114
T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI İSLAM HUKUKUNDA HÜKÜMLERE ETKİSİ BAKIMINDAN MAL KAVRAMI Basri KARAGÖZ 1430207104 YÜKSEK LİSANS TEZİ DANIŞMAN Dr. Öğr. Üyesi Ünal YERLİKAYA Isparta - 2019

İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

T.C.

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

İSLAM HUKUKUNDA HÜKÜMLERE ETKİSİ BAKIMINDAN

MAL KAVRAMI

Basri KARAGÖZ

1430207104

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Dr. Öğr. Üyesi Ünal YERLİKAYA

Isparta - 2019

Page 2: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

I

Page 3: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

II

Page 4: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

III

(KARAGÖZ, Basri, İslam Hukukunda Hükümlere Etkisi Bakımından Mal

Kavramı, Yüksek Lisans Tezi, Isparta, 2019)

ÖZET

“İslam Hukukunda Hükümlere Etkisi Bakımından Mal Kavramı” olarak

adlandırılan bu çalışma, gündelik hayatın içerisinde sıkça karşımıza gelen, hayatımızı

kolaylaştıran, amaçlarımıza ulaştıracak bütün vasıtaların temelini teşkil eden şeylerin,

kavramsal yönüne dikkat çekmek için hazırlanmıştır. Neredeyse bütün hukuk

sistemlerinde üzerinde hukuki muamele kurulan bu temel şeylerin, İslam hukukundaki

yeri üzerinde yoğunlaşılmış, özellikle borçlar hukuku ve eşya hukuku alanlarındaki ele

alınma şekli irdelenmeye çalışılmıştır.

İki bölümden oluşan bu çalışmanın ilk bölümünde ‘mal’ kavramının

tanımlamaları üzerinde durulmuş ve farklı bilimsel alanlarda kavrama yüklenen

anlamlar ortaya konulmaya çalışılmıştır. İkinci bölümde ise, ilk bölümde ele alınan

tanımlamaların neticesi olarak ortaya çıkan hukuki muameleler, yapılacak hukuki

muamelelerde muamelenin mahalli konumunda bulunan şeyin nasıl kullanıldığının

anlaşılması ve yapılan hukuki düzenlemelerin ne olabileceği ortaya konulmuştur.

Özellikle İslam hukuk biliminde, mal kavramının diğer hukuk bilimlerinden

farklı olarak değerlendirilen yönleri nelerdir? Sorusuna cevap bulabilmek amacıyla,

çalışmanın yoğunluğu İslam hukuk kaynaklarına teksif edilmiştir. İslam hukukunun

teşekkül döneminde, yazılmış olan eserler ve onların şerhlerinde araştırmaya konu

kavram, o zamanın ihtiyacına karşılık gelecek nitelikte belli başlı örnekler ile

sınırlandırılmış olduğu gözlenmiştir. Özellikle mal ile beraber zikredilen tekavvüm,

muhrez, muhterem gibi kavramlar üzerinde yapılan tartışmalar aktarılmaya çalışılmış ve

bu kavramların anlaşılması gerektiği, günümüz şartlarında bu ihtiyacın zarureti, nazar-ı

dikkate sunulmuştur.

İslam hukuku ile meri hukuk ekollerinin, kavramsal yaklaşımları karşılaştırılmış,

elverdiğince detaylandırmaya çalışılmıştır. Konu birçok alanı ilgilendirdiğinden dolayı,

ulaşılabilen kaynaklardan gerekli izahatlar eklenmeye çalışılmış fakat konunun

amacından sapmaması gayesiyle mal kavramı ile doğrudan ilişkili olan hukuki

düzenlemelerin aktarılmasıyla iktifa edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Fıkıh, Hukuk, Eşya Hukuku, Mal, Mütekavvim,

Gayrimütekavvim.

Page 5: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

IV

(KARAGÖZ, Basri, The Concept of Property on Account of the Effects to the

Hukms, Master’s Thesis, Isparta, 2019)

ABSTRACT

This study named “The Concept of Property on Account of the Effects to the

Hukms”, has been prepared to point out to conceptual direction of things that often face

to us, inside of Daily life, easier to our life, forming the basic of reasons leading to our

pourposes, it has been focussed on the place these essential things of islamic laws that

based on legal actions in nearly all of the law systems or disciplines, tried to explore the

forms of undertaking the subject on the areas of the law of obligation and the law of

property.

In this study consisted of two chapters, foccussed on definitions of the concept

“property” and tried to clarify the meanings that is carried to the concept ın the first

chapter. In the second chapter, ıt has been allocated to the aim of standing out these

topics: Legal actions that figure out as the conclusion of definitions worked out in the

first chapter, in this action to be done being understood of things that presented as the

location of the action and what can be the legal actions being done.

Especially, with an eye to find an answer to the question “in the science of

islamic law, what are the points that evaluated differently from the other law systems or

disciplines”, the majority of subject is concentrated to the sources of islamic law. The

concept which is searched on written works and their commentaries in the period of

forming the islamic law has been observed that limited with specific examples that

satisfies to the needs of that time. Especially, discussions on called with the concepts

like “teqavvum, muhrez, muhterem” have been tried to report and pointed out that the

necessities of understending these subjects and the requirement of this need in

conditions of today.

The conceptual aproaches of islamic law and valid law schools have been

compared and tried to detail conveniently. Because of this subject related with many

areas, necessary explanations have been tried to add. But not to resort from the aim of

subject, satisfied with reporting the legal actions that directly related with the of concept

of property.

Key words: Fiqh, Law, Property Law, Muteqavvim, Gayrimuteqavvim.

Page 6: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

V

İÇİNDEKİLER

TEZ SAVUNMA SINAV TUTANAĞI ......................................................................... I

YEMİN METNİ ............................................................................................................. II

ÖZET ............................................................................................................................. III

ABSTRACT .................................................................................................................. IV

İÇİNDEKİLER .............................................................................................................. V

KISALTMALAR ........................................................................................................ VII

ÖN SÖZ ...................................................................................................................... VIII

GİRİŞ ............................................................................................................................... 1

BİRİNCİ BÖLÜM

KAVRAM VE TASNİF SORUNU BAKIMINDAN MAL

I. KAVRAM OLARAK MAL ....................................................................................... 4

A. Genel Olarak Malk Kavramı ve Mülkiyetle İlişkisi ................................................ 4

B. İktisat İlmine Göre Mal ........................................................................................... 7

C. Modern Hukuk Literatüründe Mal Kavramı............................................................ 8

1. Maddi Mal-Gayri Maddi Mal Kavramları ............................................................ 8

2. İdare Hukukuna Göre Mal .................................................................................. 10

D. İslam Hukuk Literatüründe Mal Kavramı ............................................................. 13

II. TASNİF EDİLİŞ BİÇİMİ BAKIMINDAN MALLAR ......................................... 17

A. Modern Hukuk Literatüründe Malların Tasnifi ..................................................... 17

1. Sahibinin Kim Olduğuna Göre Mal Tasnifi ........................................................ 17

2. Fayda Sağlama Özelliği İtibariyle Mal ............................................................... 18

3. Vakfedilme Yönüyle Mal .................................................................................... 19

4. Fiili Hâkimiyet Bakımından Mal ........................................................................ 20

B. İslam Hukukunda Malların Tasnif Ediliş Biçimi................................................... 22

1. Mütekavvimlik Bakımından Mal ........................................................................ 22

3. Fiilî Hâkimiyet Yönüyle Mal .............................................................................. 28

2. Emek Karşılığı Olma Bakımından Mal............................................................... 30

4. Sahiplik Bakımından Mal Kavramı .................................................................... 31

5. Tüketim Yönüyle Mal Kavramı .......................................................................... 36

Page 7: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

VI

6. Somut Varlığı Olup Olmamasına Göre Mal ....................................................... 37

7. Mülkiyete Konu Oluş Şekliyle Mal .................................................................... 38

8. Değerli Ya Da Değersiz Oluşuna Göre Mal ....................................................... 41

9. Taşınıp Taşınamama Yönüyle Mal ..................................................................... 42

10. Mislî Veya Gayri Mislî (Kıyemî) Mal .............................................................. 44

11. Özellikleri Değişmiş Olması Yönüyle Mal ....................................................... 47

12. Varlığı Başka Şeye Bağlı Olma Yönüyle Mal .................................................. 48

13. Vakıf Malı ......................................................................................................... 50

İKİNCİ BÖLÜM

MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ

HUKUKİ DÜZENLEMELERE ETKİSİ

I. MALIN TANIMLANMA BİÇİMİNİN AKİT TEORİSİNE ETKİSİ ................. 52

II. MALIN TANIMLANMA BİÇİMİ İLE TAZMİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ

ARASINDAKİ İLİŞKİ ................................................................................................. 56

A. Mal Kavramı ve Tazmin İlişkisi ............................................................................ 56

B. Tazminatı Gerektiren Sebepler .............................................................................. 63

1. Malın Tanımlanma Biçimi ile Gasb Sorumluluğu Arasındaki İlişki .................. 66

2. Malın Tanımlanma Biçimi ile Sirkat (Hırsızlık) Sorumluluğu Arasındaki İlişki68

3. Malın Tanımlanma Biçimi ile İtlaf Sorumluluğu Arasındaki İlişki .................... 73

C. Malın Tanım Farklılıklarının Tazminat Yöntemlerine Etkisi ................................ 75

III. HİBE EDİLME BAKIMINDAN MAL KAVRAMI ........................................... 84

IV. VASİYET EDİLME BAKIMINDAN MAL KAVRAMI .................................... 86

V. HUKUKÎ MUAMELE YÖNÜYLE VAKIF MALI ............................................. 89

VI. EMANET VEYA ÖDÜNÇ VERİLME BAKIMINDAN MAL .......................... 93

A. Emanet Mal ............................................................................................................ 93

B. Ödünç Mal ............................................................................................................. 94

SONUÇ ........................................................................................................................... 96

KAYNAKÇA ................................................................................................................. 98

ÖZGEÇMİŞ ................................................................................................................. 105

Page 8: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

VII

KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser.

a.g.m. : Adı geçen makale.

a.g.md. : Adı geçen madde.

a.g.t. : Adı geçen tez.

BK. : Borçlar Kanunu.

Bkz. : Bakınız.

c. : Cilt.

DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi

Ed : Editör.

EH. : Eşya Hukuku.

hzr. : Hazırlayan.

Krş. : Karşılaştırınız.

md. : Madde.

Red : Redaksiyon.

S. : Sayı.

s. : Sayfa.

S.D.Ü. : Süleyman Demirel Üniversitesi.

t.y. : Tarih yok.

TCK. : Türk Ceza Kanunu.

TMK. : Türk Medeni Kanunu.

Vb. : Ve benzeri.

Vd. : Ve devamı.

Vs. : Vesaire.

Page 9: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

VIII

ÖN SÖZ

İslam hukukunun, hayatın her alanını ilgilendiren, dinamik bir bilim olması,

hayatın her alanına hitap eden yönlerinin bulunması, ilahiyat eğitimine ilgi duyanları

celp etmektedir. Her bilim dalında olabileceği gibi bu alanda da özellikle üzerinde

durulması gereken, âdeta kavşak mesabesindeki terimlerden biri de maldır. Bir kavram

olarak, hemen hemen bütün hukuki düzenlemeler ile ilişkisi olan, borçlar hukukunda ve

eşya hukukunda üzerinde sıkça durulan, merkezî konumda bir kavram olarak

dikkatimizi çekmiş ve bu konuda çalışmamıza sebep olmuştur.

Çalışma iki bölümde ele alınmıştır. Birinci bölümde mal kavramının ne olduğu

veya bundan ne anlaşıldığı üzerine bir tahlil yapmaya çalışılmış, mal kavramının hem

modern hukuk hem de İslam hukuku yönünden tanımlaması ele alınmıştır. İkinci

bölümde ise mal kavramı tasnif ediliş şekilleri yönünden incelenmiştir. Modern hukuk

ve İslam hukukunun mal tasniflerinde ortaya koyduğu farklılıklar açıklanmaya

çalışılmıştır. Mal kavramına yüklenen anlama göre, mal ile gerçekleştirilecek hukuki

muamelelerde ne gibi değişiklikler olabileceği araştırılmıştır.

Bu alandaki ilgi ve heyecanımızı artıran, öneri ve destekleri ile hem İslam

hukuku alanında daha fazla kaynaklara ulaşıp araştırma yapmamızı teşvik eden ve hem

de bu alanda aktüel konular üzerinde çalışmamızda çeşitli sebepler olmuştur. Bunlardan

ilk olarak, araştırma ve incelemeler yapma hususunda bizleri yönlendiren Süleyman

Demirel Üniversitesi bünyesindeki, başta değerli danışmanım Dr. Öğr. Ü. Sn. Ünal

YERLİKAYA olmak üzere hocalarımıza ve çalışanlarına, her ne zaman kapısını çalsak,

engin tecrübesinden faydalandığımız Sn. Prof. Dr. Adnan KOŞUM hocama, metinle

ilgili hususlarda fikir alışverişinde bulunduğum Sn. Yavuz ERDEN beyefendiye ve son

olarak maddi manevi desteklerini esirgemeyen aileme teşekkür ederim.

Basri KARAGÖZ

Isparta-2019

Page 10: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

1

GİRİŞ

İnsan var olduğu günden beri dünyada mevcut bulunan bütün nimetlerden

yararlanma ve onlara sahip olma “eşyaya tahakküm etme” hususunda “insanoğlunun bir

vadi dolusu altını olsa bir vadi daha ister” hadisinde de belirtildiği üzere sınırsız bir arzu

taşımaktadır.1

Her insanda var olduğunu kabul ettiğimiz bu mala sahip olma özelliği onu diğer

insanlarla bir şekilde hukuki bir münasebete mecbur etmektedir. İnsanın insanla, insanın

malla olan yoğun ilişkileri, hukuki yönleri itibariyle ortaya konulması gereken bir

süreçtir. Bu süreç her zaman aynı hukuki zeminde ilerlememiş her devrin kendine ait

hukuki problemleri ve içinde bulunulan şartlar gereği bir takım değişikler de hep var

olagelmiştir. Değişen zaman ve şartlar ile birlikte insan neslinin ve eşyanın da

çoğalması hasebiyle hukuki muameleler de çoğalmıştır. Tabii olarak bu kadar eşyanın

varlığı ve her an yaşanan gelişmelerle artışın devam ediyor oluşu hukuki muamelelerin

artmasına yol açmaya da devam edecektir.

İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak için yaratılmış olan ve istendiğinde elde edilip

kullanılabilen insan dışında her şey mal olarak değerlendirilebilir.2 Ancak bu

değerlendirmenin de bir takım sınırlandırmaları olması gerekir. Sınırlandırma ile

kastedilen: Hem nelerin mal kavramına dâhil olup olmayacağı hem de insanın nelerden

faydalanmasının gerekli ve mümkün olduğu yönünde olacaktır.

Hangi şeylerle hukuki düzenleme yapılabilir? Tarihten günümüze insanlar neleri

hukuki muamele konusuna dâhil etmişler, konu dışında neleri bırakmışlar? Önceki

düzenlemelere konu olmadığı halde günümüzde hukuki muamelelerin mahalli sayılan

veya sayılması gereken şeyler var mıdır? Varsa nelerdir? Bu husustaki sorunlu alanlar

nelerdir? Çalışmada bu soruların cevabını bulmak amaçlanmıştır.

Çalışma esnasında, hem İslam hukukunun klasik kaynaklarından faydalanma ve

hem de günümüz hukuk sistemlerinde bu konuların karşılığını bulmaya çaba

1 Müslim, Zekat, 115; İbn Mace, Zühd, 27; Buhari, Rikak, 5.

2 İbn Nuceym, el-Bahr, c. V, s. 277;Ebû Zehra, el-Milkiyye ve Nazariyyetü’l-akdi fi’ş-Şerîati’l-

İslâmiyye, Mısır, 1939, s. 44.

Page 11: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

2

gösterilmiştir. Farklı bilimsel disiplinlerde mal kavramının nasıl değerlendirildiği

araştırılmaya çalışılmıştır.

Çalışmada tarihten günümüze mal kavramı ile doğrudan veya dolaylı olarak,

üzerinde çalışmalar yapmış olan müelliflerin eserlerinden azami ölçüde istifade

edilmeye çalışılmıştır. Yararlanılan eserler yazar ve eser isimleri ile birlikte dipnot

olarak gösterilmiştir. Mümkün oldukça farklı disiplinlere ve bakış açılarına göre

yazılmış eserlerden yararlanılmaya gayret edilmiş ve böylece üzerinde durulan konunun

daha derinlemesine anlaşılması amaçlanmıştır.

Dipnotlarda referans olarak verilen eser ve müellif adları meşhur isim veya

künyeleriyle verilmiş, tam ve özgün isimleri bibliyografyada (kaynakçada)

belirtilmiştir. Çalışmada günümüz borçlar hukuku alanı ile ilgilenen herhangi bir

kimsenin anlayabileceği dil ve üslup kullanımına özen gösterilmiştir. Anlaşılması zor

olan alanlar ayrıca detaylandırılmaya çalışılmıştır. Konunun dışına taşmama hususunda

azamî gayret sarf edilmiştir.

Mal ile ilgili yapılan çalışmalarda, özellikle İslam hukukunun teşekkül

döneminde, kavram olarak mala yüklenen anlam, o zamanın şartlarına ve ihtiyaçlarına

göre tanımlanmıştır. Ancak elimizdeki klasik kaynaklarda ele alınan şekliyle, mal

kavramı ile ilgili yapılan tasniflerin günümüze taşınması yeterli görünmemektedir.

Klasik kaynaklarımızda ele alınan şekliyle, mülkiyet haklarından sadece ayni haklar ve

bu haklar üzerinde eşya “mal” konusunu tanımlama ve anlamlandırmaya çalışmak

konunun anlaşılmasını zorlaştırmaktadır.

Konumuzu dağıtmamak amacıyla, mülkiyet haklarından mal kavramı ile ilişkili

olanları seçilmiş ve diğer haklar çalışmanın dışında bırakılmıştır. Bu çalışmada ele

alınan konunun zorluklarından birisi de, farklı bilimsel alanlarla olan yoğun ilişkisinden

kaynaklanan yaklaşım biçimleridir. Kavramların, kullanıldığı zamanın ve şartların

değişmesi ile anlam/bağlam yönlerinin değiştiği gözlenmektedir.

Mülkiyet ve mal ilişkisi hususunda, İslam hukuku ile diğer hukuk sistemleri

karşılaştırıldığında bakış açısı farklılığı göze çarpmaktadır. Bu farklılıkların başında

İslam hukukunun norm olarak kabul edilen standartlarının temel kaynağı itibari ile ilâhî

kökenli oluşu ve diğer hukuk sistemlerinin ise insan hatta birey merkezli olduğu

düşüncesidir. Konumuzun anlaşılmasına katkı verecek şekilde diğer hukuk sistemlerinin

Page 12: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

3

ilgili bölümlerinden alıntılar yapılmış, detaya girmeden karşılaştırılarak metne

eklenmiştir.

Page 13: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

4

BİRİNCİ BÖLÜM

KAVRAM ve TASNİF SORUNU BAKIMINDAN MAL

I. KAVRAM OLARAK MAL

A. Genel Olarak Malk Kavramı ve Mülkiyetle İlişkisi

İnsanın yaşamı gereği zaruri olarak ihtiyaç duyabileceği ve bundan müstağni

kalamayacağı ve üzerinde mülkiyet tesis etmek istediği şeylere mal denilebilir.

Tanımlamada birtakım farklılıklar olsa bile, hemen hepsinde genel görüş, “kıymeti olan

ve telef edenin tazmin etmesi gereken şeylerdir”3 şeklinde özetlenebilir.

Arapça ( يمول --مال mâle – yemûlü ) kökünden gelen mal insanın sahip olmayı

istediği, elde etmeye meylettiği her şey anlamında kullanılmıştır.4 İnsanların sahip

olduğu ya da olmak istediği, istifadenin mümkün olduğu, kanunların meşru gördüğü ve

maddi değeri olan şeyler maldır.5 Somut varlığa göre yapılan bu mal tanımı, hem

günümüz modern hukuk düzenlemelerinde kullanılan hem de klasik İslam Hukukunda

kullanılan tanımlamaya daha yakın olarak değerlendirilebilir. Dünyadaki bütün

insanların elde edip, faydalanabileceği şeylerden nelerin mal sayılıp nelerin mal

sayılamayacağı, yani nelerin mal kavramına dâhil olabileceğinin bilinmesi gerekir.

Mal diyebileceğimiz şeyin veya nesnenin mal tanımına dâhil olup olmaması, o

şeyle hukuki münasebetimizin ne olacağını belirleyen temel husustur. Bunun için

öncelikle bu kavramın sınırlarının belirlenmesi zihinlerdeki yerinin tam olarak tespit

edilmesi gerekmektedir. Mesela paraya çevrilebilen her şey mal olarak

değerlendirilebiliyorsa yasalarla hukuki çerçevesi çizilip yetkilendirilmiş yasal olarak

lisanslı bir genelev kadını, insanların beden ve ruh sağlığını olumsuz etkileyen ama

alınıp satılabilen içki ve uyuşturucu türü şeyler mal olarak telakki edilebilir mi?

3 İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtar, c. IV, s. 3.

4 Mecelle md. 126; Halil b. Ahmed el-Ferâhidî, Ebû Abdurrahman, Kitâbu’l-‘Ayn, “mvl”md. Daru

İhyâi’t-turâsi’l-Arabi, Beyrut, 2001, s. 929; Fahri Demir, İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet

Dağılımı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2012, s.28.

5 Nihat Dalgın, “İslâm Hukukuna Göre Satım Sözleşmesi Açısından Mal Kavramı,” Ondokuz Mayıs

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 11, 1999, s. 103-104.

Page 14: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

5

Eşya hukukundaki tanımlara bakıldığında doğada var olan, insan dışında ve

insanın yararlanabileceği her şey mal olarak tanımlanabilir.6 İstifade edilmesi mümkün

olan her şey mal olarak değerlendirilebilir.7 İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak için

yaratılmış olan ve istendiğinde elde edilip kullanılabilen insandan gayri her şey mal

tanımının kapsamına dâhildir.8 Yukarıda verilen tanımlardan hareketle kavramın

sınırlarını belirlemek mümkündür. Yapılmış olan tanımlarda, hem nelerin mal

kavramına dâhil olup olmayacağı, hem de insanın nelerden faydalanmasının mümkün

olduğu tespit edilmiştir.

İnsan dışında olan bütün her şey, “şey” olarak değerlendirilen geniş çerçevenin

içine dâhildir.9 Bu geniş çerçevenin altında mallar bulunmaktadır ki bunun da tanımı en

geniş şekliyle “şeylerden, şahıs dışı cismani varlığı olan her şey10” şeklinde yapılmıştır.

Bu tanımlamaya göre ilk önce ve kabaca malı iki kategoride değerlendirebiliriz.

Bir ihtiyacı gideren mallar ile her türlü eşya Maddi varlığı olan mal kapsamında

değerlendirilir.11 Ancak aşağıda ele alacağımız klasik İslam hukuku kaynaklarından

bazılarında bu tasnif daha detaylı olarak ele alınmış ve birtakım ilaveler yapılarak bir

tarif yapılmaya çalışılmıştır.

Maddi varlığı olmayan mallarla ilgili olarak; Modern hukuk literatüründe ve

İslam hukukunun klasik kaynaklarındaki tanımlamalarda, maddi varlığı olmayan ancak

kendisinden yararlanılabilen birtakım şeyler de vardır. Bu şeylerin hukuki muameleye

konu edilebilmesi için, hukuki zeminin tam olarak netleşmesi gerektiği aşikârdır. Örnek

vermek gerekirse gazlar, elektrik enerjisi ve mülkiyete konu olabilecek fikrî ve sınaî

haklar, te’lif hakları vb. haklar bu kapsamda değerlendirilebilir.

6 Kemal Oğuzman-Özer Seliçi, Türk Eşya Hukuku, İstanbul, 1998, s.25

7 Muhammed Revvâs Kal’acî, el-Mevsûatü’l-Fıkhiyye el-Müyessera, Beyrut, 2010, s. 1714.

8 Celalüddin b.Abdirrahman b.Ebi Bekr Suyûtî, el-Eşbâh ve’n-Nezâir fi Kavâidi ve Furû’i Fıkhi’Ş-

Şâfi’iyye, Daru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, 1990, s. 327; İbn Nuceym, a.g.e., c. V, s. 277; Ebû Zehra, a.g.e.,

s.44.

9 Selahattin Sulhi Tekinay, Eşya Hukuku, İstanbul, 1978, s.3 vd.

10 Oğuzman-Seliçi, a.g.e, s.25

11 Muhammed b. Yakup el-Firuzâbâdi, El-Kamusu’l-Muhit, Beyrut, 1987, s.1368

Page 15: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

6

Mülkiyet ve Mal İlişkisi

Asıl itibariyle mülk terimi insan ile sahip olduğu veya sahip olmak istediği şey

arasındaki ilişkiyi tanımlarken, zaman zaman aradaki bu ilişkiyle beraber insanın sahip

olduğu veya olması muhtemel şeyler yerine de kullanılmıştır. Mülk teriminin genel

itibarıyla mülkiyet anlamında kullanıldığı görülmektedir.12 Burada özellikle Hanefi

ekolünün mülk ile ilgili tanımlaması dikkat çekmektedir. “Mülk insanın mâlik olduğu

şeydir, bu ister ayn olsun ister menfaat olsun durum aynıdır”.13 Şeklinde yapılan

tanımlama bize ayn ve menfaat ile ilgili bir ayrım yapılmakta olduğu izlenimi

vermektedir. Menfaatler ve haklar Hanefî ekolünde mülk olarak değerlendirilir ancak

mal olarak değerlendirilmediği kaynaklarda vurgulanmıştır.14

İslam hukuku penceresinden değerlendirildiğinde mülkiyet; insan-meta ilişkisi

olarak değerlendirilmiş ve mülk teriminin bazen mülkiyete konu olan mal için de

kullanıldığı olmuştur. “Bu şey benim mülkümdür” derken, mülkiyet hakkının tesis

edildiği objeye (nesne) vurgu yapılmaktadır.

Mülk, başkasını tasarruftan alıkoyacak şekilde bir şeyin özel olarak birine ait

olması ve şer’i bir engel bulunmadıkça sahibinin onda dilediği şekilde tasarrufta

bulunabilmesi demektir.15 Türk Medeni Kanunu, mülkiyet hakkını sahibine en geniş

yetkiler veren ve aynı zamanda ödevler de yükleyen bir hak olarak tanımlar.16 Buna

göre mülkiyet hakkının tanıdığı yetkiler mutlak değil, sınırlı olan yetkilerdir. Mülkiyet

hakkı, hukuk düzeninin çizdiği hudutlar içinde kişilere eşyalar üzerinde başkalarına

karşı dermeyan edilebilecek en geniş yetkilerle beraber ödevler de tanıyan bir aynî hak

konumundadır.

Mülkiyet hakkının çalışmamızla ilgili bölümünü oluşturan ayni hakların

tanımlarında üç unsur bulunmaktadır. Bunlar; “ayni hakların eşya (mal) üzerinde

cereyan etmesi, doğrudan doğruya hâkimiyet kazandırıcı hak ve yetkiler barındırması,

12 İbnül Humam, Fethü’l-Kadir, c. V, s. 74; Karafî, el-Furuk, c. III, s. 208.

13 Mecelle md. 125.

14 Molla Hüsrev, Dürer, c. I, s. 180; Ekmelüddin Baberti, el- İnâye, c. II, s. 208.

15 Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Risale Yayınları, İstanbul, 1992, c. VII, s.11.

16 Kemal Gürsoy, Eşya Hukuku, Ankara, 1963, s. 230; Jale Akipek, Türk Eşya Hukuku, Sevinç

Matbaası Ankara, 1973, s. 6.

Page 16: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

7

hak ve yetkilerin herkese karşı ileri sürülebilir olması” şeklindedir. Konumuz, mülkiyet

hakkının genelinden ziyade, mülkiyet hakkının tesis edileceği mahal, mevzu

konumunda bulunan mallardır. Hukuk alanında kabul edilen görüşe göre hakkın

mevzuu olan mal/mallar üzerinde doğrudan doğruya hâkimiyet sağlayan ve bu sebeple

herkese karşı ileri sürülebilen haklara, aynî haklar denilmektedir.17 Çalışmada, yukarıda

sayılan üç unsurdan, eşya üzerindeki doğrudan hâkimiyet ile üçüncü kişilere karşı

dermeyan edilebilme yönleri dışarda tutularak, ayni haklar konusu, eşya (mal) unsuru

üzerinde durulacaktır.

B. İktisat İlmine Göre Mal

İktisatçılar mal kavramını tanımlarken, “ihtiyaçların tatminine yarayan her şey

maldır” şeklinde tanımlamaktadırlar.18 Bazı iktisatçılara göre mal ve hizmet beraber

değerlendirilir. Hizmetler de dâhil olmak üzere, her türlü fayda sağlayan şey mal olarak

kabul edilmektedir. Çünkü ihtiyaçları tatmin ancak bir mal ile yapılabilir.19 “İhtiyaçları

karşılama özelliğine sahip ve bu amaçla kullanıma hazır, fiziksel varlığı olan şeyler

maldır” şeklinde de tarif edilmiştir.20 İktisat biliminin bakış açısına göre ihtiyaçları

tatmin eden şeylerin mal kapsamında değerlendirilmesinde, insanı tüketici olarak gören

bir bakış açısı ve tüketeceği şeylerin/malların faydasına odaklanılmış, herhangi bir

sınırlandırmaya gidilmemiştir.

Ekonomik mal: Elde edebilmek için mutlaka bir çaba harcanması veya bir bedel

ödenmesi gereken mallardır. Serbest mal: Doğada kendiliğinden bulunan ve çaba sarf

etmeden elde edilebilen mallardır. Tüketici malları: Tüketicinin ihtiyacını doğrudan

karşılayan mallardır. Üretici malları: Tüketicilerin ihtiyaçları için üretilen ya da

üretimde kullanılan mallardır. Dayanıklı mallar: Elde edildikten sonra uzun süre

17 Oğuzman-Seliçi, a.g.e., s.4

18 Orhan Oğuz, İktisada Giriş, İstanbul, 1992, s.7; Kemal Oğuzman-Özer Seliçi, a.g.e., s.25

19 ”İhtiyaçları tatmine yarayan vasıtalara mal demekteyiz. Buna göre, havayı, güneş ışığını, da mal

olarak kabul etmek zorundayız. Çünkü bunlar da ihtiyaçlarımızı gidermektedir. Havasız birkaç

dakika yaşayamayız, güneşsiz hayatı tasavvur dahi edemeyiz. Tabiatta insanlara bahşedilen yağmur,

nehir ve kaynak suları yaşamamız için birinci derecede önemli olan şeylerdir. Fakat üretmek için

herhangi bir külfete katlanmadığımızdan bunlara serbest mallar, geriye kalan ve elde edilmesi belirli

bir zahmeti (çalışma) gerektiren mallara da iktisadi mallar diyeceğiz”, Oğuz, a.g.e., s.7.

20 Nihat Temel, “Kur’an Bütünlüğü İçinde Mal ve İnsan İlişkisi,” Cumhuriyet Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2007, s. 197-216.

Page 17: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

8

kullanılabilen mallar. Dayanıksız mallar: Fayda sağladıktan sonra yok olan mallardır

şeklinde değerlendirmişlerdir. Bu değerlendirmeler iktisadi açıdan yapılmış olmasına

karşın, çalışmada malların bizatihi kendisini değil mal kavramı üzerinden hukuki

muamelelerin oluşumunu ön plana çıkarmak amacıyla hukuki açıdan mal kavramına

öncelik verilmiştir.

C. Modern Hukuk Literatüründe Mal Kavramı

Mal kavramına dair tanımlamalarda, modern hukuk ile İslam hukukunun

kavrama yükledikleri anlam farklılıkları dikkatimizi çekmektedir. Modern hukuk

düşüncesinde, insanın faydalanabildiği, alınıp satılabilen yani ekonomik değeri olan her

şey mal olarak değerlendirir.21 İslam hukuku ise mal olarak değerlendirilen şeylerin

insan tabiatına faydalı olup olmamasını ya da kanun koyucu (Şâri) tarafından herhangi

bir sınırlama getirilip getirilmediğini dikkate alır.22 İşte bundan dolayı malın ne

olduğuna dair kıstaslar, dolayısıyla mal tanımları çoğalır. Mal kavramına dair modern

hukuktaki tanımlama farklılıkları şöyle açıklanabilir:

1. Maddi Mal-Gayri Maddi Mal Kavramları

a. Maddi Mal

Bir şeyin hukuki anlamda mal sayılabilmesi için nitelik yönüyle ve hukuki

yönden elde edilmesinin (iktisabının) mümkün olması gerekir. Buradan hareketle güneş

ve yıldız gibi varlıklar, fiziki varlığı olmasına rağmen mal olarak değerlendirilemezler.

Çünkü bunlarda münhasıran kişilerin elde etmeleri, mülkiyet iddia etmeleri söz konusu

olamaz. Hukuken mal olarak değerlendirmeye müsait değildirler.

Fakat bununla birlikte henüz elde edilememiş bile olsalar denizlerdeki balıklar,

avlanıp elde edilmesi mümkün av hayvanları mal olarak telakki edilirler. Bunun sebebi

ise iktisap edilmelerinin mümkün olmasıdır. Yine bu meyanda insanın kendisi mal

olarak değerlendirilemez iken öldükten sonra kadavra olarak kullanımı bakımından

cesedi ve vücudundaki organları birer mal olarak değerlendirilebilirler. Ancak bunlarla

21 Oğuz, a.g.e., s.7

22 Ebû Zehra, a.g.e., s.45

Page 18: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

9

ilgili hukuki muameleler diğer mallarla aynı olmayıp birtakım özel kanunlara ve

düzenlemelere tâbîdirler.23

b. Gayri Maddi (Maddi Olmayan) Mal

Sözlük anlamı itibariyle; maddi varlıkları olmayan, cismâni yönü bulunmayan,

insan aklının bir ürünü olarak ortaya çıkan, insan iradesinin ve zekâsının bir yansıması

olan, maddi şeylerden ayrı bir hukuki varlığı haiz olan fikir ve sanat eseri türü şeyler

gayri maddi mallardır.24

Terminolojik açıdan edebi ve sanatsal değeri olan fikir ve sanat eserleri ile,

sanayi ve endüstri hayatını ilgilendiren patent, marka, tasarım gibi ürünler de gayri

maddi mallar kategorisinde değerlendirilmiş ve her hâlükârda bunların fikri emek ürünü

olduğu görüşü savunulmuştur.25

İnsanların ürettikleri birtakım şeyler de vardır ki bunlar, somut varlığı olmayan,

insanların yararlandığı konusunda emareler bulunan şeylerdir.

Gayri maddi mal ne Roma hukukunda ne de klasik İslam hukuku eserlerinin telif

devrinde var olmayan, dolayısıyla klasik İslam hukukunda da ele alınmamış bir

kavramdır. Maddi olmayan mallarla ilgili olarak, “sınai ve ticari eserler ve fikir ürünü

olan haklar, para ile ölçülebilen bir değer arz etseler bile mal kavramı ile ifade edilmez”

şeklinde, sınaî ve ticari eserler ile fikrî hakları mal kapsamında görmeyen bir görüşe de

rastlanılmaktadır.26

Türk Medeni Kanunu’nun 686. maddesi edinilmesi mümkün olan, atom enerjisi,

elektrik enerjisi ve bunun gibi doğal enerjileri maddi mallara benzetmiştir.27

Fikir hakları ile ilgili olarak, “sahibine gelir getirici ve üçüncü kişilerin

kullanımını engelleyici (inhisar eden) haklar doğuran tescilli bilgidir. Bu haklar, eser

23 Safa Reisoğlu, Türk Eşya Hukuku, Ankara, 1980, s.8

24 Ejder Yılmaz, Hukuk Sözlüğü, 4. Baskı, Ankara, 1992, s. 295; Şafak Erel, Türk Fikir ve Sanat

Hukuku, 2. Baskı, Ankara, 1998, s. 4

25 M. Kemal Oğuzman, Medeni Hukuk Dersleri, İstanbul, 1985, s.105; Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet

Hukuku, İstanbul, 2002, s. 2.

26 Reisoğlu, a.g.e., s.7

27 Reisoğlu, a.g.e., s.7

Page 19: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

10

oluşturulduğu anda doğar”28 şeklinde yapılan açıklama tıpkı özel malın tanımında

olduğu gibi, sahibine birtakım haklar ve menfaatler sağlayan, aynı zamanda sahibinden

başkasını da izinsiz tasarruftan alıkoyan birtakım yetkileri haizdir.29

İslam toplumlarındaki bilimsel gelişme ve ilerlemeler, sanayi devrimi ile beraber

Avrupa’da ortaya çıkan bilimsel ilerlemelerle aynı düzeyde gerçekleşmemişti. Bu

dönemde Müslümanlar, alışılagelmiş performansından uzak kaldığı için, bilimsel alanda

öncülüğü Avrupa’ya kaptırmışlardır. Bu dönemde bilgiyi elinde tutan batı toplumlarının

ürettiği metodoloji ve kavramlar hukuk metinlerinde de etkili oluştur. Batıda sanayi

devrimi sonrasında patent, çoğaltma hakkı (copyright) gibi kavramlar kullanılmaya,

fikir ve sanat eserleri ve bunlardan doğan haklar ile ilgili hukuki düzenlemeler

yapılmaya başlanmıştır.

Bu hakların uluslararası hukuki bir niteliğe bürünmesi sınai haklar için farklı

zamanlarda düzenlenen, sonuncusu da 1979’ da düzenlenip imzalanan Paris Birliği

Sözleşmesi ile mümkün olmuştur. Söz konusu sözleşme, Türkiye tarafından 1995

yılında kabul edilmiştir. Esasen fikri haklar için 1886 tarihli Bern Sözleşmesi sadece

başlangıç mahiyetindedir.30 İnsan zihninin bir ürünü olan fikir ve sanat eserleri, sahibine

maddi-manevi birçok yarar sağlayan, herkese karşı ileri sürülebilen, özel hukukun

kapsamına dâhil olan gayri maddi mallar olarak değerlendirilebilirler.31

2. İdare Hukukuna Göre Mal

Modern hukuk sistemlerinde malların yönetilmesi üzerine birtakım tartışmalar

olmuş ve bu doğrultuda, malların bağlı bulunduğu devletin genel idaresi tarafından

sahiplenilip yönetilmesi gerekenlerine kamu malı denilmiştir. Yönetilmesi gereken

malın sahibi eğer bireyler ise o mallar da özel mal olarak addedilmişlerdir. Buna

28 “Sınai ve fikri haklar şeklinde nitelenen bu hakların hukuki niteliğe bürünmesi, sınai haklar için

1883 yılında imzalanan Paris birliği, fikri haklar için ise 1886 tarihli Bern sözleşmesi ile

başlamaktadır”. İlhan Öztrak, Fikir ve Sanat Üzerindeki Haklar, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler

Fakültesi Yayınları, Ankara, 1971, s. 3-4.

29 Tekinalp, a.g.e., s. 1.

30 Öztırak, a.g.e., s. 3-4.

31 Levent Yünlü, “Fikri Mülkiyet Hakkı,” Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni,

2003, c. 23, Sy. 1-2, s. 891-918.

Page 20: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

11

ilaveten mallar içerisinde bir kısmı daha vardır ki bunun sahibi yok kabul edilmiş ve

yararı kamuya ait sahipsiz mallar olarak adlandırılmıştır.

