Upload
others
View
2
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.
İstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Müzik Anasanat Dalı
Üflemeli ve Vurmalı Çalgılar Sanat Dalı
Trombon Programı
Yüksek Lisans Tezi
Bakır Üflemeli Çalgıların Yapısı ve Orkestradaki
Kullanım Tekniklerinin İncelenmesi
Aslı Erşen Yurtcan
2501020561
Tez Danışmanı Yaşar Acar
İstanbul 2005
iii
ÖZ
Bu araştırma projesinin konusu; bakır üflemeli çalgıların tarihçesi, yapısı ve
gelişiminin incelenmesi ve senfonik orkestra repertuarından verilmiş örneklerden
oluşmaktadır. Birinci bölümde bakır üflemeli çalgıların tarihçesi, doğuşundan
günümüze kadar anlatılmış, senfonik orkestralarda kullanılan bakır üflemeli
çalgıların tarihçesi kapsamlı olarak incelenmiştir. İkinci bölümde bakır üflemeli
çalgıların yapısı korno, trompet, trombon ve tuba aileleri ana başlıkları altında
inceleme konusu yapılmıştır. Üçüncü bölümde bakır üflemeli çalgıların farklı
dönemlerdeki senfonik orkestra repertuarından örnekler verilmiş, çalgıların
kullanımında ve çalış tekniklerinde zaman içinde görülen değişlikler incelenmiştir.
Bu araştırma projesinde örnekleme, karşılaştırma ve yorumlama gibi bilimsel
yöntemler kullanılmıştır.
ABSTRACT
The subject of this research project consists of the history, structure and
examining of the historical development of brass instruments along with examples
from symphonic repertoire excerpts.
In the first chapter, the history of the brass wind instruments from their birth
until today was presented; also the history of the brass wind instruments that are used
in symphony orchestras was examined in detail.
In the second chapter, the structure of these instruments was examined
under the titles: Horn, Trumpet, Trombone and Tuba families.
In the third chapter, excerpts were shown from the symphonic repertoire of
brass wind instruments; also the changes in the usage of these instruments in
different periods, along with the changes in the playing techniques seen in the
timeline were examined.
This project approaches the subjects by making use of the scientific
techniques such as illustrations, comparisons, and interpretation.
iv
ÖNSÖZ
İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarında eğitimime başladığım yıldan
beri çaldığım enstrüman olan trombon ve diğer bakır üflemeli çalgılar ile ilgili
eserlerin çoğunun yabancı dillerde olduğunu gördüm. Tezimde yaptığım kapsamlı
araştırmalar sonucunda tüm bakır çalgıların yapısal özellikleri, tarihçeleri ve orkestra
repertuarları hakkında önemli ve geniş bilgiler edindim. Bu tezi yazmaktaki amacım,
bakır üflemeli çalgıların yapıları ve orkestradaki konumları ile ilgili bir çalışma ile
tüm bakır üflemeli çalgı icracılarına, öğrencilerine ve bu konunun meraklılarına
faydalı olabilecek kendi dilimizde bir kaynak oluşturabilmekti. Araştırmalarımın
konuyla ilgili herkese ışık tutmasını dilerim. Trombon çalışmalarımda hep yanımda
olan ve birikimini benden esirgemeyen değerli hocam Aycan Teztel’e ve
danışmanım sayın Yaşar Acar’a teşekkürlerimi sunarım.
İstanbul 2005
v
İÇİNDEKİLER
ÖZ / ABSTRACT ....................................................................................................... iii
ÖNSÖZ ....................................................................................................................... iv
İÇİNDEKİLER ............................................................................................................ v
RESİM LİSTESİ .......................................................................................................viii
KISALTMALAR ......................................................................................................... x
GİRİŞ ........................................................................................................................... 1
I) BAKIR ÜFLEMELİ ÇALGILARIN TARİHÇESİ ............................................... 2
1.1. Bakır Üflemeli Çalgıların Doğuşu ve Tarihsel Gelişmelerine
Genel Bakış ................................................................................................... 2
1.1.1. Bakır Üflemeli Çalgıların Doğuşu .................................................... 2
1.1.2. Tarihsel Dönemlerde Bakır Üflemeli Çalgılarda
Görülen Gelişmeler ........................................................................... 3
1.1.2.1. Rönesans Öncesi ve Rönesans ............................................. 3
1.1.2.2. XVII. Yüzyıl ........................................................................ 9
1.1.2.3. XVIII. Yüzyıl ..................................................................... 11
1.1.2.4. XIX. Yüzyıl........................................................................ 12
1.1.2.5. XX. Yüzyıl ......................................................................... 13
1.2. Senfonik Orkestralarda Kullanılan Bakır Üflemeli Çalgı
Türlerinin Tarihsel Olarak İncelenmesi ...................................................... 14
1.2.1. Korno’nun Tarihçesi ....................................................................... 14
1.2.2. Trompet’in Tarihçesi....................................................................... 19
1.2.3. Trombon’un Tarihçesi..................................................................... 21
1.2.4. Tuba’nın Tarihçesi .......................................................................... 24
2. SENFONİK ORKESTRALARDA YER ALAN BAKIR ÜFLEMELİ
ÇALGILARIN TARİHSEL OLARAK YAPISININ VE
TÜRLERİNİN İNCELENMESİ .......................................................................... 30
vi
2.1. Bakır Üflemeli Çalgıların Genel Yapısı...................................................... 30
2.1.1. Korno .............................................................................................. 30
2.1.2. Trompet ........................................................................................... 31
2.1.3. Trombon ......................................................................................... 31
2.1.4. Tuba ................................................................................................ 32
2.2. Bakır Üflemeli Çalgılarda Ağızlık.............................................................. 33
2.2.1. Ağızlığın Anatomisi ........................................................................ 34
2.3. Senfonik Orkestralarda Yer Alan Bakır Üflemeli Çalgılar......................... 37
2.3.1. Korno Ailesi .................................................................................... 37
2.3.1.1. Yapısı ................................................................................. 37
2.3.2. Korno Türleri .................................................................................. 44
2.3.2.1. Doğal Korno....................................................................... 44
2.3.2.2. Pistonlu Korno ................................................................... 45
2.4. Trompet Ailesi ............................................................................................ 47
2.4.1. Yapısı .............................................................................................. 47
2.4.2. Trompet Türleri............................................................................... 52
2.4.2.1. Doğal trompet .................................................................... 52
2.4.2.2. Barok trompet ................................................................... 53
2.4.2.3. Pistonlu Trompet ............................................................... 54
2.4.2.4. Modern Pistonlu Trompet .................................................. 57
2.4.2.5. Flügelhorn .......................................................................... 57
2.4.2.6. Kornet ................................................................................ 59
2.5. Trombon Ailesi ........................................................................................... 63
2.5.1. Yapısı .............................................................................................. 63
2.5.2. Türleri.............................................................................................. 67
2.5.2.1. Alto Trombon..................................................................... 66
2.5.2.2. Tenor Trombon .................................................................. 68
2.5.2.3. Bas Trombon ..................................................................... 70
2.5.2.4. Kontrabas Trombon ........................................................... 72
2.5.2.5. Pistonlu Trombon............................................................... 72
2.6. Tuba Ailesi .................................................................................................. 74
vii
2.6.1. Yapısı .............................................................................................. 73
2.6.2. Türleri.............................................................................................. 77
2.6.2.1. Wagner tubası .................................................................... 77
2.6.2.2. Tenor Tubalar..................................................................... 78
2.6.2.3. Suzafon (Sousaphone)........................................................ 81
2.6.2.4. Bas Tubalar ........................................................................ 82
3. BAKIR ÜFLEMELİ ÇALGILARIN ORKESTRADAKİ
KULLANIM TEKNİKLERİ................................................................................ 83
3.1. Bakır Üflemeli Çalgıların Senfonik Orkestraya Girişi ve
Kullanımı ................................................................................................... 83
3.2. Bakır Üflemeli Çalgıların Senfonik Orkestrada Kullanımına
Örnekler ...................................................................................................... 87
3.2.1. Kornonun Senfonik Orkestrada Kullanımından
Örnekler .......................................................................................... 87
3.2.2. Trompetin Senfonik Orkestrada Kullanımından
Örnekler .......................................................................................... 89
3.2.3. Trombonun Senfonik Orkestrada Kullanımından
Örnekler .......................................................................................... 92
3.2.4. Tubanın Senfonik Orkestrada Kullanımından Örnekler ................. 96
SONUÇ ...................................................................................................................... 98
KAYNAKÇA............................................................................................................. 99
viii
RESİM LİSTESİ Resim 1. Tutankamon’un mezarından çıkan trompetler .......................................... 3 Resim 2. Av Kornosu ............................................................................................... 4 Resim 3. Prince Pless Horn ...................................................................................... 4 Resim 4. Posta Kornosu ........................................................................................... 5 Resim 5. Boru (Bugle).............................................................................................. 5 Resim 6. Salphinx..................................................................................................... 6 Resim 7. Lituus ve antik trompetler ......................................................................... 6 Resim 8. Cornu......................................................................................................... 6 Resim 9. Rams Horn veya Shofar ............................................................................ 7 Resim 10. Zink ........................................................................................................... 8 Resim 11. Sackbut...................................................................................................... 9 Resim 12. Barok dönem trompetleri ....................................................................... 10 Resim 13. Halbmond (yarım-ay).............................................................................. 10 Resim 14. 1814’te Amerika kuzey-güney savaşında kullanılan Boru ..................... 11 Resim 15. Cornopean ............................................................................................... 13 Resim 16. Geriye dönük kalaklı, omuz üstü tasarımı Si bemol tenor
saks kornosu ............................................................................................ 17 Resim 17. Mi bemol Soprano Saks Kornosu ........................................................... 18 Resim 18. Tuşlu Trompet......................................................................................... 20 Resim 19. Sackbut.................................................................................................... 21 Resim 20. Soprano trombon.................................................................................... 23 Resim 21. Serpent..................................................................................................... 24 Resim 22. Kontrbas Anakonda ................................................................................ 26 Resim 23. Ofiklayde................................................................................................. 26 Resim 24. Suzafon.................................................................................................... 28 Resim 25. Korno....................................................................................................... 30 Resim 26. Trompet ................................................................................................... 31 Resim 27. Trombon. ................................................................................................. 31 Resim 28. Tuba......................................................................................................... 32 Resim 29. Ağızlıklar................................................................................................. 33 Resim 30. Ağızlığın anatomisi ................................................................................. 34 Resim 31. Çeşitli boyutlarda trombon ağızlıkları .................................................... 35 Resim 32. Trompet ağızlığı ...................................................................................... 35
ix
Resim 33. Korno Surdini.......................................................................................... 44 Resim 34. Fa Korno.................................................................................................. 45 Resim 35. Si Bemol Korno....................................................................................... 45 Resim 36. Dört pistonlu Si Bemol – Fa Korno ........................................................ 46 Resim 37. Si bemol Trompet.................................................................................... 47 Resim 38. Piccolo trompet, Re trompet, Do trompet, Si bemol
trompet, Mi bemol bas trompet, Si bemol bas trompet, Si bemol kornet ve Si bemol Flügelhorn..................................................... 47
Resim 39. Trompette surdin ..................................................................................... 51 Resim 40. Doğal trompet.......................................................................................... 52 Resim 41. Doğal trompet.......................................................................................... 53 Resim 42. Do Trompet ............................................................................................. 55 Resim 43. Re Trompet............................................................................................. 55 Resim 44. Si Bemol Flügelhorn ............................................................................... 57 Resim 45. 1650’lerde kullanılan Av Borusu ............................................................ 58 Resim 46. Mi bemol Soprano Flügelhorn ................................................................ 59 Resim 47. Modern Kornet ........................................................................................ 60 Resim 48. Cornopean ya da Pistonlu Kornet ........................................................... 60 Resim 49. Trombon’da surdin.................................................................................. 66 Resim 50. Alto trombon ........................................................................................... 67 Resim 51. Tenor trombon......................................................................................... 68 Resim 52. Si bemol – Fa Ventilli Trombon ............................................................. 69 Resim 53. Bas trombon ............................................................................................ 70 Resim 54. Kontrabas trombon.................................................................................. 72 Resim 55. Pistonlu trombon ..................................................................................... 72 Resim 56. Wagner tubası.......................................................................................... 77 Resim 57. Si Bemol 4 Valfli Euphonium................................................................. 79 Resim 58. Bariton Korno......................................................................................... 79 Resim 59. Çift kalaklı Euphonium........................................................................... 80 Resim 60. JW Pepper’in Orijinal Suzafonu 1893 .................................................... 81 Resim 61. Modern Suzafon ...................................................................................... 81 Resim 62. Si bemol bas tuba .................................................................................... 82
x
KISALTMALAR Alm. Almanca
ff fortissimo
fp fortepiano
Fran. Fransızca
İng. İngilizce
İsp. İspanyolca
İtal. İtalyanca
pp pianissimo
sfz sforzando
v.b. ve başka
1
GİRİŞ
Bakır üflemeli çalgılar milattan önceye dayanan bir geçmişe sahip
olmalarına rağmen, gelişimlerini tamamlayıp bugünkü hallerini almaları XIX.yy.ın
ortalarına kadar sürmüştür. Bakır çalgıların ataları, hayvan boynuzlarından yapılmış
av borularıdır. Madenlerin bulunuşu ve kullanılmaya başlanması ile ilk madeni
borular üretilmiştir. Bu borular zamanla farklı formlarda gelişimlerine devam
etmişlerdir. Korno, trompet, trombon ve tuba günümüzdeki hallerine gelene dek pek
çok evrim geçirmişler ve farklı isimlerle anılmışlardır, hepsinin kendi içinde türleri
vardır. Savaşlardan dini müziğe, bandolardan senfonik orkestraya tarihte çeşitli
alanlarda ve farklı müzik türlerinde kullanılan bu çalgıların senfonik orkestraya tam
anlamıyla kabul edilmeleri XIX.yy.ın başlarında piston mekanizmasının bakır
çalgılarda uygulanmaya başlanması ile olmuştur. Her dönem değişen müzikal
anlayışlara ve beklentilere göre çalgıların orkestrada kullanımında değişiklikler
görülmüş ve bu da yapılarında ve boyutlarında birtakım farklılıkların ve ilavelerin
oluşmasına neden olmuştur. Bu çalışmada bakır üflemeli çalgıların tarihçesi, gelişimi
ve yapısal özellikleri karşılaştırmalar ve örneklemeler yapmak suretiyle ele alınmış
ve senfonik orkestra repertuarından alıntılarla bu anlatılanların daha sağlıklı bir
şekilde anlaşılabilmesi amaçlanmıştır.
2
I) BAKIR ÜFLEMELİ ÇALGILARIN TARİHÇESİ
1.1. Bakır Üflemeli Çalgıların Doğuşu ve Tarihsel
Gelişmelerine Genel Bakış
1.1.1. Bakır Üflemeli Çalgıların Doğuşu
Bakır üflemeli çalgıların kökeni tarih öncesi devirlere kadar uzanır. Tarih
öncesi çağlarda sesin, bir boru aracılığıyla büyütülüp uzaklara iletilmesi, bu
çalgıların doğuş nedenidir. Borularla bağırıp şarkı söyleyerek kötü ruhlar korkutulup,
işaretler verilmiştir. İlk insanlar, değişik şekilli borulardan (boynuz, deniz kabuğu
veya tahtadan boru) farklı sesler çıktığını görmüşlerdir. Bu borular üflemeli
çalgıların ataları oldular. Avustralya yerlilerinin ‘didgeridoo’ dedikleri uzun tahta
borular ve deniz hayvanı kabukları, ilk olarak Avrupa’da işaret vermek için
kullanılan ‘Alp kornoları’, günümüzde de bu çalgılardan yaşamlarını sürdürenlerdir.
Uygarlığın gelişimi ve çeşitli madenlerin bulunuşu, bakır ve pirinç alaşımlı
üflemeli çalgıların doğuşuna ve gelişmesine yol açmıştır. Madenlerin üflemeli çalgı
yapımında kullanılmaya başlanması ve metal boruların bükülebilir hale gelmesiyle
günümüzde görülen üflemeli çalgı şekilleri ortaya çıktı.
Savaş çağrısı, av, dans ve eğlence amacıyla genellikle güçlü ve yüksek sese
sahip çalgılar tercih edilmiştir. Minyatürlerde çoğu kez hayvan boynuzundan
yapılmış küçük çalgılara rastlanmıştır. Savaşlarda düşman, büyük hayvan
boynuzlarından yapılmış çalgıların sesleriyle korkutulmuştur.
Eski Mısır’da, askerlerin tempolu bir şekilde yürürken çaldıkları düşünülen,
tahta, bronz ve gümüşten yapılmış kısa ve düz üflemeli çalgılar bulunmuş ve
günümüze ulaşabilmiş en eski madeni çalgılar, eski Mısır Firavunu Tutankamon’un
mezarında bulunan trompete benzer bir şekle sahip iki çalgıdır.
3
Resim 1. Tutankamon’un mezarından çıkan trompetler1
Mısır’da M.Ö. 1400’lerde bir firavunun başka bir ülkenin kralına
armağanları arasında altın ve değerli taşlarla süslü kornoya benzer çalgılara, M.Ö.
1000 yıllarına ait bronz trompetlere de Danimarka’da rastlanmıştır. Bu çalgılar
XX.yy.da bulunmuştur.
1.1.2. Tarihsel Dönemlerde Bakır Üflemeli Çalgılarda
Görülen Gelişmeler
1.1.2.1. Rönesans Öncesi ve Rönesans
Bakır üflemeli çalgıların en temel hali olan boru, tarihte ilk olarak görülen
bakır çalgıdır. Boru dışarıya doğru açılan konik bir yapıya sahiptir. Boru, ‘Bugle’
teriminin orijinali Fransızca ‘buculus’ ten gelir. Kelime anlamı genç boğadır. İlk
borular hayvan boynuzlarından yapılmıştır. Geleneksel adı av kornosudur.
1 http://www.brasshistory.com
4
Resim 2. Av Kornosu1
Hayvan av sırasında öldürüldüğünde av kornoları ile bu ölüm kutlanarak
hayvan sesleri taklit edilmiştir. Av kornosuna bir örnek aşağıda örnekleri görülen
‘Prince Pless Horn’ dur.
Resim 3. Prince Pless Horn2
Posta kornoları, av kornolarından daha uzun çalgılardır. Atlı postacıların
haberleşmesi amacıyla kullanılmıştır. Bu çalgılar eski dönemde pek çok resimde
tasvir edilmiştir.
1 http://www.brasshistory.com 2 http://www.brasshistory.com
5
Resim 4. Posta Kornosu1
Günümüzde boru kelimesi kulis ve piston mekanizması olmayan çalgılar
için hala kullanılmaktadır.
Resim 5: Boru (Bugle)2
İlk çağlarda trompet biçimindeki çalgıların dışarıya doğru açılmayan bir
çanı ve çalgıdan ayrı bir ağızlığının olmadığı görülür. Bu trompetler genellikle doğal
ses özellikleri dışında kaba sesler çıkarılması sağlanarak kötü ruhları korkutmak için
kullanılmıştır.
İlkel çağlarda trompet, dini törenlerde ve büyü ayinlerinde kullanılmıştır.
Erkeksi ve baskın bir karakteri temsil eden bir ses yapısına sahiptir. Gün doğumu,
gün batımı ve cenazelerde çalınması gelenek haline gelmiştir.
1 http://www.brasshistory.com 2 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/cornethistory.html
6
Bakır üflemeli çalgıların ilk örnekleri olan düz trompetler tahtadan,
bronzdan veya gümüştendir. Aşağıda da görülen Yunanistan’da bulunmuş olan
‘Salphinx’ ve Roma tubası ‘Lituus’ ve ‘Buccina’ gibi.
