduPony her zamanki pragmatikliğiyle. Elbryan kararlı yol arkadaşı-na baktığı zaman, sorunun saldırı kararma itiraz etmek için sorul-madığını gördü, yalnızca grubu olası en iyi yöne götürmek içinsorulmuştu. "Onları ayıralım," diye yanıt verdi Elbryan. "Eğer bir ya da da-ha fazlası ormana girecek olursa, arkada kalırsa ya da çok fazlaöne çıkarsa..." Korucuya altı ciddi baş sallaması yanıt verdi. Bir saat sonrakervanı gizlice izliyor, düşmanlarının her hareketini öğreniyor,goblin safları arasındaki emir komuta zincirini ayırt ediyorlardı, ir- 6ı6

!- A. Salv4t,

mağm daraldığı ve geçilmez olduğu bir noktada goblinler yeni b'yol bulmak için altı kişilik bir grup yolladılar. Altı goblin hızla, sessizce öldü; yaylar ve hançerler, savrulankılıç ve_ ezici sopayla öldürüldüler. Katliam o kadar hızlı ve ku-sursuzdu ki; Avelyn büyüsünü kullanmadı bile. Keşiş yaralı birgoblinin işini ölümcül yumruklarıyla bitirecek kadar yaklaştı, amabüyü enerjisini harcamadı. İlk altı goblinin dönmeyeceği anlaşılınca grup onları bulmakiçin iki goblin daha gönderdi. Kervanın görüş alanından çıkar çık-maz Elbryan ve Juraviel onları vurdu. "Anladılar," diye mantık yürüttü Pony, ana grubu görebilecek-leri kadar yaklaştıkları zaman. Goblinler sinirli sinirli koşturuyor,tutsakların bağlarını sıkıyor, zavallı insanları bir arada durmayazorluyorlardı. İzleyenler için en kötüsü de goblinlerin insanlaravurduğunu görmekti, özellikle de biri yerdeki küçük bir çocuğatokat attığı zaman. Elbryan dişlerini sıkarak, duygularına hakimolmak için disiplinini kullanarak arkadaşlarını yerlerinde bekle-meye zorladı. Goblinlerin ihtiyatlı olduğunu hatırlattı onlara; sal-dırma zamanı bu an değildi. "Bedenleri saklayacağız," diye plan yaptı Elbryan, "ve gönde-rilecek yeni izcilerin geçmesine izin vereceğiz. Yeni yol bulmala-rına izin vereceğiz. Yeniden harekete geçtikleri zaman, ormançevrelerinde sıklaştığında bütün gücümüzle saldıracağız." "Evet," diye onayladı atadam. "Alçak ırkdaşlarının kaçtığınainanmaları için onlara iki saat verelim. Bırakalım ihtiyatı elden bı-raksınlar, sonra hepsini indiririz ve attıkları her tokatın hesabınısorarız." Elbryan Avelyn'e baktı. "Önemli bir rol oynamalısın," dedi ko-rucu. "Goblinleri parça parça edeceğiz, bundan kuşkum yok, amatutsakları ancak senin büyün koruyabilir."Keşiş sertçe başını salladı, sonra Pony'ye baktı. Elbryan da bu-

iblisin Uyanışı

67

nu yaptı, ikilinin, Avelyn ve Pony'nin bir sırları olduğunu hisset-mişti- Avelyn'in kadına bir parça grafit, sonra yeşil bir bakırtaşı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 365: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ver-

diğini görünce korucunun yüzündeki ifade daha da şaşkınlaştı. Gerçekten de goblinler iki izci daha gönderdi ve bu ikisi or-manda engellenmeden yürüdüler, sonra geri dönüp ana grubakayıp sekiz arkadaşlarından iz olmadığını rapor ettiler. Goblinle-rin ordudan kaçması hiç de sıradışı bir şey olmadığından, goblinönderleri hemen rahatladılar ve kısa süre sonra kervan bulunanyeni yollarda ilerlemeye başladı. Ve yine her adımları gizlice izleniyordu, hatta korucu pusukurmak için en iyi noktayı ararken başı çekiyordu. Elbryan tamda aradığı şeyi buldu; dik, yüksek bir sırtla çamurlu bir gölet ara-sındaki dar bir geçit; ve plan yapmak için geri dönerken elininzorlandığını gördü. Yolunda gitmeyen bir şey olduğunu ilk Pony'nin yüzündeki

ifadeden anladı ve canavarları gören bir noktaya ulaşır ulaşmazne olduğunu öğrendi. Bir ya da daha fazla tutsakla goblinler ara-sında anlaşmazlık çıkmıştı ve şimdi insanlar bir daha cezalandırı-lıyordu. Elbryan her darbeyle irkiliyor, goblinin sopası ona indi-rilmiş gibi her acıyı bütün keskinliğiyle hissediyordu, ama yine,kendini tutmaya, mantıklı olmaya ve daha büyük hedefi duygu-larından üstün tutmaya çalıştı. Ama sonra bir tutsak, Dundalis ilk kez saldırıya uğradığı za-man Elbryan'ın olduğu yaştaki genç bir adam gruptan uzaklaştı-rıldı. Goblinlerin niyeti kısa süre sonra anlaşıldı; delikanlıyı örnekyapmak istiyorlardı. Genç adam dizlerinin üstüne çökmeye, başı-nı eğmeye, ensesini açığa çıkartmaya zorlandı. "Hayır, hayır," diye fısıldadı Elbryan ve gerçekten de kararsız-lık içinde kalmıştı. Pusu dikkatle planlanır ve uygulanırsa planı-nın başarılı olması, tutsakların hayatta kalması için daha fazla şansolurdu, ama bu talihsiz delikanlı kurban edilirken korucu nasıl

6ı8

R. A. Salvatore

durup seyredebilirdi? Elbryan durup seyredemezdi elbette ve Şahinkanadı kalkarkalkmaz diğerleri eylem zamanının geldiğini anladı. Goblinin kılıcı yukarı kalktı, ama Elbryan'ın oku yaratığın göğ-süne saplanınca zararsız bir şekilde yere düştü. Elbryan çılgıncahaykırarak, bir yandan da yeni bir ok hazırlayarak ağaçların ara-sından atıldı. Goblinler koşturmaya, biri emirler yağdırmaya başladı -ta kiağzı kendi kanıyla dolup sözcükler gurultu halinde çıkana kadar.Elbryan'ın ikinci oku gırtlağına saplanmıştı. "Ah, çabuk!" diye bağırdı Avelyn, Pony'ye çünkü ikisi tutsak-ları dair planlar yapmıştı. Pony çabuk olmaya çalışıyor, tüm iradesiyle bakırtaşına yo-ğunlaşıyordu. Bunu Avelyn'le çalışırken daha önce de yapmıştı,ama şu anda baskı muazzamdı, başarısızlığın bedeli çok fazlaydı. "Ha, ha, ne ki!" diye uludu Avelyn ona. "Yapabileceğini bili-yorsun ve iyi yap, kızım!" Bu cesaretlendirme kadını kıyıdan itti ve Pony taşın büyüsü-nün derinliklerine daldı. Ağırlığının azaldığını hissetti, kendini tüy

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 366: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

kadar hafif hissetti. Avelyn onu yerden rahatlıkla kaldırdı ve canavar kervanınadoğru fırlattı. Pony süzülerek yükseldi, ağaçların dallarını tutarakkendini öne ittirdi. Elbryan'ın üzerinden geçti, korucu kılıcını çek-miş, bir dizi goblinle savaşıyor ve şaşırtıcı bir şekilde, onları gerisürüyordu. Pony goblinlerin üzerinden geçti, yukarı tırmandı ve nihayetbirbirine sokulmuş tutsak grubunun üzerine gelene kadar sessizkaldı. Pony nefesini tuttu, goblinlerin hareketlerini izledi, yaptık-larına ve bağırdıkları emirlere bakarak gerçekten de insan tutsak-lara zarar vermeyi düşündüklerini anladı.Kadın endişeyle Avelyn'in ona verdiği ikinci taşa, sonra kılıcı-

iblisin Uyanışı

619

na baktı, hangisine daha fazla güvenebileceğini merak etti. Herkoşulda da, durumu ümitsizleşmek üzereydi. Elbryan'ın öfkesi dinmiyordu. İki goblin yolunu kesmek içinatıldı, ama Şahinkanadı'nı şiddetle iki yana savurarak goblinlerinsilahlarını kenara fırlattı. Yaratıkların yanından geçerken yayı bı-raktı ve aynı şimşek hızıyla Fırtına'yı çıkarıp en yakın yaratığın kar-nına sapladı. Korucu boş elini uzattı ve hızla diğer goblinin çene-sine yumruk attı, sonra kılıcını kurtararak saldırmaya devam etti. Sersemlemiş goblin çenesini ovaladı ve takip etmek için kal-kacak oldu, ama Yelebekçi korucunun hemen arkasındaydı vesefil yaratığı hızla ezerek toprağa karıştırdı. Sonra ata dam Elbryan'ın yanına gitti, bütün gücüyle şarkı söy-leyerek goblinleri ezdi, sopaladı. Momentumları onları goblin saf-larının içlerine taşıdı, ama yaratıklar sonunda etraflarında bir sa-vunma hattı oluşturunca yavaşlamaya başladılar. Goblinler yarım bir daire oluşturarak üstlerine gelmeye başla-dı; ama canavarımsı hat hemen bozuldu, çünkü biraz uzakta birdala tünemiş olan Belli'mar Juraviel minik, ama ölümcül yayıylaonları vurmaya başlamıştı. Aynı anda, Paulson ve Sincap savaşan arkadaşlarına ulaştılar,ufak tefek adam fırlattığı hançerlerle başı çekiyordu."Sırtıma!" diye kükredi atadam Elbryan'a. "Tutsaklara gidelim!" Ama zaman yok, diye düşündü Elbryan, goblin saflarının ar-kasındaki açması topluluğa bakarak. Pony ve Avelyn'in paylarınadüşeni iyi yapmaları için dua etti, kendi öfkesinin hepsine ihanetedip etmediğini merak etti. Avelyn goblin saflarını zar zor görebiliyordu ve hangi yaratı-ğın komutan olduğunu bilmiyordu. Pony uzaklaşır uzaklaşmazkeşiş iri cüssesini saklayacak bir yer aradı, ama sonra boşa harca- 620

R- A. Salvatore

yacak pek az zamanı olduğunu fark etti. Bir huş ağacı toplulu-ğunda karar kıldı, zihnini elinde sıkı sıkı tuttuğu hematite gönde-rirken bedenini ağaçların arasına fırlattı. Daha iri cüssesi dolaşıkdalların arasına girmeden, ruh yürüyüşüne başlamış, hızla uzak-laşıyordu. Keşiş Juraviel'in yanından geçti, hayalet şekil kesinlikle görün-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 367: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

mez olmasına rağmen duyarlı elf onu fark etti. Paulson ve Sin-cap'ın, Yelebekçi ve Elbryan'ın, goblinlerin Ön saflarının yanındangeçti ve zavallı tutsaklarla, onların başında nöbet tutan canavarla-ra yaklaştı. Özellikle biri bağırarak emirler veriyordu ve Avelyn'inruhu doğrudan o bedene gitti, zorla fiziksel şeklin içine girdi vekontrolü ele geçirmek için savaşmaya başladı. Beden sahiplenme asla kolay başarılamazdı, zor ve tehlikelibir işti, ama dünyada kimse taşların güçlerini Avelyn Desbris ka-dar kusursuz çağıramazdı ve keşiş şu anda kendi güvenliği içindeğil ama, diğerlerinin güvenliği için her şeyi göze alabilirdi.

Goblinin ruhunu hemen dışarı attı ve emirler bağırmaya de-vam etti, ama bu emirlerin tutsaklarla hiç ilgisi yoktu. "Kaçın!" di-ye bağırdı emri altındakilere. "Ağaçların arasına, ormana dönün.Kaçın! Kaçın!" Pek çok goblin bunu yapmaya başladı, öfkeli korucu ve güçlüatadam saflarını ezmekte olduğundan gitmeye dünden razıydılar.Ama diğerleri gitmeden önce insan kanı tatmakta kararlıydılar. Pony onları gördü, iki kişiydiler, savaş alanından uzağa koşu-yorlardı, ama geçerken tutsaklara vurmak için yollarını değiştiri-yor, silahlarını hazırlıyorlardı. Bir yandan gözlerini canavarlardanayırmadan ilerleyişlerini tartmaya çalışır, bir yandan da bakması-nın verdiği hafifliği korurken diğer taşa düşmeye çalışan kadınınkonsantrasyonu tükenmek üzereydi. Zamanı dolmuştu. Zihni bakırtaşını salıverdi ve üç metre yük-sekten şaşkın goblinlerin arasına düştü. iblisin Uyanışı

621

Goblinler çığlık attı, Pony çığlık attı. Goblinler hızla dönereksilahlarını hazır etmeye çalıştılar, ama kadın onları omuzlarındanyakaladı.Pony daha hızlıydı, taşın, grafitin içine daldı. Keskin bir çatırtı, ani bir siyah çakma geldi ve iki goblin yereyıkıldı, ölürken şiddetle seğirmeye başladılar. "Kadını unut!" diye bağırdı goblin şefi Avelyn, Pony'ye saldır-mak üzere dönen diğer canavara ve keşiş araya girmek için atıl-dı. Sonra yeni bir şey denedi, zihni fiziksel bedeniyle bağlantıkurdu ve elinde tuttuğu ikinci taşla yeni bir büyü canlandırdı. "İnsanları öldürün!" diye uludu goblin Avelyn'in yüzüne, amakeşiş bir insan ya da goblinden çok bir kaplana benzeyen koluy-la uzandı. "Ha, ha, ne ki!" diye kükredi goblin görünüşlü keşiş, dönüşümgeçirmiş koluna bakarak. "İşe yaradı!" Gerçekten de işe yaramıştı; Avelyn uzakta olmasına rağmenuzanmış, goblin bedeninin kontrolünü bırakmadan kendi beden-sel varlığıyla bağlantı kurmuştu. Ama çok zorlanıyordu ve keşişkontrolü yitirdiğini hissetti, ruhu savaşın üzerinden süzülüp huşağaçlarının arasındaki kendi bedenine uçtu. İradesinin son çaba-sıyla, bilincini kaybetmeden hemen önce goblinin bedenineuzandı ve yaratık bir kez daha kendi fiziksel bedeninin farkınavarırken, kendi kolunun -ya da en azından kendi bedenine bağ-lı kolun- yükselip kendi yüzünü pençelediğini gördü. Şaşkın, kafası karışmış yaratık geri geri sendeledi, diğer, nor-mal eli yaralı yüzünü kavradı. Şaşkınlık dehşete, sonra acıya dö-nüştü ve yaraük Pony'ye doğru sendeledi. Kadın kılıcını yaratığınsırtına sapladı, kılıcın ucu goblinin göğsünden dışarı çıktı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 368: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Sonra Pony dikkatini tutsaklara çevirdi, onlara tehlikeden uza-ğa kaçmalarını söyledi. Ama adamların çoğu ve birkaç kadın git-meyi reddetti. Bu canavarların öldürdüğü sevdikleri için acı dolu 622

:- A- Salvatore

yüz ifadelerle diğer tarafa, Elbryan ve diğerlerinin canavarlarla savaştığı yöne atıldılar, ölü goblinlerden kaptıkları silahlarla, yerdebuldukları sopalar ve taşlarla, ya da çıplak ellerle savaşmaya baş-ladılar. Her şey birkaç dakika içinde olup bitti, yirmiden fazla goblinölü yatıyor, gerisi kaçıyor, ormana dağılıyordu. İnsanlar arasındapek çok kişi ve Yelebekçi yaralanmıştı -ama zorlu atadam kesik-lerini ve berelerini hiç düşünmüyordu- ve Avelyn kısa süre son-ra bacakları titreyerek ve şimdiye kadar gördüğü en kötü başağ-rısıyla yanlarına döndü. İyi keşiş yine de, şikayet etmeden hema-titi bir kez daha, bu sefer yaralıların yaralarını iyileştirmek içinkullandı. Elbryan, Paulson ve Sincap'ı toparladı, Juraviel'e seslendi vedördü goblinlerin yeni bir saldırıya hazırlanmadığından emin ol-mak için topluluktan uzaklaştı. Bir saat aradıktan sonra bir noktada saklanan iki goblin ve ap-talca, daireler çizerek koşan bir başkasını buldular. Pusu neredeyse kusursuz bir şekilde işe yaramıştı ve tutsaklarözgürdü, ama bu korucuya yeni bir ikilemle, yeni, istemediği birsorumluluk verdi. "Kuşkusuz Belster şimdi güneyde, kilometrelerce uzaktadır,"diye mantık yürüttü Avelyn, "ulaşamayacağımız bir yerdedir.Onunla iletişim kurmak için taşları kullansam bile, ona ulaşmamızve yeni dostlarımızı teslim etmemiz kolay değil." "Bunlar zorlu insanlar," diye ekledi Pony umutla, "ama gob-linler ve benzerleri konusunda deneyimsizler."Paulson ona yan gözle, şaşkınlıkla baktı. "En azından bu goblinler konusunda," diye düzeltti kadın."Daha önce dactylin ordusuyla savaşmadılar."Paulson bunu kabul etti.

iblisin Uı/anışı

623

"Kendi başlarına kaçabilmeleri için onları doğru düzgün hazır-lamamız haftalar alır," diye bitirdi kadın. Elbryan söyledikleri her şeyi dikkatle dinledi, önerilerini de-ğerlendirdi. Bir süre sonra bakışları Paulson ve Sincap'a takıldı. İri adam o bakışların anlamını kavradı; Elbryan ondan ve Sin-cap'tan gelmelerini hiç istememişti, aslında artık sorumluluk taşı-madıklarını söylemişti. Ama korucunun ikiliye yeni bir sorumlu-luk vermek üzere olduğunu anladı Paulson. Paulson'la Sincap'ınyeni kaçakların yükünü omuzlamalarını ve onları güneye götür-menin bir yolunu bulmalarını istiyordu. Sevgili dostunun ölümüyüzünden öfkeyle dolu olan Paulson topluluğu bırakmak istemi-yordu, Sincap da öyle; ama kaçakların hatırına bunu yaparlardı.Bunu fark etmek iri adamı çok etkiledi; çünkü kendisini yıllardırilk kez kendisinden daha büyük bir şeyin, birbirine bağlı yoldaş-lar ve arkadaşlardan oluşan bir grubun parçası gibi hissetmişti. "Bir seçeneğimiz daha var," dedi Belli'mar Juraviel yakındaki

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 369: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ağacın alçak dallarının üzerinden. Ürkek kaçakları korkutmamakiçin kendini göstermiyordu. Yelebekçi'nin görüntüsü, sinirleri bo-zulmuş insanları goblinler kadar çok korkutmuştu ve elf sürpriz-leri teker teker sergilemenin daha iyi olacağına karar vermişti. Grup ayak bileklerini çaprazlamış, ayakları başlarının birkaçmetre üzerinde rahatça oturmakta olan elfe baktı."Buradan çok uzak olmayan bir sığınak var," dedi elf. Elbryan dışında herkes umutla başını salladı. Juraviel'in ses to-nu korucuya daha derin bir şey ima etmişti; bunun sıradan bir sı-ğınak değil, çok özel bir yer olduğunu. Elbryan onu Dundalis'egetiren koşuyu hatırladı, Gecekuşu'nun ilk yolculuğunu. Batıdangelirken Batakdiyar'dan geçmişti grup şu anda, kilometrelerce ku-zeyinde olsa da, yine Batakdiyar'ın batısındaydı. "Onları oraya götürüp yolumuza devam edebiliriz," dediPony. 624

R. A. Salvatore

"Biz değil," diye yanıt verdi Juraviel, "yalnızca ben. Bu yer okadar uzak değil, ama yakın da değil, en az bir haftalık yürüyüşmesafesinde." "Bir haftada onları neredeyse Dundalis'e kadar götürebiliriz,"dedi Yelebekçi. "Ne için?" diye sordu elf. "Orada onlara yardım edecek kimsekalmadı ve bölgenin tamamı canavarlarla dolu. Bahsettiğim me-kan pek çok müttefik barındırıyor ve hiç canavar yok, bundaneminim." "Andur'Blough Inninness'ten bahsediyorsun," diye mantık yü-rüttü Elbryan ve elf inkar etmeyince korucu tahmininin doğru ol-duğunu anladı. "Ama Hanımınız elfyuvasına bu kadar çok insankabul edecek mi? Mekan gizli, sınırları kapalı ve iyi gizlenmiş." "Sıradan bir dönemde değiliz," diye yanıt verdi Juraviel."Dasslerond Hanım bizden yirmi kişinin ayrılıp mücadelenize ka-tılmasına, dışarı çıkıp dünyadaki olayları izlemesine izin verdi. İn-sanların gelmesine izin vermemezlik etmez, artık değil, çepeçev-re karanlıkla sarılmışken değil." Elf gülümsedi "Ah, onlara büyü-ler yapacağımızdan, belki yemeklerine biraz batak ekleyeceğimiz-den kuşkun olmasın, böylece dünyaya geri döndüklerinde zihin-leri öyle karışık olur ki yollarımız yine gizli kalır." "Hepimiz gitmeliyiz," dedi elfyuvasını görmeyi çok isteyen,Elbryan'ın o büyülü yeri anlatmasını saatlerce dinleyebilen Pony. Elbryan da Andur'Blough Inninness'i bir kez daha görmeyiçok istiyordu; özellikle de şimdi, bu önemli, tehlikeli yolculuğutamamlamadan önce kararlılığını arttırmak için. Ama korucu bu-nu yapamayacağını biliyordu. "Güneye giderek geçirdiğimiz hergün, bu noktaya geri dönmek için harcayacağımız her gün, düş-manlarımız anayurdumuzun daha derinlerine saldıracak ve dahafazla insan ölecek," dedi sakin sakin."Onları yalnızca ben götüreceğim," dedi Juraviel. "Senin ken-

iblisin Uyanışı

625

di yazgını tanıman gibi, Avelyn Birader, ben de benimkini tanı-dım. Yarın beni insanlara tanıtırsınız ve onları güvenliğe götürü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 370: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

rüm." Elbryan kanatlı dostuna uzun uzun baktı. Bu yolculukta Jura-viel'i yanında istiyordu, elfin bilgeliğine ve kendi cesaretini sağ-lamlaştırmak için cesaretine ihtiyacı vardı. Ama Juraviel haklıydı;yalnızca o, kaçakları güvenliğe kavuşturabilirdi ve Barbacan'a ya-pılacak yolculuk çok önemli olsa da, bunca masumun ihtiyacıgörmezden gelinemezdi.Sabah ikinci bir acılı ayrılık yaşandı. "Demek sonunda döndün!" diye haykırdı Tuntun Senfoni'ye,aygırın Yaban Çayırı'nın kuzeyindeki bir arazide koştuğunu gö-rünce. Elflerin çoğu uzun süre önce gitmişti, bazıları güneye gi-den insan grubunu gizlice takip ediyordu, ama çoğu Andur'Blo-ugh Inninness'e dönmek için yola koyulmuştu. Ama istilacı ordu-yu izlemek için Tuntun ve iki elf daha bölgede kalmıştı.Tuntun'un olmak istediği yer burası değildi.Elf Senfoni'yi arıyordu, arzuları belirli bir plana dönüşüyordu. Ata ihtiyatla yaklaştı, ama kısa süre sonra aygırla iletişim ku-rabileceğini anladı. Turkuaz Elbryan'a ayarlıydı, ama elf kanı sa-yesinde Tuntun da onu biraz kullanabiliyor, düşüncelerini olma-sa bile, en azından atın en büyük arzularını sezebiliyordu.Senfoni onunla tamamen hemfikir görünüyordu. Büyük aygıra kendisini kabul ettirmek Tuntun için zor olma-dı ve elf üzerine tırmanır tırmanmaz Senfoni sıçrayarak hızla ku-zeybatıya koşmaya başladı. 46İBLİSİN RUHU Ayaklarının altındaki taşı hissedemiyordu ve bu canavardan,bu iblisten, kurtarıcısından çok, varlığı hakkındaki bu gerçektendünyadaki her şeyden fazla nefret ediyordu. Bu hayaletvari varo-luşun bütün avantajlarına rağmen, Quintall ölümlü bedeninin el-le dokunulabilir duygularını özlüyordu, çıplak ayaklarının altında-ki otları ya da taşları hissetmeyi, pişen yemek kokularını, TümAzizler Koyu'na bakarken deniz kokusunu, kabuklu deniz hay-vanlarının ya da Yelkopararim Jacintha'da aldığı egzotik bitkile-rin tadını hissetmeyi. Şimdiyse dactylin Aida'daki büyük, sütunlu salonunda, lavtasıtahtın ve tanrısı olan bu canavarın önünde duruyor, daha doğru-su süzülüyordu. "Yaz ortasında Palmaris'te olacağız," dedi Bestesbulzibar, otur-duğu yerde öne eğilerek. Kırmızı derisinin kaba kıvrımları, genişkürsünün iki yanında, duvarlardan çıkıp yere dökülen lav ırmak-larının portakal rengi ışığında parıldıyordu. "Ve mevsim güzedöndüğünde Ursal kuşatılacak. Sonra güneye, Entel'e ve krallık-ları ayıran büyük sıradağlara doğru ilerlerken kış karları bizi dur-duramayacak.""Orada duracak mıyız?" diye sordu ruh. "Durmak mı?" diye alay etti dactyl. "Behren'in pek çok şefiyleanlaşacağız, sonra her birini diğerine karşı kullanmanın yollarını İblisin Uyanışı

627

bulacağız ve sonunda, savaş beklemedikleri bir anda güneye aka-cağız. Ve bütün dünya benim olacak. İnsanlık karanlık çağını ya-şayacak." Quintall, dactylin mantığına itiraz edemezdi. Düşünülmemişküçük noktalar vardı kuşkusuz. Şiddetli sınır saldırılarına ve ar-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 371: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

dından, kıyıya doğru yapılan kararlı yürüyüşe rağmen Alpinadorsağlam duruyordu, ama kuzey krallığı düzenli bir yer değildi vegerçek bir tehdit oluşturabilecek kadar kalabalık değildi. "Bu hak edilmiş bir çağ," dedi Bestesbulzibar. "Gelecek fırtınaiçin insanlar kendilerinden başka kimseyi suçlayamazlar; yolukendi zayıflıkları açtı." İblis kanatlarını salladı ve sıcak hava dal-gası Quintall'ın içinden geçti, ruhun bir şekilde hissettiği bir duy-gu. Ve bu darbeyle Quintall hatırladı. İnanılmaz bir ayrıntıyla hatırladı; eskiden olduğu kişiyi, ölüm-lü hayatın bütün vaatlerini. Aziz Saf Abelle'i, Pimaninicuit yolcu-luğunu hatırladı. Avelyn'i, lanet olası Avelyn'i ve rekabetlerini ha-tırladı. Avelyn'in sesini yine duydu, Yelkoparan batırılırken attığıitiraz çığlıklarını. Quintall arük o sese Tanrı'nın dokunduğunu bi-liyordu. Kaçak keşişi kovalamasını, deli rahip ve uyarıları hakkın-da her kasabada dinlediği hikayeleri. O uyarılar artık çok doğrugeliyordu. Quintall iblis efendisine baktı; dactylin ölümlü anılarını ona iş-kence etmek için gösterdiğini biliyordu. Aida'ya geldiğinden be-ri, ölümünden, hematit broş ruhunu Bestesbulzibar'a götürdüğün-den beri, Quintall onu Avelyn'e götüren yolu ve keşişin güçlüdostlarını değil, yalnızca son karşılaşmalarını hatırlamıştı. Ama şimdi -şimdi hatırlıyordu. Her şeyi. Ve sonunun geldiği-ni biliyordu, dactylin iddialarının doğru olduğunu, Avelyn'in uya-rılarının doğru olduğunu biliyordu. İnsanlığın zayıflığı, AbellicanKilisesi'nin dinsizliği, Yelkoparan'm mürettebatının öldürülmesi,kendisinin Avelyn Birader'i kıskanması -bunların hepsi İblis 628

R. A. Salvatore

dactyli beslemiş, dünyanın üzerine çöken karanlığı uyandırmıştı. Quintall Bestesbulzibar'dan tiksiniyordu, ama iblise karşı güç-süz olduğunu biliyordu, dactyle teslim olduğunu ve kaçamayaca-

ğını biliyordu. Bestesbulzibar elini avcu yere bakacak şekilde uzattı ve tele-patiyle Quintall'den saygısını göstermesini istedi.Düşmüş ruh eli tuttu ve öptü.Pişmanlık olamazdı. Ve Quintall iblisin her düşüncesini okuduğunu, ümitsizliğininyaratığı daha da güçlendirdiğini biliyordu. "İşime yarıyorsun," dedi Bestesbulzibar aniden, "aptal Yuga-nick gibi insanların düşlerine giriyorsun, düşmanlarımız arasındafark edilmeden dolaşabiliyorsun. Ama ben bütün bunları yapamı-yorum, Quintall." Dactyl sustu ve bu son ifadenin ışığında, Quintall, varlığınınsonuna geldiğini, yok edileceğini ya da dipsiz bir ebedi işkenceçukuruna atılacağını düşündü. "Daha fazlasını yapmana ihtiyacım var," diye karar verdidactyl. Bestesbulzibar lav ırmaklarının birinin üzerinden Quin-tall'a baktı. "Evet," diye mırıldandı yaratık, hayaletten çok kendikendine konuşarak. Kürsünün üzerinde ilerledi, bir kolunu lavla-ra batırdı, sonra yine Quintall'a baktı. "Evet," dedi dactyl yine. "Maddesel dünyanın duygularını birkez daha hissetmeye can atmıyor musun?"Quintal bunul gerçekten de istiyordu. "Bunu yapabilirim, kuklam. Sana bir kez daha yaşam, gerçek

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 372: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

yaşam verebilirim." Quintall ruhunun yaratığa doğru süzüldüğünü hissetti, ama bukesinlikle bilinçsiz bir hareketti. "Seni daha büyük bir şey yapabilirim," diye fısıldadı iblis vebüyük, siyah kanatlar yine hafifçe çırpıldı, ruhun içinden sıcak bir iblisin Uyanışı

629

esinti geçti. Esintiden sonra sıcaklık kaldı.Sıcaklık kaldı ve Quintall lavın sıcaklığını hissettiğini anladı! Bestesbulzibar ruhun anlamadığı bir dilde uzun, ağır bir ilahi-ye başladı; gırtlaktan gelen, ancak yaşlı bir adamın balgam doluboğazını temizlemesine benzeyen seslerle dolu bir dil. DerkenBestesbulzibar Quintall'a tükürdü ve tükürük ruhun içinden geç-medi, ona çarptı ve üzerinde kaldı. Bestesbulzibar bu eylemi Qu-intall salya içinde kalana kadar tekrarladı, sonra iblis ruhu kavra-dı ve Quintall içgüdüsel itiraz çığlıkları atarken onu lava batırdı. Bütün dünya karardı, kavurucu bir sıcaklık ve tahammül edi-lemez bir ızdırap oldu ve Quintall kendinden geçti. Daha sonra, çok daha sonra uyandı, ama zamanın geçtiğininfarkında değildi. Hâlâ taht odasındaydı, ayakta duruyordu, süzül-müyordu, katı zemindeydi. Lavdan yapılmış, insan şeklinde, eskiden sahip olduğu bede-ne kabaca benzeyecek biçimde şekillendirilmiş, kolları ve bacak-ları, kaya sertliğinde bir gövdesi ve başı olan, ama bir şekilde ek-lemleri sıvı olan, eriyik ve parlak portakal renginde parlayan, amaakıp gitmeyen bir adam. Kendini hantal hissediyordu, ama hisse-diyordu! Portakal rengi çizgili elini açıp kapatmasını şaşkınlıkiçinde izledi, o kavrayıştaki olağanüstü gücü anladı ve bir taşı -yada bir düşmanın kafasını parçalayabileceğim anladı.Avelyn'in kafasını. Bestesbulzibar'ın kötücül kahkahası Quintall'ı düşüncelerin-den uzaklaştırdı."Memnun oldun mu?" diye sordu iblis. Quintall nasıl yanıt vereceğini bilmiyordu. Konuşacak oldu,ama kendi sesi, kaya yağmuru gibi bir ses onu korkuttu. "Yeni bedenine alışacaksın, kuklam, generalim," diye alay et-ti dactyl, "katilim. Hiçbir dev, hiçbir insan önünde duramaz. Pal- 630

