11
291 Milliyetçi Siyasi Haf- talık Gazete Pazar- tesi Günleri çıkar. FİATI: 250 KURUŞ 2 HAZİRAN 1975 EY TÜRK KENDİNE DON... Türkeş: Tarihî yüceliğimize yakışan devletimizi inşa edeceğimize inancım tamdır Sadi Somuncuoğlu: Silahlandırılmış sol terör grupları CHP ile cephe birliği kurarsa şimdiye kadar gizlenerek yapılan yardımlar resmen ve alenen yapılacak demektir . Necati Uslu: TRT'ye yerleştirilmiş bulunan aşırı solcular hükümeti zor durumda bırakmak için komünist propogandasına yönelen sabotajlar düzenlemektedirler

Tarihî yüceliğimize yakışan devletimizi inşa edeceğimize

  • Upload
    others

  • View
    10

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Tarihî yüceliğimize yakışan devletimizi inşa edeceğimize

291 Milliyetçi Siyasi Haf­talık Gazete Pazar­tesi Günleri çıkar. FİATI: 250 KURUŞ 2 HAZİRAN 1975

EY TÜRK KENDİNE DON...

Türkeş: Tarihî yüceliğimize

yakışan devletimizi inşa edeceğimize inancım tamdır

Sadi Somuncuoğlu: Silahlandırılmış sol terör grupları CHP ile cephe birliği

kurarsa şimdiye kadar gizlenerek yapılan yardımlar resmen ve alenen yapılacak demektir

.

Necati Uslu: TRT'ye yerleştirilmiş bulunan aşırı solcular hükümeti zor durumda bırakmak için komünist propogandasına yönelen sabotajlar düzenlemektedirler

Page 2: Tarihî yüceliğimize yakışan devletimizi inşa edeceğimize

DEVLET - 2 HAZİRAN tf75 - SAYI : » 1 - SAFYA : t

Sahibi: İbrahim METlN • Ya­zı İşleri Müdürü : Tevfik Fik­ret KILIÇKAYA * Neşriyat Mü­dürü : Sadi SOMUNCUOĞLU #

berleşme adresi: P.K. 284 Ba­kanlıklar - Ankara • İdare Ye­ri : Bedesten İçi, Bedesten Han Kot : 4. Nu.: 7. KONYA

Aylık 60 TL. * Dış Ülkeler İçin : İki misli * Baskı : Güneş Mat T.A.Ş. * Dizgi - Tertip : Yeni Işık Matbaası Tel-17 43 10 DEVLET

İdari İşler: Osman ÇAKIR * Ha- ABONE ; Yıllık 120 TL. Altı ANKARA ' Dağıtım : Gamedo

Millî Eğitimde yeni tayinler , Millî Eğitim Bakanlığında tayin ve nakiller devam etmektedir. Ge­çen sayılarımızda bildirdiğimiz ta­yinlerden sonra yeni tayinler ya pılmıştır. Meslekî Teknik Öğretim müsteşarı İlhan özdil vazifeden alınmış, yerine Abdullah Nişancı getirilmiştir. Yüksek Öğretim müs­teşarlığı Yüksek Öğretim Genel mü dürlüğüne Teşfik Göksel, İlköğre­tim Genel Müdürlüğüne Hüsnü Ci-la'nin yerine Sebati İleri, Ortaöğ­renim Genel müdürlüğüne Hüseyin Ijık'ın yerine Abdurrahman De-mirtaş, Özlük İşleri Genel Müdür­lüğüne Fethi Esendal'ın yerine Mustafa Sarıçalı getirilmiştir. Ay­rıca Özlük İşleri Genel müdür Baş­yardımcısı Cemil Çetinkaya vazife den alınmıştır. Ortaöğretim Perso-

Gönenköy İlköğretmen Okulunda saldırılar

Son günlerde Gönenköy Uköğ retmen Okulunda Solcu bi­linen öğretmen ve öğrenciler mil liyetçi ve ülkücü öğrencilere bas kılara hız vermişlerdir. İddia edil diğine göre 17 Nisan günü başla rında Nuriye Atan, Emine Ka-baş, Orhan Baltacı, Meral Kara san, İbrahim Esen, İsmail Boz-kurt, Necati Akkaya ve Ali Kırbış in bulunduğu bir ekip 5. sınıfla n boykota götürerek derse gir »emişler ve İsparta Töb - Der şubesince düzenlenen Köy Ensti tülerini anma törenlerine katıl­mışlardır. Gecede öğrencilere kit le, aydınlık, işçi davası isimli yıkıcı neşriyatlar dağıtılmış ve toplu olarak da okulda öğrencile re saldırma talimatı verilmiştir. 20 Nisan Pazar gecesi ise saat 23 sıralarında yatakhanede Naz mi Tezgin, §ükrü Nişancı, Şa­ban Kıbnç, Ali Ünal, Celâl Ö/.en, Yılmaz Ocak, Mehmet Ülken isim li öğrenciler saldırıya uğrayarak yaralanmışlardır. Okul idaresi olaya seyirci kaldığı için can der dine düşen öğrenciler olayı Is parta valisine bildirmişler, sav alıktan teminat istemişlerdir. Fa kat okuyucularımızın yakından tanıdığı solcu Tahir Gençağa ola yi örtbas etmek istemişse de

durum içişleri bakanağına iletil

nel Şube müdürü Cevdet Kazakoğlu (Sıkıyönetim tarafından takibata uğramıştır) vazifeden alınmış, yeri ne Mehmet Özgedik getirümiş, öğ retmen Okulları Personel Şube mü düı-ü Temel Ateş'in yerine ise Hü­seyin Sarı tayin edilmiştir, öte yandan Teftiş Kurulu Başkanlığına Bedrettin Alagöz, Millî Eğitim Ba­kanlığı müsteşarı yardımcılığına, CHP'li bakan Üstündağ'ın baskısı sonunda emekliye ayrılan Veli Soy­saldı getirilmiştir. Ayrıca TÖB -DER'le yakın ilişkisi bulunan M Eğitim müdürü Halis Kurtça göre­vinden alınmış, yerine Hikmet De-mirçelik getirilmiştir.

Ticaret Bakanlığı müsteşarlığına AİTÎA öğretim görevlisi Dr. Agâh Oktay Güner tayin edilmiştir.

Kıbrıslı öğrenciler: Kıbrıs'ın güneyi de

istiklâl bekliyor

Kıbrıslı Öğrenciler Yardımlaşma ve. Kültür Derneği, 19 Mayıs Genç­lik ve Spor Bayramı münasebetle yayınladığı bildiride 19 Mayıs'ın Anadolu'nun Kurtuluş hareke* nin başlangıcı olduğunu, Kıbrıs Türkle­rinin de, Anadolu Türkleri gibi, tu­tuşturduğu kurtuluş meşalesinin Kıbrıs'a hürriyet ve aydınlık getir­diğini açıklamıştır.

Kıbrıslı Öğrencilerin AdanVda kurmuş olduğu Kültür ve Yardım­laşma Derneği bildirisinde özetle şöyle denilmektedir :

«19 Mayıs 1919 Kurtuluş savaşının temel taşıdır. Millete güvenişin en güzel örneği 19 Mayıs hareketidir Mustafa Kemal, 16 Mayıs günü Sam sun'a gitmek üzere Bandırma vapu­runa binerken şöyle diyordu : «Biz Anadolu'ya silâh ve cephane ieğij, ideal ve iman götürüyoruz.» Kıbrıs Türk toplumu da 100 yıllık esaret döneminde göğsündeki imana ve milletine güveniyordu. Camilerine tecavüz edilmiş, kendi tarihini oku­maktan ve atalarını anmaktan alt-konmuş, kendine Türk denmesi ya­saklanmış, Kıbrıs Türk'ünün gönlün de 19 Mayısların ışığı yanıyordu.» Bildiride daha sonra Kıbrıs'ın güne yindeki Türklerin de istiklâl bekle­dikleri hatırlatılmakta ve «Şun«ı i; a nıyoruz ki, albayrağı Kıbrıs'ın ku zeyinde dalgalandıran Türk orducu, güneydeki zulmün topunu ve gülle­sini zalimin tepesine patlatacaktır >

denilmektedir.

Batı Trakyalı Türkler hükümetin kendileriyle ilgilenmesini istiyor Yurdumuzda azınlık olacak

bulunan Rumlar, Ermen iler, Yahudiler, dış ticaretimizi, sanayii ellerinde tutup, kesele rini doldururken, yabancı dev letlerin idaresi altında kad°r!e rine terkedilen Türkler en acı günlerini yaşamakta, gelecek­lerinden endişe etmekte, gün­den güne durumları zorlaşan kardeşlerimiz ya malları çıs-bedilerek, ya da çeşitli yollar la göçe zorlanmaktadırlar. Bunlar içinde, son Kıbrıs olay lan ile durumları daha da zor laşan Batı Trakya Türkler*,;n özel bir yeri bulunmaktaki. Ne yazık ki Türkiye'yi bu*üne kadar idare edenler bunlarla alâkadar olmamış, onların gün den güne eriyip yok olmuşum gözyummuşlar, feryatlarını duymazlıktan gelmişlerdir.

Batı Trakya Türklerinden olup, halen Hollanda'nın P.ot-terdam şehrinde i§çi olarak çalışan kardeşlerimizin deri­lerini dinleyen ülkücü işçiler­den Veyis Şenyürek, dinledik lerini gazetemize yayınlamak üzere göndermiş. Batı Trak­ya'n kardeşlerimizin çileleri, sıkıntılarını ve dertlerini şirr.di kendilerinden dinleyelim :

«Bizim Batı Trakya'da azın lık olarak kalmamızın en önem li sebeplerinden birisi 1940 1950 ve 1950 - 1960 yılları sra sında Türkiye'ye göç imkânla ıııım verilmesidir. Eğer ;ıöç-lere müsaade edilmese idi. Ba ti Trakya'da Türk nüfusu sim di en az yarım milyon olacak, böylece Batı Trakya Türkleri nin duruma çok kuvvetlenecek II.

Son Kıbrıs olaylarında but Un Türklerin evleri, çiçek saksı­larına kadar arandı. Silahtan başka av tüfeği, balta, tırpan ve ekmek bıçakları bile topla­tıldı. Türkçe okul ve köy isim terinin yunanca hale getirilme

sine yıllardır devam edilmekte dir. Tek gayeleri Türkçeınizi ve Türklüğümüzü unutturmak tır. Misâl olarak, akrabamız olan ihtiyar bir kadının başı­na şöyle bir olay gelmiştir :

Bu kadın Türkçe ismi Boya­cılar olan bir köye, yakınları m görmek için giderken bindi ği otobüste, jandarmalar ken dişine nereye gittiğini soru­yorlar ve «Boyacılar» cevabı m alınca çok kızıp «hadi or-dan Marine (Marinc yunanlı­larca çingene manâsına kul­lanılmaktadır), burası Türki­ye değil, oranın ismi Vafeyka dır» diyerek kadını otobüsten İndiriyorlar. Ayrıca, Kavala'-da bulunan Ali Paşa'mn tür besi istimlâk edilerek beledi­ye Meydanı yapılmıştır. Arsa. arazi, traktör gibi şeyleri »a tın alamıyoruz. Sadece Yanın lıl ar a satmak serbest bırakıl­maktadır. Hattâ yakınlarımı­za arsa ve arazilerimizi hibe dahi edememekteyiz. Okulları mızı yaktılar, camilerimizi t© Iüp bir kısmım okul olarak kuî tanıyoruz. Bu zulümlerden kı.r tulmak için burada tanınıp kendisine güvendiğimiz arka­daşlar adına Türkiye'den ar?a alıyoruz. Bu iş için senet ve resmi bir yazıya lüzum dahi k "rmüyoruz. Hiç olmazsa ta sarraflarımız Türkiye'de kak> yor.»

Veyis $enyürek'in yeni hü­kümetle ilgili sorusu üzerine Batı Trakya'h işçilerin ceva m şöyle olmaktadır : :

«Yeni hükümetten bekledik lerimiz 3 madde halindedir. 1 — Can güvenliğimiz eımıivet altına alınmalıdır, t — Lozan anlaşması hükümlerine ayıda-rak mal güvenliğimiz ft di­ğer haklarımız korunmalıdır. 3 — Okullarımız açılmalı,

Türkçe tedrisat yapılmasına izin verilmelidir.»

Büyük Ülkü Derneği yeniden teşkilâtlanıyor

Büyük Ülkü Derneği Genel Merke zinden yapılan açıklamaya göre, bir müddet önce alınan bir kararla dur durulan teşkilâtlanma ve şube a;na çalışmaları yeniden başlamış bulun maktadır.

, Genel Merkezin verdiği bilgiye gö re yurdun çeşitli yerlerinde Buy ak Ülkü Derneği şubesi açılması i??n yapılacak müracaatlar P.K. % K.ıv seri adresine yapılacaktı/, jf

Page 3: Tarihî yüceliğimize yakışan devletimizi inşa edeceğimize

_/DEVLET - 2 HAZİRAN 1973 - SAYI : 291 - SAF YA : 3

CHP ve aşırı sol, dış politikada siyasî ihtiraslar uğruna hükümeti baltalıyor i Hükümetin, dış politika konuşan­da takındığı tavır, son günlerde CHP ve komünistleri rahatsız etme ye başlamıştır. Son haftalarda agıri solcu ve gayrımillî çevrelerin söz­cülüğünü yapan basın, hükümetin dış politikadaki tutumu üzerinde biç bir istismar konusu bulamamış ol­manın verdiği öfkeyle devamlı ola­rak yalan haber icad etmeye, halkı olmayan şeyleri varmış gibi göste-rerek aldatmaya çalışmaktadır Geçtiğimiz günlerde yapılan CENTO Dışişleri Bakanları toplantısı sebe­biyle Ankara'ya gelen Amerika Dış işleri Bakam Kissinger, hükümet yetkilileri ile yaptığı temaslardan hiçbir netice alamamış ve elleri beş olarak dönmüştür. Kissinger'in yar­dımcılarıyla birlikte katıldığı tep lantılara gelişinin gerçek sebebi, bu vesileyle Türkiye'den Kıbrıs ve Yu nanistan'la olan ilişkilerinde taviz almak olduğu siyasî çevrelerde ha kim kanaat haline gelmiştir. An­cak, hükümet bu konuda hiçbir ta­viz vermeyince Amerikan Dışişleri Bakam, Amerika'dayken öğrertrrsi olan CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in görüşmüştür. Ecevit'in evinde yapılan ve «çok samimi* bir havada cereyan eden görüşme, çeşit M çevrelerde manidar olarak nite­lendirilmiştir. Görüşmeden sonra Ecevit Kissinger için «çok değerli devlet adamı, eski dostum» ifadee-rini kullanmıştır.

