Upload
others
View
5
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
1
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
GÜZEL SANATLAR ANABİLİM DALI
RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI
KONYA VE ÇEVRESİNDE ANADOLU SELÇUKLU
DÖNEMİ ÇİNİLERİNDE KULLANILAN BİTKİSEL
MOTİFLERİN DİLİ VE RESİM EĞİTİMİ AÇISINDAN
İNCELENMESİ
MUSTAFA ÖZTÜRK
YÜKSEK LİSANS TEZİ
DANIŞMAN
YRD.DOÇ.DR. TAHSİN SAMUR
KONYA 2008
2
ÖZET
Tarihsel belgelerle ortaya konulduğu üzere, ilk çağlardan buyana insanoğlu
sosyal bir varlıktır. İnsanlar ilk çağlardaki yaşam zorluklarının üstesinden gelmek
için toplu yaşamışlardır. Buda toplumları ortaya çıkarmıştır. Yeme-içme, barınma
gibi yaşam zorluklarının; tekerleğin bulunması, ateşin bulunması, tarımsal aletlerin
yapılması gibi icatlarla zamanla ortadan kalktığı bilinmektedir. İcatlar günümüz de
teknolojik gelişmeye dönüştüğü görülmektedir.
İnsanların duygu düşünce ve inançlarıyla yaşamlarına yön verdiği
görülmektedir. Zira teknolojik gelişmelerin ortaya konmasında bunların etkileri
görülmektedir. Bunlarla beraber güzel kavramı aranmış, yapılan araç-gereçler
güzellik adına süslenmiştir. Yaşamın her alanında süsleme unsurları kullanılmıştır.
Üretilen keçelerden kap-kaçağa, mimariden antsal abidelere kadar süsleme
kullanılmıştır.
Türk sanatında süslemelerin doğadan kaynak alınarak sitilize edileren birçok
motifler oluşturulmuştur. Bu sembolik motiflerin içerisinde Anadolu Selçuklu
döneminde çinilerde kullanılan bitkisel motifler tezimizin temelini oluşturmaktadır.
Konumuz doğrultusunda öncelikle Konya’daki bitkisel motifli çinilerin
kullanıldığı mimari eserler araştırıldı. Bu eserlerin Kubadabad Sarayı, Karatay
Medresesi, İnce Minare Medresesi, Sahip Ata Camii, Sırçalı Medresesi ve Eşrefoğlu
Camii olduğu tespit edildi. Daha sonra bitkisel motiflerin kullanıldığı çinilerin
malzeme ve teknik özellikleri incelendi. Çinileri teknik özellikler başlıklar halinde
sunuldu. Selçuklu çinilerde kullanılan bitkisel motiflerin ikonografisi kaynaklardan
araştırıldı ve bitkisel motifli çinilerin kullanıldığı eserlerle karşılaştırmalı incelemeler
yapıldı.
Motiflerin biçim ve anlam boyutunda Orta Asya Türk Kültürüne etkileri
vardır. Orta Asya da Türklerin üzerinde etkili olan Şamanizm ve komşu oldukları
Budizm motiflerin sembolik anlamlarında etkili olduğu görülmektedir. Daha sonra
İslam dininin kabulü ve kültürel etkisiyle bitkisel ve geometrik motiflerin artmasına
neden olmuştur. Ancak 13. yy. sonuna kadar bu etkinin fazla görülmediği figürlü
motiflerin ağırlıkta olduğu görülmektedir.
3
Süsleme unsurlarında karşılaştığımız gelişme, sitilizasyon, soyut dünya
görüşü tasarımları bizlere esin kaynağı olması açısından önemlidir. İnceleme yapılan
bitkisel motiflerin bulunduğu eserlerde kullanılan teknik, kullanım alanları, kullanım
amaçları hepsi benzerlikler göstermektedir. Ayrıca geçmiş kültürümüzle bir bağ
kurarak günümüze bilgi aktarımı yapmaktadır. Geçmişimize ışık tutan sembolik
motifler 21.yy.da çağdaş eğitim ve toplumun kültürel değerlerinin aktarımında önem
teşkil etmektedir.
4
ABSTRAC
INTRODUCTION
As it has been introduced through historical documents, human being has
been a social presence since the antiquity periods. People have lived in groups in
order to overcome the difficulties of life during antiquity periods. This has led to
societies. The difficulties of life such as eating-drinking known to be vanished by the
time passed with the invention of wheel, fire and agricultural tools. It has been seen
that these inventions turned to technological developments.
We can see that people direct their lives with their feelings, ideas and beliefs.
Because, they have effects in the introduction of technological developments.
However, the term of beautiful was researched and all the produced tools and
equipments were ornamented in the name of beauty. The ornaments have been used
in felts, pots and pans, architecture and monumental buildings.
Various motifs have been created stylizing through nature oriented ornaments
in Turkish art. Among these symbolic motifs, the botanical motifs that are used in the
ceramics of Anatolian Seljuk period are bases of our thesis.
Related to the topic, architectural buildings in Konya where the ceramics with
botanical motifs have been used were researched. These buildings were determined
as The Kudabad Palace, The Karatay Madrasah, The Madrasah with Slim Minaret,
The Sahip Ata Mosque, The Sırçalı Madrasah and Eşrefoğlu Mosque. Then, material
and technical aspects of the ceramics where the botanical motifs are applied were
analyzed. Technical aspects of the ceramics were listed in subjects. The
iconographies of botanical motifs which were used in Seljuk ceramics were
researched from the sources and some comparative researches among the buildings
where the ceramics with botanical motifs were used.
The motifs have effects on Middle Asia Turkish Culture when their format
and meanings are considered. It is seen that Shamanist motifs which had effects on
Turks in Middle Asia and Buddhist motifs in their neighborhood had symbolic
5
effects on them. After the acceptance of Islam and its cultural effects, botanical and
geometrical motifs were seen. However, this effect wasn’t seen much by the end of
13’th century, and motifs with figures were dominant.
The development in the ornamentation elements, stylization and abstract
world-view is important since it is the source of inspiration for us. The technique that
was used in the buildings with botanical motifs, their field of use and the purpose of
use show similarities. Moreover, they transfer information to our present culture
setting up a connection with our past. Symbolic motifs that enlighten our past have
importance in transfer of contemporary education and cultural values of the society
in the 21’st century.
6
ÖNSÖZ
Sanatsal gelişmeler, belirli oranda kültürel birikmenin sonucu olarak ortaya
çıkar. Türk kültürüne tarihsel geçmişi göz önüne alınarak bakıldığında birikmenin
çok fazla olduğu söylenebilir. Orta Asya’ya sığmayıp taşan, Anadolu ve Avrupa
içlerine kadar uzanan Türklerin sanatsal üretimler yaptıkları günümüze kadar gelen
eserlerden anlaşılmaktadır.
Konumuz çerçevesinde incelediğimiz çiniler ve bunlar üzerindeki bitkisel
motifler, kültürel mirasın muhteşem örnekleri olarak karşımıza çıkar. Bitkisel
motiflerle kullanılan hayat ağaçları, sarmaşıklar, rumiler, palmetler, vb gibi bize çok
geniş bir coğrafyadan örnekler sunar.
Tezimizin temelinde bitkisel motiflerin hayatımıza girmesi ve soyut
dünyadaki anlamları oluşturmaktadır. En güzel örnekleri Konya Karatay Medresesi,
İnce Minare Medrese, Sahipata Camii – Külliyesi, Sırçalı Medrese ve Eşrefoğlu
Camii’nde bulunmaktadır. Araştırmamızın amacı bu örneklerin Türk Resim Sanatına
ve resim eğitimine katkılarını araştırmaktır.
Çalışmamızın her safhasın da beni yönlendiren, fikirlerinden ve
kütüphanesinden yararlandığım, danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Tahsin SAMUR’ a,
çalışmalarım esnasında görüşlerinden faydalandığım Yrd. Doç. Nihat ŞİRİN’ e, Doç.
Dr. Melek GÖKAY’a ve Doç. Dr. Mehmet Başbuğ’a, eşime, kızıma ve aileme
teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Konya-2008 Mustafa ÖZTÜRK
7
İÇİNDEKİLER
ÖZET......................................................................................................................... i
ABSTRACT.............................................................................................................. iii
ÖNSÖZ...................................................................................................................... v
İÇİNDEKİLER........................................................................................................ vi
I.BÖLÜM
1.GİRİŞ.......................................................................................................................1
1.1.Çalışmanın Amacı.....................................................................................3
1.2. Çalışmanın Önemi....................................................................................3
1.3.Çalışmanın Sınırlılığı......................................................................... .......3
1.4.Çalışmanın Yöntemi..................................................................................3
II.BÖLÜM
2.ÇİNİ SANATI ......................................................................................................5
2.1. Çininin Tarihçesi.....................................................................................5
2.2. Çini Çeşitleri ve Teknikleri.....................................................................9
2.2.1. Düz Çiniler...............................................................................9
2.2.2. Sırlı Tuğla.................................................................................9
2.2.3. Mozaik Çini Tekniği...............................................................10
2.2.4. Kabartmalı Çini Tekniği.........................................................11
2.2.5. Lüster Çini Tekniği................................................................12
2.2.6. Minai Çini Tekniği.................................................................12
2.3. Çini Kullanım Alanları.........................................................................13
2.4. Çinide Kullanılan Motifler ..................................................................14
2.4.1. Bitkisel Motifler.....................................................................14
2.4.2. Rozetlerle Kullanılan Bitkisel Motifler..................................15
2.4.3. Yazılarla Kullanılan Bitkisel Motifler................................... 15
2.4.4. Figüratif Motiflerle Kullanılan Bitkisel Motifler...................16
2.4.5. Bordür Ve Geçmelerle Kullanılan Bitkisel Motifler..............17
2.4.6. Sembolik Motiflerle Kullanılan Bitkisel Motifler................. 17
8
III.BÖLÜM
3. ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİNE KADAR ÇİNİLERDE KULLANILAN
SÜSLEME UNSURLARI .......................................................................................18
IV.BÖLÜM
4. KONYA ve ÇEVRESİNDE SELÇUKLU DÖNEMİ ÇİNİLERDE BİTKİSEL
MOTİFLERİN SEMBOLİK ANLAMLARI.........................................................23
4. 1. Nar ve Haşhaş Motifi............................................................................23
4. 2. Hayat ağacı Motifi ..............................................................................39
4. 3. Sarmaşık ve Çiçekler............................................................................52
4. 4. Rumi Motifi..........................................................................................56
4. 5. Lotus ve Palmet Motifi ........................................................................57
V.BÖLÜM
5. ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ ÇİNİ ESERLERİNDE KULLANILAN
BİTKİSEL MOTİFLERİN RESİM EĞİTİMİ AÇISINDAN
İNCELENMESİ......................................................................................................75
VI. BÖLÜM
6. SONUÇ VE ÖNERİLER.....................................................................................87
VII. BÖLÜM
7.KAYNAKÇA........................................................................................................92
9
I. BÖLÜM
1.GİRİŞ
İnsanoğlu sosyal bir varlıktır. Bir arada yaşamaya ihtiyacı vardır. Bunun en
küçük örneğini aile yaşamında görebiliriz. Büyük örneğini ise toplu yaşamlarda
görmek mümkündür. Ancak çok büyük alana yayılmış ve kalabalık insan
topluluklarının bir arada düzenli ve devamlı bir yaşamı sağlayabilmeleri örgütlü yapı
ile mümkündür. Bu yapıya devlet demek mümkündür. Türkler tarih boyunca Orta
Asya coğrafyası başta olmak üzere Avrupa’nın içlerine kadar birçok devlet
kurmuşlardır. Bunlardan biride ön Asya coğrafyasının büyük bölümünü içine alan
Büyük Selçuklu Devletidir.
XI. yüzyılın ikinci yarısında Melikşah zamanında çok genişleyen Büyük
Selçuklu Devleti'ni merkezden yönetmek ve fetihleri sürdürmek güç oluyordu. Bu
nedenle Melikşah, fethederek ele geçirdiği yerler kendisine bağlı kalmak üzere
(1077) Kutalmışoğlu Süleyman Şah'a Anadolu sultanlığını verdi (Önder, 1950).
Böylece Konya'yı başkent yaparak, Anadolu Selçuklu Devleti kurulmuş oldu.
Süleyman Şah'tan sonra sırasıyla I. Kılıç Arslan, I. Gıyasettin Keyhüsrev, Oğulları I.
İzzettin Keykavus ve onun yerine geçen I. Alaettin Keykubat (Büyük Alaettin)
zamanında (1219–1236) Mesut ve II. Kılıç Arslan tahta çıkmışlardır. I. Gıyasettin
Keyhüsrev döneminde Anadolu Selçuklu Devleti en parlak dönemini yaşadı. Bilgin
ve adil bir hükümdar olan I.Alaettin Keykubat zamanında ise Selçuklu kültür ve
sanatı gelişti. XIII. yüzyıl, devletin kendine geldiği, imar faaliyetlerinin şuurlu olarak
başlatıldığı, Anadolu'ya ekilen Türk kültürü tohumlarının filizlenerek meyvelerini
verdiği parlak bir devir oldu ( Önder, 1996 ve genç larousse,1993).
Anadolu Selçukluları başta başkent Konya olmak üzere Anadolu şehirlerinde
cami, medrese, türbe, köşk, kervansaray, han, hamam, hanikah gibi mimari eserler
yapmışlardır. Çoğu Orta Asya'dan gelen, geniş bir tecrübe ve olgunluğa sahip
yetenekli Türk mimarları, sanatkârları, yerli mimari ve sanattan da esinlenerek
Anadolu'ya özgü bir Anadolu Selçuklu taş ve çini işçiliğinde çığır açmışlardır
(Önder, 1996).
10
Gerek mimari gerekse çinideki bu gelişme bir anda ortaya çıktığı
düşünülemediği gibi günümüzdeki süsleme ve sanat anlayışının bir anda ortaya
çıktığı düşünülemez. Geçmişten günümüze hepsi bir zincirin halkası gibi birbirine
bağlıdır. Uzak Doğu yani Çin kökenli bir sanat olan çini göçlerle beraber Anadolu’ya
Selçukluların getirdiği bir sanat türüdür. Daha çok duvar ve yer kaplamalarında sıkça
kullanılan pişmiş toprak ve sır kaplı bu malzemenin kap kacak örnekleri de oldukça
fazladır (Şahin, 1983). Mimariye bağlı olarak gelişen çini sanatı, Selçuklu Sanatının
ana süs unsuru olmuştur (Şimşir, 1990).
Selçuklu sanatındaki yalnızca saraylarda kullanılan ve mimariye renk katan
zengin figürlü çinilerin yaratıcıları, güçlerini simgesel dünya ile birleştirerek,
Selçuklu resim sanatının dinamizmini ve estetiğini oluşturmuştur (Arık, 2000)
Selçuklu sanatının en güzel örnekleriyle; Kubadabad Sarayı, Alaaddin Köşkü,
Karatay Medresesi, Sırçalı Medresesi, Sahip Ata Camii ve Külliyesi, İnce Minare
Medresesi ve Eşrefoğlu Camii çini örnekleriyle bizleri doyuma ulaştırır. Duvar
çinileri, sekiz köşeli çiniler, yıldız ve haç biçimli çinilerle karşımıza çıkmakta ve
kubbelere kadar yükselmektedir. Yapıya uygun motiflerin ve şekillerin kullanılması
yapının mimari atmosferine uygunluk sağlar. Bu motifler yer yer insan figürü,
bitkisel motifler halinde bizleri karşılar. Ayrıca motifler bizlere geçmişle günümüz
arasında kültürel bir köprü vazifesindedir. Sunmuş olduğu örnekler kültürümüzün bir
parçasıdır. Etnoğrafik özellikleriyle yaşamları hakkında bizlere bilgiler sunmaktadır.
11
1.1.ÇALIŞMANIN AMACI:
İlk ve Orta Öğretim kurumlarında öğrenim gören çocuklara Anadolu Selçuklu
kültürü ve çini sanatında kullanılan bitkisel motiflerinin tanıtımını yapmak, o
günlerden günümüze gelmiş eserlerden, kalıntılardan ve derlemelerden alıntılar
yaparak görsel sanatlar derslerinde bu motiflerden faydalanmaları amaçlanmıştır.
1.2.ÇALIŞMANIN ÖNEMİ:
Türk Tarihi gibi, Türk Sanatı’nın da değişik coğrafyalarda yaşanmış,
gerçekleşmiş uzun bir geçmişi vardır. Türk Sanatı, Türklerin tarihi seyir içerisinde
yaşadıkları topraklar, sahip oldukları sosyal siyasal, ekonomik ve kültür çevresine
bağlı olarak oluşturdukları sanat ürünlerinin bütününü ifade eder. Selçuklu Sanatı bu
bütünün içinde çok önemli bir yer işgal eder.
Selçuklu yaşadığı bölge itibari ile hem İslam âlemi ile hem de Müslüman bir
Türk topluluğu olarak batı ile teması kuran ilk devlettir. Batı kültürleri ile ilk
alışveriş bu dönemde başlamıştır. Selçukluların kültürel birikimi, yaşam tarzı,
inançları, sosyal ilişkileri gibi birçok değeri içinde barındırdığını görürüz. Kültürel
zenginlik içinde mimari, dokuma sanatı, minyatür, hat, tezhip gibi kısacası bütün
sanatsal eserler büyük önem teşkil eder. Bu eserlerin incelenmesi o zengin kültürel
mirasını devam ettirmemiz açısından önem arz etmektedir. Bu zenginliğin devamı ve
gelecek kuşaklara aktarımı ancak bu zenginliği öğrenmekten geçer.
1.3.ÇALIŞMANIN SINIRLILIĞI
Konu Konya ve çevresinde bulunan Anadolu Selçuklu Dönemi çini
eserlerindeki bitkisel motiflerle sınırlıdır.
1.4.ÇALIŞMANIN YÖNTEMİ
İlk olarak kaynakça taraması yapıldı. Daha sonra kaynakçadaki eserlere nasıl
ulaşılacağı tespit edildi. Selçuk Üniversitesi Merkez Kütüphanesi, Eğitim Fakültesi
Kütüphanesi, İlahiyat Fakültesi Kütüphanesi, Gazi Üniversitesi Merkez Kütüphanesi,
Konya İl Halk Kütüphanesi ve özel kütüphanelerde kaynak eserlerin araştırması
12
yapıldı. Konumuzla ilgili bölümlerin fotokopileri alındı. Konya Kültür
Müdürlüğünden basılan eserler temin edildi. Bilgisayar teknolojisi ile internetten
yararlanıldı. Eserler bulundukları müze ve yerlerinde incelenip fotoğraf çekimleri
yapıldı.
13
II. BÖLÜM
2. ÇİNİ SANATI
Çini yukarda da değinildiği gibi Çin kökenli bir sanat türüdür. Topraktan elde
edilen ve gündelik hayatta hemen her alanda kullandığımız çok işlevsel bir
malzemedir. Ancak çini çoğunlukla işlevselliğinin yanında süs unsuru olmasıyla da
dikkat çeker. Çini TDK sözlüğünde şu şekilde tanımlanmaktadır. Duvarları kaplayıp
süslemek için kullanılan, bir yüzü sırlı ve çiçek resimleri ile bezeli, pişmiş, balçık
levha, fayans (TDK 1998). Hemen hemen aynı anlama gelmekle beraber
araştırmacılarda çeşitli tanımlamalarda bulunmuşlardır. Özel seramik maddesi ile
yapılan geleneksel motif ve renklerle dekorlu bir yüzü sırlı, mimaride kullanılan
seramik mamulat (Şahin, 1983). Bir tür killi topraktan yapılan ve fırınlarda pişirilen,
bir yüzü sırlanmış, geleneksel motif ve renklerle tezyin edilmiş malzemeye genel
olarak çini, bu işle meşgul olan kimselere de çinici adı verilmektedir(Altunel, 1997).
