44
ÖZEL KONUK: BAĞCILAR BELEDİYE BAŞKANI LOKMAN ÇAĞIRICI SAYI:2 - KASIM 2012 18.Sıla-i Rahim ve Ayran Şöleni 7 Bölge 7 Renk Kültür Sanat Festivali Derneğimizde Bayramlaşma ve Kahvaltı

Sıla Dergisi - Sayı2

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Kasım 2012

Citation preview

Page 1: Sıla Dergisi - Sayı2

ÖZEL KONUK:

BAĞCILAR BELEDİYE BAŞKANI LOKMAN ÇAĞIRICI

SAYI:2 - KASIM 2012

18.Sıla-i Rahim ve Ayran Şöleni

7 Bölge 7 Renk Kültür Sanat Festivali

Derneğimizde Bayramlaşma ve Kahvaltı

Page 2: Sıla Dergisi - Sayı2

Genel Yayın YönetmeniEmrah Doğan

Dernek ve Reklam SorumlusuMustafa Tokaç

Belediye SorumlusuAli Yüksel

Grafik – TasarımBilal Refref

YAZARLAR:

Öğrenci Kolları / RöportajAyşegül Yalçın

Kayırlı’dan GeçenlerSalih Yetişen

Yöreselİhsan Aslan

Kültür – SanatSümeyye Temurtaş

Kadın, Aile ve ÇocukGülnihal Sevipalma

EğitimEmrah Doğan

Maneviyat / Hayat’üs SahabeMahmut Altın

Bilim ve TeknolojiYunus Tuzane

TarihBilal Refref

İmtiyaz Sahibi,Kayırlı Kasabası

Sosyal YardımlaşmaVe Dayanışma Derneği’dir.

İLETİŞİMADRESLERİMİZ:

www.kayirlidernegi.com www.facebook.com/SilaDergisi

[email protected]

Yüzyıl mah. Fetih cad.89.sok. No:4Bağcılar/İST

Tel: 0554 249 68 00Reklam İrtibat: 0532 774 07 72

EKİBİMİZDEN Emrah Doğan ÖZEL KONUK Bağcılar Belediye Başkanı: Lokman Çağrıcı DERNEK BAŞKANI Mustafa Tokaç GÜNDEM Derneğimizde Bayramlaşma ve Kahvaltı GÜNDEM

18.Sıla-i Rahim ve Ayran Şöleni GÜNDEM 7 Bölge 7 Renk Kültür Sanat Festivali GÜNDEM Kayırlı Kasabası Futbol Turnuvası KAYIRLI DERNEĞİ Kuruluşundan Bugüne Kayırlı Kasabası Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Yazı Dizisi-2 KAYIRLI’DAN GEÇENLER Rahmetli Mevlüt Yetişen ÖĞRENCİ KOLLARI Ayşegül Yalçın

RÖPORTAJ Mahmut Altın’la Söyleşi SİZDEN GELENLER Şiirler ve Mesajlar

FOTOALBÜM Kasabadan Seçme Resimler ve Derneğimizden Görünümler YÖRESEL Niğde’nin Meşhuru, Kayırlılının Derdi; Patates… KÜLTÜR-SANAT Bozkırın Tezenesi, Neşet Ertaş… KADIN, AİLE VE ÇOCUK Uyku Sonrası Masal.. EĞİTİM En çok merak edilen soru ve cevaplarıyla “4+4+4” HAYAT’ÜS SAHABE Hz. Ebu Eyyub El-Ensari (r.a) MANEVİYAT Âdem Aleyhisselam’ın Toprağının Yeryüzünden Alınması BİLİM VE TEKNOLOJİ 3D Televizyon teknolojisi TARİH Ürgüplü Refik Başaran İFTİHAR TABLOSU Üniversitelilerimiz

3

4

6

7

8

10

12

14

15

16

18

41

40

38

36

34

32

30

28

26

22

20

İÇİNDEKİLER

Page 3: Sıla Dergisi - Sayı2

Sıla Dergisi’nin ikinci sayısıyla karşınızdayız. Aydınlık yarınların eşiğindeki Kayırlı’ya selam ve muhabbet-lerimizi sunuyoruz... Ne tuhaftır daha dün ilk sayımızın hazırlanması için uğraş verirken, bugün ikincisini çıkarmış durumdayız. Başlangıç adımını atabilecek cesaret ve kabiliyete sahip olmanın, hayalleri hayata geçirmek hususunda ciddi önem arz ettiğini bir kez daha anlamış olduk. Bu başlangıç adımını atarak örnek bir davranış sergiliyen dergi ekibine huzurunuzda teşekkür ediyorum. Yeterince sabredip sancılar çekildikten sonra doğan çocuk, elbet büyüyor. Tabi, büyürken de kendi haline bı-rakacak değiliz. Bir sonraki sayımızı bir önceki sayımızdan her daim üstün tutmak düşüncesindeyiz. Siz değerli okurlarımızdan aldığımız destekle, en iyiyi sunabilmek adına, elimizden gelen tüm çabayı sarf etmeye gönüllü-yüz yine. Biz iyi niyetlerle gerekli gayreti gösterdikten sonra da, tevekkül edip, bizleri vesile kıldığı her hayırlı işi O’ndan diliyor, O’ndan biliyoruz... Kime aittir bilmiyorum fakat çokça duyduğum meşhur bir söze göre; büyük adamlar fikirlerle, ortancalar hadiselerle, küçükler ise daha çok kişilerle ilgilenirmiş. Belki de dünya üzerindeki şahısların, yaptıkları işler ne-ticesinde hak ettiklerinden katbekat fazlaca kıymet görmesinin nedeni de, bizim üçüncü daire mensubu olmayı, Hakk’tan değil şahıslardan bilmeyi, kişilere fazlaca ehemmiyet yükleyip alkışlamayı tercih edişimizdendir. Hele de o kıymet verip yücelttiğimiz, gözümüzde büyüttüğümüz kendimizsek, aman Yarabbi, durumumuz sanılan-dan da vahim demektir. Efendiler Efendisi bile dualarında “Alahım beni, benim gözümde küçük göster” derken, bizim kendimiz gibi aciz ve fakir bir varlığı, sırf bazı konularda başkalarından farklı ve öne çıkıyor diye üstün görmemiz hiç de akıl karı değil! Tıpkı Hz.Ömer’in Halid Bin Velid’e “Yapılan fetihleri Allah’ı unutup, -haşa- se-nin şahsından bilmelerindenden korkuyorum” dediği gibi, olur da bir başarı, bir zafer, bir kazanım O’ndan değil de kendimizden, yahut farklı kişilerden bilinirse diye korkuyor, şirke götürebilecek bu tür bir algılardan Allah’a sığınıyoruz…

Bir çok yenilikle karşınızdayız. Özel konuğumuz Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağrıcı Bey yazılarıyla şeref verdiler bu sayımıza. “Kültür-Sanat”, “Eğitim”, “Bilim ve Teknoloji” ile “FotoALBÜM” bölümleri katılırken aramıza; Mahmut Altın gibi değerli bir ağabeyimizle ilk röportajımızı yaparak o konuda da başlangıç adımı-nı atmış olduk, hayırlı uğurlu olsun. Ayrıca dergimizde, Gülnihal Sevipalma Hanımefendi ricamızı kırmayıp, “Kadın, Aile ve Çocuk” bölümünde konuk yazarlık vazifesini üstlendi. Yedikıta Dergisi de büyük bir jest olarak “İstanbul’da bulunan Ashab-ı Kiram Kabir ve Makamları” haritasını size ulaştırılmak üzere dergimize armağan etiler. Tüm hepsine hem dergimiz adına, hem de Kayırlı adına teşekkür ediyoruz… Ve en nihayetinde, özenle hazırlanmış, birbirinden güzel bölümlerimizle sizi baş başa bırakıyoruz, Sağlıcakla kalın...

Emrah DOĞAN

EKİBİMİZDENEMRAH DOĞAN3

Page 4: Sıla Dergisi - Sayı2

BAĞCILAR BELEDİYE BAŞKANI LOKMAN ÇAĞIRICI

“Yerel yönetimler ve sivil toplum”

Gümüz dünyasında özellikle toplumsal yönetimde önemi artan iki husus var. Bunlardan biri yerelleşme diğeri de sivil toplum. Dünya bir taraftan hızlı bir şe-kilde, ünlü İletişim Bilimci Marshall McLuhan’ın or-taya attığı “Global Köy”e dönüşürken, aynı zamanda hızlı yerelleşme sürecini de yaşıyor. İlk bakıldığında, yaşanan bu iki süreç bir tezat oluş-turuyor gibi görünse de aslında tezat değil, bir birini destekleyerek ve tamamlayarak birlikte ilerliyor. Mc-Luhan, “Global Köyde Savaş ve Barış” isimli kitabında, insanlık tarihinde yaşanan aşamalara dikkat çekiyor ve gelinen son çağın iletişim çağı olduğuna vurgu yapıyor. İletişim Çağının en önemli özelliği uzağı yakın etme-si. Kitle iletişim araçları (televizyon, telefon, internet vb) dünyanın öbür ucundan bizlere haber verebiliyor, oralarda yaşanan olayları görebiliyor, yine farklı kül-türler hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz. Bugün sahip olduğumuz bilgilere 100 yıl önce ulaşmak daha zordu, bin yıl önce ulaşmak ise çok daha zordu. Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, kültürler ara-sındaki iletişimi dolayısıyla etkileşimi artırıyor. İnsan-lar başka toplumlarda gördükleri, hayatı kolaylaştıran yenilikleri, kendi yönetimlerinden talep etmeye başlı yor. Alttan gelen bu talepler, merkezi yönetimleri daha

fazla ve daha kaliteli hizmet üretmeye zorluyor.Mer-kezi yönetimler bu talepleri, yerel yönetimlerin yetki-lerini artırarak çözmeye çalışıyor. Günümüz dünyasında yükselen bir diğer değer ise sivil toplum. İleri demokrasinin olmazsa olmazların-dan biri yerel yönetimlerse biri de hem bir baskı gru-bu, hem bağımsız hizmet grupları olarak sivil toplum kuruluşlarıdır. Demokraside çoğulcu katılım olgusu sivil toplum kuruluşları aracılığıyla gerçekleştirilebi-lir. Günümüzde demokratiklik iddiasındaki her yerel yönetim, sivil toplum örgütlerinin görüş ve katkıları-na önem vermek ve bu amaçla bu örgütlerin yerel dü-zeydeki karar süreçlerinde temsil edilmesini sağlamak zorundadır. Bağcılar Belediyesi olarak, kurulduğumuz 1992 yılın-dan itibaren, hem katılımcı demokrasi, hem de huzur-lu bir toplum adına sivil topluma büyük önem verdik, sivil toplum kuruluşlarıyla pek çok ortak çalışma yap-tık ve yapmaya devam ediyoruz.

İlçemizde faaliyet gösteren çok sayıda sivil toplum ku-ruluşunun da katılımı ile Mutlu Yuva Huzurlu Toplum Seminerlerimizi gerçekleştirdik ve çoğunluğu kadın-larımızdan oluşan çok sayıda vatandaşımıza sertifika verdik.

ÖZEL KONUK4

Page 5: Sıla Dergisi - Sayı2

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ile iki yıl önce ortaklaşa gerçekleştirdiğimiz “7’inci Renk 8’inci Renkle Buluşuyor” etkinliğini yine sivil toplum kuruluşlarımızla ortaklaşa düzenledik. Bu etkinliğin devamı olarak bu yıl 22 dernek, federasyon ve vakfın katılımı ile “7 Bölge 7 Renk” etkinliğimizi gerçekleştir-dik.

Mutlu Yuva Huzurlu Toplum Seminerleri daha hu-zurlu bir toplum için anne-babaların eğitimini esas al-dığımız bir çalışma idi ve sivil toplum kuruluşlarımız bu projemize büyük destek verdi. Diğer iki projemiz ise kültürel kaynaşma, birlik ve beraberliği, kültürel zenginliği esas alan projelerdi. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ile gerçekleştirdiğimiz “7’inci Renk 8’inci Renkle Buluşuyor” etkinliğimize, Alman-ya, Polonya, Bosna Hersek ve Kazakistan’daki kardeş belediyelerimizden ekipler de katılmıştı. Sivil toplum kuruluşları ile şu anda devam ettirdiği-miz bir projemiz daha var. AB’den fon desteği aldığı-mız “Öğrenmek İçin Asla Geç Değil” projemizi de yine ilçemizdeki sivil toplum kuruluşları ile birlikte yürü-tüyoruz. Dernek merkezlerinde gerçekleştirdiğimiz bu proje ile de her yaş grubundan vatandaşımıza eğitim vererek, “öğrenmenin yaşı olmaz” özdeyişini uygula-maya geçirmiş oluyoruz.

Ortak çalışmalar yürüttüğümüz derneklerin en önemlilerinden bir tanesi de Kayırlı Derneği… Ka-yırlı Derneği hem yukarıda değinmiş olduğum proje-ler başta olmak üzere gerçekleştirmiş olduğumuz pek çok etkinliğin fiili olarak içerisinde yer alıyor hem de kendi yaptıkları bağımsız faaliyetlerle önemli bir işlev görüyor. Futbol turnuvası, piknik, Sıla-i Rahim ve Ay-ran Şöleni gibi sosyal etkinliklerin yanında öğrencilere burs-erzak yardımı, nişan, düğün, cenaze gibi sosyal yardımlaşma ve dayanışma faaliyetleriyle dikkat çeken Kayırlı Derneği, diğer sivil toplum kuruluşları için de önemli bir örnektir. Burada, Derneğin özellikle dikkat çekmek istediğim bir faaliyeti daha var ki bütün derneklerin örnek alma-sı gerektiğine inanıyorum. Kayırlı Derneği sadece İs-tanbul’da değil aynı zamanda Niğde’de de önemli çalış-malar yürütüyor. Bu çalışmalardan bir tanesi de daha yeşil bir Niğde ve daha yeşil bir Türkiye için yürütülen ağaçlandırma çalışmaları. Dernek üyeleri her yıl Niğ-de’de yaklaşık 15 bin ağaç dikiyor. Sonuç olarak, yerel yönetimler ve sivil toplum kuru-luşları, sağlıklı demokrasinin olmazsa olmazları ara-sında yer alıyor. Yönetişim olgusunun da en önemli iki ayağını oluşturuyor, dolayısıyla yerel yönetimin ve sivil toplum kuruluşlarının önemi her geçen gün artı-yor. Bağcılar Belediyesi olarak sivil toplum kuruluşları ile daha fazla işbirliği içerisinde olmak, ortak projeler üretmek ve sivil toplum kuruluşlarının dinamizmin-den ve potansiyelinden daha fazla faydalanmak istiyo-ruz. Bu güzel çalışmalarından dolayı, Dernek yönetimi ve üyelerini canı gönülden tebrik ediyor, tüm Kayırlı Derneği üyelerinin ve milletimizin mübarek Kurban Bayramı’nı kutluyorum.

