26
Alejandro Zambra 1975’te Şili’de doğdu. İspanyol edebiyatı ve filoloji okudu. Etkilendiği yazar- lar arasında José Santos González Vera ile Juan Emar’ı sayan Zambra, ilk romanı Bonzai (2006) ile çeşitli ödüller kazandı. Cristián Jiménez tarafından 2011’de sinemaya uyarlanan Bonzai Cannes Film Festivali’nde ve İstanbul Film Festivali’nde gösterildi. Belgelerim’de yer alan “Aile Hayatı” öyküsü de Cristián Jiménez ile Alicia Scherson tarafından Vida de familia (2017) adıyla sinemaya, Soru Kitapçığı adlı kitabıysa Felipe Hirsch tarafından Democracia (Demokrasi) başlığıyla tiyatroya uyarlandı. 2010 yılında Granta’nın İspanyolca yazan en iyi yirmi iki romancı arasında gösterdiği Zambra El Mercurio, La Tercera, The Clinic ve El País gazetelerinde yazdı. Meksiko’da yaşıyor. Bahía Inútil (1998) ve Mudanza (2003) adlı şiir kitaplarının yanı sıra Notos Kitap tarafından yayına hazırlanan No leer (2010) adlı bir deneme kitabı bulunuyor. Notos Kitap’ta yayımlanan öteki kitapları: Bonzai, Ağaçların Özel Hayatı, Eve Dönmenin Yolları, Belgelerim, Soru Kitapçığı. Seda Ersavcı 1982’de Ankara’da doğdu. Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, İspanyol Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdikten sonra Universitat Autònoma de Barcelona’da Karşılaştırmalı Edebiyat ve Edebiyat Teorisi yüksek lisansı ve doktorası yaptı. Türkçeye çevirdiği kitaplar arasında Valeria Luiselli’den Kayıp Çocuk Arşivi (Siren, 2019), Javier Marías’tan Acı Bir Başlangıç Bu (YKY, 2018), Hernán Ronsino’dan Raydan Çıkan Trenler (Çınar, 2018), Mariana Enriquez’den Yangında Kaybettiklerimiz (Domingo, 2017), Roberto Bolaño’dan Mösyö Pain (Can, 2017), Geoff Dyer’dan Bir Hışımla (Everest, 2015) ve Carlos María Domínguez’den Kâğıt Ev (Jaguar, 2015) gibi eserler bulunmaktadır.

Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

Alejandro Zambra

1975’te Şili’de doğdu. İspanyol edebiyatı ve filoloji okudu. Etkilendiği yazar-lar arasında José Santos González Vera ile Juan Emar’ı sayan Zambra, ilk romanı Bonzai (2006) ile çeşitli ödüller kazandı. Cristián Jiménez tarafından 2011’de sinemaya uyarlanan Bonzai Cannes Film Festivali’nde ve İstanbul Film Festivali’nde gösterildi. Belgelerim’de yer alan “Aile Hayatı” öyküsü de Cristián Jiménez ile Alicia Scherson tarafından Vida de familia (2017) adıyla sinemaya, Soru Kitapçığı adlı kitabıysa Felipe Hirsch tarafından Democracia (Demokrasi) başlığıyla tiyatroya uyarlandı. 2010 yılında Granta’nın İspanyolca yazan en iyi yirmi iki romancı arasında gösterdiği Zambra El Mercurio, La Tercera, The Clinic ve El País gazetelerinde yazdı. Meksiko’da yaşıyor. Bahía Inútil (1998) ve Mudanza (2003) adlı şiir kitaplarının yanı sıra Notos Kitap tarafından yayına hazırlanan No leer (2010) adlı bir deneme kitabı bulunuyor. Notos Kitap’ta yayımlanan öteki kitapları: Bonzai, Ağaçların Özel Hayatı, Eve Dönmenin Yolları, Belgelerim, Soru Kitapçığı.

Seda Ersavcı

1982’de Ankara’da doğdu. Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, İspanyol Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdikten sonra Universitat Autònoma de Barcelona’da Karşılaştırmalı Edebiyat ve Edebiyat Teorisi yüksek lisansı ve doktorası yaptı. Türkçeye çevirdiği kitaplar arasında Valeria Luiselli’den Kayıp Çocuk Arşivi (Siren, 2019), Javier Marías’tan Acı Bir Başlangıç Bu (YKY, 2018), Hernán Ronsino’dan Raydan Çıkan Trenler (Çınar, 2018), Mariana Enriquez’den Yangında Kaybettiklerimiz (Domingo, 2017), Roberto Bolaño’dan Mösyö Pain (Can, 2017), Geoff Dyer’dan Bir Hışımla (Everest, 2015) ve Carlos María Domínguez’den Kâğıt Ev (Jaguar, 2015) gibi eserler bulunmaktadır.

