30
FELSEFESi ve PROBLEMLER editör M. Cüneyt Kaya

İSLAM FELSEFESi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D218949/2013/2013_KAYAM.pdf · İSLAM FELSEFESI: TARİH VE PROBLEMLER "filozof' olarak ortaya çıkan ilk isim olma özelliğini

  • Upload
    others

  • View
    27

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

İSLAM FELSEFESi TARİH ve PROBLEMLER

editör

M. Cüneyt Kaya

Kaya, M. Cı1neyt (ed.)

ISAM Yaı~nlan 152 Ilmi Araştırmalar Dizisi 63

iSLAM FELSEFESi Tarih ve Problemler

tditllr

M. Cı1neyt Kaya

Bu kitap ISAM YOneıim Kurulu'nun 2l.l0.20llıarih

ve 2011/19 saınlı karanyla baSllmısur.

~ Her hakkı mahruzdur.

Birlnd Basım: Ekim 2013

LSBN 978-605-4829.05-7

ISAM Yayıncılık ~~~ ':l~.etleı:.San. ve Ti~.Lıd.Şti. lcawyf~~A!fr~.~~-·~q.-40~4M2 Osko?ar/lsıanbul Tel:·(b;tı6) 474 08,5.b.Eaks:.(0216)4'7+Q8 '74 ,oA~V.iSim~cb~~~ ;)iıg{@i~in.c~m.ır · 1

Sertillka Nq_. ~-~7)1

Pasilik Ofset Lid. Şti . . Cilianglr Mah. Gı1mcin Cad; Nq. 31~ iBahalş Merkezi A Blok Kat. 2, 34Jl0 Haramidere /lsıanbul Cr el: (0212)412 17..7J.. 1seriilika.No. 'ııöi1

Islam Felsefesi: Tarih ve Problemler 1 M. Cüneyt Kaya (ed.). • istanbul : iSA}.<! Yaı,nlan, 2013.

869 s. ; hn.: 24 cm. -(ISMI Yayınlan ; 152. ilmı Aıa$Urmalar Dizisi; 63) Dizin \'e ka)'llakt;a var. ISBN 978-605-4829-05· 7

3 Kİ ND İ: İSLAM DÜNYASININ FELSEFEYLE TANlŞMASI

Mahmut Kaya istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

Hz. Peygamber'in vefatından sonra Arabistan yanmadasının dışında büyük bir coğrafyaya yayılan İslamiyet, kısa denilebilecek bir sürede Mezopotamya, İran ve Kuzey Afrika gibi kadim medeniyet havzalanna kapsayacakbir ci:uıii'İna ge~;.I;i~m toplumu açısından oldukça zorlu geçen bir iç siyasi müc.adeleye rağmen gelişen bu coğrafi genişleme, ekonomik refahın yanı sıra büyük sosyal değişim

,.ve dönüş}i_ml~rç ~~oJ..~Çgt!Ş,g1Jlütün bu geliŞ~eler, doğal oiarakflkrt gelişmeler açısından da önemli sonuçlar doğumiuş; bir yandan dini ilinilere konu olan malzemenin (Kur'an-ı Kerim, Hz. Peygamber'in sünneti ile sahabe ve tabiün nesiinin yorumlan) }~dyi,g_L~ç.i~ xorumlanrnası açısından müslümarılar önemli bir mesafe kat ederken . . -·--·-.·.: ........ , .~ ___ , _ __ _.. _,._ ----.· ~: ... - -··- . diğer yandan da farklı kültürlerle tanışma neticesinde, kendileri için

"yeni" olan sahalada ilgilenrneye başlamı_şl.~!dır.. Emevı:ler döneminde ~---.-....-...... ~ . . " .. :...- · ··-··--·----~?

bireysel meraklada başlayan-,'-aİıcak Abbasiler'in iktidara gelmesi ve Bağdat şehrinin kuruhnasıylaj762) sistemriı31fvaziyetk~

~~ .... ;;;. • . - . .....ı:.---6.,__, . ._ ~~·-· ... .:. -~ =-·- •"" •'

"tercüme hareketi", söz konusu "yeni" ile yani felsefeyle tanışmanın en önei;lfraracT·OiffiuŞtur. İşte Ebü. Yüsuf Ya'küh el-Kindf, altın çağını yaşamakta olan Abbasller'in, bilim ve düşünce hareketlerinin en yoğun olarak devam ettiği bir dönernde İslam toplumunda

91

İSLAM FELSEFESI: TARİH VE PROBLEMLER

"filozof' olarak ortaya çıkan ilk isim olma özelliğini taşımaktadır. ~-,---------~-----

Yazdığı ve tercüme edilmesini sağladığı çok sayıdaki eserle o, he·m müslü:ffiarılann "felsefe"yle taruşmas~ sağlamış hem de gününün ilmi ve fikri taruşmalanna felsefenin ne kadar önemli ufuklar sağladığını göstermiştir. Fa ra br ve İbn Sına gibi sistem kurucu büyük isimler, Kindf'rıin ismini gölgelemiş olsa da bugün kendisi{ıe "İslam felsefesi" dediğimiz o -~ngln..gekneğin başlatıcısının &indt. bl~gtCta'iffi'fbir gerçektir.

Hayatı ve Eserleri

ilim ve kültür tarihi niteliğincieki kaynaklarda Kindi'ye dair verilen sınırlı bilgiler, onun hayatını ancak ana hatlanyla tespit edebilmernize imkan tanımaktadır. Tam adı Ebu YüsufYa'küb b. İshak b. Sabbah el-Kindf'dir ve "Kindf" nisbesi, güney Arabistan'ın Kinde bölgesinin yönetimini uzun süre ellerinde bulundurduktan sonra Küfe'ye yerleşen atalanndan gelmektedir. Beşinci göb~kten dedesi olan Eş'as b. Kays'ın (ö. 642) Kinde meliki iken hicretin onuncu yılında (63 1) altmış kişilik bir heyetle Medine'ye gelerek Hz. Peygamber'in huzurunda İslam'ı kabul ettiği, Hz. Ebü Bekir döneminde de halifenin onu, kendi kız kardeşiyle evlendirdiği bilinmektedir. Kindi ailesinin fertleri, hem Emevi hem de Abbasi hilafetinde önemli görevlerde bulunmuş, Kindf'nin babası İshak da yıllarca Küfe valiliği yapmıştır

Kindi'rıin doğum yeri ve tarihi tam olarak bilinrnese d~ rrıilaçli \IX. yüzyılın haslannda Küfe veva Basra'da aogaugu soyıeneoııır

~~ ........ Kindf'rıin çocukluk ve ilk gençlik yıllannı geçirdiği dönemde söz konusu şehirler, tedvin hareketi ve fikri faa1iyetler açısından önemli merkezlerdi: Dini ilimierin muhtelif daUanna dair yoğun_ç'![şmalar

yanında bu iki şehirde başlayıp kurumlaşan }lÜ (~ahiv) okulliDlile kelamın Mu'tezile elinde şekillerıişi buna örnek olarak verilebilir. Bu ilmi ortamdan büyük ölçüde istifade ettiği anlaşılan Kindf'~ hayatının geri kalarıını ise Ortaçağ'ın en bü~k ili.mY.~ klll®.meı:kez.i q_lan Bağdat'ta geçiraıgı oııınmekteaır. tialife Me'mün'a (slt. 813·

.. e:33) ithat ettiği bir eseri (Risate ile'l-Me'man fi'l-ille ve'l-ma'lul), onun Me'mün döneminde halifenin nezdinde saygın bir yere sahip olduğu kanaatini uyandırsa da günümüze gelen eserleri, onun esas şöhretini Halife Mu'tasım (slt. 833-842) döneminde kazandığını göstermektedir. Metatızık alanınaakl en önemli eseri flk felsefe Üzeline'yi Mu'taS!ffi'a

92

KİND[: ISLAM DÜNYASININ FELSEFEYLE TANIŞMASI

ithaf eden Kindt'nin. Sehzade Ahmed'in hocası ve yakın dostu olduğu, pek çok risalesini Ahmed'in isteği üzerine ve ona ithafen kaleme almış olması, filozofun saray nezdindeki saygınlığını göstermektedir.

Me'mün, Mu'tasım ve Vasık dönemlerinde haliEelerin yakın ilgi ve desteğini gören, ayru zamanda bir astronom ve astrolog olarak sarayda müneccimlik görevini de üstlenen Kindi'nin bu saygın konumunun Halife Mütevekkil'in iktidara gelmesiyle birlikte (slt. 84 7 -861) değiştiği anlaşılmal<tadır. Kendisinden öneekı üç naııte aöneminde sürdürülen Mu'tezile yanlısı politikayı bırakıp Ehl-i sünnet anlayışını destekleyen Mütevekkil döneminde Kindi, bir Mu'tezile ketarncısı olmamasına

rağmen, iktidarla olan yakın ilişkisi ve Mu'tezile gibi akla öncelik ' - tanıyan ve ıs~m topıumunaa lll< aeıa~·ıeıseıe .. denilen· bir bilgi ve düşünce türünün temsilcisi olması sebebıyıe gözaen aüşmüş ve geri kalan hayatını saraydan uzak bir şekilde geçirmiş tir. 1

Doğum tarihi gibi ölüm tarihi de kesin olarak bilinmeyen, ancak yaklaşık 252/866 yılında vefat ettiği anlaşılan Killdl'nin İslam ilim, düşünce ve kültür tarihindeki yerini Ebü Süleyman es-Sicistani şöyle ifade etmektedir:

Araplar'a ait ilimlerdeki derinliğinden; nahiv, şiir, astroloji, up, çeşitli bilgi ve sanat dallanndaki üstün başansından başka felsefe, matematik ve bunlara iliskin alanlarda müşlümanlardan ilk yet~erı .odtıL Oyle ki, bu kadar bilgiyi bir inşanın elde etmesi az görülmüştür-o Eserlerinin lis­tesi bir tomar kağıt tutmaktadır. Me'mün döneminde Kindi'den önce, çoğunluğu hıristiyan olan ünlüler varsa da İslam toplumunda bu yolu ilk açan odur. Sonraki müslümanlar da onu takiR. ~tıniştir.~

islam feTsefe geleneğini başlatan bir şahsiyet olması sebebiyle Kindi'nin. felsefenin bütün şubeleri~ilgi duyduğu ve m~tafizik, fizik, matematils,_gp_,~J.IQUQ~,_~me~r.q!f>.ii,_Q2!iJ<-'-ilaJ::ı_!y_ah_~"blak, siyaset,·psikoloji, kirı!YJ! •• diy~ektik.,.ast.h_Q!gji,._kehanet gibi o dönemde felsefenin kapsamında olan neredeyse her alana d-;_ir, s~yıs~ bulan zengin bir külliyat vücuda getirdiği görülmektedir. B5yı"ebir külliyatın oluşturulmasıncj.a ibnü'n-Nedim'in isimlerini verdiği ve Fars kökenli olduklan anlaşılan beş varrak ve katibin de Kind!:Y_e yardımcı

ı Kindt'nin hayatı hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Kaya, Kindr: Felseft Risaleler, s. 3-16; Adarnson, Al-Kindf, s. 4-6.

