12
EKEV ll 32 (Yaz 2007)-----., .... -- 25 TANRI Mehmet ÖNAL(*) Özet Sokrates'in sebep olan suçlamalar; devletin inanmamak, insan- bilinmeyen yeni inanmaya ve daima her sor- gulayan gençlerin Bu sebebi ise onun tan- ilham dair ile Olimpas'un çok antrapomor- jik yönelik Sokrates'in tek dair çok güçlü deliller onu anlatan literatürde, kendi hem hem de görülmektedir. Burada bir görünüyor gibi fakat, bu makale, görünenin aksine, Sokrates'in kadiri mutlak olan, yaratan ve düzenle- yen ve öbür dünyada yapacak olan bir tek 'ya tezini ortaya koy- maya Anahtar Kelime/er: Sokrates, daimonion, din , Socrates's Understanding of God Abstract Socrates was charged with not believe in the Greek gods, calling thepeople to believe in some unknown gods, and corrupting the morals of the young men through his constant questioning of everything. Actually, the real basis for this charge was his criticism on polytheist and anthropomorphic Olympian gods and his claim that he sametimes heard a divine voice (daimonion) asa kind of inspiration. Although in Socratic literature there are quite strong evidences for Socrates' monotheistic beliej, one can also read in the same literature both the concept of God and gods. It seems there is a contradiction, but this paper instead claims the theses that Socrates believed in One and Supreme God who created this world and will charge the people in hereafter. Key Words: Socrates, God, daimonion, religion *) Yrd. Doç. Dr., Adnan Menderes Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü. (e-posta: [email protected]) ·

SOKRATES'İN TANRI ANLAYlŞI Mehmet ÖNAL(*)isamveri.org/pdfdrg/D01777/2007_32/2007_32_ONALM.pdf · ni Sokrates, bugünkü din diline iyi cin ya da melek olarak çevirebileceğimiz

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

D01777c11s32y2007.pdf 26.02.2010 10:02:53 Page 16 (1, 2)

EKEV AKADEMİ DERCİSİ Yıl: ll Sayı: 32 (Yaz 2007)-----.,....-- 25

SOKRATES'İN TANRI ANLAYlŞI

Mehmet ÖNAL(*)

Özet

Sokrates'in idamına sebep olan suçlamalar; devletin tanrı/arına inanmamak, insan­ları bilinmeyen başka birtakım yeni tanrı/ara inanmaya çağırmak ve daima her şeyi sor­gulayan tarzıyla gençlerin ahlakını bozmaktı. Bu suçlamaların asıl sebebi ise onun tan­rı tarafından ilham aldığına dair açıklamaları ile Olimpas'un çok tanrılı, antrapomor­jik tanrı inancına yönelik eleştirileriydi. Sokrates'in tek Tanrıya inandığına dair çok güçlü deliller olmasına rağmen onu anlatan literatürde, kendi ağzından hem tanrı hem de tanrılar kavramlarının aktanldığı görülmektedir. Burada bir çelişki görünüyor gibi fakat, bu makale, görünenin aksine, Sokrates'in kadiri mutlak olan, yaratan ve düzenle­yen ve öbür dünyada yargılama yapacak olan bir tek Tanrı 'ya inandığı tezini ortaya koy­maya çalışmaktadır.

Anahtar Kelime/er: Sokrates, Tanrı, daimonion, din

, Socrates's U nderstanding of God

Abstract

Socrates was charged with not believe in the Greek gods, calling thepeople to believe in some unknown gods, and corrupting the morals of the young men through his constant questioning of everything. Actually, the real basis for this charge was his criticism on polytheist and anthropomorphic Olympian gods and his claim that he sametimes heard a divine voice ( daimonion) asa kind of inspiration. Although in Socratic literature there are quite strong evidences for Socrates' monotheistic beliej, one can also read in the same literature both the concept of God and gods. It seems there is a contradiction, but this paper instead claims the theses that Socrates believed in One and Supreme God who created this world and will charge the people in hereafter.

Key Words: Socrates, God, daimonion, religion

*) Yrd. Doç. Dr., Adnan Menderes Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü. (e-posta: [email protected]) ·

D01777c11s32y2007.pdf 26.02.2010 10:02:53 Page 17 (1, 1)

26 / Yrd. Doç. Dr. Mehmet ÖNAL ---------EKEVAKADEMİDERG5İ

Giriş

Sokrates'in yaşadığı dönemde İtalya civarında baskın olan, Sır Dinleril ve kehanet­te bulunma alışkanlığı Antik Yunan'a geçmiş ve daha önce nadiren duyulan eski elçile­rin kehanetlerine yönelme artmıştı. Artık, Atina'nın resmi devlet dininin insanlan çok fazla tatmin etmemesi, bu arayış ve yenilik ruhunun ortaya çıkması ve güçlenmesinde et­kili olmuştur. Felsefe tarihçisi Zeller, Sokrates'in yetiştiği kültür atmosferinden bahse­derken özetle şunları söylemiştir: Bu dönemde, peygamberlik ve ilhamla ilgili ilk bilgi­lerin öne çıkmaya başladığını ve bazı gezgin din adamların eski peygamberlere inanma, lokal inançlma bağlı olmadan ibadet etme, bağımsız hayır hizmetleri teşkil etme ve bağ­lılannı hem bu alemde hem de öbür alemde üstün bir yere kavuşturmayı vadeden dini propagandalar yapmaya koyulduklarını bildirmektedir. Orfık2 ve eski yerli dinler bu dö­nemde taraftar kazanmış ve bunun sonucu olarak, ruh göçü ve ölümsüzlük inancıyla in­sanlar artık hayata ve insan tabiatma değişik bir anlayışla bakmaya ve asketizm yoluyla dünyalık arzu ve hırslan terk etmeye yönelmişlerdi. Dolayısıyla, Sokrates'in içinde yer aldığı kuşak zengin bir dini fikir ve ilı:nl kavram mirası ile karşılaşmış ve mevcut mito­lojik Yunan dininin eski canlılığı yavaş yavaş kaybolmaya yüz tutmuştu. Özellikle oku­muş Yunanlıların çoğunluğunun gözünde artık efsanevi ve mitolojik unsurlardan oluşan Atina'nın resmi dini fazla bir anlam taşımıyordu. Hatta, bu insanların tannların varlığı­nı reddettikleri ve eski gelenekleri terkettiklende görülmeye başlamıştı3.