Bu tanımları daha da çoğaltmak mümkündür. Çini yapıldığı yere ve yapıldığı
maddelere göre de isimlendirilir. Çini daha çok mimariye bağlı eserler için
kullanılmış, günlük yaşamda kullanılmak üzere hazırlanan Kap-Kacak gibi mamülata
ise seramik denilmiştir. Mimaride kullanılan çiniye de “duvar çinisi” ya da karo
demektedir. 18. yüzyıla kadar, mimaride kullanılan çiniye "Kâşî" tabak, vazo ve
benzeri malzemeye de "evânî" denilmiştir. İsim olarak kâşî, evânî, fağfurî, çini,
seramik ya da porselen gibi değişik şekillerde anılmakla birlikte, hepsinin ifade ettiği
mâmülat türü aynıdır (Altunel, 1997).
2.1. Çininin Tarihçesi
Çini terimsel ifade olarak; Marko Polo' nun Çin'e yapmış olduğu seyahatten
sonra parlak, düzgün beyaz renkli seramikler batıya tanıtılmış, bunlar çini ismini
almıştır. Dilimizde de çini olarak kullanılmaktadır.
İnsanoğlunun toprağı çamur haline getirmesi ve bu çamura elle şekil vererek
güneşte kurutması bu malzemeyi de gerek ev eşyası, gerek yapı malzemesi olarak
kullanması, tarihten önceki devirlere rastlar. Zaman içinde, toprak malzemenin ateşte
14
pişirilmesi ile daha dayanıklı olduğu tespit edilmiştir. Sırsız ve cilasız olarak yapılan
kapların ve yapı malzemelerinin dayanıklılıklarını artırmak, içlerine konulan sıvıların
sızmalarını önlemek, daha temiz olmalarını sağlamak için de cam gibi bir madde ile
kaplanmaları düşünülmüştür (Altunel, 1997).
Çini çamurunun ana maddesi kildir. Ürünlerin üzerini kaplayıp onlara şeffaf
ve camsı bir görünüm sağlayan sırın ise oluşumu, sülyen, kuvars, soda ve cam
karışımı ile sağlanır (Altunel, 1997).
Çini sanatının ilkin Çin'de doğduğu, bu yüzden, Çin işi anlamına gelen Çini
denildiği söylenir. Çinliler pişmiş topraktan kapların içindeki sıvıların sızmaması için
kap pişmeden önce "sır" denen maden oksitleri ile cilalamış, sonra pişirmişlerdir.
Oksitler, kap üzerinde cam gibi ince, şeffaf bir tabaka meydana getirmiştir. Böylece
Asya'dan Ortadoğu'ya kayan çini işçiliği, özellikle Sümer, Asur, Mısır ve Pers
yapılarında "sırlı tuğla" olarak yapılara girmiş (Önder, 1996).
Sırlı pişmiş toprak malzeme tarihte daha çok Asya Orta Doğu ve Akdeniz
çevresinde üretilmiştir. Ama Mezopotamya, Mısır sırlı tuğlalarıyla Orta Asya ve
İslam çinileri arasında büyük zaman boşluğu vardır. Sırlı mal/eme üretiminin Orta
Asya Türklerine zengin bir seramik geleneği olan Çin'den geldiği sanılmakladır.
Yakın Doğu'da çok eski tarihlerde, II. ve III. Ramses için yaptırılan mabet, saray ve
Mezepotamya'da Ur ve Susa'da kullanılan sırlı levhalar, sonraki yüzyıllarda Türkler
tarafından geliştirilmiştir. Bu levhalar mimarinin estetik etkisine renk kalmıştır
(Kınık, 1996).
Türk çini sanatının Uygurlara kadar uzanan çok eski bir tarihi vardır.
Karahoço harabelerinde gri-mavi sırlı tuğlaların, ortalarında rozet, köşelerinde birer
çeyrek rozet motifi ile aynı renk sırlı kare levhaların mabetlerde zemin döşemesi
olarak kullanıldığı 1902-1903 kazı araştırmalarında anlaşılmıştır (Aslanapa, 2003).
XI. yüzyıl Gazne kazılarında bulunan çeşitli sırlı çini parçalarda da Uygur
çinilerine benzer özellikler gözlenir. Tuğla sırlama yöntemini Türklerin bildiklerini
günümüze ulaşan toprak kökenli sırlı kaplardan anlamaktayız. Türk mimarlığında
çininin bezeme düzeni içinde mimarlığa bağlı olarak kullanılışı, İran Büyük
15
Selçukluları ile başlar. Damgan Mescid-i Cuma'sı minarelerindeki kabartma kufi
yazılar gerçek anlamda ilk örnekler arasındadır. Çininin mimarlıkta yoğun biçimde
kullanılması ve gelişmesi XIII. yüzyıl sonlarına rastlar (Sözen, 1998).
Sasaniler de çini hiç kullanılmaz. İslam Sanatı’nda ilk büyük devlet olan
Emeviler Döneminde Rakka ve Bağdat çiniciliği gelişir. Günümüze ulaşabilen ilk
İslam çinileri VIII. yüzyılda yapılan Tunus Keyrevan Camiinde bulunmuştur. Sır
üslü tekniği ile yapılmış çinilerde bitki ve hayvan desenleri bulunmaktadır. Arapkir
bu geleneği İspanya ve Akdeniz Adalarına taşımışlardır. Orta Çağ'da İspanyol ve
İtalyan çiniciliğin de Doğu ve İslam Sanatı'na özgü desen anlayışı yaygınlaşmıştır
(Kınık, 1996).
Abbasiler Dönemi'nde stuko tezyinat devam eder. İlk defa haç ve yıldız bi-
çimli çiniler yapılır. Samarra kazılarında yıldız, haç ve kare çiniler bulunmuştur. Bu
çini levhalar üzerindeki resimlerden, bu dönemde yaşayan Türk askerlerinin zengin
desenli kıyafetleri giydikleri anlaşılır (Kınık, 1996).
Selçuk devrinde muhteşem renkleriyle abidelerin duvarlarını bütünü süsleyen
çinilerle yapılmıştır. Anadolu Selçukluları çini sanatını da Büyük Selçuklulardan
alarak yeni bir üslûp haline getirmişlerdir, İran’da kalan en eski çini 1058 de
Selçuklular zamanında yapılmış olan Damgan camii minaresindeki kitabe çinileridir.
İran'da diğer çini teknikleri de hep Selçuklular idaresinde ve onlar zamanında
geliştirilmiştir (Aslanapa, 1965). İlk örnekler, tuğla süslemelere firuze çinilerin
katılması şeklindedir. XIII. y.y. ortasında mozaik çini süslemeler, büyük Ölçüde ilk
çinili âbide olan Konya Sırçalı medresede görüldüğü gibi, bütün mekânda hakimiyet
kazanmış, Karatay medresesinde duvarlar kubbe ve tonozlar tamamıyla çini kap-
lanarak bu sanatın en muhteşem âbidesi yaratılmıştır. Fakat her zaman mimariye tabi
olarak onu renklendiren bir unsur halinde kalmış mimariyi gölgelememiştir. Renkler,
firuze, lâcivert, yeşil ve mor olarak dörde çıkmış, mozaik ve levha çinilerden başka
kabartma çiniler de yapılmıştır. XII. y.y.da, iki defa fırınlanarak sıraltı ve sırüstüne
yedi rengin tespit edildiği minai tekniğinde çiniler de yapılmış fakat daha sonra
bunların yerini perdah tekniğinde çiniler almıştır (Aslanapa, 2003).
16
Anadolu'da çininin mimari süslemede kullanılmaya başlaması ilk defa
Türklerin meydana getirdiği eserlerde görülmesi ile ayrı bir önem taşır. Bu tekniğin
başlangıçta Büyük Selçuklularla İran'da meydana getirilmeye başlanan çini süsleme
ile yakın benzerliği ve ilk örneklerde bu benzerliğin daha da kuvvetli olması, bir
süsleme tekniğinin İran'dan Türklerle Anadolu'ya geldiğinin en acık delilidir. Iran
Selçuklularında büyük bir gelişme sağlayan tuğla ve stuko süsleme, Anadolu'da
yerini taş süslemeye bırakmıştır. Büyük Selçuklularda görülen tuğla ve stuko
tezyinatın Anadolu'da taşa intikali çok şuurlu olmuş ve üslûp bütünlüğünü, aynı
tezyini motifleri taşta tekrar ederek korumuştur. Anadolu Selçuklularında mimari
eserlerin dışını süsleyen taş işçiliğinin çeşitli motifleri, eserlerin içinde süratli bir
gelişme gösteren çini ile yapılarak mekânı renklendirmiştir. İlk örneklerde tuğladan
taşa geçişte görülen yumuşak akış, çini süslemeden evvel tuğla ve sırlı tuğla
süslemenin kullanılması ile kuvvetlenir. İlk eserlerde tuğla süsleme hâkim olmuş
fakat kısa bir zamanda sırlı tuğlaların ve çininin katılması ile renklenmiştir (Yetkin,
1986).
Anadolu Türk mimarisinde cininin kullanılması birdenbire ve çok süratli
olmuştur. Öyle ki daha ilk örneklerde çininin kullanılışın da ki teknik üstünlük ve
motiflerdeki zenginlik hemen ortaya çıkmaktadır. Büyük Selçukluların zengin desen
anlayışında köklenen bu tezyinat zevki Anadolu Selçukluların da daha XIII. yüzyılın
başlarından itibaren gerek çini gerekse taş ve alçı süslemede kendini göstermeye
başlamıştır. Bu bilhassa çini süslemede İran'da XII. yüzyılda görülmeyen bir
üstünlüktedir. Anadolu'da Selçuklu devri çini teknikleri cami, medrese, türbe gibi
dînî eserlerin yanında sarayları da süslemekte kullanılmıştır. Dini mimaride mozaik
çini tekniğinin, abideyi etkisi saraylarda. kullanılan genellikle yıldız ye haç biçimli
çini levhaların yan yana gelmesi ile bütün duvar sathını kaplayan sistemden çok
farklı görünüş sağlar. Dini mimaride, mimari ile en uygun şekilde bağdaşan mozaik
çini mekân, içinde dini atmosferi renklendirmiştir. Saraylarda ise çini tekniklerinin
çeşitliliği ne zenginleşen figürlü çiniler dünyevi bir atmosfer sağlamıştır. Selçuklular
dini eserlerde geometrik desenlerin, nebati motiflerin ve yazının en mükemmel
kompozisyonlarını mozaik, çini ile gerçekleştirmişlerdir. Figürlü çiniler ise
saraylarda, kullanılmıştır. Tek, tük bazı dini eserlerde görülen figürlü çini levhalar
17
ise muhakkak bu saraylardan devşirilmiş çiniler olup yapıya bir tezyini sistem
gözetmeden eklenmişlerdir. Bu bakımdan Selçukluların dini mimarisindeki,.çini
süsleme ile saraylarda kullandıkları çini süsleme arasında gerek motif, gerekse teknik
bakımdan büyük farklar vardır (Yetkin, 1986).
Selçukluların başlıca çini imalat merkezleri şunlardır. Konya ve civarı,
Kayseri civarı ve Keykubadiye, Sivas Kubad-Abad sarayının bulunduğu bölge, Tokat
ve civandır Büyük Selçuklu devri seramikleri tekniklerine göre birkaç grupta
incelenir. Desenleri kazıma, oyma veya renkli boyamalarla elde edilen bu
seramiklerin bir kısmı Selçuk saray çevrelerinde, diğerleri ise halk atölyelerinde
yapılmıştır ( Kerametli, 1986).
2.2. Çini Çeşitleri ve Teknikleri
Sırlı tuğla, çini mozaik, yaldızlı çini, kabartmalı çini, sır altı sır üstü desenli
çini gibi teknikleri (Önder, 1996).
2.2.1. Düz Çiniler
Selçuklu Mimarisinde duvarlarda, eyvanlarda, lahit1erde, mihraplarda ve
revaklarda üçgen, dörtgen, dikdörtgen, altıgen ve yıldız biçiminde düz plaka çiniler
kullanılmıştır. Genellikle firuze renginde olan plaka çinilerin mor ve kobalt mavisi
olanları da vardır. Astarsız tek renk sırla sırlanmıştır. Sırçalı Medrese eyvanında,
Sahipata Hankahın da ve camii mihrabında, Karatay Medresesi avlu cephesinde
altıgen plaka çiniler kullanılmıştır. Karatay Medresesinin doğu ve güney avlu
cephesindeki plaka çinilerde kullanılmıştır (Şimşir, 1990).
2.2.2. Sırlı Tuğla
Selçuklu döneminde sırlı tuğla sevilerek uygulanan bir çini tekniği olup, sırsız
tuğla ile ahenkli bir şekilde geometrik ve yazı kompozisyonlarını oluşturmuştur.
Firuze, patlıcan moru ve kobalt mavisi sırla kaplanıp fırınlanan tuğlalar yatay, dikey
ve diagonal yerleştirilebilmektedir. Tuğlanın tek yüzü, özellikle dar ve uzun yüzü
sırlanmaktadır, sırlı ve sırsız tuzlanın yan yana istif edilmesiyle eksenlere
yerleştirilen kırık hatlar ve baklava dilimi geometrik şekillerle, genellikle aynı
kelimenin tekrarından oluşan yazı kompozisyonları estetik bir biçimde mimaride yer
almıştır (Şimşir, 1990).
18
Sır altı tekniği: Çini hamuruna biçim verilir ve astarlanır. Kompozisyon
boyandıktan sonra sır altına karışmaması için hafif ısıda fırınlanır, üstüne sır dökülüp
tekrar fırınlanır. Sıraltı çinilerinde genellikle şeffaf renksiz sır kullanılır. Şeffaf
renksiz sır altına lacivert, mor, firuze ve siyah renk sürülür (Şimşir, 1990). Anadolu
Selçuklularında sır altı tekniğinde, sekizgen ve yıldız biçimli firuze renkli saydam
sırın altında siyah desenin görüldüğü çinilere (Sözen, 1998). Selçuklu döneminde
duvar çinilerinin yanında seramiklerde de kullanılan sıraltı tekniğindeki çiniler
Beyşehir yakınındaki Kubadabad Sarayı çinilerindeki "figürlü süslemede çok
kullanılmıştır (Şimşir, 1990).
Sır üstü tekniği: (Perdah) Bezemelerin dış çizgileri sırsız siyah boya ile
belirlendikten sonra, içi sırlı boyalarla doldurulur ve üzerine sır çekilmeden
fırınlanır. Siyah çizgiler renkli sırların birbirine karışmasını önler (yenimesaj.com.tr).
2.2.3. Mozaik Çini Tekniği
Mozaik terimsel olarak çeşitli renklerde küçük çinilerin yan yana getirilmesi
ile meydana gelen seramik tekniğidir.
Kakma Mozaik; Desenler önceden hazırlanmış çeşitli küçük çini parçalarının
yan yana getirilerek sıva içerisine gömülmesi ile oluşur.
Sahte Mozaik;Tek renkle sırlanmış çinilerde desen ya fonun kazılması ile
ortaya çıkar veya sadece desen kazılıp fon sırlı bırakılır (Şahin,1983 ).
Mozaik çiniler yukarda da belirtildiği gibi iki çeşittir, ya kakma tekniği olarak
önceden hazırlanmış küçük parçaların bir araya getirilmesinden meydana çıkar,
yahut tek renkli büyük levhalardan kesilen şekillerin birleştirilmesiyle elde edilir.
Mozaik tekniğine benzeyen ve sahte mozaik diyebileceğimiz bir teknikte Kazıma
tekniğidir. Bu teknikte tek renkle sırlanmış levhalarda örnek ya zeminin kazılmasıyla
ortaya çıkarılır ya da sadece örnek kazılıp zemin sırlı olarak bırakılır (Aslanapa,
1965).
Mozaik çinilerde her renk en uygun ısı ile ayrı ayrı fırınlanmış olduğundan
bunlarda bütün renkler çok parlak ve kaliteleri çok yüksektir. Yalnız bu teknik çok
zahmetli ve güç olduğundan sonraları çok renkli levhalar halinde çini yapılması
tercih edilmiştir (Aslanapa, 1965).
19
Çini mozaik, seramik tarihin tanıdığı en güç ve karışık tekniklerden biridir.
Renkli büyük bir lüleci çamuru süfeyhasi evvelce işaretlenmiş parçalara kesilir.
Bunlar renkli parçalarla birlikte minab yüzlerine arzu edilen numuneye göre
yerleştirilerek fırınlatılır. Mozaik parçalarının arasına nüfuz eden sulu harç bunları
pekleştirir. Bu suretle münferit sufeyhalar elde edilir. Duvarlar bunlarla kaplanır. En
büyük güçlük dahi eğri satıhların kubbelerin iç taraflarının çini mozayiklerle
kaplanmasında görülür. Selçuklu çini mimarisinde ortalama olarak 4 renk
kullanılıyordu. Açık mavi, koyu mavi (turkuaz- kobalt mavisi), manganez menekşesi
ve beyaz. Beyaz renk tuğluda değil de renkli mozaik parçalarını çerçeveleyen veya
renkli numunenin kuvvetini teşkil eden harçla elde ediliyordu. Bu yayınımızda
Selçuklu inşaatında taş yapılardan ziyade, tuğla ve çini mozayik tezyinatından bahis
edilmiştir (Sarre, 1999).
Selçuklular tarafından geliştirilmiş olan mozaik tekniğinde firuze, mor,
lacivert ve siyah parçalar fırınlarda ayrı ayrı pişirilerek sırlanır. Bunun için renkler
çok parlaktır. Kompozisyonlara göre kesilen parçalar konik yüzeyleri üste gelecek
şekilde dizilir. Üzerine yapıştırıcı beyaz alçı dökülerek hazırlanan pano duvar
yüzeyine harçla tutturulur. Beyaz alçı, kompozisyondaki motifler arasında kontur
şeklinde belirir (Şimşir, 1990).
Konya'daki Karatay Medresesi (1251), Sırçalı Medrese (1242), Alâeddin
Camisi (1115), Sahip Ata Cami ve Türbesi'ndeki (1258) çiniler, geometrik motiflerin
yanında yıldız, rozet, örgü şeridi, rumi, hatayi, kufi ve nesih yazılarla bezenmiştir
(Sözen,1998).
2.2.4. Kabartmalı Çini Tekniği
Selçuklu çini tekniklerinden birisi de kabartma tekniğidir. Daha çok
kitabelerde ve lahitlerde kullanılmıştır. Çini hamuru yaşken üstüne kalıpla şekiller
kabartma teşkil edecek şekilde basılır. Ayrıca kabartma şekiller bıçak gibi keskin bir
aletle oyularak kompozisyonlar meydana çıkarılmaktadır. Pişirilen hamurun üzeri
firuze, mor, lacivert ve krem renkle sırlanarak tekrar fırınlanmaktadır. Karatay
Medresesinin eyvan tonozunda, Sahibata Türbesi söz konusu teknik uygulanmıştır
(Şimşir, 1990).
20
2.2.5. Lüster Çini Tekniği
Sır üstü tekniğinden mat beyaz sırlı çini üzerine "Lüster" denilen gümüş ya da
bakır oksitli bir bileşimle desenler işlenir ve çini alçak ısıda yeniden fırınlanır.
Fırınlanmış beyaz sırlı çini üstüne lüster veya perdah denilen altın, gümüş tozları ve
diğer maden oksitlerini havı sırla kompozisyon yapılır ve az bir hararele fırınlanır.
Oksitler dökülür ve maden kısmı ince bir yüzey halinde satıha yayılır. Böylece sır
üstüne sürülmüş perdahla örnekler madenî bir parıltı kazanır. Firuze, kobalt mavisi,
yeşil, patlıcan moru çiniler üzerinde görülür. Desen sarı ve kahverenginin tonlarıyla
renklendirilmiştir, Beyşehir Kubadabad Sarayı kazılarında bulunan yıldız ve haç
formlu çiniler üzerinde lüster tekniğinin uygulandığı zengin figürlü çiniler yer
almaktadır (Şimşir, 1990).
2.2.6. Minai Çini Tekniği
Bu teknikte renklerin bir kısmı sır altına bir kısmı sır üstüne tatbik edilir. Sır
altına lacivert, firuze, mor, yeşil renkler kullanılır. Sır üzerine sürülecek renkler sarı,
kırmızı, altın yaldızdır. Sır üstü renkler daha alçak ısıda uygulanır. Minai tekniği XII-
XIII yüzyıl İran’ın Rey, Keşan ve Rakka gibi merkezlerinde görülmektedir
(Şahin,1983).