Resim 6. Salphinx1 Resim 7. Lituus ve antik trompetler2
Diğer bir ilk dönem bakır üflemeli çalgı olan korno, bronzdan ve hayvan
boynuzundan yapılmıştır. İskandinavya ‘Lur’u ve aşağıda da görülen Roma
‘Cornu’su bu döneme ait korno türlerindendir.
Resim 8. Cornu3
1 http://www.brasshistory.com 2 http://www.brasshistory.com 3 http://www.brasshistory.com
7
Yahudi törenlerinde halen kullanılan en eski üflemeli çalgılardan biri de
‘Schofar’ dır. Aşağıda da görülen The Rams Horn (Schofar), Yahudilerin yeni yıl
kutlamalarında günümüzde de kullanılmakta olan bir çalgıdır. Schofar, kurban
edilmiş bir keçi veya koyunun boynuzundan yapılır. İlkel çağlarda yaşamış Kral
David zamanında bir ezginin sürekli aynı tempoda çalınmasını sağlamıştır.
Resim 9. Rams Horn veya Shofar1
M.Ö. 396’da eski Yunanistan’da olimpiyat oyunlarında trompet çalma
yarışmaları düzenlenmiştir. Bu dönemde kullanılan Yunan trompetleri, ‘Salphinx’
dir. Salphinx, 157 cm. uzunluğundadır ve 13 tane silindirik parçadan oluşur, her bir
parçası fildişinden yapılmıştır. Çan kısmı ve ağızlığı bronzdur.
Roma döneminde askerler, trompetin yanı sıra tubaya benzer bir çalgı da
kullanmıştır. Tubalar konik yapıda, 117 cm. uzunluğundadır ve kıvrımlı bir yapıları
yoktur. Roma döneminde kullanılan bir diğer çalgı da ‘Buccina’ dır, ‘J’ şeklindedir
ve görüntüsü hayvan boynuzunu andırır. ‘Cornu’ ‘G’ şeklindedir, günümüz
kornosuna benzer bir şekli vardır ve çalınırken çan kısmı omuzun üstünden
dolaşmaktadır.
X. yy.da görülen ve küçük korno olarak da adlandırılan Zink (cornett) hem
tahta hem de bakır üflemeli melez bir çalgıdır.
1 http://www.brasshistory.com
8
Resim 10. Zink1
Parmak deliklerinin bulunması onu tahta üflemeli ailesine, huni biçimli
ağızlığı ise bakır üflemeli ailesine yakınlaştırır. Döneme özgü çalgıları çalan erken
dönem müzik meraklılarının dışında günümüzde artık kullanılmayan bir çalgı olan
Zink, X.yy.da çok itibar edilmiş bir çalgıdır. Parmak pozisyonları itibariyle idare
edilmesi güç, ama insan sesine yakınlığı nedeniyle tercih edilen bir çalgı olmuştur.
Düz biçimlerinin de mevcut olmasına rağmen Zink, görünüşte hafif kıvrımlıdır.
Genellikle deri kıvrımlı tahtadan yapılmıştır. Bu çalgı, boynuz ya da tahtadan
yapılmış, dudak titreşimli üflemeli bir çalgı olup ağızlık ile veya ağızlık olmadan
çalınır. Ağızlığın mevcut olmadığı durumlarda ağızlık, çalgının içine oyulmuştur.
XVIII.yy.ın sonlarına doğru Zink yerini Barok trombon ve obualara bırakarak
tamamen gözden kaybolmuştur. Zink’in bas modelinin, tuba ailesinin ataları olan
serpent’in atası olduğu, serpent’in ise tubayı ortaya çıkaran ofiklayde’ye dönüştüğü
bilinmektedir.
Rönesans’ta bakır üflemeli çalgılar büyük gelişme göstermiştir. 1400-1413
yılları arasında ‘S’ şekilli bilinen en eski trompet geliştirilmiştir. Bu dönemde en çok
kullanılan bakır üflemeli çalgı trompettir, neredeyse her eserde trompet yer almıştır.
1450’lerde kulisli trompetten trombonun atası olan bir çalgı ortaya çıkmıştır ve bu
yeni çalgının adı ‘Sackbut’ dur. Çalgının kulisinin hareket ettirilmesiyle farklı sesler
elde edilir.
1 http://www.brasshistory.com
9
Resim 11. Sackbut1
1500’lerde trompet gruplarından elde edilen seslerdeki armonik çeşitlilik
çok azdır, bu yüzden icracılar, çalgılarından ya sürekli ince ya da sürekli kalın sesler
elde etmeye ve bu konuda ustalaşmaya yönelmişlerdir.
Korno bu dönemde müzikal gelişimini tam olarak tamamlayamamış fakat
doğal korno olarak sıklıkla kullanılmıştır.
1597’de İtalyan besteci Giovanni Gabrieli bakır üflemeli çalgılar için
bilinen en eski parçayı yazmıştır, ‘Sonata piano forte’.
1.1.2.2. XVII. Yüzyıl
Bu yüzyılda bakır üflemeli çalgılar için çok önemli gelişmeler görülmüştür.
1600’lerde Nürnberg’li çalgı yapımcıları doğal trompetten tiz seslerde daha iyi bir
sonuç alabilmek için çalgının bazı fonksiyonlarını geliştirerek daha çok üst
oktavlarda çalınmasını kolaylaştıran ‘clarin üfleme tekniği’ni ortaya çıkarmışlar ve
bu çalış tarzı Barok dönemin sonuna dek kadar devam etmiştir. Bu dönemde
G.Torelli, D. Gabrielli ve G. Perti trompete bu stilde solo konçertolar yazmışlardır.
1 http://www.brasshistory.com
10
Resim 12. Barok dönem trompetleri1
Trombon, ‘Sackbut’ adıyla pek çok alanda kullanılmıştır Oda müziği
topluluklarında ve saray bandolarında sıkça yer almıştır. Trombonun en çok
kullanıldığı alan, insan sesini desteklemek etmek için kullanıldığı kilise müziğidir.
Askeri alanda boru ve trompetler haberleşmek ve sinyal vermek için
kullanılmıştır. Askeriyede kullanılan ilk borular deri bir askılık ve geniş bir yarım
daire şeklindedir. Bakırdan yapılmış ve çalgıyı taşımaya yarayan ‘T’ şeklinde bir
kayışa sahiptir.
Resim 13. Halbmond (yarım-ay)2
1 http://www.brasshistory.com 2 http://www.brasshistory.com
11
Savaş alanlarında askerlere cesaret vermek için trompet gruplarının çaldığı
tarihsel kayıtlarda mevcuttur. Boru ve trompetler askeri alanda her zaman
kullanılmıştır, fakat en zirvede oldukları dönem Birinci Dünya Savaşı’ dır.
Resim 14. 1814’te Amerika kuzey-güney savaşında kullanılan Boru1
Bu yüzyılda korno, tam anlamıyla müzikal bir çalgı olarak kullanılmasa da
örneğin operalardaki av sahnelerinde av kornoları kullanılmıştır. Bu dönemde
trompet de korno gibi sadece sahip olduğu armonik dizisinin seslerini
çıkarabilmektedir.
1.1.2.3. XVIII. Yüzyıl
Bu dönemde korno çok büyük bir gelişme göstermiştir. 1700-1710 yılları
arasında Viyana’lı çalgı yapımcısı Michael Leichnambschneider, kornoya farklı
tonlarda çalabilmesi için ilk defa piston mekanizmasını ilave eden kişidir. Besteci
Reinhard Keiser ise senfonik orkestrada 1705 yılında ‘Octavia’ operasında kornoyu
ilk kez kullanan kişi olmuştur. Georg Frederic Handel 1717’de yazdığı ‘Water
Music’ de iki kornoya yer vermiştir. Joseph Haydn 1762’de ilk korno konçertosunu
yazan bestecidir.
Besteciler bu dönemde trombon için de solo eserler yazmışlardır.
C.Wagenseil, J. Albrechtberger, J. Haydn ve L.Mozart bu dönemde alto trombon için
eserler bestelemiştir. 1 http://www.brasshistory.com
12
XVIII. yy.da Barok Trompet için yazılmış eserler J.S.Bach ile doruğa
ulaşmıştır. 1760’lara doğru ise clarin üfleme tekniğiyle trompet çalışı eskisi kadar
tercih edilmemiştir.
1.1.2.4. XIX. Yüzyıl
Bu dönemde bakır üflemeli çalgıların gelişimde bir devrim sayılabilecek
olan piston mekanizması kullanılmaya başlanmıştır. Sistemin esası, çalgının içinde
hava dolaşımını sağlayan borunun uzunluğunu değiştirerek, istenen sesi elde
edebilme esasına dayanır. Bu sistem tüm bakır üflemeli çalgılar için geçerlidir.
Pistonların 1815-1817 yılları arasında Heinrich Stözel tarafından bulunduğu
zannedilmektedir. Bu yüzyılda bakır üflemeli çalgılar için bu döneme kadar olmuş
gelişmeler ışığında, edebiyatlarındaki en güzel eserler yazılmıştır.
‘Ophicleide’ Parisli çalgı yapımcısı Halary tarafından 1817’de yapılmıştır.
Bir diğer önemli adım trompet ve borunun kromatik çalgılar haline gelmesidir.
H.Berlioz 1826’da bir uvertürü olan ‘Les frans-juges’ de pistonlu trompeti
1835’de Halevy ‘La juive’ adlı eserinde pistonlu kornoyu kullanmıştır. Kornet,
1828’de Jean Louis Antonie tarafından geliştirilmiştir. Kromatikleşmesinin verdiği
kıvraklıkla ve ajilitesiyle popüler bir çalgı olmuştur. 1828’de pistonlu trombon
geliştirilerek küçük orkestralarda ve gruplarda kullanılmaya başlamıştır. Bu
dönemde bas trombonun ses hacmini arttırmak amacıyla kalak genişletilmiş, bu
teknik daha sonra tenor trombona da uygulanmıştır.
1835’de ilk tuba, beş pistonlu bir fa tubadır ve Berlin’li çalgı yapımcıları
Wilhelm Wieprecht ve Johann Gottfried tarafından geliştirilmiştir. Tenor tuba
1838’de Moritz tarafından, Euphonium 1843’de Sommer ve Weimer tarafından
geliştirilmiştir.
1840’larda tuşlu borular oldukça popülerdir ve bu sırada A.B.D.’de pistonlu
bakır çalgılar üretilmeye başlanmıştır. 1843’e gelindiğinde Adolph Sax Paris’de
Wieprecht-Moritz tarzı Tubalar üretmektedir. Fakat tuba üzerindeki çalışmaları,
onun adını taşıyan üflemeli çalgıların yanında oldukça kısıtlı kalmıştır. Görünüşteki
hedefi, bütün türleri içeren çok geniş bir üflemeli çalgı yelpazesine sahip entegre bir
13
aile oluşturmaktır. Bunu başarmak için tüm çalgıları için temel aldığı tek tip bir
tasarım seçmiştir. Bu temel tasarım kornetin ataları olan pistonlu borazan ya da diğer
adıyla ‘cornopean’ın hava kanalı profilidir.
Resim 15. Cornopean1
1890’ların sonuna doğru senfonik orkestrada kullanılan modern trompet si
bemol tonundaki son halini almıştır.
Yapılarındaki gelişmeler ve teknik becerilerinin artması, birçok bestecinin
bakır üflemeli çalgıları eserlerinde daha fazla kullanmalarına yol açmıştır. L.v.
Beethoven trombonu senfonik orkestrada ilk kez kullanan bestecidir. Beşinci ve
dokuzuncu senfonilerinde trombonlara yer vermiştir.
1864 yılında J.B.Arban bakır üflemeli çalgı icracıları için teknik çalışmaları
içeren ‘Complete Conservatory Method’ kitabını çıkarmıştır. Aslında trompet ve
kornet öğrencileri için yazılmış olan bu metot, bütün bakır üflemeli çalgı
icracılarının yaralanabileceği şekilde uyarlanarak tekrar basılıp günümüzde de halen
en çok kullanılan çalışma kitabı haline gelmiştir.
1.1.2.5. XX. Yüzyıl
Bakır üflemeli çalgılar bu yüzyılda da gelişim göstermeye devam etmiş,
Belçika firması Mahillon, si bemol piccolo trompeti 1905’de geliştirmiştir. Bu çalgı,
özellikle Bach’ın ikinci Brandenburg Konçertosu ve clarin tarzı trompet çalışı
1 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/flugelhistory.html
14
içindir. 1950’lerde Amerika’lı bas tromboncular, ventilli bas trombonda daha kalın
ve bas sesler elde edebilmek için ikinci bir ventil ilave etmişlerdir. Bu dönemde R.
Strauss ‘2. Korno Konçertosu’ nu, de R.V.Williams ‘Bas tuba Konçertoso’nu, E.
Bozza trombon için oldukça modern bir eser olan “Ballade”yi, E. Ewazen “bas
trombon ve tuba konçertosu”nu ve H. Tomasi “Trombon Konçertosu”nu yazan
bestecilerdir.
1.2. Senfonik Orkestralarda Kullanılan Bakır Üflemeli Çalgı
Türlerinin Tarihsel Olarak İncelenmesi
Günümüz senfoni orkestralarında bakır üflemeli çalgı topluluğu dört korno,
iki trompet, üç trombon ve bir tubadan oluşmaktadır. Bakır üflemeli çalgılar ailesine
dahil diğer çalgılar (kornet, flügelhorn, euphonium, Wagner Tubası vb.) belli
eserlerde nadiren kullanılmıştır. Bazı besteciler bu çalgıları eserlerinde kullanmış
olsalar da, senfonik orkestranın daimi elemanı olamamışlardır. Bu yüzden senfonik
orkestralarda kullanılan bakır üflemeli çalgıları korno, trompet, trombon ve tuba
ailesi olarak sınıflandırmak daha uygundur.
1.2.1. Korno’nun Tarihçesi
Korno, avcılara yol göstermek, işaret vermek, neşeli ezgiler çalmak için
kullanılan uzun bir av borusundan ortaya çıkmıştır. Eski çağlarda kornolar, zamanla
içi boşalan hayvan boynuzlarından yapılmıştır. Boğanın boynuzu av sırasında
haberleşme amaçlı kullanılmıştır. Aynı şekilde bu boynuz ava çağrı işlevi de
görmüştür. Boğanın boynuzu, iyi iletilebilen düşük frekanslı bir ses tipine sahiptir.
Yazılı tarihin başlangıcından itibaren kornoya benzer şekilde çalgıların özellikle
Sami ve Arap toplulukları tarafından çeşitli dini olaylarda kullanıldığı görülmüştür.
Ortaçağda korno, sinyaller göndermek ve toplulukları bir araya getirmek
işlevi görmüş, daha sonra Avrupa’da av partilerinde kendine yer bulmuştur. Bu ilk
kornolar, eski şekillerini kaybederek çembersel bir biçim almış ve böylece boruları
daha da uzamıştır. Bunların sonucunda oluşan çembersel biçim kornonun
15
günümüzdeki modern halini almasını sağlamıştır. İnsanoğlu bakır, çinko, demir,
kalay, altın ve gümüş gibi yumuşak metallerle çalışmayı ve onlardan alaşım yapmayı
öğrenince kornolar önce bu metallerle dekore edilip süslenmiş, daha sonra da
tamamen o metallerden üretilir hale gelmiştir. Zamanla esas olarak avlanmayla
bağdaştırılsa da metal korno hem avda hem de savaşta kullanılmıştır. Mahareti,
küçük, kolay taşınabilir boyutu ve sesinin savaşın gürültü ve karmaşasını
bastırabilmesi nedeniyle ilk borular aslında askeri çalgılardır.
Kornonun senfonik bir orkestrada en erken kullanılmaya başladığı dönem
1700’lü yılların başında Almanya ve İngiltere’de olmuştur. Bu yüzden adına neden
Fransız kornosu dendiği bir gizemdir. İlk korno partisyonları av borularının çıkardığı
sesleri tasvir etmek için kullanılmıştır. Doğal korno, kalak içine yerleştirilen elin usta
bir hareketiyle tam bir kromatik gamı çalabilmektedir.
Korno, av gezilerinden çıkıp orkestrada ilk kez kullanılmaya başlandığında
keman ve obua gruplarına pek uymayacağı görüşüyle, kaba bir çalgı sayılmıştır.
Ancak J.S. Bach’ın 1721’de “Brandenburg Konçertosu”na iki korno eklemesiyle bu
çalgı orkestrada kendini kabul ettirmiştir. Bundan hemen sonra Mozart, korno için üç
konçerto yazmıştır.
‘XIX..yy.ın sonlarına kadar orkestrada kullanılan doğal korno, dudak
basıncını değiştirmek suretiyle armonik seri seslerini verebiliyordu. XIX. yy
ortalarına kadar korno partilerini do tonunda yazmak gerekliydi, fakat besteci, fa
veya sol korno diye belirtirse kornoya takılan ek boru ile istenen sesler elde
edilebiliyordu. Bu durumda orkestra şefinin partiyi transpose ederek takip etmesi
gerekiyordu.’1
Haydn ve Mozart döneminde, orkestrada iki korno kullanma eğilimi vardır.
Fakat biri si bemol, diğeri sol korno dur. Aynı bölüm içinde kornolarda değişiklik
yapmak da gerekibilir. Örneğin, Mozart’ın ‘Don Giovanni’ operasında 35 defa korno
değişimi söz konusudur. Kornoda piston sistemi 1818’de uygulanmaya başlanmıştır.
Piston ilaveli korno ile transposeye hiç gerek kalmadan tüm korno partileri fa korno
ile seslendirilebilir.
1 Emel Çelebioğlu, Tarihsel Açıdan Evrensel Müziğe Giriş, İstanbul, Üçdal Neşriyat,1986, s.291.
16
İlk tuşlu borazanların icadından sonra 1800’lü yıllarda İrlanda’da Joseph
Halliday, tuşlu borazana askeri kumandanı Kent Dükü’nün şerefine ‘Kent Kornosu’
ya da ‘Kral Kent’ adını vermiştir. Küçük oluşu ve kullanım kolaylığı yüzünden bu
çalgı askeri bandolarda çok popüler hale gelmiştir.
1840’ların başında Adolphe Sax pistonlu boru ya da daha bilinen adı Sax
kornolarını üretmiştir. Bu çalgılar mı bemol soprano ve mi bemol bas arasında çeşitli
türlere sahiptir. Bu çalgılar geleneksel İngiliz bandolarının vazgeçilmez üyeleridir.
En tiz tonlar için mi bemol soprano ve si bemol saks kornoları geliştirilmiştir.
Adolphe Sax ilk kornolarını 1844’te Paris’te tanıtmıştır. İçlerinde tabii ki ilk tenor
korno da mevcuttur, fakat bu aşamada ilk hali tuşlu bir boru halindedir; sadece bas
çalgıların valfleri vardır. 1850 yılında çoktan çeşitli valfli çalgıları satmaya
başlamıştır. Bunların içinde dairesel soprano kornetten bakır çalgılara, hem omuz
üstü pozisyonda ve daha popüler olan kalağın yukarda olduğu biçimdeki baslara
kadar bir çok çalgı mevcuttur. Bu çalgılardan tenor, bariton ve bas korno gibi bazı
modelleri günümüze kadar iç tasarımlarında çok az değişime uğrayarak gelmişlerdir.
Genel anlamda, Sax kornoları kornet ailesine ait bir çanaklı ağızlık
kullanan, ses aralığı mı bemol soprano’dan Si bemol bas’a kadar uzanan konik
borulu çalgılardır. Konik boru, tüm uzunluğu boyunca çapı değişim gösteren bir boru
çeşididir.