Aslında Antik Yunanlıların eski dini inançlarını araştıran arkeolajik çalışmalar şunu göstermiştir ki, onlar çok önceleri, ne sözcükle ne de sembolle temsil etmeye izin veren, eski bir hissiyata dayanan, saf, ulu, merhametli sıfatlanyla anılan bir Tanrı inancına sa­

hiptiler. Fakat Yunanistan'da bulunan Pelasglar denen çekirdek yerli güçler çeşitli böl­gelere göç ederek işgal ettikleri yerlerde ve içli dışlı olduklan Fenike ve İonya kentlerin­deki kültürlerle etkileşime girerek, hem onlarda hazır bulduklan tanrı sembollerini aldı­lar hem de kendi kahramanlannın özelliklerini, gittikleri yerlerde hazır bulduklan bu tannlara ekleyerek o bilinen çok tanncı din anlayışını oluşturdular4. Bütün bu bilgiler­den hareketle, Solcrates 'ten hemen önce başlayan mitolojik tanrı ve din anlayışına karşı gelişen yeni tutumun kolayca yaygınlık kazanmasını, Yunanlıların bu tür inançlara ve

1) Yunan-Roma dünyasına ait bir kült olup genellikle Trakya ve İtalya civarında yayılan kapalı cema­atler halinde yaşayan ve gizemli törenlerle dine kabul ritüelleri olan dinlerdir. Demeter, Dionysus, İsis ve Mitra inançları da bu diniere ait törenlerle ilişkilendirilmiştir. Eski Yunan'da ahiret inancı ve cennet cehennem tasvirleri çoğunlukla bu dinlerden alınmıştır. (Dictionary of Beliefs and Religions, ed. by Rosemary Goring, Larousse, 1994, s.355). Sır dinleri bazı inançları birbirinden ödünç almış ve böylece zamanla ortak özellikler taşımaya başlamışlardı. Bu inanç daha sonra, teslis, İnkamasyon ve kefaret gibi Hıristiyanlık kavramiarına yansımıştır (Mahmut Aydın, "Hıristiyanlık", Yaşayan Dünya Dinleri,.Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., Ankara 2007, s.77).

2) İtalya'da M.Ö. 6. yüzyılda Pisagorculuk ile birleşerek oluşan bir çeşit mistik, ahiret inancına bağlı ve ruh göçünü savunan, asketik yaşantıyı benimseyen, inanç sistemi ya da dindir. Bu inanç sistemi 6. yüzyılın ikinci yarısından sonra Antik Yunan' da da yayılmaya başlamıştır.

3) Zeller, E., The Socratic Schools, trans. by Oswald J. Reichel, Longmans, Green and Co., London, 1877, p.32, 36.

4) Bettany, G. T., Dünya Dinleri, çev. Ahmet Aydoğan, Say Yay., İstanbul 2005, s.446.

D01777c11s32y2007.pdf 26.02.2010 10:02:53 Page 17 (1, 2)

SOKRATES'İN TANRI ANLAYIŞI-----------,___ 27

tanrı anlayışiarına önceki kültür kökleri itibariyle tamamen yabancı olmayışiarı ile açık­layabiliriz.

Diğer yandan, Heredot'un bildirdiğine göre İonyalıların aslı Pelasglardan gelmektey­di. Pelasglar bilinen topraklarından hiç ayrılmamışlardı, ama onlarla aynı kökten geldik­leri zannedilen5 Helenler öyle değildi. Onlar çeşitli yerleri gezdikten ve sürgünler yaşa­dıktan sonra, Peloponez'e varıp Dorlar adını almışlardı6. Birbirine çok da uzak olmayan bu bölgeler arasında kültürel etkileşim eskiden beri zayıf da olsa hep var olagelmişti, an­cak Heredot'un dediği gibi, bahsi geçen göç süreci bölgedeki çeşitli kültürlerin kaynaş­masında ve özellikle inançların yayılmasında hızlı bir etki yaratmıştı. Fakat bu etki Sak­rates'in yaşadığı dönenide olumsuz sonuçlar da vermeye başlamış, din alanında ortaya çıkan yenilikler gezgin din adamları aracılığıyla yaygınlık kazanınca, bu durum, Atinalı muhafazakarlar tarafından tehlikeli bir gelişme olarak yorurnlanrnıştı. Bunun sonucu olarak, tepkiler artmış ve özellikle din konusundaki gelişmelere karşı ciddi bir mücade­le başlatılmıştı. Zamanla, aynen gezgin din adamları gibi, felsefe çevrelerinde de şehir şehir gezerek rölativist, septik ve nihilist fikirler aşılamaya çalışan Sofistler türemişti. Bunların, başta Atina'nın antropomorfik tanrı anlayışına dayalı politeist devlet dinine daha saygılı olmakla birlikte zamanla ona karşı tavır aldıkları ve eleştirilerini dini de kapsayacak kadar genişiettikleri gözlenmiştir. Hatta, başta ünlü filozof Protagoras olmak üzere, bazı Sofistler tanrıların varoluşu ve özellikleriyle ilgili bilgilerimizin mümkün olamayacağı görüşünü dillendirmeye başlamışlardı?.

Sofistlerin zamanla, politik bir güç kazanmalarına paralel olarak tannlara ilişkin ka­ba antropomorfik inanca göre resmedilen geleneksel tanrı inancının ve buna bağlı din öğretilerinin geçersiz olduğunu kuşkuculuk ekolü doğrultusunda daha sık sorgulamaya giriştikleri görüldü8. Xenophones (M.Ö. 570-486)9 daha 6. yüzyılda politeist ve antro­pomorfık tanrı anlayışı karşısına tinsel olan tek-tanncı (monoteist) inançla çıkmıştı. Onun görüşleri halk arasında pek etkili olmamakla birlikte Aristoteles gibi filozofların Tanrı fikirlerini etkilemişti. Xenophones'in, " ... Elleri olsaydı öküz/erin, atların ve aslan­ların yahut iş yapabilse/erdi elle insanlar gibi, atlar atlara, öküzler öküz/ere benzer Tan­rı tasvirleri çizer ve vücutlar yapar/ardı ... " şiiri meşhurdur lO. Muhtemelen Sokrates de Xenophones'in bu tanrı fikrinden etkilenmiş ve bu eleştiri geleneğine başka bir yöntem­le de olsa katılmıştı. Haliyle, Sofistler gibi o da adı geçen bu muhafazakar çevrenin eleş­tiri oklarını üzerine çekmişti. İşte Sokrates'in din ve tanrı anlayışı bu tarihsel ve kültürel zemine oturmaktadır.

5) Bu vurgu yazarın kendisine aittir.

6) Heredot, Tarih, çev. Müntekim Ökmen, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul 2006, s.30-31.

7) Versen yi, Lazslo, Sokratik Hümanizm, çev. Ahmet Cevizci, Sentez Yayıncılık, Ankara 2007, s.65.

8) Guthrie, W. K.C., ilkçağ Felsefesi, çev, Ahmet Cevizci, Gündoğan Yay., Ankara 1999, s.72.

9) M.Ö. 6. yüzyılda yaşayan Xenophones, Sokrates'in çağdaşı olan ve onun görüşlerini derleyen kül­tür tarihçi si yazar Xenophon'un (M.Ö. 426-354) isim benzerliğine rağmen aynı kişiler değildir. Za­man zaman bu iki isim birbirine karıştırılmaktadır. Bu çalışmada konu edilen Sokratesçi yazar Xe­nophon 'dur.

lO) Kranz, Walter, Antik Felsefe, çev. Suad Y. Baydur, Sosyal Yay., İstanbul 1984, s.50-52.