Lokman ÇAĞIRICI

ÖZEL KONUK 5

BAĞCILAR BELEDİYE BAŞKANI

Page 6: Sıla Dergisi - Sayı2

Saygıdeğer hemşerilerim dergimizin ikinci sayısının önsözünü yazmaktan sizler adına onur duyuyorum. Rabbim ha-yırlara vesile eylesin. Sizler en güzel olana layıksınız. Çünkü sizlerin arasında ‘Kayırlı bizsiz olur, ama sizsiz olmaz’ diyen kasabamıza uzun yıllar hizmet etmiş alçak gönüllü ağabeylerimiz var. Burs listesinde iki öğrencisi olup da ‘Benim maddi durumum iyi. Benim çocuklarıma vereceğiniz bursu ihtiyacı olan başka öğrencilere verin’ diyebilen gönlü zengin eğitim gönüllüleri var. Okuyamamanın ezikliğini hayatının her safhasında hissetmiş, bari çoçuklarımız okusun diye çırpınan bir dernek yönetimi var. Öğrencilerimizin de bunun idraki içinde olduklarına inanıyorum. Böyle örnek insanlara hadim olmak ancak şereftir! Değerli okurlar,ramazan bayramını yine her zaman ki gibi derneğimizde kutladık. Bazılarını ancak bayramdan bayrama gördüğümüz hemşerilerimizle salavat getirerek bayramlaştık. Sabah kahvaltısının ardından Mahmut Altın Hoca’mızın yap-tığı duaya amin diyerek hepimiz derneğimizden ayrıldık. Belediyemizle ortak düzenlenen derneğimizin en büyük etkinliği olan Sıla-i Rahim ve Ayran Şöleni, milletvekillerimizin , il başkanımızın,il genel meclis başkanımızın, mersin emniyet müdür yardımcımızın, çevre kasaba belediye başkanlarımı-zın katılımıyla coşkulu bir şekilde kutlandı. Şölen alanına sığmayan halkımız bizleri hem duygulandırdı, hem de önümüz-deki şölen için bazı önlemler almamız gerektiğini gösterdi. Halkımızın sılayı rahim sünneti seniyyesine gösterdiği ilgi adına teşekkür ediyorum. Şölen ağamız Mehmet Yavuz Ağabey’imizi bu sancağı yere düşürmediği için kutlarım. İnşallah altı bin lirasını mazlum Arakanlı kardeşlerimize göndereceğimiz ağamızın bu nifakını hayırlı yerlere kullanırız. Şölenden bir gün sonra belediye başkanımız, Bünyamin ve Hikmet Ağabey’imizle teşekkür için iade-i ziyaret ettiğimiz Niğde Milletvekilimiz Ömer Selvi Bey bizi koyunludaki baba evinde ağırladı. Bir saat kadar süren aile sohbetinde kendisini yakından tanıma fırsatı bulduk. Gençliğinin dinamizmine, sorumluluğunun kararlılığı da eklenince ortaya civa gibi bir milletvekili çıkmış. Allah yolunu açık etsin. Ardından il genel meclis başkanı Erdal Koçyiğit Bey’i makamında ziyaret ettik. Kayırlı için neler yapılabileceğini konuştuk. Ayrıca iltifatlarından dolayı kendisine teşekkür ediyorum. AKP il başkanı Ahmet Özmen Bey’i de makamında ziyaret ederek kendilerine teşekkür ettik. Bağcılar Belediyesi’nin düzenlediği, birlik beraberlik adına tüm Türkiye’yi kucaklayan “7 Bölge 7 Renk Kültür Sanat Festivali” 22 il derneğinin katıldığı etkinliklerle her gün şehit haberleri gelen şu günlerde buruk bir şekilde kutlandı. Türki-ye’nin her köşesinden kardeşlik vurgusu için bir araya gelen bu insanlara ve bu işin müsebbibi Bağcılar Belediye Başkanımız Lokman Çağrıcı Bey’e teşekkür ediyorum. Bizlerden desteğini esirgemeyen Niğde Belediye Başkanımıza, Niğde Kültür Mü-dürümüze, Niğde gazozları sahibi Asım Abay Bey’e teşekkür ediyorum. Sanatçımız Ali Ercan Bey’in de katıldığı festivalde, Niğde ilini temsil eden derneğimiz ilimizi en güzel şekilde temsil ederek Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağrıcı Bey’in, katılımcıların ve tüm hemşerilerimizin takdirini kazanmıştır. Etkinliğimiz Mavi Karadeniz TV’den de canlı olarak yayın-lanmıştır. Beni üzen husus, Niğde’nin bir kasabası olan derneğimiz kendi bütçesiyle Niğde’mizi temsil ederek bu ağır ve aynı zaman-da onurlu sorumluluğun hakkını vermesine rağmen, davetiye verildiği halde bu anlamlı günde bizi yanlız bırakan Niğde Valiliğimizin, Niğde milletvekillerimizin ve Niğde’mizin yöneticilerinin bırakın gelmeyi bir mesaj yada bir teşekkür telefo-nu dahi etmemeleridir. Hani derler ya; “Marifet iltifata tabidir,iltifatsız marifet zayidir.” bizde diyoruz ki; Allah katında zayi olmasın o bize yeter!.. Değerli okurlar, kutlamakta olduğumuz Kurban Bayramı’nın bize, ailemize, memleketimize ve tüm Türk-İslam alemine hayırlar getirmesini diler; bu vatan topraklarında şehit düşen ana kuzularına Allah’tan rahmet, ailelerine sabırlar diliyo-rum. Rabbim birliğimizi, beraberliğimizi bozmaya çalışanlara fırsat vermesim… (AMİN)

Mustafa TOKAÇ

DERNEK BAŞKANI6

Page 7: Sıla Dergisi - Sayı2

DERNEĞİMİZDE BAYRAMLAŞMA VE KAHVALTI

Yıllardır olduğu gibi, bu sene de Ramazan Bayramı namazının ardından İstanbul’daki hemşehri-lerimizle derneğimizde buluştuk. Bayramlaşma esnasında yüzlerce kişinin yer aldığı sırayı görünce tekrar gururlandık bizler de. “Kolum yorulda ya, maşallah maşallah” tebessümleri eşliğinde süren bayramlaşmanın ardından kahvaltılarımızı yapmak üzere dernek salonuna geçtik. Bu sene bizim için ayrı bir güzellik daha içeriyordu bayram, çünkü dergimizin ilk sayısını sizlerle o gün buluşturduk. İki bayram birden yaşadık dersek abartmış olmayız herhalde...Kahvaltıların ardından Mahmut Altın Hoca’mızın duasına “Amin” dedik. Başkanımız tüm hemşehri-lerimizin bayramını tebrik ettiği bir konuşma yaptı... Ve en nihayetinde güzel bir bayram sabahını birlikte geçirmenin hazzını duyarak ayrıldık dernek-ten… Kahvaltı ikramında bulunan dernek yönetimine ve katılım sağlayan tüm hemşehrilerimize can-ı gönülden teşekkür ediyoruz...

GÜNDEM7

Page 8: Sıla Dergisi - Sayı2

18.Sıla-i Rahim ve Ayran Şöleni

Bu sene 18.Sıla-i Rahim ve Ayran Şöle-ni’miz 25-26 Ağustos tarihlerinde halkı-mızın yoğun katılımıyla kutlandı. Kara-vuz Tepesi’ndeki etkinliklere cumartesi günü yöresel sanatçımız Yasin Doğanay’ ın türküleriyle merhaba dedik. Akabin-de 2.sini düzenlediğimiz Geleneksel

Maraton Koşusu koşuldu. Madalya kazanan Adem Kaplan, Şevket Ördekli ve Halil İbrahim Tokaç altınla ödüllendirildi. Gece de Konyalı Şerife ve ekibi konuklara güzel bir konser verdi. İki saatlik bu konser havai fişek gösterileriyle sona erdi.

Ertesi sabah saygı duruşu ve İstaklal Marşı’nın coş-kuyla okunması sonrası eski imamlarımızdan Sel-çuk Tekeli’nin Kuran-ı Kerim tilavetiyle açılış yaptık. Konya Büyükşehir Belediyesi Mehteran Takımı‘nın seslendirdiği birbirinden güzel marşlarla kulakları-mızın pası silindi. Belediye Başkanımız Aşır Yücel birlik ve beraberlik mesajları verdiği konuşmasında, misafirlere hoşgeldiniz diyerek açılışı yaptı.Ardından Dernek Başkanımız Mustafa Tokaç Bey, milletvekil-lerimiz, belediye başkanlarımız ve hemşehrilerimizi

selamladıktan sonra, dernek faaliyetleri hakkında kısa bir bilgilendirme yaptı. Siyasilerimizden de kasa-bamızın ihtiyacı olan (ambulans, itfaiye, cenaze aracı ve kasabamızın yollarının asfaltlanması) konularda talepte bulundu. Geçen yıl Niğde milletvekillerimizin ve İl Özel İdare Müdürümüzün Çiftlik-Kayırlı yolu-nun yapımı konusunda verdikleri sözü yerine getir-melerinden ötürü kasabamız adına teşekkür etti.

İlerleyen Saatlerde Niğde milletvekillerimiz Sayın Doğan Şafak Bey ve Ömer Selvi Bey, İl Özel İdare Meclis Başkanı Sayın Erdal Koç, Ak Parti Niğde İl Başkanı Sayın Ahmet Özmen sırasıyla konuklara ses-lendiler. Öğleye doğru Grup Kaşıks İç anadolu yöre-sinden kaşıklı oyunlarıyla izleyicilerden büyük alkış aldı. Şöle nimizin vazgeçilmezlerinden olan ağalık seçimine geçildi. Eski şölen ağamız Hacı İlyas Kap-lan açılış yaptı. Kıran kırana geçen açık artırmanın ardından 30.000 TL’ye Yavuzlar Tekstil adına Hacı Mehmet (Mulla) Yavuz 18.sıla-i Rahim ve Ayran Şö-leni ağamız oldu.

GÜNDEM8

Page 9: Sıla Dergisi - Sayı2

Geçen yıl Somali’ye gönderilmişti ağalık gelirinin yüzde yirmilik payı, bu yıl da Arakan’a yardım edilmesine karar kılarak yine örnek bir davranış sergiledi Kayırlı Kasabası halkı ve derneği, kendilerini tebrik ediyoruz. Hakk Teala yapı- lan yardımları kabul buyursun inşallah…

Öğle namazına müteakip gelen misafirlerimize proto-kol çadırında ikramlarda bu-lunduk. Bu yıl ayran ikramını yapan Karakuzu Ticaret’e de şükranlarımızı sunuyoruz.Programımızın öğleden son-raki kısmında istek üzerine Grup Kaşıks’ın Niğde bağları ve çeşitli türküler eşliğinde

oyunlarını izledik. Kasabımızın ilköğretim okulunda yapılmış olan deneme sınavlarında dereceye giren ve bu yıl üniversiteyi kazanan öğrencilerimize, Öğrenci Kolları’mızın öncülüğünde hediyeleri takdim edildi. Akşam bölümünde Konyalı Şefika’nın müzik ziya-feti ve askerliermizin yöresel etkinliğiden sonra

dernek başkanımızın kapanış konuşmasıyla progra-mımız sona erdi. Şölenimizin düzenlenmesinde emeği geçenlere; katılım sağlayan halkımıza ve kendisi bulunamayıp gönlü bizimle olan tüm hemşehrilerimize teşekkür ederiz…

GÜNDEM9

Page 10: Sıla Dergisi - Sayı2

ALİ ERCAN

SEMAZEN GÖSTERİSİ

PROTOKOL

7 Bölge 7 Renk

Bağcılar Belediyesi ve sivil toplumkuruluşlarının ortaklaşa düzenlemiş olduğu 7 Bölge 7 Renk Kültür Sanat Fes-tivali’ne İçanadolu’yu temsilen Niğde KayırlıSosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği olarak katıldık. Bağcılar Belediyesi iftar çadır alanında 14 Eylül Cuma günü dernek standımızı açtık. 17 Eylül Pazartesi saat 21.00de Niğdeliler olarak tüm hemşehrilerimize ve Bağcılar halkına unutulmaz bir gece yaşattık. Gecemiz semah gösterisi, dernek başkanımızın selamlama konuşması, Kayırlı Belediye Başkanı’mız Aşır Yücel ve ev sahibi olarak Bağcılar Belediye Başkanı Sayın Lokman Çağrıcı Bey’inn konuşmalarıyla başla-dı. Sonrasında Yasin Doğanay’ın halk müziği eşliğinde Grup Kaşıks’dan oyunlarını izledik.

DERNEK BAŞKANI

GRUP KAŞIKS

GÜNDEM10

Page 11: Sıla Dergisi - Sayı2

Kültür Sanat Festivali

KAPANIŞ

PLAKET TÖRENİ

BELEDİYE BAŞKANIYöresel sanatçımız Niğdeli Recep’in

türkülerinden sonra Niğde’nin gururu değerli sanatçımız Ali Ercan, ilahi ve tür

külerden oluşan güzel bir program sundu izleyicilere Etkinliğin sonunda Bağcılar Belediye Başkanımız Sayın Lokman Çağrıcı Bey’e, Kayırlı Belediye Başkanımız Sayın Aşır Yücel’e ve sanatçılarımıza günün anısına plaket takdim edildi. Programımız Karadeniz TV’den de canlı olarak yayınlandı. Festival 23 Eylül Pazar günü katılan tüm derneklerin ortaklaşa düzenlemiş olduğu Kardeşlik Gecesi ile sona erdi.Katkıda bulunan Niğde Belediye Başkanımız Sayın Faruk Akdoğan Bey’e, Niğde gazozları sahibi Asım Abay’a, Niğde Kültür Müdürlüğüne ve programda emeği geçen tüm dernek yönetimine teşekkür ederiz…

STAND ZİYARETİ

BELEDİYE BAŞKANIMIZI ZİYARET ETTİK

GÜNDEM11

Page 12: Sıla Dergisi - Sayı2

KAYIRLI KASABASI

Bu sene Geleneksel Kayırlı Kasabası Futbol Turnuvası’nın 6.sı düzenleniyor. 30 Eylül Pazar günü başlayan turnuvayadokuz takım katıldı. Lig usulü yapılacak maçlarda bütün ta-kımlar birbiriyle birer kez karşılaşacak. Dokuz hafta sürecek heyecanın sonunda şampiyonu hep birlikte göreceğiz.

1993 TERTİPLER

NO ADI-SOYADI 1 RAMAZAN KAPLAN 2 RAMAZAN CERAN 3 EMRAH ÖRDEKLİ 4 İDRİS KARAYEL 5 MİTHAT TEKERLEK 6 EMRE TURGUT 7 MEHMET YİĞİT 8 ADEM KARAYEL 9 MURAT ÜSTÜN 10 ABDULLAH ODABAŞI 11 HÜSEYİN ÜSTÜN 12 MURAT ÜNLÜ

TAKIM SORUMLUSU : ALİ TEMURTAŞ

ASLAN KUMAŞ NO ADI-SOYADI1 HÜSEYİN BAĞLAN2 ADEM CERAN3 RAMAZAN CERAN4 FATİH TEMURALAY5 OSMAN KARATAŞ6 BÜLENT KARATAŞ7 YUSUF CİNALİ8 MUSTAFA ASLAN9 İHSAN ASLAN10 ZEKERİYA ASLAN11 MEHMET ASLAN12 HAKAN ASLAN

TAKIM SORUMLUSU : KADİR ASLAN

KAYIRLI ESNAF NO ADI-SOYADI 1 SÜLEYMAN YILMAZ 2 RESUL REFREF 3 AYHAN DAĞDEVİREN 4 MURAT ÜSTÜN 5 ADEM ODABAŞI 6 NURETTİN YARALI 7 CAVİT ÜSTÜN 8 BİLAL REFREF 9 DAVUT TUZANE 10 YAŞAR ALTIN 11 YUNUS ÜNLÜ 12 KEMAL TURGUTTAKIM SORUMLUSU : METİN ÜSTÜN

DOĞUŞ GRANÜR

NO ADI-SOYADI 1 RECEP YALÇIN 2 FATİH TOKAÇ 3 ONUR TOKAÇ 4 HÜSEYİN TOKAÇ 5 METİN TOKAÇ 6 FATİH GÖZLÜ 7 UĞUR GÖZLÜ 8 ARİF KAPLAN 9 MUSTAFA BAĞLAN 10 EMRE TAŞKIN 11 MEHMET ZEYTİNCİ 12 YAVUZ KAPLAN

TAKIM SORUMLUSU : MİTHAT YİĞİT

HACI ÜNLÜBURHAN BAĞLAN

METİN DOĞANSALİH ÜSTÜN

ALİ ŞEKERMUSTAFA TOKAÇ

KOMİTE

GÜNDEM12

Page 13: Sıla Dergisi - Sayı2

FUTBOL TURNUVASI

Maçlar, Pazar günleri 11.00-12.00 ve 12.00-13.00 saatleri arasında Sultangazi Arena Spor Kompleksi’nde oynanmakta-dır. Tüm hemşehrilerimiz seyirci olarak davetlidir. Bir sonra-ki sayımızda şampiyon olacak takımımızın posterini armağan etmek arzusundayız. Bütün takımlarımızıa başarılar diliyoruz…

