26
1 Tarih: Ocak 2013 Millî Reasürans T.A.Ş. adına sahibi H. Hulki YALÇIN İnceleme Kurulu BAŞKAN Barbaros YALÇIN ÜYE Y. Kemal ÇUHACI ÜYE Hüseyin YUNAK ÜYE Ali N. YÜCEL ÜYE Güneş KARAKOYUNLU Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Burcu AYTEN Basın Yayın Koordinatörü Ebru FERAY Dizgi Ebru FERAY Kapak Dizaynı Umut SİLE Renk Ayrımı FİLMEVİ Baskı CEYMA MATBAASI Matbaacılar Sitesi Yüzyıl Mah. 4. Cad. No. 123 Bağcılar - İstanbul Yönetim Yeri: Merkez Maçka Cad. 35 34367 Şişli / İstanbul Tel : 0-212-231 47 30 / 3 hat E-mail : [email protected] Internet : http://www.millire.com.tr Yayın Türü: Yerel süreli yayın 3 ayda bir yayınlanır. Dergide yer alan yazıların içeriğinden yazı sahipleri sorumludur İÇİNDEKİLER Ekonomik Belirsizlik Ortamında Nakliyat Sigortaları’nın Rotasının Belirlenmesi ……………………………... 4 Yeni Türk Ticaret Kanunu ile Popülaritesi Artan Yöneticinin Sorumluluğu Sigortaları II ……………………... 11 Hafife Alınan Risk: Sel ………………………………………………………………………………………….. 20 2011 Doğal Afetlerinin Ardından Çıkarılacak Dersler ………………………………………………………….. 22 REASÜRÖR

REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

 

      

 

   Tarih: Ocak 2013

Millî Reasürans T.A.Ş. adına sahibi

H. Hulki YALÇIN

İnceleme Kurulu BAŞKAN

Barbaros YALÇIN ÜYE

Y. Kemal ÇUHACI ÜYE

Hüseyin YUNAK ÜYE

Ali N. YÜCEL ÜYE

Güneş KARAKOYUNLU

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Burcu AYTEN

Basın Yayın Koordinatörü Ebru FERAY

Dizgi Ebru FERAY

Kapak Dizaynı Umut SİLE

Renk Ayrımı FİLMEVİ

Baskı CEYMA MATBAASI

Matbaacılar Sitesi Yüzyıl Mah. 4. Cad. No. 123

Bağcılar - İstanbul

Yönetim Yeri: Merkez

Maçka Cad. 35 34367 Şişli / İstanbul

Tel : 0-212-231 47 30 / 3 hat E-mail : [email protected] Internet : http://www.millire.com.tr Yayın Türü: Yerel süreli yayın

3 ayda bir yayınlanır.

Dergide yer alan yazıların içeriğinden yazı sahipleri sorumludur

İÇİNDEKİLER

Ekonomik Belirsizlik Ortamında Nakliyat Sigortaları’nın Rotasının Belirlenmesi ……………………………... 4 Yeni Türk Ticaret Kanunu ile Popülaritesi Artan Yöneticinin Sorumluluğu Sigortaları II ……………………... 11 Hafife Alınan Risk: Sel ………………………………………………………………………………………….. 20 2011 Doğal Afetlerinin Ardından Çıkarılacak Dersler ………………………………………………………….. 22

REASÜRÖR

Page 2: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

3

Reasürör Gözüyle

Dünyanın belli başlı şehirlerinde her yıl yapılmakta olan Uluslararası Nakliyat Sigortaları Bir-liği (International Union of Marine Insurance-IUMI) Konferansı, 2012 yılının Eylül ayında, Ameri-ka Birleşik Devletleri’nin San Diego şehrinde toplanmıştır. Konferansta, dünyanın her bölgesinde Nakliyat Sigortaları’nı ilgilendiren en önemli konular, Birlik üyeleri tarafından tartışılmakta, bu sorunların potansiyel etkileri konusunda Nakliyat sigortacılarının bilgilendirilmesinin yanı sıra bu sorunlara yönelik çözüm önerileri de sunulmaktadır. Konferansın bu seneki ana konusu, ekonomik kriz ortamında Nakliyat Sigortaları’nın nasıl bir rota izlemesi gerektiği üzerinedir. San Diego Kon-feransına katılan, Şirketimiz Nakliyat Servisi Müdürü Sayın Bülent Akyüz ilgili yazısında, sadece bu sene yapılan Konferans hakkında değil, aynı zamanda Birlik’in tarihçesi, organizasyon yapısı, amaçları ve faaliyetleri hakkında tanıtıcı bilgiler de vermektedir.

Geçen sayımızda şirket yöneticilerinin görev ve sorumluluklarının çeşitli durumlar itibarıyla ve

önceki Türk Ticaret Kanunu ile karşılaştırmalı olarak incelendiği, Sayın Mahmut Saraçoğlu tara-fından hazırlanmış çalışmaya yer vermiştik. Bu sayımızda da, yine Sayın Mahmut Saraçoğlu tara-fından hazırlanmış çalışmada, yönetici sorumluluklarının sigorta sistemi altında, nasıl teminat altı-na alındığı dünya uygulamalarıyla birlikte incelenmekte, ülkemizdeki uygulamaların bugünü ve ge-leceği hakkında bazı değerlendirmelerde bulunulmaktadır.

Dergimizin Yabancı Basından Seçmeler bölümünde ise, 2011 yılında özellikle Uzak Doğu ve As-

ya-Pasifik bölgesinde meydana gelen deprem, sel, fırtına gibi doğal afetlerin sonuçlarından sigor-tacılar ve reasürörler açısından ne gibi dersler çıkarılabileceği konusunun incelendiği bir makale-nin çevirisi yer almaktadır. Makalede, bugüne kadar söz konusu olan uygulamaların, meydana ge-len doğal afetler sonrasında ortaya çıkan eksiklikleri, modellemelerin verimlilikleri incelenmekte, bunun yanı sıra, portföy çeşitlendirmesi adı altında, başka coğrafyalardan yapılan iş kabullerinin, reasürörler açısından getirdiği tehlikeler vurgulanmaktadır. Portföy çeşitlendirmesi kapsamında, yeni coğrafyalardan iş kabulü ve bu yaklaşımın barındırdığı tehlikeler, Dergimizin daha önceki sa-yılarında da incelenmiş bir konudur.

Yabancı Basından Seçmeler bölümünde yer alan diğer bir makale ise, son yıllarda tüm dünyada

neden olduğu hasarlar itibarıyla çok büyük artışlar gösteren sel afeti üzerinedir. Makalede, iklim değişikliği ve küresel ısınmanın artması ile birlikte daha sık meydana gelen sellerin, diğer bazı fak-törlerin de etkisiyle artık çok daha yaygın etkilerde bulunduğu, neden olduğu ekonomik ve sigortalı hasarlar bakımından deprem afetine yaklaştığı ve sigortalanabilir olma özelliğinin de artık sorgu-lanmaya başlandığı vurgulanmaktadır.

REASÜRÖR

Page 3: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

4

Ekonomik Belirsizlik Ortamında Nakliyat

Sigortaları’nın Rotasının Belirlenmesi

946 yılından beri her yıl düzenlenen Uluslararası Nakliyat Sigortaları Bir-

liği Konferansı 16-19 Eylül 2012 tarihleri arasında Ameri-ka’nın San Diego kentinde ya-pılmıştır. Konusu “Ekonomik Belirsizlik Ortamında Nakli-yat Sigortalarının Rotasının Belirlenmesi” olan konferan-sın öne çıkan konularına göz atmadan önce, uluslararası bir sivil toplum kuruluşu olarak Nakliyat Sigortaları konusunda mesleki faaliyet gösteren si-gortacıları temsil eden Ulusla-rarası Nakliyat Sigortaları Bir-liği’nin (IUMI - International Union of Marine Insurance) ta-rihi, amaçları ve faaliyetleri hakkında genel bilgi verilecek-tir.

Birlik’in1 Tarihi

19. yüzyılın ikinci yarısın-

da, sanayi devrimi ve sonra-sında özellikle taşımacılıkta ve teknolojide yaşanan gelişmele-

1 “Uluslararası Nakliyat Sigortaları Birliği (IUMI - International Union of Marine Insurance)”, “Birlik” kı-saltması ile ifade edilecektir.

rin üretim artışına yol açması ile sağlanan malların, nüfus ar-tış hızının yükseldiği yeni pa-zarlara ulaştırılması, uluslara-rası ticareti canlandırmıştır. Ekonomideki bu canlanma sonrası gerek sigorta fiyatları, gerekse sigorta şartları itiba-rıyla piyasalarda ortaya çıkan düzensizliğe bağlı olarak nak-liyat sigortacıları arasında ihti-yaç duyulan mesleki birlikteli-ğin sağlanması düşüncesi, Bir-lik’in kurulmasının tarihsel ar-ka planını oluşturmuştur.

19. yüzyılın ortalarına kadar nakliyat sigorta sözleşmeleri çoğunlukla yerel piyasalar için söz konusu olmaktaydı. 19. yüzyılın ikinci yarısından iti-baren ise uluslararası ticarette ve denizcilikteki gelişmeler daha fazla uluslararası ticari iş-lemin yapılmasını gerektirmiş, bu durum gerek sigortalılar, gerekse bankalar yönünden si-gorta sözleşmelerinde yekne-saklığın sağlanması taleplerini getirmiştir.

Bu hızlı gelişmelerin sonu-cunda çok fazla sayıda nakli-yat sigorta şirketi kurulmuştur. Yeni kurulan şirketlerin piya-saya girme ve tutunma, mev-

cut şirketlerin piyasa payını koruma mücadeleleri çok yo-ğun bir rekabeti de beraberinde getirmiştir. Bu süreçte gerek “şekli”, gerekse de “özü” itiba-rıyla yeterli olmayan sigorta sözleşmelerinin yapılmasında muhtelif poliçe şart ve koşulla-rı ile kural ve kaidelerinin kul-lanımı, kaotik bir ortamın oluşmasına yol açmıştır.

Piyasaların bu durumu, baş-ta Almanya, Britanya (İngilte-re, İskoçya, Galler) ve Kıta Av-rupa’sı (İzlanda, İrlanda ve Bri-tanya dışında kalan Avrupa ül-keleri) gibi geleneksel piyasalar olmak üzere, pek çok piyasa ta-rafından nakliyat sigortacıları-nın mesleki birlikteliği ile ilgili bir iş birliği ihtiyacının genel kabul görmesini sağlamıştır.

Bu konuda ilk teşebbüs Alman sigortacılar tarafından başlatılmış ve 8 Ocak 1874 ta-rihinde Berlin’de, bir meslek kuruluşu olarak, “Uluslararası Nakliyat Sigortaları Birliği (Internationaler Transport Versicherungs Verband)” ku-rulmuştur. Bu oluşumun öncü-sü olan Alman sigortacıların yanı sıra Avusturyalı, İsveçli ve Rus sigortacılar da kurucu

1

REASÜRÖR

Page 4: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

5

üyeler olarak Birlik’te yerini almıştır. Bu Birlik daha sonra hemen hemen aynı anlama ge-len Uluslararası Nakliyat Si-gortaları Birliği (IUMI - International Union of Marine Insurance) adını almıştır.2

Bir sivil toplum kuruluşu olarak, Nakliyat Sigortaları konusunda faaliyet gösteren profesyonellerden oluşan Bir-lik’in kuruluş felsefesi, Nakli-yat Sigortaları’nın yönetimi ile ilgili ilkeler üzerinde fikir bir-liğinin sağlanması amacına yönelik olarak, üyelerin ortak menfaatini ilgilendiren konular hakkında düşüncelerini payla-şabilecekleri, değerlendirebile-cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır.

II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi üyeliği şeklinde iken, bu tarihten sonra yerini sadece ülke ulusal birlik üyeli-ği katılımına bırakmıştır. Bu durum Lloyd’s’un da Birlik’e katılmasına olanak sağlayarak Birlik’in tam anlamıyla bir uluslararası sivil toplum örgü-tü olmasına yol açmıştır. I. Dünya Savaşı döneminde 22 üyeye sahip Birlik, bugün ara-

2 Marine Insurance anlamında Nakli-yat Sigortaları, genel olarak, yük, tek-ne, sorumluluk ve enerji ve sondaj gibi sigorta türlerini içerecek şekilde kulla-nılmaktadır. Transport Insurance an-lamında ise Nakliyat Sigortaları, ge-nel olarak, denizyoluyla yapılan ta-şımaların dışında, karayolu, demir-yolu ve diğer taşıma türleri için söz konusu olan Nakliyat Yük (Taşıma) Sigortası için kullanılmaktadır.

larında ülkemizin de bulunduğu 52 üyeye3 sahiptir. Ayrıca Bir-lik’in, IACS 4 , CMI 5 , ICS 6 , INTERTANKO7 gibi sivil top-lum kuruluşlarının yanı sıra, ba-zı ekspertiz ve hukuk büroların-dan da üyeleri bulunmaktadır.

