24
Aydınlık BU SAYIDA 34 KİTAP TANITILIYOR 15 Haziran 2012 Cuma / Yıl: 1 / Sayı: 16 Aydınlık Gazetesi’nin ücretsiz ekidir KITAP . Toplam: 563 Vahşi Batı’nın en hızlı kovboyu Delphine ve Marinette Astronot olmak isteyen bir çocuk Hiç bitmeyen öyküler Rüzgâra en yakın yerde Delil, hep üretilir! Yazar-yayıncı Mine Soysal: “Çocuk, çok berrak bir okur...” Yaz ayları için deniz kokulu çocuk kitapları

Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

AydınlıkBU SAYIDA

34KİTAP

TANITILIYOR

15 Haziran 2012 Cuma / Yıl: 1 / Sayı: 16

Aydınlık Gazetesi’nin ücretsiz ekidirKITAP.

Toplam: 563

Vahşi Batı’nın en hızlı kovboyu

Delphine ve Marinette

Astronot olmak isteyenbir çocuk

Hiç bitmeyen öyküler

Rüzgâra en yakın yerde

Delil, hep üretilir!

Yazar-yayıncı Mine Soysal:

“Çocuk, çok berrak birokur...”

Yaz ayları için

deniz kokulu

çocuk kitapları

Page 2: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar
Page 3: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

Çocuklar, gökku�a��n�ntüm renklerini içerirler. Tümkitaplarda da o renkleri gör-mek isterler...

�lk say�s�ndan itibaren ço-cuklara yönelik yay�nc�l���n ör-neklerine, çocuk kitaplar�naözel bir önem veren Ayd�nl�kKitap, bu say�s�nda kapak ko-nusu olarak çocuk masumlu-�uyla okuman�n, çocukmasumlu�uyla yazman�n nas�l ger-çekle�ebilece�ini soru�turuyor bir anlamda. Amac�m�z yaln�zca, heryaz mevsiminde, okullar tatile girdi�inde al��kanl�kla yap�lan türden“Çocuklar yaz�n ne okusun?” dosyas� yapmak de�il...

Bu alan�n ülkemizdeki en yetkin isimlerinden biri olan Mine Soy-sal'la yapt���m�z söyle�ide de görece�iniz gibi, ilk bak��ta göründü�ün-den çok daha geni� boyutlu bir alan�n; profesyonelli�in, yeti�kinlereyönelik yay�nc�l�ktan çok daha fazla hüküm yürütmesi gereken birdünyan�n gerçeklerini aktarmay� da amaçlad�k bu say�m�zda.

Soysal, çocuklar�n “en berrak” okurlar oldu�unu vurguluyor... Tü-ketim ç�lg�nl���n�n ana hedeflerinden biri konumundaki çocuklar�m�zayönelik kitaplar�n “tüketilmesi” de�il, nas�l haz�rlanmas� ve nas�l“okunmas�” gerekti�i konusunda da berrakl�k sa�lanmas� gerekti�inidü�ünüyoruz Ayd�nl�k Kitap olarak.

Baz� çocuk kitaplar� vard�r ki onlarla birlikte büyüyen küçükler, so-nunda mutlaka iyi büyüklere dönü�ürler. Çocuklu�unda, bir �eftali-nin, kar�ncalarla, kargalarla, toprakla, güne�le ve insanla ili�kisinianlatan bir kitab� okuyan birisinin, payla�may� bilmemesi, kötü birinsan olmas� pek mümkün de�ildir sanki.

Çocuk kitaplar�n�n, berrakl��� yitirmemesi ve göku�a��n�n tüm renk-lerini içermeyi sürdürmesi dile�iyle, bir de projeden, “Çocuk Yazar-lar”dan söz edelim...

�stanbul Teknik Üniversitesi'nin de�i�ik fakültelerinde okuyan sekizö�rencinin Ekim 2011'de ba�latt��� “Çocuk Yazarlar” projesi, yard�mamuhtaç çocuklar�n, ileti�im ve kendilerini ifade etme becerilerinin ge-li�tirilerek toplumda en iyi �ekilde yer almalar�na bir nebze de olsakatk�da bulunman�n yan� s�ra çocuklar�n hayal güçlerini geli�tirmek,edebiyata kar�� ilgilerini uyand�rmak ve canl� k�lmay� amaçl�yor.“Onlar gelece�i yaz�yor” slogan�yla süren çal��malarla ilgili ayr�nt�l�bilgi edinmek isteyen okurlar�m�z, cocukyazarlar.com adresini ziya-ret edebilirler.

Çocukmasumluğuyla

yazmak ve okumak...

15 HAZ�RAN 2012 CUMA 3Aydınlık KİTAPİÇİNDEKİLER SUNU

[email protected]

Baskı: Toros Yay. Mat. Tur. Org. San. Tic. Ltd. Şti.Yalçın Koreş Cad. No: 12/A Bodrum Kat

Bağcılar / İstanbul Tel: 0212 655 44 34

Yönetim Yeriİstiklal Cad. Deva Çıkmazı No:3/3 Beyoğlu / İstanbulTel: 0212 251 21 14 / 251 21 15 / 251 55 04

Faks: 0212 252 51 22

Editör: Pınar AkkoçYazıişleri: Damla YazıcıReklam Müdürü: Saynur OkuroğluSayfa Sekreteri: Yasin Sarı

Aydınlık Gazetesi’nin ücretsiz ekidir

Anadolum Gazetecilik Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş.

adına sahibi:Mehmet Sabuncu

Genel Yayın Yönetmeni:Serhan Bolluk

Sorumlu Müdür:Mehmet Bozkurt

Aydınlık

KITAP.

Haftanın Portresi: Tahir Alangu (1916-1973) s. 4

Vahşi Batı’nın en hızlı kovboyu s. 4

Delphine ve Marinette s. 6

Seçtiklerimiz s. 8

Hiç bitmeyen öyküler s. 9

Astronot olmak isteyen

bir çocuğun kitaplığı s. 10

Küçüklere masallar,

büyüklere dersler: Küçük Prens s. 11

Kapak/yazar-yayıncı Mine Soysal’la

çocuk kitapları üzerine:

Çocuk, çok berrak bir okur... s. 12-13-14

Kaostan düzene güvenlik ve hijyen terörü s. 15

Rüzgâra en yakın yerde s. 16

Emekçiler de onu yazıyor s. 17

Yeni Çıkanlar s. 18

Delil, hep üretilir! s. 20

Sahaf-Anadolu’dan Kitabevi s. 21

Alıntı Test-Bulmaca s. 22

ÖneriYorum1- Zübük

Aziz Nesin, Adam Yayınları, 272 s.

2- Deliler BoşandıAziz Nesin, Nesin Yayınları, 176 s.

3- Gol KralıAziz Nesin, Adam Yayınları, 287 s.

4- Ah Biz Ödlek AydınlarAziz Nesin, Nesin Yayınları

5- Büyük GrevAziz Nesin, Nesin Yayınları, 320 s.

Page 4: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

15 HAZ�RAN 2012 CUMA4 Aydınlık KİTAP

HAFTANIN PORTRES�

1916'da İstanbul'da doğan TahirAlangu, 1938'de Kabataş Lise-si'ni, 1943'te İstanbul Üniversi-tesi Edebiyat Fakültesi TürkDili ve Edebiyatı bölümünü bi-tirdikten sonra, köy enstitüle-rinde ve çeşitli liselerdeedebiyat öğret-menliği yaptı, ga-zetelerdeeleştirileri yayım-landı. FerhanŞensoy, Selimİleri, Nedim Gür-sel, İzzet Yasargibi günümüzyazar ve sanatçı-ları, Alangu'nunyetiştirdiği öğren-cilerdendir.

Boğaziçi Üni-versitesi'nde halk-bilim dersleriveren Alangu'nunşiirleri, eleştirileri, edebiyat,tarih ve halkbilim üzerine yazı-ları öğrencilik yıllarından başla-yarak “Yurt”, “TarihtenSesler”, “Yeni Türk”, “Değir-men”, “Gündüz”,“Yeni Yurt”, “Ye-nilik”, “Yedi-tepe”, “TürkDili”, “Dost” ve“Kim” gibi dergi-lerde yayınlandı.1960-1969 ara-sında “Varlık”dergisinde romanve öykü değerlen-dirmeleri yazdı,Varlık Yıllığı'nınhazırlanmasınakatkıda bulundu.“Vatan” ve “Cum-huriyet” gazetele-rinde de yazdı.Ömer Seyfettin'inbütün eserlerini baskıya hazır-ladı. Asıl kültürel katkısını halk-bilim dalında yaptı. Başta“Keloğlan” olmak üzere masal-lar, gölge oyunları, destanlar,göçmen folkloru ve bunlarla il-gili kuramsal sorunlar hakkındaaraştırmalarda bulundu. Halk-bilimin geleneklerin incelenme-sinde eskiye bağlı kalınmasıyöntemine karşı çıktı, bu bili-min eskinin temelleri üzerindeyeni bir çağdaş toplum yapısıoluşturulmasına katkı sağlaya-cağını savundu. 19 Haziran

1973'te İstanbul'da yaşama vedaetti.

Başlıca yapıtları arasında“Kalavela” (Ünlü Fin destanı-nın incelenmesi ve 50 türküsü-nün özeti, 1943), “Servet-iFünun Edebiyatı Antolojisi”

(1958), “Cumhu-riyetten Sonra Hi-kaye ve Roman”(3 cilt, 1959-1965), “ÖmerSeyfettin”, (Biyo-grafi-roman,1968), “100 ÜnlüTürk Eseri”(1974), “BillurKöşk Masalları”sayılabilir.

Ferhan Şensoy,lise yıllarında ta-nıdığı öğretmeniAlangu'yu şöyleanlatmıştı:

“Ona herkes Baba Tahir,diyor... Koridorda görmüşlüğü-müz var. Tahta bir ağızlıkla si-gara içiyor. Pek kimseylekonuşmuyor. Siyah ya da kahve-

rengi çizgili yakımelbise ve yelek gi-yiyor. Çantasınıhiç elden bırakmı-yor.

Derken bir günzart diye giriyorsınıfa, gözündeşişe dibi gözlükler,elinde tahta ağız-lığı, dolma par-maklar sıkı sıkıtutuyor ağızlığı,ağır ağır yürüyorkürsüye, saçıepeyce dökülmüş,kararlı dev adam.Kırlaşmış pos bı-yıkları gülümse-

yen ağzını saklıyor.- Oturun!, diyor, isteksizce ve

yarım göt ayağa kalkmış ve ge-reken suskunluğa henüz ulaşa-mamış bizlere. Şöyle bir bakıyorsınıfa. biz de ona bakıyoruz. sı-rıtıyor. Biz de sırıtsak mı acaba?

- Mollalar, o önünüzdeki, üs-tünde 'edebiyat' yazan kitapokunmayacak. Ananıza baba-nıza söyleyin, Size birer SaitFaik külliyatı alsın... Haftayaedebiyat! Bu ders serbestsiniz,ne isterseniz yapın! diyerekçekip gidiyor sınıftan.”

Başta “Keloğlan” olmak üzere masallar, gölge oyunları,destanlar, göçmen folkloru ve bunlarla ilgili kuramsal

sorunlar hakkında araştırmalarda bulundu. Halkbilimingeleneklerin incelenmesinde eskiye bağlı kalınması

yöntemine karşı çıktı.

EMEL TELCİGölgesinden bile hızlı silah çekebilen, fakirve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar halindeYapı Kredi Yayınları tarafından hazırlandı.17 Hazirana kadar devam eden sergisi deYKY Kültür Merkezi'nde sergileniyor.

İlk olarak 1946 yılında Belçikalı karika-türist Morris tarafından çizilen Red Kit(Lucky Luke), sadık atı Düldül (Jolly Jum-per) ve şapşal köğeği Rin Tin Tin (Rantan-plan) ile birlikte evlerinden çok çokuzaklarda suçlularla mücadele eder. İflaholmaz düşmanları Dalton Kardeşler (kü-çükten büyüğe Joe, Jack, William, Avarel)her biri birbirinden şaşkın haydutlardır vepaçayı bir türlü kurtaramazlar. Diğer unu-tulmaz karakterler feci kurabiyeler yapanKalamiti Jane, Billy Kid, Yargıç Roy Bean,Jesse James, Akbaba ve postacı Hank'tir.

Red Kit dünyada pek çok defa animas-yon ve televizyon serisi olarak filme çekil-miştir. Türkiye'de 1967'de çekilen,başrolünde Öztürk Serengil'in oynadığıfilm, Öztürk Serengil'in rüyasında kendiniRed Kit sanmasıyla başlar. 1974'te çekilen"Atını Seven Kovboy" isimli filmde de RedKit Sadri Alışık'tır. Red Kit dünya üze-rinde en çok Türkiye'de tanınır ve sevilir.Orijinal adı Lucky Luke olan kovboya,1954 yılında Türkçe uyarlamasını hazırlar-ken Red Kit adını veren Ferdi Sayışman,ismin nerden geldiğini de şöyle açıklamış:"O zaman Lucky Luke'un maceralarıFransız Spirou dergisinde çıkıyordu. Bu-rada da yayınlamaya karar verince, Türkçene isim koyalım diye düşünmeye başladık.Bir arkadaşın çıkarmak istediği Red Rider(Kızıl Sürücü) diye bir dergi vardı. Ben deBil Kit diye başka bir derginin kopyasınıyapıyordum. Red kısmını Red Rider'danKit kısmını da Bil Kit'ten aldık, Red Kitoldu."

Red Kit 1983 yılında ağzındaki sigarayıatıp yerine saman parçası tutmaya başla-yınca, Dünya Sağlık Örgütü'nden ödülalmış. Sigara içmediği gibi aynı zamandakimseyi öldürmeyen ya da yaralamayantek kovboydur. Bütün ömrü hapistenkaçan Daltonları tekrar hapse tıkmaklageçer ama yine de komik ve mütevazı ya-nından bir şey eksilmez. Hep aynı kıyafetigiyer, sarı gömlek, siyah yelek, kırmızıfular ve şapka. "İçimde takip edildiğime

dair bir his var " der devamlı ve yanılmaz.Kasabaya gelen tüm yabancı kadınlar RedKit'in yakışıklılığından etkilenir. Atı Dül-dül de en az onun kadar yakışıklıdır.

Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan "RedKit 11- Benim Kahraman Kovboyum" adlıkitapta Red Kit yine garip maceralarıniçine giriyor. Kasabaya gelen dünya güzeliLola Montes ve Baron Eugene de Prime-sautier hazine peşinde türlü oyunlar oynu-yorlar. "Red Kit- Toplu Albümleri 4" ise"Mavi Ayaklara Karşı", "Joss Jamon'aKarşı" ve "Daltonların Yeğeni" isimli üç al-bümden oluşan bir çizgi roman. 1956-58yılları arasında ayrı ayrı yayımlanan bu al-bümleri Yapı Kredi Yayınları tek bir ki-tapta toplamış.

Çocukken çok izlediğim Red Kit çizgifilmlerinin sonunda çalan müzik, PembePanter ve Dedektif Gadget'ın müzikleriylebirlikte en sevdiğim çizgi film müziğidir."Ben fakir ve yalnız bir kovboyum, evim-den çok çok uzaklardayım" der Red Kit vegünbatımına doğru yol alır.

Eğlenceli okumalar diliyoruz.

("Red Kit Toplu Albümleri 4" ve "Red Kit Benim Kahraman Kovboyum",

Goscinny, Çizen: Morris, Çev: Eray Canberk, Yapı Kredi Yayınları)

Tahir Alangu(1916-1973)

Vahşi Batı’nın en hızlı kovboyu

Page 5: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar
Page 6: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

15 HAZ�RAN 2012 CUMA6 Aydınlık KİTAP

İREM HALIÇ[email protected]ız romancı, mizah, senaryo, oyun yazarıve masal dünyasının en sevilen yazarlarındanbiri olan Marcel Ayme'ın, eserlerindeki ger-çeküstü kurguları ve farklı teknikleriyle ço-cuklar için apayrı bir yeri vardır. Aklagelmemiş konuları işlediği romanları adetaçocukların hayal dünyasıyla yarış halindedir.Mesela en çok bilinen öyküsü olan, Paris'tebulunan bir heykelin yapımı için de ilhamvermiş olan "Duvargeçen", duvarların içindenkolayca geçme yeteneği bulunan çekingen birdevlet memurunun herkesi şaşkına çevirenserüvenini anlatır. Marcel Ayme'ın yarattığıinsancıklar için şöyle söylenir: "Marcel Ay-me'ın romanlarındaki tuhaf insanlar, aslındaçoğu zaman kendileri de tuhaflıklar yapannormal insanların yanı başlarında gezinirler."

1902'de Burgonya'da doğan Marcel Ayme,Paris'te gazeteci olarak çalışmış. İlk romanı"Brulebois" 1926'da yayımlanmış. "La Tableaux creves" kitabıyla "Prix Renaudot" ödülünükazanmış. Sonra çocuklara yönelik öyküler,romanlar yazmaya başlamış.

En ilginç romanlarından biri olan "İğretiSurat" görünürde iyi bir işi, huzurlu bir aile ya-şantısı olan kentli Bay Cerusier'nin yüzünükaybetmesinin hikayesini anlatıyor. Yüzünündeğişmesiyle birlikte eskisinden çok daha ya-kışıklı olan bir adamın, o zamana dek kontro-lünü elinde bulunduramadığıyaşamına hükmetme arzusununkimi zaman keskin bir mizahla ak-taran roman ikinci bir şans yakala-dığını düşünen bu adamınmacerasını anlatıyor. Yapıtın birbaşka özelliği de, usta eleştirmenve çevirmen Nurullah Ataç tara-fından Türkçe'ye aktarılmış olması.

İKİ GÜZEL KIZKARDEŞSizin için okuyup incelediğimiz,Can Yayınları'ndan çıkan, TahsinYücel çevirisi masallar da, diğer ro-manlarındaki gibi hem çok ilginçhem de çok eğlenceli. Bu masalların iki küçük kahramanıDelphine ve Marinette, altın saçlı, güzel migüzel iki kız kardeş. Büyük bir çiftlikte ailele-

riyle yaşıyorlar ve çeşit çeşit hay-vanları var. Delphine veMarinette'in yaşadığı sıra-dan olayları anlatırkenMarcel Ayme, hayvanlarıda alışıldık bir şeymiş gibiinsan benzeri kişiliklerebüründürüyor ve konuştu-ruyor. Her biri düşünce-leri ve türlü türlübecerileri olan hayvanlar.Marcel Ayme diğer tümmasal kahramanı hayvan-lara oranla daha fazla kişi-lik yüklemiş her birine. Bukonuyla ilgili olarak ilk oku-duğum "Kurt" masalındanbaşlamak isiyorum.

KURTLA OYUNKurt paradig-ması yüzyıllarboyu farklı şe-killere bürüne-rek masallarakonu olmuştur.

