34
Maslahat-ı Mürsele Fıkhi olaylara bağlanan şeri hükümlerin konulmasında amil kabul edilen vasıflar vardır. Bunlar Allah (c.c.)’ın muteber sayıp saymamasına 3 çeşittir: a) Mesalih-i Mutebere: dikkate alınması gerektiğine dair şeri delil bulunan manalar. Kıyas, bu nevi maslahatlar yoluyla işletilebilen bir delildir. Aklın korunması için içkinin yasaklanması b) Mesalih-i Mülğah: şeri delilin muteber sayılamayacağı yönünde delil bulunan maslahatlar. Bunlar üzerine hüküm kurulmaz. Allah (c.c.) ondan daha üstün bir maslahat kast etmiş olmalıdır. Tek evlilik fert ve toplumun faydasına gözükebilir. Fakat Allah (c.c.) bu faydanın dikkate alınmaması istemiştir. Birden fazla evliliğe müsaade etmiş, bunda daha çok fayda olduğuna hükmetmiştir. c) Mesalih-i Mürsele : hükmün kendisine bağlanması insanlara bir fayda sağlayan, fakat muteber veya geçersiz sayıldığına dair belirli bir delil bulunmayan manalardır. Şartları: 1. Maslahat, belirli bir şeri delil tarafından geçersiz sayılmamış olmalı. Saldıran düşmana karşı savaşmayıp teslim olmak faydalı görülse bile, bu maslahata itibar edilmez, çünkü bu maslahat cihadı emreden şeri delil tarafından geçersiz sayılmıştır. 2. Maslahatın varlığından emin olunmalıdır. Vehme dayanan maslahatlara göre hüküm verilmez. Kocadan boşama yetkisini tamamen alıp hakime vermek vehme dayanan bir maslahattır. Zarar faydayı aşar; zira erkek aile hayatında istikrar için zarurui olan aile reisliği niteliğini kaybetmiş olur. 3. Maslahat genel olmalıdır; özel ise ona göre hüküm verilmez. İnsanların çoğunluğu için fayda sağlamalı. Yahya b. Yahya’nın hükümdar hakkında sadece oruçla kefaret ödeme fetvası sadece hükümdarı ilgilendirir. 4. Maslahat mahiyeti itibariyle makul olmalıdır. Akl-ı selim kişilerce kabul görecek nitelikte bir fayda-zarar düşüncesi. Kıyas ise birleştikleri nokta: Nassta özel hüküm bulunmayan bir meselede başvurulur. İkiside münasib bir vasıf üzerine bina edilir. Ayrıldıkları nokta: Maslahatta kendine kıyas edilebilecek benzer olay yoktur. Hüküm fayda-zarar düşüncesine dayandırılır. Ayrıca kıyasta kendisine dayandırılan hükmün muteberliği hakkında delil vardır. İstihsan İstihsan : Müctehidin bir meselede, kendi kanaatince o meselenin benzerlerine verdiği hükümden vazgeçmesini gerektiren bir delile dayanarak o hükmü bırakıp başka hüküm vermesi. Kıyasın çeşitleri 1. Nas Sebebiyle : nas tarafından bir olaya, benzerlerine bağlanan hükümden farklı bir hüküm bağlanmasıdır. 1

Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

Maslahat-ı Mürsele Fıkhi olaylara bağlanan şeri hükümlerin konulmasında amil kabul edilen vasıflar vardır. Bunlar Allah (c.c.)’ın muteber

sayıp saymamasına 3 çeşittir:a) Mesalih-i Mutebere: dikkate alınması gerektiğine dair şeri delil bulunan manalar. Kıyas, bu nevi maslahatlar

yoluyla işletilebilen bir delildir. Aklın korunması için içkinin yasaklanması

b) Mesalih-i Mülğah: şeri delilin muteber sayılamayacağı yönünde delil bulunan maslahatlar. Bunlar üzerine hüküm kurulmaz. Allah (c.c.) ondan daha üstün bir maslahat kast etmiş olmalıdır.

Tek evlilik fert ve toplumun faydasına gözükebilir. Fakat Allah (c.c.) bu faydanın dikkate alınmaması istemiştir. Birden fazla evliliğe müsaade etmiş, bunda daha çok fayda olduğuna hükmetmiştir.

c) Mesalih-i Mürsele : hükmün kendisine bağlanması insanlara bir fayda sağlayan, fakat muteber veya geçersiz sayıldığına dair belirli bir delil bulunmayan manalardır.

Şartları:1. Maslahat, belirli bir şeri delil tarafından geçersiz sayılmamış olmalı.

Saldıran düşmana karşı savaşmayıp teslim olmak faydalı görülse bile, bu maslahata itibar edilmez, çünkü bu maslahat cihadı emreden şeri delil tarafından geçersiz sayılmıştır.

2. Maslahatın varlığından emin olunmalıdır. Vehme dayanan maslahatlara göre hüküm verilmez. Kocadan boşama yetkisini tamamen alıp hakime vermek vehme dayanan bir maslahattır. Zarar

faydayı aşar; zira erkek aile hayatında istikrar için zarurui olan aile reisliği niteliğini kaybetmiş olur.3. Maslahat genel olmalıdır; özel ise ona göre hüküm verilmez. İnsanların çoğunluğu için fayda sağlamalı.

Yahya b. Yahya’nın hükümdar hakkında sadece oruçla kefaret ödeme fetvası sadece hükümdarı ilgilendirir.

4. Maslahat mahiyeti itibariyle makul olmalıdır. Akl-ı selim kişilerce kabul görecek nitelikte bir fayda-zarar düşüncesi.

Kıyas ise birleştikleri nokta: Nassta özel hüküm bulunmayan bir meselede başvurulur. İkiside münasib bir vasıf üzerine bina edilir.

Ayrıldıkları nokta: Maslahatta kendine kıyas edilebilecek benzer olay yoktur. Hüküm fayda-zarar düşüncesine dayandırılır. Ayrıca kıyasta kendisine dayandırılan hükmün muteberliği hakkında delil vardır.

İstihsan İstihsan : Müctehidin bir meselede, kendi kanaatince o meselenin benzerlerine verdiği hükümden vazgeçmesini

gerektiren bir delile dayanarak o hükmü bırakıp başka hüküm vermesi. Kıyasın çeşitleri

1. Nas Sebebiyle : nas tarafından bir olaya, benzerlerine bağlanan hükümden farklı bir hüküm bağlanmasıdır. Selem akdi: Peşin para karşılığında malın ileride teslim edilmesi. Genel nitelikteki hadise göre

yasaktır, “sahip olmadığın birşeyi satma!”. Fakat başka bir hadiste “selem yoluyla satış yapan kimse bunu belli süre tayin ederek yapsın!” buyrulmuştur. Bunun için fakihler selemin geçersiz sayılmasını gerektiren nasstan ayrılarak özel nassa göre hüküm vermişlerdir. Selem, kıyasa aykırı olmakla birlikte, istihsanen meşrudur.

2. İcma sebebiyle : bir konuda genel kuralın dışında kalan bir çözüm üzerinde icma oluşması. İstısna sözleşmesi: bir sanatkara belli bir bedel karşılığında sipariş vermek. Madumun satışı yasaktır.

Fakat sahabe ve insanlar bunu eskiden beri yapmaktadırlar ve içtihad ehlinden kimse buna karşı çıkmamıştır. İstısna kıyasa aykırı olmakla birlikte istihsanen caizdir.

3. Zaruret sebeyile : zaruret ve ihtiyaçtan kaynaklanan istihsan. İçine pislik düşen kuyuların tamamen temizlenemiyeceğine hükmedilerek, birazının boşaltılması

temizlenmiş hükmüne geçer fetvası verilmiştir. Bu kıyasa aykırı olduğu halde zaruretten dolayı istihsan yapılmıştır.

4. Kapalı Kıyas istihsanı : bir olaya uygulanabilecek 2 çatışan kıyas varken, bunlarda ilk akla geleni değil gizli ama daha kuvvetli olan ile amel etmektir.

1

Page 2: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

Zirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde ise irtifak hakları devreder. Vakıf yapan açısından vakıf yapmak satım gibidir, zira mülkiyet elden çıkmaktadır. Alan açısından ise kiralama gibidir, zira maldan yararlanılmaktadır fakat mülkiyet geçmemiştir. Buna göre vakıf konusunda hem satım hem de kira ya göre hüküm verilebilir. İlk akla gelen satımdır, fakat irtifak hakları geçmeden vakıf işlevini yerine getiremez. Ondan dolayı ilk akla gelmeyen kira sözleşmesine göre hüküm verilir.

5. Örf sebebiyle : hükme ayrıkı düşen bir uygulamanın insanlar arasında genel kabul görmesi. Genel kural, şartlı alışverişin yasak olduğudur. Fakat Hanefilere göre sözleşmelerde örfen

benimsenmiş bulunan her şart geçerlidir.bu örfe dayanan, istihsan yoluyla kabul edilmiş bir hükümdür ve genel kurala aykırıdır.

6. Maslahat sebebiyle : bir hükmü kıyastan ayrı tutmak için özel bir yararın bulunması. Hanefiliğe göre müzaraa (ziraat ortaklığı), ortaklardan birinin ölümü halinde sona erer. Fakat toprak

sahibi ölmüş ve mahsul henüz yetişmemişse bu durumda kıyasa aykırı olmakla birlikte, emek sahibinin menfaatini korumak için istihsanen sözleşmenin devam edeceğine hükmedilmiştir.

Kıyas ile arasındaki fark; Kıyasta hükmü bilinmeyen bir olayın aralarındaki illet birliği sebebiyle hükmü bilinen bir olaya ilhak edilmesi söz konusu iken; istihsanda karşılaşan olaya uygulanabilir genel bir kural olmasına rağmen bundan vazgeçip daha istisnai nitelikte farklı bir çözüme gitmek vardır. Böylece toplumsa bir talep makul ölçüde karşılanmış olur.

ÖRFTANIMIİnsanların çoğunluğunun benimsediği alışkanlık haline getirdiği işler veya duyulduğunda akla başka anlam gelmeyecek derecede özel bir anlamda kullanmayı adet edindikleri lafızlardır.

a. Ameli örf: mehrin muaccel(hemen ödenen) ve müeccel(ödenmesi ileriye bırakılmış)b. Kavli-lafzi örf: hayvan deyince atın anlaşılması

ÖRFÜN KAYNAK DEĞERİŞer-i delillere ve islam hukukunun temel kurallarına aykırı olmayan örf kabul edilmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v) şartlı satışı yasaklamıştır, fakat Ebu Hanife halkın hukuki muamemelerinde şart koşulmasını adet haline getirdiği şartlar hakkında cevaz vermiştir.

ÖRFÜN GEÇERLİLİK ŞARTLARI1. Söz konusu muamelenin tümünde veya büyük çoğunluğunda uygulanıyor olması gerekir. Buna ıttırad ve galebe

denir.2. Söz konusu durumun bulunduğu sırada örfün mevcut olması gerekir.3. Örfün açık bir irade beyanı ile çatışmaması gerekir.(mehrin ödeme şekli taraflarca kararlaştırılmışsa örfe

bakılmaz)4. Kesin bir şer-i delile yada İslam hukuku ilkelerine aykırı olmaması.

ÖRFÜN DEĞİŞMESİYLE HÜKÜMLERİNDE DEĞİŞMESİ Ebu Hanife’ye göre şahitlerin tezikye edilmesine gerek yoktur. Fakat onun zamanında toplumda dürüstlük

hakimdi. Ebu Yusuf zamanında ise şahitlerin tezkiye edilmesi gerektiğine hükmedilmiştir.

SEDD-İ ZERAİ

TARİFİMefsedete götüren vasıfların yasaklanması anlamına gelir.İki kısımdır:

1. Mahiyeti itibari ile mefsedete götürücü fiiller: içki içme, zina, adam öldürme2. Mahiyeti itibari ile mefsedete götürmeyen fakat mefsedete yol açan bir sonuca vasıta teşkil eden fiiller. Şeran

caiz veya meşru olmakla beraber şer’an yasak bir duruma aracılık ederler.Kötülüğe Yol Açması Bakımından Caiz Fiillerin Nevileri

2

Page 3: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

a. Nadiren kötülüğe yol açan caiz fiiller: üzümden şarap üretiliyor diye üzüm yetiştiriciliğinin yasaklanmasına hükmedilememesi.

b. Çoğu zaman kötülüğe yol açan caiz fiiller: kumar, fuhuş gibi haram fiillerin işlenmesinde kullanacak kişiye gayri menkul kiralamak caiz değildir.

c. Konuş amacının dışında bir sonucu elde etmeye vasıta kılınan caiz ve meşru fiiller: ölüm döşeğindeki hanımını mirastan mahrum kılmak için boşamak

Şafilere göre fiilin sahibinden harama ulaşma maksadını gösteren söz sadır olmuşsa haramdır. Objektiftir. Yoksa hülle gibi işlemler geçerlidir.

Saire göre harama ulaşma maksadı sözlü olabileceği gibi işlemi çevreleyen karinelerden, özel şartlardan ve ilişkilerden anlaşılabilir. Hanefilere göre bu karinenin kuvvetli delaleti gerektir.