Page 2: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri
Page 3: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

Alejandro ZambraSerbest Kürsü

Page 4: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

No tos Ki tap 172Edebiyat 057

Deneme, Öykü©No tos Ki tap Ya y› ne vi, 2019

©Alejandro Zambra, Tema libre, 2019İspanyolca basımın editörü Andrés Braithwaite

Bu kitabın Türkçe yayın hakları Wylie Agency (UK) aracılığıyla alınmıştır.

Tüm hakları saklıdır.

Bi rin ci Ba s›m Ocak 2020

ISBN 978-605-7643-15-5

Ser ti fi ka 16343

EditörM. Tila Sadık

Ka pak TasarımıTane Mavitan

Notos Kitap Yayıncılık Eğitim Danışmanlık ve Sanal Hizmetler Tic. Ltd. Şti.

Ömer Avni Mahallesi, Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya Sokak No: 11/6 Gümüşsuyu, Beyoğlu İstanbul

0212 243 49 07www.notoskitap.com

facebook.com/NotosKitaptwitter.com/NotosKitap

Bas kı ve CiltOptimum Basım

Tevfikbey Mahallesi, Dr. Ali Demir Caddesi No: 51/1 34295 Küçükçekmece İstanbul

Sertifika 417070212 463 71 25

Page 5: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

Alejandro ZambraSerbest Kürsü

İSPANYOLCADAN ÇEVİREN

Seda Ersavcı

Page 6: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri
Page 7: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

‹çindekiler

133141

57617478

858998120

149

I. Sözlü OtoportrelerDefter, Arşiv, KitapAşktan Deliye Dönen ÇocukKonu Serbest

II. Yerin Kulağı VarOtobiyografik RomanAşktan Sonraki AşkTepegözSondan Bir Evvelki Faaliyetler

III. Aile Sözlüğüİyi ki Meksika’dayızDemek Deprem Böyle Bir ŞeyBir İnsanı Tercüme Etmek (I)Bir İnsanı Tercüme Etmek (II)

Teşekkür

Page 8: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri
Page 9: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

Jazmina ve Silvestre için

Page 10: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri
Page 11: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

I.

SÖZLÜ OTOPORTRELER

Page 12: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri
Page 13: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

13

DEFTER, ARŞIV, KITAP*

Defterlerden, arşivlerden ve kitaplardan, kurşunkalemler-den, daktilolardan, bilgisayarlardan bahsedeceğim size ama aynı zamanda öyle veya böyle, bunca zaman sonra burada bulunmanın benim için ne ifade ettiğinden de bahsedeceğim. Yirmi yıl önce bu fakültede edebiyat okumaya karar verenler olarak ne istediğimizi pek de bilmiyorduk aslında. En büyük tutkularımız okumak ve yazmaktı, yapmaktan zevk aldıkları-mız ile yapmak zorunda olduklarımızın örtüşecek olması fikri bize muhteşem geliyordu, fakat şunu da kabul etmek gerek, pek çoğumuz için edebiyat okumak demek hukuk okuma-mak, gazetecilik okumamak demekti aynı zamanda: Anne ba-balarımızın yapmamızı istediği şeyi yapmaktan kaçınmanın bir yoluydu.

Hemen hepimiz ya şiir ya öykü ya da fuzuli ve adlandır-mayı bile akıl edemediğimiz başka şeyler yazıyorduk. Ders yılının ikinci ya da üçüncü haftasında tam da bu konferans salonunda gerçekleşen bir okuma etkinliği düzenledik: Tüm

* 18 Mart 2013’te, Şili Üniversitesi Felsefe ve Beşeri Bilimler Fakültesi’nde, Edebiyat Bölümü tarafından akademik yılın başlangıcı çerçevesinde dü-zenlenen açılış konferansında okunmuştur.

Page 14: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

14

SERBEST KÜRSÜ

kampüse afişler astık, üst sınıflardan ve başka fakültelerden öğrenciler de katıldı, hatta bir iki hoca da geldi sanıyorum; salon neredeyse tamamen doluydu ama etkinliğin sonunda mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri vardı. Şiir okuma etkinliklerinde ve edebiyat konfe-ranslarında dinleyicilerin hep böyle olduğunu, kaş çatanların gizli liderliğindeki ciddi ve somurtkan kişilerden, kendilerini konuşmacıların güvenini sarsmaya adamış bir tür şehir kabile-sinden oluştuğunu henüz bilmiyorduk.

Herkesin huzurunda yazdıklarımızı okuyarak birer şüphe-liye dönüştüğümüzü de bilmiyorduk ama çok geçmeden, biz birinci sınıf öğrencilerinin ne kadar da kötü yazdığını ağızdan ağıza yayıldıkça öğrendik. Yazmak istemek iyimserlik, saflık göstergesiydi: Her şey çoktan söylenmişti zaten, edebiyat tarihi kabarık ve kutsaldı, ona bir şey katabileceğimizi ya da söy-lemeye çalıştıklarımızın önemli olabileceğini düşündüğümüze göre çok saf olmalıydık. “Her şeyden şüphe etmek / Herkesten şüphelenmek / Onlardan şüphelenmek / Daimi bir şüphe için-de yaşamak” diyor Roberto Contreras o yıllar üzerine kaleme aldığı bir şiirde. Onunla 1994 yılının Mart ayında, derslerin ilk gününde tanışmıştım, ikimiz de uzun saçlı olduğumuzdan ve eşek şakalarına maruz kalma korkusundan birbirimize yanaş-tığımızı hatırlıyorum.