2 Sicistanf, Müııtelıabü Sıvani'l-lıihme, s. 113.

93

iSLAM FELSEFESi: TARIH VE PROBLEMLER

olduğu söylenebilir. 3 Pek çoğu ne yazık ki kayıp olan bu eserlerden özellikle metafizik ve fiziğe dair olanlarm çoğunun, İstanbul'da bulunan (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, m. 4832) tek bir yazma nüsha vasıtasıyla günümüze ulaşabilrniş olması da dikkat çek:i.cidfr. Günümüze gelen eserleri arasında en hacimlist sadece dört kısımdan oluşan birinci bölümüne sahip olduğumuz flk Felsefe Uzeline'dir. Eser. Kindi'nin felsefe anlayışı, "Gercek Bir" olarak Taİıiı. tasavvıını vP Tann-alem ilişkisine dair görüşlerini tespit noktasında önemli ipuçlan vermektedir. Tercüme hareketiniri bütün canlılığıyla devam ettiği ve Arapça'nın bir felsefe ve ilim dili olma yolunda ciddi adımlar attığı bir dönemde yaşayan Kirıdi'nin Taıifler Üztı._ine isimli çalışması, ihtiva ettiği 100 terimle bir felsefe ıugatçesı nuvıyetındedır ve alanında bk ilk olma-'" ozeıtıgı.nı naızdır. 1 ann'nın birliği ve alemin sonluluğu meselesirıi üç risalesinde (Alemin Sonlulugu Üzeıine. Sons.ıızluk üzeline ve Allalı'ın _ )irliği ve Aleının .::ıg~u~ıııgy._ uzenn.~)._müstakil olarak ele alan Kindi, ı ann ue atem arasınaa1<1 sebeplll ık ilişkisini Gerçek ve Mecliz:J Etkin _ .P~eıin~~e _Göklenn 1\_!!~n·a .::ı_!fg~ ve ıt~q_t l:dişi Uzeıine~e, ay üstü atemın ay am aleme etkılerini ise_Otu.s ve BozulıısuıiYalıın Etkin Sebebi._ üzeline'de incelemiştir. Psikolojiye dair Antik-Helenistik dünyadan intikal eden meseleleri_,Çisinısiz CevJıerkr J)zeıine. Nefis Üzeıine. Uvku ve Rüyamıı Mahiyeti Uzeıiııe ıtibi müstakil risalP.lP.rnP ele alan Kindi'nin Akıl Uzeıine adlı eseri. Islam felsefe Q'elenei!inin ~nmaki dönemlerinde önemli bir tartışma konusu olacak aklın bilgi elde etme süreelerine dair ilk çalışmadır. isıarn dünyasına aktanlan Aristoteles külliyaiiil"ın matııyetine dair yapılacak bir araştırmada ilk başvurulacak eserlerden birisi, Kirıdi'nin Aıistoteles'iıı Kitavlanıım Savm Tl7f.ıinP. i~im li risalesidir. Risale, Kindl'nin telsere anlayışı, din-felsefe iliskisini acıklama tarzına dair de ço·K Kıymetil bılgıler ıçerınektedir. Stoacı ahiakın izlerini taşıyan Qzıı~~yü Yen~ıı!!J_Ç9:r~leıi jse islam ahlak düşüncesinde felseft ahlak rumnun en seçKın orneKtennden birini oluşturmaktadır. 4

3 İbnü'n-Nedün, el-Fihıist, s. 320.

4 Klasik kaynaklarda Kindi'ye atfedilen eserlerin listesi ve bunlardan yayınlanan ve tercüme edilenlerin bilgisi için bk. Kaya, Kindi: Felseft Risaleler, s. 63-115. . . Kinelfnin eserlerinin iki temel neşri bulunmaktadır: ilk olarak Alıdülhadi Ebü Rfde, Kindfnin felsefeyle ilgili olan on dön risalesini 1950 yılında Kahire'de neşretmiş, iki yıl sonra da (1953) tabiat ilimleriyle alakab on bir risalesini ikinci cilt olarak yayınlamışor. Roshdi Rashed vejeanjolivet ise 1997 ~e 1998 yıllannda Kindt'nin metafizil< ve kozmolojiye dair eserleriyle optil< ve ~

94

KİNDT : İSLAM DÜNYASININ FELSEFEYLE TANlŞMASI

K.indi'nin, İslam felsefesine olan· katkısı sadece telif ettiği eserlerle sınırlı değildir:-Yunanca ve Süryanfce bilip bilmediği kesin değilse de bir dereceye kadar anladığı söylenebilir. Ancak bu dillerden tercüme yapmadığı gayet açıktır. Kindf'nin, İslam felsefesinin dil, üslüp, tenninoloji ve problem açısından gelişiminde çok önemli etkilerde bulunduğunda kuşku yoktur. Yaklaşık miladi VIII. yüzyılın ortalannda başlayan Yunanca'dan (çoğu zaman Süryilnfce ve kısmen Pehlevfce aracılığıyla) Arapça'ya tercüme hareketi, Kindf'ye kadar olan süreçte ilk ürünlerini vermiştir. Genellikle siyasi ve teolojik kaygılann eşlik ettiği bu tercümeler ba~i:larnında İbnü'l-Mukaffa'ın (ö. 139/757), Pornhvrv'nin Isae-oe-e'si ile Aristoteles'in Katef!oriler, Yorum Üzerine ~e Biıiııci Analit:ı]if(ını (I.Tye kadar) tercüme ettiğ[·­ya da yerıiden iladelenctırctıgı, bunun yanı sıra Aristoteles'in Fizik ve T opikler adlı eserlerinin de yine bu dönemde tercüme edildfgi' bllınmeı<reaır. K.ınaı ve çagaaşı nuneyn o. ı:;,uak'la (ö. 260/873) birlikte tercüme hareketi, hem nicelik hem de nitelik açısından büyük bir gelişme göstermiştir. Kindl'rıin felsefi ilgilerirıin, tercüme edilecek metinlerin seçiminde etkili olduğu ve bu eserleri, etrafındaki mütercirnlere, ücretini kendisi karşılayarak tercüme ettirip bunlan hem dil-üslüp hem de bilimsel olarak kontrol ettiği bilinmektedir. Bu çerçevede Kindr çevresi tarafından Arapça'ya kazandırılan metinler arasında Aristoteles'in Meta{izih'i, Plotinus'un Enneadlar'ının N-VI. bölümlerinin özetlenerek yerıiden ilad.elenctınımesıncı.en ıbaret oıan Esiilacva Aıistıltalis (Aı~toteles'in Teolojisi) ve Prgclus'un Teolojinin_ Unsurlan ad.lı esennın özetıenereK Anstoteıes·e nıspet eaııaıgı eı-

-HayıY,'l-mahz (Sııj,Iyi) bilhassa zikredilmelidır . .J

katoptıiğe dair çalışmalannı iki ayn cilthalinde neşredip Fransızca'ya tercüme etmişlerdir. Kindt'nin felsefeyle ilgili on dön risalesi 1994 yılında tarafımızdan

. Türkçe'ye çevrilmiş, bu çeviri iki risale ile Sicistan.t'nin Kindfye atfettiği hikmedi

sözlerin de dahil edilmesiyle 2002 yılında Kindr: Felsefi Risaleler adıyla yeniden yayıml~ur (bu makale boyunca Kindi'nin eserlerine yapuğımız atıflarda bu tercüme esas alınmıştır). Kindfnirı çoğu felsefeyle ilgili yirmi uç risale ve fragınanı yakın zamanlarda Peter Adamson ve Peter E. Pormann tarafından İngilizce'ye tercüme edilmiştir.

5 Kindr çevresi hakkırıda ayrınuh bilgi için b k. Endress, "The Circle of al-Kindt". Antik-Helenistik dönemden Kindi'ye uzanan süreçte felsefenin geçirdiği tarilir sı1reç ve Kindr'nirı bu süreçteki rol u hakkında bk. Gutas, "Geometry and the Rebirth of Philosophy in Arabic with al-Kindr"; a.rnlf., "Origins in Baghdad".

95

iSLAM FELSEFESi: TARiH VE PROBLEMLER

Tercüme hareketinin içinde yer alan birisi olarak Kindi'nin 1lk Felsefe üzeline'deki şu ifadeleri, onun felsefe anlayışı ve felsefenin tercümeler yoluyla İslam dünyasına a~tarılmasını nasıl değerlendirdiği konusunda önemli unsurlar içermektedir:

Hak bilirliğin gereği olarak bize düşen, hakiki ve ciddi konularda ~en­dilerinden büyük ölçüde yararlandıklanmız şöyle dursun, basit ve kü­çük ölçüde yararlandıklanmızı dahi karalamarnakur. Her ne kadar bazı gerçekleri göremernişlerse de bize intikal eden düşünce ürünleriyle onlar, bizim atamız ve ortağımız sayılırlar. ( ... ) O halde bize gerçeği büyük ölçüde getirenler bi,r yana, onu azıcık olarak ulaştıranlara da şükür borcumuz büyük olmalı.(. .. ) Nereden gelirse gelsin, isterse bize uzak ve karşıt milletlerden gelsin, gerçeğin güzelliğiili benirusernekten ve ona sahip olmaktan utanmarnalıyız. (. .. )6

Yöntem

Kindi, İlk Felsefe üzeıine'nin başlangıç kısmında, farklı varlık alanlannı konu edinen ilim dallannın aynı zamanda tarkiı yöntemler de kullarımak durumunda olduğunu belirtmekte ve yanlış yöntem kullanımının bizi yanlış sonuçlara götüreceği konusunda uyanda bulunmaktadır. İnsana ait algılann duyu ve akıl seklinde iki kaynağı olduğunu ifade eden Kindi, insanın bütün hayvanlarla ortak olduğu duyu algılarına konu olan şeylerin daima maddi ve zamarısal olduğunu; insafra özgü olan akii idra19-n ise til<el olan duYu ;Jgrsina kıyasla

\---tümelleri (varlığın cins ve türlerini) kapsaclığını vurgulamaktadir.=--­Kınarye go re a~r ıaraınn au yu aıgısınaan aynıaıgı en önemlı noKta, zihinde herhangi bir imaj doğurrnamf!_sıdı:c_lira imajlar bütünüyle duyulur ve maddi varlıklara aittir. Halbuki aksiyemlar gibi tümel aklı algılann doğruluğu akıl tarafından herhangi bir duyusal araca başvurmadan zorunlu olarak tasdik edilmekte ve bunlara (mesela "O odur; o, o değildir") dair zihinde asla bir imaj canlanmamaktadır. 7

Bu çerçevede Kindi, herhangi bir ilim dalında araştırma yapaniann öncelikle o ilmin ilgilendiği varlık sahasının temel özelliğini tespit etmeleri ve o varlık alanını bu özelliğe uygun bir yöntemle araştırmalannı tavsiye etmektedir. Fizik gibi değişime konu olan

6 Kındt, tık Felsefe Üzeıine, s. 140-141.

7 Kındi, tık Felsefe üzeıine, s. 144-145.

96

KIND{: iSLAM DÜNYASININ FELSEFEYLE TANIŞMASI

varlıklan inceleyen bir alanda metafizik veya matematik gibi gayri maddi ve dolayısıyla değişmeyen varlıklan araşuran ilim dallannın yöntemlerini kullanmak bizi yanlış sonuçlara götürecektir:

Aynı şekilde hareket edersek _matı:._IJ}~gls. ili~~ıj!!ğ,~_.i'lm~,9,~ği!_,_j?.ı;ı!!.ı;., _ metod.Y.DU--kullanma}wz.-J:ğer matematikte ikna metodunu kullana­cak olursak o konudaki bilgimiz ilmr değil zanni olur. Her bilgi alanını diğerlerinden ayıran kendine özgti bir metot vardır. Araşnrmacılann çoğu neyi, nerede ve nasıl arayacaklanru bilmedikleri için bu konu-

da yanılmışlardır. Baz~.ıl-~?dunu, bazılan analojiyi (emsal),

kimi rivayeti (ahb~ _d!Jyuyu (ôeney), kiini Cl.!!. .~P~t.ınetodunu _

~emiştir. Bazısı da ya araşnrma yöntemine ait bilgisinin kıtlıgtndan ya da gerçeğe ulaşan yoUann çok olmasını arzuladıgtndan

bunlann hepsini kullanmıştır. Bize gelince, her alanda yapılması gere­keni yapmalıyız. Matematik al~da ikna me~o9..u.rı.ll .•. tn~t;ı_ftzikte duyu_ ..

ve analojiyı, tabtat llmının ılk~nnde ~~~:.'?~~~~tt~ ~P~tı.Y~-i?.l?!~ llkeletlııe ait bilgiterd!""iSpiit metodunu kulla~~.~!ı~: ~~şartlara _ri-_. --ayeı:-edersek-amacunıza-ulaşmak-kolayliı:ŞJ.r; 6üniara aykırı ~reket ede­

cek olursak amacımızı gerçekleştirmede hataya düşeriz ve istedigimizi elde etmemiz zorlaşır. 8

Kindrnin eserleri incelendiğinde onun ı:ııaı~matiğe ve matematik bilimlerin ispat yöntemme özel bır önem atıettiği görülmektedir. Özellikle aıemın sonıuıugunu ele aldığı rislHelerinde ·~ın vasıtasız_ olarak idrak ettigı aKSıyorruar aan ~eı-munaaaemann-üveır hareketle goruşunu ıspauamaya çaıışngı ve bu konuda Uklid'in Elementlerisimli eserinde yer verdiği aksiyemlan kullandığı dikkat çekmektedir. 9

Kindt bu yaklaşırnma paralel bir tarzda, Aristoteles'in Kitaplannın Sa~ı üzerine isimli eserinde, Eflatuncu bir tarzda, felsefe öğrenimine

_matematikle baslamak QerekUQıni ileri sürmektedir:

4te tam filozof olmak isteyen kimsenin matematikten sonra okuması gereken Aristoteles'in kitaplan yukanda adlanru saydıklanrruzdan iba­

rettir. Zira bir kimse aritmetik, geometri, astronorni ~e müzikten ibaret olan matematik ilimlerinden yoksun olur ve sonra da bu kitaplan ha­yan boyunca kullanmaya kalkarsa bunlardaki hiçbir bilgiyi tam olarak elde edemez; ezberlese dahi onun bu yöndeki çabası ve kazancı sadece

s Kindi, nh Felsefe Ozerine, s. 147-148.