SEDD-İ ZERAYİ NİN HÜCCET DEĞERİ: Bütün fakihlere göre şer-i hükümlerin belirlenmesinde esas alınan dayanaklardan birisidir.SEDD-İ ZERYİ VE MASLAHATI MÜRSELEMaslahatı mürseleyi deil sayan her müçtehid sedd-i zerayi nin de hücced olduğunu kabul eder, seddi zerayiin deliller arasındaki yeri maslahatı mürsele ile aynıdır.

ŞER’U MEN KABLENAANLAMI: Yüce Allah’ın Hz. Muhammed’den önceki toplumlar için koyduğu ve peygamberleri vasıtasıyla onlara bildirdiği hükümlerdir.MÜTALAA EDİLECEK HÜKÜMLERİN KISIMLARIİkiye ayrılır:

1. Kuranda ve sünnette yer almayan, bağlayıcı değildir.2. Kuranda veya sünnette yer alan;

a. Müslümanlar açısından hükmü kaldırıldığına dair delil bulunanlar. Ganimetlerin helal kılınmasıb. Müslümanlar hakkında da geçerli olduğuna dair delil bulunan hükümler: oruç, namazc. Kuran da veya sünnette anlatılan fakat bir hükme bağlanmayan hususlar: Yahudiler için göze göz, dişe diş

yazdık ayeti. Bunlar müslümanlar hakkında da geçerlidir. Zira Allah (c.c.) bunları zikretmekle zımni olarak bağlayıcı

olduğunu söylemektedir. Bundan hareketle kısas hakkında yazılan ayet delil getirilir.ŞER’U MEN KABLENANIN KURAN VE SÜNNET ÇERÇEVESİNDE DÜŞÜNÜLMESİ: Aslında müstakil bir kaynak olmayıp, nihai tahlilde kitap ve sünnet kapsamına dahildir.

SAHABİ KAVLİSahabilerin fıkhi hususlarda ki fetva ve içtihatları.HÜCCET OLUP OLMAMASI HUSUSUNDA Kİ GÖRÜŞLER

a. Sahabi kavli, rey ve ictihad ile kavranacak bir konuda olmaması halinde, kaynak olduğu ve ona göre amal etmek gerektiği ittifakla kabul edilir.

b. Diğer müctehidlerin kavlinden üstündürc. Bir şeyin kaynak olduğuna hükmede bilmek için delil olması gerekir öyle ise sahabi kavlinin kaynak olduğuna dair

bir delil yoktur öyleyse delil olamaz diyenlerd. Bir takım tabiun müçtehitleri dahi sahabe kavlinin tersine içtihatta bulunduğuna ve sahabe bunu öğrendiği halde

itiraz etmediğine göre sahabe kavlinin diğer müçtehitler açısından bağlayıcılığı yoktur.

İSTİSHABTARİFİ: Geçmişte sahip olan bir durumun, değiştiğina dair delil bulunmadıkça varlığını koruduğuna hükmetmektir.

biri bir malı alsa ve sonra da bunun kusuru var diye geri getirse, kusuru satarken yoktu diye ihtilafa düşseler alıcı satıcıya bunu ispatla diyemez çünkü aslolan kusur olmamasıdır.

3

Page 4: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

3 türdür:1. İbaha-i asliyye: aksine delil bulunmadıkça bir eşyadan faydalanma veya bir davranışta bulunmanın mübah

olduğuna hükmedilmesi. bir hayvan ve cansız bir eşyadan faydalanmanın hükmü aksine bir delil yoksa mubahtır

2. Beraet-i asliyye: Delil bulunmadıkça sorumlu tutulmama istishabı alacak iddasında bulunan bir insan ispatlayamazsa davalının borçlu olmadığına hükmedilir.

3. Vasıf istishabı: Sebebi ortadan kalkmadığı müddetçe şeran varlığı kabul edilen hükmün sabit sayılmas istishabi. abdest aldığını bilen fakat devam edip etmemesinde şüphelenen birinin abdestli kabul edilmesi

İstıshab üzerine bina edilmiş fıkhi prensiplerden örnekler Bir değişiklik meydana geldiğine dair delil bulunmadıkça olanı olduğu halde bırakmak esastır.

Kaybolmuş ve sağ olup olmadığı bilinmeyen mefkûd kimse hakkında öldüğüne dair kesin delil bulunmadığı sürece sağlara uygulanan hükümler uygulanır. Malları mirasçılarına bölüştürülmez, karısı başkası ile evlenemez.

Hükmüne dair belirli bir delil bulunmayan her şey mübahtır. Kesin olarak bilinen bir şey şüphe ile ortadan kalkmaz.

Abdest aldığını kesin olarak bilen bir kimse, içinde abdestin bozulduğu hususunda şüphe duysa, abdestin varlığının devam ettiğine hükmedilir.

ŞER’İ DELİLLERDEN ÇIKARILAN HÜKÜMLER1. Hüküm ve kısımları2. Hakim3. Mahkum fih4. Mahküm aleyh

Hüküm: Mükelleflerin fiillerine bağlanan şeri vasıf.

Şer’i Hükmün KısımlarıA. Teklifi hükümB. Vaz’i hüküm

Usulcülere Göre Teklifi Ve Vaz’i HükümTEKLİFİ: Şariin mükelleften bir fiili yapmasını veya yapmamasını istemesi yahut onu yapıp yapmama arasında serbest

bırakmasıdır. ‘Namaz kılın, zekat verin.’ İbaresi bir vacip kılma dır, teklifi bir hükümdür.

VAZ’İ: Şariin bir şeyi,i başka bir şey için sebep, şart ve mani kılmasıdır. Güneşi hareketine dayanarak namaz kılmanın bize vacib kılınması ise vaz’i bir hükümdür.

FAKİHLERE GÖRE TEKLİFİ ve VAZ’İ HÜKÜMTEKLİFİ: Şariin mükelleften sadır olan fiillerin yapılmasını veya yapılmamasını istemiş, yahut yapıp yapmamada serbest

bırakmış olmasına göre bağlanan şer’i vasıftır.VAZ’İ: şariin iradesine binaen bir şeyin başka bir şey için sebep, şart ve mani teşkil etmesidir.

Usulcülere göre talep muhayyer bırakma veya (şart, sebep, mani) kılmanın ‘kendisi’ hükümdür. Fakihlere göre ise talep muhayyer bırakma veya (şart, sebep, mani) kılmanın ‘sonucu’dur.

Usülcüler zina yapmak lafzı olarak haram derken fıkıhçılar ise zina yapma fiilini haram kılmaktadır.

TEKLİFİ HÜKÜM İLE VAZİ HÜKÜM ARASINDAKİ FARK1. Teklifi hüküm denince akla mükelleften bir fiili yapması yada yapmamasını istemesi veyahut yapıp yapmamakta

serbest bırakılması gelmektedir. Vazi hükümde ise böyle bir talep veya muhayyer bırakma yoktur, bir şeyin başka

4

Page 5: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

bir şey için sebep, şart veya mani teşkil ettiği açıklanmaktadır. Örn: Hırsızın elinin kesilmesi hırsızlık olayını yapmasına bağlanmıştır.

2. Teklifi hüküm ile istenen şey mutlak mükellefin gücü dahilindedir. Vazi hükümde ise sebep, şart veya mani olduğu belirlenen durum mükellefin gücü dahilinde olacaği gibi gücü haricinde de olabilir. (güneşin hareketleri ile namazın farz oluşu.)

Teklifi Hükmün NevileriŞariin 3 tavrı olabilir:

a. Yapılmasını isteme: vacib, mendubb. Yapılmasını istememe: haram, mekruhc. Yapılıp yapılmamasını serbest bırakma: mübah

1. Yapılmasını kesin ve bağlayıcı bir şekilde istemişse ‘icab’ fiili ise ‘vacib’dir.2. Yapılmasını kesin ve bağlayıcı bir şekilde istememişse ‘nedb’ fiili ‘mendub’dur.3. Yapılmamasını kesin ve bağlayıcı şekilde istemişse ‘tahrim’ fiili ‘haram’ dır.4. Yapılmamasını kesin ve bağlayıcı bir şekilde istememişse ‘kerahe’ fiili ‘mekruh’dur.5. Yapılmamasıyla yapılmasını mükellefin seçimine bırakmış bırakmışsa ‘ibaha’ fiili ‘mübah’dır.

VACİPTANIM: şariin yapılmasını kesin ve bağlayıcı tarzda istediği fiildir.VACİBİN HÜKMÜ: Yerine getirilmesi mutlaka gereklidir. Yerine getiren sevabı, özürsüz terkeden ağır cezayı, şayet kati

delille sabit olmuş ise inkar edenin kafir olduğuna hükmedilir.Vacip 4 ayrı açıdan taksimi vardır:

5

Eda edilebileceği vakit açısındanMukayyed vacib: yerine getirmek için belirli bir zamanı olan vacib; namaz Müvessa vacib: Geniş zamanlı vacib, tayin edeilen zamanda hem o vacib hep de aynı türde başka vaciplerin eda edilebilmesidir. Vakte de zarf denir. Örn: 5 vakit namazÖzel olarak niyet edilmesi gerekir.Mudayyak vacib: Dar zamanlı vacib, tayin edilen zamanda aynı cins vacib eda edilemez. Örn: ramazan orucu.Mutlak olarak niyet yeterlidir.Zü’ş-şebeheyn vacib: iki türlü benzerlik taşıyan vacib, dar zamanlı ve geniş zamanlı vacibin ikisine de benzeyen, hac senede bir kere yapılır(dar), hac ibadetleri hac aylarının tamamını kapsamaz (geniş)Mutlak vacib: belirli zamanı olmayan; kefaretler, adaklar

Page 6: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

MENDUPTARİFİ: Şariin yapılmasını istediği fakat şart koşmadığı tekedeni körülemediği fiildir. Örn: borçlarınızı yazın demiştir ama

yazmayanları kötülememektedir.

6

Page 7: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

MENDUBUN KISIMLARI3’E ayrılır:

1. İkiye ayrılır:a. Dini vecibeleri tamamlayıcı ve ikmal edici nitelikteki fiillerdir. Örn: ezan, namazı cemaatle eda etmekb. Hz. Peygamberin sürekli yaptığı ve sırf bağlayıcı olmasın diye nadiren terk ettiği fiiller. Sünneti müekkededir.

Hükmü ise yapan sevab hakkederken yapmayan kınanır. Abdestte ağza su verince mazmaza gibi.2. Taat nevinden olup peygamberin bazen yapıp bazen yapmadığı fiillerdir. (ikindi ve yatsının ilk sünnetleri,

pazartesi, perşembe oruçları). Yapan sevabı hakkederken yapmayan kınanmaz.3. Peygamberden insan olması itibariyle sadır olan beşeri davranışlardır. (yemesi, içmesi, kına sürmesi..) bu fiilleri

peygambere sevgi ve hürmet niyetiyle yaparsa sevap kazanır aksi halde kınanmaz. Serahsiye göre sünnet 2’ayrılır:

a. Yapılması hidayet terkedilmesi dalalet olan sünnetb. Yapılması güzel olup terkedilmesinde ise mahzur olmayan sünnettir.

HARAMŞari’in yapılmamasını kesin ve bağlayıcı tarzda istediği fiildir. Haramlık lafzı ile Helalliğin nefyedilmesi ile Haram kılma anlamını bertaraf edici bir delil bulunmaksızın kullanılan nehiy sıygası ile Fiilden sakınmanın kesin bir görev olduğunu gösteren bir delil ile birlikte kullanılan “ictinab” lafzı ile

Çeşitleri Lizatihi haram: Şari’in mahiyeti itibariyle kötülük ve zarar içermesine binaen temelden haramlığına

hükmettiği fiildir. Hükmü: fiilin temelden gayri meşru sayılmasıdır. Mükellef bu fiili yaparsa batıl kabul edilir, fiile hiçbir olumlu sonuç bağlanmaz ve ulaşılmak istenen menfaat fiilin sahibi için tanınmaz.

Ligayrihi haram: esasen meşru olduğu halde haram kılınmasını gerekli kılan geçici kılan bir durumla ilişkili olan fiildir. Bayramda oruç tutmak gibi. Hükmü: aslı itibaryle meşru vasfı itibariyle gayri meşru sayılmasıdır.

MEKRUHŞari’in, yapılmamasını kesin ve bağlayıcı olmayan bir tarzda istediği fiildir. Yani yapılmaması yapılmasından daha iyi olan davranışlardır. Şari’ bir fiilin yapılmamasını istemek üzere özellikle “kerahe” lafzını kullanmıştır. Şari’ nehiy sıygası kullanmıştır. Şari’ fiilin yapılmamasını özendirici ifade kullanmış olabilir.

Hükmü: fiili işleyen cezayı haketmez, terkeden övgüye layık olur.

MÜBAHŞari’in, mükellefi yapıp yapmamakta serbest bıraktığı fiildir. Şu yollarla anlaşılır. Şari’in “helallik” lafzını kullanmış olmasından Nasslarda “günah yoktur” ve “sıkıntı, sakınca vebal yoktur” şeklinde yer alan ifadelerden Vücub değil ibaha ifade ettiğine dair delil bulunan emir sıygasından İstıshabu’l asl yoluyla yani fiilin hükmüne dair delil yoksa “istıshab” prensibine göre o fiil mübah sayılır.