R- A. Salvatore

maris düştüğünde, şehre giren ordumu sen yönetiyor olacaksınve Ursal benim olduğunda, Ayı-Honce'un eski kralının yerini senalacaksın." Gücü, büyük kuvveti baş döndürücüydü. Quintall'ın düşünce-leri fetih imgeleriyle doldu. Palmaris'i tek başına yok edebileceği-ni, hiçbir silahın, hiçbir insanın önünde duramayacağını hissedi-yordu. "Yeni bedenini eğit," diye emretti Bestesbulzibar. "Güçlerinive sınırlarını hisset, bir vakitler savaş sanatları hakkında öğrendik-lerini bu yeni şekle uygula. Artık generalimsin, katilim. Bırak bü-tün insanlar, Corona'nın bütün yaratıkları önünde titresin." İblis sözlerini bir başka iğrenç kahkahayla bitirdi, ama bu se-fer Quintall kendi gıcırtılı sesinin ona katıldığını duydu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 373: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Savaş iyi gidiyor, köpeğim," diye devam etti dactyl. "Senuyurken, ruhun sana verdiğim bu armağana bağlanırken güneyi,durdurulamaz ilerleyişi gözledim. Palmaris yaz ortasından öncedüşecek ve yeni bir powrie gücü bize katılmak için yelken açtı,hızla Kırık Kıyı'ya doğru ilerliyor. Bir ordu güneye yürüyecek, di-ğeri batıya, denizden uzağa, sonunda Ursal kapılarında birleşe-cekler! Kim duracak onların önünde? Ayı-Honce'un zayıf kralı mı?" "Ben krallar hakkında hiçbir şey bilmem," diye yanıt verdi Qu-intall. "Ama biliyorsun!" diye takıldı ona dactyl. "Peder Başrahip'i,sarsak ihtiyar aptalı biliyorsun ve o Ayı-Honce tahtında oturansoytarıdan daha değerli bir rakip. Yaratığın önünde kim duracako halde?" Yanıt düşmüş Quintall için açıktı. Yaratığın önünde, efendisi-nin, tanrısının önünde kimse duramazdı. Adamdan-bozma-ruh-tan-bozma-lav-canavarı aniden, ümitsizce Ursal kapılarını parçala-mak, Ayı-Honce tahtındaki yerini almak istedi.Bundan da fazla, Quintall Aziz Saf Abelle'i ziyaret etmek, Pe-

iblisin Uyanışı

631

der Başrahip Markwart ve Üstat Jojonah'la yüzleşmek, onların taş-tan ayaklarına kapanmalarını sağlamak, sonra üstlerine basmakezmek, öldürene kadar bastırmak istiyordu. Onu kullanmışlardı,artık bunu açıkça anlıyordu. Pimaninicuit'e gönderirken onu kul-lanmışlardı ve sonra döndüğü zaman onu insandan aşağı bir şe-ye, Adalet Birader'e, öfkelerinin aracına dönüştürmüşlerdi. Veşimdi Bestesbulzibar da aynı şeyi yapmıştı, ama Quintall'a göreiblis dactyl çok daha değerli bir efendiydi. "Yokluğumda Aida'ya göz kulak olacaksın ve hizmet edecek-sin," diye bildirdi Bestesbulzibar.Quintall yaratığı sorgulamaması gerektiğini biliyordu. O gece iblis dağdaki evinden ayrıldı, hızla güneye, hizmetkar-larına uçtu. Bestesbulzibar saatler içinde yüzlerce kilometreyi aşıpDundalis'teki üssüne ulaştı. Orada goblinlerden sarsılmış haldekiGothra'yı ve fomoryan devlerinden Maiyer Dek'i şiddetle tartışır-ken buldu. Dactyl aralarına indiği, mutlak karanlık gece göğünden indiğizaman sözcükler nasıl da boğazlarına takıldı, çevrelerindeki kam-pı nasıl da şaşkın bir sessizlik kapladı. "Anlatın!" diye emretti dactyl ve ikisi bir ağızdan konuşmayabaşladılar ve ikisi de tehditkar bir bakışla sustular. BestesbulzibarMaiyer Dek'e baktı. "Kamplarımız tıka basa dolu," diye açıkladı dev şefi. Gökgü-rültüsü gibi sesi bile iblisin önünde uysal çıkıyordu. "Düşman or-dularına karşı güneye daha fazlası gönderilmeli!" İblisin gözleri alevlendi. Başı hızla döndü, suçlayıcı bakışlarıtitreyen gobline çevrildi."Ulg Tik'narn bulunamıyor," dedi Gothra. "Muhtemelen öldü.""Ee?" İblis hıhladı, çünkü komutan eksikliği çekilmiyordu. "Bölge güvenli değil," diye devam etti goblin. "Gecekuşu or-manı sahipleniyor." 632

;- A- Salvaiore

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 374: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"O bir diken!" diye kükredi Maiyer Dek. "Ve saldıran bir devdiken toplamak için durmaz!" "Erzak kervanlarımızı engelleyen bir diken..." diye başladıGothra, ama İblis dactylin kanı donduran çığlığıyla sözü kesildi. "Yeter!" diye gürledi yaratık. "Bu tek insan, bu Gecekuşu yü-zünden ordularımızı bekletmeyi mi düşünüyorsun?" "Her bölgenin sırayla g-güvenliği sağlanmalı," diye kekeledigoblin. Bu tartışmanın çok da iyi gitmediğini fark etmişti. Doğa-ları gereği goblinler savaş taktiklerinde muhafazakar olurdu, böl-geleri teker teker güvene alırlar, sonra yöntemli bir biçimde iler-lerler, mutlak zafer kazanacakları kesin olmadığı zaman nadirensaldırırlardı.Bestesbulzibar'ın buna tahammülü yoktu. "Ben Palmaris'i talep ediyorum, ama siz binlerce kişiyi bu acı-nası köyde tutuyorsunuz, öyle mi?" diye kükredi dactyl. "Hayır," diye itiraz etti Gothra. Goblin generali mantığını açık-lamak istedi, efendisine erzak kervanlarının engellenebileceğini,araçların ve ihtiyaç duyulan destek kuvvetlerin yok edilebileceği-ni ya da geciktirilebileceğini ve bunun güneyde, Palmaris kapıla-rında belki de felaketle sonuçlanabileceğini anlatmak istedi. Aptal olmayan —en azından goblin standartlarına göre- Goth-ra savını mantıklı, sağduyulu sözlerle tartışmak istedi, ama Bestes-bulzibar bir elini uzatıp goblinin kafasını yakaladığı, onu yakınaçektiği zaman goblinin ağzından çıkan tek şey acılı bir çığlık ol-du. Bestesbulzibar kötü kötü gülümseyerek boştaki elini herkesingörebileceği kadar yükseğe kaldırdı, bir an düşündü ve tırnağınıuzatıp bir pençeye dönüştürdü. Ani, inanılmaz ölçüde uzun birdarbe Gothra'dan bir çığlık kopardı ve iblis goblini ittirdi. Gothra alnından bacakarasına uzanan kırmızı kan çizgisine,sonra tekrar iblise baktı.Bestesbulzibar'ın eli uzandı, havayı avuçladı ve iblisin büyüsü

İblisin Uyanışı

633

Gothra'yı, ya da en azından goblinin derisini kavradı, goblinin so-yunmasına yardım ediyormuş gibi onu bedeninden tamamen çı-kardı. Etsiz beden titreyerek, ölerek yere yıkıldı. Yaratık Gothra'nın derisini ve giysilerini yutarken kimsenin se-si çıkmadı."Ulg Tik'narn'dan sonra gelen kimdi?" diye sordu Bestesbulzi-bar. Yanıt gelmedi, ama sonra bir powrie titreyerek safların arasın-dan çıktı ve efendisinin önünde durdu."Adın?" "Kos..." cücenin sesi solup gitti, dehşet dolu inlemeler arasın-da kayboldu."Adı Kos-kosio Begulne," dedi Maiyer Dek."Peki Kos-Kosio Begulne'nin bu konudaki fikri nedir?" diyesordu dactyl. Maiyer Dek güvenle gülümsedi "O güneye ilerlemek istiyor-du," diye yalan söyledi dev; çünkü Maiyer Dek, güçlü bir kişiliğiolmayan Kos-kosio'nun powrie güçlerinin başına geçmesi fikrin-den haşlanmıştı. "Ya da en azından zayıf insan akıncılarının üze-rine hızla ve kuvvede gidilmesi, bu konunun halledilmesi ve bü-yük yolun açılmasını savunuyordu." İblis memnun görünerek başını salladı ve Kos-kosio sırtını bi-raz dikleştirdi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 375: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Artık powrie kumandanı sensin, Kos-kosio Begulne," diyeilan etti Bestesbulzibar. "Gothra'nın yerine uygun biri bulunanakadar, sen ve Maiyer Dek goblin güçlerine birlikte önderlik ede-ceksiniz." Bestesbulzibar dik bakışlarını yakma toplananlar ara-sında gezdirdi. "Siz ikinize yazortası arifesinde Masur Delaval kı-yısındaki Palmaris'i bana teslim etmenizi emrediyorum. Sizi Pal-maris kapılarında göreceğim, generallerim, sizi o kapılar benimolmadan görmek zorunda kalırsam, Gothra'nın kaderini kendini- 634

R- A. Salvatore

zinki kabul edebilirsiniz!" İblis dactyl kanatlarını şiddetle çırparak, kamp ateşlerinin yük.selerek gecenin içine doğru sıçraması için biraz büyü kullanarakhavalandı, istila edilmiş diğer köyleri, ordularının daha aşağı ya-yılıp yayılmadığını görmek için hızla batıya uçtu. Dünyanın So-nu'nun geride bırakıldığını gören yaratık tatmin oldu, güneye iler-leyen son kervanın üzerinden geçmeyi, hizmetkarlarını cesaret-lendirmeyi ve yüreklerine bir kez daha korku salmayı düşünerekkuzeye döndü. Ama yaratığın dikkatini başka bir şey çekti, bir duygu, dactylinyüzyıllardır hissetmediği bir varlık. İblis alçaldı, yavaşladı, daire-ler çizmeye, keskin gözleri araziyi taramaya, keskin kulakları hersese dönmeye başladı. Civarda bir elf vardı, Bestesbulzibar bunu biliyordu. Touel'al-far'dan, İblis dactylin en eski ve en nefret ettiği düşmanlarındanbiri. 47TEK UYUM Gece durgundu ve inkar edilemeyecek kadar güzeldi. Sık sıkgökyüzünden güneybatı rüzgarlarının sürüklediği bir bulut geçi-yordu, ama genellikle yıldızlar ışıl ışıl parlıyordu ve bahar koku-su, yeni yaşam kokusu her yerdeydi. Bu bir yalandı, Elbryan bunu biliyordu, tamamı. Yeni yaşamkokusu hızla yerini goblinlerin, powrielerin ve devlerin kokusu-na, ölümün pis kokusuna bırakacaktı. Bütün bu dinginlik, karan-lık ordunun gökgürültüsü gibi yürüyüşünün altında, powrie kır-baçlarının şaklaması, savaş makinelerinin tekerlekleri altında par-çalanacaktı.Zalim bir yalandı bu: Sessiz, dingin, bahar esintisi. Yanda bir hareket ihtiyatlı korucunun dikkatini çekti, ama si-lahına uzanmadı, hafif, zarif adımları ve kokuyu tanıdı -uzak birçiçek tarlası gibi, yumuşak esintilerin taşıdığı hafif bir koku- onuniçin onca değerli olan kadının kokusu. Pony hafif adımlarla yürü-yerek çalıların içinden çıktı. Üzerinde dizlerine bile gelmeyen yu-muşak, ipek bir gecelik vardı yalnızca. Saçlarını açmıştı, saçlarıserbestçe, vahşice sırtına uzanıyor, güzel yüzünü şehvetli bir bi-çimde çevreliyor, yanaklarına sürtünüyordu. Çenesine dolanankalın bir bukle Elbryan'in yüreğinin hızla çarpmasına sebep oldu. Kadın başını kaldırıp adama baktı ve gülümsedi, sonra kolla-rını esintiye karşı kavuşturdu, döndü ve gece göğüne baktı. 636

R- A. Salvatore

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 376: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Seni buraya nasıl getirebildim?" dedi korucu ona, arkasındanyaklaşıp hafifçe omzuna dokunarak. Pony başını o ele doğru eğdi ve arkaya kayarak Elbryan'a yas-landı. "Beni nasıl durdurabilirdin?" diye sordu. Korucu alçak sesle güldü ve kadının saçlarını öptü, güçlü kol-larını ona doladı. Gerçekten de nasıl? diye merak etti, Pony'ninözgür ruhuna her zamanki gibi hayret ederek. Onu kontrol altında tutmayı düşünerek Pony'yi gerçekten, oan olduğu gibi sevemezdi, biliyordu, çünkü Pony'yi dizginlemekiçin göstereceği her çaba Elbryan'ın hayranlık duyduğu o özgürruhu alt ederdi. O yüreğindeydi, ama iradesi özgürdü ve koaıcuonu bayıltıp, bağlayıp bir mağaraya kapatmadığı sürece gelmesi-ni engelleyemezdi! Kadın Elbryan'ın kollarında döndü, yumuşak yüzü onunkininhemen altında, başını kaldırıp ona baktı. Elbryan uzun, sessiz bir an boyunca onu seyretti. Gözlerininönüne onun bir goblin mızrağının ucunda, ölü yattığı bir imgegeldi ve aniden bakışlarını kaçırdı, yıldızlara baktı ve Pony'ye birşey olursa nasıl yaşayacağını, hayatını sürdürmesinin ne anlamıolacağını merak etti. Kadının elinin yanağına sürtündüğünü hissetti ve sonra Ponyonun yüzünü çevirip kendisine bakmaya zorlarken dokunuş karrarlılık kazandı. "İkimiz de tehlikedeyiz," diye hatırlattı ona. "Veölebilirim, tıpkı Elbryan'ın ölebileceği gibi.""Böyle korkunç şeyleri söyleme bile." "Olasılıklar," diye düzeltti Pony, "kendi isteğimizle girdiğimizriskler, görevden kaynaklanan riskler. Dactyl yok edilmezse ola-cak dünyada yaşamak istemem; bunun yerine uzaktaki Barba-can'da iblisle savaşırken ölmeyi tercih ederim..." Sesi solup gittive parmakuçlarında yükselerek Elbryan'ı hafifçe öptü. "Dostu-mun, aşkımın yanında ölmeyi tercih ederim." iblisin Uyatıış •

637

Elbryan bakışlarını yine kaçıracak oldu, bu uzak olasılığı ka-bullenmeyi başaramıyordu, ama Pony'nin eli çenesini sıkıca, kuv-vetle yakaladı ve onu yine kendine bakmaya zorladı. Güzel hat-larındaki yumuşaklık aniden yok olmuştu. "Ben bîr savaşçıyım," dedi kadın. "Yıkılmış Dundalis'ten ayrı-lıp yola düştüğüm günden bu yana, tüm hayatım boyunca savaş-tım. Görevimin seninkinden daha önemsiz olmadığını düşünüyo-rum.""Elbette değil," diye çabucak onayladı Elbryan."Ve öleceksem, savaşırken ölmeyi tercih ederim," dedi Ponysıktığı dişlerinin arasından. "İblis dactyle karşı, pis yaratığın yokedilmesi için Avelyn'i oraya götürürken öleyim daha iyi. Ben birsavaşçıyım, aşkım. Bana layık bir sonu esirgeme benden!" "Dilerim senin sonun ve benimki yüz sene sonra, birlikte ge-lir," diye yanıt verdi Elbryan, yüzünde savunmasız bir gülümsemebelirirken. Pony uzanıp o gülümsemeye dokundu, korucunun günlerdiruzayan sakalının sertliğini hissetti. "Ah, ama aşkım," dedi sessiz-ce, "o keskin elf kılıcını sakalın için kullan, yoksa korkarım yü-züm sürtünme yüzünden parlayacak." "Yüzünden de fazlası, aşkım," diye takıldı Elbryan ona vePony'yi yukarı kaldırdı, çenesinin hemen altından hafifçe ısırdı,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 377: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

sonra sakalı yüzüne sürtünsün diye yüzünü çevirdi.

Kadın ona sıkı sıkı sarılarak aşağı kaydı, gözleri buluştu veaniden gülümsemelerindeki neşe kayboldu, sataşmalar ani bir yo-ğunluğun içinde, birlikte geçirdikleri zamanın çok zalim bir sonayaklaşıyor olabileceği bilgisinin içinde yitti. Pony onu tutkuyla,kuvvetle öptü, elleri gür saçlarını sıkı sıkı kavradı, aralarında za-ten hiç boşluk olmamasına rağmen onu daha yakına çekti. Elbryan ona daha da sıkı sarıldı, güçlü kollarının arasında sık-tı. Bir kolu çıplak bacağının arkasına, sonra geceliğinin içine kay- 638

R. A. Salvatore

di, onu yavaşça yere indirirken kadına destek oldu."İksir," diye itiraz etti Avelyn. Yelebekçi hıhladı. "Sersemlik iksiri o halde. Hangi aptal öylebir büyü hazırlamış? Bir sopayla daha iyi bir iş çıkarabilecekken,seni yere indirecek bir içki!" "Cesaret iksiri!" diye itiraz etti Avelyn, büyük bir yudum alıpkolunun tersiyle yüzünü silerek."Saklanma iksiri," dedi Yelebekçi ciddiyetle, ses tonu değişerek.Avelyn gözlerini atadama dikti. "Ah, içtiğim bilinir," dedi atadam. "Ben batağı tercih ederim vedünyadaki hiçbir iksir seni öyle tekmelemez. Ama ben kutlama-larda içerim, dostum, gündönümlerinde ve ekinokslarda, saklan-mak için değil." Suçlama, özellikle de kaynağı düşünülürse, keşişi çok etkile-di. Yolculuklarının ilk haftalarında Avelyn Yelebekçi'yle yakınlaş-mıştı, dostluktan çok saygıdan doğan bir bağ kurmuştu. Her za-man neşeli atadamın ciddi, suçlayıcı sesini yanlış anlamak imkan-sızdı; Yelebekçi keşişin küçük matarasını hiç onaylamıyordu. "Belki de senin saklanman gereken çok şeyin yoktur," dedi ke-şiş sessizce, matarayı meydan okurcasına dudaklarına götürürken.Ama içmedi, o anda değil, acımasız bakışlar onu engellemişti. "Ne kadar çok saklanırsan, o kadar çok saklanman gerekir,"diye yanıt verdi Yelebekçi. "Bana bak, Avelyn Birader. Gözlerimebak ve dudaklarımdan yalan duymayacağını anla."Avelyn matarayı indirdi ve dikkatle Yelebekçi'ye baktı."Taşları almakla hata yapmadın," dedi atadam."Bu nasıl bir aptallık?" diye itiraz etti keşiş. "Ah, ama benden saklanamazsın, Avelyn Desbris," dedi Yele-bekçi tereddüt etmeden. Keşişin aşırı yüksek itirazı kendine gü-venini arttırmaktan başka işe yaramadı. "İnsanlardan, keşişlerden, iblisin Uyanışı

639

seni avlamaya gelebilecek başka Adalet Biraderlerden korkmu-yorsun. Hayır, dostum, sen Avelyn'den, yaptıklarından ve ebediruhundan korkuyorsun. Onu lekeledin mi?""Sen hiçbir şey bilmiyorsun." "Ha, ha, ne ki!" diye gürledi atadam Avelyn'i taklit ederek."Ben insanların, Avelyn'in âdetlerini .bilirim. Bu 'cesaret iksiri' iç-melerin kendi geçmişinden, vermen gereken kararlardan -hemde büyük kararlar!- saklanmaktan başka bir şey olmadığını bili-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 378: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

yorum. Şimdi beni dinle, çünkü sana yalan söylemem, yalan söy-lemek için sebebim yok: Kaçmakla, taşları almakla, hatta seni öl-dürecek adamı öldürmekle doğru şeyi yaptın. Yapmak zorundaolduğun şeyi yaptın dostum, bu yüzden vicdan azabı duymayı bı-rak. O zaman önündeki yolu daha iyi görürsün. Yazgını bildiğinisöyledin ve ben o yazgıya inanıyorum, aksi halde gelmezdim.Dactylle yüzleşmek, o yaratığı yok etmek zorundasın ve edecek-sin, ama ancak zihnin berraksa, ancak yüreğin arıysa." Böylesine gizemli, böylesine bilge ve yaşlı bir yaratıktan gelensözler Avelyn'i derinden etkiledi. Matarasına baktı ve ilk defa onubir düşman, bir zayıflık işareti olarak gördü. "İksire ihtiyacın yok," dedi Yelebekçi. "Evet, ama dactyli yen-diğin zaman, işte o zaman seni biraz batak içmeye götüreceğimve dünyanın dönmesini görmenin ne demek olduğunu anlaya-caksın!" Uzanıp Avelyn'in bileğini yakaladı, matarayı adamdanuzaklaştırdı ve gözlerini gözlerine dikti. "Avelyn'in Avelyn'densaklanmasına gerek yok," dedi bütün ciddiyetiyle ve keşiş bir andurduktan sonra yavaşça başını salladı. "Artık dactylden!" dedi Yelebekçi aniden, anlatmak istediğinianlatabildiği için tatmin duyarak. "Artık, doğru zaman gelene ka-dar dactylden saklanmak isteyeceksin, ama mataranın bunun içinbiraz küçük olduğunu anlayacaksın!"Avelyn hiçbir şey söylemedi, yine başını sallamakla yetindi.

640

R- A. Salvatore

Yelebekçi'nin içini görmesi, açıkça yüreğine ve ruhuna bakmasıoradaki suçluluk duygusunu fark etmesi karşısında hayrete düş-müştü. Hep el altında tuttuğu bu içki cesaret iksiri değildi; kor-kaklığını kabullenmekti, kendi geçmişinden saklanmak için biryoldu. Artık, nihayet, Avelyn onu buraya getiren yoldan pişmanlıkduymadan yazgısıyla yüzleşebilirdi. Sonra atadam gaydasını aldı ve alçak sesle çaldı, çünkü Yele-bekçi'nin şarkısının büyüsü, hiçbir goblinin, hiçbir canavarın, hiç-bir insanın, hatta hayvanın gece ormanında kaynağını seçemeye-ceği türdendi. Yelebekçi'nin hem yaslı, hem umudu ezgisiAvelyn'i sakinleştirdi, kararlılığını sağlamlaştırdı. Ağaçların arasın-da süzülerek âşıkları okşadı, Paulson'la Sincap'm orman gecesinekarşı nöbet tuttuğu yere süzüldü. Ve grup böylece, Yelebekçi'nin şarkısıyla bağlandı, tek grup,tek amaç, tek uyum oldu. Sessiz gece Tuntun ve Senfoni'ye dinlenme fırsatı vermedi. Elfbir yorulma izi görmek için aygırı yakından izliyordu, ama büyükat koşuyor, koşuyor, yapraklı gölgelerin arasında Sheila'nm ken-disi gibi kayıyor, ufka ve ötesine koşuyordu. Bu ikisi bir arayıştaydılar; yedili için dactyli avlamak ne kadarönemliyse, onları bulmak da bu ikisi için o kadar önemliydi. Tun-tun için bu önemli yolculuğun dışında bırakılmanın acısı azalma-mıştı ve hiçbir mantıklı sav, elfin bu konudaki duygularını değiş-tiremezdi. Tuntun'un dactyli yok etmek konusundaki çıkarı Jura-viel'in ya da herhangi bir elfin ya da insanın çıkarından daha azdeğildi. Ama bundan fazlası vardı, elf biliyordu ve bunu kendineitiraf etmek zorundaydı; çünkü o yüreğindeydi, onu buraya gel-meye zorlayan zihninde değil. Tuntun hızla ilerlemeli, grubu takipetmeliydi, kısmen Belli'mar Juraviel aralarında olduğu için -de-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 379: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

iblisin Uyanışı

641

vamlı didişmelerine rağmen en yakın dostuydu o- ama aynı za-manda da grubun başında Gecekuşu olduğu için. Elf korucu içinhissettiklerini artık inkar edemiyordu. Elbryan'ı bu noktaya getir-mekte önemli bir rol oynamıştı ve bir annenin çocuğunu bıraka-maması gibi, onun kendisi olmadan gitmesine dayanamıyordu. Evet, periyi gece ormanında hızla ilerlemeye zorlayan, başkaher şeyden çok Gecekuşu'ydu. Eğittiği, zaman içinde âşık olduğuadamdı. Korucuya güveniyordu -Elbryan'dan iyisini hiç görme-mişti- ama buna rağmen, bu en karanlık saatinde, ihtişamının zir-vesinde yanında duracaktı. Elf başını Senfoni'nin uçuşan yelesine doğru eğdi ve attankoşmasını istedi. Korucu kadar elfe de bağlanmış olan Senfo-ni'nin cesaretlendirilmeye, rehberlik edilmeye ihtiyacı yoktu. 48KADİM DÜŞMANLAR "Sen ve dostların hepimizi kurtardınız, bunu inkar etmiyo-rum," dedi Jingo Gregor, sesi son birkaç hafta harcadığı çabayla,yıkıcı sürprizler ve dehşetlerle çatlayarak. "Ama yine de büyülübir yere gönüllü olarak mı yürüyeceğiz?" Yalvarırcasına dallara,ona ve arkadaşlarına patikasız bir bölgede rehberlik eden, güne-ye, artık görünür olan yüksek dağlara götüren, nadiren görülenrehbere bakarak. "Goblin sürüleriyle karşılaşmaktan iyidir," diye yanıt verdi Bel-li'mar Juraviel. "Ben sığınak öneriyorum, dünyadaki her yerdendaha güvenli bir yer. Ve bu öneri umursamazca yapılmamıştır, se-ni temin ederim, Üstat Jingo Gregor. Biz size ne kadar yabancıy-sak, siz de Touel'alfar için o kadar yabancısınız ve halkımın yu-vası olan vadi insanlara açık değildir. Ama sizi oraya götürüyo-rum, çünkü bunu yapmazsam sen ve arkadaşlarının öleceği ke-sin." "Minnettar olmadığımı düşünme, iyi Juraviel," diye yanıt verdiJingo Gregor. "Yalnızca ihtiyatlısın," diye cümlesini onun yerine bitirdi Jura-viel, adam onu açıkça görebilsin diye ağaçtan aşağı inerek. İnsan-ların onu görmesine izin verdiği nadir zamanlardan biriydi. "Vesenin ve kabilenin başına gelen trajediler düşünülünce, iyi ola-caksınız. Ama ben sizin düşmanınız değilim." iblisin Uyanışı

643

"Bu kadarı kanıtlandı," diye kabul etti Jingo. "O zaman huzurlu ol, çünkü Andur'Blough Inninness çokuzak değil," dedi Juraviel ona. "Sislerle dolu elf vadisini görece-ğiniz için şanslı olduğunuzu düşünün." O son cümlede bilinçsizbir keskinlik vardı, Juraviel'in insanları gizli vadiye götürme kara-rından duyduğu şüpheyi yansıtıyordu. Evet, Elbryan alınmış veeğitilmişti; evet, Dasslerond Hanım, Juraviel, Tuntun ve diğerleri-nin gidip korucuyu bulmasına, savaşına yardım etmesine izin ver-mişti. Ama Dasslerond Hanım'ın açık izni olmadan Andur'BloughInninness'e insan sokmak gerçekten de Hanım'ın merhametinifazla zorlamak olacaktı ve Juraviel topluluğun geri çevrilmekle

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 380: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

kurtulacağından emin değildi; belki sisli vadiye giren yollar değiş-tirilir, Juraviel'den bile gizlenirdi. Dasslerond Hanım merhametliy-di, elf bunu biliyordu, ama her şeyden öte pragmatikti ve bölge-sini korurdu. Touel'alfar'ın iyiliğine her şeyden fazla önem verir-di, hatta belki yirmi talihsiz insan kaçağın hayatından bile fazla. Juraviel'in sesindeki kuşku tınısına rağmen Jingo Gregor söz-lerinden tatmin olmuş görünüyordu -bu son birkaç gündür Jura-viel'in adama sık sık verdiği bir söylevdi. Juraviel bu perişan top-luluğa karşı anlayıştan başka bir şey hissetmiyordu, çoğu goblinsaldırısında sevdiklerini kaybetmişti ve çoğu o sefil yaratıklardanişkence görmüş, kirletilmişti. Elf bu teselli dolu sözleri hepsine,diledikleri sıklıkta sunabilir, kendisi sonuçtan emin olmasa bilezavallı insanlara güven verebilirdi. Sonra Jingo Gregor uzaklaştı, kamp ateşinin sıcaklığına ve onsekiz arkadaşının yanına döndü. Juraviel de kamp ateşine yaklaş-tı, nöbet tuttuğu çemberi daralttı, ama insanlar elfin hareketle-rinden haberdar değillerdi, tomurcuklanan ağaçların yüksek dal-larını aşarken o kadar sessizdi. Ateş küçüktü -hiç büyük olmamıştı, çünkü bölgede canavarbulunmadığından, en azından düzenli gruplar bulunmadığından (",*,

R- A. Salvatore

emin olmasına rağmen ihtiyatlı olmayı tercih ediyordu. Ateş artıkköze dönüşmüştü, portakal rengi parıltısı dinlenen insanların üze-rine solgun bir aydınlık yayıyordu, ışık uyuyan insanların düzen-li nefesleri için uygun görünüyordu. Juraviel de uykuya dalmak üzereydi, yüksek bir dalın oluştur-duğu V şeklindeki çatala rahatça yerleşmişti. Yeri gözlüyor olma-lıydı, biliyordu, ama türünün özlem dolu doğasına uygun bir şekil-de gözleri gökyüzüne, yıldızlara ve gizemlere dönüp duruyordu. Ve sonra başka bir şey, karanlık ve kötücül bir şey hızla gök-yüzünde süzüldü, kampa, Juraviel'e yöneldi. Elf İblis dactylin var-lığını onun kendisini sezdiği kadar kuvvetle hissetti, korkunçluğu,büyük kötülüğü, ölümcül soğukluğu hissetti. Juraviel büyük bir çaba göstererek düşüncelerini gece göğün-den ve yaklaşan dehşetten uzaklaştırdı, daldan dala, hızla aşağı-ya kaydı, sonunda kampın ortasına indi. Ayakları tekmeleyerek,kuvvetle fısıldayarak koşturdu ve sonunda bütün insanları uyan-dırdı. "Gidini" diye emretti elf. "Dört beş kişilik gruplar halinde, ay-rı ayrı yönlerde ormana kaçın!" Ona ve grubun sersemlemiş önderlerine sorular soruldu, amaJuraviel pes etmedi. "Oyalanmayın!" diye uyardı elf onları. "Çün-kü ölüm kanat açmış geliyor! Ormana gidin!" İblis yakındı, çok yakındı! İnsanlar bir şeyler toparlamaya, enazından çizmelerini giymeye çalışarak koşturdular, sonra ormangecesinin karanlığına çekildiler. Juraviel hepsi gidene kadar parlayan ateşin yanında kaldı,gözleri gökyüzünde, karanlık şekli aradı. Onu hissetti, onu gördü, dactyl aşağı süzüldü, dolaşık dallarınarasından aldırış etmeden geçti, son anda döndü ve inişini dur-durup ufak tefek elfin karşısında hafifçe yere kondu.Juraviel ince kılıcını çekti, ama bu korkunç iblise karşı ne işe

iblisin Uyanışı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 381: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

645

yarayacağını merak ediyordu. Halkının canavarın üstüne çullan-ması, savaşına katılması için dua etti, ama bu elfin kafasındanuzaklaştırması gereken bir dilekti, halkı yardımına koşacak olsahepsinin onunla öleceğini biliyordu. "Touel'alfar," dedi iblis dactyl kudretli sesiyle. "Türünüz sayı-ca çok değil. Çok güçlü değil, hiç değil." "Buradan defol, iblis," diye karşılık verdi Juraviel, becerebildi-ğince kararlı bir sesle. "Üzerimde hakimiyetin yok, yüreğim ve ru-hum üzerinde hakkın yok. Burada efendi benim, seni ve yalanla-rını reddediyorum!" Dactyl ona güldü, sözleriyle, cesaretiyle alay etti, onun kendi-ni önemsiz hissetmesine sebep oldu. "Senin yüreğin ve ruhun gi-bi değersiz şeyler üzerinde hak iddia edeceğimi nereden çıkardın,elf?" diye hırladı iblis. "Yüreğin olabilir belki," diye sataştı Bestes-bulzibar, "ki onunla kendime bir ziyafet çekebileyim, Touel'al-far'ın tatlı kanının tadını çıkarabileyim." Bestesbulzibar konuşurken yavaş yavaş ateşin çevresinde

dönmeye başladı, Juraviel de onunla hareket ederek közleri ken-disiyle iblisin arasında tuttu -ama düşündüğünde, elf alevler yük-sek olsa bile yeraltının ateş dolu çukurlarından gelen bu yaratıkiçin engel teşkil etmeyeceğini fark etti. "Sen neden dışarıdasın Touel'alfar?" diye sordu Bestesbulzi-bar. "Neden, vadinizden uzaktasın -evet, vadinizi biliyorum.Uyandığımdan bu yana çok şey gördüm aptal elf ve türünüzünçok azaldığını, artık dünyanızın küçüldüğünü, çok genişleyen veinsanlarla dolan bir dünyada küçük bir vadiden başka bir şey ol-madığını biliyorum. Ee, sen neden buradasın elf? Seni yuvandanbu kadar uzağa getiren nedir?" "İblis dactylin karanlığı," diye yanıt verdi Juraviel kararlılıkla."Gölgen Touel'alfar'ı uyardı pis yaratık, çünkü biz seni tanıyoruz.""Peki Bestesbulzibar'a karşı ne yapacaksınız?" diye kükredi

6<6

R- A. Salvat0re

dactyl aniden ve canavarın atılması, ateşin üzerinden köz yağdı-rarak sıçraması da ani oldu. Juraviel küçük kılıcıyla hızla, kuvvet-le vurdu, sağlam bir darbe indirdi, ama bu zırhlı derisi elf kılıcınıbile uzak tutan büyük yaratığı yavaşlatmadı bile. Yaratık bir eliyleelfi boğazından yakalayıp rahatça havaya kaldırırken iblisin diğerpençesi kılıcı Juraviel'in elinden düşürdü. "Ah," diye inledi Bestesbulzibar, kendinden geçmiş gibi. "Yü-reğini söküp alabilirim elf," diye alay etti iblis, boştaki elinin tır-naklarını Juraviel'in küçük göğsü üzerinde gezdirerek, "ve onugözlerinin önüne kaldırırım, sen onun son atışını seyrederken kır-mızı etini ısırırım." "Senden korkmuyorum," dedi Juraviel kesik kesik, kalan ne-fesi ile. "O zaman aptalın tekisin," diye yanıt verdi Bestesbulzibar."Yaşamdan sonra ne gelir, biliyor musun, elf? Seni neyin bekledi-ğini biliyor musun?" İblis kötücül bir kahkaha attı, kahkahası dur-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 382: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

gun gecenin içinde gürledi."İşkence yok..." dedi Juraviel. "Çünkü yüreğin dürüst," diye taklit etti onu Bestesbulzibar kö-tücüllükle ve sonra yaratık daha da yüksek sesle kahkaha attı. "İş-kence yok," diye onayladı iblis. "Hiçbir şey! Duydun mu? Hiçbirşey, elf. Sizler gibi acınası sefiller için öbür dünya falan yok! Yal-nızca bilinçsiz karanlık. Kıymetli saniyelerinin tadını çıkar, aptalelf. Bir şafak daha görmene izin vermem için bana yalvar." Juraviel hiçbir şey söylemedi. İnancını korumaya çalıştı. İlke-leri öbür dünyada iyi bir yaşamın ödüllendirileceğini söylüyordu.Elflerin Tanrı olarak gördüğü, insanların Tanrısından çok farklı ol-mayan adalet ve umudun Tanrısı, Garshan InodiePi düşündü.Ama Bestesbulzibar'm karanlığının karşısında Belli'mar Juravielümitsizliğe kapıldı."Ama neden uzaktasın?" diye sordu iblis yine, elfe yan gözle,

