Upload
others
View
3
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ ve EDEBİYATLARI
ANABİLİM DALI
èAbdu’l-cemìl bin Muóammed RiżÀ’ e’n-Naãìrì e’ù-Ùūsì
KitÀb-ı Türkì
(1b-16a ve 167a-173b)
Yüksek Lisans Tezi
Nasser KHAZE SHAHGOLİ
Ankara-2010
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ ve EDEBİYATLARI
ANABİLİM DALI
èAbdu’l-cemìl bin Muóammed RiżÀ’ e’n-Naãìrì e’ù-Ùūsì
KitÀb-ı Türkì
(1b-16a ve 167a-173b)
Yüksek Lisans Tezi
Nasser KHAZE SHAHGOLİ
Ankara-2010
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ ve EDEBİYATLARI
ANABİLİM DALI
èAbdu’l-cemìl bin Muóammed RiżÀ’ e’n-Naãìrì e’ù-Ùūsì
KitÀb-ı Türkì
(1b-16a ve 167a-173b)
Yüksek Lisans Tezi
Tez Danışmanı: Prof.Dr. F. Sema Barutcu ÖZÖNDER
Tez Jürisi Üyeleri
Adı ve Soyadı İmzası
.................................................................... ........................................
.................................................................... ........................................
.................................................................... ........................................
.................................................................... .........................................
.................................................................... .........................................
.................................................................... .........................................
Tez Sınavı Tarihi ..................................
Önsöz
İran sahası, Türk sözlükçülüğünün iki veya çok dilli sözlüklerinin
hazırlandığı bir sahadır ve biz bu sahadan böyle pek çok sözlüğü biliyoruz. Tezimize
konu olan KitÀb-ı Türkì (KT) de böyle karşılıkların Farsçada verildiği dört Türk
lehçesi ile Moğolcanın söz varlığını ortaya koyan, 17. yüzyılda hazırlanmış ve
kendisinden sonraki sözlüklere de kaynaklık etmiş bir sözlüktür. Başında pek çok
Orta dönem iki ve/veya çok dilli Türkçe sözlüklerde de rastlandığı gibi mukaddime
değerinde kısa bir gramerin de olduğu, önemli bilgileri ve söz varlığını içeren bu
sözlük, bugüne kadar birkaç kısa değinme dışında Türkoloji âleminin bilgisi dışında
kalmıştır.
Eser üzerinde yapılan ilk çalışma olan tezimizde eserin birinci bölümünü
oluşturan dil bilgisine ayrılmış kısmıyla, ÚızılbÀşì sözcüklerine ayrılmış olan
dördüncü bölümü ele alınmıştır. Eserin birinci bölümünde verilen Doğu ve Batı
Türkçelerinin karşılaştırmalı dil bilgisi ve dördüncü bölümünde verilen Oğuz
Türkçesinin nispeten erken bir tarihe ait diyalektal ma1zemesi, genel Türklük bilimi
ve özellikle Oğuz araştırmaları açısından önemlidir. 17. yüzyılın ikinci yarısında
Safevî devleti ile diğer Türk devletleri arasında resmî yazışmalarda uygulamalı
sorunları gidermek için yazılmış bir eser olan KT ayrıca, sunduğu bilgilerle Türk
dilinin dış tarihi açısından da önemlidir.
Tez çalışmamızın “Giriş” kısmında araştırmanın sınırları ve yapılan
çalışmanın yöntemleri ile özellikleri açıklanmıştır. Çalışma dört bölümden
oluşmaktadır. Birinci Bölüm’de eser ve yazarı/yazarları hakkında bilgi verilip
dönemin genel tarihi ve Türk dilinin o dönemde İran sahasındaki konumu üzerinde
durulmuştur. İran sahasında Türk sözlükçülüğü geleneği, KT’den önce ve KT’den
v
sonra yazılan eserler olmak üzere iki ayrı kesitte tanıtılmağa çalışılmıştır. Yazmanın
özellikleri ile ÚızılbÀşì bölümünün özellikleri de Birinci Bölüm’de yer almaktadır.
Eserin özellikle birinci kısmındaki dil bilgisel malzeme, ses bilgisi ve şekil bilgisi
olmak üzere iki başlık altında verilmiştir.
İkinci Bölüm’de, hazırlanan metin verilmiştir. Bu Bölüm Türkçe malzemenin
yazı çevirisi ve Farsça metnin Türkiye Türkçesine çevirisini içine almaktadır.
Çlaışmamızın Üçüncü Bölümü’nde “Notlar” yer almaktadır. Notlar özellikle
ÚızılbÀşì kısmında bulunup açıklanması gerekli görünen sözcükler için yapılmıştır.
Metindeki, özellikle yanlış yazımlarla ilgili durumlar da Notlar bölümünde
belirtilmiştir. Sözcükler için yapılmış notlarda tarihsel ve karşılaştırmalı yöntem
izlenmiştir. Sözcüklerin özellikle tarihsel ve modern Oğuz Türkçesi içindeki yerleri
belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışmamızın son kısmını oluşturan Dördüncü Bölüm’de
eserin işlenmiş bölümlerinde ortaya çıkan genellikle Arapçadan alınma dil bilgisi
terimlerin Türkçe-Farsça ve Farsça-Türkçe dizini yer almıştır.
Yüksek Lisans öğrenimimde emeği geçen bütün değerli hocalarıma, özellikle
de engin bilgileri ve bilimsel titizliğiyle bana yardımcı olan Sayın Prof. Dr. Sema
Barutcu Özönder hocama şükran dugularımı sunuyorum.
Nasser Khaze Shahgoli
Ankara, 2010
İçindekiler
Önsöz iv
İçindekiler vi
Kısaltmalar ve İşaretler xii
Eser, Dil, Lehçe, Ağız Adları ile Diğer Kısaltmalar xii
Yazı Çeviri İşaretleri xiv
Diğer İşaretler xv
Giriş 1
Araştırmanın Sınırlanması 1
Tezin Amacı 1
Tezin Yöntemi 2
1. Bölüm: èAbdu’l-cemìl bin Muóammed RiżÀ’ e’n-Naãìrì e’ù-Ùūsì ve
KitÀb-ı Türkì
1. èAbdu’l-cemìl bin Muóammed RiżÀ’ e’n-Naãìrì e’ù-Ùūsì ve KitÀb-ı Türkì 4
1.1.1. Yazar/yazarlar 4
1.1.2. Eserin Yazılma Tarihi 5
1.1.3. Eserin Adı, İçeriği 6
1.2. Eserin Yazıldığı Dönem: Safevî-Kızılbaş Dönemi 6
1.2.1. Safevî-Kızılbaş Dönemi ve Kızılbaş Kimliği (1502-1736) 6
1.2.2. Şah Süleyman Safevî (1666-1694) 7
1.2.3. Safevî Döneminde Türkçe ve Türkì-yi ÚızılbÀşì Terimi 8
1.3. Eserin Kaynakları ve Kaynaklık Ettiği Eserler 10
1.3.1. Naãìrì’den Önceki Sözlükçüler 10
1.3.1.1 İran Sahasında Türk Sözlükçülüğü Geleneği 10
vii
1.3.1.2. Naãìrì’nin Kaynakları 12
1.3.2. Eserin Kaynaklık Ettiği Eserler ve Naãìrì’den Sonraki Sözlükçüler 12
1.4. Yazmanın Betimlemesi 14
1.4.1. Yazmanın Yazım Yanlışlıkları 15
1.5. Eserde Dil Adlandırmaları 16
1.6. Sözlüğün Yapısı 16
1.7. ÚızılbÀşì Bölümü 17
1.7.1. Sözlüksel Malzemenin Özellikleri 17
17.1.1. Hangi Ağız? 18
1.7.1.2. Kökenleri Bakımından 18
1.7.1.3. Kavram Alanları Bakımından 19
1.7.1.3.1 Askerlik ve Okçuluk/Avcılıkla İlgili Sözcükler 19
1.7.1.3.2. At ve Atçılıkla İlgili Sözcükler 20
1.7.1.3.3. Evcil Hayvan Adları ve Hayvancılıkla İlgili Sözcükler 20
1.7.1.3.4. Hayvanlar 21
1.7.1.3.5. Bitkiler ve Meyveler 21
1.7.1.3.6. Tarımcılıkla İlgili Sözcükler 22
1.7.1.3.7. Dokumacılıkla İlgili Sözcükler 22
1.7.1.3.8. Hafta Günlerinin Adları 22
1.7.1.3.9. Folklor Açısından Önemli Sözcükler 22
1.7.1.3.10. Oba Sözcükleri 23
1.7.1.3.11. İnsan Vücuduyla İlgili Sözcükler 23
viii
1.7.1.3.12. Sıfat Olarak Kullanılan Sözcükler 23
1.7.1.3.13. Hasta/Sağaltıcı, Hastalık, Kusur, Deva Adları 24
1.7.1.3.14. Akrabalık Adları 24
1.7.1.3.15. Giysi Adları 25
1.7.1.3.16. Alet-Eşya Adları 25
1.7.1.3.17. Yön ve Yön Göstermekle İlgili Sözcükler 25
1.7.1.3.18. Yer-sular, Gök Cisimleri, Doğal Olay ve Olgularla İlgili Sözcükler 26
1.7.1.3.19. Soyut Kavramları Karşılayan Sözcükler 26
1.7.1.3.20. Çekime Girmiş Fiiller ve İsim Fiiller 27
1.7.1.3.21. Örnek Cümlesi Olanlar 28
1.7.1.3.22. Dil Bilgisel İşlevi Olan Maddeler 29
1.7.2. ÚızılbÀşì Bölümünün Yazım Özellikleri 29
1.7.2.1. Ünlülerin Yazımı 29
1.7.2.2. Ünsüzlerin Yazımı 32
1.8. KitÀb-ı Türkì’nin Birinci Bölümü “Mukaddime”nin Ses ve Yazım Bilgisi 33
1.8.1. Ünlüler 33
1.8.2. Ünsüzler 35
1.9. Şekil Bilgisi 36
1.9.1.Yapım 37
1.9.1.1. İsimden İsim Yapan Ekler 37
1.9.1.2. İsimden Fiil Yapan Ekler 38
ix
1.9.1.3. Fiilden İsim Yapan Ekler 39
1.9.1.4. Fiilden Fiil Yapan Ekler 40
1.9.2. Çekim 41
1.9.2.1. İsim Çekimi 41
1.9.2.1.1. Durum Ekleri 41
1.9.2.1.2. İyelik Ekleri 42
1.9.2.1.2.1 Zamir n’si 42
1.9.2.2 Fiil Çekimi 43
1.9.2.2.1. Bildirme Kipleri 43
1.9.2.2.1.1. Belirli Geçmiş Zaman 43
1.9.2.2.1.2. Belirsiz Geçmiş Zaman 43
1.9.2.2.1.3. Geniş Zaman 44
1.9.2.2.2. Tasarlama Kipleri 45
1.9.2.2.2.1. Şart 45
1.9.2.2.2.2. İstek 45
1.9.2.2.2.3. Emir 46
1.9.2.2.2.4. Gereklik 47
1.9.2.2.2.5. Gelecek-İstek 47
x
1.9.3. İsim-fiiller 48
1.9.4. Zarf-fiiller 49
1.9.5. Zamirler 51
1.9.5.1. Şahıs Zamirleri 51
1.9.5.2. İşaret Zamirleri 51
1.9.6. Sayılar: Sıra Sayısı 51
1.9.7. Edatlar 52
2. Bölüm: KitÀb-ı Türkì Çevirisi: [Giriş], Mukaddime (1b-16a) ve
Üçüncü Kitap ÚızılbÀşì Sözcükleri Üzerine (167a-173b)
[Giriş] 53
Mukaddime: Türk Dilinin Eklenenleri Üzerine 59
Birinci BÀb: Yazım Üzerine 59
İkinci BÀb: Söz Söyleme Kuralları Üzerine 63
Üçüncü Kitap: ÚızılbÀşì Sözcükleri Üzerine (Sözlük) (167a-173b) 76
Elif BÀbı 76
BÀ’ BÀbı 82
TÀ’ BÀbı 83
Cìm BÀbı 84
ÒÀ’ BÀbı 85
DÀl BÀbı 85
Sìn BÀbı 87
Şìn BÀbı 88
FÀ’ BÀbı 89
xi
ÚÀf BÀbı 89
KÀf BÀbı 91
LÀm Babı 92
Mìm BÀbı 92
Nÿn BÀbı 92
HÀ’ BÀbı 93
YÀ’ BÀbı 93
3. Bölüm: Notlar 95
4. Bölüm: Dizinler 115
Farsça-Türkçe Dil Bilimi ve Dil Bilgisi Terimleri Dizini 115
Türkçe-Farsça Dil Bilimi ve Dil Bilgisi Terimleri Dizini 120
Kaynaklar 125
Özet 129
Abstract 131
Kısaltmalar ve İşaretler
Dil, Lehçe, Ağız Adları İle Diğer Kısaltmalar
a.g.e. = adı geçen eser
a.g.m. = adı geçen makale
ADDA = Azerbaycan Dilinin Dialektoloji Atlası, bkz. İSLAMOV (1990)
ADL = Azerbaycan Dilinin Dialektoloji Lüğeti, II Cilt, bkz. ŞİRELİYEV (1999,
2003)
ağ. = ağız
Alt. = Altay (RSl)
AzDİL = Azerbaycan Dilinin İzahlı Lüğeti, bkz. ORUCOV (2006)
AzTü. = Azerbaycan Türkçesi
Baytop = Türkçe Bitki Adları, bkz. BAYTOP (2007)
Bkz. = Bakınız.
