59
Saygıdeğer Konuklar, Değerli Hemşerilerim, “ Kafkas Halkları ve Adige - Çerkes kavramları” konulu konferansı düzenleyen ve davetleriyle beni onurlandıran, Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu Başkanı Sn. Ata Katı’yı bu girişimlerinden dolayı kutluyor, teşekkür ediyorum. Bu konferansa iştirak etmek lütfunda bulunan tüm katılımcıları da saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Konuya sağlıklı bir giriş yapabilmek için öncelikle, son yılarda sosyo- kültürel yaşantımızda yaşanan “kültürel patlamaya” değinmek istiyorum. Ardından “ Adige ve Çerkes” kimlikleri üzerinde duracağım. Son yıllarda, Türkiye’de yaşanan demokratikleşme süreci içinde gelişen soysa- kültürel yaşantıda, akademisyenlerin tabiriyle bir “Kimlik” patlaması yaşanmaktadır. Türkiye’deki Akademik çevrelerde “ Kimlik “, insanın içinde yaşadığı sosyal çevre ve kültürle olan sosyolojik ilişkisi yerine birey düzeyinde ele alınmış ve kimlik arayışı 1980’li yıllara kadar psikolojinin alanına ait bir kavram olarak kabul edilmiştir. Ancak, son yıllarda sosyoloji içindeki epistemolojik ve teorik yaklaşımlar, kimlik konusuna akademik bir yoğunluk kazandırmıştır.1

Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Embed Size (px)

DESCRIPTION

www.nartajans.net

Citation preview

Page 1: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Saygıdeğer Konuklar,

Değerli Hemşerilerim,

“ Kafkas Halkları ve Adige - Çerkes kavramları” konulu

konferansı düzenleyen ve davetleriyle beni onurlandıran, Birleşik

Kafkas Dernekleri Federasyonu Başkanı Sn. Ata Katı’yı bu

girişimlerinden dolayı kutluyor, teşekkür ediyorum.

Bu konferansa iştirak etmek lütfunda bulunan tüm

katılımcıları da saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Konuya sağlıklı bir giriş yapabilmek için öncelikle, son yılarda

sosyo- kültürel yaşantımızda yaşanan “kültürel patlamaya”

değinmek istiyorum. Ardından “ Adige ve Çerkes” kimlikleri

üzerinde duracağım.

Son yıllarda, Türkiye’de yaşanan demokratikleşme süreci

içinde gelişen soysa- kültürel yaşantıda, akademisyenlerin tabiriyle

bir “Kimlik” patlaması yaşanmaktadır.

Türkiye’deki Akademik çevrelerde “ Kimlik “, insanın içinde

yaşadığı sosyal çevre ve kültürle olan sosyolojik ilişkisi yerine birey

düzeyinde ele alınmış ve kimlik arayışı 1980’li yıllara kadar

psikolojinin alanına ait bir kavram olarak kabul edilmiştir. Ancak, son

yıllarda sosyoloji içindeki epistemolojik ve teorik yaklaşımlar, kimlik

konusuna akademik bir yoğunluk kazandırmıştır.1

Page 2: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Etnik kimlik ise, ferdin içinde yaşadığı toplumdaki yaygın

kültür unsurlarından farklı olarak, orijinal bir kültür sistemi yapı

özelliklerinin nitelik itibariyle taşımasıyla ortaya çıkan bir kimlik

türüdür.

Son yıllarda Türkiye’de yaşanan demokratikleşme süreci

içinde her birey kendi kimliğini, etnik kökenini, dini duygularını

sorgulamaya başlamıştır. Asimilasyon ve yok olma endişeleriyle

beraber bir kültürel uyanışta söz konusudur.

Bilindiği üzere; son ikiyüz yılda dünyada yaşanan göç

niteliğindeki toplumsal hareketlilikler etniklik bilincini arttırmaktadır.

Mevcut sosyal yapısı bozularak göç eden nüfus kitleleri, yeni iktisadi

ve sosyal düzen içinde kendilerine bir yer bulmaya, kimlik edinmeye,

çalışmaktadırlar. Böyle bir değişim süreci neticesinde, ferdi tutum ve

davranışlarında iki değişik seçenek müşahade edilebilir; ya

karşılaşılan yeni düzenin kültürel özellikleri benimseyerek yaygın

kimlik tipi benimsenecek, ya da sahip olunan geleneksel niteliklerin

varlığından bir toplumsal güç elde etmek amacıyla bir araya

gelinerek etnik gurup oluşturulacaktır. Ancak,” Etnik Gurup “

kavramının “ Irk Grubu “ kavramıyla eş anlama gelmediğini

vurgulamakta fayda vardır.2

Etnik gruplar konusu gündeme gelişi ve tartışmaya açılması,

ilk defa XIX. Yüzyılda ve Batıda görülmektedir. Konu günümüzde

yeniden gündeme getirilmek istenmektedir. Etnik gruplar zaten

Page 3: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

mevcuttu. Ama, sorun biçiminde konunun gündeme gelişi Batı eliyle

olmaktadır.

Unutulmaması gereken bir hususa değinmek istiyorum, aynı

dönemde yani XIX. Yüzyılda Ulus kavramının geliştirilmesine ve

yaygın bir biçimde kullanılmasına da tanık oluyoruz. Batı, XIX.

Yüzyılda Ulus olgusuyla tanışıp Ulus kavramına yeni bir tanım getirir,

yeni bir içerik kazandırırken, aynı anda bu tanıma uymaya ya da aynı

kavram içinde ele almak istemedikleri toplum ve topluluklarla

karşılaşmışlardır. Böylece XIX. Yüzyılda etnik gruplardan sözedilmeye

başlanmıştır. Yani Batı, Ulus olgusunun yaratıcısı olarak kendisini

görürken, etnik grupları kendi dışında toplulukları tanımlamak için

kullanmıştır.3

XIX.yüzyılda Batı tarafından Etnik grup olarak tanımlanan

topluluklarda; belli bir ortak dil, ortak geçmiş, bir geçmişe bağlılık,

ortak bir kültür gözlenmekle birlikte, bir Ulusun varlığı için gerekli

maddi ve tarihi temelden yoksundurlar.4

Günümüzde etnik gruplar konusu yeniden gündeme

gelmiştir. Ancak, koşullar artık tümüyle değişmiş olup, siyasi

kaygılarla konu öne çıkarılmaktadır. Bu kez uygarlık alanları içinde

kalan, dolayısıyle toplumlar arası ilişkilere uzak olmayan ama yine de

Ulus oluşturmak için gerekli maddi temellerden yoksun topluluklar

üzerinde durulmaktadır.5

1800’lü yıllardan beri sürüp giden ve özellikle son otuz yıl

içinde Güneydoğuda gittikçe artan toplumsal şiddet olayları, etnik

Page 4: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

kültürün yayılması ile birlikte, Anadolu’nun etnik yapısı sorgulanır

duruma gelmiştir.6

Anadolu toprakları etnik, kültürel ve dinsel itibariyle bir çiçek

bahçesidir. Ancak, günümüze dek izlenen politikalar nedeniyle,

Anadolu’da var olan etnik-dinsel-kültürel toplulukları ortak bir üst

kimlikte bir arada tutacak siyasi örgütlenme tam anlamıyla

başarılamadı.7

Bunun sonucu olarak, Anadolu’da var olan farklı kimlikler

arasında yeni bir ayrışma ortamı doğmaktadır. Oysa bir arada ve

birlikte yaşamayı esas alarak, farklı etnik-kültürel kümelerin kendi

özelliklerini korudukları, özgürce geliştirebildikleri siyasal

seçeneklerini rahatlıkla yapabildikleri bir ortamın oluşması gerekir.

Farklılıklarımızı sorun değil, zenginlik kaynağımız olarak

değerlendirmeliyiz.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kafkas kökenli Adigeler yani

Çerkesler, Kürt açılımı ve dolayısıyla demokratik açılımı

başladığından beri kendi gazete, dergi ve internet ortamında harıl

harıl “ Adige “ ve “ Çerkes “ kavramlarını tartışıyor. Bu tartışmalarda

“ Tanrının Çorbasını İçmiştik “ adlı, Büyük Çerkes Sürgününü anlatan

biyografik romanın da etkisinin olduğunu söyleyenler de vardır.8

Adigeler de, dünyada adlandırıldıkları “ Çerkes “ kimliğiyle

varlıklarını devam ettirmek için, Türkiye’de yaşanan demokratik

yeniden yapılanma sürecine dahil olmak istiyor. Anadolu’nun,

Page 5: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

insanların birbirine yaklaştığı, birbirlerinden kuşku duymadığı bir

ortama getirilmesi gerektiğini düşünüyor.

Bir toplumun tarihsel süre içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa

aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütününe “ Kültür “

denmektedir.Kültür kelimesinin çeşitli anlamları bulunmaktadır.

Aslında Latince’de kültür, “ toprağı işleme “ diye tarif dilmektedir.9

Kafkasya’nın en eski otokton halkından olan Adigeler, XIII.

Yüzyılın ikinci yarısından itibaren, Kafkasya’da karşılaştıkları göçebe

Tatarlar tarafından “ Jarkaz “ diye adlandırılmışlardır.10

Adige toplumuna takılan Jarkaz’ın anlamı da “ toprağı işleyen

“ yani tarıma dayalı “ yerleşik “ bir hayattan sözedilmektedir: Bu da (

Jar=Çer=Toprak ve Kaz=Kazmak, kesmek, bellemek, işlemek’ten)

Türki dillerde ( Jarkaz ) olarak ifadesini bulmuştur.11

Nitekim, Adigeler’in toprağa bağlı bir yaşamı sürdürdüklerini,

buna bağlı olarak kendilerine mahsus bir yaşayış ve davranış içinde

olduklarını göstermektedir. Adigelerin( Çerkeslerin ) kendilerine

özgü kültürel özellikleri onlar için insanlık değerleriyle özdeştir ve bu

değerleri terk etmek onlar için mümkün olmayan bir şeydir.

Günümüzde bile izlerine rastlanan gelenek ve göreneklere

bakacak olursak; toplumda olabildiğince özgür bir ilişki yaşayan

Çerkeslerde gelenek ve göreneklere, değerlere katı bir bağlılık söz

konusudur. İnsan ilişkilerinde yaratılan bu uyumlu atmosfer,

bireylerin topluma ve kendilerine karşı duydukları uyum davranışı

Page 6: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

sorumluluğuyla ilgilidir. Tarihsel süreç içinde oluşmuş ve toplum

tarafından benimsenmiş kurallar ve gelenekleri, Çerkesler “ Xhabze “

diye adlandırmaktadır. Çerkes kültürü dünyasının yazarı toplumun

bizzat kendisidir. Toplum tek bir birey gibidir, herkes bir birey gibi,

birey de herkes gibi düşünür. Çerkes toplumunun çeşitli toplumsal

alışkanlıkları bulunmaktadır. Ancak, dünyanın değişen kurallarına

uymak zorunda kalan kültür, ailelerimizin 30-40 yıl önce köyden

kente getirdikleri değildir. Hele hele atalarımızın XIX. Yüzyılda

Kafkasya’dan sürgün edilirken getirdikleri kültürel hazine hiç

değildir.12

“Kaybettiklerimiz, unuttuklarımız, yitirmek üzere

olduklarımız, elde ettiklerimiz, Mitleştirdiklerimiz, anı haline

getirdiklerimiz, yeniden yorumladıklarımız, keşfettiklerimiz,

değiştirdiklerimiz ve hatta bize aktarılmış olsa bile,

uygulayamadıklarımız vardır.” 13

Bugün dünyada ve Türkiye’de yoğun bir şekilde yaşayan

Adigeler’in kültür ve kimlik arayışları şehirlerde ve metropollerde

başlamıştır.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Adigeler’in kültür ve

kimlik için mücadele alanları, oluşturulan Çerkes kültür Dernekleri

veya Çerkes Kültür Enstitüleri; Türkiye’ de yaşayan Adigeler’in kültür

ve kimlik için mücadele alanları ise, Kafkas Kültür Dernekleri adı

altındaki çeşitli sivil toplum Kuruluşlarıdır.

