10
üsba Dergisi J ourna.J!. of Oriental Studies II, 6, 2002

üsba - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02424/2002_II_6/2002_6_SUCINMH.pdf · bir hale-getirerek onu kaygan zeminlere ve çöztımsnz tezatlara sflrüklemiştir. ... bu durumda şiiri

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: üsba - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02424/2002_II_6/2002_6_SUCINMH.pdf · bir hale-getirerek onu kaygan zeminlere ve çöztımsnz tezatlara sflrüklemiştir. ... bu durumda şiiri

üsba Şarkiyat Araştırmalaı·ı Dergisi

J ourna.J!. of Oriental Studies

Yıi/Volume: II, Sayı/Issue: 6, Yaz/Suı:nmer 2002

Page 2: üsba - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02424/2002_II_6/2002_6_SUCINMH.pdf · bir hale-getirerek onu kaygan zeminlere ve çöztımsnz tezatlara sflrüklemiştir. ... bu durumda şiiri

. .

BÜYÜK BİR ELEŞTİRMEN VE BİRP.ERSP:EKTİF {ll) - MENDUR: ROMAl'ı'TİZMDEN--REALİZM.E~

·. Cabir. 'Usfur ı çev. Meh~e~JI~~ Seçin••

ÖZ-et: Bu'makalede; Mısırlı· eleştirmen Muhammed MendÜr'un kendi eleştiri metodlınu -revizyona tabi tutmasmm nedeiiieri üZerinde 'durularak coşku, tepki, değişken ·tepki, misyona bağlılık kavramları çerÇevesinde·eleştirmenin genelde eleştiri ve özelde de şiir eleştirisi inetodu değerlcmdirilınektedir.

Ana!ıtar sözcOkJer:· Muhammed Mendıir, romantizm, reali.zın, şiilin mis­yonU, ben'in tepkisi, ,değişken tepki.

Mu hammad Mandur and tbe Attempt at Transforming

the Criticism Method

Summary: lltis article focuses on the reasons why Egyptian Muhammad Mandfir has revised his own criticisrn method, and discusses the criticism method in general and poetic criticism method in particular of the. eriticwith reference to such concepts as enthusiasm, reaction, variable reaction, loyalty tomission.

Keywords: Muhammad Mandfir, romanticism, realism, mission of poetry, reaction of the self, variable reaction.

..

• el- 'Arabi, Kasım 2001, sayı: 516, ss. 76-81. •• Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakllltesi, Arap Dili Eğitimi Anabilim Dalı.

NÜSHA; YIL: II, SA YI: 6, YAZ 2002 115

Page 3: üsba - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02424/2002_II_6/2002_6_SUCINMH.pdf · bir hale-getirerek onu kaygan zeminlere ve çöztımsnz tezatlara sflrüklemiştir. ... bu durumda şiiri

MENDÜR: ROMANTİZMDEN REALİZME

Mendür, pek çok değişimle yüzyaze geldiğinde, tüm eleştirel tezlerini gözden geçirmek dunımundaydL Onun bu kaygısı. şürle ilgili yaklaş1mmda iyice su yüzüne ç1kıyordu.

Muhammed Mendfir {1908-1965), 1952 yılında Mısır'da yaşanan Temmuz Devrimi'nden sonra, birbiriyle tez.at oluşturan iki tutumdan birini seçmek durumundaydı: Birinci seçenek olarak; uzun sürmesi muhtemel bir durgunluk sUrecine girip, bem eleştiri söylemlerini bem de değişen gerçekligi tümUyle gözden ·geçirecekti. Nitekim Necib Mahfüz da yaratıcılık düzeyinde ayw şeyi yapmışb. Devrim'den sonra yıllarca yazınayı ·bı.raiOnış, bu uzun silre zarfında ~endi bakış açısını yeniden derin bir sorgulamaya tabi tutmuş, .. Mahal/emizin Çocuklarz"ndan sonra önceki aşamada eLeştirdigi eski deger­ler dünyası çöknntııye uğradıktan sonra yeni konjonktnr karşısında bir tutum belirlemişti. Ikinci seçenek olarak da, toplumda sosyalizmin filizlenmeye başlamasma paralel olarak yükselen "konjonktüre ayak uydurmalt'la yetin­mek durumundaydı. Birinci seçenek, eleştiri arenasından kolay kolay gerçekleşemeyecek bir uzaklaşmayı gerektiıiyordu. MendOr, Arap Araştınna· lan Enstitüsil'nde devamlı modem edebiyat derslerini veren, kültürel ve edebi dergilere sUrekli yazılar yazan biri olarak buna hazırlıklı degildi. öte yandan kültilr hayabnda ortaya atılnuş olan meselelerin kökleşmesinde

