Upload
global-publication
View
237
Download
8
Embed Size (px)
DESCRIPTION
Kuran-ı Kerim'in 113 suresi Allah'ın "Rahman ve Rahim" sıfatıyla başlar. Rabbimiz'in Rahman ve Rahim sıfatının tecellilerine müminler hayatları boyunca her an şahit olurlar. Çünkü Allah'ın Rahman ve Rahim sıfatı insanın doğumundan ölümüne, hastalıktan sağlığa, tüm acizliklerden canlı ve cansız varlıklardaki eşsiz güzelliklere kadar tüm kainatı tamamen sarmış durumdadır. Allah'ın tüm insanlara olan merhameti, şefkati, sevgisi, yardımı, koruması, lütfu ve bağışlayıcılığı Rabbimiz'in "Rahman ve Rahim" sıfatının en güzel tecellilerindendir.
Citation preview
Okuyucuya•Bu kitapta ve di¤er çal›flmalar›m›zda evrim teorisinin çöküflüne özel bir yer
ayr›lmas›n›n nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtar› felsefenin temelini oluflturmas›-d›r. Yarat›l›fl› ve dolay›s›yla Allah'›n varl›¤›n› inkar eden Darwinizm, 140 y›ld›r pek çok in-
san›n iman›n› kaybetmesine ya da kuflkuya düflmesine neden olmufltur. Dolay›s›yla bu teorininbir aldatmaca oldu¤unu gözler önüne sermek çok önemli bir imani görevdir. Bu önemli hizmetintüm insanlar›m›za ulaflt›r›labilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucular›m›z belki tek bir kitab›m›z›okuma imkan› bulabilir. Bu nedenle her kitab›m›zda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayr›lmas›uygun görülmüfltür.
• Belirtilmesi gereken bir di¤er husus, bu kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Yazar›n tüm kitapla-r›nda imani konular, Kuran ayetleri do¤rultusunda anlat›lmakta, insanlar Allah'›n ayetlerini ö¤-renmeye ve yaflamaya davet edilmektedirler. Allah'›n ayetleri ile ilgili tüm konular, okuyan›n ak-l›nda hiçbir flüphe veya soru iflareti b›rakmayacak flekilde aç›klanmaktad›r.
• Bu anlat›m s›ras›nda kullan›lan samimi, sade ve ak›c› üslup ise kitaplar›n yediden yetmi-fle herkes taraf›ndan rahatça anlafl›lmas›n› sa¤lamaktad›r. Bu etkili ve yal›n anlat›m sayesinde, ki-taplar "bir solukta okunan kitaplar" deyimine tam olarak uymaktad›r. Dini reddetme konusundakesin bir tav›r sergileyen insanlar dahi, bu kitaplarda anlat›lan gerçeklerden etkilenmekte ve an-lat›lanlar›n do¤rulu¤unu inkar edememektedirler.
• Bu kitap ve yazar›n di¤er eserleri, okuyucular taraf›ndan bizzat okunabilece¤i gibi, karfl›-l›kl› bir sohbet ortam› fleklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek isteyen bir grup oku-yucunun kitaplar› birarada okumalar›, konuyla ilgili kendi tefekkür ve tecrübelerini de birbirleri-ne aktarmalar› aç›s›ndan yararl› olacakt›r.
• Bunun yan›nda, sadece Allah'›n r›zas› için yaz›lm›fl olan bu kitaplar›n tan›nmas›na veokunmas›na katk›da bulunmak da büyük bir hizmet olacakt›r. Çünkü yazar›n tüm kitaplar›nda is-pat ve ikna edici yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini anlatmak isteyenler için en etkili yön-tem, bu kitaplar›n di¤er insanlar taraf›ndan da okunmas›n›n teflvik edilmesidir.
• Kitaplar›n arkas›na yazar›n di¤er eserlerinin tan›t›mlar›n›n eklenmesinin ise önem-li sebepleri vard›r. Bu sayede kitab› eline alan kifli, yukar›da söz etti¤imiz özellikleri ta-fl›yan ve okumaktan hoflland›¤›n› umdu¤umuz bu kitapla ayn› vas›flara sahip da-ha birçok eser oldu¤unu görecektir. ‹mani ve siyasi konularda yararlanabilece¤izengin bir kaynak birikiminin bulundu¤una flahit olacakt›r.
• Bu eserlerde, di¤er baz› eserlerde görülen, yazar›n flahsikanaatlerine, flüpheli kaynaklara dayal› izahlara,mukaddesata karfl› gereken adaba ve sayg›yadikkat edilmeyen üsluplara, burkuntu veren
ümitsiz, flüpheci ve ye'se sürükleyen an-lat›mlara rastlayamazs›n›z.
Yazar ve Eserleri Hakk›ndaHarun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956 y›l›nda
Ankara'da do¤du. ‹lk, orta ve lise ö¤renimini Ankara'da tamamlad›. Daha son-
ra ‹stanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ve ‹stanbul
Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde ö¤renim gördü. 1980'li y›llardan bu yana, ima-
ni, bilimsel ve siyasi konularda pek çok eser haz›rlad›. Bunlar›n yan› s›ra, yaza-
r›n evrimcilerin sahtekarl›klar›n›, iddialar›n›n geçersizli¤ini ve Darwinizm'in
kanl› ideolojilerle olan karanl›k ba¤lant›lar›n› ortaya koyan çok önemli eserleri
bulunmaktad›r.
Harun Yahya'n›n eserleri yaklafl›k 30.000 resmin yer ald›¤› toplam 45.000
sayfal›k bir külliyatt›r ve bu külliyat 57 farkl› dile çevrilmifltir.
Yazar›n müstear ismi, inkarc› düflünceye karfl› mücadele eden iki pey-
gamberin hat›ralar›na hürmeten, isimlerini yad etmek için Harun ve Yahya
isimlerinden oluflturulmufltur. Yazar taraf›ndan kitaplar›n kapa¤›nda Resulul-
lah'›n mührünün kullan›lm›fl olmas›n›n sembolik anlam› ise, kitaplar›n içeri¤i
ile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-› Kerim'in Allah'›n son kitab› ve son sözü, Peygam-
berimiz (sav)'in de hatem-ül enbiya olmas›n› remzetmektedir. Yazar da, yay›nla-
d›¤› tüm çal›flmalar›nda, Kuran'› ve Resulullah'›n sünnetini kendine rehber edin-
mifltir. Bu suretle, inkarc› düflünce sistemlerinin tüm temel iddialar›n› tek tek çü-
rütmeyi ve dine karfl› yöneltilen itirazlar› tam olarak susturacak "son söz"ü söy-
lemeyi hedeflemektedir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sahibi olan Resulul-
lah'›n mührü, bu son sözü söyleme niyetinin bir duas› olarak kullan›lm›flt›r.
Yazar›n tüm çal›flmalar›ndaki ortak hedef, Kuran'›n tebli¤ini dünyaya
ulaflt›rmak, böylelikle insanlar› Allah'›n varl›¤›, birli¤i ve ahiret gibi temel ima-
ni konular üzerinde düflünmeye sevk etmek ve inkarc› sistemlerin çürük temel-
lerini ve sapk›n uygulamalar›n› gözler önüne sermektir.
Nitekim Harun Yahya'n›n
eserleri Hindistan'dan Ameri-
ka'ya, ‹ngiltere'den Endonez-
ya'ya, Polonya'dan Bosna Her-
sek'e, ‹spanya'dan Brezilya'ya,
Malezya'dan ‹talya'ya, Fran-
sa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya
kadar dünyan›n daha pek çok ülke-
sinde be¤eniyle okunmaktad›r. ‹ngi-
lizce, Frans›zca, Almanca, ‹talyan-
ca, ‹spanyolca, Portekizce, Ur-
duca, Arapça, Arnavutça,
Rusça, Boflnakça, Uy-
gurca, Endonezyaca, Malayca, Bengoli, S›rpça, Bulgarca, Çince, Kishwahili
(Tanzanya'da kullan›l›yor), Hausa (Afrika'da yayg›n olarak kullan›l›yor), Dhi-
velhi (Mauritus'ta kullan›l›yor), Danimarkaca ve ‹sveçce gibi pek çok dile çev-
rilen eserler, yurt d›fl›nda genifl bir okuyucu kitlesi taraf›ndan takip edilmekte-
dir.
Dünyan›n dört bir yan›nda ola¤anüstü takdir toplayan bu eserler pek çok
insan›n iman etmesine, pek ço¤unun da iman›nda derinleflmesine vesile olmak-
tad›r. Kitaplar› okuyan, inceleyen her kifli, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay
anlafl›l›r ve samimi üslubun, ak›lc› ve ilmi yaklafl›m›n fark›na varmaktad›r. Bu
eserler süratli etki etme, kesin netice verme, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik
özellikleri tafl›maktad›r. Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düflünen
insanlar›n, art›k materyalist felsefeyi, ateizmi ve di¤er sapk›n görüfl ve felsefe-
lerin hiçbirini samimi olarak savunabilmeleri mümkün de¤ildir. Bundan sonra
savunsalar da ancak duygusal bir inatla savunacaklard›r, çünkü fikri dayanak-
lar› çürütülmüfltür. Ça¤›m›zdaki tüm inkarc› ak›mlar, Harun Yahya Külliyat›
karfl›s›nda fikren ma¤lup olmufllard›r.
Kuflkusuz bu özellikler, Kuran'›n hikmet ve anlat›m çarp›c›l›¤›ndan kay-
naklanmaktad›r. Yazar›n kendisi bu eserlerden dolay› bir övünme içinde de¤il-
dir, yaln›zca Allah'›n hidayetine vesile olmaya niyet etmifltir. Ayr›ca bu eserle-
rin bas›m›nda ve yay›nlanmas›nda herhangi bir maddi kazanç hedeflenmemek-
tedir.
Bu gerçekler göz önünde bulunduruldu¤unda, insanlar›n görmediklerini
görmelerini sa¤layan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmas›n› teflvik
etmenin de, çok önemli bir hizmet oldu¤u ortaya ç›kmaktad›r.
Bu de¤erli eserleri tan›tmak yerine, insanlar›n zihinlerini buland›ran, fik-
ri karmafla meydana getiren, kuflku ve tereddütleri da¤›tmada, iman› kurtar-
mada güçlü ve keskin bir etkisi olmad›¤› genel tecrübe ile sabit olan kitaplar›
yaymak ise, emek ve zaman kayb›na neden olacakt›r. ‹man› kurtarma amac›n-
dan ziyade, yazar›n›n edebi gücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin
elde edilemeyece¤i aç›kt›r. Bu konuda kuflkusu olanlar varsa, Harun Yahya'n›n
eserlerinin tek amac›n›n dinsizli¤i çürütmek ve Kuran ahlak›n› yaymak ol-
du¤unu, bu hizmetteki etki, baflar› ve samimiyetin aç›kça görüldü¤ünü okuyu-
cular›n genel kanaatinden anlayabilirler.
Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaflalar›n, Müslüman-
lar›n çektikleri eziyetlerin temel sebebi dinsizli¤in fikri hakimiyetidir. Bunlar-
dan kurtulman›n yolu ise, dinsizli¤in fikren ma¤lup edilmesi, iman hakikat-
lerinin ortaya konmas› ve Kuran ahlak›n›n, insanlar›n kavray›p yaflayabilecek-
leri flekilde anlat›lmas›d›r. Dünyan›n günden güne daha fazla içine çekilmek is-
tendi¤i zulüm, fesat ve kargafla ortam› dikkate al›nd›¤›nda bu hizmetin elden
geldi¤ince h›zl› ve etkili bir biçimde yap›lmas› gerekti¤i aç›kt›r. Aksi halde çok
geç kal›nabilir.
Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmifl olan Harun Yahya Külliyat›,
Allah'›n izniyle, 21. yüzy›lda dünya insanlar›n› Kuran'da tarif edilen huzur ve
bar›fla, do¤ruluk ve adalete, güzellik ve mutlulu¤a tafl›maya bir vesile olacakt›r.
Bu kitapta kullan›lan ayetler, Ali Bulaç'›n haz›rlad›¤›
"Kur'an-› Kerim ve Türkçe Anlam›"
isimli mealden al›nm›flt›r.
w w w. h a r u n y a h y a . o r g / w w w. h a r u n y a h y a . n e t
Birinci Bask›: Nisan, 2004
‹kinci Bask›: Ekim, 2005
Üçüncü Bask›: Ekim, 2006
ARAfiTIRMA
YAYINCILIK
Talatpafla Mah. Emirgazi Caddesi
‹brahim Elmas ‹flmerkezi A Blok Kat 4
Okmeydan› - ‹stanbul
Tel: (0 212) 2220088
Bask›: Entegre Matbaac›l›k
Sanayi Cad. No: 17 Yenibosna-‹stanbul
Tel: (0 212) 451 70 70
11.. KK‹‹TTAAPP:: AAllllaahh’››nn RRaahhmmaann vvee RRaahhiimm ‹‹ssiimmlleerriinniinn
KKuurraann’ddaakkii TTeecceelllliilleerrii ....................................................................................................................................................................................................................................88
GGiirriiflfl ..................................................................................................................................................................................................................................................................................................1100
AAllllaahh’››nn MMeerrhhaammeettii HHeerrflfleeyyii SSaarr››pp KKuuflflaattmm››flfltt››rr ................................................................................................................................1166
22.. KK‹‹TTAAPP:: AAllllaahh’››nn RRaahhmmaann vvee RRaahhiimm ‹‹ssiimmlleerriinniinn
KKaaiinnaattttaakkii TTeecceelllliilleerrii ................................................................................................................................................................................................................................119966
GGiirriiflfl ............................................................................................................................................................................................................................................................................................119988
EEvvrreenniinn YYaarraatt››ll››flfl››nnddaa AAllllaahh’››nn RRaahhmmaann vvee RRaahhiimm SS››ffaattllaarr››nn››nn TTeecceelllliilleerrii ......................220022
DDüünnyyaa’nn››nn YYaarraatt››ll››flfl››nnddaa AAllllaahh’››nn RRaahhmmaann vvee RRaahhiimm SS››ffaattllaarr››nn››nn TTeecceelllliilleerrii ............221122
‹‹nnssaann››nn YYaarraatt››ll››flfl››nnddaa AAllllaahh’››nn RRaahhmmaann vvee RRaahhiimm SS››ffaattllaarr››nn››nn TTeecceelllliilleerrii ....................222244
‹‹nnssaann››nn BBeeddeenniinnddee AAllllaahh’››nn RRaahhmmaann vvee RRaahhiimm SS››ffaattllaarr››nn››nn TTeecceelllliilleerrii..............................225500
DDüünnyyaa HHaayyaatt››nnddaa AAllllaahh’››nn RRaahhmmaann vvee RRaahhiimm SS››ffaattllaarr››nn››nn TTeecceelllliilleerrii ............................330088
HHaayyvvaannllaarr››nn YYaarraatt››ll››flfl››nnddaa AAllllaahh’››nn RRaahhmmaann vvee RRaahhiimm SS››ffaattllaarr››nn››nn TTeecceelllliilleerrii ............333300
BBiittkkiilleerriinn YYaarraatt››ll››flfl››nnddaa AAllllaahh’››nn RRaahhmmaann vvee RRaahhiimm SS››ffaattllaarr››nn››nn TTeecceelllliilleerrii ..............336622
SSoonnuuçç ........................................................................................................................................................................................................................................................................................339966
EEkk BBööllüümm:: EEvvrriimm YYaann››llgg››ss››..................................................................................................................................................................................................440000
nsan yaklafl›k 60-80 y›ll›k bir sürenin ard›ndan terk ede-
ce¤i dünya hayat›n›n her an›nda denemeden geçiril-
mektedir. Ölümünün ard›ndan, hayat› boyunca söyle-
di¤i her sözün, yapt›¤› her hareketin, ald›¤› her karar›n,
do¤rular›n›n ve yanl›fllar›n›n hesab›n› verecek, daha sonra da sonsuz
ahiret hayat›na bafllayacakt›r. Hesap gününde hiçbir fley eksik b›rak›l-
mayacak, küçük ya da büyük yap›lan herfley ortaya ç›kar›lacak, hiç kim-
se haks›zl›¤a u¤rat›lmayacakt›r. O gün geldi¤inde peygamberlerin, do¤-
rular›n, salihlerin, samimiyetle kendilerini Allah'a teslim eden iman sa-
hiplerinin, Allah'tan korkanlar›n, Allah'›n s›n›rlar›n› titizlikle koruyan-
lar›n, Allah'›n r›zas›n›, rahmetini ve cennetini umut edenlerin yolunu
seçenler sonsuz cennet yurduyla sevineceklerdir. fieytan›n, inkarc›lar›n,
müflriklerin, münaf›klar›n, Allah'tan korkmayan, sadece kendi nefisleri-
nin çirkin arzular›na göre yaflam süren, günah ifllemede s›n›rs›zca dav-
rananlar›n yolundan gidenler ise azaplarla dolu cehennem hayat›na
gönderileceklerdir.
Allah'›n cennetle müjdeledi¤i salih müminler; tüm kainat›
yoktan var eden Rabbimiz'e gönülden iman eden, Yarat›c›m›z›
en güzel isimleriyle tan›yan ve anan, O'nun sonsuz
güç ve kudretinin fark›nda olan, tüm
hayatlar›n› Allah'›n r›zas›n› gözete-
rek geçiren kimselerdir. Bu ki-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
1122
fliler, hem kendilerini hem de tüm kainat› kusursuzca, en ince
ayr›nt›s›na kadar planlayan Allah'›n tek dost ve velileri oldu¤u-
nu bilirler. Rabbimiz'in her an bizi gördü¤ünü, herfleyi iflitti¤ini,
küçük büyük herfleyden haberdar oldu¤unu düflünerek hareket
ederler.
Dünya üzerindeki her insan grubunun birbirinden farkl›
inan›fllar› vard›r. Kimi gruplar›n da sapk›n anlay›fllar› vard›r.
Ancak önemli olan Allah'› Kuran'da bildirilen, benzersiz, tüm
eksikliklerden münezzeh, üstün s›fatlar›yla tan›makt›r. ‹nsanla-
r›n sahip olduklar› yanl›fl inan›fllar› b›rakarak, Kuran'da bildiri-
len Allah'›n s›fatlar›n› anlamalar› çok önemlidir. Salih müminler
de Allah'›n, Kuran ayetlerinde bildirilen tüm s›fatlar›n› eksiksiz-
ce bildikleri ve bu s›fatlar üzerinde derin düflündükleri için ha-
yata bak›fl aç›lar› di¤er insanlardan çok farkl›d›r. Onlar Allah'›n
kainat›n tek hakimi oldu¤unu, sonsuz güç ve kudret sahibi ol-
du¤unu, herfleyi iflitmekte ve görmekte oldu¤unu, kullar›na
karfl› sonsuz merhamet sahibi oldu¤unu, ba¤›fllay›c›, esirgeyici
oldu¤unu, zorluklar› aç›p gideren, kullar›n› kolay üzerinde ba-
flar›l› k›lan, sonsuz adalet sahibi, hüküm verenlerin hakimi,
mülkün tek sahibi oldu¤unu bilmekte ve hayatlar›n› da bu
inançlar› do¤rultusunda geçirmektedirler. Kuran'da Rabbi-
miz'in en güzel s›fatlar›ndan baz›lar› flu flekilde bildirilir:
O Allah ki, O'ndan baflka ‹lah yoktur. Gayb› da, müflahe-
de edilebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur. O
Allah ki, O'ndan baflka ‹lah yoktur. Meliktir; Kuddûstur;
Selamd›r; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbard›r;
Mütekebbirdir. Allah, (müflriklerin) flirk kofltuklar›ndan
çok Yücedir. O Allah ki, yaratand›r, (en güzel bir biçim-
de) kusursuzca var edendir, 'flekil ve suret' verendir. En
güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar›n tü-
mü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haflr Su-
resi, 22-24)
Allah... O'ndan baflka ‹lah yoktur. Diridir, Kaimdir. O'nu
uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa
hepsi O'nundur. ‹zni olmaks›z›n O'nun Kat›nda flefaatte
bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalar›ndakini
bilir. (Onlar ise) Diledi¤i kadar›n›n d›fl›nda, O'nun ilmin-
den hiçbir fleyi kavray›p-kuflatamazlar. O'nun kürsüsü,
bütün gökleri ve yeri kaplay›p-kuflatm›flt›r. Onlar›n ko-
runmas› O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür.
(Bakara Suresi, 255)
Bu ayetlerde bildirilen Allah'›n s›fatlar›ndan biri de Rabbi-
miz'in "Rahman ve Rahim" ismidir. Kuran-› Kerim'in 113 suresi
Allah'›n "Rahman ve Rahim" s›fat›yla bafllar. Rabbimiz'in Rah-
man ve Rahim s›fat›n›n tecellilerine müminler hayatlar› boyun-
ca her an flahit olurlar. Çünkü Allah'›n Rahman ve Rahim s›fat›
insan›n do¤umundan ölümüne, hastal›ktan sa¤l›¤a, tüm acizlik-
lerden canl› ve cans›z varl›klardaki eflsiz güzelliklere kadar tüm
kainat› tamamen sarm›fl durumdad›r. Allah'›n tüm insanlara
olan merhameti, flefkati, sevgisi, yard›m›, korumas›, lütfu ve ba-
¤›fllay›c›l›¤› Rabbimiz'in "Rahman ve Rahim" s›fat›n›n en güzel
tecellilerindendir. Bu, iman sahiplerinin hem kainata hem de
tüm canl›lara olan bak›fl aç›lar›n› derinlefltirmekte, ahlaklar›n›
güzellefltirmektedir. Bu nedenle de Müslüman olan bir kifli Ku-
ran okumaya, ‹slam ahlak›n› yaflamaya ve tebli¤ etmeye, mü-
minlere ö¤üt vermeye, kainat›n yarat›l›fl› üzerinde düflünmeye
bafllarken öncelikle Rabbimiz'in bu güzel s›fatlar›n› ruhunda ya-
flamal›d›r. Yarat›c›m›z›n bu eflsiz isimlerindeki güzelli¤i, ferahl›-
¤›, hay›rlar›, nimetleri kavramak ve Rahman ve Rahim isimleri-
nin ‹slam dinine hakimiyetini fark etmek, insan›n imanda derin-
leflmesinde, Allah'› en güzel isimleriyle tan›mas›nda çok önemli
bir ad›md›r. Bizim bu kitaptaki amac›m›z da Allah'›n "Rahman
ve Rahim" s›fatlar›n›n bir Müslüman›n hayat›ndaki yeri üzerin-
de durmakt›r.
Kitapta Rabbimiz'in "Rahman ve Rahim" s›fatlar›n›n hem
Kuran ayetlerindeki hem de kainattaki tecellileri incelenecek, in-
sanlar›n dünya hayat›n› bu s›fatlar›n ›fl›¤›nda de¤erlendirmeleri-
nin önemi vurgulanacakt›r.
Harun Yahya
1133
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
1144
AKILLI TASARIM YAN‹ YARATILIfi
Allah'›n yaratmak için
tasar›m yapmaya ihtiyac› yoktur
Kitap boyunca yer yer kullan›-
lan 'tasar›m' ifadesinin do¤ru anla-
fl›lmas› önemlidir. Allah'›n kusursuz
bir tasar›m yaratm›fl olmas›, Rabbi-
miz’in önce plan yapt›¤› daha sonra
yaratt›¤› anlam›na gelmez. Bilinmeli-
dir ki, yerlerin ve göklerin Rabbi
olan Allah’›n yaratmak için herhan-
gi bir 'tasar›m' yapmaya ihtiyac›
yoktur. Allah'›n tasarlamas› ve yarat-
mas› ayn› anda olur. Allah bu
tür eksikliklerden münezzeh-
tir.
Allah'›n, bir fleyin ya da
bir iflin olmas›n› diledi¤inde,
onun olmas› için yaln›zca "Ol!"
demesi yeterlidir. Ayetlerde flöyle
buyurulmaktad›r:
Bir fleyi diledi¤i zaman, O'nun
emri yaln›zca: "Ol" demesidir;
o da hemen oluverir. (Yasin Su-
resi, 82)
Gökleri ve yeri (bir örnek
edinmeksizin) yaratand›r. O,
bir iflin olmas›na karar verirse,
ona yaln›zca "OL" der, o da
hemen oluverir. (Bakara Su-
resi, 117)
1155
erhamet sözcü¤ü, Arapçada "reheme" kökünden
gelmekte ve "ac›mak, esirgemek, flefkat göster-
mek, affetmek, ba¤›fllamak" anlamlar›nda kulla-
n›lmaktad›r. Rabbimiz'in Rahman ve Rahim s›fat›
da merhamet kelimesi ile ayn› kökten gelmektedir. Kuran ayetlerin-
de sadece Allah'›n Zat›n› ifade etmek için kullan›lan Rahman s›fat›
"rahmeti herfleyi kuflatm›fl olan, bütün yarat›lm›fllar hakk›nda ha-
y›r, rahmet ve güzellik dileyen, sevdi¤ini sevmedi¤ini ay›rt etme-
yerek say›s›z nimetlere kavuflturan" anlamlar›na gelirken, Peygam-
ber Efendimiz (sav) için de kullan›lan (Tevbe Suresi, 128 ) Rahim s›-
fat› Allah'›n s›fat› olarak kullan›ld›¤›nda, "Rahmeti ahirette yaln›zca
müminleri kuflatan, verdi¤i nimetleri iyi kullananlar› daha büyük
ve sonsuz nimetler vererek ödüllendiren" anlam›ndad›r.
Allah'›n Rahman ve Rahim s›fat› Kuran ayetlerinde birçok kez
tekrarland›¤› gibi Tevbe Suresi d›fl›ndaki tüm sureler de "Rahman
ve Rahim olan Allah'›n ad›yla" bafllamaktad›r. Rabbimiz'in
Rahman isminin çok genifl bir anlam› vard›r. Esirgeyen, ac›-
yan, flefkat duyan, merhamet eden s›fat-
lar›n›n hepsi Allah'›n Rahman ismi-
nin tecellilerindendir.
1188
O'nun rahmeti herfleyi kuflatmaktad›r, s›n›rs›zd›r, ezeli-
dir, ebedidir. Rabbimiz merhamet edenlerin en merhametlisi-
dir. Kuran'da Hz. Eyüb'ün Rabbimiz'e bu güzel ismiyle dua
etti¤i flöyle haber verilir:
Eyüp de; hani o Rabbine ça¤r›da bulunmufltu: "fiüphesiz
bu dert (ve hastal›k) beni sar›verdi. Sen merhametlilerin
en merhametli olan›s›n." (Enbiya Suresi, 83)
Rahman olan Allah sonsuz merhametini görünen ve gö-
rünmeyen herfleyde tecelli ettirir. Allah'›n Rahman s›fat›n› ka-
inat› saran yarat›l›fl mucizelerinde, insan›n yarat›l›fl›nda, in-
san bedenindeki milyarlarca detayda, hayvanlarda, yiyecek-
lerde, içeceklerde, suda, havada, k›sacas› kainat›n her zerre-
sinde görmek mümkündür. Allah her gün topra¤›n içinden
milyarlarca tohumu filizlendiren, meyveler ve sebzeler var
eden, gökten tonlarca su indiren, ayn› anda dünyan›n her ye-
rinde milyarlarca canl›ya r›z›k veren, hayat›m›z› devam ettir-
memize olanak sa¤layan oksijeni var edendir. Rabbimiz say›-
s›z nimetleriyle tüm varl›klar› çepeçevre sarmaktad›r. Dünya
üzerinde O'nun insanlar üzerindeki takdirini, fazl ve ihsan›n›
engelleyebilecek hiçbir varl›k bulunmamaktad›r. Fat›r Sure-
si'nde, Rabbimiz'in insanlar üzerindeki sonsuz rahmeti flu fle-
kilde bildirilmektedir:
Allah, insanlar için rahmetinden her neyi açacak olsa, ar-
t›k onu k›s›p-tutacak yoktur; her neyi k›sar-tutarsa, art›k
onu da ondan sonra sal›verecek yoktur. O, üstün ve güçlü
oland›r, hüküm ve hikmet sahibidir. (Fat›r Suresi, 2)
Yeryüzündeki tüm canl›lar gibi insan›n da yaflam›n› sür-
dürebilmesi için her an oluflmas› gereken pek çok flart vard›r.
Harun Yahya
1199
2200
Harun Yahya
Nefes alabilmesi için oksijene, bedeninin faaliyetlerini
sürdürebilmesi için su ve besine ihtiyaç duyar. Ayr›ca
insan bedeninde her saniye milyarlarca ifllem gerçeklefl-
mekte, her bir hücre yaflam›n devam› için Allah'›n em-
riyle kendi görevini yerine getirmektedir. Yaln›zca tek
bir insan›n tüm fiziksel ihtiyaçlar›n› gidererek varl›¤›n›
sürdürebilmesi bile say›s›z detaya ba¤l›d›r. Sonsuz mer-
hamet sahibi olan Rabbimiz her canl›n›n gerek bedenin-
deki gerekse d›fl dünyadaki ihtiyaçlar›n› önceden belir-
lemifl ve onlara sunmufltur.
O, insanlar› yaratm›fl, yaflamalar›
için en elveriflli olan mekana yerlefltir-
mifltir. Bunun karfl›l›¤›nda ise insan-
lar›n yapmalar› gereken yaln›zca
Allah'a kulluk etmektir. ‹nsanlara,
elçileri arac›l›¤›yla hidayet bula-
caklar› ‹lahi kitaplar yollamas›
ve peygamberlerin ayetleri tek
tek aç›klamalar› da Rabbimiz'in
Rahman ve Rahim s›fatlar›n›n bir
tecellisidir. Böylelikle Allah in-
sanlara hem Kendi Zat›n› ta-
n›tm›fl, hem de onlar› din
ahlak›n›n güzel-
liklerine ve üstün
bir ahlaka davet
etmifltir. Kuflku-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
2222
suz bunlar›n tümü, Rabbimiz'in sonsuz merhametinin aç›k
delillerindendir.
‹man etmeyenler, münaf›klar ve müflrikler de dünya ha-
yat›nda ald›klar› hava, içtikleri su dahil olmak üzere gizli ve
aç›k tüm nimetlerden faydalan›rlar. Allah müminlere verdi¤i
gibi onlara da mal-mülk, içinde oturacaklar› güzel evler ve
soylar›n› devam ettirecekleri evlatlar verir. Onlara da güzel
r›z›klar, sa¤l›k, güç ve güzellik verir. Bunlar Allah'›n sonsuz
rahmetinin tecellileridir. Allah dünya hayat›nda belki dine
dönerler, düflünüp aklederler ve Kendisi'ne flükrederler diye
tüm insanlar› yararland›rmaktad›r. Ancak inkar edenlere ve-
rilen tüm bu nimetler iman etmedikleri sürece azaplar›n›n
artmas›na vesile olacakt›r. Yüz çevirenler, Allah'›n nimetlerin-
den ancak göz aç›p kapama vakti kadar olan dünya hayatlar›
süresince yararlanabilirler. Ahirette ise bütün nimetler, sahip
olduklar›n› yaln›zca Allah'a yak›nlaflmak ve O'nun r›zas›n›
aramak için kullanan ve Rabbimiz'e her an flükreden mümin-
lere aittir. Çünkü Allah sonsuz adalet sahibidir ve benzersiz
nimetlerle bezenmifl cennet yurdunu yaln›zca mümin kullar›-
na müjdelemifltir. Ayetlerde flöyle buyurulmaktad›r:
Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz, flüphesiz ki biz
Sana yöneldik. Dedi ki: "Azab›m› diledi¤ime isabet etti-
ririm, rahmetim ise herfleyi kuflatm›flt›r; onu korkup-sak›-
nanlara, zekat› verenlere ve Bizim ayetlerimize iman
edenlere yazaca¤›m." (Araf Suresi, 156)
Adn cennetleri (onlar›nd›r) ki, Rahman (olan Allah, onu)
Kendi kullar›na gaybtan vadetmifltir. fiüphesiz O'nun va'-
di yerine gelecektir. (Meryem Suresi, 61)
2233
Rabbimiz’in En Güzel ‹simleriRahman ve Rahim s›fat› Rabbimiz'in Kuran ayetlerinde
yer alan birçok ismini de içine alan, çok genifl ve derin bir an-
lam içerir. ‹nsanlar üzerinde sonsuz merhamet sahibi olan, esir-
geyen ve ba¤›fllayan Rabbimiz, tüm hayatlar› boyunca onlara
eflsiz nimetler lutfeder. Fiziksel nimetlerin yan›nda manevi ola-
rak da çok büyük lütuflarda bulunur: hatalar›n› affeder, tevbe-
lerini kabul eder, onlar› korur, kötülüklerini örter, hidayetlerini
art›r›r, do¤ru yola iletir.
Allah'›n yaratt›¤› tüm canl›lar kusursuz ve üstün bir yara-
t›l›fl sayesinde yaflamlar›n› sürdürmektedirler. Her biri Allah'›n
üstün akl›na, sonsuz flefkat ve merhametine teslim olmufltur.
Allah ihtiyaç duyabilecekleri herfleyi onlara vermifltir. Her can-
l›n›n varl›¤›n› sürdürebilmek için ihtiyaç duydu¤u herfleyi ya-
k›n›nda bulmas› da Allah'›n rahmetinin delillerinden sadece bir
tanesidir. Rabbimiz yaratt›klar›na "flefkat edendir, esirge-
yen"dir. (Bakara Suresi, 143) Ayetlerde flu flekilde buyurulmak-
tad›r:
Görmedin mi, Allah, yerdekileri ve denizde onun emriyle
ak›p giden gemileri, sizin yarar›n›za verdi. Ve izni olma-
d›kça, gö¤ü yerin üstüne düflmekten al›koyar. fiüphesiz
Allah, insanlara karfl› flefkatlidir, çok merhametlidir. (Hac
Suresi, 65)
Sizi karanl›klardan nura ç›karmas› için kuluna apaç›k ayet-
ler indiren O'dur. fiüphesiz Allah, size karfl› elbette flefkat-
li oland›r, esirgeyendir. (Hadid Suresi, 9)
‹nsan dünyaya geldi¤i andan itibaren hayat›n› ancak
Allah'›n rahmeti, korumas› ve yard›m› ile devam ettirebilir. Ör-
ne¤in, dünyan›n dört bir yan›nda her dakika depremler, seller,
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
2244
kas›rgalar, yanarda¤ patlamalar› meydana gelmekte-
dir. Bu tip felaketler her an oluflabilir. Hastal›klar ve maddi
kay›plar da Allah'›n her insana verebilece¤i s›k›nt›lard›r. Ve bu
olaylar karfl›s›nda unutulmamas› gereken bir gerçek vard›r: ‹n-
san ne kadar u¤rafl›rsa u¤rafls›n, Allah'›n dilemesi d›fl›nda bafl›-
na gelecek herhangi bir fleyden korunamaz, ya da bir musibeti
engelleyemez. Kimse de bunun için ona yard›m edemez. ‹nsan
için tek koruyucu ve yard›mc› Rahman olan Allah't›r. Allah di-
lerse kifliyi her türlü s›k›nt› ve musibetten kurtar›r, dilerse tür-
lü s›k›nt›larla muhatap k›lar. Kuran'da bu durum flöyle bildiril-
mifltir:
De ki: "Sizi karan›n ve denizin karanl›klar›ndan kim kur-
tarmaktad›r ki, siz (aç›ktan ve) gizliden gizliye ona yalvara-
rak dua etmektesiniz: "Andolsun, bizi bundan kurtar›rsan,
gerçekten flükredenlerden oluruz." De ki: "Ondan ve her
türlü s›k›nt›dan sizi Allah kurtarmaktad›r. Sonra siz yine
flirk koflmaktas›n›z." (Enam Suresi, 63-64)
(O¤lu) Dedi ki: "Ben bir da¤a s›¤›naca¤›m, o beni sudan ko-
rur." Dedi ki: "Bugün Allah'›n emrinden, esirgeyen olan
(Allah)dan baflka bir koruyucu yoktur."... (Hud Suresi, 43)
... Çekimser davrananlar ve büyüklenenler, onlar› ac›kl› bir
azabla azabland›racakt›r ve kendileri için Allah'tan baflka
bir (vekil) koruyucu dost ve yard›mc› bulamayacaklard›r.
(Nisa Suresi, 173)
Ayetlerde de görüldü¤ü gibi her türlü s›k›nt›y› gideren, fe-
laketlerden insanlar› koruyan sonsuz flefkat sahibi olan
Allah't›r. ‹man sahipleri karfl›laflt›klar› her türlü zorlukta, s›k›n-
t›da ve hastal›kta yaln›zca sonsuz merhamet sahibi olan Allah'a
s›¤›n›rlar ve O'nu vekil edinirler. Rabbimiz de Kendisi'ne iman
eden, kalpten itaat eden bu kiflilere dünyada maddi ve manevi
Harun Yahya
2255
2266
Harun Yahya
2277
bolluk, genifllik verir. Onlar›n önündeki zorluklar›
açar, s›k›nt›lar›n› giderir. Rabbimiz'in bu benzersiz s›-
fat› Kuran ayetlerinde flu flekilde bildirilir:
Allah'a karfl›l›¤›n› çok art›rma ile kat kat art›raca¤›
güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daralt›r
ve geniflletir ve siz O'na döndürüleceksiniz. (Bakara
Suresi, 245)
fiüphesiz senin Rabbin, r›zk› diledi¤ine -geniflletir-
yayar ve daralt›r. Gerçekten O, kullar›ndan haberi
oland›r, görendir. (‹sra Suresi, 30)
Rabbimiz sonsuz iyilik sahibi oland›r. Kuran'da
"fiüphesiz, biz bundan önce O'na dua (kulluk) ederdik.
Gerçekten O, iyili¤i bol, esirgemesi çok olan›n ta Ken-
disi'dir." (Tur Suresi, 28) ayetiyle de bildirildi¤i gibi
Allah insana tüm hayat› boyunca say›s›z iyilikte bulu-
nan, eflsiz güzellikler bahfledendir. Var olan herfley
O'ndand›r. Tüm güzellikler, incelikler, nimetler O'nun
sonsuz akl›n›n tecellileridir. Di¤er tüm varl›klar gibi in-
sanlar da Rabbimiz'in dilemesi ile yeryüzüne gelirler.
Anne karn›nda bir çi¤nem et parças› olan insan do¤ar,
büyür, güzel bir yüze sahip olur ve her detay› ile Allah'›n
muhteflem sanat›n› yans›t›r. Ayetlerde üstün kerem sahi-
bi olan Rabbimiz flöyle buyurmufltur:
Ey insan, 'üstün kerem sahibi' olan Rabbine karfl›
seni aldat›p-yan›ltan nedir? Ki O, seni yaratt›, 'sana
bir düzen içinde biçim verdi' ve seni bir itidal üzere
k›ld›. Diledi¤i bir surette seni tertib etti. (‹nfitar Su-
resi, 6-8)
Yaratan Rabbin ad›yla oku. O, insan› bir alaktan yaratt›.
Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir; ki O, kalemle (yaz-
may›) ö¤retendir. ‹nsana bilmedi¤ini ö¤retti. Hay›r; gerçek-
ten insan, azar. Kendini müsta¤ni gördü¤ünden. fiüphesiz,
dönüfl yaln›zca Rabbinedir. (Alak Suresi, 1-8)
Sonsuz lütuf sahibi olan insana say›s›z nimetler vermifl ve
karfl›l›k olarak da yaln›zca Kendisi'ne kulluk edilmesini iste-
mifltir. Samimi iman sahipleri Allah'a gönülden kulluk eden,
Allah'a teslim olmufl, Rabbimiz'i samimiyetle kalpten zikreden,
Rabbimiz'e yönelip dönen insanlard›r. Onlar da dünyada gös-
terdikleri bu faziletli tav›rlar›n›n karfl›l›¤›n› ahirette daha üstü-
nüyle alacaklard›r. Çünkü Allah sonsuz ihsan sahibidir.
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
2288
Size her istedi¤iniz fleyi verdi. E¤er
Allah'›n nimetini saymaya kalk›fl›rsan›z,
onu say›p-bitirmeye güç yetiremezsi-
niz. Gerçek flu ki, insan pek zalimdir,
pek nankördür. (‹brahim Suresi, 34)
Allah, bildirdi¤i dini çok
kolay k›larak da sonsuz
flefkatini göstermifltir.
Harun Yahya
2299
Allah rahmetiyle insanlar› unuttuklar›ndan ve ya-
n›ld›klar›ndan dolay› sorumlu tutmaz. Kör olana, topal
olana, hasta olana sorumluluk yüklemez. ‹nsanlara sabr› ve
tevekkülü ö¤reterek omuzlar›ndaki yükü kald›r›r. Bütün bu
örnekler Allah'›n sonsuz merhametini ve flefkatini inkar eden
insanlar›n nankörlü¤ünü anlamak içinse çok önemlidir. Ayet-
lerde Allah'›n Halim (yumuflak olan) s›fat› flu flekilde bildirilir:
‹ki toplulu¤un karfl› karfl›ya geldikleri gün, sizden geri dö-
nenleri, kazand›klar› baz› fleyler dolay›s›yla fleytan onlar›n
aya¤›n› kayd›rmak istemiflti. Ama andolsun ki, Allah onla-
r› affetti. fiüphesiz Allah, ba¤›fllayand›r, yumuflak oland›r.
(Al-i ‹mran Suresi, 155)
Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele söylemelerinizden,
bofl, amaçs›z sözler'den dolay› sorumlu tutmaz; fakat kalp-
lerinizin kazand›klar›ndan dolay› sorumlu tutar. Allah ba-
¤›fllayand›r, yumuflak davranand›r. (Bakara Suresi, 225)
Yedi gök, yer ve bunlar›n içindekiler O'nu tesbih eder;
O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir fley yoktur, ancak siz
onlar›n tesbihlerini kavram›yorsunuz. fiüphesiz O, halim
oland›r, ba¤›fllayand›r. (‹sra Suresi, 44)
fiüphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an
kudreti alt›nda) tutuyor. Andolsun, e¤er zeval bulacak olur-
larsa, Kendisi'nden sonra art›k kimse onlar› tutamaz. Do¤-
rusu O, Halimdir, ba¤›fllayand›r. (Fat›r Suresi, 41)
Allah sonsuz adalet sahibidir ve ahirette insanlar›n yapt›k-
lar›n›n karfl›l›¤›n› eksiksiz olarak verecektir. Dünya üzerindeki
tüm s›k›nt›lar, yokluklar, zulümler Allah'tan bir denemedir. Ve
tüm insanlar hiçbir haks›zl›¤a u¤rat›lmadan yapt›klar›n›n kar-
fl›l›¤›n› mutlaka alacaklard›r. Ma¤fireti sonsuz olan Rabbimiz
her insan›n yapt›klar›n› ortaya ç›karacak ve hassas terazilerde
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
3300
adaletini tecelli ettirecektir. Zulüm yapanlar›n zulüm-
lerinin elbette karfl›l›ks›z kalmayaca¤›n›, her iyili¤in mut-
laka karfl›l›¤›n›n verilece¤ini Allah Kuran'da bize haber ver-
mektedir. Dünya hayat›ndaki tüm amellere adaletle karfl›l›k ve-
rilecek yer ahirettir. Ayetlerde Rabbimiz'in adaleti flu flekilde
bildirilir:
Her insan-grubunu imamlar›yla ça¤›raca¤›m›z gün, art›k
kimin kitab› sa¤ eline verilirse, onlar kitaplar›n› okuyacak-
lar ve onlar, bir 'hurma çekirde¤indeki iplikçik kadar' bile
haks›zl›¤a u¤rat›lmazlar. (‹sra Suresi, 71)
De ki: "Rabbimiz (k›yamet günü) bizi birarada toplayacak,
sonra da hak ile aram›z› ay›racakt›r. O, (gerçek hükmünü
vererek hak ile bat›l›n aras›n›) açand›r, (herfleyi hakk›yla)
bilendir. (Sebe Suresi, 26)
Allah'a teslim olan, O'nun r›zas› için yaflayan insanlar
dünyada ve ahirette hoflnutluk içinde bir yaflam sürerler. Bu,
sonsuz merhamet sahibi olan Rabbimiz'in Latif s›fat›n›n bir te-
cellisidir. Latif olan Allah mümin kullar›na her türlü zor du-
rumda yard›m ederek de lütfunu gösterir. Kuran'da flu flekilde
bildirilir:
Allah, kullar›na karfl› lütuf sahibidir; diledi¤ini r›z›kland›-
r›r. O, kuvvetlidir, Azizdir. (fiura Suresi, 19)
Görmedin mi, Allah, gökten su indirdi, böylece yeryüzü
yemyeflil donat›ld›. fiüphesiz Allah, lütfedicidir, herfleyden
haberdard›r. (Hac Suresi, 63)
Allah iman edenlerin dünyada tek dostu ve velisi oldu¤u
gibi ahirette de onlara yard›m edecek, kötülüklerini iyiliklere
çevirecek ve onlara lütufta bulunacakt›r. Nitekim ayetlerde mü-
minlerin cennetteki ifadelerinin flöyle olaca¤› bildirilir:
Harun Yahya
3311
Dediler ki: "Biz do¤rusu daha önce, ailemiz (yak›n
akrabalar›m›z) içinde endifle edip-korkard›k. fiimdi
Allah, bize lütufta bulundu ve 'hücrelere kadar iflleyen ka-
vurucu' azabdan korudu. fiüphesiz, biz bundan önce O'na
dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyili¤i bol, esirgemesi
çok olan›n ta Kendisi'dir." (Tur Suresi, 26-28)
Rabbimiz ba¤›fl› çok olan, karfl›l›ks›z olarak arma¤an eden-
dir. (Sad Suresi, 9) Hem bir mükafat ve flevk kayna¤›, hem de
karfl›l›ks›z bir lütuf ve ihsan›n göstergesi olarak salih kullar›na
dünyada nimet ve güzellik vermesi Allah'›n bir lütfudur:
... De ki: "fiüphesiz 'lütuf ve ihsan (fazl)' Allah'›n elindedir,
onu diledi¤ine verir. Allah (rahmeti) genifl oland›r, bilen-
dir." O, kime dilerse rahmetini tahsis eder, Allah büyük 'lü-
tuf ve ihsan (fazl)' sahibidir. (Al-i ‹mran Suresi, 73-74)
Zenginlik, ihtiflam ve güzellik cennetin en temel özellikle-
rinden oldu¤u için, Allah sevdi¤i kullar›na cenneti hat›rlatacak,
onlar›n cennete kavuflma arzu ve heyecanlar›n› art›racak ni-
metlerin benzerlerini bu dünyada da yarat›r. Bu yüzden nas›l
inkarc›lar›n ebedi azaplar› daha bu dünyadan bafll›yorsa, salih
müminler için vaat edilen ebedi güzellikler de kendilerine dün-
yadaki hayatlar›nda gösterilmeye bafllan›r. Allah Kendisi'nden
ba¤›fllanma dileyen, tevbe eden salih müminleri cennetinin ya-
n› s›ra dünyada da güzel bir surette faydaland›raca¤›n› ve on-
lara ihsanda bulunaca¤›n› bir ayette flöyle bildirmektedir:
Ve Rabbiniz'den ba¤›fllanma dileyin; sonra O'na tevbe
edin. O da sizi, ad› konulmufl bir vakte kadar güzel bir me-
ta (fayda) ile metaland›rs›n ve her ihsan sahibine Kendi ih-
san›n› versin. E¤er yüz çevirirseniz gerçekten ben, sizin
için büyük bir günün azab›ndan korkar›m. (Hud Suresi, 3)
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
3322
Harun Yahya
3333
Mümin, Yüce Allah'›n sonsuz kudretinin bilincin-
dedir. O'nun emir ve yasaklar›na uyar, insanlar için seçip be-
¤endi¤i dini yaflar ve en önemlisi ölümünden sonras› için çok bü-
yük umut ve beklentiler tafl›r. Dünya hayat›nda müminler Allah'›n
yard›m› ve ihsan› ile karfl›l›k görebilirler. Ancak Allah müminlere
dünyada imtihan olarak zorluk ve s›k›nt› da verebilir.
Müminler bunda da bir güzellik oldu¤unu bilerek Allah'a
her zaman tevekküllü davran›rlar. Allah'›n müminlerin güzel
ahlaklar›n›n karfl›l›¤›n› ahirette mutlaka verece¤ini bilirler.
Rabbimiz'in sonsuz ihsan sahibi oluflu flu flekilde haber verilir:
‹hsan›n karfl›l›¤› ihsandan baflkas› m›d›r? (Rahman Suresi, 60)
Allah hakk›nda yalan uydurup iftira edenlerin k›yamet gü-
nü zanlar› nedir? fiüphesiz Allah, insanlara karfl› büyük ih-
san (Fazl) sahibidir, ancak onlar›n ço¤u flükretmezler. (Yu-
nus Suresi, 60)
Küçük, büyük infak ettileri her nafaka ve (Allah yolunda)
aflt›klar› her vadi, mutlaka Allah'›n yapt›klar›n›n daha gü-
zeliyle onlara karfl›l›¤›n› vermesi için, (bunlar) onlar ad›na
yaz›lm›flt›r. (Tevbe Suresi, 121)
Mallar›n› Allah yolunda infak edenlerin örne¤i yedi baflak
bitiren, her bir baflakta yüz tane bulunan bir tek tanenin ör-
ne¤i gibidir. Allah, diledi¤ine kat kat art›r›r. Allah (ihsan›)
bol oland›r, bilendir. (Bakara Suresi, 261)
fieytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayas›zl›-
¤› emrediyor. Allah ise, size Kendisi'nden ba¤›fllama
ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahme-
tiyle) genifl oland›r, bilendir. (Bakara
Suresi, 268)
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
3344
Harun Yahya
3355
Allah Sonsuz Ba¤›fl Sahibidir,
Tevbeleri Kabul Edendir
‹nsan gaflete düflebilen, unutan, yan›labilen, hata yapa-
bilen bir varl›kt›r. Her an, pek çok konuda eksik düflünebilir,
yanl›fl bir karar verebilir, hatal› bir tav›r sergileyebilir. Bu ne-
denle de Allah'›n sonsuz flefkati ve merhameti insanlar için
çok büyük bir lütuf, çok büyük bir nimettir. Allah, sonsuz
rahmeti ile insanlara, her zaman hatalar›ndan dolay› ba¤›fl-
lanma dileme ve tevbe etme imkan› tan›m›flt›r. Samimi olarak
günahlar›n›n affedilmesini isteyen her insan Allah'›n kendisi-
ni ba¤›fllamas›n› umabilir. Rabbimiz Hicr Suresi'nde "Haber
ver kullar›ma; flüphesiz Ben, Ben ba¤›fllayan›m, esirgeye-
nim." (Hicr Suresi, 49) fleklinde buyurmaktad›r. Nisa Sure-
si'nde ise Allah'›n affedicili¤i flöyle bildirilir:
Kim kötülük ifller veya nefsine zulmedip sonra Allah'tan
ba¤›fllanma dilerse Allah'› ba¤›fllay›c› ve merhamet edici
olarak bulur. (Nisa Suresi, 110)
Hayat› boyunca hatas›z, günahs›z, eksiksiz ve kusursuz
oldu¤unu zannetmek Kuran'a uygun olmayan bir tav›rd›r.
Çünkü, insan hata yapmaya ve günah ifllemeye aç›k, aciz bir
varl›kt›r. Buna karfl›l›k Allah ba¤›fllay›c› ve tevbeleri kabul
edici oldu¤unu bildirmifltir. Bu nedenle insan›n bilerek veya
bilmeyerek, gaflete kap›larak, nefsine uyarak iflledi¤i hatalar-
dan dolay› ümitsizli¤e düflmesi Kuran ahlak›na uygun olma-
yan bir tav›r olacakt›r. Hata yapan mümine düflen, hatas›n-
dan ibret almak, piflman olup do¤ruya yönelmek, vakit geçir-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
3366
meden Allah'a s›¤›nmak ve bir daha o hatay› tekrarlamamak
üzere gayret göstermektir. Elbette mümin hata yapmamaya
ve günah ifllememeye, Allah'›n s›n›rlar›n› korumaya çok özen
gösterir, fakat buna ra¤men hatalar›, günahlar› olabilir. Hata-
lar›ndan sonra tevbe edip Allah'tan ba¤›fllanma dilemek ise
çok güzel bir mümin özelli¤idir. Allah'›n 'Tevbeleri kabul
eden' (Tevvab), 'Ba¤›fllayan' (Gafur), 'Merhamet eden' (Rah-
man) isimleri de hatalar›ndan piflman olan ve tevbe edip
Allah'a yönelen müminler üzerinde tecelli eder. Enam Sure-
si'nde flöyle buyrulur:
Bizim ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onla-
ra de ki: "Selam olsun size. Rabbiniz rahmeti Kendi üzeri-
ne yazd› ki, içinizden kim bir cehalet sonucu bir kötülük
ifller sonra tevbe eder ve (kendini) ›slah ederse flüphesiz,
O, ba¤›fllayand›r, esirgeyendir." (Enam Suresi, 54)
‹nsanlar› din ahlak›ndan uzaklaflt›ran sebeplerden bir ta-
nesi, iflledikleri günahlar›n getirdi¤i suçluluk duygusu nede-
niyle kendilerini "asla düzelmez, iflah olmaz" kimseler olarak
görmeye bafllamalar›d›r. Allah'›n Rahman ve Rahim ismini,
tevbeleri kabul eden, sonsuz ba¤›fl sahibi olan oldu¤unu unu-
tan bu insanlar› fleytan sürekli k›flk›rt›r ve bir günah iflleyen
bir insana "sen zaten günahkars›n, art›k düzelmen mümkün
de¤il, bunu böyle kabul et" mesaj› verir. Daha sonra da kifliyi
"nas›l olsa bir kez günah iflledin, tekrar ifllemenin hiçbir kay-
b› olmaz" gibi kand›rmacalarla çok büyük bir bata¤›n içine
çeker. ‹nsan›n günah› ikiyse, bunu hemen dörde, sekize, on
alt›ya ç›karmaya çal›fl›r. ‹nsan›n günah› nedeniyle Allah'a kar-
fl› duydu¤u mahcubiyet hissini kullan›r ve bunu o insan›
Harun Yahya
3377
3388
Allah'tan tamamen uzak-
laflt›rmak için suistimal eder.
Ancak fleytan›n her hilesi gibi bu da za-
y›ft›r. Çünkü bir insan›n günah ifllemesi,
o kiflinin art›k do¤ru yolu bulamayaca¤›
anlam›na gelmez. De¤il bir günah, en bü-
yük günahlar› defalarca ifllemifl de olsa, sonuç-
ta her zaman için tüm bunlardan piflman olup
Allah'a yönelme imkan› vard›r. Allah, günahlar›ndan
dolay› samimi bir flekilde tevbe eden, yani ba¤›fllanma
dileyip art›k o günah› ifllememeye azmeden herkesi ba-
¤›fllayaca¤›n› Kuran'da haber vermifltir:
Ancak kim iflledi¤i zulümden sonra tevbe eder ve dü-
zeltirse, flüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Mu-
hakkak Allah, ba¤›fllayand›r, esirgeyendir. (Maide Su-
resi, 39)
Buna göre, iman edip salih amellerde bulunanlar, onlar
için bir ba¤›fllanma (ma¤firet) ve üstün bir r›z›k vard›r.
(Hac Suresi, 50)
Gerçek flu ki, Rablerinden gayb ile (O'nu görmedikleri
halde) içleri titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir
ma¤firet (ba¤›fllanma) ve büyük bir ecir vard›r. (Mülk
Suresi, 12)
Sonsuz rahmet sahibi olan Rabbimiz tevbe imkan›n›n
her insana verildi¤ini bizlere bildirmifltir. Örne¤in Allah,
3399
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
4400
Kendisi'ne iman ettikten sonra saparak, alt›ndan bir put ya-
p›p ona tap›nan Yahudilerin tevbesini kabul etmifl ve onlar›
ba¤›fllam›flt›r:
Hani Musa, kavmine: "Ey kavmim, gerçekten siz, buza¤›-
y› (tanr›) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen, ku-
sursuzca yaratan (gerçek ‹lah)›n›za tevbe edip nefisleri-
nizi öldürün: bu, Yarat›c›n›z Kat›nda sizin için daha ha-
y›rl›d›r" demiflti. Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi ka-
bul etti. fiüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyen-
dir. (Bakara Suresi, 54)
Allah ayetlerde, gaflete kap›l›p hata iflleyen ve ard›ndan
samimi olarak tevbe edip ba¤›fllanma dileyen kiflinin ba¤›flla-
naca¤›n› belirtmektedir. Müminlerin iflledikleri kusurun bo-
yutlar› ne olursa olsun samimi olarak yapt›klar›ndan pifl-
manl›k duyduklar› takdirde Allah'›n rahmetinden umutlar›-
n› kesmemeleri gerekti¤i ayetlerde flöyle müjdelenmektedir:
De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü tafl›ran
kullar›m. Allah'›n rahmetinden umut kesmeyin. fiüphe-
siz Allah, bütün günahlar› ba¤›fllar. Çünkü O, ba¤›flla-
yand›r, esirgeyendir. Azap size gelip çatmadan evvel,
Rabbiniz'e yönelip-dönün ve O'na teslim olun. Sonra si-
ze yard›m edilmez. Rabbiniz'den, size indirilenin en gü-
zeline uyun; siz hiç fluurunda de¤ilken, azap apans›z si-
ze gelip çatmadan evvel." (Zümer Suresi, 53-55)
Allah'›n ba¤›fllayan s›fat›, Rabbimiz'in insanlara sundu-
¤u en büyük nimetlerden ve kolayl›klardan biridir. ‹nsan›n
ümitsizli¤e kap›l›p yapt›¤› hatalardan sonra kendini bir daha
toparlayamayaca¤›n› düflünmesi çirkin bir zand›r. Allah'›n
Harun Yahya
4411
flefkatini, merhametini, ba¤›fllay›c›l›¤›n› göz ard› eden kifli
kendi kendine zulmetmifl, ayn› zamanda da Kuran ahlak›n›n
gere¤ini uygulamam›fl olur. Hatalar, bu hatalar karfl›s›nda
bunlardan hemen vazgeçen ve Kuran'a uygun bir tav›r sergi-
leyerek bunlar› hemen telafi eden samimi müminlerin ahiret-
teki derecelerini yükseltir, onlar› olgunlaflt›r›r, eksiklik ve
acizliklerinin, kulluklar›n›n daha iyi bilincine varmalar›n›
sa¤lar. Önemli olan kiflinin günah›nda ›srar etmeden hemen
piflman olup tevbe etmesidir. Ayetlerde Rabbimiz salih amel-
lerde bulanan, zekat› veren, k›saca Kuran ahlak›n› yaflayan-
lar› ba¤›fllayaca¤›n› ve rahmetine sokaca¤›n› bildirmektedir:
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
4422
Gerçekten Ben, tevbe eden, inanan, salih amellerde bulu-
nup da sonra do¤ru yola eriflen kimseyi flüphesiz ba¤›fl-
lay›c›y›m. (Taha Suresi, 82)
Ancak bundan sonra tevbe eden ve salihçe davrananlar
hariç. Çünkü gerçekten Allah, ba¤›fllayand›r, esirgeyen-
dir. (Nur Suresi, 5)
Kim de bir mü'min olarak, salih olan amellerde bulunur-
sa, art›k o, ne zulümden korksun, ne hakk›n›n eksik tu-
tulmas›ndan. (Taha Suresi, 112)
Dosdo¤ru namaz› k›l›n, zekat› verin ve elçiye itaat edin.
Umulur ki, rahmete kavuflturulmufl olursunuz. (Nur Su-
resi, 56)
‹man edip salih amellerde bulunanlar ise; Biz flüphesiz
onlar›n kötülüklerini örtece¤iz ve flüphesiz yapt›klar›n›n
en güzeliyle karfl›l›k verece¤iz. (Ankebut Suresi, 7)
Çünkü Allah, yapt›klar›n›n en güzeliyle karfl›l›k verecek
ve onlara Kendi fazl›ndan art›racakt›r. Allah, diledi¤ini
hesaps›z r›z›kland›r›r. (Nur Suresi, 38)
Harun Yahya
4433
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
4444
Bir insan iflledi¤i günahtan dolay› tevbe ettikten sonra
da yeniden gaflete düflüp ayn› günah› iflleyebilir. Belki bu de-
falarca tekrarlan›r. Ama son bir kez tevbe edip o günaha bir
daha dönmedi¤inde, tevbesinin kabul edilmesini Allah'tan
umabilir. Ancak her konuda oldu¤u gibi bu konuda da as›l
olan samimiyettir. Baz› insanlar›n kap›ld›¤› "ben günah iflle-
meye devam edeyim, sonra yafllan›nca, bir gün tevbe ede-
rim" fleklindeki düflünce ise çok büyük bir samimiyetsizliktir
ve sonu hüsranla sonuçlanabilir. Allah böyle düflünenleri
Kuran'da flöyle uyarmaktad›r:
Allah'›n (kabulünü) üzerine ald›¤› tevbe, ancak cehalet
nedeniyle kötülük yapanlar›n, sonra hemencecik tevbe
edenlerin(kidir). ‹flte Allah, böylelerinin tevbelerini ka-
bul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olan-
d›r. Tevbe; ne, kötülükleri yap›p-edip de onlardan birine
ölüm çat›nca: "Ben flimdi gerçekten tevbe ettim" diyenler,
ne de kafir olarak ölenler için de¤il. Böyleleri için ac› bir
azab haz›rlam›fl›zd›r. (Nisa Suresi, 17-18)
Bu ayetlerden anlafl›laca¤› gibi, hata yapan, günaha gi-
ren mümin, tevbe edip Allah'tan ba¤›fllanma diledi¤i takdir-
de üzüntü ve ümitsizli¤e kap›lmamal›d›r. Çünkü ümitsizlik
Allah'›n hoflnut olmayaca¤› bir tav›rd›r. ‹flledi¤i bir kusur
karfl›s›nda Kuran ahlak›na uygun tavr› gösteren bir müminin
flevk, heyecan ve neflesi kaybolmaz, hatta tam tersine daha
da artar. Allah Kuran ayetlerinde Müslümanlar› flu flekilde
uyarmaktad›r:
E¤er Allah'›n sizin üzerinizde fazl› ve rahmeti olmasayd›
ve Allah gerçekten tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet
sahibi olmasayd› (ne yapard›n›z)? (Nur Suresi, 10)
E¤er Allah'›n sizin üzerinizde fazl› ve rahmeti olmasayd›
ve Allah gerçekten Rauf (flefkat eden ve) Rahim olmasay-
d› (ne yapard›n›z)? Ey iman edenler, fleytan›n ad›mlar›na
uymay›n. Kim fleytan›n ad›mlar›na uyarsa, (bilsin ki) ger-
çekten o (fleytan) çirkin utanmazl›klar› ve kötülü¤ü emre-
der. E¤er Allah'›n üzerinizde fazl› ve rahmeti olmasayd›,
sizden hiçbiri ebedi olarak temize ç›kamazd›. Ancak
Allah, diledi¤ini temize ç›kar›r. Allah, iflitendir, bilendir.
Sizden, faziletli ve varl›kl› olanlar, yak›nlara, yoksullara
ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yap-
mas›nlar, affetsinler ve hoflgörsünler. Allah'›n sizi ba¤›fl-
lamas›n› sevmez misiniz? Allah, ba¤›fllayand›r, esirge-
yendir. (Nur Suresi, 20-22)
Ayetlerde bildirilen haberler, müminlerin flevk ve heye-
canlar›n› art›ran çok güzel müjdelerdir. ‹man sahipleri hayat-
lar›n›n her an›nda Allah'›n bu sonsuz fazl ve rahmetini hisse-
der, Allah'›n rahmeti sayesinde güzel bir hayat sürdürebildik-
lerini ak›llar›ndan ç›karmazlar. Onlar›n Allah'a olan dualar›n-
daki samimiyetlerinin, nimetlere flükrederken içlerinde duy-
duklar› flevkin ve derin imanlar›n›n en önemli nedenlerinden
biri de Allah'›n Rahman ve Rahim s›fatlar›n› hayatlar›n›n her
an›nda yak›ndan hissetmeleridir. Kuran ahlak›n› yaflamayan,
Rabbimiz'in en güzel s›fatlar›n› takdir edemeyen insanlar ise
Allah'›n Rahman ve Rahim s›fatlar›ndaki ihtiflam› kavraya-
mazlar. Hayatlar›n›n karamsar, ümitsiz, neflesiz olmas›n›n en
önemli nedenlerinden biri budur. Çünkü iman›n getirdi¤i
tüm güzelliklerden uzakt›rlar. Hata yapt›klar›nda Allah'›n
Harun Yahya
4455
çok esirgeyen ve çok ba¤›fllayan
oldu¤unu bilmezler. Tevbe eden-
lerin günahlar›n› affetti¤ini, sonsuz
flefkat ve merhamet sahibi oldu¤unu
düflünmezler. Oysa mümin bafl›na
nas›l bir olay gelirse gelsin hemen
Allah'a yönelir, dua eder, ba¤›fllanma di-
ler, tevbe eder. Allah samimi kullar›na her za-
man güzellik dileyen, onlar› hidayet yoluna
sevk eden, kötülüklerden koruyan ve sonsuz
rahmetiyle lütufta bulunand›r. Allah ayet-
lerde kullar› üzerindeki rahmetini flu fle-
kilde haber verir:
Bunlar sana hak olarak okumakta oldu¤umuz
Allah'›n ayetleridir. Allah, alemlere zulüm iste-
yen de¤ildir. (Al-i ‹mran Suresi, 108)
Bu, ellerinizin önden sunduklar›d›r. Allah,
gerçekten kullara zulmedici de¤ildir. (Al-i
‹mran Suresi, 182)
Sana iyilikten her ne gelirse Allah'tand›r,
kötülükten de sana ne gelirse o da ken-
dindendir. Biz seni insanlara bir elçi ola-
rak gönderdik; flahid olarak Allah yeter.
(Nisa Suresi, 79)
E¤er flükreder ve iman ederseniz,
Allah azab›n›zla ne yaps›n? Allah flük-
rün karfl›l›¤›n› verendir, bilendir. (Nisa
Suresi, 147)
4466
4477
... Allah'›n üzerinizdeki fazl› ve rahmeti olmasayd›, az›-
n›z hariç herhalde fleytana uymufltunuz. (Nisa Suresi, 83)
Allah'›n kullar› üzerindeki rahmeti, inkar edenleri hida-
yet yoluna çeflitli flekillerde ça¤›rmas›nda da görülmektedir.
Onlar iman etmemekte ne kadar direnirlerse dirensinler Rab-
bimiz elçileriyle, birer hidayet rehberi olan ‹lahi kitaplar›yla
onlar› sürekli do¤ru yola ça¤›rmaktad›r. Elçilerin tebli¤ine
uymayan kavimleri "belki dönerler" diye çeflitli s›k›nt› ve zor-
luklarla denemektedir. Ayetlerde bildirilen "dünyada azap,
dayan›lmaz zorluk, s›k›nt›, kurakl›k, ürün k›tl›¤›" Rabbimi-
z'in hidayet yolunu bulamam›fl kullar›na olan flefkatinin,
merhametinin çok güzel bir tecellisidir. Dünya hayat›nda
do¤ru yolu bulmalar› ve ahiretteki sonsuz cehennem azab›n-
dan uzaklaflt›r›lmalar› için onlara sunulmufl bir f›rsatt›r. Ayet-
lerde Rabbimiz'in inkar edenlere olan lütfu flu flekilde haber
verilmektedir:
Andolsun, Biz de Firavun aile (çevre)sini belki ö¤üt al›p
düflünürler diye y›llar y›l› kurakl›¤a ve ürün k›tl›¤›na u¤-
ratt›k. (Araf Suresi, 130)
Andolsun, Biz onlara belki (inkarc›l›ktan) dönerler diye o
büyük (uhrevi) azapdan önce, yak›n (dünyevi) azaptan da
tadd›raca¤›z. (Secde Suresi, 21)
E¤er inkar edecek olursan›z, art›k flüphesiz Allah size
karfl› hiçbir ihtiyac› olmayand›r ve O, kullar› için inkara
r›za göstermez. Ve e¤er flükrederseniz, sizin (yarar›n›z)
için ondan raz› olur. Hiçbir günahkar, bir baflkas›n›n gü-
nah yükünü yüklenmez. Sonra Rabbiniz'e döndürülecek-
siniz, böylece yapt›klar›n›z› size haber verecektir. fiüphe-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
4488
siz O, sinelerin özünde sakl› olan› bilendir. (Zümer Sure-
si, 7)
Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek onun
halk› yalvar›p-yakars›nlar diye, mutlaka onlar› dayan›l-
maz bir zorluk (yoksulluk) ve s›k›nt›yla yakalay›vermi-
fliz. (Araf Suresi, 94)
Ayetlerde de görüldü¤ü gibi baz› topluluklar›n bafl›na
gelen felaketler, zorluklar ve s›k›nt›lar›n hikmetlerinden biri o
kiflilerin Allah'a yönelmeleri, inkardan vazgeçmeleri ve tevbe
etmeleridir. Herfleyi çok büyük bir hikmet, hay›r ve güzellik-
le yaratan Rabbimiz bu zorluklar› da bir hay›rla yaratm›flt›r.
Araf Suresi'nde bu durum hakk›nda flu flekilde buyurulmak-
tad›r:
Onlardan bir topluluk: "Allah'›n kendilerini helak etmek
veya fliddetli bir azaba u¤ratmak istedi¤i bir kavme ne di-
ye ö¤üt veriyorsunuz?" dedi¤inde "Rabbinize karfl› bir
özür için ve bir ihtimal sak›nabilirler, diye" dediler. (Araf
Suresi, 164)
Andolsun, senden önceki ümmetlere (peygamberler)
gönderdik de onlar› dayan›lmaz zorluk (yoksulluk) ve s›-
k›nt›larla çeviriverdik. Umulur ki yalvar›rlar diye. (Enam
Suresi, 42)
Ayetlerde de bildirildi¤i gibi Rabbimiz "bir ihtimal sak›-
nabilirler" ve "umulur ki yalvar›rlar" diye insanlara çeflitli
uyar›c›lar göndermekte, onlar› rahmetine ve cennetine sok-
mak istemektedir. Allah'›n insanlar›n günahlar›n› ba¤›fllayan
olmas›, cezalar›n› ertelemesi ve onlara hayatlar› boyunca her
an yeni f›rsatlar vermesi insanlar için çok büyük lütuf ve rah-
Harun Yahya
4499
mettir. E¤er insanlar günahlar› nedeniyle hemen sorgulana-
rak cezaland›r›lsalard›, Allah'›n Kuran'da bildirdi¤i gibi yer-
yüzünde canl› hiçbir varl›k kalmazd›:
E¤er Allah, insanlar› zulümleri nedeniyle sorguya çekecek
olsayd›, onun üstünde (yeryüzünde) canl›lardan hiçbir fley
b›rakmazd›; ancak onlar› ad› konulmufl bir süreye kadar
ertelemektedir. Onlar›n ecelleri gelince ne bir saat ertele-
nebilir, ne de öne al›nabilirler. (Nahl Suresi, 61)
Senin Rabbin rahmet sahibi (ve) ba¤›fllay›c›d›r. E¤er, ka-
zand›klar›ndan dolay› onlar› (azapla) yakalasayd›, flüp-
hesiz onlara azab› (bir an önce) çabuklaflt›r›rd›. Hay›r,
onlar için bir buluflma zaman› vard›r, onun d›fl›nda asla
baflka bir s›¤›nak bulamayacaklard›r. (Kehf Suresi, 58)
Dolay›s›yla, insanlar hatalar› veya günahlar› ne olursa ol-
sun, hiçbir zaman Allah'›n raz› oldu¤u gibi bir kul olabilmek
için geç kalm›fl de¤ildirler. Çünkü Allah insanlara sürekli yeni
f›rsatlar verir, onlara çeflitli uyar›lar ve hat›rlatmalarda bulu-
nur. ‹nsan yaflam› boyunca ne kadar hata yapm›fl olursa olsun,
din ahlak›ndan ne kadar uzak yaflam›fl olursa olsun samimi
olarak tevbe etti¤i ve samimi bir kalple Allah'a yöneldi¤i tak-
dirde geçmiflte yapt›¤› hatalar›n› düflünmesine gerek yoktur.
Önemli olan bu hatalardan ibret almak, benzerlerini bir daha
yapmamak için ö¤üt almakt›r. Allah kendilerine uyar› geldik-
ten sonra do¤ru yolu bulan salih kullar›n› geçmifllerinden so-
rumlu tutmayaca¤›n› Kuran'da haber vermifltir:
5500
… Allah geçmiflte olan› ba¤›fllad›. Ama kim tekrarlarsa,
Allah ondan öc alacakt›r. Allah üstün ve güçlü oland›r, öc
sahibidir. (Maide Suresi, 95)
O inkar edenlere de ki: "E¤er vazgeçerlerse geçmiflte
(yapt›klar›) fleyler ba¤›fllanacakt›r. Ama yine dönecek
olurlarsa, önceki (toplumlara uygulanan) sünnet, mu-
hakkak (onlar›n bafl›ndan da) geçmifl olacakt›r. (Enfal
Suresi, 38)
Allah tüm insanlara ö¤üt alan›n ö¤üt alabilece¤i kadar
bir süre tan›r. (Fat›r Suresi, 37) Onlara kendilerini uyar›p kor-
kutacak elçiler gönderir ve bu elçiler vas›tas›yla korkup sa-
k›nmalar› gereken fleyleri bildirir. Ancak tüm bunlara ra¤-
men inkarda direten insanlar da elbette iflledikleri kötülükle-
rin karfl›l›¤›n› göreceklerdir. Rahman ve Rahim olan
Allah'›n tecellilerinin fark›na varmayan, kendisini
hayat› boyunca kuflatan bu tecellileri takdir etmeyip
hamd etmeyen her insan yapt›¤› bu nankörlü¤ün karfl›-
l›¤›n› alacakt›r. Bu elbette Allah'›n adaletinin te-
cellilerinden biridir. Allah Meryem Suresi'nde
flöyle buyurmaktad›r:
De ki: "Kim sap›kl›k içindeyse, Rahman
(olan Allah), ona süre tan›d›kça tan›r; kendile-
rine va'dedileni -ya azab› veya k›yamet saati-
ni- gördükleri zaman art›k kimin yeri (ma-
kam, mevki) daha kötü, kimin aske-
ri- gücü daha zay›fm›fl, ö¤rene-
ceklerdir. (Meryem
Suresi, 75)
Harun Yahya
5511
Kuran-› Kerim, Rabbimiz’in‹nsanlara Rahmetinin Bir Tecellisidir
Kuran-› Kerim Rabbimiz'in tüm insanlara çok büyük bir
lütfu, Rahman ve Rahim s›fatlar›n›n çok üstün bir tecellisidir.
‹nsanlar›n gerçek dini ö¤renebilecekleri ana kaynak Yüce Ku-
ran'd›r. Kuran tüm kainat› yoktan var eden, herfleyin en do¤ru-
sunu bilen, sonsuz rahmet sahibi olan Allah'›n sözüdür. Kuran-
› Kerim'in Rabbimiz'den bir rahmet oldu¤u ayetlerde flu flekil-
de bildirilmektedir:
(Bu Kur'an,) Rahman ve Rahimden indirilmifltir. Bilen bir
kavim için, ayetleri (çeflitli biçimlerde, birer birer) 'fas›llar
halinde aç›klanm›fl' Arapça Kur'an (veya okunan) Kitap't›r.
(Fussilet Suresi, 2-3)
Biz Kitab'› ancak, hakk›nda ihtilafa düfltükleri fleyi onlara
aç›klaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidayet olmas›
d›fl›nda (baflka bir amaçla) indirmedik. (Nahl Suresi, 64)
Her ümmet içinde kendi nefislerinden onlar›n üzerine bir
flahid getirdi¤imiz gün, seni de onlar üzerinde bir flahid
olarak getirece¤iz. Biz Kitab'› sana, herfleyin aç›klay›c›s›,
Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak
indirdik. (Nahl Suresi, 89)
Andolsun, Biz onlara bir Kitap getirdik; iman edecek bir
toplulu¤a bir hidayet ve bir rahmet olmak üzere bir bilgi-
ye dayanarak onu çeflitli biçimlerde aç›klad›k. (Araf Sure-
si, 52)
Allah'›n insanlara aç›klay›c› kitaplar indirmesi ve hüküm-
lerini bildirip, Yüce Zat›n› tan›tmas›, bilmediklerini en do¤ru
olarak Kendi sözüyle ve hikmetle bildirmesi insanlar için çok
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
5522
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
büyük bir rahmettir. Allah, insanlara indirdi¤i mukad-
des kitaplar tahrif edilince yeni elçiler göndermifl, fakat
Peygamberimiz (sav)'e vahyetti¤i Kuran'›n kesin olarak k›ya-
mete kadar korunaca¤›n› bildirmifltir.
En son ‹lahi kitap olan Kuran'›n Allah'›n korumas›nda ol-
mas› da yine insanlar için bir rahmettir. Enam Suresi'nde flu fle-
kilde buyurulmaktad›r:
Ya da: "Kitap bize de indirilseydi, elbette onlardan daha
çok do¤ru yolda olurduk" dememeniz (için) iflte size Rabbi-
niz'den apaç›k bir belge, bir hidayet ve bir rahmet gelmifl-
tir. Allah'›n ayetlerini yalanlayandan ve (insanlar›) ondan
al›koyup-çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden
al›koyup-çevirenlere, bu 'engelleme ve çevirmelerinden'
dolay› pek çetin bir azapla karfl›l›k verece¤iz. (Enam Sure-
si, 157)
Kuran, her insan›n anlayabilece¤i, sade ve anlafl›l›r bir üs-
luba, eflsiz hikmete sahiptir. Allah Kuran'›, insanlar›n içinde ya-
z›lanlar› ö¤renmeleri, okuyup anlamalar›, tüm kainat› yoktan
var eden Rabbimiz'i tan›malar›, O'na nas›l kulluk edeceklerini
bilip sak›nmalar› gibi daha birçok hikmetle göndermifltir. Ge-
rek dünya hayat›, gerekse ölümden sonraki hayat ile ilgili ko-
nular, Kuran'da en hikmetli flekilde aç›klanm›flt›r.
Allah, "Andolsun, size (bütün durumlar›n›z› kapsayan)
zikrinizin içinde bulundu¤u bir Kitap indirdik. Yine de ak›l-
lanmayacak m›s›n›z?" (Enbiya Suresi, 10) ayetiyle de bizlere bu
gerçe¤i bildirmektedir. Allah'›n "... Biz Kitap'ta hiçbir fleyi
noksan b›rakmad›k..." (Enam Suresi, 38) ayetiyle de bildirdi¤i
gibi Kuran'da bir insan›n vicdanen araflt›rd›¤› tüm sorular›n ce-
vaplar› vard›r.
Harun Yahya
5555
5566
5577
Kuran kesin do¤rular› içeren bir
hidayet rehberidir. Her konu hakk›n-
da Rabbimiz'in Hz. Muhammed (sav)'e
vahyetti¤i en do¤ru bilgileri içerir. Bu ne-
denle yaflamlar›nda sadece Kuran'› ve
Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetini
kendilerine ölçü alan insanlar, Allah'›n
rahmetine ve hidayetine kavuflturulurlar.
Kuran'›n bu özelli¤i ayetlerde flöyle
haber verilmektedir:
fiüphesiz, bu Kuran, en do¤ru yola
iletir ve salih amellerde bulunan
mü'minlere, onlar için gerçekten bü-
yük bir ecir oldu¤unu müjde verir.
(‹sra Suresi, 9)
Bu (Kuran), insanlar için basiret (nu-
ruyla Allah'a yönelten ayet)lerdir,
kesin bilgiyle inanan bir kavim için
de bir hidayet ve bir rahmettir. (Casi-
ye Suresi, 20)
Kendisine rehber olarak Kuran'› ve
Peygamberimiz (sav)'in yolunu seçen bir
insan›n hayat›, di¤er insanlardan çok
farkl› olur. Örne¤in bu insan, s›k›nt›, hu-
zursuzluk, korku, endifle, ümitsizlik, ka-
ramsarl›k gibi ruh hallerinden uzakt›r ya
da bir zorluk karfl›s›nda pani¤e ka-
p›lmaz. Çünkü her an›nda
Allah'›n ayetleri ve Peygambe-
rimiz (sav)'in uygulamalar›
onun için yol gösterici olur.