Ağızlıklar çeşitli tasarımlarda üretilmektedir. Ballad kornosu, Fransız
kornosu ve Flügelhorn “huni” şekilli bir ağızlık kullanırlar.
Kalakları geriye doğru dönük, omuz üstü tasarımdaki bakır çalgılar bugünkü
anlayışa pek uymamaktadır, fakat bu tasarımın basit ve pratik bir amacı vardır.
Bando, ordunun önünde marş çalarak yürüdüğü zaman askerlerin müziği rahat
duyabilmeleri, dolayısıyla da düzgün adım atabilmeleri için Sax, çalgıları direkt
olarak arka tarafa, askerlere doğru seslenecek şekilde tasarlamıştır. Aynı zamanda
icracıya çok büyük bir avantaj olarak da bu sayede çalgının omuz üzerinde ağırlığını
tam olarak dengeleyebilmesi sağlanmıştır.
17
Resim 16. Geriye dönük kalaklı, omuz üstü tasarımı Si bemol tenor sax kornosu1
Kornoyu dengelemenin bir başka yöntemi de, tabii ki kalağı dikey
pozisyonda tasarlamak olmuştur. Konser salonunda böyle bir biçimin başka bir
avantajı daha vardır: ses seyirciye doğru direkt olarak gitmediği için daha homojen
bir tını elde edilmektedir.
Modern Tenor Korno yaygın olarak iki şekilde karşımıza çıkmaktadır: kalak
borusu başlangıcının valflerin üstünde dönerek geldiği şekil ki bu genelde daha ucuz
olan modellerle ilişkilendirilen bir şekildir ve bir diğeri de borunun bir kere
döndürülmesiyle, valflerin kalak borusunun üstünde bırakıldığı şekildir. Bu da doğal
olarak daha pahalı çalgılarda görülmektedir.
Modern tenor korno bu genel şekli daha küçük boyutta korur. Giriş borusu
doğruca valf takımının içinden geçip karşı tarafından çıkar, fakat bu sefer bir 25 cm
aşağı düştükten sonra yukarı doğru bir kez daha kıvrılarak yaklaşık 13 cm çapında
bir kavisi izler. Tekrar yukarı doğru sonlanmadan önce yaklaşık 38 cm aşağı düşer.
Yukarı doğru yaklaşık 17 cm’lik bir kavisten sonra yukarıda kalakta sonlanır.
Bu tasarım, kornonun performans karakteristiklerini ve entonasyonunu
korurken yüksekliğini büyük ölçüde azaltmıştır. Avantajları ise çalgının daha küçük
olmasından dolayı taşınabilme kolaylığı ve hasara daha az maruz kalma riski
olmasıdır.
Modern Sax kornosunun kalağı da uzun dar bir koniye benzeyen
orijinalinden farklıdır. Modern kalak daha geniştir, kalak borusu ise sona doğru daha
dardır.
1 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/baritonehistory.html
18
Resim 17. Mi bemol Soprano Saks Kornosu1
Bu çalgıların sarmal, dikey ve omuz üstü olarak çeşitli türleri
bulunmaktadır. Si bemol olandan alto olarak da söz edilir. Yine de saks kornolarına
dair kesin çok az bilgi vardır.
Orkestral müzikte kornonun özellikleri ve önemi XVIII.yy Mozart
operalarında ve XIX.yy. senfoni orkestralarında tam olarak anlaşılmış ve korno
senfonik orkestradaki gerçek yerini bulmuştur.
Piston mekanizmasının kornoda kullanılmaya başlanması ile korno, istenen
ses aralığında rahatlıkla çalınmaya başlamış ve böylece senfonik orkestrada daha
fazla kullanılmıştır. Günümüzdeki modern halini yani çift korno dediğimiz si
bemol/fa korno haline gelmesiyle de gelişimini tamamlamıştır.
Kornonun senfonik orkestraya kattığı değer, farklı işlevleriyle açıktır. Oda
müziğinde bazen bir tahta üflemeli çalgı görevi görmüş, bazen de bakır üflemeliler
arasında çok önemli görevler yüklenmiştir. Beethoven dönemine kadar çok önemli
sololarda kullanılmamış olsa da, Haydn’ın korno, keman ve viyolonsel için triosu,
Mozart’ın kornolu beşlisi, Beethoven’in korno için sonatı, Spohr’ın yaylılar, klarnet
ve iki korno için sekizlisi, Schumann’ın korno için Allegro ve Adagio’su, Brahms’ın
korno, keman ve piyano için triosu, R.Strauss’un korno konçertosu, korno
edebiyatının başlıca eserlerindendir.
1 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/baritonehistory.html
19
1.2.2. Trompet’in Tarihçesi
“Trompetin kullanımı insanlık tarihinin ilk dönemlerine kadar uzanır.
M.Ö.1352’de ölmüş olan eski Mısır firavunu Tutankamon’un mezarında gümüşten
yapılmış bir trompet bulunmuştur. M.Ö.1000 yıllarına ait bronz trompetlere de
Danimarka’da rastlanmıştır.”1
M.Ö. 400’de eski Yunanlılar trompet yarışmaları düzenlemişlerdir. Roma
dönemi heykellerinde trompet çalanların figürlerine rastlanır.
Avda ve askeri alanda kullanılan borular zaman içinde gelişme göstermiştir.
Borular ve ilk doğal trompetler büyük benzerlik gösterir. Borular gibi doğal
trompette çok az sayıda ses çıkarabilme özelliğine sahiptir. Bu yüzden ilk trompetler,
piston mekanizması ilave edilene dek orkestra eserlerinden çok, savaşlarda ve
bandolarda kullanılmıştır.
Senfonik orkestraya girişi ise XVII.yy.ın başlarında gerçekleşmiştir.
Monteverdi’nin ‘Orpheus’ operasında beş trompet için yazılmış bir bölüm
vardır.(1607) Bu yüzyılın sonlarına doğru iyice tanınan trompeti Alman bestecilerde
orkestra eserlerinde kullanmaya başlamışlardır. J.S. Bach ve F.Haendel trompet için
süslü notaların bulunduğu dönemin karakteristiğini yansıtan parçalar yazmışlardır.
İngiltere’nin büyük bestecilerinden Henry Purcell, yapıtlarında trompete oldukça yer
vermiştir.
İlk tuşlu trompet, 40 cm. uzunluğundadır. Bu çalgının daha iyi
anlaşılabilmesi için saksofon ve doğal trompetin melezi bir çalgı düşünmek gerekir.
Dokuz veya beş tuşu vardır, bu tuşlar hareket ettirilerek çeşitli kombinasyonlar
yaratılır. J.Haydn ve J.N.Hummel, tuşlu trompete konçertolar yazdılar. Tuşlu
trompeti ilk olarak 1801’de Viyana’da Anton Weidinger isimli bir saray trompetçisi
kullanmıştır.
1 Çelebioğlu, Tarihsel Açıdan Evrensel Müziğe Giriş, s.289.
20
Resim 18. Tuşlu Trompet1
“Haydn ve Mozart trompeti daha az melodik, ama daha fazla armonik bir
çalgı olarak değerlendirmişlerdir. Beethoven ile trompetin müzikteki rolü gelişme
göstermiştir. Ancak bu dönemde hala doğal trompetin kullanımı trompetçiler için
zorluk yaratıyordu. Blühmel ve Stölzel’in valf sistemini bulmasından sonra A.Sax,
Perinet ve Dr J.P.Oates tarafından geliştirilen sistem ile trompet günümüzdeki halini
almıştır. Pistonlu trompetin orkestradaki ilk kullanımı 1835’de Halevy’in ‘La Jueve’
dedir.”2
Trompetin orkestradaki öneminin tam olarak anlaşılması R.Wagner ile oldu
denebilir. Wagner, yapıtlarında genellikle üç trompet kullanmış, hatta ‘Tannhauser’
adlı eserinde oniki trompete yer vermiştir. Bu dönemden sonra besteciler, eserlerinde
diledikleri miktarda trompet kullanmışlardır. Ancak genel sayı üçtür. G. Mahler,
A.Bruckner ve R.Strauss gibi besteciler de bu çalgıya eserlerinde çok önemli sololar
yazmışlardır.
1 http://www.brasshistory.com 2 Samuel Adler, The Study Of Orchestration, Third Edition, W.W.Norton & Company, Inc.,
New York 1982, sf 316.
21
1.2.3. Trombon’un Tarihçesi
Trombonun Roma döneminden beri hatta daha da öncesinde kullanıldığı
bilinmektedir. Bu konuda kesin bilgi, XIV.yy.ın başlarında Avrupa’nın birçok
ülkesinde Sackbut adıyla tören bandolarında kullanılmış olduğudur.
Resim 19. Sackbut1
“Trombonun orijinali 15.yy’da ortaya çıkmış olan Sackbut (itçek) dur.
Pirinçten yapılmış olan sackbut, günümüz modern trombonundan farklıdır. Kromatik
olarak çalınabilen ilk bakır üflemeli çalgıdır. Kalak kısmı daha küçüktür. İnsan
sesine çok benzeyen bir tonu olduğundan pek çok besteciye göre kutsal bir çalgı
olarak değerlendirilmiştir. XVII. yy.a kadar kullanılan sackbut, zaman içinde boru
ölçüsünün büyümesi ve kalak şeklinin değişmesiyle trombona dönüşmüştür.”2
Sackbut, (Fransızca: saqueboute; çek-it anlamında) ve günümüzdeki hali
trombon birbirine çok benzemekle beraber, sackbutun daha dar bir hava kanalı, daha
sığ bir ağızlığı ve daha yayvan bir kalağı bulunmaktadır. İmalat teknikleri de bu iki
çalgıyı farklılaştırmıştır fakat çalma ve ses üretme metodu açısından farksızdırlar.
1 http://www.brasshistory.com 2 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/tbonehistory.html
22
Akordu değiştirmenin yöntemi silindir şeklindeki borunun boyunu bir sürgü
mekanizması sayesinde kısaltıp uzatmaktır.
İngiltere’de ‘sackbut’ veya benzeri isimlerle anılan en ilkel trombonun en
iyi ihtimalle 1450’ler civarında Belçika’da ortaya çıktığı sanılmaktadır. Bu çalgıların
kalakları, çapı 13 cm.den biraz daha geniş olan kenarlıksız bir huniyle
sonlanmaktadır. Modern trombon gibi bu çalgılar da tenordur, XVII.yy.a
gelindiğinde ise alto, bas ve kontrbas türleri ortaya çıkmıştır. Bu çalgılar genellikle
akordu bir ton ya da daha fazla pesleştirmek veya bazı durumlarda ses perdesini bir
sonraki ses aralığına indirmek amacıyla çeşitli formlarda kıvrımlı borularla birlikte
kullanılmıştır. Sackbutlar, kilise müziğine eşlik etmeleriyle ve bandolarda
kullanılmalarıyla bilinir.
Sackbut, XIV.yy sonlarının Avrupa’sında oldukça yaygındır ve 1495’de
İngiltere’de VII. Henry’nin çalgı topluluğu içinde dört tane sackbut bulunmaktadır.
1661’de Matthew Locke, sackbutun müzikal kullanımlarından birini kanıtlarcasına
‘Music for his Majesty’s Sackbuts and Cornetts’i besteler. Sackbut orkestrada
kornetlerle birlikte güzel bir ahenk yaratmıştır. Gregoryan şarkılara ve daha sonraları
ilahilere mükemmel bir eşlik olarak düşünüldüğü için kilise müziğinde de
kullanılmıştır. Erken XVII.yy.da sackbut virtüöz performansı için uygun görülen bir
çalgıdır.
Sackbutların ne zaman trombona dönüştüğünü kestirmek zordur, çünkü bu
geçiş kademeli olarak olmuştur ve yapısal farklılıklardan çok terminolojiye
dayanıyor gibi görünmektedir.
Sackbut çalanlara ise en son 1784’de Handel’in anma töreninde ihtiyaç
duyulmuştur.
Trombon en erken XVI.yy.ın sonunda Venedik’te G.Gabrieli dini
eserlerinde trombona yer vermiştir. Monteverdi ise 1607’de Mantua’da sahnelenen
‘Orpheus’ operasında beş trombon kullanmıştır.
Günümüzde kullanılmayan ama XVII.yy. da görülen bir trombon türü
soprano trombondur. Soprano trombonun ses aralığı trompet ile büyük benzerlik
gösterir. Kulisinin küçük ölçülerinden ve borusunun dar olmasından dolayı sesi çok
temiz ve oturaklı değildir. Bu yüzden soprano trombonun yanında ‘sing’ adında
23
üflemeli bir çalgı kullanılmıştır. Senfonik orkestrada Soprano trombon için yazılmış
partilerin en önemli örneklerinden biri Mozart’ın ‘Do minör missa’ sındadır.
Resim 20. Soprano trombon1
XVII.yy boyunca olağan bir trombon grubu alto, tenor ve bas trombon
olarak şekillenmiştir. J.S.Bach ve F.Haendel, trombonu kısıtlı kullanmışlardır.
Mozart, ‘Sihirli Flüt’ ve ‘Don Giovanni’de, Beethoven beşinci, altıncı ve dokuzuncu
senfonilerinin bazı bölümlerinde, Schubert son senfonilerinde trombonu kullanmıştır.
Weber ise operalarında tatlı bir armoni arayışıyla trombonların etkisini kanıtlamıştır.
Daha evvel kilise müziğinde, dans müziklerinde kullanılan, 1600’lü yıllarda Gabrieli
ve ardından Mozart ve Gluck tarafından orkestrada kullanılan trombon, senfonik
müziğe ilk olarak Beethoven’ın beşinci senfonisiyle giriş yapmıştır. H. Berlioz ve
R.Wagner, öteki bestecilerden daha fazla kullanarak trombonun müzik dünyasında
belirgin bir yer edinmesini sağlamışlardır. Hatta Berlioz, ‘Traite d’ Instrumentatıon’
(Çalgılama Kuramı, 1843) adlı eserinde trombonu, üflemeli çalgıların lideri olarak
görmüş ve trombona ‘epik’ adını vermiştir. Böylece çalgı, XIX.yy.ın ortalarından
sonra orkestradaki gerçek yerini almıştır. Berlioz ve Wagner, eselerinde diğer
bestecilerden daha fazla kullanarak trombonun müzik dünyasında daha geniş bir yer
kazanmasını sağlamışlardır.
1 Play With Emotion, Weril Corperation, P.O. Box 392-Lake Geneva, W.I.5347.
24
1.2.4. Tuba’nın Tarihçesi
Tuba’nın ilk ataları tahta ve deriden yapılmış bir Ortaçağ çalgısıyla başlar.
Defalarca tasarımı değişmiş, önce tuşlar eklenmiş, iki bölmeden oluşan dikleştirilmiş
tahta ve metal gövde haline gelmiş ve daha da fazla tuş eklenmiş, dik duran, zarif,
delikli ve pistonlu bir kanal haline gelmiş, yılana benzer dairesel bir tasarıma
kavuşmuş, sonunda dört pistonlu, si bemol tonundaki halinde karar kılınmıştır. Tuba
yaratılışının çok öncesinde bile ihtiyaç duyulan bir çalgıdır. Çalgı yapımcıları,
bestecilerin, bando ve orkestra şeflerinin, en bas sesleri rahatça elde edebilecek bir
üflemeli çalgı isteklerini özellikle orkestraların büyümeye başladığı bir dönemde
dikkate almışlardır.
Tuba’nın tarihçesi içinde tubanın atalarını incelemeden gelişimini anlamak
mümkün olmaz. Aşağıda da görülen Serpent, Tuba’nın atasıdır.
Resim 21. Serpent1
Edme Guillaume tarafından Fransa’da 1590 dolaylarında icat edilmiştir. Bu
çalgıyı oluşturan hakim materyal deri kaplı tahtadır. Ağızlık farklı olarak tahtadan,
kemikten, fildişinden, öküz boynuzundan, seramikten ve pirinç, bronz, kurşun-kalay
alaşımı gibi çeşitli alaşımlardan yapılabilir. Bir yılan gibi bükümlü olan orijinal
1 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/tubahistory.html
25
serpent, altı delik vasıtasıyla çalınır. Daha sonraları bu çalgıya, daha rahat
çalınabilsin diye tuşlar eklenmiştir.
İstenen bas notalarına ulaşabilmek için serpentin 2.5 metre uzunluğunda
olması gerekmiş fakat bu durumda gövde ve parmak deliği yerleşimi açısından
çalgıyı kullanmak imkansız hale gelmiştir. Bu güçlükleri aşabilmek için Guillame,
fagot tasarımcılarının yolunu açarak, aşırı derecede uzun olan boruyu kendi içine
kıvırmıştır. Guillame, boruyu onu hem kısaltacak hem de kıvrımların bitişikliği
sayesinde icracının her iki elinin de ulaşabileceği iki sıra delik bulunduracak biçimde
yılanımsı bir şekle sokmuştur. Tahtadan yapılan ve sızıntıyı önlemek amacıyla
deriyle kaplanan serpent, süratle kilise müziğinin bas tonlarının değişmez elemanı
haline gelmiştir.
Serpent çok geçmeden İngiltere’de dini rolünün yanı sıra, askeri nefesli
bandolarının bas üyesi olarak da kabul görmüştür. Birkaç defa tekrar tasarlanmasına
ve modern kullanıma adapte edilmesine ve yerini ofiklaydenin almasına rağmen,
orijinal çalgı varlığını sürdürmeye devam etmiştir ve günümüzde hala kullanılmakta,
bu çalgıya ilgi duyan çeşitli gruplar ve koleksiyoncular tarafından canlı
tutulmaktadır.
Beethoven, Mendelssohn, Berlioz, Meyerbeer ve Wagner gibi besteciler
serpente hiç de yabancı değillerdi. Bugün bile ton skalalarını değiştirmek için ilginç
sesler arayan besteciler bu dörtyüz yıllık çalgı için solo partiler yazmaktadırlar.
Bu çalgının en büyük çeşidi olan kontrbas Anaconda, 1840’larda ortaya
çıkmıştır ve günümüzde Edinburg Üniversitesinin Müzik Enstrümanları
Koleksiyonunun bir parçasıdır.
26
Kontrbas anakondayı Boston Senfoni Orkestrasının bas tromboncusu Douglas
Yeo çalarken görülmektedir.
Resim 22. Kontrbas Anakonda 1
Serpent’den sonra tubanın ataları içinde ‘Ofiklayde’yi de tanımak gerekir.
Resim 23. Ofiklayde2
1 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/tubahistory.html 2 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/tubahistory.html
27
Bu üflemeli çalgının bir diğer ismi ‘Keyed-Bugle’dır. Yukarıya doğru konik
olarak açılan ve güçlü bir tona sahip bir çalgıdır.
“Yapısı fagotunkine benziyordu ve bunu da Mendelssohn ‘Bir Yaz Gecesi
Rüyası’nın uvertüründe denemişti.”1
1819’da Dublin, İrlanda’da borazan üreticisi Joseph Halliday modern
kornetin atası olan tuşlu borazanı (keyed-bugle), 1821’de de ofiklaydeyi yaratmıştır.
İsim ‘Ophis’ (yunanca yılan anlamında) ve ‘kleis’ (tıpa veya kapak anlamında)
kelimelerinden türetilmiştir.(Yunanca tuşlu yılan anlamındadır) 1850’lerde tubanın
yerini almasına kadar kısa bir kullanım süresine sahiptir.