Iblism Uyanışı

647

dikkatle bakarak. "Ve ne biliyorsun?" Juraviel gözlerini kapattı ve hiçbir şey söylemedi. İşkence gör-meyi bekledi; belki bildiği her şeyi itiraf edene kadar, Babacan'agiden dostlarına ihanet edene kadar, kollarının ve bacaklarınınbedeninden koparılmasını bekledi. Hayır, bunu düşünmemeliyim!dedi elf kendi kendine kararlılıkla ve düşüncelerini bir kez dahaGarshan Inodiel'e çevirdi. Başka her şeyi Tanrısının dinginliğinesarmalamaya çalıştı. Ama sonra, cesur Touel'alfar için belki de en korkunç işken-ce başladı; Bestesbulzibar'ın karanlık ve soğuk varlığının düşün-celerine sızdığını, zihnini taradığını hissetti. Dehşet içinde gözle-rini açtığı zaman iblisin çarpık hatlarını gördü. Bestesbulzibar yo-ğunlaşırken, elfın beynini taramak için büyüsünü kullanırken alevalev gözlerini kapatmıştı. Juraviel cesurca mücadele etti, ama rakibi üstündü. Elbryan vediğerlerini düşünmemeye uğraştıkça Bestesbulzibar onları dahaiyi görüyordu. İblisin istediğini alacağından, onu yutacağından,sonra gidip dostlarını yutacağından korkuyordu!"Avelyn," diye fısıldadı Bestesbulzibar. "Hayır!" diye haykırdı Juraviel ve bütün gücüyle tekmeledi,ayağı iblisin sağ gözüne indi. Elf kıvranarak kurtuldu ve yere yu-varlandı. Kaçmaya çalıştı, ama Bestesbulzibar tepesine dikildi,ona bakarak güldü, alay etti. "Buraya ait değilsin," dedi aniden ezgili bir ses. Ses iblisin dik-katini o tarafa çekti. Bestesbulzibar ve Juraviel aynı anda döndü-ler ve Dasslerond Hanım'ın yayları ve kılıçları ellerinde .bir düzi-ne elfle birlikte çalıların arasından çıktığını gördüler. "Hâlâ hayattasın!" diye uludu iblis Caer'alfar'ın Hanımı'nı, yüz-yıllar öncesinden tandığı elfi görünce. "Ve sen yine Corona'da yürüyorsun," diye yanıt verdi Dassle-rond Hanım, "ve kuşkusuz tüm dünya bu manzara karşısında ağ-

6<6

A- Salvatore

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 383: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

dactyl aniden ve canavarın atılması, ateşin üzerinden köz yağdırarak sıçraması da ani oldu. Juraviel küçük kılıcıyla hızla, kuvvet-le vurdu, sağlam bir darbe indirdi, ama bu zırhlı derisi elf kılıcınıbile uzak tutan büyük yaratığı yavaşlatmadı bile. Yaratık bir eliyleelfi boğazından yakalayıp rahatça havaya kaldırırken iblisin diğerpençesi kılıcı Juraviel'in elinden düşürdü. "Ah," diye inledi Bestesbulzibar, kendinden geçmiş gibi. "Yü-reğini söküp alabilirim elf," diye alay etti iblis, boştaki elinin tır-naklarını Juraviel'in küçük göğsü üzerinde gezdirerek, "ve onugözlerinin önüne kaldırırım, sen onun son atışını seyrederken kır-mızı etini ısırırım." "Senden korkmuyorum," dedi Juraviel kesik kesik, kalan ne-fesi ile. "O zaman aptalın tekisin," diye yanıt verdi Bestesbulzibar."Yaşamdan sonra ne gelir, biliyor musun, elf? Seni neyin bekledi-ğini biliyor musun?" İblis kötücül bir kahkaha attı, kahkahası dur-gun gecenin içinde gürledi."İşkence yok..." dedi Juraviel. "Çünkü yüreğin dürüst," diye taklit etti onu Bestesbulzibar kö-tücüllükle ve sonra yaratık daha da yüksek sesle kahkaha attı. "İş-kence yok," diye onayladı iblis. "Hiçbir şey! Duydun mu? Hiçbirşey, elf. Sizler gibi acınası sefiller için öbür dünya falan yok! Yal-nızca bilinçsiz karanlık. Kıymetli saniyelerinin tadını çıkar, aptalelf. Bir şafak daha görmene izin vermem için bana yalvar." Juraviel hiçbir şey söylemedi. İnancını korumaya çalıştı. İlke-leri öbür dünyada iyi bir yaşamın ödüllendirileceğini söylüyordu.Elflerin Tanrı olarak gördüğü, insanların Tanrısından çok farklı ol-mayan adalet ve umudun Tanrısı, Garshan Inodiel'i düşündü.Ama Bestesbulzibar'ın karanlığının karşısında Belli'mar Juravielümitsizliğe kapıldı."Ama neden uzaktasın?" diye sordu iblis yine, elfe yan gözle,

iblisin Uyanışı

(",7

dikkatle bakarak. "Ve ne biliyorsun?" Juraviel gözlerini kapattı ve hiçbir şey söylemedi. İşkence gör-meyi bekledi; belki bildiği her şeyi itiraf edene kadar, Babacan'agiden dostlarına ihanet edene kadar, kollarının ve bacaklarınınbedeninden koparılmasını bekledi. Hayır, bunu düşünmemeliyim!dedi elf kendi kendine kararlılıkla ve düşüncelerini bir kez dahaGarshan Inodiel'e çevirdi. Başka her şeyi Tanrısının dinginliğinesarmalamaya çalıştı. Ama sonra, cesur Touel'alfar için belki de en korkunç işken-ce başladı; Bestesbulzibar'ın karanlık ve soğuk varlığının düşün-celerine sızdığını, zihnini taradığını hissetti. Dehşet içinde gözle-rini açtığı zaman iblisin çarpık hatlarını gördü. Bestesbulzibar yo-ğunlaşırken, elfin beynini taramak için büyüsünü kullanırken alevalev gözlerini kapatmıştı. Juraviel cesurca mücadele etti, ama rakibi üstündü. Elbryan vediğerlerini düşünmemeye uğraştıkça Bestesbulzibar onları dahaiyi görüyordu. İblisin istediğini alacağından, onu yutacağından,sonra gidip dostlarını yutacağından korkuyordu!"Avelyn," diye fısıldadı Bestesbulzibar. "Hayır!" diye haykırdı Juraviel ve bütün gücüyle tekmeledi,ayağı iblisin sağ gözüne indi. Elf kıvranarak kurtuldu ve yere yu-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 384: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

varlandı. Kaçmaya çalıştı, ama Bestesbulzibar tepesine dikildi,ona bakarak güldü, alay etti. "Buraya ait değilsin," dedi aniden ezgili bir ses. Ses iblisin dik-katini o tarafa çekti. Bestesbulzibar ve Juraviel aynı anda döndü-ler ve Dasslerond Hanım'ın yayları ve kılıçları ellerinde .bir düzi-ne elfle birlikte çalıların arasından çıktığını gördüler. "Hâlâ hayattasın!" diye uludu iblis Caer'alfar'ın Hanımı'nı, yüz-

yıllar öncesinden tandığı elfi görünce. "Ve sen yine Corona'da yürüyorsun," diye yanıt verdi Dassle-rond Hanım, "ve kuşkusuz tüm dünya bu manzara karşısında ağ- 6^,8

R. A. Salvatore

lıyor." "Kuşkusuz tüm dünya ağlamalı!" diye terslendi Bestesbulzibar."Terranen Dinoniel'in nerede şimdi, Dasslerond? Bu sefer karşım-da kim duracak?" Son sözleri söylerken bakışları Juraviel'e döndüve zavallı elf dostlarını ele vermiş olmanın korkusuyla titredi. "Kim Dasslerond?" diye ısrar etti iblis. "Sen mi, yoksa önüm-de büzülen bu acınası elf mi?" Bestesbulzibar etrafını saran peri-lere baktı ve her zamankinden yüksek bir kahkaha attı. "Yoksahepiniz birden mi? Aferin, derim buna ben, hadi başlayalım. To-uel'alfar belasından hemen, şimdi kurtulmak benim için daha iyi." "Seninle savaşmayacağım," diye yanıt verdi Dasslerond Hanımserinkanlılıkla. "Burada değil." Bunu söyledikten sonra güçle par-layan, ışığı çevredeki her şeyi yeşile boyayan -Bestesbulzibar dı-şında her şeyi, çünkü iblisin gölgesi herhangi bir ışıkla alt edile-mezdi- dev bir yeşil mücevher taşını kaldırdı. "Bu nasıl bir hile?" diye itiraz etti iblis. "Hangi aptalca..." Dün-ya kaymaya, değişmeye başladığında sözcükler iblisin gırtlağındasoldu. Hatlar yeşilimsi bir sis içinde birbirine karışıp bir kez dahaberraklaştı, parlak ve güzel yıldızların altında kristalleşti. Andur'Blough Inninness'teydiler, hepsi birden. DasslerondHanım ve Juraviel, elflerin ve kaçakların hepsi, ve Bestesbulzibar. "Nasıl bir hile bu?" diye kükredi iblis, aniden öfkelenerek, ani-den burada, elf gücünün kalbinde olmaması gerektiğini fark ede-rek. "Seni yuvama davet ediyorum, gölgenin yaratığı," diye yanıtverdi Dasslerond Hanım. Sesinde grubu nakletmek -ya da aslın-da ayaklarının altındaki zemini değiştirmek- için harcadığı çaba-nın verdiği bitkinlik vardı. "Beni burada alt edemezsin, şimdi de-ğil." İblis hırladı ve sözcükleri düşündü, Dasslerond Hanım ve ar-kaşlarının kendi hükümranlık alanlarındaki gücünü hissetti. "Ama iblisin Uyanışı

649

kısa süre sonra," diye söz verdi Bestesbulzibar. Leydi yeşil mücevheri kaldırdı, Andur'Blough Inninness'in kal-bi şimdi şiddetle parlıyordu. Bestesbulzibar'ın dünyadışı kükremesi, acı ve öfkeden kükre-mesi Dasslerond Hanım'ın nefesini kesti. "Yani acınası elfi ve eş-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 385: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

lik ettiği insanları kurtardın," diye alay etti iblis. "Tüm dünya be-nim olduğu zaman bu ne işe yarayacak?" Kara kanatlar açıldı veiblis dactyl elf yaylarının mırıltısı, elf hakaretlerinin uyumun kar-maşası içinde havalandı. Ama Touel'alfar'ın İblis dactylin çekilmesi karşısında hissettiğigerçek coşku kısa ömürlüydü. Dasslerond Hanım Bestesbulzi-bar'ın bu en kutsal ve gizli mekanda yürümesine izin vermişti veiblis haklı olsa da, Bestesbulzibar Andur'Blough Inninness'te hep-siyle birden yüzleşemese de, onun gücünü azaltmak için hiçbirşey yapmamışlardı. Juraviel Bestesbulzibar'ın biraz önce durduğu yerde duranDasslerond Hanım'a katıldı. İblisin pençesi ayaklarının altındakitoprak kararmış ve yırtılmıştı."İyileşmeyecek bir yara," dedi Leydi kasvetle.Juraviel toprağı daha iyi incelemek için diz çöktü. Oradaki çü-rümenin kokusunu alabiliyordu: İblisin varlığıyla toprağın kendi-si kirlenmişti. "Yavaş yavaş yayılacak, irinli bir yara," diye onayladı Dassle-rond Hanım. "Bu noktadaki toprakla dikkatle ilgilenmeliyiz, çün-kü büyümüz ve şarkılarımızla ona karşı çıkmazsak, Bestesbulzi-bar'da bedenleşen çürüme vadimizin içinde büyür." Juraviel içini çekti ve Hanımı'na ümitsizlikle baktı, güzel yü-zündeki suçluluk duygusu açıktı."Dactyl güçleniyor," dedi Dasslerond Hanım, suçlamadan."Başarısız oldum."Dasslerond Hanım ona inanmayarak baktı.

650

R- A. Silvatore

"İblis biliyor," diye itiraf etti Juraviel. "İblis Elbryan'ı, Avelyn'ive planı biliyor." "O zaman Elbryan'a acı," diye yanıt verdi Dasslerond Hanım."Ya da Gecekuşu'na ve yüreği dürüst Avelyn Birader'e olan inan-cını koru. Bestesbulzibar'la savaşmak için kuzeye gittiler ve sava-şacaklar da." Juraviel iblisin değerli yuvasına bıraktığı kara ize bakmaya de-vam etti. Gerçekten de Bestesbulzibar, Andur'Blough Inninness'intoprağını bile lekeleyebilecek kadar güçlenmişti. Juraviel'in Hanı-mı inancını korumasını istemişti ve o da koruyacaktı, ama bakış-larını yaradan kuzeye çevirirken, korku yüzünden açıkça okunu-yordu. "Ve şimdi hepimizin görevleri var," diye devam etti Dassle-rond Hanım, daha yüksek sesle konuşarak ve sözlerini elflerinhepsine yönelterek. "Hepimizin. Teselli edilmesi ve sonra yuva-mızdan kendi türlerine ait bir yere, güvenli bir yere götürülmesigereken beklenmedik konuklarımız -eğer dünyada güvenli yerkalmışsa." Arkasına, güzelim vadideki siyah yaraya baktı. "Yapa-cak çok işimiz var," dedi yumuşak bir sesle. 49AVLANAN "Arazi gittikçe yabanileşiyor, Mather Amca, düşmanlarımızındoğasına daha uygun hale geliyor. Ağaçlar yaşlı, insanlar tarafın-dan hiç hasat edilmemiş ve daha karanlıklar. Hayvanlar bizdenkorkmuyor, silahlarımıza ya da kurnazlığımıza saygı duymuyor." Elbryan bu doğaçlama Kahin odasında çapraz ağaç köküne sır-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 386: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

tını yasladı ve kendi sözlerini sindirdi. Doğruydular; kuzeyde, bi-linen insan yerleşimlerinin çok uzağındaki bu bölgede, bütündünya bir şekilde daha büyük ve etkileyici görünüyordu. Dehşetverici Barbacan'ı oluşturan yüksek dağlar bir günlük yürüyüştenyakın mesafedeydi, kuzey ufkuna hakimdiler, yolcuların kendile-rini daha da küçük hissetmelerine sebep oluyorlardı. "Bende karışık duygular uyandırıyor," diye devam etti korucu."Güvenliğimiz için korkuyorum -dostlarımızı yalnızca düşmandangelebilecek tehlikelere karşı değil, bu bölgenin basit gerçeği olanhayatta kalma gereksinimine karşı da koruyabilecek miyim? Amayine de burada, bir şekilde, her zamankinden daha özgürüm, elf-lerin verdiği eğitimden daha fazla faydalanıyorum. Kuzey yöreler-de hataya yer yok, güvenlik payı yok ve bu devamlı tetikte, uya-nık olmamı sağlıyor, ihtiyatla ürperiyorum. Korkuyorum ve bu

yüzden hayattayım." Elbryan yine arkasına yaslandı, bütün bunlardaki ironiye gü-lümsedi. Korkuyorum ve bu yüzden hayattayım. 652

R- A. Salvatore

"Fırsat verilse çoğu insan sessiz lükslerle dolu bir yaşam seçer "dedi yumuşak sesle, "etraflarını hizmetkarlarla, hatta odalıklarlaçevirir. Onların hatası bu, çünkü daima tehlikeli olan yerde, benonların olabileceğinden on kat daha canlıyım. Ve Pony'nin sundu-ğu meydan okumayla -ve benim de ona sunduğumu umduğummeydan okuma ile- kat kat fazla tatmin doluyum. Fiziksel tatminve gerçek sevişme arasındaki farkın bu olduğuna inanıyorum, sa-lıvermeyle tutku arasındaki fark. Önümdeki bu yolu takip ederkençok geçmeden ölebilirim, ama burada, ruhum ve doğamla birken,felaketin kıyısında, çoğu insanın yaşayabileceğinden kat kat fazlayaşadım. "Bu yüzden kaderin önüme serdiği bu yolculuktan pişmanlıkduymuyorum, Mather Amca ve diğerlerinin -Yelebekçi, Avelyn, Pa-ulson ve Sincap'ın ve her şeyden öte Pony'nin- sürüklenmiş olma-larına da üzülmüyoaım. Belli'mar Juraviel'e acıyorum, yolculuğuntamamlandığını göremedi, görevi onu yoldan dönmeye zorladı." Elbryan çenesini avcuna koydu, dinlendi, düşündü ve aynanınköşesindeki solgun imgeye baktı. Doğruydu, hepsi; ölümden veacıdan nefret ediyordu elbette, ama heyecanını ve adalet duygu-sunu, gerçekten de dünyada bir fark yarattığı inancını inkar ede-mezdi. Mather'ın imgesine dikkatle bakarak bir onay gülümsemesi yada duygularının doğru olmadığına, yalnızca ümitsizliğe karşı uy-durduğu bir savunma olduğuna ilişkin bir işaret aradı. Dikkatlebaktı ve aynanın derinliklerindeki camsı yüzeye sürünmeye başla-yan bir gölge gördü. Korucu bunun bir onaylamama işareti oldu-ğunu, bir mazeret tuzağına düştüğünü düşünerek içini çekti, amabiraz sonra bunun Mather'den ya da kendi gerçek duygularındankaynaklanan bir bulut olmadığını anladı. Elbryan bunun başka,çok daha karanlık bir şey olduğunu anlamaya başladı.Elbryan gözlerini kırpmadan dimdik oturdu. "Mather Amca?"

iblisin Uyanışı

653

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 387: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

diye sordu nefes nefese, bedenine bir soğukluk yayılarak.Bir soğukluk, bir karanlık, canlı bir ölüm. Korucunun aklı hızla çalışıyor, bu inkar edilemez olaydan biranlam çıkarmaya çalışıyordu. Ancak tek bir yaratığın böyle bir ka-ranlık getirebileceğini fark etti ve sonra aniden anladı. Uyarıyı ya-şamın diğer yanından Mather mi ayarlamıştı, yoksa yalnızca Ka-hin'in büyüsünün getirdiği bir bağlantı mıydı, Elbryan bunu ne bi-liyor, ne de umursuyordu. Bildiği İblis dactylin onu, onları aradı-ğı, dünyadışı görüsünü uzağa, her yana yolladığıydı. Kahin'i kullanmasının, düşmanının onu ve arkadaşlarını bulma-sına yardım ediyor olabileceğini fark edince, Elbryan korkuya ka-pıldı. Hızla yerinden sıçradı, başını köklere ve mağaranın tavanınıoluşturan toprağa vurdu, sonra aynaya koşup onu yere kapattı,bağlantıyı kırdı. Sonra çıkışa koştu, battaniyeyi indirdi ve aynayasardı, sonra solmakta olan gün ışığına çıktı ve Avelyn'e seslendi. İblis dactyl eriyik lav akıntısından son yaratımını çekti -Parlakbir kargı, incelerek sona eren bir mızrak- ve kaldırdı. "Hepsi aptal." Yaratık kahkaha atarak başyapıtına, Aida'yı ara-yan acınası insanları bulup yok edecek olan silaha baktı. Yaratıkkargıya imgesini, insanca örülmüş büyüden izler yolladı. İblis kar-gıya kuvvetini, yeraltının gücünü, yakma gücünü yolladı. Sonra yaratık seçkin muhafızlarını, zırhlı devleri ve onların ön-deri Togul Dek'i çağırdı. Dev karanlık efendinin önündeyken Bestesbulzibar parlayanmızrağı önünde kaldırdı.Togul Dek ısıyı, yoğun büyü gücünü hissederek duraksadı. Bestesbulzibar iki buçuk metreden uzun kargıyı öne uzattı veson bir uyarı hırladı ve alev alev silahtan çok iblisten korkan To-gul Dek daha fazla tereddüt etmeden onu kavradı, ama dev, etişeytani silaha dokunurken irkilmekten kendini alamadı. 654

R- A. Salva,0re

Togul Dek'in yüzünde şaşkın bir ifade belirdi, çünkü kargı eleserin geliyordu. "Yanına on kişi al," diye emretti Bestesbulzibar. "İnsanlar tah-tıma yaklaşıyor. Mızrak sana yol gösterecek." "Kral Bestesbulzibar'ın canlı yakalanmasını istediği biri var mı?"diye sordu dev, her kelimeyi havlarcasına söyleyerek. Dactyl fikir saçmaymış gibi hıhladı, bu birkaç acınası insanınzaman ve enerji harcamasına değmeyeceğini düşündüğünü bellietti. "Bana başlarını getir," dedi. "Kalanını yiyebilirsin." Dev bir ayağını yere vurdu ve arkasına döndü, seçkin muhafız-lar arasından en yakın on müttefikini aldı ve taht odasından çıktı. Dactyl kalan muhafızları gönderdi ve parlak lav ırmaklarınınbaşına gitti, pençesi parmaklarını yanan taşa batırdı, yalnızca onunemrinde olan büyünün gücünü hissetti ve bir kez daha mutlak hü-kümranlığının karanlığı hakkında düşünmeye başladı. "Nasıl bu kadar aptal olabilirim?" diye yazıklandı Avelyn, yu-varlak başını tombul ellerine alarak. "Nasıl yani?" diye sordu Pony, kuşkular ve suçlamalar için za-manları olmadığını fark ederek. Her meydan okuma geçmiş karar-lar için pişmanlık duymadan karşılanmalıydı. "İblisin bizi arayacağını biliyor olmalıydım, büyülü görüsünütahmin etmiş" olmalıydım," diye yanıt verdi Avelyn. "İblisin bizi aradığını bilmiyoruz," diye araya girdi Elbryan.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 388: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Belki de Kahin'deki gölge yalnızca bir uyarıydı. Yola çıktığımız-dan beri pek az düşmanla karşılaştık ve aralarından yalnızca bir ta-nesi iblisin ordusunun bir parçası olduğunu bildiğimiz düzenli birgruptu. Bestesbulzibar neden..." "İblisin evinin bu kadar yakınında o ismi yüksek sesle söyle-me," diye uyardı Avelyn. "Düşüncelerini disipline edebiliyorsanhiç düşünme bile!" iblisin Uyanışı

655

Elbryan Avelyn'e ve korku içindeki diğerlerine başını sallaya-rak özür diledi. "Çok geç olduğunu bilmiyoruz," dedi korucu yu-muşak bir sesle. "Koruma büyüsü mü yapacaksın o halde?" diye sordu Yele-bekçi. Avelyn başını salladı. Quintall'dan aldığı güneştaşını kullanarakilahi büyüye karşı bir kalkan yarattı. Zor bir büyü değildi aslındave güçlü Avelyn'in odaklanmış güneştaşıyla, başka büyüler içinkullanabileceği enerjisini tüketmeden uzun zaman koruyabileceğibir büyüydü. Avelyn'in Dundalis'ten çıktıktan sonra hep kullanması gerekti-ğini fark ettiği bir büyüydü. "Aptal!" diye homurdandı Paulson, keşişe tehlikeli bir tavırlabakarak, sonra fırtına gibi yürüyüp gitti. Elbryan hemen adamı takip etti, adama yetişti, dirseğini yaka-ladı ve kamptan uzağa, her daim yeşil ağaçlardan bir duvarın ar-kasına, özel olarak konuşabilecekleri bir yere götürdü.

"Böyle bir koruyucu büyü kullanmamız gerektiğinden sen debahsetmedin," diye işaret etti korucu. "Ben sihirbaz değilim," diye itiraz etti Paulson. "Böyle bir şey-den haberim bile yoktu." "O zaman Avelyn'in yanımızda olması, iblisin görüsünü engel-leyebilmesi iyi bir şey." "Lanet iblis bizi çoktan bulmamışsa," diye terslendi Paulson vesert sözleri söylerken endişeyle çevresine bakındı. "Bu yolculukta birilerine suç bulunmasına hoşgörü gösterme-yeceğim," dedi Elbryan sertçe.

Paulson ona uzun uzun, dikkatle baktı, sonunda korucununbakışları altında teslim oldu. İri adam, doğası gereği savunmayaçekilmek yerine, olayları Elbryan'ın bakış açısından görmek içinçaba gösterdi. Sonunda başını salladı, "Avelyn'in yanımızda olma- 656

R- A. Salvatore

sı iyi," dedi içtenlikle. "Oraya varacağız," diye söz verdi Elbryan ve uzaklaşmaya baş-ladı. "Hey, korucu," diye seslendi Paulson birkaç adım ötedeki Elbr-yan'm arkasından. Elbryan adama bakmak için döndü ve sırıttığı-nı fark etti. "Oraya varacağız, ha?" diye güldü Paulson. "Bunun iyi bir şeyolduğundan emin misin?" "Olmadığından eminim," diye yanıt verdi Elbryan, iri adamın

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 389: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

sırıtmasına karşılık vererek. Yüksek, kayalık uçurumun kenarında, bir taşın arkasına çök-müş olan yoldaşlar, en son kervanın Barbacan'dan çıkarak kıvrılakıvrıla ilerlemesini izlediler. Sıraların çoğunu oluşturan goblinlerbaşlarını eğmiş, özellikle de değişik powrie savaş makinelerine-mancınıklar, sapanlar, kale duvarlarında dev delikler açmak içinyapılmış büyük burgu deliciler- zincirlenmiş olanlar bedbaht gö-rünüyordu. Kervan ilerledi, karanlık dağ duvarındaki bir geçitten çıktı vegrubun görüş açısından çıkarak doğuda kaybolan bir sıra oluştur-du."Alpinador da kuşatma altında," diye mantık yürüttü Elbryan. "Dactyl kıyıya kadar uzanmak için yaz aylarını kullanacak.Kuşkusuz orada ordularını bekleyen powrieler vardır," diye ekle-di Avelyn ve sonra kendi sözlerini düşünerek yüksek sesle hıhla-dı. "Elbette iblisin askerleri kıyıya çoktan ulaşmamışsa. Ha, ha, neki!" "O zaman harcanacak zaman yok," dedi birkaç metre uzakta,diğerlerinin arkasında, alçak bir noktada olan Yelebekçi. Atadamınkayanın üzerine tırmanıp çökmesi imkansızdı elbette ve bu yüz-den son yarım saati sabırsızca bekleyerek, egzotik savaş makine- iblisin Uyanışı

657

lerinin tariflerini ve Paulson'un bitmek tükenmek bilmez dev say-ma işlemini dinleyerek geçirmişti. "Pony'yi beklemek zorundayız," diye hatırlattı Elbryan sabırsızatadama. "O zaman daha fazla beklemeyin," dedi bir ses ileriden vegruptaki herkes aynı anda dönünce kadının patikada hafif adım-larla yürümekte olduğunu gördü. "Geçebileceğimiz pek çok geçit var," diye açıkladı kadın. "Bu

patika buradan sekiz yüz metre uzakta dallanıyor; soldaki yol do-lanarak alçalıyor ve dağdan ayrılıyor, ama sağdaki daha yükseğetırmanıyor ve dağların içlerine gidiyor. Dağlar o kadar derin de-ğil.""Koaınaklı mı?" diye sordu Elbryan. Pony omuzlarını silkti. "Umabileceğimiz kadar," diye yanıt ver-di. "Patikanın iki yanına di?.;ımiş kayalar var, ama düşmanımızdoğru noktalara nöbetçi dikmişse, muhtemelen bizi görürler." "O zaman ük önce bizim onları görmemiz gerek," dedi Elbryankararlılıkla, Şahinkanadı'nı alarak. Sincap'a koşarak ileri, sola git-mesini söyledi, Pony'den sağ, korumasını istedi ve kendisi Avelyn,Paulson ve Yelebekçi'nin epey önünde başı çekmeye başladı. Bir saat içinde karanlık dağın güney yüzünden yükseğe tır-manmışlar, rüzgarın soğuk estiği bir ağaçlığın kıyısına gelmişlerdi.Önde, diğerlerinin görüş alanımn dışında yürüyen Elbryan seçtiğiyolu gösteren işaretler bırakıyordu, ama korucu buna rağmen gm-bun birbirinden aynlıp kaybolacağından korkuyordu. Barbacanvahşi bir yerdi, korucunun gördüğü en ehlileşmemiş araziydi; dev,kayalık çıkıntılar, çentikli taşlar ve yoğun, karanlık ağaçlıklarla do-lu bir yer. Bir patikanın aniden otuz metrelik bir uçurumda bittiğiya da bir kayanın aniden ihtiyatsız bir yolculun tepesine inebildi-ği bir yerdi. İlkel tehlikelerle dolu bir yerdi, korucunun çok canlı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 390: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

hissettiği bir yer. 658

R. A. Salvatore

Sağdan gelen hafif bir ses Elbryan'ın çökmesine, elinin yayın-dan kılıcına gitmesine sebep oldu. Bir taşın arkasına sığındı, son-ra dümdüz karnının üzerine yattı, taşın kenarından ağaçlar ve ça-lılarla dolu dağdaki küçük vadiye baktı. Ses yine geldi, yumuşak ayak sesleri ve Elbryan çalıların için-de ilerleyen bir gölge gibi, sesi kaynağına kadar takip etti. Gözle-rini hedeften ayırmadan Şahinkanadı'nı yine aldı.Ve sonra gölge bir açıklıktan geçince gevşedi. "Pony," dedi seslendi ve kadının dikkatini çekti. Kadının ses-sizce yaklaştığını fark etti ve dikkatli olmaya özen gösterdi. "Goblin," diye fısıldadı kadın biraz öteden, son açıklığı geçipElbryan'm yanına gelmeye cesaret edemeyerek, "yukarıda, solda,ikiz çamların ötesinde, çıkıntılı kayanın arkasında." Elbryan o yönü taradı, ama çıkıntılı kayayı görmek için bilesaklandığı taşın arkasından çıkması gerekiyordu. Goblini olmasabile Pony'nin tarif ettiği yeri görünce başını salladı."Kaç tane?" "Yalnızca bir tane gördüm," diye yanıt verdi Pony. "Solda, aşa-ğıda daha fazlası olabilir." Elbryan arkasına, patikaya baktı. Gölgeden gölgeye kaymıştıve goblinin bu uzaklıktan onu görmüş olması mümkün değildi,ama Avelyn ve özellikle de Yelebekçi göze çarpmamak konusun-da sorun yaşayacaklardı. Korucunun hesaplarına göre arkadakiüçlü kısa süre sonra goblinin görüş alanına girecekti. Yukarıda bir hareket, çıkıntılı kayanın üzerine çıkan karanlıkbîr şekil gördü. Korucu kararsızca Şahinkanadı'na bir ok taktı."Daha fazlası varsa, kısa süre sonra bizden haberleri olacak," diyefısıldadı."Belki arkasından dolaşabilirim," diye yanıt verdi Pony. Elbryan bu olasılığı düşünmeye başladı, sonra goblinin dikka-tinin başka yerde olduğunu fark etti -Elbryan'ın patikasında, arka- iblisin Uyanışı

659

da bir şey de. "Bizden haberdar," dedi korucu ve yayını kaldırdı. Yüz metre-lik bir atıştı ve goblinin başından ve omuzlarından başka hedefiyoktu, üstelik bir dağ yamacında, değişik rüzgarların estiği bir yer-deydi. Bir çığlık koptu ve kayanın arkasından ikinci bir şekil fırladı vekoşarak uzaklaşmaya başladı. "Fark edildik!" diye seslendi korucu Pony'ye ve ikili sıçrayıp ta-kip etmeye başladı, ama bu dolaşık çalıların arasında yaratığı ya-kalayacakları konusunda pek az umutları vardı. Ama birkaç adımsonra aniden kayarak durdular, goblin sendeleyerek açıklıktançıkmış, çıplak taşların üzerinde yaklaşıyordu. Canavar aniden irkilir, yere devrilirken merakla izlediler ve biran sonra Sincap yaratığın arkasında, çalıların içinde belirdi ve han-çerlerini almak için gobline yaklaştı. "İyi iş çıkardın," dedi Elbryan, adam duyamayacak kadar iler-de olmasına rağmen.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 391: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"İyi oldu," diye ekledi Pony. "Üçümüz birden," diye talimat verdi korucu, "ve Paulson'u daal. Öldürdüklerimize tanık olan başka nöbetçi bulunmadığındanemin olmak için bölgeyi aramalıyız." Dördü bölgeyi dolaştılar, olayın yaşandığı noktaya olası heraçıdan baktılar, goblin ya da goblin izi aradılar. Sonunda öldür-dükleri goblinlerin fark edilmediğine ikna olduklarında, Elbryanilerlemelerini söyledi ve vahşi dağlara gece inerken çanak şeklin-de bir girintiye geldiler. Korucu daha ileri gitmek istiyordu, amakaranlıkta bu zorlu, tehlikeli arazide yolculuk edemezlerdi ve el-bette meşale yakamazlardı. İlerleyişlerinin fark edilmediğinden emin bir şekilde kamp kur-dular; ölümleri sezen, kullanıcısını goblin leşlerinin atıldığı nokta-ya, kamplarından çok da uzak olmayan bir noktaya götüren bir si- 66o

R- A. Salvatoı

lah taşıyan bir dev olduğunu bilemezlerdi. Gece sakin ve taşların arasında inleyen rüzgar dışında sessizdiElbryan ve Pony yan yana oturmuş, bir battaniyenin akına büzül-müşlerdi. Yanlarında Yelebekçi'nin dev şekli dikiliyordu, atadamAvelyn'i rüzgardan korumak için gövdesini kullanıyordu. Paulsonve Sincap kamptan çıkmış, çevreyi gözetliyorlardı. "Yarın daha keskin yüzlere tırmanacağız," dedi Elbryan endi-şeyle. "Ah, sen endişelenme," diye temin etti Yelebekçi onu. "Benkendime yol bulurum." "Avelyn için daha fazla endişeleniyorum," dedi korucu. Uyuk-layan keşiş dürtülmüş gibi döndü ve yüksek sesle horladı. "Bunuyapacak dunımda değil." "Başaracak," dedi Pony kararlılıkla. "Avelyn'le aylarca yolculukyaptım ve şikayet ettiğini hiç duymadım. Bunu yazgısı olarak gö-rüyor; dağdaki engeller onu durduramaz." Elbryan Avelyn'i uzun uzun inceledi, adamla yaşadığı dene-yimleri düşündü ve Pony'nin söylediklerinin doğruluğunu kabuletti."Dahası," dedi atadam, "en iyi uyuyan o."Keşiş yine dürtülmüş gibi kıpırdandı ve horladı. "Sincap?" diye fısıldadı Paulson, ama sesi hemen dağ rüzgarıtarafından boğuldu. "Sen misin?" İri adam iyice çöktü, dikkatle birağaç topluluğuna, o yanlış anlaşılması imkansız ayak sesinin gel-diği yere baktı. Paulson ancak o zaman, toplulukta fazladan bir ağaç varmış gi-bi göründüğünü fark etti. "Lanet olsun," diye fısıldadı, kaçmak içindönerek. Loş ışıkta parıldayan bir çelik dönerek başının tam yanındangeçti ve Paulson'ın haykırarak düşmesine sebep oldu. Yere çarp- iblisin Uyanışı