Kamu malları tahsis edildiği amaçlar açısından üç grupta incelenmektedir. Orta

malları: Yollar, meydanlar, parklar herkesin yararlanmasına ayrılan mallar ile mer’a,

yaylak, kışlak gibi bir veya birden çok köy ya da belde halkının ortaklaşa yararlandıkları

mallar bu guruptadır. Hizmet malları: Kamu hizmetinin yürütülmesi için zorunlu olan,

hizmetle yakın ilgisi bulunan mallardır. Hastaneler, okullar, müzeler, savaş araç ve

gereçleri bu tür mallara örnek gösterilebilir. Sahipsiz mallar: Mülkiyet konusu olmamış

ya da mülkiyet konusu olmaya elverişli olmayan deniz, kıyı, dağ, göl gibi mallardır.32

Modern hukuka göre kamusal mal tanımları yapılırken konunun üç başlık altında ele

alındığı görülmektedir.

a. Sahipsiz Mallar

Kamu mallarının genel hükümleri ve niteliği Türk Medeni Kanunu’nun 715.

maddesinde yazıldığı şekliyle; “sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait mallar, devletin

hüküm ve tasarrufu altındadır. Aksi ispatlanmadıkça, yararı kamuya ait sular ile kayalar,

tepeler, dağlar, buzullar gibi tarıma elverişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan

kaynaklar, kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir şekilde özel mülkiyete konu

olamaz. Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması,

işletilmesi ve kullanılması özel kanun hükümlerine tâbidir”. Kanun maddesindeki

ifadelere göre “sahipsiz yerler” ile “yararı kamuya ait mallar” kamu malı sayılmaktadır.

Kanun maddesindeki “sahipsiz mallar” ifadesi, ikinci cümlede “aksi ispatlanmadıkça

yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar, buzullar gibi tarıma elverişli olmayan

yerler ve bunlardan çıkan kaynaklar, kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir şekilde

özel mülkiyete konu olamaz” ifadesi ile açıklanmıştır. Sahipsiz yerler ile yararı kamuya

ait mallar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Sahipsiz mallar ile ilgili olarak

herkesin doğrudan yararlanmasına doğal nitelikleri gereği açık olan mallardır diye de

tarif edilmiş ve Türk Medeni Kanunu’nun 715. maddesinde “sahipsiz yerler ve yararı

32 A. Şeref Gözübüyük, Yönetim Hukuku, Ankara, 1989, s. 170-171.

Page 21: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

12

kamuya ait mallar” başlığı altında ele alınmıştır.33 Sahipsiz mallar, kural olarak özel

mülkiyete konu olmayan kamu mallarıdır. Bu konu Türk Medeni Kanunu’nun 635-641.

maddeler ile düzenlenmiştir.34 Bu açıklama göstermektedir ki sahipsiz mallar toplumun

ortak kullanım alanına açık olan mallardır. Ancak bu mallardan yararlanma veya bu

mallar üzerinde mülkiyet kazandırıcı şeyler ile medeni kanun değil kamu hukuku

kuralları ilgilenmektedir.35

b. Orta Malları

Bu mallar herkesin ya da bir kısım halkın yararına özgülenmiş mallardır. Medeni

kanun ile çeşitli yasalarda “menfaati umuma ait mallar” olarak tanımlanmıştır. Bu orta

malların bazısı kanun koyucu tarafından tahsis edilmek suretiyle bazısı ise öteden beri

uygulanagelen gelenekten (teâmül) kaynaklanan şekliyle orta malı konumundadır.

Mesela umuma tahsis edilmek üzere yapılmış yollar kanun koyucu eliyle orta malı

olarak sunulurken, köylerde harman yeri olarak bilinen ve bütün köylü tarafından öylece

kullanılan harman ve buna benzer maksatlara özgülenmiş yerlerdir.36

c. Hizmet Malları

Bu tanımda verilen kavramın orta malından ayrışan yönü, belirli bir hizmete

özgü mal olması ya da belirli bir hizmetin bir parçasını teşkil ediyor olmasıdır ki

bundan dolayı hizmet malı denilmiştir. Ülkemizde mevcut hukuk düzenlemelerinde,

Yargıtay tarafından yapılmış olan tanımlamaya göre, devlet mallarının niteliklerinin

ayrımında öne sürülen bir başka görüş, mal ve kamu hizmeti arasındaki ilişkiyi esas

almamaktadır. Mal, kamu hizmetinin görülmesinde önemli rol oynuyorsa, kamu

malıdır. Burada malın yalnız kamu hizmetine tahsis edilmiş olması, onun kamu malı

olması için yeterli değildir; bunun yanında malın hizmetin bir unsuru veya onun

tamamlayıcı parçası olması da gereklidir. Şayet burada belirtilen tamamlayıcı unsur

maldan ya da hizmetten ayrılacak olsa kamu hizmetinde aksama meydana gelecek,

33 Şeref Gözübüyük-Turgut Tan, İdare Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara, 2013, s. 928.

34 Akipek, a.g.e., s. 45.

35 Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları, 1966, İstanbul, s.526-527; Akipek, a.g.e, s.

45-46.

36 Gözübüyük- Tan, a.g.e.,, s.929

Page 22: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

13

gereği gibi görülmeyecekse artık o mal kamu malı olarak değerlendirilmektedir.

Örneğin; okul binaları ya da hastaneler gibi mallar kamu yararı gözetilerek yapıldığı ve

hizmetin devamlılığı açısından idare hukukuna tabi olması gerekir.37

Yukarıda kategorilerine ayrılmış olarak değerlendirdiğimiz kamu malları

alanında mer’i hukukumuzda yürürlükte olan kurallardan anlaşılan; bir malın kamu malı

sayılabilmesi için iki şartı taşıması gerekir. Bunlar, malın kamu tüzel kişiliğinin

mülkiyetinde bulunması ve kamu tüzel kişiliğine ait bulunan bu malın kamu yararına

tahsis edilmiş olması şartlarıdır.

D. İslam Hukuk Literatüründe Mal Kavramı

Arapça ( يمول –مال mêle – yemûlü) kökünden türetilmiş bir kelimedir. İnsanın

sahip olmaya meyilli olması, elde etmeye arzulu olması sebebiyle bu kelime ile

terimleşen mal, insanın sahip olduğu her şey anlamında kullanılmıştır.38 İnsanların sahip

olduğu ya da olmak istediği, istifadenin mümkün olduğu, kanunların meşru gördüğü ve

maddi değeri olan şeyler maldır.39 Biriktirilebilen ve ister aynî eşya hükmünde olsun

isterse menfaat olsun, insanın bilfiil elinin altında bulundurabildiği şeydir.40

İslam hukukunda mal kavramının anlaşılabilmesi için, cevaplanması gereken

başlıca sorular şunlardır. Herhangi bir akit esnasında akde konu edilecek olan şey somut

olarak var mı? Şayet hâlihazırda olmayan bir şey akde konu edilecek ise, olmayan ama

olması muhtemel malın mevcudiyeti ilgili taraflarca malum mu? Şer’ an alım-satımı

caiz olan şeylerden mi? Şer ’an elde edilmesi mümkün olabilen şeylerden mi? Tüm bu

sorular İslam hukukuna göre mal kavramının ne olduğunu ortaya çıkaracaktır. Şer’i

açıdan mal kavramının ne olduğu anlaşılacaktır.41

İslam hukukunda mal kavramı ile ilgili açıklamalar yapılırken maddi varlığı olan

şeyler (ayan) üzerinden tanımlamalar yapılmıştır. Modern hukukta ise mal kavramı

genel olarak eşya üzerinden tanımlanmıştır. Günümüzde maddi varlığı olmadığı halde

37 Gözübüyük- Tan, a.g.e., s.931

38 el-Ferâhidî, a.g.e., s. 929; Mecdüddin Muhammed B.Yakup Firuzabadi, Kamusu’l-Muhit, Beyrut,

1987, s. 1368.

39 Dalgın, a.g.e., s. 103-104.

40 Vehbe Zuhaylî, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Risale Yayınları, İstanbul, 1991, c.V, s.38-39.

41 Ebû Zehra, a.g.e., s. 47.

Page 23: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

14

bazı şeyler, maddi malların şartlarını taşıdığı için, gayri maddi mal olarak hukuki

muamelelere konu olabilmektedir.42

Gayri maddi mal kavramı, klasik kaynaklarda rastlayamadığımız ya da bugünkü

manada ele alınıp, üzerinde durulmamış olan kavramdır. Her ne kadar menfaatlere denk

geldiği varsayılsa da, gayri maddi mal, somut olmayan ve sahibi dışında menfaat elde

edilmesi mümkün olmayan mahiyetler için koyulmuş bir ad olarak görülmektedir.43

İslam hukuku açısından değerlendirildiğinde ise batı hukukundan farklı bir

çerçeve çizilmesi gerektiği açıktır. Bir kişinin, başkalarının faydalanacağı herhangi bir

şey üretmesi, bu hususta emek harcaması İslam hukukunda "değer" atfedilen bir

husustur. "Kişinin mülkünden faydalanan haşerat ve mahlûkatın yediklerinin bile sahibi

için birer sadaka sayılacağı" hükmünü getirilmiştir.44 Bu noktadan hareketle, İslam

hukukunda gayri maddi mal anlayışı, bir değer olarak insanlığın başlangıcıyla birlikte

varlığı kabul edilen bir olgudur.

İslam hukuk düşüncesinde fikir ve sanat eserleri için, biçimsel olarak batı tarzı

hukuki düzenlemeler yapılmamış olmasını, İslam medeniyeti ve batı medeniyetinin,

değer sistematiğin yönünden bazı farklılıklarının bulunduğu şeklinde açıklayabiliriz.

Nitekim bugün fikir ve sanat eserlerini koruma ile alakalı ilk açık teşebbüsün kaynağı

olarak gösterilebilecek İngiltere, kralın 1556 yılında kitapçılar loncası ismiyle bir birlik

kurması ve basılacak kitapların bu loncaya kayıt edilmesi yönündeki fermanı olduğu

bilinmektedir. 1662 yılında licensing/certificate adını taşıyan kanunun ortaya

çıkışındaki asli unsurun telif haklarını koruma değil, Protestanlık fikrinin basım yoluyla

yayılması olduğu söylenebilir.45

Maddi varlığı bulunmasına ve insanın kullanma ihtimali bulunmasına rağmen,

İslam hukukunun kıymet verip değerlendirilebilir kabul ettiği mallar ve İslam

hukukunun dışındaki hukuk sistemlerinde değerlendirildiği halde İslam hukukunun

değer vermeyip kıymetli bulmadığı mallar da vardır. Bu açıdan bakıldığında gözümüze

42 Mecelle md. 125, “Mülk insanın mâlik olduğu şeydir gerek a’yan olsun ve gerek menâfi’ olsun.

Kişinin ürettiği ister mal, ister hizmet, ister bir fayda olsun onundur”. şeklinde ifade edilmiştir.

43 Hasan Hacak, “Mal”, DİA, Ankara, 2003, c. XXVII, s.462-464.

44 Buharî, Edeb, 27

45 Özgür Semiz, Batıda ve Türkiye’de Fikri Hakların Gelişim Süreci ve Günümüzdeki Durumu, Ankara

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yl. Tez, Ankara, 2004, s. 40.

Page 24: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

15

çarpan en belirgin özellik Hanefî ekolunun ortaya koyduğu mütekavvim/gayri

mütekavvim ayrımıdır. Bu ayrıma yakın bir tanımlama yapabilmek adına diğer İslam

hukuk ekollerinde de birtakım kavramlar kullanılmıştır. Hanbelî ve Şâfiî ekollerinde

kullanılan “Muhterem mal” tabiri buna örnek gösterilebilir.46

Hukuki düzenlemeler arasında değerlendirme farklarından birisi de modern

hukuk sistemlerinin faydalanılabilen şeyleri mal olarak görmesidir. Diğer hukuki

sistemler açısından bazı faydalanılabilir şeyler İslam hukukunda, şer’î bir sınırlama

sebebi ile alım satıma veya üzerinde herhangi bir sözleşme yapmaya müsait değildirler.

Bu bakış açısından kaynaklanan farklar günümüzde daha iyi anlaşılabilecek şekilde

tezahür etmektedir. Konuyu biraz daha derinleştirmek gerekirse; modern hukukta

hürmet gösterilip ticarete konu edilmeme diye bir şey söz konusu değilken İslam

hukukunda hukukî muameleye konu olan “mahallin” insan dışı bir varlık ve insan

hayatına zarar verecek, ruh beden ve psikolojik açılardan sağlığını tehdit içeren bir şey

olmaması esastır. Ayrıca alım satıma konu olacak ise belirsizliğe(garar) meydan

vermeyecek47, aldatma veya aldanmaya sebebiyet vermeyecek şekilde her şeyiyle net

anlaşılır bir şey olması şartları vardır. Örneğin, içki içmekten zevk aldığını düşünen bir

kişi günümüz hukuk sistemlerine göre istediği içkiyi alabilir, içebilir, ısmarlayabilir,

hediye edebilir. Bütün bu davranışların tamamı İslam hukukunda hoş görülmezken,

diğer hukuk sistemlerinde bu konulardaki kurallar İslam hukukundaki kadar caydırıcı-

engelleyici nitelikte değildir. İslam hukukuna göre, insana zarar veren şeyler ile hukuki

muamele yapılamaz. Benzer şekilde gönüllü olarak vücudundan bir parçayı satmak

isteyen bir kişi modern hukuk kurallarına göre bunu gerçekleştirebilir iken İslam

hukukunda bunu mümkün olmaktan çıkaran birtakım düzenlemeler vardır. Bu

bağlamdaki örneklerin sayısını artırmak mümkündür.

İslam hukukunda insanların mağdur olmalarını engelleyici mahiyette hukuki

düzenlemeler yapılmış olup ona göre kurallar konulmuştur. Diğer hukuk sistemlerinde

bu yönde soyut bir düşüncenin varlığı görülmemektedir. Bu konuyu bir örnek üzerinden

değerlendirelim. Eskiden gündemde olmayan ama bugünün dünyasını en çok meşgul

46 Buhutî, Şerhu Müntehe'l-iradat, c. lll, s. 368. 47 İbrahim Kâfi Dönmez, Garar, DİA, c. XIII, s.366-371.

Page 25: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

16

eden, ticari ve iktisadi hayatın içerisinde gündemde olan konulardan biri de mübadele

ve tasarruf aracı olarak düşünülüp kullanılan gayri maddi mallar konusudur. Bunun

ekonomik ve iktisadi açıdan elektronik ortamda yani sanal dünyada kullanılan şekliyle

adı kripto (dijital para) paradır.48

Dijital ya da kripto para konusunda küresel çapta bir çalışma yapıldığı ve bu

çalışma neticesinde bu piyasa malının insanların bugün değilse bile yakın bir gelecekte

bu mübadele enstrümanı olan dijital paranın hemen herkesin hayatına isteyerek veya

istemeyerek gireceği düşünülmektedir. Dijital dünyada yaygın olarak kullanıldığı

saptanan bu dijital, kripto yada sanal paranın devletler nezdinde henüz hukuki bir

zemini oluşmadığından hareketle devletlerin vatandaşların mağduriyetlerine sebep

olabileceği saikiyle ya bu tür işlemleri yasaklama yada kendi kanunlarını bu yönde

yeniden düzenleme eğilimindedirler.49 Bu bahsedilen mübadele aracı olarak geliştirilen

şey, insanların yararına tasarruf ve ticaret metaı olarak faydalanılması düşünülse de,

hukuki güvence yönünden belirsizlik (garâr)50 içerdiği düşüncesi, devletlerin temkinli

yaklaşmalarına ve bu hususta bir takım düzenlemeler yapmalarına sebep olmuştur.

Bu durum Hanefi ekolündeki mütekavvim kavramını akla getirmektedir.

İnsanlar kullansa ve hatta küresel boyutta olsa bile yapılan bu alışveriş akdinin mahal ya

da semen yönünden belirsizlik içerdiği düşünülmektedir. Bu noktadan hareketle

devletler tarafından, dijital paranın varlığı inkâr edilmemekle beraber, İslam

hukukundaki gayri mütekavvim mallara olan yaklaşımın benzeri gösterilmektedir. Bu

durum İslam hukuk düşüncesindeki prensiplerin evrenselliğini ortaya koymak

bakımından dikkat çekicidir.

Mal ile ilgili kavramlara baktığımızda tanımlamalar yapılırken içinde bulunulan

zaman ve mekân ile sınırlı bir takım örfi uygulamalardan hareketle anlam yüklemesi

yapıldığı görülmektedir. Özellikle misaller verilirken bu husus daha çok dikkatimizi

çekmektedir. Mal ile ilgili klasik kaynaklardaki tanımların günümüz şartlarında

anlaşılması için, terimlerin bugün neye karşılık geldiğini araştırılıp örneklerin günümüz

48 http://www.mahfiegilmez.com/2017/11/kripto-paralar-bitcoin-ve-blockchain.html, (11/11/2017).

49.. https://www.yenisafak.com/teknoloji/cinin-flas-yasak-karariyla-kripto-para-piyasasi-sert dustu-

790407, (05/09/2017).

50 Dönmez, a.g.md. s. 366-377.

Page 26: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

17

şartlarına uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Bu düşünceden hareketle, İslam

hukukunda mal terimi, en geniş tanımıyla istifade edilmesi mümkün olan her şeyi ifade

eder.51 Buradaki mümkün kelimesi şeriatın imkân verdiği sınırları belirtmek için

kullanılmıştır. Çağımız İslam hukuku alanında çalışmaları bulunan Mahmasânî de mal

ile ilgili daha önceden yapılan tanımların kavrama yüklenen anlamı sınırlandırdığından

olsa gerek mal ile ilgili tanımı daha geniş boyutta ele almıştır.52

II. TASNİF EDİLİŞ BİÇİMİ BAKIMINDAN MALLAR

A. Modern Hukuk Literatüründe Malların Tasnifi

Modern hukuk sistemlerinde mallar tasnif edilirken; kullanım amacına göre ve

sahibinin ya da kullanıcısının kim olduğu yönlerinden ele alınmıştır. Bu bölümde

modern hukukta ele alınan şekli ile değerlendirilmeye çalışılmış, konunun İslam hukuku

açısından ele alınması asıl amaç olduğundan hareketle modern hukuktaki detay konulara

girilmemiştir.

1. Sahibinin Kim Olduğuna Göre Mal Tasnifi

Konumuzun merkezinde bulunan mal teriminin incelenmesi tabii olarak maldan

kimlerin yarar sağladığını ya da hukuken kimlerin mal üzerinde tasarruf/yetki sahibi

olduğunu ve bu tasarruf sahibinin yetkisinin sınırlarının ne olduğunu, sorumluluklarının

neler olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Bu bağlamda malların sahipliği yönü

incelenmiş ve modern hukukta hem idare hukukunun kapsamına hem de eşya

hukukunun kapsamına giren yönleri ile ulaşılabilen veriler aktarılmaya çalışılmıştır.

Sahiplik yönüyle ilgili mallar şu üç başlık altında ele alınabilir: sahipsiz mallar, özel

mallar ve kamu malları başlıkları altında ele alınmıştır.

a. Sahipsiz Mallar

Sahipsiz mal kavramı ile kastedilen şeyin İslam hukuku ile meri hukuk

düzenlemelerinde belirgin bir farklılık içermekte olduğu gözlenmektedir. Zira İslam

hukukunda sahipsiz mallar başlığında incelenen şeyler sahiplik itibariyle gerçek veya

51 Muhammed Revvâs Kal’acî, el-Mevsûatü’l-Fıkhiyye el-Müyessera, c. II, Beyrut:Dâru’n-Nefâes,

2010, s. 1714.

52 Mahmasânî, en-Nazariyyetü’l-âmme, Beyrut, 1948, s. 8,9,19.

Page 27: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

18

tüzel kişi fark etmeksizin kimsenin mülkiyetinde olmayan mallardır. Ancak meri hukuk

sistemlerinde ise bu durum gerçek kişi olarak sahibi bulunmayan ancak tüzel kişi olarak

devletin olduğu kabul edilen mallar olduğu anlaşılmaktadır.53

b. Kamu Malları

Modern hukuk ile ilgili kaynaklarda, kamu malı birbirinden farklı şekillerde

tanımlanmıştır. Türkiye’de mer’i hukuk sistemlerinde bu alanda yapılan kanunlar ve

düzenlemeler menşe itibariyle Alman ve İsviçre kanunlarından alınmadır.54

Anayasa mahkemesinin tarifine göre kamu malı; doğal nitelikleri gereği

herkesin kullanımına ortak yararlanmasına açık olan sahipsiz mallar ile kamu tüzel

kişileri tarafından herkesin ya da halkın bir kısmının yararlanmasına ayrılan orta malları

ve kamu hizmeti niteliğindeki etkinliklerin konusu ve aracı olan mallar, kamu malı

olarak tanımlanır. Danıştay’a göre ise idare hukuku ilkelerine göre, kamunun kullanma

ve yararlanmasına ait olan veya bu amaca tahsis edilen eşya ve mallarla bir kamu

hizmetinin unsuru ve ayrılmaz parçası sayılabilecek olan mallar kamu malları olarak

kabul edilmektedir.55 Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri de bu görüşe benzer

niteliktedir.56

c. Özel Mallar

Yukarıda açıklanan sahipsiz mal ve kamu mallarının dışında kalan mallar, özel

mülkiyete konu olmuş mallardır. Bahse konu mallar üzerinde sahibinden başkasının

tasarruf hakkı yoktur.57

2. Fayda Sağlama Özelliği İtibariyle Mal

Nitelikli mal adi mal ayrımından maksat, malların iyi veya kötü olması değil de

sıradan herkesçe bilinen mallar ile ancak ve ancak uzmanlarınca bilinebilecek nitelikte

53 Refik Kiraz, “İdare Hukukunda Kamu Mallarından Yararlanma,” Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal

Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İzmir, 2011,

s.20.

54 İsmet Giritli-Mustafa Tayfun Akgüner, İdare Hukuku: Giriş, Der Yayınevi, İstanbul, 1993 s.16.

55 Gözübüyük- Tan, a.g.e., s.926-927.

56 Onar, a.g.e., c. II., s. 1308.

57 Fahri Demir, İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı, Diyanet İşleri Başkanlığı

Yayınları, Ankara, 2012, s.65

Page 28: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

19

mallar arasındaki farkı ortaya koymaktır. Bu bölümde nitelikli mal ile adi mal

arasındaki kavramsal farklılıkların ele alınması, hukuki muamelelere nasıl etki ettiğinin

anlaşılması amacına yöneliktir.

a. Nitelikli Mal

Günümüz hukuk dilinde nitelikli mal olarak tanımlanan mallar İslam hukuk

literatüründe eşyayı nefise terimi ile ifade edilmiştir. Bu terimler ile kastedilen mallar

insanlar için kıymeti nispeten fazla olan mallar zümresindendir. Bu tanımlama ilk

bakışta izâfi olarak telakki edilebilir ancak yine de genel itibariyle hemen herkesçe

kıymeti yüksek ve değerli kabul edilen mallar vardır ki işte bu bahsedilen mallar

bunlardır. Günümüzde beyaz eşya, ulaşım vasıtaları gibi şeyler örnek gösterilebilir.

b. Adi Mal

Adi mal kavramı daha çok iktisat teorisyenleri tarafından kullanılmış olan bir

kavramdır. İnsanların ekonomik olarak gelişmişlik seviyeleri arttıkça, talebin gittikçe

azaldığı mallara adi mal ya da düşük mal denilmiştir. 58 Hemen tüketilip bitirilen ve

olmasa da aranmayacak türden şeyler adi mal sayılırlar.

3. Vakfedilme Yönüyle Mal

Köken itibariyle Arapça bir kelime olan vakıf kelimesi, sözlükte; durmak,

durdurmak, alıkoymak anlamlarında kullanılmıştır. “Bir hizmetin sürüp gidebilmesi

için, kişilerin kendi istekleriyle bağışladıkları para ve mülklere “vakıf” denir. Sözlükte

“bir şeyi daimî olarak durdurmak” anlamına gelmektedir. Vakıf, bir kişinin, belirli

bir hizmetin yerine getirilmesi ya da başkalarının yararlanması için malını ya da parasını

ya da mülkünün bağışlayarak oluşturmuş olduğu kuruluştur. Vakfın amacı; Hukuka

uygun, belirli, anlaşılabilir olmalı ve süreklilik arz etmelidir Bağışlanan mülklerin,

eserlerin geleceğe sağlıklı kalabilmeleri korunmalarına bağlıdır.”59 Bir malın sahibi

58 Ahmet Bayraktar, “İslam Ticaret Hukuku Açısından Mal Kavramının Tasnifine Yeni

BirYaklaşım,”Eskiyeni Dergisi, Bahar 2016, s.122.

59 http://vakif.nedir.org/, (07.08.2019).

Page 29: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

20

tarafından dinî, ictimaî ve hayrî bir gayeye ebediyen tahsisi şeklinde hukuki bir işlemle

kurulan hayır müesseselerine verilen addır.60

Vakıf kavramının kuruluş ve mahiyeti itibariyle yapısal bakımdan İslam

hukukuna dayandığı muhakkaktır. Zira vakıf terimi Arapçadan alınmış ve Allah’a

kurbiyet kastı ile menfaati Allah’ın kulları için olmak üzere bir malın habsi anlamına

gelmektedir.

4. Fiili Hâkimiyet Bakımından Mal

Mal üzerinde fiilen tasarruf yetki ve hakkının kapsamı, fiili hâkimiyet şeklinde

ifade edilmektedir. Günümüz hukuk sistemlerinde, mallar üzerinde hâkimiyet

sağlamaya yönelik meseleleri düzenleyen kısmı eşya hukuku konusunda ele

alınmaktadır.

Mallar üzerinde hâkimiyet sağlama hususu bir hakka dayanabileceği gibi hakka

dayanmayan kısmı da mevcuttur.61 Mallar üzerinde doğrudan hâkimiyet sağlayan haklar

aynî haklardır. Aynî haklar hususu eşya hukukunun en temel konusunu teşkil

etmektedir. Mallar üzerinde hâkimiyetin ispatı taşınmazları kapsıyorsa tapu siciline

tescil ile gerçekleşmektedir. Prensip itibariyle eğer hâkimiyet fiili bir hâkimiyet şeklinde

kendisini gösteriyorsa buna zilyetlik denir.

Hâkimiyet sağlama yönünden değerlendirildiğinde maddi varlığı olan ancak

üzerinde çeşitli tasarruflar bulunmasına rağmen, mal olarak değerlendirilemeyen şeyler

mevcuttur. Mesela insan vücudu, kölelik düzeni olmadığından insan vücudu mal olarak

değerlendirilemez. Hayvanlarda bazı hukuk düzenlerinde, mal gibi değerlendirilmeyip,

ayrı hukuki düzenlemelere tabiidirler. Üzerinde tam olarak fiili hâkimiyet sağlanamayan

şeyler mal olarak değerlendirilmezler. Mesela güneş, ay ve yıldızlar yararlandığımız

ama tam olarak hâkim olamadığımız şeylerdir. Bundan dolayı mal olarak

değerlendirilmezler.

Üzerinde hâkimiyet sağlama konusunda bir kapsam belirleyebildiğimiz şeyler

örneğin, doğada serbest halde bulunan gazlar mal olarak değerlendirilemezken, uygun

60 Hacı Mehmet Günay, Vakıf , DİA, c. 42, s. 475-479.

61 Safa Reisoğlu, Türk Eşya Hukuku, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara,

1980, s.26.

Page 30: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

21

şartlarda depolanmış haldeki gazlar mal olarak değerlendirilir ve hukuki muamelelerin

konusu olabilirler. Hâkimiyet sağlansa bile bu hâkimiyetin kapsamı tam olarak

belirlenemeyen şeyler mal olarak değerlendirilemezler. Bunlara örnek olarak; hava, açık

denizler, akarsular, okyanuslar gibi şeyler verilebilir.

Günümüz hukuk sistemlerinde mal kavramı üzerinde yapılan incelemeler bize

göstermektedir ki hukuk düzenlerinde mal kavramının tanımı ve buna bağlı olarak

hukuki düzenlemeler oldukça değişkenlik arz etmektedir. Fransız medeni kanunu mal

kavramını, ekonomik değeri olan her şeydir yani edinme/temellüke elverişli olan her şey

diye tanımlarken, Alman medeni kanununda “cismani varlığı olan şeyler” mal olarak

kabul edilmiştir. İsviçre’ den alınmış olan Türk medeni kanunu ise biraz daha farklı

yaklaşarak “cismani varlığı olmasına rağmen insan vücudunun mal olarak

değerlendirilmesi mümkün değildir” diye birtakım istisnalar koymaktadır.

İnsan vücudunun parçalarını (kan, doku vb.) gibi ayrılmış olan parçalar eğer

başka bir insana nakil yapılmayıp depolanacak, saklanacak durumda ise bunlar mal

kapsamında değerlendirilebilir. Buna ilaveten insan vücudundan çıkarılmış ancak nakil

vs. gibi farklı açılardan değerlendirmek amacı ile mal olarak değerlendirilmezler.62

Ayrıca insanın kişiliğinin devamı niteliğinde olan ve yeni teknolojilerle insan kişiliğinin

devamı amaçlanan ya da klonlama imkânı veren biyolojik maddeler mal olarak

değerlendirilmemektedir. İnsanın hayatının devamında katkı veren insana sonradan

monte edilen, yapay kalp, implant vb. gibi parçalar da mal kapsamında

değerlendirilmezler. Ancak sökülüp takılması mümkün olan, peruk, kirpik vb. parçalar

mal olarak değerlendirilebilirler.

Günümüz eşya hukuku içerisinde ayni hak kavramı tam olarak netleşmemiş ve

üzerinde tam mutabakat sağlanmamış konulardan birisidir. Bu husustaki görüş

farklılıkları şunlardır.

a. Ayni hak; herhangi bir şey üzerinde doğrudan doğruya hâkimiyet sağlayan haktır

şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanıma, insanın herhangi bir şey üzerinde doğrudan

62 Nihat Dalgın, “İslâm Hukukuna Göre Satım Sözleşmesi Açısından Mal Kavramı,” Ondokuz Mayıs

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 11, 1999, s. 119.

Page 31: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

22

doğruya hâkimiyeti söz konusu olamaz şeklinde itiraz edilmiş, herhangi bir şey

üzerinde hâkimiyetin dolaylı olarak kurulabileceği iddia edilmiştir.63

b. Herhangi bir şey üzerinde herkese karşı ileri sürülebilen hak ayni haktır denilmiştir.

Bu görüşe de itiraz edilmiştir. Herkese karşı denildiği zaman insanın yaşamı

boyunca, herkesle muhatap olması ihtimal dâhilinde değildir. Çünkü bazen insanlar

doğduğu kentin dışında kimse ile herhangi bir münasebet kurmak durumunda

kalmamıştır ve bundan dolayı da bir hak iddiasının herkese karşı olması söz konusu

olamaz.64

c. Bu iki görüşü uzlaştırmak ve bunun üzerine yeni bir görüş ihdas etmek üzere

“herhangi bir şey üzerinde doğrudan hâkimiyet sağlayan ve herkese karşı ileri

sürülebilen bir haktır” şeklinde tanımlanmıştır.65

B. İslam Hukukunda Malların Tasnif Ediliş Biçimi

İslam hukuku ile ilgili eserlerde mal ile ilgili konular tasnif edilirken;

kendisinden faydalanmanın mubahlığına göre, mahallinde istikrar edip etmemesine

göre, benzerinin bulunup bulunmamasına göre, kullanma neticesinde bâki kalıp

kalmamasına göre şeklinde tasnif ve tanımlamalar yapılmıştır. Ancak zaman içerisinde

yapılan tasniflere bazı ilaveler de yapılarak tasniflerin çoğaldığı gözlenmiştir. Bu başlık

altında ulaşabildiğimiz kaynaklardan yararlanmak suretiyle çeşitli tasnif ve

tanımlamalara yer verilmiştir.

1. Mütekavvimlik Bakımından Mal

İslam hukuk ekollerinden, özellikle Hanefi ekolünde üzerinde durulan mal ile

ilgili kavramsal yaklaşımlardan birisi ve belki de en belirgin olanı tekavvüm

(mütekavvim-gayri mütekavvim) kavramlarıdır. Diğer ekollerde bu hususta

mütekavvim kavramına karşılık olacak şekilde “muhterem mal” kavramının kullanıldığı

dikkatimizi çekmektedir.

63 Hasan Hacak, a.g. md., s. 462-464.

64 Abdülkerim Zeydan, İslam Hukukuna Giriş, Çev. Ali Şafak, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 2015,

s.298-300.

65 Oğuzman, a.g.e., s. 24-26.

Page 32: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

23

a. Mütekavvim Mal

Mütekavvim olarak nitelendirilen bir mal “kullanılıp faydalanılması mubah olan

şey,”66 kıymeti olan67 temevvül edilme değeri olan68 diye tanımını bulan bir terim olup

hukuki açıdan şu durumlara muhatap olmaktadır. Mütekavvim mal hukuken

değerlendirilmeye müsait, mubah, itlafı halinde tazmin gereken maldır.69 Bu tür bir

malın, herhangi bir akde mahal olabilmesi için akit esnasında mevcut olması (muhrez)

olması,70 faydalanılmasında şer’an bir sorun olmaması gerekmektedir.71 Hıyazet,

sözlükte “toplamak, cemetmek, kişinin kendisi için bir şeyleri derleyip toplayarak bir

araya getirmesi ve öncekilere ilave etmesi” gibi anlamlara gelir.72 Istılahî kullanımı ise

“bir şeye el koymak ve onun üzerinde hâkimiyet kurmak,” şeklinde tanımlandığı

görülmektedir. Bu yönüyle Mâlikî mezhebinde, zilyetliğin karşılığı “hıyâzet” şeklinde

kullanıldığı görülmektedir.73 Denizdeki balıkların hıyazeti yani elde edilmesi durumu

söz konusu olmadığı için şu denizdeki balıkları satıyorum diye bir alışveriş akdi

mümkün değildir. Fakat aynı denizdeki balıkları itlaf ve imha eden bir kimse için

tazminle sorumlu tutulması tartışmalıdır. Bütün kamuya ait mallar için, bu şekilde bir

genelleme yapılması mümkündür.

Herhangi bir akde konu olması muhtemel şey; şer’an alım-satımı caiz olan

şeylerden mi? Şer’an elde edilmesi mümkün olabilen şeylerden mi? Miktarı, vasıfları

ilgili taraflarca net olarak biliniyor mu? Bu ve buna benzer sorulara verilecek cevaplar,

mal kavramının ne olduğunu ortaya çıkaracaktır. O halde bu şey mütekavvim

66 Mecelle, md. 127

67 Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuku İslamiyye ve Istılahi Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Yayınları. İstanbul, c.

VI, s.10.

68 Demir, a.g.e., s.38.

69 Suyuti, el-Eşbah ve’n-nezâir fî kavaid ve furu‘ fıkhi’ş-şâfiiyye, Beyrut, 1983, s.26; Rahmi Yaran,

İslam Hukukuna Göre Hukuki İşlemler ve Hükümleri, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara,

2011, s. 66.

70 Hanefî dilindeki temel kavramlardan biri olan mütekavvim mal kavramını; tekavvüm/mütekavvim

olma, iki unsurun varlığı ile sabit olur. Tekavvümün sabit olması için gereken unsurların ilki örfî

unsurdur. Buna göre mal ‘muhrez’, yani İhrâz edilmiş olmalıdır. Kullanımı herkesçe serbest olan,

ot ve balık gibi ihrâz edilmemiş nesneler mütekavvim değildir. İkinci unsur ise maldan

faydalanmanın şer’an mubah olmasıdır” diyerek açıklamıştır. Taftazânî, et-Telvîh, c. 1, s. 210-215.

71 Abdullah b. Mahmud b. Mevdudu Mevsılî, el-İhtiyâr li Talîli'l-Muhtar, Daru'l-Hayr, Beyrut, 1998, c.

II, s. 247;Bilmen, a.g.e., c. VI, s.10.

72 Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, c. IV, s. 29; İbn Manzûr, a.g.e., c. I, s. 753; Cevherî, es-Sıhâh, c. III, s. 875.

73 Derdîr, eş-Şerhu’l-Kebîr, c. IV, s. 233.

Page 33: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

24

kavramının kapsamına dâhil edilebilecek nitelikte bir şeydir. Zira gayri mütekavvim

kavramına baktığımızda malum olmayan yani vasıfları yönüyle cehalet içeren ya da

kısmen meçhul olup garar içeren şeyler gayri mütekavvim74 şeklindedir. Hâlbuki

yukarıda sorulan sorular belirsizliği cehalet ve garârı ortadan kaldırmaya yetecek kadar

sarihtir. Şu halde bu bahse konu şartları taşıyan şeyler maddi varlığı olmasa bile hukuki

muamelelere konu olabilir. Maddi mal statüsünde olmasa bile aynı maddi mal için

gereken hukuki işlem ve aranan şartları, nitelikleri taşıdığı için gayri maddi ama

mütekavvim mal olarak değerlendirilmesi mümkün gözükmektedir.

Yapılan bir sözleşmede, mübadelede gerek mal gerek semen değişimi sırasında

herhangi bir hak kaybı olduğunda, kişinin hakkını arayabilmesi için öncelikle akde konu

olan malın mütekavvim mallardan olduğunun taraflarca bilinmesi gerekir. Hukukça

kıymetlendirilen, mübadeleye konu (mahal) olmayı hak eden mütekavvim mal

kavramına benzer ifadeler diğer mezheplerde de kullanılmaktadır. Mesela Hanbelî ve

Şâfiî mezheplerinde mütemevvel mal ve mütemevvel olmayan mal tanımlarına

rastlamaktayız ki bu da yine bir şeyin nitelikleri yönüyle, mütekavvim mala karşılık

olarak kullanılmıştır.75

Günümüzde belki de en çok üzerinde durulması gereken konuların başında bu

husus gelmektedir. Zira insan olan her yerde hukuki muamele kaçınılmazdır. Bu hukuki

muamelelerde İslam itikadına mensup insanlar neleri hukuken değerlendirmelidirler?

Bu soruyu hayatın merkezine koyduğumuzda gözümüzü açtığımız andan itibaren

hayatın her alanında birtakım nesneler ya da ihtiyacı gideren ama bir nesne ya da somut

varlığı olmayan bazı şeyler bulunmaktadır. Bu bağlamda yararlandığımız, ancak elle

tutulamayan, soyut birtakım şeyler alınıp satılmakta, hibe veya hediye edilmektedir.

Örneğin; internet kullanmamızı ve bu yolla birtakım bilgilere ulaşmamızı sağlayan

frekanslar, aydınlanmamızı ve değişik araçlarla hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlayan

elektrik enerjisi, televizyon izlemek için kullanılan ve hatta abone olunan frekanslar gibi

örnekleri çoğaltmak mümkündür. Günümüz şartlarında Müslümanların ihtiyaçlarını

74 Ebû Zehra, a.g.e., s. 47.

75 İbni Hacer el-Heytemî, Tuḥfetü’l-muḥtâc, Kahire, ty., c. VI, s. 304; Hacak, a.g.md., c. XXVII, s.461

465.

Page 34: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

25

karşılayan ve şer’ an intifaına bir mâni bulunmayan bu tip şeyler de mütekavvim mal

gibi hukuki muamelelere konu olabilmektedir.

Eğer mal kavramını mecellede bahsedildiği gibi76 sadece somut varlığı olan eşya

kavramına indirgeyerek meseleyi ele almakla iktifa edilir ve somut varlığı olmayanları

mal kapsamından çıkarılırsa o halde bu yukarıda zikredilen, bugünün dünyasında hayatı

kolaylaştıran somut varlığı olmayan şeylerin izahı imkânsız hale gelebilir. Bu

düşünceden olarak, hemen her Müslümanın hayatında var olan, görece zorunlu

sayılabilecek şeyler mütekavvim mal gibi değerlendirilmekte ve hukuki muamelelere

konu olmaktadır.

Dikkati çeken bir diğer husus ise, insanlar tarafından normal şartlarda

yararlanılma konusu olmayan şeylerin, mal kabul edilmeyip yararlanılmadığı

durumlardır.77 Şöyle ki; Kur’an-ı Kerim de geçen “meyte, leş, kan size haram kılındı”78

ayetindeki şeylerin bizzat insan tarafından yenilip içilmesi konusunda bir haramlık

durumundan bahsedildiği ve yeme içme dışında başkaca şekillerde faydalanılması

konusunda söz konusu hükmün tartışıldığı görülmektedir. Peygamberimiz’ den (sav)

gelen rivayet79 dikkate alındığında bu hadisten; insanlar için yenilmesi caiz iken

kendiliğinden ölmüş olan hayvanın leşinden, yeme içme dışında, yararlanmaya müsait

ise değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Kendiliğinden ölmüş olan bir sığırın

derisinden faydalanılması, etlerinden bekçi köpeklerine verilmesi gibi şekillerde

faydalanılması mümkündür ve bunu engelleyen herhangi bir karine de

bulunmamaktadır. O halde niçin bunlara mal denilmeyeceği tartışmalıdır.