Page 7: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Kafkas halklarının kimliğini tarihsel kökenleri itibariyle en eski

zamanda birleştiren ortak üst kimlik” Nart” kimliği idi.Nart destanları

(söylenceleri) bize tarih öncesi çağlar, yitip giden eski zamanlar ve

günümüzdeki Kafkaslı insan ve yaşam ilişkileri hakkında ipuçları

vermektedir. Nart söylenceleri, tarihe tanıklık etmesi yönünde

Kafkas halkları için büyük önem taşımaktadır.14

Bugün Kafkasya bölgesinde, değişik dillerde konuşan ve farklı

kökenden gelen Halkların beraberliği, binlerce yıl öncesine

gitmektedir. Hepsi de ortak bir kültürün “Kafkas Kültürü”nün

varisidirler. Birleştiren temel unsur olan Nart Destanları,

Kafkasya’nın otokton Adige toplumunun diğer boylarla birlikte

oluşturduğu müşterek destanlardır.Kafkas Kimliği, bütün bu halkların

birleştirici üst kimliğidir. Çünkü her halkın da ayrıca bir ulusal kimliği

vardır.Kafkasya, çok uluslu ve halklı harika bir ülkedir. Yüzyıllardan

beri Kafkas sıradağları tarafından oluşturulan tabii kale, burada

yaşayan insanların bağımsız gelişmelerinin güvencesi olmuştur.15

Ancak, Rusların XVIII.yüzyıl başlarına dek Kafkasya Bölgesinde

sürdürdükleri faaliyet, Kafkasya’nın büyük bir tehlike ile karşılaşmış

olduğunu açık bir sürette gösteriyordu. Kafkaslılar da bu tehlikenin

vehametini ve bu tehlikeye karşı memleketin birlik ve beraberliğini

temin edecek teşkilata tabi tutulması zaruretini anlamışlardı.

Kafkasya’nın Solon’u Jebağı’nın, XVIII. yüzyılda yetiştirdiği

Kaytoko Arslan Beg ilk iş olarak “ iki deniz arasında ancak bir devlet

Page 8: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

bulunur.” Prensibini ortaya koydu ve bu esas üzerinde çalıştı. Ancak,

tatbik için kendisi ve ondan sonra gelenlerin gayretleri akim kaldı.16

XIX.yüzyılda Kafkasya’nın doğusunda ortaya çıkan İmam

Şamil’in de bütün amacı düşman karşısına bütün bir Kafkasya olarak

karşı koymaktı. Düşündüğü devlet modeli ise, özerk bölgeleri bir

Konfederasyon çatısı altında birleştirmekti.17 Şamil de Uşurma

İmam Mansur( 1759-1794 )’un 1785 yılında başlattığı “ Kafkasya

Muridizm”’den yararlanarak, Kafkasya’yı “Hazar Denizi ile Karadeniz

arasında bütün coğrafyanın tek devleti “ olarak düşünüyordu. Geçen

zaman içinde aynı kaderi paylaşmış bunca insan ortak bir ad

kullanılmasından daha doğal bir şey olamazdı ve öyle oldu.

Kafkasya dışında Diasporada yaşayan Kafkas halkları

arasında tutuşturulan birlik ve bağımsızlık ateşi sayesinde,

İstanbul’da 1841’de “ Çerkes Cemiyeti “, 1908’de “ Çerkes İttihat ve

Teavun Cemiyeti “ ve devamında kurulan diğer Kafkas

Cemiyetlerinin öncülüğünde, ilk defa Kafkasya’da 11 Mayıs 1918’de,

çok kısa ömürlü olan, Bağımsız( Birleşik ) Kuzey Kafkasya

Cumhuriyeti’nin temeli atılmıştır.

11 mayıs 1918’de Bağımsız Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti

kurulduğunda isim olarak Çerkes değil hem Fransız Ulusculuk

ekolüne uygun toprak esasına hem de Alman Ulusculuk esasına

uygun ırk ve soy esasını içeren isim olarak Kuzey Kafkasya

Cumhuriyeti ismi devletin ismi olarak kabul edilmiştir.

(B.Fikret,Circassiancenter.com)

Page 9: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Herkesin kabul edebileceği kavimlerin bir birinde baskı ve

zorlama olmadan doğal ve sosyal erimeleri haricinde her Kafkas

kavminin etonomisi ve kültürel haklarına bu devletin kısa bir ömrü

de olmuş olsa karışılması ve asimilasyonu düşünülmemiştir.

Doğrusu da budur.( Bouse Fikret, Circassiencenter.com)

Ne yazık ki, 1917 tarihinden itibaren Sovyetler Birliği yalan

vaadlerle ve baskılarla, 1990’lı yıllara kadar bu ideali yok etmeye

çalışmıştır.

Diasporadaki derneklerimiz, Kuzey Kafkasya Bölgesinde

yerleşik otokton Kafkas halkları arasında hiçbir ayırım yapmadan her

kese kapılarını açmışlardı. Bunlar, dernek çalışmalarında öncülük

etmişler, değerli hizmetlerde bulunmuşlardır. Hatta bunlara, aynı

amacı taşıyan Vakıflar da katılmışlardır. Sosyal dayanışmanın en

güzel örneklerini vererek faaliyetlerini, 1970-1980 yılları arasında

meydana gelen sosyal ve siyasi anarşiden kaynaklanan kesinti

dışında, 1990’lı yıllara kadar devam ettirmişlerdir.

Ancak, XX.yüzyıl içinde Sovyetler Birliği’nin dağılması olayı,

Türkiye’deki Kuzey Kafkas Kültür Derneklerinde, yeni bir dönemin

başlamasına neden olmuştur. Rusya’nın “ böl yönet “ politikası

gereğince, artan mikro milliyetçilik söylemlerine paralel olarak, her

halk gurubu kendi Ulusal adlarında, boy temeline dayalı Dernekler

gündeme gelmiş ve çeşitlilik giderek artmıştır.

Page 10: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Boy temeline dayalı Derneklerin kurulmasının faydalarının

yanı sıra, varsa, mahzurları da zamanında tartışılması gerekirken bu

yapılmadı.

Yaşar Güven’in de dediği gibi, Kafkas Halklarının diğeri

olmadan ve de diğerine rağmen hayatta kalamayacağının bilincinde

olması gerekiyor. Piyon olmaması gerekiyor. Bir Karaçay’la bir

Adige’nin, bir Oset’le bir İnguş’un, Abhaz’la Gürcü’nün, Ermeni’yle

Azeri’nin… düşman olmalarına neden olabilecek hiçbir sorun, fark,

üstünlük veya başka bir şey yoktur. Tersinden okumalı ve dost olmak

için pek çok nedenin olduğu ortaya konulmalıdır. Stanislav Lakoba,

Kafkasya yalnız bir bütün olarak özgür olabilir,diyor.18 “ Birleşik

Kafkasya “ sözü bunu anlatmaktadır.

Ancak, XX. Yüzyıl içinde giderek artan mikro milliyetçilik

politikalarına paralel olarak, Adigeler hariç,her halk kendi Ulusal

kimlikleri altında Derneklerini kurmuş ve Federasyon çatısı altında

örgütlenme yolunu tercih etmişlerdir.Bölünmek yerine bütünlüğü

sağlamak, atıl güçleri harekete geçirmek, başarı için maddi ve

manevi değerleri üretmek düşüncesinde olan kuruluşlar ise; tarihine,

Birleşik ve Bağımsız Kafkasya idealine sahip çıkan Birleşik Kafkas

Dernekleri Federasyonu çatısı altında toplanmışlardır.19

Konferansımızın konusunu, Adige Halkının Ulusal kimlik

sorunu teşkil etmektedir.

Adigeler, tarihin çok eskiden beri tanıttığı ve değişik adlarla

tanımladığı Kafkasya’nın otokton bir halkıdır.Yani Kafkasya’ya başka

Page 11: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

bir yerden gelmemişler, var oldukları andan günümüze kadar

Kafkasya bölgesinde yaşamaktadırlar.

Gerçektende; Adigeler arasında söylene gelen mitolojik bir

şiir vardır. “Dünya oluşum halindeyken” diye başlayan manzum şiir,

Nart destanlarında Hımış’ın oğlu Baterez adlı destanda, Baterez’in

bakımını üstlenen Vakwe ninenin Baterez için söylediği Ninniden

ayarlanması şöyledir:20

“Dünya daha oluşum halindeyken

Yeryüzü yeni kabul bağlamamışken

Yeryüzü koyun ayaklarıyla sertleşirken

Beştov Dağı ufak bir tümsek halindeyken

İdil nehri gençlerin adımlayarak

Geçeceği kadar küçükken

Ben sakalı yarı ağarmış bir yaştaydım

Kara toprağı yarıp geçecek güçteydim

Beni sadece Kazbek Dağı durdurabildi.

Kötü günde atımın eğeri boş kaldı

Kötü günde kara yamçım cenaze örtüm oldu

Page 12: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Kötü günde kısa tüfeğim mezar taşımdı

Kötü günde Semkal kılıcım mezar ucunda saplıydı

Dünya idealimizdekine uygun yaratıldı sandık

Biz bu dünyaya aldandık”

Adigeler bu şarkı ile; ilk yaratılan insanlar olduklarını, daha

yeryüzü şekillenmekte iken var olduklarını, iddia etmektedir.

Şarkının can alıcı bir noktası da, kalleş , yalan bir dünya ile

karşılaşmış olmaktan duydukları bir sıkıntıdır. Şövalye ruhlu

cengâver bir milletin şan için, şöhret için, nam için, bütün bunların

“boşuna” olduğunu anlamalarının acı itirafıdır.

Birçok Kabardey erkeği, bugün bile, cenazelerine kara yamçı

örtülmesini vasiyet etmektedirler.

Bilindiği üzere; Bugün Kafkasya’da yaşayan Adigeler

birbirlerine hitap ederlerken,” Adige” adını telaffuz etmektedirler.

Bununla birlikte, Anadolu’da” Adige” ismiyle” Çerkes” ismi birbirini

yerini tamamlayan isimler olarak kullanma alışkanlığı yaratılmış ise

de, zamanımızdaki son kuşaklar arasında” Adige” ismini

bilmeyenlerin sayısı giderek artmaktadır.

Öte yandan; Uluslararası platformlarda” Adige” yerine

“Çerkes” Kimliği kullanılmakta olup, zamanımızda” Çerkes” adı

bütün Dünyaca” Adige” adı yerine tescil edilmiş bir isim olmuştur.

Page 13: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Şimdi,” Adige” teriminin tarihsel kökenine uzanarak, Adige

adlandırmasının ne zaman ve nasıl ortaya çıktığına bakalım.

Aytek Namitok’un aktardığı bir rivayete göre; Küçük Asya

(Anadolu)’nun, özellikle Trabzon ve Sinop yörelerinde meçhul olarak

yaşayan bir topluluk (araştırmama göre, Gaşkalar=Kaşkalar olabilir)

Tlepş adlı demircilik Tanrısı ve Mezıtha adlı Orman Tanrısına

sadakatle bağlı idiler. Kaşkalar, Kafkas kültürünü Anadolu’ya taşıyan

Kafkasya’nın yerli kabilelerinden başkası değildi.İnanç ve

özgürlüklerini korumak için( gerisin geriye), deniz yolu ile Kuzey

Kafkasya’ya, Adigeko şehrinin bulunduğu yere göç etmişler.21

Anadolu’dan gelen bu göçmenler, Kafkasya’da ticaretle

uğraşan sakin ve konuksever Agoylar/Goylar ile bütünleşerek “Kutsal

Thamafe tepesine komşu” Adigeko şehrinin (şimdiki

Tamakhinskaya’nın yakınında; Çerkes-Rus savaşları sırasında

Adigeko, Rus birlikleri tarafından yıkılmıştır) adından mülhem olarak

“Adige” adını almışlardır.22

Daha sonraları,” Adige” adı Greko-Romen kaynaklarında,

M.Ö. V. Yüzyıldan itibaren gerek telaffuzuna en yakın tarzda

“Attıque” (Attıke) ve” Atekh” biçimlerinde yazılıp telaffuz edildiği

ortaya çıkmıştır.

Yine” Adige” adının, Babil-Asur çivi yazılı metinlerinde” Hatti”

(Hattikhe), Mısır Hiyoroglif yazılı metinlerinde ise,” Attekh” (Khita)

biçimlerinde kayda alındığı anlaşılmaktadır.23

Page 14: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

X.Yüzyılda; İmparator Jüstinien’den yaklaşık 400 yıl sonra

(913-959) yılları arasında Bizans İmparatoru olan Constantin

Porphyrogenete, İmparatorluğun yönetimi adıyla kaleme aldığı, kısa

bir coğrafik ve etnoğrafik kitap ile,” Adıgey” (Çerkezistan) adıyla

tanınan Kuzeybatı Kafkasya hakkında etnik ve coğrafik bakımdan çok

değerli ve ilginç bilgiler vermiştir.24

Örneğin; Azak Denizine akan Kuban Nehri ana kolu ile,

Karadeniz’e akan tali kolu olan Burlik ırmağı arasında oluşmuş

bulunan adanın” Atekh” olan ismini zikrederken, bilmeyerek” Adige”

isminin gerçeğe yakın telaffuzuyla, gerçek şeklini ortaya koymuştur.