Birlik’in Amacı ve Faaliyetleri

Mesleki bir birlik olarak,

üyeleri için çalışan ve üyeleri tarafından idare edilen Ulus-

3 Mısır, Kenya, Fas, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Güney Afrika, Tunus, Bermuda Adaları (İngiltere), Brezilya, Kanada, Ekvador, Ameri-ka, Avustralya, Çin Halk Cumhuriye-ti, Tayvan (Çin Cumhuriyeti), Kuzey Kore, Hong Kong (Çin Halk Cumhu-riyeti Hong Kong Özel İdari Bölge-si), Hindistan, İsrail, Japonya, Kaza-kistan, Malezya, Yeni Zelanda, Güney Kore, Singapur Cumhuriyeti, Arnavutluk, Avusturya, Belçika, Bul-garistan, Cefor (Norveç- Central Union of Marine Underwriters), Hırvatistan, Güney Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlan-diya, Fransa, Almanya, Yunanistan, İrlanda, İtalya, Polonya, Romanya, Rusya Federasyonu, Slovenya, İspanya, İsveç İsviçre, Hollanda, Türkiye, Ukrayna, IUA (İngiltere - International Underwriting Associa-tion), Lloyd’s (İngiltere – Sigorta ve Reasürans Borsası), Lübnan. 4 IACS: International Association of Classification Societies - Sınıflandırma Kuruluşları Uluslararası Birliği 5 CMI: Comite Maritime Interna-tional - Uluslararası Denizcilik Ko-mitesi 6 ICS: International Chamber of Shipping - Uluslararası Deniz Tica-ret Odası 7 INTERTANKO: International Association of Independent Tanker Owners – Bağımsız Tanker Sahipleri Birliği

lararası Nakliyat Sigortaları Birliği’nin temel amacı, Nak-liyat Sigortaları konusunda fa-aliyet gösteren gerek Ulusal Sigorta Birlikleri’nin, gerek Nakliyat Sigorta Birlikleri’nin, gerekse de “üye iş ve meslek ortakları”nın tümünün menfa-atlerini temsil etmek, korumak ve geliştirmektir.

Bu kapsamda Birlik, genel olarak, Nakliyat Sigortası işle-rinin geliştirilmesi, Nakliyat Sigortaları’yla ilgili her alanda (teknik, yasal, operasyonel) meydana gelen gelişmelerin ve değişikliklerin duyurulması, denizcilikle ilgili diğer kurum-larla işbirliğinin geliştirilmesi, Nakliyat Sigortaları ile ilgili uluslararası platformda tartışı-lan ve üyelerini ilgilendiren konularda üyelerin bilgilendi-rilmesi gibi faaliyetleri yerine getirmektedir. Ayrıca, Nakli-yat Sigortaları ile ilgili karşıla-şılan ve karşılaşılacak olan so-runların görüşülmesini, fikirle-rin dile getirilmesini, çözüm önerilerinin sunulmasını, bilgi alış verişinin yapılmasını sağ-layan, toplu tartışma zemini yaratmaktadır. Bu platformdan çıkan ortak görüşler doğrultu-sunda Birlik yönetimi, üyeleri-nin ortak menfaatlerini temin etmek, korumak, savunmak ve geliştirmek üzere, mesleki or-taklıkları olan diğer sektörlerin toplantılarında gerek danışman gerekse gözlemci katılımcı sta-tüsü ile görüşlerini aktarmakta ve ortak çıkarları bulunan bu grupları etkilemek, ikna etmek

REASÜRÖR

Page 5: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

6

için kulis (lobi) çalışmaları yapmaktadır.

Birlik, ayrıca, danışman statüsüne sahip olarak, UNCTAD8, IMO9 gibi ulusla-rarası örgütlerin konsey (mec-lis) toplantılarına ve onun yar-dımcı örgütlerinin toplantıları-na gözlemci göndermekte ve Nakliyat Sigortaları ile ilgili konularda yazılı görüş oluş-turmakta, uluslararası örgütleri ilgilendiren konularda Birleş-miş Milletler Genel Sekreterli-ği ile istişarelerde bulunmak-tadır.

Organizasyon Yapısı

Birlik’in organizasyon ya-

pısına bakıldığında, Konseyin (meclisin), Birlik’in genel po-litikası konusunda karar alan, yılda bir kez toplanan, başkanı seçen ve Birlik’e üye en fazla 4 temsilciden oluşan, gerek Ulusal Sigorta Birlikleri, ge-rekse Nakliyat Sigorta Birlik-leri heyetlerinden teşekkül eden bir organ olduğu görül-mektedir.

Birlik’in tüm faaliyetlerini koordine eden ve Birlik’i tem-silen imza yetkisine sahip “başkan”, görevi gereği tüm toplantılara başkanlık etmek-tedir ve tüm “teknik komi-te”lerin doğal üyesidir. Çalış-

8 UNCTAD: United Nations Confe-rence on Trade and Development - Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı 9 IMO: International Maritime Or-ganization - Uluslararası Denizcilik Örgütü

malarını gönüllülük esası ile yerine getiren ve Konsey tara-fından verilen genel politika kararlarına göre Birlik’in yö-netiminden sorumlu olan Yü-rütme Komitesi Genel Sekrete-ri, İrtibat Görevlileri ve Göz-lemcileri ile Teknik Komite başkanlarının atamasını yap-maktadır.

Teknik Komiteler, genelde Nakliyat Sigortaları’nı ilgilen-diren konuların, alanların be-lirlenmesi, özelde ise kendi sı-nırları içerisindeki eğilimlerin, gelişmelerin izlenmesi, piyasa-ların, sigorta teminatlarının, klozların, hasarların, hasar ön-leme çalışmalarının, güncel ve gelecek (önerilen) mevzuat vb. hususların analiz edilmesi işi ile ilgilenmektedirler. Hâliha-zırda Birlik’in daimi Teknik Komiteleri şunlardır:

Yük, Hasar Önleme, Tekne, Enerji ve Sondaj, Hukuk ve Sorumluluk, İç Sular Tekne, Balıkçılık

Tekneleri ve Yat, İstatistik.

Ayrıca ihtiyaç duyulması

halinde spesifik alanlar için geçici özel komiteler de oluş-turulabilmektedir.

Birlik’in en önemli etkinliği ve faaliyeti, her yıl Eylül ayı içerisinde, farklı bir ülkede yapılan “Yıllık Konferans”tır. Dünya piyasalarında faaliyet gösteren nakliyat sigortacıları-nı bir araya getiren bu konfe-

rans her bakımdan mümkün olan en geniş katılımlı ulusla-rarası nakliyat sigortacıları tar-tışma platformudur. Konferans öncesi muhtelif teknik komite-ler tarafından tüm üye Birlik-lerden alınan bilgilerin, derle-nip toparlanmasından sonra söz konusu veriler katılımcı-larla paylaşılmaktadır. Konfe-ransta genellikle;

teknik komitelerin güncel

sorunlar üzerinde yaptığı inceleme ve araştırmalarla ilgili sunumlarına,

nakliyat kazaları ile ilgili is-tatistiksel verilere ve analiz-lere,

hukuki konular üzerindeki yorumlara ve tartışmalara,

yeni taşıma yöntemleri ile ilgili yapılan incelemelere,

sigorta açısından yeni ve özellik gerektiren muhtelif ticari eşyanın taşıma yön-temlerine,

hem ulusal, hem de ulusla-rarası açıdan Nakliyat Si-gortaları’nı ilgilendirecek gelişmelere yer verilmektedir. Genel merkezi Zürih’te 10

bulunan Birlik’in, resmi dili İngilizce ve Fransızca olup, hâlihazırda herhangi bir süreli yayını bulunmamakta, yaptığı faaliyetlere ilişkin veriler Bir-lik’in web sayfasında yayım-lanmaktadır.

10 Şubat 2013’den itibaren Birlik ge-nel merkezi Hamburg’a (Almanya) taşınacaktır.

REASÜRÖR

Page 6: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

7

Uluslararası Nakliyat Sigortaları Birliği Konferansı -2012 (San Diego)

Konusu “Ekonomik Belir-

sizlik Ortamında Nakliyat Si-gortalarının Rotasının Belir-lenmesi” olan konferansa bu yıl, sigorta, reasürans şirketleri ve birlikleri, akredite sigortacı-lar ve Nakliyat Sigortaları ile yakın ilişkisi olan diğer sektör-lerden “üye iş ve meslek ortak-larının da yer aldığı 52 ülke-den 500’ün üzerinde temsilci katılmıştır.

Oldukça yoğun bir günde-min olduğu, farklı konuların tartışıldığı ayrı oturumların yapıldığı konferansta öne çı-kan bazı konular ve konuşma-cıların bu konulara ilişkin de-ğerlendirmelerine aşağıda kı-saca11 yer verilmiştir.

Ekonomik Belirsizlik Ortamında Nakliyat Sigortalarının Rotasının Belirlenmesi

“Ekonomik Belirsizlik Or-

tamında Nakliyat Sigortala-rı’nın Rotasının Belirlenmesi” başlıklı konuşmasını yapan, Amerika’da yerleşik büyük bir taşımacılık firması olan Intrepid Shipping LLC şirketi-nin sahibi Richard Du Moulin, deniz taşımacılığı sektöründe durumun, likit doğal gaz ve

11 Konferans kapsamında yapılan tüm sunumlara http://www.iumi.com/conferences/san-diego-2012 adresinden erişilebil-mektedir.

kıyı sondaj taşımacılığı hari-cinde, iyi olmadığını belirtmiş-tir. Bu durumun aşılmasında yeni gemi inşaatlarının durdu-rulması, 15 yaşından büyük gemilerin hurdaya ayrılması gibi çözüm önerilerinin ise pratikte pek mümkün görün-mediğini ifade eden konuşma-cı, gemilerin işletilmesinde risk yönetimini çok daha etkin bir şekilde hayata geçirmenin uygulanabilir bir çözüm oldu-ğunu dile getirmiştir. Risk yö-netiminin önemine işaret eden Du Moulin, risk yönetimi kap-samında denizde güvenliğin sağlanmasında en önemli fak-törün, gerek kaptan, gerekse de mürettebat için, denizcilik bil-gisi, gemi ve rota yönetimi be-cerisi olduğunun altını çizmiş-tir.

Makro ekonomik faktörle-rin dünya ekonomisine dolayı-sıyla denizcilik ve Nakliyat si-gorta sektörüne etkilerine de değinen konuşmacı, uluslara-rası bir ticari faaliyet olarak, dünya ekonomisi ve ticaret sis-temi ile çok sıkı bağları olan ve dünya ekonomisindeki ge-lişmelere paralel tepki veren Nakliyat Sigortaları’nın, di-namik ve sürekli yenilenen dünya pazarında birçok belir-sizlikle karşı karşıya bulundu-ğuna dikkat çekmiştir.

Du Moulin, Nakliyat sigor-tacılarının önlerini görmesini zorlaştıran en önemli belirsiz-liklerin; Avrupa bölgesi borç krizi ile ekonomik büyüme hı-zının yavaşlaması, enflasyon tehlikesinin ortaya çıkması, fa-

izlerin düşmesi, küresel risk algısı ile yatırımların azalması, ulusal ekonomilerin korumacı önlemleri, Arap Baharı krizi-nin Ortadoğu ülkelerinde talep daralmasına yol açması, emtia ve petrol fiyatlarının dalgalı seyretmesi gibi hâlihazırda dünya ekonomisini dolayısıyla deniz taşımacılığını etkileyen makro ekonomik faktörler ol-duğunu ifade etmiştir.

Konuşmacı, Nakliyat Sigor-taları’nın dünya ekonomisin-deki büyüme ve iyileşme ile doğrudan bağlantılı olması ne-deni ile Nakliyat sigortacıları-nın, öncelikle küresel ekono-mik krize yol açan kırılganlık-ların ortadan kaldırılması için uluslararası mali kuruluşlar (IMF, Dünya Bankası gibi) nezdinde yapılan girişimleri ve bunlara ilişkin gelişmeleri ya-kından takibe devam etmeleri-nin önemine vurgu yapmıştır.

Du Moulin, ayrıca, artan rekabet ortamında, özellikle etkin bir risk yönetimi ile ha-sar oranlarının verimli bir şe-kilde kontrol edilerek maliyet-lerin düşürülmesi, operasyonel verimliliğin sağlanması ve ça-lışanların etkinliğinin artırıl-ması, gelişen teknolojiyle bir-likte müşterilerin ve sigortalı-ların istek ve beklentilerini karşılamak için yeni ürünler ve yeni projelerle hizmet sağlan-ması gibi hususlara da odak-lanmanın zaruri bir hal aldığı-nın altını çizmiştir.