En eski ofiklaydeler, metal çalgılar olup konik-huni biçimli bir hava kanalı
ile dokuz adet pistonlu parmak deliğine sahiptirler. Pirinçten yapılması, saksofon gibi
tuş ve pistonlarının olması ve dikey durması gibi özelliklerinden dolayı ofiklaydenin,
atası olan çalgıyla arasında hiçbir benzerlik olmamasına rağmen, burada asıl önemli
olan iç tasarımıdır. Çalgı, üstü kapatıldığında veya açıldığında tonunu değiştiren
deliklere sahip konik hava kanalından oluşmuş bir bakır üflemelidir.
Ofiklaydenin üç çeşidi vardır, alto, bas ve büyük bas.
Ofiklaydenin görüntüsü saksofonu anımsatsa da bunun bir nedeni vardır.
Saksofon, ofiklayde ve tahta nefesli tasarımını bir araya getirme girişimlerinden
sadece biridir. Mendelssohn, Guiseppe Verdi, Schumann, Wagner ve Berlioz gibi
büyük besteciler XIX.yy.da bu çalgıya eserlerinde yer vermişlerdir. XIX.yy
ortalarına kadar tuba onun yerini alana dek çalmıştır. Ofiklayde 1928’de ortadan
kalkmıştır ama günümüzde birebir kopyaları mevcuttur. Günümüzde bu partileri
artık tuba çalmaktadır. Çalgının senfonik orkestra içinde son sahne alışı 1874’te
Verdi’nin ‘Requiem’inde olmuştur.
Ofiklaydenin en büyük türü, XIX.yy. bakır üflemelilerin taklitlerini yapan
Robb Stewart adlı bir uzmanın ürettiği kontrbas ‘Monster Ofiklayde’ dir.
1 Çelebioğlu, a.g.e.., s.293.
28
Tubanın atalarından biri olan ve 1845 dolaylarında Rusya’da üretildiği
düşünülen ‘Helikon’, omuzda taşınan bir marş kornosu olarak tasarlanmıştır. Bu bas
sesli çalgı, ‘Suzafon’ (Sousaphone) un öncülü olmuştur. 1850’de Viyana’dan Ignaz
Stowasser, süvari ve piyade bandoları için bu çalgıdan çok sayıda üretmiştir.
Resim 24. Suzafon1
Tuşlu borazanın icadından beş yıl sonra, çığır açan başka bir icad ortaya
çıkmıştır. Blühmel ve Stözel isimli iki mucid, kornoya pistonlar ekleyerek 1818’de
bu çalgının patentini almışlardır. Birkaç sene sonra Prusya’da Wilhelm Wieprecht
adlı başka bir mucit, bugünün bilinen piston tasarımına benzeyen ‘Berlin
Pistonları’nı icad etmiştir. Wieprecht daha sonra, icad edilişinden çok önceleri bile
güçlü bas sesine ihtiyaç duyulan bir çalgı yaratmıştır: Tuba.
“Berlioz 1843’te yazdığı Orkestralama kitabında tubanın ilk tanımı
yapmıştır. Berlioz, fa perdeli bas tubanın Prusya Kralının bandolar genel müfettişi
olan M. Wibrecht tarafından mekanizmasının geliştirildiğini, Kuzey Almanya’da sık
kullanıldığını belirtmektedir. Paris’te de A.Sax’ın mi bemol bas tubalar imal ettiğini
yazar. Besteci Fantastik Senfonisinde tuba kullanılmasını dipnotta vurgulamıştır.
1 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/tubahistory.html
29
Berlioz’dan sonra tuba 1858’de Otto Bach’ın bir uvertüründe ve Wallace’nin ‘Aşkın
Zaferi’ adlı eserinde kullanılmıştır. Ancak bu çalgıya orkestradaki kalıcı yerini
sağlayan Wagner’dir.”1
Tuba bugün bildiğimiz haliyle 1875 yılında R.Wagner’in tubayı anlaması ve
ona eserlerinde yer vermesiyle senfonik orkestraya katılmıştır. Wagner’in tubası
kornoya benzer bir yapıdadır. Sesi kornonun alt oktavlardaki seslerini andırır.
Trompet ve trombona bas desteği sağlamıştır. Wagner ‘Der Ring des Nibelungen’
adlı eserinde tüm tuba ailesine yer vermiştir.
Wagner’ in çağdaşı Bruckner ve R. Strauss, Wagner tubasını geliştirdiler.
Böylece bas tuba senfonik orkestranın standart elemanı olmuştur.
1 Kent Kennan-Donald Grantham, The Technique of Orchestration, Sixth Edition, Usa, 2002,
sf.130.
30
2. SENFONİK ORKESTRALARDA YER ALAN BAKIR
ÜFLEMELİ ÇALGILARIN TARİHSEL OLARAK
YAPISININ VE TÜRLERİNİN İNCELENMESİ
2.1. Bakır Üflemeli Çalgıların Genel Yapısı
2.1.1. Korno
Resim 25. Korno1
Korno, ağızlık, dışarıya doğru açılan bir kalak, kendi içinde kıvrılmış bir
boru sistemi, bu boru sisteminde değişik kombinasyonlarla kullanıldığında istenilen
sesi elde etmeye yarayan dört tane pistondan oluşur. Tuşların her birine basıldığında
yarım ses tizleşme veya pesleşme olur. İcracı kornoyu sol eliyle tutarken sağ elini
kalağın içine sokar. Huni biçimli ve bakırdan bir ağızlığa sahiptir. Tüm bakır
1 Play With Emotion, b.a.
31
çalgılarda piston sistemi çalgının gövdesindeki hava boşluklarını arttırarak doğal
armonik seslerin haricindeki seslerin oluşmasını sağlar.
2.1.2. Trompet
Resim 26. Trompet1
Trompet, dışarıya doğru genişleyen bir kalak, kendiliğinden kıvrımlı uzun
bir boru şeklinde olan gövde, üç tane piston ve ağızlıktan oluşur. Piston sistemi
korno ile benzeşir. Derin ve yayvan ağızlığı parlak bir ses çıkmasını sağlar.
2.1.3. Trombon
Resim 27 Trombon.2
1 Play With Emotion, b.a. 2 A.e.
32
Trombon, dışarı doğru geniş bir kalak, silindir şeklindeki uzun borudan
oluşan gövde, armonik seriyi yarım ton aralıklarla veren ve yedi pozisyonu olan kulis
ve ağızlıktan oluşur. Trombon ağızlığı korno ve trompetten daha geniş ve büyüktür.
2.1.4. Tuba
Resim 28. Tuba1
Tuba, çok geniş bir kalak, konik bir boru olan gövde, dört tane piston ve
ağızlıktan oluşur. Piston sistemi korno ve trompete benzer.
Bakır üflemeli çalgılardan çıkan ses, çalgının boru uzunluğuna ve şekline
bağlıdır. Ağızlığın şekli ve yapısı da çıkacak sesi çok etkiler. Bütün bakır
üflemelilerde ses çıkış noktası dışarı doğru açılır. Bu da sesin daha fazla yayılmasına
yardımcı olur. Bakır çalgıların kalakları sarı renkli nikel veya gümüş kaplama veya
altın kaplama olabilir. Sarı vernikli bakır alaşımı en çok tercih edilen kalak
1 Play With Emotion, b.a.
33
hammaddesidir. Altın kaplama ve gümüş-nikel alaşımlı kalaklar, çalgılarda farklı bir
ton karakteri oluşturur ve icracının müzikal beklentilerine göre tercih edilebilir.
Bakır üflemeli çalgılarda akort yapılabilmesi için bir veya daha fazla
hareketli bir pompa vardır. Bu pompaların hafifçe ileri veya geri hareketleri
çalgıların akort edilebilmesini sağlar.
2.2. Bakır Üflemeli Çalgılarda Ağızlık
Ağızlık, İng. ‘mouth piece’, Fran. ‘embouchure’, Alm. ‘mundstück’ olarak
yazılır. Bakır üflemeli çalgılarda ağızlık, çalgının icracının dudaklarına yerleştirilen
parçasıdır. Ağızlık çalgı ile icracı arasındaki köprüdür, çalgının başlangıç noktasıdır.
Resim 29. (Soldan Sağa) Tuba, Trombon, Trompet ve Korno Ağızlıkları çalgıların
boyutlarıyla uyumlu olarak en büyük ağızlık Tuba’nındır. Bunu sırayla Trombon, Trompet ve Korno
takip eder. Çalgıların ağızlık çapları ve boyutları icracının müzikal tercihine göre çeşitli
büyüklüklerde kullanılabilir.1
Bilinen en eski ağızlık, boynuzun dar kısmındaki düzgün yuvarlak açıklıktır.
Boynuzlar daha gösterişli bir şekilde işlenmeye başladıkça bunları tahta, kemik,
fildişi ve daha sonraları bakır, kalay-kurşun alaşımı, gümüş, altın, pirinç ve tunçtan
yapılan ağızlıklar izlemiştir.
1 http://www.mouthpieceexpress.com
34
2.2.1. Ağızlığın Anatomisi
Resim 30.Ağızlığın anatomisi1
Bir ağızlık çeper (rim), çanak (cup), boğaz (throat), gövde (shank) ve hava
kanalı (backbore) bölümlerinden oluşur.
Çeper: Bir çeperi oluşturan üç ana bileşen bulunur. Bunlar çeper yüzeyi, dış
çap ve iç kenardır. Çeper yüzeyi ağızlığın ana temas yeridir. Bu uyum icracının
kendine has ağız ve dudak yapısıyla belirlenir. İç kenar çeperin en kritik bölgesidir.
Ne dudakta iz bırakacak kadar keskin, ne de hiç iz bırakmayacak kadar yuvarlak
olmalıdır. İdeal iç kenar, ağızlığın dudaklara baskı yapmaması ile belirlenir.
Çanak: Derinliği ve şekliyle icracının ses kalitesi seçimini yansıtır. Derin
bir çanak daha koyu bir ton sunarken, sığ bir çanak daha parlak bir ton sağlar.
Boğaz: Hava akımının çanaktan çalgıya geçişinde köprü görevi görür. Eğer
giriş çok keskinse daha fazla direnç yaratır, daha açıksa direnç daha az oluşur.
1 http://www.mouthpieceexpress.com
35
Gövde: Çalgıyla ağızlığın birleştiği noktadır. Çalgıya tam olarak oturması
entonasyon problemlerinin olmaması ve icracının çalgıdan istediği ses kalitesini elde
edebilmesi için çok önemlidir.
Hava Kanalı: Tasarımının darlığına veya genişliğine göre sesi yayar. Hava
Kanalı, ağızlığın ses rengini, küçük ses farklılıklarını ve tınısını etkiler.
Ağızlık, dudaklara yatay bir pozisyonda yerleştirilmelidir. Alt çeneyi biraz
öne iterek alt ve üst dişlerin aynı hizaya getirilmesini takiben, ağızlık dişlere doksan
derece açıyla yatay bir pozisyonda yerleştirilmelidir. Bu şekilde alınan pozisyonda
ağızlığın kenarı dudakları kesmez. Fazla kavisli bir çepere sahip ağızlığın kullanımı
pek önerilmez. Çünkü çok kavisli bir çeper dudaklara fazla yaslanacak ve bu da
icracının kondisyonunu azaltacaktır.
Normal bir dudak pozisyonuna ve yeterli bir dudak kondisyonuna sahip bir
icracı orta genişlikte bir çepere sahip ağızlığı tercih etmelidir. Böylece daha fazla bir
esneklik ve dayanıklılık sağlanır. Çok geniş bir çeper dudak kaslarını sıkıştırarak
dudak pozisyonunun esnekliğini kısıtlar. Ekstra genişlikteki çeperler, icracının üst
sesleri çıkarabilmek için dudak kaslarını kullanmasından çok, dudaklara baskı
uygulanmasını teşvik etmektedir.
Fazla dar bir çeper, bir trompet ve trombon icracısına daha çok esneklik
sağlarken, dudaklara çok fazla gömülme eğilimindedir. Bu da dudaklardaki kan
dolaşımını kısıtlayarak kondisyon ve dayanıklılığı büyük ölçüde azaltır.
Resim 31. Çeşitli ebatlarda Trombon Ağızlıkları1 Resim 32. Trompet Ağızlığı2
1 http://www.mouthpieceexpress.com 2 http://www.mouthpieceexpress.com
36
Orta darlıktaki bir çeper, korno icracıları tarafından tercih edilmelidir, çünkü
çalgıları çok geniş bir ses aralığına sahiptir. Bu tip bir çeper, korno icracısının
dudaklarını rahatça hareket ettirmesini sağlar.
Genellikle çanağın, geniş çaplı veya derin olması çalgının entonasyonunu
pesleştirirken, çanağın ufak çaplı veya sığ olması tizleştirir. Bundan dolayı, ağızlığı
seçerken çanağın, çalgının entonasyonuna uygun eşleştirilmesi çok önemlidir. Büyük
çanaklar sesi arttırırlar ve daha koyu ve dolgun bir ton sağlarlar.
37
2.3. Senfonik Orkestralarda Yer Alan Bakır Üflemeli
Çalgılar
2.3.1. Korno Ailesi
2.3.1.1. Yapısı
Bakır üflemeli çalgılar grubunun alto ailesini oluşturan korno, kromatik
yapıya sahip bir çalgıdır. İng. Horn, Fr. Cor, Alm. Horn olarak yazılır. Korno
kelimesi İngilizcede hem boynuz hem korno anlamındadır. Çıkış noktasına yani
hayvan boynuzuna gönderme yapılmaktadır.
Korno formu, huni biçimli bir ağızlığa, dairesel bir yapıya, üç veya dört
pistona ve bakırdan konik bir hava kanalına sahiptir. Pistonları sol el parmaklarıyla
yönetme gerekliliği ve icracının çalgıyı tutuş şekli açısından diğer bakır üflemeli
çalgılardan farklıdır. Sağ el, çalgıda kimi zaman surdin* vazifesi görerek farklı bir
ses kalitesi meydana getirmeye yarar. Günümüz orkestralarında kullanılan
kornolarda dört piston vardır. Birincisi sesi yarım ton, ikincisi bir ton, üçüncüsü ise
sesi bir buçuk ton pesleştirir. Tutuşu, sol elin işaret, orta ve yüzük parmağı piston
perdeleri üzerinde, serçe parmağı destek çengelinde, başparmak da dördüncü pistonu
idare edecek biçimdedir. Dördüncü piston çalgının si bemol kornodan fa kornoya
dönüşmesini sağlar. Sağ el, kalağın içinden başparmak, işaret parmağı ve orta
parmağın üst kısımları ile çalgıyı dengede tutacak bir biçimde bulunur.
Fa kornonun boyu 63 cm., eni 38, 5 cm. dir. Günümüzde kullanılan çift
kornonun ise boyu 61 cm., eni 36, 5 cm. dir. Borunun boyu tamamı açılmış halde
2,8-3, 6 metre arasında değişir.
Modern korno, temel olarak fa perdeli pistonlu kornodur.
* Surdin: Çalgının sesini yumuşatmak, kısmak ve değişik ses renkleri elde etmek için kullanılır.
Müzikal notasyonda, ing. “mute”, alm. “dampfer”, fran. “sourdine” ve ital. “con sordino” ifadeleri kullanılır. Tüm surdinler, bakır çalgıların kalak kısmına yerleştirilir ve mantar şeritlerle kalakta durması sağlanır. Surdinler, bakır çalgının sesini daha keskin ve tiz bir hale getirir.
38
Aşağıda Fa Korno’nun ses aralığı gözükmektedir.
“Fa kornonun ses aralığı”1
Double Horn yani çift korno dediğimiz çalgı, si bemol pistonlu kornoya bir
boru daha ilave edilerek yapılmıştır ve günümüz orkestralarında bu korno kullanılır.
Ana boru takımı yaklaşık 3, 5 metre uzunluğundadır, ilave edilen kısım 2, 7 metre
kadardır ve pistonla kontrol edilir. Çift korno, daha tiz pasajlar yazmak isteyen
besteciler için etkili bir çözümdür.
“Kornonun kullanılan ses aralığı”2
Yazılan seslerden daha üst ve alt seslerde çalınabilir fakat bu icracının çalgı hakimiyetine bağlıdır.
“Modern kornonun çok geniş bir ses yelpazesi vardır fakat üst ve alt
oktavdaki bazı notaları çalmak zordur. Örneğin pedal notaların kontrolü zordur ve
çalınması için dudak pozisyonun çok gevşek bırakılması gerekir. Pedal notalar uzun
seslerde ve yavaş pasajlarda çok etkilidir. Hızlı pasajlarda bu seslerden
kaçılmalıdır. İnce sesleri uzun süre çalmak yorucudur ve partisyona periyodik
aralıklarla konulmalıdır.”3
1 Kurt Stone, Music Notation In The Twentieth Century, New York, 1980, s.221. 2 A.e., s.222. 3 Adler, a.g.e., sf 132.
39
“Dört pistonlu kornoda parmak numaraları
İnce do’dan sonraki sesler aynı parmak pozisyonlarında devam eder.”1
Korno, özel olarak başka bir anahtar belirtilmemişse genellikle sol ve fa
anahtarını kullanır. Bach, korno için İtalyanca bir terim olan ‘corno da caccia’ yı
kullanmıştır.
Günümüz korno icracıları dört pistonlu fa kornoya geçmişlerdir ve bunu
bestecilerin farklı anahtarlar kullanarak yapılan nota yazımını bırakmasından çok
önce yapmışlardır. Herkesin rahat ettiği fa korno yazımının neden daha önceden
kullanılmadığı merak konusudur. Korno genellikle ana ezgiyi çalar ama ikincil
derecede ezgilerde de etkilidir.
Çok geniş aralıklı sıçramaların ve hızlı pasajların iyi çalınabilmesi, korno
icrasının dudak hakimiyetine bağlıdır. Korno yapısı itibariyle çok çevik, teknik
açıdan çok atak bir üflemeli çalgı değildir. Solo eserlerde de çok hızlı çalınması
gereken pasajlar sınırlıdır.
Çok kalın notalarda kornonun sesi pek duyulmaz fakat varlığı hissedilir.
Korno, hafif dinamiklerde sıcak bir sese sahip bir çalgıdır. Sesi yükseldikçe
parlaklaşır. Diğer bakır üflemeliler kadar dil tekniğinde çeşitliliğe sahip değildir, ama
profesyonel bir korno icracısı tek dilin yanı sıra çift dil hareketlerini de rahatça
kullanır.
Korno mükemmel bir solo çalgıdır. Trompetten daha yumuşak bir ses rengi
olmasına rağmen korno, nerdeyse bütün çalgı kombinasyonlarında daha fazla
duyulur. Korno, sesindeki parlaklıkla ve yumuşak ton kalitesiyle özellikle orta
partilerde, grup olarak, herhangi bir solo çalgıya çok güzel eşlik eder.
Korno, devamlı olarak kendi doğasına göre en üst oktavlardaki partisyonları
çalar. Bu da korno icracısı için doğru ve isabetli çalabilme açısından özellikle hafif
çalınması gereken partilerde bir problem yaratır. Kornonun tarihsel olarak
1 Stone, a.g.e., s.224.
40
gelenekselleşmiş partisyon uygulamaları sayesinde korno icracıları, genellikle sürekli
olarak üst veya alt oktavlarda çalan icracılardır. Bu ayrım başka hiçbir çalgıda
yoktur.
Orkestrada kornonun kullanılmaya başlanmasından beri birinci korno (cor
alto) daha üst partileri, ikinci korno (corbasso) daha alt partileri çalar. Aşağıda
görüldüğü gibi XVIII..yy sonlarına doğru iki kornonun bu şekilde dizilimi kesinlik
kazanmıştır.