BOZDAĞ SPOR

NO ADI-SOYADI1 RECEP YAKIZ2 YASİN ASAL3 MEHMET YEL4 BİLAL TOSUN5 OSMAN ASAL6 NEVFEL ÇINAR7 AHMET YAKIZ8 FEYYAZ YAKIZ9 METİN DOĞAN10 ERAY TAŞKIN11 HÜSEYİN TAŞKIN12 MESUT TOSUN

TAKIM SORUMLUSU : MİTHAT YAKIZ

ÇAMLICA ANADOLU

NO ADI-SOYADI1 RECEP AZGIN2 HÜSEYİN YAVUZ3 MUSTAFA ÇÜÇE4 ALİ TOSUN5 HÜSNÜ TUZANE6 RECEP ÇÜÇE7 YUSUF GASEL8 BİLAL DUĞAL9 FATİH ÇÜÇE10 HARUN YAVUZ11 MUSTAFA GASEL12 HAMZA YAVUZ

TAKIM SORUMLUSU

HASAN HÜSEYİN TAŞKIN

ÇAMLICA SPORNO ADI-SOYADI 1 ALİ YATGIN 2 HALİL YATGIN 3 MURAT YATGIN 4 RECEP YATGIN 5 KASIM YATGIN 6 MUHAMMET YATGIN 7 ADEM CAN 8 FATİH CAN 9 EMİN CAN 10 YASİN GASEL 11 HARUN GASEL 12 ARAFAT CAN

TAKIM SORUMLUSU :

FARUK YAVUZ

CAYSIN RAYBECKNO ADI-SOYADI 1 KAZIM ÜSTÜN 2 RAMAZAN YÜCEL 3 HAKAN YCEL 4 MURAT YÜCEL 5 YAVUZ YETİŞEN 6 YUSUF TURGUT 7 YUSUF ÇANKAYA 8 MEVLÜT YEL 9 HARUN TELLİOĞLU 10 ENES TELLİOĞLU 11 HACI KAPLAN 12 İBRAHİM ÜNLÜ

TAKIM SORUMLUSU : HİKMET ERDEN

GÜNDEM

NO ADI-SOYADI1 EMRE YAKIZ 2 KADİR YAKIZ 3 YASİN YAKIZ 4 HÜSEYİN AĞBAŞ 5 BÜNYAMİN AĞBAŞ 6 İBRAHİM YAKIZ 7 HALİL ODABAŞI 8 MUHARREM YEL 9 FATİH ÜSTÜN 10 RECEP ÇANKAYA 11 YUNUS EMRE ÖRDEKLİ 12 ZEKİ ODABAŞI

TAKIM SORUMLUSU : ADEM AĞBAŞ

AĞBAŞ METAL

13

:

Page 14: Sıla Dergisi - Sayı2

Kuruluşundan Bugüne Kayırlı Kasabası Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Yazı Dizisi-2

İlk sayımızda derneğimizin kurucu ekibini sizle paylaşmıştık. Bu sayımızda da ilk yöne-tim listelerini sunuyoruz. 24.05.1993 Tarihin-de Şaban Yiğit Ağabeyimizle göreve başlayan yönetim kurulu, 10.02.1994 tarihine kadar idareyi sürdürdü. Ardından isimlerde bir de-ğişiklik yapılmadan Talip Kaplan Ağabeyimi-zin başkanlığında göreve devam edildi. Üç ay gibi kısa bir süre 15.05.1994 tarihine kadar yönetimiz sürdürdüler.Emeği geçen herkese tekrar şükranlarımızı sunuyoruz…

YÖNETİM KURULU LİSTELERİ - GEÇİCİ YÖNETİM BAŞLAMA TARİHİ 24.05.1993 - BİTİŞ TARİHİ 10.02.1994

BAŞKAN ŞABAN YİĞİTTALİP KAPLAN

BEKİR GALLENKUŞMAHMUT DOĞALHİKMET TOKAÇAHMET TUZANE

BÜNYAMİN ALTINADEM TEMURTAŞ

MEHMET CANBÜNYAMİN ALTIN

BEKİR GASELMUSTAFA YATKIN

YÖNETİM KURULU LİSTELERİ BAŞLAMA TARİHİ 10.02.1994 - BİTİŞ TARİHİ 15.05.1994

BAŞKAN TALİP KAPLAN ŞABAN YİĞİT

BEKİR GALLENKUŞMAHMUT DOĞAL HİKMET TOKAÇAHMET TUZANE

BÜNYAMİN ALTINADEM TEMURTAŞ

MEHMET CANBÜNYAMİN ALTIN

BEKİR GASELMUSTAFA YATKIN

GÜNDEM14

Page 15: Sıla Dergisi - Sayı2

Cevizlerde tek göz evi, siyah paltosu ve başındaki kalpağı… Onu uzaktan yahut yakından tanıma fırsatı bulmuş herkesin, kimden bahsettiğimizi anlamasına kafidir bu kadarcık bir cümle bile aslında; Mevlüt Yeti-şen… Ya da bizlerin deyimiyle, Mevlüd Emmi…

Hayatı film olur denirya hani kimileri için, tam da o tarifden bir şahsiyetti kendisi. Her cumartesi gitti-ği Çiftlik Pazarı, odasında askıda asılı duran meyve poşetleri, yolda gördüğü çocuklara verdiği şekerleri, kasaba meydanında dağıttığı kirazları, sesine en çok uyan Ay Gelin Türküsü ve antika olduğunu söylediği taa Derinkuyu’dan duyulabilen tüfeği… Bunlar bir çır-pıda sayılabilecek olan nevine münhasır özellikleri.Bir çok anısı hala anlatılır dost meclislerinde, ziyaret-lerde, muhabbetlerde. Çoğu zaman güldürür, bazen iç burkar ve illa hayırla anılır, “İyi adamdı rahmetli” gibi özlem yüklü ifadelerle. Madem bahis mevzuu Mevlüt Yetişen, bir tane de biz anlatalım;

Yazlardan birinde ırgat durmuş, ekinleri kağnılara yükleyip harman yerine götürürlermiş vakti geldiğin-de. Bir gün kağnıyı yüklerken kağnının önünü tarlanın ortasındaki armut ağacına çevirmişler, yanındaki ar-kadaşı öyle yapmayalım dese de dinler mi, dinlememiş tabi. Neyse kağnıyı yüklemişler. Kağnı harekete geçer geçmez öküzler gölgeye gitmek için armutun altına yü-rümüş.

Durduramamışlar, varmış gitmiş kağnı ağaca saplanmış. Ne ileri hareket ettirebiliyorlar kağnıyı, nede geri-ye... Düşün düşün sonunda bulmuşlar bi çare, diğer tarladan baltayı alıp geldiği gibi başlamış koca armut ağa-cını baltalamaya. Devin didin derken en nihayetinde yıkılmış ağaç, çıkarmışlar kağnıyı. Harman yerine gidince olayı anlatırlar tabi, keşke kağnıyı boşaltıp tekrar yükleseydiniz, koca armut ağacına kıymak yerine diyenlere; “Tüh onu hiç akıl edemedik” cevabını vermiş hayıflanarak… :)

Eşi Emine Nine’yi kaybettikten sonra çok evlendirmeye çalışmış köylü ama nasip olmamış. Yirmi yılı hayat arkadaşından yoksun geçirmiş. Aslında unutabildiği de söylenemez sevdiğini. “Ahh Eminem” der gezermiş her zaman. Eşi izin vermezmiş kahveye gitmesine pek, o da bahçenin duvarından atlar kaçarmış önceleri. Kay-bettikten sonra çok yanmış o günleri anarak; “Ahh Eminem ahh, gitme derdinde, kaçar giderdim. Bilemedim kıymetini…”

Acısıyla tatlısıyla yetmiş dokuz yılını verdi yalan dünyaya Mevlüt Yetişen. 3 Aralık 2003’te ebediyete uğurlan-dı. Ve o günden bu güne dokuz sene geçmiş, hala hayırla yad ediyoruz Mevlüt Yetşen’i, Fatiha’lar gönderiyoruz ruhuna… Mekanı cennet olsun…

NOT: Şimdi yine ağaç varmış o yerde, kesdiği armut ağacı köklerinden yeniden filiz vermiş yıllar sonra… :)

RAHMETLİ MEVLÜT YETİŞEN

KAYIRLI’DAN GEÇENLERSALİH YETİŞEN15

Page 16: Sıla Dergisi - Sayı2

Bizler bir şeyler yapsak da yapmasak da, za-man geçiyor. Gönlümüzü açsak da kapatsak da, aklımızı fikrimizi ilimle irfanla doldursak da dolmasak da… Bir şeyler için gayret etsek de etmesek de... Zaman geçiyor ve bizi biz ya-pan şeyler ne ailemiz oluyor, ne dilimiz, ne dinimiz oluyor. Bizi biz yapan geçmişimiz ve geçmişimizden ne aldığımız… Her an nefsimizi, ruhumuzu ve fikrimizi muhasebe halinde olmalıyız. “Bilmiyorum.” “Ben yapmadım.” “Özür dilerim.” “Teşekkür ederim.” demeyi öğrenmeliyiz. Artık her ko-nuda bir fikrimiz olmamalı, artık bilmeyelim

bir şeyleri de! İki kulağın bir dilin hakkını verelim. Dinleyelim biraz. Dinlenelim. Biraz susup, dinleyip öğre-nelim. Bir şeyler ortaya çıktığında işte ben yaptım diye ortaya atmayalım kendimizi. Biz neyi ne kadar yapabi-liriz ki? Aczimizin fakrımızın ne zaman bilincinde olacağız? En büyük gayreti siz gösterseniz de, benden değil Rabbimden bunlar deyin. Çok mu zor. Özür dileyelim birbirimizden. Hata doluyuz… Özür dilemeyi unuttuk, gururumuzdan, kibirimizden. Kirlendik, kirleniyoruz. Arınalım… Teşekkür edelim… Gülümseyelim... Seve-lim... Dua edelim… Anlayalım artık, hiçbir şey değil okumak okutmak. Değerlerimize sahip çıkmakta mesele, ilimde irfanda derinleşmekte, niyetlerimizi kontrolde tutabilmekte, ne yaptığımızın ne ettiğimizin ne dediğimizin bilincinde olmakta mesele... Görüyoruz ne üniversite ne lise mezunları var ki ortada boş. Bomboş. Yazık. Gözlerimiz yaşarıyor. Diyoruz ki, hata bizim, ulaşamamışız yavrularımıza, kardeşlerimize. Annede başlıyor önce, ailede başlıyor. Okulda, arkadaşlarında devam ederken, yemesi içmesi izlediği dinlediği etki ediyor bireye. Sonra kendi kendini tokatlaması gerekiyor insanın. Kendi kendini durdurması, kendi kendini ittirmesi gerekiyor. Ve zaman geçiyor… Geçenlerde bir tanım okudum. ‘Tecrübe’nin tanımı... Diyor ki, tecrübe; kafa kel kaldıktan sonra kazanılan taraktır. Düşünelim lütfen. Ben düşünürken sinirlendim. Olmaması lazım dedim, acı verdi bana, o tecrübeyi kullanabilmeliyim dedim. Bir dostum omzuma dokunur gibi şunu söyledi; “Ayşegül’cüğüm, işte biz o taraklarla insanların saçlarını tarayacağız.” İşte o yüzden varız biz! Öğrenci Kolları o yüzden var!

ÖĞRENCİ KOLLARI AYŞEGÜL YALÇIN16

Page 17: Sıla Dergisi - Sayı2

Öğrenci arkadaşlarımızın, yaşadığı onlarca sıkıntıdan bizlerde geçtik. Ben bir sıkıntıdan geçmediysem, muhakkak ekibimizde geçen bir abiniz bir ablanız var. Anlarız sizi. Sevi-yoruz. Ellerimizde taraklarımız, saçlarınızın birazını bize bırakmanızı istiyoruz. Rabbimiz bizlere vermiş bu bilinci ve tecrübeyi. İlmi-mizin zekatı elimizde, vermemiz dağıtmamız lazım! Lütfen organize ettiğimiz her progra-ma eksiksiz katılın! Bilemezsiniz, belki bir cümle, bir hareket, bir durum tüm dünyanızı değiştirecek. Kendinize geleceğiniz bir şeyler olacak belki... Herkesten her şeyden öğrenile-bilecek bir şeyler var.

Sevgili büyüklerimiz. Zannediyor musunuz ki, öğrenme yaşını geçtiniz? Zannediyor musunuz ki evladınızı okuturken göreviniz sadece maddi olanağını sağlamak? Zannediyor musunuz ki size ihtiyacımız yok? Hayır. Öğrenme yaşı diye bir şey yok... Hayır. Göreviniz öyle büyük ki… Maddiyat belki çok sonra geliyor. Hayır. Size çok ihtiyacımız var. Biz öğrencilerimizin arkasında maddi manevi, tebessümle evladına yaklaşan ve kendimizi ve ailemizi daha ne kadar geliştirebiliriz’i arayan anne-babalar abla-abiler görmek istiyoruz! Bu iş takım işi. Ke-netlendikçe güçleneceğiz inşaAllah! Canlı kalmanın tek yolu bu heyecan ve hareket. Bir bardak su düşünün. Bir okyanusa döktüğünüzde, karışır okyanusa ve artık damlalarını söküp alamazsınız oradan, bir bardak su olmaz, okyanus olur o su. Ama dupduru bir su, beklerse bardağın içinde yosun tutar. Pis kokar! Oysa tertemizdi? Ama canlı kalamadı. Öldü. Bizim de birbirimizle olan halis niyetli muhabbetlerimizde, hayırhahlığımızda canlılığımız artacak inşaAllah! Sizleri çok seviyoruz... Umarım, birlikte geçireceğimiz kısa zamanı en iyi şekilde değerlendiririz. Bizleri yal-nız bırakmayan öğrenci kardeşlerimize, ailelerine ve derneğimize teşekkür ediyor, dualarınızda bulunmayı rica ediyoruz..

Rabbim, yeni eğitim öğretim yılınızı hayırlı eylesin... Kolaylık, zindelik, rahatlık ve şuur nasip etsin...

ÖĞRENCİ KOLLARIAYŞEGÜL YALÇIN17

Page 18: Sıla Dergisi - Sayı2

Bu sayımızda Mahmut Ağabey’imiz ile bir-likteyiz :) Kendisini, fikirlerini ve yüreğini tanımak bizim için bir onurdu.

Mahmut Altın kısaca kimdir, ne iş yapar, nerede, ki-minle yaşar? diye başlayalım…

-1983 Niğde-Kayırlı doğumluyum. İlkokuldan sonra Kay-seri Develi’de Hafızlığı bitirdim. Daha sonra İstanbul’da Arapça üzerine eğitim aldıktan sonra 2003 yılında Edir-ne’de Fatih Yüksek Öğrenim Öğrenci Yurdu’nda belletmen olarak vazife aldım ve halen bu vazifeyi yapmaya çalışıyo-rum. Cenab-ı Hakk hakkıyla yapabilmeyi nasip eylesin.Amin Ağabey. Size Mahmut Abi demek istiyoruz müsaade ederseniz.. Öğrenci Kolları’nın ilk günlerin-den itibaren özellikle çok fazla manevi destek verdi-niz.Bunun sebebi eğitim hayatınız herhalde. Bize biraz bahseder misiniz eğitim sürecinizden?