Hükmü: yapılıp yapılmamasında bir sevap veya günah bulunmayan fiillerdir.

AZİMET VE RUHSATAzimet: yüce Allah’ın, mükelleflerin hepsi için bütün durumlarda bağlayıcı genel bir kanun olmak üzere ilkten koyduğu hükümler demektir.Ruhsat: Allah’ın kulların özürlerine binaen ve onların ihtiyaçlarını gözeterek koyduğu hükümlerdir.

Çeşitleri: Haramı işleme ruhsatı: Zaruret halinde haram bir fiil mübah halini alır.

Hükmü: mükellefin canını veya bir uzvunu kaybetmekten endişe etmesi halinde ruhsata göre amel etmesi vaciptir. Buna küfür kelimesi istisnadır.

7

Page 8: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

Vacibi terketme ruhsatı: Hasta olduğundan dolayı orucu bırakmak.Hükmü: azimete göre amel etmek ruhsatı kullanmaktan daha üstündür.

Genel kurala aykırı bazı sözleşmeleri ve hukuki muameleleri yapabilme ruhsatı: selem akdi.Hükmü: yapılması da terkedilmesi de caizdir.

Önceki semavi dinlerde mevcut ağır hükümleri kaldıran ruhsat: Önceki dinlere has hükümlerle amel etmek.Hükmü: buna göre amel etmek caiz değildir.

VAZ’İ HÜKÜMLER Sebep:Hükmün teşrii ile açık bir uygunluk taşısın veya taşımasın şari’in, varlığını hükmün varlığı yokluğunu da hükmün yokluğu için alamet kıldığı durumdur. Eğer hüküm ile uygunluk taşıyorsa hem illet hem sebep adını alır. Hüküm ile kendisi arasında açık bir uygunluk görünmüyorsa buna sadece sebep denir illet denmez. Her illet sebeptir ama her sebep illet değildir.

Çeşitleri: Mükellefin fiili olup olmaması açısından

Mükellefin fiili olan ve mükellefin gücü dahilinde bulunan sebep; oruç tutmamanın caiz olması için yolculuk hali. Eğer sebeb mükellefin gücü dahilinde ise ve mükellef bunu rükünleri ve şartları ile birlikte yerine getirirse,

isetemese bile sonuç bu sebebe bağlanır. Bir kimse birşey satın aldığında kendisi istememiş olsa bile mülkiyet hükmü sabit olur.

Esasen mükellefin fiili olmayan sebep; güneşin düluk etmesi ile namazın vacip olması Sebebe bağlanan sonuç açısından

Teklifi bir hükmün sebebi; nisap miktarına sahip olmak zekata sebebtir. Mükellefin fiilinin sonucu olan bir hükmün sebebi; alım-satım yapmak, mülkiyet hakkının

kazanılmasına sebebtir. Rükün: Bir şeyin varlığı kendi varlığına bağlı olan ve onun yapısından bir parça teşkil eden unsurdur. Mesela namaz

için kuran tilaveti. Şart Bir şeyin varlığı kendi varlığına bağlı olmakla beraber, onun yapısından bir parça teşkil etmeyen iş veya

vasıftır. Mesela namaz için abdest bir şarttır.Şartın nevileri;

1. Sebebin şartı; zina suçu, recm cezasının sebebidir; fakat bu sebebin recm hükmünü doğurabilmesin için ihsân şartının varlığı gereklidir. Buna göre meşru bir evlilikte zifafa girmemiş kimse zina ettiğinde recim uygulanmaz.

2. Hükmün şartı; evlenme akdinde şahitlik şartı böyledir. Şahit bulunması, evlenmenin geçerliliğinin şartıdır. Şahit olmadan evlenme akdi geçerli olmaz.

3. Cali şart; insanların kendi hukuki muamemelerinde ileri sürdükleri şartlar. Taliki şart: ‘Şu adam ile konuşursan boşsun’ demek gibi kişinin iradesiyle meydana getirdiği

borçlanma. Takyidi şart: Sözleşme esnasında kişilerin ileri sürdükleri şart. Kişinin bir yıl içinde oturmak

şartıyla ev satması. Rükün ile şart arasındaki fark: Her ikisinin de yokluğu kendisi ile bağlantısı olan hükmün yokluğunu gerektirir. Ayrıldıkları nokta rükün, ilgili olduğu hükmün mahiyetinden bir parçadır, şart ise böyle değildir, o hükmün mahiyetinin dışında kalmaktadır.

Mâni "Varlığı, sebebe hüküm bağlanmaması veya sebebin gerçekleşmemesi sonucunu doğuran durum". Buna

göre mâni' hem hüküm hem hükmün sebebi için söz konusu olabilir.Hükmün mânii: Sebebi gerçekleştiği ve şartları bulunduğu halde varlığı sebebe hüküm bağlanmasını

8

Page 9: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

engelleme sonucunu doğuran durumdur. Meselâ miras hükmünün sebebi olan akrabalık bağı mevcut ve miras hükmü için gerekli şartlar gerçekleşmiş olsa bile mirasçının miras bırakanı kasten öldürmesi miras hükmünün doğmasına mâni'dir. Hayız ve nifas hali de sebebi gerçekleştiği halde namaz kılma hükmünün yerine getirilmesine engeldir. Sebebin mânii: Varlığı sebebin gerçekleşmesini engelleyen durumdur. Meselâ zekâtın vücup sebebi nisap miktarı mala sahip olmaktır; nisab miktarı mala sahip olan kimsenin üzerinde bu miktarı azaltan bir borcun bulunması bu tür bir mâni' olup o zekâtın vacip olma sebebinin gerçekleşmesini engellemektedir.

SIHHAT, FESAD, BUTLANSıhhat: Herhangi bir ibadet veya hukukî işlemin şâriin istediği ve meşru kıldığı gibi yapılması, yani şer'î rükün ve şartları yerine getirilerek gerçekleştirilmesi.Butlan: şâriin istediği ve meşru kıldığı gibi yapılmaması, yani şerî rükün ve şartlarından birinin yerine getirilmemiş veya onlardan birinin bozuk olması.Hanefî usulcüleri bu ayırıma bir de fesad kavramını eklemişlerdir.Fesad: Onlara göre hukukî bir işlemin rükün veya in'ikad şartlarındaki eksiklik o işlemin butlanını, sadece vasıflardaki eksiklik. Hanefîler'in bu ayırımı sadece muamelâtla ilgili konularla sınırlı olup ibadetler hakkında böyle bir ayırıma gitmemişlerdir.

Fasid bir nikah akdinde, eğer zifaf merdana gelmişse kadın mehri hak eder, ayrıldığı zaman iddet bekler ve nesep sabit olur. Fakat bu nikahla tarafların karı koca hayatı yaşamaları caiz olmaz.

HAKİM Hükümlerin menşe’ anlamında kaynağı: bütün islam bilginleri birinci anlamda hakim in Allah Teala olduğu

hususunda fikirbirliği içindedirler. Buna göre Allah’ın koyduğu hükümlerin dışında hüküm, gönderdiği dışında din yoktur.

Hükümlerin idrak edilmesini sağlayan yol: bilginlerin çoğunluğuna göre Allah Teala’nın hükümlerini bildiren bunları açığa çıkaran yol, yine Allah’ın elçileri ve onları insanlara tebliğ etmek üzere gönderdiği kitapları vasıtasıyla açıklamış olduğu dindir. Onlara göre akıl kendi başına ilahi hükümlere ulaşamaz.Mu’tezileye göre: Allah Teala’nın hükümlerini bilme imkanı sağlayan bu konudaki perdeyi aralayan akıldır. Bu görüş ayrılığı esasen bu bilginlerin başka konudaki( husün kubuh) ihtilafına dayanır.

MAHKUM FİH Hükme konu olan fiillerdir. Teklifi ve vaz’i hükümlerde hükmün konusudur. Mesela namaz kılınız.” Hükmündeki mahküm fih namaz dır.

Şartları: Fiilin mükellef tarafından tam olarak bilinmesi gerekir. Mesela zekatın mahiyeti ve miktarı açıklanmadan

zekat ile mükellef tutmak sahih olmaz. Fiilin mükellefin gücü dahilinde olması gerekir. İnsanın tahammül edemeyeceği meşakkat teklife engeldir.

İster bizatihi ister başkalarına nazaran imkansız olmamalıdır. İnsanın iradesinin dışında kalan tabii durumlar olamamalıdır.Kısımları

Sırf Allah hakkı olan hükümler (Kamu düzenini korumak içindir. Kimse feragat edemez, tesahül göstermez)1. Sırf ibadet niteliği taşıyan fiillerin hükümleri; namaz, oruç gibi fiiller.2. Vergi niteliği (can/malın korunmasına yönelik ödeme) de taşıyan ibadet hükümleri; Fıtır sadakası, Allah

(c.c.)’a yakınlaşma açısından ibadet; Allah (c.c.)’ın canını korumuş olmasından dolayı şükran açısından vergidir.

3. İbadet niteliği de taşıyan vergi hükümleri; öşür tecavüze uğramaktan korunma açısından vergi; toprağın zekatı olması açısından ibadettir.

4. Ceza niteliği taşıyan vergi hükümleri; Haraç vergisi toprak sahibini koruma açısından vergi, cihaddan

9

Page 10: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

mahrum kalmaya rıza gösterme karşılığında olması açısından cezadır.5. Tam ceza hükümleri; zina suçunun cezası recim.6. Sınırlı ceza hükümleri; murisini öldüren kişinin mirastan mahrum kalması. Bu ceza sebebiyle katilin canı

acımadığı sınırlı cezadır.7. İbadet niteliği de taşıyan ceza hükümleri; kefaretler hukuka aykırı fiile karşılık konmuştur; oruç gibi

olduğu için ibadet anlamı da taşımaktadır.8. Allah’a karşı kulluk borcu olarak insanın zimmetini ilgilendirmeyen fakat bizzat Allah (c.c.) hakkı olarak

kişiye vacib olan haklar; Ganimeyin beşte birinin karşılıksız vergi olarak alınması. Sırf kul hakkı olan hükümler: gayesi ferde has bir menfaatin korunması olan hükümlerdir. Kişi dilerse

hakkında vazgeçebilir. Mali hükümler bu kısıma girer. Kendinde iki türlü hak birleşmekle beraber Allah hakkının galip olduğu hükümler: Mesela “kazif” iffetli

kadına iftira suçunun cezası. İftiraya uğrayan taraf, iftira atan tarafın cezalandırılmasından menfaat duyar. Ayrıca bu namusa dokunan bir mesele olduğu için Allah (c.c.) hakkı olarak cezalandırılmıştır. Allah (c.c.) hakkı daha üstün tutulmuştur. Kişi dilese bile suçun sübutundan sonra cezalandırma isteğinden vazgeçemez.

Kendisinde iki türlü hak birleşmekle beraber kul hakkının galip olduğu hükümler. Mesela kasden adam öldürme fiiline karşılık kısas cezasının uygulanması. Adam öldürme kamu düzenini yıktığı için kısas Allah (c.c.) hakkıdır. Kısas aynı zamanda maktülün yakınlarının rahata kavuşması adına menfaat olduğu için kul hakkıdır. Fakat bu olay toplumdan daha çok maktülün yakınlarını ilgilendirdiği için kul hakkı üstün tutulmuştur. Maktülün velisi dilerse kısastan vazgeçebilir.

MAHKUM ALEYHHükmün muhatabı yani mükelleftir.

Şartları: ehil olmalıdır. Baliğ olmalıdır. Akıllı olmalıdır.

Ehliyet ve kısımları: Vücub ehliyeti: haklara sahip olabilme ve borçlar altına girebilme demektir. Temeli hayatta olmadır.Eda ehliyeti: kişinin hukuken muteber sayılacak tarzda fiiller ortaya koyabilmesi demektir. Temelini hayatta olma ve temyiz kudretinin varolması teşkil eder.

İnsan hayatının dönemlerine göre ehliyeti:1. Cenin dönemi: Nakıs vücup ehliyeti (sadece kendi menfaatine olan miras, vasiyet ehliyeti)2. Temyiz çağına kadar küçüklük dönemi: Tam vücup ehliyeti (haklar kazanır ve zekat gibi borçlar

üstlenir).3. Temyiz çağı sonrası küçüklük dönemi: Tam vücup ehliyeti ve Nakıs eda ehliyeti (ibadetlerle mükellef

değildir, hukuki tasarrufları menfaatine ise geçerli, zararına ise geçersiz, iki ihtimal mevcut ise velisi ile birlikte onaylarsa geçerlidir.

4. Büluğ çağı sonrası dönem: Tam vücup ehliyeti ve tam eda ehliyeti (hukuka aykırı fiillerininden tam olarak sorumludur.

Ehliyet Arızaları: Cünun (akıl hastalığı): kişinin aklını ve temyiz kudretini yok eden durumdur. Hiçbir ibadet vacip değildir.

Eda etmesi geçersizdir. Ateh (akıl zayıflığı): akıldaki idrak ve anlama noksanlığından doğan zayıflıktır.