Öte yandan yazmanın –yazmak istemenin– meşruluğu kabul edilse bile bizim kuşağımıza hâlâ şüpheyle yaklaşılıyor-du. Hani şu süpürge saplarıyla destek yapılmış ağaçlar gibi büyüyen bizler, atıl, uyuşturulmuş, bastırılmış olan bizler ne hakkında konuşacaktık ki? Bambaşka hayatlarımız vardı ama hepimizin çocukluğu diktatörlükle geçmişti ve şimdi de bu ani sözde demokrasiyi paylaşıyorduk. Öyle karmaşık, öyle kasvetli

Page 15: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

15

DEFTER, ARŞİV, KİTAP

zamanlardı ki Pinochet hâlâ silahlı kuvvetlerin başındaydı ve hayat boyu senatör olma yolunda ilerliyordu. Şimdi şüpheden söz ederken o zamanlar sırf şüphe sebebiyle insanları tutukla-manın halen yasal olduğunu da anmadan geçmemeli.

Uyuşuk olduğumuz doğruydu belki ama hani rüya gördü-ğünüzü anlar, uyanmaya çalışır ama bir türlü uyanamazsınız ya, onun gibiydi; rüyada dipteki birinin yüzeye çıkmak için duyduğu itkiye benzer bir şekilde, azıcık çabayla uyanabile-ceğimizi biliyorduk ama bunu bir türlü başaramıyorduk işte. Genç olmak, daha önce de dendiği gibi, bizim durumumuzda bir avantaj değildi ya da en azından biz bir avantajmış gibi his-setmiyorduk, çünkü bir şüphe daha vardı, edebiyat öğrencile-rinin, genç okurların peşini hiç bırakmayan, öte yandan malum ve makul olan o diğer şüphe: yeterince okumadığımız şüphesi.

Hal böyleyken oyunu oynamamız, bu meydan okumayı ka-bul etmemiz gerekiyordu, kimilerimiz bunu yaptı da, çünkü takip eden yıllarda hem çok hem de iyi okuduğumuzu kanıt-lamaya çalıştığımız, beklenmedik ve münasip sorularla hocala-ra yüklendiğimiz bir dolu unutulmaz dersimiz oldu. Edebiyat hakkında bir daha hiç o yıllardaki kadar tutkuyla ve örtük bir neşeyle tartışmadığıma eminim. Çok okumasına okuyorduk hakikaten, öte yandan her şeyi okumuşuz gibi yapıyor, geniş mi geniş kaynakçaların içinde akıl almaz bir beceriyle yol alı-yorduk, çünkü ne zaman edebiyat konuşsak ya da konuşmaya çalışsak tekrar tekrar beliren o güvensizliğe, o şüpheye daha fazla tahammül etmek istemiyorduk.

Yıllar sonra Proust okumadıkları halde okumuş gibi yapan edebiyat öğrencileriyle ilgili bir kitap yazdım ve onları burada, bu fakültede tahayyül ettim, içgüdüsel bir şekilde tabii: Somut

Page 16: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

16

SERBEST KÜRSÜ

bir şey resmetmek ya da herhangi bir mesaj vermek gibi bir amacım yoktu, daha çok yazarken birtakım imgeleri eşelemek, bir mevcudiyet yaratmak yahut bunu çıtlatmak, öte yandan aklımı başımdan alan kimi yazarlara, Juan Emar ve José Santos Gonzalez Vera, Yasunari Kavabata ve Macedonio Fernández, María Luisa Bombal ve Felisberto Hernández gibi hepsi de bir-birinden bütünüyle farklı yazarlara minnet borcumu ödemek gibi bir arzum vardı. Şimdi düşününce sanırım biraz da uzak-laşmak, bir mesafe yaratmak, melankoliyi ince, neredeyse belli belirsiz bir mizah, bir ironi tabakasıyla örtmek istemiştim.

Bu metnin ortalarında Gazmuri beliriyor, sürgünden dö-nen ve yakın dönem Şili tarihi üzerine bir dizi roman yazmış bir anlatıcı. Adamın Colón marka defterlere elyazısıyla yazdığı son romanını bilgisayara geçirecek birine ihtiyacı var, normal-de bunu karısı yaparmış ama artık yapmak istemiyor. Ihtiyar Gazmuri’nin romanlarını ilgiyle okumuş olan ve ona hayranlık duyan Julio bu işe aday oluyor. Buluştuklarında roman ve yazı üzerine konuşuyorlar. Gazmuri, Julio’ya yazar olup olmadığı-nı, elle yazıp yazmadığını soruyor ve sonunda ona itibar etmi-yor, onu hor görüyor. Gençlerin elle yazmanın verdiği o şevk halini tanımadığını söylüyor. Bir sesten, dirsek, el ve kalem arasındaki tuhaf bir dengeden bahsediyor.