İran’da Büyük Selçukluların icat edip kullanma seramiğinde çok
geliştirdikleri bir teknik olan minai tekniği, sır altı ve sır üstüne yedi rengin bir arada
kullanmasından bu ismi almıştır. Sır altına yüksek sıcaklığa dayanabilen yeşil, mor,
koyu mavi ve firuze renkler kullanılır. Bu renklerle kompozisyon boyandıktan sonra
çini, şeffaf veya firuze renkle sırlanır. Bir üstüne de hararete dayanmayan yaldız,
kiremit kırmızısı, siyah ve beyaz renklerle ilaveler yapılarak çini düşük hararette
tekrar fırınlanır. Yapımı zor bir teknik olan minai tekniğine II. Kılıçaslan tarafından
yaptırılan (1160) (Şimşir, 1990).
21
2.3. Çini Kullanım Alanları
Seramik, zor doğa şartlarına karşı dayanıklı olması yanında, işlevselliği
nedeni ile de insan yaşamına kazandırdığı kolaylıklar sayesinde sadece Anadolu'da
değil, hemen hemen her kültürde önemli bir malzeme olarak kullanılmıştır. Özellikle
Anadolu, Seramik sanatı açısından oldukça zenginlik gösterir. Çatalhöyük, Hacılar,
Hitit, Frigler gibi birçok uygarlık merkezlerinde günümüz çağdaş sanatı ile özdeş-
leşen örneklere rastlamak mümkündür (Kılınç, 1999).
Türk Selçuklu devri çini teknikleri cami, medrese, türbe gibi dinî eserlerin
yanında sarayları da süslemekte kullanılmıştır. Konya’da 1160 tarihli Alaaddin
Köşkü’nde bulunan çiniler, bu döneme ait en önemli örneklerden biri olup, insan
figürlerinin kullanılmış olması bakımından da özgünlük taşımaktadırlar
(yenimesaj.com.tr).
Anadolu Selçukluların da genellikle yapıların içlerinde, kubbe, kubbeye
geçiş, tromp, tonoz, kemer, eyvan, mihrap, duvar yüzeyi vb. yerlerde kullanılmıştır.
Dar mimari elemanların yanı sıra, içbükey alanlarda da kullanıma çok elverişlidir.
Yapının dışında minarelerde kullanılmıştır (Şimşir, 1990).
Selçuklu döneminde çini tezyinat genellikle binaların içinde nadiren dış
cephelerde kullanılmıştır. Dış cephelerdeki süsleme genellikle taş ve mermer
oymadır. Minare, tonoz, kubbe, kemer, duvar yüzeyleri, pencere ve kapı alınlıkları,
mihraplar, kubbeye geçiş elemanları, lahitler vb. yerlerde çini külü anılmıştır.
Anadolu Selçukları döneminde; düz çiniler, sırlı tuğla, çini mozaik, kabartmalı çini,
sır altı, lüster ve minai tekniklerdeki çini dekorasyon mimari ile ahenkli bir şekilde
kullanılmıştır (Şimşir, 1990).
Büyük Selçuklularda XII. yüzyıldan itibaren mimari eserlerin iç duvarlarını,
kubbe ve kemerlerini, minarelerini süsleyen çinicilik, Anadolu'da çeşitli teknikleri ile
gelişmiş, zirveye ulaşmıştır. Camiler, medreseler, türbeler, saray ve köşkler
süslenmiştir (Önder,1996).
22
Tek renkli sırlı seramikler; XII. yüzyıl Selçuk devrinin büyük tabak, kâse,
testi ve ibrikleri bu gruba dâhil olmaktadır. Krem renkli kaplar grubuna giren tabak
kâse ve ibrikler ince kenarlıdır ve porselen şeffaflığındadır. Kabın krem veya kum
rengi gövdesi daha önceki yüzyıllara nazaran sert ve incedir (Kerametli,1986)
2.4. Çinide Kullanılan Motifler
Çini motiflerini incelemeden önce motif nedir? Sorusunun cevabını bulmak
gerekir. TDK sözlüğünde şu şekilde tanımlanmıştır. 1. Yan yana gelerek bir bezeme
işini oluşturan ve kendi başlarına birer birlik olan öğelerden her biri. 2. Bir eserde sık
sık tekrarlanan süsleyici öğe (TDK, 1998). Belirli bir yerin, eşyanın, abidenin daha
da güzelleştirilmesi için üsluplaştırılmış şekillere denir (Şimşir, 1990).
Anadolu Selçuklu mimarisinde, bitkisel, geometrik, yazı ve nadir olarak da
figürlü süsleme ile yüzeyler tezyin edilmiştir. Erken dönemlerde doğudan
getirdikleri, süsleme türlerini ve motifleri kullanmışlardır. Anadolu'ya yerleştikten
sonra motifler zamanla dolgun ve tek başına "Selçuklu Şahsiyeti"ni kazanmıştır
(Şimşir, 1990). Zaman içerisinde bu şahsiyeti çini süslemenin yanında taş işçiliği,
ağaç oymacılığı gb. unsurlarda görmekteyiz.
2.4.1 Bitkisel Motifler
Bitkisel süslemeler sitilize edilerek hazırlanmış yaprak, çiçek, ağaç
motifleridir (Şahin, 1983). Selçuklu Sanatında bitkisel süsleme olarak, rumi, palmet
lotus ve hatai motifleri kullanılmıştır (Şimşir, 1990).
Selçuk devri bitkili kompozisyon motifleri de Orta Asya geleneklerine
bağlıdır. Kıvrım dal, M.Ö X. yüzyıldan M.S X yüzyıla kadar devam eden hayvanlı
üslûba bağlanmaktadır. Hayvanlı üslûpta hayvan motifleri serbest bir sanat görüşü ile
«S» harfi biçimini almaktadır. Doğa örneği fikri bir süzgeçten geçirilerek
değiştirilmektedir (Kerametli, 1986).
Türk çini sanatında nebatî örneklerin kullanılması Anadolu'da Selçuklular
devrinde başlamıştır. İlk örneklerde geometrik sahaları çerçeveleyen bir bordürcüsü
olmakla beraber XIII. y.y.'in ikinci yarısından sonra daha bol ve zengin
23
kompozisyonlar halinde kendilerine ayrılan sahaları doldurmuşlardır. Saraylarda
kullanılan çeşitli teknikteki çinilerde genellikle figürlerin etrafında veya köşe
dolgularında yer almışlardır. Bunların içinde bir nar veya haşhaşa çok benzeyen
natüralist nebatlar olduğu gibi genellikle palmet, lotus ve rumi adını verdiğimiz
nebati şekiller kullanılmıştır. Bu motifler gerek tek tek kıvrık bir dal üzerinde
birleşmiş olarak lotus-palmet frizi veya palmet ve bunları iki taraftan çevreleyen çifte
rümilerle birleşmiş olarak tertip edilmişlerdir. Bu şekilde bir kuruluş veren zengin
örnekler mozayik çini ile yapılmıştır (Bulut, 1994).
Şemselerde kullanılan bitkisel motiflerle oluşturulan süsleme türlerinde rûmî,
hatayî, bulut, şükûfe (çiçek) türleri kullanılmıştır. Şemse Arapça’da güneş anlamına
gelen "Şems" kelimesinden gelmektedir. Güneş şeklinde süsleme motifi demektir.
Kitap kaplarının, miklebin üstüne kabartma, sıcak-soğuk baskı, tarama, boyama
yoluyla yapılan göbeklere ve tezyini paftalara bundan boy "Şemse" denilegelmiştir.
(Özcan,1990).
2.4.2. Rozet Motifleriyle Kullanılan Bitkisel Motifler
Daire şeklinde olan motiflerdir. Her çeşit süslemede ve özellikle kitap
süslemelerinde "Gülce", "Hizip Gülü", "Nokta" isimleriyle kullanılmışlardır (Akyüz,
1994).
Beyşehir Kubadabad Sarayında bulunan çinilerde tasvir edilen çeşitli saray
ileri gelenlerinin desenli elbiseleri, Anadolu Selçuklu kumaş desenleri konusunda
fikir verir. Büyük rozetler, damga gibi benekler, iri çiçekler bu elbiseleri süsler
(Öney, 1988)
2.4.3. Yazılarda Kullanılan Bitkisel Motifler
Yazma diğer sanat kollarında olduğu gibi motiflerini tabiattan almıştır. En
çok İşlenen çiçek, yaprak ve meyve motifleridir. Kuş, balık, dört ayaklı hayvan,
insan figürleri, manzara ve kalyonlara, geometrik formlara az rastlanır (Akbil, 1970).
24
Küfi yazıda gelişme gösteren çok sitilize, kalın bir kenar bordürü içinde
tekrarlayan düzenli bitkisel kökenli geometrik şekillerle bezenmiştir. İç dolguda
bitkisel motifler yıldız çokgen veya rozet şeklinde sitilize edilmiştir (Öney, 1988).
Anadolu Selçuklu Mimarisinde Kufi ve Sülüs yazısı kullanılmıştır. Yazı
mimari yüzeylere ayrı bir ahenk ve anlam kazandırmıştır.
2.4.4. Figüratif Motiflerle Kullanılan Bitkisel Motifler
Türklerin zengin kültür hazinesinden beşeriyete sundukları eserlere
bakıldığında ilk göze çarpan, hayvan figürüdür. Bilindiği gibi Orta Asya
bozkırlarında yaşayan Türkler için hayvan çok önemlidir. Kahramanlık, kuvvet,
bereket, mertlik, bağlılık gibi değerlerin sembolü sayılmış olan hayvan, sanatkâra da
ilham kaynağı olmuştur (Birol ve Derman, 2001).
Sfenks, grifon (kanatlı, aslan vücutlu, kuş başlı efsanevi yaratık), harpi (yüzü
ve vücudu kadına, kanatlan ile ayaklan kuşa benzer efsanevi yaratık) (Şahin, 1983),
ejder. anka gibi hayali (mitolojik) varlıkların, kurt, aslan, kaplan, panter, sığır, geyik,
davar, at, tavşan, kartal, leylek, tavus, ördek, horoz, kuğu gibi hayvanların önceleri
belirgin bir şekilde, daha sonraları üsluplaşarak kullanılmak suretiyle Selçuklu
Türklerinin Anadolu'da meydana getirdikleri bir süsleme türümüzdür (Özcan, 1990).
Sanatkâr tarafından üsluplaştırılarak işlenen hayvan figürü, çoğu zaman güçlü
göstermek, hareketine efsanevî hız katmak gayretiyle kanatlanmış ve bu kanatlar,
Rumî motifine benzer şekillerle süslenmiştir. IX. ve X. yüzyıllarda Uygur Türklerine
ait, Bezeklik freskinde görülen rûmî kanatlı ejderha tasviri, elde bulunan en eski
belgedir (Birol ve Derman, 2001).
Anadolu Selçuklu figürlü tezyinatının önemli bir kaynağı Gazneli figürlü
süslemeleridir. Büyük Selçuklu Sanatından da etkilenen Selçuklu figürlerinde Orta
Asya hayvan üslubunun yansımaları görülür.
Selçuklu figürlü tezyinatı Bizans figürlerini de etkilemiştir. Kubadabad sarayı
çinilerinde görülen tavsan, tilki, aslan, oğlak vb. hayvanlar 11–13.y.y. Bizans
tabaklarında da görülür (Şimşir,1990).
25
2.4.5. Bordürler ve Geçmelerle Kullanılan Bitkisel Motifler
"Şerit bezemeye bordur (su) denir. Kenar suyu, pervaz ve ulama gibi değişik
isimleri vardır. Bordürler; hem süsleme, hem de bezenmiş bölümleri birbirinden
ayırmak amacıyla kullanılır. Geçme ve zincir motifini "zencerek" denir. Noktalama
usulü ile yapılan zincirleme halkalarının birbiri içinden geçerek, devamı ile oluşan
bir tür süslemedir. Geniş bir uygulama alanı vardır. Geometrik motifli geçmeleri
çizgi sisteminden gelişen geometrik kompozisyonlar ve kapalı şekil geçmelerinden
oluşan geometrik kompozisyonlar olarak üçe ayırabiliriz (Akyüz, 1994).
2.4.6. Sembolik Motiflerle Kullanılan Bitkisel Motifler
Herhangi bir şeyi simgelemek amacı ile kullanılan veya belirli bir fikri
uyandıran şekillerdir (Şahin,1983). Örnek olarak “Çin Bulutu” Çin temani verilebilir.
Çin temani Uzak Doğu kökenli bir tür motiftir. Yan yana uzanan iki dalgalı
çizgi ile ikisi altta biride üstte olmak üzere üç yuvarlak benekten oluşur. XV.
yüzyıldan itibaren çini, kumaş, taş işleme ve kitap sanatlarında kullanılmıştır (Akyüz,
1994).
Gökyüzündeki su buharı birikintilerinin çeşitli görüntülerinden esinlenilip,
bunları stilize ederek yapılmış motiflerdir. XV. yüzyıldan itibaren özellikle tezhip ve
çini süslemelerinde kullanılmıştır (Akyüz, 1994).
26
III. BÖLÜM
3. ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ SONUNA KADAR ÇİNİLERDE
KULLANILAN SÜSLEME UNSURLARI
Türk toplumu kendine özgü bir sanat üslubu geliştirmiştir. Orta Asya’dan
Anadolu Selçuklu döneminin sonuna kadar bakıldığında, insanların ortaya
koydukları eserlerinde; yaşadıkları doğa şartları, hayvanlarla iç içe oluşları ve bitki
örtülerinin izlerini taşıdığı görülür. Bu izler, kullanmak için ürettikleri araç-
gereçlerde de süsleme olarak karşımıza çıkar. Türklerin süsleme unsurlarına
konumuz sınırları içinde bakıldığında; Türk toplumunda göçebe ve yerleşik kültürler,
etkileşime girdiği komşu ülke kültürleri, coğrafi ve iklimsel özelliklerdeki farklılıklar
Türk çini sanatında kullanılan süsleme motiflerine büyük bir zenginlik kattığı
görülmektedir.
Süsleme, insandaki güzellik duygusu ile ortaya çıkan, uygulandığı yüzeylerin
doğal biçimini bozmadan, estetik olarak daha etkileyici hale getirmek için değişik
tekniklerle yapılan çalışmalardır. Süsleme yapılan yüzeye estetik bir görünüş ve
zenginlik kazandırırken duygusal bir anlam da yükler. Süslemede ana unsur desen,
deseni de oluşturan motiflerdir. Süsleme kelimesi bezeme, bezemek, bezeklik, teyzin
etme gibi değişik terimlerle de ifade edilmektedir (Karpuz, 2001).
Süsleme unsurları Selçuklularda daha çok mimari ve çinilerle karşımıza çıkar.
Selçuklu çinilerindeki motif zenginliğinde, bir hayal coşkunluğu yansımaktadır. Bu
zengin biçim repertuarının kökeni arandığında, bunların, Türklerin ana yurdu sayılan
bölgelerde tuğla, terra-cotto ve stuco üzerine uyguladıkları desenlerden de beslendiği
görülmektedir. Özellikle figürlü örneklerde, kökü Uygurlarınkine dayanan bir resim
sanatı geleneğinin gücü yansımaktadır. Bu figürlerin birçoğu, tarihin
derinliklerindeki karmaşık geleneklerden şaşılacak güçteki yaratıcılık, kendine özgü
bir desen dünyası oluşturmuştur. İnsan figürlü Kubadabad çinileri, aynı zamanda
kılık vb bakımından, Selçuklu etnografyası için kaynak olarak kabul edilebilir. Çini
sanatında 13 yüzyılın ortalarından sonra bitkisel motif ve kompozisyonların daha çok
yer bulmaya başlaması ilerdeki dönemlerde, hatai (Çin'e özgü) denen natüraliste
27
çalan tarzın da devreye girdiği süslemede, bitkisel temaların egemenliğine bir
başlangıç sayılabilir ( Arık, 2000).
Anadolu öncesi Türk sanatının yayıldığı coğrafya üzerinde M.Ö. I. Binde
şekillenen Orta Asya Hun sanatının etkileri gayet açıktır. Zamanla belirginleşen ve
klasik değerler kazanan bazı bitki motiflerinin öncü Örneklerinin tesadüf edildiği bu
sanat çevresinde ortaya çıkan şekiller, fikir ve düşünce bazında Anadolu-Türk
sanatını da etkilemiştir. Bunlara sadece şekil benzerliği ve malzeme ortaklığı olarak
bakmamak gerekir. İfadeci bir anlatımla, abartılması gereken bütün unsurların başarı
ile yansıtılması, kıvırıp bükülmesi, şişirilip küçültülmesi, vücutlarda özel biçimlere
yer verilmesi şeklinde özetlenebilecek görünümleriyle birlikte tasvir edilen hayvan
ve bitki kompozisyonları, birbirleriyle geçişli olmalarıyla da dikkati çekerler. Orta
Asya'nın uçsuz bucaksız bozkırlarında, yaylalarında, vadilerinde yaşayanlar tara-
fından oluşturulan bu kültür, hem doğanın hem de üzerinde yaşayanların ortaklaşa
meydana getirdikleri değerler bütünü olarak algılanmalıdır (Gündoğdu, 1993).
Anadolu da 12.-13. yy. yapıldığı kabul edilen Dioskorides’in Materia Media
yazması; 284 hayvan ve 677 bitki resimleriyle süslenmiştir ( Öney, 1988). Bu yazma
eser minyatür örnekleriyle o dönemlerde toplumun çevresine olan duyarlılığının
belgesi olarak kabul edilebilir.
Devamlı doğayı, en başta da hayvanları gözlemlemek gereken göçebe yaşam-
da, doğa güçleriyle ilgili olarak gelişen inançlar ve destanlarda, hayvanlar da birçok
kavram ve değerin, çeşitli hayali olayların simgeleri haline gelmekteydiler.
Bezemeler aynı zamanda böyle simgeleri içermekteydi Orta Asya’daki göçebe
Türklerin komşusu muazzam Çin kültürünün inanç temeli olan Budizm'de de her
nasılsa böyle hayvan ve hayali destan yaratıklarından oluşan bir simgeler geleneği
bulunmaktaydı Bunun etkisi de onların hayal dünyasının hayvansal biçimlerle
donatılmasını pekiştirmekteydi. Yüzyıllar süren bu tür âdetler, zamanla dünya görüşü
değişip geliştiği için eskisi gibi inanç yüklü olmasa da halkın belleğinde yer etmiş
olduğundan, en azından folklorik özellik niteliğinde devam etmekteydi. Böylece
Türkler, hem süsleyici, hem koruyucu tılsımı olan bu simgeleri, yeni Müslüman
kültürleri ile uzlaştırarak uzun süre korumuştu ( Arık, 2000).
28
Türk Sanatında sonsuzluk prensibi, ana süsleme prensibini teşkil eder. Bu
persibin gözetilmesinde o derece ileri gidilmiştir ki, ilk bakışta bordur veya merkezî
kompozisyon olarak görünen bir çok desen yakından incelendiğinde, aslında son-
suzluk esasına dayanan bir kompozisyonun parçası olduğu anlaşılır. Daha önce de-
taylı şekilde incelediğimiz geometrik motifler, 'bazı basit bordürler hariç, tamamen
sonsuzluk prensibine dayanırlar. Buna rağmen geometrik desenlerin birer bölümü
çok defa bordur veya merkezî kompozisyon yerini tutmuştur (Demiriz, 1979).
Halk sanatlarının geleneksel karakterini millî sanat zevkini, ruhunda taşıdığı
yaratıcılık fikrini, his ve arzularını bazen figüratif motiflerle sembolize ederek, bazen
soyut formlar içinde kullanılarak, en güzel renklerle anlatılır (Akbil, 1970). Motifler
kültür ve sanat alanında çoğu kez toplulukların gelenek ve göreneklerinin, zevk,
anlayış ve inançlarının ifadesidir. Bu kavramlar içinde gelişip üsluplaşarak. o
milletin sanat simgesi ve temsilcisi olmuştur. Anadolu Selçuklu döneminden itibaren
meydana getirilen sanat eserlerinin bütün ürünlerinde etkili, ortak bir üslup anlayışı
dikkati çeker (Keskiner, 1991).