İdrak ve temyiz kudretinden mahrum bırakılan akıl zayıflığı İdrak ve temyiz kudretini ortadan kaldırmayan akıl zayıflığı

Kendisine ibadet vacip değildir. Yaptığı ibdetler geçerlidir. Sefeh(harcamalarda tedbirsizlik): akli melekeleri yerinde olmakla birlikte, kişiyi aklın ve şer’i esasların

10

Page 11: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

gereğine aykırı tarzda davranmaya yönlendiren bir tedbirsizlik halidir. Bu kişiye mümeyyiz çocuk hükmü uygulanır; menfaatine olursa geçerli, zararına olursa geçersiz sayılır. Harcamalarına limit konabilir.

Sükr ( sarhoşluk): içki vb. Alınmasıyla ayıldıktan sonra yapılanların hatırlanamayacağı şekilde akli dengenin kaybolması Haram olmayan yoldan sarhoşluk: susuzluktan ölecek hale gelip içecek başka birşey bulamayıp içki

içmesi sonucu sarhoş olan. Ceza uygulayamaz, boşama alım satım yapamaz. Haram yoldan sarhoşluk: bile bile içki ve benzeri maddelerin alınmasıyla meydana gelen sarhoşluk.

Mükellefiyeti ortadan kaldırmaz. Yükümlüdür. İKRAHBir kimseyi tehdit etmek suretiyle hukuken yapmakla mükellef olmadığı bir işi yapmaya zorlamaktır.

Çeşitleri ikrah-ı mülci’ veya ikrah-ı kamil: öldürme, bir organı yok etme veya toplumda mevki sahibi kişi için alçaltıcı

bir muameleye maruz bırakma tehdidini ihtiva eder. Hükmü bu ikrah rızayı ortadan kaldırır, ihtiyarı bozar. İkrah-ı gayri mülci’ veya ikrah-ı nakıs: öldürme veya bir organı yok etme tehdidine havi olmayan ikrah.

Hükmü, rızayı ortadan kaldırır. Fakat ihtiyarı bozmaz. İkrahın konusu ikrar ise, mülci veya gayri mülci olsun ikrar batıl olur. İkrahın konusu alım-satım gibi hukuki muamemelelerde ise mülci veya gayri mülci olsun fasid olur. İkrahın konusu fiil nevinde ise, fiilin nevisine göre değişir;

Gayri mülci ise fiilin işlenmesi caiz olmaz. Fiil işlenirse sonuçları işleyene bağlı olur. Mülci ise 3 çeşit fiil söz konusu olabilir;

Mükrehin yapması vacib olan fiiller: içki içmeye zorlanması, yoksa öldürülme tehlikesi. Yapmazsa günahkar olur.

Mükrehin yapması mübah, sabredip yapmaması halinde sevap olan fiiller: Allahı inkar, din ile alay

Mükrehin yapması caiz olmayan fiiller: Birini öldürmek. Yapmaması halinde öleceğini bilse bile başkasını öldürmesi caiz değildir. Bu fiil ceza gerektirir. Malikilere göre fiili işleyene kısas uygulanır. Ebu Hanife’ye göre kısas zorlayana uygulanır. Ebu Yusuf’a göre zorlayan diyet öder, kısas uygulanmaz. Zina da ikrah altında caiz değildir, fakat had uygulanmaz.

İSTİNBAT METODLARIİstinbat metodları, Kur’an ve Sünnet metinlerini anlayabilme ve onlardan hüküm çıkarabilme amacıyla yararlanılan kurallardır. Manaya Göre Lafzın Tabi Tutulduğu Ayrımlar

Bir lafzın ifade ettiği manayı tespit edebilmek için 4 bakımdan incelemek gerekir:1. Lafzın hangi mana için konulduğu2. Vaz olunduğu mana ı yoksa başka bir manada mı kullanıldığı3. Kullanıldığı manaya delaletinin açıklık ve kapalılık derecesi4. Kullanıldığı manaya delaletinin şekli (çıkarılan mananın doğrudan mı yoksa dolaylı bir yolla mı ifade edilmiş

olduğu)HANEFİ USÜLCÜLERE GÖRE MANA 4 YÖNDEN AYRIMA TABİ TUTULMUŞTUR:

1. Vaz olunduğu mana bakımından lafız:

HASSTanımı: Tek bir manayı (bu mananın kendisinde gerçekleştiği fertleri) teker teker göstermek için konulmuş lafızdır. Ör: Özel isimler (Ali, Ahmed), Cins isimler (erkek, kadın), mana isimler (ilim, cehl, adalet), Sayı isimleri (bir, on, yüz, seksen) gibi lafızlar hâss lafızlardır.

11

Page 12: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

Delaleti: Vaz’ olunduğu manaya delaleti katîdir ve aksine delil olmadıkça başka manaya çekilemez. Hassın kat’iliğinden maksat başka bir ihtimalin bulunmadığı değil, delile dayanan başka bir ihtimalin bulunmadığıdır. Ör: “Ben bir aslan gördüm.” İbaresindeki “aslan” lafzının bir delil bulunmadıkça “yiğit kişi” anlamına delalet etmez.

Mesela hamile olmayan bir kadın boşanırsa, iddetini hayızlara göre mi tuhurlara göre mi hesap edecektir? Ayette 3 ‘kur’ beklenmesi gerektiği yazar. Buna göre Hanefiler 3 lafzının hass olduğundan hareketle ‘kur’ un tuhur değil hayız manasını kullanmışlardır. Zira tuhur olsaydı, ya 3’ten az, yada çok olacaktı.

Hâssın nevileri

Mutlak: Mutlak Lafız, gayr-i muayyen bir ferdi veya fertleri gösteren ve kendisinin herhangi bir sıfatla kayıtlandığına dair delil bulunmayan lafızdır. Hükmü: Takyidine dair herhangi bir yerde delil olmadıkça takyid edilmesi doğru değildir.

“Kim hasta olur veya yolcu olusa tutamadığı günler sayısınca başka günler kaza etsin” ayetinde günler lafzı mutlaktır, peşpeşe olmak zorunda değildir.

Takyidine dair delil bulunan mutlak lafıza örnek: Vasiyet kelimesi mutlak olarak gelmektedir. Fakat başka bir hadiste Peygamberimiz (s.a.v) vasiyeti üçte bir olarak sınırlandırmıştır.

Mukayyed: Mukayyed Lafız, gayr-i muayyen bir ferdi ya da fertleri göstermekle birlikte, kendisinin herhangi bir sıfatla kayıtlandığına dair delil bulunan lafızdır. Hükmü: Bir nassta mukayyed olarak yer alan lafız başka bir nassta mutlak olarak gelmemişse, mukayyed haline göre amel edilir ve kaydın kaldırıldığına dair delil olmadıkça kaydın kaldırılması doğru olmaz.

Mutlakın Mukayyede Hamlii. Sebepte Itlak ve Takyîd : Bu durumda hüküm her iki nasta da aynı ise, Hanefilere göre mutlak mukayyede

hamledilmez, her biri ile ayrı ayrı amel edilir. Diğer fakihlere göre mutlak mukayyede hamledilir.Ör:

a) “Velayetiniz altındaki herkes için fıtır sadakası veriniz.”b) “Vekayetiniz altındaki her müslüman için fıtır sadaksı veriniz”.

Her iki hadiste hüküm aynıdır: fıtır sadakası vaciptir.Birinci hadisin sebebi mutlaktır, herkes için verilmesi gerekir.İkinci hadisin sebebi ise ‘müslüman’ olması ile mukayyettir.Hanefilere göre hamledilmez; kişi velayeti altındaki herkes için fıtır ödemelidir.

Saire göre hamledilir, sadece müslümanlar için fıtır ödemelidir.

ii. Hükümde Itlak Takyîd : Bu durum dört şekilde söz konusu olabilir. Hüküm ve sebebin aynı olması halinde, ittifakla hamledilir.Ör:

a) “kan size haram kılındı”b) “akıtılmış kan size haram kılındı”

Hükümler aynıdır: kan yenmesi haramdır.Sebebler aynıdır: kan insan sağlığına zararlıdır.Birinci ayette mutlak olarak kan gelmiştir.İkinci ayette mukayyet olarak kan gelmiştir.

İttifakla hamledilir; yenmesi haram olan kan, akıtılmış kandır. Ette kalan akıtılmamış kan haram değildir.

Hükümlerin ve sebeplerin farklı olması halinde, ittifakla hamledilmez.Ör:

a) “hırsızlık yapanın elini kesin”b) “ellerinizi dirseklere kadar yıkayın”

Hükümler farklı: birinde el kesme cezası, diğerinde yıkama farizasıSebebler farklı: birinde hırsızlık, diğerinde namaz hazırlığı

12

Page 13: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

Birinci ayette el mutlak gelmiştir.İkinci ayette el mukayyet olarak, dirseklere kadar gelmiştir.

İttifakla hamledilmez. Hırsızlık için el bilekten kesilir, abdest için el dirseklere kadar yıkanır. Hükümlerin farklı sebeplerin aynı olması halinde, ittifakla hamledilmez.Ör:

a) “abdest için ellerinizi dirseklere kadar yıkayınız”b) “teyemmüm yaptığınız zaman ellerinizi mesh edin”

Hükümler farklı; birincide yıkamak farzdır, ikincide mesh etmek farzdır.Sebebler aynı; namaz hazırlığıBirinci ayette eller mukayyedİkinci ayette eller mutlak

İttifakla hamledilmez. Teyemmüm için ellerin bir kısmı meshedilir. Abdest için kollara kadar yıkanır. Hükümlerin aynı sebebin farklı olması halinde, Hanefilere göre hamledilmez, diğerlerine (cumhura) göre hamledilir.Ör:

a) Zıharın kefareti bir köleyi azat etmektir.b) Adam öldürmenin kefareti mümin bir köle azat etmektir.

Hükümler aynı; köle azat etmekSebebler farklı; birinde zıhar, ikincisinde adam öldürme.Birinci ayette köle mutlak olarak gelmiştir.İkinci ayette köle müslüman olarak mukayyettir.

Hanefilere göre hamledilmez; zıhar kefareti herhangi köledir, adam öldürmenin kefareti mümin köledir.

Saire göre hamledilir; zıhar kefareti de adam öldürme kefareti de mümin köledir.

EMİR: Fiilin ilerde yerine getirilmesi talebine delalet eden sözdür. Talep şu şekillerde gelebilir.

i. Bilinen emir sıygasıyla: ة الزكا وآتوا الصلوة واقيموا ii. Başına emir “lam”ı (ل) gelmiş muzari sıygasıyla: فليصمه الشهر منكم شهد فمن

iii. “İhbar” maksadıyla olmayıp talep maksadıyla kullanılan haber cümlesiyle: اوالدهنس يرضعن والوالداتHükmü: Bir nassta emir yer almışsa ve bundan maksadın ne olduğunu gösteren karineler varsa, emri bu karinelerin delalet ettiği manada anlamak gerekir.Örnek: الزكاة آتوا و الصلوة أقيموا وEmrin Delaletia. Mutlak Emir: Karinelerinden soyutlanmış olan emirdir. Cumhur’a göre vücuba delalet eder.b. Mukayyed (Karineli) Emir: Karinenin kabul edilip edilmemesi hükmün delaletine etki eder. Karine ibahaya delalet ediyorsa ibahaya, nedbe delalet ediyorsa nedbe, vücuba delalet ediyorsa vücuba delalet eder.Ör:

“Yeyiniz, içiniz” emri ibahaya delalet eder, çünkü yemek fıtrat gereğidir. “Köleleriniz ile mükatebe yapın” nedb e delalet eder. Çünkü genel kurala göre malik mülkünde dilediği

gibi tasarruf eder. “borçlandığınızda onu yazın” irşad’a delalet eder. Bir sonraki ayette eğer birbirinize güvenirseniz

yazmayın denmektedir. “besmele çek ve önünden ye” hadisi tedib e delalet eder. Mükellef olmayan bir çocuğa söylenmiştir.

Yasak ve Haram Kılmadan sonra Gelen Emir1. Şafiî ve bir grup fakîh: ibâhaya delâlet eder. Bu konudaki örneklerin çoğu böyledir. Tümevarım yöntemiyle

bu sonuca varmışlardır.2. Ebû Hanîfe ve bir grup fakîh: vücûba delâlet eder. Ör: “Haram aylar çıkınca savaşın.”3. Kemal b. Hümâm: böyle bir emir sıygası yasak ve haramlık hükmünü ortadan kaldırır ve me’murun bihin

yasaktan önceki hükmünün geri gelmesini sağlar. Yasaktan önce mübah ise mübah, vacip ise vacip olacağı görüşüne sahiptir.

Müşriklerle savaşmak vacibtir. Haram aylarında yasaklanmıştır. Onlardan sonra savaşmak emredilmiştir. Bu ittifakla vücuba delalet eder. Bu ise baştaki hükmün aynısıdır.

Emrin Me’murun Bih’in Tekrarına DelaletiEmir ancak me’murun bihin ileride yerine getirilmesinin talep edildiğini gösterir. ME’murun bihin tekrarına delalet ise emir sıygasından değil emri çevreleyen karinelerden çıkarılabilir. Emrin Şari’in me’murun bih için illet

13

Page 14: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

veya sebep kabul ettiği bir şarta bağlanmış yahut bir vasıfla kayıtlanmış olması gibi. İllet tekrare ettikçe emir de tekrar eder.Emrin “Fevr”e ve “Terahi”ye Delaleti

Mutlak emrin bizzat kendisinden” fevr”e (hemen) veya “terahi”ye (geniş bir zamana) delaleti çıkarılamaz. Bunun için bir karine olması gerekir. Mukayyed emirdeki karineye göre delaleti açıklanır. Emir mudayyak bir vacip ise fevre delalet eder. Müvessa ise belirlenen zamanda işlenmesi yeterli olur.