Karfl›laflt›¤› her olaya mutlaka Allah'›n hükümleri
ile karfl›l›k verir.
Ald›¤› her karar, söyledi¤i her söz, yapt›¤› her ifl Kuran
ahlak›n› yaflad›¤›n›n bir göstergesidir. Bundan dolay› da vicda-
n› daima temiz olur ve bunun getirdi¤i manevi huzur ile yaflar.
Allah'›n Kuran ahlak›n› yaflayanlara rahmetinden bahfletti¤i bu
güzel ruh hali, huzur ve nefle müminler için çok büyük bir ni-
mettir.
Nitekim Rabbimiz Yunus Suresi'nde Kuran'›n "flifa" oldu-
¤unu flöyle bildirmektedir:
Ey insanlar, Rabbiniz'den size bir ö¤üt, sinelerde olana bir
flifa ve müminler için bir hidayet ve rahmet geldi. (Yunus
Suresi, 57)
Allah Kuran'da do¤rularla yanl›fllar› çok aç›k bir flekilde
belirtmifltir. Bu nedenle de vicdanlar›n›n sesini dinleyip, nefis-
lerinin bencil arzular›ndan uzak duran, Allah'›n hükümlerini
uygulamada kesin kararl› olan hidayet ehli kifliler için do¤ruyu
bulmak çok kolayd›r. Kuran her yafltan, her e¤itim seviyesin-
den insan›n rahatl›kla anlayabilece¤i, ö¤ütlerini kavrayabilece-
¤i hikmet dolu bir kitapt›r. Kuran'›n içerdi¤i hükümler ve ayet-
lerde tavsiye edilen güzel ahlak son derece aç›k, anlafl›l›r ve ko-
layd›r.
Allah'›n hidayet verdi¤i, samimi niyetli her insan Ku-
ran'da anlat›lanlar› rahatl›kla anlayabilir ve anlad›klar›n› tüm
tav›rlar›nda ve düflüncelerinde en güzel flekilde uygulayabilir.
Bu da Allah'›n Rahman ve Rahim isimlerinin çok üstün bir te-
cellisidir. Allah Kuran için, "... ‹nsanlar için hidayet olan ve do¤-
ru yolu ve (hak ile bat›l› birbirinden) ay›ran apaç›k belgeleri
(kapsayan)..." (Bakara Suresi, 185) fleklinde buyurmaktad›r.
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
5588
5599
Allah Kendi yaratt›¤› insan›n f›trat›na uygun
olarak bildirdi¤i Kuran ahlak›yla merhametini, flefkatini
ve sonsuz rahmetini bizlere gösterir. F›trat›na uygun davran-
mayan, Kuran ahlak›n› yaflamayan her insan, maddi ve en
önemlisi manevi s›k›nt› içinde yaflamaktad›r.
E¤er hak, onlar›n heva (istek ve tutku)lar›na uyacak olsay-
d› hiç tart›flmas›z, gökler, yer ve bunlar›n içinde olan her-
kes (ve herfley) bozulmaya u¤rard›. Hay›r, Biz onlara kendi
flan ve fleref (zikir)lerini getirmifl bulunuyoruz, fakat onlar
kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar. (Müminun Suresi, 71)
Ancak sadece Allah'tan korkup sak›nanlar, O'na gönülden
teslim olanlar, ahiret hayat›n› dünya hayat›na tercih edenler
Kuran'dan ö¤üt al›p düflünürler. Allah baflka ayetlerde de flöy-
le buyurmaktad›r:
Biz sana bu Kuran'› güçlük çekmen için indirmedik, içi tit-
reyerek korku duyanlara ancak ö¤ütle-hat›rlatma (olsun di-
ye indirdik). (Taha Suresi, 2-3)
Bu konu ayn› zamanda Kuran'›n önemli bir s›rr›d›r. Ku-
ran'› anlamak için yüksek bir zekaya ya da yetene¤e sahip ol-
mak de¤il, samimi bir niyete sahip olmak yeterlidir. Zira insa-
na herfleyi kavratacak olan Rahman olan Allah't›r. Allah sami-
mi kullar›na do¤ru yollar› gösterir, onlar›n Kuran ahlak›n› ya-
flamalar›n› ve kurtulufla ermelerini sa¤lar.
Kuran bütün insanlara gönderilmifl bir kitapt›r, ancak yal-
n›zca Allah'tan korkan, ahiret gününe iman eden müminler için
bir hidayet vesilesi olur. Bu da Allah'›n iman eden kullar› üze-
rindeki flefkatinin delillerindendir. Bu konuyla ilgili ayetlerden
baz›lar› flöyledir:
Allah'tan baflka bir hakem mi ar›yay›m? Oysa O, size Kita-
b› aç›klanm›fl olarak indirmifltir. Kendilerine Kitap verdik-
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
6600
lerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indi-
rilmifl oldu¤unu bilmektedirler. fiu halde, sak›n kuflkuya
kap›lanlardan olma. (Enam Suresi, 114)
Her ümmet içinde kendi nefislerinden onlar›n üzerine bir
flahid getirdi¤imiz gün, seni de onlar üzerinde bir flahid
olarak getirece¤iz. Biz Kitab› sana, herfleyin aç›klay›c›s›,
Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak
indirdik. (Nahl Suresi, 89)
De ki: "‹man edenleri sa¤lamlaflt›rmak, Müslümanlara bir
müjde ve hidayet olmak üzere, onu (Kuran'›) hak olarak
Rabbinden Ruhu'l-Kudüs indirmifltir." (Nahl Suresi, 102)
Bunlar hikmetli Kitab›n ayetleridir; muhsin olanlara bir hi-
dayet ve bir rahmettir. (Lokman Suresi, 2-3)
Ey insanlar, Rabbiniz'den size bir ö¤üt, sinelerde olana bir
flifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi. (Yunus
Suresi, 57)
Ayetlerde de bildirildi¤i gibi Kuran tüm insanl›k alemi için
bir ö¤üt, sak›nan ve muhlis olan Müslümanlar için de bir hida-
yet rehberidir. ‹çerdi¤i üstün hikmet, geçmiflten ve gelecekten
verdi¤i gerçek bilgiler, insanlardaki gafleti ve al›flkanl›k perde-
sini kald›ran üslubu ile benzersiz bir kitapt›r. Ve Kuran'›n bu et-
kisi, vahyedildi¤i günden k›yamete kadar yarat›lm›fl ve yarat›-
lacak olan tüm insanlar için geçerlidir. ‹man sahibi bir insan,
her durumda ve karfl›laflt›¤› her olayda Kuran'›n hükümlerinin
ve Peygamber Efendimiz (sav)'in uygulamalar›n›n rehberli¤in-
de karar verir.
Kuran, Furkan özelli¤i ile müminin do¤ruyu yanl›fltan
ay›rmas›na ve en hay›rl› karar› vermesine vesile olur. Allah'›n
bir ayette de bildirdi¤i gibi "... fiüphesiz, do¤ruluk (rüfld)
sap›kl›ktan apaç›k ayr›lm›flt›r..." (Bakara Suresi, 256) Bu ne-
denle iman eden bir insan Kuran ahlak› ile cahiliye hayat› ara-
Harun Yahya
6611
s›nda orta bir yol aramaya çal›flmaz, kesin ve emin olarak
sadece Kuran'a, yani en do¤ru olana uyar.
Kuran'›n, Allah'›n Rahman ve Rahim s›fat›n›n bir tecellisi,
müminlere olan sonsuz flefkatinin bir delili oldu¤unu bilir.
Allah ayetlerde müminlere Kuran ahlak›na s›ms›k› tutunmala-
r›n› buyurmaktad›r:
fiu halde, sana vahyedilene s›ms›k›-tutun; çünkü sen dos-
do¤ru bir yol üzerindesin. Ve flüphesiz o (Kuran), senin ve
kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaks›-
n›z. (Zuhruf Suresi, 43-44)
Her Topluma Bir Uyar›c› Gönderilmesi
Rabbimiz’in Rahman S›fat›n›n
Tecellisidir
Sonsuz merhamet ve flefkat sahibi olan Rabbimiz insan-
lara, kendilerini uyaracak, Allah'›n ve ahiretin varl›¤›n›, haya-
t›n gerçek anlam›n› bildirecek elçiler gönderir. Elçiler insanla-
r› hidayet yoluna sevk etmek için tüm hayatlar› boyunca çok
samimi bir mücadele yürütürler. ‹nsanlar› cahiliye hayat›n-
dan kurtar›p hidayetlerine vesile olmak için tüm imkanlar›n›
sonuna kadar kullan›rlar. Kuran'da bu konuda verilen örnek-
lerden biri Hz. Nuh'un kavmine yapt›¤› tebli¤dir. Hz. Nuh
kavmine Allah'›n varl›¤›n›, sonsuz güç ve kudretini tebli¤
edip onlar› sapk›n dinlerinden uzaklaflt›rmak için çok büyük
bir emek sarf etmifltir. Bunun için türlü yöntemler kullanm›fl,
kavminin inkar eden sözleri, asi tav›rlar› bu k›ymetli insan›
hiçbir flekilde engellememifl, o, Allah'›n emrini büyük bir ka-
rarl›l›kla yerine getirmifltir. Ancak kavmi inkarda diretmifltir.
Ayetlerde flu flekilde bildirilir:
Dedi ki: "Rabbim, gerçekten kavmimi gece ve gündüz da-
vet edip-durdum. Fakat davet etmem, bir kaç›fltan baflka-
s›n› artt›rmad›. Do¤rusu ben, onlar› ba¤›fllaman için her
davet ediflimde, onlar parmaklar›n› kulaklar›na t›kad›lar,
örtülerini bafllar›na çektiler ve büyüklük taslad›kça bü-
yüklük gösterip-direttiler. Sonra onlar› aç›ktan a盤a da-
vet ettim. Daha sonra (davam›) onlara aç›kça ilan ettim ve
kendilerine gizli gizli yollarla yanaflmak istedim." (Nuh
Suresi, 5-9)
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
6644
6655
6666
6677
6688
Peygamberlerin bu samimi gayretleri iman edenler için
çok büyük bir lütuf, Rabbimiz'in kullar›na olan sevgisinin çok
güzel bir tecellisidir. Elçi Allah'tan bir rahmet olarak inkarc›-
larla mücadele etmekte, hiçbir karfl›l›k beklemeksizin insanla-
r›n ahiret hayatlar›na vesile olmaya çal›flmaktad›r.
Ayetlerde Allah'›n elçi göndererek insanlara rahmet etti-
¤i flu flekilde bildirilmektedir:
Andolsun ki Allah, mü'minlere, içlerinde kendilerinden
onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulun-
mufltur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onlar›
ar›nd›r›yor ve onlara Kitab› ve hikmeti ö¤reti-
yor. Ondan önce ise onlar apaç›k bir sap›kl›k
içindeydiler. (Al-i ‹mran Suresi, 164)
Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi
okuyacak, sizi ar›nd›racak, size Kitap ve hik-
meti ö¤retecek ve bilmediklerinizi bildire-
cek bir elçi gönderdik. (Bakara Suresi, 151)
Sak›n›p rahmete kavuflman›z için, içinizden
sizi uyar›p korkutacak bir adam arac›l›¤› ile
bir zikir (kitap) gelmesine mi flaflt›n›z? (Araf Su-
resi, 63)
Kat›m›z'dan bir emir ile; do¤rusu Biz, (insanlara
elçi) gönderenleriz. Rabbinden bir rahmet olarak.
fiüphesiz O, iflitendir, bilendir. (Duhan Suresi, 5-6)
Biz seni alemler için yaln›zca bir rahmet olarak
gönderdik. (Enbiya Suresi, 107)
Harun Yahya
6699
Allah'›n mübarek elçileri dünya üzerindeki en güvenilir,
en dürüst, en güzel huylu, en üstün ahlakl›, en ak›ll›, basiretli ve
ferasetli, en cesur, en sab›rl› insanlard›r. Elçilerin tüm insanlar
üzerinde güven uyand›ran, hay›rl›, samimi ve gayretli kimseler
olarak yarat›lmalar› Allah'›n insanlara çok büyük bir lütfudur.
Gönderildikleri topluma hay›r getiren, onlar› Allah'›n yoluna
davet eden örnek ahlaka sahip peygamberler, insanlar› Allah'›n
ayetleriyle uyarmakta, kötü fiillerden men etmekte, iyili¤i ve
do¤rulu¤u tavsiye etmektedirler. Dünya hayat›n›n geçicili¤ini,
sonsuz ahiret hayat›n›n ise gerçek hayat oldu¤unu insanlara ha-
t›rlatmaktad›rlar. Her topluma mutlaka bir elçi gönderilmesi de
Rabbimiz'in insanlar üzerinde bir rahmetidir. Hiçbir topluluk
yoktur ki Allah'›n risaletiyle muhatap olmas›n, Allah'›n ve ahi-
ret gününün varl›¤›yla uyar›l›p korkutulmas›n. Kuran ayetle-
rinde her toplumun mutlaka bir elçi arac›l›¤›yla uyar›ld›¤› flöy-
le bildirilmektedir:
fiüphesiz Biz seni, hak ile bir müjde verici ve bir uyar›c›
olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir
uyar›c› gelip-geçmifl olmas›n. (Fat›r Suresi, 24)
(Musa'ya) Seslendi¤imiz zaman da, sen Tur'un yan›nda
de¤ildin. Ancak Rabbinden bir rahmet olmak üzere sen-
den önce kendilerine bir uyar›c› gelmemifl olan bir kavmi
uyarman için (gönderildin). Umulur ki, ö¤üt al›p düflü-
nürler diye. (Kasas Suresi, 46)
Yoksa onlar: "Bunu uydurdu" mu diyorlar? Hay›r; o, Rab-
binden olan bir hakt›r; senden önce kendilerine bir uya-
r›c› gelmemifl bir kavmi uyarman için (onu sana indir-
dik). Umulur ki hidayet bulurlar. (Secde Suresi, 3)
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
7700
"Andolsun, Biz her ümmete: 'Allah'a kulluk edin ve ta-
¤uttan kaç›n›n' (diye tebli¤ etmesi için) bir elçi gönder-
dik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, on-
lardan kiminin üzerine sap›kl›k hak oldu. Art›k, yeryü-
zünde dolafl›n da yalanlayanlar›n u¤rad›klar› sonucu gö-
rün." (Nahl Suresi, 36)
Ey Kitap Ehli, elçilerin aras› kesildi¤i dönemde: "Bize
müjdeci de, bir uyar›c› da gelmedi" demenize (f›rsat kal-
mas›n) diye size apaç›k anlatan elçimiz geldi. Böylece
müjdeci de, uyar›c› da gelmifltir art›k. Allah herfleye güç
yetirendir. (Maide Suresi, 19)
Elçiler, gönderildikleri toplumlar için çok büyük bir lütuf
olmufl, insanlara bilmediklerini ö¤retmifl, güzel bir hayat ya-
flaman›n, huzur, güvenlik, bar›fl ve adalet dolu bir hayat›n na-
s›l mümkün olabilece¤ini anlatm›fllard›r. Ancak Kuran'da bil-
dirilen "... Bunlar Kitab'›n ayetleridir. Ve sana Rabbinden
indirilen hakt›r. Ancak insanlar›n ço¤u iman etmezler."
(Rad Suresi, 1) ayetinin bir tecellisi olarak, tarih boyunca elçi-
lerin kendileri için ne kadar büyük bir rahmet oldu¤unu tak-
dir edebilen ve samimi imana yönelen çok az say›da insan ol-
mufltur. ‹nkar edenler iman› hiç kabul etmezlerken, bir k›s›m
insanlar da vicdanlar›nda elçilerin anlatt›klar›na kanaat getir-
dikleri halde, Kuran'da bildirilen gerçek samimiyeti yaflama-
ya yanaflmam›fllard›r. Buna ra¤men elçiler Kuran'da Hz. Mu-
hammed (sav) için "Sen fliddetle arzu etsen bile, insanlar›n
ço¤u iman edecek de¤ildir." (Yusuf Suresi, 103) ayetiyle bil-
dirildi¤i gibi, insanlar›n iman etmelerini içten arzu etmifl,
dünyada ve ahirette nimete kavuflmalar›, olabilecek en güzel
Harun Yahya
7711
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
7722
ve en mutlu hayat› yaflayabilmeleri için çok sa-
mimi bir çaba harcam›fllard›r. Elçilerin, çevrele-
rindeki insanlar›n iman etmelerinden, dünya-
da ve ahirette mutlu olmalar›ndan flahsi hiçbir
menfaatleri olmad›¤› halde, samimi Allah korku-
lar› ve üstün ahlaklar› nedeniyle yaflamlar›n› Rab-
bimiz'in bu emrini en güzel flekilde yerine getir-
me gayretiyle geçirmifllerdir.
‹nsanlara iman› ve din ahlak›n› sevdirebil-
mek için çok büyük zorluklarla karfl› karfl›ya kal-
m›fl, çok s›k›nt›l› olaylarla denenmifllerdir. Ancak
hiçbir zorluk karfl›s›nda y›lmam›fl, Allah'›n yard›-
m› ve deste¤iyle büyük bir cesaret örne¤i sergile-
mifl ve sonucunda da Allah'›n izniyle galip gelen
daima onlar olmufllard›r:
Allah, yazm›flt›r: "Andolsun, Ben galip gele-
ce¤im ve elçilerim de." Gerçekten Allah, en
büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olan-
d›r. (Mücadele Suresi, 21)
Kim Allah'›, Resûlü'nü ve iman edenleri dost
(veli) edinirse, hiç flüphe yok, galip gelecek
olanlar, Allah'›n taraftarlar›d›r. (Maide Sure-
si, 56)
Kullar›na karfl› sonsuz merhamet sahibi olan
Allah her insan› do¤ru yola elçileri arac›l›¤›yla ça-
¤›rmakta, hidayet yolunu bulmas› için türlü
hat›rlatmalarda bulunmaktad›r.
Harun Yahya
7733
Her insana ö¤üt alabilece¤i kadar vakit verilmekte, do¤rular
türlü flekillerde anlat›lmakta, herkes hak etti¤i ile karfl›l›k gör-
mektedir. Dünya hayat›ndaki hat›rlatmalar ve uyarmalar ger-
çekleflmeden hiçbir toplumun y›k›ma u¤rat›lmayaca¤› da yi-
ne ayetlerde haber verilmifltir. Sonsuz adalet sahibi olan Rab-
bimiz flu flekilde buyurmaktad›r:
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
7744
Biz, kendisi için bilinen (takdir edilmifl) bir kitap olmak-
s›z›n hiçbir ülkeyi y›k›ma u¤ratmad›k. (Hicr Suresi, 4)
Bu, halk› habersizken, Rabbinin ülkeleri zulüm ve helak
edici olmad›¤›ndand›r. (Enam Suresi, 131)
Senin Rabbin, 'ana yerleflim merkezlerine' onlara ayetle-
rimizi okuyan bir elçi göndermedikçe flehirleri y›k›ma
u¤rat›c› de¤ildir. Ve Biz, halk› zulmeden flehirlerden bafl-
kas›n› da y›k›ma u¤rat›c› de¤iliz. (Kasas Suresi, 59)
7755
Herfleyin Kaderde Yaz›l› Olmas›
Allah'›n Sonsuz Merhametinin
Bir Tecellisidir‹nsan›n tüm hayat›n›n Allah'›n tespit etti¤i bir kader üzere
gelifliyor olmas›, Rabbimiz'in büyük bir lütfu, Rahman ve Ra-
him s›fat›n›n çok güzel bir tecellisidir. Kader s›rr›na vak›f olan
müminler, karfl›laflt›klar› zorluklara büyük bir flevk ve nefleyle
sab›r gösterirler. Onlar, Allah'›n herfleyi bir hay›r üzere yaratt›-
¤›n› ve bafllar›na gelenlerin sadece Allah'›n dilemesiyle gerçek-
leflti¤ini bilirler. ‹nsanlar›n hayatlar›n› tüm ayr›nt›lar›yla yara-
tan Allah't›r. En'am Suresi'nde yeryüzünde meydana gelen kü-
çük büyük tüm olaylar›n Allah'›n dilemesiyle gerçekleflti¤i flu
flekilde bildirilir:
Gayb›n anahtarlar› O'nun Kat›ndad›r, O'ndan baflka hiç
kimse gayb› bilmez. Karada ve denizde olanlar›n tümünü
O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düflmez; yerin ka-
ranl›klar›ndaki bir tane, yafl ve kuru d›flta olmamak üzere
hepsi (ve herfley) apaç›k bir kitaptad›r. (En'am Suresi, 59)
‹nsan, zamana ba¤l› yaflayan ve olaylar› sadece yaflad›¤›
andan bakarak de¤erlendirebilen bir varl›kt›r. Ve insan, gelece-
¤i bilemedi¤i için karfl›laflt›¤› olaylardaki uzun vadeli hikmetle-
ri, güzellikleri ve hay›rlar› da her zaman göremeyebilir. Fakat
zaman› yaratan, dolay›s›yla zamandan münezzeh olan Allah,
zamana ba¤›ml› olan tüm varl›klar›n hayatlar›n› "zaman›n d›-
fl›ndan" görüp bilmektedir. Bu, kader gerçe¤idir. Kader,
Allah'›n geçmifl ve gelecek tüm olaylar› tek bir an olarak bilme-
sidir. Yani "sonucu bilinmeyen olaylar" sadece, bizim için birer
"bilinmez"dir. Allah bizim bilemedi¤imiz bu olaylar›n tümünü
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
7766
bilir. Bu nedenle de insan›n imtihan›, asl›nda bafl› ve
sonu belli olan bir imtihand›r. Geçmifl, gelecek ve içinde ya-
flad›¤›m›z an Allah Kat›nda birdir; hepsi olup bitmifltir. Biz ise
bu olaylar› ancak zaman› geldi¤inde yaflayarak ö¤reniriz. (De-
tayl› bilgi için Bkz. Zamans›zl›k ve Kader Gerçe¤i, Harun Yahya, Vu-
ral Yay›nc›l›k)
Müslümanlar›n dünya ve ahiret hayat›ndaki tüm zorlukla-
ra ve denemelere güzel bir sab›r göstermelerine vesile olan da
iflte bu kader ilmidir. ‹man edenler "Allah'›n izni olmaks›z›n
hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmez. Kim Allah'a iman
ederse, onun kalbini hidayete yöneltir. Allah, herfleyi bilen-
dir." (Te¤abün Suresi, 11) ayetinde de bildirildi¤i gibi, bafllar›na
gelen herfleyin bir kader üzere gerçekleflti¤ini bilmenin rahatl›-
¤›n› yaflarlar. ‹man etmeyenler kader ilmine vak›f olmamalar›
nedeniyle s›k›nt›, stres, huzursuzlukla bo¤uflurlarken, Müslü-
manlar Rabbimiz'den bir rahmet olarak huzur içinde hayatlar›-
n› sürdürürler. Hayatlar›n›n her an›n›n sonsuz merhamet sahi-
bi olan Rabbimiz'in diledi¤i flekilde gerçekleflti¤ini, herfleyin
büyük hay›r ve güzelliklerle yarat›ld›¤›n› bilmenin güveni için-
dedirler. Ancak bu, iman edenlerin hayatlar›nda hiç zorluk ve
s›k›nt› olmad›¤› anlam›na gelmemelidir.
Müminler dünyada her türlü s›k›nt› ve zorlukla karfl›lafla-
bilirler, mallar›n› kaybedebilirler, fiziksel olarak zay›f düflebilir-
ler, hastalanabilir, yaralanabilir, ölebilir veya öldürülebilirler.
Onlar›n fark›, bafllar›na gelen her zorlu¤un Allah'tan gelen bir
deneme oldu¤unu bilmeleri ve her birini Allah'›n Rahman ve
Rahim s›fatlar›n›n güzel bir tecellisi olarak kabul etmeleridir.
Çünkü bu denemeler karfl›s›nda gösterdikleri güzel ahlak›n
Allah Kat›nda çok de¤erli oldu¤unu bilirler. Bu, müminlere has
bir zevktir. Müslümanlar bu tip s›k›nt›lar karfl›s›nda hüzün,
Harun Yahya
7777
stres, ac›, panik, kor-
ku gibi duygular yafla-
mazlar. Çünkü Yüce Allah'›n,
yaratt›¤› ve fler olarak görünen tüm
olaylar› da Müslümanlar›n hayr›na çevi-
rece¤ini bilirler. Allah bunlarla iman
eden kullar›n› denemeden geçirir ve gös-
terdikleri sabr›n karfl›l›¤›n› da hem dün-
yada, hem de ahirette kat kat fazlas›yla
verir. Ve Müslümanlar bu k›sa imtihan
dönemi sonucunda sonsuz bir cennet ha-
yat› ile mükafatland›r›l›rlar. Allah bir
ayette müminlere, "… Allah, kafirlere
müminlerin aleyhinde kesinlikle yol
vermez." (Nisa Suresi, 141) fleklinde bil-
dirmifltir. Allah'a dayan›p güvenen bir
insan, art›k hiçbir korku ve mahzunluk
yaflamayacakt›r. Bu, Allah'›n kullar› üze-
rindeki flefkatinin bir delilidir:
fiüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah't›r"
deyip sonra do¤ru bir istikamet tuttu-
ranlar (yok mu); art›k onlar için kor-
ku yoktur ve onlar mahzun olma-
yacaklard›r. (Ahkaf Suresi, 13)
Hay›r, kim
(güzel davran›fl
ve) iyilikte bulunarak
kendisini Allah'a teslim
ederse, art›k onun Rabbi Kat›nda ecri
vard›r. Onlar için korku yoktur ve on-
lar mahzun olmayacaklard›r. (Bakara
Suresi, 112)
Haberiniz olsun; Allah'›n velileri, on-
lar için korku yoktur, mahzun da ol-
mayacaklard›r. Onlar iman edenler ve
(Allah'tan) sak›nanlard›r. Müjde, dün-
ya hayat›nda ve ahirette onlar›nd›r.
Allah'›n sözleri için de¤ifliklik yoktur.
‹flte büyük 'kurtulufl ve mutluluk' bu-
dur. (Yunus Suresi, 62-64)
Allah baflka ayetlerinde de Kendisi'ne
inanan ve teslim olan kullar›n›n asla kopma-
yacak bir "kulba" yap›flt›klar›n› bildirmifltir:
Kim ihsanda bulunan (biri) olarak
yüzünü (kendini) Allah'a teslim eder-
se, art›k gerçekten o kopmayan bir
kulba yap›flm›flt›r. Bütün ifllerin so-
nu Allah'a var›r. (Lokman
Suresi, 22)
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
8800
Dinde zorlama (ve bask›)
yoktur. fiüphesiz, do¤ruluk
(rüfld) sap›kl›ktan apaç›k ayr›l-
m›flt›r. Art›k kim ta¤utu tan›may›p
Allah'a inan›rsa, o, sapasa¤lam bir
kulba yap›flm›flt›r; bunun kopmas›
yoktur. Allah, iflitendir, bilendir.
(Bakara Suresi, 256)
‹man edenlerin zorluklar ve s›k›n-
t›lar karfl›s›nda gösterdikleri flevkli, ne-
fleli ve güçlü karakter Allah'a, kadere
ve ahirete iman›n, tevekkülün ve tesli-
miyetin bir sonucudur. Peygamberle-
rin ve salih müminlerin hayatlar›nda
bu gücün ve tevekkülün çok güzel ör-
nekleri bulunmaktad›r. Kuran'da zor-
luk zamanlar›nda gösterilen güçlü ka-
raktere önemli bir örnek, Firavun'un
kavminde büyücü iken Hz. Musa'n›n
dinine iman eden ve bundan sonra Fi-
ravun'un öldürme tehdidi karfl›s›nda
üstün ahlak gösteren müminlerdir.
Ayetlerde Firavun'un iman eden
bu müminleri ölümle ve iflkenceyle
korkutmaya çal›fl›p, do¤ru yollar›ndan
engellemek için u¤raflt›¤› bildirilir. Fa-
kat o, ordusunun ve maddi gücünün
onlar› korkutaca¤›n› zannederek çok
büyük bir hüsrana u¤ram›flt›r. Çünkü
müminler Firavun'a verdikleri cevapta,
yaln›zca Allah'tan korktuklar›n› ve bafl-
Harun Yahya
8811
lar›na bir zorluk geldi¤inde O'na
yönelip döndüklerini ifade etmifller-
dir. Bu kifliler Firavun'un tüm tehditle-
rine ra¤men Allah'a iman›n verdi¤i tes-
limiyet ve tevekkülle bu yoldan dönme-
lerinin mümkün olmad›¤›n› bildirmifl-
lerdir:
(Firavun) Dedi ki: "Ben size izin
vermeden önce O'na inand›n›z öyle
mi? fiüphesiz o, size büyüyü ö¤re-
ten büyü¤ünüzdür. O halde ben de
sizin ellerinizi ve ayaklar›n›z› çap-
raz olarak kesece¤im ve sizi hurma
dallar›nda salland›raca¤›m. Siz de
elbette, hangimizin azab› daha flid-
detliymifl ve daha sürekliymifl ö¤-
renmifl olacaks›n›z."
Dediler ki: "Bize gelen apaç›k delil-
lere ve bizi yaratana seni asla 'tercih
edip-seçmeyiz." Neyde hükmünü
yürütebileceksen, durmaks›z›n
hükmünü yürüt; sen, yaln›zca bu
dünya hayat›nda hükmünü yürüte-
bilirsin."
"Gerçekten biz Rabbimiz'e iman
ettik; günahlar›m›z› ve sihir dola-
y›s›yla bizi Kendisi'ne karfl› zorla-
yarak-sürükledi¤in (suçumuzu)
ba¤›fllas›n. Allah, daha hay›rl›d›r
ve daha süreklidir." (Taha Suresi,
71-73)
Müminler ‹çin Herfleyin Hay›rla
Yarat›lmas› Allah'›n Sonsuz
Rahmetinin Tecellisidir
Her insan›n hayat›nda zor ve s›k›nt›l› anlar vard›r. Kuran
ahlak›ndan uzak yaflayan insanlar›n ço¤u bu zor anlar› huzur-
suzluk, üzüntü ve s›k›nt› duygular› içerisinde geçirirler. Dün-
ya hayat›nda denemeden geçirildiklerini düflünmedikleri,
Allah'a ve O'nun yaratt›¤› kaderin kusursuzlu¤una iman etme-
dikleri için, karfl›laflt›klar› olaylar›, çektikleri zorluklar› bafl›bofl
geliflen olaylar olarak görürler. Bu ise daha çok azap çekmele-
rine neden olur. ‹man etmedikleri için zaten dünyada geçirdik-
leri her an kendi aleyhlerine ifllemektedir. Müminler ise,
Allah'›n dünya hayat›nda kendileri için yaratt›¤› zorluklar›n
birer imtihan oldu¤unu bilirler. Bu denemelerin, salih Müslü-
manlar ile "kalplerinde hastal›k bulunan" ve samimi olarak
iman etmeyen kiflilerin ayr›lmas› için özel olarak yarat›ld›¤›n›n
fark›ndad›rlar. Çünkü Allah Müslümanlar› dünya hayat›nda
türlü flekillerde deneyece¤ini ve do¤ru olanlarla olmayanlar›
birbirinden ay›rt edece¤ini Kuran'da flöyle vaat etmifltir:
Yoksa siz, Allah, içinizden cehd edenleri (çaba harcayan-
lar›) belirtip-ay›rdetmeden ve sabredenleri de belirtip-
ay›rdetmeden cennete girece¤inizi mi sand›n›z? (Al-i ‹m-
ran Suresi, 142)
Allah, murdar olan›, temiz olandan ay›rdedinceye kadar
müminleri, sizin kendisi üzerinde bulundu¤unuz du-
rumda b›rakacak de¤ildir… (Al-i ‹mran Suresi, 179)
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
8822
Harun Yahya
8833
Bu konuyla ilgili olarak Kuran'da, Peygamberimiz (sav)
döneminde yaflanan flöyle bir olay örnek verilmifltir:
‹ki toplulu¤un karfl› karfl›ya geldi¤i gün, size isabet eden
ancak Allah'›n izniyle idi. (Bu, Allah'›n) mü'minleri ay›r-
detmesi; Münaf›kl›k yapanlar› da belirtmesi içindi…
(Al-i ‹mran Suresi, 166-167)
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
8844
Ayetlerde de bildirildi¤i gibi Peygamberimiz (sav) dö-
neminde Müslümanlar zorlu bir mücadele içinde deneme-
den geçirilmifllerdir. Ancak bu olaylar da Allah'›n izniyle ger-
çekleflmifl ve müminlere zarar vermeye çal›flan münaf›klar›n
ortaya ç›kmalar›na vesile olmufltur. Yani sonucu, müminler
için -her zaman oldu¤u gibi- hayra dönmüfltür.
Harun Yahya
8855
Müminler herfleyin Allah'›n takdir etti¤i bir kader üzere
geliflti¤ini bildikleri için kötü gibi görünen bir olay› ya da zor-
luk an›n›, samimiyetlerini, Allah'a olan ba¤l›l›klar›n› ve te-
vekküllerini göstermek için güzel bir f›rsat olarak de¤erlendi-
rirler. Dünyada hem zorluklarla hem de nimetlerle denendik-
lerini asla ak›llar›ndan ç›karmazlar. Bu güzel ahlaklar›n›n ve
teslimiyetlerinin bir sonucu olarak Allah kötü gibi görünen
olaylar› ve zorluklar› salih kullar›n›n lehine çevirir. Çünkü
Rahman ve Rahim olan Allah iman sahibi kullar›n› hidayet
yoluna ulaflt›rmak, cennetine almak ve sonsuz nimetlerle mü-
kafatland›rmak ister. Bu nedenle de söz konusu zorluk anlar›
müminler için çok k›ymetli, dikkatle de¤erlendirilmesi gere-
ken önemli zamanlard›r.
Kuran ahlak›n›n yaflanmad›¤› toplumlarda en çok çeki-
nilen konulardan bir tanesi hata yapmakt›r. Çünkü hata ya-
pan kifli toplumun gözünde küçük düfler ve genellikle de alay
konusu edilir. Veya kendisi aç›s›ndan önemli gördü¤ü baz›
f›rsatlar› kaç›rabilir. Bu yüzden cahiliye bireyleri aras›nda ha-
ta yapmak adeta korkulu bir rüya haline gelmifltir. Oysa Ku-
ran ahlak›nda durum oldukça farkl›d›r. Bir Müslüman hata-
n›n da Allah'tan büyük hay›r ve hikmetlerle yarat›ld›¤›n›n,
Rahman olan Allah'›n bir lütfu oldu¤unun bilincindedir. Ön-
celikle bilir ki, Müslümanlar insanlar› yapt›klar› hatalar ile
de¤erlendirmezler. Hatan›n kaderde oldu¤unu, müminin ha-
tas›ndan dolay› piflmanl›k duyup düzeltmek isteyece¤ini bi-
lir, ona karfl› flefkat ve merhamet duyarlar. Bununla birlikte
mümin bir hataya düfltü¤ünde samimi olarak düflünüp yan-
l›fll›¤›n› anlar; Allah korkusu ve vicdan› onu hemen harekete
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
8866
geçirir. Hatas›n› telafi etmek için çal›fl›r. Sonsuz merhamet sa-
hibi olan Allah'a dua ve tevbe eder. Müminin hata yapt›¤›nda
duydu¤u piflmanl›k da yine kendisi için hay›rl›d›r. Çünkü bu,
cahiliyenin yaflad›¤› s›k›nt›l› bir piflmanl›k de¤il, bir daha ay-
n› hatay› tekrarlamamaya yönelik bir karardan ibarettir. Bu
durumda müminin gösterdi¤i teslimiyet, tevekkül ve tüm
olaylar›n kaderinde oldu¤unu bilerek hareket etmesi çok
önemlidir. Böylece Allah'a olan yak›nl›¤› çok daha fazla artar.
Bakara Suresi'nin 216. ayetinde Allah, "fler" olarak görü-
len baz› fleylerin insanlar için hay›r getirebilece¤ini bildirmi-
fltir. Ancak bunun yan›s›ra ayn› ayette insanlar›n sevdikleri
fleylerin kendileri için "fler" olabilece¤ini de haber vermifltir.
Kuran'da bu konuyla ilgili verilen bir örnek, cimrilik yapan
iman etmemifl zengin kiflilerin konumlar›d›r. ‹man etmeyen-
lerin, cimrili¤i kurnazl›k zannetmeleri ve Allah yolunda kul-
lanmad›klar› zenginliklerinin kendileri için bir fayda getire-
ce¤ini sanmalar› çok büyük bir gaflettir. Çünkü Allah, böyle
bir zenginli¤in, sahipleri için "fler" oldu¤unu ve ahirette ken-
dilerine azap nedeni olaca¤›n› Kuran'da bildirmifltir:
Allah'›n bol ihsan›ndan kendilerine verdi¤i fleylerde cim-
rilik edenler, bunun kendileri için hay›rl› oldu¤unu san-
mas›nlar. Hay›r; bu, onlar için flerdir. K›yamet günü cim-
rilik ettikleriyle tasmaland›r›lacaklard›r... (Al-i ‹mran Su-
resi, 180)
Müminlerin ise "mal›-mülkü" de¤erlendirifl flekli iman
etmeyenlerin bozuk anlay›fl›ndan tamamen farkl›d›r. Ku-
ran'da emredildi¤i gibi davranan bir mümin için, mülk sahi-
bi olmak hayat›nda önemli bir yer tutmaz. Mal tutkusu, y›¤-
Harun Yahya
8877
8888
ma h›rs› gibi iman etmeyenlere öz-
gü davran›fllar›n hiçbiri müminlerin
üstün ahlak›nda görülmez. Çünkü
mümin tüm yaflam›n› Allah'›n r›za-
s›n› kazanmaya adam›flt›r. Bu se-
bepten dolay› mallar›n› da Allah yo-
lunda kullan›r ve nefsinin bencil
tutkular›na asla kap›lmaz; dünyevi
ç›karlara de¤il, her zaman ahirette
kazanaca¤› güzelliklere yönelir. ‹flte
böyle hereket eden müminler Allah
Kat›nda üstün k›l›nm›flt›r. Ve Allah
onlar› Kuran'da flöyle müjdeler:
Hiç flüphesiz Allah, müminler-
den karfl›l›¤›nda onlara mutla-
ka cenneti vermek üzere, canla-
r›n› ve mallar›n› sat›n alm›flt›r.
Onlar Allah yolunda savafl›rlar,
öldürürler ve öldürülürler; (bu,)
Tevrat'ta, ‹ncil'de ve Kuran'da
O'nun üzerine gerçek olan bir
vaaddir. Allah'tan daha çok ah-
dine vefa gösterecek kimdir? fiu
halde yapt›¤›n›z bu al›flveriflten
dolay› sevinip müjdelefliniz. ‹fl-
te büyük kurtulufl ve mutluluk
budur. (Tevbe Suresi, 111)
Bu gerçe¤in fark›nda olan pey-
Harun Yahya
8899
gamberler, elçiler, salih müminler tarih boyunca kendilerine
nimet olarak verilen mal›n asl›nda Allah'a ait oldu¤unu bile-
rek hareket etmifller; tüm servetlerini ve zenginliklerini
Allah'› raz› edecek flekilde kullanm›fllard›r. Örne¤in, ayette
belirtildi¤i üzere müminler, "... mala olan sevgilerine ra¤men
onu yak›nlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalm›fla, iste-
yip-dilenene ve kölelere" (Bakara Suresi, 177) verecek bir ah-
laka ve merhamete sahiptirler. Ayr›ca müminler baz› insanla-
r›n yapt›¤› gibi gösterifl olarak de¤il, tam tersine "... yaln›zca
Allah'›n r›zas›n› kazanmak ve imanlar›n› köklefltirip-güç-
lendirmek için" (Bakara Suresi, 265) infak ederler. Dolay›s›y-
la mallar›ndan bir eksilme oldu¤u zaman da cahiliyenin tep-
kilerinin tam tersi olarak, bunun Allah'›n bir imtihan› oldu¤u-
nun bilincinde hareket ederler, sabrederler ve hay›r gözüyle
bakarlar. ‹nananlar›n böyle bir durumda nas›l bir tav›r göster-
dikleri Kuran'da flöyle bildirilmifltir:
De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'›m, diledi¤ine mülkü ve-
rirsin ve diledi¤inden mülkü çekip-al›rs›n, diledi¤ini az-
iz k›lar, diledi¤ini alçalt›rs›n; hay›r Senin elindedir. Ger-
çekten Sen, herfleye güç yetirensin." (Al-i ‹mran Suresi,
26)
Ayetlerde kullar›na karfl› lütuf sahibi olan Rabbimiz'in
Kendi yolunda infak eden, mal›ndan harcayan Müslümanlara
verece¤i karfl›l›k bildirilmifltir. Sebe Suresi'nin 39. ayetinde
Allah müminlere "ne infak ederlerse yerine bir baflkas›n› vere-
ce¤ini" vaat etmifltir. Bu Rabbimiz'in rahmetinin en güzel te-
cellilerindendir. Allah'›n r›zas›n› herfleyin üzerinde tutan,
dünya hayat›n›n geçicili¤inin fark›nda olup sadece ahiret gü-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
9900
zelli¤ini uman iman sahiplerinin Allah yo-
lunda yapt›klar› harcamalar sonucunda
alacaklar› karfl›l›k ayetlerde flöyle haber verilmektedir:
Mallar›n› Allah yolunda infak edenlerin örne¤i ye-
di baflak bitiren, her bir baflakta yüz tane bulunan
bir tek tanenin örne¤i gibidir. Allah, diledi¤ine kat kat
art›r›r. Allah (ihsan›) bol oland›r, bilendir. (Bakara Sure-
si, 261)
E¤er Allah'a güzel bir borç verecek olursan›z, onu sizin
için kat kat art›r›r ve sizi ba¤›fllar. Allah fiekûrdur (flükrü
kabul edip çok ihsan eden), Halimdir (cezay› vermekte
acele etmeyendir). (Te¤abün Suresi, 17)
De ki: "fiüphesiz benim Rabbim, kullar›ndan r›zk› dile-
di¤ine geniflletip-yayar ve ona k›sar da. Her neyi infak
ederseniz, O (Allah), yerine bir baflkas›n› verir; O, r›z›k
verenlerin en hay›rl›s›d›r." (Sebe Suresi, 39)
‹nfak eden Müslüman, ayetlerde de bildirildi¤i gibi
sonsuz lütuf sahibi olan Rabbimiz'den kat kat fazla-
s›yla karfl›l›k bulacakt›r. Üstelik inananlar çok iyi
bilirler ki, inkarc›lar›n mallar› onlara dünyada fayda
de¤il, tam aksine bir azap konusu olacakt›r. Bu,
Allah'›n vaadidir. Ayette flöyle buyrulur:
fiu halde onlar›n mallar› ve çocuklar› seni
imrendirmesin. Allah bunlarla ancak onlar›
dünya hayat›nda azabland›rmak
ve canlar›n›n inkar içindeyken
zorlukla ç›kmas›n› ister. (Tevbe Su-
resi, 55)
Harun Yahya
9911
Acizliklerin ve Hastal›klar›n Yarat›lmas›
Allah'›n Sonsuz Merhametindendir
Cahiliye ahlak›n› yaflayan insanlar bafllar›na gelen her s›-
k›nt›y›, zorlu¤u ya da hastal›¤› bir felaket olarak de¤erlendi-
rirler. Bu s›k›nt›lar›n kurulu düzenlerini bozdu¤unu, hayatla-
r›n› altüst etti¤ini düflünürler. Çünkü bu insanlar sürekli ge-
lece¤e yönelik planlar yapar ve hayatlar›n›n da kendi planla-
d›klar› flekilde geliflmesini beklerler. Onlar›n planlar›nda ani
bir hastal›¤›n ya da bir kazan›n yeri yoktur. Hatta birço¤u,
sa¤l›kl› bir bedene sahipken -her gün binlerce kiflinin bafl›na
gelebilen- bu tarz olaylarla karfl› karfl›ya gelebilece¤ini dü-
flünmemifltir bile. Bu yüzden de Kuran ahlak›ndan uzak ya-
flayan insanlar böyle bir durum olufltu¤unda hemen isyankar
bir tutum içine girerler. Niçin bafllar›na böyle bir olay›n geldi-
¤ini sorgulayan bir üslupla kader gerçe¤ine son derece ters
bir davran›fl gösterirler.
Kader gerçe¤ini kavrayamam›fl olan bu insanlar, bafllar›-
na gelen bir hastal›¤›n sebebi olarak yaln›zca virüsleri veya
mikroplar› görürler. Yine ayn› flekilde bir trafik kazas› geçir-
diklerinde, bunun tek sebebinin kötü araba kullanan bir insan
oldu¤unu zannederler. Halbuki gerçek böyle de¤ildir. Hasta-
l›¤a sebep olan her mikroorganizma veya insana zarar veren
her araç, her insan Allah'›n sebep olarak yaratt›¤› varl›klard›r.
Ve bu varl›klar›n tümü ancak ve ancak Allah'›n kontrolü ile
hareket etmektedirler. E¤er bir virüs yüzünden bir insan a¤›r
bir hastal›¤a yakalan›yorsa, bu, Allah'›n bilgisi dahilindedir.
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
9922
Harun Yahya
9933
E¤er bir araba bir insana çarp›p onu sakat b›rak›yorsa, bu da
Allah'›n yaratt›¤› kadere tabi bir olayd›r. Bir insan ne yaparsa
yaps›n bunlar› de¤ifltiremez; kaderinden tek bir an› çekip ç›-
karamaz. Çünkü kader bir bütün olarak yarat›l›r. Ve sonsuz
kudret sahibi Allah'a teslim olan, O'nun sonsuz akl›na ve rah-
metine güvenip dayanan insan için hastal›k da, kaza da, mu-
sibet de sonu hay›rla bitecek geçici imtihanlard›r.
Önemli olan, Allah'a iman eden, O'nun yaratm›fl oldu¤u
kadere teslim olan insanlar›n bu tür zorluk ve hastal›k anla-
r›nda gösterecekleri güzel ahlakt›r. Hastal›klar ve kazalar,
müminlerin sab›rlar›n› ve ahlaklar›n›n güzelli¤ini gösterebi-
lecekleri dönemler ve Allah'a yak›nlaflmak için çok önemli f›r-
satlard›r. Sonsuz merhamet sahibi olan Rabbimiz hastal›klar›,
s›k›nt›lar› ve zorluklar› insanlar› denemek için yaratmakta,
bunlarla iman eden kullar›n›n hay›rlar›n› istemektedir. Allah
Kuran'da zorluklar karfl›s›nda gösterilecek sabr›n önemini
anlat›rken hastal›k dönemini de belirtmifltir:
… Ama iyilik, Allah'a ahiret gününe, meleklere, Kitaba
ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine ra¤men
onu yak›nlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalm›fla, iste-
yip-dilenene ve kölelere veren; namaz› dosdo¤ru k›lan,
zekat› veren ve ahidlefltiklerinde ahidlerine vefa göste-
renler ile zorda, hastal›kta ve savafl›n k›z›flt›¤› zamanlar-
da sabredenler(in tutum ve davran›fllar›d›r). ‹flte bunlar,
do¤ru olanlard›r ve muttaki olanlar da bunlard›r. (Bakara
Suresi, 177)
Ayette hastal›k döneminin de belirtilmifl olmas› düflün-
dürücüdür. Fiziksel bir rahats›zl›kla karfl›laflan insan›n güzel
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
9944
ahlak göstermek için bütün bunlar›n
birer imtihan oldu¤unu; hastal›¤› da
flifay› da yaratan›n sadece Allah oldu-
¤unu düflünmesi gerekir. E¤er kifli
hastal›¤›ndaki veya u¤rad›¤› kazadaki
hay›rlar› ve hikmetleri düflünürse,
bunlar› o an için göremese bile karfl›-
laflt›¤› zorluktan çok karl› ç›kar. Dün-
yada geçici bir zorluk yaflar ama,
Allah'›n izniyle ahirette Rabbimiz'e iç-
ten teslim olmufl olman›n sonsuz gü-
zelli¤i ile mükafatland›r›l›r. Ancak
unutulmamal›d›r ki, bu gerçe¤i kal-
ben kavrayabilmek ve as›l olarak böy-
le bir olayla karfl›lafl›ld›¤›nda güzel
ahlak gösterebilmek çok önemlidir.
Bunun için de insan›n bütün hastal›k-
lar›n bir hikmet üzerine yarat›ld›¤›n›
akl›ndan ç›karmamas› gerekir. Allah
dilerse insan hiçbir zaman hasta ol-
maz, a¤r› duymaz veya ac› çekmez.
Ama e¤er insan böyle bir zorlukla kar-
fl›lafl›rsa da, bilmelidir ki bu zorlu¤u
yaflamas›n›n, hem dünyan›n geçicili-
¤ini hem de Allah'›n sonsuz gücünü
anlayabilmesi aç›s›ndan pek çok hik-
meti vard›r.
Hastal›k an›nda insan›n o güne
kadar sapasa¤lam olan vücudu, gözle
9955
dahi göremedi¤i virüslere ve mikroplara karfl› yenik düfler. Ve
bilindi¤i gibi pek çok hastal›k halsizlik, çeflitli bölgelerdeki
a¤r› ve ac›yla kendini gösterir. Hatta baz› hastal›k türlerinde
insan yataktan dahi kalkamayacak kadar yorgun ya da o de-
rece fliddetli a¤r› içerisinde olabilir. Mikroskobik bir virüsün
kendi bedeni üzerinde meydana getirdi¤i bu zay›fl›¤a engel
olmaya güç yetiremeyen insan, böyle anlarda acizli¤ini ve
Allah'a ne kadar muhtaç bir durumda oldu¤unu çok daha iyi
kavrar. Böylece sa¤l›kl› iken büyüklü¤e kap›lan, enaniyet ya-
pan, sahip olduklar›yla gururlanan kifli belki de gere¤i gibi
düflünmedi¤i bu gerçe¤in fluuruna varabilir. Herfleyin Yarat›-
c›s› olan, sonsuz rahmet ve flefkat sahibi olan Rabbimiz'in
kudretini daha iyi takdir edebilir.
Günlük hayatta ço¤u zaman düflünülmeyen konulardan
bir tanesi de sa¤l›kl› olman›n asl›nda ne derece büyük bir ni-
met oldu¤udur. Uzun süre hasta olmayan, dolay›s›yla bir ra-
hats›zl›k, a¤r› ya da ac› hissetmeyen insan bu duruma al›fl›r.
Ama bir hastal›k ile karfl›laflt›¤›nda asl›nda sa¤l›kl› olman›n
Allah'›n çok büyük bir lütfu oldu¤unun fark›na var›r. ‹nsan-
lar›n bir bölümü hayati önemi olan bir hastal›¤a yakaland›k-
lar›nda ya da herhangi bir uzuvlar›n› kaybettiklerinde bunu
kendileri için kötü bir olay olarak de¤erlendirebilirler. Oysa
belki de hastal›k bu kifliye ahirette kurtulufl bulmas› ve yal-
n›zca Allah'a yönelmesi için bir vesile olarak verilmifl olabilir.
Çünkü ciddi bir hastal›¤a yakalanan insan›n do¤al olarak flu-
uru daha çok aç›l›r. Bu durum gaflet halinden ç›karak yaflam›-
n›n anlam›n› ve ahiret gerçe¤ini daha çok düflünmesine vesi-
le olur. Bu kifli dünyaya ba¤l›l›¤›n anlams›zl›¤›n› ve ölümün
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
9966
ne kadar yak›n›nda oldu¤unu kavrar. Tüm hayat›n› gaflet içe-
risinde geçirecekken, hiç beklemedi¤i bir anda hastalanmas›
ile birlikte belki de ahiret yaflam›n›n ve Allah'›n r›zas›n› ka-
zanman›n önemini kavray›p sonsuz hayat›nda kurtulufl bula-
bilir. Bu aç›dan düflünüldü¤ünde hastal›¤›n mümin için ne
kadar büyük bir hay›r oldu¤u, Rabbimiz'in hastal›klar var
ederek insanlara büyük bir lütufta bulundu¤u daha iyi anla-
fl›lmaktad›r.
Ciddi bir hastal›¤›n beden üzerindeki belirtileri artt›kça
insan her zaman düflünmekten kaçt›¤› ölümü düflünmeye
bafllar ve bu durumda kifli tüm samimiyetiyle Allah'a dua
ederek sa¤l›kl› bir hale gelmeyi ister. Yaflam› boyunca hiç dua
etmemifl bir insan bile böyle amans›z bir hastal›k karfl›s›nda
Allah'a yalvarma ihtiyac› duyar. Rabbimiz'e karfl› son derece
samimi dua eder; bu sebepten dolay› da Allah'a olan yak›nl›-
¤› artabilir. Ve e¤er bu kifli iyileflti¤inde de ayn› samimiyetle
dualar›n› sürdürürse, sa¤l›¤›na kavufltu¤unda nankörlük et-
mezse yakaland›¤› hastal›k onun için büyük bir hayra, ihlasl›
bir yaflam sürdürmesine vesile olmufl olur. Dolay›s›yla hasta-
l›k herfleye hay›r gözüyle bakan, derin düflünen ve bafl›na ge-
len her olayda Allah'a yönelen bir insan için çok büyük bir
rahmettir, Allah'tan çok büyük bir lütuftur. Allah Kuran'da
böyle zorluk anlar›nda Kendisi'ne yönelen insanlar›n varl›¤›-
n› haber vermifltir. Yunus Suresi'nde flöyle buyrulmaktad›r:
‹nsana bir zarar dokundu¤unda, yan yatarken, otururken
ya da ayaktayken Bize dua eder; zarar›n› üstünden kald›r-
d›¤›m›z zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara Bizi
hiç ça¤›rmam›fl gibi döner-gider. ‹flte, ölçüyü tafl›ranlara
yapmakta olduklar› böyle süslenmifltir. (Yunus Suresi, 12)
Harun Yahya
9977
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
9988
Ayette de bildirildi¤i gibi insan›n zorluk an›nda dua et-
mesi yeterli de¤ildir; insan Allah'a karfl› acizli¤ini anlad›¤›n-
da dua etti¤i gibi, kendisine nimet verildi¤inde de Allah'a s›-
¤›nmas› gerekir. Ve belki de bir hastal›k ve s›k›nt›, bu zorlu¤a
maruz kalan kiflinin aczini anlayarak tevbe etmesine ve geri
kalan ömrünü teslimiyetle geçirmesine vesile olacakt›r. Böy-
lece Rahman ve Rahim olan Rabbimiz'in merhameti sayesin-
de hastal›k insan›n ahiretine vesile olacak, son-
suz nimetlerle karfl›l›k bulmas›n› sa¤layacak-
t›r. Allah Kuran'da kendisine s›k›nt› dokunan
Hz. Eyyub'u insanlara örnek vermektedir. Da-
ima Rabbimiz'e yönelip dönen, çok sab›rl› bir
mümin olan Hz. Eyyub'a, Allah rahmetinin
bir tecellisi olarak yollar göstermifl, yard›m et-
mifl, nimetler bahfletmifl, ondan raz› olmufltur:
Kulumuz Eyyub'u da hat›rla. Hani o:
"Herhalde fleytan, bana kahredici bir ac›
ve azab dokundurdu" diye Rabbine ses-
lenmiflti. "Aya¤›n› depret. ‹flte y›kanacak
ve içecek so¤uk (su, diye vahyettik). Kat›-
m›z'dan ona bir rahmet ve temiz ak›l sa-
hiplerine bir ö¤üt olmak üzere ailesini ve
onlarla birlikte bir benzerini de ba¤›flla-
d›k. "Ve eline bir deste (sap) al, böylece
onunla vur ve and›n› bozma." Gerçekten,
Biz onu sabredici bulduk. O, ne güzel
kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-
dönen biriydi. (Sad Suresi, 41-44)
Harun Yahya
9999
‹slam Dininin Kolayl›k Dini Olmas›
Allah'›n Rahmetidir‹man sahipleri tüm hayatlar›n› Rahman ve Rahim olan
Rabbimiz'in Kuran ayetlerinde bildirdi¤i flekilde geçirirler.
Evde, iflte, sokakta, nerede olurlarsa olsunlar hep Allah'›n ra-
z› olaca¤› gibi bir ahlak gösterir, Allah'›n hoflnut olmayaca¤›
tav›rlardan, amellerden fliddetle kaç›n›rlar. Ancak Rabbi-
miz'den bir lütuf olarak ‹slam dini insanlara çok kolay, çok
güzel ve çok rahat bir yaflam sunmaktad›r. Kuran ayetleri
okundu¤unda ‹slam dininin gerektirdi¤i uygulamalar›n son
derece kolay oldu¤u görülür. Bu müjde bizlere, "... Allah size
kolayl›k diler, zorluk dilemez..." (Bakara Suresi, 185) ayetiy-
le haber verilmifltir.
Rabbimiz'in flefkat ve merhametinin bir sonucu olarak
ça¤lar boyu gönderilmifl olan bütün hak dinler her zaman çok
kolay uygulanabilir hükümlere sahip olmufllard›r. Tarih bo-
yunca, dini özünden sapt›rmay› amaçlayan ve dinin yaflan-
mas›n› engellemek için türlü yöntemler deneyen kifliler, dine
birçok zorlaflt›r›c› uygulama ve hurafe katmaya çal›flm›fllar-
d›r. Kendi türettikleri uygulamalar yüzünden bilerek veya
bilmeyerek insanlar›n din ahlak›ndan uzaklaflmalar›na sebep
olmufllard›r. Bu hurafelerin en tehlikelilerinden biri ise din
ahlak›n› yaflaman›n zor oldu¤u fleklindeki gerçek d›fl› inanç-
t›r. Oysa, Allah'›n Kuran'da bildirdikleri ve Peygamber Efen-
dimiz (sav)'in sünneti bize dinin yaflanmas›n›n samimi insan-
lar için son derece kolay oldu¤unu ö¤retmektedir.
Allah evrendeki herfley gibi insan› da yoktan var etmifltir.
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
110000
‹nsan› en iyi tan›yan, ona flah damar›ndan daha yak›n olan
Allah, dini de insan›n yarat›l›fl›na uygun yaratm›flt›r. Allah bir
ayetinde insan›n din ile f›trat›na (yarat›l›fl›na) en uygun olana
ça¤r›ld›¤›n› flöyle haber verir:
Öyleyse sen yüzünü Allah'› birleyen (bir hanif) olarak di-
ne, Allah'›n o f›trat›na çevir; ki insanlar› bunun üzerine
yaratm›flt›r. Allah'›n yarat›fl› için hiçbir de¤ifltirme yoktur.
‹flte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanlar›n
ço¤u bilmezler. (Rum Suresi, 30)
Kuran, her yafltan ve her kültürden insan›n anlayabilece-
¤i, apaç›k bir ö¤üttür. Bu as›ls›z kanaatin en büyük nedenle-
rinden biri bilgisizliktir. Günümüzde insanlar›n bir bölümü
Kuran ayetlerinde bildirilen gerçeklerden, ahiret hayat›n›n
varl›¤›ndan, cehennem azab›ndan, eflsiz cennet nimetlerin-
den ve Rabbimiz'in çeflitli konulardaki ö¤ütlerinden habersiz
bir hayat sürmektedirler. Oysa Kuran, insanlar›n okumalar›,
içindeki hikmetleri ve hayat›n as›l amac›n› ö¤renmeleri için
indirilmifltir.
Nitekim Kuran'da "Ve Kuran'› okumakla da (emrolun-
dum)..." (Neml Suresi, 92) fleklinde buyurulmaktad›r.
Kuran'› okumak ve her zaman Kuran'a uymak, bir Müs-
lüman›n en önemli sorumluluklar›ndand›r. Kuran apaç›kt›r
ve her okuyan kavrayabilir. Fakat sadece Allah'›n hidayet
verdi¤i kifliler Kuran ahlak›n› tüm hayatlar›nda uygulayabi-
lirler. Allah, gönülden Kendisi'ne yönelen samimi kullar›na
hidayet nasip edece¤ini bildirmifltir. ‹nsanlar›n Kuran ayetle-
rini anlayamayacaklar› fleklinde bir yalanla ortaya ç›kanlar
ise, pek çok insan›n Kuran'› okuyup, Allah'a yönelmesine,
Harun Yahya
110011
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
110022
Kuran ahlak›na göre yaflamas›na engel olmay› amaçlamaktad›r-
lar. Oysa Allah ayetlerinin son derece aç›k ve anlafl›l›r oldu¤unu
Kuran'›n pek çok ayetinde bildirilmektedir:
Andolsun Biz sana apaç›k ayetler indirdik. Bunlar› fas›klar-
dan baflkas› inkar etmez. (Bakara Suresi, 99)
Ey insanlar Rabbiniz'den size 'kesin bir kan›t (burhan)' gel-
di ve size apaç›k bir nur (Kuran) indirdik. (Nisa Suresi, 174)
Allah'›n insanlar için seçip be¤endi¤i ‹slam dini çok anlafl›-
l›r olmas›n›n yan›s›ra, Kuran ayetlerindeki hüküm ve uygula-
malar da son derece kolayd›r. Allah ayetlerde Kuran için flöyle
buyurmaktad›r:
Biz sana bu Kuran'› güçlük çekmen için indir-
medik. '‹çi titreyerek korku duyanlara' an-
cak ö¤ütle-hat›rlatma (olsun diye indir-
dik). (Taha Suresi, 2-3)
Kuran ahlak› insan›n f›trat›na uygun
olan tek yaflam fleklidir. ‹nsan› yoktan var
Harun Yahya
110033
eden Allah, onun nelere ihtiyaç duyaca¤›n›, hangi ibadetleri uy-
gulamaya güç yetirebilece¤ini, nas›l sa¤l›kl›, huzurlu ve mutlu
olaca¤›n› en iyi bilendir. Bu nedenle Allah bir ayette hiç kimse-
ye gücünün üzerinde bir sorumluluk verilmeyece¤ini bildir-
mektedir:
Allah, hiç kimseye güç yetirece¤inden baflkas›n› yüklemez.
(Kiflinin nefsinin) Kazand›¤› lehine, kazand›rd›klar› aley-
hinedir. "Rabbimiz, unuttuklar›m›zdan veya yan›ld›klar›-
m›zdan dolay› bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden
öncekilere yükledi¤in gibi a¤›r yük yükleme. Rabbimiz,
kendisine güç yetiremeyece¤imiz fleyi bize tafl›tma. Bizi af-
fet. Bizi ba¤›flla. Bizi esirge, Sen bizim Mevlam›zs›n. Kafir-
ler toplulu¤una karfl› bize yard›m et." (Bakara Suresi, 286)
Allah, sonsuz merhameti ve flefkati ile insanlar›n en rahat
edecekleri, en huzurlu ve en güzel hayat biçimini Kuran'da bü-
tün detaylar› ile tarif etmifltir. Örne¤in insan, yarat›l›fl› gere¤i
sevgiden, sayg›dan, flefkat ve merhametten hofllan›r.
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
110044
Harun Yahya
110055
Kendisine hep bu flekilde davran›lmas›n› ister. Zulümden,
ahlaks›zl›klardan, kötülüklerden sak›n›r ve bunlara maruz
kalmak istemez ve ruhunda böyle bir his duymas› Allah'›n di-
lemesi ile olur. Allah insanlar› bu f›trat üzerinde yaratm›flt›r.
Dolay›s›yla ‹slam ahlak›na uygun bir yaflam insan›n her yö-
nüyle zevk alaca¤›, hoflnut olaca¤› bir yaflamd›r. Kuran'da ta-
rif edilen din ahlak›n›n insan için her aç›dan son derece kolay
oldu¤u baz› ayetlerde flöyle bildirilmektedir:
Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa, onun için
güzel bir karfl›l›k vard›r. Ona buyru¤umuzdan kolay ola-
n›n› söyleyece¤iz. (Kehf Suresi, 88)
Andolsun Biz Kuran'› zikr (ö¤üt al›p düflünmek) için ko-
laylaflt›rd›k... (Kamer Suresi, 17)
... O, sizleri seçmifl ve din konusunda size bir güçlük yük-
lememifltir, atan›z ‹brahim'in dini(nde oldu¤u gibi)...
(Hac Suresi, 78)
Ayr›ca Peygamberimiz (sav)'in sünnetinin önemli özel-
liklerinden biri de, son derece kolay uygulanabilir olmas›d›r.
Kuran'› kendisine rehber edinen Resulullah (sav), kavmine
"Kolaylaflt›r›n›z, zorlaflt›rmay›n›z. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyi-
niz" buyurarak ö¤ütte bulunmufltur.
Dini özünde oldu¤u gibi kolay olarak göstermek, insan-
lar›n kalplerini Kuran'a ve ‹slam ahlak›na ›s›nd›rmak, insan-
lara Kuran'› ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetini ö¤re-
tip hayatlar›n›n tek yol göstericisi haline getirmek her Müslü-
man›n önemli bir sorumlulu¤udur. Bu gerçe¤i bilmeyen bir-
tak›m insanlar ise Kuran ahlak›n›n s›n›rlar› kalkt›¤› takdirde
daha rahat yaflayacaklar›n›; örne¤in ahlaki de¤erlere önem
vermedikleri zaman özgür olacaklar›n› düflünürler. Ya da din
ahlak›n›n yaflamlar›n› zorlaflt›racak birtak›m k›s›tlamalar ge-
tirece¤ini zannederler. Halbuki bütün bunlar insanlar›n ka-
p›ld›klar› çok büyük yan›lg›lard›r ve fleytan›n aldatmacalar›-
d›r. Çünkü Allah'›n bildirdi¤i din ahlak›n› yaflamak, insanla-
ra emrettiklerini yerine getirmek son derece kolayd›r. As›l zor
olan, Allah'›n bildirdi¤i s›n›rlar› tan›mayan insanlardan olu-
flan bir toplumda yaflamakt›r.
Böyle bir yaflant› son derece kötü sonuçlar› da beraberin-
de getirir. Öncelikle din ahlak›ndan uzak yaflayan toplumlar-
da daima kaos, kargafla, huzursuzluk, korku, mutsuzluk ve
stres vard›r. Allah'tan korkmayan bir insan her türlü ahlaks›z-
l›¤› yapabilir, hiçbir konuda s›n›r tan›mayabilir. Bu flekilde
dejenere bir hayat sürer. Böyle bir hayatta insanlar birbirleri-
ne karfl› fedakarl›k göstermez, sevgi ve sayg›y› gösterifl d›fl›n-
da gerçek anlamda bilmez, maddi ve manevi destek vermez-
ler. Bu yüzden de Allah'›n bildirdi¤i d›fl›nda bir yaflam flekli
hiçbir zaman, hiçbir insana mutluluk getirmez.
Örne¤in günümüzde s›kça örneklerine rastlad›¤›m›z
olaylardan uyuflturucu kullan›m›n›n ve ticaretinin yayg›nlafl-
mas›, fuhflun, rüflvetin, sahtekarl›¤›n önlenemez bir hal alma-
s› din ahlak›ndan ve dolay›s›yla manevi her türlü de¤erden
uzaklafl›lmas›yla ilgilidir. Böyle bir yaflam fleklinde insanlar
kendilerince özgür ve diledikleri gibi davranma lüksüne sa-
hip olduklar›n› zannederler. Oysa özgürlük zannettikleri bu
s›n›r tan›maz yaflant›lar›n›n kendilerine getirdi¤i maddi ve
manevi y›k›m çok daha büyüktür.
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
110066
110077
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
110088
Kuran ahlak› yaflanmad›¤› zaman insan›n huzur bulaca-
¤› ortam›n tam tersi meydana gelir ve tamam›yla fleytan›n is-
tedi¤i gibi cehenneme benzer bir ortam oluflur.
Düflünün ki, fuhufltan, uyuflturucudan veya alkolden
sa¤l›¤› bozulmufl, bedeni yafl›na göre çok daha h›zl› yafllan-
m›fl, saçlar›, cildi parlakl›¤›n› ve canl›l›¤›n› yitirmifl, bitkin, se-
fil bir hayat süren insanlar›n kazanc› ne olabilir? Gerçekten de
s›n›r tan›mazl›k, ahlak› hiçe saymak ve sonunun yokluk oldu-
¤u san›lan bir yaflam› sürdürmek, istisnas›z her insanda fizik-
sel ve ruhsal olarak çok büyük tahribat meydana getirir. Çün-
kü Allah Kuran'da, "...Haberiniz olsun; kalpler yaln›zca
Allah'›n zikriyle mutmain olur." (Rad Suresi, 28) fleklinde bu-
yurmaktad›r. ‹nsanlara huzuru verecek olan Allah't›r, bunun
d›fl›nda insanlar›n rahatl›k bulmalar› mümkün de¤ildir.
Üstelik sonuç olarak da bu insan, Allah'›n emirlerinden
uzaklaflt›¤› için büyük bir piflmanl›k duyaca¤›, zorluklar›n ve
ac›lar›n en büyüklerini yaflayaca¤› ahiret hayat› ile karfl›lafla-
cakt›r. Vicdan›na ters düflerek, Allah'›n s›n›rlar›n› korumak
konusunda gevflek davrananlar veya iman etmeyip, Kuran
ahlak›ndan uzak yaflamay› güzel görenler dünyada da ahiret-
te de zorluk ve s›k›nt›larla karfl›laflacaklard›r. Allah bir ayette
flöyle bildirir:
... Bunlar Allah'›n s›n›rlar›d›r. Kim Allah'›n s›n›rlar›n›
çi¤nerse, gerçekte o, kendi nefsine zulmetmifl olur... (Ta-
lak Suresi, 1)
Allah'a gönülden teslim olan, korkup sak›nan ve dinin
hükümlerini eksiksiz olarak yerine getiren insanlar ise hem
dünyada hem de ahirette büyük bir kazanç içindedirler. Her-
Harun Yahya
110099
fleyden önce, Allah'a itaat etmenin manevi hazz›n› ve vicdani
rahatl›¤›n› yaflarlar. Allah, r›zas›na uyanlar› ve s›n›rlar›n› ko-
ruyanlar› bir ayetinde flöyle müjdelemektedir:
Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (‹slam u¤-
runda) seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyili-
¤i emredenler, kötülükten sak›nd›ranlar ve Allah'›n s›n›r-
lar›n› koruyanlar; sen (bütün) mü'minleri müjdele. (Tev-
be Suresi, 112)
Dinin özünü kavrayamayan baz› kifliler Kuran'da bildiri-
len hükümler konusunda afl›r›ya kaçmaya müsaitlerdir.
Allah'›n haram k›lmad›¤›n›, haram gibi gösterip, daha çok ya-
sak oluflturmay› bu insanlar bir üstünlük zannederler. Allah
inananlar› bu tehlikeye karfl› uyarm›fl ve dinde afl›r›l›¤a gi-
denlerin do¤ru yoldan sapt›klar›n› Kuran'da bildirmifltir:
De ki: "Ey Kitap Ehli, haks›z yere dininiz konusunda afl›-
r› gitmeyin ve daha önce sapm›fl, birço¤unu sapt›rm›fl ve
dümdüz yoldan kaym›fl bir toplulu¤un heva (istek ve tut-
ku)lar›na uymay›n." (Maide Suresi, 77)
Allah, bir ayette, Hz. ‹sa'dan sonra ‹sevili¤i sapt›ran H›-
ristiyanlar›n durumunu flöyle örnek vermektedir:
Sonra onlar›n izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ard›nca
gönderdik. Meryem o¤lu ‹sa'y› da arkalar›ndan gönder-
dik; ona ‹ncil'i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir
flefkat ve merhamet k›ld›k. (Bir bid'at olarak) Türettikleri
ruhbanl›¤› ise, Biz onlara yazmad›k (emretmedik). Ancak
Allah'›n r›zas›n› aramak için (türettiler) ama buna da ge-
rekti¤i gibi uymad›lar. Bununla birlikte onlardan iman
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
111100
Harun Yahya
111111
edenlere ecirlerini verdik, onlardan birço¤u da fas›k olan-
lard›r. (Hadid Suresi, 27)
Yukar›daki ayette de bildirildi¤i gibi bu kimseler kendi
koyduklar› bu kurallara da gere¤i gibi riayet etmezler. Oysa
insan›n yapmas› gereken, Kuran'da Allah'›n insanlara emret-
tiklerini yerine getirmek ve yasaklad›klar›ndan da kaç›nmak-
t›r. Allah herfleyi insanlar için kolay k›larken Kuran ahlak›n›
yaflamay› zor gibi göstermeye çal›flanlar, ahirette bunun so-
rumlulu¤unu yüklenmifl olarak hesap vermekten korkmal›-
d›rlar. Herfleyde oldu¤u gibi bu konuda da Peygamberimiz
(sav)'in hayat› ve uygulamalar› bize en güzel örnektir.
Bir hadisinde Peygamber Efendimiz Allah'›n s›n›rlar›n-
dan ayr›lmamay› ve ayn› zamanda s›n›rlar› aflmamay› mü-
minlere hat›rlatm›fl ve din ahlak›n› yaflaman›n kolay oldu¤u-
nu belirtmifltir:
"Din kolayd›r. Kimse dine karfl› fledid olamaz. Zira dine ma¤lub
düfler. (Yani dinin kolayl›¤›na intibak etmeli. S›k› tutay›m diyen
aciz kal›r.) Hatt› hareketinizi do¤rultun, (hududa) yak›n olun."
‹nsanlar›n dini, Peygamber Efendimiz (sav)'in yukar›-
daki hadisiyle bildirdi¤i flekilde de¤erlendirmeleri gere-
kir. Yani Allah'›n Kendi rahmetiyle aç›k ve anlafl›l›r k›l-
d›¤›, kolayl›kla uygulanabilecek hükümleri, baz› kifli-
lerin anlafl›lmaz ve zor göstermeleri büyük bir ha-
tad›r. Bu, üstün kerem sahibi olan Rabbimiz'in
kullar›na olan s›n›rs›z sevgisinin, flefkatinin,
lütfunun bir delilidir.
Allah'›n Emir ve Tavsiyelerindeki
Kolayl›k Müminler ‹çin Bir Rahmettir
Allah Kuran'da bildirdi¤i hükümleri her flart ve ortamda,
her insan›n rahatl›kla uygulayabilece¤i flekilde kolaylaflt›rm›fl-
t›r. Örne¤in Allah r›z›k olarak insanlara çok fazla nimet vermifl-
tir. Renk renk meyveler, çeflit çeflit yiyecekler, sebzeler, etler, içe-
cekler, yemifller… Bunlar›n her biri insanlar›n hizmetine sunul-
mufltur. Ve Allah "Sana, kendilerine neyin helal k›l›nd›¤›n›
sorarlar. De ki: "Bütün temiz fleyler size helal k›l›nd›..." (Ma-
ide Suresi, 4) ayetiyle, insanlara bütün temiz yiyeceklerin helal
k›l›nd›¤›n› bildirmifltir. Allah'›n insanlara haram k›ld›¤›n› bil-
dirdi¤i yiyecekler ise, ölü eti, kan, domuz eti gibi zaten insan-
lar için temiz olmayan ve zararl› yiyeceklerdir. Allah bir ayette
flöyle buyurmaktad›r:
De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin yi-
yece¤i (fleyler) için, ölü eti, dökülen kan, domuz eti -ki bu
gerçekten murdard›r- ya da Allah'tan baflkas› ad›na kesil-
mifl bir f›sk d›fl›nda, haram k›l›nm›fl bir fley bulmuyorum.
Kim kaç›n›lmaz bir ihtiyaçla karfl› karfl›ya kal›rsa, -sald›r-
mamak ve haddi aflmamak flart›yla- (bu say›lanlardan öl-
meyecek kadar yiyebilir). fiüphesiz senin Rabbin ba¤›flla-
yand›r, esirgeyendir. (Enam Suresi, 145)
Ayette haram olan yiyecekler için geçen "murdar" (pis) ifa-
desinin pek çok hikmeti vard›r. Çünkü domuz eti gerçekten in-
san vücuduna zarar verecek özelliklere sahiptir. ‹nsana zarar
verecek olan yiyeceklerin haram k›l›nmas› da insanlara sunul-
mufl bir kolayl›k ve sonsuz merhamet sahibi olan Rabbimiz'den
bir korumad›r. Ve insan sadece Allah'›n emrine göre hareket et-
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
111122
Harun Yahya
111133
mekten sorumludur. Allah Kuran'da ya-
saklanan yiyeceklerden bahsederken insa-
n›n bafl›na gelebilecek her türlü durumda na-
s›l davranmas› gerekti¤ini de aç›klam›flt›r.
Böylece insanlar›n beklenmedik durumlarda
tereddüt yaflamalar› engellenmifltir. Bu ko-
nudaki baz› ayetler flöyledir:
Öyleyse Allah'›n sizi r›z›kland›rd›¤›
fleylerden helal (ve) temiz olanlar›n› yi-
yin; e¤er O'na kulluk ediyorsan›z
Allah'›n nimetine flükredin. O, size ancak
ölüyü, kan›, domuz etini ve Allah'tan bafl-
kas› ad›na kesilmifl olan (hayvan)› haram
k›ld›. Fakat kim mecbur kal›rsa, sald›r-
mamak ve s›n›r› aflmamak üzere (yiyebi-
lir). Çünkü gerçekten Allah, ba¤›flla-
yand›r, esirgeyendir." (Nahl Suresi,
114-115)
Bu ayetin ard›ndan Allah'›n ba-
¤›fllayan ve esirgeyen oldu¤unun
hat›rlat›lmas› da müminler için bir ra-
hatl›k ve müjdedir. Çünkü insan zay›f
yarat›lm›flt›r. Hata yapabilir, unutabilir,
dalabilir, iradesiz davranabilir. Ancak,
Allah, insana, samimi olarak tevbe etti-
¤inde kendisini ba¤›fllayaca¤›n› ve esir-
geyece¤ini bildirmektedir.
Allah günde 5 vakit namaz ibadetini
yerine getiren mümine de birçok ko-
layl›k sa¤lam›flt›r. Örne¤in bir insan›n
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
111144
abdest almak için su bulamamas› durumu-
na karfl›n Allah "teyemmüm etme"yi yol ola-
rak göstermifltir ki, teyemmüm her koflulda ko-
layl›kla yerine getirilebilir. Allah su bulama-
yanlar›n nas›l teyemmüm edeceklerini bir ayet-
te flöyle bildirir:
"... E¤er cünüpseniz temizlenin
(gusül edin); e¤er hasta veya yol-
culukta iseniz ya da biriniz ayak
yolundan (hacet yerinden) gelmiflse ya-
hut kad›nlara dokunmuflsan›z da su
bulamam›flsan›z, bu durumda, te-
miz bir toprakla teyemmüm edin
(hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize
ondan sürün. Allah size güçlük ç›-
karmak istemez, ama sizi temizle-
mek ve üzerinizdeki nimeti ta-
mamlamak ister. Umulur ki flük-
redersiniz." (Maide Suresi, 6)
Allah Kuran'da bildirilen her
konuda insanlar için kolayl›klar ver-
mifltir. Allah, sonsuz rahmeti ve merhameti
ile insanlar için en kolay ve en güzel olan
ibadetleri ve yaflam fleklini bildirmifl ve
bunlara uyanlar› ise, r›zas›, rahmeti ve
cenneti ile müjdelemifltir.
Allah Müslümanlara Ramazan ay›
içerisinde oruç tutmalar›n› emretmifltir.
Ancak Allah, ayetleriyle istisnai du-
rumlar› yani hastal›k, yolculuk du-
Harun Yahya
111155
rumlar›n› da aç›klayarak insanlar için
kolayl›k diledi¤ini bir kez daha bildirmifltir:
"Ramazan ay›... ‹nsanlar için hidayet olan ve do¤ru
yolu ve (hak ile bat›l› birbirinden) ay›ran apaç›k
belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmifltir. Öy-
leyse sizden kim bu aya flahid olursa art›k onu tut-
sun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmad›¤›
günler say›s›nca di¤er günlerde (tutsun). Allah, size
kolayl›k diler, zorluk dilemez. (Bu kolayl›k) say›y›
tamamlaman›z ve sizi do¤ru yola (hidayete) ulaflt›r-
mas›na karfl›l›k Allah'› büyük tan›man›z içindir.
Umulur ki flükredersiniz. (Bakara Suresi, 185)
Allah'›n hükümlerle ilgili ayetlerde, insanlar için
kolayl›k diledi¤ini bildirmesi, dinin kolayl›¤›n›n düflü-
nülerek anlafl›lmas› gerekti¤ini de göstermektedir. Zor-
luk yaflayacaklar›n› zannederek, ibadetlerini yerine ge-
tirmekten kaç›nanlar büyük bir yan›lg› içindedirler ve
dini yanl›fl tan›maktad›rlar.
