194

Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken
Page 2: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Rahibe Teresa Sam Wellman© 2007, H aberci 1. Basım, M a rt 2007

©1997 by Sam Wellman Ali rights reserved.Published by Barbour Publishing, Inc., P.O. Box 719, Uhrichsville, OH 44683 U.S.A.

Bilgi ve dağıtım :Haberci Basm Yayın Dağıtım Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti.Alemdar Mahallesi Ticarethane Sokak Güle Güle Apt. No 46 Kat 3 Daire 9 Cağaloğlu, tflanbul Tel-Faks: (212) 514 29 22

K itap tasarım ı:SKC

Baskı ve cilt:İnkılâp KitnbeviÇobançeşme Mahallesi Sanayi Caddesi Altay Sokak N9 8 Yenibosna 34196 İstanbul Tel: (212) 503 05 05

ISB N : 978-975-8820-52-8

Bu k itap ta kullanılan tüm Kutsal K itap ayetleri, aksi belirtilm edikçe, Kutsal K itap Türkçe Yeni Ç ev iri’den alınm ıştır. Eski A ntlaşm a © The Bible Society in Turkey, 2001; Yeni A ntlaşm a © The T ranslation T ru it, 1987, 1994, 2001. Tüm yayın hakları K itabı M ukaddes Şirketi ile Yeni Yaşam Yayınları’na a ittir ve izin ile kullanılm ıştır.

Bu k itabın her tü rlü yayın hakkı saklıdır. Telif hakkı sahip lerin in yazılı izni o lm adan bu yayının herhangi bir biçim de basılıp çoğaltılm ası -fo to k o p i yoluyla çoğaltılm ası, bilgisayar o rtam ın d a kullanılm ası, kaset veya C D ’ye kaydedilm esi d a h il- yasaktır. K i­tabın m etn in i yukarıda anılan herhangi bir biçim de kullanm ak inleyenler, telif hakkı sahip lerin in yazılı izni için yayıncıya başvurm alıdır.

Page 3: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

S a m W e l l m a n

Rahibe

S E V G İ G Ö R E V L İ S İ

Ç evirm en: F. N ur N İR V A N

Page 4: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

1Gülün! Şarkı söyleyin! M andolinler!İki yaşındaki G onca (Gonxha) sessizce odasından çıktı.

Sevinçli sesler çekici gelmişti. Gözlerindeki uykuyu attı. İnce siyah bıyıkların ın üzerindeki koyu renkli gözlerinin parla­dığı babası oradaydı. Fesi tehlikeli şekilde yana yatm ıştı. Ne oluyordu?

G oncan ın erkek kardeşi Lazar da izlemek için sessizce odasından çıkm ıştı. A dam lardan bazıları küçük kutularla bir şey inşa ediyorlardı. Bunlar, annesinin G oncaya asla ve asla oynam am asını söylediği küçük kutulara benziyordu. A dam lar bunları üst ü st e istiflem işlerd i. O kadar yüksek sesle bağırıp gülüyorlardı ki, G oncan ın kulakları acıdı.

Babası “Sonunda özgür” diye bağırdı. “K urtuluş meşale­sini yakın!”

A dam ların birçoğu kibritleri yaktılar. K üçük dağların oluşturduğu dağın altına değdirm ek için eğildiler. M in ik alevler çıktı. Ateş yavaş yavaş dağın altın ı sardı. D ağın kena­rında alevler dans ediyordu. Giderek hızlanıyordu. Giderek yükseliyordu. Koyu renkli karaltılar bu cehennem in çevre­sinde dans ediyordu. K ocam an meşale karan lık gökyüzüne

Page 5: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

yükseliyordu. Şüphesiz bü tün dünya yanacaktı!Gonca, “Ateş!” diye çığlık attı.A niden kendisini saran kollan hissetti. “Korkacak bir şey

yok küçük goncam. Sadece bir kutlam a.” Annesiydi. “Bayram günü gibi. A m a bu, A rnavu tluk’un özgürlüğünün kutlam a-

l ”sı!K ız kardeşi A gatha onun elini tu ttu . “Yeterince gördün.

Benimle yatağa gel, yaramaz kız.”A m a aylarca sonra Gonca, bazıların ın Nikolay dedikle­

ri babasındaki um utsuzluğu gördü. K ibrit kutusu yığınını yaktıkları ku tlam a çok kısa sürdü diye söyleniyordu. Evet, A rnavutluk bağım sızlığını kazanm ıştı. A m a yeni ülkenin topraklarına onların yaşadıkları Üsküp ya da anneleriyle ba­baların ın bir zam an yaşadıkları Prizren dahil değildi. Üsküp ve Prizren, Sırplara ait olan bölgedeki kentlerdi. A m a bu, ba­basına engel olm adı. O, hâlâ özgür A rnavu tluk’tan söz edi­yordu.

A rnavutluk. G oncan ın ailesindeki yani Boyacı’lardaki (B ojaxhiu)yetişkinlerinkonuştuklarıtekkonuA rnavutluk’tu. Babalarıyla anneleri A rnavut o ldukların ı söylüyorlardı. Evde A rnavutça konuşuyorlardı. Sokağın az aşağısındaki Kutsal Yürek K atolik K ilisesin in rahibi A rnavutça konuşuyordu. Eve gelen ziyaretçiler A rnavutça konuşuyorlardı. A m a onlar A rnavu tluk’ta yaşamıyorlardı. Ü sküp’te yaşıyorlardı.

Sokakta insanlar Türkçe ve S ırp-H ırvat dili konuşuyor­lardı. A ncak birkaç kişi A rnavutça konuşuyordu. A rnavutça konuşan birkaç k işin in çoğu Boyacı’lar gibi K atolik değil, D oğu O rtodoks H ır istiyanlardı. Birçoğu ikisi de değildi. Ü sküp’ün alçak k ırm ızı dam lı u fuk çizgisinde cam ilerin dalga gibi kabaran kubbeleriyle yükselen m inareleri göze çar­pıyordu. G ünde birçok kez bir adam m inarenin balkonuna çıkıyor, insanlara dua etm elerini hatırlatıyordu. G oncan ın

Page 6: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

kardeşi A gatha bunun günde beş kez olduğunu söylüyordu.A nneleri açıklam a yapmadan, “M üslüm anlar” dedi. H er

şey çok karışık görünüyordu.Politika d ışında evdeki yaşam, babaları yolculukta bile

olsa çok istikrarlıydı. Babaları M orten adlı bir İtalyan’la iş yapıyordu. G ıda maddeleri, kum aş ve deri eşya alıp satıyorlar­dı. Babaları, İtalya ve M ısır’a, çok uzaklara gidiyordu. Satın aldığı bir vagon dolusu eşyayla birkaç haftada bir seyahatten dönüyordu. Kuşkusuz anneye ve çocuklara aldığı arm ağanla­rın dışındakileri Ü sküp’te satıyordu.

Anneleriyle babaları çok konukseverdi. K onukları eğlen­dirm ek için şarkı söylerler, m üzik aleti çalarlardı. G onca da şarkı söylemeliydi. Erkek kardeşi Lazar’la ablası A gatha’n ın yanında o kadar uzun süre şarkı söylemişti ki, kuş gibi onun için de şarkı söylemek doğaldı.

Annesiyle babası sadece akşam ları konuksever değildi. G ünde yirm i dö rt saat konukseverlikte bulunuyorlardı. N e­redeyse her yemekte bir iki konuk vardı. K onukların büyük çoğunu Gonca daha önce hiç görmemişti.

K im i kez, “K im bu yabancılar?” diye sorardı.Annesi, “A krabalar” ya da “Bizim halk ım ız” diye yanıt­

lardı.K onukları k im i kez konuşkan değillerdi. K im i kez pis­

lerdi, kö tü kokuyorlardı. Gonca böyle konuların annesi için fark etm ediğini çok kısa sürede öğrendi. Ayrıca bu kokular G oncan ın , annesiyle birlikte evin d ışına yaptığı ziyaretlerde­ki kokularla karşılaştırılam azdı. D oyurm adan önce tem iz­lemek zorunda kaldıkları kadınlarla erkekleri sık sık ziyaret ederlerdi. Bazıları şarap kokardı. Bazıları iğrenç yaralarla kaplıydı. Bir kad ın ı çok sık ziyaret ederlerdi. A dı Fileydi. Ay­yaştı; ailesi onu terk etm işti. Annesiyle G onca ne zam an onu görmeye gitseler temizleyip doyururlardı.

Page 7: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Annesi, “İsa da böyle yaralarla kaplıydı” diyordu. “Böyle insanlara yardım etm ek, İsa’ya yardım etm ek gibidir.”

File, yardım ettikleri çok kişiden biriydi. G oncan ın cera­hatlere ve kana başını çevirmeden bakabilmesi zam an aldı. Lazar’la A gatha böyle insanlara mideleri bulanm adan yar­dım edemiyorlardı. Sonunda Gonca, böyle insanlara yardım etm enin, annesinin söylediği gibi İsa’ya yardım etm ek oldu­ğunu anladı. Bu, onun kararın ı değiştirdi. Böyle insanlara büyük sevecenlik gösterirken midesi bulanm ayacaktı. HaSta insanlara yardım ederek İsa’ya yardım etmeyi kim istemezdi?

Bir kez Gonca birine yardım ettiği için çok gururlandı. “Ç ok kısa sürede onu ayağa ka ld ırd ık” dedi, neşeyle Lazar’a. “K üçük bir mucize gibiydi, neredeyse mucize gibiydi.”

A nnesi “Sus!” diye bağırdı. “Böyle insanlara yardım e tti­ğin zam an okyanustaki bir çakıl taşın ın sıçrattığı suyun m i­n ik sesinden daha fazla gürü ltü yapm am alısın.”

Sonra annesi “küçük goncasını” kenara çekip sakinleştir­di. A rnavutçada Gonca, gonca demekti. A nnesinin ad ın ın Arnavutçada “g ü l” anlam ına gelen D ranafile olması G oncaya iki kat anlam lı geliyordu.

Akşam , bü tün aile birlikte dua ederdi. O zam an Gonca, İsa’n ın gizem ini çok düşünürdü. İsa yeryüzüne bebek olarak geldiği için k im i kez bunun verdiği sevinci düşünürdü. Başka zam anlar çarm ıha çıkarıldığı için üzülürdü. Zam an zaman da İsa’n ın dirilişin in görkem ini düşünürdü.

Bir akşam yatm adan önce Lazar, G oncaya “N eden ağlı­yorsun?” diye sordu.

“Ç arm ıha çıkarılm aya” yanıtın ı verdi. Lazar’ın aynı şey­den üzün tü duym am asına şaşırdı.

Gonca altı yaşına geldiğinde, yaşadıkları Vlaska Sokağı’ ndan çok uzakta olmayan Kutsal Yürek K ilisesinde okula başladı. O ku l ikinci evi gibi geliyordu, çünkü annesi üç çocu­

Page 8: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

ğu hayatlarının her sabahı oraya ibadete götürüyordu. O kulu Peder Torna Glasnovic yönetiyordu. İlk üç yıl A rnavutça öğ­retiliyordu. D ördüncü yıl, çocuklar devlet okullarına gitmeye hazırlansınlar diye S ırp-H ırvat diline başlatılıyorlardı. Baba­ların ın A rnavutça, Sırp-H ırvatça, Türkçe, Fransızca ve İta l­yanca konuştuğunu duyan Boyacı’ların çocukları için başka bir dil öğrenm ek sorun değildi.

Bir gün “S ırp-H ırvat dilinde x yoktur” denildiğinde G on­ca şaşırdı.

“İyi” dedi babası, d ilini dam ağında şaklatarak, “Senin adın -G o n c a Boyacı- A rnavut olduğunu sana hatırlatacak!”

Kısa süre sonra Gonca, S ırp-H ırvat dilinde sayı sayıyor­du: “Yedan, dva, tri, cetiri, pet, sest...”

Boyacı’ların üç çocuğu da iyi birer öğrenciydi. En zekileri Agatha’ydı. En şiirselleri G oncaydı. Şiirler ve öyküler yazıyor­du. Dış dünyayla en çok ilgili olan Lazar’dı. Babası gibi seya­hat etmeyi zar zor bekliyordu.

A m a savaş devam ettiği için seyahat etm ek artık riskliydi. Yaşadıkları bölgede savaş hiç bitmeyecek gibi görünüyordu, ama babaları savaşın artık bü tün Avrupa’ya yayıldığını söy­lüyordu. O kadar genişlemişti ki, Büyük Savaş deniyordu. Ba­baları, savaşı bir S ırp lın ın başlattığını söylüyordu. Sırplarla A rnavutlar da, Alm anya, AvuSturya-M acaristan , Bulgaristan ve en eski düşm anları olan O sm anlılardan oluşan Merkezi Güçler’le savaşıyorlardı.

A rnavutlar için Büyük Savaş, sadece savaşın devamıydı. D aha önce de, bazıların ın Balkan Savaşı dedikleri savaşta iki yıl savaşmışlardı.

Lazar babasına, “Belki bir gün A rnavutluk için savaşaca­ğım ” diyordu.

H er yaz bü tün aile Vardar Irm ağı ovasının kuzey batısın­daki C erna Gora’ya ya da Karadağ’a gidiyordu. A tın çektiği

Page 9: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

arabaları beyaz gömlek ve renkli yelekler giymiş, koyun ve inek güden köylülerin yanından geçiyordu. Çocuklar, inatçı hayvanları dürtm ek için sopalar taşıyorlardı. Sakallı adam lar yazın bile küçük kürk şapkalar ve dize kadar çizmeler giyiyor­lardı. Eşeklerin çektiği küçük arabaların ve öküzlerin çektiği büyük yük arabalarının tekerleklerinin tık ırtısı yolda yankı­lanıyordu.

Gonca, “Nereye gidiyorlar?” diye sordu.Agatha, “G örm üyor m usun?” dedi. “Bizim gittiğim iz yol­

dan giderlerken hepsi boş. Ü sküp’e dönerlerken kuzular, seb­zeler, yum urtalar ve her tü r yiyecekle dolu.”

“Ben, yediğimiz yiyeceği babam ın getirdiğini sanıyor­dum .”

“Babam sadece özel yiyecekler getiriyor. U zaklardan.” Geriye, Vardar O vasına bakan Gonca sadece minarelerle

kesilen kırm ızı kirem itli dam lar gördü. H ıristiyan kilisele­rinde neden bu kadar yüksek kubbelerin o lm adığını sorm a­dı. O sm anlıların bunu yasakladığını a rtık biliyordu.

Ü sküp’te Vardar Irm ağı üzerindeki büyük taş köprü­yü - K a m eni M ost - R om alıların yaptığını da biliyordu. İsa kuşkusuz Rom alıların egemenlik dönem inde yaşamıştı. Gonca, Ü sküp’ten güneye, Katlanovska’ya giden yolu gördü. Boyacı ailesi sıcak kaplıcalara girm ek için ara sıra bu yoldan giderdi. Papa, bu yoldan daha güneye devam edildiğinde, Y unanistan’a, dosdoğru Selanik’e gidildiğini söylemişti. Elçi Pavlus’un Selaniki’ne! Şimdi Kavala denen Filipi, Selanik’in doğusundaydı, çok uzağında değildi.

Gonca, A gatha’yı dirseğiyle dü rttü . “Filipi’de ne oldu?” “Elçi Pavlus, Avrupa’n ın ilk H ıristiyan kilisesini kurdu.” “Başka?”“İsa doğm adan çok önce Büyük İskender orada yaşadı.

D aha sonra sezar OgüStus, B rütüs’le Cassius’u orada yakala-

Page 10: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

“Julius Sezar’ın katillerini mi?”( ( p »Evet.Nasıl olur da G onca kendisini tarih in akıntısındaym ış

gibi hissetmeyebilirdi? T arih öğretm eni, T anrıydı. Grekler, Romalılar, eski HıriStiyanlar, büyük Sırp kralları, O sm anlI­lar. B ütün bun ların kendi ülkesinin çok yakın ında olduğunu düşünm ek olağanüstüydü.

Boyacı ailesinin arabasını çeken güçlü atlar, kısa süre son­ra Letnica’daki Cernagore M adonnası’n ın kutsal alanına gi­den dağ yolunda nal sesleri çıkarıyorlardı. Kutsal alan m anas­tırdaydı. Babası, Ü sküp’teki dağların H ıristiyan m anastırla­rıyla dolu olduğunu söylüyordu. Birçoğunu beş yüz yıl önce büyük Sırp K ralı M ilu tin yapmıştı. Sonra O sm anlılar geldi, diyerek kaşlarını çattı. A m a yüzü hemen aydınlandı. Yine de O sm anlılar yenilmişlerdi. Savaşın dinsel o lm adığını açıklar­ken dikkatliydi. A rnavut kardeşlerin birçoğu M üslüm andı. Bu, B alkanların dışındaki insanların asla anlamayacakları bir e tn ik savaştı.

A nne, “Siyaset” diyerek içini çekti. Sesinde hoşgörü vardı, ama sempati yoktu.

G oncan ın gördüğü geniş tek kubbe Üsküp bölgesindeki m anastırlarda tipikti. Bir sıra tuğla ve bir sıra yerel taşlarla yapının biçim inin vurgulanm ası da öyle. M anastır ın içinde­ki farklı yerlerde kutsallar, Sırp kralları, elçiler ve İsa onur­landırılıyordu. G irişin yanında Bakire M eryem ve bebek İsa heykeli vardı.

Boyacı’lar Karadağ’ın tepesindeki kutsal alanı ziyaret et­tiklerinde babanın bir arkadaşının evinde kaldılar. Evin ya­pılm asına baba yardım etm işti. Üsküp’teki gündelik zorun­luluklardan uzakta, aile burada daha da yakınlaştı. U yanık oldukları her saat kendilerini duaya ve aileye veriyorlardı.

d ı.”

Page 11: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Şarkı söylüyorlar, öyküler anlatıyorlar, oyunlar oynuyorlar, yürüyüşlere çıkıyorlardı.

Annesi, “H er an başını kitaba gömme, Gonca” diye azar­lıyordu. “Biraz egzersiz yap.” A nnesi en küçük çocuğunun sık sık öksürm esinden endişe ediyordu.

Gonca, ailesinin varlıklı olduğunu o zam an anladı. Baba kent meclisi üyesi olduğunda ailesinin nüfuzlu olduğunu da anladı. Yaşamları her açıdan zengindi. Rahipler, ha tta kilise­n in önde gelenleri evlerine yemeğe geliyorlardı.

“Tanrı sevecenliğin için seni bereketlesin Nikolay” diyor­lardı. Babanın kiliseye çok cöm ertlik gösterdiği belliydi. Ç ok zengin yaşamları sonsuza kadar sürecek gibi geliyordu.

Page 12: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

2“Lazar!” Gonca, on iki yaşındaki uzun boylu erkek kardeşi­n in m utfakta çikolata yediğine inanam ıyordu.

Lazar yüzünü çok daha küçük olan sekiz yaşındaki kar­deşine çevirdi. “Gonca, sessiz ol!” diye hiddetle ıslık gibi bir ses çıkardı.

“H ayır” diye yanıtladı Gonca. “Gece yarısından sonra ye­memelisin.”

“Bu kadar k ılı k ırk yarma. Ç ikolata yememi T an rın ın um ursayacağını gerçekten düşünüyor m usun?”

“Gece yarısından sonra yemek yiyip sabah kiliseye gide­mezsin. Kutsal S ofradan alamazsın.”

Lazar yanıtlam adan önce küçük kardeşini inceledi. O nun ne kadar ciddi olduğunu görmek için m utfak çok karanlık tı. “D aha gece yarısı olm adı.” Ağzına bir çikolata attı.

H oldeki saatin çaldığını duydum. Gece yarısını geçti.”Lazar ağzına bir çikolata daha attı. “O zam an anneme

söyle.”Gonca, “Bir çocuğun bile hareketleri, davranışının saf ve

doğru olup olm adığından belli olur” dedi.“Sen söylemezsen olmaz.”

Page 13: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

“Tanrı biliyor.”“Yatağına git, Gonca.”Gonca, kız kardeşi A gatha’yla uyuduğu yatak odasına

gitti. Agahta, Lazar’a G oncan ın söylediklerini söyleyebilirdi. A m a A gahta a rtık on beş yaşındaydı ve uykusu ağırdı. A n ­nesi ne diyecekti? Babası ne diyecekti? O lasılıkla G oncan ın söylediklerini. A m a annesi Lazar’ı kiliseye götürm ek isteme­yecekti. Kent d ışında olan babası onu kayışla dövecekti.

A m a hepsi aynı değil miydi? Lazar T anrıya itaatsizlik et­m işti. Pazar sabahı erken saatlerde kilisedeki ibadette R ab’bin Sofrasından alıncaya kadar gece yarısından sonra yemek ye­mem ek öğretilm işti G oncaya kilisede.

Ertesi sabah (henüz seyahatten dönm em iş olan babanın dışında) Boyacı ailesi kiliseye gitti. Gece yağm ur yağmıştı. Ekim yağmuruyla hava soğuktan boğucu olm uştu. Lazar, sorun yokmuş gibi davranıyordu. Bu, G oncan ın canını sık­tı, am a birçok suçlunun suçunun yüzünden okunam adığını uzun zam andan beri biliyordu.

Bu durum da insan kom şusunun suçlu olduğunu na­sıl bilecekti? Am casının? H alasının? Sadece T anrı bilirdi. G oncan ın bildiği tek ist is n a , üç çocuğun a rtık nana loke ya da “canım ın annesi” dedikleri anneleriydi. Annesi -çoğu zam an hiçbir şeyden kendisini suçlu hissetmemek iç in - suça isilik gibi bakardı.

Kutsal Yürek K ilisesine geldiklerinde G oncayla kız kar­deşi koroya katılm ak için koştular. A gatha genellikle gruplar­da kontralto söylerdi. Bazıları G oncan ın çok daha güzel şarkı söyleyeceğini fısıldarlardı. Bir soprano olarak o, solo yapardı. Gonca, “Tanrım , böyle bir övgüyü hatırladığım için beni ba­ğışla” diye düşündü.

Kilisede ibadet sırasında Gonca, Lazar’ın Kutsal S ofradan aldığını gördüğünde yüreği sızladı. İnsan bir günaha karşı

Page 14: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

başka bir günahı nasıl düşünürdü? Belki de, İsa yargılam ama konusunda bunu söylüyordu. Yargı O n a aitti. Yine de anne baba çocuğa öğretmeliydi. A m a çocukların görevleri neydi? N eden arkadaşlarının hiçbiri böyle üzün tü veren şeylerden endişe etmiyordu?

Eve dönerlerken Gonca annesine “Babam nerede?” diye sordu. Bu seyahat diğerlerinden farklı görünüyordu, çünkü sık sık annesinin yüzünden endişeli bir ifade geçiyordu.

“Belgrad’da.”“Kum aş m ı alıyor?”“Hayır. Siyasi bir toplantı. Prizren çevresindeki bölgeyi

A rnavu tluk’a katm ayı tartışıyorlar.”Siyaset. G onca başka soru sorm adı. Büyük Savaştan son­

ra onların kentleri olan Ü sküp’ün artık Sırbistan’da olm adığı görünüyordu. Yugoslavya denen çok daha büyük bir ülkenin parçası olm uştu. Şimdi babası, Prizren çevresindeki bölgeyi Yugoslavya yerine A rnavutluk’a katm ak için başkalarıyla bir­likte çalışıyordu. Babası a rtık Prizren’de yaşamıyordu bile, ama m em leketine sevgisini ya da ilgisini hiç kaybetm em işti. Bu bölgedeki ha lk ın birçoğu A rnavutça konuşuyordu. O ra­da yaşayan birin in A rnavutluk ülkesinin bir parçası olm asını istemesi yeterince m antık lı geliyordu, ama annesi bundan en­dişe duyuyordu.

O akşam babası Belgrad’dan evine çok hast a döndü. A ra­badan inmesine arkadaşları yardım etm ek zorunda kaldılar. Gonca onun güneşte yanmış güzel yüzünü hiç bu kadar sol­gun görmemişti. Bakışları donuktu . G oncayı bile tanıyam a­dı.

Lazar endişeli bir ses tonuyla, “Bir şey yemiş, kuşkusuz” dedi.

Annesi, babasını yatağa yatırdı. Ç ocukları uzaklaştırdı. Gonca dua etti. Ç ok hast a insan görm üştü, babasının son

Page 15: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

derece hast a olduğunu hiç bilmiyordu. D iğer ikisine hiçbir şey söylemedi. Endişe yaratan şeyleri kendi içinde saklamayı öğrenm işti. Babasına sadece T anrı yardım edebilirdi. Bu ne­denle sürekli dua etti.

Sonra düşünülebilen en üzücü şey oldu. Gonca annesi odaya girdiğinde sadece baktı. A nnesinin elbisesinin önünde kan lekeleri vardı.

“K üçük gonca” dedi annesi. “Git, rahibi getir.”Tanrı, bize yardım etsin. G onca sokağa fırlayıp tökezle­

yerek kiliseye giderken içinden dua etti. Pek düşünemiyordu. Yarı bilinçsiz, b inan ın içinde sendeliyordu. Rahip yardımcısı onu gördü. Gonca hem en görevini açıkladı.

R ahip yardımcısı, “Hayır, peder burada değil” dedi. “Kısa süre sonra tren iftasyonunda olabilir.”

Gonca yeniden hızla sokakta yürümeye başladı. Vardar Irm ağı üzerindeki eski Roma köprüsünden tren iftasyonuna kadar koştu. Peronda bölge rahibini değil, tanım adığı bir ra­hibi buldu.

H iç duraksam adı. “Gelmelisiniz peder. Babam ölüm dö ­şeğinde olabilir.”

“Tabii, çocuğum .”Gonca, Vlaska Sokağındaki evlerine giden yolda rahibe

hem en kılavuzluk yaptı.Gonca annesinin rahibe “Kanam ası var, peder” dediğini

duydu. Babası solgundu, terliyordu. Bilinci yerinde miydi? Gonca söyleyemiyordu.

R ahip “Asperges me, Domine hyssopo, et mundabor; lavabii me, et super nivem dealbabor...” diye başladı.

Annesi G oncayı yatak odasında gidip orada kalması için odadan çıkardı. Babasının bilinci yerindeyse rahibe günah çıkaracaktı. Bu, özel olmalıydı. G onca dışarı çıkarken rahip hâlâ Latince konuşuyordu. 51. M ezm ur’un sözleri çok tesel­

Page 16: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

li vericiydi. “Beni mercanköşküyle arıt, Ya Rab, paklanayım . Yıka beni kardan beyaz olayım.”

Gonca Latince bildiğini çoğunlukla unuturdu . Bu, A rna­vutça gibi onun alışkanlığıydı. Latince, dünyanın her yerin­de Katoliklerle birleştirilirdi. İnsan dünyanın güney ucunda Tierra del Fuego’da, Belçika Kongosu’nda ya da en kuzeydeki G rön land’ın fırtına lı buzlu alanlarında olabilir, yine de bir K atolik rahibini anlardı, çünkü Latince bilirlerdi. Bu onlara M esih’in bü tün geleneklerin, bü tün dillerin üst ü n d e olduğu­nu hatırlatırdı.

Gonca yatak odasına gider gitmez dizlerinin üzerine ka­panıp dua etti. Rahibin, babasını “son kez m eshedeceğini” bi­liyordu. 51. M ezm ur’dan alıntı yaptık tan sonra T a n rın ın ve m eleklerinin yardım etmeleri için yakararak çok sayıda dua edecekti. Babas ın ın bilinci açıksa, son kez günah çıkarm a şansı olacaktı. Sonra rahip başparmağıyla babasını zeytinyağıyla meshedecekti. R ahip de, G oncan ın babasının günahla­rın ın bağışlanm asını isteyerek dua edecekti.

B ütün bunları düşünm ek çok korkunçtu. Yine de M esih um udundan daha büyük bir teselli var mıydı? G onca kendine rağmen gecenin bir saatinde uyuyakaldı. Ertesi sabah babası­n ın hastanede olduğunu öğrendi.

“Öyleyse um ut var!” diye bağırdı.Annesi, “M esih’te her zam an um ut vardır” yanıtın ı verdi.

A m a gülümsemiyordu.G onca babasının genel görünüşünün çok kö tü olması

gerektiğini biliyordu. Böyle olsa bile, ertesi günü öldüğünde, G onca şaşırdı. A nnesinin ilk kez uyuşmuş göründüğünü Gonca hatırlıyordu. Cenaze törenine çok büyük bir kalabalık katıldı. Aile kalabalıkta güçlükle ilerledi.

Gelenek gereğince aile, arkadaşlarına ve b ü tün kentteki tan ıd ık larına anı m endilleri dağıttı. Zenginlikleri yüzler­

Page 17: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

ce gönderm elerine izin veriyordu. Gonca, b irin in bini aşkın m endil dediğini duydu. Ü sküp’teki her okul çocuğu bir tane aldı.

A nnesi şim di daha kontrollü görünüyordu. Goncaya, “Baban kısa süre sonra T anrıya birlikte olacak” diye fısılda­dı.

D aha sonra Gonca babası hakk ında birçok hoş öykü d in ­ledi. Babası onun düşündüğünden daha ünlüydü. D aha k ırk beş yaşındaydı, am a Ü sküp için çok şey yapmıştı. Bir zam an­lar olağanüstü bir eczacıydı, inşaat m üteahhidi olarak, kentin ilk tiyatrosunun yapılm asına yardım etm işti. “D ağların Sesi” adlı bir orkestrada çalm ıştı. OrkeStra üyelerinin bazısının m üzik aletlerini alm alarına yardım etm işti. Kiliseye çok para verm işti. Başpiskopos Lazar M jeda bile ona teşekkür etmiş, evlerinde kalm ıştı.

Lazar, babasının m erham et işinde, yoksullara paketler gö­türerek birçok ayak işleri gördüğünü kabul ediyordu. Babası para, yiyecek ve giyecek veriyordu. Boyacı’ların akşam yemeği sofrasına gelen birçok yoksulu babası çağırm ıştı.

A rnavut vatanseverler olan H a san P riştina ve Sabri Q ytezi babalarını tanıyordu. O , O sm anlılar’a karşı savaşan C u rri’yi de tan ım ıştı. Gonca, babası hakk ındak i b ü tün bu güzel şey­leri anlam ak için çok küçüktü . Babası hakk ında konuşm ak acı verse bile, onun hakk ında bilm ediği bunca şeyi duym ak da olağanüstüydü.

G oncan ın da onunla ilişkili kendi anıları vardı. “Başka­larıyla paylaşmak istem ediğin yiyecekten tek bir lokm a bile alma, kızım ” dem işti ona. Sertti de. G oncaya, kız ve erkek kardeşine “K im in çocukları olduğunuzu hiçbir zam an unu t­m ayın!” derdi.

Babasını en çok yaramaz oğlu Lazar endişelendiriyordu. K im i zam an babası, Lazar’ı o gün okulda iyi olup olm adığı­nı

Page 18: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

sorm ak için geceleri uyandırırdı. Babası en çok A gathaəəəya güvenirdi. T ıpkı annesinin genç olm asına rağm en G oncaya güvenmesi gibi. Sonuçta rahibe k im i gönderm işti? H enüz se­kiz yaşında olan G oncayı...

Gonca, “B unu düşündüğüm için bağışla beni T anrım ” diye dua etti. K endini överek olağanüstü an ıların ı neden bozm uştu ki? İblis’in ayartm alarına karşı her zam an uyanık olmayı ona öğretm em işler miydi?

Bir gün yüreğini parçalayan bir konuşmaya kulak misafiri oldu. Bazı A rnavutlar babasını zehirlediklerini düşünüyor­lardı. Sadece etn ik A rnavutların bölgesinin A rnavutluk ü l­kesinde olm asını iStediği için mi zavallı babasını zehirlemiş- lerdi? Böylesine bir haksızlık karşısında acı duym am ak güç­tü. A m a Gonca, bunu yapabilenleri bağışlaması gerektiğini biliyordu. Böylece babasının anısını soylu ve sevecen şekilde koruyacaktı.

B ununla birlikte, o zam andan başlayarak G onca poli­tikan ın tehlikelerini anladı. D in sın ıfından üyelerin neden siyasal olm adıkların ı anladı. İnsan siyasal olduğunda, bir tartışm anın bir yanına bakıyor ve diğer yandaki insanlara karşıt oluyordu. M esih, bü tün kom şuları -v e düşm anları d a - sevmeyi söylüyordu. D ine bağlı insanlar sadece T an rın ın tarafındaydılar. Gonca yaşamı ne kadar çok öğrenirse, H ı­ristiyanlık ona o kadar m ükem m el geliyordu. Bir H ıristiyan olarak yaşaması için kilisesindeki rahiplerden ve rahibelerden daha iyi kim ona örnek olurdu?

Bu süre içinde annesi üzüntüsünün üstesinden geldi. A n ­nesi, babasını nasıl da sevmişti. Babasını evde beklerken her gün annesi tem iz bir elbise giyer, süslenirdi. G oncaya sık sık “Benden bir şey iSte, onu sana vermeye çalışayım — ama kar­şılığında bir şey iSterim” derdi. Babasının sevgisinin karşılığı olarak ona sunması gerekenin en iyisi vermişti.

Page 19: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Lazar, “O nu nasıl özleyecek!” dedi.Agatha, “H epim iz özleyeceğiz” diye ekledi.Yine de Boyacı ailesi sonsuza kadar yas tutam azdı. Acısına rağm en annesi ailenin para durum unu değerlen­

dirmeliydi. Babaları, ortağı M orten’e çok güvenmiş görünü­yordu. Boyacı ailesi bir süre m alvarlıklarının birazını çeke­bildi, ama çok kısa süre sonra sadece ev kaldı. Annesi para kazanm anın bir yolunu bulm alıydı. Para ihtiyaçlarının karşı­lanm asına yardım etmeleri için çocukların ın çalışmasını bir an bile düşünmeyecekti.

“Siz okulunuzu bitirm elisiniz” dedi. “Dünya, eğitim ol­mazsa çok zor.”

G oncan ın son derece şaşırmasına rağm en annesi iş dün ­yasına girdi. Elde yapılmış işlemelerle uğraşmaya başladı. Ü sküp’ün çok ünlü olduğu halıcılık işine de başladı.

Önceleri mal sahiplerinin, G oncan ın babasına sevgileri nedeniyle im alathanelerinin kapıları annesine açıktı. A m a kısa süre sonra bu işadam ları annesinin çok yetenekli oldu­ğunu anladılar. H alıları dağıtılm ak ya da alm ak için çoğun­lukla onunla birlikte Lazar gidiyordu.

Şaşkınlık içinde Agatha’yla G oncaya, “H angi tasarım ı satacakları konusunda annem in görüşünü soruyorlar” dedi. “O nlara o söylüyor!”

Agahta, “A nnem in annesiyle babasının Prizren’de tüccar o lduklarını bilm iyor m usun?” diye sordu. “İşin nasıl yönetile­ceğini annem nasıl bilmez? Sadece bunca yıld ır bunu yapması ondan istenm em işti.”

Bu konuşm a G oncaya çok değerli bir ders öğretti. Genel­likle her insanın başkalarının düşündüğünden çok daha ye­tenekli olduğunu. Ç ok daha değerli olduğunu.

Kendi kendisine, “Ya yardım ettiğim iz yoksullar?” diye sordu. “Evet, onlar da değerli. Ç ünkü m addi zenginlik

Page 20: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

T a n rın ın gözünde hiçbir şey dem ektir.”Ç ocuklarıyla annelerinin bağı hâlâ güçlüydü. Evi yönete-

meyecek kadar yorulm uyordu. Bir akşam üç çocuk oturm a odasında çene çalıyordu. Konuşm a giderek saçmalaşıyordu. Ç oğunlukla çok ciddi olan Gonca bile çok heyecanlanm ıştı. A nneleri sessizce iskemleden kalktı, odadan çıktı. Birdenbire ev karanlık ta kalm ıştı.

K aranlığın içinden anneleri, “Elektriği söndürdüm . Böyle iyi bir şeyi böyle aptallık ederek harcam ayın!” diye bağırdı.

Bu yıllarda Gonca büyüdüğünde ne olacağını sık sık m e­rak ediyordu. Annesi gibi evlenecek miydi? Devlet okulunda­ki ilk yıllarında çok iyi gidiyordu. Agatha’n ın planladığı gibi o da yüksek okula devam edip iktisat m ı okuyacaktı? Gonca, Lazar’ın yapmayı planladığı gibi askeri akademiye kuşkusuz gidemeyecekti. Şiir yazm aktan hoşlanıyordu. A m a bu şekilde para kazanılam azdı. Belki bir gazeteye öyküler yazabilirdi.

“Ya da belki öğretm en olabilirim ” diye düşündü.Tam o sıralarda G oncan ın kilisesinde önem li bir değişik­

lik oldu. Bir süreden beri kilise üyeleri, sorum luluk ü stlenil­mesi gereken her şeyin yapılması için dışarıdan ek yardım a ihtiyaçları olduğunu biliyorlardı. Savaş sona erdikten üç yıl sonra 1921’de, kilise Cizvitlere devredilm işti. Bu, K atolik K ilisesinde öğretişleriyle tan ınan bir mezhepti.

Gonca haberi duyunca, belki yeni rahip Peder G aspar Zadrim a’n ın öğretişle ilişkili kendisine öğüt verebileceğini düşündü. Peder, A rnavuttu . Sırp-Hırvatçayı akıcı konuşu­yordu. Bu nedenle Boyacı’ların çocukları onun yanında ken­dilerini rahat hissediyorlardı. A m a peder itaat etmeyen ya da disiplinsiz çocuklara karşı çok sert olabiliyordu.

Lazar, “İnsan kocam an bir değneği olan birin i nasıl seve­bilir?” diye şikâyet etti. “Ve onu kullanıyor da.”

Gonca, “Senin görevin onu sevmek ve saym ak” diye karşı

Page 21: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

çıktı. “O, M esih’in rahiplerinden biri.”Lazar, alaycı bir sesle, “Sen de çok itaatlisin” diye atıldı.

“Sen, rahibe olm alısın. Sevgi, yoksulluk, itaat.”“Biz yoksul değiliz” yan ıtın ı verdi.Lazar inledi. “Böyle bir kutsallar ailesine nasıl girdim ?”

A m a sesinde öfke yoktu. Nasıl olabilirdi? H er şeyden önce onun günlük işlerini çoğunlukla kız kardeşi yapıyordu.

Peder Zadrim a, G oncan ın öğretiş hakk ında çekinerek sorduğu ilk sorusunu unutm adı. Ertesi yıl, ona yardım etm ek üzere başka bir rahip geldi, am a rahip yardım etmeye istekli olsa da Arnavutçayı akıcı konuşam ıyordu. A rnavutça konu­şan çocuklara ilm ihal öğretm ek ona çok güç geliyordu.

Bir gün Peder Zadrina, G oncayı çağırdı. Sorunu açıkla­dı.

Peder Z adrina, “A m a benim iyi bir çözüm üm var” dedi.“D ua etm ek mi?” diye sordu Gonca.“Evet. D uam yanıtlandı. T anrı bana, kafası bilgiyle ve ko ­

cam an kahverengi gözleri öğretm e isteğiyle dolu genç bir kız gönderdi.”

Bundan sonra Gonca Peder Zadrim a’n ın yardım cısının çevirm enliğini yaptı. K endisinin ilm ihal öğretebileceğini hissetmesi çok uzun sürmedi. Kuşkusuz, rahip gibi sorulara kolayca ve kusursuz yanıtlar veremeyebiliyordu. A m a on iki yaşındaki bir kız için, kilise konusunda çok bilgiliydi. Bu ona annesiyle paylaştığı yeni b ir fikir verdi.

“A nne, kilisenin hizm etinde bir yaşam düşünüyorum .”Annesi on iki yaşındaki çocukların hayallerine alışıktı.

Yıllar geçince çoğunlukla değiştiklerini biliyordu. Sakin­ce, “Karar vermek için çok zam anın var, küçük gonca” dedi. “Eğitim ine devam et ve öğrenebildiğin kadar öğren.”

Gonca, annesinin öğüdünü dinledi. A ilelerinin bun ­dan sonraki iki yıl içinde yaşamı şaşırtacak kadar sakin

Page 22: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

geçti. A m a 1923’de on altı yaşındaki Lazar evden ayrıldı. A vufturya’da bir y ıllık bir eğitim bursu alm ıştı. Eve döndü­ğünde, A rnavu tluk ’un başkentindeki askeri akadem ide bir görev alacağından em in görüyordu.

Bir gün G onca annesine, “N e kadar üzücü” diye açıldı.Annesi ona, “H içbir şey sonsuza kadar değildir, küçük

gonca” diye hatırlattı.Gonca, devlet eğitimiyle kilise etk in lik lerinden oluşan ya­

şam ını sürdürdü. O kulda en iyi öğrenci oldu. H er s ın ıf fotoğ­rafında, geniş yüksek alınlı ve ışıltılı gözlü çok ciddi Gonca görülüyordu. Geniş, açık yüzü bir öğrencinin yüzünden çok bir öğretm enin yüzüne benziyordu. Evde çalışıyor, kendi gün ­lük işleri kadar Lazar’ınkileri de yapıyordu. Annesiyle birlikte yoksulları ziyaret ediyordu. Kilisedeki törenlerde Agatha’yla birlikte düet yapıyordu. Boş zam anlarında arkadaşlarıyla oy­nuyor, kitap okuyor, şiirler yazıyordu.

Peder Zadrim a’n ın yerine başka bir Cizvit, Peder Fran- co Jambrekovich geldiğinde G onca on dö rt yaşındaydı. H er rahip kiliseye bir yenilik getiriyordu. Peder Jam brekovich ki­lisede kız ve erkek çocuklar için daha çok e tk in lik başlattı. Parti düzenliyor, açık havada etkinlikler, yürüyüşler, toplan­tılar yapıyorlardı. G onca erkek çocuklardan birinden m ando­lin çalmayı bile öğrendi. Sadece kızlar için çok daha ciddi bir grup vardı. Buna, ‘kardeşlik derneği ‘deniyordu.

Peder Jam brekovich kızlara, “Aziz İgnatius Loyola’n ın sözlerini unutm ayın çocuklarım : ‘M esih için ne yaptım? M e­sih için ne yapıyorum? M esih için ne yapacağım?’” diyordu.

G onca coşkuyla annesine, “Kilise, kardeşlik derneği baş­la ttı” dedi.

Kardeşlik derneği G oncan ın enerjisinin odağı oldu.

Page 23: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

3Gonca, kardeşlik derneğindeki etkinliklerden bıkm ıyordu. H er şeye gönüllü oluyordu. Bir kez “kız kardeşlerine” görev­lilerin dünyadaki en son etk inlik leri hakk ında rapor bile ver­di.

Peder Jambrekovich onu övdü. “Papa XV. Benedidt on yıl önce daha çok görev yapılması için bir girişim başlattı” cjiye açıkladı. “Şimdi X I. Pius görev çalışm alarının peşini daha da çok bırakm ıyor. Bizim C izvitlerin bazısı şimdi H ind istan ’da. Bizim gibi Yugoslavlar da. O n ların Catholic Missions’takı m ektuplarını oku, Gonca.”

H indiStan öyküleri G oncayı büyülüyordu. Ne kadar da büyüktü! Ülke. Ç ok sayıda dil ve din. H a lk ın sayısı. Acı. Kısa süre sonra H ind istan ’dan izlenimler, doğum undan beri oradaym ışlar gibi kolayca ağzından çıkar oldu. Darjeeling. Bengal. Sunderbans. K alküta. Ganj. Etkileyiciydi. H ind istan hakk ında ne bulursa okuyordu.

Kuşkusuz H ind istan ’daki siyaseti de öğrendi. H indistan , büyük İngiltere İm parato rluğunun kontrolündeydi. 1600’ler- den beri İngilizler H ind istan ’daki etkilerini düzenli olarak giderek artırıyorlardı. K üçük bir ırm ak kentinden bile güçlü K alküta kentin i yaratm ışlardı. A m a 1800’lerin sonunda eği­

Page 24: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

tim li H indu lar ulusal bir hareket örgütlemeye başlamışlardı. En güçlüsü H in d ifta n Ulusal Kongresi’ydi. İngiliz yöneti­m ine karşı şiddet giderek daha sık uygulanıyordu. Özellikle G oncaya en çekici gelen bölge olan Bengal’de.

İngilizler, M üslüm an B irliğ in in kuru lm asın ı teşvik et­tiklerinde siyasi entrika arttı. İngilizler bunun, bağım sızlık çabalarını H indu lar ve M üslüm anlar olarak ikiye böleceğini düşünüyorlardı. İk i hizbin İngiltere yerine birbiriyle savaştı- rılm asından daha iyi çözüm ne olabilirdi?

Büyük Savaştan sonra H indularla M üslüm anları birleşti­rebilecek bir kişi ortaya çıktı: M uhandas K. G andi. Londra’da eğitim görmüş bir avukat olan G andi 'sıoaraj’ı, yani ‘H in tlile r için H ind istan ’ı savunuyordu. Dhoti’den başka bir şey giymi­yordu. Bu, alaycı Batılılara bebek bezi gibi gelen geleneksel bir H in tli giysisiydi. G andi, sade yerli beslenmeyi ve kulübe sana­yisini savunuyordu. V icdanının sesini dinleyen bir dürüstlü­ğü vardı. H in tlile rin birçoğu ona kutsal diye bakıyordu.

G onca çalışırken “G andi, İngilizlerin gerçekten korktuk­ları adam ” diye akıl yürü ttü .

G andi barışçıl bir direniş için çalışsa da, peşinden gelenle­rin birçoğu kontrolsüz şekilde öfkeliydiler. A yaklanm alar kan dökülerek bitiyordu. A m a H intlilere en vahşi acımasızlığı İn ­gilizler yapıyordu. 1919’da A m ritsar’da, İngilizlerin H in tlile ­rin özgürlüğüne karşı direnişlerinde olanlardan daha aşırısı o güne kadar hiç belirtilm em işti. İngiliz bölükleri göSteri ya­pan kalabalığının üzerine ateş açmıştı. 379 kişi ölm üştü.

Gonca, H in d istan hakk ında bulabildiği her şeyi okurken, altı yıl sonra G andi cezaevinde çürüyordu. SerbeSt bırakılsa ne olurdu? Gonca m erak ediyordu. Eğer yüz m ilyonlarca H in tli bir ayaklanm ada bir araya gelse, İngilizler karşı koyabilirler miydi? G andi on ların tu tku ların ı kontrol edebilir miydi?

Gonca, soluk ten in i aniden fark ederek, “H er beyaz yüzü

Page 25: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

boğazlarlar m ı?” diye m erak etti.A m a H in d istan ’da şiddet içeren siyasetin dışında da bir­

çok tehlike vardı. Fillerden, kaplanlardan ve kobralardan söz etmezsek sıtma, verem ve açlık yaygındı. O n u n gibi küçük bir k ız orada ne yapardı? Genç demek istemiyordu, küçük demek istiyordu. O n beş yaşındaki G o ncan ın boyunun 153 santim ­den daha uzun olmayacağı belliydi. Elli kilo olabilmesi im ­kânsız görünüyordu. Yine de Gonca, H in d istan ’a gidemezse kiliseye başka bir şekilde hizm et edebileceğine inanıyordu. A m a T anrı onu çağırıyor muydu? Annesiyle konuştu.

“Kararsız görünüyorsun. Bu bir uyarıdır, küçük gonca” dedi annesi. “A m a bir kez başlarsan bunu b ü tün yüreğin ve canınla yapmalısın! Yoksa yapma.”

Gonca, annesinin onun böyle bir özveride bulunm asını istem ediğinden kuşkulandı. A gatha ve G oncan ın arkadaşla­rı da onun özlem lerini biliyorlardı. Yardım ları azdı. A gatha iktisatçı olm ak istiyordu. H ıristiyan olm ak başka, uyanık o lunan her dakikayı M esih’e adam ak çok başkaydı! }

Agatha, “N eden bir gazeteye yazmıyorsun?” diye sordü.D iğer kızlar da aynı görüşteydiler. “Yerel gazete G oncan ın

kardeşlik derneği ve görevler hakk ında gönderdiklerini bası­yor” dediler.

Lazar, böylesine katı bir dinsel yaşam ın enerji ve tu tk u dolu genç biri için harcanm ış bir yaşam olacağını daha önce söylemişti. En sonunda Gonca, görüşünü alm ak için Peder Jam brekovich’e gitti.

“T an rın ın , beni kiliseye hizm et etm em için çağırıp çağır­m adığını nasıl bilebilirim?” diye sordu. “Eğer hizm et etm e­ye çağırıyorsa benim bunu yapm am ı istediğini nasıl bilece-w . -S»g«n?

“Sevinçten” diye rahip yanıtladı. “Bunu düşündüğünde yüreğinden sevinç taşar. Sevinç bir pusuladır. D üşündüğün

Page 26: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

yol çok güç bile olsa, senin yolunun bu olup olm adığını se­vinç sana söyleyecektir.”

Gonca top lan tıdan çıktı. Ö nce hoşnuttu , sonra kafası ka­rıştı. O na ne sevinç veriyordu?

A m a G onca on altı yaşına geldiğinde em indi. N e zaman M esih’e hizm et etmeyi düşünse yüreğinden sevinç taşıyordu. A m a nasıl hizm et edecekti? Burada da pusulası sevinç oldu. Görevli o lm aktan başka hiçbir şey ona sevinç vermiyordu. M esih’e H ind istan ’da hizm et etm ekten başka hiçbir şey onu daha çok sevindirmiyordu.

G oncan ın kafası şimdi başka sorularla doluydu. Bir ra­hibe nasıl görevli olur, H ind istan ’a gidebilirdi? Engel olam a­yacağı bir şeyi başlatırsa ne olacaktı? İk i yıl boyunca Gonca geleceği konusunda büyük acı çekti.

En sonunda kendi kendine, “A nlam anın zam anı geldi” dedi.

H ind istan ’daki Yugoslav rahiplerin yazdıkları düzine­lerce m ektup okum uştu. Bu rahiplerin, Kutsal Bakire M er­yem EnStitüsü’ndeki rahibelerle beraber h izm et ettik lerin i biliyordu. Bu, G oncan ın hakk ında hiçbir şey bilm ediği bir rahibe sınıfıydı. G oncan ın araştırm ası bazı rahibelere ‘Lore- to rahibeleri’ dendiğini de kısa sürede ortaya çıkardı. O nlar birer öğretm endi. T ıpkı G oncan ın olmayı iStediği gibi.

Kardeşi Agatha’ya, “A m a onların mezhepleri İrlanda’dan H ind istan ’a hizm et ediyor” diye açıkladı.

Agatha, “Öyleyse sanırım İrlanda’ya gitm elisin” diyerek om uzlarını silkti.

Bu durum da A gatha buna inanm an ın güç olduğunu dü­şünm üyordu. A nnesi ne düşünüyordu? G onca ona gitti.

A nnesi şaşırdı. İrlanda? H indistan? Gonca, rahibelerin tatillerin in o lm adığını bilm iyor muydu? Rahibeler seyahat etmezlerdi. Yoksulluk andı içerlerdi. H in d istan kadar uzak

Page 27: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

bir ülkede görev yapm anın ailesinden sürekli olarak ayrı kal­m ak anlam ına geldiğini G onca anlam ıyor muydu? Annesi, küçük goncasını bir daha hiç görmeyecekti!

Annesi sendeleyerek yatak odasına gitti. Babasının öldü­ğü günkü kadar felakete uğram ış görünüyordu. O dasından yirm i dört saat çıkm adı. Ertesi günü ortaya çık tığ ında süzül­müş görünüyordu.

G oncaya üzüntüyle “Peki, küçük gonca” dedi, “gidebilir­sin, seni kutsuyorum . A m a sadece Tanrı ve M esih için yaşa­maya gayret et!”

G onca ve Lazar mektuplaşıyorlardı. Lazar daha önce hiç yapmadığı şekilde karşı çıktı. Öfkeyle, “H içbir yer olmayan bir yerin tam ortasına kendini canlı canlı gömeceğini bilm i­yor m usun?” diye yazdı.

G onca kızdı ve bu kızgınlığı kardeşine gönderdiği yanıtta belli oluyordu. “K ralın Zog’a ve iki m ilyon A rnavuta hizm et e ttiğ in için kendin in önem li olduğunu düşündüğünü sanıyo­rum . Peki, ben bü tün dünyanın K ralına hizm et ediyorum !”

Sadece Lazar değildi. G oncan ın kararıyla ilgili yapılan birçok yorum ona acı veriyordu. Dünya, kendini kiliseye ada- maya karar veren insanları nasıl kötü anlıyordu. İyi niyetli akrabalarla arkadaşlar rahibeler konusunda en cahilce şeyleri söylüyorlardı. “Tabii ki, zavallı rahibeler m anastırdan çıkm a­yı um utsuzca istiyorlar” diye karşı çıkıyorlardı. “Zavallı ra­hibeler ant içer içmez asla dışarıya çıkamıyorlar. M anaStırda kapana kısılm ak korkunç olmalı. A h, nasıl korkunç bir özve­riye katlanıyor olmalılar. Evlilik yaşam ını nasıl reddediyor­lar? Keyifli bir yaşamı nasıl reddediyorlar?”