İslamiyet’in Anadolu’da da yayılmasıyla, sanatkâr yalnız konstrüktif alanda
değil, dekoratif alanda da bir bilince sahiptir. İslam kozmogonisinde kubbeye
geçişteki sekizgen kasnağın melekut aleminin ve arşın, kare ve dikdörtgen temelin,
yeryüzünün, mukarnasın da semavî mekânın yer yüzüne doğru inişinin sembolü
olduğu görüşü kanaatimizce isabetlidir (Karamağralı, 1993).
İslam sanatının strüktürel ve dekoratif elemanlarının sembolik anlam,
üzerinde bu açıdan durmak gerekir. Bütün bu elemanlar da İslâm felsefesini ve
kozmolojisini bulmak mümkündür, İslam dininde Allah'ın bulunduğu mekân
Kur'an'da "Nereye dönersen dönünüz, Allah'ın yüzü oradadır" (Bakara 115) şeklinde
ifadesini bulur Burada göz, sonsuz olan âlemde bir daire, bir küre meydana getirmek
durumundadır. O halde İslâm metafiziğinde Allah, insanın sınırlı olan tasavvur gücü
i1e Lâ-mekân olarak bir küre veya yuvarlak şeklinde düşünülmüştü, İbni Sina
metafiziğinde, göğü hareket ettiren nefs ve akıldır. Nefs ve akıldan felekler doğar ve
onlar dairevî ve sonsuz olarak hareket ederler (Karamağralı, 1993).
29
Bütün bunlar Anadolu mimarlık eserlerinin de kozmik Ölçüler içinde
planlandığını düşündürmektedir. Bu sembollerin eserler üzerinde bulunması onları
kötülüklerden korumak, tanrıya ait olan bu yerlere gereken saygının gösterilmesi
amacını gütmektedir (Karamağralı, 1993).
Gerçekten de, büyü, tılsım, nazar, totem, dans v.b. gibi insanın zihinsel
kavrayışının dışında olan anlaşmazlık ve bilinmezlikler, psikolojik gerilim yaratan
oldukça karanlık ve gizli yönleriyle, sanatın doğaüstü yanlarını beslemiş; giderek, in-
sanlığın estetik faaliyetinin kaynakları haline gelmiştir. Bu bağlamda, bugün
fantastik ya da düşsel dîye nitelendirilen ve gerçekte mümkün olmayan bir âlemde
yaşadığı düşünülen doğa üstü yaratıkların durumu bir hayli ilgi çekicidir. İnsanın
hayal dünyasının, fantezisinin bir ürünü olan ve maddi dünyası ile bağlantı kuran bu
tasvirlerin, zaman içerisinde bolluk-bereket, güç ya da çeşitli sembolik anlamları
kapsayan kült ve ritüeller çevresinde odaklaşıp tarih boyunca birbirinden habersiz
yaşayan toplumları ve onların sanat eserlerini adeta senkronize bir şekilde
etkileyerek evrensel bir tema haline geldikleri görülüyor. Çünkü, ister yerleşik,
isterse göçebe yada yarı-göçebe olsun, toplumlar, gerçekte etle kandan oluşan
canlılara göre daha korkutucu olan bu tasvirler aracılığıyla, metafizik dünyalarına ait
ipuçlarını sergiliyor, doğaüstü olayları yorumluyor, her biri farklı içtepileriyle
anlatılamayan şeyleri anlatıyor ve sonsuzluğa yöneliyorlar; bunlar da sözlü ya da
yazılı edebiyatta, minyatürlü yazmalarda, çinili resimlerde mimari plastikte, mezar
taşlarında ya da kemer tokalarında boyut kazanıp, nesiler boyu varlığını koruyarak
maddi kültürü temellendiriyor (Bilici, 1993).
İnsandaki duygu ve düşünce çeşitliliği ile sanatçının hayal gücü
buluştuğunda, hem gerçek hem de gerçek üstü yeni bir figür tarzı ortaya çıkmış
doğaüstü yaratık figürleri Türk sanatındaki yerini almıştır. Doğaüstü yaratık figürleri
sanatçının ruhsal dünyasında başlamış ve giderek toplumun tüm fertlerinin ortak
düşüncesinde yer almıştır. Genel olarak sembolik anlamlarını Orta Asya kültüründen
ve Şaman dini inançlarından alan motifler Türklerin 9.yy. İslam dinini kabul etmeleri
ile bir takım değişmelere uğramışlardır. Bu değişmeden en çok figürlü semboller
grubu etkilenmiştir. İslam anlayışının getirdiği yenilikler önce bu sembollerin anlam
30
bakımından değişime uğramasına zamanla da azalarak yok olmasına neden olmuştur
(Kavuncuoğlu, 2003)
İster figürlü, ister geometrik ve bitkisel motiflerle oluşturulsun, sonuçta
verilmek istenen mesajda ve süsleme motifleriyle biçimlenen programın özünde aynı
kavram, yani aslında soyut olan, ancak insanların bunu görsel simgeler aracılığıyla
somutlaştırarak kavrayabilecekleri, her şeyin nedeni ve sonucu olan evrenin tasviri
yatmaktadır (Durukan, 1993).
31
IV. BÖLÜM
4. KONYA VE ÇEVRESİNDE SELÇUKLU DÖNEMİ ÇİNİLERDE
BİTKİSEL MOTİFLERİN SEMBOLİK ANLAMLARI
4.1. Nar ve Haşhaş Motifi
Nar motifinin Türk süsleme sanatında bitkisel motifler arasında, Anadolu
öncesi ve antik döneme ait zengin bir geçmişi vardır (Resim 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9,
10, 11). Kur'ân'ın En'am Suresi'nin 99 ve 141. ayetlerinde, Rahman Suresi'nin 46.
ayetinde ve 68. ayetinde nardan bahsedilir. Kurân’da adı cennet meyvesi olarak
geçen nar motifi, bilinebilen örnekleriyle Selçuklu döneminden günümüze değin
Türk sanatında tarihî bir gelişim süreci izler. Türk süsleme sanatlarında sevilerek
kullanılan bu motif, şekil olarak dünyayı, içindeki taneler insanları, aralarındaki
zarlar dünya üzerindeki insan gruplarının din, ırk ayrımına rağmen bir bütün
oluşturduklarını simgeleştirmiştir (Karpuz, 2001).
Nar ebedi hayat ve kudret sembolüdür. Mevlevi mezar taşlarının ayak
şahidelerinde yer almıştır. Hz.Mevlana’nın türbesinin güney duvarında pencerenin
iki yanında nar ağaçları resmedilmiştir. Nar cennet meyvesi olduğu, sayısız
çekirdekleriyle de üreme sembolü olarak düşünülmüş çoğunlukla da bolluğu bereketi
simgelemiştir (Büyükçanga, 2006).
Selçuklu dönemine ait Kubadabad çinilerinde kuşların etrafında cennet ve
ebedî hayat sembolü olan nar dalları yer almaktadır. İnsan duygu, düşünce, özlem ve
dileklerinin yansıması olan Türk işlemelerinde de sevilerek kullanılmıştır. Nar gibi
bol çekirdekli meyve motifleri ile bezenmiş işlemeli örneklerden kurulacak yuvanın
bereketli, zengin ve bol çocuklu olacağı inancı, dile getirilmek istenmiştir (Karpuz,
2001).
Günümüzde de Türk evlenme adetlerinde evlenecek çiftin evinin kapısına
gelindiğinde gelinin eline nar verilmektedir. Gelin narı kapıya atarak kırar ve narın
içindeki taneler yere dökülür. Böylece evliliğin nar taneleri kadar güzel ve bereketli
olması dilenmiş olur (Kavuncuoğlu, 2003).
32
Katolog No : 1
Motifin Adı : Nar Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Sekiz köşeli çini üzerinde ayakta duran erkek figürü ve elinde tuttuğu nar
motifi resmedilmiştir. Figürün etrafı sarmaşıklarla ve sarmaşıkların uçlarındaki
çiçeklerle süslüdür. Figür sağ ayağı havada sağ elinde nar meyvesini tutan kolu önde,
diğer sol eli göğüs hizasında kıvrılmış durumda. Nar meyvesini baş parmağı ve işaret
parmağı arasında zarif bir şekilde tuttuğu görülür. Figürün narin ve sarmaşık
çiçeklerinin rengi kobalt mavisi, sarmaşık haki yeşil, figürün başlığı çizmesi saçları
siyah, zemin ise beyaz renktedir (Yılmaz, 1999).
Figürün duruşu ve kıyafetleri işlevsel bir üslubun olduğu, elinde tuttuğu narın
ve anlatımcı üslup olduğu dikkat çeker. Figür ayakta duruşu, kıyafetleri ve ikram
edişinden saray hizmetkarlarından biri ya da herhangi bir ülkenin elçisi olduğu
Resim : 1
33
izlenimini verir. Burada nar ancak Sultana ikram edildiği göz önüne alınabilir. Çünkü
nar güç, bolluk, bereket ve sonsuzluk gibi sembolik anlamları içermesi ikramın
sultana yapılmasına delalet ve onun gücünün kabulüne delalettir. Burada
sarmaşıkların dekoratif amaçla kullanıldığı görülmektedir.
34
Katolog No : 2
Motifin Adı : Nar Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Sekiz köşeli çini üzerinde zıt yönlere bakan kanatları açık çift başlı kartal
resmedilmiştir. Kanatlarının ucundan birer adet nar meyvesi sallanmakta. Kartalın
etrafları palmet ve Rumilerle süslenmiş gövde bir damla formunda levha şeklinde
kullanılmış ve bu levhada “El Sultan” yazmakta. Palmetler çinideki kartal figürünün
etrafında hareketli, başlangıcı ve sonu belirsizdir. Kartal gövdesi palmetler haki yeşil,
kartal mavi ve kobalt mavisi gibi tonlarla boyanmıştır.
İşlevsel ve anlatımcı bir üslup görülür. Bu figür Selçuklunun arması olarak,
sultanın arması olarak karşımıza çıkar ve bu işlevselliğini öne çıkarır. Doğu ve
batının hakimi sonsuzluğun içindeki sultanı temsil eder. Nar meyvesini taşıması her
yere bereketi huzuru getirdiğinin sembolüdür. Cennet meyvesini kanatlarında taşıyan
kartal koruyucu ruh ve gücünde simgesidir. Bu da anlatımcı ifadeyi öne çıkarır.
Resim : 2
35
Katolog No :3
Motifin Adı : Nar Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi :2008
Analizi :
Çini üzerinde bağdaş kurarak oturan insan figürünün sağ ve sol tarafından
figürün baş hizasına gelecek şekilde yay şeklinde simetri olarak yükselen bitkisel
motiflerin ucunda nar meyvesi bulunmaktadır. Bitkisel dallar figürün ayaklarının alt
hizasında çıkmış figürü çevrelemekte ve bitkisel motifler dairesel bir görüntü
sağlayarak figürünü içine almakta. Ayrıca oturan figür bu dalların ortalarından
tutmuş şekilde profilden resmedilmiştir. Figürün kıyafetleri gündelik yaşamları
hakkında bize bilgi sunmaktadır. Yani etnoğrafik özellikler içermektedir (Yılmaz,
1999).
Resim :3
36
Kompozisyon itibariyle anlatımcı ve işlevseldir. Günlük kıyafetleri
yaşantılardan örnekler sunduğu için işlevseldir. Figürün duruşu resmedildiği
dönemsel özellikler olarak sultanı ve sultanın yakınlarını sembolize etmektedir. Nar
bitkisi gücü sonsuzluğu bereketi sembolize etmektedir. Figürün nar bitkisini elinde
tutması gücün sonsuzluğun sultanın elinde olduğu izlenimi verilmeye çalışılmıştır.
Bu nedenle de kompozisyonda işlevsel özelliği vardır.
37
Katolog No : 4
Motifin Adı : Nar Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi :2008
Analizi :
Sekiz köşeli çini üzerinde iki tane kuşun karşılıklı birbirlerine baktıkları ve
ağacı anımsatan yapraklı ve dalların uçlarında birer tane nar meyvesinin bulunduğu
görülmektedir. Ağacın başlangıç noktası belli değildir. Ağacın dallarının birbirine
bağlantılı olduğu ve çini dışına taşmadığı ancak hareketli bir görüntü izlediği
görülmektedir. Kuşlar kobalt mavisi, narlar patlıcan moru, çiçekler gri yeşili andıran
renklerle resmedilmiştir. Zemin kirli beyaz renktedir.
Kompozisyonda anlatımcı bir ifade kullanılmıştır. Hayat ağacı öbür dünyaya
geçişi sağlayan bir merdiven bir aracı görünümünde, kuşlar ise bu yolculukta
refakatçilikle görevlendirilmişlerdir (Kınık, 1996). Ayrıca kuşlar hayat ağacını
korumakla yükümlüdürler. Hayat ağacı sürekli gelişen cennete yükselen hayatı
ölümsüzlüğü sembolize eden can ağacı olarak nitelendirilir.
Resim : 4
38
Katolog No : 5
Motifin Adı : Stilize Edilmiş Nar Motifi Ve Ağacı
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Sekiz köşeli çininin köşeleri kırılmış, orta kısmı bizi aydınlatmaktadır.
Bağdaş kurarak oturan figür vardır. Figür hafif sağa dönük cepheden resmedilmiştir.
Simetrik kalın siyah çizgilerle kobalt mavisi zeminin üzerine resmedilen figür
muhtemelen sarayın önde gelen sultan veya yakınlarından birini temsil ediyor. Baş
hizasına kadar yükselen henüz açmamış hissini veren bitkiyi ortalarından ellerinin içi
görünecek şekilde tutmakta. Bitkisel motif iki tarafından yay olacak şekilde figürün
etrafından yükselmekte ve figürü çembere almaktadır. Bitkinin dalı ince çizgi çiçeği
henüz açmamış ve dış çevresi kalın çizgiyle çizilmiş. Dalın çıkışının figürün
arkasından başladığı görülür ve çiçeğe kadar dalın üzerinde tomurcukları andıran çok
sayıda noktaları vardır. Bitkisel motifle figür arasındaki boşluklar Rumi motiflerle
Resim : 5
39
bezenmiştir. Çinide iki renk kullanılmıştır. Çininin zemini kobalt mavisi figür,
bitkisel motifler kalın ve ince siyah çizgilerle oluşturulmuştur.
Anlatımcı bir ifade olan çinide bereketi verimliliği elinde tutan sultanın çok
güçlü ve kudretli olduğu gösterilmeye çalışılmıştır. Zira çiçeğin oluşumu çok kalın
çizgilerle resmedilmiş bu da kolay kolay kimsenin bunu yıpratamayacağı anlamına
gelmektedir. Öyle ki çiçeğin dalı sultanın elleri arasından oda çok ince olması
sultanın her şeye yön verebileceği anlamındadır. Sultan bu çiçeğin sapından
kırabileceği düşüncesi gücünün göstergesidir.
40
Katolog No : 6
Motifin Adı : Nar Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Sekiz köşeli çinide tavus kuşu figürü bulunmaktadır. Tavus kuşunun kuyruğu
daha dik, başı geriye doğru kasılmış şekilde durmaktadır. Tavus kuşunun ayakları
altından çıkan ve sağlı sollu ikiye ayrılan ve onu çevreleyen ağaç formunda bitkiler
vardır. Bu dallardan da 4’er, 5’er adet küçük dallar ayrılmış ve uçlarında meyveyi
andıran şekiller vardır. Dallarda noktalamalarla elde edilmiş yapraklar çoğunluktadır.
Kuşun baş ve kuyruğunun iç kısımları kobalt mavisi, gövdesi kuyruğunu çevreleyen
çizgi ve bitkinin yaprakları haki yeşil, kuşun kanadı ve meyvelerde patlıcan
morundan resmedilmiştir.
Resim : 6
41
Anlatımcı bir ifade kullanılmıştır. Tavus kuşu asil bir duruş sergilemektedir.
Bu da ancak sultanı sembol edebilir ve ağaç formundaki yere tünemiş durumdadır.
Buradaki meyveler cennet meyvelerinin sembolü olabilir ve ağaç cennete giden yolu
sembolize ediyor olabilir. Tavus kuşu buraya yuva yapmış yani türemiş durumdadır.
42
Katolog No : 7
Motifin Adı : Haşhaş Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Sekiz köşeli çininin yarısında daha küçük bir parçası mevcuttur. Bu parçadan
anlaşılacağı üzere iki balık karşılıklı durmakta ortada yükselen dalların ve balıkların
arkalarında baş hizalarına kadar gelen dalların uçlarında haşhaş motifi vardır.
Köşelerde ise rumi motifleri vardır. Dallar yapraklar, balıkların pulları haki yeşili,
haşhaşlar ve balıkların başları mavi renkte resmedilmiştir.
Anlatımcı bir ifade kullanılmıştır. Balık günümüzde su canlısı olmasından
dolu bereketi simgeler. Haşhaş içindeki tanelerin sonsuz oluşu nedeniyle evreni
temsil eder. Dalın dümdüz yukarı yükselmesi balıkların sonsuzluğu yanı bereketin
sonsuzluğa kadar süre gelmesini anlatmaktadır.
Resim : 7
43
Katolog No : 8
Motifin Adı : Haşhaş Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Yarısından fazlası tahrip olan kaybolan çininin arda kalan 2-3 parçasının
birleştirilmesinden anlaşılana göre ortada bir figür, haşhaş dalları, rumi süsleme ve
bir adet bardak görülmektedir. Ağırlıklı kullanılan renk yeşildir. Figürün kolları,
haşhaş ve bardağın boyanması lekesel olarak mavilerle sağlanmıştır. Figür sakallı,
sarıklı ve kolları açık şekilde oturur ya da ayakta duru şekilde resmedilmiştir.
İşlevsel bir izlenim veren çini resmi figürün, sarayın önde gelen kişilerinden
biri olduğu, sakalından ve sarığından hizmetkar olmadığı anlaşılmaktadır. Figürün
kıyafetlerinden de sultan olmadığı görülür. Muhtemelen sarayda hekimlik yapan bir
kişidir. Haşhaş günümüzde de tıp alanında kullanılmakta olup o zamanlarda da bu
haşhaşın bu faydasından yararlanıldığı bilinmektedir. Haşhaşın bardağın üstüne
doğru iç bükey çizmesi bu düşüncemizi güçlendirmektedir.
Resim : 8
44
Katolog No : 9
Motifin Adı : Nar Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi :2008
Analizi :
Büyük bir kısmının tahrip olmasına rağmen sekiz köşeli çini olduğu anlaşılır.
Çinide elinde haşhaş tutan, sarıklı, sakallı, bıyıklı bir figür bulunmaktadır. Figürün
etrafını sarmaşık ve çiçeklerin çevrelediğini görmekteyiz. Elindeki haşhaşı baş
hizasında kaldıran figür muhtemelen dönemin sultanlarından biridir. Çünkü sarık ve
kıyafetlerinden bu anlaşılmaktadır. Sarmaşığın çiçekleri, haşhaş, sarığın bir kısmı ve
elbise kobalt mavisi ile renklendirilmiş, sarmaşık ise haki yeşille renklendirilmiştir.
Haşhaş; sonsuzluğu, bereketi, bolluğu ifade etmektedir Buda içindeki
tanelerin çok oluşundandır. Bu güçleri de ancak sultan elinde tutabilir. Etrafındaki
sarmaşıklar hareketli bir kompozisyon içinde ele alınmış çerçeve dışına taşmıştır.
Buda sonsuzluğun sultanı çevrelediği ve etrafında barındırdığı izlenimi vermektedir.
Resim : 9
45
Katolog No : 10
Motifin Adı : Nar Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi :2008
Analizi :
Bağdaş kurmuş şekilde oturan figür önden, başı cepheden resmedilmiştir. Sağ
elinde haşhaş tutmaktadır. Sol el dizinin üstünde, etrafında haşhaş çiçekleri ve
bitkileri bulunmaktadır. Kubadabad Sarayındaki diğer çiniler gibi sekizgen
kompozisyonla oluşturulmuş çinide kobalt mavisi ve yeşil renkler hakimdir. Figürün
saçı uzun olmasından ve kaftanından sarayın önde gelenlerinden olduğu anlaşılır.
