81
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ SUBAKROMİYAL SIKIŞMA SENDROMUNDA STEROİD FONOFOREZİNİN ETKİNLİĞİ FİZİKSEL TIP VE REHABİLİTASYON ANABİLİM DALI TIPTA UZMANLIK TEZİ Dr. Emine YÜKSEL KARS ANKARA 2011

SUBAKROMİYAL SIKIŞMA SENDROMUNDA STEROİD …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/29306/tez.pdfvücudun her bölgesine ulaşabilmesini sağlar (5). Ancak bu hareket serbestliği eklem

  • Upload
    others

  • View
    13

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • 1

    TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ

    TIP FAKÜLTESİ

    SUBAKROMİYAL SIKIŞMA SENDROMUNDA STEROİD

    FONOFOREZİNİN ETKİNLİĞİ

    FİZİKSEL TIP VE REHABİLİTASYON ANABİLİM DALI

    TIPTA UZMANLIK TEZİ

    Dr. Emine YÜKSEL KARS

    ANKARA

    2011

  • 2

    TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ

    TIP FAKÜLTESİ

    SUBAKROMİYAL SIKIŞMA SENDROMUNDA STEROİD

    FONOFOREZİNİN ETKİNLİĞİ

    Dr. Emine YÜKSEL KARS

    FİZİKSEL TIP VE REHABİLİTASYON ANABİLİM DALI

    TIPTA UZMANLIK TEZİ

    DANIŞMAN

    Prof. Dr. Süreyya ERGİN

    ANKARA

    2011

  • ii

    ÖNSÖZ

    Ankara Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Kliniği’nde eğitimim

    süresince bana her konuda yol gösteren ve benimle bilgi ve tecrübelerini paylaşan

    Sayın Hocam, Anabilim Dalı Başkanımız Prof. Dr. Mesut B. Atay’a, Sayın

    Hocalarım Prof. Dr. Süreyya Ergin, Prof. Dr. Bülent Seçkin, Prof. Dr. Gülay Dinçer,

    Prof. Dr. Peyman Yalçın, Prof. Dr. Safiye Tuncer, Prof. Dr. Ayşe Küçükdeveci, Prof.

    Dr. Şehim Kutlay, Prof Dr. Şebnem Ataman, Prof. Dr. Yeşim Kurtaiş Aytür, Prof.

    Dr. Haydar Gök, Prof. Dr. Birkan Sonel Tur, Doç. Dr. Nurben Süldür, Doç. Dr. Ayşe

    Bölükbaşı’na teşekkürlerimi sunarım.

    Asistanlığımın her aşamasında büyük yardımını ve desteğini gördüğüm,

    eğitimimde büyük katkıları olan tez danışmanım sayın hocam Prof. Dr. Süreyya

    Ergin’e ayrıca teşekkür etmeyi bir borç bilirim. Tezimde yardımlarını esirgemeyen

    ve her konuda deneyimlerini paylaşan sayın hocam Prof. Dr. Şehim Kutlay’a da

    ayrıca teşekkür ederim.

    Rotasyonlarımda değerli bilgilerinden yararlandığım sayın hocalarıma, tezimin

    istatistiksel analizinin yapılmasında yardımını esirgemeyen Sayın Derya Öztuna’ya

    ve tezimin hazırlanmasında emeği geçen herkese, birlikte uyum içinde çalıştığımız

    asistan, fizyoterapist, hemşire ve personel arkadaşlarıma, varlıklarıyka hayatıma

    anlam katan eşime ve oğluma teşekkürlerimi sunarım.

    Dr. Emine Yüksel Kars

    Ankara 2011

  • iii

    İÇİNDEKİLER

    TEZ KABUL VE ONAY SAYFASI .......................................................................... i

    ÖNSÖZ ..................................................................................................................... ii

    İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... iii

    SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ ............................................................. v

    ŞEKİLLER DİZİNİ .................................................................................................. vi

    TABLOLAR DİZİNİ ............................................................................................... vii

    1. AMAÇ VE GİRİŞ ............................................................................................... 1

    2. GENEL BİLGİLER ............................................................................................. 2

    2.1. Fonksiyonel Omuz kuşağı Bilgisi ............................................................... 2

    2.1.1. Fonksiyonel Omuz Anatomisi ......................................................... 2

    2.1.2. Omuz kuşağının kemik yapısı ......................................................... 2

    2.1.3. Omuz kuşağı eklem ve ligamanları .................................................. 4

    2.1.4 Omuz ekleminin Bursaları ............................................................... 7

    2.1.5. Omuz Kuşağı kasları ........................................................................ 8

    2.1.6. Omuz Eklem Biyomekaniği ............................................................. 9

    2.2. Omuz Ağrısı ............................................................................................. 14

    2.2.1. Subakromial Sıkışma Sendromu Tanımı........................................ 16

    2.2.2. Subakromial Sıkışma Sendromunun Tanısı ve Klinik

    Değerlendirimi ............................................................................... 18

    2.2.3. Özel Muayene Yöntemleri ve Testler ........................................... 18

    2.2.4. Radyolojik tanı Yöntemleri ........................................................... 20

    2.2.5. Subakromiyal Sıkışma Sendromunda Tedavi .............................. 21

    3. GEREÇ ve YÖNTEM ........................................................................................ 27

    3.1. Hastalar ..................................................................................................... 27

    3.2. Tedavi protokolü ....................................................................................... 28

    3.3. Değerlendirme ........................................................................................... 29

    3.3.1. Ağrı Şiddetinin Değerlendirilmesi ................................................ 29

    3.3.2. Eklem Hareket Açlığı Ölçümü ...................................................... 29

    3.3.3. Kas Gücü Değerlendirimi .............................................................. 29

  • iv

    3.3.4. Fonksiyonel Durum Değerlendirimi .............................................. 30

    3.3.5 Sağlıkla İlişkili Yaşam Kalitesi Değerlendirimi ............................ 30

    3.4. İstatistiksel Analiz ..................................................................................... 31

    4. BULGULAR ..................................................................................................... 32

    5. TARTIŞMA ....................................................................................................... 45

    6. SONUÇLAR ..................................................................................................... 51

    7 ÖZET ................................................................................................................. 52

    8. SUMMARY....................................................................................................... 54

    9. KAYNAKLAR .................................................................................................. 56

    10. EKLER ............................................................................................................... 63

    Ek 1. Vizüel Analog Skala (VAS ............................................................................. 63

    Ek 2. The University of California-Los Angeles (UCLA) Omuz Skorlama

    Skalası ............................................................................................................. 63

    Ek 3. Omuz Özürlülük Sorgulaması (OÖS) ............................................................. 65

    Ek 4. Nothingham Sağlık Profili (NSP) ................................................................... 66

    Ek 5. Omuz Egzersizler............................................................................................ 68

  • v

    SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ

    SASS : Subakromial sıkışma sendromu

    GHE : Glenohumeral eklem

    SOAİ : Steroid olmayan antienflamatuarlar ilaçlar

    MRG : Manyetik rezonans görüntüleme

    VAS : Vizüel analog skala

    M. : Muskulus

    º : Derece

    US : Ultrason

    EHA : Eklem hareket açıklığı

    NSP : Notthingham Sağlık Profili

    UCLA : The University of California-Los Angeles Omuz Rating skalası

    OÖS : Omuz Özürlülük Sorgulaması

  • vi

    ŞEKİLLER DİZİNİ

    Şekil 2.1. Omuz eklem ve kemiklerininin önden görünümü .................................... 2

    Şekil 2.2. Skapulanın önden, yandan ve arkadan görünüşü .................................... 3

    Şekil 2.3. Humerus artiküler yüzeyinin bikondiler aksise göre iki boyutlu

    oryantasyonu ............................................................................................ 4

    Şekil 2.4. Omuz eklemine yapışan ligaman ve tendonlar ........................................ 5

    Şekil 2.5. Subakromial bursa .................................................................................... 8

    Şekil 2.6. Omuza etki eden kuvvetler .................................................................... 12

    Şekil 2.7. Transvers plandaki kuvvet çifti ............................................................. 13

    Şekil 2.8. Rotator kılıf tendonlarının eklem etrafındaki hareketi sırasında

    kuvvetin etkili uygulama noktası, tendonun humerus başı ile

    temastaki nokta olarak devamlı değişir .................................................. 14

    Şekil 2.9. Subakromial enjeksiyon testi ................................................................. 20

  • vii

    TABLOLAR DİZİNİ

    Tablo 4.1. Çalışmaya alınan hastaların başlangıç demografik özellikleri ............ 32

    Tablo 4.2. Her iki grubun başlangıç klinik özellikleri ........................................... 33

    Tablo 4.3. Her iki grubun başlangıç fonksiyonel durum değerlendirimi ............... 35

    Tablo 4.4. Ağrı şiddetinin tedavi öncesi ve tedavi sonrası grup içi

    değerlendirimi ....................................................................................... 37

    Tablo 4.5. Grup içi omuz testlerindeki tedavi öncesi, tedavi sonrası ve 3.

    Aydaki test pozitifliği değerlendirimi .................................................... 37

    Tablo 4.6. Omuz aktif eklem hareket açıklığı ölçümünün tedavi öncesi,

    tedavi sonrası ve 3. aydaki derecesi ...................................................... 39

    Tablo 4.7. UCLA ve OÖS parametrelerinin grup içi değerlendirimi .................... 40

    Tablo 4.8. NSP alt kategorilerinin grup içi değerlendirimi .................................. 42

    Tablo 4.9. UCLA alt kategorilerinin grup içi değerlendirimi ................................ 44

  • 1

    1. GİRİŞ VE AMAÇ

    Subakromial sıkışma sendromu omuz ağrılarının en sık nedeni olup tedavi

    yaklaşımları olarak konservatif tedavi, fizik tedavi modaliteleri ve cerrahi tedaviyi

    içerir. Subakromial sıkışma sendromu (SASS) tedavisinde amaç, ağrıyı etkili bir

    şekilde azaltmak, enflamatuar süreci durdurmak, normal eklem hareketlerini

    korumak veya yeniden sağlamaktır. SASS’de kullanılan elektroterapi modalitelerinin

    etkinliği ile ilgili yeterli sayıda çalışma yoktur. Steroid fonoforezinin SASS’da

    etkinliği ile ilgili literatürde kısıtlı sayıda vaka serilerinden oluşan az sayıda yayın

    vardır.

    Bu çalışmanın amacı SASS’nin tedavisinde steroid fonoforezinin; ağrıya,

    omuz eklem hareket açıklığına, fonksiyonel durum ve yaşam kalitesine etkisini

    göstermektir.

    Omuz eklemi vücuttaki en geniş hareket yeteneğine sahip olan eklemdir.

    Omuz ağrısı, üçüncü sıklıkta görülen kas iskelet sistemi patolojisidir ve bu ağrının

    görülme oranı %16-26 arasındadır (1).

    Subakromial sıkışma sendromu supraspinatus tendonu, subakromial bursa ve

    bisipital tendonun humerus ile korakoakromial ark arasında sıkışması sonucu oluşur

    (2,3). Omuzda tekrarlayan travmalar ve dejeneratif değişiklikler sonucu gelişir.

    Zamanında tanı ve uygun tedavi alınmaz ise ilerleyici hasarlar ortaya çıkar. Sık

    görülmesi ve fonksiyonel durumda kısıtlılığa yol açması nedeniyle subakromial

    sıkışma sendromunun etkin bir şekilde tedavi edilmesi önemlidir. Ağrının etkili bir

    şekilde ortadan kaldırılması ve normal omuz fonksiyonlarına ulaşması sağlanmalıdır.

    Tedavi seçenekleri her hastaya göre bireysel düzenlenmeli ve bu seçenekler

    profilaktik, konservatif ve cerrahi tedavilerden oluşur. Konservatif tedavi istirahat,

    kortikosteroid enjeksiyonlar, medikal tedaviler, fizik tedavi modaliteleri ve egzersiz

    uygulamalarından oluşturmaktadır. Seçilecek tedavinin uygunluğu, hastanın sosyal

    ve mesleki yaşamına en kısa sürede ağrısız bir şekilde dönebilmesini içermelidir (4).