9 Mesela bk. Kindi, nh Felsefe Ozeıine, s. 149; a.mlf., Allah'ın Birliği ve Alemin Sonlulugu Ozeıine, s. 208.

97

İSLAM FELSEFESi: TAR1H VE PROBLEMLER

bilgi aktarma (ıivayet) düzeyinde kalır. Matematik bilgisinden yoksun olan kimse bu kitaplardaki bilgilerin kılnhüne asla vakıf olamaz.(. .. )10

Kindi'nin matematik ilimlere ve matematik yönteme yönelik ilgi ve vurgusunun arkasında, döneminde özellikle kelam alanında süregiden ve kesinlikten uzak ''cedel" önterni sebebiyle netice alınam.ayan problemlere (Kindi açısın an özellikle Tanrı'nın varlığı, birliği ve O'nun alemle olan ilişkisi) matematiğin kesin aksiyarnlara dayanan yöntemini kullanarak felsefenin çare olabileceği fikrinin yamğı düşünülebilir. Kindr'nin bu konuda Öklid'in Elementler'i kadar, Batlamyus'un Almagest'inden (el-Mecisti) de etkilendiği anlaşılmaktadır .

. Almagest'in girişinde duyu algısına konu olmadığından teoloji ve metafiziği, sürekli değişen maddeyi kendisine konu ettiği için fiziği güvenilmez bulan Batlamyus, kesin ve sarsılmaz bilginin ancak matematikle mümkün olduğunu söylemektedir. 11 Batlamyus'un bu eserini esas alarak kaleme aldığı Fi's-sına'ati'l-uzma adlı kitabında Kindi, Batlamyus kadar kesin bir şekilde olmasa da, mat~matik ilimlerin metafizik ve fizik arasındaki konumuna dikkat çekmekte ve matematik yöntemin kesinliğini vurgıılamaktadır:

(. .. ) Öyleyse bu matematik ilimlerin (et-te'alfm) fizik ve metafizik ara­sında yer alın;ıc;ı Perektisn acıktrr-. Cunkıl fiziğe konu olan ş~ylerin

(tabr'i) idraki icin duyuya, metafiziğe k0!1JLO.l~Jl~Y.l~.rlı:ıJ!L®.9_~ Için ise aRta ve anlayışa \JffilfrrthTiyaç vardır. Ara levsaı) $m olan mate­

matik il1İiiiere konu olan'şeylerui iiffat<fiSefie'm duyu ile hemde duyu dışında alo.l ile mumkılndür. (. .. ) İşte bu sebeple biz ma tema til< ilimler sınıfını, diğer iki ilim sınıfına kıyasla One aldık. Aynı şekilde bize göre fiziğe konu olan şeyler, maddenin (unsur) aloşkanlığı (seyelan) ve çok hızlı bir şekilde değişmesi sebebiyle kuşatılabilir de~dir. Zira mad­de her an başka bir şey[ e dönılşmekte]dir. Metafiziğe konu olan şeyler ise onlan kuşatabilecek bir bilgiyle algılanabilir değildir. Çunkıl bunlar içinde duyulara konu olan bir şey bulunmadığı gibi, duyulura yakın bir şey de yoktur; bilakis bunlar duyulurlardan tümüyle farklıdır. Biz .bu hususu, Fi'l-felsefeti'l-iild ed-dahile adlı eserimizde açıkladık. Var olan (mevciid), O'nun fiillerinden ibarettir ki, bunlar dolayısıyla şaru yüce

lO Kindr, Aıistoteles'in Kitaplannın Sayısı Ozeıine, s. 266. Kaynaklar Kindi'nin Risdle ft ennelıii la tıindlü '!-felsefe illa bi-i.lmi'r-ıiydziyyat (Matematik Bilmeden Felsefe Elde Edilemez) adlı bir risalesinin olduğunu da kaydetmektedir.

ll Toomer, Ptolemy's Almagest, s. 6.

98

KİNDİ: İSLAM DÜNYASININ FELSEFEYLE TANIŞMASI

olan O'nu bilmek gerekli olmuş ve insanlarm akıllan O'nu[n varlığı­nı] kabÜl konusunda boyun eğmiştir. Matematik ilim sınıfına gelince, onun idrak edilme yolu, haklannda hiç şüphe bulunmayan geometrik ve aritmetik kanıtlarnalann ortaya koyduğu hakilti yöntemlerdir. 12

Kindi'nin aksiyarnlara dayalı matematik yöntem dışında en sık başvurduğu yöntemlerden birisi, fıkıh ve kelam geleneklerinde de sıkça kullanılan ve kıyas-ı lıulf adı da verilen -~'imkansıza indirgenı.~ yöntemidir. Bu yöntemde iki önermeden birinin doğruluğu, diğerinin yanlışlığının kanıtlanması suretiyle ortaya konmaktadır. · Karşıt

önermerıin yanlışlığı kanıtlamrken hatıra gelebilecek bütün iddia ve ihtimaller tüketilineeye kadar işleme devam edilir. Bu yöntemin güzel bir ömeğirıi;'fundf, nk Felsefe Üzeıin(de bir ~vm~k@ndisin_in seb~bi. olu o o lamavacağını incelerken ortava koymaktadır. Kindi'ye göre "bir varlığın kendisi" deyimiyle ilgili dört ihtimalden söz edilebilir: a) Varlık vardır, var olan yoktur. b) Varlık yoktur, var olan vardır. c) Varlık yoktur, var olan da yoktur. d) Varlık vardır; var olan da vardır. Her bir ihtimali ayrı ayrı ele alıp, doğuracaklan çelişkili sonuçlara dikl<at çeken Kindf, neticede bir şeyin kendi varlığı için sebep olmasının imkansızlığını ispatlamaktadır. 13 --'"'

Metafizik ve Kozmo[oji

Kindf, felsefeyi insan ürünü olan sanatların ya da disiplinlerin değer ve mertebe bakımından en üstünü olarak görmekte ve onu "İnsanın gücü ölçüsünde var olanların hakil<atirıi bilmesidir" şeklinde tanımlamaktadır. .Kindi'ye göre var olarıların hakikatini bilmek söz konusu olduğunda sebep-sebepli ilişlQ~i.Q.cl;>aşvi.ırmak kaçınılmazdır, zira "Biz bildiklerimizin her birinin seb~bini bilirsek ancak o zçı.m.t;ı..n" onlan t~ .. ~~m!Sif.l!m!~Plt1LU3.'.· ... poıayısıyıa bır şeyın gerçekte ne

. Ofcluğunu bilmek için, onun cinsi, türü ve faslma (ayının) dair üç soru sormak gerektiğine dikkat çeken Kindf, bu sorulan, bir şeyin var olup olmadığını sorgulayan "[var] mıdır?", o şeyin var olanlar içinde hangi cinse au .oıaugunu oeıırıemeye aonuK oıan .. neaırr· ve cıns içinde bulunduğu türün tasıını tespıt etmemızı sağıayan "hangısıdırr· şeklınde ifade etmektedir. nu soruıaraan neam ve nangısıam oınıKre düşünüldüğünde, hakikatine ulaşmaya çalıştığımız şeyin türünü •.• ...... . 12 Kindi, Fi's-sına'ati'l-ıızma, s. 126-127.

l3 Kindi, ml Felsefe Ozeıine, s. 155-156.

99

İSLAM FELSEFESi: TARİH VE PROBLEMLER

göstermektedir. Kindr bu sorulan Aristoteles'in meşhur dört sebebiyle de ilişkilendifl!l~ktedir . .Buna göre bir şeyin ma d dı: sebebine dair bilgi edindiğimizde onun cınsını, ıormuna-aaır oııgı edindiğimizde onun türünü ve dalaylı olarak faslım da bize vermektedir. Gaye sebebe dair araşurmamız o şeyin "niçin" var olduğu sorusunun cevabını sağlarken,

- etkin (fci'il) se be bin bilgisi ise bizi o şeyi varlığa getiren veya Aristotelesçi anlamda hareket ettiren şeyin bilgisine yönlendirmektediL 14

Kindı:'nin sebep-sebepli kavramlan çerçevesinde var olanlann gerçekliğine dair yaptığı açıklama, etkin sebep özelinde, onun metafizik anlayışını da belirlemektediL Ona göre felsefe disiplinleri içinde en

. değertisi ve mertebe bakımından en yücesi "ilk felsefe"dir, zira sebebin bilgisi sebeplinin bilgisinden daha değerli olduğundan, her şeyın varlık sebebi olan Ilk Gerçek'ı c..eı-Hannu·ı-evveL) ı<enaısıne_Konu edinen ilk felsefe de felsefenin diğer bütün disiplinlerinın üstünde, onlan kuşatan bir konumdadır. Kindt'nin, metafiziği, konusu Tann olan bir disiplin olarak değerlendirmesi, İslam felsefesinin sonraki dönemlerinde oldukça önemli ve verimli bir tartışmanın da başlatıcısı olmuştur. 15

Kindi'nirı metafizik anlayışını tespit etmede başvurutabilecek en önemlieser olan Ilk Felseje Uzeıiı~e'ye de bu "ıl~ -~e1~e!.e~ tasavvurunun rengini veraıgı goruımeKteaır . .t:senn ıKı ana Konusunaan muı.::.etmek mümkündür: l) Kindi'nirı "Gercek Bir" olarak nitelediği Tann'nın,