Böylece, Adigeler’in öz vatanı olan Kuzeybatı Kafkasya

topraklarında bulunan bir ada, sahiplerinin gerçek adıyla 1000 yıl

önce tarih ve coğrafya sahillerine geçmiş bulunuyor.25

Hatko Kabilesi mensuplarına” Adalı” adının verildiğini

hatırlarsak, bunun yani” Atekh”in adına yakın olduğu görülür.26

“Adige” kelimesi” Adigece”dir Adigelerin ağzından çıktığı gibi

yazılmalıdır.Başka türlü yazılacak olursa anlamını kaybeder.

“Adige”, gerek değişik söylenişleri ve gerekse ekler alarak

ürettiği birçok isimler, toplum adları, yer adları, yaydıkları hayvan

adları, ayrıca dağ,dev,büyük, tanrı kavram adları, mitik kahraman

adları olarak yaygındır.

“Adige” adının eskiliği ve yaygınlığı konusunda detaylı bilgi

veren Abhazolog B.Ömer Büyüka,” Adige” adından binlerce yıl sonra

Page 15: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

oluşan” Ante” ve”Hatti “adlarına veya ilk Arapların adı olan Ad’a

bağlanmak istenerek; Adigece Antke (Antlar), Hattikhe (Hattiller)

veya Adğa(Ad’lı) kelimelerinden birinden geldiğini iddia etmenin

yanlış olduğunu ve geçersizliğini detaylı bir şekilde izah

etmektedir.27

Eserlerinde Adige ve Adigeler’den çeşitli şekillerde söz eden

diğer bazı yazarların birer söylentiden ileri gitmeyen görüşleri

aşağıdadır:

Ali Keskin (Çürey);” Adighe adının (AD-I-GHE), A’D, A’DE, A’T,

A’TE, DI ve TI sözcüklerinden oluşan ve babanın sulbünden gelen bir

sözcüktür”, der.28

M.Çunatıkho İzzet Paşa, Adige sözcüğü ile ilgili olarak şunları

belirtiyor;” Çerkesler”’in şimdiki ulusal adları” Adige” veya” Atti-

khe/Attı-xe/Adige” olup, bu ad halk söylencelerinde, şarkılarda,

efsanelerde sıklıkla geçen” Ant” sözcüğünden türemedir. Sözcüklerin

sonundaki” –che,-xe” takısı çoğul takısı olup, Antlar

demektir.Çerkeslerin kimi eski şarkılarında Çerkes Halkı” Ant

“sözcüğü ile ifade edilir,” der.29

Şora Noghamuka; ilk defa 1861 de oğlu Evristan tarafından

bastırılan” Çerkes Tarihi” adlı eserinde;” Milletimizin bugüne kadar

muhafaza edilen ve şiirlerde, şarkılarda ve pek çok eski rivayetlerde

geçen gerçek adı” Ant”dır .Fakat bu ad zaman geçmesiyle

değişikliğe uğrayarak” Adıghe” ya da T harfi hafifletilerek D harfi ile

Page 16: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

değiştirilmiş ve sonundaki Xh (Khe) kısmı asıl ada eklenerek Adighe

olmuştur,” demektedir.30

H.Aşemez, Adige adının kökeni için şunları söylüyor;

“Yunanlılar ve önceleri İyonyalılar’ın Adigey kıyılarında sömürgeler

kurdukları M.Ö.VI.yüzyılda Adigey’de çok sayıda yerli kabile

bulunuyordu. Bunlardan Azak Denizi (Xı Mıutve) kıyısında

bulunanları, kendilerine mıutvexer (Yunan telaffuzu ile Meotlar yani

Azak Denizliler) adını veriyorlardı.Bunlar Karadeniz (Xı Cuisve)

kıyısında oturanlara (Sind, Kerket, Toret, Pses, Dane, Haniox, Zikh,

Abasg v.b.) da Dexxer (öbür Denizliler=Adexxer) adını verdiler Azak

Denizi’ne göre, öbür tarafta bulunan Deniz anlamına gelen” Adexı”

ve burada oturanlar için kullanılan” Adexxer”(Karadenizliler)

deyiminden sonraları günümüzdeki” Adige” (Adıghe) adı türemiş

olmalıdır”, der.31

Gunekho Pic’e,” Adige” sözcüğünün anlamı için şunları

söylüyor;” Çerkes Kabilelerinden Adigeler’in isminin anlamı bir çok

dilci tarafından açıklanmaya çalışıldı. Açıklama şekilleri güneşe veya

bölgeye bağlıdır. Günümüzün Çerkes dilcisi Hadegattle Asker,

“Nartlar” adlı eserinde; Adige kabilelerinin bazıları Karadeniz’in

etrafında oturmaktaydılar. Diğer kıyılarda oturanların bazıları karşı

kıyıda oturanlara” Adexxer” demişlerdir.Anlamı ise, denizin karşı

kıyısıdır”.Adexxer” zamanla” Adige” şekline dönüştü.

Şu halde, Adige kabileleri tarihin tanıdığı en eski

toplumlardandır.Kendi inanışları gibi, güneşle yaşama geçmişler ve

Page 17: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

adları da güneştir.Güneş ise Adige dilinde” Dığe” dır.A şekli ile de

Adige olur ki,( O Güneş) anlamına gelir.İsim toplum ismi olunca

Güneş neslini ifade eder” der.32

M.Fetgeri Şöenü,” Adige” adı tarihte Strabonos’tan beri

bilindiğine işaret ederek, altı değişik kökten türetilebileceğini ortaya

koymuştur. Fakat aynı derecede de kuvvetli ve aynı kaynağa üç

kuram üzerinde duruyor;

1) Çerkeslerin atası olan Hatti veya Hattul’ların adından

gelir.Hatti-he (Hatti-khe) veya Hattu-he (Hattu-khe) dir.Bunlar yani

Adigeler Güneş tanrısının oğullarıdır. Yani eski devrin büyük

tanrısının soyundandırlar.

2) Adige (Aete) den gelmektedir. Aete ise, Nimef-Perse’nin

Güneşten olan oğlu ve Çerkesler’in tanınmış tanrısı (Circe) Sirse veya

Kirke’nin kardeşi Kolgita (Colchida) nın hükümdarıdır. Şu halde Aet-

he (Aet-khe) kökünden gelen” Adige” (Adighe) yine Güneşin oğlu

demektir.

3) Çerkesçe’de”Dığe” güneş demektir. (A-dığe-he) Güneşe

mensup olanlar anlamını doğrudan doğruya verir. Çünkü,

Çerkesçe’de He ilgi edatıdır. Aynı zamanda Ğa semavi tanrısal

demektir. “ Adige” semavi, yani Güneşe mensup olan babamız

anlamını verir.

Eski zamanlarda, özellikle Kafkasya’da en büyük tanrı olarak

Güneş kabul ediliyordu.33

Page 18: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Abhazalog B.Ömer Büyüka,” Adige” adının Ante veya Hatti

veyahut Arapların adı olan”Adğa”dan gelemeyeceğine işaret

ettikten sonra,” Adige” kelimesinin Adigece’de” Ad’lı “(yani As-

lı=Az-lı) anlamında olduğunu, aynı dildeki Asğa=sığa=Azığe (As-lı=Az-

lı) nın diğer söylenişidir. Ve Adığa-Asığa (ADığa-Abhaz) birliğinin

simgesidir.”, der.34

Büyüka aynı eserde; “Adığalar Kafkasya’nın otokton halkıdır.

Zamanla kazandıkları yaşantılar ve son karışımları As ve Az

toplumları arasında zamanla ufak tefek farklarda

oluşmuştur.Abhazlar Az’ın dili Mitleşmiş anıları Lazları( mavi gözlü),

Abhazları (mavi gözlü-kumral-pembe tenli) olarak tanıtırken, Kuzey

Kafkaslıları ve Kafkas Dağlarının Dawı=Daw ortak adıyla anar ve bir

çok deyimlerde onlara” Dawıapş=Davapş” der ki, (sarışın Dawı,

sarışın Daw, sarışın Dev) anlamlarındadır.Buna göre onlar yani

Adıgeler kızıla yakın sarışın olarak düşünüldüğü anlaşılıyor.Bu

Daw=Dawlılar adıyla da ülkesiyle de Adğa (Adığ=Dığa=Dığ=Dağ)

denen eski halktır. Adıge ataları gerçekten aşırı sarışın idi iseler,

uğradıkları bir çok istilalar ve soy karışımları renkleri değişmiştir.

Buna rağmen, Mesudi onları” Kesek” diye yazarken, en güzel soy

olduklarını da belirtir.” demektedir.35

İsmail Berkok; Adige ve Çerkes sözcükleri arasındaki anlam

farklılıklarını;” Her Adige Çerkestir; Her Çerkes Adige değildir.”

demek suretiyle ortaya koymaktadır. Ve anlamı şudur:

Adige=Çerkes. Çerkes kelimesi ise, XV.yüzyıldan itibaren tüm Kuzey

Page 19: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Kafkasya halkları tarafından benimsenen addır. Dolayısiyle Çerkes

kelimesi asıl Adigeleri oluşturur.36

Nitekim Berkok eserinde; Adigeleri Kas, Kirkas milleti

içerisinde seçkin bir zümre şeklinde olduklarını ifade

etmektedir.Adigelik ile, Mümtaziyetin yani seçkinliğin silah ve çokluk

kuvvetinin temsil eylediği hakimiyete değil, fakat Adige adeti ve dili

ile Adıge kıyafeti ve terbiyesi ile kazanılan faikiyete ( üstünlüğe )

dayandığını kasdetmektedir.37

Edmund Spencer, Adigeleri şöyle tarif ediyor; “ Çerkesler

kendilerini yalnız Atteghei( Adıgey=Adige ülkesi “ adı ile çağırıyorlar

ve ( Atte ) Boğaz, ( Ghei ) Deniz demek olduğundan bu isim deniz

kıyısındaki dağlık ülkede oturanlar anlamına geliyor.”38

Ceneviz tarihçisi G.Interianno XVI.yüzyılın başında(1502)

Kuzeybatı Kafkasya’da yaptığı tetkik gezileri sonunda kaleme aldığı

kitabında; Zikhler’in örf ve adetlerinin açıklanmasına başlarken şöyle

der; “ Zychie in lingua volgere, Grece et Lartuna cosi chiamati, et da

Tatari et Turchie diamondati Circassi et in Loro proprio Linguagsio

Apellati Adige.”39

Bu paragrafta görüldüğü gibi, Interianno, Grek ve Latinlerin “

Zychie “, Tatar ve Türklerin de “ Circassi( Çerkes ) dedikleri

toplumun, kendilerini “ Adige “ adıyla tanımladıklarını belirtmiş

bulunuyor. Tamara V. Polovinkina da eserinde; Leonti Yakovleviç

Lyulye ve Şövalya Taitbout De Marigny gibi Avrupalı yazarların,”

Page 20: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Çerkesler kendilerine Adige derler.” Diye yazdıklarından

sözetmektedir.

,

Baturay Özbek, “ Adige “nin ortaya çıkışı ile ilgili olarak; “

Yabancılar bu halka “ Çerkes “ terimini, Yunanca sözcüklerden

üreterek kullanıyorlarsa da, V.yüzyıldan itibaren(kendileri)

kendilerine “ Adige “ demişlerdir. Bu tanım, zamanımıza kadar

gelmiştir. Bu yüzyıldan itibaren de tek dil, tek ulus olan Adige milleti

gelişmeye başlamıştır.”diyor.40

Merzey Halis Bulşen, bu konuda şöyle diyor; “ Kafkas kökenli

olup, beyaz ırkın en saf temsilcisi olan ve kendilerine özgü, insan

onurunu yüceltici adet, anane ve toplumsal görüşleri içeren Kafkas

kültürüne sahip insanlara “ Adige “ denir. Adige hem kan verasetini

ve hem de kültür verasetini birlikte ifade eden bir kelimedir.”

Adigelik “ ise, Adige adet ve ananesini benimseyerek yaşamak

demektir. “ Adiyağa “’ya gelince, Adige toplumuna layık ahlak ve

karekter sahibi olmaktır.41

Bilindiği üzere; XIX.yüzyılda Kafkasya’nın Çar ordularınca

işgali, acımasızca uygulanan soykırım ve yaklaşık 1.8 milyon kişinin

sürgün edilmesi olayı tüm Kafkas Halklarında olduğu gibi, Adige

halkının bilincinde de acı ve hüzün bırakmıştır.