önemli bir rol Ustlenme geregini hissediyordu. Bu durumda söz konusu rolü yerine getirirken, MendOr'un önUnde "konjonktüre ayak uydurmaR'ta:n başka bir seçenek yoktu. Mendilr, bu seçenelde çift yönlU bir yarar saglamak ister gıbiydi: Bir yandan eleştiri arenasında kalıp ortaya ablan sorunlarla yüzleş­mek, öte yandan bilimsel uygulamadan yararlanarak eski eleştiri araçlannı,

yeni gerçeklerin gereklerine uygun olarak düzenlemeye tabi tutmak. Mendılr için tiyatro ve roman alanında bu işi gerçekleştirmek daha kolaydı; çflnkü onun tiyatro ve roman eleştirisiyle ilgili nrunleri, şiirle ilgili olanlarla karşılaştınldıgmda daha azdı. Ancak MendCr'un şiir anlayışı ve bu anlayış Uzerine kurulu olan yöntemi bütünüyle gözden geçirmesi, onun açısından zor bir işti. Bir çok nedenden dolayı kendisi buna hazırlıklı değildi. Öncelikle eski yönteminde bir doyma noktasına ulaşmıştı; bu da onu, izlediği yöntemde kök:IU bir degişiklige gitmekten alık~yuyordu. Üstelik çok boyutlu yaşadıgı hayat döng1lsll, böyle bir degişiklik yapması için ona yeterli zaman ya da ze­min imkanı venniyordu. Daha da önemlisi, toplumcu gerçeklik, hem pratik bem de teorik dUzeyde şiir karşısında hep tereddOtln bir görüntü veriyordu. Zira şiir, toplumcu gerçekliği hesaba katmayan söylemiere bagh her eleştinn.enin deneyiminde kritik bir r91 oynayan özel bir tilr niteligi taşıyordu.

Bu nedenle toplumcu gerçeklik, tiyatro ve romanda oldugu kadar şiirde açık bir varlık gösteremedL

Öyle görOnUyar ki, Mendilr'un kendi yöntemini ve şiir anlayışını ''yeniden düzenleme" çabasının ardındaki temel gerekçe bu gibi nedenlere

116 NÜSHA, YlL: II, SA YI: 6, YAZ 2002

Page 4: üsba - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02424/2002_II_6/2002_6_SUCINMH.pdf · bir hale-getirerek onu kaygan zeminlere ve çöztımsnz tezatlara sflrüklemiştir. ... bu durumda şiiri

CABtR USFÜRJMEHMET HAKKJ SU ÇİN

dayanıyordu. Mendür, söz konusu "yeniden düzenlemr!' çabasında tartışma, gözlem ya da.okuma·düzeyinde katkı sag~amakla yetind.i. Bu, belki ona ge­çici bir avantaj sağlamış olabilir; ancak sonuçta eleştiri yOntemini is~ız bir hale-getirerek onu kaygan zeminlere ve çöztımsnz tezatlara sflrüklemiştir. Dahası,· 40'1ı yılJarda şiir anlayışı ·ve yöntemine ilişkin köklU 'probTemler or­taY.a çıkmış, daha derin bir istikrarsızlık ortamı do~lırmuştur ki bu. gerçeği bazı açılardan irdeleyebiliriz . .

Şiir ve Ben'in Tepkisi

MendG.r, 40'lı yıJlarda şiir nosyonunu, şiirin yarabcı öznenin hayatla mOcadele ederken ya da bu bayatm cefasını çekerken ortaya çıkan tepkinin biçimlenmesi dnşüncesi Uzerine kunnuştur. Onun bu şiir anlayışı, romantiz­min sınırları -içindedir ve onunla sıkı bir bag halindedir. MendG.r'un, şiirin yapısal yönOne dikkat çekerek basit anlamıyla dogruluk kavramını reddettiği doR;rudur, ancak kendisi de -sanat alanında romantik dışavurumculuk kura­mını savunanlar gibi- şiirde ifade mekanizmasının ilk tetikleyicisi konu­munda olduğu için "ben'in tepkisi" fikrine sanlmış, eleştirel yargı ölçiitllnU, söz konusu tepkinin şiirin yapısında görüldüğü ve aynı yapının okuyııcuda benzer bir tepkiyi uyandırdığı derecede yogun ve derin olmasıyla

