Upload
dangnga
View
214
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Salim Koçak
- şiirler -
Yayın Tarihi:
12.4.2006
Yayınlayan:
Antoloji.Com Kültür ve Sanat
Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerineaittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyetiyasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Budoküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veyatemsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılmasıkopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu vetaraf değildir.
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Acıyla Aşılanmak Ne Güzel
Bırak, olmadık işler açılsın başımaTaştan taşa çalsın talihimYalnızlık dehlizinde dolaşayım yıllarcaDalından düşmüş yaprakYuvasını kaybetmiş kuşİşte o zaman bir çiçek olurO zaman açarım ap ak.
Koyver keder beni bulsunHayatın acısı, ıstırabı, çilesiÖmdümün böyle geçsin yarısıVarsın yarım kalsın filesi.
Yalnız neş’e sevilmezYalnız sevinç sevilmezEğer sevebilmişsek burları biz deNe gökte acı kalırNe yerde.
Yaşamak acı çekmektir türdeşimNe salt gülüp oynamakNe keyif sürmekAcıyı kanıksamışsak eğerİşte o zaman çözülür yumak.
Acıya aşılanmak ne güzelAcı siler o zaman acılarıVe çıkarır acı olmaktanÇıkarır onları.
Eğer aşılanmışsan acıyaAcı çekmek mutluluktur türdeşimMutluluk re bir hayaldir o zamanNe bir serapMutluluğaMutluluğa dönüşmüştür ıstırap.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Adam Olmak
Hem adam olsun ister, hem adamdan saymayızÇocuk bu der, geçeriz... bilgiçlikten caymayızBöyle gidersek ağam, bu iş nasıl olacak...Sen ben adam olmazsak, çocuk nasıl olacak
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ağaç Yaşken Doğrulur
Ağaç yaşken eğilir diye diye eğdinizYeterli bulmadınız, ruhumuza değdinizHiç eğilmek yok artık, ağaç yaşken doğrulur,Yeter artık, doğrulduk, farkında değilsiniz.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ağaçlar Her Yaşta Çiçek Açar
Bir güzel gördüm...Duru, masum ve dahi mahzundu,Eli kınalı...İnce belli... belinde kuşağı vardıBir güzel gördüm,Burnu hızmalıydı.
Bir güzel gördüm,Kadife tenli, esmer, servi boyluyduYürüyen, salınırcasına...EndamlıBir güzel gördüm, ruhumu göklere salarcasına.
Bir güzel gördüm, zekîBakışları can dolu...İnanmışım her zaman zekîye,Güzellikse sevdiğim gibi...Artık bir şey kalmaz geriye.
Galiba hoşlandım ben o kızdanNe yaşım aklıma geldi, ne başım...Yorgun düşmüşken hayatın hızındanVe de yeniden açmak isterken bahar dalları gibiDeğişti bakışım.Rüzgâr coşar, güneş batar, yıllar kaçarİtirazım yok,Ağaçlar her yaşta çiçek açar.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ağla Çocuğum
Ana döverçocuk bakarbaba söverçocuk şaşarÇocuğun yüreğinde dünyalar kanar.
Güçlünün güçsüze el kaldırmasıdır buve de aman diyene kılıcın kalkmasıbüyük balığın küçük balığı yutmasıVe nihayetbüyük zaferi aczinkaba kuvvetinşiddetin.
Ağla çocuğumsen ağlaamakendin için değil çocuğumbizler için ağla.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ağlamayı Öğrendin mi Artık
Biliyor musun,Ben dün, doğup azcık da büyüdüğüm köyümdeydim, sevgiliDoğduğum evin önünden geçtimTaş duvarlar, yeşil pencereler ve soluk kafesimizbana gülümsedi.Buruk ve hüzünlüydülerArkadaşlığımız bu kadar mıydı der gibiArkadaşlıklar artık uzun ömürlü değil, be sevgiliArkadaşlıklar artık uzun ömürlü değilŞunun gibi, bunun gibi.
Salıncaklar kurduğum ceviz ağacımızın altına gittimve gölgesinde ağladımağladım ve mutlu oldumBiliyor musun, ağlamak mutluluktur, sevgili
Ağlayamayanlara hep üzülmüşümdür benduvarları bile olamayanlara boş evlerinüzülmüş, onlar için de ağlamışımdırAğlayabilmek, mutlu olabilmektir be sevgili,ağlayabilmek mutlu olabilmektir.Biliyor musun,Ve ağlamak biraz ekmektir insana, biraz katık.Ya senden n’aber sevgili?senden n’aber?Ağlamayı öğrendin mi artık?
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Akşam
Akşam yine elendi, ıssıslaştı kuytularAşıklar yola düştü, ihtiyarlar yatağaKalbleri sarıverdi bir takım buruntularAkşamcılarsa daldı o âşina sokağa.
Akşamları hiç bilmez bu kentin insanları,Akşamlar ki garibe en sıcak sığınaktır,Sebilden tek örtüdür onun bütün anları,Tadı bu akşamların, doyarak ağlamaktır.
Ben böyle zamanlarda şarkıları anarım,Şarkılar ki akşamın hüzünlü nağmeleri,Bakarım aynalara, ak saçımı tararım,Akşamı akşam yapan, hasta inlemeleri.
Akşamın hastaları sabahı iple çeker,Akşamlar bitmek bilmez, saatler donakalır,Geçen saniyeler ki sayılır birer birer,Bir akşam daha biter, hevesler donakalır.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Anne O Ne?
“Anne, o ne? ”Çocuk soruyordu,Otobüs gidiyor, çocuk soruyorduAnnesinin kucağındaÇocuk soluyordu.Anne dalgın, düşünceli, yorgunÇocuğu duymuyordu.Çocuğun yüzü solgun, sesi de solgunÇocuk soruyordu.
“Anne, o ne? ”Anne dalgın, düşünceli, meşgûlAnne çocuğu duymuyordu.