G onca bun ların doğru olm adığını biliyordu. G ördüğü rahibeler neşe doluydu. A m a bir zam anlar bu cahilce şeyleri kendisinin de düşünm üş olduğunu kabul etmeliydi. İlk kez on iki yaşındayken rahibe olmayı düşündüğünde, nasıl sık sık

Page 28: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

kuşkuya kapılıyordu. Başkalarını aynı şekilde düşündükleri için m ahkûm edemezdi. Kendisi örnek olarak neden onların düşüncelerini değiştirmeyecekti?

Kendi kendine, “D inine bağlı b irin in ne kadar büyük se­vinçle dolu olduğunu neden göstermeyeyim?” diye sordu.

İnsanların karşı çıkm alarına rağmen, sorun çözüldü. En azından Gonca, ailesi ve arkadaşları için. H âlâ iStediği mezhebe kabul edilmesi sorunu vardı. Bunu nasıl yapacaktı? M ektup m u yazacaktı? S ırp-H ırvat d ilin i biliyorlar mıydı? A rnavutça biliyorlar mıydı? Peder Jam brekovich’e sordu.

“Cizvit kardeşlerim le konuşayım .” D üşünceli şekilde ba­şını salladı. “H angi genç han ım kiliseye G onca Boyacı’dan daha sadık hizm et etm iştir?”

Gonca biraz şaşırarak, “Teşekkür ederim ” dedi.Yanıt beklerken günler geçti. Süreç bu kadar gizemli miy­

di? Bu kadar yavaş mıydı? Peder Jambrekovich unutm uş muy­du? Rahipler çok m u meşguldüler? Üzülmeye başladı. Yaşam yuvarlanıp gidiyordu. O daha ilk adım ı bile atm am ıştı. Kor­kusunu dua yatıştırıyordu. Süreç bu kadar yavaşsa ya da hiç olmayacaksa T a n rın ın bir nedeni vardı. A m a beklemek çok güçtü.

Bu arada Kutsal Bakire M eryem EnStitüsü’nün İrlanda’daki şubesinin ancak 1822’den beri orada olduğunu öğrendi. A slında mezhebi, Yorkshire’a kaçan İngiliz M ary W ard 1609 yılında H ollanda’da kurm uştu . Kutsal K itap’ın ünlü İngilizce çevirisinin yapılmasına izin veren aynı I. James K atoliklere eziyet etm işti.

M ary W ard, kuruluş belgesinde C izvitlerin birçok kura­lından yararlanm ıştı. D üşün, ama eyleme geç! O n u n m ezhe­binin tam merkezinde eğitim ve yoksulların bakım ı vardı. Mezhebi için niyeti m anaStırın duvarlarıyla sınırlı değildi. Rahibelerin, yoksulların en yoksulunu bulm a özgürlüğüne

Page 29: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

sahip olm alarını imliyordu. M ezar taşında şunlar yazıyordu: “M ary W ard’ın amacı yoksullan sevmek, aynı şeyde dayan­m ak için, onlarla yaşamak, onlarla ölmek ve onlarla dirilm ek­ti.” Bu sözler G oncan ın gönlünü kazandı.

“Sevgili annem in yaptıklarına çok benzemiyor mu?” diye sordu.

A m a Gonca, M ary W ard ’ın ölüm ünden sonra mezhebin ta lih in in döndüğünü öğrendi. M anastırın dışındaki yoksul­lara ulaşma özgürlükleri papanın 1690 tarih li kararıyla elle­rinden alınm ıştı. Gonca, m ezhebin üyelerinin hâlâ m anastır­larına kapatıld ık ların ı öğrendi.

Gonca içinden, “N e kadar hoş” dedi, “M ary W ard, cema­atin yönetim ini C izvitlerin yönetim ine dayandırm ış.”

Sonuçta Gonca büyürken, Cizvit rahipleri onun ruhsal kılavuzları olm uştu. Cizvitler hakk ında zaten çok şey biliyor­du. M ezhebi, 1540 yılında Aziz Ignatius Loyola kurm uştu. İgnatus, bir İSJmnyol soylusu olarak 1491’de doğm uştu. A i­lesinin şatosu Fransa sın ırında Pirene D ağları’ndaydı. G enç­lik yıllarında hiç de azizler gibi değildi. Aşk m aceralarının peşinden koşm asının dışında, profesyonel bir asker olarak macera peşinde de koşuyordu. O tu z yaşındayken, Fransızlara karşı bir çarpışm ada ciddi şekilde yaralandı. A taların ın evin­de geçirdiği bu iyileşme dönem inde d in konusunda iki kitap okudu: Kutsalların Çiçekleri ve Saksonyalı Ludolphe’un Mesih’in Yaşamı, ilgisini sadece can sıkıntısı harekete geçir­mişti, ama kitaplardan etkilenm işti. En büyük gerçek Tanrı ve H ıristiyanlıksa, kendi anlayışının sınırlarına kadar bunla­rın peşinden gitm ek m antık lı değil miydi?

Ignatius’un yaraları, Barselona yakınındaki M ontserrat M anaStırı’na gidebileceği kadar iyileşti. A lışıldık hoş giyim tarz ın ın yerine, dilenci gibi y ırtık p ırtık giyindi. O radaki kutsal alanda yaşam ını adadı. Sonra M anresa yakınında bir

Page 30: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

mağarada inzivaya çekildi. Yıl 1522’ydi. O n ay boyunca İgna- tius düşündü ve dua etti. Başkeşiş Garci de Cisneros’un yaz­dığı Ruhsal Yaşam Alıştırmaları ndan etkilenerek İgnatius, kendi Ruhsal A lıştırm aların ı dört aşama halinde belirledi. Birinci aşamada insan, günah ın budalalığı konusunda derin bir inanç geliştirmeliydi. Bundan sonraki aşam ada M esih’in dünyada etken olduğunu bü tün yüreği ve b ü tün aklıyla an­lamalıydı. D aha sonra M esih’le nasıl işbirliğine gireceğine karar vermeliydi. Arayışta olan kişi bunu yaparken, görev seçmek için ruhsal farkındalığ ından yararlanm alıydı. Son aşamada, arayışta olan kişi M esih’le işbirliği içinde olm anın ödüllerini düşünmeliydi. Bu, arayışta olan diğerlerinin sevgi dolu arkadaşlığından daha az bir şey değildi.

Yıllar içinde İgnatius alıştırm aların ı geliştirdi. O nun rehberi, “H er şeyde T anrıy ı bu lm ak”tı. C izvit ruhsallığ ın ın özelliği derin derin düşünm ek, sonra da uygulamaya koymak oldu. Evet, dua. A m a sonra, hizm et etm ek. Evet, düşünm ek. A m a sonra eyleme geçmek. Bu m ezhebin izinden gidenler her gün düşünüyorlardı. H er gün kendi im anların ı sorgulu- yorlardı. Ruhsal A lıştırm aları yapmak için her yıl inzivaya çekiliyorlardı. Gonca, Roma K atolik görevlerinin ve inziva­ların ın m odelini hâlâ İgnatius’un Ruhsal A lıştırm aların ın o luşturduğunu öğrendi.

Gonca, “İgnatius’un çağdaşı, C izvitlerden biri olan Aziz Francis Xavier’den başkası değildi” diye hayranlığını belirtti. “Bu büyük C izvit neferi nereye gitti? H in d istan ’a tabii ki!”

Gonca, kendi göreviyle ilişkili olarak her şeyin birbirine bağlı görünm esine şaşırdı. Yine de bekliyordu. h a s ta larca. En sonunda Peder Jambrekovich onu çağırdı. Pederin ofisi­ne giderken zihninde kuşkular dönüp duruyordu. Sürecin bu kadar uzun süreceğini hiç düşünm em işti. D aha ilk adım ı bile atm am ıştı. Pederin ofisine geldi. Sinirle oturdu.

Page 31: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

“Peder, başvuru m ektubu yazmam gerekmeyecek mi?” dedi düşünm eden. “Tavsiye m ektupları gönderm em gerek­meyecek mi? Vaftiz belgem gerekmeyecek mi? Kiliseye kabul edilme belgem? Bu belgeleri iStemeli miydim?”

“Sakin ol, çocuğum .” Peder gülümsedi. “H içbir şey yaz­m an gerekmiyor. Kardeşlerden biri, Paris’teki Loreto rahibe­lerin başrahibesiyle konuştu.”

“Paris mi? Am a...”“İrlanda’daki başrahibenin adına seninle o görüşecek.” Nasıl kuşkulanabilm işti? G ünler hızla geçiyordu. Bakire’

n in Göğe Yükselme Bayram ında, 15 AğuStos 1928’de G on­ca, Karadağ’daki Letnica M adonnası’n ın kutsal alanına son bir kez daha gitti. Verdiği kararı T a n rın ın kutsam ası için dua etti. İki yıldan beri buraya sık sık geliyordu. G ittiği yön, ke­sinlikle doğruydu.

G oncan ın U sküp’teki son hastasında kilise onun gidişin­de paskalya bayramı töreni izlenimi yarattı. A m a 25 Eylül’de kardeşlik derneği, koro, gençlik grubu üyeleri veda kutlam ası için onun evinde toplandı. O na arm ağanlar verdiler. Ertesi sabah hoşça kal demek için tren iStasyonundaydılar. A rtık yüzlerinde şaşkınlık vardı. Gonca, on ların m in ik arkadaş­ların ın başına uzakta, H in d istan ’da neler geleceğini m erak ettik lerin i biliyordu.

Trene binerken, “Tanrı her zam an sizinle olsun” dedi. Gonca ağlamamaya karar vermişti. A m a trenin pence­

resinden bakarken gözyaşları yanaklarından iniyordu. Tren aniden sallandı. Sonra varış yeri olan Zagrep’e doğru h ızlan­dı. Ayrılış üzücüydü ama dayanılm az değildi, çünkü annesiy­le A gatha hâlâ onunla birliktelerdi.

Tren dağların çevresinden dolaşarak hızlakuzeye ilerledik­ten sonra yeşil Sava ovasına girdiğinde Gonca, Yugoslavya’n ın güzelliğinden etkilendi. Zagrep’te Betike Kanje’yi beklemek

Page 32: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

i«,in trenden indiler. O da Loreto rahibesi olm ak imliyordu. ( lonca uyuşm uştu. K orkunç an yaklaşıyordu. En sonunda o .m geldi. Betike geldi. Tren hızla Paris’e doğru giderken G on­ca, peronda duran annesiyle A gatha’n ın uzakta gözden kay­bolm alarını seyretti. O n ları tekrar görecek miydi?

“Ç ok zor” diye Betike teselli etti.Tren Slovenya’dan kuzeye, Viyana ya doğru hızla gidiyor­

du. Tuna Irm ağı ovasına geldiklerinde Avusturya’dan batıya, sonra Alm anya’ya doğru kıvrıldı, en sonunda da Fransa’ya girdi. Tuna Irm ağı artık geride kalm ıştı. Şimdi Ren Irm a­ğı vadisinden gidiyor olm aları G oncaya im kânsız geliyor­du. Olaylar ne kadar hızlı oluyordu. Başı dönüyordu. A m a T an rın ın elinde olduğunu hatırladığı sürece gelecek onu hiç korkutm uyordu.

Gonca çekinerek Betike’ye “Fransızca biliyor m usun?” diye sordu.

Soruya şaşıran Betike, hiç düşünm eden “H ayır” dedi. Yü­zünde endişe belirdi.

Paris’te, kentin doğu yakasındaki büyük tren istasyo­nunda iki genç hanım ı bir rahip karşıladı. Takırdayan bir otomobille hızla hareket ettiler. Kısa süre sonra talih lerin in büyüklüğünü anladılar. Başrahibe, Paris’in batı yakasında olmalıydı, çünkü birbiri ardına ünlü yerlerden geçiyorlardı. A m a hiçbiri büyük gotik katedral N ötre D am e’la karşılaştı- rılm azdı.

Sonunda Paris’in A uteuil denen bölgesine geldiler. Loreto Evinde Yugoslav E lçiliğ inden bir çevirmenle tanıştırıldılar. Gonca, zavallı Betike için endişeleniyordu. T a n rın ın ona ka­pılar açtığını ne zam an öğrenecekti?

Kısa süre sonra kızlar Başrahibe Eugene M ackA vin’le konuşuyorlardı. Başrahibe, G oncaya p lanların ı engelleyecek ne gibi sorular sorabilirdi? Kuşkusuz sorular ilm ihalle ilişkili

Page 33: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

olmayacaktı. En önemlisi, G oncan ın içtenliği ve M esih’e hiz­m et etm e isteğiydi. Betike de yeterliydi, çünkü kısa süre son­ra iki genç han ım Paris’in batı yakasındaki tren istasyonuna götürülüyorlardı. B ütün ku run tu la rı buhar olup uçm uştu. Birkaç saat içinde İrlanda’ya giden gemiye bindiler.

Gonca, bir kitaba bakarak İngilizce olarak “Bir, iki, üç” dedi.

Betike, Sırp H ırvat dilinde, “M olim ?” dedi. Bu, ‘bağışla ben i’ an lam ına geliyordu.

G onca gülerek, S ırp-H ırvat dilinde “Yedan, dva, t r i” ya­n ıtın ı verdi.

Çevirm en, yolculuklarının geriye kalan bölüm ünde İngi­lizce çalışabilsinler diye k itaplar vermişti. İrlanda’da kısa süre kalacaklardı. Resmi bir acem ilik eğitim i olmayacaktı. O nlar acemi bile değillerdi. Adaydılar. Bu, onları acemiliğe hazır­layan bir evreydi. H er anların ı İngilizce öğrenerek geçiriyor­lardı. Acemi olarak H in d istan ’a gittiklerinde en az bir yıllık resmi acem ilik eğitim ini İngilizce göreceklerdi. İngilizce on­ların ilk dilleri olacaktı.

Süreç G oncaya tu h a f geliyordu. Bazı acemilerin an t içme­den önce fikir değiştirdiklerini biliyordu. A m a H ind istan ’da olsaydı nasıl fikrini değiştirebilirdi ki!

Yugoslavya’dan gelen iki aday D ublin yakınındaki Lore­to M anastır ı’nda Rahibe M . Borgia Irw in’in ellerine teslim edildi. Rahibe, H ind istan ’da bulunm uştu . O nlara İngilizce öğretecekti. Başka acemilerden ve adaylardan çok azını gör­düler. İkisi de, kısa süre sonra kendi yollarına gideceklerini hem en anladılar. Gemi, kasım ın ortasında H ind istan ’a hare­ket ettiğinde içinde olacaklardı!

Ü sküp’ten gelen bir m ektuptan Gonca, Catholic Missions’ta kendisi hakk ında yazılanları öğrendi.

Page 34: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Tıpkı Aziz Petrus’un ağlarını ardında bırakması gibi, Gonca da kitaplarını bıraktı ve Tanrı adına yola çıktı. Herkes şaşır­dı, çünkü o sınıfında zirvedeydi ve çok beğeniliyordu. Katolik kızların etkinliklerinin ve kilise korosunun hayatı ve canıydı. Onun gidişinin, ardında büyük bir boşluk bırakacağı genelde kabul ediliyor. Üsküp’ten ayrılırken, onu uğurlamak için yüz kadar insan istasyondaydı. Hepsi gözyaşları içindeydi.1

Gözlerine inanam ıyordu. Kendisine, küçük goncaya ne övgüydü bu. N e yapm ıştı ki? H enüz hiçbir şey. A h, kimseyi kandırm ak için alçakgönüllü olmamalıydı. Şimdi bir giysi gi­yiyordu, bu doğruydu— basit bir siyah elbise ve siyah bir rah i­be başlığı. A m a rahibe başlığının altına beyaz sert başlığı giy­miyordu, çünkü henüz acemi değildi. D aha adaydı. Bir tür. Bir gün Rahibe M . Borgia’n ın gözlerinde kendisini şaşırtan bir sezgiyi fark etti.

Gonca, din ine bağlı bu kad ın ın neleri m erak e ttiğ in i ne­redeyse duyabiliyordu: Gonca Boyacı bu işin üstesinden ge­lebilir mi? Ç ok çalışır mı? Baskının üstesinden gelebilir mi? Surat asar mı? A ğlam ak için gizlice ortadan kaybolur mu? Melankoliye girer mi? T anrı korusun, öfkeye kapılır mı? K in besler mi? İnatçı mı? D ik kafalı mı? K usurlarını abartır mı? K usurlarını küçüm ser mi? Herkesle arkadaş olur mu? H erke­sin hoşuna gider mi?

A h evet, G oncan ın İngilizce öğretm eninin gözleri, Yugoslavya’dan gelen iki kızın henüz H in d istan yolculuğunu hak etm ediklerini söylüyordu. Gonca sadece İngilizce öğren­mek için İrlanda’da bulunduğunu düşünecek kadar nasıl toy olabilirdi? Bazı basit, tu tarsız kızları uzak diyarlara gitmeleri için gemiye bindiren bir mezhebe saygı duym azdı. Betike ye açılmayı çok istedi. A m a bir şey ona kuşkuların ı kendine saklam asını söyledi. Bir şey söyleyerek, rahibelerin niyetlerini

Page 35: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

engelleyebilirdi.G onca o gece, “Teşekkürler Rabbim ” diye dua etti. “Bana

fark edebilen bir akıl verdiğin için teşekkürler.” Sonra aynı duayı İngilizce etmeye çalıştı.

K endisinin ve Betike’n in H ind istan ’a gitmeleri için ne ka­dar zorlukla dua etti.

Page 36: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

4Goncayla Betike, Kasım 1929’da M archa gemisine b indi­ler. Gem ide üç Fransiskan rahibe de vardı. Beş kadın bir­likte ak tif bir dua yaşamı örgütledi. Gem ide rahip olm adı­ğı için hastalarca Kutsal Sofrayı kutlayamayacaklardı. A m a A kdeniz’e açılıp Port Said’e dem irlediklerinde beş yol ar­kadaşı kıyıya çıkıp yerel bir kilisede ayinlere katılm a fırsatı elde etti. Kısa süre sonra M archa yeniden denize açıldı. Gem i Süveyş K analından geçti. K ızıldeniz’e, en sonunda da H in t O kyanusuna geldi.

Gonca, İngilizce olarak “A h, Betike, H in d istan ’a N oel’de gelmek ne kadar olağanüstü olacaktı” dedi. İngilizce pratik yapmayı sürdürüyorlardı. Kulak misafiri olan bir gemi işçi­si, “Bu kadar çabuk orada olm am ızı istemeyin, rahibe” dedi. “Yılın son m uson rüzgârlarından birine yakalanm ak istem i­yoruz.”

Hava tropik büyü koksa bile N oel günü kara görünm ü­yordu. Beş yolcu İsa’n ın doğum u sahnesini canlandırdı. Noel ilahileri söylediler. K aranlık olurken söyledikleri ezgiler daha törenseldi. “Gloria’yı söylediler, dualar ettiler, “AdeStes Fidelis”i söyleyerek bitirdiler. Bunu İngilizce “Gel ey H erke­

Page 37: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

se Sadık O lan” diye söylemeyi de öğrenmişlerdi. Son sözleri, “Gelin O n a ; M esih’e, Rabbe tapalım ” G oncan ın yüreğini ısıtıyordu.

İki gün sonra biri, “Kara!” diye bağırdı.Gonca gem inin parm aklık larına koştu, gözlerini zorladı.

U fuk ta koyu mavimsi bir ışık halkasının ortaya çıkm ası bi­raz zam an aldı. Sonra bu, giderek büyüyen yeşil b ir tepe oldu. Seylan adasının başkenti Kolom bo’ya doğru gidiyorlardı. D ünyanın bu parçasını yöneten İngilizler için, Seylan’la dev gibi kom şusu H ind istan arasında çok az fark vardı. Gonca, ikisini kuşkusuz ayırt edemiyordu. Gerçekten de H ind istan ’a geldiğini düşünüyordu.

“H oş geldiniz, kardeşler” dedi gemiye gelen bir adam. “Ben, Scanlon.”

Kent, verimli bir bahçeye benziyordu. Yüksek palm iye­ler her yerde göğe ulaşıyordu. Ç ok sıcak ve nemliydi. Am a Gonca havadaki ağırlığı göz ardı etti. Egzotik trop ik havasını içine çekti. Hava baharat ve ter kokuyordu. Üzerlerinden sel gibi sesler akıyordu. Ç ınlayan ziller, vızıldayan sinekler, çekiç vuran ayakkabıcılar, bağıran tüccarlar. G örün tü ler de onları etkilem işti: ham ur işleri, tah ıl çuvalları, parıldayan mücev­herler, m ineli kutular, taraklar, ipekler, simli kumaşlar.

Tüccarlar koyu tenliydi ve açık renkte kum aşlara sarın- m ışlardı. A m a erkeklerin birçoğu yarı çıplaktı. Arabacı de­nen bazıları koşum hayvanları gibi iki tekerlekli arabalar çe­kiyorlardı. Bu arabalara fayton deniyordu. Sonra Bay Scanlon beş kad ına böyle bir arabaya binmeleri için ısrar etti. Gonca reddetmeyi ne kadar iSterdi. A m a bu, çok nankörce gelebi­lirdi. Hepsi önce Saint Joseph görevli okuluna, sonra Bay Scanlon’ın evine gittiler.

Önceleri arabacıların ayaklarından çıkan pat pa t pat sesleri G o n cad a suçluluk yarattı. Arabacı nefes nefese kaldı-

Page 38: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

I’inda, sonra da hırıldayarak soluduğunda duyduğu suçluluk daha da a rttı. A rabacının soluğunun her kesilişinde suçluluk vc üzüntü G oncaya çekiç gibi iniyordu. A dam ın derisinden icr fışkırıyordu. H in d istan böyle insanlık dışı geleneklerle mi doluydu?

Ertesi günü İyi Ç oban rahibelerini ziyaret ettiler. Gonca, Seylan’ın H ind istan gibi olm adığını a rtık biliyordu. H alk ın ezici çoğunluğu BudiStti. H indiStan h a lk ın ın büyük çoğunu oluşturan H indu lar Seylan’da küçük bir azın lık tı, ama birkaç H ıriftiyan da vardı.

Tekrar M archa’ya binerlerken Gonca, “Betike, bak!” diye bağırdı. “Bir rahip.”

R ahip de K alküta’ya gidiyordu. A rtık her gün R ab’bin Sofrasını açıyorlardı. Yeni y ılın akşam ı, ezgiler söyleyerek Kutsal Sofra açtılar. Gonca, yeni yıl olağanüstü başlıyor, diye düşündü, T anrıya şükürler olsun. Bu kez M adras’ta bir kez daha dem ir attılar. Burası gerçekten H in d istan ’dı. A m a kıyı­ya ç ık tık larında G onca şaşırdı.

“Yoksulluk!” Soluğu kesilmişti.Böyle bir yoksulluğu hiç düşünm em işti. Aileler palmiye

yapraklarından hasırların üzerinde yatarak sokaklarda ya­şıyorlardı. En yoksullarında bundan bile daha azı vardı. Pis yere uzanm ış yatıyorlardı. Neredeyse çıplaktılar. Bilezikler, burunlarıyla kulaklarına halkalar takm ışlardı. Ç oğunlukla alın larında işaretler vardı. Bir aile, k ırm ızı paçavralara sarıl­mış bir cesedin etrafında toplanm ıştı. C esedin yüzü açık renk boyalarla çizgi çizgi boyanm ıştı. C esedin üzerine sarı çiçekler dizilm işti. A dam ın cesedine saygı göSterme çabalarının hiç­biri G oncan ın yüreğini titreten dehşeti yum uşatam adı.

“İşte H indiStan” dedi Betike’ye.Betike yanıt veremedi.

Page 39: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

G oncayla yol arkadaşları 6 O c a k ta H ugli Irm ağında kısa bir yolculuk yaptılar. Bir kez daha dem ir attılar. D oğu H ind istan ’ın başlıca kentlerinden biri olan kocam an K alküta kentindeydiler. Gonca, en sonunda Bengal eyaletinde topra­ğa dokunm aktan inanılm az sevinç duydu. Lim an bölgesinin doğusunda çarşılarda iş yapan kalabalık insanlar vardı. G ü­ney, eski W illiam Kalesi ’yle verimli yeşil parklar, zarif V icto­ria Stili binalar ve konutlar bölgesiydi. K alküta’n ın bu bölgesi İngilizlerin işgalci gücünü sergiliyordu. Burası 1912 ye kadar İngiliz H indiStanı’n ın başkenti olm uştu.

A m a tıpk ı M adras’ta olduğu gibi her yerde bakım sızlı­ğın kanıtları vardı. İnsanların birkaç paçavrayla ucuz birkaç tak ıdan başka bir şeyleri yoktu. Um arsız yoksulluktan kaçış yoktu.

Rahip, “K alküta bir iki ya da yirm i ziyarette sindirilem ez” dedi.

Gonca, “Burada kaç kişi yaşıyor?” diye sordu.“O o, bir milyon, iki milyon.” Rahip özür diler gibi görü­

nüyordu. “A slında kim biliyor ki?”Sadece Tanrı, diye düşündü Gonca. Loreto rahibeleri on­

ları Loreto E vindeki m anastırlarına aldılar. Kilisede güvenli bir yolculuk için İsa’ya şükranların ı sundular. Darjeeling’e gitm eden önce bir hafta Loreto E vinde kalacaklardı.

K alküta’n ın en kurak, en soğuk aylarıydı. O c a k ta düşen yağm ur ortalam ası ancak on iki m ilim etreydi. G ündüzleri sı­caklık 28 dereceye çıkıyordu ama geceleri on derece düşüyor­du. Nem liydi ama dayanılm az değildi.

Rahibelerden biri, “K alküta şimdi hemen hem en serin­d ir” dedi, “D arjeeling’inse en sıcak zam anıdır.”

Gonca m asum ca “Kalküta’da en yüksek sıcaklık kaça çı­kıyor?” diye sordu.

Rahibe, “Yaz aylarında k ırk derece” yanıtın ı verdi. “Geceleri

Page 40: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

otuz dereceye düşüyor.”Rahibelerden biri, “Yaz aylarında insanı biraz huzursuz

eden, yağmur. H er ay onlarca santim yağar” diye ekledi. Am a yağm urun ne zam an yağm adığını bilm ezsin” diye ekledi yarama

zca.Gonca ve Betike rahibelerle bir hafta geçirdikten sonra

trenle kuzeye, Bengal’in en kuzey sın ırına doğru yola ç ık tılar. Kalküta’dan 450 m il uzaklıktaydı. Genç hanım lar, G anj’ın biriktirdiği yeşil ovalardan hızla giden kalabalık trenden d ı­şarıya bakıyorlardı. Kocam an ırm ağın birçok kolu kahveren­gi yılanlar gibi ovanın çevresinde kıvrılıyordu. O vada çoğun­lukla birb irin i kesen kum lardan hızla geçiyorlardı. Sonuçta ırm ağın bazı kolları daha genişliyordu. Bazısı daralıyordu. G oncaya biri, K alküta’n ın bulunduğu yerde H ugli I rm ağ ın ın bir zam anlar ana kol olduğunu söyledi. Şimdi H ugli Irm a­ğı daha küçüktü. A na kol doğuya, insan yiyen kaplanlar ve tim sahlarla dolu tehlikeli bir bölge olan Sunderbans’a kadar gidiyordu. Kuzeye doğru giderlerken Gonca, H ug li’n in yavaş yavaş görülm ez oluşunu izledi.

“Belki K alküta’da sadece tarak m akinesi kullanarak ge­nişliğini ve gemilerin yüzebileceği derinliği korum ak m üm ­kün” diye düşündü.

Tren hızla kuzeye giderken her yerde görülen pirinç tarla­ları seyrekleşti. G onca ayrılmış trop ik orm an küm eleri gördü. Yolculuklarının neredeyse yarısında Ganj Irm ağından geçti­ler. Irm ak, K alküta’n ın doğusunda birçok kola ayrılm adan önce millerce genişlikteydi. Goncayla Betike genellikle sade­ce kaba saba kulübeler ya da açık kahverenginde kerpiç yapılar gördüler. A m a bir kez İtalyan tarzında yapılmış kocam an bir saray göreceklerdi. Bu, onlara aniden Roma’da bir katedra­le baktık ları duygusu verecekti. H ind istan 'ın tarzı böyleydi: çok yoksul kalabalıklara karşı çok az zengin.

Page 41: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Betike, bir k itap tan “İngilizlerin H indiStanı ,560 yerel eyaletten oluşuyor” diye okudu. “Yerel eyaletlerin her birini, kendi eyaletinde m utlak güce sahip olan bir prens ya da ‘m ih­race’ yönetiyor.”

Başını k itap tan kaldırdı. “Biri bana, m ihracelerin eyaletle­rindeki olağanüst ü zenginlikleri ve güçlerine karşılık olarak, savaş zam anında İngiltere’ye deStek olm a sözü verdiklerini söyledi. Yeni D elh i’deki İngiliz hüküm etine - ‘Raj’- eyaletler arası ve uluslararası ilişkilerin kontrolünü de vermişler.”

Trenden her büyüklükte tapınakla birkaç cami de gö­rülebiliyordu. M üslüm anlar hakk ında bilgisi çok fazla olan Gonca için camiler alışıldık bir görüntüydü. B ütün dinlerin içinde H ıristiyanlığa en benzer olanlar o ve Yahudilikti. A m a Bengal’in bu bölgesindeki H in tlile rin çoğu H induydu.

Betike’ye İngilizce “H indu lar hakk ında ne biliyorsun?” diye sordu. Birbirleriyle İngilizce konuşarak sadakatle pratik yapıyorlardı.

“Sadece davranışlarının inançlarından daha basit oldu­ğunu.” Açıklamaya devam etti, “Et, özellikle de inek eti yemi­yorlar. Kendi kastlarından evleniyorlar.”

Gonca, “KaSt sistem ini okum uştum ” yanıtın ı verdi. “Ç ok eski. A slında bir grup insanın, yani dokunulm azların tüm üy­le dışlandığı dört kaSt siStemi varmış.”

Betike, ihtiyatla vagona bakındı. S ırp-H ırvat dilinde kısık sesle, “SiStemde hile var. Reenkarnasyona inanıyorlar. A ldatm aca, kişi bu dünyaya geldiği kaSta sıkıca bağlı kalırsa, yeniden doğduğunda daha yüksek bir kaStta olacağı. G örü ­yorsun, sistem kendini destekliyor.”

Gonca, S ırp-H ırvat dilinde yanıtladı, “KaStların kendi içlerinde bolüne bolüne artık binlerce kaSt olduğunu oku­m uştum .”

“İnsan bunu nasıl anlayabilir?”

Page 42: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Biz anlayamayız” dedi Gonca.Kendileriyle birlikte vagonda giden H in tlilere çabucak

göz atan Betike, “O n lar da” dedi.G ürültü lü , kalabalık üçüncü sınıfla gitm ek yerlilere cesaret vermişti. Avrupalılara gösterdikleri sessiz saygının çok

ötesindeydiler. İki genç hanım a soru sormaya başlamaları uzun sürmedi: Ü çüncü sınıfta ne yapıyorsunuz? Nereye gi­diyorsunuz? Kaç para kazanıyorsunuz? Giydiğiniz ne tü r bir elbise? O nu nasıl boyuyorsunuz? A ln ın ızdak i şey nedir? Kolalı mı? Ç ocuklara inanm ayın görevlilerden misiniz? So­ruları G oncaya önce şaşkınlık, sonra sevinç verdi! A niden Yuhanna’n ın M üjdesindeki ayeti hatırladı: “İsa, N atanel’in kendisine doğru geldiğini görünce onun için ‘İşte, içinde hile olmayan gerçek bir İsrailli!’ dedi.”

İşte Gonca da bu m eraklı H in tlile r için tam olarak bunu hissediyordu. İçlerinde hile olmayan şu Bengallilere bakın! Gerçekten öyle görünüyorlardı. “N e sevinç!” diye düşündü. Böyle zenginlikleri hak etm ek için ne yapmıştı?

Tren giderken çelik tarlaların ın ve ayrılmış birkaç orm a­nın görüntüsü kaybolm adı, ama G onca orm anların değişti­ğini fark etti. Tren kuzeye giderken orm anlar, onun Üsküp çevresinde gördüğü orm anlara daha çok benziyordu. Sonun­da Darjeeling’e geldiklerinde ağaçlar yaprağını dökmeyen türdendi.

Birdenbire tren orm andan çıkarak tem izlenm iş bir sırta çıktı.

G onca heyecanlanarak, “İşte, D arjeeling” dedi.İngilizler için K alküta H ind istan ’ın başkentiyken, D arje­

eling yazlık başkentti. Şimdiyse yazlık başkentleri, Simla’n ın dağlık havasındaydı. İnanılm az bir masrafla bü tün hüküm e­tin çalışma tarzı yılda iki tez değişiyordu. Raj’ın başkanı olan İngiliz görevli genel vali için hiçbir şey çok iyi değildi. Darje-

Page 43: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

eling çevresindeki bölgede orm anlar tem izlenm işti. Avrupa tarzında birçok hoş yapı inşa edilm işti. Am a başka bir şey onları gölgede bırakıyordu.

Betike uzağı işaret ederek “Bak!” dedi.“H im alayalar!”Tepeleri karlı dağlar aslından daha büyük ve korkunç

görünüyordu. Goncayla Betike Darjeeling’te trenden indik­lerinde onları bazı rahibeler karşıladılar. Sohbet hemen te­pelerindeki görkeme döndü. Böyle bir uçsuz bucaksızlık pek ender kavranabilirdi. G oncaya Him alayalar, Alplerde gördü­ğü dağlardan daha yüksek görünm üyordu. A m a bu dağların daha yüksek olduğunu biliyordu. Rahibelerden biri, kuzeyde­ki kocam an bir dağın, dünyanın en yüksek zirvelerinden biri olduğunu söyledi. O na K anchenjunga diyorlardı. En yüksek zirve olan Everest tepesi de bazı günler kuzeybatıdan görü­lüyordu, am a çok uzakta olduğu için aslından daha küçük görünüyordu.

Rahibelerden biri, “Bazı A lm anlar bu yıl Kanchenjunga’ya tırm anm aya çalışacaklar” dedi. “Bu çabalarında ölmesinler diye dua edin.”

G oncayla Betike kısa süre sonra adaylığa geçtiler. İk i genç kadın da şim di siyah rahibe başlığının altına, kurdeleleri çe­nelerinin altında bağlanan siyah yum uşak boneler giyiyordu. Bir öğretm en bir kez daha onları her konuda eğitiyordu. Adı Rahibe Baptist a M urphy’ydi.

Adaylar önce dikkatlerini dinsel yaşam ın ru tin ine ver­diler. D uaları, Kutsal Sofrayı her gün beklemeliler, ha tta is­temelilerdi. Bu faaliyetlerin çoğu, bir grup rahibeyle birlikte “o r ta k ” yapılıyordu. Ne zaman ‘susacaklarına’ ve ne zaman ‘katılacaklarına’ d ikkat etmeyi öğreniyorlardı.

Basit bir selam laşm anın kibarlığına sessizlik engel değil­di. A m a yeni adayların birçoğuna sessizlik her yerde hüküm

Page 44: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

»iıı iiyormuş gibi geliyordu. Acemilerle ya da rahibelerle ko­nuşmamalıydılar. Bu, böyle bir k işin in onların resmi olmayan ı ıılısal danışm anı olm alarına yol açabilirdi. K atılm a zaman- l.ıı ıııda ya da uzun konuşm a zam anlarında izin veriliyordu, una sadece diğer adaylarla. Ve sadece m utfak ve çam aşırhane l,ıl)i birkaç yerde. Asla bitmeyen gündelik işlerin yapıldığı bu hareketli yerler adaylarla doluydu!

Gonca kısa sürede sessizliğin değerini bildi. Mezhep, Kab’bin Luka’n ın M üjdesindeki öğüdünün bilgelikle peşin- «Icn gidiyordu: H er zam an dua edin. Çevresindeki insanlar işsiz güçsüz çene çalarlarken nasıl dua edilebilir, diye düşün­dü. D ua edilemediğinde, en azından m üm kün olduğunca her zaman düşünceler T anrıya dayanıyordu.

Gonca, çam aşırhanede giysisini ütülerken Betike’ye “Bu konuşmama çirkin değil” diye açıldı. “H er şeye rağmen Tanrının bir arm ağanı ve akıllıca kullanılırsa hiçbir maliyeti

olmayan bir zevk.”H er gün öğle ve akşam vicdanlarını sorgulamalıydılar.

H er hasta günah çıkarıyorlardı. Ö ğretm en onlara Kutsal Yazılar, teoloji, dua ve m ezhebin tarih i kadar kuralın ı da öğ­retiyordu. Akşam yemeğinde rahibelerden biri Loreto kura­lını ya da azizlerin yaşam ını yüksek sesle okuyordu. Bütün konuşmalar İngilizceydi. Bengal ve H in d u dilleri çalışması daha sonra eklenecekti. Sonunda yerli kız ve erkek çocuklara da öğreteceklerdi. G ündelik işler tadı çıkarılacak bir bereket­ti. Bütün kutsallar çalışmayı sevmişti.

Rahibe Baptifta M urphy, G oncayla Betike’ye, “U zakta bir hayal gibi gözüken önem li bir kararın ız var. Geleneksel olarak, resmen aday olduğunuzda alacağınız bir karar. Sizin için bu m ayıfta olacak. A dlarınıza karar vermelisiniz.”

Bu kızların hiçbiri için daha fazla açıklam a gerekmiyor­du. Genellikle adayların beğendikleri ya da hayran oldukla­

Page 45: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

rı bir azizenin adını aldıkların ı anladılar. G oncaya en çok esin veren azize, Fransa’da daha 1925 yılında azize yapılan, bir C arm elite rahibesiydi. 1927 yılında papa, onun görev hiz­m etlerini koruyan azize olduğunu duyurm uştu.

Bu Carm elite rahibesi doğduğunda adı Therese M a rtin d i. Beş kız kardeşin en küçüğüydü. O n dört yaşındayken Noel akşam ı dram atik şekilde T anrıya dönm üştü . O ’na duyduğu sevgiden dolayı, onun dev gibi güçlü olabilmesi için, M esih’in küçük ve güçsüz olduğunu anlam ıştı. M esih’e duyduğu sevgi onu o kadar harekete geçirmişti ki, on beş yaşında aday olma­sına izin verip vermeyeceğini sorm ak için papanın huzuruna çıkm ıştı. O nun özyaşam öyküsü G oncaya derin, neşeli bir sa­delik vermişti. H enüz yirm i dö rt yaşındayken, bilinen adıyla “K üçük Ç içek” veremden ölm üştü. Dinsel adı Ç ocuk İsa’n ın Therese’di. D iğer adaylardan biri de Rahibe Therese adını al­m ak istediği için, Gonca bu adın İspanyolca yazılışını iStedi.

Betike, “Ç ok saygın Kilise D oktoru Avila’lı Teresa’n ın adını m ı alm ak iStedin?” diye fısıldadı.

Gonca, “Yok, hayır. Ben ‘küçük ’ Teresa’yım ” diye açıkla­dı. Sonsuza kadar insanların , onun Avila’lı Teresa’n ın adını aldığını sanacaklarını çok geç anlamaya başladı.

24 M ayıs 1929’da adayların resmen acemi oldukları tö ­renden önce vaaz vermek üzere Başpiskopos Ferdinand Peri- er D arjeeling’deydi. Saygıdeğer Lütufkârları, düzgün sakalı ve bıyığıyla G oncan ın başpiskopos hakk ında bilgisi vardı. Koca K alküta bölgesinde sadece beş yıldan beri piskopos olsa da, k ırk dö rt yaşındaki Belçikalı C izvit yirm i yılı aş­k ın bir zam andan beri H ind istan ’daydı. Yugoslav rahiplerin H in d istan ’a hizm et etmeleri için tatlı dille ikna edilm elerin­de etkili olm uştu. G oncan ın gönlünü H ind istan ’a tutsak eden onun Catholic Mvssions\ yazdığı m ektuplardı. Aynı başpiskoposun onu acemiliğe kabul etmesinde T a n rın ın eli-

Page 46: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

ııin olduğu görünüyordu. A rtık G onca gerçekten de Ç ocuk i sanın Rahibe M ary Teresa’sıydı.

Yeni Rahibe M ary Teresa, katılm a zam anında Betike’ye “Merhaba, Rahibe M ary M agdalene” dedi.

İkisi de a rtık acemi giysileri giyiyordu. Giysi bir kuşakla belde toplanıyordu. Siyah başlığın yerini beyaz başlık alm ıştı. O m uzlarında çok geniş beyaz bir yaka ya da önlük vardı. Yu­muşak beyaz başlığın yerini sert bir beyaz başörtüsü alm ıştı. Bu, alından yanaklara ve çenenin altına kadar inen çok geniş bir başörtüsüydü.

Betike, “A h, Rahibe M ary Teresa” dedi. “Başörtüleri bir­çok kişinin yüzünü çok küçük gösteriyor. K im i zam an yüzleri beyazlaşmış gibi görünüyorlar. A m a senin başörtün, güneşte yanmış cildin, koyu renk gözlerin ve geniş a ln ın la gerçekten seni melek gibi gösteriyor.”

Rahibe M ary Teresa, “Beni şım artıyorsun, Rahibe M ary M agdalene” dedi. “Giysinin içinde a rtık bana kutsal görünü­yorsun. T anrıya dua et ki, bir gün bu görünüşleri hak ede­lim .”

Ç ocuk İsa’n ın Rahibe M ary Teresa’sı iki yıl acem ilerin öğret­meni Rahibe BaptiSta M urphy’ye çalıştı. İlk yıla K anonik Yıl deniyordu. Acemiler bir kez daha Kutsal K itap okuyorlardı. M ezheplerinin yapısını derinlemesine öğreniyorlardı. İçe­cekleri antları çalışıyorlardı. B unların daha derin anlam ları neydi?

Acemiler, Günlük Dua ve Okuma Parçaları Kitapları denen küçük siyah kitaplardan Tanrısal Görev’i birlikte ez­bere okum ayı öğreniyorlardı. Kutsal Görev, kutsal okum alar­dan oluşan bir seriydi: Kutsal K itap tan kısa ayetler, M ezm ur- lar, dersler, şehitlerin öyküleri ve ilahiler. H er gün belirli bir seçki okunuyordu. B unu okum ak, topluca dua etm ekti.

Page 47: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

A cem iliklerinin ikinci yılında bü tün bu bilgilerini Aziz İgnatius Loyola’n ın savunduğu ruhsal farkındalıkla geliş­tirdiler. A rtık genelde rahibelerin söyledikleri adla Rahibe Teresa, D arjeeling’teki çocuklara eğitim vermeye de başladı. A m a bu yeterli değildi. K üçük tıp istasyonlarında ve Bengal hastanesinde hemşirelere de yardım ediyordu. H astanedeki deneyim ini Catholic Missions dergisinde anlatıyordu:

HaStanenin eczanesinde Kurtarıcının bir resmi asılı. Çevresi­ni, yüzlerine yaşamlarının eziyetleri kazınmış bir dolu insan almış. Her sabah işe başlamadan önce bu resme bakıyorum. Hissettiğim her şey onda toplanmış. “İsa, bu senin için ve bu canlar için!” diye düşünüyorum.

Sonra kapıyı açıyorum. Küçük veranda her zaman haSta- larla, bitkinlerle ve sefillerle dolu. Bütün gözler umut dolu, bana dikilmiş. Anneler haSta çocuklarını bana veriyorlar; hareketleri eczanedeki resimdekileri yansıtıyor. Kalbim mut­lulukla çarpıyor: Senin işini devam ettirebilirim, sevgili İsa. Birçok üzüntüyü yatıştırabilirim. Canların en iyi Arkadaşı­nın sözlerini tekrarlayarak onları teselli ediyorum, tedavi edi­yorum. Bazılarını kiliseye götürüyorum.

Bazıları, üç saat kadar yürüyerek uzaktan gelmişler. Nasıl bir dürümdalar! Kulakları ve ayakları yaralarla kaplı. Sırtla­rında çok sayıda çıbanın yanı sıra şişlikler ve yaralar var. Birço­ğu evinde kalıyor, çünkü gelmek üzere olan tropik ateşten çok halsiz düşmüşler. Biri, veremin öldürücü evresinde. Bazılarının ilaca ihtiyacı var. Herkesi tedavi etmek ve gereken öğüdü ver­mek zaman alıyor. Belli bir ilacı nasıl alacaklarını en azından üç kere açıklamak ve aynı soruya üç kez yanıt vermek zorunda kalıyorsunuz. Bu yoksul insanların eğitimleri çok az...

İşim bitti. Geçit resmi halinde başkaları geldiklerinde ka­pıyı kapamak üzereyim.

Page 48: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

“İyi insanlar, sizi buraya ne getirdi?”“Talihsizlik sizin sevginizi, sevecenliğinizi ve iyiliğinizi

aratıyor.”İhtiyaçlarının çok gerçek olduğu apaçık, çünkü

Hindistan’da böyle bir yolculuk kolay yapılmaz. Doktorları­nın yardım edemediği bu çocukları getirmelerini, onlar için harika bir ilacım olduğunu söylüyorum. Söz veriyorlar ve söz verdikleri gibi yapıyorlar...

Daha sonra kolu kırılmış bir kadın geliyor. Sonra kavgada bir suçlunun sırtından yaraladığı bir genç geliyor. En sonunda, içinden iki kuru dalın çıktığı bir sepetle bir adam geliyor. Bu dallar, çocuğun bacakları. Küçük çocuk çok zayıf. Ölmek üze­re olduğunu anlıyorum... zavallı çocuk! Zayıf ve kör—gerçek­ten kör. Büyük acıma ve sevgiyle küçüğü kucağıma alıyorum, onu önlüğüme sarıyorum. Çocuk ikinci annesini buluyor. Bütün küçüklerin tanrısal Arkadaşı, “Böyle bir çocuğu kabul eden, beni kabul etmiş olur” diyordu. Bu çocuğun olayı, iş gü­nümü taçlandıran nokta.

Bir şey çok açıktı. Yardım için gelen bu bezgin insanların hiçbiri beyaz Avrupalı değildi. Avrupalı erkekler ve kadınlar sahiplerdi. Yerli H in tlile r her olayda önceliği onlara b ırakı­yorlardı. Sahip bir dükkâna girdiğinde, dükkâncı yerli m üş­terisini hemen bırakıyordu. K alabalık bir caddede bir yerli, bir sahibe değmeye cesaret edemezdi.

N e kadar uzak olursa olsun H in d istan ’ın bir bölgesinde bir Avrupalı hem en bir otele ya da en azından “tek katlı bir yolcu evine” götürülür, körili tavukla p irinç ikram edilirdi. H intliye böyle davranılm azdı. Bir H in tlin in bir İngiliz ku­lübünde akşam yemeği yemesi ya da onların polo sahalarında at binmesi düşünülem ezdi. B irçoğunun briç denen kart oyu­nu ya da cep bilardosu denen bilardo oyunu hakk ında hiçbir

Page 49: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

fikri yoktu. G onca için de bunlar birer sözden daha fazlası değildi. A m a yerliler kadar o da, İngiliz yönetim inin ya da Raj’ın koyu tenli H in tlileri yaşam ın “daha hoş” şeylerine da­h il etm ediğini biliyordu.

Bir kez Gonca alaycı bir şakaya kulak misafiri oldu. Bir H in tli diğerine, “H angisinden daha çok nefret ediyorsun: Raj’dan m ı yoksa tefeciden mi?” diye sordu.

Ö b ü r adam, “Raj’dan” yan ıtın ı verdi. “Tefeci en azından ona parayı geri ödem eden önce ölmeyeceğimi üm it eder. Raj ölüp ölmeyeceğime aldırm az.”

H ind istan ’da hoşnutsuzluk kaynıyordu. H in d u lider G andi, satyagraha, yani ‘gerçeğin gücü’ adını verdiği yön­temle İngiliz yönetim ine barışçıl bir direniş örgütlüyordu. Bir olay yerlilerin direnişini pekiştirdi. İngilizler tuza vergi koydular. Bu, ne kadar yoksul olursa olsun her H in tliy i olum ­suz etkiledi. G andi proteSto olarak H in tlileri denize kadar yü rü ttü . Burada kendi tuzların ı kendilerini yaptılar. K uşku­suz İngilizler, ‘sorun çıkaran’ G and i’yi tutukladılar.

G an d i’n in peşinden gidenler onsuz ilerlediler. Şair Sa- rojini N aidu, iki yüz elli H intliye Bombay’ın kuzeyindeki D harasana’ya kadar önderlik etti. Burada hüküm etin koca­m an tuz tavalarını işgal ettiler. H in tlile r m etal uçlu lathı ler ku llanan bir dizi polise doğru yürüdüler. İngiliz subayların kom utasındaki polis yüzlerce kişiden oluşan, direnm eyen yü­rüyüşçülerin başlarını yardılar.

A m erikalı gazeteci W ebb M iller bu sahneye tan ık oldu ve haber yaptı. O kadar korkunç ve insanlık dışıydı ki, im kân­sız görünüyordu. Kısa süre sonra bunu bü tün dünya öğrendi. H in d istan ’daki zalim İngiliz yönetim i giderek daha çok göz­den düştü.

Darjeeling’teki rahibeler, “Burada bile böyle bir barbarlık m üm kün mü?” diye fısıldadılar.

Page 50: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

5Evet, Darjeeling cennet gibi görünüyordu. Yakındaki teraslar halindeki tepelerden çay arazileri yuvarlanarak in i­yordu. Uzakta, gökyüzünde H im alayalar teStere dişi gibiydi. Ç ocuk İsa’n ın Rahibe M ary Teresa’sı 24 M ayıs 1931’de yok­sulluk, sevgi ve itaate dair ilk an tların ı içti.

Rahibe Teresa diğer acemilerle beraber diz çökerek “Yok­sulluk andıyla servetim den vazgeçiyorum” dedi.

Rahibe Teresa, “Ey T anrım ’ dedi, “Bunları benden al.” Servete altın, güm üş, incik boncuk ve banka hesaplarından daha fazlası dahildi. Rahibe Teresa, zam anını ve boş zam an­larını da teslim ediyordu.

“Sevgi andıyla kalbim deki sevgiyi sadece T anrıya veriyo­rum .”

Böyle bir and ın gerekliliğinden k im kuşku duyabilirdi? Rahibe Teresa bedeni pak olmazsa nasıl görevini yapabilirdi? Bedenine yani “T a n rın ın tapınağına” bakm anın da sevgiye dahil olduğunu bilmeyecek kadar toy değildi. Böylece bedeni her zam an R ab’bin iSteğini yerine getirebilecekti.

“İtaat andıyla, yasal üstlerim in bana gösterdikleri şekilde O nun benden istediklerini yapacağıma söz veriyorum.”

Page 51: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

“O h evet” diye dua etti Rahibe Teresa, “İtaat edeyim.” Bu, R ab’be yapılan bü tün hizm etlerin sevginin hem en altındaki çekirdeğindeydi.

Uç ant beden, zihin ve canla ilişkiliydi. H er şeyle. Yıllarca sonraki son antlara kadar bu antlar her yıl tekrarlanacaktı. İm anların ı açıklayan rahibeler a rtık R ab’le evliydiler. Sağ el­lerinin yüzük parm ağına yüzük taktılar. Beyaz başlığın yeri­ni siyah başlık aldı. Rab için böylece silahlanan Ç ocuk İsa’n ın Rahibe M ary Teresa’sı K alküta’ya doğru yola çıktı.

Trende arkasına bakarken, “H oşça kal Darjeeling” dedi.Geriye bakarken H im alayalar onun biraz m oralini boz­

du. A lm anlar yine Kanchenjunga’ya tırm anm aya çalışıyorlar­dı. Rahibe Teresa kalbinden A lm anların iyiliğini istiyordu, am a bu kez bunu söylemek içinden gelemedi. A lm anlar değiş­mişlerdi. A lm anya’da Ulusal Sosyalist Parti denen bir kanser vardı. O na N azi Partisi de deniyordu.

Naziler, “ilericiliği” savunuyorlardı. Alm anya’yı ilerici olmayan her şeyden kurtarm ayı istemeleri akıllıca değildi. Buna kom ünistler, Yahudiler, koyu tenli insanlar, geri zekâ­lılar, sakatlar ve yaşlılar dahildi. Kuşkusuz Rahibe Teresa’n ın görevlerini yapacak sabırları yoktu: haftalar, kötü dürüm da­kiler ve yoksullar.

Rahibe Teresa, A lm anların rahiplere açıkça sert sert bak­tık ların ı duyduğunda, “T anrım hepim ize yardım et. Yakında K atolikler de bu ‘ilerici’ gruba katılacaklar” diye dua etti.

D ağların eteklerinden başlayarak K alküta çevresindeki bataklıklara kadar giden değişiklik Rahibe Teresa’yı endişe­lendirm edi. A rtık elçilik görevine başlayacaktı. K alküta’ya geldiğinde mağaraya benzeyen tren istasyonunun çıplak ze­m ininde yatan yüzlerce uyuşuk bedenin arasından kendisi­ne yol açtı. Sonra rahibelerin yolladıkları otom obilin içinde, tepelerinde k ırm ızı kirem itlerin bulunduğu tek katlı kerpiç

Page 52: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

kulübelerle dolu dar sokakların sonu gelmez gibi görünen labirentinden geçti. Burada yaşayanların üzerindeki paçav­ralar on ların yoksulluklarını duyuruyordu. G örünürde tek bir ağaç yoktu. En sonunda otom obil açık bir alana girm eden hemen önce yüksek zarif palmiyeler gördü.