D01777c11s32y2007.pdf 26.02.2010 10:02:53 Page 18 (1, 1)

28 / Yrd. Doç. Dr. Mehmet ÖNAL ---------EKEVAKADEMİDERG~İ

Bahsi geçen muhafazakar çevre bu yeni din ve felsefe yorumlannın tümüne karşı yaygın bir mücadele yiirütüyordu. Bunun sonucu olarak Aristophanes ve diğer bazı sa­natçılar Sofist filozoflan eleştiren tiyatro eserleri yazmışlar ve Sokrates 'i de bu Sofistler arasına katarak ona karşı yoğun bir eleştiri süreci başlatmışlardı. Burada, yeni inançlar, felsefi görüşler ve geleneksel olana karşı çıkan pek çok yenilik fikri hedef olarak seçil­mişti. Sokrates'in bu üç sahanın üçünde de suçlanmışll olması manidardır. Sokrates'in son yıllarında, bu ilk tepkilerle oluşan muhafazakar eleştiri geleneği, onun Anytos Kliği dediği, bir grup tarafından yeniden canlandınlmış ve sonunda Sokrates'in idam edilme­sine sebep olan gelişmeler yaşanmıştı IZ. Sokrates'e olan düşmanlığın ve kinin, böylesi bir tarihsel arka planının olduğu dikkate alınmadığı için mahkemedeki jürinin, nasıl olup da Sokrates gibi büyük bir filozofun idamından yana karar verdiği şaşkınlıkla karşılan­maktadır. Halbuki, burada, resmi Atina dinvetann anlayışını temsil edenlerle, putperest­liğe karşı gelen, Sır Dinlerine sarılan veya Sokrates 'te olduğu gibi tek tann inancını be.­nimseyenler arasında açık ya da gizli olarak ciddi bir mücadele sürdürülmekteydi. Böy­lece, Yunanistan'da Sokrates'in yaşadığı çağda bu iki kesim arasında tartışma bütün hı­zıyla devam etmekteydi. İşte Sokrates 399 yılında bu tartışmanın kurbanı olarak idama mahkum edilmişti.

Tabi ki bu gelişmelerin doğal sosyolojik sonucu olarak, mevcut düzen bozulmuş ve bir nevi değerler alanında kaos ve belirsizlik hüküm sürmeye başlamıştı. İşte Sokrates böylesi bir sosyal ve kültürel ortamda doğmuş ve bu şartlarda oluşan ahlak problemleri­ne çözüm aramıştı. Bazı yazarlar, Sokrates'in hayatı ve ölümünün Antik Yunan döne­minde bir çeşit yaşam ve zihin felsefesine dayanan yeni bir dinin doğuşunu başıattığını iddia ediyorlardı. Bu din ile birlikte, Tann'ya güvenme, ölümün korkulacak bir şey ol­madığını gösterme ve kötülükten korunmanın mümkün olduğunu ispat etme amacı öne çıkmıştıl3. Şimdi Sokrates'in bu ortamda şekillenen dinvetann inancına daha yakından bakalım.

1- Sokrates'in Dini Misyonu

Sokrates 'in tann anlayışı bir dini tecrübeye dayandığı için diğer filozoflann salt ak­la dayalı inançlan ile karşılaştınldığında çok daha güçlü ve derindir. Çünkü Sokrates za­man zaman kendini duyuran ve onun yanlış işler yapmasına engel olan derı1n1 ve ruhiini bir ses ya da varlık olan daimanion (Öatjt6Vıov)'dan bahsediyordu. Bu daimanion de­nen varlık tann ve insanlar arası ilişkiyi sağlayan, değişik bir aracı varlık çeşididirl4. Ya­ni Sokrates, bugünkü din diline iyi cin ya da melek olarak çevirebileceğimiz bu varlık aracılığıyla daima kötü yola sapmaktan ve yanlışa düşünmekten korunduğunu söylemiş­tir.

ll) Bu suçlamalar için bkz. Xenophon 'un Sokrates'tenAnılar ve Sokrates'in Savunması; Platon'un Sak-rates'in Savunması'-nın giriş kısımları. ·

12) Platon, Sokrates'in Savunması, (çev. Cüneyt Çetinkaya, Bordo) Siyah Yay., İstanbul 2004, s.78-80.

13) Bettany, Dünya Din/eri, s.492.

14) Cevizci, Ahmet, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yay., İstanbul 2005, s.425.

D01777c11s32y2007.pdf 26.02.2010 10:02:53 Page 18 (1, 2)

SOKRATES'İN TANRI ANLAYIŞI"------------ 29

Sokrates'in ağzından anlatılanlara baktığımızda, onun kendini daha çok bir peygam­ber ya da en azından ilham gelen bir ermiş din önderi gibi gördüğünü anlanz. Sokrates açıkça ben peygamberim demiyor ama, kendisinin Tann 'nın Atinalılara göndermiş oldu­ğu bir hediye den başka bir şey olmadığını savunuyordu ki, burada onun durumunu o dö­nem için belli belirsiz kullanılan peygamber ve haberci kavramlanyla ilişkilendirmek is­tediği sezilebilir. Felsefe tarihi yazarlanndan bazılan, Sokrates'in misyonunun kaynağı olan daimanion denen cin aracılığıyla aldığı haberleri bir nevi iç yaşantı ya da vicdan gi­bi kavramlarla ilişkilendirirken, bazılan onun bir din kurucusu ya da peygamber gibi va­hiy/ilham aidığına, ama bunun mahiyetinin tam olarak bilinemediğine işaret etmiştirl5. Necip Taylan bu konuda din felsefesi açısından şu açıklamayı yapmaktadır: "0, ilahf bir sesin (daimonion) teşviki ve önderliği ile hareket ettiğini söylerdi. Oysa bu durum, poli­teist ve antropomorfik inanç kargaşalığı içinde bulunan çevresine tamamen ters düşü­yordu. Sokrates içindeki ilah/ sesin kendisine yol gösterdiğine inanıyordu. Sokrates de Ksenophones 'den beri gelişen bir din anlayışını devam ettiriyordu. Kısaca o da halk di­ninin akıl dışı inanç ve geleneklerine karşı idi. "16 Bu tannsal işareti akıllı ruhsal bir yol­daş olarak onu yönlendinci bir varlık gibi görenler de olmuştur. Bu yönlendirmeyi daha çok onun niyetlenmiş olduğu bir işi, yap ya da yapma şeklinde onayiayan ya da redde­den bir ikaz olarak görmüş olan Sokrates tannsal sese hayatı boyunca hiç itaatsizlik etme­miştirl7. Bütün bunlar, Sokrates'in Xsenophones'ten beri yavaş yavaş şekillenen, felsefi yönü ağır basan bir din ve Tann anlayışının devam ettiricisi olduğunu göstermektedir.