“Anne, o ne? ”anne indirdi soran elihızla, hınçla, öfkeylebir ses geldi başka çocuktan“Bu kadın deli”
Anne, çocuk ve soruKarışmıştı birbirineNe anne sorudan haberdarNe de çocuk suskunluktan“Anne, o ne? ”Yanıtsız kaldı soru,Ve çocuk çekildi çocukluktan.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ben Büyümek İstemiyorum, Baba
Ben büyümek istemiyorum, babaİstemiyorum baş olmak, başkan olmak...Yaşım alıp gitmesin başını.Kötüyü, çirkini, savaşı tanımakBilmek istemiyorum düzenbazı, hileyi, entrikayıDahası kara parayı, ak parayı,Bilmek istemiyorum kaynayan kazanları,Kendini adam sananları, hırsızı, alçağı, düzerbazıİkiyüzlüleri, dönekleri, haydutları, kalleşleri ve de şaklabanlarıBilmek istemiyorum yeşil vâdileri yeryüzünden kovanları.Ben, çocukluğumun aydınlığında kalmak istiyorum, babaÇocukluğumun pembe ovalarında...Ve ben çocukluğumun ılık denizlerinde hep çocuk kalmakVe hep kirlenmiş sahilden uzak durmak,Ufka kulaç atmak, güneşe koşmakVe hep çocuk kalmak, baba,Ve hep çocuk kalmak.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Berduşun Öyküsü
Ben yalnızlıklar çocuğu, yurtsuz bucaksızBen hem ninnisiz büyüyen, hem de kucaksız
Berduşu kaldırımların parasız pulsuzVe uyuyan sokaklarda çeketsiz çulsuz
Ben hem ağrısı hem sevinci gecelerinŞaşp düştüğü yazmak için hecelerin
Ve hiç bıkmadan taşıyan sırtında arşıVe sabah akşam dilinde kaldırım marşı
Kaldırımlar ki tek yatağı gecelerinÇözüldüğü yer sırların bilmecelerin
Sırlar ve bilmeceler ki her biri bir dağBu çağ onları bilmez bu çağ başka bir çağ***Ben işte bunları sayıklarım her geceÖyküsün dinlerim taşların hece hece
Her an boğazımda bir şeyler düğüm düğümBeynimle ruhum dolaşık tam bir kör düğüm
Ne zaman çözülür bendeki bu muamma?Bin canım kurman geceler gibi yanmaya
Farkım da yok ki ah ayakta gezen taştanBeni tekrar doğur ana ninni de baştan
Ve iki yıldız arası salınca’mı kurDualar oku sürekli, yanıma otur
Ve kucağına al koy musalla taşınaAna, uyuyayım biraz Allah aşkına.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bilinç İle İçgüdü
Denizaltılar yapmışızDalmak için denizeBalıklar hâlimize gülüşmüşDalarak en derine
Göklere tırmanmışızKuşlara inat, uçaklarlaKuşlar gülüşmüşler hâlimizeTakla üstüne takla
Ampuller ampuller yapmışızKaranlığı yenmek içinYarasalar uçuşmuş bu kezZifiri delmek için
Ne arı bilincinde yaptığı balınNe karınca çalışmanınNe de kuş, ötüşününBiz bilinç diye tutturmuşuzOnlarsa içgüdüGülüşün bakalım, hâlimize gülüşün.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Bizi Ayrı Sansınlar
Bırak, koyver peşimi, uzaklarda kalayımUzaklar seni bende yaşatan mekânlardırÖzlemim çılgınlaşsın, seraplara dalayımBöylesi ayrılıklar hayat veren anlardır.
Ne güzelmiş sevdiğim, senden uzakta olmakSenden uzak oldukça sana daha yakınım,Hüznüm coşmaktır benim ve de hazlarla dolmakÖyleyse aya olsun, dolu dizgin akınım.
Uzaklar ki bir sükût, ruhsuz cana can katan,Bırak ayla güneşi, yerlerinde kalsınlarGel bir destan yazalım sevgimize adananBırak böyle kalalım, bizi ayrı sansınlar.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Che
Ben bir antimarksistAntikomünistSelâm Che GueveraSelâm komünist!
Selâm, ayak bastığın dağlarayürekteki ateşeYıldıza aya güneşeSelâm silahtan çıkan ateşe
Ey Che!Ferman kahpeninse dağlar senindirÖlen ölür, kalan sağlar senindirYiğit eli örmüş ağlar senindirKalk artık kalk, doğrul ve davranDönmüyor, dönmüyor, soysuz bu devran
Selâm olsun, selâm olsun kahpe dillereSelâm olsun, kelâm olsun kahpe ellere
Che,Hem de yiğitçeGüneşe koşarak gittinseni öldü sandılaroysa güneş oldun, yıldız oldun ve de ayhem ok oldun, hem çeken el, hem de yayvay anam vay, vay anam vay!
Ey Che!Şânlar diktin, yürek ektin, daha neÇınarlarca durup durup yeşereYeter artık, yeter artık, yeter be!Kalk gel artık oynayalım köçekçe.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Çocuğum
(oğluma)Gel uçurtman olayım, uçur beni göklereTut beni ellerimden, koşalım meleklere
Beni de al ne olur, o canım rüyalaraGel birlikte dalalım, çocuksu hülyalara.
Atçılık oynayalım, bazen de çelik-çomak,Ah çocuğum, ne güzel salıncakta uyumak!
Sen padişah ol devler ülkesine, ben cüceKoşalım Kaf Dağı’na uykumuzda her gece.
Böyle çok güzelsin çocuğum, büyüme sakınBüyürsen devler ülkesine başlamaz akın.
Düş senin, hayal senin, hülya senin çocuğumAşk senin, sevgi senin, kucak senin çocuğum.
O kucak ki sımsıcak nefes dolu çocuğumNe güzel büyümemek, çocuk kalmak, çocuğum.