Nitekim Rabbimiz "… E¤er Allah dileseydi size
güçlük ç›kar›rd›. fiüphesiz Allah güçlü ve üstün
oland›r, hüküm ve hikmet sahibidir." (Bakara Sure-
111166
si, 220) ayetiyle de bu gerçe¤i insanla-
ra bildirmektedir.
Allah'›n merhametinin baflka bir tecellisi ola-
rak, güç yetiremeyecek olanlara di¤er insanlara yük-
lenen baz› sorumluluklar yüklenmemifltir. Fiziksel
bir sakatl›¤› olan insanlar›n sorumluluklar›n›n ha-
fifletilmesi de Rabbimiz'in sonsuz flefkatinin birer
kan›t›d›r.
Allah bunu bir ayetinde flöyle bildirir:
Kör olana güçlük (sorumluluk) yoktur, topal olana
güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur. Kim
Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederse, (Allah) onu, al-
t›ndan ›rmaklar akan cennetlere sokar. Kim de s›rt
çevirirse, onu ac› bir azap ile azapland›r›r. (Fetih
Suresi, 17)
Kuran'da bildirildi¤i gibi Rahman ve Rahim olan
Allah dinini son derece kolay k›lm›flt›r. ‹slam dini, her
zaman için ve her konuda kolayl›k dinidir. ‹nsan sami-
mi dindar olmaya, flükredici bir kul olmaya niyet etti-
¤inde, din ahlak›n› yaflama konusunda hiçbir zorlukla
karfl›laflmayacakt›r.
111177
Rahman ve Rahim Olan Allah Kimseye
Kald›rabilece¤inden Fazla Yük Yüklemez
Dünya üzerindeki her insan›n akl›, zekas›, yetiflme flart-
lar›, kavray›fl kapasitesi ve fiziksel gücü birbirinden farkl›d›r.
Tüm kainat› yoktan var eden Rabbimiz her insana birbirin-
den farkl› yetenekler vermifltir. Bu nedenle de her insan›n
farkl› bir dayanma gücü, iradesi ve kapasitesi vard›r. Allah'›n
dünya hayat›ndaki imtihan› da her insana göre farkl› flekiller-
de yarat›lm›flt›r. Allah her insan› de¤iflik olay ve kiflileri vesi-
le ederek farkl› farkl› denemelere tabi tutmaktad›r. Ancak bu
konuda mutlaka düflünülmesi gereken çok önemli bir husus
bulunmaktad›r:
"Bir insan›n hayat›nda karfl›laflt›¤› olaylar o anda ne ka-
dar zor gibi görünse de, asl›nda her biri o kiflinin sabredebile-
ce¤i fliddettedir". Çünkü tüm insanlar› yoktan var eden Rab-
bimiz her insan›n neye ne kadar dayanabilece¤ini en iyi bi-
lendir. Sonsuz adalet sahibi olan Allah insana gücünü aflan
bir sorumluluk vermez. Bu, Allah'›n bir vaadidir, Rahman ve
Rahim s›fat›n›n bir tecellisidir. Ayetlerde flu flekilde buyurul-
maktad›r:
Hiç kimseye güç yetirece¤inden fazlas›n› yüklemeyiz; eli-
mizde hakk› söylemekte olan bir kitap vard›r ve onlar
hiçbir haks›zl›¤a u¤rat›lmazlar. (Müminun Suresi, 62)
‹man edenler ve salih amellerde bulunanlar –ki Biz hiç
kimseye güç yetirece¤inden fazlas›n› yüklemeyiz– onlar
da cennetin ashab›d›rlar. Onda sonsuz olarak kalacaklar-
d›r. (Araf Suresi, 42)
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
111188
Harun Yahya
111199
Allah, hiç kimseye güç yetire-
ce¤inden baflkas›n› yüklemez.
(Kiflinin nefsinin) Kazand›¤› le-
hine, kazand›rd›klar› aleyhine-
dir... (Bakara Suresi, 286)
Kimi insan dünyada yoksul bir hayat
sürer ve yokluk içinde ne kadar sab›r gös-
terdi¤i denenir. Kimi ise zenginlik ve bolluk
içinde yaflar ve bu yaflam içinde ne kadar
flükredici, ne kadar güzel ahlakl› oldu¤uyla
denenir, dünya hayat›na h›rsla ba¤lan›p ba¤-
lanmad›¤› konusunda s›nan›r. Ama sonuçta
zengin olan da fliddetli yokluk içinde olan da
kendisi ve ahireti için en hay›rl› hayat› yaflar.
Fakir olan ne kadar yokluk çekse de bu,
onun için dayan›lamayacak bir zorluk de¤ildir.
Ayn› flekilde zengin olan ne kadar bolluk içinde
olsa da bu, onun fl›mar›k, nankör bir insan olma-
s›n› gerektirmemektedir. Sonuçta her iki kifli de
içinde bulunduklar› flartlar alt›nda nas›l bir ahlak
gösterecekleri ile denenmektedirler. Ya Allah'a
olan ba¤l›l›klar›, hesap gününe yönelik korkular›
onlar›n Kuran ahlak›n› yaflayan insanlar olmala-
r›n› sa¤layacak, ya da nankörlükte bulunup
Allah'›n r›zas›n›n d›fl›nda bir yaflam süreceklerdir.
Allah'tan korkan bir insan karfl›laflt›¤› her
olayda daima Allah'a yönelir, O'ndan yar-
d›m diler, sadece Rabbimiz'in r›zas›n›
112200
arar. Hiçbir zaman zorluklar
karfl›s›nda y›lg›nl›k göster-
mez, s›nand›¤› olay ne kadar
fliddetli olsa da din ahlak›ndan uzak-
laflmaz. Allah'a olan güveni, teslimiyeti
sayesinde tüm zorluklar› Rabbimiz'den
bir rahmet olarak görür. Allah sonsuz flef-
katinin ve merhametinin bir göstergesi
olarak Kendisi'ne ihlasla yönelen bu sa-
mimi müminlere en zor görünen olaylar›
dahi kolaylaflt›r›r. "Kim iman eder ve salih
amellerde bulunursa, onun için güzel bir
karfl›l›k vard›r. Ona buyru¤umuzdan kolay
olan›n› söyleyece¤iz." (Kehf Suresi, 88) aye-
tinde de bu gerçek bizlere bildirilmifltir.
Allah baflka ayetlerde flöyle buyurmufltur:
Fakat kim verir ve korkup-sak›n›rsa,
Ve en güzel olan› do¤rularsa,
Biz de onu kolay olan için baflar›l› k›laca¤›z.
(Leyl Suresi, 5-7)
Allah'a dayan›p güvenmeyenlere ise, kolay
olan olaylar dahi zor gelir. Allah bu insanlar›n
nankörlüklerine, iman etmemelerine, Kuran ahla-
k›ndan uzaklaflmalar›na karfl›l›k olarak onlara
dünya hayat›nda daima zorluk verir:
Kim de cimrilik eder, kendini müsta¤ni
görürse ve en güzel olan› yalan sayar-
sa, Biz de ona en zorlu olan›
112211
(azaba u¤ramas›n›) kolaylaflt›raca¤›z. Tereddi edece¤i
(baflafla¤› düflüfle u¤rayaca¤›) zaman, mal› ona hiç yarar
sa¤lamaz. fiüphesiz, Bize ait olan, yol göstermektir. (Leyl
Suresi, 8-12)
Her insan dünya hayat›nda hastal›klar, kazalar,
maddi ve manevi s›k›nt›lar gibi imtihanlarla dene-
nebilir. Baz› insanlar zaman zaman meydana
gelen bu gibi olaylarda bir ç›k›fl yolunun
kalmad›¤›, herfleyin bitti¤i, afl›lamaya-
cak bir zorlukla karfl› karfl›ya ol-
duklar› gibi yanl›fl düflünce-
lere kap›labilirler. Her
olayda bir hay›r oldu-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
112222
¤unu unutarak isyankar bir tutum sergileyebilirler. Ama
bunlar asl›nda sadece fleytan›n verdi¤i bofl kuruntulard›r. Sa-
mimi bir mümin flu gerçe¤i bilmelidir ki, karfl›laflt›¤› olay
her ne olursa olsun, mutlaka güzel ahlak gösterebilece-
¤i ve sabredebilece¤i bir durum ile karfl› karfl›ya-
d›r. Umutsuzlu¤a kap›lmak ise fleytandan ge-
len bir vesvesedir. Nitekim Allah kullar›na
Kendi rahmetinden umut kesmemeyi
flöyle emretmifltir:
Onlar bilmiyorlar m› ki, ger-
çekten Allah, diledi¤ine
r›zk› geniflletip-yayar
ve (diledi¤ine) k›-
Harun Yahya
112233
sar da. fiüphesiz bunda, iman eden bir kavim
için gerçekten ayetler vard›r. (Benden onlara)
De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere öl-
çüyü tafl›ran kullar›m. Allah'›n rahmetinden
umut kesmeyin. fiüphesiz Allah, bütün günah-
lar› ba¤›fllar. Çünkü O, ba¤›fllayand›r, esirge-
yendir." Azab size gelip çatmadan evvel, Rabbi-
niz'e yönelip-dönün ve O'na teslim olun. Sonra
size yard›m edilmez. (Zümer Suresi, 52-54)
Allah'›n yukar›daki ayetlerle bildirdi¤i emrine
uyan ve hay›r düflünen insan yine ayetlerde bildi-
rildi¤i gibi, hay›rla karfl›lafl›r; umut kesen ise
yapayaln›z ve yard›mc›s›z kal›r. Allah, Ken-
di rahmetinden umut kesenlerin inkarc›lar
olduklar›n› ayetlerde flöyle bildirmifltir:
Allah'›n ayetlerini ve O'na kavuflmay›
'yok say›p inkar edenler'; iflte onlar, Be-
nim rahmetimden umut kesmifllerdir; ve
iflte onlar, ac› azap onlar›nd›r. (Ankebut
Suresi, 23)
… Allah'›n rahmetinden umut kesmeyin.
Çünkü kafirler toplulu¤undan baflkas› Allah'›n
rahmetinden umut kesmez." (Yusuf Suresi, 87)
Kuran ahlak›ndan habersiz insanlar›n genel
özelliklerinden bir tanesi, iyilik gördükleri ya da ra-
hat yaflad›klar› zaman bunu kendilerinden zannet-
meleri ve fl›mar›kl›¤a kap›lmalar›d›r. Bafllar›na bir
kötülük geldi¤i zaman da hemen suçlayacak birile-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
112244
112255
112266
rini aramalar›d›r. Oysa Allah'›n adaleti sonsuzdur ve her kö-
tülük kiflinin kendisinden kaynaklanmaktad›r. Rahman ve
Rahim olan Allah kullar› için hay›r dilemekte, ancak insanlar
nefislerine uyarak inkar yolunu hidayet yoluna tercih etmek-
tedirler. Ayette flöyle buyrulur:
Sana iyilikten her ne gelirse Allah'tand›r, kötülükten de
sana ne gelirse o da kendindendir… (Nisa Suresi, 79)
Kuran'da inkarc›lar›n sapk›n de¤erlendirmelerine dair
örnekler verilmifltir. Örne¤in Firavun ve çevresindekilerin
bafllar›na kötülük geldi¤inde bunun sebebi olarak Hz. Mu-
sa ve beraberindekiler olarak gördükleri, ama asl›nda as›l
u¤ursuz ve kötülük kayna¤› olanlar›n kendileri oldu¤u
Araf Suresi'nde flöyle haber verilmifltir:
Onlara bir iyilik geldi¤i zaman "Bu bizim için" dediler;
onlara bir kötülük isabet etti¤inde (bunu da) Musa ve
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
beraberindekilerin bir u¤ursuzlu¤u olarak yorumlarlard›.
Haberiniz olsun, Allah Kat›nda as›l u¤ursuz olanlar ken-
dileridir ama onlar›n ço¤u bilmezler. (Araf Suresi, 131)
Ayette gördü¤ümüz gibi, din ahlak›ndan uzak yaflayan
insanlar her durumda suçlayacak birilerini ararlar. Kendi
yapt›klar› çirkinlikleri ve hainlikleri görmezlikten gelir ve iyi
insanlar› kötülükle suçlamaya çal›fl›rlar. Oysa Allah as›l kötü-
lü¤ün kayna¤›n›n kendileri oldu¤unu bildirmektedir. E¤er
bu insanlar iyiyi kötü, hayr› da fler olarak yorumluyorlarsa,
bafllar›na gelen herhangi bir zorlu¤u felaket olarak görüp
menfi tav›rlarda bulunuyorlarsa bunun tek sorumlusu da
kendileridir. Çünkü sonsuz rahmet sahibi olan Rabbimiz in-
sana kald›ramayaca¤›, dayanma gücünün ötesinde ve f›trat›-
na ayk›r› bir sorumluluk kesinlikle vermez.
Harun Yahya
112277
Rabbimiz’in Kad›nlar Üzerindeki
Rahmeti
Allah, Kuran ile insanlara 'flan ve flereflerinin getirildi-
¤ini' bildirmektedir (Müminun Suresi, 71). ‹slam ahlak›na
uyan, Allah'›n Kuran'da bildirdi¤i yolu izleyen insanlar her
konuda refaha ulafl›rlar. Cahiliye toplumlar›nda baz› kad›nla-
r›n maruz kald›klar› tüm s›k›nt›lar›n tek çözümü ve kad›nla-
r›n toplum içinde hak ettikleri sayg›y› görmelerinin yolu da
yine Rabbimiz'in insanlar› karanl›klardan nura ç›karmak için
Peygamberimiz (sav)'e vahyetti¤i Kuran'dad›r.
Allah Kuran'›n pek çok ayeti ile kad›n› ve kad›n haklar›-
n› koruma alt›na alm›fl, cahiliye toplumlar›nda kad›nlara olan
yanl›fl bak›fl aç›s›n› ortadan kald›rm›fl, kad›na toplum içerisin-
de sayg›n bir yer kazand›rm›flt›r. Kuran ayetleriyle insanlara
Allah Kat›nda üstünlük ölçüsünün cinsiyet de¤il, Allah kor-
kusu, iman, güzel ahlak, ihlas ve takva oldu¤u bildirilmifltir.
Tüm bunlar Rabbimiz'in kad›nlar üzerindeki benzersiz lütfu-
nun birer delilidir:
"Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir difliden
yaratt›k ve birbirinizle tan›flman›z için sizi halklar ve ka-
bileler (fleklinde) k›ld›k. fiüphesiz, Allah Kat›nda sizin
en üstün (kerim) olan›n›z, (›rk ya da soyca de¤il) takvaca
en ileride olan›n›zd›r. fiüphesiz Allah, bilendir, haber
aland›r." (Hucurat Suresi, 13)
Ey Ademo¤ullar›, Biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir
elbise ve size 'süs kazand›racak bir giyim' indirdik (var
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
112288
ettik). Takva ile kuflan›p-donanmak ise, bu daha hay›rl›-
d›r. Bu, Allah'›n ayetlerindendir. Umulur ki ö¤üt al›p-dü-
flünürler. (Araf Suresi, 26)
Bir baflka ayette ise Allah, "... Siz, hay›r ad›na ne yapar-
san›z, Allah, onu bilir. Az›k edinin, flüphesiz az›¤›n en ha-
y›rl›s› takvad›r. Ey temiz ak›l sahipleri, Benden korkup-sa-
k›n›n." (Bakara Suresi, 197) fleklinde buyurarak, insanlara el-
de edebilecekleri en hay›rl› özelli¤in takva oldu¤unu bildir-
mifltir. Dolay›s›yla kifliyi hem dünyada hem de Allah Kat›nda
as›l olarak de¤erli hale getirecek ve üstünlük kazand›racak
olan 'takva' olmal›d›r. Allah Kuran'da "Gerçek flu ki, sadaka
veren erkekler ile sadaka veren kad›nlar ve Allah'a güzel
bir borç verenler; onlar için kat kat art›r›l›r ve 'kerim (üstün
ve onurlu)' olan ecir de onlar›nd›r." (Hadid Suresi, 18) flek-
linde buyurmaktad›r. Bu ayet ile hem erkeklere hem de ka-
d›nlara, as›l üstün ve onurlu olan karfl›l›¤›n Allah'›n bildirdi-
¤i ahlak› yaflamakla kazan›laca¤› hat›rlat›lmaktad›r. Kad›n ve
erkek elbette ki fiziksel anlamda birbirlerinden farkl› yap›la-
ra sahiptirler. Ancak bu bir üstünlük sebebi de¤ildir. Allah bir
baflka ayette de, kimi insanlar aras›nda bir üstünlük unsuru
haline gelmifl olan zenginlik yerine, Allah'›n fazl›n› istemenin
daha makbul oldu¤unu flöyle bildirmektedir:
Allah'›n kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün k›ld›¤›
fleyi (mal›) temenni etmeyin. Erkeklere kazand›klar›ndan
pay (oldu¤u gibi), kad›nlara da kazand›klar›ndan pay
vard›r. Allah'tan onun fazl›n› (ihsan›n›) isteyin. Gerçek-
ten, Allah herfleyi bilendir. (Nisa Suresi, 32)
Harun Yahya
112299
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
113300
Allah kad›nlar›n toplum içerisinde korunup kollanmala-
r›, hak ettikleri sayg› ve sevgiyi görmeleri için toplumsal alan-
da al›nmas› gereken tedbirleri Kuran ayetleri ile bizlere bil-
dirmifltir. Al›nan tüm bu tedbirler, kad›nlar›n lehinedir. Ve
bunlar›n bir hikmeti de, kad›nlar›n zarara u¤ramalar›n›, ezi-
lip y›prat›lmalar›n› önlemektir.
Allah insanlara Kuran ile en do¤ru yolu göstermifl ve ca-
hiliye inançlar›n› tafl›yan insanlar›n yanl›fl uygulamalar›n› or-
tadan kald›rm›flt›r. ‹slam ahlak›na göre, as›l önemli olan bir
insan›n kad›n ya da erkek olmas› de¤il, Allah'a derin bir iman
ve Allah korkusuyla ba¤lanm›fl olmas›d›r. Allah'›n emir ve
Harun Yahya
113311
yasaklar›na titizlikle uymas›, Kuran ahlak›n› en güzel flekilde
yaflamaya çal›flmas›d›r. Allah Kat›nda as›l de¤er görecek olan
kiflinin bu özellikleri olacakt›r. Allah Kuran'da kad›n olsun er-
kek olsun iman eden bir kimsenin sahip olmas› gereken özel-
likleri flöyle aç›klam›flt›r:
Mümin erkekler ve mümin kad›nlar birbirlerinin velileri-
dirler. ‹yili¤i emreder, kötülükten sak›nd›r›rlar, namaz›
dosdo¤ru k›larlar, zekat› verirler ve Allah'a ve Resulü'ne
itaat ederler. ‹flte Allah'›n kendilerine rahmet edece¤i bun-
lard›r. fiüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hik-
met sahibidir. (Tevbe Suresi, 71)
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
113322
Harun Yahya
113333
Allah'›n ayette bildirdi¤i gibi, mümin kad›nlar ve mü-
min erkekler Allah'a ibadet etmekle, Kuran ahlak›n› yafla-
makla, insanlara iyili¤i emredip, kötülü¤ü engellemekle ve
Kuran'da bildirilen tüm emir ve tavsiyelere uymakla yüküm-
lüdürler. Allah Kendisi'nden korkup sak›nan her insana, ka-
d›n ya da erkek ayr›m› olmaks›z›n, 'do¤ruyu yanl›fltan ay›ran
bir nur ve anlay›fl' (Enfal Suresi, 29) verece¤ini vaat etmifltir.
Samimiyetine, ihlas›na ve iman›na karfl›l›k, Allah bir insana
hayat›n her alan›nda kendisini do¤ru yola ulaflt›racak, do¤ru
kararlar almas›n› ve isabetli tav›rlarda bulunmas›n› sa¤laya-
cak ak›l, feraset ve basiret vermektedir. Dolay›s›yla ak›l, kifli-
nin cinsiyetine göre de¤il, tümüyle Allah'a olan samimi ba¤-
l›l›¤›na, yak›nl›¤›na ve korkusuna göre geliflmektedir.
‹man›n kendisine kazand›rd›¤› ak›l ile hareket eden her
insan, kad›n olsun erkek olsun, hayata dair her konuda bafla-
r› elde edebilir, pek çok insana göre öne de geçebilir. Bu tü-
müyle kiflinin, iste¤ine, flevkine ve azmine ba¤l›d›r. ‹man
edenler ‹slam ahlak›n›n bir gere¤i olarak, kendilerini hiçbir
zaman hiçbir konuda yeterli görmezler. Daima daha ak›ll›,
daha yetenekli, daha sorumluluk sahibi, daha kiflilikli, daha
güzel ahlakl› insanlar olabilmek için çaba harcarlar. Kendile-
rini her konuda güçlerinin yetti¤i oranda gelifltirmeye çal›fl›r-
lar. Allah, iman edenlerin, çevrelerindeki tüm insanlara örnek
olabilecek bir karaktere sahip olabilmek için Kendisi'ne dua
ettiklerini bildirmektedir:
Ve onlar: "Rabbimiz, bize efllerimizden ve soyumuzdan,
gözün ayd›nl›¤› olacak (çocuklar) arma¤an et ve bizi tak-
va sahiplerine önder k›l," diyenlerdir. (Furkan Suresi, 74)
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
113344
Hayat› boyunca her konuda elinden gelenin en iyisini
yapmaya çal›flan ve kiflili¤iyle, ahlak›yla ve çabas›yla tüm in-
sanlara örnek olmaya gayret eden mümin bir kad›n, -Allah'›n
izniyle- toplum içerisinde de üstün bir konuma gelir. Üstlendi-
¤i her türlü sorumlulu¤u en iyi flekilde yerine getirir, en do¤ru
kararlar› al›r, en güzel çözümleri ve en ak›lc› tedbirleri üretir.
Görüldü¤ü gibi, ‹slam ahlak›nda kad›n ile erke¤in top-
lumdaki yeri tamamen eflittir. Sonsuz merhamet sahibi olan
Rabbimiz kad›n ile erkek aras›nda ay›r›m yapan tüm cahiliye
inan›fllar›n› Kuran ayetleriyle ortadan kald›rm›fl, kad›na hak
etti¤i de¤erin verilmesini emretmifltir. Kad›n ya da erkek ol-
sun, bu tamamen kiflinin Allah'a olan iman›n›n gücü do¤rul-
tusunda, ahlak›yla, kiflili¤iyle ve üstlendi¤i sorumlu-
luklarla ön plana ç›kmas›na ba¤l›d›r. Bu nedenle de
‹slam ahlak›n› benimseyen kad›nlar için, erkeklere
Harun Yahya
113355
yönelik bir eflitlik mücadelesi de¤il, bunun yerine 'hay›rlarda
yar›flma' ahlak› söz konusudur. Hay›rlarda yar›flmak, iman
edenlerin, yaflamlar›n›n her an›nda Allah'›n r›zas›n› kazanabil-
mek için ellerinden gelen çaban›n en fazlas›n› göstermeleridir.
Bu amaçlar› do¤rultusunda, Allah'›n en sevdi¤i, en raz› oldu-
¤u ve Allah'a en yak›n kifli olabilmek için hay›rlarda yar›fl›rlar.
Ancak bu yar›fl, tümüyle Rahmani bir yar›flt›r. Allah müminle-
ri dünyada ve ahirette öne geçiren özelli¤in bu yönde göster-
dikleri çaba oldu¤unu Kuran'da flöyle bildirmektedir:
‹flte onlar, hay›rlarda yar›flmaktad›rlar ve onlar bundan
dolay› öne geçmektedirler. (Müminun Suresi, 61)
Sonra Kitab'› kullar›m›zdan seçtiklerimize miras k›ld›k.
Art›k onlardan kimi kendi nefsine zulmeder, kimi orta bir
yoldad›r, kimi de Allah'›n izniyle hay›rlarda yar›fl›r öne
geçer. ‹flte bu, büyük fazl›n kendisidir. (Fat›r Suresi, 32)
Bir baflka ayette ise Allah, "Erkek olsun, kad›n olsun, bir
mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç flüphe-
siz Biz onu güzel bir hayatla yaflat›r›z ve onlar›n karfl›l›¤›-
n›, yapt›klar›n›n en güzeliyle muhakkak veririz." (Nahl Su-
resi, 97) fleklinde buyurarak, erkek ya da kad›n, kim olursa ol-
sun, tüm insanlar›n dünyada ve ahirette hiçbir haks›zl›¤a u¤-
rat›lmadan eksiksiz olarak karfl›l›k göreceklerini hat›rlatm›fl-
t›r. Tüm bunlar Allah'›n inanan kullar› üzerindeki rahmetinin
delilleridir. Kuran ahlak›n›n yaflanmad›¤› toplumlarda kad›n-
lara hala ikinci s›n›f insan muamelesi yap›l›rken, Allah Rah-
man ve Rahim s›fat›n›n bir tecellisi olarak kad›nlar› korumak-
ta, flan ve flereflerini vermektedir. (Detayl› bilgi için Bkz: Örnek
Müslüman Kad›n: Hz. Meryem, Harun Yahya, Mart 2003)
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
113366
Allah'›n Dua Edenin Duas›na ‹cabet
Etmesi Müminler ‹çin Çok Büyük
Bir Lütuftur
Dua Rabbimiz'in Rahman ve Rahim isminin çok üstün
bir tecellisi, müminlere çok büyük bir lütfudur. Çünkü insan
Allah'a dua ederek samimi iman›n›, sevgisini ve korkusunu
ifade edebilir. Tek dost ve veli olarak O'na teslim oldu¤unu,
yaln›zca O'ndan medet umup O'ndan yard›m diledi¤ini gös-
terebilir. Din ahlak›ndan uzak toplumlarda, Allah'a dua et-
mek çeflitli bat›l inanç ve hurafelerle zorlaflt›r›lm›flt›r. ‹nsanlar,
her an Allah'a yönelebilecekleri halde, bunun için zamanlar
belirlemifl veya araya arac›lar koymufllard›r. Allah bu bat›l
inançlara karfl› insanlar› flöyle uyar›r:
Haberin olsun; halis (kat›ks›z) olan din yaln›zca Allah'›n-
d›r. O'ndan baflka veliler edinenler (flöyle derler:) "Biz,
bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaflt›rs›nlar diye ibadet
ediyoruz." Elbette Allah, kendi aralar›nda hakk›nda ihti-
laf ettikleri fleylerden hüküm verecektir. Gerçekten
Allah, yalanc›, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez. (Zü-
mer Suresi, 3)
Allah'a dua etmek için çeflitli arac›lara gerek oldu¤unu
söyleyen kifliler, asl›nda dini zor göstererek insanlar› do¤ru
yoldan sapt›rmaktad›rlar. Çünkü "Andolsun, insan› Biz ya-
ratt›k ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte oldu¤unu bi-
liriz. Biz ona flahdamar›ndan daha yak›n›z." (Kaf Suresi, 16)
ayetiyle bildirildi¤i gibi, insana en yak›n olan daima Allah't›r.
Harun Yahya
113377
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
113388
Yani insan her diledi¤i zaman Allah'a yönelebilir, dua ile yar-
d›m dileyebilir. Sonsuz merhamet sahibi olan Rabbimiz sami-
mi kalple dua eden kullar›n›n duas›na icabet edendir. ‹nsan
Allah'›n varl›¤›n› ve yak›nl›¤›n› hissederek dua etmelidir.
Çünkü ancak Allah'›n varl›¤›n›n fark›nda olan insan duan›n
anlam›n› ve önemini kavrar. Duan›n özelli¤i, Allah ile kulu
aras›nda özel ve s›cak bir ba¤lant› kurmas›d›r. ‹nsan tüm s›-
k›nt›lar›n› ve isteklerini Allah'a açar, O'na yakar›r ve Allah
kulunun iste¤ine icabet eder, duas›n› karfl›l›ks›z b›rakmaz.
Dua etmek için özel vakitler beklenmesine, özel dua flekilleri
Harun Yahya
113399
oluflturulmas›na da gerek yoktur. Her an, her dakika ve her
yerde Allah'a dua edilebilir. ‹nsan bir yerden bir yere gider-
ken, merdivenden inerken, al›flverifl yaparken, yemek haz›r-
larken, televizyon seyrederken, asansördeyken, bir yerde
beklerken, gece yatt›¤› zaman, sabah kalkt›¤›nda, kahvalt›
ederken, araba kullan›rken k›sacas› her yerde ve her zaman
Allah'a dua ederek, Allah'tan istediklerini belirtebilir. Bunun
için, akl›ndan geçirmesi dahi kafidir, çünkü Allah insan›n si-
nesinde gizlediklerini bilen, herfleyden haberdar oland›r. Mü-
min, Allah'›n kendisini iflitti¤ini, gördü¤ünü, düflüncelerini
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
114400
bildi¤ini bilerek dua eder. Bu nedenle mümin içinden ge-
çirdi¤i bir anl›k bir düflünceyi bile Rabbimiz'in bildi¤ini bi-
lerek bu önemli ibadeti, yer, zaman ay›rt etmeden istedi¤i
flekilde yapabilir. Böyle önemli bir ibadette Allah'›n verdi¤i
kolayl›k mümin için lütuftur.
Dua denilince akla, insan›n Allah'› zikretmesi, Allah'a
kusurlar›n› itiraf etmesi, kendisinin ve müminlerin ihtiyaç-
lar›n› istemesi, dile getirmesi gelir. Bunun içinse duada
Allah'a karfl› samimi bir üslup olmal›d›r.
Allah'›n azametini hisseden, O'nun azab›ndan korkan
ve r›zas›n› kazanmay› isteyen insan, kalbinden gelen sami-
mi ve dürüst ifadelerle O'na yönelir. Ayn› flekilde kendisini
Allah'a teslim etmifl, dost ve yard›mc› olarak O'nu benim-
semifl olan insan, her türlü s›k›nt›s›n› ve derdini O'na açar.
"...Ben, dayan›lmaz kahr›m› ve üzüntümü yaln›zca
Allah'a flikayet ediyorum..." (Yusuf Suresi, 86) diyen Hz.
Yakub gibi, ruhundaki tüm s›k›nt›lar›n› ve taleplerini O'na
söyler, her türlü yard›m ve hayr› O'ndan ister. Dua s›ra-
s›nda önemli olan kulun o anki ruh hali, içindeki niye-
ti, samimiyetidir.
Dua, mümin için çok büyük bir nimettir. Mümin
yapt›¤› her iflte Allah'a yönelip döner. ‹çin için, yalvara
yalvara dua eder. En zor flartlarda bile, imanl› bir insan
asla ümitsizli¤e kap›lmadan, Allah'tan güç, kuvvet ve
sab›r diler. Allah'›n her zaman herfleyin en hay›rl›s›n› ya-
ratt›¤›n› bilerek umutla ve korkuyla yaln›zca Allah'a yal-
var›r. Allah'tan istedi¤i herfleyin en hay›rl› flekilde son bu-
laca¤›n› bilir. Bütün güç Allah'›n elindedir. Birfleyin olup ol-
114411
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
114422
mamas› yaln›zca Allah'›n dilemesine ba¤l›d›r. Mümin bunu
bilerek Rabbimiz'e dua etti¤i takdirde, Allah o insan›n du-
as›na onun için en hay›rl› ve en güzeliyle icabet eder. Rah-
man ve Rahim olan Allah, ihtiyaç içinde olan insanlar›n da-
ima Kendisi'ne yöneldikleri takdirde ifllerini kolaylaflt›raca-
¤›n› flu ayetle bildirir:
Ya da s›k›nt› ve ihtiyaç içinde olana, Kendisi'ne dua et-
ti¤i zaman icabet eden, kötülü¤ü aç›p gideren ve sizi
yeryüzünün halifeleri k›lan m›? Allah ile beraber baflka
bir ‹lah m›? Ne az ö¤üt-al›p düflünüyorsunuz. (Neml Su-
resi, 62)
Allah'›n kullar›na verdi¤i bu s›n›rs›z imkan hiç flüphesiz
sonsuz rahmetinin bir tecellisidir. Allah Kuran'da insanlara
yak›nl›¤›n›, Kendisi'ne yönelenlerin velisi olaca¤›n› ve dua
edenin duas›na muhakkak icabet edece¤ini pek çok ayetiyle
bildirmektedir. Kullar›na flah damarlar›ndan dahi daha ya-
k›n olan Allah, tüm insanlar› Kendisi'ne dua etmeye ça¤›r›r.
Dua ile Allah'tan yard›m istemek, Allah'›n lütfu ve insanlara
verdi¤i çok büyük bir nimettir. Kuran'da flu flekilde bildiril-
mektedir:
Kullar›m Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben
(onlara) pek yak›n›m. Bana dua etti¤i zaman dua ede-
nin duas›na cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim
ça¤r›ma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur
ki irflad (do¤ru yolu bulmufl) olurlar. (Bakara Suresi,
186)
Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin, size icabet edeyim.
Do¤rusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstek-
Harun Yahya
114433
114444
114455
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
114466
bir)ler; cehenneme boyun bükmüfl kimseler olarak gire-
ceklerdir. Allah, kendisinde sükun bulman›z için geceyi,
ayd›nl›k olarak da gündüzü sizin için var etti. fiüphesiz
Allah, insanlara karfl› (s›n›rs›z) bir fazl sahibidir. Ancak
insanlar›n ço¤u flükretmiyorlar. (Mümin Suresi, 60-61)
Müminlerin, Allah'›n bu rahmeti ve nimeti üzerinde bir
daha düflünerek Allah'›n r›zas›na uygun yaflamalar› gerekir.
Çünkü Allah'›n kendilerine verdi¤i bu kolayl›k öyle büyük ve
s›n›rs›z bir imkand›r ki; herfleyin Hakimi, sahibi olan tek güç
sahibi Allah, insanlara istedikleri herfleye karfl›l›k verece¤ini
vaat etmektedir. Ve Allah kesinlikle vaadinden dönmez. Ayet-
lerde Rabbimiz'in peygamberlerin ve salih müminlerin du-
alar›na icabet etti¤i bildirilmektedir. Hz. Zekeriya için ayet-
lerde flu flekilde bildirilmektedir:
Bunun üzerine duas›na icabet ettik ve onu üzüntüden
kurtard›k. ‹flte Biz, iman edenleri böyle kurtar›r›z. Zeke-
riya da; hani Rabbine ça¤r›da bulunmufltu: "Rabbim, be-
ni yaln›z bafl›ma b›rakma, Sen mirasç›lar›n en hay›rl›s›-
s›n." Onun duas›na icabet ettik, kendisine Yahya'y› arma-
¤an ettik, eflini de do¤urmaya elveriflli k›ld›k. Gerçekten
onlar hay›rlarda yar›fl›rlard›, umarak ve korkarak Bize
dua ederlerdi. Bize derin sayg› gösterirlerdi. (Enbiya Su-
resi, 88-90)
‹nsanlar›n, hiç beklemedikleri bir felaketle karfl›laflt›kla-
r›nda, amans›z bir hastal›¤a yakaland›klar›nda, önemli bir s›-
nav an›nda, k›sacas› çaresiz kald›klar›n› hissettikleri bir zor-
luk an›nda ak›llar›na ilk gelen Allah'a s›¤›nmakt›r. Bunun tek
sebebi vard›r: Karfl›laflt›klar› büyük bir felaketse, kendilerine
yard›m›n ancak Allah'tan gelebilece¤inin kesin olarak fark›n-
da olmalar›… Ellerindeki tüm imkanlar›n› seferber etseler de
çareleri tükenmifltir. Allah'tan yard›m dilemek d›fl›nda yapa-
bilecekleri baflka hiçbir fley olmad›¤›n› bilmektedirler. ‹flte bu
nedenle böyle anlarda insanlar›n Allah'a yöneliflleri; kat›ks›z,
içten ve samimidir. Ama söz konusu sorun ortadan kalk›p, ifl-
leri yoluna girdi¤inde, insanlar›n birço¤u daha önce sanki hiç
Allah'a yakarmam›fl gibi eski gafil hallerine geri dönerler.
Allah'›n yard›m›na muhtaç, acizlik içinde olan kendileri de-
¤ilmiflçesine isyankar olabilir, sanki hiç ölmeyecekmifl gibi
pervas›zca yaflayabilirler. Halbuki bafllar›na bir baflka felaket
gelecek olsa, zorda kalacak olsalar yine Allah'a s›¤›nacaklar-
d›r. Kendilerine hak gördükleri bu nankör halleri, söz konusu
zorlu¤u ya da felaketi o an yaflam›yor olmalar›ndan kaynak-
lan›r. fiartlar›n düzelmifl olmas› kendilerini aldatarak, onlara
eski aciz hallerini unutturmufltur. Ancak sonsuz adalet sahibi
olan Allah onlar›n bu nankörlüklerinin karfl›l›¤›n› da mutlaka
verecektir. Rabbimiz bir ayette flöyle bildirmektedir:
De ki: "Sizin duan›z olmasayd› Rabbim size de¤er verir
miydi? Fakat siz gerçekten yalanlad›n›z; art›k (bunun
azab› da) kaç›n›lmaz olacakt›r." (Furkan Suresi, 77)
Kuflkusuz dua, hiçbir ayr›m olmadan insanlar›n tümüne
verilmifl bir f›rsat, çok büyük bir nimettir. Ancak inkarc›lar›n
büyüklük gururu onlar› Allah'a karfl› isyana sürükledi¤in-
den, bu dua nimetinden yoksun kal›r ve hayatlar›n›n büyük
ço¤unlu¤unu s›k›nt› ve ac› çekerek, çaresizlik içinde ve umut-
lar›n› yitirmifl flekilde geçirirler. Allah'›n rahmetinden uzak
bu yaflant›lar› ise onlar›n Allah'a karfl› müstekbirce davran-
Harun Yahya
114477
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
114488
malar›n›n dünyadaki karfl›l›¤›d›r. Ancak bu büyüklenmeleri-
nin as›l karfl›l›¤›n› ahirette bulacaklard›r. Dünyada Allah'tan
yard›m dilemeyi reddederek kendi kendilerine zulmettikleri
gibi, ahirette de kendileri için kötü bir son haz›rlam›fl olurlar.
Allah ayette flu flekilde bildirir:
Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin, size icabet edeyim.
Do¤rusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstek-
bir)ler; cehenneme boyun bükmüfl kimseler olarak gire-
ceklerdir. (Mümin Suresi, 60)
Oysa müminler Allah'›n rahmetine kavuflmufl olarak,
yapt›klar› ve karfl›laflt›klar› her iflte Allah'tan rahmet umarak
en büyük nimetlerden birine sahip olurlar. Onlar, Allah'a kar-
fl› acz içinde olduklar›n› bilirler. Allah'tan kendilerine gelen
herfleyin bir hay›rla yarat›ld›¤›na iman ederler. Yarat›lan her-
fleyin Allah'a muhtaç oldu¤una, herfleyin bilgisinin O'nun
Kat›nda oldu¤una ve O'nun izni olmadan hiçbir fleyin ve hiç
kimsenin müstakil gücü olmad›¤›na kesin bir bilgi ile inan›r-
lar. ‹flte bu nedenle acizliklerinin ve Allah'a olan teslimiyetle-
rinin bir ifadesi olarak her an Allah'a yönelerek, dua ile yar-
d›m dilerler. Allah'›n kendi ça¤r›lar›na -hay›r gördü¤ü takdir-
de- mutlaka cevap verece¤ini, gönülden istedikleri veya sa-
dece kalplerinden geçirdikleri isteklerini kendilerine verece-
¤ini ve onlar› daima koruyup kollayaca¤›n› bilirler. ‹flte bu
nedenle de bu çok büyük nimet sayesinde dünyada ve ahiret-
te Allah'›n rahmetini kazanan müminler olur.
Her ifllerinde Allah'a yönelmenin ve sonuçlar›n›
Allah'tan ümit etmenin rahatl›¤›n› yaflayan müminler dünya
hayat› boyunca -inkarc›lar›n ye'se ve ümitsizli¤e düfltü¤ü an-
larda bile- umut ve neflelerinden hiçbir fley kaybetmezler.
Çünkü bilirler ki, Allah'a s›¤›nman›n rahatl›¤›n›, huzurunu,
kalplerine verdi¤i sevinç ve coflkuyu baflka hiçbir yolla elde
edemeyeceklerdir. Bu da tevazu ve güzel ahlak› yaflamalar›n›
sa¤layan ve dünya hayat› boyunca onlar› daima Allah'a yak-
laflt›ran en büyük nimetlerden biridir. Onlar, dua ettiklerinde,
Rabbimiz'e içten yöneldiklerinde ve zorlukla karfl›laflt›klar›n-
da her zaman Allah'la beraber olduklar›n› bilirler. Rabbi-
miz'in kendilerini duyup, Kendisi'ne kat›ks›zca yönelen kul-
lar› için ebedi ve eflsiz cenneti haz›rlamakta oldu¤una hiçbir
flüpheye kap›lmadan iman ederler. Bediüzzaman, müminle-
rin dua ederek Allah'a karfl› gösterdikleri bu derin teslimiye-
ti ve Allah'a yönelmelerinin kendilerine yaflatt›¤› iç rahatl›¤›-
n› bir sözünde flu flekilde aç›klamaktad›r.
"Duan›n en güzel, en latif, en leziz, en haz›r meyvesi, neticesi flu-
dur ki: Dua eden adam bilir ki, birisi var ki onun sesini dinler,
derdine derman yetifltirir, ona merhamet eder, O'nun Kudret Eli
herfleye yetiflir. Bu büyük dünya han›nda o yaln›z de¤il, bir Kerim
Zat var, ona bakar, ünsiyet eder. Hem onun hadsiz ihtiyacat›n› ye-
rine getirebilir ve onun hadsiz düflmanlar›n› defedebilir bir Zat›n
huzurunda kendini tasavvur ederek, bir ferah, bir inflirah duyup,
dünya kadar a¤›r bir yükü üzerin-
den at›p "Elhamdülillahi Rab-
bi'l-alemin" der."
(Mektubat, s. 291)
Harun Yahya
114499
115500
115511
Allah'›n ‹nananlara Vaadi ve
Yard›m›
Kuran'›n "… Ancak insanlar›n ço¤u iman etmezler" (Rad
Suresi, 1) ayetinde bildirildi¤i gibi, yeryüzündeki insanlar›n ço-
¤unlu¤unu din ahlak›ndan uzak insanlar oluflturmaktad›r. Bu
yüzden de baz› ak›ls›z ve basiretsiz insanlar, Allah'›n varl›¤›n›
inkar ettikleri halde kendilerini do¤ru bir yolda san›rlar. Sahip
olduklar› maddi güçlerinin ve say›lar›n›n fazla olmas›, onlara
bir güven duygusu verir. Olaylar› hep d›fl görünüfle göre de¤er-
lendiren bu gibi insanlar, kendilerinin üstün oldu¤undan yüz-
de yüz emin olarak hareket ederler. Ama fark›na varamad›kla-
r› çok büyük bir gerçek vard›r ki, o da Allah'›n müminlere olan
vaadi ve deste¤idir.
… Allah, kafirlere müminlerin aleyhinde kesinlikle yol
vermez. (Nisa Suresi, 141)
Allah yukar›daki ayetinde de bildirdi¤i gibi, herfleyi mü-
minlerin lehine k›lar ve onlar› çeflitli yollardan destekler. ‹nfli-
rah Suresi'nde Müslüman için her zorlukla birlikte kolayl›¤›n
da yarat›ld›¤› s›rr› verilmektedir. Hastal›¤› yaratan Allah'›n fli-
fay› da yaratmas› gibi, her zorluk da yan›nda kolayl›¤› ve çözü-
mü ile beraber meydana gelmektedir. Bu gerçek flöyle haber ve-
rilmifltir:
Demek ki gerçekten zorlukla beraber kolayl›k vard›r. Ger-
çekten güçlükle beraber kolayl›k vard›r. (‹nflirah Suresi, 5-6)
Allah'›n bu deste¤ini ve yard›m›n› sadece müminler bilir-
ler. Ve onlar, hayatlar› boyunca ne ile karfl›lafl›rlarsa karfl›lafls›n-
lar, Allah'›n daima inananlar›n velisi ve yard›mc›s› oldu¤unu
bilmenin getirdi¤i güven ve huzur duygusu ile hareket ederler.
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
115522
115533
Allah kullar›na flöyle vaat etmifltir:
Allah, sizin düflmanlar›n›z› daha iyi bilendir; bir
veli (en güvenilir bir dost) olarak Allah yeter, bir
yard›mc› olarak da Allah yeter. (Nisa Suresi, 45)
‹nkarc›lar›n ve münaf›klar›n ise pek çok korkusu
vard›r. Allah'a iman etmedikleri, O'na flirk kofltuk-
lar›, her olay› ve varl›¤› bafl›bofl zannet-
tikleri için daima bir korku ve
tedirginlik içinde ya-
flam sürerler. ‹flte bu,
Allah'›n müminlere kar-
fl› mücadele edenlerin kalp-
lerine sald›¤› bir korkudur:
Rabbin meleklere vahyet-
miflti ki: "fiüphesiz Ben si-
zinleyim, iman edenlere
sa¤laml›k kat›n, inkar eden-
lerin kalplerine amans›z bir
korku salaca¤›m…" (Enfal
Suresi, 12)
Allah'›n yard›m ve des-
te¤i, Müslüman›n hayat›n›n
tamam›n› kapsar. Tarih bo-
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
115544
yunca, Allah inananlara çeflitli yollarla yard›m›n›
ulaflt›rm›flt›r. Kimi zaman peygamberlerine muci-
zeler vermifl; kimi zaman Müslümanlar› görünmeyen
ordular ve meleklerle, koruyucularla, hatta do¤a olay-
lar›yla desteklemifl; kimi zaman gerçekleflmesi müm-
kün de¤il gibi görünen olaylar›n gerçekleflmesini sa¤-
lam›flt›r. Allah Fetih Suresi'nde flu flekilde
bildirmektedir:
Mü'minlerin kalp-
lerine, imanlar›-
na iman kat›p-art-
t›rs›nlar diye, 'güven
duygusu ve huzur' in-
diren O'dur. Göklerin
ve yerin ordular›
Allah'›nd›r: Allah bi-
lendir, hüküm ve hik-
met sahibidir. (Fetih
Suresi, 4)
Göklerin ve yerin ordu-
lar› Allah'›nd›r. Allah,
üstün ve güçlü oland›r,
hüküm ve hikmet sahi-
bidir. (Fetih Suresi, 7)
Harun Yahya
115555
Ayetlerde de görüldü¤ü gibi göklerin ve yerin
ordular›n›n sahibi olan Rabbimiz'in müminler üzerindeki
deste¤i ve yard›m› çok üstündür. Kuran'da Allah'›n müminle-
re yard›m› flu flekilde haber verilir:
Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yard›m ve zafer) bula-
caklard›r. Ve hiç flüphesiz; Bizim ordular›m›z, üstün gele-
cek olanlar onlard›r. (Saffat Suresi, 172-173)
fiüphesiz Biz elçilerimize ve iman edenlere, dünya hayat›n-
da ve flahidlerin (flahidlik için) duracaklar› gün elbette yar-
d›m edece¤iz. (Mümin Suresi, 51)
Ey iman edenler, e¤er siz Allah'a (Allah ad›na ‹slama ve
Müslümanlara) yard›m ederseniz, O da size yard›m eder ve
sizin ayaklar›n›z› sa¤lamlaflt›r›r. (Muhammed Suresi, 7)
‹flte böyle; çünkü Allah, iman edenlerin velisidir; kafirlerin
ise, velisi yoktur. (Muhammed Suresi, 11)
O zaman sizden iki grup, neredeyse 'çözülüp geri çekilmek'
istemiflti. Oysa Allah onlar›n (velisi) yard›mc›s›yd›. Art›k
mü'minler, yaln›zca Allah'a tevekkül etmelidir. Andolsun,
siz güçsüz iken Allah size Bedir'de yard›m›yla zafer verdi.
fiu halde Allah'tan sak›n›n, O'na flükredebilesiniz. (Al-i ‹m-
ran Suresi, 122-123)
E¤er Allah size yard›m ederse, art›k sizi yenilgiye u¤rata-
cak yoktur ve e¤er sizi 'yapayaln›z ve yard›ms›z' b›rakacak
olursa, ondan sonra size yard›m edecek kimdir? Öyleyse
mü'minler, yaln›zca Allah'a tevekkül etsinler. (Al-i ‹mran
Suresi, 160)
Hay›r, sizin mevlan›z Allah't›r. O, yard›m edenlerin en ha-
y›rl›s›d›r. (Al-i ‹mran Suresi, 150)
Birkaç y›l içinde. Bundan önce de, sonra da emir Allah'›nd›r.
Ve o gün mü'minler sevineceklerdir. Allah'›n yard›m›yla. O,
diledi¤ine yard›m eder. O, güçlü ve üstün oland›r, esirge-
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
115566
Harun Yahya
115577
yendir. (Bu,) Allah'›n va'didir; Allah, vadinden geri dön-
mez. Ancak insanlar›n ço¤u bilmezler. (Rum Suresi, 4-6)
Tüm insanlar dünya hayat›nda Allah'a ve ahiret gününe
olan inançlar›yla denenmektedirler. Allah'›n yaratt›¤› bu imti-
han ortam›n›n bir gere¤i olarak, d›fltan bak›ld›¤›nda kötülük
yapanlar da iyi olanlar da ayn› flartlarda yafl›yor gibi görünür-
ler. Oysa Allah'a iman edenlerin yaflad›¤› hayat, dini inkar
edenlerden çok daha farkl›d›r.
Önceki bölümlerde de belirtti¤imiz gibi Allah iman eden
kullar›na daima kolayl›k verir, onlar›n ifllerini kolaylaflt›r›r, zor
durumlarda dahi muhakkak bir ç›k›fl yolu gösterir. Bu, Allah'›n
aç›k bir yard›m›d›r. Ancak Kuran'da Allah'›n kullar›na sezilmez
yollarla yard›m edece¤i, onlara ummad›klar› flekilde destek ve
kolayl›k sa¤layaca¤› da haber verilmifltir.
Allah Ahzab Suresi'nin 9. ayetinde bu yard›m› "bir rüzgar
ve sizin görmedi¤iniz ordular" fleklinde tarif etmifltir. Bir di¤er
ayette ise Rabbimiz insanlara "koruyucular" (Enam Suresi, 61)
gönderdi¤ini bildirmifltir. Allah'›n Kuran'da bildirdi¤i bu yar-
d›mlar›n baz›lar› flöyledir:
Allah müminlere meleklerle yard›m gönderir
Allah'›n müminlere olan yard›m› çeflitli flekillerde tecelli
etmektedir. Bu yard›mlardan biri meleklerin, zor anlar›nda mü-
minlerin yard›m›na gönderilmesidir. Allah Kuran'da bu yard›-
m›, Peygamberimiz (sav) döneminde yaflanm›fl olan bir olay›
örnek vererek flöyle bildirmektedir:
Sen müminlere: "Rabbiniz'in size meleklerden indirilmifl
üç bin kifliyle yard›m-iletmesi size yetmez mi?" diyordun.
Evet, e¤er sabrederseniz, sak›n›rsan›z ve onlar da aniden
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
115588
Harun Yahya
üstünüze çullan›verirlerse, Rabbiniz size meleklerden ni-
flanl› befl bin kifliyle yard›m ulaflt›racakt›r. Allah bunu (yar-
d›m›) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla
tatmin bulsun diye yapt›. 'Yard›m ve zafer' (nusret) ancak
üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'›n Ka-
t›ndand›r. (Al-i ‹mran Suresi, 124-126)
Allah bir baflka ayetinde ise müminlere görünmeyen ordu-
larla da yard›m etti¤ini bildirmifltir:
116600
Ey iman edenler, Allah'›n üzerinizdeki nimetini hat›rlay›n.
Hani size ordular gelmiflti; böylece Biz de onlar›n üzerine,
bir rüzgar ve sizin görmedi¤iniz ordular göndermifltik.
Allah, yapt›klar›n›z› görendir. (Ahzab Suresi, 9)
Allah'›n Kuran'da müminlerin daima galip geleceklerini
bildirmesi, müminler için en büyük nimetlerdendir ve ola¤a-
nüstü flevklendirici bir vaaddir. Elbette müminler flu kesin ger-
çe¤i de hiç unutmazlar. Her yard›m Allah'tand›r ve kuflkusuz
116611
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
116622
gücün tüm sahibi Allah't›r. Müminler, as›l za-
fer ve yard›m›n asl›nda Allah'a ait oldu¤unu
bilirler. Meleklerin destek olmas›n›n ise,
Allah'›n bir müjdesi, kendilerine yard›m ve
deste¤inin bir tecellisi oldu¤unu asla unut-
mazlar. Çünkü Rabbimiz ayetlerinde bu ger-
çe¤i flöyle bildirmifltir:
Siz Rabbiniz'den yard›m taleb ediyordu-
nuz, O da: "fiüphesiz Ben size birbiri ar-
d›nca bin melek ile yard›m ediciyim" di-
ye cevap vermiflti. Allah, bunu, yaln›zca
bir müjde ve kalplerinizin tatmin bul-
mas› için yapm›flt›; (yoksa) Allah'›n Ka-
t›ndan baflkas›nda nusret (zafer ve yar-
d›m) yoktur. Hiç flüphesiz Allah üstün ve
güçlü oland›r, hüküm ve hikmet sahibi-
dir. (Enfal Suresi, 9-10)
Allah'›n diledi¤i kuluna diledi¤i flekilde
yard›m edece¤ini bilen müminlerin, en zorlu
anlarda dahi içlerinde bir güven ve huzur
duygusu olur. Bu ruh hali içinde manevi
yönden son derece güzel bir hayat yaflarlar.
Harun Yahya
116633
Allah müminleri düflmanlar›na
olduklar›ndan fazla say›da gösterir
Müminler, Allah'›n verdi¤i ak›l, feraset, basiret, güzel ah-
lak gibi nimetlerle daima inkar içindeki insanlara karfl› baflar›
elde etmifllerdir. Tüm bunlar›n yan› s›ra Allah, kimi zaman mü-
minleri inkarc›lar›n gözünde say›ca ve kuvvetçe de çok göster-
di¤ini ve bunun inkarc›larda y›lg›nl›¤a ve korkuya neden oldu-
¤unu haber vermifltir. Allah ayetlerinde Asr-› Saadet dönemin-
de gerçekleflen böyle bir olay› flöyle bildirir:
Karfl› karfl›ya geldi¤inizde, Allah, 'olaca¤› olan ifli gerçek-
lefltirmek' için, onlar› gözlerinizde az gösteriyor, sizi de on-
lar›n gözlerinde azalt›yordu. Ve (bütün) ifller Allah'a dön-
dürülür. Ey iman edenler, bir toplulukla karfl› karfl›ya gel-
di¤iniz zaman, dayan›kl›k gösterin ve Allah'› çokça zikre-
din. Ki kurtulufl (felah) bulas›n›z. (Enfal Suresi, 44-45)
Az say›daki mümin toplulu¤unu inkarc›lar›n son derece
güçlü, kalabal›k bir topluluk gibi görmeleri kuflkusuz Allah'›n
mucizelerinden biridir. Bu olay ayn› zamanda müminler aç›s›n-
dan da çok büyük bir kolayl›kt›r. Böylece Allah müminlere ba-
flar› kazand›rm›flt›r. Allah baflka ayetler ile Hz. Muhammed
(sav)'e, diledi¤i zaman müminlerin gücünü oldu¤undan kat
kat daha fazla art›raca¤›n› bildirmifltir. Sabretmelerine karfl›l›k
olarak inanan kullar›na umduklar›ndan çok daha büyük bir
güç ve zafer verece¤ini flöyle vaat etmifltir:
Ey Peygamber, mü'minleri savafla karfl› haz›rlay›p-teflvik et.
E¤er içinizde sabreden yirmi (kifli) bulunursa, iki yüz (kifli-
yi) ma¤lub edebilirler. Ve e¤er içinizden yüz (sab›rl› kifli)
bulunursa, kafirlerden binini yener. Çünkü onlar (gerçe¤i)
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
116644
kavramayan bir topluluktur. fiimdi, Allah sizden (yü-
künüzü) hafifletti ve sizde bir za'f oldu¤unu bildi. Siz-
den yüz sab›rl› (kifli) bulunursa, (onlar›n) iki yüzünü boz-
guna u¤rat›r; e¤er sizden bin (kifli) olursa, Allah'›n izniyle
(onlar›n) iki binini yener. Allah, sabredenlerle beraberdir.
(Enfal Suresi, 65-66)
Allah, yukar›daki ayetlerde bildirdi¤i gibi, Peygamberi-
miz (sav) zaman›nda müminleri, s›cak bir savafl›n içinde olduk-
lar› için inkarc›lar›n gözünde say›ca ve kuvvetçe daha kalaba-
l›k ve güçlü göstererek müminleri desteklemifltir. Çünkü Allah,
müminlerin daima dostu ve yard›mc›s›d›r. ‹nkar edenler ne ka-
dar çok say›da olsalar da, ne kadar büyük bir güce sahip olsa-
lar da sonuçta tüm güç Allah'a aittir. Allah tek bir "Ol" emriyle
diledi¤ini yapand›r. Allah'a dayan›p güvenen, O'nun sonsuz
kudretini, herfleye gücü yeten oldu¤unu takdir edebilen insan-
lar daima bunun rahatl›¤›n› yaflarlar.
Allah, müminlerin kalplerine güven ve huzur
duygusu indirir
Allah, Fetih Suresi'nde müminler üzerinde oluflturdu¤u
manevi deste¤i flöyle haber verir:
Mü'minlerin kalplerine, imanlar›na iman kat›p-artt›rs›nlar
diye, 'güven duygusu ve huzur' indiren O'dur. Göklerin ve
yerin ordular› Allah'›nd›r: Allah bilendir, hüküm ve hik-
met sahibidir. (Fetih Suresi, 4)
Andolsun, Allah, sana o a¤ac›n alt›nda biat ederlerken
mü'minlerden raz› olmufltur, kalplerinde olan› bilmifl ve
böylece üzerlerine 'güven duygusu ve huzur' indirmifltir ve
Harun Yahya
116655
onlara yak›n bir fethi sevap (karfl›l›k) olarak vermifltir.
(Fetih Suresi, 18)
Allah, zorluk an›nda, samimi olanlar›n kalplerine güven
ve huzur duygusu vermifl ve bu manevi deste¤in sonucunda
müminler huzur, güven ve kararl›l›k duygusunu yaflam›fllard›r.
Asl›nda bu huzur ve güven duygusu müminlerin tüm ya-
flamlar›na hakimdir. Allah'a ve ahirete iman eden insanlar,
Allah'›n herfleyin tek hakimi oldu¤unu bildikleri için zaten hiç-
bir olay karfl›s›nda pani¤e kap›lmaz, hüzne ve s›k›nt›ya düfl-
mezler. Sonsuz rahmet sahibi olan Rabbimiz'in, herfleyi kendi-
leri için en hay›rl› olacak flekilde, ahiretlerine en faydal› olacak
flekilde yaratt›¤›n› bilirler. "E¤er Allah size yard›m ederse, ar-
t›k sizi yenilgiye u¤ratacak yoktur ve e¤er sizi 'yapayaln›z ve
yard›ms›z' b›rakacak olursa, ondan sonra size yard›m edecek
kimdir? Öyleyse mü'minler, yaln›zca Allah'a tevekkül etsin-
ler." (Al-i ‹mran Suresi, 160) ayetine kesin olarak iman eder ve
tevekkülün manevi konforu içinde yaflamlar›n› sürdürürler.
Karfl›laflt›klar› zorluk ne kadar büyük gözükse de sonuçta geçi-
ci oldu¤unun bilincindedirler. Çünkü dünyadaki yaflam›n son-
suz ahiret yaflam› yan›nda çok k›sa bir zaman dilimi oldu¤unu
unutmazlar. Dünyada karfl›lafl›labilecek bir zorluk insan›n tüm
yaflam›n› kapsasa bile en fazla 50-60 y›l sürecektir. 50-60 y›l te-
vekkül ve güzel ahlakla geçirilen bir ömrün sonunda kiflinin
sonsuz cennet hayat›nda alaca¤› karfl›l›k ise kuflkusuz benzer-
siz olacakt›r. Cennette müminler, hiçbir s›k›nt›, hüzün, yokluk,
b›kk›nl›k, zorluk yaflamayacak aksine sonsuz güzellikler içinde
nefislerinin arzu ettiklerinin tümüne kavuflacaklard›r.
‹flte bu gerçe¤in bilincinde olmak, iman eden bir insan›n
her olaya sars›lmaz bir tevekkülle yaklaflmas›n› sa¤lar. Bunun
manevi huzur ve nefle duygusu da dünyadaki en büyük nimet-
Harun Yahya
116677
lerden biridir. Unutulmamal›d›r ki,
tüm kalpler ve tüm güç Allah'›n elindedir.
Allah diledi¤i an diledi¤i olay›, diledi¤i flekilde yarat›r.
Huzur ve güven arayan insan, Allah vermedikçe, hiçbir
yolla buna ulaflamaz. Din ahlak›n› yaflaman›n insanlara
getirdi¤i kolayl›k, insan›n herfleyin Allah'›n kontrolünde oldu-
¤unu bilmesidir. Her iflinde Allah'a yönelen, her iflinin karfl›-
l›¤›n› sadece Allah'tan bekleyen insan, daima Allah'›n yar-
d›m›n› ve deste¤ini çeflitli yollardan yan›nda bulacakt›r.
Hay›r, sizin Mevlan›z Allah't›r. O, yard›m edenlerin en ha-
y›rl›s›d›r. (Al-i ‹mran Suresi, 150)
Müminlere kurulan tuzaklar›n tümü
bafltan bozulmufltur
‹nkar edenler müminlere karfl› yürüttükleri müca-
delelerinde her türlü sinsi yönteme baflvururlar. Bu yön-
temlerin en çok kullan›lanlar›ndan biri de müminlerin
aleyhinde ittifak ederek onlara çeflitli tuzaklar kur-
makt›r. Say›ca fazla olduklar› ve tuzaklar›n› gizli gizli
kurduklar› için baflar›l› olacaklar›n› düflünen inkarc›lar,
planlar›n› yaparken iki kiflinin üçüncüsünün, üç kiflinin
dördüncüsünün Allah oldu¤unu unutmaktad›rlar. Allah'›n
insanlara flah damar›ndan daha yak›n oldu¤u gerçe¤inden
ise tamamen gaflettedirler. Halbuki Allah gizleseler de
a盤a vursalar da ayette bildirildi¤i üzere, "sinelerin
özünde sakl› duran› bilendir." ‹nkarc›lar›n mü-
minlerin aleyhinde ak›llar›ndan geçirdikle-
ri her fikri, kurduklar› her tuza¤›, yapt›k-
116688
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
lar› her plan› da Allah en ince ayr›nt›-
s›na kadar bilir. En önemlisi de herfleyin bil-
gisine sahip olan Allah, inkarc›lar›n kurduklar› tuzakla-
r›n tümünün bafltan bozulmufl oldu¤unu haber vermifl-
tir. Ne kadar sinsice, ne kadar büyük olursa olsun mü-
minler aleyhine kurulan tüm tuzaklar›n y›k›laca¤›n›,
herfleyin Yarat›c›s› olan Allah Kuran'da flöyle bildirir:
... Gerçekten Allah, kafirlerin hileli düzenlerini bofla
ç›kar›c›d›r. (Enfal Suresi, 18)
Gerçek flu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa on-
lar›n düzenleri, da¤lar› yerlerinden oynatacak da olsa,
Allah Kat›nda onlara haz›rlanm›fl düzen (kötü bir kar-
fl›l›k) vard›r. (‹brahim Suresi, 46)
Bunlar›n yan› s›ra Allah, bu tuzaklar›n salih kullar›na za-
rar veremeyece¤ini bildirmifl, hepsinin sahiplerine geri dönece-
¤ini de haber vermifltir:
… Oysa hileli düzen kendi sahibinden baflkas›n› sar›p-ku-
flatmaz. Art›k onlar öncekilerin sünnetinden baflkas›n›
m› gözlemektedirler? Sen, Allah'›n sünnetinde kesin-
likle bir de¤ifliklik bulamazs›n ve sen, Allah'›n sün-
netinde kesinlikle bir dönüflüm de bulamazs›n. (Fa-
t›r Suresi, 43)
‹nananlar sonsuz lütuf sahibi olan Rabbimiz'in
yard›m›n›n daima kendileriyle beraber oldu¤u ger-
çe¤ini bilerek tevekkül içerisinde yaflarlar. Bafltan iti-
baren üzerinde durdu¤umuz gibi, bu mütevekkil ruh
halleri sayesinde de, karfl›laflt›klar› her olaydaki hay›r ve
hikmetleri görebilir, göremeseler bile her olay›n mümin-
ler için mutlak hay›rla sonuçlanaca¤›na kesin olarak
iman ederler.
Harun Yahya
116699
Allah sonsuz merhametiyle insanlar›
do¤ru yola iletir, hidayetlerini art›r›r
Kitab›n önceki bölümlerinde de anlatt›¤›m›z gibi Rab-
bimiz elçileriyle, gönderdi¤i kitaplar›yla insanlar› hep
do¤ru yola ça¤›rmakta, inkardan dönüp, iman et-
meleri için her topluma tekrar tekrar uyar›c›lar gön-
dermektedir. Bu Rabbimiz'in çok büyük bir lütfudur.
Allah iman edip, imanlar›n› güçlendirmeye niyet eden
kullar›na da çok büyük kolayl›klar dilemekte, onlar› türlü yol-
larla desteklemektedir. Ayetlerde Allah'›n iman edenlere bu
deste¤i flu flekilde haber verilmektedir:
‹flte Allah'a iman edenler ve O'na sar›lanlar, onlar› Kendi-
si'nden olan bir rahmetin ve bir fazl›n içine yerlefltirecektir
ve onlar› Kendisi'ne varan dosdo¤ru bir yola yöneltip-ilete-
cektir. (Nisa Suresi, 175)
Rabbiniz'den bir fazl istemenizde sizce sak›nca yoktur.
Arafat'tan hep birlikte indi¤inizde Allah'› Mefl'ar-› Ha-
ram'da an›n. O, sizi nas›l do¤ru yola yöneltip-ilettiyse, siz
de O'nu an›n. Gerçek flu ki, siz bundan evvel sapm›fllardan-
d›n›z. (Bakara Suresi, 198)
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
Ancak flunu da unutma-
mak gerekir ki insan›n hidayet
bulmas› da ancak Allah'›n dileme-
siyle olur. Sonsuz merhamet sahibi
olan Rabbimiz diledi¤i kullar›n› seçer, onlar›n kaderine
hidayeti yazar ve hidayetlerini art›r›r:
Allah'›n izni olmaks›z›n hiçbir musibet (hiç kimseye)
isabet etmez. Kim Allah'a iman ederse, onun kalbini
hidayete yöneltir. Allah, herfleyi bilendir. (Te¤abün Su-
resi, 11)
Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun gö¤sünü ‹slam'a
açar; kimi sapt›rmak isterse, onun gö¤sünü, sanki gö¤e yük-
seliyormufl gibi dar ve s›k›nt›l› k›lar. Allah, iman etmeyenle-
rin üstüne iflte böyle pislik çökertir. (Enam Suresi, 125)
Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali,
içinde çera¤ bulunan bir kandil gibidir; çera¤ bir s›rça içe-
risindedir; s›rça, sanki incimsi bir y›ld›zd›r ki, do¤uya da,
bat›ya da ait olmayan kutlu bir zeytin a¤ac›ndan yak›l›r;
(bu öyle bir a¤aç ki) neredeyse atefl ona dokunmasa da ya-
¤› ›fl›k verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse
onu Kendi nuruna yöneltip-iletir. Allah insanlar için ör-
nekler verir. Allah, herfleyi bilendir. (Nur Suresi, 35)
Harun Yahya
‹nsanlar›n büyük bir bölümü hidayet bulma-
dan önce çok büyük bir kaos ve kargafla içindedir. Üzün-
tü, s›k›nt›, k›skançl›k, ümitsizlik, kin, nefret gibi duygular ha-
yat›n›n büyük bir bölümünü kaplamaktad›r. Bafl›na gelen en
ufak bir olumsuzluk kifliyi çok büyük bir melankoliye sürükle-
mektedir. Bu karanl›k ruh hali Allah'a iman edildi¤inde, sonsuz
güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz'e teslim olundu¤unda bir
anda ortadan kalkar. Ayetlerde bu durum "karanl›klardan nura
ç›kma" olarak ifade edilmektedir:
Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onla-
r› karanl›klardan nura ç›kar›r; inkar edenlerin velileri ise
ta¤ut'tur. Onlar› nurdan karanl›klara ç›kar›rlar. ‹flte onlar,
ateflin halk›d›rlar, onda süresiz kalacaklard›r. (Bakara Sure-
si, 257)
O'dur ki, sizi karanl›klardan nura ç›karmak için size rah-
met etmekte; melekleri de (size dua etmektedir). O,
mü'minleri çok esirgeyicidir. O'na kavuflacaklar› gün, onla-
r›n dirlik temennileri: "Selam"d›r. Ve O, onlara üstün bir
ecir haz›rlam›flt›r. Ey Peygamber, gerçekten Biz seni bir fla-
hid, bir müjde verici ve bir uyar›c› olarak gönderdik. Ve
Kendi izniyle Allah'a ça¤›ran ve nur saçan bir çera¤ olarak
(gönderdik). Mü'minlere müjde ver; gerçekten onlar için
Allah'tan büyük bir fazl vard›r. Kafirlere ve münaf›klara
itaat etme, eziyetlerine ald›rma ve Allah'a tevekkül et. Ve-
kil olarak Allah yeter. (Ahzab Suresi, 43-48)
Allah'›n insanlar›n hayat›n› böyle z›tl›klarla yaratmas› çok
büyük nimettir. ‹man›n ve güzel ahlak›n de¤eri elbette böyle
daha iyi kavranacakt›r.
Rahman v e Rahim Olan
Al lah' › n Ad›y la
117722
Harun Yahya
117733
Salih Amellerde Bulunanlara Güzel Bir
Karfl›l›k ve Üstün Bir Ecir Vard›r
Rahmeti kullar› üzerinde s›n›rs›z olan Rabbimiz, tüm in-
sanlara dünya hayat›nda lütufta bulunan, onlar› esirgeyen ve
ba¤›fllayand›r. Allah tüm hayatlar›n› Kendisi'nin raz› olaca¤›
flekilde geçiren, korkup sak›nan, ayetleri eksiksizce uygula-
yan ve din ahlak›n›n yay›lmas› için gece gündüz çaba sarf
eden salih kullar›na, hem dünyada hem de ahirette çok güzel
bir hayat müjdeler. Mümin daha dünyadayken cennet benze-
ri nimetlerle flereflendirilir.
Kuran ayetlerinde salih amellerde bulunan takva sahip-
leri çok farkl› güzelliklerle müjdelenirler. Bu müjdelerden bi-
ri dünya hayat›nda güzel bir yaflamd›r:
Erkek olsun, kad›n olsun, bir mü'min olarak kim salih
bir amelde bulunursa, hiç flüphesiz Biz onu güzel bir ha-
yatla yaflat›r›z ve onlar›n karfl›l›¤›n›, yapt›klar›n›n en
güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)
(Allah'tan) Sak›nanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" dendi¤in-
de, "Hay›r" dediler. Bu dünyada güzel davran›fllarda bu-
lunanlara güzellik vard›r; ahiret yurdu ise daha hay›rl›d›r.
Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir. (Nahl Suresi, 30)
Gerçek flu ki, ‹brahim (tek bafl›na) bir ümmetti; Allah'a
gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müfl-
riklerden de¤ildi. O'nun nimetlerine flükrediciydi.
(Allah) Onu seçti ve do¤ru yola iletti. Ve Biz ona dünya-
da bir güzellik verdik; flüphesiz o, ahirette de salih olan-
lardand›r. (Nahl Suresi, 120-122)
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
117744
Harun Yahya
117755
Ayetlerde bildirilen bu müj-
denin, baflta peygamberler olmak
üzere salih müminler üzerinde gerçek-
leflti¤ini pek çok Kuran ayetinden ö¤-
renmekteyiz. Örne¤in, Peygamberimiz
(sav)'i dünya hayat›nda Allah'›n zengin
k›ld›¤›, "bir yoksul iken seni bulup
zengin etmedi mi?" (Duha Suresi, 8)
ayetinde bildirilmektedir. Ayr›ca Hz. Da-
vud'a, Hz. Süleyman'a, Hz. Zülkarneyn'e, Hz. ‹b-
rahim ve ailesine bu dünyada büyük bir mülk ve
imkan verildi¤inden de daha birçok ayette bah-
sedilir.
Hem bir mükafat ve flevk kayna¤›, hem de
Rabbimiz'in lütuf ve ihsan›n›n bir göstergesi ola-
rak salih kullar›na dünyada nimet ve güzellik
vermesi Allah'›n bir müjdesidir. Nas›l inkarc›la-
r›n ebedi azaplar› daha bu dünyadan bafll›yorsa,
salih müminler için vaat edilen ebedi güzellikler
de kendilerine dünyadaki hayatlar›nda gösteril-
meye bafllan›r.
Allah'›n salih Müslümanlar üzerindeki bir
di¤er nimeti ise onlar›n yapt›klar› kötülükleri iyi-
liklere çevirmesidir. Daha önce de vurgulad›¤›-
m›z gibi insan kolayl›kla hata yapabilen bir var-
l›kt›r. Yan›labilir, bilmeden günaha girebilir, kötü
bir davran›flta bulunabilir, a¤z›ndan kötü bir söz
ç›kabilir. Ancak önemli olan bu hatalardan sonra
117766
117777
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
117788
tevbe etmesi ve davran›fllar›n› düzeltmesidir. Rabbimiz böy-
le salih ahlaka sahip kullar›na Kuran ayetlerinde flu müjde-
yi vermektedir:
‹flte bunlar; yapt›klar›n›n en güzelini kabul ederiz ve
kötülüklerinden geçeriz; (bunlar) cennet halk› içinde-
dirler. (‹flte bu,) Onlara va'dolunan do¤ru bir vaaddir.
(Ahkaf Suresi, 16)
Ayette bildirilen bu müjde Rabbimiz'in kullar› üzerin-
deki sonsuz lütfunun bir tecellisidir. Rahman ve Rahim olan
Allah'›n ayetlerde haber verdi¤i bir di¤er lütuf ise kötülük-
lerin iyiliklere çevrilmesidir. Ayetlerde flu flekilde bildiril-
mektedir:
Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulu-
nup davranan baflka; iflte onlar›n günahlar›n› Allah iyi-
liklere çevirir. Allah, çok ba¤›fllayand›r, çok esirgeyen-
dir. Kim tevbe eder ve salih amellerde bulunursa, ger-
çekten o, tevbesi (ve kendisi) kabul edilmifl olarak
Allah'a döner. (Furkan Suresi, 70-71)
‹man edip salih amellerde bulunan ve Muhammed'e in-
dirilen (Kur'an)a -ki o Rablerinden bir hakt›r- iman
edenlerin (Allah), kötülüklerini örtüp-ba¤›fllam›fl, du-
rumlar›n› düzeltip-›slah etmifltir. (Muhammed Suresi, 2)
Bir mümin, kendisini yaratan Allah'a iman eder, O'nun
emir ve yasaklar›na uyar, Rabbimiz'in insanlar için seçip be-
¤endi¤i din ahlak›n› her an yaflar ve en önemlisi ölümünden
sonras› için çok büyük umut ve beklentiler tafl›r. Bütün bun-
lardan ötürü iman edenler, dünyadaki yaflamlar› boyunca
her türlü ruhsal s›k›nt› ve üzüntüden uzakt›rlar. Müminler
117799
kadere ve herfleyi yap›p edenin Allah oldu¤una ke-
sin olarak inan›rlar ve böylece bafllar›na gelenlere
"... Allah'›n bizim için yazd›klar› d›fl›nda bize ke-
sinlikle hiçbir fley isabet etmez..." (Tevbe Suresi,
51) ayetinin hükmü gere¤ince tevekkül ederler.
Allah'›n r›zas›na uyarlar ve Allah'›n Kuran'da bil-
dirdi¤i gibi, "... Allah bize yeter, O ne güzel vekil-
dir..." (Al-i ‹mran Suresi, 173) derler.
Ancak dünya bir deneme süresi oldu¤undan
elbette müminin karfl›s›na çeflitli zorluklar ç›kabilir.
‹man eden bir kimse belli dönemlerde açl›k, hasta-
l›k, uykusuzluk, kaza, maddi kay›p gibi çeflitli s›-
k›nt›larla karfl›laflabilir. Daha
pek çok zorluk ve denemeden de
geçirilebilir. Mümin zorluklar›n iman›-
n›n denenmesi için özel olarak yarat›ld›¤›n›, güzel
bir sab›r ve tevekkül gösterdi¤i takdirde bunlar›n
ahireti için s›n›rs›z bir ecir kayna¤›, olgunlaflmas›
için büyük f›rsatlar oldu¤unu bi-
lir. Bu nedenle de bu zorluklar
karfl›s›nda tevekkül eder, huzur,
mutluluk ve neflesinden hiçbir fley kaybetmez. Bu
s›k›nt›lar onun ruhi dengesini ve kararl›-
l›¤›n› hiçbir zaman olumsuz yön-
de etkilemez. Hatta sabr›n›n ve
tevekkülünün karfl›l›¤›n›
Allah Kat›nda alaca¤›n›
bildi¤inden flevki ve heye-
can› daha da artar.
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
118800
118811
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
118822
Harun Yahya
118833
Bu durum inkar edenler için tam tersi yöndedir.
Allah'›n ayetlerini inkar eden bir kifli, dünya hayat›nda çek-
ti¤i çeflitli bedensel ac›lar›n yan›nda, ruhen de azap çeker.
Korku, üzüntü, ümitsizlik, tedirginlik, karamsarl›k gibi ne-
gatif duygular onlar›n cehennemde çekecekleri azab›n bu
dünyadaki küçük bir bafllang›c›n› olufltururlar. Allah, Hak
yoldan sapan bu insanlar› bir ayette flöyle tarif eder:
Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun gö¤sünü ‹s-
lam'a açar; kimi sapt›rmak isterse, onun gö¤sünü, sanki
gö¤e yükseliyormufl gibi dar ve s›k›nt›l› k›lar. Allah,
iman etmeyenlerin üstüne iflte böyle pislik çökertir.
(Enam Suresi, 125)
Allah, Kendisi'nden içi titreyerek korkan, hatalar›ndan
ve günahlar›ndan dolay› ba¤›fllanma dileyip, tevbe eden sa-
lih müminleri ise, dünya hayat›nda da en güzel flekilde ni-
metlendirece¤ini ve onlara ihsanda bulunaca¤›n› bildirmifl-
tir. Hud Suresi'nin 3. ayetinde flu flekilde bildirilir:
Ve Rabbiniz'den ba¤›fllanma dileyin, sonra O'na tevbe
edin. O da sizi, ad› konulmufl bir vakte kadar güzel bir
meta (fayda) ile metaland›rs›n ve her ihsan sahibine
Kendi ihsan›n› versin. E¤er yüz çevirirseniz gerçekten
ben, sizin için büyük bir günün azab›ndan korkar›m.