NEHİYFiilden el çekme ve fiili terk etme talebine delalet eden sözdür. Nehiy ifade eden lafızlar şunlardır;

I. Bilinen nehiy sıygası ile: ( الله حرم التي النفس تقتلوا وال )II. Fiilden el çekme talebini bildiren emir sıygası ile: ( البيع وذروا )

III. Nehiy (نهي) mastarından türetilmiş fiil ile: ( والبغي والمنكر ء الفحشا عن وينهى )IV. Tahrim (تحريم)mastarından türetilmiş fiil ile veya helalığın (الحل)nefyedilmesi ile: ( ان لكم يحل وال

شيئا آتيتموهن مما تاخذوا )Hükmü: Cumhura göre nehy, nehyedilen fiilin haram kılındığını gösterir ve özel karine bulunmadıkça tahrim dışında bir anlama çekilmez. Karine varsa, nehy o karinenin gösterdiği anlamda anlaşılır.Örnek: بالحق إال الله حرم التي النفس تقتلوا ال

Nehyin DelaletiI. Cumhura göre nehiy, nehyedilen fiilin haram kılındığını gösterir ve özel bir karine bulunmadıkça “tahrim”

dışında bir anlama çekilmez. Karine varsa nehiy o karinenin gösterdiği anlamda anlaşılır.Nehyin “Tekrar”a ve “Fevr”e Delaleti

Nehyedilen fiilin fevren ve sürekli olarak el çekme talebine delalet ettiği usulcüler tarafından ihtilafsız kabul edilmiştir.Nehyin İbadetlere ve Muamelata Etkisi

a. Şayet nehiy amelin mahiyeti ve özü sebebiyle ise ittifakla nehyedilen amelin butlanı gerekir.b. Nehiy amelin icaplarından olmayan fakat onu çevreleyen bir durumdan ötürü ise, amelin butlanını da fesadını

da gerektirmez. Amel sonuç olarak kalır ve kendisine normal olarak bağlanan sonuçlar bağlanır.c. Nehiy amelin icaplarından olan bir vasıf sebebiyle ise, bunun etkisi Hanefiler ile çoğunluğu teşkil eden Şafiiler

ve diğer bilginler arasında ihtilaflıdır.i. Hanefiler’e göre sadece vasfın fesadını gerektirir. Amelin kendisi meşru kalır. Bu fiile fasid denir.

Gerekçeleri Şari’ ibadetleri ve muamelatı, bunlara bağlanan bir takım hükümler için sebep kılmıştır. Eğer Şari’ bir ibadet veya muameleyi bunun icaplarından olan bir vasıftan ötürü nehyetmiş ise, nehyin sadece bu vasfın butlanını doğurması gerekir.

ii. Cumhura göre nehiy hem aslın hemde amelin fesadını gerektirir. Bu fiile aynı anlamda fasid veya batıl ismini verirler. Gerekçeleri Şari’in bir işin yapılmasını talep etmiş ve bu işin belirli bir vasfı taşımasını yasaklamış ise, bu nehiy Şari’in o işi o yasak vasıftan hali olarak yerine getirilmesini talep etmiş demektir. Şayet o iş vasıfla birlikte yerine getirilmiş ise artık Şari’in talep ettiği fiil olmaktan çıkar. O fiil ile hedeflenen sonuç ona bağlanmaz.

AMMTanımı: Tek vaz’ ile tek bir manayı göstermek üzere koyulmuş bulunan ve muayyen bir miktarla sınırlı olmaksızın

bu mananın kendisinde gerçekleştiği bütün fertleri kapsayan lafızdır.Hükmü: - Hanefiler: Âmm lafzın hükmü tahsis olunmadıkça delalet ettiği fertlerin hepsi hakkında birden sabit olur. -Diğer mezhepler: Âmm lafız içinde yer alan fertlerin tamamına katî değil zannî olarak delalet eder.Örnek: أيديهما فاقطعوا السارقة و السارق و ... ayetinde mana hırsızlık manasının gerçekleştiği her şey için konulmuştur.Umum İfade Eden Lafızlar1. ).lafızları. Muzafun ileyhlerinin umumuna delalet ederler جميع ve كل رهين كتب بما امرئ كل )2. İstiğrak ve şümul ifade eden (ال) ile muharref hale getirilmiş çoğul lafız.( المحسنين يحب والله )3. Muzaf konumunda gelen çoğul isimler ( صدقة اموالهم من خذ )4. Lam-ı Ta’rif (ال) veya izafet ile belirli hale getirilmiş tekil lafız. ( البيع الله احل )

14

Page 15: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

5. Muzaf konumuna gelen tekil isimler ( ميتته والحل ؤه ما الطهور هو )6. İsm-i Mevsuller ( يضرك ما تاكل ال ) 7. Şart isimleri ( منه تسال تفعل مهما ) 8. İstifham isimleri ( فليصمه الشهر منكم شهد فمن ) 9. Nefiy veya nehiyden sonra gelen nekre bir lafız. ( لوارث وصية ال )

Âmmın Tahsisi 1. Vaz’ bakımından, kapsamına giren bütün fertleri ifade eder.2. İsti’mal bakımından, âmm lafzın kapsamı farklılık arzeder.

a. Kapsanımına giren bütün fertleri kastedilerek kullanılmış olabilir. “Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah (c.c.)’a ait olmasın” ayetinde tüm fertler

kastedilmiştir.b. Kapsamına giren ferlerin bir kısmını kastedilerek kullanılmış olabilir. Peki amm’ın bu şekilde delaleti

hep tahsis olarak mı sayılacaktır?Cumhura Göre Tahsis ve Muhassıs Delilleri Cumhura göre tahsis, bir delile binaen ammı umum anlamından çıkarıp, kapsamında bulunan bir kısım fertlere

hasretmektir. Bunu sağlayan delile muhassıs denir.I. Müstakil Muhassıs (âmm’ı ihtiva eden nasstan bir parça olmayan)

a. Akıl: ör: ( فليصمه الشهر منكم شهد فمن ) Akılla orucu sadece mükelleflere tahsis eder. b. Örf ve Adet: Lafızda kapsamına giren fertlerin bir kısmının kastedildiği düşüncesi var ise, bu âmm lafız örfün gösterdiği şekilde anlaşılması gerekir.

c. Nass: Mevsul: )البيع (الربوا وحرم البيع الله واحل Alışverişin helalliğinin ardından gelen Nass

ile Riba dışındakiler şeklinde tahsis edilmiştir. Munfasıl: ميتته والحل ؤه ما الطهور هو / الميتة عليكم حرمت İkinci lafız ile deniz ölüsü

dışında kalan ölülerin haram kılındığı bildirilmiş birinci lafızdaki ölü etinin haram kılınması tahsis edilmiştir.

II. Gayr-i Müstakil Muhassıs (âmmı ihtiva eden nasstan bir parça olan)a. İstisna: istisna lafızları ile geniş bir anlam daraltılmış olabilir.

“Kim Allah (c.c.)’ı inkar ederse, inkara zorlanan hariç...” ayetinde kim inkar ederse amm’ı ikrah altında bulunanlar istisna edilerek tahsis edilmiştir.

b. Şart: “Eğer çocukları yoksa… zevcelerinizin geride bıraktıklarının yarısı sizindir.” Ayetinden geçen şart ifadesi, kocaların miras payını terekenin yarısı olarak gösteren ifadenin “bütün zamanlarda” şeklinde anlaşılması imkanını ortadan kaldırmış ve hükmü “çocuğun bulunmaması” haline hasretmiştir.

c. Sıfat: “Saime koyunlardan zekat verilmesi gerekir.” Saime (otlaklarda beslenen) sıfatı ile nitelendirildiğinden hüküm artık sadece bu vasfı taşıyan koyunlarla sınırlandırılmış olmaktadır.

Hanefilere göre âmmın muhassısları şunlardır; a)Akıl b) Örf ve Adet c) Âmm ile eş zamanlı müstakil nas. Hanefilere göre Nass delilinin muhassıs lafızla mukarin (eş zamanlı) olması gerekir. Aksi halde kısmi nesh olur.

Âmm Lafzın Delaleti1. Tahsise uğramış âmm, tahsisten sonra kapsamı dahilinde kalan fertlerine delaletinin zanni olduğunda

usulcüler ittifak etmişlerdir. Çünkü ihtimal söz konusudur.2. Tahsise uğramayıp umumu üzere kalmış âmm

a. Hanefilere göre kat’i’dir. Cumhura karşı olarak genellemeyle hareket edemeyiz, eğer biz bir lafzı araştırıp tahsis edilmediğini görürsek bunun delaletinin kat’i olduğunu söyleriz, derler.

b. Cumhura göre tahsise uğramayan hiçbir lafız olmadığını söyleyerek zanni olduğunu söyler.Âmmın Delaleti Konusundaki İhtilafın Pratik Sonucu

A. Kitap ve Sünnette mütevatir yer alan Âmm Lafız zanni bir delille (haber-i vahid veya kıyas) ile tahsis edilebilir mi?a. Hanefilere görebu şekilde tahsis caiz değildir. Çünkü Kitap ve mütevatir Sünnet’teki bu âmmın sübutunun

kat’i olduğu herkes tarafından kabul edilen bir husustur. Diğer taraftan bunun delaleti de kendilerine göre kat’idir. Şu halde kat’inin zanni ile tahsisi geçerli olmaz.

b. Cumhura göre bun tahsis caizdir. Çünkü onlara göre Kitap ve mütevatir Sünnet’teki âmmın sübutu kat’i olmakla beraber, delaleti zannidir. Öyleyse haber-i vahid ve kıyas gibi zanni delil ile tahsisi geçerli olur.

“Kesilirken üzerine Allah (c.c.) adı anılmayan hayvanları yemeyiniz.” Ayeti amm’dır.

15

Page 16: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

“Keserken Allah (c.c.) adı anılmış olsun olmasın müslümanın kestiği helaldir” hadisi ahaddır.Hanefilere göre bu hadis ayeti tahsis edemez, dolayısıyla besmelesiz yemek caiz değildir.Şafiiler ise bu hadise göre tahsis etmişler, böyle etin yenmesini caiz görmüşlerdir.

B. Bir hususta hass ve amm lafızlardan biri hükmün sübutunu diğeri ise nefyini öngörüyorsa bu iki delil arasında bir teâruzdan söz edilebilir mi?

a. Cumhura göre bu durumda ikisi arasında teâruz bulunduğuna hükmetmez. Onlari böyle durumlarda, delalet ettiği ölçüde hâssa göre, bunun ötesinde âmma göre amel ederler. Zira onların nazarında âmmın delaleti zanni, hâssın delaleti kat’idir. Zanni ile kat’i arasında teâruz olamaz.

b. Hanefiler, hâssın delalet ettiği çerçeve ölçüsünde bu ikisi arasında teâruz bulunduğuna hükmederler. Çünkü kat’ilik açısından ikisi eşittir. Böyle bir durumda hâssın arada zaman farklılığı olmaksızın, âmmdan sonra geldiği tespit edilebiliyorsa âmmı tahsis etmiş sayılır. Zaman tespit ediliyorsa hass sonradan gelmişse ammı nesh etmiş sayılır. Zaman tespit edilmiyorsa üstün olan ile amel edilir.

Amm hadis: “Gögün suladıklarında onda bir zekat gerekir.”Hass hadis: “Beş veskten az olan üründen zekat yoktur.”Beş veskten az olan ürün hakkında ihtilaf vardır. Birinci hadise göre zekat verilecektir, ikincisine göre verilmeyecektir. Bu durumda cumhur hassı amma takdim etmiştir; beş veskten az olan ürüne zekat yoktur. Hanefiler ise tearuzun varlığına hükmetmiştir. Zamanı bilinmediği için üstün olan ile amel edilir. Burada üstün olan amm’dır, zira farziyet söz konusudur. İhtiyatlı durum bununla amel etmektir. Bundan dolayı beş veskten az olan ürünlerde zekat vardır.

Müşterek Tanımı: Her biri ayrı vaz’ ile olmak üzere birden fazla manaya sahip olan lafızdır.Hükmü: Lafızda asıl olan müşterek olmamaktır. Lafzın hem müşterek hem de olmama ihtimali varsa, olmama ihtimali tercih edilir. Müşterek vasfı gerçekleştiği taktirde ise, lafzın delalet ettiği manalardan hiç biri, bunun tercihini gerektiren karine ve emareler bulunmadıkça tercih edilmez.Örnek: قروء lafzı müşterek bir lafızdır. Hem tuhur hem de hayız anlamında kullanılır.Müşterekin Ortaya Çıkış Sebebi1. Arap kabileleri arasındaki farklılıklar. Farklı iki kabile bir lafzı aralarında alaka bulunmayan iki farklı anlamda

kullanırlar. Vaz’ sebebi belirtilmeksizin sonraki nesillere aktarılan lafız her iki manada da intikal eder.2. Bir lafız iki mana arasındaki ortak bir mana için konulmuş olur. Ör: القرء kelimesi.3. Bir lafız önce bir mana için konulmuş olur. Sonra aynı lafız bir çeşit “alaka”ya binaen mecaz yoluyla başka bir

mana da kullanılır. Daha sonra bu lafız örfi hakikat haline gelir. Böylece söz konusu lafız nesillere her iki manada da intikal eder.