varatılmış olan seb~pli varlıklara hiçbir şekilde l?~~~!l!~l~n varlığı

~2) a1~~~.!~!!ği..ill.~~ağ~~q~-~~~~- ale~le.~~~_!<i~ /mahiyeti. Kindi'nin bu meseleleri ele alışında bir yanaan Aristotelesçi ___ ......... · ~ ---~

~~~-w.@yışJJ1t!?:ı .9-.~~.E..X~I}--~~!!.?..~us'tan kaynaklanan birlik _:rıetafiziğinin, Ye~~uncu hı~!_iX@..Ş!rı'hJM!!.fhi!.Qp..Q_n~~ alemin ezelfliği fikri dolayısıyla Aristoteles'e yönelttjği...ele.ştirilerin - --~-·....:.J.C..•-.=.--c_.., .... _,.._ ____ .. .....,,.,....__ ... ~- -...............

-.:!..~ doğ&.g_larakJev.bifl_fikri etr~ç!aJşJ!m ~~l!~daki tartışmaıann:-bir bakım~ e~~ olduğu düşün?lebilir. · ,_

Kindı:'nin "Gerçe}s_]it.:., olarak nitelediği Tanrı'yla ilgili açıklamalannın octagiiıda "birlik" ve "çokluk" kavramlan yer almaktadır. Bu kavramlar aynı zamanda aritmetiğin de konusu olduğundan, Kindi öncelikle "bir"in sayı olarak malıiyerini incelemektedir. Sayı

l4 Kindr, nh Felsefe Üzerine, s. 139-140.

ıs İslam felsefesinde metafiziğin konusu halciandaki tartışmalar için bk· Alper, "İslam Felsefe Geleneğinde Metafiziğin Konusu Sorunu".

100

KİNDİ: İSLAM DÜNYASININ FELSEFEYLE TANIŞMASI

ile sayılan arasındaki ilişkiye elikkat çekerek sayı olmadan sayılanın da olamayacagmı-belirten Kindr, sayıların sonsuz olması durumunda sayılanlann, yani tümüyle varlığın da sonsuz olması gerekeceğini vurgulamal<ta, ancak bunun, aşağıda ayrıntılı olarak ele alınacağı üzere, alemin ezeltliği fikrine götüreceği için geçersiz olduğUnu savunmaktadır. Bu çelişkiyi, varlığın ilkesinin sayı olmayıp, sayılar dizini ile sayılan varlıklar arasındaki birebir uyum (tenQ.zur) bulunduğunu ileri sürerek çözmeye çalışan Kindi, sayıların birierin toplamından veya katlanndan ibaret olup sorrlu ve sınırlı olduğunu, sınırlı oh:üi şeyin katının da sınırlı olacağını ifade etmektedir. Söz gelimi 2, 4, 8, 16, 32, 64 ... kat sayı dizisinin başlangıcı 2 ise de sonunun açık olduğunu düşünebiliriz; ancak 2 sayısı sınırlı olduğuna göre onun katlan olan sayılardan oluşan dizinin de fiil alanına çıktığı oranda sonlu ve sınırlı olması kaçınılmazdır.

Sayı ile sayılanlar arasında birebir uyum varsa ve sayılar bilfiil sonlu ise sayılann aslı olan "bir"in sayı olup olmadığı, Kindi'nin bu çerçevede ele aldığı bir başka problemdir: Sayılar rıicelik kategorisinde yer aldıkianna göre bir de aynı kategori içinde midir? Eğer böyle ise Gerçek Bir de bir nicelik midir? Kindi de bu sorulara cevap verirken, Antik-Helenistik dönemin pek çok filozof ve matematikçisi gibi birin sayı olmadığı fikrinden hareket etmektedir. Birin sayı olmadığını ispat etmek için, "Sayının ve tüm niceliklerin temel özelliği eşitlik. ve eşitsizlikttr: .. rezinden yola çıkan Kindi, "kıyas-ı hult" yöntemine başvurur: Söz konusu teze göre her sayıH~_.eşit ol~p. ve olmayan

· sayılar bulunmakta_chr. ı:ger oın o tuşturan sayııar varsa ve ounıaraan

bazısı ona eşit olup, bazısı eşit değilse. bu takdirde bir. bölünen bir nicelik olmak durumundadır. Çünkü en küçük bir, en büyük biri veya onun oır Kısmını olUşturacaKtır ve ou aurumda bir, bölümlü demektir. Bir,!~}~sayılclığı için sayı olamayacağına göre, hipotez _gereği, "O hem bölümlü hem bölümlü değildir" şeklinde bir sonuç çıkacaktır ki bu bir çelişkidir. Öyleyse bir, sayı değildir: zira bir ~Y.in .. Q_zerine oturduğu te~~l9.....§..~.lt!5mctisl.gl~maz,J:Iem de bir, tum sayııann Kenaısınaen oıuştugu oır ııKeaır. Ayrica birin ilkesi ve biri bir yapan başka birler bulunmadığından biri sayı olarak kabul etmek mümkün değildir. Dolayısıyla yapısı gereği bir, sayı değildir, ancak isim benzerliği sebebiyle ona "sayı" derıilmektedir ve bu açıdan aslında "sayı" olarak ilk ve en küçük sayı ikidir.16

16 Kindr, flk Felsefe Ozeıiııe, s. 171-174.

101

iSLAM FELSEFESi: TARİH VE PROBLEMLER

Kin dt. \b~etafiziğine ilişkin kavram analizini sürdürerek varlık. sahnesinde yer alan, duyu ve akla konu olan ner şeyin bir ve birlik halinde bulunduğunu söylemektedir. Ona göre kavram olarak biı:~ süreksiz (munfasıl) nice likleri. birlik ise sürekli (muttasıl) nicelikleri_ ifade ettiğinden aynı şey ıçın ··u oır ve oınıKnr aerıılmektedir. Mesela

·:Su ev birdir v-eblrliktir" dediğimizde işaret edilen ev sayı olarak iki, üç, dört. .. değil, birdir, fakat aynı zamanda demir, beton ve tuğla gibi çeşitli yapı malzemelerinden oluşan bir birlik halindedir, demiş oluru~ndi bir ile nitelenen tüm kategori ve tümellerdeki birliğin

,..... zatf değil arazf olduğunu kanıtlamak için geniş tahliller yapar ve varlık _türlerindeki. birliğin öze ilişkin olmayıp araz ve nitelik konu!!!..lUl..<!L bulunduğu yargısına maşır. CEun yapul$ı ~ ~;;~0:i~-~.~"iüileı<iniıı

runaf amacı,-vat'Olaruarelal<l bırııgın gerçeı_<. ÇJ~~yıg~~ y:e,J:~ Bir'den geldiğini kanıtlamaktı~Aynca Kınaı, ramatta birliksiz çokluğun ve çokluksuz birliğin olamayacagı Konusunu da uzun uzadıya tartışır ve birlik ile çokluğun tabiatta hep birlikte bulunduğunu, bu birlikteliğin sağladığı düzen ve alıengin rasdanu sonucu olamayacağını çeşitli delillerle kanıtlamaya çalışır. Ona göre eşyanın var oluşunun ve varlığını sürdürüşünün gerçek sebebi daha yüce, daha şerefli ve eşyanın var oluşundan daha öneeye giden bir sebeptir. ~e bu İlk Sebep. kendisinde asla çokluk bulunmayan mutlak Bir'dir. Sonraki islam filozotlannda pel< rastıamaaıgımız ou anauzı, oızzat Kindi'nin kendisinden dinlemek yerinde olacaktır:

Gerçek Bir, kategorilerin hiçbirisine dahil değildir. O madde, cins, tür,

şahıs, fasıi,' hassa, araz-ı amm değildir; hareket, nefis, akıl, küll, cüz', cemi' ve ba'z da değildir. O başkasına nispetle bir değil, tersine mutlak birdir, çoklugu kabul etmez. O birleşik ve çok olmadığı gibi, anlatuğı­mız bir çeşitlerinirı hiçbirinden değildir. Bir çeşitlerirıe ilişkin olan özel­likler onda bulunmaz. Çünkü anlattığımız bu şeyler ona yüklenecek en basit ·niteliklerdir. Oysa ona yüklenen şeyler (nitelikler) daha fazla çokluk ifade eder. O halde Gerçek Bir'irı maddesi, formu, niceliği, nite­liği ve izafeti yoktur. (. .. )Yalnızca O salt Bir'dir, yani O, Birlik'ten baş­

ka bir şey değildir; O'nun dışındaki her birlik çokluk sayılır. Öyleyse birlik, Gerçek Bir'den başkadır. Yukanda anlatugı.rruz gibi, bütün eşya­daki birlik araz durumundadır. Gerçek Bir, zat itibariyle Bir olandır ki, O'nda hiçbir yOnden çolduk yoktur. (. .. ) Çünkü başlangıçtan itibaren sonsuza dek varlıklarm birbirinirı sebebi olması i.mkansızdır. Öyleyse birlikle nitelenen varlıklardaki birliğin sebebi İlk Gerçek Bir~ir. Birlik

102

KİNDİ: İSLAM DÜNYASININ FELSEFEYLE TANIŞMASI

ifade ed~n diğer bütün varlıklar sebeplidir. Gerçek Bir'in dışındaki her bir, gerçek değil, mecazi birdir. (. .. )Duyulur varlıklarm ve onlara iliş­

kin olanlarm her birinde birlikle çokluk beraber bulunduğuna, onlarm hepsinde birılk vasfı aslf değil, anzi olduğuna, çokluk zorunlu olarak

birlerin toplamı olduğuna ve birlik bulunmaksızın çokluk da asl<iJ. ola­mayacağına göre her çokluk birlik sayesinde varlık kazanmış (tehevvt) demektir. Eğer birlik olmasaydı çokluğiın varlığından söz edilemezdi. Demek oluyor ki her var olan, olmayanı meydana getirmek üzere bir etkilenme (in.fi'al) durumundadır. Öyleyse ilk Gerçek Bir'den gelen bir­

lik feyzi, her duyulur nesneye ve onlara ilişkin olanlara varlık vermiŞtir. O kendi varlığından sununca, her bir varlık vücut bulmuştur. Şu halde var oluşun sebebi Gerçek Bir'dir ki O, birliğini başkasından almış de­ğildir, tersine O bizatihi Bir'dir. Varlık kazanan şey ezelr değildir, ezeli olmayan yaratılmıştır, yani var oluşunun sebebi vardır. O halde varlık kazanan şey, yaratılmıştır. Var oluşunun sebebi İlk Gerçek Bir olduğu­

na göre yaratmanın (ibda') sebebi de ilk Gerçek Bir:?ir. (. .. )17

nh Felsefe Üzerine'nin günümüze ulaşan birinci bölümünün son kısmında yeralan yukandaki ifadelerde Kindi, Yeni Efl.atunculuğun negatif teolojisini hatırlatır tarzda Gerçek Bir'i, bir olma dışında herhangi bir sıfatla nitelernekten kaçınrnakta, ancak Tann hakkında konuşmak için genel bir ilkeye de işaret etmektedir: Tann'nın nitelikleri mutlak ve gerçektir /Tann dışındaki varhlsl~®-.9.~_elli~1~1i ise h~r zarn~_ı:ı.jç_gı_~i_r_gö!es:~t!!!lS$~~Kt~ .. y e gerçek değil, mecazı bir anlam arz etrnekted.ır. Kıneli bu noktayı ••etkın va'il)" kavramını özel olarak ele aldığı Gerçek ve Meccizi Etkin Uzerine adlı kısa nsalesinde incelemektedir. Fiili ilk ve ikinci dereceden· fiil şeklinde ikiye ayıran Kindf. ilk gercek fiilin_:\ı:aı: olanlan.}lQkJ~n.v.ar ~e_tıneiC:-glduğunu ve bu tür fiilin, her sebebin gayesi olan Tann'ya özgü olup buna~ci.'Jdı verildiğini belirtmektedir. Buna karşılık yaratılmış varlıklar düzeyinde

. sebep-sonuç şeklindeki etkileşirnde söz konusu olan fiil ise "ikinci dereceden fiil" adını almaktadır. Buna göre birinci dereceden fiilin failine~ger.çek etkin" (el-fci'ilü'l-hakk), ikinci dereceden olanın failine de "rnecazi etkin" (el-fci'ilü'L-meccizi) denmektedir. Gerçek etkin, etki türlerinden hiçbiririiri etkisi söz konusu olmadan varlığa etki ederken, mecazi etkin ise bir konumda etkin olsa da bir başka yerde edilgin konurnda olmak durumundadır. Asla etki altında kalmayan gerçek etkin, her şeye etkide bulunan yüce Yaratıcı'dır ve O'nun dışındaki