76 Mecelle, md.126; İbni Abidin, a.g.e., c. IV, s.3

77 Demir, a.g.e., s.39; Mecelle, md. 210.

78 Maide,3.

79 Tirmizi, Libas, 7; Nesai, Fer’, 17. Bu hadisi şerif Hz. Peygamberimizin Hanımı Meymune

tarafından Rivayet edildiği belirtilmiştir; Bizim azatlı bir cariyemize sadaka olarak toplananlardan

bir koyun hediye edilmişti bir süre sonra koyun öldü. Derken Peygamberimiz (sav) ölü olarak yol

kenarında atılıvermiş olan bu koyunun yanından geçti ve: “Bu koyunun derisini tabaklayıp ondan

yararlanmalıydılar” buyurdu. Bunun üzerine orada bulunanlar ‘ ama bu bir leştir’ Ey Allah’ın

Resulü dediler. Bu söze karşılık Peygamberimiz (sav): “Ölü hayvanın yenilmesi haramdır”.

Buyurdu.

Page 35: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

26

b. Gayri mütekavvim (mütekavvim olmayan) mal

Gayri Mütekavvim kavramı İslam Hukuk literatüründe Hanefilerce kullanılan

bir kavramdır. Somut varlığı olan insanlar için mülk edinmek ya da fayda sağlamak

ihtimali bulunan kâinattaki şeylerden bazıları Müslümanlar için yasaklanmıştır. Bu

yasaklama neticesinde, Müslümanlara faydalanılması yasak olsa bile, faydalanma yönü

itibariyle mümkün olan bu şeyler için mal değildir demek mümkün müdür? Zira varlığı

ortadadır ve Müslüman olmayanlar faydalanmaktadır. Domuz ve şarap, gayr-i

Müslimler tarafından kullanıldığı için, mal hükmündedir.80 Maldır ancak Müslümanlar

için faydalanılması caiz değildir. Çünkü Şâri tarafından böyle uygun görülmüş ve biz

inananlar tarafından böyle kabul edilmiştir. Şu hâlde gayrimüslim için yararlanmanın

mümkün olduğu mallar ile ilgili İslam hukukunca kıymet atfedilmeyip, hukuki

muameleye konu olması yönünden uygun görülmemesi sebebiyle, faydalanması yasak

olan, bu tür mallara, “mütekavvim olmayan yani gayrimütekavvim” mal

denilmektedir.81

Şer’an mütekavvim sayılmama durumu için bir şeyin;

a. İhraz edilip edilememesi

b. O şey ile ilgili sınırlayıcı ya da engelleyici bir hükmün varlığı

c. O şeyden insanın fayda elde edip etmemesi

d. Elde edilecek faydanın şeran yasak olmaması cihetlerinden değerlendirilir.

Yukarıdaki şartlardan yana noksan bulunuyorsa gayri mütekavvim olarak kabul

edilmektedir. Mütekavvim sayılmama ile ilgili şartlar şu şekilde açıklanabilir:

İhraz şartına göre elde edilmesi ya da kendisinden menfaat/fayda sağlamanın

mümkün olmadığı, elde edilmemiş şeyler gayrimütekavvimdir. İhrâz sözlükte “hıfz,

sıyânet, damm, koruma altına alınan şey, korunmuş, muhafaza edilmiş sığınma yeri”

80 Zeki Yaka, “İslam Hukukunda Zilyetliğin Hukuki Fonksiyonu”, Bülent Ecevit Üniversitesi, İlahiyat

Fakültesi Dergisi, c.1, Sayı 1, 2014, s.65

81 Ebû Bekr Şemsüleimme Muhammed b. Ahmed Serahsî, Mebsut, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1983,

c.XI, 78-102; Alaeddin Ebu Bekr bin Mesud bin Ahmed el-Kâsâni, Bedâiü’s-Sanaî Fi Tertîbi’ş-

Şerâi, c. V, s. 113; Ebû Zehra, a.g.e., s. 44-45.

Page 36: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

27

anlamlarına gelmektedir.82 Istılahta ise; hiç kimsenin mülkiyetinde bulunmayan mubah

bir mal üzerinde, mâlik olmak iradesiyle fiilî hâkimiyet kurmak demektir.83

Herhangi bir şeyin alım satımına haiz olmak hıyazetine ulaşmış olmak ile

itlafına sebep olunabilecek kudret manasında haiz olmak hıyazet aynı değildir.84 Örnek;

denizdeki balıklar, henüz depolanamamış olan oksijen gazı gibi. Şariin faydalanmayı

haram kıldığı ya da bizatihi haram olmasa bile içinde bulunduğu şartlar gereği

menfaatinin yasaklandığı her türlü eşyayı mütekavvim olmayan mala örnek verilebilir.

Mesela, kendiliğinden ölmüş olan bir koyunun etinin yenilmesi, gibi. İnsanın fıtratının

ihtiyaç duymasına rağmen, şekli itibariyle yetersizlik veya fazlalık sebebiyle

faydalanmanın mümkün olmaması da mütekavvim mal sayılmama şartlarındandır.

Mesela: bir pirinç tanesi, bir damla su gibi şeyler mal olmalarına rağmen herhangi bir

ihtiyacı karşılamaktan uzak ve âdeten alınıp satılmayan şeyler olduğu için

gayrimütekavvim maldır.

Klasik fıkıh kaynaklarında “insan tabiatının kendisine meyl ettiği ihtiyaç zamanı

için biriktirilmesi mümkün olan şeylerdir” 85 şeklinde yapılan tanıma farklı

yaklaşımların da olduğu gözlenmektedir. Biriktirilmesi ve faydalanılması mümkün olan

her şey biriktirilmeye müsait yapıda olmayabilir. Biriktirilmeye müsait olur, herkes aynı

oranda ihtiyaç duymayabilir. Bu yönleri ile incelendiğinde mal kavramının tarifleri

bağlam yönleri dikkate alınarak mütekavvim veya gayrimütekavvim olmak yönünden

değerlendirilmesi daha isabetli görünmektedir. Aslında neyin gayrı mütekavvim mal

sayıldığını incelersek ya da neden mütekavvim/gayrimütekavvim ayrımına ihtiyaç

duyulduğu bilinirse, kavramların hangi bağlamda söylendiği daha doğru anlaşılacak ve

bugün karşımızda duran problemin zihni bir problemden öteye gitmediği görülecektir.

82 İbn Manzûr, Lisânü’l- Arab,V/333

83 Serahsî, a.g.e., c. XXIII, s. 172.

84 Muhammed Abdülcevâd Muhammed, el-Hıyâze ve’t- Tekâdüm fi’l-Fıkhi’l-İslâmî,

İskenderiyye, 1977, s. 65; Ahmet Bayraktar, “İslam Ticaret Hukuku Açısından Mal Kavramının

Tasnifine Yeni Bir Yaklaşım,” Eskiyeni Dergisi, Bahar 2016, s.113-130.

85 İbni Abidin, a.g.e., c. IV, s. 3; Mecelle, md.126.

Page 37: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

28

3. Fiilî Hâkimiyet Yönüyle Mal

Herhangi bir mal üzerinde fiili hâkimiyet kurulurken iki durum söz konusu

olabilmektedir. Fiili hâkimiyet kurmak için ya malın mâliki sıfatına haiz olmak ya da

mâlik tarafından yetkilendirilmiş olmak gerekmektedir. Fiili hâkimiyet kavramının

gerek İslam hukuk literatüründe gerekse modern hukuk literatüründe yakın şekillerde

tanımlandığı görülmektedir.86 Üzerinde mülkiyet kurulabilen her şey mal olarak

değerlendirilmektedir.87 Mülkiyete konu olabilen ve mâlikinin diğer insanlardan ayrı

olarak üzerinde hâkimiyet kurabildiği şeyler maldırlar.88 Şu halde üzerinde hâkimiyet

kurulacak olan şey ile arasındaki bağ sebebiyle, fiili hâkimiyet kuranın hukuki

statüsünün bilinmesine ihtiyaç vardır. Burada (fer’i zilyet) sayılması sebebiyle zilyed,

(asli zilyet) sayılması sebebiyle mâlik konularına değinilecektir.

a. Zilyed

“Zilyed bir ayna hatta bir yönüyle sadece menkul mallara bilfiil el koyan yahut

tasarruf-ı müllâk (mâlik gibi tasarruf eden) ile tasarrufu sabit olan kimsedir”.89 Zilyetlik

bir yönüyle nakıs mülkiyete benzerlik gösterir. Şöyle ki; malın kendisine değil de

menfaatine sahip olmak konusunda yetkilendirilmiş birisi, zilyet sayılabilir. Zira malın

gerçekte sahibi değil sadece geçici bir süre elinde bulunduran durumdadır. Zilyet

sıfatına haiz bir kişinin malda tasarruf sahibi olabilmesi için, mal sahibi yani mâlik

tarafından, iare, icâre, vakıf, vasiyet, vekâlet gibi yetkilerden bir veya birkaçı ile

yetkilendirilmesi gerekir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 973. Maddesinde de; “bir şey üzerinde

fiilen tasarruf sahibi olan kimse o şeyin zilyedidir” denilmektedir. Bu tanıma göre, bir

mal üzerinde fiili hâkimiyeti bulunması sebebiyle hırsız dahi zilyed sayılacaktır. Çaldığı

mal üzerindeki yaptığı tasarruflar, malın gerçek sahibinin tasarrufları ile aynı hukuki

statüye sahip olduğu düşünülebilir mi? Herhangi bir malı elinde bulunduran, elbette ki

onun mâliki ile aynı hak ve yetkilere sahip olmamalıdır.

86 Şâtıbî, Muvafakat fi Usuli’ş-şerîa, şrh. Abdullah Derrazî, el-Mektebetü’t-ticariyyetü’l-kübra c. II, s.

17; Oğuzman- Seliçi, a.g.e., s.25.

87 Kurtubi, el-Câmi‘ li Ahkami’l-Kur’an,

88 Şâtıbî, a.g.e., c. II, s. 17

89 Bilmen, a.g.e., c. VIII, s.122,

Page 38: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

29

“İnsanın eşya ile olan irtibatı hukukta sadece ‘mülkiyet’ olarak

değerlendirilemez. İnsan mülkü olmadan da eşyayı elinde bulundurabilir, üzerinde

tasarruf edebilir”. Bu sebeple, İslam hukuku, zilyedliği de insan-eşya arasındaki irtibatı

sağlayan hukuki bağ olarak kabul eder. Zilyedlik ve mülkiyet kimi zaman birbirinin

yerine kullanılan ve aralarındaki farklar gözetilmediğinde, bir takım hukuki sıkıntılara

sebep olabilen iki farklı kavramdır. Bu farklara dikkat edilmediği takdirde ise, özellikle

zilyetliğe dayalı haksız mülk edinmeler ve buna bağlı bir takım hak kayıpları söz

konusu olacaktır. Toplumsal barışın da bu durumda zarar göreceği muhakkaktır. İslam

hukuku, her zilyetliği mülkiyet hakkı doğuran hukuki bir durum olarak kabul

etmediğinden, zilyetlik ve mülkiyet arasındaki farkların bilinmesi bir zorunluluk arz

etmektedir.90

Tabiatı icabı gayr-i menkullere fiilen el koymak, oradan oraya taşımak mümkün

değildir. Bu sebepten ancak gayrimenkullerde zilyetlik; tarla, bahçe gibi yerleri ekip

dikmek, arsa bina gibi şeylere de ilave bir şeyler yapmak veya ikamet etmek ya da

kiraya vermek şeklinde gerçekleşebilir. Zilyet, mâlik gibi her türlü tasarruf hakkına

sahip değildir. Ancak mâlikin yetkilendirmesi suretiyle zilyede verilen tasarruf hakkı,

mal ile zilyet arasındaki bu hak, hukuki işlemler için ihtiyaç duyulan şey olmakla

beraber, zilyedi malın sahibi yapmaz.

b. Mâlik Bakımından Mal

Bütün meşru hakları sabit olacak şekilde, bir şeyin hem kendisine hem de

menfaatini elinde bulunduran kimsenin sahip olduğu mal anlamına gelmektedir. Mâlik

sahip olduğu şeyde her türlü tasarruf imkânı bulunan, malını kullanmak, kiraya vermek,

vakfetmek, vasiyet etmek, hibe etmek gibi yetki ve tasarrufların sahibidir. Mâlik, malı

ile ilgili hukuki muamelelerde, kanundan kaynaklanan yetkilerini kullanma konusunda

ayrıca bir izne veya yetkilendirmeye ihtiyacı olmayan kimsedir. Bu durum İslam hukuk

literatüründe ve diğer hukuk sistemlerinde benzerlik arz eder. Mâlik açısından mal,

devamlı mülkiyetinde bulunan, ıskâtı kabil olmayan, kullanma veya başka türlü

90 Sabri Şakir Ansay, Hukuk Tarihinde İslam Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara, 2002, s. 125; Zeki

Yaka, “İslam hukukunda Zilyedlik ve Mülkiyet Arasındaki Farklar,” Bülent Ecevit Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Dergisi, (BEÜİFD), 2014, c. I, S. 2, s. 35-37.

Page 39: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

30

değerlendirme konusunda sınırlandırma kabul etmeyen,91 sefihlik gibi bir durumu

olmadıkça hukuken muâheze olunmayan, telef edilse bile tazmin gerekmeyen ancak

diyâneten israf sebebi ile sorumlu olma ihtimali bulunan maldır.

Zilyet ile mâlik arasındaki farkların burada ele alınması, çalışmanın ileriki

bölümlerinde değinilecek hukuki düzenlemelerde gerçekleşen farklılıkları

anlamlandıracak mahiyettedir. Herhangi bir malın mâliki, malına bile isteye zarar verse

bile tazminata konu olmazken, zilyet sıfatıyla yetkilendirilen bir kişi mala karşı haksız

fiillerinden sorumlu olur. Mal tanımlarını doğrudan ilgilendirmeyen fiili hâkimiyet

yönüyle ayrım, mal üzerindeki hak ve yetkinin boyutuna göre hukuki sorumluluğu

dolaylı olarak etkilemektedir. Bu sebeple değinilmesi zorunlu hale gelmektedir.

2. Emek Karşılığı Olma Bakımından Mal

İnsanın emeğinin mahsulü olan şeyler maldır denilmiştir, buna göre denilebilir ki

mal kavramı insanın sahip olduğu her çeşit mülk, para, altın, gümüş, servet, meta,

sermaye, zenginlik ve para değerinde kabul edilebilen şeylerin hepsini kapsamaktadır.92

Burada mal olarak değerlendirilmenin ilk öncülü emek harcanarak elde edilir olmasıdır.

Mubah malların özel mülke dönüşmesi için de aranan meşruiyet şartları ihraz,

istila, işgal ve ihyadır. Bu meşruiyet şartları bize özel mal edinebilme hususunda mubah

mallar üzerinde emek unsurunun ön plana çıkarıldığını göstermektedir.

İnsanın emek sarf ederek ele geçirdiği şey onun mülkü olup başkası ancak

karşılığını vererek bundan istifade edebilir. Çağdaş yazarlardan Bâkır es-Sadr da kamu

malı ve özel mal arasındaki ayırımı emek unsuruyla yapmakta, böylece insan emek ve

harcamasıyla meydana gelen servetleri özel mülkiyet konusu kabul etmekle mülkiyeti

emek unsuruna dayandırmaktadır.93 Emek unsuru İslâm hukukunda değişik şekillerde

mülkiyet sebebi olarak takdim edilmiştir. Özellikle insanların, kaynağında ortak olduğu

(şirket-i ibâha altındaki) mallar üzerindeki yetkilerde bu açıkça görülür. Buna göre bir

kimsenin mülkünde kendisinin tesebbübü ve emeği olmadan kendiliğinden biten otlar

91 Vehbe Zuhayli, a.g.e.,, s. 51.

92 Fahri Demir, a.g.e., s.38-39.

93 Hasan Hacak, “İslam Hukuk Düşüncesinde Özel Mülkiyet Anlayışı,” Marmara Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi Dergisi, S.29, 2005/2, s. 99-120.

Page 40: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

31

dahi mubah kategorisinde kabul edilir. Buna göre böyle mallarda mülkiyet, tesebbüp

yani mubah mal kaynağı üzerinden belirli bir kısmın alınıp ihraz edilmesi için çaba ve

emek sarf etmekle doğar.94

İmam Şâfiî malların özel mülke konu edilebilmesinin temelinde insanın o mala

harcayacağı emek ve amelin bulunduğunu ve elde edilecek faydanın da bu malların elde

edilmesi için harcanan emekle orantılı olması gerektiği görüşünü savunmaktadır.95 İbn

Haldun da insanın gerek sanat ile bir şeyler üretmek veya hayvanlardan, bitkilerden,

madenlerden çaba göstererek faydalanma suretiyle elde edilen her kazanç ve mal

insanın gücü ve emeği sayesinde elde edilir demiştir. Ona göre emek harcanmadan bir

şey mal olmaz.96

Emek harcanarak elde etmeyi örneklemek gerekirse sahibi olmayan bir araziyi

ihya eden bir kişi o arazinin sahibidir yani araziyi kendine mal edinmiştir. Bu mal

edinmenin yöntemi emek harcanarak elde edilmiş olmasıdır. Ya da denizde duran

balıklar kimsenin malı değildir. Ancak bir emek karşılığı o balığı yakalamış kişi o

balığın sahibidir. Böylece bu emekten dolayı balık emeği harcayanın malı haline

gelmiştir.

4. Sahiplik Bakımından Mal Kavramı

Firuzâbâdi malı “Herhangi bir şeyden mâlik olduğun şeydir, cem-i 'emval' gelir”

şeklinde tanımlamak suretiyle malın sahipliğine vurgu yapmaktadır.97 Tanımdan

anlaşıldığına göre, herhangi bir şey üzerinde kurulacak mülkiyet bağının öznesinin kim

olduğunun bilinmesine ve o kimsenin şey ile ilişkisindeki konumunun belirlenmesine

ihtiyaç vardır. Buradan hareketle mâlik olma vasfını taşıyan özne ile şey arasındaki

hukuki bağ ele alınacak ve mâlik/sahip kim sorusuna cevap aranacaktır.

a. Sahipsiz (Mubah) Mallar

Sahipsiz mal kavramı ile tanımlanan mallar, aslında herhangi bir kimsenin

mülkiyetinde ya da tasarrufunda olmayan ve herkesçe kullanılmaya müsait mallardır.

94 Mecelle, md. 1234, 1241.

95 Şâfiî, el-Ümm, c. III, 265-266.

96 İbn Haldun, Mukaddime, , c. II, İstanbul, s. 332.

97 Muhammed b. Yakup el-Firuzâbâdi, El-Kamusu’l-Muhit, Beyrut, 1987, s.1368

Page 41: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

32

Sahipsiz mal vasfını taşıyan bu mallar, herhangi bir kişi veya kurumun, bahse konu

mallar üzerinde mâlik vasfını kazanabilme ihtimali bulunan şeylerdir. Bu mallar

üzerinde herhangi biri mülkiyet tesis ettiğinde diğer faydalanma ihtimali bulunanlardan

bu hakkın kalktığı mallardır. Mesela; herkese ait bir denizde bulunan balık ya da

sahipsiz araziler ve buna benzer şeyler herhangi bir kişi ya da kurum tarafından

sahiplenilirse diğerlerinin bu mallar üzerindeki tasarrufa ortak olma hakkı düşer.

b. Özel Mal ve Kamu Malı Ayrımı

(1). Özel Mallar

İslam hukukunun aslî kaynağı olan Kur’an-ı Kerimde insanın mal mülk sahibi

olması konusunda herhangi bir engelleme bulunmamakta tam tersine bunun imkân

dâhilinde olduğu ayetlerden anlaşılmaktadır.98 Hatta insanın mal sahibi olduğunda o

sahibi olduğu malın başkalarının müdahalesinden çıktığı, korunaklı hale geldiği,

hırsızlık veya gasp ile ilgili ayetlerden anlaşılmaktadır.99 Söz konusu ayetlerden ve bu

ayetlerin üzerinde fikir üreten İslam âlimlerinin açıklamalarından, Şârîin koymuş

olduğu kuralların, insanın mal edinmesini cesaretlendirici nitelikte olduğu

anlaşılmaktadır.100

Kişinin herhangi bir şeyi özel mülk edinmesinden ziyade, kâinatta var olan

bütün her şeyin herkese ait olması anlamında (kolektif mülkiyet) bir düzenlemenin, özel

mal edinmeye aykırı bir düşünce olarak, toplumlarda kaosa sebep olacağı düşüncesi de

tartışılmıştır.101

“Kim ölü bir toprağı ihya ederse, (ihya ettiği ) o toprak onun olur. Haksız

dökülen bir ter için ise herhangi bir hak yoktur”.102 Bu hadisi şerifte de belirtildiği üzere

sahibi olmayan toprak kim tarafından mal edinilirse, işleyip faydalı hale getirmek

98 Bakara, 274, 279, Ali İmran, 186, el-Enam, 152.

99 Bakara, 188, 279; en-Nisâ, 10, 29; Maide, 38.

100 Ahmet Debbağoğlu, İslâm İktisadına Giriş, İstanbul 1979, s. 233; Hasan Hacak, “İslam Hukuk

Düşüncesinde Özel Mülkiyet Anlayışı”, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.29,

2005, s.99-120.

101 Abdüsselam Davut el-Abbadî, el-Milkiyye, c. II, s. 25-27; Ebû'l-Abbas Şehabeddin Ahmed b.

İdris b. Abdürrahim Karafî, ez-Zehira, Beyrut 1994, c. VII, s. 250, c. VIII, s. 221.

102 Buharî, Hars, 15; Ebû Davut, İmare, 37; İmam Mâlik, Muvatta, Akdiye, 26-27;Şâfiî, El-Ümm, c. III,

s. 268.

Page 42: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

33

suretiyle, onun malı olacaktır. Ancak söz konusu özel mülkiyet sınırsız ve mutlak bir

hak da değildir. Zira İslam tarihinde örnekleri görüleceği üzere belirli bir süre toprağı

işlemediği gözlenen kişilerin, mal edindikleri toprak ile ilgili mülkiyetlerinin

geçersizliğine hükmedilmiştir.103 Özellikle Hanefî ekollünde usulü fıkıh konusu olarak

ortaya konulan bir görüşte özel mülkiyet şer’î hükümlere dayandırılmaktadır. Özel

mülkiyet hakkı Şârînin bir hükmüdür ve bu hükümle, fertlere başkasının malına el

uzatmama ödevi yüklenmiş, yetkisiz kişilerin başkasının malına el sürmesine yasak

getirilmiştir. Başkasının malının haramlığı ilkesi ile İslam hukukunda, özel mal elde

etme hakkının temel prensipleri ortaya konulmuştur.

(2). Kamu malları

İslam hukuku klasik kaynaklarında kamu malları konusu, günümüzdeki hukuk

sisteminden farklı olarak değerlendirildiğini görmekteyiz. Kamu kavramı İslam hukuku

ile diğer hukuk sistemlerinde farklı şekillerde tanımlanmıştır. Günümüz “Türk

hukukunda kamu mallarını ifade etmek için kullanılan terimlerde birlik yoktur. Kamu

hizmetlerinde kullanılan bu malların tümünü ifade etmek üzere, devlet malları, devlet

emlâki, idare malları, hazine malları gibi deyimler kullanılmaktadır”.104 İslam

hukukunda kamu kavramı ile devlet yada herhangi bir tüzel kişiliğe vurgu yapılmadığı,

devlet ve herhangi bir kurumsal yapının öncelenmediği bir tanımlama söz konusudur.

Buna göre: “Yararlanmanın herkesçe müşterek ve genel ilke olarak karşılıksız olduğu,

devir veya feragat edilemeyen, cebri icraya konu olmayan, özel kullanıma ya da özel

tasarrufa uygun olmayan105 üzerinde teberru hükümlerinin cereyan etmediği,

haczedilemeyen, üzerinde sulh ve ibra durumlarının söz konusu olmadığı, haksız inşaat

hükümlerine benzer hükümler konulamayan ve sınır değişikliğinin geçerli olmadığı

mallar gibi özellikleri taşıyan mallara, kamu malları denilmektedir”.106

103 Ebû Yusuf, El Harac, s. 71.

104 www.kamufinans.com,(27/05/2019).

105 Ali Haydar, Efendi, Dürerü’l-Hukkâm Şerhu Mecelleti’l-Ahkâm, İstanbul c. II, s. 553; İbn Abidin,

a.g.e., c. XVI, s. 383; Demir, a.g.e., s. 66.

106 Hacı Mehmet Günay, “İslam Hukukunda Kamu Malları” Marmara Üniversitesi / Sosyal Bilimler

Enstitüsü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), İstanbul, 1997 s. 234

Page 43: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

34

c. Özel Mülkiyete Konu Olabilme İhtimali Bulunan Mallar

Yeryüzünde insan için sayılamayacak kadar faydalanabileceği şey vardır. Esasen

varlığından menfaat elde edilen bu şeylerden amaç, bu şeyleri almak, elde tutmak veya

bekletmekten ziyade, onlardan elde edilecek menfaat ve bu menfaatin temini için

kurulan fiili hâkimiyettir. İnsan her şey üzerinde hâkimiyet kurup, sahip olmak ister

ancak bunun faydalı mı, zararlı mı olacağı tecrübeye dayanan bir olgudur. Tabiattaki her

şey insanın yararınadır.107Ancak bütün insanların var olan şeylerle münasebeti veya

mülkiyeti eşit derecede olmayacaktır. Bir başka ifade ile herkes için bütün bu var olan

şeyler, eşit derecede ulaşılabilir veya kullanılabilir değildir.

Bu bağlamda İslam hukukunda her şeyin mülkiyete konu olması ile ilgili bir

takım kurallar konulmuştur. Şâri insanın kendi kesbi ile elde edebileceği özel

mülkiyetin yollarını, yöntemlerini, sınırlılıklarını göstermiş ve ardından insanın bu

kurallara uymak suretiyle gerek ferdî hayatı, gerekse içtimaî hayatı, hataya düşmeden

yaşayabilmesi için kurallar koymuştur. İslam hukukunda özel mülkiyetin

temellendirilmesi noktasında, konulmuş olan kurallar İslam hukuku kaynaklarında

yeterince açıklanmıştır.108

d. Özel Mülkiyete Konu Olamayacak “Kamu” Malları

Kamu malları kamu tüzel kişiliğinin elinde bulunup, kamu hizmetlerinin yerine

getirilmesine ve kamunun yararlanmasına tahsis edilen mallardır. Kamu mallarını ayrı

bir başlık altında ele almanın ve ayrı bir hukuki düzenlemeye tabii tutmanın temel

mantığı, bahse konu mallardan kamunun eşit ve ortak bir şekilde yararlanmasını ve

kamu hizmetlerinin kesintisiz sürdürülebilmesini sağlamaktır. Bu kanunlar vazedilirken

kamu yararı ilkesi gözetilmiştir.109

107 Bakara 2/29, Lokman 31/20, Hud 11/61; el-A’râf 7/74; İbrahim 14/32; Câsiye 45/13; En’âm 6/ 165;

Yunus 10/ 14; A’raf 7/10, 128; el-Enbiya 21/105.

108 Leknevî, Kamerü’l-akmâr, Dersaadet, 1310, c. II, s. 217; Teftazânî, et-Telvih, c. II, s.

151; Karafî, ez-Zehira, Beyrut 1994, c. VII, s. 250, c. VIII, s. 221.

109 Kiraz, a.g.t., s.4.

Page 44: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

35

Kamu malları açısından, günümüz hukuk tanımları yapılırken terimsel anlam

bütünlüğü olmadığı dikkatimizi çekmektedir. Kamu mallarını ifade etmek üzere: amme

emlâki,110 kamusal mallar,111 idare malları, devlet malları gibi deyimler kullanılmıştır.

Bazı maddi mallar eşya niteliğini haiz olmakla beraber hukuken özel mülkiyet

hakkına konu olamazlar. Bu, onların kamunun menfaatine ya da kamunun kullanmasına

tahsis edilmiş olmalarından ileri gelir. Kamu yararına özgülenmiş olan bu mallar

üzerinde özel mülkiyet kurulamaz.

Kamu malları ile ilgili İslam hukukunda özel mal olmaya müsait bulunmasına

rağmen özellikleri itibariyle özel mülkiyetin dışında tutulan mallardır. Söz konusu

mallar devlet mülkiyetindeki mallardan da, mubah (sahipsiz) mallardan da farklı olarak

ele alınmış ve kimsenin özel mülkiyeti sayılmayıp topluma ait kamu malı sayılmıştır.

Hadiste112 vârid olduğu üzere, su, ateş, ot üçlüsünü fıkıh âlimleri genişleterek yer altı ve

yer üstü madenler su kaynakları tutuşturup yakmaya müsait olan şeyler olarak genel

çerçeve içinde değerlendirmişlerdir.113

İslam hukukunda konulan kurallar, insan için kendi kesbiyle doğacak özel

mülkiyet yolunu göstermiş, insanın faydasına olan malları, özel mal olarak elde

edebilmek için bir takım sınırlamalar olması gerektiğini bildirmiştir. Bu şekilde

insanların bir taraftan özel mal sahibi olmasının önünü açarken bir taraftan da kargaşa

ve kaosa sürüklenmelerini engellemiştir.114 Eğer insanın faydasına olan mal yahut eşya

kolektif mülkiyet altında kalmış olup özel mülkiyete konu olmasaydı insanların onu ele

geçirmek için birbiriyle savaşacağını, bu yüzden İslâm hukukunun bu fitneleri önlemek

adına belli sebeplere bağlı kalmak suretiyle özel mülkiyete cevaz verdiği kabul

edilmiştir.115

110 Onar, a.g.e., s.1311

111 Sadık Kırbaş, Devlet Malları, Birlik Yayınları, Ankara, 1988, s. 2.

112 Ebû Davûd, Buyû, 60; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. V, s. 364; Ibn Abbas r.a. anlatıyor: Resulullah

as. “Müslümanlar üç şeyde ortaktırlar: Suda, otta, ateşte” buyurmuştur.

113 Hacak, a.g.m., s.99-120

114 Ebû Mansur Muhammed b. Muhammed b. Muhammed Matüridî, Te’vilâtü’l-Kur’ân, Çev. Bekir

Topaloğlu, İstanbul, 2005, c. I, s. 58-59.

115 Karafî, el-Fürûk, Beyrut 1994, c. VII, s. 250, c. VIII, s. 221.

Page 45: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

36

Bazı eşyaların da özel mülkiyete konu olması kamunun menfaati ve emniyeti

dolayısıyla kamu hukuku tarafından tamamen yasaklanabilir veya sınırlanabilir. Bunlar

üzerinde mülkiyet tesisi ve mülkiyetin devri idarî bir makamın müsaadesine tabi

tutulabilir. Bazı eczalar, silâhlar, beyaz zehir mahiyetindeki maddeler, patlayıcı

maddeler gibi.

Esas itibariyle özel mallar ile kamu mallarını ayıran en belirgin kriter doğrudan

doğruya faydalanma kriteridir ki bu şekilde bir malın kamu malı sayılması için kamuya

tahsis edilmiş olması, bunun yanında bir de doğrudan doğruya kullanılabiliyor olması

gerekir.116 Kamu yararına tahsis edilmiş olan mallardan bazıları idarece doğrudan

kamunun yararına sunulurken, bazıları dolaylı olarak kamu hizmeti vermektedir. Mesela

yollar doğrudan kamu hizmeti verirken, hastane, okul gibi yerler dolaylı olarak kamu

hizmeti verir.

Bu zikredilen özelliklerden hareketle; İslam hukukçularının hemen tamamı, bir

yerleşim merkezinin çevresinde ve yöresinde yer alıp, halkının ortaklaşa yararlandığı

baltalık, mezarlık, çöplük, mesirelik, çocuklar için oyun mahalleri, toplantı yerleri,

meydanlar, caddeler, harman yerleri, hayvanların otlanma, sulanma, dinlenme barınma

yerleri, namazgâh, pazar-panayır alanları, suyolları, konak gibi yerler117 özel mülkiyete

konu olamaz demişlerdir. Başkalarını engelleyici nitelikte (inhisarî) olarak özel kişilerin

tasarrufuna terk edilemeyeceği hususunda görüş birliği içerisindedirler. Bu gibi yerler

mevat arazi gibi ihyaya konu olmaz. Çünkü kendilerinden hâlihazırda yararlanılmakta,

buralarda yöre sakinlerinin faydalanma hakları bulunmaktadır.118

5. Tüketim Yönüyle Mal Kavramı

Bu başlık altında malların fiziki varlığının devamlılığı üzerine yapılan tanımlar

ve bu tanımlar doğrultusunda yapılabilecek hukuki düzenlemelerin neler olabileceği

üzerinde durulacaktır. Tüketildiğinde malların fiziki varlığı değişiyor ve bir daha

kullanılamayacak hale geliyorsa, bu tip mallar istihlâki mallar olarak tanımlanmıştır.

116 Demir, a.g.e., s. 74.

117 Nevevî, Ravzatü’t-talibin, c. III, s. 361; İbn Kudame, el-Muğni, c. VIII, s. 162

118 Günay, a.g.t., s. 97.

Page 46: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

37

Kendisinden istifade edildiği halde şeklinde değişme olmayıp benzer faydayı vermeye

devam ediyorsa bunlara da isti’malî mallar denilmiştir.

Tüketilen (istihlâki) mal; kullanıldıkça faydası azalıp biten, gittikçe fayda

veremez hale gelen mallar istihlaki yani tüketilen mallardır. İstihlâkî mal kendisi

tüketilip yok olmadan intifaı mümkün olmayan maldır. Yiyecek, içecek gibi şeyler,

odun, petrol, kâğıt ve paralar bu türdendir. Paralar hariç bu mallardan ancak bizzat

asıllarını istihlak etmek (tüketmek) suretiyle yararlanmak mümkündür. Paraların

istihlaki ise bizzat kendileri baki kalsa bile sahibinin elinden çıkmasıyla olur.

İsti'mâlî mal ise, gayrimenkuller, ev eşyaları, elbise, kitap vb. gibi aslı baki

kalmak suretiyle yararlanılması mümkün olan mallardır. Bu iki türü birinden ayırt

etmek için ilk faydalanmaya bakılır, tekrarlanan kullanış hallerine değil. Eğer ilk

kullanımda eşyanın kendisi yok oluyorsa bu istihlâkî maldır. Yok olmuyor, devam

ediyorsa isti'mâlî maldır.119 İktisat kaynaklarında; hemen tüketilip kullanılan, ihtiyaçları

tatmine yarayan mallara tüketim malları, doğrudan tüketilmeyip dolaylı yoldan

ihtiyaçları tatmine yarayan, dayanıklı tüketim malları da denilen, eşya veya alet makine

türü şeyler kastedilmektedir.120

Bu taksimin faydası aşağıdaki hususlarda görülür. Bu iki maldan her biri

akitlerden muayyen bir çeşidini kabul eder. Mesela, istihlâkî mal borç para, ödünç

buğday vermek gibi hedefi isti'mal (kullanma) değil de istihlâk olan (tüketilen) akitleri

kabul eder. Eğer akitten maksat yalnız kullanım veya yalnız tüketim olmazsa her iki tür

akdi de kabul eder. Satış akdi ve emanet bırakma akdi gibi. Bu iki akit, her iki malda da

aynı şekilde sahih olur. Tüketilip yok olan mallar üzerine âriyet akdi veya kira akdi gibi

akitler yapılamaz.121

6. Somut Varlığı Olup Olmamasına Göre Mal

Somut varlığı olmayan fakat (somut) maddi malların sağladığı faydayı sağlayan,

üzerinde hukuki düzenleme yapmanın mümkün olduğu mallar gayri maddi mallardır.

“Malların maddi ve manevi (gayri maddi) olarak ayrımı İslam hukukunun dışındaki

119 Zuhaylî, a.g.e., c.V, s. 48.

120 Oğuz, a.g.e. , s. 8.

121 Hasan Hacak, Mal, DİA, c. XXVII, s.461-465.

Page 47: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

38

hukukların bazısında görülmektedir. Bunlara göre manevi mal hariçte fiziki varlığı

olmamakla beraber insanın malvarlığı ve serveti içinde yeri olan mallardır. Şahsi ve

aynî haklar, menfaatler, telif hakları, sanat eserleri ve buluşlarla ilgili haklar, ticari

unvanları kullanma hakkı vb. bunlar içinde yer almaktadır. Bu hukuklara göre kanunun

bir insana verdiği ve tanıdığı her menfaat ve hak manevi maldır; alım satım konusu

olabilir”.122 Ekonomik değer olarak maddi mallardan sağlanan menfaatin gayri maddi

mallardan da elde ediliyor olması, İslam toplumunda alışılmış bir gelenek olarak

görülmemektedir. Müslümanlar insanlara fayda sağlaması düşüncesi ile yaptıkları

şeylerin getirisini Allah’tan beklemiş ve ekonomik bir kazanca dönüştürme ihtiyacı

hissetmemişlerdir. Her şeyden çıkar uman modern insanın, Müslümanların bu tavrını

anlamakta zorlanacağı düşünülebilir.

Her ne kadar İslam toplumu eserlerini, icatlarını insanlığın yararına sunmuş

olsa da, üretilen ve fayda sağlayan bu şeylerin gayri maddi yönlerinin kayıt altına

alınması, bir bakıma tescil edilmesi zorunluluğu vardır. Buradaki kayıttan, tescilden

maksat ekonomik çıkar sağlamak amacıyla olmasa bile, üretilen şeylerin sahiplerinin

hakkını korumak ve sağlanacak olan menfaati raptu zapt altına almak gerekmektedir. Bu

da ancak yapılacak hukuki düzenleme ile mümkündür. İnsanı maddi açıdan çok manevi

açıdan geliştirme temeli üzerine şekillenmiş olan İslam hukukunda gayri maddi mal

terimini bu şekilde değerlendirmek mümkündür. Fakat bu şekilde yapılacak olan

değerlendirmenin diğer hukuk sistemleri ile aynı amaca hizmet etmeyeceği aşikârdır.123

7. Mülkiyete Konu Oluş Şekliyle Mal

“Mülkiyet, ayn veya menfaate itibar edilen ve izafe edildiği şahsa mülkten

yararlanma (intifa) ve feragat ettiği takdirde karşılığını (ivaz) alma imkânını veren

hukuki ( şer’î) hüküm veya vasıftan ibarettir”.124

“Mülkiyet bir mani bulunmadıkça doğrudan doğruya kullanılabilen, hukuki

tasarruf yetki ve iktidarıdır”.125 “Mülkiyet, tasarrufa konu olan şey üzerinde sırf

122 Hayrettin Karaman, Mukayeseli İslam Hukuku, Nesil Yayınları, İstanbul, 1991, c. III, s. 22.

123 Bayraktar, a.g,m.., s.121.

124 Karafî, a.g.e., s. 180; Ebû Zehra, a.g.e., s. 62.

125 İbnü’l-Humam, a.g.e., c. VI, s. 248.