•i CHP'liler ve aşırı solcular, hükü­metin dış politikada Amerika'ya ta­viz vereceği iddialarım günUrden beri hiçbir temele dayanmadaa sırf halkı aldatmak için öne sürerk?n, Kisinger'in, Ecevit'in Ankara dışın­daki evine gitmesini ve sabah kah­valtısını birlikte yapacak kadar «samimi» olmalarını hiç de mahzur lu görmemişlerdir. Kisskıger'in hü­kümet üyelerinden birinin evine git­mesi ve birlikte kahvaltı etmeleri halinde CHP cenahından yüksele­cek yaygarayı ve hükümetin Anr.e-rika ile işbirliği yaptığı, Kıbri3 da­vasında Amerika'nın istediklerini verdiği şeklinde yapılacak yorun:?a rı tahmin etmek güç değildir. Ama sol, her konuda olduğu gibi son gö­rüşmelerde de yüzsüzlüğün emsaibiz bir örneğini vermiştir.

i Öte yandan Başbakan yardımcımı Turhan Feyzioğlu, sol basının ve CHP yöneticilerinin temelsiz iddiala rı üzerine yaptığı bir konuşnvu-a. hükümetin Kıbrıs konusunda» CHP' den daha dikkatli ve kararlı oldu&u nu söylemiştir. Hükümetin takib et tiği politikaya CHP'nin gölge düşHı nıc gayreti içinde olduğunu belirten Feyzioğlu şöyle devam etm'ştir: «Bugün solcu muhalefet kin ve havt dolu yıkıcı bir tutum takib etmekte­dir. Yalan haberler imal edilip, bu

yalan haberlere dayanılarak hükü­mete çatılmaktadır. Millî davalarda olsun, yalan üzerine kurulan istis­marlardan vazgeçilmesini istemek hakkımızdır.»

, CHP ve aşırı solcuların son gün­lerde dış politikada hükümete yar­dımcı olmak yerine, siyasî ihtiras­lar uğruna hükümeti kösteklemek gayreti içine düşmesi gerçekten ib­ret vericidir. CHP'nin iktidar döne­minde, bugün hükümeti teşkil eden partilerin, her türlü siyasî düşün ceyi terkederek hükümete yardım­cı olma zihniyeti hatırlanacak olur» sa, aşırı sol ve CHP'nin memleket için ne kadar zararlı bir yolda bulun dukları daha iyi anlaşılır. Ecevit ve takımı iç politikada yalan üzerine kurdukları hareketlerini hiç oimrz sa dış politika sahasına taşırmada­ndırlar. Hükümetin dış politikaca gösterdiği uyanık ve kararlı tutumu desteklemek işlerine gelmiyorsa hiç olmazsa susmalı ve iktidara ayak bağı olmamalıdırlar

İSMAİL CEM İPEKÇİ GÖREVDEN ALINDIKTAN SONRA TRT BİNASINDA YANGIN ÇIKTI

İsmail Cem îpekçi'nin görovden alınmasının üzerinden fazla bir za­man geçmeden TRT Genel Müdür­lüğü binasında yangın çıkmış, bü yük maddî hasar meydana gelmiş­tir. Verilen bilgiye göre yeni genel müdürlük binasında bulunan ve he nüz açılmayan stüdyoların onarımı için yapılan çalışmalar sırasında çıkan yangın stüdyoları da kullanıl maz hale getirmiş, birçok yeni mal zeme ve cihaz da yangından zarar görmüştür. Yangının bir sabotaj £o nunda çıktığı zannedilmektedir, is­mail Cem îpekçi'nin görevden alın­masından hemen sonra çıkan yan­gın TRT'yi büyük zarara uğratmış maddî zararın yanında birçok 'ek-nik yenilikler ve cihazlar da hiç lul lamlmadan yok olmuştur.

Öte yandan TRT eski Genel Müdü rü îpekçi'nin, yabancı filmlerin dûb lajı için Milliyet gazetesi sinema ya zarı Tuncan Okan'la anlaşmaya var dığı, bu yolla adı geçen şahsa 12 milyon lira kazandırıldığı öne FÜrül mektedir. İddiaya göre dublaj için yapılacak masraflar 3 milyon lirayı geçmemekte, kalan meblağ doğru­dan doğruya kârı teşkil etmektedir.

Türkeş, MHP Genel tdare Kumlu Üyeleri Faruk Akkii lâh ve Ahmet Er'le birlikte

Ecevit komünistleri desteklemekten vazgeçmelidir

Türkeş:"Ecevit, Başbakana saldıran THKO mensubu komünisti

mazur göstermek istemiştir,^ Milliyetçi Hareket Partisi Genel

Başkanı ve Başbakan YardımcıJI Alparslan Türkeş, Ecevit'in son günlerdeki bazı sözleri üzerine yazı lı bir beyanat vermiş, «CHP'nin her yönüyle ve her anlamda konvAnist terör şebekelerini desteklemekten vazgeçmesi şarttır» demiştir. CHP'­nin desteklemekten vazgeçmesi ha­linde Türkiye'deki komünist tehlike nin kolayca önlenebileceğini ifade eden Başbakan Yardımcısı ve MHP lideri Türkeş, şunları söylemiştir :

«Rejimin istikrara kavuşmasını ve milli davaların çözümlenmesini ön­lemek isteyen beynelmilel komüniz­min yeraltı teşkilâtının memleketi devamlı surette anarşi ve tedhiş ha yası içinde tutmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Yabancı merkezleıdcn büyük imkânlarla desteklendiği ve yönetildiğinde kimsenin şüphesi kal mayan komünist tehlikenin önüne geçilmesi güç bir iş değildir. Ancak memleketimizin bugün için kalaba­lık partisi olan CHP'nin her yönüyle ve her anlamda komünist terör ge bekelerini desteklemekten vazgeç­mesi şarttır. CHP yöneticilerini, özellikle sayın Ecevit'i, kamuoyu önünde komünizmin memleketimi? İçin büyük bir tehlike arzettiğini İlâna ve bu tehlikeyle diğer partile» gibi mücadele etmeye çağırmış ol­mama rağmen bugüne kadar hiçbir cevap alamamış bulunuyorum. Hat tâ, sayın Ecevit aksine silâhlı ko­münist kundakçıları milletin gözen­den gizleyen taktiklere başvurmak tan vazgeçmedi. Bunun son açık ör neğini geçenlerde sayın Başbakan Süleyman Demirel'e silâhlı bir ko­münist terör teşkilâtı olan Halk Kur tuluş Ordusu mensubu tarafından ya pılan tecavüz üzerine bütün açıklı ğıyle gördük. Sayın Ecevit, T. C. Başbakanına yapılan bu tecavü* kar şısında milletin kafasını karıştırıcı beyanlara başvurmaktan, memleke­tin her taralında dedikodular yay­dırmaktan kendini alamadı.»

MHP Genel Başkanı Türkeş, da*, ha sonra Ecevit'in, THKO oldı-gu anlaşılan saldırganı korumaya b!le yeltendiğini, onu mazur ve masu.-u gösterme gayretine düştüğünü belir terek sözlerine şöyle devam etmiş, tir:

«Daha ileri giderek benim güvei* lik kuvvetlerince verileu ifadeye da yanarak, saldırganın THKO'na meu sup olduğunu açıklamamı dahi is* tismara kalkışacak kadar akıl ve mantık dışı yollara başvurdu. Eski­şehir'de Ankara'dan aldığım bilgi­ye dayanarak yaptığım açıklamayı» £00 km. uzaktaki bir Başbakan yar (hincisinin bu bilgiyi nasıl afal» le-ceği gibi komik muhakemeler yürüt tii. Sayın Ecevit, bakan otomobilin rinde telsiz bulunduğundan haber dar değil midir? Yine bir şahsın 200 km. uzakta da olsa telefon ara cılığıyla her şeyden, her olaydan en kısa zamanda bilgi sahihi olabilcce ğini bilmez mi? Ama işine gelmedi ği için, bu kadar basit malzemeyi bile propaganda aracı olarak kul­lanmaktan çekinmemiştir.»

TÖRE ^ ve Sana* ö

r0^zrnc\Ayd ı n ıQ

%, 6

Page 4: Tarihî yüceliğimize yakışan devletimizi inşa edeceğimize

DEVLET - 2 HAZİRAN 1975 - SAYI : 291 - SAFYA : 4

lırgenekgti-cTVLEKJUPtAHI

Ümit verici gelişmeler

Milliyetçi Cephe hükümetinin kuruluşundan sonra umum! bir ferahlık söz konusudur. Bu 'erah-lığa sebeb olacak güzel gelişme-ler olmaktadır. Gübre fiatljrmm ucuzlaması, temel gıda madriele rinin piyasada bollaşması bu fe­rahlığın sebebleri arasındadır. An cak ferahlığın en mühim sebeDİ Millî Eğitim Bakanlığı Mer«r*z Teşkilâtında başlatılıp taşra teş kilâtlarına doğru yayılan müsbet icraatlardır.

Türkiye Millî Eğitim Meşele­rine duyulan ilgi bakımından dik kate değer bir memlekettir Her mesele hakkında uzmanların biıgi sine it:bar edildiği ve üstelik MU 1! Ektimden başka her konuda uzmanların bilgisine başvuruldu­ğu, meselenin müzakeresi uzman lara bırakıldığı halde, Millî Eği­tim böyle değildir. Türkiye'de is ter devleti yıkmak isteyenler ol sun, isterse devleti korumaya ka rarlı bulunanlar olsun, Millî Eği timle yakından alâkalıdır. Millî Eğitimdeki gelişmeleri ciddi ola rak takip eder. Her vatandaş, ço cuğunu, dolayısiyle gele :^ğ ini emânet ettiği eğitim teşkilâtında ki değişiklikler üzerinde hassasi­yetle durur. Bu yüzden, yeni hû kûmetin Millî Eğitim Bakanlığı ile alâkalı tasarrufları milletimi-ain yüzünü güldürür niteliktcd'r. Türk Millî Eğitim tarihinin son yarım asırlık devresinde bu ölçü de sağlam bir kadro eğitim siste­mimizin başına getirilmemiştir. Sayın Bakan'in icraatı tam bir kadro harekâtıdır. Birbiri ile uyuşması kaabil olan, ötedsn be­ri meseleleri bir arada müzakere eden kimselerden kurulu bir he yeti Bakanlık üst kademelerine getirmiştir. Bir kaç yeni tayinle de Millî Eğitimdeki, kanunların gerektirdiği Ölçüler dahilinde bir eğitim ve öğretim faaliyetini te*ls için gerekli kadro kurulmuş ola­caktır.

Tek tek meziyetlerini saymağı zâid addettiğimiz, bu heyet men suplarını seçebilme cesaretini £03 ter d iği için Ali Naili Erdem'e Türk Milletinin en kalbi şükran larını iletiriz. Ancak, bu şükran duygularına «dost» tavsiyesi ek­lemeyi de uygun görmekteyiz,

Ben, başta Bakan olmak üze­re bütün kadrosunu bir bakımdan şansız, fakat bir başka bakımrian da kıskanılacak kadar şanslı gö rüyorum. Şanssızlığı yenmek*, hem miletimiz için ve hem de bi­zatihi şahısları için zarurid'r.

önce şanssızlık sebeblerin? be Hrteyim :

Cezmi KIRIMLIOOLTJ Millî Eğitimimizin bugünkü ma

selesi, sadece bir eğitim ve eğre­tim meselesi değildir. Doğrıdın doğruya vatan ve milletin, din ve devletin geleceği, bekası ve varlı ğının korunması meselesidir Bu yüzden, mevcut eğitim yönetici leri kadrosunun başarısızlığı, hü­kümetin başarısızlığı, neticede de milletin başarısızlığı olacaktır Gerçekten Millî Eğitimdeki başarı ile milletin varlık yokluk kavga-sındaki başarısı bugün özdeleş-miş durumdadır. Başarısızlıkla­rı ile milletin mahvı vebalini de omuzlarına yüklenen bu kadro el bette çok şanssızdır.

Ne varki, bu şanssızlık sebebî, aynı zamanda da kıskanılacak de recede şanslılığın da sebebidir. Bu dönemin olağanüstülüğ'lnün idrâki içinde olan bir kadro; ic-raatiyle başarı gösterir, millî var lık kavgasından zaferle çıkTtamı za tesir ederse, bu takdir de onTar tarihin kaydettiği büyük hizmet­ler ifâ eden kahramanlar sınıfı­na dahil olacaklar, gelecek ne­sillere güzel isimler bırakacaklar ve dâima rahmetle anılacaklar­dır. Bu şerefli kervanın için d? ol maya can atan ne kadar insan vardır ki, tatlı bir kıskançlık Juy gusu ile hadiseleri takip etmekte, güzel gelişmelerden dolayı sevin­mektedir.

Şu ana kadar gördüğümüz; gaf let ihtimâlinin de zayıflığım ifa­de etmektedir. Zira, sorumlu mev kilerde olanlar «su uyur, düşman uyumaz» ikâzı çerçevesinde h.em maddî, hem de manevî uyanıklık içinde bulunuyorlar. Ama, biz yi ne de, belki fazlaca çile çekmiş insanları dinlemek, onların için de fazlaca bulunmaktan ileri ge­len bir ihtiyatla daima şu busu su, bugünkü eğitim kadrosunu kuran bakan'a şükran duygulan mızın ifadesi yanında, ikâz ede­ceğiz :

Millî Eğitim Bakanı ve kadro­su; Allah size bir şerefli va?ifey: ifâyı nasib etmiştir. Bu şerefe nail olmak arzusu ile yananlar arasından seçilen şanslılarsınız. Ama vebaliniz de büyüktür. Gaf letten sakının! Biz, o ihtimalin söz konusu olması halinde sizi ikâz ederiz. Ancak, büyük şans lılığınızın ve nisbî başarılarınızın verdiği sarhoşlukla kulaklarınız kapanmış olmasın!

(Not : Bu yazı bir tenkid de­ğildir Her şeyin güzel olması ar zusunun değişik bir üslûpla ifa­desidir. Öla ki yanlış anlaşılma-ya..)