Yeryüzünde bu masalların farklı toplumsalnormlara uyarlanmış yaklaşık otuz beşversiyonu varmış. Kurt figürü de enson Grimm Kardeşler'in kirlilik-leri, aşırılıkları ve cinselliği san-sürleyerek toplum tarafındandaha kabul edilebilir hale ge-tirdikleri uyarlamadaki kötüve uyanık haliyle akıllardadır.Ama hâlâ hayvansal özellik-ler taşır. Marcel Ayme'ınkurdu ise içinde psikolojikgelgitler yaşayan, kimliğinibulmaya çalışan, iyi mi kötü

mü olduğunu anla-mak için kendini sı-nayan, adeta kişiselgelişimini tamamla-maya çalışan insanabenzer bir varlıktır. Kurt,Delphine Marinette'le tanıştı-ğında kızların altın sarısı saçların-dan, güzelliklerinden ve çocuksusaflıklarından etkilenir ve içindekiart niyet yok oluverir. Kurt gittikçeiyi olduğuna inanmaya başlar, kız-ları da inandırır. İki kardeş ve kurtbirbirlerine epey alışırlar. Rande-vulaşıp ebeveynleri evde olmadığızamanlarda buluşup çeşitli oyunlaroynarlar. Ta ki sıra "kurtçuluk"oyununa gelene kadar. Kurt bu

oyunda çocukları kovalayıp korkutan kurduoynamalıdır. Kendinden emin oyuna başlarama sandalyenin altında rol icabı pusuda bek-lerken oyunun senaryosu aklına geldikçe, göz-leri parlamaya, ağzı sulanmaya, pençelerihareketlenmeye başlar ve nihayetinde ken-dine hakim olamayıp kızları yutuverir. Tabiiebeveynler eve döndüklerinde kızlarını kur-dun karnından çıkarırlar ve kızlar birlikte ge-çirdikleri güzel vakitlerin hatırına kurduaffedip gitmesine izin verirler. Kurt yaptığışeyden çok pişmanlık duyar ama istemedenyaptığının da farkındadır. Bazen iyi olduğu-muzu sanırız, oysaki sadece kötülük yapmakiçin fırsatımız olmamıştır.

Bir diğer masal hayal kurarken at ile eşekolmayı dileyen Delphin ile Marinette'in sabahuyandıklarında at ve eşek olmalarıyla başlıyor.Devamında gelişen olaylarda yine kimlik vehatıralarla ilgili ilginç çözümlemeler yapılmış.Hayvana dönüşen kızların anne babaları ohayvanların kendi çocukları olduklarını bil-melerine rağmen zaman geçtikçe buna inan-mamaya başlayıp onlara ezelden berihayvanmışlarcasına muamele ediyorlar vedaha fenası hayvan olmaya alışan kızlar hatı-ralarını yavaş yavaş kaybedip hayvanmışcasınadavranıyorlar. Neyseki bir sabah eski hallerine

dönüyorlar, ancak o zamana dek okudukla-rım nefes kesici ve tüyler ürperticiydi. Hay-vana dönüşen kızların yaşadıkları karşısındakidüşünceleri ve hislerini okura hiçbir şeyi at-lamadan, kesintiye uğratmadan veriyor Mar-cel Ayme.

Bunlara benzer masallarda benzeri görül-memiş psikolojik tespitler barındıran birdiğer masalı da "Suluboyalar" dı. BugsBunny'nin çizerin fırçasıyla tüm çizgi film bo-yunca yön verdiği, gidişata göre yeni evler,kulübeler, yollar, eşyalar çizerek kurguyu oan oluşturuyormuş izlenimi verdiği bölümtüm Bugs Bunny severlerin unutmadığı birbölümdür. Delphine ve Marinette de çiftlik-lerindeki hayvanların resimlerini çizerken,

farkında olmadan onları gerçekten değiştirdi-ler. İlginçtir ki kızların ve hayvanların bu de-

ğişimleri kabullenmeleri zor olmadı.Ebeveynler ise derhal veteriner çağıra-

rak olaya müdahale ettiler. Bunlar gibi biri "Daldaki KedininMavi Masalları" diğeri "DaldakiKedinin Kırmızı Masalları"olmak üzere iki ayrı kitapta top-lanmış tam on beş masal var.En çok akılda kalanı ise kuşku-suz Marcel Ayme ile bütünle-şen "Yağmur Yağdıran Kedi"dir. Alfons isimli bu kedi basitbir kol hareketiyle yağmur yağ-dırma yeteneğine sahip. Deva-

mını heyecanınızı kaçırmamakiçin anlatmıyorum. Ama hayatım

boyunca unutamayacağım bir ka-rakter olan sakallı Melina Teyze'ye

dikkat!Yazıyı bitirirken küçüklüğümüzün duru se-

rüvenlerini, serüvencilerini ve bizi güzel, çıl-gın, ütopik hayallere sürükleyen yaratıcılarınısaygıyla ve sevgiyle anıyorum. Çocukları ter-temiz kalplerinden öpüyorum.

("Daldaki Kedinin Mavi Masalları" ve "Daldaki Kedinin Kırmızı Masalları", Marcel

Ayme, Çev: Tahsin Yücel, Can Yay.)

Delphine ve Marinette

Yazar�n‘Duvargeçen’kitab�ndanesinlenerekyap�lm�� olanParis’tekiheykeli.

Marcel Ayme

Page 7: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar
Page 8: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

SEÇTİKLERİMİZAydınlık KİTAP

Midas'ınSerçeparmağı

Erol Büyükmeriç, Logos Yay., 16 s.

Güzel bir çocuk Melek. Tüm çocuklar Melek veDostları gibi...

Onun da sevinçleri var; kıskançlıkları, korkularıvar. Ve sevgi dolu yüreğine doldurduğu dostlarıvar; tüm çocuklar gibi...

“Melek'in fındık rengi gözleri var. Ağzı da kirazabenziyor. Düz ve uzun saçlarını annesi atkuyruğubağlıyor" diye başlıyor Melek'in maceraları... Siz deonunla tanışıp arkadaş olmak ister misiniz?”“Melek ve Dostları” her biri türlü maceraları konualan toplam 15 öyküden oluşuyor.

Melek ve DostlarıAyla Kutlu, Bilgi Yay�nevi, 240 s.

Çocukluk yıllarını neşe içinde geçirenlerden değilIrmak. Sıradan bir çocukluk değil onunkisi. Kolayhiç değil. Erken yaşta büyümek; anneyle babanınayrılmış ve her ikisinin de yeniden evlenmiş ol-ması yetmezmiş gibi, cezaevindeki baba hasre-tiyle de yaşamak zorunda kalıyor. Annesi, ikincibabası ve kardeşiyle paylaştığı hayat bu özlemingölgesinde yaşandığından hep eksik kalıyor. Ba-basını beklemek, beklerken özlemek, özlerkendüşlemek zor; fakat sonrasında yaşayacaklarınındaha da zor olacağı kimin aklına gelir?

Martılara SimitAtacaktık Hani?

Irmak Ayd�n/ Duygu Uzel, Çitlembik Yay�nevi, 232 s.

“Elindeki kitabın içine düşmek üzere olan birçocuk gördüm. "Ne yapıyorsun yavrum?" diyesorunca, "Uçurtmayla balık tutuyorum amca"dedi. "Deminden beri izliyorum seni. Yüzün birgülücüklerle doluyor, bir durgunlaşıyor, epeyceilginç olmalı?" "Bu kitap yaşamı anlatıyor amabildiğin bir sıradanlıkla değil. Burda gökyüzü devar, deniz de... Balık da var, şiir de...Düşündüren konular da... Yani yaşamın kendisivar bu kitapta. Annem ve babam da bu kitabıokusa keşke. Büyüklerin yaşamındaki eksikparça bence bu kitap!.."

Uçurtmayla BalıkTutmak

Halime Y�ld�z, Evrensel Bas�m Yay., 61 s.

Ece ile Arda'nın hikayelerini anlatan Efsaneler Dizi-si'nin dördüncü kitabı “Ece ile Arda Peribacaları Ül-kesinde”. "Kapadokya milattan önce iki bininci yılınortalarına doğru Kızılırmak yayı içinde bir devletkuran Hititler tarafından yönetildi. Daha sonra bir im-paratorluğa dönüşen bu devlet Kuzeybatı'dan gelenDeniz Kavimleri tarafından yıkılınca ayrı ayrı küçükdevletçiklere dönüşen Hitit beyliklerinin yönetiminegeçti. Milattan önce 550 yılına doğru Pers KralıKyros Orta ve Doğu Anadolu’yu fethedince Kapa-dokya dediğimiz bölge de bugünkü İranlılar'ın atalarısayılan Persler'in yönetimine girdi."

Ece ile Arda Peribacaları ÜlkesindeDerman Baylad�, Bulut Yay., 144 s.

“Garfield ile Arkadaşları” serisinin ikinci mini ma-cerası “Odie Âşık”, tembel ve obur olduğu kadarbencil de bir kedi olan Garfield'in suçluluk duya-rak hatasını telafi etmeye çalıştığı ender olaylar-dan birini konu alıyor... Dünyanın en ünlüsarmanı, Jon'un aldığı fırçaya âşık olan ev veoyun arkadaşı saf köpekçik Odie'nin artık kendi-siyle oynamamasına bozularak fırçayı gizliceçöpe atar. Ancak kendisinin "cinayet gecesi" ola-rak tanımladığı o geceden sonra hiçbir şey es-kiye dönmez. Bir yandan pişmanlık, bir yandanda güzeller güzeli kız arkadaşının bile kendisiniayıplaması Garfield'e fırçayı bulmaktan başkaseçenek bırakmaz. İşte o an heyecan başlar.

Garfield ileArkadaşları

Odie A��k, Jim Davis,Yap� KrediYay�nlar�, Çev.Elif Gökteke, 84s.

Dünya Kitap Altın Sayfa İlk Gençlik Çağı2006 ödülüne layık görülen bu yapıtı ile ilkgençlik dönemindeki gençleri sanatın, tarihin,arkeolojinin ve mitolojinin gizemli dünyasınaçeken Erol Büyükmeriç, Anadolu'da mey-dana gelen farklı olaylardan ve onlar içinsöylenen sayısız söylencelerden biri olan,her dokunduğunu altına çeviren, eşek kulaklıFrigya Kralı Midas'ı farklı bir şekilde aktarı-yor. Midas, yaşadığı çağın üzerinden yüzyıl-lar geçmiş olsa da günümüzde yaşamayadevam eden ender kişiliklerden.

Page 9: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

15 HAZ�RAN 2012 CUMA 9Aydınlık KİTAPBABİL BALIĞI

M. SALİH [email protected]

“İyi çocuk edebiyatı sadece yetişkininiçindeki çocuğa hitap etmekle kalmaz,

aynı zamanda çocuğun içindeki yetişkine de hitap eder.” – Anonim

Bu yazı tamamen ebeveynlere, ilerde

ebeveyn olmayı düşünenlere, yaşça küçük

yeğenlere, kuzenlere sahip gençlere, ço-

cukluklarında neyi kazandıklarını veya

neyi ıskaladıklarını anlamak isteyenlere

yöneliktir ve çoğunluğu

kişisel deneyimlere da-

yanmaktadır. Eğer kişi-

sel deneyimlerden veya

öykülerden nefret edi-

yorsanız ve bahsi geçen

gruplardan hiçbirine

kendinizi ait hissetmi-

yorsanız, yazıyı okuma-

yı şu anda bırakınız.

Kendimi didiklemek

üzere oldukça boş vak-

timin olduğu dönem-

lerden birinde, öyküle-

re, kitaplara, bilim kur-

guya, çizgi romanlara

ve modern dünyanın

öykü sunma formlarına

(sinema, bilgisayar oyunları vb.) olan

ciddi ve tedavisi mümkün olmayan ba-

ğımlılığımın nedenlerini araştırıyordum.

Bir Cumartesi gecesi yine kaseti başa sa-

rarken gerçek kafama dank etti. Yetiş-

kinlerin, küçüklüklerinde yaşadıkları

sendromların bir bütünü oldukları ger-

çeğinden yola çıkarak, okuma alışkanlı-

ğının, hayal gücüne ve alternatif dünya-

lara bağımlılığın da kaynağının çocuk-

lukta bulunduğunu anlamam, bunca za-

man sanki bütün bu alışkanlık benim ese-

rimmiş gibi aptal aptal dolaşmam, neden

bu kadar vakit aldı bilemiyorum. 6 ya-

şında ilkokula başlamıştım, evet, ancak

başladığımda da okumayı biliyordum. Bu-

nun nedeni ileri zeka, özel eğitim vb. ola-

mazdı çünkü özel bir eğitim almamıştım,

hayatım boyunca da devlet okullarında

okuyacaktım ve yalnız değildim. Karde-

şim de ilerleyen yıllarda okula başlama-

dan okuma ve yazmayı öğrene-

cekti. Tek, basit bir nedeni

olabilirdi; ebeveynlerimiz bir

şeyleri doğru yapıyor olmalıy-

dılar. Her Pazar sabahı cam

kenarında babam gazete

okurken kucağında otur-

duğumu, beni hiç zorlama-

dan soru sormamı beklediği-

ni ve resimleri dikkatimi çe-

ken sayfaların başlıklarının

üzerinde parmağını gezdirip

işaret ederken okuduğu-

nu, anlattığını hatırlıyo-

rum. Nihayetinde yine

böyle bir sabahta bü-

yük bir manşete ba-

karken, “aaa baba

bu ‘Cumhuri-

yet’ değil mi?

Aaa bak burada ‘misafir’ yazmıyor mu?”

diye sorduğumu hatırlıyorum. Yıllar son-

ra Emilie Buchwald’ın şu sözleriyle kar-

şılaştım: “Çocuklar, ebeveynlerinin diz-

leri üzerinde okurlara dönüşürler.”

Yazımız çirkin olduğu ve yaşımız kü-

çük olduğu için sınıf atlatılmadan mu-

azzam eğitim sistemimizin 1. sınıfına

mahkûm edilen kardeşim de ben de

okula son derece sıkıcı, kitap okumak,

oyun oynamak dururken sayfalar bo-

yunca yatay, düşey, eğri çizgi çekmek zo-

runluluğunda kaldığımız bir yarı işken-

ceyle giriş yaptık. Her öğrenci gibi elbette

en mutlu olunan za-

manlar yaz tatilleriydi.

Hâlâ var mı bilmiyo-

rum, o zamanlarda “Ta-

til Kitapları” vardı. İçin-

de bilmeceler, bulma-

calar, öyküler, boyama

kısımları bulunan ki-

taplardı bunlar. Tek

kötü yanları çok çabuk

bitmeleriydi. 1. sınıfın

sonunda, yaz tatilinde,

evin içinde sıkıntıdan

gözü dönmüş bu çocuğa

annem bir gün iki kitap

getirdi ve “bunları oku”

dahi demeden önüme

bıraktı. Seçimi ve keşfetmeyi bana bı-

rakmanın en doğrusu olduğuna inandı-

ğını düşünüyorum. Daha önce okuduğum

hiçbir kitaba benze-

miyordu bu kitap-

lar. “Cin Ali” gibi

ince değildi, kalındı

ama Tatil Kitabı gibi

resimli ve renkli de

değildi, bir kapaktan

ötekine yazılarla do-

luydu. Kitaplardan

biri Evliya Çele-

bi’nin “Seyahatna-

me”si diğeri Jules

Verne’in “Denizler

Altında 20 bin Fer-

sah”ıydı. İlk düşün-

cemin “sıkılırım ben

bunları okurken,”

olduğunu hatırlıyo-

rum ancak ne zaman “iyi bari deneye-

yim,” dediğimi ve neden ilk önce Seya-

hatname’yi elime aldığımı

bilmiyorum. Okumaya

başlamanın ardından

pek de şaşırtıcı ol-

mayan gelişmeler

meydana geldi;

özetle sıkıldım. Yak-

laşık bir elli sayfa son-

ra, mekan tasvirlerini

gözümde canlandır-

maktan, bilmediğim

kelimelere aklımda an-

lam uydurmaktan bıkmış

ve bezmiş şekilde kitabı bir

kenara fırlatmıştım. Sonraki iki

gün boyunca, büyükannemin ahşap

evinin içerisinde

koştururken,

kafamda sü-

rekli Evliya Çelebi gibi benzetmeler ve

tasvirlerle dolaştığımı ve sonunda mer-

diveni anlatmanın bir yolunu bulama-

yınca, “acaba o nasıl anlatırdı ki?” “ki-

tapta var mıdır ki?” şeklinde saf sorularla

okumaya döndüğümü hatırlıyorum.

Cami, minare, han, ha-

mam vs. derken kitap bit-

mişti. Sonra Jules Ver-

ne’in kitabının kapağına

bakınca meraklanmaya

başlamıştım; denizin al-

tında astronot gibi giyin-

miş bir adam, köpekbalı-

ğı… İlk önce “vay be bu

adam da denizin altını

gezmiş herhalde,” diyerek

okumaya başlamıştım.

Hayatım sanırım o gün

değişti. Ne macera, ne

merak, ne ilgi, ne okuma

ilgim o tarihten sonra bir

nebze bile azalmadı aksi-

ne sürekli arttı ve arttı. O

tarihten bu yana binlerce kitap okudum

belki ama Jules Verne’in kahramanı

Kaptan Nemo benimle her zaman yol-

culuk etti. Aynı şekilde küçüklüğümde,

istisnasız her mizah dergisini takip eden

rahmetli dayımdan aşırdığım mecmualar,

okuduğu kitapları hiçbir zaman sakla-

mayan ve paylaşan diğer rahmetli dayı-

mın verdiği korku edebiyatının güzel

örnekleri, babamın evde eksik etmediği

çizgi romanlar, çocukluğu-

mun olduğu kadar yetişkin-

liğimin de hâlâ en güzel

anıları ve maceralarıdır. Bu

nedenle çocuklarınıza, kar-

deşlerinize, yeğenlerinize,

kuzenlerinize kitap sevgi-

sini aşılamaya çalışınız ama

bunu zorla yapmaya, yön-

lendirmeye kalkışmayınız,

onların keşfetmelerine izin

veriniz. Çünkü o maceranın

yüzde doksanı keşfetmek-

tedir. Olanak sağlayınız. Ve-

lev ki günümüzde çocuk

edebiyatına yönelik eserler

-tüketime de oldukça açık

olduklarından elbette- bü-

yük bir hızla ve özenle hazırlanmaktadır.

Harry Potter, Peter Pan, Oz Büyücüsü vb.