ilişkilendirmiştir. Bu nedenle Mendür, ilk cildi 50'1i yılların ortalannda yayınlanan "Şevki Sonrası Mısır Şiiri" adlı ldtabmda şöyle demektedir: "Kuşlcusuz şiirsel bakış açısını doğuran, duygusaltepkinin gücüdür. Derin ve açık olan her şiirsel bakış açısı; soğuk, kaba ya da sıradan ifadeden uzalc, gilzel şiir biçimlerini yakalamaktan aciz kalmayacaktır." MendG.r, aynı söy-. lem~ öiUmOnden bir yıl önce 1964'te yayın]anan "Eleştiri ve Eleştirmenler'' adlı kitabında tekrarlanıaktadtr. "Kuşkusuz kuru felsefi dıqünceyi değil de · şiirsel ha/aş açısını doğuran, duygıısal ı epki güctıdOr." Mendftr'un sözOnU et­tigi "tepkf', kaçınılmaz olarak bireysel bir teplddir. "Zira lirik şair, bize eşya­mn, insanın ve doğanın ne olduğumı, onun görüniJrdekl hakikatlerini anlat­maz. Aksine biltün bunlardan ruh sayfas ma yansıyan izienimlerini bize tasvir eder. Işte, oluşumu devam eden ve var/ığ: haklı bir nedene dayanan lirizmin anlamı budur. Lirizmin bu anlamdan feragat etmesi, onu unulması ya da ih­mal etmesi çoğu zaman bu şiirin suyunu kurutur."

Bütün bu metinler, eleştirel yargmın temelde şiirin ortaya çıkarıp iç dUnyamızda uyandırdığı "derin tepkr'ye dayandıgıru ifade etmektedir. Böy­lesi bir temel, bizi -eninde sonunda- ne olduğunu bilmedigi:miz, bütünüyle muglak bir noktaya götilrdüğfinden. yanılncıdır. Yanıltıcı oldugu kadar, "tepkt' olarak adlandırdığımız bu bilinmezin sosyal muhtevasını da ortaya çıkarmaz. Durum böyle oldukça, izlenimciüge kapıyı bir kez daha ardına ka­dar açmak gerekir. Bireysel tepkiyi şiirin temeli olarak kabul edersek, şairin ben'inden öte daha geniş anlamlar dile getiren şiir karşısındaki tavrımız ne olacak? Şarin ben' i kabuğuna çeldlip yalnızca onun özel, eşsiz bireysel tepld-

NÜSHA, YIL: ll, SA YI: 6, Y A2 2002 ll7

Page 5: üsba - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02424/2002_II_6/2002_6_SUCINMH.pdf · bir hale-getirerek onu kaygan zeminlere ve çöztımsnz tezatlara sflrüklemiştir. ... bu durumda şiiri

MENDÜR: ROMANTIZMDEN REALIZME

sini dile getirebilir mi, yoksa başka ben'lerle kaynaşıp bireyci degil de top­lumcu bir ben'e dönfişebilir mi? Bu noktada MendOr, "tepki' sOzllnden fera­gat ederek ona yakın bir ifilde kullanıyor: "Coşlcıl'. MendOr, "bireyci coşlcıl' ve "top/umcu coş/cıl' olmak üzere iki tür duygunun yeni bir sentezini oluşturuyor. Bu durumda degerli ve geçerli iki tür şiirle karşı karşıyayız:

Romantik şiir ve realist şiir. Her ikisi de şiirin olmazsa olmaz varlık nedeni olan coşku ya da tepki üzerine kuruludur. BUtUn mesele, toplumsal olaylarla ilgilidir. Toplumsal olaylar ön plana çıkarak kendini şaire dayatabilir. Bu du­rumda şair, halkının acılarıyla içiçe yaşayacak, "top/umcu coşkun şii~'ini yazacaktır. Olaylar duru1duğunda ise şair, katışıksız terennllmüne ya da bireysel coşkusuna dönecektir. MendOr, böyle bir sentezle dışavurumcu idealleriyle neo-sosyalist fikirlerini, Lanson'la Maksim Gorki'yi bir araya getirmektedir. Aslında Gorki de bOytık edebiyatçınıo, romantizınle realizmi bir araya getirmesinin gereğini vurgulamaktadır. Mendllr, bu sentez yoluyla derin bir gözden geçirme işleminden çok, iyi niyet dileklerini dile getiren şu sade ifadeleri kullanmaktadır: "Sonuç olarak; romantizme karşı çıkan yeni eleol/er ortaya çıknıışsa da, bu ekaller Urik şiir ile onun katışıksız iJzD sayılan