Gazmuri gelenek, deneyim ve meşruiyetti, yaşamış ve yaz-mış olandı. Julio’ya ise sekreter, temize çeken, en iyi ihtimalle bir yorumcu olmak düşüyordu. Bir tarafta birtakım protokolle-ri yerine getiren, kariyerini başarılı olan ya da olmayan pek çok meslektaşı gibi tamamlayan ihtiyar bir yazar vardı, yani şim-diki zamana dair ahkâm kesiyor, başka kimse yazmasın diye edebiyatı mezara götürmek istiyormuş gibi, geriye kalan son kişinin kendisi olabileceği imasında bulunuyordu. Öte tarafta

Page 17: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

17

DEFTER, ARŞİV, KİTAP

Julio gibi, bizler gibi genç yazarlara, acemilere düşen o çetin iş vardı: sözcüklerin ağırlığıyla başa çıkmak, gereksinimlerini karşılamak; daha kısa ömürlü, daha dayanıksız ve hiç olma-dıkları kadar kolay silinebilir olduklarını bilirken hem de.

Şüphe sürüyor, sadece göstergeleri ya da şiddeti değişiyor, o kadar. Mesela şimdiki nesiller ekrandan okuyup yazarak bü-yüdü ve onlara şüpheyle bakmak için bunu öne sürmekten daha kolay bir şey yok. Kitabı tecrübe etmedikleri söyleniyor, bu da gençleri ikinci ya da üçüncü sınıf okurlara dönüştürü-yor; farklı bir okuma anlayışları var çünkü, onlar için edebiyat kitaptan çok metinle eşanlamlı çünkü. Bu noktada farklılıklara daha açık duruşlar ilgimi çekiyor, değişimlere tarihsel perspek-tiften bakan ve dijital devrimle gelen yeni yazma ve okuma biçimlerine sırt çevirmememiz konusunda bizi uyaran Roger Chartier’ninki gibi mesela.

Basılı kitabın ortadan kalkacağı iddiası beni de korkutuyor, öte yandan elektronik kitapların demokratikleştirici etkisine duyulan heyecanı da paylaşıyorum. Başka türlü olamazdı zaten, çünkü bizim kuşağın neredeyse tamamı gibi ben de fotokopi okuyarak büyüdüm. Ilk kitaplığımda birkaç kitap vardı elbette ama çoğunluğu spiralle ciltlenmiş Clarice Lispector, Emmanu-el Bove, Roland Barthes veya Mauricio Wazquez fotokopileri gibi hazinelerden oluşuyordu. Juan Luis Martínez’in La nueva novela’sının (Yeni Roman), Rodrigo Lira’nın Proyecto de obras completas’ının (Tüm Eserleri) veya Enrique Lihn’in herhangi bir kitabının fotokopisi bize Neruda’nın pahalı mı pahalı her-hangi bir ilk baskısından çok daha kıymetli geliyordu.

Doksanların ilk yarısında olan bir diğer şey de bilgisayarla-rın yaygınlaşmasıydı, bir bakıma buna direniyorduk da: Dijital

Page 18: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

18

SERBEST KÜRSÜ

tabiatlı değildik, bu açıdan bir geçiş dönemini temsil ediyor-duk. Çoğunluk yazılarını hâlâ daktiloda, bazense elyazısıyla yazıyordu. Şiirlerin ve öykülerin doğrudan bilgisayarda yazıla-bileceğini tahayyül etmekte zorlanıyorduk. Belki de defterlere ya da bloknotlara karalanan, lekelerle dolu o uzun metinlerin şiirin ta kendisi olduğunu, o şarap ya da kül lekelerinin de şiirin bir parçasını oluşturduğunu düşünüyorduk. Bilgisayara geçir-mek, temize çekmek onu önemli bir kayba uğratmak, zayıflat-mak demekti; şiirin bittiğini, öldüğünü kabul etmek demekti.

Bitmek bilmeyen güzel yazı dersleriyle büyüdük biz, ödev olarak verilen beş on sayfayı sabırla doldururduk. Hakikaten el alıştırmaları yapan son ya da sondan bir önceki kişilerdik, zira bizler için yazmak bütünüyle, sadece elyazısıyla yazmak de-mekti. Eski usul bir eğitim almış insanlar olarak küçükken iyi bir öğrenci olmanın güzel bir elyazısına ve iyi bir hafızaya sa-hip olmak demek olduğunu zannediyorduk, çünkü derslerin çoğu öğretmenlerin muhtemelen kendilerinin bile anlamadığı konuları dikte etmesinden ibaretti. Artık böyle bir şey olmadı-ğını söylemiyorum. Maalesef eğitim alanındaki reformlara ve karşı reformlara rağmen bugün hâlâ Şili’deki pek çok üniver-sitede öğretmen dikte ediyor ve öğrenciler onun söylediklerini yazıyor, haliyle kimse hiçbir şey anlamıyor. Sözcükler öylece geçip gidiyor ve hiç kimse tatlarına varamıyor, kimse onları yaşayamıyor. Ve öğrenci öğretmenin sözünü ancak ve ancak ağrıyan elini kaldırıp, “Bekleyin hocam, bekleyin” demek için kesiyor.