17 Kindi, Wı Felsefe Üzeıine, s. 181-182.

103

iSLAM FELSEFESi: TARİH VE PROBLEMLER

bütün varlıklar ise gerçek anlamda edilgin (münfa'il), ancak mecazi olara~ etkin adını almaktadır. Bu bağlamda Kindf, sebep kavramını da

"uzak" ve "yakın" şeklinde ikiye ayırmakta, "her oluş ve bozuluşun, her duyulur ve akledilir olayın meydana gelişindeki uzak sebebin, her şeyi ve her erkini yaşatan, kemale erdiren; sebepler sebebi T ann" olduğunu ·

belirterek gerçek etkini "uzak seb~p"le, mecazi etkinleri ise "yakın sebep" kavramıyla ilişkilendirmekt;crr; 18 Burada şu hususa işaret ~ei<ğerekir ki başlangıçtan beri kelamcılann sebep-sonuç arasındaki her türlü ara etkeni, yani ~ şirk olqr endişesiyle temelden reddetmelerine rağmen, Kindf'nin problemi "hakiki-mecazi" veya "uzak-yakın" etkin bağlamında çözümlemesi, rasyonel düşüncenin ve bilimin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.

Tanrı'nın alemle ilişkisini, ona birlik ve varlık vermesiyle; onun uzak, fakat gerçek sebebi olmasıyla ilişkilendiren Kindr'nin bugüne ulaşan eserleri bize onun bu konuda ayrıntılı bir teori geliştirip geliştirmediğine dair -ne yazık ki- çok fazla bilgi sunmamaktadır.

· Yukanda flk Felsefe Ozeıine'den iktihas edilen metinde, Gerçek Bir'in varlık vermesinin "birlik feyzi" olarak ifade edilmesi ve Kindf'rıin Esülacya ve el-Hayrü'l-mahz'la olan yakın irtibatı, onun da Tann­alem ilişkisini Farabr ve İbn Sına gibi sudür teorisini anımsatan bir şekilde açıklamış olabileceği izlerrimi verse de bu konuda kesin bir şey söylemek mümkün değildir/İ<indf'nin sudüru çağnŞuran bazı ifadeleri bulıınmaklaJliı:likte o. ~tan varatma fikriı.ıi h~ vesileyle ,savunmaktadır. Diğer yandan Kindi, sudüru sistemleştiren haleflerindeİı, ~ . . ~;~--e~e.}!~~~~-~;t?,.cl~..,.ayrılmakta ve gerek flk Felsefe Uzerine'de ~erekse bu konuya tahsis ettiği risale~erinde alemin ezelr olduğu fikrini rtümüyle reddetmektedir. Kindf'nin bu konudaki temel dayanağı, "akı!_ l~rafından vasıtasız olarak açık seçik bir şekilde ~vr~n:ı!~ ~kşiY-Q.m1iİ';­'diyerek atıtta bulunduğu Ul<llcrın .t:ıemencıerınaeki alu aksiyomçlur: .

,_/ 1. Birbirinden büyük olmayan ayru cinsten nicelikler eşittir.

2. Eşitlerden birinin miktan artınlınca hem diğer eşitlerinden hem de anınlmadan önceki durumundan büyük olur.

3. Kendisinden bir miktar eksilen her şeyin geriye kalan kısmı, önceki durumundan daha azdır.

18 Kindr, Gerçek ve Mecazt Etkin üzeıine, s. 197-198.

104

KİNDI: lSLAM DÜNYASININ FELSEFEYLE TANlŞMASI

4. Nicelik bakımından sonlu olan iki cismin toplamlan da sonludur.

5. Ayru cinsten olan iki şeyden küçüğü büyüğünü veya onun bir kısmıru oluşturur.

6. Sonlu olan sonsuz olamaz.

Sonsuzluk fikrinin birçok çelişkiye yol açtığını, bu sebeple alemin ezelt olamayacağını savu~ı.urken Kindr, yukandaki aksiyemlan kullanarak hiçbir niceliğin sonsuz olamayacağını, alem de bir nicelik olduğuna göre onun da sınırlı, sonlu ve zaman bakımından sorıradan olduğunu şöyle bir akıl yürütmeyle karutlarnaya çalışmaktadır: Sonsuz olduğu var sayılan bir cisimden belli bir parça alınırsa, geriye kalan kısım ya sonlu ya da sonsuz olacaktır. l) Eğer geriye kalan kısım sonlu ise alınan parça tekrar eklenince ikisinin birleşimi de sonlu olacaktır ( 4. aksiyorn). Oysa bu bileşim, sonsuz olduğu farz edilen dsınin önceki halidir. Bu dururnda sonsuz olduğu farz edilen dsınin sonlu olması gerekir ki (6. aksiyorn) bu bir çelişkidir. 2) Geriye kalan kısmın sonsuz olduğu varsayılırsa, alınan parça tekrar eklendiğinde iki durum söz konusudur: Ya önceki dururnundan daha büyük veya ona eşit olacaktır. 2.a) Şayet önceki dururnundan daha büyükse, o takdirde sonsuz olanın sonsuz olandan daha büyük olması gerekir ki, bu bir çelişkidir. 2.b) Önceki durumuna eşit olduğu kabul edilirse, o zaman da kendisine bir başka cisim eklenen cismin miktannda hiçbir artrria olmuyor, yani parça ile bütün arasında bir fark gözetilmiyar demektir. Oysa bu durum (2. aksiyorn) bir çelişkidir. Sonuç olarak Kindf'ye göre hiçbir

nicelik sons~z olamayacağından ve.JJ.ern ... ~~ ~ir nicelik_~.~~,_ı:@ ... r:~.c!~!l~ onun da sonsuz ve sınırsız qlm~s~,rnül!!~f!İf?.!~ğ!l~Jl:Sbrilu olan her şey yaratılmış ve ner yaratııamn aa oır yaraneısı bulunduğundan alemin de yoktan (an leys) yaratan bir yaratıcısı vardır.ı9

Kindi'nin eserlerinde, Gerçek Bir'den başlangıcı ve sonu olan alemin nasıl varlığa geldiği konusunda aynntılı bir açıklama bularnasak da gerek ya~atılış sürecinde gerekse varlığın sürekliliğinin

19 Kindi'nin alemin ezeliliğine karşı geliştirdigi yaldaşımın ayrınnlan için bk Kindi, İlk Felsefe Üzeıine, s. 1 48-154; a.mlf., Alemin Sonluluğu üzeıine, s. 199-202; a .mlf., Sonsuzluk Üzerine, s. 203-205; a.mlf., Allah'ııı Birligi ve Alemin Sonluluğu üzeıine, s. 207-211.

105

ISLAM FELSEFES i: TARİH VE PROBLEMLER

sağlanmasında mecazi de olsa aracı etkenierin varlığına dair geniş izahlara rastlamak mfım kündür. Bilindiiti üzere İlk ve Ortacağ felsefe ve kozmolojilerinde hakim olan anlayışa göre "~enilen, Tann dışındaki varlık sahası. av üstü ve av aln olmak üzere başlıca iki kısma aynlmakta ve;]\,;..,;.., nlnc UP hf'\711hıc!'l ııÖT!'lm~v~n irlP~I VP mf'ıkPmmPl

varlıklan. ikincisinin ise olus ve bozulus l<anununa tabi süreksiz varlıklan - iÇeraigl. kabul ooifmektedir. Kapalı yantSYJl..Jl~n ölan bu jiern"al:1l'aYiŞ1ii.da ~iemi dıştan çepeçevre kuşattığı farzedilen küreye "te!ek .. adı venımekte, bazan ou, aıernı aışran ıruŞ;.-ttı~TÇin-meİI<eze ~;~~~r;;i~~~a;-"ei=Jelekü'l-aksa, el-cirmü't-aksa ve el-cirmü'l-küll terimleriyle de ifade edilmektedir. Ay üstü alemdeki sabit yıldızlara ve gezegeniere ise el-eşlıtisü'l-aliye denilmektedir. Felek terimini, madde ve sureti bulunan, [?kat ez eli olm~ yan ~arlık şekİind~ tirif ~de~ -~di, 20

teleğın cısrnının zıaaı ouıunroaaıgı ıçın oıuş ve bozuluş kanununa tabi olmayıp yoktan yaranldığını, bir organizma gibi tümüyle alemin canlı ve akıllı olduğunu, ay aln alemdeki organik ve inorganik varlık türlerinin gerçek etkininin Tann, ~ecazi ve y~kın et~ ~se fele~.

· olduğunu savunroaktaaır.LL

Kindf, bu konudaki görüşlerini "Yıldızlar ve bitkiler secde ederler" (er-Ralıman S 516) ayetini yorumlamak üzere kaleme aldığı Gökleıin_ Allah'a See@:_ ye ltaat Edişi Üzeıirı.:e _adlı eserinde temellen~ktedir. Ayette geçen secdenin Allah'ın emrine ~~nlamına geldiği, bunun da ancak carılı varlıklar için söz konusu olduğu düşüncesinden hareketle Kindr, leleğin (göksel varlıklann) canlı ve akıllı olduğu sonucuna varmaktadır. "Bütünüyle kozmik varlığı tam teşekküllü bir canlı gibi tasarlayabilirsin. Çünkü o, arasında boşluk bulunmayan bir tek cisimdir" diyen Kindf, bunu ispatlamak üzere bazı hipotezlere başvurmaktadır: a) "Sebep sebepliden daha üstündür": Buna göre oluş kanununa tabi olmayan te!ek süreKli tııl halınde bulundugunaan, ay al n alemdeki varlıklarm kuvve hal4ıden fiil haline çıkışlannın sebebi

odur. Organik cisimlerin d~:z~nl! . <:J.eğişimini sağ~!Y~~-~-o~.-Ç.~nlı. oıuşudur, aoıayısıyıa onıa~ ~<;~!lll ye~!}.?reı.<etıLoıuşunu sağlayan fele~

_ken<l~l!l~ı:t ~~~~ <?..ıau~._s_oyJ.ı;n.eJ:I!~~-"-Lıra seoep, sebepli olandan dafı.·a üstündür. b) "Tabht.anlamsız iş yapgıaz": Canlılarm temel özelliği. duyu ve hareket gucune sanıp oımaıanaır . .ı:m açıdan felek

20 Kindi, Taıifler Ozeıine, s. 189.

21 Ki.ndi, Oluş ve Bozııluşun Yahın Etkin Sebebi Ozeıine, s. 213-227.

106

KİNDİ: iSLAM DÜNYASININ FELSEFEYLE TANlŞMASI

canlı olup duyu ve hareket gücüne sahiptir, ancak felekte, ay alundaki organik varlıklarda bulunan beslenme, büyüme ve üreme söz konusu degilse de gerçek bilgi ve erdemlerin kazanılmasını sagla.Y.~~~S.~-! .... ve işitme duyusu vardır. laoı:at anlamsız bır ış yapmayacağından, goRkureteiı 'DuğüÇlere sahiptir ve onların ayırt enne (temyiz) gücü vardır, yani onlar zorunlu olarak akıllı varlıklardır. c) "Al9l_gü_cü en_ etkili güçtür": Caİilılar ya akıll1 ya da akıldan yoksun yaratılmışlardır. Akıllı olanlar gökküreleri ile insan, akılsızlar ise öteki canlılardır. Bu durumda aklllı olan gökküreleri bize ya doğal ya da canlı bir orgarıla etki ediyor olmalıdırlar. Eğer doğal bir etkiyle bizi~ dü'Şünmemizi saglıyorlarsa onların akıllı varlıklar olmalan gerekir. Bu etki canlı bir organla gerÇekleşiyorsa o çok etkili olmalıdır. Akıl gücünden daha etkili bir güç bulunmadıgiDa göre, bize olan etkileri akıl aracılığıyladır ve onlar zorunlu olarak akıllı varlıklardır. d) "Psikolojik güce sahip varlıklar canl~ _ye ~l<ıll~dg:.:_lnsan nefsi şehvet, ötke ve akıl olmak üzere ışıevıen tarKlı uç ayn guce sanıp ur. . .;ı en vet neslin bekasırıı, öfke korunmasını, akll ise fikri ve ahlaki erdemleri edinmesirıi saglamaktadır. Gökkürelerinde herhangi bir değişim söz konusu olmadığından orılann şehvet ve öfke güçlerine ihtiyaçlan yoktur. Şayet akıllan da yoktur denirse, bu onların canlı olmadıklan anlamına gelecektir. Oysa yukanda bunların ca~~ olduklan kanıtlafliill;ş~ı. O halde gökkürelenzorunıu olaraK caruı ve aKlllıamar. -- -:"!"·"""'