  • 2

    2. GENEL BİLGİLER

    2.1. Fonksiyonel Omuz Kuşağı Bilgisi

    2.1.1. Fonksiyonel Omuz Anatomisi

    Omuz eklemi, üst ekstremitenin gövdeye bağlantısını sağlayan, vücudun en

    kompleks eklemidir. Eklemin üç boyuttaki hareketi elin fonksiyonel bir ark içinde

    vücudun her bölgesine ulaşabilmesini sağlar (5). Ancak bu hareket serbestliği eklem

    stabilitesinin sağlanmasını güçleştirir. Stabilitenin sağlanmasında kaslar ve

    ligamanlar büyük rol oynar. Basit bir eklem olmayan omuz eklemi glenohumeral

    eklem, akromiyoklavikuler eklem, sternoklavikuler eklem ve skapulotorasik

    eklemden oluşur.

    Klavikula, skapula ve humerus omuz kuşağının kemik yapısını oluşturur (6) (

    Şekil 2.1).

    Şekil 2.1. Omuz ekleminin kemik yapıları

    2.1.2. Omuz Kuşağının Kemik Yapısı

    Klavikula, gövdeyi omuz kuşağına bağlayan kemik yapıyı oluşturur. 2/3

    medial kısmı konveks, 1/3 lateral kısmı konkav olan S şeklinde bir yapıdır. Silindir

    şeklindeki yapısı medialde kalın, lateralde dar ve düzdür (7). Klavikulanın

    anterosuperior yüzünü cilt ve cilt altı dışında platisma kası örter. Deltoid,

  • 3

    sternokleidomastoid, pektoralis major kasları klavikuladan orjin alır. Trapezius ve

    subklavius kasları ise klavikulanın distal ucuna yapışırlar. Klavikulanın arkasından

    subklavian arter ve ven ile brakial pleksus geçer. Klavikula pektoralis kası ve diğer

    kasların aktivasyonu sırasında omuz kompleksini stabilize ederek mediale yer

    değiştirmesini önler.

    Skapula, göğüs arka-yan kısmında 2-7. kostalar arasına yerleşmiş, koronal

    planda 30-45° lik öne açılanma yapan bir kemiktir (8). Başlıca yapıları; gövde, spina

    skapula, akromion, glenoid fossa ve korakoid çıkıntıdır (Şekil 2.2).

    (a) (b) (c) Şekil 2.2. sağ skapulanın, önden (a), yandan (b), arkadan görünümü (c)

    Skapulanun gövdesi koronal planda 30-45 derecelik öne açılanma yapar. Esas

    olarak kasların yapışma yeri fonksiyonu görür. Konveks arka yüzü spina skapula ile

    supraspinöz fossa ve infrasinöz fossa olarak ikiye ayrılmıştır. Spina skapula deltoid

    kas için origo, trapezius kası için insersio görevini üstlenir. Rotator kılıfın içinde

    bulunduğu boşluğun çatısını oluşturan yapılardan biri olduğu için akromiyon ile ilgili

    problemler omuz bölgesinde sıkışmayı tetikleyebilir. Akromion ile humerus başı

    arasındaki mesafe normalde frontal planda 9-10 mm (erkeklerde 6.6-13.8 mm,

    kadınlarda 7.1- 11.9 mm)’dir (9). Bigliani ve arkadaşlarının yaptıkları kadavra

    çalışması sonucunda Tip 1 (düz), Tip 2 (eğri), Tip 3 (çengel) olmak üzere üç tip

    akromiyon tanımlanmıştır (10). Tip 3 akromion ile subakromial patolojiler arasında

    yüksek koreleasyon olduğu saptanmıştır (11).

  • 4

    Korakoid çıkıntı, skapula glenoidinin boynunun tabanından çıkar ve dış yana

    doğru çengel şeklinde kıvrımlıdır. Korakoid biseps kasının kısa başı ve

    korakobrakiyalis kasının başlangıç, pektoralis minör kasının sonlanma yeri olarak

    fonksiyon görür (10). Korakoide yapışan ligamanlar ise korakohumeral,

    korakoklavikuler ve korakoakromial ligamanlar olarak isimlendirilir. Korakohumeral

    ligaman omzun inferior subluksasyonunu önler. Akromioklavikuler ligaman

    akromioklavikuler eklemin ve klavikulanın aşağı-yukarı stabilitesinde önemlidir. Bu

    ligamanın yırtılması ve kesilmesinde klavikula yukarı ve arkaya deplase olur.

    Korakoakromial ligaman, klavipektoral fasyanın kalınlaşması ile oluşmuştur ve

    humerus başının süperiora hareketleri sırasında tampon görevi görür .

    Humerus, yarı sferoid olan kaput humeri ile glenoid fossaya eklem yapar.

    Proksimal humerus; baş, humerus şaftı, bisipital oluk, büyük ve küçük tüberkülden

    oluşur. Tuberkulum majus lateralde yer alır. M. Supraspinatus, M. İnfraspinatus ve

    M. Teres minör buraya bağlanır. Tuberkulum minus humerusun ön iç kısmında

    bulunur ve M.Subskapularis buraya yapışarak başlar (10). İki tüberkül arasından M.

    Biceps brakinin uzun başının tendonu geçer. Humerus başı ile şaftı arasında 130-150

    derecelik bir açı yaparken medial ve lateral epikondiler düzleme göre 26-31 derece

    retroversiyondadır (12) (Şekil 3) .

    Şekil 2.3. Humerus artiküler yüzeyinin bikondiler aksise göre iki boyutlu

    oryantasyonu

    2.1.3. Omuz Kavşağı Eklem ve Ligamanları

    İnsan vücudunda en fazla hareket açıklığına sahip eklem olan omzun bu geniş

    hareket kabiliyeti 3 diartrodial ekleme bağlıdır: Glenohumeral, akromioklavikular ve

    sternoklavikular eklem. Bunlara, tam bir eklem görüntüsü olmasa da skapulatorasik

  • 5

    yüzeyi de ilave etmek gerekir. Omuz eklemi ligamanları omuz stabilitesi için

    önemlidir (Şekil 2.4).

    Şekil 2.4. Omuz eklemine yapışan ligaman ve tendonlar

    Glenohumeral Eklem: Glenohumeral eklem (GHE) humerus başı ile glenoid

    fossa arasındaki top-yuva tarzı eklemdir. Humerus başının % 30’u glenoid ile

    eklemleşme yaparken bu oran labrum sayesinde %75 ‘e çıkar (8, 13, 14). Eklem

    yüzeylerindeki kemik temasının minimal olması ekleme geniş bir hareket serbestliği

    sağlar.

    Eklemin stabilizatörleri statik ve dinamik olarak ikiye ayrılır. Kapsül, labrum,

    glenohumeral ve korakohumeral ligamanlar statik, rotator manşet kasları ise dinamik

    stabilizatörlerdir.

    Glenoid labrum glenoid fossanın kenarında fibröz kıkırdak yapıda, halka

    şeklinde bir oluşum olup glenoid fossayı derinleştirerek humerus başı ile olan temas

    yüzeyini arttırıp eklemin stabilitesine katkıda bulunur (15).

  • 6

    Kapsül geniş bir alanda humerus başının etrafını sarar, glenoid çevresinde

    sıkıca kemiğe yapışır. Hacmi 10-15 ml’dir ve humerus başının iki katıdır. Bu durum

    ekleme geniş hareket açıklığı sağlar; fakat aynı zamanda eklem stabilitesinin

    azalmasına yol açar. Eklem kapsülünün inferiora rotasyonu ve elevasyonuna izin

    verecek şekilde gevşek yapıdadır. Kapsülün yapısını glenohumeral ligaman

    destekler. Bu ligaman üst, orta ve alt olmak üzere üç kısımdan oluşur ve kapsüler

    ligaman olarak isimlendirilir. Üst glenohumeral ligaman, korakohumeral ligaman ve

    supraspinatus tendonu ile birlikte humerus başının aşağı kaymasını engeller (14).

    Orta glenohumeral ligaman 90̊’nin üstündeki abdüksiyonda kolun dış rotasyonunu

    sınırlar ve omzun anterior stabilizasyonunda önemlidir. Alt glenohumeral ligaman,

    içlerinde en uzun ve en güçlü kısım olup glenoid labrumun inferiorundan çıkar ve

    humerus boynuna yapışır. Özellikle omuz ekleminin abdüksiyon ve dış rotasyonunda

    eklemin antero-inferior stabilitesinin sağlanmasında önemlidir (15). Ayrıca eklemin

    ön tarafında korakoid çıkıntıdan tüberkülum majusa uzanan korakohumeral ligaman

    dış rotasyonu sınırlar. Adeziv kapsülitte bu bağın da rolü vardır (16).

    Eklemin dinamik stabilizatörleri olan rotator manşet kaslarından subskaplaris

    önde, supraspinatus üstte, infraspinatus ve teres minör kasları arkada bulunur. Bu

    kasların aktivitesi humerus başının glenoid kavitede santralize olmasını sağlar (6).

    Erekt pozisyonda (kol yanda ve yalnızca kendi ağırlığını taşıması durumunda) en

    önemli stabilizatör supraspinatus kasıdır.

    Omuz ekleminin abdüksiyon hareketinin başlangıcında, deltoid kası humerus

    başını akromiona doğru yukarıya çeker. Rotator manşet kasları ve bisipital tendon

    yukarıya doğru olan translasyonel hareketi önlemek için humerus başı depresörleri

    olarak etki eder. Bu durum kuvvet çifti

    Akromioklavikular eklem: Klavikulanın lateral ucu ile akromion arasında

    oluşur. Eklem yüzeyleri fibrokartilaj doku ile kaplı olup genellikle intraartiküler bir

    disk ile ayrılmıştır. Akromioklavikular eklem yukarıda ve aşağıda akromioklavikular

    bağlar ile takviye edilen zayıf ve gevşek bir kapsüle sahiptir. Klavikula ile korakoid

    çıkıntı arasındaki korakoklavikular ligamanın lateral parçasına trapezoid, medial

    parçasına koroid ligaman denir. Bu ligamanlar klavikulayı skapulaya sıkıca tutturur

    olarak bilinir (15). Bisepsin uzun başının

    glenohumeral stabiliteye olan katkısı, özellikle rotator manşet yırtığı olan hastalarda

    bisipital tendonun kalınlaşması ile gösterilmiştir (15).

  • 7

    ve skapulanın akromioklavikular eklem etrafında dönmesini önlerler (16).

    Akromioklavikular eklemin yukarı ve aşağı hareketi, omuz abdüksiyonunun ilk 20°

    ve son 40°’sinde akromion ve klavikula arasında 20° lik rotasyona izin verir (9).

    Klinik olarak bu bölgedeki en önemli yapı korakoakromial arktır. Bu ark

    korakoid çıkıntı, akromion ve arada bağlantıyı sağlayan korakoakromial ligamandan

    oluşur. Korakoakromial arkın üstünde M. Deltoideus kası, altında ise sırasıyla

    subakromial bursa, rotator manşet tendonları ve humerus başı bulunmaktadır.

    Humerus başını ve rotator manşet tendonlarını doğrudan travmadan koruyan bu yapı

    aynı zamanda humerus başının yukarıya dislokasyonunu da önler (7).

    Akromioklavikular eklemin ileri yaşlarda dejenerasyonu, eklem alt yüzünde

    düzensizlik, belirginleşme ve kemik çıkıntılar subakromial bölgeyi daraltarak

    subakromial sıkışma sendromuna yol açabilirler.

    Sternoklavikular Eklem: Üst ekstremite ile aksiyel iskelet arasındaki tek

    eklemdir. Omuz kavşağını ve üst ekstremiteyi toraksa bağlar. Manubrium sterni ile

    klavikula proksimali arasındaki eklemdir. İki eklem yüzeyi arasında fibrokartilajenöz

    bir disk veya menisküs bulunur. Elevasyon ve depresyon klavikula ile disk

    arasındaki eklemde oluşurken, anteroposterior ve rotasyon hareketi disk ile sternum

    arasında oluşur. Anteroposterior yönde hareket ortalama 35°, rotasyon hareketi ise

    44-45°’dir. Sternoklavikular eklemin elevasyonu 30-35°’dir ve bu hareketin çoğu kol

    elevasyonunun 30-90° arasında oluşur (9).

    Skapulatorasik Eklem: Gerçek bir eklem olmayıp fonksiyonel eklem olarak

    ifade edilir. M. Serratus Anterior skapulanın medial kenarına yapışır ve skapulanın

    altından geçerek ilk dokuz kostanın ön dış kenarında sonlanır. Skapulatorasik

    hareketin önemli bir kısmı bu kasın fasyası ile toraksın fasyası arasında oluşur. Üst

    ekstremitenin mobilite ve stabilitesi için skapulatorasik eklemin normal fonksiyona

    sahip olması gerekir (13).