Ah, ne yazık, büyüyüp göreceksin, bu kesinNe oldu’nu yavrucu’m, şunun bunun herkesin.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Denizin Aşkı
Hava ılık, deniz uykuda, mehtap aşk doluSıçradım evimden soluğu sahilde aldımÖnce bir çay bahçesi ve bir demlik çaySonra gözlerimle denize daldım
Bedenim kıskandı gözlerimiCan attı sularda gezinmek içinSıçradım masadanSoyundum çarçabukSuda buldum kendimi
Suyla oynaştım, ayla oynaştımBalıklarla, yıldızlarla oynaştımKoyverdim kendimiHazlarla dolup taştım
Ve çıktım kumsala salına salınaUzanıp koyvermişim çakıllara kendimiÖnce bir dalgaBir dalga dahaAldı götürdü beniAldı götürdü uzaklaraNerden bilirdim denizinÇakıllarla seviştiğini...
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ekmeğe Katık
Bırak öğütülsün talihin acının çarklarındaFırtınalar kayaya çalsın acımaksızınBalçık da çarpıla çarpıla sertleşir türdeşimAncak sert topraklara sağlam temel atılırKorkma yüklen acıları, yüklen kardeşim
Yatır gitsin ham benliğini örsün üstüneBalyoz insin her an duraksamaksızınAcıyı, ıstırabı, sabrı bürün üstüneÇatlamayan tohum yeşermezDemir çelikleşmez gereği olmaksızın.
Acının yıldırımları aydınlatsın yolunuKederler, elemler çiçek açsın bahçelerindeÇileler seni bulsun, mûsibetler seniKoyver, kilit üstüne kilit vurulsunPas tutsun neş’e, kelepçelerinde
Sabrın aydınlığında eritebilmişsen acıyıAcı, acı olmaktan çıkar türdeşim artıkVe acı o zaman dağları deler, dönüşür varırHem yüreğe haz, hem ekmeğe katık.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Fetih
KonstantiniyyeNâm-ı müstakbel; İstanbul...
Bir yürek çarpıyordu güm ha gümBir kutsal heyecan esiyordu göklerdeEsip de eriyordu beyninin dehlizlerindeOnun kılıcını bekliyordu yedi düğüm.
Oradaydı taşıyla toprağıylaAlnının akıyla, karasıylaOrada düğümlenmiş yeryüzüOrada düğümlenmiş gökyüzüÇözeni yok, çözebileni yokGülmüyordu yüzü.
Konstantiniyye’yi kurtar diyordu sesBir nefes ki ruhunda geziniyorduOnu devralan kuluHem mutlu kılmıştı PeygamberHem kutlu.
Bu merkez beldeHem karaların hem denizlerinGöklerin dehlizlerinOlmadıkça eldeNe dünya yeni bir doğuma gebe kalırNe de arılar çiçeklerden bal alır.
Öyleyse başlasın akınlar doğru sonsuzaAtlılar atlansınToplar toplansınBir hisar yapılsın hisara karşıAğızlarda tekbîr, dillerde cihan marşıYürüsün leventler, yürüsün başlarYolda yensin, yolda yensin aşlar.
Artık duymakta Bizans sesleriİmdada çağırıyor papayı“Allah, Allah” haykırışları göklerdesilinme korkusu sarıyor yürekleriAteşse bacayı.
Bir tarafta bacayı saran ateşBir tarafta nûrlu ateşBu ateş Rum Ateşi değilBu ateş güneşe eşSerinlemek istiyor Haliç’in sularındaVe gezinmekSonsuza dek gezinmekKuytularında.
Mevsim, bahar başlangıcı
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Çiçekler süslemede karalarıGünlerden CumaGenç Mehmet çadırında sabırsızBir aşağı bir yukarıAdımlayıp dururYarmak için suları.
Ve sonra secdeye varan alınTanrıya açılan ellerTa derinliklerde çınlayan sedâ“Konstantiniyye elbette fetholunacaktır efendiler!Onu fetheden emîr ne güzel emîrVe onun askeri ne güzel asker! ”
Zafer hem silâhın,Hem inancın ucunda artıkNe Harun’un hazineleriNe sofraların kuş sütleriİnançtır, inançtır ekmeğe katık.
İlk top Sen Rumen kapısında patlarŞu bizim Topkapı’daToplar topları kovalargedikler açılır Konstantiniye surlarındaDerinden derineDerken, ok sağanağı başlar göklerdenŞu bildik yağmur yerine.
Gayrı ok toplar Bizans’ın açılan elleriTers esmeye başlar Bizans yelleri.
Ama gel gör ki zorluyordu BizanslıZorluyordu genç Mehmet’iSultan Mehmet’in askerleriniKutlu askerlerini.
Boğaz’ın suları akıyorZaman akıyorduTürk sultanı sabırsızTürk sultanı atınıSulara salıyorduPeşindense sultanın erleridüşlere dalıyordu.
Derken, bir dîvan kurulur hesabı görmek içinBir dîvan ki zaferi örmek içinHalil Paşa çıkar, çekilelim der geriyeMümkünsüzü mümkünlü kılamayız derİmdâdına koşanlar varmış Doğu Roma’nınMurâdım budur der.
Ne Molla Gürâni kulak verir bu yargıya
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ne Ak ŞemseddinAskerle silâhsa onların imdadına koşanDer ki Sultan MehmetBizimki de din.
Öyleyse ya kırılacak zincirleri Haliç’inYa gemiler indirilecek kara adlı denizdenYüreğine Haliç’in.
Çakan şimşek genç adamın beynindeKara bulutları haber verir göklerden yağacakVe İstanbul’a gebe kalır KonstantiniyeTürk’e vatan olacak.
Bir geceÂyetler okunurken hece heceDavullar vurulur, borular öterSesler yükselir göklereAllah-ü ekber, Allah-ü ekber!Gökler inler, karalar inler, denizler inlerLâilâheillallah!Tepelerde dağlarda yürümüştür gemilerBir komut üzerine, ya Allah!Doğu Roma uykudadır henüzBir uyanış uyanır ki ta yüreğinden inilder.
Ne zincirler para eder Haliç’e çekilenNe geçilmez sanılan surları...Gayrı Türkler Garbın kalbindeGüneş adamınsa bir elinde atıBir elinde Bizans’ın yularıBizans çökecekVe temizlenecek yeryüzünün urları.