“Loreto Entally” diye bağırdı.D oğu K alküta’daki bu özel bölgeye Entally deniyordu.

Loreto rahibelerinin yaşadıkları binalar topluluğuna Loreto Entally adı veriliyordu. O n ayak yükseklikte bir duvarla çev­riliydi. Açık mavi boyalı duvarın şaşırtıcı bir uzaklığa kadar gittiği görülüyordu. O tom obil, beyaz sütunlu kocam an bir kapının yanında bir şeyler satan insan kalabalığının arasın­dan geçti. K ocam an binalar topluluğunun içindeki huzurlu yeşil yerlerde çok katlı düzgün yapılar vardı. Bazıları aynı mavi-gri renkte, bazıları da açık sarıydı.

Başrahibe Cenacle’ın yönettiği iki kız lisesi bu yapılara dahildi. Asıl okulda varlıklı ailelerden gelen beş yüz kadar yatılı öğrenci vardı. O nlara İngilizce öğretiliyordu. Diğer okulda iki yüz kadar öğrenciye Bengal dili öğretiliyordu. Bu kızların geçmişleri o rta sınıftan beş parasız öksüzlere kadar değişiyordu. Rahibe Teresa ilk görevi olarak İngilizce coğraf­ya dersi vermeye başladı. D aha sonra İngilizce tarih dersi ve­recekti— iki dersi Bengal dilinde de verecekti.

T arih dersine H ind istan ’daki H ıristiyan lık tarih i de eklenmeliydi. Rahibe Teresa, bu tarih in elçilere kadar g itti­ğini kızlara öğretm ekten heyecan duyuyordu. Gelenek, elçi Tomas’ın M esih’in D irilişi’nden bir süre sonra H in d istan ’a geldiğini, sonra Ç in ’e gittiğini, ancak H ind istan ’a geri döne­rek burada öldüğünü belirtiyordu.

H ind istan ’ın bazı bölüm lerini gören, elçi Tom as’la ilişkili daha çok ayrıntıyı duyan Rahibe Teresa için bu öykünün ar­tık yeni bir anlam ı vardı. Elçi Tomas, bir süre H ind istan ’ın

Page 53: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

güneybatı kıyısındaki M alabar’da o turm uştu . A m a güney­doğuda şehit edilm iş ve M adras’ın biraz dışındaki M ylapore’a göm ülm üştü. Aydras Irm ağ ın ın güneyindeki bu nokta Ra­hibe Teresa buraya geldiğinde ona gösterilm işti. A m a o za­m an yüreği kuşkuyla, elçinin ün lü olduğu aynı duyguyla dol­muştu!

H ind istan ’da bir süre geçirir geçirmez, “A rtık inanıyo­rum ” dedi. “Büyük Görevi neden burada, H ind istan ’da yü- rütm eyecekti ki?”

A ltıncı yüzyılda Suriye’den buraya H ıristiyanların gel­d iğ in in kanıtları çok daha d ikkat çekiyordu. Kerala’da H ı­ristiyanların ellerinde bir Süryani hizm et grubu vardı. Sonra kuşkusuz, Portekizli C izvit Aziz Francis Xavier’n in 1542’de G oa’ya geldiği aksi iddia edilemeyen bir gerçekti. Ö nce kilise­de daha üSt bir kaSt olan H indu lar toplanm ıştı, çünkü onlar daha çok eğitimliydiler. A m a sonunda kilise kaSt siStemi ne­deniyle ayrım cılıktan nefret etti.

ProteStanlar da aynı örneği izlediler. 1600’lerin başında hem H ollandalılar, hem de İngilizler Bengal bölgesine yer­leştiler. Protestanların en iyi tan ınan görevlisi K alküta yakı­n ında çalışıyordu. W illiam Carey Kutsal K itap’ı yorulm adan çevirmeye çalışıyordu. 1834’de ölmeden önce birçok yerel lehçeye çevirmeyi başardı. 1800’lerin ortası görev çalışmala­rın ın hızla ilerleme kaydettiği dönem oldu. Kısa süre sonra H in d istan ’da yirm i K atolik gözetm en vardı.

Rahibe Teresa, “Kuşkusuz kızlar bizim hizm et grubum u­zun çabalarını öğrenm eliler” diyerek gayrete geldi.

23 AğuStos 184 l’de yedi rahibeyle altı rahibe adayı Scotia gemisine binerek İrlanda’dan H ind istan ’a gelmişti. K alküta’da karaya çık tık larında neredeyse yeni y ılın ilk gü­nüydü. Bölgenin başı olan G özetm en Carew, çoktan onlara bir ev alm ıştı. M iddleton Row, N o:5’teki ev çok büyüktü.

Page 54: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Birçok odası ve zengin oryantal eşyaları vardı. Rahibeler, ken­dileri ve yatılı öğrenciler için sınıflar ve basit yaşama alanları oluşturm ak üzere hem en evdeki b ü tün savurganlıktan ku r­tuldular. Bu ilk ev, Loreto Evi adıyla tanınacaktı.

Yakında, piliç çarşısının yanında M urgi H a tta denen k ili­senin yönetim inde bir yetim hane vardı. 10 O cak 1842’de ra­hibeler Loreto Evi n in kapıların ı sadece öğrencilere açmakla kalmadılar, yetim hanede derslere de başladılar. Bu rahibeler yüksek ahlaklı bir karakter sergilemekte ve o luşturm akta o kadar çok ün kazandılar ki, H in tlile r kız çocukların ın eğiti­m ini onlara em anet etmeyi çok istediler.

Rahibe Teresa, “İlk yirm i yıl içinde k ırk iki rahibe ö ldü” dedi öğrencilerine, “Yine de gelmeye devam ediyorlardı.”

Rahibe Teresa da bu gelenektendi. Sıradan b ir insana bas­kı yapacak olan dünyadan el etek çekme ve özveri onu güç­lendiriyordu. M esih sevgisi her tü rlü güçlüğü yeniyordu. Ah, Loreto’daki zor am a düzenli yaşam ını ne kadar seviyordu. Rahibeler şafak sökm eden kalkıyorlardı. D ua ediyorlardı. G ünlük D ua ve O kum a Parçaları K itabından, M ezm urlar- dan, Eski ve Yeni A ntlaşm a’daki diğer kitaplardan, Kilise Ba­baların ın ve kutsalların yazdıkları kitaplardan verilen ders­leri okuyorlardı. Sonra ibadete katılıyorlar, Kutsal S ofradan alıyorlardı. H er akşam, akşam duası ve kutsam a duası ediyor­lardı.

Kuşkusuz rahibeler, yatılı genç öğrencilerin ihtiyaçları doğrultusunda hizm et verm enin yanında sabah ve öğleden sonra ders veriyorlardı. Böylesine çaba gerektiren bir yaşamı sevinçle yaşam anın gücü sadece Y aratanın ve O ğ lu n u n sev­gisini paylaşm aktan geliyordu.

H er rahibenin, bağlılığını derinleştirm esi için yılda bir kez inzivaya çekilmesine izin veriliyordu. Zorlayıcı bir neden olm adan rahibelerin dışarı çıkm alarına asla izin verilmiyor­

Page 55: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

du. Zorlayıcı bir neden varsa ancak bir arkadaşla dışarı çıka­biliyorlardı. A m a Rahibe Teresa bina topluluğunun dışında iç burkan bir yoksulluk görüyordu ve yine de böyle bir özveri­de bulunup bulunm ayacağını m erak etmeye başlamıştı.

“İtaat ettiğim kadar da, R ab” diye dua ediyordu, “Bina topluluğunun içindeki büyük sevincimi kendi açım dan bir diken gibi hissetmeye başlıyorum .”

1932’de A rnavutluk’tan aldığı bir m ektup Rahibe Teresa’ya A gatha’n ın T iran ’da Lazar’ın yanında olduğunu bildiriyordu. Agahta, S ırp-H ırvat d ilinden Arnavutçaya çe­viri yapacağı bir iş bulm uştu. Annesi onlara katılm ayı ka­bul etm em işti. Şimdi U sküp’te yalnızdı. Agatha, kendisiyle Lazar’ın annelerinden T iran ’a, yanlarına gelmesini tekrar tekrar istediklerini yazıyordu. A nnesinin yalnız olduğu ha­beri Rahibe Teresa’yı rahatsız etti. A nnesinin Usküp’ten ay­rılm am a direncinin kırılm ası için dua etti. A m a annesinin m ektuplarında şikâyet yoktu. Annesi, G oncan ın gidişinin her an ın ı hatırasında yaşattığında, çünkü bunun G oncan ın im anına ve kiliseye bağlılığına sadık kalm ası demek oldu­ğunda ısrar ediyordu.

1932 yılında H in tlile rin İngiliz yönetim ine karşı m üca­delelerinin sürdüğü görülüyordu. H in d u lider G an d i’yle be­raber Ulusal Kongre’den otuz beş bin kişi daha hapsedildi. Bu arada İngilizler, D okunulm azlar eyalet yasama meclisine temsilci seçebilsinler diye onlar için ayrı bir seçim yapılması­na izin vereceklerini duyurdular. G andi buna karşı çıktı. C e­zaevinde kendisini açlıktan öldüreceğini duyurdu.

H in tli öğrencilerden biri, “Peşinden gelenlere engel olu­yor” dedi. “İngilizler, D okunulm azların am acında ilerleme kaydetmek iStiyor gibi görünüyorlar.”

“A m a M ahatm a Gandi, İngilizlerin sadece D okunulm az­ların kaStlarını kurum sallaştırm ak istediklerinde ısrar edi­

Page 56: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

yor” diye karşılık verdi başka bir örenci.G andi özgün biriydi. A ltm ış üç yaşındaki liderin biraz

sonra ne yapacağından hiç kimse em in olam azdı. Gandi, izleyicilere sevdiği H ıristiyan ilahisi “Sevecen Işık Ö nderlik Kt”le önderlik ederek onları şaşırtabilirdi. D ağdaki Vaaz’ı ez­bere bilirdi.

Rahibe Teresa, bir deri bir kem ik G andi, H in d istan ’da nereye gitse çok büyük kalabalıkların toplandığını biliyordu. O n binlerce kişi. Birçok H in tlin in onun siyaseti konusunda bilgisi azdı. Hepsi, onun kendilerini sevdiğini biliyordu. İşte, onların yaşamalarıyla ya da ölmeleriyle ilgilenen bir otorite vardı.

Rahibe Teresa, G and i’n in eski kaSt sistem ini savunduğu­nu duyunca düş k ırık lığ ına uğram ıştı. Kendisi Vaisya kas­andand ı. Bazıları, kaSt sistem inin y ıkılm asının H in tlileri bir araya getiren m irasın baltalanm ası olacağı için, onun kaSt sistemini savunduğunu söylüyorlardı.

Belki, G andi en sonunda kaSt sistem inin devam etmesi­nin büyük haksızlık olduğuna karar verdiğinden, D okunul­m azların kurum sallaştırm asına karşı çıkıyordu. A lışıldık beklenm edik tarzında yirm i yıl önce ne dediğine bir nebze olsun aldırm adığını söylüyordu. O , sadece gerçeği seviyordu.

Güçlü bir ahlaksal baskıydı -H in tlile r in mahctfma, yani can’ diyecekleri kadar çok güçlüydü. Cezaevinde kendisini açlıktan öldürürse H in tlile r başkaldırabilirlerdi. İngilizler ne kadar acımasız olsalar da, yüzlerce H in tlin in başkaldırısına karşı koyamazlardı.

Rahibe Teresa, “D ünyada nasıl bir kargaşa dolaşıyor” diye düşündü. Aziz B ernard’ın bir sözünü hatırladı, “H ücredeki barış; acımasız savaşın olm am asıdır.”

D ünyadaki olayların vahşeti güçlükle görm ezlikten geli­nebiliyordu. Alm anya giderek daha açıkça düşm an oluyordu.

59

Page 57: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

N azi P artis in in lideri A dolph H itle r ad ında şeytan gibi bir adamdı.

Papanın yaşadığı İtalya’da neler olduğunu düşünm ek hiç de rahatlatıcı değildi. İtalya’n ın da kendi H itle r modeli vardı: Benito M ussolini. Önce bir yöne, sonra başka bir yöne eğili­yordu. A m a toplum hakk ındak i çarpık görüşleri, ‘ilerici ol­mayan’ her şeyi küçümsem esi onu H itle r’in m odeli yapmıştı.

B ü tün bu s ık ın tın ın ortasında Rahibe Teresa, kendi gö­revlerini ihm al ederse M esih’in zavallı bir kulu olacağını an­ladı. Bu nedenle Bengal d ilin i öğrenm ek için çok çalıştı. H er şeyden önce kısa süre sonra Bengal okulunda tarih ve coğraf­ya dersleri verecekti.

Bengalce onun beşinci d ili olacaktı. Arnavutça, Sırp- H ırvatça, Latince ve İngilizce biliyordu. Bengal sembolleri­n in b ü tün Avrupa dillerinde olduğu gibi soldan sağa ve yatay yazıldığını ilk anladığında rahatladı. Kelimeler boşlukla da ayrılıyordu. O lağanüstü. Bengalce fonetikti. Alfabedeki her sembol belli bir sesin karşılığıydı. A m a kolaylık burada biti­yordu.

Ö ğretm enine, “Alfabedeki semboller yabancı olduğu için kafa karıştırıyor” dedi.

“Senin ülkendeki Grek O rtodoksların kullandık ları K iril alfabesinden daha zor değil” diye öğretm eni güvence verdi.

Rahibe Teresa bu alfabeyi hiç öğrenm em işti. “Bengal d i­linde kaç sesli sembol var?” diye sordu kuşkuyla.

“O n bir.”“Sessizler?”“O tuz üç. A m a öğreneceğin on üç sesli/sessiz bileşik denvar.“O n bir, o tuz üç, on üç” diye düşündü Rahibe Teresa. “A l­

fabedeki toplam semboller elli yedi tane mi?”“Az çok.”

Page 58: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

“Tanrı istiyorsa Bengal d ilini öğreneceğim” dedi, m ut­lulukla. “Ayrıca o zam an H in t alfabesini de öğrenm iş olaca-ğım -”

Ö ğretm en özür dilercesine, “Ü zgünüm ” dedi, “A m a H intçenin kendi alfabesi var.”

1935 yılında yirm i beş yaşındaki Rahibe Teresa, sadece kendi öğrenimiyle meşgul değildi, birçok rahibeye de sınav­larında yardım ediyordu. Azize Teresa K ilisesin in önderi, Rahibe Teresa’ya başka bir görev de verdi: Yoksulların en yoksulları olan gündüz öğrencilerine kendi okullarında ders vermek. Rahibe Teresa şunları yazıyordu:

Çocuklar beni ilk gördüklerinde iyi bir ruh mu yoksa tanrıça mı olduğumu merak ettiler. Ama onlar için orta yol yoktu. İyi olan birine tanrılarından biri gibi tapılırdı. Kötü niyetli birin­den, cinmiş gibi korkulurdu ve bir kol boyu uzaklıkta tutulur­du.

Hemen kollarımı sıvadım. Bütün odayı yeniden düzen­ledim. Su ve süpürge buldum. Yeri süpürmeye başladım. Bu, onları çok şaşırttı. Bir öğretmenin derslere böyle başladığını hiç görmemişlerdi. Özellikle de Hindistan’da temizlik aşağı kaStların yaptıkları bir işti. Uzun süre bana bakıp durdular. Beni neşeli ve gülümser görünce kızlar bana yardım etmeye başladılar. Erkekler daha çok su getirdiler. İki saat sonra o oda en azından biraz temiz bir sınıfa döndü. Uzun bir odaydı. As­lında şapelmiş, şimdi beş sınıfa bölünmüş.

Buraya geldiğimde elli iki çocuk vardı. Şimdi üç yüzün üzerindeler. Çocukların uyudukları ve yemek yedikleri yerle­ri ilk gördüğümde büyük üzüntü duydum. Yoksulluğun daha kötüsünü bulmak mümkün değil. Yine de mutlular. Kutsal çocukluk! Ama ilk karşılaştığımızda hepsi neşeli değildi. An­cak elimi her bir küçük kirli başın üzerine koyduğumda sıçra­

Page 59: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

yarak şarkı söylediler. O günden sonra bana ‘anne’ anlamına gelen Ma diyorlar. Saf canları mutlu etmenin bedeli ne kadar az! Anneler, kutsamam için çocuklarını bana getirmeye baş­ladılar. Önce bu iSteğe şaşırdım, ama görev yaparken her şeye hazır olmalısınız.1

Rahibe Teresa, her günün her dakikasını R ab’be adaya­rak geçiriyordu. D ünyadaki olaylar birçok kişiyi dehşete dü­şürüyordu. A m a T an rın ın , ta rih in efendisi olduğunu bilen birin i değil. Endişelenm ek nedendi? Tanrı, kontrol ediyordu. Ve O ’nun p lan ın ı insanlar anlayamıyorlardı.

Bu, Rahibe Teresa’n ın olan biten her şeyi alkışladığı an­lam ına gelmiyordu. Tabii ki, hayır! Birçok şeyin kötü oldu­ğunu ve T anrı’dan gelmediğini anlıyordu. M ussolini, Ekim 1935’de Etiyopya’yı işgal ettiğinde bu, kuşkusuz sevinilecek bir şey değildi. Bir yıl sonra apaçık H itle r’in tarafın ı tu ttu ğ u haberi kötülüğe alam etti. A m a R ahip Teresa, yaptık larından daha fazla tek bir şey bile yapamıyordu.

inzivaya çekildiğinde ara sıra bir nebze pişm anlık duyu­yordu. Evet, şim di K alküta’da olduğundan daha çok meşgul olam azdı, am a yoksulların en yoksullan ne olacaktı? Kuş­kusuz bu çocuklara ders veriyordu. A m a ya daha büyükler? Azize Teresa’daki okula giderken kenar m ahallelerden geçi­yordu. Sokakların her yerinde kö tü durum da insanlar vardı. Birçoğu ölüyordu. O nlara ulaşamıyordu. A m a Rahibe Teresa ne yapabilirdi? İtaat etmeliydi.

Pazar günleri yoksulları ziyaret etm e izni aldı. Azize Teresa’daki okul bir şekilde onu dört duvar arasına kapan­m akta biraz özgür bırakm ıştı. Şunları yazıyordu:

Her pazar Kalküta’nın kenar mahallelerindeki yoksullan ziya­ret ediyorum. Onlara maddi yardımda bulunamıyorum, çün­

Page 60: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

kü hiçbir şeyim yok, ama onları mutlu etmek için gidiyorum. Son kez en azından yirmi çocuk M aların ı hevesle bekliyordu. Beni gördüklerinde koştular. Hepsi tek ayağının üzerinde sıç­rıyordu. Bu binada on iki aile yaşıyor. Her ailenin, iki metre uzunluğunda ve bir buçuk metre genişliğinde bir tek odası var. Kapılar o kadar dar ki, güçlükle geçebiliyorum. Tavanlar o kadar alçak ki, ayakta durmak mümkün değil. Bu yoksul in­sanlar, bu ahır gibi evlere dört rupi ödemek zorundalar. Zama­nında ödeme yapmazlarsa sokağa atılıyorlar. Öğrencilerimin okullarını bu kadar çok sevmeleri ve birçoğunun veremli ol­ması beni artık şaşırtmıyor.

Yoksul bir kadın yoksulluğundan hiç yakınmadı. Üzül­düm, ama gelişimin onu sevindirdiğini görünce mutlu oldum. Başka biri bana “Ey Mal Tekrar gel—gülümsemen evimize gü­neşi getiriyor” dedi. Eve dönerken, “Ey Tanrım, buraya mutlu­luk vermek ne kadar kolay!” diye düşündüm. Onları sonunda sana yönlendirebilmem için yaşamlarının ışığı olma gücünü ver bana.2

Rahibe Teresa, 24 M ayıs 1937’de D arjeeling’te son yok­sulluk, sevgi ve itaat an tların ı içti. Ayine K alküta Başpis­koposu M onsenyör Ferdinand Perier başkanlık etti. C izvit Peder Aloiz D em sar tan ık tı. Bu olayı kendi üSt m akam ına yazdı. O nun , Yugoslavya’n ın Zagrep kentindeki üSt m aka­mı, Rahibe Teresa’n ın Ü sküp’teki ruhan i pederi olan Franjo Jam brekovich’ten başkası değildi.

B undan sonra Rahibe Teresayı başka bir şey bekliyor­du. Neredeyse hemen, lisenin yöneticisi olarak Başrahibe Cenacle’ın yerine geçti. D aha sonra yazdığı gibi, bu gelişmeyi herkes duym ak istemiyordu:

Küçük bir çocuk bana geldi. Solgun ve üzgündü. Onlara geri

Page 61: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

dönüp dönmeyeceğimi sordu, çünkü yönetici olup gideceğimi duymuştu. Ağlamaya başladı. Gözyaşları içinde “Yok, yönetici olmayın!” dedi. Ona sarıldım. “Sorun ne? Endişe etme. Geri döneceğim. Her zaman senin Man olacağım” dedim. Küçük çocuk, aniden gülümsemeye başladı. Mutluluktan sıçrayarak avluya döndü.3

Rahibe Teresa, lisenin yöneticisi olarak Başrahibe Cenacle’ın yerine geçmek için ne yapmış olabileceğini düşü- nemiyordu. Tabii ki, buna layık değildi. H enüz yirm i altı ya­şındayken yaşamı karşı konum lam az şekilde kutsanm ış görü­nüyordu. En sonunda son an tların ı içmişti. Bir okulun yöneti­cisiydi. A rtık Rahibe Teresa değil, yönetici Rahibe Teresa’ydı. ÜStelik Loreto rahibelerinin kurdukları bir yoldaşlık hizm et grubu olan Azize A nne’in K ız la rın ın da başıydı. Bu kızlar Bengalce ders veren H intlilerdi. H er biri yerel sari giyiyordu. Yazın beyaz, k ışın mavi.

A ltıncı sınıftan on birinci sınıfa kadar kızların arasında bir kardeşlik derneği de vardı. D irek törü Peder Julien H enry ’ydi. O ve Peder CeİeSte Van Exem, 1938’de aynı gemiyle gelen Belçikalı Cizvitlerdi. Peder Henry, Rahibe Teresa’dan biraz daha büyük olan Peder Yan Exem’den biraz büyüktü.

Peder Henry, Rahibe Teresa’ya, “Kardeşlik derneğindeki k ızlarınız sadece Loreto yapı topluluğundaki ruhsallıkla ilgi­len memeli 1er” dedi.

Yapı topluluğunun çevresinde kenar m ahalleler yani batti’ler vardı. Bir tarafta H indular, diğer tarafta M üslüm an- lar. Kısa süre sonra Rahibe Teresa, kızlara gruplar halinde yoksul aileleri ziyaret etm e sorum luluğu verdi. K ızlar onlara su çektiler. Edebildiklerince her şekilde yardım ettiler. H as­taneleri de ziyaret ettiler. h a s ta ları sevindirdiler ya da teselli ettiler. O n lar için m ektuplar yazdılar. Çabaları kuşkusuz sı­

Page 62: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

nırlıydı. Yoksullara yardım çabalarında Rahibe Teresa dört duvar arasına kapanm a kuralı nedeniyle kızlara çok ender eş­lik edebiliyordu. İtaat ettiği kadar sınırlam aları da hâlâ içinde bir diken olarak hissediyordu.

Yine de Rahibe Teresa’n ın yoksulların en yoksullarıyla yaptığı sınırlı çalışması hayal edilemeyecek kadar bereketliy­di. D üşünün, bu, insanları çok m utlu ediyordu. Keşke yok­sullar için daha çok zam anı olsaydı. A nnesinden gelen bir ınektup onu sarftı. Yönetici rahibe olarak yeni konum unu özenle öveceği yerde onu azarlıyordu:

Sevgili çocuğum, Hindistan’a yoksulların uğruna gittiğini unutma. Filemizi hatırlıyor musun? Yaralarla kaplıydı, ama dünyada yalnız olduğunu bilmesi ona daha çok acı veriyordu. Onun için elimizden geleni yaptık. Ama en kötüsü yaraları de­ğildi, ailesinin onu unutmuş olmasıydı.4

Bu durum da annesi, bu kadar uzaktayken Rahibe Teresa’n ın ikilem ini biliyordu! Ü sküp’teki yoksul insanları kim annesinden daha çok temizlemiş, doyurm uştu? K üçük Goncaya yoksulları sevmeyi kim aşılamıştı? H er şey nihai er­demde bitiyordu: Sevgi. Yoksulun ihtiyacı olan şey sevgiydi. Sevgi, onlara yardım ederek veriliyordu. Sevgi sevgiyi doğu­ruyordu.

A m a Rahibe Teresa kilise düzeninin m erdivenlerini çı­kıyordu. O na bu kadar umarsızca ihtiyacı olan yoksullardan uzaktaydı. Yüreği sızladı. Bu çelişkinin ak lından hiç çıkm a­yacağını biliyordu. K im i kez içinde bir fırtına inşa oluyor gi­biydi.

Page 63: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

61939 yılında dış dünya Rahibe Teresa’n ın çevresinde fırtına ektiriyordu. H ind istan ’da M ahatm a G andi yetmiş yaşın­dayken inzivadan çıktı. Rajkot eyaletinin yöneticisiyle İngi- lizlerin yaptıkları anlaşmayı proteSto etm ek için oruç tu ttu . İngilizler G an d i’ye boyun eğdiklerinde bu, yaşlı adam ın H ind istan ’daki başka bir yerel yöneticiden hâlâ daha etkili olduğunu kanıtladı.

A m a kısa süre sonra bu p a tırtı dünyadaki olaylarla karşı­laştırıld ığ ında önemsiz göründü. 1939’un sonunda A lm anlar Avrupa’yı zapt etmeye başladılar. Bu, İngiltere’nin katıldığı başka bir savaştı. G and i’yle U lusal Kongre hem en İngiliz dev­letine savaşının H in tlileri hedef alıp alm adığını sordu. İn ­giltere ayağını sürüdüğünde, H in tli liderler bu savaşa H in t­lilerin katılm am asında ısrar ettiler. A m a H ind istan ’daki M üslüm anlar, İngiltere’n in savaş çabasını desteklediklerini duyurdular.

Rahibe Teresa, “A m a sonu gelmeyen bir savaşın ve doğru yoldan ayrılm anın başka bir örneği daha da korkunç görünü­yor” diye düşündü.

H er şeyden önce Avrupa’yı nasıl göz ardı edebilirdi? Ailesi

Page 64: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

için çok endişeleniyordu. Savaşın yaklaşm akta olduğunu bir­çoklarından daha iyi görm üştü. D ünyanın büyük bölüm ü pek farkına varmasa da İtalya, N isan 1939’da A rnavutluk’u işgal etm işti. A m a yenilen o rdunun subayı olan Lazar sağ kalabil­mişti. H a tta eşi İtalyan olduğu için ailesiyle birlikte İtalya’ya da gidebilmişti. A m a A gatha’yla annesi A rnavu tluk ’ta kal­mıştı.

1940’da A lm anya, İtalya ve Japonya arasında yapılan ant­laşma daha büyük bir korkuya yol açtı. H in d istan ’a çok ya­kın olan Japonya’n ın ordusu çok güçlüydü. Y ıllardır Pasifik O kyanusunda araştırm alar yapıyorlardı. Zayıflıkları ve is­teksizlikleri her zam an yokluyorlardı. 7 Ekim 194 l’de Japon­ların bom bardım an uçakları A m erika’n ın Pearl H arbo r’daki deniz filosunu vurdular.

Sinsi saldırı Japonya için büyük bir başarı oldu. Am erika’n ın deniz gücünün sesi kesildi. Bu, A m erikalıların Asya’ya yardım etm elerini fiilen uzun süre önleyecekti. Japon- lar kom şularına ciddi şekilde saldırmaya başladılar. Y ıllardır Ç in’le çatışıyorlardı. Şimdi Ç in’i bü tün güçleriyle vuruyor­lardı. D aha sonra B urm aya saldırm aları, İngilizleri buradan çıkarm aları da kabus gibi geliyordu.

Rahibelerden biri, “Burma, H ind istan sın ırında” dedi.6 N isan 1942’de Japonlar, M adras’ı bom baladılar!Rahibelerin bazıları, “M ahatm a G andi beğensin beğen­

mesin H indiStan bu savaşa g ird i” yorum unda bulundular.Rahibe Teresa, Loreto’daki kardeşleri ve Azize A nne’in

Kızları da bu savaşa girdiler. Entally’deki yapı topluluğuna resmen el koyuldu. İngiliz askerlerinin haStanesi oldu. Yatak­haneler yaralı askerlerle tıka basa dolduruldu. Öğrencilerin birçoğu ülkenin iç bölüm lerindeki kentlere gönderildiler. Bazıları hâlâ K alküta’da eğitim görüyorlardı. Rahibe Tere­sa şimdi M anaStır C addesi’nde bir yapıda çalışıyordu. Savaş

Page 65: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

daha kötüye gidecek miydi?Kısa süre sonra anladılar. H in tlile r açlıktan ölmeye baş­

lamışlardı.Rahibeler, “Sorun ne?” diye sordular. “Pirinç nerede?”Bengal’deki kocam an çeltik tarlaları yakın zam anlardaki

an ılarından çıkm am ıştı. Büyük dönemeçler yapan ırm aklar boyunca yüzlerce, binlerce tarla yayılıyordu. Pirinç, binlerce kayıkla kalabalık kentlere dağıtılıyordu. Kısa pis yollar, beyaz kazlar, böğüren sığırlar ve Brahm inlerle birbirinden ayrılan çeltik tarlaları ayrı bir dünyaydı. Şimdi birçok insan sahip ol­dukları her şeyi bir sepette ya da kutuda taşıyarak K alküta’ya akın ediyordu. Pirinç neredeydi? Herkes bilm ek imliyordu.

Kısa süre sonra anladılar. Savaş çabasıyla bü tün kayıkla­ra el koyulm uştu. A m a insanlara ne olmuştu? Rahibe Teresa, insanların İngiliz hüküm etinden yani Raj’dan neden kuşku duyduklarını çok önceden biliyordu. Raj, on ların yaşadıkla­rına ya da öldüklerine aldırış etmiyordu.

1943 yılındaki afet bunu kan ıtlar gibiydi. Bengal’in her yerinde insanlar açlıktan ölüyordu. A nnelerin sütü çekiliyor­du. Bebekler ölüyordu. Ö lü sayısı akıllara durgunluk veriyor­du. O n bin. Yüz bin. En sonunda bir milyon. İk i milyon! D aha kaç kişin in öleceğini ancak Tanrı bilirdi. H in d u geleneğine göre, ölüler H ugli Irm ağı boyunca odunların üzerinde yakı­lırken her gün havayı dum an kaplıyordu. G andi cezaevindey­di. Susturulm uştu . H in tlile rin adına kim konuşabilirdi?

5 A ralık 1943’de büyük patlam alar K alküta’da kış soğu­ğunu kırdı.

Yapı topluluğuna telaşla gelen bir öğrenci “U çaklar lim a­nı bom balıyor!” diye bağırdı.

Başka bir öğrenci, “K alküta’da daha kötü ne olabilir?” diye feryat etti.

N e var ki, bom ba saldırısından sonra K alküta’da yaşam

Page 66: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

düzelmeye başladı. H in d ib a n ın yeni bir genel valisi, yeni bir yöneticisi vardı. Asya’daki savaş Ingilizlere hiç bu kadar acımasız gelmemiş olsa bile, kayıklar tekrar p irinç dağıtmaya başladı. D ünya ta rih in in en büyük k ıtlık la rından biri böyle- ce sona erdi. G örünüşe bakılırsa bu, dünya tarih inde kaybe­dilen en büyük savaştı. Ö len m ilyonlarca Bengalli tarih k i­taplarında bir d ipno t m u olacaktı? Rahibe Teresa tarih dersi veriyordu. Bir şekilde m erak etti.

A m a T a n rın ın kendisi için istem ini biliyordu. “Raj’ın kötü liderlerine Elçi Pavlus’un Roma İm paratorluğundaki kötü yöneticilere karşı çık tığ ından daha çok karşı çıkmaya­cağım.”

A m a H in tlile r karşı çıktılar. H a tta bazıları Burm a’da Ja­pon ordularına katıldı. Savaşta “Asya, Asyalılar içindir!” diye bağırıyorlardı.

Japonya, H in d istan ’ı işgal etm enin doğru zam anın ın 1944 yılı olduğunu sezdi. M art ayında K alküta’n ın altı yüz m il k u ­zeydoğusundaki Burm ayla sınır olan Naga Tepeleri’ndeki havaalanlarını bom baladılar. Aynı yıl C h indw in Irm ağın ı geçtiler. İngiliz ve H in tli kuvvetleri C h indw in’le Naga Tepelerinin en büyük kenti olan Im phal arasında onlarla sa­vaştılar. Ayın sonunda Im phal’in çevresiyle bağlantısı kesildi ve -b e lk i k ırk bin kişin in bulunduğu- üç H in t tüm eni tuza­ğa düşürüldü.

Rahibe Teresa, “D ua edin m usonlar erken gelsin” dedi, “Ç ünkü başka hiçbir şey savaşmaya ve insan öldürmeye son verdirmeyecek görünüyor.”

A m a nisan ayı genelde m uson yağm urlarının sırılsıklam etmesi için çok erkendi. Kısa süre sonra ikinci büyük kent olan Kohim a’yı da Japonlar işgal ettiler. K uşatılan H in tli birlikler hâlâ direnm eyi sürdürüyorlardı. 15 N isan’da erken muson rüzgârlarına dair bir söylenti H in d istan ’a yayıldı.

Page 67: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

İngiliz karargâhları Yeni D e lh i’den gidiyorlardı. A slında H ind istan ’dan gidiyorlardı! Güneye, Seylan’a giden yolda ilerliyorlardı.

Sonra şaşırtıcı bir haber geldi.H in tli kuvvetler bü tün güçleriyle karşı saldırıya geçmiş­

lerdi. İngiliz ve H in tli birlikler Japon istilacıların yakınında­ki alanda hastalard ır gizlice toplanıyorlardı. Şimdi m usonlar vurunca onlar da vurm uşlardı. Japonlar şaşkınlık içinde geri çekildiler. H az iran ın sonunda H ind istan ’dan çıkm ışlardı. A rkalarında o tuz bin asker cesedi bırakm ışlardı.

1944 y ılın ın ortasında G andi de cezaevinden çıktı. A rtık H indiStan için savaş gerçekten bitm iş görünüyordu. 1944’ün başında İngilizler ve m üttefikleri için çok um utsuz görünen durum tümüyle tersine dönm üştü. Japonlar Burm a’da ve Pasifik’te yeniliyorlardı.

A kıl haStası H itler bile yenilgiye uğruyordu. M üttefikler H aziran’da Avrupa’yı işgal etmişlerdi. Avrupa’n ın batısına doğru giden bu ordu, dünya tarih in in en güçlü ordusuydu. Ruslar doğudan H itle r’e karşı ilerliyorlardı. Aşağılık Nazi İm paratorluğu çökmek üzereydi.

Rahibe Teresa’n ın öğrencilerinden biri, “H ind istan ’daki Raj da sonunda çökecek gibi görünüyor” dedi.

O labilir miydi? 1944 Eylülü’nde gazeteler G and i’yle M üs­lüm anların lideri M. A. C innah arasındaki m ektuplaşm anın haberlerini veriyorlardı. Neredeyse ikisi, İngilizlerin çekilm e­sinin sonucundaki bağımsız eyaletin ya da eyaletlerin yapı­sını tartışıyorlardı. İngilizler çekilm ek mi istiyorlardı? Belki uzun vadede!

A m a bağım sızlık basit değildi. G andi, birleşmiş bir H in ­distan istiyordu. Sonuçta M üslüm anların yüzde doksanı H indu olm uştu. O rtak dilleri ve gelenekleri paylaşıyorlardı. H in d u ya da M üslüm an, onlar her açıdan H intliydiler. A m a

Page 68: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

C innah, M üslüm anlar için bir tü r özerklikte ısrar ediyordu. Belki sonunda H in d istan ’da bazı alt bölgelerin M üslüm anla­rın kontrolünde olması konusunda anlaşabilirlerdi.

1945 yılı şaşırtıcı değişiklikler getirdi. A lm anlarla Japon­lar yazın yenildiler. Lazar, İtalya’da sadece işgalci A m erikan kuvvetlerinden bir subayın cipinin şoförlüğünü yaparak ha­yatı boyunca kazandığından daha çok para kazandı. İngiliz­ler tem m uzda başbakanları ve savaşın büyük lideri W inSton C hurchill için oy verdiler. Bu, H indiStan için oldukça önem ­liydi, çünkü C hurchill H ind istan ’ın bağım sızlığının en çok gürü ltü koparan muhalifiydi. İngiltere başbakanı olarak onun yerine gelen C lem ent A ttlee, H in d istan ’ın bağım sızlı­ğını istiyordu. Eylülde bunu söyledi.

M erak içindeki öğrencilerine Rahibe Teresa, “Yol açık gö­rünüyor” dedi.

A ra lık ta hem G andi, hem de yeni genel vali Archibald Wavell K alküta’daydı. Wavell, binlerce H in tliy i “Çekişm e­den kaçının” diye teşvik etti. “Siyasal ve ekonom ik fırsatın kapısındasınız.”1 Yetmiş altı yaşındaki M ahatm a bu mesajı tekrarladı. K entin sekiz mil ötesindeki aşrama. yani inziva yerine götürülm eden önce barış diledi. H intliler, yere kapa­nıp o tom obilinin üzerinden geçtiği toza saygı gösterdiler.

Rahibe Teresa, hem W avell’in hem de G an d i’n in uyarı­larını düşündü. Ö nlerinde büyük bir tehlike olmalıydı. As­lında hem H in d u liderler hem de M üslüm an liderler aylarca tartıştılar. V urgunların sonu yoktu. Bazıları yiyecek istifledi­ler. Bazıları açlıktan ölmeye başladılar. A yaklanm alar çıktı. M üslüm anlar H indu ları öldürdüler. H indu lar M üslüm anla­rı öldürdüler. İngilizler, H in tlile r kendi aralarında karar ver­sinler ya da vermesinler 1948’de H in d istan ’dan çıkacaklarını duyurdular! Kuşkusuz bu, çekişmeyi durdururdu.

Ö ğrencilerin bazıları, “H in d u ve M üslüm an liderler hâlâ

Page 69: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

çekişiyorlar” diye şikâyet ediyorlardı.16 A ğuftos 1946’da Loreto yapı topluluğundaki rahi­

beler K alküta’da bulunm anın ne kadar korkunç olduğunu anladılar. İnsanlar -H in d u la r ve M üslüm anlar aynı şekil­d e - Loreto yapı topluluğunun on ayak yüksekteki duvarla­rına tırm anm aya başladılar. Loreto yapı topluluğu iki semtin arasındaydı. M üslüm anlar, yapı top luluğunun bir yanındaki M oti Jih l sem tinde oturuyorlardı. D iğer yanda H indu ların yaşadıkları, çanak çömlekçiler ve tabakhaneler semti Tengra vardı. Loreto yapı topluluğundaki adamlar, yanlış zam anda yanlış sem tte yakalandıkları için kaçıyorlardı.

M üslüm anlar o gün, K alküta’daki M aiden adlı kocam an yeşil parkta ralli düzenlemişlerdi. H indu lar onları k ışk ırt­mışlardı. Kavgalar çıkm ıştı. Kavga orm an yangını gibi yayıl­m ıştı. H indularla M üslüm anlar birbirlerini öldürüyorlardı. K alküta sokaklarında kan akıyordu. A ra sıra ateş açılıyordu. H in tlile r lathi, bıçak ve el baltası kullanıyorlardı. Cinayet, kurban ların çığlıkları d ışında sessizdi. Rahibeler, M üslü­m anları huzurlu yapı topluluğundan geçirerek M oti J ih l’e gönderdiler. H indu lar da yapı topluluğundan geçerek Tengra semtine gönderildiler.

Kısa süre sonra alım satım dan sorum lu bir rahibe, Rahibe Teresa’n ın karşısına çıktı. “Bu afetten kaçmayacağız Rahibe. K alküta’da işler yürüm üyor. Yiyeceğimiz neredeyse kalm adı” dedi.

B aktıkları üç yüz kız vardı. N e yapılabilirdi? N e yapaca­ğını ancak Rahibe Teresa çok iyi biliyordu. Ö nce T anrıya yar­dım etmesi için dua etti. Sonra tek başına yapı topluluğunun duvarlarının d ışına çıktı. K alküta’n ın kanlı sokaklarında yü­rüdü. D oğranm ış, şiddet görmüş, kanların kuruduğu cesetler sokakta sıra sıra yatıyordu. Zavallı adam ların yapı topluluğu­na kaçm alarında şaşılacak bir şey yoktu!

Page 70: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Biri, “Burada ne yapıyorsun?” diye bağırdı.Bu, bir kam yondu. Askerler!Rahibe Teresa, “Loreto yapı topluluğunda üç yüz kızım

var” diye açıkladı. “Yiyeceğimiz yok. Yakında açlık tan ölece-w • n glZ'«“A m a sokaklarda dolaşam azsın!”

Askerler mucize gibi p irinç çuvalları buldular ve yapı topluluğuna götürm esi için onları Rahibe Teresa’ya verdiler. Tanrı bir kez daha sağlamıştı.

Bu arada K alküta’da halk çılgınlığa kapılm ıştı. Kargaşa daha da şiddetleniyordu. Şeytanın esiniyle birkaç kişi katil oldu. Evde yaptıkları gazyağı bom balarıyla çevredeki evleri ateşe vermeye cesaret ettiler. Katiller, hayallerindeki düşm an­lar içeride yakalanırlarsa çok daha iyi olur, diyorlardı. K atli­am sonu gelmeyen dört gün boyunca sürdü. İlk güne Büyük Katliam G ünü dendi.

Rahibe Teresa’n ın kafası karışan öğrencilerinden biri, “Beş bin ö lü” dedi.

Ü züntü lü bir öğrenci, “H epim iz katil değiliz” dedi, dü­şünmeden. “Birçok kişi karşıt inançtaki arkadaşlarını savun­maya çalışırken öldürüldü.”

Büyük K atliam G ü n ü n ü n üzerinde daha bir ay geçmeden, 10 Eylül 1946’da Rahibe Teresa, Sealdah İstasyonuna gitti. Yıl­lık inzivasına çekilm ek için Darjeeling trenine bindi. Bazıla­rı Rahibe Teresa’n ın neden bu zam anda inzivaya çekildiğini sormuş olabilirler. K alküta’da böyle korkunç şeyler olurken o, nasıl Darjeeling’e gidebiliyordu? A m a onlar, Aziz İgnatius Loyola’yı ve itaati anlam ıyorlardı.

Tren, G anj’ın geçtiği düz ovalardan kuzeye doğru gürü l­tüyle giderken, Rahibe Teresa’n ın pencereden bakmaya pek ihtiyacı yoktu. Bu yolculuğu daha önce birçok kez yapmıştı.

Page 71: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Pirinç tarlaların ın suların altındaki toprakları parıldıyordu. A niden bir ses trenin gürü ltüsünü baktırdı!

Yoksullara git. M anastırdan git.Yoksulların en yoksullarıyla yaşa.

Rahibe Teresa bu sesin kaynağından bir an bile kuşku duym adı. Bu, T a n rın ın sesiydi. Kendisine m anastırdan git­mesini ve yoksullarla yaşamasını emrediyordu! A m a m anas­tırdan gitm ek mi? Nasıl? D ö rt duvar arasına kapanm a andı içmişti. Yoksullarla yaşam ak mı? Nasıl? B unun bir yöntem i yoktu. B unun için bir acem ilik dönem i yoktu. Kendisine yol gösterecek bir başrahibe yoktu. O nu barındıracak bir m anas­tır yoktu.

“N e var ki, inzivaya çekilmeye giderken T a n rın ın bunu söylediği apaçık” diye düşündü, “Ç ünkü benim bunu düşün­m em i ve dua etm em i iStiyor.”

Bunu kesinlikle yaptı. O tu z altı yaşındaydı. O n yedi yıldır bu inzivalarda yüreğini sorguluyordu. O na, Aziz İgnatius’un Ruhsal A lıştırm aları yol gösteriyordu. İlk aşamada günah ve T a n rın ın bağışlayıcılığı inancını bir kez daha pekiştirdi. Son­ra uzun zam an d ikkatin i M esih’in bu dünyada ak tif olduğu gerçeğine verdi. Sonra sıra soruya geldi: O na en iyi şekilde nasıl yardım edebilirdi? H er gününün her saatinin her daki­kası, m anastırdan çıkıp yoksulların en yoksullarıyla yaşaması inancını güçlendiriyordu. Bunu, Tanrı ondan istiyordu. H er bir yoksula yardım etm ek, M esih’in Kendisine yardım etm ek gibi olacaktı. Bu, onun çağrısının içindeki çağrıydı.

“A m a dört duvar arasına kapanm ış bir rahibe olarak ben bunu nasıl başaracağım?” diye dua etti. “Ben başaramam , ya Rab, am a Sen başarabilirsin.”

Ekim ’de K alküta’ya döndü.

Page 72: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Lorenzo yapı topluluğunda Rahibe Teresa bu yeni çağrı lukk ındak i inancını, B aithum K hana’daki bir kiliseye de ön­derlik eden ruhsal danışm anı Celekte Van Exem’le paylaştı. Peder Van Exem şaşkınlığını gizleyemedi. Bu ufak tefek ka­dın K alküta’n ın kanlı sokaklarında dolaşmayı m ı göze alıyor, diye düşündüğü belliydi. Bu konuda biraz daha dua etmesi daha iyi olmaz mıydı? Rahibe Teresa ona bir dekte kağıt ver­di. Bunlarda çağrısını ve inziva sırasında ruhsal açıdan fark ettiği her şeyi anlatıyordu. Bir H in tli gibi sari giyebilir ve en yoksul kenar mahallelerde yaşayabilirdi!

Peder Van Exem, duygusuzca “Roma’daki İm anı Yaymak C em aatine dilekçe verme ve an tlarından vazgeçmeyi ikteme hakkın var” dedi.

İhtiyatla, “Başka bir yolu var mı?” diye sıkıştırdı.“Buradaki başpiskoposa danış. Sana rehberlik etsin.”Başpiskopos Ferdinand Perier, 1946 y ılın ın sonunda L o­

reto yapı topluluğunu ziyaret ettiğinde Rahibe Teresa görüş­mek için ona yaklaştı. O na her şeyi anlattı. Başpiskopos sa­bırla dinledi. Böylesine geleneklere aykırı bir iktek onu şaşırt­mışa benzemiyordu. Belki daha önce de olm uştu. Belki daha önce ona bilgi verilmişti.

Yüzü ciddi, okunam az olsa bile, Rahibe Teresa sanki onun aklından geçenleri okuyabiliyordu. Bu rahibe neredeyse hizmet grubundan çıkm ak ve yeni bir h izm et grubu kurm ak iktiyordu. Başpiskopos, kendi başına böyle büyük bir adım ı onaylayamazdı. R om anın karar vermesi gerekecekti. Kuş­kusuz o, bü tün her şeyi bırakm ası için en güçlü kelimelerle Rahibe Terasa’ya öğüt verebilirdi. H er şeyden önce, Rahibe Teresanın çağrısı olanaksızlıklar diyarındaym ış gibi geliyor­du. Bu, K alküta’da cinayetlerin işlendiği, insanın hafızasın­daki en kötü bir dönemdi.

A m a başpiskopos onun cesaretini k ırm adı. Rahibe

Page 73: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Teresa’nın , anlattığ ı üzere, T a n rın ın çağrısını duyduğunu düşündüğünden neden kuşku duyacaktı? O n u n duyduğu bu çağrının, söylediği gibi doğrudan T a n rın ın Sözü olm adığını k im bilebilirdi? Tanrıy la her şey m üm kündü. Başpiskopos, T a n rın ın ondan bunu istediğine dair kendisine bir işaret ver­m esini isteyebilirdi. A m a iStemedi.

Görüşmeyi bitirirken, “Bana söylediğiniz için çok yaşa­yın, R ahibe” dedi.

Kısa süre sonra Rahibe Teresa, tıbbi gözetim için 200 km ötedeki A sanol’a yollandığını gördü. Başpiskoposun yanıtı bu muydu? O , sadece çok haSta bir kad ın ın böyle bir görüm sanrısı görebileceğine mi inanıyordu? A sanol’daki doktorlar akciğer iltihabı için onu muayene ettiler. Verem mi olmuştu? Ç ok önceleri, Ü sküp’teki gençlik günlerinde norm alden çok öksürürdü. Annesi onun akciğerlerinden kuşkulanırdı. Bun­ca zam an sonra durum u ciddileşmiş miydi?

Tıp insanları “H ayır” diye itira f ettiler.O kuluna döndü. K endini sürekli olarak aşırı çalışma­

ya zorlam ak yerine dinlenmeye d ikkat etti. A m a okulda H ind istan ’a yayılan olayların etkisinde kalan öğrenciler kendi aralarında kavga ediyorlardı. B irbirine karşıt iki fraksiyon ol­duğunu gördü: M üslüm anlara karşı H indular. Kimse onları yatıştıram ıyordu. Rahibe Teresa’n ın bu kadar çabuk geri çağ­rılm asının nedeni bu muydu? Bu onun için bir sınav mıydı? Sorun değildi. Görevi belliydi. Rahibe Teresa iki fraksiyonun liderlerini birlikte çağırdı. Yarım saat içinde durum sakinliğe kavuştu, kızlar p işm anlık duydular.

Bir kız diğerine, “Rahibe döndü” diye fısıldadı. “H er şey tekrar yoluna girdi.”

O nun çağrısının içindeki çağrı ne olacaktı? Rahibe Te­resa başpiskoposun her olanağı araştırd ığından kuşku duyu­yordu. K ırk yıldan beri H in d istan ’da olm asına rağm en yok­

Page 74: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

sulların en yoksullarını güçlükle tanıyordu. Kendi saygınlığı için, çok dem okratik olan K alküta K ulübündek i Avrupalılar kadar H intlilerle de sosyal ilişkileri vardı. A m a bu varlıklı H intliler, yoksulların en yoksullarını A vrupalılardan daha iyi tanım ıyorlardı. Rahibe Teresa, onu hiçbir şekilde yargı­lamıyordu. K ilisenin iyiliği için bir başpiskopos, ders veren basit bir rahibe için çok siyasi, çok mali, çok diplom atik olan konularla ilgilenmeliydi.

Bilgili insanlara olasılıkla, “Böyle delice bir şeyin uygu­lanabilirliği var mı?” diye soruyordu. H ind istan tarih in in bu dönem inde yerli gibi giyinmiş Avrupah bir kadın kenar mahallelere gidebilir miydi? Bağnazların saldırısından zarar görmez miydi? Güvende olsa bile onu kabul ederler miydi? Bengalli kızları istediği şekilde kaydedebilir miydi?

Rahibe Teresa sonra yıllarca önce bir rahibenin neredey­se onun işe d iğ in in aynısını iStemiş olduğunu duydu: dö rt duvarın dışında, yoksulların arasında bir görev. Başpiskopos ondan, talebini bir yıl düşünm esini istemişti. Bir yıl sonra ra­hibe fikrini değiştirm işti!

“Bunun için mi?” diye m erak etti. “Başpiskopos benim fikrimi değiştirm em i mi bekliyor?”

Yine de kısa süre sonra başpiskopos Rahibe Teresa’yla ile­tişim kurdu. “N eden bunu A nne’in K ızlarıyla denemiyorsu­nuz? O n lar Bengalli kadınlar. Siz zaten onlarla çalışıyorsu­nuz.”

Bu durum da başpiskopos onaylıyordu! Sorunları ve ola­nakları araştırm ıştı. A radığı yanıtlar cesaret verici olmalıydı. Yine de, başpiskoposun Roma’ya başvurm ak istemediği çok daha açıktı. Vatikan yeni hizm et gruplarına karşı çok direni­yordu. Zaten birçok hizm et grubu vardı.

Rahibe Teresa geleceği düşünmem eliydi, şu andaki yön­lendirmelere itaat etmeliydi. A nne’in K ızlarına başvurdu.

Page 75: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Kısa süre sonra onların çok güç o ldukların ı gördü. Kendi gelenekleri, bir şeyleri yapm ak için kendi yöntem leri vardı. Yönetici rahibe olarak yapm ak istediği her şey için tartışm ak imlemiyordu, çünkü bu, daha önce uyguladıkları katı yöntem ­den farklıydı. Ç ok üzülerek başpiskoposla görüştü.

O na, “Planım A nne’in K ızlarıyla yürüm üyor” dedi.Başpiskopos içinden inlemiş olmalıydı. Geleceklerin­

den endişe edenler sadece A nne’in Kızları değildi, çünkü K alküta’da onlarınkine benzeyen yeni bir hizm et grubu ola­bilirdi, am a bütünüyle yeni bir hizm et grubunun çok belli olan ihtiyaçları bunaltıcıydı.