Bu kapsamda konuşan diğer konuşmacılar ise, ihracat ağır-lıklı ekonomiye sahip Avrupa

REASÜRÖR

Page 7: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

8

ülkelerindeki olumsuz şartla-rın, dünya ticaretini dolayısıyla Nakliyat Sigortaları’nı sınır-lamaya devam edeceğini, kü-reselleşmenin sonucu olarak birbirleriyle iç içe geçmiş eko-nomik düzende, Amerika ve Avrupa’da yaşanan sıkıntıla-rın, dünya ekonomisinin diğer aktörlerini de (Çin ve diğer yükselen piyasalar ile geliş-mekte olan veya geri kalmış ülke piyasaları) içine alacağını belirtmişlerdir. Ayrıca, küresel durgunluk algısı ile yatırımla-rın azalmasının bir belirsizlik ortamı yarattığı, birçok ülkede girişimcilerin ve özel tüketici-lerin harcamalarını yavaşlattı-ğı, bu durumda geriye kalan tek itici gücün, hükümet har-camalarının artırılması vasıta-sıyla ekonominin canlandırıl-ması yollarının denenmesi ol-duğu ifade edilmiştir. Diğer ta-raftan, dünya ekonomisinde serbest ticaret ilkesinin genel olarak kabul edilmesine rağ-men korumacı uygulamaların sürdürülmekte olduğu, ulusal ekonomilerin kendi firmaları-nı; gümrük tarifeleri, miktar kısıtlamaları (kota), ithalat ya-sakları, sübvansiyonlar gibi düzenlemelerle dış rekabete karşı avantajlar kazandıran ya da dış rekabeti ortadan kaldı-ran açık veya örtülü koruma politikaları ile destekledikleri, bu durumun uluslararası tica-reti, dolayısıyla Nakliyat Si-gortaları’nı olumsuz etkilediği dile getirilmiştir. Ayrıca, Arap Baharı’nın yol açtığı krize de değinilmiş, bu olayın Kuzey

Afrika ve Doğu Akdeniz’de ta-lep daralmasına yol açtığı, söz konusu süreçte içine kapanmış veya yeterince dışarıya açıla-mamış olan Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz ülkelerinin, pet-rol ihraç edenler hariç, ham-madde ihracına bağımlı eko-nomiler olmaları sebebiyle ih-racatlarının azaldığı öne sü-rülmüştür. Nakliyat Sigortala-rı’ndaki prim gelirleri kapsa-mında ise, şirketlerin piyasa paylarını kaybetmemek için aşırı bir rekabet içerisinde ol-dukları, bu durumun prim ge-lirlerini azalttığı, ancak, tüm olumsuzluklara rağmen, son iki yıldır karşılaşılan büyük hasarların çok kısa süre içeri-sinde tazmin edilmesinin sek-tör açısından önemli bir kaza-nım olduğu belirtilmiştir.

Tekne Sigortaları

Tekne Sigortaları’nın 8.3

milyar ABD Doları prim üre-timi ile 2011 yılında 2010 yılı-na benzer bir performans ser-gilediğini belirten Tekne Si-gortaları Komitesi Başkanı Harry Yerkes (American Hull Insurance Syndicate), özellikle ekonomik kriz sonrası, deniz-cilik sektöründe daha düşük fiyat, daha fazla kapasite ve en önemlisi daha az yakıt tüketi-mi gibi avantajlar sağlayan büyük ölçekte gemi üretimi ile gemi boyutlarında ve tonajla-rında hızlı büyümeye gidildi-ğini, sektörün büyük hacimli gemilerle taşımalara yöneldi-ğini, bu durumun tekne sigor-

tacılarının sorumluluklarını ar-tırdığını ifade etmiştir. Söz konusu tekneler için, özellikle rekabet nedeniyle, alınan pri-min, taşınan risklere göre ye-tersiz olduğuna dikkat çeken konuşmacı, prim üretiminde arzu edilen artışlara ulaşılama-dığını, dolayısıyla tekne sigor-tacılarının teknik kârlarında ciddi azalmaların olabileceğini belirtmiştir. Fiyat rekabetinin, hasar/prim oranlarını yüksel-tirken, teknik kârı da düşürücü etki yaptığına işaret eden ko-nuşmacı, teknik sonuçları daha ziyade reasürans desteği ile yürüyen Tekne Sigortaları’nda fiyatların aşırı düşmesinin, si-gorta şirketlerinin reasürans şirketleri ile olan ilişkilerini de etkilediğini ve zaman zaman bu etkinin kendisini anlaşma-larda, sigorta şirketinin aley-hine bir durum olarak (reasü-rans komisyonlarının düşü-rülmesi, teminatın kapsamının daraltılması, verilen teminatla konservasyon ilişkisinin ku-rulması gibi) gösterdiğini ifade etmiştir. Yerkes, sunumunun son bölümünde ise 2011 ve 2012 yıllarında Tekne Sigorta-ları’nda yükselme eğilimi gös-teren “tam zıya”lara rağmen yeni sigortacıların piyasaya girmesi, reasürans kapasitesi sağlamada sorun olmaması gi-bi sebeplerle sigorta fiyat ve şartlarında düzeltmelerin gö-rülmediğini, söz konusu duru-ma yenilemelerde reasürörlerin tepki vereceğini, sınırlı da olsa düzeltmelerin görülebileceğini belirtmiştir.

REASÜRÖR

Page 8: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

9

Tekne Sigortaları kapsa-

mında yapılan diğer sunumlar-da ise, son birkaç yıldır Tekne Sigortaları’nda hasar prim oranlarının yüksek seyretmek-te olduğu, ancak bu olumsuz duruma rağmen, birçok sigorta şirketinin düşük primlerle te-minat vermeye devam ettikleri ifade edilmiştir. Diğer taraftan Aden Körfezi’nde bugüne ka-dar meydana gelen korsanlık olaylarından sonra gemilerde silahlı özel güvenlik birimleri-nin bulundurulmaya başlanma-sı ve bazı devletlerin donan-malarının devriye gezmesi ne-deniyle korsanlık olaylarında azalma meydana geldiği ifade edilmiş, bu bölgedeki olayların nispeten azalmasına karşılık, bu kez Batı Afrika kıyılarında korsanlık olaylarının artmaya başladığı belirtilmiştir.

Tekne Sigortaları’nın konu edildiği oturumlarda iklim de-ğişikliğinin deniz ulaşımı üze-rine etkileri de tartışılmış, kü-resel ısınmanın etkisiyle At-lantik Okyanusu ile Pasifik Okyanusu arasında yeni deniz geçişlerinin ortaya çıkacağı ve bu durumun petrol ve do-ğal gaz gibi yer altı zengin-liklerinin daha fazla çıkarıl-masına yol açacağı öne sü-rülmüştür.

Yük Sigortaları

2011 yılında, ekonomik kriz

sonrası yükselişini sürdüren Yük Sigortaları prim üretimi-nin, dünya ticaret hacmindeki yavaş iyileşmeye bağlı olarak,

bir önceki yıla göre, %9’luk bir artışla 17.2 milyar ABD Dolarına ulaştığını ifade eden Yük Sigortaları Komitesi Başkanı Dennis Marvin (Alterra Specialty Insurance), yaşanan prim artışının daha ziyade Japonya depremi son-rası inşaat ve yeniden yapı-lanmalarla ilgili yapılan sev-kiyatlardan ve yavaş da olsa özellikle Çin, Hindistan, Bre-zilya ve Rusya taşımalarından kaynaklandığının altını çiz-miştir. Marvin, bununla bir-likte yük sigortası piyasası-nın dünya ekonomisine bağlı olarak istikrar arz etmediğini, prim üretim masraflarının, özellikle komisyonların arttı-ğını, mevcut işler için yapılan rekabetin söz konusu piyasa için baskı unsuru olmaya de-vam ettiğini ve kapasite faz-lalığının da bu baskıyı ilave olarak artırdığını belirtmiş-tir. Konuşmacı, ayrıca 2011 yılında dünya ekonomisinde-ki yavaşlama sonucu yatırım projelerinde görülen azal-mayı ikame etmesi ve kapa-site fazlalığının değerlendi-rilmesi anlamında sigortacıla-rın “emtia paket poliçeleri (stockthroughput)” teminatı gibi yeni alanlara yönelmeye başladığına da dikkat çekmiş-tir. Yük Sigortaları’nda reka-bet fiyatına bağlı prim azalış-larının ve muafiyet indirimle-rinin, yıpratıcı hasarları artı-rıcı etki yaptığına, bunun da hasar/prim oranlarının yük-selmesine yol açtığına işaret etmiştir.

Konuşmacı, ayrıca, 2011 yılının Temmuz ayı sonunda başlayan Tayland selinden özellikle depolama riskleri iti-barıyla önemli derecede etki-lenmiş olan “emtia paket po-liçelerinin (stockthroughput)” tahmini hasarının ise 500 mil-yon ABD Doları civarında olmasının beklendiğini ifade etmiştir. Marvin, düşük seyre-den navlunların ve genelde artma eğiliminde olan petrol fiyatlarının, işletme maliyetle-rinin azaltılması anlamında, gemileri “yavaş seyre (slow steaming)” zorladığını bunun da yük sigortacılarının karşısı-na (Aden, Somali, Batı Afrika, Uzakdoğu gibi bölgelerde) “korsanlık” ve bazı yüklerde seferin uzamasına bağlı “mal bozulması” riskinin artması olarak çıkabileceğine işaret etmiştir. Fırsatçı ve amatör hırsızlıktan profesyonel orga-nize suç örgütü şekline dö-nüşmeye başlayan korsanlık eyleminin artık yük sigortacı-larının karşısına müşterek avarya fidye ödemelerine işti-rak şeklinde daha fazla çıkma-ya başladığına da dikkat çeken Marvin, malı taşıyan gemiye göre değeri daha yüksek olan yükün, müşterek avaryaya işti-rakinin de yüksek olduğunu vurgulamıştır.

Yük Sigortaları’na ilişkin olarak, ayrıca, yenilenebilir enerji kaynaklarından biri olan rüzgâr enerjisi ve bu enerjinin elde edilmesinde kullanılacak rüzgâr tribünlerinin (santralleri-nin) demonte halde taşınması sı-

REASÜRÖR

Page 9: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

10

rasında karşılaşılan güçlüklere değinilmiş ve söz konusu taşı-malara çok daha fazla hassasi-yetle yaklaşılması gerektiği ifade edilmiştir.

Hasar Önleme

Hasar önleme konusunda

ise, kurtarma operasyonları iti-barıyla denizyolu taşımacılı-ğındaki risklerin (gemilerde; boy, tip, tonaj değişikliği, bedel artışı, yüklerde; cins, hacim, bedel artışı, liman sınırlamaları, çevre duyarlılığı ve kıyı ülke-nin rolü, yerel ve uluslararası mevzuat gibi hususlar bakı-mından) giderek daha karmaşık bir hal aldığı belirtilmiş, son zamanlarda okyanus ortasında infilak veya yangın, uzak bir kıyıda oturma, konteyner elleçleme, tehlikeli yük, resif hasarı gibi olayların yenilikçi ve ilerici düşünmeyi gerektir-diği öne sürülmüştür.

Savaş ve politik riskler kap-samında ise, Ortadoğu ve Ku-zey Afrika’da savaş tehlikesi itibarıyla gerilimin yüksek ol-

duğu riskli ülke ve bölgeler hakkında bilgi verilmiş, bazı deniz yollarının kapanması du-rumunda, tüm ilgili taraflar açı-sından siyasi ve ekonomik an-lamda ciddi sonuçlar doğabile-ceği ifade edilmiştir.

Sorumluluk

Sorumluluk Sigortaları ko-

nusunda bu yıl, yaptırım klozlarına değinilmiş, bu klozların faydalı olduğu, an-cak söz konusu klozların tam bir çözüm sunmadığı öne sü-rülmüştür. Sigortacılara geniş bir hareket alanı sağlayan, genel mahiyette yazılmış, sı-nırları açık ve ispat yükü si-gortalıya düşen bu klozlar ne-deniyle meydana gelen bir ha-sarda, sigortacıların sorumlu-luktan kaçmalarının mümkün olduğu ifade edilmiştir. Ayrı-ca, benzer bir olayın farklı ül-kelerin hukuk sistemlerinde farklı yorumlara yol açabilme ihtimali de, klozların neden olacağı diğer bir sorun olarak ileri sürülmüştür.