(Hud Suresi, 3)
Salih amellerde bulunan müminler bu yapt›klar›n›
Allah'›n r›zas›na, rahmetine ve cennetine vesile olmas› niye-
tiyle yaparlar. Tek istedikleri Allah'›n hoflnut olaca¤› gibi bir
kul olmakt›r. Hiçbir insan›n r›zas›n›, hoflnutlu¤unu istemez-
ler. Dünya hayat›nda makam, mevki peflinde koflmaz, itibar
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
118844
kazanman›n hiçbir öneminin olmad›¤›n› çok iyi bilirler. Yap-
t›klar›n› Allah korkusuyla ve Allah sevgisiyle yapar, Allah'›n
insan›n tek dostu ve tek velisi oldu¤unu ak›llar›ndan hiç ç›-
karmazlar. Rabbimiz, Kuran ayetlerinde salih kullar›n›n
yapt›klar›n› "üstün, büyük ve kesintisiz bir ecirle ödüllendi-
rece¤ini, onlar›n ecirlerini noksans›z olarak ödeyece¤ini, on-
lara ecirlerini iki defa verece¤ini" bildirmektedir:
Onlara okundu¤u zaman: "Biz ona inand›k, gerçekten o,
Rabbimiz'den olan bir hakt›r, flüphesiz biz bundan önce
de Müslümanlar idik" derler. ‹flte onlar; sabretmeleri do-
lay›s›yla ecirleri iki defa verilir ve onlar kötülü¤ü iyilik-
le uzaklaflt›r›p kendilerine r›z›k olarak verdiklerimiz-
den infak ederler. (Kasas Suresi, 53-54)
fiüphesiz, iman edip salih amellerde bulunanlar; onlar
için kesintisiz bir ecir vard›r. (Fussilet Suresi, 8)
E¤er siz Allah'›, Resûlü'nü ve ahiret yurdunu istiyorsan›z
art›k hiç flüphesiz Allah, içinizden güzellikte bulunanlar
için büyük bir ecir haz›rlam›flt›r. (Ahzab Suresi, 29)
Gerçekten Allah'›n Kitab'›n› okuyanlar, namaz› dosdo¤-
ru k›lanlar ve kendilerine r›z›k olarak verdiklerimizden
gizli ve aç›k infak edenler; kesin olarak zarara u¤rama-
yacak bir ticareti umabilirler. Çünkü (Allah,) ecirlerini
noksans›z olarak öder ve Kendi fazl›ndan onlara art›r›r.
fiüphesiz O, ba¤›fllayand›r, flükrü kabul edendir. (Fat›r
Suresi, 29-30)
Ama sizden kim Allah'a ve Resûlü'ne gönülden -itaat
eder ve salih bir amelde bulunursa, ona ecrini iki kat ve-
ririz. Ve Biz ona üstün bir r›z›k da haz›rlam›fl›zd›r. (Ah-
zab Suresi, 31)
Harun Yahya
118855
Kim bir iyilikle gelirse, kendisine bunun on kat› vard›r,
kim bir kötülükle gelirse, onun mislinden baflkas›yla ce-
zaland›r›lmaz ve onlar haks›zl›¤a u¤rat›lmazlar. (En'am
Suresi, 160)
fiüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kad›nlar,
mü'min erkekler ve mü'min kad›nlar, gönülden (Allah'a)
itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden ka-
d›nlar, sad›k olan erkekler ve sad›k olan kad›nlar, sabre-
den erkekler ve sabreden kad›nlar, sayg›yla (Allah'tan)
korkan erkekler ve sayg›yla (Allah'tan) korkan kad›n-
lar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kad›nlar,
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
118866
oruç tutan erkekler ve oruç tutan kad›nlar, ›rzlar›n› koru-
yan erkekler ve (›rzlar›n›) koruyan kad›nlar, Allah'› çok-
ça zikreden erkekler ve (Allah'› çokça) zikreden kad›nlar;
(iflte) bunlar için Allah bir ba¤›fllanma ve büyük bir ecir
haz›rlam›flt›r. (Ahzab Suresi, 35)
Yukar›daki ayetlerde de görüldü¤ü gibi Allah, r›zas›
için çaba sarf eden, güzel amellerde bulunan, din ahlak›n›n
yay›lmas› için gayret gösteren kullar›n›n bu samimi çabala-
r›na üstün bir karfl›l›k vaat etmifltir. Bu karfl›l›klar›n en büyü-
¤ü hiç flüphesiz Allah'›n r›zas›d›r. Dünya hayatlar›ndaki tek
amaçlar› Allah'›n hoflnutlu¤u, rahmeti ve cenneti olan iman
Harun Yahya
118877
sahiplerine ayr›ca Allah'tan ba-
¤›fllanma ve üstün bir ecir de va-
at edilmifltir. Ayetlerde haber ve-
rilen bir di¤er karfl›l›k ise Rabbi-
miz'in bu salih kullar›n› rahmeti-
ne sokmas›d›r:
Art›k iman edip salih amel-
lerde bulunanlara gelince;
Rableri onlar› Kendi rahme-
tine sokar. ‹flte apaç›k olan
'büyük mutluluk ve kurtu-
lufl' budur. (Casiye Suresi, 30)
Müminler içinde bulunduk-
lar› koflullar ne olursa olsun, da-
ima Allah'a güvenen, hep O'na
yönelip dönen, sürekli O'nu raz›
etmeyi düflünen ve Kuran ahla-
k›ndan asla taviz vermeyen in-
sanlar olduklar›ndan, Allah'›n hiç
bitmeyen rahmeti, fazl› ve sevgisi
hep onlar›n üzerindedir. Allah
onlar› hiçbir zaman yaln›z ve yar-
d›ms›z b›rakmayaca¤›n› vaat et-
mifltir. Allah, Kendi yolunda sa-
mimi bir flekilde çaba gösteren,
hiçbir flüpheye kap›lmadan mal-
lar›n› ve canlar›n› Allah'›n r›zas›-
n› kazanmak için seve seve harca-
118888
118899
yan bu sad›k kullar›n›, yapt›klar›na güzel bir karfl›l›k olarak
içinde sonsuza kadar kalacaklar›, nimetlerle donat›lm›fl cen-
netlerle müjdelemifltir:
Müjde, dünya hayat›nda ve ahirette onlar›nd›r. Allah'›n
sözleri için de¤ifliklik yoktur. ‹flte büyük 'kurtulufl ve
mutluluk' budur. (Yunus Suresi, 64)
Rableri onlara Kat›ndan bir rahmeti, bir hoflnutlu¤u ve
onlar için, kendisinde sürekli bir nimet bulunan cennet-
leri müjdeler. (Tevbe Suresi, 21)
Ayetlerden de anlafl›laca¤› gibi, Allah müminleri cen-
netle müjdelemifl, yapt›klar› tüm salih amelleri kabul edece-
¤ini ve kavuflacaklar› güzelli¤in ve mutlulu¤un ise pek ya-
k›n oldu¤unu bildirmifltir. ‹nsan›n Allah'›n sonsuz rahmeti-
nin ve sevgisinin hep üzerinde oldu¤unu bilmesi, Allah'›n
kendisini cennetiyle mükafatland›rmas›n› ummas› müminin
kalbine büyük bir ferahl›k ve huzur verir. Allah Kuran'da
müminlerin ayr›ca melekler vas›tas›yla da müjdelenecekle-
rini bildirmifltir:
fiüphesiz "Bizim Rabbimiz Allah't›r" deyip sonra dos-
do¤ru bir istikamet tutturanlar (yok mu); onlar›n üzeri-
ne melekler iner (ve der ki) "Korkmay›n ve hüzne kap›l-
may›n, size vadolunan cennetle sevinin" (Fussilet Sure-
si, 30)
Allah'›n müminlere verdi¤i bu müjdenin Kuran'da an-
lat›lan birçok peygamber üzerinde de tecelli etti¤i görül-
mektedir. Örne¤in Allah, Hz. Süleyman'›n ayette bildirilen,
"Rabbim, beni ba¤›flla ve benden sonra hiç kimseye nasip
olmayan bir mülkü bana arma¤an et. fiüphesiz Sen, karfl›-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
119900
l›ks›z arma¤an edensin" (Sad Suresi, 35) fleklindeki duas›na
icabet etmifl ve ona dünyada büyük bir mülk vermifltir. Da-
ha birçok peygambere büyük bir mülk ve imkan verildi¤i
Kuran'›n çeflitli ayetleriyle bizlere bildirilmektedir. Allah,
Kendisi'nden bir mükafat ve bir lütuf olarak, cennette miras-
ç› k›ld›¤› pek çok nimetin ve güzelli¤in yan› s›ra, dünya ha-
yat›nda da müminlere nimetler vererek, onlar›n Kendisi'ne
olan yak›nl›klar›n›, cennete kavuflma isteklerini ve flevkleri-
ni art›rmaktad›r.
Allah, müminlerin bu dünyada daima mutlu ve güven-
de olacaklar›n›, onlar› 'güç ve iktidar sahibi' k›larak Kuran
ahlak›n› hakim edece¤ini flöyle vadetmifltir:
Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulu-
nanlara vadetmifltir: Hiç flüphesiz onlardan öncekileri
nas›l 'güç ve iktidar sahibi' k›ld›ysa, onlar› da yeryüzün-
de 'güç ve iktidar sahibi' k›lacak, kendileri için seçip be-
¤endi¤i dinlerini kendilerine yerleflik k›l›p sa¤lamlaflt›-
racak ve onlar› korkular›ndan sonra güvenli¤e çevire-
cektir. Onlar, yaln›zca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir
fleyi ortak koflmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, ifl-
te onlar fas›kt›r. (Nur Suresi, 55)
Bu, Allah'›n müminlere olan bir vaadidir. Müminlerin
yapmalar› gereken ise, Allah'›n eflsiz lütfuna karfl›l›k O'na
flükretmek ve daima O'nu zikretmektir.
Allah'›n ayetlerine uyan, kendilerine verilen ö¤ütleri
dinleyen ve ahirete haz›rl›k yapan insanlar her türlü eksik-
lik ve hatalar›ndan ar›nm›fl olarak Allah'›n izniyle sonsuza
kadar güzel bir yaflam süreceklerdir. Tüm hayatlar› boyunca
Harun Yahya
119911
kendilerine verilen ö¤ütleri tutan, uyar›ld›klar› konularda
tevazuyla teslimiyet gösteren ve korkup-sak›narak hareket
eden müminler hesap günü geldi¤inde de Allah'›n huzuru-
na ar›nm›fl olarak ç›kacaklard›r.
Allah'›n Rahman ve Rahim isminin tecellileri inananlar
için sonsuza kadar sürecek, her mümin bunun için sonsuza
kadar Rabbimiz'e hamd edecektir. Allah iman edenlere bu
müjdeyi ayetlerinde flöyle bildirmifltir:
Ta¤ut'a kulluk etmekten kaç›nan ve Allah'a içten yöne-
lenler ise; onlar için bir müjde vard›r, öyleyse kullar›ma
müjde ver.
Ki onlar, sözü iflitirler ve en güzeline uyarlar. ‹flte onlar,
Allah'›n kendilerini hidayete erdirdi¤i kimselerdir ve
onlar, temiz ak›l sahipleridir. (Zümer Suresi, 17-18)
Allah baflka ayetlerinde de Kendisi'nden korkup sak›-
nan kullar›n›n o gün geldi¤inde cennetin kap›s›nda nas›l gü-
zel bir karfl›lanma ile karfl›lanacaklar›n› flöyle müjdeler:
Rablerinden korkup-sak›nanlar da, cennete bölük bölük
sevk edildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kap›la-
r› aç›ld› ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: "Selam
üzerinizde olsun, hofl ve temiz geldiniz. Ebedi kal›c›lar
olarak ona girin."
(Onlar da) Dediler ki: "Bize olan va'dinde sad›k kalan ve
bizi bu yere mirasç› k›lan Allah'a hamd olsun ki, cennet-
ten diledi¤imiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Ameller-
de bulunanlar›n ecri ne güzeldir. (Zümer Suresi, 73-74)
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
119922
Kuflkusuz bir insan için dünyada verilebilecek en bü-
yük müjdeler; ahirette sonsuza dek Allah'›n raz› oldu¤u bir
kul olarak yaflam sürebilece¤i, yapt›¤› güzel davran›fllarla
karfl›l›k görece¤i ve cennetin kap›s›nda melekler taraf›ndan
güzel sözlerle karfl›lanaca¤› müjdeleridir. ‹flte güzel söze
uyan insanlara dünyada verilen müjdeler bunlard›r.
Dünyada vaat edildikleri gibi müminler ölüm an›nda
da inkarc›lar›n aksine, melekler taraf›ndan en güzel sözlerle
ve müjdelerle karfl›lanacak, canlar› güzellikle al›nacak ve
cennet hayatlar› bafllam›fl olacakt›r:
Ki melekler, güzellikle canlar›n› ald›klar›nda: "Selam si-
ze" derler. "Yapt›klar›n›za karfl›l›k olmak üzere cennete
girin." (Nahl Suresi, 32)
Tüm bunlar Allah'›n dünyada teslimiyetli kullar›na
vaat ettikleridir. Kuflkusuz cennette yaflanacak sonsuz
hayat, güzel davran›fllarda bulunan ve güzel söze uyan
insanlara Allah'›n verdi¤i en büyük mükafatlardan ola-
cakt›r. Hepsinin de üzerinde iman
edenler için Allah'tan bir hoflnutluk
vard›r.
Harun Yahya
119933
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
119944
Harun Yahya
119955
itab›n ilk bölümünde Allah'›n Rahman ve Rahim
s›fat›n›n Kuran ayetlerindeki tecellileri üzerinde
durduk ve Rabbimiz'in sonsuz merhametinin de-
lillerini gördük. Allah'›n tüm kullar› üzerindeki
ba¤›fllay›c›l›¤›n›, tevbeleri kabul eden, kötülükleri iyiliklere çeviren,
dualar› kabul eden, iyili¤i bol olan ve salih amellerde bulunan kulla-
r›na sonsuz merhamet eden oldu¤unu Kuran ayetlerinin rehberli-
¤inde anlatt›k. Tüm bu anlat›lanlar iman sahiplerinin kalplerine hu-
zur, nefle ve güven veren, Allah'a olan imanlar›n› ve sevgilerini daha
da güçlendiren delillerdir.
Allah'›n Rahman ve Rahim s›fat› dikkatle bakan ve düflünen bir
insan için evrenin her noktas›nda, her ayr›nt›s›nda tüm aç›kl›¤›yla
kendini göstermektedir. Evrenin ve dünyan›n oluflumundan canl›l›-
¤›n var edilmesine, insan›n mucizevi yarat›l›fl›ndan her hücresinde-
ki kusursuz yap›ya, hayvanlara, bitkilere, meyvelere, sebzelere ka-
dar çevremizde gördü¤ümüz her detayda Allah'›n sonsuz flef-
katinin delilleri bulunmaktad›r.
Bu delilleri görebilmek için uzun
uzun araflt›rmaya, derin bilgilere sa-
hip olmaya ya da herhangi bir
konuda e¤itim görüp uzmanlaflmaya da gerek yoktur. Sadece
evrene Allah'›n Rahman ve Rahim s›fat›n› anlayarak bakmak,
Rabbimiz'in kullar›na olan sonsuz sevgisini, s›n›rs›z lütfunu
düflünmek yeterlidir. E¤er insan çevresindekilere böyle bir
gözle bakarsa her gün gördü¤ü dünyadan daha farkl› bir
dünyayla karfl›lafl›r ve bu dünyadaki her detay›n Allah'›n rah-
metinin delilleri oldu¤unu fark eder.
Allah Kuran'da "fiimdi Allah'›n rahmetinin eserlerine
bak..." (Rum Suresi, 50) buyurarak dünya üzerinde bulunan
herfleyi Allah'›n rahmetinin bir tecellisi olarak tan›mlar. Di¤er
pek çok ayetinde de insanlar› var olan herfleyin güzelliklerini
ve nimet olan yönlerini düflünmeye teflvik eder, bunlar›n yok-
luklar›nda nas›l bir zorluk ve mahrumiyet duygusu yaflaya-
caklar›n› hat›rlat›r.
Geceyle gündüzü yarat›fl›n›n, ya¤muru ya¤d›rmas›n›n,
gemileri denizde yüzdürmesinin, kufllar› havada tutmas›n›n,
kullar›n› çeflit çeflit ürünlerle r›z›kland›rmas›n›n, hayvanlar›n,
a¤açlar›n, rüzgar›n, flimfle¤in k›sacas› yaratt›¤› canl› cans›z
herfleyin hikmetini düflünmeye ça¤›r›r ve bunlar›n her birinin
Kendisi'nden kullar›na bir rahmet oldu¤unu hat›rlat›r. Allah
Neml Suresi'nde de insanlara göklerin kusursuz yarat›l›fl›
üzerinde tekrar tekrar düflünmelerini emreder:
O, biri di¤eriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi
gök yaratm›fl oland›r. Rahman (olan Allah)›n yaratmas›n-
da hiçbir 'çeliflki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin.
‹flte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlakl›k (bo-
zukluk ve çarp›kl›k) görüyor musun? Sonra gözünü iki
kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan)
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
220000
umudunu kesmifl bir halde bitkin olarak sana dönecektir.
(Mülk Suresi, 3-4)
Bu bölümde anlat›lanlar›n amac› ise oku-
yucuyu, tüm insanlar› yoktan var eden, on-
lara saymakla bitirilemeyecek kadar çok ni-
metle lütufta bulunan Rabbimiz'in Rahman
ve Rahim s›fatlar› üzerinde düflünmeye da-
vet etmektir. ‹lerleyen sayfalarda insan›n hayat›
boyunca içiçe oldu¤u bu delillerden çeflitli örnekler verecek,
Allah'›n sonsuz ilminin ve sanat›n›n insanlar için ne kadar
büyük bir lütuf oldu¤unu anlataca¤›z. Ancak flunu
unutmamak gerekir ki e¤er Allah'›n rahmetinin
yeryüzündeki tüm delillerini yazmaya kalk›fla-
cak olsak, bunu milyonlarca ansiklopedi cildine
dahi s›¤d›ramay›z.
Bu Allah'›n Kuran'da "E¤er Allah'›n
nimetini saymaya kalk›flacak olursan›z,
onu bir genelleme yaparak bile
sayamazs›n›z. Ger-
çekten Allah,
ba¤›fllayand›r,
esirgeyendir."
(Nahl Suresi, 18) ayetiyle haber verdi¤i bir
gerçektir. Bu bölümde üzerinde uzun uzun
düflünülmesi gereken milyonlarca delilden
sadece baz›lar›na yer verece¤iz.
Harun Yahya
220011
çinde yaflad›¤›m›z uçsuz bucaks›z evrende kusursuz
bir denge, ahenk ve düzen bulunmaktad›r. Bu düzen
tüm evrene hakim olan Rabbimiz'in sonsuz güç ve
kudretinin bir delilidir. Allah bir ayette insan›n bu ger-
çek üzerinde düflünmesi gerekti¤ini flöyle bildirmektedir:
Yaratmak bak›m›ndan siz mi daha güçsünüz yoksa gök mü?
(Allah) Onu bina etti. Boyunu yükseltti, ona belli bir düzen ver-
di. Gecesini karartt›, kufllu¤unu a盤a-ç›kard›. Bundan sonra yer-
yüzünü serip döfledi. (Naziat Suresi, 27-30)
Yine Kuran'da bildirildi¤ine göre, insan, evrendeki tüm sistemi
ve dengeleri Rabbimiz'in insan yaflam›na en uygun flekilde yaratt›¤›-
n› fark etmeli, bu gerçek üzerinde düflünmeli ve ders almal›d›r:
Geceyi, gündüzü, Günefl'i ve Ay'› sizin emrinize verdi; y›ld›zlar
da O'nun emriyle emre haz›r k›l›nm›flt›r. fiüphesiz bunda, akl›n›
kullanabilen bir topluluk için ayetler vard›r. (Nahl Suresi, 12)
Bir di¤er ayette ise flöyle buyurulmaktad›r:
(Allah) Geceyi gündüze ba¤lay›p-katar,
gündüzü de geceye ba¤lay›p-katar;
Günefl'i ve Ay'› emre amade k›l-
m›flt›r, her biri ad›
220044
AAllllaahh DDüünnyyaa''yy›› uuzzaayy--
ddaakkii tteehhlliikkeelleerrddeenn kkoo--
rruunnaaccaakk öözzeelllliikklleerrddee
yyaarraattmm››flfltt››rr..
Harun Yahya
220055
konulmufl bir süreye kadar ak›p gitmektedir. ‹flte bunlar›
(yarat›p düzene koyan) Allah sizin Rabbiniz'dir; mülk
O'nundur. O'ndan baflka tapt›klar›n›z ise, 'bir çekirde¤in
incecik zar›na' bile malik olamazlar. (Fat›r Suresi, 13)
Ayetlerde gecenin, gündüzün, Günefl'in ve Ay'›n "insa-
n›n" emrine verildi¤i bildirilmektedir. Bu, Allah'›n Rahman
ve Rahim s›fat›n›n çok güzel bir tecellisidir. Rabbimiz kusur-
suz bir düzen içinde var etti¤i evreni insan›n emrine vermifl,
bunun karfl›l›¤›nda ise sadece Kendisi'ne iman edip kullukta
bulunmas›n› istemifltir. ‹nsana düflen de içinde bulundu¤u
bu ola¤anüstü durumu fark et-
mek, sonsuz güç ve kudret
sahibi olan Rabbimiz'e tes-
lim olmak, kendisini çe-
peçevre saran rahmet de-
lilleri üzerinde düflünüp
Allah'a samimi bir kalple
yönelmektir.
Evrenin yarat›l›fl›n-
da, düzeninde, kusursuz
iflleyiflinde Allah'›n merha-
metinin tecellileri saymakla
bitirilemeyecek kadar fazla-
d›r. Üstelik bu düzen canl›l›-
¤›n var olmas›na imkan sa¤-
layacak kadar mükemmeldir,
çok hassas dengeler üzerine
kurulmufltur. Bu detaylar üze-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
220066
rinde düflünmek insan›n Allah'›n kendi üzerindeki lütfunu,
Allah'a ne kadar muhtaç oldu¤unu, dünya üzerinde tek dost
ve velisinin Allah oldu¤unu anlamas› için bir yoldur. Çünkü
bu incelikleri düflünmeyen bir insan kolayl›kla gaflete kap›-
labilir, Allah'›n Rahman s›fat›n›n tecellilerinin fark›nda ol-
mayabilir. Evrenin oluflumundaki her detay Allah'›n kullar›
ve tüm canl›lar üzerindeki sonsuz merhametini gösteren
aç›k delillerle doludur. Bu delillerden baz›lar› flunlard›r:
Evren Big Bang (Büyük Patlama) ad› verilen bir
patlama sonucunda oluflmufltur. Bafllang›çta evrenin tüm
maddesini içinde bar›nd›ran "tek nokta", "s›f›r hacme" ve
"sonsuz yo¤unlu¤a" sahipti. Evren, s›f›r hacme sahip bu
noktan›n patlamas›yla ortaya ç›km›flt›. Asl›nda s›f›r hacim
bu konunun teorik bir ifade biçimidir. Bilim, insan akl›n›n
kavrama s›n›rlar›n› aflan 'yokluk' kavram›n› ancak 's›f›r ha-
cimdeki nokta' ifadesi ile tarif edebilmektedir. Gerçekte ise
's›f›r hacimdeki bir nokta' 'yokluk' anlam›na gelir. Evren de
yokluktan var olmufltur, daha do¤ru bir ifadeyle "Yarat›l-
m›flt›r". Big Bang bir patlama oldu¤una göre, beklenmesi ge-
reken, bu patlaman›n ard›ndan maddenin uzay bofllu¤unda
"rastgele" da¤›lmas› olmal›d›r. Oysa Big Bang ile oluflan
madde "ola¤anüstü" bir biçimde flekil ve düzen alm›flt›r. Bu
düzenin birinci aflamas› patlaman›n h›z›d›r.
Big Bang'le birlikte var olan madde etrafa müthifl bir
h›zla yay›lmaya bafllam›flt›r. Ancak patlaman›n bu ilk an›n-
da bir de fliddetli çekim gücü vard›r. Bu, evrenin tümünü bir
noktada toplayabilecek kadar büyük bir çekimdir. Dolay›-
220077
CCaannll››ll››¤¤››nn oolluuflflmmaass›› iiççiinn ggeerreekkllii oollaann kkoo--
flfluullllaarraa bbaakktt››¤¤››mm››zzddaa,, bbiirr tteekk DDüünnyyaa''nn››nn bbööyylleessiinnee
öözzeell bbiirr oorrttaammaa ssaahhiipp oolldduu¤¤uunnuu ggöörrüürrüüzz.. YYaaflflaamm iiççiinn eell--
vveerriiflflllii bbuu oorrttaamm›› ssaa¤¤llaammaakk iiççiinnssee,, ssaayymmaakkllaa bbiittiirreemmeeyyeeccee¤¤iimmiizz
kkaaddaarr kkooflfluull AAllllaahh''››nn rraahhmmeettiiyyllee,, aayynn›› aannddaa,, kkeessiinnttiissiizz ggeerrççeekklleeflfl--
mmeekktteeddiirr.. EEvvrreennddeekkii eeflflssiizz ppllaann vvee ddüüzzeenn,, mmaaddddeeyyii yyookkttaann vvaarr eeddeenn
vvee oonnuunn hheerr aann››nn›› kkoonnttrroollüü vvee hhaakkiimmiiyyeettii aalltt››nnddaa bbuulluunndduurraann ssoonnssuuzz
bbiillggii,, ggüüçç vvee aakk››ll ssaahhiibbii RRaabbbbiimmiizz''iinn vvaarrll››¤¤››nn›› ggöösstteerrmmeekktteeddiirr..
CCaannll››ll››¤¤››nn oolluuflflmmaass›› iiççiinn ggeerreekkllii oollaann kkoo--
flfluullllaarraa bbaakktt››¤¤››mm››zzddaa,, bbiirr tteekk DDüünnyyaa''nn››nn bbööyylleessiinnee
öözzeell bbiirr oorrttaammaa ssaahhiipp oolldduu¤¤uunnuu ggöörrüürrüüzz.. YYaaflflaamm iiççiinn eell--
vveerriiflflllii bbuu oorrttaamm›› ssaa¤¤llaammaakk iiççiinnssee,, ssaayymmaakkllaa bbiittiirreemmeeyyeeccee¤¤iimmiizz
kkaaddaarr kkooflfluull AAllllaahh''››nn rraahhmmeettiiyyllee,, aayynn›› aannddaa,, kkeessiinnttiissiizz ggeerrççeekklleeflfl--
mmeekktteeddiirr.. EEvvrreennddeekkii eeflflssiizz ppllaann vvee ddüüzzeenn,, mmaaddddeeyyii yyookkttaann vvaarr eeddeenn
vvee oonnuunn hheerr aann››nn›› kkoonnttrroollüü vvee hhaakkiimmiiyyeettii aalltt››nnddaa bbuulluunndduurraann ssoonnssuuzz
bbiillggii,, ggüüçç vvee aakk››ll ssaahhiibbii RRaabbbbiimmiizz''iinn vvaarrll››¤¤››nn›› ggöösstteerrmmeekktteeddiirr..
s›yla Big Bang'in ilk an›nda birbirine z›t olan iki güç mevcut-
tur: Patlaman›n gücü ve bu patlamaya direnen, maddeyi ye-
niden biraraya toplamaya çal›flan çekim gücü. Bu iki güç
aras›nda mükemmel bir denge olufltu¤u için evren ortaya
ç›km›flt›r. E¤er ilk anda oluflan çekim gücü patlama gücüne
bask›n ç›ksayd›, o zaman evren geniflleyemeden tekrar içine
çökecekti. E¤er bunun tersi gerçekleflse ve patlama gücü çok
fazla olsayd›, bu kez de madde birbiriyle bir daha asla bir-
leflmeyecek flekilde savrulacakt›.
Stephen Hawking, evrenin geniflleme h›z›ndaki bu ola-
¤anüstü dengeyi "Evrenin geniflleme h›z› o kadar kritik bir nok-
tadad›r ki, Big Bang'ten sonraki birinci saniyede bu oran e¤er yüz
bin milyon kere milyonda bir daha küçük olsayd›, evren flimdiki
durumuna gelmeden içine çökerdi." sözleriyle kabul eder. Bu
hassas ayar Rabbimiz'in üstün yarat›fl›n› tasdik eden delil-
lerden sadece bir tanesidir. Elbette ki tesadüfi bir patlaman›n
ard›ndan, atomlar›n kendili¤inden dizilimiyle böyle kusur-
suz bir evren, evren içindeki sistemler, Günefller, Dünya,
üzerindeki da¤lar, denizler, insanlar, a¤açlar, hayvanlar, çi-
çekler, böcekler ve di¤erleri oluflamaz. Gözümüzü çevirdi¤i-
miz her yerde gördü¤ümüz tüm detaylar Allah'›n varl›¤›n›n
ve üstün kudretinin delilleridir. Bu delilleri ise ancak düflü-
nen insanlar kavrayabilir. Evrenin yarat›l›fl›ndaki bu kusur-
suz denge, ola¤anüstü hassas düzen, mükemmel uyum
Allah'›n Rahman ve Rahim s›fat›n›n çok güzel bir tecellisidir.
Günefl Sistemi'nin yap›s›n› inceledi¤imizde, yine
büyük bir denge ile karfl›lafl›r›z. Gezegenleri dondurucu so-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
220088
¤ukluktaki d›fl uzaya savrulmaktan koruyan etki, Günefl'in
"çekim gücü" ile gezegenin "merkez-kaç kuvveti" aras›ndaki
dengedir. Günefl sahip oldu¤u büyük çekim gücü nedeniyle
tüm gezegenleri çeker, onlar da dönmelerinin verdi¤i mer-
kez-kaç kuvveti sayesinde bu çekimden belli bir oranda kur-
tulurlar. Ama e¤er gezegenlerin dönüfl h›zlar› biraz daha ya-
vafl olsayd›, o zaman bu gezegenler h›zla Günefl'e do¤ru çe-
kilirler ve sonunda Günefl taraf›ndan büyük bir patlamayla
yutulurlard›.
Bunun tersi de mümkündür. E¤er gezegenler daha h›z-
l› dönseler, bu sefer de Günefl'in çekim gücü onlar› tutmaya
yetmeyecek ve gezegenler d›fl uzaya savrulacaklard›. Oysa
çok hassas olan bu denge kurulmufltur ve sistem bu denge
korundu¤u için devam etmektedir. Burada söz konusu den-
genin her gezegen için ayr› ayr› kurulmufl oldu¤una da dik-
kat etmek gerekir. Çünkü gezegenlerin Günefl'e olan uzak-
l›klar› çok farkl›d›r. Dahas›, kütleleri de çok farkl›d›r. Bu ne-
denle, hepsi için ayr› dönüfl h›zlar›n›n belirlenmesi laz›md›r
ki, Günefl'e yap›flmaktan ya da Günefl'ten uzaklafl›p uzaya
savrulmaktan kurtulsunlar.
Günefl Sistemi'ndeki bu ola¤anüstü hassas dengeyi kefl-
feden Kepler, Galilei gibi astronomlar ise, "bu sistemin çok
aç›k bir tasar›m› gösterdi¤ini ve Allah'›n evrene olan haki-
miyetinin ispat› oldu¤unu" belirtmifllerdir. Tüm bunlar
yeryüzünü insan›n emrine veren Rabbimiz'in Günefl ile gök
cisimleri ve Dünya aras›ndaki uzakl›¤› da çok üstün bir den-
ge ile var etti¤ini göstermektedir. Kuflkusuz bu, Allah'›n biz
kullar› üzerindeki merhametinin iflaretlerindendir.
Harun Yahya
220099
Günefl Sistemi'ndeki bu muhteflem dengenin yan›-
s›ra, üzerinde yaflad›¤›m›z Dünya gezegeninin bu sistem ve
uzay içindeki yeri de, yine kusursuz bir yarat›l›fl›n varl›¤›n›
ve Allah'›n her yeri kuflatan sonsuz rahmetini göstermekte-
dir. Son astronomik bulgular, sistemdeki di¤er gezegenlerin
varl›¤›n›n, Dünya'n›n güvenli¤i ve yörüngesi için büyük
önem tafl›d›¤›n› göstermifltir. Jüpiter'in konumu buna bir ör-
nektir. Günefl Sistemi'nin en büyük gezegeni olan Jüpiter,
varl›¤›yla asl›nda Dünya'n›n dengesini sa¤lamaktad›r. Ast-
rofizik hesaplamalar, Jüpiter'in bulundu¤u yörüngedeki
varl›¤›n›n, sistemdeki Dünya gibi di¤er gezegenlerin yörün-
gelerinin istikrarl› olmas›n› sa¤lad›¤›n› ortaya ç›karm›flt›r.
K›sacas› Günefl Sistemi'nin yap›s›, insan için özel bir
yarat›l›fla sahiptir. Samimi olarak düflünen her ak›l sahibi in-
san, evrende hiçbir fleyin amaçs›z ve bafl›bofl olmad›¤›n›,
"Biz gökyüzünü, yeryüzünü ve ikisi aras›nda bulunan fley-
leri bat›l olarak yaratmad›k. Bu, inkâr edenlerin zann›-
d›r..." ayetiyle bildirildi¤i gibi, tüm kainat› Rahman ve Ra-
him olan Allah'›n bir amaçla yaratt›¤›n› ve düzenledi¤ini an-
lar. (Sad Suresi, 27) Bu derin kavray›fl, bir baflka Kuran aye-
tinde flöyle bildirilmektedir:
fiüphesiz göklerin ve yerin yarat›l›fl›nda, gece ile gündü-
zün ardarda geliflinde temiz ak›l sahipleri için gerçekten
deliller vard›r. Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatar-
ken Allah'› anarlar ve göklerin ve yerin yarat›l›fl› konu-
sunda düflünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu
bofluna yaratmad›n. Sen pek Yücesin, bizi ateflin azab›n-
dan koru." (Al-i ‹mran Suresi, 190-191)
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
221100
221111
nsanlar baz› fleylerle ilk kez karfl›laflt›klar›nda, ondaki
ola¤anüstülü¤ü anlayabilirler ve bu, onlar›n düflün-
melerine, gördükleri fleyi inceleyip araflt›rmalar›na ne-
den olabilir. Ancak bir süre sonra bu söz konusu fleye
karfl› bir al›flkanl›k oluflur ve art›k ilk baflta oldu¤u kadar etkilenme-
meye bafllarlar. Özellikle de hemen her gün karfl›laflt›klar› bir varl›k
veya olay, art›k onlar için "s›radan" bir konu haline gelir. ‹flte Dün-
ya'n›n varl›¤›, konumu ve içinde bulundu¤u flartlar için de ayn› fley
geçerlidir.
Do¤du¤u andan itibaren Dünya gezegeninin varl›¤›yla ilgili
birçok ola¤anüstü bilgiye sahip olan insan da bu harikulade duruma
al›flm›flt›r. Dünyan›n bofllukta dönüp durdu¤unu, aya¤›n›n birkaç ki-
lometre alt›nda kaynayan bir tabaka oldu¤unu, Dünya'n›n her an
göktafl› çarpma tehlikesiyle karfl› karfl›ya oldu¤unu, Günefl'in vazge-
çilemez varl›¤›n› çok normal karfl›lar. Oysa düflünen bir insan içi-
çe oldu¤u nimet ve güzelliklere al›flkanl›k gözüyle bakmaz.
Dünyan›n tüm canl›lar›n yaflam› için bu kadar elveriflli ol-
mas› ve bunun için gereken tüm flartla-
r›n birarada ve kusursuz flekilde
mevcut olmas› bu kiflide her
zaman hayranl›k
uyand›r›r. Bu kifli Dünya'n›n Günefl'e olan uzakl›¤›n›, at-
mosferdeki dengeleri, Dünya'n›n kendi etraf›ndaki ve Günefl
etraf›ndaki dönüfl h›zlar›n›, Dünya üzerindeki okyanuslar›n,
da¤lar›n insanlar için faydalar›n›, canl›lar›n sahip olduklar›
özellikleri ve bunlar›n birbirleriyle olan ba¤lant›lar›n› düflün-
dü¤ünde hemen Allah'›n Rahman ve Rahim s›fatlar›n› hat›rla-
y›p flükreder. Allah, üzerinde yaflad›¤›m›z Dünya'y›, canl›lar›n
hayat› için çok özel bir biçimde infla etmifltir. Afla¤›da maddeler
halinde aç›klayaca¤›m›z bu deliller üzerinde düflünmek insa-
n›n Allah'›n sonsuz kudretini anlamas› için çok önemlidir.
Rahman v e Rahim
Olan Al lah' › n Ad›y la
221144
DDüünnyyaa,, GGüünneeflfl SSiisstteemmii''nniinn bbiirr ppaarrççaass››dd››rr.. BBuu
ssiisstteemm,, eevvrreenniinn iiççiinnddeekkii ddii¤¤eerr yy››lldd››zzllaarraa ggöörree
oorrttaa--kküüççüükk bbiirr yy››lldd››zz oollaann GGüünneeflfl''iinn eettrraaff››nnddaa
ddöönnmmeekkttee oollaann ddookkuuzz ggeezzeeggeennddeenn vvee oonnllaarr››nn
eellllii ddöörrtt uuyydduussuunnddaann oolluuflfluurr.. DDüünnyyaa,, ssiisstteemmddee
GGüünneeflfl''ee eenn yyaakk››nn üüççüünnccüü ggeezzeeggeennddiirr.. GGüünneeflfl''ee
uuzzaakkll››¤¤›› vvee kkoonnuummuu DDüünnyyaa''yy›› ccaannll›› yyaaflflaamm››
iiççiinn uuyygguunn kk››llaann eenn öönneemmllii öözzeelllliikklleerrddeenn
bbiirriiddiirr..
Dünya'n›n üzerindeki ›s› Allah'›n Rahman s›fa-
t›n›n çok üstün bir tecellisidir. Günefl Sistemi'ndeki bilinen do-
kuz gezegenin sekizi ve bunlar›n 53 uydusu içinde, yaflama uy-
gun tek bir gök cismi yoktur. Her biri ölü ve sessiz birer mad-
de y›¤›n›d›r. Dünya ise di¤erlerinden çok farkl›d›r. Çünkü at-
mosferinden yeryüzü flekillerine, ›s›s›ndan mevsimlerine, ele-
mentlerinden Günefl'e olan mesafesine kadar, her türlü denge-
siyle, tamamen yaflam için özel olarak yarat›lm›flt›r.
Dünyan›n bu kusursuz yarat›l›fl› Allah'›n insanlara çok bü-
yük bir lütfudur.
Harun Yahya
221155
Dünya canl›lar›n, özellikle de insan gibi
son derece kompleks canl› varl›klar›n, yaflayabilecekleri bir ›s›
de¤erine ve soluyabilecekleri bir atmosfere sahiptir. Ancak bu
iki etken de, birbirinden son derece farkl› faktörlerin her birinin
ideal de¤erlerde belirlenmesiyle gerçekleflmifltir. Bunlardan bi-
risi, Dünya'n›n Günefl'e olan uzakl›¤›d›r. Tüm evren düflünül-
dü¤ünde, hayat için gerekli olan ›s› aral›¤›n›n, gerçekte elde
edilmesi çok zor bir aral›k oldu¤unu görürüz. Ama Dünya, tam
bu ›s› aral›¤›na sahiptir. Bu ›s› aral›¤›n›n korunmas›, elbette Gü-
nefl ile Dünya aras›ndaki mesafe kadar, Günefl'in yayd›¤› ›s›
enerjisi ile de yak›ndan iliflkilidir.
Hesaplara göre Dünya'ya ulaflan Günefl enerjisindeki
%10'luk bir azalma yeryüzünün metrelerce kal›nl›kta bir buzul
tabakas› ile örtülmesiyle sonuçlanacakt›r. Enerjinin biraz art-
mas› halinde ise tüm canl›lar kavrularak öleceklerdir. Oysa
bunlardan hiçbiri gerçekleflmemekte ve dünyan›n ›s›s› kusur-
suz bir flekilde sabit kalmaktad›r. Bu denge Allah'›n eflsiz sana-
t›n›n ve kullar›na olan sonsuz sevgisinin bir tecellisidir.
Rahman v e Rahim
Olan Al lah ' › n Ad›y la
221166
Dünya'n›n ideal olan ›s›s›n›n, gezegen içinde dengeli
olarak da¤›l›m› da son derece önemlidir. Nitekim bu dengenin
sa¤lanmas› için çok özel flartlar›n birarada bulunmas› gerekir.
Örne¤in, Dünya'n›n ekseninin 23°27´l›k e¤imi, kutuplarla ek-
vator aras›ndaki atmosferin oluflmas›nda engel oluflturabilecek
afl›r› s›cakl›¤› önler. E¤er bu e¤im olmasayd›, kutup bölgeleriy-
le ekvator aras›ndaki s›cakl›k fark› çok daha artacak ve yaflana-
bilir bir atmosferin var olmas› imkans›zlaflacakt›. Bu arada
Dünya'n›n atmosferinde ›s›y› sürekli dengeleyen birtak›m oto-
matik sistemler de vard›r. Örne¤in bir bölge çok fazla ›s›nd›¤›n-
da su buharlaflmas› artar ve bulutlar ço¤al›r. Bu bulutlar ise Gü-
nefl'ten gelen ›fl›nlar›n bir k›sm›n› geri yans›tarak afla¤›daki ha-
van›n ve yüzeyin daha fazla ›s›nmas›n› engeller. ‹flte tüm bu
dengeler biraraya geldi¤inde yeryüzü tam insan›n ve di¤er
Harun Yahya
221177
22 Mart ‹lkbahar ekinoksu
22 EylülSonbahar ekinoksu
22 Aral›kK›fl gündönümü
22 HaziranYaz gündönümü
Kuzey kutbu
Günefl
Yengeç dönencesi
O¤lak dönencesi
Ekvator
Güney kutbu
DDüünnyyaa''nn››nn flfleekkllii,, ee¤¤iikkllii¤¤ii,, kkeennddii vvee GGüünneeflfl eettrraaff››nnddaakkii ddöönnüüflfllleerrii,, GGüünneeflfl''ee oollaann uuzzaakkll››¤¤›› ggiibbii ppeekk ççookk ddeettaayy,, ggee--
ccee--ggüünnddüüzzüünn,, mmeevvssiimmlleerriinn oolluuflfluummuunnddaa,, DDüünnyyaa''nn››nn ccaannll››ll››kk iiççiinn uuyygguunn bbiirr oorrttaammaa ssaahhiipp oollmmaass››nnddaa ssoonn ddeerree--
ccee eettkkiilliiddiirr.. EEvvrreennddeekkii hhaassssaass ddeennggeelleerrddeenn ssaaddeeccee bbiirr ttaanneessiinniinn ççookk kküüççüükk bbiirr oorraannllaa ddee¤¤iiflflmmeessii ddaahhii,, DDüünnyyaa''yy››
yyaaflflaannmmaazz bbiirr hhaallee ggeettiirreecceekkttiirr.. AAnnccaakk AAllllaahh''››nn rraahhmmeettiiyyllee bbuu ddüüzzeenn hheerr aann,, hheerr ddaakkiikkaa,, bboozzuullmmaaddaann bbiizziimm
iiççiinn iiflfllleemmeeyyee ddeevvaamm eeddeerr..
canl›lar›n yaflayabilece¤i gibi bir ›s›ya sahip olur.
Bu kadar farkl› flartlar›n biraraya gelifli ve oluflan muaz-
zam düzen Allah'›n rahmetinin say›s›z tecellilerinden yaln›z-
ca bir tanesidir. Dünya üzerindeki mevsimler de bu flartlar›n
bir sonucudur ve her mevsim Allah'›n insanlar için var etti¤i
benzersiz güzelliklerle doludur.
Dünyam›z›n büyüklü¤ü üzerinde biraz düflünmek de
Allah'›n tüm canl›lar üzerindeki rahmetini görmemizi sa¤lar.
Yerkürenin özelliklerini inceledi¤imizde, üzerinde yaflad›¤›m›z
bu gök cisminin tam olmas› gerekti¤i büyüklükte oldu¤unu gö-
rürüz. Amerikal› jeologlar Dünya'n›n bu yönden yaflam için
"uygunlu¤u"nu "Dünya'n›n büyüklü¤ü tam olmas› gerekti¤i
kadard›r. Daha küçük olsa yerçekimi çok zay›flayacak
ve atmosferi Dünya'n›n etraf›nda tutamayacakt›, da-
Rahman v e Rahim
Olan Al lah ' › n Ad›y la
221188
ha büyük olsayd› bu kez de yerçekimi çok artacak ve baz› ze-
hirli gazlar› da tutarak atmosferi öldürücü hale getirecekti..." flek-
linde ifade etmektedirler. Allah'›n var etti¤i bu ince plan ve ha-
ssas denge sayesinde dünya üzerinde canl›l›k devam edebil-
mektedir. Bu, Allah'›n kullar› üzerindeki sonsuz flefkatinin gü-
zel bir örne¤idir.
Dünya'n›n iç yap›s› da yaflam için özel bir yarat›l›fla sa-
hiptir. Bu iç yap›daki tabakalar sayesinde, Dünya bir manyetik
alana sahiptir ve bu manyetik alan yaflam›n korunmas› için çok
önemlidir. Atmosferin çok daha d›fl›na kadar uzanan bu alan sa-
yesinde Dünya, uzaydan gelebilecek olan tehlikelere karfl› ko-
runmufl olur. Günefl d›fl›ndaki y›ld›zlardan kaynaklanan öldü-
rücü kozmik ›fl›nlar, Dünya'n›n etraf›ndaki bu koruyucu kalka-
n› geçemezler. Dünya'n›n manyetik alan›, tüm bu öldürücü ›fl›n-
lar›n sadece % 0.1'ni geçirmekte ve kalan
Harun Yahya
221199
BBuu mmaannyyeettiikk aallaann,, DDüünnyyaa''nn››nn
ççeekkiirrddee¤¤iinniinn mmaannyyeettiikk öözzeellllii¤¤ii oollaann
ddeemmiirr,, nniikkeell ggiibbii aa¤¤››rr eelleemmeennttlleerrii iiççeerr--
mmeessiinnddeenn kkaayynnaakkllaann››rr vvee AAllllaahh''››nn iinn--
ssaannllaarr üüzzeerriinnddeekkii rraahhmmeettiinniinn ççookk aaçç››kk
bbiirr ggöösstteerrggeessiiddiirr..
DDüünnyyaa''nn››nn oonn bbiinnlleerrccee kkiilloommeettrree uuzzaa¤¤››nnddaa mmaannyyeettiikk hhaall--
kkaallaarr ççiizzeenn VVaann AAlllleenn KKuuflflaakkllaarr››,, uuzzaayyddaann ggeelleebbiilleecceekk
tteehhlliikkeelleerree kkaarrflfl›› kkoorruuyyuuccuu bbiirr kkaallkkaann ggöörreevvii ggöörrüürr.. EE¤¤eerr
DDüünnyyaa''nn››nn bbuu mmaannyyeettiikk kkaallkkaann›› oollmmaassaayydd››,, yyeerryyüüzzüünnddeekkii
yyaaflflaamm ss››kk ss››kk ööllddüürrüüccüü ››flfl››nnllaarrllaa ttaahhrriipp eeddiilleecceekk,, bbeellkkii ddee hhiiçç
vvaarr oollmmaayyaaccaakktt››..
bu binde birlik ›fl›nlar da atmosfer taraf›ndan emil-
mektedir. E¤er Dünya'n›n bu manyetik kalkan› olmasa, yer-
yüzündeki yaflam s›k s›k öldürücü ›fl›nlarla tahrip edilecek, olu-
flan ortam yaflama elvermeyecekti. Ama yerkürenin çekirde¤i
tam olmas› gerekti¤i gibi oldu¤u için, Dünya bu flekilde koru-
nur. Bir baflka deyiflle, gökyüzünde, Kuran'daki "gökyüzünü
korunmufl bir tavan k›ld›k; onlar ise bunun ayetlerinden yüz
çeviriyorlar" ayetiyle (Enbiya Suresi, 32) dikkat çekildi¤i gibi,
bizler için kurulmufl özel bir koruyucu kalkan vard›r.
Allah'›n canl›lar›n korunmas›na yönelik yaratt›¤› özel-
likler kuflkusuz sadece fizik yasalar› ile s›n›rl› de¤ildir. Buna bir
baflka örnek de insan›n üzerinde bulundu¤u yeryüzünün sa¤-
lam ve güvenlikli k›l›nmas›d›r. Dünyan›n merkezine do¤ru
inildikçe ›s›, her kilometrede 30°C artar. Ve çekirdekte bu ›s›
4500°C gibi çok büyük bir yüksekli¤e eriflir. Yerin sadece 1 km.
afla¤›s›ndaki s›cakl›¤›n 60°C'ye yak›n oldu¤u düflünüldü¤ünde
bunun ne kadar büyük bir tehlike oldu¤u aç›kça görülmekte-
dir. Halbuki tüm canl›lar büyük bir güvenlik içinde, altlar›nda
kaynayan magmadan habersizce yaflamlar›n› sürdürmektedir-
ler. Aç›kça görüldü¤ü gibi Allah, içinde bir atefl topu bar›nd›ran
dünyan›n yüzeyinde mükemmel bir düzen yaratm›flt›r. O, gök-
leri ve yeri kontrol alt›nda tutmakta, kainattaki tüm canl›lar›
bildikleri veya bilmedikleri büyük tehlikelere karfl› her an ko-
rumaktad›r. Ço¤u insan›n varl›¤›n› son derece do¤al karfl›lad›k-
lar› ve al›flkanl›k gözü ile bakt›klar› pek çok özellik as›l olarak
Allah'›n kullar›na olan merhametinin ve ‹lahi korumas›n›n de-
lilleridir. Çünkü yeryüzünde düzeni sa¤layan yüzlerce fizik ya-
sas›n›n flu an olduklar› flekilleriyle var olmalar› için hiçbir zor-
lay›c› neden yoktur. Ancak Allah koruyucular›n en hay›rl›s›d›r.
Rahman v e Rahim
Olan Al lah ' › n Ad›y la
222200
Dünya'n›n atmosferi, yaflam için gerekli son derece
özel flartlar biraraya getirilerek yarat›lm›fl ola¤anüstü bir kar›-
fl›md›r. Dünya atmosferi %77 azot, %21 oksijen ve %1 oran›nda
karbondioksit ve argon gibi di¤er gazlar›n kar›fl›m›ndan oluflur.
‹nsan ve kompleks bedenlere sahip di¤er canl›lar›n enerji elde
etmek için kulland›klar› ço¤u kimyasal reaksiyon oksijen saye-
sinde gerçekleflir. ‹flte biz de bu nedenle sürekli olarak oksijene
ihtiyaç duyar›z ve bu ihtiyac› karfl›lamak için solunum yapar›z.
Soludu¤umuz havadaki oksijen oran› son derece hassas denge-
lerle tespit edilmifltir. E¤er atmosferin içindeki gazlar›n kar›fl›-
m› daha farkl› olsa dünya üzerinde canl›l›¤›n oluflmas› müm-
kün olmayacakt›. Ama Rabbimiz atmosferi kusursuz bir düzen
içinde, canl›l›¤›n yaflam›na olanak verecek flekilde var etmifltir
Harun Yahya
222211
SSoonnssuuzz rraahhmmeett ssaahhiibbii oollaann
RRaabbbbiimmiizz,, DDüünnyyaamm››zz›› iinnssaannllaarr
iiççiinn hheerr yyöönnddeenn kkoorruunnaakkll›› kk››llmmaakk--
ttaadd››rr..
DDeemmiirr,, nniikkeell ggiibbii aa¤¤››rr mmeettaalllleerriinn
eerriimmiiflfl hhaallddee bbuulluunndduu¤¤uu,, 22..000000 kkmm
kkaall››nnll››kkttaakkii dd››flfl ççeekkiirrddeekk
MMaaggmmaa aadd›› vveerriilleenn kk››zzgg››nn aakk››cc›› mmaaddddeeddeenn
oolluuflflaann,, 22..990000 kkmm kkaall››nnll››kkttaakkii mmaannttoo
ttaabbaakkaass››..
66--3355 kkmm kkaall››nnll››kkttaakkii lliittoossffeerr ttaabbaakkaa::
DDüünnyyaa''nn››nn kkaabbuu¤¤uu..
ÇÇookk yyüükksseekk bbaass››nnçç vvee ss››--
ccaakkll››kk eettkkiissiiyyllee kkrriissttaall hhaallddee
bbuulluunnaann 11..337700 kkmm kkaall››nn--
ll››kkttaakkii iiçç ççeekkiirrddeekk..
ve rahmetinin bir delili olarak bu dengeyi muhafa-
za etmektedir. Bu mükemmel iflleyen sistemi oluflturan
ancak ve ancak her atoma, her moleküle hakim olan sonsuz il-
im sahibi Allah't›r. Allah'›n sonsuz kudreti d›fl›nda hiçbir güç
bu atomlar› oksijen ve ozon gaz› molekülleri olarak farkl› oran-
larda biraraya getiremezdi. Atmosfer çok zor nefes almam›za
neden olabilecek kadar a¤›r ve kokulu gazlardan oluflabilir,
tüm insanlar çok zor nefes almak durumunda kalabilirlerdi.
Ancak sonsuz merhamet sahibi olan Rabbimiz atmosferi insa-
n›n en rahat nefes alabilece¤i flekilde var etmifltir. Bu, Allah'›n
kullar› üzerindeki korumas›d›r. Allah kullar›n› koruyan, göze-
ten ve muhafaza edendir, Haf›zd›r. Bir ayette "… Siz O'na hiç-
bir fleyle zarar veremezsiniz. Do¤rusu benim Rabbim, herfle-
yi gözetleyip-koruyand›r." (Hud Suresi, 57) fleklinde buyurul-
mufltur. Kainat üzerinde bu karmafl›k ve milyarlarca detayla
bezenmifl olan sistemi yaratan ve bunun her an›n› kontrol eden,
muhafaza eden Allah't›r. O herfleyi yoktan var etmifl ve bu va-
roluflun her saniyesine, her dakikas›na sonsuz akl›yla ve gü-
cüyle hükmederek kusursuz bir düzen oluflturmufltur. Ve halen
de bu düzeni an an yaratmakta, gözetlemekte ve korumaktad›r.
Nitekim Allah "... Senin Rabbin, gerçekten gözetleme yerin-
dedir." (Fecr Suresi, 14) ayeti ile bu gerçe¤e iflaret etmektedir.
Atmosferin rakamsal de¤erleri, sadece bizim solunu-
mumuz için de¤il, mavi gezegenin "mavi" olarak kalmas› için
de önemlidir. E¤er atmosfer bas›nc› flu anki de¤erinden beflte
bir kadar azalsa, denizlerdeki buharlaflma oran› çok fazla yük-
selecek ve atmosferde çok yüksek oranlara varacak olan su bu-
har› Dünya'n›n ›s›s›n› afl›r› derecede yükseltecektir. E¤er atmos-
fer bas›nc› flu anki de¤erinden bir kat daha fazla olsa, bu kez de
Rahman v e Rahim
Olan Al lah ' › n Ad›y la
222222
atmosferdeki su buhar› oran› büyük ölçüde azalacak
ve Dünya üzerindeki karalar›n tamam›na yak›n› çölleflecek-
tir. Tüm bu dengeler, Dünya'n›n di¤er özellikleri gibi atmosfe-
rinin de insan yaflam› için özel olarak yarat›ld›¤›n› göstermek-
tedir. Tüm evrene hakim olan, maddeyi yoktan var ederek di-
ledi¤i gibi flekillendiren, galaksileri, y›ld›zlar› ve gezegenleri
kudreti alt›nda tutan Rabbimiz evreni insan›n emrine vermifltir.
Üzerinde yaflad›¤›m›z mavi gezegeni ise, Allah bizim yaflam›-
m›z için özel olarak düzenlemifl, Kuran'da ifade edildi¤i gibi
insan için yeryüzünü "serip-döflemifltir". (Naziat Suresi, 30)
Tüm incelediklerimiz bizlere, bu kusursuz düzenin Allah'›n üs-
tün flefkat ve merhametinin birer tecellisi oldu¤unu göstermek-
tedir. Dünya, üzerinde canl›l›¤›n oluflabilmesi için özel olarak
düzenlenmifltir. Dünya'n›n uzaydaki konumu, yüzeyinin canl›-
lar›n ihtiyac› olan her türlü detayla donat›lm›fl olmas› bu geze-
genin, iyili¤i ve esirgemesi bol olan Allah'›n eseri oldu¤unun
apaç›k delilleridir. Yaflam için son derece elveriflli yarat›lan bu
gezegenin üzerinde yaflayan canl›lara bakt›¤›m›zda da ayn›
gerçekle karfl›lafl›r›z. Dünya üzerinde var olan tüm canl›larda
hayranl›k uyand›r›c› bir yarat›l›fl söz konusudur. Her canl› ken-
disi için uygun ortamda, uygun bir vücut yap›s›yla yarat›lm›fl-
t›r. Yeryüzündeki varl›klara ait olan her ayr›nt› O'nun kusursuz
sanat›n› yans›t›r.
Harun Yahya
222233
üm kainat› yoktan var eden Rabbimiz, insa-
na di¤er canl›lardan farkl› olarak düflünme,
karar verme, seçme gibi yetenekler bahflet-
mifltir. Bu nedenle de iman eden bir insan
sonsuz rahmet sahibi olan Rabbimiz'in evrendeki eflsiz yara-
t›fl›n›, benzersiz sanat›n› büyük bir hayranl›kla inceler, her
ö¤rendi¤i fley onun düflüncede derinleflmesine, hidayetinin
artmas›na vesile olur. Evrenin yarat›l›fl›, Dünya üzerinde var
olan hassas dengeler, canl›l›¤›n devam› için gereken tüm
flartlar›n kusursuzca ayarlanm›fl olmas› insan›n Allah'›n son-
suz güç ve kudretini daha iyi anlamas› için bir yoldur. An-
cak insan›n hayat›n›n her an›nda içiçe oldu¤u baflka bir mu-
cize daha vard›r: Kendi vücudu.
‹nsan vücudunun her ayr›nt›s› çok büyük harikal›klar-
la bezenmifltir. Trilyonlarca hücrenin her birinin ifllevleri, in-
san vücudunun içindeki ola¤anüstü sistemler insan›n
Allah'›n Rahman ve Rahim s›fat›n› daha derin kavraya-
bilmesi için çok aç›k deliller içermekte-
dir. Bunun için yapmas› gereken ise
sadece, hayat›n› devam ettirmesine olanak tan›yan bu muci-
zevi flartlar üzerinde daha detayl› düflünmektir. ‹nsan›n
dünyaya gelifl aflamas›ndaki ayr›nt›lar ise düflünen herkesi
hayran b›rakacak kadar harikuladedir.
K›saca özetlemek gerekirse; insan, kad›n ve erkek bede-
ninde, birbirinden tümüyle ba¤›ms›z olarak oluflan, ama bir-
biriyle tam uyumlu olan iki ayr› özün birleflmesiyle hayata
ad›m atar. Erkek bedeninde oluflan spermin erke¤in iste¤i ya
da kontrolü ile oluflmad›¤› aç›kt›r, ayn› kad›n bedeninde
oluflan yumurtan›n kad›n›n iste¤i ya da kontrolü ile oluflma-
d›¤› gibi. Onlar›n bu oluflumlardan haberi bile yoktur. Rab-
bimiz ayetlerde flu flekilde bildirmektedir:
Sizleri Biz yaratt›k, yine de tasdik etmeyecek misiniz?
fiimdi (Rahimlere) dökmekte oldu¤unuz meniyi gördü-
nüz mü? Onu sizler mi yarat›yorsunuz, yoksa Yarat›c›
Biz miyiz? (Vak›a Suresi, 57-59)
Erkekten gelen öz de, kad›ndan gelen öz de, birbirleri-
ne uyumlu olarak yarat›lm›fllard›r. Bu iki özün yarat›l›fl› da,
birleflmeleri de, geliflip insan haline dönüflmeleri de çok bü-
yük birer mucizedir. Testislerde dakikada ortalama 1000
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
222266
220000--330000 mmiillyyoonn
ssppeerrmmddeenn,, yyuummuurr--
ttaayyaa ssaaddeeccee bbiinn
kkaaddaarr ssppeerrmm uullaaflfl››rr..
adet üretilen spermler, erkekten kad›n›n yumurtalar›na do¤-
ru yapaca¤› yolculuk için sanki oradaki ortam› "biliyormufl-
cas›na" özel bir yarat›l›fla sahiptirler. Sperm, bafl, boyun ve
kuyruktan oluflur. Kuyru¤u, spermin bir bal›k gibi ana rah-
minde ilerlemesini sa¤layacakt›r. Bebe¤in genetik flifresinin
bir bölümünü bar›nd›racak olan bafl k›sm› ise özel bir koru-
yucu z›rhla kaplanm›flt›r. Bu z›rh›n faydas›, anne rahminin
giriflinde fark edilir: Buradaki ortam son derece asidiktir.
Spermi, bu asidin varl›¤›n› bilen ve bu ortam› yaratan Rab-
bimiz'in koruyucu z›rhla kaplad›¤› son derece aç›kt›r. (Bu
asidik ortam›n da nedeni annenin mikroplardan korunmas›-
d›r.) Erkekten rahme at›lan sadece milyonlarca sperm de¤il-
dir. Bu öz birbirinden farkl› s›v›lar›n kar›fl›m›ndan oluflur.
Allah Kuran'da, bu gerçe¤i flöyle vurgular:
Gerçek flu ki, insan›n üzerinden, daha kendisi an›lmaya
de¤er bir fley de¤ilken, uzun zamanlardan bir süre gelip-
geçti. fiüphesiz Biz insan›, karmafl›k olan bir damla su-
dan yaratt›k... (‹nsan Suresi, 1-2)
Spermler yumurtaya varana kadar annenin vücudunda
zorlu bir yolculuk geçirirler. Kendilerini ne kadar savunur-
larsa savunsunlar, 200-300 milyon spermden yumurtaya
ulaflanlar›n say›s› bini pek aflamaz. Sperm, yumurtaya uy-
gun olarak düzenlenirken, çok ayr› ve farkl› bir ortamda da
yumurta haz›r hale getirilmektedir. Yine kad›n›n haberi bile
yokken, yumurtal›klarda oluflan bir yumurta önce kar›n
bofllu¤una b›rak›l›r ve hemen sonra ana rahminin fallop tü-
pü denen uzant›lar›n›n ucunda yer alan kollar sayesinde ya-
kalan›r. Ard›ndan yumurta, fallop tüpünün iç yüzeyindeki
Harun Yahya
222277
tüylerin hareketiyle ilerlemeye bafllar. Büyüklü¤ü ise bir tuz
tanesinin ancak yar›s› kadard›r.
Yumurta-sperm buluflmas›n›n yeri fallop tüpüdür. Bu-
rada yumurta özel bir s›v› salg›lamaya bafllar. ‹flte bu s›v› sa-
yesinde spermler yumurtan›n yerini bulurlar. Buraya kadar
verilen örneklerin tümü Allah'›n özel korumas› alt›nda, çok
kusursuz bir yarat›l›flla, mükemmel bir iflleyiflle meydana
gelirler. Yumurta ve spermler adeta fluurlu birer varl›k gibi
hareket ederler. Oysa yumurta "özel bir s›v› salg›lamaya bafl-
lar" derken bir insandan ya da fluurlu bir varl›ktan söz edil-
memektedir. Bu ufac›k protein y›¤›n›n›n, "kendi kendine"
böyle bir fleye "karar vermesi", dahas› spermi kendine çeke-
cek bir kimyasal bileflim "haz›rlay›p" salg›lamas› Yarat›c›la-
r›n en güzeli olan Allah'›n sonsuz gücünün ve ilminin aç›k
delilidir. Allah kad›n ve erkek vücudundaki üreme sistemle-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
222288
DDöölllleenneenn yyuummuurrttaa ffaalllloopp ttüüppüünnddeenn yyoollccuulluu¤¤aa bbaaflflllaarr vvee
hh››zzllaa bbüüyyüürr.. 44 ggüünn ssoonnrraa 6644 hhüüccrreellii bbiirr eemmbbrriiyyoo
oolluuflflmmuuflflttuurr.. 55--66 ggüünn ssoonnrraa iissee eemmbbrriiyyoo uutteerruuss
dduuvvaarr››nnaa yyaapp››flflmm››flfltt››rr..
UUtteerruuss
FFaalllloopp ttüüppüü
44 ggüünn ssoonnrraa 6644
hhüüccrreellii eemmbbrriiyyoo
55--66 ggüünn ssoonnrraa eemmbbrriiyyoo
Harun Yahya
222299
rini en küçük detaylar›na kadar birbirlerine uyumlu bir fle-
kilde yaratm›flt›r. Üstelik bu mucizevi yarat›fl çocu¤un dün-
yaya gelifline kadar geçen 9 ayl›k süre boyunca da ola¤anüs-
tü bir flekilde devam etmekte, her saniyesi insanda hayran-
l›k uyand›ran bir süreç yaflanmaktad›r. Örne¤in yumurtay›
dölleyecek sperm yumurtaya yaklaflt›¤›nda, yine yumurta-
n›n salg›lamaya sözde "karar verdi¤i" ve sperm için özel ola-
rak haz›rlanm›fl bir s›v›, spermin koruyucu z›rh›n› eritir. Bu-
nun sonucunda da bu kez spermin ucunda olan ve yine özel
olarak yumurta için haz›rlanm›fl bulunan eritici enzim kese-
cikleri a盤a ç›kar. Sperm, yumurtaya ulaflt›¤›nda bu enzim-
ler yumurtan›n zar›n› delerek spermin içeri girmesini sa¤lar-
lar. Yumurtan›n etraf›n› kuflatan spermler içeri girmek için
büyük bir yar›fla bafllarlar. Ancak yumurtay› genelde tek bir
sperm döller. Yumurtay› spermleri tafl›yan s›v›n›n kendisi
de¤il, içinde tafl›d›¤› tek bir sperm, hatta onun da "özü" olan
kromozomlar döllemektedir. Tek bir spermi içeri alan yu-
murtaya art›k bir baflka spermin girmesi mümkün de¤ildir.
Bunun sebebi yumurtan›n etraf›nda bir elektriksel alan bu-
lunmas›d›r. Yumurta çevresi (-) elektrik yüklüdür ve ilk
sperm yumurtaya girer girmez bu potansiyel (+) olur. Böy-
lece d›flar›daki spermlerle ayn› elektrik yükünü tafl›yan yu-
murta, bu kez onlar› itmeye bafllar. Yani birbirinden ayr› ve
ba¤›ms›z olarak oluflan iki özün elektriksel yükleri de birbir-
leriyle uyum içindedir. Sonunda spermdeki erke¤in
DNA's›yla yumurtadaki kad›n›n DNA's› birleflir. Art›k anne-
nin karn›nda yabanc›, yeni bir hücre vard›r. Bu mucizevi
döllenmenin ard›ndan annenin karn›nda 9 ayl›k çok ola¤a-
nüstü bir serüven bafllar. Ve bu serüvenin her an›nda bebek
Allah'›n sonsuz merhameti ile korunarak geliflimini en güzel
flekilde tamamlar.
Erkekten gelen sperm ve kad›ndaki yumurta az ön-
ce de¤indi¤imiz flekilde birleflti¤inde, do¤acak bebe¤in ilk
özü de oluflmufl olur. Biyolojide "zigot" olarak tan›mlanan
bu tek hücre, hiç zaman yitirmeden bölünerek ço¤alacak ve
giderek bir "et parças›" haline gelecektir. Ancak zigot bu bü-
yümesini bofllukta gerçeklefltirmez. Rahim duvar›na tutu-
nur, sahip oldu¤u uzant›lar sayesinde topra¤a yerleflen kök-
ler gibi oraya yap›fl›r. Bu ba¤ sayesinde de, geliflimi için ihti-
yaç duydu¤u maddeleri annenin vücudundan alabilir. Döl
yata¤›na tam anlam›yla tutunmufl olan zigot geliflmeye bafl-
lar. Anne rahmi ise, zigotu saran ve "amnion s›v›s›" denen
bir s›v› ile doludur. Bebe¤in içinde büyüdü¤ü amnion s›v›s›-
n›n dikkati çeken en önemli özelli¤i, d›flar›dan gelecek dar-
belere karfl› bebe¤in güvenli¤ini sa¤lamas›d›r. Bebek, sonsuz
flefkatli Rabbimiz'in bu korumas› sayesinde 9 ay boyunca
emniyet içinde kalabilmektedir. Allah Kuran'da bu gerçe¤i
"Sizi basbaya¤› bir sudan yaratt›k. Sonra onu savunmas›
sa¤lam bir karar yerine yerlefltirdik." (Mürselat Suresi, 20-
21) fleklinde bildirmektedir.
Zaman geçtikçe, bafllang›çta jelatini and›ran cenin-
de büyük bir de¤iflim görülür. ‹lk bafltaki o yumuflak yap›-
n›n içinde vücudun dik durmas›n› sa¤layacak sert kemikler
oluflmaya bafllar. Öyle ki bafllang›çta ayn› yap›ya sahip olan
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
223300
hücreler farkl›laflarak, kimi ›fl›¤a karfl› hassas göz hücreleri-
ni, kimi s›ca¤›, so¤u¤u ya da ac›y› alg›layan sinir hücrelerini
veya ses titreflimlerini alg›layan hücreleri oluflturur. Bütün
bu anlat›lan ifllemlerin sonunda bebek, annesinin karn›nda-
ki geliflimini tamamlam›fl ve dünyaya gelmifltir. Bu haliyle
anne karn›ndaki ilk halinden 100 milyon kat büyük, 6 milyar
kat da a¤›rd›r. Kuflkusuz hiç kimse baflka bir insan› ya da
herhangi bir maddeyi yaratma gücüne sahip de¤ildir.
Harun Yahya
223311
Anlat›lan mükemmel sistemlerin hepsini tüm aflamala-
r›yla ve detaylar›yla Allah yaratmaktad›r. Rabbimiz ayette
flöyle buyurmaktad›r:
Sonra o su damlas›n› bir alak (embriyo) olarak yaratt›k;
ard›ndan o alak'› (hücre toplulu¤u) bir çi¤nem et parça-
s› olarak yaratt›k; daha sonra o çi¤nem et parças›n› ke-
mik olarak yaratt›k; böylece kemiklere de et giydirdik;
sonra bir baflka yarat›flla onu infla ettik. Yarat›c›lar›n en
güzeli olan Allah, ne Yücedir. (Mü'minun Suresi, 14)
Hücrenin "bölünme" süreci çok mucizevi bir flekil-
de gerçekleflir. Bölünerek ço¤alman›n gerçekleflmesi için, ilk
hücrenin kendisinin kopyas›n› yapmas›, bu kopyalar›n da
s›ralar› gelince bölünüp benzer kopyalar üretmeleri, böyle-
likle zamanla ayn› hücreden milyonlarca kopya meydana
gelmesi gerekir. Fakat tüm bu süreç, göründü¤ünden daha
karmafl›kt›r. Çünkü bölünme sürecinin bir aflamas›nda, kop-
yalanan hücrelerden baz›lar› di¤erlerinden farkl›laflmaya ve
tümüyle de¤iflik bir yap› kazanmaya bafllarlar. Bu flekilde,
ortak bir ana hücreden gelen hücreler, bölünme süreci için-
de zamanla farkl›lafl›p ayr› ayr› dokular› ve organ sistemle-
rini meydana getirirler. Hücreler bölünerek ço¤al›r ve eksik-
siz bir insan burnu, eli, göz kapa¤› ya da böbre¤i meydana
getirirler. Gerekti¤i kadar ço¤al›r, tam zaman›nda da durur-
lar. Sinir hücresi olacak hücreler, elektrik sinyallerini iletebil-
melerine imkan verecek flekilde, uzant›l› bir yap› kazan›rlar.
Eklem hücreleri ise bas›nca dayan›kl› olan küresel flekli se-
çerler. Kemik hücreleri de di¤erleri gibi yine embriyo afla-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
223322
mas›nda oluflur. S›radan bir görünüme sahip baz› hücreler-
de, ortada hiçbir görünür neden yokken kalsiyum birikme-
ye bafllar ve bu sayede son derece sert bir doku geliflir. Bu
sert doku ola¤anüstü güçlüdür, kilolarca a¤›rl›¤› ömür boyu
tafl›yabilecek nitelikte yap›lm›flt›r. K›r›ld›¤› zaman kendini
yeniden onarabilir. Kendisine denk dayan›kl›l›ktaki bir
maddeye göre çok daha hafiftir. ‹çindeki boflluklar hem ha-
fif hem de esnek ve dayan›kl› olmas›n› sa¤lar. E¤er kemi¤in
içinde bu boflluklar›n esneme pay› olmasa kemik en ufak bir
darbede k›r›l›rd›. Kusursuz yarat›l›fl› sayesinde kemik hem
dayan›kl›, hem çok esnek, hem de hafiftir. Hücrelerin kont-
rolsüz bir flekilde ço¤almaya devam etmemeleri, örne¤in in-
san burnunu bir fil hortumu kadar yapmamalar›, üzerlerin-
deki kontrolün apaç›k göstergesidir. Bilinçsiz hücrelerin
hummal› bölünmesi sonucunda, ortaya hem iç organlar›
hem de d›fl görünümü aç›s›ndan kusursuz bir insan ç›kma-
s›, herfleye hakim ve kadir olan Allah'›n insanlara lütfu ve
merhameti ile gerçekleflir.
‹nsan vücudunda bulunan yaklafl›k 100 trilyon hüc-
renin her birini çepeçevre saran hücre zar›, karar verme, ha-
t›rlama, de¤erlendirme gibi özellikler gösterir. Komflu hüc-
relerle ba¤lant›y› sa¤lar, hücreye girifl-ç›k›fllar› çok hassas bir
flekilde denetler. Sahip oldu¤u bu üstün karar verme yetene-
¤i, haf›zas› ve gösterdi¤i ak›l nedeniyle hücre zar› hücrenin
beyni olarak kabul edilmektedir. Ancak burada bilinçli bir
hareketinden söz etti¤imiz hücre zar› o kadar incedir ki, an-
cak elektron mikroskobuyla fark edilebilir. Zar, çift tarafl› bir
Harun Yahya
223333
duvara benzer. Bu duvar hücreye girifli ve ç›k›fl› sa¤layan ka-
p›lar ve zar›n d›fl ortam› tan›mas›n› sa¤layan alg›lay›c›larla
donat›lm›flt›r. Bunlar hücre duvar›n›n üzerinde yer al›r ve
hücreye yap›lan tüm girifl ve ç›k›fllar› titiz bir biçimde denet-
lerler. Hücre zar›n›n ilk görevi, hücrenin organellerini sara-
rak birarada tutmakt›r. Ayr›ca bu organellerdeki ifllemlerin
devam edebilmesi için gerekli maddeleri d›fl ortamdan sa¤-
lar. Bunu yaparken hücre zar› son derece iktisatl› davran›r;
hücrenin ihtiyaç duydu¤u miktardan fazlas›n› kesinlikle içe-
ri almaz. Bir yandan da hücrenin içindeki zararl› at›klar› tes-
pit eder ve hiç zaman kaybetmeden bunlar› d›flar› atar. Hüc-
re zar›n›n görevi son derece hayatidir; en ufak bir hatay› ka-
bul etmez. Çünkü herhangi bir hata veya aksakl›k hücrenin
ölümü demektir. Ya¤ ve protein moleküllerinden meydana
gelmifl bir katman olan hücre zar›na bu mucizevi görevleri
yapt›ran ve insan›n yaflam›n›n devam› için bu ola¤anüstü
sistemi haz›rlayan Allah't›r.
Anne karn›ndaki geliflme s›ras›nda, milyarlarca
hücreden her birinin kendisine ait olan yere yerleflmesi la-
z›md›r. Bunun için hücreler, embriyo içinde olufltuklar› yer-
den ait olduklar› yere do¤ru, ak›llara flaflk›nl›k veren bir yol-
culuk yaparlar. Buna "hücre göçü" denir. Bu yolculuk s›ra-
s›nda gidilecek adresin do¤rulu¤u kadar zamanlama da çok
önemlidir. Annenin karn›ndaki bu geliflim s›ras›nda mili-
metrenin yüzde biri kadar yap›labilecek küçük bir yer hata-
s›, veya saniyenin yüzde biri kadar bir sürede yap›lacak za-
manlama hatas›; çok de¤iflik sakatl›klar›n oluflmas›na sebep
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
223344
olabilir. Örne¤in insan›n ayaklar› kafas›ndan, kulaklar› gö¤-
sünden ç›kabilir. Ancak Rabbimiz'in kusursuz yarat›fl› saye-
sinde bu sistem öyle mükemmel ifllemektedir ki; hiçbir hata
yap›lmaz. Hücreler gidecekleri yere kadar embriyo içinde
uzun bir yolculuk yapar, bu yolculukta da özel bir yol takip
ederler. Gidecekleri yere ulaflt›klar›nda ait olduklar› yeri ta-
n›y›p burada dururlar. Yani milyarlarca hücre, gidifl yollar›-
n›, gidecekleri yerleri önceden bilirler ve dahas›, yola ç›kma-
ya, ait olduklar› yere gelince de durmaya karar verirler. Bü-
tün bunlar›n sonucunda, örne¤in, hiçbir zaman mide hücre-
leri ile karaci¤er hücreleri birbirlerine kar›flmaz. Mükemmel
çal›flan iç organlar, kollar, bacaklar yani insan vücudundaki
organlar kar›fl›p bir et y›¤›n› haline gelmezler. Bafllang›çtaki
küçük bir et parças› böylece, yavafl yavafl insan fleklini al›r.
Harun Yahya
223355
Allah bir ayetinde flöyle buyurmaktad›r:
... Gerçek flu ki, Biz sizi topraktan yaratt›k, sonra bir
damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yarat›-
l›fl biçimi belli belirsiz bir çi¤nem et parças›ndan; size
(kudretimizi) aç›kça göstermek için... (Hac Suresi, 5)
Tüm bu olaylar s›ras›nda en ufak bir kar›fl›kl›k ve dü-
zensizlik meydana gelmez. Bu olayda göç eden hücrelerin
ve ulaflt›klar› yerde tutunacaklar› hücrelerin birbirlerini ade-
ta tan›malar› söz konusudur. Örnek olarak, sinir sistemi ge-
liflirken milyonlarca nöronun (sinir hücresi) birbirleriyle
ba¤lant›lar›n› yapabilmek için efllerini bulma çabas›nda ol-
duklar› gözlemlenmifltir.
Sinir hücreleri efllerini bulmakla da kalmaz, meydana
getirecekleri organ›n son fleklini ve yap›s›n› oluflturacak
muhteflem bir mühendislik tasar›m› içinde birleflirler. Örne-
¤in beyin hücreleri, aralar›ndaki gerekli bilgi iletiflimini sa¤-
layacak yaklafl›k 120 trilyon elektrik ba¤lant›s› kurarlar. Bu,
bir efline daha rastlanmam›fl ola¤anüstü elektronik dona-
n›mda, tek bir ba¤lant› hatas› ya da k›sa devrenin nelere ma-
lolabilece¤ini tahmin etmek pek güç de¤ildir.
Trilyonlarca hücrenin birbirleriyle uyum içinde hareket
ettiklerini, ve yine trilyonlarca hücrenin içinde hatas›z bir
hesap ve planla efllerini bulduklar›n› belirttik. Oysa hiçbir
flekilde düflünme, planlama, yolunu bulma gibi yetenekleri
olmayan hücrenin böyle bir karmaflan›n içinden tek bafl›na
ç›kmas› ve yolunu bulup do¤ru yere ulaflmas› imkans›zd›r.
Belli ki tüm hücrelere yolunu gösteren, gitmeleri gereken ye-
re ulaflt›ran, herfleyi kontrol ve hakimiyeti alt›nda bulundu-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
223366
Harun Yahya
223377
ran bir gücün varl›¤› söz konusudur. Bu güç alemlerin Rab-
bi olan Allah'›n sonsuz gücüdür. Rahmetiyle hücreleri yok-
tan var etmekte, sonra her birine gerekli olan yere gitmeleri-
ni ilham etmektedir. Bu yüzden hücrenin yolunu flafl›rmas›,
sapmas›, yanl›fl yere gitmesi, eflini kar›flt›rmas› gibi bir du-
rum söz konusu de¤ildir. ‹nsan Allah'›n sonsuz merhameti
sayesinde kusursuz bir flekilde var olmakta, hayat› boyunca
da Allah'›n korumas› sayesinde yaflam›n› devam ettirebil-
mektedir.