    2.1.4. Omuz ekleminin Bursaları

    Bursalar fonksiyonel olarak normalde kaslar arasında yer alan ve eklem

    hareketlerini kolaylaştıran, fasiyal aralıkların birleşmesiyle oluşmuş keselerdir.

    Normalde damarsızdırlar ve yüzeyleri kaygan olduğu için özellikle sert dokular

    arasında yer alırlar. Omuz eklemi komşuluğundaki bursalar:

  • 8

    a) Subakromial-Subdeltoid bursa: Deltoid kas ile kapsül arasında yer alır. Rotator kılıf ile korakoakromial ligaman-akromion arasında uzanan

    sinovyum ile döşeli bir kesedir. Omuz eklemi hareketleri sırasında rotator

    manşet ve akromiyon-akromiyoklaviküler eklem arasında kayganlığı

    arttırarak hareketi kolaylaştırır. Bursanın dış kısmında 1-2mm

    kalınlığında yağ tabakası bulunur. GHE ile ilişkili değildir. Yapışıklık ya

    da ödem yoksa kapasitesi 5-10 ml’dir (Şekil 2.5).

    Şekil 2.5. Subakromial bursa

    b) Subskapular bursa: Subsakupar kasın üst kısmı ile glenoidin boynu

    arasında yer alır. Glenohumeral eklem ile ilişkilidir ve GHE’nin bir

    girintisi olarak kabul edilir.

    c) İnfraspinatus bursası: İnfraspinatus tendonu ile kapsül arasında yer alır,

    bazen ekleme açılabilir.

    d) Subkutan akromial bursa: Akromion üst yüzünde yer alır.

    2.1.5. Omuz Kuşağı kasları

    Omuz kuşağında yer alan kaslar üst ekstremite hareketini ve omuz ekleminin

    stabilizasyonunu sağlar. Omuz kuşağındaki kasları fonksiyonlarına göre şu şekilde

    sınıflayabiliriz:

  • 9

    Fleksör kaslar

    Deltoid kasın anterior parçası (Aksiller sinir; C5,C6)

    Pektoralis major kasının klavikular parçası (Lateral pektoral sinir; C5,C6,C7 )

    Biseps braki (Muskulokutanöz sinir; C5,C6 )

    Korakobrakialis (Muskulokutanöz sinir; C5,C6,C7 )

    Ekstansör kaslar

    Deltoid kasın posterior parçası (Aksiller sinir; C5,C6 )

    Latisimus dorsi (Torakodorsal sinr; C6,C7,C8 )

    Teres major (Alt subskapuler sinir; C5,C6 )

    Abduktor kaslar

    Deltoid kasının orta parçası (Aksiller sinir; C5,C6 )

    Supraspinatus (Supraskapular sinir; C5,C6 )

    Adduktor kaslar

    Pektoralis major (Medial ve lateral pektoral sinir; C5-T1 )

    Latisimus dorsi (Torakodorsal sinir; C6,C7,C8 )

    Teres major (Alt skapular sinir; C5,C6)

    İç rotatorlar

    Subskapularis (Üst ve alt subskapular sinir; C5,C6)

    Pektoralis major (Medial ve lateral pektoral sinir; C5-T1)

    Latisimus dorsi (Torakodorsal sinir; C6,C7,C8)

    Deltoid kasın anterior parçası (Aksiller sinir; C5,C6)

    Teres major (Alt subskapular sinir; C5,C6)

    Dış rotatorlar

    İnfraspinatus (Supraskapular sinir; C5,C6)

    Teres minör (Aksiller sinir; C5,C6)

    Deltoid kasın posterior parçası (Aksiller sinir; C5,C6) (16).

    2.1.6. Omuz Eklem Biyomekaniği

    Omuz ekleminin istirahat pozisyonu, kolun vücudun yanından sarktığı

    durumdur. Omuz hareketleri; elevasyon, internal-eksternal rotasyon, horizontal

    fleksiyon ve ekstansiyon olarak ele alınır (17).

  • 10

    Elevasyon: 180° lik bir harekettir. Kolun elevasyonu kompleks bir harekettir ve

    üç planda incelenmelidir.

    a) Hareket düzlemi

    b) Skapulo-humeral ritm

    c) Rotasyon merkezi

    a)Hareket düzlemi: Nötral elevasyon skapula düzleminde gerçekleşir. Bu düzlem

    vücut düzlemi ile 30°’lik açı yapar. Bu açı humerus başının 30°’lik retroversiyonu ile

    kompanse edilir. Fleksiyon sagital planda, abdüksiyon koronal planda elevasyondur.

    b)Skapulo-humeral ritm: Total elevasyon glenohumeral eklem ve skapulo-torasik

    hareket kombinasyonu ile gerçekleşir. Kabaca bu oran 2:1’dir (8). Yani her 3°’lik

    elevasyonun 2°’si glenohumeral eklemden, 1°’si skapulotorasik artikülasyondan

    yapılır. Fakat bu oran elevasyonun her derecesinde aynı değildir (14). Glenohumeral

    eklem 60° fleksiyona ve 30° abdüksiyona geldikten sonra skapula harekete ve

    fleksiyona katılmaya başlar. Skapular hareketin terminal ara denilen 120° ve üstünde

    çok yavaşladığı ve kaybolduğu görülür. Bu nedenle “baş üzeri pozisyonda” akromion

    ile humerus arasında potansiyel bir sıkışma vardır.

    c)Rotasyon merkezi: Humerus başı ile glenoid arasındaki kayma ve yuvarlanma

    kombinasyonu şeklindedir. Ancak labrum, humerus başını içerde tutarak santralize

    eder ve kayma efektinin etkisini göstermesine engel olur (17). Omuz ağrılı olgularda

    humerus başının hareketinin ve rotasyon merkezi değişmelerinin %50 oranında

    patolojik olduğu bildirilmektedir (17).

    Skapula daha kompleks bir hareket zinciri yapmaktadır. İlk 60°’ye kadar

    skapula yerinde kalır ya da merkezini değiştirmeden minimal rotasyon yapar.

    Rotasyon merkezi 120°’ye kadar spina skapula üzerinde iken bu derecenin üstünde

    glenoide doğru yer değiştirir (17).

    Akromioklavikuler ve sternoklavikuler eklem hareketlerine bakıldığında da

    bu hareket düzleminin glenoide doğru yer değiştirdiği gözlenebilir.

    Akromioklavikuler eklem hareketi özellikle 100° elevasyondan sonra artmaktadır.

    Fleksiyon: Omuz fleksiyonu 180°’dir. Korakohumeral ligamanın posterior

    bölümü fleksiyon sonunda gerilerek harekete engel olur.

    Fleksiyon üç fazda incelenebilir:

  • 11

    1. Faz: Deltoidin ön lifleri, korakobrakialis ve pektoralis major’un klavikuler

    lifleri kasılır. Deltoid ön lifleri primer kasdır.

    2. Faz: Yaklaşık 50-60°’den sonra m.trapezius ve m.serratus anterior’un

    kasılması ile skapula rotasyonu başlar.

    3.Faz:120°’den sonra spinal kaslar devreye girer. Lomber lordoz artırılarak

    hareket 180°’ye tamamlanır.

    Ekstansiyon: Ekstansiyon hareketi 60º’dir. Korakohumeral ligamanın

    anterior bandı hareketi sınırlar. Ekstansiyondan primer sorumlu kaslar deltoid arka

    lifleri ve M. latissimus dorsi kasları iken teres major ve minor kasları yardımcı

    kaslardır. Ekstansiyon için skapulanın addüksiyonda olması gerekir.

    Abdüksiyon: Bu hareket 170-180º’dir. Glenohumeral ligamanın orta ve alt

    bantları abdüksiyon sonunda gerilerek harekete engel olur. Abdüksiyon üç fazda

    incelenebilir:

    1. Faz (0-30º): Skapulanın hareketi minimaldir. Klavikula rotasyon yapmaz.

    Bu fazda skapulohumeral ritm etkili değildir. Deltoid ve supraspinatus kasları

    hareketi başlatan ana kaslardır.

    2. Faz (30-90º): Skapula yaklaşık 20º döner ve skapulanın minimal

    protraksiyonu ve elevasyonu ile humerusta 40º elevasyon olur. Bu fazda

    skapulahumeral hareketin 2:1 oranı vardır. Skapulanın rotasyonundan dolayı

    klavikulada 15º elevasyon olur ancak rotasyon hareketi henüz yoktur. İkinci ve

    üçüncü fazda skapulanın toplam 60º’lik rotasyonu akromioklavikuler eklemde 20º ve

    sternoklavikuler eklemde 40º’lik hareket sayesinde mümkündür.

    3. Faz (90-180º): Trapez ve serratus anterior kasları da harekete katılır. 2:1

    skapulohumeral ritm devam eder. Spina skapula ile klavikula arasındaki açı 10º daha

    artar. Skapulanın rotasyonu devam eder ve artık skapula elevasyonu başlar. Bu fazda

    klavikula uzun ekseni boyunca arkaya doğru 30-50º rotasyona uğrar ve 15º’den fazla

    elevasyon yapar. Ayrıca bu fazda humerus 90º dış rotasyon yaparak büyük

    tuberositasın akromiona çarpmasını engeller.

    Eğer klavikula dönmez ve yukarı kalkmazsa glenohumeral eklemdeki

    abdüksiyon hareketi 120º ile sınırlı kalır. Eğer GHE hareket etmezse abdüksiyon

    hareketi sadece skapulatorasik eklemdeki 60º derece ile sınırlanır. Eğer abdüksiyon

  • 12

    sırasında humerusun dış rotasyonu olmazsa toplam 120º hareket mümkün olur ki

    bunun 60º’si glenohumeral eklemde, 60º’si skapulatorasik eklemde olur.

    Addüksiyon: 30-45º’dir. Bir miktar fleksiyon veya ekstansiyon yapmadan

    addüksiyon mümkün değildir. M. Pektoralis major ve M. Latissimus dorsi

    addüksiyondan sorumlu primer kaslardır. Addüksiyona yardımcı diğer kaslar M.

    Teres major ve M. Subskapularisdir.

    İnternal ve Eksternal Rotasyon: Dirsek 90º fleksiyon, kol 90º abdüksiyonda

    iken internal ve eksternal rotasyon 90º’dir. Kol 0º abdüksiyonda iken bu değer

    internal rotasyon için 90-95º, eksternal rotasyon için 70-80º’dir.

    İnternal rotasyonda M. Pektoralis major, M. Subskapularis, M. Latissimus

    dorsi, M. Teres major primer kaslardır. Kol 0º abdüksiyonda iken subskapularis

    kasının aktivitesi en üst düzeydedir. İnternal rotasyona deltoid ön lifleri de katılır.

    Eksternal rotasyonda M. İnfraspinatus ve M. Teres minor primer kaslardır.

    Ayrıca deltoid arka lifleri de harekete katılır.

    Omuz Ekleminde Etkili Kuvvetler: Glenohumeral eklem ağırlık taşımayan

    bir eklem olarak kabul edilmekle birlikte günlük aktiviteler sırasında yüklenmeye

    maruz kalır. Deltoid ve rotator kılıf kasları, kolun hareketi sırasında ekleme

    kompresyon ve makaslama kuvvetleri bindirir. Kompresyon kuvveti glenohumeral

    eklemde stabiliteyi sağlarken; makaslama kuvvetleri ise instabiliteye neden olur. Bir

    kuvvet çifti, iki eşit, doğrusal olmayan, paralel fakat zıt yönlere sahip kuvvetin ortaya

    çıkardığı momenttir (Şekil 2.6). Çapraz düzlem kuvvet çifti, anterior rotator kılıfı

    oluşturan subskapularisin, posterior rotator kılıfı oluşturan infraspinatusu ve teres

    minörü dengelemesi sonucu ortaya çıkmaktadır (Şekil 2.7).

    Şekil 2.6. Omuza etki eden kuvvetler

  • 13

    Şekil 2.7. Transvers plandaki kuvvet çifti

    Abdüksiyonun başlangıcında ve ilk 45º’lik kısmında, yükselme temelde dikey

    olarak gerçekleşir ve kayda değer bir yukarı doğru aşınmaya sebep olur (makaslama

    kuvveti). Yatay olarak konumlanmış olan supraspinatus, eklem üzerinde öncelikli

    olarak baskılayıcı bir kuvvet oluşturur (kompresyon kuvveti). Bu kuvvet, kolun

    yükselmesi esnasında humeral başın glenoidi merkez alacak biçimde

    konumlanmasına yardım eder ve deltoidin yukarı doğru yönelen kuvvetini dengeler.