Enerji ve Sondaj Denizde veya kıyıda petrol

ve doğal gaz ile ilgili tüm sü-reçlere (arama, sondaj, çıka-rılma ve taşınma) ilişkin fiziki hasar, sorumluluk ve iş dur-masına bağlı kâr kaybı riskle-rini temin eden Enerji ve Son-daj Sigortaları kapsamında yapılan konuşmalarda, üretim, depolama ve boşaltma yapan gemilerin maruz kaldığı bü-yük hasarların, 2011 yılı so-nuçlarına olumsuz etkide bu-lunduğu ifade edilmiş, bu tip gemilere olan talebin dünyada giderek artmakta olduğu ve sigorta şirketlerinin bu talep artış sürecini çok yakından ta-kip etmesi gerektiği öne sü-rülmüştür.

Bülent AKYÜZ Millî Reasürans T.A.Ş.

REASÜRÖR

Page 10: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

11

Yeni Türk Ticaret Kanunu ile

Popülaritesi Artan Yöneticinin Sorumluluğu Sigortaları II

easürör Dergisi’nin 86. sayısında Yöneticinin Sorumluluğu konusu-

nu 6335 ile değişik 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) Anonim Şirketlerle ilgi-li maddeleri özelinde incele-meye çalışmış1, bir sonraki ya-zıda da diğer kanunlarda yöne-tici sorumlulukları itibarıyla geçerli hükümleri ve Türkiye pazarının bu alandaki dina-mikleri çerçevesinde D&O (Directors’&Officers’ Liab. Ins.) poliçelerinin sağlamakta olduğu sigorta korumasını in-celemeye çalışacağımızı be-lirtmiştik. Bu çerçevede, ilk önce, çeşitli kanunlarda “yöne-ticinin sorumluluğu”nun nasıl ele alındığını incelemeye çalı-şacağız. Türk Hukuku’nda te-mel prensip “kusur sorumlulu-ğu” olduğu için, öncelikli ola-

1 Yazının tam metni için bkz. http://www.millire.com/dergi/SAYI_86.pdf s. 9 - 21

rak, yeni TTK ile getirilen dü-zenleme de göz önüne alındı-ğında, “yöneticinin sorumlulu-ğu” açısından da esas alınan temel prensibin “kusur sorum-luluğu” olduğunu belirtmemiz gerekmektedir.

Yönetim kurulu üyeleri ve şirket yöneticileri ile şirket arasındaki hukuki ilişki, yapısı itibarıyla vekâlet akdine daya-nan bir ilişkidir. Hatırlanacağı üzere bu nedenle, yeni TTK’da 369. madde2 ile, yöneticilerin vekaleten görevlerini ifa eder-ken tedbirli bir yöneticinin özeniyle hareket etmeleri ve şirketin menfaatlerini dürüst-lük kurallarına uyarak gözet-meleri gerektiği belirlenmiştir. Yöneticiler işlerini yaparken bu yükümlülüklere uygun ola-rak, yani özen ve bağlılık yü-

2 369 sayılı maddenin tam metni için bkz. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/02/20110214-1-1.htm

kümlülüğü ile hareket etmek zorundadır.

Görüldüğü üzere, bu madde ile “özen yükümü”, yönetim kurulu üyeleri yanında, yöne-timle görevli kişileri, yani yö-neticileri de kapsayacak şekil-de düzenlenmiş ve yükümlü-lük “tedbirli yönetici” ölçüsü üzerine kurulmuş bulunmak-tadır. Bu maddenin gerekçe-sinde “işadamı kuralı”na atıf yapılarak duruma uygun araş-tırmalar yapılıp, ilgililerden bilgiler alınıp yönetim kuru-lunda karar verilmişse, ge-lişmeler tamamen aksi yönde olup şirket zarar etmiş olsa bile özensizlikten söz edile-meyeceği belirtilmiştir 3 . Bu

3 Detaylı gerekçe için bkz. Dr. A.

Bumin Doğrusöz, Av. Öznur Onat, Dr. Funda Tunçel Toralp, “Gerek-çe, Karşılaştırmalı Maddeler, Ko-misyon Raporları, Önergeler ve Karşılaştırmalı Tabloları ile Türk Ticaret Kanunu - Cilt 1", TOBB Yayın No: 2011 /138, s. 525 - 526

R

REASÜRÖR

Page 11: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

12

bağlamda “ticari takdir kura-lı”nın (business judgment rule) işlerlik kazanacağı göz önüne alındığında, yönetici-nin sorumluluğu için yöneti-cinin özen yükümlülüğüne aykırı hareketinin, diğer de-yişle kusurunun varlığı ara-nacaktır.

Yeni TTK’da yöneticiler itibarıyla düzenlenen hukuki ve cezai sorumluluk hallerini ve hukuki sorumluluk itibarıy-la özel düzenlemeler içeren il-gili maddeleri daha önce de-taylı olarak incelemiştik. Bu özel düzenlemelere ilaveten diğer hukuki sorumluluk halle-ri itibarıyla genel sorumluluk hükümleri esas alınacaktır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen “iyi niyet kuralı” ile 6098 sayılı Borçlar Kanu-nu’nun İkinci Ayrımında yer alan 49-62 maddeler ve yine Borçlar Kanunu 112. madde hükümleri yöneticiler itibarıyla uygulanabilecektir4.

Yukarıda da belirtildiği üzere, genel prensip olarak, 6098 sayılı Borçlar Kanu-nu’nun “Haksız Fiillerden Kaynaklanan Borçlar”ın dü-zenlendiği İkinci Kısmı altında belirlenen “kusur sorumlulu-ğu”5 çerçevesinde; yöneticinin 4 İlgili maddeler için sırasıyla bkz. http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k4721.html ve http://www.kgm.adalet.gov.tr/Tasariasamalari/Kanunlasan/2011Yili/kanmetni/6098k.htm 5 6098 sayılı Borçlar Kanunu ilgili maddeler için bkz. http://www.kgm.adalet.gov.tr/Tasari

hukuki sorumluluğunun ön şartı olarak ortada bir zararın bulunması, kanuna veya esas sözleşmeye aykırı bir eylemin varlığı, bu eylemi gerçekleşti-rirken yöneticinin kusurunun varlığı ve uygun illiyet bağı, yani zararın bu hukuka aykırı eylemden kaynaklanmış olma-sı aranacaktır.

6335 sayılı Kanun’la deği-şik 6102 sayılı yeni TTK 557. ve 553. maddelerde 6 eski TTK’da yer alan mutlak bir zincirleme sorumluluğu esas alan “müteselsil sorumluluk” yerine artık “farklılaştırılmış teselsül” esasının getirildiğini görmekteyiz7 . İsviçre Borçlar Kanunu’ndaki düzenlemeye paralel olarak getirilen bu yeni sisteme göre, birden çok kişi-nin aynı zararı tazminle yü-kümlü olmaları hâlinde, bun-lardan her biri, kusuruna ve du-rumun gereklerine göre, zararın şahsen kendisine yükletilebil-diği ölçüde, bu zarardan diğer-leriyle birlikte müteselsilen so-rumlu olacaklardır8. Aynı şe-kilde, yönetim kurulu üyeleri-nin dışarıya, yani üçüncü kişi-

asamalari/Kanunlasan/2011Yili/kanmetni/6098k.htm 6 6335 ile değişik 6102 sayılı yeni TTK 57 ve 53. maddeler tam metni için bkz. http://www.verginet.net/dtt/1/6102SayiliTurkTicaretKanunu.aspx 7 Farklılaştırılmış teselsül ile ilgili daha geniş bilgi ve 557. maddenin detaylı gerekçesi için bkz. http://www.ticaretkanunu.net/ttk-madde-557/ 8 Kökbulut, İsmail, 111 Soruda Yeni Ticaret Kanunu, 2012, s. 14

lere karşı da kusurları oranında sorumlu tutulacağı öngörül-mektedir.

Türk Hukuku’nda yönetici-nin sorumluluğunun sadece Medeni Kanun ve Borçlar Ka-nunu ile TTK’da değil, yöneti-cinin görev yapmakta olduğu şirketin faaliyet alanına bağlı olarak da değişebilecek diğer birçok kanunda yer alan hü-kümlerle düzenlenmekte oldu-ğunu görmekteyiz. Örneğin eğer halka açık bir şirket söz konusuysa bu kanunların ara-sında Sermaye Piyasaları Ka-nunu, yine bir banka söz konu-suysa Bankacılık Kanunu da yer alacaktır. Ancak, faaliyet gösterilen sektörden bağımsız olarak bakılacak olursa; İş Ka-nunu, Sosyal Güvenlik Kanu-nu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, İcra İflas Kanunu, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun gibi genel olarak bütün şirketler itibarıyla geçerli olacak kanunlarda yö-neticilere yüklenen çeşitli gö-revlerle ilgili sorumluluklar bulunmaktadır.

Bu kanunlar içinde Yönetici Sorumluluk Sigortası itibarıyla mali açıdan önem arz edenler-den biri 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’dur. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 10. maddede9 kanuni temsilcilerin sorumlulukları belirlenmiştir. Bilindiği üzere tüzel kişiler

9 İlgili madde metni için bkz. http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.4.213&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch=%

REASÜRÖR

Page 12: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

13

bütün faaliyetlerini kanuni temsilcileri, yani yönetim ku-rulu üyeleri ve yöneticileri üzerinden yürütmektedir. Bu bağlamda bu kanunlarda belir-lenen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya eksik yeri-ne getirilmesi durumlarında ilgili yöneticilerin kusurlarına bağlı olarak devletin uğradığı zararların karşılanması itiba-rıyla sorumlulukları doğacak-tır.

Yöneticinin, Kanun’da dü-zenlenen sorumluluklarını ye-rine getirmemiş olmasına bağ-lı olarak devletin vergi mükel-leflerinden alacağı vergi ve bu vergi ile ilgili alacaklarının mükelleften tahsil edilememesi durumunda, bu alacağın ta-mamı yöneticinin varlıkların-dan karşılanacaktır. 10. mad-denin son fıkrası, ticari işlet-menin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları-nın kanuni temsilcilerin tasfi-yeye giriş tarihinden önceki süreye ait sorumluluklarını da ortadan kaldırmayacağını hükme bağlamaktadır. Bu ne-denle yöneticilerin Kanun’dan kaynaklanan bu sorumlulukla-rını Kanun’a uygun bir şekil-de ve azami özen ve dikkatle yerine getirmeleri beklenme-lidir.

213 sayılı Vergi Usul Ka-nunu’nun 333. maddesi, her ne kadar vergi cezaları mükellef adına düzenleniyor olsa da, Kanun’un 10. maddesi hüküm-lerinin vergi cezaları itibarıyla da uygulanacağını hüküm altı-na almaktadır.

2004 sayılı İcra İflas Kanu-nu’nda 310. ve 311. maddeler itibarıyla kusurlu ve hileli iflas durumlarında Türk Ceza Ka-nunu hükümleri çerçevesinde cezanın yöneticiye verileceği hüküm altına alınmaktadır 10 . Bu cezai müeyyidenin dışında yöneticinin üçüncü şahısların zararlarını da tazmin etme yü-kümlülüğü bulunmaktadır.

2004 sayılı Kanun’un 16. babında cezai hükümler yer almaktadır. 331. ila 354. mad-delerde belirlenen cezalar yö-neticiler itibarıyla da hüküm doğuracaktır. Kanun’un 333. maddesi şirket yöneticilerine ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödeme-yerek alacaklıları zarara uğrat-maları durumunda hapis cezası ile birlikte adli para cezası veri-leceğini belirtmektedir. Aynı maddenin son fıkrasında ise, yöneticinin kastının olmaması ama kusurlu davranması duru-munda da zararın ağırlığına gö-re ikibin güne kadar adli para cezasının verilebileceği hükme bağlanmaktadır.

5510 sayılı Sosyal Güven-lik Kanunu’nun 88. maddesi, primlerin ödenmemesi veya ek-sik ödenmesi durumunda yöne-ticilerin ticari işletme ile birlikte müşterek ve müteselsilen so-rumlu olacağını belirlemiştir11. Aynen primlerden kaynakla-

10 İlgili maddeler için bkz. http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1029.html 11 İlgili madde için bkz. http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/27054.html

nan borçlarda olduğu gibi, şir-ketin işçilere yapacağı ödeme-ler itibarıyla da kusuru veya ihmali bulunan yöneticiler aleyhinde yapacağı rücular açısından da tazmin yükümlü-lüğü bulunmaktadır.