66ı

ti, arkasına, deve baktı ve Sincap'ın hançeri metalik bir çınlamay-la tam göğsüne saplanırken devin şaşkın, kesik kesik hareket etti-ğini fark etti. "Gel, o halde!" diye bağırdı iri adam, ayağa kalkarak. Güveni-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 392: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

lir arkadaşının yakında olduğunu anlayınca cesaret bulmuştu. Amason darbenin sesi zihninde çınlıyordu; devler metal zırh olmasa bi-le zorlu rakiplerdi! Ve bu devin gerçekten zırhlı olduğunu fark etti Paulson, cana-var ona yaklaşırken. Yine iki hançer art arda dönerek geçti ve busefer canavarın başına doğru uçtu. İkisi de hedefe çarptı ve ikiside metal bir miğferden sekti. "Duaıp savaşma!" diye seslendi Paulson ve kaçmak için döner-ken, devin yanından portakal rengi bir parıltı yayıldığını fark et-mişti. İri adam büyülenmiş gibi duraksadı, sonra parıltının, ikincibir devin taşıdığı mızrağa benzer bir silah olduğunu fark ederekçığlık attı. Durdurmak için silahını kaldırdı, ama iblis yapımı kar-gı, mızrak savunmasını ve Paulson'un kaldırdığı kolunu yararakadamın karnına saplandı. Paulson'ın içinden kavurucu acı dalgalan geçti. Böyle bir acıyıdaha önce hayal bile etmemişti. Neredeyse baygın bir halde, ha-vaya kaldırıldığını ve devin kollarının bir hareketiyle gecenin içi-ne, ölüme fırlatıldığını hissetti. Sincap canını kurtarmak için haykırarak koştu, yanaklarındankorku, dehşet ve bir dostun daha kaybından kaynaklanan yaşlarakıyordu. Devler çevresini savmıştı. Arkasından gelen portakalrengi parıltının sıcaklığını hissedebiliyordu. Kampa dönmeliydi,ama bunu yapmanın herkesi tehlikeye atacağını, muhtemelen gö-revin sonunu getireceğini fark etti. Sincap bunun yerine bir delik buldu, kendini çabucak kalın birağacın dibindeki yaprak yığınlarına gömdü. İki dev onu fark etme-den geçip gittiğinde kendine güveni arttı. Bir üçüncüsü hızla geç- 662

R. A. Salvatore

ti, derken parlayan mızrağı taşıyan dev yaklaştı. O dev de geçecek oldu, ama deliğin hemen ötesinde, şeytanisilahın zoruyla kayarak durdu. Yapraklar kenara itilirken, uzun, dört buçuk metre uzunluğun-daki canavara, o dev, korkunç mızrağa bakarken haykırmaya ça-lıştı. Haykırmaya çalıştı, ama ses çıkmadı, yalnızca nefessiz bir gu-rultu ve canavarın mızrağı hızla inerken o da aniden kesildi. Sonu gelen ikilinin haykırışları Elbryan ve diğerlerini tehlikeyekarşı uyarmıştı, bu yüzden öndeki devler çalıları ezerek çanak şek-lindeki kampın kenarına yaklaştıklarında hazırlıksız yakalanmadı-lar. Başını ve gövdesini öne eğmiş Yelebekçi'nin yalnızca bir at ol-duğunu sanan öndeki dev atadamın yanından geçip gitti. Dev geçerken Yelebekçi döndü, ağır yayını kaldırdı ve bir okbıraktı. Ok hızla deve çarptı, zırhı deldi, ama ciddi bir yara açacakkadar derine saplanmadı. Atadam üç hızlı adım sonra deve yetiştive hızla sırtına çarptı. Yelebekçi'nin hızla savurduğu ağır yayı zırh-tan çınlayarak sekti ve zırhı yardı. Dev sendeledi, devrildi ve he-men peşindeki atadam yayı kullandığı için kendi kendine küfre-derek sopasına uzandı. Ama arkadaşlarını takip eden iki dev şim-di Yelebekçi'ye yaklaşıyordu. "Ne yapıyor?" diye sordu Pony Avelyn'e, keşiş kadının dahaönce görmediği bir taşı, siyah, bir kristal yumrusunu kaldırırken. "Bu bir mıknatıstır," diye açıkladı Avelyn. "Manyetit." Sonrasustu, düşüncelerini taşa yolladı, içindeki güçleri patlatmak içinbüyü enerjilerini kullandı. Devler düz bir çizgi halinde Yelebek-çi'ye yaklaşıyorlardı; Elbryan sola kaçmış, daha fazla fomoryan de-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 393: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

vi olduğunu bağırıyordu.Pony Avelyn'in yanında ayrılarak Elbryan'a katılmak için koştu.

iblisin Uyanışı 663 Portakal rengi parıltı yaklaşan üç devin siluetlerini çıkarmıştı.Şahinkanadı bir kez daha işe koyuldu, oklar peş peşe uçarak hız-la metal zırhlara, göğüs plakasına, sonra siperliğe çarpü, pek çokok ucu aradan kayarak devin yüzüne saplandı, canavarın acı için-de ulumasına sebep oldu. Devlerden biri saldırı karşısında yüzünü tutarak geriledi, oklaryüzünden körleşmişti. Elbryan yayını bıraktı ve Pony yanına koşarken Fırtına'y» çejc-ti. Kadının sola, parlayan mızrağı olmayan deve gitmesini emretti,çünkü o mızrağın şeytani bir güç taşıdığını seziyordu. Pony hemen itaat etti, mızrak kullanan devden daha ufak olanüçüncünün daha kolay öldürüleceğini düşündü -herhangi bir devkolay öldürüleceğinden değil! Sağa, ona doğru atıldı, dev kılıcınıkaldırırken yana kaçacak gibi yaptı. Çok daha hızlı ve çevik olanPony bir adım sola kaçtı, sonra yine sağa, sonra dümdüz ileri atıl-dı, devin silahının hantal hamlesinin altına girdi, kafaüstü yuvarla-narak devin açık bacaklarının arasından geçti. Dev hemen tepki gösterdi, aptal insanı yakalamak için bacak-larını kapattı. Ama Pony'nin grafiti bu manevrayı alt etti, canavarın bacakla-rının iç tarafına bir enerji dalgası yolladı ve kadın arkaya geçerkendevin açık bacaklarının sallanmaya başlamasını sağladı. SonraPony daha geleneksel bir silaha başvurdu, kılıcını çekerek cana-vara döndü, silahını hızla devin beline indirdi, koruyucu plakalararasında bir açıklık aradı. Açıklık bulamadı, ama dev dönüp onu yakalamaya çalışırkenkayarak, sendeleyen devin arkasında kaldı. Elbryan bu zırhlı düşman ve özellikle de parlayan mızrak hak-kında ne düşüneceğini bilemiyordu. Canavarın elleri neden yan-mıyor diye merak etti korucu, çünkü mızrağın aşırı sıcak olduğu eet.

R- A' Salvatore

kesindi. Dev mızrağını dümdüz uzattı ve Elbryan bunları düşünmeyi bı-raktı. Aniden bedenini çok iri delikler açılmasına karşı korumak],daha çok ilgilenmeye başlamıştı. Kılıcını savurarak yana kaçu plr.tına'yı mızrağa vurdu, her darbe havaya portakal rengi kıvılcımıarfışkırttı. Elbryan daha yükseğe, devin kafasına ulaşması gerektiğini hj-liyordu. Araziyi tanıyordu, gece çökmeden önce düşüncelerine iyi-ce yerleştirmişti. Hızla sağa koştu, sonra yuvarlak bir kayanın üze-rine sıçradı, ayak dayayacak bir yer buldu ve atılan canava.n kar_şılamak için hızla döndü. Fırtına devin gözleriyle aynı hizada savruldu. Mızrak blc,ke et-mek için kalktı, ama çok geçti ve Fırtına hızla siperliğe çarptt, dar-besinin gücüyle devin kafasını çevirdi. Mızrak dümdüz uzandı; Elbryan kalçasını çevirdi ve ağır, han-tal mızrak çekilirken şiddetli bir yan darbe savurdu. Kılıç devin ka-fasının yanına çarptı, miğferi aşağı uçurdu ve dev sendeleyerek ya-na uzun bir adım attı."Bir sonrakini öyle engelleyemeyeceksin!" dedi korucu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 394: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Ama devin de kendine özgü bir hilesi vardı. Elbıyan'a yaklaş-tı, ama Elbryan ayakları savunma pozisyonunda yana dönerkenFırtına savuşturmak için kalkınca korucunun geriye ya da yanakaçmasına izin vererek kaydı. Dev bunun yerine mızrağı yere, ka-yaya sapladı ve Elbryan bir anlık açıklığı kullanıp saldıramayacakkadar şaşırdı. Bunun yerine yana sıçramak zorunda kaldı, dalların ve fidan-ların arasına indi, çünkü kaya aşırı ısınarak kızıla dönmüş, sonraayaklarının altında eriyivermişti! Korucu sersemlemişti, ama bu eriyik taş yığını ona doğru yu-varlanır, dalların arasında küçük, dumanlı ateşler yakarken hare-ket etmeye devam etmesi gerektiğini biliyordu. iblisin Uyanışı

665

Ani parıltıda Elbryan daha fazla dev şeklin çevrede dolandığı-nı gördü ve, destek kuvvetlerle, korkunç, parlayan mızrak arasın-da, korucu o ve arkadaşlarının azınlıkta kaldığıklarını anladı.

Avelyn taşın derinliklerine daldı, enerjisinin kritik kütleye ulaş-mak üzere yükseldiğini hissetti. Taşın manyetik kuvveti büyüktü;büyüsü onu hızla metal yüzeye gönderecekti. İmkansız derecedeölçüde hızlı, bir arbalet okundan daha hızlı. Taş aniden fırlar, hatasızca Yelebekçi'nin arkasında, en yakın-daki devin zırhlı göğsüne uçarken keşiş devrilircesine geriledi. Taşmuazzam bir gümlemeyle çarptı, devin ayaklarını yerden kesti vesonra, daha önce magnetiti gerçekten kullanmamış olan Avelyn'inşaşkın bakışları arasında, sıradaki ikinci dev de şiddetle titredi. Yelebekçi o sırada yere düşen devin miğferini çıkartmış, devkalkamadan sopası devin kafasını püreye çevirmişti. Atadam arka-sından, yakından gelen kargaşa sesini duydu ve döndüğü zamaniki devin yere yığıldığını, en yakındakinin göğüs plakasında, göğ-sünde ve sırtında bir delik açıldığını gördü."Alı, iyi atış!" diye tebrik etti Yelebekçi Avelyn'i. Keşiş taşı almayı düşünerek çoktan Yelebekçi'ye, yerdeki dev-lere doğru koşmaya başlamıştı. Ama sonra çevrede başka devlerbelirdi, dev gölgeli şekiller çanağın düz hatlarını bulanıklaştırdı."Sırtıma!" diye bağırdı atadam."Taşım!""Zaman yok!" "Herkes dışarı!" diye seslendi Elbryan. "Avelyn Yelebekçi'yle!Ben Pony'yle! Paulson Sincapla!" O ikisi hâlâ bizimleyse, diye ek-ledi sessizce. "Dışarı ve uzağa, kendi seçtiğiniz yöne!" Pony duyduklarına, gördüklerine inanamıyordu. Bu kadar uza-ğa birlikte gelmişlerdi ve şimdi hazırlıksız, hiç de düzenli olmayanbir geri çekilmeye zorlanıyorlardı. Dönen devin hareketini tamam- 664

R. A. Salvatore

kesindi. Dev mızrağını dümdüz uzattı ve Elbryan bunları düşünmeyi bı-raktı. Aniden bedenini çok iri delikler açılmasına karşı korumakladaha çok ilgilenmeye başlamıştı. Kılıcını savurarak yana kaçtı, Fır-tına'yı mızrağa vurdu, her darbe havaya portakal rengi kıvılcımlar

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 395: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

fışkırttı. Elbryan daha yükseğe, devin kafasına ulaşması gerektiğini bi-liyordu. Araziyi tanıyordu, gece çökmeden önce düşüncelerine iyi-ce yerleştirmişti. Hızla sağa koştu, sonra yuvarlak bir kayanın üze-rine sıçradı, ayak dayayacak bir yer buldu ve atılan canavarı kar-şılamak için hızla döndü. Fırtına devin gözleriyle aynı hizada savruldu. Mızrak bloke et-mek için kalktı, ama çok geçti ve Fırtına hızla siperliğe çarptı, dar-besinin gücüyle devin kafasını çevirdi. Mızrak dümdüz uzandı; Elbryan kalçasını çevirdi ve ağır, han-tal mızrak çekilirken şiddetli bir yan darbe savurdu. Kılıç devin ka-fasının yanına çarptı, miğferi aşağı uçurdu ve dev sendeleyerek ya-na uzun bir adım attı."Bir sonrakini öyle engelleyemeyeceksin!" dedi korucu. Ama devin de kendine özgü bir hilesi vardı. Elbryan'a yaklaş-tı, ama Elbryan ayakları savunma pozisyonunda yana dönerken,Fırtına savuşturmak için kalkınca korucunun geriye ya da yanakaçmasına izin vererek kaydı. Dev bunun yerine mızrağı yere, ka-yaya sapladı ve Elbryan bir anlık açıklığı kullanıp saldıramayacakkadar şaşırdı. Bunun yerine yana sıçramak zorunda kaldı, dalların ve fidan-ların arasına indi, çünkü kaya aşırı ısınarak kızıla dönmüş, sonraayaklarının altında eriyivermişti! Korucu sersemlemişti, ama bu eriyik taş yığını ona doğru yu-varlanır, dalların arasında küçük, dumanlı ateşler yakarken hare-ket etmeye devam etmesi gerektiğini biliyordu. iblisin Uyanışı

665

Ani parıltıda Elbryan daha fazla dev şeklin çevrede dolandığı-nı gördü ve, destek kuvvetlerle, korkunç, parlayan mızrak arasın-da, korucu o ve arkadaşlarının azınlıkta kaldığıklarını anladı. Avelyn taşın derinliklerine daldı, enerjisinin kritik kütleye ulaş-mak üzere yükseldiğini hissetti. Taşın manyetik kuvveti büyüktü;büyüsü onu hızla metal yüzeye gönderecekti. İmkansız derecedeölçüde hızlı, bir arbalet okundan daha hızlı. Taş aniden fırlar, hatasızca Yelebekçi'nin arkasında, en yakın-daki devin zırhlı göğsüne uçarken keşiş devrilircesine geriledi. Taşmuazzam bir gümlemeyle çarptı, devin ayaklarını yerden kesti vesonra, daha önce magnetiti gerçekten kullanmamış olan Avelyn'inşaşkın bakışları arasında, sıradaki ikinci dev de şiddetle titredi. Yelebekçi o sırada yere düşen devin miğferini çıkartmış, devkalkamadan sopası devin kafasını püreye çevirmişti. Atadam arka-sından, yakından gelen kargaşa sesini duydu ve döndüğü zamaniki devin yere yığıldığını, en yakındakinin göğüs plakasında, göğ-sünde ve sırtında bir delik açıldığını gördü."Ah, iyi atış!" diye tebrik etti Yelebekçi Avelyn'i. Keşiş taşı almayı düşünerek çoktan Yelebekçi'ye, yerdeki dev-lere doğru koşmaya başlamıştı. Ama sonra çevrede başka devlerbelirdi, dev gölgeli şekiller çanağın düz hatlarını bulanıklaştırdı."Sırtıma!" diye bağırdı atadam."Taşım!""Zaman yok!" "Herkes dışarı!" diye seslendi Elbryan. "Avelyn Yelebekçi'yldBen Pony'yle! Paulson Sincapla!" O ikisi hâlâ bizimleyse, diye ek-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 396: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ledi sessizce. "Dışarı ve uzağa, kendi seçtiğiniz yöne!" Pony duyduklarına, gördüklerine inanamıyordu. Bu kadar uza-ğa birlikte gelmişlerdi ve şimdi hazırlıksız, hiç de düzenli olmayanbir geri çekilmeye zorlanıyorlardı. Dönen devin hareketini tamam- 666

R. A. Salvatore

lamasını bekledi, sonra bir kez daha bacaklarının arasından geçti.Yine aynı kötücül enerji çatırtısı geldi ve bu sefer devin kasları onaihanet etti, akımla gerildi ve dev yere yıkıldı. Ama Pony'nin durup durumdan faydalanacak zamanı yoktu.Umutsuzca, bir kez daha bir araya gelmelerini umarak kampın or-tasına, Avelyn ve Yelebekçi'ye doğru koştu. Keşişin atadamın sırtına yattığını gördü, Yelebekçi'nin güçlübacakları çanağın kuzey yüzüne, ilk devlerin geldiği yöne doğrukoşuyordu. Kenara ulaştılar ve üzerinden aştılar, hemen ardındangökyüzü muazzam bir ateş topunun parlak alevleriyle aydınlandı. Pony geriledi, savaş bir an durdu ve kadın nefes almayı başar-dığında uzaklaşan toynak sesleri duyarak tatmin oldu. En azındanAvelyn ve Yelebekçi uzaklaşmışlardı. Ama ben ve Elbryan nasıl uzaklaşacağız, diye merak etti Pony,peşinde iki devle kayalık yamaca doğru koşarken. Kadın sırf içgü-düsüne güvenerek Yelebekçi'nin öldürdüğü devin üzerinden önedaldı. Bir esinti hissetti, arkasında bir çatırtı duydu, zırha çarpandev sopası. Her an yere gömülmeyi bekleyerek, hayatının ani, yakıcı birpatlamayla sona ermesini bekleyerek koşmaya devam etti. Ayağını yere sağlam basmaya çalışarak bir sonraki devin üze-rinden atladı. Ama takıldı ve sendeledi, üçüncü devin üzerine düş-tü, eli canavarın göğüs plakasının çentikli kenarında yırtıldı, sonraparçalanmış karnının kanında kaydı. Arkasından mücadele sesleri geliyordu! Döndü ve Elbryan'ınikilinin çevresinde atıldığını, Fırtına'nın şiddetle çalıştığını gördü.Ama kazanamazdı! Bu ikisini yense bile diğerleri hızla yaklaşıyor-du ve mızrağı parlayan dev de aralarındaydı! Pony düşünmeden sert bir şeyi kavradı ve elini çeküği zamanAvelyn'in kullandığı taşı gördü. Ona bir an merakla baktı, enerji-sini ayırt etmeye başladı. iblisin Uyanışı

667

"Kaç!" diye haykırdı Elbryan. Pony doğrulurken mücadeleye baktı, Elbryan'm bir elinde Şa-hinkanadı, diğerinde Fırtma'yla, hızla inen bir sopanın önündenkaçtığını, sonra bir kılıç savrulurken aniden geriye sıçradığını gör-dü. Pony aşkının ikiye biçileceğim sanarak haykırdı, ama Elbryankendini kurtaracak kadar atikti. Koaıcu inerken ayaklarını yere dayadı ve çılgınca bağırarakileri atıldı, kılıcı şimdi öfkeli mavimsi beyaz bir renkte parlayarakileri geri savruluyor, atılıyor, boyun eğmez zırhlara çarparken kı-vılcımlar fışkırtıyordu. Ama korucunun taktiği işe yaradı, ani saldırı devlerin biraz ge-rilemelerini, dengelerini yitirmelerini sağladı. Biri yerdeki bir be-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 397: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

dene takılarak düştü ve arkadaşına tutunmak için uzandı. Elbr-yan'm kısa sıçraması ve saldırısı, ikincisinin de devrilmesini sağla-dı ve ikisi dolaşık bir yığın halinde yere yıkıldı. Peşinde başka devler varken korucunun üstlerine atlamak gibibir niyeti yoktu. Pony koşarken o da döndü ve koştu, kadına ye-tişti ve ikisi arkadaşlarının peşinden kuzey yamacına tırmandılar.Kenara ulaştıklarında Avelyn'in ateş topunun etkilerini gördüler,orada burada küçük ateşler yanıyordu, en büyüğü bir başka devinkıvrılmış, kararmış cesedinin üzerindeydi. İkili ısı ve dumanın için-de sendeleyerek, destek için birbirlerine tutunarak koştular. Arka-larında kükremeler duydular ve durmanın ölmek demek olacağı-nı anladılar. Hayatta kalan dört kişi ikişer ikişer, körlemesine gecenin içinekoştular. Gruplarındaki üçüncü ikili ölmüştü. 50KAÇIŞ Avelyn önünden çok arkasına bakarak, arkadaşları için duaederek atadamın sırtına uzanmıştı. Ama Yelebekçi arkasına dönemiyor, yavaşlayamıyordu. Karar-lı, amaçlı atadam dağ patikalarında koşuyor, toynaklarını sıkıcayere basarak onu ve önemli yolcusunu hızla öne fırlatıyordu.Kamptan ayrılmalarından kısa süre sonra Avelyn kedi gözünü Ye-lebekçi'nin kafasına yerleştirmişti ve bu yüzden atadam karanlık-ta görebiliyordu, peşlerindeki devler —ve kendi arkadaşları- gibiyavaşlaması gerekmemişti. "Savunulabilir bir nokta bulmalıyız!" diye bağırıp duruyordukeşiş. "Durmayacağız!" dedi sonunda atadam ve cümlesini vurgula-mak ister gibi insan gövdesini eğerek hızlandı. "Savunulabilir bir nokta!" diye ısrar etti Avelyn. "Elbryan ve Jil-seponie'yi beklemek için, yanımıza gelmelerini bekleyip devleriuzaklaştırmak için!" "Hiçbir dev bizi yakalayamayacak," diye temin etti onu ata-dam. "Onları kaybetmemize ne kadar üzülsem de, Elbryan vePony de bizi yakalayamayacak.""Onlar ölmedi!" diye ısrar etti keşiş. "Hayır," diye onayladı Yelebekçi. "İkisi de becerikli. Ölmedi-ler, ama bize yetişemeyecekler ve sen dactyli öldürdüğünde geri İblisin Uyanışı 669dönüp ikisini de bulacağız, hiç kuşkum yok!" Serseme dönen Avelyn verecek yanıt bulamadı. Yelebekçi'ninarkadaşlarını bu şekilde arkada bırakmasına, son derece tehlikelibir durumda olan ikiliyi terk etmesine inanamıyordu. Avelyn o za-man atadamın ne kadar kararlı olduğunu anladı, arkadaşlarınınhepsinin ne kadar kararlı olduklarını, onların umudunun kendisiolduğunu, ancak kendisinin dactylle savaşıp kazanabileceğini.Avelyn o cehennem yaraüğıyla karşılaşmanın yazgısı olduğunu sıksık, açıkça söylemişti ve buna inanıyordu; ve bu yüzden arkadaş-ları onu oraya götürmekte kararlıydılar ve bu süreçte hepsi yok ol-sa bile, en azından onların düşüncesine göre -öyle olsundu. Bunu fark edince keşişin omuzlarına büyük bir yük bindi,Avelyn Desbris'in hiç tanımadığı kadar büyük bir sorumluluk:Sevgili annesinin hayatı boyunca arzu ettiği şeyin gerçekleşmesi-ni sağlayarak onu Aziz Saf Abelle'e sokan sekiz senelik adanmış-lıktan da büyük; ona Kilise ve Tanrısı tarafından verilen, Pimani-nicuit'e gidip bu son nesil mücevherleri hazırlama görevinden de

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 398: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

büyük. Avelyn, bu atadamın sırtından atlamak ya da üzerinde bü-yü kullanmak anlamına gelse bile, durup arkadaşlarını beklemekiçin Yelebekçi'yle tartışmaya, ısrar etmeye hazırdı. Ama kendinegelen keşiş sessiz kaldı ve şikayet etmedi. Yelebekçi onu götür-mekte kararlıydı ve bu yüzden Avelyn götürülmesine izin vere-cekti.Aksi halde onca ölüm boşuna olacaktı. Hızla koşarak kilometreleri aştılar ve gece hâlâ karanlıkkenbüyük Barbacan geçidinden geçtiler. Bitkin düştüğü açık olan Ye-lebekçi durmayı düşünmüyordu, ama Avelyn bir süre ona binmekyerine yürüyeceğini bildirince memnun oldu. Dağ halkalarının içindeki vadiye bakan ikili çok etkilendi-özellikle de büyük kampı daha önce görmeyen Yelebekçi. Alt-larındaki karanlık ova binlerce, binlerce kamp ateşiyle benek be- 670

R- A. Salvatore

nekti. Ve kitlelerin ötesinde tek bir karanlık siluet yükseliyordu, zir-vesinden daimi bir karanlık duman bulutun yükselen koni şeklin-de bir dağ.Aida. "Dactylin evi," diye fısıldadı Avelyn atadama ve Yelebekçi'ninaçıklamaya ihtiyacı yoktu, çünkü ikisi de doğrudan uğursuz dağabakıyordu. "Aşağı inip kampı dolanabiliriz," dedi Yelebekçi birkaç daki-ka geçtiğinde, kampın yerleşimini incelemek için durduktan son-ra. Atadam sola, yalnız dağdan aşağı uzanan büyük kollardan bi-rine işaret etti. Kol neredeyse Yelebekçi ve Avelyn'in aştığı dağ-ların dibine kadar geliyordu. "Ama tam günlük bir yürüyüş bizibekliyor," diye bitirdi atadam. "O sürünün yakınında, güpegündüz mü?" diye sordu Avelynendişeyle. "Başka seçenek yok," diye yanıt verdi Yelebekçi. "Dağ kolu-nun arkasına geçeceğiz ve düşmanın diğer yanda bir ordusununolmamasını umacağız." Avelyn başını salladı ve bitkinliğini inkar ederek yılmaz atada-mı sessizce takip etti. Doğru yönde ilerliyorlardı, Elbryan biliyordu, arkadaşlarını ta-kip ediyorlardı, ama mesafe kaydetmedikleri açıktı. İkili sık sık al-çak bir noktada, çamurlu bir birikintide duruyorlardı ve ElbryanYelebekçi'nin derin izlerini görüyordu. Geniş adımların izleri, di-ye fark ediyordu Elbryan umutla; atadam dörtnala koşuyordu. Elbryan ve Pony'nin istediği buydu. Görev duygusu takip et-melerini söylüyordu, ama yüksek amaçları onlara asıl önemli ola-nın Avelyn'in götürülmesi olduğunu söylüyordu. "Koşmaya de-vam et, Yelebekçi," diye mırıldandı Elbryan birkaç kez ve Pony İblisin Uyanışı

67.

her seferinde başını sallayarak onayladı. Elbryan dağ patikalarının karanlıkta bile ne kadar kolıay takipedildiğini görünce şaşırdı. Barbacan yüksek, kayalık dağ;larla do-luydu, bütün yıl zirveleri karla kaplı olurdu, sayısız uçurrum var-dı, bazıları altı yüz, hata dokuz yüz metre yüksekliğinde oluyor-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 399: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

du. Ama patikaların iki yüksek zirvenin arasından geçti ği ve buyüzden ikiliyi yükseklere çıkarmadığı bu bölgede yol dü:z ve iler-lemesi oldukça kolaydı. Korucu şafaktan önce diğer yamı, ötede-ki vadiye inen yamacı göreceklerine inanıyordu. Avehvn genelyerleşimi hepsine tarif etmişti, vadiden ve haritaların Adda adınıverdiği yalnız dağdan bahsetmişti. Bu tarifte keşiş sık sık -ve umut-la, sıradağların yüksek ve uğursuz göründüklerini, ama geniş ol-duklarını söylemişti. Bu yüzden Elbryan ve Pony umutla koşmaya devantı ediyor-lardı ve dörtnala koşan atadamın hızına ayak uyduramaısalar da,Yelebekçi'nin çevresinden dolaşmak zorunda kaldığı kaya çıkın-tılarının üzerinden aşabildiklerini görmüşlerdi. Belki şarfakla bir-likte arkadaşlarını yeniden görebilirler, bir araya gelebiliırlerdi. Hantal devler ayak uyduramadığından takip bile gericie kalmışgibiydi. Ama Elbryan'ın tek korkusu devlerin bölgeyi tanımalarıve daha kısa bir yol biliyor olmalarıydı. Bu korku, Elbryan ve Pony güçlü rüzgarlara karşı korunaklı,kaya yığınları ve çarpık ağaçlarla dolu, ama ikilinin sessizce farkettiği gibi açık kaçış yolları olmayan uzun, dar bir geçide girdikle-rinde meyve verdi. Geçitteki patikanın yarısında uğursurz ve tanı-dık bir portakal rengi parıltı belirdi -ikilinin önünde. Dev, Togul Dek hâlâ miğfersiz, dev yüz hatları öfkeyle çarpıl-mış, saklandığı yerden dışarı adım attı. Dev iki insana kLikreyerek-Elbryan muazzam göğüs plakasına bir ok indirince dah a da yük-sek sesle kükremeye başladı- parlayan mızrağını önce solundakiağaca, sonra sağmdakine sapladı ve ikisini de bir andıa yüksek 672

R- A. Salvator

mumlara çevirdi. Dev alevlerden rahatsız olmadan ağaçların arasından, ateşin önünde bir siluet halinde adım attı ve Elbryan ilPony, arkasındaki iki devin karanlık şekillerini fark etti. "Doğrudan saldır," dedi korucu ve pelerinine sıkı sıkı sarınarak çamurlu yere daldı. Doğrulurken öne değil yana atıldı ve ongüvenen Pony kılıcını tehditkar bir tavırla sallayıp mızraklı devi-dikkatini çekerek arkasından koştu. Dev ayaklarını ayırdı ve iblis yapımı mızrağını avucuna vurdu.Korucuya dikkat etmedi, çünkü kaçacak bir yeri olmadığını bili-yordu. Bunun yerine cesurca ve aptalca, kararlı adımlarla sonunadoğru yürüyen kadına yoğunlaştı. Pony için her adımı atmak daha da güç oluyordu. Çok arka-sında bir kargaşa sesi duydu ve başka devlerin -önceki savaştadoğru saydısa, üç ya da dört tane daha vardı- geçidin o tarafınıkapattığını anladı. Elbryan nereye gitti, diye merak etti ve neden.Neden Şahinkanadı'nı kullanmadı, neden mızraklı devin korunak-sız kafasına, yaratığı öldürene kadar ok yağdırmadı? O zaman iki-ye karşı iki kalırlardı ve kaçıp geceye sığınabilirlerdi. Pony kafa karıştırıcı olasılıkları aklından çıkardı. Bu Elbryan,diye hatırlattı kendi kendine: Gecekuşu, korucu, elfler tarafındaneğitilmiş. Bir kez daha kararlılık kazanırken onu gördü, alevlerin içinde,devin sağındaki ağacın alçak bir dalına koşuyordu. Alevler onu,ıslak, çamurlu pelerinini yalıyordu, ama o alevlerin içine gömül-müş, düşmanına yaklaşarak koşuyordu. Pony uluyarak atıldı, canavarın dikkatini tamamen kendi üze-rine çekü. Hızla kayarak çatallı bir şimşek salıverdi, şimşek hızlalidere ve diğer iki deve çarptı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 400: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Derken, Togul Dek şimşeğin etkisinden kurtulamadan, Elbr-yan devin tepesine bindi, korucu dalın ucuna kadar koşarak,alevler içindeki pelerini arkada tutmak için kollarını açarak, kılı- iblisin Uyanışı

673

cini uzatarak hızla yükseğe sıçradı. Elbryan'ın çizmeli ayaklarıhızla devin geniş göğsüne dayanırken Fırtına devin yüzüne sap-landı. Ancak tek bir hızlı darbe indirme şansı vardı; kusursuz olma-lıydı. Ve öyle de oldu, kudretli Fırtına kemik ve eti delerek devinbeynine saplandı. Togul Dek karşılık vermeye çalıştı, mızrağı kaldırmaya, kul-lanmaya çalıştı, ama silah aniden zayıf ellerinden uçtu, karanlıkhavada parlak bir ışık çizdi. Yana, uzağa, bir kayanın üzerine düş-tü ve kaya hızla eriyik lava dönüşerek dağın yanında aktı, mızra-ğı da yanında götürdü ve o da üzerinden geçtiği bütün kayalarıeriterek gittikçe hızlanan bir lav çığı yarattı. Elbryan hırsla kılıcını kurtardı, ama dev geriye düşerken oldu-ğu yerde kaldı, deve devrilen bir ağaç gibi bindi. Liderlerinin ar-kasındaki iki dev bu sahneden ne çıkartacaklarını bilemiyorlardı,Togul Dek arkaya düşene kadar Elbryan'ın farkına bile varmadı-lar. O zaman da çok geçti. Elbryan zarifçe yuvarlanarak yere düştü, doğruldu ve bir de-vin zırhıyla kalça plakası arasındaki çatlağı bularak hızla kılıcınıindirdi. Gücünü kılıca veren korucu onu kabzasına kadar sapla-dı, sonra Fırtınayı çekerek devlerin arasından koştu. Sonra ani-den keskin bir dönüş yaptı, yeniden yuvarlandı ve sopasını savu-ran ikinci deve yöneldi. Silah zararsızca yüksekten savruldu -enazından Elbryan için. Yaralı karnını tutan dev, tam da silahın önü-ne eğildi ve sopa alnına çarptı. Sonra inleyerek yere düştü, kavu-rucu acıya karşı hırlayarak üzerindeki sersemlikten kurtulmak içinsilkelendi. Elbryan ayakta kalan deve hızla vurdu, sonra gecenin içinekaçtı. Ama yeterince hızlı davrandığını düşünmüyordu, devin birdarbe indirebileceğini sanıyordu, ama sonra canavar açıklanamazbir şekilde sopasını bırakıp siperliğini tutarak ulumaya başladı. 674

R. A. Salvatore

Pony ayaktaki devin bacağının arkasını yaralayarak koştu veElbryan'a katıldı. "Gözlerine ne yaptın?" diye sordu korucu, ama Pony'nin vere-cek yanıtı yoktu, omuzlarını silkmekle yetinerek koşmaya devametti. Takipçileri yakında ve hızlıydı, bitkin ikiliyi bütün kuvvetleriy-le koşmaya zorluyorlardı. Taştan, tırmanılabilir bir duvara geldi-ler, ama Elbryan devlerin işlerinin onlarınkinden daha kolay ola-cağından, yaklaşıp onlar duvarı aşamadan kendilerini yakalayabi-leceklerinden korkuyordu.