Müşterek lafzın manalarından biri tercih edilemezse, Hanefilere göre manalardan her biri kastedilmiş olamaz, tevakkuf edilir. Saire göre her iki manaya delalet edebilir. Bazı bilginler ise sadece ifadenin olumsuz olmasından sonra her iki manaya gelebileceğini savunmuşlardır.

Mevlasına vasiyet eden kimsenin vasiyeti batıl olur. Zira mevla lafzı müşterektir, köle mi efendi mi kastedildiği bilinmemektedir.

“Ben mevlam ile konuşmamaya yemin ediyorum” diyen bir kimse, mevla’nın müşterek olmasından ve ifadenin olumsuz olmasından hareketle ister kölesiyle ister efendisiyle konuşsun yemini bozulur.

Kullanıldığı mananın vaz olunduğu mana olup olmadığı

HAKİKAT Konulduğu manada kullanılan lafız demektir.

Hükmü: Vaz’ edildiği mananın sabit olması ve bu manaya hükmün bağlanmasıdır.Örnek: Bir kimse Ahmet’in çocuğuna vasiyette bulunsa bu vasiyet Ahmet’in çocuğu için geçerli olur. Çocuğun çocuğu olsa onun için geçerli değildir.

MECAZHakikat anlamının kastedilmediğini gösteren bir ‘alaka’ veya ‘karine’den dolayı, konulduğu manadan başka bir manada kullanıldığına hükmedilen lafızdır.

16

Page 17: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

Hükmü: Hakiki manada anlamak mümkünse mecazi manaya göre yorum yapılmaz. Hakiki manaya göre anlamayı engelleyen bir alaka veya karine varsa, o zaman bu yönde yorum yapmak ve lafza mecazi mananın hükmünü bağlamak gerekir.Örnek: بصاع صاعان يباع ال burada satılan ölçek değil ölçülen şeydir.

SARİHİster hakikat ister mecaz anlamında, çok kullanılmasından ötürü kendisi ile kastedilen mana açıkça anlaşılan lafızdır.

Hükmü: Söyleyenin niyetine bakılmaksızın gereğinin sabit olmasıdır. Mecelle 13üncü madde de للداللة عبرة ال التصريح مقابلة في ibaresine yer verilmiştir.

Örnek: Akdin taraflarından birinin aldım diğerinin de sattım demesi halinde onların ne kastettikleri ayrıca incelenmez.

KİNAYEKendisi ile kastedilen mana hemen zihne gelmeyen ve kapalı kalan lafızdır.

Hükmü: Gereğinin ancak niyete veya halin delaletine göre sabit olmasıdır.Örnek: Erkeğin karısına ‘dilediğin yere git’ sözü ile talak manası veya başka mana kastedilmiş olması mümkündür.

Lafzın kullanıldığı manaya delaletinin açıklık/kapalılık derecesi bakımından

(Açıklık bakımından)

ZAHİRManasının anlaşılması için harici bir karineye ihtiyaç duyulmayacak şekilde bu manaya açık olarak delalet eden, fakat tevil ve tahsis ihtimaline açık olan ve kendisinden çıkarılan hüküm, sözün asıl sevk sebebi olmayan lafızdır.

Hükmü: Aksine delil bulunmadıkça, lafızdan çıkan zahir manaya göre amel etmek gerekir.Örnek: الربا حرم و البيع الله أحل و ayetinde koyu yazılan kelimeler bey’in helal, ribanın haram olduğuna açıkça delalet eder. Ancak ayetin sevk sebebi bu değil, bey’ ile ribanın farklı şeyler olduğunu vurgulamaktır.

NASSManasına açık bir şekilde delalet eden ve kendisinden çıkarılan hüküm, sözün asıl sevk sebebi olan, bununla beraber tevil ve tahsis ihtimaline açık bulunan lafızdır.

Hükmü: Aksine delil bulunmadıkça, lafızdan çıkan zahir manaya göre amel etmek gerekir.Örnek: الربا حرم و البيع الله أحل و ayeti alım-satım ile ribanın farklı muameleler olduğuna açıkça delalet etmektedir ve sözün asıl sevk sebebi de bunu bildirmektir

MÜFESSERManasına açık bir şekilde delalet eden ve kendisinden çıkarılan hüküm, sözün asıl sevk sebebi olan, bununla beraber tevil ve tahsis ihtimaline kapalı bulunan lafızdır.

Hükmü: Kesin olarak delalet ettiği manaya uygun şekilde amel etmek gerekir. Nesij ihtimaline açık olmakla beraber tevil edilemez.

Örnek: “Namuslu kadınlara zina iftirası atanlara 80 değnek vurun” ayeti, kazife 80 değnek vurulması gerektiğine tevil kabul etmeyecek şekilde kesin bir şekilde delalet etmektedir.

Mücmel iken başka bir nass ile açıklığa kavuşturulan lafız da müfesser nevine girer. Namaz gibi kelimeler bu nevidendir.

MUHKEM Hükme delaleti açık, tevil, tahsis ve neshe ihtimali olmayan lafızdır.Hükmü: Kesin olarak delalet ettiği manaya göre amel etmek gerekir.

17

Page 18: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

Örnek: “Peygamberimiz (s.a.v)’den sonra onların hanımları ile evlenmeniz ebediyen caiz değildir.”

Bu lafızların teâruzu durumunda, zahir ile nass tearuz ederse nass, nass müfesser ile teâruz ederse müfesser, müfesser muhkem ile teâruz ederse muhkem tercih edilir.

Zâhirin Nass İle Teâruzu1. ذلكم وراء ما لكم واحل2. ورباع وثالث مثنى النساء من لكم ب طا ما نكحوا فاBirinci ayetin dörtten fazla kadınla evlenmenin caiz olduğuna delaleti zahir kabilindendir. Çünkü o bu hükmü ifade etmek üzere sevk olunmamıştır. Bu ayetteki esas maksak bir önceki ayette zikredilen muharremat dışındaki kadınlarla evlenmenin caiz olduğunu bildirmektir. İkinci ayetin dörtten fazla kadınla evlenmenin yasak oluşuna delaletine gelince, bu nass kabilindendir. Çünkü ayet esasen bu hükmü ifade etmek üzere sevk olunmuştur.Nassın Müfesser İle Teâruzu1. صالة لكل توضئى “Her namaz için abdest al.”2. صالة كل لوقت توضئى “Her namaz vakti için abdest al.”Birinci rivayete göre hadis nasstır. Tevil ihtimaline açıktır. Çünkü Hz. Peygamber’in bu sözüne –“vakit” lafzı takdir edilerek- “her namaz vakti için abdest al” manasının kastedildiği sonucuna varılabilir. İkinci rivayete göre hadis, müfesserdir. Tevil ihtimaline kapalıdır. Teâruz halinde müfesser nassa tercih edilir.Muhkemin Nass İle Teâruzu1. ذلكم وراء ما لكم واحل2. ا ابد بعده من ازواجه تنكحوا ان وال الله رسول توذوا ان لكم ن كا وماBirinci ayet, kendinden bir önceki ayette zikredilen “muharremat” dışındaki kadınlarla evlenmenin caiz olduğunu göstermektedir ki, Hz. Peygamber (sav)’in vefatından sonra onun zevceleri ile evlenmenin caiz oluşu da bu kapsama dahil bulunmaktadır. Ayet bu hükme nass şeklinde delalet etmektedir. İkinci ayet Hz. Peygamber (sav)’in vefatından sonra onun zevcelerinden biriyle evlenmenin haram olduğunu göstermektedir. Ayet bu hüküm bakımından muhkemdir. Nesih ve iptal ihtimaline kapalıdır. Şu halde ikinci ayetin birinci ayete tercih edilip ona göre amel edilmesi gerekir.

Hanefilerin Dışındakilere Göre Açıklık Bakımından Lafzın Nevileri1. Zahir, manasına zanni olarak delalet eden, o manada anlaşılması tercihe şayan görülen lafızdır. Ör: ( الصلوة )2. Nass, manasına kat’i olarak delalet eden ve asla başka bir ihtimale açık bulunmayan lafız demektir.

Hanefilerdeki müfesser gibidir. Bu ayrılıklar ciddi bir fikir ayrılığı nedeniyle değil terimlerin kullanımı itibariyledir. Herhangi bir pratik sonuçları yoktur.

TE’VÎL.Lafzın zahir olan manasından alınıp bir delile binaen zahir olmayan başka bir manaya çekilmesidir : التأويلTevilin Şartları

1. Lafız tevili kabul eder bir lafız olmalıdır. Zahir gibi. Müfesser veya Muhkem olamaz.2. Lafzın tevil edildiği mana, o lafzın muhtemel bulunduğu ve mecaz yoluyla bile olsa kendisine delalet ettiği

manalardan biri olmalıdır. 3. Tevil, lafzın zahir manasından alınıp başka manaya çekilebilmesine elverişli şer’i bir delile dayanmalıdır.Tevilin Nevilerii. Hatıra kolayca gelen tevil (قريب): Tevilin doğruluğunu göstermek için güçlü bir delile gerek yoktur herhangi

bir delil yeterlidir. Ör: ( وجوهكم فاغسلوا الصلوة الى قمتم اذا آمنوا الذين ايها يا ) “Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi… yıkayın.” Ayeti kerimesinde namaza kalkma terkibini namaz kılacağınız şeklinde tevil etmek.

Hatıra kolayca gelmeyen tevil (بعيد): Bu tevilin doğruluğunu ispat için, uzaklığı telafi eden ve tevil ile ulaşılan manayı zahir manadan üstün kılan bir delilin gösterilmesi gerekir. Ör: Firuz ed-Deylemi Müslüman olduğunda biri diğerinin kardeşi olan iki kadın ile evliydi. Hz. Peygamber “Onlardan dilediğini tut, diğerinden ayrıl.” Buyurdu. Hadisin zahirinden o iki kadından sadece istediği biri ile nikahının devam etmesi anlaşılmaktadır. Hanefilerin teviline göre, “onlardan dilediğini tut” sözünden maksat eğer ikisi ile bir akit yapılarak evlenilmişse onlardan biri ile yeniden akit yaparak evlen; şayet akitler ayrı ayrı ise hangisinin nikahı önce ise onu nikahın altında tut demektir. Bu tevil son derece uzaktır. Şayet Hz. Peygamber’in sözünden maksat bu hüküm olsaydı onu mutlaka açıklardı

18

Page 19: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

(Kapalılık bakımından)

HAFİKapsamına birçok fert bulunup da kendi siygası dışındaki bir engelden dolayı bu fertlerden bir kısmına delaleti açık olmayan ve bunların onun kapsamına dahil olduğunun kavranabilmesi, inceleme ve ictihada ihtiyaç gösteren lafızdır.

Hükmü: Delaletin kapalı olduğu hususlarda kendisiyle ancak iyice inceledikten ve derinlemesine düşünüldükten sonra amel edilebilir.Örnek: أيديهما فاقطعوا السارقة و السارق ... ayette hırsız lafzı siyga bakımından açık. Ancak yan kesici, kefen soyuculara da müştemil midir değil midir? İşte burada ad değişikliği sebebiyle kapalılık vardır.

MÜŞKİLKendisi ile kastedilen mananın, ancak onu kuşatan karine ve emareler üzerinde incelemede bulunma ve derinlemesine düşünme yoluyla anlaşılabildiği lafızdır.

Hükmü: Lafzın muhtemel bulunduğu manalar ele alınıp, lafzı çevreleyen karineler vasıtasıyla bu manalardan hangisinin kastedilmiş olduğunu tespit için ictihad edilir.

Örnek: شئتم أنى حرثكم فأتوا لكم حرث نسائكم ayetindeki أنى lafzı, hem كيف anlamında hem de أين من anlamında kullanılır. Nereden anlamı kullanılırsa kocanın dilediği yerden birleşebilmesine işaret eder. Nasıl anlamı kullanılırsa hars mahallinden birleşebilecektir. Şayet ayet iyice incelenirse görülür ki ayette tarladan maksat evlat ve çocuk sahibi olma yeridir, bundan dolayı ‘nasıl isterseniz tarlalarınıza öyle yaklaşın’ anlamı kabul edilmelidir.

MÜCMELSöz sahibi tarafından bir açıklama yapılmadan kendisi ile kastedilen mananın anlaşılmadığı lafızdır.Nevileri:1. Birbirine eşit birden fazla manaya gelip bunlardan hangisinin kastedildiği bilinmeyen lafızlar. Müşterek

lafızlar, mevla kelimesi vs.2. Bilinen sözlük manası dışında Allah (c.c.)’ın özel manada kullandığı lafızlar. Namaz, oruç, zekat gibi

kelimeler. Allah (c.c.) bunların manalarını açıklayana kadar bunlar mücmeldir.3. Lafzın kullanıldığı manadaki garabet sebebiyle mücmel. Hırslı lafzı böyledir. Manası tam olarak Allah

(c.c.)’ın açıklamasıyla bilinir.Hükmü: Kendisiyle neyin kastedildiğine dair açıklama gelmedikçe onunla amel etmek caiz değildir.