6183 sayılı Amme Alacak-larının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesinde, tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edile-meyeceği anlaşılan amme ala-caklarının, kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından tahsil edileceği belirtilmektedir 12 . Bu maddenin son fıkrası ile, kanuni temsilcilerin sorumlu-luklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda yer alan hü-kümlerin, bu maddede düzen-lenen sorumluluğu ortadan kaldırmayacağı belirtilirken; yine önceki fıkralarda ticari işletmenin tasfiye haline gir-miş veya tasfiye edilmiş ol-malarının kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden ön-ceki sürelere ait sorumlulukla-rını da ortadan kaldırmayacağı hükme bağlanmaktadır. Aynı madde çerçevesinde, amme alacağının doğduğu ve öden-mesi gerektiği zamanlarda ka-nuni temsilci veya işletmeyi idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde, bu şahısların amme alacağının ödenmesin-den müteselsilen sorumlu tu-tulacağı da hükme bağlanmış durumdadır.

12 İlgili madde için bkz. http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/966.html

REASÜRÖR

Page 13: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

14

Halka açık şirketlerin yöne-

tim kurulu üyeleri ve yönetici-leri, küçük yatırımcının ko-runması amacıyla daha yük-sek bir özen yükümlülüğüne ve dolayısıyla daha ağır bir sorumluluğa tabidirler. 2499 sayılı Sermaye Piyasaları Ka-nunu’nun 47. maddesinde bu Kanun’a aykırı eylemlerde bu-lunanlar için cezai sorumluluk-lar düzenlenmiş bulunmakta-dır13. Yöneticilerin şirketin ma-li durumu, performansı, serma-yesi ve şirket yönetimi ile ilgili yatırımcının karar almasında önemli sayılabilecek konuların duyurulması itibarıyla sorumlu-luklarını gereği gibi yerine ge-tirmemiş olması, şirket mali tablolarının gerçek durumu yansıtmaması, temettü ve kâr dağıtımı hesaplamalarında ya-pılan hatalar gibi çeşitli konu-lara bağlı olarak zarara uğra-yan tarafların bu zararlarının tazmini gerekecektir.

4857 sayılı İş Kanunu 2. madde hükümleri gereği işve-ren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yöne-timinde görev alan işveren ve-kili itibarıyla, bu Kanun’da iş-veren için öngörülen her çeşit sorumluluk ve zorunluluklara tabi olacağı kayıt altına alın-maktadır14. Kanun’un 5. mad-desi gereği olarak bütün işçile-

13 İlgili madde için bkz. http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=1.5.2499&sourceXmlSearch=&MevzuatIliski=0 14 İlgili madde için bkz. http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1243.html

re eşit davranma zorunluluğu getirilmiş bulunmaktadır. 20. madde hükümleri saklı kal-mak üzere, işverenin 5. madde hükümlerine aykırı davrandı-ğını işçi ispat etmekle yüküm-lü tutulmakla birlikte, işçi bir ihlalin varlığı ihtimalini güçlü bir biçimde gösteren bir du-rumu ortaya koyduğunda, iş-veren böyle bir ihlalin mevcut olmadığını ispat etmekle yü-kümlüdür15. Yine 4857 sayılı İş Kanunu’nun 98-107 madde-leri arasında Kanun’da belirti-len zorunlulukları ihlal edenler itibarıyla uygulanacak para ce-zaları belirtilmekte olup, bu para cezaları her yıl revize edi-lerek uygulanmaktadır16.

Görüldüğü üzere, yönetici-ler açısından, ticari işletmenin faaliyette bulunduğu sektör itibarıyla ilave sorumlulukların da yer aldığı oldukça geniş bir sorumluluk alanı söz konusu-dur. Yöneticiler, bulundukları pozisyonlar itibarıyla ticari iş-letmenin hukuken sorumlu tu-tulduğu alanlarda, işletmenin kanuni temsilcisi sıfatıyla bu sorumluluğu ortaklaşa taşı-maktadır. Yönetici Sorumluluk Sigortası esasen bu sorumlu-lukların mali sonuçları itiba-rıyla yöneticilere riskin sigor-

15 İlgili madde için bkz. http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1243.html 16 İlgili maddeler ve 2012 yılı itiba-rıyla geçerli olan para cezaları için sırasıyla bkz. http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1243.html ve http://www.isvesosyalguvenlik.com/pratikbilgiler/pb007.htm

tacıya transferi imkânını sağ-lamaktadır.

Geçmişi 19. yüzyıl sonları-na kadar uzanan Yöneticinin Sorumluluğu Sigortaları, 1930 Büyük Buhran sonrasında Lloyd’s piyasasında hareket kazanmış, ama yaygın bir şe-kilde kullanımı, diğer birçok Sorumluluk Sigortası ve bu si-gorta korumalarının temelini teşkil eden hukuki sorumluluk prensiplerinde olduğu gibi, yi-ne 1960-1970’lerle birlikte şirketler hukuku itibarıyla yeni prensipler ve uygulamaların hayata girmesiyle Amerika Birleşik Devletleri’nde olmuş-tur. 1980’li yıllarla birlikte yö-neticilere daha fazla sorumlu-luk yükleyen ve bu sorumlu-lukların önemli bir bölümünün yöneticinin çalıştığı şirket tara-fından karşılanmasına olanak sağlayan kanunların yaygınlık kazanmasıyla Avrupa ülkele-rinde de bu poliçelerin satışın-da artışlar yaşanmıştır. Ülke-mizde son yıllarda özellikle Avrupa Birliği müktesebatı ile uyum sürecinin sonucunda ka-nunlarımızda yapılan değişik-liklere paralel olarak bu poli-çelere duyulan ilgide de artış-lar yaşanmaktadır.

Özellikle yeni TTK’nın, 6335 sayılı Kanun’la değişti-rilmeden önceki hükümlerinde yer alan cezai müeyyideler, bu konunun çekiciliğine katkı sağlamış ve genel olarak yöne-ticilerin yeni Kanun’la getiri-len sorumluluklarının sonuçla-rını bir başkasına devredile-bilme imkânının doğmasıyla

REASÜRÖR

Page 14: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

15

geçmiş yıllarla karşılaştırıldı-ğında bu poliçelerin satışında belirli bir artış sağlanabilmiş-tir. Ancak, yine de sektörün bu imkânı iyi kullanamadığını, 6335 sayılı Kanun’la getirilen değişiklikler öncesinde bu ürünün pazarlamasının gerek-tiği kadar iyi yapılamaması ve 6335 sayılı Kanun’la birlikte konunun eski çekiciliğini de yitirmesine bağlı olarak, ol-ması gerekenden daha az oranda arttığını söyleyebiliriz.

Bu poliçenin geleneksel ya-pısına baktığımızda, ilk satıl-maya başladığı büyük buhranı izleyen 1930’lu yıllarda, ticari işletmenin çalıştırdığı yönetici-lerinin hukuken sorumlu oldu-ğu hallerde, ödemekle yüküm-lü olduğu tazminatı karşılama-sına izin verilmediği için, sa-dece yöneticinin birey olarak şahsi sorumlulukları teminat altına alınmakta idi. Zaten bu nedenle o dönemde poliçelerin satışı sınırlı bir çerçevede kal-mıştır. Sonraki dönemlerde, şirketin yöneticinin sorumlu-luğunun mali sonuçlarını taz-min etmesine imkân tanıma-sıyla, şirketin bilançosunu da koruma altına alabilecek şekil-de ek teminat olarak şirketçe karşılanan tazminatlar teminatı gelişmiştir. Bireye verilen önem ve sorumluluk hukuku-nun hızlı gelişimine paralel olarak yöneticinin sorumlulu-ğunu düzenleyen kanunlar da, yukarıda belirtildiği üzere Amerika Birleşik Devletle-ri’nde daha hızlı bir gelişim göstermiş, 1970’li ve 1980’li

yıllardan sonra bu ülkeden dünya geneline yaygınlık ka-zanmıştır.

Bu nedenle, dünya genelin-de kullanılan Yönetici Sorum-luluk Sigortaları’nın yapısı birbirine benzer bir nitelikte kurulmuş ama Amerikan tipi poliçe şartlarının ortak bir nite-liği olarak özellikle tanımlar olmak üzere poliçede sağlanan teminat çerçevesinin sınıflan-dırmasıyla çeşitli farklılıklar göstermeye başlamıştır. Bu ta-rihi gelişime bağlı olarak, bu poliçelerin dünya uygulama-sında olduğu gibi bizdeki uy-gulamalarında da teminat çatı-sının aynı paralelde kuruldu-ğunu görmekteyiz.

Poliçede ana teminat olarak üç ayrı teminat konusu belirle-nerek teminat çerçevesi çizil-mektedir:

“Side A” olarak adlandırılan

ve sigortalı gerçek kişilere poliçe konusu zararlar iti-barıyla yönlendirilen taz-minat taleplerinin karşı-lanması,

“Side B” olarak adlandırı-lan ve sigortalı gerçek kişi-nin yönetici olarak hukuki sorumluluğunun mali so-nuçlarının şirket tarafından karşılanması halinde şirkete sağlanan teminat,

“Side C” olarak adlandırı-lan ve 1980’li yılların son dönemi itibarıyla ciddi bir şekilde artan hasar oranı ile birlikte, 1990’lı yılların ba-şında gelişen ve daha önce

“Side B” altında yer alan hisse senetleri ile ilişkili tazminat taleplerini ayrı bir poliçe teminatı olarak dışa-rıya taşıyıp, diğer iki ana teminat kaleminden bağım-sız olarak verilen kurumsal teminat.

Yukarıda belirlenen bu üç

ana teminatın haricinde poli-çenin sağladığı korumayı ge-nişleten veya daraltan farklı teminat klozları da yer almak-tadır. Dünya genelinde Yöne-tici Sorumluluk Sigortaları ön-ce Amerika Birleşik Devletle-ri’nde gelişme sağlayıp, son-rasında diğer ülkelere yayıldı-ğı için tüm dünyada bu poliçe teminatı benzer bir yapıda ta-nımlanıp poliçe şartları oluştu-rulmaktadır. Ülkemizdeki geli-şim de AB müktesebatı ile uyum kanunları çerçevesinde şekillenip, son yıllarda yaban-cı payı hızla artan sektörde bu şirketlerin global poliçe şart-larının kullanılmasıyla aynı paralelde gerçekleşmiştir. Bu nedenle dünyadaki genel uy-gulama itibarıyla yapacağımız değerlendirme ülkemiz uygu-lamasıyla da uyumlu olacak-tır.

Ana teminat klozlarını in-celediğimizde, “Side A” ola-rak adlandırılan bireysel temi-natın, geleneksel olarak yöne-ticinin şahsi ve müteselsil so-rumlulukları itibarıyla koruma sağlarken, aynı zamanda ticari işletmenin iflası, tasfiyesi ve ilgili tazminatın ticari işletme tarafından karşılanamadığı du-

REASÜRÖR

Page 15: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

16

rumlarda da yöneticiyi teminat altına aldığını görmekteyiz. Bu nedenle bireysel teminatta ge-leneksel olarak bir muafiyet uygulaması da bulunmamak-tadır.

“Side B” teminatı ise esasen yöneticiler için endirekt koru-ma sağlayan bir teminat niteli-ğindedir. Bu teminatla yöneti-cinin hukuken sorumlu olup ödemek zorunda kalacağı taz-minatlar itibarıyla şirketin bi-lançosu koruma altına alın-maktadır. 1980’lerin sonlarına kadar bu iki ana teminat kulla-nılmaktayken, halka açık şir-ketlerin adetlerindeki artış, ku-rumsal yönetim anlayışındaki gelişim ve bu şirketlere halka açılmalarını müteakip hisse senetlerindeki hareketlere bağ-lı olarak zarar görenler tarafın-dan yöneltilen tazminat talep-lerinin sıklığı ve miktarı açı-sından bu yıllara kadar sigor-tacıların tahmin ettiğinden ol-dukça fazla bir artışın yaşan-ması 17 sonucu karşılaşılan yüksek hasarlar dikkate alına-rak üçüncü bir teminat klozu geliştirilmiştir.