Kompozisyon da işlevsel bir anlatım vardır. Beyşehir gölü kenarında
yapıldığı bilinen Kubadabad çinilerinden de anlaşılacağı gibi haşhaş
kompozisyonlarda çok kullanılmıştır. Bunun sebebi haşhaşın bu bölgede üretilmiş
olması, toplum kültürünü etkilemiş ve sonucunda süslemelere işlevsel olarak
yansımıştır. Kavuncuoğlu (2003); haşhaş meyvesinin de, nar meyvesi gibi sonsuz
yaşam ve cennet sembolü olduğunu söylemektedir.
Resim : 10
46
Katolog No : 11
Motifin Adı : Nar Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi :2008
Analizi :
Sekiz köşeli yıldız çinide gagası merkeze gelecek şekilde başı arkaya doğru
dönmüş, yandan kompozisyona oturtulan tavus kuşu etrafında nar meyvesi ve dalları
bulunmaktadır. Koyu mavi, kobalt mavisi, açık mavi ve yeşil renklerinin
kullanılmıştır. Çininin kenarlarında tahribatlar mevcuttur.
Kavucuoğlu’nun (2003); zarif yapılı uzun kuyruklu olarak gösterilen tavus
kuşu; devlet güçleri, ölümsüzlük ve cennet sembolü olduğu yönünde görüşü vardır.
Ayrıca hayat ağaçlarıyla gösterilen tavus kuşunu yalnız görmemiz ve etrafının
narlarla donatılmış olması sultanın sembolü olma ihtimalini güçlendirmektedir.
Resim : 11
47
4.2. Hayat Ağacı Motifi
İnsan daima metafiziğe ilgi duymuş, tabiattaki bir çok objeye anlam
yüklemişlerdir. Dağ, kaya, ağaç, su gibi nesnelere, bazı hayvanlara, kare, yuvarlak
gibi işaret ve şekillere anlamlar izole etmiştir. Kişiyi tanrıya ulaştıran hayat ağacı
(Resim 12,13,14,15,16,17), ölümsüzlüğe kavuşturan hayat suyu, insanları bir ülke
altında toplayan bayrak, gücü temsil eden boynuz, saflığı, verimliliği, uğru ve evliliği
temsil eden inci, doğurganlığı, dişiliği, yeniden doğuşu ima eden istiridye, sihri ve
hayatî gücü ifade eden düğüm motifleri kozmik anlamlar ihtiva etmektedirler ve
kutsaldırlar. Mesela bizatihi su kutsal değildir, o ancak dört köşe bir şekil içinde
kozmik olarak düşünüldüğü zaman veya hayat ağacı altındaki su ise o zaman
dünyamız dışında bîr olgudur ve kutsaldır (Karamağralı, 1993).
Hayat ağacı sürekli gelişen, cennete yükselen hayatın, dikey sembolizmini
oluşturur. Geniş anlamda, sürekli değişim ve gelişim içinde yaşayan evreni
sembolize eder. Evrenin üç elementinin, toprağın derinine inen kökleriyle yeraltını,
alt dallarını ve gövdesi ile yeryüzünün ışığa yükselen üst dallarıyla cenneti birleştirir.
Yeryüzü ve cennet arasındaki iletişimi sağlar. Kökleriyle topraktan aldığı suyla,
dallarının ve hava alma organı olan yapraklarını besler. Yeni yağmurlar getirerek
evrensel döngüyü sağlar. Ateş onun dallarının birbirine sürtünmesi ile oluşur. Selvi,
sedir, incir, zeytin, asma, hurma, palmiye, kayın, gibi ağaçlar değişik tohumlarda
hayat ağacının sembolüdürler (Büyükçanga, 2006 ).
Stilize hayat ağacı motifi kenarlarında karşılıklı veya sırt sırta vermiş kuşlar
çokça kullanılmıştır. Ağaç motifi çeşitlilik gösterir. Hayat ağaçları stilize edilmiş
palmiye şeklinde olduğu gibi alev şeklinde veya basit ağaç biçiminde kullanılırlar.
Kuşlar uzun kıvrık kuyrukları ile çok dekoratiftirler. Kuşların etrafında cennet
sembolü nar dallarının da kullanıldığı da görülür. Kuşlar ağaca bekçilik etmek için
yerleştirilmiş sembolize figürlerdir. Ayrıca hayat ağacı öbür dünyaya geçişi sağlayan
bir merdiven bir aracı görevinde, kuşlar ise bu yolculukla refakatçilikle gö-
revlendirilmişlerdir (Resim 12,13,14,15,16,17), (Kınık, 1996).
48
Anadolu motiflerinde hayat ağacı "can ağacı" olarak da nitelendirilir;
ölümsüzlüğün sembolüdür. Birçok yerinin dokumalarında hayat ağacının üzerinde
görülen kuşlar, zamanı gelince uçacak olan can kuşlarıdır. Can, ruh ile eş anlamlıdır.
Özellikle servi ağacı ölümsüzlüğü simgeler. Ağaç, ‘yeşil elmas’ adıyla anılmaktadır.
Mevlana Celaleddin Rumi’nin Mesnevisi'ndeki "Bu ağaçlar, ellerim topraktan
çıkarıp halka doğru yüz türlü işaretlerde bulunurlar, duyana söz söylerler, yeşil
dilleriyle, uzun elleriyle toprağın içindeki sırları anlatırlar" beyitleri, ağaçların
maddesel varlıklarının yanında ruhsal bir içerikleri de olduklarını göstermektedir
(Büyükçanga, 2006 ).
Yüksek dağda emsallerinden daha yüksek olan ancak olanaklarının
zenginliğini mütevazi bir ölçüde gizleyen bir hükümdarı tasvir eder. Dağa benzeyen
hükümdar yüce bir dağ gibi yer ve gök arasındaki iletişimi sağlayarak yerin ve göğün
lütuflarını elinde tutar (Esin, 2004).
Çin’de dört yönün ve merkezin simgesi olan ağaçlar hakkında bazı
düşünceler vardır. Yön ağaçları birer hükümdar makamıydı. Merkezi ağaç ise gök
tanrısının simgesi olan en büyük hükümdarın makamı ve onu göğe inip çıktığı
merdiveniydi Hakanların İslamiyet’ten sonraki ağaç simgesinin nar ağacı olduğu
hakkında işaretler vardır (Esin, 2004).
Türk sanatında bitkisel motifler Orta Asya’dan itibaren sıkça kullanılmıştır.
Ancak hayvansal ve figürlü motiflerin Selçuklu sanatında daha yoğun olarak
kullanıldığı görülmektedir. Figürlü semboller gibi bitkisel sembollere de Şaman
inanç geleneklerinin yansıtıldığı görülmektedir. İslam dininin kabulü ile bu
motiflerin içeriklerinde bir takım değişmeler olmuştur. Örneğin hayat ağacı motifi
Şamanın yer altı ve gök yüzü yolculuklarında merdiven olarak kullanıldığına
inanılan bir sembolken İslamiyet’ten sonra cennet ağacı olarak tanımlanmış ve bu
şekilde süslemelerde kullanılmaya devam edilmiştir. Yeni dinin etkisiyle zamanla
azalan figürlü sembollerin yerini bitkisel semboller almıştır (Mülayim, 1999).
Hayat ağacı motifi kumaş, taş işçiliği, mezar taşlarında da karşımıza
çıkmaktadır. Örneğin 11. yy. İran’a ait bir ipek kumaş bilinen en erken tarihli
49
örnektir. Büyük bir rozet içinde hayat ağacı etrafında ejder kuyruklu kanatlı aslan ve
kuş rozetin bordüründe ise kartal ve grifon figürleri görülür (Öney 2003).
Hayat ağacı motifi Anadolu Selçuklu dönemi çinilerinde en güzel örneklerini
Kubadabad Saray çinilerinde kendini gösterir.
50
Katolog No : 12
Motifin Adı : Hayat Ağacı Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Sekiz köşeli çini kompozisyonunu laleye benzer hayat ağacının simetrik olarak
ortadan ikiye böldüğü görülmektedir.Ağacın her iki tarafında da bağdaş kurarak
oturan iki figür bulunmaktadır.Figürlerin başlarında hale ve kollarında tiran şeridi
bulunmaktadır. Figürlerin yuvarlak yüzleri giyim kuşamları Türk insanı tipini
göstermektedir.Çinide kobalt mavisi ,yeşil ve kırmızı renkler kullanılmıştır.
Figürlerin başlarında sade bir başlık vardır.Buda bu kişilerin sultan ve devlet
yetkilisi olmadıklarını göstermektedir.ancak oturuş biçimleri kollarındaki işaretler
saygı gösterilen ve değer verilen kişiler olduklarını göstermektedir (Kavuncuoğlu,
2003).
Resim : 12
51
Hale batı sanatı Rönesans döneminde Hz. İsa figürlerinde de bulunmaktadır.
Ancak hale,Selçuklu sanatında insan figürünün başını çevrelemesi ile dini anlayıştan
uzaktır.sadece figürün başını belirtmek için kınlanılmıştır.
Ortadaki lale biçimindeki büyük çiçeğin bir ağaç olabileceği, figürlerinde dini
konularda birbirlerinden görüş alışverişi yapan sarayda değerli görülen din adamları
olma ihtimali daha yüksektir (Arık,2000).
52
Katolog No : 13
Motifin Adı : Hayat Ağacı Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Sekiz köşeli yıldız biçimli yapılan çinide tahribat ve kırılmalar olmuştur.
Ancak görünenlerden anlaşılacağı gibi iki tane tavus kuşu karşılıklı birbirine
bakmakta ortada stilize edilmiş ağaç formu bulunmakta. Gövdesi dümdüz göğe
doğru yükselmekte. Dalların ayrımında katmanlar halinde küçülerek yükselmektedir.
Bu katmanlar arasında birbirine sarılmış palmetler var ve ucu sivrilerek üst tarafa
doğru sonlanmaktadır. Hayat ağacı ve tavus kuşlarının arasında Selçuklu
motiflerinde kullanılan su yolu dediğimiz süslemeler kullanılmıştır. Kuğular kobalt
mavisi haki yeşille boyanmış, hayat ağacının gövdesi kobalt mavisi, palmetler arasın
haki yeşil, su yolu süsleri gri yeşil, palmetler ve zemin beyaz renk kullanılmıştır.
Resim : 13
53
Anlatımcı bir içerik kullanılmış tavus kuşları inceliği, zerafeti ve sarayı temsil
etmekte ve arasından gökyüzü yükselen hayat ağacı merdiven hissi vermekte.
Gökyüzüne ve Tanrıya gitmenin yolu saraydan yani sultana saygıdan geçtiği anlatımı
çıkmaktadır.
54
Katolog No : 14
Motifin Adı : Hayat Ağacı Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Sekiz köşeli yıldız biçimli çinide karşılıklı birbirlerine bakan kuşlar tasvir
edilmiştir. Hayat ağacı sembolize eden bitkilerin üzerinde duruyormuş hissi vardır.
Fakat dikkatli bakıldığında ayakları boşlukta durmaktadır. Hayat ağacı
incelendiğinde tek bir motiften oluşmadığı bitkisel motif parçalarının birleşmesinden
oluştuğu görülür. Ayrıca çininin tam ortasından dikey bir çizgi çekildiği bu çizginin
çinideki motifleri simetrik iki parçaya böldüğü görülmektedir. Bitkilerin görünümü
ince dalların uçlarına ve birleşme yerlerine kalın fırça vuruşlarıyla stilize yapraklar
oluşturulmuş. Esasen yapraklar kalın fırça darbeleriyle oluşturulan çizgilerden
ibarettir. Renk olarak kuşlardan açık mavi, kobalt mavisi ve yer yer lekesel olarak
kahverengi kullanılmıştır. Bitkilerde ise koyu lekeler ve ağacın çıkış noktasında açık
mavi renk kullanılmış (Yılmaz, 1999).
Anlatımcı bir içerik mevcuttur. Kuşlar hayat ağacını beklemekteler. Kuşlar
burada hayat ağacını beklemek için sembolize edilmiştir.
Resim : 14
55
Katolog No : 15
Motifin Adı : Hayat Ağacı Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Sekizgen çini üzerinde kalın çizgilerle dokuz kutucuğa ayrılmış. İçlerinde sol
üstten sağ alta doğru 1, 3, 5, 7 ve 9 kutucuklara geometrik düzenlemeler ve şekiller
yapılmış. 2, 4, 6 ve 8 kutucuklara tek yaprak formunda ağaçlar yerleştirilmiştir. Renk
zemin beyaz, şekiller ve ağaçlar oksit sarısı, koyulukları kahverengi
renklerindedirler.
Anlatımcı bir ifade kullanılmıştır. Çinide dört yönün ve merkezin simgesi
olan ağaçlar birer hükümdar makamıdır. Merkezi ağaç ise gök tanrının simgesi olan
en büyük hükümdarın makamı ve onun göğe inip çıktığı merdivenidir (Esin, 2004).
Burada baktığımızda Selçuklularda İslamiyet’in yayılmaya başlaması Gök Tanrı
inancının tek tanrı inancına dönüştüğü ve Allah’ın bulunduğu mekân Kur’an da
Resim : 15
56
“Nereye dönerseniz dönünüz Allah’ın yüzü oradadır” (Bakara 115) şeklindeki
ifadesiyle sonsuzluğu yani evreni temsil eden geometrik düzenlemeler kullanılmış.
Merkezdeki düzenleme Allah’ı temsil ediyor diyebiliriz.
57
Katolog No : 16
Motifin Adı : Hayat Ağacı Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Sekizgen çininin üst ve sağ üst uçları ortaya kadar kırılmış, kalan
kısımlarından görünene göre palmiye ağacını anımsatan stilize edilmiş beş yapraklı
palmet, hayat ağacı formunu verir. Sekiz köşenin en altta kalan uçlarından yukarıya
doğru çıkan ve çininin üstte kalan uçlarına doğru her bir yaprak gelecek şekilde
açılmıştır. Çininin altta kalan sağ ve sol uçlarına noktalarla benekler yapılmıştır. Bu
benekler yer yer üstte de görülmektedir. Çininin zemininde kobalt mavisi, palmet ve
benekler yeşille boyanmıştır. Beyaz renkle palmet ve benekler çerçeveye alınmıştır.
Anlatımcı bir üslup kullanılmış. Palmetler palmiye ağaçlarının stilize edilerek
resmedilmesiyle doğmuştur. Palmet burada hayat ağacını sembolize etmektedir.
Resim : 16
58
Katolog No : 17
Motifin Adı : Hayat Ağacı Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Sekiz köşeli çinilerin bütün uçları tahrip olmuş ama ortadaki desen tam
anlamıyla görülmekte. Orta noktada hepsinin birleştiği görünen bitkisel motifli çini
yer yer sarmaşık hissini verir. Çininin yatay ve dikey uçlarını karşılıklı uzanan
bitkisel motifler hayat ağacı motifini oluşturur. Bu ağaç formundaki bitkinin 3 dalı ya
da yaprağı bulunmakta. Bunlardan bir tanesi ileri diğerleri yanlara açılır. Yanlara
açılan yaprak ya da dallar birbirleriyle birleşir ve bu birleşime arada kalan mavi
renkli lale formundaki çiçekte karışır. Görünüş itibariyle bütün halinde birleşmeler
görülür. Renk olarak ortada kalan ve uçları çinide çapraz köşelere doğru giden küçük
lale görüntüsü veren çiçekler ve zemini çevreleyen kısımlarda yer yer kobalt mavisi
kullanılmış. Diğer bitki formları haki yeşille, zemin ise beyazla boyanmıştır.
Resim : 17
59
Anlatımcı bir üslup kullanılmıştır. Bakıldığı zaman kompozisyon çininin
dışına taşmamakta. Ama hareketli ve bağlantılı görüntü sonsuzluğu hissettirmektedir.
4 köşeye hükmetmek tabirinin yerine sultanın bu çiniyle 8 köşeye hükmettiği
görülür.
60
4.3. Sarmaşık ve Çiçekler
Türk toplumu yaşamının her alanına süsleme unsurlarından olan çiçek ve
sarmaşıkları katmışlardır. Bunlar doğrudan resmedildiği gibi stilize edilerek
karşımıza çıkmaktadır. Sarmaşıkları zamanla su yolu olarak görmekteyiz. Çiçek
resimlerini halı ve kilimlerde stilize olmuş motifler olarak görmekteyiz.Ayrıca
Türkler elbiselerinde çiçeği desen olarak kullanmışlardır (Resim, 18, 19).
Çiçek ve sarmaşıklara genel olarak bakıldığında zemini dolduran merkezde
resmedilen ve anlatılmak istenen figüre yardımcı motifler olarak ta kullanıldığı
düşünülebilir.Bu motifler yapılırken yaşamdan ,doğa şarlarından,bitki örtülerinde
etkili olduğu bilinmektedir.
Süsleme sanatlarımızda değişik teknik ve şekillerde yapılmış yapraklar,
hatayiler, şakayık, lâle, karanfil, gül, zambak, çiğdem, küpeli gibi çiçekler ile selvi,
bahar dalları ve değişik meyve ağaçları gibi bitkisel karakterli motiflerle karşılaşılır.
Yine süsleme motifleri arasında insan ve hayvan figürleri, mitolojik yaratıklar,
geometrik kompozisyonlar, mimari motifleri, nesne motifleri, doğadan alınan
motifler ile yazılı bezemeler uygulandıkları yüzeyleri gösterişli ve zevkli hale
getirirler (Karpuz, 2001).
61
Katolog No : 18
Motifin Adı : Sarmaşık ve Çiçek Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Sekiz köşeli yıldız biçimli çinide iki tane kuş figürünün mücadelesi
görülmektedir. İlk bakışta ikisinin de aynı cins kuş olduğu düşünülse de dikkatli
bakıldığında benzerliğin sadece gövde, ayaklar ve kanatlarda farklılığın ise üstün
gelen kuşun başının gagasının ve kuyruğunun onun yırtıcı bir kuş olduğu
anlaşılmaktadır. Etrafı sarmaşık ve çiçekler vardır. Kuşların gövde, baş ve
kanatlarında haki yeşili, göğüs ve boyun kısımlarıyla kuyrukları kobalt mavisi,
ayakları çimen yeşilidir. Sarmaşıkların renkleri çoğunlukla haki yeşil ve çimen
yeşilidir. Çiçeklerin bir kısmı açmış bir kısmı açmak üzere tomurcuk halinde ve
kobalt mavisi açık mavi kullanılmıştır.
Resim : 18
62
Çini görüntü itibariyle işlevseldir. Günlük yaşantıdan örnekler vermektedir.
Bu bir av sahnesinden görüntüde olabilir, hayvanların mücadeleleri de olabilir. Ama
üstün gelen kuşun başından kartal cinsi olduğu ve Selçuklu armasına da giren
kartalın sultanı sembolize ettiği bilinmektedir. Bitkisel motifler, Kubadabad
Sarayı’nın Beyşehir gölü ve çevresinde oluşundan dolayı bu bölgedeki bitki örtüsüne
benzerlik göstermektedir.Gölün sazlık kısmında ki nergis çiçeklerine benzemekte ve
sarmaşıklarla sonsuz hareket düzeni sağlanmaktadır.
63
Katolog No : 19
Motifin Adı : Çiçek Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Sekiz köşeli çininin birkaç parçaya ayrıldığı görülür. Ortada oturan figür
profilden sağ elinde çiçek sağ dizi kalkık sol dizi yan yatık sol eli sol dizinin
üzerinde kadın figürü mevcuttur. Etrafı palmet motifleriyle ve bezek motiflerle
süslenmiş koyu değerlerde lacivert ve kahverengi ve açık yerlerde beyaz renk
kullanılmıştır (Yılmaz, 1999).