Çağ. = Çağatay Türkçesi
çev. = çeviri
DehS = Ferheg-i DehòudÀ (1319) XVI Cilt, Tahran.
DS = Derleme Sözlüğü
DTü. = Doğu Türkçesi
ED = bkz. CLAUSON (1972)
ETü. = Eski Türkçe
Fa. = Farsça
GagTü. = Gagavuz Türkçesi
GagTüS = Gagauz Türkçesinin Sözlüğü, bkz. GAYDARCİ (1991)
xiii
GAz = bkz. SARIKAYA (1998)
Kaz. = Kazan Türkçesi (RSl)
KıpTü. = Kıpçak Türkçesi
Kir. = Kırgız (RSl, bugün Kazak)
KKir. = Kara Kırgız (RSl, bugün Kırgız)
Kom. = Kuman Türkçesi (RSl)
Koyb. = Koybal ağzı, (RSL)
KökTü. = Kök Türkçe
KrgS = Kıgız Sözlüğü, II Cilt, bkz. YUDAHİN (1998)
KrgTü. = Kırgız Türkçesi
Krm. = Kırım ağ.
Krş. = Karşılaştırınız.
Kşk. = Kaşkay ağzı
KşkS = bkz. MERDANİ (1386)
KT = KitÀb-ı Türkì
KzkTü. = Kazak Türkçesi
Leb. = Lebed ağ.
Lessing = bkz. LESSING (1960)
MLW = bkz. SCHÖNIG (2000)
Mo. = Moğolca
PdC = bkz. COURTEILLE (1870)
RSl = bkz. RADLOFF (1893-1911)
Seng = SenglÀò, bkz. CLAUSON (1960)
xiv
Steingass = bkz. STEINGASS (1975)
Şor. = Şor ağ. (RSl)
Tar. = Tarançı (RSl)
TDK = Türk Dil Kurumu
TDS = Türkmen Diliniŋ Sözlügi, bkz. HAMZAYEV (1962)
Tel. = Teleüt ağ. (RSl)
TMEN = bkz. DOERFER (1963-65)
Trkm. = Türkmen Türkçesi
TTü. = Türkiye Türkçesi
TüS = Türkçe Sözlük (2005) 10. Baskı, TDK Yayınları, Ankara.
Uyg. = Uygur Türkçesi
Wehr = Arabic English Dictionary, bkz. WEHR (1976)
WEWT = bkz. RÄSÄNEN (1969)
YTS = Yeni Tarama Sözlüğü, bkz. DİLÇİN (2009)
Yazı Çeviri İşaretleri
a, e ا
یا ı, i, ė
o, ö, u, ü او
b, p ب
t ت
å ث
c, ç ج
ó ح
ò خ
d د
õ ذ
r ر
z ز
s س
ş ش
ã ص
xv
ø ض
ù ط
ô ظ
è ع
à غ
f ف
ú ق
k, g, ŋ ک
ŋ ڭ
l ل
m م
n ن
Æ نک
v, o, ö, u, ü و
h, a, e ه
,y, ı, i ي
Diğer İşaretler
... = Belirsiz sayıda harf ve sözcük eksikliğini gösterir.
<> = Metne eklenmiştir.
{} = Elyazma metinde tekrar veya fazla yazılmış yerleri gösterir. Gramer
tahlilinde morfem parantezi.
(?) = Şüphe belirtir.
// = Fonem parantezi.
- = Gramer tahlilinde fiil kökü, fiil köküne gelen yapım eki. Fiil ve isim
tabanında çekim eki.
+ = Gramer tahlilinde isim kökü, isim köküne gelen ek.
* = tespit edilmemiş, tahmine dayalı şekil.
> = Bu şekle girer.
< = Bu şekilden gelir, bir dilden başka bir dile geçiş.
→ = Bir anlamdan başka bir anlama geçiş.
~ = Değişken şekil.
’ = Hemze (ء) işareti
xvi
À = Uzun a
ė = Kapalı e
ì = Uzun i
ō = Uzun o
ÿ = Uzun u
X = /ı, i, u, ü/ ünlü değişimlerini gösteri.
A, I, U = Gramer tahlilinde sırasıyla /a,e/, /ı, i/, /u,ü/ ünlü değişimlerini gösterir.
G, K = Gramer tahlilinde sırasıyla /g, à/, /k, ú/ ünsüz değişimlerini gösterir.
Giriş
Araştırmanın Sınırlanması
Bu çalışma KitÀb-ı Türkì (1b-194a) adlı eserin dil bilgisine ayrılmış olan birinci
bölümü (1b-16a) ile ÚızılbÀşì sözcüklerine ayrılmış olan dördüncü bölümünün
(167a-173b) incelemesine hasredilerek sınırlanmıştır. Eserin ayrıntılı bir dil
incelemesi, içeriği, Genel Türklük bilimi ve sözlükçülüğü içindeki yeri vb. konular
eserin bütünü işlendikten sonra yapılacak çalışmalar olabilir. Bu çalışmada verilen
bilgiler ve değerlendirmeler tabiî olarak genellikle işlenmiş kısımlara
dayandırılmıştır, ancak yeri geldiğinde sözlüğün diğer bölümlerine başvurularak fikir
yürütülmüş ve bilgi verilmiştir.
Tezin Amacı
KitÀb-ı Türkì sözlüğünün belirtilen bölümlerini inceleyerek, yazarın dil bilgisi ile
ilgili verdiği bilgilerin değerlendirilmesi; dil bilgisi ve sözlük kısmında bulunan
dillik malzemenin açık bir şekilde gözler önüne serilmesi; eserde bulunan
açıklanmaya muhtaç sözcüklerin genel Türk dilinin ve özellikle tarihsel ve modern
Oğuz alanının sözlüksel malzemesiyle karşılaştırma yoluyla açıklanması ve Türk
dilinin tarihsel gelişme sürecinin belirlenmesine yardımcı olabilecek bir çalışmanın
ortaya çıkması amaçlanmaktadır. Eserde bulunan karşılaştırmalı Doğu ve Batı
Türkçesinin dil bilgisinie ait verilerin sunulmasıyla karşılaştırmalı Türk dili
gramerciliği tarihinin ve gelişmesinin daha aydınlanması ve özellikle 17. yüzyıl İran
sahasındaki durumuna ilişkin fikir sahibi olmamızı sağlaması hedeflendmiştir.
2
Tezin Yöntemi
Çalışma, eserin bilinen başka bir yazması bulunmadığından Tahran Üniversitesi
Merkez Kütüphanesi’nde 8336 yazma numarası kaydıyla saklanılan yazmaya
dayandırılmıştır. İlk aşamada, tarihsel Doğu ve Batı Türkçelerinin dil bilgisi kuralları
ve sözlüksel malzemesi göz önünde bulundurularak asıl metinden hiç bir zaman
ayrılmamayı ilke olarak kabul ederek düzgün bir çevirinin ortaya konması
istenmiştir. Hazırlanan çeviri Türkçe maddelerin çevirisi değil Farsça açıklamaların
çevirisidir. Ancak gerektiğinde sayılı olmakla beraber anlamın daha iyi
açıklanmasına yardımcı olabilecek sözcük veya ibareler parantez içinde eklenmiştir.
Türkçe maddelerin yazı çevirisi Türkiye’de Türklük bilimi çevresinde kullanılan yazı
çeviri sistemiyle verilip ardından sözcüklerin asıl Arap alfabe ile yazılmış biçimleri
getirildiği için harf çevirilerin yazılmasına gerek duyulmamıştır. Genellikle
Arapçadan alıntı dil bilgisi terimleri esasen çağdaş dil bilgisi terimleriyle karşılandı,
ancak parantez içerisinde yazı çevirili biçimleri ve Arap alfabesindeki şekilleri de
gösterilerek verildi. Yazmada sözcüklerin üzerinde kırmızı çizilerek madde başları
oldukları işaretlenmiştir. Burada değişik renkle altı çizilerek gösterildi. Ayrıca
yazmada bulunup, kısmen cümle sonu veya bazen paragraf sonunu göstermek işlevi
olan kırmızı ve medd işaretine benzer işaret “ve diğeri” (14a 2) örneğinde olduğu
gibi çizgiyle gösterildi. Yazarın yazdığı veya bir şekilde dikkat ettiği hiçbir noktanın
düşürülmemesine özen gösterilmiştir.
Çalışma dört bölümden oluşmaktadır: Birinci Bölüm’de eserin tanımı, yazarı
ve çevresi, kaynakları ve kaynaklık ettiği eserler verilerek metinde bulunan dil
bilgisel ve sözcüksel malzeme değerlendirilip ÚızılbÀşì sözcüklerin yazımında
kullanılan yazım özellikleri tespit edilmiştir. Eserde bulunan ses ve şekil bilgisine
3
dair bilgilerin kısaca üzerinde durulmuştur. İkinci Bölüm metnin belirlenen
bölümlerinin Türkiye Türkçesine çevirisine ayrılmıştır. Üçüncü Bölüm’de Notlar yer
almaktadır. Notlar özellikle sözcüksel malzemenin değerlendirmesine aittir, metnin
daha iyi anlaşılması ve yazıcı yanlışlarının da belirtilmesi Notlar bölümündedir.
Sözlük kısmındaki maddelere yapılan notların hazırlanmasında en eski tanıklanan
biçim ve anlamdan hareketle sözcüklerin tarihsel gelişim ve değişim süreçleri, Eski
Türkçe, tarihsel ve modern Oğuz Türkçesi çerçevesinde ele alınmış, ancak
gerektiğinde diğer Türk lehçelerine de başvurulmuştur. Dördüncü bölümde metnin
işlenmiş kısımlarında genellikle Arapçadan alınma dil bilgisi terimlerin Farsça-
Türkçe ve Türkçe-Farsça dizinleri yer almaktadır.
1. Bölüm
èAbdu’l-cemìl bin Muóammed RiżÀ’ e’n-Naãìrì e’ù-Ùūsì
ve KitÀb-ı Türkì
17. yüzyılın ikinci yarısında, Safevî döneminde ve büyük ihtimalle İsfahan’da
Farsça olarak yazılan KitÀb-ı Türkì, mukkadimesinde Doğu ve Batı Türkçelerinin
karşılaştırmalı kısa dil bilgisini veren, ayrı ayrı bölümlerinde - kapsam açısından eşit
durumda olmamakla birlikte, dört Türk lehçesinin (ÇaàÀtÀyì, Rÿmì, ÚızılbÀşì,
Rÿsì=İdil-Ural Türkçesi) ve Moğolcanın söz varlığını içeren bir sözlüktür. KT, 18.
yüzyılda yazılan büyük SenglÀò sözlüğünün kaynaklarından biridir. Yazmanın giriş
bölümünde verilen bilgiye göre eserin yazılma sebebi yazarın babasının yarım kalmış
sözlüğünü (Münşe’Àt-ı SüleymÀnì) bitirmektir. Babasının amacı ise eserini münşisi
olduğu “kutlu yerli padişahın (ŞÀh äüleymÀn) şanlı adına, sözlükçülerin arasında
yaygın olan bir düzen ile düzenlemek”ti. Demek ki, KT için iki ayrı yazar
düşünmemiz gerekir. Biri bu yazmanın yazarı olan èAbdu’l-cemìl Naãìrì e’ù-Ùūsì ve
diğeri eserin yazılması için malzemenin büyük bir kısmını hazırlamış olan
Muóammed RiżÀ’ e’n-Naãìrì e’ù-Ùūsì.
1.1. èAbdu’l-cemìl bin Muóammed RiżÀ’ e’n-Naãìrì e’ù-Ùūsì ve KitÀb-ı Türkì
1.1.1. Yazar/yazarlar
Araştırmada yazarlar hakkında yazmada verilen bilginin dışında her hangi bir
veriye ulaşılamamıştır. Yazmanın giriş bölümünde verilen bilgiye göre eserin yazarı
èAbdu’l-cemìl bin Muóammed RiżÀ’ e’n-Naãìrì e’ù-Ùūsì’dir. O Şah Süleyman
Safevî’nin münşisi olan Muóammed RiżÀ’ Naãìrì e’ù-Ùūsì’nin oğludur. Babasının
5
yarım kalmış işini tamamlamak üzere onun hazırladığı malzemeden geniş ölçüde
yararlanarak elimizdeki sözlüğü hazrlamıştır. Kendi ifadesiyle “Mukaddime”yi
tamamıyla Münşe’Àt-i SüleymÀnì’den alıp yazmıştır. Eserin kısa tanımını veren
Tourkhan Gandjei, yazarla ilgili metinde bulunan bilgilerin dışında bir de British
Museum’da bulunan bir risâlenin yazarı Abÿ’l ÚÀsım b. Muóammad RıôÀ Naãìrì
meclis-nuvìs ile KT’nin ve söz konusu risâlenin yazarlarının bürokratik bir aileye
mensup olduklarını göstermiştir (Gandjei 1991: 311-318). Risâlenin yazarı kendisine
Şahın “doğma hizmetkârı” (born servant) deyip büyük babası, amcası ve babasının
lakab adları, inşâ kuralları ve şiir üzerine kitaplar yazmış olduklarını söylemiştir
(Rieu 1981: 519). Bu bilgiyi göz önünde tutarak Abÿ’l ÚÀsım’ın èAbdu’l-cemìl’in
kardeşi olduğunu çıkarabiliriz. Tourkhan Ganjei’nin elimizde olan yazmadan
yararlanmış olduğunu biliyoruz. Ancak onun tanıtmasında KT’nin yazarı Senglaò’ta
olduğu gibi èAbdu’l-cemìl değil èAbdu’l-celìl olarak verilmiştir (Bkz. a.g.m).