1980’li yıllarda antitröst yasalarının revizyonu ve yeni gelişen fonlama teknikleri sa-yesinde satın alınamayacak büyüklükte şirketin kalmamış olmasına bağlı olarak şirket birleşmeleri ve satın alma adetlerinde ciddi artış yaşan-

17 Romano, Roberta, "What Went Wrong with Directors' and Officers' Liability Insurance?" (1989). Faculty Scholarship Series. Paper 1949., s.14

mış, sonrasında ise bu şirket evlilikleri patlamasından zarar görenlerin ilgili şirketlerden bu zararlarını tazmin etmek için açtıkları davalarda da ciddi bir artış yaşanmıştır18. 1980'lerde yaşanan bu ani gelişmelere si-gorta sektörünün ilk tepkisi yönetici sorumluluk teminatla-rının arzının ciddi oranda da-ralması olmuş, sonrasında ise yaşanan ciddi hasar yükü ile fark edilen bu rizikonun, yuka-rıda belirtildiği üzere ayrı bir teminat klozu ile sigortalan-masının tercih edilmesiyle “Side C” teminatı gelişmiştir. Bu kloz yöneticinin sorumlu-luğundan bağımsız olarak di-rekt şirketin bilançosunu ko-ruyan ve bir muafiyete tabi olarak sağlanan bir teminat ni-teliğindedir. Bu ana teminat çerçevesi ayrıca farklı teminat klozlarının ilavesiyle genişle-tilebilmektedir. Bu yöntemle sağlanan teminatın çerçevesi ciddi ölçüde değişebileceği için, sigortalının ihtiyacına en uygun poliçeyi bu ek teminatla-rı da göz önüne alarak oluştur-ması büyük önem arz etmekte-dir. “Side C” teminatında oldu-ğu gibi, yöneticinin gerek şahsi, gerekse şirket tarafından dolay-lı olarak karşılanan sorumlu-luklarının haricinde, bilfiil şir-kete yöneltilen sorumlulukların da poliçe teminatına dâhil edilmiş olup olmaması teminat

18 Romano, Roberta, "What Went Wrong with Directors' and Officers' Liability Insurance?" (1989). Faculty Scholarship Series. Paper 1949 , s.13

çerçevesinin genişliği itibarıyla önemli ayırt edici unsurlardan biridir.

Türkiye gibi hem sorumlu-luk kültürü, hem de Yönetici Sorumluluk Sigortası özelinde az gelişmiş bir pazarın söz ko-nusu olduğu ülkelerde, bu önemli teminat kalemi çoğu zaman göz ardı edilmektedir. Halbuki bu teminat genişleme-si, tazminat talebinin direkt ola-rak şirkete yönlendirildiği iş akdinin haksız feshi gibi istih-dam uygulamaları ile ilişkili tazminat talepleri itibarıyla da sigorta koruması sağlayabile-cektir. Bu ürünün yaygın şe-kilde kullanıldığı ve sorumlu-luk kültürünün yüksek düzey-de geliştiği pazarlarda ise bu genişleme oldukça dikkatli bir risk değerlendirmesine tabi olarak poliçelere eklenmekte veya bu rizikonun ayrı bir si-gorta poliçesi ile teminat altına alınması tercih edilmektedir.

Ülkemizde düzenlenen Yö-netici Sorumluluk Sigortası poliçelerinin büyük bölümün-de istihdam uygulamalarından kaynaklanan sorumluluklar da teminat altına alınmaktadır. Bu başlıkla ilgili teminatın tanım-lanmasıyla ilgili farklılıklar yer alsa da ana rizikolar ara-sında yer alan iş akdinin hak-sız feshi veya ihlali, her tür ay-rımcılık, taciz, bezdirme, hak-sız terfi uygulamaları veya ka-riyer imkânından haksız yere mahrum bırakılma, mahremi-yet ihlali, misillemeler ve hak-sız disiplin uygulamaları gibi mevzuatımızda yasaklanan

REASÜRÖR

Page 16: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

17

durumların sigorta koruması altında olduğu belirtilmektedir. Ancak, bu koruma sadece, “Side A” veya “Side B” altın-da, yani ilgili tazminat talebi-nin bir yöneticiye yönelik ol-ması durumunda temin edile-cek şekilde sınırlandırılarak sağlanmaktadır. “Side C” ta-nımlanırken ise sadece hisse senetlerinden kaynaklanacak tazminat talepleriyle sınırlan-dırıldığı belirtildiği için, her-hangi bir yöneticinin tazminat talebine konu olmadığı, sadece şirkete genel uygulama itiba-rıyla yönlendirilmiş olan bu tip talepler, daha ana teminatlar tanımlanırken dışarıda tutul-maktadır. Henüz hasar pratiği açısından gelişmemiş, dolayı-sıyla hasar yükü bugün itiba-rıyla neredeyse yok denecek kadar düşük olan Türkiye pa-zarı itibarıyla, bu sigorta poli-çelerinin gelişimine katkı sağ-lamak açısından ve en azından hasar yükünün kontrol edile-meyecek şekilde artış göstere-ceği bir döneme kadar, bir alt limit, yüksek muafiyet ve şir-ketin de koasürans yoluyla ha-sara katılımı sağlanarak bu ri-ziko için direkt şirket sorumlu-luğunun teminat altına alınma-sının daha doğru olacağını dü-şünmekteyiz.

Ülkemizde düzenlenen bazı poliçelerde poliçe özel şartları ile tanımların yorumlanmasın-da yargı yetkisi açısından ya-bancı ülke hukukunun geçerli olacağı ve bu ülkelerin mah-kemelerinin yetkili olacağı be-lirtilmektedir. Bu tip şartların

ülkemiz mevzuatı açısından geçerliliği sıkıntılı olmakla birlikte, gerek sigortacı sigor-talı ilişkileri, gerekse bu tip poliçelerin gelişimi açısından bir engel teşkil etmektedir. Türkiye’de faaliyet gösteren sigorta şirketlerinin düzenledi-ği poliçelerde yargı yetkisi ve-ya poliçe şartlarının yorumu açısından, bu tip özel şartların kullanılmaması gerektiğine inanmaktayız. Teminat altına alınan sorumluluk Türk Tica-ret Sicili’ne kayıtlı olarak faa-liyet gösteren şirketlerin faali-yetleri ve bu şirketlerde görev alan yöneticilerin eylemleriyle ilgili olduğu için, poliçenin kurgusunda ve özellikle sigor-talılar açısından neredeyse hiç bilinmeyen bir sigorta teminatı söz konusu olduğundan, gerek bilgilendirme formlarında, ge-rekse poliçede kullanılan te-rimlerin Türk mevzuatı ile uyumlu olarak tanımlarının yapılmasına özen gösterilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.

Zararın ortaya çıkmasının uzun süre alabileceği bir sigor-ta koruması söz konusu olduğu için, benzer yapıdaki diğer So-rumluluk Sigortaları’nda oldu-ğu gibi Yönetici Sorumluluk Sigortaları’nda da dünya uygu-laması itibarıyla “yönlendiril-miş talep esası” (claims made trigger) kullanılmaktadır. Yeni TTK 1458. madde ile geriye dönük sigorta düzenlemesine izin verildiği için19 ülkemizde 19 İlgili maddenin tam metni için bkz. http://www.verginet.net/dtt/1/6102SayiliTurkTicaretKanunu.aspx

de bu poliçeler “yönlendirilmiş talep esası” ile düzenlenmek-tedir. Ancak, “yönlendirilmiş talep esası”, uygulamanın ilk geliştiği dönemlerdeki haliyle değil, son yıllarda dünya uygu-lamasında kabul gördüğü for-muyla tatbik edilmektedir. Konuyu biraz daha açmak ge-rekirse, düzenlenmekte olan poliçelerde bu esasın karakte-ristik yapısına uygun olarak, talebe konu olan olay ve ilgili zarar, poliçede belirtilen geriye dönük geçerlilik tarihinden (retroactive date) sonra olmak kaydıyla, poliçe vadesinden önce gerçekleşmiş olsa dahi tazminat talebinin sigortalıya poliçe vadesi içinde yapılmış olması şartıyla teminat sağ-lanmaktadır. Fakat sigortalının sigortacıya ihbarı için, poliçe vadesi sona erdikten sonra, bu poliçeler itibarıyla kullanılan Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nda tanınan hakları kısıtlayacak şekilde kı-sa süreler tanınmaktadır. Bu durum her ne kadar “claims made and reported” olarak ad-landırılan genel dünya uygu-laması ile uyumlu olsa da hâli-hazırda kullanılan Mesleki So-rumluluk Sigortası Genel Şart-ları açısından önemli sıkıntılar içermektedir.

Poliçe ile teminat altına alı-nan yöneticilerin poliçe süresi içinde emekli olmaları duru-munda, poliçe süresi içindeki eylemleri ile ilişkili olarak aleyhlerinde sonradan bir taz-minat talebinde bulunulması du-rumunda, artık yönetici olarak

REASÜRÖR

Page 17: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

18

faaliyetleri sona erdiği için, bir başka poliçe ile Yönetici So-rumluluk Sigortası koruması al-tına giremeyecek olmaları da göz önüne alınarak belirli bir süre ile (poliçelerde 6 ile 10 yıl arasında değişen) ilgili poliçeye ihbarda bulunmalarına imkân tanıyan uzatılmış bildirim süre-leri (extended reporting period) sağlanmaktadır.

“Yönlendirilmiş talep esası” uygulaması çerçevesinde poli-çelerde “geriye dönük geçerli-lik tarihi (retroactive date)”, “süreklilik tarihi” (continuity date) veya “devam eden dava-lar” (prior&pending litigation) gibi sınırlandırmalar yer al-maktadır. Devamlılık tarihi ve devam eden davalar sınırlama-sı ile sigortacı, poliçeyi ilk tanzim ettiği tarihten önce baş-layan ve henüz sonuçlanmamış olan tazminat talepleri itibarıy-la kendisini koruma altına al-maya çalışmaktadır. Benzer şekilde, henüz bir tazminat ta-lebi olarak sigortalıya yansı-mamış ama ileride bir tazminat talebine konu olacağı düşünü-len durumların da sigortacıya ihbar edilebilmesi için poliçe vadesi dâhilinde yapılan bu bildirimler itibarıyla oluşturu-lacak “kirli çamaşır listesi (laundry list)”nden poliçe va-desi sona erdikten birkaç yıl sonra (bazı sigorta poliçeleri bu süreyi 36 ay ile sınırlamak-tadır) zaman aşımı süreleri içinde tazminat talebine dönü-şenler itibarıyla, bu taleplerin poliçe vadesinde yapılmış tazminat talebi olarak kabul

edileceği, sigortalının lehine bir özel şart olarak poliçeye yazılmaktadır.

Poliçede yer alan teminat limiti geleneksel olarak poliçe vadesinde sigortacının ödeye-ceği azami toplam tazminat miktarı olarak tanımlandığı için, poliçe vadesi içinde orta-ya çıkabilecek çeşitli durumla-ra bağlı olarak doğabilecek sa-vunma masrafları veya bazı yöneticiler itibarıyla ödenecek tazminatın toplam tazminat limitini tüketmesine bağlı ola-rak diğerlerinin korumasız kalması gibi durumlar da söz konusu olabilecektir. Hasar yü-kü henüz yok denecek kadar az olan Türkiye pazarı itibarıyla şu aşamada bu husus çok bü-yük bir önem arz etmiyor olsa da, icrai görevi bulunmayan, dolayısıyla icrai görevi bulu-nanlara göre rizikosu çok da-ha düşük olan yöneticiler iti-barıyla böyle bir senaryonun gerçekleşmesi durumunda kul-lanılabilecek ilave bir teminat limiti de poliçe düzenlenirken sağlanabilmektedir. Bu ek te-minat çoğu zaman, mevcut düşük hasar ihtimali de göz önüne alınarak ilave bir prim yükü yaratmayacak seviyede-dir.

Yöneticiler çeşitli sebepler-le bağlı ortaklık yapısına sahip olmayan diğer şirketlerde de görev alabilmektedir. Bu gibi durumlarda karşı karşıya kala-bilecekleri tazminat talepleri-nin de poliçe koruması altına alınması önem arz etmektedir. Hâlihazırda Türkiye’de düzen-

lenen poliçelerin hemen he-men hepsinde bu teminat, po-liçelerin kârlılığının yüksek oluşuna bağlı olarak sağlan-maktadır.

Benzer şekilde uluslararası piyasalarda uygulanmakta olan diğer teminat genişletmelerin-den poliçe vadesi içinde yaratı-lan ya da satın alınan yeni bağ-lı ortaklıkların teminata dâhil edilmesi, yöneticiye şirket ta-rafından iflas, ödeme aczine düşme gibi sebeplerle ödene-memiş vergilerden dolayı yan-sıyabilecek sorumluluklar, ke-falet ve teminat senedi masraf-ları, idari para cezaları, acil durumlar itibarıyla sigortacının onayı alınmadan yapılacak sa-vunma masrafları gibi birçok farklı ek teminat ülkemizde düzenlenmekte olan Yönetici-nin Sorumluluğu Sigortala-rı’nda da yer almaktadır.

Ancak, bütün poliçeler iti-barıyla söyleyebileceğimiz or-tak nokta, bu ek teminatların tamamının yurt dışı gelişmiş pazarlarda yaşanan hasar tec-rübeleri çerçevesinde oldukça dikkatli ve korumacı bir yakla-şımla tanımlanarak verilmekte olduğudur. Zaten çok az bili-nen bir ürün itibarıyla ve so-rumluluk kültürünün fazla ge-lişmediği bir piyasa için bu kadar korumacı bir yaklaşımın yeni oluşturulmaya çalışılan bir pazar için çok doğru olma-dığını düşünmekteyiz.