Başka seçenek yok, diye karar verdi korucu ve tutunacak biryer bulmayı, Pony'yi duvarın üzerinden karanlık gecenin özgür-lüğüne doğru fırlatmayı umarak ileriye koştu. Bir iki metre altın-daki Pony'nin şaşkınlık içinde haykırdığını duyduğunda tepeye

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 401: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

yaklaşmıştı. Elbryan döndü ve bir devin aşkına uzandığını görerek haykır-dı. Pony'nin elinde silah yoktu -en azından Elbryan silah görme-di- ama kolunu deve doğru uzatmıştı. Kadın yine haykırdı ve bir şey elinden uçtu, devin siperliğineyankılı bir çınlamayla çarptı ve fırlayan şey miğferi delemese desıçrayarak muazzam bir güçle çarptı, metali devin yüzüne doğrubüktü, kırıştırdı ve dev geriledi. Pony taşı çabucak aldı, böylesinegüçlü bir silahı bırakmak konusunda gönülsüzdü. Elbryan Pony'nin omzunu yakaladı ve onu yukarı çekti, yanın-dan geçirdi ve kadın sırtın üzerine çıkana kadar ittirdi. Korucuayaklarını dayadı ve canını kurtarmak için tırmandı, ikinci devinparmaklan uzanırken duvarı aştı. Pony hızla o parmaklara doğru atıldı, kılıcını hızla savurdu,parmakların ikisini elden ayırdı ve sonra ikili yine koşmaya baş-ladı; ve bu sefer peşlerinde kovalayan yoktu."Duvarın dibinde ilkine ne yaptın?" diye sordu korucu.

iblisin Uyanışı

675

"Mıknatıs," diye yanıt verdi Pony. "Mücevher hedeflediğin me-tale atılıyor. Keşke onun gibi yüz tane daha olsaydı!" Elbryan duvara baktı ve taşın büyük gücü karşısında ürperdi.Kılıcının etkileyici olduğunu düşünürdü, kendini olağanüstü birsavaşçı olarak görürdü ve öyleydi de, ama taşların gücü karşısın-da bu neydi ki? Elbryan Pony'nin yanında olmasından, kadından çok dahagüçlü olan Avelyn'in yanında olmasından memnundu. Bu düşün-ce, keşiş dostunun Corona'ya gelen iblisi gerçekten de yenebile-ceği umudunu verdi ona. Kaynağını anlamasa da Tuntun gittikçe büyüyen alev çığınıtatmin içinde izledi. Elf savaşta önemsiz bir rol oynamıştı, yalnız-ca tek bir ok atmıştı. Ama ne atış! Tuntun okunun devin siperli-ğinin içine, tam aralığın ortasına fırlatmıştı! Yaratığın ulumasınıaklından geçirdi, Elbryan ve Jilseponie'nin karanlık gecenin gü-venliğine koşmalarını gözlerinin önüne getirdi. Onların şimdilik güvende olduğuna ikna olan elf arkasınadöndü, savaş meydanından uzaklaştı ve değerli yol arkadaşınagitti. "Seni daha öteye götürmeyeceğim," dedi Senfoni'ye, ona bukadar iyi hizmet eden hayvanın burnunu okşayarak. Patikalar enazından kısa bir mesafe için kolay görünse de, Tuntun gizlilik ye-teneğini kullanmasının daha iyi olacağına karar vermişti. Elf yal-nızken fark edilme korkusu olmadan koşabilirdi. "Uzaklaşabilecek kadar akıllı olduğunu biliyorum," diye fısıl-dadı Tuntun ve büyük at anlamış gibi kişnedi. Elf çantasını ve si-lahlarını -yay ve uzun bir hançer- aldı ve Senfoni'ye son bir kezbaktı, son kez başını takdirle salladı ve gecenin içine koştu. 5iAİDA Şafak Barbacan'm üzerinde söktüğünde, Elbryan ve Pony sı-radağların kuzeybatı ytizünden aşağı iniyorlardı. Ancak o zamandactylin ordusunun büyüklüğünü gördüler, on altı kilometre ka-dar kuzeyde, tek bir dumanlı dağın uzun kollarının arasındaki va-diyi dolduran karanlık bir kitle."Kaç tane?" diye nefes verdi Pony.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 402: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Çok fazla," dedi korucu savunmasızca, verecek daha iyi biryanıt bulamadan. "Peki dağdan nasıl ineceğiz?" diye sordu Pony. "Kayalık, siyaheteklerine ulaşmak için bile kaç bin tanesini alt etmemiz gerek?" Elbryan başını kararlılıkla iki yana salladı, bir şekilde arkada-şının düşüncesinin doğru olmadığından emindi. "Belki birkaç nö-betçi," diye yanıt verdi. "O kadar."Pony şüpheyle süzdü onu. "İblis kendine güveniyor," diye açıkladı Elbryan, "bizi içeri da-vet ediyor. Dactyl hiçbir ölümlü insandan, hiçbir canavardankorkmuyor ve sayımız böylesine azken, Barbacan'a fark edilme-den girecek kadar azken, ona karşı harekete geçeceğimize inan-mak için sebebi yok.""Başlangıçtan beri umudumuz bu oldu," diye onayladı Pony. "Ve şimdi de umudumuz bu," dedi Elbryan, "sıkı sıkı tutunma-mız gereken bir umut. İblis önümüzü kesmek için ordusunu kul- İblisin Uyanışı 677lanırsa, önümüz kesilmiş olur, ne benim kılıcım, ne Avelyn'in bü-yüsü, ne Yelebekçi'nin gücü, ne de senin değişik silahların bizibu kalabalık canavar ordusunun içinden geçiremez. "Ama iş oraya varmayacak," diye devam etti korucu. -"İblisdactyl, zırhlı devlerin ve o korkunç mızrağın işaret ettiği gibi, evi-ne bazı düşmanlar geldiğini düşünse bile, dünyadaki hiç kimse-nin karşısında duramayacağı konusunda kendine son derece gü-veniyor.""Bunu nereden biliyorsun?" Bu basit soru Elbryan'ı hazırlıksız yakaladı. Gerçekten de, hiçgörmediği, daha önce hiç "savaşmadığı bu düşman hakkında na-sıl oluyor da bu kadar çok şey biliyordu? Korucu sonunda bilme-diğini fark etti, tahmin ediyor, umuyordu. Pony'ye omuzlarını sil-kerek yanıt verdi ve bu yeterli geldi. Kontrol edemeyecekleri şey-ler için endişelenemeyecek kadar uzağa gelmişlerdi ve bu yüzdenbir kez daha harekete geçtiler, dağın yamacındaki patikada hızlailerlediler. Bir gecelik uzun koşudan sonra bitkindiler, ama ikiside durup dinlenmeyi düşünmüyordu, peşlerinde bu kadar çokcanavar varken değil -ve belki birkaç taneden fazlası onları ko-valarken değil. Bir saat sonra çıplak kayalarla kaplı bir açıklıkta ilerlerken -ikiarkadaş gerçekten de kendilerini çok ortada hissediyorlardı!-Elbryan aniden durdu ve diz çöktü. Yakında tehlike olduğunudüşünen Pony de diz çöktü ve elini cebine götürerek birkaç taşı-nı elledi. "İşte!" dedi korucu heyecanla, vadide soluna, Aida'nın batı ko-luna işaret ederek. O siyah taş çizgisinin ötesinde siyah bir benek,yalnız bir şekil, yeşil halının üzerinde, hızla yoğun bir ağaçlığadoğru ilerliyordu. Hayır, diye fark etti Pony, yalnız bir şekil değil, at üzerinde biradam -atadam üzerinde bir adam! 678

R. A. Salvatore

"Avelyn ve Yelebekçir diye fısıldadı. "Hızla Aida'ya koşuyorlar," diye onayladı Elbryan. Geniş geniş

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 403: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

gülümseyerek Pony'ye baktı. "Ve onları kovalayan yok, önlerin-de duran yok." Pony sertçe başını salladı. Belki de aşkı haklıydı, belki dedactyi gerçekten de onları davet ediyordu. Ama yüksek sesle söy-lemese de, bunun iyi bir ?ey oldduğundan kuşkuluydu. İkili bir saat içinde dağdan indi, dağın dibinde kayaların veağaçlıkların çevresinden dolanarak ilerlediler. Çevredeki birkaçsıkkın goblinden kolayca kaçındılar. Sık sık Avelyn ve Yelebek-çi'nin izlediği yolu takip ettiklerini gösteren izlere rastlıyorlardı. Sonunda dağın uzun kolunu aştılar ve ayaklarının altındakizeminin sıcak olduğunu fark edince şaşırdılar. İkili, ancak o za-man bu taş çizgisinin kat: bir sırt değil, daha çok bir canlı gibi bü-yüyen ve değişen bir şey olduğunu ancak o zaman fark etti. Sır-tın çoğu sertti, ama ikili sık sık alev alev portakal rengi kısımlargörüyordu, lav akıntısı yüzeye çıkıyor, sonra sertleşmiş siyah ta-şın üzerinde portakal rengi bir sümüklüböcek gibi sürünerek iler-liyordu. Bu hareketlerin her biri birkaç dakika içinde yok oluyor,lav kendi üzerine akıyor ya da bir çukurda toplanıyor, sonra ani-den .soğuyor, portakal rengi parıltısı kararıyordu."Canlı gibi," dedi Pcry, bastığı yere daha çok dikkat ederek. "Dactyi gibi," diye yanıt verdi Elbryan. "Aida'dan dışarı akıyor,dünyayı karanlığıyla sarıyor."Hoş bir düşünce değüdi. Sonunda arkadaşları son gördükleri yere geldiklerinde, on-ların saatlerce arkasında olduklarını fark ettiler. Görünür bir en-gelleme yoktu; Aida'nır 3U kolunun arkasında, yüksekliği altı iledokuz metre arasında değişen siyah taştan bu sırtın arkasında, do-laşan canavarlar, nöbetçiler yoktu. iblisin Uyanışı

679

Bir ağaç kümesine girdiler, siyah taş duvarın yanındaki yaşam-la dolu mekan çarpıcı bir karşıtlık oluşturuyordu. Ağaçlıkta atada-mın izlerini yine buldular. Kısa süre sonra ikinci bir kişinin izleri-Avelyn Birader gibi ağır bir insanın izleri- Yelebekçi'nin izleri-nin yanında belirdi. Atadamın yorulmaya başladığını fark etmekikiliyi şaşırtmadı. Ama Yelebekçi ilerlemeye devam etti, Avelyn de öyle; Ponyve Elbryan da devam etti, dağdaki mağaralara girmeden arkadaş-larına yetişmeyi umarak hızlandılar. Belki, diye düşündü Elbryan,Avelyn ve Yelebekçi dağa girmek için bir yol arayarak çevrededolanıyorlarsa... Öyle olmadı. Korucu ve Pony ağaçlıktan çıktı, sonra ikinci,sonra üçüncü bir ağaçlığı aştılar, Aida'nın eteklerine tırmandılar.Son ağaçlıktan çıktıkları zaman bir giriş gördüler, büyük, açık,batmakta olan güneşin eğik ışınlarına meydan okuyan bir delik.Göründüğü gibiyse, eğer bu gerçekten de Aida'nın yüreğine gi-den yolsa, o zaman Avelyn ve Yelebekçi uzun zaman önce dağagitmişti, hatta şu anda, Elbryan ve Pony durmuş girişe bakarkendactylin karşısında olabilirlerdi. Endişeli ikili son ağaçlığa dönüpsopalar kestiler ve onları kumaşlara sararak meşale yaptılar. Sonra, çok geç kalmaktan korkan ikili sola ve sağa ayrıldı, hız-la ve sessizce mağara girişine gitti. Elbryan taşın arkasından içeri-deki loşluğu gözetledi. Pony de karşıdan aynısını yaptı; ve bunungerçekten de derin bir mağara olduğunu ve boş göründüğünü

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 404: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

fark edince rahatladılar.İçeride Elbryan atadamın toynak izini fark etti. ikili yan duvarın dibinden ayrılmadan, meşale yakmaya cesaretedemeden, çekinerek ilerledi, gözlerinin hızla azalan ışığa alışma-sına izin verdi. Kısa süre sonra bir ikilemle karşı karşıya kaldılar:Ya meşale yakacaklar, ya da mutlak karanlıkta ilerleyeceklerdi.Ateş yanarken Elbryan dactylin askerlerinin tepesine inmesini

678

R. A. Salvatore

"Avelyn ve Yelebekçi!" diye fısıldadı. "Hızla Aida'ya koşuyorlar," diye onayladı Elbryan. Geniş genişgülümseyerek Pony'ye baktı. "Ve onları kovalayan yok, önlerin-de duran yok." Pony sertçe başını salladı. Belki de aşkı haklıydı, belki dedactyl gerçekten de onları davet ediyordu. Ama yüksek sesle söy-lemese de, bunun iyi bir şey oldduğundan kuşkuluydu. İkili bir saat içinde dağdan indi, dağın dibinde kayaların veağaçlıkların çevresinden dolanarak ilerlediler. Çevredeki birkaçsıkkın goblinden kolayca kaçındılar. Sık sık Avelyn ve Yelebek-çi'nin izlediği yolu takip ettiklerini gösteren izlere rastlıyorlardı. Sonunda dağın uzun kolunu aştılar ve ayaklarının altındakizeminin sıcak olduğunu fark edince şaşırdılar. İkili, ancak o za-man bu taş çizgisinin katı bir sırt değil, daha çok bir canlı gibi bü-yüyen ve değişen bir şey olduğunu ancak o zaman fark etti. Sır-tın çoğu sertti, ama ikili sık sık alev alev portakal rengi kısımlargörüyordu, lav akıntısı yüzeye çıkıyor, sonra sertleşmiş siyah ta-şın üzerinde portakal rengi bir sümüklüböcek gibi sürünerek iler-liyordu. Bu hareketlerin her biri birkaç dakika içinde yok oluyor,lav kendi üzerine akıyor ya da bir çukurda toplanıyor, sonra ani-den soğuyor, portakal rengi parıltısı karanyordu."Canlı gibi," dedi Pony, bastığı yere daha çok dikkat ederek. "Dactyl gibi," diye yanıt verdi Elbryan. "Aida'dan dışarı akıyor,dünyayı karanlığıyla sarıyor."Hoş bir düşünce değildi. Sonunda arkadaşlarını son gördükleri yere geldiklerinde, on-ların saatlerce arkasında olduklarını fark ettiler. Görünür bir en-gelleme yoktu; Aida'nın bu kolunun arkasında, yüksekliği altı iledokuz metre arasında değişen siyah taştan bu sırtın arkasında, do-laşan canavarlar, nöbetçiler yoktu. iblisin Uyanışı

679

Bir ağaç kümesine girdiler, siyah taş duvarın yanındaki yaşam-la dolu mekan çarpıcı bir karşıtlık oluşturuyordu. Ağaçlıkta atada-mın izlerini yine buldular. Kısa süre sonra ikinci bir kişinin izleri-Avelyn Birader gibi ağır bir insanın izleri- Yelebekçi'nin izleri-nin yanında belirdi. Atadamın yorulmaya başladığını fark etmekikiliyi şaşırtmadı. Ama Yelebekçi ilerlemeye devam etti, Avelyn de öyle; Ponyve Elbryan da devam etti, dağdaki mağaralara girmeden arkadaş-larına yetişmeyi umarak hızlandılar. Belki, diye düşündü Elbryan,Avelyn ve Yelebekçi dağa girmek için bir yol arayarak çevrede

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 405: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

dolanıyorlarsa... Öyle olmadı. Korucu ve Pony ağaçlıktan çıktı, sonra ikinci,sonra üçüncü bir ağaçlığı aştılar, Aida'nın eteklerine tırmandılar.Son ağaçlıktan çıktıkları zaman bir giriş gördüler, büyük, açık,batmakta olan güneşin eğik ışınlarına meydan okuyan bir delik.Göründüğü gibiyse, eğer bu gerçekten de Aida'nın yüreğine gi-den yolsa, o zaman Avelyn ve Yelebekçi uzun zaman önce dağagitmişti, hatta şu anda, Elbryan ve Pony durmuş girişe bakarkendactylin karşısında olabilirlerdi. Endişeli ikili son ağaçlığa dönüpsopalar kestiler ve onları kumaşlara sararak meşale yaptılar. Sonra, çok geç kalmaktan korkan ikili sola ve sağa ayrıldı, hız-la ve sessizce mağara girişine gitti. Elbryan taşın arkasından içeri-deki loşluğu gözetledi. Pony de karşıdan aynısını yaptı; ve bunungerçekten de derin bir mağara olduğunu ve boş göründüğünüfark edince rahatladılar.İçeride Elbryan atadamın toynak izini fark etti. İkili yan duvarın dibinden ayrılmadan, meşale yakmaya cesaretedemeden, çekinerek ilerledi, gözlerinin hızla azalan ışığa alışma-sına izin verdi. Kısa süre sonra bir ikilemle karşı karşıya kaldılar:Ya meşale yakacaklar, ya da mutlak karanlıkta ilerleyeceklerdi.Ateş yanarken Elbryan dactylin askerlerinin tepesine inmesini

68o R. A. Salvatorebekliyormuş gibi irkildi. Birkaç gergin, ama olaysız dakikadansonra Pony'ye işaret etti ve ikili ilerleyerek tünelin çatallandığı biryere geldi: Bir dal sağa düz gidiyordu, diğeri sola, aşağı. Sağdakitünele bakan Pony tünelin biraz ötede yine dallandığını, ikinci ça-talda sağa dönen tünelin yeni bir yan geçit aştığını fark etti. "Gerçek bir labirent," diye inledi Elbryan. Dizlerinin üzerineçöktü ve meşaleyi indirerek arkadaşlarından iz aradı, ama zeminçıplak taştı, iz yoktu. "Dümdüz ileri," dedi Pony bir an sonra, arkadaşının hayal kı-rıklığını görerek. "Dağın derinliklerine ve sonra bir sonraki çatal-da aşağı ve sola." Bir tahmin olmasına rağmen kararlılıkla konuşuyordu -Elbr-yan'a kendi yapacağı herhangi bir tahmin kadar doğru görünenbir tahmin. Derine ilerlediler, sonra pürüzsüz, açılı bir geçitte al-çalmaya başladılar. Elbryan iz arama düşüncelerini bir kenara bı-raktı, bunun onları yavaşlatmaktan başka işe yaramayacağını bili-yordu. Avelyn ve Yelebekçi orada dolanıyorlardı, muhtemelenElbryan ve Pony kadar kaybolmuşlardı. Eninde sonunda ikilidenbiri, belki ikisi birden dactyle ya da ölümcül hizmetkarlarına rast-layacaktı. Bu ümitsiz bir durumdu ve hem Elbryan, hem Pony kendile-rine sık sık, Dundalis'ten ayrıldıkları anda böyle olacağını bildik-lerini hatırlatmak zorunda kalıyorlardı. Bestesbulzibar öfke içindeydi, ama Quintall ve iki çok endişe-li devin yanında durmuş, dağın mahvolmuş yamacına bakarkeniblis bir şekilde memnundu da. İblis yapımı mızrak gerçekten dene kadar güçlüydü! Böylesine bir yıkıma sebep olmak, hem desırf kullanıcısının elinden taşın üzerine düştüğü için! Devlerden biri kötü şans ve başka saçmalıklar geveleyecek ol-du, derisi bedeninin üzerinde kalsın diye bahane uydurmaya ça- İblisin Uyanışı

68ı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 406: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

lışıyordu. Bestesbulzibar dinlemiyordu. "Dağa ulaştılar mı?" diye sordu dactyl Quintall'a, Aida'yı kas-tederek. Kaya adam ilerideki araziyi inceledi ve mesafeyi düşündü. Eli-ni çenesine götürdü; tuhaf bir şekilde insansı bir hareket. Ve ger-çekten de Quintall fiziksel olarak insana benziyordu. Taş bedeni-nin kaba kenarları pürüzsüzleşmiş, yuvarlanmış, ruhun geride bı-raktığı insan şekline daha çok benzemeye başlamıştı. Taş adambir kez daha Quintall'a benziyordu; yüz hatları, büyüklüğü ve be-den boyutları aynıydı, sanki adamın ruhu bir şekilde bu yeni taşbedenin şeklini belirliyormuş gibiydi. Elbette, "derisi" artık lavta-şıydı, rengi de öyle, ve eklemlerinde hâlâ kırmızı eriyik taş çizgi-leri vardı; gözleri de sıvı taştan kırmızı çukurlardı. Ama Quintall'abenziyordu ve taş adam Avelyn Birader'in bu yeni, daha üstünbedenini göreceği ânı dört gözle bekliyordu."Ulaştılar mı?" diye sordu Bestesbulzibar yine. Quintall başını salladı. "Gece boyunca koşmuşlarsa," diye ya-nıt verdi, "ve karşılarına başkaları çıkmadıysa." "Belki geri döndüğümde onları tahtıma oturmuş bulurum."Dactyl iki deve kötü kötü bakarak alayla güldü."K-kötü şans," diye kekeledi devlerden biri."Söz veririz..." diye başladı diğeri, ama dactyl sözünü kesti. "Gidip ordudaki yerinizi alacaksınız," diye talimat verdi Bes-tesbulzibar. İblis bu ikisinin derilerini yüzmek istiyordu, saldır-ganlarla karşılaşmalarından hayatta kalan ve iblisin gazabındankorkarak saklanan diğerlerinin de. Ya da belki Bestesbulzibar on-ları Aida'ya geri götürür ve ölümcül Gecekuşu'nun önüne atardı.Ya da, diye düşündü iblis, belki ceza işini Quintall'a verirdi, böy-lece Bestesbulzibar en yeni silahının gücüne tanık olabilirdi. Amadactyl aptal bir yaratık değildi, dürtülerini kontrol edebilirdi, ibli-sin en sevdiği, yıkıma yönelik olanları bile. Devleri zırhla kapla- 682

R. A. Salvatore

mak için gereken çaba düşünülürse, Bestesbulzibar seçkin devmuhafızlarının çoğunu kaybetmişti zaten, ama aslında iblis devle-rin bu başarısızlığıyla pek az şey kaybettiğini düşünüyordu. De-

mek Avelyn Birader ve Gecekuşu denen adam Aida'ya girmişti;bu yalnızca Bestesbulzibar'ın onları öldürerek biraz eğlenebilece-ği anlamına geliyordu. "Gel," dedi dactyl Çjuintall'a. Taş adam yaklaştı ve Bestesbul-zibar güçlü bacaklarını QuintalPa dolayarak havalandı, sonra ga-zabının aracını vadinin üzerinde, büzülen hizmetkarlarının başla-rının üzerinde uçurarak Aida'ya döndü. Keskinleşmiş duyulara sahip olan, parlayan gözleri karanlıktünelleri aydınlatabilen Quintall izi bulmak için gönderildi. "Çok aşağıdayız," diye şikayet etti Avelyn, boğucu, dar mağa-ranın duvarına yaslanarak. Daha az görünür olmasını ve Avelynve Yelebekçi'nin biraz önce alt ettiği iki powrie gibi nöbetçiler-den daha fazlasının dikkatini çekmemeyi umarak büyülü elması-nın ışığını aşağıda tutuyordu. Avelyn aklında bu düşünceyle cü-celerden birinin kanlı bacağını tekmeledi ve geldikleri yöne bak-mak için döndü. "İblis merkezde olmaz mı?" diye sordu Yelebekçi kayıtsızca,konuşurken bir yandan ikinci powrieyi parçalayarak. "Ve bir da-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 407: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

ğın merkezi aşağıda olmaz mı?" Avelyn hemen başını iki yana salladı; yol ona doğru gelmiyor-du. İlk çatalda aşağı, sola dönmüşlerdi, belki de fazla dönmüşler-di ve bu tünellerle dolu dağın alt bölgelerine ilerliyorlardı. "Düş-manımız daha yukarıda olabilir," dedi, "duman tüttüren bacanınyakınında. Kanatlı iblis oradan çabucak hizmetkarlarına doğruuçabilir." Savını bitirirken Yelebekçi'ye baktı ve sonra bunu yaptığınapişman oldu. iblisin Uyanışı

683

"Pöh, yalnızca bir tahmin bu, başka bir şey değil," diye yanıtverdi atadam, powrie bacağından dev bir ısırık alarak.Avelyn gözlerini kapattı. "Ben devam edelim derim," diye devam etti atadam, doluağızla konuşarak, "bulduğumuz patikaları seçelim. Hepsi tahmin,sende biliyorsun ben de." Keşiş içini çekti ve itiraz etmedi. Hangi yolu seçerlerse seçsin-ler, Avelyn'in kuşkuları olacaktı. Çok fazla şey tehlikedeydi; keşi-şin sinirleri yıpranmıştı. "Şimdi, sen neden buradasın?" diye sordu Yelebekçi. "Yazgın-la yüzleşmeye geldin, öyle dedin ve yüzleşeceksin. Oraya varaca-ğız, dostum ve seni korkutan buysa seni suçlamıyorum. Ama ge-ri dönmek bizi hiçbir şeye yaklaştırmayacak ve kaybettiğimiz heradım, düşmanlarımıza daha fazla bize rastlama şansı verir." Sondüşünceyle tükürdü ve sert powrie bacağını yere attı. "Ve lanetşeyler yenmiyor bile!" Avelyn gülümsemeyi başardı ve yerde bıraktığı yemeğine bas-mamaya dikkat ederek atadama yaklaştı. Yan yana yürümeyebaşladılar, iri cüsseleri dar tüneli dolduruyordu. "Manzara hoşuma gitmedi," diye fısıldadı Elbryan, uzun, darinişe bakarak. Üzerinde durdukları çıkıntının sol tarafında düzen-siz bir duvar uzanıyordu, sağda altmış metrelik bir uçurum vardıve patika alçaldıkça yavaş yavaş azalıyordu. Ama tehlikeyle kar-şılaştırılınca yükseklik önemsiz görünüyordu, çünkü uçurumunsonunda kırmızı ateşten bir havuz, eriyik taştan çalkantılı bir gölvardı. Elbryan ve Pony büyük sıcaklığı o yükseklikten bile hisse-debiliyorlardı ve sülfürlü koku boğucuydu. "Onca yolu geri dönme fikride benim hoşuma gitmedi," diyeyanıt verdi Pony. "Aşağı inmeye karar verdik ve bu yol aşağı ini-yor!" 684,

R. A. Salvatore

"Kokular..." diye itiraz etti korucu ve kadın korkularını anladı.Pony çantasını karıştırdı ve sargı olarak kullanmayı düşündüğübir kumaş parçası çıkardı. Kumaşı ikiye yırttı ve yırttığı parçalarısu matarasından ıslattı, sonra birini yüzüne sararak bağladı, diğe-rini Elbryan'a uzattı. Ama korucunun daha iyi bir fikri vardı. Sağ kolundaki bandı,elflerin zehri etkisiz kılacağını söylediği bandı çıkardı ve yırtarakbir parçasını Pony'ye uzattı. Kadın ona güvenerek başını salladıve maskeyi taktı. Elbryan Pony'yi izleyerek, cesaretine hayranlıkduyarak aynısını yaptı. Cesur kadını, engellemek kolay değildi.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 408: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Burada, lavın parıltısı yüzünden meşaleye ihtiyaçları yoktu vebu yüzden inmeye başladıklarında elleri boştu. Başta duvara sıkısıkı yapıştılar -çıkıntı dar değildi, ama burada ayaklarının kayma-sı fikri çok korkunçtu. Bir süre sonra duvardan uzaklaştılar, hız-landılar ve kısa süre sonra altmış metreyi arkalarında bıraktılar,inişin hemen hemen yarısına geldiler. Önde giden Pony aşağıdaki duvarın dibinde karanlık bir göl-ge görünce umutlandı, bir yan geçit dağın içine, buradan uzağauzanıyordu. Oraya o kadar dalmıştı ki, hemen önündeki çatlağıfark etmedi bile. Üzerinden atladı ve ağırlığını verdiği zaman ayağının altında-ki taş boşandı. Pony çığlık attı; Elbryan onu yakaladı ve güvenliğe çekti, iki-li çıkıntının üzerine yığıldı, Korucu kenara kadar süründü ve ikibuçuk metrelik kaya parçasının düşmesini izledi. Kaya duvardakibir çıkıntıdan sekti, sonra dönerek uzaklaştı, magmaya yuvarlan-dı, lavlar tarafından yutuldu, tek şapırtı çıkarmadan gözden kay-boldu. Korkan ve derin derin nefes alan Pony kendini sakinleştirme-ye çalıştı. Bunu başardı, ama aldığı derin nefesler etkisini göster-mişti, sülfürlü dumanlar onu boğuyordu, çünkü düşerken elf mas- iblisin Uyanışı

685

kesi sıyrılmıştı. Çıkıntının kenarına yuvarlandı, maskesini daha daindirdi ve kustu. "Geri dönmeliyiz," dedi Elbryan, elini kadının omzuna koyuponu rahatlatmaya çalışarak. "Aşağısı yukarıdan daha yakın," dedi Pony inatla ve yine öğür-dü. Sonra çabucak, kararlılıkla doğrulup oturdu, su matarasını çı-kardı, yüzünü yıkadı, maskeyi taktı ve ayağa kalktı."Uzun bir atlayış," dedi Elbryan, yoldaki kırılmayı süzerek. "Kolay bir atlayış," diye düzeltti Pony ve kanıtlamak için tekbir adımda boşluğun üzerinden sıçrayarak rahatça indi, aşağı dakayarak durdu. Elbryan ona uzun uzun, dikkatle baktı, o inatçı kararlılığa yi-ne hayran olmuştu, ama söylediğini kanıtlamak için aptalca dav-ranıp davranmadığını dürüstçe merak ediyordu. Bu geçidin her-hangi bir yere çıkacağından emin değillerdi ve iki buçuk metre-lik bir boşluktan geçmek yukarı dönerken kesinlikle daha güçolacaktı. "Kolay bir atlayış," dedi Pony yine. Korucu gülümsemeyi ba-şardı, hem bir iblisle yüzleşeceklerdi, pervasızca olduğunu dü-şündüğü bir hareket için kadını nasıl paylayabilirdi? Pony'nin gözleri irileşti ve Elbryan onun çığlık atmak üzere ol-duğunu fark etti. Korucu Fırtına'yı çekerek döndü, ama tehlike arkasında değilyandaydı, katı duvardan geliyordu. Taşlar dışa doğru patladı;Elbryan eğimden yukarı birkaç adım tırmandı ve yere daldı. Ka-fası karışmış bir şekilde döndü ve patlamanın kaynağını gördü-ğünde kafası daha da karıştı.Çıkıntıda Quintall belirdi. Elbryan savunma pozisyonu alarak çöktü. Fırtına önündeydi,ama bu hareketli taş adamın, Adalet Birader'in bu lavtası kopya-sının ne anlama gelmesi gerektiğini bilemiyordu. 686

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 409: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

R. A. Salvatore

Quintall'ın niyetini anlamak kolaydı. Taş adam Pony'ye baktı,sonra tamamen Elbryan'a döndü, kırmızı çizgili parmakları hava-da tehditkarca kapandı. "Bu sefer kazanabileceğini düşünüyormusun, Gecekuşu?" diye sordu iblisin uşağı, sesi taşa sürtünen taşgibi gıcırdayarak. "Nesin sen?" diye sordu Elbryan nefes nefese. "Ne tür bir varlık, hangi işkence içindeki ruh?" "İşkence içinde mi?" diye alay etti Quintall. "Ben özgürümölümlü aptal ve senin hayatın sona erecekken, ben sonsuza de"yaşayacağım!" Taş adam dümdüz yürüyerek yaklaştı. Elbryan kılıcını savurdu, ama darbesi Quintall'ı yavaşlatmadbile. Korucu bir adım geriye sıçradı, sonra öne atıldı, Fırtına çığlık atarak Quintall'ın yüzünden yansıdı. Bu darbenin daha etkilolduğunu fark etti Elbryan memnuniyetle, çünkü elf yapımı kılıtaş adamın sert derisini çatlatmış, üzerinde düz, portakal rengi biçizgi çizmişti. Ama çizgi hemen soğuyarak karardı ve Quintall incinmişse bile belli etmedi. Sonra öfkeyle yaklaştı ve sol yumruğunu savurdu. Elbryan son anda yumruğun altına eğildi ve QuintalPın eli du-vara çarparken geriledi. Korucu yumruğun indiği noktaya baktıve düşmanına duyduğu saygı arttı, çünkü Quintall'ın elinin çarp-tığı yerde taş çatlamış, çatlaktan duman tütmeye başlamıştı. "Kaçıp kadını bana mı bırakacaksın?" diye sataştı taş adam."Ona ulaşabilirim, kuşkun olmasın." Sözcükler Elbryan'ın Pony'ye bakmasına sebep oldu ve deh-şet içinde onun boşluğun üzerinden geri atlamaya hazırlandığınıgördü. "Orada kal!" diye bağırdı korucu ona. "Ben sana gelece-ğim!" "Asla yanımdan geçemeyeceksin," dedi Quintall ve sözlerinivurgulamak için taş duvara yine, daha büyük kuvvetle vurdu.Bu hareket korucunun direnemeyeceği bir açıklık bırakü. H

İblisin Uyanışı

687

la ileri atıldı, Fırtına'yı uzatarak sapladı, ittirdi, kara kabuğu çatlat-tı ve canavarın lavdan içine batırdı. Quintall uluyarak bir dizi darbe indirdi, ama Elbryan daha hız-lıydı, parlayan kılıcını çoktan geri çekmişti -ve korucu silahın bukötücül düşmanın sıcak olduğu açık içine batırılmaktan sağlamçıktığını görünce memnun oldu- ve Fırtına'yı hızla, art arda sola,sağ yukarı ve sol yukarı savurdu, sonra taş adamın yüzüne vur-mak için bir kez daha ileri uzattı. Ama canavarın karnındaki büyük yara hızla kapanırken Quin-tall'ın hareketleri daha ihtiyatlı, daha tehlikeli olmuştu. Pony aşağıdan bağırıyordu, ama Elbryan sözleri düşünmekiçin durmadı. Bu şeyi incitmenin bir yolunu bulmalıydı ve kılıcıcanını yakıyor olmasına rağmen yaralar çok derin oluyora benze-

miyordu. Yanıt açık görünüyordu ve bu yüzden korucu böyle bir yol iz-lemenin doğuracağı sorunları düşünmek için zaman harcamadı veuygun bir saldırı planladı. Kılıcını uzatarak yine ileri atıldı, sonra