coşkusaliduygusal karakterini ayıramarn ış/ardır. Zira şiir, hep coşkulu olmak zorundadır."

Bu yaklaşım. -ilzillerek belirtmeliyiz ki- dışavurumcu kuramın ya da söz konusu kuramın idealize edilmiş ıhmlı romantizminin sınırlarmdan öteye geçmeyen sentezci bir yaldaşımdır. Zira bu bakış açısı, şiiri hipotetik bir dnrtn olan "tepki''yle ilişkilendirerek, bu dUrtnyU şairin içinde yaşadıgı belli gerçeklikten yola çıkarak estetik açıdan biçimlendirdigi bir tutum belirlemeye götUrmemektedir.

Şiir: Coşku mu, Bir Misyona Bağlılık ma?

Yukanda sözUnU ettiğimiz bu sentezci bakış açısında sorun, şu sorula­rın cevabında gizlidir: Eleştirmen şiiri bir coşkunun ifadesi olarak mı görü­yor, yoksa belli bir tutumun yine belli bir toplumsal gerçeklikten do~an este­tik bir biçimi olarak mı algılıyor? Birinci durumda eleştirmen "tepki"ye sıgınarak "zevk''in hakemligine başvuruyor. Ikinci durumda ise şairin, şiirin bizzat kendisi durumundaki tutumdan başka bir seçenegi yoktur. Eleştinneo,

kendini şiirin ortaya çıkardıgı ya da biçimlendirdigi belli bir toplumsal tu­tumu irdelemeye vennişse, bu durumda toplumsal coşku ile bireysel coşku arasında bir anlaşmadan söz edilemez. Aksine, iki tutumun toplumsal gerçek­lik karşısındaki duruşu birbirinden farklıdır. Marksist ogretiyi bulan ya da yansıtmacı kurama sığman bir eleştirmen nezdinde, amaç ya da değer açısm­dan bu iki tutumu dengelemek mümklln degildir.

Diğer bir problematik, şiirin misyonuyla ilgilidir. Bu misyon sadece bir coşkuyu dile getinnelcten mi ibarettir, yoksa olumlu roiU ve toplumsal yil-

118 NÜSHA, YIL: II, SA YI: 6, YAZ 2002

Page 6: üsba - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02424/2002_II_6/2002_6_SUCINMH.pdf · bir hale-getirerek onu kaygan zeminlere ve çöztımsnz tezatlara sflrüklemiştir. ... bu durumda şiiri

CAB1R USFÜRIMEHı\1ET HAKKI S1:IÇİN

J..11m.IUIOğQ var mıdır? Mendür, şöyle demektedir. "Lirik şiir, tarih sahnesinde hep var olmuştur. Zamanın da/gasz. l}pi~ ve dramatile şiiri yuttuğu gibi /iri/c şiiri yutamamışlır. Lirik şiirln fileğin ·çarkmdan lall'tulmast, bu şiirin insanm coşkusumı dile getirmek gibi insan m var olmasıyla birlikte eb{#di/eşe'n insani bir .jhtiyacı tat mi~ etdıesinden kaynaklanmaktadır." İnsan coşkustmun dile getirilmesi ise, bizi bir kez daha·"tepkf' kavramına götllrmektedir. Böylece şiir iÇin, tepkileri ve nefsin acılannı dile getinnekten başka belli bir misyon biçniek durumunda kalmayız. Bu ise bizi toplwncu gerçekçilige yaklaştıımak yerine, bizi ohdan ı.izakıaştıran bir anlayıştır. Öyle görünüyor ki, bu noktada MendOr'u kaygıtandıran husus, şiiri taklit çerçevesinin dışına çıkaran

romantikterin şiir için "nilıai fe.lsefe"yi ortaya koyduklanna olan inancıydı. Romantikler şiiri, şairin bireysel coşkusunun ifadesi olarak görilyorİardı ve romantizmden sonraki bütlln ekoller bu felsefenin özOnO degiştirememişlerdi.