Kesinkes değişen bir şey var yine de: elyazısı. Bu değişim en çok da sınav kâğıtlarını okurken belli oluyor; gerçek hiyerog-lifler, titrek, kargacık burgacık, okunaksız harfler hâkim artık. Her halükârda şikâyet ediyor falan değilim, bilakis kendimi o

Page 19: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

19

DEFTER, ARŞİV, KİTAP

eğri büğrü yazılarla özdeşleştiriyorum, hiçbir zaman kendi ku-şağımda bol bol, hele bizden öncekilerde daha da fazla görülen o incelikli, akıcı ve özenli elyazısıyla yazmayı beceremedim. Elle yazmayı hiç bırakmadım ama yazım da hiçbir surette dü-zelmedi. Sanıyorum tüm mektuplarım şu uyarıyla bitiyor: El-yazımın kusuruna bakmayın.

El discurso vacío (Boş Söylev) ve La novela luminosa (Aydın-latılmış Roman) adlı romanlarında Mario Levrero bu konula-rı şahane ve alışılmadık bir biçimde ele alır. El discurso vacío pratik yoksunluğundan kendi yazımızı tanımamaya başladığı-mız âna odaklanır. Şu anekdot meşhurdur: Kitabın kahramanı hayatını değiştiremediğinden elyazısını değiştirmeye çalışır ve elyazısı nesrini “geliştirmek” için kendini defterler doldurma-ya adar. Kendi deyimiyle bu “yazıbilimsel ototerapi” görünü-şe bakılırsa herhangi bir edebi meydan okumadan doğmaz: Flaubert’in düşlediği gibi “hiçbir şey hakkında bir kitap” olma iddiası yoktur, sürrealist yöntemi savunma iddiası da yoktur, sadece elyazısı ile kişilik arasındaki ilişkiyi inceleme maksadı güder. “Benliğimin yazıbilimin büyülü etkisiyle büyümesine izin vermeliyim” der ve hemen ardından matrak bir şekilde ge-rekçesini açıklar: “Büyük harf, büyük ben. Küçük harf, küçük ben. Güzel harf, güzel ben.”

Zorbalıklara rağmen yazmaya devam ediyoruz. Abartı-yorum elbette, zira Andrés Morales’in yönettiği Códices adlı çoksesli şiir atölyesi gibi hayli kıymetli ortamlar da vardı, ar-kadaşlarımın bir kısmıyla orada tanıştım ve bugün hâlâ gö-rüşüyoruz. O zamanlar yazdıklarımızı yayımlamanın tek yolu basılmalarıydı ve tabii ki hepimiz kitap çıkarma hayalleri ku-ruyorduk. Çok geçmeden baskı masraflarını arkadaşlarımız-

Page 20: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

20

SERBEST KÜRSÜ

dan topladığımız paralarla karşılayarak bunu yaptık da, cüzi sayıda nüshalar elden ele dolaştı.

O dönem El Mercurio’da “Libros recibidos” (Gelen Kitaplar) adında bir bölüm vardı, bir eserin varlığını teyit etmekten baş-ka bir işlevi yoktu aslında: yazar adı, kitap adı, yayınevi adı, sayfa sayısı. Bu çoğunlukla o kitapların yayın hayatları boyun-ca ulaşabilecekleri en yüksek noktaydı.1 Bunu özellikle söy-lüyorum, çünkü bizden sonraki kuşaktakilerin şiir, manifesto, karşı manifesto, stratejik kitap eleştirileri, sevdikleri şeylerin ve fobilerinin listeleri, o kuşağın tüm edebiyat camiasının haya-tını şenlendiren didişmeleri ve coşkulu uzlaşmaları paylaştığı blogları, fotologları, web sayfaları, sosyal medya ağları vardı. Biz buna yetişemedik, tam anlayamadık da. Bizim kavgaları-mız hiddetliydi, en az ortalama bir Şilili şair kadar alkoliktik ama öyle caka satmıyorduk. En gençlere kıyasla daha utangaç, daha kekeme ve belki biraz daha gururluyduk, çünkü reklamı-

1 Şili Üniversitesi Edebiyat Yüksek Lisans programındaki sınıf arkadaşla-rımdan biri gazeteci Carolina Andonie’ydi ve o zamanlar El Mercurio’da çalışıyordu. Ilk kitabımı yayımladığımı öğrendiğinde yanıma gelip ben-den “Libros recibidos” bölümü için bir kopya istedi. Seve seve verdim elbette ve kitabımdan bahsedilmeyeceğini kabulleninceye dek aylarca El Mercurio gazetesi aldım. Korkunç ve gereksiz şiir kitabımı şöyle bir ka-rıştırdıktan sonra belli ki Carolina insaf edip bana kitabın duyurulması değil de gizli tutulması konusunda yardım etmeye karar vermişti ama o zamanlar o yılların melodramına gömülmüş ve bu jestini anlamamıştım. Üstelik, nispeten yakın bir dönemde gördüğüm bir rüyanın da ortaya koyduğu üzere, haksız ve gülünç bir şekilde Carolina’ya duyduğum hınç geçmek bilmedi: Rüyamda Carolina evimdeki aşırı kalabalık bir partiye gelmişti ve ben içimden sıkkın sıkkın, iyi de ben onu davet etmedim ki, diye geçiriyordum.