Spermden bebe¤e dönüflen yeni insan›n beslenme-
si de bafll›bafl›na bir mucizedir. Bebek için özel olarak haz›r-
lanan ve ne annenin ne de baflkas›n›n, yap›m›na katk›da bu-
lunmad›¤› anne sütü, olabilecek en iyi besindir. Anne sütü
bileflimindeki maddeler sayesinde, hem yeni do¤an bebek
için mükemmel bir besin kayna¤›, hem de onun ve annenin
hastal›klara karfl› direncini art›ran bir maddedir. Doktorlar
suni olarak üretilen mamalar›n ancak sütün yetersiz gelme-
si halinde kullan›lmas›, çocu¤un özellikle ilk aylarda kesin-
likle anne sütüyle beslenmesi gerekti¤i konusunda birlefl-
mektedirler. Anne sütünün en ilginç özelli¤i, bebe¤in gelifl-
me dönemlerine göre kar›fl›m›n›n de¤iflmesidir. Sütün kalo-
ri miktar› ve besin dengesi, bebe¤in erken veya zaman›nda
do¤mufl olmas›na göre de de¤ifliklikler gösterir. Bebek erken
do¤umla dünyaya gelmiflse, anne sütünün içerdi¤i ya¤ ve
protein miktar› normal olgunluktaki bebe¤inkine göre daha
fazlad›r. Çünkü erken do¤an bebe¤in yüksek kaloriye ihti-
yac› vard›r. Bebe¤in ihtiyac› olan savunma sistemi elemanla-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
223388
‹‹KK‹‹NNCC‹‹ AAYY
BBEEfifi‹‹NNCC‹‹ AAYY
YYEEDD‹‹NNCC‹‹
AAYY
r›, yani antikorlar ve savunma hücreleri, anne sütünün için-
de bebe¤e haz›r olarak verilir, adeta paral› askerler gibi ait
olmad›klar› bir vücut için savunma yapar ve bebe¤i düfl-
manlar›ndan korurlar. Bu çok büyük bir mucizedir. Nas›l
olur da beden, bebe¤in dünyaya hangi zamanda gelece¤ini
fark edip ona göre bir üretim yapabilmektedir. Bu karar› be-
denin vermedi¤i aç›kt›r. Allah 9 ay boyunca güvenlikli bir
yerde muhafazaya ald›¤› bebe¤i do¤umundan sonra da en
güzel flekilde korumakta, her türlü flart› hiç zahmet çekilme-
yecek flekilde haz›rlamaktad›r. Bu, Allah'›n rahmetinin insan
üzerindeki tecellilerinden sadece bir tanesidir.
Anne sütü antibakteriyeldir. Oda s›cakl›¤›nda alt›
saat tutulan sütlerde bakteriler geliflerek sütü bozdu¤u hal-
de, bu süre zarf›nda anne sütünde bakteri oluflmaz. Bebe¤i
damar sertli¤inden korur. Bebek taraf›ndan k›sa sürede sin-
dirilir. Modern laboratuvarlarda beslenme uzmanlar›nca ya-
p›lan mamalar›n hiçbirinin anne sütü kadar yararl› olmad›-
¤› bilinmektedir. Bu bebek mamalar›ndan daha üstün olan
anne sütünün, bir laboratuvarda de¤il, insan vücudunda ve
annenin haberi bile yokken kimin taraf›ndan üretildi¤i soru-
su nas›l aç›klanabilir? Aç›kt›r ki, anne sütünü, o süte ihtiya-
Harun Yahya
223399
DDöölllleenneenn yyuummuurrttaa hhüüccrreessii --zziiggoott-- iikkiiyyee,, ddöörrddee vvee ssoonnrraa sseekkiizzee bbööllüünnüürreekk hh››zzllaa bbüüyyüümmeeyyee ddeevvaamm
eeddeerr.. BBuunnuunn iiççiinn yyüükkllüü mmiikkttaarrddaa bbeessiinnee iihhttiiyyaaçç dduuyyaarr.. PPllaasseennttaa ddeenniilleenn yyaapp›› ssaayyeessiinnddee aannnneeyyllee bbee--
bbeekk aarraass››nnddaa bbeessiinn,, ookkssiijjeenn vvee ddii¤¤eerr mmaaddddeelleerriinn aall››flflvveerriiflflii ssaa¤¤llaann››rr.. ÜÜsstteelliikk ppllaasseennttaa,, ddookkuullaarr››nn oolluuflfl--
mmaass›› iiççiinn ggeerreekkllii oollaann bbeessiinnlleerrii vvee ookkssiijjeennii öözzeennllee sseeççeerreekk bbeebbee¤¤ee ttaaflfl››rrkkeenn,, aatt››kk mmaaddddeelleerrii ddee aannnneenniinn
vvüüccuudduunnaa ggöönnddeerriirr.. ‹‹nnssaann››nn vvüüccuudduunnddaakkii bbuu bbeennzzeerrssiizz ddüüzzeenn,, AAllllaahh''››nn,, RRaahhmmaann vvee RRaahhiimm ss››ffaatt--
llaarr››nn››nn tteecceelllliilleerriinnddeenn ssaaddeeccee bbiirriiddiirr..
TTAAMMAAMMLLAANNMMIIfifi
SSÜÜRREEÇÇ
c› olan bebe¤i de yaratan Allah var etmifltir. Sonsuz merha-
metiyle kullar›n›n velisi olan Rabbimiz, insan› do¤du¤u an-
dan itibaren en güzel flekilde r›z›kland›rmaktad›r.
Yeni do¤an bir bebe¤in kafatas› kemikleri çok yu-
muflakt›r. Ve bu kemikler, birbirlerinin üzerinde az da olsa
hareket edebilirler. Bu esneklik sayesinde bebe¤in bafl›, do-
¤umda bir hasar görmez. E¤er kafatas› kemikleri do¤um s›-
ras›nda sert bir yap›da olsalard›, anne karn›ndan ç›karken
çatlayabilir hatta k›r›larak bebe¤in beyninde büyük hasarla-
ra yol açabilirlerdi.
Allah, insan› belli bir düzen içinde yaratm›flt›r. ‹n-
san do¤adaki en mükemmel, en karmafl›k ve en ola¤anüstü
sistemlere sahip canl›lardan biridir. ‹nsan vücudu, ortalama
60-70 kiloluk bir et ve kemik y›¤›n›d›r. Bilindi¤i gibi et, do-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
224400
YYeennii ddoo¤¤aann bbeebbee¤¤iinn kkaaffaattaass›› kkeemmiikklleerrii bbiirrbbiirrlleerriinniinn üüzzeerriinnddee aazz ddaa oollssaa hhaarreekkeett eeddeecceekk flfleekkiillddee
vvaarr eeddiillmmiiflfllleerrddiirr.. BBuu bbooflfllluukkllaarr bbeebbeekk 1188 aayyll››kk oolldduu¤¤uunnddaa kkaayybboolluurr..
¤adaki en dayan›ks›z malzemelerden biridir. Aç›kta kald›-
¤›nda birkaç saatte bozulur, bir-iki gün içinde kurtlan›r ve
dayan›lmaz bir koku yaymaya bafllar. Bu çürük malzeme,
insan›n vücudunun büyük bölümünü oluflturur. Ama onu
besleyen kan dolafl›m› ve d›flar›daki bakterilerden koruyan
deri sayesinde, 70-80 y›l boyunca, bozulmadan, çürümeden
saklan›r. Bu, Allah'›n insan üzerindeki korumas›d›r. ‹nsan›n
Allah'›n korumas› olmaks›z›n hayat›n› bir an bile devam et-
tirebilmesi mümkün de¤ildir.
Anne karn›ndaki ceninin orant›l› bir flekilde büyü-
mesi de Allah'›n rahmet ve flefkatinin çok güzel bir delilidir.
Her organ›n kendisi için belirlenmifl bir büyüklü¤ü vard›r.
Bu büyüklü¤e hiçbir eksik ya da fazla olmadan ulafl›labilme-
si içinse, geliflmenin zamanlamas› çok iyi ayarlanmal›d›r. El,
ayak, kulak, göz gibi bütün çift organlar ayn› anda flekillen-
meye bafllamal›, geliflmeleri ayn› anda durmal›, bu geliflim
durdu¤unda da ayn› büyüklü¤e ulaflm›fl olmal›d›rlar. Ayn›
flekilde, meydana gelen organlar›n simetrik olmas› da, hüc-
relerin eflit olarak, do¤ru bir zamanlamayla hareket etmeleri
sonucunda olur. Organlar›n efl zamanl› büyümelerinin ne
denli büyük ve hayati bir mucize oldu¤u, olay›n tersi düflü-
nüldü¤ünde daha da iyi anlafl›l›r. Organlar›n farkl› h›zlarda,
birbirlerinden ba¤›ms›z olarak büyüdüklerini düflünelim.
Olacaklar› hayal edebilir misiniz? Örne¤in beynin, kendisini
çevreleyen kafatas›ndan çok daha h›zl› büyüdü¤ünü düflü-
nün. Hacmi yeterince genifllememifl kafatas› beyni s›k›flt›r›p
onun ezilmesine, dolay›s›yla bebe¤in k›sa sürede ölümüne
Harun Yahya
224411
yol açard›. Veya deri, vücut çat›s›na oranla daha yavafl gelifl-
se, h›zla geliflen iskelet ve uzuvlar deriyi önce gerip bir süre
sonra da y›rtarak büyümeye devam edeceklerdi. Sonuçta or-
taya garip bir görünümün ç›kmas› bir yana bebek yaflama-
yacakt›. Bu konuda, hücre zar›yla hücre organellerinin
uyumlu gelifliminden, iskeletle iç organlar aras›ndaki den-
geli büyümeye kadar pek çok örnek verebiliriz. Bunlar›n
oluflmamas› ve bizim dünyaya düzgün birer insan olarak
göz açmam›z›n tek nedeni, Allah'›n sonsuz merhameti, flef-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
224422
ÖÖnncceelleerrii bbiirr hhüüccrree yy››¤¤››nn›› hhaalliinnddeekkii eelllleerrddee,, zzaammaann iiççeerriissiinnddee ppaarrmmaakkllaarr oolluuflfluurr.. BBuu tt››ppkk›› bbiirr
ttaaflfl yy››¤¤››nn››nn››nn flfleekkiilllleenneerreekk ssaannaattkkaarraannee bbiirr hheeyykkeellee ddöönnüüflflmmeessii ggiibbii ggeerrççeekklleeflfliirr.. HHaayyaatt››mm››zz››nn
ççookk öönneemmllii bbiirr ppaarrççaass›› oollaann eelllleerr,, AAllllaahh''››nn üüzzeerriimmiizzddeekkii rraahhmmeettiinniinn ssaayy››ss››zz öörrnnee¤¤iinnddeenn bbiirriiddiirr..
Harun Yahya
224433
kati ve biz kullar› üzerindeki korumas›d›r. Ancak tüm bu
aç›k gerçeklere ra¤men baz› kifliler, insana hayat verenin be-
yin, hücreler ya da kan oldu¤unu düflünürler. Oysa fluursuz
hücrelerin insana can vermesi mümkün de¤ildir. ‹nsan› yok-
tan var eden, can ba¤›fllayan, sa¤l›k veren ve yaflatan
Allah't›r. Allah Muhyi (hayat veren)dir. Allah Yunus Sure-
si'nde yer alan bir ayette "O, diriltir ve öldürür. Ve O'na
döndürüleceksiniz." (Yunus Suresi, 56) buyurmaktad›r. Bir
varl›¤a can vermek, onu yoktan yaratmak ve onun yaflam›n›
sürdürebilece¤i flekilde dünya flartlar›n› düzenlemek yaln›z-
ca sonsuz güç sahibi olan Allah'a mahsus bir özelliktir. Allah
dokuz ay içinde yoktan; gören, duyan bir insan yarat›r. Ona
can ba¤›fllar. Bir canl›n›n oluflum aflamalar›nda meydana ge-
len bu mucizevi olaylar›, bir yumurtayla spermin baflarama-
yaca¤› aç›kt›r. Onlar› birlefltiren ve anne karn›ndaki bebe¤i
dokuz ay boyunca koruyarak büyüten yaln›zca Allah't›r.
Allah'›n sonsuz merhametiyle var etti¤i kusursuz
insan bedeninin iflleyiflinde hormon sistemi çok büyük bir
yer tutar. Hormon sistemi sinir sistemi ile birlikte vücut hüc-
relerinin koordinasyonunu sa¤lar. Bu sistemler incelendi-
¤inde insan›n kendi vücudu üzerinde hiçbir hakimiyeti ol-
mad›¤›, tüm bedeninin onun gerçek sahibi olan Allah'›n
kontrolünde oldu¤u daha iyi anlafl›lmaktad›r. ‹nsan, bedeni-
ni kullanarak yürüyebilir, konuflabilir veya ellerini kullana-
rak bir ifl yapabilir. Ancak bedeninin derinliklerinde binler-
ce kimyasal ve fiziksel olay, insan›n bilgisi ve iradesi d›fl›nda
gerçekleflmektedir. Örne¤in insan, boyunun uzunlu¤u, or-
ganlar›n›n büyüklü¤ü ile ilgili karar veremez. Bunlar›
Allah'›n ilham›yla yerine getiren, hipofiz bezi taraf›ndan sal-
g›lanan büyüme hormonudur. Büyüme ifllemi iki farkl› fle-
kilde gerçekleflir. Baz› hücreler hacimlerini art›r›rlar. Baz›
hücreler de bölünerek ço¤al›rlar. Büyüme hormonu bütün
vücut hücrelerine etki eder. Her hücre hipofiz bezinden ken-
disine gelen mesaj›n anlam›n› bilir. E¤er büyümesi gereki-
yorsa büyür, bölünerek ço¤almas› gerekiyorsa ço¤al›r. Örne-
¤in yeni do¤mufl bir bebe¤in kalbi yetiflkin halinin yaklafl›k
olarak 16'da biri kadard›r. Buna karfl›n toplam hücre say›s›
yetiflkin kalbindekilerle ayn›d›r. Büyüme hormonu geliflme
döneminde kalp hücrelerine teker teker etki eder. Her hücre,
büyüme hormonunun kendisine emretti¤i kadar geliflme
gösterir. Böylece kalp de büyüyerek yetiflkin bir insan kalbi
haline gelir. Vücutta bulunan di¤er hücreler –örne¤in kas ve
kemik hücreleri- geliflme dönemi boyunca bölünerek ço¤a-
l›rlar. Bu hücrelere ne kadar bölünmeleri gerekti¤ini bildiren
yine büyüme hormonudur. Bu, son derece mucizevi bir
olayd›r. Çünkü hipofiz isimli, nohut büyüklü¤ünde bir et
parças›, vücutta bulunan bütün hücrelere hükmetmekte ve
bu hücrelerin hacim olarak geniflleyerek veya bölünerek bü-
yümelerini sa¤lamaktad›r. Bu kusursuz düzen bize Allah'›n
yaratmas›ndaki mükemmelli¤i bir kez daha göstermektedir.
Küçücük bir bölgede bulunan hücreler, trilyonlarca hücre-
nin bir düzen içinde bölünmelerini ve büyümelerini sa¤la-
maktad›r. Oysa bu hücrelerin insan bedenini d›flar›dan gör-
melerine, bedenin ne kadar büyümesi ve ne aflamaya geldi-
¤inde durmas› gerekti¤ini bilmelerine imkan yoktur. Bu flu-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
224444
Harun Yahya
224455
ursuz hücreler, vücudun karanl›klar› içinde, ne yapt›klar›n›
dahi bilmeden büyüme hormonu üretmekte ve üretimi dur-
durmalar› gerekti¤i zaman da durmaktad›rlar. Allah öyle
kusursuz bir sistem yaratm›flt›r ki, büyümenin ve bu hormo-
nun salg›lanmas›n›n her aflamas› kontrol alt›ndad›r. Bu da
insan vücudunun her noktas›n›n yarat›l›fl›ndaki ilim ve kud-
reti bir kez daha ispatlar. Sonsuz kerem sahibi olan Rabbimi-
z'i daha derin düflünmemize ve ona içten yönelip flükretme-
mize vesile olur.
Büyüme hormonunun bütün vücut hücreleri üze-
rinde etkili olmas› da son derece büyük bir mucizedir. E¤er
baz› hücreler büyüme hormonuna itaat ederken, baz› hücre-
ler de bu hormona isyan etseler büyük karmafla ç›kar. Örne-
¤in kalp hücreleri büyüme hormonunun emretti¤i flekilde
büyürken, gö¤üs kafesi hücreleri ço¤almay› ve büyümeyi
reddederlerse ne olur? Büyüyen kalp küçük kalan gö¤üs ka-
fesi içinde s›k›fl›r ve sonuç ölüm olurdu. Ya da burun kemi-
¤i büyürken burun derisi büyümesini durdurursa, burun
kemi¤i burun derisini y›rtarak d›flar› ç›kard›. Kaslar›n, ke-
HHaayyaattii bbiirr oorrggaann oollaann kkaallpp,, flfleekkiillddeekkii ggiibbii iikkii ddaammaarr››nn bbiirrlleeflfleerreekk ggeelliiflflmmeessiinnddeenn oolluuflfluurr.. fifiuuuurrssuuzz
hhüüccrreelleerriinn öözzeell kkaappaakkçç››kk ssiisstteemmlleerrii mmeeyyddaannaa ggeettiirreerreekk,, vvüüccuudduunn hheerr nnookkttaass››nnaa kkaann uullaaflfltt››rraaccaakk bbiirr
ppoommppaa flfleekklliinnddee yyaarraattaann,, üüssttüünn aakk››ll ssaahhiibbii AAllllaahh''tt››rr..
Aortlara (atardamarlara) do¤ru
Damarlardan
Kar›nc›k
Kulakç›k
Sinüs (damarlaraaç›lan boflluk)
Sa¤ kar›nc›k
Sol kar›nc›k
Aort
Akci¤er atardamar›
Kulakç›k
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
miklerin, derinin ve organlar›n birbirleriyle uyumlu bir fle-
kilde büyümeleri, her hücrenin teker teker büyüme hormo-
nuna itaat etmesi sayesinde kusursuz bir flekilde sa¤lan›r.
Büyüme hormonu, kemiklerin ucundaki k›k›rdak dokunun
geliflmesi için de emir verir. Bu k›k›rdak, yeni do¤an bir be-
be¤in kal›b› gibidir. O büyümedikçe, bebek de büyüyemez.
Burada bulunan hücreler kemi¤i uzunlamas›na büyütürler.
Peki bu hücreler kemi¤in uzunlamas›na büyümesi gerekti¤i-
ni nereden bilirler? E¤er bu kemik yana do¤ru büyüse bacak
uzayamayacak, hatta bacak kemi¤i bu bölgede deriyi y›rta-
rak d›flar› ç›kacakt›r. Ancak herfley planlanm›fl ve bu plan
her hücrenin çekirde¤ine yerlefltirilmifltir. Böylece kemikler
uzunlamas›na büyür. Bu,
Allah'›n insan vücudunun
oluflumu s›ras›nda var etti¤i
milyarlarca mucizevi geli-
flimden sadece biridir.
224466
BBüüyyüümmee hhoorrmmoonnuunnuunn ssaallgg››llaannmmaass››nnddaakkii
bboozzuukklluukk ccüücceelliikk yyaa ddaa ddeevvlliikk iillee ssoonnuuçç--
llaannaabbiilliirr..
Harun Yahya
224477
Büyüme hormonunda görülen bir baflka mucize de
bu hormonun salg›land›¤› dönem ve miktar›d›r. Büyüme
hormonu tam olarak gereken miktarda ve en yo¤un olarak
da büyüme ça¤›nda salg›lan›r. Bu, çok önemli bir mucizedir.
Çünkü ihtiyaç duyulandan biraz daha az veya biraz daha
fazla hormon salg›lanmas› durumunda oldukça sak›ncal›
sonuçlar ortaya ç›kar. E¤er büyüme hormonu az salg›lan›rsa
cüceli¤e, çok salg›lan›rsa devli¤e yol açar. ‹flte bu yüzden
vücutta büyüme hormonunun salg›lanma miktar›n› düzen-
leyen çok özel bir sistem yarat›lm›flt›r. Bu sis-
tem sayesinde kanda gere¤inden fazla
büyüme hormonu bulundu¤u za-
man büyüme hormonunun salg›-
lanmas› yavafllat›l›r. Peki hücre-
ler, kanda ne kadar büyüme
hormonu olmas› gerekti¤ini
nereden bilmektedirler? Nas›l
olur da kanda bulunan büyü-
me hormonu miktar›n› ölçer
ve bu duruma göre bir karar
verebilirler? Büyüme hormo-
HHoorrmmoonn ssiisstteemmii,, ssiinniirr ssiisstteemmii iillee bbiirr--
lliikkttee vvüüccuutt hhüüccrreelleerriinniinn kkoooorrddiinnaassyyoo--
nnuunnuu ssaa¤¤llaarr.. BBuu ssiisstteemmlleerr iinncceelleennddii--
¤¤iinnddee iinnssaann››nn kkeennddii vvüüccuudduu üüzzeerriinnddee
hhiiççbbiirr hhaakkiimmiiyyeettii oollmmaadd››¤¤››,, ttüümm bbeeddee--
nniinniinn oonnuunn ggeerrççeekk ssaahhiibbii oollaann
AAllllaahh''››nn kkoonnttrroollüünnddee oolldduu¤¤uu
ddaahhaa iiyyii aannllaaflfl››llmmaakkttaadd››rr..
nu yaln›zca geliflme ça¤›nda de¤il, yetiflkin insanlarda da
salg›lanmaya devam eder. Bu durumda yetiflkinlerin de bü-
yümeye ve uzamaya devam etmeleri, insanlar›n dev yara-
t›klar haline gelmeleri gerekirdi. Ancak böyle birfley gerçek-
leflmez. ‹nsan belirli bir büyüklü¤e ulaflt›ktan sonra hücreler
bölünmeye ve büyümeye devam etmezler. Bilim adamlar›
hücrelerin niçin bölünme ve büyüme ifllemine bir son ver-
diklerini halen bilmemektedirler. Bu konuda bilinen tek ger-
çek, hücrelerin çok özel bir sistem sayesinde zaman› geldi-
¤inde daha fazla büyümemeye ve bölünmemeye program-
lanm›fl olduklar›d›r. Bu durumda insan›n bu kusursuz prog-
ramlamay› yapan gücü düflünmesi gerekir. Bu güç diledi¤i-
ni en ince ayr›nt›lar›yla tedbir edip düzenleyen Yüce
Allah't›r.
Ellerinizin, gözlerinizin, burnunuzun düzgün bir
flekil almalar›n› sa¤layan hücrelerinizdir. Siz daha anne kar-
n›ndayken ifle bafllayan hücreleriniz, bir estetik uzman›ndan
daha iyi çal›flarak sizi flekillendirirler. Hücreleriniz hiçbir
fazlal›k veya eksiklik olmadan her organ›n›z› kusursuz bir
düzenle yaparlar. Örne¤in parmaklar›n›z›n kaç tane olaca¤›-
n›, uzunluklar›n› ve flekillerini tam gerekti¤i gibi hesaplarlar.
Bu, çok flafl›rt›c› ve etkileyici bir geliflimdir. Hücrelerin, or-
ganlar›n›z› olufltururken elde ettikleri baflar› vücudun her
milimetrekaresi için geçerlidir. Örne¤in sadece göze ait
40 farkl› parça vard›r. Gözün, fonksiyonlar›n› yerine getire-
bilmesi için tüm parçalarda orant›l› bir büyümenin olmas›,
aralar›ndaki ba¤lant›n›n sa¤lam olmas›, hepsinin kendi ye-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
224488
rinde bulunmas› gerekir. Aksi takdirde göz göremez. Embri-
yo 4 haftal›k oldu¤unda bafl›n›n her iki taraf›nda birer oyuk
oluflur. 6. haftada bu oyu¤u oluflturan hücreler muhteflem
bir plan içinde hareket etmeye bafllarlar. Baz› hücreler kor-
neay›, baz› hücreler göz bebe¤ini, baz› hücreler de merce¤i
yaparlar. Her hücre infla etti¤i bölümün bitifl s›n›r›na geldi-
¤inde durur. Her biri ayr› bir parçay› oluflturur, sonra mü-
kemmel bir flekilde birleflirler. Gözbebe¤i yerine baflka bir ta-
baka oluflmaz, herfley yerli yerindedir. Bu ifllemler aylar bo-
yunca devam eder ve ortaya son derece estetik ve ifllevsel
gözler ç›kar. Embriyoyu oluflturan hücrelerin her birinin vü-
cudun genel plan›ndan da haberi vard›r. Adeta bir anlaflma
yapm›flças›na, birbirlerinden farkl› özelliklere sahip yap›lar
meydana getirirler. Hücrelere flifrelenmifl olan bu muhteflem
plan› yaratan Allah't›r. Hücrelere neler yapmalar› gerekti¤i-
ni ilham ederek bu plan›n kusursuzca ifllemesini sa¤layan
da Allah't›r. Allah Kuran'da insan›n suretini anne karn›n-
dayken Kendisi'nin verdi¤ini bildirerek kullar›na rahmetini
hat›rlat›r. Bu ayetlerden baz›lar› flöyledir:
Döl yataklar›nda size diledi¤i gibi suret veren O'dur.
O'ndan baflka ‹lah yoktur; üstün ve güçlü oland›r, hü-
küm ve hikmet sahibidir. (Al-i ‹mran Suresi, 6)
O Allah ki, Yaratand›r, (en güzel bir biçimde) kusur-
suzca var edendir, 'flekil ve suret' verendir... (Haflr Sure-
si, 24)
Kendisi, ak›t›lan meniden bir damla su de¤il miydi?
Sonra bir alak (embriyo) oldu, derken (Allah, onu) ya-
ratt› ve bir 'düzen içinde biçim verdi.' (K›yamet Suresi,
37-38)
Harun Yahya
224499
nsan bedenindeki yaklafl›k 100 trilyon hücrenin, ke-
miklerin, solunum sisteminin, salg› bezlerinin, organ-
lar›n, tüm dokular›n ve di¤er tüm detaylar›n sahibi ve
Yarat›c›s› üstün kudret sahibi olan Allah't›r. Allah in-
san› yoktan var etmifl, Kendisi'ni tan›y›p bilmesi için de hem kendi
bedeninde hem de evrende ona delillerini göstermifltir. Önceki bö-
lümde de vurgulad›¤›m›z gibi Allah'›n insana merhametini, daha ilk
baflta onun anne karn›nda ayette bildirildi¤i gibi, "sa¤lam bir yere
yerlefltirilmesi"nde (Mü'minun Suresi, 13) görürüz. Tek bir hücrenin
güzel surette bir insana dönüflmesi s›ras›nda yaflanan her geliflme
Allah'›n Rahman ve Rahim s›fat›n›n çok üstün tecellileridir. Dünya-
ya gelmesinin ard›ndan geçen ortalama 60-80 y›ll›k ömrü boyunca
ayn› kusursuz iflleyifl devam etmektedir. ‹nsan›n her hücresinde ya-
flanan geliflmeler, her nefes al›fl›, çevresindekileri görmesi, idrak edi-
fli, alg›lama gücü, beyin faaliyetleri, yemek yemesi, yediklerini
sindirmesi, büyümesi, k›sacas› 24 saat x 80 y›l boyunca vücu-
dunda yaflanan tüm geliflmeler an an Allah'›n koruma-
s› alt›nda, Allah'›n dilemesiyle ve son-
suz merhametiyle meydana gelir.
‹nsan›n yarat›ld›¤› suret,
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
225522
donat›ld›¤› akli, manevi ve bedensel yetiler Allah'›n insana
olan büyük merhametinin baz› delilleridir. Rabbimiz bu ger-
çe¤i Kuran'da flu flekilde bildirmifltir:
E¤er Allah'›n nimetini saymaya kalk›flacak olursan›z, onu
bir genelleme yaparak bile sayamazs›n›z. Gerçekten
Allah, ba¤›fllayand›r, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18)
Bu bölümde insan vücudundaki baz› organlar›n mucize-
vi ifllevlerini, hayat›n devam› için gerekli olan ola¤anüstü sis-
temleri ve bir gün içinde beden içinde gerçekleflen faaliyetler-
den baz›lar›n› ele alacak ve tüm insanlar› Allah'›n sonsuz rah-
meti sayesinde hayatlar›n› devam ettirebildikleri gerçe¤i üze-
rinde düflünmeye davet edece¤iz. Hiç unutmamak gerekir ki,
afla¤›da maddeler halinde özetleyerek anlatacaklar›m›z›n her
biri tüm kainat›n tek hakimi olan, sonsuz güç ve kudret sahi-
bi Rabbimiz'in emri ile gerçekleflmektedir. Bunlar›n hiçbirinin
gerçekleflmesi için hiçbir insan müdahalede bulunmam›flt›r
ve bulunmas› da mümkün de¤ildir.
‹nsan vücudundaki 100 trilyon hücre sanki birbirle-
rini tan›yormuflças›na hareket eder. Kendilerine verilmifl özel
görevleri, sonuna kadar, hiçbir ihmal ve gevfleklik gösterme-
den yerine getirirler. ‹flte bu mükemmel koordinasyonda hor-
mon denilen mesaj tafl›y›c›lar hücrelere emir tafl›makla görev-
lidirler. Vücudun büyümesi, üremenin düzenlenmesi, vücut-
taki iç denge, sinir sistemindeki koordinasyon ve daha birçok
ifllem hormonlar›n, ilgili hücrelere ulaflt›rd›klar› mesajlar so-
nucunda gerçekleflir. Benzersiz sistemler yaratan Rabbimiz
hücreleri de hormonlar vas›tas›yla yönlendirir. Allah sizin ha-
beriniz bile olmadan içinizde muhteflem bir emir-komuta sis-
temi oluflturmufltur ve yine sizin bilginiz d›fl›nda içinizdeki
herfleyi kontrol alt›nda tutmaktad›r. Bu sistemde sizin hiçbir
söz hakk›n›z yoktur. Örne¤in vücudunuzun büyümesi. Siz ne
kadar isteseniz de boyunuzu oldu¤undan fazla uzatamazs›-
n›z. Ne yaparsan›z yap›n içinizdeki hücrelere "bölünün, ço¤a-
Harun Yahya
225533
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
225544
l›n ve beni büyütün" gibi bir emir veremezsiniz. Ancak hüc-
reler, sizin için belirlenmifl olan boyu ve vücut fleklini bilirler
ve o belirli flekle ulafl›ncaya kadar ço¤alarak vücudu büyütür-
ler. Sonra da tam gerekti¤i anda büyümeyi durdururlar. ‹flte
bu kontrol Allah'›n insanlara büyük bir lütfudur. E¤er insan
kendi vücudunu kontrol etmek zorunda olsayd› bunu baflar-
mas› asla mümkün olmayacakt›. Ya da bu kontrol insana ait
olsayd›, insan›n yaflam›n› sürdürmesi kesinlikle mümkün ol-
mayacakt›. Ancak sonsuz kerem sahibi olan Rabbimiz insan
vücudunun ve dünya üzerindeki tüm varl›klar›n, tüm hücre-
lerini ayn› anda kusursuzca yaratmakta, yaflatmakta ve kont-
rol etmektedir. ‹nsan›n bu durum karfl›s›nda yapmas› gereken
Allah'›n herkesi ve herfleyi kuflatan rahmetini görerek O'nun
kadrini gere¤i gibi takdir etmektir.
‹nsanlar vücutlar›ndaki birtak›m hayati fonksiyonla-
r›n uyurken ne olaca¤›, nas›l yerine getirilece¤i konusunda
hiçbir endifle yaflamaz, hatta bunu düflünmezler bile. Çünkü
bu sistemlerin kusursuzca iflleyece¤inden son derece emindir-
ler. Gerçekten de Allah'›n rahmeti sayesinde
insan uyurken de vücudundaki tüm
sistemler sessiz sedas›z
görevlerini yeri-
ne getirmeye
AAllllaahh ggeecceeyyii iinn--
ssaann››nn ddiinnlleennmmeessii
iiççiinn yyaarraattmm››flfltt››rr..
Harun Yahya
225555
devam ederler. Oysa bu sistemlerden sadece birinin bile bir-
kaç saniyeli¤ine durmas› kolayl›kla hayat›m›za mal olacak so-
nuçlar do¤urabilir. Ancak sonsuz merhamet sahibi olan Rab-
bimiz'in dilemesiyle uyku an›nda da insan nefes almakta, kal-
bi çal›flmakta ve beyni faaliyetlerine devam etmektedir.
K›lcal damarlar vücudun dört bir yan›ndaki hücrele-
rin her birine gerekli oksijen, enerji, besin, hormon gibi mad-
deleri tafl›rlar. Vücudumuzdaki ortalama 5 milyar k›lcal da-
mar›n toplam uzunlu¤u 950 km.yi bulur. E¤er insan vücudu-
nun en küçük k›lcal damarlar›n›n 10 bin tanesini yan yana ge-
tirirsek, toplam kal›nl›klar› ancak bir kurflun kalemin kurflun
k›sm› kadar olur. Kan›n bu kadar darac›k damarlar içinde t›-
kanmadan ve a¤›rlaflmadan hareket edebilmesi, suyun yük-
sek ak›flkanl›¤› sayesinde mümkün olmaktad›r. Ünlü molekü-
ler biyolog Michael Denton, bu ak›flkanl›¤›n birazc›k bile da-
ha düflük olmas› durumunda hiçbir kan dolafl›m› siste-
minin ifle yaramayaca¤›n› flöyle anlat›r: "E¤er suyun
SSuuyyuunn aakk››flflkkaannll››kk
öözzeellllii¤¤ii ssaayyeessiinnddee
iinncceecciikk ddaammaarrllaarr--
ddaa bbiillee kkaann hhüücc--
rreelleerrii ddoollaaflflaabbiilliirr..
ak›flkanl›¤› sadece birkaç kat daha fazla olsa, k›lcal damarlardaki kan
ak›fl› için çok büyük bir pompalama bas›nc› gerekecek ve herhangi
bir k›lcal damar sistemi ifllemez hale gelecektir. E¤er suyun ak›flkan-
l›k de¤eri biraz az olmufl olsa ve en küçük k›lcal damar›n çap› 3 mik-
ron yerine 10 mikron olmak zorunda kalsa, bu k›lcal damarlar, ye-
terli oksijen ve glikoz oran›n› ulaflt›rabilmek için (beslemeleri gere-
ken) kas dokusunun neredeyse tamam›n› kaplayacaklard›r. Bu du-
rumda genifl yaflam formlar›n›n tasar›m› imkans›z hale gelecek ya
da ola¤anüstü derecede s›n›rlanacakt›r. Dolay›s›yla, suyun hayata
uygun bir temel olabilmesi için, ak›flkanl›¤›n›n flu anda sahip oldu-
¤u de¤ere çok çok yak›n olmas›, zorunludur." Bir baflka deyiflle,
suyun tüm di¤er özellikleri gibi ak›flkanl›¤› da, yaflam için
olabilecek en ideal de¤erdedir. S›v›lar›n ak›flkanl›klar› aras›n-
da milyarlarca kat farkl›l›klar vard›r. Ama su, bu milyarlarca
farkl› ak›flkanl›k de¤eri içinde tam olmas› gereken de¤erle ya-
rat›lm›flt›r.
Göz, ›fl›¤›n girdi¤i öndeki ç›k›nt› d›fl›nda, küre biçi-
mindedir. Bu kürenin en d›fl›nda göz ak› denen sert, çok daya-
n›kl› ve süt gibi donuk beyaz renkli bir katman bulunur. Göz
ak›, gözü çepeçevre kuflat›r ve göz içindeki dokular›n korun-
mas›n› sa¤lar. Gözün ortas›ndaki renkli bölümü çevreleyen
beyazl›k da bu katman›n görünen bölümüdür. Göz ak›, yumu-
flak ve jölemsi bir yap›ya sahip olsayd› gözün korunmas› ge-
rekti¤i gibi sa¤lanamayacakt›. Ayr›ca göze toz veya herhangi
bir yabanc› madde kaçt›¤›nda bu cisim göze yap›flaca¤› için ç›-
karmas› zorlaflacak, büyük zararlar verecekti. Oysa göz ak›
sert oldu¤u için gözyafl›n›n da yard›m›yla yabanc› maddeler
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
225566
Harun Yahya
225577
kolayl›kla gözden temizlenir. Göz üzerindeki sert ve dayan›k-
l› beyaz dokunun yap›s›, gözün önündeki ç›k›nt›l› bölüme ge-
lince de¤iflir. Bu ç›k›nt›l› bölüm kornea denilen, ›fl›¤› geçiren
saydam bir tabakadan oluflur. Birbirlerinin devam› olduklar›
halde göz ak› ve kornean›n yap›lar› tamamen farkl›d›r ve ke-
sin bir s›n›rla ayr›l›rlar. Göz ak› bir binan›n d›fl cephesini kap-
layan sert granit kaplamaya, gözün önündeki fleffaf kornea da
bu binan›n penceresine benzetilebilir. E¤er korneay› oluflturan
ince doku gözün bütününü kaplasayd› göz d›fl etkilere karfl›
son derece savunmas›z ve güçsüz kalacak, sonuç körlük ola-
cakt›. E¤er göz ak›n› oluflturan sert ve mat doku gözün önün-
deki saydam tabaka üzerinde devam etseydi, ›fl›k merce¤e
ulaflamayacak ve görüntü oluflamayacakt›. Ama bunlar›n hep-
si kusursuzca ayarlanm›fl ve insan gözü çok korunakl› ve sa¤-
lam bir flekilde var edilmifltir. Bütün bunlar Allah'›n benzeri
olmayan sanat›n›n delillerindendir.
GGöözz,, ggüünnüümmüüzz tteekknnoolloojjiissii iillee bbiirr bbeennzzeerrii
yyaapp››llaammaamm››flfl mmüükkeemmmmeell bbiirr yyaarraatt››ll››flflaa
ssaahhiippttiirr..
Nesneleri net görebilmek için kornean›n her zaman
saydam ve çok duyarl› olmas› gerekir. Çünkü saydaml›¤›n›
yitirdi¤i anda göze yeterince ›fl›k giremedi¤i için görüntü bu-
lan›klafl›r. Gözün d›flar›ya aç›k olan bölümündeki bu katma-
n›n çok duyarl› olmas› da göze kaçan küçük bir toz parças›-
n›n bile hemen fark edilip temizlenmesini sa¤lar. Kornean›n
bu derece saydam olmas›n›n sebebi, kendisini oluflturan lifle-
rin hassas bir düzen içerisinde s›ralanmalar›d›r. Bu s›ralan-
maya yap›lacak herhangi bir müdahale kornean›n kararmas›-
na ve görüntünün bulan›klaflmas›na sebep olur. Foto¤raf ma-
kinesi için objektif ne kadar önemliyse göz için de kornea ay-
n› önemi tafl›r. Dahas› kornea o kadar fleffaft›r ki, ancak çok
yak›ndan dikkatle bak›ld›¤›nda görülebilir. Ayn› zamanda
vücuttaki en hassas yap›lardan biridir. Kornea yüzeyi gözle
görülmeyen sinirlerden ve lenf damarlar›ndan oluflur. Ancak
bunlar görüntüyü bozmazlar. Bu sinirler en hafif dokunufla
veya dokunma tehlikesine karfl› harekete geçip, reflekslerle
göz kapa¤› gibi koruyucu mekanizmalar› yard›ma ça¤›r›rlar.
Göz kapa¤›, kornea üstüne yap›flan herhangi bir fleyi derhal
d›flar› atar ve göz kapa¤›n›n kapanmas› korneay› di¤er muh-
temel tehlikelerden korur. Korneay› oluflturan liflerin ve si-
nirlerin son derece hassas olmalar› yine üstün bir yarat›l›fl›n
delilidir. Kornea bir anlamda arkas›nda gözün çal›flt›¤› bir
penceredir. Rüzgar›n savurdu¤u bir kum tanesi veya talafl
parças› korneay› çizebilir. Kornea bu tür sebeplerle çizilirse
ya da hasara u¤rarsa kendi kendini tamir edebilir. Gözün h›z-
l› bir kendini yenileme kabiliyeti vard›r. Kornean›n netli¤i
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
225588
Harun Yahya
225599
tam olarak sa¤lanmasayd› hiçbir zaman düzgün bir görün-
tüyle muhatap olunamayacak, insan devaml› olarak bulan›k
görecekti. Böyle bir görüntü olsayd› dünya, elbette flu anda
oldu¤undan çok farkl› olacak, herfley puslu bir perde arkas›n-
dan izlenecekti. Bu yüzden d›fl dünyay› bu incecik canl› taba-
kan›n izin verdi¤i netlikte izleyebiliriz. Canl› bir et parças›n›n
bir cam kadar fleffaf ve saydam olmas› Allah'›n çok üstün bir
yarat›fl delilidir. Dünyaya liflerden ve damarlardan oluflan
canl› bir dokunun arkas›ndan bakt›¤›m›z halde, herfleyi bu
kadar net görmemiz Allah'›n sanat› ve lütfudur.
Vücudumuzdaki bütün hücreler tek bir hücrenin ço-
¤almas›yla oluflur. Gözdeki son derece ince, fleffaf ve narin
olan bu canl› zar› oluflturan hücreler de, sert kemikleri olufl-
turan hücreler de, ba¤›rsak dokular›n› oluflturan hücreler de,
kan hücreleri de hepsi tek bir hücrenin bölünmesi ve ço¤al-
mas› sonucunda var olmufllard›r. Ayn› hücrenin bölünmesi
sonucunda, bir yanda tafl gibi sert olan kemikler, bir yanda da
cam kadar fleffaf olan kornea meydana gelmifltir. Elbette ki
cans›z ve fluursuz atomlardan oluflmufl hücrelerin böyle bir
karar› verme, plan yapma yetenekleri yoktur. Hücrelere neler
yapacaklar›n› hangi organ› oluflturup, ne gibi görevler yapa-
caklar›n› ilham eden Allah't›r.
Bu cümleyi siz okuyup bitirinceye kadar gözünüzde
yaklafl›k yüz milyar (100.000.000.000) ifllem yap›ld›. Belki
inanmas› güç fakat dünyan›n en muhteflem ayg›tlar›ndan bir
çiftine sahipsiniz. ‹nsano¤lu halen bir benzerini üretemedi.
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
226600
Üretmek flöyle dursun, bu sistem hakk›nda bilinenler bilin-
meyenlerin yan›nda hiç kalmaktad›r. Yaflam›n›zda sahip ol-
du¤unuz herfley gözleriniz sayesinde bir anlam kazand›. Ai-
lenizi, dostlar›n›z›, evinizi, iflinizi, k›saca yaflam›n›z boyunca
karfl›laflt›¤›n›z herfleyi gerçek anlam›yla gözleriniz sayesinde
tan›d›n›z. Onlars›z d›fl dünyay› hiçbir zaman tam olarak bile-
mezdiniz. Gözleriniz olmasayd› bir rengin, bir fleklin, bir
manzaran›n, bir insan yüzünün, güzellik denen kavram›n na-
s›l bir fley oldu¤unu hiçbir zaman hayalinizde canland›ra-
mazd›n›z. Fakat, gözleriniz var, bu sayede etraf›n›z› görüyor,
Harun Yahya
226611
flu anda da önünüzdeki yaz›y› okuyorsunuz. Dahas›, görmek
için hiçbir çaba harcam›yorsunuz; sadece görmek istedi¤iniz
fleye do¤ru bak›yorsunuz. Gözünüze, gözün içindeki orga-
nellere, gözden beyne giden sinirlere ve beyninize "bak›n, gö-
rün, flu ifllemleri yap›n" emri vermiyorsunuz. T›pk› yeryü-
zünde yaflayan ve yaflam›fl milyarlarca insan gibi sadece bak›-
yor ve görüyorsunuz. Bir cisme odaklan›p onu net görmek
için göz merce¤inizin cismin uzakl›¤›na göre almas› gereken
yar›çap›n optik ölçümlerini, merce¤e ba¤l› kaslar›n çok has-
sas kas›lma oranlar›n› hesaplam›yorsunuz. Yaln›zca o cismi
net görmek istiyorsunuz, gerisi saniyenin çok küçük bir dili-
minde sizin için otomatik olarak hallediliyor. Bunun ne kadar
GGöözzlleerriimmiizz dd››flfl ddüünnyyaayy›› bbiizzee ttaann››ttaann bbiirreerr
aarraacc››dd››rr.. AAllllaahh''››nn ttüümm iinnssaannllaarr iiççiinn rraahhmmeett
oollaarraakk yyaarraatttt››¤¤›› ggöözzlleerr ssaayyeessiinnddee rreennkkllii,,
pp››rr››ll pp››rr››ll nneett ggöörrüünnttüülleerr ggöörrüürrüüzz..
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
226622
büyük bir mucize oldu¤u baz› insanlar›n akl›na dahi gelmi-
yor olabilir. Ancak iman sahipleri görmenin Allah'›n çok bü-
yük bir lütfu oldu¤unun fark›nda olan insanlard›r.
Göz, oldukça karmafl›k bir yap›ya ve çok özel bir ifl-
leve sahip olmas›na ra¤men bedenimizde çok küçük bir yer
iflgal eder. T›pk› de¤erli bir mücevherin kutusunda saklanma-
s› gibi kafatas›m›z içinde d›fl etkilerden korunacak bir biçim-
de saklan›r. Sahip oldu¤u görevin önemi ile do¤ru orant›l›
olarak, üstün bir yarat›l›fl sayesinde korunur. Gözler, alt› ke-
mik uzant›s› ile kafatas›na ba¤lanan, etraflar› özel dokularla
çevrelenmifl göz yuvalar› içinde, koruyucu bir ya¤ yast›k盤›
üzerine yerlefltirilmifllerdir. Burun kemeri, kafllar ve elmac›k
kemikleri taraf›ndan d›fl etkenlere karfl› korunurlar. Gözleri
çevreleyen tüm bu kemik ve dokular hep birlikte "göz çuku-
ru" olarak adland›r›l›r. Gözler, çok iyi korunmalar›n›n yan›s›-
ra vücutta, görmeyi en rahat ve en ideal biçimde sa¤layacak
bir bölgeye yerlefltirilmifllerdir. Bu bölge, vücudumuzu ve
uzuvlar›m›z› en mükemmel flekilde kontrol ve idare edebil-
memizi sa¤layacak bir konuma sahiptir. Gözlerimizin flu an-
ki yerleri d›fl›nda vücudumuzun herhangi baflka bir yerinde
bulunmalar›n›n do¤uraca¤› sak›ncalar saymakla bitmez. Da-
has› gözlerin bafl›m›zda bulunmas›, onlar›n her an sa¤l›k ve
emniyetini sa¤lama bak›m›ndan da en uygun durumdur.
Boynun, küçük ve h›zl› bir refleks hareketiyle, gözün ona za-
rar verebilecek herhangi bir cisimle temas› engellenmifl olur.
Gözler yüz üzerinde de en ideal konumda bulunurlar. Acaba
gözler yüzün baflka bir yerinde, örne¤in burnun alt›nda bu-
Harun Yahya
226633
lunsalard› ne olurdu? Hem emniyet aç›s›ndan riskli bir du-
rum oluflur hem de estetik olarak oldukça rahats›z edici bir
görünüm meydana gelirdi. Görüfl aç›s› da flu ankinden çok
daha k›s›tl› olurdu. Gözlerin her yönden, olabilecek en ideal
yerde, simetrik bir biçimde bulunmalar› esteti¤e de son dere-
ce uygundur. ‹ki gözün aras› ortalama tek göz boyundad›r.
Bu oran bozuldu¤unda, gözlerin aras› daha aç›k veya daha
yak›n olunca yüzün tüm ifadesi de¤iflir. Göz, sahip oldu¤u
bütün özellikleri ile insan›n Allah'›n yaratt›¤› bir varl›k oldu-
¤unu ispatlayan bir delildir. ‹nsan vücudundaki bu uyum, si-
metri ve estetik görüntü Allah'›n bizlere sundu¤u bir güzel-
liktir. Çünkü Rabbimiz ihsan› çok bol oland›r.
Allah bir ayette insanlara bu nimetini bildirirken onlara
bunun için flükredici olmalar› gerekti¤ini flöyle bildirir:
Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan
üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne
az flükrediyorsunuz? (Secde Suresi, 9)
Gözler vücudun d›fl dünyaya aç›lan pencereleridir.
Bu pencerelerin korunmas› ve bak›m› özel bir sistem sayesin-
de sa¤lan›r. Göz kapaklar›, mükemmel bir flekilde iflleyen bu
sistemin en önemli parçalar›ndan birisidir. Göz kapaklar›n›n
görevi, göz küresini korumakla birlikte "konjonktiva" ve "kor-
nea"y› her an belli bir nem oran›nda tutmakt›r. Göz kapakla-
r›n›n iç k›sm›nda bulunan konjonktiva adl› katman›n damar-
lar›, uykuda oksijen alamayan gözün d›fl tabakas›n› besler.
Gerekti¤i zaman göz yuvas›n›n üstünü tamamen ve s›k›ca ör-
tebilen göz kapa¤›n›n derisi, vücudun di¤er k›s›mlar›na göre
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
226644
çok daha incedir. Göz kapa¤› derisinin alt tabakas› ya¤s›z ve
çok gevflektir, kan bu bölgede kolay toplan›r. E¤er göz kapa-
¤›n›n derisi kal›n ve ya¤l› bir yap›ya sahip olsayd›, gözlerin
aç›l›p kapanmas› oldukça zor bir ifllem olurdu. Herkes gün
içinde hiç fark›nda olmadan binlerce kez gözlerini k›rpar. Bu
hareket istem d›fl› olarak yap›l›r ve bu sayede gözler yo¤un
›fl›k temas›ndan ve yabanc› maddelerden korunur. ‹fllemin
otomatik olarak yap›lmas› da ço¤u insan›n fark›nda olmad›¤›
bir nimettir. Bu temizlenme otomatik olarak yap›lmasayd› ne
olurdu? Böyle bir durumda insan
göz k›rpmay› yaln›zca gözü-
nün içinde rahats›z edici
miktarda kirlilik olufl-
tu¤unda hat›rlard›.
Bu da gözün mik-
rop kapmas›na ne-
den olurdu. Göz-
ler tamamen te-
mizlenemedi-
¤inden puslu,
GGöözz kkaappaakkllaarr›› vvee
kkiirrppiikklleerr ggöözzüü hheerr
ttüürrllüü dd››flfl eettkkiiddeenn
kkoorruurrllaarr..
bulan›k bir görüntü meydana gelirdi. Göz k›rpmak büyük bir
külfet olur, insan gün boyunca sürekli göz k›rpmay› unutma-
maya konsantre olmak zorunda kal›rd›. Her birkaç saniyede
bir göz k›rp›ld›¤›nda göz kapaklar› t›pk› araba cam› silecekle-
ri gibi gözleri suland›r›r, kirleri temizler. Uyku s›ras›nda ise
göz kapaklar› kapal› oldu¤u için gözler kurumaya karfl› oto-
matik olarak korunur. Göz kapa¤›, kavisli göz yap›s›n›n üstü-
ne kusursuz olarak oturan bir mekanizmad›r. Bu mükemmel
uyum sayesinde, göz kapa¤›n›n aç›l›p kapanmas› esnas›nda
gözün ön yüzeyinde temas edilmeyen hiçbir nokta kalmaz.
Göz kapa¤›, gözü bu flekilde kusursuz olarak sarmasayd›, ka-
lan boflluklardaki yabanc› maddelerin temizlenmesi müm-
kün olmayacakt›. Aç›l›p kapanma esnas›nda, göz kapa¤›n›n
içinde bulunan özel bir bezden salg›lanan ya¤l› bir salg› ka-
paklar›n birbirlerine yap›flmalar›n› engeller ve göz kapaklar›-
n›n kaymas›n› kolaylaflt›r›r. Yukar›da k›saca özetledi¤imiz bu
detaylar Rahman ve Rahim olan Rabbimiz'in bizim üzerimiz-
deki korumas›n› göstermektedir. Allah'tan bir lütuf olarak var
edilen göz kapa¤› insan vücudunun en önemli organlar›ndan
biri olan göz için çok harikulade bir korumad›r. Bu örnekler,
Allah'›n kullar›na olan flefkat ve merhametinin çok aç›k ör-
neklerinden sadece birkaç tanesidir.
E¤er göz kapa¤› uyurken kapanmasayd›, uyumak
insan için son derece zor bir ifllem haline gelecekti. Uyuyabil-
mek için karanl›k bir odaya ihtiyaç olacak, gündüzleri hiç
uyunamayacakt›. Uyku esnas›nda aç›k kalan gözler ise her
türlü d›fl etkiye karfl› savunmas›z kalacaklard›.
Harun Yahya
226655
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
226666
E¤er göz kapa¤› diye bir fley olmasayd›, yeryüzünde-
ki insanlar›n tamam› çok k›sa bir süre içinde kör olurdu. Gö-
zün üst tabakas›n› oluflturan kornea kuruyacak, göz k›sa bir
süre sonra görevini yapamamaya bafllayacakt›. Göze girecek
en küçük bir toz tanesi bile zamanla büyük problemler yarata-
cak, göz hemen mikrop kapacakt›. En küçük darbelere karfl›
korumas›z kalan göz her an kör olma tehlikesi ile karfl› karfl›ya
kalacakt›. Örne¤in lagoftalmi adl› hastal›kta göz kapaklar› ya
tamamen kapanamaz veya çok zor kapan›r. Bu durumda kor-
nean›n nemlenmesi tehlikeye girece¤inden, korneada kuruma-
ya ba¤l› olarak enfeksiyon görülür. Bu hastal›¤›n uzun süre de-
vam etmesi durumunda ise kal›c› göz bozukluklar› oluflabilir.
Refleksler insan›n çeflitli d›fl uyaranlara, irade d›fl›nda
ve çok k›sa bir süre içinde verdi¤i tepkilerdir. Gerekli durum-
larda göz kapa¤›n› da harekete geçiren bu refleks mekanizma-
s›, tehlikelere karfl› bir sigorta görevi görür. Korneaya, kirpik-
lere, h›zl›ca kafllar›n ortas›na ya da alna dokunma göz kapa¤›-
n› uyaran refleksin oluflmas›na neden olur. E¤er göz k›rpma
refleksini meydana getiren sinir a¤› incelenirse, bu a¤›n ne ka-
dar incelikle planlanm›fl bir yap›ya sahip oldu¤u aç›kça görü-
lür. Çünkü yukar›da belirtilen her refleks için göz kapa¤›na ta-
fl›nan uyar›lar farkl› sinir yollar›ndan geçmektedir. Yani gözün
etraf› çok say›da erken uyar› sistemiyle donat›lm›flt›r. Beyin,
çok k›sa sürede gelen bu uyar›lar› de¤erlendirir ve ilgili kasla-
ra sinir uyar›lar›n›n gitmesini sa¤lar.
Bu ifllemler s›ras›nda sinir uyar›lar› yollar›n› hiç flafl›rma-
dan saniyenin binde biri kadar k›sa bir süre içinde beyne ula-
fl›rlar. Beyinden gelen emir sonucunda göz kapa¤›, gözü ya-
banc› maddelerden korumak veya silecek görevini yerine ge-
tirebilmek için tam zaman›nda kapan›r. Mevcut tehlikenin
an›nda tan›nmas›, farkl› durumlara ait reflekslerin ayr› sinir
yollar›ndan, birbirine kar›flt›r›lmadan sinyal olarak ulaflt›r›l-
mas› son derece karmafl›k ifllemlerdir. ‹nsan, çevresinde de-
vaml› olarak de¤iflen flartlar karfl›s›nda hayat›n› devam ettire-
bilmek için, d›flar›da olup biten olaylardan tam zaman›nda ha-
berdar olmal›d›r. Bu yüzden göz k›rpma ifllemi insan›n d›fl
dünyay› alg›lamas›n› engellemeyecek kadar k›sa bir süre için-
de gerçekleflir. E¤er bu ifllem uzun sürseydi çok büyük tehli-
keler söz konusu olabilirdi. ‹nsan gözünü k›rpma ifllemi ile
meflgul oldu¤u bir anda belki de üzerine gelen bir kamyonu
fark edip kaçmaya f›rsat bulamazd›. ‹nsan›n d›fl dünyaya aç›-
lan penceresi olarak nitelendirilen gözün bu kadar kapsaml›
bir flekilde korunmas› Allah'›n dünyadaki nimetlerinden bir
örnektir.
Ço¤u insan›n yaln›zca "tuzlu su" zannetti¤i gözyafl›,
çeflitli görevler için farkl› kar›fl›mlarla oluflturulmufl son dere-
ce özel bir s›v›d›r. Gözyafl›n›n ilk görevi gözü mikroplara kar-
fl› korumakt›r. ‹çinde bulunan "lizozim" enzimi birçok bakte-
ri türünü parçalayabilme ve mikrop öldürme özelli¤ine sa-
hiptir. Lizozim sayesinde göz, enfeksiyonlardan korunur. Bu
madde, binalar› mikroplardan temizlemek için kullan›lan
kuvvetli dezenfektanlarda kullan›lan maddelerden bile daha
etkilidir. Bu kadar güçlü oldu¤u halde göze hiçbir zarar ver-
Harun Yahya
226677
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
226688
memesi ise büyük bir mucizedir. Allah, içinde son derece güç-
lü bir dezenfektan bulunan gözyafl›n› gözün kimyasal yap›s›-
na en uygun flekilde yaratm›flt›r. Yarat›l›fl›n her noktas›nda
mevcut olan muhteflem uyum, ayn› flekilde göz ve gözyafl›
için de geçerlidir. Bu güçte baflka hiçbir dezenfektan göz üze-
rinde kullan›lamaz. Öte yandan insan yap›m› hiç bir dezen-
fektan gözyafl›n›n yerini tutmaz.
Gözyafl›n›n üretimi de son derece hassas bir ölçü ile
yap›l›r. Gözyafl›, sadece korneay› kurumaktan kurtaracak ve
göz küresinin yüzeyinin kayganl›¤›n› kaybettirmeyecek mik-
tarda üretilir. Böylece, göz hareket etti¤inde göz kapa¤›n›n iç
k›sm› konjonktiva ile gözün üstü aras›nda sürtünmeden kay-
naklanan bir rahats›zl›k meydana gelmez. Uyar›c› bir durum
söz konusu oldu¤unda, mesela göze toz gibi yabanc› bir mad-
de kaçt›¤›nda, gözyafl› üretimi otomatik olarak artar. Bu bir
yandan antiseptik amaçla daha çok lizozim enzimi üretilme-
sini di¤er yandan da uyar›c› maddenin d›flar› at›labilmesi için
bol miktarda s›v› oluflmas›n› sa¤lar. Gözyafl› yeterli miktarda
üretilmeseydi, göz ile göz kapa¤› aras›nda sürekli bir sürtün-
me olur ve gözün her hareketi bizim için bir eziyet haline ge-
lirdi. Örne¤in gözyafl› kurulu¤u olan hastalarda, gözlerde sü-
rekli bir yanma ve gözün içinin kum dolu oldu¤u hissi duyu-
lur. Gözler flifler, k›zar›r ve hastal›¤›n ileri aflamalar›nda hasta
gözünü kaybedebilir.
Göz kapa¤›n›n s›n›r›ndan ç›kan kirpikler gözü toz ve
yabanc› maddelerden korurlar. Koptuklar› veya kesildikleri
Harun Yahya
226699
zaman tekrar uzarlar. Uzama, kirpik eski boyutuna geldi¤in-
de biter. Kirpikler düzgün, yumuflak ve yukar› do¤ru hafifçe
k›vr›kt›rlar.
Bu flekil hem kullan›fll› hem de son derece estetiktir. Kir-
piklerin bu flekli kazanmalar› da Allah'›n çok büyük bir rah-
metidir. Zeis adl› bezlerin salg›lad›klar› ya¤l› bir salg› ile kir-
pikler ya¤lan›r, kavisli elastik bir yap› kazan›rlar. E¤er bu in-
ce bak›m yap›lmasayd› kirpikler son derece sert, f›rça gibi
olacak, her göz k›rpmada rahats›zl›k verici bir kar›flma ve ta-
k›lma hissi meydana gelecekti. Kafllar›m›z da aln›m›zdan
akan terlerin gözün içine girmesine engel olur. Ayr›ca günefl
›fl›nlar›n› k›rarak gözün içine yans›mas›n› engeller. Bunun ya-
n› s›ra insan gözünün estetik görünümünü tamamlayan çok
önemli birer unsurdurlar. Rabbimiz bütün detaylar›yla insan›
en güzel surette yaratm›flt›r.
Gözü sürekli y›kayan ve mikroplardan ar›nd›ran bir
gözyafl› sisteminin yan›s›ra gözde bir ya¤lama sistemi de
mevcuttur. Bu sistem günde yaklafl›k yüzbin defa, dört ayr›
yöne dönen gözün, bu hareketlerin sonucunda y›pranmas›n›
engeller. Bu sayede göz sürekli ya¤lanarak sürtünme etkisine
ve yabanc› maddelere karfl› korunmufl olur. Bu ya¤ o kadar
kaygand›r ki göz hareket etti¤inde hiçbir rahats›zl›k hissedil-
mez. E¤er konjonktivan›n çal›flmas›nda ciddi bir aksakl›k
olup da bu ya¤lanma ifllemi gerçekleflmezse, gözün her hare-
ketinde çok büyük ve dayan›lmaz a¤r›lar meydana gelirdi.
Oysa sa¤l›kl› bir insan, Allah'›n yaratt›¤› bu kusursuz sistem
sayesinde hayat› boyunca böyle bir rahats›zl›k çekmez.
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
227700
Befl duyu, tam insan›n ihtiyac›na yönelik olarak dü-
zenlenmifltir. Sözgelimi kulak ancak belirli s›n›rlar aras›nda
gelen ses titreflimlerini alg›lar. Çok daha genifl s›n›rlar içinde
duymak ilk baflta avantajl› gibi gözükebilir. Ancak, "duyum
efli¤i" olarak adland›r›lan bu alg› s›n›rlar›, belirli bir amaca
yönelik olarak ayarlanm›flt›r. E¤er çok hassas bir kula¤a sahip
olsayd›k, kalbimizin atarken ç›kard›¤› sesten, yerdeki mikros-
kobik böceklerin ç›kard›¤› h›fl›rt›lara kadar birçok sesle her an
muhatap olmak durumunda kalacakt›k. Bu da bizim için ol-
dukça rahats›zl›k verici bir durum meydana getirecekti. Ku-
laktaki ve duymadaki bu kusursuz yarat›l›fl Allah'›n çok bü-
yük bir lütfudur. Nitekim bir ayette Rabbimiz "O, sizin için
kulaklar›, gözleri ve gönülleri infla edendir;
ne az flükrediyorsunuz." (Müminun Su-
resi, 78) fleklinde buyurmaktad›r.
Yeme¤i a¤z›n›za götürmenizle
beraber sindirim sistemi harekete geçer.
A¤za al›nan yiyecek difller taraf›ndan
parçalan›r ve ö¤ütülür. Difller bu ifllem
için özel olarak yarat›lm›fllard›r. Bilinen
en sert organik madde olan -difl minesi-
ile kaplanm›fllard›r ve ayn› zamanda
kimyasal maddelere karfl› da çok daya-
n›kl›d›rlar. Her difl görevine uygun
bir flekle sahiptir. Örne¤in ön difl-
ler keskindir, yiyece¤i kopar›r.
Köpek diflleri sivridir, besini y›rtar, parçalar. Az› diflleri ise be-
sini ö¤ütebilecek flekilde yarat›lm›flt›r. E¤er a¤z›m›zdaki diflle-
rin hepsi ayn› cins olsayd›, örne¤in 32 köpek difli veya 32 ke-
sici difle sahip olsayd›k yemek yememiz hemen hemen imkan-
s›z hale gelirdi. Difllerdeki yarat›l›fl›n bir baflka örne¤i de difl-
lerin diziliminde görülür. Her difl olmas› gerekti¤i yerdedir.
Kesiciler olmalar› gerekti¤i gibi ön tarafta, az›lar yine olmala-
r› gerekti¤i yerde arka taraftad›r. Bunlar›n yerinin de¤ifltiril-
mesi bile diflleri tamamen kullan›fls›z hale getirebilir. Birbirin-
den ba¤›ms›z olan üst ve alt difller aras›nda da kusursuz bir
uyum vard›r. Her iki bölgedeki difller, çene kemi¤i kapand›¤›
zaman tam olarak birbirlerinin üzerine oturacak flekilde
yarat›lm›flt›r. Örne¤in tek bir az› difliniz di¤er difllerden daha
uzun olsa veya üzerinde fazladan bir ç›k›nt› bulunsa, a¤z›n›z›
kapayamazd›n›z. Bu durumda konuflma ve yemek yeme gibi
ihtiyaçlar›n›z› dahi karfl›layamaz duruma gelirdiniz. Bu uyum
Allah'›n insan için var etti¤i nimetlerden sadece bir tanesidir.
Besinler bir yandan difller taraf›ndan ö¤ütülürken,
bir yandan da kimyasal bir sald›r›ya u¤rarlar. Bu sald›r›y›
gerçeklefltiren ise tükürük s›v›s›d›r. Günlük hayatta hiç kimse
a¤z›ndaki bu s›v›n›n fark›nda olmaz; salg›lan›p salg›lanmad›-
¤›n›, miktar›n›n çoklu¤unu azl›¤›n› k›sacas› bu konuyla ilgili
hiçbir detay› genellikle düflünmez. Basit bir salg› zannedilen
tükürük salg›s›, asl›nda çok hassas oranlara sahip çeflitli kim-
yasal maddeler içeren özel bir kar›fl›md›r. Bu s›v› öncelikle be-
sinlerdeki tad› almam›z› sa¤lar. Besinlerin içindeki tat veren
moleküller, tükürük içinde çözülerek dilin üzerinde bulunan
Harun Yahya
227711
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
227722
tat alg›lay›c› sinir uçlar›yla birleflirler. Ancak bu flekilde yedi-
¤imiz yiyeceklerin tad›n› alabiliriz. Kuru bir a¤›zla yenen yi-
yeceklerin tatlar›n›n al›nmamas› da bu yüzdendir. A¤›zda
birbirinden farkl› özelliklere sahip iki farkl› tükürük s›v›s› sal-
g›lanmaktad›r. Bunlardan biri karbonhidratlar› çok ince bir
flekilde parçalar ve k›smen flekere dönüfltürür. Örne¤in ek-
mek bir karbonhidratt›r. E¤er a¤z›n›za bir parça ekmek al›r ve
birkaç dakika yutmadan bekletirseniz, parçalanan karbon-
hidrat›n fleker tad›n› dilinizde hissedersiniz. Di¤er tükürük
s›v›s› ise çok yo¤un bir k›vama sahiptir. Bu yap›flkan s›v› sa-
yesinde yemek yerken a¤z›n her taraf›na yay›lm›fl olan yiye-
cek parçalar› biraraya getirilerek lokma fleklini al›r. Peki tükü-
rük salg›s› olmasayd› ne olurdu? Elbette ki a¤z›m›zdaki kuru-
luktan dolay› ne yediklerimizi yutabilir, ne besinlerin tad›n›
alabilir, ne de rahatça konuflabilirdik. Kat› hiçbir besini yiye-
mez, sadece s›v› olanlarla beslenmek zorunda kal›rd›k. Bu da
insan için oldukça zor bir durum olurdu. Üç ayr› salg› bezin-
den salg›lanan tükürük, bir yandan yiyecekleri nemlendire-
rek yutulmas›n› kolaylaflt›r›rken, di¤er yandan da içerdi¤i
kimyasal maddeyle yiyeceklerin içinde vücuda faydal› olan
parçalar›n çözünmesini sa¤lar. A¤z›m›z adeta bir kimya labo-
ratuvar› gibi çal›fl›r ve yedi¤imiz besinlerdeki niflastay› parça-
lar. Tükürükte bulunan ve pityalin ad› verilen enzim bu ifl
için özel üretilmifl bir kimyasald›r. Pityalin, niflastay› ayr›flt›-
rarak flekere dönüfltürür. A¤›zda yap›lan sindirim sadece
kimyasal de¤ildir. Ayn› zamanda difllerin yapt›¤› mekanik bir
sindirim de söz konusudur. Bu iki sindirim çeflidi de birbirle-
rini tamamlayacak flekilde çal›fl›rlar.
Harun Yahya
227733
Yemekleri ö¤ütmede dilin de önemli bir rolü vard›r.
Çok hassas bir tat ölçme özelli¤ine sahip olan dil, ayn› za-
manda yiyeceklerin a¤›zda yuvarlanarak bo¤azdan geçiflinde
kolayl›k sa¤lar. Dilin üst yüzeyinde ve yanlar›nda bulunan
dört farkl› tada; ac›ya, tatl›ya, tuzluya ve ekfliye duyarl›
10.000'e yak›n tat noktas› vard›r. ‹flte bu tat tomurcuklar› her
gün yedi¤imiz onlarca çeflit besinin tad›n› birbirlerine hiç ka-
r›flt›rmadan alg›lamam›z› sa¤lar. Öyle ki dil daha önce hiç ta-
n›mad›¤› bir besinin tad›n› da kolayl›kla ayr›flt›rabilir. Bu sa-
yede hiçbir zaman bir karpuzun tad›n› greyfurt gibi ekfli ola-
rak alg›lamay›z veya bir pastaya tuzlu demeyiz. Üstelik tat
tomurcuklar› milyarlarca insanda ayn› besinde ayn› tad› alg›-
lar. Herkes için tatl›, tuzlu, ekfli gibi kavramlar ayn›d›r. Baz›
bilim adamlar› dilin bu yetene¤ini "ola¤anüstü kimya tekno-
lojisi" olarak adland›r›rlar. Peki dilin üzerinde az say›da tat
noktas› olsayd› ne olurdu? O zaman yedi¤imiz yiyeceklerin
hiçbirinin tadlar›n› alamazd›k. Ne tatl›n›n, ne ›zgaran›n, ne
ekme¤in, ne de baflka bir yiyece¤in tad›n› bilemezdik. Her ne
yersek yiyelim, hep ayn› yavan tad› al›rd›k. Yemek yemek
zevkli bir nimet olmaktan ç›karak, her gün yapmak zorunda
oldu¤umuz eziyetli bir ifl haline gelirdi. Ancak böyle olmaz
ve dildeki özel tat tomurcuklar› sayesinde yedi¤imiz bütün
yiyeceklerin tatlar›n› ay›rt edebiliriz.
Midedeki sistemde mükemmel bir denge söz konu-
sudur. Besinlerin midedeki sindirimi, bu organ›n içindeki hid-
roklorik asit taraf›ndan gerçeklefltirilir. Ancak bu asit o denli
227744
güçlüdür ki, yaln›z besinleri de¤il, mi-
de duvar›n› bile eritebilecek güçtedir.
Fakat Rabbimiz bunun çözümünü de en
güzel flekilde yaratm›flt›r: Sindirim s›ra-
s›nda salg›lanan mukus adl› bir madde midenin tüm duvarla-
r›n› kaplar ve asidin parçalay›c› etkisine karfl› mükemmel bir
koruma sa¤lar. Böylece midenin kendi kendini yok etmesi en-
gellenmifl olur. Mukusun bileflimindeki bir hata onun koruyu-
cu özelli¤ini bozabilir. Oysa, gerek midenin sindirim için kul-
land›¤› asitte, gerekse o salg›dan mideyi korumak için ortaya
ç›kan mukusta kusursuz bir uyum vard›r. Mide boflken, prote-
inleri yani et gibi hayvansal g›dalar› parçalamakla sorumlu
salg› midede bulunmaz. Daha do¤rusu mide boflken bu salg›
tamamen farkl›, parçalay›c› özelli¤i olma-
227755
yan bir madde olarak midede mevcuttur. Protein
içeren bir besin mideye geldi¤inde, mideye salg›la-
nan bir bileflim bu etkisiz maddeyi çok güçlü bir prote-
in parçalay›c›s› haline getirir. Böylece mide bofl kald›¤›nda bu
güçlü protein parçalay›c›, proteinlerden yap›lm›fl olan mideye
zarar vermez. Midedeki s›v›n›n, besin geldi¤inde parçalay›c›
özellik kazanmas› Allah'›n insan üzerindeki korumas›n›n çok
ola¤anüstü bir örne¤idir.
Solunum, hassas dengeler üzerine kuruludur. Solur-
ken ci¤erlerimize çekti¤imiz havan›n so¤uk ve kirli olmas›
sa¤l›¤›m›z› olumsuz yönden etkiler. Bu yüzden havan›n
önceden temizlenmifl ve ›s›t›lm›fl olmas› gerekmektedir.
Burnumuz tam da bu ifle uygun olarak yarat›lm›flt›r; bu-
Harun Yahya
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
227766
run duvarlar›nda bulunan tüyler ve içerideki yap›flkan mad-
de, içeri giren havadaki tozlar› tutarak süzme iflini gerçeklefl-
tirir. Ayr›ca hava, burun içindeki k›vr›mlardan geçerek ›s›n›r.
Burun kemikleri içinde öyle özel bir yap› vard›r ki içeri giren
hava, burun içinde ancak birkaç tur att›ktan ve ›s›nd›ktan son-
ra ci¤erlere gidebilir. Küçücük bir kemi¤in içinde hava ak›m›-
na bir kaç tur att›racak yap› ancak özel bir yarat›l›fl sayesinde
ortaya ç›kabilir. Çünkü havan›n hareketini yönlendirmek bir-
tak›m hesaplar›n ve planlaman›n sonucunda gerçeklefltirilebi-
lir. Böyle özel bir yap›n›n, bir baflka sistemin ihtiyac›na cevap
vermek -ci¤ere giden havay› ›s›tmak ve temizlemek- için var
olmas› her iki sistemi de Rabbimiz'in özel olarak yaratt›¤›n›n
bir delilidir. Bütün bu sayd›¤›m›z basamaklar sonucunda içe-
ri giren hava nemlendirilmifl ve tozlardan ar›nm›fl flekilde ne-
fes borusuna gelir. Bu kusursuz sistemin içindeki her detay
Allah'›n üzerimizdeki rahmetinin bir delilidir. Atmosferdeki
ince ayar, burnumuzun kusursuz yarat›l›fl›, burun içindeki
tüm detaylar özel olarak var edilmifltir. Her bir detayda
Allah'›n insanlar üzerindeki korumas›n›, flefkatini, merhame-
tini aç›kça görürüz.
‹nsan›n vücudundaki fleker miktar›n›n belirli s›n›rlar
içinde olmas› yaflam›n devam› için zorunludur. Ama günlük
hayatta flekerli g›dalar yerken elbette ki bu hassas dengenin
hesab›n› siz yapamazs›n›z. "Sizin ad›n›za" bu hesap yap›l›r.
Kan›n›zdaki fleker miktar› yükseldi¤inde pankreas ad› verilen
organ›n›z insülin denilen özel bir madde salg›lar. Bu madde
karaci¤er ve vücuttaki di¤er hücrelere kandaki fazla flekeri ge-
Harun Yahya
227777
ri çekip depolamalar›n› emreder. Kandaki fleker oran›, böylece
hiçbir zaman tehlikeli bir düzeye ç›kmaz. Onlar› kontrol et-
mek bir yana, günlük hayatta sizin ne pankreastan ne insülin-
den ne de karaci¤erden haberiniz olmaz. Kan›n›zdaki flekerin
yükseldi¤ini fark etmezsiniz, hatta önünüze farkl› fleker oran-
lar› olan iki flifle kan konulsa aradaki fark› anlayamazs›n›z. Bu-
nun için laboratuvarlara, geliflmifl aletlere ihtiyac›n›z vard›r.
Ama hiçbir zaman görmedi¤iniz ve bilmedi¤iniz baz› hücrele-
riniz, kandaki flekeri bu laboratuvar ve aletlerden daha hassas
flekilde ölçer ve ne yap›lmas› gerekti¤ine karar verirler. Sonra
gerekli tedbirler al›n›r, hücreler kandaki flekeri tan›y›p, ay›rt
edip, yakalarlar. Yedi¤i herhangi bir flekerli yiyecek nedeniyle
kolayl›kla ölebilecek olan insan, Allah'›n vücuduna yerlefltir-
di¤i bu eflsiz koruma sistemi sayesinde hayatta kal›r.
‹skelet bafll› bafl›na bir mühendislik harikas›d›r. Vücu-
dun yap›sal destek sistemidir. Ayn› zamanda beyin, kalp, akci-
¤er gibi hayati organlar›n korumas›n› yapar, iç organlara des-
tek olur. ‹nsan vücuduna, hiçbir yapay makine taraf›ndan tak-
lit edilemeyen üstün bir hareket kabiliyeti verir. ‹skeleti olufltu-
ran kemikler de üstün bir yap›ya sahiptirler. Örne¤in; uyluk
kemi¤i, dikey durumda bir ton a¤›rl›¤› kald›rabilecek kapasite-
dedir. Nitekim at›lan her ad›mda bu kemi¤imize, vücut a¤›rl›-
¤›m›z›n üç kat› kadar bir yük binmektedir. Hatta s›r›kla yüksek
atlama yapan bir atlet yere inerken kalça kemi¤inin her santi-
metrekaresi 1400 kiloluk bir bas›nca maruz kal›r. Peki kemik
denen ve bir tek hücrenin bölünmesi sonucunda ortaya ç›kan
bu yap›y›, bu kadar kuvvetli k›lan nedir? Sorunun cevab› ke-
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
227788
miklerin eflsiz yarat›l›fl›nda gizlidir. Bu benzersiz yarat›l›fl saye-
sinde kemikler, hem son derece sa¤lam, hem de rahatl›kla kul-
lan›labilecek hafifliktedirler. E¤er aksi olsayd›, yani kemiklerin
içi, d›fl› gibi sert ve tamamen dolu olsayd›, hem kemik a¤›rl›¤›
insan›n tafl›yabilece¤inin çok üzerinde olurdu, hem de kemi¤in
yap›s› gevrek ve sert olup en küçük bir darbede çatlama ve k›-
r›lma yapard›. Kemiklerimizin bu mükemmel yarat›l›fl›, bizim
son derece rahat bir hayat sürmemizi, çok zor hareketleri ko-
layl›kla ve hiç ac› duymadan yapabilmemizi sa¤lamaktad›r.
Kemi¤in yap›s›n›n bir baflka özelli¤i de vücudun gerekli
bölgelerinde esnek bir yap›ya sahip olmas›d›r. Örne¤in gö¤üs
kafesi; kalp ve akci¤er gibi hayati organlar› korurken, bir yan-
dan da akci¤erlere havan›n dolmas›n› ve boflalmas›n› sa¤la-
yacak flekilde genifller ve büzülür. Kemiklerin esneklikleri za-
manla de¤iflebilir. Örne¤in kad›nlarda le¤en kufla¤› kemikle-
ri, hamileli¤in son aylar›na do¤ru gevfler ve birbirlerinden bi-
raz ayr›l›rlar. Bu son derece önemli bir ayr›nt›d›r, çünkü bu
gevfleme sayesinde bebe¤in bafl› do¤um s›ras›nda ezilmeden
d›flar› ç›kabilir. ‹skeletin bu hareket kabiliyeti Allah'›n sonsuz
flefkatinin birer tecellisidir.
Her ad›m at›fl›m›zda omurgam›z› oluflturan omurlar bir-
biri üstünde hareket ederler. Bu sürekli hareket ve sürtünme,
omurlar›n afl›nmas›na sebebiyet verecekken bu tehlikeyi ön-
lemek için her bir omur aras›na disk denen dayan›kl› k›k›r-
daklar yerlefltirilmifltir. Bu diskler amortisör görevi yaparlar.
Dahas› her ad›m at›flta, vücut a¤›rl›¤›ndan kaynaklanan bir
tepki kuvveti yerden vücuda gelir. Bu kuvvet, omurgan›n sa-
hip oldu¤u amortisörler ve "kuvvet da¤›t›c›" k›vr›ml› flekli sa-
Harun Yahya
227799
yesinde, vücuda zarar vermez. E¤er
tepkiyi azaltan esneklik ve özel yap›
olmasa, ortaya ç›kan kuvvet direk ka-
fatas›na iletilirdi ve omurgan›n üst
ucu, kafatas› kemiklerini parçalayarak
beynin içine girerdi.
Tüm bu detaylar Allah'›n üs-
tün yarat›fl›n›n delillerindendir.
Allah kullar›n› sevendir, onlara ac›-
yan, merhamet eden, flefkatini te-
celli ettirendir. Yaratt›¤› her nimet,
sundu¤u her kusursuz sistem in-
san›n rahat etmesi içindir.