XIX. Yüzyılda Kafkasya’dan ve Rumeli topraklarından

gerçekleşen zorunlu göçler ile ilgili olarak Avrupa, Rusya ve Osmanlı

Page 21: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

arşiv belgelerinde “ Adige “ adı yerine “ Çerkes “ ve “ Muhacirini

Çerakise “ adıyla tescil edilmişlerdir. Kendi aralarında “ Adige “

adından başka bir ad kullanmamış bulunan bu halk, öz vatanlarından

sonra öz adlarını da kaybetmek zorunda bırakılmıştı.42

XX.yüzyılın ilk çeyreğinde ise, 7 Kasım 1917’de Rusya Sovyet

Sosyalist Federal Cumhuriyeti kuruldu. Bu tarihten sonra, 27

Temmuz 1922’de, tarihte “ Adige “ adıyla ilk defa “ Adige Çerkesleri

Özerk Bölgesi( Adıgey de denir ) kurulmuştur. Daha sonra adı, “

Adige Özek Bölgesi “( Oblast ) olarak değiştirildi. İlk başkenti

Tohtomukho köyü( 1957’den beri Oktiyabrski) idi. 1937’de başkent

Krasnador oldu. Bu tarihte Eyalet( Kray ) olunca, “ Adige Özerk

Bölgesi”nin merkezi Maykop( Miyekuape )’a taşındı.43

Nüfusunun ana kitlesi başta Türkiye olmak üzere, dünyanın

çeşitli ülkelerinde yaşayan Adigelerin kontrolü ve Kafkasya’da kalan

azınlık kitlesiyle bağlarını düzenlemek üzere, diğer tüm Sovyet

diasporalarında olduğu gibi, Adigeler için de Moskova güdümünde

hareket eden “ Rodina “ dernekleri kurulmuştur. Elbette burada

amaçlanan dünya üstüne dağılmış bir sürgün toplumunun yok

olmasını önlemek değil, SB’nin politikaları ve ideolojisine uygun

hareket eden diaspora(?) liderleri yaratmak ve onları yaşadıkları

toplumlar içinde birer Sovyet propaganda makinesi olarak

kullanmaktı. Her ne kadar Rodina yöneticileri Adige olsa da temel

kriter bir KGB personeli olmak ve tamamen Moskova’nın belirlediği

politika ve prensipleri doğrultusunda hareket etmekti.44

Page 22: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Bilindiği üzere; Ankara Kafkas Derneği( Kaf-Der )’nin o

dönemlerde sosyalist fikirlere yakın duruşu ve Sovyet Devrimini

Türkiye’ye ihraç etmek maksadıyla kurulmuş olan Rodina

Derneğinde görevli Adige kökenli kişiler aracılığıyla Anavatanla

ilişkiler kurmayı başardı. Kendini “dönüşcü” olarak isimlendiren bu

kesimin söylem ve yayınlarda yeralan “sosyalist Kafkasya”’ya abartılı

övgüler Kafkasyalı tabanda kabul görmediği bir gerçektir.

Nitekim, hiçbir somut proje ortaya koyamayan sözkonusu

“dönüşcü” hareket fikri öncülüğünü yapanların da Kafkasya’ya

dönmemesi sonucu prestij ve etkinliğini tamamen yitirdi.

Ancak, kapıların açılmasından sonra Rodinalar’ın yerini sivil

toplum örgütü olan Xase’ler aldı. Bunların 1989 yılında tohumları

atılan ve 1991 yılında kurulan KDHK adını alan Kafkasya Dağlı

Halkları Birliği ile paralel hareket etmeye başlayınca Moskova’nın

huzuru kaçtı.

SSCB’nin dağılışından önce, 24-25 Nisan 1990 tarihinde

Adigey-Kueihable’de düzenlenen ve Anavatandaki tüm

temsilcilerinin katıldığı “Forum” sonunda imzalanan sonuç

bildirgesine, “ anadilde Adige; yabancı dillerde Çerkes “ adının

benimsenmesi, benimsetilmesi, yaygınlaştırılması kararı alınmak

suretiyle KDHB’ne alternatif akımın taslak planı ortaya çıktı.45

Bu olay her ne kadar Adigelerin lehine gibi görünse de,

günümüzde gündeme getirilmesi mutlaka Moskova’nın “böl-yönet”

Page 23: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

politikasının değişik bir yansımasıdır. Moskova’nın bu olayla bir

düşündüğü vardı.

Nitekim, bir yıl sonra 19-20 Mayıs 1991 tarihinde Nalçık’da

toplanan kongrede kurulan “ Dünya Çerkes Birliği “ örgütünün resmi

antetli evraklarında anadille “ Duneypsow Adige Xase “; Rusça

düzenlenen evraklarda ise, “ Çerkes “ yani “ Mejdunarodnaya

Çerkesskaya Assosiasiya “ diye geçmektedir.46

Yeni kurulan örgüte “ Dünya Çerkes Birliği “ adının, Kongreye

Ankara’dan katılan delegelerin ısrarıyla verilmesinin amacı, sözde,

Diasporada yaşayan tüm Kafkaslılar arasında birlikteliği sağlamaktı.

Merkez-şube şeklinde örgütlenen Kaf-Der, anavatan olarak tabir

ettiği Kafkasya’da ise tüm Kafkaslılar’ın birlikteliğinden hiç söz

etmemiştir.47

Aslında; tüm Kafkasya’nın birliğinden daha önce XVIII.

yüzyılda Kaytoko Arslan Beg, XIX. Yüzyılda ise, İmam Şeyh Şamil

sözetmiş ve mücadele etmişlerdir. Kafkas halkları’nın

mücadelelerinde, ayni idealin etrafında kenetlenmeleri sayesinde,

XX. Yüzyılın ilk çeyreğinde doğan tarihi fırsat değerlendirilmiş ve

ömrü kısa da olsa Kafkasya’da bir siyasi birlik sağlanarak Bağımsız bir

Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti(11 Mayıs 1918) kurulmuştur.

Fakat, Bağımsız Kuzey Kafkasya Devleti; kurulduğundan beri,

sürekli savaş halindeydi. Sayı ve silah bakımından üstün Kızıl Ordu

karşısında, daha fazla dayanamadı. 1921 yılının Haziran ayında,

Kuzey Kafkasya tamamen işgal edildi. Halk liderleri ve aydınları

Page 24: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

yurtlarından sürüldü. Talihsiz Kuzey Kafkasya, tekrar Rus yönetimi

altına girdi. Ancak bu defa, rejimin rengi değişti. Bu son gelenler

daha acımasızdı.48

Adigeler adına insanlık tarihinin en kadim yerinden

(Kafkasya’dan ) başlayarak yok oluşa çanak tutan DÇB oluşumu, o

kadar güzel paketlendi ki, gerçek oluşumun gerçek amacını anlayan-

anlamayan herkez dört elle sarıldı. Bu anlamda KDHK(KDHB)’nin

popularitesine istenilen ağır darbe vurulmuş oldu.49

1991’de Nalçık’da toplanan sözkonusu kongrede, DÇB

komitesince alınan bir kararla,” Adige( Çerkes) halkının sürgün

edildiği 21 Mayıs tarihini Sürgün ve Soykırımı Anma Günü( Kara Gün

)” olarak bütün dünyaya ilan etti.

Bu olaydan sonra, 1991 Aralık ayında SB’nin dağılması ile

birlikte beliren özgürlük ortamı ve buna bağlı olarak gelişen

bağımsızlık hareketleri Kafkasya’da yaşayan etnik gruplar arasındaki

çatışmaları da su yüzüne çıkardı. Çatışmaların en büyük sebebi Çarlık

Rusya’sının Kafkasya’da uyguladığı “böl-yönet” politikasının SB ve 21

Aralık 1999’da Alma Ata’da imzalanan anlaşmaya istinaden

oluşturulan BDT içinde yeralan RF tarafından da ayni şekilde etnik

bilinci istemeyerek teşvik eden uygulamasıdır.

Sovyetler Birliğinin Perestroika politikası neticesinde,

Kafkasya ile kurulan ilişkilerle Türkiye’de yaşayan Kuzey Kafkasyalılar

Kafkasya’daki Cumhuriyetler’den etkilenmeye başladı . Etnik bazda

kurulmaya başlanan yeni bazı organizasyonlar sayesinde etnik

Page 25: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

gruplar kimliklerine sahip çıkmaya, Rusya ve Türkiye’deki menfi

uygulamalara yüksek sesle eleştiriler getirilmeye başlandığına tanık

oluyoruz.

Nitekim Kalmuk Yura’dan sonra DÇB başkanlığı, DÇB’nin

gerçek sahipleri tarafından yürütülmeye başlandı. Çeçenya’nın

işgalinde takındıkları tutumla çizgileri herkez tarafından anlaşılan

Boris Akbaş, Hafıtze Muhammed, Nakhuş Zawurbi, Megetey

Abdullah, Kozoka Tole, Wahkuta Aleksander gibi bu elit grup artık

Moskova’dan aldıkları emirleri pervasızca uygulamaktan

çekinmiyorlardı.50

Nitekim bu doğrultuda DÇB’nin aldığı karardan sözde, son

derece rahatsız olduğu izlenimini veren RF siyasi manevralarda

bulunmaya başladığını görüyoruz. Bunlardan biri, 21 Mayıs’ın

sürgünü anma günü olarak değil, “ Savaşın sona eriş günü “ olarak

anılmasını istemiştir. Bir diğeri ise, yıllardır Kafkas-Rus savaşı olarak

yazılan olayı, terminolojiyi tartışmaya açarak değiştirmek ve” Kafkas

savaşları” olarak anılmasını sağlama çabasıdır.

Bu olayın ardından, RF Yüksek Sovyetinin 3 Temmuz 1991

tarihinde aldığı bir kararla; “ Adige Özerk Bölgesi “,” Adige Sovyet

Sosyalist Cumhuriyeti”’ne dönüştürülmüş, ardından 23 Mart 1992

tarihinden itibaren RF’na dahil “ Adige Cumhuriyeti “ olarak

adlandırılarak, Adige halkının yanında olduğu izlenimini vermeye

çalıştığını göstermiştir. Aslında, Rusya daha XVI. Yüzyılda hedeflediği

programı adım adım uygulamaktadır.

Page 26: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Adigey Cumhuriyeti Başkanı ve Devlet Meclisi-Xase; Rusya

Fedarasyonu Meclis ve Devlet Duması’na,( 29 Nisan 1996 tarihinde

aldığı 64/1 sayılı karara istinaden ) bir çağrıda bulunarak, Kafkas-Rus

savaşlarının sonunda Adige halkına jenosit uygulandığının kabul

edilmesi talebinde bulunulmuştur.

Ne yazık ki bugüne dek Duma bu talebi gündeme alıp,

görüşememiştir.

Bu arada; XXI. Yüzyılda dünyada özgürlükçü, bireyin ön plana

çıktığı değişmeler kaydedilirken, bir dünya devleti olan RF,

Fedarasyon içinde yeni bir yapılanmayla 7 Fedaral Bölge(Ogruk)

oluşturdu. Bu bölgeler içinde en küçük olan KKFB, bir vali tarafından

yönetilmekte olup,( Stravropol Kray ile Karaçay-Çerkes, Kabardey-

Balkar, Kuzey Osetya, İnguşetya, Çeçenya ve Dağıstan

Cumhuriyetleri “’nden oluşmaktadır.

Adige Cumhuriyeti( Adigey ) ile Krasnador Eyaleti( Kray ) ise,

Güney Fedaral Bölgesi içinde kaldı. Adigeler bir kez daha yeniden

bölündüler.Bu olay Adigeyin yok edilmesi projesinin bir ayağıdır.

Adigey, bu suretle idari açıdan oluşturulan Federal Bölge Valiliğine

bağlı Kaymakamlık düzeyine indirilmekte, daha sonraki aşamada

XXI. Yüzyılın ortalarına kadarki süre içinde siyasi varlığına son

verileceği apaçık ortadadır.51

Kremlin’de hazırlanan plana göre, ilk fırsatta Adigey’in

Krasnador Kray içinde otonom bölge olarak girmesi yönünde bir

referandum yapılması için 20 Temmuz 2005 tarihinde karar alınmış

Page 27: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

olup, etnik Cumhuriyet özelliği taşıyan Adigey’in, bugün, kağıt

üzerinde dahi olsa sahip olduğu hakların elinden gitmesi, Adıgelerin

Rus kültürü içinde erime sürecinin hızlanması demektir.52

Adigey’e yönelik operasyon başarıya ulaşırsa, bunu Karaçay-

Çerkes ve diğer Cumhuriyetlere yönelik operasyonlarını izleyecektir.

Rus ve Kazak nüfusun yoğunlukta olduğu Krasnador ve Stravropol

bölgeleri içinde asimile ederek yönetmektir.