1.1.2. Eserin Yazılma Tarihi
Elimizdeki yazmanın asıl yazma olup olmadığını henüz bilmiyoruz.
Yazmanın sonunda müstensih notu olmadığından yazmanın asıl yazma, yani yazarın
kendi eliyle yazdığı eser olabilme ihtimali vardır. Yazmada yazılma tarihi yoktur.
Yazmada bulunan en eski not, 1a’daki 22 Cemaziyel Sani 1256 (21 Ağustos 1840)
tarihini taşımaktadır. Yazarın verdiği bilgiye göre babası 1669’da sözlüğü yazmaya
başlamıştır. 20 sene süren çalışmasını bitirememiştir. Demek ki eser 1689’den sonra
tamamlanmıştır. Maalesef èAbdu’l-cemìl babasının işini hangi tarihte tamamladığına
dair bir bilgi vermemiştir. Ancak büyük bir olasılıkla 1689 ve 1700 yılları arasında
bu işi başarmıştır.
6
1.1.3. Eserin Adı, İçeriği
Eserin kütüphane kataloğunda verilen adı Ferheng-i Türkì bi FÀrsì’dir. Bu
adlandırma sonradan yapılmıştır ve kitabın üzerinde veya metinde böyle bir ad
bulunmamaktadır. Yazar, birinci bölümün giriş kısmında babasının yazmakta olduğu,
ancak tamamlayamadığı eserini Münşe’Àt-i SüleymÀnì olarak belirttiği hâlde, o
eserin bitirilmiş hâli olan bu sözlüğe -belki de babasına olan saygısından dolayı,
başka bir ad vermemiştir. Tarafımızdan verilen KitÀb-ı Türkì adı ise yazmanın 1a,
194b, 193a ve diğer sayfalarında bulunan mülkiyet veya ödünç alma kayıtlarında
bulunan adlandırmadan alınmıştır. Sözlük, yazmadaki bilgiye göre Türk dilli
sultanlardan gelen mektuplardaki çetin Türkçe sözcükleri anlamak için yazılmıştır.
Eser bir mukaddime, her biri birkaç bÀbdan oluşan dört kitap ve bir hâtimeden
oluşmaktadır. Eserin ayrıntılı içeriği aşağıda verilecektir.
1.2. Eserin Yazıldığı Dönem: Safevî-Kızılbaş Dönemi
1.2.1. Safevî-Kızılbaş Dönemi ve Kızılbaş Kimliği (1502-1736)
Tarihte Safevîler adıyla bilinen siyasî yönetimin kurucuları kendi devletlerine
Devlet-i ÚızılbÀş, hükümdarlarına da PÀdişÀh-i ÚızılbÀş adını vermekteydiler.
Kızılbaşlar devleti, Ortadoğu coğrafyasında kurulmuş Selçuklular ve İlhanlılardan
sonra en büyük Türk İmparatorluğu idi. Bu devlet kuruluşundan çöküşüne kadar her
bakımdan Türk kimliğini ve özelliğini korumuş, Türkçe ordu ve siyaset dili olmakla
birlikte resmî yazışmalarda da kullanılmıştır (Sümer 1999: I; Mehmetov 2009: 359).
Şah I. İsmail’in, Ustaclu, Rumlu, Şamlu, Tekelü, Dulkadır, Afşar, Kaçar, Varsak ve
diğer Türk boylarının desteği ile 1502’de başkent Tebriz (daha sonra Kazvin ve
İsfahan) olmak üzere kurduğu devletin sonuna kadar (her zaman aynı seviyede
olmasa bile) konar-göçer ve yerleşik Türklerin nüfuz ve idaresi altında kaldığını
7
söyleyebiliriz. Kızılbaş adının çıkış noktası, bu sahada yaşayan Oğuz Türklerin çok
eski bir Türk geleneğinin devamı olarak “Kızıl Börk” giymelerine dayanır (Sümer
1999: 1)
Faruk Sümer’e göre, “bu devletin teşkilatı esas itibariyle, Ak Koyunlu
devletininkine dayanmakla beraber, onda Çağataylardan alınmış birçok müesseseler
de görülür. Mesela on iki hayvan Türk takvimi, hassa askerî teşkilatı, yani korucular
(úorçı), onbaşı, yüzbaşı, miŋ (bin) başı ve bunlara mümasil birçok tabir ve deyimler
ki, biz bunları Ak Koyunlular’da görmüyoruz” (1994:4). Yukarıda söylendiği gibi
Türkçe bu dönemde devlet dili konumunda idi ve bunu kanıtlayan diğer bir delil de
resmî yazışmalarda kullanılan Türkçenin çetin sözcüklerini anlamak için -bizzat
padişahın emriyle- yazılan KitÀb-ı Türkì gibi birkaç Türk lehçesini içermekte olan bir
sözlüğün yazılmasıdır. Safevîlerin ve Safevî döneminde İran sahasında Türk diline
olan tutumla ilgili olarak aşağıda daha ayrıntılı olarak duracağız.
1.2.2. Şah Süleyman Safevî (1666-1694)
Eserin birinci bölümünün giriş kısmında verilen bilgiye göre sözlüğün
yazılmasına Şah Süleyman Safevî’nin tahta çıktığı üçüncü yıldan (1669) itibaren
başlanmıştır (bkz. 1b, 2a). Şah Süleyman veya 1669’dan önceki adıyla Şah II. Safi,
Safevî şahlarının sekizincisi olup 1666 ve 1694 yılları arasında İran’a hüküm
sürmüştür. Tahta oturduğunda 18 yaşında idi. Ne var ki onun tahta çıkmasıyla Safevî
devletinin de zenginlik ve refah çağları artık geride kalmıştır. Şah Süleyman
döneminde harem merkezli entrikaların güçlenmesi ve bürokrasinin çirkin bir
gürüntü alması tarihî gerçekler olarak bilinmektedir. (Roemer 1986: 304-309;
Mehmetov 2009: 417-418). Tarihî verilere göre Şah Süleyman dönemi, Safevî
tarihinin en sâkin dönemlerinden sayılır. Süleyman, seleflerinin tersine Osmanlıların
8
Avrupa devletleri ile gergin bir savaş içinde olmalarının sağladığı fırsatı
değerlendirmeyerek batı sınırlarını genişletmeye kalkmamıştır. Şah Süleyman
dönemi, Osmanlı sultanlarından IV. Mehmet (1648-1687), II. Süleyman (1687-
1691), ve II. Ahmet (1666-1694) dönemleri ile denk gelmektedir. Süleyman ile
Buhara hanlarından Abdu’l-Aziz Han ve 1680’den sonra kardeşi Suphan Kulı Han’la
ilişkileri gayet iyiydi. 1685’te aradaki sorunların diplomatik yoldan çözümlenmesi
için iki ülke arasında elçiler gelip gitmişlerdir (Roemer 1986: 309). Eserin giriş
kısmında adı zikredilen ŞÀhnaôar ÒÀn-i Zìg adlı kişinin de işte bu elçilerden biri
olabileceği kanaetindeyiz; gerçi bu husus henüz tamamiyla tespit edilmemiştir.
Ülkenin kuzey sınırlarını tehdit eden diğer bir halk ise Kalmıklardı. Daha Şah II.
Abbas döneminden başlayarak odak noktası olan Kalmıklar, Şah Süleyman
döneminde Safevîlerin silahlı kuvvetlerinin güçsüz bir durumda olduğunu düşünerek
bazı saldırılar gerçekleştirdiler. Ara sıra da Safevî sarayına elçiler gönderiyorlardı
(Roemer 1986:309). İşte KitÀb-ı Türkì’nin giriş kısmında zikredilen ÚalmÀú elçileri
bunlar olmalıdırlar (bkz. 2b 4-5).
1.2.3. Safevî Döneminde Türkçe ve Türkì-yi ÚızılbÀşì Terimi
Araştırmacı Tourkhan Gandjei, değerli bir yazıda tarihî belgelere ve özellikle
Batılı gezginlerin ve o dönemde İran’da yerleşmiş olan Avrupalıların verdiği
bilgilere dayanarak İran’da konuşulmakta olan Türkçenin ve özellikle İsfahan’da
Safevî sarayındaki seçkin konumu üzerinde durmuştur. Araştırmacıya göre 17.
yüzyılda İran’da ikamet eden Avrupalılar ve gezginlerin gözlemleri her ne kadar
İran’ın etno-dilsel durumunu anlamaktan yoksun olsa da Türkçenin üstün konumu ve
geniş dağılımını göstermek noktasından değerlidirler (1991: 311). Pietro Della Valle
bu gezginlerden biridir. Mayıs 1618 yılının ilk günlerinde yazdığı bir mektubunda
9
Şah I. Abbas’la olan görüşünü anlatan gezgin, konuşmalarını Türkçe yaptıklarını ve
bizzat Şahın kendisinin bu konuşmaları etraftakiler için Farsçaya çevirdiğini
anlatmıştır. 1684’te İsviçre elçisi L. Pabirus’u İran seferinde eşlik eden Almanyalı
bilgin Engelhert Kaempfer de durumu şu şekilde anlatmaktadır: “Sarayın Türkçesi
kraliyete, normal halktan daha doğmadır…(Türkçe) Saraydan önde gelen İranlı
ailelere öyle bir ölçüde yayılmıştır ki bugün seçkin bir konumda olan bir kişi için
Türkçeyi bilmemek adeta utanç vericidir” (Gandjei 1991: 315). Lars Johanson, “A
Grammar of Lingua Turkica Agemica” adlı yazısında 17. yüzyılda Safevî devletinde
kullanılan “Oğuz Türkî koiné” (Oğuz Turkic koiné) olarak nitelediği Türkçenin
özelliklerini British Museum’da bulunan “Raphaelis du Mans descriptio Persiae
comunicata Dno. Engelberto Kaempfero, İsfahanae, 1684, cum Gramatica Linguae
Turcicae” (Rieu 1888: 151) adlı yazmadan hareketle tespit etmeye çalışmıştır. Eserde
“lingua turcica agemica i dest persana” adlandırılan Türkçenin küçük bir grameri
verilmiştir. Johanson, ayrıca buradaki Türkçenin eşdüzlemlenmiş (levelled) bir koine
görünümü sunduğunu söyleyerek bu Türkçenin “şaşırtıcı” sadeliği ve morfolojik
düzenliliğinin nedenlerini ve sınırlarını belirlemeye çalışmıştır (1997: 87-88).
Dönemin tarihî ve toplumsal koşullarına ve yukarıda birkaç örneğini gösterdiğimiz
bilgilere daha gerçekçi bir gözle bakılıp değerlendirilirse bu tespitin “şaşırtıcı” değil,
çok doğal bir durum olarak bulunulacağı kanısındayız.
Eserde kullanılan Türkì-yi ÚızılbÀşì terimi, İran’da kullanılmakta olan
Türkçeyi ÇaàatÀy ve Rÿm Türkçelerinden ayırdetmek için kullanılmıştır. İlk defa
Şah I. Abbas’ın kitabdarı, dönemin büyük şair, edebiyat tarihçisi ve ressamı olan
äÀdiúì, eserinde Úızılbaş mütekellimleri demekle bu adlandırmayı tanıtmıştır. Safevî
devletinin güç çevresinde kullanılan Türkçeyi karşılamak üzere kullanılmış yerel
10
terim ÚızılbÀşì olmuştur. “Bu terim, siyasî ve ideolojik çağırışımlarından dolayı
Safevî döneminin son bulmasıyla unutulmuştur” (Gandjei 1991: 317). Nitekim
SenglÀò sözlüğünün yazarı bu adlandırmayı -kendisi de Safevî döneminde resmî
işlerde çalışmış olduğu hâlde, kullanmamış ve eserinde İran’daki Türkçe
kastedildiğnde EtrÀk-i ÍrÀn “İran Türkleri” ibaresini getirerek bilgisini aktarmıştır.
1.3. Eserin Kaynakları ve Kaynaklık Ettiği Eserler
1.3.1. Naãìrì’den Önceki Sözlükçüler
1.3.1.1 İran Sahasında Türk Sözlükçülüğü Geleneği
Kâşgarlı Mahmud’un DìvÀnü LuġÀti’t-Türk adlı ansiklopedik sözlüğünün
yazıldığı 11. yüzyıldan günümüze kadar Türk dilinin konuşulmakta olduğu farklı
sahalarda ve farklı Türk lehçeleri üzerine yazılmış onlarca değerli sözlük bulunmuş
ve bunlardan bazıları incelenmiştir. Dört Türk lehçesinden dillik malzeme içermekte
olan KitÀb-ı Türkì bu geleneğin sürdürülmesidir.