çok bilinen örneklerin yanı sıra özellik-

le tavsiye edebilece-

ğim Terry Pratchett’ın

“İnsanlığı Ancak Sen

Kurtarabilirsin” (Tu-

dem Yayınları ve Dost

Yayınları), “Muhte-

şem Maurice ve De-

ğişmiş Fareleri (Tu-

dem Yayınları) ve Tu-

dem yayınlarından çı-

kan diğer kitapları,

Doğan Egmont Ya-

yıncılıktan “Spider-

wick Günceleri”, ya-

yınlarıyla yeni tanıştı-

ğım Final Kültür Sa-

nat’ın çocuk ve ilk

gençlik edebiyatına

yönelik son derece özenli çalışmaları ve

özellikle “Juniper Berry”, hepsinin öte-

sinde işte bu kitabı her çocuk okumalı di-

yebiliciğim Michael Ende’nin “Bitme-

yecek Öykü”sü (Kabalcı Yayınları) ve di-

ğer kitaplarını sayabilirim. Liste sabaha

kadar sürer, o yüzden

kısa tutuyorum. El-

bette Mitch Hed-

berg’in de dediği gibi

“her kitap, eğer çocuk

anlıyorsa, bir çocuk ki-

tabıdır.” Bu nedenle

çocuklara sunacağınız

kitaplarda tür ve kate-

gori ayrımına çok da

fazla takılmamanızı,

tıpkı annemin bana

verdiği kitaplarda ol-

duğu gibi, ilgi, macera,

anlaşılabilirlik, hayal

gücü, farklı bakış açı-

ları, yaratıcılık, alt me-

tinde anlatılanlar gibi

faktörleri göz önüne alarak kitap seç-

menizi tavsiye ederim. Philip Pullman

şöyle der; “İş çocuklar için öyküler an-

latmaya geldiğinde, ihtiyaçları olan şey ya-

lın bir dil değildir. Güzel bir dile ihti-

yaçları vardır.”

Asıl unutulmaması gereken şey, her

çocuğun kitap okumaktan zevk almaya-

cağı olmalıdır. Çünkü hareketlidirler ve

çoğu çocuk sabit kalmayı sevmez. Ancak

her çocuk çok iyi bir öykü dinleyicisidir.

Vakit ayırınız. Eğer çocuğunuz oku-

maktan sıkılıyorsa kitabı ona, canlandı-

rarak okuyunuz. Bu anlamda ilk yazma

deneyimimin küçükken kardeşim uyu-

madan önce anlattığım “sevimli ayıcık

Tontiş maceraları” olduğunu ve öykü din-

lemek kadar anlatmanın da içinizdeki ço-

cuğu ve macerayı tekrar açığa çıkaraca-

ğını vurgulayalım. Aslen bütün duygu ma-

cera ve hayal gücüdür, eylem önemli de-

ğildir ve kitap bunun için sadece bir

araçtır.

Sayfanın sonuna yaklaşıyoruz ve ço-

cuk edebiyatı üstüne anlatmak istediğim

bir dolu şey var. Devamını başka bir ya-

zıya saklayalım ve konuyla ilintili iki

önemli ve farklı nokta için iki alıntıyı pay-

laşarak ve üstüne düşünmeyi sizlere bı-

rakarak vedalaşalım.

Gilbert Keith Chesterton der ki “Peri

masalları gerçekten

ötedir; sadece bize ej-

derhaların var olduk-

larını söyledikleri için

değil aynı zamanda

onların da yenilebile-

ceğini anlattıkları için.”

Çocuk kitapları ya-

zarı, eleştirmeni ve ta-

rihçisi Leonard S.

Marcus da şöyle der,

“Her nesilde, çocuk

kitapları yaratıldıkları

toplumu yansıtırlar;

çocuklar her zaman

ebeveynlerinin layık

olduğu kitapları edi-

nirler.”

HİÇ BİTMEYEN ÖYKÜLER

Page 10: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

15 HAZ�RAN 2012 CUMA Aydınlık KİTAP10

MURAT HATUNOĞ[email protected] karıştırmak ne güzeldir. Hatıra-ları, eşyaları ya da eşyaların dahil olduğuhatıraları. Anne babamın yaşadığı eve her gidi-şimde mutlaka eskiye dair bir şeyleri kur-calarım. Ya eski fotoğraf albümleri olurmalzemem, ya eski bir çekmece ve için-deki sayısız ganimet ya da aile kütüpha-nemiz. Bu ziyaretimde ilk hedefim kitaplık oldu.Gerçi kitaplıktan önce bir iki çekmecekarıştırdım, ama sayılmaz; içindekileri ol-duğu gibi yere boca etmeden, her par-çayla tek tek ilgilenip hepsine yazılmışolan hatıraları okumadan bakmak, bak-mak sayılmaz. Bizimkiler, sağ olsunlar, her gidişimdebeni şaşırtacak işler icatlar çıkarıyorlar.Bu gidişimde, kütüphanede kitap aramakiçin satın aldıkları kafa ışığı ile şaşırttılar.Maden işçilerinin sarı baretlerinin üstünesabitledikleri ışıklardan almışlar, akşam-ları kitap aramak için. Hem işlevselolmuş hem de manidar. Ben de uydumonların yöntemine, başladım kitaplar ara-sında gezinmeye. Başlarda yeni kitaplarçekti dikkatimi. Bir sürü kitap almışlarson birkaç ayda, gıcır gıcır, yepisyeni.“Acaba babam bunların hepsini okuyormudur?“ diye sordum, o sırada oradangeçen annem, “Vallaokuyor gibi görünüyor.”dedi. “İyi bari.” dedim,burnumu henüz yeni ko-kusunu kaybetmemiş ki-taplara daldırırken.Yeninin kokusu, dokusu,duruşu güzeldir, düzeninve tazeliğin sayesinde;ama eskide de bu nite-liklerin hepsi ayrı güzel-dir, düzensizliğin,kusurun, mayhoş koku-nun ve en önemlisi hatı-raların görünmezizlerinin lütfuyla. Düşey dizilen kitaplarınüstüne yatay konularak kapasiteyi tamdolduran yeni kitaplardan sıkılınca, altraflara, eskilere yöneldim. Hiç dokun-madığım kitaplar, biraz aşina olduğumkitaplar, daha önce karıştırdığım kitaplar,okuyup beğenmediğim hâlde atmayı ak-lımın ucundan bile geçirmediğim kitap-lar, seve seve okuduğum kitaplar...derken, bir bölüme, en dipte kalmış birbölüme ulaştım: ilköğretimin ilk yılların-dayken ayıla bayıla okuduğum, okurkenhayaller kurduğum, neredeyse her satı-rını eksiksiz öğrendiğim ve etraftakilereöğrettiğim kitaplar; TÜBİTAK PopülerBilim Kitaplığı - Çocuk Kitaplığı’ndan ki-taplar. Hemen bir tanesini elime aldım, gününpiyangosu olarak, yıllar yıllar önce aldı-ğım bir notla karşılaştım. “Büyüme ve ge-lişmeyi engelleyen zararlılar” üzerinenotlar almışım, işin ilginci, alkollü içkile-rin nasıl üretildiği konusunda epey yo-ğunlaşmışım. Eskiden elyazım ne kadargüzelmiş, diye düşündüm, kağıt parçasını-hâlen yitirmediği kokusunu içime çek-tikten sonra- kitabın arasına attım. Vebaşladım kitapları karıştırmaya.Önce, kapağında bir kafa kesiti ve bolca

karikatür olan “Beyin” isimli kitabı aldımelime. 750.000 TL imiş 1999’daki fiyatı.Fiyatın üzerinde duran karikatüre bak-tım sonra, adeta aileden birinin fotoğrafıgibi geldi, hiç ya-bancılaşmamışız.İç sayfalara ge-çince, gözüme birbaşlık çarptı: “Ta-rihteki Beyinler”ve oradaki şucümleler: “Üç binyıl kadar önce ya-şamış olan şairHomeros, kayna-ğın (beynin -M.H.) akciğerlerolduğunu düşü-nüyordu.” “Aris-toteles (M.Ö.384-322) ise kalp-ten kaynaklandı-ğını düşünüyordu.Birçoğumuz hâlâsevginin kalpten geldiğini düşünürüz amabu, bilimsel açıdan saçmalıktan başka birşey değil.”Sonra, muhtemelen en çok okuduğum vebu yüzden kapağı grileşmeye başlamışolan “Vücudunuz Nasıl Çalışır?” adlı ki-taba geçtim. Vücudumuzdaki sistemlerinçalışma biçimlerini rengârenk resimlerleanlatan bu kitap, bana bebekleri leylek-

lerin getirmediğini öğre-ten kitaptı. Sembolik bir“anne makinesi” ile“baba makinesi” üzerin-den, bir çocuğun iç dün-yasını zedelemeyecekşekilde anlatılıyordu cin-sellik. Bu sayede, anneve babamın sırtından“Bebek nasıl oluyor?”sorusunun yükünü al-mıştı. Hatta, muhteme-len birçok anne babadanbu yükü almıştı. Babasışehrin ünlü jinekologla-rından olan bir arkada-şıma bile sistemi ben

anlatmıştım. Sonra, “Bir Za-manlar...” isimlikitaba geçtim.Tekerlekten uzaygemisine, tuvalet-ten kâğıda icatla-rın öyküsü vezaman içinde ge-çirdiği değişimleranlat ı l ı yordu.Konular çocuk-lara resimleriyle,oyunlarıyla -hiçsıkıcı olmadan-kavratılıyordu.“Dünya veUzay”ı aldımelime. Diğer ki-taplara göre kalınve ağırdı bu kitap. Sınıfta, astronot ol-mayı isteyen tek çocuğun ben oluşumunsebebi bu kitaptır. Ben büyüyene kadarTürkiye’den astronot çıkabilme imkânı-nın doğabileceğini düşünüp sene hesabıyapardım. Uzayla ilgili şeylere hep me-rakla bakardım, en büyük hayallerimdenbirisi teleskop sahibi olmaktı mesela;

heyhat astronotluk şurada dursun, kırkelli kişilik sınıfla fen bilgisi laboratuvarınabile senede bir iki kez -o da belki- gide-biliyorduk. Her şeye rağmen, bu kitap

bana çok şey kat-mış, hayal ve bilgidünyamı büyütm-üştü. Laf ara-mızda, yazımıyazdıktan sonrabir kez daha oku-yacağım bu kitabı.Anlatı o kadargüzel ki, animas-yon filmlerin sa-dece çocuklar içinolmayışı gibi, bü-yükler okurken desıkılmıyor bu ki-tabı. Bir de bu ki-tabın ardılı olarakokunabilecek birkitap var: “Astro-nomi”

Bir sonraki durağım, “Depremler ve Ya-nardağlar” oldu. 17 Ağustos’un olduğusıralarda okumuştum bu kitabı. Hangişiddetteki depremin ne etki yaratacağınıöğrenmiştim çocukyaşta. Keşke büyüklerde öğrenmiş ve onagöre hareket etmiş ol-saydı...“Ekoloji” diye de birkitabım varmış, unut-muşum onun varlı-ğını. Görüncehatırladım bu mavi-yeşil kitabı. Organiktarımdan geri dönü-şümlü kâğıt yapımınanice ilginç konu vardıiçinde. Bolca dadeney tarifi verili-yordu. Evde karıncakolonisi gözlemle-mek bile mümkündübasit bir tarif ve yetişkin desteğiyle.Deney demişken, en sevdiğim kitaplar-dan biri olan “Bilimsel Deneyler”dende söz etmeden geçmeyeyim. Okulda

laboratuvar im-kânı yoktu, amabu meraklıyaengel değildi.Evde yapılabile-cek basit, öğre-tici, şaşırtıcı veeğlenceli deney-lerle doluydu bukitap. Mesela,en basitlerinden,bir kova dolususuya bir bardağı,ağzı su yüzeyinebakacak şekildebatırırsanız, bar-dağın içine ön-c e d e nyerleştirdiğiniz

kâğıt ıslanır mı, ıslanmaz mı? Pekineden? Peki ya evde müshil ilacı ile gö-rünmez mürekkep yapmanın beş daki-kadan bile az süreceğini, bu mürekkepile yazılan yazıları okumak için ise ça-maşır suyu kullanmanın yeterli olaca-ğını söylesem? Çok güzel şeyler var bukitapta, çok.

“İnternet” diye de bir kitabım vardı. Hemçocuklara hem büyüklere, internet kulla-nımını, e-posta gönderimini öğrenmek is-teyen herkese uygun bir kitap. İnternetkullanıp da, “Ya bu işler nasıl dönüyoracaba?” diye soranlara da uygun birkitap.Ve -şimdilik- son olarak, “Prof. ZihniSinir - Proceler” kitabı var. Çılgın icat-larla dolu bu kitapta hem mizah var hemtaşlama, hem zekâ pırıltısı var hem saç-malama. Bu kitapta yer alan ilginç icatla-rın bazı dükkânlarda satıldığını daekleyeyim. Yani bu kitabı alırsanız, muh-temelen masrafınız da biraz daha arta-cak; ama çocuğunuzun alacağı keyfinyanında lafı mı olur (siz çocuğunuzdandaha çok eğlenebilirsiniz, haberinizolsun)!Velhasıl sevgili okur, popüler biliminçocuk kitaplığında minik bir gezintiyeçıkmış olduk. Bu kitapları görünce, bukitapları satın alan ve bana sunan in-sanlara, anne ve babama bir kez dahaminnet duydum. Ben bu kitaplar saye-sinde bilime, tarihe, teknolojiye ilgi duy-dum. Bu kitaplar sayesindearkadaşlarımla bilgi ağı kurdum. Yazın

evde otururken yara-mazlık yapmak bilegelmezdi aklıma, ki-taplarla uğraşmak-tan. Ve görüyorumki, o bilgilerin çokönemli bir kısmı ka-lıcı olmuş. Sade bilgi-nin haricinde de çokkatkı sunmuş. Anali-tik düşünmeye itmişörneğin bu kitaplar;yaratıcılık katmış ay-rıca. Okul derslerininuçuculuğunun karşı-sında, kalıcılığıylaeğitmiş bu kitaplarzihnimi. Konu çocuklar

olunca hassasiyeti artırmak gerekiyor,zira insanlara çok önemsiz, değersiz gö-rünen şeyler aslında çocukların gelece-ğine büyük etki ediyor. Fotoğrafmeraklısı arkadaşım Yusuf Avşar an-latmıştı. Bir gün usta fotoğraf sanatçısıİsa Çelik ile gezerlerken, bir dükkândaboyama kitabı görmüşler. Birden sinir-lenmiş usta. Arkadaşım çok şaşırınca,İsa Hoca açıklama yapmakta geç kal-mamış. Boyama kitaplarının saçmalıkolduğu, yaratıcılığı ve düşünme beceri-lerini kısıtladığı ve bu yüzden insanla-rın kalıplar içinde düşünmeyezorlandığı minvalinde sözler söylemiş.Bıraksınlar da, demiş, o boyamayıyapan çocuk elmayı nereye koyacağınıkendi bulsun.Evet sevgili okur, siz de bırakın çocu-

ğunuzu, hem elmayı nereye koyacağınıkendi bulsun hem ne okuyacağını. Bü-yüyünce ne olacağına kendisi karar ver-sin, büyüsün, olsun, size minnet duysun.Bu dünyadan geçen ve göçen tümemekçi anne babalara, en çok da hemanne hem baba olanlara şükranla,Babalar Günü kutlu olsun.

*Bu kitapların tamamı ve daha fazlasıhâlen TÜBİTAK Popüler Bilim Kitaplarıdahilinde mevcuttur.

Astronot olmak isteyen bir çocuğun kitaplığı

Page 11: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

15 HAZ�RAN 2012 CUMAAydınlık KİTAP 11

Küçüklere masallar, büyükleredersler: KÜÇÜK PRENSMELİS YALÇ[email protected]

“Altı yaşımdayken, bir gün ‘YaşanmışOlaylar’ adlı bir kitapta çok etkileyici birresim gördüm: Balta girmemiş orman-larda bir boa yılanının bir hayvanı nasılyuttuğunu gösteriyordu. İşte, resminkopyası yukarda.Kitapta şöyle deniyordu: ‘Boa yılanlarıavlarını olduğu gibi, hiç çiğnemeden yu-tarlar. Sonra da kımıldayamaz hale ge-lirler, yediklerini sindirmek için altı aysüreyle uyurlar.’O zamanlar, büyük balta girmemiş or-manlarda olup bitenler üstüne çok kafayordum. Sonra da renkli kalemlere sarı-larak, hayatımın ilk resmini çizmeyi ba-şardım. İşte 1 numaralı resmim. Şöyleidi:

Bu şaheserimi büyüklere gösterdim,korkmuyor musunuz, diye sordum.- Niye korkalım? Şapkadan korkulmazki! dediler.Oysa ben şapka çizmemiştim, yuttuğu filisindiren bir boa yılanı çizmiştim. Baktımki büyükler resmimi anlamıyor, boa yıla-nının içini çizeyim de anlasınlar baridedim. Büyükler öyledir işte, anlatmaz-san, anlamaz onlar. 2 numaralı resmimşöyle oldu:”*İşte böyle başlar “Küçük Prens”in yazarı

Antoine de Saint-Exupéry’nin büyük-lerle olan anlaşmazlığı, kime gösterseinandıramaz gördüklerinin bir şapka ol-madığına. Ama bir gün karşılaşacaktıronu anlayacak birine, Asteroid B612’dengelen Küçük Prens’e. Ve onun ağzındananlatacaktır insanlara aptallıklarını.Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupéry'nin New York’ta bir otel oda-sında yazdığı ve 1943’te yayımlanan buroman, basit bir çocuk kitabı gibi görü-nebilir ilk bakışta ancak sayfalar ilerle-dikçe böyle olmadığı anlaşılacaktır; zirayaşam, sevgi ve aşk hakkında derin an-lamlar içermektedir. “Exupéry, kitabında, İkinci Dünya Sava-