    Subskapularisin, infraspinatusun ve teres minörün sonuçta ortaya çıkardıkları kuvvet

    öncelikli olarak aşağıya doğrudur, yani humeral baş depresörü olarak işlev görür,

    deltoidin yukarıya doğru uyguladığı kuvvete karşı koyar (18). Toplam etkin

    kuvvetler, makaslama ve kompresif kuvvetlerin eşit ve aynı yönde olduğu 90º

    abdüksiyonda maksimumdur. Maksimum makaslama kuvveti 60º abdüksiyonda

    gözlenir. Elevasyon derecesi arttıkça makaslama kuvveti düşer ve kompresyon

    vektörü artar.

    Rotator kılıf kasları tarafından oluşturulan kuvvetin büyüklüğü, kasın kitlesi

    ve pozisyonu ile eklemin pozisyonuna bağlıdır. Bir kasın omuz kuvveti üzerindeki

    etkisini değiştiren en az üç faktör vardır: Eklemin pozisyonu, kasın oluşturduğu

    kuvvet ve tork. Kas, genellikle kasılıp gevşeme uzunluğunun orta noktasında en

    kuvvetli, uçlarda en zayıftır. Kasın kuvvet yönü eklemin pozisyonu ile değişir;

    örneğin supraspinatus kası kolun pozisyonuna göre abdüksiyon ve eksternal rotasyon

    yaptırabilir. Humerus başı etrafında hareket eden kılıf tendonunun humeral etkili

    uygulama noktası anatomik insersiyosu değil, tendonun humerus başı ile temasa

    geçtiği genellikle eklem yüzündeki orta noktadır (Şekil 8).

  • 14

    Şekil 2.8.Rotator kılıf tendonlarının eklem etrafındaki hareketi sırasında kuvvetin

    etkili uygulama noktası, tendonun humerus başı ile temastaki nokta olarak

    devamlı değişir

    Rotator kılıf kaslarının üç fonksiyonu vardır. Bunların ilki humerusa rotasyon

    yaptırmaktır. İkinci görevi ise omuz ekleminin stabilitesini sağlamaktır ve bunu

    konkavite kompresyonu olarak bilinen mekanizma ile humerus başını glenoid

    fossaya bastırarak yapar. Üçüncü ve önemli bir fonksiyonu ise kas dengesini

    sağlamaktır. Bu dengeleyici kas etkilerinin zamanlaması ve büyüklüğü, istenmeyen

    yönlerde humerus hareketi oluşmaması için koordine edilmelidir. Kolu hareketsiz

    olarak başın üzerinde tutmak için, omuz kaslarının her birinin yarattığı kuvvet ve

    torkun toplamı sıfır olmalıdır. Sonuç olarak rotator kılıf kasları, belirli bir kas grubu

    içinde birbiriyle bağlantılı ve eşzamanlı çalışarak belirli bir hareketi yaptırmaktadır.

    2.2. Omuz Ağrısı

    Omuz ağrısı üçüncü sıklıkta görülen kas iskelet sistemi patolojisidir.

    Toplumdaki prevalansı %7-10 arasındadır (15). Diabetik hastalarda ise omuz

    ağrısına daha sık rastlanmaktadır ve prevalansı %35 olarak bildirilmiştir (19).

    Yaşlılarda ise omuz ağrısı prevalansının %21-27 arasında olduğu düşünülmektedir

    (20). Omuz ağrılı bir hastada iyi bir anamnez ve fizik muayene, basit tanısal testler

    ve ileri görüntüleme yöntemleri kullanılarak kolaylıkla tanı konabilir ve hastalık

    çoğunlukla kronik özürlülüğe sebep olmadan tedavi edilebilir. Omuz ağrısı yapan

    nedenler çok geniş bir alanı kapsar. Omuzda en yaygın ağrılı durumlara yol açan

    nedenler şu şekilde sıralanabilir:

  • 15

    Omuz Ağrısı Nedenleri

    1. Rotator Kılıf (RK) Patolojileri

    Subakromial Sıkışma(impingement ) Sendromu

    Kalsifik tendinitler

    2. Bisipital Tendon Patolojileri

    Bisipital tendinit

    Bicepsin uzun başının rüptürü

    3. Omuz Kapsülünün Patolojileri

    Adeziv Kapsülit (Frozen Shoulder)

    Glenohumeral instabilite

    4. Glenohumeral artrit

    İnflamatuar artrit

    Romatoid artrit

    Septik artrit

    Nöropatik (Charcot) artrit

    Kristal artropati

    Osteokondromatozis

    5. Diğer eklemlerin patolojileri

    Akromioklavikular eklem patolojileri

    Sternoklavikular eklem patolojileri

    6. Kemik patolojileri

    Kırıklar

    Enfeksiyonlar

    Tümörler

    7. Miyofasial ağrı sendromları

    8. Supraklavikular sinir nöropatisi

    9. Torasik outlet sendromu

    10. Servikal omurga, kök veya brakiyal pleksus hasarına bağlı yansıyan ağrı

    11. Refleks sempatik distrofi

    12. Polimyalji Romatika

    13. Nöraljik amyotrofi

  • 16

    14. Omuz dislokasyonu

    15. Avaskuler nekroz

    16. Metabolik ve endokrin kaynaklı patolojiler

    17. İç organlardan yansıyan ağrı

    Safra kesesi hastalıkları, Karaciğer hastalıkları

    Subfrenik abse, Dalak travması

    Miyokard enfraktüsü (17, 21)

    2.2.1. Subakromial Sıkışma Sendromu Tanımı

    Omuz ağrısının en sık nedeni olan subakromial sıkışma sendromu

    supraspinatus tendonu, subakromial bursa ve bisipital tendonun humerus ile

    korakoakromial ark arasında sıkışması sonucu oluşur (2,3). Bu tablo, omuzda

    tekrarlayan travmalar ve dejeneratif değişiklikler sonucu gelişir.

    Neer, SASS’yi outlet ve Non-Outlet olmak üzere 2 grupta

    sınıflandırmıştır (2,22).

    Outlet subakromial sıkışma

    1- Anterior akromiyal spur

    2- Akromiyonun şekli (özellikle çengel şeklinde olması)

    3- Akromiyonun eğim açısının dar olması

    4- Akromiyoklavikuler eklem dejenerasyonları

    Non-Outlet subakromial sıkışma

    1- Tuberkulum majusun çıkıntılı oluşu

    - Postravmatik malunion veya nonunion

    - Humerus protezinin normalden aşağı yerleştirilmesi

    - Cerrahi boyun kırığının varusta malunionu

    2- Humerus başı kas kuvvet kaybı (rotator kılıf ve biseps)

    3- Glenohumeral dayanma noktasının kaybı

    - Eklem yüzeyinin kaybı ile baş yukarı çıkar

    - Cerrahi olarak humerus başının çıkarılması veya avasküler nekroz

    - Ligamantöz laksite veya multidireksiyonel insitabilite

  • 17

    - Posterior kapsülde gerginlik

    4- Suspansuvar mekanizmanın kaybı

    - Skapular rotasyonun zayıflaması

    - Trapez kas felci, spinal aksesuar sinir paralizi(C5-6)

    - Eski akromiyoklavikular çıkık

    5- Akromion lezyonları

    - Birleşmemiş akromyial epifiz

    - Akromiyonun malunionu veya nonunionu

    - Erb’s palsy deformitesi

    6- Bursa ve kılıfta kalınlaşma

    - Büyük, kronik kalsiyum depolanması

    - Kronik bursit

    7- Alt ekstremite kaybına bağlı aşırı kullanım

    - Paralizi

    - Amputasyon

    - Kronik artrit

    Neer, subakromial sıkışma sendromunu klinik olarak üç evrede

    tanımlamıştır: (23,24)

    • Evre 1: Tipik olarak 25 yaşın altındaki gençlerde, kolunu sürekli yatay planın

    üzerinde kullanan kişilerde (tenisçi, basketbolcu, hentbolcu) görülür. Rotator

    manşet tendonlarında ve bursada ödem ve hemoraji vardır. Humerus başı ile

    akromion basit bir travma ile sıkıştığında, subakromial bursada ödem ve

    kanama ile kendini gösteren akut travmatik subakromial bursit meydana

    gelebilir. Genellikle dinlenme ve antienflamatuar tedaviyle iyleşir.

    • Evre 2: Tekrarlayan travmalar sonucu subakromial bursada fibrozis ve

    tendinit gelişir. Subakromial bolgede skar oluşumu nedeniyle yumuşak doku

    krepitasyonu, aktif ve pasif hareketlerde kısıtlılık görülebilir. Hastalar 25-40

    yaşları arasındadır. Yatay plan üzerinde ve direnç gerektiren işlerde ağrı

    ortaya çıkar. En sık kolunu omuz seviyesinin üzerinde kullanan bu yaş

    grubundaki sporcularda görülür. Bu devrede de tedavi konservatiftir. 18 aylık

    bir konservatif tedaviye rağmen başarısız olunursa cerrahi girişim gerekir.

  • 18

    • Evre 3: Kısmi veya tam rotator manşet yırtıkları, biseps uzun başı yırtığı ve

    kemik lezyonları (osteofit, tuberkulum majusta kistik lezyon) vardır.

    Genellikle 40 yaşın üzerindeki kişilerde görülür. Palpasyon ile akromion ve

    tuberkulum majusun anteriorunda, akromiyoklavikuler eklem üzerinde ve

    bisepsin uzun başı üzerinde ağrı meydana gelir. Özellikle omuz abdüksiyonda

    iken, rotasyonlar sırasında krepitasyon hissedilir. Omuz kaslarında atrofi

    görülür. 12 aylık konservatif tedaviye cevap vermeyen olgularda cerrahi

    girişim yapılır.

    2.2.2. Subakromial Sıkışma Sendromunun Tanısı ve Klinik Değerlendirimi Omuz ağrısı şikayeti ile başvuran hastanın ayrıntılı olarak muayenesi ayrıntılı

    anamnez alınması ile başlar. Hareket sistemi muayenesi inspeksiyon, palpasyon,

    hareket genişliği ve omuz için özel testler ile yapılır. Eklem hareket açıklığı aktif ve

    pasif olarak değerlendirilmelidir. Hastalar ayrıca, servikal vertebralar ve

    nörovasküler yapılar açısından da değerlendirilmelidir. Rotator manşet lezyonlarında

    ağrı, krepitasyon, güçsüzlük ve hareket kaybı şikayetleri görülür. Subakromial

    sıkışma sendromunda ağrı daha çok omuz anterolateralinde hissedilirken, rotator

    manşet yırtığında deltoid kasının yapışma bölgesine yayılır. Eğer olaya biseps

    tendiniti eşlik ediyorsa ağrı daha distalde hissedilir. Gece ağrısı ve omuz seviyesinin

    üzerinde çalışma sırasında ağrının artması daha çok rotator manşet yırtığını

    düşündürmelidir.

    2.2.3. Özel muayene yöntemleri ve testler Neer Testi: Bir elle skapular rotasyon önlenirken, diğer elle hastanın kolu

    fleksiyon ve abdüksiyon arasındaki bir açıda öne doğru elevasyona zorlanır ve

    böylece tuberkulum majus ile akromiyonun ön-alt kenarı arasındaki mesafe

    daraltılarak sıkışmaya sebep olunur. Ağrı duyulursa test pozitiftir (6,21). Rotator

    manşet impimgenenti, rotator manşet tendiniti, yırtığı, primer veya sekonder

    impimgement durumlarında pozitiftir.

    Hawkins Testi: Hastanın kolu ve dirseği 90° fleksiyondayken zorlu internal

    rotasyon yaptırılır. Ağrının olması pozitifliği gösterir. Supraspinatus tendonunun

  • 19

    korakoakromiyal ligaman altında sıkışmasına bağlı olarak ağrı ortaya çıkar (6,21).

    Sıkışma sendromu tanısında sensitivitesi en yüksek bulunmuştur.

    Supraspinatus (Jobe Testi ) Testi: Hastadan omuzunu 90º abdüksiyon, 30º

    öne fleksiyon ve tam iç rotasyondayken dirence karşı elevasyona zorlaması istenir.

    Ağrı duyulursa test pozitiftir. Supraspinatus tendonundaki lezyonu gösterir (21).

    Subakromial Enjeksiyon Testi: Subakromial aralığa yapılacak 10 cc %1’lik

    lidokain ile ağrının büyük ölçüde veya tamamen ortadan kalkması gerekir.

    Enjeksiyon noktası akromiyonun arka köşesinin 2 cm altı ve 2 cm mediali olarak

    belirlenir ve yatay düzlemde subakromial aralığa girilir, iğne ucu humerus başı

    merkezine yönlendirilir.