Milliyetçi partileri suçlayan

CHP, Aşırı solla cephe birliği kurdu

DİSK Genel Kurulu geçtiğim'z günlerde toplanmıştır. Türk milleti­nin 15-16 Haziran 1970 günlerinden tanıdığı aşırı solun DİSK'in kongre­sine komünist devletlerin kon«jlos ve temsilcileri, yine komünist dev­letlerden gelen sendikacılar, CHP Gençlik Kolları, Başkam, istanbul il başkanı, CHP milletvekillerinden bazıları ve CHP Genel sekreter yar dımcısı Deniz Baykal iştirak etmiş­tir. Genel kongrede CHP'li Deniz Baykal başta olmak üzere konuş­macılar «sol güçlerin birleşmesi» konusu üzerinde itina ile durmuşlar Türkiye'deki bütün sol grupların bir leşmesi gerektiği konusunda hem fikir oldukları görülmüştür. Deniz Baykal, yaptığı konuşmada «Tavan­daki çeşitli kuruluşların doğması, bölünmeler, tabanda bütünlük sağ­landığı sürece sakıncalı bir durum yaratmıyacaktır. Ancak demokra­tik sol cephe içinde çeşitli kurulnş lar aynı stratejik çizgide olr.ıak mecburiyetindedirler. Bu sol hare­ketin bütünlüğü ile ilgilidir. Birimi­zin eyleminin hesabını hepimizin vermek mecburiyetinde kaldığımızı unutmamalıyız» demiştir. Kongrede tabii senatör Ahmet Yıldız da ko­nuşmuş, milliyetçi partiler büküme tini suçlamıştır.

Kongrenin ikinci gününde konuş­macılar CHP'nin lehinde ve aleyhin de bulunmuşlar, bazı konuşmacılar ise DİSK'in «eski devrimci» niteli­ğini tekrar kazanması gerektiğini öne sürmüşlerdir.

Kongre sonunda Kemal TürMer tekrar genel başkanlığa seçilmiş, alınan bir kararla «CHP ile cephe birliği kurulması» delegelerin oyla­rıyla kabul edilmiştir. Kararın ge­rekçesinde «Bugünkü koşullar İçin­de kitlelerle bütünleşen ilerici ve önemli bir demokratik güç olduğu inkâr edilemiyen CHP ile güçbırü-ği yapma doğrultusunda eylem için­de olmanm büyük yararları olacak­tır. Bu hususta alınacak kararın ba doğrultuda olmasını önerir, bunda sosyalist hareketin geleceği açısın­

dan büyük yarar olduğunu belirtiriz» denilmektedir.

SOMUNCUOĞLU : CHP TEHLİKELİ YOLDADIR

DİSK Genel Kurulunda CHP Ge­nel Sekreter Yardımcısı Deniz Bay-kal'ın yaptığı konuşma üzenine MHP Genel Sekreter Yardımcısı Sa­di Somuncuoğlu bir bildiri yayınla­mış «CHP Genel Sekreter Yardım­cısının bütün sol güçlerin birleşme­sini isteyen konuşması bir yönüyle CHP'nin önüne geçilmez kaderinin ifadesi olmakla beraber, öbür yö­nüyle Türk devletine savaş ilân e-den komünist zorbalığın önümüzde­ki günlerde ve aylarda nasıl bir yol takib edeceğini göstermesi bakınun dan ilgi çekicidir. Silahlandırdım? sol terör grupları BaykaTın dediği gibi CHP ile cephe birliği kurarsa, şimdiye kadar gizlenerek ve kılıfla-narak yapılan yardımlar bundan sonra resmen ve alenen yapdacalt demektir. O halde devletimiz, &lke»; miz, iç güvenliğimiz bakımındım son derece tehlikeli gelişmeler beklen» I meüdir. Demokratik kurallarla ba­şarı sağlıyamıyan ve kandırmaya dayanan politikası kısa bir sürede! iflâs eden CHP yöneticilerinin silJK lı terör gruplarıyla işbirliğine gUmo sini ülkemiz için son derece tehlike; li buluyoruz.» demiştir. Somııncu bildirisinde özetle şöyle demiştir m

«Milliyetçi partilerin biraraya ge*1 lerek başta komünizm tehlikesi ol­mak üzere, memleketteki her türlü iktisadi ve sosyal sıkıntılara çare bulmak maksadıyla kurdukları hükö metin çalışmalarından ürken CHP yöneticileri, hiçbir kusur bulama*j yınca memleketin cephelere ayrıl*; dığında söz etmeye başlamışlardır» j Baykal'ın bahsettiği demokratiK;

sol cephe herhalde halk cepnesi/ devrimciler cephesi gibi cephelerini bir başka cinsi olsa gerektir Cep he kurmayı meslek haline getirenler başkalarını cephe kurmakla suçlar? sa, bunda artniyetlerinin olduğunu kimseden gizleyemezler.»

H W H » W m » H W W W W W H V H H W i » » \ W H W H \ » W W H H » H M

L

Milliyetçi Eğitim Sistemi GENİŞLETİLMİŞ

III. Baskı DOÇ, DR. Necmettin Hacıeminoğlu

Fiati : 15 TL.

TÜRK MÎLLETİNİ ÖZLEDİĞİMİZ MİLlİ HEDEF-LERE ULAŞTIRABİLECEK TEK YOL.

BÜTÜN KİTAPÇILARDAN İSTEYİNİZ

Dağıtım X

>*£ An* N«şriy«t v Dafiıtım A. f

Page 5: Tarihî yüceliğimize yakışan devletimizi inşa edeceğimize

DEVLİ* - t HAZİRAN 1975 - SAVI : » 1 • SAFYA : 5

Sami Bal: Gençliğe yapılan saldırılar karşısında susan siyasetçilerin durumu düşündürücüdür , ülkü Ocakları Derneği Genel Baş kanı Sami Bal, son günlerde yur­dun çeşitli yerlerinde ülkücü genç­lere ve Ülkü Ocakları binalarına ya pılan saldırılar üzerine, basma ya­zılı bir beyanat vermiş, Emniyet kuvvetlerinin saldırılara seyirci kal dıklarını öne sürmüştür. Son olarak ülkü Ocakları Pendik Şubesme bomba atılması sonunda 5 öğrenci­nin yaralandığını söyleyen Bal, soy }e devam etmiştir : , «Türk gençliğine karşı yapılan b»ı saldın ve sabotajlar esasen Türk devletini ve Türk milctini hedef al­ınıştır. Ülkücü Türk gençliğinin <ı»h anıda devletimize ve milletim ve karşı açılmış olan bu savaşta, sal­dıran belli, saldırıya uğrayan belü iken bir kısım basının ve bazı siya­sî kuruluşların idareci kadrolarının hadiseler karşısında takındıkları

tavır, üzüntü ve utanç verici bir du rum arzetmektedir. Her fırsatta ül kücü Türk gençliğini şaibe ve tüh-met altına sokmak gayesi güderek iftira ve yalandan ibaret demeçler veren, nutuklar patlatan bu basit ve seviyesiz siyasilerimizin son sal diri ve sabotajlar karşısında sessiz kalışları düşündürücü ve endişe ve rici bir haldir. Bu siyaset ve basın ahlakından yoksun zavallılara şuna hatırlatmak isteriz : Bir gün kazdık lan kuyuya kendileri düşecektir ve bu akibet çok yakındır. Bunu kendi­leri de sezmiş olacaklar ki tam btr panik ve telâş içinde ne yaptıkları­nı ve ne söylediklerini bilemez hal­de son çırpınışlarını yapmaktadır­lar. Türk gençliğinin bütün tahrikle­re ve saldırılara rağmen tam bir birlik ve beraberlik içinde olmala rı onları çıldırtan esas sebeptir. Bu

-

âsfer^* .-.'.{'

> & : - • • • . . . • - • • ' -

im I fl

^* ss "ilmimi

* #*• JMiMJBrPF*

2 ! ••: İ •

r

a,t _ |ı

Bf" <***•-'' Tlfc^^^H

f^Pöl-"- -f-r ul-r •-:

" " ' • " • . . ; . ' • -

• . .

... ' ' " ' ' • • , ' ' ' ' " • • • • • " ' • ' • '

" . '

Ülkü Ocakları Derneği Genel Başkanı Sami BAL

zavallılara şunu da hatırlatmak Fs-terim : Türk gençliği bu kadar ba­sit oyunlara gelmiyecek kadar şuur lu ve ülkücü bir bütündür. Bunu kendilerine baştan hatırlatmamıza rağmen halâ aynı hatalarında ısrar etmeleri kendilerini gülünç duruma sokmaktadır.»

KEDERLİOĞLU'NUN BİLDİRÎSt Ülkü Ocaklan İstanbul Şubesi Bri?

kanı Abdulah Kederoğlu da Pen­dik Ülkü Ocağına yapılan saldırı

tflKÜ MEKTUPLARI" Galip Erdem

Dikkat Dikkat!

, Adeta bir meydan savaşı verildi. Bay Ec£-vit ve yandaşlarının engellemelerine rağmen, Cem îpekçi TRT Genel müdürlüğünden uzaklaş­tırıldı. Prof. Dr. Sayın Nevzat YALÇINTAŞ'ın Genel müdürlüğü Milletimizin büyük çoğunluğu tarafından sevinçle karşılandı. TRT'nin en kısa zamanda millileşeceğinden şüphe edilmek isten­medi. Gerçi şimdilik hiç bir şey değişmemiştir. Ama böyle olmasını bir ölçüde olağan saymak gerekir. Çünkü, Cem ekibinin, özellikle kilit noktalarındaki adamlarım zararsız hale ^eHc-mek için zamana ihtiyaç vardır. Bu konuda öne sürülen mazeretlerin bir çoğunu haklı bulmak mümkündür. Sayın Yalçıntaş, değişik telkinleri henüz birleştirememiş, hazırlıklarını bitireml-a-miş olabilir. Ancak, Cem îpekçi'nin ayrılmasın­dan sonra, öylesine büyük bir hatâ yapılmış hat tâ öylesine büyük bir suç işlenmiştir ki, b**ğış îanması asla mümkün değildir.

28 Nisan 1975 Çarşamba gecesi» televizyonda «Savaşan Dünya» dizisinin Doğu cephesinden bir bölüm yayınlandı. Almanlar'.ın gaddarlığı. Bul­garların kahramanlığı anlatıldı. Ama nasıl7 Sey. retmeyenlerin inanmasına, yemin ederim, im­kân yoktur. Çanakkale zaferimiz için, millî kur­tuluş mücadelemiz için düzenlenen progran lart da seyretmişimdir. Lenîngrat savunmasının par lak edebiyatına ve Rus askerlerinin yüceltiime-sindeki heyecana Mehmetçik için söylenanlern hiç birinde ulaşılmamıştır. Hele spikerin bM, ölen Rus askerlerine öyle bir ağıt yak*ı ki,

Yoldaşları hüngür hüngür ağlatması bir yana, yurtta yürekli vatandaşlanmızında bir kısmım da duygulandırdığından şüphe etmiyorum. Sov­yet hükümeti milyonlarca ruble ödesiydi, Türki ye televizyonunda böyle bir film oynatamazJ;. j $ahane dengecüiğimizi biliyorum. Ko-n'iniz-me de faşizme de karşıyız! Alman - Rus savaşı­nın yalnız ideolojik sebeblerle açıklanmayacağı gerçeğini bir tarafa bırakalım. Hitler'in askerle rini yerin yedi kat dibine hatimken, komünist leri melekleştirmek nasıl bir dengeciliktir? Hiı-ler'in kan içici bir manyak olduğunu iddia eder ken, Kruşçov'un bile lanetlediği Stalin'i kahra-manlaşttrmak neyin nesidir? J Akıllı geçinenlerin cevabı hazır tabii! rEfen dim (Savaşın dünya) dizisi BBC'den alınmıştır.» Anlamak isterim: O efendiler milleti enayi yerine koymak yetkisini kimden aldılar? Dizisinin ta­mamım yayınlamağa mecbur mu idik? O bölürrü çıkarsak İngiltere bize savaş mı açacaktı?

Nihayet, aynı programda, İpekçi dönemi da hil, TRT yayınlarında işlenen suçların en kor­kuncuna geliyorum: Islâmiyete hakaret ed'l.-r.ıç-tir. Moskof savaşlarında ölümsüzlüğe ulaşan, milyonlarca şehitlerin ruhu, kanunlar cezasız bıraksa bile, bu cinayeti asla affetmeyecekt'r. Ağlamaklı bir ses : «Şehitler hazin bir törenle gömüldü!» Evet vallahi yanlış okumadınız! TRT, Allahsızlığı mezhep edinmiş komünist ölülerine şehadet rütbesini bağışlıyor. İpekçi" döneminde, dilimize doladığımız «Kahraman devrimci Bu/a Luksenburg» sözü Bolşevik askerlerini şeh't saymanın yanında ne kadar hafif bir suçtur. Me rak ediyorum : Programcı efendi, İngilizce met­nin hangi kelimesinden şehit mânâsını çıkarmış­tır?

Sayın Yalçıntaş, kimlere şehit deneceğini benden öğrenecek değildir, hattâ daha iyi b'hr. Yayınlanmadan önce programı görmediğine ke sinlikte inanıyorum. Hiç şüphesiz, suçlulan der­hal cezalandıracak, Türk milletinden TRT adına mutlaka özür dileyecektir 1 Yanılıyorsunuz mu dediniz? Hele bir yandayım da ne olacağım o zaman görürsünüz.

üzerine bir bildiri yayınlamış, «Türk milletini bölmek, parçalamak iste­yen hain eller, ülkücü Türk genç­liği tarafından kırılacak, sapık ideo­lojileri beyinlerinin içine gömü'e-cektir» demiştir. Son saldırı olayı ile ilgili olarak yayınladığı bildiri­de Kederoğlu özetle şöyle demiştir:

«Dün başbakanlıkta Başbakana yapılan saldırı, bugün karakolun el H metre ilerisindeki Ülkü Ocağına atılan bomba karşısında güvenlik kuvvetlerinin tutumu gerçekten en­dişe vericidir. Türk ordusuna, Türk polisine kurşun atan, gemi batıran, masum insanları kurşunlayan gözü dönmüş hainlerle, vatanını ve m »İte tini seven, bu uğurda ölümü göze almaktan çekinmeyen Türk genç!;*i arasında emniyet mensuplarının ta­rafgir tutumuna son verilmedikçe bu tip saldırıların sonu gelmiyecek tir.»