-Bana abi demeniz tabii ki hoşuma gider. Samimiyetine inandığım bir kelimedir. Ben de bu kelimeyi hem Dernek Başkanı’mıza hem Belediye Başkanı’mıza hem de birçok makam mevki sahibi büyüklerime karşı kullanıyorum. Sizlerin bana abi demesi bana biraz daha mes’uliyet hissi kazandırıyor. O yüzden çok memnun oluyorum.Öğrenci kolları ile ilgilenmemin sebebi; hakikaten kasaba-mızın böyle bir organizasyona ihtiyacı vardı. Kurulduğuna en çok sevinenlerden biri de benim. Bizim hemşehrileri-mizin her şeyi var Allah’a şükür her yönü ile takdire şa-yan bir topluluğuz. Fakat bizim bir eksiğimiz var ki, o da; eğitim. Eğitimin de olmamasının sebebini şu şekilde yo-rumluyorum; Biz millet olarak taklitçi bir milletiz. Birisi ne iş yapsa, ekseriyet o işe yönelir. Tabii büyüklerimizden tahsil yapan çok fazla olmadığı için biz de okumayı taklit edemedik. Hal ve yaşantısı ile her birisi iyi bir örnek fakat tahsil olarak örnek alabileceğimiz çok fazla büyüğümüz yok. İnşallah bundan sonra olur. Bunu kendi yaşantımla anlatayım isterseniz. Ben ilkokul 5.sınıfta iken öğretmenim sordu; ‘Ne olacak-

sın?’ diye bende ‘Müftü olacağım.’ dedim. Fakat ben müf-tü kime denir, ne iş yapar, onu bile bilmiyordum. Sadece babam; ‘Seni müftü yapacağım.’ demişti o kadar biliyorum müftülüğü. Neticede ilkokulu bitirdik kasabamızdan 20 25 kişi ile birlikte. Allah razı olsun o günkü imamız Cebrail hoca vasıtasıyla Kayseri’ye hafızlığa gittik, hafızlığı bitir-dik. Hafızlığı bitirdikten sonra, ne okuyacağımı bilmiyo-rum, önümde yol gösterecek kimsem yok. Aile büyükleri-miz bizi İstanbul’da Arapça eğitimi veren bir müesseseye teslim ettiler. Ama okuduktan sonra ne olacağım? Onu ne ben biliyorum ne de beni okumak üzere o müesseseye tes-lim eden ailem biliyor. O gün aklımda kalan bir söz var, belki iyi bir tabir değildir ama o günün şartlarında okuya-na ve okutana söylenilen bir söz; “Oku da bir baltaya sap ol.” Yani kısaca biz de bir baltaya sap olmak için Arapça eğitimine başladık. Bununla beraber dışarıdan orta okul ve liseyi daha sonrasında ilahiyat fakültesini bitirdim. Önüm-de rehberim olmadan bir yola çıktım çok şükür halimden çok memnunum hiçbir şikayetim yok ama tek üzüldüğüm şey ne için okuduğumu bilemeden okumak. Şimdi siz-ler benim gibi okumak isteyenlere örnek alınacak ablalar ağabeyler olduğunuz için sizlerin desteğe ihtiyacı olduğu düşüncesiyle sizlerle ilgilenmeye çalışıyorum. Bu iş sade-ce sizin ve benim değil bütün hemşehrilerimizin işi. Şimdi okuyan kardeşlerimiz bir baltaya sap olmak için değil, bir Emrah Doğan gibi, bir Ayşegül Yalçın gibi isimleri ve di-ğer üniversiteli kardeşlerimizi örnek alarak okuma yoluna girmelerini sağlayacağı için son derece olumlu bir hareket bu Öğrenci Kolları.

Dua, sohbet.. vs ile maneviyata hizmet boyutunda, Kayırlı’nın çoğu aktivitesinde yer alıyorsunuz. Böyle-ce halkımıza, insanımıza ve halimize biraz geniş bir pencereden bakma imkanınız var.Kayırlı’nın halkı için neler düşünüyorsunuz?

RÖPORTAJ AYŞEGÜL YALÇIN18

Page 19: Sıla Dergisi - Sayı2

-Bizim ismimizin sonuna bir vasıf verildi hoca diye bu vas-fın gereği tabii ki dua yapacağız, gerektiğinde sohbet edece-ğiz. Neticede biz bu kasabanın evladıyız, bu kasabaya hizmet edeceğiz. Kayırlı halkını, benim bir hocam sohbet dinlerken gördü. Ve bana sohbetten sonra “Mahmut Hoca senin bu köylüle-rin çok iş yapar, sana büyük vazife düşüyor onlarla çok ilgilenmen lazım” demişti, “Bizzat kendileri ile alakadar olman zor olursa ço-cuklarıyla ilgilen” diye nasihatte bulunmuştu. Ben de o nasihatten yola çıkarak bu soruya cevap veri-yorum. Kayırlı halkı çok iş yapar. Peygamber Efendimiz’in ilimle alakalı buyurduğu gibi; “Ya oku-yan ol, ya okutan ol, ya okuyana okutana destek ol” dediği gibi hem okur hem okutur hemde okuyana okutana destek olur.

Bir de evladını okutmak isteyen hemşehrilerimizden okut-mak istemeyen yoktur zaten. Şunu istirham ediyorum; ço-cuklarınızı işinize götürmeyin götürürseniz de alış-veriş-lerinizdeki para akışını yani cebinize giren ve çıkan parayı

onlara göstermeyin. Çocuklar parayı görünce ticareti seviyor

okumayı sevmiyor.

Geçmişi de bugünü de gözlemliyorsunuz, maddi mane-

vi tavsiyeleriniz nelerdir? Güzelliklerimiz ve eksikleri-miz hakkında neler yapabiliriz, daha güzel bir Kayırlı için?Büyüklerimiz okuyanı gördüğü zaman “Oku evladım oku. Bizim zamanımızda imkanlar müsait değildi, fakirlik vardı, yoksulluk vardı, biz okuyamadık, siz okuyun” diyorlar. Geç-mişimizdeki büyüklerimizin hali bu idi. Geleceğimiz için ise şimdi imkanlar müsait. Okuyana başta derneğimiz, iş adam-larımız, amcalarımız, dayılarımız, herkes destek oluyor ve siz okulunu bitiren kardeşlerimizi gördükçe de daha çok destek olacaklardır. Bir şeyi daha buradan söylemek istiyorum hem-şehrilerimize; hedefi büyük tutmalarını. Birinin hastanede veya herhangi bir kurumda işi olduğunda, şu sözü söylerler “Keşke bir adamımız olsa da, isterse kapıda bekçi olsa, temiz-likçi olsa” diye. Artık bu sözü tarihe gömme zamanı geldi. Bunun yerine söyleyeceğimiz; “Keşke hastanedeki başhekim bizim falanca doktorumuz olsa veya işimizin düştüğü kuru-mun başkanı bizim köylümüz olsa” diye hedef büyütmemiz lazım. Birde eğitimde bilinçaltı çok önemli olduğu için, yeti-şen neslimizin bilinçaltına okumayı yerleştirmek içinde her türlü organizasyonda öğrenci kollarına yer ayrılmasını özel-likle istirham ediyorum. Daha güzel bir Kayırlı elbetteki yeti-şen neslin eğitimi ve terbiyesi ile mümkündür.Bu ayki gerek seminer, gerek dergideki aile bölümümüz içerisinde, TV, internet ve Zihin Kirliliği konularına de-ğindik.

Acaba Mahmut Abi’miz, genciyle, yaşlısıyla, es-nafıyla, ev hanımıyla, bekarıyla, evlisiyle kısaca ‘biz’e TV konusunda ne der? Sizin TV ile aranız

nasıldır? Düşünceleriniz ve tavsiye-leriniz nelerdir TV konusunda?-TV ile aram çok iyi olduğu söylene-mez. Haber programları ve tartışma programlarını seyrederim. Bazen de yöre programları seyrederim. Televiz-yon aslında iyi gibi gözükse de toplum ahlakını bozmak için çok çeşitli prog-ramlarla bezenmiş çok büyük bir tehli-kedir. Dizilerle aile yapısını, magazin ve kadın programları ile giyim tarzımızı, alaycı rollerle ecdadımızı kötüleme ve yanlış tanıtma gayretinde olan ve sapık fikirli itikadı bozuk isimlerinin başında Prof. ünvanı olan şahsiyetsiz şahıslarla itikadımızı bozmaya çalışan bir yayın organıdır. Yani çağımızın deccalidir

desek daha doğru olur. Televizyonlar artık hayatımız-dan söküp atılmayacak kadar evimizin bir ferdi olmuş durumdadır. Nasıl ki aile fertlerimizi zararlı şeylerden koruyorsak, kendimizi de bu zararlı yayın organından korumak zorundayız. Diziler zaman israfı ve beyni 3 5 gün meşgul edecek şekilde ayarlandığı için milletimi-zin beynini öldüren programlardır. Kendimizi son de-rece korumaya çalışmamız lazım diye düşünüyorum.Dergimizin yazarlarındansınız. Dergimizin eki-binden biri ile röportajı istisna olarak sizinle ya-pıyoruz. Herkesin hayata dair, memlekete dair heybesinde biriktirdiği mesajı vardır. Şu an bir fırsatınız var. Sizin ‘biz’ (hemşehriler) için söyle-mek istedikleriniz nelerdir?-Dergi kasabamız için çok büyük bir hizmettir. Bu hizmette emeği geçen başta dernek yönetimine, (söz dönüp dolaşıp yine Öğrenci Kolları’na geliyor) öğren-cilerimize ve bu dergiye destek veren tüm hemşehrile-rimize şahsım ve dergi ekibi adına teşekkür ediyorum. Halkımızdan dergimizle alakalı bir isteğim var. İnter-nette dergi ile alakalı bir yorum okumuştum, orada kardeşimiz derginin bedelsiz olarak dağıtıldığı için, yerlere atıldığını yazmış, çok üzüldüm. Ben diyorum ki; bunu hazırlayan kardeşlerimizin aşkını şevkini art-tırmak için okuyalım. Bize lazım olan bilgileri alalım ve kütüphanelerimizde bir hatıra olarak saklayalım. Son söz olarak bir şey daha söylemek istiyorum. Geçti-ğimiz günlerde bir abiye memleketini sordum aldığım cevap çok hoşuma gitti: Çorumlu herkes birbirinden sorumlu. Ben de bu söz üzerine kasabamızla alakalı şu sloganı düşündüm umarım beğenilir. --MEMLEKE-TİM KAYIRLI HERKES BİRBİRİNDEN HAYIRLI-

Teşekkür ederiz, bizim için çok zevkli ve verimli bir muhabbetti Mahmut Abi. :)

AYŞEGÜL YALÇIN RÖPORTAJ19

Page 20: Sıla Dergisi - Sayı2

Nar senin narındır, nur senin nurunSen merhametlisin, biz aciz kulunAffımı dilerim varsa bir yolumMerhamet Allah’ım, merhamet bize…

Azrail benimle gel dediğindeMünker Nekir sorup, bil dediğindeOku kitabını al dediğindeMerhamet Allah’ım, merhamet bize…

Cehennem narının sel olduğundaAnanın babanın el olduğundaHabibin secdeye baş koyduğundaMerhamet Allah’ım, merhamet bize…

Hasan Hüseyin TAŞKIN

MERHAMET ALLAH’IM MERHAMET BİZE

Güz gelince bağımızı bozardıkAşıtlarda çiğneyerek ezerdikÇuvallardan, torbalardan süzerdikEski koruklara göresim geldi

Kara koyun kuzusuna melerdiMeler meler efkarımı bölerdiCevdet de Allah’tan bunu dilerdiKara kuzulara göresim geldi

Koca eşek kapımızda zırlardıKara duman çöker, hava gürlerdiGelin kızlar bahçeleri bellerdiKarlı dağlara da göresim geldi

Özledim dağlardan saman çekmeyiPilavı sardığım yuha ekmeğiAyran çölmeğinden ayran dökmeyiPahlalı dürüme göresim geldi.

Kıvrım kıvrım duman tüter bacadanYanık yanık seda gelir hocadanÇobanlar kavalı çalar yücedenKayırlı Köyü’ne göresim geldi

Anam tandır yakar, duman tüttürürTan yerleri horozları öttürürKurak olur kara eşşeği sattırırTezek kokusuna göresim geldi

Gurbette yaşarım ömrümü çaldıSeneler uzadı, tarihi sildiYüreğim coştu da bir efkar geldiNiğde toprağına göresim geldi

Mevsim kışa döndü hava yağıyorHasretlik sineme gayrı değiyorCevdet kaderine boyun eğiyorSevdiğim Elif ’e göresim geldi

Kel Ahmet mahlenin başlı çobanıYaz kış güder, gidip bilmez yabanıYedi yıldır çok özledim babamıAyşe Nine’ye de göresim geldi

Tivis Memmet kuzuları yayar mıMahlelere durur durur çayar mıYapraklıya eşek gitse doyar mıKarakız Dağına göresim geldi

Cevdet ÇANKAYA

GÖRESİM GELDİ

SİZDEN GELENLER20

Page 21: Sıla Dergisi - Sayı2

Yıl 1993 Kayırlı adına küçük bir dernek kurdukGün geçtikce üye sayısını artırıp çok büyüdükŞu an parmakla gösterilen duruma geldikÖvünmek gibi olmasın ama biz Kayırlılıyız…

İstanbul’un dört köşesine kök salmışızBağcılar ilçesinde bir yuva kurmuşuzO yuvaya binlercesi üye olmuşuzÖvünmek gibi olmasın ama, biz Kayırlılıyız…

Ecdadımızın izinden gidiyoruzÖrf ve törelerimiz takip ediyoruzZor durumda olanlara yardım ediyoruzÖvünmek gibi olmasın ama, biz Kayırlılıyız…

Bak Kayırlı’m ayaklanmış yürüyorÇevre köylere örnek oluyorKayırlılı olmak onur veriyorÖvünmek gibi olmasın ama, biz Kayırlılıyız…

Bu düzenimizi yüce Mevlam bozmasınİçimize fesat insan sızmasınKayırlılı olmayan bana kızmasınÖvünmek gibi olmasın ama, biz Kayırlılıyız…

800 km uzakdan geldik burayaİnsanın göresi geliyo memelekete, sılayaBakın bi hele şu toprağa, ağaca, havayaÖvünmek gibi olmasın ama, biz Kayırlılıyız…

Muzaffer Yetişen’in sizlere bir tavsiyesi;Bu dünya fani, ahirete bakalımArtık birbirimize yeşil ışık yakalımKüskünler dargınlar, gayrı barışalım.Övünmek gibi olmasın ama, biz Kayırlılıyız…

Muzaffer YETİŞEN

KAYIRLILIYIZ

“Fikir sahiplerine ve tüm emeği geçenlere yürekten teşekkür ediyorum. Hayırlı ve uğurlu olsun. Böyle yeniliklere yelken açmak Kayırlı’ya da nasip oldu ya, artık gam yemem... Allah her zaman yar ve yardımcı(mız)nız olsun...”[Hikmet ÇERÇEVİK]

“Önceleri kimse yoktu, ya da sesleri yoktu... Daha sonra liseliler ortaya çıkmaya başladılar, derken üniversiteliler ufukta göründü ve Öğrenci Kolları bayrağı eline aldı. ‘Kervan yolda düzülür’ demiş atalarımız, sizler de hem yürüyor hem de düzeltip, heybeleri dolduruyorsunuz. Dualarımız sizinledir, yolunuz ve bahtınız açık olsun!..”[Halil EVRAN]

“Dergi, Sıla-i Rahim ve Ayran Şöleni’nde dağıtıldı. Dergiye baktım ve Dernek, Kasaba, Ögrenci Kolları’yla ilgili konuları okudum. İhsan Aslan için yazılan kısım çok hoşuma gitti. İlk sayı ufak tefek hatalar olabilir, her şeye rağmen atılmış adımlardan birisidir. Bundan sonraki yayın hayatında başarılar dilerim. Kayırlı var olduğu sürece dergi de var olsun inşallah! Emeği geçenleri tebrik ederim…”[Burhan YALÇIN]

“Kayırlı Kasabası’nın güzide insanları, öncelikle hepinize selam ve saygılarımı sunuyorum. Sıla Dergisi’nin Kayırlı Kasabası halkına ve Türk-İslam alemine hayırlı, uğurlu olmasını yüce Allah’tan dilerim. Bu güzel derginin halkımızın hizmetine sunulmasında emeği geçen tüm hemşehrilerimizden rabbim razı olsun. Bir eser ortaya koymak çok zordur, fakat saygıdeğer hemşehrilerim bunu başar-mışlardır, can-ı gönülden kutluyorum. Şimdiden gelecek sayıyı merak ediyor, heyecanla okumak için bekliyorum…”[Gökhan DOĞAN]

“Birlik ve beraberligimiz adına geleceğe atılan yeni bir tohum, emegi geçenlere (özellikle ögrenci kollarındaki arkadaşlara) sonsuz teşekürler…”[Hasan Hüseyin TAŞKIN]

MESAJLAR

SİZDEN GELENLER21

Page 22: Sıla Dergisi - Sayı2

FOTOALBÜM

FOTOALBÜM22

Page 23: Sıla Dergisi - Sayı2

FOTOALBÜM23

ŞÖLEN AĞASI

Page 24: Sıla Dergisi - Sayı2

FOTOALBÜM24

Page 25: Sıla Dergisi - Sayı2

FOTOALBÜM25

Page 26: Sıla Dergisi - Sayı2

Niğde’nin meşhuru, Kayırlılının derdi; PATATES.