Allah insan› ayn› zamanda en
güzel, en estetik, göze en çok
zevk veren flekilde var et-
mifltir. ‹nsan bedenine yal-
n›zca d›fltan bak›ld›¤›nda dahi
Allah'›n mükemmel sanat› he-
men görülebilir. Mümin Suresi'nde flu
flekilde bildirilmektedir:
Allah, yeryüzünü sizin için bir ka-
rar, gökyüzünü bir bina k›ld›; sizi
suretlendirdi, suretinizi de en gü-
zel (bir biçim ve incelikte) k›ld› ve
size güzel-temiz fleylerden r›z›k
verdi. ‹flte sizin Rabbiniz Allah
budur. Alemlerin Rabbi Allah ne
Yücedir. (Mümin Suresi, 64)
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
228800
Kemiklerin birbir-
lerine eklendikleri yerlerde
de çok üstün bir yarat›l›fl
söz konusudur. Eklemler
bir ömür boyunca hareket
ettikleri halde ya¤lanmaya
ihtiyaç duymazlar. Çün-
kü eklemlerin sürtün-
me yüzeyleri, ince
ve gözenekli bir k›-
k›rdak tabakas›yla
kaplanm›flt›r ve
bu tabakalar›n al-
t›nda koyu ve kay-
gan bir s›v› bulunur. Ke-
mik, eklemin bir yerine
bask›da bulunursa bu s›v›,
gözeneklerden d›flar› f›flk›-
r›r ve eklem yüzeyinin
"ya¤ gibi" kaymas›n› sa¤-
lar. ‹nsan bu mükemmel
yarat›l›fl sayesinde birbirin-
den çok farkl› hareketleri
büyük bir h›z ve rahatl›k
içinde yerine getirir. Herfle-
yin bu kadar mükemmel
olmad›¤›n› mesela tüm ba-
AAllllaahh''››nn iinnssaann bbeeddeenniinniinn hheerr nnookkttaass››nnddaa yyaarraatttt››¤¤››
kkuussuurrssuuzz ttaassaarr››mm››nn bbiirr öörrnnee¤¤ii ddee iisskkeelleett ssiisstteemmiinnddeeddiirr..
HHeerr aadd››mmddaa iisskkeelleettee bbüüyyüükk bbiirr yyüükk bbiinneerr.. AAnnccaakk kkee--
mmiikklleerriinn hhiiççbbiirrii bbuunnddaann eettkkiilleennmmeezz..
Harun Yahya
228811
ca¤›m›z›n tek bir uzun kemikten meydana geldi¤ini düflü-
nün. Yürümek büyük bir sorun haline gelecek, son derece
hantal ve hareketsiz bir bedenimiz olacakt›. Bir yere oturmak
bile güçleflecek, bu tür hareketler s›ras›ndaki zorlamalar ne-
deniyle bacak kemi¤i kolayl›kla k›r›labilecekti. Oysa insan›n
iskeleti, vücudunun her hareketine kolayl›kla izin verecek bir
yap›dad›r. ‹skeletin sahip oldu¤u tüm özellikleri kullar›na
karfl› çok merhametli olan Rabbimiz yaratmaktad›r. Allah,
Kuran'da flöyle bildirir:
... Kemiklere de bir bak nas›l biraraya getiriyoruz, sonra
da onlara et giydiriyoruz?... (Bakara Suresi, 259)
Metrelerce uzunlukta ama tek parçadan oluflan bir
doku düflünün; bu hem ›s›nmay›, hem de serinlemeyi sa¤la-
yacak özelliklere ayn› anda sahip olan; sa¤lam ama ayn› za-
manda çok estetik, her türlü d›fl etkiye karfl› çok etkin bir ko-
ruma sa¤layan bir doku olsun. ‹nsan vücudunu ve di¤er tüm
canl›lar›n vücutlar›n› türlere göre baz› de¤ifliklikler göstere-
rek kaplayan deri dokusu yukar›daki özelliklerin tümüne sa-
hiptir. Derinin sadece bir bölümünün bile tahrip olmas› önce-
likle vücutta önemli bir su kayb›na sebep olaca¤› için ölüme
yol açar. Derimizin 1 cm alt›n› kald›rd›¤›m›zda karfl›laflaca¤›-
m›z manzara; ya¤lar›n ve proteinlerin oluflturdu¤u, çok çeflit-
li damarlar›n da bulundu¤u estetik olmayan, hatta ürkütücü
bile say›labilecek bir görüntü olacakt›r. Deri, bütün bu yap›la-
r› kapat›c› özelli¤i sayesinde hem vücudumuza çok önemli
bir estetik katk›da bulunurken, hem de tüm d›fl etkenlerden
korunmam›z› sa¤lar ki sadece bu özelli¤i bile derimizin var-
l›¤›n›n ne kadar önemli oldu¤unu göstermeye yeter. ‹nsan ya-
flam›nda hayati bir yere sahip olan deri, Allah'›n sonsuz rah-
metinin çok güzel tecellilerinden biridir.
Rabbimiz deriyi yaratarak insana hem çok güzel bir gö-
rüntü vermifl, hem de bir santimetre alt›na yerlefltirdi¤i mad-
delerle acizli¤ini fark etmesini sa¤lam›flt›r. Deri, kulaktan, bu-
rundan hatta gözden bile önemli bir organd›r. Di¤er duyu or-
ganlar›m›z olmadan yaflayabiliriz. Ama deri olmadan insan›n
hayat›n› sürdürmesi mümkün de¤ildir. Çünkü insan vücudu-
nun en hayati s›v›s› olan "su"yun deri olmadan vücutta tutul-
mas› mümkün de¤ildir.
Deri dayan›kl› ve esnektir: Üst deri yüzeyindeki
hücrelerin önemli bir k›sm› ölüdür. Alt deri ise canl› hücreler-
den oluflur. Üst deri hücreleri bir süre sonra hücre nitelikleri-
ni kaybetmeye bafllarlar ve 'keratin' ad›n› verdi¤imiz sert bir
maddeye dönüflürler. Ölen bu hücreleri keratin maddesi bira-
rada tutar ve vücudu koruyucu bir z›rh oluflturur. Derinin da-
ha sert ve kal›n olmas› halinde koruyucu özelli¤inin artaca¤›
düflünülebilir. Ancak bu yan›lt›c›d›r. E¤er bir filin ya da ger-
gedan›nki kadar sert ve kal›n bir deriye sahip olsayd›k, ol-
dukça hareketli olan bedenimiz bu yetene¤ini yitirecek ve
hantallaflacakt›. Zaten hangi canl› türü olursa olsun deri hiç-
bir zaman gere¤inden kal›n olmaz. Derinin yap›s›nda çok öl-
çülü, çok kontrollü bir plan vard›r. Üst deri hücrelerinin sü-
rekli öldü¤ünü ve bu ifllemin belli bir yerde durmad›¤›n› dü-
flünelim. Bu durumda derimiz kal›nlaflmaya devam edecek
bir süre sonra afl›r› kal›n bir hale dönüflecekti. Ama hiçbir za-
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
228822
Harun Yahya
228833
man böyle olmaz, deri hep gerekti¤i kal›nl›ktad›r. Peki bu na-
s›l olur? Deri hücreleri nerede duracaklar›n› nas›l bilirler? De-
ri dokusunu oluflturan hücrelerin, nerede duracaklar›n› ken-
di kendilerine bulduklar›n› ya da bu sistemin tesadüfi bir fle-
kilde olufltu¤unu iddia etmek son derece mant›ks›z ve komik
bir iddia olacakt›r. Derinin yap›s›nda apaç›k bir yarat›l›fl var-
d›r. Bu yarat›l›fl› meydana getiren de hiç kuflkusuz ki alemle-
rin Rabbi olan Allah't›r. Ve deriyi insan›n her türlü ihtiyac›n›
gözeterek yaratm›flt›r. Deri, Allah'tan bir rahmet ve nimet ola-
rak insanlar›n hizmetine sunulmufltur.
DDeerriinniinn bbiirr bbööllüümmüünnüünn ttaahhrriipp oollmmaass›› bbiillee vvüüccuuttttaa cciiddddii kkaayy››ppllaarraa yyooll aaççaarr.. BBüüyyüükk ççaappll›› bbiirr ttaahhrriibbaatt
iissee vvüüccuuttttaa flfliiddddeettllii ssuu kkaayybb››nnaa hhaattttaa ööllüümmee sseebbeebbiiyyeett vveerreebbiilliirr.. ‹‹nncceecciikk bbiirr ddookkuu oollaann ddeerriiyyee bbuu kkoorruu--
mmaa öözzeellllii¤¤iinnii vveerreenn AAllllaahh,, kkuullllaarr››nnaa kkaarrflfl›› ççookk mmeerrhhaammeettllii oollaann,, hheerrflfleeyyii kkuussuurrssuuzzccaa yyaarraattaanndd››rr..
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
228844
Deri s›cak havalarda vücudun serinlemesini sa¤la-
yan mekanizmalar› içerir. So¤uk havalarda ise vücut s›cakl›-
¤›n› korur: So¤uk havalarda derideki ter bezleri çal›flmalar›n›
yavafllat›r ve kan damarlar› daral›r. Böylece deri alt›nda kan
dolafl›m› azalaca¤›ndan vücut ›s›s›n›n d›flar› kaçmas› engel-
lenmifl olur. Tüm bunlar›n bize gösterdi¤i sonuç, insan derisi-
nin hayat›m›z› kolaylaflt›rmak için özel olarak yarat›lm›fl mü-
kemmel bir organ oldu¤udur. Deri hem korur, hem "klima"
görevi görür, hem de esnekli¤i sayesinde hareket kolayl›¤›
sa¤lar. Dahas›, son derece estetiktir. Bu tür bir derinin yerine
sert, kal›n ve kaba bir derimiz olabilirdi. Esnek olmayan, bu
nedenle biraz kilo ald›¤›m›zda çatlay›p aç›lacak bir derimiz
de olabilirdi. Ya da yaz›n s›caktan bayg›nl›k geçirmemize, k›-
fl›n kolayca donmam›za neden olacak bir deriye de sahip ola-
bilirdik. Ancak bizi yaratan Rabbimiz, en konforlu, en kulla-
n›fll› ve en estetik flekilde deriyle bedenimizi kaplam›flt›r.
Çünkü O, "...Yaratan'd›r, kusursuzca var edendir, flekil ve
suret verendir." (Haflr Suresi, 24)
‹nsan vücudundaki 100 trilyon hücreyi teker teker
gezen dolafl›m sisteminin en önemli eleman›, hiç kuflkusuz ki
kalptir. Kalp; kirli ve temiz kan›n birbirine kar›flmadan vücu-
dun farkl› bölgelerine pompalanmas›n› sa¤layan dört farkl›
odac›¤›yla, emniyet sübab› görevi yapan kapakç›klar›yla son
derece hassas dengeler üzerine kurulmufl bir yarat›l›fla sahip-
tir. Hiçbir müdahalemiz olmamas›na ra¤men yaflam›m›z bo-
yunca belirli bir tempoda hiç ara vermeden atan kalbimiz,
Harun Yahya
228855
Allah'›n Rahman ve Rahim s›fat›n›n aç›k delillerinden biridir.
Henüz anne karn›ndayken atmaya bafllayan kalp, dakikada
70-100 at›fll›k bir tempoyla yaflam boyunca hiç ara vermeden
çal›fl›r; sadece her çarpma aras›nda yar›m saniye dinlenir ve
bir gün içinde yaklafl›k 10.000 kez atar. Bu rakam› insan öm-
rünün uzunlu¤unu göz önüne alarak de¤erlendirirsek karfl›-
m›za hesaplamakta oldukça zorlanaca¤›m›z bir rakam ç›ka-
cakt›r. ‹flleyiflinde son derece hassas bir düzen olan kalpteki
bütün yap›lar özel olarak yarat›lm›flt›r. Kalpte; temiz ve kirli
kan›n birbirlerine kar›flmamalar›ndan, vücut bas›nc›n›n ayar-
lanmas›na, besinlerin tüm vücuda tafl›nmas› için gerekli ifl-
lemlerden, kan› gerekti¤i kadar pompalayan sistemlere kadar
her detay için farkl› bir özellik düflünülmüfl ve kalp buna gö-
re dizayn edilmifltir. Rabbimiz kalbi vücudun en güvenli yer-
lerinden birine yerlefltirmifltir. Kalp, gö¤üs kafesinin içinde
yer alarak, d›flar›dan gelecek darbelere karfl› oldukça iyi ko-
runmufltur.
Kalbin pompalad›¤› kan miktar› vücudun ihtiyac›na
göre de¤iflir. Normal flartlarda kalp dakikada 70 kez atar. Yo-
rucu egzersizler s›ras›nda ise kaslar›m›z daha çok oksijene ih-
tiyaç duydu¤u için, kalp çal›flma temposunu dakikada 180
defaya kadar yükselterek pompalad›¤› kan miktar›n› art›r›r.
Böyle olmasayd› ne olurdu? Vücudun daha fazla enerjiye ih-
tiyaç duydu¤u bir anda, kalp normal bir tempoda çal›flsayd›,
dengesi bozulaca¤›ndan vücutta hasarlar meydana gelirdi.
Oysa kalbin sahip oldu¤u mükemmel yap› sayesinde böyle
bir fley olmaz. Bizim bir ayarlama yapmam›za gerek kalma-
dan kalp, pompalanacak kan miktar›n› kendisi ayarlar.
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
228866
Kalbin pompalayaca¤› kan miktar›n› özel bir sinir
sistemi kontrol eder. ‹ster uykuda olal›m, ister uyan›k olal›m
sinir sistemimiz pompalanmas› gereken kan miktar› ve kan
pompalan›fl h›z›n› kendili¤inden ayarlar. Nerede, ne zaman,
ne kadar kan gerekti¤ini hiçbir müdahale olmadan ayarlayan
kalpteki yap› tek kelimeyle kusursuzdur. Bu sistemi kalp ken-
di kendine oluflturamayaca¤›na ya da bu mükemmel sistem
tesadüfen oluflamayaca¤›na göre, kalp yarat›lm›flt›r. Sonsuz
ilim sahibi olan Allah kalbimizi de olabilecek en kusursuz fle-
kilde yaratm›flt›r. Bütün özelliklerinde de görüldü¤ü gibi
kalpteki yap› da bize ondaki kusursuz yarat›l›fl› ve kendisini
yaratan üstün güç sahibi Allah'›n sanat›n› tan›t›r. Allah son-
suz rahmet sahibi oldu¤u için, lütfederek insan›n yarat›l›fl›n-
da üstün sanat›n› tecelli ettirmifltir. Bu kadar inceli¤in, düze-
nin, kusursuzlu¤un, plan›n birarada yarat›lm›fl
olmas› Rabbimiz'in biz kullar›na olan sevgisi-
nin ve flefkatinin delillerindendir.
KKaallppllee iillggiillii hheerr ddeettaayy bbeenn--
zzeerrssiizz bbiirr flfleekkiillddee
yyaarraatt››llmm››flfltt››rr..
Harun Yahya
228877
Bir çay› kar›flt›rmak, gazetenin sayfalar›n› çevirmek,
yaz› yazmak gibi s›radan gördü¤ümüz ifllemleri yürüten eli-
miz mükemmel bir mühendislik harikas› olarak çal›flmakta-
d›r. El birbirinden farkl› çok say›da iflleve sahip, kusursuz bir
yarat›l›fl delilidir. Çok say›da kas ve sinire sahip olan kollar›-
m›z, flartlara göre elimizin kuvvetli veya yumuflak kavrama-
s›nda yard›mc› olurlar. Örne¤in insan eli, yumruk s›k›lmam›fl
haldeyken bile herhangi bir nesnenin üzerine 45 kilo a¤›rl›-
¤›nda bir güçle darbe indirebilir; di¤er taraftan baflparmak ve
iflaret parma¤› aras›na ald›¤›, milimetrenin onda biri inceli-
¤indeki bir ka¤›t parças›n› da hissedebilir. Görüldü¤ü gibi bu
iki ifllem de birbirinden tamamen farkl› niteliklere sahip ifl-
lemlerdir. Biri çok ince bir ayar gerektirirken, di¤eri tam ter-
sine büyük bir güç gerektirmektedir. Ama biz, ka¤›d› al›rken
de, yumruk atarken de 1 saniye bile nas›l yapmam›z gerekti-
¤ini düflünmeyiz, ikisi aras›ndaki güç fark›n› ayarlamay› da
düflünmeyiz. Çünkü insan eli bütün bu ifllemleri ayn› anda
yapabilecek flekilde yarat›lm›flt›r. Eldeki bütün par-
maklar, ifllevlerine göre en uygun uzun-
EElliimmiizzllee ççookk aa¤¤››rr bbiirr cciissmmii ttaaflfl››--
yyaabbiillddii¤¤iimmiizz ggiibbii,, bbiirr ii¤¤nneeyyii ddee
ttuuttaabbiilliirriizz.. BBuu,, mmüükkeemmmmeell yyaarraa--
tt››ll››flfl ggeerreekkttiirreenn bbiirr dduurruummdduurr..
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
228888
luktad›rlar ve en uygun yerdedirler, ayr›ca birbirlerine oran-
t›l›d›rlar. Mesela, normal baflparma¤a sahip bir elle at›lan
yumru¤un gücü, normalden daha k›sa bir baflparma¤a sahip
elin att›¤› yumru¤un gücünden daha fazlad›r. Çünkü baflpar-
mak, kendisi için seçilen uygun uzunluk sayesinde di¤er par-
maklar›n üzerine k›vr›labilmekte, böylece onlar› destekleye-
rek güç art›r›m›n› sa¤lamaktad›r. Tüm bunlar›n üstüne; in-
sanda iki elin ayn› anda, mükemmel bir uyumla çal›flt›¤› da
eklenince, eldeki yarat›l›fl›n kusursuzlu¤u daha net ortaya
ç›kmaktad›r. Allah, eli insanlar için özel olarak yaratm›flt›r.
Her özelli¤iyle, Allah'›n yaratma sanat›ndaki kusursuzlu¤u
ve örneksizli¤i bizlere gösterir. Tüm kainattaki kusursuz
yarat›l›fl insan vücudunda da en üst seviyede bulunmaktad›r.
‹nsan vücudunun her detay› Allah'›n Rahman ve Rahim s›fa-
t›n› en güzel flekilde delillendirmektedir. ‹nsana düflen ise bu
deliller üzerinde dikkatle düflünüp, kendisine rahmetini he-
saps›zca veren Allah'a gönülden teslim olmakt›r.
Kan, vücudu bir ulafl›m a¤› gibi saran damarlar için-
de akar ve insan vücudunun her noktas›n› ziyaret eden uçsuz
bucaks›z bir nehre benzer. Bu nehir, vücuttaki yolculu¤u s›ra-
s›nda hücrelerin ihtiyac› olan maddeleri paketler halinde tafl›r.
Nehrin tafl›d›¤› bu paketleri bir kargo paketi olarak nitelendi-
recek olursak, bu paketlerde yiyecek, su ve baz› kimyasal
maddeler bulunur. Ulaflt›r›lmas› gereken en acil paket ise ok-
sijendir. Çünkü hücreler oksijensiz kal›rlarsa k›sa bir süre için-
de ölürler. Ancak vücutta kurulmufl olan kusursuz sistem sa-
yesinde paketlerin tümü hücrelere tam zaman›nda tafl›n›r ve
Harun Yahya
228899
hep do¤ru adreslere teslim edilir. ‹n-
san günlük hayat›nda vücudundaki
bu nehrin ak›fl›n› hiç hissetmez. An-
cak insan vücudu o kadar mükem-
mel bir sanatla yarat›lm›flt›r ki, be-
denin her noktas› damarlarla kapl›
oldu¤u halde, d›flar›dan bak›ld›¤›n-
da bu damarlar belli olmaz. Çünkü
insan vücudunu kaplayan 2 mm.
kal›nl›¤›ndaki deri tabakas› damar-
lar› ustal›kla gizler. Bu tabaka asl›n-
da o kadar incedir ki, deride meyda-
na gelen en küçük bir çizik bile ka-
n›n d›flar› s›zmas›na neden olur.
E¤er damarlar, incecik ve estetik bir
deri ile gizlenmeselerdi, kuflkusuz
dünyan›n en güzel insan› dahi
yüzüne bak›lamayacak kadar
çirkin ve itici bir görüntüye
sahip olurdu. Bu estetik görü-
nüfl Rahman olan Allah'›n insan-
lara güzel bir lütfudur.
Kan s›v›s›n›n en mucizevi
özelliklerinden biri de 'p›ht›laflma'
mekanizmas›d›r. P›ht›laflma saye-
sinde, hasara u¤rayan bir damarda
meydana gelebilecek olan kan kayb›
YYeettiiflflkkiinn bbiirr iinnssaann››nn kkaallbbii uuyykkuuddaa
ssaaaattttee yyaakkllaaflfl››kk 334400 lltt.. kkaann ppoommppaallaa--
mmaakkttaadd››rr.. BBuu hh››zzllaa ttooppllaamm yyeeddii ddaakkiikkaa
iiççiinnddee bbiirr aarraabbaann››nn bbeennzziinn ddeeppoossuunnuu
rraahhaattll››kkllaa ddoolldduurrmmaakk mmüümmkküünnddüürr..
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
229900
en aza indirilmifl olur. P›ht›laflma mekanizmas›nda kan›n için-
de bulunan onlarca protein, enzim ve vitamin bir düzen için-
de görev al›r. Bu özelli¤i ile p›ht›laflma mekanizmas› bilim
adamlar› taraf›ndan kusursuz bir planlama ve yarat›l›fl örne¤i
olarak gösterilmektedir. Zaman zaman insan bedeninde mey-
dana gelen küçük bir çizik veya kesik sonucunda kanama
olur. Normal flartlarda olmas› gereken, vücuttaki bütün kan›n
-t›pk› su s›zd›ran bir flifle gibi- bu delikten d›flar› akmas› ve kü-
çük bir çizi¤in bile insan› kan kayb›ndan öldürmesidir. Ancak
bu gerçekleflmez. Söz konusu deli¤in etraf›nda kan p›ht›lafl-
maya bafllar ve p›ht›laflan kan, deli¤i adeta bir t›pa gibi t›kar.
Bu durum, dibi delinen bir fliflenin içindeki suyun d›flar› ak-
mamak için deli¤i onarmas›na ve kat›laflarak deli¤i t›kamas›-
na benzer. Bu, kuflkusuz büyük bir mucizedir. Kan›n bu özel-
li¤i dünyadaki her insan›n hayat›n› kurtarmaktad›r. Aksi tak-
dirde çok küçük bir yara bile insanlar›n ölümüne neden ola-
cakt›r. Ancak Rabbimiz kullar›na olan sonsuz flefkati ve mer-
hametiyle p›ht›laflma gibi mucizevi bir yolla insanlar› koru-
maktad›r. P›ht›laflma ise çok karmafl›k ve mucizevi bir durum-
dur. P›ht›laflman›n oluflumu için onlarca enzim biraraya gel-
mekte ve çok kapsaml› reaksiyonlar gerçekleflmektedir. Bura-
da bahsedilen enzimler, proteinler, cans›z, fluursuz, kör atom-
lar›n farkl› flekillerde dizilmelerinden oluflmufl yap›lard›r.
Bunlar›n her biri, yaralanma olay›n›n en bafl›ndan beri bir gö-
rev üstlenerek, en acil flekilde akan kan› durdurmak için orga-
nize olurlar, ilaç üretir gibi gerekli proteinleri üretirler, yard›m
için di¤erlerine haber gönderirler, di¤erleri haberin mahiyeti-
ni anlay›p derhal olay yerine gelir ve her biri görevini eksik-
Harun Yahya
229911
sizce yerini getirirler. Sistem en küçük ayr›nt›s›-
na kadar kusursuz bir flekilde çal›flmaktad›r.
E¤er bu hayati sistemde bir aksakl›k olsay-
d› ne olurdu düflünelim: Yara olmad›¤›
halde kan birdenbire p›ht›laflmaya
bafllasayd› ya da yaran›n etraf›nda
oluflan p›ht›, bulundu¤u yerden
ayr›lsayd› veya p›ht›lafl-
mada rol alan protein-
ler aras›ndaki haberlefl-
mede aksakl›klar
olsayd›… Bunlardan herhan-
gi birinin olmas› durumunda
kalp, akci¤er veya beyin
gibi hayati organlara giden
yollarda t›kanma, kan kay-
b›ndan ölme gibi durum-
larla karfl›lafl›rd›k. Kan›n
p›ht›laflmas› denince,
sadece gözle görülür
yaralardaki p›ht›laflma
KKaann››nn %%5555''iinnii oolluuflflttuurraann ppllaazzmmaa,, ttaaflfl››--
dd››¤¤›› mmaaddddeelleerr vvee ssaahhiipp oolldduu¤¤uu öözzeelllliikklleerr
nneeddeenniiyyllee vvüüccuutt iiççiinn ssoonn ddeerreeccee öönneemmlliiddiirr..
BBeessiinnlleerriinn vvee aatt››kkllaarr››nn ttaaflfl››nnmmaass››nnddaann kkaann
bbaass››nncc››nn››nn kkoonnttrroollüünnee kkaaddaarr vvüüccuudduunn ddeennggee--
ssiinnii ssaa¤¤llaayyaann ppeekk ççookk flfleeyy ppllaazzmmaann››nn öözzeelllliikkllee--
rriinnee vvee ggeenniiflfl hhaarreekkeett kkaabbiilliiyyeettiinnee bbaa¤¤››mmll››dd››rr..
akla gelmemelidir. Gün içinde çok s›k bafl›m›za gelen, ancak
ço¤u zaman fark etmedi¤imiz k›lcal damar parçalanmalar›n›n
tamir edilebilmesi için de p›ht›laflma sisteminin olmas› zorun-
ludur. Baca¤›n›z› masan›n kenar›na ya da sehpaya çarpt›¤›n›z-
da çok say›da k›lcal damar›n›z parçalan›r. Bu durum iç kana-
malara yol açar ancak p›ht›laflma sistemi sayesinde kanama
hemen durur ve arkas›ndan tamir ifllemi bafllar. P›ht›laflma sis-
temi olmasayd› ne olurdu? Hemofili olarak nitelendirilen has-
tal›k ortaya ç›kard›. Hemofili rahats›zl›¤› olan kiflilerin en ufak
bir darbeden bile korunmalar› gerekir. Çünkü özellikle hasta-
l›¤›n ileri aflamalar›nda çok ufak bir kanama bile durdurula-
maz, bu da hastan›n kan kayb›ndan ölümüne neden olur. Ka-
n›m›zdaki p›ht›laflma özelli¤i mutlaka olmak zorundad›r. Üs-
telik çok s›k› bir denetime tabi tutulmas› da gerekmektedir.
Her detay› ayr› bir plan ve yarat›l›fl ürünü olan bu sistem,
Allah'›n sonsuz ilminin, akl›n›n ve gücünün bir göstergesidir.
‹nsan eli kesildi¤inde ya da bir kaza geçirdi¤inde, yaraland›-
¤›nda Allah'›n bu nimetine muhtaçt›r. Kendi bafl›na kan›n›
durdurmas›, yaralar›n› iyilefltirmesi mümkün de¤ildir.
‹nsan vücudu birçok düflman ve tehlike oda¤› ile çe-
peçevre kuflat›lm›fl durumdad›r. Bu düflmanlar bakteriler, vi-
rüsler ve buna benzer mikroskobik canl›lard›r. Düflmanlar,
solunan havadan, içilen suya, yenilen yemekten içinde bulu-
nulan ortama kadar her yerde bulunur. Ancak Rabbimiz insa-
n› bu tehlikelerden korumak için vücut içinde kusursuz sis-
temler var etmifltir. Örne¤in deri hücrelerinde bulunan kera-
tin maddesi, bakteri ve mantarlar için afl›lmas› çok zor bir en-
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
229922
Harun Yahya
229933
gel oluflturur. Deri üzerine gelen yabanc› canl›lar bu duvar›
afl›p içeri giremezler. Dahas› keratin içeren d›fl deri sürekli dö-
külür ve alttan gelen deri ile tazelenir. Böylece deri aras›na s›-
k›flan istenmeyen mikro canl›lar, derinin bu içten d›fla do¤ru
yenilenme hareketi sayesinde, ölü deri ile birlikte vücuttan
uzaklaflt›r›l›rlar. Düflman›n içeri girmesi, ancak deri üzerinde
aç›lan bir yara ile mümkün olur. Virüslerin vücuda girmek
için kulland›klar› yollardan biri de havad›r. Düflman, solunan
bu hava sayesinde vücuda girmeyi dener. Ancak burun mu-
kozas›nda bulunan özel bir salg› ve akci¤erlerde bulunan
hücre yutan savunma elemanlar› (fagositler), bu düflmanlar›
karfl›lar ve ço¤u kez tehlike büyümeden duruma el koyarlar.
Yiyecekler yoluyla bedene girmeye kalkan mikroplar›n çok
büyük bölümü de mide asidi ve ince ba¤›rsaktaki sindirim
enzimleri taraf›ndan saf d›fl› edilirler.
Yukar›da sayd›klar›m›z›n her biri,
virüs ve bakteri gibi tehlikeli mad-
delerin vücuda girmelerini engel-
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
229944
lemek için Rabbimiz'in var etti¤i kusursuz savunma meka-
nizmalar›d›r. Ancak söz konusu savunma bunlarla da k›s›tl›
de¤ildir. ‹nsan vücudunda düflmanlara karfl› savaflan üstün
bir savunma sistemi de bulunmaktad›r. ‹nsan ise kendi vücu-
dunda böylesine mükemmel bir sistemin iflledi¤inden haber-
dar bile de¤ildir. Oysa fark›nda olmad›¤› bu sistem onu mut-
lak bir ölümden korur. Aç›kt›r ki, savunma sistemini yaratan,
tüm insan bedenini yaratan, üstün bilgi ve güç sahibi bir Ya-
rat›c›d›r. ‹flte o Yarat›c›, insan› her türlü zorluk ve s›k›nt›dan
esirgeyen, ona ac›yan sonsuz flefkat sahibi Allah't›r.
Nefes almak, yemek yemek, yürümek vs. insanlar için
çok do¤al olaylard›r. Ama insanlar›n bir k›sm› bu hayati olay-
lar›n nas›l meydana geldi¤ini düflünmezler. Örne¤in içinde vi-
taminler, protein ya da çeflitli mineraller bulunan bir yiyecek
yedi¤inizde, o yiyece¤in nas›l vücudunuza yararl› hale gelece-
¤ini düflünmezsiniz. Vitamin ya da proteinleri kimin ayr›flt›r›p,
ilgili organa ulaflt›raca¤›n›, kan›n›za ne oranda kar›flaca¤›n› ne
kadar›n›n sizin için fazla ya da az oldu¤unu hiç akl›n›za getir-
mezsiniz. Siz iyi bir besin al›yorum düflüncesindeyken vücu-
dunuz, bu besini "iyi" hale çevirebilmek için hiç düflünemeye-
ce¤iniz kadar detayl› ifllemler yapar. Bedenimiz Rabbimiz'in il-
ham›yla tüm bu zorlu iflleri bizim yerimize yapar. Her besinde-
ki yararl› ve zararl› maddeleri ay›r›r, kullan›ma geçirir, gerek-
siz olanlar›n› da vücut d›fl›na atar. Tüm bunlar Allah'›n insan-
lara olan sevgisinin çok önemli iflaretlerindendir. Rabbimiz bi-
zim üzerimize böyle önemli ve hayati sorumluluklar› yükle-
meyerek flefkat ve merhametini göstermifltir.
Harun Yahya
229955
A¤r›n›n oluflmas› da Allah'tan bir rahmettir. Ço¤u in-
san bu nimetin bilincinde de¤ildir ve flimdiye kadar bunu hiç
düflünmemifltir belki ama a¤r›lar sayesinde insan, bedeninin
içinde yolunda gitmeyen bir durum oldu¤unu anlayabilmekte,
doktora gidip bu rahats›zl›¤›n› tedavi ettirebilmektedir. E¤er
a¤r› olmasayd›, insan ne midesinde bir rahats›zl›k oldu¤unu
anlayacak ne de böbreklerindeki bir tafl›n varl›¤›n› fark edecek-
ti. Fark etmedi¤i için de ancak hastal›¤› sürekli bir hal al›p, d›-
flar›dan fark edilecek bir flekle dönüfltü¤ünde içinde bu-
lundu¤u durumu anlayabilecekti. Ancak Allah
her hastal›¤›n belirtilerini, merhametinin bir te-
cellisi olarak insanlara hissettirmekte, o ne-
denle de birçok hastal›¤a çok önceden teflhis
konulabilmektedir.
‹‹nnssaann bbeeddeennii ççee--
flfliittllii eettkkeennlleerr nneeddeenniiyyllee
kkoollaayyll››kkllaa ggüüççssüüzz ddüüflfleebbiilliirr.. BBööyyllee bbiirr
aacciizzlliikkllee yyaarraatt››llmm››flfl oollmmaass››,, iinnssaann››nn ddüünn--
yyaa hhaayyaatt››nn››nn ggeeççiicciillii¤¤iinnii ddüüflflüünnmmeessii iiççiinn
bbiirr vveessiilleeddiirr..
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
229966
Koku alma duyusu da Allah'›n Rahman ve Rahim s›-
fat›n›n eflsiz tecellilerindendir. ‹lk anda akl›m›za gelen kokula-
r› s›ralayal›m: güller, karanfiller, leylaklar, yaseminler, lavanta-
lar, çimenler ve de¤iflik bitkilerin bahar aylar›nda çevreye yay-
d›klar› çarp›c› kokular; çiçek açm›fl portakal, mandalina ve li-
mon a¤açlar›n›n etraf› çepeçevre saran kokular›; çeflitli par-
fümlerin hofla giden kokular›; çeflitli baharatlar›n kokular›; sa-
bah kalkt›¤›n›zda mutfaktan gelen k›zarm›fl ekmek, çay veya
kahvenin cazip kokular›, mangalda piflen etin kokusu ya da
sabunun tertemiz kokusu... Bu kokular sonsuz lütuf sahibi ve
benzersiz var eden Rabbimiz'in bizlere sundu¤u çok büyük
nimetlerdir. Koku olarak tan›mlad›¤›m›z fley asl›nda nesneler-
den buharlaflan kimyasal tanecikler, yani moleküllerdir. Söz
gelimi, taze çekilmifl kahve kokusu olarak alg›lad›¤›m›z ve
hissetti¤imizde bize hofl gelen kokunun kayna¤› kahveye ait
uçucu koku molekülleridir. Buharlaflma ne kadar yo¤un olur-
sa, meydana gelen koku da o denli belirgin olur. F›r›nda pifl-
mekte olan bir kekin bayat bir keke oranla daha çok kokmas›-
n›n nedeni f›r›ndaki kekten daha çok koku zerresinin ortama
yay›lmas›d›r. Çünkü s›ca¤›n etkisiyle koku molekülleri hava-
da serbest hareket etmeye bafllar ve genifl bir alana yay›labilir-
ler. Bu noktada insan yaflam› için düzenlenmifl baz› hassas
dengelerin oldu¤una dikkat çekmek gerekir. fiu anda bulun-
du¤unuz ortamda tafl, demir, cam gibi kokmayan maddeler
vard›r. Çünkü bu sayd›klar›m›z oda s›cakl›¤›nda buharlafl-
mazlar. Bir anl›¤›na odan›zdaki herfleyin koktu¤unu var saya-
l›m. Böyle bir durumun ne kadar rahats›zl›k verece¤ini hiç dü-
Harun Yahya
229977
flündünüz mü? ‹lginç olan di¤er bir gerçek de, suyun düflük
›s›larda buharlaflma özelli¤inin olmas›na ra¤men kokusunun
olmamas›d›r. Sudaki bu özel yarat›l›fl da çok önemlidir. Böyle-
ce kuru bir gül ile yeni sulanm›fl, üzerinde su damlalar› bulu-
nan bir gülün kokusu aras›nda farkl›l›k olmaz. Di¤er bir ifa-
deyle, gülün do¤al kokusu bozulmam›fl olur. Ayr›ca havada
bulunan su buhar› yani nem mevcut kokunun etkisini güçlen-
dirir. Örne¤in ya¤mur sonras› buharlaflan su molekülleri çi-
çeklerin kokulu taneciklerini de havaya kald›r›r ve çiçeklerin
hofla giden kokular›n›n etraf› sarmas›na yard›mc› olur.
Kokulardaki çeflitlilik de Allah'›n çok büyük bir lütfudur.
Halen do¤ada ne kadar farkl› çeflitte koku oldu¤u bilinme-
mektedir. Milyonlarca de¤iflik molekülün varl›¤› dikkate al›-
n›rsa, do¤ada çok çeflitli koku oldu¤u söylene-
bilir. Bunlar› belirli kategorilerde toplamak
KKookkuu dduuyyuummuuzz oollmmaassaayydd›› yyeeddiikklleerriimmiizzddeenn,,
iiççttiikklleerriimmiizzddeenn zzeevvkk aallaammaazzdd››kk.. GGüüzzeell kkoo--
kkuunnuunn nnee oolldduu¤¤uunnuu bbiilleemmeezzddiikk.. RRaahhmmaann vvee
RRaahhiimm oollaann AAllllaahh''››nn yyaarraatttt››¤¤›› kkookkuu aallmmaa
ssiisstteemmii ssaayyeessiinnddee bbuu öönneemmllii nniimmeetttteenn
hhaabbeerrddaarr››zz..
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
229988
için çal›flmalar yap›lm›fl, fakat kokular›n ola¤anüstü çeflitlili¤i
nedeniyle doyurucu bir grupland›rma elde edilememifltir.
Rabbimiz dünya üzerindeki nimetleri insanlar›n ihtiyaçlar›n›
giderecek ve onlara fayda verecek flekilde var etti¤i gibi, ayn›
zamanda onlar›n ruhlar›na hitap edecek ve onlara zevk vere-
cek flekilde de yaratmaktad›r. Yiyeceklerdeki, bitkilerdeki mu-
azzam kokular da Allah'›n flefkatinin çok güzel delilleridir.
Çünkü güzel koku bir ihtiyaç de¤il, insan›n hofluna giden, ru-
huna zevk veren bir güzelliktir. Allah iyili¤i bol olan, sonsuz
cömertlik sahibi olan ve kullar›na güzellikler sunand›r.
Kokuya karakteristik niteli¤ini veren, moleküller
aras›ndaki mikroskobik de¤iflikliklerdir. Örnek olarak, piflmifl
taze bir yumurta ile çürük bir yumurtay› birbirinden ay›ran
özellik, çevreye yayd›klar› taneciklerin yap›lar›ndaki farkl›-
l›kt›r. Çeflitli moleküllerin kimyasal yap›lar› aras›ndaki farkl›-
l›klar ise oldukça hassas ayr›mlara dayan›r. Öyle ki tek bir
karbon atomu de¤iflikli¤i bile güzel bir kokuyu itici hale dö-
Harun Yahya
229999
nüfltürebilir. Evrenin her noktas›ndaki yarat›l›fl, koku mole-
küllerinin yap›lar›nda da ilk bak›flta fark edilir. Kakaonun, la-
vanta çiçe¤inin veya çile¤in kendilerine has kokular›, koku
moleküllerini meydana getiren atomlar ve aralar›ndaki ba¤-
lar›n özel olarak düzenlenmesinin sonucudur. Her molekül
belirli bir amaç do¤rultusunda, tam olmas› gerekti¤i gibi
planlanm›flt›r. fiüphesiz bu muhteflem yarat›l›fl, ayette bildiril-
di¤i gibi, "Herfleyi yaratm›fl, ona bir düzen vermifl, belli bir
ölçüyle takdir etmifl" (Furkan Suresi, 2) olan Allah'a aittir. Ve
tüm bu detaylar zaruri bir ihtiyaç için de¤il, insan›n nimetler-
den daha fazla zevk alabilmesi için var edilmifltir. Sonsuz lü-
tuf sahibi olan Rabbimiz'den kullar›na bir lütfudur.
Zevklerimiz ile kokular aras›nda çok önemli bir den-
ge ve uyum vard›r. Bize yararl› olan maddelerin kokular› ho-
flumuza gider, bize zararl› olanlar ise kokular›yla bizi iterler.
Vücudumuza faydal› olan g›dalardan gelen kokular bizde
hoflnutluk duygusu uyand›r›rlar ve o maddelere karfl› ilgi
duymam›za yol açarlar. Ac›kt›¤›m›zda piflen yeme¤in kokusu
bizi yemek yemeye teflvik eder; böylece hem yemekten zevk
al›r›z hem de bedenimizin ihtiyaçlar›n› karfl›lam›fl oluruz. Öte
yandan, vücudumuz ald›¤›m›z maddeleri sindirmekle mefl-
gulken ve yeni bir besine gereksinim duymazken, yemek ko-
kusu bize pek de cazip gelmeyecektir. Kötü koku olarak nite-
lendirdi¤imiz kokular›n kaynaklar› ise, genellikle bizim için
zararl› maddelerdir. Zehirli kimyasal maddeleri fena kokula-
r›ndan rahatl›kla tan›yabiliriz. Bakterilerin etkinli¤i sonucun-
da meydana gelen kötü kokular da bizi uyararak o maddeler-
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
330000
den uzak durmam›z› sa¤larlar. Çürümüfl bir meyvenin veya
bozulmufl bir yeme¤in etrafa yayd›¤› a¤›r kokular insanlar›
tehlikeye karfl› uyar›rlar.
Kokulardaki söz konusu düzenlemenin insan sa¤l›¤› aç›-
s›ndan hayati bir önemi oldu¤u tart›fl›lmazd›r. Genel olarak,
tehlikeli veya zararl› maddeler kötü kokarlar ve böylece he-
men ay›rt edilirler. Örne¤in maydanoz, zehirli olan bald›ran
bitkisine görünüfl olarak çok benzer. Fakat kokular› birbirle-
rinden tamamen farkl›d›r. Maydanozun kendine has bir koku-
su, bald›ran›n ise son derece rahats›z edici, kötü bir kokusu
vard›r. Bu sistem olmasayd›, bald›ran› maydanoz zannederek
yan›labilirdik veya zehirli bir kimyasal maddeyi meyve suyu
sanarak içebilirdik. Yaflad›¤›m›z sürece zehirlenme tehlikesiy-
le iç içe yaflard›k. Buna önlem olarak da, herhalde elimizde ne-
yin faydal› neyin zararl› oldu¤unu aç›klayan listeler ve kitap-
larla dolaflmak zorunda kal›rd›k. ‹nsan›n hayat› boyunca etki-
leyici kokular› alg›layabilmesi Allah'›n dilemesiyle gerçeklefl-
mektedir. E¤er düflünülecek olursa tüm bunlar vicdan sahibi
insanlar›n Allah'›n s›n›rs›z kudretini, ilmini ve merhametini
düflünmelerine ve Rabbimiz'in bunca sevgisine ve iyili¤ine la-
y›k olabilmek için harekete geçmelerine birer vesiledir.
Kainat›n her noktas›nda görülen hassas dengeler,
koku alma sisteminde de kendilerini belli ederler. Her canl›-
n›n koku alma kapasitesi, ihtiyaçlar›n› karfl›lamaya yönelik
olarak düzenlenmifltir. ‹nsan› ele alal›m. E¤er koku alma du-
yarl›l›¤›m›z daha az olsayd›, bizim için tehlike oluflturan du-
rumlar› fark edemeyebilirdik. Koku alma duyumuz bir kö-
Harun Yahya
330011
pekteki kadar güçlü olsayd›, her an dikkatimizi da¤›tan ve ol-
dukça rahats›zl›k veren durumlar ortaya ç›kard›. Söz konusu
dengeler koku moleküllerinin yap›lar›nda da görülebilir. Ör-
ne¤in, normal flartlarda bize güzel gelen bir koku yüksek
konsantrasyonda oldu¤unda hoflumuza gitmez. Bitkilerin
kokular› bahçede oldukça etkileyicidir, ancak ayn› bitkilerden
yap›lan a¤›r bir esans rahats›z edicidir. Bu da onlar›n kokula-
r›n›n insan için ideal oranda yarat›ld›klar›n›n bir göstergesi-
dir. Koku ile ilgili her detay›n insan yaflam› için özel olarak
yarat›ld›¤› ve Allah'tan bir nimet oldu¤u aç›kt›r. Gereksinim
duydu¤umuz yiyecekleri ve bitkileri sahip olduklar› çekici
kokularla birlikte yaratan Rahman ve Rahim olan Allah't›r. S›-
n›rs›z ihsan ve lütuf sahibi olan Rabbimiz, vücudumuzun her
sisteminde oldu¤u gibi koku almay› da bizim zevkimize uy-
gun olarak yaratm›flt›r. Sonsuz merhameti ve flefkatiyle, bize
faydal› olan fleylerin kokular›n› sevdirmifl, zararl› olanlar›nki-
ni çirkin göstermifltir. Bize düflen, koklad›¤›m›z güzel kokula-
r› Allah'›n yaratt›¤›n› ve bunlar› bizlere lütfetti¤ini düflünüp
flükretmektir. Bu güzel davran›fl› gösterenler, Allah dilerse,
söz konusu nimetlerin as›llar›na sürekli olarak cennette kavu-
flacaklard›r. Allah'›n nimetlerini yalanlay›p nankörlük eden-
ler ise, cehennemde sonsuza kadar bu nimetlerden mahrum
olarak yaflayacaklard›r.
Tat alma duyusu da Rabbimiz'in dünya hayat›nda
var etti¤i eflsiz nimetlerdendir. Çeflit çeflit yemeklerin, tatl›la-
r›n, etlerin, bal›klar›n, sebzelerin, çorbalar›n, salatalar›n, pas-
talar›n, böreklerin, meyvelerin, içeceklerin, reçellerin, don-
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
330022
durmalar›n, flekerlemelerin ve di¤er besinlerin flahane tatlar›-
n›n yan›s›ra Allah, bunlar›n her birinin fark›na varmam›z› ve
onlardan zevk alabilmemizi sa¤layan sistemleri de vücudu-
muzda yaratm›fl, sonsuz merhametinin bir tecellisi olarak bu
nimetleri insanlar›n hizmetine sunmufltur. Bu sistemlerden
ikisi, bizim için son derece önemli olan "koku ve tat alma"d›r.
‹nsan koku ve tat dünyalar›n›n zenginliklerini ancak onlar›n
arac›l›¤›yla keflfedebilir. Düflünün ki, bu sistemler olmasayd›,
tat, koku, lezzet gibi kavramlar sizin için bir anlam ifade et-
meyecekti. Yediklerinizin ve içtiklerinizin güzel kokular›n› ve
tatlar›n› alamad›¤›n›z› varsay›n; ne kadar önemli olduklar›n›
hemen kavrars›n›z. Örne¤in, çile¤i çilek yapan onun kokusu
ve tad›d›r; bunlar› hissedemezseniz, çile¤in ne demek oldu-
¤unu da bilemezsiniz. Dünyaya geldi¤inizden bu yana koku
ve tat alma duyular›n›z› kullan›yor, on binlerce kokuyu ve ta-
d› hiçbir güçlük çekmeden alg›layabiliyorsunuz. Çünkü bunu
mümkün k›lan harikulade sistemlere sahipsiniz.
Koku ve tat alma duyular›n›z bir ömür boyu
durup dinlenmeksizin, tek bir hata yapmaks›z›n
sizin ad›n›za faaliyet gösterirler.
Üstelik bunlar› elde etmek için
hiçbir e¤itim almad›n›z, özel
Harun Yahya
330033
bir çaba harcamad›n›z.
Elbette bahsedilenler, üzerinde derin dü-
flünülmesi gereken gerçeklerdir. fiüphesiz, sa-
hip oldu¤umuz herfley gibi, bu harika nimetleri de
alemlerin Rabbi Yüce Allah yaratm›flt›r. Koku ve tat alma
sistemleri incelenirse, bu kusursuz sistemlerin hayranl›k
uyand›ran yarat›l›fl delilleriyle dopdolu oldu¤u aç›kça görülür.
Allah'›n yarat›fl›ndaki kusursuzluk Kuran'da flöyle bildirilir:
O Allah ki, yaratand›r, (en güzel bir biçimde) kusursuzca
var edendir, 'flekil ve suret' verendir. En güzel isimler
O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar›n tümü O'nu tesbih
etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haflr Suresi, 24)
‹nsan bedeninin hayati fonksiyonlar›n›n devam ede-
bilmesi için besine ve suya ihtiyac› vard›r. Böylece trilyonlarca
hücremizdeki ifllemler için gerekli enerjiyi temin ederiz.
Yemek yerken, asl›nda sa¤l›¤›m›z› do¤rudan do¤ruya
etkileyecek kararlar› da al›r›z. Neyi yememiz
neyi yemememiz gerekti¤ini biliriz.
Rahman v e Rahim Olah Al lah ' › n Ad›y la
330044
Hangi g›dalar›n besleyici ve yenilebilir oldu¤unu, hangilerinin
besin de¤eri tafl›mad›¤›n›, hangilerinin zararl› olabilece¤ini an-
lar›z. Kötü tatlar›n› hemen alg›lad›¤›m›z bozulmufl g›dalar› çö-
pe atar›z. Ekflilik oran›na bakarak, olgun bir meyveyi ham ola-
n›ndan ay›rt ederiz. Asitli bileflikleri ekfli tatlar›ndan tan›r›z.
Vücudumuzun içindeki koflullar› sabit tutmak için gerekli olan
mineral tuzlar› ve s›v›lar›, hücrelerimizdeki protein sentezinde
kullan›lan amino asitleri, enerji ihtiyac›m›z› karfl›layacak kar-
bonhidrat ve ya¤lar› elde edebilece¤imiz g›dalar› kolayl›kla se-
çebiliriz. Dahas›, neyi ne zaman yememiz, ne zaman yememe-
miz gerekti¤ini de biliriz. Kendimizi halsiz hissetti¤imiz dö-
nemlerde vitamin, mineral ve fleker oran› yüksek g›dalar› tercih
ederiz. Tansiyonumuz düfltü¤ünde tuzlu
besinler al›r, yükseldi¤inde ise tuzlu yiye-
cek ve içeceklerden uzak dururuz. Bunla-
r›n tümünü yapabilmemize olanak sa¤la-
yan harika bir sisteme, tat alma duyusuna
sahibiz. Tat alma sistemimiz, proteinleri,
Harun Yahya
330055
iyonlar›, kompleks molekülleri ve
pek çok kimyasal bilefli¤i analiz eder;
bir ömür boyu durup dinlenmeksizin bizim
ad›m›za çal›fl›r. Üstelik günlük g›da gereksinim-
lerimizi karfl›larken, yemeklerin, içeceklerin, meyvele-
rin, pastalar›n, flekerlemelerin eflsiz tatlar›ndan büyük bir zevk
al›r›z. Bugüne kadar tatt›¤›n›z hepsi birbirinden leziz yiyecek-
leri ve içecekleri gözünüzün önüne getirmeye çal›fl›n: Susuzlu-
¤unuzu gidermek için içti¤iniz limonata veya meyve sular›,
yaz s›ca¤›nda yedi¤iniz kavun ya da karpuz, mangalda pifliri-
len pirzola, meyveli veya çikolatal› dondurma, börek, sütlaç,
mant›, aflure, çilekli pasta, pilav, bal… Bu güzellikleri, sonsuz
ihsan sahibi olan Rabbimiz'in hizmetimize verdi¤i tat alma me-
kanizmas› sayesinde alg›lar›z. Allah'›n insanlar için güzel ve te-
miz besinler yaratt›¤› Kuran'da flöyle bildirilir:
Allah, yeryüzünü sizin için bir karar, gökyüzünü bir bina
k›ld›; sizi suretlendirdi, suretinizi de en güzel (bir biçim ve
incelikte) k›ld› ve size güzel-temiz fleylerden r›z›k verdi.
‹flte sizin Rabbiniz Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne
Yücedir. (Mümin Suresi, 64)
anl›lar dünyas›nda Allah'›n Bedi (örneksiz olarak
yaratan) s›fat›n›n çok güzel delilleri bulunmaktad›r.
Bakara Suresi'nde Rabbimiz "Gökleri ve yeri (bir
örnek edinmeksizin) yaratand›r. O, bir iflin olma-
s›na karar verirse, ona yaln›zca "OL" der, o da hemen oluverir." (Ba-
kara Suresi, 117) fleklinde buyurmaktad›r. Allah'›n ilmi s›n›rs›zd›r. ‹n-
san›n çevresinde görebildi¤i ve göremedi¤i herfleyi Allah örneksiz
olarak yaratm›flt›r.
Evrenin, galaksilerin, gezegenlerin, canl›lar›n, hatta tek bir hüc-
renin isimlerinin bile olmad›¤› bir zamanda, Allah atomlardan, mole-
küllerden, hücrelerden, canl›lardan, gezegenlerden, y›ld›zlardan, ga-
laksilerden oluflan kusursuz bir sistem yaratm›flt›r. ‹nsanlar›n binler-
ce sene sonra keflfedebildikleri mikro dünyadan, ancak bilimin ilerle-
mesiyle fark edilen gök cisimlerine kadar herfley Allah'›n yaratt›¤› sis-
temlerdir ve O'nun belirledi¤i kanunlara tabidirler. Ayetlerde flöy-
le bildirilmektedir.
... Dini yaln›z Kendisi'ne has k›larak O'na dua edin.
"Bafllang›çta sizi yaratt›¤›" gibi döne-
ceksiniz." (Araf Suresi, 29)
Gökleri ve yeri bir örnek edin-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
330088
meksizin yaratand›r. O'nun nas›l bir çocu¤u olabilir?
O'nun bir efli (zevcesi) yoktur. O, herfleyi yaratm›flt›r. O,
herfleyi bilendir. (En'am Suresi, 101)
Rabbimiz herfleyi hayranl›k uyand›r›c› bir düzen içinde
var etmifltir. Evrendeki her cisim, yeryüzünde yaflayan mil-
yarlarca canl› büyük bir ahenk içinde varl›klar›n› sürdürürler.
Do¤adaki düzen bozulmaz ve milyonlarca y›ld›r son derece
istikrarl› bir flekilde devam eder. Yaln›zca dünya üzerindeki
yaflam› inceledi¤imizde bile hayranl›k uyand›r›c› pek çok de-
tayla karfl›lafl›r›z. Etraf›m›z, fark›nda oldu¤umuz veya olma-
d›¤›m›z, say›s›z yarat›l›fl delili ile doludur. E¤er evrendeki dü-
zen ve dolay›s›yla dünya üzerindeki canl›l›k varl›¤›n› sürdü-
rebiliyorsa, bu, üstün ak›l sahibi olan Yarat›c›'n›n 'herfleyi bir-
birine uygun olarak yaratmas›' ile mümkün olmaktad›r.
"Görmüyor musunuz; Allah, yedi gö¤ü birbirleriyle bir
uyum (mutabakat) içinde yaratm›flt›r? Ve Ay'› bunlar için-
de bir nur k›lm›fl, Günefl'i de (ayd›nlat›c› ve yak›c›) bir
kandil yapm›flt›r. Allah, sizi yerden bir bitki (gibi) bitirdi.
Allah, yeri sizin için bir yayg› k›ld›. Öyle ki, onun içinde
genifl yollar›nda gezip-dolafl›rs›n›z, diye." (Nuh Suresi,
15-20)
Allah'›n Rahman ve Rahim s›fatlar› üzerinde düflünmek,
insan›n bu yarat›l›fl delillerini görebilmesine, Allah'›n sonsuz
ilmi ile yaratt›¤› ve emrine verdi¤i nimetleri takdir edebilme-
sine de yard›mc› olur. ‹lerleyen sayfalarda insanlar›n dünya
hayat›nda her an karfl› karfl›ya olduklar›, ancak dikkatle dü-
flünmedikleri takdirde günlük s›radan olaylar olarak de¤er-
lendirebilecekleri Allah'›n rahmetinin delillerinden örnekler
Harun Yahya
330099
verece¤iz. Bu delillerin her biri Allah'›n kullar›na olan sonsuz
sevgisini ve merhametini yans›t›rlar.
Ya¤mur yeryüzüne flaflmaz bir ölçü içinde inmekte-
dir. Ya¤murun sahip oldu¤u ölçülerden birincisi düflüfl h›z›y-
la ilgilidir. Ya¤mur damlas›yla ayn› a¤›rl›k ve büyüklükteki
bir cisim 1200 metreden b›rak›ld›¤›nda giderek h›zlanacak ve
yere yaklafl›k 558 km/saatlik bir h›zla düflecektir. Oysa ya¤-
mur damlalar›n›n ortalama sürati sadece 8-10 km/saattir. Bu-
nun sebebi ise, ya¤mur damlas›n›n atmosferin sürtünme etki-
sini art›ran ve yere daha yavafl düflmesini sa¤layan bir biçime
sahip olmas›d›r. E¤er ya¤mur damlas› farkl› bir flekilde olsay-
d› veya atmosferin sürtünme özelli¤i bulunmasayd›, her ya¤-
mur ya¤›fl›nda yeryüzü çok büyük bir felaketle karfl› karfl›ya
kal›rd›.
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
331100
‹nsan bedeninin yaklafl›k % 70'i sudan oluflur. Hüc-
relerinizin içinde baflka herfleyden daha çok su vard›r. Bede-
ninizin her taraf›nda dolaflan kan›n yine çok büyük bölümü
sudur. S›rf siz ve di¤er insanlar de¤il, tüm canl›lar›n bedenle-
rinin büyük bölümü sudan oluflur. Susuz bir hayat›n var ola-
bilmesi mümkün gözükmemektedir. E¤er evrenin kanunlar›
sadece maddenin kat› ve gaz haline izin vermifl olsa, hayat
hiçbir zaman var olamayacakt›r. Çünkü kat› maddelerde
atomlar birbirleri ile çok içiçe ve durgundurlar ve canl› orga-
nizmalar›n gerçeklefltirmek zorunda olduklar› dinamik mole-
küler ifllemlere kesinlikle izin vermezler. Gazlarda ise atomlar
Harun Yahya
331111
hiçbir istikrar göstermeden serbestçe uçuflurlar ve böyle bir
yap› içinde canl› organizmalar›n karmafl›k mekanizmalar›n›n
ifllemesi mümkün de¤ildir. K›sacas›, hayat için gerekli ifllem-
lerin gerçeklefltirilmesi için, s›v› bir ortam›n varl›¤› zorunlu-
dur. S›v›lar›n en ideali -daha do¤rusu tek ideal olan›- ise su-
dur. Evrenin flartlar›n› da, bunlara uygun olarak insan›n be-
denini de yaratan Allah't›r. Bunlar›n hepsi Allah'›n Kuran'da
bildirdi¤i ifade ile "Herfleyi 'sapasa¤lam ve yerli yerinde ya-
pan' Allah'›n sanat›" (Neml Suresi, 88) ve kullar›na olan lüt-
fudur.
AAllllaahh iinnssaann›› mmüükkeemmmmeell bbiirr bbeeddeennee ssaahhiipp oollaarraakk
yyaarraattmm››flfl,, ttüürrllüü ttüürrllüü nniimmeettlleerriinn bbuulluunndduu¤¤uu ddüünnyyaayyaa yyeerrlleeflfl--
ttiirrmmiiflflttiirr.. HHeerr iinnssaann kkeennddiissiinnii yyaarraattmm››flfl oollaann AAllllaahh''aa kkaarrflfl››,,
OO''nnuunn hhooflflnnuutt oollaaccaa¤¤›› ddaavvrraann››flflllaarrddaa bbuulluunnmmaakkllaa ssoorruummlluudduurr..
Suyun ak›flkanl›k de¤eri, sadece hücre içindeki hare-
ketler bak›m›ndan de¤il, ayn› zamanda dolafl›m sistemi aç›-
s›ndan da çok önemlidir. Bir milimetrenin çeyrekte birinden
daha büyük bir vücuda sahip olan tüm canl›lar, merkezi bir
dolafl›m sistemine sahiptirler. Çünkü bu büyüklükten sonra,
besinlerin ve oksijenin do¤rudan hücre içindeki s›v›ya b›rak›-
l›p al›narak tafl›nmas› mümkün de¤ildir. Vücudun içinde çok
say›da hücre vard›r ve d›flar›dan al›nan havan›n ve enerjinin,
hücrelere birtak›m "kanallar" yoluyla pompalanmas›, art›kla-
r›n da baflka birtak›m "kanallar" taraf›ndan toplanmas› gerek-
lidir. Bu kanallar, damarlard›r. Kalp ise bu damarlardaki ak›-
fl› sa¤layan pompad›r. Damarlar›n içinde akan madde ise,
"kan" olarak bildi¤imiz s›v›d›r ki, asl›nda temel olarak sudan
oluflur. (Kan›n içindeki hücre, protein ve hormonlar ç›kar›ld›-
¤›nda geriye kalan ve "plazma" ad› verilen s›v›n›n % 95'i su-
dur.) ‹flte bu nedenle, suyun ak›flkanl›¤›, dolafl›m sisteminin
verimli çal›flabilmesi aç›s›ndan çok önemlidir. Örne¤in e¤er
suyun ak›flkanl›¤› katran›nkine benzer bir de¤erde olsa, elbet-
te hiçbir kalp bunu pompalayamayacakt›r.
Katran›nkinden 100 milyon kat yüksek bir ak›flkanl›k de-
¤erine sahip olan zeytinya¤›na benzer bir su bile, kalp taraf›n-
dan pompalansa dahi, vücudun her taraf›n› kaplayan milyar-
larca k›lcal damar›n içine giremeyecek ya da çok büyük bir
ak›fl zorlu¤u ile karfl›laflacakt›r. Su, baflka hiçbir s›v›yla k›yas-
lanamayacak kadar yaflama uygundur. Bir baflka deyiflle, su-
yun tüm fiziksel ve kimyasal özellikleri, bu s›v›n›n insan ya-
flam› için özel olarak yarat›ld›¤›n› göstermektedir. ‹nsan yafla-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
331122
331133
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
331144
m› için özel olarak yarat›lm›fl olan Dünya, yine in-
san yaflam›na temel oluflturmas› için özel olarak
yarat›lan bu suyla canland›r›lm›flt›r. Allah, suyla
bize hayat vermifl, yedi¤imiz her türlü besini suy-
la topraktan bitirmifltir. Allah Kuran'›n pek çok
ayetinde suyun çok önemli bir nimet oldu¤unu
bildirir. Bu ayetlerden baz›lar›nda Rabbimiz flöyle
buyurur:
Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek on-
dan, a¤aç ondand›r (ki) hayvanlar›n›z› onda
otlatmaktas›n›z. Onunla sizin için ekin, zey-
tin, hurmal›klar, üzümler ve meyvelerin her
türlüsünden bitirir. fiüphesiz bunda, düflüne-
bilen bir topluluk için ayetler vard›r. (Nahl
Suresi, 10-11)
‹nsan›n bedenindeki tüm sistemleri, her hüc-
resine var›ncaya dek suyla hayat bulacak flekilde
yaratan Allah, d›fl alemde de bunun için su kay-
naklar›n›, nehirleri yaratmakta, bulutlar› sürükle-
yip ya¤mur ya¤d›rmakta ve böylece insanlara bu
rahmetini bolca vermektedir. Allah herfleyi birbi-
riyle o kadar ba¤lant›l› ve uyumlu yaratm›flt›r ki,
vicdan sahibi her insan bunlardan birini yarata-
n›n di¤er herfleyi de yaratm›fl oldu¤unu, yani
Allah'›n bir ve tek ‹lah oldu¤unu aç›kça görebilir.
Ve bunun devam›nda da Allah'›n tüm bunlar› kul-
lar›na nimet olmas› için sevgiyle, rahmetle yarat-
t›¤›n› ve O'nun çok lütufkar oldu¤unu anlayabilir.
Harun Yahya
331155
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
331166
Ço¤u insan, flimdiye kadar ne kadar renkli bir dün-
yada yaflad›¤›n›, nas›l olup da çevresinde böyle bir renk çeflit-
lili¤inin oldu¤unu hiç düflünmemifl olabilir. Renklerin olma-
d›¤› bir dünyan›n nas›l olabilece¤i de hiç akl›na gelmemifl
olabilir. Çünkü -gözleri gören- herkes dünyaya gözlerini açt›-
¤› andan itibaren renkli bir dünyayla karfl›lafl›r. Oysa kapka-
ranl›k, renksiz bir yeryüzü modeli imkans›z de¤ildir, aksine
as›l flafl›rt›c› olan flu anda ›fl›l ›fl›l ve rengarenk bir dünyada ya-
fl›yor olmam›zd›r. Renksiz bir dünya denildi¤inde akla siya-
h›n, beyaz›n ve grinin tonlar›n›n oldu¤u bir yer ge-
lebilir. Oysa siyah, beyaz ve gri de birer renk-
tirler. Bu yüzden insan›n renksizli¤i
hayal etmesi çok zordur. Renksiz-
li¤i tarif ederken de mutlaka
bir renk kullanmak zo-
runlulu¤u hissedi-
lir. "Herfley renk-
siz, kapkarayd›;
yüzünde renk
Harun Yahya
331177
kalmam›flt›, bembeyaz olmufltu" gibi cümlelerle renksizlik
ifade edilmeye çal›fl›l›r. Oysa bunlar renksizli¤in de¤il siyah-
beyaz bir dünyan›n tarifidir. Bir saniye için etraf›n›zdaki her-
fleyin renklerinin bir anda yok oldu¤unu düflünün. Böyle bir
durumda herfley birbirine kar›flacak, cisimleri birbirinden
ay›rmak imkans›zlaflacakt›r. Örne¤in kahverengi ahflap bir
masan›n üzerinde duran bir portakal›, çilekleri ya da renga-
renk çiçekleri görmek imkans›zlaflacakt›r; çünkü ne portakal
turuncu olacakt›r, ne masa kahverengi, ne de çilekler k›rm›-
z›… Tarifi bile son derece zor olan bu renksiz dünyada k›sa
bir süre bile olsa yaflamak insana büyük bir s›k›nt›
verecektir. ‹flte tüm bu örnekler dahi renklerin
Rabbimiz'in çok büyük bir nimeti,
insanlara huzur ve nefle veren efl-
siz lütfu oldu¤unu anlamak
için yeterlidir. Rabbi-
miz tüm kainati
eflsiz güzelliklerle
süslemifltir. Çün-
kü Allah'›n 'Sa-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
331188
ni' s›fat›, yaratt›¤› herfleye son derece estetik bir görünüm, ku-
sursuzluk, ince ve benzersiz bir sanat, uyum ve güzellik olarak
yans›r. Örne¤in insan bedenini inceleyecek olursak kusursuz ve
eksiksiz bir flekilde yarat›ld›¤›n› görürüz.
Allah birbirinden çok farkl› canl›larda da yine 'Sani' s›fat›-
n› yans›tacak detaylar yaratm›flt›r. Hiçbirinin d›fl görünümü bir
di¤erine benzemez. Tropikal bir kuflun kanatlar›nda ya da bir
çiçe¤in yapraklar›nda fosforlu renkler kullan›l›rken; bir kelebe-
¤in kanatlar›nda çok farkl› tonlar yarat›lm›flt›r. Ayn› flekilde bir
sürüngen ile bir kuflun veya bir deniz canl›s›n›n görünümü de
flekil olarak birbirinden apayr›d›r, benzerlik tafl›maz. Bitkiler
aleminde de, Allah'›n sonsuz sanat›n› gözlemek mümkündür.
Öyle ki, "Yerde sizin için üretip-türetti¤i çeflitli renklerdekile-
ri de (faydan›za verdi)..." (Nahl Suresi, 13) ayetinde bildirildi-
Harun Yahya
331199
¤i gibi Allah birbirinden farkl› milyonlarca çeflit bitki ve çiçek
yaratm›flt›r. Hepsinin kokusu, biçimi, rengi, simetrisi farkl›
farkl›d›r. Tek bir çiçe¤in, örne¤in bir orkidenin bile yüzlerce
farkl› görünümde, farkl› renkte çeflidi vard›r. Ayn› flekilde tek
bir çiçe¤in, örne¤in bir gülün birbirinden farkl› pek çok rengi
ve bu renklerin de kendi içlerinde farkl› tonlar› vard›r.
Kuflkusuz bu renkler, tonlar, desenler apaç›k bir sanat›n
göstergesidirler. ‹nsan, dünya üzerinde gözünü çevirdi¤i her
yerde bu sanat›n örnekleriyle karfl›laflacakt›r. Tüm bunlar çok
üstün bir Sanatç›n›n sonsuz sanat›n›n örneklerindendir. Bu Sa-
natç› sonsuz iyilik ve güzelli¤in sahibi olan Allah't›r. Rabbimiz
tüm bunlar›, insanlara nimet olarak ve özellikle onlar›n en be-
¤enecekleri, zevk alacaklar› flekilde yaratm›flt›r.
332200
Canl›lar aleminde renkleri en ince ayr›nt›s›na kadar
alg›layabilen en fonksiyonel göz, insan gözüdür. Öyle ki in-
san gözü milyonlarca renge karfl› duyarl›d›r. Mükemmel bir
flekilde çal›flan insandaki göz mekanizmas› renkli bir dünya-
y› görebilmek için özel olarak yarat›lm›flt›r. Dolay›s›yla dün-
ya üzerinde, evrendeki böyle bir düzenin varl›¤›n› anlayabi-
lecek tek varl›k, ak›l sahibi olan insand›r. Bütün bu bilgilerin
›fl›¤› alt›nda ortaya flu sonuç ç›kmaktad›r: Yeryüzündeki ve
gökyüzündeki her ayr›nt›, her desen, her renk insan›n bu dü-
zeni anlay›p kavramas› ve bunun üzerinde düflünmesi için
yarat›lm›flt›r. Do¤adaki tüm renkler insan ruhuna zevk vere-
cek flekilde düzenlenmifltir. Hem canl›larda hem de cans›z
dünyada kusursuz bir simetri ve renk uyumu hakimdir. Dü-
flünen insan nas›l ki bir tablonun ressam› oldu¤unu ilk bakt›-
¤› anda anl›yorsa, çevresindeki rengarenk, ›fl›l ›fl›l, simetrik ve
son derece estetik ortam›n da bir Yarat›c›s› oldu¤unu ayn› fle-
kilde anlayacakt›r. Bu renkleri var eden, yaratmada hiçbir or-
ta¤› olmayan, herfleyi birbiriyle uyum içinde yaratan, bizi
milyonlarca renkle bezenmifl say›s›z güzelli¤in ve nimetin
bulundu¤u bu dünyaya yerlefltiren Allah't›r. Allah'›n yarat-
mas›nda herfley birbiriyle tam bir uyum içindedir.
Dünya üzerinde her milimetrekarede, insan›n gör-
dü¤ü veya göremedi¤i bir yaflam hüküm sürmektedir. Tek
hücreli organizmalardan bitkilere, böceklerden deniz hay-
vanlar›na, kufllardan sürüngenlere kadar tüm canl›lar dünya
üzerine yay›lm›fllard›r. Topra¤› biraz inceledi¤inizde, içinde
birbirinden tamamen farkl› özelliklere sahip çeflit çeflit canl›-
Harun Yahya
332211
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
332222
lar oldu¤unu görürsünüz. Ayn› fley soludu¤unuz hava için de
geçerlidir. Hatta derinizin üzerinde belki de ismini hiç duy-
mad›¤›n›z canl›lar yaflam sürmektedirler. Tüm canl›lar›n ba-
¤›rsaklar›nda sindirim yapmalar›n› sa¤layan milyonlarca
bakteri veya tek hücreli canl› yaflamaktad›r. Ayn› flekilde dün-
yadaki hayvan nüfusu, insan nüfusunun kat kat üzerindedir.
Bir de bunlara bitki dünyas›n› eklersek; anlar›z ki dünya üze-
rinde hayat olmayan bofl bir alan yok gibidir. Milyonlarca ki-
lometrekarelik genifl bir alan› kaplayan bu canl›lar›n her biri-
nin kendilerine ait vücut sistemleri, yaflant›lar› ve say›s›z
özellikleri vard›r. En önemlisi de bu canl›lar›n hepsinin bir
amaca yönelik olarak yarat›lm›fl olmalar›d›r. Her birinin tek
tek yeryüzündeki dengeye çok önemli katk›lar› vard›r. Bu
canl›lar›n katk›s›yla kurulan dengenin hedefi ise yine insan-
d›r. Rabbimiz insan›n rahat ve konforlu yaflamas› için say›s›z
canl›y› kendilerine has görevlerle ve gerekli say›da yaratm›fl-
t›r. Bizler her nereye baksak, neyi araflt›rsak Allah'›n Rahman
ve Rahim s›fat›n›n tecellileriyle karfl›lafl›r›z. Rabbimiz dünya-
y› çok çeflitli, rengarenk ve ola¤anüstü özelliklerle bezenmifl
varl›klarla doldurarak insanlar›n hem estetik anlay›fllar›na ve
zevklerine hitap etmifl hem de onlara say›s›z faydalar sa¤la-
yarak Rahman ve Rahim s›fatlar›n› göstermifltir.
Evrendeki uyumu sa¤layan en dikkat çekici konu-
lardan biri de kuflkusuz ki simetridir. Canl›lar simetrik bir ya-
p›ya sahiptirler. Do¤ada gördü¤ümüz herhangi bir fley; örne-
¤in bir tohum, bir meyve ya da herhangi bir yaprak incelene-
cek olursa yap›lar›ndaki simetrinin varl›¤› hemen görülecek-
tir. Yaprakl› bir bitkiyi ele alal›m. Yapraklar gövdenin etraf›na
bir spiral gibi dolan›rlar. Bu da belirgin bir simetri oluflturur.
Ayn› flekilde bir tohumun çekirdeklerinin yerlefltiriliflinde de,
yapra¤›n damarlar›n›n diziliflinde de belirgin bir düzenlilik
hakimdir. Do¤adaki simetriye baflka bir örnek olarak kelebek
kanatlar›n› verebiliriz. Kelebeklerin her iki kanad›nda da ay-
n› renk tonu ve ayn› desen vard›r. Bir kanatta bulunan desen
di¤er kanatta da ayn› yerde olacak flekilde mevcuttur. Çevre-
mizde bulunan birkaç örnekle özetledi¤imiz simetrinin daha
pek çok çeflidini görebiliriz. Ancak önemli olan fludur: Verilen
örneklerden elde edilen ortak bir sonuç vard›r. Canl›lardaki
benzersiz düzenlilik ve muhteflem sanat tamamiyle insan ru-
huna hitap etmektedir. Tüm bu sisler insan›n be¤enisine su-
nulmufltur. Do¤ada var olan di¤er hiçbir canl› nimet olarak
yarat›lan bu sanat ve güzelliklerden zevk alacak bir ruha sa-
hip de¤ildir. Simetriye ters düflen görüntüler insanlar›n göz-
lerini yorar ve onlara zevk vermez. Kar›fl›kl›k ve uyumsuzluk
insan›n ruhuna hitap etmez. Nitekim Allah do¤ay› kusursuz
bir uyum ve simetri içinde yaratm›flt›r. Bitkilerden, hayvanla-
ra, kimi zaman da¤lara tafllara kadar canl› cans›z her ayr›nt›-
da, hatta en gözden uzakta yaflayan canl›larda, okyanuslar›n
yüzlerce metre derinliklerinde bile bu sanat›n› tecelli ettirmifl-
tir. Kuflkusuz, bu Allah'›n sonsuz ilminden dolay›, yaratt›¤›
kullar›na de¤er vermesinden, onlara olan flefkatinden ve sev-
gisinden kaynaklanmaktad›r.
Do¤ada var olan her canl›n›n sahip oldu¤u renkle-
rin, desenlerin, beneklerin hatta çizgilerin bile bir anlam› var-
d›r. Kimi zaman kendi aralar›nda bir iletiflim arac›, kimi za-
Harun Yahya
332233
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
332244
mansa düflmanlara karfl› bir uyar› olarak kullan›lan renkler,
canl›lar için hayati önem tafl›maktad›r. Öyle ki o canl›n›n sa-
hip oldu¤u rengin tonunun aç›k ya da koyu olmas› veya çiz-
gilerinin yönü dahi özel olarak belirlenmifltir. Dikkatli bakan
bir göz yaln›zca canl›lar›n de¤il, do¤adaki herfleyin tam olma-
s› gerekti¤i gibi, yerli yerinde oldu¤unu hemen görecektir.
Üstelik herfleyin insan›n hizmetine verilmifl oldu¤unu, gök-
yüzünün masmavi ferahlat›c› renginin, çiçeklerin
rengarenk görünümlerinin, yemyeflil a¤açlar›n,
otlaklar›n, geceleyin zifiri karanl›k içinde Dün-
ya'y› ayd›nlatan Ay'›n, y›ld›zlar›n ve daha say-
makla bitirilemeyecek kadar
çok güzelli¤in Allah'›n
rahmetinin eserlerinden
oldu¤unu anlayacakt›r. Allah tüm evreni, onun içindeki tüm
canl›lar› eksiksiz olarak yaratarak yaln›z insana de¤il tüm
canl›lara rahmet etmifltir. Bir ayetinde Allah "rahmetim ise
herfleyi kuflatm›flt›r" (Araf Suresi, 156) buyurarak
bu gerçe¤i insanlara bildirmifltir. Herfleyi
kontrolü alt›nda tutan üstün güç sahibi
Allah'›n flan› çok Yücedir. Allah'›n kullar›-
na olan sonsuz merhametini ve lütfunu
gören insana düflen en önemli görev, ken-
disi Allah'tan raz› oldu¤u gibi onun da
Allah'› raz› etmek için çaba sarf
etmesi ve O'nun nimetlerine
lay›k olmaya çal›flmas›d›r.
Harun Yahya
332255
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
332266
Harun Yahya
332277
nceki bölümlerde Allah'›n Rahman ve Rahim
s›fatlar›n›n evrenin ve insan›n yarat›l›fl›ndaki
delillerinden baz›lar›n› gördük. ‹nsan›n d›fl›n-
daki canl›larda da Rabbimiz'in sonsuz flefkat
ve merhametinin, s›n›rs›z lütfunun aç›k delillerini görürüz.
Etiyle, sütüyle, derisiyle, binek, yük tafl›ma, savafl arac›, avc›l›k,
bal üretme gibi binbir türlü fonksiyonu ile hayvanlar›n insan›n
hizmetine sunulmas› da, Rahman ve Rahim olan Allah'›n mer-
hametinin bir delilidir.
Hayvan yavrular›n›n yüzlerindeki yumuflak ifade, tav›rla-
r›ndaki teslimiyet ve itaat ise Allah'›n flefkat ve sevgisinin tecel-
lileridir. En vahfli olarak nitelendirece¤imiz hayvanlar›n, kur-
dun, çakal›n, kaplan›n, timsah›n yavrular›n›n dahi insanda ac›-
ma ve flefkat hissi uyand›rmalar› Allah'›n Rahman s›fat›n›n aç›k
delillerindendir. Hayvanlar›n yavrular›na olan düflkünlükleri
de ayn› flekilde Allah'›n Rahman s›fat›n›n tecellisidir.
Dünyaya yeni gelmifl her canl› güçsüz ve çaresizdir.
Çevresindeki tehlikelerden tümüyle
habersizdir. Beslenebilmek, büyü-
yüp güçlenebilmek ve ha-
yatta kalabilmek için kendisini gözetip-koruyacak
birine muhtaçt›r. Tek bafl›na yaflama ihtimali neredeyse
yoktur. Ancak do¤du¤u andan itibaren yan›nda hep ebeveyn-
leri olacakt›r. Annesi veya babas› onu tehlikelerden koruyacak,
besleyecek ve gerekirse kendi hayatlar›n› onun için feda ede-
ceklerdir.
Zay›f ve güçsüz yavrular ancak yetiflkin ve güçlü olanlar
taraf›ndan bak›l›p korunurlarsa hayatta kalabilirler. Ebeveynle-
ri, hiçbir b›kk›nl›k göstermeden, onlar› hiç ihmal etmeden bu
güçsüz yavrular›n bütün sorumlulu¤unu üzerlerine al›rlar.
Hatta birço¤u bunu, onlar daha yumurta halindeyken yaparlar.
En y›rt›c› hayvanlar yavrular›na karfl› çok büyük bir flefkat
gösterir, onlar› yedirir, her türlü tehlikeye karfl› kendi canlar›
pahas›na korurlar. Yavrular›n› a¤›zlar›nda tafl›yan timsahlar,
yavrular›na yuva yapmak için günlerce çal› ç›rp› toplayan, sü-
rüsünü tehlikeden korumak için 盤l›k atarak veya yaral› takli-
di yaparak düflman›n dikkatini kendi üzerlerine çeken kufllar,
kendilerini düflmanlar› ile genç zebralar›n aras›na atarak ölü-
mü göze alan yetiflkin zebralar, aylarca yumurtalar›n› ve yeni
do¤an yavrular›n› hiç k›p›rdamadan, kar f›rt›nalar›n›n alt›nda
bir kez dahi yemek yemeden ayaklar›n›n aras›nda tafl›yan pen-
guenler...