    Subakromial enjeksiyon testi ile diğer patolojiler subakromial sıkışma

    sendromundan ayrılabilir fakat bu sendromun klinik evrelemesi bu test ile yapılamaz.

    Çünkü subakromial enjeksiyon testi subakromial sıkışma sendromunun her üç

    evresinde de pozitiftir. Subakromial enjeksiyondan sonra ağrının azalmasına karşılık

    abdüksiyon ve eksternal rotasyonda güçsüzlük ortaya çıkması rotator kılıf yırtığını

    akla getirir (21). Nötral pozisyonda iken (kol yanda vücuda yapışık) ekternal

    rotasyonda güçsüzlük saptanması infraspinatustaki yırtığı akla getirir.

    Ağrılı Ark testi: Omuz abdüksiyonunun, humerusun büyük tüberkülünün

    korakoakromiyal ark altından geçtiği 60-120º arasındaki açıklıkta ağrı duyulması

    testin pozitif olduğu anlamına gelir. Özellikle supraspinatus ve subakromial bursanın

    lezyonlarında pozitif olan bir testtir. Eğer 120º’den sonra ağrı devam ediyorsa

    akromiyoklavikuler eklem patolojileri akla gelmelidir.

    Kol Düşme Testi (Drop Arm): Hastanın omuzu 90º abdüksiyona getirilir ve

    daha sonra hastadan aynı ark içinde kolunu aşağı yavaşça indirmesi söylenir. Hasta

    bunu yapamaz veya ağrılı bir şekilde kolu aşağı düşerse test pozitiftir. Rotator kılıfta

    yırtık olduğunu gösterir (6,21).

    Speed Testi: Kol 60°-90° elevasyonda iken, dirsek ekstansiyonda ve ön kol

    supinasyonda iken verilen dirence karşı hasta omuz fleksiyonu yaptığında, bisipital

    oluk üzerinde ağrı oluşması pozitifliği gösterir. Bisipital tendon lezyonunu gösterir

    (6, 21,25).

    Yergason Testi: Kol nötral pozisyonda, dirsek 90º fleksiyonda ve ön kol

    pronasyondayken hasta, dirence karşı ön kolunu supinasyona getirmeye çalışır. Bu

  • 20

    sırada bisipital oluk bölgesinde ağrı olursa test pozitiftir. Bisipital tendon lezyonunu

    gösterir (6, 21,25).

    Anterior Endişe Testi: Hasta kolu 90º abdüksiyonda ve dış rotasyonda

    olacak şekilde oturur. Hekim hastanın arkasından bir eli ile omuzu sabitlerken diğeri

    ile dış rotasyonu arttırır. Hastanın yüzünde endişe ifadesi belirirse test pozitiftir.

    Anterior instabiliteyi gösterir (21).

    Şekil 2.9. Subakromial enjeksiyon testi

    2.2.4. Radyolojik tanı Yöntemleri Subakromial sıkışma sendromunun erken evrelerinde konvansiyonel

    radyografi ile normal görüntüler alınır. Ancak evre 3 veya 2’nin geç dönemlerinde

    tüberkülum majusta belirginleşme, kist oluşumu, anterior akromionda spur

    formasyonu, akromioklavikuler eklemin ön yüzünde proliferatif, dejeneratif

    oluşumlar görülebilir (2). Akromiohumeral aralığın 7 mm’den daha az olması geniş

    rotator manşet yırtığını işaret eder (6). Bunun yanında konvansiyonel radyografi

    kırıkların, dislokasyonların, kalsifik tendinitin, artritin ve malignitenin ekarte

    edilmesi açısından da klinik önem taşır.

    Artrografi, ultrasonografi, manyetik rezonans görüntüleme, bilgisayarlı

    tomografi, artroskopi diğer tanı yöntemleridir. Manyetik rezonans görüntüleme ve

    ultrasonografi invaziv olmayan çok planlı, dinamik muayene olanağı sunan

    incelemelerdir ve rotator manşet lezyonu, tendinit, bursit gibi yumuşak doku

    patolojilerini görüntülemede daha üstündür.

  • 21

    2.2.5. Subakromiyal Sıkışma Sendromunda Tedavi Tedavi seçenekleri her hastaya göre bireysel düzenlenmelidir ve bu

    seçenekler profilaktik, konservatif ve cerrahi tedaviler olabilir.

    Konservatif tedaviyi istirahat, kortikosteroid enjeksiyonları, medikal

    tedaviler, fizik tedavi modaliteleri ve egzersiz uygulamalarını oluşturmaktadır.

    İyileşmek için esas gerekli olan harekettir ancak ağrı kas inhibisyonuna neden

    olarak hareketi kısıtlayan temel etkendir. Sıkışma sendromunda tedavinin amacı,

    ağrıyı etkili bir şekilde azaltmak, enflamatuar süreci durdurmak, normal eklem

    hareketlerinin korunması veya yeniden sağlanmaktır. Konservatif tedavide ilk amaç

    subakromiyal sıkışmayı arttıracak olan pozisyonlardan kaçınılmasıdır.

    Yüzeyel sıcak uygulama: Yüzeyel ısıtıcı olarak genelde infraruj ve hotpack

    kullanılmaktadır. Akut dönemden sonra özellikle egzersizlerden önce kas gevşemesi

    ve analjezik etkilerinden yararlanmak için kullanılır.

    Soğuk uygulama: En çok kullanılan soğutma yöntemi coldpack, buz paketleri

    ve buz masajıdır. Antienflamatuvar etki için akut dönemde özellikle ilk 72 saat

    içinde uygulanması gerekir. Ağrı kesici özelliğinden dolayı omuzun aşırı

    kullanımından sonra veya egzersizlerin ardından uygulanabilir.

    Elektroterapi: Alçak frekanslı akımlardan TENS ve diadinamik ve orta

    frekanslı interferansiyel akım analjezik etkilerinden dolayı kullanılır. Analjezik

    etkileri genel olarak kapı-kontrol teorisiyle açıklanmaktadır. Orta frekanslı akımlar

    alçak frekanslılardan daha derine penetre olurlar.

    Ultrason: Tedavi amacıyla kullanılan ultrason (US) frekansları 0,8-3 MHz

    arasıdır, ortalama tedavi dozu 1,5 w/cm²’dir. US dalgaları bir ortamdan geçerken

    enerjilerinin bir kısmını absorbsiyon nedeniyle kaybederler. Absorbe olan US

    enerjisi ise kısmen ısı enerjisine dönüşür. Ayrıca, US’un etkisiyle parçacıkların

    ardarda sıkışıp gevşemesiyle biyolojik ortamda erimiş halde bulunan gazlar gevşeme

    fazında serbest duruma geçerek küçük kavitasyonlar oluştururlar (26).

    • Termal etkileri: Isı lökomotor sistem hastalıklarında ağrıyı dindirmek

    amacıyla yaygın olarak kullanılmaktadır. Isı uyaranları ile Melzack ve

    Wall’un kapı kontrol teorisine göre ağrı duyumu kontrol edilebilir. Ultrason

    Ultrasonun etkileri termal ve nontermal etkiler olarak ayrılabilir:

  • 22

    homojen sayılabilecek dokulardan geçerken absorbe edilir ve ısı enejisine

    dönüşür Isı endorfinleri artırarak ağrı üzerine etkili olabilir Isınmanın

    derecesi ortamın akustik empedansına yani US dalgalarının ortamdan

    geçebilme yeteneğine bağlı olarak değişir. Her dokunun akustik empedansı

    farklıdır. Akustik empedansı açısından maddeler şöyle sıralanabilir: Hava <

    Yağ < Kas < Kemik < Su. İkinci olay ise yapısal ısınmadır akustik özellikleri

    farklı komşu dokuların birleşme yerinde yansıma ile büyük bir ısı artışı ve

    sıkışma ve genleşme hareketinden dolayı mikromasaj etkisi oluşur.

    • Nontermal etkileri: Biyolojik membranlardaki geçirgenlik yalnızca ısı

    etkisine bağlanamaz. Nontermal etki ile biyolojik membranların iki

    tarafındaki iyon konsantrasyonun değiştiğini ve böylece difüzyon olayının

    arttığını Lehmann ispatlamıştır. Ultrasonun en önemli mekanik etkisi

    kavitasyondur; ortamın akışkanlığı yüksek, hücre yoğunluğu düşükse ve

    yüksek doz ultrason uygulanırsa ortaya çıkar.

    • Uygulama teknikleri: Kliniklerde kullanılan US dalgalarının frekansı 0,8-3

    MHz, tedavi dozu ortalama 1,5w/cm², maksimum doz ise 3w/cm²’dir.

    Uygulamada başlığın deriye tam uyum sağlaması çok önemlidir. Temasın

    tam olabilmesi için su, vazelin, çeşitli pomadlar, jeller kullanılabilir. Bir

    seansta 5-15 dakika tedavi yapılır.

    Fonoforez: Ultrason uygulayarak bazı ilaçları cilt yolu ile vücuda girmesine

    denir. Fonoforez tedavisinde kullanılan ilaçlar şunlardır: %5’lik lidokain, %1’lik

    hidrokortizon pomad, %10’luk salisilat, %1 iodin kullanılabilmektedir. Fonoforezde

    ilacın penetrasyon derinliği US frenkansına da bağlı olarak 5-10 cm arasında

    değişmektedir (26).

    Fonoforez 1960’lı yıllardan itibaren kullanılmaktadır. Topikal ajanlarla

    transkutanöz ilaç verilmesi taşıt tutması, hipertansiyon ve anjina gibi ve çeşitli

    sistemik hastalıklarda ve lokal muskuloskelatal hastalıkların (epikondilit, tendinit,

    tenosinovit ve osteoartrit gibi) tedavisinde kullanılmaktadır. Bu uygulamanın

    avantajları noninvaziv olması, minimal renal ve hepatik hasar riski olması ve hastalar

    tarafından iyi tolere edilmesidir. Epidermis ilaç penetrasyonu ve US gibi fiziksel

    ajanlar için bir bariyer görevi yapar. Kalın, kuru ve hipovasküler bir deri difüzyonu

    önemli oranda engellerken deriyi ısıtmanın transdermal ilaç geçişini arttırdığı

  • 23

    gösterilmiştir. Isıtmak hücre permeabilitesini değiştirerek ve kıl foliküllerinde, ter

    bezlerinde dilatasyona neden olarak ilaç moleküllerinin girişini sağlar (27).

    Biyolojik ajanların transdermal penetrasyonundan sorumlu mekanizma

    US’nin hem termal hem de non-termal etkisine bağlı olabilir. Akustik basınç

    dalgalarıyla beraber hücre permeabilitesinde artış ve lokal vazodilatasyon topikal

    ajanların artmış difüzyonuna neden olmaktadır (28). Yaklaşık 5°C sıcaklık artışı

    hücre membran permeabilitesinde fark edilebilir değişikliklere neden olmaktadır. Bu

    düzeydeki ısıtmaya 1.5 W/cm2 veya daha yüksek doz uygulama ile ulaşılabilir (29).

    Bazı çalışmalarda çeşitli muskuloskelatel hastalıklarda kortikosteroidlerin

    farklı konsantrasyonu fonoforez ve US ile karşılaştırmalı çalışmalarda kullanılmıştır

    (30,31). Maalesef bu çalışmaların metodolojik olarak fazla sayıda limitasyonu vardır.

    Yakın zamandaki çalışmalarda krem bazlı preperatların akustik dalga geçişine izin

    vermediği ancak bu kremlerin US jelli formlarının ve jel bazlı preparatların akustik

    dalga geçişi için uygun görülmektedir (32,33).

    Glukokortikoidlerin fizyolojik olarak karbonhidrat, protein, yağ ve pürin

    metabolizmaları ile su-elektrolit homeostazı, kardiovasküler sistem, sinir sistemi,

    böbrek fonksiyonları, kemik ve kaslar üzerinde çeşitli etkileri vardır. Bunların

    yanında çok önemli bir özellikleri de antienflamatuar ve immunsupressif etkilerinin

    oluşudur. Bu etkileri büyük oranda lökositlerin fonksiyonlarını inhibe etmelerine

    dayanır.

    Antienflamatur etkinlikte rol oynayan mekanizmalar şu şekilde açıklanabilir:

    • Nötrofil lökositlerin ve monositik makrofajların olay yerine

    migrasyonunu önler.