Komünistlerin gecesinde "Çırpınırdın Karadeniz,,

Şarkısını söyleyen Ziya Taşkent dövülmek istendi

24 Mayıs akşamı Ankara Atatürk Spor Salonunda aşırı solcular tara­fından kurulan TÜM-DER isimli söz­de bir memur derneğinin düzenledi­ği gecede Türk müziği sanatkân Ziya Taşkent «Çırpınırdın Karade­niz» şarkısını söylemeye başlav.n-ca olaylar çıkmış, geceyi tertiple­yen aşırı solculardan anarşist bir grup, sanatkârı yuhalamaya ve «kah rolsün faşistler, şeklinde tezahürata başlamıştır. Sahneye gelen kalaba­lık bir grubun müdahalesi üzerine Taşkent, şarkıyı yarıda kesmek mo­runda kalmış, daha sonra kendisi ni dövmek isteyen aşırı solcuların elinden zor kurtularak salonu tük­etmiştir. Bu olay, adı geçen derne­ğin niyetlerini bilmeyen ve bu iobep le geceye gelen Ankaralılar tarafın­dan protestolarla karşılanmış, olay­dan sonra salonun yarıdan fazlası boşalmıştır. Esir Türklerin hasret­lerini dile getiren bu milli şarkıya karşı gösterilen tepki ve yapılan aleyhte gösteriler, komünistlerin Türk milletine ve onun duygularına ne kadar uzak ve düşman oldukları nın son ve tevil götürmez bir belirti si olmuştur.

Page 6: Tarihî yüceliğimize yakışan devletimizi inşa edeceğimize

m İUUUUUUUUMİUU Ö Z L E Y İ Ş

Kalkınmanın Yolları

KUIUI ItlİJlUllIHlMfUllİİHIMnMünilliltMfflItTni

Hakses dergisinin Mayıs 1975'te yayın'anan 125. sayısmda Hollanda'daki bir işçinin (Niçin KaIkınamadık) başlıklı acı ve Üzüntüsünü dile getiren bir yazısı var. Hollanda'nın Almanya'nın köylerinden daha temiz, daha ileri, daha çiçek­li, daha üstün ve zengin görünüşlü olduğunu biz de görmüş bulunuyoruz. Yabancı memleketlerin çok etkisinde kalındığını, Batı Almanya ve Hol­landa'da gördük. Kendi başlarına, öğretmen ve din görevlisi, çalışma hayatları ile ilgili uzman­ların, oranın hukukunu bilenlerin yeterince des­teğinden mahrum bırakılan bu vatan evlâtlarının ızdırabı büyüktür. Ayrıca bu ülkeler hakkında önceden gerçek bilgi (Tarihî, içtimaî) verilme­miş olması da düşündürücüdür. Bazı şahıslar hemen kısa bir karşılaştırma yaparak geniş tah­lil ve hükümlere yönelmek istiyorlar. Halbuki meselenin içyüzü bambaşkadır, yanlış bilgilere dayandıkları için yanlış hükümlere yönelme teh likesi daima mevcuttur. Bir konu hakkında doğ­ru bilgi sahibi olmak için çok derin ve zaman vererek ciddi inceleme ve araştırma yapmak gerekir. Biz bu yazı münasebetiyle, milletine candan bağlı ve onun kalkınmamış olmasmın üzüntüsünü, binlerce kilometre uzaklardan du­yan bu çalışkan insanlara takdir duyguları taşı­dığımızı belirtmek isteriz. Bu yurdun özü olan kimseler, binlerce kilometre uzaktan, Türkiye'­nin dertleriyle yanıp tutuşur, onun kalkınmasını özlerken, bu yurdun içinde yaşayan, Türklüğü ve İslâmlığı, Türk millî kültürünü, Millî Devlet ve millet bütünlüğünü gaflet veya ihanetle inkâr edenlerin bulunduğunu hatırlamamak elden gel­miyor.

Hollanda'daki işçinin Hollanda hakkında sa­hip olduğu bilgilerin birçoğu hatalıdır. Zira Hol­landa Almanya'nın işgali karşısında, tahrip edi­len bir şehiri ve bir iki kasabası hariç, işçimi­zin zannettiği gibi «taşı taş üzerinde» bırakılma­mış, hemen teslim olmuşlar, hattâ çok yerde si­lâh bile atılmamıştır. Irk ve kültür, kısmen dil bakımından yakınlıkları olduğu ve kendilerine saldıran devletin silâh ve insan gücü karşısın­da «Bizim için artık harp bitti» diye o zamanlar düşünce ve duygularım böylece İfade etmek kü­çüklüğünü göstermişlerdir. İşçimiz «Türkiye'den 24 küsur defa küçük olan Hollanda çalışkanlığı, doğruluğu, dürüstlüğü, vatanperverliği sayesin­de az zamanda koşar adımlarla ilerleyip çok üstün bir sanayi ülkesi olmuştur.» demekte ve Türkiye'den bile insan gücü alışını v.b. belirmek tedir. Bu türlü hükümler de düzeltilmeye muh­taç noktalar vardır. Zira başka bir adı ile Fele­menk de denilen bir ülke, Avrupa'da ufak bir yer işgal etmişse de yüzbinlerce kilometreleri,, milyonlarca nüfusu aşan birçok sömürgelerin sahipliğini etmiş, onların yeraltı ve yerüstü ser­vetlerini Holanda bankalarına getirmiş ve Hol­landa sanayii ve tarıma elverişli arazi elde et­me teşebbüslerine sarfetmiş, deniz filosunu güç­lendirmiş, dünya kapitalizminde üst seviyelerde girişimlere atılmış ve türlü yabancı şirketler için de Hollanda sermayesi kendisini göstermiştir. Afrika ve Asya'daki sömürgeleri hatırlamak, oradaki yeraltı, yerüstü servetlerini nasıl yıllar­ca sömürdükleri ve halen de şirketleri ve yaban­cı sermaye girişimleriyle soyduklarım unutma­mak gerekir. Biz bunlardan bir örnek vereceği. Endonezya Müslüman Cumhuriyeti Yüz milyon civarındaki nüfusuyla kanlı ve öldürücü silâh baskısı altında 1949-1950 yıllarına kadar Hollan

PROF. DR. HİKMET TANYU da'mn bir sömürgesiydi. Burasını 1610 yılında işgal eden Hollanda üç yüzyıl bu ülkelerin kam m bir sülük gibi emmiş ve oraların kültür bakm'm-dan gelişmesini önlemiştir. (1) Endonezya bağım sizi iğ md an önce kültür ve malî imkânlar bakı­mında Hollandalılar tarafından baskı altında tu­tulmuş, perişan bırakılmıştır. Bu çok büyük ül­kede, Hollanda boyunduruğu altında «sadece 3995 ilkokul vardı. Bunlarda ancak hır ist iy an misyonerlerin müslüman çocuklarım avlamak ve müstemlekecilik temellerini sağlamak için açıl­mıştı. 1960 da Endonezya okul sayısını 32 000'e yükseltti... istiklâlden önce bu ülkede - o da Hıris­tiyan misyoner örgütünün denetiminde - bir tek üniversitecik vardı..» İstiklâlden önce adam ba­şına ortalama gelir 36 doları tutmuyordu. Fakat Holanda'nın pençesinden kurtulan bu milletin millî geliri hemen 103 dolara çıktı. Evvelce oku ma yazma % 7 bile değildi. Endonezya bağım­sızlığına kavuştuktan kısa bir müddet sonra bu nu % 92'ye çıkarmağa hedef bildi.

Hollanda'nın önce ve hâlen sömürdüğü diğer ülkelerden daha fazla bahsedecek değiliz. Onla­rın insanlık için çalıştıkları tamamen yalandır, bunda en küçük bir hakikat payı yoktur. Yalnız kendi çıkarlarını düşünürler, son derece yanlış, çelişmeler ve tutarsızlıklar dolu Hıristiyanlığa sımsıkı sarılmışlar, İsa'yı bir kurtarıcı Tanrı ola rak benimsemişlerdir. Onların misyoner örgüt­leri üzerinde daha fazla duracak değiliz.

Eğer bu memleketlerde d i n ve ah­lâk eğitimini, Millî ülküyü, mülî öğretim ve eğitimi ortadan kaldırır veya saptırırsanız, aç hk ve sefaleti, yoksulluğu hakim kılarsanız, Tür­kiye'de olduğunu ifade ettiğiniz, yalan, rüşvet, sahtekârlık, insanları küçük görme, birbiriyle di­dişme, düşmanlık, çatışma, sorumsuzluk, tem­bellik, görevden kaytarmaları... bol bol görürsü nüz.

Zira onlar kalkınmanın yollarını fes-bit etmiş ve o doğrultuda engeleri kaldırarak çalışma ve ilerleme imkânım bulmuşlardır Şüp­hesiz Avrupa ve Amerika B. Devletlerinde Tür­kiye ile mukayese edilemeyecek derecede cim! ahlâk buhranı vardır. Onlar yalnız cinsî ahlâkın edep, haya, utanmak, iffet, namus duyguların dan çoğunlukla mahrumdurlar. Cinsî bir serbest­lik, müstehcen faaliyet oralarda pek boldur. Yal­nız, iş, görev, çalışma ahlâkı, sorumluluk şuuru ve doğruluğu ilkesini ayakta tutmağa gayret gös termişlerdir. Türkiye için kalkınmanın yollan sömürgecilikten geçmez. Komünist ve Kapitalist soygunculukla kalkınma ve ilerleme, yapısında insanlık dışı suçlar ve günahları birlikte taşır. Türk müeti Avrupa'ya, Asya'ya ve Afrika'ya ha kim olduğu zamanlarda buralarda kendisi harca­mış ve kanını onların uğruna dökmüştür. Soy­guna tenezzül etmemiştir. îslâm adaletine, hak ve ahlâkının cihan şumullüğüne inanarak mede­niyet ve kültür eserleri bırakarak bu yurtlarda bulunmuş ve hattâ Anadolu köylüsünü ihmal et­miştir. Türk milliyetçiliği, insanlara hürriyet ve milletlere istiklâl ilkesine inanmış, sömürgecili­ği reddetmiştir. Türkiye'nin kalkınma yolları, millî, içtimai eğitim ve öğretimden, îslârnı ve ahlâki eğitim ve öğretimden, ilmî, teknik, sana­yi eğitim ve öğretiminden, demokratik eğitim ve öğretimden, siyasî, medeni eğitim ve öğretim­den geçer. Bütün bunlar ilk başta gelen, kalkınma­ya götüren yolun nurlu ışıklarıdır.

wwmammmHmımm\mmmwmmm\MmmmmımMmımmmMmrı

Manavgat Lisede Milliyetçiler yok edilm<isteniyor

ımmmmmmm\imıu\m

Milliyetçi partilerin hükümeti kur­masından sonra, aşırı solcu öğret­menler ve onlar tarafından kışkırtı lan bir kısım öğrenci, yurdun çeşitli yerlerindeki eğitim müesseselerine!* anarşik olaylar çıkarmakta, böyle» ce anarşi, üniversite ve yüksek okul lardan sonra orta dereceli okulla­ra ve Anadolu'ya sirayet ettirilmek' istenmektedir. Yeni Millî Eğiî»:n Bakam Ali Nailî Erdem ve berabe­rinde çalışan milliyetçi yetkililerin* aşağıda kısaca sunacağımız anar* şik olaylar ve kanun dışı tutum ve davranışları gerektiği şekilde değer lendireceklerine ve icab eden ted­birleri alacaklarına inanıyoruz. '

Manavgat Lisesi, CHP'li BakMİ Üstündağ devrinde aşırı solcu öğ­retmenlerle doldurulmuş, okul ve ilçede sapık fikirlerin yayıldığı* anarşik hareketlerin düzenlendiği ve yönetildiği bir merkez haline ge tirilmiştir. Aylardan beri milliyetçi öğrenciler, anarşist öğretmen ve öğrencilerin baskılarına maruz kal mış, kanunlar çiğnenerek bu öğreti çiler ezilmek ve sindirilmek isten­miştir. Hükümetin kurulması üzeri* ne öfkeye kapılan bir kısım öğret* men, bazı olayları bahane edereS öğrencileri boykot yapmaya kışkırt' mış, boykotun kanunsuz olduğunu* öğrencilerin derslere girmeleri ire» rektiğini bildiren müdür bu aldatıl mış öğrencilerin hakaretlerine ma* ruz kalmıştır.

, BOYKOT KIŞKIRTILIYOR , Verilen bilgiye göre okulda bârf birinci sınıfların fizik ve kimya ders leri öğretmensizlik sebebiyle yapıla* mamıştır. Bu durum bir kısım öjj-retmen tarafından istismar edilir"! öğrenciler «niye hakkınızı aramıyor sunuz, sınıfta kalacaksınız. Boykof yapın» şeklindeki tahriklerle anar siye kışkırtılmıştır. özdener NeM-oğlu isimli öğretmenin 15 Nisan gö nü 6 ED/B sınıfında, okuldaki a*ıri sol faaliyetlerin Öğrenciler tara/ı» dan velilere bildirilmesi ve dolay* sıyla bu faaliyetlerin halk tarafın­dan öğrenilmesi üzerine yaptıfc* ko* nuşmada «liseyi sokağa götürüp hal İn bilinçlendireceğinize, okulda sdg lenen herşeyi halka yaydınız» dedi ği ifade edilmektedir. Gelen haber lere göre boykotun hazırlanması şCy le olmuştur: 13 Nisan günü Biyoiojî öğretmeni Ali Demir ve bir kısım öğretmen ile solcu öğrenciler Çam* hburun denilen mevkide toplaamifv lardır. Öğrenciler arasında Tayvan Işık ve Mahmut Coşkun'un liderliK yaptığı dikkati çekmiştir. Yukarda? zikri geçen, 1. sınıfların boş geçen* dersleri boykot için gerekçe addedil miş, bundan sonra 16 Nisan günÖ 50 kadar öğrenci dersleri boykot P4 mistir. Okul müdürü, öğrencilere

«erse girmelerini söylemiş, anoak bu öğrenciler müdürü yuhalamışjpr Ve «haydi sinemaya» diye bağırarsk okulu terketmişlerdir. Müdürün yap ll8i konuşma sırasında solcu öğret inlerden Müzeyyen Demir'ic ders ^ hu konuşmayı alaycı tavırlarla jhnlediği öne sürülmektedir. Veri-Jjj bilgiye göre okulda birkaç solcu Yetmen öğrencileri teşkilâtlandır ^akta, okul müdürü ise tek basma «terli tedbirler alamamaktadır.