2- Sokratik Kaynaklarda Tann ve Tannlar ifadeleri

Sokrates'i anlatan en son otantik belge hükmündeki Platon'un Sokrates Savunmasın­da, Sokrates'in ağzından çıkan tanrı terimlerinin hemen hemen hepsinin tekilkipte kul­lanılması, onun bir peygamberde aranan tek tann inancına işaret ettiğini söyleyebiliriz. Adı geçen kaynağa göre, aslında Sokrates'in kendisini idamdan kurtarmak için değil de, muanzlannın Tann 'ya karşı bir günah işlememeleri ya da kendisini lanetierne yolunu se­çerek onun nimetine ihanet etmemeleri için savunduğunu söylemiştirl8. Şayet Sokra­tes'in savunmasında dile getirdiği dava ve inanç gücüne bakılırsa onun yeni bir inanç sistemi ve ona paralel bir ahlak anlayışı getirmiş olduğu söylenebilir. Fakat Sokrates bü­tün bu inanç sistemini, içinde yetiştiği antik Yunan kültürünün kahinlikle ilgili gelenek­lerinil9 reddetmeden, hatta onu kullanarak ifade etmeye çalıştığını hatırlatmak gerekir.

Sokrates'i konu edinen ya da onun öğretisini anlatan pek çok kaynakta tekil tanrı kavramı yanında tanrılar kavramının da kullanıldığını görüyoruz. Eğer o, tek Tanrı'ya inanıyorsa bu durum bir çelişki değil midir? Yoksa onun ağzından çıktığı söylenen tan­rılar kavramı Sokrates'in görüşlerini aktaran Platon, Xenophon veya Aristophanes gibi

15) Brickhouce, T. C. & Sirnith, D. C., "The Origin of Socrates' Mission", Journal of the History of Ide-as, Vol. 44, No. 4, 1983, s.662.

16) Taylan, Necip, İlim-Din İlişkileri, Sahaları, Sınırları, Çağn Yay., İstanbul 1979, s.l52. 17) Bettany, Dünya Din/eri, s.486. 18) Platon, Sokrates'in Savunması, s.l06-107. 19) Bettany, Dünya Din/eri, s. 453.

D01777c11s32y2007.pdf 26.02.2010 10:02:53 Page 19 (1, 1)

------

-1

:1 __ -ı

1

30 / Yrd. Doç. Dr. Mehmet ÖNAL ---------EKEVAKADEMİDERG$İ

antik filozof ve yazarların kendi tercihleri veya özensiz yazma -tekniklerinin bir sonucu mudur? Platon'un Savunma'sının bir yerinde, kendisine yönelik tanrıtanımazlık suçla­masının pek anlaşılamadığını, çünkü, kendisinin, tannların bir kısmına inanmamakla mı yoksa hiçbir tanrı tanımamakla mı suçlandığının net olmadığını söylemiştir? Burada, Sokrates'in, "Benim hiçbir tanrı ya inanmadığımı mı yoksa başka bir tannya inandığımı mı kastediyorsunuz? diye sormak istediğini anlıyoruz. Bu soru üzerine, onu suçlayanlar­dan biri olan Meletos, Sokrates'e "Senin tannlara hiç inanmadığını söylüyorum"20 di­yerek onu ateist ilan etmiştir. Buradan açıkça Sokrates 'in Tek bir tanrı ya inanmadığına değil mevcut tannlara inanmadığına dair bir suçlama olduğu açıktır. Çünkü Sokrates, Yunan tanrılannın varlığını sorgulamakta ve yüce bir varlık olarak bir olan Tanrı 'ya inanmaktaydı21.

Sokrates'in kendisi bizzat yazılı bir kaynak bırakmadığına göre, onun monoteist mi yoksa politeist mi olduğunu ancak Sokratesçi literatürde, bazen tanrı bazen tanrılar şek­linde kullanılan kavramların dikkatli bir şekilde tahlil edilmesi ile anlaşılabilir. Sokrates, Tanrı'yı tanımlamaya yönelik çok az açıklama yapmıştır. Fakat onun inandığı Tanrı, akıllı olan ve varlıklar için iyiliği isteyen yüce bir varlıktır. Tanrının kötülüğün sorumlu­su olamayacağı görüşü Platon'u da etkilemişti. Kötülük problemini işlerken Cafer Yaran Platon'dan şu aktanını yapmaktadır: "O (Tanrı), insanlarla ilgili olarak meydana gelen bazı şeylerden sorumludur; fakat onlarla ilgili çoğu şeyin sorumlusu o değildir .. .İyi şey­leri, ancak Tanrı 'ya atfetmeliyiz; fakat kötülük için, Tanrı değil, başka bazı sebepler bul­malıyız. "22 Burada Platon 'un da hocası Sokrates gibi açıkça olumsuz sıfatlarla anılan_ tanrı inancına ve politeist anlayışa karşı çıktığını görüyoruz. Sokrates 'e göre, bu Tan­n 'nın varlığının delilleri kozmolojiktir, yani tabiatta görülen düzendir. Ayrıca, Tanrı ken­di varlığını çeşitli biçimlerde verdiği işaretler ve mesajlar yoluyla da ortaya koyar. Onun inandığı Tanrı, kendisinden dilekte bulunduğu, kadiri mutlak olan, belli bir amaç dahi­linde varlıklan yaratan ve olaylan tanzim eden bir Tanrı' dır23.

' AnC*k, Sokrates'in ağzından bazen tanrılar ibaresi de çıkmaktadır. Bu da ister iste-

mez bir çelişki olarak görülmektedir. Bu noktada şu soruyu sorarak ne demek istediği­mizi netleştirebiliriz? Sokrates Tanrı kavramını ne zaman tekil anlamda, ne zaman çoğul anlamda kullanmıştır? Şayet bu kullanırnın tesadüf ya da özensizlik sonucu değil de bir amaç dahilinde bilinçli bir seçimin sonucu olduğu ispat edilebilirse, problemin çözülme­si biraz daha kolaylaşacaktır. Zaten, mantıklı düşünmeyi ve tutarlılığı bu kadar ustaca beceren bir filozofun Tanrı gibi önemli bir kavramı, tesadüfe bağlı olarak, keyfi bir şe­kilde, bazen öyle bazen böyle kullandığım, net bir Tanrı inancına sahip olmadığını iddia etmek imkansız görünmektedir.

20) Platon, Sokrates'in Savunması, s. 97, 98.

21) Bostick William F., "Jesus and Socrates", The Biblical, World, Vol. 47, No. 4, April, 1916, s.250.

22) Platon, Platon's Republic, trans. by G.M.A., Grube, Hackett Publishing Company, Indiana 1974, p.50. Kötülük probleminin tarihsel arka planı için bkz. Cafer Yaran, Kötülük ve Thodise, Vadi Yay., Ankanı 1997, s.7-22.