İran’da Türk sözlükçülük geleneğini İlhanlılar dönemine kadar götürebiliriz.
13. yüzyılda HindÿşÀh NaòçivÀnì’nin äahÀóu’l-èAcem adlı sözlüğü Türklere Farsça
öğretmek amacıyla yazılmıştır. Bu eser bir mukaddime, Farsçanın dil bilgisini
açıklayan Türkçe bir bölüm ve bir sözlükten oluşur. Eserin yirmiden fazla yazması
bulunmaktadır. Eser, Gazan yazmasına dayandırılarak G. Begdili tarafından 1982’de
neşredilmiştir. Begdili, eserin yazılma tarihini 1276 yılı kaydetmiştir. Aynı dönemde
manzum bir sözlük olarak ÓisÀmiddin ÓÀsan bin èAbdu’l-mÿèmin Òuyì tarafından
yazılan Tuófe-yi ÓiãÀm adlı Farsça-Türkçe sözlüğün bir yazması 1990’da
Azerbaycan’da bulunmuştur ve bugüne kadar neşredilmemiştir (Hudiyef 1998:116).
Bu eser üzerine Cemile Sadıgova ve Teyyibe Alesgerova açıklamalar getirmişlerdir.
Eserde 2600 sözcük vardır (Sadıgova ve Alesgerova 1990: 225).
11
İbni MuhennÀ tarafından tahminen 14. yüzyılda yazılmış Óilyetü'l-insÀn ve
Óelbetü'l-lisÀn adlı çok dilli sözlük de, büyük bir ihtimalle İran sahasında yazılmıştır
Caferoğlu 19843: 144-149; 1968: xxi; Hudiyef 1998: 117).
1.3.1.2. Naãìrì’nin Kaynakları
Yazmanın girişinde (2a 1-3b 7) verilen bilgiye göre eserin kaynakları
şunlardır:
1. Rūmì ve ÚızılbÀşì kitaplarında verilen sözcükler için:
a. Arap sözcüklerinin Rūmì’ye çevrildiği Aòterì (اخحزی) kitabı;
b. Rūmì’ye çevrilmiş iki ÇaġatÀyì sözlük (Abuşka sözlüğü) ve ŞÀhidì’nin
Tuófe-yi ÓisÀm ( زظامجسف ) adlı eseri de göz önünde bulundurarak- 876 Hicride (M.
1471-1472) yazdığı Tuófe-yi ŞÀhidì (جسف ػاذی) adlı nisabı;
c. Bazı sözcükler de Rûmîler ve Türklerden sorulup yazılmıştır.
2. Rūsì olanlar (Tatar Türkçesi) ise KitÀb-i Rūs’dan (کحاب رص) çıkarıp
yazılmıştır.
3. LuġÀt-ı Ġarìba (لؽات ؼزیث) (Moğolca) olanlar “eski bir kitap”tan alınmıştı.
Bu kitabın her satırında Arapça, Farsça, ÇaġatÀyì ve ÒıtÀyì oldukları sanılan
sözcüklerden oluşan dört sözcük yazılmıştır.
4. ÇaàatÀyì sözcükler için:
a. Nūr Muóammed Big Úacar NevÀyì ÒÀn’ın (ر هسوذ تیک لاخار ایی خاى)
nisabından çıkarılıp yazılan sözcükler;
b. ŞÀhnaôar ÒÀn-i Zìg’in (ػاظزخاى سیک) Türkistan’a gittiğinde Özbek
halkıyla konuşma sırasında duyup anlamadığı ve sorup yazdığı sözcükler;
12
c. Kendisinin araştırıp irdelediği sözcükler ki bunları çeşitli “yazılardan”
aktarmış ve “Moğol tarihleri” kitaplarından çıkarıp yazmıştı;
d. İki yazmasından birinin doğru ve diğerinin yanlış olduğu, Rūm’da
hazırlanmış ve ÇaġatÀyì’yi Rūmì’ye çevirip tanık olarak şiirler veren kitabın doğru
olan yazmasından alınan sözcükler. Bu kitabın yazarı aġa sözcüğünün çevirisini
verdiği yerde kitaptaki sözcükleri ÒorÀsÀn, Semerúand ve ÇaġatÀy halkının
divanlarından ve mesnevilerinden topladığını söylemiştir (bu bilgiden bu kitabın çok
iyi bilinen Abuşúa sözlüğü olduğu çıkarılır).
1.3.2. Eserin Kaynaklık Ettiği Eserler ve Naãìrì’den Sonraki Sözlükçüler
Tourkhan Gandjei, eserin mukaddime kısmının, Abÿ’l ÚÀsım b. Muóammad
RıôÀ Naãìrì meclis-nuvìs tarafından ortografi, gramer ve hattatlık üzerine yazılan bir
risâlenin Türkçe bölümüyle tıpatıp aynılığına dikkat çekmiştir (Gandjei 1991: 311-
318). Bu eser tahminimize göre KT’nin kaynaklık ettiği bilinen ilk eserlerden biridir.
British Museum’un kataloğundaki bilgiye göre eserde Doğu Türkçesi ile birlikte
sıklıkla Rÿmì ve ÚızılbÀşì biçimleri de yazılmıştır (Rieu 1881: 519).
İran sahasına ait Türk sözlüklerinin belki de en kapsamlı ve bilimsel açıdan
en değerli olanı NÀdir ŞÀh Afşar’ın münşisi MirzÀ Mehdì ÒÀn EsterÀbÀdì tarafından
1759’da yazılan SenglÀò adlı sözlüktür. Yazar o döneme kadar yazılmış olan
sözlüklerin yetersiz ve hatalı olduğunu düşünerek NevÀyì’de geçen ve anlaşılması
güç olan sözcük ve deyimlerin geniş açıklamasını vermiş ve sözcükler için başta
NevÀyì olmak üzere birçok şair ve yazarın eserlerinden örnekler göstermiştir (Atalay
1950).
KT hiç şüphesiz SenglÀò sözlüğünün kaynaklarından biridir. Senglaò
sözlüğünün yazarı yer yer Naãìrì adlı bir sözlükçünün eserinden söz etmiş ve
13
eserinde bulunan yanlışlıkları eleştirmiştir (bkz. Clauson 1969: 9). Ancak Clauson’un
çalışmasına bakarak, onun Senglaò’ta kaydı geçen Naãìrì’nin eserini görmediği
anlaşılmaktadır. Senglaò’ta verilen “MìrzÀ èAbdu’l-Calìl Naãìrì” (Clauson 1969:111)
adlı sözlükçünün KitÀb-ı Türkì’nin yazarı olan èAbdu’l-cemìl bin Muóammed RiżÀ’
e’n-Naãìrì e’ù-Ùūsì ve eleştirilen eserin de KitÀb-ı Türkì olduğunu düşünmekteyiz.
“èAbdu’l-Celìl” adının “èAbdu’l-Cemìl” şeklinde yazılması veya bunun tersi çok
muhtemel görünen bir yazım yanlışlığıdır. Hangisinin doğru olduğunu tespit etmek
için SenglÀò’ın farklı yazmalarının karşılaştırılması yararlı olabilecektir. Burada
KT’nin Senglaò’la kritiği yapılmış eser olduğu düşüncesinin doğruluğunu gösteren
iki örneği getiriyoruz. Örnekler İki eser karşılaştırılarak çoğaltılabilir:
1. SenglÀò sözlüğünün yazarı tör sözcüğünün açıklamasını verdiği yerde
Naãìrì’nin yaptığı hatayı şu şekilde anlatıyor: “Naãìrì sehven yÀ-yi Àòir-i töri ki
ôamìr-i mufred-i àayib est cuz’-i kelime taãavvur kerde ve töri rÀ bi ìn maènì nivişte
– Naãìrì, töri’nin sonundaki teklik birinzi kişi zamiri olan yÀ’yı sözcüğün aslından
olduğunu düşünmüş ve töri’yi bu anlamda yazmıştır” (Seng 17r 14’te). Elimizde olan
yazmaya baktığımızda 63a 5’te bulunan töri sözünün açıklaması şöyle verilmiştir:
“muúÀbil ve berÀber ve ãadr – mukabil, karşı ve yukarı”. Gerçekten de buradaki töri
sözcüğü şiirden alınmış bir örnektir ve buradaki –i iyelik eki olup sözcüğün aslından
değildir.
2. SenglÀò’ın yazarı 203r 22’de şu açıklamayı yapıyor: “şièr: işitkeç èışú u
Àşıú-lıà surÿdin, tine almay közi-din Àb-ı rÿdin, ve mÀèni-yi ìn şièr ìn est ki […] ve
Naãìrì ìn lafô rÀ der ìn şièr tine almay bÀ nÿn òvande ve nivişte ve şièr-i mezbÿr rÀ
şÀhid Àverde egerçe der lafô yek àalaù ve der maènì dÿ àalaù kerde emmÀ der maènì si
àalaù der yek lafô kerde –ve Naãìrì, bu şiirde bu sözü tine almay nÿn ile okumuş ve
14
yazmış ve söz konusu şiiri tanık getirmiştir, gerçi sözde bir yanlış ve anlamda iki
yanlış yapmıştır ancak gerçekte, bir sözde üç yanlış yapmıştır!”. Elimizde bulunÀn
KitÀb-ı Türkì yazmasında tinmÀú “Àsÿdegì -dinçlik” (73a 7) ve tine almay “ÀrÀm ne-
mìtevÀnem girift –huzur bulamıyorum; miåÀl: işitkeç èışú u Àşıúlıú surÿdın; tine
almay közidin èışú rÿdin ”. EsterÀbÀdì’nin sözlerini mizahî bir eleştiri olarak gören
Clauson, eserinin girişinde bu örneğe değinmiştir (1960: 9).
SenglÀò’tan sonra yazılan sözlükler geniş ölçüde Senglaò’tan yararlandıkları
için, dolaylı bir şekilde KT’den de yararlanmışlardır. Bu eserlerin doğrudan KT’den
yararlanmış oldukları de muhtemeldir. Senglaò’tan sonra Senglaò’ı ve daha önce
yazılmış sözlükleri göz önünde tutarak yazılmış olan üç önemli sözlük de Kaçar
dönemine aittir. Birincisi Senglaò’ın özeti olarak Muóammed Òuyì tarafından
hazırlanıp Kacar veliahdı Abbas Mirza’ya sunulan ÒulÀãa-yi AbbÀsì adlı eser;
ikincisi ise Şeyò Muóammed äÀlih tarafından düzenlenmiş, NÀãiru’d-dìn ŞÀh’a
(1849-1896) ithaf edilmiş Farsça-Türkçe a’ù-Ùamġa-yi NÀãirì adlı sözlük ve
üçüncüsü ise bu sözlüklerin en hacimlisi olan Fetó èAli ÒÀn Úacar lûgatidir. Bu
sözlük Luàat-i AtrÀkìye veya Beócetu’l-luàat adları ile de bilinmektedir. Yazar
lûgatini Ali Şir Nevaî’nin eserleri üzerine düzenlemiş ve 1862’de bitirmiştir. Çaàatay
sözlükçülüğü ve sözlükleri ve bu sözlüklerin kritiği için bkz. (Caferoğlu 19843,
Clauson 1960).
1.4. Yazmanın Betimlemesi
Yazma tektir (unicum). KT’nın başka bir yazmasının olup olmadığını
irdelemek için Türkçe elyazmalar açısından özellikle önemli olan İran, Türkiye ve
Britanya kütüphanelerinin yazma katalogları taranmıştır. Elimizde sureti bulunan
yazma Tahran Üniversitesi Merkez Kütüphanesi’nde 8336 numara kaydıyla
15
saklanmaktadır. 24×16 - 14×9 cm ebadında ve kırmızı meşin cilt içindedir. Metnin
kenarında verilen sayılı haşiyeler aynı hatla yazılmıştır. Haşiyeler genellikle “vÀlid-i
faúir gÿyed ki,…” (fakirin babası şöyle diyor ki,…) ibaresi ile başlayıp bazen
düzeltme bazen de ekleme için yazılmışlardır. ÚızılbÀşì bölümünde haşiye yoktur.
Dil bilgisi kısımındaki haşiyeler Notlar’da gösterilmiştir. Kitabın ilk ve son ve bazen
iç sayfalarında bulunan notlar mülkiyet veya ödünç verilme notları olup en eskileri
1a’da 22 Cemaziyel Sani 1256 (21 Ağustos 1840) tarihini taşımaktadır. 194 varak ve
388 sayfadan oluşmaktadır ve her sayfa 11 satırdır. Sayfaların kenarında daire içinde
verilen numaralandırma sonradan eklenmiştir. Eser üzerinde çalışma yapılmamıştır.
Turkhan Gandjei’nin kısa tanıtmasından başka Türkiye’de yayınlanan “İran
Kütüphaneleri Türkçe Kataloğu” adlı eserde üniversite kataloğunda verilen bilgiler
aktarılmıştır (Gandjei 1991; Aydın 2008: 58).