şı’nın yarattığı korku, umutsuzluk ve yı-kımların getirdiği duygulardan da yolaçıkarak, evrensel değerlerin çöküşünühüzün ve melankoli yüklü bir biçimdeyansıtır. Çocuk için fantastik yönü dahaöne çıkan metin, yetişkinlere felsefi yö-nüyle seslenir. Bu nedenle iki perspek-tifli (hem çocuğa hem de yetişkineseslenen) olarak ele alınabilir. Metin anaçizgisini Küçük Prens’in gezegenler arasıyolcuğu üzerine oluşturur. Gezegenler, yitirilen değerlerin ve bu de-ğerleri yitirmeye yol açan tutku ya dasaplantıların imgesel yansımasıdır. Kra-lın gezegeni otorite tutkusunu, sanatçı-nın gezegeni, kendini beğenmişliği vesanatçının toplumla yitirmiş olduğu ile-tişimsizliği, sarhoşun gezegeni, umutsuz-luk ve buna dayanan unutma isteğini,işadamının yaşadığı gezegen, amaçsızsahip olma tutkusunu, fenercinin geze-geni anlamsız ve sorgulamaksızın yerinegetirilen görev duygusunu, coğrafyacınınyaşadığı gezegen ise bilimi kimin içinyaptığını unutan bilim adamını ve bilimanlayışını sembolize eder. Son gezegenise dünyadır ve dünya insanların kendideğerlerinden daha çok giysileriyleanlam ve değer kazandıkları, biçiminözden daha fazla önemli olduğunu yan-sıtan bir imge görünümündedir. Metinana mesajını sevgi ve emek üzerine yo-ğunlaştırır ve bu imge Küçük Prens’inkendi gezegenindeki ‘gülü’yle anlam ka-zanır.”**"Bir yıldızda yaşayan bir çiçeği seviyor-sanız, geceleyin yıldızlara bakmak hoş-tur. Ve geceleri gökyüzüne bakarsın. Herşeyin çok küçük olduğu gezegenimi gös-teremem sana. Belki böylesi daha iyi.Yıldızım senin için herhangi bir yıldızolsun. Böylece gökyüzündeki bütün yıl-dızlara bakmayı seveceksin..."Fransa'da çok sevilen Küçük Prens'inresmi zamanında elli franklık banknot-ların üzerine basılmıştır. İncil’den sonraen çok okunan kitaplardan biri olan“Küçük Prens”, ülkemizde de çok sevil-

miştir. Onlarca çevirisi yapılmıştır ancakSelim İleri’nin Bilgi Yayınevi’nin ÇocukKlasikleri serisinden çıkan çevirisi veCan Yayınları’ndan çıkan Tomris Uyarçevirisi aralarında en iyileridir. KitaptaKüçük Prens'in yaşadığı asteroidi bulanbir Türk astronomdur. Bu astronom as-teroidi uluslararası bir kongrede anlatırfakat kimse onu dinlemez çünkü fes ta-kıyordur ve kıyafetleri de Doğulu oldu-ğunu gizleyemiyordur. Bir süre sonra birTürk “diktatör” kıyafet devrimi yapıpherkesi Avrupalı gibi giyinmeye zorlar.Aynı astronom bu defa modern kıyafet-lerle kongreye katılır ve herkes ikna olur.Atatürk'ü bir diktatör olarak tanıtan busatırlar yüzünden uzun yıllar Türk oku-yucusu kitabı sansürlü okudu. Yine buyüzden kitap, eleştirilere maruz kalabi-leceği gerekçesiyle 2005 yılında ilköğre-tim öğrencilerine önerilmek üzerehazırlanmış olan 100 Temel Eser arasın-dan çıkarıldı. "Hiç kimsenin kitabımı özensizce oku-masını istemem doğrusu. Bu anılarımıyazarken çok üzüntülü anlar yaşadım.Arkadaşım, koyunu ile birlikte beni bı-rakıp gideli tam altı yıl oldu. Onu buradaanlatmaya çalışıyorsam, bu biraz da onuunutmamak için. Arkadaşı unutmak çoküzücü bir şey. Herkesin arkadaşı olma-mıştır. Arkadaşımı unutursam, kendimio, sayılardan başka bir şeye değer ver-meyen büyükler gibi hissederim yoksa"diyen Saint Exupéry, kitabı yazdıktan altıyıl sonra “Le Petit Prince” adlı bir uçaklakeşif uçuşu yaparken Akdeniz üzerindekaybolur ve bir daha kendisinden haberalınamaz. Küçük Prens gibi esrarengizbir şekilde ortadan kaybolan Exupéry,bize kalbimizde her zaman özel bir yeriolacak bu kitabı armağan ederken, birsoru bırakır zihinlerimizde: KüçükPrens'in koyunu, Küçük Prens'in çiçeğiniyedi mi, yemedi mi?

*Kitabın ilk sayfasından alınmıştır.**http://ceviribilim.com/?p=127

KİTAPTANİkinci gezegende kendini beğenmişin birioturuyordu. Küçük Prens'i uzaktan gö-rünce:

- Ha, ha! İşte hayranlarımdan biri ziyare-time geliyor, diye bağırdı.

Öyle ya, kendini fazla beğenen insan,dünyada herkesi kendine hayran sanır.

- Günaydın, dedi Küçük Prens şapkanızne garip!

- Selam vermeye yarar. Beni alkışladık-ları zaman, şapkamı çıkarır, selam veririm.Ne yazık ki buralara uğrayan yok.

Küçük Prens:- Ha, öyle mi? dedi, ama anlayamadı.- Ellerini çırp!Küçük Prens ellerini çırptı. Kendini be-

ğenmiş adam da alçak gönüllü bir tavırlaşapkasını çıkarıp selam verdi.

Küçük Prens de:"Burası kralın gezegeninden daha eğlen-

celi bir yer" diye düşündü ve alkışlamayabaşladı. Kendini beğenmiş, şapkasını çıka-rıp yine selam verdi. Bu oyun beş dakikaböylece sürüp gidince, Küçük Prens'in canısıkıldı:

- Peki, şapkanızı aşağıya indirmeniz içinne yapmalı? diye sordu.

Ama öteki bu soruyu duymadı bile,onun gibi kendin ibeğenmişler yalnız alkış-ları duyarlar.

- Bana çok mu hayransın? diye sordu.- Hayran olmak ne demek?- Hayran olmak, benim, gezegenin en

güzel, en iyi giyinmiş, en zengin, en zekiadamı olduğumu kabul etmektir.

- İyi ama gezegeninde yapayalnızsın!- Ne olacak, hatırım için, bana hayran

ol.Küçük Prens omuzlarını silkerek:- Peki, dedi, sana hayranım. Ama ne

işine yarayacak?Sonra da kalktı gitti. Yolda: "Büyükler

amma da tuhaf insanlarmış" diye düşündü.

ASTERO�D B612'YE HO�GELD�N�Z!

Page 12: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

15 HAZ�RAN 2012 CUMA KAPAKAydınlık KİTAP12

Çocuk, çok berrak bir okur...“Bugün 'Şeker Portakalı'nı okuyan çocukların dünyası ile bizim etkilendiğimiz dünya bambaşka. Bugünsanmayın ki çocuklar 'Şeker Portakalı'ndan bizim gibi etkileniyorlar. Aynı şekilde 'Küçük Prens' de öyle.Bugünün çocuğu için o kitapta bizim algıladığımız felsefelerin hiçbir anlamı yok.”

GÜNIŞIĞI KİTAPLIĞI'NIN KURUCULARINDAN YAZAR VE YAYINCI MİNE SOYSAL:

DAMLA YAZICI

Çocuk çocukken kollarını sallayarak yürürdüDerenin ırmak olmasını isterdiIrmağın da sel Ve su birikintisinin de deniz olmasını ...Çocuk çocukken Çocuk olduğunu bilmezdiBağdaş kurup otururduSonra koşmaya başlardıSaçının bir tutamı hiç yatmazdıVe fotoğraf çektirirken poz vermezdi

Wim Wenders- Wings of Desire

Büyümenin önlenemez acısıyla karşılaş-madığımız, kendimizi duru bir nehrinakışı gibi akan zamanın içinde bulduğu-muz yılların özlemiyle hazırlanmış bir yazıyazmak oldukça zor.

Çocukların içinde olduğu her şeyin güzel-leştiğini fark etmem çocukluğumu geridebırakmamla başladı. Çocukluğumdaokuduğum kitapların hayatımın en güzelkitapları olduğunu ise yetişkinler için ya-zılmış kitapları okuduktan sonra anla-dım.Salinger'ı keşfetmem üniversite yıllarımınilk zamanlarına denk geldi. “Çavdar Tar-lasında Çocuklar”ı okuduğumda yalancı-lığının bile dürüstlüğünü taşıyan biriylekarşılaştım: Halden Caufield. Ve kitabaadını veren, Holden'ın anlatımından dö-külen şu cümleler bütün unutulmazlığıylahafızama kazındı:“Her neyse, hep, büyük bir çavdar tarla-sında oyun oynayan çocuklar getiriyorumgözümün önüne. Binlerce çocuk, başkakimse yok ortalıkta -yetişkin hiç kimse,yani- benden başka. Ve çılgın bir uçuru-mun kenarında durmuşum. Ne yapıyo-rum, uçuruma yaklaşan herkesiyakalıyorum; nereye gittiklerine hiç bak-madan koşarlarken, ben bir yerlerden çı-kıyor, onları yakalıyorum. Bütün günyalnızca bu işi yapıyorum. Ben, çavdartarlasında çocukları yakalayan biri olmakisterdim.Çılgın bir şey bu, biliyorum, amaben yalnızca böyle biri olmak isterdim. Bi-liyorum, bu çılgın bir şey.” İşte çocuk kitapları, çocuk kitabı yayıncı-ları, yazarları, kahramanları Holden'ıntam olarak istediği şeyi yapıyor belki de.Çocukların kitap okumaya başlaması vebu duyguyu sevmesi ilginç bir süreç. İlksayfadan müthiş etkileyicilik yaratacakbir kitapla okuma serüvenine başlamışşanslı insanlar sınırlıdır. Çocukların kitapokumaya büyük bir aşkla başladıklarınısöylemek yalan olur. Oyun küçük bir ço-cuğa her zaman daha çekici gelmiştir,fakat kitap okumanın da oyun oynamakkadar zevkli olduğunu anlamasıyla buistem eşitlenir. Kanaatimce kitapların in-

sanı içine alıcılığı ortalarına doğru başlarve bir sabır gerektirir. Bu sabrı göstereme-yenler kitaplar âleminin yoldaşlığına ka-vuşamazlar. İşte bu sabrı sağlamada vesıkıcılık aşamasını daraltmada ilk oku-malar teşvik ve görev bilinciyle sağlanır.Bu teşvik ve görev bilinci öncelikle ailele-rin, ardından da öğretmenlerin bilinçlen-dirilmesiyle gerçekleşir. Bir zincir gibikurulması gereken sistemde ailelerin veöğretmenlerin bakış açılarını ise doğruyayın anlayışı ve uzmanlaşmış bir yapı ileçocuk ve gençlik edebiyatını okura sunanyayınevleri belirler. Bu zincir birbirini bes-ler ve çocuk-gençlik edebiyatının nitelik-sel anlamda gelişimini sağlar. Bu haftaçocuk ve gençlik edebiyatı temasıyla çıktı-ğımız ekimizde Aydınlık Kitap olarak, buniteliksel gelişime katkısı büyük olan bir

isim, Günışığı Kitaplığı'nın kurucuların-dan, yazar ve yayıncı Mine Soysal ile ke-yifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Çocuk edebiyatına ve çocuklara yöne-lik yayıncılığa giriş süreciniz anlatırmısınız biraz. Günışığı Kitaplığı'nı 1996 yılında sevgiliarkadaşlarımla, Mürem Beykan, HandeDemirtaş'la kurdum. İlk günden beribirlikte olduk. O günün ortamına bakıl-dığında, çocuk yayıncılığı açısındançorak bir ülke, renksiz bir ülke olduğu-

muz söylenebilir. Çok olumlu deneme-ler yapılmış ama hem ebeveynler açısın-dan da okullar açısından yeterliliksağlanamamış. Kütüphaneler ise zatençok az. Böyle bir ihtiyaç olduğu, böyleönemli bir yayıncılık dalı bulunduğu ko-nusunda pek bir fikir yok. O nedenle endoğru sözcük “çorak” bir ülke. Oysa bizedebiyatla büyümüş çocuklardık ki aile-miz de öyle edebiyatla çok içiçe değildi.Öğretmenlerimizden almıştık bir şeyler.Edebiyat, şiir hayatımızın bir parçasıydı.Onlarsız bir yaşamı zaten düşünmüyor-duk , bilmiyorduk da. Ama iş yaşantısınabaşladığımızda Türkiye'nin çocuklarave gençlere göre organize edilmemiş birülke olduğunu daha iyi anladık. Çocu-ğun ve gencin ilgi alanlarını, merak ko-nularını körüklemeyen, çocuklara ve

gençlere yönelik uygulama ve program-ları sunmayan bir ülkedir ne yazık kiTürkiye. Gönlünde yayıncılık sevdasıyatan insanlar olarak bunu çocuktan vegençten başlatmalıyız diye düşünüyor-duk. 1996'da ilk adımı attığımızda birsöz verdik kendimize; dedik ki biz ya-yınevi kuruyoruz ama kısa vadeli bir ya-yınevi olmayacağız. İnatla sadece vesadece Türkiye'den ve dünyadan çağdaşçocuk ve gençlik edebiyatı kitapları ya-yımlamaya karar verdik. Bu inadı da 16yıldır sürdürüyoruz. Bu sayede de galiba

Günışığı Kitaplığı olarak Türkiye'degenç okur sayısındaki artışa belli bir kat-kıda bulunduk ve hâlâ o inada tutunu-yoruz. Hikâyemizin başlangıcı böyle.

“KOLAY K�TAP, KOLAY MÜ�TER�” YANILSAMASITüketim kültürünün hedef kitlelerininbaşında çocuklar geliyor. Çocuklara yö-nelik kitaplara, çocuk edebiyatına nasılyansıyor bu? Tüketim toplumu dediğimiz şey son 80-90 yıldır dünyanın ekonomik çözümleri-nin sunduğu bir yaşama biçimi. Biz bunukültürel verilerimizle doğru bir şekildeyönetebilirsek bambaşka bir sonuç eldeedebiliriz ama gene bizim ülkemizin ve-rilerinden ötürü de kimsenin bir şeyi iyiyönetme derdi yok. Mesela bugün bu-rada “Shoppingfest” başlayacak veakşam 17'den sonra yürüyüş var. Türki-ye'de ne kadar önemli konularımız, nekadar acil dertlerimiz var ama kimsebunlar için yürümez burada ama alışve-riş festivali için yürür! Aslında bu bütündünyada böyle. Sonuçta tüketim top-lumu haline getirilmek Türkiye'ye özgübir şey değil. Her yere yaptık biz bunu,insanlık yaptı bunu. Ama çocuk ve genç-lik kitaplarında tabii ki kolay tüketilenmetinlerin, kolay anlaşılan kolay konu-ların daha çok müşteri bulabildiği yanıl-samasıyla da özdeşleştirebilirim bunu.Tüketim toplumuna bizim alanımızınverdiği hizmet aslında tam da edebiyatgibi çok büyük ve çok derin bir yapınınçok kenarlarında dolaşan, içine katıla-mayan, sığ, yüzeysel ve benim edebiyatdiyemeyeceğim bir kitap grubunun sık-lıkla ve çoklukla çocuklarımıza sunul-ması olarak tezahür ediyor. Bizim ençok kaçındığımız noktalardan biri bu as-lında. Çünkü edebiyat hiç de kolay birşey değildir. İnsan kitap okurken içinçaba göstermek durumundadır ön bilgi-lenmesinin olması gerekir ve edebiyatöyle şıp deyip parmağımızı çıtlattığımızzaman tüketebileceğimiz kolaylıkta birolgu değildir.

ÇOCUKLARI SORGULAYAMAYIZGünümüzdeki çocuk kitapları eskisigibi kült çocuk kahramanları çıkarabi-liyor mu? Zeze, Küçük Prens gibi etki-leyiciliğini uzun süre taşıyankarakterleri günümüz çocuk kitapla-rında artık göremiyoruz sanki.Verdiğiniz örnekler çok güzel ama bun-ların hepsini yetişkin olarak okudunuzve yetişkin olarak kullandınız. Zeze'yibir çocuğun kahraman olarak bellemesimümkün değil. Zeze bize göre kahra-man. Çünkü “Şeker Portakalı”nın çocukedebiyatıyla aslında hiçbir alakası yok.Çok sevdiğim bir kitap ve okuduğumdaöyle zırlaya zırlaya ağlamıştım ki ev aha-

Mine Soysal: �natla sadece ve sadece Türkiye'den ve dünyadan ça�da� çocuk vegençlik edebiyat� kitaplar� yay�mlamaya karar verdik.

Page 13: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

15 HAZ�RAN 2012 CUMAAydınlık KİTAPKAPAK 13lisi birşey oluyor sanmıştı. Bugün “ŞekerPortakalı”nı okuyan çocukların dünyasıile bizim etkilendiğimiz dünya bam-başka. Bugün sanmayın ki çocuklar“Şeker Portakalı”ndan bizim gibi etkile-niyorlar. Aynı şekilde “Küçük Prens” deöyle. Bugünün çocuğu için o kitaptabizim algıladığımız felsefelerin hiçbiranlamı yok. Çocuk çok berrak bir okur.O nedenle ben çocukların bugün kendi-lerini özdeşleştirebilecekleri kahramançıkarma konusunda çok başka eğilimdeolduklarını, popüler kültürü izledikle-rini, o banttan Batmanlar, ÖrümcekAdamlar gibi bir sürü şey emdiğini veonları yaşının, cinsiyetinin ihtiyaçlarınagöre geçici dönemlerde kullanıp sonraonları da attığını düşünüyorum. Amabiz onlara sürekli ve nitelikli edebiyatservis edebilirsek, modadan uzaklaştığınoktada edebiyatı kendine arkadaş veyoldaş edeceğini biliyoruz. Kendi döne-mimizle eşleştirmememiz gerekli onları.Onlar belki bizim hatırladığımız “KüçükPrens” gibi Örümcek Adam'ı hatırlaya-caklar. Bu kötü bir şey değil, burada ço-cuğun sorgulanacağı yargılanacağı birdurum yok. Tüm dünyadaki çocuklarınbaşından aşağı Örümcek Adam'ı biz ge-çiriyoruz,yani yetişkin dünya.

“B�LG�LEND�R�C�” OLMAK �ART DE��LBütün çocuk kitapları iyi midir? “İyi-lik” üzerine mi kurgulanır?Çocuk edebiyatının şöyle bir beklentisivar yetişkinlerin kafasında, algıda böylebir sapma var; çocuğa mesaj verilmesilazım, çocuğa bilgi aktarılması lazım veçocuğun doğruyu yanlışı okuduğu kitap-tan öğrenmesi lazım. Bunun da şöyle birtemel nedeni var; çocuk edebiyatı bun-dan 10 yıl öncesine kadar eğitim yayın-

cılığının bir alt parçası gibi algılanı-yordu. Eğitim yayıncılığı ne demek: bil-gilendirici kitaplar. Okul öncesi kavrameğitimi kitapları, okuma kitapları, küçüköykü kitapları vb... Bu kategoride, temelbir alanda çocuğun bilgilenmesini, kül-türel, toplumsal, dini, ahlaksal donanı-mını sağlamak gibi bir işlevanlaşılıyordu. Bizim başından beri en

çok mücadele ettiğimiz bu konuydu. Bu-rada şunu tespit etmek gerek; çocuk vegençlik için elbette eğitsel kitap yapılır,ayrı bir uzmanlık ve yayıncılık alanıdırve dünyada da bu görülür. Ama edebi-yat dediğimiz şeyin bununla hiçbir ala-kası yok. Edebiyatın bilgilendirici olmagibi hiçbir derdi yok. Edebiyat dediği-miz şey kendi vurgusuyla, kendi öykü-sünü, kendi kurgusuyla,kahramanlarıyla kendi zaman ve mekanyaratımıyla insanın bir tarafından girerve çıkar. Onun izi, yazarın, ortaya çıkışserüvenin ve dilinin başarısıyla ilgilidir.Okur, yazar ve yayınevi arasında bir hat-tır edebiyat ve o hat insanlara girerçıkar. Bir şiiri okuduğunuz 10 dakikamıdır, bir kitabı okuduğunuz 10 günmüdür, o süre içinde edebiyat eseri bel-leğimizde bir iz bırakır ve biz bilelimveya bilmeyelim o izle yaşarız. Edebiyatböyle bir şey ve hayatımızda çok az şey-den böyle çıkarsamalar ve izler eldeedebiliyoruz.