• Okulda aşırı solcu öğretmenlerin ^basısının Ali Demir olduğu söy-knmektedir. Bu şahsın liseye gel ^sinden sonra okulda huzursuzlu-*ttl* arttığı, öğrenciler arasında b£-J^melerin olduğu ifade edilmekte-eı>mektedir. Bu öğrenim yılında ce *fcyan eden birkaç hadiseyi burada bedel im :

• i Nisan günü 4 H sınıfında aldığı ft°ta itiraz eden bir öğrenci, m'Ui-W d olduğu için, Ali Demir tara­r d a n «Eşekoğlu eşek, bir de W-*az ediyorsun. Sana şırınga yapmış-;**• kafan kırılmayınca aşılandığın p i rden kurtulamazsın» denilerek konuyu anlayamadığını söyleyip akarete maruz kalmıştır. • 5/ED/A sınıfında bir öğrenci b'r *°nunun açıklanmasını istediği za-j^an Ali Demir tarafından «otur lan ^götürmesini biliyorsun da niçin alamıyorsun» şeklinde cevaplandırıl I^Ştır. Bu şekilde birçok öğrenciye J"tÖ muamelede bulunan Ali Demir, frica birçok öğrenciye de sırf ro:l

"Vetçi oldukları için kasten kırık ftot vermiş ve sınıfta kalmalarına

e&ep olmuştur. Yine notuna itiraz M e n Mehmet Küçük isimli bir of-^ci , Ali Demir tarafından kıya3i

*a dövülmüş, bu sırada Mehmet Şa hlr»göz ve Mustafa Demir isimli rjuavinler olayı seyretmişlerdir Ali **emir öğrenciyi döverken, H. Cahit ^ r s e isimli öğretmen kapıyı tut ™u3tur. Cahit Kerse, komünizm pro Pftgandası yapmak suçundan hakkın J* savcılıkça tahkikat açılmış bir *^idır. Feci şekilde dövülen öğren-

lye doktorun «senin durumuna on Bönlük rapor verüir» dediğini du-yan Ali Demir, öğrenciye yalvarmış

e olayı kapatmayı başarmıştır. Ali ^nıir'in daha birçok olayda adı gtç Ektedir. Okul başmuavini Raıra-^ Baş'm üzerine otomobilini süre *k ayağını kırmış, adliyeye müra­

caat eden Baş'ın kendisini affetme-81 için uzun uzun yalvarmıştır. So-fÇnUı olduğu okul duvar gazetesin J* dinimizi ve îslâm büyüklerini tah 7* ve tezyif eden yazıların yer aldı ** mahallî basında yer alınca tah­kikat açılmış, ancak gazetemn sn-^mlusu Ali Demir değil de yazı sa "ipleri suçlu görülmüştür.

(Devamı gelecek sayıda)

iMiaHHHâ*^, u l u m a n İÇTEN ÖZETLERSEK

E

:

B

ALMUS - TOKATTA Almus ortaokulunda bazı solcu

öğretmenlerin milliyetçi öğrenci­lere baskı yaptığı bildirilmekte­dir. Verilen bilgiye göre ou öğ­retmenler, Ülkü Ocakları aleyhin de konuşmakta, öğrencilere ül­kü Ocaklarına kaydoîmamaları m, Ülkü Ocaklarıyla ilgilerini kesmelerini istemektedirler. BOYABAT - SİNOP'TA

25 Nisan günü, TÖB-DER men subu 2 öğretmenin gece yansı Kumluk mahallesinde bekâr iki bayanın evine zorla girmek iste dikleri, ancak evdekilerin ferya­dı üzerine yetişen halkın müte­cavizleri yakaladığı ve adalete teslim ettiği bildirilmektedir. Ve rüen bilgiye göre suçüstü yaka­lanan 2 TÖB-DER'li mahkemeye sevkedilmiş, yargılanmaya baş­lamışlardır. ELBİSTAN — KAHRAMAN MARAŞ'TA

Elbistan ilçesine bağlı Nurliak bucağında görevli bir öğretmen, okulda düzenlenen bir tören sıra sında komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle tutuklanmış­tır. Verilen bilgiye göre Mustafa Cihangir isimli ilkokul öğretme­ni, yaptığı konuşma sırasında De niz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hü. şeyin tnan isimli idam edilmiş hainleri övmüş, komünizm pro­pagandası yapan bazı şiirler oku muştur. NAZİLLİ — AYDINDA

Nazilli'deki orta dereceli okul­larda ülkücü öğrencilere karşı girişilen hareketler ve aşırı sol faaliyetlerin son günlerde artma­ya başladığı ifade edilmektedir. Öğretmen Okulu müdürünün yap tığı bir konuşmada «emekliliği me 2 yıl kaldı. Bu zaman içinde okuldaki köpekleri temizleyip, okulu sağlam bir sosyalist temel üzerine oturtacağım» dediği Öne sürülmektedir. Solcu yasak ya­yınların okulda serbestçe okun duğu, kütüphaneye konulduğu bildirilmektedir. Bu arada okul­daki yatılı öğrencilerden milli­yetçi olarak tanınanlarının aOr-gün edildiği, buna mukabil TSÎP

yürüyüşüne katılan solcu öğren­cilere herhangi bir işlem yapıl­madığı söylenmektedir.

Nazilli Lisesinde de bir kıs un solcu öğretmenin sol faaliyetlere hız verdiği ifade edilmektedir. Yapılan aramalarda aşırı solcu yayın organlan bulunduğu halde, bu öğrenciler hakkında hiçbir ig lem yapılmadığı bildirilmektedir. Ayrıca kitaplık, kültür ve ede-biyet Kolları tarafından hazırla­nan bir listede bulunan sol yayın lar okulda ucuz fiatla satılmak­ta, Temsil kolunun piyesleri sol ideoloji açısından hazırlanmakta, kollarda solcu öğrencilere görev verilirken milliyetçi öğrencilerin görev alması engellenmektedir Rüştü Aydın, Mehmet Korkmaz, Sabri Özer, Vedat İşman, Cemil Ok ve Birol Turhan isimli solcu öğretmenlerin milliyetçi öğrenci­lere baskı yaptıkları bildirilmek­tedir. Öğrencilerden, cuma na­mazına gittikleri tesbit edilenle­rin notla tehdit edildiği, bu öğren çilere «miliyetçi cephe köpekle­ri» diye sataşıldığı öne sürülmek tedir. Açıkça taraf tutan solcu öğretmenlerden Vedat tşman'm birgün sınıfta ceketini çıkardığı ve «işte ben meydandayım, ken dişine komando adı verilen köpek lerden içinizde varsa çıksın orta ya» dediği bildirilmektedir. Mev lüt Yıldız isimli solcu öğrenci «Kültür ve Dayanışma Derneği» isimli solcu kuruluşun yönet'm kurulu üyesi olup, dernekte ziya­ret edilerek Rüştü Aydın, Meh­met Korkmaz ve Vedat İşman isimli öğretmenler tarafından tebrik edilmiştir. Ayrıca Ticaret Lisesinden Turan , Mes­lek Lisesinde Şakir Dönmez ve Öğretmen Okulunda Mehmet Tok göz isimli öğrenciler sol faaliyet lerde elebaşılık yapmakta, solcu öğretmenler tarafından korun­maktadırlar.

Okullarda bu olaylar cereyan ederken, Lise Din dersi öğret­meni Necati Karakuşçu, milliyet çi olmasmın cezasını Karabük'e sürgün edilmekle görmüştür. Ay m tahkikatta suçlu görülen solcu

s

Şefecatli'de Nazım Hikmetin sözünü taşıyan pankrat

Ahmetli'de Afrikalı Zenci kıya fetine sokulan ilkokul öğrencileri

Fransızca öğretmeni Küstü Ay dm'ın kararnamesini 3 aydır teb liğ etmeyen solcu Millî Eğitim Müdürü Halil Kahraman, Kara kuşçu'nun kararnamesini hemen tebliğ etmiştir

Okullarda müliyetçilik düşman lığım serbestçe yapan aşın sol­cular, Lisede açılan «ellinci y>) derslerinin» kaymakamın isteğiy­le dua üe açılması üzerine yay­gara yapmaya başlamışlar, okul müdürü ve Dasımıa^mı ihbar et­mişlerdir Anp«'- vmıinp fahki-kat sonunda mıV""- ve başmuavin suçsuz bulunmuştur Nazilli'de ortaokullarda da sol propaganda faaliyetleri yapılmaktadır 06 rencilere sol kitapları ve gazete leri tavsiye eden bir kiL.m o&ret men, bu kitaplardan ödevler ver mekte. öğrencilerin solcu kitap ve dergileri okuması için baskı yapmaktadırlar ŞEFAATLİ—YOZGAT'TA

Şefatlı ilçesinde 23 Nisan bay­ramı törenlerinde yapılan geçit resminde, Rusya'ya kaçıp, ora da ölen vatan haini komünist Na­zım Hikmet'in bir sözü pank*-t olarak taşınmıştır Bu durum kar şısında tepki gösteren Şefaatli halkı pankartın fotoğrafım çek­miş, kaymakamlığa bir dilekçe ile başvurarak tahkikat açılma smı istemiştir Türk milletinin millî bayramlarından birinde, Türk düşmam bir hainin sözü­nün pankart olarak taşınmasına değinen halk. Hürriyet ilkokulu yetkilileri hakkında gerekli işle min yapılmasını istemiştir. AHMETLÎ-TURGUTLU'DA

23 Nisan bayramında, Şefaatli dakine benzer bir olay da Tur gutlu'ya bağlı Ahmetli bucağında meydana gelmiş. Gazi tlkokum müdürü Alîm Varol ve öğretmen Adem Eryılmaz, törenlere k3h lan öğrencileri yamyam kıyafeti ne sokarak, Afrika yerlilerin danslarım oyun olarak oynatmış lardır Bucak halkı tarafından tepkiyle karşılanan bu lurum yetkili makamlara bildirilmiştir. Aşırı solcu bu iki öğretmenin Türk çocuklarını yamyam kıyafe tine sokması ve vahşilerin dz-nî; larını oyun olarak göstermeler aşırı solcuların Türk kültürüne ne kadar yabancı ve düşman o* duklarının yeni bir belirtisi o'a rak nitelendirilmektedir

1 s !

IMMHHİflBai.»

Page 7: Tarihî yüceliğimize yakışan devletimizi inşa edeceğimize

DEVLET - 1 HAZİRAN MS SAYI : Mİ - SAFYA î $ • M

Ülkücü Erdoğan Ongun vefat etti Ülkü Ocakları Alaçam Şub?si De­

netleme Kurulu üyesi ülkücü Erdo­ğan Ongun, 13 Mayıs 1975 günü ge­çirdiği bir trafik kazası sonunda vefat etmiştir. Verilen bilgiye göre 13 Mayıs günü saat 12 sıralannda motosikletiyle giderken, Sinop -Samsun yolu üzerinde Alaçam kav sağında hamile bir kadını götürmek te olan, bu sebeple çok süratli gi­den bir otomobille çarpışan Ongun 5,5 saat komada kalmış, kaldırıl­dığı Bafra Devlet hastanesinde kur

MİSK genel sekreteri Yalçıntaş'a mesaj yolladı "görevini* mesuliyetti ve ağır"

Milliyetçi işçi Sendikalan Konfe­derasyonu (MİSK) Genel sekreteri Ö. Faruk Akıncı, TRT Genel müdü rü Prof. Nevzat Yalçıntaş'a yeni vaı zifesinde başarılar dilemiştir Atfın cı Yalçıntaş'a gönderdiği mesajda özetle şöyle demiştir: , «Tarihi boyunca bağımsız yaşa­mış büyük Türk miletine yaraşır hizmetlerin bir yenisini daha S'zin şahsınızda ve şu anda milet hizme tinde koştuğumuz TRT'de görmek­ten büyük mutluluk duyduğumuzu belirtir, yeni görevinizin mesuliye tini ve ağırlığını müdrik, inançlı, milletinin meselelerini bilen sizi, bu zor, fakat kutsal görevinizde tebrik eder, Cenab-ı Hak'tan milletine ve memleketine hizmet edenlere yar­dımcı olmasını niyaz eder, göreli­nizin başarıyla devamım dilerim.» . Öte yandan MİSK Genel sekreteri Akıncı. Başbakan Demirel'e yapı­lan saldın üzerine konfederasyona bağlı kuruluşlar adına yaym'ftdıği bildiride «MİSK sayın Başbakana yapılan alçakça ihaneti nefretle te!' in ediyor, milet temsilcisine uzanan o kirli elin kırılmasını bekliyor.» demiştir

DİCLE ÖĞRETMEN OKU­LUNDA ÜLKÜCÜLERE SALDIRAN SOLCULAR YARGILANIYOR

8-9 Nisan günleri, Ergani'deki Dicle îlköğretmen Okulunda komü­nist sloganların bulunduğu plakları çalan ve kendi fîkirlerinfen olma­yan öğrenci ve öğretmenlere saldı­rılarda bulunan aşırı solcu 55 kişi­nin yargılanmasına Diyarbakır Dev let Güvenlik Mahkemesinde başfan mıştır. Savcı bayşardımcısı Biîgîn Töre, hazırladığı iddianamede sa­nık Osman Baş ve arkadaşlarının, solcu marşlar söyleyerek taş ve so­palarla bir kısım öğrenciye saldır­dıklarım, bazı solcu öğretmenlerin de vazifelerini yapmayarak olayla rın büyümesine sebep olduklarım bildirmiş, samklar hakkında çeşidi hapis cezaları istemiştir.

tarılamamış ve hayata gözlerini yummuştur.

Genç yaşında hayatını kaybeden ülkücü Erdoğan Ongün'ün cemzesi ülküdaşları, liseli arkadaşları ye ka labalık bir halk topluluğu tarafından evinden alınmış, tekbir sesleri ara sında Alaçam lisesi, Alaçam Ülkü Ocakları ve sonunda Merkez camii ne getirümiştir. Lisedeki törende lise müdürü ve öğretmenler Ongun' ün şahsiyetini öven konuşmalar yap mışlar, Ongün'ün cenazesine binler­ce kişi iştirak etmiştir. Kılınan ce­naze namazından sonra kalaöalık, cenazeyi Ongün'ün köyü olan Gök çeboğaz köyüne getirmiştir. Erdo­ğan Ongun, köyünde toprağa veril­miştir. Ongün'ün cenazesine Sam­sun, Bafra, Gerze ve Sinop'tan ge­len çok sayıda ülkücü genç de ka­tılmıştır. , 1953 yılında Alaçam'da doğan Er­doğan Ongun küçük yaşında baba

Ülkücü Erdoğan Ongün'ün cenaze töreninden bir görü nüş.

sini kaybetmiş, buna rağmen fah sil hayatının hiç aksatmadan ilk ve ortaokulu başarılı bir şekilde bitir mistir. Vefat ettiğinde lise son sı­nıf öğrencisi olan Erdoğan Ongun, küçük yaştan beri Türk milliyetçi]] ği ülküsüne bağlanmış, bu yolda Önemli çalışmalarda bulunmuştur, Alaçam Ülkü Ocaklarının kuruluşun

IJ

da Yönetim Kurulu üyesi olvrf görev alan Ongun, tiyatro konasofl da da başarı göstermiştir. O gün «Kızıl Pençe» piyesinde Fazılbe*/ rolünü başarıyla oynamaktaydı. OH gün geride gözü yaşlı bir ana v* üç kardev bırakmıştır. Kendi?ir* Yüce Allah'tan rahmet, aüesine baS sağlığı dileriz.