Daha önce de vurguladığı-mız üzere, 1 Temmuz 2012 ön-cesinde yeni TTK ile getirilece-ği duyurulan cezai tazminatlara

REASÜRÖR REASÜRÖR

Page 18: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

19

bağlı olarak daha sık duyul-maya başlanan ve o dönemde genel olarak çekiciliği bulunan bu sigorta teminatı itibarıyla, maalesef o bir yıllık süre için-de yakalanan rüzgarı kullana-cak şekilde desteklenip yeterli tanıtımı yapılmadığı için bu-güne kadar beklendiği ölçüde bir satış artışı yakalanamamış-tır. 6335 sayılı yasanın kabulü ile o çekiciliği yaratan durum-lar da artık ortadan kalktığı için talebi hareketlendirebile-cek çok fazla enstrüman da kalmamış durumdadır. Bu du-ruma bir de mevcut poliçelerin korumacı yaklaşımları eklen-

diğinde, sorumluluk bilinci oturmamış olan toplumumuzda bir müddet sonra tazminat ödemeyen bir poliçe tipi olarak algılanacak bu sigorta koruma-sının gelişimi maalesef olduk-ça negatif etkilenebilecektir.

Sektörün sadece uluslarara-sı şirketlerin ve bu şirketlerde görev alan yöneticilerin düşü-neceği bir sigorta poliçesi ola-rak uzun yıllar sınırlı gelişim gösterecek bir ürün yerine, 1990’larla birlikte kısa süre önce yeni bir ürün olarak lanse edildiği Avrupa genelinde kaydedilen hızlı gelişime para-lel bir gelişimi sağlayacak şe-

kilde, pazara arz edilen temi-natlarda yine kârlılığı koruya-cak ama özellikle ilk yıllarda kabul edilebilir bir ölçekte ha-sar ödemesi de yapacak bir po-liçe yapısını hedeflemesinin doğru olacağını düşünmekte-yiz.

Mahmut SARAÇOĞLU

REASÜRÖR

Page 19: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

20

Hafife Alınan Risk: Sel

wiss Re’nin sel afeti hakkında yayımlanan en son raporuna göre, sel-

lerin yol açtığı ekonomik ka-yıplar, depremlerin neden ol-duğu kayıplarla rekabet ede-cek konuma ulaşmıştır.

Kısa bir süre önce, Kosta Rika’nın, 7.6 büyüklüğündeki depremle sarsılan bölgesine kurtarma ekipleri gönderme-sinden sonra, risk modelleme uzmanları sel riskiyle mücade-le etme konusunda daha fazla veri elde etme şansı bulmuş-lardır. Dünyada her yıl 500 milyon kişiyi olumsuz etkile-yen sellere bağlı hasar taleple-rinde ciddi artışlar gözlenmek-tedir.

1970 yılında, yalnızca sel kaynaklı hasarların neden ol-duğu kayıplar 1-2 milyar Ame-

rikan Doları seviyesinde iken, 2011 yılında bu rakam 15 mil-yar Amerikan Doları’na ulaş-mıştır. 2011 yılında, başta Tohuku/Japonya’yı sarsan ve hemen ardından, aynı bölgede tsunamiler yaratan 9.0 büyük-lüğündeki deprem olmak üze-re, bir çok doğal afet meydana gelmiş, bu durumun netice-sinde doğal afet risklerine bağ-lı ekonomik kayıplar tarihteki en yüksek seviyesine ulaşmış-tır.

Yakın tarihte, Avustralya, Tayland ve Filipinler’de mey-dana gelen sel felaketleri ise, günümüzde sellerin, neden ol-dukları ekonomik kayıplar açısından depremler ve kasır-galarla rekabet edecek seviye-lere ulaştığını göstermekte-dir.

Swiss Re’nin raporuna gö-re, sellerin meydana geldikleri bölgedeki nüfus artışı, sel ris-kine açık alanlarda maddi var-lıkların toplanma ölçüsü ve kü-resel ısınma gibi faktörler, po-tansiyel hasar miktarını arttır-makta, bu bölgelerdeki maddi varlıkların sigortalanabilirliği-ni de zorlaştırmaktadır.

Raporu kaleme alan Jens Mehlhorn, Tayland’da meyda-na gelen sel hasarlarının, si-gortacıların doğal afetlerin neden olduğu hasarlarla mü-cadelesinde karşılaştığı zor-luklara dair eşsiz bir örnek oluşturduğunu ifade etmekte-dir. Mehlhorn’a göre, Tay-land’da meydana gelen 12 milyar Dolar tutarındaki si-gortalı hasarın, sel afetinin ne ölçüde aşırı bir hasara yol

S

REASÜRÖR

Page 20: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

21

açabileceğine dair bir potansi-yele sahip olduğunu belirte-rek, sigortalı hasarın, ülke Mal Sigortaları yıllık priminin %1800’üne ulaştığını ifade etmiştir.

Sigortacıların, ayrıca, ge-nellikle katastrofik olayların (depremler, seller vb) ardından meydana gelen, tedarik zinci-rindeki bozulma gibi sorunları da etkili bir şekilde yönetmele-ri gerekmektedir ki, tedarik zincirindeki bozulma, deprem ve sel afetlerinden sonra ortaya çıkan, sigortacıların aşina ol-duğu bir durumdur.

Swiss Re raporunda, Tay-land’da oluşan sel felaketinin ardından, şirket bünyesinde

görev yapan risk yönetimi uz-manlarının, global tedarik zin-cirinde bulunan endüstrilerin sele maruz alanlarda oluştur-duğu sıcak noktaları belirleme çalışmaları yaptıkları belirtil-miştir. Bu bölgeler nedeniyle doğal afetlerin neden olduğu kayıplar, oluşturulan uluslara-rası tedarik zincirinde meyda-na gelen aksama neticesinde oldukça yüksek seviyelere çıkmaktadır.

Rapor, sigortacılara, yalnız-ca sel risklerine karşı risk minimizasyonu yöntemleri (se-le karşı setler, şehir planlama-cılığı gibi) konusunda yol gös-termekle kalmayıp, aynı za-manda çeşitli ülkelerde uygu-

lanan “Ulusal Sel Sigortaları Programları (NFIP: National Flood Insurance Program)”nı da tartışmaya açmaktadır. ABD’de Başkan Obama tara-fından 06 Temmuz 2012 tari-hinde imzalanan “Biggert-Waters Sel Sigortaları Reform Kanunu” ile, ülkede uygulan-makta olan Ulusal Sel Sigorta-ları Programı iyileştirilerek 5 sene süreyle uzatılmıştır.

Aon Benfield Eylül 2012

Özetleyen: Sami Mert ŞENGÜN

REASÜRÖR

Page 21: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

22

2011 Doğal Afetlerinin Ardından

Çıkarılacak Dersler

011 yılında doğal afetler 20.000’den fazla can al-mış ve 105 milyar ABD

Doları tutarındaki sigortalı hasarla kayıtlara geçen en yüksek tutara ulaşmıştır (Kay-nak: Munich Reinsurance Co.). Hasarların etkilerinin bi-lançolardan ziyade, ağırlıklı olarak gelir tabloları üzerinde görülmesi, sigorta ve reasürans endüstrisinin genel olarak güç-lü bir konumda olduğunu bize göstermektedir. Ancak, birçok reasürör, daha önce görülme-miş ölçekte gerçekleşen afetler ve öngörülenden çok daha ge-niş bir yelpazeye yayılan ha-sarların çeşitliliği karşısında şaşkınlığa uğramıştır.

Örneğin, Tohoku depremi, deprem, tsunami ve nükleer risk teminatlarını etkileyen, üçlü bir hasar olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeni Zelanda Christchurch’de ise sadece on beş ay içerisinde, daha önce saptanamamış olan fay hatları-nın faaliyete geçmesi nedeniy-le, üç ayrı depreme sahne ol-muştur. Son olarak, Tay-land’daki sel, bölgenin ulusla-

rarası şirketlerin tedarik zinci-rinin önemli bir parçası olması nedeniyle, öngörülenden çok daha büyük miktarda Kapsam-lı Kâr Kaybı (CBI: Contingent Business Interruption) hasarı-na neden olmuştur. Bu tür do-ğal afetlerin daima meydana gelebileceği düşüncesinden yola çıkan reasürörlerin, yü-kümlülüklerini değerlendirme-de kullandıkları modelleri yeni veriler çerçevesinde geliştir-meleri beklenmektedir. Reasü-rans şirketlerinin bu tür olayla-ra karşı hazırlıklı olma ve bun-lardan ders çıkarma becerileri derecelendirme seviyeleri üze-rinde etkili olabilecektir.

Doğal afet risklerine ilişkin modellerin geliştirilmesinin ya-nı sıra, reasürörlerin model ris-ki ve modellerin yetersiz kal-dıklarına da vakıf olmaları ge-rektiği düşünülmektedir. 2011 yılında yaşanan doğal afetler silsilesi, modellere yeni özellik-lerin eklenmesi gerekliliğini vurgulamıştır. Standard&Poor’s, reasürörlerin modelleme uygu-lamalarını Kurumsal Risk Yö-netimi (ERM) değerlendirme-

lerinin bir parçası olarak izle-meye devam etmektedir.

2011, Varolan ERM Uygulamalarının Verimliliğini Test Etmiştir

Reasürörlerin bilançolarını

etkileyebilecek olay hasarla-rından kaçınabilmeleri için doğal afetlerin daha etkin bir şekilde modellenmesi büyük önem arz etmektedir. 2011 gi-bi kötü yıllardaki hasar dene-yimleri, şirketlerin ERM uygu-lamaları ve doğal afet yüküm-lülüklerine ilişkin kontrollerini gözden geçirebilmeleri için somut bilgi sağlamaktadır.

Son yirmi yılda risk model-leme uygulamalarında kayda değer bir ilerleme görülmüştür. Ayrıca, reasürörler, yaşanılan doğal afetler nedeniyle edin-dikleri yeni veriler çerçevesin-de farklı uygulamalar geliştir-meye ve bu olaylardan ders çı-karmaya devam etmektedirler. Sigorta ve reasüransın temel unsuru risktir. Derecelendirme şirketlerine göre, kullanılan modellerin yetersizliklerinin

2

REASÜRÖR

Page 22: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

23

göz önünde bulundurulması da risk modellemesinin bir parça-sıdır. Bu anlayış, reasürörlerin risk değerlendirme, fiyatlan-dırma, iş kabulü ve teknik kar-şılık oluşturma hususlarında daha uygun risk limitleri ve marj belirleyebilmelerini ola-naklı kılacaktır. Bu çerçevede derecelendirme şirketi doğal afet riskine ilişkin kontrolleri ERM sürecinin unsurlarından biri olarak değerlendirmekte-dir.

Prim gelirlerinin büyük bir kısmı doğal afet teminatlarından müteşekkil, portföy çeşitliliği daha sınırlı olan reasürörler,

doğal afet yükümlülüklerinin yüksek olması durumunda gö-rece daha fazla doğal afet ha-sarına maruz kalabileceklerdir. Hasarların öz kaynaklara ora-nına bakıldığında, Flagstone Re 2011 yılında en ağır hasar görmüş şirket olarak göze çarpmaktadır. 1. grafikte gö-rüldüğü üzere Flagstone Re’yi Platinum ve Partner Re takip etmektedir.

Modellerin Ötesini Görmek

Tek bir modele hatta farklı

birkaç modele aşırı bağımlılık, reasürörler için sıkıntı yarata-

bilir. Tedarikçi firmaların her bir model güncellemesinde RMS’in 2011’de Kuzey Amerika kasırga modelinin 11. versiyonunu piyasaya sürme-sinde olduğu gibi belirli böl-gelerdeki tahmini hasar veya risklerde çarpıcı değişiklikler ortaya çıkabilmektedir. RMS’in 11. versiyonu 10. versiyon ile kıyaslandığında, bazı durum-larda yükümlülüklerde %10 veya üstü oranda artışlar kay-dedilmiştir.