Metin genellikle siyah mürekkeple yazılmış, ancak kitaplar, bâblar ve bölüm
(fasıllar) başlıkları kırmızı mürekkeple yazılmıştır. Madde başları üzerinde çizilen
çizgi ve noktalama için kullanılmış işaretler kırmızıdır. Madde başları ve kitapların
adları daha iri yazılmıştır. Maddeler için verilen açıklamalar Farsça olup bazen
Arapça karşılıklar da verilmiştir. ÚızılbÀşì bölümünde şiir örneği verilmemiştir,
ancak birkaç yerde örnek cümle, terkip veya deyim verilmiştir. Szölük sahibi belli
sayıda sözcüğün köken bilgisi açıklamasına da girişmiştir.
1.4.1. Yazmanın Yazım Yanlışlıkları
Yazmada bulunan yazım yanlışları diğer Arap harfli Türkçe yazmalarda da
yaygın olduğu gibi, genellikle noktaların konulmasındaki ihmalden
kaynaklanmaktadır. Örneğin 171a 2’de yÀ’nin noktaları konulmamış veya 170a 9’da
iki noktası olan tÀ’ yerine tek noktası olan nÿn yazılmıştır. 170b 7’de nÿn’un vÀv’ın
16
yerine yazılması bu bakımdan istisnadır (ÚızılbÀşì kısmında). Birkaç örnekte, 168b
6’de olduğu gibi, yazılan sözcüğün bir harfi düşürülmüştür.
1.5. Eserde Dil Adlandırmaları
Eserde dil için genellikle luàat sözcüğü kullanmıştır. Ancak bir yerde zebÀn
“F. dil” sözcüğü Farsça için kullanılmıştır (zebÀn-i FÀrsì). Farsça için FÀrsì Arapça
içinèArabì denmiştir. Ancak Türkçe için genellikle Türkì denmiş iken farklı
lehçelerin gösterilmesi Türkì’nin önüne getirilen sıfatla yapılmıştır. Doğu Türkçesi
Türkì-yi ÇaàatÀyì, Osmanlı sahası Türkçesi Türkì-yi Rūmì, İran sahası Türkçesi
Türkì-yi ÚızılbÀşì ve İdil-Ural sahası Türkçesi Rusì adlandırılmıştır. Rÿsì terimi
diğer terimlerden farklı gözükse de girişte bu halkın Rusların içinde yaşayan Türkçe
konuşup yazan başka bir Türkmen halkı oldukları vurgulanmıştır (bkz. 2a 10-11).
Bazen de de sadece “bi-luàat-i ÇaàatÀyì/Rūmì/ÚızılbÀşì” denmiştir. Eserde
Türkçenin türlerine bugün olduğu gibi doğru olarak aúsÀm-i Türkì “Türkçenin
türleri” denmiştir (10b 9). Yazarın dil adlandırması, onun ve Safevî çevresinde Türk
dili ve Türklükle ilgili sahip oldukları bilgiyi ve bu lehçelerin ortak bir dilin farklı
türlenmeleri oldukları yönünde bir fikir sahibi olduklarını açıkça göstermektedir.
Girişte verilen bilgiye göre yazarın babası Türkçe sözcükleri çeşitli türlerine
bakmadan aynı madde altında açıklamak istemişti.
1.6. Sözlüğün Yapısı
Yazmanın varakları 1a’dan 194b’ye kadardır. 1a ve 194b boş olup daha önce
belirtildiği gibi birkaç ödünç alma ve mülkiyet notu vardır. Sözlük 1b’den 194a’ya
kadar toplam 384 sayfadan oluşmaktadır. Giriş ve mukaddimeden oluşan birinci
bölüm, 1b 1’den 16a 3’e kadar olan sayfaları kapsamıştır. Girişte kitabın yazılma
sebebi, kaynakları ve Naãìrì’nin’nin babasının maddeleri sıralamada kurmak istediği
17
düzeni açıklamıştır. Mukaddime iki bÀbdır: Birinci bÀb yazım üzerine ve ikinci bÀb
söz söyleme kuralları üzerine yazılmıştır. Eserin ikinci bölümü (yazmada, ÚitÀbu’l-
evvel = Birinci Kitap) sözlüğün büyük bir kısmını oluşturan ÇaàatÀy Türkçesi
sözcüklerine ayrılmıştır. Bu bölüm 16a 4’ten 119a 6’ya kadardır. Sözcükler, yazarın
girişte belirttiği gibi bÀblara ve bölümlere (faãl) ayrılarak Arap alfabesinin sırasıyla
verilmişlerdir. Sözcüklerin birinci harfi hangi bÀb’da olduklarını, ikinci ünsüz
harfleri ise hangi bölümde olduklarını gösterir. Örneğin dör sözcüğü dÀl bÀbının rÀ’
bölümünde yerleşir. Sözlüğün tamamında düzen budur. Üçüncü bölüm (yazmada,
KitÀbu’å-åÀnì = İkinci Kitap) Rÿmì Türkçesi sözcüklerine ayrılmıştır. Bu bölüm 119a
7’den 116b 11’e kadardır. Dördüncü bölüm (yazmada, KitÀbu’å-åÀliã = Üçüncü
Kitap) ÚızılbÀşì Türkçesi sözcüklerine aittir. Bu bölüm 167a 1’den 173b 9’a
kadardır. Beşinci bölüm (yazmada, KitÀbu’r-rÀbiè = Dördüncü Kitap) Rÿsì (=İdil-
Ural Kıpçak Türkçesi) sözcüklerine aittir. Bu bölüm 173b 10’dan 178a 9’a kadardır.
Yazmanın altıncı ve son bölümü (el-òÀtime) Moğolca sözcüklerine ayrılmıştır. Bu
bölüm 178a 10’dan 193a 6’ya kadardır. Bu kısımda 189b’den başlayarak 193b’ye
kadar olan sayfaların bazı yerleri bozulmuştur.
1.7. ÚızılbÀşì Bölümü
1.7.1. Sözlüksel Malzemenin Özellikleri
ÚızılbÀşì bölümünde bulunan altı çizili madde başı sayısı 227’dir. Maddeler
alfabe sırasına göre 16 bÀbda verilmiştir (167a 1’den 173b 9’a). Bu bölümün en
önemli ve en belirgin özelliği söz varlığının mahiyetidir. Sözcüklerin büyük bir kısmı
kolaylıkla edebî eserlere ve divanlara yol bulamayan sözcüklerdir. Sözlüğün bu
bölümü, Türkçenin nispeten eski sayılan diyalektal sözcükleri barındırması
18
bakımından büyük bir öneme sahiptir. Sözcüklerin yoğunlaştığı kavram grupları
üzerinde 1.7.1.3’de durulmuştur.
17.1.1. Hangi Ağız?
İran’daki Türk ağızlarının malzemesi toplanıp incelenmeden buradaki dillik
malzemenin hangi Türk ağzının malzemesi olduğu veya hangi ağza daha yakın
olduğu konusu açıklanamayacaktır. Diğer tarafdan da bilindiği üzere ÚızılbÀş adı tek
bir boyun değil, çeşitli Türk boylarının o cümleden Rumlu, Ustacalu, Tekelü, Şamlu,
Zu’l-kadr gibi büyük oymaklar ve Varsak, Çepni, Arabgirlü, Turgudlu, Bozcalu,
Acirllü, Hınıslü, Çemişkezeklu gibi küçük oymakların birlikte oluşturduğu Türkleri
kastediyor idi. Buradan hareketle sözlükte bulunan sözcüklerin tek bir ağzın
malzemesi değil, ÚızılbÀş Türklerin ortak söz varlığına ait olabileceğini de
varsayabiliriz.
1.7.1.2. Kökenleri Bakımından
Yazmada verilen sözcüksel birimlerin çoğu Türkçe kökenlidir. Bugünle
mukayesede o dönemin Türkçesinin daha öz bir Türkçe olduğu söylenebilir ancak
bunun bir sebebi de o zamanın sözlükçülüğüne uyarak Çağatay sözlüklerinde olduğu
gibi Farsça ve Arapça kökenli oldukları bilinen sözcüklerin böyle sözlüklere
alınmamasıdır. KT’nin yazarının bu bölümün yazmasında birkaç sözcüğün dışında
bu geleneğe uyduğu söylenebilir. Çekim ve yapım eklerinde de yabancı unsur
gözükmemektedir. Belli sayıda Moğolca kökenli sözcükle birlikte çok az sayıda da
yabancı kökenli sözcük vardır. Birkaç sözcüğün kökeni ise belli değildir. Sözcüklerin
büyük bir çoğunluğu bugün Azerbaycan Türkçesinin ve Türkiye Türkçesinin ölçünlü
Türkçelerinde kullanılmaktadır. Sözlüklerde bulanmayanların çoğu da ağız
sözlüklerinde (Notlar bölümünde gösterilen örneklerde olduğu gibi) bulunan
19
sözcüklerdir. Okçulukla igili sözcüklerin daha hızlı bir şekilde ve hiçbir iz
bırakmadan kayboldukları anlaşılmaktadır. Göçerlik ve yarı-göçer hayat tarzına özel
olan sözcüklerin de bazıları unutulmuştur veya unutulmaktadır.
1.7.1.3. Kavram Alanları Bakımından
Doğan Aksan’a göre, “sözcükleri, biçim birimleri ve söz varlığının öteki
öğelerini birer yapı taşı olarak teker teker incelemek, aynı zamanda toplum, toplum
kültürü ve yaşamı, tarihi konusunda önemli ipuçları sağlayan, değerli gerçekleri
saklayan bir araştırma konusudur” (2007: 14). Sözlükte bulunan sözcüklerin önemli
bir kısmının Askerlik ve ok uçları türleri adlarına ayrılmış olması bu sözcüklerin
sözlüğün yazıldığı dönemde son derece işlek olduğunu, tarihleri savaşlarla dolu olan
Kızılbaşlar için büyük önem taşıdıklarını göstermektedir. Aşağıda sözcüklerin
kavram alanlarına göre bir tasnifi verilmeğe çalışılmıştır. Görüldüğü gibi askerlik,
atçılık ve avcılıkla ilgili sözcüklerin yanında evcil ve vahşı hayvan adları ve bunların
yavrularının adları da sözlükteki maddelerinin birçoğunu oluşturmaktadır.
1.7.1.3.1 Askerlik ve Okçuluk/Avcılıkla İlgili Sözcükler
ura ار ‘askerî karargâhta özel bir ibaredir ki bir kumandana bağlı olan bir
bölük gece vakti bu ibareyi, ordularını ve geri kalmış yoldaşlarını bulsunlar diye,
bağırıp çağırırlar’ (167b 1); Savaş aletleri ve parçaları: ipçin ایپچیي Acem bÀ’si ve cìmi
ile, ‘zırh (خث) ki savaş aletlerindendir’ (167a 4); úaŋlu لڭلا ‘mancınıktan küçük
savaş aleti’ (F. عزاد) (172a 8); yalman یلواى ‘dönmüş; eğri kılıç’ (173b 5); cIbIr خیثیز
‘süngü başı demiri’ (170a 1); küp پ süngünün kökü (aşağı kısmı) (172b 3); ok‘ ک
uçları: ötgün اجکى ‘okun uçlarının türlerinden birinin adı’ (167a 7); demren
(yazmada) demrev طار okun uçlarının türlerinden birinin adı’ (170b 7); shAr‘ دهز
‘okun uçlarının türlerinden birinin adı’ (171b 2); nebtez ثحش ‘okun türlü uçlarından
20
birinin adı’ (173a 8); kim-seken کین طکي ‘okun uçlarının türlerinden birinin adı’ (173a
3); nebtez ثحش ‘okun türlü uçlarından birinin adı’ (173a 8); diğer: samsun طوظى ‘bir
tür av köpeğidir’ (171a 9); úuşmar ػوار demir halkalarla birbirine bağlanan üç‘ ل
tahtadır, hizmetkârlar (:şâtırlar) (3) ele alıp kuşları ve diğer hayvanları onunla vurup
avlarlar’ (172a 1).
1.7.1.3.2. At ve Atçılıkla İlgili Sözcükler
Cinsiyet ve yaşlarına göre at adları ile özelliklerini bildiren sözcükler: ayġır
at yavrusu (tay)’ ki day‘ اری derler. (168b 11); UryA زظاى aygır’ ve Arapçada‘ آیؽیز
; bir yaşar ve daha büyük olan at yavrusu’ (170b 11)‘ دای da derler. (167b 8); day دای
úulan/úolan لالى ‘yavru kısrak ve yaban eşeği ve atın kuşağı (kolan)’ (172a 6); úulun
atın başından burnuna‘ طاق bir yaşı olmamış at yavrusu’ (172a 7); suvaú‘ للى
kadarki kısmı’; belki su tepsisine benzetilmiştir, bundan ki buna da suvaú طاق derler.
(171a 6); Fiiller: ardlaşmek اردلؼوک ‘sıraya dizilmek ve birini kendisi ile (at v.b.)
bindirmek’ (167b 1); daşırġanmaú داػیزؼاواق ‘atın taşlıktan dolayı aksaması’ (170b
5); eğer teçhizatı: úaltaú لالحاق ‘eğerin altı’ (172a 6); üzengü اسک Acem kÀfi ile,
‘üzengi’ (167b 11).