Page 21: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

21

DEFTER, ARŞİV, KİTAP

mızı yapma, kendimizi gösterme, yersizce gençlere seslenme ya da Şili şiirinin rock starlarına musallat olup da sonu gelmez önsözler, malum tavsiye mektupları isteme fikri bize rahatsız edici geliyordu.

Ayrıca kâğıda inanmaya, orada olası ve elde etmesi güç bir meşruiyet aramaya devam ediyorduk. Şöyle söyleyeyim, gaze-te okumaya devam ediyor, basının o güne dek sahip olduğu o devasa önemi yitirme yolunda olduğunun bir türlü farkına varmıyorduk. Hâlâ defter kalem kullanıyor, teamüle uyarak, sessizce elle yazıyorduk. Ve bilgisayarlardan nefret ediyorduk.

Yok, hayır, nefret etmiyorduk, hele de ben herkesten daha az nefret ediyordum. Bir bilgisayar teknisyeniyle bir klavye operatörünün oğluydum, dolayısıyla hayatımı bilgisayarlara borçlu olduğumu söylemek yanlış olmayacaktır. Direniyor-dum çünkü benim için yerleşik, verili, zorunlu olanı temsil ediyorlardı: yazının tam tersini. Fakat bir yandan da program-ları anlamaya çalışıyordum ve istesem de istemesem de her seferinde kendimi tasarım veya transkript işleri yaparken bu-luyordum. 1994’teki o okuma etkinliğinde PageMaker progra-mının basit bir sürümüyle afiş tasarlamakla yükümlüydüm ve birkaç yıl sonrasında sınıf arkadaşım Marcelo Montecinos’un kurmaya giriştiği bir yayınevi olan La Calabaza del Diablo için başka bir arkadaşımın, Jaime Pinos’un ilk romanının mizanpa-jını yaptım.

Çocukken babamın işyerine gittiğimde babam bana bilgi-işlem merkezindeki muazzam bilgisayarları gösterir, hayran kalmamı beklerdi, ben de ilgilenmiş gibi yapardım ama fırsa-tını bulur bulmaz gidip resepsiyondaki daktilolarla oynardım; bunlardan biri bana mucizevi gelen elektronik bir daktiloydu, diğeriyse klasik bir Olivetti’ydi, onu da severdim ve epey aşi-

Page 22: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

22

SERBEST KÜRSÜ

naydım, çünkü evde bir benzeri vardı, annem özenle saklardı. Dolayısıyla az buçuk hilebazlıkla şöyle diyebilirim: Babam bir bilgisayardı, annemse bir daktilo.

Daktilo aurası olan, karmaşık ama açıklanabilir, çözüm-lenebilir, sevilebilir bir nesneydi. O dâhiyane karbon kâğıdı, tipeks, daksili uygularkenki o titizlik. Hataları tahmin etmek, onları kâğıdın yüzeyinde, kabul edilebilir ama nihayetinde ona belli bir insaniyet katan bu tereddütleri içeren bir sayfada ara-mak hoşuma giderdi.

“Yazı araçlarımız düşüncelerimizi de etkiler” demişti Ni-etzsche, hayatının son evresinde daktilo kullanmaya başlamış ve böylelikle Friedrich Kittler’in Grammophon, Film, Typewriter (Gramofon, Film, Daktilo) adlı eserinde belirttiği üzere, “sav-larının yerini aforizmalar, düşüncelerinin yerini kelime oyun-ları, retoriğin yeriniyse telgrafvari bir üslup” almıştı. Edebiyat tarihinde daktiloyla yazılan ilk roman olan Tom Sawyer’dan başlayarak (başka pek çoklarıyla beraber) E.E. Cummings ve B.P. Nichol gibi şairlerin eserlerine ve nihayetinde o malum son klasiğe varıncaya dek daktilolar edebi üretimi çeşitli şekillerde ve ziyadesiyle değiştirdi. Hız mesela. Ellili yılların sonlarında José Donoso daktilo ile yazarken hâlâ çok yavaştı ama tam da bu yüzden, metnin farklı bir hız gerektirdiğini düşündüğünde doğrudan daktilo kullanıyordu. Jack Kerouac çok daha hız-lıydı, Yolda’yı sayfa değiştirirken ilhamını kaybetmemek için tek bir ruloya yazmıştı. Truman Capote yazarlar ile “daktilo edenler”i ayrı tutardı, görünen o ki bu “daktilo edenler” ka-tegorisine Capote’ye göre gerçek bir üslup arayışından ziyade usandırıcı cümle birikimine yönelmiş Kerouac ve tüm beat-nikler dahildi.