O halde şiirin nihai felsefesi · ortaya konulduguna göre, değiştirecek bir şey yoktu. Mendfir'a göre, nihai felsefesi ortaya konmuş olan romantizmle toır lwncu gerçekçilik arasmda bir sentez oluşturup toplumsal coşkuyu bireysel coşk-uya katmak, böylelikle söz konusu nihat felsefenin özUnU degiştirmeden korumak gerekiyordu. Bu, gOzel bir ternenniden, ulaşılması imkansız bir seraptatı öteye geçemez. Zira hiç bir sanatın felsefesi nihai olamaz. Hiç bir akını, sanatın nihai felsefesini ortaya koyamaz. örneğin; varoluşçulann, Marksistlerin ya da T. E. Hume, Eliot, Ezra Pound gibi neo-kJasik yazar ya da şairlerin, gerek yaratıcllık gerekse kuramsal dUzeyde romantiklerin şiir jçin ortaya koyduktan "nihai felseftl'nm öztınü de~şriremediklerini

söyleyemeyiz.

Şiirin temel görevi, şiiri mu~ak bir tepkiye götUren coşkunun ifade edilmesinden ibaretse; bu durumda şiiri basitlik ve duy~al patlamayla eş tu­tup olgunluk, denge, hatta kUltUr ve bilinçle tezat olarak kabul etmek kaçınıl­maz olur. Böylece şiir, dengeli bir deneyimin değil de fokur fokur kaynayan duygulann yeterli olduğu toy delikanlılık dönelJlinin tırUnO haline gelmiş olur. Öykü ise -şiirin aksine- olgunluk ve denge döneminin i1riln0 baline ge­lir. Bu yüzden MendOr, İbrahim Abduıkadir el-Miizinl'nin edebi hayatına şair olarak başladıguu, olgunlaştıktan sonra öyküde karar kıldıguu düşDnOr.

MendOr, şu sözlere yer verir: "E/eştirmenlere gtJre şiir, gençliğin iirünfidür, hayata dair derin bir bilgi, deneyim gerektirmez. Oysa tJylcii, olgunlaşmanm Qrfiniidür." Mendfır, bu hipotetik söylemini başka bir yerde de vurgular: "Eleştirmenler geçmişte söyledikleri gibi bugün de öylainfln olgunlaşma iirünü olduğunu düşiinmektedirler. Toy delikanlılık çağındaki kişinin, örneğin şiir ve mii.zik al am nda sivrilebildiği halde, aynı beceriyi roman ya da !asa öy­kade g6sterdiği nadirdir."

NüSHA, YIL: ll, SA YJ: 6, Y A2 2002 119

Page 7: üsba - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02424/2002_II_6/2002_6_SUCINMH.pdf · bir hale-getirerek onu kaygan zeminlere ve çöztımsnz tezatlara sflrüklemiştir. ... bu durumda şiiri

MENDÜR: ROMANTIZMDEN REALİZME

D~ken Tepki

Bu yargıtara karşı, kusurlu taraflarını lanse etmeden yumuşak bir tavır takınmak durumundayız. Bunları, ısrarla tepkinin altını çizen ve şiir faaliyeti­nin tamamen şiirin alevii ateşiyle ilişkilendirilmesinden kaynaklanan sonuç­lar olarale kabul ettigirniz s1lrece işimiz kolaylaşır. Tarih sahnesinde şiir bep insan coşkusunu ifade etme ihtiyacmı karşılamak için var olduguna göre ve bu ihtim delikanlılık çağmda tetiklendigine göre; şiirin derin bilgidep uzak basit bir duygu patlaması şeklinde gençliğin fırtmalı ~ dönemleriyle ilişkilendirilmesinde bir sakmca yoktur. !-ncak şairle:rin yaşadıklan anın eğilimlerinden yola çıkarak geleceği keşfetme isteklerinden sonra MendOr'un bu bakış açısı nedeniyle kendisiyle çelişmesine fazla itıbar etmeyeceğiz.