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 410: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

canavarın solundan, yolun dış tarafından koşacakmış gibi döndü. Sırf içgüdüleri Elbryan'ı tek dizinin üzerine çökertti, Quin-tall'ın ağır kolu başının üzerinden geçti -isabet etse korucuyu ke-nardan aşağı düşürecek bir darbe! Sonra Elbryan aksi yöne döne-rek doğruldu, taş adamın önüne geçti, hızla duvara yaslandı veQuintalPla taşın arasına girmeye hazırlandı. Canavarın diğer kolu hızla uzandı, Elbryan'ın önünde duvaraçarptı, onun koşarak geçmesini engelledi. Zaten onun böyle birşey yapmaya niyeti yoktu, engelin hemen önünde durdu, duvarayaslandı ve bütün gücüyle ittirdi. Çjuintall kıpırdamadı bile, onca katı, onca sağlam olan taşadam korucuya güldü. Sonra Elbryan basıncı ve ısıyı hissetti, taş adamın sertleşerekkayaya dönüşmediği noktalarda yoğun ve yakıcıydı. Elbryan 688

R. A. Salvatore

yumrukladı, döndürdü, ama basınç daha da arttı. Pony'nin çığlıkattığını duydu, ama sesi çok uzaktan geliyor gibiydi. Sonra yığılmaya başlayan korucunun üzerinden ani bir esintigeldi ve taş adam haykırdı, kavrayışı gevşedi. Elbryan eğimden yukarı sendeledi, kıvranarak kurtuldu vedöndüğünde Quintall'ın eriyik gözlerini kavradığını, yanağında sı-cak magma damlalarının parladığını gördü. Solunda, duvar bo-yunca ince, ama güçlü bir sicimin asılmış olduğunu, kendisinin veQuintall'ın ötesine uzandığını görünce korucu ikinci bir bilmecey-le karşı karşıya kaldı. Hızla çekiştirince Elbryan sicimin ucununyolun biraz yukarısında bağlanmış olduğunu anladı. Korucunun durup düşünecek zamanı yoktu, çünkü Quintaü'ıngözleri de diğer yaraları gibi çabucak iyileşiyordu. Gecekuşu şid-detle saldırmak ve kılıcının bir zayıflık bulmasını ummak dışındayanıt bulamadan yaklaştı. Kılıcını sola, sonra sağa savurdu, düm-düz ileri uzattı, sonra yine sağa savurdu, kılıç yüksek sesle çınla-yarak her darbeyle kıvılcımlar fışkırttı. Fırtına'nın gerçek bir tehdit olmaması gerçeğine karşın Quin-tall içgüdüsel bir şekilde tepki verdi, savuşturmak için katı kolla-rını kullandı, uzun zaman önce Aziz Saf Abelle'de öğrendiği sa-vaş hareketlerini kullandı. Elbryan baskı yapmaya devam etti, Fırtına o kadar sık iniyor-du ki çınlama hiç dinmiyordu. Taş adamda çatlak ardına çatlakaçtı ve bir an Quintall'ın ufalanıvereceğini umdu. "Oraya bağla!" diye talimat verdi Tuntun, güçlü elf siciminişaşkın Pony'ye fırlatıp yolun üç buçuk metre kadar aşağısında,tek başına duran büyük kayaya işaret ederek. "Çabuk ol!" dedielf. Pony, Tuntun'un aklında ne olduğunu bilmeden koşmayabaşlamıştı bile, sorgulamakla zaman kaybetmeye cesaret edemez- iblisin Uyanışı

689

di. Ne kadar çılgınca olursa olsun, herhangi bir plan hiç plan ol-mamasından daha iyiydi ve Pony'nin ne yapabileceğine ilişkinhiçbir fikri yoktu. Kadın sicimi bağlarken diğer uçtaki gerginliği

hissetti ve taş adamla kaya duvar arasında olduğunu düşünerek

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 411: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

anlamaya başladı. Tuntun savaşanlara doğru uçarak uzaklaştı, ince hançerlerielindeydi ve ikisinden de Quintall'ın gözlerinden yapışmış mag-ma damlıyordu. Elf vızıldayarak yaklaşırken Elbryan hâlâ saldırıyordu, korucu-nun ağır darbeleri taş adamın bloke eden kollarına tekrar tekrariniyor ya da zaman zaman kayıp canavarın bedenine ya da başı-na çarpıyordu. Ama Elbryan bunu daha ne kadar sürdürebilece-ğini bilmiyordu ve çok geçmeden gerçek bir zarar vermezse, hı-zını kaybeceğini ve o zaman Quintall'ın sırasının geleceğini anlı-yordu. Ama sonra, Tuntun'un kollan kafasına dolanır, minik hançer-leri parlayan gözlerine saplanırken taş adam aniden, yine uludu.Quintall kollarını kuvvetle kaldırdı, elfi yukarı fırlatan bir darbeindirdi, bir hançer elinden kurtularak döne döne aşağı düştü,magmanın içinde kayboldu. Elbryan Fırtına'yı iki eliyle kavradı ve toplayabildiği tüm gü-cüyle omzuna indirmek üzere atıldı. Quintall'ın kolu bloke etmekiçin kalktı ve Fırtına onu yararak geçti, kolu bilekle dirseğin tamortasından kesti. Taş adam yine uludu, yaradan sıcak magma fışkırmaya başla-dı, ama bu yara da diğerleri gibi hızla sertleşti ve soğuyarak ka-rardı, canavarın kırmızı çizgili dirseğinin altında güdük bir kol bı-raktı. Quintall kükremeye devam ederek büyük öfkeyle saldırdı.Yukarıda Tuntun ezgili sesinin bütün kuvvetliyle bağırıyordu."Şimdi! Şimdi!" 690

R. A. Salvatore

Elbryan'ın elfin ne demek istediği konusunda en ufak bir fik-ri yoktu, ama Pony anlıyordu. Kadın sırtını sicimi doladığı kaya-ya verdi, onunla duvar arasına sıkıştı, ayaklarını dayadı ve bütüngücüyle ittirdi. Pony'nin bacaklarındaki güçlü kaslar gerildi; kadıngösterdiği çabayla inledi ve kaya biraz kaydı. Pony savaşın yeniden başladığını, kılıcın çınlamasını, canava-rın kükremesini işitti. Bu ağır kaya salt güçle yerinden oynamaya-caktı; akıllı olmak zorundaydı. Omuzlarını çevirdi, açısını birazyukarı kaydırdı ve yine ittirdi. Taşın en yakın kenarının kalktığınıhissetti, o tarafı devirmek için biraz daha kaymasının gerekeceği-ni anladı. Tuntun savaşanların üzerine daldı, ama Quintall, bu sefer hazırlıksız yakalanmayarak dönünce geriledi. Elbryan fırsattan faydalanıp Fırtına'yı saplayınca dönüş taş adama bir kesiğe daha maoldu. "Sicimin üzerinden!" diye bağırdı Tuntun korucuya. "Sicimiüzerinden." . Sözleri Pony kayayı devirirken anlamaya başladı Elbryan. Ağırkaya çıkıntıdan aşağı yuvarlandı. Korucu aniden gerilen, anidenhareket etmeye başlayan sicimin üzerinden atlamak için sıçradı,ama ancak yarısına kadar gelebildi. Fırtına'yı çıkıntının üzerinedüşürdü ve kaya düşer, elf sicimini duvardan ayırır, onu, Quintaüve Elbryan'ı çıkıntının kenarına süpürürken canını kurtarmak içintutundu. Çığlık atarak düştüler. Kaya sicimin boyunun sonuna gelirkenaniden, sarsılarak durdular. Kaya Pony'nin düğümünden kurtul-du, dönerek düştü ve magma tarafından yutuldu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 412: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Elbryan tutunuyordu, bir buçuk metre aşağısındaki Quintallda öyle, taş adam imkansız ölçüde güçlü eliyle sicimi öyle sıkıkavramıştı ki, ipe, yukarısında iki elini kullanan adamdan dahasağlam tutunuyordu. İblisin Uyanışı

691

"Tırman!" diye haykırdı Pony aşkına ve Elbryan denileni yap-tı, bütün gücüyle, bütün hızıyla tırmandı. Quintall daha hızlıydı, sicimi kuvvetle çeken taş adam kendi-ni otuz santim kadar kaldırdı, sonra sicimi yine sıkı sıkı tuttu. Kav-rayıp çekerek hızla Elbryan'a yaklaşıyordu. Daha korucunun tır-manması gereken en az altı metre vardı. Pony cesaretlendirmek için seslenmeye devam etti. Yukarı ko-şarak iki buçuk metrelik boşluğu atladı, incik kemiğini hızla yük-sekteki çıkıntının kenarına çarptı, ama aşkına doğru koşmaya de-vam etti. Korucu ellerini uzatıp sırayla çekerek tırmandı; Pony onun ba-şaracağını düşündü. Korucu bir kolunu ve omzunu çıkıntının ke-narına attı ve kadın ona doğru dalarak hızla çekti. Ama sonra Qu-intall kendini kaldırarak ipi yine, Elbryan'ın ayaklarından birkaçsantim aşağıda yakaladı. Diğer elini uzatacak olsa korucuyu ya-kalayacaktı. Tuntun uçarak daldı. Elbryan ümitsiz hareketi gördü ve elfegeri dönmesini haykırdı. Bir elini salıverdi, Pony'nin onu tutaca-ğına güvenerek aşağı uçan elfi yakalamaya çalıştı. Elf sicimi ince ve sağlamdı, ama Tuntun'un hançeri de elf ya-pımıydı ve bileğinin hızlı bir hareketiyle gerilmiş sicimi Elbryan'ınayaklarının hemen dibinden kesti.Elbryan, Tuntun'un kolunu yakaladı; Quintall da elfin ayağını. Sonra kıvranarak dönerek asılı kaldılar, Pony daha sıkı tutmakiçin sicimi beline sararak Elbryan'ın gömleğini ümitsizce yakala-dı. Korucunun eli zavallı Tuntun'un kolunu daha sıkı kavradı,kasları gerginlikle kabardı, ama aşağıda, Quintall'ın kavrayışı da-ha güçlüydü. "Çek!" diye yalvardı Elbryan Pony'ye, çünkü olanca güçleriyleuğraşıyor olsalar da korucu kenara doğru kayıyordu.Gerilmiş, ikiye bölüneceğinden korkan Tuntun ikilemi fark et-

6g2

R. A. Salvatore

ti, dostlarının onu ve ağır taş adamı yukarı çekemeyeceklerini an-ladı. Hançeri tutan boştaki eli yukarı kalktı ve Elbryan'ın parlakgözlerinin içine baktı. "Hayır," diye yalvardı adam, sesi boğazına oturan yumru yü-zünden fısıltıyla çıkıyordu. Başını iki yana salladı. Tuntun hançeri hızla bileğine sapladı, sonra o ve Quintall hız-la düştü. İnatçı taş adam onu bırakmadı, onun sonunu getiren busefil yaratığın kendini kurtarmak için kanatlarını kullanmasınaizin vermedi! Tuntun dönmeye, hançeri kullanmaya çalıştı. Elbryan ve Pony başlarını çevirdiler, eriyik havuza düşmeleri-ni, Tuntun'un sonunu izlemeye dayanamadılar. Uzun süre çıkıntının üzerinde yığınlı kaldılar, yattılar, ta ki ze-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 413: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

hirli gazlar onları boğmaya başlayana kadar."Devam etmeliyiz," dedi korucu."Tuntun için," diye onayladı Pony. Boşluğun üzerinden atladılar, dipteki yan geçidin çıkmaz yololmadığını, uzun ve oldukça düz olduğunu görünce rahatladılar. Meşaleyi yeniden yaktılar ve mide bulandırıcı kokuları, kor-kunç manzarayı arkada bıraktıkları için memnun, koşmaya başla-dılar. Ama kısa süre sonra tünelin çok ilerisinde bir parıltı göre-rek durdular. Elbryan çaresizce elindeki meşaleye baktı; o parıltı-yı görebiliyorsa... Aniden ilerideki ışık arttı, sonra daraldı, koridordan aşağı fır-ladı, Elbryan ve Pony'nin üzerine düştü. İkili gözlerini korumakiçin kollarını kaldırdılar. Şeytani canavarlara ilişkin imgeler düşüncelerine doluştu, ışı-ğın diğer ucundan gelen "Ha, ha, ne ki!" haykırışını duyunca im-geler hızla yok oldu. 52LABİRENTTE Avelyn ve Yelebekçi dostlarını yine görünce çok sevinmişler-di, ama Pony'nin yanaklarından süzülen gözyaşlarını ve Elbr-yan'm gözlerindeki yanlış anlaşılması imkansız pusu görünce gü-lümsemeleri kayboldu. "Tuntun," diye açıkladı Elbryan, bir gözünü ovuşturarak. "Yar-dımımıza koştu ve hayatımı kurtardı, ama bu kendi canına mal ol-du." "Belki ölmemiştir," diye yanıt verdi Avelyn, taş kesesini karış-tırarak. "Belki hematit..." "Magmaya düştü," diye açıkladı korucu sertçe, elini keşişinomzuna koyup başını iki yana sallayarak. "Sonuna kadar cesur bir kızdı," dedi Yelebekçi. "Touel'alfarböyledir -daha iyi bir halk tanımadım." Atadam durdu, övgününbir an havada asılı kalmasına izin verdi. "Ya Paulson ve ufaklık?"diye sordu."Devlerden kaçabildiklerini görmedim," dedi korucu. "Peki neden geri dönüp onları aramadınız?" diye devam ettiatadam ve üçü birden şaşkın ifadelerle Yelebekçi'ye baktılar.Kendi yaptığı da tam olarak buyken Elbryan ve Pony'yi hangi ce-saretle suçlayabiliyordu? "Hedefimiz Aida'ydı, görevimiz Avelyn'i buraya getirmek vedactyli yok etmekti," dedi Elbryan kararlılıkla ve bu sözleri söy- 694

R. A. Salvatore

lerken Yelebekçi'nin kurnaz sözlü manevrasını anladı. Elbryan vediğerlerine yüksek amaçlarını bu şekilde vurgulayarak hatırlatanatadam Tuntun'un ölümünü doğru açıdan görmelerine yardımediyordu. Elf gitmişti, ama onun sayesinde yollarına devam ede-bilecekler, yüksek amaçlarını gerçekleştirebileceklerdi. Bu düşünce onları harekete geçirdi, dört yoldaş onları iblisegötürecek yönü bulmak için bir iz arayarak koridorlarda hızlailerledi. Tüneller defalarca çatallandı ve nerede oldukları, iblisinininin nerede bulunabileceği konusunda kendi fikirleri dışındahiçbir dayanakları olmadan seçim yapmak zorunda kaldılar. Ama sonra böyle bir çatalda Avelyn aniden durdu ve Elbr-yan'ın sola dönmesini engellemek için kolunu uzattı."Sağa," diye ısrar etti keşiş.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 414: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Elbryan ona dikkatle baktı. "Ne biliyorsun?" diye sordu koru-cu, keşişin kararlı ses tonuna bakarak bunun körlemesine bir tah-min olmadığını düşünmüştü. Avelyn'in dostlarına verecek uygun bir yanıtı yoktu; bir histenbaşka bir şey değildi, ama kesin bir duyguydu, sanki bu dünya-dışı canavarın yaydığı büyüyü hissediyormuş gibiydi. Avelyn yü-reğinde haklı olduğunu biliyordu ve bu yüzden sağdaki koridor-da yürümeye başladı. Diğerleri gecikmeden onu takip etti ve parmaklıkları tavanave zemine saplanmış, geçidi tıkayan ağır bir ızgara bulunca umut-landılar. Güneyde her şey iyi gidiyordu, dactyl biliyordu. Maiyer Dekve Kos-kos Begulne önderliğindeki orduları hızla Palmaris'e iler-liyordu ve bu arada Ubba Banrock'ın kuzeydeki gücü Alpinador'uenlemesine aşmış, kıyıya ulaşmış, kuzey krallığını ikiye bölmeyebaşlamıştı. Banrock'ın powrieleri Juliantheler'den gelen büyükpowrie fılosuyla tam zamanında buluşmuştu ve şimdi filo bir kez iblisin Uyanışı

695

daha yelken açmış, güneye, Corona Körfezi'ne gidiyordu. Vaat dolu olaylara rağmen, iblis lavtası tahtının etrafında en-dişeyle bir ileri bir geri yürüyüp duruyordu. Dağa giren davetsizkonukları, güçlü büyüyü hissediyordu; Quintall'ın yok edildiğinibiliyordu. Dactyl artık Aida'ya gelen düşmanlarını küçük görmüyordu.Aralarından herhangi biri son savunma hattını geçerse... İblis gözlerini kıstı ve bu düşünceyle, bu saldırganları kişiselolarak öldürmenin vereceği zevkleri düşünerek pis pis sırıttı. Or-dusunun sebep olduğu onca üzüntüye rağmen, onca ölüme, ıstı-raba rağmen Bestesbulzibar kendi saflarındaki birkaç acemi ve be-ceriksizin öldürülmesi dışında katliamlara gerçekte katılmamıştı. Dactyl, ne kadar endişeli olursa olsun, bu saldırganlardan enazından bazılarının taht odasına ulaşacak kadar yaşamasını umu-yordu. "Uzak durun," dedi Avelyn kesesini karıştırarak, ama Elbr-yan'ın başka bir fikri vardı. "Hayır," dedi korucu. "Korkarım senin büyün çok gürültülüolur. Başka bir yol var." Elbryan çantasını indirdi ve içini karıştır-dı, sonunda elflerin verdiği kırmızı jeli, Belli'mar Juraviel'in sene-ler önce, Andur'Blough Inninness'te karaeğrelti üzerinde kullan-dığı, Elbryan'ın sağlam bitkiyi kolaylıkla kesmesini sağlayan mad-deyi çıkardı. Elbryan yayının ne kadar sağlam ve dayanıklı oldu-ğunu biliyordu ve bu yüzden yumuşatıcı jel karaeğrelti üzerindeişe yarıyorsa, metali de altedebileceğinıVdüşünüyordu. Ortadaki parmaklığın çevresine, tünelin alçak tavanının yakı-nında bir çizgi çekti. Sonra Fırtına'yı çıkardı ve Yelebekçi'yi yanı-na çağırdı, düz kesebilmek için atadamın üzerine tırmandı. İçgü-dülerinin doğru olduğunu, harika kılıcına zarar vermeyeceğiniumarak gerildi ve kabzayı iki eliyle sıkı sıkı kavrayarak kılıcı hız- 6g6

R. A. Salvatore

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 415: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

la o noktaya indirdi. Fırtına metal barı yardı geçti, sonra çınlayarak sıradaki par-maklığa çarptı. Elbryan atadamın üzerinden aşağı atladı ve kılıcıgözlerine yaklaştırdı. Zarar görmediğini, hatta çentilmediğini gö-rünce rahat bir nefes aldı. Kudretli Yelebekçi kesik parmaklığa uzandı ve parmaklığı ya-na çekti, en azından diğerlerinin geçebileceği bir boşluk açtı."İyi iş çıkardın," diye tebrik etti onu Pony. "Evet," diye onayladı Yelebekçi, "ama benim gövdem o dardelikten geçmez." Elbryan atadama göz kırptı. "Daha fazla jelim var," diye teminetti onları ve çok geçmeden sıradaki parmaklık da tepesinden ke-silmişti. Böylece, daha büyük bir telaşla devam ettiler, ızgarayı önem-li bir bölgede olduklarını, muhtemelen dactylin bölgesinde olduk-larını gösteren bir işaret olarak kabul ettiler. Tünel uzadı, uzadı. Zaman zaman öyle genişliyordu ki dördüyanyana yürüyebiliyordu ve bazen öyle daralıyordu ki yalnızcaElbryan ve Pony önde kalıyor, Avelyn peşlerinden takip ediyor,iri atadam en arkadan geliyordu. Pek çok yan tünelin önündengeçtiler, ama içinde yürüdükleri en iyi, en pürüzsüz ve kesinlikleen geniş tünel gibi görünüyordu ve bu yüzden seçtikleri yoldadevam ettiler. Avelyn elmas ışığını ayarlamaya özen gösteriyordu;mücevheri avuçlarında tutuyor, böylece ışığının daha çok önedüşmesini sağlıyordu, bu arada kedi gözü krisoberili kendisi kul-lanarak devamlı arkalarında bıraktıkları loşluğu gözetliyordu. Ve bu yüzden çok arkada bir yan tünelde ana koridora kayaniri şekilleri gören ilk kişi Avelyn oldu. "Konuklarımız var," diye fısıldadı keşiş ve o konuşurken Elbr-yan'ın üç düzine kadar adım ilerisinde, tünelin bir dönemecinde-ki duvarda meşale yansımaları gördüler. İblisin Uyanışı

697

Korucu çabucak bölgeyi taradı, sonra grubu dar bir noktayagötürdü -hem önden, hem arkadan saldırıya uğrayacaklarsa, ay-nı anda iki yandan bir ya da iki düşmandan daha fazlasının yak-laşamayacağı kadar dar bir alanda savaşmak daha iyi olacaktı. Işık dönemeci dolandı, arkalarında bir başkası ışıdı ve düş-manlarının fomoryan devleri olduğunu gösterdi, önde dört, arka-da dört tane vardı ve onları Barbacan'ın girişinde kovalayanlar gi-bi hepsi zırhlıydı. Elbryan açık alanda olmadıkları için gerçekten memnundu,çünkü o zaman her biri aynı anda iki devle savaşmak zorunda ka-lacaktı -ve gerçekten de pek az şansları olacaktı. Bu dar tüneldedevler önde ve arkada ikişer ikişer yaklaşmak zorunda kalacak-lardı."Pony ve ben önü alıyoruz," diye seslendi korucu. "Ben de arkayı alıyorum!" diye karşılık verdi Yelebekçi, iri dartünelde beceriksizce çevirerek. "Yalnız değilsin," diye temin etti onu Avelyn. Keşiş gidip ken-di iri cüssesinin izin verdiğince atadamın yanında durdu. Avelynküçük bir keseye uzandı ve küçük, prizmatik, açık mavi selestitkristallerden bir avuç aldı ve büyülerini çağırdı. "Saldırarak avantaj kazanmalarına izin veremeyiz," dedi koru-cu Pony'ye. Sonra, ikili aniden atıldı, devlerin kafalarının karışma-sına sebep oldular. Devler ufak insanların onlara saldırmasına hiç

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 416: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

alışık değildi! Elbryan öfkeyle başladı, kılıcını defalarca devin kılıcına vurdu,sonunda silahı yana itmeyi başararak canavarın göğüs plakasınıyaralayan sağlam, gıcırtılı bir darbe indirdi. Pony de benzer bir şiddetle saldırdı, ama onun hamleleri ay-nı ölçüde etkili değildi ve ancak önemsiz bir darbe indirebildi. Ama hızını ilk kaybeden Pony değil Elbryan oldu, korucu göz-lerini istemsizce yana çeviriyor, rakibi kadar aşkına da bakıyordu. 698

R. A. Salvatore

Kısa süre sonra çılgınca kaçmıyor, dev kılıcın kırılgan kafasını ra-hatlıkla koparabileceği darbesini savuşturuyordu. "Keşke buraya çıkabilseniz," diye homurdandı atadam, önde-ki devleri süzerek. Dev yaraüklar dar koridorda yan yana duramı-yorlardı, ama buna gerek de yoktu, çünkü içlerinden biri, arkada-ki dev uzun bir mızrak taşıyordu. "Ah, ikiye bir saldıracaklar," di-ye inledi atadam, sopasını öne arkaya sallayarak ve eklemleriningevşemesini sağlayarak. "Göreceğiz," diye söz verdi Avelyn Birader sinsice, büyü ça-ğırmaya devam ederek. Devler hızla atıldı; Yelebekçi arka ayaklarını sıkıca yere basa-rak hazırlandı. O sırada Avelyn fırlattı ve atadamsn önündeki ko-ridor küçük, can acıtıcı, bir düzine kadar patlamayla doldu, dev-ler saldırmayı bırakıp acı içinde bağırarak gerilediler. Yelebekçi kendini topladı ve fırsattan faydalanarak dümdüzileri atıldı, öndeki deve çarptı ve arkaya, yere devrilmesini sağla-dı, sonra serbest eliyle mızrağı yana iterek sopasını ikinci devinmiğferine kuvvetle indirdi ve devi tünel duvarına çarptı. Yelebekçi'nin ikinci darbesi daha da güçlüydü, atadam devinhâlâ duvara dayalı duran, savunmasız kafasına bütün gücüylevurdu. İri kafatası muazzam bir sesle kırıldı ve dev yere yığıldı. Ama diğer fomoryanlar geri dönmüş, hazır bekliyorlardı, an-cak biri selestit patlamasından dolayı kısmen kör olmuşa benzi-yordu. Yelebekçi çabucak durdu. Pony burada ne olduğunu gördü ve bundan memnun olmadı.Elbryan'ın ona güvendiğini biliyordu -birlikte verdikleri onca sa-vaştan sonra nasıl güvenmezdi?- ama yine de bu>kadar yakın sa-vaşmaları kadının uğruna savunmaya ağırlık vermesine sebepoluyordu. iblisin Uyanışı

699

Genç kadın buna tahammül edemezdi, gururundan çok böy-le bir durumda kazanamayacaklarını düşündüğü için. Pony'ninhızla, kuvvetle saldırması, aşkına becerisini hatırlatması gereki-yordu. Grafit çubuğunu kılıç tutan eline aktardı, silahın kabzası-na dayayarak sıkı sıkı kavradı ve planının işe yarayıp yaramaya-cağını merak etti. Elbryan yeni bir hamlenin altında eğildi, sıkı bir darbe indir-mek için açık bir fırsat çıkmıştı, ama o yana çekilmeyi tercih ede-rek Pony'ye yöneltilen bir kılıç darbesini savuşturdu -kadınınkendi başına kolayca kaçınabileceği bir hamleydi. Ama korucunun hareketi bir açıklık yarattı, şaşıran dev dönüpElbryan'a baktı ve Pony hızla ileri atılarak kılıcını devin karnına

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 417: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

sapladı. Kılıcı zırhta bir aralık buldu, ama kararlı bir darbe indire-cek kadar derine gidemedi. Pony taşın büyü enerjisini salıverince bir an sonra dev -veElbryan- buna gerek olmadığını fark etti. Siyah bir yay çatırdaya-rak silah boyunca aktı, kılıcın ucundan sıçradı ve fomoryanın kar-nına çarptı. Dev şiddetle, tekrar tekrar sarsıldı ve sonra elektrikakımı nihayet kesildiğinde kılıcın ucundan yere düştü. Ölmemiş-ti, ama sersemlemişti. Elbryan dersi anladı, kılıcın ve taşın güçlü birleşimine hayranoldu ve Pony'nin yardımına ihtiyaç duyduğunu düşündüğü içinkendisini payladı. Korucu geride kalmamak için -üstelik düşendevin yerini bir başkası almıştı- ileri sıçradı ve sağ, sol ve düm-düz ileri, bir dizi saldırıya girişti; Fırtına fomoryanın ağır kılıcınınayak uyduramayacağı kadar hızlı hareket ediyordu. Kudretli elf si-lahı darbe üstüne darbe indirdi, o şiddetle metal zırha çarparkenkıvılcımlar uçuştu. Sonunda Elbryan göğüs plakasıyla kemer ara-sındaki boşluğu buldu ve aklına not etti. Korucu bir an durdu ve dev kükreyerek beklediği gibi güçlübir darbe savurdu. Kılıç daha ona yaklaşmadan Elbryan hızla çök- 700

R. A. Salvatore

müştü ve o tepesinden hışırdayarak geçerken altında ilerledi. Ko-rucu hızla doğruldu, o ince boşluğa nişan aldı. Fırtına boşluğun içine, zırhın arkasına kaydı, devin karnını yar-dı ve derine saplandı. Elbryan canavarın büyük kılıcının menzili-nin dışında olmak istediği için yine ilerledi ve kılıcını kabzaya ka-dar devin karnına soktu. Dev boş eliyle uzandı, ama o kavrayıştapek az güç vardı. Elbryan kılıcını şiddetle çevirdi, çevirdi, fomor-yan acı içinde sarsılarak doğruldu. Sonra bu devin işinin bittiğinigören korucu kılıcını kurtardı ve devin düşmesine izin verdi. Sırada bekleyen dev iri meşalesini silah gibi sallayarak çabu-cak yaklaştı. Üçüncü devle dövüşmekte olan Pony yeni bir numara için birtaş çıkardı. Ama sonra darbe yiyen Yelebekçi'nin homurtularınıarkadaki durumu işitti. "Avelyn!" diye seslendi kadın ve keşişin kendisinden çok dahaöldürücü bir şekilde kullanabileceğini bildiği taşı keşişe fırlattı. Taş keşişin sırtından sekerek dikkatini çekti, çünkü o sıradabir başka mücevherin büyüsüne dalmaya çalışıyordu. AmaPony'nin sunduğu armağanı fark etti ve büyüsünü durdurdu, dü-şen taşı, mıknatısı çabucak aldı. "Ha, ha, ne ki!" diye bağırdı keşiş mutlulukla, öldürücü mü-cevheri önünde kaldırarak. "Bu canını acıtacak!" "Eh, çabuk olsan iyi olacak!" diye yalvardı Yelebekçi ve son-ra sol böğrüne ağır bir darbe kabul ederek homurdandı, çünküdiğer rakibinin kılıcını uzak tutmakla meşguldü. Atadam o kılıç-tan bir darbe almıştı bile ve insan bedeninin yan tarafındaki'bü-yük yarık bunu kanıtlıyordu. Avelyn taşın enerjisini çağırdı ve salıverdi. Taş bir arbaletokundan da hızlı, mancınık mermisinden de güçlü bir şekilde fır-ladı. Yelebekçi'nin önünde dikilmiş, kılıç kullanar\ devin göğsü-ne çarptı ve büyük bir delik açtı, devin ayaklarını yerden kesti ve iblisin Uyanışı

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 418: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

701

arkaya fırlattı. Dev sopalı arkadaşına çarparak geçti ve hızla sıra-dakine vurdu. İkisi birlikte devrildiler. Yelebekçi o kargaşa ânını kullanarak çepeçevre döndü ve so-palı dev dengesini kazanırken atadam göğüs plakasına kuvvetlibir çifte indirerek, devi arkadaki yığının üzerine devirdi."İleri!" diye haykırdı Avelyn gruba. Elbryan buna bütün yüreğiyle katılıyordu ve savrulan meşale-nin ötesine kaçmak için geriye sıçradı, sonra önde kalan iki de-vin arasından dalmaya hazırlanarak öne atıldı, geçerken Fırtına'yıPony'nin düşmanına sapladı. Pony'yle dövüşen saldırıyı karşıla-mak için döndü ve korucunun kılıcını savuştururken kadından birdarbe aldı. Sonra, arkadaşı koşan korucuya yetişmeye çalışırkenyüzüne kötü bir meşale darbesi yedi. Pony hızla atıldı, kuvvetle vurdu ve kılıcını saplayarak bir kez'daha grafitin enerjisini çağırdı. Büyü gücü tükendiği için bu seferşimşeği çok daha zayıf olsa da dev sersemleyerek geriye yığıldı. Sonra, Avelyn yeni bir selestit yağmuru yaratırken Pony'ninönünde bir dizi küçük patlama oldu, fomoryan ikilisinin canınıyaktı, kafasını karıştırdı. Pony merakla Elbryan'ın rakibi olan deve baktı. Yaratık ani-den dimdik durmuş, kalçalarını öne, omuzlarını arkaya atmıştı.Meşale düşer, üzerinden dev kan damlatan Fırtına'dan kayaraköne devrilirken anladı. Avelyn sırtını duvara verdi ve Yelebekçi'ye koşarak geçmesi-ni söyledi, çünkü arkadan gelen dört devden yalnızca birinde sa-vaşma gücü kalmıştı. Başta düşündüğünden daha kötü yaralanmışolan Yelebekçi itiraz etmedi, iri keşişin yanından geçip Pony'yegitti, inatla öndeki son deve saldırdı. Arkada, yığındaki son dev nihayet kendini diğerlerinin arasın-dan kurtardı ve Avelyn'in görünürde silahsız, tek başına durduğu-nu sörünce şiddetle saldırdı. 702

R. A. Salvatore

Avelyn son ana kadar bekledi, sonra son taşının, bakırtaşmınbüyüsünü koridora salıverdi. Dev aniden dengesini kaybetti, ayakları yere ancak sürtünü-yordu. Ağırlıksız devin her hareketi bir karşı harekete sebep olu-yordu ve böylece aptal yaratık kuvvetli bir darbe için sopasınıkaldırdığında, enerji devi yerden kaldırdı ve ağır bir taklayla ha-vada döndürdü. Dev çaresizce hileci keşişe ulaşmaya çalıştı, amaher dönüşü, her kıvrılışı durumunu daha da kötüleştirdi, ve kısasüre sonra dev tepetaklak yuvarlanmaya, koridorda savunmasız-ca süzülmeye başladı. O yerdeki arkadaşlarının üzerinden geçergeçmez Avelyn tepelerine çıktı, ölümcül magnetitini almak içinbirinin göğsüne uzandı. Başını kaldırdığında son devin başaşağıdönmüş, çılgınca, boşuna kollarını sallayarak daha da uzaklarasüzüldüğünü gördü. Avelyn manzara karşısında hıhladı ve üç arkadaşının o grup-taki son devin işini bitirmelerini izlemek üzere döndü. Sonra, de-

vin arkadaşlarından yeterince uzakta olduğunu fark ettiğinde,omuzlarını neredeyse özür dilercesine silkerek ona doğru koştu,yılantaşı kalkanını işler hale getirdi ve sonra güçlü yakutun gücü-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 419: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

nü çağırdı. Elbryan atadamın kötü yarasını fark edince irkildi. Kanayanyarık zavallı Yelebekçi'nin gücünü hızla tüketiyordu."Hematite ihtiyacımız var," dedi Pony, Avelyn'e bakarak. "Bunu dene," dedi Elbryan, diğer kolundaki kırmızı bandı, elf-lerin kalıcı şifalı merhemlere batırdığı bandı çıkararak. Pony onu aldı ve işe koyuldu. Bu sırada Elbryan ileriye koş-tu. Avelyn'in ateş topunun muazzam patlamasını duyduklarındaikisi de yere yuvarlanmaktan zor kurtularak durdular. Avelyn koridorda koşarak yaklaştı, hâlâ süzülmeye devameden kararmış dev çok arkasındaydı.Tünel on iki adım kadar düz devam etti, sonra keskin bir dö-