Agria, Marabel, Marfona, Satina… Bu kelimeler birçoğumuz için bir anlam ifade etmeyebilir. “Neymiş bunlar” diyebiliriz. Oysa bu kelimeler anlayanı için 6 aylık emek, eve ekmek, zamanı gelince hasat, ambar, günlükçü, işçi demektir. Bu kelimeler memleketimizin, toprağımızın ana geçim kaynağı olan, yöresine göre “kumpir” de denilen, halkımız arasında “patayis, patakis” de denilen patatesin çeşitleri olup orijinal Latince adıdır. Patatesin ana vatanı “ora nire” tepkisi vereceğimiz Peru’dur. Tarihte patatese ilk olarak Güney Amerika kıtasında yer alan Peru’da rastlanır. Avrupalıların Güney Amerika’yı istilasından sonra İspanya’da ekilir ilk olarak. Sonrasında bütün Avrupa derken yüzyıllarca tohum vereceği, ülkemizin en büyük patates üretici olan bu coğrafyada, Niğde köylerinde tevek verir. Peru’da 600.000 kişinin geçim kaynağı olan patates, çalışan sayısı o kadar olmasa da bizim coğrafyamızda da geçimin ilk maddesi olur. Peru’dan Niğde’ye uzanan bu tarih pekbilinmese de, bilinen birbirinden binlerce kilometre uzaklıktaki insanların ömür boyu aynı sebzenin derdini taşıdıklarıdır. Patates, tahıllardan sonra insan beslenmesinde önemli bir paya sahiptir. Ucuzluğu, birim alandan fazla verim sağlaması, besin değerinin yüksek oluşu, sindirim kolaylığı, çeşitli şekillerde kullanılması ve her çeşit iklimde yetiştiği için tüm dünya ülkeleri tarafından da yetiştirilmekte ve tüketilmektedir. Patates yumruları yüzde 20-30 civarında nişasta, yüzde 2 civarında protein, B1, B2 ve C vitaminleriyle bazı mineral maddeleri içermektedir. Bütün bu özellikleriyle insan beslenmesinde önemli bir gıda kaynağıdır. Ülkemizde patates üretiminde yaklaşık 800.000 ton ile memleketimiz Niğde en önde gelmektedir. Bu üre-timde Kayırlı’nın büyük önemi vardır. Ekim ve söküm zamanları bölgesine göre değişen patatesin yöremizde-ki ekim zamanı genellikle nisan-mayıs, söküm ise yine genellikle Ekim-Kasım aylarında yapılır. Arada geçen zamanda belli aralıklarla su verilir. Çapa ve ilaçlama yapılır. Bu işlemler için ortalama 5 ay boyunca çalışacak çıraklar tutulur. Söküm/hasat zamanı ise hem tarlada toplamak için, hem de toplanan çuvalları ambara taşı-mak için çalışana, işçiye ihtiyaç duyulur. Bu dönemde köyümüz sakinlerinden işe el verenler istihdam edilir. Genelde kadınlarımız tarlada patates toplarken, erkeklerimiz tarladan ambara taşımak için “çuvalcı” olur. Ortalama 5 ay boyunca tarlaya bağlı kalan gerek patatesçi ailelerimiz, gerekse bu ihtiyacı dışardan karşılayan çıraklar, bu süre zarfında “evcük” dediğimiz tarlaların yakına yapılmış evlerde barınırlar.

İHSAN ASLANYÖRESEL26

Page 27: Sıla Dergisi - Sayı2

Yeri gelmişken bu tarlaların halkımız arasındaki ismi “sulu”dur. Zannımca patatesi sulamak için vurulan ku-yularla bağlantılı bir isim olsa gerek. “Evcük”lere dönecek olursak, bu evler normal barınma için kullanılan ana evlerimizden farksız döşenir. İçinde her türlü ihtiyacı karşılayacak araç-gereç bulunur. Yazları köye tatile giden hemşerilerimizin de uğrak yerleridir “evcük”ler. Buralarda demlenen çayların, edilen sohbetlerin tadı başka yerde bulunmaz.Patates, köy halkımızın her zaman gündemlerinin bir numaralı konusudur. Satış fiyatı yükseldiğinde tüm köy sevinir, düştüğünde herkes üzülür. Keza birkaç yıl aralıksız iyi giden fiyatlar son yıllardan düşüşe geçmiş, çiftçi-lerimizi borç mağduru etmiştir. Bununla beraber geçtiğimiz söküm zamanında yaşanan don olayı, onlarca çift-çimizi derinden etkilemiştir. Hemşerilerimizin gözü gibi baktığı, tüm yılın yatırımı olan tonlarca ürün, pulluğun bile diş geçiremediği toprağın altında kalmıştır. Rabbim bu afeti bir daha vermesin. Çiftçilerimize, “günlükçü”-lerimi, “çuvalcı”larımıza, çalışanlarımıza Allah kolaylıklar versin. Patatesle ilgili çokça şiir, türkü, şarkı yazılmıştır. Mesela Derinkuyulu komşularımıza ait “Ocağın batmasın patates” adlı şarkı baya ilgi çekmişti zamanında. “Yaz gelince ekeriz, güz gelince sökeriz. Sen olmasan patates, üç öğün biz ne yeriz” diye başlayan şarkının bir videosunda, söküme başlayan bir abimiz, traktörü kendi halinde söküme bırakıp gözü-gönlü olan tarlada oynuyordu. Biz ise biraz ağıt tadında olan bir türküye yer veriyoruz. Bu türkü köyümüz sakinlerinden değerli hemşerimiz Feramiş Yetişen eşi Hatice Yetişen teyzemiz tarafından söylenmiştir. Oldukça uzun olan bu değerli metnin 5 kıtasını alabildik. Bu konuda yardımcı olan Hasan Yetişen’e teşekkür ederiz.

Tarlaya vardım da patates bitmez Benim gönlümde de hiç sıdam gitmez

Kaldırdığım mahsul hiç para etmezAllah’ımdan hayırlısını diledim

Ben kendimi topraklara biledimTalihimi, tecellimi denedim

Ellerin laflarına çok içerledimAllah’ımdan hayırlısını diledim.

Evcüğümün yönü Bozdağ’a bakmazGözlerimin yaşı kurudu da akmazEllerin dediği kalbimden çıkmazAllah’ımdan hayırlısını diledim

Patatesim altın sarısı da alan olmazCebimde beş lira, evde huzur bulunmaz

Dört senedir para etmedi, alan bulunmaz.Allah’ımdan hayırlısını diledim

Kuyular derindir sular çıkmıyor. Patatesin yüzüne de kimse bakmıyor

Tüccar boş gider, patates almıyor Bu milletin hali böyle mi olacak Allah’ımdan hayırlısını diledim

PATATES AĞIDI

İHSAN ASLAN YÖRESEL27

HATİCE YETİŞEN

Page 28: Sıla Dergisi - Sayı2

Elli yıldır ismi türkü ve bağlama ile özdeşleşmiş Neşet Ertaş’ın yoksul-luk, gurbet ve ayrılıklarla dolu hayat hikâyesi 1938’de Kırşehir’de başlar. Babası Muharrem Ertaş, Orta Anadolu Türkmen/Abdal müziği gelene-ğinin bilinen en güçlü temsilcilerinden biridir. Bozlak havasının piridir.

Çocuk yaşta başlayarak babası ile düğünlerde çalmaya başlar. Bu geçim derdiyle Orta Anadolu’yu karış karış gezerler. Dayısı olan Hacı Taşan’ın Ankara Radyosunda işe girmesiyle Ankara yollarına düşer Neşet Ertaş. Burada sesini beğendirerek radyoya da program yapması kabul edilir. Kendi yöresi dışında ilk ses verdiği yer olur burası. Daha sonra plak yap-mak için İstanbul yollarına düşer. İstanbul, Ankara gurbetlerinde binbir türlü dertle karşı karşıya kalır. Açlık, yokluk, sefalet, hastalık, kara sevda, sıladan ayrılık derken bünyesi bu acıları kaldırmaz. Hasta düşer. Hastalı-ğının tedavisi için “acı gurbet” Alamanya’nın yolunu tutar. İyileşir iyileş-mesine ama memleketinde kendine yapılanlara küsmüştür, dönmemeye karar verir. Bu gurbetlik 20 yılı aşarken ani bir kararla doğduğu topraklara döner. Bu dönüşü sonrası daha geniş çevrelerce tanınır, sevilir. Memleke-tin her bölgesinde konserler verir. 2010 yılında kanser hastalığına yaka-lanır. 2 yıl süren tedaviler hastalığını düzeltmez. Ve 25 Eylül 2012 günü yaratanına kavuşur usta.

VEDATükendi ömrümün çoğu gidiyorCahil ömrüm geldi geçti yel gibiSevdiğim uzaktan seyir ediyorBeni görüp bakınıyor el gibi

Geçti günler, yıllar, ömürse dolduGiden gitti bilmem geri ne kaldıÖmrümün baharı sarardı solduYandı kaldı garip bağrım çöl gibi

Veren, geri almak için gözlüyoHer an her saniye beni izliyoGarip bağrım için için sızlıyoSazımda inleyen sırma tel gibi

Uzun yoldan gelmiş gibi yorgunumNe kimseye küskün ne de dargınımBir ahu gözlüye candan vurgunumGarip gönlüm kapısında kul gibi

BOZKIRIN TEZENESİ; NEŞET ERTAŞ

SÜMEYYE TEMURTAŞKÜLTÜR-SANAT28

Page 29: Sıla Dergisi - Sayı2

Neşet Ertaş’a “Abdal” denilirdi. Abdal ne demektir? Abdal, Allah’tan gayri dünyadaki her şeyden vazgeçmiş olan, hakikatin mutlak ve doğrudan bilgisine ermiş kişiydi. Abdallık; zayıf, ezilmiş ve bas-kı altında olanlara yardım elini uzatan, insanı merkeze alan, ayrımcılığa, haksızlığa karşı olmayı ödev edinenlerin mertebesiydi. Neşet usta bu öğretinin damarından fışkırıyordu işte. O devletin sanatçısı olmayı ret etmesiyle, eserlerinden telif istememesiyle, “öldüğümde sazımdan başkası kalmayacak” vasiyetiyle, eserlerinde “garip” mahlası dışında ismini zikretmemesiyle, “insan, insanın önünde eğilmesin” diyerek elini kimselerin öpmesine izin vermezken, konserlerinde ceketini çıkarmak için seyircisinden izin isterken hep bu mertebenin sorumluluğunu taşıyor, hakkını veriyordu. Neşet Ustanın memleketimiz, toprağımız Niğde ile ilişkisine bakacak olursak, o sadece doğduğu toprakların değil Kırşehir’in, Kayseri’nin, Aksaray’ın, Nevşehir’in, Kırıkkale’nin ve elbette Niğde’mi-zin kara suratlı Neşet’iydi. Bu topraklarda hangi haneye girseniz, mutlaka biri bilirdi Neşet Ertaş’ı. Usta her konserini kendi eseri olmayan, bizim memleketin en meşhur türküsüyle bitirirdi. “Gine yeşillendi Niğde bağları, bize mesken oldu gurbet elleri” derdi sazına şevkle vura vura. Son ozan öldü. Bu topraklardan şahit olanlar için bir efsane gibi geçti. Ölümünün ardından çok kişi çokça laf etti. Ama kendisi gibi türkülere gönül vermiş olan Arif Sağ’ın dedikleri koca hayatının özeti gibiydi. Şöyle diyordu Arif Sağ “birçok kişi paranın peşinden koşarken, o insan olmanın peşin-den koşuyordu… İnsanlığın peşinden koşunca da, hanların hamamların olmaz, mütevazı olursun, derviş olursun, Neşet Ertaş olursun…”

Nur içinde yat Neşet Ertaş...Ne diyorduk;

Neşet Ertaş türkü demek; binlerce yıldır söyleyen ve söylenecek olan...Neşet Ertaş bağlama demek; binlerce yıldır çalınan ve çalınacak olan…

Sazını çalarken kendinden geçen,Gönülden gönüle kapılar açan,Aşkın dolusunu nefessiz içen,

“Gönül delisi”ni neyledin dünya?..

Neşet Ertaş türkü demek; binlerce yıldır söyleyen ve söylenecek olan… Neşet Ertaş bağlama demek; bilerceyıldır çalınan ve çalınacak olan...

SÜMEYYE TEMURTAŞ KÜLTÜR-SANAT29

Page 30: Sıla Dergisi - Sayı2

Uyku Sonrası Masalı Bir var, bir yok olan; hatta var iken de yok olan, hayatın ta kendisidir. Nasıl mı? Anlatayım; bir varmış bir yokmuş... Çok eski zamanlarda, dünya üzerinde insanlar yaşarmış. Aslında onlar, öyle pek bir şey bilmezlermiş. Çoğu şeyi bilmezlermiş. Ama birçok bilinmeyenin yanı sıra, insanların bildiği çok önemli bir şey varmış; yaşamak! Yaşarmış insanlar o günlerde. Yaşadıklarını da bilirlermiş. Yaşamakmış tüm gaye aslında. Yaşamak ve ya-şatmakmış... Duyguları varmış o zamanlarda insanların; kendi duyguları. Düşünceleri varmış o zamanlarda insanların; kendi düşünceleri. Görürlermiş insanlar; gözleri varmış. Duyarlarmış; kulakları varmış. Konuşurlarmış; dilleri varmış. Bir de o varmış işte; kötü adam! Amacı dünyayı yönetmekmiş kötü adamın. Bu sayede hem zengin olacak, hem de itibar kazanacakmış. Savaşmış insanlarla, kılıçla, topla, tüfekle! çok şeye sahip olmuş sonra. Her şeye sahip olmuş. Ama bir gün şunu görmüş kötü adam... Ne kadar çok şeye sahip olursa olsun, insanlar istediği gibi olmuyormuş. Çünkü insanların duyguları ve düşünceleri varmış onları yöneten. İnsanların gözleri, her şeyi görmelerini; kulakla-rı, her şeyi duymalarını; dilleri istediklerini konuşmalarını sağlarmış. ‘’Hepsini istiyorum!’’ diye emir vermiş kötü adam. ‘’Hepsi bana itaat edecek! kölem olacaklar. bana hizmet edecekler!!!!!’’ Ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ne kadar savaşırsa savaşsın gücü yetmemiş insanları kölesi yapmaya. ‘’O zaman...’’ demiş kötü adam, ‘’O zaman hepsinin kulaklarını kesin, duyamasınlar; gözlerini oyun, göremesinler; dillerini kesin, konuşa-masınlar. kalplerini sökün, beyinlerini çıkarın! çünkü hepsini istiyorum!’’ ‘’Ama efendimiz...’’ demiş kötü adam’ın en has yardımcısı, ‘’Eğer onların kulaklarını kesersek, sizi de duyamazlar; gözlerini oyarsak, sizi de göremezler; dillerini keser-sek, sizinle de konuşamazlar. Kalplerini sökersek, sizi de sevemezler; beyinlerini çıkarırsak, sizin için düşü-nemezler. Siz onları istiyorsunuz ve bütün bunları alırsak onlardan, işte o zaman onlar da olmazlar.’’ ‘’Peki o zaman nasıl kölem yapacağım onları?’’ demiş kötü adam. ‘’Onların gözlerini, kulaklarını, dillerini yöneteceksiniz efendim. Bu sayede duygu ve düşünceleri de tama-men sizin kontrolünüzde olacak.’’ demiş yardımcısı. ‘’Deli misin sen be adam!!! Ben nasıl o kadar insanın gözlerini, kulaklarını, dillerini yöneteceğim? Nasıl duy-gu ve düşüncelerini kontrol edeceğim?’’ diye kükremiş kötü adam. Yardımcısı biraz düşünmüş ama sadece; ‘’Ben bunun çaresini bulacağım efendim.’’ demiş, ‘’Ama lütfen bana biraz süre verin.’’ diye eklemiş. ‘’Tamam.’’ demiş kötü adam, ‘’Sana süre veriyorum ama başaramazsan, harcadığın sürenin bedelini de ödersin.’’ Yardımcı kara kara düşünmüş. Günlerce, aylarca, yıllarca... Kötü adam ne zaman yanına çağırsa, ‘’Çok yaklaştım efendim.’’ diyerek, kötü adamdan biraz daha süre istemiş. Sabretmiş kötü adam. bir gün insanları yönetebileceğine günden güne daha çok inanmış. Derken bir gün, yardımcısı çıkagelmiş; ‘’Efendimiz, artık insanları yönetebileceksiniz.’’ demiş yardımcı, ‘’Ciddi misin? Peki ama nasıl?’’ diye sormuş kötü adam. ‘’Efendim, artık tamamen insanların beyninin kontrolü elinizde olacak. onların gözlerini, kulaklarını, dille-rini yöneteceksiniz. öyle ki, ne zaman güleceklerine, ne zaman ağlayacaklarına siz karar vereceksiniz. ister-seniz akıllarını oynatmalarını bile sağlayabileceksiniz.’’ ‘’Nasıl olacak bu? Bir tür ilaç mı vereceğiz onlara? İğne mi yapacağız?’’ ‘’Hayır efendim, doğrudan beyinlerine gireceksiniz.’’ ‘’Beyinlerine mi gireceğim? Ben mi?’’ ‘’Evet efendim, siz.’’ ‘’İyi ama bu nasıl olacak? ben onların beynine giremem ki.’’