Necati Uslu: Televizyonda gösterilen filim ancak Rus Komünist

Parti tarafından hazırlanabilirdi 28 Mayıs 1975 Çarşamba akşamı

TRT televizyonunda gösterilen «Leningrat Kuşatması» isimli filin de Rus ve komünizm propogandası yapılması tapkilere sebep oljrtuş, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Necati üs1 d 30 Mayıs günü basına verdiği be­yanatla bu tutumu kınamıştır.

. Necati Uslu Rus - Alman savaşı m konu edinen filmde komünist or duları için methiyeler düzüldüğÜ-nü; insanlık tarihinin görülmeavş barbarlığını yapan komünistlerin Sibirya'ya sürdüğü Kırım Tü-kieri ile ilgüi olarak «Almanlarla ı'âb'r-üği yapan Kırım Tatarları» ifadesi­nin kullanıldığını hatırlatmış ve «il­gililer gereken tedbirleri gecikme­den ve etkili bir şeküde almalıdır­lar. Aşırı solun Türk milletinin men faatlerini tanımadığı, beynelm'lel solun uzantısı ve âleti olduğu her hadisede yeniden ortaya çıkmakta-dir.» demiştir.»

MHP Genel Başkan Yardımci&i Necati üslu'nun beyanatı şöylcdtr*

«Bir devlet kuruluşunun solcula­rı» elinde, kirli emelere ae ölçüde âlet edilebileceğinin en açık örneğini 28 Mayıs günü televizyonda göste­rilen «Leningrat kuşatması» adlı filmi seyrederken bir defa daha gör dük. , M !

Ras - Alman savaşının komi edi-uen filmde, komünist ordnfan Mn bol bol methiyeler düzüldü. Türk

ordusu ve mUeti için, «duygusallık» İddiasıyla esirgenea sıfatlar, Rus mileti ve ordusu için bol bol kullanıl di. «Kahraman Rus askerleri, kah raman Ras halkı» gibi övücü sözle rin yanında savaşla ölen askerlere de «şehit» payesi verildi. Şehitlik sadece îslâmi bir inanç olduğa ve komünistler böyle mânevi payeleri şiddetle reddettikleri halde, Türk televizyona, Rusları Türk milletine sempatik göstermek için olacak, bu sıfatı komünist askerlerine dağıttı.

İnsanlık tarihinin görülmemiş !>ar barlığım yapan komünistler, Kırım Türklerini Sibirya buzullarına süre rek imha etmişlerdi. Bu gerçeği da hi Rus menfaatine göre değiştiren filmde, «Kırım tatarları, Almanlar la işbirliği yaptıkları için Sibirya'ya sürüldüler» denilerek, Ruslar na­mına gerekçesi de gösterilmiş oldu. Rus emperyalizmi ve komünist vah­şeti ustaca gizlendi.

Çarlık devri de dahil olmak ürere bütün komünist liderlerin methiye­lerinin yapıldığı filmin televizyon­da gösterilmesiyle; bir yandan Türk devletinin diğer dost devletlerle olan münasebetlerine gölge düşürülmüş, öbür yandan açıkça ve fütursuzca komünizm propagandası vapdmış fır. Devletlerarası münasebetlerimi zi bozmayı amaçlayan faaliyetler, aynen komünizm propagandası gibi

kanunlarımız tarafından saç sayî' lan fiillerdir. İlgilileri göreve davet ederim. .^4

Türk Milleti'nin büyüklerini, Tüıtf Ordusunun kahramanlığını, Türk tarihinin haşmetini dile getirmeyi «Duygusallık, boşuna üğünme, çag» geçmiş tutkular» olarak nitele* i? Türk'ün büyüklüğünü söylemekten gocunanlar, aynı sıfatları Rus mil­leti ve komünizm için bol bol trnlla*

I

makla gerçek çehrelerini bir dal»*, ortaya çıkarmışlardır. ««^PJW

Özetle televizyonda göster ile* film, ancak Rus komünist partisi tarafından hazırlanabilecek şekil* deydi. Anadolu'da, Asya ve Afra pa bozkırlarında komünist kurşunla' rıyla şehit düşen milyonlarca Türk'' un kemikleri sızlatıldı, ruhları tat'tt edildi. V

Öyle anlaşılıyor ki, TRT'ye yerleş* tirilmiş bulunan aşırı solcular, bit yandan yangınlar düzenlerken, öbür: yandan yeni yönetimi ve hükümeti zor durumda bırakmak İçin komü­nist propagandasına yönelen sabo-taplar düzenlemektedirler, il-; il i'er gereken tedbirleri gecikmeden *"e d kili bir şekilde almalıdırlar. Aşırı solun Türk Milleti'nin menfaatlerini tanımadığı, beynelmilel solun uzan­tısı ve âleti olduğu her hadisede yeniden ortaya çıkmaktadır.

İç barış, milli güvenlik ve demok­ratik rejimimiz yönünden aşırı sol hakkında süratli tedbirlere gidilme* «ine zaruret vardır. TRT yetkilileri' ni, bağımsız yargı organlarını ve hükümeti uyarmayı bir görev biliyo­ruz.»

Page 8: Tarihî yüceliğimize yakışan devletimizi inşa edeceğimize

DEVLET 2 HAZİRAN 1975 - SAYI : *il - SAYFA î •

Ülkücü Faaliyetlerden Özetlersek

MUSTAFAKEMALPAŞA BURSA

Ülkü-Bir Mustafa Kemalpaşa şubesi başbakan Demirel'e yapı lan menfur saldırıyı kınayan bir bildiriyi halka dağıtmıştır Bil diride : «Ülkücü- Milliyetçi Türk öğretmenleri olarak bu te­cavüzü sayın Süleyman Demirel' e değil, Türk devletine yapılagel mekte olan tecavüzlerin son bir halkası olarak değerlend;rîyor ve şiddetle protesto ediyoruz. Bu olay milliyetçi kadroların yllar dan beri yapmış olduğu uyanla­rın haklılığını bir kere daha or­taya koymuştur.» denilmektedir. Ayrıca Ülkü - Bir şubesinin kong resinin de 31 Mayıs Cumartesi günü yapılacağı bildirilmiştir.

MUT - İÇEL

Ülkü - Bir Mut şubesi 3 Mayıs 1975 günü açılmıştır. Açılış mü­nasebetiyle bir tören düzenlen­miş ve törende Ahmet Yücesoy, Ali Çelik, Mustafa Karakaş, Sü leyman Gözbudak, Mehmet Ya­şar birer konuşma yapmışlardır. Tören sırasında halka yayık ay­ranı sunulmuştur. Diğer *ar3f-tan Silifke Ülkü Ocaklarının ha­zırladığı «Kavgamız» isimli bir pi yes sahneye konulmak istenmiş fakat şehrin elektiriği o gün ke­silmiştir. Buna rağmen Mut'lu ülkücüler lüks temin ederek pi­yesi oynatmışlardır. Ülkü - FirMn bu davranışı halk tarafından memnunlukla karşılanmıştır. Mut Ülkü - Bir şubesi şu kişilerden kurulmuştur : Ahmet Yücesoy, Ali Keskin, Kadir Yenmez, Dur­muş Ali Akpınar, Mümin Dik'ci, Mustafa Acar, Mehmet Dursan.

ZONGULDAK Ülkü - Bir Zonguldak şubesi de

geçtiğimiz ay içinde kurulmuş­tur. Kuruluşu münasebetiyle hal

ka bir bildiri dağıtmış ve gayele rini açıklamıştır. Bildiride «Mes lektaşlarımızın kendi davasını gerçekten savunan ve her meşe leşine değinilecek güçte Ülkü -Bir şubesi bütün yurt sathında hızla yayılmaktadır, şehrimizde 255. ci şubesini öğretmen camia­sının hizmeti için açmış bulun­maktayız.» denilmektedir.

SAKARYA Ülkücü öğretmenler Derneği

Sakarya şubesi aylık bir haber bülteni çıkarmaya başlamıştır. Bültende Ülkü - Bir'in gayesi ar latılmakta ve ayrıca İstanbul'un fethi ve Türk tarihinin bir parça sı incelenmektedir. ÇARŞAMBA - SAMSUN

Ülkü Ocakları Derneği Çarşam ba şubesi 9 Mayıs'ta bir gece dü zenlemiştir. Kalabalık bir seyir­ci topluluğunun takip ettiği ge-ce'de folklor ekipleri, marş koro su ve Ozan Arif büyük bir ilgi toplamıştır. Ayrıca «İstiklâl» isimli bir piyes te sahneye konul­muştur. Çarşamba şubesi önü­müzdeki günlerde «Kalpaklılar» isimli bir piyesi sahneye koyacak lar ve Karadeniz bölgesi turnesi ne çıkacaklardır. OĞUZELİ - GAZİANTEP

Ülkü Ocakları Derneği Oğuzeli şubesi 1. olağan kongresi 10 Ma yıs günü yapılmıştır. Başkanlı­ğa yeniden Cafer Kılınçaslan ge tirilmiştir. Diğer yönetim kurulu üyeleri ise şunlardır : Hüseyin Emre, Mehmet Yüksek, Ahmet Öner, Mehmet Ayaslan, Ahzrçt Demiraslan ve Akif Canmaya.

GERZE - SİNOP Gerze Ülkü Ocakları şubesi 3

Mayıs günü açılmıştır. Sinop, Ala çam, Samsun, Bafra, Boyabat ül kü ocaklarına mensup gençlerin

Mardin Ülkü Ocakları Mensuplarından bir gurup

ve kalabalık bir halk topluluğu­nun bulunduğu merasimde ülkü ocaklarının gayesi anlatılmıştır. Gerzenin tanınmış iş adamların dan Hasan Ünlü bir konuşma ya­parak Gerze Ülkü Ocaklarının açılışını yapılmıştır. Gerze Ülkü Ocağının kurucuları şunlardır ! Şükrü Kırımlı, İsmail Çömlekçi, Şehzat Gülyüz.

SAMSUN Samsun Ülkü Ocakları Başba­

kan Süleyman Demirel'e yapılan saldırıyı kınayan bir bildiriyi hal ka dağıtmıştır. Dağıtılan bildiri­de : «Tarihi günler yaşıyoruz. Dün son bağımsız Türk devletini sabote etmeye çalışanlar .bu­gün çocuk vuruyorlar, banka so yuyorlar, üniversitelerde boykot ve işgallere devam ediyorlar. İç te ve dışta hangi merkezlerden idare edildiği ve kimin hangi se­beple bu komünist - anarşistleri eylemlere teşvik ettiğini artık gelişen olaylar ortaya koyuyor. Üstelik bu malûm merkezlerin idare ettiği komünistler bugün Türkiye Cumhuriyeti başbakanı­na suikast cesaretini gösterebili yor.» denilmiştir.

ADANA Adana Mühendislik Yüksek Oku

lu Talebe derneğinin 2. olağan kongresi 16 Mayıs günü yapılmış tır. Seçime Ülkü gurubu adıyla katılan ülkücü öğrenciler ezM bir çoğunlukla dernek seçimini kazanmıştır. Aynı gün yeni yöne tini kurulu aralarında görev tak­simatı yapmıştır. A.İ.T.İ.A. Müh Yük. Okulu öğrenci derneği yeni yönetim kurulu şöyledir : Baş­kan : Durmuş Ali Demirdüzen, 2. ci Başkan : Necati özkaya,, Sekreter : Sinan Çelik, muhasip* Fikri Kavlak, üye : Osman An dirin.

SAKARYA Başbakan Süleyman Demire''e

düzenlenen suikast üzerine Ülkü Ocakları Sakarya şubesi bir bil­diri yayınlamıştır. Bildiride olay kınanmakta ve «Mütecavizin üze rinden çıkan bütün tanıtıcı belge ler, bu şahsın hangi zihniyetin uydusu olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Anarşiyi meclis korHor larına sokanlar, kimi faşistlikte suçlayacaklar? Yoksa olaylardan yine her zaman olduğu gibi Mil­liyetçi Gençleri mi mes'ul tuta­caklardır.» denilmektedir.

MARDİN

Ülkü Ocakları Mardin şubesi çalışmalarına devam etmektedir. Halka açık toplantılar tertipleyen Ülkü Ocaklarının bu tür çalışma lan takdirle karşılanmıştır.

ÜİD Genel Başkanı Salih Dilek Gazetemize

açıklama yaptı:

<c Türk işçisinin mili ve manev değerlerini

çürütmek isteyenlerle mücadele ediyoruz."

Son günlerde gençliğe yapılan sal dırılar üzerine Ülkücü İşçiler Deıs neği Genel Başkanı Salik Dilek bas! na bir açıklama yapmış, «Türk mQ Jetinin gözbebezi olan Türk gençli* ğinin az da olsa bir kısmının, yabafl cı ideolojilerin peşinde Türk askea ve polisini düşman ilân ederek ha'« diseler yaratmaları Türk işçisini derin düşüncelere sevketmektedin? demiştir.

Salih Dilek, son saldın olayları İle ilgili olarak yaptığı açıklamada özetle şöyle demiştir :

«Büyük Türk miletini her ne suret le olursa olsan küçük gören ve paı çalama düşüncesi güden % ili niyette re müsamaha edilmemelidir. Devle­tin yetkili organları, bir avuç hain çıkarmıya prim vermemeli, devlef otoritesini sağlayıp huzuru temin el melidir. Her türlü demokratik tartı* ma alanını aşarak işi zorbalığa di kenlere gereeken cevabın verilme­sini, çocuklarımızı rahat ve huzur* lu bir şekilde öğrenime devam etme leri ve yarına iyi ve yeterli birer eleman olarak yetişmeleri bakımı** dan Türk İşçisi olarak arzu etmekte ve beklemektevi7.»