Çocuk kitapları bir şeyler “öğretmek”zorunda değil, iz bıraksın yeter diyor-sunuz... Edebiyatın gerçek anlamda ne olmasıgerektiğini çok sorgulamayan öğretmenkökenli çok sayıda insanın çocuk kitabıyazmaya soyunmuş olması, “madem benbir kitap yazıyorum, okuyan çocuk dabundan bir şey öğrensin” diye son de-rece iyi niyetle yola çıkıp çok hasarlı birsonuca neden olması özellikle 1990'lıyıllarda neredeyse tavan yapmış durum-daydı. Bizim en çok mücadele etmek zo-runda kaldığımız şey bu “öğretmen”yaklaşımıydı. Ben çok sayıda emekli öğ-retmenimizle yazışmışımdır o dönemde.Ama bilinmeli ki; edebiyatın çocuğa birşeyler öğretmek amacıyla değil, tam ter-sine dünyayı algılamasında, kendini ta-nımasında, çok farklı mekanizmalaryaratabilecek, bir çaba içine sokabilecekçok daha sınırsız bir kaynak olarak al-gılanması gerekir. Çocuk ve gençlik ede-

biyatı tamamen yaratıcı yazarlık konusuolan bir alandır. Yaratıcı yazarlıktankastım nedir... Gerçekten yazdığı met-nin edebi metaforlarıyla, edebi gücüyle,her şeyiyle edebiyat tarihinde kabul bu-lacak bir metin olması anlamına gelir.Bizim öncelikle aradığımız şey budur.Zaten bu da o eğitim yayıncılığının di-daktik söylemlerinden hızla uzaklaşmakanlamına geliyor. Bazı ebeveynler ve öğ-retmenler bu konuyu sıkça tartışırlar.İşte bu kitap cinayetten bahsediyor, bennasıl okuturum bunu çocuğuma diye ya-kınıyorlar. Oysa ülkemize bakıyoruz,çocuk her gün haberlerde kadınların,çocukların, insanların vahişice öldürül-düğü bir toplumda yaşıyor, bunları din-liyor, okuyor, izliyor, bu koşullardabüyümeye çalışıyor. Ama biz edebiyatgibi dünyanın en korunaklı büyük güç-leri tarafından bile çocuğumuza kor-kunç şeyleri aktarmayacağımızı vekoruyacağımızı sanıyoruz, çok yanlıştabii ki.

YARATICI ED�TÖRLÜK...Çeviri kitaplar konusunda çocuk vegençlik alanında durum ne? Nasıl birilerleme sağlanıyor?Çocuk ve gençlik edebiyatının en temelnoktası yayıncılıkta uzman editörlük ko-nusu. Türkiye'de Günışığı Kitaplığı'ndanönce uzman editörlük diye bir alanbizim dalda söz konusu bile değildi.Bizim kitaplarımızın künyesinde editöradı mutlaka yazar. Çünkü bizim için okitapla ilgili yapılan bütün çalışma, ya-zarın yazma süreci de dahildir buna, edi-törü tarafından finalde nasıl biryayıncılık projesi olacağının hayali baş-tan kurularak çalışılır. Ve bir kitabın re-simlemesi, bir kitabın çevrilmesi, birkitabın grafik tasarımının nasıl olacağıeditörü tarafından ayrıntılı bir şekildeilk andan itibaren belirlenir. Ben onaartık yaratıcı editörlük diyorum. Yazar-larımızın “yaşam koçluğu”nu üstlenebi-len, onların yaşamında hayatını

1- Buzdolabındaki Köpek- Behiç Ak Haski cinsi bir Sibirya kurdu güneyde bir köye hediye geliyor ve tabii ki yaz sıca-ğında aklını kaçırıyor hayvancağız. Behiç Ak çok yaratıcı bir yazar ve inanılmaz biraklı var. Dünyayı, hayatı, tarihi, coğrafyayı çok iyi yakalayan bir yazar. Çocuklarlakurduğu diyalog da ayrı tabii.

2- Aydede Her Yerde- Hacer KılcıoğluBu tatilde mutlaka bir yerlere gidemeyen çok sayıda çocuğumuz olacak. Bu ki-taptaki 16 öykü dünyanın 16 farklı ülkesinde geçiyor ve hepsinin ortak özelliği,Aydede var her yerde. Bulundukları yerden dünyayı dolaşabilecekleri, çok sıcak biryapısı olduğunu düşündüğüm bir kitap.

3- Çıtır Çıtır Felsefe- Aşk ve Dostluk- Brigitte LabbeTam yaz konusu. Çocukluktada yetişkinlikte de insaoğlunun en kafasını karıştı-ran duygular: bu aşk mı yoksa dostluk mu?Yazar mükemmel bir yalınlıkla anlatıyor. Aile içi şiddetten çocuk haklarına bütünkonuların 40 sayfa içinde bu kadar yalın anlatıldığı başka bir metin bilmiyorum.Hem aileler hem de çocuklar bu aşk ve dostluk üzerine biraz kafa yorsunlar iste-rim, bu sevindirir beni.

4- Leylek Havada- Leyla Ruhan OkyayYazarın bizim Köprü Kitaplar projemiz için yazdığı bir roman bu ve yazarın daaynı zamanda ilk romanı. Silivri'de geçen çocukluk anılarını, o kumların, suyuniçinde geçen yazını anlatıyor. Çocukluk anılarından yola çıkıyor ve sonra bir konukomşu ekibiyle bir otobüs dolusu insanın eski Avrupa'ya, utanç duvarının olduğu,Yugoslavya'nın büyük Yugoslavya olduğu bir dönemde yapılan bir otobüs yolcu-luğunu antıyor. Beni başka bir döneme götüren ama bugünün çocuğunu da çok akıllıca o dönemekonuk edebilen ve müthiş yaz kokan bir kitap.

5- Acayip Bir Deniz Yolculuğu- Müge İplikçiYaz için küçük yaş grubunun ailece okuyacağı bir kitap. Bu kitabın bir proje ol-duğunu da söylemek gerek. Kibele'nin hikayesinin çocuklar için yazımıdır bu kitap.Deniz kokan bir tatil kitabı.

Mine Soysal, Damla Yazıcı’nın sorularını yanıtlarken.

Mine Soysal'dan beş kitap önerisi

Page 14: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

15 HAZ�RAN 2012 CUMA Aydınlık KİTAP14 KAPAK

kolaylaştıracak bir takım duygusal fizik-sel durumlara bile gerektiğinde kafayoran, Batı'nın çok yakından tanıdığı,gerçekten Türkiye'ye hâlâ çok yabancıolan editörlük anlayışıyla çalışılır. Şimdiböyle olunca çeviri edebiyatta da biz ol-dukça aktif ilerledik. Bu işe başladığımızilk yıllarda ölçütler konusunu çok tartış-tık. Kendi içimizde, hem kuramsal an-lamda, hem yaş grupları, hem deTürkiye'nin kendine özgü okuma dina-mikleri anlamında ayrıntılı incelemeler,okumalar ve değerlendirmeler yaptık.Hatta biz bu süreci yaklaşık 10 yıla ya-yılan çok ağır bir süreç olarak değerlen-diririz kendi yapımız içinde. O süreçteyurtdışından incelediğimiz çeviri kitap-ları daha kolaylıkla, daha güvenerek,daha çabuk yayınlayabileceğimizi görü-yorduk. Çünkü editörlük anlamındametinler çalışılmış, kitaplar profesyonelanlamda resimlendirilmiş, grafik tasa-rımları son derece yetkin bir şekilde ha-zırlanmış kitaplardı ve tabii ki bizimişimiz de kolaylaşıyordu. Bunun çok iyibir başlangıç süreci olduğunu, Türki-ye'ye çağdaş çocuk ve gençlik edebiyatıakımlarını, eğilimlerini, konularınıkonuk etmemiz ve buradaki okurla, öğ-retmenle, kütüphaneciyle buluşturma-mız gerektiğine inandığımız için böylebir yol izledik. Hatta o süreçte oransalolarak çeviri edebiyatı yayımlayan biryayınevi gibi görülüyorduk. Ama bu birbaşlangıçtı ve biz bunu 10 yıl içinde ter-sine çevirdik. Ama tam tersine de çevir-medik çünkü bizim alanımızda çeviriedebiyatının da bugün çok önemli biryeri olduğuna inanıyoruz. Kendi ülke-sinden okuduğu kadar dünyadan daokumak zorunda bugünün çocukları vegençleri. O nedenle şu anda yüzde 60yerli, yüzde 40 çeviri eser gibi biroranda tutuyoruz. Çeviri edebiyatında çevirmenin dilselbecerileri kadar çevirdiği metnin, çevir-diği dilin kültürel değerlerine en yüksekoranda dönüştürülmesi ve Türkiye'dekio yaş grubunun bugünkü algısını çok iyitanıyan bir çevirmen olabilmesi ya daeditörüyle bu noktada yakın temasta ça-lışabilmesi gerekmektedir. Çünkükonuk ettiğimiz o kültürü, bizim kültü-rümüze çevirirken hangi yaş grubu ço-cuğa hitap ediyorsa ona göreliğinuzmanı tarafından çözümlenmesi la-zımdır.

MUTLULUK VER�C� DENEYSELSÜREÇBu alana girdiğiniz yıllar için çocuk vegençlik edebiyatı konusunda çorak yıl-lar olduğunu söylediniz. Peki günü-müzde bu çoraklık sürüyor mu yoksabelli şeyler aşıldı mı? Günümüzde bu çoraklık bitti. Türkiyeçorak bir ülke değil artık çocuk ve genç-lik edebiyatı açısından müthiş deneme-ler yapılıyor, mutluluk verici birdeneysel süreç bu. Çok yayınevi bualana emek vermeye çalışıyor. Hattabizim gibi sadece çocuk ve gençlik ede-biyatı yayıncılığıyla ayakta durmaya ça-lışan cesur denemeler görüyoruz.Niceliksel anlamda çok yüksek bir üre-tim dönemindeyiz. Bu sayede okurungiderek artan talebini daha çeşitli türler,yazarlar, anlatım biçimleri gibi çok çe-şitli başlıklarla karşılama zenginliğimizvar artık. Bu çok olumlu bir şey. Özel-likle burada niceliksel artış diye altınıçizmek istiyorum... Çünkü bütün bu

olumlu niceliğe karşın yazarlık konu-sunda, uzman editörlük konusunda, ya-yınevlerinin yapısal olarakprofesyonelleşmesi konusunda, yaniyayın kadrolarının, satış-pazarlama kad-rolarının uzamanlaşması konusundaçok taze bir devinim var. Bu noktada el-lerine gelen bir dosyayı bir yayınevininçok yüksek nitelikte bir kitap haline ge-tirip yayımlaması için tabii ki uzmaneditörlüğe ihtiyacı var. Şu anda editör-lerin yetişmesinin nihayet yolu açıldı.Genç editörlüğe aday arkadaşlar yayı-nevleri çatıları altında toplanmaya baş-ladılar. Ama editörlük öyle bir şeydir kibugünden yarına değil bugünden çoksonraya meyvesini veren bir uzmanlıkalanıdır. Bu niteliksel yükseliş bütünbunlarla önümüzdeki süreçte kendinigösterecek. Niceliksel tırmanışı esas ni-teliksel güçle donatmamız gerekli kibütün dünyanın dikkatini çekebilecek

bir çocuk ve gençlik edebiyatımız ola-bilsin. Biz bunun da gücünü sağlayabi-leceğimize inanıyoruz.

Türkiye'deki çocuk ve gençlik edebiya-tının dünyaya açılması konusundaadımlar var mı?Bizim kitaplarımız İsviçre, İtalya, Al-manya'da yayına girmek üzere. Türkiyegenelinde şöyle bir yanlış anlayış vardı;Almanya, Belçika, Hollanda gibi Türkgöçmenlerin olduğu ülkeler, anayasalarıgereği yabancı vatandaşının kendi ana-dilinde okumasını sağlamak zorunda.Bunu iki dilli çocuk kitaplarıyla yapı-yorlar. İki dilli çocuk kitapları yayımla-nır o ülkelerde ve bunu genelde okullarkullanır. Çocuk edebiyatının yurtdışınaaçılımını bu iki dilli kitaplarla anladıkuzun yıllar. Bir takım çeşitli ilişkilerleveya Almanya kökenli Türk yayınevleri

tarafından orada kolay tüketilebilecek,kolay algılanabilen, ucuz, bu iki dille ya-yımlanan kitaplar hazırlandı. Teda'nınyıllık listelerine baktığınızda bazı çocukkitabı yazarlarının Orhan Pamuk kadarçevrildiğini görürsünüz. Oysa buradakiesas hikaye o dile çevrilmesi değil, sa-dece iki dilli olarak kitaplarının yayım-lanması anlamına geliyor. Biz bunaçeviri edebiyat projesi diyemiyoruz as-lında. Bizim üzerinde çalıştığı-mız şey; örneğin ZeynepCemali'nin “BallıÇörek Kafeteryası”kitabı İtalyanca ya-yımlanıyor. Şuanda kitap piya-saya çıkmaküzere. İtalya'daİtalyanca ko-nuşan, isterCezayirli olsun

ister İtalyan olsun o yaş grubu çocuklarokuyacak onları, eğitim kitabı olarak ya-yımlanmıyor o kitap, edebiyat eseri ola-rak yayımlanıyor. Bu çok önemli birkonu diye düşünüyorum.

GENÇL�K �Ç�N CESUR K�TAPLARGençlik kitapları alanına yönelik biralt marka olarak “On8 Kitap” yayın-larını kurdunuz. Bu alana dahil oluşu-nuzun nedeni neydi, önemli bir boşlukmu gördünüz bu konuda ? Gençlik edebiyatı konusunda Türkiye'deilk çalışan yayıneviyiz biz. Bunlar Türki-ye'de ilk çıktığı zaman 7-8. sınıf öğrenci-lerinin dudak büktüğü ama sonra alıncabuldukları yerde okumaya başladıkları,keyif veren; onların okuma gereksinim-lerini, ihtiyaç duydukları okuma ritminive temaları, kahramanları kullanan, sonderece yaratıcı yazarlar tarafından ka-

leme alınmış, son derece güzel kitap-lardı. Bizim aslında gençlik edebiyatınınyolunu açma çabamız meyvesini verdi vegerçekten sadece elele tutuşan gençlerinaşk hikayesiyle bu işlerin anlatılamaya-cağını, aşkın da dostluğun da, eğitimhakkının koparılmasının da, erken yaştaevlendirilmenin de pek çok Türkiyelikonunun aslında bütün dünyanın dert-leri olduğunu gösterdi. Bunları da gen-

çliğe edebiyat diliyle ne kadar erkendüşündürür, konuşturur, tartış-

tırabilirsek, farkındalıklarınıda o kadar kolay harekete

geçirebileceğimizi dü-şündük. 1990'ların so-nundandan itibarençok ciddi bir şekildeağırlık vermeye baş-ladık gençlik edebi-yatına. Daha sonraBatı'nın gençlikedebiyatını çok ya-kından takip ederve çok tartışır ol-muştuk. O süreçte

şunu fark ettik ki ço-cuklar için sağladığı-

mız kitap okumahizmetini gençlerimize

de sunmalıyız. Köprü Ki-taplar koleksiyonumuzu oluş-

turduk. Türk edebiyatının ustayazarlarının, çocukların ya da gençle-

rin de okuyabileceği kitaplarını yayımla-dık. Oktay Akballar, Fakir Baykurtlar,Ömer Seyfettinler... İlginç bir yayıncılıkprojesidir bu. Bu proje kapsamında öğ-retmenler de anladılar ki aslında çocukedebiyatı ve gençlik edebiyatı, yetişkinedebiyatı ile içiçe geçebilen karmaşıkancak okuduğun zaman belleklerdekiraflarına yerleşebilen, son derece değiş-ken dinamiklerle işleyen konular. Bun-lar böyle kalın çizgiler çekilecek konular,alanlar, yaşlar değil aslında. Daha sonradaha cesur kitaplar yayımlamaya başla-dık. Ellen Wittlinger'ın “Zor Sevgiler”kitabı buna örnektir.Gençlik edebiyatı dediğimiz şeyin cesa-ret, kararlılık, öngörü gerektirdiğini vebugünün genci için çok sonradan kulla-nabileceği taşları suya bırakmak ve as-lında ona çok çeşitli yollar sunabilmekolduğunu gördük. Bu süreçte bir duvaratosladık. Öyle kitaplar oluyor ki çok se-viyorsunuz, yayımlamak istiyorsunuzama ergen kadronun okuması için henüzerken olabilecek bir takım duygu anla-tımları söz konusu olabiliyor. Felsefi de-rinliğin ergen ekiple yeterince güçlübuluşamayacağını düşündüğümüz çokdaha başka bir yelpaze ortaya çıktı;genç-yetişkin dediğimiz bir edebiyat.Karışık bir grup, 15+ dediğimiz kate-gori. Bunu iyice billurlaştırdığımızda,editöryal anlamda incelediğimizde, bunet ayrımları gördüğümüzde evet dedik,bu grup kitabı da biz yayımlarız. Ticarikaygıyı arka planda bulunduracak biralgı şarttı. Türkiye'de şu an en yaygın ti-cari getiriyi sağlayan vampir edebiyatı,melek edebiyatı, fantastik edebiyat tamda bunu karşılıyor. Popüler okumaya hiçkarşı değilim. Geniş kitleleri okumayaalıştırması, kitabın korkutucu bir şey ol-madığını, tam tersine eğlendirici oldu-ğunu göstermesi açısından çokönemsiyorum. Herkes istediğini oku-malı. Ama edebiyat, elinizi biraz dahakuyunun dibine götürmenizi gerektirenbir şey ve biz bunu yapmaya çalışıyoruz.

Çok yay�nevi bu alana emek vermeye çal���yor. Hatta bizim gibi sadece çocuk ve gençlikedebiyat� yay�nc�l���yla ayakta durmaya çal��an cesur denemeler görüyoruz.

�u andaeditörlerin

yeti�mesinin nihayet yoluaç�ld�. Genç editörlü�e adayarkada�lar yay�nevleri çat�lar�alt�nda toplanmaya ba�lad�lar.Ama editörlük öyle bir �eydir ki

bugünden yar�na de�il bugündençok sonraya meyvesini veren biruzmanl�k alan�d�r. Bu niteliksel

yükseli� önümüzdekisüreçte kendini

gösterecek.

Page 15: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

15 HAZ�RAN 2012 CUMA 15Aydınlık KİTAP

CENK ÖZDAĞ[email protected]

�Ç VE DI�I AYIRAN ÇEMBERD�R''Kuzey Amerikalılar günlük iletişim-leri sırasında aralarında yaklaşık 3ayaklık (91 santimetre) mesafe bulun-masını tercih ederler''. Murat Baç,Yeni İnsan Yayınevi tarafından basılan“Kaos Kelam Hijyen Şiddet” başlıklıeserinde bu cümlenin etrafında, beri-sinde, ötesinde gezinerek Kanada top-raklarındaki bir Türk felsefeci olarakfelsefeyi adeta ete kemiğe büründürü-yor.