KADIN AİLE VE ÇOCUK

GÜLNİHAL SEVİPALMA30

Page 31: Sıla Dergisi - Sayı2

‘’Gireceksiniz efendim.’’ ‘’Burunlarından mı gireceğim? Kulaklarından mı? Yoksa beni herkesin içine girebilecek kadar küçük, görün-mez ve güçlü kılacak bir şey mi buldun?’’ ‘’Onların beyinlerine gözlerinden ve kulaklarından gireceksiniz efendim. Gördüklerini ve duyduklarını be-yinlerinde yorumlamalarına bile çoğu zaman izin vermeyeceksiniz. Hem göstereceksiniz, hem işittireceksi-niz, hem de gördüklerinden ve duyduklarından ne anlamaları gerektiğini, ne hissetmeleri gerektiğini söyle-yeceksiniz.’’ ‘’Peki hepsinin beynine tek tek nasıl gireceğim?’’ ‘’Hepsinin beynine aynı anda gireceksiniz efendim.’’ Kötü adam iyiden iyiye keyiflenmiş. Kendisinin parçalara ayrılıp, bütün insanların beynine aynı anda gire-ceğine kendisi bile hayret etmiş. Bekliyormuş da, bu kadarını beklemiyormuş doğrusu. Bir yandan merakına hakim olamıyormuş. Sinirli bir şekilde yardımcısına sormuş; ‘’E hadi anlat be adam!!! Nasıl yapacağım ben bunu? Bu güce nasıl kavuşacağım.’’ ‘’Efendim, biz bir şey yaptık, bu şey sayesinde bunların hepsi olacak.’’ ‘’Nasıl bir şey bu? Nasıl olacak?’’ ‘’Öncelikle bu şeyi, bütün insanların evine koyacağız. Aslında bizim tek yapmamız gereken birkaçının evine koyup, diğerlerinin de merak etmesini, o şeye sahip olmayı istemesini sağlamak olacak. Yani hem de bu şeye sahip olmak için, ceplerindeki parayı bize verecekler.’’ Kahkahayı basmış kötü adam. İyi haberler bitmek bilmiyormuş. O kadar keyiflemiş ki, yerinde daha fazla duramayıp ayağa kalkıp sormuş; ‘’Yani insanlar onlara hükmetmemiz için bize yardım bile edecekler ha? Bu asi insanlar, kölem olmak için, bir de kendilerinden bir şeyler verecekler ha?’’ ‘’Aynen öyle olacak efendim.’’ ‘’Peki ya karşı koyanlar??? İlla ki karşı koyanlar olacaktır değil mi?’’ ‘’Pek sanmıyorum efendim ama olursa da sayıca çok az olacaklarını düşünüyoruz. Sizin için önemsiz bir kayıp olacaktır onlar.’’ ‘’Onların da evlerine zorla sokarız o şeyi o zaman!’’ ‘’Efendim, biz asla kendimizi göstermeyeceğiz. O insanlar her şeyi kendi istekleriyle yapacaklar. Eğer bizim müdahalemiz olursa, bizden şüphelenirler ve amacımıza ulaşamayız. Biz her zaman onlardan yana gibi dav-ranacağız. beyinlerine de böyle gireceğiz zaten.’’ ‘’Hımm. demek öyle? Zekice geliyor kulağa. Peki bu şey... Ne yapacak insanlara? Bir koku falan mı yayacak?’’ ‘’Hayır efendim. Daha önce dediğim gibi, insanarın beynine gözlerinden ve kulaklarından gireceğiz. Evine bunu koyan herkes, karşısına geçip pür dikkat bakacak ve o ne yapmalarını söylüyorsa onu yapacaklar.’’ ‘’Ya bakmazlarsa?’’ ‘’Bakacaklar. Baktıracağız. Dikkatlerini çekeceğiz.’’ ‘’Ya bakmayanlar?’’ ‘’Onları düşünmeyin efendim. Bakanlar size fazlasıyla yetecek.’’ ‘’Sihirli küre gibi bir şey mi bu ha? Büyü mü yapacağız onlara?’’ ‘’Efendim inanın büyüden daha etkili olacak.’’ ‘’Ama diyorsun ki ben istediğimde gülecekler, ben istediğimde ağlayacaklar, ben nasıl düşünmelerini istiyor-sam öyle düşünecekler, ben ne hakkında konuşmalarını söylüyorsam onun hakkında konuşacaklar. doğru mu anlamışım?’’ ‘’Evet efendim, çok doğru. İstediğiniz zaman birbirleriyle bile savaşacaklar.’’ ‘’Söyler misin nasıl bir şey bu? Adı var mı?’’ ‘’Evet efendim, izin verirseniz adına ‘’televizyon’’ demek istiyoruz.’’ ‘’Güzeeeelll.. tele ha? Hahahaha!!!’’ ‘’Evet efendim.’’ ‘’Seni ödüllendireceğim sevgili yardımcım! Haydi zaman kaybetmeyin, hemen çalışmalara başlayın!’’ demiş Ve o günden sonra, sahip olmak istediği her şeye sahip olmuş…

KADIN AİLE VE ÇOCUK

GÜLNİHAL SEVİPALMA31

Page 32: Sıla Dergisi - Sayı2

EN ÇOK MERAK EDİLEN SORULAR VE CEVAPLARIYLA; “4+4+4”

Yeni eğitim-öğretim yılıyla birlikte “4+4+4” siste-minde eğitime geçti ülkemiz. Tabi bir çok yeniliği de beraberinde getiren bu devrim niteliğinde karar epeyce tartışıldı eğrileriyle doğruyla. Bu konuda insanların aklında soru işaretleri bir hayli çok. Bizler de sizlere bir nebze olsun ışık tutabilmek adına, en çok merak edilen soru-lara bizzat Milli Eğitim Bakanlığı kaynaklarını araştırarak cevaplar aradık bu bölümümüzde.

Okul öncesi eğitim hangi yaşta başlayacak? 37 - 66 ay arasındaki çocukların anaokulunda veya uygulama sınıflarında, 48 - 66 ay arasındaki çocukların ise anasınıflarında okul öncesi eğitim almaları sağlanacaktır. Zorunlu eğitime (ilkokula) başlama yaşı ne olacak?

66. ayını tamamlayacak çocuklar ve öncesinde doğmuş öğrencilerin okul kayıt işlemleri e-okul sistemi üze-rinden merkezi sistemle yapılacaktır. Ancak, yaşça kayıt hakkı elde etmemiş olduğu halde fizikî ve ruhî gelişim yönünden hazır olduğu düşünülen 61 - 66 ay arasındaki çocuklar da velisinin yazılı isteği üzerine ilkokul eğiti-mine yönlendirilebilecek. İlkokula kayıt nasıl yapılacak? İlkokul birinci sınıf kayıtları e-okul sistemi üzerinden adrese dayalı veri tabanından alınan bilgilerle otomatik olarak yapılacaktır. Velilerin kayıt ile ilgili yapacakları herhangi bir işlem olmayacaktır. İlkokula başlamadan önce okuma yazmayı öğrenen bir çocuk, bir üst sınıftan eğitime başlayabilir mi? Eğer çocuk birinci sınıf için yeterli ve hazırsa, okulda oluşturulacak komisyon kararı ile üst sınıflardan başla-yabilir. Ancak bir öğrencinin sınıf atlaması ya da bir üst sınıfa geçmesi yalnızca okuma yazama biliyor olmasına bağlı değildir. Öğrencinin gelişiminin bir üst sınıfa geçmeyi gerektirecek düzeyde olduğunun tespit edilmesi gerekir.

kaydı düşülecektir. Ortaokullara sınavla mı geçilecek?

Bütün ortaokullara geçiş herhangi bir sınava tabi olmaksızın e-okul sisteminden merkezi olarak Adrese Da-yalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre yapılacaktır.

İlkokullardan ortaokullara kayıt nasıl olacak? İlköğretim 4. sınıfta okuyan ve bir üst sınıfa geçen öğrencilerin ortaokul 1. sınıfa kayıtları e-okul sistemi üzerinden merkezi olarak yapılacaktır. Yani eğitim bölgelerinde ilkokul ve ortaokul olarak belirlenen okulla-ra kayıt sistemi sadece ilkokullara yeni kayıt olacak 1. sınıflar ile ortaokullarda 5. sınıf öğrencilerinin tamamı için e-okul sisteminden yapılacaktır. Eğitim öğretime başlamış olan imam hatip ortaokulları varsa bu okullara devam etmek isteyen 5. sınıf öğrencilerinin kayıtları velileri tarafından bu okullara yapılacaktır. Dolayısıyla bu çocukların imam hatip ortaokullarına kayıtları yapıldığında e-okul sisteminden kaydının yapıldığı ortaokuldan

EĞİTİM EMRAH DOĞAN32

Page 33: Sıla Dergisi - Sayı2

Seçmeli dersler hangi kademede başlayacak? Kanunda “Ortaokul ve liselerde, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin Hayatı, isteğe bağlı seçmeli ders olarak okutulur” denilmektedir. Diğer seçimlik derslerin adı geçmemektedir. Ancak ortaokul ve lisede seçmeli dersler için geniş bir havuz oluşturulacaktır. Ortaokullarda ve liselerde okuyan tüm öğrencilerimiz seçmeli dersleri ala-bileceklerdir.

Yabancı dil öğretimi hangi sınıfta başlayacak? Yabancı dil öğretimi ilkokul 2. sınıftan başlayacaktır.

Yeni getirilen zorunlu ders olacak mı? Evet olacak. “Oyun ve Fizikî Etkinlikler” ile “İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi” dersi zorunlu dersler ara-sında yer alacaktır.

Kur’an-ı Kerim dersinde kıyafetler nasıl olacak? Sadece ders sırasında olmak üzere imam hatip okullarında kız öğrenciler isterlerse başörtülü bu dersi okuya-bilir. İmam hatip okulları dışındaki okullarda da yine aynı şekilde o derse mahsus olmak üzere başörtülü ders yapılabilecekler.

Her kademede diploma verilecek mi? Her kademede diploma verilmeyecek, sadece 12 yıllık eğitimin sonunda diploma verilecektir.

Ortaokullardan sonra Açık Lise uygulaması olacak mı? Lise eğitimi zorunlu eğitim kapsamına alınmıştır. Ortaokulu bitiren öğrenciler 2012 – 2013 öğretim yılından iti-baren liselere devam etmek zorundadırlar. Lise eğitimine devam mecburi olup devam etmeyenlere mevcut idarî tedbirler uygulanacaktır. Ancak bilindiği gibi yeni düzenleme ile ortaokulu tamamlayanlar veya liseye devam edenler isterlerse zorunlu eğitimlerini yaygın lise öğretiminde (açık lise) tamamlayabileceklerdir.

Tüm öğrencilerimize başarılar diliyoruz…

Ortaokul ara sınıflarından (6, 7 ve 8) imam hatip ortaokullarına geçiş olacak mı? Eylül 2012 tarihi itibariyle uygulanacak olan yeni eğitim sisteminde imam hatip ortaokullarının sadece 5. sınıf-larına öğrencileri alınacaktır. İmam hatip ortaokullarında uygulanacak olan öğretim programlarının (Kuranı Kerim ve Hz. Peygamberin Hayatı gibi) uygulanmasında bütünlüğün sağlanması için bu uygulama gereklidir. Bu nedenle ortaokulların (ilköğretim okullarının) ara sınıflarında okuyan öğrencilerin imam hatip ortaokullarına geçişi mümkün değildir.

8. sınıf öğrencileri liselere nasıl geçecek?8. sınıfta okuyan öğrencilerden Seviye Belirleme Sınavı (SBS) ve özel yetenek sınavı sonuçlarına göre öğrenci

alan ortaöğretim kurumlarından herhangi birine yerleşemeyen öğrenciler ile bu sınava katılmayan öğrencilerin tamamının ilçe yöneticilerinin koordinasyon ve takibi sonucunda tercihleri ve kapasite imkanları çerçevesinde genel liselere, imam hatip liselerine ve mesleki ve teknik liselere kayıt yaptırmaları sağlanacak ve bu e-okul siste-minden takip edilecektir.

Liselerden üniversitelere geçiş nasıl olacak? Bu konuda ilerleyen zamanda köklü değişiklikler yapılması beklenmekle birlikte kısa vadade bir değişiklikten söz edilmemektedir. Mevcut sistem uygulanmaya devam edecektir.