Gercek Bir'den gelen ve gökküreleri ~~çılığrY.la bütü.n.varlığ~

yayılan fevz yoluyla közriıik varlığı açıklayan Kincü, bunu, her şeyin -.Al.lah'a·secdeetmesiyle de ilişkilendirmekte ve alemde özel olarak

insanın varlığına dikkat çekerek onun alemin ~~1, ... (rr:llkrokozmos) olduğunu vurgulamaktadır:

İşte Gerçek Etkin'in gerçek kudreti budur, yani kuvve halinde bulunup . imkansız olmayan her şeyi fiil alanına çıkartmaknr. imkan dahilinde olan her fülin feyz[den nasibini alması) cömert olan Allah'a secde et­mesi demektir. İşte Gerçek Yönetici'nin gerçek yönetimi budur; yani var olan her şeyin en uygun aktiviteyi göstermesidir. ( ... )Aydınlanmış akıl sahipleri ulu bir ağaç veya büyük bir balık, yılan, su kaplumbağası, fil ve benzeri hayvanlar karşısında hayranlık duymalıdır. Bütün ilginç

yönleriyle bıı varhklar, O'nun kudretinin ne kadar yaygın olduğunun birer belgesidir. (. .. ) imdi, tam kudret sahibi olan Allah'ırı, tümüyle

.. ....... 22 Kindt, Göklerin Allah'a Secde ve İtaat Edişi Ozerine, s. 231-238.

107

İSLAM FELSEFESI: TARİH VE PROBLEMLER

kozmik varlığı, evrendeki her şeyin kendisinde bulunduğu bir tek canlı şeklinde yarattığını kim inkar edebilir! Nitekim bir tek insanda bunların

. hepsi vardır.23

Psikoloji ve Bilgi Teoris i

İslam _felsefe tarihinde pek çok konuda olduğu gibi nefsin mahiyeti ve işlevlerini, annmasının yol ve yöntemlerini, ölümden ~onraki durumunu irdeleyip temeliendiren ilk isim Kindf'dir. Onun bu konuda kaleme aldığı beş eserden üçü bugün elimizdedir: Nefis üzerine, Nefis Üzerine Kısa Birkaç Söz ile Uyku ve Rüyanın Mahiyeti Üzerine .

. Kin elf, Tarifler üzerine isimli eserinde ise nefsin üç avn tanımını vermektedir: a) C~nhlık yeteneği ~}!luga.n ve organı olan doğal bir cismin tamarnıanmış haU. b) Güç halinde canlı olan doğal bir cismin !ll< yeU<lilllgı. CJ .t<..enaıııgınaen nareKet eaen ve bırçok güce sahıp olan aklf bır cevher. n .ı:su tanımıardan ilk ikisi, aşağı yukan aynı anlamı ITaaeetmek'te 've.Aristoteles'in nefs anlayışını yansıunaktadır. "Güç

· halinde dogaı bır cısım" oLan bır tohumu veya döilenmiş yumurtayı düşünelim. Elverişli bir ortamda tohumun kabuğunu Çatıatarak ilk filizin belirmesi ya da döllenen yumurtada ceninin ilk kımıldayışı

"ilk yetkinlik" (ilk kemal) sayılmakta, yani önceki durumuna oranla bir gelişim gösterdikleri için yetkin olarak kabuj edilmektedir. İşte bU:nu gerçekleştiren nefis yani ruhtur. "Doğal cismin tamarrilanmamış halidir" ifadesi ise tohum veya cerıinin gelişim evrelerini tamamlayarak kendi türlerine ait bütün özelliklerle ortaya çıkmalandır ki, buna "son yetkinlik" denmektedir. Ancak bu iki tarıım da Aristoteles'te olduğu gibi Kindi açısından da nefsin mahiyetinden ziyade onun işlevleri hakkırıda bilgi vermektedir. Üçüncü taruma gelince o. nefsi akıl ve hareket_(.!~ade) gücüne sahip, ~~~_enden bağımsız niaii.efigir q~yller~ şekliİide niteleniektedir kf'bi.ı 'göruŞün koKieniıiiı'Pisagor ve Eflatun'a kadar geri gittiği bilinmektedir. Nitekim Kindi'ye göre Eflatun, "Nefis cisimden bağımsız basit bir cevher olup fonksiyorılanrıı cisimde ve cisim vasıtasıyla gerçekleştirdiğini" söylerken, nefsin bir cisim olan feleğin vasıtasıyla cisimler üzerinde fonksiyonunu gerçekleştirdiğini söylemek istemiştir. Yoksa bu, "Nefis cisme benzer ve onurıla cisme

23 Kindr, Göhleıin Allah'a Secde ve itaat Edişi Ozeıine, s. 237-238.

24 Kindr, Tarifler Ozeıine, s. 185-186.

108

KİNDİ: iS LAM DÜNYASININ FELSEFEYLE TANIŞMASI

girer ve çıkar" demek değildir. O ·halde nefis madde gibi eni, boyu ve derinliği olan bir şey değildir; o basit, şerefli, değeri büyük ve yetkindir. Güneş ~ınlan güneşten geldiği gibi onun cevlı~tLci~~ Yaratıcı' dan gelmektedir. "J

- Kindi, nefsin bağımsız bir cevher oluşunu şöyle temellendir­mektedir: Nefis birbirine zıt olan arzu ve öfke güçlerinin yanında bir de akıl gücüne sahiptir. öfke gücü insanı kin ve intikam duygusuna sevkeder, fakat düşünen nefis (en-nefsü'n-ntitıka) ona engel olur. Arzu (şehvet) gücü de olur olmaz şeyleri isteyerek insanı bayağı durumlara düşürmek ister. Böyle hallerde düşünen nefis devreye girerek bu isteklerin İ.Il$anlık onuroyla bağdaşmayacağını ona hatırlaup vazgeçirir. Demek oluyor ki engel olanla kendisine engel olunan farklı şeylerdir,

· aynca bir şey kendi kendisinin zıddı olamaz. Kindf'ye göre buradan çıkan sonuç, nefsin bunlardan bağımsız ilahi ve ruhani bir cevher olduğudur ve bundan dolayı o, bedenden önce vardır, .. b~de:ı;ıden -· sonra _çla_varlığını sürdürecektir,. Etlatun'un ruh anlayışını anunsatan bu görüşüyle Kindt; Aristoteies, Farabi ve lbn Sina gibi Meşşaı:ler'in nefsin bedenle birlikte var olduğu şeklindeki yaklaşımlarından ayrılmaktadır. 26

Kindi'nin Aristoteles'ten hareket eden, bu arada Pisagorcu ve Eflatuncu ruh anla~ını yansıtan anlayışının izlerine, insanın bilgi süreçlerine dair görüşlerinde de rastlamak mümkündür. O, aklı.n.~.­

mahiyeti ve işlevi konusunda Aristotelesçi ge~en.!ği ve bu geleneğin aoğurougu prooıemıen 11.n~ı u3e_ııı~. aaıı mustaKıı oır nsaıede ele

alırken, sezg!J.tS~~!~" ir;:ı;şl;.~si~.,.U~~~~!:,:'::.~~~~~:ı~:l?.J?-atırlatan bir yaklaşı~. sergilemekteair. Fakat Kindf, bitgi teorisi söz konusu olduğunda sadece akıl ve sezgiyi ele almakla kalmamakta, İslam felsefe geleneğinin ayırt edici vasıflanndan biri olan vahJ1n bir bilg! süreci

~-.!.- .... ( .... .C·-:":""..:>.-·----"!:. •~ •"'"':"'::.<- "7...:-~J";:;:;:!r-'-~

olarak aklen temelkndt_rilmesi çabası da ilk defa Kindı:'de karşımıza çıkmaktadır.

Felsefe tarihinde aklın, aktivitesini kendiliğinden mi, yoksa d~ bir etken altında mı ge_rçekleştirdiği sorusu Aristoteles'ten itibaren Meşşaf felsefede farklı yorumlara yol açan bir problem olarak İslam felsefesine intikal etmiştir. Meselenin aslı, Aristoteles'in düalist felsefesini

25 Kindt, Nefis Ozeıine Kısa Birkaç Söz, s. 249-250.

26 Kindi, Nefis Ozeıine, s. 243.

109

İSLAM FELSEFESi: TARİH VE PROBLEMLER

oluşturan madde-form veya kuvve-fiil ayırırnma dayanmaktadır. Buna göre kuvve halinde olan bir şey kendiliğinden fül alanına çıkamaz, öyleyse kuvve halindeki insan aklına fiil durumun~a olan bir şey etki etmedikçe kendiliğinden bilgi üretemez. Ancak bu etken sürekli fiil halinde bulunmalıdır, aksi halde eıken olamaz (Metafizik, 1074b). Buna göre Aristoteles açısından insanın doğuştan sahip olduğu p~if_ akla etki eden ve daima aktif (fa'al) olan bir akıl çılmalıdır. Paslfakıl ilisallla-birlikte öldüğü halde,-hayat şartlanndan etkilenmeyen ve ölümsüz olan bu aktif aklın mahiyeti nedir? Bedenin bir fonksiyonu mu, yoksa bedenden tamamen b~ğımsız ilahı bit güç müdür? Bedenden bağın:ısız bir varlıksa, bedenin ölümünden sonra varlığını sürdürecek ·midir? .9?-ellikle Aristoteles:~ aktif akıl ile pasif akıl ilişkis_ini ışık ile

görme duyusu aras~~~~-~ki~~-~etereka~~~~~~~k~~ - cta-rşıld<aynağı gi~i ·aışandan etki ettfgCyorumuna yol açmıştır. Bu 'kom.lda 'i(htdf, Anstoteles~en'farkli-oiarak aklı dÖrde ~~akta, onun soyutlama işlevini ve tam bağımsız bilginin ortaya çıkışını şu şekilde

. açıklamaktadır:

l.....ŞY,~~!slLfulJı~hn.~k~ ak~l_Jel-aklü 'llezi bi'l-fi 'l e beden): Aristoteles'in "aktif akıl" dediği bu akıl, Kindr'nin adı geçen eserinden ----anlaşıldığına göre~na d~an etki ~-~~l}E~-~~?-~~r,P nefsin L.~i!lSl!l-zib.n.inin_e_cijggJği . .ill~!.~~Y!~m:!a!dan . ~barettir. Şöyle ki, nefis maddeden bağımsız, soyut bir cevher oldu~ndan, varlığın tür ve cirıslerine ait tümel kavramlan algılayıp onlarla özdeşleşir. Sonra insan aklı güç halinden fiil alanına çıkarken bu tümeller, aktif akıl rolü oynarlar. B~.konuda Kindf'nin ifadeleri şöyledir:

Nefsi kuvveden fıile çıkanp fıil halinde akıl durumuna getirenyari:i. varlığıiı. küllf olan tür ve cinsleriyle birleştiren bizzat o küllf kavramlardır.· Külltler nefısle birleşince nefıs akletmeye başlar, yani varlığa ait·kavramlar onda bulunduğu için bir bakıma o [aktif] akıl sayılır.(. . . ) İşte nefsi kuvveden fiile çıkaran fiil halindeki akıl bu ·akıldır. 27

Bu görüşüyle sürekli fiil halindeki faal aklı ay feleğinin aklı sayarak ona insan dışında bağımsız bir varlık atfeden ve dahas!J...~~~L 3!!!,_Çg.b.raili.le . .Q?E.~ş!eş~~E~~-):laşqg_12, f..?.r~l;>jY.~.Htn~Sı.ua:danJ&lili_ ~şün~I},.'I\ii)._c;li'nii!.,,. Meşşaf felsefenin son büyük temsilcisi olanjJm, Rüşd'le bu konuda benzer bir görüşü paytaşıyor olması dikkat çekicidir. -i~~·::-:-. .. 27 Kindr, nk Felsefe Ozerine, s. 177.

ııo

KİND!: ISLAM DÜNYASININ FELSEFEYLE TANlŞMASI

2. &B_ç halinde~ akıL(ei-akl bi'l-kuvve): insanda bir yeti olarak __ doğuştan !~~j)[email protected] akifö~ne-nesne ilişkisi gerçekleşmediği, daha dôgrusu: fiil halindeki akıl ona etki etmediği sürece pasif bir gQç sayılma ktadır.