Yukarıdaki ifade Kanada'yı tanıtmaamacıyla yabancı öğrencilere verilenbir broşürde yer alıyor. Broşürde çizi-len sınırın iki işlevi var: Okuyucuya yö-nelik sınır sayesinde okuyucunun olasıbir utançtan kurtulması, okuyucununkendisini sınırlaması sayesinde ev sahi-binin sınırının güvenliğinin sağlanması.Yüzeysel bir bakışla yabancılara hatayapmalarını engelleyecek çok yerindebir öneriyi içeren broşürün esas ama-cını yazar şu şekilde ortaya koyuyor:''Aslında korunacak olanlar kaotik or-tamlardan gelen ötekiler değildir. Öte-kiler düzeni özümseyene kadar sabırlaeğitilir; logos'un ev sahipleri ise diğer-lerinin yaratacağı pürüzlerden, man-tıksızlıklardan, ve bireysel alanlarınayönelik sınır ihlallerinden korunur''.Kendi içinde kurduğu düzenin dışınaittiği kaos'tan korunmak isteyen Batılıbirkaç amaca kilitlenir: ''...Birbirindentamamen bağımsız olmayan birkaçtelos (amaç) ağırlıklı olarak ön planaçıkar: sistematiklik, işleyişte-verimlilik,çileyi-sıfırlama''. Bu açıdan bakıldı-ğında düzenin dışına itilen kaos, dü-zende tekrardan düzenlenir,aykırılıklar düzene bağımlı kılınır,marjine (kıyıya) atılanlar kıta sahanlığıiçerisinde tutulan yaramaz çocuklaradönüştürülür. Batılı güvenlik konsep-tiyle yarattığı düşman algısını şiddetleeğitir. Bu eğitimin bir sonucu da gü-venlik çemberi içindekilere çemberindışını izleterek verdiği huzur ve saade-tin yanı sıra bu çemberin içinde olma-nın bedeli olarak toplumsal kurallaraitaat etmeleridir.

H�JYEN�K YA�AMIN SLOGANI: YA�ANMAYAN YA�AM K�RLENEMEZ!

Özne'nin oluşum süreci olarak dagörülebilecek Batı Felsefesinin seyri-nin son uğrağı olarak hayatla, nesnele-riyle mesafe kuran bireylerinkirlenmemişliğini, hayata dokunmadanyaşayışlarını konu edinen kitap, bu ol-guya bir başka pencereden de bakıyorve kirlenmemeye çalışanların tepedentırnağa pisliğe batmış olduklarını or-taya koyuyor. Kaos'tan düzene (logos'a– düzene, söze, akla) kaçan insan söy-lem aracılığıyla hayatı arasına koyduğumesafe sayesinde temiz kalmaya çalışı-yor. Bu hijyenik tutum ne temiz kalabi-len ne de gerçek anlamda kirlenebilenama hepsinden öte temiz kalmak

adına kendi hayatını yaşayamayan in-sanları yaratıyor. Baç, ''Gündelikyaşam çerçevesinde emniyet, sağlıklılıkve pürüzsüzlük arayışının yarattığı söy-lem / eylem zemini nasıl bir sessiz şid-det içermektedir?'' sorusunusormaktadır. Soru kitabın başlığınayerleşen şiddet kavramının bir paketiçerisinde (düzen, düzenin söylemselve eylemsel sınırları, düzenin arzu edi-lirliği olarak hijyen ve güvenlik) geldi-ğini ortaya koymakta ve bu paketiçerisinde şiddetin yerini sorgulamak-tadır.

Bir reality show programını izleyenseyirci kadar yaşayan, Afrika'da acıçeken çocukları bir yardım kampanyasıreklamında izleyen ev sakinleri kadaracı çeken, zorunlu iş saatlerinin esne-tilmesi ya da özgeçmişini biraz kalınlış-tırmak için ''gönüllü'' etkinliklerekatılan modern insanın rasyonal irras-yonalliği işte bu tutumun bir sonucu.Hayattaki tüm edimlerin başına uzak-tan anlamındaki tele- ya da sanal or-tama gönderme yapan e- önekinikoyan modern insan tele-phone ilesesi, tele-vision ile görüntüyü uzaktanduyar; tele-pati ile atalarına mesaj yol-lar; e-learning ile bilgiyi, e-shoppingile metaları evine getirtir. Moderninsan bütün bu aracılarla hayatla ara-sına mesafe koyarken bir yandan daDoğu'nun kadim bilgeliğini (örneğinBudizm'i) hayatına katmaya çalışır.Hayat ile hayal arasındaki ayrımlarınyitip gittiği ortamda bu türden sonsuzörnekle bezeli yaşamımsılar geçipgider.

KÜLTÜREL KODLAMADA E��TLENEN ED�MLER VE ONTO-ETHOS

Yukarıda kaynağına işaret etmeyeçalıştığımız uzaktanlığı ve sanallığıMurat Baç deneme-anı-aforizma bile-şimiyle adlandırabileceğimiz eserindebüyük bir ustalıkla işlemektedir. Yarıkurgu-yarı gerçek diyaloglarla olgusalolarak uçlarda yer alan kişi tiplerininarasındaki ortaketik zemini olancasadeliğiyle açığaçıkmaktadır. Etiğinontolojisini tartışanBaç, etik değerlen-dirmelerimize da-yanak oluşturanevrensel bir norma-tif ayrıcalığa onto-ethos adıylakavramsallaştır-maktadır. Bu varo-luşsal zeminyapaydır: belirli ko-şulların, gelenekle-rin göreneklerin,toplumsal yapınınkodlamasının bir so-nucu olarak oluşanbu yapaylık içindedoğan insanlarındoğallığı haline gelirve bu insanlarca sor-

gulanmadan onların sınırlarını belirler.Bu yapının ürünü olan kişilerce sözüedilen sınırların ihlali söz konusu ol-madıkça görünmez olan sınırlar olancakatılıklarıyla bu kişiler için oradadırlar.Bir yabancının (farklı bir onto-ethosdiyarından gelen) bu sınırı zorlamasısonucunda ''Kendi yaşam-dünyasınınyapılabilir / yapılamaz'ları düzleminde,yani normatif ufkunda, görünmez amakatı bir şeylere çarpmaktadır''. Bu açı-dan bakıldığında farklı kültürel ortam-larda sahne alan farklı iki edim benzerbir sorgulamasızlıkla gerçekleştiriliyor.Eserde bunun bir örneği olarak Kana-da'da yaşayan bir felsefe öğrencisiyleAnadolu'nun bir köyünde namus cina-yeti işleyen bir babanın eşitlendiğiniokuyoruz. Kültürel göreliliğin ötesindeiyilik ve kötülük arayan akıl, Baç'ıneseri boyunca sıklıkla sendelese de buiki eylem arasındaki farktan ziyade ey-lemlerin gerçekleştiği zemine ilişkinsorular sormayı sürdürüyor.

�DEOLOJ�K HEGEMONYA, ��DDET VE ONTO-ETHOS

Batılı'nın (daha doğrusu Kanada'dacisimleşen kapitalist modern toplumuntam anlamıyla uyumlu bireyinin) tüke-timsel, üretimsel, davranışsal ve biliş-sel yönlerden nasıl güdülendiği eserdegeniş bir biçimde, örneklerle bezeli biranlatımla ortaya konuluyor. KapitalistDünya'nın reklamlarında, filmlerinde,dizilerinde ve reality showlarında yara-tılan çarpıtılmış gerçeklikte dönüşenbireylerin çarpıtılmış zihinleri ezberbozan göndermelerle serimleniyor.Marx'ın ideolojiyi tanımlarken kullan-dığı ''çarpıtılmış bilinç'' ifadesinin hemkavramsal hem de olgusal açıdan yenibir dille kavratılması yazarın Türkçeokur için en büyük yeniliğini oluşturu-yor.

Batılı'nın ''güvenlik algısı''nı borçluolduğu yapay şiddet ortamını tatbikat-ları ve aşırı önleme başvurdurma gü-dülemesiyle örnekledikten sonra yazarşu saptamaları yapıyor: ''Normal bir

yaşam yaşayan sıra-dan bir şehirli insanolarak güvenliğinizo kadar kırılgan vemükemmelliktenuzaktır ki, eğer ye-teri kadar dikkatlebakarsanız, sizi ku-şatan ve koruyanbütün toplumsalemniyet kemerle-rine rağmen yaşa-mınızın güvenligörüntüsünün al-tında her zamanyeni bir potansiyeltehlike yakalayabi-lirsiniz. Ve yaşamı-nızı her zamanbiraz daha emni-yetli hale getirebi-lirsiniz''. Buradaortaya konan ''em-niyetli hale ge-

tirme'' düşüncesinin bir sınırı olmayışıtıpkı tüketim özgürlüğü öncelikle em-niyette olma özgürlüğü ve sonrasındada emniyette olma zorunluluğuyla gi-derek emniyet için itaat zorunluluğunaoradan da yeniden emniyet için itaatetme özgürlüğüne dönüşmektedir. Buözgürlüğün bir sonucu olarak toplum-sal kuralları içselleştirmiş, entegrasyonsorununu çözmüş modern insanın ey-lemleri gözlenmektedir. Bütün bu öz-gürlükler ve zorunluluklar, korku vegüvenlik arzusu öylesine iç içe geçmiş-tir ki öncelikle ''… korku ve endişeüzerinden pazarlama yapan piyasa ak-törleri duruma o kadar hakimdi ki,kârın nereden gelebileceğini hızlıca al-gılayıp, uygun hamleyi tam zamanındayapıyorlardı. İnsanlar için yapılan ilkyardım çantalarına ek olarak bazı şir-ketler piyasaya ev hayvanları için ha-zırlanmış Y2K ilk yardım çantaları dasürmüştü''. ''Duyarlı ve düşünceli'', da-hası ''bilinçli'' tüketici bütün bu yardımaraç-gereçlerini edinip ''güvenlik algı-sını'' sorunsuz bir biçimde canlı tutabil-mektedir.

Yukarıda özetlendiği türden bir gü-venlik ve huzur için güvenliksizlik te-rörü uygulayan piyasa hem entegreolmuş üyelerini terbiye etmeyi sürdü-rüyor hem onların kazançlarına yapaygüvenliksizlikle el koyuyor hem de dü-zenin dışındaki kaos diyarından dü-zene entegre edilmesi arzulanankişileri eğitip düzenli sömürüye hazırlı-yor. Yazar, bütün bu sürecin öznesizilerleyen bir dinamik olduğundansaplanlılığa dikkat çekiyor ve bu sürecinaynı zamanda bir sonucu olan aktör-lerce yürütüldüğünü vurguluyor.

ESERE �L��K�N SON NOTLAREserin bazı bölümleri yazarın başka

yazılarının elden geçirilmesi ve eseriçerisinde yeniden yapılandırılmasıylaoluşmuş: sözgelimi, ''Özgürlüğün dağı-tımı ve tüketimi'' başlıklı bölüm Fel-sefe Tartışmaları'nın 31. sayısındaçıkan bir yazıdan, ''Geçmişin ve gelece-ğin sessizlikleri'' başlıklı bölüm VehbiHacıkadiroğlu Armağanı: Felsefe Tar-tışmaları adlı kitapta geçen ''Sükut veKelam: Geçmişin ve Geleceğin Sessiz-likleri için Görüngübilimsel Önsöy-lemler'' başlıklı bölümden, 7. Bölümdeyer alan felsefe ekleri Ahmet Cevizcieditörlüğünde çıkarılan Felsefe Ansik-lopedisi'nin 5. cildinde yer alan ''Epis-temoloji'' maddesinden, BetülÇotuksöken ile Ahu Tunçel'in editör-lüğünde çıkan Bilgi Felsefesi içindenve Murat Baç'ın Anadolu ÜniversitesiYayınları tarafından basılan Epistemo-loji kitabından, 7. Bölümde yer alan''Dil'' altbaşlığı Felsefe Tartışmaları'nın28. sayısından hareketle yazılmıştır.Baç'ın bu eseri üzerine uzun bir yazıdizisi yazmak mümkün olsa da bu ka-darıyla yetiniyor, devamı için okura ki-taba başvurmasını öneriyoruz.

(Kaos Kelam Hijyen Şiddet, MuratBaç, Yeni İnsan Yayınları, 170 s.)

Kaostan düzene güvenlik ve hijyen terörüBaç, ''Gündelik ya�am çerçevesinde emniyet, sa�l�kl�l�k ve pürüzsüzlük aray���n�n yaratt��� söylem / eylem zemini nas�l bir sessiz �iddet içer-mektedir?'' sorusunu sormaktad�r. Soru kitab�n ba�l���na yerle�en �iddet kavram�n�n bir paket içerisinde (düzen, düzenin söylemsel ve ey-lemsel s�n�rlar�, düzenin arzu edilirli�i olarak hijyen ve güvenlik) geldi�ini ortaya koymakta ve bu paket içerisinde �iddetin yerini sormaktad�r

Page 16: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

16 Aydınlık KİTAP15 HAZ�RAN 2012 CUMA ARA KABLO

CAFER [email protected]ış ve kesintiye uğratılmışaydınlanma sürecimizde öne çıkan az sa-yıdaki aydınlarımızdan birisi oldu. Beşyüz ya da bin okuru olan edebiyat-sanatdergilerinde, bazen çıktığı televizyonprogramlarında olduğu gibi en kitleselgazetelerde de Cumhuriyet’i, Cumhuri-yet değerlerlerini canla başla savunmak-tan geri durmadı. Tabii ki karşıdevrimcilerin boy hedefi haline geldiama o bundan çekinmedi. Birkaç yılönce bir televizyon programında onudinlerken şu cümlelerinin bana güç veumut verdiğini anımsıyorum: “Ülkeminve halkımın bana verdiklerinin karşılı-ğını ödemek için üzerime düşen sorum-luluğu yerine getirmeye çalışıyorum.”

Ülkesine ve halkına karşı duyduğu so-rumluluk duygusu ne var ki onu genişkesimlere sesini ulaştırabildiği gazete-deki köşesinden etti. O ise köşesine çe-kilip kendi yaşantısının keyfini çıkartmayolunu seçmedi. Cumhuriyet’in bütünkurumlarını ele geçirmiş olan ABD des-tekli gericiliğe karşı en cesur muhalefe-tin sesi olan Aydınlık gazetesine geldi.Aydınlanma mücadelesine daha yoğunbir biçimde katkı sunacağını beyan etti.Laik Cumhuriyet’in İslam Cumhuri-yeti’ne dönüştürülme tehdidi altında ol-duğunu sezen ve gören bütün aydınlar,devrimciler onun Aydınlık’a gelişini coş-kuyla karşıladılar. Doğu Perinçek bu du-rumu “gurbetten vatana dönüş” olaraktanımladı.

Yazımın bundan sonraki bölümlerionun şairliğiyle ilgili olacaktır. Nedeniise Özdemir İnce’nin şiirlerinin toplu ba-sımının nihayet yapılmış olmasıdır.

YEN� ANLAMLANDIRMALARA�MKÂN...

1954’ten 2007’ye uzanan tam altı cilt-lik bir külliyat… Her cildin alt başlığında“toplu şiirler 1, toplu şiirler 2” sıralama-ları olsa da her cilt ayrı bir ad taşıyor.Kapak tasarımından yazım ve baskı tek-niğine dek özenli bir çalışma ve yoğunbir emeğin ürünü olan toplu basımlarınaltında Kırmızı Yayınları’nın imzası bu-lunuyor. Özdemir İnce şiirinin toplu ba-sımları daha önceki yıllar da farklıyayınevlerince gerçekleştirilmek isten-miş. Ama bütünlüklü bir çalışma nokta-sına çeşitli sebeplerden dolayı sanırımulaşılamamış. Sonunda bu iş Kırmızı Ya-yınları’na nasip olmuş.

Yazımı isimlere ve tarihlere boğmakistemiyorum ama bazı isim ve tarihleride atlamak istemiyorum. Özdemir İncekülliyatının 1. cildi “Gürlevik”le başlıyor.Onun şairlik süreci de kaderi diğerlerin-den bambaşka olan bu kitaptaki şiirlerlebaşlıyor. Özdemir İnce’nin “Yılmaz(Pütün) Güney ve Nihat Ziyalan için” it-hafıyla sunduğu bu kitaptaki şiirler1954-60 yılları arasında yazılmış ve şairin

18-20 yaş arası dönemine denk düşüyor.“Gürlevik”teki şiirler yazıldıkları döne-min önde gelen dergilerinde yayımlan-mışlar ama 1990’a kadar kitap halinegetirilmemişler. Bu şiirlerin bir diğerözelliği de ilk okurlarının ithafta adlarıbulunan kişiler olmasıdır.

“Bardaklara varıyor elim kaldırıyorsu-nuz ya güzel başınızı

Hele bir damla bulut akıyor canlı si-yahlarda iyi evlerde

Çiçekleniyor yorgunluklar sizinle yünipliklerde

Bakıyorum pazardır bakıyorum kır-langıçlar geçiyor pencereden”

Geleneksel Türk şiirinden hem söyle-yiş hem çağrışım hem ahenk hem de te-masal bakımdan farklı bir şiir oluşturmaisteği, bir arayış çabası her halinden sezi-liyor bu şiirlerin. Her okuyanda yeni an-lamlandırmalara imkân verecek, yenianlam alanlarına götürecek bir içerik vebu içeriği öne çıkartacak çeşitli biçimsel-lik kurguları şiirlerin öne çıkan en belir-gin özelliği olarak dikkat çekiyor.

Özdemir İnce’nin “Gürlevik” şiirleri,aynı dönemde Pazar Postası’nda yayım-lanan ve daha sonra II. Yeni Şiiri olarakadlandırılacak diğer şiirlere benziyor bir-çok yönüyle. Tabii ki onlardan ayrılanbelirgin tarafları da var. Örneğin belir-ginleşmeyen tematik izlekler, uzak vekarmaşık çağrışımlara başvurulması, an-lamın özellikle kapatılarak okurunanlam alanının genişletilmek istenmesive yer yer genel söyleyişten kopuk uçarısöyleyişlere yer verilmesi gibi özellikleraçısından döneminin diğer şiirleriyle kanbağı bulunuyor bu şiirlerin. Fakat dillefazla oynanmamış olması, büyük orandaTürkçenin sentaksına bağlı kalınması,söyleyişteki uçarılık oranının düşük tu-tulması bakımından da döneminin geneleğiliminden farklılık gösteriyor.

DUYGU VE SES1958-61 arasında yazılan şiirlerin yer

aldığı “Sarnıçlar”da ise arayış dönemin-den edinilen yeniliklerin sürdürülme-siyle birlikte, eski ile alışverişte

sağduyunun devreye girmiş olduğunuhissettiren örnekler bulunuyor. Ahenkbakımından “Pofuduk Pumpkini”, içerikbakımından “Seni Kendimden Anlıyo-rum” bu örneklerdendir. “Sarnıçlar”dakibirçok şiirde Türk okurunun duygu veses zevkiyle bağlar kurulmaya çalışıldı-ğına tanık oluyoruz. Tabii ki “Sarnıç-lar”la birlikte söyleyişte arılaşma, temadüzleminde ise belirginleşme de kendinigösteriyor.