önemli olan, tepki kavramı üzerindeki ısrarın.ın, katışıksız lirik şürde "orga­nik bir/i/C' ·kavramıyla ilişkili başka bir kaygaıı zemine götürdüğünü görmek­tir. Bu kavram, şiirin organik birliğinin Aristocu olmayan biçimlerinin ya da Clinth Brokes gıbi bir eleştinnenin deyimiyle en basit lirik şiirde bile gizli olan dramatik unsurun irdelenmesini ifade etmektedir. MendOr, bütün bunları göz önünde bulundurmak yerine, değişken tepkiyle ilgili gözde anlayışıyla çelişen statik bir organik birlik anlayışına sığınmaktadır. Bu da takındığı tavrı daha da istilaarsız hale getirmektedir. Lirik şiir -MendOr'un deyimiyle­duygu patlaması ve "statik belli bir düzen olmaksum duygu ve düşüncelerin çağrışımı" üzerinde kurulu olduguna göre, lirik şiirde organik birlik hemen hemen yok gibidir. "Bu organik birlik, günümüzde Rea/ist şairler olarak bili­nen genç şair/erimizin bir çok şiirinde gördüğümüz gibi, giriş, gelişme ve so­nuç bölümleri olan tematik şiirlerde görülmektedir. söz konusu şairlerden her biri, döneminin ya da toplumunun herhangi bir sorununa çözüm getiren bir kısa öykü ya da dramayı şiirlerinde tema olarak işlemektedirler."

MendOr bu görüşü, derin bir kanaat taşLdığuun sinyalini verecek şe­kilde bir kez daha vurgulayarak şöyle demektedir: "Organik birlik yalnızca ti­yatro, roman ve kısa öykü sanatları gibi tematik edebi sanatlarda söz konusu­dur. Şiirde ise organik birlik, -daha önce belirttiğimiz gıbi- şiirin bir kısa öykü ya da kısa drama üzerinde kurulu olduğu realist nitelikli tematik şiir için geçerli olmalıdır. Katışıksız lirik şiire! yani coşkun şiire gelince; ~izelerinin dizilişinde herhangi bir yer degiştinDe i.m.kfuu vermeyen bu tür bir birligi şairden isternek ona yapılacak en bUyük haksızlık olur. MendOr'un, lirik şiir açısından organik birliği reddetmek suretiyle kaçma çabası içinde olduğu problematik, bir taraftan lirik şiirin yegane temeli olduğu gerekçesiyle "tepkf' kavramı üzerindeki ısranndan, diğer taraftan şiirde organik birlik kavramına yaklaşımından kaynaklanmaktadır. Mendur'un anlayışmdaki "tepkf' kav­ramı, dış dünyanın haskısmı temsil eden bir dUrtü ya da uyarıcı sonucunda, dışa dönnk bir firtı.naya daha yakın bir benzerlik taşımaktadır. Bu firtı.na, kışkırtıcı unsurlar ile söz konusu unsurlarda bizzat var olan tetikleyici dürtü-

120 NÜSHA, Yll..: ll, SA YI: 6, YAZ 2002

Page 8: üsba - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02424/2002_II_6/2002_6_SUCINMH.pdf · bir hale-getirerek onu kaygan zeminlere ve çöztımsnz tezatlara sflrüklemiştir. ... bu durumda şiiri

CABIR USFÜR/ME.HMBT-·HAKKI SUÇİN

den güç almaktadır. Şiirdeki organik birlik. aniayışma gelince Mendlır, belli bir Aristocu tasanma başvurarak söz konusu ·birligi, belli bir biçimden olu­şan; giriş, gelişme ve sonuç bölümleriyle · · smırlanan: ve Aristo'nun Poetiluı'smda bizzat ifade ettiği gibi parçalar ara5mda mantıksal .bir ilişkiyle