Anlatımcı işlevsel bir üslup kullanmıştır. Figürün kılık kıyafeti gündelik
yaşantıdan örnekler yansıttığı için işlevseldir. Ama figürün duruşu, oturuşu, elindeki
çiçeği tutuşundaki zerafet parmaklarındaki ayrıntı estetik figürün sultanları, elindeki
çiçek onun duygu dolu sevecen, zarif biri olduğu izlenimini vermekte ve bundan
dolayda anlatımcı bir kompozisyonda diyebiliriz.
Resim : 19
64
4.4. Rumi motifler
Rumi motifi, XI. yüzyıldan itibaren hayvansal görünümlerini kaybederek
tamamen dekoratif (tezyini bezenmiş) anlam kazanmıştır (Akyüz,1994). Vaktiyle
Roma imparatorluğu’nun hüküm sürdüğü ve İran yaylalarına kadar uzanan Anadolu
Yarımadası'na Diyar-ı Rûm denmesi sebebiyle motif bu adı almıştır (Birol ve
Derman, 2001). Rûmî motifimiz bazılarının söyleyip yazdığı gibi kıvrılmış nohut,
bezelye yaprağı değildir. Yani, aslî yapısı bitki kaynaklı olmayıp tamamen
zoomorfiktir (hayvan yapılı) (Resim 23)(Özcan,1990).
Rumi motifinin yarım palmet motifinin değişmesiyle ortaya çıktığı hakkında
oldukça yaygın bir kanaat vardır. Buna göre, kuşların ve hayvanların kanatları, Rumî
motifinin menşei olmuştur (Resim 23)( Demiriz,1979).
Rumi motifi oluşturmak için dairevi bir çizgiye "S" kıvrımı yapan çizginin
birleşmesi ve tabanına da bir sap eklenmesi ile olur. Tek yapraklı (veya kanatlı)
olduğu gibi iki veya üç yapraklı da olabilir. Yaprağın ucunda ve ruminin iç
bünyesinde düğmeli örnekler de vardır. Ruminin iç bünyesi dilimlerle
zenginleştirilir. Taş, ahşap, maden, stuko, tezhip, çini vb. birçok malzeme üzerinde
çok değişik rumi örnekleri yapılmıştır. Rumiler ile girift geometrik kompozisyonlar,
bazı yayınlarda "Arabesk" olarak yanlış tanıtılmıştır (Şimşir, 1990).
Bitkisel motiflerin sadesi; sarmaşık şeklindeki kıvrım dal Rumi bordürüdür.
"S" kıvrımı yaparak boyuna gelişen bordürde sapın iki tepe noktası arasındaki boşluk
Rumi yaprağıyla doldurulmuştur. Dar bir bordur halinde ilerleyen Rumi motifi
Sırçalı Medresenin eyvanında, Karatay Medresesinin eyvanında avlu duvar
cephesinde, pandantiflerdeki kufi yazılar ile eyvan kemerindeki yazının çerçevesinde
görülmektedir (Resim,20,21,22,23) (Şimşir, 1990).
Palmet ve lotus motifleri de aslında bitkisel motifler olmakla birlikle, aşırı
stilzasyon yüzünden tamamen abstre bir görünüş kazanmaları ve Türk sanatında özel
bir yeri olan rumilerle ilişkileri yüzünden ayrı bir grupta ele alınırlar (Demiriz,
1979).
65
4.5. Lotus - Palmet Motifleri
İki ruminin simetrik olarak birleşmesi ile oluşan motiftir. Palmiye yaprak
biçiminde bitkisel süsleme motifidir (Şahin,1983).
Menşei tam olarak bilinmemekle birlikte palmetin Sümer, Mısır, Asur, Grek
ve Roma süslemeciliğinde kullanıldığı bilinmektedir. Orta Asya Sanatında da
akislerini bulduğumuz palmet motifi Abbasiler devrinde Samarra süslemelerinde
Türk-İslâm zevkine uydurulmuştur. Bazı Selçuklu palmet motiflerinin öncüsünü
Gazneli Sanatında görmek mümkündür (Şimşir, 1990).
Sağa ve sola simetrik bir şekilde kıvrılan iki yaprağın ortasından sivri bir tepe
yaprağı çıkar. İki yaprağın sapına yakın bünyesinde düğme olduğu gibi yaprakların
ucunda da yapıldığı örülür. Sivri uçları üstte dışa doğru kıvrılan yapraklar, altta
dairesel bir dönüşle sapa bağlanırlar Ahşap, maden, halı, stuko tezhip, taş, çini vb.
malzeme üzerinde kullanılan palmet motifi, özellikle taç tezyinattaki zenginliği
başka sanatla karşılaştırılmayacak kadar çeşitlidir (Resim, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26,
27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34 ) (Şimşir, 1990).
Buda'yı temsil eden yuvarlak şekil içinde, lotus palmetleri bulunmaktadır.
Bunun yukarısında bir çatalın üzerinde Buda'yı, hukuku ve rahipler cemaatini
sembolize eden üç tekerlek bulunmaktadır. Bu sembollere ibadet edenler iki yanda
yer almışlardır. Burada tekerlek motifleri ile aynı derecede kutsal olan lotus
palmetlerinin bir arada kullanılmış olmaları konumuza açıklık getirmesi bakımından
ayrıca ehemmiyet taşır. Lotus pelmetleri ile meydana getirilen yuvarlaklar Buda'nın
sembolüdürler. Buda daima lotus üzerinde gösterilmiştir. Lotus aynı zamanda suyun
sembolüdür. Bütün bu açıklamalar ışığında lotus, tekerlek ve içice daire motiflerinin
tanrının sembolleri olduklarını kabul etmek gerekir. Bu semboller büyük bir zaman
ve mekân mesafesini aşarak Anadolu'ya, hatta Balkanlara kadar yayılmışlardır
(Karamağralı, 1993).
Lotus motifi, iki tene rumi formundaki simetrik yaprakların yukarıya doğru
kalkık vaziyette ve düğme seklindeki kıvrımıyla son bulur. Tabandan çıkan saplarla
bitişiğindeki palmete bağlanır. İki yaprağın arasındaki boşluk küçük bir tepe
66
yaprağıyla doldurulur. Rumi motifindeki gibi yapraklarının içinde dilimler olan ör-
neklere de rastlanır. Bazen, taş, stuko, ahşap, çini vb. malzeme üzerinde kullanılan
lotus motifinin Selçuklu süslemesinde değişik tipleri görülür (Şimşir, 1990).
İran bölgesi Büyük Selçuklu alçı ve ahşap işçiliğinde çok görülen eğri kesim
tekniği, Anadolu ahşap işçiliğinde erken örneklerde stilize yarım palmet motifleriyle
dikitimizi çeker (Öney, 2003).
Pazırık kurganlarından çıkan keçe ve halı bordürlerinde ren geyiği, grifon ,
süvari palmet şekilleri ile bezenmiştir (Öney, 2003).
Sasani ve Bizans ipek kumaşlarında da büyük rozetler içinde hayvan figürleri
görülür.Bu kumaşlarda palmet ve kufi yazılı kitabe Selçuklu devrinin damgasını
taşır. Büyük rozetler damla gibi benekler iri çiçekler, bu yola elbiseleri süsler (Öney,
2003).
67
Katolog No :20
Motifin Adı : Palmet Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi :2008
Analizi :
Sır altı, sekiz köşeli çini üzerinde palmet motifi ve insan başlı aslan gövdeli
sfenks vardı. Palmet motifleri geniş yapraklar halinde ve sarmaşık gibi sfenksin
etrafında hareketli bir duruş sergilemektedir. Palmetlerin başlangıcı ve sonu
belirsizdir. Yıldız çininin çerçevesinin dışına taşmıştır. Renk olarak sfenksin gövdesi
kobalt mavisi ve patlıcan moru, palmet ve figürün başı ise gri tonda yeşildir. Zemin
kirli beyazdır, ayrıca hareketliliği sağlamak ya da artırmak için palmetler arasında
noktalamalar kullanılmıştır (Yılmaz, 1999).
Resim : 20
68
Kompozisyonda anlatımcı bir ifade kullanılmıştır. Sfenksin başının sultanın
portresi olabileceği ve sarayı saltanatı koruyucu olduğu düşünülmektedir. Palmetler
ise uzak doğu felsefelerinde sonsuzluğu, evreni dolayısıyla da Allah’ı sembolize
etmektedir. Bu görüşün kullanılmış olabileceği (Karamağralı, 1993) göz önünde
bulundurabiliriz.
69
Katolog No : 21
Motifin Adı : Palmet Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi :2008
Analizi :
Sekiz köşeli yıldız biçimli çinide başını geriye doğru çevirmiş sol ön ayağı
ileri, sol arka ayağı geriye doğru açılmış köpek ya da kaplan görüntüsünde hayvan
figürü mevcuttur. Etrafında kıvrım dallar ve palmetler bulunmakta ve çevrelenmekte.
Bu dal ve palmetlerin başlangıçları belli değildir. Hayvan figürü kobalt mavisi,
zemin beyaz, palmet ve kıvrım dalların çevreleri haki yeşil, içleri beyazdır (Yılmaz,
1999).
Kompozisyonda anlatımcı bir içerik kullanılmıştır. Aslan güneşin, aydınlığın,
gücün ve üstünlüğün simgesidir. Gücün simgesi olması nedeni ile hükümdarı
simgeler. Palmetlerin sonsuzluk düzeni içinde olması hükümdarın her yerde gücünü
temsil eder.
Resim : 21
70
Katolog No : 22
Motifin Adı :Lotus Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi :2008
Analizi :
Örnek Kubadabad Saray çinilerinden bir kesiti teşkil etmektedir. Çinide
tahribat olmuş, küçük bir parçası mevcuttur. Bu çiniden anlaşılana göre; iki balık
başları kuyruklarına bakacak şekilde zıt yönlere bakmaktadır. Balıkların gövdeleri
yay yapar şeklinde resmedilmiştir. Balıkların araları bitkisel lotus motiflerle
süslenmiş. Balıkların gövdesi kobalt mavisi, başları siyah, bitkisel motifler yeşil
renkle resmedilmiş.
Palmetler diğer benzer örnekler gibi çok hareketli, sonsuzluk prensibini bize
tekrar göstermektedir.
Resim : 22
71
Katolog No :23
Motifin Adı : Rumi Motifi
Ait Olduğu Yer : Beyşehir Kubadabad Sarayı
Sergilendiği Yer : Konya Karatay Müzesi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1219-1236
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Çini süslemeden kesit halinde elimizde mevcut olan motif, hatai süsleme
özelliği vardır. Bitkisel dalların arasında yılan başlı kulaklı görüntüsüyle ejder motifi
ortaya çıkarılmıştır. Bitkinin ejder başına doğru kalınlaştığı görülür. Ejderin
kulakları, gözleri ve çatal dili olmasa stilize edilmiş lale görüntüsü olabileceği
görünmektedir. Zeminde mavi lekelerle beyaz renk kullanılmış. Motif ise çimen
yeşili kullanılmış. Hareketli ve görüntü itibariyle sonsuzluk içinde olduğu
hissedilmekte.
Anlatımcı bir ifade kullanılmış. Bereketli yağmurları yağdıran veya tahrip
edici fırtınaları yapan bir kudret olarak tasvir edilen ejder (Keskiner, 1991). Burada
yer yer maviliğin içinde oluşu gökyüzünde hava olaylarına müdahale ettiği ve
üzerindeki yeşil renktense bahar aylarındaki hareketliliğin canlanmanın gösterilmeye
çalışıldığı
Resim : 23
72
Katolog No :24
Motifin Adı : Lotus - Palmet Motifleri
Ait Olduğu Yer : Karatay Medresesi
Sergilendiği Yer : Karatay Medresesi Duvar Çinisi
Kullanılan Teknik : Mozaik Çini
Yapılış Tarihi : 1251
İnceleme Tarihi :2008
Analizi :
Yazıyı dıştan kuşatan bitkisel motif . Yazı bordürü dıştan rûmi ve palmet
dolgulu daha ince bir şeritle kuşatılmıştır. Altlı-üstlü enine merkez yaparak sıralanan
bu motifler saplarla birbirine bağlanarak yanyana fakat ayrı renklerle devam
etmektedir. Zemin beyaz, üsttekiler mor, alttakiler türkuaz renklidir. Kemerin son
dış bordürü 0.08 m. genişlikte ve bir o kadar da dışarı çıkıntılıdır. Bordürün içinde
beyaz üstüne mor renkli bir sarmaşık dalı ters-yüz kıvrımlar yaparak uzanmakta,
kıvrım içlerinde de ters yöne bakan birer yaprak yer almaktadır. Bu bordur
medresenin diğer cephelerinde de bir sınır şeridi olarak sıkça tekrarlanmıştır
(Erdemir, 2001).
Bu motifte birbirine sarmaşık gibi sarılmış iki palmet motifleri vardır. Bunlar
mimaride geometrik motiflerdeki yoğunlu azaltmakta ve geometrik motiflerdeki
sonsuzluk etkisini desteklemektedir.
Resim :24
73
Katolog No : 25
Motifin Adı : Rumi - Palmet Motifleri
Ait Olduğu Yer : Karatay Medresesi
Sergilendiği Yer : Karatay Medresesi Duvar Çinisi
Kullanılan Teknik : Mozaik Çini
Yapılış Tarihi : 1251
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Alınlıktaki bitkisel friz. Köşelikteki türkuaz üzerine lacivert çinili rûmi dal,
yaprak ve palmetli nebati dolgu ile alınlıktaki bezeme, yüzeye ayrı bir zenginlik
kazandırmıştır (Erdemir, 2001).
Bu motifte birbirine sarmaşık gibi sarılmış iki bitkisel motif vardır. Ama
yaprakları altlı üstlü birbirlerini bütünlemektedir. Burada da bitkisel motiflerden
palmetler alınlığı dolaşarak sonsuzluk düşüncesini destekler.
Resim : 25
74
Katolog No :26
Motifin Adı : Rumi - Palmet Motifleri
Ait Olduğu Yer : Karatay Medresesi
Sergilendiği Yer : Karatay Medresesi Duvar Çinisi
Kullanılan Teknik : Mozaik Çini
Yapılış Tarihi : 1251
İnceleme Tarihi :2008
Analizi :
Kemeri kuşatan bitkisel süsleme içte "S" kıvrımı yapan sapların aralarına ters-
düz yerleştirilen palmetlerle, bunları kuşatan rûmi yaprak ve kıvrım dallar birbirine
dolanarak devam etmektedir (Erdemir, 2001).
Burada da palmetlerin değişik bir şekilde birbirlerine sarıldıkları görülür ama
amaç diğerleriyle aynıdır. Sağlam bir süsleme unsuru olarak kullanılmış ve
geometrik motifleri desteklemiştir.
Resim : 26
75
Katolog No :27
Motifin Adı : Rumi - Palmet Motifleri
Ait Olduğu Yer : Karatay Medresesi
Sergilendiği Yer : Karatay Medresesi Duvar Çinisi
Kullanılan Teknik : Mozaik Çini
Yapılış Tarihi : 1251
İnceleme Tarihi :2008
Analizi :
Pencere kemerlerinin etrafı nebati dolgulu zarif bir bordürle çevirilidir. Kemer
açıklıklarının etrafındaki bordur Ayrıca bunların etrafı dıştan panolarla beraber duvar
yüzeyinden 3-4 cm. kadar dışarı taşıntı yaparak plastik bir etki bırakmaktadır. Kemerin
etrafını kuşatan ve daha geniş olan bitkisel bordürde alttan üstten dolanarak yan
yana nöbetleşe sıralanan lotus ve palmetler firuze ve mor renkli çinilerden
kesilmiştir (Erdemir, 2001).
Katolog 24,25,26 deki gibi palmet ve Rumiler kullanılmış. Diğerlerinden
farkı bazılarının kullanım yerlerinin farklılığı, motiflerdeki şekil değişikliğidir. Fakat
hepsinin ortak amacı aynıdır. Yapının kullanım amacı göz önünde bulundurularak
buraya mistik bir atmosfer sağlanmaya çalışılmıştır.
Resim :27
76
Katolog No : 28
Motifin Adı : Rumi - Palmet Motifleri
Ait Olduğu Yer : Sırçalı Medresesi
Sergilendiği Yer : Duvar Cephe Süslemesi
Kullanılan Teknik : Mozaik
Yapılış Tarihi : 1242
İnceleme Tarihi :2008
Analizi :
Burada kullanılan motifler Karatay Medresesi ve İnce Minare
Medresesindekilerle benzerlikler göstermektedir. Burada da bitkisel motif olarak
palmetler ve rumiler kullanılmıştır. (Erdemir, 2002).
Sırçalı Medrese çini süslemelerinde bitkisel motiflere bakıldığında Karatay
Medresesi ve İnce Minare Medresesindeki gibi mekanı süslemek ve bunun yanında
sonsuzluk hissini veren sarmaşıkların yapıldığı görülür.
Resim : 28
77
Katolog No : 29
Motifin Adı : Rumi - Palmet Motifleri
Ait Olduğu Yer : Sırçalı Medresesi
Sergilendiği Yer : Mihrabın Kenar Süslemesi
Kullanılan Teknik : Mozaik
Yapılış Tarihi : 1242
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Mihrabın süslemesi Sahibata Camii Mihrabıyla benzerlik göstermektedir.
Mihrabın etrafının çevrelendiği düşünülen , fakat günümüze küçük bir parçasının
kaldığı çini parçasında, palmet ve rumi motifleri kullanılmış. Aralarına da sülüs
yazısı yazılmış ancak okunamamaktadır. Burada da İslam’i inançlar göz önünde
bulundurulmuştur.
Resim :29
78
Katolog No :30
Motifin Adı :Restore Olmuş Rumi - Palmet Motifleri
Ait Olduğu Yer :Sahipata Camii
Sergilendiği Yer :Minare Duvar Çinisi
Kullanılan Teknik : Sıratlı
Yapılış Tarihi : 1258-1283
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Sahipata Camii Minaresinde kullanılan dış cephe çinisi minareye estetik bir
görünüm kazandırmıştır. Minarenin gökyüzüne kadar yükselişi İslamiyet’te ayrı bir
anlamı vardır.
Kullanılan bitkisel motif burada Allah’a yaklaşmak için merdiven olarak
kullanılmış olabileceği düşünülmektedir. Günümüzde restore edilmiş şekliyle
görünmektedir
Resim :30
79
Katolog No : 31
Motifin Adı : Restore Edilmiş Rumi - Palmet Motifleri
Ait Olduğu Yer : Sahipata Camii
Sergilendiği Yer : Camii Mihrab Çinisi
Kullanılan Teknik : Sıraltı
Yapılış Tarihi : 1258-1283
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Mihrap; Allah’ın makamıdır. İmam bu huzura gelir ve cemaatiyle ibadetini
yapar. Burada kullanılan motiflere bakıldığına sarmaşıklar halinde yukarıya doğru
yükselmek. Motifin başlangıcı ve sonu belli değil. Sarmaşığın andıran palmet ve
rumiler arasına laleye benzer çiçekler yerleştirilmiş
Sonsuzluk dizim içindeki palmet ve rumiler, Allah’a ulaşmada minaredeki
gibi merdiven vazifesi taşımaktadır. Bu merdiven mihraba görünüm olarak güzellik
katmış ve ibadetle daha çok yaklaşılacağı mesajını vermektedir.
Resim : 31
80
Katolog No : 32
Motifin Adı : Rumi - Palmet Motifleri
Ait Olduğu Yer : İnce Minare Medresesi
Sergilendiği Yer : İnce Minare Medresesi Duvar Çinisi
Kullanılan Teknik : Mozaik Çini
Yapılış Tarihi : 1258-1279
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Medresede de kullanılan tek bitkisel motiftir. Karatay Medresesiyle benzerlik
göstermektedir. Kubbenin altındaki kubbe kasnağına yapılmıştır. Burada da iki
palmetin birbirlerine sarıldıkları, üste kalanın yaprakları gökyüzüne, altta kalanın
yaprakları yeryüzüne doğru eğilmiştir. Ayrıca kasnağın altındaki alınlıklarda asma
yada sarmaşık yapraklarını andıran çini motiflerde kullanılmıştır.
Bu eserde de dallarını gökyüzüne açmış, yeryüzüne dağıtan motiflerden;
altındaki bereketi, sonsuzluğu temsil eden bitkisel motifleri düşünebiliriz.