3, Fiil alanına çıkan akıl (e_l-aklü'lleZi harace mine'l-kuvve ile'l-fi1): Sürekli tiil nailnde ki aklın güç durumunda bulunan akla etki etmesiyle özne-nesne ilişkisinde akıl işlemeye, yani nesnelerden soyutlama yaparakJ?.i!&.~~!.l::~~ ba~kt. Bu aşamada akıl ile kavram (akıl ve ma'kal) birleşip özdeşleşir. İstediği her an bilgi üretebilen bu aklın en belirgin özelliği, önsel bilgileri, tümelleri, yani varlığa ait tür ye cinsleri algılamasıdır.

4. Bevaniveva zahir akıl (el-aklü'l-bevanf evi'z-zahir): Bu akıl, fiil alanına çıkan aklın aktif du~JJı:.,,yani bilgiyle özdeşteyen aklın sahip oldu~u bilgileri ortaya koyiDasıdır. Herhan~ bir alanda bılgı eaınmış oıan oınnın, meseıa yazı yazmayı ouen kimsenirı bizzat yazarak bildiğini göstermesi durumudur. ıa ·

Kindr, Akıl üzerine'nin giriş kısmında eski Yunan filozoflanndan en çok takdir edilen Aristoteles'in akıl hakkında görüşlerini özetlediğini ve hacası Eflatun'un da Aristoteles'le aynı görüşü paylaştığını söylüyorsa da onun yukanda özedenen yorumunun-, Aristoteles'in, muhtelif eserlerinde ele aldığı halde yeterince açık olmayan akıl anlayışını ne ölçüde yansıttığına dair kesin bir şey söylenemez. Şu var ki onun akıl taksimi, Aristoteles'in ikili ve İskender Afrodfsi'nirı üçlü taksiminden farklıdır. Aynca Kindf'nin "beyanı veya zahir" dediği dördüncü aşamadaki akıl, öteki Meşşarler'in akıl taksiminde yer almamaktadır.

. İnsan nefsiyle ilgili diğer bir önemli husus, aJUl!Ila sorunudur ve ~~~=·

bu sorunun insan bilgisi açısından da önemli yönleri bulunmaK:taôır. Di.ID terminolojid~.tez/ill!ç .. Jelsefede ise .~t:ı.t!ıarm,olarak ifade edilen bu mesele, insanın sezgi ve ilhama açık cephesini dile getirdiğinden aynı zamanda bilgi teorisiyle de yakından alakalıdır. Kindi, bu konuyu

sık sık J.>!;;ag_?!_ ::: ~E~~:.ı:~~~S?.~~~.ıpı~!ç.td~ .Qul~l}.~!~~~~!~~~k!adır. Mesela insandaki şeli.ver gücünü dornuza, öfkeyi köpeğe, akıl gücünü-iSe meleğe benzeten Eflatun'u takdirle anan Kindr, "Aklı sayesinde şehvet ve öfkesini bastıran kimse, bir de ilmin derinliklerine dalarak varlığın hakikatini araştırınayı karakter haline getirirse, hikmet, kudret, adalet,

28 Kindr, Akıl Ozeıine, s. 259-261.

lll

iSLAM FELSEFESi: TARİH VE PROBLEMLER

hakikat, iyilik ve güzellikle nitelenen yüce Allah'a yakın benzerlikte faziletli bir insan olur, yani bu nitelikleriyle o, yüce Yaratan'ın kuvvet ve kudretinden bir çeşit pay almış olur" demektedir. Kindr bu defa Pisagor'a atıfla, nefsin böyle bir düzeye gelebilmesi için annması gerektiğini söylemektedir. Bunun yçlu da onu bayağı duygu :ve süfll düşüncelerden temizleyerek [:ıilgiyle aydınlatmaktan geçmektedir,. Zira annan nefis, varlığın hakikatını bılme konusunda çok düşunur ve araşurma yaparsa, nesnelerin görüntüsünün parlak aynada belirmesi gibi varlığın. bütün süret ve bilgisi nefiste belirir. Şayet nefis çok iyi annacak olursa uykuda ilginç rüyalar görür, hatta ölülerin ruhlanyla görüşme imkanına kavuşur. Olgunlukta bu düzeye gelen nefse yüce Yaratan nurundan ve rahmetinden akıtır. Artık o, maddi nesnelerden değil, meleklere özgü ilahi ve manevi hazlardan hoşlamr. 29

Vahiy SÖZ konusu olduğunda Kindf, halefieri Farabi ve İbn sına gibi aynntılı bir teori geliştirmese de vahyin istek ve irade dışı bir olay olduğunu, beşeri bilginin aksine, hiçbir çaba harcamadan, mantıkr

. ve matematik yöntemlere başvurmadan Allah'ın, peygamberlerin tertemiz ruhlanm aydınlatması sonucunda zaman faktörü olmaksızın ortaya çıkan bir bilgi olduğunu belirtmektedir. Özellikle insanın akıl

. -­erdiremediği konularda vahyin kılavuzluğunu kaçımgnaz gÇıren Kindi,~ aeger ve meneoe oaKimıiJ.aan oıaugu Kaaar ınsanı ra emın açısınuan ua vahiy bilgisinin, dolayh{karmaşık ve çetrefil olan fıfuefi bilgiden üstün J)litrrğfJ_nu cLüs.ünmektedıı;. Anstotetes'ln KıtapLannın .)ayısı uzenne isimli nsalesinde Kindt, Aristoteles'in eserleri çerçevesinde bir felsefi ilimler sınıflaması yapmakta ve "insani ilimler" adım verdiği filozofun bilgi sahası ile peygamberin aldığı vahyi kıyaslamaktadır:

İşte anlattığımız gibi nicelik ve niteiiğin bilgisinden yoksun olan biri, ilk ve ikinci cevherlerin bilgisinden de yoksun sayılır. Böyle birinden i!ısanr ilimler alanında hiçbir varlık göstermesi beklenemez. O ilimler insanın istemesiyle ve çabasıyla belli aşamalardan geçerek elde edilir. [Fakat onlar) mertebe bakımından insanın isteme ve çabasına gerek kalmadan zamansız olan ilahı bilgiden (vahy) aşağıdadır. Mesela şam yüce olan Allah'ın peygamberlere -Allah'ın rahmetiüzerlerine olsun- özgü kıldığı bilgi bu tür bir bilgidir. Yani istemeden, çaba harcamadan, araştırma yapmadan, matematik ve mantık! çarelere başvurmadan zamansız olu­şan bir bilgidir. Gerçekte bu bilgi şam yüce Allah'ın, hakkı [yani vahyi

29 Kindi, Nefis Ozeıine , s. 244-246.

112

KINDI: İSLAM DÜNYASININ FELSEFEYLE TANlŞMASI

kabul edecek bir l<ıvama getirmek) için onlann nefsini temizlerneyi ve aydınlatrhayı dilemesiyle, onun destegi, ilhamı ve vahyi ile gerçekleşir. İşte bu bilgi, diğer insanlara değil sadece peygamberlere -Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun- özgüdür ve bu onların ilginç özelliklerinden, yani onlan diğer insanlardan ayıran belgelerden biridir. (. .. )Akıl da bunun şaru

yüce Allah'ın katından olduğunu yakinen bilir. Çünkü insanlar benze­rini ortaya koymaktan aciz olunca bu [vahyin) gerçekliği sabit olur. Bu

bilgi, tabiatının ve yapısının üstünde olduğu için insan, peygamberlerin -selam üzerlerine olsun- getirdiklerine boyun e~ek suretiyle itaat eder, yaratılışı itibariyle tasdik ederek ona bağlanır.30

Filozofa kıyasla peygamberlerin mesajının veciz, açık-seçik, kapsamlı ve· kestirme olduğunu Yasin süresinin 78-83. ayetleri örneğinde açıklayan Kindf, müşriklerin "Çürümüş kemikleri kim diriltecek?" sorusuna söz konusu ayetlerde Hz. Peygamber'in verdiği bildirilen cevaplan aynntılı bir şekilde analiz etmekte ve neticede şu sonuca ulaşmaktadır:

imdi, şam yüce Allah'ın, kendi resulü -Allah ona rahmet etsin ve selamette lalsın- için bu ayederdeki buncacık harflerle toplu olarak ifade ettiği manayı

hangi insan beşer felsefesiyle ifade edebilir?! Nitekim çürüdükten soma kemiklerin dirileceği, O'nun kudretinin, göklerin ve yerin benzerlerini ya­ratmaya yettigi ve bir şeyin kendi zıddından meydana geldiği izah edilmiştir ki mantık dili bunu ifadeden aciz, beşerin en son gücü onun benzerini onaya koymaktan uzak ve cüz'i akıllar onu kavramaktan yoksundur.

Peygamber ve filozofun bilgileri arasında hem elde ediş süreci hem de ifade tarzı acısından kapanmaz bir ±ark olduğunu bu şeki~ or_!aya koyan ~ndi,. din ile felsefenin konu ve ama,ç_11Qktasında ise bir ---------oıtaKUK ıçınae oıaugunu vurguı~ 1\.enaısım ıeıseıeyıe ugraşuğı

için eleştireniere teışetenın meşruıyetını gosterrneK amacıyıa .ı<indi, . telsetenin Allah'ın varlığı, birliği ve ahlak bıtgısını, hatta bütünyararlı olan şeylerin ve yararlı yı elde etmeye vesile olan her şeyin bilgisi ile tüm zararlılardan sakınma ve korunmaya ait bilgileri, varlığın hakikatinin l;illg!şini içerdiğiru belırtmektecıır. una go re peygamoerıenn 1\.llaman getirdikleri de tümüyle bundan ıbaretur. Lıra peygamoerıer Allah'ın birliği, O'nun hoşnut olduğu ahlaki fazilederin gerekliliği ve fazilete aykın olan reziletierin terkedilmesi fikrini getirmişlerdir. Kindi din ile felsefe arasındaki bu konu birliğini gerekçe göstererek felsefeyle

30 Kindi, Aristoteles'in Kitaplannın Sayısı üzerine, s. 268-269.

113

İSLAM FELSEFESi: TARİH VE PROBLEMLER

ilgilenmenin gerekliligine işaret etmektedir: "O halde gerçeğe sahip olanlar kannda çok değerli olan bu ganirnete (felsefeye) biz de sahip olmalıyız ve onu elde etmek için olanca gücümüzle çalışmalıyız."31

Halife Mu'tasım'ın oğlu Şehzade Ahmed'in isteği üzerine ''Yıldızlar ve bitkiler secde ederler" (er-Rahman 55/6) ayetirıi yorumlamak için kaleme aldığı risalesinin girişinde Kindr, din ile felsefe arasındaki ilişkiye dair görüşlerini çok belirgin bir şekilde onaya koymaktadır. Ona göre Hz. Peygamber'in Allah'tan getirdiklerinirı he~i, aklın verilerinde (ef: meJ:at.ytstrı:anııyyeJ mevcuttur, yanı aKla ayKllJ. oır yonu omı.auıgı gibi akl.i olarak da açıkl~bifozelliğe sahiptir. Bu gerçeği ancak akıldan y~~ellafetie yÖğrulanlann inkar edebileceğini belirten Kindr, dinr naslann aklen yorumlanmasında Hz. Peygamber'in getirdiği vahyin dilinin, bu dilin etirnolojisinin ve ilahi vahyin içerdiği sembolizm ile belagat kurallannın bilinmesi gerektiğini vurgulama ktadır. 32

Kindi'nin Mirası

Farabi ve ibn sına gibi sisternci filozoflarm yaygın şöhreti karşısında islam felsefe gelenegiTide Kindr ikinci planda kalmış gibi gözükse de onun talebe sUsilesinin izini miladi X. yüzyılın sonlanna kadar takip edebilmekteyiz. İbnü'n-Nedim, Kindi'nin talebesi olarak~ Tavvib es-Serahsi'nin (ö. 286/899) aduu vermektefve dönemin meşhur astronorni ve astroloji bilgini Ebü Ma'şer el-Belhi'nin de lö. L 121886) Kindr'nin talebesi olduğunu belirtrnektedır. Kınctrnın ttaıue MuTasımın --- . oQ:lu Ahmect·ın özet nocauroru yapması gıoı, ı:aıeoesı ::,eransı ae aana sonrd