1.7.1.3.3. Evcil Hayvan Adları ve Hayvancılıkla İlgili Sözcükler
Hayvan adları: buġa تؼا ‘dört yaşar erkek inek’(boğa) (169a 11); buzov تش
‘buzağı’ (169a 10); balaú تاالق ‘bir yaşı olmamış manda yavrusu’ (169b 4); dana دا
ve danadan çıúan داذى چمي ‘iki yaşar inek’ (170b 9); gedek کذک Acem kÀfi ile, ‘bir
yaşar ve daha büyük manda yavrusu’ (172b 5); úoduú لذق ‘katır ve eşek yavrusu’
(171b 7); kösem طن evcil‘ لو keçilerin önünde giden büyük keçidir’ (173a 1); lüme‘ ک
kuyruksuz tavuk’ (173a 5); “deve” → örküc ارکج Arap kÀfi ile, ‘devenin hörgücü’
(167a 11); Ürünler: aġuz آؼس ‘doğmuş hayvanın göğsünden gelen ilk süt’(169a 1);
21
güzem سم یاپاؼ Acem kÀfi ile, ‘güzde kırkılan kuzu yünü’ (172b 11); yapaġu ک
‘baharda kırkılan koyun yünü’ (173a 11); diğer: geren کزى Acem kÀfi ile, ‘koyunun
otlamak için yayılması’ (172b 10)
1.7.1.3.4. Hayvanlar
Kuşlar: gözel keklik سل ککلیک bir tür kekliktir’ (172b 11); Ur keklik‘ ک
رککلیک چیل ککلیک derler. (167b 7); çil keklik کثک دری büyük keklik’ ki Farsçada‘ ا
‘bir tür keklik’ (170a 6); fere ـز ‘keklik civcivi’ (171b 5); yavrı یری ‘çil keklik ve
tarla kuşu civcivi’ (173b 3); çülbe چلث ‘sülün civcivi’ (170a 6); yarıúanat تیاریماا
‘yarasa’ (173b 4); Hayvan yavruları: enük اک ‘yırtıcı hayvanların yavrusu’ (169a 7);
bala تال ‘kedi, maymun ve serçe yavrusu’ (169b 4); çısúa چظما ‘domuz yavrusu’ (170a
3); küçük کچک ‘köpek yavrusu’ (172b 4); òırnek خزجک ‘tavşan yavrusu’ (170a 9);
diğer: arġalı آرؼالی ‘dişi dağ koyunu’ (167b 6); aslan ىاطال ‘aslan’ ki Arapçada اطذ
derler. (168b 5); sırtlan طزجالى ‘sırtlan’a derler; (4) şu cihetten ki koşarken sırtına
fazla oturarak koşar. (171a 3); ördek ارداک ‘ördek’ ki Arapçada تظ derler (167b 4);
kesegen کظکي ‘fare’ (173a 1); aru آر ‘arı’ (167b 10); örümçek ارهچک Acem cìmi ve
Arap kÀfi ile, ‘örümcek’ (167b 6).
1.7.1.3.5. Bitkiler ve Meyveler
aġu آؼ ‘çok acı bir ot’ (169a 3); úanġal ؽل kökü yenilen dikenli bir ottur; (2) tütsü‘ لا
yapmak için kullanılan bitki (دخ) (üzerlik gibi)’ (172b 1); úanġa لاؽا ‘tütsü yapmak
için kullanılan bitki (üzerlik gibi)’ (172b 2); dal دال ‘kamış’ (170b 6); sor طر ‘kamış’
(171a 5) ve sorluú طرلق ‘kamışlık’ (171a 5); yaÆal alma یاکال آلو ‘bir tarafı
kırmızı bir tarafı beyaz elma’ yüze benzetirler. (173b 8).
22
1.7.1.3.6. Tarımcılıkla İlgili Sözcükler
arpa آرپا Acem bÀ’si ile, ‘arpa’ (167a 3); kotan کحاى ‘birkaç ineği birbirine
bağlayıp (bu aleti kullanarak yeri) sürerler’ (172b 4); hola ل ‘birkaç ineği birbirine
bağlayıp harman ederler’ (173a 10).
1.7.1.3.7. Dokumacılıkla İlgili Sözcükler
ör ار ötreli elif, imÀleli vÀv ile emir kipinde, ‘ör!’ (167a 11); ilmek لمک ای
‘halı dokuyanın düğümleyip kestiği yün ve atın hurcunun, (bir tür yumuşak) derinin,
düğmenin ve başkalarının halkası’ (169a 5).
1.7.1.3.8. Hafta Günlerinin Adları
bÀzÀr güni تاسار کی ‘Pazar günü’ (169a 10); bÀzÀr ertesi تاسار ارجظی ‘Pazartesi
(günü)’ (169a 10); tekce gün جکد کى ‘Salı’ (169b 11); duz güni س کی Çarşamba‘ د
(günü) (170b 5); arba aòşamı آرتا آخؼاهی ‘Perşembe’ (167b 8); arba تاآر ‘Cuma (günü)’
(167b 8); arba ertesi آرتا ارجظی ‘Cumartesi’(167b 8).
1.7.1.3.9. Folklor Açısından Önemli Sözcükler
ozan اساى ‘SulùÀn Ġazan (طلطاى ؼاساى) hikâyesini ve öğütleri Türkçe okuyan
(söyleyen) kimse’ (168a 2); dör döşek در دػک ‘gelin için evin üst ve yukarı
tarafında serilen döşek (yatak)’ bundandır. (170b 4)
Aşık Oyunu: alçu آلچ ‘aşık kemiğinin at yönü’ (169a 6); onba اث ‘aşık
kemiğinin iki başlı yönü’ (169a 8); bök تک ‘aşık kemiğinin âşık yönü’ (169b 1);
tavòan خاى aşık kemiğinin hırsız‘ خیک yönü’ (169b 7); cik (خز) aşık kemiğinin eşek‘ ج
(çukur) yönü’ (170a 5)
23
1.7.1.3.10. Oba Sözcükleri
çaúmaú چالواق ‘çivi’dir ki dairevî alaçığın ortasına çakıp belirtilen tahta
halkanın ipinin ucunu ona bağlarlar. (170a 3); çögsi چکظی cìmin tafòìmi olmaksızın,
‘bir ip’tir ki ona tahta halka bağlayıp diğer tarafını bir çiviye bağlarlar. (170a 5); sün
tamamlandıktan sonra sağlam otursun diye ilmeğini (?) راطیة dişli bir alet’tir ki‘ طى
ona vururlar. (171b 11); kiyiz کیش ‘eskimiş keçe, alaçığın örtüsü’ (173a 1).
1.7.1.3.11. İnsan Vücuduyla İlgili Sözcükler
aġız شآؼی ‘ağız’ (169a 2); boúun تلى ‘kamışın ve organların boğumu’ (169b
1); öpke اپک Acem bÀ’si ve Arap kÀfi ile, ‘akciğer’ (167a 6); sırt طزت ‘sırt’ (171a 3);
yėmdü (8) یوذ ‘kadınların dişilik organı tüyü’ (173b 7); Parmak adları: baş barmaú
işaret parmağı’ (171b 4); orta‘ ػادت başparmak’ (169a 11); şehÀdet‘ تاع تارهاق
barmaú ارج تارهاق ‘orta parmak’ (167b 9); öksiz ک ظیش ا ‘yüzük parmağı’ (169a 4);
sıçlaú طیچالق ‘serçe parmak’ (171a 1).
1.7.1.3.12. Sıfat Olarak Kullanılan Sözcükler
eprük اپزک Acem bÀ’si ile, ‘eprimiş, parça parça olmuş’ ve nitekim kumaş ve
kumaştan ev eşyası için kullanılır; çok yaşlı olan insan için de kullanılır. (167a 5); iri
چخک iri, düz olmayan ve sert ki yumuşağın tersidir’ (167b 11); çǖcük‘ ایزی
‘küçücük (çok küçük) (170 2); ışıl ایؼیل ‘parlak, ışıklı’ (168b 8)
İnsana Verilen Sıfatlar: cırasun (3) خیزاطى ‘sert ve acı’ (170a 2); dib-siz دیة
,Acem bÀ’si ile, ‘eprimiş اپزک bekâretsiz, bâkire olmayan kız’ (170b 2); eprük‘ طیش
parça parça olmuş’ ve nitekim kumaş ve kumaştan ev eşyası için (رخث) kullanılır;
çok yaşlı olan insan için de kullanılır. (167a 5); esrimiş اطزیویغ ‘sarhoş olan (kimse)’
(168b 2); esrük اطزک ‘esrik, sarhoş’ (168b 2); görklü کرکل ‘görünen (güzel)’,
nitekim vasıflı gence (10) görklü کرکل derler. (172b 9); güdek (6) کدک ‘güçlü ve
24
yapısı iyi (yapılı) olan insan’ (172b 5); kevrek رک Arap kÀfleri ile, ‘yüreği (9) ک
yufka’ (172b 8); seme طو ‘saf insan’ (171a 9); úanıú لایك ‘su isteyen susuz’ (172a 9);
uşaú اػاق ‘çocuk’ (168b 10); yoġurmış یؼرهیغ ‘güçlü ve yapısı iyi (sert) olan
insan’ (173b 5).
1.7.1.3.13. Hasta/Sağaltıcı, Hastalık, Kusur, Deva Adları
hasta: sayru طایز ‘hasta’; sökel (8) طکل ‘hasta’ (171a 7); isitmiş ایظیحویغ
‘sıtmaya yakalanmış ve ısıtmış’(168a 8); úaruúçı لارلچی ‘úaruú لارق denen alet ile
kemiği birinin boğazından uzaklaştıran kimse’ (171b 10); hastalık ve kusurlar: isitme
) åÀ (هخزج maòrec) sìn çıkışı‘ پلحک sıtma (hastalığı)’ (168a 9); peltek‘ ایظیحو اث ) olan
kimse’ (169b 4); topal جپال ‘aksaklığı yüzünden ayağının tabanını yere koyamayıp
(7) ayak parmaklarının üzerinde yürüyen kimse’ye derler. (169b 6); tumav جها
‘nezle’ (169b 11); sayır bayır طایز تایز ‘hastanın sayıklaması’ (171a 5); sirinsimaú
kuru incir gibi birbirine çekilmek (büzülmek)’ şöyle derler: fulÀnkes‘ طیزیظیواق
sirinsipdür ـالکض طیزیظیپذر (171a 2); úoŋaú اقڭل ‘organlardan dökülen küçücük
derilerdir ve Farsçada ػر derler’ (172a 5); kemçük کوچک ‘çenesi dişlerinin (3)
üstünde olan kimse’ (173a 2); kemçik (4) کوچیک ‘üst dişleri alt dişleri üzerine oturan
kimse’ (173a 3); maymaú هایواق ‘parmakları kusurlu ve (dolayısıyla bir şeyi)
tutamayan kimse’ (173a 7); ilaç ve ilaç adları: em ام ‘em, ilaç’ (169a 7); azvay آسای
‘çok acı bir ilaçtır’ ki Arapçada صثز , Farsçada چذرا derler (167b 11).
1.7.1.3.14. Akrabalık Adları
emi اهی ‘amca’ (169a 7); eme اه ‘hala’ (169a 7); dayza دایش ‘teyze’ (170b 5);
dayı دایی ‘dayı’ (170b 11); oġul اؼل ‘oğul’ (169a 2).
25
1.7.1.3.15. Giysi Adları
bürüŋ تزک Acem kÀfi ile, ‘yaşmak’ (169a 9); yapun یاپى ‘örtün!’ yapunçı
buradandır. (173b 1) یاپچی
1.7.1.3.16. Alet-Eşya Adları
sırım طیزین ‘deri kayış’ (171a 4); sürgüre طرکر ‘küçük kazma’ (171a 5);
solġuc طلؽج ‘sol tarafa takılan cığa’ (171a 8); şırlan-ġuc ػیزالى ؼج ‘su oluğu’ (171b
3); şiri ػیزی ‘derinin kenarından kesilen ensiz parçalar’ (171b 3); úaruú لارق vÀvın
iôhÀrı olmaksızın, ‘ince tahtadan yapılmış bir alettir, (9) başına mumdan bir mermi
takıp boğazında kemik veya benzeri şeyler takılan kimsenin (10) boğazına sokarak o
şeyi içeriye iterler’ (171b 8); úarpuú لارپق çeliğin başındaki düğüm (çevgenin eğri
ucu) (172a 1); körük کرک Arap kÀfları ile, ‘demircilik körüğü’ bundan şöyle derler:
ot (8) körüklendi رکلذیات ک ve şöyle derler: körük basdı کرک تاطذی ‘körükledi’
(172b 7); yarı یاری ‘deri’ (173b 3); yalaò یاالش ‘köpeğin yalaması için içine sıvı
yiyecekler dökülen yuvarlak kap’ (173b 6); aġac آؼاج ‘ağaç ve tahta’ (168b 10)
1.7.1.3.17. Yön ve Yön Göstermekle İlgili Sözcükler
dör ر derler yani ‘üstümü aldı درهی الذی üst (yukarı)’; örneğin, dörümi aldı‘ د
ve başımın üstünde durdu’ (170b 2); úal لال ‘yön, taraf’ (172a 8); úanşar لاؼز ‘karşı
karşıya’ (172a 8); ileyimden geldi ایلیوذى کلذی ‘karşımdan geldi’ (169a 6)
1.7.1.3.17. Yiyecek-İçecekle İlgili Sözcükler
örnek ارک Arap kÀfi ile, ‘yiyecek ve içecekten küçük bir hisse (tatmak için)
ve örnek’ (167b 10); torta جرج ‘tortu’ (169b 8); köpük کپک ‘pişirilen şeyin köpüğü’
(172b 3); kürü کز Arap kÀfı ile, ‘balık yumurtası’; GìlÀnì (کیالی) dilinde اػپل derler.