Rahibe Teresa’ya acımasızca, “Bir gecede olmaz” dedi. Yeni bir h izm et grubu başlatm ak için Roma’dan izin istem e­yecekti. Bu sırada Rahibe Teresa’nın , kendi hizm et grubunun başrahibesinden dö rt duvar arasından dışarı çıkm ak için izin alması gerekecekti. H er şeyden önce, dışarı çıkm am ak için an t içmişti.

Endişeli başpiskopos, “K alküta’daki aniden alevlenen m ü­cadeleyi saymazsak” diye ekledi. “Büyük K atliam G ü n ü n d en beri gerçek bir barış yok. Çeteler bela arayarak orta lık ta dola­şıyorlar. Kısa süre önce bir günde otuz iki kişi öldü.”

G örünen oydu ki, başpiskoposun yapabileceği tek şey elini taşın altına sokm am aktı. A m a onu yapması için destekliyor­du. Rahibe Teresa yapması gerekeni yaptı, ik inci çağrısının başarısını ya da başarısızlığını T a n rın ın ellerine bıraktı. Yeni hizm et grubu için gerekecek olan kuralı ya da kuruluş bildir­gesini düşündü. D ö rt duvarın d ışındaki ilk çabalarını bile düşündü. Bu çabalar önemsiz olmamalıydı. Başpiskopos ona, dışarı çıkar çıkm az on acemi kaydetmesi gerektiğini söyledi.

1947 y ılın ın tam am ı geçti. Rahibe Teresa bekledi. H in ­d istan beklemedi. AğuStos’ta iki ülke yaratıldı: H indu lar için H indiStan ve M üslüm anlar için PakiStan. A m a siya­

Page 76: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

sal sorunlar bitm edi. H indular, H in d u H in d ib a n d a kalan M üslüm anları kendi inançlarına döndürm eye başladılar. M üslümanlar, M üslüm an Pakistan’da kalan H indu ları kendi inançlarına döndürm eye başladılar. H oşnutsuzluklar sürdü. Hindular, H in d u H ind istan ’da kalan M üslüm anları boğaz­lamaya başladılar. M üslüm anlar, M üslüm an Pakistan’da ka­lan H indu ları boğazlamaya başladılar. M ilyonlarca sığınm acı güven altında olm ak için akın ediyordu. A kıllara durgunluk veren acım asızlıklar yapılıyordu. Bebekler doğranıyordu. Ka­dınlar kuyulara atılıyordu.

Rahibeler, “Bu çılgınlık bitecek mi?” diye m erak ediyor­lardı.

K alküta’da ayaklanm alar sonsuza kadar sürecek gibi gö­rünüyordu. G andi kentteydi. Bir M üslüm an arkadaşıyla be­raber yaşayarak örnek olmaya çalışıyordu. Serseriler evine gelerek G and i’yi ölümle tehdit ettiler. G andi korundu, ama o kadar b ık tı ki, 1 Eylül ’de şiddet sona ermezse ölüm orucu­na gireceğini duyurdu. Yetmiş sekiz yaşında ve ancak elli kilo gelen G andi, a rtık dayanamayacaktı.

İstekleri katıydı. K alküta’n ın her yerindeki serseri çetele­rinin liderleri kişisel olarak ona gidecekler ve tekrar dövüşme­yeceklerine dair bir anlaşm a imzalayacaklardı. M ucize gibi bunu yaptılar, birçoğu gözyaşları içindeydi.

Öğrenciler, “G andi K alküta’daki mücadeleyi durdurdu” diye seviniyorlardı.

H ind istan ’ın diğer bölgeleri bu kadar ta lih li değildi. M ü­cadele her yerde tekrar tekrar alevleniyordu. G andi, her ateşi söndürmeye çalışarak oradan oraya gidiyordu. Bu zayıf adam daha ne kadar dayanabilecekti? Sonra O cak 1948’de Yeni D elhi’de akla gelmeyen şey oldu.

Page 77: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

7O cak 1948. G andi öldürüldü. G and i’n in barışı sağlamasını iftemeyen bir H in d u tarafından. M ücadele sürüyordu. Ra­hibe Teresa aşırı mücadele ediyordu. Bu küllerden iyi bir şey çıkmayacak mıydı? Sonra aynı yılın ağuStos ayında kendi ka­deriyle ilgili bir haber aldı.

“M erham eti için T anrıya övgüler olsun” dedi.U zun zam an sonra yoluna devam etmesine izin verilmiş­

ti! Rahibe Teresa m anastırdan çıkm a sorum luluğunu alabili­yor ve bölgede yeni bir hizm et grubu kurabiliyordu. H izm et grubuna, Sevgi Görevlileri adını vermeye karar vermişti. Sev­giden başka verecek nesi vardı ki? Bu yeni hizm et grubunun başarılı olması için Rahibe Teresa’ya ne kadar zam an tanıya­cağı başpiskoposun sağduyusuna bağlıydı. Bir yıl tanıdı.

Rahibe Teresa’n ın işinin büyük bölüm ü haStalara hizm et etm ekti. Rahibe Teresa, Patna’daki Tıp Görevlisi Rahibelere hemen m ektup yazdı. O rada kalıp tıp eğitim i alıp alamayaca­ğını sordu. Acem iliğinde böyle bir çalışma yapmıştı, am a eski bilgilerini yenileyecek ve yenilikleri öğretecek birine ihtiyacı vardı. T ıp Görevlisi Rahibeler hemen ona izin verdiler. Birkaç gün sonra Rahibe Teresa Patna bölgesinde Padri ki Haveli de­

Page 78: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

nen m anastırlarına gitti.G itmesine şaşırdıklarını biliyordu. A rtık o uzun giysili,

sert beyaz başlıklı bir Loreto başrahibesi değildi. Yerli kad ın ­larınki gibi sarındığı sarinin altına yakası çizgili, uzun kollu, bileğine kadar inen beyaz pam ukludan bir elbise giymişti!

“Bölgedeki yeni Sevgi Görevlileri hizm et grubu bu giysiyi giyiyor” diye açıkladı.

H er gün Kutsal Aile H astanesi’ndeydi. H er an hasta ge­liyordu. Rahibe Teresa d ikkat etm ek için telaşlanıyordu. K o­lera ve çiçek hastalığını gördü. Veremi gördü. D ehşet saçan cüzamı gördü. Kısa süre sonra d ikkat etm ekten daha fazla­sını yaptı. Teselli etm ek için onların ellerini tu ttu . Birçoğu ölmek üzereydi.

A rtık yerlilerin Bengalce konuştukları Bengal’de değil­di. M anaftırdayken Bengalce’den sonra öğrendiği H intçeyi konuşm ak zorundaydı. h a s ta yokken yatak değiştirm enin, hastaları y ıkam anın ve iğne yapm anın temel kuralların ı öğ­rendi. D oğum lara bile yardım etti!

A kşam yemeğinde rahibelere, “Sevgi G örevlileri’nde ra­hibeler Bengallilerin en alçakgönüllü besinlerini yiyecekler: pirinç ve tuz” dedi.

Bir doktor rahibe, “Yok, hayır!” diye karşı çıktı. “Bu, gü­nah olur! K ızlarınızı veremden ve diğer hasta lık lardan ölüme m ahkûm ediyorsunuz. Siz hastaları tedavi etm elisiniz, hasta­lara katılm am alısınız.”

Başka biri, “Evet” diye karşı çıktı. “Bedeni pak olarak ko­rum a andınızı unutm ayın.”

Kulağa ders gibi geliyordu. A m a Rahibe Teresa aldırış et­medi. G örünüşe göre, sadece pirinçten ve tuzdan oluşan bir beslenme kötü bir fikirdi. H enüz hiçbir rahibesi yoktu. H a tta hizm eti de.

A klından , Patna’daki rahibelere anlatm adığı birçok fikir

Page 79: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

geçiyordu. Giysi olarak pam uklu sarisini çok beğeniyorlardı. A m a hastayla çalışıldığında her gün yıkanm alıydı. Ç am a­şırhanesi var mıydı? Rahibe Teresa, “H enüz çamaşırhanem yok” yanıtın ı verdi.

R ahibelerini dengeli bir beslenmeyle güçlü tu tm alı ve yo­rucu uzun bir iş gününde dinlenm eliydi. M utfağınız ve ya­takhaneleriniz nasıl? Rahibe Teresa, “H enüz yok” yanıtın ı verdi.

Rahibeler, Rahibe Teresa’n ın p lan ların ın im kânsızlığın­dan tedirgin olm adan, kızların ıza hastada bir gün izin ver­melisiniz, diye konuşmaya devam ettiler. Yılda bir kez kızla­rın ız heyecanla bekleyecekleri inzivaya çekilmeliler, diye ısrar ettiler. Tıp Görevlisi R ah ibelerin hepsi, yoksullara hizm et etm ekle başkalarına hizm et etm enin karıştırılm am asını dü­şünüyorlardı. Rahibe Teresa, çabalarını sadece yoksullarla sınırlam alıydı.

Bu kadar tartışm adan sonra hangi fikirlerin onun oldu­ğunu, hangilerini rahibelerin aşıladığını hatırlam ak güçtü. A m a bu önem li miydi? Yine de bunlar, T a n rın ın onun dua­larına verdiği yanıtlar değil miydi?

“İlk olarak ne yapacaksınız?” diye sordular.Rahibe Teresa, “Bilm iyorum ” yanıtın ı verdi.“Bunlar sizi görevinize götürsün” diyerek ona yepyeni bir

çift sandalet verdiler.K alküta’ya döndükten sonra önem li gün geldi. 8 A ralık

1948. K alküta’n ın acımasız sokaklarına adım attı. Neredeyse yirm i y ıld ır H in d iftan ’da yaşıyordu. Eğitim vermeyi b ırak tı­ğı için nasıl hoşnutsuzdu. M anaftırın içindeki hoş bahçeleri bıraktığı için nasıl hoşnutsuzdu. Eğitim verirken aslında ken­disini yeryüzünün en m utlu rahibesi olarak hissediyordu.

İki hasta Aziz Joseph’in Yaşlılar E vinde Yoksulların K ü­çük Kız Kardeşleri’yle birlikte kaldı. H er gün farklı kenar

Page 80: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

mahallelerde dolaşm ak kadar yaşlılarla çalışmayı da öğrendi. Şaşkın bakışları nasıl da üzerine çekiyordu. Çeneler nasıl da açılıyordu. Basit bir pam uklu sari giymiş Avrupalı bir kadın mı? Ayağında sadece sandaletleri olan? Çorapsız!

İki hafta sonra nereden başlayacağına karar verdi. Ç ağ­rısına M üslüm anların M oti Jih l adlı kenar m ahallesinden başlayacaktı. Ç ökm ek üzere olan bir kulübede bir oda kirala­masına yetecek birkaç rupisi vardı.

“N e de olsa bir iki hafta içinde hiç param olmayacak” diye itiraf e tti kendi kendine. “A m a T anrı sağlayacaktır.”

Çağrısı başlarda neredeyse hayal edilemeyecek kadar önemsizdi. Yoksulların birçoğu ona kuşkuyla bakıyordu. Bir­kaçı soğuktu. Bazıları ona adlarıyla bağırıyordu. H a tta bazısı ona taş atıyordu. Gerçek serseriler yani gunda lar onu henüz keşfetmemişlerdi.

21 A ralık 1948’de Rahibe Teresa yakındaki ah ır gibi ev­lerden şaşkın beş çocuk topladı. B afti’ye ad ın ı veren pis küçük gölün, Pearl G ö lü n ü n yani M oti J ih l’in kenarındaki alanda açık havada o tu rttu . Tozun üzerine sopayla Bengal alfabesin­den harfler çizmeye başladı. Ç ocuklara, elde edebilecekleri en önemli şeyi verdi: sevgiyi. Kısa süre sonra çocuklar her gün onu görmek için yolunu gözlüyorlardı.

Ö ğrendikleri ilklerden biri, kendilerini nasıl tem iz tu ­tacaklarıydı. Rahibe Teresa, ilk seferinde onları teker teker yıkadı. A rtık haftalığa karşı daha çok dirençli olacaklardı. O nlara sağlık bilgisi ve alfabe öğretm enin dışında görgü ve d in de öğretiyordu.

Tuhaftır, birkaç kişi ona yardım etmeye başladı. En küçük madeni para olan bir anna aldı. Sonra işte bir rupi. Başka bir rupi. Bir adam bir masa getirdi. Sonra başka biri bir iskemle getirdi. Bazıları yiyecek verdiler. Bir tüccardan küçük sabun kalıpları dilendi. A dam , “N eden olm asın?” diye om uzlarını

Page 81: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

silkti. En gayretli öğrencileri böylece sabunla ödüllendirdi. Yiyecek için para dilendi. Kısa süre sonra artık her çocuk öğle yemeğinde süt içiyordu.

S ınıfında 35 çocuğun olması uzun sürmedi. Dilenmeye devam etti. Sirk Parkı bölgesinden bir m ahalle rahibi ona yüz rupi verdi. İnanılm azdı, ikinci okulunu açmaya başladı. Bu, başka bir bas t i olan Tiljala’daydı. Bir ay içinde yirm inin üze­rinde çocuk her sabah buraya gelmeye başladı. Birçoğu koşa­rak geliyordu. Ma’d an ders almaya çok istekliydiler. O , hâlâ bu adla tanınm aya devam ediyordu.

Gayretli m iniklerin sesleri, Bengal alfabesindeki A B C yi öğrenirken, “Kaw! Khaw! Gaw!” diye bağırıyordu.

Ö ğrenm e korosu başka öğrencileri de karşı konulm az şekilde çekiyordu. Yetişkin gönüllüleri, d in adam ı olm a­yanları, h a tta Loreto yapı topluluğundan ona yardım et­mek için çıkm alarını izin verilen St. M ary’deki öğretm en­leri. M oti J ih l’deki öğrenci sayısı kırka, elliye, altm ışa çıktı. Tiljala’dakilerin sayısı da artıyordu.

Ç ocuklar gün geçtikçe daha derli toplu ve tem iz geliyor­lardı. Sövgü ve kötü konuşm a giderek azalıyordu, sonra bitti. O na itaat etm elerine şaşırıyordu. Kendi başlarına bir hizm et grubu gibiydiler. D üzeni ne kadar çok imliyorlardı. N e kadar çok öğrenm ek imliyorlardı! Rahibe Teresa, ikinci çağrısından hiç bu kadar em in olm am ıştı. Başka dersler eklendi. Kızlar, dikiş dikm eyi çok iStekli öğreniyorlardı. Ah, kendi giysilerini onarabilseler ya da bir dikebilseler, diye neşe içinde cıvıldaşı­yorlardı!

Y ardım cılardan biri, Rahibe Teresa’ya, “N eden K alkü­ta M eclisine bağış başvurusunda bulunm uyorsunuz? Belki okullara para yardım ında bulunurlar” diye sordu.

“Bu, baştan çıkarıcı.”Meclis, kent yönetim inin bir parçasıydı. Rahibe Tere-

Page 82: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

sa bu fikirle biraz oynadı. O ku l müfettişiyle görüşmeye bile gitti. M üfettiş çok ilgilendi. “N eden olm asın?” diye düşündü Rahibe Teresa. D ilenm ek zordu. Bir rahip, para istediğinde Rahibe Teresa’ya çok kaba davranm ıştı. T anrı rahibi bağış­lasın. Gözleri dilencilere duyulan derin nefreti anlatıyordu. Sesi tiksintiyi anlatıyordu. Ellerini dirençli yum ruk lar ha lin ­de sıkm ıştı.

Rahibe Teresa, rahibin acı bir sızlama hissetm eden onu geri çevirdiği sokağın aşağısına kadar yürüyem edi. Rahibe Teresa aynı e tten ve kandan değil miydi? D uyguları yok muy­du? O, sadece yalvarmıştı, çünkü değerli R ab’bin kendisine, “Susam ıştım ” dediğini hatırlam ıştı. Bazı günler dilenm ek çok güçtü.

A m a yardım isteyerek yönetime alet olmayacak mıydı? Ç ocukların ı a rtık yönetim in korum ası altına vermiş olm u­yor muydu? A rtık m üfettişler gelip ona ne yapmasını ve ne demesini mi söyleyeceklerdi. N e düşünebilirdi?

R ab’bin Luka’daki sözlerini hatırlayarak, “D üşünüp tasa­lanm a” dedi. Yönetime yardım başvurusunda bulunm am aya karar vardı.

Rahibe Teresa için, böyle küçük çocuklarla çalışm ak saf bir sevinçti. Bir gün alçakgönüllü açık hava okulunu kutsa­maya gelecek olan Peder Nicaise’e söylemeleri için onlara Ben- galce küçük bir ilahi öğretti. İnatçı çocuklar ilahiyi bozdular, ama Rahibe Teresa daha çok gu ru r duyamazdı.

K üçük haşarılar yoksulluk kadar duygudaşlığı da biliyor­lardı. Bir gün bir çocuk Rahibe Teresa’ya biri kız biri erkek iki kardeşin önceki sabahtan beri hiçbir şey yemediğini fısıldadı. İki çocuk ona söyleyemeyecek kadar utanıyordu. Rahibe Te­resa iki çocuk için yiyecek bulmaya koşarken, ders o zam an ve orada bitti.

Ç ocuk ların ın onu şaşırtm aları gibi, onun faaliyetleri-

Page 83: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

ni gören herkes de ona şaşırıyordu. A ra sıra Azize Teresa Kilisesi’n in m ahalle okulluna uğruyordu. Burada ders veren Loreto rahibeleriyle öğle yemeği yiyordu.

K urşun kalem inceliğindeki Rahibe Rozario, O cak ayın­da bir gün şaşkınlık içinde “DiSJjanser mi açmak istiyorsun?” diye sordu. “D aha Loreto M anastırından çıkalı birkaç hasta oldu!”

“Evet, öyleyse zam anı gelmiş” dedi Rahibe Teresa. Bir yıllık sınanm asının aslında ağuStoSta başladığını biliyordu. “Tek ihtiyacım olan, bir yer.”

Rahibe Rozario’nun yüzü parıldadı. “Ders saatlerinden sonra buradaki bir sınıfı kullanm aya ne dersin?”

İnanılm azdı. Kısa süre sonra Rahibe Teresa’n ın yoksulla­rın en yoksulları için bir diS^anseri olm uştu. B ütün hizm etler ücretsizdi. Ö ğleden sonra geç saatlerde geldiğinde onu, uzun kuyruklar bekliyordu. K lin iğin asıl amacı verem taram ası yapmaktı. A m a ucuz tü tü n ku tu larında ilaç da dağıtıyorlar­dı. İlaçlar, üzerine “baş ağrıları”, “m ide ağrıları”, “ishal” ve diğer belli rahatsızlıkların etiketleri yapıştırılm ış, tah ta san­dıklarda saklanıyordu. İrlanda M anaStırı’na on bir yıl önce gelen Rahibe Rozario, Rahibe Teresa’ya yardım etm ekten çok heyecan duyuyordu.

A m a Rahibe Teresa, kendi görevleri olan rahiplerle ra­hibelere a rtık bağım lı olam azdı. Belki onların gösterdikle­ri çabanın nedeni, onun çağrısından çok, ona acımalarıydı. A rtık Entally’ye gitm ek istemiyordu, çünkü yönetici rahibe her zam an ondan geri dönüp ders vermesini rica ediyordu. Bir önder, Rahibe Teresa’ya zam anını boşuna harcadığını açıkça söyledi. Fısıltılar kulağına geliyordu. S ıkıntısını küçük bir günceye yazıyordu. Başpiskopos bu yazıları sürdürm esini is­tiyordu:

Page 84: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Bazıları, [eğer] önemli, eğitimli ve zengin kişiler gelmeye ha­zırlarsa, bütün gücü onlara vermek daha iyi olduğu [için] en alttakilerin en altındakilerle çalışmanın ne yararı olduğunu söylüyorlar... Evet, hepsi böyle yapsın. Eğer zenginler bu kadar çok rahibeden ve rahipten tam hizmet alabiliyor ve adanmış- lık görebiliyorsa, tabii ki, yoksulların en yoksulları ve en alt­takilerin en altındakileri bizim birkaçımızdan sevgi ve adan- mışlık görebilirler—“Kenar Mahalle Rahibesi” diyorlar bana. Rab’bin sevgisi ve yüceliği için böyle olmaktan hoşnudum.1

A m a ona yardım gerekiyordu. O nun , d in ine bağlı çocuk­ları neredelerdi? M anastırın dışındaki y ılın ın altı ayı çoktan geçip gitmişti! Yine de, ah ır gibi bir evde yaşarken kendisine yardım edecek acemiler bulam am ıştı. U ygun bir yer bulm a­lıydı. A m a parası çok azdı. Şubat 1949’da şöyle yazıyordu:

Korkuyorum... Rab’bimiz benden sadece Haç’ın yoksulluğuyla korunan ‘özgür bir rahibe’ olmamı iStiyor. Ama bugün iyi bir ders aldım—yoksulların yoksulluğu genellikle onlar için çok güç olmalı. Ev aramak için dolaşmaya çıktığımda bacaklarım ve kollarım ağrıyıncaya kadar yürüdüm. Onların ev, yiyecek, yardım ararlarken bedenlerinin ve canlarının nasıl acı çekiyor olması gerektiğini de düşündüm. Sonra ayartılma giderek güç­lendi. Loreto’daki saray yapıları beynime hücum etti. Bütün güzel şeyler ve rahatlık—tek kelimeyle her şey. Ayartan, sürekli olarak, “Sen sadece tek bir kelime söyle, bütün bunların tümü yine senin olacak” diyordu. Tanrım, özgür seçimimle ve Sana olan sevgimle, Senin kutsal iStemin benim için neyse, onu sür­dürmek ve yapmak istiyorum. Şimdikinden daha çok üzüntü çeksem de, tek bir gözyaşım akmayacak. Senin kutsal iStemini hâlâ yapmak istiyorum. Bu, toplumun doğumunun karanlık gecesi. Tanrım, Senin iStemini izlemeye dayanmam için bana şimdi, şu anda cesaret ver.2

Page 85: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

K endinden başka kim senin henüz görmediği bu yakarışı güncesine yazdıktan günlerce sonra ruhsal danışm anı Peder Van Exem, “Gomes kardeşlerin Creek Lane’deki büyük evle­rinde bir oda alm anı ayarladım ” dedi.

“O rası çok hoş bir semt gibi geliyor. Bu kadarına bütçem el vermez.”

“Ücretsiz.”Üç katlı ev, K alküta’n ın eski kalabalık bölgelerinde, en

dar sokaklarından b irin in üzerindeydi. Ev kenar mahallede değildi, am a sütunlu kapıları, gür ağaçları ve fundalık ları vardı. Verandaları ve çatıda süslemeleri parm aklık ları vardı. Gomes ailesi H intliydi, am a Rom a Katolikleriydi. Kilisede çok aktiftiler. D ö rt erkek kardeşten ikisi Pakistan’da yaşama­ya gitm işti. Bunu yapmaları için onları başpiskopos yürek- lendirm işti. Böylesine kendini adam ış K atoliklerin, bu M üs­lüm an kalabalığında diğer Katoliklere cesaret vereceklerini düşünm üştü.

İki kardeş gittiği için, evin üçüncü katı bütünüyle boştu. Rahibe Teresa, gelip üçüncü katın bir odasında Gomes aile­siyle yaşamaya başladı.

M ichael Gom es’in sekiz yaşındaki kızı Mabel, Rahibe Teresa’ya çok beğenerek bakıyordu. B ütün fikir küçük kızdan çıkm ış görünüyordu. Peder Van Exem, büyükannesi ölürken m eshetm ek için gelmişti. Rahip, aileye M oti J ih l’e yakın bir bölgede Rahibe Teresa’n ın çok az bir paraya kiralayabileceği m inik bir odan ın olup olm adığını sorm uştu. K üçük Mabel, “Burada üSt kat boş!” diye bağırm ıştı.

Böylece Rahibe Teresa, kira verm eden hoş bir evde o tu ru ­yordu. Rahibe Teresa, “Baba, yerin ve göğün Rabbi! Bu ger­çekleri bilge ve akıllı kişilerden gizleyip küçük çocuklara aç­tığ ın için sana şükrederim ” diye alın tı yaptı Kutsal K itap tan . R ab’bin sözlerindeki derin gerçekten bir an bile kuşkuya ka-

Page 86: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

pılm am ıştı.M anastırda aşçılık yapan bir dul olan arkadaşı C haru r

Ma da Rahibe Teresa’yla yaşayacaktı. T ahta sandıklardan başka eşyaları yoktu. M ichael Gomes, onlara kardeşlerinin bıraktıkları gerçek eşyaları önerdi, ama Rahibe Teresa kabul etmedi.

C haru r M a ona arkadaşlık etse de Rahibe Teresa k im i kez yalnızlık acısı çekiyordu. Ve endişe. Acemiler olm adan nasıl hizm et grubu kurabilirdi? Başpiskopos onun on acemi bul­masını sonsuza kadar beklemezdi.

“Şimdiye kadar bulam adım ” diye uyardı kendini. M um unu artık sepetin altına gizleyemiyordu. Bir sandığı

yazı masası olarak kullanarak gece geç saatlere kadar çalıştı. Eski öğrencilerine yakarı m ektupları yazdı. A m a yaşam ların­da böyle ciddi bir özveride bulunm a konusunu uzun süre ve çok iyi düşünm eleri için onları uyardı.

Rahibe Teresa, yedinci sınıftan beri ders verdiği bir öğ­rencisine de yazdı. Subashini Das, kardeşlik derneğinde yok­sullarla çalışm ak için özel bir iStek duyuyordu. H a tta bir kez Subashini, Rahibe Teresa’ya kendilerini kenar mahallelere götürm esi için yalvarm ıştı— bu, Rahibe Teresa’n ın Loreto bina topluluğundan ayrılma iSteği henüz bir sırken olm uştu! Subashini Das, kuşkusuz ilgilenebilirdi.

Rahibe Teresa eski öğrencilerine yazdı ve bekledi. Bekle­di. Ya Rab, nerede benim acemilerim? Özellikle, soğuk bir gecede şunları yazıyordu:

Bugün yalnızlık ne büyük işkence, Tanrım. Yüreğimin bu acı­yı daha ne kadar çekeceğini bilmiyorum. Gözyaşlarını aktıkça akıyor. Benim güçsüzlüğümü herkes görüyor. Tanrım, bana kendimle ve ayartıcıyla mücadele etme cesareti ver. Özgür ira­dem ve inancımla bulunduğum özveriden vazgeçmemeyim.3

Page 87: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

R ahibe Teresa o gece büyük üzün tü çekmiş olabilirdi, ama gün içinde durm adan çalıştı. Bir gün M oti J ih l’e giderken M abel’i de götürdü. Genelde küçük kızı öğleden sonra geç saatlerde eve getirirdi. A m a o gün küçük bir trajediyle karşı­laştılar. Ç ok yağm ur yağıyordu. K urak mevsimde beklenm e­dik bir olaydı bu. Yoksul bir kadın , alçak yuvarlak bir duvarın çevirdiği, am a dam ından söz edilemeyen bir evin içinde diz­lerine kadar suyun içinde duruyordu. Elinde bir çocuk vardı. Eski bir m ineli kaseyle onu yağm urdan korumaya çalışıyordu. Rahibe Teresa çocuğu aldı. Ç ocuk ateşten yanıyordu.

E n sonunda eve döndüklerinde Rahibe Teresa, M abel’in m eraklanm ış ailesine, “Tabii ki, bu zavallı sevgili insanları bir süre ku ru kalabilecekleri tan ıd ığ ım iyi bir ailenin evine götürm eliydik” diye açıkladı. “Zavallı çocuğa kuşkusuz ilaç vermeliydim.”

Birkaç gün sonra m art ayında Aziz Joseph B ayram ının akşam ı Rahibe Teresa’ya bir ziyaretçi geldi. T ıpkı Rahibe Te­resa gibi ziyaretçinin de gözleri parlıyordu, onun kadar ufak tefekti.

“Subashini D as!” diye çığlık a ttı Rahibe Teresa.Subashini “Sana katılm ak istiyorum ” dedi.“H oş geldin.”İlk acemisi! Subashini’yi kutsanm ası için, Peder Van

Exem’in önderliğindeki B aithak K hana kilisesine götürdü. O na Rahibe Agnes adı verildi. G ünlerden sonra ikinci bir acemi geldi. O da eski bir öğrencisiydi. Rahibe G ertrude adı­nı aldı. U zun boylu ve güçlü kuvvetliydi, ama çok utangaçtı ve Rahibe Teresa’dan o kadar korkuyordu ki, yemek yemek için onunla aynı sıraya oturm ayı bile bir süre kabul etmedi.

Rahibe Teresa’n ın iki acemi öğrencisi de onu çok sevdikle­rin i belirttiler. Savaş sırasında, rahibelerin birçoğu Loreto’yu boşaltırlarken, Rahibe Teresa coğrafya ve tarih ten daha faz­

Page 88: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

lasını öğretm işti. Subahsihi’ye d in i o kadar iyi öğretm işti ki, genç Bengalli M esih’e hizm et için sabırsızlanıyordu. Şimdi, yol göstericisine katılm ak ne büyük şanStı. Ç ekingen Rahibe G ertrude, Rahibe Teresa’n ın ona bü tün özel yardım ların ı ha­tırlıyordu. Rahibe G ertrude hastalandığında Rahibe Teresa haStanede ona sarılm ıştı. O na m atem atik dersi vermişti.

Rahibe G ertrude, “Rahibe Teresa bu kadar çok şeyi na­sıl yapabiliyor, m erak ediyorum ” diye hayretini gösteriyordu. “Rahibe Teresa ne kadar uyuyabiliyor? Ben, yüzlerce öğrenci­den sadece biriydim .”

İki acemi o kadar heyecanlıydı ki, Rahibe Teresa kendi­sinin onların izinden gittiğ in i hissediyordu. K üçük hizm et grubu şimdi İsa’ya nasıl h izm et ediyordu!

A çıktaki okula her gün daha çok yağm ur yağıyordu. D ı­şarıda ders yapm anın im kânsız olduğu m uson mevsimi yak­laşıyordu. O kuldaki çaba, kö tü havanın engelleyemeyeceği kadar çok iyi gidiyordu. N e yapabilirdi?

Rahibe Teresa, M oti J ih l’deki gölün yakın ında çocuklara büyük bir oda kiralam ak için dilendi. Tiljala’da da bir oda kiraladı. Kısa süre sonra iki oda daha eklediler. M inik lerin Bengal alfabesini şarkı olarak söylerlerken kuşu and ıran ses­lerindeki neşe başka çocukları da m ıknatıs gibi çekmeye de­vam etti. Öğrenci sayısındaki sınırlam a ancak ders verecek rahibeler ve m ekânla gereksinmelerin satın alınacağı parayla eninde sonunda giderilebilirdi. Rahibe Teresa, T a n rın ın sağ­layacağına inanıyordu. K enar m ahalle halk ı yoksul oldukları kadar da, çocukların ın yaşamda daha iyi bir şansı olm asını çok istiyordu.

Rahibe Teresa, kendi kendine “Yakında meclisi ziyaret etmeliyim” dedi. Bu insanların bu göldeki durgun suya de­ğil, m ikropsuz iyi suya ihtiyaçları var.” Şurada burada aniden biten düzgün yeni okul binaların ı kadar p ırıl p ırıl yeni pom-

Page 89: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

payı da kolayca zihninde canlandırabiliyordu.Rahibelerin yardım ıyla Rahibe Teresa tıbbi malzemeler,

yiyecek ya da ihtiyaçları olan diğer şeyler için dilenerek başka hizm etlerde de bulunabiliyordu. Rahibe G ertrude gelmeden önce Rahibe Teresa her zam an Rahibe Agnes’e eşlik etm ek zorundaydı. A m a a rtık acemi iki öğrencisi vardı. İkisini bir­likte gönderebilirdi.

“Sevinçle veren kişiler olun” diye onları tekrar tekrar teş­vik ediyordu. K endilerini neşeli hissetm edikleri günlerde, neşeli davranm aları gerektiğini söylüyordu. Zaten çökmüş ve sefil durum daki zavallı yoksullara asık yüzle ve gözleri onlara acım aktan sulanm ış şekilde hizm et etmemeliydiler.

Acem ilerini, “R ab’bin sevgisi egemen olsun ve parlasın!” diye eğitiyordu.

Üç kad ın da benzer giyiniyordu. Bazı günler Rahibe Te­resa tüm hizm et grubunun, kenarlarında mavi çizgiler bulu­nan beyaz pam ukludan ciddi sariler giymesini imliyordu. Am a bu, im an ikrarında bulunanlar içindi. K adınlar bunu, uzun kollu, bileğe kadar inen bir elbisenin üzerine geleneksel H in t sarisi gibi giyiyorlardı. K ocam an kum aşın ucu sol om uza iğ­neleniyordu ve iğneden m in ik bir haç sarkıyordu. Çorapsız sandaletler giyiyorlardı. Rahibe Teresa, kendisinin ve k ızları­n ın hiç de anlam sız olmayan görünüşlerinden hoşnuttu .

“A m a ihtiyacım olan diğer sekiz kız nerede, Rab?” diye dua ediyordu.

R ahibe Teresa saatin koştuğunu biliyordu.

Page 90: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

8Ü çüncü kız da hizm et grubuna katddı. Sonra dördün­cüsü. Diğerleri gibi Rahibe D orothy’yle M argaret M ary de T an rın ın bir şekilde sağlayacağına dair hem en güçlü bir im an geliştirmişlerdi. Ç ü n k ü Rahibe Teresa, dış dünyadaki refah düzeyini yükselten o dünyasal insanlar gibi değildi. Dünyasal insanlar, yoksulların en yoksullarının avuç açarak dilendik­lerini görm ezlikten gelmeyi öğrenm işlerdi. Rahibe Teresa hiç çekinm eden her yoksula elindeki son rupisini verirdi. B ütün yapmaları gereken işem ek ti. Birçok kez rahibeler, Rahibe Teresa tramvay paraların ı bağışladığından uzun yürüyüşle­re katlanm ak zorunda kalıyorlardı ya da yiyecek paralarını bağışladığından akşam yemeğinde daha az yemek zorunda kalıyorlardı.

Bu yoksulların rahibeleri M oti J ih l’deki ya da Tiljala’daki Kabaları da ihm al etm iyorlardı. İnsan onları ihm al edemezdi. K alkü tan ın her yerinde onlar vardı. A m a Rahibe Teresa’n ın her zam an ilaca ihtiyacı vardı. Bir kez ilaç dilenmeye giderken Michael Gom es’den kendisiyle birlikte gelmesini ibed i. O na, ihtiyacı olan ilaçların upuzun libesin i göberdi.

M ichael Gomes, “U m utsuz” dedi, am a ona eşlik etti.

Page 91: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Büyük bir eczanede tezgâhın arkasındaki yöneticiye lis­tesini göklerdi. A dam kıpkırm ızı oldu. “Yanlış yere geldiniz, hanım efendi!”

Rahibe Teresa, başvurusunu yüksek mahkemeye yaptı. D ü k k ân ın tam ortasına o tu rup dua etmeye başladı. Tanrı karar verecekti. Tezgâhın arkasındaki yönetici ona baktı. G i­derek kızıyordu. A niden aşırı bir faaliyete koyuldu. Güçlükle taşıdığı kutularla Rahibe Teresa’ya geldi.

“İşte ilaçlarınız! Lütfen artık gidin.”“T anrı sizi kutsasın.”Aceleyle, “Bunları şirketim izin arm ağanı diye düşünün”

dedi.Bazı hastaların duyuları yok oluyordu. Bir adam kendini

koruyamayacak kadar güçsüz düşm üştü. Yaralarına sinekler yum urtlam ıştı. Bacaklarından birin i kurtçuklar, yani sinek larvaları yiyordu. G örün tü , dayanılmayacak kadar iğrençti. K ötü koku m ide bulandırıyordu. Rahibe Teresa kım ıldayan beyaz larvaları alırken bayıldı. En sonuncu larvayı bile almak, sonra da yarayı kazıyarak m ikroplardan arındırm ak zorun­daydı. Kendisine, bu adama yardım etm enin İsa’ya yardım etm ek gibi olduğunu hatırlattı.

A dam tem izlendiğinde ve bantları sarıldığında Rahibe Teresa acemilerine, “Eğer bu adam ın bedeninin İsa’n ın bede­ni olduğuna bü tün kalbim le ve b ü tün canım la inanm asaydım böyle bir iğrençliğe bir saniye bile katlanam azdım ” dedi.

O n u n görevinin özü tek kelimeyle özetleniyordu: “Susa­m ıştım .” Rahibe Teresa en önemsizlerin en önemsizleri için R ab’bin sevgi iftediğine inanıyordu. M ezhebin üyelerine ha­tırla tm ak üzere “Susam ıştım ” sözü, Creek Lane’deki duvara, rahibelerin hacının üzerine asılmıştı.

Bir acemi, norm al insanların koklam ak bir yana bakmaya bile dayanamayacağı kadar iğrenç olan yoksullardan birine

Page 92: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

. . . . . . . . . II. II...1.I

hizm et e ttik ten sonra, Rahibe Teresa acem inin elini tutar, avucunu açardı. Şu beş kelimeyi söylerken acem inin parm ak­larını teker teker avucunun içine kıvırırdi: “Sen bunu Benim için yaptın”1

H aftalar geçtikçe daha çok acemi geldi. Tanrı, arm ağan­larıyla Rahibe Teresa’yı şaşırtıyordu. Rahibe Teresa’n ın ca­zibesi bazıların ın inanamayacağı kadar çok güçlüydü. Böyle söylüyorlardı. A m a o, kendisine bunu hiç düşünm em eyi ha­tırlatıyordu. Bu, onun gücü değildi. Bu, çalışanları cezbe­den M esih’in gücüydü. O n u n bü tün gücünün, kuvvetinin kaynağı İsa’ydı. O , sosyal hizm et uzm anı değildi. O nun her yoksula yaptığı yardım M esih’e yardım etm ek gibiydi. M atta M üjdesi’nde bunu İsa, Rahibe Teresa’dan daha iyi anlatıyor­du:

O zaman Kral, sağındaki kişilere, “Sizler, Babam’ın kutsadık­ları, gelin!” diyecek. “Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras alın! Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek verdiniz; susamıştım, bana içecek verdiniz; ya­bancıydım, beni içeri aldınız. Çıplaktım, beni giydirdiniz; haftaydım, benimle ilgilendiniz; zindandaydım, yanıma gel­diniz.”

O vakit doğru kişiler O ’na şu karşılığı verecek: “Ya Rab, seni ne zaman aç görüp doyurduk, susuz görüp su verdik? Ne zaman seni yabancı görüp içeri aldık ya da çıplak görüp giy­dirdik? Seni ne zaman hafta ya da zindanda görüp yanma gel­dik?”

Kral da onları şöyle yanıtlayacak: “Size doğrusunu söyle­yeyim, bu en basit kardeşlerimden biri için yaptığınızı, benim için yapmış oldunuz.”

Creek Lane’de Rahibe Teresa’yla kızlar üçüncü kata yayıl-

Page 93: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

dılar. Yine de hasırların üzerinde yan yana uyuyorlardı. Yeni çalışanlar önce bir odayı sonra da diğerini doldurdular. R ahi­be Teresa onları sert bir şekilde yönetiyordu. Sabah 4 :4 0 ’da el çan ın ı çalıyordu. Neşeyle, “R ab’bi yüceltelim!” diye sesle­niyordu.

Uykulu rahibeler, “T anrıya şükürler olsun” yanıtın ı veri­yorlardı.

D ua edecekleri, yemek yiyecekleri, evden çıkacakları, yo­rucu program larında bir şey yapılacağı zam an Rahibe Teresa çan çalıyordu. O nun çanı, rahibelerin yüzlerine gülümseme getiriyordu sadece. N e de olsa hepsi onun eski öğrencileriydi. Rahibe Teresa duşa girecekleri, sabunlanacakları, durulana­cakları, kurulanacakları zam an çan çalan aynı rahibe, göre­vine bağlı aynı insan değil miydi? İyice gargara yapsınlar diye onlara verdiği bir şişe potasyum perm anganattan söz etm ez­sek!

Yine de henüz bir şapelleri yoktu. Peder H en ry ’n in önder­liğindeki Azize Teresa’daki ibadetlere katılıyorlardı. Bir oda­yı şapel yapm ak Gomes ailesine sorun olur muydu? Rahibe Teresa’n ın m anastırın d ışındaki bir yılı neredeyse bitiyordu. Ya başpiskopos, “Peki, denedin am a işe yaram adı” derse? Bü­tü n çalışm aları boşunaysa? Rahibe Teresa, hizm et grubunun kuralın ı ya da kuruluş belgesini bile henüz yazmamıştı. A m a ne zam an vakti olm uştu ki? Bu arada kendisi ve kızlar her gün her zam an ikişer ikişer yoksullara yardım etmeye giriş­mişlerdi.

İyi niyetli bir gözlemci, “G üvenlik için onları ikişer ikişer gönderm ek akıllıca” yorum unda bulunm uştu .

Rahibe Teresa, her zam anki açık sözlülüğüyle, “Güven­likle ilgisi yok” yanıtın ı vermişti. “Luka 10’da R ab’bin kulla­rından iStediği bu. ‘Bunları ikişer ikişer, kendisinin gideceği her kente, her yere kendi önünden gönderdi.’”

Page 94: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Rahibe Teresa’n ın ruhsal sın ıftan olmayan doStları ve yardımcıları, onun kararların ın bu dünyayla uzlaşm ak ol­m adığını ne zam an öğreneceklerdi? Zam an zam an dünyayla uzlaşıyor gibi görünebilirdi, ama onun gerçek yol göstereni Rab’di.

K ızlarına, “Yoksullara bü tün içtenliğinizle ve karşılıksız verin” diye tekrar tekrar hatırlatıyordu.

Eğer ezici yoksulluk ve her zam an var olan hasta lıklar normal diye kabul edilirse, 1949 yılında H in d ib a n d a yaşam neredeyse yeniden norm ale döndü. Rahibe Teresa, G and i’n in koruduklarından biri olan Jawaharlal N eh ru ’nun yönettiği yeni H ind istan ’a güvendiğini göstermesi gerektiğini düşün­dü. H indiStan vatandaşı oldu.

Kısa süre sonra M ichael Gomes ona tramvayda eşlik eder­ken ellerini H indu ların tarzında birleştirm iş, Bengal dilinde kendisi hakk ında dönüp duran dedikoduyu dinleyerek sabırla oturuyordu. Bu küçük yabancı kadın H indu ları H ıristiyanlı­ğa döndürm eye çalışıyor diye bir Bengalli alay edip tısladı. Bu yabancı kadın bunu yapmaya çalışıyor.

Sonunda Rahibe Teresa gülümseyerek, “Ami Bharater Bharat Mar” dedi yavaşça Bengal dilinde.

M ichael gururla “Ben H intliy im . H indiStan benim dir” diye tekrarladı İngilizce olarak.

A m a K alküta bu kez de siyasetle harap ediliyordu. K al­küta kentin in neredeyse bütünüyle sın ırında olan, doğudaki M üslüm an devleti PakiStan sınırlarını H in d istan ’la ticaret yapmaya kapadı. K alküta, Ganj Irm ağ ın ın geniş bataklık del­tasında üretilen ham hintkenevirine artık güvenemezdi. O n dört ayak uzunluktaki kocam an saplardan çıkarılan yum uşak parlak lifler sicim, kağıt ve çuval bezi yapım ında kullanılıyor­du. Bu, K alküta’daki belli başlı endüstriydi. Yüz binlerce kişi, zaten bulunm ası oldukça güç olan işleri kuru tm uştu . Rahibe

Page 95: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Teresa’n ın çağrısı şimdi her zam ankinden daha gerekli görü­nüyordu. A m a onun tecrübesiz h izm et grubu yaşayacak mıy­dı? Bir yıl ağuStoSta doluyordu. T anrı karar verecekti.

AğuStos 1949’da bir gün, dinsel danışm anı Peder CeleSte Van Exem duygusuzca ona, “Saygıdeğer Başpiskoposları bu kızları dağ ıtm anın ayıp olacağını düşünüyorlar” dedi.

“Evet, çok çalışıyorlar. H a tta bazıları St. M ary’deki eği­tim lerini bitirm ek için geceleri de çalışıyorlar. Yine de, Tanrı ifterse...” Rahibe Teresa sabırla bekledi.

“O n aceminiz vardır, sanırım .”“Evet. Birkaçı gitti, ama daha çoğu geldi. B unun için

T anrıya övgüler olsun.”“Gelecekte başpiskoposluk bölgemizdeki cemaat için en

az on rahibeniz olabilir, sanırım .”“T anrı iSterse.”“Başpiskopos gelecek yılın nisan ayında Roma’ya gidiyor.

K uruluş belgeniz hazırlattınızsa...”Rahibe Teresa, hizm et grubunun kuruluş belgesinin üze­

rinde hararetle çalıştı. O nun grubuyla diğer grupların arasın­daki asıl fark, dördüncü anttı: “Yoksullara içtenlikle ve karşı­lıksız vermek.” O n u n kızları kuşkusuz manaStıra kapanm a­yacaklardı. D oğruca yoksullara gitmeliydiler.

Peder Van Exem, kanon yasasını çiğnem ediğinden em in olm ak için, Rahibe Teresa’n ın yazdığı ilk taslağı gözden ge­çirdi. D üzeltm elerini yaptıktan sonra gözetm enlik bölgesinin resmi kilise hukukçusuna verdi. Kilise hukukçusu en ufak ayrıntıyı gözden geçirdi. N e de olsa, onu Vatikan’da İnancı Yaym anın başındaki K ardinal Pietro Fum osoni-Bondi’ye bizzat verecek olan kendi başpiskoposları Perier’yi utandıra- mazlardı!

Başpiskoposluktaki kilise hukukçusu, Rahibe Teresa’n ın açılış cüm lelerini okudu:

Page 96: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Amacımız, Rab’bimizin görevine ve öğretişine uygun olarak, kendimizi yoksulların en yoksullarına özgürce hizmet etmeye adayıp, böylece Tanrının Krallığını özel bir şekilde duyurarak haçtaki Isa Mesih’in susuzluğunu gidermektir.

Bizim özel görevimiz, yoksulların en yoksullarının kurtu­luşu ve kutsallığı için çalışmaktır. Babanın İsa’yı göndermesi gibi, İsa da, bütün dünyadaki yoksulların en yoksullarına sev­gisinin ve merhametinin müjdesini duyurmamız için, Kendi ruhuyla dolu olarak bizi gönderiyor.

Bizim özel görevimiz herkese, özellikle de bakımımız al­tında olanlara İsa Mesih’i duyurmak olacaktır. Kendimize Sevgi Görevlileri adını veriyoruz.

“Tanrı sevgidir.” Görevli, ‘sevgi görevlisi’ olmalıdır, canı her zaman sevgiyle dolu olmalıdır ve bunu Hıristiyan olsun olmasın başka canlara da yaymalıdır.3

Kilise hukukçusu, “Bu çabada T a n rın ın parm ağı var!” d i­yerek coşkusunu göSterdi.

Rahibe Teresa’n ın aklında Tanrı vardı, ama ayakları yere basıyordu. Loreto rahibelerinin birçoğuyla ve birçok Cizvit rahibiyle konuşm uştu. Birçoğu onu şaşırtan bir öykü anlat­mıştı. Başpiskopos, bir rahibin bir Loreto rahibesine Rahibe Teresa’n ın ‘ayartıcıların en ayartıcısının’ oyununa geldiğini söylediğini duyduğunda, bu rahibi çağırıp onunla yüzleşmiş- ti. Rahip, şeytanın Rahibe Teresa’ya oyun oynadığını söyledi­ğini doğruladığında başpiskopos ona, Loreto rahibelerinden özür dilemesini em retti.

Ö yküden belli oluyordu. K alküta’da d in in i ikrar eden herkes, başpiskoposun Rahibe Teresa’ya güçlük çıkaran ra­hipler ve rahibeler hakk ında ne düşündüğü a rtık biliyordu. Eğer onun çağrısı gerçekten T anrı’dansa, Creek Lane’deki küçük hizm et grubunda çok olağanüstü bir şey olabilirdi.

Page 97: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Loreto rahibeleri, “Başpiskopos senin Sevgi Görevlileri’ni kim senin ayakları altında ezmesine izin vermeyecek gibi gö­rünüyor” dediler.

Peder Van Exem, K alküta’daki Statesman gazetesine ilan verdi. Rahibe Teresa’n ın M oti J ih l’deki çalışması için bağış iSledi. A rm ağanlar onun önderlik ettiği kiliseye gönderile­cekti. İlk bağış otom obille teslim edildi. Bengal başbakanı Dr. B. C . Roy’dan başkasından gelmiyordu! O , G and i’nin son doktoruydu. N ehru , Dr. Roy’a yeni H ind istan ’ın en güç eyaleti olan Bengal’de görev verm işti. Pakistan’dan gelen sı­ğınm acılar Bengal’e doldukları için başbakanları çok sevecen biri olmalıydı. N ehru bu iş için doğru adam ı seçmişti. Dr. Roy’un hüküm et işlerini çözmeye gitm eden önce her sabah m uayenehanesinde yoksul haStalara gerçekten bedava tıp hiz­m eti verdiği söylenirdi.

Peder Van Exem, “Dr. Roy’la m uhteşem bir doStluk kura­bilirsin” dedi. “Brahm o Samaj üyesi. Bu, tek T anrıya inanan ve puta tapm aktan iğrenen bir mezhep. HıriStiyanlara, hükü ­m etteki birçok resmi görevliden daha olum lu bakıyor.”

Sevgi Görevlileri, 7 Ekim 1950’de K alküta gözetm enlik bölgesinde resmi bir hizm et grubu oldu. O zam an on iki ra­hibe, Rahibe Teresa’yla beraberdi. Gom es’lerin evinin üçün­cü katındaki geniş odan ın bir bölüm ü artık bir şapeldi. Bir sabah erkenden lütufkâr başpiskopos ilk R ab’bin Sofrasını kutladı. K ararı Peder Van Exem okum aya başladı:

Kutsal Bakire Meryem EnStitüsü’nün m anastırından yasaya uygun olarak çıkan, dinine bağlı Rahibe Teresa’nın rehberli­ğinde az sayıda bir genç kadın grubu iki yıldan beri kendilerini adamışlardır...4

A ntların ı, özellikle de onları farklı kılan dördüncü andı

Page 98: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

açıklamaya devam etti:

Sevecenlik görevimizi yerine getirmek ve yoksulların en yok­sullarını sevmek için;

...dünyanın her yerinde, hatta dünyanın en sefil çevrele­rindeki kasabalarda ve köylerde en yoksulları, terk edilmişleri, hastaları, güçsüzleri, cüzam hastalarını, ölmek üzere olanları, çaresizleri, toplum dışına itilmişleri arayacağız:

...onlara bakacağız

...onlara yardım edeceğiz

...onları sürekli ziyaret edeceğiz

...Mesih’in onlara olan sevgisini yaşayacağız ve O ’nun bü­yük sevgisine yanıt vermeleri için onları uyandıracağız.

Kutlam aya katılan lar ibadetten sonra kahvaltı için uzun bir masaya oturdular. K onukların arasında Patna’daki Tıp Görevlisi Rahibeleri temsil eden Rahibe Cyril de vardı. Ra­hibe Cyril, Rahibe Teresa’n ın m ezhebinde gerekli olan dört pideyi yiyemiyordu. Bu pideler, mayasız ekm ekten yapılmış ince gözlemelerdi.

Rahibe Teresa, yola gelmiş olan ziyaretçiye, “G örüyorsu­nuz sadece pirinç ve tuz yemiyoruz” dedi. “Rahibelerim izi güçlü tu tm am ız gerekiyor.”

Rahibe Cyril, “R ahibeleriniz için günlük program ne­dir?” diye sordu.

“4 :4 0 ’da kalkıyoruz. 5 :00’de toplu olarak dua ediyoruz. Kutsal Sofra 5:45’de. H er gün. Pideden ve çaydan oluşan kahvaltım ızdan ve ev işi görevlerimizden sonra rahibeler yok­sullara gidiyorlar. 12:30’da öğle yemeği için geri dönüyorlar. Sonra dinleniyorlar - ifterlerse keftiriyorlar- ve dua ediyor­lar. 2 :30’dan 3 :00 ’e kadar okum a ve düşünm e. Sonra 3:15’te çay. 3:15’ten 4 :30’a kadar Kutsal Sakram ent’e tapınm a...”

Page 99: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Rahibe Cyril heyecanla, “A h, evet” diye sözünü kefti, “Kutsal Sofra’daki ekm ekten önce coşkuyla dua etm ek çok önem li!”

“M esih’in bedenine tapınm a bizim grubum uzda çok önem li” diye Rahibe Teresa devam etti. “Bundan sonra 7:30’a kadar tekrar yoksullara gidiyorlar. A kşam duaları 9 :00’da. Yatma zam anı 9:45’de.”

Başpiskopos, Rahibe Teresa’n ın yaşama alanlarını bir baykuşun kocam an olmuş gözleriyle inceledi. “Burada, Cre- ek Lane’de, yatakhanelerde yan yana yatarak uyuduğunuz günler sayılı Rahibe. Bundan Peder Van Exem’e ve Peder H en ry ’ye söz edeceğim.”