23) Bettany, Dünya Dinleri, s.487.

D01777c11s32y2007.pdf 26.02.2010 10:02:53 Page 19 (1, 2)

SOKRATES'İN TANRI ANLAYIŞI------------ 31

Solcratesçi antik yazarların eserlerine bir bütün olarak bakıldığında görünen o ki, Solcrates 'in geleneksel halk dini veya Atina site devletinin resmi tanrı anlayışından bah­sederken genellikle çoğul kipte tanrılar kavramını, kendi inancını konu ettiği konuşma­lannda ise tekil kipte Tanrı kavramını tercih emektedir. Mesela, Solcrates, ölüm karan henüz açıklanmadan önce, yapıp ettiklerinin ona Tanrı'nın verdiği bir görev olduğunu24 savunurken yine tekilkipte Tanrı ifadesini tercih etmiştir. Xenophon'un Savunma'sında da benzer bir durumla karşılaşıyoruz. Burada Solcrates, tanrıtanımazlıkla suçlanmasına bir anlam verernediğini ve Tanrı 'nın gelecekte olan şeyleri bileceğini ve Tanrı 'ya hep gü­vendiğini25 söylerken yine tekil olarak Tanrı kavramından bahsetmektedir. Kısaca, Sak­rates kendi Tanrı inancından bahsediyorsa Tanrı terimini kullanmış, aksi durumda tanrı­lar demeyi tercih etmiştir. Şimdi, bu örnekleri çoğaltalım.

Solcrates, Platon'un Phaidon diyalogunun başında, idam edileceği gün öğrencileriy­le konuşurken intİlıann günah olduğunu açıklamak için: "İşi bu bakımdan dikkate alır­sak, Tanrı bugün bana emrettiği gibi emretmedikçe insanların kendini öldürmeye hakkı olmadığını söylemek saçma değildir. "26 diyerek kendi inancını ortaya koymak için yine tekil olarak Tanrı kavramını kullanmıştır. Platon bir başka diyalogu olan Şölen'de Sak­rates'in kendisine gelen daimaniondan bahsederken de hep tekil olarak Tanrı27 kavramı­nı tercih etmiştir. Yine Platon'un Sokratik diyaloglanndan olan Kriton'da, Solcrates ölü­me gitmekten korkmamasını ahiret inancına dayandırdıktan sonra, son söz olarak tek tanrı inancını ifade eden şu cümleyle konuşmasını bitirmiştir: "Öyle ise, Kriton, bırak da gene benim dediğim olsun; Tanrı'nın buyurduğu yol da o yoldur"28. Bu örneklerde görüldüğü gibi, Platon 'un Solcratik kabul edilen pek çok diyalogunda benzer şekilde Solcrates'in ağzından hep tekil kipte Tanrı ibaresi aktarılmaktadır. Buradan hareketle Copieston gibi bazı felsefe tarihi yazarları, Solcrates'in başlangıçta net olmasa bile haya­tının sonuna doğru gitgide netleşen bir tek Tanrı inancına sahip olduğunu ileri sürmüş­lerdir29 ki, bu durum, Solcrates'in hayatının son anlarını resmeden Platon ve Xenop­hon'un ayrı ayrı kaleme aldığı Savunma'larda açıkça ortaya konmuştur.

Solcrates'i bize tanıtan ikinci otorite Xenophon'un eserlerinde de Solcrates'in kendi inanç sisteminden bahsederken, genellikle tekil kipte Tanrı terimini kullanmış olduğunu görüyoruz. Mesela Savunma'da Xenophon: "Tanrı'ya benim şimdi ölmem daha doğru görünüyorsa bu sana garip mi geliyor Hermogenes?" diyerek görüşünü sitemle aktar­dıktan sonra, "Belki Tanrı benim iyiliğimi istiyordur da yaşamama yalnız zamanında de­ğil, en kolay yoldan son vermeyi düşünüyordur" diyerek tekil olarak Tanrı kavramını kullanmıştır. Aynı eserde: "Acaba yapmam gereken şeyleri bana bir Tanrı sesinin bildir­diğini söylemem yeni tanrılar uydurmak mıdır?", "Tanrı gelecek şeyleri bilir ve diledik-

24) Platon, Sokrates'in Savunması, s.ll2.

25) Xenophon, Şölen ve Sokrates'in Savunması, çev. Yaman Örs, Remzi Kitapevi, İstanbul 1962, s.76.

26) Platon, Phaidon, çev. Suut Kemal Yetkin, Harndi R. Atademir, M.E.B. Yay., İstanbul 1989, s. ll. 27) Platon, Şölen, çev. Cüneyt Çetinkaya, Bordo-Siyah Yay., İstanbul 2004, s.123.

28) Platon, Kriton, çev. Zafer Taşlıklıoğlu, M.E.B., İstanbul 1989, s.32.

29) Copleston, Frederic, Copieston'un Felsefe Tarihi, çev. Aziz Yardımlı, idea Yay., İstanbul 1986, s.263.

D01777c11s32y2007.pdf 26.02.2010 10:02:53 Page 20 (1, 1)

32 / Yrd. Doç. Dr. Mehmet ÖNAL ---------EKEVAKADEMİDERGSİ

lerine bunları açar.", "Tanrı 'ya olan bu güvenünde yanılmadığımzn delili şudur: Onun uyarmalçnnı birçok dostuma bildirdim ve hiçbir zaman yalancı çıkmadım! "3° söylemiş­tir. Bu ifadeler dikkate alındığında, Xenopon'un da Platon'a paralel bilgiler aktardığını söyleyebiliriz. Bu iki kaynağın hemfıkir olmasından hareketle Sokrates'in net bir tek tanrı inancına sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Bütün bunlara rağmen, Xenophon'un her zaman, Platon gibi dikkatli davranmaya­rak, zaman zaman Sokrates'in Tanrı inancından bahsederken çoğul kipte tanrılar kavra­mını kullandığı da görülmektedir. Sokrates'in kendisine gelen tannsal sesten bahseden sözlerini naklederken, Platon'un tanrı tabirini kullandığı bazı yerlerde, Xenophon, Şölen ve Sokrates 'in Savunması adlı eserlerinde, bazen Tanrı, bazen de tanrılar diye çoğul ki­pi seçtiği görülme,ktedir. Bu yüzden derin bir felsefe bilgisine ve kavramsal donamma sahip olmayan Xenophon'un anılannı yazarken zaman zaman çelişkili ya da özensiz davrandığını söyleyen yazarlar haklı gibi gözüküyor. Mesela kendini mahkeme karşısm­da niçin özenle savunmadığını açıklayan Sokrates Xenophon'un Savunma'sında: " ... tan­rılar, mahkum edilmemi önleyecek delilleri aramayı düşündüğüm sırada nutkumu önle­diler"31 diyerek tanrılar kavramını çoğul kipte kullanırken, hem kendi eserinin 74. ve 75. sayfalanndaki kendi yazdıklanyla hem de aynı olayların anlatıldığı Platon 'un Savun­ma'sıyla çelişkiye düşmüştür. Ayrıca Xenophon'un, tanrıdan gelen bir işaretin Sakra­tes'in hazırlamış olduğum savunmayı engellediğini aktarmasına rağmen, Platon'un Sa­vunma'sında, Sokrates'in yaptığı savunmasına Tanrı tarafından engel olunmadığı için bunu dolaylı olarak Tanrı'nın kendisini onaylandığı32 şeklinde yorumlarlığını bildirme­si iki metin arasındaki farklılığı ortaya koymaktadır. Buradan hareketle, Sokrates'i hak­kıyla değerlendiremediğini söyleyen görüşlere hak vermek gerekmektedir. İşte bu yüz­den olsa gerek, onun eserleri 19. yüzyıldan bu yana ciddi tenkitlere uğramış ve özellik­le Sokrates konusunda yazdıklan ikinci dereceden değere haiz görülmüştür33.