Resim : 32
81
Katolog No :33
Motifin Adı : Rumi - Palmet Motifleri
Ait Olduğu Yer : Eşrefoğlu Camii
Sergilendiği Yer : Eşrefoğlu Camii Kümbetin Kubbesi
Kullanılan Teknik : Mozaik Çini
Yapılış Tarihi : 13.yy
İnceleme Tarihi :2008
Analizi :
Arabeks kompozisyon içerisinde palmet, rumi motiflerinden oluşan çini
kompozisyon. Dönemindeki diğer eserlerle benzerlikler göstermektedir.
Resim : 33
82
Katolog No :34
Motifin Adı : Rumi - Palmet Motifleri
Ait Olduğu Yer : Eşrefoğlu Camii
Sergilendiği Yer : Eşrefoğlu Camii Mihrab Alınlığı
Kullanılan Teknik : Mozaik Çini
Yapılış Tarihi : 13.yy
İnceleme Tarihi :2008
Analizi :
Yuvarlak rozet çini üzerinde palmet motiflerinden oluşan geometrik arabesk
bir kompozisyon süsleme
Resim : 34
83
V. BÖLÜM
5. ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ ÇİNİ ESERLERİNDE KULLANILAN
BİTKİSEL MOTİFLERİN RESİM EĞİTİMİ AÇISINDAN İNCELENMESİ
Türklerde yüzyıllar boyu yapıla gelen ve gelişen geleneksel, bize ait olan halk
sanatlarımıza sahip çıkarak, çağdaş resim sanatına gerek motif gerek biçim ve
gerekse kompozisyon açısından etkilerini ve resimde milli bir karakter oluşturma
çabasını günümüzde, resim eğitimiyle ortaya konacağı inancıyla bu tezi ortaya
koyduk.
Üç kıtaya birden yayılan Türk milletinin geniş bir tarihi ve kültürü ile birlikte
kendine has zengin bir sanatı vardır. Orta Asya’da tarih sahnesine çeşitli adlar altında
devletler kuran Türklerin ilk sanat eserleri Uygur Türkleriyle kendini gösterir. İslam
öncesi ve sonrası olmak üzere iki ana devreye ayrılan sanatımızın ilk devrine ait
motifler milli kültür ve folklörün etkisiyle gelişmiş; İslamiyet’in kabulünden sonra
da bu kültürün etkisiyle daha zengin hale gelmiştir. İslam dininin kabul edilmesiyle
bu dinin kültür çerçevesi içerisine giren Türklerin müşterek İslami motifleri
benimsemeleri, hatta onlara kendi renklerini vermelerinin yanında İslam öncesi devre
ait eski sanat geleneklerini de terk etmediklerini görülür. Bu durum Türk sanatının
hiçbir zaman milli vasfını kaybetmediğinin bir delilidir (Azak, Koyaş, 1983-1984).
Ülkemizde resim derslerinin de yer aldığı ilk yıllardan itibaren milli vasfının
yanı sıra, batı anlayışında da resim yapma anlayışı ağırlık kazanmıştır.
İlk resim eğitimi; Mühendishane-i Berri-i Hümayun'la başlayan ve 1883’te
Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'nin açılmasıyla tamamlanan dönemdir. Batılı anlamdaki
Türk resminin hazırlık aşamasıdır denebilir. Avrupa’dan çağrılan 1937-1948 yıllan
arasında Akademi'de resim atölyesi şefi olan Fransız ressam, Leopold Levy
Akademi'deki eğitim sistemini modern bir düzeyde değiştirmek gayesindedir.
Öğrencilerine ve asistanlarına aşılamaya çalıştığı görüş ise, görüş, düşünüş ve
uygulama açısından tamamen Batı etkisi altına girmiş olan Türk resmini, bu etkileri
ikinci plana itecek yöresellik bilinciyle ortadan kaldırmaktır. Türk kültürüne ve
84
geleneksel sanatlarına büyük bir hayranlık duyan Levy, bunu her fırsatta belirtmiş ve
ressamlara geleneksel sanatların değerini kavratmaya çalışmıştır (Elmas, 2000).
Sanatçıların büyük bir bölümü batı anlayışında eserler verirken 1930 ve 1940’lı
yıllardan sonra başlayan ülkemiz insanlarının sorunlarını, günlük yaşantılarını, Türk
süsleme sanatında kullanılan motiflerini dile getiren sanatçılar ortaya çıkmıştır. Bu
sanatçılardan bir kaçı; Bedri Rahmi Eyüpoğlu (Resim 35, 36), Elif Naci (Resim 37),
Uğur Mine Tamay (Resim 38) ve Nurullah Berk (Resim 39, 40, 41)’dir.
Sanatçılar biçim, motif, kompozisyon, renk açısından, dönemlerine ait
süsleme disiplinleriyle, tekniğine göre bazen farklılıklar, kimi zaman da benzerlikler
gösteren, zengin bir sözlük oluşturacak motif çeşitliliği içinde sunulan geleneksel
halk sanatları, çağdaş resim sanatının kimi örneklerinin motif ve kompozisyonlarıyla,
benzer nitelikler gösterdiği, incelenen örneklere dayanılarak söylenebilir (Resim 35,
36, 37, 38, 39, 40, 41 ). Bu durumda bu sanat dallarının bazı dönemlerde birbirini
etkilendiğini, benzer form ve bezemelerin kullanıldığını, benzer düzenlemelere
gidildiği sonucunu ortaya koymaktadır. Ayrıca Türk Resim Sanatının kaynaklarının,
geleneksel sanatlarda aranılması gerekmektedir.
Türk halk el sanatlarında kullanılan ve motiflerle oluşturulan, Türk süsleme
sanatlarına bir göz gezdirilecek olursa, çoğu el sanatında kullanılan motiflerin zengin
bir sözlük oluşturduğu görülür. Türk halk sanatçısının yüzeyler ve hacimler hakkında
derin bir ahenk anlayışı vardır. Oluşturduğu kompozisyonlarda çoğunlukla yüzeyi
tamamen süs motiflerine boğmaz, kontrastlar yoluyla en iyi etkiyi yaratmaya çalışır.
Süsleme sanatlarının itibar görerek gelişmesinin bir sebebini de Celal Esat Arseven,
Türk süslemelerini anlattığı bir yazısında; bütün Müslüman halklarda olduğu gibi
Türklerde de insan ve hayvan figürlerinin yasak edilmesinde buluyor. Dar bir alanda
sıkışıp kalan sanatçının hünerli bir insan haline gelerek durmadan yeni süs motifleri
ürettiğini ortaya koyuyor (Arseven, 1970).
Bedri Rahmi, halk sanatları ve geleneksel sanatlar, nakışlar hakkında
fikirlerini açıklarken şu görüşleri ileri sürmüştür. “Bizim memleketimiz nakış
bakımından eşine az rastlanan bir zenginlik gösterir. Nakış kundaktan mezar taşına
85
kadar bizimle beraberdir. Dinimizin resmi yasak etmesi yüzünden hıncımızı
nakışlardan almışız. Resim yasak, heykel yasak elimizde kala kala bir nakış dünyası
kalmış, fakat biz de resim ve heykel tadını nakıştan çıkarmak için öylesine nakışlar
yapmış, öylesine nakış cennetine dalmışız ki, bugün bu zenginlik karşısında insanın
neredeyse ‘isabet olmuş’ diyesi geliyor.” Resim ve heykelin yokluğu pahasına
süsleme sanatı kollarının çoğunda bütün dünya sanatçılarını şaşırtan bir açıklığa, bir
sadeliğe ve bu sadelik içinde sonsuz bir zenginliğe ulaşılmıştır. Büyük bir güvenle
söylenebilir ki; geleneği ve malzemesi yüzde yüz bu memleketin harcı olan herhangi
bir süsleme sanatı parçası tam anlamıyla bir sanat eseridir. Bir Türk çinisi, bir Türk
kilimi, bir yazma, bir tahta oyma, sanat eserinde bulunması şans olan bütün
özellikleri taşır. Bugünün resmi süsleme sanatlarına doğru gitmektedir. Türkiye’deki
süsleme sanatı örneklerine alıcı gözüyle bakılacak olursa, bugünün resmini yabancı
kalınmaz, onu görünce yadırganmaz (Eyüboğlu , 1986).
Türk sanatçıları İslamlaşma süreci içinde bir yandan da çizgi dilinin geniş
uygulama olanaklarını denemişlerdir. Bu geleneksel bir dildir ve onlara motif
klişelerini yeniden yorumlayabilecekleri bir yetenek ortamı sağlamıştır (Tansuğ,
1982).
Geleneksel sanatlardan stilizasyon, biçim, renk açısından faydalanmayı
öneren Nurullah Berk’de bir yazısında; son yılların en önemli kaygısının bir ‘Türk
Resmi’ yaratmaya çalışma endişesi içinde olduğunu ve resim sanatımızın kendine
has bir karaktere bürünmesi için ‘Milli’ hüviyete hangi yoldan varılacağını merak
ettiğini belirtmiştir Bu yola ulaşmak için realizm mi, halk sanatı mı, folklorik
araştırmalar mı? ya da mücerret sanatın esrarlı metafiziği mi? gerekli sorularını
yöneltmiştir (Giray, 1994). Sanatçının bu sözlerle asıl gayesi, geleneksel halk
sanatlarından, resim sanatında faydalanmanın Türk resminin milli bir karakter
kazanmasına zemin hazırlayacağını vurgulamaktır
Bedri Rahmi süsleme sanatlarının çağdaş resim sanatına etkisini bir yazısında
şöyle anlatıyor: “Nakış yalnız kilimden değil, çinilerden, yazmalardan, minyatürden
öbek öbek havalandılar ve bir daha kendi yerlerine konmadılar. Resim çerçevelerini
beğendiler.” (Eyüboğlu, 1986)
86
Türk resim eğitiminin hayatımıza girdiği andan buyana yukarıda da
bahsettiğimiz üzere Türk sanatına yerellik her zaman hakim olmuştur. Köklü bir
geçmişi olan Türk sanatının zaman içinde bir çok dini inançlarla, topluluklarla,
kültürlerle, etkileşime girdiği ve zaman içinde yapılan sanatsal çalışmaların, bir
sonraki süreçte ki çalışmalara kaynak teşkil ettiği görülmektedir. Hiçbir oluşumun bir
anda ortaya çıkmayacağı gibi geçmişin izlerini mutlaka taşır.
Türk sanatında da bu izler zincirin halkası gibi devam eder. Uygur
resimlerindeki izlerin Selçuklu ve Osmanlı sanatında da görülmesi, Selçuklu
sanatındaki etkilerin 1940’larda da kabul görmesi zaman içinde kültürel aktarımın
olmasıyla sağlanmıştır. Bu aktarımda resim eğitiminin önemi büyüktür.
Resim eğitimi ilk ve orta dereceli okullarda Milli Eğitim Bakanlığı denetimin
de olup, öğrencilere görsel sanatlar dersi adıyla verilmektedir. Görsel sanatlar
dersinin amaçları Milli Eğitimin müfredatında bireysel ve toplumsal, algısal, estetik
ve teknik amaçlar olarak ayrılmıştır ( Görsel Sanatlar İlköğretim Programı, 2006).
Bireysel ve toplumsal amaçlar içerisinde; geçmişten günümüze kalan sanat
eserlerinden haz alma ve onur duyma haysiyetini kazandırmak. Algısal amaçlar
içerisinde; öğrencinin görsel algı ve birikimlerini sanatsal anlatımlara
dönüştürmesine imkan tanımak, birikimlerini başka alanlarda kullanabilmesi
becerisini geliştirmek. Estetik amaçlar içerisinde; öğrenciye geçmişten günümüze
miras kalan sanat eserlerinden ve doğadan haz alma, onlarla gurur duyma ve onları
koruma bilinci kazandırmak. Öğrenciye görsel sanatlar sevgisi ve bu sevgiyi
hayatının her alanına yansıtabilme, bunu davranış biçimi haline getirebilme
yeteneğini kazandırabilmek. Doğadan seçtiği veya insan eli ile yapılan nesneleri
estetik birikimi kullanarak değerlendirme bilinci kazandırma. Teknik amaçlar
içerisinde; öğrenciye farklı tekniklerin getireceği anlatım zenginliğinin farkına
vardırabilmek ve kullanılan tekniklerin dışında yeni teknikler arama isteği ve cesareti
kazandırmak hedeflenmektedir ( Görsel Sanatlar İlköğretim Programı, 2006).
Sanat her yeni kuşağı bir önceki kuşağa bağlayan dolayısıyla insanlığın
sürekliliğini sağlayan önemli alanlardan biridir (Özsoy, 2003).
87
Selçuklu çinilerindeki bitkisel motiflerin öğrencilerin eğitiminde geçmişin
günümüze aktarımında hazır kaynak olarak düşünüyoruz. Çünkü çini örneklere
Konya merkezindeki müzelerde ulaşmak mümkün. Buralara geziler düzenlenerek
müze eğitiminin yanında görsel sanatlar eğitimi de verilebilir. Ayrıca müzelerdeki
çini örneklerine basılı kaynaklarla da ulaşmak mümkün. Öğrencilere çini örnekleri
gerek müzelerde, gerekse kitaplardan gösterilerek çok alanlı sanat eğitimi
kapsamında çini sanatı tarihinden, sanat eleştirisinden, estetiksel bakış açısından
irdelenerek uygulamalar yaptırılabilir (Alakuş, 2005).
Çok alanlı sanat eğitimi kapsamında uygulamalı çalışmalar; Değişik araç-gereç
kullanılmasıyla, farklı tekniklerle deneyim kazanma ve uygulama ile kazanılan
becerilerle ürün oluşturulması. Sanat eleştirisi; Betimleme, çözümleme, yorumlama
ve yargıdan oluşan evreleri içerir. Eleştirinin amacı sanat eserinden elde edilecek
beğeniyi, anlamayı artırmak ve sanatın toplum içindeki rolünü belirlemektir.Sanat
tarihi; zaman, yer, gelenek, işlev, üslup gibi konular üzerine odaklanarak sanat
eserinin tarihsel, sosyal ve kültürel içeriğini sorgulamaktır.Estetik; sanatın doğasını,
anlamını, değerini bulmaya çalınarak, sanat eserlerinin daha iyi anlaşılmasına, sanat
eserinin değerlendirilmesine ve eser hakkında karar vermenin geliştirilmesine yardım
eder ( Gökay, 2005).
88
Katolog No :35
Resmi Yapan : Bedri Rahmi Eyüpoğlu
Resmin İsmi : Sarı Gelin
Kullanılan Teknik : Serigrafi 50x35
Yapılış Tarihi : -
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Resimde çizgisel ve lekesel bayan figürü bulunmaktadır. Sarı, siyah renkler
arasında beyazlıklar bırakmak suretiyle renklendirilmiştir. Resmin isminden de
anlaşılacağı gibi gelin motifi işlenmiştir.
Selçuklu motiflerinde de olan sembolik anlatım burada da vardır. Gelin
saflığı, beyazlığı ve üretkenliği ifade etmektedir. Ayrıca burada gelenekselliği
vurgulamıştır. Gelin kıyafetleri, gelin başı, duvak resimde çizgiselde olsa anlaşılır
haldedir.
Resim : 35
89
Katolog No : 36
Resmi Yapan : Bedri Rahmi Eyüpoğlu
Resmin İsmi : -
Kullanılan Teknik : Kagıt Üzeri Çini Mürekkebi
Yapılış Tarihi : -
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Başı sağa yatık, uzun boyunlu, küçük vücutlu bir kadın resmi vardır. Resim
portre niteliğindedir. Resmin ismi tam olarak bilinmemekle beraber lekesel olarak
mürekkeble yapılmıştır. Görünümde zemin sarı (kağıdın rengi) ve siyah renk
kullanılmıştır. Bu resimde Selçuklu çinilerinin vaz geçilmez motifleri arasında olan
hayat ağacı ve nar motifi kullanılmıştır. Bu resimle 1940’ların Türk sanatında
Selçuklu sanatının izlerini taşıdığının en büyük delili niteliğindedir. Bu resimde de
sembolik anlatımlar kullanılmıştır. Geleneksellik ön plandadır.
Resim : 36
90
Katolog No :37
Resmi Yapan : Elif Naci
Resmin İsmi : Tabiat
Kullanılan Teknik : Tual Üzeri Yağlı Boya 40x35
Yapılış Tarihi : -
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Resimde bir çok bitkisel motif ve çiçekler kullanılmış. Rengarenk verilen
bitkiler, geçmişte de resim ve süsleme unsurlarında kullanılmış, günümüz resim
sanatına da girmiştir.
Resim :37
91
Katolog No : 38
Resmi Yapan : Uğur Mine Tamay
Resmin İsmi : Emek
Kullanılan Teknik : Tual Üzeri Yağlı Boya 150x120
Yapılış Tarihi : -
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Resimde bir çok objeyle oluşturulmuş kompozisyon görülmektedir. Bu
objeler arasında bitkisel motifli çini örnekleri de yer almaktadır. Bordürlerdeki
çiniler, vazodaki çiçek motifi konumuzun resme aktarılmasına örnek niteliğindedir.
Konu içinde anlatılmak istenen mesaj, resmin başlığında yatmaktadır. Resim
motiflerinde kullanılan objelerin yapımındaki ince işçilik vurgulanmak istemiştir.
Resim : 38
92
Katolog No : 39
Resmi Yapan : Nurullah Berk
Resmin İsmi : Ayçiçekleri
Kullanılan Teknik : İpek Baskı
Yapılış Tarihi : 1976
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Baskı resminde beş ayçiçeği, beyaz bulutlar vardır. Yerelliğin hakim olduğu
resimde sarı, yeşil, beyaz, kahverengi renkleri kullanılmıştır. Gök yüzüne doğru
dimdik ayakta duran ayçiçekleri resimde hayat ağacı hissini vermektedir.
Resim : 39
93
Katolog No : 40
Resmi Yapan : Nurullah Berk
Resmin İsmi : Ütü Yapan Kadın
Kullanılan Teknik : Tual Üzeri Yağlı Boya 100x100
Yapılış Tarihi : 1977
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Resimde ütü yapan kadın gündelik yaşantının sembolüdür. Figür pencere
önünde durmaktadır. Pencerenin dışından ağaç dalları ve yaprakları görünmekte ve
masanın arkasında bitkisel motifli bir örtü durmakta. Buradan da anlaşılacağı gibi
bitkisel motifler ve süslemeler hayatımızın her anında bulunmaktadır.
Resim : 40
94
Katolog No : 41
Resmi Yapan : Nurullah Berk
Resmin İsmi : Padişah
Kullanılan Teknik : Tual Üzeri Yağlı Boya 80x80
Yapılış Tarihi : -
İnceleme Tarihi : 2008
Analizi :
Geometriksel biçimlerinde kullanıldığı resimde Osmanlı Padişahlarını konu
alan bir resimdir. Tahtında oturan padişah elinde kılıncını tutmaktadır. Geçmiş
kültürümüzün bir örneğini sunan resimde Selçuklu motiflerine de yer verilmiş.
Kültürümüze etnoğrafik örnekler sunmasının yanında süsleme sanatlarımıza da örnek
teşkil etmektedir. Görsel sanatlar dersinde bu resim bir çok amaca yönelik örnekler
olarak sunulabilir.
Resim : 41
95
VI. BÖLÜM
6. SONUÇ VE ÖNERİLER
Hiçbir kültür çevresi yoktan var olmadığı gibi bütün kültürlerin dayandıkları
birikimler ve dünya görüşleri vardır. Türkler; çeşitli coğrafyalarda dinler ve siyasi
etkiler içinde bulunmuş ve Anadolu’da yerel kültürle kendi kültürlerinin sentezleri
sonucu birçok eserler vermişlerdir.