Mu'tazıd-Billah adıyla halile olacak Veliant Ahmed b. 1 aına·nın nocalığım

ve halife olmasının ardından da ned.imliğini yapmış, ancak muhtemelen siyasi rekabetten kaynaklanan gelişmeler neticesinde gözden düşerek önce hapse atılmış, ardından da öldürülmüştür. Kindr gibi çok yönlü bir filozof olan, ancak elliye yakın eserinden neredeyse hiçbiri günümüze ulaşmayan Serahsi'rıin, hacası gibi Örganon külliyatını ya ihtisar ettiği ya da yerıiden ifadelendirdiği anlaşılmaktadır. Tabiat felsefesi ve metafizik sahasında da hocasını yakından takip eden Serahsi, tıpkı üstadı gibi atomculuğu reddeden görüşleri savunmuş, çeşitli atmosfer olaylannı.ele

aldığı yahut dağlarm işlevini incelediği eserler kalerne alrnışor. Gelecekte

31 Kindr, nlı Felsefe üzeıine, s. 142.

32 Kindr, Gölıleıin Allah'a Secde ve 1taat Edişi üzeıine, s. 229-2~0.

114

KİNDI: İSLAM DÜNYASININ FELSEFEYLE TANlŞMASI

vuku bulacak bazı önemli olaylarm tarihini tespit amacıyla astrolojiyle de ilgilenen SerabSt, yine hocası gibi, hıristiyanlarla teolojik tartışmalara girmiş, matematik ilimlerle, özellikle de bir nedim olarak müsiki, tarih ve edeple yakından ·aıakadar olmuştur. 33

Kindfnin astronorni ve astroloji ilgisinin, Ortaçağ'ın büyük astronom ve astrologlarından Ebü Ma'şer el-Belhl'nin bu alana yönelmesirıde hayli etkili olduğunu anlaşılmaktadır. İbnü'n-Nedrm'irı bildirdiğine göre, önceden aklı ilimler alanında araştırma yapanlan eleştiren, bu arada Kindi'nirı aleyhinde bulunan ve halkı da bu yönde kışkırtan Belhr, Kindr'nin .zekice hazırladığı bir plan sonucunda matematik ile ilgileurneye başlamış, sonra da kendisine şöhrete kavuşturan astronomi ve astrolojiye merak salmış ve böylece Kindi, onun eleştirilerirıe hedef olmaktan kurtulmuştur. 34

Klasik kaynaklardan anlaşıldığı kadanyla, Kiridi'nin bir başka talebesi de Ebü Zeyd el-Belhi'dir (ö. 322/934). Genç yaşında memleketi Belh'ten Bağdat'a gelen l::lellü, buraaa 1<a1aıgı seKIZ yu muuuetirıce tanınmış bilginlerden dersler almış, bu sırada Kinili'nin de talebesi olmuştur . Kirıdfnirı dirı ile felsefe arasındaki uzlaşuncı tutumunun izlerini Belhr'de görmek mümkündür. Bir yandan tefsir çalışmalan yapan ve çağının müfessirlerince itibar görmüş metinler kaleme alan Belhi'nirı bir yandan da coğrafya başta olmak üzere, matematik, astronomi, tıp, ahlak ve siyaset gibi muhtelif alanlarda eserler vermesi bu tavrının bir sonucudur. Belhf de hocasıKindi gibi ilahı bilginin beşert

· bilgideki artma veya derinleşmerıirı miktan oranında kavranabileceğine irıanıyordu. Onun gözünde bir ilahr ve yüce hikmetler toplamı olan dini gerçek an~amda kavramının yolu beşert hikmet anlayışının ifadesi olan felsefi araştırmalardan geçmekteydi. Dini, ezen ve ilahl hikmet olarak yorumlayan Belhf, beşeri araştırma ile ulaşılan bir hilanetin dini

. hikmetle uzlaşması gerektiğini belirtmektedir. 35

· Kinili'nin özellikle dirı-felsefe ilişkisirıe dair tutumunun izlerirıe - - - ----- - . . . . --- _ __, Belhrnirı talebesi olan Ebü'l-Hasan el-Amın c!~ ~~-(ö. 381/992) rastlamak mümkündür. Alal ııe n!il<ll, ııım ue ameıın oıroınnı uestt:Klemek ve tamamlamak durumunda· olduğuna dikkat çeken Amirt, bazı Batınilerin,

33 Kutluer, "İbnü.'t-Tayyib es-Serahsr", s. 230-232.

34 Dizer, "Ebü Ma'şer el-Belhr, s. 182-184. 35 Kutluer, "Belhr, Ebu Zeyd", s. 412-414.

115

İSLAM FELSEFESi: TARİH VE PROBLEMLER

entelektüel ve felsefecilerin "Belli bir bilırt düzevine YÜkselen kimsenin arpk ibadete ihtiyacı yoktl!r" tarzındaki görüşlerirıi hatalı bulmakta, ıeıseıenın bırtaKını tloş ~YJ1!ID!<ı._raarııbaret oldugunu ve dliü ilirnlerle E~ğg._~,ş~~x:acağını iddia eden bazı hadis alimlerini vekeıamcııan d~­şiddetıe eleŞtliüi.eK:teah. Kindf geleneğinin bir özelliği olarak diğer dinlerle de yakından ilgilenen Amin, el-fllim bi-menlikıbi'l-lstam 'aöli-esennae"islam-;-"Yahüallik, Hıristiyanlık, Sabiilik, Zerdüştilik ve Putperestlik şeklinde alu din arasında hem itikat, ibadet, muamelat ve ukübat açısından hem de siyası tarih açısından bir karşılaşurma yapmaktadır. Qna.,gö:t:eJ.sJarn.'ın_a,lql __ ile __ gakil, din ile dünya, ruh ile J;ıecten, tert ıle toplum ve toplum ıle devlet ara~l.Il:q~J<:l,:lrduğl! ahenk,

. ctiğerfuÇ"bFaınae-yokrur ve tsl[iı:i l)ti'se'be'j)1e' en.sÖİı ~e en mükemmel ctmolaralfôiger'aililerfiiestiedip orılan hükümsüz kılmıştır. Amiri'nin kelamf meseldere olan ilgisi, irade hürriyetine dair İnkQzü'l-beŞer mine'l­cebr ve'l-kader adlı eserinde daha bariz bir şekilde karşımıza çılanaktadır. Bu eserde o, irade hürriyeti ve kader problemini felsefi bir dille ele almış ve Cebriyye ve Mu'tezile arasında ortaya yolu savunan·bir görüş ortaya koymuştur. Özellikle Proclus'un Teolojinin Unsurlan isirrıli eserinin Arapça'ya özetlerıerek aktarılmış şekli olan el-Hayrü'l-mahz'ın önerrili ölçüde etkisi alunda kaldığı arılaşılan Amirı, el-Fıın1l fi'l-me'tilimi'l-ilahiyye ileel-Emed ale'l-ebed adlı eserlerinde Tann-alem ve nefis konulannda Yeni Eflatuncu öğretiyi yoğun bir şekilde kullailiTl!ŞUr. 36

6 Ortaçağ Latin dünyasında Alchindus olarak tanınan Kindİ'nin

özellikle matematik, astronomi, up, kimya, optik ve meteoroloji gibi pozitifbilimlere dair eserlerinden on yedisi Latince'ye ve dördü İbraniceiye çevrilmiştir. İt:;ı.lyan filozof ve matematikçi Hieronyrrıus Cardanus (Gerolamo Cardano) (ö. 1576), De Subtilitate adlı eserinde, dünyaca ürılü on iki seçkin alim ve filozof arasında Kirıdf'yi de zikretmekte ve ~'Kindf de yine müellifler için örnek bir Arap değil mi? İbn Rüşd de ondan söz eder. Onun basımını sunacağımız altı nicelik hesabıyla ilgili bir risalesi vardır. Bu risale, bu konuda Kirıdf'den daha iyisinin bulunmadığına tanıktır" diyerek ondan sitayişle bahsetrrıektedir. 37

36 Kaya, "Amın, Ebü'l-Hasan", s. 68-72. Aynca bk. Turhan, Amiıive Felsefesi.

37 Kindr'nin etkisi hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Kaya, Kindr: Felsefi Risaleler, s . 61-62; Adamson, Al-Kindr, s. 12-20.

116

Bibliyogr~fya

Adamson, Peter,Al-Kindf, New York: Oxford University Press, 2007.

Adamson, Peter- Peter E. Pormann, The Philosophical Works of al-Kindi, Karachi: Oxford University Press, 2012.

Alper, Ömer Mahir, "İslam Felsefe Geleneğinde Metafiziğin Konusu

Sorunu: Özgünlük Açısından Bir İnceleme", İslam Felsefesinin Özgünlüğa, ed. Mehmet Vural, Ankar.a: Elis _Yayınlan, 2009,

s. 46-86.

Dizer, Muammer, "Ebu Ma'şer el-Belhf", DİA, X (1994), 182-184.

Ebu Ride, Muhammed Abdülhadi, Resailü'l-Kindi el-Jelsefiyye, I-II, Kahire: Darü'l-fikri'l-Arabi, 1950-53. ·

Endress, Gerhard, 'The Circle of al-Kindi", The Ancient Iradition in Christian and Islamic Hellenism, ed. G. Endress- R. Kruk, Leiden: Research School CNwS, 1997, s. 43-76. .

Gutas, Dimitri, "Geometry and the Rebirth ofPhilosophy in Arabic with al-Kindi", Words, Texts and Çoncepts Cruising the Mediterranean Sea: Studies on the Sources, Contents and Injluences of Islamic Civilization and Arabic Phiİosophy and Science, ed. R. Amzen - j. Thielmann, Leuven: Peeters, 2004, s. 195-209 .

...... , "Origins in Baghdad", The Cambridge History ofMedieval Philosophy, e~. Robert Pasnau - Christina van Dyke, New York: Cambridge

University Press, 2010, I, 11-25.

İbnü'n-Nedim, el-Fihris.t; nşr. Rıza Teceddüd, [Tahran]: y.y., 1971.

Kaya, Mahmut, "Amiri, Ebü'l-Hasan", DİA, III (1991), 68-72 .

...... , Kindf: Felseft Risaleler, İstanbul: Klasik, 2002.

Kindı, Fi's-sma'ati'l-uzma, nşr. Azmi Taha es-Seyyid Ahmed, Kıbrıs: Darü'ş-şebab, 1987.

117

İSLAM FELSEFESi: TARİH VE PROBLEMLER

Kutluer, İlhan, "Belhi, Ebü Zeyd", DİA, V (1992), 412-414 .

...... , ~'İbnü't-Tayyib es-Serahst", DİA, XXI (2000), 230-232.

Rashed, Roshdi- jeanjolivet, Oeuvres Philosophiques & Sdentifiques d'al­Kindi: Volume 2, Metaphysique et cosmologie, Leiden: Brill, 1998 .

...... , Oeuvres Philosophiques & Saentifiques d'al-Kindi: Volume 1, L'Optique et la Catoptıique, Leiden: Brill, 1997.

Sicistant, Ebu Süleyman, Müntehabü Sıviini'l-hihme, nşr. D. M. Dunlop, The Hague- Paris- New York: Mouton Publisher, 1979. ·

Toomer, G.]., Ptolenıy's Almageşt, Princeton, N.Y.: Princeton University . Press, 1998.

· Turhan, Kasım, Din Felsefe Uzlaştınası Bir Düşünür: Amiıi ve Felsefesi, İstanbul: Marmara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Vakfı Yayınlan, 1992.

İleri Okuma Önerileri

Adamson, Peter- Peter E. Pormann, The Philosophical Worhs of ai-Kindi, Karachi: Oxford University Press, 2012.

Al Yasin, Ca'fer, Feylesüfiin riiidiin: el-Kindi ve'l-Fiiriibi, Beyrut: Darü'l-Endelüs, 1983.

' Antuvan, Seyf, Mustalahiitü'l-feylesüf el-Kindi: Bahs tdhlilf, I-II, Beyrut: el-Cami'atü'l-Lübnaniyye, 2003.

Atiyeh, George N., Al-Kindi: The Philos.opher of the Arabs, Rawalpindi: Islamic Research Institute, 1966.

Ivry, A., Al-Kindi's Metaphysics, Albany: SUNY Press, 1974.

Kaya, Mahmut, "Kindt, Ya'küb b. İshak", DİA, XXVI (2002), 41-58.

llS