Bu hayvanlar›n davran›fllar›n›n birço¤unda, insan›n hay-
ret ve flaflk›nl›kla karfl›lad›¤› fedakarl›k örnekleri vard›r. Ancak
hayvanlar ak›l, vicdan, bilinç gibi özelliklerden yoksun varl›k-
lard›r. Onlar bunlar› Allah'›n ilham› ile yaparlar. Rahman ve
Rahim olan Allah vahfli hayvanlar› yavrular›na hizmetçi etmifl-
tir. Tüm hayvanlar eflsiz fedakarl›k örnekleri göstererek, büyük
bir görev bilinciyle yavrular›na yiyecek temin etmektedirler.
Bütün hayvanlar aleminin r›zk›, Allah'›n merhameti sayesinde
Rahman v e Rahim
Olan Al lah' › n Ad›y la
333300
eksiksiz temin edilmektedir. Canl›lar›n hayatlar›n›
inceledi¤imizde milyonlarcas›n› görece¤imiz bu deliller-
den baz›lar› flunlard›r:
Timsah en vahfli hayvanlardan biridir. Ancak yavrula-
r›na gösterdi¤i ihtimam son derece hayret vericidir. Yavrular›
yumurtadan ç›kt›ktan sonra onlar› a¤z›nda suya kadar tafl›r.
Bundan sonra yavrular büyüyüp kendi bafllar›n›n çaresine ba-
kana kadar timsah onlar› a¤z›nda veya üzerinde tafl›yacakt›r.
Do¤an yavrular için en güvenli yer, annelerinin a¤z›nda bulu-
nan ve özel olarak bu ifl için yarat›lm›fl olan ve yaklafl›k yar›m
düzine yavruyu bar›nd›rabilecek kapasitedeki koruyucu kese-
dir. Yavru timsahlar herhangi bir tehlike sezdiklerinde hemen
annelerinin a¤z›ndaki korunakl› bar›naklar›na kaçarlar. Oysa
timsah hem vahfli, hem de bilinci olmayan bir hayvand›r; dola-
y›s›yla kendisinden beklenen yavrular›n› korumas› de¤il aksi-
ne onlar› da beslenmek için ayr›m gözetmeden yemesidir. An-
cak böyle bir fley olmaz ve Allah'›n ilham›yla hareket eden tim-
sahlar büyük bir özenle yavrular›n› tafl›rlar. Allah yaratt›¤› her
canl›ya karfl› merhametli oland›r, koruyand›r.
Harun Yahya
333311
‹nsanlar için oldukça tehlikeli olabilen pi-
ton y›lan› bile yumurtalar›na karfl› son derece düflkün ve ko-
ruyucudur. Difli piton bir seferde yaklafl›k 100 yumurta yu-
murtlar ve daha sonra kendisini yumurtalar›n›n üzerine sarar.
Bu hareketinin amac› hava çok s›cak oldu¤unda yumurtalar›n
üzerine gölge yaparak onlar› serinletmek, hava s›cakl›¤› çok
fazla düfltü¤ünde ise vücudunu titreterek onlar› ›s›tmakt›r. Yu-
murtalar›na sar›l› oldu¤u sürece onlar› di¤er tehlikelerden de
korumufl olur. Böylelikle hayati tehlikeler, difli pitonun yavru-
lar›na olan bu hassasiyetiyle ortadan kalkar.
Peki bu canl›lar neden yavrular› için bu kadar çok çaba
harcarlar? Neden onlar› kendi hallerine b›rakmak yerine her
türlü ihtiyaçlar› ile b›kmadan usanmadan ilgilenirler? Bunlar›
kendileri bilinçli olarak m› yaparlar? Örne¤in bir kuflun kendi
bilinci ve iradesi ile yavrusunu korumak için ölümü göze ald›-
¤›n› iddia etmek akla ve mant›¤a uygun mudur?
Elbette de¤ildir çünkü söz konusu olan ak›ls›z, bilinçsiz,
flefkat, merhamet gibi duygulara kendi iradesiyle sahip olmas›
mümkün olmayan hayvanlard›r. Burada karfl›m›za tek bir ger-
çek ç›kar: Bu canl›lara yavru sevgisi, anne flefkati gibi mucizevi
duygular› Allah ilham eder. Yetiflkin hayvanlar›n yavrular› için
gösterdikleri fedakarl›klar, Allah'›n Rahman s›fat›n›n herfleyi
kuflatt›¤›n›n delillerinden sadece biridir.
Baz› anneler yavrular› sütten kesilene kadar kendi ya-
flad›klar› topluluklar› terk etmek zorunda kal›rlar ve böylece
kendilerini büyük bir riske atarlar. Do¤umdan veya yumurta-
dan ç›kt›ktan sonra birçok hayvan türü yavrular›na günlerce,
aylarca hatta kimi zaman y›llarca bakar. Onlara yiyecek, yuva,
Rahman v e Rahim
Olan Al lah' › n Ad›y la
333322
Harun Yahya
333333
s›cakl›k sa¤lar, y›rt›c› hayvanlardan korur. Gün boyun-
ca birçok kufl, yavrular›n› saatte ortalama dört ile yirmi ke-
re aras›nda besler. Memelilerde ise annelerin daha farkl› sorun-
lar› olur. Süt verme döneminde daha iyi g›da almal›d›rlar ve
bunun için daha çok avlanmal›d›rlar. Buna ra¤men bu süre içe-
risinde yavru kilo al›rken anne sürekli kilo kaybeder.
Bilinci olmayan bir hayvandan beklenen yavrusunu do-
¤urduktan sonra b›rak›p gitmesidir. Çünkü hayvanlar bu kü-
çük canl›lar›n ne olduklar›n›n bile fluuruna varamazlar. Ancak
buna ra¤men bu yavrular›n bütün sorumlulu¤unu üzerlerine
almalar› ancak Allah'›n ilham›yla ve Rahman s›fat›n›n tecelli-
siyle mümkün olur.
SSaavvuunnmmaass››zz kkuuflfl yyaavvrruullaarr››
AAllllaahh''››nn iillhhaamm››yyllaa hhaarreekkeett
eeddeenn eebbeevveeyynnlleerriinniinn öözzeennllii
bbaakk››mm›› ssaayyeessiinnddee ggüünn
ggeeççttiikkççee ggeelliiflfliirrlleerr..
KKaannaattllaarr›› çç››kk››pp uuççaannaa
vvee hhaattttaa kkeennddii
bbaaflflllaarr››nnaa hhaarreekkeett eeddee--
bbiilleecceekk hhaallee ggeelleennee
kkaaddaarr eebbeevveeyynnlleerrii
yyaavvrruullaarrllaa iillggiilleenniirrlleerr..
KKuuflfl yyaavvrruullaarr›› yyuummuurrttaaddaann ggöözzlleerrii kkaappaall›› vvee kkaannaattss››zz oollaarraakk
çç››kkaarrllaarr..
Erkek ve difli penguenler, yavrular›n› ade-
ta "ölümüne" korurlar. Erkek penguen yavrusunu 4 ay boyun-
ca ayaklar›n›n aras›nda, hiç ara vermeden tutar. Bu süre içinde
yemek de yiyemez. Difli penguen ise bu s›rada denize giderek
yavrusu için yemek arar ve toplad›¤› yiyecekleri kursa¤›nda ta-
fl›r. Her ikisi de yavrular› için büyük fedakarl›klar gösterirler.
Hayvanlar›n, özellikle de yavrular›n korunmas›nda
"yuvalar"›n önemli bir fonksiyonu vard›r. Bu nedenle birçok
canl› türü flafl›rt›c› teknikler kullanarak, çok say›da mimari de-
taylara sahip yuvalar infla ederler. Yuvalar›n inflas›nda çok fark-
l› teknikler kullan›l›r. Hayvanlar ço¤u zaman bir mimar gibi
plan yapar, gerçek bir duvar ustas› gibi çal›fl›r, bir mühendis gi-
Rahman v e Rahim
Olan Al lah' › n Ad›y la
333344
bi teknik çözümler getirir, bazen de bir dekoratör gibi
yuvalar›n› dekore eder, süslerler. Ço¤u zaman bu usta mü-
teahhitler yuvalar›n› haz›rlayabilmek için gece gündüz hiç dur-
madan çal›fl›rlar. E¤er eflleri varsa, iflbölümü yaparak birbirleri-
ne yard›m ederler. En çok özen gösterilen yuvalar ise, yeni dün-
yaya gelecek yavrular için haz›rlanan yuvalard›r.
Yuvalar›n haz›rlan›fl teknikleri, bilinci ve zekas› olmayan
bir canl›dan beklenmeyecek kadar mü-
kemmeldir. ‹lerleyen sayfalarda örnek-
Harun Yahya
333355
leri verilecek olan bu yuvalar›, hayvanlar›n kendi
zekalar›yla tasarlayamayacaklar› çok aç›kt›r. Çünkü hay-
vanlar›n bu yuvalar› infla etmeden önce birçok aflamay› plan-
lam›fl olmalar› gerekir.
Öncelikle yumurtalar›n›n veya yavrular›n›n güvenli¤i için
bir yuvaya ihtiyaçlar› oldu¤unu belirlemeleri gerekir. Daha
sonra ise yuva için en uygun yeri tespit etmelidirler, çünkü hiç-
bir canl› yuvas›n› rastgele bir yere yapmaz. Yuvan›n yap›s› ve
kullan›lan malzemeler de bulunulan ortama göre "özel olarak"
seçilir. Örne¤in deniz kufllar› su kenarlar›nda yaflad›klar› için,
ani su bask›nlar›na karfl› suya gömülmeyen ve suda yüzebilen
otlardan oluflan özel yuvalar kurarlar. Kam›fll›klar›n bulundu-
¤u alanlarda yaflayan kufllar ise, rüzgarda salland›¤›nda yuva-
daki yumurtalar›n düflmemesi için genifl ve derin yuvalar ya-
parlar. Bunun yan› s›ra çöl kufllar›, yuvalar›n› s›cakl›¤›n çevre-
Rahman v e Rahim
Olan Al lah' › n Ad›y la
333366
ÇÇaarrddaakk kkuuflfluu ddiiflfliiyyii eettkkiilleemmeekk iiççiinn yyuuvvaass››nn›› bbuulldduu¤¤uu rreennkkllii cciissiimmlleerrllee ssüüsslleerr.. BBuu yyuuvvaa ddaahhaa ssoonnrraa yyaavv--
rruullaarr iiççiinn ddee kkoorruunnaakkll›› bbiirr bbaarr››nnaakk oollaarraakk kkuullllaann››llaaccaakktt››rr..
ye göre en az 10 derece daha düflük oldu¤u çal›l›klar›n
tepesine kurarlar. Çünkü aksi takdirde yer seviyesinde 45
derece olan s›cakl›k, yavrular için adeta bir f›r›n etkisi yarata-
cak ve k›sa sürede ölmelerine sebep olacakt›r. Yuvalar›n infla
edildi¤i yer konusunda yap›lan seçim hem bilgi, hem de zeka
gerektirmektedir. Oysa bir hayvan›n su bask›n› ihtimalinden
veya yüksek ›s›n›n yavrular›na verece¤i zarardan haberdar ol-
mas› ve bu tür tehlikelerden nas›l kurtulaca¤›n› hesaplamas›
mümkün de¤ildir. Ortada bilinci, akl› ve bilgisi olmayan canl›-
lar, ama ayn› zamanda da bilinçli, ak›ll› ve bilgiye dayal› dav-
ran›fllar vard›r. Di¤er bir deyiflle bilincin, akl›n ve ilmin sahibi
olan Allah'›n kusursuz yarat›fl› vard›r. Ve Allah bu yarat›l›flta
flefkati ve merhametiyle savunmas›z olan yavrular›n korunma-
lar›n› sa¤lamaktad›r.
Canl›lar için yavrular›n›n yaflam› çok
önemlidir ve yumurtlamalar›ndan veya do¤um
Harun Yahya
333377
EEbbeevveeyynnlleerr ddoo¤¤aaccaakk yyaavvrruullaarr›› iiççiinn yyuu--
vvaallaarr›› yyuummuuflflaakk ttüüyylleerr ggiibbii cciissiimmlleerrllee
ddoolldduurruurrllaarr.. BBuu,, yyuuvvaann››nn ››ss››ss››nn›› kkoorruu--
mmaakk iiççiinn aall››nnmm››flfl bbiirr tteeddbbiirrddiirr..
yapmalar›ndan itibaren tek u¤rafl›lar› yavrular›d›r.
Yavrular›n korunmas›na çok büyük bir itina gösterirler.
Sözgelimi çulhakuflu, yavrular›n› korumak için bir tek yuva
yapmakla yetinmez, etrafa çok say›da "sahte yuva" kurar. Bu-
nun sebebi, yavrular›n büyüdü¤ü as›l yuvay›, sahte yuvalar
aras›nda gizlemek ve düflman›n dikkatini farkl› yuvalara çek-
mektir. Bu elbette ki çulhakuflunun kendi zekas›ndan kaynak-
lanmas› mümkün olmayan son derece ince planlanm›fl bir ya-
n›ltma takti¤idir.
Düflmanlardan yuvay› korumak için baflvurulan en yayg›n
yöntemlerden bir di¤eri de yuvay› kuru yapraklar›n ya da di-
kenli bir a¤açl›¤›n içine gizlemektir. Baz› türler de, bir kovu¤un
içinde anne ve yumurtalar› varken, onlar› korumak amac›yla
ya bu kovuklar›n giriflini çamurla kapat›r ya da salg›lar›n› ve
topra¤› kar›flt›rarak oluflturduklar› s›vay› kullan›p, girifle kare
fleklinde bir duvar örerler. Birçok kufl türü, bitki liflerini, ot ve
çal›-ç›rp› gibi malzemeleri örerek, yavrular›n›n rahat büyüme-
leri için çok sa¤lam ve hayli ilginç yuvalar yapar. ‹lk kez yavru-
layacak olan genç bir kufl, bir yuvan›n nas›l yap›ld›¤›n› o güne
kadar hiç görmedi¤i halde, daha ilk seferinde kusursuz bir yu-
va infla edebilir.
Kuflkusuz tüm bunlar söz konusu canl›lar›n kendi bafllar›-
na sahip olabilecekleri yetenekler de¤ildir. Öyle ise kufllara ve
di¤er canl›lara kusursuz denilebilecek yuvalar› infla ettiren güç
nedir? Canl›lar sahip olduklar› bu koruyucu, esirgeyici davra-
n›fllar› nas›l kazan›rlar? Onlara bu davran›fllar› ilham eden, on-
lar› üstün yeteneklerle birlikte var eden merhametlilerin en
merhametlisi, esirgeyicilerin en hay›rl›s› olan Allah't›r.
Rahman v e Rahim
Olan Al lah' › n Ad›y la
333388
Hayvanlar›n yuvalar› incelendi¤inde görülen
mimari üstünlüklerin yan› s›ra, anne ve baban›n yuva yap›m›
için gösterdikleri ola¤anüstü fedakarl›klar da dikkate de¤erdir.
Örne¤in kufllar yavrular› için yuvalar› büyük bir özenle haz›r-
larken, kendilerine daha s›radan yuvalar infla ederler. Yuvalar›n
yap›m aflamalar› düflünüldü¤ünde ise bu hayvanlar›n ne kadar
büyük zahmetlerle bu yuvalar› infla ettikleri, ne kadar çok ener-
ji harcad›klar› ve nas›l bir özveride bulunduklar› daha iyi anla-
fl›lacakt›r. Bir kuflun, infla etti¤i en s›radan yuva için bile yüzler-
ce kez uçufl yaparak çal› ç›rp› toplamas› gerekir. Çünkü gagas›n-
da her seferinde sadece bir veya iki parça tafl›yabilir. Ancak bu
durum kuflu y›ld›rmaz ve büyük bir istikrarla gerekli malzeme-
yi tafl›maya devam eder. Bu esnada asla b›k›p usanmaz, yorul-
du¤u için malzemeyi eksik tutmaz, hiçbir detay için üflenmez.
Bu canl›lara fedakarl›k, sab›r, sebat, çal›flkanl›k, azim gibi özel-
likleri veren Allah't›r. Allah'›n ilham›yla do¤ada güçsüz olan
canl›lar güçlü olanlar taraf›ndan korunur, do¤adaki denge de-
vam eder. Tüm bunlar insanlar için Allah'›n sanat›n›n, gücünün,
ilminin, rahmetinin ve merhametinin delillerindendir.
Yeni do¤an küçük yavrulara olan düflkünlük, hemen
her cins kuflta görülmektedir. Bunlardan biri de albatros kuflla-
r›d›r. Albatroslar, her zaman kendi do¤duklar› yerde çiftleflirler.
Bu nedenle üreme zamanlar›nda koloniler halinde toplan›rlar.
Difliler gelmeden haftalar önce, erkekler gelip burada daha ön-
ceden bulunan yuvalar› tamir ederler; bu sayede difliler ve yav-
rular için mükemmel bir konfor sa¤lam›fl olurlar. Yumurtalara
olan düflkünlük ise albatros kufllar›nda hayli dikkat çekicidir.
Harun Yahya
333399
Çünkü albatroslar, özenle haz›rlanan yuva içerisin-
de yumurtalar›n üzerinde hiç k›m›ldamadan yaklafl›k 50
gün boyunca dururlar. Ancak yavrulara karfl› gösterilen özen
sadece yumurtalar›n korunmas› ve bak›m› ile s›n›rl› kalmaz.
Nitekim albatroslar ço¤u zaman yaln›zca yavrular›na yiyecek
bulabilmek için gerekirse bir seferde 1,5 kilometreden fazla yol
katedebilirler.
fiimdiye kadar anlat›lan örneklerde de görüldü¤ü gibi her
hayvan türü yavrusunu korumak için farkl› yöntemler kullan-
maktad›r. Ve bu tekniklerin her biri bilinci, akl› ve düflünme ye-
tene¤i olmayan bir hayvandan beklenemeyecek kadar karma-
fl›kt›r; her biri bir düzen ve plan gerektirir. Bizim karfl›m›zda ise
bilinci ve akl› olmayan, flefkat, merhamet veya fedakarl›k gibi
Rahman v e Rahim
Olan Al lah' › n Ad›y la
334400
AAllbbaattrroossllaarr yyaavvrruullaarr››nnaa yyiiyyeecceekk
bbuullmmaakk iiççiinn çç››kktt››kkllaarr›› yyoollccuulluukk--
llaarrddaa ookkyyaannuussllaarr ggeeççeerrlleerr..
Harun Yahya
334411
erdemleri planl› olarak gösterecek ak›l ve iradeden
yoksun canl›lar vard›r. Ama ayn› zamanda bu canl›larda
ak›l, bilinç ve düflünce ürünü eserler, son derece flefkatli ve fe-
dakarca davran›fllar aç›kça görülür. Öyle ise bu davran›fllar›n
ve eserlerin kayna¤› nedir? Söz konusu canl›lar›n bu davran›fl-
lar› kendi iradeleri ile yapma yetene¤inden yoksun olduklar›
aç›kt›r. Bu yetenekleri onlara ilham eden, yerin, gö¤ün ve ikisi
aras›ndakilerin Rabbi olan Allah't›r.
Kar›ncalar, termitler veya ar›lar gibi topluluk halinde
yaflayan canl›larda da en büyük ilgi oda¤› yumurtalar ve larva-
lard›r. Kar›ncalar, yumurta ve larvalar›n› yeralt›ndaki yuvala-
r›nda haz›rlad›klar› odalara yerlefltirirler. ‹flçi kar›ncalar, nem
ve ›s› de¤iflikli¤ine göre larvalar›n ve yumurtalar›n odalar›n›
s›k s›k de¤ifltirirler. Bu nedenle iflçi kar›ncalar genellikle a¤›zla-
r›nda tafl›d›klar› larvalarla odalar aras›nda mekik dokurlar.
E¤er yuvalar› baflka canl›lar›n sald›r›s›na u¤rarsa iflçi kar›ncalar
ilk ifl olarak bu odalar› boflalt›rlar ve larvalar› yuvan›n d›fl›nda
bir yerde gizlerler. Bilinci olmayan bir canl›dan beklenen, yav-
rusunu do¤urduktan sonra b›rak›p gitmesidir. Ancak tam tersi-
ne hayvanlar yavrular›n›n bütün sorumlulu¤unu üstlerine al›r-
lar. Öyle ki, onlar› ileride karfl›laflacaklar› tehlikelerden koruya-
cak önlemleri dahi eksik b›rakmazlar.
Do¤adaki canl›lar›n her biri yavrular› yeterli olgunlu¤a
eriflene kadar onlar›n her türlü sorumlulu¤unu üstlenir, ihti-
yaçlar›n› hiç eksiksiz olarak karfl›larlar. Canl›lardaki bu gibi
davran›fllar›n kayna¤›n›n ise onlar›n kendi akl›ndan kaynakla-
namayaca¤›, bir kuflun, kaplan›n ya da herhangi bir hayvan›n
baflka bir canl›n›n ihtiyaçlar›n› düflünerek, ince detaylar› göz
önünde bulundurarak hareket edemeyece¤i ortadad›r. Bu can-
l›lar Allah'›n ilham›yla hareket etmektedirler. Allah canl›lar›n
her birine davran›fllar›n› ilham eder ve onlar da buna eksiksiz
uyarlar. Her biri kendilerini yaratan Allah'a boyun e¤mifllerdir.
Onlarda tecelli eden sahiplenme, koruma, flefkat gibi er-
demleri yans›tan davran›fllar›n kayna¤› sonsuz rahmet sahibi
Yüce Allah't›r.
334422
BBiirr aarr›› yyuuvvaass››nnddaa yyaavvrruullaarr iiççiinn hhaazz››rr--
llaannmm››flfl öözzeell bbööllüümmlleerr vvaarrdd››rr.. BBuu bbööllüümm--
lleerr ddüüzzeennllii oollaarraakk tteemmiizzlleenniirr vvee yyaavvrruullaarr
bbeellllii aarraall››kkllaarrllaa bbeesslleenniirrlleerr..
KKaarr››nnccaallaarr iiççiinn llaarrvvaallaarr››nn bbüüyyüükk
öönneemmii vvaarrdd››rr.. ÖÖyyllee kkii bbiirr ggrruupp
kkaarr››nnccaann››nn tteekk ggöörreevvii llaarrvvaallaarr››nn
bbaakk››mm››dd››rr..
Afrika k›tas›na ulaflan günefl ›fl›nlar›, kimi za-
man canl›lar için öldürücü olabilir. Bu nedenle birçok canl› bu
öldürücü ›fl›nlardan korunmak için kendisine gölgelik mekan-
lar arar. Güney Afrika devekuflu ise
kendinden çok yumurtalar›n› ve
yavrular›n› düflünerek onlar› günefl
›fl›¤›ndan korur. Bunun için onlar›n
üzerinde durur ve s›k s›k genifl kanat-
lar›n› açarak günefl ›fl›¤›n›n yumurtala-
r›na ve yavrular›na gelmesini önler. An-
cak dikkat edilirse, hayvan bu fle-
kilde güneflin ›fl›nlar›na,
"kendi vücudunu" maruz
b›rakmaktad›r. Bu da
onun fedakarl›¤›n›n
çarp›c› bir delilidir.
Canl›lar, yavru-
lar›n›n korunmalar›
söz konusu oldu¤un-
da oldukça tehlikeli ve
y›rt›c› olabilirler. Asl›nda,
bir sald›r› veya tehlike sez-
diklerinde, daha çok yavrular›n›
al›p o bölgeden h›zla uzaklaflmay›
tercih ederler. Kaçmak için f›rsat bu-
lamad›klar›nda ise, tereddüt etmeden
Harun Yahya
334433
DDeevveekkuuflfluu,, yyaavvrruussuu--
nnuu ss››ccaakkttaann kkoorruu--
mmaakk iiççiinn kkeennddii vvüü--
ccuudduunnuu ssiippeerr eeddeerr..
kendilerini sald›rgan›n önüne atarlar. Örne¤in ya-
rasalar ve kufllar, yavrular›n› yuvalar›ndan alan araflt›r-
mac›lara sald›rmalar› ile ünlüdürler.
Zebralar gibi iri cüsseli, memeli hayvanlar ise, sürülerine
s›rtlan gibi düflmanlar› sald›rd›¤›nda hemen gruplara ayr›larak
taylar› ortalar›na al›rlar ve h›zla kaçmaya bafllarlar. Yakaland›k-
lar› takdirde, sürünün yetiflkinleri, bu y›rt›c› hayvanlara karfl›
taylar›n› cesurca korurlar. Zürafalar ise sald›r›ya u¤rad›klar›n-
da buza¤›lar›n› vücutlar›n›n alt›na iterler ve ön ayaklar› ile düfl-
manlar›na sertçe vururlar.
Geyikler ve antiloplar genellikle ürkek ve heyecanl› hay-
vanlard›r ve yavrular› olmad›¤› zamanlarda h›zla kaçmay› ter-
cih ederler. Ancak, yavrular›n› tehdit eden tilki ve kurtlara kar-
fl› sivri ve keskin toynaklar›n› kullanmakta tereddüt etmezler.
Rahman v e Rahim
Olan Al lah' › n Ad›y la
ZZeebbrraallaarr yyaavvrruullaarr››nn›› ccaannllaarr›› ppaahhaass››nnaa kkoorruurrllaarr..
BBuu ccaannll››llaarraa kkeennddii ccaannllaarr››nn›› tteehhlliikkeeyyee aattaaccaakk
kkaaddaarr ggüüççllüü bbiirr kkoorruummaa iiççggüüddüüssüü vveerreenn hheerrflfleeyyii
kkoorruuyyuupp ggöözzeetteenn AAllllaahh''tt››rr..
Baz› kufllar ise "yaral› taklidi" yaparlar ve böy-
lelikle düflmanlar›n›n dikkatini yavrular›n›n üzerinden da¤›ta-
rak kendi üzerlerine çekerler. Bir düflman›n yaklaflt›¤›n› gören
difli kufl sessizce yuvas›ndan uzaklafl›r. Düflman›n›n önüne gel-
di¤inde yerde ç›rp›nmaya ve bir kanad›n› yere vurmaya bafllar.
Bu esnada da ac› dolu 盤l›klar atar. Kufl yerde çaresizce ç›rp›-
n›yor gibi görünür. Ancak her zaman tedbirli davran›r ve düfl-
man›n eriflebilece¤i mesafenin ilerisinde durur. "Yaral›" kuflu
kolay bir av olarak gören y›rt›c› hayvan av›n› yakalamaya
çal›fl›rken, yuvadan bir hayli uzaklaflt›r›lm›fl olur. Hay-
van kuflun yuvas›ndan yeterince uzaklaflt›¤›nda, difli
kufl bir anda taklit yapmay› b›rak›r ve sald›rgan
hayvan tam kufla yetiflmiflken difli kufl aniden
havalan›r ve kaçar. Bu gösteri genellikle
Harun Yahya
334455
son derece ikna edicidir. Köpekler, kediler, y›lanlar ve hatta
di¤er kufllar bile bu oyuna kanarlar. Topra¤›n üzerinde yuva ya-
pan kufllar›n birço¤u yavrular›n› düflmanlar›ndan bu flekilde ko-
rurlar. Örne¤in anne ördek yavrular›n›n yan›na bir avc› hayvan
yaklaflt›¤›nda, sudan havalanmay› baflaram›yormufl gibi yaral›
taklidi yaparak gölün çevresinde kanat ç›rpar. Ancak daima pe-
flindeki sald›rganla aras›ndaki mesafeyi korur. Sald›rgan› sahilde
gizlenen yavrular›ndan yeteri kadar uzaklaflt›rd›¤›nda da hemen
havalan›r ve yavrular›n›n yan›na döner. Kufllar›n "yaral› kufl" se-
naryosuna bugün bile bilim adamlar› hiçbir aç›klama getireme-
mektedirler. Bir kufl böyle bir senaryo haz›rlayabilir mi?
Bunun için son derece bilinçli bir varl›k olmas› gerekir. Her-
fleyden önce "taklit", zeka ve yetenek gerektirir. Ayr›ca bir hayva-
n›n kendisini tereddütsüzce düflman›n›n önüne atabilmesi ve ken-
dini kovalatmas› için son derece cesaretli ve gözü kara olmas› ge-
Rahman v e Rahim
Olan Al lah' › n Ad›y la
334466
TTaakklliitt yyaappaarraakk yyaavvrruullaarr››nn››
ddüüflflmmaannllaarr››nnddaann kkoorruuyyaann
öörrddeekklleerr AAllllaahh''››nn iillhhaamm›› iillee
hhaarreekkeett eeddeenn ccaannll››llaarrdd››rr..
rekir. Daha da ilginç olan› bu kufllar bu davran›fl› baflkalar›n-
dan görerek yapmazlar. Bu savunma takti¤ine ve yetene¤e do-
¤ufltan sahiptirler. Üstelik burada anlat›lanlar hayvanlar dünya-
s›nda yaflanan bilinçli ve fedakarca davran›fllar›n yaln›zca az bir
k›sm›d›r. Yeryüzündeki milyonlarca çeflit canl›, kendine özgü bir
koruma sistemine sahiptir. Ancak bu sistemlerden ziyade, bun-
lardan ç›kan sonuç önemlidir. Örne¤in bir kuflun kendi bilinci ve
iradesi ile yavrusunu korumak için ölümü göze ald›¤›n› iddia et-
mek akla ve mant›¤a uygun mudur?
Elbette de¤ildir. Burada söz konusu olan akla ve bilince sa-
hip olmayan hayvanlard›r. Ve bu hayvanlar›n böylesine bilinçli,
flefkatli, merhametli hareket etmesini sa¤layan, onlar› bu özellik-
leri ile yaratan ve yaflatan Rahman olan Allah't›r. Allah, bu canl›-
lara ilham›yla, Kendi sonsuz flefkat ve merhametinin örneklerini
sergilemektedir.
Harun Yahya
334477
Sokakta yürüyen bir insan ile gezdirdi¤i
köpe¤inin alg›lad›klar› kokular ayn› de¤ildir. Köpek, sahibi-
nin fark›na varmad›¤› kokulardan bulundu¤u ortam ile ilgili
çok detayl› bilgi edinir. Di¤er köpeklerin b›rakt›klar› kokular›
ve çevredeki insanlar›n kendilerine özgü kokular›n› tahlil ede-
rek onlar hakk›nda bilgi toplar. Havadaki en küçük oranlarda-
ki kokular› dahi güçlük çekmeden tespit eder. Köpeklerin ko-
kulara karfl› ola¤anüstü hassas burunlar› vard›r. Baz› köpek
türlerinin koku duyarl›l›¤› insanlar›nkinin bir milyon kat›d›r.
Birkaç rakam bu özel yarat›l›fl› gözünüzde canland›rmaya yar-
d›mc› olacakt›r. Köpeklerin burunlar›ndaki koku hücrelerinin
say›s› bizimkilerden kat kat fazlad›r. Söz konusu özellikleri ne-
deniyle köpekler, insanlar›n ve geliflmifl elektronik cihazlar›n
alt›ndan kalkamayaca¤› iflleri baflar›rlar. Uyuflturucu maddele-
ri, kay›p insanlar›, patlay›c› maddeleri, av hayvanlar›n›, suçlu-
lar›, kazazedeleri, felakete u¤ram›fl kiflileri bulmakta hayvanla-
r›n bu üstün özelliklerinden faydalan›l›r. Örne¤in koku alma
duyusu kuvvetli bir köpek türü olan "bloodhound", koku du-
yusunu kullanarak hiçbir belirtinin görülme-
Rahman v e Rahim
Olan Al lah' › n Ad›y la
334488
di¤i bölgelerde iz sürebilir, dört günlük bir izi takip
edebilir ve bir insan›n izini 80 kilometreden daha fazla sü-
rebilir. Göze çarpan bir nokta da, yeryüzündeki say›s›z kokuya
ra¤men köpeklerin flafl›rmamalar›d›r. Öyle ki pek çok koku ara-
s›ndan arad›klar›n› rahatl›kla seçebilirler. Yap›-
lan deneylerde e¤itimli bir köpe¤in, kokarca
kokusu püskürtülmüfl eflyalar aras›nda ken-
disinden istenileni buldu¤u görülmüfltür.
"Schlieren foto¤raflama tekni¤i" ile köpeklerin
soluk al›p verirken de¤iflik bir yöntem kullan-
d›klar› anlafl›lm›flt›r: Bir fley koklayan köpek nefes
Harun Yahya
334499
verirken burnunu oynatmakta, böylece hava yan
taraftaki yar›klardan arkaya do¤ru gitmektedir. Bu özel
yarat›l›fl sayesinde köpe¤in d›flar›ya verdi¤i hava, kokunun
kayna¤›ndan farkl› bir yöne akmaktad›r. Böylece nefesteki ha-
va ile kokunun kar›flmas› önlenmektedir. Rahman olan Rabbi-
miz canl›lara böyle özel yetenekler vererek, onlar› insanlar›n
hizmetine sunmufltur. Özellikle de köpekler güvenlikle ilgili
birçok konuda insanlara çok önemli bir yard›mc› olmaktad›rlar.
Allah çok sevdi¤i kullar›na bu gibi insan›n akl›na dahi gelme-
yecek yollarla rahmetini ve nimetlerini ulaflt›rmaktad›r. Bu fle-
kilde onlar›n hayatlar›n› kolaylaflt›rmakta, güvenliklerini sa¤la-
maktad›r. Allah üstün kerem sahibi olan, ba¤›fl› çok bol oland›r.
Genelde güçsüz ve çelimsiz olan yavrular, yer de¤iflti-
rirken veya tehlike anlar›nda anne veya babalar› taraf›ndan ta-
fl›n›rlar. Her canl›n›n yavrusunu tafl›ma yöntemi birbirinden
farkl›d›r; kimi s›rt›nda, kimi a¤z›nda, kimi de kanatlar›ndaki
özel keselerde yavrular›n› tafl›r. Yavrular bu tafl›nma esnas›nda
hiç zarar görmezler ve hemen güvenli bir ortama ulaflt›r›l›rlar.
Özellikle tehlike anlar›nda anne babalar›n yavrular›n› tafl›yarak
olay yerinden uzaklaflt›rmalar› önemli bir fedakarl›k örne¤idir.
Rahman v e Rahim
Olan Al lah' › n Ad›y la
335500
Çünkü yavrunun herhangi bir flekilde tafl›nmas› hay-
van›n h›z›n› ve hareket kabiliyetini önemli ölçüde azalt›r.
Ancak canl›lar buna ra¤men, tehlikeli bir durumda yavrular›n›
asla terk etmezler. Canl›lar aras›nda en yayg›n tafl›ma yöntemi
s›rtta tafl›mad›r. Örne¤in maymunlar yavrular›n› her yere tafl›-
yabilirler. Anne maymun, yavrusuyla çok rahat hareket edebi-
lir çünkü yavru maymun annesinin karn›ndaki ve arkas›ndaki
tüyleri elleri ve ayaklar›yla s›k›ca kavrar. Tehlike an›nda anne
maymun s›rt›nda yavrusunu tafl›d›¤› halde bir a¤aca z›playabi-
lir, bir dal boyunca koflarak di¤er bir a¤aca atlayabilir. Kangu-
rular ve di¤er keseli hayvanlar, yard›ma muhtaç yavrular›n›
göbeklerindeki tüyle-kapl› keselerinde tafl›rlar. Yavru bir kan-
guru befl ay annesinin kesesinde yaflar. Bu ke-
seden ç›kt›¤›nda bile hep annesinin yak›-
n›nda durur. E¤er bir tehlike sezerse an-
nesine do¤ru koflar ve baflafla¤› olarak
kesenin içine atlar. Anne kanguru güç-
Harun Yahya
335511
lü arka bacaklar› ile yavrusunu da tafl›yarak kaçar.
Sincaplar yavrular›n› sark›k göbeklerinden diflleriyle kal-
d›r›rlar. Bir anne sincap, yuvas› bozulursa yavrular›n› olduk-
ça uzun bir mesafe de olsa tafl›r. Her defas›nda bir yavrusunu
tafl›r ve hepsinin güvenle tahliye oldu¤una ikna olana kadar es-
ki yuvas›na geri dönüp bakar. Böceklerden aslanlara, kurba¤a-
lardan kufllara kadar tüm canl›lar yavrular›n› bir flekilde tafl›ya-
rak koruma alt›na al›rlar. Bunlar›n her biri son derece zahmetli
ve anne baban›n hayat›n› tehlikeye atan davran›fllard›r. Bir hay-
van›n bu kadar güçlü bir koruma duygusuna sahip olmas› na-
s›l aç›klanabilir? Buraya kadar detaylar›yla inceledi¤imiz gibi,
canl›lar›n her biri yavrular› yeterli olgunlu¤a eriflene kadar on-
lar›n her türlü sorumlulu¤unu üstlenirler. Onlar›n her türlü ih-
tiyac›n› hiç eksiksiz olarak karfl›larlar. Ve do¤adaki tüm canl›-
larda bu koruman›n ve fedakarca davran›fllar›n örneklerini gör-
mek mümkündür. Aç›k olan gerçek bir kez daha karfl›m›za ç›k-
maktad›r: Bu canl›lar›n her biri Allah'›n korumas› alt›ndad›rlar.
Allah her birine davran›fllar›n› ilham eder ve onlar da buna ek-
siksiz uyarlar. Allah Kuran'da göklerde ve yerde ne varsa hep-
sinin Kendi korumas› alt›nda oldu¤unu pek çok ayette bildirir.
Bu ayetlerden birinde Rabbimiz flöyle buyurur:
... O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplay›p-kuflatm›fl-
t›r. Onlar›n korunmas› O'na güç gelmez. O, pek Yücedir,
pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)
Canl›lar dünyas›nda gördü¤ümüz di¤er bir mucizevi
özellik ise yavrular›n sahip oldu¤u sevimliliktir. Yavru hayvan-
lar›n tümü son derece sevimli bir görünüme sahiptirler. Nor-
male göre daha iri olan gözler, yuvarlak yüz hatlar›, yüzlerinde
hakim olan flaflk›nl›k ve teslimiyetle kar›fl›k "bebek" ifadesi, ca-
Rahman v e Rahim
Olan Al lah' › n Ad›y la
335522
na yak›n tav›rlar, yavru hayvanlar›n sevilmesini teflvik
eden, koruma içgüdüsünü harekete geçiren özelliklerden-
dir. Büyüdüklerinde çok sald›rgan, vahfli birer hayvan olan
kaplan, aslan veya bir ay›n›n yavrusu insanda çok büyük bir
merhamet ve flefkat uyand›r›r. Bu canl›lar evrendeki herfley gi-
bi Allah'a teslim olmufllard›r. Allah bu gerçe¤i "… Oysa gökler-
de ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim
olmufltur ve O'na döndürülmektedirler." (Al-i ‹mran Suresi,
83) ayetiyle bizlere haber vermektedir. Rabbimiz bu halleriyle
insanlarda onlara karfl› flefkat ve merhamet uyand›rarak, onla-
r›n korunmalar›n› da sa¤lam›flt›r. Öte yandan da onlar› insanlar
için bir nimet k›lm›flt›r. Çünkü yavru hayvanlar insanlarda çok
yo¤un flefkat ve merhamet uyand›rarak onla-
r›n ruhlar›na çok büyük bir zevk verirler.
Dolay›s›yla bu sevimlilik hem insanlar
hem de hayvanlar için çok büyük bir
rahmettir.
Harun Yahya
335533
Kedi yavrular› do¤duklar›nda kör ve son
derece savunmas›zlard›r. Yaklafl›k 100 gr a¤›rl›¤›ndaki bu mi-
nik yavrulara bakabilmek için anne kedi çok az uyur. Sürekli,
yavrular›n›n s›cak kalmalar› ve ac›kt›klar›nda her an süt emebil-
meleri için onlar›n karn›na yak›n bölgelerde durmalar›n› sa¤la-
maya çal›fl›r. ‹lk hafta gözleri kapal› olmas›na ra¤men yavrular
süt içecekleri yeri bulmakta hiç zorluk çekmezler. Dokuz gün
sonra yavrular›n gözleri aç›l›r. Annenin sütü yavrular›n büyü-
mesi için tam gereken özelliklerdedir. Her türlü besin aç›s›ndan
zengindir, ayr›ca yavruyu hastal›klardan koruyan özel baz›
kimyasallar da bu sütte bulunur. Yavru kediler yaklafl›k sekiz
hafta sonra kendilerine bakacak duruma gelirler. Ancak bu süre
geçene kadar anneleri büyük bir ihtimamla yavrular›yla ilgile-
nir. Onlar› daha güvenli gördü¤ü yerlere özenle tafl›r.
Rahman v e Rahim
Olan Al lah' › n Ad›y la
335544
Harun Yahya
335555
Aslan do¤adaki en güçlü canl›lardan biridir.
Düflmanlar›na karfl› son derece y›rt›c› olabilen aslanlar yavru-
lar›na gelince çok hassas davranmaktad›rlar. Aslan yavrular›
do¤duklar›nda çok küçüktür. Üç ayl›kken et yemeye bafllama-
lar›na ra¤men anne ve gruptaki di¤er aslanlar alt› ayl›k olana
kadar yavrular› emzirmeye devam ederler. Aslan ve leoparlar
gibi kedigiller yavrular›n› boyunlar›n›n arkas›ndan ›s›rarak ta-
fl›rlar ve yavrular da tafl›n›rlarken tamamen hareketsiz kal›rlar.
Yavrular›n hareketsizli¤i annelerinin onlar› güvenli bir flekilde
tafl›malar›na yard›mc› olur. Bu canl›lara, yavrular›na karfl› flef-
katli ve merhametli olmay›, sürülerindeki di¤er canl›lar› da ko-
ruyup kollamay›, tümüne ihtimam göstermeyi ö¤reten, herfle-
yin yarat›c›s› olan Yüce Allah't›r. Allah canl›larda yaratt›¤› bu
gibi özelliklerle bize hem sonsuz gücünü tan›t›r hem de flefka-
tinin ve merhametinin s›n›rs›z oldu¤unu ve hay-
vanlarda da en güzel flekilde tecelli etti¤ini gösterir.
Fillerin en önemli özelliklerinden biri, birbirlerine
olan ba¤l›l›klar›d›r. Fedakarl›k ve yard›mlaflma yaln›zca aile bi-
reyleri aras›nda de¤il, bütün sürü içinde görülür. Örne¤in avc›-
lar sürüye atefl ettiklerinde filler kaç›p uzaklaflmak yerine teh-
like alt›ndaki fillere do¤ru koflarlar. Birbirlerine s›k› s›k›ya ba¤-
l› olan bu toplulu¤un temelini ise yavru fil grubu oluflturur. Sü-
rüde yeni do¤mufl bir fil bütün di¤er filler taraf›ndan büyük bir
sevgi ve flefkatle karfl›lan›r. E¤er yavrunun annesi ölürse, sütü
olan bir baflka difli fil yavruyu emzirmeye devam edecektir. An-
ne ilk 6 ay boyunca her yerde yavrusunu takip eder. ‹kisi de sü-
rekli olarak birbirleriyle ba¤lant›l› olduklar›n› ifade eden sesler
Rahman v e Rahim
Olan Al lah' › n Ad›y la
335566
Harun Yahya
335577
ç›kar›rlar. Bir yavru fil az da olsa s›k›nt› ya da herhan-
gi bir tehlikeli durum içerisinde oldu¤unu belirten bir ses
ç›kar›rsa, grubun bütün üyeleri durumu incelemek için birara-
ya gelirler. Bu, düflmanlara karfl› oldukça cayd›r›c› bir davran›fl-
t›r. Fillerin ve di¤er canl›lar›n do¤um öncesinde aralar›nda na-
s›l anlaflt›klar›, bütün fillerin yavrular için nas›l olup da birlik-
te hareket ettikleri, onlar›n ihtiyaçlar›n› nas›l tespit edebildikle-
ri elbette ki sorulmas› gereken sorulard›r. Bu hayvanlar›n hiçbi-
rinde bunlar› kendi ak›l ve iradeleriyle baflaracak bir yetenek
yoktur. Ayr›ca dünyan›n her yerindeki filler, bu flekilde birbir-
lerine yard›mc› olurlar. Canl›lar aras›ndaki flafl›rt›c› özveri ör-
nekleri de, Allah'›n yaratmas›ndaki mucizelerden biridir. Allah
bu mucizevi davran›fllarla insanlara düflünmeleri gereken pek
çok konuyu hat›rlat›r. Ayr›ca Yüce Allah canl›lar›n bu hallerini
insanlar için bir nimet k›lm›flt›r. Allah bir Kuran ayetinde, "Si-
zin için hayvanlarda da elbette ibretler vard›r..." (Nahl Suresi,
66) buyurarak bu gerçe¤e bildirmifltir.
Ay› yavrular› k›fl›n ortas›nda, anneleri k›fl uykusun-
dayken, kör ve tüysüz olarak do¤arlar. Sincap büyüklü¤ündeki
yavru ay› yaln›zca süt emece¤i yere t›rmanacak kadar güçlüdür.
Difli kahverengi ay›n›n sütü, ya¤ ve kalori bak›m›ndan çok zen-
gindir, bu yüzden yavru, k›fl boyunca h›zla büyür. Anne ay› ilk-
baharda uyand›¤›nda yavru onu yuvan›n d›fl›nda izleyecek ka-
dar güçlenmifltir. Son derece hareketli olan ay› yavrular› yuva
d›fl›nda çok korumas›zd›rlar. Bir y›l boyunca onlar› bütün tehli-
kelerden koruyan annelerinin yan›nda kalarak kendilerine bak-
may› ö¤renirler. Bu süre içinde sürekli beslendikleri için h›zla
büyürler. Ay› da di¤er bütün ebeveyn hayvanlar gibi yavrusu-
nun tehlikede oldu¤unu düflünürse düflmanlar›na karfl› çok y›r-
Rahman v e Rahim
Olan Al lah' › n Ad›y la
335588
t›c› olabilir. Anne ay› üç y›l boyunca yavrular›yla hiç
b›kmadan ilgilenir, onlar›n hayatlar›n› koruma alt›na al›r.
Do¤adaki en vahfli canl›lardan biri olan kurtlarda, ye-
tiflkinlerin ortak görevi yavrular› savunmakt›r. Bir kurt sürüsü
bir erkek, bir difli, yeni do¤an yavrular ve kimi zaman da bir
veya iki genç kurttan oluflur. Sürüdeki difliler kendi aralar›nda
yard›mlafl›rlar. Bazen sürüdeki diflilerden biri, bebek kurtlara
bak›c›l›k yapmak için gece boyunca yuvada kal›r. Bu sayede
yavrular›n annesi avlanmaya gidebilir. Bu canl›lar›n davran›fl-
lar›nda görülen akl›, flefkati ve merhameti, onlara Rahman ve
Rahim olan Allah ilham etmifltir. Allah, hayvan türlerinin nes-
linin devam etmesi için bu canl›lar› fedakar ve çal›flkan olarak
yaratm›fl, onlara korunma, avlanma, beslenme, üreme yöntem-
lerini ayr› ayr› ilham etmifltir. Onlara yuvalar›n› infla ettiren,
kusursuz planlar yapt›ran, onlar› koruyan ve bar›nd›ran son-
suz merhamet ve flefkat sahibi olan Allah't›r.
Allah, Kuran'da " Rabbin bal ar›s›na vahyetti: Da¤larda,
a¤açlarda ve onlar›n kurduklar› çardaklarda kendine evler
edin." (Nahl Suresi, 68) ayeti ile balar›s›na yuvas›n›n yerini il-
ham etti¤ini bildirmifltir. Balar›s›nda oldu¤u gibi canl›lar›n ta-
Harun Yahya
mam›na yuvalar›n›n yerlerini, inflaat tekniklerini, kul-
lanacaklar› malzemeleri Allah ilham etmektedir. Birçok hay-
van türü üreyebilmek, yumurtalar›n› veya yavrular›n› koruya-
bilmek için büyük fedakarl›klarda bulunur ve zorluklara katla-
n›r. Hatta kimi zaman bu u¤urda "ölümü göze alan" canl›lar
vard›r. Birçok canl› yumurtalar›n› ve yavrular›n› koruyabilmek
için büyük zahmetlere katlan›r; onlar› gizler, k›r›lmamalar› için
özenle bir yere yerlefltirir, onlar› ›s›t›r veya afl›r› s›cakl›ktan ko-
rur, tehlike an›nda bütün yumurtalar›n› baflka bir yere götürür,
haftalarca bafl›nda nöbet bekler, hatta a¤z›nda tafl›r. Birçok kufl,
bal›k ve sürüngende bu fedakar ve flefkatli davran›fllar› görmek
mümkündür. Yumurtlamak için kilometrelerce uza¤a göç
edenler, çok detayl› ve u¤rafl›l› yuvalar infla edenler, çiftleflme
veya yumurtlama sonras› ölenler, yumurtalar›n› haftalarca
a¤›zlar›nda tafl›y›p bu esnada beslenemeyenler, yumurtalar›n›n
bafl›nda haftalarca nöbet bekleyenler... Asl›nda bu fedakarl›kla-
r›n her biri önemli bir amaca hizmet etmektedir: Canl› türleri-
nin soylar›n›n devam›. Zay›f ve güçsüz yavrular ancak yetiflkin
ve güçlü olanlar taraf›ndan bak›l›p korunurlarsa hayatta kala-
bilirler. Do¤du¤u anda terk edilen bir ceylan›n veya herhangi
bir yere b›rak›lan kufl yumurtalar›n›n kuflkusuz kendi bafllar›na
yaflama imkan› hemen hemen yok gibidir. Ancak canl›lar, hiç-
bir üflengeçlik, b›kk›nl›k ya da çekimserlik göstermeden bu
güçsüz yavrular›n bütün sorumlulu¤unu üzerlerine al›rlar. Her
biri Allah'›n kendilerine ilham etti¤i görevlerini eksiksizce yeri-
ne getirir.
itkilerin varl›¤› yeryüzündeki canl›l›¤›n de-
vam› için vazgeçilmezdir. Çünkü insan ya-
flam› için en önemli unsurlar olan oksijen,
su, besin gibi temel ihtiyaç maddelerinin
yeryüzündeki dengesini yeflil bitkiler sa¤lar. Bundan baflka
yine yeryüzündeki ›s› kontrolünün sa¤lanmas›, atmosferde-
ki gazlar›n dengesinin korunmas› gibi, sadece insanlar için
de¤il bütün canl›lar için son derece büyük önem tafl›yan bafl-
ka dengeler de vard›r, ki bütün bu dengeleri sa¤layanlar da
yine yeflil bitkilerdir. Rabbimiz tüm dünyay› milyonlarca
türde, renkte, görünüflte bitkilerle donatm›flt›r. Bitkiler tüm
bu faydalar›n›n yan›s›ra insan ruhuna, varl›¤›yla huzur, ne-
fle ve zevk veren varl›klard›r. Kitab›n bu bölümünde Rabbi-
miz'in bitkileri var ederek insanlara ne kadar büyük bir lü-
tufta bulundu¤unu çeflitli örneklerle inceleyece¤iz.
Ayn› topraktan farkl› ürünlerin ç›kmas›
Allah'›n çok büyük bir nimetidir. Ör-
ne¤in karpuzlar›, kavunlar›, kivile-
ri, muzlar›, kirazlar›, doma-
tesleri, üzümleri, fleftalileri, fasulyeleri inceleyelim. Koyu sa-
r› renkli kabu¤unu açt›¤›n›zda içinden benzersiz kokusuyla,
aç›k renkte muz ç›kar. Elman›n k›rm›z›, yeflil veya sar› renk-
lerde olabilen kabu¤u pürüzsüz bir cilaya sahiptir. ‹çindeki
kendine has elma kokusuna sahip flekerli suyun tat ve koku
kalitesi insanlar taraf›ndan kusursuz olarak taklit edileme-
mektedir. Bunlardan dolay› akla ayn› kuru topraktan ç›kma-
s›na ra¤men tüm çiçeklerin, a¤açlar›n, sebze ve meyvelerin
nas›l olup da bu kadar farkl› renklere sahip olduklar› sorusu
gelebilir. ‹flte bu, Allah'›n sonsuz ilminin ve örneksiz yarat›-
fl›n›n delillerindendir.
Bir insan›n yeni bir renk yaratmas› müm-
kün de¤ildir. ‹nsanlar›n ürettikleri
tüm renkler do¤ada olanlardan
yola ç›k›larak elde edilen kop-
yalardan ibarettir. Ama Allah
yoktan var edendir ve yeryü-
zündeki canl›lar› tamamlayan
renklerin tümünün yarat›l›fl›
O'na aittir. Üstün güç sahibi
Allah'›n s›fatlar›ndan bir
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
336622
tanesi de Musavvir (tasvir eden, herfleye
flekil ve suret veren)dir.
Yeryüzündeki tüm bitkilerin renkleri
ve d›fl görünümleri, insan ruhuna en hofl ge-
lecek flekilde yarat›lm›flt›r. Meyvelerde ve
sebzelerde benzersiz bir renk çeflitlili¤i
vard›r. Bunun yan› s›ra çiçekleri ve a¤açlar›
düflündü¤ümüzde de ayn› estetik görüntü ve
renk çeflitlili¤i ile karfl›lafl›r›z. Çiçeklerde de çok
benzersiz bir renk ve desen yarat›l›fl› vard›r. Yer-
yüzündeki yüzbinlerce çeflit çiçe¤in her biri ken-
dine özgü özelliklerle donat›lm›flt›r. Günümüzde
insanlar›n ürettikleri kokular, desenler ve renkler do-
¤adaki benzerlerinin taklit edilmesiyle üretilmektedir-
ler. Örne¤in menekflelerin kadife yumuflakl›¤›ndaki
yapraklar›n›n mor renkleri ve yaprak dokular›ndaki
pürüzsüzlük benzersizdir. Kadife kumafllar menekflelerin
dokusu taklit edilerek üretilmektedir ama yine de ay-
n› kalite sa¤lanamamaktad›r. Bu flekilde yeryüzün-
deki hangi bitkiyi incelersek inceleyelim,
karfl›laflt›¤›m›z sonuç Allah'›n insan-
lar için herfleyin en iyisini en gü-
zelini yaratt›¤› gerçe¤idir. Ya-
ratmada orta¤› olmayan
Allah, tad›, kokusu, rengi,
336633
Harun Yahya
336644
deseni farkl› olacak
flekilde bitkileri insan için yaratm›fl-
t›r. Bu çeflitlilik Allah'›n insanlara olan
bir lütfudur. ‹nsan, olmayan bir meyveyi
ne görüntüsüyle, ne tad› ve kokusuyla zihninde
tam olarak flekillendiremez. Oysa Allah, insanlar
için hayal bile edemeyecekleri kadar güzel görü-
nüme, tada ve kokuya sahip meyveleri yaratm›fl, on-
lar› olabilecek en kaliteli ve güzel ambalajlarda insan-
lara sunmufltur. Büyük manavlar veya pazarlardaki
sebze meyve reyonlar› insanlar›n son derece hofllar›na giden
yerlerdir. Çünkü buralarda mevsime uygun olarak meyve
sebzeler tüm çeflitlilikleriyle birarada sergilenirler. Her bir
sebzenin ve meyvenin tad› insanlar›n be¤enecekleri flekilde
farkl› farkl› zevklere de hitap eder tarzda yarat›lm›flt›r. Bu
nimetlerin hiçbiri tesadüfen var olmam›fllard›r. Bunlar› in-
sanlar› yaratan ve onlar›n nelerden hofllan›p nelerden hofl-
lanmad›klar›n› çok iyi bilen, zevklerini tan›yan, herfleyin Ya-
rat›c›s› olan Allah yaratm›flt›r. Bu gerçekler üzerine düflünen
ve biraz vicdan›n› kullanan her insan dallar› kiraz yüklü bir
a¤aç gördü¤ünde, muzun, çile¤in kokusunu duy-
du¤unda, kuru bir dal›n üzerinde yüzlerce
üzüm tanesini gördü¤ünde
bunlar›n Yarat›c›s› olan Allah'›
336655
hat›rlar. Rabbimiz'in bu nimetlerin her birini sevgiyle yarat-
t›¤› çok aç›kt›r. Allah lütfetmifl ve insanlara herfleyin en iyi-
sini, en güzelini, en kalitelisini sunmufltur. ‹stisnas›z her çi-
çek, her meyve özenle yarat›lm›flt›r.
‹nsan bu nimetlerin tek bir tanesinin bile eflini yarata-
maz. Ancak benzerlerini taklit edebilir ki bunlar hiçbir za-
man do¤adakilerin insanlar›n ruhunda oluflturdu¤u derin
hayranl›¤› ve heyecan› uyand›ramazlar. Örne¤in yapma çi-
çek ne kadar kaliteli üretilmifl olursa
olsun bahçedeki bir çiçek gibi in-
san› etkilemez, psikolojik ola-
rak ayn› olumlu hisleri
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
336666
oluflturmaz. Dahas› Rabbimiz tüm bu nimetleri insanlara
sonsuz cömertli¤i ile sunmufl, yeryüzünün hemen her yeri-
ni hatta gözden en uzakta olan da¤lar› tafllar›, ormanlar›n
derinliklerindeki en kuytu köfleleri bile bunlarla donatm›fl-
t›r. Hayranl›k uyand›ran bu nimetler zengin çeflitlilikleri ile
insanlarda bolluk sevinci uyand›rmaktad›rlar. Kuflkusuz in-
san›n ruhunu saran bu güzellikleri ve
zevkleri sonsuz rahmet sahibi Rab-
bimiz'e borçluyuz. O dilemese
bizler bu nimetlerden tek bir ta-
nesine bile güç yetire-
336677
mezdik. Allah Kuran'da bu gerçe¤i flöyle bir örnekle bildirir:
(Onlar m›) Yoksa, gökleri ve yeri yaratan ve size gökten
su indiren mi? Ki onunla (o suyla) gönül al›c› bahçeler
bitirdik, sizin içinse bir a¤ac›n› bitirmek (bile) mümkün
de¤ildir. Allah ile beraber baflka bir ‹lah m›?... (Neml
Suresi, 60)
Rabbimiz ayette insan›n tek bir a¤aca bile güç yetireme-
yece¤ini bildirmektedir. Gerçekten de insan heybetli bir ç›-
nar a¤ac›n›, bir palmiyeyi veya mis gibi kokan çam a¤ac›n›,
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
336688
dallar› sarkan bir sö¤üt a¤ac›na güç yetiremez. Ne ömrü ne
de gücü buna yeter. Ama yeryüzünde nereye gitsek birbirin-
den heybetli ve güzel a¤açlarla karfl›lafl›r›z. Bu a¤açlar›n her
biri ayr› güzelliktedir. Kimileri meyve yüklenmifllerdir, ki-
mileri de ola¤anüstü bir esteti¤e sahiptir. Bunlar›n her birini
yoktan var eden ve ayette bildirilen ifadeyle insan›n gönlü-
nü alacak flekilde yaratan tüm güzelliklerin ve nimetlerin
gerçek sahibi olan Allah't›r.
Harun Yahya
336699
Elma a¤ac›, bilin-
di¤i gibi topra¤a at›lan bir
tohumdan ortaya ç›kar. To-
hum, küçük bir cisimdir;
ama o tohumun içinden belli
bir süre sonra 4-5 metre
uzunlu¤unda ve yüzlerce
kilo a¤›rl›¤›nda dev bir a¤aç
oluflur. Tohumun, kendisine
oranla dev boyuttaki bu a¤ac› yaparken
kullanabilece¤i tek malzeme ise ilk aflamada kendi
içindeki yedek besin, sonras›nda ise sadece toprak ve
günefl ›fl›¤›d›r. Elma örne¤inde de görüldü¤ü gibi to-
humlar, içinde tafl›ma sistemi bulunan, topraktaki
maddeleri özümsemek için gereken köklere sahip ve
son derece iyi tasarlanm›fl canl› bir varl›k üretmek-
tedir. ‹nsan, ak›l sahibi bir varl›k olarak, iyi bir
a¤aç resmi çizmesi gerekti¤inde dahi zorlan›r; bir
a¤ac›n köklerindeki ve dallar›ndaki ayr›nt›lar› çiz-
mek ise çok daha zor bir ifltir. Ama tohum, bu son de-
rece kompleks canl›y› bütün sistemleriyle birlikte,
canl› olarak üretmektedir. Konuyu anlatabilmek için
tohum "üretmektedir" diyoruz; ancak flunu hat›rlata-
l›m: Tohum, müstakil bir akla, fluura ve iradeye sahip
bir varl›k de¤ildir. Bu durumda a¤açlar› ve bitkile-
ri tüm çarp›c› sistemleriyle birlikte ortaya ç›kara-
n›n yani üretenin tohumun kendisi oldu¤unu
337700
337711
iddia etmek mümkün de¤ildir. E¤er böyle bir iddiada bulu-
nan olursa, bu durumda tohumun son derece -hatta insan-
dan bile- ak›ll› ve bilgili bir varl›k oldu¤u sonucuna varma-
s› gerekir. Elbette bu, gerçek d›fl› bir iddia olur. Tohumun
içinde son derece üstün bir ak›l ve kapsaml› bir bilgi gizlidir.
Ancak bu ak›l ve bilgi, elbette tohumun kendisine ait de¤il-
dir. Tohumu meydana getiren maddelerin moleküllerinin,
bu moleküllerin atomlar›n›n ak›l ve bilgi sahibi oldu¤u iddia
edilemeyece¤ine göre bu bilgi tohumun içine bir flekilde yer-
lefltirilmifltir. Peki bu bilgiyi yerlefltiren kimdir? Tohum, ken-
di bafl›na hiçbir fley yapmas› mümkün olmayan kuru, cans›z
bir cisimdir. Tohumlara bu bilgi çok üstün bir güç sahibi ta-
raf›ndan yerlefltirilmifltir. Benzeri olmayan bu gücün sahibi
Allah't›r. Tohumlar Allah taraf›ndan a¤aç yapabilecek bilgi
ve sisteme sahip olarak yarat›lm›flt›r. Topra¤a at›lan her to-
hum, Allah'›n ilmi ile kuflat›lm›flt›r; O'nun ilmi ile büyüyüp
geliflir insanlara nimet olarak bitki haline gelir.
Tohumlar hakk›nda bilgisi olmayan birçok insan
muhtemelen bunlar›n meyve çekirdekleri veya çal› ç›rp›
benzeri maddeler, hatta bir nevi çöp olduklar›n› düflünmüfl
olabilir. O halde siz, bilmeyenlerin "çöp" olarak nitelendire-
bilecekleri bu cisimleri al›p bahçeniz veya evinizdeki bir
saks›n›n içindeki topra¤a gömün ve bir müddet bekleyin. Bu
tohumlar uygun flartlar sa¤land›¤›nda hayret verici flekilde
yeflerir ve çeflit çeflit bitkileri meydana getirirler. Peki acaba
küçük ve kuru olan bu cisimleri bir tahta parças›ndan ay›ran
özellik nedir? Tohumlar›n, kendilerini di¤er cisimlerden ay›-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
337722
337733
ran çok önemli bir özellikleri vard›r. Tohumlar
ait olduklar› bitkinin her dal›na, her yapra¤›-
na, bu yapraklar›n say›s›na, flekillerinin nas›l
olaca¤›na, kabu¤unun ne renkte ve kal›nl›kta
olaca¤›na, besin ve su tafl›yan borular›n›n
geniflli¤ine, say›s›na, bitkinin uzunlu¤u-
na, meyve verip vermeyece¤ine, vere-
cekse bu meyvelerin tatlar›na, kokular›-
na, flekillerine, renklerine dair
-k›sacas› bir bitkiyle ilgili
olabilecek- bütün bilgilere
sahip cisimlerdir. Peki
tohum hakk›nda hiç-
bir bilgiye sahip ol-
masayd›k ve bu
cismi ilk defa gö-
rüyor olsayd›k, ne
ifle yarad›¤›n› da hiç bil-
meseydik tohumlar›n
içinden hiçbiri di¤erine ben-
zemeyecek flekilde say›s›z
bitkinin ç›kabilece¤ini, bu bit-
kilerin bir k›sm›n›n da metreler-
ce yüksekli¤e ulaflabileceklerini tahmin ede-
bilir miydik? Elbette böyle bir fleyi tahmin
edemezdik. Kuru tahta parças› görünümün-
deki bir cisimden mis gibi kokan, çarp›c›
renklere ve flekillere sahip say›s›z çiçe¤in;
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
337744
flebboylar›n, nar çiçeklerinin ç›kaca¤›n› düflünemezdik. Tür-
lü türlü meyvelerin; fleftalinin, hindistan cevizinin, armut-
un, ayvan›n, dutun, kay›s›n›n yine bu tohumlar›n olufltur-
du¤u a¤açlarda yetiflece¤ini, farkl› renklerde olabilen bu kü-
çük cisimlerin bö¤ürtlenleri, portakallar›, mandalinalar›,
karpuzlar›, erikleri, biberleri, domatesleri oluflturaca¤›n› ha-
yal bile edemezdik. Milyonlarca y›ld›r tohumlar›n içinde bit-
kilere ait bütün bilgilerin saklan›-
yor olmas› bu konu üzerinde
düflünen insan›n pek çok
olaya bak›fl aç›s›n› de¤iflti-
recek bir bilgidir. Ayn› za-
manda Allah'›n sonsuz il-
minin, kullar› üzerindeki ih-
timam›n›n ve kullar›na olan
sevgisinin çok aç›k bir delili-
dir. Kuru bir tahta parças›-
na bu kadar eflsiz bilgi-
leri saklayan ve kuru
tahtadan, tatlar› ve
kokular› benzersiz
bitkiler ç›karan Rab-
bimiz insanlara karfl›
üstün kerem sahibidir.
Harun Yahya
337755
BBiirrbbiirriinnee bbeennzzeeyyeenn ttoohhuummllaarrddaann AAllllaahh ttüürrllüü ffaayyddaallaarr
ttaaflfl››yyaann bbiirrççookk bbiittkkiiyyii yyaarraattaanndd››rr.. HHeerr bbiittkkiinniinn ttoohhuu--
mmuunnddaa kkeennddiissiiyyllee iillggiillii ttüümm bbiillggiilleerr kkaayy››ttll››dd››rr..
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
337766
Yeryüzündeki yaflam›n ana enerji kayna¤› Gü-
nefl'tir. Ancak insanlar ve hayvanlar, günefl enerjisini do¤ru-
dan kullanamazlar, çünkü bünyelerinde bu enerjiyi oldu¤u
gibi kullanabilecekleri sistemler yoktur. Bu yüzden günefl
enerjisi de ancak bitkilerin üretti¤i besinler arac›l›¤›yla, kul-
lan›labilir enerji olarak insanlara ve hayvanlara ulafl›r. Hüc-
relerimiz taraf›ndan kullan›lan enerji hammaddelerinin tü-
mü, gerçekte bitkiler arac›l›¤›yla bize tafl›nan günefl enerjisi-
dir. Örne¤in çay›m›z› yudumlarken asl›nda günefl enerjisi
yudumlar›z, ekmek yerken difllerimizin aras›nda bir miktar
günefl enerjisi vard›r. Kaslar›m›zdaki kuvvetse gerçekte gü-
nefl enerjisinin farkl› formundan baflka bir fley de¤ildir. Bit-
kiler günefl enerjisini bizim için karmafl›k ifllemler yaparak
bünyelerindeki moleküllere depolam›fllard›r. Hayvanlar için
de durum insanlardan farkl› de¤ildir. Onlar da bitkilerle
beslenir ve bu sayede onlar›n enerji paketleri haline getire-
rek depolad›klar› günefl enerjisini kullan›rlar. Bitkilerin ken-
di besinlerini kendilerinin üretebilmelerini ve di¤er canl›lar-
dan ayr›cal›kl› olmalar›n› sa¤layan ise, hücrelerinde insan ve
hayvan hücrelerinden farkl› olarak günefl enerjisini do¤ru-
dan kullanabilen yap›lar›n bulunmas›d›r. Bitki hücreleri bu
yap›lar›n yard›m›yla, Günefl'ten gelen enerjiyi, insanlar ve
hayvanlar taraf›ndan besin yoluyla al›nacak enerjiye çevirir-
ler ve formülü yap›lar›nda sakl› olan çok özel ifllemlerle, be-
sinlere bu enerjiyi depolarlar. Bu özel ifllemlerin tümüne bir-
den fotosentez denir. K›sacas› bitkiler fotosentez yapt›klar›n-
da, Günefl'ten gelen enerjiyi kullanarak besin üretmifl olur-
Harun Yahya
337777
lar. Di¤er tüm canl›lar bu kaynaktan beslenir. Otobur hay-
vanlar bitkileri yediklerinde bu Günefl kaynakl› enerjiyi al-
m›fl olurlar. Etobur hayvanlar ise bitkileri yemifl olan otobur
hayvanlar› yemekle, yine Günefl kaynakl› enerjiyi elde eder-
ler. Biz insanlar da hem bitkiler hem hayvanlar arac›l›¤›yla
yine ayn› enerjiyi al›r›z. Bu nedenle, yedi¤imiz her elma, pa-
tates, çikolata ya da biftek, asl›nda bize Günefl'ten gelen
enerjiyi verir. Fotosentezin çok önemli bir baflka sonucu da-
ha vard›r. Fotosentez glukoz yan›nda bir de alt› oksijen mo-
lekülü a盤a ç›kar›r. Bitkiler bu flekilde hayvanlar ve insanlar
taraf›ndan sürekli "kirletilen" atmosferi temizlerler. ‹nsanlar
ve hayvanlar, atmosferdeki oksijeni yakarak enerji elde et-
tikleri için, her nefes al›fllar›nda atmosferdeki oksijen oran›-
n› biraz daha azalt›rlar. Ama bu azalan oksijen, bitkiler tara-
f›ndan yerine konur. K›sacas›, fotosentez olmasa, bitkiler ol-
maz, bitkiler olmad›¤›nda ise havyanlar ve biz insanlar da
var olamay›z. Üzerine bast›¤›n›z çimlerin, pek önemsemedi-
¤iniz a¤açlar›n ya da salata malzemesi yapt›¤›n›z bitkilerin
derinliklerinde gerçekleflen -ve henüz hiçbir laboratuvarda
taklit edilemeyen- bu kimyasal reaksiyon, yaflam›n temel
flartlar›ndan biridir. Konunun dikkat çekici yan› ise, fotosen-
tezin son derece iyi tasarlanm›fl bir ifllem olufludur. Dikkat
ederseniz, bitkilerin gerçeklefltirdikleri fotosentez ile, hay-
vanlar›n ve insanlar›n enerji tüketimleri aras›nda tam bir
denge vard›r. Bitkiler bize glukoz ve oksijen verirler. Biz ise
hücrelerimizde glukozu oksijenle birlefltirip "yakar", böyle-
likle bitkilerin glukoza eklemifl olduklar› Günefl enerjisini
a盤a ç›kar›p kullan›r›z. Yapt›¤›m›z fley, asl›nda fotosentezi
tersine çevirmektir. Bunun sonucunda at›k madde olarak
karbondioksit ç›kar›r ve bunu ci¤erlerimizle atmosfere veri-
riz. Ama bu karbondioksit hemen bitkiler taraf›ndan yeni-
den fotosentez için kullan›l›r. Bu mükemmel çevirim böyle-
likle sürer gider. Her an her yerde gördü¤ümüz a¤açlar, çi-
çekler besin üretebilmek için, fotosentez gibi hala baz› nok-
talar› çözülememifl bir olay› gerçeklefltirebilecek kadar mü-
kemmel sistemleri bünyelerinde kendileri oluflturmufl olabi-
lirler mi? Fotosentez için ihtiyaç duyduklar› maddeleri top-
raktan alabilmeleri için gerekli kök sistemini oluflturan me-
kanizmay› bitkiler yapm›fl olabilirler mi? Besin tafl›mada ay-
r›, su tafl›mada ayr› özellikte borular olacak flekilde bir tafl›-
ma sistemini bitkiler mi meydana getirmifl-
lerdir? Bu sorular› ço¤altabiliriz. Ancak her
sorunun cevab› ayn› noktaya varacakt›r. Bit-
kilerdeki her ayr›nt›da ayr› bir güzellik var-
d›r. Yukar›da bitkilere dair sayd›¤›m›z tüm
özellikler ak›l, bilgi, ölçme ve de¤erlendirme
gibi kavramlar gerektirdi¤inden bitkiler bu
say›lanlar›n hiçbirini kendileri yapamazlar.
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
337788
Dahas›, bitkiler böyle bir bilince de sahip de¤ildirler. Bitki-
lerdeki her yap› özel olarak belirlenmifltir. Bu da bize üstün
ak›l sahibi Yüce Allah'›n, kusursuz yarat›fl›n›n delillerini
göstermektedir. Yukar›da k›saca özetlemeye çal›flt›¤›m›z bu
muazzam sistemleri, canl›lar›n yaflamlar›n› devam ettirebil-
meleri ve ihtiyaçlar›n› karfl›layabilmeleri için Rabbimiz var
etmifltir. Allah insanlar›n ak›llar›n›n ve güçlerinin yetmeye-
ce¤i komplekslikteki bu kusursuz düzenle insanlara olan
sonsuz merhametini göstermektedir. ‹nsan›n rahat›, iyili¤i,
sa¤l›¤› en önemlisi de yaflam› için herfley kusursuzca plan-
Harun Yahya
337799
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
338800
lanmakta, düflünülmekte ve hesaplanmaktad›r. Belki insan
günlük hayat›n kofluflturmas› içinde bu ola¤anüstülükleri
fark edemeyebilir. Oysa merhametlilerin en merhametlisi
olan Rabbimiz'in nimeti sayesinde bu sistem hiç kesintiye
u¤ramaks›z›n her an devam etmektedir. ‹nsan her nefesinde
Allah'›n bu nimetinden istifade eder, daha do¤rusu bu nimet
vesilesiyle hayat›n› sürdürür.
Gerek hayvanlar gerekse insanlar, bitkilerin üret-
mifl olduklar› besinleri tüketerek hayatlar›n› sürdürebilecek
enerjiyi elde ederler. Yani bitkiler tüm canl›lara fayda ver-
mek için nimet olarak yarat›lm›fllard›r. Bu nimetlerin ço¤u
da insan için özel olarak yarat›lm›flt›r. Çevremize, yedikleri-
mize bakarak düflünelim. Örne¤in karpuz; kuru topraktan
ç›kan bu sulu meyve insan›n tam ihtiyaç duyaca¤› bir mev-
simde, yani yaz›n geliflir. Kavunun temiz ve güzel kokusu-
nu ve lezzetini de düflünelim. ‹nsanlar fabrikalarda koku
üretimi yaparken sürekli kontrol yapar, ayn› kokuyu tuttu-
rabilmek için büyük bir emek sarf ederler; ama meyvelerde-
ki kokunun tutturulmas› için herhangi bir kontrole ihtiyaç
yoktur. Tüm bunlar›n yan›s›ra her meyve mevsimine uygun
bir içeri¤e sahiptir. Örne¤in, k›fl mevsiminde C vitamini
yüklü, enerji veren mandalinalar, portakallar vard›r. Sebze-
lerde de canl›lar›n ihtiyaç duyaca¤› her türlü mineral ve vi-
tamin mevcuttur. Sebze ve meyvelerin incecik kökleri, kara
topraktan çektikleri kimyasal maddeleri fotosentez ifllemi
sonucunda son derece faydal› besin maddelerine dönüfltü-
rürler. Bu flekilde yeryüzündeki bitkilerin tümünü düflüne-
Harun Yahya
338811
biliriz. Varaca¤›m›z nokta, bitkilerin insanlar ve tüm canl›lar
için özel olarak yarat›lm›fl olduklar› sonucu olacakt›r. Alem-
lerin Rabbi olan Allah tüm besinleri canl›lar için var etmifltir
ve bunlar›, her birinin tad›, kokusu, faydas› çeflit çeflit olacak
flekilde onlara sunmufltur. Bu da O'nun kullar›na karfl› iyili-
¤i ve esirgemesi bol, çok lutüfkar oldu¤unun delillerinden-
dir.
Yerde sizin için üretip-türetti¤i çeflitli renklerdekileri de
(faydan›za verdi). fiüphesiz bunda, ö¤üt al›p düflünen
bir topluluk için ayetler vard›r. (Nahl Suresi, 13)
Meyvenin en çarp›c› özelliklerinden biri, insan›n
damak tad›na ve sa¤l›¤›na tam tam›na uyuyor olufludur.
Her meyve kendine has bir lezzete ve kokuya sahiptir. Da-
has› meyveler sahip olduklar› bu tat ve kokular› topraktan
elde ettikleri maddelerle üretirler. Oysa toprak pek iyi kok-
maz, tad› ise kötüdür. Ancak a¤aç, bu çamur y›¤›n› içinden
kendisine gerekli olan maddeleri özümsemekte, bunlar›
kimyasal ifllemlerden geçirerek mükemmel tat ve kokular
üretmektedir. Burada ikinci bir nokta daha vard›r: A¤ac›n iyi
koku ve tat üretti¤ini söylüyoruz, ama asl›nda olay daha da
karmafl›kt›r. Çünkü "iyi koku" veya "iyi tat" gibi kavramlar
insana ait kavramlard›r ve a¤aç kendi bafl›na bir tat ya da
kokunun iyi mi yoksa kötü mü oldu¤unu bilemez. Bunu bil-
mesi için, insan›n sahip oldu¤u zevk kavram›na sahip olma-
s› gerekmektedir. ‹nsan›n neden lezzet ald›¤›n›, hangi tad›
be¤endi¤ini ö¤renmesi gerekir. Bunlar› ö¤rendikten sonra
ise az önce söyledi¤imiz ifli yapacak, yani çamurlar›n için-
den toplad›¤› maddelerle mükemmel bir kimya olay› ger-
çeklefltirecektir. A¤ac›n inan›lmaz yetene¤i yaln›zca koku,
tat ya da renkle de s›n›rl› de¤ildir. Bu tahtadan oluflan yap›,
bir de insan vücudunun hangi vitaminlere ihtiyaç duydu¤u-
nu bilir ve onlar› üretti¤i meyvenin içine koyar. Hatta bu vi-
tamin takviyesinin mevsimlere göre ayarland›¤›n› görürüz:
K›fl aylar›nda ürün veren; portakal, mandalina, greyfurt gibi
meyve türleri, yaz meyvelerine göre çok daha fazla C vita-
mini içerirler. Amaç, k›fl›n so¤u¤una karfl› insan›n ihtiyac›
olan C vitamini a盤›n› kapatmakt›r. fiimdi tüm bunlar›n
üzerine düflünelim. Tüm bunlar nas›l ve neden olur? Nas›l
olur da bir nevi tahta parças› olan a¤aç, iyi tat ve koku üre-
tir? Nas›l olur da insan›n zevklerini, estetik kavram›n›, vita-
min ihtiyaçlar›n› bilir ve buna göre bir ürün ortaya koyar?
A¤ac›n yapt›klar›n› yapay bir flekilde elde etmeye çal›fl›rsak,
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
338822
oldukça uzun bir çaba içine girmemiz gerekir. Öncelikle a¤a-
c›n üretti¤i tad› üretmek mümkün de¤ildir; dünyada top-
raktan meyve ç›karan bir makina henüz icat edilememifltir.
Elde edilebilen tek fley kokudur. Geliflmifl bir laboratuvarda
uzun ifllemler sonucunda bir meyvenin kokusuna ulafl›labil-
mektedir. Nitekim parfümler bu flekilde elde edilir. Ancak
parfümler de asl›nda tümüyle yapay de¤ildirler; tüm par-
fümler çeflitli güzel kokulu bitkilerin özle-
rinden yararlan›larak yap›-
l›r. K›sacas›, insano¤lu,
akl›na ve elindeki
tüm teknolojiye
karfl›n, bitkilerin
veya a¤açlar›n sa-
Harun Yahya
338833
hip oldu¤u güzel koku üretme yetene¤ine sahip de¤ildir.
Dolay›s›yla, bir meyve a¤ac›nda ya da herhangi bir bitkide,
insano¤lunun ulaflamayaca¤› kadar yüksek bir ak›l, bilgi ve
teknoloji vard›r.
Bu flafl›rt›c› durumun ise tek bir aç›klamas› vard›r:
A¤aç, mükemmel ve üstün bir ak›l, sonsuz bilgi ve ilme sa-
hip Yüce Rabbimiz taraf›ndan özel olarak yarat›lm›flt›r. Kö-
tü bir tad› olan, kara topra¤›n içinden dünyan›n en lezzetli
ve güzel kokulu yiyeceklerini ç›kar›r. Allah Kuran'da bu ko-
nuda flöyle buyurur:
Ölü toprak kendileri için bir ayettir; Biz onu dirilttik,
ondan taneler ç›kartt›k, böylelikle ondan yemektedirler.