Page 23: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

23

DEFTER, ARŞİV, KİTAP

Elbette hâlâ Cormac McCarthy, Don DeLillo veya Javier Marías gibi bilgisayar kullanmayı reddeden yazarlar var. Paul Auster The Story of My Typewriter’da (Daktilomun Hikâyesi) eski Olympia portatif daktilosuna duyduğu aşkı anlatıyor ve bilgisayarlara değilse de elektronik daktilolara “o daimi motor vızıltısından, gevşek parçalarının kulak tırmalayıcı tıkırtısın-dan, alternatif akımın değişken frekansının parmaklarınızda yarattığı titreşimden” dolayı savaş ilan ediyor.

Roberto Bolaño’nun sel misali romanı 2666’nın beşinci bö-lümünde yazar Benno von Archimboldi ilk romanlarını yaz-mak üzere bir daktilo kiralar ama parası bitince editörü Bay Bubis’ten avans istemeye karar verir. Anlatıcının daktilosu ol-mayışına şaşıran Bubis ona hediye olarak bir daktilo gönderir ve Archimboldi kitaplar ve seyahatler boyunca yoluna o dak-tiloyla devam eder. “Bazen bilgisayar satan dükkânlara girer ve satıcılara bilgisayarların nasıl çalıştığını sorardı,” der anla-tıcı, “ama parasını harcamaya isteksiz bir köylü gibi hep son anda caydı.”2 Gelgelelim dizüstü bilgisayarlar çıkınca Archim-boldi bir bilgisayar alır ve ilk romanlarını yazdığı o efsanevi Olivetti’nin kaderi aşağı yukarı tüm daktiloların kaderiyle aynı olur: “Uçurumdan aşağı attı elbette!”

Gabriel Josipovici’nin Moo Pak romanında daha farklı bir durum söz konusudur: Yazar Jack Toledano bilgisayarlar aley-hinde konuşur. Arkadaşları kelime işlemcilerde cümlelerle oy-nayabileceğini belirttiğinde o, sözcüklerle oynamak istemedi-ğini, bu yüzden elle yazmayı bıraktığını söyler: “Elle yazdığım dönemde tüm günü bir cümleyle, hatta bir paragrafla oynaya-rak geçirebiliyordum, sağa hizalıyor, sonra sola hizalıyor, ni-

2 Roberto Bolaño, 2666, çev. Zeynep Heyzen Ateş, Pegasus, 2012. (ç.n.)

Page 24: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

24

SERBEST KÜRSÜ

hayet istediğim hale getirmeyi başardığımdaysa gün bitiyor ve ben bitap düşmüş oluyordum. [Buna karşılık daktiloda] insan ilerlemek mecburiyetinde, yazmaya devam etmek mecburiye-tinde ve benim kurtuluşum da bu oldu.”

Josipovici’nin kahramanının gözlemlediği gibi bilgisayarda yazmak pek çok açıdan elle yazmaya fazlasıyla benzer.3 Gelge-lelim daktiloyla yazmak –belki de filmlerin yarattığı o roman-tik imgeden, o mitsel etkiden dolayı– bilgisayarda yazmaktan daha gerçek, daha sahici addedilir.

2005’te, Mario Levrero’nun ölümünden bir yıl sonra yayım-lanan La novela luminosa baştan sona sıradışı bir romandır ve buna ilk yazılmaya başladığı an da dahildir. Yazar kitabı 1984 yılında, kırk dört yaşındayken ve safrakesesinden ameliyat olmak üzereyken yazmaya başlar. Ameliyata girecek olmanın verdiği korkuyla çarçabuk yedi bölüm yazar. Ameliyat başarılı geçer ama yazar eve döndüğünde romanın başarısız olduğunu fark eder. Yedi bölümün ikisini yakar ve kitap yarım, imkânsız bir proje olarak kalır.

Fakat on altı yıl sonra Guggenheim Vakfı projeyi onaylar ve Levrero’ya kendini bütünüyle yazıya vakfetmesi için bir burs verilir. 2000 yılının Ağustos ayı olmuştur ve yazar elin-den gelen en iyi şekilde ilerler, yani çok az bir ilerleme kay-

3 Últimas noticias de la escritura’da (Yazın Dünyasından Son Dakika Ha-berleri) –muhteşem bir kitap, keşke dipnotta tamamını paylaşabilsey-dim– Sergio Chejfec şunu belirtiyor: “Yazının ekranda süzülen hali onu fiziksel değil de daha özel ve munis bir varlığa sahip bir şeymiş gibi algı-lamama neden oluyor. Sanki elektronik mevcudiyet, manevi tabiatından dolayı, kelimelerin özdeksizliği ve çoğu zaman hissettirdikleri o her za-manki muğlaklığıyla daha kolay bağdaşabilir bir şeymiş gibi.”