Platon'un Sokrates konusunda daha doğru bilgiler aktardığı v~ özenli davrandığının delili ise onun diyaloglan arasındaki tutarlılıktır. Fakat aynı tutarlılık Xenophon'da bu kadar güçlü değildir. Mesela, Platon'un Savunma'sında, Sokrates'in Tanrı'nın gelecekte olan şeyleri bileceğini ve Tanrı'ya hep güvendiği34 söylediğini bildirdiği halde Xenop­hon, bu durumlan ifade etmek için de bazen Tanrı, bazen de tanrılar kavramını kullan­mıştır35. Bu da -eğer daha sonraki aktancilann hatası değilse- Xenophon'un zaman za­man özensiz davrandığına dair felsefe tarihçilerinin iddialannın doğru olduğunu göster­mektedir.

Peki, Platon ve özellikle de Xenophon'un Sokrates'e ilişkin yazılarında, Sokrates'in ağzından ifade edilen bu çoğul tanrılar kavramlan ne anlama geliyor? Burada, iddia

30) Xenophon, Şölen ve Sokrates'in Savunması, s.74-75. 31) Xenophon, Şölen ve Sokrates 'in Savunması, s.75. 32) Platon, Sokrates 'in Savunması, s.l26. 33) Dubs, H. Homer, "The Socratic Problem", Philosophical Review, Number 4, Vol. 37, July, 1927,

5.289-290. 34) Platon, Sokrates'in Savunması, s.76. 35) Xenophon, Şölen ve Sokrates'in Savunması, s.76-77.

D01777c11s32y2007.pdf 26.02.2010 10:02:53 Page 20 (1, 2)

SOKRATES'İN TANRI ANLAYIŞI------------ 33

edildiği gibi, hata sadece Xenophon 'da olsaydı Platon 'un eserlerinde Solcrates 'in ağzın­dan aktarılan tanrılar kavramına rastlayamayacaktık. Ama iş hiç de öyle değil. Yani hem Platon hem de Xenophon'un eserlerinde Solcrates'in ağzından tanrı ve tanrılar kavramı aktarılmaktadır. Bu kaynakları dikkatli bir şekilde okuduğumuzda bu sorunun cevabını bulabiliriz. Kendisi tek Tanrı inancına sahip olan Solcrates'in Tanrı kavramı yerine tan­rılar kavramını kullanmasının birden fazla sebebinin olduğunu görüyoruz. Şimdi bu se­beplere yakından bakmaya çalışalım.

Bu tercihin birinci sebebi, yukarıda geçtiği gibi, Solcrates'in ele aldığı konuda Yunan politeist din anlayışını işlemesi ile ilgilidir. Gerçekten diyaloglarda görünen tanrılar kavramının birkaç istisna hariç Solcrates'in kendi Tanrı inancına değil muhataplarına ya da o zamanki Yunan kültüründeki dini inanışiara ait olduğunu görüyoruz. Bu konu ile il­gili olarak Copleston, "Sokrates genel olarak tanrılardan çoğul kipte söz etmiş ve bu­nunla geleneksel Yunan tanrılarını kastetmiş görünmektedir; ama daha açık bir tek Tan­rı düşüncesine bir eğilim ayrımsamak olanak/ıdır" demektedir36. Belki de Cemil Se­na'nın Voltaire'den aktardığı gibi, Sokrates, bir tanrıdan başka tanrı yoktur dediği için tanrıtanımaz olarak suçlanmıştır37.

Platon'un Savunma'sında, Solcrates, düşmanlarının kendisini, tanrıları inkar etmek, devletin tanıdığı tanrıları tanımamak ve yeni türden daimanionaları tanımakla suçlama­larını dile getirirken hep çoğul kipte tanrılardan bahsetmektedir. Ayrıca aynı eserde, "Sokrates gençleri yoldan saptırıp (yozlaştırıp mahvederek) devletin tanıdığı tanrıları tanımayıp bunların yerine yeni türden daimanionaları tanımakla yasalara (hukuka) kar­şı davranıyor. Anlayacağınız bana getirilen suçlama işte bu ve bu suçlamayı şimdi nok­tası noktasına ele alıp gözden geçireceğim"38 derken bahsettiği tanrılar kavramı kendi­sine değil, muarızlarının tanrı anlayışları ile ilgilidir. Yine aynı eserin pek çok yerinde, Solcrates kendisini haksız yere suçlayanlara karşı, işin bu yanını tanrıZara bırakalım, de­mekte ve Delfi'deki tanriyı tanık göstermek istiyorum türünden açıklamalar yapmakta­dır ki burada kastettiği tanrı inancının da o günkü Yunan tanrı anlayışı olduğu açıktır39.

Platon, Homeros başta olmak üzere, o dönem şairlerinin inançlarından bahsederken de hep tanrılar kavramını kullanmaktadır. Platon'un Solcratesçi fikirlerin tel!lsil edildiği Devlet adlı diyalogunun 3., 6., 8. ve 9. kitapları bu konuda yukarda belirtilen kanaate uy­gun düşmektedir. Mesela, Devlet'in 3. kitabının 389- 412 paragrafıarı arasında geçen cümlelerde tanrı kelimeleri ya çoğul olarak ya da tekil olarak tanrılardan biri şeklinde kullanılmıştır40 ki, biz bunları da tanrılar olarak okuyabiliriz. Bu kavramlar, Devlet'in, 6., 8. ve 9. kitaplarında da aynı şekilde kullanılmıştır. Devlet'in 9. kitabının 571. parag­rafında Platon, Solcrates'in kendi ahlak ilkesini ve devlette uygulanacak hukuk kuralını

36) Copleston, Copieston'un Felsefe Tarihi, s.263.