“Birinci korno ve ikinci kornonun ses aralığı farkları”1
Bugün senfonik orkestralarda birinci ve üçüncü kornocular üst oktavdaki
partileri, ikinci ve dördüncü kornocular da alt oktavdaki partileri çalarlar. Birinci ve
ikinci korno partileri bir çift olarak görülür, üçüncü ve dördüncü kornoda diğer çifti
oluşturur. Tiz partiler içeren soloların yüzde yetmişi birinci kornoya aittir, geriye
kalan tiz partiler üçüncü kornoya bırakılır. İkinci korno ise daha az sayıda tiz partileri
ve teknik soloları, dördüncü korno da en pes partilerdeki soloları çalar. Her bir
partinin üstüne ‘a2’ yazılırsa, bunun anlamı iki icracının da aynı notayı çalmasının
istendiğidir, dört satır yerine iki satır yazmak yeterli olur.
Bazı pasajlar standart dört kornodan daha fazlası için yazılmıştır. Örneğin
Stravinsky ‘Bahar Ayini’ adlı eserinde sekiz kornoya yer vermiştir. Aynı şekilde
Wagner’de ‘Ring’ adlı eserinde sekiz korno kullanmıştır. Sonradan bu sekiz
kornodan dördünün yerini Wagner Tubası almıştır.
Orkestrada birinci ve üçüncü korno icrasının notasyonu genellikle tek
numaralı sayılarla, ikinci ve dördüncü korno icracısının notasyonu ise çift sayılarla
belirtilir. Üst partileri çalan korno icracılarından çok kalın sesler içeren bir solo
istenebilir veya tam tersi bir durumda söz konusu olabilir. Kalın sesli notaları çalan
korno icracıları daha pedal notaları çalabilmek için büyük ağızlık kullanırlar ve bunu
1 Stone, a.g.e., s.226.
41
dudak pozisyonlarını gevşeterek yaparlar. Genelde korno notasyonu fa korno için
yazılmıştır, fa kornoda olmayan pedal seslerin si bemol korno ile çalınması
mümkünse de bunlar nadiren kullanılır. Kalın seslerde kornonun ses kalitesinde
entonasyon bozuklukları görülebilir. İnce notaları çalmak için dudaklar daha gergin
ve kapalı, kalın notalarda ise daha gevşek bir dudak pozisyonu olmalıdır. İnce
seslerle pes sesler arasındaki geçişlerde dudak pozisyonu değiştirilmemelidir.
Korno icracılarının farklı yeteneklerine ve çalma becerilerine göre bir görev
dağılımı yapmaları gerekir. İcracı, fa anahtarındaki üst partilere pek alışık olmadığı
için sol notasından daha ince notalar sol anahtarına göre yazılmalıdır.
Bütün son dönem partisyonlarında ve eski partisyonların yeni basımında
genellikle sol anahtarı, ender olarak da fa anahtarı kullanılır. Alt seslerdeki korno
partileri XIX.yy. partisyonlarında genellikle fa anahtarıyla yazılmıştır.
Kornonun senfonik orkestraya katkısı çeşitli şekillerdedir. Orta partilerde
kornonun tonu geri plan için idealdir. Esas yapıyı bozmadan ve tonundaki sıcaklığı
kaybetmeden, solo çalgıya eşlik yaparak da orkestraya çok güzel dahil olabilir.
Oda orkestralarında genellikle bir korno bulunur. Küçük orkestralarda bir
veya iki korno olabilir. Günümüzde senfonik bir orkestrada dört korno standart olsa
da yazılmış müziğe uygun olarak üç korno da kullanılabilir. Pek çok senfoni
orkestrasında beşinci korno için de yer vardır. Beşinci korno, birinci kornoya yardım
içindir ve onun yanında oturur. Daha fazla ses istendiğinde katılır ya da birinci
kornonun çalması gereken bir solodan önce, solodan önceki bölümleri onun yerine
çalar.
“Korno icracısı, çalmadan önce her bir notayı beyninde duyması gerektiği
için, yazılan sololarda mümkün olduğunca sıçramalardan uzak durulmalıdır. Yeterli
dinlenme araları verilmelidir. Çünkü korno, şüphesiz orkestra çalgıları arasında
çalınması en zor olanıdır.”1
1 Stone, a.g.e., sf.289.
42
Glisando*, kornoya pek sık yazılmaz fakat yazıldığında da tiz seslerde tercih
edilir. Glisando kullanımının iki örneği vardır. Birincisi, çok hızlı olması gerektiği
için arpej olarak yazılsa da glisando olarak çalınır. İkincisi, özellikle çok kalın
seslerde olduğu için icrası neredeyse imkansızdır. Günümüzde ‘gliss’ sözcüğüne
ilaveten iki nota arasına koyulan bir çizgi yeterli olacaktır. Aşağıda buna uygun bir
örnek görülmektedir.
“Stravinsky’nin “Bahar Ayini” eserinden Fa korno için yazılmış bir ölçü”1
Aşağıda görülen Benjamin Britten’in ‘Elegy’ adlı eserinde son iki ölçüde
yarım ton glisandolar, elin normal pozisyondayken çanın içinde hareket ettirilmesiyle
olur. El önce tamamen surdin etkisi yaratma amacıyla hafifçe çanı kapatırken, elin
hemen tekrar eski pozisyona dönmesiyle bu tür glisandolar oluşur. Bu hareketle ses,
yarım ton tizleşir veya pesleşir.
2
Cuivre, daha fazla nefes ve daha keskin dil vuruşları gerektiren bir etki
yapar. Kornoda çok kullanılan bir tekniktir.
Kornoda tril* iki çeşittir. Dudak ve piston trili. En karakteristik korno trili
dudak trilidir. Piston trili istenmedikçe yapılmaz. Genel olarak tam ölçü boyunca
yazılır ve en mümkün olan dudak trili de budur. Her zaman piston trilinden daha iyi
sonuç verir.
* Glisando: İcracının ilk notadan son notaya kadar sesi kaydırmasıdır. 1 Adler, a.g.e., s.146. 2 A.e., s.148. * Tril: Bir sesin, bir alt veya bir üst ses ile çok hızlı bir şekilde işlenmesidir.
43
Stopped horn, jödorg korno, Gestopft Transposing mute, surdinli kornonun
diğer dillerdeki tanımlarıdır.
Stopped horn denilen surdin etkisini yaratmak için icracı, sağ elini mümkün
olduğunca çanın içine, kornonun boğaz kısmına doğru sokar. Sağ elin çanın içine
yerleşmesiyle elde edilen stopped horn, sesi yarım ses tizleştirir. Bestecinin surdin
olarak icracıdan el çanın içinde mi yoksa metal veya tahta bir surdin mi istediğini
belirtmesi gerekir. Eğer metal veya tahta bir surdin kullanılıyorsa icracının surdini
takıp çıkartabilmesi için bir veya iki ölçülük bir zaman mutlaka bırakılmalıdır.
Surdinli korno tonu çok keskin ve köşelidir, özellikle fp notalarda etkilidir. Rimsky-
Korsakov, ‘Capriccio Espagnol’ eserinde, fa kornoya surdinli çalınması gereken bir
solo yazmıştır.
“Rimsky-Korsakov’un ‘Capriccio Espagnol’ eserinden surdinli korno solosu”1
Çıkan ses dikkat çekecek şekilde genizden ve rezonanslıdır. Stopped horn
tek bir nota veya bütün bir pasaj için kullanılabilir. Bu tarz çalışda icracı, gördüğü
notayı piyanoya göre yarım ton alttan okur. Fa korno görünen notasyon, mi kornoya
dönüşür. Stopped horn aynı zamanda sf> p icrasında da etkilidir. İcracı partisyonda
stopped horn işaretini gördüğü anda surdin olarak elini kullanmalı ve partisyonda
‘open’ terimini görmeden elini kornonun içinden çıkarmamalıdır.
1 Adler, a.g.e., s.150.
44
Resim 33. Korno Surdini1
2.3.2. Korno Türleri
İki tür korno vardır:
2.3.2.1. Doğal Korno
İng. Corno naturale. Fr. core simple. Alm. wald horn, doğal kornonun diğer
dillerdeki yazılışlarıdır.
Doğal korno pirinç borudan yapılmıştır. Çapı 0, 6 cm olan baş kısmındaki
açıklığa ağızlık yerleştirilir. Bu açıklık çan kısmının boyun bölgesinde 7, 5 cm’e
kadar çıkar. Sesin çıktığı yerdeki çanın çapı ise 28 cm’e kadar genişler. Doğal
kornonun tüm boru uzunluğu 2,4 metredir. Av kornolarından sonra piston
mekanizması kullanılmaya başlamadan önce orkestrada korno ilk olarak doğal
haliyle kullanılmıştır. Üzerinde hiç delik yoktur, ağızlığa gönderilen hava şiddeti
azaltılıp çoğaltılarak az sayıda ses elde edilebilmektedir. Tüm tonalitelerde
kullanılabilmesi için çalgıya borunun uzunluğunu değiştiren bilezikler takılarak ses
frekansları değiştirilir. Klasik dönem ve erken romantik dönemde orkestralarda doğal
trompetten daha çok kullanılmıştır. Bunun muhtemel sebebi de üst oktavlarda
yazılmış olsa da kornonun trompetten daha az kulak tırmalayan bir ses kalitesine
sahip olmasıdır. Bazı Avrupa ülkelerinde eserlerin dönemlerini daha iyi
1 Play With Emotion, b.a.
45
yansıtabilmesi için halen doğal korno kullanılmaktadır.(Viyana ve Berlin filarmoni
orkestraları gibi)
2.3.2.2. Pistonlu Korno
İt. corno ventile, Alm. Ventilhorn pistonlu kornonun diğer dillerdeki
yazılışlarıdır.
Resim 34. Fa Korno1 Resim 35. Si Bemol Korno2
Pistonlu kornoda üç tane piston vardır. Bu üç piston, sol elin işaret, orta ve
yüzük parmağıyla idare edilir. Bu pistonlar, iki ana boru grubuyla tamamen kromatik
modern bir korno yaratır. Kornonun ses yelpazesi dört oktavdır. Üç pistona ilave
olarak dördüncü bir piston da vardır, başparmakla idare edilir ve kornonun fa
kornoya dönüşmesini sağlar.
1 A.e. 2 A.e.
46
Resim 36. Dört pistonlu Si Bemol – Fa Korno1
Transpose problemlerinin tam olarak anlaşılması ve çözülmesi icracının bu
pistonları doğru ve tam olarak kullanmasını sağlar. Üç pistonlu kornonun parmak
pozisyonlarıyla dört piston kullanılmaya başlandığındaki icracının parmak
pozisyonları farklıdır. Fakat günümüzde hep dört pistonlu fa korno kullanılmaktadır.
Kornoda dördüncü piston genellikle daha alt oktavlardaki sesleri elde edebilmek için
kullanılır.
Beethoven’a kadar olan dönemde genellikle doğal korno kullanılmış, daha
sonra Brahms ve Wagner gibi besteciler tiz partiler için genelde doğal korno
kullanmış olsalar da eserlerinde pistonlu kornoya daha çok yer vermişlerdir. Doğal
kornonun elli yıl gibi bir dönem tek başına kullanılmasının ardından pistonlu
kornonun ortaya çıkmasına rağmen besteci ve icracılar doğal kornoyu kullanmaya
devam etmişler, çünkü bu yeni çalgının mekanizmasına güvenememişlerdir. Fakat
XX.yy. başlarında pistonlu korno Wagner’in kromatik ve karmaşık müziğine uygun
olarak senfoni orkestralarının standart bir çalgısı olmuştur, buna rağmen Brahms ve
Bruckner gibi besteciler en güzel korno sololarını doğal korno için yazmaya devam
etmişlerdir.
1 A.e.
47
2.4. Trompet Ailesi
2.4.1. Yapısı
Resim 37. Si bemol Trompet1
Bakır üflemeli çalgılar ailesinin soprano üyesidir ve içlerinde teknik açıdan
en çevik olanıdır. Trompet, ağızlık ve kendi üzerine kıvrılmış silindir biçiminde
bakırdan yapılmış bir borudan ve üç tane pistondan oluşur. Ağızlıktan başlayan bu
boru tüm uzunluğun üçte ikisi kadardır. Ağızlığı koniktir. Üçte birlik oran ise çana
doğru konik olarak genişler. Sarı bakır veya gümüş renginde kaplama maddesi
kullanılır. Boru uzunluğu açıldığında 1, 4 metredir. İng. trumpet (tpt), Fr. trompette
(tromp), Alm. trompete (tr), İtal. tromba ve İsp. Trompeta, trompetin diğer dillerdeki
yazılışlarıdır.
Trompet ailesi:
Resim 38. (soldan sağa) piccolo trompet, Do trompet, Si bemol tropet, Si bemol bas trompet, Si bemol
kornet ve Si bemol Flügelhorn2
1 A.e. 2 Kenan, Grantham: The Technique Of Orchestration, p.246.
48
Birçok trompet icracısı bütün bu sözü edilen trompetleri rahatça çalabilir,
fakat burada bireysel yetenek öne çıkar. Piccolo trompet ve Flugelhorn, icracının alt
oktavlardaki notaları çalabilmesi için dördüncü bir pistona sahiptir. Profesyonel
nitelikteki üç pistonlu trompette pedal seslerin çalımı mümkündür.
Aşağıda trompet ailesinin yazılan ve yazıldığında duyulan ses aralıkları ve
transpozisyonları görülmektedir:
1
Yazıldığından daha tiz ses veren trompetler
Fa trompet yazıldığından 4’lü tam daha tiz
Mi trompet yazıldığından 3’lü Majör daha tiz
Mi bemol trompet yazıldığından 3’lü minör daha tiz
Re trompet yazıldığından 2’li Majör daha tiz
Do trompet yazıldığı gibi tınlar.
1 Adler, a.g.e., s.152.
49
Yazıldığından daha pes ses veren trompetler
Si trompet yazıldığından 2’li minör daha pes
Si bemol trompet yazıldığından 2’li Majör daha pes
La trompet yazıldığından 3’lü minör daha pes
Trompette pistonlarına göre çıkan sesler ve doğuşkanları aşağıdaki gibidir:
1
Trompet, yapısı itibariyle teknik pasajları kornodan ve trombondan daha
rahat ve kolaylıkla çalar. Çok hızlı olmadığı sürece arpejler, sıçramalar yapabilir ama
bu tür pasajlar çok sık olmamalıdır. Trompetin fanfarlarda* kullanımı çok yaygındır.
Tekrarlanan notalar, çift dil hareketleri çalgının karakterine çok uygundur. Trompette
yüksek sesli bir pasaj çalmak, özellikle üst oktavlarda, çok yumuşak bir pasajı
çalmaktan daha kolaydır. İnce partilerde piyano çalabilmek, icracının dudak kontrolü
açısından zordur. Orta partiler ise tüm icracılar için uygundur, tüm dinamikler
kolayca çalınabilir. Trompet, bir orkestranın veya bandonun başında solo bir çalgı
olabilecek kadar parlak bir sese sahiptir ama aynı zamanda çok yumuşak ve dramatik
bir yapısı da vardır. Aşağıda trompet ailesinin genel olarak kullanıldığı ses aralığı
görülmektedir.
Trompet ailesinin ses aralığı2
1 Adler, a.g.e., s.153. * Fanfar: Çoğunlukla bakır üflemeliler (genellikle trompet) tarafından çalınan, coşkulu açılış müziği. 2 Adler, a.g.e., s.154.
50
Eğer bir senfonik orkestrada dört trompet partisi varsa, birinci partiyi
1.trompet, ikinci partiyi 1. kornet, üçüncü partiyi 2. kornet, dördüncü partiyi de
2.trompet çalar.
“Trompet icracıları, uzun süren bir eğitim neticesinde parlak bir ses kalitesi
elde etmeyi öğrendiler ve böylece trompet, bakır üflemeliler içinde en parlak sesli ve
en dinamik çalgı oldu. Bu dinamizm icranın her anında kendini belli eder. Gelişmiş
bir teknik, sığ bir ağızlıkla, hafif ve hızlı pistonlarla ve kısa borularla daha da
olanaklı kılınır.”1
Trompette tril, genellikle pistonların kullanımı ile gerçekleşir. Daha tiz
partilerde triller dudak hareketleriyle çalınabilir. Tek piston değişimi gerektiren
triller daha kolay çalınırken iki piston değişimi gerektiren triller daha farklı bir çalış
tekniği gerektirir ve bazen bu triller üçüncü bir pistonun da kullanımını da
gerektirebilir. Trompette glisando özellikle ince partilerde etkili olur.
Partisyonda trompetin muted yani surdinli olarak çalınması istendiğinde
genelde ‘con sordino’, bu etkiyi kaldırmak veya eski haline getirmek için ise ‘senza
sordino’ yazılır. XIX.yy. sonlarında Alman besteciler bunların yerine genellikle aç
ve dur sözcüklerini kullanmışlardır. Aç, surdini kaldırmak içindir. Son dönem
partisyonda senza sordino yerine İngilizce ‘open’ sözcüğü görülür.
Kornodaki surdinden farklı olarak trompette surdin, transpozisyonu
etkilemez. Fakat kornoda olduğu gibi sesi yumuşatır ve ses rengini değiştirir.
Trompette sesi elle durdurmak olanaksızdır. Fakat yine de bestecilerin
çeşitli surdin isteklerine göre el kullanılabilir.
1 Adler, a.g.e., s.281.
51
Resim 39. Trompette surdin1
Gershwin ‘Rhapsody in Blue’ eserinde aşağıda görülen, harmon surdinle
çalınması gereken iki solo pasaj yazmıştır.
2
XX.yy. bestecileri diğer bakır üflemelileri gölgede bırakan güçlü ve parlak
sesi yüzünden trompetin modern ve küçük olan si bemol ve do perdeli pistonlu
modelini tercih etmişlerdir.
1 http://www.brassmute.com 2 Adler, a.g.e., s.282.
52
2.4.2. Trompet Türleri
2.4.2.1. Doğal trompet
Resim 40. Doğal trompet1
Tüpleri bulunmayan bu trompet, çalgının gelişimini tamamlamamış ilk
halidir. Perdeyi değiştirmek için boruda tüpler yoktur. Borunun uzunluğuna tekabül
eden perdede sesler üretilebilir. XVII.yy. başlarında İtalya’da Monteverdi ve
çağdaşlarının yapıtlarında kullanılan trompetlerin çoğunluğu re perdelidir. Fakat bu
tür trompetler günümüzde kullanılmaz.
XVI. ve XVII.yy.larda kullanılan, eklenen tüpler sayesinde perdeleri
değiştirilebilen daha gelişkin bir doğal trompet türü de vardır. Bu çalgıyla armonik
seslerin tamamı elde edilemeyeceği için eserdeki seslerin tümünü çıkartabilmek
amacıyla, trompet icracıları yanlarında değişik perdelerde trompetler bulundurmak
ve çalgı değiştirmek zorunda kalmışlardır. Bach döneminde, icracının yanında
değişik perdelerden trompetler bulundurması sayesinde eserler çalınabilmiştir.
Mozart döneminde ise daha değişik yapılarda tüplerin kullanıldığı ve do, re, mi
bemol perdeli trompetlerin icra edildiği bilinmektedir.
1 http://www.brasshistory.com
53
2.4.2.2. Barok trompet
Resim 41. Doğal trompet1
Barok dönemde yaşamış olan J.S.Bach ve çağdaşlarının bazı eserlerindeki
trompet pasajlarını anlayabilmek için bu dönemde varlığını sürdürmüş olan Clarin
tarzı üfleme tekniğini bilmek gerekir. Clarin tarzı trompet çalarken en ince notaların
temiz çalımı esastır. Barok dönem bestecileri orkestraya genellikle üç trompet için
nota yazmışlardır. Birinci ve ikinci trompet partileri clarin üfleme tekniğinde çalan
trompet icracıları için yazılmıştır, süslü ve kontrapuntal partilerdir. Koro ve orkestra
için yazılmış neşeli barok eserleri, J.S.Bach’ın ‘Eine feste burg’ ve Haendel’in
‘Messiah’ gibi eserleri hep üç trompet için yazılmıştır.