(172b 6).
26
1.7.1.3.18. Yer-sular, Gök cisimleri, Doğal Olay ve Olgularla İlgili Sözcükler
is ایض óuùùì yÀ’nin iôhÀrı ile, ‘koku’. (168a 7); úoŋarsa ارطلڭ ‘yanmış yünün
kokusu’ (172a 6); tüsti جظحی ve tüs(s)i جظی ‘saman ve başka şeylerle tütsü yakmak’,
her tür tütsü olabilir. (169b 8); çen چي ‘sızan duman’ (170a 8); toġay جؼای ‘ormanlık
ve dağlık olan çay kenarı’ (169b 9); çim چین ‘suyu, bitkisi bol olan yer (çim)’ (170a
7); biylindiy تیلیذی ‘çığ’, günler geçtikçe dağların darlıklarında (koyaklarda) biriken
kardır ki ses yetiştiğinde dökülür. (169b 2); úōú لق ‘doluya benzer çok küçük kar
tanesi’ şöyle derler: úar úōúı لار للی (172a 4); esen اطي ‘esen yel yani esmekte olan
yel’; şöyle derler: esen yėl اطي ییل belirtilen iki anlamdadır. (168a 6)yalap یالب
‘şimşek ışıltısı’ (173b 5); dolayı دالیی ‘yolun döndüğü yer’ (170b 6); adum آدم ‘adım’
yani, ‘iki ayak arasındaki mesafe’ (167a 10); iz ایش medsiz (تذى هذ) óuùùì yÀ’nin iôhÀri
ile, ‘kendi ve (2) (جفخین) tafòìm اس ile, ‘iz, yolda düşen ayak izi’ (167b 11); öz (اظار)
kendisi’ (168a 1); dümük دهک ‘birşeyle (işle) meşgul olmak’ (170b 7); yar یار
‘çatlak’ (173b 3); yundum یذم ‘köpeğin içtiği bulaşık yıkamak için kullanılan su’
(173b 9); sin طیي ‘mezar’ (171b 1); avdaz (9) آداس ‘abdest almak için su’; Farsça
Àbdest (آتذطث)’ten alıntılanmıştır. Şöyle derler: avdaz alur (10) آداس آلر ‘abdest
alır/alıyor’. (167a 8); ürker ارکز Arap kÀfi ile, ‘ülker’, Arapçada ثزیا derler. (167b 4);
aú آق ‘beyaz’ (169a 4).
1.7.1.3.19. Soyut Kavramları Karşılayan Sözcükler
arman (10) ارهاى ‘arzu’ (167b 9); çim چین ‘halis, katıksız’ (170a 7); iş ایغ ‘iş’
(168b 7)
27
1.7.1.3.20. Çekime Girmiş Fiiller ve İsim Fiiller
Burada getirilen sözcükler sözlükte madde başı olarak verilmiş genellikle
fiillerin çekimli şekilleridir. Bu şekiller teklik 2. kişiye emir kipi, teklik 3. kişi belirli
geçmiş zaman/geniş zaman ve mastar eki almış biçimlerdir.
aġna آؼا emir kipinde, ‘toprakta ağna!’ (169a 2); aġnamaú آؼاهاق ‘ağnamak’ (169a
2); ardlaşmek اردلؼوک ‘sıraya dizilmek ve birini kendisi ile (at v.b.) bindirmek’(167b
3); as آص medli elif (توذ الؿ) ile emir kipinde, ‘as!’; üstünlü elif (: es اص ) ile emir
kipinde ‘ey yel es!’ (168a 4); asdı آطذی medli elif ile, ‘astı’ ve üstünlü elif (esdi اطذی)
ile, ‘esti’ (168a 5); esti اطحی ‘aynı anlamda’ (168a 6); asmaú آطواق ‘asmak’(168a 5); aş
aşıp geçen’(168b‘ آػاى emir kipinde, ‘aşıp bir şeyin üzerinden geç!’ (168b 6); aşan آع
6); aşmaú اػواق ‘aşıp bir şeyin üzerinden geçmek’ (168b 7); bürün تزى ‘üstünü ört!’
(169a 9); daşırġanmaú (6) داػیزؼاواق ‘atın taşlıktan dolayı aksaması’ (170b 5);
donġuldamaú دؽلذاهاق ‘incinerek yüzünü çevirip yavaş yavaş (kısık sesle) kendi
kendine konuşmak (homurdanmak) (170b 8); ese اط ‘yel ese (essin)’; şöyle derler:
yėl ese ییل اط belirtilen anlamda. (168a 7); esirgi (3) اطیزکی emir kipinde, ‘esirge!’
(168b 2); esirgimaú اطیزکیواق ‘esirgemek’ (168b 2); ėşit ایؼیث emir kipinde, ‘işit!’
(168b 7);ıslan ایظالى geçişsiz emir kipinde (ãìġa-yi emr-i mutaèaddì اهز هحعذی (صیؽ
‘ıslan! ve yaş ol!’ (168b 5); ıslanur ایظالر ‘ıslanıyor’(168b 5); ıslat ایظالت geçişli
emir kipinde (ãìġa-yi emr-i lÀzim اهز السم ıslat! ve yaşart!’(168b 4);ışıldar‘ ,(صیؽ
’karşımdan geldi‘ ایلیوذى کلذی parlıyor, ışıldıyor’ (168b 10); ileyimden geldi‘ ایؼیلذر
(169a 6);isit ایظیث emir kipinde, ‘sıtmaya yakalan!’; ‘ısıt!’ (168a 8); isitme ایظیحو
olumsuz emir kipinde (ãìġa-yi nehy ی sıtmaya yakalanma! ve ısıtma!’ (168a‘ ,(صیؽ
9); isitmiş ایظیحویغ ‘sıtmaya yakalanmış ve ısıtmış’(168a 8); isitti ایظیححی ‘sıtmaya
yakalandı; ısıttı’(168a 9); iste ایظح medsiz, sâkin óuùùì yÀ’nın iôhÀrı ile emir kipinde,
28
‘iste!’ (168a 10); istemek ایظحوک Arap kÀfi ile, ‘istemek’; şöyle derler: istemek içün
istiyor (ister)’ (168a 11); isteyeli‘ ایظحز istemek için’. (168b 1); ister‘ ایظحوک ایچى
ایظحیي isteyelim’ (168a 11); isteyen‘ ایظحیلین aynı anlamda (168a 11); isteyelim ایظحیلی
‘isteyen’(168b 2); isteyüb ایظحیب Arap bÀ’si ile, ‘isteyip’ (168a 10); òortlamaú
رجلواق vezninde ve anlamındadır, yani ‘güçlü ve sert bir şekilde پرجلواق portlamaú خ
dışarıya çıkar’ şöyle derler: gūrında òortlasuÆ کریذ خرجالطک ‘içinde olan,
mezarında güçlü ve sert bir şekilde dışarıya çıksın’ ve şöyle derler: gūrından
òortlasuÆ جالطککریذى خر ‘ölü mezardan şiddetle dışarıya atlasın.’ (169b 9);oòu
اهز oku’ yani emir kipinde (ãìġa-yi emr‘ اخ ötreli ار kıraat et’ (167a 1); ör‘ (صیؽ
elif, imÀleli (اهال) vÀv ile emir kipinde, ‘ör!’ (167a 11); sirinsimaú طیزیظیواق ‘kuru
incir gibi birbirine çekilmek (büzülmek)’ şöyle derler: fulÀnkes sirinsipdür ـالکض
insan ve at yavaş yavaş (kısık sesle) ses‘ طخزذی soòrandı;(171a 2) .طیزیظیپذر
çıkarıyor’ (171a 1); úabġar لاتؽار ‘yerine koy!’ úablaş لاتلغ anlamındadır. (171b
6);úanıú-maú اقلایك ه ‘uçan ve yürüyen yırtıcı hayvanların avın kanını içip avlamağa
hırslanması’ (172a 11); úaypun لایپى ‘kenara çekil ve kaybol!’ (171b 7); uġra اؼزا
‘ona uğra!’ (168b 11); üvzine cıradı سی خیزادی yüzüne öfkelendi ve öfkeden‘ ا
yüzüne (karşı) bağırdı ve acı söz söyledi’ (168a 3); yapun یاپى ‘örtün!’ yapunçı
یایخواق saklan! (173b 4); yayòamaú‘ یاػیي buradandır. (173b 1); yaşın یاپچی
‘yıkamak’ (173b 2);yay-òan-maò یای خاى هاش ‘her bir şeyin hareket etmesi’ (173b 2).
1.7.1.3.21. Örnek Cümlesi Olanlar
avdaz آداس ‘abdest almak için su’; Farsça Àbdest (آتذطث)’ten alıntılanmıştır.
Şöyle derler: avdaz alur آداس آلر ‘abdest alır/alıyor’. (167a 8); ışıl ایؼیل ‘parlak,
ışıklı’; tekit için tekrarlanır; şöyle derler: ışıl ışıl ışıldar ایؼیل ایؼیل اػیلذر ‘ışıl ışıl
ışıldıyor/ pırıl pırıl parlıyor, yani çok parlıyor’ (168b 8); tüs(s)i جطی ‘tütsü’ şöyle
29
derler: tülkiye tüssi vėrürsen جلکی جطی یزرطي ‘h. tilkiye tütsü veriyorsun’.;
òortlamaú رجلواق vezninde ve anlamındadır, yani ‘güçlü ve sert پرجلواق portlamaú خ
bir şekilde dışarıya çıkar’ şöyle derler: gūrında òortlasuÆ کریذ خرجالطک ‘içinde
olan, mezarında güçlü ve sert bir şekilde dışarıya çıksın’ ve şöyle derler: gūrından
òortlasuÆ کریذى خرجالطک ‘ölü mezardan şiddetle dışarıya atlasın.’; dör ر üst‘ د
(yukarı)’; örneğin, dörümi aldı درهی الذی derler yani ‘üstümü aldı ve başımın üstünde
durdu’ dör döşek در دػک ‘gelin için evin üst ve yukarı tarafında serilen döşek
(yatak)’ bundandır. (170b 2); sirinsimaú طیزیظیواق ‘kuru incir gibi birbirine çekilmek
(büzülmek)’ şöyle derler: fulÀnkes sirinsipdür ـالکض طیزیظیپذر. (171a 2); úanıú لایك
‘su isteyen susuz’; şöyle derler: úanıúıŋ aldı لایمیک الذی ‘su içti ve susuzluk gitti
(susuzluğunu giderdi)’ ve şöyle derler: úana úana su içdi لا لا ط ایچذی ‘tekrar tekrar
su içti (doyuncaya kadar kaç kere su içti)’; şöyle derler: Allah úanı úanı reómet úılsun
yel ese‘ اط Tanrı tekrar tekrar bağışlasın’ (172a 9); ese‘ هللا لای لای رزوث لیلظى
(essin)’; şöyle derler: yėl ese ییل اط belirtilen anlamda. (168a 7).
1.7.1.3.22. Dil Bilgisel İşlevi Olan Maddeler
Redüplikasyon: ap آپ Acem bÀ’si ile, yani ‘tekit’ aú آق yani ‘beyaz’ ve amaç
‘bembeyaz’dır yani ‘çok beyaz’. Şöyle derler: (4) ap aú آپ آق yani ‘çok beyaz’.
(167a 2); Eşit sıralamalı cümle unsuru lI لی ‘beraber’ (173a 6).
1.7.2. ÚızılbÀşì Bölümünün Yazım Özellikleri
1.7.2.1. Ünlülerin Yazımı
/a/ ünlüsünün yazımları
Ön seste: Medli elif ile: ap aú قآپ آ (167a 4); Elif ile: ardleşmek ردلؼوکا (167b 4);
Üstünlü elif ile: arman ارهاى (167b 9).
30
İç seste: Elif ile: arman ارهاى (167b 9); Üstün ile: tavħan جخاى (169b 7); Çekmeli elif
ile: toġay جؼای (169b 9); Harfsiz-sâkin: soħrandı طخزذی (171a 1), şirlemaķ ػیزلوك
(171b 4).
Son seste: HÀ’ ile: ura ار (167b 1); arpa آرپا (167b 4).
/e/ ünlüsünün yazımları
Ön seste: Elif ile: eprük اپزک (167a 5); Üstünlü elif ile: esen اطي (168a 6).
İç seste: Elif ile: ördek ارداک (167b 5); Üstün ile: esen اطي (168a 6); Harfsiz-sâkin:
örnek ارک (167b 10).
Son seste: HÀ’ ile: öpke اپک (167a 6).
/ė/ ünlüsünün yazımları
Ön seste: Elif ve yÀ’ ile: ėşit ایؼیث (168b 7)
İç seste: YÀ’ ile: esen yėl اطي ییل; Esre ile: yėmdü یوذ (173b 7).
/o/ ünlüsünün yazımları
Ön seste: Elif ve vÀv ile: oħu اخ (167a 8).