D aha sonraki iki yıl içinde rahibelerin sayısı yirmiyi geç­ti. Ükt kat bütünüyle ve Gomes ailesinin sahibi olduğu biti­şikteki b inan ın bir bölüm ü onlarındı. Gomes ailesi Rahibe Teresa’yla ve rahibeleriyle birlikte olmayı sevdiklerinde ısrar ediyorlardı— özellikle de yemekten sonra kızlar bir saat gü­lüp şarkı söylerlerken. Genç han ım ların çınlayan kahkahala­rından daha olağanüstü m üzik var mıydı?

D ışarıdan birileri Rahibe Teresa’yı elleri belinde, kahka­hadan iki büklüm olmuş görseler ne kadar şaşırırlardı. Bunun d ışında rahibeler o kadar disiplinliydiler ki, Rahibe Teresa’n ın çan çalması d ışında orada oldukları zar zor anlaşılırdı. A rka­daki tah ta m erdivenden kedi gibi sessiz inip çıkarlardı.

M ichael Gomes bundan Rahibe Teresa’ya söz ettiğinde, R ahibe Teresa “Acem ilerin eğitim inde sessizlik son derece önem lidir” dedi.

“Sessizlik mi?”“Evet. D in ine bağlı kişinin, T a n rın ın onunla konuşması­

nı dinlemesi için sessizliğe ihtiyacı vardır.”Rahibe Teresa, sessizlik çok önemli, diye düşünüyordu.

Ö nem i nasıl küçümsenebilirdi? Sessizlik olmazsa dua yaşa­

Page 100: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

mı olam azdı. Gözlerin, kulakların , ağzın sessizliği. Sessizlik duayı sevgiye ve sevecenliğe yöneltiyordu. Sevgi alçakgönül­lülüğe yöneltiyordu. A lçakgönüllülük T anrıya hizm et etme sevincine yöneltiyordu. Bir rahibe, ne kadar az hissetse de, her zaman M esih’i düşünm eye çalışırsa, dirilen M esih’ten gelen sevinci unutam azdı. H er zam an M esih’i düşünm ek bunun için çok önemliydi. Sevgi. A lçakgönüllülük. A m a önce ses­sizlik ve dua. D inle ilişkisi olmayanlara bu, m iktik gelebilirdi, ama T a n rın ın evrendeki fiziksel yasaları kadar kusursuz ça­lışırdı.

1952 yılında Rahibe Teresa’n ın hiç beklenm edik bir ziyaret­çisi vardı. Ç ok ani olm uştu. Creek Lane evinin yanında bu kadar çok sayıda otom obilin durduğunu görmeyi hiç bekle­memişti. O tom obillerden, kiliseye özgü erguvan rengi akın ediyordu. Gözetmenler. Biri, Başpiskopos Perier’ydi. Sonra bir kırm ızı. Kardinal!

Az sonra G özetm en Perier, Rahibe Teresa’yı A m erika’dan gelen K ardinal Francis Spellman’e tanıştırıyordu. Kardinal, Kore’deki A m erikan askerlerini ziyaret ediyordu. K alküta’da mola vermişti. A m a kardinal Creek Lane’de ne yapıyordu? G özetm en Perier, Rahibe Teresa’n ın küçük hizm et g rubun­dan çok m u guru r duyuyordu?

Rahibe Teresa, “Beni izleyin Saygıdeğer Efendim iz” dedi. Kardinal lekesiz k rifta l gibi parlayan gözlüklü, topluca biriy­di.

Rahibe Teresa onu, evin üSt ka tındak i çok geniş bir odaya aldı. O da masalar ve sıralarla doluydu. Yemek salonundan söz ederek, “Burası bizim yem ekhanem iz” dedi.

K ardinal şaşırarak, “M anastırın ız ın diğer bölüm leri ne­rede, Rahibe?” diye sordu. “Nerede uyuyorsunuz?”

“Bu kattak i birçok odada, burada da. M asaları ve sıraları

Page 101: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

birleştiriyoruz.” Sakince devam etti, “Bu oda aynı zam anda bizim çalışma odam ız. Bu bölm enin sonunda şapelimiz var. Kısacası, m anastırım ız evin bu katı.”

Kardinal, kilisedeki rahibelerin Kutsal Sofraların ı kutsa­m ak için odan ın sonuna doğru giderken gülümsüyordu.

Sonra rahibelerden biri, “Saygıdeğer Efendim iz’in şaşır­d ığ ın ı düşünm üyor m usunuz, Rahibe?” demeyi göze aldı. Buraya daha çok rahibeyi nasıl sığdıracağım ızı m erak etmiş olm alı.” Aynı şeyi düşündüğü rahibenin yüzünden belliydi.

Rahibe Teresa her zam anki gibi istifini bozm adan, “Tanrı bize sağlayacaktır” dedi.

A m a onu endişelendiren bir şey vardı. Bu, ölüm ü aşan bir sorundu. Ö lüm den daha önemsiz değildi. D inine bağlı insan­lar iyi bir ölüm den çok söz ederlerdi. O n lar için, T anrıya itaat edilen bir yaşam dan sonra ölüm gelirdi. A m a Rahibe Teresa, K alküta sokaklarında ölüm ün en acımasız, en kalpsiz şeklini görüyordu, insan lar fark edilm eden, d ikkat edilm eden ölü­yorlardı. Kuşkusuz bu, onun hizm et ettiği insanları, yoksul­ların en yoksullarını sarsıyordu. Bir gün M ichael Gom es’le Creek Lane’den fazla uzak olmayan bir yerde yürürken, bir adam ın Cam pbell H astanesin in çok yakınındaki bir sokak­ta yerde yattığ ın ı gördü.

Nabzı çok yavaş atıyordu. “Bu adam ölüme çok yakın” dedi. “O nu hastaneye götürelim .”

H astanedeki görevliler anlaşılm az bir şekilde ona, “O nu alamayız” dediler. Rahibe Teresa hızla ilaç alm ak için koştu. Geri döndüğünde adam ölm üştü. H aksızlık tan doğan öf­kesini belirtm ek için polis kom iserine gitti. Bu yoldan daha önce de geçmişlerdi.

Rahibe Teresa, komisere neden orada bulunduğunu an­latm adan önce komiser, “Birkaç gün önce bazıları buraya ge­lip sizi şikâyet ettiler. H er şeye karışan bu Avrupalı kadından

Page 102: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

kurtu lun , talebinde bulundular. ‘K arıların ıza ve kızlarınıza onun ve rahibelerinin şimdi yaptıkları işi yaptırırsanız tabii k i’ dedim . “Bu, on ların ağızlarını her zam an kapatıyor. H iç kimse sizin gibi yürek parçalayan çok yorucu bir işi yapmak iftemiyor.”

Rahibe Teresa, övgüyü savuşturarak “Ö lm ek üzere olan bir adam ı haStaneye kaldırm aya çalıştım ” dedi. “Alm adılar. Şimdi öldü.”

“Ben ne yapayım? H iç parası olmayan insanları almaları için onlara baskı yapmaya yetkim yok. Biliyorsunuz, biz p o ­lisler çoğunlukla böyle insanları am bülansla sağlık görevlimiz Dr. A hm et’e götürüyoruz. A m a herkesi götürm ek için kayna­ğım ız yok. Ç ok acı Rahibe, kim bilir K alküta sokaklarında günde kaç kişi ölüyor?”

“Benim gördüğüm e göre, her gece otuz ya da k ırk kişi.”“Ayda bin kişi!” Kom iserin sakinliği uçup gitm işti.Rahibe Teresa, “insanlar köpeklerinin ya da kedilerinin

bile böyle sokaklarda ölmesine izin vermezler” diye feryat etti.

Rahibe Teresa, kom iserden ayrıldı. Komiser iyi adamdı. Tohum ekilm işti. Belki iyi bir şey olurdu. Kom iserin ona daha önce ufak tefek yardım ları olm uştu. Bazı serseriler, yani gunda lar ona taş a ttık larında, kısa süre sonra kom iserin p o ­lislerinin bir iki sözüyle bundan vazgeçmişlerdi. “Bu iyi h an ı­mefendiyi rahat bırakın. O , yabancı değil. Sizin gibi H in d is­tan vatandaşı.”

Bu arada Rahibe Teresa sokaklarda ölen insanlar konu­sunda ne yapılması gerektiğini kesin olarak biliyordu. Kendisi ve rahibeler onları alacaklardı. A m a bir barınak gerekiyordu. Bunun için dua etm ek gerekiyordu. B ütün kuvvetiyle.

Rahibelere, “B unun için -ö lm ek üzere olanlara bir barı- n ak - ve size de yeni bir ev için dua edeceğiz” dedi.

Page 103: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Rahibe Teresa ve rahibeler her akşam Peder H enry ’yle birlikte onun Azize Teresa K ilisesine giden yolu tören alayı halinde yürüyorlardı. Buradan, Peder H enry ’n in yaptırdığı küçük bir açık kilise olan Fatim a Şapeline yürüyorlardı. Bu sırada yüksek sesle teSJjih duası ya da başka dualar okuyor­lardı. Sonra Creek Lane’deki eve dönüyorlardı. Bu girişim üç saat sürüyordu. Rahibeler zaten norm al işlerinden çok yorgun oluyorlardı. Yine de ısrar ediyorlardı. Günlerce hatta hastalarca.

Rahibe Teresa, kendine olduğu kadar rahibelere de “Bana güç veren M esih’in aracılığıyla her şeyi yapabilirim ” diye ha­tırlatıyordu.

Bu arada, ölm ek üzere o lanların sorunu çözülmüyordu.

Page 104: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

9K alküta’n ın yoksul sokakları ölüm ün iStilası altındaydı. Ra­hibe Teresa buna başka türlü bakam ıyordu. K im i zam an öl­mek üzere olan bir kad ın ı ya da erkeği gördüğünde o kadar um utsuzluğa kapılıyordu ki, bir haStane o yoksul canı alın­caya kadar eriyip bitm iş bedeni hastane haStane dolaştırm ak için azıcık parasını taksiye ya da çekçek arabasına veriyordu.

R eddedildikten sonra k im i kez, ölmek üzere olan kişi­yi u tanıp alacaklarını um arak hastanenin merdivenlerinde duruyordu. Bu, ara sıra işe yarıyordu. Bir keresinde farelerle karıncaların yediği bir kadın ı aldılar. İşe yaramazsa tek ya­pabildiği, kurban ın son nefesine kadar ona sevgisini vermek, ona bakm aktı.

A m a sorun çözülmüyordu. Kenar mahallelerde ucuz bir oda kiraladı. Ö lm ek üzere olanlara burada bakmaya başladı.

Sonra Rahibe Teresa, K ülküta’daki sağlık görevlisini zi­yaret etti. Birbirlerine namaste dediler. Bu, avuçları birbirine baktırarak H in d u tarzında saygıyla selam lam aktı. Bunu yıl­lardır yapıyordu. Sevgi G örevlilerin in ölmek üzere olanlara neler yaptığını açıkladı. “K üçük odam ız yakında dolup taşa­cak” diye ekledi.

Page 105: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Sağlık görevlisi, “Ö lm ek üzere olan herkesi biz de ala­mayız” diye itira f etti. “A ncak iskelet haline gelmeden önce cesetlerini güç bela kaldırıyoruz.” Sonra feryat etti. “Bu, H in d istan ’ın büyük ayıbı.”

“Sevgi G örevlilerim iz bunu yapabilirler. A m a daha bü­yük bir barınağım ız olmalı.”

“Bir yer var, ama M oti J ih l’den çok uzakta.”“Belki de çok uzakta değildir.”“Kalighat yakınında.” A dam om uzlarını silkti.“Kali Tapınağı!”“Evet.” Tapınak çok uzaktaymış gibi yeniden um utsuzca

om uzlarını silkti. “Tapınağın yanında kapalı bir yer var. As­lında bir darmashalah. Tapınağa hacca gelenlerin kaldıkları yer. A m a şimdi, serseriler içki içmek, kum ar oynamak, daha kö tü şeyler yapm ak için orayı kendilerine mal ettiler. Creek Lane’den uzak olması çok kötü .”

Evet, tapınak Creek Lane’in güneyinde, uzaktaydı, ama Rahibe Teresa heyecanlanm ıştı. H in d u hastalar için bu nasıl bir teselli olurdu. Azalan dakikaların ı geçirmek isteyecekleri tek yer tapınaktı. M ekân aslında bir kervansaray, hacıların dinlenm e yeriydi. B ütün Avrupa’n ın en güzel kervansaray­larından biri Ü sküp’teydi. K usum li H an yüzlerce yıllıktı. Kolaylıkla ayırt edilebilen bir sıra tuğla, bir sıra yerli taştan yapılmış iki katlı kocam an bir yapıydı.

Bu anı onu heyecanlandırdı. “Bana darmashalab’ı göste­rin” dedi coşkuyla, “lütfen.”

Sağlık görevlisi otom obilinde bu H in d u öyküsünü anlat­tı. Tanrıça Kali, tan rı Şiva’yla evlendiğinde babası Kral Dak- sa öfkelenmişti. K ali’n in ateşe atılacağı bir kurban sunusu düzenledi. Şiva’n ın gelip onu kurtarm ası için a rtık çok geçti. Acılı koca onun yanm ış cesedine sarılarak bir kozm ik yıkım dansına başladı. D iğer bü tün tan rılar Şiva’yı durdurm ası için

Page 106: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Vişnu’ya başvurdular. Vişnu geldi, ama K ali’yi Şiva’dan ko­parm ak için elli bir parçaya ayırm ak zorunda kaldı. DeStana göre, K ali’n in sağ ayağının parm ağı bu tapınağın yapıldığı bu özel yere düştü, insanlar öldüklerinde Kali T ap ınağ ın ın merdivenlerinde yakılıyorlardı. Sağlık görevlisi, “K alküta adı Kalighata’dan geliyor kuşkusuz” diye açıkladı.

Yararlı olarak, “H er gün tapınağın güneyinde keçiler ku r­ban ediliyor” diye ekledi.

Rahibe Teresa, bu geleneğin farkındaydı. Yıllar önce ta­pınağın etrafında b ü tün alınları, neyin kızıla boyadığını sor­m uştu. Biri, keçi kanı yanıtın ı vermişti. K alghat’a yaklaşırlar­ken, altı deniz kabuğu şeklinde süslenmiş kocam an güm üşlü kubbesi tapınağın varlığını haber veriyordu. Yivli soğan biçi­m indeki kubbeler daha alçak bir yapının köşelerinde çık ıntı yapıyordu. Havada buhurdan ve cenazenin dum anından ge­len keskin bir koku vardı.

E tra f küçük dükkânlarla ve tapınağa hizm et eden sokak satıcılarıyla doluydu. Dilenciler. Parlak renkli çiçekler. Turist­ler. Kafes içinde kuşlar. D insel resimler. M inyatür tapınaklar. Sayısız H indu tan rısın ın resimleri. İpekten en ucuz pam uklu dokum aya kadar akla gelen her giysinin çevresinde kaynaşan satıcılarla hacılar yoktu sadece. Yüzlerce rahip de tapınakta koşuşup duruyordu. Kaynayan yaşam ın tam ortasında ölüm vardı. Cenaze alayı yavaş yavaş ilerliyordu.

Sağlık görevlisi aracın kapısını açtı. “Bu yoldan, Rahibe.”Rahibe Teresa, tapınağın arkasında uzanan odaya gitm ek

için sağlık hizm etlisinin peşinden yürüyordu. Geniş bir ara yol her iki yanda uyum ak için yükseltilm iş beton bölümleri ayırıyordu. Sağlık görevlisi bir geçitten odaya girdi. Sonra ilki kadar geniş başka bir oda açıldı!

Görevli, “Ne düşünüyorsunuz, Rahibe?” dedi.“T anrı sizi kutsasın.”

Page 107: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Rahibe Teresa, Tanrı’dan gelen böyle bir kutsamaya güç­lükle inanıyordu. E lektrik kabloları bile döşenm işti. Ne var ki, özellikle sıcak yaz günlerinde elektriğin genellikle en küçük bir am pulü yakamayacak kadar güçsüz olduğunu her Kalkü- talı biliyordu. A m a gaz bağlantıları da vardı. Eğer bunlar yet­miyorsa, küçük bir avlu bile vardı. Rahibe Teresa, rahibelerin sonu gelmeyen dualarına yanıt verdiği için T anrıya övgüler olsun, diye düşündü. H em de böyle olağanüstü bir yanıt!

Yerde, çok kö tü görünen insanlar yatıyorlardı. O nlarda gundaların haşin görünüşleri vardı. Rahibe Teresa onlara gü­lümsedi. O dalar kalitesizdi ve iğrenç kokuyordu ama gunda- lar gibi pislik de geçiciydi.

Sağlık görevlisi kuşkuyla, “Siz H ıristiyanların tapınağın tam yanına yerleşmelerine karşı çıkılabilir” dedi.

“Bazıları her zam an bize karşı çıkıyorlar.”“Ö lüm anlarında onları H ıristiyanlığa döndürdüğünüz

söylentileri olacaktır.”“İnsanları T anrıya döndürüyoruz. H indu ları daha iyi

H indu , M üslüm anları daha iyi M üslüm an olmaya döndürü­yoruz. Ayrıca siz ya da polis kom iseri gibi saygın H in tli resmi görevliler isterseniz bizi denetleyebilirsiniz. Kuşkuları gider­mek için sonuçlarınızı gazeteye yazm anızın zararı olmaz. İs­terseniz, tabii.”

“Cesaretinizi hiçbir şey kırm az mı?” Sağlık görevlisi güldü. H oşnu t olm uştu. Bu, işini kolaylaştıracaktı. Sağlık departm anı ölm ek üzere olanlara yetişemiyordu. Bu, kenti utandırıyordu. “Polis kom iserine Sevgi Görevlileri’n in ölmek üzere o lanların bir evi olsun diye darmathalah’ı aldık ların ı söylerim. Polislerinden gundalara doStça bir iki kelime söyle­melerini isteyeceğinden em inim .”

“T anrı sizi kutsasın. Temizlemek için yarın burada olacağız

Page 108: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Yirmi dö rt saat içinde her şey ayarlanm ıştı. Kovalar, amonyak, yer bezleri ve süpürgelerle donanm ış rahibeler gel­diler. G undalar gitmişlerdi. Kocam an iki yatakhaneden şişe­ler ve çöpler kısa sürede atıldı. B undan sonra rahibeler yerleri süpürdüler, sonra yerleri ve duvarları fırçaladılar. Rahibe Te­resa, rahibelerine burasın ın N irm al H riday adıyla tanınaca­ğını söyledi. Bengalce bu, “Pak Yüreğin Yeri” demekti.

N irm al Hriday, Rahibe Teresa k ırk iki yaşına girm eden dört gün önce, 22 A ğuftos 1952’de açıldı. H er sabah rahibe­ler ölmek üzere olan, çoğunlukla paçavra y ığ ın tıla rın ın altına gizlenen, çoğunlukla kaynayan sineklerin güçten düşürdüğü yoksulları arıyorlardı. Kısa süre sonra her rahibe, iki rahibe­n in bu insanları çekçek arabasıyla kolaylıkla götürebildiğini öğrenm işti. Ö lm ek üzere o lanların ağırlığı çok azdı.

Ö lm ek üzere olanları sadece rahibeler değil, kentin sağlık departm anı da N irm al H riday’a getiriyorlardı. Ö lm ek üzere olan düzinelerce insanın hasırlarla yükseltilen yerlerde yat­m aları uzun sürm edi. G irilen ilk koğuş erkekler içindi. D aha m ahrem olan ikinci koğuş neredeyse aynı sayıda gelen kad ın ­lar içindi. K alküta’da ölmek üzere olan insan k ıtlığ ı yoktu. Birbirine bağlanan geçitlerde, kefenlerin altında, geceyi çıka­ram ayanlar vardı.

Sağlık görevlisi gibi birçok kişi buraya ‘Ö lm ek Üzere O lanların Evi’ diyordu. Rahibe Teresa’n ın kentteki resmi görevlilerle yapmak zorunda kaldığı tek anlaşm a cüzam lıla­rı alm am aktı. K alküta’n ın tam ortasındaki bir tap ınakta bu korkunç hastalığı olanları barındırm ak yerlileri k ızdırabilir ve hacıları korkutup kaçırtabilirdi.

Yine de bazıları karşı çıkıyorlardı. Rahibe Teresa’ya “Sen kendini öldürm elisin” diye bağırıyorlardı.

Korkusuzca, “Yakında T anrıya gideceğim” diyordu.Karşı çıkanların bazıları içeride ikna ediliyordu. Protes-

Page 109: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

toları, g ırtlak larında kum gibi kuruyordu. H astane ilaç ko ­kuyordu ve eriyip biten insanların kokusu burun larına dolu­yordu. Tepedeki yüksek pencerelerden gelen yum uşak ışıkta kadavralar ü ft üfte konan hasırların üzerine uzatılıyordu.

Rahibe Teresa, ziyaretçi bir kez kokuya alıştığında ölüm koğuşunun esrarengiz huzuruna dayanacağını biliyordu. H er ses suskundu. Rahibeler yoksul bir candan diğerine koşuyor­lardı. O nları temizliyorlar, doyuruyorlar, teselli ediyorlardı. Birçoğu fiziksel olarak kurtarılam az durum daydı. Sonuçta buraya ancak hastaneler onları reddederse alınıyorlardı.

A m a duyguları kurtarılabiliyordu. Yeryüzündeki tek bir canın bile on ların ölmek üzere olan bedenlerini pis sokaktan kaldırm aya aldırış etm ediğini bilmek, kö tü durum da olan bu yoksulların her b irin in yüreğini ne kadar kötü durum a getiriyordu. A m a sonra onları kaldıranlar oldu! Yumuşacık eller koşulsuz sevgiyle alın ların ı okşuyordu. Evet, bu Sevgi G örevlileriydi. Sevgi.

Yaşlı bir adam “Buraya evrenin en kö tü durum daki yok­sulu olarak geldim” diye h ıçkırarak ağlıyordu. “Şimdi melek gibi ölüyorum .”

K adınlar ve erkekler neredeyse aynı şekilde acı çekiyorlar­dı. Bir hiç uğruna heba oluyorlardı. Verem. Kolera. Kanser. Yaşlılık. Delilik. Ö lm ek üzere olan, ara sıra da bir çocuktu. Güçsüzlükleri yüzünden kurbanların hepsi, geldiklerinde öl­mek istiyordu.

Rahibe Teresa b irkaçının kurtarılabileceğini biliyordu. A m a önceleri bu sayı çok azdı. Diğerlerine, son nefesleri­ne yaklaşırlarken sevgiyle hizm et ediliyordu. Rahibeler her olasılıkta onları hoşnut ediyorlardı. Ç oğunlukla bu, yıllar­d ır görm edikleri bir davranıştı. Üzümler. Şekerleme. Sigara. Sonra yavaş yavaş ölüme sürükleniyorlardı. K urtu lm aları için çok geç olm uştu.

Page 110: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

iM u ım m ıu iM lim m ilim m i M illili

Az sayıdaki H ıristiyan ve M üslüm anlar uygun bir mezar­lığa göm ülm ek için götürülüyorlardı. Ç ok sayıda olan H in d u ­lar yakılm ak için yakındaki merdivenlere götürülüyorlardı.

İlk günlerde ara sıra huzur bozuldu. T ip ik bir davetsiz misafir, “Yetkililer bu darm ashalah’ı H ıristiyan bir kadına nasıl verirler?” diye feryat etti.

En inatçı protestolar Kali T apınağında görevli rahipler­den geldi. Sonra bu Brahm inlerden biri verem in saldırısına uğradı. H ızla güçten düştü. H astanelerin kabul etmemesi onu son derece dehşete düşürdü. Herkes onu terk etti. Rahibe Teresa’n ın Ö lm ek Üzere O lan ların Evi ne alınm ası felaketle­rin felaketiydi. Ö nce buna öfkelendi. A m a rahibelerin sevgisi onun katılığ ın ı yendi. Kısa süre içinde o da, diğerleri kadar tatlı ve hoşnut oldu.

Şerefli ölüm ü diğer H in d u rahiplerinin zihinlerinden si­linm edi. C esedinin, son kez bir H in d u ayini yapılması için merdivenlere gönderildiğini gördüler. Protestoları azaldı, sonra da bitti.

Bazıları, “Bu sevecen rahibeler insan şekli alm ış sevgi gibi görünüyorlar” diye fısıldadılar.

Rahip, buraya getirilen birçok kişiden farklı değildi. Bir H ıristiyan, konuşkan bir İngiliz kadın vardı. U zun zam an­dan beri talih i kö tü giden yaşlı bir öğretm endi. A rta kalan nefesiyle, “Sigaranız var mı?” diye soruyordu. Yorgun yüzün­de sanki “Sizin de başınıza gelebilir, biliyorsunuz” der gibi alaycı bir ifade vardı.

A m a ölmek üzere o lanların büyük çoğunluğu H indularla M üslüm anlardı. Birkaçı bilinçsizdi, asla teşhis edilemedi. C e­nazelerinde H in d u oldukları varsayıldı.

Rahibe Teresa koridorlarda yürürken, etrafında her tü r insan kalabalığı vardı. Erkekler. Kadınlar. Bazıları can çe­kişiyordu. Bazıları komadaydı. B azılarının bilinci zar zor

Page 111: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

yerindeydi. H ırddayarak son nefeslerini alıyorlardı. Bazıları yaşlıydı. Bazıları gençti. Bazıları çok korkunç görünüyordu, yüzlerinin bir yanı kocam an tüm örlerle aşağıya sarkm ıştı. Bazıları çöp adam gibiydiler. Rahibe Teresa, “Acı çeken, k ılık değiştirm iş İsa” diye düşünüyordu. O na birçoğu ulaşıyordu. Ö lüm ün eşiğindeyken kendilerine sevecen bir elin dokunm a­sını çok iliyo rla rd ı.

K im senin yanından durup yanıt verm eden geçemiyordu. “T anrı size bakacak. Tanrı sizi seviyor” diye fısıldıyordu.

Rahibe Teresa güçsüz, kurum uş bir elin kendisini tesel­li etmeye çalıştığını çoğunlukla fark ediyordu! Ö lm ek üzere olanların birbirlerine m erham etleri şaşırtıcıydı. Koğuşlar do ­luysa bazıları, daha çok acı çektiği belli olan yeni gelen kişi için hasırlarından vazgeçiyorlardı. Sonunda onlara aldırış eden birileri vardı. Bazıları gülümsüyorlardı, çünkü daha da güçleniyorlardı. İyileşeceklerdi. G etirilenler ve ölü ya da iyi­leşmiş olarak gidenler hesaplandığında, N irm al H riday yıl­da bini aşkın yoksul canın teselli yeriydi. Koğuşa girenlerin hepsi, ölm ek üzere olsun olm asın yerin ciddiyetini, önem ini hem en fark ediyordu. T anrıy la buluşm adan önce bir insana esenlik vermek ne kadar olağanüstüydü.

Ziyaretçilerin birçoğu şoka uğrayarak, “N e de olsa son­suzluğa gidiyorlar” düşüncesini kavrıyorlardı.

Rahibe Teresa bir noktada, M oti J ih l’de çoğunlukla M üslüm anlara hizm et verecek bir N irm al H riday başlatm a­sı gerektiğini biliyordu. A m a rahibeler N irm al H riday’da sınırsız hizm etlerine sevgi katarlarken, Peter Henry, Rahibe Teresa’ya Lower C ircular R oad’da çok büyük bir ev bulundu­ğunu söyledi. O nu ve Peder Van Exem’i bisikletleriyle, doğu K alküta’n ın her yerinde yeni hizm et grubuna uygun bir ev aram aları için başpiskopos gönderm işe benziyordu.

Peder Henry, “Dinsel topluluk için iyi bir ev olabilir” dedi.

Page 112: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Rahibe Teresa, “A nlatın onu, Peder” dedi.Peder H enry evi anlatmaya başladığında, Rahibe Teresa

onun hangi ev olduğunu bildiğini fark etti. Lower C ircular Road’da birçok kez yürüm üştü . Sealdah tren istasyonuna gitm ek için bu kalabalık sokaktan geçmek gerekiyordu. Ev dışarıdan çok sadeydi, ama büyüklüğüyle daha çok otel gi­biydi. D ö rt kat yüksekliğindeydi ve genişliği yüksekliğinden fazlaydı. Rahibe Teresa, önerilen kocam an evin şu anda rahi­belerin bulundukları alanın belki on katı olduğunu hemen hesapladı.

“O, çok büyük” diye sözünü keSti.“H iç de değil.” Peder devam ediyordu, “D ok to r İslam

adında zengin bir yargıcın evi. Pakistan’a gitm ek istediğine karar vermiş. Yargıç evi vermek iStiyor. A m a yine de bedeli­n in yüz bin rup in in üzerinde olm asından korkarım .”

Yüz bin rup in in üzerinde! Rahibe Teresa, “Bu parayı ne­reden toplarız?” diye sordu. “Az m iktarda param ız var, am a o da ilaç gibi gerekli şeyler için.”

“Başpiskopos bana gözetm enlik bölgesinin bu parayı size avans vereceğini söyledi” yanıtın ı verdi Peder Henry. “Eğer fiyat doğruysa.”

D aha sonra Rahibe Teresa, önerilen m ik tarın D oktor İslam’da büyük düş k ırık lığ ı yarattığını öğrendi. D oktor İs­lam, Peder Van Exem’e, “Bu, bu arazinin değerinden ancak biraz daha fazla” dedi soluk soluğa. M orali bozuldu. H em en rehberlik alm ak üzere camiye dua etmeye koştu. Belki birkaç arkadaşına Rahibe Teresa’yı, kenarları mavi bir sari giyen bu m inicik kadın ı sordu. “Gerçekten herkese yardım ediyor mu?” D öndüğünde gözlerinde yaşlar vardı. O m uzların ı silkti. “Bu evi bana T anrı verdi. Ben de onu T anrıya geri veriyorum.”

Şubat 1953’de Sevgi Görevlileri’n in yirm i sekiz rahibesi C reek Lane’den 54A Lower C ircular R oad’daki yeni M anas­

Page 113: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

tır E vine taşındılar. M in ik mezhepleri gözetm enlik bölgesi­ne artık çok borçlanm ıştı. Yakından incelendiğinde görkemli yapı daha çok, bir avlunun çevresine dizilm iş üç bina şeklinde görünüyordu. A m a sokağa açılan büyük bir giriş yoktu.

Giriş, ağaçlıklı dar bir yoldandı. Loş ışıkta gizlenen, siya­ha boyanmış yüksek iki kapı vardı. Kapılar üstten kapı çerçe­vesine, a lttan büyük bir beton parçasına ve ortada birbirine sağlam şekilde tu ttu ru lm uştu . Kısa süre sonra girişin yanın­da üzerinde “Rahibe M. Teresa Sevgi Görevlileri” yazan bir tabela zincirle asıldı. Z incir çekildiğinde çan çalıyor, bir ace­miyi çağırıyordu. G irişin hem en içinde, kirem itle örtülm üş geniş avluya açılan bir kameriye vardı.

Rahibe Teresa ayartılm a kokusu alıyordu. “Birçok dinsel hizm et grubu, yoksullara yardım ederek başladı. A ncak daha sonra zenginlere hizm et etti. Sonunda giderek tuzağa düştü. Yoksulluğum uzu korum alıyız. H er şeyden önce bu, kendi se­çim im iz ve kutsal andım ızdır.”

Böylece görkemli yeni çevrenin rahibelerin yoksulluğunu etkilem em esini güvence altına aldı. Tek mal varlıkları y ıkan­m ak için m etal bir kova, uyudukları ince bir hasır ve giysi­leri olarak kaldı. İki giysileri vardı: biri giymek için, diğeri y ıkanm ak ve kuru lanm ak için. Sadece iki elbiseye ihtiyaçları vardı, çünkü pam uklu kum aş çok kabaydı. Ç ok hızlı k u ru ­yordu. T unik lerin in ve sarilerinin yanı sıra kaba iç çam aşır­ları, sandaletleri, sol om uzlarına iğneledikleri haçları vardı. Yeni M a n ad ır Evi çok büyük olsa bile bü tün rahibeler tek bir yatakhanede uyuyorlardı. Yoksulların en yoksulları balık is­tifi uyum uyorlar mıydı? İyi niyetli ziyaretçilerin pervane gibi küçük lüksler ekleme ricalarına Rahibe Teresa bü tün gücüyle karşı çıkıyordu.

“Yoksulların en yoksullarının böyle lüksleri var mı?” diye soruyordu.

Page 114: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

M anaShr E vinde hayatı kolaylaştıran şeyler gerçekten de az sayıda olmayı sürdürdü. U ygun beslenm enin ve tem iz gi­yinm enin dışında, yoksulların sahip o lm adığı şeylere rahibe­ler de sahip değildiler. Rahibeler enerjilerini ve tem izliklerini sürdürmeliydiler.

A m a m utfak ta bile konfor yoktu. Rahibelerin, yoksulla­rın en yoksullarının yaptıkları gibi, köm ür ateşinden başka bir şeyin üzerinde yemek pişirmelerine izin verilmiyordu. Ne toSt makinesi, ne fırın , ne de ocak. N e çam aşır makinesi. Ne radyo. N e sık elektrik kesintilerinde yardım cı olacak jenera­tör. Rahibe Teresa girişin yanındaki kameriyede bir iskemle­ye, ha tta bir pervaneye de izin verebiliyordu, am a sadece bek­leyen ziyaretçiler için.

Rahibe Teresa telefon konusunu zihninde tartıyordu. “H üküm et görevlileriyle konuşm ak için b ü tün K alküta’yı tramvayla dolaşm aktansa onları aram ak için yararlı olabilece­ğini tabii ki, anlayabiliyorum.”

Ç ok üzülüyordu. Para konusunda norm al olarak endi­şeleniyordu. Bu sorun çıkm ak üzereydi. A m a paran ın boşa harcanm asından endişe ediyordu. Yardım da bulunanlar, ona para vermek için kendi istedikleri şeylerden özveride bulun­muşlardı. Telefon alm ak parayı boşuna harcam ak m ı olacak­tı? O na, yoksulluk an tlarına uygun değilmiş gibi geliyordu. A m a insanlarla konuşm ak için tramvaylara harcadığı para aynı insanlarla konuşacağı telefonun m aliyetinden daha çok­sa o zam an parasını boş yere harcam ıyor muydu? Bu, önem li bir karardı.

“Şim dilik telefonum uz olmayacak” diye duyurdu.M anaStır E v in in dışında, rahibelerin en sıcak günde bile

bir fincan çay kabul etm elerine izin verilmiyordu. Bezden bir to rbanın içinde yanlarında taşıd ıkları eski bir plaStik şişede­ki suyu içerek susuzluklarını gideriyorlardı. Beyaz sarilerinin

Page 115: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

içinde kenar mahallelerde dö rt saat çalıştık tan sonra Sevgi Görevlileri rahibeleri giderek, m anastırın d ışında yiyecek ya da su kabul etmemeleriyle tanındılar.

Sokakta giydikleri giysilerin dışında başka tek bir sarileri olduğu, başka bir şeyleri olm adığı da giderek öğrenildi. Creek Lane’den yeni M anaStır Evi ne taşındıklarında, her rahibe­n in dışarıda giydiği giysisini uyku hasırın ın içinde çıkarması bir dakikadan daha uzun sürm üyordu. O n ların yoksullukları gerçek, çok gerçekti. Yoksulların en yoksulları bunu anlıyor­lardı. Bu nedenle ve derin saygılarından dolayı bü tün H in t­liler kutsal insanlara acıyorlardı. O nları hiç rahatsız etm iyor­lardı. Bir gunda bağırarak hakaret edebilirdi, ama o bile bir rahibeye saldırmayı düşünm ezdi.

H üküm et görevlileri, işçilerini yoksullarla çalışmak üzere eğitmesi için Rahibe Teresa’yla görüşmeye başladılar. “Bize tekniğinizi öğretin.” “H angi özel sosyolojiden yararlanıyor­sunuz?” K om ünistler bile onları rahatsız ettiler: “Sizin sırrı­nız ne?” “Yoksullar bizi değil, neden sizi dinliyorlar?”

Rahibe Teresa om uzlarını silkiyordu. Keşke onlara anla- tabilseydi. A m a karşılaştığı her yoksula verdiği bu hizm etin İsa’ya hizm et etm ek olduğuna T anrıya inanm ayan insanları nasıl ikna edebilirdi? G ücünün İsa’dan geldiğine onları nasıl ikna edebilirdi? H üküm etin sönmeye yüz tu tm uş bazı proje­lerini üstlenm esinin istenmesi onun için alışılm adık değildi. H a tta bir görevli ondan K alküta’da yersiz yurtsuzlar için kul­lanılan dö rt evin sorum luluğunu alm asını iStedi. Bu iSteği çok ciddi olarak düşünüp tarttı.

Ruhsal danışm anına, “A h, bu kadar iyi bir projeyi geri çe­virm ekten nasıl nefret ediyorum ” dedi. “A m a rahibelerim in birçoğunun bu iş için çalışması gerekecek.”

Ve rahibelerinin dördü için ne kadar önem li bir olay baş­lıyordu!10

Sevgi Görevlileri, M anaStır Evi’ne taşınd ık tan bir ay son­ra m ezhebini ilk dö rt rahibesi, im anların ı ikrar etm iş rah i­beler olm ak için yakındaki O u r Lady o f Rosary kilisesinde ilk an tların ı içtiler. Bu an tlar yılda iki kez içilecekti: M eryem yortusunda. Bu ilkinde Rahibe Teresa da an t içti. Töreni Baş­piskopos Perier’yle çok sayıda rahip yönetti. M üjden in okun­m asından ve vaazdan sonra rahiplerden biri, beş rahibeyi tek tek adlarıyla çağırdı.

H er biri, “Rab, Sen beni çağırdın” yan ıtın ı verdi.Bir rahip, “Sevgili kardeşim, T anrı’dan ve kilisesinden ne

istiyorsunuz?” diye sordu.Rahibeler, “Ölünceye kadar güveyim olarak M esih’i izle­

yeyim ve bu dinsel toplulukta dayanayım” yanıtın ı verdiler.Rahip, her rahibenin vaftiz aracılığıyla zaten M esih’e

adandığını açıkladı. Bu im an ik rarın ın hedefi kutsallıktı. Yaptıkları, söyledikleri, düşündükleri, istedikleri her şey sa­dece O ’nun yüceliği için olsun diye, şim di M esih’e daha ya­kından bağlı olmayı istiyorlardı.

“Sevgili kardeşim, sürekli ikrar bağıyla, kendini M esih’le daha yakından birleştirm ekte kararlı m ısın?”

Page 116: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Hepsi, “Kararlıyım ” yanıtın ı verdi.“T a n rın ın lü tfunun yardımıyla yetkin sevgi, itaat ve

R ab’bim iz M esih’le bakire annesinin kendileri için seçtikleri ve sonsuza kadar dayandıkları yoksulluk yaşam ının peşinden gitmeye kararlı m ısınız?”

“Ç ok kararlıyım .”“Kutsal R u h ’un lütfuyla yaşam ınızı T a n rın ın yoksulları­

na b ü tün içtenliğinizle karşılıksız hizm et ederek geçirmeye kararlı m ısınız?”

“Ç ok kararlıyım .”“M üjden in ve bu dinsel topluluğun kuralın ın gayretle

izinden giderek T an rıy ı ve kom şunuzu yetkince sevmek için sürekli çaba göstermeye kararlı m ısınız?”

“Ç ok kararlıyım .”B ütün cemaat, rahibenin T a n rın ın çağrısına ve antlarına

sadık kalm ası için dua ettik ten sonra sırayla her rahibe, Ra­hibe Teresa’n ın söylediklerini söyledi. Rahibe Teresa, kendi im an ikrarı belgesinden şunları okudu: “Ben, Rahibe Tere­sa, Sevgi Görevlileri’n in kuruluş belgesi uyarınca, öm ür boyu sevgi, itaat ve yoksulların en yoksullarına b ü tün içtenliğimle karşılıksız hizm et etmeye ant içiyorum. Kutsal R u h ’un lüt­fuyla ve Kutsal Bakire M eryem’in yardımıyla, T anrıya ve ki­lisesine hizm et ederken yetkin sevgiyi uygulamaya koymaya gayret edebileyim diye, kendim i bü tün kalbimle bu dinsel topluluğa veriyorum.”

Rahip, sırayla her rahibeye “Bana verilen yetkiyle, Sevgi Görevlileri topluluğu olarak, kilise adına içtiğiniz antları ka­bul ediyorum ” dedi. “O nun Kutsal Sofra’daki K urbanlığıyla birleşen adanm ışlığınızı yerine getirebilm eniz için sizi içten­liğimle T anrıya em anet ediyorum .”1

H er rahibe sırayla sunağa gitti. İm an ikrarı belgesini bı­raktı. Bu, bunu izleyecek paydaşlıkla bağlantılıydı.

Page 117: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Paydaşlık sırasında Pavlus’un G alatyalılara söylediği söz­ler ezgi halinde söylendi: M esih’le birlikte çarm ıha gerildim. A rtık ben yaşamıyorum. M esih bende yaşıyor...

Böylece h izm et gruplarındaki ilk rahibeler im anların ı ikrar ettiler.

Kısa süre sonra Sevgi G örevlilerin in M anastır E vinde kendi şapelleri oldu. Bu, Lower C ircular R oad’a bakan du­vardaki pencerelerden gelen gün ışığıyla aydınlanan geniş bir odaydı. Sıra ya da iskemle yoktu. Tapınanlar hin tkeneviri ha­sırlar olsun olm asın diz çöküp yere oturuyorlardı. Sunakları bir kenardaki masaydı. Sunağın arkasındaki duvarın üzerin­de, çok önem li olan “Susam ıştım ” sözüyle bir haç vardı. D aha ötede İsa’n ın annesi M eryem ’in heykeli duruyordu.

İm an ikrarında bulunan rahibelerin sayısı az olsa da, Ra­hibe Teresa bir hizm et program ı hazırlam ıştı. Yeni kızlar he­vesli diye kabul ediliyorlardı. Hevesliler aday olm adan önce, yoksulların en yoksullarıyla ve ölmek üzere olanlarla yüz yüze gelmeleri altı ayı buluyordu. Genellikle kilise tarih i, teoloji, Kutsal Yazı öğretilen birinci yılın sonunda adaylar acemi olu­yorlardı. İlk yılda acemiler sadece perşembe ve pazar günleri yoksullarla alan çalışması yapıyorlardı. Geriye kalan zam an­da M anaftır Evinde sıkı bir ruhsal eğitim alıyorlardı.

Rahibe Teresa, “Doğallıkla, rahipler bize ruhsal açıdan yardım etm eliler” diyordu.

Rahipler, her gün ibadetleri yönetm enin dışında adayla­rı ve acemileri d ikkatli gözlerle inceliyorlardı. Kimse, onlara her gün ruhsal konularda ders veren Peder H en ry ’den daha iyi gözlemci değildi. D aha açık sözlü kim se de yoktu. Peder H enry, bir acem inin hatta im anın ı ikrar etm iş bir rahibenin K alküta sokaklarında dua etm eden yürüdüğünü görürse, çağrılarında yeterli o lm adık ların ı kesinlikle onlara belirti­yordu.

Page 118: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Rahibe Teresa hoşnutlukla, “Peder H en ry onlara başka kim senin söylemediklerini söylüyor” diyordu, çünkü Peder H enry bir acemiyi cesaretini k ırm adan azarlam anın ne kadar zor olduğunu biliyordu. Eğitm e onun arm ağanıydı.

ik inci yıl acemiler, im anın ı ik rar etm iş rahibeler gibi, sah dışında her gün yoksullarla çalışıyorlardı. Salı günleri onlar ve im an ik rarında bulunm uş rahibeler M anastır Evinde ev işleri yapıyorlardı. Sadece M anaftır Evi fırçalanmıyordu, giy­sileri de yam anm alıydı.

Salı eğlence günleriydi de. K adınlar çoğunlukla pikniğe giderlerdi. Başka zam anlarda M anastır E vinde kalırlar, bon­bon yaparlar, kutsal yerel dansları ederler, birbirlerine hem H ıristiyan hem de H in t ilahileri öğretirlerdi.

M anaftır E v in in dışına ç ıkm ak a rtık değerli olan daki­kalarla ölçülüyordu. Kalghat tramvayla yirm i dakika kadardı. Lower C ircular R oad’un kuzeyinden Azize Tresa’ya ve Peder H enry ’ye yaya gitm ek de yirm i dakika kadardı. Aynı yöne devam ederek Baithat K hana’ya ve Peder Van Exem’e gitm ek bunun iki katı kadar sürüyordu.

Kuzeydoğudaki Loreto yapı topluluğuna ya da M oti J ih l’e gitm ek de k ırk dakikaydı. Rahibe Teresa M oti J ih l’in ihtiyaç­ların ı kuşkusuz unutm uyordu. Bengal başbakanı Dr. Roy’la yüz yüze görüşmeye giderse belki sonunda bir su kuyusu aç- tırabilirdi. O zam an yoksulların en yoksulları tu lum badan tem iz iyi su içebilirlerdi.

Kendini, “İfteğim i neden bu kadar zam andır erteliyo­rum ?” diye azarladı.

Tıbbı bir vakaymış gibi Dr. Roy’un m uayenehanesinin d ı­şında sabahın altısında beklemeye başladı. D oktor sonunda ziyaretlerini bitirdi. Rahibe Teresa onun, hafta larına olağa­nüstü hız ve beceriyle tan ı koyduğunu bilecek kadar hafta­larla çalışıyordu. Cüsseli ve uzun boylu bir adam dı. Yetmişli

Page 119: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

yaşlarda olm asına rağm en geriye doğru yatırdığı saçları siyah­tı. Kararlı b ir yüzü vardı, am a kalın çerçeveli gözlüğünün ar­dındaki koyu renk gözleri belli belirsiz görünüyordu.

“Sizin sorununuz ne, hanım efendi?” diye sordu.“Ben, Sevgi Görevlileri’nden Rahibe Teresa’yım .”“Kulağa tan ıd ık geliyor. Sorununuz nedir?”“M oti J ih l’in bir devir daim pom pasına ihtiyacı var. Te­

miz su kolerayı önleyebilir.”“M oti J ih l’de devir daim pom pası yok mu?” diye sordu şa­

şırarak. Yardım cısına döndü. “Bu kad ın ın şikâyetiyle ilgilen­mek için no t alın.” G itm ek için ayağa kalkan Rahibe Teresa’ya döndü. “Sizin sağlığınız nasıl, Rahibe?”

“Tanrı, beni kutsuyor.”Rahibe Teresa buraya tekrar tekrar geldi. İhtiyacı olanlar­

la birlikte sabırla bekledi. Dr. Roy’dan elektrik ve su bağlantı­ları yapılmasını, çöpün kaldırılm asını iStedi - tü m ü uygar bir toplum un gerekleriydi- ve her zam an çevrede en çok ihtiyacı olanlar içindi. Dr. Roy her zam an yardım cısından bir işi in ­celemesini iftiyordu. H er zam an gerçekten de bir şey yapılı­yordu.

En sonunda Dr. Roy da onu iyi tan ıd ı. “Yine siz misiniz, Rahibe Teresa? Böyle beklemeyin, ihtiyaç içinde olanlar için yapacak çok işiniz var. Sizi böyle bekletemem. B undan sonra benim , Lall Bazar Sokağında Yazarlar B inasındaki ofisime gelin. H em en içeri girin.”

Rahibe Teresa, hizm et grubunu yönetmeye devam edi­yordu. Yönetici rahibe olarak en önem li görevinin rahibeleri eğitmek ve rahibe kaydetm ek olduğu akim daydı. H âlâ her gece geç saatlere kadar oturuyor, m ektup yazıyordu. Böyle uzun günlerde hiçbir şey onu engelleyemezdi. K im i kez bir iki saatten fazla uyum uyordu. A m a yaşam ındaki bu olağa­nüstü arm ağan, M esih’e böyle olağanüstü hizm et etm ek ne­

Page 120: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

den uyuyarak harcanacaktı?K arşılığında Rab ona güç veriyordu. Rahibeler d ikkat­

lerini, M oti J ih l’de giderek artan çocukların okullarıyla K alighat’tak i Ö lm ek Üzere O lan ların E vine veriyorlardı. Ö lm ek üzere olanları sokaklardan kaldırm ak için çok çaba gerekiyordu.

Rahibe Teresa, sık sık rahibelere “Tanrı için güzel bir şey yapalım ” diyordu.

Ç ok şey yapmak gerekiyordu. Rahibe Teresa’n ın ilaç da­ğıtm ası için bir merkez gerekiyordu. Bu, Azize Teresa’daki sonradan yapılan d i^ a n se rin yerini alacaktı. Sokaklarda ikili dolaşan rahibelerin ilaç dağıtm ası yeterli değildi, çünkü onlar her zam an ölm ek üzere olanlarla ya da açlarla ilgileniyorlardı. R ahibe Teresa, M anaStır Evi’n in böyle bir amaçla ku llan ı­lamayacağını ya da evde böyle bir faaliyet akışın ın tümüyle tıkan ıp kalacağını düşünüyordu. İlaç dağıtılsa bile yiyecek sorunları yine de vardı. Yoksulların en yoksulları son derece açtılar. Ayrıca bebekler de vardı...

Kendisini dinleyen herkese, “Bir çocuğu ölüme terk etm e­yin” diye yakarıyordu. “Sevgi Görevlileri onu alsın.”

Evet, yoksulların en m asum u unutulm azdı. Rahibeler öl­m ek üzere olan annelerin kucağında -çöplüklerde b ile - her gün bebekler buluyorlardı! İnsanlar bu küçüklere bakmaya güçlerinin yetmeyeceğini düşünüyorlardı. K ağıttan yapılmış m in ik iskeletlere benzeyen m asum yoksullar, genellikle bu­lunduktan birkaç saat sonra ölüyorlardı. A m a birkaçı yaşıyor­du. Rahibeler, K alküta’ya dağılm ış şu ya da bu ailedeki m inik iki ayaklıları yaşatıyorlardı. Sınıflarda. H a tta bir süre sonra bebeklerin bazıları tom bullaşıyordu. Keşke Rahibe Teresa terk edilm iş bebekler için daha büyük bir şey yapabilseydi.

1955’de M anaStır Evindeki rahibelerden biri ona, “Bir adam yanım dan geçerken durdu. Lower C ircular R oad’da

Page 121: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

kiralık büyük bir ev olduğunu söyledi— buraya yürüyüş me­safesinde” dedi.

A z sonra Rahibe Teresa’yla rahibeler yola koyuldular. Beş dakika içinde iki katlı büyük bir ev gördüler. Ev bir zam an­lar beyazdı, ama K alküta’n ın kızıl tozu onun artık her yerde görülen açık pem be bir ton alm asına yol açmıştı. Evin çev­resinde, sekiz ayak yükseklikteki m etal kapılarla kesilen on beş ayak yükseklikte kocam an bir duvar vardı. Kapılar, bir kam yonun tozlu kocam an avluya girebileceği kadar geniş açı­lıyordu.

Rahibe Teresa, “Bu büyük ev büyük olanaklar sunuyor” diye çığlık attı.

Kafası karışm ıştı. Bu, um duğundan da fazlaydı. Eve sade­ce çocuklarla bebekler alınmayacaktı, yoksullara başka şekil­lerde de hizm et edilecekti.

H iç tereddüt etm eden, “N irm ala Shishu Bhavan” dedi. “‘M asum ların Ç ocuk ların ın Evi’”.

Bengal başbakanıyla görüşm ek için, Yazarlar B inasına koştu. Ofise hem en girmesine izin verildi. Dr. Roy ona doğru söylemişti. İşini bir yana bıraktı.

“Çay içer misiniz, Rahibe?” diye sordu.Rahibe Teresa, kibarca “H izm et grubum uz, M anaftır

Evi’n in d ışında yemeyi ve içmeyi kabul etm iyor” dedi. Sonra hiç tereddüt etm eden, “İhtiyacı olanlara dağıtm ak için h ü k ü ­m etten yiyecek ve ilaç alm ak m üm kün mü?” diye sordu.

Dr. Roy, bununla ilgileneceğine söz verdi. Rahibe Teresa bebeklerden söz etti. Dr. Roy, özellikle ilgilenmiş görünüyor­du. Ne durum daydılar? İlaçla tedavi ediliyorlar mıydı? Kaçı yaşıyordu? N ereden gelmişlerdi? A nneleri kim di? En büyük sorunlar hangi semtlerdeydi?

Rahibe Teresa kibarca, “Biz rahibelerin çok başarılı oldu­ğum uzu düşünüyor m usunuz, Dr. Roy?” dedi. Vazgeçmeye

Page 122: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

hiç niyeti yoktu.“Asla. D aha da büyür. D aha da, Rahibe. İyi bir dava para­

sızlık yüzünden asla zarar görmez!”Dr. Roy’un nasıl da bir im anı vardı. Rahibe Teresa’n ınk i

kadar büyüktü. Kısa süre sonra Rahibe Teresa evi kiraladı. Ayda beş bin rupi beş yıl önce onu duraklatırd ı. A m a eldeki paranın d ışında her şey yatırım olarak kabul edilebilirse, Ra­hibe Teresa a rtık buna gayret ediyordu. H er gayret azar azar daha çok para getiriyor gibiydi. Biri, a ldıkları paran ın bira­zıyla Rahibe Teresa’n ın yatırım yaptığını öne sürme hatasını işledi.