karakterize edilen basit bir "olay örgtıstı'-jle ·iliş~Jendiımekted!r. Tepki kavramıyla organik birlik arasmda bu şekilde bir tezatoluştuğuna göre, birini yaşatmak için ötekinin Mendfir tarafından ' kurban· :edilmesi kaçınılmazdı. özeİlikle ötekinin -yani tepkinin- terk edilmesi· ya· d8 ihiniıı ·edilmesi zor ve topyekiln tercih edilen bir konmnda olması · Mendür'u buna sevk etmiştir. MendUr'un da yakınlaşma çabası içinde olup eleştiri pratiginden yararlandığı toplumcu gerçekçiligin kavramlan ışığında,· 40'lı ·· yılların ki §s ik eleştiri söylemlerinin derinlemesine irdelenmesiyle sorun aşılabilirdi. ·Ancak Mendfir, inceleme imkfuıı vermeyen bir eleştiri pratiğinin döngüsünde kolayetlığa kaçarak "tadilat" yapmakla yetinmiştir. Bu da onu romantik akı­mın, şiirin "nihai felsefesi"ni ortaya koyduğunu kabı.il etme yaniışma sü.rüklemiştir. Oysa bu felsefe dahi, gerek kapitalist ·gerekse sosyalist değerler dünyasında ortaya çıkan post-modernizm kavramlannın ·bipotetik "tepkt' söylemini ortadan kaldırdığını kabul etmiştir. Dahası, söz konusu felsefenin kendisi, yapısal şiir çözümlemesinin verileri doğrultusunda, şiirdeki organik birliğe olan basit yaklaşınımı yeniden düzenlemeye tabi tUtmuştur.

Şiir ve Şürin Misyonu' · ' ·

MendCı.r'daki eleştiri probJematiği, şiirin fonksiyonel · yönünü onun "içeriklözlbiçem" kavramı çerçevesinde tartıştığımızda "daha da su yüzüne çı­kar. Dikkat etmemiz gereken nokta şudur ki, gerçekçi olan her sanat anlayışı, içerik ile biçimi birbiriyle ilişkilendirmiş, birinin ötekinden aslında yalnızca teorik soyutlama bakımından farklılık gösterdiği diyalektik bir. etkileşim ola­rak görmüştür. Bu temelden yola çıkarak Emst Fischer' Ja birlikte ştı ·ifadeleri sesJendirebiliriz: "Bir konu, ancak sanalçının tutumuyla· içerik aşamasına ytikselebilir. Zira içerik, yalmz sanatçmın ne sunduğunu 'değil, nasıl sundu­ğunu, ne derece toplumsal ve bireysel duyarlı/da sunduğunu ifade eder., MendCı.r da şu ifadeleriyie buna yakın bir anlam gütmekteilir: "Gerçekçilikte asıl gösterge, edebiyatçınm ya da sanatçının gerçeğe luıttığı "içeıik"lir.

Başka bir ifadeyle sanatçının söz konusu gerçeğe bakış açısıdır; onun konusu ·için seçtiği sanatsal biçim aractlığryla bize telkin ettiği yargıdır."

Bu tür bir şiir anlayışını yorumlarsak diyebil iriz ki şiirin içeriği. şairin, şiiri biçimlendirirken ortaya çıkan tutumudur. Biz, şiirin içeriğiyle bir şiiri diğerinden ayırt edebilir, şiirin nihai tutuınuyla da bir şiir akımını diğerinden ayırabiliriz. Burada sözü edilen tutum, mutlaka belli bir toplwnsal gerçek karşısında takınılan tutumdur. Ancak Muhammed MendCı.r yeniden devreye girerek, çirkin ya da saçma niteliğini taşıyan bir konuda yazılan bir şiirin şiir sayılamayacağı konusunda görüşbirliği olduğunu ifade eder ve sözlerini şöyle

NÜSHA, YIL: 11, SAYI: 6, YAZ2002 121

Page 9: üsba - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02424/2002_II_6/2002_6_SUCINMH.pdf · bir hale-getirerek onu kaygan zeminlere ve çöztımsnz tezatlara sflrüklemiştir. ... bu durumda şiiri

MENDÜR: ROMANTİZMDEN REALİZME

sUrdQrQr: "Ancak şairin betimlediği şeye estetik kazandtrması, estetiği insa­nın içini tilretecek ya da güzellik duyusunu tatmin edecek şekilde işlediği

lconudan çekip çıkarması durumunda iş değişir." Bu sözler biii şairin este~ tutumu açısından "içeri/C' kavramın~ dişe dokunur yarar saglamayan izle­nimcilempresyonist bir temel üzerinde kurulu olan başka bir muglak estetige götürür. Öte yandan MendUr, başka bir baglarnda şöyle der: "içerik açısından şiir öncelikle ve nihai olarak doğanın, şair/n benliğine, yaşadığı topluma ve bu toplumun hayatına karıştığı söz lconusu coşkunun, kaynağı ne olursa olsun şairin coşkusunun ifadesidir." Yani "içeri/C' bazen şairin bakış açısı ya da tu­