Beyan tam ise mücmel, müfesser olur. Namaz, oruç Beyan tam değilse mücmel, müşkile dönüşür. Müctehidin karineler vasıtasıyla buradaki işkali giderme

yetkisi vardır.Örnek: ... الربا حرم و ayetinde geçen الربا lafzı mücmeldir. Çünkü sözlük anlamı mutlak olarak fazlalıktır. Onun faiz anlamında kullanıldığı Şariin bildirmesiyle anlaşılır.

MÜTEŞABİHKitap ve sünnette tefsirine rastlanmayan, manasını yalnızca Allahın bildiği lafızlardır.Şeri-ameli hükümlerde müteşabih lafız hiç yoktur.Hurufu mukatta, haberi sıfatlar gibi konularda vardır.Örnek: الله يد, حم, الم

Hanefilerin Dışındakilere Göre Kapalılık Bakımından Lafzın Nevileri1. Mücmel, manaya açık olmayan bir biçimde delalet eden lafızdır. 2. Müteşabih, ister kendi sıygasındaki bir sebeple isterse bunun dılındaki bir engelden ötürü kendisiyle

kastedilen mananın kapalı kaldığı lafızdır.Bu tariflerden mücmel ile müteşabih arasında pek fark olmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre Hanefilerin dışındakilerin terminelojisinde manasının açık olup olmaması bakımından lafzın sadece bir nev’i vardır. O’da mücmel ya da müteşabihtir. Bu da Hanefilerdeki dör nev’iyi de kapsamaktadır..

19

Page 20: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

Lafzın manaya delaletin şekli

İbarenin DelaletiLafzın, nassın gelişindeki aslî maksat olan veya ona bağlı olarak kastedilen hükme delalet etmesidir.Örnek: الربا حرم و البيع الله أحل و ayeti iki hükme delalet ediyor. 1) Bey’ helal, riba haram. 2) Bey’ ve riba farklı şeyler. Asıl olarak burada kastedilen ikinci manadır. Lafzın bu iki manaya delaleti ibarenin delaletidir.

İşaretin delaletiLafzın, nassın gelişinde asli veya tebei olarak kastedilmeyen fakat asıl maksat olan mananın gerekli kıldığı, bununla birlikte sözün doğruluğu ve şeri yönden saplıklı anlaşılması kendisine bağlı olmayan hükme delaletidir. Yani sözün ibaresinden anlaşılan hükme değil, dolaylı olarak anlaşılan hKme delalet etmesidir. Bu delalet açık ta olabilir kapalı da olabilir.

Açık delalete Örnek: “Çocukların yiyeceğini ve giyeceğini sağlamak çocuğun babasına aittir” ayeti.Burada ibarenin delaleti; Babanın nafakayı sağlamak zorunda olduğu ve çocuğun babaya nispet edildiğidir.Fakat bu hükümden hareketle dolaylı olarak başka hükümlere de gidilebilir; mesela baba çocuğun malını temellük edebilir, zira çocuk babaya nispet edildiğine göre malını temellük etme hakkı da vardır. Bu hadis ile de sabittir. İşte lafzın bu manaya delaleti işaret kabilindendir.

Kapalı delalete örnek: “Biz insana anne babasına iyi davranmasını emrettik. Anne karnında taşıması ve sütten kesilmesi 30 aydır.” Ayeti ile “Onun memeden ayrılması 2 yıl sürer” ayetlerini ele alalım.Bu iki ayetten maksat, anne-babaya iyilik yapmaktır. Ayetin bu manaya delaleti ibarenin delaleti nevindendir.Fakat iyice incelenirse, burada bir hüküm daha vardır; o da hamilelik süresinin en az 6 ay olduğudur. Dikkat edilirse anne karnında taşıması ve sütten kesilmesi 30 ay, sadece sütten kesilmesi ise 24 sürmektedir. Aradaki fark ise hamilelik dönemi olan 6 aydır. Demek hamileliğin en azı 6 aydır. Fakat ayet bu hükmü beyan için gelmemiştir. Demek ayetin bu manaya delaleti işaret nevindendir.Bu manayı herkes anlayamamış, sadece fakih sahebelerden Hz.Ali bunun farkına varmıştır. Herkes anlayamadığı için bu işaret kapalı delalettir.

Nassın DelaletNasta inceleme ve ictihada gerek kalmadan sırf dil unsurları ile anlaşılabilen illetteki müştereklik sebebiyle, nasta belirtilmeyen durum hakkında da sabit olduğunu göstermesidir. Örnek: ... هما تنهر ال و أف لهما تقل فال Öf! bile demek anne babaya kötü muamele ve onları üzmeden dolayı haramsa, onları dövmek, azarlamak, kovmak hayli hayli haramdır. Nas bunları da kapsamına almaktadır ve o durum için sabit olan tahrim hükmünü nassın delaleti yoluyla adı geçmeyen diğer durumlar hakkında da sabit kılmatadır.

İktizanın DelaletiSözün doğru veya şerî yönden sağlıklı anlaşılması kendisine bağlı olan ibarede yer almamış (meskut anh) bir lazıma delalet etmesidir.Örnek: “Ümmetimden hata kaldırıldı” hadisinin zahirinden anlaşılan mana, ümmetin hata yapmadığıdır. Halbuki bu vakıaya ters düşmektedir. Aslında kastedilen günahın kaldırıldığıdır. Sözün günah kelimesine delaleti iktizanın delaleti nevindendir.

İbarenin delaleti işaretin delaletinden, o nassın delaletinden, o ise iktizanın delaletinden üstündür. “Öldürülenler hakkında kısas farz kılındı” kısas gerekir, ibarenin delaleti

“Kim bir mümini kasten öldürürse cezası cehennemdir” kısas gerekmez, işaretin delaleti. İbare tercih edilir.

“Kim bir mümini kasten öldürürse cezası cehennemdir” kasten köle gerekmez, işaretin delaleti.“Yanlışlıkla mümini ödüren kimse köle azat etmesi gerekir.” kasten köle gerekir, çünkü yanlışlıkla gerekiyorsa kasten hayli hayli gerekir, nassın delaleti. İşaretin delaleti tercih edilir.

İktiza ile tearuz örneği yoktur.

Hanefilerin Dışındakilere Göre Delâletin Nevileri

20

Page 21: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

1. Delâletü’l-Mantûk: Lafzın sözde zikri geçen ve ifade edilen bir şeyin hükmüne delalet etmesi demektir. Hanefilerdeki ibarenin delaleti, işaretin delaleti ve iktizanın delaletini kapsamaktadır.

2. Delâletü’l-Mefhûm: Lafzın sözde zikri geçmeyen ve ifade edilmeyen bir şeyin hükmüne delalet etmesi demektir. Bu cumhura göre iki kısımdır.

a. Mefhûmü’l-Muvâfaka: Lafzın, incelemek ve ictihada gerek duyulmaksızın sırf dil unsuruna dayanarak anlaşılan illetteki müştereklik sebebiyle sözde geçen durumun hükmünün sözde geçmeyen durum içinde sabit olduğuna delalet etmesidir. Hanefilerdeki “Delaletü’n-Nass”ın karşılığıdır.

b. Mefhûmü’l-Muhâlefe: Sözün, mantukun hükmünün, hükümde dikkate alınan kayıtlardan birini taşımaması sebebiyle meskut anh hakkında geçerli olmadığına delalet etmesidir. Birçok çeşidi vardır:

i. Mefhumü’s-Sıfa : hükmü bir vasıf ile kayıtlanmış nassın bu vasfı taşımayan durumlar hakkında o hükmün geçerli olmadığına delalet etmesi. “Saime koyunlardan zekat gerekir”; besi koyunlardan zekat gerekmez e delalet eder.

ii. Mefhumü’ş-Şart: hükmü şart edatlarından biri ile belirli bir şarta bağlanmışsa, o şartın olmadığı durumda hükmün geçerli olmadığına delalet eder. “Şayet hamile iseler doğum yapıncaya kadar nafakalarını karşılayın”; hamile değilseler nafakalarını karşılamak zorunda değilsiniz delalet eder.

iii. Mefhumü’l-Ğaye: hükmü belirli bir sınır ile kayıtlanmış nassın, bu sınırdan sonra o hükmün geçerli olmadığına delalet etmesidir. “Gece oluncaya kadar oruç tutun”, gece olunca oruç tutmayına delalet eder.

iv. Mefhumü’l-aded: hükmü belirli bir sayı ile kayıtlanmış nassın, bu sayının dışında o hükmün yerine gelmeyeceğine delalet etmesidir. “Zina eden kadına 100 değnek vurun”, yüzden fazla vurmayın a delalet eder.

Mefhûm-i Muhâlif ile Amel Etmenin Şartları: Mantukun hükmüne konan kaydın, kayıt kalktığında hükmün de sona ereceğini gösterme dışında bir fayda ve gayesi olmamalıdır. Kayıtlardan maksat;

1. Maksat, Allah’ın kullarına bimetlerini hatırlatmak ve onlara olan ihsanını açıklamak istemesi olabilir.2. Maksat, insanların genellikle uygulaya geldiklerine uygun bir ifade sevk etmek olabilir.3. Maksat, insanların içinde bulunduğu vakıaya işaret edip, bunu kötülemek ve çirkinliğini ortaya koymak olabilir.4. Maksat itaata teşvik olabilir.5. Maksat, çokluk ve mübalağa ifade etmek olabilir.

Cumhura göre delildir, Hanefilere göre delil değildir.

İslam Hukukunun Ana Gayeleri

Makasıd’ın NevileriZaruriyyatın Korunması: Zaruriyyat toplumun varlığını koruyabilmesi için kaçınılmaz olan değerler demektir. Bunlar yitirildiği takdirde hayatın düzeni yok olur, anarşi kol gezer, bozgunculuk ve kötülükler her tarafa yayılır, ahretteki ebedi saadette yitirilmiş olur. Bu zaruri değerler şunlardır; Din, Nefis, Akıl, Nesil, Mal.Yüce Allah Din’in varlığı için kendisine iman edilmesini ve bunun yanında namaz, oruç, zekat, hac gibi ibadetleri farz kılmıştır. Nefis’in varlığı için, soyun devamlılığı ve insan nev’inin ona yakışır bir biçimde sağlayacak olan evliliği meşru kılmıştır. Akıl’ın korunması için, onun selim kalmasını sağlayacak ve aktivitesini arttıracak her şeyi mübah kılmış, bozulmasına ve zaafa uğramasına yol açacak içki vb. sarhoş edici ve uyuşturucu maddeleri yasaklamış bunları alanlar için cezai hükümler koymuştur. Nesil’in korunması için, evliliği meşru kılmış, zinayı yasaklamış, zina edenler için cezai hükümler koymuştur. Mal’ın varlığı ve elde edilmesi için rızık temin etmek üzere çalışmayı farz kılmış, alım-satım, kira, hibe ve ariyet gibi muameleleri meşru kılmıştır. Tamamlayıcı olarak dini ayakta tuttuğu gibi daha mükemmelleştirmek için cemaat vardır.Hâciyatın Sağlanması, insanlarınyaşantılarını kolaylık içinde ve sıkıntıya düşmeden sürdürebilmek için muhtaç oldukları düzenlemeler demektir. Yüce Allah, ibadetler çerçevesinde olmak üzere, su bulamayan için teyemmüm hükmünü koymuş, ramazanda hasta ve yolcunun oruç tutmamasına müsaade etmiş, yolcu için dört rekatlı namazları kısaltma kolaylığı sağlamış ve ayakta duramayacak kişinin oturarak kılmasına cevaz vermiştir. Adat çerçecesinde, avlanmayı, temiz olan yiyecek içecek

21

Page 22: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

giyecek ve meskenlerden faydalanmayı helal kılmıştır. Muamelat alanında selem, muzaraa vb. sözleşmeleri meşru saymış stokçuluğu yasaklamıştır.Ukubat alanında, hata ile adam öldüren işi için ağır bir mali mükellefiyet olan diyet yükünü hafiletmek üzere diyet borcunu akile’ye yüklemiş, maktülün velisine, kısas isteme hakkında vazgeçme yetkisini vermiştir. Tamamlayıcı olarak; ticareti helal kıldığı gibi aldatmayı yasaklamıştır.Tahsîniyyâtın Gerçekleştirilmesi, kamil insan, üstün ahlak ve güzel davranış nitelendirmelerinin gerekli kıldığı durumlar demektir. İslam, İbadat çerçevesinde, temizliğin muhtelif çeşitleri, setr-i avret, namaz için üst başın düzeltilmesi gibi hükümler koymuştur. Adat çerçevesinde, yeme-içme adabını öğretmiş, temiz olamayan yiyecek ve içeceklerden sakınılması, israftan sakınılması yönünde yol göstermiştir. Muamelat çerçevesinde, pis ve zararlı her şeyin hukuki muamelelere konu edilmesini kamuya ait su ve nebatatın satılmasını, zevceye iyi davranmayı emretmiştir. Ukubat alanında, ahde vefasızlığı ve ibret amacıyla organların kesilmesini yasaklamış, harplerde kadınların çocukların ve din adamlarının öldürülmesini haram kılmıştır. Tamamlayıcı olarak; sadaka vermeyi meşru kıldığı gibi malın iyisini seçip vermeyi teşvik etmiştir.