Konya ve çevresinde Anadolu Selçuklu dönemi çinilerinde kullanılan bitkisel
motiflerin kullanıldığı mimari eserler araştırıldı. Bu eserlerin Kubadabad Sarayı,
Karatay Medresesi, İnce Minare Medresesi, Sahip Ata Camii, Sırçalı Medresesi ve
Eşrefoğlu Camii olduğu tespit edildi. Daha sonra bitkisel motiflerin kullanıldığı
çinilerin malzeme ve teknik özellikleri incelendi. Çinileri teknik özellikler başlıklar
halinde sunuldu. Selçuklu çinilerde kullanılan bitkisel motiflerin ikonografisi
kaynaklardan araştırıldı ve bitkisel motifli çinilerin kullanıldığı eserler, sanat
eleştirisi yöntemiyle inceledik. Çinilerde kullanılan bitkisel motiflerin Türk resim
sanatında ve çeşitli süsleme sanatlarında da kullanıldığının üzerinde duruldu ve
1940’lar daki Türk ressamlarından bazı sanatçıların resimleri örnek gösterilerek,
resim eğitine etkileri anlatıldı. Daha sonra Türk sanatındaki yerellik, resimdeki
kültürel bağlar ve bunların sanat eserlerine etkileri göz önüne alınarak, ilköğretim
görsel sanatlar eğitiminde kullanımı üzerine durduk.
Sonuç olarak; Tarihi eserler medeniyetimizin simgeleyen, kökümüz,
tapumuz. Onları korumalı, yaşatmalı ve tanıtmalıyız. Çini sanatımızın çağın
koşullarına uyum sağlayarak yaşatılması bir ölçüde mevcut tasarımlarının yeniden
ele alınıp insanların günlük yaşamına yönelik yeniden tasarlanmasına bağlıdır.
Eğitim kurumlarının bu konuya eğilmesi ve tasarımcıları yönlendirmesi yararlı
sonuçlar verecektir. Konya’mızı, Anadolu’muzu bize bırakanlara vefa borcumuzu
kısmen bu eserlere sahip çıkarak ödeyebiliriz.
96
Yapılan araştırmanın sonunda;
1- Motiflerin biçim ve anlam boyutunda Orta Asya Türk Kültürü, Şamanizm
ve komşu oldukları Budizm’in sembolik anlatımlarda etkili olduğu görülmüştür.
2- Konumuz sınırları içerisinde mimari yapılarda kullanılan çini süslemeler
adeta kültür birikimi olarak karşımıza çıkar.
3- Selçuklu çini süslemeleri Türk kültürünün en güzel örneklerini teşkil
etmesi, etnografik özellikler içermesi, konu içeriği olarak anlatımcı ve işlevsel
olması günümüze emsali olmayan bir miras olarak kaldığının kanıtıdır.
4-Mimari süslemelerdeki güzellik duygusunun inançlarla birleştiği görülür.
Bu inançları doğrultusunda bitkilere, hayvanlara ve hayal dünyalarındaki şekillere,
sitilize yaratıklara anlamlar yüklemiştir.
5- Kullanılan sembolik motiflerde sonsuzluk aranmıştır.
6- Çiniler gündelik yaşantı malzemesi halinde seramik adı altında karşımıza
çıkmıştır.
Bitkisel motiflerin ilköğretim kademelerinin görsel sanatlar dersinde
kazanımların sağlanmasının daha iyi olabilmesi için öneriler;
Milli eğitim bakanlığının görsel sanatlar dersinde ilköğretim I. ve II.
kademelerinde öğrencilere temel beceriler kazandırmak için öğrenme alanları
belirlenmiştir. Görsel sanatlar dersi öğretim programı üç öğrenme alanı altında
yapılandırılmıştır.
a- Görsel Sanatlarda Biçimlendirme; çizgi biçimindeki leke gibi görsel
sanat öğeleri ile hareket, ritim, oran-orantı gibi sanatsal düzenleme ilkelerinin seçilen
etkinlik, önerilen yöntem ve teknikler eşliğinde duyuşsal ve devinimsel kazanımlara
yönelik uygulama içinde sezdirildiği hissettirildiği geliştirildiği ve pekiştirildiği bir
öğrenme alanıdır ( Görsel Sanatlar İlköğretim Programı, 2006).
97
Örneğin; Öğrenim alanlarından, görsel sanatlarda biçimlendirme alanı
kapsamında 7. sınıflar müfredatındaki kazanımlardan birkaçı;
— Çalışmalarında ve izlediği sanat eserlerinde görsel biçimlerini ayırt eder.
— Sanatsal düzenleme ilkelerine doğadan ve çevresinden örnekler gösterir
(Görsel Sanatlar İlköğretim Programı, 2006).
1- Bu kazanımları elde etmek için öğrencilere Selçuklu süsleme
sanatlarından olan çinilerdeki bitkisel motifler gösterilebilir.
b- Görsel Sanat Kültürü; öğrenme alanında öğrencilerin ulaşmaları
beklenen kazanımlar, estetik sanat eleştirisi sanat tarihi gibi varlığını sanattan alan
diğer disiplinlerin birbiri içine geçirilerek sarmal olarak verilmesiyle oluşturulmuştur
( Görsel Sanatlar İlköğretim Programı, 2006).
Örneğin; Öğrenim alanlarından, görsel sanat kültürü alanı kapsamında, 8.
sınıf öğrencilerinin müfredatlarındaki kazanımlardan bazıları;
— Görsel sanat eserinin oluşmasında, dönemin düşünce ve inanç
sistemlerinin, coğrafi özelliklerinin ve çeşitli olayların etkisini tartışır.
— Sanatın, kültürü aktarma yollarından biri olduğuna ilişkin örnekler verir.
— Teknolojik gelişmelerin görsel sanatlara etkisini açıklar.
— Duygularını, düşüncelerini ve izlenimlerini yansıtan görsel tasarımlar yapar
( Görsel Sanatlar İlköğretim Programı, 2006).
2- Bu kazanımları sağlamak amacıyla öğrencilere; Selçuklu Dönemi çini
motiflerinden örnekler sunulabilir
3- Resimlerinde kültürel izler taşıyan sanatçıların resimlerinden örnekler
sunulabilir. Bununla yukarıda belirttiğimiz kazanılar sağlanabilir, öğrencinin kültürel
olgunluğa ulaşması sağlanabilir.
c- Müze Bilinci; öğrenme alanı ile öğrenciler “Görsel sanatların birbirinden
farklı dallarında verilmiş olan, aynı zamanda birer kültür ve tarih mirası sayılan
98
eserleri tanırlar. Bu çerçevede öğrenciler, sadece yerel olanı değil aynı zamanda
evrensel olanı da gözlemleyebilirler.” “Çok çeşitli ve zengin arkeolojik
katmanlardan oluşan Türkiye Cumhuriyeti topraklarını, Anadolu medeniyetlerini
tanır ve bu değerlere sahip çıkma bilincini edinirler.” “Müzelerin eğitim yoluyla
kişilere sunacağı geniş imkânlar ve tercihli bakış açılarının yanı sıra öğrencilerin
yeni yaratımları ortaya çıkarması ve içinde bulundukları toplumu, coğrafyayı ve
farklı kültürleri kavraması sağlanır” ( Görsel Sanatlar İlköğretim Programı, 2006).
Örneğin; Öğrenim alanlarından, müze bilinci alanı kapsamında 6. sınıflar
müfredatındaki kazanımlardan birkaçı;
—Müzelerdeki eserlerle, bu eserlerin ait oldukları dönemler arasında ilişki
kurar.
—Eserler aracılığıyla Anadolu uygarlıklarını tanır.
—Görsel tasarımlarında Anadolu uygarlıklarına ait eserlerden yararlanır.
—Müzedeki eserlerden yola çıkarak çeşitli görsel tasarımlar yapmanın kendi
kültür birikimine katkısını tartışır ( Görsel Sanatlar İlköğretim Programı, 2006).
4- Ülkemizin müze, ören yeri, tarihî eser, anıt vb. geziler düzenlenebilir. Bu
öğrencilere görsellik olarak geniş bir laboratuar niteliğindedir.
5- Birçok kültüre ev sahipliği yapan Anadolu, Türk Kültürünün de merkezi
halindedir. Öğrencileri geziler düzenlenerek yerinde inceleme ve eğitim imkânı sunar.
6- Ders içerisinde çoklu sanat eğitimi yöntemiyle öğrencilerin hayal
dünyalarındaki motifleri, sitilize edilmiş bitkileri yapması istenebilir ve bunların
gündelik yaşantımızdaki yeri araştırılabilir.
7- İlköğretim kademelerinde bu süsleme unsurları müze ziyaretleriyle, örnek
göstermelerle ve tasarım konuları içerisinde çini ve süslemeler ele alınabilir.
8- Hızla değişen yaşam kültürü seramiğin kullanılabileceği değişik alanlar
yaratmaktadır. Yaratıcı düşüncenin bu yönde kullanılması yepyeni tasarımlan ortaya
çıkarabilir.
99
9- İnsanların sanatsal gelişimleri de göz önüne alınarak çinilerin, süsleme
unsurlarını hayatlarının neresinde kullanacaklarını ilköğretimin her kademesinde
öğretmek, öğrencilerin geçmiş kültürlerine sahip çıkmalarını sağlamak açısından
önemlidir.
10- Hayatımıza bu kadar girdiği bilinen seramiğin, yapımından-
süslemesine kadar her safhasının araştırılması ve bilinmesi gerektiği inancındayız
11- Tasarım yaparken de eskileri kullanma alışkanlığından vaz geçip günün
sosyokültürel anlayışını ve ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak yeni yaratıcı
fikirler üzerinde düşünmek gerekir.
12- Tasarımlar hangi şekilde yapılırsa yapılsın, ortaya konan çözümler,
geçerli, yararlı ve kurallara uygun olması gerekir
13- Kültürümüzün bir parçası olan tezyinat sanatının hak ettiği değere, onun
iyi bilinmesi ve gelecek kuşaklara aktarılmasıyla kavuşacaktır.
100
VII. BÖLÜM
7. KAYNAKÇA
1- ABACI, Oya, Çocuğun Sanatsal Gelişimi, İlköğretim Sanat Eğitimi
Kuramları ve Yöntemleri, Varan Matbaacılık, Ankara, 2005
2- ACUN, Hakkı, “Ejder Motifli Kapı Tokmakları ve Değişik Örnekler”
Sanat Tarihinde İkonografi, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara 1993
3- AKBİL, Fatma Pamir, Türk El Sanatlarından Örnekler. İstanbul 1970
4- AKYÜZ, Erdoğan, Sahip Ata Camii’nin Hanigah ve Türbesi’ndeki Çini
Desenleri ve Renklerin Düzeni, S. Ü. Eğt. Fak. Res. Eğt. Böl. Bitirme Tezi, Konya
1994
5- ARIK, Rüçhan, Kubadabad: Selçuklu Saray ve Çinileri, Türkiye İş
Bankası Yayınları, Ankara 2000
6- ARSEVEN, Celal Esat, Türk Sanatı, Cem Yayınevi, İstanbul, 1970
7- ASLANAPA, Oktay, Türk Sanatı, Remzi Kitabevi, İstanbul 2003.
8- ASLANAPA, Oktay, Anadolu'da Türk Çini ve Keramik Sanatı, T.K.A.E.
Yayınları, 10. Serisi: 5, Sayı:l, İstanbul, 1965.
ALAKUŞ, Ali Osman, İlköğretim Sanat Eğitimi Kuramları ve Yöntemleri,
Çok Alanlı Sanat Eğitimi, Görsel Sanatlar Eğitimi Derneği Yayınları–3, Ankara,
2005
9- ALTUNEL, Sinehan, Kütahya Çiniciliği ve Çini Atölyeleri, Konya 1997
10- AZAK, Gürbüz -KOYAŞ, Erdoğan Ferit, Başlangıcından Bu Güne On
Bin Türk Motifi Ansiklopedisi, İstanbul, 1983–1984
11- BAKIM, Ayşegül, Karatay Medresesi Portal Tezyinatı ve Çini Motifleri,
S. Ü. Eğt. Fak. Res. Eğt. Böl. Bitirme Tezi, Konya 1994
101
12- BİLİCİ, Z.Kenan, “Cizre Ulu Camisi Kapı Tokmaklarının İkonografik ve
Kronolojik Değeri” Sanat Tarihinde İkonografi, Hacettepe Üniversitesi Yayınları,
Ankara 1993
13- BİROL, İnci, DERMAN, Çiçek, Türk Tezyini Sanatlarında Motifler,
Kubbe Altı Neşriyatı–26, İstanbul 2001
14- BULUT, Münevver, İnce Minareli Medresenin Portal Minare ve
Kubbesindeki Dekoratif Süsler, S. Ü. Eğt. Fak. Resim-iş Eğt. Böl. Bitirme Tezi,
Konya 1994
15- BÜYÜKÇANGA, Hilal, Anadolu Selçuklu Seramiklerinde Figürlerin
Dili ve Resim Eğitimi Açısından İncelenmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Konya 2006
16- ÇORUKLU, Yaşar, Kozmolojik, Mitolojik ve Astrolojiye Göre Türk
Sanatında Hayvan Sembolizmi, Seyran Yay., İstanbul 1995
17- ÇORUKLU, Yaşar, “İslamiyet’ten Önceki Türk Sanatında Hayvan
Mücadele Sahneleri” Sanat Tarihinde İkonografi, Hacettepe Üniversitesi Yayınları,
Ankara 1993
18- DEMİRİZ, Yıldız, Osmanlı Mimari Süsleme - I, Kültür Bakanlığı
Yayınları-263, İstanbul 1979
19- DERI, Max, “Selçuklularda Mimarlık Tezyinatı” Çeviri; Şehabettin
UZLUK-Ali Osman ÖZTÜRK, İpekyolu K.T.O. Dergisi Aralık Sayısı, Konya 1999
20- DURUKAN, Aynur, “Ak Hanın Süsleme Programı” Sanat Tarihinde
İkonografi, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara 1993
21- ELMAS, Hüseyin, Çağdaş Türk Resminde Minyatür Etkileri, Konya İl
Kültür Müdürlüğü Yayınları, Konya, 2000
22- EMİNOĞLU, Mehmet Emin, Konya Karatay Medresesi Yazı İncileri, Arı
Ofset, Konya 1999
102
23- ERDEMİR, Yaşar, Karatay Medresesi; Çini Eserler Müzesi, Konya Valiliği İl
Kültür Müdürlüğü Yayınları, Konya 2001.
24- ERDEMİR, Yaşar, Sırçalı Medresesi; Mezar Anıtları Müzesi, Konya Valiliği İl
Kültür Müdürlüğü Yayınları, Konya 2002.
25- ESİN, Emel, Orta Asya’dan Osmanlıya Türk Sanatında İkonografik
Motifler, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2004
26- EYÜPOĞLU, Bedri Rahmi, Resme Başlarken, Bilgi Yayınları, Ankara,
1986
27- Genç Larousse Ansiklopedisi, Gerçek Yayıncılık, İstanbul,1993
28- GİRAY, Kıymet, ‘Türk Resminde Soyut Eğilimler ve 10’lar Grubu’,
Türkiye’de Sanat, 1994
29- GÜNDOĞDU, Hazma, “İkonografik Açıdan Türk Sanatında Rumi ve
Palmetler” Sanat Tarihinde İkonografi, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara
1993
30- Görsel Sanatlar Dersi 1-8 Sınıflar Öğretim Programı ve Kılavuzu, MEB
İlköğretim Müd., Ankara, 2006
31- GÖKAY, Melek, , İlköğretim Sanat Eğitimi Kuramları ve Yöntemleri,
İlköğretim Resim-iş Eğitiminde Çok Alanlı Sanat Eğitimi Yönteminin Uygulanması,
Görsel Sanatlar Eğitimi Derneği Yayınları-3, Ankara, 2005
32- KARAMAĞRALI, Beyhan, “İç İçe Daire Motiflerinin Mahiyeti
Hakkında” Sanat Tarihinde İkonografi, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara
1993
33- KARPUZ, Emine, “Süsleme Sanatımızda Nar Motifi ve Konya
Örnekleri” İpekyolu K.T.O. Dergisi Aralık Sayısı, Konya 2001
103
34- KAVUNCUOĞLU, Ayşe Pınar, Selçuklu Dönemi Konya Ve Yöresi Çini
Ve Seramik Motiflerinin Günümüz Kültür Ve Sanat Eğitimindeki Yeri Ve Önemi,
Gazi Üniv.Eğit.Bil.Enst. Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2003
35- KESKİNER, Cahide, Türk Motifleri, Turing ve otomobil kurumu,
İstanbul 1991
36- KILINÇ, Atilla Cengiz, 2000’li Yıllarda Türkiye de Geleneksel El
Sanatlarının Sanatsal, Tasarımsal ve Ekonomik Boyutu Sempozyum Bildirileri,
Ankara 1999
37- KINIK, Mustafa, Anadolu Selçuklu Dönemi Geometrik Çinilerin
Grafiksel Düzenlenmesi, S. Ü. Sos. Bil. Enst. Yük. Lis. Tezi, Konya 1996
38- KÜÇÜKKÖROĞLU, Kazım, Alaaddin Keykubad-I Dönemi Camilerinde
Çini Kullanımı, S. Ü. Sos. Bil. Enst. Yük. Lis. Tezi, Konya 2003
39- KERAMETLİ, Can, Anadolu Selçuklu Devri Duvar Çinileri, Türk Çini
Sanatından Örnekler, Ak Yayınları, Ankara 1986
40- MAHİR, Banu, “Osmanlı Saz Üslubu Resimlerinde Ejder İkonografisi”
Sanat Tarihinde İkonografi, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara 1993
41 - MÜLAYİM, Selçuk, Değişimin Tanıkları, Kaktüs Yayınları, İstanbul,
1999
42 - ÖNDER, Mehmet, Mevlana Şehri Konya, Konya 1962
43- ÖNDER, Mehmet, Şaheserler Konuştukça, T.C. İş Bankası Yayınları,
Ankara 1996
44- ÖNDER, Mehmet, Tarihi Turistik Konya Rehberi, Konya 1950
45- ÖNEY, Gönül, Anadolu Selçuklu Mimari Süslemesi Ve El Sanatları,
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1988
104
46 -ÖZCAN, Yılmaz, Türk Kitap Sanatında Şemse Motifi, Kültür
Bakanlığı,1124 Tanıtma Eserleri 31, Mas Matbaası, Ankara 1990
47- ÖZSOY, Vedat, Görsel Sanatlar Eğitimi, Gürbüz Eğitim ve Yayıncılık,
Ankara, 2003
48- SARRE, Friedrich, “Konya Selçuklu Abideleri” Çeviri; Şehabettin
UZLUK-Ali Osman ÖZTÜRK, İpekyolu K.T.O. Dergisi Aralık Sayısı, Konya 1999
49- SÖNMEZ, Zeki, Başlangıçtan 16 yy. Kadar Anadolu Türk-İslam
Mimarisinde Sanatçılar, Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara 1995
50- SÖZEN, Metin, Geleneksel Türk El Sanatları, Hürriyet Gazetecilik ve
Matbaacılık Aş, İstanbul 1998
51- ŞAHİN, Faruk, Seramik Sözlüğü, Anadolu Sanat Yayınları, İstanbul 1983
52- ŞİMŞİR, Zekeriya, Konya Selçuklu Çinilerinde Kullanılan Motifler, S.Ü.
Sos. Bil. Enst. Yük. Lis. Tezi, Konya 1990
53- TANSUĞ, Sezer, “Türk Resim ve Heykel Sanatı”, Anadolu Uygarlıkları
Ansiklopedisi, c.6,Görsel Yayınlar, 1982
54- Türk Dil Kurumu Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1998
55- UĞUR, M. Ferit, Koman, M. Mesut, Selçuklu Büyüklerinden Celaleddin
Karatay ile Kardeşlerinin Hayat ve Eserleri, Konya 1940
56- YETKİN, Şerare, Anadolu'da Türk Çini Sanatının Gelişmesi. İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay. No: 1631, İstanbul, 1986.
57- YILMAZ, Meliha, Anadolu Selçuklu saray ve köşklerinde kullanılan
figürlü çinilerin resim sanatı açısından incelenmesi, Gazi Ünv. Sos. Bil. Enst.
Doktora Tezi, Ankara 1999
58- http://www.konya.com.tr
59- http://www.lebriz.com.tr
60- http://www.selcuk.edu.tr
61- http://www.yenimesaj.com.tr