Trompet bu dönemde aryalarda sıklıkla önde duyulan bir çalgıdır.
Haendel’in ‘Messiah’ından ‘Trumpets shall sound’ ünlü bir örnektir. Bach’ın 51 nolu
kantatı soprano trompet ve yaylılar için yazılmıştır. Bu dönemde trompetin boru
uzunluğu 2 metredir, bu da şu anki modern trompetin iki katı uzunluğundadır.
Armonik dizilimi de modern trompetten bir oktav yukarıdadır. Ama modern
trompetle barok trompetin arasında çok fark vardır. Modern trompetin sesi çok daha
parlak ve iddialıdır. 1 http://www.brasshistory.com
54
XVIII.yy. da yazılmış üst oktavlardaki trompet partilerini yorumlayabilmek
için modern trompette re ve mi bemol trompet sıklıkla kullanılır. Son zamanlarda
geliştirilmiş olan si bemol piccolo trompet, standart si bemol trompetten bir oktav
daha tizdir ve o dönemde yazılmış üst partileri çalmak için sıklıkla kullanılır.
“XVIII.yy da müzik alanındaki gelişmeler ve değişik yaklaşımlar clarin
çalımında zorluklar yarattı ve bunun sonucunda clarin üfleme tekniği ortadan kalktı.
Klasik dönem eserlerinde trompet kullanımı Barok döneme göre çok daha sınırlıdır.
XIX.yy. sonlarına kadar trompet, Barok dönemdeki önemine ve önderliğine yeni bir
şey katamamıştır.”1
2.4.2.3. Pistonlu Trompet
Piston ilaveli fa trompetler Beethoven döneminde yaygın olarak
kullanılmıştır. Piston ya da valf denilen kapakçıklar sayesinde ses verme uzunluğu
arttırılan ve böylece değişik perdelerde armonik diziler üretebilen bu trompet,
sonraları geliştirilmiştir. Trompette üç tane piston vardır.
Birden fazla piston aynı anda harekete geçirilebilir ve böylece perdeyi dört,
beş veya altı yarım ses tizleştirebilir veya pesleştirebilir. Yani altı tane doğal
trompete bir pistonlu trompet eşit denebilir. Bu dönem fa trompet dışında diğer
trompetler için de partiler yazılmıştır, ama tahminen bu bölümler transpose edilmiş
ve pistonlu fa trompetle çalınmıştır. Si bemol ve do trompetler, pistonlu fa trompeti
takip ettiler ve bugünkü standart hallerine ulaştılar.
Si bemol, do, re ve mi bemol trompetler
Si bemol trompet, bandonun standart trompetidir, orkestralarda sıkça
kullanılsa da artık eskisi kadar popüler değildir. Giderek yerini daha parlak bir sese
sahip olan do trompete bırakmaya başlamıştır. Bestecinin isteği dışında si bemol ve
do trompet arasında bir seçim yapmak ise icracıya kalmıştır.
1 Kennan-Grantham, a.g.e., s.186.
55
Resim 42: Do Trompet1
Si bemol trompet dolgun bir sese sahiptir. Senfoni orkestralarında olduğu
kadar caz gruplarında, bando ve dans orkestralarında da yaygın olarak kullanılır. Si
bemol trompet, bir dönem bir sürgü ilavesi ile la trompete çevrilmiş fakat bu
sürgünün güvenilmez oluşu yüzünden bundan vazgeçilmiştir.
Re ve mi bemol trompetler, genelde bestecinin isteğiyle çalınır. Si bemol ve
do trompetten daha yumuşak bir sese sahiptirler. Sesleri üst oktavlarda biraz daha
köşelidir.
Resim 43. Re Trompet2
La ve si bemol piccolo trompetler
Ayarlanabilir kurşun borusu olan çalgılardır. Uzatıldığında fa notasına göre,
kısaltıldığında si bemol notasına göre akort edilir. Re trompete göre daha etkileyici
bir sese sahiptir. Ilımlı ve yumuşak bir tarzda çalındığında sesi flüte benzemeye
başlar.
1 Play With Emotion, b.a. 2 A.e.
56
Mi bemol ve Si naturel trompetler
Belli eserlerde, nadiren kullanılan trompetlerdir. Mi bemol bas trompet, si
bemol trompetten daha az hareketlidir. Stravinsky bu çalgıyı ‘Bahar Ayini’ adlı
eserinde kullanmıştır.
Stravinsky “Bahar Ayini” eserinden oktavlarda ünison trompet grubu için yazılmış bir alıntı1
Si bemol bas trompet
Normal si bemol trompetten bir oktav aşağıdadır. Dolgun bir sese sahiptir.
Bas trompet, istendiğinde trombon veya euphonium icracısı tarafından çalınabilir.
Trombon ağızlığı ile çalınır. Aşağıda bas trompetlerin ses aralığı görülmektedir.
1 Stone, a.g.e., s.246. 2 A.e., s.247.
Do Bas Trompet
Si Bemol Bas Trompet
Mi bemol Bas Trompet
Re Bas Trompet2
57
2.4.2.4. Modern Pistonlu Trompet
Modern pistonlu trompet, çok daha esnektir ve tonu daha hafiftir. Pistonlar
sayesinde varolan tüm doğuşkanları ve pedal sesleri çıkarabilir. Pistona basılmadığı
zaman si bemol trompettir, pistona basılmasıyla la trompete dönüşür. Eski doğal
trompetlerin yarısı uzunluğundadır.
Günümüzde standart orkestra elemanı olarak do trompetin yerini si bemol
pistonlu trompet almıştır. Daha üst oktavlarda notalara talebin artması, daha parlak
sesli ve çevik bir çalgı istenmesi yüzünden küçük si bemol ve pistonlu do trompet,
orkestraların standart ve aranan elemanı olmuştur.
Partisyonda hangi trompetin istediği önemli değildir çünkü trompet icracısı
belli bir eserde kendi kullanımına en uygun olanı seçecektir.
2.4.2.5. Flügelhorn
Konik bir bakır üflemeli çalgıdır. Koyu ve yumuşak bir tonu vardır. Sesi
trompetten çok kornoya benzer. Son zamanlarda caz müzisyenleri tarafından tekrar
keşfedildi. Besteciler, üst oktavlardaki pasajlarda trompete rakip olarak flügelhornu
görürler. Bazı flügelhorn modelleri dört pistonludur. Bu ilave dördüncü piston,
flügelhornun gücünü arttırmış, geleneksel tonunu değiştirmiştir.
Resim 44. Si Bemol Flügelhorn1
1 Play With Emotion, b.a.
58
Kornet gibi flügelhorn da bir tür borazan olarak ortaya çıkmıştır.
Flügelhorn’da korno benzeri niteliklere rastlanır; derin, huni biçimli bir ağızlık,
konik bir hava kanalı ve kornetten daha geniş bir kalak. Fakat kornet ve trompette
olduğu gibi, si bemol flügelhorn da korno ailesindeki benzerlerinin yarı
uzunluğundadır, bu onun ilk iki buçuk oktavda kornet ve trompetle aynı bölümleri
paylaşmasına sebep olmuştur.
Erken XVIII. yy. Flügelhorn’u yarı – dairesel yapıya sahip bir av borusudur.
Taşıyıcısına da “ Flügelmeister” olarak hitap edilmiştir. Flügelmeister’in rolü, avın
evrelerinin idareciliğidir.
Resim 45. 1650’lerde kullanılan Av Borusu1
“ Flügel” ismi kanat /yan anlamına gelir ve büyük bir ihtimalle asıl olarak
avlanma sırasında avın etrafını çevirip kanattan yapılan bir manevrayla kıstırmaya
gönderme yapıyordu.
Flügel ailesi bir mi bemol soprano, si bemol alto, si bemol tenor ve mi
bemol bastan oluşur. Flügelhorn’lar do, fa, sol ve la olmak üzere diğer tonlarda da
üretilmiştir. Mi bemol tonundakinin boyu 37 cm.dir.
1 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/flugelhistory.html
59
Resim 46. Mi bemol Soprano Flügelhorn1
Pistonlu borazan da sıklıkla hem kornetin hem de Flügelhorn’un atası olarak
düşünülmüştür ve bu düşünce de hatalıdır çünkü Flügelhorn, Halliday tarafından
1800’lerde icat edilen pistonlu borazana öncülük etmektedir.
Geçmişte Flügelhorn’lar farklı materyallerden yapılmıştır. Bunların arasında
tahta, kil ve seramik de bulunmaktadır. Ayrıca tamamen pirinç, bronz, gümüş ve
nikelden yapıldıkları olmuştur. Modern Flügelhorn genellikle pirinç ve bazen
elektroliz usulüyle gümüş, nikel, altın ya da bakır kaplama yapılır. Günümüzde
askeri bandolarda ve üflemeli çalgı topluluklarında kullanılmaktadır.
2.4.2.6. Kornet
Kornet bakır üflemeli çalgılar ailesinin bir üyesidir. Trompetle aynı
özelliklere sahiptir, bu yüzden trompetin küçüğü kabul edilir. 38 cm. boyunda, si
bemol tonunda, alaşımlı ağızlıkla çalınan ses rengi yumuşak ve parlak bir çalgıdır.
1 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/flugelhistory.html
60
Resim 47. Modern Kornet1
Kornet, genel yapısı ve ağızlık yapısı itibariyle trompete benzer. Yapısı si
bemol trompetinkine çok yakındır. Boru yapısı üçte ikisi konik ve üçte biri silindirik
olduğundan ses tonu, trompetinkinden daha yumuşaktır. Korno ve trompetin melezi
gibidir.
1828’de Fransa’da Halary (Jean-Hilarie Aste) adlı bir mucit yuvarlak posta
kornosuna pistonlar eklemiş ve tasarımına ‘cornet ordinaire’ yani sıradan kornet
adını vermiştir. Birkaç yıl sonra da, kalağı öne bakan ve daha yassılaştırılmış
oranlara sahip olan pistonlu kornet, bir başka deyişle ‘cornopean’ olarak adlandırdığı
bir çalgı geliştirmiştir.
Resim 48. Cornopean ya da Pistonlu Kornet2
1 Play With Emotion, b.a. 2 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/cornethistory.html
61
Cornopean ilk bakışta modern korneti andırır. Aralarındaki esas fark
pistonların, ana boru ile kalak arasında değil, iyice sol tarafta olmasıdır. Ayrıca
pistonlara üstten bakıldığında ortadaki pistonun, çalanın üç orta parmağına denk
gelecek şekilde hizanın dışında olduğu görülebilir. Bu, cornopean’ın yayvan parmak
hareketiyle çalınmasından kaynaklanmaktadır, çünkü çalanın, pistonlara ulaşabilmek
için parmaklarını boru takımı üzerinde adeta yayması gerekmektedir.
Bugün bildiğimiz şekliyle ana boru ile kalak kanalı arasındaki piston
kasasına ve kalak kanalının başındaki kıvrıma sahip olan modern kornet, Antoine
Courtois tarafından 1955’de üretilmiş ve İngiliz modeli adını almıştır.
“Kornet, parlak ve görkemli sesler için trompetle birlikte kullanılır. Opera
eserlerindeki soprano ve mezzosoprano sesleri için bu çalgının ses rengi ve genişliği
çok elverişlidir. Solo bir üflemeli çalgı olarak da başarıyla kullanılabilir.”1
Avrupa’da tiyatro orkestralarında çok kullanılmıştır. Askeri törenler için
yazılmış eserleri çalmak için de ideal bir çalgıdır ve XIX. ve XX.yy.ın büyük bir
bölümünde halk şarkılarında yer almıştır.
Stravinsky’nin Petruşka eserinden si bemol kornet solosu (Bu pasaj genelde trompet tarafından
çalınır).2
Trompete piston mekanizmasının ilave edilmesi, modern korneti yaratmak
için gerekli olan teknolojiyi gözler önüne sermiştir. Modern trompete silindir hava
kanallı çalgı, kornete ise konik hava kanallı çalgı denmesine rağmen, gerçekte ikisi
de konik hava kanallı çalgılardır. Silindir hava kanalı tabiri, bir çalgının boyunun
1 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/cornethistory.html 2 Adler, a.g.e., s.288.
62
ancak bir kısmı için geçerli olabilir, o silindir kanalın dışında kalan kısımlarda ise
tüm bakır üflemeliler konik hava kanallarına sahiptirler.
Trompetin ağızlık sapı, ana borunun 5-10 cm.si ve kalak bölümünün tamamı
koniktir. Bu açıdan, kornetle trompet arasında çok az fark bulunmaktadır. Trompet
genel olarak kornetten daha az silindir kanala sahiptir. Bu iki çalgıyı birbirinden
ayıran farklılık, aslında konik kanalın eğimidir. Kornetin, daha koyu, daha yumuşak,
daha sıcak seslere imkan tanıyan dik bir eğimi vardır ve ses aralıkları, kolay çalma
esnekliğini yaratacak şekilde daha bitişiktir.
Si bemol ve Mi bemol kornetler
Yapısı ve tonları itibariyle trompet ve flügelhorn arasındadırlar. Üçte birlik
kısımları silindirik, üçte ikilik kısımları koniktir. Modern kornetler trompet gibi
silindirik ve konik yapıdadır, fakat boru uzunluğu daha kısadır ve çan kısmı biraz
daha tüp gibidir.
Küçük mi bemol kornet çoğu zaman askeri bandolarda kullanılır, bunun
dışında pek kullanılmaz.
Kornet, günümüzde senfoni orkestralarında nadiren kullanılır. Kornetler de
trompetler gibi si bemol çalgılardır, bu yüzden nadiren do kornete rastlanır.
Trompette mümkün olan her şey kornet için de mümkündür. Her iki çalgıda aynı
doğuşkanlara sahiptir.
XIX.yy. da kullanılmaya başlandığından bu yana kornetler pistonludur. Bu
da pistonlu trompet çıkmadan önce bestecileri kornet için eserler bestelemeye
yöneltmiştir. Berlioz’dan beri birçok besteci korneti senfonik orkestrada kullanmış
olsa da, bu çalgı orkestranın daimi elemanı olamamıştır. Onun yerini pistonlu
trompet doldurmuştur.
63
2.5. Trombon Ailesi
2.5.1. Yapısı
Trombon, bakır üflemeli çalgılar ailesinin tenor sesli üyesidir. Latin
dillerinde trombon olarak geçer, Alm. Posaune Fr. Trombone a Coulisse dir. Doğal
kulisini doğuşkanlarını çalabilmek için hareket ettirir. Bu kulis hareketiyle
trombonda yedi tane pozisyon elde edilir. Her bir pozisyon arası yarım tondur. Bu da
doğal tonların birbirini izlemesini sağlar. Trombonun uzunluğunun üçte ikilik kısmı
silindirik, üçte birlik kısmı koniktir. Bu konik kısım açılan bir çanla son bulur ve
burası sesin çıktığı yerdir. Trombon üç ayrı parçadan oluşur. Ağızlık, kulis ve sesin
çıktığı yer olan kalak. Trombonun açık yerine doğru genişleyen kısmı kalak, sesin
çıktığı yer ise çandır. Kulisin hareket ettirilmesi sağ el ile olur.
1
Kulis mekanizması, kromatik serinin temiz çalınabilmesini ve en küçük
komaların bile duyulmasını sağlar. Kulisin bu tür kolaylıklarına rağmen zor yanları
da vardır. Örneğin bağlı notaları temiz çalmak, oktavlarda ve geniş aralıklarda
oldukça zordur. Bunun gibi hızlı ve teknik pasajları da çalmak pek kolay değildir,
çünkü kulisin hareketi, yaylı ve diğer üflemeli çalgılara göre trombonun hareketini
kısıtlar. İnce seslerin çalımında alternatif pozisyonlar üretilebilir ama kalın seslerde
fazla alternatif yoktur.
1 Stone, a.g.e., s.252.
64
Ventil sistemiyle trombona bir boru takımı ilave edilmiştir. Bu boru
takımına geçebilmek için ventile basılır. Böylece ilave yardımcı pozisyonlar oluşur.
Örneğin yedinci pozisyondaki sesler ikinci pozisyona, altıncı pozisyondaki sesler
birinci pozisyondan alınabilir. Bu da hızlı pasajlarda icracıya çok büyük bir çalım
kolaylığı sağlar. Aşağıda görülen örnek pasajda üstte yazan numaralar, ventil
olmadan çalınması gereken pozisyonları, alttaki numaralar ise ventil kullanılarak
değişen pozisyonları gösterir.
1
Trombon hızlı dil hareketleri için uygun bir çalgıdır ama yine de trompet
kadar çevik değildir. Bunun bir sebebi de trombonun ağızlığının daha büyük
olmasındandır. Buna ilaveten çalgının da daha büyük olması artikülasyonu
zorlaştırır, bu da kalın seslerde ağır ve hantal bir görüntü yaratır. Kulisin hız sınırları
içerisinde gayet esnek ve amaca uygun bir çalgıdır.
“Trombonun forte sesleri trompet kadar iyidir fakat daha güçlü ve
dolgundur. Kornoları iyi dengelerler, trompetlerle mükemmel bir uyumları vardır ve
diğer tahta üflemelilerle de çok uyumludurlar.”2
1 Stone, a.g.e., s.254. 2 Victor Sumerkin, Enstrumanlar Serisinde Trombon, Moskova, 1975, sf. 62.
65
Aşağıda sırasıyla tenor, bas, alto ve kontrbas trombonun ses aralıkları
görülmektedir.
1
En bilinen yönüyle trombon, yüksek sesli ve gösterişli etkisi olan bir
çalgıdır. Bazen çok önemli bir solo çalabilir, bazen arka planda kalarak görevini
yapar.
Trompetin bas ses olarak devamıdır. Boru uzunluğu ve genişliği trompetin
iki katıdır, bu da seslerin daha kalın çıkmasını sağlar. Trombonun uzunluğu 1- 1,8
metredir, boru uzunluğu açılmış haldeyken 2, 7 metredir.
Trombonun sesinin parlak ve kuvvetli olması ona erkeksi ve görkemli bir
kişilik kazandırır. Genelde eserlerin yüksek sesli doruk noktalarında kullanılır fakat
koral eserlerde de tercih edilir.
Trombon’da surdin kullanımı, oldukça istenen bir etkidir. Surdinler
genellikle bakırdandır. Kornodaki gibi sesi tizleştirmez, fakat sesin şiddetini azaltır.
Ses genizden gelir gibi rezonanslıdır.
1 Stone, a.g.e., s.258.
66
Resim 49. Trombon’da surdin1
Trombon için kulisin pozisyonları arasındaki uzaklık çalınacak eserin zorluk
derecesini belirler. Trombon çalarken bir diğer problem kulisi hareket ettirirken
legato* yani bağlı notaların etkisini tam olarak verebilmektir. Eğer çalgının içine
hava gönderimi aralıksız sürerse, istenen ve olması gereken glisando gerçekleşir.
Aynı pozisyondaki iki nota için glisando veya legato gerekmez, dudak yoluyla
havayı kesmeden rahatça legato etkisi verilir. Glisando olarak icra edilebilecek en
büyük aralık birinci pozisyondan yedinci pozisyonadır.
Aşağıdaki glisando çalımına dair örneklerde alttaki Romen rakamları
pozisyonları göstermektedir.