Page 25: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

25

DEFTER, ARŞİV, KİTAP

deder yahut büsbütün yerinde sayar. Mesele şu ki kitaba geri dönmeyi, o eski fikri meşrulaştırmayı bir türlü başaramaz: “Bu roman için gereksinim duyduğum ilham öyle sıradan bir il-ham değil,” der, “belirli, zihnimde yatan ve romanın devam ediyormuş izlenimi vermeyip de gerçekten devam edebilmesi için çaresizce tekrar tekrar yaşamak zorunda olduğum olaylara bağlı bir ilham. Elimdekileri kullanmak istemiyorum. Kendimi taklit etmek istemiyorum. Romana on altı yıl önce bıraktığım yerden yeniden başlamak ve sanki hiçbir şey olmamış gibi de-vam etmek istemiyorum. Ben değiştim.” Şimdi alıntıladığım bu bölüm yazarın kendisini teşvik etme amacıyla yazmaya başla-dığı ama çok geçmeden kendi mecburi bağımsızlığını kazanan “Diario de la beca” (Burs Günlüğü) adlı belgeden alınmıştır. Romanın neredeyse tamamı onu yazmanın imkânsızlığının bir kaydı olacaktır.

“Diario de la beca”da Levrero dikkatini dağıtan şeyleri sı-ralar, sayıları oldukça fazladır ve hepsi de gerçekten dikkate değer şeylerdir: eski polisiye romanları okumak ya da yeniden okumak, artık kendisini sevmeyen bir kadınla çekingen yürü-yüşlere çıkmak ve hakikaten rahat bir koltuk almak. Şüphe-siz koltuk almak geçmişte kalmış bir romanı yazmaktan daha kolaydır, fakat Levrero (uyumak için ideal olan) griye çalan açık mavi bir model mi alsın yoksa (okumak için ideal olan) güzel bir berjer mi, bir türlü karar veremez ve sonunda ikisini birden alır. Daha sonra Montevideo’nun dayanılmaz sıcağıyla tanışınca klimasız uyumanın da okumanın da yazmanın da zor olacağını fark eder.

Nasıl ki El discurso vacío elle yazmanın zorluğuna işaret edi-yorsa La novela luminosa da klavyeyle yazmanın pespayeliğini ele alır, zira bilgisayar üstünlük sağlayarak adeta başkarakter-

Page 26: Serbest Kürsü (Önizleme)notoskitap.com/wp-content/uploads/2020/01/onizleme-alejandro-zambra... · mutlu olmamıştık, çünkü dinleyiciler kayıtsızdı, dahası meyus bir halleri

26

SERBEST KÜRSÜ

lerden birine dönüşür. Hatta Levrero yazım denetleme ile di-dişmelerini de ekler, örneğin yazım denetleme vajina sözcüğü-nü kabul ederken penis sözcüğünü kabul etmez ve yazar Joyce yazdığında yazım denetleme onu José ile değiştirmek ister; Lev-rero aynı zamanda bir Solitaire oyuncusudur ve sabah dokuza değin oturup kendisine antidepresan alma vaktinin geldiğini bildirecek bir program yazacak kadar da Visual Basic’ten anlar. Bazen bilgisayarı aşırı kullandığı için sırf kendisini cezalandır-mak adına elle yazar, bazense bu bağımlılığını kabullenir ve keyfini sürer. Kitabın en mutlu ânı anlatıcının sevinçten hava-lara uçarak, “Word 2000’i düzelttim!!!!!!” diye yazdığı andır.

La novela luminosa’nın Uruguay baskısı beş yüz küsur say-fadır. Dört yüz sayfasını (devasa bir önsöz niteliğinde) “Dia-rio de la beca” oluşturur, buna ek olarak 1984’te yazılmış az sayıdaki sayfa ve mübarek Guggenheim yılının tek “gerçek” neticesi olan “Primera comunión” (Ilk Komünyon) adlı dikkate şayan bir bölüm/öykü vardır. Ayrıca Levrero’nun kitabın tabi-atına dair şüphelerini belirttiği bir de kısa sonsöz yer alır: “‘Di-ario de la beca’nın bir roman olarak okunabilmesini isterdim; ucu açık tüm olay örgülerinin bir şekilde neticeleneceğine dair boş bir beklentim vardı. Kuşkusuz öyle olmadı; bu kitap, bir bütün olarak, tamamlanmamış hikâyeler sergisi yahut müze-sidir.” Fakat yazar hemen ardından kendi cümlesiyle çelişerek bahsi geçen olay örgülerinin evriminden söz eder. Bariz bir dağınıklıkla tekrarlanan kimi eylemler ve olaylar projeye belli bir bütünlük bahşeder. Her ne kadar Levrero’nun işaret ettiği bu tamamlanmamışlık durumu baskın olsa da olay örgüleri neticelenir.

Levrero –ister yazar ister roman kahramanı olarak– yazı-nın (yeni) maddeselliğini incelemeyi bırakmaz. Bilgisayara