Nitekim DÇB’nin 2010 nüfus sayımında kullanılmak üzere

kendilerini Çerkesler’in alt etnik gruplarından sayanların tümünün

Çerkes=Adige olarak yazılması için yaptığı başvuruya Rusya Bilimler

Akademisi’nin 25 Mayıs 2010 tarihinde verdiği cevapta;

“…Çağdaş araştırmalar Ubıh, Şapsığ, Adige, Çerkes ve

Kabardeyler’de etnik özbilinç ve geleneksel kültür temelinin ortak

olduğunu ortaya koyar. Bu da adı geçen grupların tek bir Çerkes(

Adige ) üst Ulusunu( Kimliğini ) oluşturduğunun kanıtıdır.”diye

sözetmektedir.53

Bunun üzerine, DÇB, 2010 yılında yapılacak ulusal nüfus

sayımı ile ilgili olarak Adige Xase’lere yaptığı 5 Ekim 2010 tarihli

çağrıda özetle şöyle demektedir;

“…Etnik isimlendirme ve geleneksel kültürel ögeler( Ubıh,

Şapsığ, Adıgey, Çerkes ve Kabardey’ ) ortaktır.Sözkonusu alt etnik

gruplar anadilde bir isimlendirmeye “Adige” ismine sahiptirler…”

Page 28: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

“…DÇB tüm bu alt etnik grupların Rusça “ Çerkes “

olarak(doğru) isimlendirilen ulusu oluşturdukları prensibini

desteklemektedir. Bu yaklaşım derin tarihi köklere sahiptir.

Ulusundan her fert, alışık olageldiği etnik grupların lokal

isimlendirmelerini (Şapsığ, Ubıh, Adigeyli, Kabardeyli v.b. ) terk

etmeye,yetersiz bigilendirme ve düşünsel atalet nedeni ile hazır

değildir. Fakat bu onların Çerkes olmadığı veya Çerkes ulusunun bir

parçası olmadıkları anlama gelmez…”

“…Gelecek sayım RF sınırları içerisinde yaşayan Çerkes

nüfusun konsidalasyonu ( birleşip pekişmesi ), nüfusun etüdü,

yazılım alanı v.b. açılardan önem arzetmektedir…”

“…Bu yüzden, konu hakkında devamlı aydınlatıcı ve geçici

niteliklere sahip diğer bakış açılarını anlayışlı bir şekilde düzeltmeye

yönelik çalışmalar yapmanızı rica ediyorum. DÇB Başkanı K.M.Ajahov

“54

DÇB’nin 5 Ekim 2010 tarihinde Kafkasya’daki Adige

Xase’lere yaptığı çağrıya paralel olarak, Türkiye’de Kafkas

Federasyonuna bağlı Bursa Kafkas Derneği Genel Kurulu, Yönetim

Kurulunun çağrısı üzerine 17 Ekim 2010 tarihinde yaptığı Olağanüstü

toplantıda; Bursa Kafkas Derneği’nin adı, ulusal kimliği olan “ Adige “

yerine “ Çerkes Kültür Derneği “ olarak değiştirilmesi, oybirliği ile

kabul edilmiştir.55

Aslında, olağanüstü toplantıdan bir gün önce 16 Ekim 2010

tarihinde Bursa Kafkas Derneğini ziyaret eden DÇB Yönetim K urulu

Page 29: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

üyesi Çemişö Hazret; Bursa Derneği Yönetim Kurulunun bu konuda

alacağı kararı desteklediklerini ve bu girişimlerinden dolayı

kutladıklarını beyan etmiştir.

Bursa Kafkas Derneği, Yönetim Kurulu Başkanı Filiz Çelik

tarafından yapılan bildiride; 17 Ekim 2010 tarihinde gerçekleştirdiği

Olağanüstü kongre ile “ Bursa Çerkes Kültür Derneği “ adını aldığını

kamuoyu ile paylaşmıştır.56

Bu durumdan haberdar edilen Adigey Başkanı Thakuşıne

Aslan; şahsı ve Adige halkı adına, Bursa Çerkes Derneği Yönetim

Kurulu Başkanına yolladığı 20 Ekim 2010 tarihli mesajda; Kongrede

alınan kararın Kafkasya ve Türkiye’de yaşayan Adigelerin bir birlik ve

anlayış dahilinde gelecekte birlikte ekonomik, kültürel ve siyasi

ilişkilerin daha da yakınlaşması ve geliştirilmesine olumlu katkı

sağlayacağını ve bundan dolayı memnuniyetini belirtmiştir.57

Krasnador Eyaleti Toplumsal Organizasyonu, Tahtamıkuay

Rayonunda bulunan Adige Xase de 22 Ekim 2010 tarihinde yolladığı

mesajda; “ Kafkas Derneğinin adını Çerkes Kültür Derneği “ olarak

değiştirilmesini memnunlukla karşıladıklarına değinilerek, Adige (

Çerkes ) Ulusunun birliğinin yeniden tesisi, “ Adige Xabze “

çerçevesinde anadilimizin, geleneklerimizin, Ulusumuzun (Adige=

Çerkes halkının) manevi-ahlaki değerlerinin korunması ve

geliştirilmesi ile ilgili emellerimizi gerçekleştirmek her birimize ve

özellikle Türkiye’deki Adigelere(Çerkeslere) büyük sorumluluk

düşmektedir “,denilmektedir.58

Page 30: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Aynı mealde, Adige Cumhuriyeti Adige Xase Başkanı Hapay

Arambiy de aynı tarihte( 22 Ekim 2010 ) Bursa Çerkes Kültür Derneği

Başkanı Filiz Çelik’e gönderdiği mejasda; Derneğin adının “ Çerkes “

olarak değiştirilmesi nedeniyle memnuniyetini ifade etmekle birlikte,

“ Çerkes Derneği-Adige Xase “ adının bir arada kullanılmasının büyük

fayda sağlayacağına işaret etmekte ve ummakta olduklarını

belirtmektedir.59

Adige Xase Başkanı Hapay Arambiy’in mesajına paralel bir

mesaj da, 22 Ekim 2010 tarihinde “ Çerkesya Yurtseverleri “

tarafından, gündeme taşınarak, Kafkas Derneklerinin “ Çerkes-Adige

Dernekleri “ şeklinde yeniden örgütlenmelerini ve ilk toplantılarında

“ bir Uluslaşma programı”nı kabul etmeleri üzerinde durulmasını

kamuoyuna açıklamışlardır.60

Konferansımızın birinci bölümünü bitirirken, üzerinde

önemle durulması gereken iki husus üzerinde etraflıca düşünmemiz

gerekmektedir:

1) Öncelikle şunun üzerinde önemle duralım; binlerce yıldır

Kafkasya’da yaşayan Adigeler, bu toprakların ilk sakinleridir. Bu halk

binlerce yıldır kendi kendini “ Adige “ olarak bilmiş ve bugüne dek bu

adı, asimileşmiş olanlar hariç, kendi aralarında bu adı bu haliyle

kullanagelmiştir.

Çarlığın Ekim devrimi ile yıkılışından sonra, oluşturulan ilk

hükümetin yöneticileri, sömürgesi altındaki halklara serbestçe yazıp

konuşma ile hürriyet hakkını, yani milliyetçi ve ayrılıkçı hareketleri,

Page 31: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Sovyetler Birliğinin ilkelerine ters düşmekle birlikte, başlangıçta

desteklemişlerdir. Bu noktadan hareketle Lenin, 1917’den önce

yavaş yavaş, Ulusların kendi kaderlerini tayin teorisini geliştirmişti.

Teorisi kısaca şöyledir: kendi kaderini tayin, bir tür federal ilişki değil,

doğrudan doğruya Rusya’dan ayrılma hakkıydı. Lenin, ayni zamanda

sömürge altındaki halkların kendi kaderlerini tayin hakkını tasvip

etmediğini de gösteriyordu.61

SSCB yöneticileri, politikaları gereği, Adigeler’e özerklik adı

altında Kafkasya’da bir bölge oluşturularak kontrol altına alınmış,

daha sonraki yıllarda da bu özerk bölge cumhuriyet’e( Adigey )

dönüştürülmüştür.

Tam kendi Ulusal kimliğimizi benimsemişken, Rusya’nın “böl-

yönet” politikası gereğince, mevcut Adige Cumhuriyeti’nin

statüsünün değiştirilerek, Krasnador Eyaletine bağlanarak, yine bir

alt statüye indirilerek tarihsel “ Adige “ adının “ Ubıhlar “ gibi,

haritadan ve zihinlerden silinmesi amaçlanmıştır.

2) Madalyonun öbür yüzüne baktığımızda; Adige halkı,

tarihsel süreçte kendi aidiyetiyle dünyaya gerçek kimliğiyle kendini

tanıtamadı. Rusya’nın “böl-yönet” politikası paralelinde Türkiye’de

ve diğer ülkelerde( beklide farkında olmadan ) bu felsefeye uygun

olarak faaliyette bulunan Kafkas Dernekleri yönetimleri de olaya (

Adigeliğe ) sahip çıkamamışlardır.

Adigeler, kendi milli Ulus adı olan Adige kelimesini Kafkasya

ve dünyanın diğer ülkelerinde kullanılmasını sağlamazlarsa, eğer bu

Page 32: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

gidiş ve bu bilinçsizlik de devam ederse, yakın bir zamanda

Adigelerin Kafkasya’ya sonradan gelip yerleştikleri fikrini kabul

edecek duruma geleceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.62

Bilindiği üzere; Adigeler’in bir millet olarak kalabilmesinin üç

ana saç ayağı vardır:

1) Adiğeğır ( Adige kültürü ).

2) Adiğebzer ( Adige dili ).

3) Adiğe Xuekır ( Adige vatanı ).

Adige sofrası Ane , üç ayaklı olmazsa yıkılır. Biri eksik olursa

olmaz. Üçüne de gerek ilgi ve önem gösterilmelidir.63

Sözde, bünyesinde tüm Kafkas halklarını temsil eden Kaf-

Der’in, Kafkasya ve Türkiye’de gelişen son olaylar karşısındaki

tutarsız tutum ve davranışları tüm Kafkas halkları meyanında,

Uluslaşma içinde çabalayan Adige toplumunun bu yöndeki

çalışmasını da engellemiştir.

Bilindiği üzere; tarih boyunca Adigeler, çok çeşitli adlar

altında bilinmişler ve değişik medeniyet ve kent devletleri, hatta

İmparatorluklar kurmuşlardır. Örnek; Hattiler, Zikhler, Sindler,

Meotlar, Kerketler, Cercetler, Kosoglar ve Çerkes Memluklu Devleti

gibi…

Bu durumda; gerçek Adige kimliğimizle, dünya

konjenktüründe algılanamıyorsak, Rusya, Türkiye ve diğer dünya

Page 33: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

ülkelerinde algılanan biçimi olan “ Çerkes “ adı altında Kafkasya

dışında, dünyanın diğer ülkelerinde faaliyet gösterip, Adiğe

varlığımızı idame ettirebilirmiyiz.?

Değerli konuklar,

Konferansımızın bu bölümünde “ Çerkes “ kavramına

değinilecektir.

Konuşmamızın başında da değinildiği üzere; Çerkesler, tarihin

çok eskiden beri tanıdığı ve değişik adlarla tanıttığı Adige

toplumudur. Çerkes adı, daha önceki dönemlerde verilen adlar gibi,

başkaları tarafından Adige toplumuna verilen bir isimdir. Çerkes

adının çıkışı pek bilinmemektedir. Ancak, bu konuda ileri sürülen ve

birer söylentiden ileri gitmeyen görüşler aşağıda belirtilmiştir.

Page 34: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Adige dili üzerine araştırma yapan Ber Hikmet’in ifadesine

göre; Kafkasya’da yaşayan toplumların dilsel farklılıklarına ilişkin

olarak farklı adlar altında adlandırılmaya başlanması XI. Yüzyıl

sonuna rastlanmaktadır.64

Nitekim sözünü ettiği yüzyılda, Kiev Rusya’sının ilk kuruluş

dönemine rastlayan ve Adige halkıyla Ruslar’ın tarihsel

mücadelelerinin ilk başlangıcını teşkil eden ( 1022-1023 ) yıllarında

Kiev Rus Prenslerinden Mistislav’ın Kerç Boğazının Adige ülkesi

tarafındaki kıyısında bulunan Tama Tarkha Taman( Matrika ) kenti ve

bağlantılı topraklarını ele geçirmek için, ünlü Adige kahramanı

Ridade ile güreştiği bireysel mücadeleden sonra, Ukrayna ve Rus

dökümanlarında Kassogh’lardan “ Tcherkesses “ veya “

Tchirrakesses “ diye sözettikleri görülmektedir.65

Hatta Kiev’in hemen güneyindeki Dinyeper nehrinin

kıyısındaki “ Çerkassy “ kentinin de bu olaydan sonra kurulduğu

kabul edilmektedir.66

XIII.yüzyılın başında ilk kez “ Çerkes “ terimi, 1230 yıllarında

yazılan “ Alton Toba “ adlı kronolojide “ Serkesut “ şeklinde

geçmektedir.67

Aynı yüzyılın ilk yarısında 1240 yılında yazılan “ Moğolların

Gizli Tarihi “inde, Cebe ve Subotay komutasındaki Moğolları kuzeyde

bulunan onbir kabile, devlet ve halka karşı gönderildiğinden; Büyük

İdil ve Cayak ( Yayık-Ural ) nehirlerini geçerek Kiva-Men-Kerman

(Kiev ) şehrine kadar yürümeleri emredildiğinden sözedilmektedir.