Ama son bir şans vermeli Doğu Roma’yakana bulanmadan Altın BoynuzHem uygulamalı dinin hükmünüHem de daha yakından bilmek gerekdüşmanının gücünü.
Derken, bir elçi salınır yanlarınaDenir ki gelin siz siz olunBoyun eğin Osmanlı’nın kılıcınaVe insan aklıylaÇoluk-çocuk hatırına.
Ne akıl kâleye alınır, ne çocuklarNe Osmanlı’nın gücüÖyleyse yaklaşmaktadırYaklaşmaktadır bahar günüYaklaşmaktadır Türk’ünHiç bitmeyecek düğünü.
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Tarih, Mayısın yirmidördüNikâh kıyılmıştır bile gencin otağındaYere göğe ilân edilir:Yirmidokuz Mayıs, düğün günüRüzgâr adamın askerleriBin kez daha dirilir.
Artık bayram var şark cephesindeSeyran varKılıçlar bilenir, inançlar bilenirKonstantiniyye gitti giderDoğu Roma imdat dilenir.
Dervişler, şeyhler, velîler, pîrlerUçuşurlar göklerdeUçuşurlar birer birerHedef verilir şehrin burçlarıNe güzeldir o, elinde sancağıylaOnurlandıracak burçları.
Birler bin olurBinler birDudaklarda tekbîrBizanslı’nın dudaklarındaysaBizans’ı bekleyen son“Kirye Eleison! Kirye Eleison! ”Zafer filan değil dilekleriSadece silinmemek cihandanOysa bükülecek bilekleriKazınacak cihandan.
Ne Haçlılar yetecek kurtarmayaNe onların kanlarıSökülecek oradan, sökülecekVe susacakAyasofya’nın çanları.
Zaman, yirmisekiz Mayıs akşamıGüneş batmak üzereGüneşle birlikteBizans batmak üzereBir yanda sevinçBir yanda korku dolar yüzlere.
Artık ne uyku var o Kartal’da ne durakErler sabırsız, atlar sabırsız, deniz sabırsızNe zaman sökecek şafak?
Öyleyse işte ötüyor horozlarHem şafağı muştuluyor hem zaferiPür inanç saldırıya geçiyor
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Osmanlı’nın her neferi.
O gün en güzel gündüHem karaları çöktü Bizans’ın, hem denizleriParmağı şimşek olmuş, komut veriyor komutanDaha ileri, daha ileri!Ya ben şehri alırım, ya şehir beni.
Artık ne yağan taşlar kâr ediyordu Bizans surlarındanNe uçuşan oklarBir baş düşerkenBin baş doğuyorduTarihin surlarından.
İşte Bizans düşüyor, gözyaşları döküyorBelki yükselir sular, akan gözyaşlarıylaAman diyor sultana, önünde diz çöküyorTarih oluyor Bizans, taşları başlarıyla.
Yiğitler salkım salkım tırmanıyor surlaraTaştan kale değil bu, etten kaledirNe yıkılır boydanboyaNe çöker, devrilir.
Bir el uzanır rüzgârın yaladığı burcaBir bayrak dalgalanır sımsıkı bir avuçtaDeniz çatlar, rüzgâr çatlar kahrındanŞehit düşer Ulubatlı HasanVe yalar duvarları ılık bir kan.
(O kan benim değilo can benim değilöyleyse eğil kör talihimdiz çök önümdeve eğil!)
Kıtalardan selâm var Ulubatlı Hasan’aCedlerinden selâm varArtık kuşlar başka öter İstanbul’daÇiçekler başka açar.
Yirmidokuz Mayıs bindörtyüzelliüçün şafağındaHem de Sultan Mehmet’in gepegenç çağındaÇökertilir Bizans, çökertilir Sâlip, çökertilir orta çağGümber gümbürVe dünya yeni bir sese kulak verirGür mü gür.
Ne beklenen meleklerden ses var artıkNe Ayasofya’nın çanlarındanArtık tek bir ses duyulur oradanTekbîr sesleri sonsuza dek
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ve ezan.
O belde demişti yüreğiO belde kutlu beldeBinyüzyirmibeş yıllık KonstantiniyeBoşa çekmişti küreği.
İşte Sultan Mehmet Topkapı’dan giriyor İstanbul’aVe teslim almak üzereSürüyor atını Ayasofya’yaAyasofya!Tanrının eviİniyor sultan Mehmet atındanİniyorGöğün yedinci katından.
Dokuzyüzonbeş sene, kilise olarak geçen zamanVe bindörtyüzelliüçün şafağındaBaşka bir ses duyulur Ayasofya’danNe bilinmezden gelen bir sestir bu, ne bir zanAllah-ü ekber diyor ezan.
Fetih!Tamamlanmıştır fetihİstanbul’da TürklerMüslüman Türkler gezinmekteler artıkBayrak, Türk bayrağıSancak, İslâm sancağıŞan kazandırıyor Sultan Mehmet’e fetihŞanların en büyüğünüFâtih!
Artık ne kaybeden olur, bulunan İstanbul’uNe İstanbul aranır.Bir hilâl dalgalanır yedi tepedeHâlâ ve hâlâ dalgalanır.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hatırlar mısın?
Acaba sen de hatırlar mısın?Bir zamanlardı...Taa fi tarihinde...Kadın sesi o zamanlar daha güzeldi be sevgiliSenin sesin bile o zamanlar daha güzeldi.O bir ninniydi bazen beşikte, sırtta, salıncakta,Bazen yağmur kokan toprakta bir türkü...Bazen de ağıttı, maniydi, gözyaşıydı hatta.Yine hatırlar mısın acaba? ..Bazen de sevişmelerin tadında bırakılan yüzü..
Ben o sesleri çok özledim be sevgiliBen o sesleri çok özledimArtık dört yanımız ağıt olduArtık üstüne bile ağıt yakılmayan ağıtlarla doldu dünyamız.SevgiliParçalandı sazımız.