EMRAH DOĞAN EĞİTİM33

Page 34: Sıla Dergisi - Sayı2

Mihmândâr-ı Resûlullah: EBÛ EYYÛB-EL ENSÂRÎ

En güzel günleri başlatacak olan büyük hicret [göç] bitmek üzeredir. Allahın emriyle Mekke’den ayrılan sevgili Pey-gamberimiz, Medîne’ye girdiler. Bütün Müslüman kabîleler, Resûlullah efendimizi misâfir etmek için yarışıyorlardı. Neccâroğullarının reisi Hz. Ebû Eyyûb da, bütün akrabâlarını toplamış; Resûlullahı karşılamaya çıkmıştı. Bütün Me-dîneli Müslümanlar gibi, o da iki cihânın efendisi Resûlullah efendimizi ağırlamak ateşiyle yanmaktadır. Zaman zaman, Resûlullah efendimizin devesi Kusvâ’nın yularını yakalıyanlar, “Buyurunuz yâ Resûlallah! Anamız, babamız, canımız, herşeyimiz; sizin yolunuza fedâ olsun!” diyerek, kendi evlerine götürmek istiyorlardı. Fakat Kâinâtın efendisi, kimsenin gücenmesini arzû etmiyorlardı. Kusvâ’yı işâret ederek buyurdular ki: - Devemin yularını bırakınız! Kimin evinin önünde çökerse, orada misâfir olurum! Gerçekten o mes’ûd Deve de, sanki vazîfesini biliyormuş gibi hareket ediyordu. Yorgunluğuna rağmen, yavaş ve asîl hareketlerle, epeyce dolaştı. Sonunda, iki yetîme ait, boş bir arsa üzerinde durdu. Ağır ağır yere çöktü. Resûlullah efendimiz devesinden inmediler. Hayvan tekrar ayağa kalktı, yürümeye başladı. Eski yere çöktü, bir daha kalkmadı ve tatlı tatlı homurdanmaya başladı.Bunun üzerine sevgili Peygamberimiz, Kusvâ’nın üzerinden inip buyurdular ki: - İnşâallah yerimiz burasıdır. Burası kimindir?- Yâ Resûlallah! Amr oğulları Süheyl ve Sehl’indir.- Akrabâlarımızdan hangisinin evi buraya daha yakındır?Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri sevinçle cevap verdi: - Buyurunuz yâ Resûlallah! Buyurunuz ki fakîr evimiz, varlığınızla şeref kazansın. İşte hemen şuracıkta.Sonra da ilâve etti: - Yâ Resûlallah! Bana müsâade ederseniz, devenin üzerindekileri oraya taşıyayım. Bundan sonra da devenin üzerindeki Resûlullah efendimizin eşyalarını indirdi.Peygamber efendimizin mübârek anne tarafları, aslen Medîneli ve Neccâroğulları kabîlesine mensup idiler. Bu yüzden, akrabâydılar. Eşyalar hemen, evin alt katına taşındı. Böylece onüç yıllık çileli, işkencelerle dolu Mekke günleri bitmiş, huzurlu günler, güzel haftalar, nûrlu aylar, ihlâslı yıllar, büyük asırlar başlamıştı.Peygamberimizin devesi Kusvâ’nın ilk çöktüğü yerde Mescid-i Nebî inşâ edilinceye kadar ağırlama ve evinde bulundur-ma şerefi bu mübârek zâta nasîb oldu. Hz. Ebû Eyyûb’un ev sahipliği kusûrsuz; fakat kendisi huzursuzdu. Çünkü Efendimiz, alt katta oturmayı tercih etmiş-lerdi. Kendisinin üst katta oturması, Ebû Eyyûb hazretlerini ziyâdesiyle rahatsız ediyordu. Hele bir akşam, toprak tavana su dökülünce, ne yapacağını bilemedi. Örtündükleri tek yorganla suyu kuruladı. Aşağı damlamasına, mâni oldu. Sabaha kadar, gözlerine uyku girmedi.Ertesi gün onu üzüntülü gören Allahü teâlânın Resûlü, sebebini sordular. O zaman dertli Sahâbî ricada bulundu: - Yâ Resûlallah, merhamet buyurunuz! Lütfen, kerem edin, yukarı kata teşrîf edin! Siz aşağı katta bulunurken, bizim yukarıda uyumamız mümkün müdür?İki cihân güneşi Efendimiz, bu hassas ve ince kalbi kıramaz idi. Yukarı kata taşınmayı kabûl ettiler. Böylece başlayan sevgili Peygamberimizin bereketli misâfirlikleri ve Hz. Ebû Eyyûb’un mihmândârlığı, ev sahipliği; Mescid-i Nebî yapı-lana kadar yedi ay kadar devam etti.Hayber gazâsından dönerken, Ebû Eyyûb hazretleri gece Resûlullah efendimizin çadırını beklemişti. Bunu gören Resû-lullah efendimiz, onun için şöyle duâ etti: - Yâ Rabbî! Beni koruyarak gecelediği gibi, sen de Ebû Eyyûb’u koru.Resûlullah efendimiz bir kuşluk vakti, Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk ve Hz. Ömer-ül Fârûk ile beraber Ebû Eyyûb-i Ensârî hazretlerinin evine gittiler. Bahçede çalışmakta olan Ebû Eyyûb-i Ensârî hazretleri, Resûlullahın mübârek sesini işitip koşarak eve geldi.

HAYAT’ÜS SAHABE MAHMUT ALTIN34

Page 35: Sıla Dergisi - Sayı2

“Hoş geldiniz, yâ Resûlallah! Arkadaşlarınızla beraber safâ geldiniz” diyerek karşıladı. Bahçede çalıştığını beyân edip, hurma ağacından bir salkım kopararak geldi. Salkımda üç çeşit hurma vardı. Resûlullah efendimiz buyurdu ki: - Yâ Ebâ Eyyûb! Bu salkımdaki kuru hurmaları ayır!- Yâ Resûlallah! Emir sizindir. Ancak, size hayvan kesip, et ikrâm edeceğim. - Eğer hayvan keseceksen, sütlü hayvan kesme! Ebû Eyyûb-i Ensârî oğlak kesip, hanımı Ümmü Eyyûb da yarısını söğüş yaptı, diğer yarısını da kızarttı. Sıcak bir ekmek hazırladı. Etleri ekmeğin üzerine koyarak sofrayı hazırladı. Sonra Ebû Eyyûb-i Ensârî hazretleri, “Yâ Resûlallah, buyurunuz” dedi. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz buyurdu ki: - Yâ Ebâ Eyyûb! Bu ekmek ile etten bir parça da kızım Fâtıma’ya götür. Çünkü ben biliyorum ki; epey zamandan beri Fâtıma bu yemeği yememiştir. Emir yerine getirilip, sofra kalktıktan sonra, Peygamberimiz, “Bütün bu ni’metler, ekmek, et, hurma, ne güzel. Bu ni’metler şükür ister” buyurup ağladılar. Sonra buyurdular ki: - Nefsim, yed-i kudretinde olan Allahü teâlâya yemîn ederim ki, bu ni’metler yüzünden, yarın kıyâmet gününde siz suâl olunacaksınız. Ancak, sağlığınızda elinize geçen ni’metleri yemeğe başlarken “Bismillah”, doyduğunuz zaman da “Elhamdülillah” diyerek cenâb-ı Hakka şükür ve duâ ediniz. Zîrâ, cenâb-ı Hakkın verdiği rızık, sebeple, size kifâyet eder. Ebû Eyyûb-i Ensârî Peygamberimiz için, hergün bir sofra hazırlamak âdetiydi. Bu izzet ve ikrâmıyla derecesi çok yük-seldi. Hicretten 52 yıl sonra, İstanbul üzerine; İslâm seferi açıldı. Mısır’dan, Şam’dan, Arabistan’ın her yerinden; ayrı ordular geldi. Çünkü, Resûl-i ekrem efendimiz buyurmuşlardı ki: (İstanbul elbette fetholunacaktır! Onu fetheden emîr, ne güzel emîr; fetheden asker, ne güzel askerdir.) İşte bu methedilen, övülen askerler arasına katılmak arzûsuyla Müslümanlar, akın akın İstanbul fethine koştular. O sıra-da, Hz. Ebû Eyyûb rahatsızdı. Fakat cihâd haberlerini duyduğunda, heyecanla doğruldu. Hele İstanbul gazâsını işitince, gözleri parladı. Hazırlıklara başladı. Yakınları dediler ki: - Yâ Ebâ Eyyûb! 70 yaşını geçtin. Üstelik hastasın. Bu sefer ise, uzun ve tehlikelidir.Hz. Eyyûb’un cevabı tereddütsüz ve kesin oldu: - Cihâd ve gazâyı terketmek, daha tehlikelidir. Sevgili Peygamberimizin Medîne’ye gelişlerinden yarım asır sonra, sevgili arkadaşları da İstanbul önlerine geldiler. Kalın surlar dibinde Ebû Eyyûb hazretleri, vefât etmek üzeredir. Güçlükle konuşmaktadır: - Mücâhidlere selâm söyleyiniz. Onlara Resûl-i Kibriya Efendimizden duyduğum şu mübârek sözleri bildiriniz: “Her kim, Allaha şerîk koşmadan, rûhunu teslim ederse; cenâbı Hak da onu, Cennetine koyar.” Etrafındaki gâzi ve askerler, gizli gizli ağlıyorlardı. Ak sakallı gâzi, son bir gayretle şunları fısıldadı: - Sizlere vasiyetim olsun: Öldükten sonra cesedimi, burada bırakmayın! Gâzilerin girebildikleri, en uzak yere götürün! Bizans topraklarının, İstanbul’a en yakın noktasına defnedin. Zîrâ Peygamber efendimiz; “Kostantiniyye’de kalenin yanında bir racül-i sâlih defnolunacaktır” buyurmuştu.Ertesi gün büyük Sahâbî, şehâdet kelimeleri arasında temiz rûhunu, yüce Allaha teslim etti. Sevgili Resûlullaha kavuştu. Vasiyeti aynen yerine getirildi... Hz. Ebû Eyyûb Akabe’de, Allah Resûlünün ellerini tutarak, Bî’at etti. İslâmiyetle şereflendi. Medîne’ye döndüğü zaman bütün ailesi ve kabîlesi Müslüman oldular.Başta Bedir ve Uhud olmak üzere, bütün savaşlara katıldı. Ebû Eyyûb hazretlerinin bildirdiği bir Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Kıyâmet günü Eshâbımdan herbiri, kabirlerinden kalkarken, vefât ettiği memleketin bütün mü’minlerinin önüne dü-şerek ve onlara nûr ve ışık saçarak, onları Arasat meydanına götürür.) Hz. Ebû Eyyûb, yedi ay Allahü teâlânın Resûlüne ev sahipliği yaptı. Vefâtından sonra ise, İstanbul’un sahipliğini yap-maktadır. Ne mutlu bizlere... Osmanlı devrinde ve günümüzde Hacı adayları, önce Ebû Eyyûb (Sultan) türbesini ziyâret ederler; sonra Mukaddes topraklara giderler...Siz de çok sıkıldığınız zaman, orayı ziyâret ederek duâ ediniz…

MAHMUT ALTIN HAYAT’ÜS SAHABE35

Page 36: Sıla Dergisi - Sayı2

Âdem Aleyhisselam’ın Toprağının Yeryüzünden Alınması

“ve (Allah) Âdem’e isimlerin hepsini öğretti” (Sureyi Bakara:31)

Veheb bin Münebbih Hazretleri buyurdular: Allahü Teâlâ Hazretleri, Âdem (a.s)’ı yaratmayı murad ettiği zaman, yeryüzüne vahyetti yani yeryü-züne anlattı ve ona ilham etti.- “Ben senden halife kılacağım, onlardan kim bana itaat ederse onu Cennetime koyarım ve onlardan kim bana asi olursa onu da Cehenneme koyarım” dedi.

Yeryüzü (toprak):- “Benden bir varlık yaratacaksın da o da Cehennemlik mi olacak?” diye sordu.

Allahü Teâlâ Hazretleri:- “Evet!” dedi. Yeryüzü (arz) ağlamaya başladı. Toprağın ağlamasından, kendisinden kıyamete kadar akacak olan pınarlar fışkırdı. Allahü Teâlâ Hazretleri, yeryüzünün dört zaviyesinden toprağın siyahından, beyazından, kırmızısın-dan, güzelinden, çirkin ve kötüsünden, kolayından, zorundan, dağından ve ovasından kendisine bir avuç toprak getirmesi için Cebrail (a.s)’ı yeryüzüne gönderdi.

Cebrail (a.s) yeryüzünden toprak almak için geldiğinde, toprak şöyle yalvardı:- “Benden toprak alman için gönderen Allah’ın aşkına, benden bir şey alma” diye yakardı. “Çünkü Sultana yaklaşmakta birçok menfaatler olduğu gibi, büyük bir tehlike de vardır. ‘Babacığım! Sayısız menfaatler oradadır. Ve eğer huzur istersen kenarı uzlete çekil.’ denildiği gibi” Cebrail (a.s), ondan bir şey alamadan mekânına geri döndü.- “Yeryüzü senin büyük adına yemin ederek bana yalvardı. Bunun üzerine ondan bir şeyi almayı kerih (çirkin ve kötü) gördüm.” dedi. Allahü Teâlâ Hazretleri Mikail (a.s)’ı gönderdi. Mikail (a.s) yeryüzüne indi. Yeryüzü Cebrail (a.s)’a dediğinin aynısını söyledi. Mikail (a.s) bir şey almadan geri döndü ve Cebrail (a.s)’ın söylediğinin aynısını söyledi.Allahü Teâlâ Hazretleri İsrafil (a.s)’ı gönderdi, İsrafil (a.s) da bir şey almadan döndü. Cebrail (a.s)’ın dediği gibi mazeret beyan etti.

MANEVİYAT MAHMUT ALTIN36

Page 37: Sıla Dergisi - Sayı2

Allahü Teâlâ Hazretleri ölüm meleğini Azrail (a.s)’ı gönderdi. Azrail (a.s) yeryüzüne geldiğinde, arz (yeryüzü) ona:- “Seni gönderen Allah’ın izzet (ve üstünlüğüne) sığınırım. Bugün benden alacağın bir avuç toprak yarın Cehennemde olacak” dedi. Azrail (a.s):- “Ben de O yüce ve aziz olan Allah’ın bir emrine asi olmaktan ona sığınırım” dedi. Azrail (a.s) yeryüzünün dört köşesinde (açı ve boyutunda) kırk zira kadar bir avuç toprak kapıp aldı. Bundan dolayı topraktan yaratılan insanoğlu, yeryüzünün değişik renklerinden dolayı değişik renk ve va-sıflarda dünyaya gelmektedirler. Onlardan kimi beyaz, siyah, kırmızı, yumuşak ve serttir. Bütün zürriyet bu avuç topraktan oldu. İnsanın bedeninin aslı bu topraktır. İnsan vefat ettiği zaman toprağının alındığı yere defnedilir.

Azrail (a.s) bu toprağı aldıktan sonra göğe yükseldi. Allahü Teâlâ Hazretleri, Azrail (a.s)’a sordu:- “Yeryüzü sana yalvardığında ona rahmet edip acımadın mı?”Azrail (a.s):- “Ya Rabbi! Senin emrin mi üstün, yeryüzünün yalvarması mı?” dedi.

Allahü Teâlâ Hazretleri buyurdular:- “Sen onun evladının ruhlarını kabzetmeye (almaya) elverişlisin” buyurdu.

Ravzatül-ulema’da buyruldu.

Yeryüzü Allahü Teâlâ Hazretlerine şikâyette bulundu :- “Ya Rabbi! (insanın yaratılması için benden alınan toprak ile) ben eksiliyorum” dedi.

Allahü Teâlâ Hazretleri:- “(Senden alınan toprağın) en iyi ve en güzel kokar bir şekilde elbette sana geri iade edeceğim” buyurdu. Onun için cenazelere misk ve güzel kokular sürülmektedir.

(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:1 S:381-382)

MANEVİYAT MAHMUT ALTIN37

Page 38: Sıla Dergisi - Sayı2

3D TELEVİZYON TEKNOLOJİSİ

3D televizyonlardan önce insan gözünün nasıl 3 boyutlu gördüğünü açıklamakla başlamakta fayda olduğunu düşünüyorum. Üç boyutlu görme insan görmesinin en önemli özelliğidir. Hayvanlar aleminde bir çok canlıda üç boyutlu görme yoktur. Her iki gözden beyne gönderilen görüntüler beynimizce tek görüntü haline çevrilerek derinlik hissi ortaya çıkar. Bu sayede derinlik ve cisimler arası mesafe algılaması yapılabilir. Üçüncü boyutu, bilinenin aksine, doğrudan gözler sağlamaz, beyin sağlar. Üçüncü boyut bir algıdır ve bütün algılama işlemleri beyin düzeyinde gerçekleşir. Bu sayede derinlik ve cisimler arasındaki mesafe algılanır.

Üç boyutlu görmenin oluşabilmesi için aynı görüntülerin farklı açılardan her iki gözümüzün aynı noktalarına (görme merkezi) düşmesi gerekir. Bu noktalarda alınan görüntüler beynimize gönderildiğinde beynimiz faklı açılardan alınmış bu iki görüntüyü birleştirerek tek bir görüntü haline getirir. Görüntüler arasında bir miktar farklılık olduğunda gözümüz füzyon ( örtüşme) mekanizmasıyla görüntüleri eşit hale getirebilir. Kalan bir miktar faklılıkta beynimiz tarafından giderilerek üç boyutlu görüntü oluşur.