Page 35: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Onbir kabile veya halktan birisi “ Serkesut “ diye zikredilir ki, buda

Adige halkına işaret etmektedir.68

Ayni yüzyılda, Papa IV. Innocente’in Altınordu İmparatoru

Batuhan nezdine İtil’e(Astrahan) 1245 yılında gönderdiği elçi Jonnes

de Plano Carpini’nin, bu görevden döndükten sonra kaleme aldığı “

Historica Mongolorum “ adlı kitapta, Alanlar’ın güneyinde

yaşadıklarını tesbit ettiği halklar listesinin başında “ Çirkas “ adı

altında Adigeleri kaydetmesiyle geçmiştir.69

Guillaume de Rubrıque, daha önce Adigeleri tanımlamak için

Kerkis terimini kullanıyordu. Artık O da bunları tanımlamak için “

Çherkis “ diye sözetmektedir.70

Etnografya ve tarih uzmanlarından N.G. Volkova ve V.M.

Atalikov, “ Çerkes “ teriminin Türkçe’den kaynaklandığında

hemfikirdirler.71

V.M. Atalikov, “ Çerkes “, “ Jarkaz “ ve “ Çerkesya “

terimlerinin menşeini Kırım Hanlığı’na bağlar. Atalikov, “ Çerkesya

(ya da Jarkazya)” terimine XIII.yüzyılın ikinci yarısından önce

rastlanmaz. O tarihe dek “ Zikhya “ adı kullanılmaktaydı.

Tatarlar göçebeydi. Ancak Zikhler toprağa bağlıydılar. Bu da,

(Jar=Çer= Toprak ve Kaz=Kazmak, kesmek, bellemek, işlemek’ten )

Türki dillerde( Jarkaz ) olarak ifadesini bulmuştur. Dil bilim teorisine

göre ve bir ölçüde de Türkoloji’de J ve dj fonemleri ve Z’nin, yerine

göre Ç ve S’ye dönüştükleri bilinmektedir. XIII.yüzyıl ortalarından

Page 36: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

itibaren Arap kaynaklarında, ardından İran ve Batı Avrupa

eserlerinde, XIII. Yüzyıl sonlarından başlayarak Rus kaynaklarında da

Çerkes adına sıkça rastlanır. Sonraki yüzyllara ait literatürde

Adigeler’le ilgili olarak en yaygın ve geçerli etnik ad “ Çerkes “

adıdır.72

XIV. yüzyılda 1331 yılına ait Çin Kralı Shi Ta Tien’in haritasında

ise Alan ve A-SZ’lara komşu olarak ülkesinin de “ Circassie “( Çerkes )

ülkesi olduğu anlaşılmaktadır. Çin kaynağında da şimdiki Çerkes

adına en yakın tarzda kaydedilmiş bulunan bu isim, Ortaçağın

sonucunu noktalayan 1453 tarihinde İstanbul’un fethinden sonra

Kırım Hanlığı’nın Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanmasıyla başlayan

Osmanlı-Kırım ilişkileri, “ Çerkes “ adının ilk defa Kırım Tatarları

tarafından Osmanlı yazılı kaynakları ve Türk diline aktarılmasıyla

Anadolu’da da ayni tarzda “ Adige “ adı yerine kullanılmaya

başlanmış; XV. Yüzyıl başları ve XVI. Yüzyıl arası dönemde ise, Çerkes

etnik adından “ Çerkesya” şeklinde coğrafi ad türemiştir.73

Ortaçağın sonuna doğru Çerkezistan’dan Ortadoğu

ülkelerine, özellikle Mısır’a yönelen yoğun insan akını, burada

giderek etkinleşen bir Çerkes( Adige ) kolonisini meydana getirmiştir.

1382 yılında Kahire’nin “ Kal’-a tül-Cabal “de nüve halinde kurulan “

Memluk Minal-Asva’l Çerakise “ örgütü giderek güçlenerek “ Çerkes

Mısır Sultanlığı”nın kurulmasına kaynak olmuştur. Böylece Adige

ülkesi dışında Mısır’da “ Çerkes “ adı ilk defa Uluslar arası platforma

yansımış oluyordu.74

Page 37: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Osmanlı İmparatoru Yavuz Sultan Selim’in Süriye’de Halep

yakınındaki Mercidaabık’ta 1516’da, Kahire’nin Ridaniye mevkiinde

1517’de kazandığı savaşlardan sonra, Mısır ve Süriye topraklarının

Osmanlı topraklarına katmakla birlikte, Çerkesler’in Mısır’daki

etkinlikleri Napolyon’un 1798 yılında başladığı Mısır seferinin

sonuna kadar sürmüştür. Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın(1769-1848)

iktidar döneminde 1811’de Kahire’de Memluklulara yönelik

katliamından kurtulabilenler ise, dillerini ve kültürlerini unutmuş

olarak Libya’nın Mısrata ve Ra’su Abide’de Çerkes aşireti olarak

yaşamlarını sürdürüyorlar.75

Bilimsel literatürde Çerkes adının genetik doğası konusunda

ise görüş ayrılığı yoktur. Şu bir gerçektir ki, Ortaçağda Çerkes

etnonimi, daha önce Zikhler diye bilinen halkı tanımak üzere ortaya

çıkmıştır. Söz konusu etnik adların Kuzeybatı Kafkasya sınırları içinde

yerleşmiş olması ile birlikte eski kaynaklar ve literatürde bu hususun

doğrudan vurgulanmış olması da bunu kanıtlamaktadır.76

1394-1427 yılları arasında Kafkasya’yı ziyaret eden Alman

seyyahı Johann(Hans) Schiltberger, “ Sygun “lara Türkler tarafından “

Tscheras “ dendiğini belirtmekte ve Çerkesler’in Zikh dilinde ( Adige

dilinde ) konuştuklarını yazmaktadır. Yine onun çağdaşı olup, 1404

yılında Kafkasya’yı ziyaret eden John de Galonifontibus’a göre; “

Zigya’nın(Ziguia) bir başka adı da Turkasya ( Turquasya ) yada

Çerkesya’dır.77

Page 38: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Çerkesya veya Çekezistan o dönemde hemen hemen tek

etnikli bir bölgeydi.78 Abazalar( Aşuwalar-Aşkaruwalar ) ve Karaçay-

Balkarlar o bölgeye XIII.-XIV. Yüzyıllardan itibaren yerleşirken

Nogaylar’ın bölgeye yerleşimi ise daha sonraki yüzyıllarda

gerçekleşmiştir.

Bu nedenle, sözkonusu bölgede yaşayan halka “ Çerkes “

dendiğinde, bölgede yaşayan başka gruplar mevcut değildi.

Çerkeslerle aynı coğrafyada yaşayan Abazalar, Karaçay-Balkarlar,

Nogaylar bile birçok kaynakta Çerkesler’den ayrılır. Daha uzak

coğrafyalarda yaşayan Osetler’e, Çeçenler’e, Dağıstan Bölgesi

halklarına tarihte “ Çerkes “ dendiği iddiasının hiçbir bilimsel

dayanağı yoktur.79

XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda da “ Çerkes “ adı altında, farklı

örnekler olsa da genel olarak belli bir halk, yani çeşitli kabilelerden

oluşan Adigeler kastedilmiştir.80

XVI. yüzyılın başında, 1502 yılında Kuzeybatı Kafkasya’da

tetkik gezileri yapmış bulunan Giorgio Interianno, gezi sonunda

kaleme aldığı , sözkonusu kitabında; Zikhler’in örf ve adetlerini

açıklamasına başlarken şöyle der;

“ Zychie, in Lingua volgarı, Grece et Latina cosichimati, et da

Tartari et Turchie diamundati Circassi et in loro proprio linguaggio

apellati Adige .”

Page 39: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Bu paragrafta görüldüğü gibi, Interianno, Tatar ve Türkler’in

de “ Circassi “ dedikleri toplumun, kendilerini “ Adige “ adıyla

tanımladıklarını belirtmektedir.81

Bundan sonra “ Çerkes “ ve “ Circassiens “ adları, XVI. Yüzyılın

sonlarına doğru Kuzey Kafkasya üzerine yöneltilen ve sonu gelmeyen

baskı ve saldırılarıyla dünya siyasal platformlarının güncel konuları

arasına girmiştir.

Bu arada şu hususu da belirtmekte fayda vardır;

Kabardeyler’in de dahil olduğu Adige kavmi batı ve doğu olarak XV.-

XVI. Yüzyıllarda iki büyük gruba ayrılmışlardır. Ayrılmanın ardından

geçen zaman içinde, eskiden tek halkı(Adigeleri) oluşturan bu iki

grubun kültüründe ve dilinde belirli farklılıklar meydana gelmiştir.

Özellikle dilde oldukça değişiklikler olmuştur. XVI. Yüzyılda Rusya

literarüründe “ Çerkesov “ , resmi yazışmalarda da “ Çerkasiy “ diye

geçerdi. Maddi ve manevi kültürleri aşağı yukarı ayni olan bu

grupların hepsi kendilerine “ Adige “ derler. Ve tek bir halk oluşumu

süreci oldukça uzamıştır.82

“ Çerkes “ terimine dahil edilen Kabardeyler, Ruslarla iyi

ilişkileri sayesinde ve güçlü tarım ve hayvancılık faaliyetleri ile Kuzey

Kafkasya’nın en önemli politik gücü haline geldiler. Kabardey

feodalizmi bir “ Cumhuriyet “ olarak adlandırmak mümkündür.

Nitekim “ Pshığa “( Feodal beylik )’nın babadan oğla geçmemesi, üç

ayrı parlemento tarafından seçilmesi sözkonusudur.

Page 40: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

“ Pşı Xase “, “ Work Xase “ ve “ Lıhıhıuk’ol Xase “ ülke için

önemli kararlar alan ve büyük bey ( Pşışhua ) Pşımyapşıj’ı seçen

meclislerdir.83

XV.yüzyıldan itibaren XVIII. yüzyıllara kadar Kabardey şivesi

uzun süre Kuzey Kafkasya’nın Uluslar arası dili olarak kullanıldı.

Kabardey Prenslerinin adet ve töreleri ve onların aristokratik

davranış kuralları konusu halkların hakim sınıflarında özenilmeye ve

örnek alınmaya başlandı. Kabardey giysileri, müziği, dansları,

şarkıları bütün Kafkasya’ya yayıldı. Özellikle, XV. Yüzyıl başları ve XVI.

Yüzyıl arası dönemde Çerkes etnik adından Çerkesya ( Çerkes yurdu,

Çerkes ülkesi ) şeklinde coğrafi ad türemiştir. Adige halkına verilen “

Çerkes “ adı, benzer nitelikli diğer grupları da kapsayacak şekilde

kullanagelmiştir.84

Plano Carpini ve Giorgio Interionno, XIX. Yüzyıldan önce

“Çerkesya “ ile ilgili olarak haberler veren yegane Avrupalılar’dır.

Daha sonraki yıllarda yapılan çalışmalarda yazarlar bu iki kişiyi

referans olarak kaydetmektedirler.

Çerkes sözcüğünün kaynağına ilişkin Folker tarafından ileri

sürülen teori, Türkçe ve Farsça yardımıyla türeyen “ Çerikes “,

XVI.yüzyıl sonu ile XVII. Yüzyıl başlarında bir gezgin olan ve “

Karadeniz ile Tataristan’ın Betimlenmesi(1634)” adlı kitabında; “

Çerkeslerin kanlarının asaletiyle övündüklerini, Türk’ün de onlara,

mert atlı savaşcı anlamına gelen ( Çerkes Sipaga ) adını vererek

Page 41: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

büyük saygı gösterdiğini “ yazan Emiddio Dortelli “d’Askoli

tarafından da teyid edilmiştir.85

Birçok otoritenin Çerkesler’le ilgili tartışmaları sırasında bunu

referans olarak almalarına rağmen Ernest Chantre “ Kafkas

Antropolojisi Üzerine Araştırmalar “ adlı eserinde; Çerkesler’in M.Ö.