Page 48: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

39

sahibine ait olmak üzere (ihtisas) tasarruf yetki ve iktidarıdır. Veya mülkiyet, tasarrufa

konu olan şey üzerinde tasarrufta bulunabilmek üzere hukuk düzenince bahşedilen bir

yetki ve iktidardır”.126 Tariflerde belirtildiğine göre tasarrufa konu olan şey, ayn olabilir,

menfaat olabilir veya her ikisi birlikte olabilir.

a. Ayn Mülkiyeti

Fıkıh kaynaklarında rakabe127 mülkiyeti olarak da adlandırılan ayn mülkiyeti,

eşyanın maddi varlığına, bizzat kendisine mâlik olmaktır ki bunlar; başta gayrimenkul

mallar olmak üzere, her türlü somut varlığı olan eşyayı kapsar.128

Hanefî ekolünde, iktisadi değer taşıyan şeyleri, başkasına devredebilmek veya

başkasını ondan men edebilmek için, fiziki varlığının bulunması gerektiği

savunulmaktadır. Bundan dolayı da somut varlığı olmayan menfaatleri ayn mülkiyeti

gibi görmeyip, mal kapsamının dışında tutmuşlardır.129 Fakat daha sonraları gelişen

ihtiyaçlar ve zaruretler neticesinde Hanefî ekolünde de yetim malı, vakıf malı, gelir

getirmek üzere edinilmiş malların menfaati de mal kavramının kapsamına dâhil edilmiş

ve bir takım haklar da mal gibi muamele görmüştür ve Mecelle’ de kanunlaşmıştır.130

b. Ayn ve Menfaat Mülkiyeti

Ayn ve menfaatin birlikte mal kabul edilmesi hususuna gelince, Hanefî mezhebi

hariç diğer mezheplerde menfaatler mal sayılırlar. Bunun sonucu olarak hukuki

muamelelere konu olabilirler. Bunun sebebi zaten maldan kasıt menfaattir.131 Menfaati

olmayan şeyi mal olarak kabul etmenin bir anlamı yoktur.

Hukukta mülkiyete konu olup devredilebilen, mübadeleye konu olabilen, mirasa

konu olabilen, hibe veya vakfedilebilen şeyler olarak mal konusu, farklı yönleri ile

değerlendirilmektedir. Bazı hukukçular bir takım hakları da mal gibi kabul ederek

üzerinde hukuki muamele kurulabileceği şeklinde değerlendirmişlerdir. Bazıları bunun

126 Kâsâni, a.g.e., c. VII, s. 128.

127 “Rakabe Arapça’da boyun demektir. Boyun gidince hayat da gittiği, boyun vücudun önemli

unsuru olduğu için rakabe, şeyin tamamı, kökü manasında kullanılmıştır”. Karaman, a.g.e., c.

III, s. 42.

128 Karaman, a.g.e., c. III, s. 42.

129 Ali Haydar, Dürerü’l-Hukkam, c. II, s. 343; Ebû Zehra, a.g.e., s.52.

130 Ali Haydar, a.g.e., c. I, s. 950; Mecelle md. 596-597.

131 Mahmasanî, a.g.e., s.10.

Page 49: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

40

mümkün olmadığını zira mülkiyete konu olabilecek şeylerin ayan olan, varlığı her

hâlükârda bilinen görülen herkesçe tanınabilen şeyler üzerinde hukuki muamele

kurulabileceğini belirtmişlerdir. Maddi varlığı olan şeylerin dışındakilerle yani

menfaatlerle ve bir kısım haklarla, hukuki anlamda bir muamele gerçekleşemeyeceğini,

gerçekleşse bile bunun bir değerinin ve geçerliliğinin olamayacağını

belirtmektedirler.132 Bu husustaki görüş farklılıkları, ilerleyen bölümlerde

detaylandırılacaktır.

c. Menfaatin Mal Olup Olmaması

Menfaat kelimesi Arapça ( نفع ). ne-fe-a kökünden türemiş olan bir isimdir.

Menfaat tek başına varlığı olmamakla beraber, eşya ya da menfaat getirici şeylerden

yararlanmak suretiyle varlığı ortaya çıkan, varlığı somut olan şeye bağlı olan, insan,

hayvan, eşya vb. den sâdır olan arazî faydadır.133

Menfaat faydalı olmak, yaramak, kâr etmek gibi manalara gelir. Menfaat

sözlüklerde zararın zıddı olarak geçmektedir. Maslahat ile bazen aynı manada kullanılan

bu kelime genel itibarıyla fayda anlamındadır.134

Günümüz hukuk terminolojisinde ise menfaat yarar, çıkar, kar gibi anlamlara

gelmektedir.135 Ayetlerde ve hadislerde menfaat genel itibariyle çokça geçmiş ve anlam

bakımından dini ve dünyevi faydalar bağlamında ele alınmıştır. Allah’ın yarattığı

varlıkların faydalı olduğu ve onlarda birçok menfaatin varlığı belirtilmiştir.136

Peygamberimiz’ in (sav) “insanların en hayırlısı, en faydalı olanıdır” şeklindeki ifadesi,

fayda ve menfaatin önemini ortaya koymaktadır.137

132 Abdülkerim Zeydan, a.g.e., s.297-300.

133 Abdülaziz el-Buhârî, Keşfü’l-esrar an usûli Fahrulislam el-Pezdevî, Dârü’l-Kütübü’l-Ilmiyye,

Beyrut,1997, c. I, s.253.

134 Hasan Hacak, Menfaat, DİA, c. XXIX, s.131-134.

135 Ejder Yılmaz, a.g.e., s. 578

136 “Hayvanları da o yarattı. Onlarda sizin için bir ısınma ve birçok faydalar vardır. Hem onlardan

yersiniz”, Nahl, 16/5

137 Buhari, Meğâzî, 35.

Page 50: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

41

Klasik İslam hukuku kaynaklarında; “Menfaat ayna bağlı olarak varlık bulan

bir arazdır, ayn ise arazın kendisine bağlı olduğu cevherdir”, şeklinde tanımlayan

Serahsî’ye göre menfaat ayndan elde edilen arazî faydalar şeklinde ifade edilmiştir.138

Bu hususta diğer fıkıh ekollerinin görüşünün de Serahsî’ den çok uzak

olmadıkları söylenebilir. Birbirine yakın anlamda kullanılmış oldukları görülen menfaat

kavramı ayna bağlı ve ayndan elde edilen fayda olup anlık gelişen ve yok olan bir

durum olarak değerlendirilmiş, bu yönüyle sözlük anlamından biraz daha dar olarak

kullanılmıştır. Menfaat; “Aynlardan ve malî değeri olan şeylerden elde edilmek istenen

fakat tek başına elde edilmesi mümkün olmayan faydalardır”,139 şeklinde tarif

edilmiştir.

8. Değerli Ya Da Değersiz Oluşuna Göre Mal

Malların bir kısmı herkes tarafından arzu edilen şeyler iken bir kısmı bazılarınca

önemli görülür. Bunu iki yönden değerlendirmek mümkündür. Birincisi herkesin

kolayca ulaşıp faydalanabildiği, geçici olarak bir ihtiyacı gidermesinden dolayı arzu

edilen şeylerdir. Bunlar eşyayı hasise başlığı altında ele alınmıştır. İkincisi ise o arzu

edilen şey sayesinde ulaşılması muhtemel statü, ekonomik güç veya buna benzer uzun

süreli bir fayda sağlaması sebebiyle arzu edilen şeylerdir. Bu tip şeyler hukuki

düzenleme yönünden değerlendirilen mallardır. Bunlara eşyayı nefise denilmektedir.

a. Eşyâyı Nefîse (Değerli mal)

enfes, şeklinde türetilmiş (أنَْفسَ ) ne-fi-se, nefâse kelimesinden ( نفاسة – نفس )

olan kelime, lügatte beğenilen, kıymetli olan şey anlamında kullanılmıştır.140 Mecellede

değerli mal ile ilgili olarak; “Mücevherat gibi eşyayı nefîseden olan âriyet, muîrin

kendisine teslim etmek lâzımdır”, tanımına rastlamaktayız. Bu cümleden anlaşıldığına

göre mücevher gibi kıymetli olan şeyler eşyayı nefîseden sayılmak durumundadır.141

138 Serahsî, a.g.e., c. XI, s. 80.

139 Teysir Muhammed Bermu, Nazariyyetü’l-menfa’a fi’l-fıkhi’l-İslamî, Dârü’n-Nevâdir, Dımeşk, 2008,

s. 45.

140 https://www.almaany.com/tr/dict/ar-tr/nefis/?page=3

141 Mecelle md. 829.

Page 51: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

42

Rağbet edilen şey olarak sözlükte karşılığını bulan bu kavram insanların elde etmeye

istekli oldukları değerli şeyler için kullanılmıştır.

b. Eşyâyı Hasîse (Değersiz mal)

hasse, kökünden türetilmiş olan hasise kelimesi sözlükte, aşağı seviyede ( خَس )

olan, değersiz şey anlamında kullanılmıştır. Istılahî açıdan ise rağbet edilmeyen şeyler

hasise terimiyle açıklanmıştır.142 İslam hukukunda bu iki kavram, piyasada ekonomik

açıdan değerli olup olmamasına göre kullanılmıştır. Ekonomik açıdan değeri olan ve

buna istinaden insanların elde etmek için çaba sarf ettikleri mallara eşyayı nefise

denilmiştir. Bazı İslam hukukuna dair eserlerde nefise kavramı yerine “şerife”

kavramının hasise yerine de “hakir, muhakkarat” kavramlarının kullanıldığı da

görülmektedir.143

Eşyayı nefise bazı kaynaklarda mütekavvim mal terimiyle kastedilen eşya yerine

kullanılmıştır.144 Fer’î meselelerde özellikle münâkehat alanında, ayrılma durumunda,

kendisinden faydalanılan kadının alacağı müt’a nın, eşyayı nefîseden olması gerektiği

belirtilmiştir. Eşyayı hasise kavramı ile elde edilmesi hususunda emek ve çaba sarf

edilmeyecek durumdaki sıradan mallar için kullanılmaktadır.145

9. Taşınıp Taşınamama Yönüyle Mal

Günümüzde taşınır-taşınmaz mal şeklinde tanımlanan mallar, İslam hukukunda

taşınıra karşılık; “menkul”, bir yerden bir yere taşınması mümkün olmayan (taşınmaz)

mala karşılık olarak da; “akar” kavramı ile açıklanmıştır. İslam hukuku kaynaklarında

akar terimi ile gelir getiren arazî kastedilmektedir. Mecelle “bir yerden bir yere nakli

asla mümkün olmayan şeydir”.146 şeklinde tarif etmiştir. Yapılacak hukuki

142 Mustafa b. Şemsü’d-din el Karahisarî, Ahterî Kebir, s. 217.

143 Kâsânî, a.g.e., c. V, s. 134; Muhammed b. Abdullah el-Huraşî, Şerhu Muhtasarı Halîl li’l-Huraşî,

Beyrut: Dâru’l-Fikr,ty. c. IV, s. 170.

144 Sa’dî Ebû Ceyb, el-Kâmûsu’l-Fıkhî Luğaten ve Istılâhen, Dimeşk: Dâru’l-Fikr, 1977, s. 344; Dalgın,

a.g.m, s. 103-104

145 Ebû Bekir b. Ali b. Muhammed el-Haddâd, el-Cevheretü’n-Neyyire alâ Muhtasarı Kudûrî, el-

Matbaatü’l-Hayriyye, 1322, c. I, s. 183.

146 Mecelle md. 129.

Page 52: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

43

düzenlemeler ve tazmin açısından, menkul-gayrimenkul ayrımının ne gibi sonuçlara

götürdüğünün anlaşılması amacıyla tanımlara yer verilmiştir.

a. Menkul Mallar

.kökünden türetilen menkul kelimesi, taşınabilen manasındadır( ne-ga-le نقل )

Hukuk ıstılahında toprağa bağlı (sabit) olmayan, kendi gücü ile veya dışarıdan gelen

herhangi bir etken vasıtası ile muhtevasında herhangi bir değişiklik olmadan bir yerden

başka bir yere gidebilen ya da götürülebilen taşınabilen mallardır.147 Bu mallar form

itibariyle katı, sıvı veya gaz şeklinde bulunabilirler. Hatta basit mallar ( kendi başına bir

ihtiyacı karşılayan sıradan mallar) olabildiği gibi bileşik (kendi başına değil birden fazla

parçadan müteşekkil bir işe özgü makine gibi mallar) ve hatta mallar ile ilgili bir takım

hakları da kapsar mahiyette olduğu söylenebilir.148

Menkul-gayrimenkul ayrımı, hukuk düzenince eşyanın mahiyetini belirleme

fonksiyonunu icra etmesinin yanında, sınırlı ayni haklar denilen hakların menkul ve

gayrimenkul mallara yönelik olarak değişik biçimde düzenlenmesi sonucunu ortaya

çıkarmıştır. Bu düzenlemeler, menkul mülkiyetinin kapsamı, menkul mülkiyetinin

kazanılması, mülkiyetin devrinin taahhütleri, menkul mülkiyetinin muhtevası gibi

birtakım hükümlerin ortaya çıkması sonucunu doğurmuştur.149

Piyasada rahatça el değiştiren mübadelesi rahatça yapılan mallar, bir yerden

başka bir yere götürülebilen mallar menkul mal olarak isimlendirilir.150 Bu vasıf zorunlu

olarak menkul mal cinsinin kolayca elden çıkarılabileceğini de belirtir. Örneğin; bir

kitap, bir domates, menkul maldır.

147 Serahsi, a.g.e., c. XIV, s. 90; Kasani, a.g.e., c. VI, s. 220.

148 İbn Rüşd, Bidayetü’l-Müctehid, c. II, s. 257; Mecelle, md. 128; Akipek, a.g.e., s.244

149 Akipek, a.g.e., s.246.

150 Sabri Şakir Ansay, Hukuk Tarihinde İslam Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara, 2002, s. 94; Nihat

Temel, “Kur’an Bütünlüğü İçinde Mal ve İnsan İlişkisi”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Dergisi, 2007, s. 197-216.

Page 53: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

44

b. Gayrı Menkul Mallar

Mahiyetleri itibariyle taşınmaz nitelikte bulunan ve bir yerden bir yere

nakledilemeyen mallardır.151 Her türlü taşınmaz mal bu guruba girmekte olup günümüz

modern hukukundaki uygulama esasları ile İslam hukukunun bu alandaki kuralları

neredeyse bir birinin aynısı gibidir. Türk Medenî Kanununda 632 ve 911. maddelerİ

taşınmaz mallar ile ilgili çerçeveyi şöyle çizmektedir; “tapu siciline müstakil ve daimi

olarak kaydedilen haklar, madenler, araziler ve son olarak da kat mülkiyeti kanunu ile

ilave edilen mülkler gayrimenkul maldır”. Mezheplerden hemen tamamının görüşü de

bu meyanda iken İmam Mâlik’ten nakledilen bir görüşe göre arazideki ağaçlarda

taşınma yönüyle şekli ve özellikleri değişmeden taşınamayacağı için gayrimenkul

olarak değerlendirilmiştir.152

10. Mislî Veya Gayri Mislî (Kıyemî) Mal

İnsanların ihtiyaç duyduğunda hemen ulaşabildiği, benzerlerinin de kolayca elde

edilebildiği mallar olduğu gibi, ihtiyaç olmasına rağmen hemen kolay ulaşılamayan

mallar da vardır. Mislî mal/gayri mislî mal ayrımın yapılma sebebi, herhangi bir malın,

ister ödünç alınmış ister başka bir sebeple geri verilmesi gerektiğinde, hemen bir

benzerinin bulunabilmesidir. Sahibine iade edilmesi gereken mal özellikleri itibariyle

farklılaşmış ise aynı özellikleri karşılamayacağından kıymet olarak karşılığının

verilmesi gerekir.

a. Mislî Mal

Parçalarının her bir birimi arasında farklılık bulunmayan veya bulunsa da

dikkate alınacak kadar önemli olmayan, piyasada benzerleri bol miktarda bulunabilen

mallardır. Mecellede “çarşı pazarda mu’teddün bih yani bahânın ihtilafını mucip bir

tefâvütsüz misli bulunan şeydir”, şeklinde tarif edilmiştir.153

Sözlükte örnek, benzer gibi manalara gelen misl kelimesi hukuk ıstılahında mislî

mal ifadesi, satımı tartı, ölçü gibi araçlarla yapılan eşya için kullanılan bir ifadedir.

151 Serahsi, a.g.e., c. XIV, s. 90; İbn Nuceym, Bahr, c. V, s. 205; İbn Abidin, a.g.e., c. V, s. 150;

Akipek, a.g.e., s.90

152 Zeydan, a.g.e., s. 302.

153 Mecelle md.145; Zeydan, a.g.e., s. 303.

Page 54: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

45

Modern hukuk literatüründe; “alışverişte prensip itibariyle sayma veya tartma veya

ölçme ile muayyen hale gelen eşya misli eşyadır. Bu mallarda bir malın yerini aynı

cinsten bir diğeri alabilir”, şeklinde tanımlanmıştır.154 Çarşı pazarda kolayca benzerini

bulabileceğimiz mallar mislî mallardır.155

Mislî mallar aşağıdaki gibi gruplara ayrılır:

a-Mekîlât: Eskilerin deyimi ile kile ile ölçülüp, satılıp alınan, arpa, buğday,

pirinç vs. gibi şeylerdir.

b-Mevzûnât:Ölçü itibariyle tartılan tartılarak alınıp satılan, bir kilo şeker, bir ton

kömür vs. gibi şeylerdir.

c-Adediyât; tane hesabı sayı ile alınıp satılan, 10 adet sandalye, 50 masa, 100

bilye vs. gibi şeylerdir.

d-Mezrûât; uzunluk ölçüsü ile değerlendirilen, bir metre kumaş, 10 metre halat

vs. gibi şeylerdir.

Mislî mal ile ilgili klasik kaynaklarımızda belirtilmeyen ancak günümüzde,

iktisat-ekonomi uzmanlarınca tartışılan konulardan biri de para benzeri mübadele

araçlarının (varlığın sahipliğinin el değiştirmesine gerek olmaksızın bu varlıkla ilgili

hak ve yükümlülüklerin ticaretine imkân sağlayan şeyler)156 mislî mal sayılacağı

görüşüdür.

Buradan anlaşılan günümüzde dijital olarak borsada yapılan işlemler, çek, senet,

poliçe, bono, tahvil hatta döviz cinsinden olan, mübadele edilebilir, alınıp satılabilir

paraya çevrilebilir değerli kâğıtlar, hisse senedi, emtia ürünleri vs. gibi şeyler de mislî

mal kabilinden olmaktadır. Mislî mal için öngörülen söz konusu şartlar bunlar için de

geçerlidir. Bu tür şeylerin yukarıda belirtilen örnek ve kaide içerisinde

değerlendirilmesinin sebebi hem akit mahalli ve hem de tarafeyn yönünden yazılı icap

teklifinin benzerinin dijital ortamda gerçekleşiyor olması, tarafeynce hem icap, hem

kabul, hem de akit mahallinin İslâm hukuku açısından bahse konu akdi engelleyici

mahiyette herhangi bir bilinmezlik (cehalet), aldatma(hile) gabn, ya da garar gibi şey

154 Oğuzman – Seliçi, a.g.e., s. 12

155 Mecelle md. 145.

156 https://www.muhasebedersleri.com/finansal-yatirim/turev-piyasalar.html,(22.03.2019).

Page 55: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

46

taşımıyor olması tam aksine bağlayıcılık açısından bütün şartları taşıyor oluşu

düşünülmektedir.157

b. Kıyemî Mal

Bir şeye karşılık olarak denk gelmek, eksiksiz tam karşılığı olmak anlamlarında

kullanılan “kıymet” kelimesi “kavm” den türetilmiştir. İslam hukuku kaynaklarında;

“bir malın bahâ-yi hakikisidir” veya “semeni misildir” şeklinde tarif edilmiştir.158 “Çarşı

ve pazarda misli bulunmayan, bulunursa da fiyatça mütefâvit olan şeydir”, şeklinde

mecellede tarif edilmiş olan kıyemî mal,159 Istılah açısından kıymet kelimesine nisbet

eki eklenmek suretiyle kıyemî denilmiştir. Yerini aynı cinsten bir diğerinin alamayacağı

değerde farklı olan şey kastedilmiştir.160 Hukuki anlamda kıyemî mal ise piyasada

birebir benzerinin bulunmadığı dolayısıyla telef edildiğinde veya ödünç alınıp geri

verilmesi gerektiği halde verilemediği durumlarda kıymetinin takdir edilip verilmesi

gereken mallardır.

“Kıyemî mallar, aynı cins ve vasıfta olsalar bile ferd ve cüzleri arasında

farklılıklar bulunan, insanların birini diğerinin yerine kabul etmediği, her birine ayrı

değer biçtiği mallardır”.161 Buradan hareketle, fabrikadan yeni çıkmış bir ekmek veya

aynı özellikte marka ve modelde iki yeni yapılmış araba mislî maldırlar. Biri diğeri ile

değiştirilebilir, ancak fabrikadan çıktıktan ve bir müddet kullanılıp aşındırıldıktan sonra

artık mislî mal olmaktan çıkar, kıyemî mal sayılır. Kıyemî mallardan sayılmasının

sebebi kullanılmış bir aracın yıpranmış olması ve başkaca bir aracın özellikleri ile

birebir aynı olmayışıdır. Yine cins bir sığır veya at birebir aynısı bulunamayacağı için

kıyemî mallardan sayılmıştır.162

157 Dönmez ,“İslâm Hukukunda Modern İletişim Araçları İle Yapılan Akitler”, İLAM Araştırma

Dergisi, S. 1, Ocak-Haziran 1996, s. 15; İbnü’l-Hümâm, a.g.e., c. V, s. 462; İbn Âbidîn, a.g.e.,c. III,

s. 14.

158 Mecelle md. 153-154.

159 Mecelle md. 146.

160 Oğuzman- Seliçi, a.g.e., s. 12; Zeydan, a.g.e., s. 303.

161 Karaman, a.g.e., c. III, s. 14.

162 Karaman, a.g.e., c. III, s. 14.

Page 56: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

47

11. Özellikleri Değişmiş Olması Yönüyle Mal

Son yıllarda sıkça duymaya başladığımız ve muhtemelen daha çok duyacağımız

bir kavram olarak doğal (organik) ürünler, başka bir ifade ile genetiği değişmemiş

ürünler konusu karşımıza gelmektedir. Gıdaların genetik veya yapısal yönlerinde

yapılan değişiklikler, insana faydamı yoksa zarar mı getirecek şeklinde

tartışılmaktadır.163 Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) diye günümüzde çokça

kullanılan bu ifade sanayi devrimi ile gelişen teknoloji ve tarımda da makineleşme

neticesi başlamış bir olgu olarak düşünülmektedir.164

Çıkış noktası itibariyle daha çok üretim ve daha çok kar elde etme düşüncesi ile

başlamış, belki de ürünlerin miktar ve vitamin yönlerinden bollaşması amacıyla

yapılmış165 olan bu çalışmalar zaman içerisinde, insana faydadan çok zarar verir hale

gelmiştir.166 Ancak bu konuda çalışmamızı ilgilendiren kısmı, ürünlerin genetiği

değiştiğinde ne olduğundan daha çok, İslam hukuku açısından bahse konu malların nasıl

değerlendirildiğidir. Mal kavramına dair İslam hukuku kaynaklarında, burada ele alınan

şekliyle fıtrata uygunluk bakımından ele alınmış bir bilgiye rastlanılmamıştır. Ne var ki

klasik İslam hukuku kaynaklarında ele alınmamış olsa da günümüz şartlarında

insanlığın karşılaştığı bu sorunla ilgili de İslam hukukçularının da mevcut sorunları ele

almaları zaruret olarak görülmekte ve İslam hukuk literatüründe “fıtri mal - fıtri

olmayan mal” şeklinde değerlendirilmesi mümkün görünmektedir.167

Fıtri mal ile kastedilen şey, özellik itibari ile genetik yapısı değiştirilmemiş ve

ilkten nasıl idi ise öyle kalmaya devam eden doğal ürünler kastedilmiştir. Fıtrî Olmayan

(Gayri Tabii) mal ise özellik itibariyle keşfedildiği günkü özellikleri haiz olup olmayıp

163 Dilek Aslan-Meltem Şengelen, Farklı Boyutlarıyla Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar, Mattek

Matbaacılık, Ankara, 2010, s. 33-35.

164 Bayraktar, a.g.m., s. 113-130; Aslan-Şengelen, a.g.e., s. 49-52.

165 Aslan-Şengelen, a.g.e., s. 65-67; İbrahim Kulaç, Yücel Ağırgil, Mehmet Yakın,

“Sofralarımızdaki Tatlı Dert, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ve Halk Sağlığına Etkileri,”

Türk Biyokimya Dergisi, 2006, Sayı 31, s.151-155;Venhar Çelik, Dilek Turgut Balık, “Genetiği

Değiştirilmiş Organizmalar,” Erciyes Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 2007, S. 23, s.13-

23.

166 Tecer Atsan, Tuğba Erem Kaya, “Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların Tarım ve İnsan Sağlığı

Üzerine Etkileri,” Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 2008, S. 2, c. XXII, s. 1.

167 Bayraktar, a.g.m., s. 113-130.

Page 57: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

48

sonradan bir takım özellikler eklenmiş ya da bir takım özellikleri değiştirilmiş, doğallığı

bozulmuş olan mallar kastedilmiştir.

12. Varlığı Başka Şeye Bağlı Olma Yönüyle Mal

Müşterek mülkiyet hakkı kapsamındaki hukuki düzenlemelerin konusu olan,

bölünebilen-bölünemeyen mal ayrımı, malların fiziksel yönden olduğu kadar hukuki

yönden de ilgilendirmektedir. Bazı malların kendi başlarına bir ihtiyacı karşılama

özelliği bulunurken, bazıları başka bir varlık ile birlikte ihtiyacı karşılamaktadırlar. Bu

durumda birlikte mal sayılan şeyler ile müstakil mal sayılan şeyler nelerdir,

tanımlarının bilinmesi ve ne gibi hukuki düzenlemelerin konusu olabileceği ele

alınmaya çalışılmıştır.

a. Birlikte Mal

Müstakil, kendi başına herhangi bir hukuki muameleye konu olamayacak şekilde

başka bir şeyle zorunlu bağlı olan, birlikte değerlendirilmesi zorunlu şeylere birlikte mal

denilebilir. Örneğin; başaktaki un, memedeki sağılmamış süt, zeytinden henüz

çıkarılmamış yağ vb.168

“Vücudda bir şeye tâbi olan hükümde de ona tâbi olur”169 şeklindeki mecelle

kaidesi bize bazı şeylerin cüz ’ünün de o şeyin kendisi ile beraber değerlendirilmesi

gerektiğini, cüzün külden ayrılarak değerlendirilemeyeceğini bildirir. Şöyle ki; karnında

yavru bulunan bir sığırın satımı sırasında ayrıca belirtmek gerekmeksizin karnındaki

yavrunun da sığır ile beraber satıldığı anlamına gelmektedir. “Tâbi olan şeye ayrıca

hüküm verilmez”170 hükmün kaidesi ise yavrunun sığırın kendisinden azade satılması

dahi söz konusu olamayacağını, ancak yavru doğduktan sonra onun yeni bir akit ile

satılabileceğini veya başkaca akitlere konu olabileceğini belirtmektedir.

“Bir şeye mâlik olan o şeyin zâruriyatından olan şeye de mâlik olur.”171 Bu

umumi kaidenin açıklamasına göre herhangi bir şeye sahip olan o şeye zorunlu olarak

bağlanması gereken olmazsa olmazlara da sahip olmaktadır. Mesela; evi satın alan

168 Ansay, a.g.e., s. 93.

169 Mecelle md. 46.

170 Mecelle md. 47.

171 Mecelle md. 49.

Page 58: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

49

kimse o evin geçilecek yoluna, isale hattına, su yollarına ve buna benzer ilave

özelliklerine de sahip olması anlamına gelmektedir. Arsayı alan kişi ona ait toprağın

altında kuyu kazmak veya toprak üzerinde bina yükseltmek gibi özelliklere de sahip

olmaktadır. Yahut bir kilit alan kimse akitte belirtilmesine gerek olmaksızın anahtarına

da mâlik olmak durumundadır.

b. Müstakil Mal

Varlığı başka bir şeye bağlı olmaksızın her türlü hukuki düzenlemeye konu

olabilen mallar müstakil maldır. Ekonomik değerinde dikkate değer bir azalma

olmaksızın aynı vasıfta birden çok parçaya bölünebilen mallar müstakil mal olarak

değerlendirilir.172 İslam hukukunun dışında özellikle iktisat biliminde (Basit mal,

birleşik mal) şeklinde ele alınmış bulunan konularda yukarıda ele alınan birlikte mal ve

müstakil mal tanımlamasına benzer tanımlamalara yer verildiği gözlenmiştir.

Basit mal tek başına, herhangi bir şey eklenmeden başlı başına bir değer ifade

eden, ağaç taş kütlesi gibi mallardır. Basit mallar doğal maddeler olabileceği gibi, yapay

olarak meydana getirilmiş yani üretilmiş olan, kağıt, cam bardak, teneke kutu gibi şeyler

de basit mal olarak değerlendirilebilir.

Birleşik mal ise birkaç doğal ya da yapay basit malın bir araya getirilmesi

suretiyle oluşan mallara birleşik mal denilir. Örnek; radyo, ayakkabı, gözlük, kitap vs.

Basit mal ve birleşik mala ilaveten birlikte mal diye bir tanımlama da yapılmıştır.

Bundan da anlaşılması gereken bütüncül bir yaklaşım ile bütünü oluşturan her bir parça

da aslında maldır. Ancak birlikte yeni bir mal ortaya çıkmaktadır. Örnek; ayakkabı ve

ayakkabı bağcığı ya da gözlük ve gözlüğü oluşturan parçaların her biri olan camlar ve

çerçevesi gibi. Bu sayılan mallar müstakil olarak her türlü hukuki düzenlemeye konu

olabilir.

Fiziki varlığı bulunmasına rağmen bazı şeylerin tek başına mal sayılmadığı

durumlar vardır. Örneğin, bir çuval buğday, pirinç mal sayıldığı halde bir tek buğdaya

ya da pirinç mal sayılmazlar. Zira bu sayılan cinsteki şeyler tek başlarına bir ihtiyacı

görmekten uzaktırlar. Ama bu bir tek pirinç tanesi üzerine hat sanatı işlendiğinde ya da

172 Hasan Hacak, a.g.md., c. XXVII, s. 461-465.

Page 59: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

50

bir tek buğdayın üzerine sanat ifade eden bir çalışma yapıldığında bu durumda bu bir

tek pirinç ya da buğday veya buna benzer şeyler hukuki muameleye konu olacak hale

gelir ve artık bu tip mallar için başkaca hukuki düzenlemeler devreye girer. Bunlarla

ilgili olarak fikri ve sınai mallar kavramı ile ele alınmış ve telif hakları konusu ile

birlikte değerlendirilmiştir.

13. Vakıf Malı

Vakıf kelimesi arapça و ق ف harflerinden türetilmiş bir kelimedir.173Vakıf malı

İslam hukuk literatüründe tasarruftan alıkonulan mal olarak geçmektedir. Kullanım şekli

itibariyle اوقفته evkaftuhû ya da وقفت vekaftu keza denilmek suretiyle bir şeyi

hapsedip alıkoydum denilmek istenmiştir.174 Vakıf, vâkıfın mülkü hükmünde kalmak

üzere ayn’ı hapsedip menfaatini hayır yolunda tasadduk etmektir,175 şeklinde izah

edilmiştir. Buradan şu çıkarımı yapmak mümkündür ki vakfedilen şey vakfeden kişinin

mülkiyetinden çıkmak gerekmeksizin ondan rücû etmesi caiz olur. Zira vakıf, âriyet gibi

lazımî olmayan caiz bir akittir. Şâfiî ekolünün vakıf tanımı ise; “hayatta bir malı

hapsederek yapılan, belirli şahıslara veya vasıfları belirtilen kimselere tahsis edilen ve

gayesi hayır olan bir teberru türüdür.176 Vakıf; bir akâr veya akâr hükmünde olan bir

mülkü, geliri insanlara ait olmak üzere, mülkiyetin nakli sonucunu doğuracak

tasarruflardan men edip, ebedî olarak alıkoymak diye tarif etmek mümkündür.177

Vakıf mallarında aranan nitelik, süreklilik ifade eden bir vakıf akdi için

vakfedilecek malın müsait olup olmadığı hususudur. Üzerinde erbabınca düşünülmüş ve

vakfetme konusunda menkul malların özellikleri ile ilgili birtakım görüşler ortaya

konulmuştur. Zira bazı taşınabilen şeyler özellikleri itibariyle el değiştirirken ya da

vakfedilmesi amaçlanırken başlangıçta murad edilen özellikleri koruyamayabilirler. Bu

gibi durumlardan dolayı dayanıklı tüketim malları dediğimiz mallar vakfetmeye uygun

174 İbn-i Hümam, a.g.e., c. V, s. 37-38

175 Zuhayli, a.g.e., c. X, s.243.

176 Ahmet Akgündüz, İslam Hukukunda ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf Müessesesi, Osmanlı

Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1996, s. 84.

177 Hamdi Döndüren, Günümüzde Vakıf Meseleleri, Erkam Yayınları, İstanbul, 1998, s.21.

Page 60: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

51

iken, bozulması ve çürümesi mümkün olan gıda maddeleri vakıf malına uygun

sayılmayabilir.

“Menfaati ibadullaha ait olmak üzere bir aynı cenabı hakkın mülkü olmak üzere

temellük ve temlik den mahpus ve memnu kılmaktır”,178 denilmektedir. Kısaca

söylenen bu tarifle anlatılan mana oldukça kapsamlı ve anlaşılmaya muhtaç

gözükmektedir. Malın menfaati ile aslı başta ayrı tutularak başlayan tanımda eşyanın

aslı artık insanların mülkü olmaktan çıkarılmış ve sadece menfaati insanların

kullanımına sunulmuş bulunmaktadır. Ayrıca ibadullah denilmek suretiyle bir veya

birkaç kişi ile sınırlandırmak yerine bütün insanların faydasının gözetildiği anlamına

gelmektedir. Temellük ve temlikden memnu ve mahpus etmek demek ise vakıf malının

alınıp satılmak, bağışlanmak, miras olunur ve mülk edinilir halden çıkarmak ve

ebediyen yani mümkünse sonsuza kadar haps edilmesi anlamını taşıdığı

anlaşılmaktadır. Bu tanımlama İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed’in vakıf

konusundaki beyanlarına dayanılarak genişletilmiştir.179

178 Akgündüz, a.g.e., s.83-85.

179 Öztürk, a.g.e., s. 26-30.

Page 61: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

52

İKİNCİ BÖLÜM

MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ

HUKUKİ DÜZENLEMELERE ETKİSİ

I. MALIN TANIMLANMA BİÇİMİNİN AKİT TEORİSİNE ETKİSİ

Akit teorisi diye ele aldığımız bu başlık İslam hukuku kaynaklarında muamelat

konusu içerisinde değerlendirilmiş ve kitabu’l-bey ya da büyû başlıkları altında

incelenmiştir.180 Bey’ terimi ile ifade edilen alım satım konusu insanlık tarihi kadar eski

bir olgudur. Zaman içerisinde alım satım konusunda mübadele ile ilgili olan araçlar

değişmiş olsa da, genel kural açısından pek fazla bir değişim olmadığı görülmektedir.

Gelişen teknolojik şartlar insanların ihtiyaçlarının daha da artmasına ve bu ihtiyaçların

karşılanmasına yönelik arz ve talep mekanizmalarının çoğalmasına sebebiyet

vermektedir. Biz bu bölümde alım satım sırasında mübadeleye konu olan mal ile ilgili

gerek İslam hukukunda gerekse diğer hukuk sistemlerinde hukuki muamelenin nasıl

gerçekleştiğini değerlendireceğiz.

818 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 182. Maddesinde yazıldığı şekliyle alım

satım ile ilgili tarif; “ bey’ bir akittir ki, bu akitle satıcı, satılan malı alıcının iltizam

ettiği semen mukabilinde alıcıya teslim etmek ve malı alıcıya nakleylemek borcunu

tahammül eder” şeklindedir. Bu tanımda bahsedilen mal kavramı modern hukuk

terminolojisinde eşya, şey veya mal kavramlarına karşılık olarak kullanılmıştır.

İslam hukukunda ise alım-satımın konusu “mahallü’l-akd” terimi ile ifade

edilmiştir ki bu terim alım satımın mebîini açıklamak üzere kullanılmıştır.181 İslam

hukukunda mahallül akd ile ilgili yapılan tasarruflardan özellikle, alım- satım akdi

konusu üzerinde oldukça ayrıntılı görüş belirtildiği gözlenmiştir. Bu bağlamda en dikkat

çeken husus; bâtıl ve fâsit ayrımıdır.

Bütün İslam hukuku ekollerinde bâtıl akit kavramı aynı amaç doğrultusunda

kullanılırken, fâsit akit ile ilgili tanımlama ve kullanım Hanefî ekolüne ait bir

180 Mecelle md.103-104; Serahsî, a.g.e., c. XI, s. 108; Kasanî, a.g.e., c. V, s. 133; Zerka, Akdü’l-

Bey’, s. 119; Mevsılî, a.g.e., c. II, s. 3.

181 Dalgın, a.g.m., s.97-128.

Page 62: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

53

tanımlamadır. Bâtıl-fâsit ayrımı, farz ve vacip ayrımındakine benzer bir durum arz

etmektedir. Hanefî ekolünde hükümler ve sebepleri konusu daha ayrıntılı ele alınmış, bu

sebeple hükümlerde farz-vâcip, akitlerde de bâtıl-fâsit gibi ayrıntılar ortaya

konulmuştur. Bâtıl akit ile fâsit akid arasındaki farklar nelerdir? Akit nedir? Unsurları

nelerdir? Sorularına cevap bulmaya çalışacağız.

Arapça ( د ,harflerinden türemiş olan akit kelimesi bağlamak ( ع - ق -

sağlamlaştırmak anlamlarına gelmektedir.182 Yine aynı kökten türetilmiş olan inikad ise

hukuki sözleşmelerin kurulmasını ve bağlanmasını ifade eder. Günümüzdeki kullanım

şekliyle akit kavramı; ‘hukuki sözleşme’ye karşılık gelmektedir. Akit ile kurulmak

istenen hukuki sözleşmenin ne olduğu ise; “tarafeynin bir hususu iltizâm ve taahhüt

etmeleridir ki îcâb ve kabûlün irtibatından ibarettir” şeklinde mecellede ifade

edilmektedir.183 Bu tariften anlaşılması mümkün olan şeylerden ilki akdin hangi

şartlardan oluştuğu, ikincisi de akdin unsurları/rükünleridir.184 İslam hukuk ekollerine

göre akdi oluşturan rükünler; sözleşmenin tarafları, tarafların irade beyanları ve irade

beyanlarının buluştuğu konu olarak üç madde de ele alınır. Bir hukuki işlemin

varlığının ve geçerliliğinin kabul edilebilmesi için rükünlerinde/kurucu unsurlarında bir

noksanlık bulunmaması gerekir. Rükünlerinden yani kurucu unsurlarından bir veya bir

kaçında noksanlık bulunan bir akit yok hükmündedir. Bu konu klasik İslam hukuku

kaynaklarında butlân veya bâtıl terimi ile ifade edilmektedir.185

Akdi oluşturan rükünlerden, icap ve kabulün bir takım şartları taşıması gerektiği

belirtilmiştir. İslam hukuku uzmanlarınca belirtilen söz konusu şartlar kendi içerisinde

üç gurupta ele alınmıştır;

I.İrade beyanı ile ilgili olanlar;

a-İcap ve kabulün bir birine uygunluğu,

b- Aynı mecliste olmasıdır.

182 Ebû ‘Abdirrahmân Halîl b. Ahmed el-Ferâhidî (ö.175/791), Kitâbu’l-‘Ayn, Muessesetu’l-A‘lemî li’l-

Matbû‘ât, Beyrût 1988, c. I, s. 140.

183 Mecelle md. 103.; Ali Himmet Berki, Açıklamalı Mecelle: Mecelle-i Ahkam-ı Adliyye. Hikmet

Yayınları, İstanbul, 1982.

184 N. Tekelioğlu, "Mecelle'de ve Türk Borçlar Kanunu'nda Satış Sözleşmesinin Kurulması ve

Unsurları". Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, S. 25 (2017), s. 485-521.