    • Aktive edilmiş lenfositlerden salgılanan ve inflamasyon oluşmasında

    önemli rol oynayan migrasyonu inhibe edici faktörün makrofajları

    etkilemesini önler.

    • TNF (Tümör nekrozis faktör) ve IL-1 ( interlökin-1) sentezini inhibe eder.

    • Fosfolipaz A2 enzimini inhibe eden lipokortin sentezini indükleyerek

    araşidonikasit yapımını ve dolayısı ile lökotrien ve prostoglandin

    oluşumunu engeller.

    Egzersizler: Subakromiyal sıkışma sendromunun tedavisinde egzersiz

    önemli bir yer tutar. Cerrahi uygulanan veya uygulanmayan omuz sorunlarında

    http://ovidsp.tx.ovid.com/sp-3.3.0b/ovidweb.cgi?QS2=434f4e1a73d37e8c8944319c413fa51475ab600809d18db2dd2cfb11185579c4d472af20e569ea07cbc6b119aa8255b76d2e30b9a49fca2596cc540cef8eb689d7f9b06092d1a6777a815d57aee2c5b574e33ac55db668f0cbffb6562b9753df68fa285a2cc7eddd6e854bf6e0fca7ef488d4830dc03d4133f94e13121985475d7c319155bee6780f3b07e0ee0a6570f790dccf4ace6a7bfdd4bddf3df57cda73c348f714e1defd551d8bed8f7621d0ca6208d58b3b5df91f05f28f3f007f3ac82abbfecce68a2ccbe3f3b04b341276724cc87b091be21dfa26cc080f617674c191b75944e40827fb3042c43737da9bd#70#70�http://ovidsp.tx.ovid.com/sp-3.3.0b/ovidweb.cgi?QS2=434f4e1a73d37e8c8944319c413fa51475ab600809d18db2dd2cfb11185579c4d472af20e569ea07cbc6b119aa8255b76d2e30b9a49fca2596cc540cef8eb689d7f9b06092d1a6777a815d57aee2c5b574e33ac55db668f0cbffb6562b9753df68fa285a2cc7eddd6e854bf6e0fca7ef488d4830dc03d4133f94e13121985475d7c319155bee6780f3b07e0ee0a6570f790dccf4ace6a7bfdd4bddf3df57cda73c348f714e1defd551d8bed8f7621d0ca6208d58b3b5df91f05f28f3f007f3ac82abbfecce68a2ccbe3f3b04b341276724cc87b091be21dfa26cc080f617674c191b75944e40827fb3042c43737da9bd#62#62�

  • 24

    uygulanan egzersiz tipleri; izometrik, izotonik, izokinetik, pliyometrik (tekrarlayan

    kas germe ve kasılmalarını içeren düzenli egzersizler), nöromuskuler kontrol

    egzersizleri, kapalı kinetik zincir egzersizlerini içerir. Omuz rehabilitasyonunun

    genel hedefleri ağrının geçirilmesi, eklem hareket açıklığının korunması/ arttırılması,

    eklem çevresi kasların güçlendirilmesi ve eklemin güvenli bir şekilde

    kullanılmasıdır.

    Tedavinin biyomekanik temeli deltoidleri aktive etmeden, humerus başı

    depresörlerinin etkinliğini arttırarak omuz çevresindeki normal kas dengesini

    mümkün olduğu ölçüde yeniden tesis etmektir. Bu kas dengesi, önemli humerus başı

    depresörleri olan rotator manşet kasları ve skapular elevatör olarak görev yapan

    trapez, levator skapula, serratus anteriorun güçlendirilmesi ile sağlanır. Hasta

    tarafından omuza yönelik anterior, inferior ve posterior germe egzersizleri hareket

    programının bir parçası olarak uygulanmalıdır. Coddman sarkaç egzersizleri,

    hastaların kollarını vücutlarından yerçekiminin etkisiyle uzaklaştırarak supraspinatus

    kasının gevşek kalması ve herhangi bir destek noktasına ihtiyaç kalmaması

    prensibine dayanan egzersizlerdir. Bu pozisyon aynı zamanda kolun ağırlığının

    eklemin kasılmış dokularını germesine de imkan verir ve subakromiyal boşluğa pasif

    olarak dekompresyon yapar. Codman egzersizleri kolay uygulanabilir ve iyi tolere

    edilirler, pasif hareket programına ilave edilmelidirler. Bu dönemde SOAİ’lere ve

    fizik tedavi modalitelerinin kullanımına başvurulabilir.

    Egzersiz tedavisi bir protokol çerçevesinde uygulanmaktadır (25). (Ek 5).

    FAZ 1: Akut dönem-maksimal koruma

    Amaç: Ağrıyı dindirmek, enflamasyonu azaltmak, kas atrofisini önlemek ve

    esnekliği korumaktır.

    Aktif istirahat: Yakınmaları arttıran hareketlerden kaçınılır.

    Hareket genişliği: Sarkaç egzersizleri, aktif-yardımlı eklem hareket açıklığı

    (EHA) egzersizleri, ip ve makara egzersizleri, L-bar ile fleksiyon ve nötral eksternal

    rotasyon egzersizleri.

    Modaliteler: Soğuk uygulama, TENS, analjezik elektroterapi uygulanabilir.

    Güçlendirme egzersizleri: Submaksimal izometrik egzersizler; eksternal ve

    internal rotasyon hareketleri için ve biseps ile deltoid kaslarına yapılır.

  • 25

    Hasta eğitimi ve aktivite modifikasyonu: Aktivitelere dikkat etmek, aşırı

    kullanım, uzanma ve taşıma aktivitelerinden kaçınmak.

    FAZ 2: Subakut dönem-hareket fazı

    Faz 2’ye geçmek için ağrı ve/veya yakınmaların azalması, hareket

    genişliğinin ve kas fonksiyonunun artması, sadece abdüksiyonda ağrılı ark olması

    gerekir.

    Amaç: Ağrısız hareket genişliğinin kazandırmak, omuz kinematiğinin

    düzelmesi, ağrıyı arttırmadan kas atrofisini önlemektir.

    Hareket genişliği: İp ve makara ile fleksiyon ve ağrı sınırları içinde

    abdüksiyon egzersizleri, L-bar ile fleksiyon ve ağrı sınırları içinde abdüksiyon, 45-

    90° abdüksiyonda eksternal ve internal rotasyon egzersizleri yapılır.

    Modaliteler: Soğuk uygulama, ultrason, fonoforez.

    Güçlendirme egzersizleri: İzometrik egzersizlere devam edilir.

    Skapulotorasik güçlendirme ve nöromüsküler kontrol egzersizlerine başlanır.

    FAZ 3: Ara güçlendirme fazı

    Faz 3’e geçmek için ağrı ve yakınmaların azalması, normal aktif-yardımlı

    hareket genişliğinin sağlanması ve kas kuvvetinin artması gerekir.

    Amaç: Hareket genişliğinin tamamlanması, yakınmasız normal hareketler ve

    kas kuvvetinin artırılmasıdır.

    Hareket genişliği: Her 3 planda L-bar egzersizleri, ön ve arka kapsüler germe

    egzersizleri yapılır.

    Güçlendirme egzersizleri: İzotonik ağırlıklarla başlanır. Hafif abdüksiyonda

    internal ve eksternal rotasyon ve elastik bant egzersizleri yapılır. Endurans için kol

    ergometrisine başlanır.

    FAZ 4: Dinamik-ileri güçlendirme programı

    Faz 4’e geçmek için tam ve ağrısız hareket genişliğine ulaşmak gereklidir.

    Amaç: Kuvvet, güç ve dayanıklılığı artırmak, nöromüsküler kontrolü

    artırmaktır.

  • 26

    FAZ 5: Aktiviteye dönüş

    Amaç: Yakınmasız normal aktivite düzeyine ulaşmaktır.

    İdame program: Esneklik, izotonik ve esnek-elastik bant egzersizlerine

    devam edilir.

    Cerrahi tedavi

    Konservatif tedaviden yarar görmeyen (en az dört aylık fizik tedavi, en fazla

    3 kez uygulanan subakromiyal steroid enjeksiyonu) evre 2 ve 3 lezyonlar için cerrahi

    girişim düşünülmelidir. Uygulanan cerrahi teknikler; korakoakromial ligaman

    rezeksiyonu ve bursektomi, radial akromionektomi, lateral akromionektomi, total

    akromionektomi, anterior akromioplasti ve klavikulanın distal ucunun rezeksiyonu,

    modifiye anterior akromioplasti, artroskopik subakromiyal dekompresyon’dur.

    Cerrahi tedavide, açık veya artroskopik subakromiyal dekompresyon teknikleri

    kullanılmaktadır. Son yıllarda açık cerrahiye göre daha avantajlı olan artroskopik

    subakromiyal dekompresyon daha sık kullanılmaya başlanmıştır (34).

    Medikal tedaviden yanıt alınmayan ve cerrahi uygulanan hastalarının

    değerlendirildiği bir derlemede yüksek kaliteli 4 klinik çalışmada bu hastalarda

    cerrahi öncesi ve sonrasında fark bulunamamıştır (35).

  • 27

    3. GEREÇ ve YÖNTEM

    3.1. Hastalar

    A.Ü.T.F Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Kliniği Polikliniğine omuz ağrısı

    şikayeti ile başvuran ve fizik muayene sonucu subakromiyal sıkışma sendromu tanısı

    alan 60 hasta çalışmaya alınmıştır.

    Omuz ağrısı şikayeti ile kliniğimize başvuran hastalarda omuz ağrısına neden

    olabilecek diğer hastalıkların ayırt edilmesi için anamnez, rutin biyokimya tetkikleri

    ile 2 yönlü omuz grafileri alındı. Ayrıntılı fizik muayeneleri yapılıp, klinik tanı

    testlerinden Neer testi, Hawkins testi, Ağrılı ark testi, Kol düşme testi, Yergason

    testi, Speed testi, Supraspinatus testi yapılıp, supraspinatus/büyük tüberositas

    hassasiyeti, akromiyoklavikuler eklem hassasiyeti, biceps tendon hassasiyeti/rüptürü,

    subakromiyal krepitasyon, skarlar, atrofi, deformiteler değerlendirildi. Hastalarda

    servikal patolojileri dışlamak için boyun muayenesi ve nörolojik muayenesi yapıldı.

    Sıkışma testleri pozitif olan hastalarda, subakromiyal aralığa %1’lik prilokain 10 ml

    verilerek subakromiyal enjeksiyon testi yapıldı. Bu test ile ağrısı büyük oranda

    geçen, aktif ve pasif hareket açıklığında düzelme olan hastalarda subakromiyal

    sıkışma sendromu tanısı teyit edildi. Çalışma Helsinki deklarasyonuna uygun şekilde

    yapıldı ve tüm hastalardan çalışmaya katılmaları ile ilgili olarak bilgilendirilmiş

    yazılı onam alındı.

    Araştırmaya dahil olmama kriterleri:

    • Servikal, omuz veya sırt cerrahisi geçirenler

    • Servikal radikülopatisi, torasik outlet sendromu (Adson ve

    hiperabdüksiyon testi pozitif) olanlar

    • Sistemik ve nörolojik hastalığı olanlar

    • Son 6 ay içinde boyun-omuz-sırt bölgesine fizik tedavi alan veya steroid

    enjeksiyonu yaptıranlar

    • Konvansiyonel radyografilerde kalsifik tendinit olanlar

    • Omuz instabilitesi olanlar

    Çalışmaya 18 yaş üzerindeki hastalar dahil edildi. Hastalar randomizasyon

    tekniğine uygun bir şekilde her bir grupta 30 kişi olacak şekilde iki gruba randomize

  • 28

    edildi. Randomizasyon işlemi içinde tedavi grubu yazılı olan kapalı 2 adet zarfın

    hastaya sunularak seçtirilmesi esasına dayanmaktadır. Hastalar aldığı tedaviyi

    bilmemektedir.

    1. grup: Tedavi grubu (hotpack, steroid fonoforezi, egzersiz)

    2. grup: kontrol grubu ( hotpack, sham ultrason, egzersiz)

    3.2. Tedavi Protokolü:

    Kliniğimizdeki tedavi protokolü 15 seans olduğu için, tedavi haftada 5 gün 3

    hafta süre ile toplam 15 seans olacak şekilde uygulandı. Tedaviler mesai saatleri

    içinde uygulandı. Tedaviye 15 dakika hotpack (yüzeyel ısıtıcı) ile başlanıp

    sonrasında tedavi grubuna 7 dakika süre ile %1’lik hidrokortizon ile fonoforez

    uygulandı. Bir seanslık tedavide 2 gr dozunda hidrokortizon uygulandı. Kontrol

    grubuna ise sham ultrason (aynı özellikte ve aynı teknikte uygulanan ultrason kapılı

    konumda) ile uygulandı. Ultrason 1,5 watt/cm² şiddetinde uygulandı (5 cm² Ultrason

    başlığı, Intelect Advanced® Combo, Elektroterapi ve Ultrason Kombinasyonu,

    Chattanooga). US uygulaması hasta otururken ve omuz hafif ekstansiyonda yapıldı.