500 yıllarından itibaren tarih sahnesine çıkan antik bir millet

olduğunu belirtmektedir.86

“ Çerkes “ adının nereden kaynaklandığını açıkladıktan sonra,

şimdi de bu terimin anlamı üzerine ileri sürülen ve birer söylentiden

ileri gitmeyen görüşlere bir göz atalım:

M.F.Şöenü; “ Çerkeslerin Aslı “ adlı eserinde, “ Çerkes “

terimi ile ilgili olarak ileri sürülen çeşitli görüşleri inceledikten sonra,

bu terimin tıpkı Adige( Adighe ) de olduğu gibi, ilahi ve dini bir

kavram olduğunu ve güneşin torunları anlamını taşıdığını iki örnekle

açıklamaktadır;

1) “ Çerkes “ veya “ Sirkasiyen”( Circassiens ) tamamı millidir.

Adige’nin dayandığı ( Aete )’nin yani güneşin oğlunun kız kardeşi

anlamındadır. Bununla birlikte, O büyük mabudun kızı ve tıpkı erkek

kardeşi gibi tanrılar ailesine mensup “ Girse “ veya “ Kirke “’nin

adından türetilmiştir. Böylece, Çerkes veya Sirkas yine güneşin oğlu

anlamına gelir.

2) Çerkes veya Circese deyimi, bir çok eski zamanlardan beri

Trakya’da da kullanıldığını biliyoruz. Eski tarihler, onlara ( Sarake )

Page 42: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

veya ( Cerake ) diyorlar. Çerkesce ile ifadelerinde( T’har-Ague )

Tehareke, Yunanca söylenişi ile Çerake’dir. Anlamı da tanrının

torunları yani ölümsüz oğlu ölümsüzler demektir. Çünkü,

Çerkesce’deki Teha ( T’ha ) Yunanca’daki Dios kavramı karşılığıdır.87

D.Ahsen Batur, N.M. Budayev’in “ Memluk Tarihinden Bir

Yaprak ( Kim bu Çerkesler )” adlı eserini takdim ederken, Çerkes adı

üzerinde duruyor ve “ Çerkesler “, Kıpçaklar’ın en yakın akrabası

olan bir Türk kabilesidir ve Batı Kazakları’dır. Hatta Kabardey

halkının Oset( Asetin ) dilindeki “ Kasog “ ( Kaşgun ) adı da buradan

gelmektedir.” Diye sözetmektedir.88

Bu görüşe ek olarak, Z.V. Ançabadze’nin bir Gürcü

Vekayinamesinden yaptığı şu cümle çevirisi önemlidir,” Kıpçaklar

Çerkestir.”89

D.Ahsen Batur, adı geçen eserde, D.P.Ivanov’un “

Karakalpaklılar’ın Tarihi “ adlı eserinde, Ortaçağda Rusya’daki

Karakalpaklılar’ın diğer adının “ Çerkes “ olduğunun

kaydedildiğinden sözetmektedir.90

N.M.Budayev de eserinde; “ Çerkes “ terimi konusunda

yazılan çeşitli eserlere ve belgelere yer vererek, Çerkesler’in yani

bugün Kafkasya içinde ve dışında yaşayan ve Çerkes olarak

adlandırılan Adigeler’in Türk kökenli olduklarını belirtiyor ve diyor ki,

“ Çerkes etnik adı günümüzde Guryev, Ural ve Astrahan bölgelerinde

yaşayan Orta Cüz’e mensup Kazaklar( yani Kıpçaklar )’ın keza

Page 43: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Kalmıkya ve Astrahan Etaletlerinde yaşayan Alabuga Tatarları’nın

zati adıdır” diyor.91

N.Luxembourq, “ Ruslar’ın Kafkasya’yı İşgalinde Ingiliz

Politikası ve İmam Şamil “ adlı eserinde, bu konuda şöyle diyor; “

Çerkes adının çıkışı pek bilinmemektedir. A.Namitok,” Çerkesler’in

Kökeni “ adlı eserinde, Mengrelyalılar’ın Çerkesler’e “ Kaçak “ adını

verdiklerinden sözediyor. Bu kelime Rus kayıtlarında rastlanan

ifadesine yakınlık arzetmektedir. Yine Namitok, Rus kaytıtlarında

Peçenekler için “ İassi “ adının kullanıldığından sözediyor. Ruslar “

İassi “ ile “ Kosaklar”’ı ayni anlamda kullandıklarından Peçenekler’in

Çerkesler ile ilgili olduğu ileri sürülebilir.” Diye sözetmektedir.92

Arsen Avagyan ise, “ Çerkesler “ adlı eserinde, aynı şekilde “

Çerkes “ terimi konusunda sayısız teori ve açıklama içinde,

dayanakları diğerlerine göre daha sağlam olan üç kuramı( Grek yada

Greko-Latin, İran ve Türk-Tatar) inceledikten sonra nihai görüşünü

şöyle açıklar:

“ XVI.-XVII. Yüzyıllarda “ Çerkes “ terimi oldukça yaygınlık

kazanmış ve asıl Çerkesler’le( Adigeler’le ) akrabalık düzeyleri

dikkate alınmaksızın bütün Kuzey Kafkasya Halklarını tanımlamak

üzere kullanılmaya başlanmıştır. “ Çerkes “ teriminin etnik olarak

Türki kaynaklarla bağlantısı olduğu, yayılmasını da Kırım Hanlığı ile

Osmanlı İmparatorluğu’nun sağladığı tezi gerçeğe daha yakındır.

Kayıtlarda “ Çerkes “ terimine ilk kez XIII. Yüzyılda rastlanır.”

Page 44: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

“Ayrıca, Çerkes teriminin, Kuzey Kafkasya’nın savaşkan Dağlı

Halkları’nın( Kafkaslılar’ın ) ve boylarının benzer yaşam biçiminin öne

çıkardığı daha çok sosyal ya da coğrafi bir anlam içerdiği de ileri

sürülebilir. Başta sadece Adige halkına yakıştırılan Çerkeslik (

Adigelik ) sonradan bütün Kuzey Kafkasya Halklarına( Kafkaslılar’a)

mal edilmiştir.”diyor.93

Gerçekten de, XVIII. yüzyıl ve XIX. Yüzyılın ilk yarısı arasında

tarih literatüründe bazen yanlış olarak, Kafkasya ve dışında yaşayan

halklara da Çerkes demişlerdir. Kafkasya araştırmacısı V.K. Gardanov

şöyle yazmıştı: “ XIX. Yüzyıl başlarında Çerkes adının çok geniş bir

şekilde yorumlanışı ve coğrafyanın tamamını kapsaması, açık bir

realiteye dayanıyordu. Çünkü o sırada Adigeler, komşu halkları

etkileyen ve her yönüyle bölgenin hakimi olan bir etnik güç

oluşturuyordu. Onlar Kuzey Kafkasya’nın en önemli halkını temsil

ediyorlardı.”94

Diasporada belirli bir grubun “ Çerkes “ teriminin içine

Kafkasya’nın tüm halklarını ekleyerek, genişletilmiş bir yorumu

getirme çabaları, politik açıdan yanlış olduğu kadar, gerçeğe

uymuyor.95

XIX.yüzyıldan sonra, yani Çerkesler’in Kafkasya’dan

sürüldükten sonra Kafkas Halkları’nın tüm temsilcileri için “ Çerkes “

terimininin kullanılmasının tek nedeni Kafkasya’dan sürgün

edilenlerin ezici sayısal çoğunluğunu asıl Çerkesler’in( Adigeler’in )

oluşturduğundan kaynaklanıyor.96

Page 45: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Tarihte yabancılar tarafından verilen çeşitli adlar meyanında,

XI.yüzyıldan itibaren dünya literatüründe yeralan “Çerkes”

tanımlanmasından da anlaşılacağı üzere, Adige toplumu

kastedilmiştir.

Çerkes, sende diğer Kafkas halkları gibi, kendine sahip çık!

Dünyada, kendini aramayan, kendini bulamayan, bulmaya

çalışmayan, hemen hemen senden başka hiçbir millet kalmadı. Ne

zaman sen de kendine ve kendi halkına ve Adige kültürüne,

Anavatan’ına ( Çerkesya’ya ), bayrağına sahip çıkarak onurlu bir

Çerkes ( Adige ) olacaksın ? Çünkü, tarihin onurlu sayfalarla doludur.

Tarihinde hiçbir kara leke olmadı.

İster Adige ol ister Çerkes; geçmişte olduğu gibi diğer Kafkas

Halkları ile birlikte yarattığınız müşterek kültüre(Kafkas Kültürü),

gelecekteki ortak kadere, demokrasi ve insan hakları gibi kutsal

değerin olan Xhabzeye sahip çıkıp “ Birleşik Kafkasya “ idealini

gerçekleştirmek için göstereceğin gayret başarının anahtarı

olacaktır.

Dünyanın dört bir tarafına dağılmış durumdaki Kafkaslılar XXI.

Yüzyılda varoluşlarının, sadece “ kültürel kimliğin “ muhafazası ile

değil, yüksek şuuru içeren yeni bir 11 Mayıs ruhu ile

gerçekleşebileceği unutulmamalıdır.97

Eskiden bir Adige’nin; Adige olup olmadığı sorulduğunda,

olabildiği kadar Adige olduğu cevabını verdiği anlatılır. Zira o kişi için

Page 46: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Adigelik; bir Adige olarak doğmanın yeterli olmadığı ve sadece

yaşandığı sürece yaşatılabilecek kültürel bir duruş ve bir kimlikti.

Adigeler özelinde verdiğimiz bu örneğin tüm Kuzey Kafkasya’da

karşılığı vardır. Kafkaslıların varlıklarının devamı için yapmaları

gereken yaşadıkları her yerde Kafkaslı olmayı bilmektir. 98

Kafkas Halkları günümüzde değişik dil ve lehçelerde

konuşuyor olabilirler. Ancak bugün onlar için etnik bir gruba

aidiyetin göstergesi sayılan farklı diller, onların ortak bir kültür ve

kimlik altında toplanmalarını engelleyememiştir. Kafkaslı kimliğinin

temelini oluşturan etnik akrabalık ve ortak sosyo-kültürel değerler

dil farklılığının üzerindedir.99

Bugün işgal altındaki topraklarda yaşayan Kafkaslılar’ın

vatanlarında her türlü sosyal ve tarihi nedenlerle büyük ölçüde

uzaklaştırılmaya çalışıldıkları milli benliklerine dönmelerinde,

eskiden olduğu gibi, yeniden Anavatan’da ( Kafkasya’da )büyük

millet olarak hürriyet ve özgürlüklerine kavuşmaları için davranıp

kalkmalarında, Nart kahramanı Sosrukua’nın meşalesinden fışkıran

hürriyet ateşi her Kafkaslı’nın yüreğinde bir kudret kaynağı

olacaktır.100

Kabardeyce bir söz vardır;

“ Vuşekeher Yurukuns. Vugavuşun Khues.” Yani;

“ Çektiklerin Yeter. Uyanman gerek.”

Page 47: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Sözlerimi, onlarca eser( Şiir) bırakan değerli aile dostumuz

rahmetli Kaşırga Osman Nuri Doğan(1930-2005),namı diğer Osman

Numan Baranus’un “ Adige “ adlı şiiri ile bitirirken, beni dinlemek

lütfunda bulunduğunuz için hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım

Mahmut Bİ

EKLER: Tarihçi-Yazar

1-Adige şiiri

2-Dipnotlar( Kaynakça)

ADIGE

Adıge ya da Hattıge

Eti ya da Hatti oldu,

Kimi tabletlerdeyse

Hitit diye okunur bu,

Buğday Tha göverirken.

Adige’nin aslı Adıga mı ?

A el herhal, dıga da güneş.

Güneşel! İlkönce sen ektin

Page 48: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Bitek tarlalara buğdayı

Geniş yayında Kızılırmak’ın.

Buğdayla bir boy verdiler

Apaydınlık köyler, kentler.

Bin tanrılı Hitit halkı

Neler kurduysa yapı adına,

Sanki birer tapınaktı.

Ev, sunak, saray, korugan…

Sevgi temeline dayanan.