Biz, orada hurmal›klardan ve üzüm-ba¤lar›ndan bahçe-
ler k›ld›k ve içlerinde p›narlar f›flk›rtt›k. Onun ürünle-
rinden ve kendi ellerinin yapt›klar›ndan yemeleri için.
Yine de flükretmiyorlar m›? (Yasin Suresi, 33-35)
K›rm›z› bir gülün rengi, yapraklar›ndaki k›vr›mla-
r›n her birinin nas›l olaca¤›, kaç yapra¤›n›n olaca¤›, yaprak-
lar›n›n yumuflakl›¤›, kadifemsi yap›s›, güle kokusunu veren
maddelerin oran› birer bilgidir. Kuru asma dallar›ndan tatl›
ve su dolu kesecikler halinde üzümlerin ç›kmas›n› sa¤layan
da çekirdekte yerlefltirilmifl olan bu bilgidir. Üzüm kabukla-
r›n› f›nd›k kabuklar›ndan farkl› k›lan, bu iki yiyece¤in renk-
lerini, tatlar›n›, kokular›n›, içindeki vitaminleri, birinin sulu
birinin kuru yap›larda olmas›n› sa¤layan hep tohumlar›n
embriyolar›ndaki bilgilerdir. Bitkiler ilk ortaya ç›kt›klar›n-
dan beri, tohumla üreyen türlerin her birinde bu bilgiler var
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
338844
338855
olmufltur. Buraya kadar anlat›lanlarda da aç›kça görüldü¤ü
gibi aksi bir durum yani bu bilginin olmamas› demek, o bit-
kinin var olmamas› demektir.
Bu noktada akla flu soru gelmektedir: Tohuma bu bilgi
kim taraf›ndan yerlefltirilmifltir? Tüm bu muazzam bilgiyi
tohumun içine yerlefltiren, herfleyin Yarat›c›s› olan Allah't›r.
Küçücük bir tohumun içine böylesine muazzam bir bilginin
yerlefltirilmifl, s›¤d›r›lm›fl olmas› ve tohumlar›n di¤er özel-
likleri iman edenler için Allah'›n benzersiz yaratma sanat›na
birer örnektir. Hidayetlerini art›racak, onlar› Rabbimiz'e
yaklaflt›racak bir vesiledir. Allah herfleye güç yetiren oldu-
¤unu, binlerce sayfal›k bilgileri küçücük tohumlara yerleflti-
rerek ve efli benzeri olmayan çeflit çeflit bitkiyi bu küçücük
cisimlerden ç›kararak bir kez daha bize göstermektedir. To-
humlardan bitkilerin ç›kmas›n› sa¤layan yaln›zca Allah't›r.
Bu gerçek ayetlerde flöyle bildirilmektedir:
Taneyi ve çekirde¤i yaran flüphesiz Allah't›r. O, diriyi
ölüden ç›kar›r, ölüyü de diriden ç›kar›r. ‹flte Allah bu-
dur. Öyleyse nas›l oluyor da çevriliyorsunuz? (En'am
Suresi, 95)
Yukar›da vurgulad›¤›m›z tüm bu bilgiler, mucizevi fle-
kilde olup bitenler, ola¤anüstü detaylarda gizlenen harika-
l›klar insanlara birer nimet k›l›nm›flt›r. ‹nsan tek bir üzüm ta-
nesini var etmeye, tek bir çiçe¤e dahi rengini vermeye güç
yetiremez. Üstelik her aç›dan Allah'›n bu nimetlerine muh-
taçt›r, daha do¤rusu Allah'a her konuda sonsuz derecede
muhtaçt›r. Hiçbir fleye muhtaç olmayan ve herfleyin Kendi-
si'ne muhtaç oldu¤u Rabbimiz, esirgeyici, merhametli, cö-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
338866
338877
mert ve lütufkard›r. Allah bu nimetleri son derece kompleks
iflleyen mucizevi sistemlerle, üstün bir sanatla yarat›r. Bu-
nun hikmetlerinden biri insan›n Allah'›n ne kadar büyük bir
ilim ve rahmet sahibi oldu¤unu bilip ö¤renmesi, bir di¤er
hikmeti de onun lütfu ve rahmeti olmasa bunlar›n hiçbirine
kendisinin güç yetiremeyece¤ini anlamas›d›r.
Meyvelerdeki birbirinden farkl› yarat›l›fl delilleri de
Allah'tan çok büyük bir nimettir. Örne¤in karpuzlar›n sün-
gersi hücreleri çok yüksek miktarda su tutma kapasitesine
sahiptirler. Bu yüzden karpuzlar›n çok büyük bir bölümü
sudan oluflur. Üstelik bu su, karpuzun herhangi bir yerinde
toplanmaz, her tarafa eflit olacak flekilde da¤›lm›flt›r. Yerçeki-
mi göz önüne al›nd›¤›nda, olmas› gereken, bu suyun karpu-
zun alt k›sm›nda bir yerlerde toplanmas›, üstte ise kuru bir
yap›n›n kalmas›d›r. Oysa karpuzlar›n hiçbirinde böyle bir
fley olmaz. Su her zaman karpuzun içine eflit da¤›l›r, üstelik
flekeri, tad› ve kokusu da eflit olacak flekilde bu da¤›l›m ger-
çekleflir. Karpuzlar›n çekirdeklerinin dizilifllerinde de bir ha-
ta görülmez. Her bir çekirde¤in içine o karpuzun sonraki ne-
sillerine ulaflacak bilgi kodlanm›flt›r. Her çekirdek özel, ko-
ruyucu bir kabukla kapl›d›r. Bu, içindeki bilginin bozulma-
s›n› engellemeye yönelik haz›rlanm›fl mükemmel bir
yarat›l›flt›r. Kabuk çok sert de¤il, çok yumuflak da de¤il, ide-
al bir sertlikte ve esnekliktedir. Kabuktan sonra çekirde¤in
içinde ikinci bir kat vard›r. Kabu¤un alt ve üst parçalar›n›n
yap›flma yerleri bellidir. Bu yap›flma yerleri çekirdeklerin tu-
tunmas› için özel olarak yap›lm›flt›r. Çekirdek, bu yap› saye-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
338888
sinde sadece uygun nem ve s›cakl›¤a kavuflunca hemen aç›-
l›r. Çekirde¤in içindeki o dümdüz bembeyaz bölüm k›sa bir
süre sonra çimlenerek, yemyeflil bir yapra¤a dönüflüverir.
Karpuzun bir de kabu¤unun yap›s›n› düflünelim. Bu düz-
gün kabu¤u ve kabu¤un üstündeki özel mumlu yap›y› olufl-
turanlar hep hücrelerdir. Bu düzgün hafif mumlu yap›n›n
ortaya ç›kmas› için, hücrelerin her birinin kabu¤un yap›s›n-
daki mumsu maddeyi ayn› seviyede salg›lamalar› gerek-
mektedir. Ayr›ca kabu¤u pürüzsüz ve yuvarlak yapan da
karpuz hücrelerinin diziliflindeki mükemmelliktir. Bunu
sa¤layabilmek için hücrelerin her birinin, yer almas› gereken
noktay› bilmesi gerekir. Aksi takdirde bu pürüzsüzlük, kar-
puzun d›fl yap›s›ndaki bu kusursuz yuvarlakl›k oluflmaya-
cakt›r. Görüldü¤ü gibi karpuzu oluflturan hücreler aras›nda
kusursuz bir uyum vard›r. Bu flekilde yeryüzündeki bitkile-
rin tümünü düflünebiliriz. Sonuç bitkilerin, insanlar
ve tüm canl›lar için özel olarak yarat›lm›fl ol-
duklar› gerçe¤ine ulaflmak olacakt›r. Alem-
lerin Rabbi olan Allah tüm besinleri canl›-
lar için var etmifltir ve bunlar›, her biri-
nin tad›, kokusu, faydas› farkl› olacak
Harun Yahya
338899
339900
flekilde yaratm›flt›r:
Yerde sizin için üretip-türetti¤i çe-
flitli renklerdekileri de (faydan›za
verdi). fiüphesiz bunda, ö¤üt al›p
düflünen bir topluluk için ayetler
vard›r. (Nahl Suresi, 13)
Ve birbiri üstüne dizilmifl tomurcuk
yüklü yüksek hurma a¤açlar› da.
Kullara r›z›k olmak üzere. Ve onun-
la (o suyla) ölü bir flehri dirilttik. ‹fl-
te (ölümden sonra) dirilifl de böyle-
dir. (Kaf Suresi, 10-11)
Sarmafl›klar›n kendilerini bir
dala veya herhangi bir cisme dola-
malar›, insan›n üzerinde dikkatle dü-
flünmesi gereken bir olayd›r. E¤er bu bü-
yüme bir yere kaydedilip, daha sonra
h›zl› çekimde izlense, sarmafl›¤›n sanki
fluurlu bir varl›k gibi hareket etti¤i görü-
lür. Sanki biraz ilerisinde bir dal oldu-
¤unu görüyormufl gibi o dala
do¤ru kendini uzat›r ve adeta
kement atarak dala kendini
ba¤lar. Hatta bazen birkaç kez dola-
Harun Yahya
339911
narak kendini sa¤lama al›r. Bu
flekilde h›zla ilerler, yolu bit-
ti¤inde geri dönerek veya
afla¤› do¤ru inerek kendine
yeni bir yol bulur. ‹flte bunlara
flahit olan mümin Allah'›n tüm can-
l›lar› kendilerine özgü, kusursuz sistemlerle yarat-
t›¤›n› bir kez daha görür. Ayr›ca bir sarmafl›¤›n ha-
reketlerini izlemeye devam ettikçe onun önemli
bir özelli¤ine daha flahit olur. Sarmafl›¤›n yanlara
kollar ç›kararak, kendini bulundu¤u duvar›n üze-
rine kuvvetlice yap›flt›rd›¤›n› görür. fiuursuz bir
bitkinin üretti¤i yap›flt›r›c› o kadar güçlüdür ki in-
san bu dal› yap›flt›¤› duvardan ç›kart›rken duvar›n
boyas› dahi sökülebilir. Böyle bir bitkinin varl›¤›,
bunlar› görüp üzerinde düflünen mümine bu bitki-
nin Yarat›c›s› olan Allah'›n kudretini bir kez daha
gösterir. Bitkilerdeki bu kusursuz yarat›l›fl,
Allah'›n insanlara olan bir rahmetidir.
Bitkilerin di¤er canl›lara verdi¤i hizmet-
ler, sadece havaya oksijen ve su vermekle k›s›tl›
de¤ildir. Yapraklar ayn› zamanda son derece gelifl-
mifl bir ar›tma ve temizleme cihaz› gibi faaliyet gösterirler.
Günlük yaflam›m›zda s›kça kulland›¤›m›z temizlik cihazlar›,
konunun uzmanlar› taraf›ndan uzun süren çal›flmalar sonu-
cunda, yo¤un emek ve para harcanarak üretilirler ve faaliye-
te geçirilirler. Bunlar›n kullan›mlar› süresince ve kullan›m
sonras›nda pek çok teknik deste¤e ve bak›ma ihtiyaç vard›r.
Üretimlerinin sonunda ortaya ç›kard›klar› at›k maddeler ise
ayr› bir sorundur. Bunlar temizlik aletleri hakk›nda oldukça
özet bilgilerdir. Bunlardan baflka günlük olarak ortaya ç›kan
aksamalar ya da bozukluklar, bunlar için gerekli olan ele-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
339922
man ve alet takviyeleri, ihtiyaç-
lara göre yap›lan yenilemeler gibi pek
çok ifllem de gerekecektir. Görüldü¤ü gibi küçük bir ar›tma
cihaz›nda bile pek çok detaya dikkat etmek gerekir. Oysa bu
cihazlarla ayn› ifli yapan bitkiler sadece su ve günefl ›fl›¤› kar-
fl›l›¤›nda, ayn› temizleme hizmetini daha kaliteli ve garanti-
li bir biçimde verirler. Üstelik at›k madde diye
bir sorunlar› da yoktur, çünkü onlar›n havay› te-
mizledikten sonra ürettikleri at›k maddeler, tüm
canl›lar›n temel ihtiyac› olan oksijendir.
Rabbimiz tüm kullar›na hesaps›z r›z›k
veren, insanlar›n faydas›na olmak üzere türlü ni-
metler var edendir. Zariyat Suresi'nde "Hiç flüphe-
siz, r›z›k veren O, metin kuvvet sahibi olan Allah't›r."
(Zariyat Suresi, 58) fleklinde buyurulmaktad›r. Kullar›na
karfl› çok flefkatli ve merhametli olan Allah insanlar› içinde
say›lamayacak kadar çok nimetle dolu olan topraklarda ya-
flat›r. Öyle ki kimi zaman insan topra¤› ekip biçmeden bile
toprak yemyeflil ürünler ve baflaklar verir. ‹çinden sar›, k›r-
m›z›, yeflil, turuncu meyveler ve sebzeler ç›kar. Masmavi de-
nizlerin içi ise yine binlerce çeflitte ve lezzette bal›klarla do-
339933
ludur. Bütün bunlar›n yan›nda Allah insanlara hem yerdeki
hayvanlar›n etini hem de gökteki kuflun etini yedirir, hay-
vanlar›n içinden tertemiz süt ç›kar›r, ar›lara bal yapt›r›r. Bü-
tün bunlar› insanlara Allah ba¤›fllamaktad›r. "E¤er O, r›zk›-
n› tutsa (vermese), r›zk›n›z› verecek olan kimmifl?..."
(Mülk Suresi, 21) ayetinde bildirildi¤i gibi Allah dilerse top-
rak ürün vermez, ya¤mur ya¤maz, her yer kupkuru ve ço-
rak olur. Fakat Allah Rahman ve Rahimdir, insanlara Kat›n-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
339944
dan ba¤›fllad›¤› r›z›klar› saymakla bitirmek mümkün de¤il-
dir. Kullar›na say›s›z nimet bahfleden Allah Kuran'da flöyle
buyurmufltur:
Ey insanlar, Allah'›n üzerinizdeki nimetini an›n. Gökten
ve yerden sizi r›z›kland›ran Allah'›n d›fl›nda bir baflka
Yarat›c› var m›? O'ndan baflka ‹lah yoktur. Öyleyse nas›l
olur da çevriliyorsunuz? (Fat›r Suresi, 3)
Harun Yahya
vreni, Günefl'i, Ay'›, do¤a kanunlar›n›n her
birini Allah insan›n emrine, hizmetine ver-
mifltir. Kitab›n bafl›ndan bu yana çok k›saca
de¤indi¤imiz ve asl›nda saymakla bitireme-
yece¤imiz tüm bu nimetlerin hepsi Allah'tan insana büyük
bir lütuftur. Mucizevi nitelikte olup biten tüm bu olaylar
adeta insan›n etraf›nda dönmektedir. Göklerde, yerde ve bu
ikisi aras›nda bulunan tüm kompleks sistemler de yine in-
sanlara hizmet için durmaks›z›n kusursuzca ifllemektedir.
Oysa insan uçsuz bucaks›z evren içinde nokta kadar bi-
le yer tutmayan bir varl›kt›r. Ancak Allah insana lutfederek
de¤er vermifl, tüm bu nimet ve güzellikleri onun hizmetine
sunmufltur. Onu her türlü zorluktan, s›k›nt› ve zahmetten
koruyacak, ona kolayl›k sa¤layacak ve yine onun hofluna gi-
decek say›s›z nimet var etmifltir. Bu flekilde Allah insana rah-
met kap›lar›n› sonuna kadar açm›fl ve onu olabilecek en gü-
zel flekilde inayeti alt›na alm›flt›r. Buna karfl›l›k insan›n
yapmas› gereken ise her bir nimet ve güzellik karfl›-
s›nda Allah'a sürekli flükretmektir.
Nitekim iman sahipleri Allah'›n üzerlerinde-
ki rahmetini, büyüklü¤ünü, Yüceli¤ini kavraya-
rak her zaman O'nu yüceltirler. Çünkü kendileri-
ne verilen her türlü nimet karfl›l›¤›nda kendile-
rinden istenen sürekli nimetleri anan ve hamd
eden birer kul olmalar›d›r. Bir ayette Rabbimiz
flöyle buyurmaktad›r:
Kendilerine ilim verilenler ise, Rabbinden
sana indirilenin hakk›n ta kendisi oldu¤unu
ve üstün, güçlü, övülmeye lay›k olan
(Allah)›n yoluna yöneltip- iletti¤ini görüyor-
lar. (Sebe Suresi, 6)
339988
339999
arwinizm, yani evrim teorisi, yaratılıfl gerçe¤i-
ni reddetmek amacıyla ortaya atılmıfl, ancak
baflarılı olamamıfl bilim dıflı bir safsatadan
baflka bir fley de¤ildir. Canlılı¤ın, cansız maddelerden tesadüfen
olufltu¤unu iddia eden bu teori, evrende ve canlılarda çok mucizevi
bir düzen bulundu¤unun bilim tarafından ispat edilmesiyle çürü-
müfltür. Böylece Allah'ın tüm evreni ve canlıları yaratmıfl oldu¤u
gerçe¤i, bilim tarafından da kanıtlanmıfltır. Bugün evrim teorisini
ayakta tutmak için dünya çapında yürütülen propaganda, sadece bi-
limsel gerçeklerin çarpıtılmasına, taraflı yorumlanmasına, bilim gö-
rüntüsü altında söylenen yalanlara ve yapılan sahtekarlıklara daya-
lıdır.
Ancak bu propaganda gerçe¤i gizleyememektedir. Evrim teori-
sinin bilim tarihindeki en büyük yanılgı oldu¤u, son 20-30 yıldır bi-
lim dünyasında giderek daha yüksek sesle dile getirilmektedir.
Özellikle 1980'lerden sonra yapılan arafltırmalar, Darwinist id-
diaların tamamen yanlıfl oldu¤unu ortaya koy-
mufl ve bu gerçek pek çok bilim ada-
mı tarafından dile getirilmifltir.
Özellikle ABD'de, biyoloji, biyokimya, paleontoloji gibi farkl›
alanlardan gelen çok say›da bilim adam›, Darwinizm'in ge-
çersizli¤ini görmekte, canl›lar›n kökenini art›k yarat›l›fl gerçe-
¤iyle aç›klamaktad›rlar. Bugün bilimsel geliflmeler, evreni ve
tüm canl›lar› Allah’›n yaratm›fl oldu¤u gerçe¤ini gözler önü-
ne sermektedir.
Evrim teorisinin çöküflünü ve yaratılıflın delillerini di¤er
pek çok çalıflmamızda bütün bilimsel detaylarıyla ele aldık ve
almaya devam ediyoruz. Ancak konuyu, taflıdı¤ı büyük
önem nedeniyle, burada da özetlemekte yarar vardır.
Darwin’i Y›kan Zorluklar
Evrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir ö¤re-
ti olmasına karflın, kapsamlı olarak 19. yüzyılda ortaya atıldı.
Teoriyi bilim dünyasının gündemine sokan en önemli gelifl-
me, Charles Darwin'in 1859 yılında yayınlanan Türlerin Köke-
ni adlı kitabıydı. Darwin bu kitapta dünya üzerindeki farklı
canlı türlerini Allah'ın ayrı ayrı yarattı¤ı gerçe¤ine karflı çıkı-
yordu. Darwin'e göre, tüm türler ortak bir atadan geliyorlar-
dı ve zaman içinde küçük de¤iflimlerle farklılaflmıfllardı.
Darwin'in teorisi, hiçbir somut bilimsel bulguya dayan-
mıyordu; kendisinin de kabul etti¤i gibi sadece bir "mantık
yürütme" idi. Hatta Darwin'in kitabındaki "Teorinin Zorluk-
ları" bafllıklı uzun bölümde itiraf etti¤i gibi, teori pek çok
önemli soru karflısında açık veriyordu. Darwin, teorisinin
önündeki zorlukların geliflen bilim tarafından aflılaca¤ını, ye-
ni bilimsel bulguların teorisini güçlendirece¤ini umuyordu.
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
440022
Bunu kitabında sık sık belirtmiflti.
Ancak geliflen bilim, Darwin'in
umutlarının tam aksine, teorinin
temel iddialarını birer birer daya-
naksız bırakmıfltır.
Darwinizm'in bilim karflısın-
daki yenilgisi, üç temel bafllıkta in-
celenebilir:
1) Teori, hayatın yeryüzünde
ilk kez nasıl ortaya çıktı¤ını asla
açıklayamamaktadır.
2) Teorinin öne sürdü¤ü "ev-
rim mekanizmaları"nın, gerçekte
evrimlefltirici bir etkiye sahip ol-
du¤unu gösteren hiçbir bilimsel bulgu yoktur.
3) Fosil kayıtları, evrim teorisinin öngörülerinin tam ak-
sine bir tablo ortaya koymaktadır.
Bu bölümde, bu üç temel bafllı¤ı ana hatları ile inceleye-
ce¤iz.
Afl›lamayan ‹lk Basamak:
Hayat›n Kökeni
Evrim teorisi, tüm canlı türlerinin, bundan yaklaflık 3.8
milyar yıl önce ilkel dünyada ortaya çıkan tek bir canlı hücre-
den geldiklerini iddia etmektedir. Tek bir hücrenin nasıl olup
da milyonlarca kompleks canlı türünü oluflturdu¤u ve e¤er
Harun Yahya
440033
CChhaarrlleess DDaarrwwiinn
gerçekten bu tür bir evrim gerçekleflmiflse neden bunun izle-
rinin fosil kayıtlarında bulunamadı¤ı, teorinin açıklayamadı-
¤ı sorulardandır. Ancak tüm bunlardan önce, iddia edilen ev-
rim sürecinin ilk basama¤ı üzerinde durmak gerekir. Sözü
edilen o "ilk hücre" nasıl ortaya çıkmıfltır?
Evrim teorisi, yaratılıflı reddetti¤i, hiçbir do¤aüstü mü-
dahaleyi kabul etmedi¤i için, o "ilk hücre"nin, hiçbir tasarım,
plan ve düzenleme olmadan, do¤a kanunları içinde rastlantı-
sal olarak meydana geldi¤ini iddia eder. Yani teoriye göre,
cansız madde tesadüfler sonucunda ortaya canlı bir hücre çı-
karmıfl olmalıdır. Ancak bu, bilinen en temel biyoloji kanun-
larına aykırı bir iddiadır.
"Hayat Hayattan Gelir"
Darwin, kitabında hayatın kökeni konusundan hiç söz
etmemiflti. Çünkü onun dönemindeki
ilkel bilim anlayıflı, canlıların çok
basit bir yapıya sahip oldukları-
nı varsayıyordu. Ortaça¤'dan
beri inanılan "spontane jene-
rasyon" adlı teoriye göre, can-
sız maddelerin tesadüfen bi-
raraya gelip, canlı bir varlık
oluflturabileceklerine inanılı-
yordu. Bu dönemde böceklerin
yemek artıklarından, farelerin de
bu¤daydan olufltu¤u yaygın bir dü-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
440044
LLoouuiiss PPaasstteeuurr
flünceydi. Bunu ispatlamak için de ilginç deneyler yapılmıfltı.
Kirli bir paçavranın üzerine biraz bu¤day konmufl ve biraz
beklendi¤inde bu karıflımdan farelerin oluflaca¤ı sanılmıfltı.
Etlerin kurtlanması da hayatın cansız maddelerden türe-
yebildi¤ine bir delil sayılıyordu. Oysa daha sonra anlaflıla-
caktı ki, etlerin üzerindeki kurtlar kendiliklerinden oluflmu-
yorlar, sineklerin getirip bıraktıkları gözle görülmeyen larva-
lardan çıkıyorlardı.
Darwin'in Türlerin Kökeni adlı kitabını yazdı¤ı dönemde
ise, bakterilerin cansız maddeden oluflabildikleri inancı, bilim
dünyasında yaygın bir kabul görüyordu. Oysa Darwin'in ki-
tabının yayınlanmasından befl yıl sonra, ünlü Fransız biyolog
Louis Pasteur, evrime temel oluflturan bu inancı kesin olarak
çürüttü. Pasteur yaptı¤ı uzun çalıflma ve deneyler sonucunda
vardı¤ı sonucu flöyle özetlemiflti: "Cansız maddelerin hayat
oluflturabilece¤i iddiası artık kesin olarak tarihe gömülmüfltür."1
Evrim teorisinin savunucuları, Pasteur'ün bulgularına
karflı uzun süre direndiler. Ancak geliflen bilim, canlı hücresi-
nin karmaflık yapısını ortaya çıkardıkça, hayatın kendili¤in-
den oluflabilece¤i iddiasının geçersizli¤i daha da açık hale
geldi.
20. Yüzy›ldaki Sonuçsuz Çabalar
20. yüzyılda hayatın kökeni konusunu ele alan ilk evrim-
ci, ünlü Rus biyolog Alexander Oparin oldu. Oparin, 1930'lu
yıllarda ortaya attı¤ı birtakım tezlerle, canlı hücresinin tesa-
düfen meydana gelebilece¤ini ispat etmeye çalıfltı. Ancak bu
Harun Yahya
440055
çalıflmalar baflarısızlıkla sonuçlanacak ve Oparin flu itirafı
yapmak zorunda kalacaktı: "Maalesef hücrenin kökeni, evrim te-
orisinin tümünü içine alan en karanlık noktayı oluflturmaktadır."2
Oparin'in yolunu izleyen evrimciler, hayatın kökeni ko-
nusunu çözüme kavuflturacak deneyler yapmaya çalıfltılar.
Bu deneylerin en ünlüsü, Amerikalı kimyacı Stanley Miller
tarafından 1953 yılında düzenlendi. Miller, ilkel dünya at-
mosferinde oldu¤unu iddia etti¤i gazları bir deney düzene-
¤inde birlefltirerek ve bu karıflıma enerji ekleyerek, proteinle-
rin yapısında kullanılan birkaç organik molekül (aminoasit)
sentezledi. O yıllarda evrim adına önemli bir aflama gibi tanı-
tılan bu deneyin geçerli olmadı¤ı ve deneyde kullanılan at-
mosferin gerçek dünya koflullarından çok farklı oldu¤u, iler-
leyen yıllarda ortaya çıkacaktı.3
Uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'in kendisi de
kullandı¤ı atmosfer ortamının gerçekçi olmadı¤ını itiraf etti.4
Hayat›n kökeni sorununu aç›klamak için 20. yüzy›l bo-
yunca yürütülen tüm evrimci çabalar hep baflar›s›zl›kla so-
nuçland›. San Diego Scripps Enstitüsü'nden ünlü jeokimyac›
Jeffrey Bada, evrimci Earth dergisinde 1998 y›l›nda yay›nla-
nan bir makalede bu gerçe¤i flöyle kabul eder:
Bugün, 20. yüzy›l› geride b›rak›rken, hala, 20. yüzy›la
girdi¤imizde sahip oldu¤umuz en büyük çözülmemifl prob-
lemle karfl› karfl›yay›z: Hayat yeryüzünde nas›l bafllad›?5
Hayat›n Kompleks Yap›s›
Evrim teorisinin hayatın kökeni konusunda bu denli bü-
yük bir açmaza girmesinin bafllıca nedeni, en basit sanılan
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
440066
canlı yapıların bile inanılmaz derecede karmaflık yapılara sa-
hip olmasıdır. Canlı hücresi, insano¤lunun yaptı¤ı bütün tek-
nolojik ürünlerden daha karmaflıktır. Öyle ki bugün dünya-
nın en geliflmifl laboratuvarlarında bile cansız maddeler bira-
raya getirilerek canlı bir hücre üretilememektedir.
Bir hücrenin meydana gelmesi için gereken flartlar, asla
rastlantılarla açıklanamayacak kadar fazladır. Hücrenin en te-
mel yapı taflı olan proteinlerin rastlantısal olarak sentezlenme
ihtimali; 500 aminoasitlik ortalama bir protein için, 10950'de
1'dir. Ancak matematikte 1050'de 1'den küçük olasılıklar pra-
tik olarak "imkansız" sayılır. Hücrenin çekirde¤inde yer alan
ve genetik bilgiyi saklayan DNA molekülü ise, inanılmaz bir
bilgi bankasıdır. ‹nsan DNA'sının içerdi¤i bilginin, e¤er ka¤ı-
da dökülmeye kalkılsa, 500'er sayfadan oluflan 900 ciltlik bir
kütüphane oluflturaca¤ı hesaplanmaktadır.
Bu noktada çok ilginç bir ikilem daha vardır: DNA, yal-
nız birtakım özelleflmifl proteinlerin (enzimlerin) yardımı ile
efllenebilir. Ama bu enzimlerin sentezi de ancak DNA'daki
bilgiler do¤rultusunda gerçekleflir. Birbirine ba¤ımlı oldukla-
rından, efllemenin meydana gelebilmesi için ikisinin de aynı
anda var olmaları gerekir. Bu ise, hayatın kendili¤inden olufl-
tu¤u senaryosunu çıkmaza sokmaktadır. San Diego Califor-
nia Üniversitesi'nden ünlü evrimci Prof. Leslie Orgel, Scienti-
fic American dergisinin Ekim 1994 tarihli sayısında bu gerçe¤i
flöyle itiraf eder:
Son derece kompleks yapılara sahip olan proteinlerin ve nükleik
asitlerin (RNA ve DNA) aynı yerde ve aynı zamanda rastlantısal
olarak oluflmaları aflırı derecede ihtimal dıflıdır. Ama bunların bi-
risi olmadan di¤erini elde etmek de mümkün de¤ildir. Dolayısıy-
Harun Yahya
440077
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
440088
la insan, yaflamın kimyasal yollarla ortaya çıkmasının asla müm-
kün olmadı¤ı sonucuna varmak zorunda kalmaktadır.6
Kuflkusuz e¤er hayatın do¤al etkenlerle ortaya çıkması
imkansız ise, bu durumda hayatın do¤aüstü bir biçimde "ya-
ratıldı¤ını" kabul etmek gerekir. Bu gerçek, en temel amacı
yaratılıflı reddetmek olan evrim teorisini açıkça geçersiz kıl-
maktadır.
CCaannll›› hhüüccrreelleerriinniinn ççeekkiirrddee¤¤iinnddee yyeerr aallaann DDNNAA mmoolleekküüllüü,, ddöörrtt aayyrr›› mmoolleekküüllüünn ffaarrkkll›› ddiizziilliimmiinnddeenn
oolluuflflaann bbiirr ttüürr bbiillggii bbaannkkaass››dd››rr.. BBuu bbiillggii bbaannkkaass››nnddaa ccaannll››yyllaa iillggiillii bbüüttüünn ffiizziikksseell öözzeelllliikklleerriinn flfliiffrreelleerrii
yyeerr aall››rr.. ‹‹nnssaann DDNNAA''ss›› kkaa¤¤››ddaa ddöökküüllddüü¤¤üünnddee,, oorrttaayyaa yyaakkllaaflfl››kk 990000 cciillttlliikk bbiirr aannssiikkllooppeeddii çç››kkaaccaa¤¤››
hheessaappllaannmmaakkttaadd››rr.. EEllbbeettttee bbööyylleessiinnee oollaa¤¤aannüüssttüü bbiirr bbiillggii,, tteessaaddüüff kkaavvrraamm››nn›› kkeessiinn bbiiççiimmddee ggeeççeerrssiizz kk››ll--
mmaakkttaadd››rr..
Evrimin Hayali Mekanizmalar›
Darwin'in teorisini geçersiz kılan ikinci büyük nokta, te-
orinin "evrim mekanizmaları" olarak öne sürdü¤ü iki kavra-
mın da gerçekte hiçbir evrimlefltirici güce sahip olmadı¤ının
anlaflılmıfl olmasıdır.
Darwin, ortaya attı¤ı evrim iddiasını tamamen "do¤al se-
leksiyon" mekanizmasına ba¤lamıfltı. Bu mekanizmaya ver-
di¤i önem, kitabının isminden de açıkça anlaflılıyordu: Türle-
rin Kökeni, Do¤al Seleksiyon Yoluyla...
Do¤al seleksiyon, do¤al seçme demektir. Do¤adaki ya-
flam mücadelesi içinde, do¤al flartlara uygun ve güçlü canlı-
ların hayatta kalaca¤ı düflüncesine dayanır. Örne¤in yırtıcı
hayvanlar tarafından tehdit edilen bir geyik sürüsünde, daha
hızlı koflabilen geyikler hayatta kalacaktır. Böylece geyik sü-
rüsü, hızlı ve güçlü bireylerden oluflacaktır. Ama elbette bu
mekanizma, geyikleri evrimlefltirmez, onları baflka bir canlı
türüne, örne¤in atlara dönüfltürmez. Dolayısıyla do¤al selek-
siyon mekanizması hiçbir evrimlefltirici güce sahip de¤ildir.
Darwin de bu gerçe¤in farkındaydı ve Türlerin Kökeni adlı ki-
tabında "Faydalı de¤ifliklikler oluflmadı¤ı sürece do¤al seleksiyon
hiçbir fley yapamaz" demek zorunda kalmıfltı.7
Lamarck'›n Etkisi
Peki bu "faydalı de¤ifliklikler" nasıl oluflabilirdi? Darwin,
kendi döneminin ilkel bilim anlayıflı içinde, bu soruyu La-
Harun Yahya
440099
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
441100
marck'a dayanarak cevaplamaya çalıflmıfltı. Darwin'den önce
yaflamıfl olan Fransız biyolog Lamarck'a göre, canlılar yaflam-
ları sırasında geçirdikleri fiziksel de¤ifliklikleri sonraki nesle
aktarıyorlar, nesilden nesile biriken bu özellikler sonucunda
yeni türler ortaya çıkıyordu. Örne¤in Lamarck'a göre zürafa-
lar ceylanlardan türemifllerdi, yüksek a¤açların yapraklarını
yemek için çabalarken nesilden nesile boyunları uzamıfltı.
Darwin de benzeri örnekler vermifl, örne¤in Türlerin Kö-
keni adlı kitabında, yiyecek bulmak için suya giren bazı ayı-
ların zamanla balinalara dönüfltü¤ünü iddia etmiflti.8
Ama Mendel'in keflfetti¤i ve 20.yüzyılda geliflen genetik
bilimiyle kesinleflen kalıtım kanunları, kazanılmıfl özelliklerin
sonraki nesillere aktarılması efsanesini kesin olarak yıktı.
Böylece do¤al seleksiyon "tek baflına" ve dolayısıyla tümüyle
etkisiz bir mekanizma olarak kalmıfl oluyordu.
LLaammaarrcckk zzüürraaffaallaarr››nn cceeyyllaann bbeennzzeerrii
hhaayyvvaannllaarrddaann ttüürreeddiikklleerriinnee iinnaann››yyoorr--
dduu.. OOnnaa ggöörree oottllaarraa uuzzaannmmaayyaa ççaall››flflaann
bbuu ccaannll››llaarr››nn zzaammaann iiççiinnddee bbooyyuunnllaarr››
uuzzaamm››flfl vvee zzüürraaffaallaarraa ddöönnüüflflüüvveerrmmiiflfllleerr--
ddii.. MMeennddeell''iinn 11886655 yy››ll››nnddaa kkeeflflffeettttii¤¤ii
kkaall››tt››mm kkaannuunnllaarr››,, yyaaflflaamm ss››rraass››nnddaa
kkaazzaann››llaann öözzeelllliikklleerriinn ssoonnrraakkii nneessiilllleerree
aakkttaarr››llmmaass››nn››nn mmüümmkküünn oollmmaadd››¤¤››nn›› iiss--
ppaattllaamm››flfltt››rr.. BBööyylleeccee LLaammaarrcckk''››nn zzüürraaffaa
mmaassaall›› ddaa ttaarriihhee kkaarr››flflmm››flfltt››rr..
Neo-Darwinizm ve Mutasyonlar
Darwinistler ise bu duruma bir çözüm bulabilmek için
1930'ların sonlarında, "Modern Sentetik Teori"yi ya da daha
yaygın ismiyle neo-Darwinizm'i ortaya attılar. Neo-Darwi-
nizm, do¤al seleksiyonun yanına "faydalı de¤ifliklik sebebi"
olarak mutasyonları, yani canlıların genlerinde radyasyon gi-
bi dıfl etkiler ya da kopyalama hataları sonucunda oluflan bo-
zulmaları ekledi.
Bugün de hala dünyada evrim adına geçerlili¤ini koru-
yan model neo-Darwinizm'dir. Teori, yeryüzünde bulunan
milyonlarca canlı türünün, bu canlıların, kulak, göz, akci¤er,
kanat gibi sayısız kompleks organlarının "mutasyonlara", ya-
ni genetik bozukluklara dayalı bir süreç sonucunda olufltu¤u-
nu iddia etmektedir. Ama teoriyi çaresiz bırakan açık bir bi-
limsel gerçek vardır: Mutasyonlar canlıları gelifltirmezler, ak-
sine her zaman için canlılara zarar verirler.
Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düze-
ne sahiptir. Bu molekül üzerinde oluflan herhangi rastgele bir
etki ancak zarar verir. Amerikalı genetikçi B. G. Ranganathan
bunu flöyle açıklar:
Mutasyonlar küçük, rastgele ve zararlıdırlar. Çok ender olarak
meydana gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik,
mutasyonların evrimsel bir geliflme meydana getiremeyece¤ini
gösterir. Zaten yüksek derecede özelleflmifl bir organizmada mey-
dana gelebilecek rastlantısal bir de¤iflim, ya etkisiz olacaktır ya da
zararlı. Bir kol saatinde meydana gelecek rastgele bir de¤iflim kol
saatini gelifltirmeyecektir. Ona büyük ihtimalle zarar verecek ve-
Harun Yahya
441111
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
441122
ya en iyi ihtimalle etkisiz olacaktır. Bir deprem bir flehri gelifltir-
mez, ona yıkım getirir.9
Nitekim bugüne kadar hiçbir yararlı, yani genetik bilgi-
yi gelifltiren mutasyon örne¤i gözlemlenmedi. Tüm mutas-
yonların zararlı oldu¤u görüldü. Anlaflıldı ki, evrim teorisi-
nin "evrim mekanizması" olarak gösterdi¤i mutasyonlar, ger-
çekte canlıları sadece tahrip eden, sakat bırakan genetik olay-
lardır. (‹nsanlarda mutasyonun en sık görülen etkisi de kan-
serdir.) Elbette tahrip edici bir mekanizma "evrim mekaniz-
ması" olamaz. Do¤al seleksiyon ise, Darwin'in de kabul etti¤i
gibi, "tek baflına hiçbir fley yapamaz." Bu gerçek bizlere do¤a-
da hiçbir "evrim mekanizması" olmadı¤ını göstermektedir.
Evrim mekanizması olmadı¤ına göre de, evrim denen hayali
süreç yaflanmıfl olamaz.
RRaassttggeellee mmuuttaassyyoonnllaarr iinnssaannllaarraa vvee ddii¤¤eerr ttüümm ccaannll››llaarraa hheerr zzaammaann iiççiinn zzaarraarr vveerriirrlleerr.. RReessiimmlleerrddee
ggöörrüülleenn ççooccuukkllaarr ÇÇeerrnnoobbiill kkaazzaass››nn››nn ssoonnuuccuunnddaa ssaakkaatt kkaallmm››flflllaarrdd››rr..
Fosil Kay›tlar›: Ara Formlardan
Eser Yok
Evrim teorisinin iddia etti¤i senaryonun yaflanmamıfl ol-
du¤unun en açık göstergesi ise fosil kayıtlarıdır.
Evrim teorisine göre bütün canlılar birbirlerinden türe-
mifllerdir. Önceden var olan bir canlı türü, zamanla bir di¤e-
rine dönüflmüfl ve bütün türler bu flekilde ortaya çıkmıfllardır.
Teoriye göre bu dönüflüm yüz milyonlarca yıl süren uzun bir
zaman dilimini kapsamıfl ve kademe kademe ilerlemifltir. Bu
durumda, iddia edilen uzun dönüflüm süreci içinde sayısız
"ara türler"in oluflmufl ve yaflamıfl olmaları gerekir. Örne¤in
geçmiflte, balık özelliklerini taflımalarına ra¤men, bir yandan
da bazı sürüngen özellikleri kazanmıfl olan yarı balık-yarı sü-
rüngen canlılar yaflamıfl olmalıdır. Ya da sürüngen özellikleri-
ni taflırken, bir yandan da bazı kufl özellikleri kazanmıfl sü-
rüngen-kufllar ortaya çıkmıfl olmalıdır. Bunlar, bir geçifl süre-
cinde oldukları için de, sakat, eksik, kusurlu canlılar olmalı-
dır. Evrimciler geçmiflte yaflamıfl olduklarına inandıkları bu
teorik yaratıklara "ara geçifl formu" adını verirler.
E¤er gerçekten bu tür canlılar geçmiflte yaflamıfllarsa
bunların sayılarının ve çeflitlerinin milyonlarca hatta milyar-
larca olması gerekir. Ve bu ucube canlıların kalıntılarına mut-
laka fosil kayıtlarında rastlanması gerekir. Darwin, Türlerin
Kökeni'nde bunu flöyle açıklamıfltır:
E¤er teorim do¤ruysa, türleri birbirine ba¤layan sayısız ara-geçifl
çeflitleri mutlaka yaflamıfl olmalıdır... Bunların yaflamıfl oldukları-
nın kanıtları da sadece fosil kalıntıları arasında bulunabilir.10
Harun Yahya
441133
441144
110000--115500 mmiillyyoonn
yy››llll››kk ddeenniizzyy››lldd››--
zz›› ffoossiillii ((LL..CCrree--
ttaacceeoouuss ddöönneemm))
110000--115500 mmiillyyoonn
yy››llll››kk kkaarriiddeess ffoo--
ssiillii ((LL..CCrreettaacceeoouuss
ddöönneemm))
OOrrddoovviikkyyeenn ddeevvrriinnee
aaiitt 445500 mmiillyyoonn yy››llll››kk
""aatt tt››rrnnaa¤¤›› yyeennggeeccii""
ffoossiillii
115500--220000 mmiillyyoonn
yy››llll››kk yyuussuuffççuukk ffoossiillii
((JJuurraassssiicc--RReecceenntt
ddöönneemm))
RReessiimmlleerrddee ddee ggöörrüüllddüü¤¤üü ggiibbii,, yyaapp››llaann aarrkkeeoolloojjiikk kkaazz››llaarr ssoonnuuccuu bbuulluunnaann ttüümm ffoossiill öörrnneekklleerrii,, ggüünnüü--
mmüüzzddee yyaaflflaayyaann öörrnneekklleerriinnddeenn ffaarrkkss››zzdd››rr..
Yaflayan Fosiller Evrimi Çürütüyor
Darwin’in Y›k›lan Umutlar›
Ancak 19. yüzyılın ortasından bu yana dünyanın dört bir
yanında hummalı fosil arafltırmaları yapıldı¤ı halde bu ara
geçifl formlarına rastlanamamıfltır. Yapılan kazılarda ve arafl-
tırmalarda elde edilen bütün bulgular, evrimcilerin bekledik-
lerinin aksine, canlıların yeryüzünde birdenbire, eksiksiz ve
kusursuz bir biçimde ortaya çıktıklarını göstermifltir. Ünlü ‹n-
giliz paleontolog (fosil bilimci) Derek W. Ager, bir evrimci ol-
masına karflın bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:
Sorunumuz fludur: Fosil kayıtlarını detaylı olarak inceledi¤imiz-
de, türler ya da sınıflar seviyesinde olsun, sürekli olarak aynı ger-
çekle karflılaflırız; kademeli evrimle geliflen de¤il, aniden yeryü-
zünde oluflan gruplar görürüz.11
Yani fosil kayıtlarında, tüm canlı türleri, aralarında hiç-
bir geçifl formu olmadan eksiksiz biçimleriyle aniden ortaya
çıkmaktadırlar. Bu, Darwin'in öngörülerinin tam aksidir. Da-
hası, bu canlı türlerinin yaratıldıklarını gösteren çok güçlü bir
delildir. Çünkü bir canlı türünün, kendisinden evrimleflti¤i
hiçbir atası olmadan, bir anda ve kusursuz olarak ortaya çık-
masının tek açıklaması, o türün yaratılmıfl olmasıdır. Bu ger-
çek, ünlü evrimci biyolog Douglas Futuyma tarafından da ka-
bul edilir:
Yaratılıfl ve evrim, yaflayan canlıların kökeni hakkında yapılabile-
cek yegane iki açıklamadır. Canlılar dünya üzerinde ya tamamen
mükemmel ve eksiksiz bir biçimde ortaya çıkmıfllardır ya da böy-
le olmamıfltır. E¤er böyle olmadıysa, bir de¤iflim süreci sayesinde
kendilerinden önce var olan bazı canlı türlerinden evrimleflerek
Harun Yahya
441155
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
441166
meydana gelmifl olmalıdırlar. Ama e¤er eksiksiz ve mükemmel bir
biçimde ortaya çıkmıfllarsa, o halde sonsuz güç sahibi bir akıl ta-
rafından yaratılmıfl olmaları gerekir.12
Fosiller ise, canlıların yeryüzünde eksiksiz ve mükemmel
bir biçimde ortaya çıktıklarını göstermektedir. Yani "türlerin
kökeni", Darwin'in sandı¤ının aksine, evrim de¤il yaratılıfltır.
‹nsan›n Evrimi Masal›
Evrim teorisini savunanların en çok gündeme getirdikle-
ri konu, insanın kökeni konusudur. Bu konudaki Darwinist
iddia, bugün yaflayan modern insanın maymunsu birtakım
yaratıklardan geldi¤ini varsayar. 4-5 milyon yıl önce baflladı-
¤ı varsayılan bu süreçte, modern insan ile ataları arasında ba-
FFoossiill kkaayy››ttllaarr›› eevvrriimm tteeoorriissiinniinn öönnüünnddee ççookk bbüüyyüükk bbiirr eennggeellddiirr.. ÇÇüünnkküü bbuu kkaayy››ttllaarr,, ccaannll›› ttüürrlleerriinniinn aarraa--
llaarr››nnddaa hhiiççbbiirr eevvrriimmsseell ggeeççiiflfl ffoorrmmuu bbuulluunnmmaaddaann,, bbiirr aannddaa vvee eekkssiikkssiizz yyaapp››llaarr››yyllaa oorrttaayyaa çç››kktt››kkllaarr››nn›› ggööss--
tteerrmmeekktteeddiirr.. BBuu ggeerrççeekk ttüürrlleerriinn aayyrr›› aayyrr›› yyaarraatt››lldd››kkllaarr››nn››nn iissppaattllaarr››nnddaann bbiirriiddiirr..
441100 mmiillyyoonn yy››llll››kk CCooeellaaccaanntthh
ffoossiillii ((üüssttttee)) vvee bbuu bbaall››¤¤››nn
ggüünnüümmüüzzddeekkii hhaallii ((ssoollddaa))
Harun Yahya
zı "ara form"ların yafladı¤ı iddia edilir. Gerçekte tümüyle ha-
yali olan bu senaryoda dört temel "kategori" sayılır:
1) Australopithecus
2) Homo habilis
3) Homo erectus
4) Homo sapiens
Evrimciler, insanların sözde ilk maymunsu atalarına
"güney maymunu" anlamına gelen "Australopithecus" ismini
verirler. Bu canlılar gerçekte soyu tükenmifl bir maymun tü-
ründen baflka bir fley de¤ildir. Lord Solly Zuckerman ve Prof.
Charles Oxnard gibi ‹ngiltere ve ABD'den dünyaca ünlü iki
anatomistin Australopithecus örnek-
leri üzerinde yaptıkları çok genifl
kapsamlı çalıflmalar, bu canlıların
sadece soyu tükenmifl bir may-
mun türüne ait olduklarını ve in-
sanlarla hiçbir benzerlik taflıma-
dıklarını göstermifltir.13
Evrimciler insan evriminin
bir sonraki safhasını da, "homo"
yani insan olarak sınıflandırırlar.
‹ddiaya göre homo serisinde-
ki canlılar, Australopit-
hecuslar'dan daha
geliflmifllerdir. Ev-
rimciler, bu farklı
canlılara ait fosille-
ri ardı ardına dize-
EEvvrriimmcciilleerr,, ffoossiilllleerr üüzzeerriinnddee
yyaapptt››kkllaarr›› yyoorruummllaarr›› ggeenneell--
ddee iiddeeoolloojjiikk bbeekklleennttiilleerrii
ddoo¤¤rruullttuussuunnddaa yyaappaarrllaarr..
BBuu nneeddeennllee vvaarrdd››kkllaarr›› ssoo--
nnuuççllaarr ççoo¤¤uunnlluukkllaa ggüüvveenniilliirr
ddee¤¤iillddiirr..
441177
rek hayali bir evrim fleması olufltururlar. Bu flema hayalidir,
çünkü gerçekte bu farklı sınıfların arasında evrimsel bir iliflki
oldu¤u asla ispatlanamamıfltır. Evrim teorisinin 20. yüz-
yıldaki en önemli savunu-
cularından biri olan Ernst
Mayr, "Homo sapiens'e
uzanan zincir gerçekte ka-
yıptır" diyerek bunu kabul
eder. 14
Evrimciler "Australo-
pithecus > Homo habilis >
Homo erectus > Homo sa-
piens" sıralamasını yazar-
ken, bu türlerin her birinin,
bir sonrakinin atası oldu¤u
izlenimini verirler. Oysa
paleoantropologların son
bulguları, Australopithe-
cus, Homo habilis ve Ho-
mo erectus'un dünyanın
farklı bölgelerinde aynı dö-
nemlerde yafladıklarını
göstermektedir.15 Dahası
Homo erectus sınıflama-
sına ait insanların bir
bölümü çok modern za-
manlara kadar yaflamıfl-
lar, Homo sapiens nean-
dertalensis ve Homo sa-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
441188
SAHTESAHTE
EEvvrriimm yyaannll››ss›› ggaazzeettee vvee ddeerrggiilleerrddee çç››kkaann hhaabbeerrlleerrddee yyuu--
kkaarr››ddaakkiinnee bbeennzzeerr hhaayyaallii ""iillkkeell"" iinnssaann rreessiimmlleerrii ss››kkll››kkllaa
kkuullllaann››ll››rr.. BBuu hhaayyaallii rreessiimmlleerree ddaayyaannaarraakk oolluuflflttuurruullaann
hhaabbeerrlleerrddeekkii tteekk kkaayynnaakk,, yyaazzaann kkiiflfliinniinn hhaayyaall ggüüccüüddüürr..
AAnnccaakk eevvrriimm bbiilliimm kkaarrflfl››ss››nnddaa oo kkaaddaarr ççookk yyeenniillggii aall--
mm››flfltt››rr kkii aarrtt››kk bbiilliimmsseell ddeerrggiilleerrddee eevvrriimmllee iillggiillii hhaabbeerrlleerree
ddaahhaa aazz rraassttllaannmmaakkttaadd››rr..
piens sapiens (modern insan) ile aynı ortamda yan yana bu-
lunmufllardır.16
Bu ise elbette bu sınıfların birbirlerinin ataları oldukları
iddiasının geçersizli¤ini açıkça ortaya koymaktadır. Harvard
Üniversitesi paleontologlarından Stephen Jay Gould, kendisi
de bir evrimci olmasına karflın, Darwinist teorinin içine girdi-
¤i bu çıkmazı flöyle açıklar:
E¤er birbiri ile paralel bir biçimde yaflayan üç farklı hominid (in-
sanımsı) çizgisi varsa, o halde bizim soy a¤acımıza ne oldu?
Açıktır ki, bunların biri di¤erinden gelmifl olamaz. Dahası, biri
di¤eriyle karflılafltırıldı¤ında evrimsel bir geliflme trendi göster-
memektedirler.17
Kısacası, medyada ya da ders kitaplarında yer alan haya-
li birtakım "yarı maymun, yarı insan" canlıların çizimleriyle,
yani sırf propaganda yoluyla ayakta tutulmaya çalıflılan insa-
nın evrimi senaryosu, hiçbir bilimsel temeli olmayan bir ma-
saldan ibarettir.
Bu konuyu uzun yıllar inceleyen, özellikle Australopithe-
cus fosilleri üzerinde 15 yıl arafltırma yapan ‹ngiltere'nin en
ünlü ve saygın bilim adamlarından Lord Solly Zuckerman, bir
evrimci olmasına ra¤men, ortada maymunsu canlılardan insa-
na uzanan gerçek bir soy a¤acı olmadı¤ı sonucuna varmıfltır.
Zuckerman bir de ilginç bir "bilim skalası" yapmıfltır. Bi-
limsel olarak kabul etti¤i bilgi dallarından, bilim dıflı olarak
kabul etti¤i bilgi dallarına kadar bir yelpaze oluflturmufltur.
Zuckerman'ın bu tablosuna göre en "bilimsel" -yani somut ve-
rilere dayanan- bilgi dalları kimya ve fiziktir. Yelpazede bun-
lardan sonra biyoloji bilimleri, sonra da sosyal bilimler gelir.
Harun Yahya
441199
Yelpazenin en ucunda, yani en "bilim dıflı" sayılan kısımda
ise, Zuckerman'a göre, telepati, altıncı his gibi "duyum ötesi
algılama" kavramları ve bir de "insanın evrimi" vardır! Zuc-
kerman, yelpazenin bu ucunu flöyle açıklar:
Objektif gerçekli¤in alanından çıkıp da, biyolojik bilim olarak var-
sayılan bu alanlara -yani duyum ötesi algılamaya ve insanın fosil
tarihinin yorumlanmasına- girdi¤imizde, evrim teorisine inanan
bir kimse için herfleyin mümkün oldu¤unu görürüz. Öyle ki te-
orilerine kesinlikle inanan bu kimselerin çeliflkili bazı yargıları
aynı anda kabul etmeleri bile mümkündür.18
‹flte insanın evrimi masalı da, teorilerine körü körüne
inanan birtakım insanların buldukları bazı fosilleri ön yargılı
bir biçimde yorumlamalarından ibarettir.
Darwin Formülü!
fiimdiye kadar ele aldı¤ımız tüm teknik delillerin yanın-
da, isterseniz evrimcilerin nasıl saçma bir inanıfla sahip ol-
duklarını bir de çocukların bile anlayabilece¤i kadar açık bir
örnekle özetleyelim.
Evrim teorisi canlılı¤ın tesadüfen olufltu¤unu iddia et-
mektedir. Dolayısıyla bu iddiaya göre cansız ve fluursuz
atomlar biraraya gelerek önce hücreyi oluflturmufllardır ve
sonrasında aynı atomlar bir flekilde di¤er canlıları ve insanı
meydana getirmifllerdir. flimdi düflünelim; canlılı¤ın yapıtaflı
olan karbon, fosfor, azot, potasyum gibi elementleri biraraya
getirdi¤imizde bir yı¤ın oluflur. Bu atom yı¤ını, hangi ifllem-
den geçirilirse geçirilsin, tek bir canlı oluflturamaz. ‹sterseniz
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
442200
bu konuda bir "deney" tasarlayalım ve evrimcilerin aslında
savundukları, ama yüksek sesle dile getiremedikleri iddiayı
onlar adına "Darwin Formülü" adıyla inceleyelim:
Evrimciler, çok sayıda büyük varilin içine canlılı¤ın yapı-
sında bulunan fosfor, azot, karbon, oksijen, demir, magnez-
yum gibi elementlerden bol miktarda koysunlar. Hatta nor-
mal flartlarda bulunmayan ancak bu karıflımın içinde bulun-
masını gerekli gördükleri malzemeleri de bu varillere eklesin-
ler. Karıflımların içine, istedikleri kadar amino asit, istedikleri
kadar da (bir tekinin bile rastlantısal oluflma ihtimali 10-950
olan) protein doldursunlar. Bu karıflımlara istedikleri oranda
ısı ve nem versinler. Bunları istedikleri geliflmifl cihazlarla ka-
rıfltırsınlar. Varillerin baflına da dünyanın önde gelen bilim
adamlarını koysunlar. Bu uzmanlar babadan o¤ula, kuflaktan
kufla¤a aktararak nöbetlefle milyarlarca, hatta trilyonlarca se-
ne sürekli varillerin baflında beklesinler. Bir canlının oluflma-
sı için hangi flartların var olması gerekti¤ine inanılıyorsa hep-
sini kullanmak serbest olsun. Ancak, ne yaparlarsa yapsınlar
o varillerden kesinlikle bir canlı çıkartamazlar. Zürafaları, as-
lanları, arıları, kanaryaları, bülbülleri, papa¤anları, atları, yu-
nusları, gülleri, orkideleri, zambakları, karanfilleri, muzları,
portakalları, elmaları, hurmaları, domatesleri, kavunları, kar-
puzları, incirleri, zeytinleri, üzümleri, fleftalileri, tavus kuflla-
rını, sülünleri, renk renk kelebekleri ve bunlar gibi milyonlar-
ca canlı türünden hiçbirini oluflturamazlar. De¤il burada bir-
kaçını saydı¤ımız bu canlı varlıkları, bunların tek bir hücresi-
ni bile elde edemezler. Kısacası, bilinçsiz atomlar biraraya ge-
lerek hücreyi oluflturamazlar. Sonra yeni bir karar vererek bir
Harun Yahya
442211
hücreyi ikiye bölüp, sonra art arda baflka kararlar alıp, elekt-
ron mikroskobunu bulan, sonra kendi hücre yapısını bu mik-
roskop altında izleyen profesörleri oluflturamazlar. Madde,
ancak Allah'ın üstün yaratmasıyla hayat bulur.
Bunun aksini iddia eden evrim teorisi ise, akla tamamen
aykırı bir safsatadır. Evrimcilerin ortaya attı¤ı iddialar üze-
rinde biraz bile düflünmek, üstteki örnekte oldu¤u gibi, bu
gerçe¤i açıkça gösterir.
Göz ve Kulaktaki Teknoloji
Evrim teorisinin kesinlikle açıklama getiremeyece¤i bir
di¤er konu ise göz ve kulaktaki üstün algılama kalitesidir.
Gözle ilgili konuya geçmeden önce "Nasıl görürüz?" so-
rusuna kısaca cevap verelim. Bir cisimden gelen ıflınlar, göz-
de retinaya ters olarak düfler. Bu ıflınlar, buradaki hücreler ta-
rafından elektrik sinyallerine dönüfltürülür ve beynin arka
kısmındaki görme merkezi denilen küçücük bir noktaya ula-
flır. Bu elektrik sinyalleri bir dizi ifllemden sonra beyindeki bu
merkezde görüntü olarak algılanır. Bu bilgiden sonra flimdi
düflünelim:
Beyin ıflı¤a kapalıdır. Yani beynin içi kapkaranlıktır, ıflık
beynin bulundu¤u yere kadar giremez. Görüntü merkezi de-
nilen yer kapkaranlık, ıflı¤ın asla ulaflmadı¤ı, belki de hiç kar-
flılaflmadı¤ınız kadar karanlık bir yerdir. Ancak siz bu zifiri
karanlıkta ıflıklı, pırıl pırıl bir dünyayı seyretmektesiniz.
Üstelik bu o kadar net ve kaliteli bir görüntüdür ki
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
442222
21. yüzyıl teknolojisi bile her türlü imkana ra¤men bu netli¤i
sa¤layamamıfltır. Örne¤in flu anda okudu¤unuz kitaba, kitabı
tutan ellerinize bakın, sonra baflınızı kaldırın ve çevrenize ba-
kın. flu anda gördü¤ünüz netlik ve kalitedeki bu görüntüyü
baflka bir yerde gördünüz mü? Bu kadar net bir görüntüyü si-
ze dünyanın bir numaralı televizyon flirketinin üretti¤i en ge-
liflmifl televizyon ekranı dahi veremez. 100 yıldır binlerce mü-
hendis bu netli¤e ulaflmak için çalıflmaktadır. Bunun için fab-
rikalar, dev tesisler kurulmakta, arafltırmalar yapılmakta,
planlar ve tasarımlar gelifltirilmektedir. Yine bir TV ekranına
bakın, bir de flu anda elinizde tuttu¤unuz bu kitaba. Arada
büyük bir netlik ve kalite farkı oldu¤unu göreceksiniz. Üste-
lik, TV ekranı size iki boyutlu bir görüntü gösterir, oysa siz üç
boyutlu, derinlikli bir perspektifi izlemektesiniz.
Uzun yıllardır on binlerce mühendis üç boyutlu TV yap-
maya, gözün görme kalitesine ulaflmaya çalıflmaktadırlar.
Evet, üç boyutlu bir televizyon sistemi yapabildiler ama onu
da gözlük takmadan üç boyutlu görmek mümkün de¤il, kal-
dı ki bu suni bir üç boyuttur. Arka taraf daha bulanık, ön ta-
raf ise ka¤ıttan dekor gibi durur. Hiçbir zaman gözün gördü-
¤ü kadar net ve kaliteli bir görüntü oluflmaz. Kamerada da,
televizyonda da mutlaka görüntü kaybı meydana gelir.
‹flte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluflturan
mekanizmanın tesadüfen olufltu¤unu iddia etmektedirler.
flimdi biri size, odanızda duran televizyon tesadüfler sonu-
cunda olufltu, atomlar biraraya geldi ve bu görüntü oluflturan
aleti meydana getirdi dese ne düflünürsünüz? Binlerce kiflinin
biraraya gelip yapamadı¤ını fluursuz atomlar nasıl yapsın?
Harun Yahya
442233
Gözün gördü¤ünden daha ilkel olan bir görüntüyü olufl-
turan alet tesadüfen oluflamıyorsa, gözün ve gözün gördü¤ü
görüntünün de tesadüfen oluflamayaca¤ı çok açıktır. Aynı du-
rum kulak için de geçerlidir. Dıfl kulak, çevredeki sesleri ku-
lak kepçesi vasıtasıyla toplayıp orta kula¤a iletir; orta kulak
aldı¤ı ses titreflimlerini güçlendirerek iç kula¤a aktarır; iç ku-
lak da bu titreflimleri elektrik sinyallerine dönüfltürerek bey-
ne gönderir. Aynen görmede oldu¤u gibi duyma ifllemi de be-
yindeki duyma merkezinde gerçekleflir.
Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ıflık
gibi sese de kapalıdır, ses geçirmez. Dolayısıyla dıflarısı ne ka-
dar gürültülü de olsa beynin içi tamamen sessizdir. Buna ra¤-
men en net sesler beyinde algılanır. Ses geçirmeyen beyniniz-
de bir orkestranın senfonilerini dinlersiniz, kalabalık bir orta-
mın tüm gürültüsünü duyarsınız. Ama o anda hassas bir ci-
hazla beyninizin içindeki ses düzeyi ölçülse, burada keskin
bir sessizli¤in hakim oldu¤u görülecektir.
Net bir görüntü elde edebilmek ümidiyle teknoloji nasıl
kullanılıyorsa, ses için de aynı çabalar onlarca yıldır sürdü-
rülmektedir. Ses kayıt cihazları, müzik setleri, birçok elektro-
nik alet, sesi algılayan müzik sistemleri bu çalıflmalardan ba-
zılarıdır. Ancak, tüm teknolojiye, bu teknolojide çalıflan bin-
lerce mühendise ve uzmana ra¤men kula¤ın oluflturdu¤u
netlik ve kalitede bir sese ulaflılamamıfltır. En büyük müzik
sistemi flirketinin üretti¤i en kaliteli müzik setini düflünün.
Sesi kaydetti¤inde mutlaka sesin bir kısmı kaybolur veya az
da olsa mutlaka parazit oluflur veya müzik setini açtı¤ınızda
daha müzik bafllamadan bir cızırtı mutlaka duyarsınız. An-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
442244
cak insan vücudundaki teknolojinin ürünü olan sesler son de-
rece net ve kusursuzdur. Bir insan kula¤ı, hiçbir zaman mü-
zik setinde oldu¤u gibi cızırtılı veya parazitli algılamaz; ses
ne ise tam ve net bir biçimde onu algılar. Bu durum, insan ya-
ratıldı¤ı günden bu yana böyledir. fiimdiye kadar insano¤lu-
nun yaptı¤ı hiçbir görüntü ve ses cihazı, göz ve kulak kadar
hassas ve baflarılı birer algılayıcı olamamıfltır. Ancak görme
ve iflitme olayında, tüm bunların ötesinde, çok büyük bir ger-
çek daha vardır.
Beynin ‹çinde Gören ve Duyan fiuur
Kime Aittir?
Beynin içinde, ıflıl ıflıl renkli bir dünyayı seyreden, senfo-
nileri, kuflların cıvıltılarını dinleyen, gülü koklayan kimdir?
‹nsanın gözlerinden, kulaklarından, burnundan gelen
uyarılar, elektrik sinyali olarak beyne gider. Biyoloji, fizyoloji
veya biyokimya kitaplarında bu görüntünün beyinde nasıl
olufltu¤una dair birçok detay okursunuz. Ancak, bu konu
hakkındaki en önemli gerçe¤e hiçbir yerde rastlayamazsınız:
Beyinde, bu elektrik sinyallerini görüntü, ses, koku ve his ola-
rak algılayan kimdir?
Beynin içinde göze, kula¤a, burna ihtiyaç duymadan
tüm bunları algılayan bir fluur bulunmaktadır. Bu fluur kime
aittir?
Elbette bu fluur beyni oluflturan sinirler, ya¤ tabakası ve
sinir hücrelerine ait de¤ildir. ‹flte bu yüzden, herfleyin madde-
Harun Yahya
442255
den ibaret oldu¤unu zanneden Darwinist-materyalistler bu
sorulara hiçbir cevap verememektedirler. Çünkü bu fluur,
Allah'ın yaratmıfl oldu¤u ruhtur. Ruh, görüntüyü seyretmek
için göze, sesi duymak için kula¤a ihtiyaç duymaz. Bunların
da ötesinde düflünmek için beyne ihtiyaç duymaz. Bu açık ve
ilmi gerçe¤i okuyan her insanın, beynin içindeki birkaç santi-
metreküplük, kapkaranlık mekana tüm kainatı üç boyutlu,
renkli, gölgeli ve ıflıklı olarak sı¤dıran Yüce Allah'ı düflünüp,
O'ndan korkup, O'na sı¤ınması gerekir.
Materyalist Bir ‹nanç
Buraya kadar incelediklerimiz, evrim teorisinin bilimsel
bulgularla açıkça çeliflen bir iddia oldu¤unu göstermektedir.
Teorinin hayatın kökeni hakkındaki iddiası bilime aykırıdır,
öne sürdü¤ü evrim mekanizmalarının hiçbir evrimlefltirici et-
kisi yoktur ve fosiller teorinin gerektirdi¤i ara formların yafla-
madıklarını göstermektedir. Bu durumda, elbette, evrim te-
orisinin bilime aykırı bir düflünce olarak bir kenara atılması
gerekir. Nitekim tarih boyunca dünya merkezli evren modeli
gibi pek çok düflünce, bilimin gündeminden çıkarılmıfltır.
Ama evrim teorisi ısrarla bilimin gündeminde tutulmaktadır.
Hatta bazı insanlar teorinin elefltirilmesini "bilime saldırı"
olarak göstermeye bile çalıflmaktadırlar. Peki neden?..
Bu durumun nedeni, evrim teorisinin bazı çevreler için,
kendisinden asla vazgeçilemeyecek dogmatik bir inanıfl olu-
fludur. Bu çevreler, materyalist felsefeye körü körüne ba¤lı-
dırlar ve Darwinizm'i de do¤aya getirilebilecek yegane ma-
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
442266
teryalist açıklama oldu¤u için benimsemektedirler.
Bazen bunu açıkça itiraf da ederler. Harvard Üniversite-
si'nden ünlü bir genetikçi ve aynı zamanda önde gelen bir ev-
rimci olan Richard Lewontin, "önce materyalist, sonra bilim
adamı" oldu¤unu flöyle itiraf etmektedir:
Bizim materyalizme bir inancımız var, 'a priori' (önceden kabul
edilmifl, do¤ru varsayılmıfl) bir inanç bu. Bizi dünyaya materya-
list bir açıklama getirmeye zorlayan fley, bilimin yöntemleri ve
kuralları de¤il. Aksine, materyalizme olan 'a priori' ba¤lılı¤ımız
nedeniyle, dünyaya materyalist bir açıklama getiren arafltırma
yöntemlerini ve kavramları kurguluyoruz. Materyalizm mutlak
do¤ru oldu¤una göre de, ‹lahi bir açıklamanın sahneye girmesine
izin veremeyiz.19
Bu sözler, Darwinizm'in, materyalist felsefeye ba¤lılık
u¤runa yaflatılan bir dogma oldu¤unun açık ifadeleridir. Bu
dogma, maddeden baflka hiçbir varlık olmadı¤ını varsayar.
Bu nedenle de cansız, bilinçsiz maddenin, hayatı yarattı¤ına
inanır. Milyonlarca farklı canlı türünün; örne¤in kuflların, ba-
lıkların, zürafaların, kaplanların, böceklerin, a¤açların, çiçek-
lerin, balinaların ve insanların maddenin kendi içindeki etki-
leflimlerle, yani ya¤an ya¤murla, çakan flimflekle, cansız mad-
denin içinden olufltu¤unu kabul eder. Gerçekte ise bu, hem
akla hem bilime aykırı bir kabuldür. Ama Darwinistler kendi
deyimleriyle "‹lahi bir açıklamanın sahneye girmemesi" için,
bu kabulü savunmaya devam etmektedirler.
Canlıların kökenine materyalist bir ön yargı ile bakma-
yan insanlar ise, flu açık gerçe¤i göreceklerdir: Tüm canlılar,
üstün bir güç, bilgi ve akla sahip olan bir Yaratıcının eseridir-
Harun Yahya
442277
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
442288
ler. Yaratıcı, tüm evreni yoktan var eden, en kusursuz biçim-
de düzenleyen ve tüm canlıları yaratıp flekillendiren Allah'tır.
Evrim Teorisi Dünya Tarihinin
En Etkili Büyüsüdür
Burada flunu da belirtmek gerekir ki, ön yargısız, hiçbir
ideolojinin etkisi altında kalmadan, sadece aklını ve mantı¤ı-
nı kullanan her insan, bilim ve medeniyetten uzak toplumla-
rın hurafelerini andıran evrim teorisinin inanılması imkansız
bir iddia oldu¤unu kolaylıkla anlayacaktır.
Yukarıda da belirtildi¤i gibi, evrim teorisine inananlar,
büyük bir varilin içine birçok atomu, molekülü, cansız madde-
yi dolduran ve bunların karıflımından zaman içinde düflünen,
akleden, bulufllar yapan profesörlerin, üniversite ö¤rencileri-
nin, Einstein, Hubble gibi bilim adamlarının, Frank Sinatra,
Charlton Heston gibi sanatçıların, bunun yanı sıra ceylanların,
limon a¤açlarının, karanfillerin çıkaca¤ına inanmaktadırlar.
Üstelik, bu saçma iddiaya inananlar bilim adamları, profesör-
ler, kültürlü, e¤itimli insanlardır. Bu nedenle evrim teorisi için
"dünya tarihinin en büyük ve en etkili büyüsü" ifadesini kul-
lanmak yerinde olacaktır. Çünkü, dünya tarihinde insanların
bu derece aklını baflından alan, akıl ve mantıkla düflünmeleri-
ne imkan tanımayan, gözlerinin önüne sanki bir perde çekip
çok açık olan gerçekleri görmelerine engel olan bir baflka
inanç veya iddia daha yoktur. Bu, Afrikalı bazı kabilelerin to-
temlere, Sebe halkının Günefl'e tapmasından, Hz. ‹brahim'in
kavminin elleri ile yaptıkları putlara, Hz. Musa'nın kavminin
altından yaptıkları buza¤ıya tapmalarından çok daha vahim
ve akıl almaz bir körlüktür. Gerçekte bu durum, Allah'ın Ku-
ran'da iflaret etti¤i bir akılsızlıktır. Allah, bazı insanların anla-
yıfllarının kapanaca¤ını ve gerçekleri görmekten aciz duruma
düfleceklerini birçok ayetinde bildirmektedir. Bu ayetlerden
bazıları flöyledir:
fiüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar
için fark etmez; inanmazlar. Allah, onların kalplerini ve
kulaklarını mühürlemifltir; gözlerinin üzerinde perdeler
vardır. Ve büyük azap onlaradır. (Bakara Suresi, 6-7)
… Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri
vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla iflit-
mezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha afla¤ılıktırlar.
‹flte bunlar gafil olanlardır. (Araf Suresi, 179)
Allah, Hicr Suresi’nde de bu insanların mucizeler görseler
bile inanmayacak kadar büyülendiklerini flöyle bildirmektedir:
Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak, ordan
yukarı yükselseler de, mutlaka: "Gözlerimiz döndürüldü,
belki biz büyülenmifl bir toplulu¤uz" diyeceklerdir. (Hicr
Suresi, 14-15)
Bu kadar genifl bir kitlenin üzerinde bu büyünün etkili
olması, insanların gerçeklerden bu kadar uzak tutulmaları ve
150 yıldır bu büyünün bozulmaması ise, kelimelerle anlatıla-
mayacak kadar hayret verici bir durumdur. Çünkü, bir veya
birkaç insanın imkansız senaryolara, saçmalık ve mantıksız-
lıklarla dolu iddialara inanmaları anlaflılabilir. Ancak dünya-
nın dört bir yanındaki insanların, fluursuz ve cansız atomla-
Harun Yahya
442299
rın ani bir kararla biraraya gelip; ola¤anüstü bir organizas-
yon, disiplin, akıl ve fluur gösterip kusursuz bir sistemle iflle-
yen evreni, canlılık için uygun olan her türlü özelli¤e sahip
olan Dünya gezegenini ve sayısız kompleks sistemle donatıl-
mıfl canlıları meydana getirdi¤ine inanmasının, "büyü"den
baflka bir açıklaması yoktur.
Nitekim, Allah Kuran'da, inkarcı felsefenin savunucusu
olan bazı kimselerin, yaptıkları büyülerle insanları etkiledikle-
rini Hz. Musa ve Firavun arasında geçen bir olayla bizlere bil-
dirmektedir. Hz. Musa, Firavun'a hak dini anlattı¤ında, Fira-
vun Hz. Musa'ya, kendi "bilgin büyücüleri" ile insanların top-
landı¤ı bir yerde karflılaflmasını söyler. Hz. Musa, büyücüler-
le karflılafltı¤ında, büyücülere önce onların marifetlerini sergi-
lemelerini emreder. Bu olayın anlatıldı¤ı bir ayet flöyledir:
(Musa:) "Siz atın" dedi. (Asalarını) atıverince, insanların
gözlerini büyüleyiverdiler, onları dehflete düflürdüler ve
(ortaya) büyük bir sihir getirmifl oldular. (Araf Suresi,
116)
Görüldü¤ü gibi Firavun'un büyücüleri yaptıkları "aldat-
macalar"la -Hz. Musa ve ona inananlar dıflında- insanların hep-
sini büyüleyebilmifllerdir. Ancak, onların attıklarına karflılık Hz.
Musa'nın ortaya koydu¤u delil, onların büyüsünü, Kuran'daki
ifadeyle "uydurduklarını yutmufl" yani etkisiz kılmıfltır:
Biz de Musa'ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da
fırlatıverince) bir de baktılar ki, o bütün uydurduklarını
derleyip-toparlayıp yutuyor. Böylece hak yerini buldu,
onların bütün yapmakta oldukları geçersiz kaldı. Orada
yenilmifl oldular ve küçük düflmüfller olarak tersyüz çev-
rildiler. (Araf Suresi, 117-119)
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
443300
Ayetlerde de bildirildi¤i gibi, daha önce insanları büyüle-
yerek etkileyen bu kiflilerin yaptıklarının bir sahtekarlık oldu-
¤unun anlaflılması ile, söz konusu insanlar küçük düflmüfller-
dir. Günümüzde de bir büyünün etkisiyle, bilimsellik kılıfı al-
tında son derece saçma iddialara inanan ve bunları savunma-
ya hayatlarını adayanlar, e¤er bu iddialardan vazgeçmezlerse
gerçekler tam anlamıyla açı¤a çıktı¤ında ve "büyü bozuldu-
¤unda" küçük duruma düfleceklerdir. Nitekim, yaklafl›k 60 ya-
fl›na kadar evrimi savunan ve ateist bir felsefeci olan, ancak
daha sonra gerçekleri gören Malcolm Muggeridge evrim te-
orisinin yak›n gelecekte düflece¤i durumu flöyle aç›klamakta-
d›r:
Ben kendim, evrim teorisinin, özellikle uygulandı¤ı alanlarda, ge-
lece¤in tarih kitaplarındaki en büyük espri malzemelerinden biri
olaca¤ına ikna oldum. Gelecek kuflak, bu kadar çürük ve belirsiz
bir hipotezin inanılmaz bir saflıkla kabul edilmesini hayretle kar-
flılayacaktır.20
Bu gelecek, uzakta de¤ildir aksine çok yakın bir gelecek-
te insanlar "tesadüfler"in ilah olamayacaklarını anlayacaklar
ve evrim teorisi dünya tarihinin en büyük aldatmacası ve en
fliddetli büyüsü olarak tanımlanacaktır. Bu fliddetli büyü, bü-
yük bir hızla dünyanın dört bir yanında insanların üzerinden
kalkmaya bafllamıfltır. Art›k evrim aldatmacasının sırrını ö¤-
renen birçok insan, bu aldatmacaya nasıl kandı¤ını hayret ve
flaflkınlıkla düflünmektedir.
Harun Yahya
443311
Rahman v e Rahim Olan Al lah ' › n Ad›y la
443322
1- Sidney Fox, Klaus Dose, Molecular Evolu-tion and The Origin of Life, New York: Mar-cel Dekker, 1977, s. 22- Alexander I. Oparin, Origin of Life, (1936)New York, Dover Publications, 1953 (Rep-rint), s.1963- New Evidence on Evolution of Early At-mosphere and Life, Bulletin of the AmericanMeteorological Society, cilt 74, Kas›m 1982,s. 1328-1330.4- Stanley Miller, Molecular Evolution of Life:Current Status of the Prebiotic Synthesis ofSmall Molecules, 1986, s. 75- Jeffrey Bada, Earth, fiubat 1998, s. 406- Leslie E. Orgel, "The Origin of Life onEarth", Scientific American, cilt 271, Ekim1994, s. 787- Charles Darwin, The Origin of Species: AFacsimile of the First Edition, Harvard Uni-versity Press, 1964, s. 1898-Charles Darwin, The Origin of Species: AFacsimile of the First Edition, Harvard Uni-versity Press, 1964, s. 1899- B. G. Ranganathan, Origins?, Pennsylva-nia: The Banner Of Truth Trust, 198810- Charles Darwin, The Origin of Species: AFacsimile of the First Edition, Harvard Uni-versity Press, 1964, s. 17911- Derek A. Ager, "The Nature of the FossilRecord", Proceedings of the British Geologi-
cal Association, cilt 87, 1976, s. 13312- Douglas J. Futuyma, Science on Trial,New York: Pantheon Books, 1983. s. 19713- Solly Zuckerman, Beyond The Ivory To-wer, New York: Toplinger Publications, 1970,ss. 75-94; Charles E. Oxnard, "The Place ofAustralopithecines in Human Evolution: Gro-unds for Doubt", Nature, cilt 258, s. 38914- J. Rennie, "Darwin's Current Bulldog:Ernst Mayr", Scientific American, Aral›k199215- Alan Walker, Science, cilt 207, 1980, s.1103; A. J. Kelso, Physical Antropology, 1.bask›, New York: J. B. Lipincott Co., 1970, s.221; M. D. Leakey, Olduvai Gorge, cilt 3,Cambridge: Cambridge University Press,1971, s. 27216 - Time, Kas›m 199617- S. J. Gould, Natural History, cilt 85, 1976,s. 3018- Solly Zuckerman, Beyond The Ivory To-wer, New York: Toplinger Publications,1970, s. 1919- Richard Lewontin, "The Demon-HauntedWorld", The New York Review of Books, 9Ocak, 1997, s. 2820-Malcolm Muggeridge, The End of Chris-tendom, Grand Rapids: Eerdmans, 1980,s.43
Kaynakça
...... SSeenn YYüücceessiinn,, bbiizzee öö¤¤rreettttii¤¤iinnddeenn
bbaaflflkkaa bbiizziimm hhiiççbbiirr bbiillggiimmiizz yyookk..
GGeerrççeekktteenn SSeenn,, hheerrflfleeyyii bbiilleenn,,
hhüükküümm vvee hhiikkmmeett ssaahhiibbii oollaannss››nn..
((BBaakkaarraa SSuurreessii,, 3322))