Rahibe Teresa şok geçirdi. “Param ız yoksullara harcanır! O n ların bekleyeceklerini mi sanıyorsunuz?”

Bu kocam an yeni ev sadece bebeklere barınak olmayacak­tı, katkılarla satın alınabildiği kadar çok yemek ve ilaç dağı­tılan bir merkez işlevi de görecekti. Kısa süre sonra yeni evin önünde her sabah insanlar toplanm aya başladı. İlaç istiyorlar ya da ellerindeki boş p irinç ve teneke taslarını sıkıca tu tuyor­lardı.

Bir gün M üslüm anlara hizm et ediliyordu. Başka bir gün de H indulara. Rahibe Teresa iki grubu karıştırm anın bilgece olm adığını biliyordu.

Yiyecek ve ilaç için gelen insanların birçoğu H in tlile rin en yoksulları değillerdi, am a Rahibe Teresa, ücretlerini sığı­nacak yerle her ay sadece üç hastalık yiyeceğe veren bu ağır işçileri a rtık görm ezlikten gelemiyordu. G ün ışıldarken, ka­pılar ellerindeki boş kapları uzatan açlara açılm adan kısa süre önce büyük karavanlarda pirinç pişiriliyordu.

Ziyaretçilerden biri, “A m erika’da ihtiyaç fazlası buğday var” diye ipucu verdi.

Rahibe Teresa, “Bu yoksul insanlar buğday ya da buğday unu kullanam azlar” yanıtın ı verdi. A m a daha sonra buğda­

Page 123: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

yın gönderilebildiğini ve suda yüzde elli kaynatılırsa bulgur denen tarzda saklanabildiğim öğrendi. Bu, binlerce yıllık bir yöntemdi. Bulgur o zam an pirinç gibi pişirilebiliyordu. Belki Dr. Roy’la bu konuyu konuşabilirdi.

Açları doyurm ak çok önemliydi, am a Shishu Bihavan’ın can dam arı evin birinci katıydı. Bebekler buradaki yatakları doldurmaya başlam ıştı. Bazı çocuklar kom ada gibiydiler, ama rahibeler onlar için koşuşurken, birçoğu gözlerini kıpıştırı- yor, ağlıyorlardı. Yeni yürümeye başlayan çocuklar yerde oy­nuyorlardı. Ç ocukların bazıları üç dö rt yaşındaydı.

Birkaçı bu yaşta bile güçlükle yürüyordu. Bazılarında ve­rem ve kem ik erimesi vardı. K em ik erimesi daha sonra om ur­ganın eğrilmesine yol açıyordu. Ç ocuk büyüdükçe bacakları ve kolları eğriliyordu.

A m a birkaç çocuk, istenm em iş o lm anın acısı d ışında sağ­lam görünüyordu. H er zam an zam anından önce gelişmiş bir çocuk oluyordu. A lışıld ık küçük bir anne gibi davranıyordu. Sık sık onların bu run ların ı siliyor, diğerlerini azarlıyordu.

Önceleri Shishu Bhavah hakk ında kötü dedikodular çık­tı. D edikodu satıcıları bü tün bebeklerin H ıristiyan olarak vaftiz edildiklerini söylüyorlardı. A m a rahibelerin ünleri a rtık çok inandırıcıydı. H er zam an kenar mahallelerde do­laşıyorlardı. Kenar mahallelerde yaşayanlar rahibelerin din değiştirtm ediklerini biliyorlardı. Tek yaptıkları herkesin dua etmesinde ısrar etm ekti.

Ç ok sağlıklı bazı çocukların rahibeler tarafından büyü­tüldüğü söylentisi yayıldığında varlıklı H in tlile r onları evlat edinm ek için bir adım attılar. Rahibeler hâlâ açık tenli, sağ­lığı yerinde, hoş yüzlü avantajlı erkek çocuklar konusundaki yürek parçalayan önyargılara sessizce dayanm ak zorunda ka­lıyorlardı. A m a en azından bu zavallı bebeklerin doğru düz­gün yaşama şansı olacaktı.

Page 124: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Bazı annelerle babalar evlat edindiklerin i saklam ak iste­diklerinden bebek özel bir kliniğe götürülüyordu. Yeni anne, bebeği burada ‘doğuruyor’, sonra da uygun bir zamanda onunla birlikte buradan çıkıyordu.

Rahibelerden biri, “R ahibe” dedi, “M oti J ih l’de tanıdığım ergenlik çağında birkaç yetim kız var. Erkekler onları ağları­na düşürüyorlar. Yaşam için onlara bedenlerini sattırıyorlar.”

“M utlaka onları buraya çağırm alısın.”Zavallı yetim kızların bazısı gebeydi. Rahibe Teresa’ya

hiç kim se çocuk aldırm a olasılığını ikinci kez öne süremedi. Ç ocuk aldırm a insanın bilinen en büyük iğrençliğidir, diye azarladı. T anrıya, doğaya, insanlığa, çocuklara, kadınlara karşıydı bu. İnsanlığ ın ölüm çanıydı.

“Toplum anneye kendi çocuğunu öldürm e izni verirse, o toplum dan geriye ne kalır?” diye bilm ek iStedi.

Bebeklerin bazıları ölüyordu, ama hiç biri çok sevildiğini bilm eden önce T anrıy la buluşm uyordu. Rahibe Teresa’nın evlat edinilemeyenler, özellikle de sakatlar için bir planı var­dı. O kula gideceklerdi. O kula gidecek zekâdan yoksun olan­larsa, basit bir el sanatı öğreneceklerdi.

Rahibe Teresa yüksek sesle, “Bu kızlara evlendiklerinde nasıl bir çeyiz verebiliriz?” diye düşündü.

Rahibelerden biri, “Çeyiz!” diye bağırdı. “İlerisi için bunu m u planlıyorsunuz?”

Rahibe Teresa, “Bir sari, bir yüzük, birkaç ufak tefek...” diye m ırıldandı. “O nlara bir şekilde çeyiz buluruz. D ua et­meliyiz.”

Shishu Bhavan, tıpkı Dr. Roy’un iStediği gibi giderek ge­nişledi— tıpkı m ezhebin diğer m erham et girişimleri gibi. Ra­hibeler kenar m ahalleri her gün ziyaret ediyorlardı, okullar ve dispanserler yönetiyorlardı, yemek dağıtıyorlardı, hem ço­cuklara hem de ölmek üzere olanlara bakıyorlardı. Gece gö­

Page 125: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

revi de vardı. N irm al H riday çoğunlukla gece yardım etmesi için tu tu lan sorum luya bırakılsa da, Rahibe Teresa, Shishu Bhavan’da geceleri sadece rahibelerin kalm asında ısrarlıydı. Değerli çocuklar on ların sürekli bakım ında olmalıydı.

Rahibe Teresa’yla çalışmamış olan d in ine bağlı bazı kişi­ler, “Rahibe Teresa ve Sevgi Görevlileri bu tempoya daha ne kadar ayak uydurabilecekler?” diye soruyorlardı.

A m a Rahibe Teresa daha çok faaliyet planlıyordu. En acil ihtiyacının ne olduğu sorulduğunda K atolik Yardım H izm etlerinden Eileen Egan’a “Yoksulların en yoksulları­na yardım götürm ek için gezici bir kliniğe ihtiyacım ız var” dedi.

New York’taki K atolik Yardım H izm etle rin in ve D elh i’ deki Saygıdeğer Schneider’in verdikleri parayla bir kamyon alındı. T ıp kliniğine dönüştürüldü. “A na ve Ç ocuk K lin iğ i” adı verildi. Kamyon, K alküta ve çevresindeki altı kenar ma­hallenin bulunduğu bölgelerde düzenli bir plana uydu.

Rahibe Teresa, K alküta’n ın güneyindeki Kidderpore yö­resine giden kamyona her zaman eşlik etmeye çalışıyordu. Burası, bir M üslüm an bölgesiydi. M üslüm an erkeklere, ka­d ın ların ın tedavi edilmesine izin verdirm enin tek yolu, tıbbi tedaviyi rahibelerin ya da bir kadın dok torun yönettiğinin güvencesini vermekti. Rahibe Teresa’n ın orada bulunm ası onlara, her şeyin gerektiği gibi yolunda g ittiğ in in güvencesini veriyordu.

Burada küçük bir erkek çocukta k ızılkurtların olduğu görüldü. Bunlar, öylesine korkunç asalaklardı ki, yemek bo ­rusunda bile birikiyor, soluk almayı engelliyordu! Ç ocuk he­men Shishu Bhavani’ye götürüldü. Burada tümüyle iyileşti.

1957 yılında Rahibe Teresa, K alküta’n ın en korkunç so­runlarından biriyle en sonunda karşılaşm ak zorunda kaldı: cüzam. Beş cüzam lı doğrudan M anaftır Evi’ne geldi. H aka­

Page 126: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

ret görenlerin en çok hakaret görenlerinin bu doğrudan baş­vurusuna nasd direnebilirdi? K alküta’daki tek cüzam hasta­nesi G obra kapanm ıştı. Rahibe Teresa’n ın onu açtırm asına Dr. Roy bile yardım edemezdi. Dr. Roy, cüzam lıların K alkü­ta d ışında tu tu lm aların ın daha iyi olduğunda ısrar ediyordu.

Ç ok geçmeden Sevgi Görevlileri, K alküta’n ın d ışında sa­dece cüzam lılar için olan bölgelere kam yonla hizm et veriyor­lardı. 1958’de bu bölgelerin sayısı sekize çıktı. Bazıları, Kal­küta bölgesinde otuz b in cüzam lının bulunduğunu tahm in ediyordu.

Rahibe Teresa, “Kim se onlara iş vermediği için dilenerek yaşıyorlar” dedi. “Pazar günleri K alküta’ya sızıyorlar. H ıris­tiyan kiliselerinin çevresinde dilencilik ediyorlar. C um a ak­şam ları M üslüm an cam ilerinde çalışıyorlar. Tabii, H in d u ta­p ınak ların ın çevrelerinde de onlar var. A m a buralarda uzun süre kalmaya cesaret edemiyorlar. D ilenm enin yararı olm adı­ğında, kenar mahallelerdeki çeşitli yerleşim bölgelerine geri dönüyorlar.”

Rahibe Teresa, cüzam konusunda birçok şey öğrendi. C ü­zam, çok uzun zam andan beri H in d istan ’da korku uyandı­rıyordu. Ç ok genç çocuklar, belirtilerin katıksız bir dehşet tonuyla tartışıld ığ ın ı duyuyorlardı. Derideki bir bölgeye do­kunulduğunda bir şey hissedilmiyordu. H issizlik yayılıyordu. H issizlik sık yaralanm alara ve enfeksiyona yol açıyordu, çün­kü haSta küçük kazalarda hiçbir acı hissetmiyordu. Eninde sonunda zavallı kurbana cüzam damgası vuran klasik belirti­ler ortaya çıkıyordu: parm akların ve ayak tırnak ların ın , belki de burnun kaybı. D iğer belirtisi, itici “aslan yüzüydü”. Deri altında yum rular oluşturan bezelerle şişmiş kocam an bir yüz­dü bu.

Rahibe Teresa, “Rab, cahilliğim ize m erham et e t” diye çığlık attı. “C üzam ın nedeni 1874’den beri biliniyor. Bu has-

Page 127: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

talik y ıllardır çolmugra denen yağla tedavi edilebiliyordu. A rtık bundan daha iyi yeni ilaçlarım ız var.”

Rahibe Teresa’n ın açık mavi gezici kam yonu sadece cü­zamlılar için olan yerlerden birinde bir depolam a kulübesi­ne çekiliyordu. Yardım cılar hasta dosyalarına ulaşm ak için kulübeyi açıyorlardı. T ropik hastalıklar eğitim i görmüş bir doktor ya da b ir rahibe kuyruğa giren cüzam lıları muayeneye başlıyordu. D oktor hastayı muayene edip hasar gören yerleri sert dosyalama fişinin üzerindeki insan figürü çizim inde be­lirtirken iki rahibe hastan ın enfeksiyonlu bölgelerini tem iz­liyordu.

Birkaç iftisna d ışında hastalara Dapsone ya da D D S adlı ilaç veriliyordu. Bu yeni ilaç çok etkiliydi, am a o kadar güç- lüydü ki, azar azar verilmesi gerekiyordu. Yüksek dozda a lın ­dığında sinirlerde ciddi hasara yol açıyordu. Yine de, tedaviye erken başlandığında hasta hiçbir kalıcı zarar görm eden kur- tulabiliyordu.

Rahibe Teresa bu hastalık tan korkanlara, “Şunu anlam a­lısınız” dedi, “zavallı can ne kadar kötü hasar görmüş olsa da, tıbbi ekibin hasta lardaki enfeksiyonu tedavi etmesi toplum için çok önem lidir.”

1958 yılında Sevgi G örevlilerindeki rahibelerin sayısı seksen altıydı. Shishu Bhavan’da yüz kadar çocuğa bakılıyor­du. Ö lm ek Üzere O lan ların E vinde de sayı aynıydı. Ö lm ek üzereyken getirilen yoksulların neredeyse yarısı iyileşiyordu. İyileşme oranı her yıl artıyordu.

Rahibeler kenar mahallelerde yüzlerce çocuğa hizm et veren okulları yönetiyorlardı. K alküta Meclisi a rtık kesin­likle Rahibe Teresa’n ın arkasındaydı. H erhangi bir bölgede devamlı yüz öğrencisi olduğunda bir yapıyı dayayıp döşüyor- du. Ö ğretm enlerin karatahtaları ve bol gereçleri vardı. M oti J ih l’deki durgun pis su havuzunun yanında bir devir daim

Page 128: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

pom pası bile vardı. Yoksulların suları a rtık temizdi.Rahibe Teresa, yoksullara süt bulm a çabasını da hiç ak­

satmıyordu. B ütün nasipsizlerin sütü vardı: bebeklerin, ço­cukların , annelerin, cüzam lıların. Gezici cüzam klinikleri b in in üzerinde cüzam lıyı tedavi ediyordu. Rahibeler gelecek yıl, K a lk ü tan ın dışında T itagahr’da cüzam lılar için büyük bir dispanser açmayı planlıyorlardı.

Sevgi Görevlileri mezhebi neredeyse on yaşına geliyordu. M ezhep, yoksulların en yoksulları arasında dinam ik bir sevgi sağladığını gerçekten kanıtlam ış mıydı? Başpiskopos mezhe­bin K alküta gözetm enlik bölgesinin d ışında evler kurm asını iSter miydi? Ya da yoksulların en yoksullarına hizm et eden bu rahibelerle ilgilenen başka bölgeler var mıydı?

Rahibe Teresa, itaatle “T anrı bilir” diyordu.

Page 129: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

11Evet, Rahibe Teresa itaatliydi. Vatikan’ın politikasına yıllar­dır pek d ikkat etm em işti. A m a 1958’de bu değişti. Roma’daki olayları kim göz ardı edebilirdi? 1939’dan beri Rom a Kato- Iiklerine çobanlık eden Papa X II. Pius, ekim ayında öldü.

Papa Pius’un yerine neredeyse pek tanınm ayan Venedik Başpiskoposu K ardinal Angelo Roncalli geçti. R oncalli’n in en azından yetm iş altı yaşında olduğu, gözlerinden uyku ak­tığı ve şişman olduğu söylentileri vardı. T anrı dedikodudan esirgesin, am a onun ancak geçici bir papa olduğunu kim dü­şünmüyordu ki?

Bazıları, “Kardinaller Meclisi, m antığa göre halef olan Kardinal M o n tin i’n in çok genç olduğunu düşünüyor” diye dedikodu yapıyorlardı. “Yeni kutsal pederim iz, Tanrı onu kutsasın, en çok beş on yıl tah tta kalır.” Bu sözler, kilisede beş on yıl içinde hiçbir şey olmayacağı varsayım ını belirtiyordu. Kilisenin gelişmesi bütünüyle askıya alınm ıştı!

Başpiskopos Perier seksen üç yaşındaydı. K alküta’daki bütün d in insanlarına bu yeni papa hakk ında ne hissettiğini açıkladı. Başpiskopos, yanıt beklem eden “X X III. Jo h n m u­hafazakâr m ı?” diye sordu. “Ya da liberal mi? İkisi de. Tanrı

Page 130: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

onun aracılığıyla konuşacak.”A ncak 1959’da başpiskoposun Rahibe Teresa’ya söyle­

yecekleri vardı: “A rtık yüz rahibeniz olsa da Rahibe, Sevgi Görevlileri hizm et grubunuz henüz resmen on yıllık değil.” SuStu. “A m a çok yakında K alküta d ışında bir iki yerin olası­lık ların ı araştırm anın zararı olmaz.”

“Teşekkürler, Lütifkârları.”Rahibe Teresa hemen C ho ta N agpur’a giden trene bindi.

Sevgi Görevlileri’ndeki H in tçe konuşan rahibelerden birçoğu K alküta’n ın batısındaki bu engebeli dağlıklı taşra bölgesin­den gelmişti. Ç ok sayıda sarp kayalık orm anları ayırıyordu ve dikkati, akan çağlayanlara çekiyordu. Vahşi hayvanlar des­tandaki gibiydi: kaplanlar, filler, pitonlar, leoparlar ve ayılar.

M ahuadon’la N oato li’n in çevresinde, tarım a daha çok elverişli yerlerdeki bölge rahibi Peder H arrison, Rahibe Teresa’n ın çabalarını yorulm adan destekliyordu. Bir kez K alküta’ya aynı anda on aday gönderdi. D aha önce de Sev­gi G örevlilerine D altonganj’da bahçesi ve kuyusu olan bir ev önerm işti. A m a başpiskopos bu öneriyi geri çevirmişti. O tarih ler K alküta gözetm enlik bölgesinin d ışında bir işe giriş­mek için henüz çok erkendi.

Rahibe Teresa, C hota N agpur’a hızla giderken, başpisko­posun onun hizm et grubunu içtenlikle sevdiğini düşünecek kadar çok zam an buldu. Başpiskopos, gelecekte olacakları ön­ceden görmek istiyordu. H er şeyin ötesinde 1960’da, Rahibe Teresa’n ın grubu on yıllık olduğunda emekli olacaktı.

Emekliliği, Papa XV. Benedi&’in başlattığı kilisede de­vam eden sürecin bir parçasıydı. K ırk yıldan bu yana kilise XV. Benedidt’in yerel d in adam ları ve yerel gözetmenler oluş- j tu ru lm asına dair genelgesini gayretle uyguluyordu. 1960’da K alküta gözetm enlik bölgesinde en sonunda H in tli bir din adam ı olacaktı.

Page 131: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Bu olgu Rahibe Teresa ya, Papa X X III. Jo h n ’ın ruhsal d i­riliğe, HıriSliyan birliğine ve dünya barışına katk ıda bu lun­m ak için Vatikan’da büyük bir konsile çağrıda bulunm asını hatırlattı. Peder Van Exem, Rahibe Teresa’ya, bunun yaklaşık üç bin gözetmene açık olacağını ve bu toplantıya tarih te ilk kez, gözetm enlik yaptıkları ülkelerdeki Avrupalı olmayan yerlilerin çoğunluklu olarak katılacaklarını söyledi. Yüzlerce Katolik teolog, h a tta K atolik olmayanlar da gözlemci olarak çağrılıyordu.

Rahibe Teresa, biraz hoşnutlukla “N e olursa olsun saygı­değer papa etkisiz, yaşlı bir geçici görevli değil gibi gözükü­yor” dedi. “Başpiskoposumuz haklı gibi. Tanrı, bu yaşlı papa aracılığıyla konuşuyor.”

O n yıl içinde H in d istan ’da neler olduğunu da düşündü. Jawaharlal N eh ru ’nun güçlü önderliğindeki H indiS tan K u­rucu Meclisi -P ak is tan ’dan ayrılmayı isteseler de, isteme­seler d e - “M üslüm an sorununu” geride b ırak tık tan sonra yeni anayasayı kabul etm işti. 26 O cak 1950’de H in d istan ’ın cum huriyet olduğu resmen duyurulm uştu. Yeni anayasanın bir maddesi paryalığı yasaklıyordu. Başka biri, erkekler gibi kadınlara da gelecekteki genel seçimlerde oy kullanm a hakkı veriyordu.

Rahibe Teresa, “En sonunda H ind istan ’da herkesin bir geleceği var” diye düşündü. “H a tta -T an rı iSterse- bizim yar­dım ım ızla yoksulların da.”

K ongrenin Jawaharlal N eh ru ’yu başbakan seçmesine kimse şaşırmadı. N ehru, G and i’n in öğrencisiydi. Sonuna doğru M ahatam a’dan ayrılmıştı. K endini adam ış bir barışse­ver değildi, ama soğukkanlı bir yararcıydı. En yüksek kaSttan Kaşmirli bir B rahm indi. Kibirliydi. Tavırları o kadar Ingiliz- leri andırıyordu ki, son Ingiliz genel valisi olduğu konusunda eSpriler yapıyordu. Açık sözlüydü. O lasılıkla İngiliz Raj’ın ın

Page 132: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

H ind istan ’ıyla H in tlile rin yönetim indeki H indiStan arasın­da köprü kurabilecek tek H intliydi.

işe bakın ki, cum huriyetin ilk y ıllarında H ind istan ’da çok sayıda doğal afet yaşandı: güney H ind istan ’da dolu, Assam’da ciddi depremlerle seller. D ünyanın diğer ülkeleri kurtarm aya gelmek için yavaş davranıyorlardı, çünkü N ehru siyasal bağlantılarla kurtarılm ayı reddediyordu. K om ünizm ­le Batı demokrasileri arasında H ind istan ’ın tara f tutm asına karşı çıkıyordu. Sonunda H indiStan bu tarafsızlığın yara­rın ı gördü. H em kom ünistlerden, özellikle Sovyet SosyaliSt C um huriyetler Birliği’nden, hem de başta A m erika Birleşik Devletleri olm ak üzere Batı’daki demokrasilerden yardım yağdı. 1959’da H indiStan, Kızıl Ç in K om ünistleri o rtak sı­n ırı sürekli tehdit etse de hâlâ tarafsızlığını sürdürüyordu.

Rahibe Teresa, “B unların hiçbiri Sevgi G örevlilerini en­gellemeyecek” diye düşündü.

1960’da R anch i’de bir ev açtı. Burası C hota N agpur’un doğu kenarında yüz binlerce kişin in yaşadığı bir kentti. A n­cak bu bölgedeki gözetm en onu çağırdıktan sonra bu işe başlam ıştı. G özetm enin, onun rahibelerinin varlığına kızıp kızm adığını keşfetmeden önce bir bölgeye asla aniden dal- mamaya karar vermişti. Hayır, gözetm en onun rahibelerini burada istemeliydi. O nları rica etmeliydi. D iğer koşullar da karşılanm alıydı. Öncelikle rahibeler sadece yoksulların en yoksullarıyla çalışmalılardı. İkincisi, dua etmeye zam an kal­mayacak kadar asla çok çalışm am ahlardı. Üçüncüsü, onlara ruhsal danışm anlık görevi yapacak ve onlarla Kutsal Sofrayı kutlayacak dok trin i sağlam ve erdemli bir rahip orada olm a­lıydı. Sonuncusu da, Rahibe Teresa’n ın evi yönetmesi için en az altı rahibesi olmalıydı.

“Gerekirse beş rahibeyle de yapabiliriz” dedi gönülsüzce.Rahibe Teresa’n ın um duğu şey, sıradan durum a gelebili-

Page 133: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

yordu. Ç ok sayıda rahibe, R anchi’de bir evi başlatm ak için trene binm eden önce basit eşyalarını toparladı. G iden rahibe­ler M anaStır E vinden ayrılm adan önce diğer rahibeler onlara ilahiler söylediler. M anastır E v in in d ışındaki kam yona dür­dükleri yatakların ı ve kovalarını yüklerlerken hizm et grubu onlar için dua etti. Yoksullar için gereçlerini yüklemeyi bitir­diklerinde Rahibe Teresa’n ın duası henüz bitm işti.

Rahibeler sevinç içinde R anch i’ye doğru yola çıktılar. İsa’n ın doğum uyla M eryem, dünyaya sevinç getirm işti. Şim­di onlar da İsa sevgileriyle yoksullara sevinç götürüyorlardı. Sealdah tren istasyonunda rahibeler yüklerini trene taşıdılar: dürülm üş yataklar, kovalar, battaniyeler, yiyecek torbaları, gereçlerle dolu m ukavva kutular.

O yıl bu sadece ilk girişimdi. Bir yıl içinde Rahibe Teresa başka üç kentte daha ev açtı. Hepsi, Yeni D elh i’deki merkezi H indiStan hüküm etin in gözünün önündeydi. Rahibe Tere­sa için D elhi kentin in özel bir dokunaklılığ ı vardı. Yeni evin açılışı, a rtık yetmişli yaşlara gelen ve sık sık haStalanan Başba­kan N ehru dahil ileri gelen çok sayıda k işin in ilgisini çekti.

Dünyasal yetkililerle iş yapsa da Rahibe Teresa, Efendisi’ni hiç unutm uyordu. İleri gelenlere, “Ö nce içeri girip evin Efen­disini selamlayalım” dedi.

Şapelde diz çökerek dua etti. Başbakan N ehru geride durdu ve ellerini birleştirerek kibarca pranam selamı verdi. N ehru’nun en güvenilir siyasal doStu K rishna M enon sunağı inceledi ve Rahibe Teresa’ya bazı yazıtların ne anlam a geldiği­ni sordu. Sonra tören yaptılar. Rahibelerin ders verdiği yoksul çocuklar başbakana çiçek çelenkleriyle saygılarını belirttiler. Sonra diz çöküp birlikte dua ettiler.

Rahibe Teresa, N eh ru ’ya “T a n rın ın size lü tufta bu lun­ması için O ’na dualar ettiler ve küçük sunularda bu lundular” diye açıkladı. “Efendim , size çalışm alarım ızı anlatayım m ı?”

Page 134: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

“Hayır, Rahibe. Bana çalışm alarınızı anlatm anız gerek­miyor. Ben, biliyorum. B unun için buradayım. Bu çocuklara iyi bakın. Bir gün onlardan biri başbakan olabilir.”

Rahibe Teresa, çalışm alarını, kızı İndra G and i’yle tan ış­ması sayesinde mi öğrendi, diye m erak etti. İndra, başbakanın konukların ı ağırlıyordu, çünkü Bayan N ehru yıllarca önce ölm üştü. A m a İndra, çekici bir ev sahibesinden çok daha fazlasıydı. K ırk üç yaşındaki İndra yetenekli bir siyasetçiydi. N ehru ’nun sağlığının kötüleşmesiyle giderek daha çok sayı­da H in tli, onun yerine İndra’n ın geçeceğini tahm in etmeye başladı. Bu, H ind istan ’daki en yüksek sivil güçlerin Rahibe Teresa’yı tanım ası demekti.

1960 yılı baş döndürücü bir hızla devam ediyordu. İn ­giltere, Alm anya, A m erika ve M alta’dan acemiler geldi. A m erika’daki Ulusal K atolik K adınlar K onseyinden bir çağrı da...

Rahibe Teresa, başpiskoposa danıştı. “A m erika’ya gidip bu kad ın ların önünde konuşm am ı elbette istemiyorsunuz, değil m i Lütufkâr Efendim iz?”

“H ind istan ’a dönerken Roma’da konaklayarak papalığın, h izm etgrubunu tanım ası için dilekçeni vermen için m ükem ­mel bir fırsat. G rubun için sağlayacağın mali deSteğin sözünü bile etm iyorum .”

“A m a onlardan para iStemem.”“O nlara sadece ne yaptığını söyle, Rahibe.”Ekim ayında Rahibe Teresa tek başına K alküta’dan Las

Vegas’a uçtu. O rada Ulusal Katolik K adınlar Konseyi’nin üç bin delegesiyle buluştu. Katolik Yardım H izm etle rin in başı Piskopos Edward SwanStrom’un bu çağında katalizör olduğu apaçıktı. A m a Las Vegas’ta onu karşılayan ilk kişilerden biri BoSton’dan K ardinal C ushing oldu.

Şaka yaparak, ama büyük saygı da göstererek Rahibe

Page 135: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Teresa’ya, “A m erika’ya hoş geldiniz M ahatm a G an d i” dedi.T oplantın ın yerinin Las Vegas gibi günahlı bir yer olması

Rahibe Teresa için sürpriz olmadı. Yine de K atolik kadınlar böyle zevk ve eğlence düşkünlüğünün olduğu bir yere neden gelmeyeceklerdi ki? İsa günahlılardan çekinm iş miydi? Belki onlar g ittik ten sonra günah azalırdı. K onuşm asından önce Las Vegas’ın dışındaki çölde düşünürken Rahibe Teresa bir kaktüsün dikenlerini topladı. O nları bükerek taç yaptı.

Kendisine sürücülük yapan kadına, “Bu, A m erika ha tı­ram olacak” dedi. “K alküta’daki M anaStır E vim izde haçın üzerindeki M esih’in başına takacağım .”

Rahibe Teresa’n ın konuşm a zam anı geldiğinde böyle ka­labalık bir izleyiciye h itap edeceği için sinirliydi. A m a kork­muyordu. Bu, T anrıya güven eksikliğini gösterirdi. Gözlerini kapadı. D udak ların ın üzerine başparmağıyla haç çizdi. Bu, M esih’in onun aracılığıyla konuşması için coşkulu bir yaka­rıştı. N otlardan yararlanm ıyordu, ama ne söyleyeceğini çok düşünm üştü. Tüm üyle hazırlıksız olm anın ve dudakların ın üzerine haç çizm enin T anrıya güvenmek değil, daha çok, kendine güvenmek olduğuna inanıyordu.

Rahibe Teresa, tek tek yüzlere bakm aktan kaçındı. Am a yüzler kalabalığına konuşurken sinirleri yatıştı. Yoksullardan kısa öyküler anlattı. O n ların kahram anlık ların ı vurguladı: kendileri çok halsiz olsa da, çocuklarını taşıyarak kliniklere yorgunluktan güçlükle yürüyerek gelen kahram an anneler. Konuşm asının sonunda, “Biz, Sevgi Görevlileri T an rın ın sağlayışına bağlıyız. D ilenm iyoruz. H indulara, M üslüm an- lara ve HıriStiyanlara tek söylediğimiz, ‘T anrı için güzel bir şey yapın’” dedi.

K onuşm adan sonra Rahibe Teresa platform da oturdu. Soruları yanıtladı. M ezhebindeki her rahibenin alan çalışma­sında taşıdığı ucuz kum aş heybesinden başka bir şeyi yoktu.

Page 136: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

O gün kad ın ların birçoğu m ükellef bir akşam yemeğinden vazgeçerek T anrı için güzel bir şey yapmaya karar verdi. Eğ­lence paraların ı Rahibe Teresa’ya ve H ind istan ’daki yoksul­lara verdiler. Rahibe Teresa, birçok kez heybesini aceleyle edindiği bir kutuya boşaltm ak zorunda kaldı. Binlerce dolar topladı.

Rahibe Teresa, A m erika’n ın her yerinde m olalar ver­di. K alküta’n ın güneyinde, K idderpore’daki A na ve Ç ocuk K lin iğ in i destekleyen Pioria, İllinois’teki K atolik kadınlara kişisel olarak teşekkür etti. O nlara 1959 yılında bu altı kli­niğin yetmiş dö rt bin H in tli anneyle çocuğu tedavi ettiğini anlattı! Chicago ve W ashington, D .C .’ye de uğradı.

N ew York’ta çok tan ınm ış birçok Katoliği ziyaret etti: sıcak, parlak zekâlı bir televizyon yorum cusu olan Piskopos Fulton Sheen, K atolik Yardım H izm etle rin in Piskopos G ö­zetm en Edw ard SwanStrom, D ünya Sağlık Ö rgü tü Başkanı Dr. M arcolino C andua, tartışm aya yol açan sosyal reformcu D orothy Day.

C o n n e â ic u t’a yaptığı diğer bir gezide Rahibe Teresa, ço­cukları kan kanserinden ölmek üzere olan H ıristiyan H in t­lileri ziyaret etti. Ç ocuğun annesiyle babasını, “T an rın ın sevgisinin işareti, taşım anız gereken bu haç bile olsa O ’nun sevgisine dönün” diye teselli etti.

A m erika’n ın her yerinde büyük zenginliğe ve geniş tahıl tarlalarına tan ık oldu. Yine de N ew York sokaklarında yatan bazısı yoksul, bazısı haSta, bazısı sarhoş kö tü durum da in­sanlar gördü. A m erika’n ın büyük zenginliği bü tün sorunları çözmemişti.

Rahibe Teresa, N ew York’tan Londra’ya uçtu. H ind is­tan büyükelçisini, bir televizyon röportajcısını, A n n Blaikie ad ında H ind istan ’dan eski bir arkadaşını ve yardım kuru luş­larıyla bağlantılı, güç sahibi çeşitli bireyleri ziyaret etti. Yolu­

Page 137: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

na Avrupa’da devam etti. Aynı şekilde etkileyici ve sarsıcı k i­şilerle buluştu. T ıpkı başpiskoposun söylediği gibi, yolculuğu ona H ind istan ’daki yoksullara daha sonra yardım edebilecek olan düzinelerce bağlantı sağladı.

1960 kasım ının ortasında Rahibe Teresa Roma’ya geldi. O na göre bu kent, bir dağın zirvesiydi. H e r şeyden önce kar­deşini gördü! Lazar’ı o tuz yıldan bu yana görmem iş olması m üm kün müydü? A rtık elli üç yaşında olan ve bir ilaç şirke­tinde çalışan Lazar, karısı M aria ve on yaşındaki kızı A gi’yle birlikte Palerm o’da yaşıyordu. Rahibe Teresa kardeşini hâlâ uzun boylu, ince ve asker gibi d im dik gördüğünde yıllar geçip gitmişti.

“Lazar!”“Gonca! Yok, hayır. A rtık sana Rahibe Teresa demeli­

yim.” Güldü.Rahibe Teresa İtalyanca bilmiyordu. Arnavutçası çok kö­

relmişti. A m a anneleriyle Agatha’n ın kaderlerinin üzün tü ­sünü paylaşabildiler. A rnavutluk artık dünyanın en katı, en geri komüniSt ülkesiydi. Batı demokrasisiyle temas kurm ayı küçümsüyordu. Lazar’a, A rnavu tluk’un d ik ta tö rü H ocayla T iran’daki askeri okulda birlikte okuduğuna inanm ak güç geliyordu. H ocayla tanışm asının Lazar’a hiç yararı olm am ış­tı. Annesi ve Agatha’yla tek doğrudan teması karşılıklı birkaç yazışma olm uştu.

K onuşm anın ne kadar güç olduğunu fark eden coşkuyla Lazar, “H adi, eski A rnavut şarkılarını söyleyelim” dedi.

Şarkı söylediler, şakalaştılar.Vatikan’a gitm eden önce Lazar’la görüşm ek Rahibe Teresa

için iyi olm uştu. Bir K atolik bu deneyim in sevincine hazırlık­lı olabilir miydi? Aziz Petrus K a ted ra lin in büyük kubbesini gördüğünde göğsü kabardı. G ian BattiSta’n ın sütün dizisinin üzerine yaptığı düzinelerce heykel, katedralin önündeki geniş

Page 138: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

m eydana işaret ediyordu. Aziz Petrus K ated ra lin in yakınla­rında durdu. Ö nce Yugoslav Başpiskopos Franjo Seper’le gö­rüştü.

Başpiskopos, “İşte, hakk ında çok şey duyduğum küçük bu” dedi Rahibe Teresa’ya.

Bu övgü onu rahatsız etti. Yücelik onun değil, T anrın ınd ı. A m a bu övgü onu, Vatikan’dan başka bir yerde yapılanlar ka­dar çok rahatsız etm edi. Vatikan’ın zenginliklerinde alçak­gönüllü olm ak güç değildi. Aziz Petrus Bazilikasının içine girdiğinde, içinin d ışından daha anıtsal olduğunu fark etti. Papanın özel Kutsal Sofrası da on bin kişin in tapınabildiği kadar genişti.

Sanatsallık şaşırtıcıydı. Bronzla karışık sarm al sü tun­lar yüksekteki sunağın üzerinde yükseliyordu. Baldacchino denen bu kocam an sayvanı da Aziz Petrus M eydan ın ın asıl beyni olan Bernini tasarlam ıştı. Kilisede, sunağın arkasın­daki girintide yer alan, m erm er ve bronzdan dev gibi Aziz Petrus’un Koltuğu da onun eseriydi. Şayet bunlar yetmiyorsa, daha önce M ikelanj’ın yaptığı gibi Bernini de papaların me­zarlarının p lan ların ı yapmıştı.

Bazilikada M ikelanj’ın da dehası vardı. Sadece çok etkile­yici olan Pieta heykelini yapmam ıştı, Aziz Petrus’un iç kub­besinin planlanm asında da çalışmıştı.

Rahibe Teresa papalık sarayına girerken şimdi en önemli anı yaşam ak üzereyim diye düşündü. Ç ünkü Rahibe Teresa’ya papanın kutsayacağı Kutsal Sofraya katılm a izni verilmişti.

S iftin Şapele götürüldü. O na rehberlik eden kişi, su­nak duvarın ın üzerindeki kocam an Son Yargı freskini M ikelanj’ın yaptığını açıkladı. Bir yanda sonsuza kadar sü­recek olan cennete yükselen kurtu lan lar, diğer yanda sonsuza kadar sürecek olan cehennem e inen lanetliler. Yüksek geniş tavanda M ikelanj’ın freskleri Eski A n tlaşm an ın görkemini

Page 139: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

yakalıyordu: Işığı K aran lık tan ayıran Tanrı, Adem ’in yara­tılışı, Havva’n ın yaratılışı, Ayartılm a, D üşüş, Tufan, atalar, peygamberler. A slında bü tün bunlar İsa’n ın geleceğini önce­den haber veriyordu.

Rehberi, “G irdap gibi dönen panoram a, insanın aklını doğrudan T anrı ya yöneltiyor” diye fısıldadı.

Rahibe Teresa aniden papanın içeri girdiğini fark etti: Papa X X III. John . Korkusu sempatiye dönüştü. Papa, ağır giysilerinin içinde güçlükle yürüyor gibiydi. Yaklaşık seksen yaşında ve bir hayli kilolu olan Papa John, bir yıl önce ölen yüksek rütbeli rahiplerin anısına b ü tün ölüler için Kutsal Sofrayı kutsayacaktı.

Papa “Requiem, aeternam dona eis, Domine: e* lux pe- retus luceat e is...” sözleriyle başladı. Papa ayinde Latince ko­nuşurken, Rahibe Teresa, “O nlara sonsuz huzur ver, Ya Rab: ışığın onların üzerinde sürekli parlasın...” diye düşündü.

Ayinden sonra X X III. John şapelden çıkarken Rahibe Teresa’n ın yanından geçti. Rahibe Teresa, onun yüzüğünü öpmek için bir adım öne çıktı. Papa ona bakm ak için dur­du, sonra onu kutsadı. Rahibe Teresa, gururu k ırılm adan bir adım geri gitti. Ö m rü boyunca papayı bir daha görme şansı olmadı. Müjdeler, M esih’le kişisel görüşme yapmak isteyerek kalabalıkları yaran insanların öyküleriyle doluydu. M esih, onları hiç reddetm iş miydi? O n lar bu yaptık larından hiç piş­m anlık duym uşlar mıydı?

Rahibe Teresa, R om an ın İSpanya M eydanındaki diğer görüşmesine götürülürken din adam ları İtalyanca, “Madre fondatrice” diye fısıldadılar.

O nun la birlikte olan bir arkadaşı, “Yoksulların rahibesi” diye çevirdi.

Rahibe Teresa, İm anı Yayma Kutsal C em aatinden K ar­dinal Agagian ve Başpiskopos Sigism ondi’yle görüştü. H iz ­

Page 140: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

m et grubunun papalıkça kabul edilmesi için dilekçe verdi. Bu ona başka ülkelerde de evler kurm a olanağı sağlayacaktı. Bir hizm et grubu otuz ya da k ırk yılda kendini kanıtlayıncaya kadar böyle bir talep genellikle kabul edilmezdi. A m a Rahibe Teresa a rtık elli yaşındaydı. Grubuysa on yıllıktı. Bu kadar uzun süre bekleyebilir miydi? Başka ülkelerde de yoksulların en yoksullarının yardım a ihtiyacı yok muydu?

K ardinal ona rahibelerin nasıl eğitildikleriyle ilişkili so­rular sordu. H izm et grubunun, dışarıdan deStek alm adan neler başardığına şaşırdı. Bu, T a n rın ın sağlayışıydı. îk i d in adam ı grubun dua k itab ın ı okudu. K üçük kitap ucuz ve kötü çoğaltılm ıştı, ama okunuyordu. Eski püskü olması iki d in adam ını çok etkilem işe benziyordu. Rahibe Teresa’yla rahi­belerinin, T anrı için güzel bir şey yapmak uğruna en temel zorunlu lukların d ışında kendilerini her şeyden yoksun bırak­tık ların ı kim bilm iyordu ki?

En sonunda Rahibe Teresa ülkesine, H ind istan ’a uçtu.

Page 141: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

12H ind istan ’da da Rahibe Teresa’ya övgüler sürdü.1961 yılında, hâlâ iş başında olan iyi doStu Dr. Roy, ona

büyük bir iltifatta bulundu. Gazete m uhabirleri ona sekse­ninci doğum günü için ne düşündüğünü sordular. Yanıtı, K alküta’da yayınlanan Stntesmariin birinci sayfasındaydı: “Yazarlar B inasın ın ofisime giden m erdivenlerini çıkarken, yaşam ını yoksullara yardım etmeye adayan Rahibe Teresa’yı düşünüyorum .”

Sevgi Görevlileri’n in o yıl iki evi daha oldu. Biri, D elh i’nin kuzeyinde bulunan Pencap’ın A m bala kasabasındaydı. İk li­mi -b o ğ u cu sıcaktan acı soğuğa k a d a r- uçlarda olan Pencap çalkantılı tu tku ların da bölgesiydi. Buradaki tozla kaplı ova­larda ve dağ geçitlerinde ordular birbirleriyle birçok savaş yap­mıştı. A m a Sevgi Görevlileri’n in yoksulların en yoksullarına yardım etmemeleri için potansiyel şiddet bir neden miydi? Rahibe Teresa böyle düşünm üyordu.

Ö tek i ev, B ihar’ın doğusunda Ganj Irm ağ ın ın güney k ı­yısında yer alan Bhagalpur’da açıldı. Bihar, Rahibe Teresa’n ın bildiği bir yerdi. G anj’ın doğduğu yerin yakınında, tıp eğiti­mi aldığı Patna vardı.

Page 142: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

A rtık sayıları 130’u bulan rahibeler 1961 yılında, Bengal’in şim di Peder Exem’in önderlik ettiği Asansol ken­tinde gezici bir cüzam kliniği de açtılar. Asansol, Başpisko­pos Perier’nin, 1947’de bekleme dönem inde Rahibe Teresa’yı gönderdiği yerdi. Başpiskopos Perier’n in emekli olduğu ak­lına geldiğinde ara sıra sarsılıyordu. A m a yeni Başpiskopos A lbert V incent de onu özgür bırakm ıştı.

H üküm et Rahibe Teresa’ya her zam ankinden daha çok yardım ediyordu. 1961’in sonunda Sevgi Görevlileri hükü­m etten otuz beş dönüm arazi aldı. Arazi, K alküta’ya iki yüz mil, A sansol’a on beş mil uzaklıktaydı. Gelecekte burası cü­zam lılar kasabası olacaktı. Burada cüzam lılar tedavi edilir­ken, esenlik içinde yaşayacaklardı.

Rahibe Teresa, “Buraya ‘Shanti N agar’ diyelim” dedi. San­ki Esenlik Kasabası tam am lanm ış durum daydı.

Rahibe Teresa o yıl başka bir fikre daha önayak oldu. Sev­gi G örevlilerin in bazı işleri, kad ın lar için çok zordu. Sevgi Yaymakla Görevli Rahipler hizm et grubu fikrini araştırmaya başladı. Yapılacak çok iş vardı. B unun başında bir kad ın ola­mazdı. Yeni bir başpiskopos vardı. Böyle bir çabayı destekler miydi?

Peder Van Exem’e başvurdu. “Başpiskoposun konuya yak­laşım ını ihtiyatla araştırm a lü tfunda bulunur m usunuz?”

1962’de rahibeler, H ind istan ’ın batı kıyısını kucakla­yan M aharashtra eyaletinde bir ev açtılar. Eyaletin başkenti Bombay’di, ama ev uzakta, A m aravati’n in iç bölgelerindey- di. Yine de bu, K alküta’n ın dışına atılan önem li bir adım dı. B uranın anadili ne H in tçe ne de Bengalceydi. M ara th i’ydi. Başbakan N ehru, eylül ayında Rahibe Teresa’yı Rashtrapi Bhavan’a, D elh i’deki başkanlık sarayına çağırdı. Burada ona H in d istan ’a hizm etlerinden ö tü rü Padm i Sri Ö dülü verildi. Önceleri ciddi yüzlü ileri gelenlerle çok resmi olan atmosfer

Page 143: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

renkli saray m uhafızlarıyla olağanüstüydü.Rahibe Teresa daha sonra, “A m an Tanrım , sonra kalaba­

lık bağırıp alkışlamaya, ha tta ayaklarını yere vurm aya başla­dı” dedi. “Belki benim alçakgönüllü giysim onlara G an d i’yi hatırla ttı.”

Yolculuklar, özellikle de H ind istan ’ın her yerindeki evle­rine uzun tren yolculukları giderek daha çok zam anını alı­yordu. H in d istan ’ın iç havayolları Ind ian A ir’le yolculuk et­mek çok pahalıydı. Bir hüküm et görevlisine başvurdu. B ütün içtenliğiyle “Belki hoSteslik yaparak her yolculuğun parasını karşılayabilirim ” dedi.

Görevli inanm ayarak ona baktı. Elli iki yaşındaki bu ufa­cık rahibeyi geçitte çay ve alkolsüz içki tepsisini iterken gö­zünde canlandırm aya çalıştığı belliydi. “Sanm ıyorum ” diye­rek açıklık getirdi.

Rahibe Teresa asla kolay kolay vazgeçmiyordu. Sürekli so­ruyordu. ISteği giderek hüküm etin üSt düzeyindeki kişilere sızmış olmalıydı. En sonunda Başbakan N eh ru ’ya ya da kızı İndra G an d i’ye kadar mı gitmişti? Bilmiyordu, am a bir gün hüküm etin bir bakanı özür dileyerek onu aradı. H em Indi- an A ir’le hem de hüküm etin uluslararası taşım a firması A ir India’yla belirli sayıda ücretsiz uçuş yapabileceğinin güvence­sini verdi. HoSteslik yapması istenmedi.

Ç ok sayıda gezilerinin başka bir etkisi de oldu. Acemi­lere her zam anki gibi iyi bir eğitim cilik yapacak kadar Ma- naStır E vinde kalm ıyordu. Bu görev, ihm ale gelmezdi. İlk kayıt ettiği Rahibe Agnes acemilerin eğitimcisi oldu. Bu süre içinde acemilerin ve adayların ruhsal d irektörü olarak Peder H enry ’n in yerini yeni bir rahip aldı. Peder Edw ard Le Joly.

Ekim 1962, iyi işlerle ilgili bir forum un başlangıcı oldu: İkinci Vatikan K onsili’n in . K atolik Kilisesi tarih indeki di­ğer forum lardan daha çok katılım cı vardı. Ç ok sayıda pis­

Page 144: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

kopos, Rahibe Teresa’n ın d in ine bağlı çalışm alarını övdü. H in d istan ’ın Yeni D elhi kentindeki papalık elçisi Başpisko­pos James Knox da geri kalm adı.

O nun çalışm asının coşkusu a rtık H ind istan ’ın dışına yayılmıştı. G örünürde yoksullarla kontrol altına alınam a­yan sorunları olan birçok ülke, mucizeler yaratan Rahibe Teresa’dan gelmesini istiyordu. Venezuela’daki bir gözetmen özellikle onun hizm et grubunu istiyordu. A m a Sevgi Görev­lileri, papa tarafından kabul edilinceye kadar kuşkusuz H in ­diStan dışına çıkam ıyordu. Rahibe Teresa bunun otuz yıldan kırk yıla kadar süreceğini zaten biliyordu!

K alküta’daki dinsel topluluktan bazıları iyimserlikle, “Bu papa bazıların ın yaptığı gibi her şeyi yavaştan alm ıyor” diye tahm inde bulunuyorlardı. Rahibe Teresa bu konuda endişe etm iyordu. H izm et grubunun zaten yönelmiş olduğu çalış­maya sıkıca sarılıyordu.

1962 yılında Ç in ’le H indiStan sın ırında karşılıklı meydan okum alar yoğunlaştı. İki ülke de H im alayalar’daki sınır boyunca ileri karakolların sayısını artırd ı. Ekim de Ç inliler sın ırın hem batısından hem de doğusundan H in t ileri ka­rakollarına saldırıya geçtiler. Saldırı ancak P ek in in kasım sonunda ateşkes ilan etmesiyle sona erdi. H in tlile r yeterince aşağılanm ışlardı.

N eh ru ’nun komüniSt dünyayla flörtü on beş yıl sonra bit­mişti. K endisini eleştirenleri hoşnut etm ek için, savunma ba­kan ından kurtu ldu . RaStlantı eseri bu bakan, onun en yakın siyasi doStu K rishna M enon’du.

Sevgi Görevlileri 1963’de H in d istan ’da Patna, Raigahr ve Bombay kentlerinde üç ev daha açtılar. Batı kıyısındaki Bombay, H ind istan ’ın mücevheri o lm aktan gurur duyuyor­du. Ç ok sayıda değirm eni ve zengin kom şusu olduğu için

Page 145: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

övünüyordu. Bu, Rahibe Teresa’n ın m ektup yazdığı ve rahi­belerinin hizm et etmesine gönüllü olduğu bir başpiskopos­luk bölgesiydi. Başpiskopos öneriyi kabul etti ,ama birçok kişi Rahibe Teresa’n ın önerisi olm adan burada bir ev başlatılıp başlatılmayacağını m erak ediyordu.

Rahibe Teresa, başpiskoposun kendi temsilcilerine büyük bir diplomasiyle davranacağını biliyordu. Rahibe Teresa, gu­rurlu yerlileri öfkelendirm eden başpiskoposa bunu kabul e tti­rirse neden endişelenecekti ki? Bunda bile, Rahibe Teresa’n ın Bombay’de olması herkesin hoşuna gitmiyordu. Rahibe Teresa’n ın dürüStçe açıklam asına göre, Bombay’deki kenar mahallelerin K alküta’dakilerden kötü olması, Bombay’deki H in tlile rin gu ru runa dokunuyordu. Bu kadın Bombay’i eleş­tirmeye nasıl cesaret ediyordu! Bombay’i Kalküta’yla karşılaş­tırmaya nasıl cesaret ediyordu!

Yoksullar hakk ında üSt sınıfın bilm ediklerini söyleyerek yanıt verdi. “K alküta’daki kenar mahalleler tek katlı, geniş bir alana yayılıyor. Bazı yerlerde çocuklar hava alabiliyorlar. Bombay’da büyük ve harap evlerde insanlar üSt üSte yaşıyor­lar. H avalandırm a kötü . A çıklık lar az. Su bulm ak çok güç.”

1963’deki önem li gelişmelerden biri, Sevgiyi Yaymakla Görevli Rahipler’in kurulm ası oldu. Başlarında uzun boy­lu, otuz sekiz yaşında, C izvit Toplum u’ndan AvuStralyalı bir rahip olacaktı. Asıl adı lan Travers-Ball’du. Rahip A ndrew deniyordu. C izvit’in de kendi görüşleri vardı. Rahibe Teresa, rahipler için dinsel bir giysi iStese de, Rahip A ndrew istem i­yordu.

Rahibe Teresa rahibelere, “K uruluş belgelerinde bu belir­tilecek” dedi, “rahipler yoksulların en yoksullarıyla aynı giysi­leri giyecekler, ama bu giysiler her zam an tem iz ve derli toplu olacak. H ind istan ’da bu, pantolon gömlek olacak. İm an ik­rarların ın ve kendilerini M esih’e adadık ların ın işareti, kalp­

Page 146: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

lerinin üzerine tak tık ları gösterişsiz bir haç olacak.”Rahibelerden biri soluğunu tu tarak, “‘H ind istan ’da’ de­

diniz Rahibe!” dedi. “Tabii ki, rahipler başka ülkelerde hiz­m et etm eden önce yıllar geçecek.”

“Geleceğe bakm alıyız.”Başlangıçta hizm et grubunda çalışacak olanların bazısı

rahip olsa da, yeni biri rahip olm ak iStiyorsa alınmıyordu. Rahiplerin antları ve eğitim leri rahibelerinkine yakındı, ama onların özel çağrıları daha çok fiziksel güç gerektiren işlerde İsa’ya hizm et etm ekti.