Hatırlar mısın yine? ...Yine bir zamanlardı...Para sesi bu denli yüzsüz değildi be sevgili!Hışırtısı bu denli duyulmazdı uzaklardan,Bu denli acıtmazdı kulaklarımızı,Salyası bu denli dökülmezdi dudaklardan.
Dedemin ellerinde hiç bu denli onursuz olmadı paraÇoğalma uğruna hiç bu denli paralamadı kendini.İşte ben var ya, dedemin ellerindeki o paranın sesini çok özledim be sevgiliElma şekeri almak için verilen harçlığımın sesini.Ve ey sevgili, hiç bu denli önüne geleni yenmedi paraHiç bu denli galip gelmediBiliyor musun, yenilen kimdi? ...
İyi de, acaba hatırlar mısın yine?Galiba bir de su sesi vardı be sevgiliHani, nicedir işitmez olduğumuz...Çoban çeşmelerinin, taşlı derelerin, yosunsuz ırmakların sesi...Ben, köyümdeki derelerin şarkılarını çok özledim be sevgiliÇok özledim bana anlattıkları öyküleri.Biliyorum,Adım gibi biliyorumHepsi de mahzun, şarkısız, türküsüz şimdilerde.Oysa şarkı, oysa türkü, oysa güzel sesler eğer işitilirse vardır be sevgili.Nesini dinleyeceğiz ki yiteninArtık sıra, yeni bir ağıt yakmada şimdi.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Hayat
ne başladığını bildiğimiz şeydirne bittiğinine de.........yitip gittiğini
farkında değiliz heyhatiki bilinmezin arasındabilinmezleriz
bilinmezlik kigerçeklikyegâne hakikat.........fesleğenin sakladığı giz gibi
ne sudan haberdarız ne ateştenaldık başımızı gidiyoruzgaliba birlik oluptürdeşimhayatı çiziyoruz.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Irak'ın Çocukları
Seni kurtarmaya geldiler, çocuğum...seni sevmeye geldilerBaban da kurtulacak, annen de çocuğum...Gökler, denizler, okyanuslar deldilergeldiler çocuğum, işte geldiler...
hem de şekerle, oyuncakla, çikolatayla geldilerdahası; suyla bile geldiler,sevdiler, okşadılar, selâm verdiler...Belki yabancı, belki eldilerbelki artık güneş değildi doğan, güneş değildi batanbombaların aleviydi amaama çocuğumyine de sana hediyeler verdiler...
sense çiçek verdin onlarael sıkıştın, ellerini sıktıngülücük verdin, öpücük verdin, sevgi verdinçünkü kurtaracaklardı seniçocuğum,umut bahçelerinden umutlar derdin.
Yerleştiler bağına, bahçene, 26 toprağınaEvine barkına, caddene sokağına...Fotoğraf çektirdiler seninleGülücükler bile dağıttılarSizleri salıncaklara bindirdilerVe sizlerle çak yapıp, çocuğum,top oynayıpÇember bile çevirdiler
Bir gün, üç gün, beş gün derken...Sen ninnilerini dinler, okuluna giderken...ve de başka diyarlarda çocuklar mutluykenKara bulutlar kapladı gökyüzünüKara bulutlar kapladı yeryüzünüTank adlı kuşlar geldi, korktunGörmemek için hiçbirini ellerinle kapadın yüzünü.
Artık cehennemdi gelen... geliyorduKaf Dağı’nı ateşler sarmışLavlar yakıyor, eritiyor, deliyorduGözlerin kamaşmıştıSıcağından yanakların eriyordu.
Ah çocuğum, güzel çocuğum, canım benim!Yine kanmıştın şekere, çikolotayaBir selâma, bir kelâmaYandırmışlardı seni, çocuğumÇünkü,sen çocuktun, çocuğum.
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ne hayallerin vardıNe düşlerin, gerçeklerinAnne kucağın, okuma aşkın, yaşama sevincin...Hepsine birden kıydılarÇocuğum,Hepsinin farkındaydılar.
Kiminizin ruhu bile kalmadı,göklere uçtuölümü bile anne kucağında olmadı.Aldılar annenizin, babanızın elindenSizleri bile onlara çok gördülerÇocuğum,Onlara da -siz henüz bilmezsiniz, bilemezsiniz-Ne çoraplar ördüler.
Siz yine de bilmeyin başlarına geleniDuymayın, görmeyin, öğrenmeyin, anlamayınKapayın gözlerinizi, kulaklarınızıAma çocuğum, bir daha da kimselere kanmayın.
Barış dediler, savaş verdilerSevgi dediler, öfke serdilerÖzgürlük dediler, esaret derdilerÇocuğum,İşte, muratlarına böyle erdiler
“Ağlama çocuğum, ağlama...”diyemem sanaNe sana... ne annene... ne babana... Hepsi tükenmiş.Ama çocuğum,gel gör ki dünyanın da vicdanı tükenmişÖyleyse sadece kendin için değil, çocuğumBizler için, bizler için de ağla..
Korkma çocuğumbizler sussak bile yalnız değilsinBugünler de bitecek...Güneş yine doğacaknehirler yine akacaktopraklar yine yeşerecekyine açacak çiçeklerÇocuğum, hiç tasalanmaUmutların gerçek olacak...
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İstanbul
Medreseden kumarhâneSebillerden birahâneMescidlerden ayyaşhâneİstanbul mu bura anne?
Çamlıcası çamsız kalmışSarayları namsız kalmışBoğaziçi gamsız kalmışİstanbul mu bura anne?
Nerde benim sokaklarım?Dantel dantel saçaklarım?İnce ince revnaklarım?İstanbul mu bura anne?
Kuytularım esmez olmuşTepelerim saçın yolmuşÜsküdar’da gurup solmuşİstanbul mu bura anne?
Yalı yanar ısınırızHarap köşke bakınırızBeyoğlu’nda tıkınırızİstanbul mu bura anne?