1960-61 yıllarında yazılmış şiirleri içe-ren “Kargı” sözünü ettiğim açılardan şi-irsel özelliklerin daha bir öne çıktığı,daha öceki eğilimlerin bir tarza dönüş-meye başladığı bir eserdir.

Özdemir İnce şiirinden tabii ki haber-dardım. Fakat onu ilk kez bütünlüklüolarak okuyorum ve henüz toplam şiirle-rinin ikinci cildindeyim. Okuduğum ka-darıyla şirinde keskin dönüşümlerdensöz edemem. Fakat içten içe işleyen,yavaş adımlarla ilerleyen bir değişiminizini de sürekli hissettiğimi belirtmeli-yim. “Gürlevik”, “Sarnıçlar” ve“Kargı”nın şiir başlıkları üzerinden bilebu değişimin izi sürülebilir.

1963-66 yılları arasında yazılmış şiirle-rin yer aldığı “Tutanak”ta şöyle yazıyorşairimiz:“Konuş artık bilenmiş suskunluğunlaArtık bilelim örste biriken gerçeğiErit sözü ağzında bir ezgi gibi üfleDolaşsın aramızda yalvaç çabukluğu

� � �Anlat bize nedir avluyu dolduran solukBu yanık kokusu, buğdaydaki ölçek.

� � �Anlat bize dağları denizleriSöyle ne diyor kitaplar, taşın ağırlığı ne?Göster bize boş odaları, karatahtalarıSöyle uçsun sözcükler ak duman olsunParlatsın ekim sofralarını.”

� � �Bazı bölümlerini alıntıladığım şiirin adı“Ozan”dır. 1965 yılında yazılmış olan“Ozan” şiirini, Özdemir İnce’nin şiir çiz-gisinde gerçekleştirmek istediği gelişme-nin bir özlemi ya da kendine çizmişolduğu yol haritasının bir bildirisi olarakda değerlendirebiliriz.Bütün ilerici söylem ve eylemlerin zor-balıkla bastırılmaya çalışıldığı içinde bu-lunduğumuz süreçte irticai güçlerinhıncına en yakın yerde duran Türk şiiri-nin ustalarından Özdemir İnce ile ilgiliokumalarımı daha sonraki yazılardapaylaşmaya devam etmek istiyorum.

ÖZDEM�R �NCE'N�N TOPLU ���RLER� KIRMIZI YAYINLARI'NDAN ÇIKTI

Rüzgâra en yakın yerdeGeleneksel Türk �iirinden hem söyleyi� hem ça�r���m hem ahenk hem de temasal bak�mdan farkl� bir �iir olu�turma iste�i, bir ara-y�� çabas� her halinden seziliyor bu �iirlerin. Her okuyanda yeni anlamland�rmalara imkân verecek, yeni anlam alanlar�na götüre-cek bir içerik ve bu içeri�i öne ç�kartacak çe�itli biçimsellik kurgular� �iirlerin öne ç�kan en belirgin özelli�i olarak dikkat çekiyor

Özdemir �nce

Page 17: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

AYDOĞAN YAVAŞLIHiç kuşkusuz, 50 Kuşağı'nın en

önemli hikâyecilerinden biri, okurları-nın karşısına o enfes dil tadıyla her cu-martesi çıkan gazetemiz yazarı TarıkDursun K.’dır.

26 Mayıs 2012 günü, Tarık DursunK. 82’yi devirip…

Hayır hayır, gerisini yazmayacağım.Çünkü onun yılları başkalarının yılla-rına benzemiyor. O, kendi deyimiyle 82değil, 28 yaşındaydı. Bir yazarın yaşıhesaplanırken onun mücadele azminebakmak gerekiyordu. Halkına sırtınıdönmüş, mücadele azim ve kararlılığınıyitirmiş bir yazar, esasen yaşarkenölmüş demektir.

Yaş gününde hep birlikteydik: OğluZafer İstanbul’dan çıkıp gelmişti. “Ha-sangiller” adlı romanının kahramanırahmetli Hasan Göksu’nun kızları iletorunu ise Buca’dan geldiler. Foça’dangelenler de vardı. Yaz aylarını oradageçirmesi için beklediklerini söylediler.Bütün sevdikleri ve sevenleri yanın-daydı. O yüzden olacak, Tarık DursunK. çok heyecanlandı.

Fakat en anlamlı armağanı, nere-deyse beş yıldır yardımcılığını yapanHamide Bahriyeli verdi. Menemenlibir ilkokul mezunu olan o emekçikadın, Tarık Dursun K.’ya bin biremekle hazırladığı bir kitabı sundu:“Öpüldünüz Çocuklar / Dostlarının Di-linden Tarık Dursun K.’ya ArmağanKitap.”

Adı geçen kitapta Tarık Dursun K.hakkında Doğan Hızlan’dan tutalımHayati Asılyazıcı’ya, Buca BelediyeBaşkanı Ercan Tatı’dan sinema sanat-çısı Kemal İnci’ye, onlarca dostununyazısı var. Kimi onun hikâyeciliğinedikkat çekmiş, kimi sinemacılığına,kimi gazeteciliğine, yayıncılığına…Ama en çok da vefası hiç eksik olma-yan dostluğuna, içtenliğine…

Bizim “baba-oğul”luğumuz eskileredayanır. Birbirimizin sırlarını bilir, sak-larız. Nitekim doğum gününde bukadar çok dostunu ya-nında görüp heye-canlanınca beniyanına çağırdıve şunu söy-ledi:“Demek kiboşunayazmamı-şım.”

Herkesbilir:Tarık

Dursun K. İzmir doğumludur. Çocuk-luk ve ilkgençlik yılları İzmir’de geç-miştir. Alsancak’ın, Basmane’nin,Alireis Mahallesinin, Bostanlıköy’ün,Karşıyaka’nın sokaklarında avarelikyapmış, girip çıkmadığı iş kalmamış,tütünde çalışan kızların peşinden koş-muş; Kemeraltı’nda, Havra Sokağında,Yasef Usta’nın meyhanesinde gençlikarkadaşlarıyla kupa kupa şarap içip aş-kını dile getirmiştir. Onun romanlarını,hikâyelerini okuyanlar, ondaki buİzmir sevgisini çok iyi bilirler. “Gâvurİzmir Güzel İzmir” adlı kitabının öns-özü yalnızca iki sözcüktür: “İzmir, Ah!”

Fakat onun gerçek ustalığı, yazdıkla-rının arka planında, emekçilerin ve ge-leneksel ilişkileri içinde yaşarken yitipgitmiş “küçük insanlar”ın o yıllardakiacılarına, sevinçlerine, hüzünlerine veaşklarına birinci elden tanık etmiş ol-masıdır. Gerçekten de Tarık DursunK.’nın dışında hiçbir yazar, İzmir’in“bildik insanı”nı bu kadar gerçekçi ta-nımamış ve tanıtmamıştır.

Dahası, onun hikâyelerinden tutalımromanlarına, denemelerinden çocukkitaplarına; hepsinde Türkçenin bütüno akıcılığı, o diriliği ve zenginliği ken-dini gösterir. Hikâyelerindeki ilk cüm-leyle vurur, kendine bağlar okuru.Sonra yeşillikler içinde akan bir ırmağaçeker ve denizlere götürür. Onunbütün derdi tasası; Şark Sanayi’nde,Tekel’in tütün depolarında, kasap dük-kânlarında, yazlık sinema önlerinde ça-lışan, arada bir işi asıp sevdiği kızınpeşinde koşan, harasız pulsuz garibantakımıdır. Onların dilini, huyunu, su-yunu, ne yapıp edeceklerini, hepsini,hepsini bilir ve kıvrak bir dille okurunagösterir. Okuru kendine katar. “Deni-zin Kanı”nda sünger avcısı yapar,“Kopuk Takımı”nda kasap çırağı…“İmbatla Dol Kalbim”de siz de Alsan-cak’ın denize çıkan rüzgârlı sokakla-rında avare avare dolanır, “OnaSevdiğimi Söyle”de âşık olursunuz.

Tarık Dursun K., dostlarının, dost-lukların adamıdır. Yıllardır yanındabulunmanın sağladığı bir imtiyaz ola-

rak hemen bütün hikâye ve romanla-rında adları geçen Hasan

Göksu’yu, Muhtar Kemal’i,Esat Balım’ı, Doktor’u veAmerikalı Sinço’yu tanıdım.Yazmaya hazırlandığı hikâyeya da roman olsun, hepsininöncesinde bulundum, zihnihazırlıklarına tanık oldum.Beynim ve kalbim ondan on-

larca, yüzlerce anıyla dopdolu.Fakat hal böyleyken, en güze-

lini, en anlamlısını ve en kalıcı-sını, yıllardır yanında olan bir

emekçi kadın yaptı: Ona kitap arma-ğan etti.

En güzeli buydu: TarıkDursun K., demek ki

emekçileri boşuna yaz-mamış. Şimdi emek-

çiler onuyazıyor!

Aydınlık KİTAP

EDEB�YATIMIZIN DEV ÇINARI: TARIK DURSUN K.

Emekçiler de onu yazıyor

Tar�kDursun K.

Page 18: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

15 HAZ�RAN 2012 CUMA18 Aydınlık KİTAP YENİ ÇIKANLAR

Beat Kuşağı yazarlarının en yıkıcı ve en deneyselmensuplarından biri olan William S. Burroughsbu çok parçalı, çarpıcı romanında okuru tehlikelibir yolculuğa davet ediyor. David Bowie'den IanCurtis'e kadar birçok "karşı-kültür" figürünü etkile-miş olan bu şiddetli roman, dünyanın şiddetineedebi bir şiddetle karşılık veriyor. Yer altı figürleriyer-üstüne saldırmaya karar verdiğinde ortayaçıkan bu edebi "vahşilik" yeryüzünün "ötekileri"ninöfkeli ve alaycı sesini duymak isteyen okurlariçin. “Vahşi Oğlanlar” kimilerine göre bir di-stopya, kimilerine göre ise bir ütopya...

Vahşi OğlanlarWilliam S. Burroughs, Ayr�nt� Yay.,

çev. Ahmet Ergenç, 160 s.

Gelinlik tasarımcısı Pieta, kız kardeşi içinmükemmel bir gelinlik yapmakla meşgul.Ama bu arada kafası soru işaretleriyle dolu:Annesi neden hep üzgün ve endişeli?

Babası, komşuları DeMatteo ailesindenneden nefret ediyor? Halası Isabella'nın adı-nın anılması neden evde huzursuzluğa yolaçıyor? Pieta, gelinliğin boncuklarını işle-mede kendisine yardımcı olan annesindenailesinin sırlarını yavaş yavaş öğrenir. Tabiibiz de onunla birlikte...

İtalyan DüğünüNicky Pellegrino, Do�an Kitap,

Çev. Gamze Var�m, 240 s.

Kahrolsun Dostoyevski, daha önce SabırTaşı kitabıyla büyük ilgi gören Rahimi'nin,ölümün kol gezdiği vatanı Afganistan'ı, suçu,vicdanı azabını ve cezayı sorgulandığı bir türAfgan Suç ve Ceza'sı. Roman, aklın terk et-tiği, tanrının çok fazla hissedilen varlığının birsüre sonra tanrısızlığa dönüştüğü çağdaş Af-ganistan'ı da, iyilik ve kötülük kavramlarını dasorgulayan ve Rus edebiyatından izler taşı-yan bir yapıt.

KahrolsunDostoyevski

Atiq Rahimi, Can Yay�nlar�, Çev. Ebru Erba�, 224 s.

Meadowbank, zengin aile kızlarının eğitim gör-düğü ünlü bir yatılı okuldur. Gece yarısı spor sa-lonundan gelen esrarengiz ışık iki öğretmenindikkatini çeker. Salona gidip baktıklarında pek desevilmeyen beden eğitimi öğretmeninin cesediile karşılaşırlar; kadın kalbinden vurulmuştur.

"Kedi" saldırıya geçmiştir, bu yüzden okuldakargaşa başlar. Öğrencilerden Julia Upjohn birtesadüf eseri kısmen de olsa cinayetlerin sebe-bini öğrenir, üstelik Hercule Poirot'nun yardımıolmadan. Bundan sonraki kurbanın kendisi ola-cağından emindir.

GüvercinlerArasında Bir Kedi

Agatha Christie, Alt�n Kitaplar, Çev. Çi�dem Öztekin, 304 s.

1944 yazında, polio salgını Newark sakinlerinin,ama özellikle de çocukların hayatlarını cehen-neme çevirirken, gözleri yeterince iyi görmediğiiçin orduya alınmayan genç beden eğitimi öğret-meni Bucky Cantor, şehrin Yahudi mahallesin-deki bir okulun bahçe sorumluluğunu yapmaktave orada oynayan çocukları hastalıktan koru-maya çalışmaktadır. Şehirden ve salgındanuzaktaki bir yaz kampında çalışan sevgilisi Mar-cia'yı bir mutluluk hayali olarak hep aklında bu-lunduran Bucky, bu hayale bir an önce ulaşmakiçin acele ettiğinde, bütün hayatını değiştirecekbir seçim yaptığının farkında değildir.

NemesisPhilip Roth, Yap� Kredi Yay�nlar�,

çev. Deniz Koç, 176 s. Delil, hep üretilir!HAKAN GÜNGÖRDoğan Yurdakul ve F. Cengiz Erdinç’in,Adnan Menderes, Uğur Mumcu, DündarKılıç gibi önemli isimlerin avukatlığını yap-mış olan Burhan Apaydın’la yaptıkları nehirsöyleşi “Adalet Savaşçısı” Türkiye’nin bir dö-nemine ışık tutuyor. Bu ışık geçmişle birliktebu gün içinde bulunduğumuz hukuki du-rumu da aydınlatıyor. Ergenekon, Balyoz,Odatv gibi davalarda işlenen hukuk cinayet-leri, bu kitapla birlikte, çok ilginç biçimdedaha iyi anlaşılıyor.

Doğan Yurdakul’un Odatv davası kapsa-mında tutuklu olduğu sırada tamamlanabi-len kitap, hâkim ve savcıların tutumlarıaçısından günümüz ile Yassıada duruşmalarıarasında paralellik olduğunu ortaya koyuyor.

Yassıada duruşmalarının hiç bilinmeyenayrıntılarına değinilen “AdaletSavaşçısı”nda, günümüze miras kalmış olan“delil üretme”lerin, hâkimlerin nasıl sanık-lara aşağılayıcı davranışlarda bulunduğununTürkiye hukukundaki ilk örneklerinin altı çi-ziliyor.

“ÜRET�LM�� DEL�L”LER�N KAYNA�IBugün hukuk sisteminde gördüğümüz

pek çok çarpıklığın tohumlarının Yassıadaduruşmalarında atıldığı, kitapta tüm çıplaklı-ğıyla ortaya koyuluyor. Apaydın benzerliğişöyle anlatıyor: “Hâkimler, Yassıada’daAdnan Menderes’e uygulanan sistemi hâlâuygulamaya devam ediyorlar. Bir örnek, sa-nıklara mahkemelerde çok sert davranıl-makta, savunmaları ve savunma haklarıkısıtlanmakta.”

Menderes’e yöneltilen suçlamaların ara-sında yer alan arkadaşlarının yazdığı iddiaedilen hatıra defterleri, Menderes’in kasa-sından çıktığı söylenen ve mahkemeye konuolan “kadın donu” meselesinde bugüne dairişaretler var. “Hatıra defterleri”nin çok son-radan baskı ve vaatlerle yazdırıldığı ortayaçıktı. “Kadın donu” konusunda ise 1962 yı-lında, dönemin senatörlerinden Sıtkı Ulay,Apaydın’a şunları söyledi: “O don kasadançıkmış gibi gösterilmiştir (…) Şimdi AnayasaMahkemesi arşivindeki don incelendiğindekadın donu olmayıp, erkek donu olduğu an-laşılacaktır.” Görünen o ki, artık demodeolan bu yöntemlerin yerini “çağın gereği”olarak sahte CDler, virüslü e-postalar aldı.

“Üretilmiş deliller”in hiçbir izahı olma-masına rağmen mahkemelerde sanıklarınönüne konulması günümüzün en büyük hu-kuki tartışmalarından. Sadece “Menderes’inmağduriyeti” üzerine kalem oynatanların,bugün “çağdaş delil üretme metotlarına” vebunların üzerinde inşa edilen yargılamalarabakışı ise başka bir garabet ve iki yüzlülük.

DER�N DEVLET �MASIGeçmişte ve günümüzde yaşananların so-

rumlusu kim peki? Bütün bu olanlar aslındahangi noktaya işaret ediyor? Apaydın’ın ki-tapta yer alan şu sözleri tartışılmayı ve konu-şulmayı bekliyor:

“Atatürk’ün affına rağmen, gizli bir kuvvetNazım Hikmet’i bir türlü hapisten çıkarma-mıştı. Bu kuvvet aynı zamanda Adnan Men-deres’in asılmasını da sağlayan kuvvettir.Türkiye’nin tek mareşali olan Fevzi Çak-

mak’ı ölüm döşeğine sürükleyen kuvvet, nasılbir kuvvettir? İsmet Paşa’nın Cumhurbaş-kanı olarak Fevzi Çakmak’ı ölüm döşeğinde,ziyaretini önleyen nasıl bir kuvvettir? Yineİsmet Paşa ve Mustafa Kemal’in arasını açanve İsmet Paşa’yı Mustafa Kemal’e hasım gös-termek isteyen gizli kuvvet kimlerden oluş-maktadır?”

GER�C�LERE SERT ÇIKI� “Adalet Savaşçısı” Türkiye tarihini etkile-

miş pek çok gelişme hakkında anekdotlar ba-rındırıyor. Geçtiğimiz yıllarda 14 yaşındakibir kız çocuğunu taciz etmesiyle gündemegelen “Vakit” yazarı Hüseyin Üzmez, 1952yılında henüz 18 yaşında bir lise öğrencisiy-ken gazeteci Ahmet Emin Yalman’ı öldür-mek istedi. Yedi kurşunla ağır yaralananYalman’ın avukatlığını Apaydın üstlendi.Apaydın’ın mahkemede konuşması sırasındasöylediği sözler bütün salonu etkilemişti:“Gericilik sevdası dinimize aykırı bir cere-yandır. İslam dini akla dayanır. İleriye doğrubütün gelişmeleri benimser. İrtica yolunu tu-tanlar, radyoya şeytan kutusu diyenler, oto-mobile binmeyi günah sayanlar, dinimizingerçek ölçüleriyle kâfir sayılırlar. Bu bir avuçmikrop yıllardan beri toplumun içine zehirakıtıyorlar, kökünden temizlenmelidirler.”Bu sözler maalesef hâlâ ülkemizin bir gerçe-ğini yansıtıyor.

KAMUOYUNUN GÜCÜApaydın,devam eden anayasa tartışmala-

rına da çok önemli bir şerh koyuyor: “Geliş-miş demokrasilerde yazılı anayasanın dışındabir de örf anayasası vardır (…) Bir ülkede ka-muoyunun gücü olmadıkça anayasaların hiç-bir teminatı olamaz. Sadece kâğıt üzerindehaklar da yetmez.”