37) Sena, Cemi!, Filozoflar Ansiklopedisi, Remzi Kitabevi, İstanbul 1976, C. II, s. 263.

38) Platon, Sokrates'in Savunması, s.90-9l.

39) A.g.e., s.80, 84.

40) Platon, Platon s Republic, s.59-80.

D01777c11s32y2007.pdf 26.02.2010 10:02:53 Page 21 (1, 1)

34 / Yrd. Doç. Dr. Mehmet ÖNAL ---------EKEVAKADEMİDERGSİ

ifade eden görüşlerini açıklarken yine tekil tanrı kavrarnından bahsetmektedi.J:41. Bunlar­dan başka, hem Xenophon'un hem de Platon'un Sokrates'i konu alan Şölen adlı diyalog­lannda, Yunan tanrı anlayışından ve genel halk dininden bahsedilirken yine çoğul kipte tanrılar kavraırunın kullanıldığını görüyoruz. Xenophon'un Şölen'inde Hermogenes'in ağzından "Helenler de Barbarlar da inanırlar ki tanrılar, olanı da, olacağı da bilirler." ve "Demek ki tanrılar ahldk güzelliğinden hoşlanıyorlar"42 ifadelerini aktarmaktadır. Platon'un Şölen'inde de, o zamanki Yunan inancındaki Eros tanrısını ve ona atfedilen sı­fatları, özellikle sevgi kavraıru ile ilişkili olarak tartışırken yine çoğul kipte tannlardan bahsedilmektedir43.

Sokrates' in ağzından aktanlan tanrılar kavramının bir diğer kullanılma sebebinin de, o dönemde kullanılan dil ile ilişkili olduğu söylenebilir. Özellikle Xenophon'un ve za­man zaman da Platon'un, Sokrates'ten bahseden yazılannda bazen Tanrı kavramını kul­lanmalan beklenirken, çoğul kipte tanrılar demeleri o dönemki din kültürünün taşıyıcı­sı olan din dili ile ilişkilendirilebilir. Nitekim, Xenophon'un Şölen adlı diyalogunda ge­çen, tanrıların ruhu, tanrılar katında, tanrıların başı için, tanrılar hakkı için ve Zeus hakkı için44 şeklinde kullanılan ifadeler bu duruma örnek olarak verilebilir. Platon' da da benzer kullanımların olduğunu söyleyebiliriz. Demek ki, Sokratesçi yazarların eserlerin­deki bazı pasajlarda geçen tanrılar kavramının Sokrates 'in tanrı inancını göstermekten ziyade, o zamanki din dilini yansıttığı söylenebilir. Burada, ~ine, Platon'un, Xenophon'a göre olayları anlatırken çok daha özenli ve gerçeğe uygun davrandığını ve kavram seçi­minde çok titiz bir yol izlediğini tekrar hatırıatmakta yarar var. Fakat buna rağmen, za­man zaman Platon 'un da tanrı kelimesi yerine tanrılar dediği görülmektedir, ancak onun bu tutumu yetersizlik ya da özensiziikten çok din dilini kullanma biçimiyle ilişkilidir. Nitekim, Platon Mektuplar' ında, önemli birine mektup yazarken hep Tanrı diye başladı­ğını fakat daha az önemli birine yazarken ise tanrılar demeyi tercih ettiğini45 söylemiş­tir ki, bu da halkın tanrı yerine tanrılar kavramını anladığını göstermektedir. Buradan hareketle, Platon'un baş konuşmacısı olan Sokrates'iiı ağzından çıkan Tanrı yerine tan­rılar kavramını kullandığı bazı istisnai bölümler onun kendi tutumuyla ilişkili olmalı.

Sokrates'in tanrılar kavrarrum kullanmasının bir diğer sebebi ise, o zaman için tan­rılar kavramının, ulu ruhlar ve görünmeyen varlıklar için de kullanılıyor olmasıdır. Pek çok yerde, Sokrates'in kullandığı çoğul anlarnda tanrılar, kadiri mutlak olan Tanrı için değil, tanrısal özellik kazanmış ruhlar ve kahramanlar anlaırunda da kullanılmaktaydı. Yani çoğul kipte tanrılar olarak geçen kavramın işaret ettiği varlıklar, her ne kadar poli­teist bir tanrı anlayışı olarak tanrılar şeklinde düşünüise de, bunlar yaratan değil yaratıl­mış olan varlıklardır. Nitekim, Sokratik literatürde bazen aynı cümle içinde hem tanrı hem de tanrılar kavramının geçtiğini görüyoruz ki, bu ilk bakışta ciddi bir çelişki olarak 41) A.g.e., s.220. 42) A.g.e., s.44-45. 43) Platon, Şölen, s.89-IOO.

44) Xenophon, Şölen ve Sokrates'in Savunması, s.SS-69.

45) Platon, Mektuplar, çev. İrfan Şahinbaş, M.E.B. Yay., 1997, s.90.

D01777c11s32y2007.pdf 26.02.2010 10:02:53 Page 21 (1, 2)

SOKRATES'İN TANRI ANLAYlŞ!------------ 35

algılanmaktadır. Mesela, " ... Ben tanrıların varlığına, ey Atinalılar, bütün beni suçlayan­ların inandığından daha yüksek bir anlamda inanırım; bundan dolayıdır ki sizin için ve benim için hayır/ısı ne ise ona karar vermek üzere davamı size ve Tanrıya bırakıyo­rum. "46 diyen Sokrates 'in bu ifadesini nasıl anlamalıyız? Bu cümleleri tahlil ettiğimiz­de Sokrates'in kahramanlar, yüce yaratılışlı ölümsüz ruhlar için tanrılar, kadiri mutlak olan, yaratan, düzen veren ve dünyaya hükmeden varlık için Tanrı dediğini anlarız. Xe­nophon'un Savunmasında, Sokrates idam karanndan sonraki konuşmasından bahisle "Derler ki Lykurgos tapınağına girdiği zaman Tanrı şöyle demiş: Bilmem sana tanrı mı insan mı diyeyim?"47 ifaoesi aktanlmıştır. Tanrı'nın ya da tannların başka birini Tanrı olarak kabul etmesi anlamına gelen bu ifade nasıl anlaşılmalı? Bunun cevabı şudur: Türkçe'de zaman zaman kullanılan, ulu, yüce, evliyaullah, ermiş ya da kurtancı dendiği gibi, o zamanki Antik Yunan'da da bazı kahramanlara ve yüce ruhlu kimselere tanrı (ölümsüz) dendiği söylenebilir.

Yine, Xenophon Şölen adlı diyalogda Sokrates'in ağzından şu ifadeleri aktanr: "Orestes'le Pylades, Theseus'la Peiritoos, daha başka öteki yarı tanrılar, bir yatakta yattıkları için değil, aksine birbirlerini beğenmeleri yüzünden birlikte en büyük ve en gü­zel işleri başardıkları için o kadar övülmüşlerdir."48 Demek ki, Sokrates'in yaşadığı çağda, tanrılar dendiğinde çoğu kez, ruhlan, kahramanlar ve mezarlan etrafında kültler oluşmuş olan özel kimseler ve alt grup yan tanrı olarak bilinen kurtarıcılar anlaşılmak­taydı49.