İstanbul’u ara da bulSer şuraya bir eski çulAğlayayım usul usulİstanbul mu bura anne?
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
İsyan
Ne yazmak geliyor içimden ne karalamakMesafeler ötesi bir derin boşluktayımDipsiz kuyu içinde kaderim bocalamakRenkten renge dönüşen bir yoğun loşluktayım.
Beynim kurtlar sofrası, hep kusulmuş salyalarSisler gibi bulanık, bomboş bir kafatasıYüküm dağlara eşit, sırtımda dev balyalarYorgun düşmüş atmıyor, tepemin isyan tası.
Madem yorgun isyanım, yorguna isyanlarımKanım bitip tükensin isyanım canlandıkçaYorgun isyanlarıma kan vermeli anlarımCanlansın isyanlarım, ben ipte sallandıkça.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Oğluma Mektup
Senden çook uzaklardayım oğlum,Senden çok uzaklarda...Az daha büyüyünce öğreneceksin uzaklarıHem yazmak geliyor içimden,Hem yazmamak...Yazdıkça seni arıyorum,Aradıkça büyüyor içimdeki düğüm.
Seni hep hatırlamak geliyor içimdenBazen de hiç hatırlamamakHatırlamak güzel değil be oğlumGüzel değil seni uzaktan anmak.
Senden çook uzaklardayım, oğlumAma yaklaşacağım sen daha fazla büyümedenO kadar ki belki hatırlamayacaksınHatırlamayacaksın bileBenden ayrı düştüğünüKüçükken.
Senden çook uzaklardayım, oğlumUzaklar ki büyütüyor özlemini içimdeKartopunu bilirsin ya, hani henüz oynamadığımızUzaklaştıkça büyür ha büyür ya oğlumİşte öylesine.
Ne mutlu sana ki anneciğin var yanındaBir anne ki annelerin en güzeliHep öp onu oğlum, hep öpBeni de öper gibi.
Sana iyi geceler diliyorum buralardanİyi geceler, tatlı rüyalar yavrucuğumSana hep masallar anlatmak üzereHoşça kal,Hoşça kal benim güçlü soluğum.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Onlar ki...
Onlar ki sanki zincire vurulmuş mahkûmlardır beyinlerimizdeve de birer imdat çığlığı taze yüreklerin,Karanlığa boğduğumuz ışıklarve de tükettiğimiz insanlar, soluklarını...Onlar ki çocuk oluşun kurbanı çığlıklar.
Onlar ki ağıta dönüştürdüğümüz şarkılarımızSıcağa aldanan badem çiçekleriBilemediklerimiz, anlayamadıklarımız...Hırslarımızın, ihtiraslarımızın kurbanlarıve da şamar oğlanlarımız, sayıklamalarımız...
Her gün, her lâhza milyonlarca cinayetCanın katli değil ama... iyiliğin, saflığın, güzelliğin,ve de tanrısallığın, kendi ellerimizle işlediğimizOnurun, kişiliğin, sevginin kovuluşu...Göründüğü gibi olmanın, olduğu gibi görünmenin.
Onlar ki yüzümüze tutmak istemediğimiz aynalar,onlar ki hem de kirlenmiş okyanustavahşi dalgalarla boğuşan mavnalar.
Onlar ki melekler gezinir yüzlerindeGüneşler, yıldızlar, kuşlar devinirve de onur, kişilik, dik duruş, karşı çıkışSende, bende, bizde olmayan...Heyhaat, gel gör ki melekler,Melek olmaktan çıkar gün be gün ve dahi tıpış tıpış...
Çocuklar kurmadı bu eli kanlı dünyayı,çocuklar değil kötülükleri, acıları, nefreti kutsayanlarÇocuklar değil yalanı üretenler,sömürenler, çalanlar, çırpanlar çocuklar değil...Onlar değil çiçeği, yüreği, güneşi kirletenler.
Sevgili,Her lâhza lânetlediğimiz şeydir çocuk gibi olmakÇocuk gibi olmak en büyük kusur...Oysa çocuksu duygulardır en büyük şansımızGel gör ki robotlaşmış yüreklerimiz, beynimizSuç bürümüş gözlerimizi, kan bürümüş oy!Dümensiz tekneler gibi seyrimiz.
Senden çocuk-mocuk istemiyorum ben,istemiyorum temizin kirlenmesiniVarsın sende kalsın tohumlar, orda yeşersinler.Bana sorarsansevgili,bu dünyaya gelmesinler.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Ormana Ağıt
Bir uğultu, bir inleyiş derindenBinler içinde yapayalnız çamlarBir acının sesi yükselir indenBir ağıt olur ormandaki gamlar
Başlar dimdik, oysa yürekler burukİnen baltaların sesi yükselirÇocuksu fidanlar, başları vurukToprağın altından acılar gelir
Yüzyıllık bir geçmiş, çocukluk çağıDinlemez, kıyarlar kıskançcasınaBöyle örülmüştür kaderin ağıDüşerler içine ağlarcasına
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Param Yok, Evladım