Apaydın’ın hayatı (tıpkı Türkiye gibi) birömür süren adalet arayışıyla ve görünenin ar-dındakini sezme çabasıyla büyük önem arzediyor. Gün yalnızca güncele bağlı kalaraktam manasıyla kavranamaz, geçmişe de dik-kat kesilmek gerekiyor.

(Adalet Savaşçısı, Doğan Yurdakul, F. Cengiz Erdinç, Kırmızı Kedi Yay. 240 s.)

AV. BURHAN APAYDIN’IN ANILARI: “ADALET SAVA�ÇISI”

Yass�ada duru�malar�n�n hiç bilinmeyen ayr�nt�lar�na de�inilen “Adalet Sava�ç�s�”nda,günümüze miras kalm�� olan “delil üretme”lerin, hâkimlerin nas�l san�klara a�a��la-y�c� davran��larda bulundu�unun Türkiye hukukundaki ilk örneklerinin alt� çiziliyor

Sizin hukukunuz, dünyadaki hiçbir hukuk, birinsanın vicdanından daha büyük değildir.Ben vicdanımın temizliğiyle burada dimdikduruyorum! Hayatımın sonuna kadar da du-rurum.

Ben hasretten yaprak dökmesinler diyeburada göğsümün üstünde sakladığım fesle-ğenleri, yarime gönderiyorum.

Anne Hiç Canım AcımadıTuncay Özkan, Cumhuriyet

Kitaplar�, 226 s.

Page 19: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar
Page 20: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

Aydınlık KİTAP

AGATHA CHRISTIE’N�N ROMANI, BBC’N�N F�LM�: “ROGER ACKROYD C�NAYET�”

Sinemaya “uygunsuz”bir polisiye

TUNCA ARSLANÜnlü dedektif Hercule Poirot emekliyeayrılarak King's Abbot köyüne gelir vekabak yetiştirmeye başlar. Ancak bu sı-rada köyde yaşayan dul bir kadının inti-harı çeşitli dedikodulara neden olur. Budedikodu, dul kadının ilk kocasını öldür-düğünü bilen biri tarafından kendisineşantaj yapıldığı ve civarın en zengin insanıRoger Ackroyd'un onun âşığı olduğu yö-nündedir. Ancak Ackroyd da cinayetekurban gidince tüm şüpheler koca evdeonunla birlikte yaşayan çeşitli kişilerinüzerinde toplanır. Hercule Poirot durumael koymak zorunda kalır. Çünkü cinayetinarkasında üstesinden ancak onun gelebile-ceği şeytani bir zeka vardır.

Agatha Christie’nin “On KüçükZenci”yle birlikte en heyecan verici ro-manı olarak kabul gören “Roger AckroydCinayeti”, gerçekten de “şeytani zeka”içeren bir serüven sunar ama bu yalnızcacinayetin işlenişi açısından değil, AgathaChristie’nin roman tekniği açısından dageçerlidir. İpucunu vermeyeyim ama ünlüyazar tüm zamanların en şaşırtıcı ve sürp-riz içeren katilini çıkarır karşımıza. Şu ka-darını söyleyeyim ki katil, başından beriokurun gözünün önündedir ve okura enyakın kişidir. Öyle ki Agatha Christie, po-lisiye romanların en önemli kuralını ihlaletmekle bile suçlanmıştır “Roger AckroydCinayeti” dolayısıyla.

Öyle ki bu roman üzerine 1998’de Pi-erre Bayard tarafından “Roger Ackroyd’uKim Öldürdü? / Agatha Christie’ninBüyük Yanılgısı” adlı bir de inceleme ya-zılmış, Doğan Yurdakul’un dilimize çevir-diği kitap Doğan Yayıncılık tarafındanokurlara sunulmuştur.

Kısacası kendine özgü, ayrıksı ve sine-

maya aktarılması son derece zor bir poli-siye maceradır “Roger Ackroyd Cinayeti.”Bu zorluk, BBC’nin ünlü “Agatha Chris-tie’s Poirot” dizisi kapsamında 2000 yı-lında 103 dakikalık bir filmle aşılmayaçalışılmış ancak ne yazık ki sonuç pekolumlu olmamıştır. Yönetmen olarak An-derw Grieve’in imza attığı yapım, Poirotrolünde mükemmel bir oyunculuk sergile-yen David Suchet’a rağmen ortalamanınüzerine çıkamamıştır. Bu durumun,BBC’nin yapım koşullarından, yönetmen-den ya da oyunculardan kaynaklanmadığıaçıktır. Belirttiğim gibi “Roger AckroydCinayeti”, seyretmeye değil okumaya elve-rişli bir polisiye serüven sunmaktadır vebeyazperdeye uyarlama çabaları beyhudekalmaya mahkumdur.

Agatha Christie’nin “On Küçük Zenci”yle birlikte en heyecanverici roman� olarak kabul gören “Roger Ackroyd Cinayeti”,

gerçekten de “�eytani zeka” içeren bir serüven sunar ama buyaln�zca cinayetin i�leni�i aç�s�ndan de�il, Agatha Christie’nin

roman tekni�i aç�s�ndan da geçerlidir.

Page 21: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

BERFU BAYAV OFLAZ-ANTALYAİltem Sahaf, İzmit ve Antal-ya’nın ilk sahafı olma özelliğinitaşıyor. Antalya şubesi 1994 yı-lında kurulmuş olan İltemSahaf Cumhuriyet Meyda-nı’nda Askeriye’nin hemen ya-nında kitapseverlerlebuluşuyor.

İltem Sahaf’ı diğer kitapçı-lardan ayıran şey içeri girdiği-niz anda içimize dolan kitapkokusu. Bir anda size başkabir dünyanın kapılarını aralı-yor. Kitabı adeta aşkla buluştu-ruyor. Kitabın yanı sıra eskipara, pul, plak ve çeşitli obje-leri de bulmak mümkün.

İltem Sahaf’ın sahibi İlhamiDilek Ankara ÜniversitesiDTCF Sanat Tarihi Bölümümezunu. 1986 yılından beriKocaeli’nde sürdürdüğü sahaf-lık mesleğini 1994 yılından iti-baren Antalya’da devamettiriyor.

İlhami Dilek sahaflığın sırınışöyle açıklıyor:

“Öncelikle kitabı çok sev-mek gerekir. Kitabı tanımak,okuru tanımak, kitaba dair herşeyle ciddi ciddi ilgilenmekgerek. Sahafın kitapla kendiarasında duygusal bir bağ kur-

ması lazım.”Ve sözlerine şunu ekliyor; “Bir sahafı sıradan bir kitap-

çıdan ayıran şey dükkâna girdi-ğiniz anda içinize dolan kitapkokusudur. Okurla hiç umma-dığı kitapları buluşturabilmekçok önemli. Buraya giren okurkitapla ilgilenir. Bütün kitap-lara dokunur, karıştırır.”

İltem Sahaf halkla kitabı bu-luşturabilmek için kitapları pi-yasa fiyatlarının çok dahaaltına satıyor. Bununla berabereski kitapların da değiş toku-şunu yapabildiğimiz İltemSahaf Antalya’nın gözde sahaf-larından biri olmanın yanı sıraTürkiye’nin de en büyük sahaf-larından olma özelliğine sahip.

15 HAZ�RAN 2012 CUMA 21Aydınlık KİTAPSAHAF

ANADOLU’DAN KİTAPEVİ

İlhan Tarus (1907-1967), savcı ve yar-gıçlığının yanı sıra kaleme aldığı öykü,roman ve oyunlarıyla da tanınan ve-rimli yazarlarımızdan... Siyasal neden-lerle hukuk alanındaki görevlerindenayrılmak zorunda kalan Tarus, "Dok-tor Monro'nun Mektubu" (1938), "Ta-rus'un Hikâyeleri" (1947), "Apartman"(1950), "Karınca Yuvası" (1952),"Ekin İti" (1953), "Köle Hanı" (1954)gibi öykü kitapları; "Yeşilkaya Savcısı"(1955), "Var Olmak (1957), "Uzun At-lama: Bir Endüstrileşmenin Romanı"(1957), "Hükümet Meydanı" (1958),"Vatan Tutkusu" (1967) gibi romanla-rıyla, günümüzde ne yazık ki fazla ta-nınmamakla birlikte edebiyattarihimizde ilginç izler bırakmış birisim. 1961'de yayımlanan "Duru Göl"adlı romanı ise onun en bilinen yapıt-ları arasında sayılıyor.

"Duru Göl", örneğine pek rastlan-mayan, edebiyat tarihçilerince "proje-roman" olarak değerlendirilen birçalışma. Karşımızda, yazarın dahaönce incelediği Elazığ’daki Uluo-va’nın sulanmasına dair teknik verile-rin sanatsal yansıması diyebileceğimiz

bir metin var. DoğuAnadolu’nun eko-nomik kalkınmasıadına yazılmış birtasarım roman dadenilebilir 312 say-falık cep kitabı bo-yutlarındaki "DuruGöl" için. “Savaş...Geri kafalılarla,hırsızlarla, aptal-larla... Savaş... Ya-lanla, sahteyle,kinle, karanlıkla,açlıkla...” diyenİlhan Tarus, sadeceekonomik bir kal-kınmadan değil,topyekün bir insandeğişimi projesin-den söz ediyor ro-manında. Elazığ Ovası üzerinde yeralan Hazar Gölü’ne yapılmaya çalışı-lan bir baraj inşaatı sebebiyle ortayaçıkan politik ve sosyal olguları irdele-yen "Duru Göl", inşaattaki insanlar veyöre halkını da içine alan karmaşıkilişkiler ağına dönüşüyor. Anado-

lu’nun su ve suyabağlı sorunlarınıbir kurgu çerçeve-sinde ele alanTarus, "yetişmişinsan" sorunununüzerinde de ısrarladuruyor.

EleştirmenTahir Alangu şöyledemiş "Duru Göl"hakkında: “İlhanTarus, yerinde veilgili dairelerin dos-yaları üzerindeyaptığı araştırma-lara dayanarak yaz-dığı bu romanındabizdeki gerçekçiromancılığın en ilgiçekici örneklerin-

den birisini veriyor. Organi-ze talandüzeninin bir yanını insanı bağlıyanve çürüten büyük yatırım ve politika-nın suçluluğunu, tersine işleyen birçalışma içinde kişilerin sağır pervasız-lıklarını ve hayâsızlıklarını anlatan buro-man Upton Sinclair ve R. Penn

Warren’in iş dünyasının ahlâkî ve ha-yatı ezen mekanizmasını hicveden ro-manlarını andırıyor. Bu roman kendiyolunda tek başına duruyor.”

Fikret Adil'in değerlendirmesi iseşöyle:

“Bu çeşit roman bizde çok azdır.İlhan Tarus romanında hem sosyalkonularımıza dokunuyor, hem hicivyapıyor, hem de kadın psikolojisi üze-rine güzel sayfalar veriyor…İlhan Ta-rus’u başarısından övmem gerekiyor,bu roman üzerine filmcilerimizin dedikkatini çekmek isterim.”

Sulamaya dair olay örgüsü ile bi-reysel ilişkileri içeren vakaların aynıkronolojik düzlemde aktığı; bir taraf-tan göldeki suyun sulama amaçlı kul-lanımı için gerekli olan tünel projesi,tünelin hangi güzergâhı izleyeceğinoktasında tıkanırken, diğer taraftanda aşk serüvenlerinin de hızla ilerle-diği, neticede sulama projesinin deaşk ilişkilerinin de istenilen biçimdesonuçlanmadığı sıradışı bir roman"Duru Göl". Sahaflardaki "en alttakikitaplar" arasındaki yolculuğunuz sı-rasında rastlarsanız, kaçırmayın.

�LHAN TARUS'TAN SULAMA SORUNU VE A�K �L��K�LER�: “DURU GÖL”

Topyekün insan değişimi projesi

�ltem Sahaf / Antalya

Antalya’nın ilk sahafı

Page 22: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar

15 HAZ�RAN 2012 CUMA22 Aydınlık KİTAP

BULMACA

ALINTI-TEST

Okuyaca��n�z bölümler hangi yazar�n hangi kitab�ndan al�nt�lanm��t�r?

Sabri Hoca, bütün ömrünce kimseyi sevmemişinsanlardandı. İnsanlardan aldıklarını olduğu gibi gerivermişti. Çocukluğu onun içinde şefkat ağacının yeretmesine imkan vermemişti. Çocukluğu onun içindeşefkat ağacının yer etmesine imkan vermemişti.Anası ona, kendisini bırakıp giden adamın çocuğugözüyle bir ihanetin canlı hatırası gibi bakmıştı.Onun için anasını da sevmezdi.

1 Deniz de öyledir, geceler de öyledir ya, düzve sakin bir denizin altında sürekli bir ölümkalım savaşı vardır; bizi büyüleyen ayışıklı birgece içinde, topraktaki çeşitli hayvanlarınyaşam savaşı sürer gider. Su ve karanlık örterbu kanlı oyunu. Bu köyün de, işte öyle, içinde-kini saklamak ister gibi, kendini sessizlik ve ısıile sardığını düşünüyordum.

2 Birazdan öleceğim, Adrian… Sana tek mirasolarak şu nasihatta bulunacağım: Küçük zevk-lere bütün kuvvetinle ve henüz vakti geçmedenkarşı koy. Bize en çok acı çektiren odur.

Oysa ne yazık! Küçük zevkler bütün ömrü-müzü onlara hasretmemizi isterler. Yaktığı zey-tinyağı fıçısına karşılık, bize bütün verdiği birzeytin tanesidir.

3

Do�ru yan�tlar gelecek hafta bu sayfada… Geçen haftan�n do�ru yan�tlar�: 1-(b) 2-(d) 3-(d)

a) Zeynep K. Kaya / Şefkat Kahramanlarıb) Ahmet Hamdi Tanpınar / Mahur Bestec) Roger Norman / Ağaç Zamanı d) Erdem Katırcıoğlu / Son Bestee) Ferit Edgü / İnsanlık Halleri

a) Selim İleri / Bir Denizin Eteklerindeb) Tarık Dursun K. / Denizin Kanıc) Melih Cevdet Anday / Raziyed) Ernest Hemingway / İhtiyar Adam ve Denize) John Banville / Deniz

a) Panait İstrati / Angel Dayıb) Lev Tolstoy / Vahşi Zevklerc) Tasmina Perry / Kirli Zevklerd) Colette / O Zevklere) Laurell Hamilton / Suçlu Zevkler

Soldan Sa�a1. Resimdeki �airimiz2. Bir yüzölçümü birimi - Japonya'da buda rahibesi - Dini tören -

"... Gündüz Kutbay" (ney üstad�)3. "e�ik" kar��t� - �nci Aral'�n "Orhan Kemal Roman Ödülü"ne lay�k

görülmü� kitab� - Notada duraklama i�areti - Trabzon'un bir ilçesi4. Ayn� bölgede oturanlar�n hepsi, halk - Favori - Tahtalar�n yan ya-

nagetirilmesinden meydana gelen her türlü kaba kaplama5. Paraguay çay� - Kendi kendini serbestçe kendi yasalar�yla yöne-

ten bölge ya da ülke - Bir gayret ünlemi6. Yüksekokul - Üzeri emayla kaplanm�� olan 7. Bizmut'un simgesi

- Üzme, s�k�nt� verme - Zerdü�t dininde "ate� tanr�s�"8. Ut çalan kimse - Medeni Kanun (k�sa) - �üphe - Boru sesi

9. �çinde al���landan az insan bulunan, kalabal�k olmayan, �ss�z -Felah bulan, murad�na eren

10. Sava�, harp - Döndürülerek bir yere sokulan burmal� çivi11. Edebiyatla u�ra�an, edebi eser üreten kimse, yazar - Mercek -

Kekli�in boynundaki siyah halka12. �skambilde "papaz" - Hitit - Bilgin - Radyum'un simgesi13. Toplanan süprüntüleri al�p atmak için kullan�lan teneke veya

plastiktenyap�lm�� k�sa sapl� kürek - �ki ya��ndan büyük enenmi� erkek keçi -

"... King Cole" (Amerikal� caz piyanocusu ve �ark�c�)14. Bilerek yap�lan i� ve fiil - Üstübeç sabun ve alk�m kar���m� askeri

temizlik malzemesi15. Kemal Tahir'in 1971 tarihli bir roman� - Kemer, bele ba�lanan

ku�akYukar�dan A�a��ya1. Puccini'nin üç perdelik operas�2. Ürdün Bat� �eria'da 1967'den beri �srai i�gali alt�nda olan kent -

Fikir, dü�ünce - Allah'tan hay�r dileme3. Hayali karate - "A�da Zaman�" adl� roman�n yazar�4. Fas'�n plakas� - Kir izi - Her zaman, daima, sürekli olarak - Ja-

ponya'da buda rahibesi5. Halk dilinde amca - Çok geli�mi� - Cinsiyet6. Eski Çin felsefesinde, evrenin birli�ini sa�layan düzen ilkesi - Bir

���k veya �s� kayna��ndan yay�lan ���nlar�n topland��� yer, mihrak- Makam, mevki - Lavrensiyum'un simgesi

7. Ya�l� ve verimsiz kimse - Devlet �statistik Enstitüsü (k�sa)8. Kiloamper (k�sa) - Kat���ks�z - Boyun e�en9. Sahip, malik - Nikel'in simgesi - �çine toprak konularak çiçek ye-

ti�tirilen kap10. �erit halinde bezemeli çevre süsü - Pi�irilerek haz�rlanm��

yemek - O�ul, çocuk11. Geni�lik - Divit, yaz� hokkas� - Engerek y�lan� - Amac�yla, mak-

sad�yla12. Ordu (k�sa) - Silindirlenmi� k�rma ta�larla olu�turulan karayolu

katman� - �lgi eki13. Resimdeki yazar'�n bir eseri - Parlak, saydam k�rm�z� renkte de-

�erli bir ta� - "... King Cole" (Amerikal� caz piyanocusu ve �ar-k�c�)

14. �lkel bir silah - Türk müzi�inde bir makam - "... Güler" (foto�-rafç�)

15. Bir tar�m arac� - Ürdün Bat� �eria'da 1967'den beri �srai i�galialt�nda olan kent - Hücum

Bulmaca’n�n do�ru yan�tlar� 1 hafta içinde Ayd�nl�k Kitap, �stiklalCaddesi, Deva Ç�kmaz� 7/5 Beyo�lu/�stanbul (Damla Yaz�c�) ad-resine gönderen okurlar�m�za �brahim �im�ek’in ‘Ça��m�z�n Li-deri Mustafa Kemal Atatürk’ kitab�n� arma�an edece�iz.

GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMÜ

Page 23: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar
Page 24: Sayi 16-Kapak:Layout 1 - aydinlikgazete.comaydinlikgazete.com/images/dosyalarim/kitapeki/2012/sayi16.pdf · ve yalnız kovboy Red Kit'in yeni macera-ları, hikayeler ve çizgi romanlar