DELİLLERİN TEÂRUZUAynı meselede iki delilden birinin diğerinin gerektirdiğiyle çelişen bir hükmü gerektirmesi demektir. Bir şey hakkında iki delil bulunup, bunlardan birinin o şeyin haramlığını, diğerinin mubahlığını gerektirmesi gibi. Tearuz ya nasslar arasındadır. Veya nassların dışındaki deliller arasındadır.Teâruzu Gidermede İzlenecek Metod

1. Teâruz nasslar arasında ise müçtehid teâruz eden iki nassın geliş tarihlerini araştırır. Birisinin diğerinden önce geldiği sonucuna ulaşırsa aynı kuvvette olmaları şartıyla veya sonra gelenin daha üstün olması şartıyla sonra gelenin önce geleni neshettiğine hükmeder. Ör: Önce gelen, Ayet Sonra gelen, Mütevatir sünnet. Veya her ikisi de haberi vahid ise.

2. Eğer müçtehid nassların geliş tarihlerini tespit edemezse, bilinen tercih metodlarına göre birini diğerine tercih etme yönüne gider. Ör: Muhkemi müfessere, müfesseri nassa veya zahire, inareyi işarete, işareti nassın veya iktizanın delatine gibi.

3. Müçtehid naslardan birini diğerine üstün hale getiren bir muraccih bulamazsa, “cem” ve “Tevfik” metodlarına göre iki nassı uzlaştırma yoluna gider. Bu da tearuz eden iki nassın durumana göre değişir.

a. İkisi de âmm ise birinin diğerinde farklı neviye delalet ettiği şeklinde yorumlar. “Şahitlerin en hayırlısı istenmeden şehadet edendir” hadisi ile “ileride şahitlik

istenmediği halde şehadet edecek insanlar gelecektir” hadisi taruz halindedir. Birincisi Allah (c.c.) hakkı, ikincisi kul hakkına hamledilir.

b. İkisi de hâss ise birinin diğerinde farklı bir duruma delalet ettiği şeklinde yorumlar. “İbrahim’e ver” ile “İbrahim’e verme” tearuz içindedir. Birincisi ibrahim doğru

yoldayken, ikincisi yanlış yoldayken söylenmiştir.c. Biri âmm diğeri hâss ise hâssın temas ettiği kısımda hâss ile, onun dışında kalan kısımlarda âmm ile

amel eder. Amm’ın tahsisi konusud. Biri mutlak diğeri mukayyed ise mutlakı mukayyede hamleder. Mutlakın mukayyede hamli konusu.

4. Müçtehid iki nass arasında “cem ve Tevfik” imkanını da bulamazsa bunları delil olarak kullanmaktan vazgeçer daha aşağı mertebede olan delil ile istidlal eder.

Bir rivayete göre Peygamberimiz (s.a.v) küsuf namazını bir rüku iki secde; diğer rivayete göre dört rüku dört secde olarak kılmıştır. Tercih amili yoktur. Hanefiler kıyasa göre hüküm verirler; küsuf namazı diğer namazlara kıyas edilerek bir rüku iki secde olduğuna hükmetmişlerdir.

5. Teâruz eden iki nass dışında başka bir delil yoksa, o zaman o husustaki yerleşik kurala göre amel edilmesi ve olanı olduğu şekilde bırakma prensibinin uygulanması gerekir.

6. Eğer teâruz nassların dışındaki deliller arasında ise ör, iki kıyas arasında ise müçtehid onları birini diğerine tercih etme açısında inceler. Birinin daha üstün olduğu sonucuna varabilirse onunla amel eder. Bu sonuca varamazsa müçtehidin vicdani kanaatine en yakın bulduğu kıyasa göre hüküm vermesi gerekir.

22

Page 23: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

NESİHNesh (النسخ) : şer’i bir hükmün, o hükmün delilinden sonra gelen şer’i bir delille kaldırılması demektir. Bir nass gelip uygulamaya konduktan sonra, o nassın kapsamına giren hükmü tamamen veya kısmen kaldıran başka bir nass gelirse, bu kaldırmaya nesh, ikinci nassa nasih (الناسخ), birinci nassa mensuh (المنسوخ) denilir. Külli neshe ör: Kıblenin Mescid-i Aksa’dan Mescid-i Haram’a çevirilişi. Kısmi Neshe ör: Namuslu kadına zina isnadının dört şahit getiremeyene seksen değnek vurulması emri. Zina isnadı kadının kocası tarafından olması durumunda şahitliğin üç defa kendi yeminiyle olması. Burada ikinci nas birinci nassda ki külli hükmün kocanın karısına isnadı durumundaki kısmını kadırmıştır. Neshin hikmeti İnsanların mesalihini gerçekleştirmek, zamana göre hüküm vermek TedricilikNesih ile tahsis arasındaki fark

Nesihte genel hüküm, başta tüm fertler ile ilgilidir, daha sonra nasihin gelmesiyle bazı fertlere nispetle bu hüküm kalkar. Tahsiste ise hüküm baştan ammın bir kısım fertleri ile ilgilidir, bütün fertleri ile ilgili değildir. o yüzden tahsisi gösteren delilin Hanefilere göre amma mukarin ve mevsul olması, cumhura göre ammın uygulamasından öcen gelmiş olması gerekir.

Nesih hangi deliller arasında mümkündür?Bilginlerin tercihe şayan görüşüne göre Kitap ve Sünnet birbirini neshedebilir. İcma bir kitap veya sünnet nassını neshedemediği gibi bunlar tarafından da neshedilmez. Ancak bir icma maslahata binaen oluşmuş ise ve sonra bu maslahat değiştiğinden yine başka bir maslahat meydana gelmiş ise ilk icmayı neshetmiş olur. Kıyas’a gelince; Kitap sünnet veya icmayı ne neshedebilir ne de bunlar tarafından neshedilebilir.Neshi Bilme Yolları

1. Aynı nassta öncekine delalet eden bir ifade bulunabilir. Ör: “Kabir ziyaretini daha önce size yasaklamıştım. Bundan böyle kabirleri ziyaret edin. Zira bu ahreti hatırlatır ve dünyaya der verilmesini önler.”

2. Ravi iki hadis arasında öncelik sonralığı belirtmiş olabilir. Ör: bir hadisin Uhud savaşında, diğer hadisin Bedir savaşında geldiğini veya farklı rivayetlerden hangisinin sonucu gelmiş olduğunu söylemiş olabilir.

3. Bir Kitap veya Sünnet Nassının, herhangi bir hükmü neshetmiş olduğu hususunda icma teşekkül etmiş olabilir.

İCTİHAD ve TAKLİD

İctihad fakih’in şer’i-ameli hükümleri tafsili delillerinden çıkarabilmek için olanca gücünü ortaya koymasıdır. Müctehid ,(اإلجتهاد) de şer’i delillerden ameli hükümleri çıkarabilme melekesine sahip olan kişidir.

İctihadın Nevileri1. Mutlak İctihad: Bu, her olay için hüküm istinbat edebilme ve bütün meselelerde fetva verebilme kudretidir.

Bu güce sahip olan kişiye mutlak müctehid denir.2. Mukayyed İctihad: Bütün meselelerde olmayıp bir kısım meselelerde hüküm istinbat edebilme kudretidir.

Ör: İbadetler alanında bu güce sahip olmamakla birlikte akitler konusunda istinat edebilme gibi. Bu güce sahip olan kimseye mukayyed müctehid denir.

Mutlak İctihadın Şartları1. Kur’an-ı Kerim’i bilmek. Çünkü teşri’de temel kaynak odur. Kur’an-ı bilmekten maksat, onun anlamlarını hem

dil açısından hem de teşri’î açıdan kuşatmaktır.2. Hz. Peygamber’in Sünnetini bilmek. Aynı şekilde Sünneti bilmekten maksat, onun anlamlarını hem dil açısından

hem de teşri’î açıdan kuşatmaktır.3. Kitap ve Sünnet’in nasih ve mensuhunu bilmek. Aksi halde nasih bir nass bulunduğu halde onun neshetmiş

olduğu mensuh bir nass ile amel edilebilir. 4. Arap diline tam bir şekilde vakıf olmak. Bu Arapça bir ibareyi anlama hususunda, Cahiliyye devrinde veya

İslamın ilk devirlerinde yetişmiş Arapların yahut Halil, Sibeveyh, Kisai, Ferra vb. mütekaddiminden olan bilginlerin seviyesine gelmek anlamındadır.

5. Fıkıh Usulünü bilmek. Çünkü Fıkıh Usulü ictihadın temelidir. O olmadan müctehdin esas gayesi olan tafsili delillerinden şer’i hükümleri çıkarma işini başarması imkansızdır.

23

Page 24: Tİ Entertainment - TARİFİti-entertainment.com/dosya/ozet.docx · Web viewZirai arazinin satımı durumunda irtifak hakları (su ve yol) alıcıya devretmez. Kira sözleşmesinde

6. İslam Hukukunun ana gayelerini bilmek hikmet ve hedeflerini kavramış olmak. Bu şer’i hükümlerin hangi olaylar hakkında geldiğini, bunların bir çoğunda şariin işaret ettiği illet ve hikmetleri inceleyip, tümevarım metoduyla sonuçlar çıkarmak suretiyle olur.

İctihadın Caiz Olup Olmadığı KonularNamaz, oruç, hac ve zekatın farziyet ile zina, hırsızlık, adam öldürme ve şarap içmenin haramlığı gibi dinin temel hükümleri hakkında ictihad caiz değildir. Ayrıca hakkında hem sübut hem de delalet yönünden kat’i nass bulunan hükümlerde bu şekildedir. Yine müctehidlerin herhangi bir asırda üzerinde icma ettikleri hükümlerde de ictihad caiz değildir. Ancan icmanın senedi maslahat ise maslahatın değişmesiyle bu konuda ictihad edilebilir.İctihadın Caiz olduğu Konular

1. Hakkında hem sübut hem de açısından zanni nass bulunan hükümler. İctihad faaliyeti hem sened hem de delalet yönündedir.

2. Hakkında sübut bakımından zanni, delalet bakımında kat’i nass bulunan hükümler.İctihad faaliyeti sened yönündedir.

3. Hakkında sübut bakımından kat’i delalet bakımından zanni nass bulunan hükümler.İctihad faaliyeti delalet yönündedir.

4. Hakkında nass veya icma bulunmayan ve dinin herkes tarafından bilinmesi zorunlu hükümleri çerçevesinde sayılmayan hükümler. Bu nevide ictihad faaliyeti kıyas, örf, istıshab vb. fakihlerin hüküm verirken kullandıkları yollardan biriyle, o meselenin hükmünü belirleme şeklinde cereyan eder.

Müctehid başka bir müctehidi taklid edemez. Vardığı sonuç hüccet değildir, onunla amel vacip değildir. İctihad değişirse yeni içtihada göre amel etmesi gerekir. İçtihad bakidir. Mezhepte ictihad ve fetvada ictihad yoluyla insanların ihtiyaç duyduğu içtihadlar yapılabilir.

TAKLİDTaklid (التقليد) : Delilini bilmeksizin sözü hüccet olmayan kişiden, başkasının görüşünü almaktır.Taklidin Hükmü

1. Taklid hiçbir şekilde caiz değildir. İbn Hazm bu görüş üzerine icma bulunduğu kanaatindedir. Her mükellefin karşılaştığı dini meselelerde kendi başına ictihad etmesi ve şer’i delilleri inceledikten sonra vardığı ictihadi sonuca göre uygulama yapması gerekir.

2. Taklid vaciptir. İctihad ehliyetleri ve taklid edilmelerinin caiz olduğu ittifakla kabul edilen imamlar devrinden sonra ictihadda bulunmak geçersizdir.

3. Mutlak müctehid olmayan kimsenin, dinen müctehid imamlardan birini taklid etmesi ve karşılaştığı meselelerin hükümlerini bilginlerden sorması gerekir. Alım-satım gibi bir kısım meselelerde müctehid ise diğer meselelerde taklid etmesi icap eder. Tercihe şayan görüş budur. Bu görüşün üstünlüğünü ortaya koyan şu deliller vardır:

a. “Eğer bilmiyorsanız bilenlerden sorunuz.”Ayet-i Kerimesib. Sahabe ve Tabiun zamanında müctehid olmayanlar bir olay ile karşılaştıkları zaman sahabe veya tabiun

müctehidlerine başvururlar, bu olay hakkında Allah’ın hükmünün ne olduğunu sorarlar, o müctehidlerde bunu hiç yadırgamaksızın onların sorularını cevaplandırıp Allah’In hükmünü açıklarlardı.

c. İctihad her insanın güç yetirebileceği bir iş değildir. Bu iş sahibine şer’i delilleri anlayabilme ve onlardan hüküm çıkarabilme imkanı veren özel bir muhakeme gücü gerektirir. Bu melekeyi ise Allah bütün kullarına vermemiş, sadece bazı kullarına nasip etmiştir.

d. İctihad derecesine ulaşabilmek için şer’i lügavi ilimleri elde etmek üzere çok uzun bir süre çalışmak gerekir. Bütün insanlar bu işle uğraşsalar, kendi zaruri ihtiyaçlarını karşılayamamalarına sebep olur.

24