tumu haline gelirken bazen tema, bazen de şairin coşlrusu baline gelebilir. Bütün bu "içerik"ler arasındaki fark, ciddi boyuttadır. Bu, şiirin misyonunu dakunduğu her şeyi katışıksız bir estetiğe dönüştüren bir coşkuyu ifade eder hale getirme ile bu misyonu bir tutumun biçiroleodirilmesine dönüştürme ara­sında var olan ciddi filrkı gösterir. Söz konusu farklılık, MendOt'un yansıt­macı kuranıdan fuydalanarak onu, Marksist gerçekçilikten şiirle ilgili eski dışavurumcu yaklaşırnma taşıma çabası sonucu, onun zihninde şekilleneo dualitenin ipucunu vermektedir. Aynı dualite, Mendfir'un hayatının sonuna kadar edebiyata, "edebiyat, duygusal tepkiler ya da estetik duygular meydana gelirerele içimizde uyanan her şeydir." şeklinde bir tanım getirme nedenini de açıklamaktadır. Bu, MendUr'un yazdıgı son makalelerden biri sayıJan ideolo­jik eleştiriyle ilgili makalesinde izlenimcilik ile Lanson'un edebiyat tanımını neden yan yana koyduğunu da göstermektedir. MendQr, aynı makalede edebiyatın hayattan, hayatın sorunlarmdan ve hayat mücadelesinden kaçmaya meydan vermeyen toplumsal misyonundan da söz ebnektedir.

122 NÜSHA, YIL: ll, SA YI: 6, YAZ 2002

Page 10: üsba - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02424/2002_II_6/2002_6_SUCINMH.pdf · bir hale-getirerek onu kaygan zeminlere ve çöztımsnz tezatlara sflrüklemiştir. ... bu durumda şiiri

KARŞITSAL ÇÖZÜMLEME VE ARAPÇA ÖGRETİMİ Einrullah İşler·

Özet: Bu çalışmada, karşıtsal dilbilimin uygulama alanı olan karşıtsal çö­ztımleme ele alınmıştır. Altmışh ve yetmişli yıllarda pek çok çalıŞII"_aya konu olan karşıtsal çözUmleme~ sonraki yıllarda yerini yanlış çözO.mleme­sine bırakmış gözükse de ders kitabı, sınavlar ve ·o~etmene· olan yararı yadsınamaz. Geçmişte, Arapçanın pek çok dUnya diliyle çeşitli dUzey­l~rde karşıt:ıal çözümlemesinin yapıldıgt bir gerçektir. Ne var ki, bu ger­çegin Türkçe için geçerli oldu~u söylemek mllınktln degildir. Karşıtsal çöiünıleme alanmda ortaya konan güçlü, zayıf ve orta görüşten hareketle Türkçe (anadil) ve Arapça (amaç dil) arasmda ses bilgisi, sözdiziıni, bi­çimbilim, sözcük ve kültürel alanda çeşitli akademik çalışmalar yapılabi­lir. Bu tUr çalışmaların, ülkemizdeki Arapça ö~etimine olumlu katkı sagJayacagı düşUnülmektedir.

Anahtar KeUmeler: Karşıtsal dilbilim, karşıtsal çözGmleme, güçlü gö­rüş, zayıf görüş, orta görüş, yanlış çöziimlemesi, Arapça ö~etimi.

Contrastive Analysis and Teacbing Arabic

Summary: This article deals with contrastive analysis which is an ap­plied field of contrastive linguistics. Although the topic of contrastive analysis which was dealt with in the sixties and the seventies, might look !ike as if it has been replaced by error analysis, its benefits in tenns of text books, exams and its value to foreign language teachers can not be ignored. It is a fact that contrastive analysis of Arabic and other lan­guages had been done in the past. However, this statement does not ap­ply to Turkish. According to the contrastive analysis hypothesis (all the strong, weak and moderate versions), academic research into phonetics, syntax, morphology, vocabulary and cultural field could be done be­tween Turkish (asa native language) and Arabic (asa foreign language). This research will have a positive contnbution in teaching Arabic in our country.

Keywords: Contrastive linguistics, contrastive analys is, strong version, weak version, morlereta version, error analysis, teaching Arabic.

' Doç. Dr., Gazi Eğitim Fakültesi, Arap Dili Egitimi Anabilim Dalı .

NÜSHA, YIL: ll, SAYJ: 6, YAZ2002 123