Yeni doğal afetler meydana geldikçe, reasürörler bu olay-lardan edindikleri bilgileri ive-dilikle sistemlerine entegre

0% 5% 10% 15% 20% 25% 30% 35% 40%

ArgoSwiss Re

Ren ReScor

ValidusAspen

EnduranceAxis

Hannover ReEverest Re

TransatlanticMuhich Re

Montpelier RePartner Re

PlatinumFlagstone Re

Grafik 1: Doğal Afet Hasarlarının Öz Kaynaklara Oranı [2010 Yılı Öz Kaynak Yüzdesi (%)]

Kaynak: Aon Standard&Poor's 2012

REASÜRÖR

Page 23: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

24

ederek, bu bilgilerin hâlihazır-daki yükümlülükleri üzerinde-ki etkisini canlı olarak görmek isteyebilirler. Buna ek olarak, reasürörlerin, bir doğal afet riskinin frekans veya şiddeti konusunda modelleme şirket-lerinden daha farklı varsayım-larda bulunması ve bu hususta kendi modellerini güncelleye-bilmesi de söz konusudur. Reasürörlerin, farklı tedarikçi-lerden elde edilmiş model so-nuçlarının basitçe harmanlan-ması veya daha da kötüsü tek bir modeli gözü kapalı kabul etmekten ziyade, modellere konu olan verileri ve bu verile-rin kendi yükümlülükleriyle ilişkisini çok iyi anlamaları ge-rekmektedir. Doğal afet mo-

dellerinin sürekli geliştirilmesi reasürörler için her zaman bü-yük önem arz edecektir.

Portföy Çeşitlendirmesi Reasürörleri Beklenmeyen Risklere Maruz Bırakmıştır

Global bazda iş kabul eden

kimi reasürörler geçtiğimiz dönemlerde portföylerine coğ-rafi çeşitlilik katmak amacıyla Avustralya ve Yeni Zelanda gibi bölgelere kapasite tahsis etmişlerdir. Ancak, tarihsel olarak sınırlı ölçekte doğal afet hasarına maruz kalmış bölgelerde bile beklenilmeyen büyüklükte hasarlar meydana gelebilmektedir. Geçtiğimiz sene, tüm sigortalı hasarların

%61’i tarihsel ortalamanın sa-dece %13 olduğu Asya-Pasifik bölgesinde gerçekleş-miştir. Tohoku depremi ve tsunamiye bağlı ekonomik kaybın sadece %19’unun si-gortalı olmasına karşın, 40 milyar ABD Dolarına yakın hasar sadece Japonya’da mey-dana gelmiştir. Japonya’nın toplam ekonomik kaybı, nük-leer risk faktörü hariç 200 mil-yar ABD Dolarını aşmıştır. Yeni Zelanda Christchurch’de meydana gelen üç depremden ikincisinin neden olduğu eko-nomik kaybın %80’i sigortalı-dır. Daha evvel modellerde ta-nımlanmamış olan fay hatları boyunca meydana gelen dep-remler, doğal afet modellerinin

0%

5%

10%

15%

20%

25%

30%

35%

40%

45%

50%

Amerika Avrupa Asya Avustralya/Yeni Zelanda

Grafik 2: Hayat Dışı Primler ve Sigortalı Doğal Afet Hasarları

Mal/Kaza Sigortası Primleri Payı (2010)Sigortalı Doğal Afet Hasarları (2011)

Kaynak: Swiss Re Co. Ltd M/L_ Mal/Kaza Standard&Poor's 2012

REASÜRÖR

Page 24: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

25

büyüteç altına alınmasına neden olmuştur. Insurance Europe’un tahminlerine göre, 2011 yılında meydana gelen Yeni Zelanda deprem hasarları-nın %73’ü, tümü yabancı piya-salarca sağlanmış reasürans te-minatından faydalanmıştır.

Standard&Poor’s, birçok si-gorta ve reasürans şirketini Mal Sigortaları’na ilişkin do-ğal afet teknik karşılık uygu-lamaları ve rezerv gelişim ve-rilerini inceleyerek değerlen-dirmiştir. 3 numaralı grafik, re-ferans alınan doğal afetin meydana geldiği çeyrekten 31 Aralık 2011’e kadarki dönem içindeki brüt hasar gelişimini sigorta/reasürans şirketleri pers-

pektifinden göstermektedir. Bu grafik, modellerin bu hususta daha ne kadar gelişmesi gerek-tiğinin bir işareti olarak, reasürörlerin deprem hasarla-rını başta ne kadar düşük tah-min ettiklerinin altını çizmek-tedir. Deprem hasarına ilişkin belirsizlik birçok etkene bağlı-dır, olası bir depremde azami şiddetin düşük tahmin edilme-si, depremin peşi sıra ortaya çıkabilecek tsunami tehlikesi, kümül bilgisinin yetersizliği, CBI (Contingent Business Interruption) yükümlülükleri, artçı sarsıntılar ve zeminin sı-vılaşma tehlikesi başlıca belir-sizlikler arasında sayılabilir (zeminin sıvılaşması, doymuş

zeminin, sertlik ve yapışkan özelliğini kaybedip, sıvıya benzer şekilde hareket etme-sidir). Bununla beraber dep-rem sonrası koşullar da eks-perlerin nihai hasarı değerlen-dirmelerini zorlaştırarak nihai ödemeleri geciktirebilmekte-dir.

ABD’de faaliyet gösteren bazı reasürörler portföylerini çeşitlendirmek amacıyla, ülke genelinde teminat veren ve ağırlıklı olarak daha detaylı ve-riler çerçevesinde modellenmiş olan kıyı şeridi kasırga işleri yazan sigorta şirketlerinden zi-yade, daha küçük bölgesel si-gorta şirketlerine yönelmişler-dir. Ancak bu reasürörlerin

-20% 0% 20% 40% 60% 80% 100%

Irene Kasırgası

Ocak 2011 Avustralya Seli ve Şubat 2011 Yasi Hortumu

Tayland Seli

Mart 2011 Tohoku Depremi ve Tsunami

Nisan ve Mayıs 2011 Amerika Fırtına ve Hortumları

Şubat 2011 Yeni Zelanda Depremi

Haziran 2011 Yeni Zelanda Depremi

Grafik 3: Belli Başlı Doğal Afet Hasarlarına İlişkin Brüt Hasar Gelişimi(İlk Çeyrek - 31 Aralık 2011 Arası)

Standard&Poor's 2012

REASÜRÖR

Page 25: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

26

2011 yılında kasırga hasarla-rının beklenenin altında, tay-fun ve fırtına hasarlarının ise tam tersine çok yüksek dü-zeyde gerçekleşmiş olması sebebiyle yaşadıkları dene-yim, bu tür yükümlülüklerini etkin şekilde yönetebilmeleri için modellerde güncellemeler yapılması fırsatını ortaya çı-karmıştır.

Tayfun hasarlarının şiddeti genellikle kasırgalara göre da-ha düşük olmakla beraber, 2011 yılında sıklıkla meydana gelen tayfun hasarlarının top-lamı kasırga hasarı ölçeğine ulaşmıştır. Kasırga sezonu bo-yunca toplam on sekiz kasırga meydana gelmesine rağmen, ki bu ortalamanın üzerinde bir rakamdır, bunlardan sadece üçü ana karaya varabilmiştir. RMS’in uzun vadeli verilerine göre karaya ulaşma ortalaması 6.3’tür. Ayrıca bu üç kasırga-dan yalnızca Irene kayda değer bir hasara sebep olmuştur. Bu süre zarfında, ABD’nin Güney ve Orta Batısı son derece aktif bir hortum sezonunun etkisi al-tında kalmış, ekonomik hasa-rın 46 milyar ABD Dolarına varmasıyla yeni bir rekora ula-şılmıştır.

Insurance Information Institute, 2008-2011 yılları arasında Amerika’da meydana gelen sigortalı hasarların başlı-ca sebebi olarak konvektif fır-tınaları göstermektedir. Fırtı- : Konvektif Fırtınalar: Yeryüzünün ısısı ve neminden etkilenerek ortaya çıkan ve genellikle aşırı yağış, dolu ve hortum üreten fırtınalardır.

naya bağlı hasarlar toplamda 60 milyar ABD Doları civa-rındayken, kasırga hasarları sadece 20 milyar ABD Doları tutarında kalmıştır. Modelciler dikkatlerini risklerde küme-lenme üzerinde yoğunlaştır-maktadırlar. 3. grafikte görül-düğü üzere, hasarın beklene-nin üzerinde bir kapsam ve coğrafyaya yayılmış olması, hasar sonrası artan inşa mali-yetleri, tasfiye maliyetleri ve muhteviyata ilişkin belirsiz-likler hasarın ilk çeyrekten sonraki gelişimine etkide bu-lunmaktadır.

Küresel Tedarik Zinciri, Reasürörlerin Yükümlülüklerinde Belirsizlik Yaratmaktadır

Birbirine bağlı tedarik zin-

cirleri, Tayland’daki sel sonra-sında CBI açısından şaşılacak derecede yüksek hasara sebebi-yet vermiştir. Munich Re, ilk tahminlerinde, 10 milyar ABD Doları tutarında sigortalı hasar öngörmektedir ki CBI hasarları bu tutarın kayda değer bir bö-lümünü oluşturmaktadır. Artan küreselleşmenin, reasürörlerin doğal afet modellemelerinde hesaba alınması oldukça zor-laşmıştır. Standard&Poor’s’a göre, reasürörler gerçek CBI sorumluluklarını saptayabile-cek seviyede veriye sahip ola-mamaktadır. Birçok reasürörün yıllardır CBI teminatı veriyor olmalarına karşın, ancak yakın zamanda müşterilerinden kap-samlı veri talep etmekte oldu-

ğu gözlemlenmektedir. Bu da reasürörlerin artık yükümlü-lüklerini takip edebilmek için daha fazla bilgiye ihtiyaç ol-duğunu kavradıklarına işaret etmektedir.

Önümüzdeki dönemde, reasürörlerin yetersiz model-lenmiş risklerden kaynakla-nacak büyük hasarlara uğra-maması için, doğal afet model-lerinin küreselleşmeye ayak uydurması gerekmektedir.

Tayland selinin 2011 yılı boyunca çok yavaş gelişmesi-ne rağmen, hasarın ölçeği reasürörler için sürpriz olmuş-tur. Hâlihazırdaki doğal afet modelleri ciddi bir sel tehlike-sini öngörmüş olsa bile, böl-gedeki sanayileşmenin kap-samı hakkında veri eksikliği nedeniyle sigortalı hasar mik-tarını tahmin edememiştir. Bu nedenle hasarın maliyeti, reasürörlerin bölgeye ilişkin yükümlülük hesaplarına yansı-tılmamıştır. Örneğin Japon-ya’daki bilgisayar üreticilerine dünya genelinde CBI teminatı veren Avrupalı reasürörler, sedanların tedarik zincirinin kritik kısımlarının ne ölçüde Tayland’da gerçekleştiğini göz ardı etmişlerdir.

Öngörülemeyeni Öngörmeyi Başarmak

Standard&Poor’s, son dö-

nemde yaşanan doğal afetler-den kaynaklanan tecrübelerin varolan modellere yansıyaca-ğını öngörmektedir. Doğal afet teminatları tabiat olaylarının

REASÜRÖR

Page 26: REASÜRÖR - Milli Re · cekleri interaktif bir tartışma ortamı oluşturma temeline da-yanmaktadır. II. Dünya Savaşı’na kadar Birlik’e katılım, münferit si-gorta şirketi

27

belirsizliğine her zaman maruz kalacaktır; ancak sektör, yeni ve beklenmedik hasar kaynak-ları konusunda daha bilinçli hale gelmiştir. Mevcut durum-da, birçok reasürör global te-minatlı anlaşmalarında limitle-ri aşağı çekmekte ve her bir bölge için verdikleri teminatla-ra ilişkin yükümlülükleri ko-nusunda daha fazla şeffaflık talep etmektedir.

Küreselleşmiş bir dünyada reasürörler doğal afet model-lerindeki değişikliklere ayak uydurmalıdırlar. Reasürans piyasası, geçmişte de sel, hor-tum ve deprem gibi hasarlar yaşamıştır. Ancak artan küre-selleşme, sosyoekonomik şart-

lar ve hasarların daha karmaşık hale gelmesi (toprak zeminin sıvılaşması vb.) gibi değişken-ler ileriye dönük zorluklar içermektedir. Modelleri ve bu modellerin sınırlarını anlama becerisi gelecekte daha da önemli bir hale gelecektir. Mo-delleme şirketleri doğal afet modellerinin gelişiminde mu-hakkak ki etkin rol oynayacak-lardır ancak; model sonuçları-nın ERM içinde değerlendiril-mesi ve modellerin yetersizlik-lerinin kavranması reasürörler açısından her zamankinden daha kritik bir önem taşıyacak-tır.

2011’deki doğal afetler reasürörlere etkin bir risk yö-

netimi kültürünün, modelleri kullanmak kadar hayati oldu-ğunu öğretmiştir. Derecelen-dirme açısından bakıldığında, risk kültürü ve ERM değerlen-dirmelerinin, riskler ve yazılan işler küreselleştikçe daha da önem kazandığı görülmekte-dir.

Global Reinsurance

Highlights 2012

Çeviren: K. Ceren DEMİRTAŞ

REASÜRÖR