Rahip A ndrew dahil ilk acemi rahiplerin K idderpore’da bir ev alabilmeleri uzun sürmedi. T itagahr’da cüzam lılara ve Ö lm ek Üzere O lan ların E vinde erkek koğuşuna bakan rahi­belere özellikle yardım cı oluyorlardı. A m a sokak kabadayıla­rıyla da çalışmaya başladılar: terk edilm iş erkekler ve bıçkın delikanlılarla. Özellikle delikanlıların acımasız gundalar ol­m adan önce rehberliğe ihtiyaçları vardı. Bu, sadece şu anda ilgi göstermeyi değil, gelecek um udunu da gerektiriyordu. Bu nedenle rahipler hem en mesleki eğitime başladılar.

R ahip Andrew, Rahibe Teresa’ya, “O nlara radyo gibi bazı şeyleri tam ir etmeyi öğreteceğiz” dedi.

Rahibe Teresa, o y ılın tem m uz ayında Yugoslavya’dan gelen bir habere çok şaşırdı. Üsküp deprem de yerle bir olm uştu. Bulanık geçmişinde de onun depremlerde y ıkıld ığ ını ha tır­lıyordu. İm parator JuStinian İ.S. 530 dolaylarında kenti ye­niden yaptırm ıştı. A m a Rahibe Teresa’n ın yaşamı boyunca böyle bir deprem olm am ıştı.

Yugoslavya’dan gelen haberler giderek kötüleşiyordu. Enkaz altında bini aşkın ölü vardı. K entteki yapıların bir­çoğu çökm üştü. N e raStlantı. Annesiyle Agatha’n ın ıssız bir kom ünist çölü olan A rnavutluk’ta tek başlarına olm aktansa

Page 147: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Üsküp’te kalm aların ı çoğu kez izlemişti. A m a kalm ış olsalar­dı şimdi onlarda m ı enkaz altına gömüleceklerdi? Tanrı mı onları gönderm işti? T a n rın ın yol göSteren elinden kuşkulan- mamayı öğrenecek miydi?

1963 yılındaki başka bir şaşırtıcı gelişme Papa X X III. John’ın ölüm ü oldu. Sürpriz yapan yaşlı papa beş yıl bile h iz­m et etm em işti am a mirası büyüktü. İkinci Vatikan Konsili, Kutsal Sofra’da ve giysilerde önem li değişiklikler öneriyordu. Vazgeçilenlerin örnekleri Latince ve geleneksel giysilerdi. D in adam ı olmayanlar da daha çok katılacaklardı. Konsilin yaptı­ğı belli başlı başka bir vurgu da başka dinlere hoşgörüydü.

Yeni papa VI. Paul’ün bu belli başlı değişiklikleri savun­mayacağını düşünm enin nedeni yoktu. Ç ü n k ü K ardinal M ontin i konsilde a k tif bir katılım cı olm uştu. H ind istan ’a gitm ek niyetinde olduğunu da hem en belirtti.

Rahibe Teresa haberi duyduğunda, “Kutsal pederin önü­m üzdeki yıl burada olacağını düşünm ek...” dedi.

Papa V I. Paul, bir yıl sonra EvkariStik Kongre için Bombay’e geldi. O nu Başpiskopos Knox teşvik etm işti. Pa­panın, Rahibe Teresa’ya yepyeni bir üStü açılabilir otom obil vermeyi kararlaştırm ış olması onu çok şaşırttı. O tom obili papaya H ind istan ’daki A m erikalılar vermişlerdi. V I. Paul’un küçük bir törenle otom obili ona vermesi basında da haber oldu.

Papanın, Rahibe Teresa’yı özel olarak tanım ası, Rahibe Teresa’n ın düşlerinin çok üzerindeydi. H a tta rahatsızlık bile veriyordu. Şimdi birçok kişi ona ün lü biri olarak davranıyor­du. Papa tabii ki, onu düş k ırık lığ ına uğratm am ıştı. Ken­disine yapıldığı gibi, d ikkatin böyle yanlış yönlendirilmesi papa için daha da büyük sorundu. A m a bu d ikkat Rahibe Teresa’n ın canını sıkıyordu.

O m uzların ı silkti ve koca Cadillac, L incoln C ontinental

Page 148: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

mm ..

kadar ya da her ne ediyorsa otom obili piyangoya koydu. O to ­mobil, Sevgi Görevlileri’ne 460 .000 rupi kazandırdı. Kuşku­suz bu para yoksullar için kullanılm alıydı.

Rahibe Teresa, “Ne kadar erken olursa o kadar iyi” dedi. “B ankta o tu ran yoksullara verecek m anim iz olmayacak.”

27 Mayıs 1964’de, H ind istan ’ın 1947’de kazandığı ba­ğım sızlıktan bu yana başbakan olan N ehru öldü. Yerine kızı Indra G andi değil, N ehru ’nun eski içişleri bakanı Lal Baha- du r ShaStri geçti.

R ahibe Teresa H ind istan ’ın her yerinde evler açma­ya devam ediyordu: Bengal’deki bilinen Darjeeling, güney B ihar’da tırm ın ışa geçen çelik kenti Jam shedpur, rahibele­rin fiilen em anet edildikleri Aziz Francis Xavier şapelinin bulunduğu batı sahilindeki tarihsel Goa, batı sahilinin daha güneyinde aynı şekilde tarihsel olan Kerala Trivandrum ’da. H in d istan ’ın kuzey ucunda bulunan Trivandrum , elçi Tomas’la bağdaştırılıyordu!

Sevgi Görevlileri rahibelerinin sayısı iki yüzü geçiyordu. H izm et grubundan çok azı ayrılıyordu. Sevgiyi Yaymakla Görevli Rahipler, rahibelerin yolundan gidiyordu— daha ya­vaş am a istikrarlı. Bazı rahiplerle rahibeler baktık ları korkunç hastalıklara yenik düşüyorlardı. A m a ara sıra da biri kurban oluyordu.

1964 yılında Raigahr’daki evi yöneten Rahibe Leonia, görüşm ek için K alküta’daki M anaStır Evi’ne geldi. Rahibe Teresa onun donuk baktığ ın ı hem en fark etti.

“H iç iyi görünm üyorsun” dedi, Rahibe Teresa ona açık açık. “Yeterince dinlenm iyor m usun?”

Rahibe Leonia, “Boğazım çok ağrıyor” dedi. Ç ok ıStıraplı görünüyor, derin bir endişe sergiliyordu.

Birkaç saat içinde Rahibe Leonia göğsünde ve boğazında Spazmlarla işkence çekmeye başladı. Ateşi ve kuru öksürüğü

Page 149: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Rahibe Teresa’n ın yüreğini ürpertti. Rahibe Leonia’da, R ahi­be Teresa’n ın düşündüğü şey olabilir miydi? Lütfen Tanrım , hayır. Rahibe Leonia’yı hemen hastaneye götürdü. Yolda ra­hibeyi gerçekten de köpek ısırdığını öğrendi. Rahibe yarayı temizlemiş ve dağlam ıştı. Bu, öldürücü bir hataydı. A m a onu azarlam anın a rtık anlam ı yoktu.

D oktor, Rahibe Teresa’n ın kuşkuların ı doğruladı. “Ra­hibe, kuduz. Bu aşam ada bunun yeryüzünde bilinen bir tedavisi yok. Bildiğiniz gibi, tedavi hemen yapılmalı. Ç ok üzüldüm , ama rahibenin sonunun çok acı verici olm asından korkarım .”

Öyle oldu. Rahibe Teresa, Rahibe Leonia’ya ne olduğunu açıkça söyledi. Sonra Rahibe Leonia kasılm alar ve hezeyan­larla sarsılıp can çekişerek kıvranırken Rahibe Teresa onun yanında kaldı. Rahibe Teresa, Rahibe Leonia’yı M esih’in hizm etine alırken yaptığı gibi, şim di de M esih’e giderken onu teselli etmeye çalıştı.

Rahibe Leonia’n ın ölürken çektiği büyük acıyı kabul et­mek güçtü. Rahibe Teresa rahibeleri elinden geldiğince iyi eğitiyor muydu? Köpek ısırm alarına karşı onları tekrar tek­rar uyarm amış mıydı? Gayret etse de, aslında bunu Rahibe Leonia’ya söylediğini hatırlayamadı. Rahibe Teresa’n ın gün­leri çok yoğundu. H er şeyi nasıl hatırlayabilirdi?

“Bunu Sensiz yapamam Rab. Bana güç ver” diye dua etti.Rahibe Teresa da yaralanm ıyor değildi. Aynı yıl Darjee-

ling yolunda otom obilde giderken, otom obil aniden durdu­ğunda başını çarptı. Yara on dokuz dikişle kapandı.

Şimdi H in d ib a n ın enform asyon bakanı olan İndra G andi, pan ik içinde koşup onu ziyaret etti. D arjeeling’deki Shishu Bhavan’ında dinlenen Rahibe Teresa adam akıllı iyi­leşti, am a uyku veren ilacını alması bir süre gerekti. Yine de az şey yapmayacaktı. D aha da çoğunu yapacaktı. Başpisko­

Page 150: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

pos Perier’nin, hizm et grubunun başpiskoposluk bölgesi­n in d ışına yayılmasına resmen izin verilmeden önce Rahibe Teresa’n ın C hota N agpur’a gitmesine izin verdiği gibi, şimdi de grubun H ind istan 'ın dışına yayılmasına resmen izin veril­m eden önce, Yeni D elh i’deki Başpiskopos Knox’un teşvikiyle Venezuela’ya gitti.

1964 yılında Rahibe Teresa, Venezuela’n ın Barquisimeto kentine Başpiskopos Benitez’i görmeye gitti. Venezuela’n ın kuzey sahilinden çok uzakta olmayan, iki yüz bin kişin in ya­şadığı kent, C ordillera dağların ın eteklerini kucaklıyordu. D ağlar olağanüstüydü. D eniz seviyesinden başlayarak on altı bin ayağa yükseliyordu. Venezuela yoksul bir ülke değildi, Barquisimeto çevresindeki bölge de. Bakır m adenleri ve pet­rol sahalarıyla delik deşik edilm işti. A m a A m erika’daki gibi, büyük zenginlik yoksulların olm adığı anlam ına gelmiyordu.

Gözetm en, “Bakır m adenlerinde çalıştırılm ak üzere on­larca yıl önce buraya getirilen siyah derili kölelerin binlerce to runu var burada R ahibe” dedi. “Şimdi onlar yoksulların en yoksulları. Yaşamak için tırnaklarıyla kazıyorlar. K adınların birçoğu fahişeliğe zorlanıyor. Yoksullar şeytanın bildiği her yolla sömürülüyorlar.”

Rahibe Teresa, Sales rahibelerinin yönettikleri yatılı bir okulda kaldı. G ün içinde Peder Tomas’la Peder M anual onu Barquisim eto’nun kuzeyine götürdüler. Z ona Negro yani Siyah Bölge denen yere geldiler. Bölge bereketli, tropikal bir düzlüktü. A ilelerin küçük bahçeleri yaygındı. M ango, koca­m an yeşil ıh lam ur ya da planteri adı verilen pişirilen bir muz türüyle dolu ağaçların yer aldığı arazilerin arasına m ısır ve şeker kam ışı tarlaları serpiştirilm işti. Köylerde çamurla su sızdırm az durum a getirilm iş bam bu çubuğundan derme çat­ma kulübelerle kerpiçten yapılmış iddialı birkaç kulübe vardı. Boya enderdi. Elektrikle m usluk suyu da. Yaşam, ilkeldi.

Page 151: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Rahibe Teresa “Yine de insanların yiyecekleri var gibi gö­rünüyor” diye hayret etti.

Rahipler, “Evet, yiyecek var” dediler. “Arazide çalışmak istedikleri sürece k ıt kanaat geçinebilirler. A m a sürçerlerse düşüş uzun ve güç olur.”

Bir köyde rahipler birkaç yerliye Rahibe Teresa’n ın kim olduğunu ve ne yaptığını anlattılar. Yarı çıplak çocuklarını kapan bakım sız anneler hemen o anda çevrelerini sardılar. Rahibe Teresa’n ın , bu çaresiz annelerin ne sordukların ı an­laması için İspanyolca bilmesi gerekmiyordu. H in d istan ’da böyle endişeli binlerce anne görm üştü. R ahibenin yanında ilaç var mıydı? H ayır mı? Peki, o zam an rahibeyle diğerleri ne zaman geleceklerdi? Belki de hiç gelmeyecekler miydi? G öz­leri ihtiyaç içinde oldukların ı haykırıyordu.

Yaklaşık yirm i bin kişin in yaşadığı San Felipe kentinde rahipler, Rahibe Teresa’ya oldukça yeni bir kilise gösterdiler. Bu, on ların merkeziydi. Ü çüncü bir rahiple birlikte ikisi bu­radan otuz beş köye hizm et ediyorlardı. Beş m il ötede Coco- rote adlı küçük bir köye geldiler. R ahip evinin kullan ılm adı­ğı, beyaz sıvayla kaplanm ış küçük bir kilisesi vardı.

Rahiplerden biri kendiliğinden, “Kutsal Sofrayı hastada bir kez burada kutluyoruz” dedi.

Rahibe Teresa, “Başpiskopos iSterse, kullanılm ayan bu rahip evi rahibelerin evi olarak kullanılabilir” diye düşündü. “Rahibeler, ihtiyaçları olan ruhsal beslenmeyi sağlasınlar diye Kutsal Sofra hastada bir açılır.” İki rahibe baktı. “Cocorote, rahibelerin evi için um ut veren bir yer.”

Rahibe Teresa, H ind istan ’a döndü. Kilise boş değildi. H izm et grubu, alışıldık şekilde otuz k ırk yıllık olmasa bile, Sevgi Görevlileri için bir gün yeni bir dönem in işaretini veren bir duyuru yapılacağını tahm in ediyordu!

Page 152: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

13K alküta’da bir d in adam ı soluk soluğa, “Papa, rahibelere bü­tü n dünyayı açtı!” dedi.

1 Şubat 1965’te Kutsal Papalık, D ecretum Laudis yani Sevgi Görevlileri’ne Ö vgü K ararı çıkardı. Bu, İm anı Yayma C em aatinden K ardinal A gaginian’ın, RahibeTeresa’n ın hiz­m et grubunun genişletilm iş tüzüğünü ve çeşitli d in adam ­ların ın mezheple ilişkili tavsiyelerini özel bir şekilde işleme koyduğu anlam ına geliyordu. Papa da Rahibe Teresa’n ın gru­buna papalığın yetkisi altında haklar vermişti. A rtık hizm et grubu tek bir ülkeyle sınırlı değil, evrenseldi.

Rahibe Teresa şaşırmış gibi davranm ıyordu. “A rtık yapa­cağım ız çok iş var, rahibeler.”

Venezuela’n ın Cocorote kentine olası en kısa sürede dört rahibe göndermeye karar verdi. D aha sonra da üç rahibe daha onları izleyecekti. İlk dördünün hepsi H in tli rahibelerdi: biri doğulu, Bengalli; diğeri kuzeyli Nepalli; üçüncüsü güneybatı sahilinden, M angaloreli, diğeri de H ind istan ’ın en güneyin­den, Keralalıydı. Rahibe Teresa’n ın bü tün H intlilere Sevgi Görevlileri’nden dördünü Venezuela’ya göndereceğini duyur­

Page 153: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

m asına H in tlile r hayret ederek gururla karşıladılar.Bazıları, “D üşünün” diyorlardı, coşkuyla “H indiStan

dünyanın başka yerlerine görevliler gönderiyor!”O nları diğerlerinden farklı kılan mavi kenarlı beyaz sa­

rilerinin H in d istan ’ın dışında da giyilmesine karar verildi. Hava soğuksa rahibe, çoğunlukla Rahibe Teresa’n ın giydi­ği gibi, koyu gri h ırka giyebilirdi. D aha da soğuklarda koyu renk ceket giyebilirdi. A m a C ocorote’da kuşkusuz hırkaya ve cekete ihtiyaç yoktu. Rahibe Teresa, ekibine Venezuela’ya ka­dar eşlik etti. Yolda büyük saygı gördüler. Papanın kutsam a daveti üzerine Rom a’ya uğradılar.

Papa VI. Paul, onlara H ind istan ’da söylediklerini tekrar­ladı. “İsa M esih’e ait olmak, Tanrı sevgisinin büyük bir arm a­ğanıdır. Bu sevgiyi dünya sizin gülüm sem enizde her zam an görsün!”

Böyle zam anlarda Rahibe Teresa, kendi çabalarından duyduğu gururla mücadele ederdi. Bu duyguları baStırmak için çok dua gerekirdi. Yine de, papa tarafından onaylanm ak onun hizm et grubu için çok önemliydi.

D aha sonra K alküta’ya döndüğünde Rahibe Teresa, H ind istan ’ın İngiltere’den ayrıldıktan ve bağım sızlığını ka­zandıktan on sekiz yıl sonra bazı bölgelerinin hâlâ karışık lık içinde olduğunu gördü. Kaşm irli B rahm in N eh ru öldüğün­den beri PakiStan, çok sayıda M üslüm an’ın yaşadığı K aşm ir eyaletinde H in d istan ’ın hak iddia etmesine her zam ankinden daha çok m eydan okuyordu. Bölge dağlıktı. Gerilla savaşı için m ükem meldi. PakiStan gerillaları H indiStan birliklerini sürekli tedirgin ediyorlardı. Bir ateşkes antlaşm asını imzala­d ık tan birkaç saat sonra bitik durum da olan Başbakan Shas- tri kalp k rizinden öldü. H ind istan ’ın yeni başbakanı, Rahibe Teresa’n ın kişisel doStu İndra G an d i’den başkası değildi!

“Tanrı onu kutsasın” dedi. “Belki bizim için birkaç k ır­

Page 154: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

mızı kurdele kesebilir.”Uluslararası çalışma çok daha karm aşık olduğundan

bunları hissediyordu. Birçok kısıtlam a vardı. Ö rneğin; H ind istan ’dan dışarıya para çıkarılam azdı. İndra G andi bu konuda bir şey yapamazdı. A m a belki güm rükten malzeme­lerin geçmesini hızlandırabilirdi. Belki pasaport çıkarılm ası­nı hızlandırabilirdi. Rahibe Teresa bü tün bu işleri nasıl aşa­bilirdi? Tanrı ona yardım etmeyi sürdürmeliydi. Yıllarca önce bir eczaneye girip adam ın yüreğini değiştirinceye kadar dua ettiğ indeki gibi, soğukkanlı olmalıydı!

1966’da Venezuela’ya yaptığı bir yolculuktan döner­ken Rahibe Teresa Roma’ya uğradı. Burada tekrar Lazar’la görüştü. Lazar, annesiyle A gatha’yı A rnavu tluk’tan çıkar­m akta güçlük çekiyordu. Büyük çabalar gösterdikten sonra A rnavutluk’taki görevlilerden aldığı tek yanıt iki kad ın ın “seyahat etmeye uygun olm adığı” olm uştu. A rtık seksen bir yaşında olan annesinin daha kaç yılı kalm ıştı? Rahibe Teresa, A rnavutluk Elçiliğine gitti. T iran ’daki yaşlı iki kadına çıkış vizesi verilmesi için yazdığı dilekçesiyle buradaki bir görevliyi ağlatacak kadar etkiledi. U m utla dışarı çıktı. A m a daha son­raki aylar annesi ve Agatha’yla hâlâ mektuplaşsalar bile görev­lilerden hiçbir yanıt almadı.

A gatha’n ın son m ektubunda annesinin Lazar’a ve küçük G onca çiçeğine yazdıklarını okum ak, yürekleri parçalıyordu: “Bu acı dünyada bir daha kavuşmasak bile, kuşkusuz cennet­te kavuşacağız.”

“A m an T anrım ” dedi, Rahibe Teresa. “Kendi çektiklerim i anlıyorum ve kabul ediyorum. A m a yaşlılığındaki tek istedi­ği beni ve Lazar’ı tekrar görmek olan annem in çektiklerini anlam ak ve kabul etm ek güç.”

1967’de Rahibe Teresa, başkanlık eden gözetm enin da­

Page 155: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

vetiyle Seylan’ın Kolom bo kentine geldi. Rahibe Teresa, D o ğ u n u n tad ın ı ilk kez Kolom bo’da alm ıştı. Kolom bo’nun onun yüreğinde değerli bir yeri vardı. Kalabalık lim anın gö­rün tüsü otuz sekiz yılda çok değişmemişti.

Seylan, H in d istan ’dan daha karm aşıktı. H ıristiyanlığ ın dışında üç d in vardı: H indular, M üslüm anlar ve çoğunlukta olan BudiStler. Yarı resmi Seylan d ilin in d ışında birçok dil konuşuluyordu: İngilizce, Tamil, h a tta Arapça. Seylanlılar, 1948’de elde ettikleri bağım sızlıkları için endişeliydiler. İn ­gilizler H ind istan ’dan çıkarken birçok kişi on ların kalm asını istemişti.

Bağım sızlıktan bu yana Seylan’da iktidara gelen her yeni parti o kadar yetersiz kalm ıştı ki, seçmenler onu devirip ye­rine yenisini getirm işti. Bir süre sonra eski partileri yeniden getirmişlerdi.

1967’de D udley Senanay’ın partisi iktidardaydı. O nun çok yıpranm ış olan yabancı ve iç siyasetinin yüksek işsizliği ve yiyecek sıkıntısını çözeceğini birkaç Seylanlı düşünüyordu. SosyaliSt gruplar ve bunların içindeki, kendilerine H alk ın K urtuluşu Cephesi diyen şiddet yanlısı radikaller giderek ge­lişiyordu. Bu hareket Vietnam ülkesini çoktan parçalam ıştı.

Rahibe Teresa yılm ıyordu. “H indiStan tarih inde şiddetin en çok yaşandığı anda m anaStırdan ayrılmaya kalkışm adım mı? M esih’e hizm et etm ek, savaş tanım az.” Böylece Rahibe Teresa, Kolom bo’da bir ev kurdu.

Bundan sonraki adayı daha da şaşırtıcıydı: Roma! İnan ıl­mazdı, Papa VI. Paul, Rahibe Teresa’dan Rom a’da bir ev aç­mayı düşünm esini istemişti. Bu, papa açısından çok alçakgö­nüllü bir davranıştı. Rahibe Teresa’n ın grubu için öyle büyük bir övgüydü ki, alçakgönüllü olm ak için çok dua etti.

Birçok dua ettik ten sonra rahibelere, “Evet, bunun tek an­lamı” dedi, “Kutsal Efendileri, m ezhebim izin Rom a’da zaten

Page 156: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

var olan diğer hizm et gruplarına katılm asını iStiyor. Acına­cak durum da olan biz rahibelerin yoksulların bü tün sorunla­rın ı çözebildiğim izden değil.”

Rahibe Teresa, sorunu kısa süre sonra anladı. D ünyanın her yerindeki büyük kentler gibi Roma’da da kentin sınırla­rında kontrol edilmez şekilde gelişen barakalar çok geniş bir alana yayılıyordu. İm kânlar yoktu: ne su, ne elektrik, ne ka­nalizasyon atığı, ne sokak lam baları. Rahibeler, R om anın gü­neydoğu sın ırındaki baraka kasabasında hizm ete başladılar. Yakınlardaki, R om anın henüz dört yüzyıllık olan ‘m odern’ su kem erlerinden biri, kızıl-kahverengi taştan Felice Su Ke­meri görülüyordu.

Aynı yıl rahibeler A frika’da, Tanzanya ülkesinde de bir ev başlattılar. Ü lke henüz dört yıllıktı. Tanganyika’yla Zanzibar’dan kuru lm uştu . Tanzanya’da birçok Katolik var­dı. Resmi dil İngilizce ve yaygın olan Bantu dilin in bir lehçesi olan Swahili’ydi.

H in t O kyanusundan beş yüz m il içeriye gidildiğinde Tabora’ya geliniyordu. Burası yirm i bin kişinin yaşadığı bir kentti. A frika’daki ünlü iki yerin arasındaydı: Tanganyika G ölüyle Serengeti’de o tların yetiştiği ovalar. Yaşlı toplulu­ğu ve kavşaklarıyla Tabora hem H ıristiyan kiliselerini hem de minareleriyle M üslüm an cam ilerini göz önüne seriyordu. Başpiskopos M ark M ihayo Sevgi Görevlileri’ne, burada eski­den A frikalı Beyaz Rahibeler’in kullandık ları bir yapı toplu­luğunu verdi.

Rahibe Teresa’ya rehberlik yapan rahip, “Bu topluluktaki yapılar çok eskidir” diye açıkladı. “Sıvanmış kerpiç tuğlalar bu sıcağa ve kuraklığa dayanıklıdır. N e var ki, kısa am a acı­masız yağm ur mevsimlerde zarar gördüler. Ç ok tam ir gereki-

nyor.Rahibe Teresa, “Yağmur mevsimi ne zam an başlar?” diye

S e v g i G ö r e v l i s i 4=’

sordu.Rahip, güneşin aydınlattığı gökyüzüne baktı. “Bugün­

kü mavi gökyüzü sizi kuşkuya düşürm esin, am a birkaç hasta içinde başlayabilir.”

Rahibe Teresa yapı top luluğunun tozlu yolunda yerlilerin merakla top landık ların ı gördü. Yoksulların en yoksullarının boş, um utsuz, istenmeyen görünüşü vardı onlarda. Rahibe Teresa, “Burası T anrı için güzel bir şeyin yapılacağı m ükem ­mel bir yer olacak” dedi.

Birkaç gün içinde yerliler onun öngörüsünü doğruladı­lar. İstenmeyen bebekler, yetimler, ölm ek üzere olanlar, açlar, haStalar, cüzam lılar, yoksulların en yoksulları yapı toplulu­ğunda toplandı. H üküm et görevlileri Rahibe Teresa’yı yok­sul kelimesini kullanm am ası için uyardı. Bu, hoş bir kelime değildi. Rahibeler de uyarıldı. Yoksul, “bizim insanlarım ız” oldu— tıpkı yıllarca önce annesinin Ü sküp’tek i evlerine gelen yoksullar için kibarca dediği gibi.

1968’de Rahibe Teresa, rahibelerden birine “Şimdi de” dedi, “Londra’ya gittiğim de televizyonda benim le bir söyleşi yapılacağını sanıyorum . M uggery adında biri, galiba.”

Söyleşilerden hiç hoşlanm ıyordu. Yine de itaat ediyordu. Bir kişiyi M esih’e hizm et etmesi için etkileyecekse söyleşiyi geri çevirir miydi? Hayır, bu düşünülem ezdi. İngiliz Yayım­cılık Şirketi (BBC) söyleşiyi Cavendish M eydanındaki Kut­sal Ç ocuk M anaStırı’nda yapacaktı. Rahibe Teresa geç kaldı. Kendisini bekleyen televizyon ekibiyle tan ıştırıld ı.

Biri dinç, afacan yüzlü, gözleri çok sulanm ış bir adama işaret ederek “İşte konuğunuz M alcolm M uggeridge” dedi.

Rahibe Teresa, avuçlarını birleştirip H in tlile rin saygı ha­reketini yaparak, “Tanı sizi kutsasın Bay M uggeridge” dedi.

H em en aynı hareketle yanıt veren M uggeridge, “Bir süre Kalküta’da yaşadım ” dedi, aniden. “Bu yoldan. Gelin, Rahibe

161

Page 157: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Teresa!”O nu, kam eraların kuru lduğu salona götürdü. M uggerid­

ge iyi hazırlanm ıştı. Soruları kısa ve konuyla ilişkiliydi. R ahi­be Teresa sinirliydi. Yanıtları kısaydı, durarak konuşuyordu, tartışm a yaratacak bir yan yoktu. M uggeridge yarım saatlik program için yeterince malzeme yokmuş gibi, düş k ırık lığ ına uğramış, sonra da huzursuz olmuş görünüyordu.

“Sizin ve rahibelerinizin yapmaya çalıştığınız işin bir hü­küm et kuruluşu tarafından daha iyi ele alınabileceğini dü­şünm üyor m usunuz?” diye deşti.

Rahibe Teresa, “Yoksula daha çok yardım etm ek daha iyi­d ir” yanıtın ı verdi. “A m a biz sevgi sunuyoruz.”

M uggeridge göz kıptı. “Peki, genel kanıya göre H ind istan ’da çok yoksul var, ölmek üzere olan bebeklerin neden birkaçı kurtarılm ıyor?”

Şimdi Rahibe Teresa göz kırp tı. Tanrı gökyüzüne çok mu yıldız yerleştirmişti? “Bir bebeği hiç geri çevirmem. Bizim yo­lum uz yaşamı, bir çocuğun yaşam ındaki M esih’in yaşamını korum aktır.” içinden, bu çocukların sayısı asla yeterince ola­maz diye düşündü. Ç ocuklar T a n rın ın yaşamıdır.

Söyleşiden sonra Bay M uggeridge düş k ırık lığ ına uğramış görünüyordu. Rahibe Teresa, söyleşinin o gece geç saatlerde yorum lanacağına dair fısıltılar duydu. Söyleşinin çekişme­den yoksun olduğu gerçeği bir yana, ışık da kötüydü. Rahibe Teresa para bile istememişti. Televizyon ekibinden bazıları, söyleşi hiç yayınlanmazsa m utlu olacaklarm ış gibi davranı­yorlardı.

Rahibe Teresa bu olaya om uzlarını silkti. Söyleşiye ne ola­cağı T a n rın ın işiydi. O nun görevi, sadece itaat etm ekti.

Bir yıl sonra Rahibe Teresa Avustralya’n ın Bourke kentinde bir ev açtı. Bourte, Avustralya’n ın güneybatısında Darling

Page 158: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

ı ı ı ı ı ı ı ım ı ı ı ı ıu ıu u ı ıu

Irm ağ ın ın yanında yer alan üç bin kişin in yaşadığı küçük bir kentti. Bu kasvetli, nüfusun seyrek olarak dağıldığı çalılık ülkede yoksulların en yoksulları asıl yerlilerdi. Ç ağrı eski bir doSttan, şimdi Avustralya’da kardinal olan James Knox’tan gelmişti.

Bir AvuStralyalı, “ A sıllar’ tıpkı A m erika’daki yerliler gibi, kimseye ait olmayan topraklarda iki k ü ltü rün arasına sıkışıp kalm ışlardır” diye açıkladı.

Rahibe Teresa, burada yaşayanların asıl yerlileri yargı­lam am aları gerçeğini beğendi, am a sadece çıplak bir gerçeği belirtti. O , sosyal hizm et uzm anı değildi. Yoksulların en yok­sullarına karşılıksız hizm et sağlıyordu. Sevgi, bunun yanı sıra geliyordu.

Aynı yıl Rahibe Teresa başka bir düşünü daha gerçekleş­tirdi. Rahibelerle rahiplerin m ezheplerindeki aynı amaçlara kendini vermiş, d in insanları olm ayanlardan kuru lan bir dernek istiyordu. B unun bir örneği yoktu. Fransiskanlarla Benediktenlerde böyle hizm et grupları vardı. A m a Rahibe Teresa, bu hizm et grubunun dinsel farklılıkları azaltacağını düşünüyordu. B irinin, “birlikte çalışm ak” için Katolik, ha tta H ıristiyan bile olması gerekmezdi. Birlikte çalışanlar, ‘yok­sulların en yoksullarına gönülden hizm et etm ek için’ ortak bir am açta birleşeceklerdi.

D in insanlarından oluşmayan bu dernek çok sıkı örgüt­lenmeyecek, olabildiği kadar en basit tarzda çalışacaktı. O n ­ların ruhsallık ların ın sağlam zemini kuşkusuz dua olacaktı. Rahibe Teresa duan ın im ana, im anın sevgiye, sevginin h iz­mete yönlendirdiğine her zam an inanm ıştı. D in insanları olmayanları, rahibeler ve rahiplerle birlikte her gün Assisili Aziz Francis’in ünlü duasını etmeye yüreklendirecekti:

Tanrım, her yerde barış ve huzuru sağlamak için bana yardım

Page 159: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

et ki;Kinin bulunduğu yere sevgi,Hakaretin bulunduğu yere af,Anlaşmazlığın bulunduğu yere birlik,Yanlışlığın bulunduğu yere hakikat,İmansızlığın olduğu yere iman,Ümitsizliğin olduğu yere ümit,Karanlığın olduğu yere aydınlık,Kederin olduğu yere neşe getireyim.Rab’bim lütfet!Avutulmaktan çok avutmayı,Anlaşılmaktan çok anlamayı,Sevilmekten çok sevmeyi dileyeyim.Çünkü insan verince alır,Benliğini unutunca benliğini bulur,Affedince affedilir, ölünce sonsuz hayata erişir.*

Rahibe Teresa, Roma’da Papa VI. Paul’a düşünü anlattı. Papa, “Devam edin” dedi. “Birlikte çalıştığınız ilk kişi ben olacağım.” Rahibe Teresa, çok heyecanlandı. Eski, çok sadık doStu A n n Blaikie’yle ve başkalarıyla da görüştü. K alküta’da bir İngiliz işadam ının eşi ve a k tif bir K atolik olan A n n Blai- kie 1954’de K alighat’a gitm işti. Sevgi Görevlileri’n in göster­dikleri sevgiyle coşmuştu. Kendisi ve ailesi 1960’da Londra’ya geri döndükten sonra da, Rahibe Teresa’yla ilişkisi sürm üştü. Rahibe Teresa’n ın yoksullara nasıl hizm et ettiğ in i hiç unu t­muyordu.

Rom a’da bir araya gelen iki kadın , Uluslararası Rahibe Teresa’yla Birlikte Ç alışanlar D ern eğ in in tüzüğünü yazdı. Yeni tüzük üç gün sonra Papa VI. Paul’a verildi. Papa, tüzüğü kutsadı. Rahibe Teresa’n ın a rtık nasıl görüşme im kânı bu l­

* Çeviri, Turgay Üçal, Tanrı’yla Baş Başa Dua, İstanbul, 1997, s. 16’dan.

Page 160: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

duğu şaşırtıcıydı. K ardinal Agaginian, Ö vgü K ararı çıkar­dı. D uada ve sunuda bir araya gelerek birlikte çalışanlar, her kaSttan ve her inançtan yoksulların en yoksullarına hizm et etmeye ve iyi işler yapmaya başladılar.

Rahibe Teresa, rahibelerinin ve rahiplerinin yaptıkları gibi, birlikte çalışan kişileri de her gün Aziz Francis’in duası kadar ikinci bir dua daha etmeye yüreklendirdi. Bu, Papa VI. Paul’un duasıydı:

Bütün dünyada Yoksul ve aç yaşayan ve ölen Dostlarım ıza hizm et etmeye Layık olmamızı sağla, Rab.Bugün onlara bizim ellerimizleGündelik ekmekleriniVe bizim anlayışlılığımızla sevgi ver,Esenlik ve sevinç ver.

A n n Blaikie, Birlikte Ç alışan la rın ilk başkanıydı. Bir­likte Ç alışanlar ellerinden geldiğince her şekilde yardım ediyorlardı. Am açları, Rahibe Teresa’n ın amaçlarıydı. Sevgi Görevlileri’n in ve Sevgiyi Yaymakla Görevli R ahipler’in evle­rindeki ihtiyaçlar çok fazlaydı. Birlikte Ç alışanlar bunu kısa sürede iyi öğrendiler: ilaçlar, vitam inler, tepsiler, şırıngalar, iğneler, sargı bezleri, koyulaştırılm ış süt, konserve bebek yiye­cekleri, giyim eşyaları, yatak takım ları, hasırlar, sandaletler, battaniyeler. Birlikte çalışanların birçoğu sadece bu gereçleri toplam ak ve çeşitli evlere gönderm ek için çalışıyordu. Bu çaba başlı başına büyük bir hizm etti. Rahibe Teresa, bunları para toplam ak için istem ediğini belirtiyordu. M alzeme yardım ı, evet. Para, hayır.

“Para bir şekilde gelir” diyordu. “Ö rgütlerim izin para is­

Page 161: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

temekle tan ınm asın ı istem iyorum .”İyi niyetli bazı yardım cıları yeniden eğitmek zorunda kal­

dı. B irlikte Ç alışanlar’dan hiç kim se para alm amalıydı. M a­kam iddiasında bulunm am alıydı. Çekici görünüm lü haber bültenleri onun için lanetti. Toplam a merkezleri asla k iralan­mış bir yer olmayacaktı. Garajlarda, kiliselerde ve özel evlerde bağışlanm ış yerler olacaktı. H içbir yardım çok az değildi.

“Birçok kişi büyük işler yapm ak iStiyor” diye açıkladı. “H iç kimse küçük şeyler yapmak istemiyor— görmeyen biri­n in adına m ektup yazmak, b irin in kirli elbiselerini yıkamak, b irin in küçücük evini temizlemek.”

1960’ların sonunda Rahibe Teresa’n ın yönetim inde yok­sulların en yoksulları için küçük şeyler yapan bir gücün gide­rek büyüdüğü görüldü. Ö rgü tün merkezinde Sevgi Görevli­leri yer alıyordu. A rtık 585 rahibe vardı. Başvuran adayların oranı yılda yüz kişiydi. Bir düzine ülkeden geliyorlardı.

1969’un sonunda Sevgi Görevlileri bü tün H ind istan ’da yirm i beş, başka ülkelerde de beş ev kurm uşlardı. A m a bü­tü n öykünün anlatılm ası bununla başlamıyordu. Ö rneğin; sadece K alküta’daki evde farklı altm ış atılım yürütülm üştü! Sadece K alküta’daki Ö lm ek Üzere O lanların Evi’ne, en kötü durum da olan yirm i b inin üzerinde insan alınm ıştı. Yarısı kurtu lm uştu . Bir zam anlar sadece beş öğrencisi olan M oti J ih l’deki m inik okulda şimdi beş yüz öğrenci vardı.

Aynı şekilde, Sevgi Görevlileri’n in otuz evinden ya da kuru luşundan her birinde, yetimlere, ölmek üzere olanlara, haStalara, cüzam lılara, açlara ve yoksul eğitimsiz çocuklara hizm et verilen çok sayıda girişim yönetiliyordu.

Ayrıca Rahibe Teresa’n ın övülen grupları da vardı: Sevgi­yi Yaymakla Görevli Rahipler ve Birlikte Çalışanlar. R ahip­lerin sayısı yüze yakındı. Sıkı örgütlenm iş olmasa da, Birlik­te Ç alışanlar’ın olağanüstü bir hızla a rttık ları görülüyordu.

Page 162: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

D aha embriyon halindeki örgüt birbiri ardına birçok ülkede doğuyordu. H er birine, o ülkedeki başkanla birlikte A nn Blaikie başkanlık ediyordu.

Bir yıl önce Rahibe Teresa’yı M alcolm M uggeridge’le tan ış­tıran John Southvvorth, İngiltere’deki Birlikte Ç alışan ların o rtak başkanıydı. D aha binlerce Birlikte Ç alışan olacak mıy­dı? Eğer olursa, yoksulların en yoksullarına gönülden karşı­lıksız hizm et etm ek için yeterince disiplin altına alınacaklar mıydı?

Londra’da Rahibe Teresa’ya BB C’de bir yöneticinin, M al­colm M uggeridge’le yaptığı söyleşisinin, düş k ırık lığ ına uğra­yan televizyon ekibinin öne sürdüğü gibi gece geç saatte değil, pazar akşam ı yayınlanm asında ısrar ettiği söylendi. O , prog­ram ı unutm uştu . Rahibe Teresa’ya, program ın M uggeridge’in meslek yaşam ında hiç kazanm adığı kadar başarı kazandığını söylediler. Program tekrarlandı. O , para istem em işti, ama B B C’ye on beş bin doların da üzerinde para yağdı. Rahibe Teresa, daha önce hiç kim senin yapmadığı şekilde onların yüreklerine ulaşm ıştı. Para, Londra’daki Birlikte Ç alışanlar’a teslim edildi. BBC, Rahibe Teresa’dan kuşkusuz başka bir söyleşi iStedi.

“Ve diyorum ki, bir saatlik bir televizyon program ı için, işinizin başında film inizi çekmek için bize izin verir misi­niz?” diye heveslendiler. “Eski keyifli K alküta’da?”

Rahiplerin ve rahibelerin çalışm alarının iyi duyurulabile- ceğini biliyordu, am a hoşlanm adığı bir yaltaklanm a tu tum u da vardı artık . İnsanlar ona ünlü biriymiş gibi davranıyorlar­dı. Bu, hataydı. N asıl zam an ayırabilirdi?

“H ayır” dedi.

Page 163: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

14B B C , Rahibe Teresa’n ın kabul etmemesine, onun başında olan kişiyi arayarak tepki göklerdi. Kısa süre sonra Londra’daki K ardinal H eenen’dan bir m ektup geldi. “Rahibe Teresa, yok­sulların en yoksulları için yaptığı işi dünyanın öğrenmesine izin verir mi?” diye soruyordu.

K ardinale yanıt verm eden önce K alküta başpiskoposuna gitti. O da, dünyanın onun işini anlam asına izin vermesini önerdi, insanlarda yardım etm e açlığı olduğunu bilmiyor muydu? Bu, belki de im ana ulaşm anın bir yolu değil miydi?

B B C ’ye şunları yazdı: “Eğer bu T V program ı insanların T an rıy ı daha çok sevmelerine yardım edecekse o zam an ya­parız, ama tek bir koşulla— işlerini yaparlarken rahibelerle rahipler de katılacaklar.”1

Televizyon ekibine beş gün verdi. 1969’un başında gel­diler. K alküta’n ın sıcağının ve nem inin yeni gelenlerde yol açtığı rahatsız olmuş ifadeyi hem en takındılar. H enüz yağış mevsimi bile değildi. Rahibe Teresa onları M anaklır Evi’n in avlusuna kabul ettiğinde, ekipten hiç kimse kendilerine sade­ce beş gün verildiğinden şikâyet etmedi.

O n u n küçük ofisine baktılar. Kocam an operasyonlarının

Page 164: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

m erkezinin burası olduğunu öğrendiklerinde şaşırdılar. Bir daktilosu vardı. Sonunda yumuşayıp bir telefon edinm işti. Sık olmasa da kendi açıyordu: “Rahibe Teresa konuşuyor.”

Televizyon ekibine, “K alküta’da genel grev var” dedi, “A m a sizi yavaşlatmamalı.”

Ekip onu eğlendiriyordu. Şimdiye kadar tan ıd ığ ı herkes­ten daha hızlı akıllıca yanıtlar veren M alcolm M uggeridge’in televizyon ekranında görülen ünlü bir yüz olduğunu bi­liyordu. A m a işin başında direktörü Peter C hafer vardı. M uggeridge’e emirler yağdırıyordu. Rahibelerin basit yaşam­ları korkuyla karışık bir saygı uyandırm ış gibi, Muggeridge giderek daha çok boyun eğiyordu. K am eram an ve sesçi araç gereçlerini avluya kurm aya başladılar.

Rahibe Teresa, “Şimdi gelin, evin E fendi’siyle tan ışın” dedi. O nları şapele götürdü. “M esih’le her şeyi yapabili­riz, M esih’siz hiçbir şey yapamayız” diye açıkladı. “H er gün -K u tsa l Paydaşlık ded iğ in iz - Kutsal Sakram ent’i almazsak güçsüz oluruz.”

Avluya dönerlerken Rahibe Teresa, sabah hepsinin rahi­beler ve rahiplerle birlikte Kutsal Sofraya katılm asın ın hoş karşılanacağını söyledi. O nlara yer ayıracaktı ve bir dua k i­tabı bulacaktı. M alcolm M uggeridge’in her sabah Rahip A ndrew ’un Kutsal Sofrayı kutsarken gelmesinden hoşnuttu . Genel grev yabancılar için de ayinleri kolaylaştırıyordu. Lower C ircular R oad’a bakan pencerelerden gelen alışıldık trafik gürültüsü susmuştu. Rahibe Teresa, M alcolm M uggeridge’in Kutsal Sakram ent’e katılm adığını, ama çok etkilenm iş gö­ründüğünü fark etti.

Ö lm ek Üzere O lan ların Evinde ziyaretçilerin her zam an yaşadıkları küçük bir mucizeyi bu BBC ekibi de yaşadı. H er şeyden önce kötü kaderlerinin felce uğrattığı, b ir deri bir kem ik kalm ış, ölmek üzere olan kişilerin görünüşlerinden

Page 165: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

dehşete kapıldılar. Sonra istenmeyen yoksul yaratıklara acı­d ık ların ı dile getirdiler. Çökm üşler, yaşlılar, hastalarla kişisel bağlantıdan sonra ziyaretçiler bu acınacak yaratıkların, sevi­lebilir ve sevimli gerçek insanlar oldukların ı anladılar. Sevgi önem li olmayan bü tün düşünceleri bir kenara itiyordu. İnsan bu sevgili kişisel doftları nasıl teselli etmezdi?

A m a film ekibi, N irm al H riday’ın içinde çekim yapma­n ın âdeta im kânsız olduğunu biliyordu. K am eram an, “Film çekm ek için ışık çok k ö tü ” diye ısrar ediyordu. “Tek bir p ro ­jektör getirdik. O da, Ö lm ek Üzere O lan ların Evindeki bu loşlukta yeterli değil.”

Yine de filmi çektiler. Kullanabilecekleri bir şeye raftla- d ık larından em in olduklarında, avluda güneşin altında o tu ­ran hasta ları çektiler. Shishu Bhavan’daki çocukların film ini çektiler. O kulları, cüzam lıları çektiler. Muggeridge kim i kez tüm üyle yenik düşüyordu. Kameraya takılıyordu. G özlerin­den yaşlar iniyordu. C üzam lıların , Rahibe Teresa’n ın aldığı bir m atbaa m akinesinde broşür basarak para kazandıklarını öğrendiğinde şaşırdı.

“A m a siz m atbaa m akinesini nereden biliyorsunuz? Nasıl vakit buluyorsunuz...” Sorular boğazına düğüm lendi.

Ekip, çekim i bitirdi. F ilm in büyük bölüm ünün sonuç ver­meyeceğinden emindiler. Hassas film kutu ları K alküta’n ın kavuran güneşinin altında sık sık pişip durm uştu. İçerisi loş­tu , ışık sorunları vardı. Rahibe Teresa, ekip bu konuda kendi­ni kötü hissettiği için üzüldü. Film in T a n rın ın p lan ın ın bir parçası olup olm adığına ancak O karar verecekti.

Ekip gittik ten sonra M alcolm M uggeridge’i düşündü. En sonunda onun, yoksulların yüzünde acı çeken İsa’yı gördü­ğünden em indi. Evet, iğneleyici zekâsına rağmen, çabuk kav­rayan biriydi. İsa’n ın yüzünün etkisiyle çökm üştü. Kilisesi yokm uş gibi görünüyordu. Kutsal Paydaşlık’tan uzaklaşmış

Page 166: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

görünüyordu. B unlar Rahibe Teresa’n ın çok can ın ı sıkıyor­du, çünkü M alcolm M uggeridge’in yüreğinin gerçek Isa’ya hazır olduğunu biliyordu.

O na m ektup yazm ak zorunda kaldı:

İsa’yla ilk Kutsal Paydaşlığınızı yaptığınızda İngiltere’de ol­sam diye yüreğimde çok sık bir iStek duyuyorum. Bilmiyo­rum —ama İsa yerine getirilmesini imlemediği istekleri hiç duyurmaz.2

M uggeridge ona yanıt verdi. Büyük bölüm ünü hurda­ya atmaya hazır oldukları film güzel o lm uştu— özellikle de Ö lm ek Üzere O lan ların Evindeki sahneler. Ekip şaşırmıştı. B unun m antığı yoktu. Böyle bir şey olam azdı. Sanki m ekânı sevgi aydınlatm ıştı. M uggeridge bunu açıkça o kadar çok an­latıyordu ki, H ıristiyan lık tan kuşku duyanları kızdırıyordu. Bunun tekn ik bir açıklaması olmalı, diye ısrar ediyorlardı. A m a Muggeridge biliyordu. Tek açıklaması mucizeydi: Ö l­mek Üzere O lan ların E v in in içini sevgi aydınlatıyordu!

Sonra kiliseye neden gitm ediğini ya da Kutsal Sakra- m ent’e neden katılm adığ ın ı Rahibe Teresa’ya açıklıyordu. İngiltere’de, siyaseti ve ikiyüzlülüğü kilisede çok sık görüyor­du.

Rahibe Teresa ona yanıt verdi:

Filmin insanları Tanrıya daha çok yaklaştırdığına, böylece sizin ve benim umutlarımızın gerçekleştiğine inanıyorum, Tanrının büyük yüceliği için size verdiği güzel armağanı kul­lanmanız gerektiğini şimdi her zamankinden daha çok düşü­nüyorum. Olabileceğiniz ve yapabileceğiniz tek şey, her şeyin O ’nun için, sadece O nun için olması. Bugün kilisenin yüze­yinde olanlar geçecektir. Mesih için kilise bugün, dün ve yarın

Page 167: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

aynıdır. Elçiler aynı korku, güvensizlik, başarısızlık, sadakat­sizlik duygularını yaşadılar, yine de Mesih onları azarlamadı. Sadece, “Küçük çocuklar -az im anlılar- neden korkuyorsu­nuz?” dedi.3

M uggeridge’in d irencinin zayıfladığını m ı fark ediyordu? O na yeniden yazdı. M uggeridge’i, İsa’ya inanm ak ifteyen, ama kuşkularla mücadele eden ihtiyar N ikodem os’a benze­terek, ‘küçük bir çocuk olarak T a n rın ın K rallığına kabul edilm esi’ gerektiğinde ısrar etti. Dünyasal endişelerini bırak­malıydı. A ncak o zam an Tanrı özlem inin neden çok yoğun olduğunu anlayacaktı. A ncak o zam an M esih’in kişi olarak kendisine duyduğu sonsuz sevgisini hissedecekti.

1970’in başında gösterilen televizyon program ı çok beğe­nildi. Rahibe Teresa, aynı y ılın aralık ayında başka bir Sevgi Görevlileri evi açm ak için Londra’ya gittiğinde ayrıntıları M uggeridge’den dinledi. Ev, Southall denen bölgedeydi. Bu­rası H in tli göçmenlerle tanınıyordu. Bu, sadece bir ev değil­di, Avrupa’dan ve iki A m erika’dan da gelen acemilerin de eğitim görecekleri bir yerdi. D ünya çapındaki yoksulların en yoksulları örgütüne hizm et etm ek isteyen o kadar çok kadın vardı ki, hepsi K alküta’daki M anastır E vinde eğitim göre­mezdi. Rahibe Teresa’yla daha çok seyahat etm ek, rahibeleri doğru şekilde eğitm ekten daha önem li değildi. O , bunu hep biliyordu.

K ardinal H eenen’in, ilk R ab’bin Sofrasını kutsam ak için Southall ’daki eve gelmesi Rahibe Teresa için bir sürpriz miy­di? “İsa gelebiliyorsa, tabii ki kardinal de gelecek” diye belirt­ti.

Rahibe Teresa, M uggeridge’in K alküta’da yaşadıklarını, kendisinin çok kullandığı ifadelerden biri olan Tanrı İçin Güzel Bir Şey (Something Beautiful For God) adıyla kitaba

Page 168: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

dönüştürdüğünü öğrendi. Rahibe Teresa’n ın ona dokuz sayfa olarak yazdığı sevdiği duaların, düşüncelerin ve başka şeyle­rin de birçoğunu kitaba alm ıştı. B ütün te lif hakları Rahibe Teresa K om itesine veriliyordu. Kitap, N isan 1970’de basıla­caktı.

Bu sırada Rahibe Teresa, A rnavu tluk’tak i kız kardeşin­den üzücü bir haber aldı. Agatha, annesinin güçten düştüğü­nü yazıyordu. Seksen beş yaşındaki annesi k ırk beş kilo bile değildi. Rahibe Teresa, Yugoslavya’ya bir seyahat planladı. O n u n buradan ne yapabileceğini kim bilirdi ki?

Am a gitm eden önce Rahibe Teresa, Roma’ya çağrıldı. 6 O cak 1970’de Papa VI. Pius, ona Papa X X III. John Barış Ö d ü lü ’nü verdi. Ö len papa, Pacem in Terris kararındaki ba­rış çağrısına cevap veren barışseverleri onurlandırm ak için bu ödülü koym uştu.

Rahibe Teresa, bu kez de kardinaller ve piskoposlar kala­balığında kendini çok gözle görülür, çok onurlandırılm ış his­setti. M esih’e Rahibe Teresa’dan daha çok hizm et eden papa onu övdü. A m a Rahibe Teresa ne yapabilirdi? Ö dü l gerçekten de iki büyük papadan geliyordu. Beraberinde yirm i beş bin dolar getiriyordu. A lçakgönüllülüğüne teslim olm ak istediği için, yoksulların en yoksullarını bu paradan yoksun bıraka­bilir miydi? Kendi isteklerinin üzerinde durm aya da cesaret edebilir miydi?

“T a n rın ın bana verdiği her şeyi kabul ediyorum ” diye dua etti.