185 Ali Bardakoğlu, “Butlan” DİA, İstanbul, 1992, c.VI, s. 476-478.

Page 63: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

54

II.Taraflar ile ilgili şartlar;

a. Akit yapma ehliyetine sahip bulunmak,

b. Akdin iki tarafını da tek kişinin temsil etmemesi.

III. Mahallü’l-akd ile ilgili şartlar; akdin mahalli olan şeyin, üzerinde akit

yapmaya elverişli bir şey olmasıdır.

Hanefî ekolüne göre; fesat yok olma ve ortadan kalkma değildir. Var olan bir

şeyde oluşan bozulma ve değişim demektir.186 Buna istinaden fasit akit; akdin

rükünlerini oluşturan şartlarda meydana gelen kusur sebebiyle ortaya çıkar. Akdin

sıhhatinin yokluğu, akdi hiç olmamış gibi yok saymayıp, noksanlıktan dolayı fasit hale

getirmiştir.187 Çünkü akdin asli unsuları olan, icap ve kabul, irade beyanı, akdin konusu

gibi rükünlerde herhangi bir noksanlık bulunmamaktadır. Bundan dolayı inikadına

(akdin kurulduğuna) hükmedilmiştir.

Herhangi bir akit, hem asli unsurları yönünden, hem de şartları yönünden

geçerli ise münakiddir. Eğer akdin rükünleri tam değilse bu durumda akit bâtıl/yok

hükmündedir, müeyyidesi butlan olmak durumundadır. Asli unsurları tamam vasıfları

(rükünlerin şartları) yönünden sorunlu ise yani sıhhatine mani olacak bir noksanlık

bulunuyorsa fasit denilmiştir. Mecellede kaide olarak “Bey-i fâsid, aslen sahih olup da

vasfen sahih olmayan, yani zâten münakid olup da bazı evsâf-ı hâriciyesi itibariyle

meşru olmayan beydir” şeklinde belirtilmiştir.188 Yani “sıhhat” in zıddı “fesâd” olarak

değerlendirilmiştir.

Diğer ekollerde ise her hâlükârda fesadın yerine butlan kullanılmıştır. “Her bâtıl

aynı zamanda fasittir”,189 denilmek suretiyle bâtılın fâsiti de kapsayacak mahiyette geniş

bir ifade olarak değerlendirilmiştir. Yukarıda açıklamaya çalıştığımız fesat ve butlan

ayrımı Hanefî ekolüne özgü bir ayrımdır. Ancak Hanefîlerde ibadetler konusunda diğer

186 Yunus Apaydın, İslâm Hukukunda Hukuki İşlemlerin Hükümsüzlüğü, Ankara Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara 1989; Yunus Apaydın, “Fesad”,DİA., c.

XII, s. 417-421, İstanbul, 1995.

187 Hadi Ensar Ceylan, “İslam Borçlar Hukukunda Akdin Bağlayıcılığı,” Ankara Üniversitesi, Sosyal

Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 2017.

188 Mecelle md. 109.

189 Ebû Hamîd Muhammed b. Muhammed Gazzâlî, el-Müstasfâ min ilmi’l-Usûl, Dâru’l-Kütübi’l-

İlmiyye, Beyrut 1993, s. 76.

Page 64: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

55

ekoller gibi, fasit yerine bâtıl terimini kullanmışlardır.190 Burada dikkat çeken husus

Allah ile insan arasında gerçekleşen kulluğa dair ödevler, insan-insan arasında geçen

karşılıklı hukuki muamele gibi değerlendirilmemiş, bu noktadan hareketle de

ibadetlerde sıhhate mani bir durum olduğu zaman, bu durum fasit değil, bâtıl kabul

edilmiştir.

Mal kavramına yönelik İslam hukuk ekollerince farklı tanımlamalar yapılması

akitlerin oluşum biçimlerini etkilemiştir. Dolayısıyla akitlerin biçimsel farklılıkları,

akitlere bağlanan hukuki sonuçların da farklılaşmasına sebep olmaktadır. İslam

hukukuna göre bir malın alınıp satılması, hibe edilmesi, miras yoluyla devri gibi bir

akde konu olabilmesi (mahallül akd) için bir takım şartlar aranmaktadır. Tekavvüm

terimi de bu şartlardan birisidir.

İslam hukuk literatüründe mal kavramı hukuken değerlendirilmeye uygun olan

mal olarak mütekavvim ya da Hanefîlerin dışındaki ekollerin ifadesi ile muhterem mal

olarak ele alınmıştır. Tekavvüm kavramının kapsamı doğrultusunda mallar için,

mütekavvim, muhterem, gayrimütekavvim gibi sıfatlar aranmıştır. Bu vasıfları

taşımayan nitelikteki mallar, akde mahal olarak değerlendirilmemiştir.

Bizatihi var olan istifade edilen “hava, güneş” gibi şeyler aslen mal olmakla

beraber herhangi bir akde konu olmazlar. Zira bu mallar mütekavvim değildir. Bizatihi

var olmasına rağmen istifade edilme imkânı olmayan veya insanın fıtraten

meyletmeyeceği özellikteki “bir pirinç tanesi, bir damla su” gibi şeyler de yine

mütekavvim olmadığı için üzerlerinde herhangi bir akit tahakkuk ettirilemez.

Mal olarak istifade edilme bakımından imkân dâhilinde olup bazı yönleri ile

kullanılmasına cevaz verilen ancak mütekavvim sayılamayan mallar da mevcuttur.191

Mesela alkol; tedavi amacıyla hastanede kullanımında bir sakınca görülmemektedir.

190 Hasan Hacak, İslam Hukuku II, Marmara Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2013.

191 Hayrettin Karaman, Helaller ve Haramlar, İz Yayınları, İstanbul, 2000, s. 49; “Tedavi gibi mubah

bir maksada binaen kullanılabilecek maddelerin haram sınırına -sarhoş olmak, kendinden geçmek

gibi keyfi sebeplerle uyuşturucu kullanımı ve alım satımı gibi yaklaşmaksızın alım satımına fakihler

izin vermişlerdir. Günümüzde ise İslam hukukçuları uyuşturucu maddelerin herhangi bir sebeple

kullanımına ve alım satımına şiddetle karşı çıkmaktadırlar. Zira bu maddelerin bireye ve topluma

verdiği zararlar her geçen gün daha da feci şekilde ortaya çıkmaktadır.” İlknur Yaşar İbicioğlu,

“İslam Hukukunda Nitelikleri İtibariyle Satım Akdine Konu Olamayan Mallar”, Marmara

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2009.

Page 65: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

56

Ancak içmek amacıyla alınıp satılması, taşınması, servis edilmesi ve buna benzer

yönleri ile yasaklanmıştır. Burada mütekavvim kavramının bağlam yönüyle de

değişkenlik arz ettiği dikkatimizi çekmektedir. İnsanın yararına olan ve tasarrufu

mümkün olan her şeyin mütekavvim mal kapsamında değerlendirilmesi İslam hukuk

âlimlerince benimsenmiş ve bu maksatla yapılan akitlere cevaz verildiği görülmüştür.192

II. MALIN TANIMLANMA BİÇİMİ İLE TAZMİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ

ARASINDAKİ İLİŞKİ

A. Mal Kavramı ve Tazmin İlişkisi

Mal ve tazminat kavramlarına geçmeden evvel konuyu daha geniş çerçevede

değerlendirmek suretiyle, mal, menfaat ve bunlarda tasarruf yetkisi kazandıran hukuki

kaynağı ele almak gerekmektedir. Bu bağlamda hak kavramı; “dinin ve hukuk

düzeninin tanıdığı “yetki ve ayrıcalık” anlamı etrafında bir muhteva kazandığı ve

terimleştiği söylenebilir”. “Nitekim hak kelimesinin kökünde “mutabakat” anlamı da

bulunduğundan mevcut hukuk düzenlerince kişilere tanınan yetki ve imtiyaza hak

denmesi, bir bakıma, insan zihninde kendiliğinden mevcut olan hak, adalet ve doğruluk

gibi aşkın kavram ve idelerle bu yetki ve güç arasındaki uyumu belirtmeyi, adalet

idesinin beşerî ilişkilere ve hukuk düzenine izâfî ve sübjektif karakterde de olsa

yansımasını göstermeyi amaçlar”.193 Tanımda belirtilen yetkinin ve ayrıcalığın üzerinde

gerçekleşeceği şeyin ne olduğu, yetki ve tasarrufun kullanılacağı mahallin ne olduğu

çalışmamızı ilgilendiren yönü olduğu için öncelikli olarak hak kavramı üzerinde

durulmuştur.

Hak konusu İslam hukuk literatüründe Allah hakkı ve diğer varlıklara karşı olan

haklar olmak üzere ikiye ayrıldığı görülmektedir. Tazminat konusu ile ilişkilendirmek

noktasında; Allah hakkının tazminatı, ibadetlerle ilgili alan olduğu için fıkhın

konusudur. Allah hakkının dışında, insanlar arasında gerçekleşen haklar, tazminata

konu olan ve hukukun ilgilendiği alandır.

192 Muhammed Sellam Medkur, Târihu’t- Teşrii’l-İslami ve Masâduruhu, s. 275.

193 Ali Bardakoğlu, “Hak”, DİA, İstanbul, 1997, c. XV, s. 139-151.

Page 66: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

57

“Sözlük anlamı, zarar194 ve ziyanı ödeme olan tazminat terimi, hukuk dilinde

genellikle bir kimsenin şahıs veya mal varlığında iradesi dışı meydana gelen

eksilmenin, yani zararın telafisi için bundan sorumlu olan kimsenin yerine getirmesi

gereken edim anlamında kullanılmaktadır”.195

Damân (tazminât) kavramı, kul haklarının ihlalinde başta gelen müeyyide

olarak görülmektedir. Sorumluluk hukuku açısından ele alındığında ise cezaî

sorumluluk, medenî sorumluluk ayrımı noktasından ele alanlara göre, medenî

sorumluluk kapsamında değerlendirilir.196 Tazminat kavramı; kişiyi mali açıdan

sorumluluk altına sokan bir durum olarak değerlendirilmektedir.

İslam hukukunda tedvin sürecinde “damân” kavramının sorumluluk anlamında

yani zararın sorumluluğunu üstlenme şeklinde anlaşılmıştır. Fakat burada sorumluluk

olarak “Ta’vid” kavramının kullanıldığı ve bu kavram ile zilyetlik ya da akid ile elde

edilmiş bulunan, mâlik olunan beden, mal gibi şeylerde meydana getirilen zararın

ortadan kaldırılması olarak görülmektedir. Buna ilaveten şahsi veya malî kefalet, borcun

nakli, bir borç ve onun ifasını üstlenme gibi durumlara karşı sorumluluk yerine de

tazminat ”daman” kavramı kullanılmıştır.197 Günümüz hukuk dilinde ise hata veya

ihmal sonucu oluşan zarara katlanma olarak açıklanmaktadır.198 Istılâhî anlamı ise,

“ihmal, tedbirsizlik, kastı ile mübâşereten veya tesebbüben meydana gelen zarardan

mükellef olma, sonucuna tazminle katlanmadır” şeklinde tarif edildiği görülmektedir.199

194 “Zarar arapça d-r-r kükünden türemiş olup menfaatin zıt anlamlısı olarak kullanılır.

Sözlüklerde, kütü durum, fakirlik, zorluk ve şiddet anlamlarını içeren zarar benzer anlamlarda

Kur’an-ı kerim ve hadislerde sıkça geçmektedir. Zarar ister şahsa, ister mala isterse de bunlar

üzerinden haklara yönelik mefsedet meydana getiren durumdur. Zarar kelimesinin kök ve

türevleri kişinin uğradığı maddi veya manevi kaybı, fakirlik, darlık, hastalık, tehlike, ihtiyaç

gibi olumsuzlukları ifade eder. Dolayısıyla bir şahısta sonradan meydana gelen fiziki , ruhi veya

mâli kayıp yahut hasar, zarar olarak değerlendirilmiştir. Yunus Araz, “İslam Hukukunda

Manevi Zararların Mali Tazmini”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Dergisi, 2016, S. 5, s.119-148.

195 Mehmet Ünal, “Manevi Tazminat ve Bu Tazminat Çeşidinde Kusurun Rolü,” Ankara

Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 1978, S. 35, s. 397-437.

196 Yunus Araz, a.g.e., s. 119-148.

197 Mehmet Akif Aydın, “Daman”,DİA, İstanbul,1993, c. VIII, s.450-453.

198 Heyet, Türk Hukuk Lügatı, Maarif Matbaası, Ankara, 1944, s. 230;Abdüsselâm Tuncî,

Müessesetü’l-Mesûliyye fi’ş-Şerîati’l-İslâmiyye, Menşûrâtü Cemiyyeti’d-Daveti’l-İslâmi’l-

Alemiyye, Trablus, 1994, s. 83; Yılmaz, a.g.e., s. 992

199 Tuncî, a.g.e., s. 266.

Page 67: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

58

Akıl ve irade sahibi olan insan başkalarının zarar görmeyeceği şekilde

hareket etme, hal ve hareketlerinde, davranış ve düşüncelerinde başkalarını gözetme

mecburiyetindedir. Şayet bu durumun gereğini yerine getirmez ise sonuçlarına

katlanması gerektiğini bilmelidir. Sonuçlarına katlanmaktan maksat herhangi bir

zarara sebebiyet vermiş ise onu tazmin etmesi anlamına gelmektedir. Sorumluluğa

karşılık olarak kullanılan tazmin kavramının çoğulu ise ( .tazminâttır ( تضمينات

Tazminat; borç sorumluğu altına girmek, kefil olmak, garanti vermek, korumak ve

zararları telâfi anlamına gelmektedir.200

Sorumluluk başka bir ifade ile “bir malın telefinden veya bir menfaatin yok

olmasından doğacak zararın telafisidir” şeklinde tanımlanmaktadır.201 Mesûliyet

kavramı yerine kullanılan sorumluluk, uyulması gerekli olan kâidelere uymama

durumunun hesabını verme halidir. İslâm hukukunda sorumluluk, helak olan

mütekavvim mal mislî ise mislini, kıyemî ise kıymetini vermek anlamında olup bu

manaya gelmek üzere damân kavramı kullanılmaktadır.202

Daman (Tazminât) Kavramının Tahlili

Kavramsal açıdan malın tanımlanma biçimindeki farklılıklar, İslam hukuk

ekollerinin, tazminat konusunda farklı görüşler ortaya koymalarına sebep olmuştur.

Kavrama yüklenen bu anlam farklılıkları, müeyyideyi gerekli kılıp kılmama yönüyle

veya tazminat sorumluluğu yönünden, Hanefî ekolünü diğer mezheplerden

ayırmaktadır.

Hanefi ekolünce önceki bölümde açıklanan, mal ile ilgili tanımlamalara göre,

mahallü’l-akd olan şey ile yapılacak olan hukuki işlemler, mal kavramının tanımlanma

biçimine göre farklılıklar gösterir. Özellikle menfaatin mal olarak değerlendirilmemiş

200 Abdurrahmân el-Cezerî, Kitâbü’l-Fıkh ale’l-Mezâhibi’l-Erbea, Dâru’l-Kütübil-İlmiyye,

Beyrut, 1990, c. III, s.195; Yusuf Şen, “İslam Hukuku ve Modern Hukuk Bağlamında Tazmin

Sorumluluğunun Değerlendirilmesi,” Ekev Akademi Dergisi, Yıl, 2016, S. 68, s.384-385.

201 Mehmet Şener, “Gasp ve İtlafdan Doğan Mâlî Mesuliyet,” Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara 1983, s. 25.

202 Muhâmmed Hamdi Yazır, Alfabetik İslam Hukuk ve Fıkıh Istılahları Kamusu, Damân md., Eser

Neşriyat, İstanbul, 1997; Ahmed İbrahim El-Benhavi, el-Cevahirü’n-Nakıyye fi Fıkhi’s-Sadeti’ş-

Şâfiiyye, Daru’l-Minhac, Beyrut, 2005.

Page 68: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

59

olması, mal tanımına dâhil edilecek şeylerde aranan, mütekavvim, hıyazet altında

olması gibi şartların aranması ve ayrıca malın sahibi, emanetçisi, ödünç alanı, kiralayanı

tarafından itlafına sebep olacak şeylerden o malı koruyacak şekilde koruma altında

olması da malın tazmin yükümlülüğü ile ilgili şartların ve hükümlerin değişmesinde

etkili olmuştur.

Hanefîlerin diğer mezheplerden farklı olarak ortaya koydukları dikkat çeken

fikirlerden belki de en başta geleni herhangi bir hukuki muamelenin geçerli ve

yürürlükte olmasını teminen “aslen ve vasfen” uygunluk denetimine tâbi tutulmasıdır.

İslam hukukunda, hukuki işlemler geçerlilik bakımından, geçerli olan veya olmayan

şeklinde ikiye ayrılırlar. Hukuken geçerli sayılabilmesi için bir hukuki işlemin asli

unsurlarında (rükün), şart ve vasıflarında (sıfatlarında) herhangi bir eksiklik

bulunmaması gerekir. Hanefîlerin dışındaki diğer mezheplerde rükünlerinde ve

vasıflarında herhangi bir eksiklik bulunan hukuki işlem geçersiz yani “butlan” olarak

değerlendirilir. Hanefî mezhebinde ise hukuki işlemin asli unsurlarında (rükünlerinde)

bulunan bir eksiklik butlan(hukuki işlemin hiç yapılmamış gibi) olarak değerlendirilir.

Bu husus Mecelledeki külli kaidelerden “Bey‘-i bâtıl aslen sahih olmayan bey‘dir”

kaidesinde vurgulanmıştır.203 Vasıflarında (sıfatlarında) bulunan bir eksiklik hukuki

işlemin fesadını/fasit olmasını (işlemin kusurlu sayılmasını) gerektirmektedir. Bu husus

da “Aslen sahih olup da vasfen sahih olmayan, yani zâten mün‘akid olup da bazı evsâf-ı

hâriciyyesi itibariyle meşrû olmayan bey‘dir” şeklinde Mecelle’de tanımlanmıştır.204 Bu

durum aslen ve vasfen noksanı bulunmayan hukuki işlemin geçerli olması, aslen

(rükünleri yönünden) noksanı bulunan hukuki işlemin bâtıl sayılması, asli unsurları

tamam olup, vasıfları (sıfatları) yönünden noksan olması ise fâsit olması anlamında

kullanılmış ve bâtıl sayılmamıştır.

Bu hususu Peygamberimiz (sav) “Bir kimse görmediği bir şeyi satın alırsa,

gördüğü zaman alıp almamakta muhayyerdir”,205 şeklindeki açıklamasından anlamak

mümkündür. Zira Resurullah (sav) ‘akitte rükünlerden olan akdin mahalli ile ilgili

203 Mecelle Md. 110

204 Mecelle Md. 109

205 Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, V, 439; Zeylai, Nasbu’r-Râye, c. IV, s. 9.

Page 69: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

60

bilinmezlik sebebiyle akit geçersiz olur’ mealinde bir söz söylememiş, bilakis akdin

geçerli hale gelmesinin mümkün olabileceğini belirtmiştir. Burada akdin geçerliliğini

geciktiren şey ‘bilinmezlik halinin varlığıdır’.206 Buna benzer başka hukuki

muamelelerde vardır ki bunlarla hukuki işlem yok sayılmayıp kusurlu olarak

kurulmuştur. İslam hukuku kaynaklarında kusurlu olarak kurulup, sıhhati yönünden

fesada götüren sebepler bulunan hukuki muameleler şunlardır:

-Şarta bağlanmış veya zamana izafe edilmiş akitle.

-Hem alım hem de satım akdini aynı kişiler ile aynı mal üzerinde bir araya

getiren “iyne” satışı.

-Az ya da çok mahallül akd ile ilgili ilgili bilinmezliğin varlığı.

-Hazır olmayan bir malın satım akdine konu olması.

-Haram kılınmış bir bedel karşılığı satım akdi yapmak, gibi maddeleri saymak

mümkündür.

Burada sayılan maddelerden özellikle son üçü, hukuki muamelenin kurulduğu

mahal olan mal kavramına yönlendirmektedir. Zira burada akdin fesadına sebep

gösterilen şey akdin rükünlerinde/şartlarında bir sorunun varlığı değil mahallül akd olan

şeyde bulunan sorunlardır. Malın ne olduğu veya evsafının tam olarak bilinmemesi,

akdin sıhhatıne engel kabul edilmiştir. Peygamberimiz (sav) ğararlı (kendisinde

belirsizlik bulunan) satımı yasaklamıştır.207 Bu konuda Serahsî’ nin Mebsut’unda şu

görüşlere yer verilmiştir. "Sudaki balığı satmayın. Çünkü bunda garar (belirsizlik)

taraflardan birinin aldanma riski vardır”.208 “Eğer satıcı balıkları yakalamamış ise,

mülkiyetinde olmayan şeyleri satmıştır. Mülkiyet hakkını devretmek, bu hakkı

kazanmadan önce olamaz. Şu durumda bu satış, havadaki kuşu satmak gibi olur. Balığı

önce yakalamış sonra kamışlığa bırakmış olursa, balık su içinde kaçak köle durumunda

olduğundan, bu balığın satışı kaçak kölenin satışı gibi olur… Eğer balık kap içinde olup

206 “Fıkıh eserlerinde garar ve cehalet terimleri zaman zaman birbirinin yerine kullanılmaktadır.

Ancak ana hatlarıyla ayırmak gerekirse, akdin konusuyla (ma‘kûdun aleyhle) ilgili

belirsizliklerin garar, bilinmezliklerin ise cehalet terimiyle ifade edildiği söylenebilir”.

Necmeddin Güney, “İslam Borçlar Hukukunda Satım Akdinin Konusuna Dair Cehâlet ve Akde

Etkisi”, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, S.16, 2010, s.491-502

207 Mâlik, Muvatta, Buyû’, 1345; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/302.

208 Ahmed b. Hanbel, Müsned, I/388; Beyhaki, Sünenü’l-Kübrâ, V/340.

Page 70: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

61

avlanmadan yakalanabilirse, biz Hanefîlere göre satış caizdir. Çünkü satıcının mülkiyeti

devam etmektedir ve balığı avlanmadan teslim edebilir. Alıcı balığı gördüğü zamanda

muhayyerdir. Şâfiî’ye göre bu balığın satışı caiz değildir. Onun delili alıcının görmediği

bir şeyi almakla ilgili kuralıdır”.209

İslam hukukunda alım-satım akdinde sorunlu addedilen mallardan biri de

kıymet/değer yönünden mütekavvim olmayan maldır. Bu tip bir mal ile yapılan akit,

akdin inikâdını gerektiren aslî unsurlar yönünden sorunlu olmayıp, vasıflar yönünden

sorunludur ve fâsit akit olarak muamele görür.210 Mesela bir kimse kumaş ile şarabı

değişmek üzere akitleşmiş olsun. Bu akitte tarafeynin ortaya koyduğu mallardan birisi

mütekavvim mal olmadığı halde aslen satım akdi geçerli bir akittir. Ancak malın malla

değişimi şeklinde gerçekleştirilmek istenen bu akitte, mallardan birisi gayrimüslim

kişilere göre mal iken müslüman açısından gayri mütekavvim bir maldır. Satışı dinen

yasak olan şey yerine caiz olan bir mal önerilir ve karşı tarafta buna onay verirse

böylece akdin fesadına sebep olan şey ortadan kaldırılarak, sahih hale gelmesi

mümkündür.211 Diğer mezhepler ise fâsit yerine bâtılı kullandıklarından, böyle bir akit,

diğer ekollerce bâtıl sayılmış ve yok hükmünde kabul edilmiştir. Sıhhatin karşılığı

olarak da butlan kullanılmış ve kusurlu bulunan hukuki işlemler için bâtıl denilmiştir.

İslam hukukunda şer’î açıdan bir malın mülk edinilmesinin şartlarına uygun

mülk edinilmiş ve mülkiyeti yönüyle müslüman bir kişiye ait olan mütekavvim bir mal

telef ediliyor ise o zaman tazminat gerekir.212 Özellikle Hanefî ekolünde gayri

mütekavvim ise tazminat gerekmez denilmektedir. Yani bir malın İslam hukukuna göre

tazminata konu olabilmesi için mülkiyet altına alınması mümkün ve mülk edinilmiş bir

209 Serahsî, a.g.e., Editör, M. Cevat Akşit, Gümüşev Yayıncılık, İstanbul, 1998, c. XIII, s. 16.

210 “Şarap karşılığı yapılan satımda da durum böyledir. Çünkü satım akdinin rüknü, bedellerin mal

olmasıdır. Üzüm şırası şaraplaşmakla mal olma özelliğini değil sadece dinen değerli olma

özelliğini yitirir. Çünkü mal olma özelliği bir şeyin kendisinden yararlanılabilir olmasıyla

gerçekleşir. Ayrıca şarap, haram kılınmadan önce değerli bir maldı. Delil ile onun içilmesinin

haramlığı ve pis olduğu ortaya çıkmıştır. Pis (içilmesi haram) oluşunun zorunlu sonucu, hayvan

gübresinde olduğu gibi, mal olmamak değildir. Ancak kendisinden kaçınılması delil ile farz

olduğu için değerliliği geçersiz olmuştur. Bu nedenle şarap zimmiler için maldır. O durumda

akit, unsuru bulunduğu için fâsit olarak kurulmuş (inikad etmiş) olur”. Serahsî, a.g.e., Editör,

M. Cevat Akşit, Gümüşev Yayıncılık, İstanbul, 1998, c. XIII, s. 34.

211 Zuhayli, a.g.e., s. 41. 212 Kâsâni, a.g.e., c. VI, s. 553.

Page 71: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

62

mal olması gerekmektedir. Mülkiyet altında olmayan mubah malları, müslümanlar

açısından mütekavvim (hukuken muteber) sayılmayan domuz ve şarabı, haram işlerde

kullanılan alet ve malzeme veya harbînin malı gibi hukuken koruma altında olmayan

malları, İslâm hukukçularının çoğunluğu tazmin edilmesi gereken mallardan saymazlar.

Menfaatler de bu kapsamda değerlendirilmiştir. Hanefî hukukçu Taftazanî’ye göre

“Menfaat arazdır. Arazın bekası/devamlılığı yoktur. Bekası olmayan şeyin ihrâzı da

yoktur. İhrâz, elde etmek ve hacet vakti için biriktirmek suretiyle gerçekleşir. Av

hayvanı veya ot gibi henüz ihrâz edilmemiş şeyler, mütekavvim olmazlar. İhraz

edilemedikleri için menfaatler de mütekavvim değildir” demiştir.213 Bu görüşü destekler

mahiyette açıklamasıyla Serahsî’ ye göre “menfaatler mütekavvim mal değildir. İtlaf

edildiklerinde tazmin olunmazlar. Zira bir şey temevvül edildiği zaman, onun mal

olduğuna hükmedilir. Temevvül bir şeyi muhafaza edip, ihtiyaç zamanına kadar onu

saklamak demektir. Menfaatler an be an meydana gelir. Bir vakitten bir vakte kalmadan

geçip giderler. Dolayısıyla menfaatlerin temevvülünden ve maliyetinden söz edilemez”

demektedir.214

Fakihlerin bu tür açıklamalarından Hanefîlere göre menfaatlerin malî/hukuki bir

değerinin olmadığı anlaşılmaktadır. Hanefîler menfaatlerin mal olmadığı hususunda

ısrar etseler de menfaatlerin akitler vasıtasıyla değer kazandığına hükmetmişlerdir.

İcâre/kira akdi buna örnektir. İcâre akdinde akdin konusu, Hanefîlere göre malın/eşya

ev, araba vs. kendisi değil, bu malların kullanımı sonucunda meydana gelecek olan

menfaatidir. Dolayısıyla akit konusunun mevcut olması şartı, icâre akdinde yerine

getirilmemiş sayılır. Buna rağmen Hanefîlerin çoğunluğu, menfaat akit anında mâdum

olsa da ihtiyaç ve zarurete binaen, menfaatleri mütekavvim mal saymışlar, istihsânen

cevaz vermişlerdir. Gayrimenkullerden elde edilen kira karşılıkları buna örnek teşkil

etmektedir. Ancak tartışmalı olan bir konu olarak, vakıf ve yetim malından elde

edilecek menfaatler de diğer gayrimenkuller ile aynı durumda olmasına rağmen Hanefî

ekolünde bu menfaatler mütekavvim mal gibi değerlendirilmiştir. Sonraki dönemlerde,

menfaatler mal kapsamında değerlendirilmediğinden herhangi bir zarar olması

213 Teftâzani, et-Telvih, c. I, s. 213.

214 Serahsî, a.g.e., c. XI, s. 79.

Page 72: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

63

durumunda tazmin gerekmezken, yetim ve vakıf mallarından elde edilecek menfaatlerin

zarara uğratılması durumunda tazmin edilmesi kural olarak benimsenmiştir.215 Benzer

kurallar çağdaş hukuk düzenlemelerinde de görülmektedir. Zira kanunlar öngörülen

şekilde mülk edinilmemiş olan mülkü koruma altına almamıştır. Kanunların yasak kabul

ettiği şeylerin mülkiyeti konusunda da yine güvence söz konusu değildir. Kanunlara

göre mal sayılabilecek türden şeyler, yasak olduklarından dolayı, bunlarla hukuki

düzenleme yapılmasına müsaade edilmez.

Hukuk alanındaki çalışmalarda, hak kavramının, kişinin şahsi varlığı üzerindeki

hakları ile malvarlığı üzerindeki hakları olmak üzere iki boyutundan bahsedilmektedir.

Kişinin her türlü fikri emeği ile meydana getirdiği ürünler üzerinde hukuken sağlanan

haklardır, şeklinde tanımlanan telif, eskiden kullanılmamış olan te’lif hakkı da

sonradan hukuki düzenlemelere konu olmaya başlamıştır. Tarihi seyir itibariyle te’lif

hakkı diğer haklar kadar eski olmasa ve diğer haklar kadar detaylı olarak ele alınmış

olmasa da günümüzde üzerinde durulan konulardan birisi olarak görülmektedir.

Hak kavramı ile ilgili tazmin konusu incelendiğinde; şahsi haklar, malî haklar,

hem mal hem şahıs birlikte haklar olarak üç alanı kapsadığı görülmektedir. Şahsi haklar

ile ilgili ihlal söz konusu olduğunda malî haklardan farklı olarak cezai müeyyidesi diyet,

erş, hükümetü’l elem gibi cezalar ile tahakkuk ettirilerek tazmin edilirler. Malî haklar

ise ihlal edildiğinde genel itibariyle mal ile tazmin edilen haklardır. Bahse konu tazmin

edilmesi gereken mallarda en anlaşılabilir ve daha az problemle halledilebilir olan şey

mislî mallarda meydana gelen hak ihlalleridir.

B. Tazminatı Gerektiren Sebepler

En geniş tanım olarak “kişinin malî ödeme sorumluluğu” şeklinde yapılmış olan

tazminat tanımına ilaveten, yapılan farklı tanımlamalar sebebiyle daman sebepleri ile

ilgili konu başlığı olarak ele alınan maddeler kapsam itibariyle değişkenlik arz

etmektedir. Mesela Kâsâni; gasp ve itlaf, ”daman sebebidir, derken İbn Recep; akid,

215 Vakıf malı, yetim malı ve gelir getirmeye tahsis edilmiş olan mu‘addün lil istiğlal mallarının gasp

ya da telef edilmeleri halinde menfaatlerinin tazmin edilmesi zaruret ve ihtiyaca binaen istisnai

olarak hükme bağlanmıştır. Ali Haydar, Dürerü’l-hükkâm ŞerhuMecelleti’l-ahkâm, çev. Raşit

Gündoğdu-Osman Erdem, Osmanlı Yayınevi, İstanbul, ty. c. I, s. 576; Ebû Zehra, a.g.e., s. 54; M.

Akif Aydın, “Gasp”, DİA, İstanbul, 1996, c. XIII, s. 387.

Page 73: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

64

yed, itlaf daman sebebidir demiştir. Gazzali ve İbn Rüşd ise mübaşeret (bilfiil doğrudan

zarar verme), tesebbüb (zarara yol açma) ve zilyetlik şeklinde üç sebebin damânın

sebebi olabileceğini belirtmişlerdir. Damân konusunda en kapsamlı yaklaşım ise kişiyi

Şâriin yükümlü tuttuğu durumlar (ilzam), kişinin kendini yükümlülük altına soktuğu

durumlar (iltizam), herhangi bir şeyi hukuki sebeplere binaen elinde bulunduruyor

olmak (zilyetlik) ve zararlı fiil şeklinde yapılan tasnif olarak görülmektedir.216 Bunlara

ilave olarak haylûle kavramı da yine tazminat borcu doğuran sebepler arasında

zikredilmiştir.

Tazminatını gerektiren durumlar, sebepler yönüyle İslam hukukçuları tarafından

farklı tasnifler halinde değerlendirilmiştir. Sebepler yönüyle ele alınan tasnifler

içerisinde en geniş olanı; ilzam, iltizam, zilyetlik, ve zararlı fiil şeklinde yapılan tasniftir.

Buna göre:

İlzam: Şâriin kişiyi yükümlülük altına sokması, ibadetlerdeki ihmaller, cezalar

(diyet, erş), nafaka gibi sorumluluklar bu gurupta değerlendirilebilir.

İltizam: Kişinin kendini sorumluluk altına sokması, tek taraflı irade ile kurulan

taahhütler “nezr, malî taahhütler ve damanı gerektiren akidler (satım, sulh, karz, nikah

akdi vb.)” bu tür akidlerde taraflar arasında farklı şekillerde anlaşmış olsalar bile genel

kabul bu konulardaki teamülün geçerli olmasıdır.217

Zilyetlikten kaynaklanan damân damânü’l-yed; kendisine güvenilerek, malın

emanet veya ödünç olarak eline bırakıldığı kimsenin, kasıt veya kusuru sebebiyle,

malda meydana gelen zarardan, tazminatla sorumlu olmasıdır. Bu hususta, İslam

âlimlerinin damânı gerektiren akitler ve emanet akitleri şeklinde ikili bir ayrıma gittiği

gözlenmiştir. Herhangi bir şeyin zilyedi durumunda olan kimsenin, elinde bulunan mal

ile ilgili tasarrufunun ve yetkisinin bağlandığı şey yani akdin mahalli ile ilgili yaklaşım

farklılığı, bahse konu ayrımın sebebi olarak düşünülebilir. Çünkü emanet akitleri olarak

zikredilen akitler, malın zilyedi olan kimseler için geçerlidir. Emanet akitleri ile bir malı

elinde bulunduran kimseler, kasıt veya kusur bulunmaksızın ellerinde bulundurdukları

maldan tazminle yükümlü olmazlar.

216 Mehmet Akif Aydın, a.g.e., s. 450-453

217 Zerka, el-Fıkhu’l-İslâmî, c. I, s. 485.

Page 74: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

65

Haksız fiil: Damân sebeplerinden birisi olarak zikredilen zararlı fiil ise klasik

İslam hukuku kaynaklarında damânü’l-İtlaf başlığı altında ele alınmıştır. Zararlı fiilden

doğan ödeme sorumluluğu daman konusunda en yaygın olarak karşımıza çıkmakta ve

modern hukukta “haksız fiilden doğan tazminat yükümlülüğü” ile benzerlik arz

etmektedir. Damânü’l-itlaf da klasik İslam hukuku kaynaklarında şahıslara karşı işlenen

cürümler için “damânü’n-nefs” olarak, mallara karşı işlenen cürümler ise; “damânü’l-

mal” olarak ele alınmıştır.218

Yukarıda sayılanlara ilaveten, malı elinde bulunduran kimsenin o mal ile ilgili

tasarrufunu engellemesi sebebiyle katlanması gereken tazminat sorumluluğu

bulunduğunu, bunun da “haylûle” kavramı ile ifade edildiğini görmekteyiz.219

İslam hukuku klasik kaynaklarında tazminat konusu, genel olarak üç başlıkta

değerlendirilmiştir. Klasik kaynaklarda zikredilen bu üçlü ayrım; “damânü’l-akd,

damânü’l-yed, damânü’l-itlaf” şeklinde ele alındığı görülmektedir. Bu üçlü ayrım

günümüz modern hukuku ile bazı yönleri ile benzeşmekte ise de özellikle damânü’l-itlaf

konusu modern hukuktan farklı olarak değerlendirilmiştir. Müeyyide yönü itibariyle

akıldan ziyade vahiy ile standartları belirlenmiş olan bir alan olduğu anlaşılmaktadır.

Damânü’l-akd ise modern hukukta akdî sorumluluğun alanına giren hususlar ise İslam

hukuk literatüründeki damânü’l-akd ve damânü’l-yed konuları ile benzer özellikler arz

etmektedir. Borçlar hukukunda, herhangi bir kişinin hakkının malî anlamda ihlal

edilmesi durumunda, müeyyide olarak öngörülen şey, ihlalin giderilmesini amaçlayan

tazminattır.

Damânü’l-itlaf kavramının, haksız fiilden kaynaklanan sorumluluğa karşılık

gelen müeyyideler için kullanılan bir kavram olduğu görülmektedir. Bu kavram da iki

bölümde incelenmiş ve şahıslara karşı işlenen cürümler için “damanü’n-nefs” ve

mallara karşı olan haksız fiilden kaynaklanan itlaf için ise “damânü’l-mal” tabirleri

kullanılmıştır. Şahıslara karşı gerçekleşmiş olan haksız fiillere karşılık İslam hukukunda

cezâi sorumluluk öngörülmekte ve bu hususlar klasik İslam hukuku kaynaklarında,

218 Serahsî, a.g.e., c. XI, s.70-90; Kâsâni, a.g.e., c. VII, s. 142-168; İbn Rüşd, a.g.e.,c. II, s. 363.

219 Ali el-Hafîf, Damân, s.20; Nuri Kahveci, İslâm Borçlar Hukukunda Tazminat, s.155,158; Şevket

Pekdemir, İslam Hukukunda sözleşmelerde Cezai Şart, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2015, s. 250.

Page 75: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

66

insanın hayatına ve vücut bütünlüğüne dair işlenen cürümler için; diyet, erş, hükümet-i

adl gibi başlıklar altında ele alınmaktadır.

İslam hukukunda damân konusu ele alınırken, damanü’n-nefs konusu

dikkatimizi çekmektedir. Allah’ın yarattığı kulları üzerindeki hakkı olarak kabul edilen,

damânü’n-nefs konusu, İslam hukukunun konusu olmaktan ziyade, fıkhın konusu olarak

düşünülmüştür. İslam hukukunda, damânü’l-mal konusu üzerinde yoğunlaşıldığı

anlaşılmaktadır. Damânü’l-mal kavramına karşılık gelen malların tazminatı

irdelenirken, malın tanımındaki farklılıklar, mezheplerin tazminata yaklaşım biçimlerini

etkilemiştir.

1. Malın Tanımlanma Biçimi ile Gasb Sorumluluğu Arasındaki İlişki

Peygamberimizden (sav) rivayet edilen “Başkasına ait bir malı alan, onu

sahibine geri verinceye kadar ondan sorumludur”.220 “Kim (gasben) başkasının arazisine

bir karış tecavüz ederse yedi kat yerin dibine geçirilir buyurmuştur”.221 Bu hadisi

şeriflerde ifade edilen şekliyle, gasb kelimesinin ıstılahi manadaki tanımı anlamca yakın

olarak kullanılmıştır. Bu hadisi şeriflerde, sorumluluk açısından herhangi bir malın

alınması ile gayrimenkul veya menkul olması gibi bir fark gözetilmeksizin haksızlıkla

alınan ya da el konulan bir malın sahibine eksiksiz olarak teslimi önerilmekte ve

herhangi bir zarar söz konusu olursa, zarar verenin bunu gidermesi, varsa hak ihlalini

ortadan kaldırması emredilmektedir.

Hanefî ekolünde, gasp edilen malın tazmini ile ilgili yaklaşımlar tartışmalıdır.