Trombon’da glissando (Romen rakamları pozisyonları gösterir)2
1 http://www.brassmute.com * Legato: İki notanın birbirine bağlı çalınmasıdır. 2 Sumerkin, a.g.e., s.26.
67
Trombonun notasyonu alto ve tenor do anahtarı ve fa anahtarı ile yazılır.
Senfonik orkestralarda üç trombon bulunur: Alto, tenor ve bas trombon.
2.5.2. Türleri
Trombonun beş farklı türü vardır.
2.5.2.1. Alto Trombon.
Resim 50. Alto trombon1
Alto trombon, mi bemol sesi ve doğuşkanları üzerine kurulmuştur. Bu
açıdan ses dizilimi ve pozisyonlarıyla tenor ve bas trombondan farklıdır.
2
Diğer trombon türlerinden daha dar bir ağızlığa sahiptir. Alto trombonda
ince seslerin çalışında daha iyi bir netice elde edilir. Sesi parlaktır fakat tenor
trombon kadar yırtıcı değildir. Tenor ve bas trombonun güçlü sesine sahip olmasa da
halen kendine özgü yerini korumaktadır. Özel ilavelere ihtiyacı yoktur.
1 Play With Emotion, b.a. 2 Sumerkin, a.g.e., s.30.
68
Notasyonunda da diğer trombon türlerine göre bir farklılık vardır. Kalın sesler ya da
pedal tonlar bu trombonla çalınamaz. Diğer trombonlar gibi yedi pozisyonu vardır.
Çalgının daha küçük olması kulis pozisyonlarını, ses kalitesini ve entonasyonu
etkiler, bu yüzden alto trombon icracısı diğer trombonlarla birlikte çalarken etkili bir
teknik geliştirmelidir.
XVIII.yy.da, solo bir üflemeli çalgı olarak da kullanılmıştır. XIX.yy.
boyunca yaygın olarak Alman ve İtalyan bestecileri tarafından kullanılsa da, yüzyılın
sonlarına doğru alto trombon, önemini yitirmeye başlamıştır.Bunun en önemli sebebi
XIX.yy.ın ilk yarısında ortaya çıkan pistonlu trompettir. Günümüzde senfonik
orkestrada birinci trombon icracıları çok üst oktavlarda pasajlar içeren partileri
yorumlamak için bu çalgıyı, orijinalinde belirtildiği gibi tekrar kullanmaya
başladılar. Alto trombona ilginin artmasının nedeni, özellikle bu çalgı için yazılmış
olan eski eserlere rağbetin artmasıdır. XIX.yy.da yazılmış eserlerin daha yüksek bir
performansla çalınabilmesi için alto trombon tercih edilmektedir.
2.5.2.2. Tenor Trombon
Resim 51. Tenor trombon1
Senfonik orkestralarda en çok kullanılan trombondur. Trombon ailesinin
temelidir. Profesyonel olmayan durumlarda diğer tüm trombonların yerini tutar.
Kalak ve kulisinin çapı alto trombondan daha büyüktür, kendi içinde farklı boyutlara
sahiptir. Ağızlığı da alto trombon ağızlığından daha büyüktür, bu da sesin daha
dolgun çıkmasını sağlar. Bas trombondan daha kısa borulu tenor trombonun hayli
parlak bir ton kalitesi vardır.
1 Play With Emotion, b.a.
69
1
Geniş borulu bir tenor trombon, çıkacak sesin tonundaki dolgunluk ve
yumuşaklık için çok önemlidir. Notasyonu, fa anahtarında veya do anahtarında
yazılır. Tenor do anahtarı ek çizgileri önlemek için kullanılır. Tenor trombonda
birinci pozisyondaki si bemol ve doğuşkanları, yedinci pozisyondaki natürel mi sesi
ve doğuşkanlarına kadar kromatik olarak iner. Yedinci pozisyonda kulis neredeyse
tamamen dışarıdadır.
Pedal sesler tenor trombonda pek kullanılmaz ama solo eserlerde bu seslere
yer verilmiştir. Pedal seslerde en sık kullanılanlar, ilk üç pozisyonun en kalın
notalarıdır. Diğer pozisyonlardaki pedal seslerin kontrolü daha zordur.
Tenor trombonun ses dizilimini sol başparmakla kontrol edilen bir ventil
oldukça etkiler. Bu ventile basıldığında birinci pozisyonda fa sesinin tüm
doğuşkanlarına ulaşılabilir ve bu yedinci pozisyona kadar kromatik olarak devam
eder.
Resim 52. Si bemol – Fa Ventilli Trombon2
1 Sumerkin, a.g.e., s.35. 2 Play With Emotion, b.a.
70
Ventilin kullanımı ventile basılmasıyla oluşan ayrı bir boru takımının
devreye girmesiyle gerçekleşir. Böylece çalış tekniğinde pek çok kolaylık elde edilir
ve pedal seslerin daha temiz çalınması sağlanır. Ama bu pedal sesler yine de bas
trombonunkiler kadar dolgun değildir. İlave ventil sistemi, çalarken kolaylık
sağlayan pek çok alternatif pozisyon da yaratır. Ventile basıldığında kullanılan ikinci
boru takımı, icracının daha fazla hava göndermesini gerektirir. Ventile basılarak elde
edilen seslerin entonasyonu daha farklı olabilir, icracı buna dikkat etmelidir. Ventil
kullanıldığında pozisyonlar normal alınan yerlerinden biraz daha aşağıda alınmalıdır.
2.5.2.3. Bas Trombon
Resim 53. Bas trombon1
Senfoni orkestralarındaki üçüncü trombondur. Tenor trombondan daha ağır
ve kasvetli bir tona sahiptir. Kalak ve boru çapı tenor trombondan daha büyüktür.
Çok hava gerektirdiğinden notasyonda icracıya rahat nefes almasını sağlayacak
boşluklar bırakılmalıdır.
2
1 Play With Emotion, b.a. 2 Sumerkin, a.g.e., s.40.
71
Bas trombon yapısı itibariyle daha fazla nefes gerektirdiği ve pozisyonları
daha rahat kullanmak için, ventile yardımcı ilave bir ikinci ventil sistemi eklenmiştir.
Bu yardımcı ventil, pedal seslerin daha rahat çalımını sağlar. Natürel si sesi gibi
ulaşılması zor sesler için bas trombon icracısı, sol başparmakla idare edilen bu ikinci
ventilden yararlanır. Bu ventil aynı zamanda pedal notalarda alternatif pozisyonlar
yaratır. Bu farklılık her bakımdan trombonun boyutlarının daha büyük olmasından
kaynaklanır.
Bas trombonla çalınabilen pedal sesleri1
Hatta bu pedal seslere yardımcı olmak amacıyla üçüncü bir ventilin ilave
edildiği de olur. Bas trombon icracısı, tenor trombon icracısına göre ventil
kullanırken her sesi, kulisi idare ederken çok az miktarda pes düşünmelidir. Bas
trombon çok güçlü bir sese sahiptir ama bu çalgıya çok hızlı pasajlar yazmamak daha
iyi netice verir. Çünkü notaları çalarken ventil sistemini iyi bir şekilde kullanmak çok
beceri ister.
Bas trombon hakkında H.Berlioz şöyle demiştir, “Benim bulunduğum
şehirler arasında Berlin, büyük bas trombonu bulacağım tek şehirdir. Paris’te bile
trombon yok, çünkü bu enstrümanı çalmak insanın göğsünü çok yoruyor. Berlin
Opera Orkestrasında bu trombonlardan iki tane var ki diğer trombonların sesini
neredeyse tamamen kapatmaktadır.”2
1 Sumerkin, a.g.e., s.42. 2 A.e., s.50.
72
2.5.2.4. Kontrabas Trombon
Resim 54. Kontrabas trombon1
Bas trombondan bir oktav daha kalın sesleri çıkarabilmektedir. Bas
trombondan daha büyüktür ve daha fazla fizik gücü ister. Çok pes yazılmış
rejistirlerde nadiren kullanılmıştır. Wagner, Strauss ve Schoenberg, kontrabas
trombona görev vermiş birkaç besteci arasındadırlar. Verdi, özellikle ‘Falstaff’’da bu
çalgıya özel bir yer vermiştir. İcracıya çok külfet getirdiğinden, özellikle bu trombon
için notasyon yazılması önerilir. Günümüz özgün kontrbas trombon yazılımlarında
bu çalgı yerine artık tuba görülüyor olsa da, tuba, kontrbas trombon için yazılan
eserlerde onun yerini tutamaz. Dikkatli ve çalış zorluklarının farkında olunduğu bir
notasyonla etkin, baskın ve kolay unutulmayan bir ses elde edilir.
2.5.2.5. Pistonlu Trombon
Resim 55. Pistonlu trombon2
1 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/tbonehistory.html 2 Play With Emotion, b.a.
73
İlk olarak XIX. yy başlarında Avusturya, İtalya ve Fransa’da görülmüştür.
Yürürken çalmaya elverişli olduğundan bandolarda ve nefesli orkestralarında
kullanılmıştır. Yapısı trompete benzer, büyük bir trompet gibidir.
Pistonlu trombonda nota değişiminde kulisin yerine piston kullanılır. Üç
piston ilave edilmiş ve kulis mekanizması kaldırılmıştır. Entonasyon bozuklukları ile
sesi trombondan çok, parlak sesli bir ‘euphonium’ gibi duyulur. Kulis
mekanizmasının ortadan kalkması, trombonda karakteristik olan glisandoyu imkansız
hale getirmiştir. Hem kulisli hem de pistonlu bir trombon yapılmıştır ama yaygın
olarak kullanılmamıştır. Entonasyon problemleri yüzünden çok az besteci senfonik
orkestrada bu çalgıyı kullanmıştır. Teknik pasajları kulisli trombona göre daha
kolaylıkla çalmasına rağmen ses kalitesinin bozukluğu, yetersizliği ve bas seslerde
beklenen dolgun tınıyı verememesiyle zamanla unutulmuştur.
74
2.6. Tuba Ailesi
2.6.1. Yapısı
Tuba, Bakır üflemeli çalgılar ailesinin en bas sesli üyesidir. Korno ailesinin
bir uzantısıdır. Geniş, konik bir boru ve huni biçiminde bir ağızlıktan oluşur. Çok
geniş bir çanı ve konik bir yapısı vardır. Piston sistemi korno ve trompetinkine
benzer. Dört pistonludur. Bazı tubalarda beşinci hatta altınca piston da bulunur. Çok
derin, geniş bir ağızlıkla çalınır. Bu da pedal notalarda dolgun ve görkemli bir ses
çıkmasını sağlar.
Modern tuba, genelde fa anahtarında notalandırılır. Tuba icracısı, notasyona
göre hangi tuba uygunsa orkestrada onu kullanır. Aşağıda modern tubanın ses aralığı
gözükmektedir.
Modern Tubanın ses aralığı1
Bütün bakır üflemelilerin en büyüğü olan tuba, bir hayli nefes gerektiren
oldukça yorucu bir çalgıdır. Bu nedenle notasyonunda icracıyı çok fazla yormamak
için gerekli özen gösterilmelidir. Pasajlarda dinlendirici aralar olması tavsiye edilir.
Boyutları yüzünden çalgının sesi kalın seslerde ağır ve tembel duyulur.
Fakat orta partilerde canlı ve hareketli bir yapıya sahiptir. Pedal sesler ağır
tempolarda yazılırlarsa kontrolü kolaylaşır ve ff dan pp ya istenen dinamikte istenen
sesi verebilir. Tubanın ton yapısı kornoya benzer. Bunun sebebi konik yapısı ve derin
ağızlığıdır. Ses kalitesi, üst partilerde bozulabilir. İstisnai durumlarda solo çalar
1 Stone, a.g.e., s.272.
75
Si bemol, fa ve do Tubalar en çok kullanılanlardır. Hangisinin seçileceği
çalınacak esere, partisyona, parmak problemlerine ve tuba icracısının kararına
bağlıdır. Do Tubanın transpose ihtiyacı yoktur.Diğer Tubalar transpose edilerek
çalınır. İnce notalara nadiren çıkar, bu partiler genellikle trombon ve kornoya verilir.
Günümüzde kullanılan senfonik tubaların çoğu beş pistonludur. Aşağıda beş
pistonlu bas do tubanın hangi seslerde hangi pistonları kullandığı kromatik olarak
gösterilmiştir.
Beş pistonlu bas do tubanın parmak numaraları1
Öğrenci modellerinde ve bazı eski model tubalarda sadece 3 piston
bulunabilir. 4. piston’un bu eksikliği 1-3, 2-3, veya 1-2-3 piston kombinasyonlarının
kullanılmasının gerektiği yerlerde entonasyon sorunlarına yol açabilir. (burda örnek
olarak “1-3” kullanılmasıyla, 1. ve 3. pistonun aynı anda basıldığı pozisyonlardan
bahsedilmektedir)
Üçüncü trombonla çok uyumlu bir bas ses sağlar. Aynı zamanda trompet ve
korno ile de güzel bir uyumu vardır. Günümüz senfoni orkestrasında bir tubaya yer
1 Adler, a.g.e., s.291.
76
vardır. Tuba tını olarak kontrabaslarla, fagotlarla ve bas tahta nefeslilerle de iyi
kaynaşır. Trombonlar ile birlikte bir oktav alttan kullanımı oldukça sık görülen bir
durumdur.
Orkestralarda sadece bir tuba kullanılırken (en azından bir tane devamlı tuba
icracısı olur), nefesli orkestralarında çeşitli boyutlarda birden fazla tuba
kullanılabilir.
Stravinsky ve Schöenberg gibi bazı bestecilerin iki tuba kullandığı
görülmüştür. Eğer iki tuba var ise birinci tuba daha üst partileri, ikinci tuba alt
partileri çalar. Aşağıda orkestrada iki tubanın kullanımına örnek bir pasaj
görülmektedir.
Orkestrada iki tubanın kullanılmasına bir örnek
R. Strauss’un, “Böyle Buyurdu Zerdüşt” (Also sprach Zarathustra) senfonik şiirinden bir alıntı.1
Pedal fa notasının altındaki pedal seslerin zayıf ve kalitesiz çıkma eğilimi
vardır, bu seslerden mümkün olduğunca kaçılmalıdır. Boyutlarına göre
kıyaslandığında tuba, teknik pasajlar çalarken kendinden beklenmeyecek kadar
çevik bir çalgıdır.
Orta partilerde tuba, yumuşak bir tona sahiptir ancak tiz notalara doğru bu
yumuşaklık kaybolur. En pedal seslerde, tuba çevikliğinin ve hızının bir kısmını
kaybedebilir. Bu partilerde tubadan akıcılık ummak doğru olmaz. Fakat yine de
orkestradaki bas sesleri en temiz ve dinamiklerde en çok çeşitliliğe sahip bakır
üflemelidir. Trombon icracıları, tubanın inebildiği bu pedal sesleri çalabilseler de
çaldıklarından tatmin olmayacaklardır.
Besteci, yazdığı eserde hangi tubanın kullanılmasını istediğini belirtmek
zorunda değildir, burada seçim icracıya kalır.
1 Adler, a.g.e., s.295.
77
Bir tuba icracısı birden fazla çalgıya sahip olabilir, örneğin senfonik
orkestralar için büyük bas do tuba, solo pasajlar için veya oda müziği için biraz daha
ufak olan Fa tuba ve nefesli toplulukları için de bir si bemol bas ya da Suzafon
kullanabilir.
Tubada hangi ses aralığında nasıl bir etki elde edildiğini gösterir.1
Tubada surdin kullanımı enderdir ve tek tip surdin kullanımı vardır. Surdini
yerleştirmek ve çandan geri çıkarmak garip bir görüntü ortaya çıkardığı için besteci,
icracıya bunu gürültüsüz bir şekilde yapacak yeterli zamanı tanımalıdır.
2.6.2. Türleri
2.6.2.1. Wagner tubası
Resim 56. Wagner tubası2
1 Adler, a.g.e., s.297. 2 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/tubahistory.html
78
Bildiğimiz tubadan çok kornoya benzer. Wagner Tubası iki çeşittir. Daha
küçük olan korno ve alto korno ile aynı ses aralığına sahip, dört pistonlu fa ve si
bemol Wagner tubası ve daha büyük olan si bemol bas Wagner tubası. İkisinin de en
iyi şekilde, Saks kornosuyla Fransız kornosu arasında bir hava kanalı profiline sahip
olduğu söylenebilir.
Aşağıda fa ve si bemol Wagner tubalarının ses aralıkları görülmektedir.
1
Wagner Tubası neredeyse hiç yayvanlığı olmayan bir kalağa sahiptir, ve
bütün kanal, pistonlar dahil olmak üzere koniktir. Bütün bunlar da çalgının veriminin
sekteye uğramasında büyük rol oynayarak, yaygın bir kullanıma sahip olmasını
engeller.
Bu çalgı ilk olarak Wagner’in ‘Ring’ adlı eserinde kullanılmıştır. Bruckner
ve R.Strauss’da bu çalgıya eserlerinde yer vermiştir. Wagner tubası si ve fa perdeli
olmak üzere iki boyutta üretilir. Daha ufak boyutlarda olan fa Wagner tubası, küçük
nefesli topluluklarının değişmez üyesi olarak Avrupa’da hala oldukça popülerdir.
Wagner Tubasını beşinci kornonun yerini tuttuğu görülmüştür.
2.6.2.2. Tenor Tubalar
Tenor tubalar, ‘Euphonium’ yani diğer adıyla ‘Bariton Horn’ ve ‘Alto
Horn’dan oluşur. İçlerinde en bas ses özelliğine sahip olan euphoniumdur. Genellikle
fa anahtarında notalandırılır. Eğer Bariton Horn olarak geçiyorsa sol anahtarına
yazılır.
1 Adler, a.g.e., s.300.
79
Resim 57. Si Bemol 4 Valfli Euphonium1 Resim 58. Bariton Horn2
Amerika’da euphoniuma bariton horn da denir. Bas trombondaki ses
dizilimine sahiptir. Fakat minyatür bir tuba gibi imal edilmiştir. Konik bir yapısı ve
sonu açılan bir çanı vardır. Dört pistonludur. Çok tatlı ve düz bir sese sahiptir.
Bazıları euphonium’u Si bemol tenor tuba olarak adlandırırken, diğerleri de
tenor ya da bariton Flügelhorn olarak düşünür.
1820’de euphoniumun tenor bas korno olarak doğumu ile bakır çalgılara ilk
valf eklenmesinin tarihsel çakışması nedeniyle, kalın sesli konik borulu çalgılarla
euphonium arasında bir bağlantı oluşturulmuş, böylelikle euphonium, tuşlu yerine
valfli ofiklayde kategorisine girerek, Serpent’in XIX. yy. daki vücut bulmuş hali
olmuştur.
Bu çalgının Yunanca kökenli ismi için iki anlam çıkartılabilir: “tatlı sesli”
ya da “büyük sesli”. Yunan dilini iyi kullanan biri tarafından iki anlamın da aynı anda
kullanılması oldukça mümkündür.
1 Play With Emotion, b.a. 2 A.e.
80
Euphonium’un pistonlu, dönerek işleyen ve ikisi birden olmak üzere 5 valfi
bulunmaktadır. Valfler bir hizada, üç ve iki, ya da üç ve bir olmak üzere bir açıyla
gruplanır ve çalgının üzerinde çeşitli yerlerde bulunurlar.
Euphonium, kalağı yukarı, öne ve yana bakan, döndürülebilir şekilde olan,
sax kornosu gibi az açılan kalaklarla, ya da Suzafon gibi kalağı çok açılan şekilde
üretilmişlerdir.
Çift kalaklı euphoniumların kalaklarının ikisi de sabit ve döndürebilir, ya da
biri sabit ve biri döndürülebilir şekilde üretilmiştir, genelde küçük olan kalak öne
bakmaktadır.