O yılın nisan ayında Rahibe Teresa, beş rahibeyle birlikte Avustralya’da ikinci bir ev açmaya gitm eden birkaç gün önce düşüp kolunu kırdı. Bu, onu şaşırtm adı. O lağanüstü bir düşü fark etm eden önce acı çekmesi gerekiyor gibiydi. Venezuela’ya gitm eden az önce de başından yaralanm ıştı. Bunu sevinçle karşılam ıştı. Acı çekmek onu İsa’ya daha çok yaklaştırıyordu.

Page 169: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Bu kez doktor ona Avustralya’ya gitm em esini söyledi. Ra­hibe Teresa ısrar etti. Rahibe Teresa’yı kendi ‘akılsızlığına karşı korum ak için doktor kolunu bağladı ve bedenine tu t­turdu. Rahibe Teresa gitti. Bedenini alçıya alınm ış gibi his­sediyordu.

Rahibe Teresa’yla diğer rahibeler, kimsesizlere hizm et et­mek için bir ev açmayı planladıkları M elbourne’a geldiklerin­de, Rahibe Teresa, mumya olm aktan sıkıldı. Rahibeler bant­ların büyük bölüm ünü açtılar. Loreto rahibelerinin bölge yöneticisi ev bulm alarına yardım etti. Ev çok ihm al edilmişti. Çatısı akıyordu, yerler kirliydi.

Rahibe Teresa her zam an yaptığı gibi hemen temizliğe başladı. Bu kez tek koluyla... Rahibelerinden çok şey isteme­sinin nedeni buydu: o, her zam an kendini çok veriyordu. O gece rahibeler, k ırık kolunu dayasın diye Rahibe Teresa’n ın p o rta tif karyolasının bir yanına battaniyelerini yığdılar. Er­tesi sabah rahibeler, üzerlerine battaniyelerin örtü lm üş oldu­ğunu gördüler.

Rahibe Teresa, “N isan sonunda hava geceleri soğuk olu­yor” yorum unda bulundu. “Avustralya’ya kış geliyor.”

H a z ira n d a Yugoslavya’n ın Belgrat kentine uçtu. Sonra güneye, Ü sküp’e gitti. Buradaki başpiskopos onu gelecekte bir ev açmaya teşvik etti. Yoksulluk andı içtiği için, annesinin onun artık seyahate çıkmayacağını düşündüğünü hatırladı. A rtık sürekli seyahat ediyordu, am a gitmeyi en çok iStediği tek yere henüz gitm em işti: A rnavu tluk’a.

Rahibe Teresa, annesiyle babasının mem leketi Prizren’i bir kez daha gördü. Yaklaşık elli bir k işin in yaşadığı bir kent­ti, ama hâlâ birbirine bitişik, üzeri k ırm ızı tuğlalı, sıvalı taş binalar ön plana çıkıyordu. M üslüm anlardan esinlenilen kubbeler her yerde vardı. Kamaya benzeyen birkaç m inare gökyüzüne uzanıyordu. D aha çok, hatırladığı gibiydi. 1963

Page 170: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

depremi Prizren’i etkilem emiş miydi?Ç ok daha iyi hatırladığı U sküp’teki hasarı daha iyi gördü.

Evet, Vardar’ın üzerindeki eski Roma köprüsü, ünlü kervan­saray dâhil, diğer ün lü yapıların çoğu gibi duruyordu. Tatlı anılarıyla eski tren istasyonu dâhil, eski yapıların birçoğu git­mişti. Eski iftasyondan sadece saat kalm ıştı. Bu, ilk deprem sarsıntısı an ında donm uş bir anıttı: 5:17. Vlask C addesi’ndeki onun eski Kutsal Yürek Kilisesi gitm işti. Evi de gitm işti. M e­zarlıkta babasının m ezarın ın izi bile yoktu!

Büyük bir korkuyla, “Karadağ’a gitmeliyiz” dedi.Kendisine, yeryüzünde hiçbir şey sonsuza kadar değil,

diye hatırlattı. O tarih te atların çektiği arabalar yoktu. D ağın kenarında bir otom obil duruyordu. T anrıya övgüler olsun! Usküp civarındaki m anastırların çok tip ik olan geniş tek kubbeleri bir kez daha uzaktan görülüyordu. B inanın içinde Rahibe Teresa dua etm ek için diz çöktü. 1927 ve 1928’de bu­rada saatlerce kararsızlık yaşamıştı. Yaşamı ne kadar m ükem ­mel değişmişti.

D aha sonra Letnica’daki kutsal Cernagore M adonnası olan M eryem’in heykelini düşünürken arkadaşlarına, “K ırk iki yıl sonra en azından onun yüzü hâlâ aynı” diye eSpri yap­tı.

1971 ilkbaharında H ind istan ’daki bir krizle Rahibe Tere­sa K alküta’ya döndü. Bengal eyaleti yoksul olduğu kadar da bir kez daha dış etkilerin kurbanı olm uştu. Batı PakiStan, Bengal’in hemen doğusunda bulunan D oğu Pakistan’la çar­pışıyordu. D oğu PakiStan, yeni Bangledeş ülkesi olarak ba­ğım sızlığını ilan etm işti. A k ın ak ın Bengal’e gelen H indu PakiStanlılar tam ortada kalm ışlardı. Sayıları on milyondu!

Yüz binlercesi en yoksul kent olan K alküta’ya sığındı. Yeni bir kalkınm ada kullanılm ak üzere saklanan dev gibi ka­

Page 171: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

nalizasyon künk lerin in içinde barınıyorlardı. Rahibe Teresa sığınm acıların sadece doyurulm aları gerektiğini değil, hasta­lık lardan korunm aların ın da gerektiğini biliyordu. Böyle bir o rtam da kolera, çiçek hastalığı ve dizanteri hemen yayılırdı. Gerçekten de H in d iftan ’ın her yerinde bulunan Sevgi Görev­lileri, sığınm acıların hemen yardım ına koştular.

Rahibe Teresa açıkça, “H ind iftan , milyonlarca Pakiftanlı sığınmacıyı kabul etm ek ve onlara bakm akla olağanüftü bir iş yapmıştır. H in d iftan ’da onlara biz bakacağız” dedi. “H in ­d iftan Başbakanı Bayan G andi, onlara kapıları açarak M esih gibi o lağanüftü bir iş yapm ıştır.”

D aha sonra M alcolm Muggeridge, Tanrı İçin Güzel Bir Şey k itab ın ın piyasa çıkması nedeniyle Londra’da düzenle­nen törende, Rahibe Teresa’n ın Nobel Ö dülü adında bir ödül kazanm asından söz ediyordu. Rahibe Teresa, böyle konuşm a­ları hiç sevmiyordu. A m a yoksulların en yoksullarına bir rupi daha getirecekse bir ödülü nasıl geri çevirebilirdi?

1970 ve 1971 yıllarında Sevgi Görevlileri, uluslararası evlere olduğu kadar H in d iftan ’daki evlere de yenilerini ekle­diler: Londra’da bir, Avuftralya’da bir, Venezuela’da iki tane daha ve Ü rdün’le A m erika Birleşik D evletlerinde ilk evleri­ni!

1971 sonbaharında Rahibe Teresa, M uggeridge’in Tanrı İçin Güzel Bir ^e^ 'in in A m erika’da da piyasaya çık tığ ın ı du­yurm ak için N ew York’a gitti, ama aklında başka bir şey daha vardı. K ardinal Cooke, hizm et grubunu N ew York C ity baş­piskoposluk bölgesine davet etm işti. ISpanyol göçmenleriyle South Bronx, Rahibe Teresa’ya çekici geliyordu. O n ların yok­sulluk ların ın ve um utsuzlukların ın kökü K alküta’dakilerle aynı değildi. Bu yoksulların birçoğu uyuşturucudan ölüyor­du. Rahibe Teresa’yla rahibeleri bu yeni sorunu ele alabilirler miydi? Bunu ancak zam an göfterirdi.

Page 172: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

18 Ekim 1971’de Rahibe Teresa, South Bronx’ta yeni bir ev açtı. H er zam an olduğu gibi yoksulluk and ına kesinlikle uyuldu. Rahibe Teresa, sadece dürdükleri yataklarını getiren beş rahibeyle geldi. Evde altı adet eski yaylı yatak, bir masa, iki sıra, bir büfe ve kitap rafları vardı. Sağlanan çeşitli büyük­lükte eski tah ta ku tu lar da eşya olarak kullanılacaktı.

Rahibeler neşeyle, “Tanrı sağlar” yorum unda bulundu­lar.

H er çaba başarılı değildi. 25 AğuStos 1971’de Sevgi G ö­revlileri ilk kez büyük bir aksilikle karşılaştılar: Seylan. D ud- ley Senanyake halk ın gözünden düşm üştü. 1970’de sosyalist­ler onu görevden indirm işlerdi. Sosyalistler çok daha radikal bir grup olan kom ünistlerle de mücadeleye başladılar. M art 1971’de iç savaş çıktı ve hastalarca sürdü.

H üküm et rahibelere gitm elerini söyledi. Bunun, onların iyiliği için olduğu söylendi, ama Rahibe Teresa kötü yöneti­len Seylan’da rahibelerin sosyal hastalıklarla bu run buruna gelmelerinin, sosyalistlerin canını sıkacağından kuşkulandı. H a lk ın K urtu luşu Cephesi on ların hakk ında sürekli atıp tu ­tuyordu. A yaklanm alar altı ay sonra baStırıldı, ama rahibeler gitmişlerdi. Seylan da... A rtık o, Sri Lanka adında uzlaşmaz bir sosyaliSt ülkeydi.

Rahibe Teresa, tam bir inançla “Başarısızlık İsa’n ın öpü­cüğünden başka bir şey değildir” dedi.

Page 173: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

15Sevgi G örevlilerin in evleri artm aya devam ediyordu: Bengladeş’te iki, Avustralya’da bir tane daha, İsrail’in sorun­lu yerleşim bölgesi Gazze’de bir, Yemen’de bir, Etiyopya’da bir. Rahibeler bir kez daha başarısızlığı tattılar. Belfast’taki ev kısa öm ürlü oldu. Rahibelerin korkunç bir tehdit altında olduklarını biliyormuş gibi görünen kilise görevlileri onu acele kapadılar.

Sonra Rahibe Teresa, kişisel bir kayıpla sarsıldı. Tem m uz 1972’de annesi öldü. Rahibe Teresa kaybın acısına ancak an­nesinin sözlerini hatırladığında dayanabiliyordu: “Kuşkusuz cennette kavuşacağız.” Rahibe Teresa buna kuşkusuz bü tün kalbiyle ve canıyla inanıyordu.

Tam iki yıl sonra A gatha da öldü. D aha altm ış sekiz ya­şındaydı. Rahibe Teresa, “H er zam an sadık bir koruyucu olan A gatha, görevini yaptık tan sonra eriyip g itti mi?” diye sordu.

Ö düller gelmeye devam ediyordu. İngiltere Prensi Phi­lip, 1973’de ona Tem pleton D in i Geliştirm e Ö dülü nü verdi. Ö dülle birlikte zengin bir işadam ı olan Bay Tem pleton’dan çok m iktarda para geldi. Rahibe Teresa, ödül parasını alırken şöyle dedi:

Page 174: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

[Bay Templeton’ın] bu kadar cömertçe, aldığı parayı verecek, Tanrının görkemi için harcayacak cesareti olduğu için Tanrıya şükrediyoruz. Bana verilen bu ödül aslında sevgi çalışmasını, insanlara Tanrının sevgisini yaymayı bütün dünyada benimle paylaşan insanların hepsine veriliyor.

Aslında O nun bedenine dokunuyoruz. Doyurduğumuz Mesih’in açlığı, giydirdiğimiz çıplak Mesih, barınak verdiği­miz evsiz Mesih’tir. Ekmeğe aç olan, giyinmek için çıplak olan, tuğladan yapılmış bir evi olmayan evsizler değil, bugün yoksul insanlarımızdaki Mesih de aç. Zenginler bile sevgiye, ilgiye, ilenmeye, onları çağıracak birine aç.

Daha önceki gibi bugün de Kendi insanlarının arasına gel­diğinde, Kendi insanları O ’nu tanımıyorlar. O, yoksullarımı­zın çürümüş bedenlerine geliyor. Zenginliklerinden, yürek­lerindeki yalnızlıktan bunalan ve kendilerini sevecek birinin olmadığı zenginlere de geliyor. Ve işte İsa size, bana geliyor.1

Sevgi Görevlileri, ödül parasından başka paralardan da yararlandılar. 1975 yılında İm paratorluk Kimya Endüstrileri onlara Tiljala’daki büyük yapı topluluğunu devretti. Bu, yu rt d ışından gelen gönüllülerin ve akıl hasta ların ın barınacakla­rı, yoksullara meslek kursların ın verileceği ve küçük kulübe endüstrisinin yapılacağı, her amaçla kullanılacak kocam an bir yapı topluluğuydu. Tesis Prem Dan, ya da Sevgi Arm ağa­nı adıyla tan ınd ı.

1975’in sonunda Rahibe Teresa, altm ış beş yaşındaki, açık havada kalm aktan çizgiler oluşmuş yüzünün Time dergisinin kapağında sergilendiğini gördü. Kocam an başlıkta “Yaşayan K utsallar” deniyordu. D erginin içindeki m akalede övülüyor­du. Uluslararası dergi onun ününü artırd ı. Bu, hiç hoşlanm a­dığı şeydi. A slında bundan çekiniyordu. Ü nlü olm ak onun b ü tün antlarına terSti. A m a bu ünden her zam an aklanırdı.

Page 175: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Bunu yadsıyamazdı: bir m erak nesnesi olarak, yoksulların en yoksullarının daha çok yardım a ihtiyacı olduğunu duyu­ruyordu. 1975’de yüzü aşkın evi ve b inin üzerinde rahibeyi yöneten Rahibe Teresa a rtık bü tün rahibeleri kişisel olarak yakından tanıyam ıyordu. K im tanıyabilirdi ki? Peder Le Joly ona rahibeleri hâlâ nasıl bu kadar iyi tan ıd ığ ın ı sorduğunda eleştirmiyordu.

Üzülerek “A rtık her acemiyi ve adayı tanım ıyorum ” diye itira f etti. “Şimdi sayıları üç yüzün üzerinde.”

Peder Le Joly gülümsedi. “İm anın ı ikrar eden yedi yüz ra­hibenin hepsini hâlâ tan ıd ığ ın ızı mı söylüyorsunuz?”

“Evet. H epsini kişisel olarak tanıyorum .”Tanıyordu. H er birini tanıyordu. Nerede hizm et e ttik leri­

ni, güçlü noktaların ı ve güçsüz noktaların ı biliyordu. B irinin özel bir eğitim arm ağanı mı vardı? Rahibe bunu bilirdi. Biri­n in tıbba yeteneği mi vardı? Rahibe bunu bilirdi. Biri duyarlı genç adaylarla çalışırken çok m u sertti? Rahibe bunu bilirdi. Yeni evler açmasına rağmen, her zam an en önem li görevinin rahibeleri eğitmek olduğunu düşünürdü. H er şeye rağmen mezhep onun yeryüzünde var olduğu zam andan sonra da de­vam etmeliydi. Bu ancak rahibeleri doğru eğitirse olurdu.

O, itaatliydi ve itaat bekliyordu. Bir zam anlar bir gazeteci, rahibeler son an tların ı içerlerse kendilerine belli bir evde gö­rev verilmesini isteyip istem ediklerini sordu. Rahibe Teresa, “Nereye gönderilirlerse oraya giderler” yanıtın ı verdi. A yrın­tılara girm edi, ama bir rahibeden H ind istan ’daki belli bir eve gitm esini istediğinde ondan akşam trenine binm esini bekle­diği konusunda birçok öykü anlatabilirdi. “H er şeye rağmen, neredeyse hiçbir şeyleri yok” diye akıl yü rü ttü . “Bir rahibe dürülm üş yatağını ve kovasını on dakikada hazırlayabilir.”

1976’da Rahibe Teresa, Bronx’ta bir manaStırda Sevgi G örevlilerin in D üşünm e kolunu kurdu. Bu, onun başka bir

Page 176: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

düşüydü. Rahibeler burada neredeyse bü tün günü dua ederek geçiriyorlardı. Carm elite’lerin düşünenlerine benziyorlardı, am a Sevgi Görevlileri dö rt duvar arasına kapanm ıyorlardı. Rahibeler günde iki saat hastaları ya da m ahkûm ları ziyaret etm ek için dışarı çıkıyorlardı. Kendilerine gelen ağlayan bir ruhun durum unu T anrıya danışıyorlardı: sarhoşlar, uyuş­turucu bağım lıları, yalnızlar, yaşlılar. O n lar yoksulların en yoksullarına ruhsal hizm et veriyorlardı. Rahibe Teresa, onla­rın başına çok yetenekli olan Rahibe N irm ala’yı seçmişti.

Kısa süre sonra Rahibe Teresa, Roma’da erkekler için benzer bir düşünm e grubu başlatmayı planladı. B unun beş dalı olacaktı. M esih’in acı çektiğini her zam anki gibi gözün­de canlandırarak, “Kısa süre sonra beş kolum uzla M esih’in beş yarasına bakacağız” dedi.

Ekim 1975’de bir dizi G üm üş Yıldönüm ü başladı. Ra­hibe Teresa, bü tün onurlandırm alara katlandı. Bunlar çok değerliydi, çünkü Sevgi G örevlilerin in çalışması onurlandı­rılıyordu aslında. O nurlandırılacak ilk şey 1950’de kuru lan hizm et grubunun yirm i beşinci yılıydı. Y ıldönüm ünden kısa süre önce Rahibe Teresa, çocukluğundan beri yakalanm adığı en kötü soğuk algınlığına yakalandı. Tabii ki, bu dert yine T an rın ın çok özel lü tufların ı gerektiriyordu.

A m a Rahibe Teresa hasta yatağından kalktı. Rahibeler bir hasta kutladılar. H er gün başka bir tapınağa, kiliseye, sinagoga ya da camiye gittiler. Yahudiler, M üslüm anlar, Sih- ler, Proteftanlar, Budiftler ve H indularla beraber dua ettiler. Rahibe Teresa, böyle teşekkür ederken bü tün yüreklerin tek gerçek T anrı’da birleşmesini iftiyordu. O n u n tarzı, rahibelere yardım eden herkese teşekkür etm ekti.

Luka kitabındaki M eryem ’in sözleri, “Yüceltme D uası” rahibelerin şükretm elerindeki ruhu yakalıyordu:

Page 177: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

IH H llU H llff fitü im m m ı

Meryem şöyle dedi: Canım Rab’bi yüceltir; Ruhum Kurtarı­cım Tanrı sayesinde sevinçle coşar... Çünkü Güçlü Olan, be­nim için büyük işler yaptı. Onun adı kutsaldır. Kuşaklar bo­yunca kendisinden korkanlara merhamet eder.

M anaftır Evindeki özel R ab’bin Sofrası, Başpiskopos Pi- cachy ve yirm i rahiple birlikte kutsandı. Şapel neşeli insan­larla doluydu. Bu kez şapelde hüküm et görevlileri ve diğer konuklar için bir sıra vardı. Rahibe Teresa ve diğer beş kıtada hizm et veren rahibeleri temsil etm ek üzere gelenler dahil, bü­tü n rahibeler hasırların üzerinde oturuyorlardı. O gün dünya üzerinde 1133 rahibe vardı.

Ertesi günü Rahibe Teresa, Creek Lane’deki eski Ma- naftır E vine gitti. Eski şapelin m erdivenlerinde M eryem’in resmini yorgunluktan güçlükle taşıyordu. M ezhebin ilk yıl­larında çok verici olan Gomes ailesine de tabii ki, teşekkür etti.

“Değerli R ab’bimize ne kadar da cöm ert hizm et e ttin iz” dedi.

D aha sonraki yıllarda Güm üş Y ıldönüm ünü başka bir G üm üş Yıldönüm ü izledi. Ö lm ek Üzere O lanların E v in in yıldönüm ü kutlam asından az önce Rahibe Teresa gripten yı­kılıyordu. Şükranla acı çekiyordu.

Yeni K ardinal Picachy Roma’da olduğu için, Kutsal Sofrayı elçisi Başpiskopos Storero kutsadı. Yeni başpisko­posları olarak Linus Gomes de vardı. Kutsal Sofra’dan sonra mucize gibi b ir şey oldu. Kali T apınağından bir H in d u rahip, ellerini birleştirip saygıyla eğilerek Rahibe Teresa’ya yaklaştı.

“O tu z yıl taştan tanrıça K ali’ye taptım . Bugün tanrıça Rahibe önüm de duruyor” diye bağırdı.

Bu kadar abartılı saygı kuşkusuz Rahibe Teresa’n ın canı­nı sıktı. A m a adam ın saygısı, her ne kadar yanlış yönlendiril­

Page 178: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

miş olsa da, a rtık burada bulunan rahibelere ne kadar saygı gösterdiğini yansıtıyordu.

Rahibe Teresa, tekrar tekrar “Bizim değil, T a n rın ın gör­kem i” diye ısrar etti.

Roma K atolik kilisesinin on beş y ıld ır başı olan Papa VI. Paul, 6 AğuStos 1978’de öldü. Rahibe Teresa onun yasını tu t­tu. O , Rahibe Teresa’n ın m ezhebini kuşkusuz kutsam ış ve ço­banlık etm işti, ik inci Vatikan Konsili’n in getirdiği büyük ye­nilikler nedeniyle, çok kalp ağrısı çekmişti. Birçok d in adam ı bu değişikliklere karşıydı. Papanın fiziksel ağrıları da vardı. M erdivenlerden yardım la çıksa da, Kutsal Sofraya her zam an dizlerinin üzerinde gidiyordu. Biri ona bunu yapm anın ona acı verip verm ediğini sorm uştu. Acı verme, doğru kelimeydi.

Rahibe Teresa, hayranlıkla, ‘“ Ben, sadece Kutsal Soframı yaşıyorum’ yanıtı verm işti” dedi.

Yeni papa, Venedikli eski K ardinal Luciani, daha ön­ceki iki papayı onurlandırm ak için I. John Paul adını aldı. Vatikan’da deneyimi olmayan önder bir kişiydi. A m a Kato- liklerin, sadece o tuz dö rt gün papalık yaptık tan sonra ölen bu papayı düşünecek zam anları pek olmadı.

Birkaç gün sonra Polonyalı Kardinal W ojtyla papa seçildi. Rahibe Teresa, elli sekiz yaşının papalık için genç olduğu ve onun, 455 yıldan beri ilk kez İtalyan olmayan bir papa olduğu dışında onunla ilişkili h içbir şey bilmiyordu!

Cizvit rahiplerle konuşan bir rahibe, “G örünüşe bakılırsa çok şair ruh lu” demeye cesaret etti. “Yayınlanmış şiiri, ha tta oyunu bile var.”

Rahibe Teresa’n ın tek söylediği, “T anrı papa aracılığıyla konuşur” oldu.

Sevgi Görevlileri, 1979’da uluslararası on dö rt ev daha aç­tılar. Rahibe Teresa, her zam an seyahatteydi. A rtık dünyanın her yerindeki insanları tanıyordu. Bu tan ışık lık lar beraberin­

Page 179: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

de acı getiriyordu. N ew York’ta hastanede yatan Başpiskopos Fulton Sheen’i ziyaret etti. Başpiskopos seksen dö rt yaşınday­dı.

Hem şire, “O nu konuşturm am aksınız” dedi.Rahibe Teresa üzüntüyle, demek bu kadar kötü, diye dü­

şündü. Başpiskoposun görünüşü bunu doğruluyordu. İnsan­ların en cana yakını gülüm sem esini bile toparlayamıyordu. İsa’yla buluşmaya çok yaklaşm ıştı. Rahibe Teresa, her zam an yanında taşıdığı küçük M eryem heykelini ona verdi.

“İsa için çok şey yaptınız” dedi. Başpiskopos heykeli du­daklarına götürüp öperken Rahibe Teresa gitti.

O yılın sonunda Sevgi G örevlilerin in 158 evi vardı. Bun­ların seksen altısı H indistan 'daydı. 1718 rahibeden 1 187’si im an açıklam asında bulunm uştu . Rakam lar Rahibe Teresa’ya itici gelse de iStatiStik tutuyorlardı. M esih’in sevgisi ölçülmez­di. Yine de insanlar bilm ek istiyorlardı. 1979 yılında ölmek üzere ve kötü durum da olan 7 632 kişiye yardım etmişlerdi. Birçoğu a rtık yaşıyordu. Sarsıcı durum da olan 4 1 0 0 000 haStaya tıbbi hizm et sağlayan 495 gezici k lin ik yönetm işler­di. Ayrıca 103 cüzam hastanesinde 258 000 cüzamlıyı teda­vi etmişlerdi. Kenar mahallelerde 15 800 öğrencisi olan 107 okul yönetmişlerdi. 900 çocuğa gün lük bakım sağlamışlardı. 2770 yetime bakm ışlardı. Yoksulların 165000’ini düzenli doyurm uşlardı. H astaneleri ziyaret etmişler, ilm ihal öğret­mişler, Pazar okullarında ders vermişlerdi -ev lilik danışm an­lığ ın ın ve doğal yollarla aile p lanlam asının d ışın d a - meslek eğitim i okulları yönetmişlerdi.

Bunlar sadece rahibelerin çalışm alarının rakam larıydı.Sevgiyi Yaymakla Görevli Rahipler’in sayısı 204’ü bulu­

yordu. 103’ü im an ikrarında bulunm uştu . 1979 yılında öl­mek üzere ve kö tü durum da olan 320 kişiye yardım etm işler­di. Yetmiş bin haStaya tıbbi hizm et veren yirm i altı gezici k li­

Page 180: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

n ik yönetmişlerdi. İk i cüzam hastanesinde 10 000 cüzamlıyı tedavi etmişlerdi. 4 442 öğrencisi olan otuz beş kenar m ahalle okulu yönetmişlerdi. D okuz yüz çocuğa günlük bakım sağla­mışlardı. 170 yetim , 180 özürlü ve geri zekâlıya bakm ışlardı. Rahiplerin d ışında a rtık iki düzine ülkede yaklaşık iki bin birlikte çalışan vardı. Yoksulların en yoksullarına gönüllü karşılıksız hizm et sağlanm asına katkıları hiç de az değildi.

Am a o yıl bü tün dünya Rahibe Teresa’yı başka bir şeyin beklediğini öğrenecekti.

Page 181: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

161979 yılında bir gün Rahibe Teresa M anastır Evi’ne geldiğin­de küçük o tu rm a odası m uhabirlerle doluydu.

K üçük ofifteki rahibeyi, “H içbir m uhabirin böyle içeriye alınm am ası için kesin em ir verdiğimi sanıyorum ” diye azar­ladı.

B ütün muhabirler, “N obel Ö dülü kazandınız!” diye ba­ğırıştılar.

O andan sonra telgraflar, telefonlar, m ektuplar kesilme­di. K alküta’da yayınlanan Stutesman in başlıkları K alküta’yı Sevinç Kapladı, diye bağırıyordu.

Rahibe Teresa, bir şey yapamıyordu. T anrıya övgüler olsun, inzivaya çekilme zam anı gelmişti. D okuz gün esen kalm ıştı. C üzam lılarla Nobel Ö dülü konusunda nasıl şaka­laştığını hatırladı. Son birkaç yıld ır onun alacağına dair bir söylenti vardı. Ö dülle birlikte büyük m iktarda para da geldi. Cüzam lılarla birlikte her doların onlara evler yapmaya nasıl harcanacağını tam olarak planlam ıştı.

“Öyleyse dua edip bunun olduğunu görmek size kalıyor” dedi.

Bu olm uştu. Rahibe Teresa ilk iki adayı Rahibe Agnes ve

Page 182: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Rahibe G ertrude’la birlikte N orveç’e uçtu. O slo’da yüzüne aniden flaş patla tan ve sorularını haykıran gazetecilerin akı- n ına uğradı. Rahibelere Bengal dilinde, “Sadece buna katlan­dığım için bile cennete giderim ” dedi.

Oslo Üniversitesi’ndeki loş bir odadaki kabul konuşm a­sında Rahibe Teresa her zam anki gibi no t alm adan konuştu. Ö nce bulunan herkesin Aziz Francis’in duasına katılm asını iStedi. Sonra diğer içten açıklam alarının arasında dünya barı­şın ın en sinsi düşm anı olarak kabul ettiği suçu eleştirdi.

Bugün barışı en çok mahveden şeyin kürtaj olduğunu düşü­nüyorum, çünkü bu doğrudan bir savaş, doğrudan adam öl­dürme, annenin doğrudan işlediği bir cinayet. Kutsal Yazı’da Tanrının çok açıkça “Bir anne çocuğunu unutsa bile, ben sizi unutmayacağım...” dediğini okuyoruz. Beni en çok etkileyen, bu cümlenin başlangıcı. Bir anne çocuğunu unutsa bile... Bu, imkânsızdır.

[Bu nedenle] bugün barışı en çok mahveden şey budur. Çünkü bir anne kendi çocuğunu öldürebiliyorsa, geriye benim sizi öldürmem ve sizin de beni öldürmeniz mi kalıyor? ikisinin arasında bir şey yok.

H araretli mesajı yerine ulaştı. K onuşm asını m izahla bi­tirdi:

Biri bana “Evli misiniz?” diye sordu. “Evet. İsa’ya gülümsemek kimi kez çok güç geliyor, çünkü kimi kez çok şey iStiyor” de­dim. Bu, gerçekten doğru. İşte bu, sevginin geldiği yer - çok şey istediğinde yine de biz Ona sevinçle verebiliriz.1

Rahibe Teresa’yla cüzam lılar 190000 dolarlık ödülün bedelini nasıl harcayacaklarını çoktan planlam ışlardı. Am a

Page 183: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

H alk Ö dülü denen başka bir ödül daha kazanınca şaşırdı. Bu, Norveç vatandaşlarının ödülü kazanan kişi için topladıkları paraydı. Bu yıl m iktarı neredeyse N obel Ö dülü nün parasına yakındı!

Ö dü l töreninden sonra görkemli bir ziyafetin düzenlen­diğini öğrendiğinde Rahibe Teresa, iptal edilm esinde ve pa­ran ın yoksullar için harcanm asında ısrar etti. Yerine, Rahibe Teresa’n ın su içtiği sade bir tören yapıldı.

13 A ralık 1979’da Rahibe Teresa’yla k ırk rahibe Papa II. Paul’un özel şapelindeydiler. Papa, Kutsal Sofrayı kutsadı. Sonra salonda onlarla konuştu. İyi işlerine devam etmeleri için onları yüreklendirdi.

Ç ok m em nun olan Rahibe Teresa H ind istan ’a döndü­ğünde, “Bir çocuk kadar alçakgönüllü ve saf” dedi. Başının üzerini ö rten giysisine işaret ederek, “Başım ın tam burasın­dan ö p tü ” diye ekledi.

H indiStan Rahibe Teresa’yı yine onurlandırdı. D elh i’deki başkanlık sarayında Başkan Reddy, ona H ind istan ’ın en bü­yük sivil ödülünü verdi: Bharat Ranta yani H ind istan ’ın Mücevheri. Sadece zorunluluklardan söz etmediği, bunla­rı yaptığı için de onu övdü. İndra G andi de onu kutlamaya geldi. A rtık başbakan değildi. Bir şiddet kam panyasında le­kelendikten sonra oy alamayarak görevden uzaklaştırılm ıştı. İndra G an d i’n in yenilgisinden sonra Rahibe Teresa, teselli etm ek için ona özel bir ziyarette bulunm uştu . İkisi birçok konuda aynı görüşte değillerdi, ama yakın arkadaşlıklarını sürdürüyorlardı.

Bir kez daha zorunlulukları yaşadığını göSteren Rahibe Teresa, hüküm et görevlilerini hazırladıkları akşam yemeği şölenini D elh i’deki Ö lm ek Üzere O lan ların Evi’ne götürm e­ye ikna etti. Burada Rahibe Teresa ve görevliler kötü du rum ­da olanları elleriyle beslediler.

Page 184: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Rahibe Teresa 1980 y ılında Üsküp’te ev açtı. Rahibelerin ikisi H in tli, biri M altalı, biri de A rnavut’tu. “Üsküp bir rah i­be verdi, şimdi dö rt rahibe kazandı” diye eSpri yaptı. 1981’de Lazar yetmiş dört yaşında öldü. H uzurlu, ama Rahibe Teresa için üzün tü verici bir ölüm dü. Rahibe Teresa, bir dizi duygu­sal gel git yaşıyordu. İşi asla daha fazla büyümüyor, ailesiyle arkadaşları yaşlanıp ölüyorlardı.

İm anı onu sakinleştiriyordu. H er şeye rağm en ailesi cen­nette yine bir aradaydı, sadece onu bekliyorlardı. Rahibeler, rahipler, birlikte çalışanlarla yaptığı her toplantıda onları ku ­ruluş belgelerini harfi harfine uygulam aları için uyarıyordu. H er zaman onlarla birlikte olmayacaktı.

1982’de Tanrı, başka bir duasını daha yanıtladı. M alcolm Muggeridge, kiliseye neden katılam adığına dair b in neden ortaya koyduktan sonra İngiltere’de bir K atolik K ilisesine kabul edildi. Bu tıpkı Rahibe Teresa’n ın yıllarca önce yazdığı gibiydi: M uggeridge’in İsa’yla ilk kez Kutsal Paydaşlığa gir­mesi için yüreğinde sık sık bir iStek beliriyordu ve İsa, gerçek­leşmesini istemediği duyguları hiç uyandırm azdı. M uggerid­ge her fırsatta Rahibe Teresa’yı övüyordu. Tanrı İçin Güzel Bir Şey k itab ın ın diğer bü tün başarılarını milyonlarca kez gölgede bıraktığ ını söylüyordu.

Rahibe Teresa o yıl, Lübnan’ın iç savaşta bölünen Bey­ru t kentindeki evine gitti. İki grup ‘yeşil ha t’ denen sahip­siz topraklarda birbiriyle acıklı şekilde savaşıyordu. Rahibe Teresa’n ın evi D oğu Beyrut’taydı. Kısa süre sonra otuz yedi M üslüm an çocuğun, yeşil h a ttın öte yanındaki Batı Beyrut’ta bir barınağa gönderildiğini öğrendi. A ralarında zekâ geriliği olanlar, sakatlar, ha tta felçliler vardı. Zavallı m asum lar çare­sizdiler. Kısa sürede açlıktan öleceklerdi.

D üşen bom balardan söz etmezsek, her yerde pusu k u ru l­duğuna dair protestolara rağm en Rahibe Teresa yeşil hattı

Page 185: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

geçmek için gönüllü kamyon sürücüleri buldu. Birkaç saat içinde çocukları evlerine geri getirdi. Rahibe Teresa, yatak takım ları, yiyecek ve malzeme bulm ak için dolaşm akla çok meşguldü.

Bir K ızılhaç çalışanı, “Bir kutsalın bu kadar becerikli ola­cağını beklem ezdik” dedi.

Rahibe Teresa’ya sonsuza kadar yaşayacakmış gibi geliyor­du. Mayıs 1983’de Roma’dayken Papa II. Jean Paul’ün endi­şeyle ona bakıp “Ç ok yorgun görünüyorsunuz, Rahibe. Tıbbi kontrolden geçmeniz için ısrar ediyorum ” demesine çok şa­şırdı.

Rahibe Teresa, papanın yapmasını ısrar ettiği şeyi he­men yapmadığı için kendisini kö tü hissediyordu. A m a çok meşguldü. Nasıl zam an bulacaktı? Üç gün sonra Roma’da Caelius Tepesi ’ndeki eski bir m anastır olan evsiz erkeklerin evinde yataktan düştü. Böğrüne bıçak gibi bir ağrı saplandı. Roma’daki Salvator M undi H astanesinde doktorlar k ırık bir kaburga kem iğinden daha kö tü bir sorun olduğunu gördüler. K albinde sorun vardı!

Kardiyolog, “Eğer düşmeseydiniz” dedi, “Kalp krizi ge­çirecektiniz. Neyse ki, bu ilaçla kontrol edebildiğimiz bir durum . Yine de ihtiyatlı kullanın . D inlenin. M erdiven ku l­lanm ayın. Bu arada gücünüzü tekrar kazanıncaya kadar sizi burada tutacağız.”

“Bu güç sadece ilaçla yerine gelmez” dedi. “D aha fazlası gerekiyor.”

Birkaç saat içinde, hastanedeki odasında her sabah ve her öğleden sonra birer saat M esih’in varlığının harikalığ ın ı ke­sintisiz olarak düşünebileceği bir ru tin oluşturdular. G ünde bir kez de Kutsal Sofrayı kutsam ak için bir rahip geliyordu.

G ün içinde Rahibe Teresa düşüncelerini İsa’ya adıyordu. Ç oğunlukla düşüncelerini şöyle yazıyordu:

Page 186: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

S e v g i G ö r e v l i s i $•

Benim için, İsa benim Tanrı’mdır.İsa benim Güveyimdir.İsa benim Hayatimdir.İsa benim Sevgimdir.İsa benim her şeyimdir.İsa’yı bütün yüreğimle, bütün varlığımla seviyorum.Ona her şeyi, hatta günahlarımı da veriyorum.O, beni sevgi ve şefkatle Kendine eş olarak kabul ediyor. Çar­mıha gerilmiş Eşimin şimdi ve ömür boyu eşiyim.

Yedi hasta sonra yetmiş üç yaşındaki Rahibe Teresa, tüm hızıyla geri döndü.

Page 187: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

17Rahibe Teresa, Sevgi G örevlilerin in yöneticisi olarak, çok şey ifteyen görevine bıraktığı yerden başladı. Ç ekilm e­si gerektiğini biliyordu. Bir süreliğine altı ku ru l üyesiyle on dokuz yerel yönetici ona yardım etm ek üzere örgütlendi. Tek sorum luluğu olan her evi ziyaret etm ekten yaşam ında ilk kez vazgeçti. A rtık yükü en kıdem li ku ru l üyeleriyle üftler payla­şıyorlardı.

Kuşkusuz önce yöneticilikten ayrılmayı denemeliydi. G e­nel Dinsel Meclis her altı yılda bir toplanıp oylama yapıyordu. Rahibeler her zam an onu seçiyorlardı. Karşı çık tığ ında bile. 1973 ve 1979’da belki yeterince em pati sağlamamıştı. Ç ekil­mek için, 1985’de daha sıkı çalışmalıydı. Yine de Rahibe Te­resa, en küçük işleri bile bırakam ıyordu. N e de olsa bu, İsa’ya doğrudan hizm etti. Rahibeler bir evi temizliyorlarsa Rahibe Teresa büyük olasılıkla en pis işleri yapıyordu.

H oşnutlukla, “İsa için banyoları tem izlem ek” diyordu.1984 yılında bir rahip ona başvurdu. Ruhsallığa ve Rahibe

Teresa’n ın vizyonuna bağlı bir rahipler cem aatinin o luşturu l­m asını önerdi. B unun, Rahibe Teresa’n ın başka bir düşünün gerçekleşmesi olduğunu bilmiyordu. Rom a’daki İm an Öğre-

Page 188: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

tişi Kutsal C em aati bunu hemen onayladı. Birkaç hasta sonra Bronx’ta sağlanan bir merkeze yeni Sevgi Yaymakla Görevli Rahipler olm ak üzere acemi dört rahip geldi. Rahibe Teresa içinden, onun yaşında ve sağlık durum unda biri için bunun kesinlikle son bir gayret olduğu geçti.

“A m a ben k im im ki? Ben hiçbir şeyim. T a n rın ın istediği olacak.”

1984 sonunda 270 evde 2 400 rahibe ve yetm iş evde beş yüze yakın rahip vardı. Rahiplerin sayısı, rahibelerinki kadar asla artm ayacaktı, çünkü adayların birçoğu bunun yerine k i­lisede çalışmayı tercih ediyordu. Birlikte çalışanlar istenerek sıkı örgütlenm ediği için, sayıları tam olarak bilinm iyordu. Bazıları a rtık on binlerce, belki 100 000 kişi olduğunu söy­lüyorlardı. A nn Blaikie, sadece İngiltere’de otuz bin kişinin bulunduğuna inanıyordu.

A m a yıl sonu Rahibe Teresa’yı pek hoşnut etm edi. 31 Ekim ’de kötü bir haber aldı. H ind istan ’da tekrar başbakan olan İndra G andi, kendi korum aları tarafından vurularak öldürüldü. H in d istan ’da gruplar arasındaki çatışm a bitecek miydi? İndra’n ın k ırk yaşındaki oğlu Rajiv, başbakanlık göre­vini üStlendi. Rahibe Teresa, Yeni D elh i’de Jum na Irm ağ ın ın kıyısında duruyordu. K endini her zam ankinden daha yaşlı hissediyordu. K endisinden yedi yaş küçük olan İnd ra G andi, sandal ağacından odunların üzerinde yakılm ak üzere yatı­yordu.

Alevler eski doStunu yakıp kül ederken, “C an ı sonsuza kadar huzur içinde yaşasın” diye dua etti.

1985’de Genel Dinsel Meclis, Rahibe Teresa’yı bir kez daha yönetici seçti. Rahibeler başka birin i istemiyorlardı. Bir yıl sonra D in İnsanları O lm ayan Sevgi G örevlileri’n i kurdu. Bu, Birlikte Ç alışanlar ve Görevli Rahibelerle R ahiplerin ara­sındaki boşluğu dolduracak olan bir örgüttü . A n t içen ama

Page 189: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

evlenemeyen dinsel insanları çok sıkı örgütlüyorlardı.1986’n ın büyük olayı Papa II. Jean Paul’ün K alküta’yı

ziyaretiydi. H avaalanından alınarak dosdoğru Ö lm ek Üze­re O lan ların Evi ne getirildi. H ızla dönen duygusuz dünyaya görkemli bir demeç vermek, onun övgü tarzıydı. Burada kötü dürüm dakileri kutsadı, açları doyurdu, susuzluklarını gider­di. En sonunda Roma’da Rahibe Teresa’n ın yoksulların en yoksullarına papalık sarayının yanında yer vermişti. Burada­ki yoksulları sık sık ziyarete gidiyordu. O n ların ihtiyaçlarına hizm et ediyordu.

Rahibe Teresa yoksulların en yoksullarına görevini ara verm eden sürdürüyordu. 1989’da a rtık tehlikeli bayılma kriz­lerinin eşlik ettiği kalp sorunları papadan bir yıl sonra Genel Dinsel Meclis’in toplanm asını istemesine yol açtı. Sonunda tabii ki ayrılacaktı. A m a hayır, 1990’da da rahibeler yönetici olarak yine ona oy verdiler. Rahibe Teresa bir noktada, ortada dolaşm ak için çok yaşlı, çok yorgun olduğunu bü tün kardi­nallerle piskoposlara haber vermesi için papaya yalvardı. Am a hayır, papa bunu yapmadı.

A rtık her yıl ona çok ciddi kalp sorunlarıyla birlikte bir hastalık da getiriyor gibiydi. HaStaneye yatırıldı. Eski doStu M alcolm M uggeridge 1990 yılında seksen yedi yaşında öldü. Am a Rahibe Teresa, sorunların ı a tla ttı ve M esih’e tekrar tekrar hizm et etm ek için ayağa kalktı. O , sallanan koltukta o tu ran bir yönetici olam azdı. 1991’de haStaneden çık tık tan sonra hem en Bengladeş’e koşması uzun sürmedi. Buradaki denize bakan, tehlikeye açık bataklık ları yeniden korkunç bir sel basmıştı. Yoksulların en yoksullarına m üm kün oldu­ğunca çabuk yiyecek, su, tıbbi hizm et verilmeli, yardım edil­meliydi!

Ev açmak için A rnavu tluk’a da gitti. O m uzların ı silkele­di. “Bunu nasıl yapmam?”

Page 190: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

Koşulları karşılandığı sürece gereken yerde ev açmaması düşünülm ezdi. Yoksulların en yoksullarına böyle içtenlikle hizm et etm ek onun içinden gelen, zorlayıcı bir görevdi. O nur nişanları birikiyordu. Ödüller. Para. O n u r payeleri. Bunlara hiç aldırm ıyordu. Sevgi Görevlileri bunların bir listesini bile çıkarm am ıştı. Böyle bir keyif için zam an çok değerliydi. Ra­hibe Teresa’ya göre bu ödüller özverisinin değerini düşürü­yordu. A m a yine de bunları kabul ediyordu. Bu, ona mesajını iletme şansı veriyordu. Aynı gayreti papa da göstermiyor muy­du? Bunlara kendisinin aşağılanması diye bakıyordu.

En parıltılı şükran göstergelerinden biri H in d istan ’daki Bharatiya Vidya Bhavan örgütünden geldi. O n u n için şunları söylüyorlardı:

Tanrının esin verdiği bir anda dünyanın her yerindeki -isim- siz, sessiz, evsiz, güçten düşmüş, hiçbir şeyi olmayan- milyon­larca kişinin acılarını dindirmek için elini uzatarak merhamet ve şefkat görevini başlatan [bir] mücadeleci.1

Evet, bu övgü de onu aşağılıyordu. O , acı çeken m ilyonla­rı kurtarm ak için yola çıkm am ıştı. Kişilere birer birer yardım etm işti. Ayrıca bu şükran belirtilerindeki daha sonraki bir övgü çok kendini beğenm işlikti, ha tta yanlıştı:

O, bütün ırk, din, inanç ve ulus engellerini aşan ender canlar­dan biridir. Amacı hiçbir krallık, hiçbir onur, hiçbir kurtuluş da değildir.2

Yaltaklananlar, m uhabir ve film ekipleri, boyutların ın çok geniş olduğunu sanarak sürekli M anaStır Evi’ne geliyorlardı.

Rajiv G andi, 1991’deki seçim kam panyasında bombayla öldürüldü. Seksen yaşını çoktan aşmış olan Rahibe Teresa

Page 191: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

yine de devam ediyordu. Evlerin, d in görevlilerinin ve birlikte çalışanların sayıları giderek artıyordu. Yüzün üzerinde ülke­de beş yüz merkez vardı. Buna, H in d ib a n d a k i yaklaşık iki yüz merkez dahildi. Rahibelerin sayısı dö rt bine, birlikte çalı- şanlarınki olasılıkla dö rt yüz binin üzerine çıkm ıştı. Sadece rahiplerin sayısı birkaç yüzde kalm ıştı.

Yeni değişiklikler eklendi: dövülen insanlar, fahişeler, A ID S kurbanları. Eski faaliyetler genişleyerek devam ediyor­du: 500 000 aile doyuruluyordu, 124 okulda yirm i bin çocuk okuyordu, doksan bin cüzam lı tedavi ediliyordu.

En büyük m iraslardan biri, yoksullara karşı tu tum ların değişmesiydi. Yoksulların a rtık değersiz ve tembel olm adık­larını birçok kişi kabul ediyordu. O nlar, değerli birer insandı. 1990’larda K alküta sokaklarında kötü durum da olan kişile­rin yerde bakım sız yattık ları ender görülüyordu. Ç ocuklar bile, onları Sevgi Görevlilerine bildirm ekten daha fazlasını yapmasalar da bu insanlara bakıyorlardı. Bu, kötü durum da­ki insanların gerçek ihtiyaçlarını karşılıyordu: değerli olduk­larını bilmek. D ünyadaki en korkunç ıStırap istenmem ekti.

1996’n ın sonunda seksen altı yaşındaki Rahibe Teresa, çok kö tü bir kalp krizi geçirdi. Beş yıl içinde üçüncü kez anji- yoplaSti yapıldı. D ünya basınında çıkan haberler ölüm ilanı­na benziyordu. Tekrar iyileşti.

A m erikan Kongresi nden ödül alm ak için H aziran 1997’de W ashington, D .C .’ye bile geldi. Tekerlekli iskemle­sinden kalkarak A m erika’ya, bir ulusun ancak doyurulacak çok fazla ağız yoksa zengin olduğunu hatırlattı. H içbir zen­gin ulusun doğm am ışlarla yaşlılara külfet diye bakm adığını da hatırla ttı A m erika’ya.

A m a enerjisi gitm işti. K ırışm ış yüzünde yaramazca bir m izah ve neşe görülüyordu. Sonunda yaşlılık güçlükle ayak­larını sürüyüp yavaşlamasına yol açmıştı. 120 ülkedeki dört

Page 192: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

bin rahibeye çobanlık yapabilm esinin im kânı yoktu.O m art ayında rahibeler sonunda m erham et ettiler. Yeni

yöneticileri olarak Rahibe N irm ala’yı seçtiler. Rahibe N irm a- la, hizm et grubunun yetmiş altıncı sırasındaydı. A slında Ne- palliydi. Sevgi Görevlileri’n in D üşünm e koluna öncü olarak yardım etm işti. Birçok ülkede de hizm eti vardı.

İlk basın toplantısında kızkardeş N irm ala kesin olarak “Lütfen bana ‘N irm ala A na demeyin” diye ısrar etti.

N eden bunu söylediğini kimse ona sormadı.

5 Eylül 1997 sabahında çelimsiz, tekerlekli sandalyeye bağlı Rahibe Teresa, m ezhepteki diğer rahibelerle birlikte K alküta’da Kutsal Sofraya katıldı. H er zam anki gibi İsa’n ın gerçek varlığını hissetti. D aha sonra göğsünde ağrılı bir çar­p ın tı hissetti. M anastır Evi’ne götürülm eyi kabul etm edi. Sa­atler geçtikçe göğsündeki ağrı daha önce hiç olm adığı kadar şiddetlendi. Soluk alması giderek güçleşti. A kşam T an rın ın onun yeryüzünde yoksulların en yoksullarına verdiği hizm eti sona erdirdiğini biliyordu. İsa’n ın yüzünü görmeyi ne kadar çok istiyordu. Ey, sevinç! A m a bu ölüm değildi. Bu, yaşamaya başlam aktı. Evet, seksen yedi yaşındaki Rahibe Teresa yetkin yaşama, İsa’yla sonsuza kadar sürecek olan paydaşlığa başlı­yordu.

D ünyanın her yerindeki siyasal ve dinsel liderlerden he­men tan ık lık mesajları yağmaya başladı. H indiStan hüküm e­ti bir günlük yas ilan etti. Geleneği bozarak devlet töreniyle cenazesinin kaldırılacağını duyurdu. A m a A rnavut “küçük çiçek” için belki de en büyük tan ık lık , yoksulların en yok­sullarıyla ilgilenerek yaşam anı İsa’ya adayan bu kadına saygı göstermek için saatlerce yürüyen ya da otobüslerde giden b in­lerce adsız yaslıydı.

Page 193: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

3. Bölüm! David Porter, M other Teresa: The Early Years’den (Rahibe Teresa: İlk

Yılları) alıntı. İngiltere, SPCK’nın izniyle yeniden basılmıştır.

4. Bölüm1 David Porter, M other Teresa: The Early Years’den (Rahibe Teresa: İlk

Yılları) alıntı. İngiltere, SPCK’nın izniyle yeniden basılmıştır.

5. Bölüm1 David Porter, M other Teresa: The Early Years’den (Rahibe Teresa: İlk

Yılları) alıntı. İngiltere, SPCK’nın izniyle yeniden basılmıştır.

2 a-g.e.

3 a-g.e.4 a-g-e.

6. Bölüm1 Louis Fischer, The Life ofM ahatm a G andhi’den (M ahatma G andi’nin

Yaşamı) alıntı. New York, Harper & Row Publishers’ın izniyle yeniden ba­sılmıştır.

7. Bölüm1 Navin Chavla, M other Teresa’dan (Rahibe Teresa) alıntı. İngiltere,

Random House’un izniyle yeniden basılmıştır.

2 a-g.e.

3 a-g-e.

8. Bölüm1 Navin Chavla, M other Teresa’dan (Rahibe Teresa) alıntı. İngiltere,

Random House’un izniyle yeniden basılmıştır.

Page 194: Rahibe Teresa - Catholic · yecekti. Kent dışında olan babası onu kayışla dövecekti. Ama hepsi aynı değil miydi? Lazar Tanrıya itaatsizlik et mişti. Pazar sabahı erken

2 a - g - e .

3 David Porter, M other Teresa: The Early Years’den (Rahibe Teresa: İlk Yılları) alıntı. İngiltere, SPCK’nın izniyle yeniden basılmıştır.

4 Navin Chavla, M other Teresa’dan (Rahibe Teresa) alıntı. İngiltere, Random House’un izniyle yeniden basılmıştır.

10. Bölüm

1 Edward Le Joly, M other Teresa of Calcutta’dan (Kalkütalı Rahibe Teresa) alıntı. New York, H arper & Row Publishers’m izniyle yeniden ba­

sılmıştır.

14. Bölüm1 Malcolm Muggeridge, Something Beautiful for G od’dan (Tanrı için

Güzel Bir Şey) alıntı. New York: H arper & Row Publishers’ın izniyel yeni­den basılmıştır.

2 a.g.e.

3 a-g-e-

15. Bölüm1 Kathryn Spink, The Miracle o f Love’dan (Sevginin Mucizesi) alıntı.

New York, H arper & Row Publishers’ın izniyle yeniden basılmıştır.

16. Bölüm1 Kathryn Spink, The Miracle o f Love’dan (Sevginin Mucizesi) alıntı.

New York, Harper & Row Publishers’m izniyle yeniden basılmıştır.

17. Bölüm1 Navin Chavla, M other Teresa’dan (Rahibe Teresa) alıntı. İngiltere,

Random House’un izniyle yeniden basılmıştır.