    Egzersiz tedavisi her iki grup için aynı olacak şekilde yapıldı. Her iki grupta

    da uygulanan tedavi protokolüne pasif eklem hareket açıklığı, sarkaç egzersizleri

    (Codman egzersizleri) ve germe egzersizleri ile başlandı. Kapsül germe ve duvarda

    tırmanma egzersizleri verildi. Tam ya da tama yakın hareket açıklığı sağlanan

    hastalarda omuz güçlendirme egzersizlerine geçildi. Güçlenidrme için 1,5 kg ağırlık

    ile başlandı. Başlangıçta tam eklem hareket açıklığı varsa aktif hareketle egzersize

    başlandı. İyi bir güçlendirme sağlandıktan sonra omuzun 90 derece üzerindeki

    hareketlerine ve günlük yaşam aktivitelerine izin verildi. Egzersizler her iki grupta

    haftada 5 defa poliklinikte gözlem altında diğer günler evde olmak üzere 2 set olarak

    uygulandı. Her egzersiz 5 tekrarlı olarak yapıldı. Hastaların gereklilik halinde basit

    analjezik kullanmalarına izin verildi.

    3.3. Değerlendirme

    Hastaların demografik özellikleri (yaş, cinsiyet, meslek, ağrılı omuz,

    dominant el, ağrı süresi) başlangıçta kaydedildi. Tüm hastalar tedavi protokolü

    başlamadan önce, 15 seanslık tedavi protokolü sonrası ve tedavi sonlandıktan 3 ay

  • 29

    sonra olmak üzere toplam 3 kez değerlendirildi. Değerlendirmede ağrı, eklem

    hareket açıklığı ölçümü, kas gücü değerlendirimi, fonksiyonel omuz değerlendirmesi

    ( Omuz Özürlülük Sorgulaması ve The University of California-Los Angeles Omuz

    Skorlama Skalası -UCLA) ve yaşam kalitesi anketi ile yapıldı.

    3.3.1. Ağrı Şiddetinin Değerlendirimi Ağrı şiddetinin değerlendirilmesinde standart 100 mm’lik horizantal görsel

    analog skala (VAS) kullanıldı. Skorlar 0 ve 100 arasında değişmektedir.

    Katılımcılara ağrılarının düzeyini gösterecek şekilde çizgi üzerini işaretlemeleri

    söylendi. Çizginin sol ucunda ‘ağrı yok’, sağ ucunda ise ‘dayanılmaz ağrı’ ibaresi yer

    almaktadır (Ek-1)

    3.3.2. Eklem Hareket Açıklığı Ölçümü: Hastanın omuz abdüksiyon, fleksiyon, iç ve dış rotasyon eklem hareket

    açıklığı (EHA) değerleri gonyometri ile ölçüldü. Değerlere hasta sırt üstü yatar

    pozisyonda iken bakıldı. Rotasyonlar omuz 90° abdüksiyonda iken ölçüldü.

    Ekstansiyon pron pozisyonda ölçüldü.

    3.3.3. Kas gücü değerlendirimi Omuz abdüksiyon, fleksiyon, iç ve dış rotasyon kas güçleri 5 üzerinden

    yapılan manuel kas kuvveti derecelendirilmesi ile değerlendirildi.

    • 5 = Maksimum dirence ve yer çekimine karşı tam eklem hareketini

    tamamlayabilme

    • 4 = Orta derecede dirence ve yerçekimine karşı tam eklem hareketini

    tamamlayabilme

    • 3 = Yerçekimine karşı tam eklem hareketini tamamlanırken dirence karşı

    hareket tamamlanamaz

    • 2 = Yerçekimi ortadan kaldırıldığında hareketi tamamlayabilme

    • 1 = Hafif kasılma bulguları olmakla birlikte hiçbir eklem hareketi

    bulunmaması

    • 0 = Hiçbir kasılma palpe edilmemesi

  • 30

    3.3.4. Fonksiyonel durum değerlendirimi The University of California-Los Angeles Omuz Skorlama Skalası (UCLA)

    ve Omuz Özürlülük Sorgulaması kullanılarak yapıldı. Bu ölçekler uygulaması ve

    anlaşolması basit olduğu için tercih edildi.

    UCLA skalası 1986’da Ellman tarafında tanımlanmıştır ve yaygın olarak

    kullanılmaktadır. Toplam 35 puan üzerinden ağrı, fonksiyon, hasta memnuniyeti,

    fleksiyon gücü, fleksiyon açısı değerlendirilir. Ağrı ve fonksiyonun her biri 1-10

    üzerinden skorlanırken, aktif fleksiyon açısı, fleksiyon kas gücü ve hasta

    memnuniyetinin her biri ise 1-5 puan üzerinden skorlanır. Her bölüm skoru

    toplanarak toplam skor elde edilir. Maksimum skor 35’dir, 27 ve üstündeki skorlar

    iyi/mükemmel 27’nin altı skorlar ise zayıf/kötü olarak değerlendirilir (25, 36) (Ek-2).

    Omuz Özürlülük Sorgulaması omuz rahatsızlığı olan hastalarda semptomları

    arttıran yaygın durumları tarifleyen 16 maddelik ağrıyla ilişkili bir özürlülük

    anketidir. Hasta son 24 saat içinde yapıp yapmadığına göre her maddeyi evet, hayır,

    uygulanamaz şıklarından birini işaretleyerek cevaplar. Eğer aktiviteyi yapmış ve ağrı

    oluşmuşsa evet, uygulamayı yapmış fakat ağrı oluşmamışsa hayır, eğer son 24 saatte

    bu işi yapmamışsa uygulanamaz şıkkı işaretlenir. Puanlandırmada sıfır puan

    maksimum iyi hali, 100 puan maksimum hasta hali gösterir (36, 37) (Ek-3).

    3.3.5. Sağlıkla İlişkili Yaşam Kalitesi Değerlendirimi Sağlıkla ilişkili yaşam kalitesinin değerlendirilmesinde Nothingham Sağlık

    Profili (NSP) (25) kullanıldı. NSP genel sağlık anketi ve ileri yaşlı hastalarda da

    kullanım kolaylığı olması nedeniyle tercih edildi. NSP, kişinin kendisinin algıladığı

    sağlık durumunu fiziksel, emosyonel ve sosyal açılardan ölçmeyi amaçlayan bir

    sağlık durum ölçeğidir. Bu ölçek 6 bölümden oluşmaktadır ve toplam 38 maddeyi

    içermektedir. Bu bölümler; enerji düzeyi, ağrı, emosyonel durum, uyku, sosyal

    izolasyon, fiziksel mobilitedir. Enerji bölümü 3 maddeden, ağrı bölümü 8 maddeden,

    emosyonel durum bölümü 9 maddeden, uyku bölümü 5 maddeden, sosyal izolasyon

    bölümü 5 maddeden, fiziksel mobilite bölümü 8 maddeden oluşur. Evet/hayır

    şeklinde cevaplanan bir ölçektir. Ölçeğin skorlanmasında bir bölümün skoru ( o

    bölümdeki evet denilen madde sayısı/ o bölümdeki toplam madde sayısı)X 100

  • 31

    formülü ile hesaplanır. Yüksek skorlar kötü, düşük skorlar is iyidir. NSP’nin Türkçe

    versiyonunun da geçerliliği ve güvenilirliği gösterilmiştir (38) (Ek-4).

    3.4.İstatistiksel Analiz

    Hastaların verileri SPSS 16 programına kaydedildi. Her iki grupta tedavi

    öncesi, sonrası ve 3. ay kontrol değerleri için grup içi ve gruplar arası değerlendirme

    yapıldı. Tanımlayıcı istatistik olarak nitel değişkenlerde oran (yüzde), nicel

    değişkenlerde ise ortalama±standart sapma veya ortanca (minimum-maksimum)

    verilmiştir. Bağımsız üç grubun kendi içinde bağımlı ölçümlerinin analizinde, grup

    içi karşılaştırmalarda Friedman testi kullanılmıştır. Farklılık bulunması durumunda

    bu farklılığın hangi tekrarlı ölçümlerden kaynaklandığını belirlemek için çoklu

    karşılaştırma testi yapılmıştır. Gruplar arası farklılıkların belirlenmesinde ise yüzde

    değişim değerleri hesaplanmasında Mann Witney U testi kullanılarak

    karşılaştırılmıştır.

    • Yüzde değişim1 (yd1)=((tedavi sonrası-tedavi öncesi)/tedavi öncesi)*100

    • Yüzde değişim2 (yd2)=((tedavi sonrası 3.ay-tedavi öncesi)/tedavi

    öncesi)*100

    • Yüzde değişim3 (yd2)=((tedavi sonrası 3.ay-tedavi sonrası)/tedavi

    sonrası)*100

    • p

  • 32

    4. BULGULAR

    Fonororez grubunda ve sham US grubunda 30’ar hasta çalışmaya alındı. Tüm

    hastalar çalışmayı tamamladı.

    Hastaların, cinsiyet, meslek, dominant el, ağrılı omuz, ağrı süresi dağılımı

    tablo 4.1’te sunulmuştur. Fonoforez ve sham US grupları arasında, cinsiyet dağılımı,

    dominat el, ağrılı omuz, ağrı süresi ve tedavi öncesi VAS değerleri açısından fark

    yoktu. Yaş dağılımı açısından gruplar arasında far vardı (p=0,009).

    Tablo 4.1. Çalışmaya alınan hastaların başlangıç demografik özellikleri

    Fonoforez grubu (n=30) Sham US grubu (n=30)

    Yaş (yıl) ±SS 49,57±6,73 53,97±5,81

    Cinsiyet n % Kadın

    Erkek

    24 (%80)

    6 (%20)

    24 (%80)

    6 (%20)

    Meslek n % Ev hanımı

    Memur

    Emekli

    Sağlık personeli

    Öğretmen

    İşçi

    17 (56,7)

    7 (%23,3)

    1 (%3,3)

    0

    4 (%13,3)

    1 (%3,3)

    17 (56,7)

    6 (%20)

    3 (%10)

    1 (%3,3)

    1 (%3,3)

    2 (%6,7)

    Dominant el n % Sağ

    Sol

    28 (%93,3)

    2 (%6,7)

    28 (%93,3)

    2 (%6,7)

    Ağrılı omuz n % Sağ

    Sol

    22 (73,3)

    8 (%26,7)

    17 (%56,7)

    13 (%43,3)

    Ağrı süresi (ay) ±SS 3,97±1,43 4,43±2,1

    VAS (mm) ±SS 70,77±15,78 73,50±19,19 Pearson Chi-Square testi

  • 33

    Hastaların başlangıçtaki klinik ve fonksiyonel durum değerlendirmeleri Tablo 4.2 ve

    tablo 4.3 ‘te verilmiştir. Her iki grubun özellikleri benzerdir.