İblisin Uyanışı

703

nüşle sağa saptı. Elbryan oraya koştu. "İlerleyin," dedi Avelyn bitkin dostlarına ve henüz görevleri-nin sona ermediğini bilerek başlarını salladılar. Pony Yelebekçi'yebaktı, ama atadam geniş geniş gülümsüyordu, şifa veren merhem-ler kırmızı sargının altında işe koyulmuşlardı bile. Böylece Avelyn'in önderliğinde ilerlediler. Elbryan köşeyi hız-la dönerek belirince üçü birden durdu. Korucu hızla duvara çarp-tı, onu kullanarak döndü ve tünele daldı ve yuvarlanarak doğrul-duğunda diğerleri yerde hızla sertleşen parlak taşlar olduğunugördüler. "Büyük, kırmızı bir adam!" diye açıkladı korucu, "yarasa gibisiyah kanatları var..." "Adam değil," diye sözünü kesti Avelyn, en yeni düşman hak-kındaki gerçeği anlayarak, sonunda İblis dactylli bulduklarını an-layarak. 53YAZGI Bir eriyik taş dalgası köşeyi dolandı ve grubu geri sürdü, ısıneredeyse hepsini altedecekti. İkinci bir dalga, sonra daha fazla-sı -bir magma ırmağı- dönemeci aştı ve gruptan üç kişi kaçmaküzere döndü. Ama Avelyn yerini koaıdu ve hemen çalışmaya,kalkan yaratmak için taş büyüsünü kullanmaya başladı, bir büyü-lü duvar inşa etti, tavandan zemine, tünel boyunca gerdi. İblisin ateşleri yuvarlanarak dua eden keşişe yaklaştı. PonyAvelyn'in yanında olmadığını fark edince kayarak durdu. Döndüve ona haykırdı, hatta keşişe doğru bir adım attı, ama Elbryan onusıkıca kavradı.* Magma ırmağı yaklaşır, sıcaklık artarken Avelyn'in inancı sı-nandı. Bu mücevheri, yılantaşını bir ateş topunun ortasında ha-yatta kalmak için kullanmıştı, ama iblisin magmasına karşı nasılişleyeceğine ilişkin gerçek bir bilgisi yoktu. Isıyı altedebileceğinidüşünüyordu, ama ya akan taşın ağırlığı ne olacaktı? Avelyn'in bu tür kuşkular için yeri yoktu. Dualarına, taş büyü-sünün derinliklerine daldı. Magma yalnızca bir iki metre ötedey-di, fokurdayarak yuvarlanıyordu. Sonra keşiş bir sıcaklık hissetmedi, eriyik taşın sıcak akıntısınıhissetmedi. Öndeki kenar yılantaşı engelinin ötesine geçerkenaniden soğudu, karararak katılaştı ve arkasındaki magma üzerineaktı, sonra o da soğuyarak sertleşti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 420: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

İblisin Uı/anışı

705

Avelyn şimdi yeni bir sorunun belirdiğini gördü: Lav üstüsteyığılmaya devam ederse çok yükselecek ve koridoru, İblis dactyleaçıldığını bildiği tek yolu tıkayacaktı. Keşiş cesurca öne doğru biradım attı, öndeki lav duvarının üzerine çıktı ve büyülü kalkanı daöne ilerleyerek iblisin sıcaklığını yok etti. Manzarayı gören, arkadaşlarının dactylin saldırısını alt ettiğinifark eden diğer üçü hemen ona katıldı. Elbryan elinde Şahinka-nadı'yla dua eden keşişin yanına gitti. Dönemeci döndüler,Avelyn magma ırmağını tamamen durdurdu ve iblis dactyl görüşalanına girdi. Elbryan yayını kaldırdı ve bir ok salıverdi ve düşmanlarını gör-düğüne açıkça şaşıran dactyl insansı kollarının arasından, göğsün-den oku yedi. Bestesbulzibar'ın gözleri alevlendi ve iblis ağzını sonuna ka-dar açarak gruba bir magma akıntısı kustu ve yıiantaşı kalkanı ısı-yı engellediği halde mermi gibi fırlayan taşın gücü Avelyn ileElbryan'ı duvara çarptı. Korucu hemen kendini topladı, hırlayarakilkinin ardından, kusursuzca nişan alarak ikinci bir ok gönderdi. Dactyl acıdan çok öfkeyle uludu, Elbryan'ın okları bu kudret-li yaratık için önemsiz bir rahatsızlıktan başka bir şey değildi.Ama Avelyn... o daha endişe verici bir güç taşıyordu. İblisin kollan öne fırladı, uzattığı parmaklarından çıkan, siyahenerji akımları çatırdayarak fışkırdı, duvara çarptı ve düz tünelboyunca uzanarak Elbryan ile Avelyn'e, arkadaşlarını takip ede-rek köşeyi dönen Pony ve Yelebekçi'ye çarptı. Avelyn'in hazırkarşılığı yoktu ve iblisin büyüsü onu ve Elbryan'ı yakaladı, uzunbir an boyunca kıvılcımlı kavrayışında sıkıca tuttu, sonra ikisinibirden hızla duvara fırlattı. İkili giysilerinin değişik yerlerindendumanlar tüterken hızla dönemecin arkasına çekildiler ve Ponyile Yelebekçi'ye de aynı tarafa sürüklediler.Avelyn büyü repertuarını çaresizce gözden geçirdi, ama grafit

706

R. A. Salvatore

çubuğunu uzatarak saldıran Pony oldu ve bir şimşek salıvererekduvardan sekmesini, dönemeci dolanarak iblise uçmasını sağladı.Şimşekten sonra gelen uluma iyi nişan aldığını düşündürdü, amaulumayı hemen ikinci bir siyah şimşek izledi ve bir gökgürültü-süyle Pony ve Avelyn'e çarparak onları yere yıktı. Kuvvetli atada-ma tutunuyor olmasaydı Elbryan da uçacaktı."Kaçma zamanı!" diye haykırdı Yelebekçi. "Al bunu!" diye seslendi Pony keşişe, onun daha kuvvetle kul-lanacağını bildiği grafiti atarak. "Ben ileri diyorum!" diye atadamın sözlerini düzeltti Avelyn,taşı yakalayıp Pony'yi ayağa kaldırarak. Ellerinde bir sürü mücev-her olduğunu düşünerek bir an durdu, hiçbiri istediği belirli birtaş değildi. Hemen iki taşı, bakırtaşını ve ışıklı elması Pony'ye ver-di, sonra başı çekerek dönemeci bir kez daha dolandı. "Karanlıkartık önümüzde, olduğundan ileri!" Avelyn kesesine uzandı ve birbaşka taş çıkardı, daha önce dactylin yarattığı büyüyü, powrie ge-neralini altetmek için kullandığı taşı. Avelyn güneştaşının enerjisini odakladı, önünde bir duvar in-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 421: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

şa etti, şekillendirdi ve arkasındaki Pony'nin elmasın parlamasınısağladığını bilmekten cesaret alarak öne ittirdi. Avelyn dönemeci dolanırken dactyl yeni bir muazzam şimşeksalıverdi, ama çatırdayan enerji büyüsüz bölgeye girerken yoklu-ğa dönüştü. "Ha, ha, ne ki!" diye kükredi Avelyn ve arkadaşlarını hepsi ko-şarak geldi. Bestesbulzibar şaşkındı, binlerce senelik yaşamı boyunca böy-le bir karşıbüyü gösterisine tanık olmamıştı. Avelyn'e, keşişinuzattığı elinde sıkı sıkı tuttuğu mücevhere bakarak gözlerini kıstıve koşanları görmezden gelerek, ona doğru uçan oku hiç düşün-meyerek büyülü enerjisini toparladı.Ancak dokuz metre kadar uzaktaydılar.

İblisin Uyanışı

707

Sonra altı -bir ok daha uçarak dactylin kemik kadar sert alnın-dan sekti. Üç metre uzakta Avelyn vahşice kükredi, korucu yayını om-zuna astı ve kılıcını çekti -bir elf kılıcı! Dactylin çığlığı Aida'nin tünel labirentinin tamamında yankı-landı, dört arkadaşı sağırlaştırdı ve her birinin ellerini kulaklarınagötürmelerine sebep oldu. Elbryan'm gümüşsü kılıcının gücünüfark eden ve elf yapımı silahla çatışmak istemeyen -Dinoniel böy-le bir kılıç kullanmıştı!- iblis en saf büyü gücünden bir akım salı-verdi, yeşil bir çizgi cızırdayarak, enerjiyle ürpererek Avelyn'e,uzattığı eline süzüldü. Akım keşişin tam önünde durdu, orada tereddüt etti, Avelyn'iyerinde tuttu, çatırdayarak uzun yaylar çizen kıvılcımlar fışkırttı,Elbryan'm yavaşlayarak gözlerini perdelemesine sebep oldu. Avelyn haykırdı ve dactyl tekrar çığlık atarak büyülü gücününtamamını, her gramını akıma verdi. Yeşil çizgi yaklaştı, Avelyn'in elini, şiddetle parlayan güneşta-şını sardı. Keşişin iradesiyle iblisin cehennemsi gücü mücadeleederken uzun bir an öyle kaldılar. Güneştaşı iblis enerjiyi soğurdu, hattı iblisin elinden kopardı.Ama Avelyn'in coşku ve zafer ifadesi kısa ömürlüydü, çünkü taşo kadar büyük bir enerjiyi taşıyamadığından onu dışarı fışkırttı,havaya yeşil bir duman saçtı, keskin gücü Elbryan ve Avelyn'i ar-kaya, Pony ile Yelebekçi'nin üzerine fırlattı ve duman tüneli dol-durdu. Grupta kimse incinmemişti, ama bir anlık kargaşa tükenmişdactyle geri çekilmesi için zaman vermişti. "Ha, ha, ne ki!" diye bağırdı Avelyn, yaratığın yarı koşarak, ya-rı uçarak koridorda uzaklaştığını görünce. Keşiş kükreyerek onutakip etmeye başladı.Elbryan kendini Pony'den kurtardı ve keşişin ardından koştu,

708

R. A. Salvatore

kadın onun peşine takıldı ve iri Yelebekçi en arkadan geldi» Pek çok yan geçidia önünden geçtiler, tünel defalarca kıvrıl-dı. Avelyn cesaretle başı çekiyor, iblisi gözden kaybetmemeye ça-lışıyordu. Yaratığın onu bir sonraki dönemeçte bekliyor olması

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 422: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

olasılığına karşı hazırdı, ama korkmuyordu. Merdivenlerden yukarı koştular, uzun, dar, aşağı eğimli bir tü-neli hızla aştılar ve sonunda uzun, düz bir koridora geldiler. İbli-si önlerinde görebiliyorlardı. Elbryan keşiş dostunun önüne geç-meye çalıştı, sonra arayı kapatıp canavara yaklaşacaktı. AmaAvelyn korucunun girişimini fark edemeyecek, hatta kendisindenhızlı olan Elbryan'ın yanına sıkışmasını bile düşünemeyecek ka-dar odaklanmıştı. Keşiş öfkeyle güneştaşının gücünü yeniden çağırmaya çalışı-yordu, ama bunu başaramasa bile Avelyn, dactyle ulaşmaya, la-net şeyle savaşmaya ve gerekirse onu çıplak elleriyle altetmeyehazırdı! Koridor ileride genişledi, bir kum saatinin üst kısmına benze-di, sonra yalnızca geniş bir kemerle bozulan bir duvarda son bul-du. İblis dactyl kemerin altından geçti. Avelyn bu kapının arka-sında sütunlarla desteklenmiş, eriyik taşın portakal rengi parıltı-sıyla aydınlanmış geniş bir oda gördü. Burasının taht odası olduğunu anladı, iblisin gücünün kalbi.Bu fikir öfkeli keşişi daha da mahmuzladı, Avelyn başını eğerek,her zamanki "Ha, ha, ne ki!" haykırışıyla koştu. Tuzak olabilece-ğini düşünmeden kemerin altından geçti ve ihtiyatlı davranarakyavaşlamış olan Elbryan bile yalnızca iki adım arkasındaydı. Lavtasından tahtına dönmüş olan dactyl onları karşılamaya ha-zırdı. Avelyn odaya girerken daha fazla şeytani güçle vurdu: Güç-lü bir rüzgar keşişi yerine durdurdu, Avelyn'in yanındaki devbronz kapıları hızla savurdu.Rüzgarı Elbryan da hissetti, kapıları gördü. Çığlık atarak güce/

İblisin Uyanışı

709

direnmeye, kollarını ve Fırtına'yı uzatarak öne dalmaya çalıştı. Kapılar kapandı, kapı kanatlan Avelyn'e sürtündüler, onu ye-rinde çevirdiler ve sonra Elbryan'ın kolunun üzerinde birleştiler,kemiklerini kırdılar, etini yırttılar. Fırtına yere düştü; kapılar ittir-meye devam ettiler, korucunun kolunu koparmakla tehdit ettiler. Yelebekçi Pony'yi kenara fırlattı ve tüm gücüyle kapılara çarp-tı, ama atadamın büyük ağırlığı ve gücü bile onları yalnızca biraz-cık ittirebildi; Elbryan'ın korucuyu çekip yarı baygın bir halde,koridora gerilemesine izin verecek kadar. Yelebekçi onu yakala-dı ve onunla birlikte geri çekildi ve bronz kapılar çarparak kapan-dı, Avelyn'i taht odasında Bestesbulzibar'ın karşısında yalnız bı-raktı. Ya da keşiş öyle sanıyordu. Bestesbulzibar konsantrasyonunukapıda tuttu, inatçı Yelebekçi'nin tekrarlayan darbelerine karşıonu kapalı tutmak için büyüsünü kullandı. Ama sonra oda bir gı-cırtıyla dolar, dev sütunlar kıvrılmaya ve kaymaya başlarken ibli-sin ikinci numarası belli oldu. Fırsattan faydalanan Avelyn hemen Fırtına'yı aldı, ama o birkılıç üstadı değildi. Silahın mücevherindeki gücü hissetti, ama bukılıcı güçlendirecek, sağlamlaştıracak bir büyüydü, buna inanıyor-du, bunun ötesinde ulaşacak bir şey yoktu. En yakındaki iki sütun taştan kollarını uzattı, bacaklarını sıkısıkı tutan cansız taştan kurtuldular ve keşişe doğru ilerlemeyebaşladılar. Avelyn ciyaklayarak yana kaçtı, kılıcı kendini savun-mak istercesine kaldırdı. Ama o iki dev ona değil bronz kapılara

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 423: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

gidiyordu. Avelyn ikilinin kapılan açıp dostlarına saldıracağını düşünereknefesini tuttu. Ama bunu yapmadıklarını görünce rahatladı, dev-ler metale yaslandılar, girişi kapatmak için cüsselerini kullandılar.Manevranın o iki lavtasından devi mücadelenin dışında bırakma-sı Avelyn'in cesaretini pek az arttırdı, çünkü geriye onsekiz dev 710

R. A. Salvatore

siyah yaratık kalmıştı, şimdi hepsi yerlerinden çıkıyordu ve kapı-lar bu şekilde kapanmışken dactyl bu tek saldırganla uğraşmaktözgürdü. İblis lavtasından tahtının üzerinden alayla keşişe baktı. "On*yok edin," diye emretti Bestesbulzibar ve kapıyı tutan ikisi dışında bütün taş canavarlar Avelyn'e yöneldi. Avelyn dikkatle yaklaşmalarını tarttı; hızlı yaratıklar değillerdive keşiş en azından bir süreliğine mesafesini koruyabileceğineinanıyordu. Tam olarak bunu yapmayı düşünüyordu ve toplaya-bildiği bütün büyüyü Bestesbulzibar'a karşı kullanacaktı, ama şaş-kınlık içinde iblisin odada kalmadığını, tahtından sıçrayarak kür-sünün yanma kaçtığını ve kafaüstü lav akıntısına dalarak yerdegözden kaybolduğunu gördü. Avelyn hayal kırıklığı içinde hırladı ve yılantaşı kalkanını kul-lanarak Bestesbulzibar'ı kovalamayı düşündü. Ama dev sütunla-rın ikisi üzerine gelirken daha yakın sorunları olduğunu fark etti.Güneştaşını kullanmayı, büyüye karşı çıkıp lavtasını hareketsizkılmayı düşündü, ama taşın koridordaki gerginliğin henüz etkile-rinden kurtulmamış olmasından korktu. Bunun yerine grafiti kal-dırdı ve muazzam bir şimşek salıverdi, çatallı akım gürleyerek ikisütuna çarptı ve bir adım gerilemelerine sebep oldu, boylu bo-yunca çatlamalarını sağladı. Avelyn ikisinin arasından koştu, onu yakalamak için göster-dikleri hantal çabalardan kolaylıkla kaçındı. Keşiş geçerken Fırtı-na'yı savurdu ve kılıç bir devin bacağının arkasından bir parçakopardı. Ama Avelyn bu başarılı darbede teselli bulmadı, verdiğizarara bakarak, onu yok etmek için yüz kez vurması, bacağınınboşanmasını sağlamak için aynı noktayı daha yirmi kez daha kes-mesi gerektiğini düşündü! Böylece her şey bir kedi fare oyununa dönüştü ve fareAvelyn'di. Büyük salonda koşturarak bir ateş topu patlattı, sonra İblisin Uyanışı

71!

bu etkisiz olunca grafite başvurdu, taşın büyüsüne tekrar tekrardalarak devi yaraladı, siyah taşı çatlattı. Keşiş birkaç dakika sonra şaşırtıcı bir şekilde devlerin üçünüindirmiş, bir moloz yığınına çevirmişti, ama Avelyn bu tempoyukoruyamayacağını fark etti, çünkü büyü enerjisi hızla tükenmeyebaşlarken oflayıp poflamaya başlamıştı. O zaman farklı bir taktiğe başvurdu, kürsüye koştu ve basa-makları tırmandı. Bu hamle ne kadar kolay olmuştu, devler iri be-denlerine kolaylıkla manevra yaptırıp onu izleyememişlerdi. Avelyn arkadaşları için yolu açmayı düşünerek enerjisini kapı-yı tutan ikiliye odakladı.O bilmiyordu, ama dostları uzun süre önce gitmişti.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 424: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Elbryan kendinde değildi, Pony onu kavramış, ezilmiş kolunubedeninden uzak tutmaya çalışarak ayakta durmasını sağlıyordu.Her küçük harekette korucu acı dalgalarına boğuluyordu, midesibulanıyor, bakışları donuklaşıyordu. Yelebekçi'nin tekrar tekrar,inatla kapıları omuzladığını, ama onları yerinden kıpırdatamadığı-nı görüyordu ama. Korucu kendini ne kadar çaresiz hissediyordu! Bunca yolugelmişti ve şimdi savaşmaktan mahrum bırakılıyordu. Mahrum bı-rakılıyordu! Kalan gücünün hepsini toplayan Elbryan ağırlığını Pony'ninüzerinden aldı, kapıyı açmasına yardım etmeyi düşünerek Yele-bekçi'ye doğru iki adım attı."Ona şimşek fırlat!" dedi atadam Pony'ye. "O taşı Avelyn'e verdim," diye yanıt verdi kadın, ellerini kal-dırarak. Yalnızca-parlak elmasla yeşil halkalı bakırtaşı vardı. Bu haber atadamın kararlılığını yok etmişe benziyordu. "O za-man Avelyn ve iblis başbaşa kaldılar," dedi Yelebekçi, "keşiş böy-le olacağını biliyordu." 712

R. A. Salvatore

Elbryan bayılarak yere yuvarlandı. Dostları hemen yanındabitti, Pony başını kucağına aldı. "Ona bunu versen iyi olacak," dedi atadam, kırmızı sargıyı işa-ret ederek. Pony bir an düşündü, ama sargıyı biraz aşağı çektiğinde Yele-bekçi'nin derin yarasının iyileşmediğini, sargıyı alırsa yine açıla-cağını anladı. Elbryan'ın kolu acı veriyordu, ama hayatını tehditetmiyordu ve Pony onun acısını dindirmek için atadamm hayatı-nı tehlikeye atarsa kızacağını bilecek kadar tanıyordu aşkını.Kadın başını iki yana salladı ve Elbryan'a baktı. "Yan geçitler," diye mırıldandı korucu. Pony Yelebekçi'yedöndü, atadam arkasına döndü ve çaresizce büyük, bronz kapı-lara baktı. "Daha iyi bir seçenek yok," diye onayladı atadam veböylece üçü yola çıktılar. Pony Elbryan'a destek oluyor, Yelebek-çi tünellerde başı çekiyordu. Eğimden yukarı çıktılar, merdiven-den aşağı indiler, onları farklı bir girişten taht odasına götürecekbir yan geçit aradılar. Kısa süre sonra bir sesin -Avelyn'in sesi- iblise küfrettiğini,sonra acı içinde haykırdığını duyunca umutlandılar. Bütün güçle-riyle koştular; Elbryan dostunun başının dertte olabileceği düşün-cesiyle öyle güçlenmişti ki Pony'den uzaklaştı ve sallanarak, sıksık sendeleyerek kendi başına koştu, ama Şahinkanadı'nı bastonolarak kullanıyor, kadının onu taşıyabileceğinden daha hızlı gidi-yordu. Bir sonraki yan geçitte, dar, dolambaçlı bir tünelde aşağı doğ-ru inmeye başladılar ve konuşmalar devam ederek hepsini mah-muzladı. Bir kıvrımın ötesinde kandırıldıklarını gördüler, çünkü önle-rinde yükselen taht odası ve Avelyn değildi, koridorun genişledi-ği bir yerde durup alayla onlara bakan iblis dactyldi."Hoşgeldiniz," dedi yaratık Avelyn'inki gibi çıkan bir sesle.

iblisin Uyanışı

7'3

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 425: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Pony savunmasızca elindeki elmasa baktı ve karanlığın bu ya-ratığının dayanamayacağı kadar parlak ışıldamasını sağlayıp sağ-layamayacağını merak etti. Ama Yelebekçi'nin tarzı daha doğru-dandı, atadam ciğerlerini patlatırcasına şarkı söyleyerek dosdoğruöne atıldı. Elbryan takip edecek oldu, ama ayak uyduramadı Dactylin kahkahası onlarla alay etti. Yaratık kollarını kaldırdıve cehennemsi büyüsünü çağırdı. Pony hepsinin yok olacağınıdüşünerek haykırdı. Bestesbulzibar darbesini onlara değil ayaklarının altındaki ze-mine yöneltti, enerji patlaması taşı parçaladı, koridorun altlarında-ki zeminini yok etti.İblis güldü ve sırtını döndü, işi bitmişti. Ve gerçekten de öyle görünüyordu, taşlar ve üç arkadaş sivridikitlerle dolu bir zemine doğru düşünüyorlardı -en az otuz, alt-mış metre yükseklikten. Yaratık hızla kürsünün yanındaki delikten fırladı, her yere kır-mızı taşlar sıçratarak lav akıntısından çabucak çıktı. İblis yüksel-di, sonra alçalarak kaslı bacaklarının üzerine kondu. Bu iblis dactyl, dünyanın karanlığı yalnızca birkaç adım öte-sinde olmasına rağmen keşiş dikkatinin dağılmasına izin verme-di. Avelyn hırladı ve taşın derinliklerine daldı, grafitin ona vere-bileceği tüm gücü kavradı ve büyüyü birbirini takip eden üç pat-lama halinde kapıyı koruyan iki taş deve fırlattı. Devler patlayarak moloz yığınlarına dönüştüler; Avelyn'in ar-kadaşlarının yolları açılmıştı, ama onlar kapının ardından değildi-ler. "İyi işti!" diye tebrik etti Bestesbulzibar, insan ellerini çırparak."Ama ne için?" "Gecekuşu!" diye haykırdı Avelyn. Keşiş kapılara koşmayı dü-şündü, ama daha epey canlı sütun vardı ve aşağı inmesini bekle- 7><

R. A. Salvatore

yerek kürsünün çevresine toplanmışlardı. Avelyn yine seslendi, ama dactylin kahkahası sesini boğdu."Seni duyamazlar, aptal," dedi Bestesbulzibar. "Onlar çoktan öl-dü!" Sözcükler Avelyn'i neredeyse yere yıkacaktı, zihnine doluştu-lar, yüreğini parçaladılar. Dudakları inkarla kıpırdandı, ama Bes-tesbulzibar'ın ona yalan söylemeyeceğini tahmin ediyordu; iblisinbüyük gücü düşünülürse, ona yalan söyleme ihtiyacı hissetmeye-ceğini sanıyordu! Yani Avelyn iblise karşı yalnız kalmıştı, beş adım öteden onabakıyordu. Avelyn aniden üzüntünün ötesine geçti, korkusunuunuttu. Aida'ya, bu odaya Bestesbulzibar ile savaşmak, iblisin ce-hennemsi gücüne karşı Tanrı'sı adına yarışmak için gelmişti. Veişte buradaydı -mantıklı olarak umabileceği en iyi senaryo. Şim-di kazanırsa, arkadaşları, hepsi, boşuna ölmüş olmayacaktı. Bvı düşünce keşişin aklını başına getirdi, onu sakinleştirdi. Re-pertuarını düşündü, hayvana karşı hangi taş büyüsünün en etkiliolacağını merak etti, sonra elinde taşla, grafitle işe koyuldu. "Sefil yaratık!" diye gürledi Avelyn, sesi odada yankılanarak."Seni inkar ediyorum!" Kolunu uzattı ve muazzam bir mavi şimşek salıverdi; keskin,çatırtılı akım Bestesbulzibar'ın göğsüne çarptı ve iblisin iki adımgerilemesine sebep oldu.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 426: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Güçlüsün, Avelyn Desbris," diye hırladı iblis, bütün bedenielektriğin süren kavrayışı altında titreyerek. İblis siyah kanatlarınıaçtı ve bir insan koluyla uzandı, tırnaklarını akan lava doğru uzat-tı, gücü kavradı ve yönlendirdi. Sonra iblisin kolları göğsüne, Avelyn'in şimşeğinin tutunduğuyere kapandı ve Bestesbulzibar'ın uzun tırnaklı ellerinden kırmı-zı şimşekler fırladı, kırmızı şimşekler Avelyn'in mavi şimşeğiylekarşılaştı, kıvılcımlar yağdıran bir gösteriyle birleştiler. iblisin Uyanışı7i5 Avelyn alçak sesle hırladı ve Tanrı'sına seslendi, daha fazlaenerji için yakardı, onu yönlendirdi, Corona'ya ayak basmış belkide en saf tanrısal kanal. Ve o güç Bestesbulzibar'ın sendelemesi-ne sebep oldu, neredeyse iblisi yere yıkacaktı. Neredeyse -çünkü Bestesbulzibar bir güç kanalı değildi, birgüç kaynağıydı ve kırmızı şimşekler şiddetle mücadele ettiler,Avelyn'in şimşeğinin uçlarını kavradılar ve şimşeği keşişe doğruittirdiler. Kırmızı uzanıp ikilinin arasındaki mesafeyi -yarıladı veyaklaşmaya devam etti. Avelyn gözlerini kapattı ve daha yükseksesle hırladı, kendine ait her zerreyi enerjisine verdi ve mavi şim-şek yeniden ilerledi, iblise yaklaşmaya başladı. Ama sonra kırmızı şimşek güçlendi, maviyi ittirdi, cızırdayanbirleşme noktasını kaçınılmaz bir biçimde geriye, Avelyn'e doğrusürükledi. Keşiş gözlerini iri iri açtı, dayandı, dayandı, ama yeter-li olmayacaktı, o sırada anladı.Şeytani kırmızı şimşek biraz daha yaklaştı. Bunu yapamıyor olması gerekirdi; Avelyn'in verdiği eğitim yada taşlarla yaşadığı deneyimleri Pony'nin böyle bir enerji açığa çı-karmasına izin vermiyor olmalıydı. Ama salt dehşet, salt içgüdü ve

aptallık derecesinde başkalarını düşünmesi başarmasını sağladı. Pony bakırtaşını aldı ve onunla uzandı, bir şekilde büyüsünüyalnızca yakınındaki Elbryan'a değil, ikilinin çok daha ilerisinde-ki Yelebekçi'ye de uzattı ve kırılan koridor zeminiyle birlikte aşa-ğı yuvarlanan üçü aniden nazikçe süzülmeye, bir kuş tüyü gibiuçmaya başladı ve alt kata inerken her birinin dikit dişlerden ya-na adım atması için pek az çaba gerekti. "Nasıl yaptığını bilmiyorum, kızım," diye tebrik etti onu tama-men sarsılmış Yelebekçi, "ama yaptığına gerçekten memnıilum!" Ama bütün sevinçlerine rağmen, atadamın Pony'ye kar^1 duy-duğu minnete rağmen üçü kendilerini tehlikeli bir durumca bul- 7K

R. A. Salvatore

yerek kürsünün çevresine toplanmışlardı. Avelyn yine seslendi, ama dactylin kahkahası sesini boğdu."Seni duyamazlar, aptal," dedi Bestesbulzibar. "Onlar çoktan öl-dü!" Sözcükler Avelyn'i neredeyse yere yıkacaktı, zihnine doluştu-lar, yüreğini parçaladılar. Dudakları inkarla kıpırdandı, ama Bes-tesbulzibar'ın ona yalan söylemeyeceğini tahmin ediyordu; iblisinbüyük gücü düşünülürse, ona yalan söyleme ihtiyacı hissetmeye-ceğini sanıyordu! Yani Avelyn iblise karşı yalnız kalmıştı, beş adım öteden onabakıyordu. Avelyn aniden üzüntünün ötesine geçti, korkusunu

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 427: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

unuttu. Aida'ya, bu odaya Bestesbulzibar ile savaşmak, iblisin ce-hennemsi gücüne karşı Tann'sı adına yarışmak için gelmişti. Veişte buradaydı -mantıklı olarak umabileceği en iyi senaryo. Şim-di kazanırsa, arkadaşları, hepsi, boşuna ölmüş olmayacaktı. Bu düşünce keşişin aklını başına getirdi, onu sakinleştirdi. Re-pertuarını düşündü, hayvana karşı hangi taş büyüsünün en etkiliolacağını merak etti, sonra elinde taşla, grafitle işe koyuldu. "Sefil yaratık!" diye gürledi Avelyn, sesi odada yankılanarak."Seni inkar ediyorum!" Kolunu uzattı ve muazzam bir mavi şimşek salıverdi; keskin,çatırtılı akım Bestesbulzibar'ın göğsüne çarptı ve iblisin iki adımgerilemesine sebep oldu. "Güçlüsün, Avelyn Desbris," diye hırladı iblis, bütün bedenielektriğin süren kavrayışı altında titreyerek. İblis siyah kanatlarınıaçtı ve bir insan koluyla uzandı, tırnaklarını akan lava doğru uzat-tı, gücü kavradı ve yönlendirdi. Sonra iblisin kolları göğsüne, Avelyn'in şimşeğinin tutunduğuyere kapandı ve Bestesbulzibar'ın uzun tırnaklı ellerinden kırmı-zı şimşekler fırladı, kırmızı şimşekler Avelyn'in mavi şimşeğiylekarşılaştı, kıvılcımlar yağdıran bir gösteriyle birleştiler. iblisin Uyanışı

715

Avelyn alçak sesle hırladı ve Tanrı'sına seslendi, daha fazlaenerji için yakardı, onu yönlendirdi, Corona'ya ayak basmış belkide en saf tanrısal kanal. Ve o güç Bestesbulzibar'ın sendelemesi-ne sebep oldu, neredeyse iblisi yere yıkacaktı. Neredeyse -çünkü Bestesbulzibar bir güç kanalı değildi birgüç kaynağıydı ve kırmızı şimşekler şiddetle mücadele ettilerAvelyn'in şimşeğinin uçlarını kavradılar ve şimşeği keşişe doğruittirdiler. Kırmızı uzanıp ikilinin arasındaki mesafeyi -yarıladı veyaklaşmaya devam etti. Avelyn gözlerini kapattı ve daha yükseksesle hırladı, kendine ait her zerreyi enerjisine verdi ve mavi şim-şek yeniden ilerledi, iblise yaklaşmaya başladı. Ama sonra kırmızı şimşek güçlendi, maviyi ittirdi, cızırdayanbirleşme noktasını kaçınılmaz bir biçimde geriye, Avelyn'e doğrusürükledi. Keşiş gözlerini iri iri açtı, dayandı, dayandı, ama yeter-li olmayacaktı, o sırada anladı.Şeytani kırmızı şimşek biraz daha yaklaştı. Bunu yapamıyor olması gerekirdi; Avelyn'in verdiği eğitim yada taşlarla yaşadığı deneyimleri Pony'nin böyle bir enerji açığa çı-karmasına izin vermiyor olmalıydı. Ama salt dehşet, salt içgüdü veaptallık derecesinde başkalarını düşünmesi başarmasını sağladı. Pony bakırtaşını aldı ve onunla uzandı, bir şekilde büyüsünüyalnızca yakınındaki Elbryan'a değil, ikilinin çok daha ilerisinde-ki Yelebekçi'ye de uzattı ve kırılan koridor zeminiyle birlikte aşa-ğı yuvarlanan üçü aniden nazikçe süzülmeye, bir kuş tüyü gibiuçmaya başladı ve alt kata inerken her birinin dikit dişlerden ya-na adım atması için pek az çaba gerekti. "Nasıl yaptığını bilmiyorum, kızım," diye tebrik etti onu tama-men sarsılmış Yelebekçi, "ama yaptığına gerçekten memnunum!" Ama bütün sevinçlerine rağmen, atadamın Pony'ye karşı duy-duğu minnete rağmen üçü kendilerini tehlikeli bir durumda bul- 716

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 428: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