Tazmin ile sorumlu olmak için malın menkul ve mütekavvim mal olması şartları,

konuyu tartışmalı hale getirmektedir. Hanefîlerin ortaya koyduğu, gayrimenkul malların

gasp edilip tazmini gerektiren mallardan sayılmaması, diğer mezheplerin

benimsemediği bir görüştür.222 Zira herhangi bir arazinin yani gayrimenkulün de gasbın

konusu olabildiği ve bahse konu araziden mal sahibi lehine elde edilecek menfaatin hak

sahibi olmayan başkaları tarafından engellenmesinin de gasb olarak değerlendirileceği

220 Ebû Dâvud, Büyû', 90; Tirmizî, Büyû', 39; İbn Mâce, Sadakât, 5.

221 Müslim, Müsâkât, 142; Ayrıca bkz., Kârâfî, a.g.e.,, c. VII, 96; İbn Kudâme, a.g.e., c. V, s. 32; İbn

Hazm, a.g.e., c. VI, s. 442; Küheci, Zadu’l-Muhtac, c. II, s. 303; Aynî, Binaye, c. X, s. 213.

222 Mehmet Akif Aydın, “Gasb”, DİA, İstanbul, 1996, c. XIII, s. 388.

Page 76: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

67

ve tazmin ile tecziye edilmesi gerektiği İslam hukuk alanındaki uygulamalardan

anlaşılmaktadır.

Gasb ile ilgili tanımlar değerlendirildiğinde, Şâfiî âlimlerinden Şirbinî’nin;

“gasb, düşmanlıkla başkasının hakkını istilâ etmektir” şeklinde yapmış olduğu tanım,

diğer tanımlamalara göre konuyu daha geniş olarak ele alma imkânı sunmaktadır.223 Bu

tanımı diğer müctehidlerin tanımlarından farklı kılan ise sadece mala yönelik değil, malı

da kapsayacak şekilde, bir kısım hakların da tazmine konu olması gerektiğidir.

Sorumluluk açısından mal kavramının haklardan bir kısmını da kapsar mahiyette geniş

tutulması daha isabetli görünmektedir.224

Hak, mal sayılan şeylerle beraber menfaatleri de kapsar nitelikte olduğundan,

mağduriyetlerin giderilmesi bağlamında bu tanımlamanın daha kapsamlı olduğu

görülmektedir. Şirbini’ye göre şayet sadece mal ile ilgili konular tazmine konu olursa

bu durumda, meytenin derisi, zimminin şarabı, köpek ve bunun gibi şeyler tazminâta

konu olmaktan çıkarılmış olur. Bu durumda Hanefî ekolündeki tazminat tanımı ile

mütekavvim mal sayılmayan bu hususlarda, mağduriyetlerin giderilmesi yönünde bir

takım sorunlarla karşılaşıldığı gözlenmektedir.

Hanefî ekolünde tazmin konusunda tanımlama yapılırken menfaatlerin mal

kapsamında değerlendirilmemesi gasb tanımlarında da kendisini göstermiştir. Diğer

mezheplerden farklı olarak gasbı “malın istila edilmesi” olarak tanımlamışlardır.

Hanefilerden imam Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf’a göre gasıbın elinde kasıt bulunmaksızın

telef olan mal eğer taşınmaz mallardan ise tazmin gerekmez. Zira gasp sayılabilmesi

için bir malın zilyetliğinin el değiştirebilir durumda yani menkul bir mal olması

gerekmektedir ve gayrimenkul mallarda zilyetlik el değiştiremeyeceğine göre tazmin

sorumluluğu da doğmaz. Zira onlara göre mülkiyet intikal etmemiştir demek suretiyle

mütekavvim ve menkul bir malın zorla alınması olarak kabul etmişlerdir.225 Zilyedin

223 Şirbinî, Muğni’l-Muhtac ila Ma’rifeti Meânî Elfazi’l-Minhac, Kahire,1958, c. III, s. 293; İbn

Kudâme, a.g.e., c. V, s. 31.

224 “Sorumluluk hukuku açısından mal varlığı, geniş manada anlaşılmalıdır. Taşınır ve taşınmaz mallar

üzerndeki aynî haklar, yani mülkiyet hakkı ve sınırlı aynî haklar, nisbî nitelik taşıyan alacak hakları,

gayri maddi mallar üzerindeki fikrî ve sinaî haklar, bu manada mall varlığının önemli unsurlarını

oluştururlar”. Nuri Kahveci, İslam Borçlar Hukukunda Tazminat, Erzurum, 1997, s. 81

225 Serahsî, a.g.e., c. VI, s. 42.

Page 77: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

68

zilyetliğinin sona erdirerek hakimiyetinin ortadan kaldırılması ve el değiştirip gâsıp

tarafından yeni bir zilyetlik kurulması ve bunu yaparken de haklı bir sebebe binaen malı

elinde bulunduran kişinin rızası ve izni olmaksızın bunu gerçekleştirmesi ve gasp

eyleminin haksız bir eylem ile gerçekleşmesi şartları üzerinde durulmuştur.226 Eğer bu

şartlar gerçekleşmez ise bu durumda gasp saymamışlardır. Burada gayrimenkule

yönelik yapılan haksız fiilin, tarla, arsa gibi gayrimenkullerde doğrudan mala yönelik

bir fiil olmayıp, o malı elinde bulunduran kişinin, maldan sağlayacağı menfaatin

engellenmesi olduğu, bunun da gasp değil, ‘haylûle’ olarak değerlendirilmesi gerektiği

görüşü benimsenmiştir. Ancak İmam Muhammed haksız fiil neticesinde gayrimenkul

sahibinin zilyetlikten kaynaklanan tasarruflarının ortadan kaldırılmasının da gasp olarak

değerlendirilmesi yönünde görüş belirtmiştir. Buna gerekçe olarak da taşınır mallarda

nakil ile gerçekleştirilen gasbın, gayrimenkullerde de kullanma tasarrufundan

uzaklaştırmak suretiyle yararın elde edilmesine engel olmak şeklinde gerçekleştiğini

savunmaktadır. Buna karşın Şâfiî ve Hanbelî’ler akitlere konu olabilecek menfaatleri de

tazmine konu etmişlerdir.227

2. Malın Tanımlanma Biçimi ile Sirkat (Hırsızlık) Sorumluluğu Arasındaki

İlişki

Başkasına ait bir şeyin mülk edinmek kastıyla muhafaza edildiği yerden gizlice

alınması olan hırsızlık eylemi İslam hukuku kaynaklarından kitap ve sünnet ile sabit,

serîka سرقة( -سريقة ’) kelimeleri ile ifade edilmiştir. Se-ra-ka harflerinden türemiş olan

bu kelimenin temelde üç unsuru bulunmaktadır. Bunlar: hırsızlığa konu şeyin başkasına

ait olması, bahse konu şeyin muhafaza ediliyor olması ve gizlice alınmış olması

şeklinde sıralanabilir. Bu sıralamaya ilave olarak İslam hukuku açısından hırsızlığa

konu şeyin mal olarak tanımlanabilen bir şey olması de eklenebilir. Mal olarak

tanımlanabilme konusu, çalışmamızın konu itibariyle merkezini oluşturan mal kavramı

ile alakalıdır.

226 Kasanî, a.g.e., c .VII, s. 143

227 Mehmet Akif Aydın, a.g.m., s. 391; İsa Atcı, “Fıkhu’l-Mukarene Açısından Gasb ve Tazmin

Sorumluluğu”, Diyanet İlmî Dergi, C. XXXXIX, S. 4, s.4.

Page 78: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

69

Sirkate konu olan mal ile kastedilen, mezheplere göre, genel hükümler itibariyle

benzer olmakla birlikte, mütekavvim olmak bakımından değerlendirme farklılıkları

vardır.

Burada belirtilen sirkat eylemindeki unsurlar incelenirken İslam hukuku

âlimlerince dikkatimize sunulan başlıca hususlar şunlardır: Eylemin gizlice yapılması;

kapkaç, gasp, cebirle alınma veya yağma suçundan ayırıcı bir unsurdur. Muhafaza altına

alınmış bir şey olması ile ilgili olarak; dolandırıcılık veya emniyeti suiistimal

suçlarından ayırıcı bir unsur. Mülkiyet altında bulunmasından maksat; herkese ait olan

kullanılmasında kanunların öngördüğü nispette hak ve yetkilerin verildiği şeyleri, özel

mülkiyetten ayırmak saikiyle bu unsurlar belirlenmiştir.228

Kur’an-ı Kerimde hırsızlık ile ilgili olarak farklı surelerde ayetler

bulunmaktadır.229 Ancak İslam hukukunda hükmün kaynağı olarak değerlendirilen ayet

Mâide sûresinin 38-39. âyetleridir. Bu âyetler, hırsızlık konusunda “Hırsızlık yapan

erkek ve kadının yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah’tan bir ibret olmak üzere ellerini

kesin. Allah izzet ve hikmet sahibidir. Kim bu zulmünden sonra tövbe eder ve

durumunu düzeltirse şüphesiz Allah onun tövbesini kabul eder. Allah çok bağışlayıcı ve

esirgeyicidir”, şeklinde hüküm belirtmektedir. İslam hukukunda sirkat kavramına

karşılık gelen hırsızlık suçunun hırsızlığa konu malın nisab miktarınca olup olmaması

açısından değerlendirildiği ve “sirkati suğrâ” şeklinde ifade edilen bu kavram ile basit

hırsızlık kapsamındaki eylemlerin kastedildiği anlaşılmaktadır.230 Bunun yanında, basit

hırsızlığın dışında kalan eşkıyalık (hırâbe) gasb gibi suçlarda “sirkati kübrâ” tabirinin

kullanıldığı görülmektedir231 Sirkat eyleminde, herhangi bir kimsenin zilyetliğinde

bulunan bir malı, zilyedin izni ve rızası olmaksızın gizliden alınması söz konusu iken,

gasb da gizlice almak değil bilakis mücâhereten, alenen haksız fiil ile malın alınması

gerekir.232 Buna mukabil hırsızlık ta gizlice almak, zilyedin zilyedliğini ortadan

kaldırmak söz konusudur. İslam hukukunun öngördüğü müeyyideler bağlamında

228 Kâsâni, a.g.e., c.VII, s.69; İbnü’l-Hümam, a.g.e., c. IV, s.227.

229 Yusuf 12/70,73,77,81; el-Mümtehine 60/12.

230 Serahsî, a.g.e., c.IX, s. 133; İbnü’l-Hümam, a.g.e., c. IV,s. 219; Bilmen, a.g.e., c. III, s. 261. 231 Serahsî, a.g.e., c. VII, s. 195; İbnü’l-Hümam, a.g.e., c. IV, s. 268; İbn Kudâme, a.g.e., c. X, s. 297;

Kâsâni, a.g.e., c. VII, s. 90.

232 Bilmen, a.g.e., c. VII, s. 327.

Page 79: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

70

meseleye bakıldığında, sirkat ister suğrâ olsun, ister kübrâ olsun cezai müeyyidesi

Kur’an ve Sünnetle belirlenmiş ve had cezası uygulanması emredilen suçlar kapsamında

değerlendirilmiştir.233

Türk Ceza Kanununda hırsızlık suçu; “zilyedinin rızası olmadan başkasına ait

taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu

yerden almaktır”234 şeklinde tarifi yapılan kanunla hırsızlığa konu malın çalınması

durumunda çalınma eylemi öncesinde malı elinde bulunduran kişinin malın mülkiyeti

ile ilgili olarak mâlik vasfı bulunmasa bile, zilyetliğinde bulunan malın rızası

bulunmaksızın alınması da hırsızlık suçunun oluşması açısından yeterli olduğunu

anlatmak içindir.

Hırsızlık suçunun oluşması için, suçun failinde, suçun işlendiği zaman ve mekan

yönünden şartlarda ve suça konu olan mallarda olmak üzere bir takım şartlar

aranmaktadır. Bu şartlardan bir kısmı bulunmaması hırsızlık suçunun gerçekleşmemiş

sayılmasından ziyade suça karşılık olarak verilecek cezai müeyyideyi etkilemektedir.

Kur’an-ı Kerim’de; “Allah size ancak ölüyü(leşi), kanı, domuz etini ve Allah’tan

başkası adına kesileni haram kıldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa,

başkasının hakkına saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur.

Şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyendir”235 buyurulmuş ve bu konuda Şâri

kesin olarak hükmünü koymuştur. Bu hükme istinaden İslam hukukunda zaruret

hallerinde hırsızlık eyleminin cezai müeyyidesinin bulunmadığı belirtmişlerdir. Eğer

zarurete binaen, haddi aşmamak şartıyla, bir şey çalınmış ve kullanılmış ise, malın

sahibinin mağduriyetini giderme adına eğer tazmin etmek ihtimali var ise daha sonradan

failin zararı tazmin etmesi gerekir denilmiştir.

Sirkat konusunda sıralanan unsurlardan biriside hırsızlık eylemine konu mal ile

ilgili şartlardır. Çalınan mal ile ilgili olarak İslam hukukunun sirkat ile ilgili

hükümlerinin uygulanabilmesi için eyleme konu malın İslam hukukunca mal

kavramında aranan nitelikleri taşıyor olması gerekir. Daha önceki bölümlerde de temas

233 Maide, V/33,38

234 5237 Sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu md. 141/1.

235 Bakara, II/173

Page 80: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

71

ettiğimiz mal kavramının tanımında aranan şartlara ilaveten, sirkat konusunda aranan

şartlara kısaca şunlardır: Hırsızlığa konu malın; menkul olması, mütekavvim olması,

hıyazet altında olması, muhrez olması, mülkiyetinin çalan kişide olmaması, şartlarına

ilaveten nisab miktarına ulaşmış olması ve bir de bazı ekollerce tartışmalı bulunan

nitelik itibariyle bozulabilir mallardan olması gibi şartlar aranmaktadır.236 Ayrıca malın

zilyetliği ile ilgili hususta da bir takım tartışmaların varlığı söz konusudur. Mesela diğer

mezhep imamlarının aksine Ebû Hanîfe herhangi bir malın bulunduğu yerden gizlice

çalınmış olmasını, hırsızlık eylemini gerçekleştiren kişinin zilyetliğine geçmiş olarak

sayılamayacağını, hırsızın çaldığı mal ile ilgili tasarruflarının gerçekleşmesi ile hırsızın

zilyet sayılabileceğini belirtmiştir. Bu ayrıntı hırsızın çaldığı malın zilyedi olup onunla

herhangi bir tasarrufta bulunmasa bile, zilyetlikten dolayı, haksız fiil sebebi ile verilecek

hadd cezası ile cezalandırılması noktasında ele alınmış ve tartışılmış olduğu

gözlenmektedir.237

İslam hukuku sirkat suçlarında hem suçun oluşmasını önlemek amacıyla, hem de

oluşan suçun devamının gelmemesi yönünde kurallar koymuş ve bunlara ilaveten

mağduriyetlerin giderilmesi bağlamında, toplumsal güvenin sağlanması noktasında

ciddi tedbirler almış, katı kurallar koymuştur. Günümüzde ise buna benzer kuralların

yokluğu mağdurları cezalandırıcı, hırsızlık suçuna meyli artırıcı nitelikte olduğu,

toplumda oluşan güvensizlik ortamından anlaşılmaktadır. Bu noktada, İslam hukuk

sisteminin ahlakî ve iktisadî açıdan bireyleri ve toplumu suçların oluşmadan

önlenmesine hazırlamakta ve suç işlenmiş ise de karşılık olarak verilmesi gereken

maddi ve manevi cezalar öngörülmektedir. Tecziye amacına matuf konulmuş kurallar

da en caydırıcı nitelikte cezalardır. Hırsızlık suçuna öngörülen ceza da, hem hırsızlığa

teşebbüs cesaretini kıracak, hırsızlığa niyetleneni ıslah edecek ve hem de toplumu

hırsızlık suçundan korumaya yönelik tedbirler alıp toplumsal barışı koruyacak

mahiyettedir.

236 Adnan Akalın, “İslam Ceza Hukukunda Hırsızlık Suçu Ve Çalınan Mal İle İlgili İhtilaflar,” Ankara

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2006, s. 42.

237 Kâsâni, a.g.e., c. VII, s. 65; İbnü’l-Hümam, a.g.e., c. IV, s.241.

Page 81: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

72

Hırsızlık suçunda uygulanması öngörülen cezaların iki yönü bulunmaktadır.

Bunlardan birincisi Allah’ın yasak kıldığı bir eylemin işlenmesi neticesi, Allah’ın

izzetine bir tecavüz gerçekleştiği ve bundan dolayı da hadd cezası uygulanması

gerektiğidir. Bu cezanın çalınan malın karşılığı olarak değil, gizli bir hıyanet nedeniyle

yüce Allah’ın izzetine yapılan bir saldırı olarak görüldüğü ve bundan dolayı cezanın

tahakkuk ettiği açıklanmıştır.238

Hırsızlık suçuna uygulanacak ikinci ceza ise tazminat yükümlülüğüdür. Hadd

cezası uygulandıktan sonra, çalınan mal mevcut ise aynen sahibine iadesi gerektiği

İslam hukukçularının ittifakla benimsediği bir görüştür. Eğer mal ortada yok ise veya

iade edilmesi mümkün olmayacak durumdaysa, Hanefî ekolünde, hırsızlık suçunu

işlemiş olan kişiye had cezası uygulanmış ise, eylemi gerçekleştirip karşılığında had

cezası gördüğü için, ikinci bir ceza ile tecziye edilmesinin gereksiz olduğu görüşü

hâkimdir. Buna gerekçe olarak “Hırsıza had cezası uygulandığı zaman, artık malı

tazmin etmesi istenemez”,239 hadisini delil olarak göstermişlerdir. Bu durumda eğer

çalınan mal harcanmış veya zayi olmuşsa, iadesi mümkün değilse had ile beraber

tazmin uygulanması mükerrer cezalandırma olacağından, tazminden vazgeçilmesi

gerekir görüşü benimsenmiştir.240 Şâfiî ve Hanbelî hukukçular ise hırsızlık eyleminde

Allah hakkı ile kul hakkı ikisi birlikte bulunduğundan dolayı hem hadd cezası, hem de

tazmin sorumluluğunun yüklenmesi gerekir241 görüşünü benimsemişlerdir. Mâlikî

hukukçular ise hırsızın ekonomik durumunun tazmine müsait olmadığı durumlarda

sadece hadd cezası ile yetinilmesi gerektiğini belirtmişlerdir.242 Hırsız çaldığı malı

tazmin edebilecek durumda ise hem had cezasının tatbiki, hem de tazmin etmesi gerekir

demişlerdir.243

Çalınan malın tazmine konu olabilmesi için bir takım şartlar aranmaktadır.

Bunlar; malın zilyedi ile ilgili şartlar, malın miktarı ile ilgili şartlar, malın niteliği ile

ilgili şartlardır. Malın zilyetliği ile ilgili bölüm irdelendiğinden burada malın miktarı ile

238 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul, 1982, III/1676.

239 Zeylaî, Nasbu'r Râye, Kahire,1938, c. III, s. 375.

240 Bilmen, a.g.e., c. III, s. 284; Serahsi, a.g.e., c. IX, s. 156-157; Kasânî, a.g.e., c. VII, s. 84-85

241 İbn Kudâme, a.g.e., c. X, s. 274; Şirâzî, c. V, s.447.

242 İbn Rüşd, Bidayetü’l-Müctehid, c. IV, s. 1752.

243 İbn Kudâme, a.g.e., c. VIII, s. 270.

Page 82: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

73

ilgili kısmı ele alacağız. Çalınan malın tazmine konu olabilmesi için, klasik fıkıh

kitaplarımızda, “malın değerinin 10 dirhem gümüş kıymetinden aşağı olmaması

gerekir” denilmiştir. Tazmin edilmesi için kıymet açısından mal, on dirhem gümüş

miktarını geçiyor olmalıdır. Bu itibarla farklı hırsızlık mallarının bedelleri toplamı 10

dirheme ulaşmıyorsa bu durumda hadd cezası da uygulanmaz denilmiştir. Zira bu

belirtilen ölçü tek bir hırsızlık olayında, tek bir hırsız için verilmiştir. Yine bu bağlamda

iki veya daha fazla kişi 10 dirhem kıymete ulaşmamış bir malı birlikte çalıp suça ortak

olsalar her birinin payına 10 dirheme ulaşmayacak şekilde ceza taalluk edeceğinden

tecziye edilmezler denilmiştir.244

Malın hangi türlerinin, hırsızlık konusunda tazmine konu olacağı ise mezhepler

arasında tartışmalıdır.

3. Malın Tanımlanma Biçimi ile İtlaf Sorumluluğu Arasındaki İlişki

İslam hukukunda suçlar ve cezalar bahsi işlenirken klasik kaynaklarımızda

insana ve diğer şeylere karşı işlenmiş olan suçlar şeklinde yapılan ikili ayırımda, insanın

dışında kalan diğer şeylere (hayvanlar, eşyalar) karşı işlenen suçları gasb ve itlâf olmak

üzere iki kısımda değerlendirilmiştir.245 Başlangıçta İslam hukukunun teşekkül

döneminde, gasb konusu çerçevesinde ele alınmış olmakla beraber daha sonraki

dönemlerde haksız fiiller babında gasp ve hırsızlığın dışında müstakil olarak ele alındığı

gözlenmektedir.246 İtlaftan bahsedilen kaynaklarımızda ayrıntılı olarak tanımlar

yapılmıştır. “Başkasına ait bir mala doğrudan, haksız bir fiille tazmin sorumluluğuna

sebep olacak şekilde zarar verilmesi” şeklinde tanımlama yapılmış olmakla beraber,

haksız fiilin doğrudan olmasının yanında dolaylı olarak gerçekleşmesinin de itlaf

kapsamında olduğu tartışma konusudur. Zira doğrudan olmayan yani kasıt

bulunmaksızın dolaylı olarak istemeden gerçekleşen haksız fiillerin tazmini tartışmanın

temelini teşkil etmektedir.

244 Ali Bardakoğlu, “Hırsızlık”, DİA, İstanbul, 1998, c. XVII, s. 385-388.

245 Kâsâni, a.g.e., c.VII, s. 164,233.

246 Kâsâni, a.g.e., c.VII, s. 164.

Page 83: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

74

Haksız fiilin itlaf sayılması için tanımlamada geçen; tazminatı gerektiren zararın

varlığı ve bu zararın hukuka aykırı bir fiil neticesi olması itlafın unsurları olarak

düşünülebilir.

İtlâf, tazmini gerekli kılan sebeplerden biridir. Çünkü başkasının hakkına

tecavüz ve ona zarar vermektir. Ayette; "Kim sizin hakkınıza tecavüz ederse, siz de size

yaptığı tecavüzün aynısıyla mukabele edin" buyurulur247. Hz. Peygamber de; "İslâm`da

zarar ve zarara karşı zarar yoktur" buyurmuştur248. Bir kimsenin malının itlafında, hakka

tecavüz ve zarar verme hali söz konusudur. Başkasının malına zarar verip itlafına sebep

olmak hususunda, hatâen olmasıyla kasıt bulunması arasında tazminat sorumluluğu fark

yoktur. Tazminden sorumlu tutulma iki şekilde ele alınmıştır. Bunlar; ‘mübâşereten

(doğrudan), tesebbüben (dolaylı)’ olarak sorumlu olmak şeklindedir. Hukuka aykırı

olarak başka birinin hakkını ortadan kaldıran ve herhangi bir şeyi kısmen veya tamamen

faydalanılmaz hale getiren haksız fiil araya başka hiçbir şey girmeksizin doğrudan itlafa

sebebiyet veriyor ise buna mübâşereten itlaf denilmektedir.

Doğrudan etki ile değil de dolaylı olarak yapılan haksız fiil sonrasında araya

başka bir şeyin girmesi ve o araya giren şeyinde itlafa sebep olması ile oluşan itlaf

şeklinde ise tesebbüben itlaf olarak denilmiştir.249 Gerek mislî bir mal, gerekse kıyemî

bir mal olsun; ister gasıbın kendisi telef etmiş olsun ister başkası telef etmiş olsun fark

etmez. Her hâlükârda mal sahibinin malı tazmin edilmek zorundadır.” Peygamber

Efendimiz (sas.), “El aldığını geri vermedikçe yükümlüdür” buyurmuştur. Mağsup

(gasbedilen mal) gasıbın elinde bir afetle veya telef ile yok olursa onu tazmin eder. Söz

konusu malda sahibinin hakkı vardır ve bu hak ancak gasıbın onu aldığı şekli ile geri

vermesi ile sahibine döndürmüş olur. Eğer gâsıp malı aslını iade etme imkânı

bulamayacak derecede telefine sebep olmuş ise, o halde o malın yerini tutacak bir şeyle

ödeme yapması gerekir.250

247 Bakara, 2/194.

248 Müsned, c. I, s. 313; Muvatta, Akzıye, 31.

249 Mecelle md. 887,888.

250 İbn Kudâme, a.g.e., c. V, s. 32–33; Bilmen, a.g.e., c. VII, s. 376.

Page 84: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

75

C. Malın Tanım Farklılıklarının Tazminat Yöntemlerine Etkisi

Hukuki geçerlilik bakımından herhangi bir akdin sahih veya fasit olması

tazminata konu olma yönüyle, sonuç itibariyle aynıdır. Zira ister akit sahih olsun, ister

fasit olsun akit sonrası, haksız fiil neticesi mahallü’l-akdde meydana gelen zarar, ziyan

türünden bir problem, gasb, hırsızlık gibi sebeplerden ötürü mahallü’l-akd olan şeyde

meydana gelen zararın tazmini, oluşan zararın makul bir şekilde izale edilmesi beklenir.

Ancak fasit akitle el değiştiren bir malda meydana gelen noksanlık veya kusur

sorumluluğu konusunda mezhepler arasında görüş birliği bulunmamaktadır. Zira fâsit

kavramı daha önceden de açıklandığı gibi Hanefî ekolünce ortaya atılmış bir terimdir.

Gasp edilmiş olan şeyin tazmini, mümkün ise geri ödenmesi ve Allah’tan af

dilemek şeklinde gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. İslam hukuk kaynaklarında gasp

suçunun cezası, ta’zir olarak belirlenmiştir. Bu hükmün uygulanma şekli, hâkim

takdirine bırakılmış görünmektedir. Oysaki hırsızlık suçu ve bu suça öngörülen ceza

açısından bakıldığında, Şârînin koymuş olduğu el kesme cezası, müeyyide açısından

oldukça caydırıcı ve sosyal adaletin tesisi neticesi güven ortamına verdiği katkı yönüyle

tartışmasızdır. Ancak gâsıp ile ilgili klasik metinlerde geçen ta’zir ile cezalandırma ve

tövbe ve istiğfarın öngörülüyor olması caydırıcı olmaktan uzak görünmektedir. Tam

tersine gasp ettiğini geri ödemesi ile ve ta’zir ile tecziye etmek el kesmeye oranla hafif

kalacağından/kaldığından hareketle gizlice almak konusunda yeteneği olmayan kişi

zorla almanın yollarını öğrenip daha az bir ceza görecektir. Kuşkusuz bu suçun bir

uhrevi cezası olacaktır fakat özellikle bu suçu işleyenler nezdinde uhrevi cezalar

caydırıcı da olmamaktadır. Kaldı ki uhrevi ceza zarara uğrayanların dünyalık zararlarını

gidermediği gibi zarara uğraması muhtemel diğer insanlar üzerinden de bu ihtimali

kaldıracak bir etki sağlamamaktadır.251

Tazmin şekli, eğer mümkün ise malın bizzat kendisinin iadesi şeklinde olur.

Eğer malın bizzat kendisi ortada kalmamış ise veya mal var olup gasp edilmezden

önceki özellikleri bünyesinde barındırmıyorsa, şekli ya da özellikleri değişmiş ise bu

durumlarda da malın kıymeti ile tazmin edilmesi gerekir. Bu hususta istisna olarak, bir

251 Atcı İsa, a.g.m,. s. 4.

Page 85: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

76

Müslüman tarafından gasb edilmiş bulunan gayrimüslime ait şarap veya buna benzer

Müslümanlar yönünden gayri mütekavvim mallar cinsinden olan şeylerden gasb edilmiş

ise bakılır. Bu durumda herhangi bir telef veya zarar durumunda Müslüman malın misli

ile alıp teslim edemeyeceğinden, kıymeti ile tazmin etmesi gerekir denilmiştir.252

Ziyadelerin tazmini konusunda mezhepleri ittifak ettikleri görüş ise ziyadeler de

malın aslı ile birlikte tazmin edilmelidir. Zira bu fazlalıkların oluşması malın aslının

varlığına bağlıdır. Bundan dolayı mal ile birlikte tazmin edilmelidir.253 Ziyadelerin telef

olması da artması da mâlikin mülkiyetine ait durumdur ve bu gâsıbı hak sahibi yapmaz,

hatta gâsıbın elinde iken artan tarladaki meyvelerin gelişimi, hayvandaki sütün artması

veya koyunların yünlerinin artışı gibi veya buna benzer durumlarda telef söz konusu

olursa, Mâlikî ekolüne göre, bu zayi edilen fazlalıklar da gâsıba tazmin ettirilir. Çünkü

bunları gasb eden kişinin, iade ederken mal sahibine olduğu gibi iade etmesi gerekir.254

Gasp edilen malın eksilmesi konusunda İslam hukukçuları arasında farklı düşünenler

olsa da, genel kanaat mal sahibinin muhayyer olduğu yönündedir. Bu muhayyerliğini,

dilerse malı gâsıba terk edip bedelini istemek suretiyle kullanabilir. Dilerse mevcut

haliyle gasb edilen malı alıp, gâsıptan bir şey talep etmez.255 Bunların dışında malın

gâsıp tarafından, gaspından sonra mal üzerinde önceki şekline dönmesi mümkün

olmayacak derecede değişiklik yapmak suretiyle, yeni bir mal elde etmesi durumunda

da fakihlerin farklı görüşleri bulunmaktadır. Bu görüşlerin en belirgin olanı Hanefî

ekolünün görüşüdür. Buna göre gâsıp malda geri döndürülemeyecek derecede bir

çalışma yapıp, maldan yeni bir mal yapmış ise mâlikin mülkiyet hakkının düşeceği ve

bedelini tazmin ettirip, malın mülkiyetini gasp edene bırakacağı şeklindedir. Zira mal,

örneğin demir iken kılıç yapılmış, kumaş kesilip biçilip kıyafete dönüşmüş, tahta işlenip

kapı benzeri bir eşyaya dönüşmüş ise, artık bu mal farklı bir mal olmuş ve gasp edenin

emeği sayesinde ismi de kullanım şekli de değişmiş durumdadır. Gâsıp çabasının

karşılığı olarak, malın gasp ettiği zamanki şeklinin bedelini ödemek suretiyle sahibi

252 Aydın, a.g.md., s. 391.

253 Aydın, a.g.md., s. 391.

254 Zuhayli, a.g.e., s. 199.

255 Bilmen, a.g.e., c. VII, s. 366.

Page 86: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

77

haline gelir. Çünkü malı aynen geri iade imkân dâhilinde değildir.256 Bu konuda malın

tağyiri hakkında Mâlikî ekolünün görüşü de Hanefî’nin görüşüne yakın bir

noktadadır.257 Hanbelî ve Şâfiîler ise malın tağyiri konusunda malda oluşan değişiklik

ne ölçüde olursa olsun mâlikin mülkiyet hakkını iptal etmez görüşünü

benimsemişlerdir.258 Bundan dolayı da malda herhangi bir eksilme (değer yönünden

olsun, şekil yönünden olsun) mal sahibi bunların gasp edenden tazminini isteyebileceği

gibi, malda değer artışı olmuşsa, bunları da gasıba vermek gibi bir zorunluluğu yoktur

demişlerdir.

Menfaatler ise Hanefî ekolü tarafından mal gibi değerlendirilmediğinden dolayı

tazmine konu olmazlar. Menfaat getirici hukuki bir muamelenin gasba konu olması yani

sahibi dışında başkası tarafından zorla ele geçirilip yararlanılması tazmin edilmesini

gerektirmez denilmiştir. Bu hususa asıl gerekçe olarak gösterebileceğimiz şey ise malın

tanımı ile ilgili olarak başından beri ifade etmeye çalıştığımız kavramsal yaklaşım

tarzının farklı oluşudur. Hanefi ekolünce dikkate alınan tanımlamalardan birinde “mal

ihtiyaç zamanı için biriktirilebilen şeylerdir259” denilmekte ve biriktirilebilecek şeylerin

de fiziken varlığı olan şeyler olduğu belirtilmektedir. Menfaatler de biriktirmeye

elverişli fiziksel varlığı olan şeylerden değildirler. Bundan dolayı da mal tanımına dâhil

edilmezler ve tazmini gerektiren durumlarda, menfaatlerin tazmin edilmesi gerekmez

denilmektedir. Bir diğer gerekçe olarak da menfaatlerle maddi mal arasında benzerlik

bulunmayışından dolayı mal olmayan bir şeyin mal ile tazmini mümkün değildir

denilmektedir.260

Diğer mezhep hukukçularına göre ise menfaat de ayn (maddi mal) gibi

değerlendirilir. İmam Şâfiî malı, “satıldığında bir değeri olan, zarar verildiğinde tazmin

ettirilen şey”, diye tarif etmektedir. Bu tarifte menfaatleri dışarda bırakan herhangi bir

kayıt yoktur. Ayrıca Şâfiî'ye göre maddi mallar bizatihi kendisinden dolayı değil,

sağladığı faydadan dolayı ve bu fayda oranında değer kazanmaktadır. Bir anlamda mal

256 Bilmen, a.g.e., c. VII, s. 362; Aynî, a.g.e., c. X, s. 239.

257 İbn Rüşd, a.g.e., s. 702.

258 Aydın, “Gasb” DİA, İstanbul, 1998, c. XIII, s. 390.

259 Mecelle md. 126.

260 Serahsî, a.g.e., c. XI, s. 78.

Page 87: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

78

demek sağladığı fayda demektir. Faydasız olan bir şey genelde mal olarak da kabul

edilmez. Bu durumda fiziki varlıkları sağladığı menfaatten dolayı mal kabul edip, bizzat

menfaati mal kabul etmemek mümkün değildir.261

Hanbelî ve Mâlikî fakihler de, menfaatlerin mal olduğu kanaatindedirler.

Menfaatlerin üzerinde mülkiyet kurulmasını, aynî mallarda olduğu gibi mümkün

görmeleri ve itlafı halinde tazmin edilmesini istemeleri, Hanbelî ve Mâlikîlerin,

menfaatleri mal olarak görmelerinin hukukî sonuçları arasında yer alır. Bu sebeple

Mâlikî ve Hanbelî fakihler, kira/icâre akdini menfaatlerin satışı olarak telakki

etmişlerdir.262

Buradaki görüşler ve diğer mezheplerin mal hakkındaki daha önceki bölümlerde

de aktarmaya çalıştığımız görüşler birlikte değerlendirildiğinde menfaatlerin de mal gibi

kabul edilmesi gerektiği ve tanımlama yaparken, mütekavvim kavramının başlangıçta

verilen anlamının örnekler bağlamında daraltılıp tazmin hususunda konuyu vuzuha

kavuşturmaktan uzak kaldığı anlaşılmaktadır. Mesela şarap ve domuz etinin Müslüman

açısından herhangi bir akde mahal olamayacağı belirtilmişti. Ancak gayrimüslim birinin

şarabı veya domuz etine zarar verilmiş ise bedelen tazmin edilmesi gerektiğini Hanefî

kaynaklarında da görmekteyiz. Ne var ki gayri mütekavvim bir mal ya da menfaat gayri

mütekavvim iken akit ile mütekavvim hale gelmeyeceği aşikârdır. Bu duruma benzer

gasıbın elinde yıllarca kullanılmış olan bir arazi veya gayrimenkul mallar da olduğu gibi

geri verildiği takdirde bunun dışında herhangi bir ek yük yükletilmeyeceği görüşü,

elinden zorla malı alınan kişiyi mağdur etmekte ve gasıbı haksız kazanç sahibi

yapmaktadır. Bu da mağduriyetleri giderecek veya malı elinden alınan kişinin o maldan

elde etmesi beklenen yararlardan kişiyi mahrum bırakacaktır. İşte bu duruma sebebiyet

verebileceği düşüncesinden hareketle Hanefî hukukçular, kira getirisi elde etmek üzere

kiraya verilecek mallar, yetim malı ve vakıf malının menfaatinin tazmin edilmesi

gerektiği görüşünü benimsemişlerdir.263

261 Aydın M. Akif, “İslam Hukukunda Gasp”, İslam Tetkikleri Dergisi, İstanbul, 1995, c. IX, s.17.

262 Sahnûn, a.g.e., c. V, s. 356.

263 Mecelle md. 596.

Page 88: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

79

Peygamberimiz (sav) in “ on dirhemden aşağı miktardaki hırsızlıklarda el

kesilmez” hadisi şerifine istinaden İslam hukukunda özellikle Hanefî ve Zeydî ekolünde

hadiste geçen miktardan aşağı miktarda değere sahip olan ya da bir dinar değerinden

aşağıda olan hırsızlık suçunu işleyenlerin el kesme cezası ile tecziye edilemeyeceği

görüşü belirtilmiştir.264 Buna mukabil diğer mezhepler ise üç dirhem veya çeyrek dinar

ölçüsünü esas almışlardır. Bunun sebebi ise Hz. Aişe’ den rivayet edilen, çeyrek dinar

değerinde veya bundan daha fazla bir mal olmadıkça hırsızın elinin kesilemeyeceğine

dair hadisi şeriftir.265 Bu görüşlerin uzlaştırılması yönünde görüş belirten İbn Rüşd ise,

hırsızlık ile ilgili ölçünün üç dirhem olmasının, caydırıcılık anlamında önemli bir ceza

olduğunu kabul etmiştir. Ancak, insanın şerefli bir varlık olarak, bir uzvunun da üç

dirhem gibi bir rakama tekabül eden bir suç neticesi kesilmesinin, ağır bir ceza olarak

değerlendirilebileceğini ve bundan dolayı da on dirhem ve yukarısına hadd cezasının

uygulanmasının daha isabetli olduğu görüşünü benimsemiştir.266

Hırsızlık suçunda ceza olarak öngörülen cezalardan birincisi Allah hakkı olarak

vaz’ edilen hadd cezası ve ardından insanların haklarına taalluk eden kısmı olan tazmin

konusuna temas etmeye çalıştık. Burada tazmin konusunda asıl üzerinde durmak

istediğimiz husus, tazmin edilmesi gereken malın ne olduğudur.

Malın daha önceki bölümlerde yapmaya çalıştığımız tanımlama ve açıklamaları

neticesinde ayrıntılı olarak tekrar etmek yerine, hırsızlık suçunda tazmine konu olup

olmama yönü üzerinde yoğunlaşmaya çalışacağız. Mezheplerin ayrılığa düştüğü husus

olarak da dikkatimizi çeken konu, mal kavramına yüklenen anlam konusudur. Hanefî

mezhebine göre, “herhangi birinin, mal ile ilgili olarak yapılmış olan tanıma uyan,

koruma altında bulunan, hırsızlık nisabına ulaşmış bulunan, mütekavvim olan, haklı

zilyetliği ortadan kaldırıp yeni bir zilyetlik ortaya çıkaran, gizlice almak suretiyle

yapılan bir eylem ile el değiştiren mal hırsızlık tazminine konu olan maldır”. Bu

şartlardan herhangi birinin gerçekleşmemiş olması hırsızlık olarak değilde başka bir suç

olarak tanımlanabilir ve hadd cezası ile beraber tazmin edilmesi gerekmeyebilir.

264 Ebû Davud, Hudud, 5; Müslim, Hudud, 16.

265 Buharî, Hudud, 13; Müslim, Hudud, 2-5; Ebû Davud, Hudud, 12.

266 İbn Rüşd, a.g.e., c. II, s. 374.

Page 89: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

80

Mülkiyete konu olup mal tanımına dâhil edilmemiş olan menfaatler de yine Hanefî

ekolünde tazmin edilmesi gereken şeyler değildir. Çünkü mülkiyete konu olabilen her

şey mal sayılmaz. Bundan dolayı, zimmetteki alacak hakkı ve menfaatler mülkiyet ifade

etmelerine rağmen mal sayılmazlar. Hanefî ekolünün klasik dönemlerinde böylece ele

alınan mal konusu ile ilgili yaklaşımlar, ilerleyen zamanda Osmanlı Usul-i Muhâkemât-

ı Kanunu’nun 64. Maddesiyle “gerek a’yân gerek menâfi olsun gerek hukuk olsun, halk

arasında tedavül edil gelen şeyler ale’l-ıtlak mal sayılır” denilmek suretiyle menfaatler

de mal gibi hukuki muameleye konu olabileceği kabul edilmiştir.