( Osman Numan Baranus: Dinaga Triosu )

Page 49: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Konferans metninin hazırlanmasında başvurulan makale ve kaynak

eserler ( Dipnot sırasına göre):

1.Orhan Türkdoğan; “Etnik Sosyoloji “, İstanbul, 1997,S:72

2.www.umutdolu.com

3.O.Türkdoğan; Age, S:59-63

4.Türkdoğan, Age, S: 63

5.Age, S: 64-65

6.Age, S: 11,15

7.Taki Akkuş;” Etnik ve Kültürel Kimlikler( Çağdaş

Eleştiri)”,www.izedebiyat.com

Page 50: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

8.Müjgan Halis, www.sabah.tr ; Recep Genel

9.İbrahim Kafesoğlu;” Türk Milli Kültürü”,

İstanbul,1995,S:15,17

10.Arsen Avagyan;” Çerkesler “,( Türkçesi: L.Denisnko),

İstanbul, 2004, S: 16-17

11.Avagyan, aynı yerde

12.Mehmet Eser;” Uzunyayla Bölgesindeki Çerkes Köylerinde

Sosyo-kültürel Değişme”, Türkiye Çerkeslerinde Sosyo-kültürel

Değişme Sempozyum Kitabı, Ankara,1996, S: 71-72 ; Hayri Ersoy-

Aysun Kamacı;” Çerkes Tarihi”, İstanbul,1994, S: 158

13. S.Nil Doğan; “ Kim Bu Ç erkes ?”, Nart Dergisi, Ankara,

2001, Sayı:27,S: 17

14. Mahmut Bi; “ Kafkas Tarihi “, İstanbul, 2007, S: 28

15. Bi; Age, S:17

16. İsmail Berkok; “ Tarihte Kafkasya “, İstanbul, 1958, S:349

17. Cafer Barlas; “ Kafkasya Özgürlük Mücadelesi “, İstanbul,

1999, S:101

18. Alaattin Bayram;” Adige adına sahip çık”

(Circassien.center com); Yaşar Güven; “ Çerkesler “, Kafkasya

Forumu, İstanbul, 2005, Sayı: 1, S: 25,50; Anıl Çeçen; “ XIX. Yüzylda

Page 51: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Kuzey Kafkasya’nın siyasal yapısı “, BKD, Eskişehir, Sayı: 13, S:1 ;

Aytek Kundukh; “ Kafkasya Müridizmi-Gazavat Tarihi “,( Hazırlayan:

T.C.Kutlu), İstanbul, 1987, S: 45-46

19.BKK Bülteni, Ankara, 1995, Sayı: 1,S: 1

20. Nart Kozok;” Kabardeyce içki şöleni”, BKK Bülteni,

Ankara, 2002, Sayı: 33, S:26

21. Aytek Namitok; “ Çerkeslerin Kökeni “ Paris, 1939, S: 26 ;

Mahmut Bi, Age, S: 291-292.

Gaşkalar=Kaşkalar hakkında en ayrıntılı ve doyurucu bilgiyi

Hitit metinlerinden öğreniyoruz. Özellikle Yeni Hitit Devleti’nin her

kralı onlara karşı savaşmaya mecbur olduğu için onların adına,

Hititler’e ait tarihi vesikaların hemen hepsinde rastlamak

mümkündür. II. Tutkalya’nın yıllıkları, I. Suppiluliuma’nın

kahramanlık metinleri, II. Mürsilis’in yıllıkları, III. Hattuşiliş’in

otobiyografisi ve dini metinler Gaşkalar=Kaşkalar hakkında son

derece önemli bilgiler verirler. Ayrıca Hitit kralları ile Anadolu’nun

öteki kralları arasında yapılan devlet anlaşmaları da Gaşkalar

hakkında detaylı bilgi aktarmaktadır. Kaşk/Kask adından türemiş

olup da Adigeler için çok eski zamanlarda kullanılan adlar şöyle;

Kesak, Kesag, Kasag, Kasog. Bugün bile Asetin ve Svan halkları

Adigeler için Kasog, Kaskon-Kaşgun derler.

( Bakınız: Ekrem Memiş; “ Eski Türkiye Tarihi “, Konya, 1995,

S: 40-50 ; A.Semih Güneri; “ Hint-Avrupalı Hititlerin Kafkasya ve

Page 52: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

Anadolu Macerası “, Nart Dergisi, Ankara, 2002, Sayı: 29, S: 36;

Şerces Ali-Hakun Muhamed;” Adigeler ve onların tarihi ve kültürleri

“, Nart Dergisi, Ankara, 2001, Sayı: 27, S: 45)

22. Namitok; Age, S:27

23. Kazım Atakan; “ Eski Kaynaklarda ( Zikh ) ve ( Çerkes )

Kavramları”, K.K.K.Dergisi, İstanbul, 1988, Sayı: 71-73, S: 7

24. Namitok; Age, S: 95

25. Aynı yerde

26. Aynı

27. B.Ömer Büyüka; “ Kafkas Kaynaklarına Göre İlk

Yaratılışlar-İlk İnsanlık-Kafkas Gerçekleri”, İstanbul, 1986, C: II, S:69-

70

28. Ali Keskin Çurey; “Sözcüklerin Dilinden Adigeler “,

İstanbul, 1989, S: 23

29. M.Çunatukho Yusuf İzzet Paşa; “ Kafkas Tarihi “, Ankara,

2002, C:I, S: 100

30.Şora Noghumuko; “ Adıghe-Hatık-He- Çerkes Tarihi “,

İtanbul, 1974, S: 16

31. H.Aşemez; “ Adıgey( Çerkesya)’in Kısa Tarihi “,

K.K.K.Dergisi, Ankara, 1973, Sayı: 39-42, S:6-37

Page 53: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

32. Gunekho Piç’e; “ Adıge Sözcüğünün Anlamı ve Adige

Kabileleri “, İstanbul, 1989, K.K.K.Dergisi, Sayı:74-75, S: 35-36

33. M.F.Şöenü;” Çerkesler’in Aslı “, Tüm Eserleriyle

M.F.Şöenü,( yayınlayan: Mühittin Ünal ), Ankara, 2007, S: 29-49

34. B.Ömer Büyüka; Age, S: 70

35.Büyüka; Age, S: 73

36. Hağur Fahri; “ Adige ve Çerkes “ Yamçı sosyo-kültürel

Dergi, Ankara, 1977, Sayı: 7-16, S: 3

37.Berkok, Age, S: 65

38. Osman Bleda; “ Atike Milleti “, Kafkasya Gerçeği Dergisi,

Samsun, 1992, Sayı: 8, S:37-38

39.Namitok; Age, S:8,99 ; Kazım Atakan ; Age, S:6-7 ;

N.Luxembourg ; “ Rusların Kafkasyayı İşgalinde İngiliz Politikası ve

İmam Şamil”( Türkçesi: Sedat Özden), İstanbul, 1998, S:77 ve 64

Nolu dipnot ; Tamara V. Polovinkina; “ Çerkesya “,( Türkçesi: Orhan

Uravelli ), Ankara, 2007, S:57 ; L.Y. Lyulye;”Çerkesya “,( Türkçesi:

Murat Papşu ),İstanbul, S: 27 ; Taitbout De Marigny ;” Çerkesya

Seyahatnamesi “,( A.Osman Erkan ), İstanbul, 1996, S: 13

40.Baturay Özbek; “ Avrupa Gözüyle Çerkesler “, Ankara,

1997, S: 26 ; B.Özbek; “ Çerkes Tarihi Kronolojisi “, Ankara, 1991, S:

22

Page 54: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

41. Halis Bulşen( Mezey );” Kafkas Ruhu “, İstanbul, 1987, S:

74

42. K.Atakan; Age, S: 7

43.Hapi Cevdet Yıldız ;” Tarihsel Bir Ülke Kafkasya ve

Sorunları”, Kafdağı Dergisi, Ankara, 1988, Sayı: 13/14, S:39-40 ;

H.C.Yıldız; “ Kafkasya III.”, Kafdağı Dergisi, Ankara, 1990, Sayı: 37/40,

S:13 ; A.A.Carım; “Özerklikten Cumhuriyete Adige “, Ankara, 1996,

S:5,9-10 ( Tika yayını) ; Meydan Larousse Ansiklopedisi; “ Adige

Muhtar Bölgesi” ve “Çerkesler “ Maddeleri

44. Cem Kumuk ; “ Neredesin Prometheus ? “, İstanbul, 2004,

S: 278-279

45. Kumuk; Age, S: 279

46. Necdet Hatam; cherkessia net

47.Nart,Sayı: 26, S: 19-24; Kumuk; Age, aynı yerde

48.Osman Çelik; “Bağımsız Kuzey Kafasya Cumhuriyeti

“,BKKB, Ankara, 1995, Sayı: 4, S: 2

49. Kumuk; Age, S: 279

50. Age, S: 281

Page 55: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

51. Mahmut Bi; “ Kafkas Halklarına Uygulanan Soykırım ve

Sürgün “, Bilgi Üniversitesinde verilen Konferans metni, 3 Mayıs

2010, İstanbul

52. Erol Karayel; “ Rusya Fedaralizmi Adıgey Kavşağında”,

Kakasya Araştırma ve Analiz Dergisi, İstanbul, 2006, Sayı:1, S: 16

53. Cherkessia.net

54. Cherkessia.net

55. Cherkessia.net

56. Genel Kurul Sonuç Bildirgesi

57. Cherkessia.net

58. Cherkessia.net

59. Cherkessia.net

60. Cherkessia.net

61. T.Cemal Kutlu; “ Çeçen Direniş Tarihi “, İstanbul, 2005, S:

365-366

62. Alaattin Bayram;C ircassien.center.com

63. Teğulan Yakup Temolin; Cherkessia.net

64. Ber Hikmet; “ Adigece-Çerkesce Anlamak ve Düşünmek “,

Ankara, 2006, S: 43

Page 56: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

65. Berkok; Age, S: 241; K.Atakan, Age, S:5-6

66. Berkok; Aynı yerde; Atakan, aynı yerde

67. Avledin Dumanış; “ Çerkes Kültürü Üzerine Etüd “,

Kayseri, 2004, S: 136

68. Ahmet Temir; “ Moğolların Gizli Tarihi “,( Yazan: Yüan-

Chao-Dishi; Yazılışı-1240 ), Ankara, 1948, S: 185

69. Namitok; Age, S: 99

70. Arsen Avagyan; “ Çerkesler “, ( Türkçesi: L.Denisnko),

İstanbul, 2004, S: 16

71.Avagyan, Age, S: 16

72. Avagyan; Age, S: 16-17 ; Polovinkina; Age, S:54

73. Atakan; Age, S: 6 ; Polovinkina; Aynı yerde

74. Atakan; S: 7 ; Meydan Larousse Ansiklopedisi; “

Memlukler “ Maddesi

75. Atakan; Age, S: 7; Fehim Taştekin;” Kaddafiye karşı

Çerkes dansı”, Cherkessia.net

76. Polivinkina; Age, S: 56

77. Atakan; Age, S: 15

Page 57: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

78.Ahmet Kaya;” Türkiye’de Çerkesler “, İstanbul, 2011, S:74-

75

79.A.Kaya; Age; S:75

80. Aynı yerde

81.Atakan, Age, S: 6-7; Avagyan, Age, S. 15

82. Yılmaz Konak; “ Osetya ve Asetinler “, İstanbul, 2007,S:

74-76, 82 ; Ruslan Betrozov; “ Çerkeslerin Etnik Tarihi “,( Türkçesi:

Orhan Uravelli ), Ankara, 2009, S: 11, 248

83. Dumanış; Age, S: 136

84. Konak; Age, S: 74-76

85. Avagyan; Age, S: 14

86.Luxembourg; Age, s:76-77 ; 61ve 64 nolu dipnotları

87. Şöenü; Age , S:

88. N.M. Budayev; “ Memluk Tarihinden Bir Yaprak( Kim Bu

Çerkesler )”,( Türkçesi: D.Ahsen Batur), İstanbul, 2009, S: 205

89. Age, S: 185

90. Age, S: 182 ; dipnota bakınız

91. Aynı yerde

Page 58: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans

92. Luxembourg; Age, S: 76-77 ; 64 nolu dipnota bakınız

93. Avagyan; Age, S: 20 ; Polovinkina; Age, S: 54

94.Polovinkina; Age, S: 56

95. Çeş Ruslan,Cherkassia.net

96. Çeş Ruslan,aynı yerde

97.Sefer E. Berzeg;” Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti (1917-

1922)”,I.Cilt, İstanbul, S: 3

98.Gırm Muhammet Salmak-Mkanba Çağlar Konukman;”

Türkiyedeki Diasporik Çerkes Kimliği”, Kafkasya Forumu, İstanbul,

Sayı: 1, S. 17. Makalede Abhazlar için verilen örnek Adige toplumu

için uygulanmıştır.

99.Ufuk Tavkul;” Kafkasyalı Kimliğinin Tarihi ve Sosyo-

kültürel Temelleri”, Kafkasya Araştırma ve Analiz Dergisi, İstanbul,

2006, Sayı: 1, S: 56

100. M. B İ; “Kafkas Tarihi “, S: 65,67

Page 59: Tarihci Mahmut Bi'nin 7 Mayıs'ta Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu'nunda verdiği konferans