TEŞKİLATLANMA ÇALIŞMALARI* Öte yandan Ülkücü işçiler Derne

ği Genel Başkanı Salih Dilek v* Teşkilâtlandırma Sekreteri M. Sa­mi Barshan dernek faaliyetleri v« teşkilâtlanma konusunda gazetemi­ze özel bir beyanat vermişlerdir?' ÜİD yetkilileri derneğin gayesi ilâ ilgili olarak şunları söylemişlerdi*

«Başlıca görevimiz, köyden başli* yarak en büyük sanayi şehirlerimi* ze kadar milyonlarca işçinin sosyal ve ekonomik meselelerini ele alroaH vatan sevgisi İle dolu, yarının mft> reffeh işçileri olarak eğitmek ve teg kilâtlandırmaktır. Kökü dışarda y* bancı İdeolojilerin uşakları. Türü işçilerini istismar ederek emelleri-ne ulaşma gayreti içindedirler. TürM İşçisini kendi öz benliğine kavuş* turmanın \ s istismarcılara ezdirme* menin mücadelesini veriyoruz. Onla" rın insanca yaşamaları, sosyal v« ekonomik bakımdan en üst seviyey* çıkmalarının savaşım veriyoruz.» j

İşçiyi boğazı ile başlıyan, bağir* sakları İle biten bir mekanizma ola* rak gören, onun manevi ve millî de* ğerlerinl çürütmeye çahşan haysfc yetlerin elinden Türk işçisini kurtar» maya, İşçiyi oltanın ucunda yem kaw bul eden ve o duruma sokmak iste> vetsizlerin elinden Türk İşçisini kuı*

Devamı ; 11. di

Page 9: Tarihî yüceliğimize yakışan devletimizi inşa edeceğimize

m LET «1 HAZİRAN İM5 T SAYİ : 291• SAFYA : 10

[ E

seyyah-1 fakir EVLİYA CELEBI

GELE

Çun olmuştur âhır Keman Yoktur buna şek ü gümân Tedbir alsan gerek hemân

Gele KARAOĞLAN gele Gör kim senin halin nola

Mânâ yoktur bir sözünde Fitne fücur çok özünde «Tik» i ola hem gözünde

Gele KARAOĞLAN gele Gör kim senin hâlin nola

Ashabı kehf it'i misâl <?Avf avf» idüp harcar mecal Hiç bekleme özge DECCAL

Gele KARAOĞLAN gele Gör kim senin hâlin nola:

CânVı üe CEM'i ile / Arz üstünde gemi ile Üçyüz altmış mim'i ile

Gele KARAOĞLAN gele~* Gör kim senin hâlin nola

Yalan dolan anda kesir İblis büe olur esîr \ Nüsha ilâç etmez te'sîr

Gele KARAOĞLAN gele Gör kim senin hâlin nola

Acîb acîb sözler eydür (1) Gâhi geda (2) gâhi baydur (3) Câıu uğrulara peydür

Gele KARAOĞLAN gele Gör kim senin hâlin nola

Od'un (4) söner ocağında Tuman kalmaz bacağında Yedi belâ kucağında

Gele KARAOĞLAN gele Gör kim senin hâlin nola

Gafil olma bul yolunu Muhkem kolla hem solunu Alır hanenden çulunu >

Gele KARAOĞLAN gele Gör kim senin hâlin nola

1 — Söyler 2 — Fakir 3 — Zengin * — Ateş

MHP SELÇUK İLÇE BAŞKANLIĞI : EFES FESTlVALlNDEKİ BAZI HAREKETLERİ

KINADI ÇARŞAMBADA , Kısa bir müddet önce kurula­rak faaliyete geçen Müliyetçi Ha reket Partisi Çarşamba teşkilâtı 9 Mayıs günü olağan kongresi­

ni yapmış, ilçe başkanlığına Ce­mal Üretmen seçilmiştir. Kong­renin açış konuşmasını yapan

müteşebbis heyet başkanı Ali Ekicioğlu «Biz Türk'ün ön niza-mim temsil eden Müiyetçi Ha­reketiz. Çarşamba'da da Milli­yetçi Hareket bayrağım açmış bulunuyoruz. Memleketimize ve Türklüğe hayırlı olmasını dile­rim.» demiştir. Dilek ve temenni lcr bölümünde, MHP'nin Çar­şamba'ya bağlı köy ve mahalle lerde süratle yayılması için lü­zumlu çalışmalara başlanması istenmiştir. KALE'DE

Milliyetçi Hareket Partisi Kale ilçe kongresi 3 Mayıs günü ya* pılmış, ilçe başkanlığına Av. Hasan Hüseyin Bozkurt seçil­miştir. Kalabalık sayıda partili ve dinleyicinin katıldığı kongre­de il başkanı Alim Gökalp ve merkez ilçe başkam Mehmet Reisoğlu da hazır bulunmuşlar­dır. Kongreye gelen Genel Baş­kan Alparslan Türkeş'in tebrik telgrafı tezahüratlar ve sevgi gösterileri arasında okunmuştur. Kongrenin ilk konuşmasını ya­pan H. Hüseyin Bozkurt'tan sonra Av. Hasan Oranca konuş­muştur. Faaliyet raporunun oku narak ibra edilmesinden sonra: geçilen seçimlerde yeni yönetim kurulu şöyle teşekkül etmiştir : İlçe Başkanı : Av. Hasan Hüse yin Bozkurt, üyeler : Fahrettin Sayıntürk, O. Nuri Demir, Ya­şar Perk, Ünal Ün, İbrahim Gül ve Salih Paketçı. SELÇUK'TA

1 - 5 Mayıs tarüıleri arasında her yıl yapılan Efes festivalinin bu yılki programı sırasında ce­reyan eden bazı hadiseler, Selçuk ilçesi halkı tarafından üzüntü ve nefretle karşılanmış, Milliyetçi Hareket Partisi Selçuk ilçe baş­

kanlığı da bir bildiri yayınlaya­rak durumu protesto etmiştir. MHP Selçuk İlçe başkanlığı bil­dirisinde dalıa önceki yıllarda yapılan festivallerdeki duruma temas edilerek şöyle denilmekte dir : «Bundan önceki festivaller­de Türk kültürü değil de Roma­nın maddeci ve insanlık dışı kül türü bir kısım kimseler tarafın­dan canlandırılmıştır. Milliyetçi basının bu yabancı hayranlığının karşısına geçerek tenkid etmesi neticesinde bir daha ne Roma kıyafetleri giyilmiş, ne Türk kız ları esir pazarlarında satılmış, ne de fıçılarla şarap dağıtılmış­tır.» Bildiride daha sonra bu yıl ki festival üzerinde durulmakta ve şöyle denilmektedir :

«Türk milletinin iffet ve namu su 2 Mayıs günü ayaklar allına alınmak istenmiştir. Festivale ka tılan ekipler şehrin içinde göste­ride bulunurken Romanya ve Po lonya ekipleri, Türk gelenekleri­ne aykırı olarak halkımızın gö­zü önünde Türk folklor ekiplerin de (TÜFEM) bulunan Türk kız larına çirkin hareketlerde bulun­muşlardır.»

Gelen haberlere göre Türk folk lor ekiplerinde bulunan kızlarla Romanya ve Polonya ekiplerinde ki erkeklerin herkesin gözü önün de öpüşmeleri halk tarafından nefretle karşılanmış, üzüntüye sebep olmuştur. DİYABAKIR'DA

MHP Diyarbakır Gençlik Kolla n tarafından düzenlenen köy ge zilerinin başarıyla devam etmek te olduğu büdirilmcktedir. Veri­len bügiye göre MHP'li gençler gittikleri köylerde ilgiyle karşı­lanmakta, bu köylerde yapılan sohbet toplantılarında halka MHP'nin görüşleri anlatılmakta­dır. AÇIKLAMA :

288. sayımızda Balâ ilçesinde MHP'ye iltihaklar haberinde il­çe başkanı Güngör Polat.m ad' unutulmuştur. Okuyucularımıza duyururuz.

K M.II.P. Lideri Türkeş bir toplantıya girerken.

Page 10: Tarihî yüceliğimize yakışan devletimizi inşa edeceğimize

DEVLET - 2 HAZİRAN 1975 - SAYI : »1 SAKYA i l

YURTDIŞINDAKİ ÜLKÜCÜ FAALİYETLER

BÖBLİNGEN - ALMANYA'DA Almanya'nın çeşitli şehirlerin­

de devam eden ülkücü işçiler m faaliyetlerine bir yenisi Böb!?n-gen'de eklenmiştir. Sindelfıog^n Milliyetçi Türk işçileri Cemiyet5, şehrin en büyük salonunda «Bü­yük Yurt Şöleni» isimli bir gece tertiplemiştir. Gecede cemiyetin gençlik kollarına mensup genç­lerin hazırladığı «Ya şehit ya ga­zi» isimli piyes sahneye konul­muş, seyirciler oyunu büyük bir heyecanla seyretmişlerdir. Daha sonra saz ekibinin çaldığı ser­hat türküleri birlikte söylenmiş, folklor ekipleri ilgiyle takib edil­miştir. Verilen bilgiye göre ge­ceye Almanya'nın çeşitli yerle­rinden ülkücüler katılmıştır. Ay rica Stutgart konsolosluğundan konsolos" S ilhan Murat ve Ataşe­lik memuru Celâl Bülbül, çok sa yıda Alman gazetecisi ve Alman da geceyi takib etmişlerdir. Ge­cede ayrıca Abdürahim Kara-koç'un «Tondur Beğ» şiiri bir tablo halinde gösterilmiş, şiir Al mancaya tercüme edilerek Al­manların da dinlemeleri sağlan­mıştır. Gecenin basında da yan­kıları olmuş gazetelerden bazı­ları «eski Türkler burada» şek­linde başlıklarla haber vermişle? dir.

SAARBRÜCKEN — ALMAN­YA'DA

Saarbrücken şehrinde çabşan Türk işçileri «Miliyetçi Cephe Komitesi» isimli bir komite kur­muşlardır. Komite, yayınladığı bildiride Türk işçilerini iç ve dış tehlikelere karşı ikaz etmiş, Türk milletinin düşmanları hakkında bilgi vererek her birinin gayeleri ni anlatmıştır. Bildiride özetle şöyle denilmektedir: «İstiklâl ve milet şuurunu ayakta tutabilmek için millî ülkümüze sarılmalıyı* Millî benliğimize dönmeli ve millî hedeflere yönelmeliyiz. Dört ta-rafımızdaki milletlerin topraklan mız üzerinde emelleri vardır Bü yük kavgaları büyük davalan olan toplumlar yapar. Mukaddes kavgamızdan zaferle çıkabilmek için etrafımızdaki milletlerin

4 ••''••'

emellerini kökünden yok ede-rfk millî ülkümüz etrafında gran't bir kütle olmalıyız.»

Bildirinin daha sonraki bölü­münde Türk milliyetçiliği görüşü üzerinde durulmakta ve bildiri şu sözlerle sona ermektedir: «Değerli işçi kardeşlerimiz, eğer bu savaşımıza katkınız olsun atı­yorsanız, bu bildiriyi en iyi şekil de çevrenize dağıtınız. Bütün dertlerinizi ve görüşlerinizi adre simize yazınız.»

ROTTERDAM — HOLLANDA'­DA

M.H.P. Hollanda Yürütme Ku­rulu kuruluş kongresi 9 Şubat 1975 Pazar günü Rotterdam'da Almanya ve Hollanda'nın diğer şehirlerinden gelen kalabalık bir Türk topluluğunun iştiraki ile ya pılmıştır.

Bilhasa Hannover'den Mil P. Aşağı Saksonya ve Bremen Eya letleri Yürütme Kurulu üyeleri, Hannover Ülkücüler Derneği, Stadhagen M.H.P. ve Ülkücüler Derneği Yönetim Kurulu Üyeleri ile kalabalık bir öğretmen top­luluğunun otomobillerle bftyük bir kafile halinde gelerek k%hl-dıkları kongrenin yapılacağı sa­lon erken saatlerde hınca hınç dolmuş, dinleyicilerin büyük bir çoğunluğu toplantıyı ayakta ta­kip etmek zorunda kalmıştır.

Kongreye Almanya Yürütme Kurulu adına katılan ve Kongre başkanlığına seçilen îsımaü Ger-çeksöz Genel Başkan Alparslan Türkeş'in mesajını okuduğurda heyecan son haddine varmış * «Başbuğ Türkeş, Milliyetçi Tür­kiye», sesleri caddelere takış­tır.

Almanya heyetinden N. Turan, Nihat Civelek, Erhan Esentürk, Türkiye'den toplantıya katılan Mustafa Öztürk, Ülkücü §air Ömer Albayrak, Hollanda teşki­lâtından Orhan Yılman, Esin Acarel, Musatafa Koçer, Musta­fa Çelik, Durmuş Türkeli, Veyis Şentürk son olarak da kongre Başkanı konuşmuşlar ve toplantı hep birlikte söylenen tstiklâl Marşımızla sona ermiştir.

- Ülkücülerin BSMia-gen'de «nenlediğf

gecede oynanan «ya şelıit ya gazi» piyesin den Mr «ata

Doç. Dr. Kâmil Turan TRT açık oturumunda «Sendikalar partiler üstü

polika takip etmelidir)}

Daha sonra «Türkiye'de serjlka-alığın gelişmesi ve geleceği» kona lu bir soruyu cevaplandıran Tiran şunları söylemiştir : * Türkiye'de Osmanlı devleti yamanında da sen­dikal ılık hareketi vardı. Fakst asdl gelişmesi Cmnlrariyet dönem ınrt*** snnra ve «selHkle 1961 Anavasa's* nın Kabulünden sonra olmnştur. Türk tonlnanusdaki sendikacılık gn Üşmesi fle Batı tnpramnadaki srndt katılık gelişmesi arasında çok fark vardır. Balı toplumn sınıf esasına göre kurulmuştur. Batıda tarihîn» ber devresinde bir sermaye sınıfı ve ya işçi sınıfı olmuştur. Oradaki sea dikacılık çelişmesi sınıf dnsmanlıjfj esasına dayanarak gelmiştir. Türü toplumu ise millet esasına dayana­rak kurulmuştur. Sendikacıhçıu'i/in gelişmesinde de esastan hareket edilmiştir. Türk toplumunda «ir lılr saman sınıflar olmamıştır. Sendika «ılık gelişmesinde daima iyi n -et ve işçi haklan esas alınarak hare­ket edilmiştir, hiç Mr saman sınıl düşmanlığıyle değil. Tnrnive'n.»/de sendikacılığın gelişmesi de ancak al yasi demokrasinin yanında iU»s:idl demokrasinin de gcrçeklesn ıe>iyle hızlı olacaktır. İsçinin yönetime va kara katılması da bu uygulamayı hızlandıracaktır.»

TRT de yapılan bu açık ©tulum­da Doç. Dr. Kâmil Turan'ın sendika ların partilerle olan münasebetleri konusunda yaınras olduğu bu açıkla malardan soma DİSK'in son g nel kurulunda CHP'yi destekleme v<eya işbirliği yapma kararı bası çevrelet tarafından tedirginlikle karşılan» ı.j tır.