3D TV (3-Dimensional Television) olarak bilinen 3 boyutlu televizyon,özel yapıdaki gözlükler ile izlenir. 2D görüntüyü sağ ve sol gözümüze farklı iki resim sunarak 3 boyutlu hissi vermeye yarar. 3 boyut aslında beynin 2 boyutlu görüntüyü algılamasıyla oluşmaktadır. 3D teknolojisinde çift lensli kamera veya birbirine dikey iki kame-ranın çektiği görüntüler ekrana yansıtılıyor. Çıplak gözle bakıldığında ekranda birbirine karışmış gibi görünen görüntüler, özel gözlükle bakıldığında üç boyutlu halde ve adeta ekrandan dışarı çıkacakmış gibi görünüyor. 3D görüntü oluşumuna ise en iyi örnek Stereoskoptur. Stereoskop (Şekil-1) , bir cismin birisi biraz daha sağ yanını, diğeri de biraz daha sol yanını gösteren birbirinden çok az farklı iki fotoğrafın görüntülerinin birlikte retina üzerine gelmesini ve asıl cisim gibi üç boyutlu olarak algılanmasını sağlayan optik bir alettir. Birçoğunuza ise şöyle tarif ettiğimde hatırlayacaklardır. Hani hac dönüşü hediye gelirdi bunlardan. 2-3 tane de ayrı kartı olurdu,ve sanki oradaymışsınız hissi verirdi. Özellikle ben çocukluk zamanlarımdan hatırlıyorum.

Şimdi ise SG ve FPR gözlük teknolojilerini açıklamakla devam edelim. SG teknolojisinde bir frekans ile deği-şimli olarak yansıtılan iki ayrı sahneyi gözlüğün iki ayrı camına aynı frekans ile gösteriyor. Active shutter, gözlük-lerde SG (Shutter Glass) şeklinde kullanılıyor. 3D LED - Plazma TV lerde genel olarak kullanılan teknoloji uzun süre boyunca bu oldu. Bu teknolojide ise gözlük batarya ile çalışıyor, göze verilen görüntülerin arasına SG gözlük tarafından 1 adet siyah perde atılıyor. Şöyle açıklayayım, sağ gözlük lensi kapalıyken sol göz, ekranda sol göz için

Şekil-1 Stereoskop

BİLİM VE TEKNOLOJİ YUNUS TUZANE

38

Page 39: Sıla Dergisi - Sayı2

SG tip gözlüklerin göz sağlığına olumsuz etkileri olduğu, fazla elektromanyetik dalga yaydığı, bazı kişilerin baş dönmesi, bulantı gibi sorunlar yaşadığı, özellikle uzun süreli kullanımda rahatsızlıklar verdiği, ağır olduğu vb. durumlar zaman zaman belirtiliyordu. Ayrıca SG gözlük fiyatları yüksek düzeylerde olduğu için kalabalık gruplar ile 3D film izlemek, oyun oynamak vs. çok maliyetli olduğu belirtiliyordu, hatta 3D TV lerin yaygınla-şamamasının başlıca nedeni bu gösteriliyordu.

FPR (Film Patterned Retarder) gözlükler ise polarize teknolojisinin gelişmişliğini kullanıyor. Işık, normalde havada dik bir şekilde her yöne doğru saçılırken, polarize edilmiş ışık dalgaları filtrelendiği için dalgaları sadece bir yöne yönlendirilebiliyor. Gözlüğün sol camına farklı,sağ camına farklı polarize ışık dalgalarını süzebilecek lensler koyuluyor .Sol göz camı boyuna gelen ışık dalgalarını almak için tasarlanmışken, sağ göz camı enine gelen ışık dalgalarını süzüyor. Bu şekilde istenilen gözlük camına istenilen görüntü, dalga boylarını dikkate alınca kolayca aktarıla-biliyor. Tabii ki panelin ışınları polarize verebilmesi için, panelin kendisinde de polarize filtre olması gerekiyor, bu da 3D TV nin yapılma maliyetini ve fiyatını etkiliyor. Fakat Çok basit bir düzenek olduğu için (2 adet pola-rize cam) FPR gözlük fiyatları SG gözlük fiyatlarına göre oldukça ucuz. Ayrıca FPR gözlükler daha hafif. FPR gözlükler sağlık ve rahatlık açısından da açık ara önde yer buluyor, SG gözlüklerde gözlük kullanan kişiler için kullanım rahatsızlığı ve ağırlığı sorunları ortaya çıkıyor.Şekil-3’te iki gözlük de gösterilmiştir. FPR gözlüklerde ise bu rahatsızlığı yaşatmayan, FPR gözlüğün klibeli camı çıkartılıp normal gözlük camının üstüne takılarak kullanılabiliyor. SG gözlükler ile 3D TV yayınının tam karşısında olmak gerekirken , FPR gözlüklerde her açı-dan kolay seyir sağlanabiliyor. Aynı zamanda FPR gözlüklerde şarj ve pil sorunu olmaksızın süreklilik ve kesin-tisiz seyir sağlanırken , SG gözlüklerde Şarj Sorunu dikkat çekiyor.

Şekil-2 SG gözlüklerin çalışma prenbi Şekil- 3 SG ve FPR Gözlükler

verilen görüntüyü görüyor. Çok kısa bir zaman sonra (saliselerle ölçülecek kadar) sol gözlük lensi kapatı-lıyor ve sağ göze, ekrandaki görüntü biraz daha farklılaştığı için başka bir görüntü veriliyor. Bu şekilde sırayla lensler açılıp kapanıyor ve 3D görüntü bu şekilde oluşuyor. Şekil-2 ‘de görsel olarak görebilirsiniz.

BİLİM VE TEKNOLOJİYUNUS TUZANE

39

Page 40: Sıla Dergisi - Sayı2

ÜRGÜPLÜ REFİK BAŞARAN

Bu sayımızda tarih kısmını kitaplarda okutulanlardan farklı bi açıdan ele almak istedim. Kendi tarihimizi;yöremizin tarihindeki önemli birinianlatmak istedim.Ürgüplü Refik Başaran bizim neslimizin fazla bilmediği ama aile büyüklerimizin adını duydugunda tebessüm edeceği bir isim.Refik Başaran kimdir ?

Bir garip ozan. Hemşerim sayılır...Ömrünün sonu kalan müzik tarafından çıkarılan albüm kapağın-da bayram bilge tokel tarafından şöyle anlatılır;

“Ömrünün son üç yılını geçirdiği Anayurt Köyü’ndeki hayatı da günün birinde gerçekten trajik bir sonla noktalanır. Bir yaz günü Ayaş Pazarından yol arkadaşıyla köye dönerken bir pınarın başında biraz mola verir-ler. Bir süre sonra herkes pazar heybeleri sırtında tekrar yola revan olur fakat başaran gitmeyip orda kalır; san-ki ölümle randevusu vardır ve sözünde durmalıdır. Çok geçmeden ölüm bu usta sanatçıyı, daha kırk yaşının henüz başında iken gelir, bulur. Kimse yoktur yanında yöresinde; dağ başında bir yalnız ölümdür onunki. Tam bir garip ölümü. Yunus’un söylediği, ölümü üç günden sonra duyulan gariplerden... Sevenleri, 1947 yılının yazında, gözyaşları içinde Ayaş’da toprağa verirler.

Ömrünü türküler peşinde diyar-ı gurbetlerde tüketen Refik Başaran’ın gurbet hayatı kabirde de sürer. Taki 1977 yılının yazında, tam otuz yıl aradan soma, mezarı kendi köyü olan Taşkınpaşa’ya (damsa) nakledine kadar... böylece adı Ürgüp’le özdeşleşmiş bu değerli sanatçı hep hasretle, gözyaşlarıyla yâd ettiği sılasına, baba yurduna nihayet kavuşur. Ruhu şâd olsun.” İnternette araştırmalarım sonucunda torunun agzından dedesi : Ürgüplü Refik Başaran. Kendisi benim büyük dedem olur. Ürgüp’ün Damsa Köyü’nde otururdu kendisi ancak şöhrete erdikten sonra o zamanın ozanlarının adetince şehir şehir gezmeye başladı. Önceleri düğünler ve şenliklerde sonraları ise TRT radyosunda hem kendi yöresinin hem de geçtiği yörelerin türkülerini ses-lendirmiştir. Soyadı hikayesi de şöyledir: o zamanlar batı müziği çok popülermiş ve hala bir batı hayranlığı hakimmiş. Bir gün Atatürk Refik Başaran’ı dinlemiş ve çok beğenmiş ve türk halk müziğine destek vermek adına başaran soyadını o koymuş. Ayrıca Refik Başaran çok paralar kazanmış çok paralar yemiş ve birçok gayrimeşru ilişkisi de olmuş. Bu yüzden bu gün Refik Başaran’ın birsürü torunları vardır. Çok aşk yaşamıştır ama bir tek damsalı Fadime ile evlenmiştir ki ben onların torunuyum.Bu gün eğer Damsa’ya (ya da yeni adıyla Taşkınpaşa’ya) giderseniz müzesini ve evini görebilirsiniz.

bu sayıdaki tarih kısmının diğerlerinden farklı olmasının nedeni : yöremizi gerçek anlamda tanıtmak istemem Diğer sayıda görüşmek üzere.

TARİH BİLAL REFREF40

Page 41: Sıla Dergisi - Sayı2

TABLOSUS.NO İSİM SOYAD OKUDUĞU ŞEHİR OKUL BÖLÜM KAÇ YIL SINIF 1 Abdulkadir Ağbaş İstanbul Marmara Üni. Edebiyat Öğretmenliği 5 2 2 Adem Ağtaş Ankara Ankara Üni. Siyaset Bil. ve Ulus. İliş. 4 3 3 Adem Ünlü Trabzon KATÜ Kimya 4 2 4 Alaattin Asal Ankara Gazi Üni. sağlık meslek y.o 2 1 5 Ayşegül Yalçın İstanbul Fatih Üni. Matematik 4 3 6 Ali Odabaşı Niğde Niğde Üni. Türkçe Öğretmenliği 4 1 7 Bahtiyar Yücel İstanbul İstanbul Üni. Bilgisayar Programcılığı 2 2 8 Bilal Refref İstanbul İstanbul Üni. Elektrik Elektronik Mühendisliği 4 2 9 Bilal Duğal İstanbul Gedik Üni. Antronörlük 4 1 10 Bilal Habeş Evran İstanbul İstanbul Üni. Kamu Yönetimi 4 5 11 Dilek Azgın İstanbul Boğaziçi Üni. Matematik Öğretmenliği 6 4 12 Emre Ünlü Afyon Afyon kocatepe Ünİ. Biyomedikal 2 1 13 Emine Öztürk Niğde Niğde Üni. Muhasebe ve Vergi 2 2 14 Emrah Doğan İstanbul İstanbul Üni. Tıp Fakültesi Tıp 6 4 15 Eda Aslan Niğde Niğde Üni. Bankacılık ve Sigortacılık 2 1 16 Emre Yüçel Elazığ Elazığ Fırat Üni. Radyo ve Televizyon 4 1 17 Fatma Yalçın İstanbul Yıldız Teknik Üni. İngilizce Öğretmenliği 4 3 18 Fatma Ceran Ankara Gazi Üni. Çalışma Eko.ve Endüs. İliş. 4 3 19 Gülay Tokaç Erzurum Atatürk Üni. Beslenme ve Diyetetik 4 2 20 Hatice Kaplan İstanbul İstanbul Aydın Üni. Okul Öncesi Öğretmenliği 4 2 21 Hakan Derebey Yozgat Bozok Üni. İktisat 4 2 22 Halime Tosun Konya Selçuk Üni. Sosyal Hizmetler 4 1 23 İhsan Aslan İstanbul Marmara Üni Okul Öncesi Öğretmenliği 4 4 24 Kani Tokaç Erzurum Atatürk Üni. Tıp Fakültesi (ingilizce) 6 2 25 Kasım Öztürk Trabzon Karadeniz Teknik Üni. Büro Yönetimi ve Sekreterlik 2 1 26 Kezban Ağbaş Çanakkale 18 Mart Üni. Ziraat Fakültesi 4 1 27 Mustafa Atgın İstanbul Mimar Sinan Üni. Tarih 4 2 28 Mehmet Yılmaz Kayseri Kayseri Erciyes Üni. Sınıf Öğretmenliği 4 1 29 Mehmet Şahan Gümüşhane Gümühane Üni. Makine Mühendisliği 4 3 30 Mesut Asal Bursa Uludağ Üni. Fizik 4 3 31 Mustafa Çüçe İstanbul Marmara Üni. Fen Bilgisi Öğretmenliği 5 2 32 Muzaffer Öztürk Burdur M.Akif Ersoy Üni Elektronik Bölümü 2 1 33 Mehmet Ali Evran Sakarya Sakarya Üni. İnşaat Mühendisliği 4 2 34 Muharrem Yel Elazığ Elazığ Fırat Üni. Enerji Sistemleri Mühendisliği 5 1 35 Nebile Refref İstanbul Marmara Üni. Tekstil Öğretmenliği 4 4 36 Onur Refref İstanbul Marmara Üni. Okul Öncesi Öğretmenliği 4 3 37 Ömer Duğal Isparta Süleyman Demirel Üni. İktisat 4 4 38 Ömer Üstün Açık öğretim Anadolu Üni. İlahiyat 2 1 39 Öznur Çınar İstanbul İstanbul Kültür Üni. Hukuk 4 3 40 Recep Aslan Niğde Niğde Üni. Giyim Üretim Teknolojisi 2 1 41 Ramazan Refref Balıkesir Balıkesir Üni. Coğrafya Bölümü 4 1 42 Selman Asal Niğde Niğde Üni. Tarih 4 2 43 Seyyit Çüçe Konya Konya Selçuk Üni. Bilgisayar programcılıgı 2 1 44 Selman Ağtaş Kayseri Kayseri Erciyes Ünİ. Uçak Motor Gövde 5 1 45 Sümeyye Temurtaş İstanbul Arel Üni. Bankacılık ve Finans 4 2 46 Sevilay Doğan Tekirdağ Namık Kemal Üni Gıda Teknolojisi 2 1 47 Şerife Ağbaş Çanakkale 18 Mart Üni. İlahiyat Fakültesi 5 1 48 Şeküre Üstün Niğde Niğde Üni. Fen Bilgisi Öğretmenliği 4 2 49 Tuğba Gallenkuş Konya Konya Selçuk Üni. Gıda Teknolojisi 2 1 50 Tuncay Derebey Kütahya Dumlupınar Üni. Maden Mühendisliği 4 3 51 Yunus Emre Yatgın İstanbul İstanbul Üni. Makine Mühendisliği 4 1 52 Yunus Tuzane İstanbul İstanbul Üni. Elektrik Elektronik Mühendisliği 4 4 53 Yunus Yücel Çanakkale 18 Mart Üni. Pazarlama 4 1 54 Züleyha Şahan Malatya İnönü Üni. Kamu Yönetimi 4 2 55 Zeynep Yatgın İstanbul Arel Üni. Muhasebe 4 1 56 Zeynep Çankaya İstanbul Süleyman Şah Üni. Siyaset Bil. ve Kamu Yön. (ing) 5 1

İFTİHAR

İFTİHAR TABLOSU41

Page 42: Sıla Dergisi - Sayı2
Page 43: Sıla Dergisi - Sayı2

Dermotoloji ( Cildiye ) Ağız ve Diş Sağlığı

Tıbbi Laboratuar

İç Hastalıkları & Dahiliye

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Kulak - Burun - Boğaz

Kadın Hastalıkları ve Doğum

Acil Servis

Genel Cerrahi

Anestezi

Lazer Epilasyon ve Güzellik

100 Yıl Mah. Barbaros Cad. 43. Sok. No :1 Bağcılar / İstanbul

Telefonla Randevu 212 629 13 76

www.istanbulcerrahitipmerkezi.com

‘‘SAĞLIKTA ZİRVE’’

Page 44: Sıla Dergisi - Sayı2

Uğurmumcu Mah. M Caddesi No: 24-35 Sultangazi/İSTANBUL(Eski Çarşamba Pazar İçi)

YETİŞEN GAZEL ÇEYİZUCUZLUK HALK PAZARI TOPTAN VE PERAKENDE

Her Türlü Nişan Düğün Kına ve Çeyizlik Ürünler Bulunur

Vinaldi Concept : 0212 475 41 45Çeyiz Tuhafiye : 0212 476 28 48

Tül Model Dikim Evi : 0212 476 38 84Cep : 0532 344 89 87

Fuat Yetişen ve Kardeşleri