Bu örneklerde olduğu gibi, çoğul kipteki kullanırnlara bakarak, Sokrates'in Tanrı'ya değil tannlara inandığını söylememiz doğru olmaz. Zira, onun ağzından, tek Tanrı'dan başka bir grup yan tanrılardan bahseden tanrılar kavramı çıkmış olsa da bunların bazı toplumsal önderler, kurtancılar, yüce ruhlu kimseler olarak yorumlanması, o dönemki Yunan kültürüne ve din diline daha uygun düşmektedir. Bunun en güzel delili Sakra­tes 'in Phaidon adlı diyalogda ahiret hayatı ile ilgili olarak söylediği şu sözlerdir: " ... Öbür dünyada, önce bilge ve iyi olan başka tanrıları, sonra, ölmüş olan buradaki in­sanlardan daha iyilerini bulacağıma inanmış olmasaydım, ölüme kızmamakla haksızlık etmiş olurdum "50 Zaten dinler tarihi kaynaklarında bu duruma işaret edilmektedir: Me­sela, bir kaynakta aynen şu ifadeler yeralmaktadır: "Homer'in anlattığı eski Yunan Tan­rıları, Aristo'nun da ifade ettiği gibi ölümsüz insanlardır. Ahliikf bakımdan, insanlardan pek üstün değillerdir. Sadece insanlardan kuvvetçe üstündür/er. Tanrılar dq insan gibi sevişirler, kızar/ar sevinir/er ... "51 Buradan hareketle, rahatlıkla şunu söyleyebiliriz. Sak­rates'in zaman zaman tannlar dediği işte bu türden ölümsüz sayılan insanlar veya kah­ramanlardır, yoksa onun bireysel olarak inandığı, yaratan, nzk veren ve yargılayan Tan-

46) Eflatun, Büyük Klasikler ( Eflatun 1), çev. Niyazi Berkez, Hürriyet Yay., İstanbul 1973, s.196. 47) Xenophon, Şölen ve Sokrates'in Savunması, s.77. 48) A.g.e., s.65.

49) Dictionary of Belie/s and Religions, ed. by Rosemary Goring, Larousse, 1994, s.l98. 50) P1aton, Phaidon, s.l2.

51) Sarıkçıoğlu, Ekrem, Başlangıcından Günümüze Dinler Tarihi, Otağ Yay., İstanbul 1983, s.70.

D01777c11s32y2007.pdf 26.02.2010 10:02:53 Page 22 (1, 1)

36 / Yrd. Doç. Dr. Mehmet ÖNAL -----EKEV AKADEMI DERCİSİ

rı'sı değil. Demek ki, yukarıda ifade edilen tanrılar terimiyle kastedilenlerden bir kısmı, yüce yaratılışlı kahramanlar, kurtarıcılar ya da cin ve melek·gibi öl~msüz olan, tanrı ka­tında kabul edilen ve göriilmez olan varlıklardır. Mesela, yine Phaidon'da, ruh en çok tanrılığa, ölümlü olmayana, düşünülebilene, yalın olana, dağılmayana ve her zaman ay­ni' kalana ve bilgiye doğru gider. Erenler de ömriinün geri kalanını tanrıların yanında ge­çirirler52. Burada, ölünce tenden kurtulan soylu ruhların tanrısal özellik kazanmasından bahsedilmekte ve bunlar ölümsüzlük kazanmaları yüzünden, ölümlü olmayan tek varlık olan Tanrı'ya benzedikleri için tanrı olarak adlandırılmaktadır. Yani bunlara, ölümsüzlük kazanan ruhlar anlamında tanrılar denmektedir.

Sonuç

Sokratesçi kaynaklarda, Sokrates'in ağzından çıkan tanrılar kavramı ise onun bu tek ve kadiri mutlak Tanrı anlayışına tenakuz oluşturmaz. Zira onun ağzından aktarılan tan­rılar kavramı bilinen anlamda bir politeist inancın tezahürii değildir. Onun tanrılar kav­ramını şu üç anlamda kullandığım söyleyebiliriz. Birincisi, dönemin çok tanncı Yunan halk dininden kaynaklanan ve Atina site devletinin resmf politeist anlayışını konu edi­nen inançların anlatılması ya da aktarılması için; ikincisi, çok tanncı din anlayışının oluşturduğu kültür atmosferinde oluşan din dilinin bir yansıması olarak; üçüncüsü ise, yine bu kültür ve din diline bağlı olarak, yüce yaratılışlı kahraman, kurtarıcı, cin ve me­lek gibi ölümsüz olan, tanrı katında kabul edilen vegöriinmez olan varlıkları ifade etmek için. Bundan başka, bugün elimizde bulunan Sokratesçi kaynakların bazılarında geçen Tanrı kavramının diğer kaynaklarda tanrılar olarak ifade edilmiş olduğu durumlar için de şunu söyleyebiliriz: Bu çelişkili durum, Xenophon gibi bazı Sokratesçi yazarların ve­ya onların eserlerini çağaltan katipierin diniliteratür ve felsefe konusundaki yetersizlik­leri veya özensizlikleri ile izah edilebilir.

Sokrates'in kendi ağzından ifade edilen, peygamberler gibi ilahi bir görevle geldiği­ni, vahiy ya da ilham benzeri bir çeşit bilgi aldığını, bir aracı cinii'ı kendisini sürekli Tan­rı adına uyardığım ve bir çeşit din! tecriibe yaşayarak tanrıyı bildiğini anlatması, onun tek tanrı inancının güçlü delillerindendir. Sokrates'in, kendi inancını ifade etmek için ço­ğunlukla tekil olarak Tanrı kavramını kullanması, ona büyük monoteist dinlerde karşı­laştığımız olumlu sıfatlar yüklernesi ve ömrii boyunca antropomorfik tanrı anlayışları ile savaşması onun tek tanrı inancının diğer güçlü delillerindendir. Özetlemek gerekirse, Sokratesçi kaynaklara bir bütün olarak bakılınca Sokrates, kadiri mutlak olan, olumsuz sıfatlar taşımayan, akıl ve kişilik sahibi, kadere ve ahirete hükmeden tek bir Tanrı'ya inanmakta ve ona hiçbir şeyi ortak koşmamaktadır.

Son olarak, burada dile getirilen biçimiyle, Sokrates'in güçlü bir tek tanrı inancına sahip olmasının felsefe tarihi ve din felsefesi açısından bugüne kadar hemen hemen hiç öne çıkarılmaması son birkaç asırdır felsefede yaşanan pozitivist ve materyalist paradig­ma ile ilişkilendirilebilir.

52) Platon, Phaidon, s.51.