Geçtiğimiz hafta içinde TRT An­kara Radyosu tarafından bir açık oturum düzenlenmiştir. Açık otur a ma Ankara İktisadî Ticarî İlimler Akademisi öğretim üyesi ve reis mua vini Doç. Dr. Kâmil Turan, ODTÜ öğretim üyelerinden Dr. Cahit Tu­tum ve Türk-îş Hukuk Müşaviri önder Aker katılmışlardır. Açık oturumda Türkiye'de sendika hare­ketleri, gelişimi ve geleceği tartı-, silmiştir.

Açık oturumda «Sendikalar parti­lerden yana mı yoksa partiler Üs'.u mü olmalıdır» şeklindeki bir soruyu cevaplandıran Doç. Dr. Kâmil Tu­ran özetle şunları söylemiştir: 3. Enternasyonal Almanya'da top­landığında şu kararı almıştır. Sen­dikalar Komünist Partilerin yan.uda ve onun direktifiyle hareket edecek terdir. Daha sonra toplanan enter­nasyonalde de sendikaların tama­men komünist partisinin yan organı olarak çalıştırılması kararlaştırılmış •e 1917 Rus Ekim İhtilâlinde de te­nin sendikalardan azami surette İs­tifade etmiştir. Sosyalist ve komü­nist rejimlerde sendikalar devlete ta bildir ve işçi haklarından bahset­mesi söz konusu değildir. Hür ülke lerde ise sendikalar daima partiler İsta kalmış, fakat partilere sendi­kaları temsilen has adam bulundur muşlar, İşçi haklarının savunulması için güçlü bir teşkilât slmuştar. Biç bir partinin ne yan organı olmuş ae de aleti. Türkiye'de de sendika­lar partiler üstü kaldığı müddetçe \% çl haklarıma korunması mümkün­dür, demiştir.

TÜRK İŞÇİSİNİN MİLLİ VE MANEVİ

tarmaya, işçiyi oltanın acunda yem kabul eden ve o duruma sokmak İste yenlere karşı mücadele ediyoruz.»

Salih Dilek ve M. Sami Baıshan, son aylarda ülkücü işçi hareketinin büyük gelişmeler kaydettiğine işaret etmişler ve sadece son 3 ay içinde il ve ilçelerde kurulan 18 Şube (o-cak) ile köylerde kurulan 40 Oba'-nın faliyete geçtiğini belirtmişlerdir.

Verdikleri bilgiye göre bahsi ge­çen şubeler şunlardır :

Göktaş (başkan: Ahmet Küçükyıl-dız), Elbistan (Başkan: Cuma Yıl­dırım), Ceylanpınar, Kırıkkale (Baş kan Hasan Uluyuz), Antalya (Baş­kan: Hüseyin Duman), Zcytinbur-nu (Başkan: Muhsin Koç), Beykoz (Başkan: Orhan Küçükşahin), Sam­sun (Başkan: Ahmet Yanbeyli), Gemlik (Başkan : Necmettin îmam oğlu), İsparta (Başkan: Mehmet Topçu), Afyon (Başkan: Ulvi Cey­lan), Simav, Balıkesir (Başkan: De­mir Dalbudak), Kocaeli (Başkan* Ahmet Gündüz), Erzincan (Bav

Baştarafı : 3 da

kan: Aydemir Sozgmer), Malatya1

(Başkan: Bekir Küçükşahin) ve Sia> can (Başkan: Kurban Açıkgd*)*

Fethiye ülkü Ocağı Başkanı kaçırılmak

istendi Fethiye Ülkü Ocakları BaşkanJ

Abdurrahraan Çalış 15 Mayıs gec# si saat 21 sularında evinde saldırıya uğramış ve ağır şekilde yaralan­mıştır. Gelen habere göre gece, AV durrahman Çalış'ın evine gelen bil grup aşın soku, Ülkü Ocağı Başki mm kaçırmaya teşebbüs etmiş, aa cak Abdurrahman Çaltş'm kars| koyması üzerine başanlı olamamif lardır. Bunun üzerine saldırgan sal cular taş, sopa ve levye fle Çahşl ağır şekilde yaralamışlar ve ka^4

Duşlardır.

Page 11: Tarihî yüceliğimize yakışan devletimizi inşa edeceğimize

FZTH-I MUBIN KUTLANDI l İstanbul'un 522. yıl dönümü pırlak törenlerle kutlanmıştır. Fethin kut Jama törenleri 29 Mayıs günü saat .10 da istanbul Vatan caddesindeki surların gerisinde başlamıştır. jTop atışlarıyla başlayan törende .Ulubatlı Hasan ve Sürücübaşı Süley .man'm da aralarında bulunduğu Os manii askerlerini temsil eden bir gurup, surları aşarak Topkapı bur «una sancağı çekmişlerdir. Bu ara 9a, Ulubatlı Hasanın Surlar Özerin ite şehit edilişi temsil edilmiştir. jBursa'nın Ulubat köyünden de tö­renlere Ulubatlı Hasan'ın torunları

katılmıştır. Törende çeşitli temsilci ler birer konuşma yapmışlardı-

ANKARA'DA FETİH GECESÎ MHP Gençlik Kolları Genel Mer

kezi de aynı gün Ankara Atatürk Spor Salonunda bir Fetih Gecesi düzenlemiştir. Gecede İstanbul sur larını temsilen bir sur yapılmış, sa lonun ışıkları söndürülerek $afak vakti temsil edilmiş ve müezzin ta­rafından sabah ezanı okunm,§t»>r. Ezan'ın bitiminden sonra askerleri temsilen bir kişi Fatih'e hitaben bir konuşma yapmış daha sonra da Fa­tih (temsilen) Askerlere hitaben;

Tür keş: Büyük geçmişimiz, büyük geleceğimizi müjdeliyor

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve Başbakan yar­dımcısı Alparslan Türkeş, İstanbul'un Fethinin 522. yıldönümü dolayısıyla MHP Gençlik Kolları Genel Merkezinin Ankara'da dü­zenlediği Fetih gecesine bir mesaj göndermiştir. îstanbulun f'et-hiyle, Avrupa'yı boğan Ortaçağ zulmünün tasfiye edildiğini belir­ten Türkeş, Türkiye'nin bugün tarihinin en acılı ve çileli dönemi­ni yaşamakta olduğunu hatırlatmış ve «büyük geçmişin, büvÜK ge­leceği müjdelediğini bilmeyenler, tarihin akışına karşı çıkanlar­dır. İstanbul'un 522. Fetih gününü bu şuur ve inanç içinde kutlu­yor, bütün siyasî parti yöneticilerine ifade ettiğim yönde bir uya oışa sebep olmasını temenni ediyorum» demiştir.

MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Türkeş'in me­sajı aynen şöyledir :

«Bandan 522 yıl önce kudretli Türk Kültürünün kurduğu bfi-yük medeniyetimizin siyasi alandaki ifadesi olan Osmanlı impa­ratorluğu, Türk tarihinin olduğa kadar, Cihan tarihinin de yeni bir çağa girmesini temin eden tarihin büyük olayını gerçekleştir­mişti. İstanbul Türkler tarafından fethedilmekle, sevgiye, şefka­te, müsamahaya, yüksek bir ruh asaletine dayanan medeniyeti­mi!; Avrupa'yı, özellikle Bizansı boğmakta bnlunan insanlığın .yüz karası ortaçağ zulmünü tasfiye etti. Bütün insanlık, tarihin en soylu medeniyetini, ordularıma ve ilim adamlarının başında İstanbul'a giren büyük devlet adamı, mütefekkir Fatih Sultan Mehmet Han'la birlikte daha iyi ve daha yakından tanıdı.

Büyük medeniyetler, devletler ve imparatorluklar kurmuş asil Türk Milleti içinde bulunduğumuz asırda tarihinin en acılı ve çileli bir devresini yaşamaktadır. Bn çileler çekilecek ve yeni­den tarihi büyüklüğümüze yakışan, sözünü dünyanın her yerinde geçiren, medeniyetin temsilcisi devletimizi kuracağız. Buna inan­cımız tamdır. Türk Milletinin kaderinde önemli rol oynayan ay­dınlarının bir kesimine ve yöneticilerine, bugünkü düşkün ve sı­kıntılı halimizin geçiciliği İyi öğretilmemiş, Türk Milletinin tari­hi misyonu gereği büyük devlet kurmaya ve kudretli kültürü­nün gereği medeniyet yaratmaya ehil ve mecbur bulundu­ğu inancı sağlam olarak verilmemiştir. Bundan dolayı Türklüğün geleceği konusunda düşünürken, plânlar ve programlar yapılır­ken, hep geçmişi bulunmayan küçük milletlere ve devletlere ya­kışacak arzular güdülmüş, hedefler çizilmiştir. Bir milletin öncü­leri bulunan aydınların ve yöneticilerin, ufukları daraldı, düşün­celeri ve arzuları küçüldü mü, o milletin şanlı ve şerefli bir gele­ceği hazırlaması ve medeniyetler kurması; kendi milletine ve in­sanlığa hizmet edebilmesi mümkün olamaz, tşte Türkiye'yi bugü­ne kadar yönetenler, hep bn noktada hataya düşmüşler ve müte­vazı, küçük bir Türkiye'yi hayallerinde yaşatmışlardır. Dünvamn büyük varlığı, büyük otoritesi olmayı düşünemeyen milletlerin ve devletlerin gelecekleri, başka devletlerin insafına terkedilmiş de­mektir.

Büyük geçmişin, büyük geleceği müjdelediğini bilemeyenler, tarihin akışına karşı çıkanlardır. İstanbul'un 522. Fetih «ününü bn şuur ve inanç İçinde kutluyor, bütün siyast parti yönetic*lcrf> ne ifade etiğim yönde bir uyanışa sebep elmasım temenni edi­yorum.

TANRI TOKU KORUSUN.»

İstanbul'un mutlaka fethedilmes» ge rektiğini ve bunun önemini belirten bir konuşma yapmıştır, Cenk boru­sunun çalmmasıyle birlikte surlara hücuma geçileceğini belirtmijtir. Konuşma bitikten sonra mehter ta­rafından cenk havası çalınmış ve mehter takımından bir kişi Ulubatlı Hasan'ı temsilen Üç hilalli bayrağı kale burçlarına dikmiştir. Daha son ra mehterin çaldığı marşlar s*»on­da bulunan binlerce kişinin coş­masına vesile olmuştur.

Tarihi Mehter takımının progra­mından sonra Elâzığ, Artvin ve Eğin folklor ekiplerinin gösterileri ülkü Ocaklarının Klâsik Türk musîkısl korosunun Ali Şenozan başkanlığın­daki konseri, Kerküklü ses sanatkâ rı Abdurrahman Kızılay'ın Kori'ük türküleri, Necdet Tokatlıoğlu, Suna Batıgün ve Ozan Arifin deyiş.eri ve Aşık Abdulvahap Kocaman'm taş lamaları kutlama törenine gelen binlerce Ankara'İmin coşmasına ve sile olmuştur. Geceye MHP Genel Başkanı ve Başbakan yardımcısı Alparslan Türkeş ve bazı genel ida­re kurulu üyeleri de katılmıştır. M.T.T.B.'de Fetih gecesine bir çe­lenk getirmiş ve MHP lideri Alosrs lan Türkeş tarafından tebrik edil­miştir. Ayrıca geceye 3 yaşındaki llteriş Metin'in okuduğu «Bayrak» isimli şiir ayrı bir renk katmışur

İstanbul'un fethi, yurdun çeşitli yerlerinde de ülkücü kuruluşlar ta rafından coşkunca kutlanmıştır Ga zetemize ulaşan haberlere göre 31 Mayıs gecesi Elazığ Kapalı Spo»* Sa lonunda Ülkü Ocakları Elazığ sobe­si tarafından düzenlenen «Fetih Ge­cesine binlerce Elazığlı katılmış­tır. Gecede Türk müziği sanatçısı Ali Şenozan, Halk türküleri sanatçıları Mükerrem Kemertaş ve Seyit A1 ile Fikri Karakuş ve Beduh Atak** da iştirak etmiştir. Ayrıca Kırım, Azer baycan, Ankara, Artvin ve Etazığ ekiplerinin gösterileri heyecanla ta kib edilmiştir. Gecede ayrıca kah­

ramanlık şiirleri, millî marşlar okuıt muş, İstanbul'un fethinin mana ve önemi üzerine konuşmalar yapıiuıiş tır.

Kırşehir MHP Gençlik Kolu başkanı solcular tarafından bıçaktandı

Aşırı solcuların ü l k ü c ü gençlere karşı giriştiği saldırılar­dan bir yenisi Kırşehir'de meydana' gelmiş, Milliyetçi Hareket Partisi Kırşehir İl Gençlik Kolları Bagkani Salih Gül ile Çadırlı Hacıyusuf ilk okulu öğretmeni Orhan Ediş, komü­nistlerin toplu saldırısı sonunda bi çaklanarak ağır şekilde yaralanmış­lardır. Ağır yaralanan ülkücüler Kır şehir Devlet Hastanesine kaldırıl* mış, ancak hiçbir tıbbî müdahalede bulunmayan hastane görevlileri ya­ralıları Ankara'ya sevketmişlerdürv Yaralı ülkücüler halen Hacettepe Hastanesinde tedavi altında bulun­maktadırlar. Gazetemiz baskıya ve­rildiği sıralarda yaralılardan Or­han Ediş'in sağlık durumunun iyi ol duğu, Salih Gül'ün durumunun 'S« ciddiyetini muhafaza ettiği öğrenil­miştir.

Ülkücülere saldıran aşırı solcular­dan Serhat Yalçın yakalanmıştır. Öğrenildiğine göre Mardin'in İdil il çesinden olan 1956 doğumlu Serhat Yalçın 2 yıl önce Kırşehir İlköğ.-et-men Okulunda öğrenci iken belge almıştır. Ancak, bu aşırı solcunun öğrenci olmamasına rağmen zaman zaman Öğretmen Okulu yatakhane­sinde kaldığı, olaydan 2 gün önce de yatakhanenin 62 numaralı oda­sında yatıp kalktığı tesbit edilmiş­tir. Serhat Yalçın'ın Genç Sosyalist ler Birliği üyesi olduğu söylenmek­tedir. Bu şahsı Kırşehir Palangıç k# yünden ve soyadı tnönü olan Ht. şahsın koruduğu öne sürülmezdir* Ülkücülere bıçak ve zincirlerle sak curan diğer asın solcular kaçmıştık