Mevsim kış, vakit akşam, ortalık kalabalıkYağmur yağıyor İstanbul’a, gök yarık yarık.Galatasaray’da bir sarhoş nârâ atmakta,Evsiz kalmış olacak ki çamura yatmakta.Duraktaysa bir grup, bütün gözler yatakta,Sarhoşa bakıp bakıp kahkahalar atmakta.Belli ki iş bu sarhoş kaldırımlar çocuğu,Duraktakiler belli değil, kimin çocuğu.O gitti meçhûle, çamurlara bulanarakDuraktakilerse koltuklara yaslanarak.Yol almadayız gûya, varaca’mız yer evlerCüceler otobüste, yağmur altında devler.Cümbüş içinde Taksim, işte ikinci durakBeynimde binbir soru, yumak üstüne yumak.Bir kadın ki nûr yüzlü, yaşı yetmişe yakınElinde boş filesi, başı geçmişe yakın.Adım attı taşıta, tutarak bir yerindenAğlıyordu gözleri, sessiz ve en derinden. *Gördüm, “Bağışla” der gibiydi sanki memura“Param yok,evladım. Uğramışım dumûra.”“Devlet malı bu, parasız olmaz! ” dedi memurBelli ki hakka değil, vicdansızlığa memur.Haksız da değildi hani... Milyonların hakkıBeşyüz lirada vardı elbet herkesin hakkı.Attı tepemin tası, takla üstüne taklaDedi içimden bir ses, dalaş böyle bir hakla.Kestim dilimi, olup biteni görmek içinHem yandım, hem yakındım... Ağladım için için.“Ne ayıp bir şey, ayol! ” dedi yanımdaki sesMeyhane kokan, fuhuş kokan sosyete nefes.“Öyle değil mi beyefendi, haksız mıyım ama? ”Hak dolmuştu taşıta, başım yaslandı cama.Sustum, boğarak öfkemi, gözlerim dışardaGördüm, kirlenmezmiş yağmurda, edep de ar da.Gözleri gözlerimde, bakakaldı arkamdanDökülen faziletti, düşmüşlük yarasından. *“Param yok, evladım...” Ruhumu zonklatan bu sesDedi durma, çabuk ol, taşıtın önünü kes!Bir çığlık koyvermişim, “İnecek var, şoför bey! ”Ne günlere kaldık Ya Rab, hey gidi dünya hey! *İşte durak, atladım, yolda buldum kendimiÇoktan unutmuş idim çoluk çocuk derdini.Fırladım Harbiye’den, yönüm Taksim’e doğru“Aynı yerde mi acep? ...” İçimdeki tek soru.Bu koşu, o koşu değil... Bu koşu uhrevî.Sanki sel götürüyor, İstanbul denen devi.İşte Taksim’deyim, ilerde bir kalabalıkKoşturdum o tarafa... Kadın yerde uzanık. *
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Çekilin kalabalıklar, başından çekilin!Boşverin siz bunları, yiyip, içip, eğlenin.Baktım, çamurla karışmıştı ağzındaki kan“İşte sana can! ” der gibiydi onca bakışan.Eğildim üzerine, kalbine kulak verdimÇıkardım gömleğimi, kanlı yüzüne serdim. *Bir taşıt almamış, biri çarpmıştı onaBulamıştı kem kader, onca çamura kana.Boş filesi elinde, sımsıkı tutar gibiKimin dramıydı bu, onun mu bizlerin mi? *Yağmur yıkıyordu naaşını, başında nûrParası olmayanı, eyvah, yıkayan m’olur?
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sen
Sen benim her sabah kokladığım fesleğenimsinÖpüp başıma koyduğum güneşimGölgesinde oturduğum bahçem,Bozulmayan bağımsın...Dağlarda şırıldayan pınarımKöyümde akan ırmağımsınSen benim karımsın.
Olimpos’um, Çıralı’m, Adrasan’ımsınKelebek Vadisi, Ekincik Koyu,Kekova’da adalarımKaş’ım, Kalkan’ım, Patara’msınGöcek’te mavi, Dalyan’da yeşil yolculuğumSen benim maceramsın.
Sen benim ekip biçtiğimsinBatmayan güneşim, ılık ırmağım, iğde dalımsınSalladığım salıncağım,Koylardaki sandalımsın
İki çocuk verenimMâzide kalmayan ürpertimVe hâlâ bilinmezimsinSen benim...Keşfetmekle tükenmezimsin.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Türkiye'nin Çocukları
Sizler ki çocuklarsınız,çocuklar!Türkiye’nin çocukları...Gökte güneş, dağda yıldızlarsınız.Mâsum, zeki ve us’luIşığa duran, güneşe koşanNeşesi, mutluluğu baharlarınve de günahsız insanlarısonbaharların.
Sizler ki çocuklarsınız,çocuklar!Bizim çocuklarımızDüşlerimizin, gerçeklerimizin,onurun, inadın, dik duruşun simgesiKışımız, baharımız, yazımızyazamadığımız, okuyamadığımız.
Sizler ki çocuklarsınız,çocuklar!Tanrının çocuklarıYeşil başakları uçsuz tarlalarınyüksek tepelerin doruklarıGüneşe duran,ve ırmakları yüreklerimizinakan ha akan.
Açın kanatlarınızı gökleredenizlerde ufuklaranehirlerde kaynaklaraKoşunve coşun çocuklarcoşun!
Sizler ki sönmemiş yanardağlarsınızruhlarınız ateş püskürtüyorbeyinleriniz çakmak çakmak yıldırımlarPüskürtün, yeryüzüne lavlarınız saçılsınkürekler çekilsin, yelkenler açılsınKorkutmasın karanlıklar, korkuluklarÇünküsizler ki çocuklarsınızÇocuklar!
Sizler ki çocuklarsınız,çocuklar!Aşka susuzluğumuzsuçsuzlugumuzSizler kimâzide kalan çocukluğumuzVe sizler kisonsuzluğumuz...
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Sizler ki çocuklarsınız,çocuklar!Tanrıyla arkadaş, ırmaklarla dost, kuşlarla yoldaşmaviliklerde yüzen sevginin uçurtmalarımartıları denizlerin, göllerin kamışlarıakasyaları, iğde dalları, fesleğenleri bahçelerimizinSizler ki derelere kurulmuş salıncaklarsınızSizler ki nihayetsiz soluklarımızAma çocuğum,sanki bize sunulmuş oyuncaklarsınız.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Utanç Duvarı 2004
Bir duvar çektiler çocuğumyakışsın diye büyük adamlara,büyük büyük çektilertoprağa gölgesi abanır, görenler sıradağlar sanır
Çocuk değiliz dediler, biz büyük düşünürüz.büyük duvar çektiler,yüksek, uzun ve kalın...Çocuklar acı çektiler
Bir duvar çektiler, büyük bir duvarAlp dağlarınca bir duvarSevgiler, umutlar altında kaldısevgi ve umut yanar ha yanar.