R. A. Salvatore

du. Pony bir kez daha bakırtaşına dalabileceğim, hemen hemenağırlıksız olabileceğini biliyordu, ama herkesi kırık koridora çıkar-ma fikri gerçekten de imkansız görünüyordu, çünkü böyle biryüksekliğe sarkıtacak halatları yoktu. "Bu yol da diğerleri kadar iyi," diye hemen işaret etti atadam,dikitlerle dolu odadan çıkan ve Aida'nın tünellerinin derinlikleri-ne dalan bir koridora işaret ederek. Böylece Pony elmas ışığını yaktı, Elbryan'a destek oldu ve yo-la çıktılar; sopasını elinde tutan Yelebekçi başı çekiyordu. Hayalkırıklığı içinde bu tünellerin yüksektekilerden daha az karmaşıkolmadığını ve çoğunun yukarı değil aşağı gittiğini fark ettiler. "Her yol bir diğeri kadar iyidir," diye hızla belirtti Yelebekçi,ama diğerlerine atadam onlardan çok kendisini ikna etmeye çalı-şıyor gibi gelmişti. Avelyn onu uzak tutamıyordu. İblisin kırmızı şimşeği ona birdevin yumruğu gibi çarptı, keşişi yükseltilmiş kürsünün kıyısınakadar sürükledi. Taş devlerden biri hemen orada belirdi, savun-masız adamın üzerine eğildi, dev eli Avelyn'i dümdüz etmek içinindi. Avelyn sonunun geldiğini düşünerek, başarısız olduğunu vegörevinin sona erdiğini düşünerek haykırdı. Ama taş dev gıcırdadı, kıvrıldı, kolu dev göğsüne döndü, ba-cakları bir araya geldi. Birkaç saniye sonra eğilen, sonra düşen birsütundan başka bir şey değildi. Avelyn onun yolundan çekilmek için yuvarlandı; cansız taşdevrildi ve kürsüden uzağa yuvarlandı. "O benim!" diye çığlık attı dactyl inatçı deve, iblisin heveslebeklediği kurbanı neredeyse elinden alacak olan deve dönmüşsütuna.Diğer sütunlar gerileyip, kapıya gittiler ve Avelyn'in kaçma

iblisin Uı/anışı

77

umutlarını yok ettiler. Keşiş inatla dizlerinin üzerinde doğruldu, sonra canavarınönünde dik durmaya çabaladı. Gözlerini kısan dactyl Avelyn'esaygı gösterdi, ama keşişten korkmadan yaklaştı. Belki de bu bir büyü savaşı olmayacak, diye düşündü keşişaniden. Elbryan'ın kılıcı yanındaydı, silahların en güçlüsü. Belkibu bedenine karşı dactylin bedeninin sınanması, bir fiziksel ener-ji yarışması olacaktı. Avelyn tek bir akıcı hareketle Fırtına'yı yukarı kaldırdı ve çıl-gınca savurarak düşmanına doğru atıldı. Iskaladı, kurnaz dactyl kolaylıkla yana kaçtı, sonra deri kanat-larını çırparak karşılık verdi, koşan Avelyn'in omzuna vurdu veonu tepetaklak kürsünün diğer tarafına gönderdi. "Kılıç kullanmakta usta değilsin," dedi iblis ve Avelyn buna iti-raz edemezdi. Keşiş yine de ayağa kalktı ve bu kez daha ihtiyat-lı bir tavırla canavara doğru yürüdü, Fırtına'yı daha kısa, ölçülühareketlerle uzattı. Bestesbulzibar yavaş yavaş Avelyn'in sağına doğru daire çize-rek yaklaşmaya başladı. Avelyn'in boş eli yükseldi, bir avuç selestit fırlattı ve taşlarBestesbulzibar'ın yüzünün çevresinde küçük patlamalar yarattı.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 429: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

Bunun beklediği açıklık olduğunu düşünen keşiş atıldı. Bestesbulzibar, şaşkın keşiş göz açıp kapayana kadar bir du-man bulut içinde kayboldu. Avelyn kayarak durdu, sonra ani iki-lemi anladı ve hızla döndü. Tam arkasında duran iblis ona yine kanadıyla vurdu, kılıcınhamlesi yaklaşmadan keşişi yere devirdi. Avelyn yine ayağa kalktı, yükseltilmiş platformun arkasınadoğru sendeledi. Kahkahadan kırılan Bestesbulzibar onun etrafından yürüdü,Avelyn'i duvarla arasına aldı, tek kaçış yolunu kesti. 7i8

R. A. Salvatore

Avelyn'in hiçbir fikri, hiçbir planı yoktu. Bir adım ilerledi veFırtına'yı yine kısa hamlelerle, daha çok zaman kazanmak için,yenme amacıyla kullanmaktan çok iblisi uzak tutmak için salla-maya başladı. Ama iblisin sabrı tükenmişti ve Bestesbulzibar ani, dehşet ve-rici bir saldırıyla atıldı. Fırtına hızla, dactylin yüreğine yönelerek yükseldi, ama AzizSaf Abelle'de senelerce aldığı eğitime rağmen Avelyn Terranen,Dinoniel değildi ve dactyl önemsiz bir darbeyi kabul etti ve bece-riksiz saldırıyı koluyla savuşturdu, sonra hızla açıklığa adım attı. Doğaçlamaya her zaman hazır olan Avelyn boş eliyle ağır biryumruk savurdu ve güçlü yaratığın göğsüne vurdu. Keşiş kendini tebrik edemeden Bestesbulzibar'ın serbest eliniboğazında buldu. Yaratık onu yerden kaldırmıştı. Avelyn Fırtına'yısavurmaya çalıştı, ama iblis korucunun kılıcının gücünü anladı vekeşişin onu yaklaştırmasına izin vermedi. "Aptal," diye gürledi Bestesbulzibar, Avelyn'in boğazını sıka-rak -ve keşiş boynunun kopacağını düşündü! "Beni incitebilece-ğini mi sandın? Beni, yüzyıllardır, binyıllardır yaşayan Bestesbul-zibar'ı mı inciteceksin? Her gün senden-orrkat güçlü yaratıklarıyok ediyorum!""Seni inkar ediyorum!" diye kesik kesik nefes verdi Avelyn. "İnkar etmek mi?" diye yankıladı Bestesbulzibar. "Bana güzelolduğumu söyle." Avelyn inanmazlık içinde iblisin köşeli hatlarına, alev alevgözlere, beyaz, sivri dişlerine baktı. Bestesbulzibar'da bir şey, ib-lisin derisinin parıltısı, hatlarının güçlü köşeleri Avelyn'e gerçek-ten de güzel geldi. Keşiş o zaman iblisin dediğini yapmak, Bes-tesbulzibar'ın güzel olduğunu itiraf etmek için ezici bir dürtü his-setti.Ama Avelyn yalanı, baştan çıkarmayı olduğu gibi gördü. Doğ-

İblisin Uyanışı

7>9

rudan Bestesbulzibar'ın gözlerinin içine baktı. "Seni inkar ediyo-rum," dedi sakin bir şekilde. Dactyl Avelyn'i kürsünün diğer yanına attı, keşişi hızla arkaduvara çarptı. Avelyn yere yığıldı, görüşü bulanıklaştı, kafasının arkasındakeskin patlamalar hissetti. Ayağa kalkmaya çalıştı, ama yine yığıl-dı ve görüşünün kıyılarında oda kararmaya başladı. Keşiş güneştaşmı almaya, koridorda yaptığı gibi bu bölgedeki

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 430: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

büyüyü de yok etmeye çalıştı. Ama ne için, diye haykırdı ona kar-man çorman düşünceleri, çünkü onu yok etmek için Bestesbulzi-bar'ın büyüye ihtiyacı yoktu.Dactyl ona yaklaştı, tepesine dikildi. Avelyn bayıldı; düşünceleri yaşamındaki zaferlere, Pimanini-cuit'e döndü. Orada kendisini Tanrı'sına çok yakın hissetmişti.Kutsal yağmurların başlangıcındaki adam gözlerinin önüne geldi,Thagraine Birader'in, zavallı Thagraine'in çaresizce koştuğunu,mağaraya, Avelyn'e doğru uzandığını gördü. Sonra öldüğünü gördü ve Avelyn onun kendisine doğru koş-tuğunu hatırladı, hızla meraka dönüşen dehşetini hatırladı... Avelyn ikinci kesesine uzandı ve dev ametist kristali, büyüenerjisiyle mırıldanan gizemli taşı çıkardı. Dactyl bu manzara karşısında, toplanan büyüyle parlayan ta-şın karşısında duraksadı."Elinde ne var?" diye sordu. Avelyn aslında bu sorunun yanıtını bilmiyordu. Bütün acısıkaybolan Avelyn Desbris her santimde hırlayarak bacaklarını altı-na aldı ve duvarda kayarak bu cehennem iblisinin karşısında doğ-ruldu.Dactyl de hırlayarak yaklaştı. Ancak Tanrı'dan geldiğini umabildiği içgüdüleri izleyerekAvelyn taşı havaya attı ve sonra ağır kristal düşmeyip olduğu yer- 7ı8

R. A. Salvatore

Avelyn'in hiçbir fikri, hiçbir planı yoktu. Bir adım ilerledi veFırtına'yı yine kısa hamlelerle, daha çok zaman kazanmak için,yenme amacıyla kullanmaktan çok iblisi uzak tutmak için salla-maya başladı. Ama iblisin sabrı tükenmişti ve Bestesbulzibar ani, dehşet ve-rici bir saldırıyla atıldı. Fırtına hızla, dactylin yüreğine yönelerek yükseldi, ama AzizSaf Abelle'de senelerce aldığı eğitime rağmen Avelyn Terranen,Dinoniel değildi ve dactyl önemsiz bir darbeyi kabul etti ve bece-riksiz saldırıyı koluyla savuşturdu, sonra hızla açıklığa adım attı. Doğaçlamaya her zaman hazır olan Avelyn boş eliyle ağır biryumruk savurdu ve güçlü yaratığın göğsüne vurdu. Keşiş kendini tebrik edemeden Bestesbulzibar'ın serbest eliniboğazında buldu. Yaratık onu yerden kaldırmıştı. Avelyn Fırtına'yısavurmaya çalıştı, ama iblis korucunun kılıcının gücünü anladı vekeşişin onu yaklaştırmasına izin vermedi. "Aptal," diye gürledi Bestesbulzibar, Avelyn'in boğazını sıka-rak -ve keşiş boynunun kopacağını düşündü! "Beni incitebilece-ğini mi sandın? Beni, yüzyıllardır, binyıllardır yaşayan Bestesbul-zibar'ı mı inciteceksin? Her gün sendenken kat güçlü yaratıklarıyok ediyorum!""Seni inkar ediyorum!" diye kesik kesik nefes verdi Avelyn. "İnkar etmek mi?" diye yankıladı Bestesbulzibar. "Bana güzelolduğumu söyle." Avelyn inanmazlık içinde iblisin köşeli hatlarına, alev alevgözlere, beyaz, sivri dişlerine baktı. Bestesbulzibar'da bir şey, ib-lisin derisinin parıltısı, hatlarının güçlü köşeleri Avelyn'e gerçek-ten de güzel geldi. Keşiş o zaman iblisin dediğini yapmak, Bes-tesbulzibar'ın güzel olduğunu itiraf etmek için ezici bir dürtü his-setti.Ama Avelyn yalanı, baştan çıkarmayı olduğu gibi gördü. Doğ-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 431: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

İblisin Uyanışı

7'9

rudan Bestesbulzibar'ın gözlerinin içine baktı. "Seni inkar ediyo-rum," dedi sakin bir şekilde. Dactyl Avelyn'i kürsünün diğer yanına attı, keşişi hızla arkaduvara çarptı. Avelyn yere yığıldı, görüşü bulanıklaştı, kafasının arkasındakeskin patlamalar hissetti. Ayağa kalkmaya çalıştı, ama yine yığıl-dı ve görüşünün kıyılarında oda kararmaya başladı. Keşiş güneştaşını almaya, koridorda yaptığı gibi bu bölgedekibüyüyü de yok etmeye çalıştı. Ama ne için, diye haykırdı ona kar-man çorman düşünceleri, çünkü onu yok etmek için Bestesbulzi-bar'ın büyüye ihtiyacı yoktu.Dactyl ona yaklaştı, tepesine dikildi. Avelyn bayıldı; düşünceleri yaşamındaki zaferlere, Pimanini-cuit'e döndü. Orada kendisini Tanrı'sına çok yakın hissetmişti.Kutsal yağmurların başlangıcındaki adam gözlerinin önüne geldi,Thagraine Birader'in, zavallı Thagraine'in çaresizce koştuğunu,mağaraya, Avelyn'e doğru uzandığını gördü. Sonra öldüğünü gördü ve Avelyn onun kendisine doğru koş-tuğunu hatırladı, hızla meraka dönüşen dehşetini hatırladı... Avelyn ikinci kesesine uzandı ve dev ametist kristali, büyüenerjisiyle mırıldanan gizemli taşı çıkardı. Dactyl bu manzara karşısında, toplanan büyüyle parlayan ta-şın karşısında duraksadı."Elinde ne var?" diye sordu. Avelyn aslında bu sorunun yanıtını bilmiyordu. Bütün acısıkaybolan Avelyn Desbris her santimde hırlayarak bacaklarını altı-na aldı ve duvarda kayarak bu cehennem iblisinin karşısında doğ-ruldu.Dactyl de hırlayarak yaklaştı. Ancak Tanrı'dan geldiğini umabildiği içgüdüleri izleyerekAvelyn taşı havaya attı ve sonra ağır kristal düşmeyip olduğu yer- 720

R. A. Salvatore

de süzülmeye başlayınca hem o, hem dactyl şaşırarak duraksadı. Yine hareketi için mantıklı bir temel bulunmadığı haldeAvelyn eyleme geçti, Fırtma'yı iki eliyle kavradı ve Bestesbulzibarbaştan çıkarıcı taşa uzanırken kuvvetle savurdu. Kudretli Fırtına kristali yardı ve kristal bin kez patlayarak tozadönüştü. İblis ne yaptığını sorarcasına sersem sersem toz bulutuna,Avelyn'e baktı, ama yine Avelyn'in verecek bir yanıtı yoktu. O toz bulutunun içinden alçak bir mırıltı, neredeyse bir hırla-ma geldi ve havuzdaki bir dalga gibi morumsu bir halka çıktı,Avelyn ve dactylin üzerinde yuvarlandı, odanın kenarlarına doğ-ru genişledi, taştan tekrar tekrar yansıdı, kendi üzerine döndü.Daha fazla halka mırıldanarak, yuvarlanarak, katlanarak çıktı."Sen ne yaptın?" diye sordu Bestesbulzibar. Başı zonklamaya başlayan Avelyn umutsuzlukla güneştaşınıkavradı, ama taşın gittikçe artan güç karşısında çok zayıf kalaca-ğını düşündü. Uğursuz hırlama on kat, yüz kat arttı, Avelyn'i sağırlaştırdı,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 432: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

dactylin çığlıklarını boğdu. Titreşimler lavtasını parçalıyormuş gi-bi, taş sütunlar ufalanarak toza dönüşürken yaratık şaşkınlık için-de izledi. Bestesbulzibar gözlerinde cinayet alevleri yükselerek Avelyn'edöndü. Kürsü sarsıldı; yerde büyük bir çatlak açıldı ve bir buhar fış-kırarak yükseldi."Aptal!" diye haykırdı dactyl vahşice. "Aptal! Sen ne yaptın?" "Ben değil," diye yanıt verdi Avelyn alçak sesle, iblisin onuduyamayacağını bile bile. "Ben değil." Keşiş o zaman anladı, yaz-gısını bildi ve gönüllü olarak kabullendi. Hâlâ sıkı sıkı elinde tuttuğu güneştaşı dışındaki taşların bulun-duğu çantayı Fırtma'nın ucuna astı. Fırtma'nın kabzasındaki taşı o İblisin Uyanışı

721

zaman fark etti ve ilk defa onun bir tür güneştaşı, ulaşılabilir birmücevher olduğunu farkına vardı. Ama onun için çok geçti, buyüzden kılıcı ortasından kavradı ve başının üzerinde dümdüz kal-dırdı. Taht odasının sol duvarı ufalandı; ikiz lav ırmakların akışı yo-ğunlaştı, odaya eriyik taşlar fışkırttı. Dactyl haykırdı ve Avelyn'e siyah bir şimşek fırlattı, ama keşişo sırada tamamen güneştaşı kalkanın içindeydi ve büyü ona ula-şamadan yok oldu. Bestesbulzibar uzağa sıçradı, odada uçarak bir kaçış aradı.Sonra, bulamayınca iblis onu cezalandırmayı, parçalamayı, öldür-meyi düşünerek doğrudan Avelyn'in üzerine geldi. Ama sonra iblis yuvarlanmaya başladı, yankılanan, sağır edicikükreme uçuşunun ortasında onu altetti, konsantrasyonunu yoketti, gücünü çaldı. Bestesbulzibar kürsünün üzerinde, Avelyn'denuzağa, lav ırmaklarından birine süründü. Keşiş dua ederek, par-layarak dimdik duruyordu.Yüzlerce morumsu halka odanın ortasında birleşti.Aida, dağın kendisi patladı. Çok aşağıda sarsıntı üç arkadaşı, hatta güçlü Yelebekçi'yi tü-nelde havaya uçurdu. Elbryan kırık koluyla dar geçidin duvarınahızla çarptı. Acı dalgalarına boğuldu ve bütün cesaretine ve ka-rarlılığına rağmen karanlığa gömüldüğünü hissetti. Pony de sersemlemişti, ama elmasına sıkı sıkı tutunmasını vekıymetli ışığın parlamasını engelleyecek kadar değil. Bununla be-raber ani toz yağmurunun içinde ışık gerçekten de zayıf geliyor-du. Gümbürtü devam ederken, duvarlar ve ayaklarının altındakizemin kayıp sıçrarken ayağa kalkmaya çalıştı. Bir şekilde Elbr-yan'a ulaştı ve doğrulmasına yardım etti, birbirlerinin kollarındaölmelerinin uygun olacağını düşünerek sıkı sıkı sarıldı. 722

R. A. Salvatore

Ama sonra, bir saat gibi gelen ama aslında birkaç dakikadanfazla olmayan bir süreden sonra gümbürtü kesildi ve tavan üstle-rine yıkılmadı. Pony'nin rahatlaması ancak tozun içinde Yelebekçi'yi görenekadar sürdü; atadam kötü durumdaydı. Koridorun sağ duvarınadayanmış, sıkışmıştı, insan bedeni arkaya eğilmiş, kolları açılmış,

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 433: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

kasları gerilmişti. Hayal edilebilecek en büyük kaya parçasını, da-ğın kendisini tutuyordu! Pony Elbryan'ı nazikçe yere bıraktı, sonra adını haykırarakatadama koştu. Koşarken bakırtaşını çıkardı, atadamın kaçabilme-si için kayayı kaldırmayı düşünüyordu. Ama onu kıpırdatamadı; bundan on kat güçlü bir bakırtaşıyla,Avelyn bile o kadar büyük bir kayayı kaldıramazdı. Pony şaşkın-lık içinde Elbryan'ın sersem bir halde, baygınlığın sınırlarındaayağa kalktığını gördü. Şahinkanadı elindeydi. Perişan durumda-ki adam büyük çaba harcayarak yayı duvara sıkıştırdı ve atada-mın üzerindeki baskıyı biraz azaltmayı düşünerek kaldıraç olarakkullanmaya çalıştı. "Ah, oğlum, bunu kıpırdatamazsın," diye inledi sonu gelenatadam. "Beni sıkıştırdı ve öldürecek, kuşkun olmasın!" Elbryan başı dönerek, altedilmiş bir duaımda duvara yaslan-dı. Verecek yanıtı yoktu. "Yelebekçi," diye nefes verdi Pony çaresizce. "Ah, dostum, se-nin büyük gücün olmasa dağın tamamı üzerimize yıkılacaktı." "Ve dağın tamamı çok geçmeden yıkılacak zaten," diye yanıtverdi atadam. "Dışarı, özgürlüğünüze koşun." Yelebekçi'nin alacağı tek yanıt Pony'nin dehşet dolu yüz ifa-desiydi. "Gidin!" diye bağırdı atadam ve gösterdiği çaba ona iki santi-me mal oldu, dev kaya daha da aşağı kayarak biraz daha eğilme-sine sebep oldu. "Gidin," dedi yine, daha sakin bir sesle. "Lanet İblisin Uyanışı

723

dağı oynatamazsınız! Ölümümü anlamsızlaştırmayı^ dostlarım.Yalvarırım, dışarı çıkın!" Pony yol göstermesi için Elbryan'a baktı, ama adam mantıkyürütecek durumda değildi, bir kez daha karanlığa kayıyordu.Kadın sonra bunun dünyanın en zalim oyunu olduğunu düşüne-rek gözlerini atadama dikti. Bu kadar cesur bir dostu nasıl bıra-kırdı? Bu ondan nasıl beklenirdi? Ama Pony atadamın içtenliğini fark etti, bunu sakin ifadesin-de gördü. Kendini onun yerine koydu ve dostlarından ne bekle-yeceğini anladı. Pony Yelebekçi'ye yaklaştı, üzerine eğildi ve yanağını öptü."Dostum," dedi. "Daima," diye yanıt verdi atadam, sonra yüzü ve sesi serdeşti."Şimdi koşun. Bana bu kadarını borçlusunuz!" Pony başını salladı. Yapmak zorunda kaldığı en zor şeydi,ama tereddüt etmedi. Elbryan'ı ayağa kaldırdı, koltukaltından sa-rıldı ve arkasına bakmadan koşmaya başladı. Kayanın bir kez da-ha kaydığını, atadamın teslimiyet dolu homurtusunu duydukların-da koridordan yeni çıkmışlardı. Pony, ona yol gösterecek elmastan başka bir şey olmadan, do-lambaçlı karanlıkta saatlerce dolandı. Enerjisi tükenirken elmas dagittikçe soluyordu. Bazı tünellerin lavla tıkandığını, diğerlerininsülfürlü dumanlarla dolduğunu, yine başkalarının katı bir duvarya da aşılmaz uçurumlarda son bulduğunu gördü. Elbryan ona ayak uydurmak için, daha az yük olmak için elin-den geleni yapıyordu, ama bacakları fazla titriyordu, acısı çok faz-laydı. Pony'ye defalarca kendisini arkada bırakmasını fısıldadı,ama elbette kadın bunu yapamazdı. Sonra aklına başka bir fikirgeldi ve bakırtaşını çıkardı, kaldırma büyüsünün bir kısmını Elbr-

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 434: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

yan'ın bedenine göndererek yükünü hafifletti. 724

R. A. Salvatore

Ve derken nihayet, umut boş bir ümitsizliğe dönüşürken, ka-dının büyü enerjileri sonunda hiçlikte kaybolurken bir esinti his-setti, serin ve yumuşaktı, sıcak lav akıntılarının yarattığı rüzgarla-ra benzemiyordu. Pony yoğunlaştı. Elmas sönmek üzereydi, ışık noktası ağır ha-vada hiçbir şeyi aydınlatmıyordu. Bakırtaşınm gücü tükenmişti,Elbryan tüm ağırlığıyla ona yaslanıyordu. Kadın akımı takip ede-rek, hafif esintinin izinden giderek ilerlemeye devam etti. Sende-ledi ve düştü, dizlerinin üzerinde doğruldu ve Elbryan'ı yanınaçekti, sonra yine sendeledi. Sonunda tüm gücü tükendiğinde sır-tüstü yuvarlandı ve dağdan çıkmış olduğunu, dumanca kararmışbir gökyüzünün altında olduğunu fark etti. J Pony uykuya dalmadan hemen önce gökyüzünde bir parçaaçıldı, önce tek bir parlak yıldız göründü, sonra bir ikincisi, üçün-cüsü. "Avelyn, Yelebekçi ve Tmntun," diye fısıldadı kadın, merha-metli uyku onu alırken. SONSOZ İlk uyanan Pony değil Elbryan oldu, gökyüzü şafaktan öncehâlâ karanlıktı ve duman bulutlarıyla yoğundu. Korucu neler ol-duğunu hatırlamaya çalıştı, sonra hatırladı ve doğrulup oturdu,ümitsizlikle mücadele ederek başını eğdi. En kötüsü de, Elbryan'ın Avelyn'ın sonunu bilmemesiydi, amakeşişin öldüğünü tahmin ediyordu. Ya dactyl? Yaratık yok edilmişmiydi, -yoksa patlamadan hemen önce uçup gitmiş miydi? Elbryan bu huzursuz edici fikirle bakışlarını kaldırdı ve İblisdactylin tepesine çullanmasını bekliyormuş gibi gökyüzüne bak-tı. Gördüğü dağın kalıntılarının üzerinde yükselen bir parıltı ol-du, parçalanmış zirvenin üzerinde yumuşak, beyaz bir ışık. Biraz sonra Pony uyandı, donuk şafak sökmeye başlamıştı,ama dağın tepesindeki parıltı hâlâ görülebiliyordu. Perişan du-rumdaki ikili tek kelime etmeden eşyalarını topladılar ve yola ko-yuldular, her adımda birbirlerine destek olarak dağ patikalarınatırmandılar. Ancak şafak tam olarak söktüğü zaman -yine de devduman bulutu yüzünden loştu- dağ ve önündeki vadideki yıkımıtam olarak kavrayabildiler. Orada hiçbir şey yaşamıyordu, bunu ikisi de biliyordu. Her-hangi bir şeyin hayatta kalmış olması imkansızdı. Aida'nın yamaç-larındaki ağaçların tamamı dümdüz yatmıştı, yapraksız kalmıştı ve 726

R. A. Salvitore

dalların çoğu patlamayla kopmuştu. Kül grisi boş kütükler kasve-tin içinde uzanıyordu. Zaman zaman rüzgarla dalgalanan küllerdışında o gri denizin üzerinde hiçbir şey hareket etmiyordu. Üze-rinde hiçbir kuş uçmuyor, yıkım sabahının tekinsiz sessizliğinihiçbir ses bozmuyordu. Elbryan ve Pony de konuşmadı, manzara karşısında suskun

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 435: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

kaldılar. Yollarına devam ettiler, yanıtlar bulmayı umarak kırıktaşların üzerinden, kalça derinliğinde sıcak küllerin içinden geçti-ler. Artık düzleşmiş dağın kenarına geldiler ve boş bir grilikle kap-lı dev platoyu gördüler -tek bir ışık noktası dışında boş. Ağır kül-leri yararak ona doğru ilerlediler. Çok yakına gelene kadar kay-nağını seçemediler. Oniki adım uzakta duraksadılar. Bir kol, Avelyn'in kolu küllerden çıkmış, Fııtına'yı ortasındankavramıştı. Kılıcın altında bir torba asılıydı. Elbryan arkadaşını yerden çıkarmayı düşünerek, Avelyn'in birşekilde hayatta kaldığını, kendini böylesine bir yıkımdan bile kur-tarabilecek bir büyü kalkanı kullandığını düşünerek ileri atıldı. Ama oraya vardığında yanıldığını anladı, Avelyn'in kolununaltındaki zeminin sert olduğunu, sadece ince bir kül tabakasıylakaplı olduğunu gördü. Keşiş ölmüştü, kolu ve eli, büyük patlamaiçindeki bütün sıvıyı yok etmiş gibi kurumuştu. "Dactyl yok edildi," dedi Pony kararlılıkla, Elbryan'ın yanınageldiğinde. "Avelyn öldürdü onu."Elbryan kadına baktı. "Aksi halde bize bıraktığı armağan iblis tarafından çalınırdı,"diye mantık yürüttü kadın ve uzanıp kılıçla çantayı kurumuş el-den kurtardı. Parıltı hemen yok oldu, ama kol yerine kaldı. Pony Fırtına'yı korucuya uzattı ve çantayı açıp da ametist vegüneştaşı dışındaki bütün taşların içinde olduğunu görünce şaşır-madı. İblisin Uyanışı

727

"Bu bir mesaj," dedi güvenle. "Bunu dactylin yenildiğini ilet-mek için bize bıraktı." "Bir mesaj ve sorumluluk," diye yanıt verdi Elbryan, bakışları-nı Pony'den mücevher çantasına çevirerek. "Avelyn bizi, hepimi-zi kurtardı, ama rahip karşılık istiyor." Kadın başını salladı ve o da kıymetli çantaya, Avelyn'in seçi-mine ve kendi sorumluluğuna baktı. "Yolumuzda yeni bir AdaletBirader olabilir," dedi Pony. Elbryan Fırtına'yı sağlam elinde kaldırdı. "O zaman kolumuonarmalıyım," diye yanıt verdi. "Ya da sol elle savaşmayı öğren-meliyim." Böylece Elbryan ve Pony Avelyn'in seçtiği mezardan, Tun-tun'un son nefesini verdiği yerden, Yelebekçi'nin mezartaşındanuzaklaştılar. Kül kaplı vadiyi büyük güçlükle aştılar, bitkin düş-tükleri için sık sık durmak zorunda kaldılar ve yiyecek ve sularıolmadığı için bu her şeyi daha da güçleştirdi. Sonunda Barbacan'm sınırındaki dağlara ulaştılar ve sırtlarınhemen arkasında yine yaşam ve içecek su buldular. Bir gündenfazla dinlendiler ve Pony yine güçlendiğini hissettiğinde hematitikullanarak Elbryan'ın acısını dindirdi, kemiklerinin hızla iyileşme-ye başlamasını sağladı. Ve ikili Barbacan'ın güney yamaçlarında daha güçlü adımlar-la yollarına devam ettiler. Dağın eteklerinde, goblinlere ve çevre-de bulunabilecek başka canavarlara karşı ihtiyatlı davranırken birbaşka dost buldular. At görüş alanına girmeden uzun süre önce Elbryan Senfo-ni'nin yaklaştığını hissetti. Korucu aygırın buraya nasıl geldiğinibilmiyordu, ama sonra belli bir elfi, inatçı ve yaramaz, emir din-lemeyi asla öğrenmemiş bir elfi düşündü.

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 436: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

"Tuntun," dedi Pony, bilmeceyi çözerek.Elbryan gülümsemeyi başardı. Fırtına'yı kınına soktu, Şahinka-

726 R. A. Salvatoredalların çoğu patlamayla kopmuştu. Kül grisi boş kütükler kasve-tin içinde uzanıyordu. Zaman zaman rüzgarla dalgalanan küllerdışında o gri denizin üzerinde hiçbir şey hareket etmiyordu. Üze-rinde hiçbir kuş uçmuyor, yıkım sabahının tekinsiz sessizliğinihiçbir ses bozmuyordu. Elbryan ve Pony de konuşmadı, manzara karşısında suskunkaldılar. Yollarına devam ettiler, yanıtlar bulmayı umarak kırıktaşların üzerinden, kalça derinliğinde sıcak küllerin içinden geçti-ler. Artık düzleşmiş dağın kenarına geldiler ve boş bir grilikle kap-lı dev platoyu gördüler -tek bir ışık noktası dışında boş. Ağır kül-leri yararak ona doğru ilerlediler. Çok yakına gelene kadar kay-nağını seçemediler. Oniki adım uzakta duraksadılar. Bir kol, Avelyn'in kolu küllerden çıkmış, Fııtına'yı ortasındankavramıştı. Kılıcın altında bir torba asılıydı. Elbryan arkadaşını yerden çıkarmayı düşünerek, Avelyn'in birşekilde hayatta kaldığını, kendini böylesine bir yıkımdan bile kur-tarabilecek bir büyü kalkanı kullandığını düşünerek ileri atıldı. Ama oraya vardığında yanıldığını anladı, Avelyn'in kolununaltındaki zeminin sert olduğunu, sadece ince bir kül tabakasıylakaplı olduğunu gördü. Keşiş ölmüştü, kolu ve eli, büyük patlamaiçindeki bütün sıvıyı yok etmiş gibi kurumuştu. "Dactyl yok edildi," dedi Pony kararlılıkla, Elbryan'ın yanınageldiğinde. "Avelyn öldürdü onu."Elbryan kadına baktı. "Aksi halde bize bıraktığı armağan iblis tarafından çalınırdı,"diye mantık yürüttü kadın ve uzanıp kılıçla çantayı kurumuş el-den kurtardı. Parıltı hemen yok oldu, ama kol yerine kaldı. Pony Fırtına'yı korucuya uzattı ve çantayı açıp da ametist vegüneştaşı dışındaki bütün taşların içinde olduğunu görünce şaşır-madı. İblisin Uyanışı

727

"Bu bir mesaj," dedi güvenle. "Bunu dactylin yenildiğini ilet-mek için bize bıraktı." "Bir mesaj ve sorumluluk," diye yanıt verdi Elbryan, bakışları-nı Pony'den mücevher çantasına çevirerek. "Avelyn bizi, hepimi-zi kurtardı, ama rahip karşılık istiyor." Kadın başını salladı ve o da kıymetli çantaya, Avelyn'in seçi-mine ve kendi sorumluluğuna baktı. "Yolumuzda yeni bir AdaletBirader olabilir," dedi Pony. Elbryan Fırtına'yı sağlam elinde kaldırdı. "O zaman kolumuonarmalıyım," diye yanıt verdi. "Ya da sol elle savaşmayı öğren-meliyim." Böylece Elbryan ve Pony Avelyn'in seçtiği mezardan, Tun-tun'un son nefesini verdiği yerden, Yelebekçi'nin mezartaşındanuzaklaştılar. Kül kaplı vadiyi büyük güçlükle aştılar, bitkin düş-tükleri için sık sık durmak zorunda kaldılar ve yiyecek ve sularıolmadığı için bu her şeyi daha da güçleştirdi. Sonunda Barbacan'ın sınırındaki dağlara ulaştılar ve sırtlarınhemen arkasında yine yaşam ve içecek su buldular. Bir gündenfazla dinlendiler ve Pony yine güçlendiğini hissettiğinde hematiti

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)

Page 437: R. A. Salvatore - İblis Savaşları 1

kullanarak Elbryan'ın acısını dindirdi, kemiklerinin hızla iyileşme-ye başlamasını sağladı. Ve ikili Barbacan'ın güney yamaçlarında daha güçlü adımlar-la yollarına devam ettiler. Dağın eteklerinde, goblinlere ve çevre-de bulunabilecek başka canavarlara karşı ihtiyatlı davranırken birbaşka dost buldular. At görüş alanına girmeden uzun süre önce Elbryan Senfo-ni'nin yaklaştığını hissetti. Korucu aygırın buraya nasıl geldiğinibilmiyordu, ama sonra belli bir elfi, inatçı ve yaramaz, emir din-lemeyi asla öğrenmemiş bir elfi düşündü."Tuntun," dedi Pony, bilmeceyi çözerek.Elbryan gülümsemeyi başardı. Fırtına'yı kınına soktu, Şahinka-

728 R. A. Salvatorenadı'nı sırtına astı, sonra ata tırmanıp elini Pony'ye uzattı. O gün, düşmanlara karşı ihtiyatlı, gidecekleri yolu dikkatle se-çerek rahatça at sürdüler. O gece yüksek bir platoda kamp kur-dular, bölgedeki en savunulabilir yerin orası olduğuna karar ver-mişlerdi. Hiçbir canavar belirmedi, hiçbir tehdit görmediler, amayüksek bir plato seçmenin doğru bir karar olduğunu anladılar,çünkü güney göğünde, ufukta Tanrı'nın kolları gibi uzanan kut-sal Ayla parlıyordu. Pony ve Elbryan, bitkin ve yaslı galipler, kutsal taşların yeni ko-avyucuları şafağın sökmesiyle, vahşi patikalarda hızla at sürdüler.BİRİNCİ CİLDİN SONU

Create PDF files without this message by purchasing novaPDF printer (http://www.novapdf.com)