Şâfiî hukukçular ise mal edinmekten kasıt zaten menfaatinden faydalanmaktır.

Bundan dolayı da hem mal ve hem de menfaat akitlere konu olabilmekte, mal ya da

menfaat çalınmış ise tazmini gerekir demişlerdir.267 Menfaatlerin hırsızlığı, kullanma

hırsızlığı olarak değerlendirilmiş, kişi korunaklı bir yerden başkasına ait bir malı

kullanıp geri getirmek kastı bulunsun ya da bulunmasın, gizlice alıp bulunduğu yerden

çıkarırsa, o maldan faydalanma gerçekleşsin veya gerçekleşmeden yakalanmış olsun,

kullanma hırsızlığı gerçekleşmiş sayılır.268 Bu husustaki düzenlemelerden birisi de

günümüz Türk Ceza Kanunundaki 146. maddedir ki bu madde de haksız menfaat

sağlamak kaydıyla yapılan kullanma hırsızlığı şikâyete bağlı olarak kovuşturulmaktadır.

Ancak menfaati için çalınan mal ile suç işlenmiş ise kovuşturma re’sen yapılmaktadır.

Hırsızlık suçunda mal ile ilgili şartlardan en başta geleni de menkul mallar

cinsinden olmasıdır. Ancak gayrimenkul mal olarak kabul edilen arsa, tarla, bahçe, bina

gibi mallar, sabit olarak durdukları yerde zilyetliğinin ortadan kaldıracak bir eyleme

konu olmaları, hırsızlık olarak değilde gasp, yağma gibi suçların konusu olarak

değerlendirilirler. Ancak gayrimenkul malların bütünü oluşturan parçaları hırsızlığa

konu olabilirler. Mesela bahçede bulunan ağaçların kesilip çalınması başlangıçta

yerinde sabit olup gayrimenkul mal hükmünde olan ağaçların yerinden alınıp

götürülmesi, gayrimenkul olmaktan çıkarıp, menkul mal olarak değerlendirilmesine

sebep olur. Buna benzer binayı oluşturan tahta, kiremit vb. şeylerinde yerinde iken

267 Ebû Abdullah Bedreddin Muhammed b. Bahadır ez-Zerkeşî, a.g.e., s. 222;Serahsî, a.g.e., c. XI, s.

78.

268 Udeh, a.g.e., c. IV, s. 183-184.

Page 90: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

81

gayrimenkul mal ile birlikte değerlendirilirken sökülüp götürüldüğünde menkul mal

olarak hırsızlığa konu olabilirler. Menkul mallar ise Mecellenin 128. maddesinde şöyle

tarif edilmiştir, “menkul; bir mahalden mahalli âhara nakli mümkün olan şeydir ki,

nukûd, urûza, hayvanat, mekîylât ve mevzûnât şâmil olur”. Bu tarifte yapılan menkul

malın tarifte geçen kavramlar, sırasıyla:

Nukûd: nakdin çoğulu olarak kullanılan bu kelime ile altın ve gümüş gibi

piyasada sabit bir değeri olup hemen el değiştirmesi mümkün olan taşınabilir mallar

kastedilmiştir.

Mekîylât: kile denilen eski zamanlarda kullanılmış olup, günümüzde halen bazı

yörelerde kullanılan tahıl türü şeyleri ölçmekte kullanılan bir çeşit hacim ölçüsü

birimidir.

Mevzûnât; ağırlık ölçüsü birimi olarak kullanılan şeyler için kullanılan bir ölçü

birimidir.

Hayvanât; hayvan kelimesinin çoğulu olarak kullanılan kelimedir.

Urûz; yukarıda sayılan menkul malların dışında kalan, kumaş metal vs. gibi

taşınabilen ve alım satıma konu olan mallar için kullanılan kavramdır.

Bu sayılan malların dışında günümüzde de sayılamayacak kadar taşınabilir

mallar çoğalmıştır ve çoğalmaya da devam edecektir. Bütün bu sayılan mallardan

herhangi biri de çalındığında hırsızlık için gereken cezalar bu sayılan mallar için de

tatbik edilir. Tazminata da konu olurlar. Tazmin ettirilirken de mevcut ise birebir aynen

tazmin eğer çalınan mal olduğu gibi durmuyorsa, değeri ne ise tespit edilip kıymeti

tazmin ettirilir. Birebir aynen tazmini mümkün olan mallara mislî mal, birebir aynı şekli

ile tazmini mümkün olmayan mallara da kıyemî mal denir.

Mislî mal

Mecellede 145. maddede tanımı verildiği şekli ile çarşı pazarda örfen fiyat

farklılığına sebep olacak bir farklılık arz etmeksizin benzeri bulunabilen maldır.269 Bu

mallar İslam hukuku eserlerinde dört alt başlık halinde ele alınmıştır. Bu başlıklar;

269 Zuhaylî, a.g.e., c. V, s. 43.

Page 91: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

82

“Mekîlât: kile ile ölçümü yapılan hububat cinsinden olan şeyler, Mevzûnât: tartılarak

değerlendirilen mallar, Adediyât: sayı ile değerlendirilen mallar, Mezrûât: uzunluk

ölçüsü birimleri ile ölçülüp değerlendirilen mallar” şeklinde düzenlenmiştir.

Kıyemî Mal

Çarşı ve pazarda benzeri olmayan veya olup da birimlerinin farklılığı sebebiyle

örfen fiyatta farklılık arz eden mallardır.270 İslam hukukunda kıyemî malların

hassasiyetle üzerinde durulan konulardan biri olduğu gözlenmektedir. O kadar ki bazı

misli sayılabilecek mallar bile kendine has özellikleri bulunduğu gerekçesi ile kıyemî

mal kategorisine dâhil edilerek incelenmiştir. Örneklendirmek gerekirse, cins itibariyle

farklı olan karpuz veya nar gibi bitkiler hacim ve nevi itibariyle farklılaşmış iseler fiyat

bakımından da ederi örfen farklı ise o halde bu mallar misli değil kıyemî mallardandır

denilmektedir.271

Kıyemî mal konusunda, mezheplerin görüşü benzer niteliktedir. Hanefî ekolünde

mal olarak kabul edilmesine rağmen, âdeten kullanılmayan (bir tahıl tanesi, ihtiyacı

karşılamaya yetmeyecek kadar tuz, şeker vb. şeyler) gayri mütekavvim (hukuken

değerlendirilmeyen) mallar, başka türlü değerlendirme imkânı olduğunda, mütekavvim

mal olarak değerlendirilebilirler. Sözgelimi, bir pirinç tanesi gayrimütekavvim iken,

üzerine günümüz hat sanatlarından, gubârî sanatı ile yazı işlenmiş ise, bu pirinç tanesi

artık mütekavvim ve kıyemî maldır.

Mislî malın Kıyemî Mala Dönüşmesi

a. Piyasadan kalkması halinde: Aslında düz bir kâğıt olmasına rağmen üzerinde

taşıdığı değerlerden dolayı değerli sayılan paralar veya buna benzer değerli kâğıtlar

(kaydî para)272 mislî mal sayılırken piyasada kullanımdan kaldırılır ise kıyemî mala

dönüşür.

270 Mecelle, md. 146.

271 Zuhaylî, a.g.e., c. V, s. 44.

272 ‘Kaydî Para’ nedir? Bankalar aracılığı ile nakit kullanmaksızın uygulanan satın alma gücünü ifade

eden terimdir. Madenî paralardan ve kâğıt paralardan ibaret değildir. Hesaptan hesaba nakil yapmak,

Page 92: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

83

b. Karışma halinde: Mislî mallardan olan iki farklı cinsteki mal karışır ise o halde

kıyemî mallardan sayılmaktadır. Örnek arpa ile buğdayın karışması gibi.

c. Tehlikeye maruz kalma halinde: Yangın, sel vs. gibi istenmeyen bir durumla

karşılaşan bir mislî mal şekil veya özellik itibari ile değişikliğe uğramış ise bu

durumda kıyemî mala dönüşür. Örnek ıslanmış olan buğday, kısmen yanmış olan bir

matbu kitap gibi.

d. Kullanılması veya bir kusur meydana gelmesi sebebi ile: Piyasada birebir aynısını

bulabileceğimiz misli bir mal kullanılması durumunda kıyemî mala dönüşür.

Fabrikadan yeni alınmış bir arabanın, özellik ve değer itibari ile birebir aynısı

bulunabilecek iken, az da olsa kullanılmış olan veya kısmen hasara uğramış olan bir

araba, artık misli olmaktan çıkar ve kıyemî mala dönüşür. Yaygın olmamakla

birlikte, kıyemî malların mislî mallara dönüşmesi de mümkündür. Mesela nadir

bulunan bir eserin çoğalıp yaygınlaşması durumunda, nadirattan sayılan ve kıyemî

olan mal, artık benzeri bulunabileceğinden dolayı mislî mal olarak

değerlendirilebilir.

Mislî mal kıyemî mal tasnifinde, İslam hukuku kaynaklarında üzerinde durulan,

bazı hususiyetler dikkatimizi çekmektedir. Tazmin edilme yönü ile değerlendirildiğinde,

mislî mallar mislen tazmin edilirken kıyemî mallar için benzerini veya dengini bulmak

mümkün olmadığından, kıymeti (piyasadaki rayiç bedeli) ne ise o şekilde tazmin

edilmesi gerekir. Mislî mal zimmette sabit bir borç olabilir iken kıyemî mallar zimmette

sabit borç olamaz. Taksim edilirken mislî mallar ile ilgili herhangi bir malın, eşit

parçalar halinde bölüşülmesi mümkün iken, kıyemî mallarda bu mümkün olmaz. Zira

kıyemî malların cüzleri kıymetçe birbirine denk olmayabilir ve pay sahiplerinden

bazılarının mağduriyeti söz konusu olabilir.

Alınıp satılırken faiz şüphesi dolayısıyla, aynı cins olan mislî mallardan, eşit

miktarda alınıp satılması gerekir. Miktarlarında farklılık olursa bu durumda faiz şüphesi

taşır, zira ivaz yani karşılıkların denk olması gerekir. Ama kıyemî mallarda bu durum

çek keşide etmek ve takas usulünden faydalanmak suretiyle gerçekleştirilen ödemelerin satın alma

gücü, kaydî paradır.

Page 93: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

84

farklıdır az ile çok değiştirilebilir. Çünkü kıyemî malların cinsleri arasında farklılık

vardır ve bundan dolayı kıyemîdir, mislî değildir.

İslam hukuku açısından, malların bir zarara uğratılması durumunda, misli ile

tazmin edilmesi yönünde esastır.273 Ayrıca bu konu mer’î kanunlarımızdan, Türk

Borçlar Kanununda 8, 26, 29, 31, 41-60, 96-100. maddelerinde de274 ele alınmıştır.

İslam hukuku açısından hukuki değeri olan bir şey zarara uğratılmış ise,

mümkün oldukça o şeyin, hiç zarara uğramamış hale getirilmesi esastır. Bu gasbedilmiş

mallar için de aynen geçerlidir. Zarar verilmiş olan alınan, gasbedilmiş olan, emanet

veya âriyet olarak verilmiş olan her ne ise olduğu şekli ile geriye iadesi esastır. Şayet

söz konusu mal telef edilmiş veya aslı zarar görmüş ise yukarıda hadiste de geçtiği gibi

misli ile tazmin edilmesi gerekmektedir. Zikredilen tazmine konu şeyler, mislî

mallardan olmak üzere haksız fiiller neticesi zarar gören her ne ise piyasada benzeri

veya dengi bulunabilen şeylerden olursa mislen tazmin edilmesi en uygun ve mümkün

olan yoldur.275 Burada belirtilen kurala uyulması, İslam hukukuna göre, tazminat ile

ulaşılmak istenen amaca en uygun müeyyide yoludur.

III. HİBE EDİLME BAKIMINDAN MAL KAVRAMI

Hibe: “Sözlükte ‘karşılıksız vermek, bağışlamak’ anlamına gelen hibe hukuk

dilinde, özel borç ilişkileri gurubunda yer alan ve bir malın karşılıksız olarak başkasına

temlikini ifade eden akdin adıdır. Arapça’ da hediyye, sadaka, atiyye, nihle, Türkçe’ de

bağış ve teberru gibi kelimeler hibe ile eş anlamlı olarak kullanılır. Hibe, lûgatde bir

kimseye istifade edeceği bir şeyi lütuf ve ihsan olarak vermekdir. O şey gerek mal olsun

ve gerek olmasın. Bu mânaca bir şahsa bir mâlin meccanen verilmesi bir hibe olacağı

gibi Allah Tealâ Hazretlerinin bir kuluna evlâd ihsan buyurması da bir hibedir, bir

atiyyedir. Istılahda hibe; bir malı bir kimseye ıvezsiz olarak derhal temlik etmekdir.

Yâni sıhhat ve inikadı için ivez verilmesi şart olmayan bir temliktir. Gerek ıvaz şart

273 Ali Haydar, Dureru’l-Hükkâm Şerhu Mecelleti’l-Ahkâm(Şerhu Kavâidi’l-Külliyye), İstanbul, 330,

85.

274 Söz konusu madde metinleri için Türk Borçlar Kanunu ilgili bölüme bakınız.

275 Serahsî, a.g.e., c. XI, s.50; Mevsılî, Abdullah b. Mahmud b. Mevdud, a.g.e., c. III, s. 58.

Page 94: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

85

edilsin ve gerek edilmesin”.276 Hibe terimi ile benzerlik arzeden teberruun daha geniş,

sadaka ve hediyenin daha teknik ve hukuki bir terim olduğu söylenebilir”.277 Bir

kimsenin, kuruluşun veya ülkenin ayni ya da nakdi varlıklarını bir başka kişi, kurum

veya ülkeye karşılıksız olarak devretmesi.

Tanımlardaki ortak nokta herhangi bir şeyin mülkiyetinin karşılık beklemeksizin

devredilmesidir. Hibe, teberru akdi olarak kabul edilmiş, bağlayıcı olmayan akitlerden

sayılmıştır. Bu konuda Merginânî; “teberruda bulunan kişi teberru ettiği şeyde

zorlanamaz” diyerek teberru akdinin bağlayıcı olmadığı görüşünü ortaya koymuştur.278

Hibe akdiyle ilgili olarak, hibeye konu şeyin mülkiyetinin devri, karşılıksız olması

konularından ziyade, hibe edilecek şey ile ilgili şartlar üzerinde duracağız.

a. İslam hukukuna göre hibe mütekavvim mallardan olmalıdır. Mütekavvimin ne

olduğuna dair gerekli açıklama yukarıdaki bölümlerde zikredildiği için burada

tekrarına gerek görülmemiştir. Ancak bu kuralın istisnâsı olarak bir Müslüman

elinde bulunan üzüm suyunu sirke olarak kullanamayacak derecede şaraba

dönüşmüş olarak bulursa, gayri müslim birine hibe edebileceğine dair mezheplerden

bazıları cevaz vermişlerdir.

b. Hibe edilecek şeyler hibe eden kişinin elinde mevcut bulunmalıdır. Olmayan şeyin

(madum) hibe edilmesi dinen uygun görülmemiştir. İslam hukukuna göre elde

olmayan şeyler için, zeytindeki yağın, buğdaydaki unun, henüz doğmamış olan

buzağının ve buna benzer şeylerin sadece hibe değil herhangi bir akde konu

olmasını uygun görmemişlerdir.279 Mâlikî ekolünde hibe edilecek şeyin mevcut

olması şart değildir.280

276 Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., c. IV, s. 223.; Esad Muhammed Said es Sağirci, Delilleriyle Hanefi

Fıkhı, Polen Yayınları, İstanbul, 2010, s. 933.

277 Ali Bardakoğlu, “Hibe”, DİA, İstanbul, 1998, c. XVII, s. 421-426.

278 Merginânî, a.g.e., c. III, s. 381; Abdülkadir Şener, “İslam Hukukunda Hibe”, Ankara Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara, 1984, s. 97.

279 Abdülkadir Şener, a.g.m., s. 27.

280 İbn Cüzey, 261; Zuhayli, a.g.e., c. V, s. 130; Ümit Güler, “Müslüman-Zimmî İlişkilerinin İslam Eşya

ve Borçlar Hukuku Açısından Tahlili”, Yakın Doğu Üniversitesi, İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi,

Y. 1, c. I, s. 2, 2015, s. 45.

Page 95: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

86

c. Hangi şart altında olursa olsun, hibe edilecek mal vakıf malı olmamalıdır. Zira vakıf

mallarının amacı dışında, hibe de dâhil olmak üzere herhangi bir akde mahal olması

söz konusu değildir.281

d. Hanefî mezhebinde, ayn mülkiyetinin temlik edildiği teberru akitleri hibe,

menfaat mülkiyetinin temlik edildiği akitler âriyet akdi olarak değerlendirilmiştir.282

Kişinin hibe akdinden dönmesinin mümkün olduğu kabul edilmiştir. Hanefi

mezhebindeki bu ayrımdan kaynaklanan, teberru akitlerinden sayılan hibe akdinin

bağlayıcı olmaması diğer ekollerce tartışmalı kabul edilmiştir. Burada çalışmamızı

ilgilendiren yönüyle mal tanımının farklılığı, yapılacak hukuki düzenlemeyi etkilemiş

ve Hanefî mezhebinin görüşüne karşılık olarak, tam mülkiyete haiz herhangi bir malın

hibe edilmesi, o şeyin hem rakabesinin hem de menfaatinin temlikini gerektirir. Bu

şekilde yapılan bir akit ise tam ve bağlayıcı bir akittir denilmiştir.283 Bu ifade de her ne

kadar akdin bağlayıcılığı üzerinde durulmuşsa da, akdin bağlayıcı olup olmaması hibe

edilecek malın tanımlanma biçimiyle ilgilidir.

Yukarıdaki sınırları belirlemek için sayılan maddeler ile belirtilen mallar İslam

hukukuna göre hibe edilebilir mallardır.

Modern hukukta ise ekonomik değeri olan her şey diğer akitlerde olduğu gibi

hibe de edilebilir.

IV. VASİYET EDİLME BAKIMINDAN MAL KAVRAMI

Vasiyyet; “sözlükte, birleştirmek, bağlamak, önermek, anlamlarındaki vasiyyet

(çoğulu vesâyâ) fıkıhta kişinin, malını ölüm sonrasına bağlayarak bir şahsa veya hayır

cihetine teberru yoluyla temlik etmesini ifade eder”.284

Bütün İslam âlimlerine göre ğayri lâzım (bağlayıcı olmayan) bir akit olan

vasiyet, mûsînin (vasiyet edenin) karşılığında bir şey almaksızın yaptığı bir teberrudur.

Fıkıh literatüründe kişinin malını kendi ölümünden sonrası için, bir şahsa veya bir

281 İlknur Yaşar İbicioğlu, “İslam Hukukunda Nitelikleri İtibariyle Satım Akdine Konu Olamayan

Mallar”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2009, s.

170.

282 Kâsâni, a.g.e., c. V, s. 516.

283 İbn Hazm, a.g.e., c. VIII, s. 83; Karafi, a.g.e., c. VI, s. 267.

284 Abdüsselam Arı, ‘Vasiyet”, DİA, İstanbul, 2012, c.XXXXII, s. 552- 555.

Page 96: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

87

kuruma, hayır işlemek niyetiyle, teberru yoluyla mülkiyeti aktarmasına vasiyet

denilmektedir.285

Vasiyetin unsurları; vasiyet eden taraf (mûsî), lehine vasiyet edilen taraf (mûsâ

leh) ve birde vasiyet edilen şey (mûsâ bih) den oluşmaktadır. Biz burada vasiyet

konusunu tümüyle ele almak yerine çalışmamızın amacı doğrultusunda vasiyete konu

olan mal ile ilgili kısmı irdelemeye çalışacağız.

Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde vasiyet konusu ile ilgili naslardan hareketle,

İslam âlimlerinin tamamı vasiyetin meşruiyeti hususunda ittifak etmişlerdir.286 Diğer

akitlerde olduğu gibi vasiyet de icap ve kabulü gerektirir. Ebû Hanîfe, Ebû Yusuf ve

İmam Muhammed’e göre vasiyetin geçerli olabilmesi, lehine vasiyet edilen kişinin

kabul etmesi şarttır. Ancak bu şart sarahaten olmak zorunda değildir. Delaleten de

mümkündür denilmektedir.287

İslam hukuk ıstılahında mûsâ bih olarak kavramlaşmış bulunan vasiyete konu

malların özellikleri, klasik fıkıh kitaplarında kitabu’l-vesaya başlığı altında ayrıntılı

olarak ele alınmıştır.288 Vasiyete konu olan şey öncelikle, İslam hukukunda mütekavvim

mal olarak tanımlanabilen şeylerden olmalıdır. Yani bir Müslüman dinen haram olan

şeyleri içki domuz eti gibi şeyleri vasiyet edemeyeceği gibi kendisine vasiyet edilmesi

durumunda da geçerli değildir.289

Menfaatler ve henüz ortada bulunmayan ama gelecekte olması muhtemel

malların, mezhepler arasında fikir birliği olmamakla beraber, vasiyete konu olabileceği

belirtilmiştir.290 Özellikle menfaat konusu, somut varlığı olmadığından, bölünmesi

gereken bir şeyin vasiyeti halinde, nasıl bölüneceği belirsizdir. Bundan dolayı

mezhepler menfaatin taksiminin meydana getireceği sıkıntılar sebebiyle mesafeli

285 Ömer Nasuhî Bilmen, a.g.e., c. V, s. 115

286 Mergınani, el-Hidaye, c. IV, s. 232.

287 Kasani, a.g.e., c. VII, s. 331.

288 Şakir Berkî, “İslam Hukuku Miras Sistemi İle Medeni kanunun Miras Sistemi Arasındaki Farklar”,

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1978, c. XXII.

289 Kasani, a.g.e., c. VII, s. 354

290 Kasani, a.g.e., c. VII, s. 354.

Page 97: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

88

yaklaşmışlardır. Belirsizliği ortadan kaldıracak şekilde çözüme kavuşturulduğunda, mal

da olduğu gibi menfaatlerin de vasiyet edilebileceği belirtilmiştir.291

Bir malın menfaati, mûsâ leh ile varisler arasında müşterek ise, paylaşması

mümkün olmayan menfaatin bulunduğu malı kiraya verip kirasını bölüşürler, dilerlerse

ve mal müsaitse malı aralarında bölüşüp her biri muayyen bir kısmının menfaatini alır.

Birbirlerinin rızasını almak kaydıyla malın menfaatinden sırayla yararlanabilirler.292

Vasiyet edilen menfaat geçici olabileceği gibi, süresiz de olabilir. Şayet belirli bir

süreye münhasırsa veya menfaati için bir süre tayin edilmiş ise, bu belirtilen süre

sonunda, malın kendisi vasiyet edenin varislerine aittir. Sürenin bitiminde onlara döner.

Fakat bir malın menfaati sınırsız olarak vasiyet edilmiş ve faydalanılabildiği süre

konusunda bir sınır belirtilmemişse artık o mal vakıf malı olarak değerlendirilebilir

Hanefîler ve Mâlikîler menfaatin taksimini kullanılacak mal yönünden

değerlendirmişler ve vasiyet edilen malın değerine bakmışlardır. Şayet bu mal terekenin

üçte birini aşmıyorsa, süresi ne olursa olsun vasiyet uygulanır. Fakat bu mal terekenin

üçte birinden daha fazla olursa, üçte biri kadarı geçerli, kalanı geçersizdir denilmiştir.

Bu mezheplere göre itibar, menfaate değil, menfaatinden faydalanılması vasiyet edilen

malın kendisinedir. Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre, muteber olan, mal değil, malın

vasiyet müddetindeki menfaatidir. Onlara göre vasiyete konu olan şey, menfaattir.

Hanbelîlerden bir görüşe göre, müddetin sınırsız olması halinde, Hanefîlerde olduğu

gibi aynın kıymetine itibar edilir.293

Menfaatin elde edilmesi ya mûsa lehin bizzat kendisinin kullanması, veya kiraya

vermesi şeklinde gerçekleşir. Şayet mûsi, vasiyet ederken bunlardan birisini

kayıtlamamışsa, mûsâ leh dilediği şekilde istifade edebilir. Fakat, bir menfaat türü ile

kayıtlamışsa Hanefîlere göre bu kayda uymak zorundadır. Aksine hareket edemez.

Dolayısıyla, kendisinin oturması için, oturma hakkı vasiyet edilen birisinin, evi kiraya

291 Bilmen, a.g.e., c. V, s. 115; Vehbe Zuhayli, a.g.e., c. VIII, s. 9

292 İbn Âbidin, a.g.e., c. VI, s. 691.

293 Zühaylî, a.g.e., VIII, s. 86, 87.

Page 98: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

89

vererek kirasını alması caiz olmaz. Şâfiî ve Hanbelîlere göre, musâ leh, böyle bir kayda

uymak zorunda değildir. İstediği şekilde faydalanabilir.294

Vasiyete konu malın, mirasçıları var ise, vasiyet edenin vefatı anındaki

miktarının üçte birinden fazlasını vasiyet edemez. Şayet vasiyet eden, üçte birinden

fazla bir miktarı vasiyet etmiş ise o zaman mirasçılar onay verirse geçerli olur.

Mirasçıların onayına kadar mevkuftur denilmiştir. Malın vasiyet edilme sürecinde eğer

mirasçısı yok ise Hanefi ekolüne göre tamamını vasiyet edebileceği belirtilir. Buna

karşın Mâlikî ekolü ve Şâfiî’nin bir görüşü de vasiyet edenin mirasçısı bulunmaz ise

malın tamamını vasiyet etse bile üçte birlik kısmı vasiyet edilene verilip gerisinin

beytülmale kalması yönündedir.295 Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîlere göre, mûrisin varisi

olmasa bile terekenin üçte birini aşan miktardaki vasiyet batıldır. Çünkü bu durumdaki

birinin malında tüm Müslümanların hakkı vardır demişlerdir.296

V. HUKUKÎ MUAMELE YÖNÜYLE VAKIF MALI

İslam hukukunda vakıf işlemi kimlerin yararlanacağının belirlenmediği sözlü

hukuki bir tasarruftur. Bu tasarruf vakfedenin icâbı ile oluşur ve kabul gerektirmez.

Kabul beyanının gerektirmediği için de normal bir akid için aranan nitelikler bulunmaz.

Diğer akitlerdeki icab ve kabul şartları tamam olmadığı için Hanefi ekolünde vakıf akit

sayılmamıştır. Lehine vakfedilenler tarafından kullanılması bir çeşit kabul işlemi gibi

görüldüğü düşüncesinden hareketle Şâfiî başta olmak üzere diğer mezhepler akit olarak

kabul etmişlerdir. Mezheplerin çoğunluğunun görüşü, tek taraflı hukuki işlemdir. “Öte

yandan vakıf, bağışlama (hibe) de değildir. Bağışlamada malın rakabesi bağışlanana

terk edildiği halde vakıfda böyle bir terk ve temlik olmadığı gibi hibede artık bağışlayan

için o maldan intifa hakkı yok iken, vakıfda vakfı yapan, vakıf mallarından ölünceye

kadar istifade edeceğini şart koşabilir”.297

Fakihlerin çoğunluğu vakfın unsurlarını; vakıf işlemini ispat edecek nitelikteki

irade beyanı (siga), vakfeden (vâkıf), vakfedilen mal (mevkuf), vakfedilen şeyden

294 Zuhayli, a.g.e., c. V, s. 54.

295 Kasani, a.g.e., c. VII, s. 370

296 Merğınânî, a.g.e., c. IV, s. 232; İbn Kudâme, c. VI, s. 563; Mevsılî, a.g.e., c. V, s. 62; Bilmen, a.g.e.,

122-127; Zühaylî, a.g.e., c. VIII, s. 26-53.

297 Ansay, a.g.e., s. 291.

Page 99: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

90

yararlanan (mevkufun aleyh) olarak belirtmişlerdir.298 Bu bölümde vakıf ile ilgili olarak

asıl konumu olan vakıf malları ile ilgili olarak yapılacak hukuki muameleler ele

alınacaktır.

Vakıf malları ile yapılan hukuki muamelelerde malın niteliğiyle (mevkuf) ilgili

görüşler ihtilaflı gözükmektedir. Zira Hanefî mezhebinde hukuki düzenlemelere konu

olabilecek mallar ile ilgili şartlar, önceki bölümlerde belirtilmişti. Malın mütekavvim

olması yani şer ’an temellük edilebilir, intifaı zaruri şartlar dışında da caiz olan, muhrez,

hıyazet altına alınmış mallardan olması şartının yanı sıra menkul olmayan ebedi olarak

kalıcılığı bulunan gayrimenkul cinsinden olan mallardan olması gerektiği belirtilmiştir.

Ayrıca meçhul bir yönü kalmayacak şekilde malum olması, muhayyerliğe konu

olmayacak derecede tam mülkiyet sağlanmış olması, paylaştırılması mümkün olan

şeylerden ise vakfedilecek payın ifrazının sağlanmış olması gerekmektedir. Üzerinde

tam mülkiyet sağlanması mümkün olmayan mallar ile menfaat gibi mülkiyeti bir ayna

bağlı olan malların vakfedilesi tartışmalıdır.

Hisseli olup bölünemeyen bir malın vakfı konusunda yine tartışmalı bir konudur.

Bu hususta Ebû Yusuf hisseli bir malın hissesi bölünmemiş ve kesin sınırları belirli

olmasa bile vakfedilebileceği yönünde görüş belirtirken İmam Muhammed

vakfedilemez demiştir. İster bölünebilsin ister bölünemesin, hisseli bir malın

hissedarlarından biri payını cami, mescid veya kabristan gibi bir hayra vakfetse, ittifakla

bu vakfın caiz olmayacağı söylenmiştir.299

Mezheplerin menkul malların vakfedilmesine olumlu bakmadıkları

görülmektedir. Bunun sebebi vakfedilen malın Allah için müebbeden vakfedilmesi

niyeti olduğu içindir ki menkul mallar özellikleri itibari ile teebbüde (ebediyyen

kullanıma) pek elverişli olmayan nihayetinde bir zaman sonra amacını

gerçekleştirememe ihtimali bulunan mallardır. Elmalılı’nın vakıf ile ilgili eserinde

beyan ettiği üzere “vakfiyeti belli olmayan menkul mal vakfa konu olması caiz

298 Hacı Mehmet Günay, a.g.md, c. XXXXII, s. 479-486.

299 Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi, 1980, c. III, s. 215-216.

Page 100: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

91

değildir”.300 Eğer menkul mallar vakfedilecek iseler kendilerinin bağlı bulundukları

gayrimenkul mallar ile beraber değerlendirilmeleri esastır. Bir ürünü bahçesiyle,

tarlasıyla beraber ya da bir meyveyi ağacı ile beraber değerlendirmek gibi. Diğer

mezhep ekolleri ise vakfedilecek malda menkul ya da gayrimenkul şartlarından ziyade

vakfedilecek malın keyfiyeti ile ilgilenmiş ve bunu da örfe bağlamışlardır. Her ne kadar

menkul malların vakfı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüş ise de gayrimenkul

malların vakfı konusunda bütün mezheplerin ittifak ettikleri görülmüştür.301

Hanefîler gibi Mâlikî mezhebinde de, hayvanlardan menfaati olanların lehine

vakfedilebileceği yönünde görüş belirtilmiştir. Şâfiî ve Hanbelî mezheblerinde ise

kendilerinden yararlanmanın sahih olmadığı eğlence aletleri gibi şeyler, yiyecek

maddeler, mum gibi kullanıldıkça bitip tükenen şeyler de vakfın mahalli olamazlar. Zira

bunlar tüketilip yok olan şeylerdir denilmektedir. Ancak yiyecek ve su konusunda

tüketilmek suretiyle menfaat gerçekleşeceğinden dolayı bir istisna olarak

vakfedilebileceği belirtilmiştir. Giyinmek veya ödünç olarak kullanılmak kastıyla ziynet

eşyasının vakfına da cevaz verilmiştir. 302

İslam hukukuna göre vakıf malları vakfedilmek suretiyle bir nevi dokunulmazlık

elde ederler ve bu mallar herhangi bir mal gibi tasarruflarda bulunulmaz, hukuki

muamelelerin konusu olmazlar. Vakfedilme amacı dışında kullanılamaz, vakfın

mahiyeti, malın vakfedilme amacı ne ise ona uygun tasarruflara konu olabilir.

Vakıf mallarının alınıp satılması caiz olmaz. Şayet satım akdine konu olmuşsa

akdin iptal edilmesi gerekir. Bu konuda peygamberimiz (sav) den nakledilen ve

Abdullah b. Ömer’den rivayet edilen istidlale dayanak olarak zikredilen bir hadise

şöyledir; bir gün Allah Resulünün yanında idim. Ey Allah’ın Resulü! Hayber’ de

ganimetin taksimi sonucu bir araziye sahip oldum ki ömrüm boyu böyle güzel bir

araziye sahip olmamış idim. Bu arazi hakkında ne buyurursunuz dedim. Hz. Peygamber

de’ istersen aynını hapset (vakfet), semere ve menfaatini de fakirlere tasadduk eyle’

buyurdu. Bunun üzerine Ömer Hayber’ deki bu arazisini satılmamak, başkasına bağışta

300 Nazif Öztürk, Menşei ve Tarihi Gelişimi Açısından Vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları,

Ankara, 1983, s.81.

301 Vehbe Zuhayli, a.g.e., c. V, s. 43.

302 Vehbe Zuhayli, a.g.e., 1992, c. X, s.268-270.

Page 101: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

92

bulunulmamak, miras yoluyla başkasına geçmemek şartıyla Allah yolunda kullanılmak

üzere vakfetmiştir. Bu hususu net bir şekilde açıklayan bir vakıfname hazırlayan Ömer

kızı Hafsa vasıtası ile nesline teslimini gerçekleştirmiştir.303 Bu ve bundan önce Hz.

Peygamber (sav) in “Ayn’ını hapset, semeresini tasadduk et” ifadesi ile fakihler vakıf

mallarının alım satım veya hibe gibi yollarla temlikinin yasak olduğuna

hükmetmişlerdir. Muhtemeldir ki burada zikredildiği gibi vakıf mallarının diğer mallar

gibi mülkiyete konu olmama sebebi bu malların artık Vâkıfın mülkü olmaktan çıkıp

Allah hakkı kapsamında değerlendirilip yalnızca vakfın amacına uygun tasarruflar

yapılan ve üzerinde mülkiyet tesis edilemeyen bir mala dönüşmesindendir.

Vakıf ile ilgili tarif yapılırken menâfii ibâdullah’a ait olmak üzere diye bir ibare

olmasından hareketle, vakıf malının vakfedildikten itibaren bir faydalananı olması icap

eder. Vakfedileni olmayan mal metrûk veya mühmel hükmündedir. Mevkûfun aleyh

yani vakfedilen olarak zikredilen İbâdullah terimi ile kastedilen genel manâda bütün

faydalanması mümkün olan insanlardır. Ancak bir kişi veya kişilere tahsisi de

mümkündür. Ancak bu hususta yaygın olan uygulama, vakfedilecek şeyleri, mahdud

ömürlü insanlara tahsis etmek yerine vakfın müebbeden amacına hizmet edebilmesi

için, bütün insanlığı hedef alacak şekilde vakfedilir. Vakfetmekten asıl gaye vakfedilen

şey ebedî olarak hizmet edebilecek olmasıdır.304 Bunun temini ise vakıf mallarını

kişilere değil de kurumsal yapılara (oluşum) vakfetmek şeklinde gerçekleştirilmesidir.

Kişilerin yetkilendirilmesi ancak vakfın amacı doğrultusunda hizmetin inkıtaını

engellemek ve daha etkin kullanımını sağlamak cihetindendir. Şahsen belirtilmemiş

bulunan ya da özellikleri net olarak tarif edilmemiş olan zengin kişiye vakıf malını

vakfetmek caiz değildir. Ancak ihtiyaç sahibi birilerine caizdir denilmektedir.305

Bir vakıf malının başka bir mal ile değiştirilmesi, takas veya trampa edilmesine

istibdâl denilir. Öte yandan bir vakıf malının satın alınabilmesi amacıyla başka bir vakıf

malının elden çıkarılması işlemine ibdâl denilmektedir.306 İstibdâl ile ilgili görüşleri

303 Buharî, Vesâyâ, 28-29.

304 Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi, 1980, c. III, s. 196-199.

305 Nazif Öztürk, Elmalılı Hamdi Yazır Gözüyle Vakıflar, TDV Yayınları, Ankara, 1995, s.97-

116.

306 Ahmet Akgündüz, a.g.e. 80-85.

Page 102: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

93

incelediğimizde Şâfiîler; istibdâle vakıf mallarının suiistimal edilip zayi edilmesi için

bulunmuş bir yöntem olabilir kaygısı ile pek sıcak bakmamışlardır. Buna karşın

Hanefîler, vakıf malının tamamen yararlanılamaz bir hale gelmesi, vakıf malının kendi

devamlılığını sağlayacak bir gelirinin olmaması, gabnı fahiş ile satılmamış olması ve

para karşılığı değil de yine başka bir akar ile değiştirilecek olması,307 şartlarına

uyulması suretiyle İstibdâlin mümkün olabileceğini belirtmişlerdir. Ayrıca Hanefî

mezhebi, vakıf mallarının istibdâl konusu olabileceğini, belirtilen şartlardan maksat,

ihtiyaç veya maslahat sebebi ile bir vakıf malının başka bir akar ile değişebileceğini,

adil bir hâkimin yukarıda belirtilen şartlara uygun olarak vakıf malının değişimine

cevaz verebileceğini ifade etmişlerdir.

VI. EMANET VEYA ÖDÜNÇ VERİLME BAKIMINDAN MAL

A. Emanet Mal

Klasik fıkıh kitaplarında ‘vedia’ başlığı altında incelenen emanet, fıkıh

ekollerince gayri lazım bağlayıcı olmayan akitlerden sayılmıştır.Emanet akitleri ile karşı

tarafa teslim edilen mallar emanet mallardır. Bunlar çeşit itibariyle; âriyet, vekâlet,

şirket ve vedia akitleri gibi farklı akitlerle bağlanmış olsalar bile sonuçta karşı tarafa

geçirilen mallar emanet malı hükmündedir. Bu türden bir mal emanet alanın kasıt veya

kusuru olmaksızın zayi olsa veya telef olsa tazminat gerekmez.308 Vedia olarak bırakılan

mal mûda’ın (emanet alan) elinde emanet hükmündedir ve o malla ilgili kendi malı imiş

gibi tasarruflarda bulunamaz satamaz, hibe edemez, başkasına ödünç veremez ve sahibi

ne zaman malı geri isterse hemen teslim etmek zorundadır. Şayet geri vermez veya

vermeyi geciktirirse ve bu şartlarda mal da telef olursa tazmin ile yükümlü olur. Şayet

emanet alan kendi yararına kullanmak için emanet bırakanla herhangi bir sözleşme

yapmadığı halde emanet maldan kullanmak veya buna benzer şekillerde istifade etme

yoluna giderse bu durumda “gâsıp” hükmündedir. Emanet alan kişinin (müstevdi)

kusuru veya ihmali halinde emanet mal (vedia) telef olur veya kaybolur ya da buna

307 İbni Abidin, a.g.e., c. III, s. 425

308 Merğınani, a.g.e., c. III, s. 215.

Page 103: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

94

benzer bir durum söz konusu olursa; mislî mal ise mislen tazmin, mislen tazmini

mümkün değil ise kıymetini eda etmek suretiyle tazmin ile borçludur.309

B. Ödünç Mal

Hanefî veya Mâlikî mezheblerinde menfaati bir karşılık olmaksızın temlik edilen

mal ödünç maldır. İslam hukuku eserlerinde “Âriyet” başlığı altında ele alınan bu husus

gayri lazım bir akid ile bağlanmıştır ve dilediği zaman bozulması caiz olan bir akit

olması yönüyle ödünç alan ile ilgili haklar şahsi ve sınırlı haklar cümlesindendir. Ödünç

alınan mal ödünç alan tarafından başkasına kiraya veremeyeceği mezheplerin ittifak

ettiği görüştür. Ancak ödüncün başkasına ödünç olması konusunda farklı fikirler ortaya

çıkmıştır.