Ne türküler kaldı yıldızlarda,ne şarkılarne mahalle arkadaşları sokaklardaFilistin’den ağıtlar yükseliyor,kırdılar ortasından dünyayıböldüler, bin yaş daha büyüdülerduvarı üstlerine fena ördüler.
Artık eski çocuklar yok o topraklardatoprağın altından fışkırıyor sesleriO sesler ki kimine meze, kimine katıkgünahı unuttular, Tanrıyı unuttularçocuklar gülmüyor artık.
Harç değil öfke döktüler, nefret diktiler,kan ektiler,dayan Şaron, dayan dedilerBiliyor musun sevgiliduvarı yüzlerine çektiler.
Daha ne duvarlar öreceğiz çocuğum, sizler içindaha ne bombalar atacağız, bilinmezSizler ki daha çocuksunuz, çocuğumaklınız ermez.
Sen utanma çocuğumbizim utanç duvarımız o, hem de ikincisiutancın yüksek ve de alçak anıtıAğlama çocuğum, n’olur ağlama!acıların bitecek.Berlin’deki gittio duvar da gidecek.
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yetsin Artık Teklemek
Destanımız çok eski, tarihe koşut başlar,Maceramız hem toprak, hem de göklerde başlar.
Bizim destanımız bu, evrensel ve dahi tekYürümüşüz dünyaya çeki düzen vererek.
Kafkaslar, Anadolu, Balkanlar, Viyanalar,Topraklar çiçek açmış, gurur duymuş analar.
Bin yıldır bu topraklar Türk’e türkü söylüyor,Göklerden denizlere ırmaklar dökülüyor.
Rahmet ister topraklar, rahmetler ise toprak,Çift sürelim göklerde, ufuklara koşarak.
Alpaslan, Sultan Mehmet, Mustafa Kemal PaşaNerede o heyecan? .. Bitsin artık kargaşa
Misyonumuzdur bizim; dünyada iz bırakmakİnsanlık sevdasını yıldızlara taşımak.
Bizim hayallerimiz barışçı ve küreselGönül, muhabbet, sevgi... Akar güneşe sel sel
Kimiz, neyiz, ne zaman? .. Her şey bilmekle başlar,Yeter artık, otursun yerli yerine taşlar.
Gel, bitir yakınmanı, silinsin gözyaşlarınBoşalsın boşluklara, sırtındaki taşların
Yazı bitsin, söz bitsin, burada zaman dursunUmutlar çiçek açsın, gökte kuşlar uçuşsun.
Doğrul ve kalk ayağa, eloğlu bakakalsınPimini çek beyninin, tuzaklar şaşakalsın.
Kalk, doğrul artık, sana yakışmaz pineklemekBoşan zincirlerinden, yetsin artık teklemek!
Salim Koçak
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Yorgunum
Yorgunum, bîtap düştüm, başım yastık istiyorYorgun kulaklarımda yağız atlar kişniyor.
Beyinler zonklamada, Batı’ya koşu durmuş,Kader dönüp dolaşmış, yüzüme kapı vurmuş.
Ağlayasın kaderim, bizi iğfâl ettiler,Salon neymiş ey dostum, kapıda beklettiler.
Düş oldu, hayâl oldu Viyana kapıları.Şimdiyse önümüzde, anam, el kapıları!
Kimliği yitirmişiz, zayıflamış millî ruh,Eğlenceye dalmışız, bizi yutmuş bir gürûh.
Şimdi gökler bulutlu, dağa düşen gözyaşıKararsız yolcu olmuş, ağrımakta hep başı.
Gaflet var, dalâlet var ve hattâ hıyânet var,Kaleler çoktan düşmüş, bizde hâlâ haset var.
Kızılırmak, Sakarya, Ağrı Dağı, ToroslarFırat, Dicle, Erciyes... Bak ötüyor horozlar
Kuruttular ruhumu, beynimi körelttilerİçimizdekilerle elbirliği ettiler
Vuralım taştan taşa şaşıran kafamızıKalkmaz isek ayağa, çekelim cefâmızı
*Destanımız çok eski, tarihe koşut başlar,Maceramız hem toprak, hem de göklerde başlar.
Türkün destanıdır bu, evrensel ve dahi dekYürümüşüz dünyaya. çeki düzen vererek.
Kafkaslar, Anadolu, Balkanlar, Viyanalar,Topraklar çiçek açmış, gurur duymuş analar.
Bin yıldır bu topraklar Türk’e türkü söylüyor,Göklerden denizlere ırmaklar dökülüyor.
Koşalım ufuklara, birlikte kanat çırpak,Bu topraklar uğrunda, hep birlikte yanarak.
Kimiz, neyiz, nereye? .. Her şey bilmekle başlar,Yeter artık otursun, yerliyerine taşlar.
Türkiye kımıldıyor, öpmek için rüyâyıAlnından öpmek için hem güneşi, hem ayı. *
www.antoloji.com - kültür ve sanat
Uzatalım elleri, kardeşliğe dönelim.Bir olup dantel dantel geleceği örelim. *Ağlamaya son verek, yaşlar gözü yakıyor,Anadolu ayakta, Anadolu bakıyor,
Rahmet ister topraklar, rahmetler ise toprak,Çift sürelim birlikte, ufuklara koşarak.
Kara bulutlar değil; hayallerin rahmetiGök kubbe gülümsüyor, kucaklıyor Mehmet’i.
Bizim hayallerimiz tanrısal ve küreselHem özgür, hem barışçı... Akar güneşe.sel sel
Alpaslan, Sultan Mehmet, Mustafa Kemal PaşaO heyecan nerede, bitsin artık kargaşa
Misyonumuzdur bizim; dünyaya mühür basmakAyyıldız sevdasını yıldızlara taşımak.
Büyük hayâller kurup, peşlerinden koşalımMukaddes rüyalarla hep birlikte coşalım.
Doğrul ve kalk ayağa, eloğlu bakakalsınPimini çek beyninin, tuzaklar şaşakalsın.
Yeter artık söz bitsin, burada zaman dursunGelin kucaklaşalım, tüm hainler kudursun.
Salim Koçak