    Tablo 4.2. Her iki grubun başlangıç klinik özellikleri

    Fonoforez grubu (n=30)

    Sham US grubu (n=30)

    Neer testi pozitifliği (n) 30 30

    Hawkins testi pozitifliği (n) 30 30

    Ağrılı ark testi pozitifliği (n) 26 25

    Yergason testi pozitifliği (n) 16 15

    Speed testi pozitifliği (n) 16 15

    Supraspinatus testi pozitifliği (n) 28 27

    Aktif fleksiyon *EHA ölçümü

    Ort.±SS

    min-max

    160±18,65

    100-175

    167,50±28,28

    95-180

    Akitif abdüksiyon *EHA ölçümü

    Ort.±SS

    min-max

    140±19,77

    90-170

    155±27,10

    80-180

    Aktif internal rotasyon *EHA ölçümü

    Ort.±SS

    min-max

    55±5,40

    45-60

    60±6,94

    40-70

    Akitif ekstrenal rotasyon *EHA ölçümü

    Ort.±SS

    min-max

    60±8,86

    45-80

    67,5±12,30

    45-90

    Aktif ekstansiyon *EHA ölçümü

    Ort.±SS

    min-max

    50,0±6,15

    40-60

    50,0±7,11

    40-60

    Aktif addüksiyon *EHA ölçümü

    Ort.±SS

    min-max

    35±3,81

    30-40

    35±5,97

    20-45

    *EHA: eklem hareket açıklığı

  • 34

    Tablo 4.3. Her iki grubun başlangıç fonksiyonel durum değerlendirimi

    Fonoforez grubu

    (n=30)

    Sham US grubu (n=30)

    *NSP -Enerji düzeyi Ort.±SS

    min-max

    100±32,40

    0-100

    100±33,24

    0-100

    *NSP-Ağrı Ort.±SS

    min-max

    87,5±25,70

    12,5-100

    62,5±29,10

    0-100

    *NSP-Emosyonel durum Ort.±SS

    min-max

    77,7±33,51

    0-100

    66,6±36,05

    0-100

    *NSP-Uyku Ort.±SS

    min-max

    80±28,74

    0-100

    80±39,48

    0-100

    *NSP_Sosyal izolasyon Ort.±SS min-max 60±42,24

    0-100

    40±38,65

    0-100

    *NSP-Fiziksel mobilite mean±SS

    min-max

    45±20,60

    12,5-75

    41,566±20,17

    12,5-87,50

    **OÖS Ort.±SS

    min-max

    92,5±14,34

    25-100

    85,855±19,96

    31-100

    ***UCLA Ort.±SS

    min-max

    18±5,45

    12-33

    17±5,20

    10-27

    ***UCLA-Ağrı Ort.±SS

    min-max

    4±1,87

    1-8

    2±2,02

    1-8

    ***UCLA-Fonksiyon Ort.±SS

    min-max

    4±2,41

    1-10

    4±1,88

    2-10

    ***UCLA-Fleksiyon açı mean±SS

    min-max

    4,73±0,52

    3-5

    4,53±0,77

    3-5

    ***UCLA-Fleksiyon kas gücü mean±SS

    min-max

    4,7±0,47

    4-5

    4,66±0,48

    4-5

    ***UCLA-Hasta memnuniyet mean±SS

    min-max

    1,66±2,39

    0-5

    1,83±2,45

    0-5 *NSP: Nothingham sağlı profili

    **OÖS: Omuz Özürlülük Sorgulamsı

    ***UCLA: The University of California-Los Angeles Omuz Skorlama Skalası

    Her iki grup içinde, ağrı şiddetinde tedavi öncesi (TÖ)- tedavi sonrası (TS),

    tedavi öncesi- 3. ay sonunda (TS3) anlamlı azalma oldu. TS ve 3. ay arasında

  • 35

    istatistiksel anlamda fark bulunamadı (Tablo 4.4). Her iki grup karşılaştırıldığında

    TÖ ve TS yüzde değişimleri arasında fonoforez grubunda istatistiksel açıdan anlamlı

    fark saptandı.

    Tablo 4.4. Ağrı şiddetinin tedavi öncesi ve tedavi sonrası grup içi değerlendirimi

    VAS (cm)

    Tedavi öncesi

    Tedavi sonrası

    3.ay kontrol

    TÖ-TS p

    TÖ-TS3 p

    Fonoforez grubu

    80±19,19

    56,50±22,50

    55,50±21,36 p

  • 36

    Her iki grup arasında istatistiksel açıdan fark saptandı, fonoforez grubunda Yergason

    testi negatifliği tedavi sonrasında daha belirgindi (p

  • 37

    Tablo 4.5. Grup içi omuz testlerindeki tedavi öncesi, tedavi sonrası ve 3. aydaki test

    pozitifliği değerlendirimi

    Fonoforez grubu (n:30)

    Sham US grubu (n:30)

    Grup içi

    değerlendirme

    p n n Fonoforez Sham

    Neer testi Tedavi öncesi 30 30 p=0,025 p>0,05 Tedavi sonrası 25 29 p=0,025

    p>0,05

    3. ay 25 30 p>0,05

    p>0,05

    Hawkins testi Tedavi öncesi 30 30 p=0,001 p>0,05 Tedavi sonrası 19 29 p=0,005

    p>0,05

    3. ay 22 29 p>0,05

    p>0,05

    Ağrılı ark testi Tedavi öncesi 26 25 p0,05

    Yergason testi Tedavi öncesi 16 15 p0,05

    Speed testi Tedavi öncesi 16 15 p0,05

    Supraspinatus testi

    Tedavi öncesi 28 27 p

  • 38

    Fleksiyon EHA ölçümünde, her iki grupta TÖ-TS, TÖ-TS3 değerlerinde

    anlamlı fark saptanırken p

  • 39

    Tablo 4.6. Omuz aktif eklem hareket açıklığı ölçümünün tedavi öncesi, tedavi

    sonrası ve 3. aydaki derecesi

    Eklem hareket açıklığı Fonoforez

    (n:30)

    Sham (n:30) Grup içi

    değerlendirme

    p Ort. ± SS Ort. ± SS Fonoforez Sham

    Fleksiyon

    *EHA ölçümü

    Tedavi öncesi 160±18,645 167,50±28,275 p

  • 40

    değerlendirmesinde fark saptanmadı (Tablo 4.7). Her iki grup arasında istatistiksel

    açıdan fark saptandı, fonoforez grubunda tedavi sonrasında anlamlı iyileşme görüldü

    (p

  • 41

    ve TS-TS3 değerlerinde iyileşme saptandı (p

  • 42

    Tablo 4.8. NSP alt kategorilerinin grup içi değerlendirimi

    Fonoforez (n:30) Sham (n:30) Grup içi değerlendirme

    p

    Ort. ± SS Ort. ± SS Fonoforez

    grubu

    Sham US grubu

    Enerji düzeyi

    Tedavi öncesi 100±32,39 100±33,24

    Tedavi sonrası

    83,3±32,06 66,6±32,77 p

  • 43

    The University of California-Los Angeles Omuz Skorlama Skalası’nın

    (UCLA), ağrı bölümünde, her iki grupta TÖ-TS, TÖ-TS3 değerlerinde anlamlı

    iyileşme saptandı (p

  • 44

    Tablo4.9. UCLA alt kategorilerinin grup içi değerlendirimi

    UCLA alt sınıfları Fonoforez (n:30) Sham (n:30) Grup içi

    değerlendirme

    p

    Ort. ± SS Ort. ± SS Fonoforez Sham

    Ağrı Tedavi öncesi 4±1,87 2±2,02 p

  • 45

    5. TARTIŞMA

    Subakromiyal sıkışma sendromunda tedavi yaklaşımları profilaktik,

    konservatif ve cerrahi tedavidir. SASS tedavisinde amaç, ağrıyı etkili bir şekilde

    azaltmak, enflamatuar süreci durdurmak, normal eklem hareketlerinin korunması

    veya yeniden sağlanmaktır.

    Konservatif tedaviyi istirahat, kortikosteroid enjeksiyonları, medikal

    tedaviler, fizik tedavi modaliteleri ve egzersiz uygulamalarını oluşturmaktadır.

    Konservatif tedavide ilk amaç subakromiyal sıkışmayı arttıracak olan pozisyonlardan

    kaçınmaktır. SASS konservatif tedavisinde çeşitli fizik tedavi ajanlarının tek başına,

    kombine, plasebo veya karşılaştırmalı olarak kullanıldığı birçok çalışma mevcuttur

    ancak konservatif tedavi yöntemlerinin çelişkili sonuçları ve birbirinden farklı

    avantaj ve dezavantajları nedeniyle genel bir fikir birliği oluşturulamamıştır. Steroid

    fonoforezinin SASS’da etkinliği ile ilgili literatürde kısıtlı sayıda vaka serilerinden

    oluşan az sayıda yayın vardır (39, 40, 41, 42).

    Bu çalışmada SASS olan hastalarda steroid fonoforezinin etkinliği plasebo

    kontrollü olarak araştırıldı.

    Çalışmamızda fonoforez grubunun yaş ortalaması 49,57±6,73 ve sham US

    grubunda 53,97±5,81 idi. Çalışmamızdaki hastaların yaş ortalaması literatür ile

    uyumlu bulduk (43-49). Yapılan çalışmalar değerlendirildiğinde omuz ağrısının ve

    sıkışma sendromunun değişik yaş gruplarında görülebileceği söylenebilir. Ancak

    yaşlanma ile birlikte omuzda dejeneratif değişikliklerin arttığı ve beraberinde omuz

    sıkışma sendromunun oluşumuna sebep olduğu görüşü ön plana çıkmaktadır.

    Çalışmamızda cinsiyet

    Çalışmaya alınan hastaların

    dağılımına bakıldığında her iki gruptaki hastaların

    %80’i kadındı. Omuz ağrısı ile ilgili pek çok çalışmada kadın cinsiyet oranı daha

    yüksek bulunmuştur (3,45,49,50,51,52). Bununla birlikte erkek oranının daha yüksek

    olduğu çalışmalar da mevcuttur (44, 53, 54).

    meslek gruplarına bakıldığında en yüksek oranı

    ev hanımlarının oluşturduğu görüldü. Bu durum subakromiyal sıkışma sendromuna

  • 46

    neden olan baş üzeri aktivitelerin ev kadınlarında oldukça fazla olması ve

    çalışmadaki kadın sayısının daha fazla olması ile açıklanabilir.

    Ağrı değerlendirmesinde her iki grupta da tedavi sonrasında ve 3. ayda

    başlangıç durumuna göre anlamlı azalma saptandı. Her iki grup

    karşılaştırıldığında tedavi öncesi ve tedavi sonrasında yüzde değişimleri

    arasında istatistiksel açıdan anlamlı fark saptandı, azalma oranı fonoforez

    grubunda daha fazlaydı.

    Subakromiyal sıkışma sendromu tanısında özel omuz testleri

    Michener

    yaygın olarak

    kullanılmaktadır. Bizim çalışmamızda her iki hasta grupta Neer ve Hawkins testi

    pozitiflik oranı %100’dü. Ağrılı ark testi pozitifliği fonoforez grubunda %86,67 iken

    sham US grubunda %83,33 idi. Supraspinatus testi fonoforez grubunda %93,33 iken

    sham US grubunda %90 idi. Neer ve Hawkins testinde; sham US grubunda tedavi

    sonrasında ve 3. ay değerlendirmelerinde herhangi bir değişiklik olmadı. Sham US

    grubunda ağrılı ark testi, yergason testi, speed testi ve supraspinatus testinde tedavi

    sonrasında ve 3. ay değerlendirmelerinde iyileşme saptandı. Fonoforez grubunda

    ise tüm omuz testlerinde tedavi sonrasında ve 3. ay değerlendirmelerinde

    iyileşme saptandı. Gruplar arası yüzde değişim oranında; fonoforez grubunda Neer

    testinde tedavi öncesi-3. ay değerlendirmesinde, diğer omuz testlerinin ise hepsinde

    tedavi öncesi- tedavi sonrasında ve tedavi öncesi-3.ay değerlendirmesindeki iyileşme

    daha fazla idi.

    MacDonald ve ark. 85 hastada yaptığı omuz artroskopi bulguları ile Neer ve

    Hawkins testlerinin korelasyon çalışmasında, subakromiyal bursitte Neer testi %75,

    Hawkins testi %92 pozitif, rotator manşet yırtıklarında ise Neer testi %85, Hawkins

    testi %88 pozitif bulunmuş. Testler birlikte kullanıldığında daha yüksek negatif

    tahmin edici değerleri vardır (bursit için %96, rotator manşet yırtığı için %90) (55).

    ve ark. yaptığı artroskopi 55 hastalık çalışmasında, Neer, ağrılı ark,

    Jobe testi, zorlu eksternal rotasyon testlerinin SASS’nda istatistiksel olarak anlamlı

    korelasyon gösterdiği ancak Hawkins testinin anlamlı olmadığı belirtilmiş. SASS’nu

    dışlamak için yapılacak test kombinasyonu ağrılı ark, zorlu eksternal rotasyonda ağrı

    ve Neer testi olarak belirtilmiştir (56).

    http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed?term=%22Michener%20LA%22%5BAuthor%5D�

  • 47

    Salaffi ve ark. yaptığı 203 hastalı bir çalışmada, hastaların ultrasonografi ile

    hastalar değerlendirilen hastalarda en yüksek sensivite ve en düşük negatif olasılık

    oranı Hawkins ve Patte (Yergason) testlerinde bulunmuş (57).

    Kelly ve ark. yaptığı bir ultrasonografi çalışmasında SASS tanısı koymada en

    güvenilir test Hawkins testi olarak bulunmuş. SASS subkategorilerinin belirlenmesi

    için zorlu eksternal ro