Şâfiî ve Hanbelî mezhebi ödünç yani iâre olan mal menfaatin ödünç alana

mubah kılınmasıdır. Bu yüzden ödünç alan onu başkasına ödünç veremez zira bu

yalnızca kendisine verilmiş bir haktır. Hanefî ve Mâlikî mezheblerinde, ödünç verilen

şeyin menfaati ödünç alana temliktir. Bu sebeple başkasına ödünç verebilir

demektedirler.

Günümüz Türk hukuk sisteminde kullanım ödüncü diye karşılığını bulan

tanımlamada bir takım özellikler vardır ki bunlar mezheplerin görüşleri ile neredeyse

birebir aynı gözükmektedir. Mesela, ödünç konusu ödünç alan tarafından kullanılır,

yoksa başkasına kullandırılamaz. Örneğin A, kendisine ödünç verilen otomobili B’ye

ödünç veremez. Bu kural Şâfiî ile Hanbelî ekollerindeki ödünç tanımı ile örtüşmektedir.

Ödünç alan, ödünç konusunun olağan bakım ve koruma giderlerini karşılar.

Ancak ödünç konusuna olağan sınırları aşan bir harcama yapılması gerekebilir. Bu gibi

durumlarda ödünç alan, ödünç verenin yararına yapmak zorunda kaldığı olağanüstü

giderleri karşılar; sonra da bunların ödenmesini ödünç verenden isteyebilir. Ödünç

verenin, ödünç alanın yaptığı bu tür giderleri karşılaması gerekir. Bu hususta

mezheplerin yaklaşım biçiminin Hanefî ekolünde kabul gören prensip ile benzer olduğu

gözlenmiştir.

309 Ali el Hafif, Ahkâmu’l-Muamelâtu’ş-Şer’iyye, s. 432.

Page 104: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

95

Kullanım ödüncünde ödünç verilen malın karşılıksız kullanımı söz konusudur.

Aksi takdirde, ödünce konu malın kullanımı karşılığı bir bedel alınırsa bu kullanım

ödüncü olmaz kira olur. Kullanım ödüncü sözleşmesinin geçerliliği herhangi bir şekle

bağlı değildir. Dolayısıyla sözlü olarak da yapılabilir.

Kullanım ödüncünde ödünç verenin asli borcu, ödünç konusu malın karşılıksız

olarak kullanılmasını ödünç alana bırakmaktadır. Böylece aralarındaki sözleşme gereği,

ödünç veren örneğin bir kitabı, otomobilini, şemsiyesini ödünç alana kullanmak üzere

bırakmalıdır. Ödünç alan da ödünç konusunu ancak sözleşmede kararlaştırılan şekilde

kullanabilir. Sözleşmede hüküm yok ise, ödünç konusu niteliğine veya özgülendiği

amaca göre kullanılmalıdır. Örneğin hayvanat bahçesinde veya benzeri bir yerde

sergilenmek için ödünç alınan bir cins at, yolculukta binek olarak kullanılamaz ya da

hayvana yük taşıtılamaz.

Âriyet akdi mutlak ve mukayyet olmak üzere iki çeşit olarak İslam hukuku

literatüründe ele alınmıştır. Mutlak âriyet ödünç verenin nasıl kullanılacağına, ne zaman

kullanacağına, kendisinin mi ya da başkasının mı kullanacağına dair herhangi bir şart

belirtmeksizin verdiği ve ödünç alanın da sanki malın kendisi örfe uygun olarak

sahibiymiş gibi davranabildiği akittir.310 Mukayyet âriyet akdi ise gerek süre

bakımından gerekse malın kullanım şartları açısından kayıtlandırıldığı akittir ki

mümkün oldukça bu akit sınırları içerisinde mal kullanılmak zorundadır.311 Her

hâlükârda mal sahibi istediği takdirde âriyete konu olan mal geri verilmek

durumundadır. Şayet geri vermemişse ya da başkasına vermiş ise veyahut mal telef

olmuş ise tazmin etmesi gerekir.312

310 Serahsî, a.g.e., c. XI, s.144.

311 Serahsî, a.g.e., c. XI, s.137.

312 Ebû Davut, Büyû, 88; İbni Mace, Sadâkat, 5; Fetavâ-i Hindiyye, c. VI, s.215.

Page 105: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

96

SONUÇ

Hayatın olağan akışı içerisinde farkına varılmayan ancak bulundukları nokta

itibari ile kritik bir konumda bulunan bazı şeyler vardır ki bu şeyler ile sürekli

karşılaşıyor olmamız onun ne olduğunu anlamamızı engelleyecek kadar dikkat

körlüğüne sebep olmaktadır. Mal kavramı da bu tip kavramlardan birisi olarak

karşımıza çıkmaktadır. Bu kavramı önemli hale getiren husus, farkında olalım veya

olmayalım yaptığımız her hukuki muamelede muamelenin merkezinde bulunan şey

olmasındandır. Hukuki muamelenin menşei ne olursa olsun, mal kavramını

anlamlandırmaksızın, onunla yapılacak herhangi bir muameleyi geçerli bir zemine

oturtmanın mümkün olmayacağı ehemmiyette bir kavram olarak görünmektedir. Bu

sebeple mal kavramının anlaşılması maksadıyla bu çalışma hazırlanmıştır.

İslam hukukunun klasik kaynaklarında genel itibariyle, şer’an caiz olmak

kaydıyla insanın yararına olan şeyler mal olarak değerlendirilmiştir. Ancak şer’an

faydalanmasına cevaz verilmeyen şeylerin, mal tanımının dışında tutulması, mal

teriminin anlam yönünden kapsamının daraltılmasına sebep olmuştur. Müslüman için

mal sayılmayan bazı şeylerin, gayrimüslimler için mal sayılması kavramın mantıksal

kurgu yönünden doğru anlaşılmasına engel olmuştur. Çalışma günümüz şartları

doğrultusunda ulaşılabilen kaynaklardan ve bu günün dünyasında karşılaşılan, mal

kavramına yönelik yaklaşımları anlama çabasıdır. Çalışmada ele alınan mal kavramı,

onunla kastedilen şeylerin tamamının bütün yönleriyle açıklanamayacağı gerçeği

filhakika ortadadır. Yapılan çalışma, öteden beri İslam hukuku alanında yazılmış olan

eserlerin mal kavramına yönelik izahlarını, günümüze taşımak ve bu günün

penceresinden, bakma gayreti olarak değerlendirilmelidir. Klasik İslam hukuku

eserlerinden azami düzeyde yararlanmaya özen gösterilmiştir.

Mal kavramına yüklenen anlamın farklılaşması, mal ile yapılacak bütün hukuki

düzenlemelere etki etmiş ve tanıma yüklenen anlama göre hükümler kurulmuştur.

Kavramın kullanıldığı diğer hukuk sistemlerinde yapılan muamelelerle İslam hukuku

karşılıklı olarak değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Mezheplerin mal kavramının detaylandırılmasına dair farklı yaklaşımları, ele

alınmış ve hükümlerindeki farklılıklar ortaya konulmaya çalışılmıştır. Hükümlerdeki

birbirine çok uzak olmayan yaklaşımlarının, kavramın anlaşılmasından ziyade, örnekler

verilirken kullanılan argüman farklılığından kaynaklandığı dikkati çekmektedir. Mal

Page 106: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

97

kavramı ile ilgili açıklamalar, bu gün itibariyle sosyal hayatın içinde bulunan ve

günümüzde mevcut bulunan hukuk sistemlerindeki karşılığı yönü itibariyle

değerlendirilmiştir. Ancak “ ezmânın tağayyürü ile ahkâmın tağayyürü inkâr olunamaz”

ifadesi ile kaideleşmiş bulunan gerçek muvacehesince, günümüzde bu şekilde

yorumlanabilen mal kavramının değişen şartlar neticesinde, başka şekillerde

anlamlandırılması ve yorulması mümkün olacaktır.

Bu çalışmada, teşekkül döneminde kavramlara yüklenen anlam doğrultusunda

verilen örneklerin, o zamanın ihtiyaçlarına mutlak manada cevap verecek niteliktedir.

Ancak klasik kaynaklarda hükümlerin konulduğu örnekler, günümüzde yok denecek

kadar az kullanılan şeyler iken, bu gün üzerinde hukuki düzenlemelerin cereyan ettiği

bir takım şeyler de bahse konu eserlerin yazıldığı dönemde bulunmayan şeylerdendir.

Bu durumdan hareketle de örnekler üzerinde düşünüldüğünde kavramların

anlaşılmasında bir takım sıkıntılar olabilmektedir.

Mezhepler arasında tartışmaya konu alanlarda, İslam hukuk ekollerinin oluştuğu

dönemlerde yapılan tanımlamaların ve örneklerin etkisi, eserlerde net olarak

görülmektedir. Günümüz İslam hukukunun varlığını hissettirebilmesi, hayatın içinde

kullanımda olan terminolojinin klasik dönemdeki kavramlarla mecz edilmesini ve

pratikte karşılığı bulunabilecek tarzda hükümlerin bu güne taşınabilmesini

gerektirmektedir. Teşekkül döneminde yazılmış olan eserlerde kullanılan kavram ve

örneklerin de, ekonomik, ticari, sosyal ilişkilerde hâlihazırda kullanılan kavramsal

karşılıklarının bulunup aralarındaki bağlantının izah edilmesi gerekmektedir.

İslam hukukunun dinamik yapısının günümüz aktüel sorunlarına çözüm

üretebiliyor olması mevcut kaynakların ve oralardaki hükümlerin bu güne taşınarak

tatbik edilebilecek şekilde aktarılması halinde bir anlam ifade edecektir.

Page 107: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

98

KAYNAKÇA

Abbadî, Abdüsselam Davut, el-Milkiyye, fi’ş-Şerîati’l-İslâmiyye, Beyrut 2000.

Akalın, Adnan, “İslam Ceza Hukukunda Hırsızlık Suçu Ve Çalınan Mal İle İlgili

İhtilaflar,” Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi,

Ankara, 2006.

Ali Haydar Efendi, Emin Efendizade Küçük, “Dürerü’l-hükkâm Şerhu Mecelleti’l-

ahkâm”, çev. Raşit Gündoğdu-Osman Erdem, Osmanlı Yayınevi, İstanbul, ty.

Ahmed b. Hanbel, Ebû Abdillâh Ahmed b. Muhammed eş-Şeybânî el-Mervezî, Müsned,

Şuayb el-Arnâûd-Adil Mürşid (thk), Müessetü’r-risale, Beyrut, 2000.

Akgündüz, Ahmed, “İslam Hukukunda ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf Müessesesi”,

Osmanlı Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1996.

Akipek, Jale G., “Türk Eşya Hukuku (Aynî Haklar)”, Sevinç Matbaası, Ankara, 1972.

Ansay, Sabri Şakir, Hukuk Tarihinde İslam Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara, 2002

Araz, Yunus “İslam Hukukunda Manevi Zararların Mali Tazmini”, Eskişehir

Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2016, S. 5, s.119-148.

Arı, Abdüsselam, ‘Vasiyet’, DİA, İstanbul, 2012, c. XLII, s. 556-558.

Aslan, Dilek – Şengelen, Meltem, Farklı Boyutlarıyla Genetiği Değiştirilmiş

Organizmalar, Mattek Matbaacılık, Ankara, 2010.

Atsan Tecer- Kaya, Tuğba Erem “Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların Tarım ve

İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri,” Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, S.

2, c. 22, 2008.

Atcı İsa, “Fıkhu’l-Mukârene Açısından Gasp ve Tazmin sorumluluğu”, Diyanet İlmî

Dergi, S. 4, s. 79-104, 2013.

Aydın, M. Akif, “Daman”, DİA, İstanbul, 1993, c. VIII, s. 450-453.

Aydın, M. Akif, “Gasp”, DİA, İstanbul, 1993, c. XIII, s. 387-392.

Aydın, M. Akif, “İslam Hukukunda Gasp”, İslam Tetkikleri Dergisi, Istanbul, 1995, c.

IX, s.17.

Aynî, Bedreddin, el-Binâye fi Şerhi’l-Hidâye, Dâru’l-Fikr, 1990.

Apaydın, H. Yunus, “Fesad”, DİA, İstanbul, 1995, c. XII, s. 417-421.

Apaydın, H. Yunus, “İslâm Hukukunda Hukuki İşlemlerin Hükümsüzlüğü”, Ankara

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara

1989.

Bâbertî, Ekmeleddîn Muhammed b. Muhammed (ö.786/1384), el-İnâye Şerhu’l-Hidâye,

Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, Beyrût, 2007.

Bardakoğlu, Ali, “Butlan” DİA, İstanbul, 1992, c.VI, s. 476-478.

Bardakoğlu, Ali, “Hak”, DİA, İstanbul, 1997, c. XV, s. 139-151.

Bardakoğlu, Ali, “Hırsızlık”, DİA, İstanbul, 1998, c. XVII, s. 384-396.

Bardakoğlu, Ali, “Hibe”, DİA, İstanbul, 1998, c. XVII, s. 421-426.

Bayraktar, Ahmet, “İslam Ticaret Hukuku Açısından Mal Kavramının Tasnifine Yeni

Bir Yaklaşım,” Eskiyeni Dergisi, Bahar 2016.

Benhavi, Ahmed İbrahim, el-Cevahirü’n-Nakıyye fi Fıkhi’s-Sadeti’ş-Şâfiîyye, Daru’l-

Minhac, Beyrut, 2005.

Berki, Ali Himmet, Açıklamalı Mecelle: Mecelle-i Ahkam-ı Adliyye. Hikmet Yayınları,

İstanbul, 1982.

Berkî, Şakir, “İslam Hukuku Miras Sistemi İle Medeni kanunun Miras Sistemi

Arasındaki Farklar”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi y. 1978 S.

0, c. 22, 1978.

Page 108: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

99

Beyhakî, Ebûbekir Ahmed b. el- Hüseyin b. Ali, Sünenü’l-Kübra, Daru'l- Marife,

Beyrut, 1992.

Bilmen, Ömer Nasuhi, “Hukuki İslamiyye Ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu”, Bilmen

Yayınevi, İstanbul, 1992.

Buharî, Ebû Abdullah Muhammed (256/870), Sahihu’l-buharî, Thesaurus Islamicus

Foundation (Cem’iyyetü’l-Meknezi’l-İslâmî), Vaduz, 2000.

Buhutî, Şeyh Mansûr b. Yûnus b. Selâhiddîn, Şerhu Müntehe'l-iradat, Beyrut, 1996.

Cessâs, Ebû Bekir Ahmed b. ‘Alî er-Râzî (ö.370/981), Muhtasaru İhtilâfi’l-‘Ulemâ’,

Dâru’l-Beşâ’iri’l-İslâmiyye, Beyrût 2007.

Ceylan, Hadi Ensar, “İslam Borçlar Hukukunda Akdin Bağlayıcılığı,” Ankara

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara,

2017.

Cezerî, Abdurrahmân el-Cezerî, Kitâbü’l-Fıkh ale’l-Mezâhibi’l-Erbea, Dâru’l-Kütübil-

İlmiyye, Beyrut, 1990.

Çelik, Venhar-Balık, Dilek Turgut, “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar,” Erciyes

Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 2007, S. 23, s.13-23.

Dalgın, Nihat, “İslam Hukukuna Göre Satım Sözleşmesi Açısından MalKavramı”,

Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1999, S. 11, 97-127.

Debbağoğlu, Ahmet, İslâm İktisadına Giriş, İstanbul 1979.

Demir, Fahri, İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı Ve Servet Dağılımı, Diyanet İşleri

Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1988.

Develioğlu, Ferit, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi, Ankara,

2004.

Doğan, Mehmet, Büyük Türkçe Sözlük, Vadi Yayınları, Ankara, 2001.

Döndüren, Hamdi, Delilleriyle Ticaret ve İktisat İlmihali, Erkam Yayınları, İstanbul,

1993.

Döndüren, Hamdi, Günümüzde Vakıf Meseleleri, Erkam Yayınları, İstanbul, 1998.

Dönmez, İbrahim Kafi,“İslâm Hukukunda Modern İletişim Araçları İle Yapılan

Akitler”, İLAM Araştırma Dergisi, S. 1, Ocak-Haziran 1996.

Dönmez, İbrahim Kafi, “Garar” , İstanbul: DİA, 1996, XIII, 366-371.

Ebû Dâvud, Süleyman b. Eş’as b. İshak el-Ezdi es-Sicistanî (275/889), Sünen-u Ebî

Davud, Thesaurus Islamicus Foundation (Cem’iyyetü’l-Meknezi’l-İslâmî),

Vaduz, 2000.

Ebû Yusuf, Yakub b. İbrâhim b. Habib el-Ensârî el-Kufî (182/798), Kitâbu’lharac,

6.basım, el-Matbaatü’s-Selefiyye, Kahire, 1977.

Ebû Zehra, Muhammed (1394/1974), el-Milkiyye ve nazariyyetü’l-akd fi’şşeriati’l-

İslâmiyye, Dârü'l-Fikri'l-Arabi, Kahire, 1977.

Elmalılı, Muhammed Hamdi (ö.1361/1942), Hak Dini Kur’ân Dili, Matbaai Ebüzziya,

İstanbul 1938.

Ferâhidî, Halil b. Ahmed, Ebû Abdurrahman, Kitâbu’l-‘Ayn, Daru İhyâi’t-turâsi’l-

Arabi, Beyrut, 2001.

Firuzabadî, Ebû Tahir Mecdüddin Muhammed b. Yakub (817/1415), elKamusü’l-muhît,

3. basım, Müessesetü'r-Risâle, Beyrut, 1993.

Gazzâlî, Ebû Hamîd Muhammed b. Muhammed, el-Müstasfâ min ilmi’l-Usûl, Dâru’l-

Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1993.

Giritli, İsmet- Akgüner, Mustafa Tayfun, İdare Hukukuna Giriş, Der Yayınevi, İstanbul,

1993.

Gözübüyük, A. Şeref, Yönetim Hukuku, Sevinç Matbaası, Ankara, 1989.

Page 109: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

100

Gözübüyük, A. Şeref-Tan, Turgut, İdare Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara, 2013.

Güler, Ümit, “Müslüman-Zimmî İlişkilerinin İslam Eşya ve Borçlar Hukuku Açısından

Tahlili”, Yakın Doğu Üniversitesi, İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi, Y. 1, c. I, s.

2, 2015.

Günay, H. Mehmet, İslam Hukukunda ve Osmanlı Uygulamasında Kamu Malları, Şule

Yayınları, İstanbul, 2001.

Güney, Necmeddin, “İslam Borçlar Hukukunda Satım Akdinin Konusuna Dair Cehâlet

ve Akde Etkisi”, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, S..16, 2010.

Hacak, Hasan, İslam Hukukunun Klasik Kaynaklarında Hak Kavramının Analizi

(Basılmamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

2000.

Hacak, “Hasan, İslam Hukuk Düşüncesinde Özel Mülkiyet Anlayışı”, Marmara

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. 29, 2005.

Hacak, Hasan, “Mal”, DİA, İstanbul: TDV Yay., 2003, XXVII, 461-465.

Hacak, Hasan, “Menfaat”, DİA, Ankara: TDV Yay., 2004, XXIX, 131-134.

Hacak, Hasan, “Milk”, DİA, İstanbul, 2005, XXX, 62-64.

Haddâd, Ebû Bekir b. Ali b. Muhammed; el-Cevheretü’n-Neyyire alâ Muhtasarı

Kudûrî, 2 cilt, el-Matbaatü’l-Hayriyye, 1322.

Hafif, Ali, Ahkâmü'l-muamelati’ş-şer‘iyye, 3. basım, Dârü'l-Fikri'l-Arabi, yy., ty.

Hafif, Ali, el-Milkiyye fi’ş-şeriati’l-islamiyye Maa Mukarenetiha bi’lkavanîni’l-

arabiyye, Dârü'n-nahdati'l-arabiyye, Beyrut,1990.

Heyet, Fetavay-ı Hindiyye (Fetavay-ı Alemgiriyye), hzr. İsmail Karakaya, çev. Mustafa

Efe, Akçağ Yayınları, Ankara, 1985.

Heytemî, Ebû Abbas Şehabeddin Ahmed İbn Hacer (974/1567), el-Fetava’lkübra’l-

fıkhiyye, el-Mektebetü’l-İslamiyye, Diyarbakır, ty.

Huraşî, Muhammed b. Abdullah; Şerhu Muhtasarı Halîl li’l-Huraşî, Dâru’l-Fikr, Beyrut,

ty.

İbn Abdüsselam, Ebû Muhammed İzzeddin Abdülazîz b. Abdüsselam Sülemî

(660/1262), Kavaidü’l-ahkâm fî mesâlihi’l-enâm, Daru’l-ma‘rife, Beyrut, ty.

İbicioğlu, İlknur Yaşar, “İslam Hukukunda Nitelikleri İtibariyle Satım Akdine Konu

Olamayan Mallar”, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Yl. Tezi, Istanbul,

2009.

İbn Abidin, Muhammed Emin b. Ömer ed-Dımaşkî, Reddü’lmuhtar ale’d-Dürri’l-

muhtar, çev. Ahmed Davudoğlu, Şamil Yayınevi, İstanbul, 1984.

İbn Haldun, Abdurrahman bin Muhammed bin Haldun Hadrami, Mukaddime, İstanbul,

Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, 2015.

İbn Hümâm, Kemâleddin Muhammed b. Abdülvahid, Şerhu Fethü’l-kadîr, Mustafa el-

Babi el-Halebî, yy., 1970.

İbn Kudame, Ebû Muhammed Muvaffakuddin Abdullah b. Ahmed, el-Kafi, thk.

Abdullah b. Abdülmuhsin Türki, Hecr li’t-Tıbaa ve’n-Neşr, Cîze, 1997.

İbn Kudame, Ebû Muhammed Muvaffakuddin Abdullah b. Ahmed (620/1223), el-

Muğni, thk. Abdullah b. Abdülmuhsin Türkî-Abdülfettah Muhammed elHulv, 2.

basım, Hecr li't-Tıbaa ve'n-neşr, Kahire, 1992.

İbn Mace, Ebû Abdullah Muhammed b. Yezid Kazvinî (273/887), Sünen-u İbn Mace,

Thesaurus Islamicus Foundation (Cem’iyyetü’l-Meknezi’l-İslâmî), Vaduz, 2000.

İbn Manzur, Ebû Fadl Muhammed b. Mükerrem el-Ensârî, Lisanü’l-lisan: Tehzibü

lisani’l-arab, Daru’l-kütübi’l-ilmiyye, Beyrut, 1993.

Page 110: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

101

İbn Nüceym, Zeynüddin Zeyn b. İbrâhim Mısrî Hanefî, Bahru’rrâik şerhu kenzi’d-

dekâik, Dârü’l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, 1997.

İbn Rüşd, Ebü’l-Velid Muhammed b. Ahmed Kurtubî, Bidayetü’lmüctehid ve

nihayetü’l-muktesıd (Mezheplerarası Mukayeseli İslam Hukuku), çev. Ahmed

Meylanî, Beyan Yayınları, İstanbul, 1991.

Kahveci, Nuri, “İslam Borçlar Hukukunda Tazminat”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi, (Basılmamış Doktora Tezi), Erzurum, 1997.

Kal’acî, Muhammed Revvâs, el-Mevsûatü’l-Fıkhiyye el-Müyessera, Beyrut, 2010.

Karahisarî, Mustafa b. Şemsü’d-din, Ahterî Kebir, Daru İhya-i't-Türasi'l-Arabi, t.y.

Karaman, Hayrettin, Helaller ve Haramlar, İz Yayınları, İstanbul, 2000.

Karaman, Hayreddin, Anahatlarıyla İslam Hukuku, Ensar Neşriyat, İstanbul, 1986.

Karaman, Hayreddin, Mukayeseli İslam Hukuku, İz Yayıncılık, İstanbul, 2001.

Karâfî, Şehâbeddîn Ahmed b. İdrîs (ö.684/1285), ez-Zehîra, Dâru’l-Ğarbi’l-İslâmî,

Beyrût 1994.

Karâfî, Şehâbeddîn Ahmed b. İdrîs (ö.684/1285), Kitâbu’l-Furûk Envâru’l-Burûk fî

Envâ’i’l-Furûk, Dâru’s-Selâm, Kâhira 2007.

Kasânî, Ebû Bekr Alaeddin Ebû Bekr b. Mes'ud el-Hanefî, Bedaiü’s-sanai‘ fî tertibi’ş-

şerai‘, thk. Ali Muhammed Muavvez-Adil Ahmed Abdülmevcut, Dârü'l-

Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, 1997.

Kırbaş ,Sadık, Devlet Malları, Birlik Yayınları, Ankara, 1988.

Kiraz, Refik, “İdare Hukukunda Kamu Mallarından Yararlanma,” Dokuz Eylül

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Enstitüsü,

(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İzmir, 2011.

Kubeysî, Ahmed, Ahkamu’s-Serika fî Şerîati’l-İslamiyye ve’l-Kanun, Bağdad, 1971.

Kudûrî, Ebû’l-Huseyn Ahmed b. Muhammed el-Bağdâdî (ö.428/1037), el-Mevsû‘atu’l-

Fıkhiyyetu’l-Mukârane: et-Tecrîd, Dâru’s-Selâm, Kâhira 2004, I-XII.

Kulaç, İbrahim- Ağırgil, Yücel, Mehmet Yakın, “Sofralarımızdaki Tatlı Dert, Genetiği

Değiştirilmiş Organizmalar ve Halk Sağlığına Etkileri,” Türk Biyokimya Dergisi,

2006, Sayı 31, s.151-155.

Mahmesânî, Subhî, en-Nazariyyetu’l-‘Âmme li’l-Mûcebât ve’l-‘Ukûd fi’ş-Şerî‘ati’l-

İslâmiyye, Dâru’l-‘İlm li’l-Melâyîn, Beyrût 1983.

Mâlik, Ebû Abdullah Mâlik b. Enes (179/795), el-Muvatta’, Thesaurus Islamicus

Foundation (Cem’iyyetü’l-Meknezi’l-İslâmî), Vaduz, 2000.

Mâlik, Ebû Abdullah Mâlik b. Enes (ö.179/795), el-Muvatta’, Dâru’l-Ma‘rife, Beyrût

1999.

Matüridî, Ebû Mansur Muhammed b. Muhammed b. Muhammed Te’vilâtü’l-Kur’ân,

Çev. Bekir Topaloğlu, İstanbul, 2005.

Medkûr, M. Sellâm. Nazariyyetu’l-ibâha inde’l-usuliyyin ve’l-fukâhâ, Dâru’n-nehdati’l-

arabiyye, Kahire, 1984.

Merginanî, Ebû Hasan Burhaneddin Ali b. Ebî Bekr (593/1197), el-Hidâye Şerhu

Bidâyeti’l-mübtedi, thk. Muhammed Muhammed Tamir-Hafız Aşur Hafız,

Dârü’s-Selam, Kahire, 2000.

Mevsılî, Abdullah b. Mahmud b. Mevdud (683/1284), el-İhtiyar li-ta‘lili’lmuhtâr, çev.

Mehmet Keskin, Hikmet Neşriyat, İstanbul, 2005.

Mevsılî, Abdullah b. Mahmud b. Mevdud, el-İhtiyâr li Ta’lili’l-Muhtâr, İstanbul, 1984

Meydânî, Abdulğanî el-Ğuneymî ed-Dımeşkî (ö.1298/1881), el-Lubâb Şerhu Edebi’l-

Kitâb, Mektebetu’l-‘İlmi’l-Hadîs, Dımeşk 2002.

Page 111: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

102

Müslim, Ebû Hüseyin Müslim b. el-Haccac en-Nisaburî, Sahih-i Müslim, Thesaurus

Islamicus Foundation: Cem’iyyetü’l-Meknezi’l-İslâmî, Vaduz, 2000

Nesaî, Ebû Abdurrahman Ahmed b. Ali (303/915), Sünenü’n-Nesaî, Thesaurus

Islamicus Foundation (Cem’iyyetü’l-Meknezi’l-İslâmî), Vaduz, 2000.

Nesâ’î, Ebû ‘Abdirrahmân Ahmed b. Şu‘ayb (ö.303/915), Sunenu’n-Nesâ’î es-Suğrâ

(el-Kutubu’s-Sitte içinde), Dâru’s-Selâm, Riyâd 2000.

Nevevî, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ İbni Şeref İbni Mürî, Ravzatü’t-tâlibîn ve `umdetü’l-

müttekîn, Beyrut, 1970.

Oğuz, Orhan, İktisada Giriş, İstanbul, 1992.

Oğuzman, M. Kemal-Seliçi, Özer, Türk Eşya Hukuku, Filiz Yayınevi, İstanbul, 1998.

Onar, Sıddık Sami, İdare Hukukunun Umumi Esasları, İstanbul, 1966.

Öztrak, İlhan, Fikir ve Sanat Üzerindeki Haklar, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler

Fakültesi Yayınları, Ankara, 1971.

Öztürk, Nazif, Menşei ve Tarihi Gelişimi Açısından Vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğü

Yayınları, Ankara, 1983.

Öztürk, Nazif, Elmalılı Hamdi Yazır Gözüyle Vakıflar, TDV Yayınları, Ankara, 1995

Pekdemir, Şevket, İslam Hukukundasözleşmelerde Cezai Şart, Ensar Neşriyat, İstanbul,

2015.

Reisoğlu, Safa, Türk Eşya Hukuku, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

Yayınları, Ankara, 1980

Sa’dî, Ebû Ceyb, el-Kâmûsu’l-Fıkhî Luğaten ve Istılâhen, Dimeşk: Dâru’l-Fikr, 1977.

Sağirci, Esad Muhammed Said, Delilleriyle Hanefi Fıkhı, Polen Yayınları, İstanbul,

2010.

Sahnûn, ‘Abdusselâm b. Sa‘îd et-Tenûhî (ö.240/854), el-Mudevvenetu’l-Kubrâ, el-

Mektebetu’l-‘Asrıyye, Beyrût 2003, I-VI.

Serahsî, Ebû Bekr Şemsüleimme Muhammed b. Ahmed (483/1090), elMebsut, Çağrı

yayınları, İstanbul, 1983.

Senhûrî, Abdurrezzâk Ahmed, Nazariyyetu’l-‘Akd, Menşûrâtu’l-Halebiyyi’l-

Hukûkiyye, Beyrût 1998, I-II.

Semiz, Özgür, Batıda ve Türkiye’de Fikri Hakların Gelişim Süreci ve Günümüzdeki

Durumu, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi,

Ankara, 2004.

Senhûrî, ‘Abdurrezzâk Ahmed, Mesâdıru’l-Hakk fi’l-Fıkhi’l-İslâmî, Menşûrâtu’l-

Halebiyyi’l-Hukûkiyye, Beyrût 1998, I-II.

Seyyid Bey, “Mülk, Mal ve Bey‘in Mahiyeti”, DFHKM, yıl: 1, S: 2.

Subkî, Tâcuddîn ‘Abdulvehhâb b. ‘Alî (ö.771/1370), el-Eşbâh ve’n-Nezâ’ir, Dâru’l-

Kutubi’l-‘İlmiyye, Beyrût 2001, I-II.

Suyutî, Ebû Fadl Celaleddin Abdurrahman b. Ebî Bekr (911/1505), el-Eşbah ve’n-

nezâir fî kavaid ve furu‘ fıkhi’ş-Şâfiiyye, Beyrut, 1983.

Şaban, Zekiyyüddin, İslam Hukuk İlminin Esasları (Usulü’l-fıkh), çev. İbrahim Kafi

Dönmez, 1. basım, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1990.

Şâfiî, Ebû Abdullah Muhammed b. İdris (204/820), Kitâbü’l-ümm (Mevsuatü’limam eş-

Şâfii), thk. Ali Muhammed-Adil Ahmed, Dâru İhyai’t-türasi’l-arabî, Beyrut,

2001.

Şâtıbî, Ebû İshak İbrahim b. Musa el-Lahmî (790/1388), el-Muvafakat fi Usuli’ş-şerîa,

şrh. Abdullah Derrazî, el-Mektebetü’t-ticariyyetü’l-kübra, yy., ty.

Şen, Yusuf, “İslam Hukuku ve Modern Hukuk Bağlamında Tazmin Sorumluluğunun

Değerlendirilmesi,” Ekev Akademi Dergisi, Yıl, 2016, S. 68.

Page 112: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

103

Şener, Mehmet, “Gasp ve İtlafdan Doğan Mâlî Mesuliyet,” Ankara Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara 1983.

Şener, Abdülkadir, İslam Hukukunda Hibe (Doçentlik Tezi), Ankara Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi, Ankara, 1984.

Şevkânî, Ebû Abdullah Muhammed b. Ali el-Havlanî (1250/1834), Neylü’l-evtâr şerhi

münteka’l-ahbâr, Mustafa el-Babî el-Halebî, Kahire, 1971.

Şeybânî, Muhammed b. el-Hasen (ö.189/805), el-Asl, Dâru İbn Hazm, Beyrût 2012, I-

XII.

Şeybânî, Muhammed b. el-Hasen (ö.189/805), el-Câmi‘u’s-Sağîr, Âlemu’l-Kutub,

Beyrût 1986.

Şirazî, Ebû İshak Cemaleddin İbrâhim b. Ali (476/1083), el-Mühezzeb fî Fıkhi’l-imam

eş-Şâfiî, thk. Muhammed Zuhaylî, Dârü’l-Kalem, Dımaşk, 1996.

Şirbinî, Şemseddin el-Hatîb Muhammed b. Ahmed el-Kahirî (977/1570), Mugni’l-

muhtac ila ma‘rifeti meani elfazi’l-Minhac, Mustafa el-Babî el-Halebî,

Kahire,1958.

Tekelioğlu, N. "Mecelle‘de ve Türk Borçlar Kanunu'nda Satış Sözleşmesinin Kurulması

ve Unsurları". Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 25 (2017): 485-

521http://dergipark.gov.tr/suhfd/issue/33139/338210.

Tekinalp, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, Beta Yayınevi, İstanbul, 2002.

Tekinay, Selahattin Sulhi, Eşya Hukuku, İstanbul, 1978.

Teysir Muhammed Bermu, Nazariyyetü’l-menfa’a fi’l-fıkhi’l-İslamî, Dârü’n-Nevâdir,

Dımeşk, 2008.

Tirmizî, Ebû İsa Muhammed b. İsa Sülemî (279/892), Sünenü’t-Tirmizî, Thesaurus

Islamicus Foundation (Cem’iyyetü’l-Meknezi’l-İslâmî), Vaduz, 2000.

Tirmizî, Ebû ‘Îsâ Muhammed b. ‘Îsâ es-Sulemî (ö.279/892), el-Câmi‘u’l-Kebîr (el-

Kutubu’s-Sitte içinde), Dâru’s-Selâm, Riyâd 2000.

Tuncî, Abdüsselâm, Müessesetü’l-Mesûliyye fi’ş-Şerîati’l-İslâmiyye, Menşûrâtü

Cemiyyeti’d-Daveti’l-İslâmi’l-Alemiyye, Trablus 1994.

Tunçomağ, Kenan, Borçlar Hukuku, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları,

İstanbul 1972, I-II.

Udeh, Abdülkadir, Mukayeseli İslam Hukuku Ve Beşeri Hukuk, çev. Ali Şafak, Gümüş

Matbaacılık, Ankara, 1977.

Ünal, Mehmet, “Manevi Tazminat ve Bu Tazminat Çeşidinde Kusurun Rolü,” Ankara

Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 1978, S. 35, s. 397-437.

Elmalılı, Muhammed Hamdi Yazır (1361/1942), Alfabetik İslam hukuku ve Fıkıh

Istılahları Kamusu, hzr. Sıtkı Gülle, Eser Neşriyat, İstanbul, 1997.

Yaka, Zeki, “İslam Hukukunda Zilyetliğin Hukuki Fonksiyonu”, Bülent Ecevit

Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.1, S. 1, 2014.

Yaran, Rahmi, İslam Hukukuna Göre Hukuki İşlemler ve Hükümleri, Türkiye Diyanet

Vakfı Yayınları, Ankara, 2011.

Yaşar, Ahmet, “İslam Borçlar Hukukuna Göre Satım Akdinde Ayıp Muhayyerliği ve

Hukuki Sonuçları”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

(Yayınlanmamış Doktora Tezi), İzmir 1994.

Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul, 1982.

Yazır, Muhâmmed Hamdi, Alfabetik İslam Hukuk ve Fıkıh Istılahları Kamusu, Damân

md., Eser Neşriyat, İstanbul, 1997.

Yıldırım, Celal, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi, 1980,

Yılmaz, Ejder, “Hukuk Sözlüğü”, Yetkin Yayınları, Ankara, 2011.

Page 113: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

104

Zerkâ, Ahmed b. Muhammed, Şerhu’l-Kavâ‘idi’l-Fıkhiyye, Dâru’l-Kalem, Dımeşk

2001.

Zerkâ, Mustafa Ahmed, el-Medhalu’l-Fıkhiyyu’l-‘Âmm, Dâru’l-Kalem, Dımeşk 2004, I-

II.

Zerkâ, Mustafa Ahmed, el-Fıkhu’l-İslâmî fi Sevbihi’l-Cedîd, Dâru’l-Fikr, Dımeşk 1967,

I-II.

Zerka, Mustafa Ahmed, Çağdaş Yaklaşımla İslam Hukuku, çev. Servet Armağan, Timaş

Yayınları, İstanbul, 1993.

Zerkeşî, Ebû Abdullah Bedreddin Muhammed b. Bahadır (794/1392), elMensûr fi'l-

kavâid, thk. Teysir Faik Ahmed Mahmûd, Vizaretü’l-Evkaf Ve’ş-şuûn, Kuveyt,

1982.

Zerkeşî, Ebû Abdullah Bedreddin Muhammed b. Bahadır, el-Mansûr fi’l-Kavâid,

Vezâratü’lEvkaf ve’ş-Şuûn, 1982.

Zeydan, Abdülkerim, Fıkıh Usûlü, çev. Ruhi Özcan, Marmara Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul, 1993.

Zeydan, Abdülkerim, İslam Hukukuna Giriş, Çev. Ali Şafak, Kayıhan Yayınları,

İstanbul, 2015.

Zeylaî, Fahreddin Osman b. Ali (743/1342), Tebyinü’l-hakâik fî şerhi Kenzi’ddekâik, el-

Matbaatü'l-Kübra'l-Emiriyye, Bulak, 1313.

Zeylaî, Abd Allah ibn Yusuf, Nasbu’r-Râye, Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, 2010.

Zuhaylî, Vehbe, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletuh, Dâru’l-Fikr, Dımaşk 2005.

Zuhayli, Vehbe, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, red. Hamdi Arslan, Risale Yayınları,

İstanbul, 1991.

Page 114: İSLAM HUKUKUNDA HUKUKÎ DÜZENLEMELERE ETKİSİ ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS03200.pdfİKİNCİ BÖLÜM MALIN TANIMINA İLİŞKİN YAKLAŞIM FARKLILIKLARININ HUKUKİ DÜZENLEMELERE

105

ÖZGEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler

Adı Soyadı : Basri KARAGÖZ

Doğum Yeri ve Yılı : AFYONKARAHİSAR / 27.09.1977

Medeni Hali : Evli

Eğitim Durumu : Lisans Mezunu

Lisans Öğrenimi : Anadolu Üniversitesi, Kamu Yönetimi bölümü (2004)

Dokuz Eylül Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi (2013)

Yabancı Diller Düzeyi

İngilizce : Orta seviye

Arapça : Orta seviye

İş Deneyimi

1. (1997-2014) Diyanet İşleri Başkanlığı, Din Hizm. İmam Hatip

2. (2014- …) Milli Eğitim Bakanlığı, Eğitim Hizm. Öğretmen