Resim 59. Çift kalaklı Euphonium1
Ufak olan kalak, pistonlu trombonun sesini üstlenmek, duble etmek için
yaratılmıştır. Fakat trombon silindirik borulu bir çalgı olduğu için bu iddia bir yanlış
anlamaya dayanmaktadır. Euphoium’un taklit edebileceği en yakın bakır çalgı sesi,
baritone/tenor sax kornosu olacaktır.
Tubadan daha hareketli ve esnektir, daha az hava gerektirir. Modern
orkestralarda önemini kanıtlamıştır. Euphonium ve tuba birlikteliği birçok bakır
üflemeli gruplarında görülür. Geleneksel olarak bu iki çalgı, bas satırında birlikte
kullanılır. Tuba ve euphonium, aynı notayı iki farklı oktavda çalabilir. Diğer
zamanlarda euphonium, gruba tenor bir ses olarak katılır. Günümüzde Wagner 1 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/euphhistory.html
81
Tubasının yerini almıştır ve tubanın çaldığı partileri çalar. Fa anahtarında
notalandırılır ve transpose edilmez. Eğer tenor tuba için yazılmış bir partiyi çalıyorsa
bunu transpose etmesi gerekecektir. Çok fazla kullanılmasa da senfonik orkestra
içinde euphonim için yazılmış çok güzel sololar vardır. R.Strauss’un ‘Don Kişot’
eserinden aşağıdaki solo buna güzel bir örnektir.
R.Strauss’un ‘Don Quixote’ adlı eserinden ünlü euphonium solosu1
2.6.2.3. Suzafon (Sousaphone)
C.G.Conn tarafından 1898 yılında üretildiği ileri sürülen suzafon, aslında ilk
defa J.W.Pepper tarafından, Philedelphia’daki bir sanayi fuarında sergilendiği 1893
yılında imal edilmiştir. Suzafon, aslında sadece yönelimli bir kalak eklenmiş bir
helikondur. Helikon ve Suzafon yürüyerek çalınan bandolarda kullanılırlar.
Resim 60. JW Pepper’in Orijinal Suzafonu 18932 Resim 61. Modern Suzafon3
1 Adler, a.g.e., s.312. 2 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/tubahistory.html 3 Play With Emotion, b.a.
82
2.6.2.4. Bas Tubalar
Resim 62. Si bemol bas tuba1
Bas tubaların, si bemol, do, mi bemol ve fa olmak üzere türleri
vardır.Günümüz senfonik orkestralarında kullanılan tubalar bunlardır. Bas tuba
olarak kullanılan si bemol kontrbas tuba ve do kontrbas tuba da vardır. Genellikle Fa
ve Do bas Tubalar senfonik orkestralarda kullanılmak üzere seçilirler; Mi bemol ve
Si bemol bas tubalar ise daha yaygın olarak nefesli topluluklarında görülürler.
Si bemol ve Do bas tubanın ses aralığı2
1 http://home.earthlink.net/~tenorhorn/tubahistory.html 2 Adler, a.g.e., s.312.
83
3. BAKIR ÜFLEMELİ ÇALGILARIN ORKESTRADAKİ
KULLANIM TEKNİKLERİ
3.1. Bakır Üflemeli Çalgıların Senfonik Orkestraya Girişi ve
Kullanımı
Klasik dönemden önce bakır üflemelilerin ne sayıda ve ne sıklıkla
kullanıldığı tam olarak bilinmemektedir. Rönesans’da bakır üflemelilerin kullanımı,
konserin verileceği salona veya kiliselerin büyüklüğüne göre de değişmiştir. Örneğin,
Giovanni Gabrieli (1557-1612), ‘In ecelesiis inden Interlude’ adlı eserini, Venedik’te
muhtemelen üç trompet ve üç trombonla çalınmak üzere bestelemiştir ve bu grup,
benzer gruplarla her bir grup farklı balkonlarda çalacak şekilde güçlendirilmiştir.
Barok dönemde en çok kullanılan bakır çalgı grubu trompetlerdir. Bu dönemde clarin
üfleme tekniği oldukça popülerdir ve trompete her alanda pek çok eserde görev
verilmiştir. Kornolar doğal korno olarak orkestralarda kendilerine yer buldular. Fakat
trompette olduğu gibi kornolara da oldukça tiz partiler yazılmıştır. Sınırlı kullanım
alanlarına rağmen eserlerde trompetlerle beraber orkestraya dahil oldular.
Trombonların görevi henüz diğer bakır çalgıları takviye etmekti. Haendel’in ‘Water
Music’ ve bunun yanında operamsı birkaç eser dışında bütün bakır üflemeliler bir
arada görülmez.
Klasik dönemin yükselişinde trombonlar, pek çok senfonik eserde halen yer
almamışlar fakat opera ve kilise orkestralarında sıklıkla kullanılmışlardır. Beethoven,
beşinci senfonisinde son bölüme üç trombon için bir pasaj yazarak trombonların
senfonik orkestraya girişini sağlamıştır.
Klasik dönemin sonlarında senfonik orkestrada bakır üflemeliler grubu, iki
trompet, üç korno ve üç trombon olarak son halini almıştır. Kısa bir süre sonra bu
gruba tuba da katılmış, üç kornonun sayısı dörde çıkarılmıştır. Böylece bakır
üflemeli grubu, dört korno, üç trompet, üç trombon ve tuba olarak bugünkü halini
almıştır.
Trompetlerin kornolardan daha tiz partiler çalmasına rağmen neden
kornoların arkasında oturdukları hala tartışma konusudur. Bunun tek sebebi tarihsel
84
olarak açıklanabilir. Bu da kornoların orkestrada trompetlerden önce kullanılmaya
başlanması ve trompetlerle timpaninin genellikle aynı partileri çalmaları yüzünden
yan yana oturmalarıdır.
Romantik dönemde bakır üflemeli çalgılarda piston mekanizmasının
kullanılmaya başlanması sonucu, besteciler bakır çalgılara eserlerinde daha fazla yer
vermeye başlamışlardır. Berlioz, Mahler ve Stravinsky gibi besteciler orkestranın
sınırlarını genişletmişlerdir. Orkestraların büyümesi sonucu bakır üflemeli çalgı
grubunun da sayısı arttırılmış, çalgıların tüm boyutları ve özellikle kalak çapları
büyümüş ve bunun sonucunda çıkan ses de daha yüksek ve görkemli olmaya
başlamıştır. Bakır üflemeli çalgıların en fazla kullanıldığı dönem bu dönemdir.
XX. yy.da senfonik orkestradaki bakır üflemeli çalgıların yapısına yeni
ilaveler olmamış fakat çalgılardan daha farklı ses renkleri ve çalış teknikleri
istenmeye başlanmıştır. Çalgıların geleneksel kullanımları dışında farklı tınılar
aranmaya başlanmıştır.
Örneğin, bakır üflemeli çalgı icracısından aşağıda da görüldüğü gibi
çalgıdan eser boyunca hava üflemesi, ıslık çalması, dudakları kapalı olarak ‘mmm’
sesi çıkarması, çalgının içine şarkı söylemesi veya ağızlığı çevirip ters ucundan
üflemesi istenebilir.
1
1 Stone, a.g.e., s.221.
85
Bir başka örnekte icracının avuçiçi ile ağızlığın üstüne vurarak ‘pop’ sesi
çıkarmasıdır.
Ağızlığa elle vurarak çalınması istenen notalar.1
Bir başka istenen teknikte, icracıdan çalarken diğer bir ses içinde ‘huu’ diye
mırıldanmasıdır. Oldukça kısa zamanlı bir tekniktir. İcracı vokal ses rengi ile
çalgının ses rengini olabildiğince eşleştirmeye çalışır.
Trompet için2
Böylece bilinen akorlar çalınabilir. Bu konuda Tubalar, büyük ağızlık
yapılarıyla en şanslılardır.
Tuba icracısının hem çalıp hem söylemesi için yazılmış notasyon.
(küçük notalar mırıldanarak, büyük notalar çalınarak)3
1 Adler, a.g.e., s.246. 2 A.e., s.247. 3 A.e., s.248.
86
Bakır üflemeli çalgılar içinde trombon, mikrotonların icrasına en ideal uyum
sağlayandır. Trombon kulisinin icracının isteğine ve becerisine göre elle
ayarlanabiliyor olması bu çalgıyı istenilen her türlü mikrotonal değişimi elde etmeye
elverişli kılar.
Korno da mikrotonları çalabilir. Ufak bir dudak hareketiyle ve çan içindeki
elin pozisyonunun değişimi ile korno icracısı, çalgının armonik dizilimindeki
herhangi bir tondan çalabilir. Fakat bunun bir bedeli vardır. Elin çanın içine
yerleşmiş olması sesi pesleştirir ve aynı zamanda tonun rengi de değişir. Tonalitenin
ses renginden daha önemli olduğu pasajlarda bu metot işe yarar. Eğer ses rengi
önemliyse, tonun değişimi de sınırlıdır.
Trompet ve tuba icracıları, trombon ve korno icracılarına göre mikrotonları
daha sınırlı kullanırlar. Kulisli bir çalgı olan trombon küçük hareketlerle tonda bir
değişim sağlayabilir. Bakır üflemeli çalgı icracıları dudak pozisyonlarını hafifçe
oynatarak sesi bir tam ses veya yarım ses kaydırabilirler.
Aşağıda görülen örnekte Stuart Dempster için yazdığı ‘One man’ parçasında
Ben Johnston, trombonun mikroton üretme kapasitesinden yaralanmıştır.
Romen rakamları trombondaki pozisyonları gösterir. Noktalar da seslerdeki mikrotonal değişimi
belirtir.1
1 Sumerkin, a.g.e., s.78.
87
3.2. Bakır Üflemeli Çalgıların Senfonik Orkestrada
Kullanımına Örnekler
3.2.1. Kornonun Senfonik Orkestrada Kullanımından
Örnekler
1. Tchaikovsky beşinci senfonisinin ikinci bölümünde kornoya oldukça
bilinen ve melodik bir solo yazmıştır.
İkinci bölüm 8-12. ölçüler1
2. R.Strauss’un ‘Till Eulenspiegel’ den alınan bu pasaj üçüncü kornonun
solosu ile başlar ve bütün bölüm boyunca devam eder. Alıntı pasajdaki üst
oktavlardaki notalar, bağlar ve oktavların eşleşmesi nedeniyle kolay çalınırlar.
Besteci, korno solosunun bütün orkestranın üstünde duyulmasını istemiş ve finalini
oktavda yazarak duyulur kılmıştır.
2
3
1 Adler, a.g.e., s.148. 2 A.e., s.149. 3 A.e., s.150.
88
3.Shostakovich beşinci senfonisinin son bölümünde aşağıdaki korno solosunu
yazmıştır. Bu korno solosu uzun zamandır, solo yazımındaki en etkileyici ve önemli
sololardan biri olarak kabul edilmektedir.
1
4.John Adams ‘Hızlı makinede kısa bir tur’ adlı eserinde dört kornoya
çanlar yukarda aşağıdaki pasajı yazmıştır.
Bells in the Air: (Çanlar Yukarı)2
1 A.e., s.151. 2 A.e., s.152.
89
5.Joan Tower’ın korno için yazdığı ‘Sequoia’, korno için oldukça üst
oktavlardadır ve çok heyecan verici bir pasajdır.
1
3.2.2. Trompetin Senfonik Orkestrada Kullanımından
Örnekler
1.J.S. Bach’ın Brandenburg Konçertosundaki meşhur trompet solosu, fa
trompet için yazılmıştır. Fakat bu pasaj genelde piccolo trompet ile çalınır. Yine de
çok üst oktavlardaki partisyonu sebebiyle piccolo trompetle bile çalınması halen
zorluğunu korumaktadır.
2
1 A.e., s.153. 2 A.e., s.154.
90
2. Mahler’in beşinci senfonisinde oldukça dramatik bir başlangıç vardır.
Eser trompet solo ile başlar. Orkestranın geri kalanı onikinci ölçüde esere katılır. Si
bemol trompet için yazılmıştır.
1
3.Tchaikovsky, İtalyan Kapriçyosunda trompetlere eserin başlangıcında çok
güzel bir solo yazmıştır.
2
1 A.e., s.155. 2 A.e., s.156.
91
4. G. Mahler birinci senfonisinin dördüncü bölümünde trompetlere oldukça
gösterişli ve surdinli çalınan pasajlar yazmıştır. Trompetin forte ve ince seslerde nasıl
etkili olabileceğini gösteren güzel bir örnektir. Altta görülen surdinli solo, trompetin
surdinle kullanımının ne kadar etkili olabileceğini gösterir.
1
5.Whittenberg’in do trompet için solo yazdığı ‘Polyphony’ den bir alıntı.
Eserde trompet için geniş sıçramalar ve uç noktalardaki dinamikler had safhadadır.
Bu kompozisyon çağdaş trompet yazımı için ideal bir örnektir.
2
1 A.e., s.157. 2 A.e., s.158.
92
3.2.3. Trombonun Senfonik Orkestrada Kullanımından
Örnekler
1.Mozart’ın ‘Requiem’ adlı eserindeki ‘Tuba Mirum’ solosu trombon
icracısının legato stilini ve müziği yorumlayışını çok gösteren bir solodur. Orkestra
repertuarındaki en güzel trombon sololarından biridir.
1
1 A.e., s.159.
93
2. Gustav Mahler üçüncü senfonisinde tenor trombona oldukça görkemli ve trajik
sololar yazmıştır. Mahler bu eserinde trombonun orta ve alt ses aralığını kullanmıştır.
İhtişam ve büyüklük isteyen soloların yanı sıra oldukça melodik, hafif ve hatta
vibratolu çalınabilecek sololar içeren bir senfonidir.
1
1 http://www.orchestralexperts.com
94
3.Stravinsky’nin ‘Firebird’ (Ateş kuşu) adlı eseri de trombonun glisandoyu
ne kadar etkili kullanabileceğini gösterir. Alto anahtarla yazılmış olsa da iki tenor ve
bir bas trombon ile çalınır. Çalgının fonksiyonlarını anlayabilmek için glisandonun
hangi pozisyonda başlayıp bittiğini anlamak gerekir. İkinci trombondaki fa trili
altıncı pozisyonda yapılacaktır. Stravinsky, çalgının icra zorluklarını daha da üst
seviyelere çıkarmıştır.
1
4. R. Schumann’ın Ren senfonisinin (3. senfoni) dördüncü bölümü, çok
önemli bir trombon korali içerir. Kornolar ve fagotlarla birlikte olsa da temel ve
belirgin olarak trombonlar duyulur. Alto, tenor ve bas trombon için yazılmıştır. Fakat
uzun yıllar iki tenor ve bir bas trombon kullanılmıştır. Son zamanlarda birinci
trombon için özgün notasyondaki gibi alto trombon tercih edilmektedir.
2
1 Adler, a.g.e., s.160. 2 A.e., s.161.
95
5. M. Ravel, “Bolero” eserindeki trombon solosu, her icracı için çalışılması gereken
ve çok bilinen zor bir solodur. Eserde bu solo tüm çalgılara gelmektedir. Trombon
solosu oldukça ince seslerde ve tüm orkestranın üstünde duyulan ve forte bir solo
olduğu için her trombon icracısının iyi bilmesi gereken bir solodur.
1
1 http://www.orchestralexperts.com
96
3.2.4. Tubanın Senfonik Orkestrada Kullanımından
Örnekler
1.Mussorgsky-Ravel’in ‘Pictures at an Exhibition’ adlı eserindeki solo, en
ünlü tuba sololarından biridir. Bu pasaj, çalgının üst ve orta oktavlarda sesinin ne
kadar etkili olduğunu gösterir. Genellikle fa tuba yerine euphonium ile çalınır.
1
2.Wagner, ‘Die Meistersinger’ adlı eserinde tubanın tril yapabilme
özelliğinden yararlanmıştır. Dokuz ölçü süren solo, önemli bir kontrpuan yazımı taşır
ve tuba trili ile sonuçlanır. Tuba için tril nadiren istenmiştir. Fakat görev verildiğinde
tubanın trili çok etkileyici ve işlevseldir. Tril piston hareketleriyle yapılır.
2
3.Stravinsky’nin ‘Petruşka’ adlı eserinden üst oktavlardaki tuba solosu, ayı
dansı imajını uyandırmak ister ve böyle büyük bir çalgıyla çalındığı için de çok
etkilidir.
3
1 Adler, a.g.e., s.162. 2 A.e., s.163. 3 A.e., s.164.
97
4.Prokofiev’in beşinci senfonisindeki hızlı tuba pasajları, tubanın şaşırtıcı
hareketliliğini, boyutlarını düşündürerek gösteren bir örnektir.
1
5. XX..yy. bestecileri bakır üflemelileri geleneksel kullanım tarzlarının
dışında daha yenilikçi ve farklı bir anlayışla kullanmışlardır. Schönberg’in iki
euphonium için yazdığı aşağıdaki pasaj buna bir örnektir.
2
1 A.e., s.165. 2 A.e., s.166.
98
SONUÇ
Bu araştırma projesinde bakır üflemeli çalgılar, tarihte ilk olarak ne zaman
kullanılmaya başlandığından itibaren yapısal özellikleriyle genel olarak bir araştırma
konusu yapılmıştır. Çalgılar, orkestrada kullanım alanlarıyla ve yapısal özellikleriyle
karşılaştırmalı olarak incelenmiş, senfonik orkestra repertuarından verilen önemli
eser örnekleriyle de bu inceleme derinleştirilmiştir. Herhangi bir bakır üflemeli çalgı
icracısının bilgisinin sadece kendi çalgısı ile sınırlı kalmaması gerektiğini, yan yana
ve birlikte çaldığı diğer icracıların yaşadığı zorlukları, sahip oldukları avantaj ve
dezavantajları ve bu çalgıların yapısal ve çalış özelliklerini bilmesi gerektiğini
düşünüyorum. Bunun hem kişisel olarak, hem de tüm orkestra icracıları açısından
çok faydalı olacağı kanısındayım.
99
KAYNAKÇA * Stone Kurt: “Music Notation In The Twentieth Century” (A Practical
Guidebook), W.W. Norton&Company,Inc.,New York,1980, s.220-289. * Çelebioğlu Emel: “Tarihsel Açıdan Evrensel Müziğe Giriş” İstanbul, Üçdal
Neşriyat,1986, s.289-293. * Kent Kennan-Donald Grantham: “The Technique Of Orchestration”, Sixth
Edition, Usa, 2002, s.125-310. * Adler Samuel: “The Study Of Orchestration”, Third Edition, W.W.Norton &
Company, Inc., New York 1982, s.132-316. * “Müzik Ansiklopedisi”, Başkent Yayınevi,Ankara,1985. * Sumerkin Victor: “Enstrumanlar Serisinde Trombon”, Moskova, 1975 * Yener Faruk: “Müzik Ansiklopedisi”, Türkiye Turing Ve Otomobil Kurumu,
Şişli M. 364 İstanbul 1983. * “Play With Emotion”, Weril Corperation, P.O. Box 392-Lake Geneva,
W.I.5347. Elektronik Adresler: * http://home.earthlink.net/~tenorhorn/cornethistory.html * http://home.earthlink.net/~tenorhorn/flugelhistory.html * http://home.earthlink.net/~tenorhorn/euphhistory.html * http://home.earthlink.net/~tenorhorn/baritonehistory.html * http://home.earthlink.net/~tenorhorn/tbonehistory.html * http://home.earthlink.net/~tenorhorn/tubahistory.html * http://www.mouthpieceexpress.com * http://www.orchestralexperts.com