İç seste: Sâkin işaretli vÀv ile: ķuşmar ػوار ل (172a 2); VÀv ile: dolayı دالیی (170b 6);
Ötre ile: ķoŋarsa ارطلڭ (172a 6); Ötre ve vÀv ile: toġay جؼای (169b 10); Ötre ve
sâkin işaretli vÀv ile: ħortlamaķ رجلواق ;(163a 10) ل Harfsiz-sâkin: hola ;(170a 9) خ
kotan کحاى (172b 4).
/u/ ünlüsünün yazımları
Ön seste: Elif ve vÀv ile: uşaú اػاق (168b 10)
İç seste: Ötre ile: adum آدم (167a 10); Ötre ve vÀv ile: boķun تلى (169b 1); samsun
.(171a 6) طرلق VÀv ile: sorluķ ;(171a 9) طوظى
Son seste: VÀv ile: ķaŋlu لڭلا (172a 8); yapaġu یاپاؼ (173a 11).
31
/ö/ ünlüsünün yazımları
Ön seste: Elif ve vÀv ile: öpke اپک (167a 6).
İç seste: Ötre ile: bök تک (169b 1); Elif ve ötreli vÀv ile: öksiz کظیش .(169a 4) ا
/ü/ ünlüsünün yazımları
Ön seste: Elif ve vÀv ile: üzengü اسک (167b 11); Ötreli elif ve sâkin işaretli vav ile:
üvzine cıradı سی خیزادی .(168a 3) ا
İç seste: VÀv ile: ötkün اجکى (167a 7); Ötre ile: büke-maķ تک هاق (169b 2); kürü کز
(172b 6); Ötreli vÀv ile: dönlük ک ل پ küp ;(170b 9) د .(172b 3) ک
Son seste: VÀv ile: üzengü اسک (167b 11); Ötre ve vÀv ile: yėmdü یوذ (173b 7);
kürü کز (172b 6).
/i/ sesinin yazımları
Ön seste: Elif ve yÀ’ ile: ipçin ایپچیي (167a 4); Esreli elif ve ye ile: iri ایزی (167b 10);
ileyimden geldi ایلیوذى کلذی (169a 6).
İç seste: YÀ’ ile: ipçin ایپچیي (167a 4); Sâkin işaretli yÀ’ ile: cik خیک (170a 5); Esre ve
yÀ’ ile: çil keklik چیل ککلیک (170a 6); Esre ve sâkin işaretli yÀ’ ile: sirinsimaķ
.(171a 3) طیزیظیواق
Son seste: YÀ’ ile: iri ایزی (167b 10); Esre ve yÀ’ ile: tüssi جطی (169b 9).
/ı/ ünlüsünün yazımları
Ön seste: Elif ve yÀ’ ile: ıslan ایظالى (168b 5)
İç seste: YÀ’ ile: ışıl ایؼیل (168b 8); Esre ve yÀ’ ile: sıçlaķ طیچالق (171a 1); Esre ve
sâkin işaretli yÀ’ ile: ķanıķ لایك (172a 9); Harfsiz-sâkin: çısķa چظما (170a 3); sırt طزت
(171a 3).
Son seste: YÀ ile: dayı دایی (170b 11).
32
1.7.2.2. Ünsüzlerin Yazımı
/b/ ünsüzünün yazımı
/b/ ünsüzü bÀ’ ile gösterilmiştir: bürüŋ تزک (169a 9).
/p/ ünsüzünün yazımı
/p/ ünsüzü pe ile gösterilmiştir Acem bÀ’sı olduğu kaydı eklenmiştir: ipçin ایپچیي
(167a 4).
/c/ ünsüzünün yazımı
/c/ ünsüzü cìm ile gösterilmiştir: örküc ارکج (167a 11).
/ç/ ünsüzünün yazımı
/ç/ ünsüzü çim ile gösterilmiştir, bazen Acem cimi olduğu kaydı da geçmiştir: ipçin
.(167a 4) ایپچیي
/g/ ünsüzünün yazımı
/g/ ünsüzü kÀf ile gösterilip bazen Acem kÀfi olduğu kaydı geçmiştir: üzengü اسک
(167b 11), bazen de bu kayıt yoktur: esirgimaķ اطیزکیواق (168b 3).
/k/ ünsüzünün yazımı
/k/ ünsüzü kÀf ile gösterilip bazen Arap kÀfi olduğu kaydı geçmiştir: öpke 167) اپکa
6).
/ŋ/ ünsüzünün yazımı
/ŋ/ ünsüzü iki yerde kÀf ile bürüŋ تزک (169a 9) üç kere de üç noktalı kÀf ile
gösterilmiştir: úoŋaú اقڭل (172a 5); üç kere de nÿn ve kÀf ile gösterilmiştir: yaÆal
alma یاکال آلو (173b 8).
33
/s/ ünsüzünün yazımı
/s/ ünsüzü hem ön ve hem art sıradan ünlüsü olan sözcüklerde sìn ile gösterilmiştir:
ıslat ایظالت (168b 4).
/t/ ünsüzünün yazımı
/t/ ünsüzü hem ön ve hem art ünlülü sözcüklerde tÀ’ ile gösterilmiştir: tüsti جظحی
(169b 8); toġay جؼای (169b 10).
1.8. KitÀb-ı Türkì’nin Birinci Bölümü “Mukaddime”nin Ses ve Yazım Bilgisi
Eserin birinci bölümünün (giriş + mukaddime) mukaddime kısmının birinci
bÀbında yani (6a 11)’dan (8b 3)’e kadar olan sayfalarda Türkçenin yazımı ve ünlü ve
ünsüzleriyle ilgili bir takım bilgiler verilmiştir. Doğru yazımın ÇaàatÀyì Türkçesinin
yazımı ve doğru biçimin de ÇaàatÀyì Türkçesinin biçimleri olduğunu düşünen Naãìrì,
burada da Doğu Türkçesinin kurallarına dayanarak kendi bilgilerini sunmuş,
karşılaştırma yoluna giderek Rūmì ve ÚızılbÀşì Türkçelerinin yazımını eleştirmiştir.
Verilen bilgiler ünlü veya ünsüzlerin niteliğinden çok onların doğru yazımlarıyla
ilgilidir.
1.8.1. Ünlüler
Yazara göre Türkçenin irâbı elif vÀv ve yÀ’ harfleri ile gösterilir. Elif üstün,
vÀv ötre ve yÀ’ ise esrenin işaretidir. Ancak bu kural “ÚızılbÀşì ve Rūmì
Türkçelerinde hafifletme ve özensizlik yüzünden göz ardı” edilmiştir. Dil bilgisi
kısmında Türk dilinin ünlülerinin nitelik özelliklerinden hemen hiç söz edilmemiştir.
Verilen bilgiler şunlardır:
34
“söylenmeyen elif” /a/ ve /e/ seslerini karşılamak için verilmiştir. Yazara göre
“ÇaġatÀyì dilinde bunun göz ardı edilmesi doğru değildir”. Sözcüklerin sonunda
bulunan /e/ sesinin elif ile değil hevvez hÀ’ ile yazılmasını bir istisna olarak bilen
yazar bunun bazen de “kullanım çokluğu” yüzünden yazıldığını belirtmiştir.
Buradaki “kullanım çokluğu” ise anlaşıldığına göre Batı Türkçesinin yazım
geleneğinin etkisi olabilir.
o/u için, vÀv harfi altında: “ötre işaretidir; bazen hafifletme ve özensizlik
yüzünden düşer; bu (olay) bu harften önce başka ötre işareti bulunduğunda ortaya
çıkar; örneğin úo/ur(u)r ve úor(u)ú”.
i/i için, yÀ’ harfi altında: “esre işaretidir; bazen hafifletme ve özensizlik
yüzünden vÀvla ilgili belirtildiği gibi kendisinden önce esre işareti bulunursa düşer”.
Sözlük bölümünde nadir durumlarda olsa da bazı teknik terimlerin
kullanılmasıyla ünlü nitelik karşıtlıklarının ayırt edilmesi istenmiştir. Yazar bazen
harekeler ve bazen de bu terimleri tutarsız bir biçimde ele almıştır. Bu terimler
sözlüğün diğer kısımlarında ve özellikle ikinci bölümde daha sık kullanılmıştır. Bu
kullanımların etraflı ve tam bir değerlendirilmesinin yapılması için eserin tamamı
göz önünde tutulmalıdır. Burada verilen örnekler dördüncü bölümdekilerle sınırlıdır:
/a/ ve /e/ karşıtlığı: Sözlükte elif ile yazılıp da /a/ ve /e/ seslerinden biriyle
söylenmesi gereken harfler şu şekilde ayırt edilmiştir: /a/ için “medli elif”, /e/ için
üstünlü elif kaydı geçmiştir. Örneğin: medli elif ile: as “as!” (168a 4), üstünlü elif ile
es “es!” (168a 4).
o/ö/u/ü ünlülerinin gösterilmesinde şu örnekler vardır: /u/ sesi için bir örnekte
úaruú (171b 8) sözcüğündeki /u/ sesi “vÀvın iôhÀrı ile” gösterilmiştir. /ö/ sesi için bir
35
örnekte “imÀleli vÀv ile” kaydı vardır: ör “ör!” (167a 11). Diğer bir örnekte ise
“tafòìm ile” yazılmıştır: öz “öz” (168a 1). Bir örnekte “tafòìm olmaksızın” /ü/ sesini
işaret etmekte iken, dünlük “tahta halka” (170b 9), diğer bir örnekte /ö/ sesini
karşılamaktadır: çögsi “ip” (170a 5).
ı/i karşıtlığı: /i/ sesi “iżhÀr”ın olduğu kaydı ile gösterilmiştir: iz ‘iz, yolda
düşen ayak izi’ (167b 11) “medsiz óuùùì yÀ’nin iôhÀri ile ve is ‘koku’ (168a 8) ise
“óuùùì yÀ’nin iôhÀrı ile” gösterilmiştir. iste “iste!” (168a 10) da “sâkin óuùùì yÀ’nın
iôhÀrı” ile gösterilmiştir.
1.8.2. Ünsüzler
Ünsüzlerle ilgili verilen bilgiler de esas itibariyle aynı şekilde yazımla ve bu
ünsüzlerin Doğu ve Batı Türkçelerini birbirinden ayıran ses değişmeleri ile ilgilidir.
Verilen bilgiler şunlardır:
1. ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde çoğu zaman úÀf harfi òÀ’ya, tÀ’ ise dÀl’a
dönüşür -ki yanlıştır. (6b 5-9)
2. ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde ķaraşat tÀ’ (= ت) için huùùì ùÀ’ (= ط)
yazılması yanlıştır. (6b 6-9)
3. ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde sìn yerine bazen ãÀd yazılması da
yanlıştır. (6b 9-10)
4. Ġayın ve úÀf harflerinden sözcüğün başında ve sonunda her zaman “sert
söylendiği” için úÀf ve sözcüğün içinde ise “sert söylenmediği” için àayın
yazılmalıdır. Ancak ayaġ, daġ, yafraġ gibi sözcüklerde “bilinene karşı gelmemek”
36
için bu kural göz ardı edilmiştir. Buradaki “bilinen” ise yaygın yazılış biçimidir. (6b
11, 7a, 7b 1)
5. FÀ harfi Rÿmì (ve ÚızılbÀşì) Türkçelerinde Acem bÀ’sına yanı /p/ sesine
dönüşür. (7b 3)
6. Sözcüğün içinde veya sonunda bulunan zaîd kÀf yani genzel /Æ/ sesinin
hem yazımı hem de niteliği ile ilgili bilgi verilmiştir. Yazara göre bu söylenmeyen
bir “ses”tir (7b 4 - 8a 1). Birinci bölümün giriş kısmında da bu sesin “tamamen
atılmış olmadığı” ve yazımda “mecburen” dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır
(4b 3-6). Yazan Türk değil de Acem ise bu sesin ayırt edilmesi onun için güçtür. Bu
yüzden yazımda düşürülmemesine özen gösterilmelidir. Yazara göre bu ses bütün
zamirlerde mevcuttur. Bu bilgi ise, verilen örneklere bakılarak, şöyle düzeltilmelidir:
bu ses teklik kişi zamirlerinin yönelme durumunda ortaya çıkmaktadır.
Ünsüz Düşmesi
İkinci bÀbda RÀ’ harfinin altında verilmiştir. “ÚızılbÀşì Türkçesinde sözcüğü
ağırlaştırmak (åiúl ثمل) için eklenen ve ÚızılbÀşì’de ve Rūmì’de hafifletmek (taòfìf
ve ایزهاص ve irmes تیزل için düşürülen rÀ’dir. Örneğin ÇaġatÀyì’de birle (جخفیؿ
Rūmìde ve ÚızılbÀşìde bile تیل” (10b 8-10).
İkinci bÀbda úÀf harfinin altında işaret edilmiştir. “ÇaġatÀyì dilinde bazen
kelimelerin sonunda anlamsızdır (laàv لؽ); örnek, açıú (6) آچیك yani ‘acı’” (12b 5-6).
1.9. Şekil Bilgisi
Naãìrì’nin şekil bilgisine dair verdiği bilgiler 8b 4’ten 16a 3’e kadar olan
eserin mukaddime kısmının ikinci babında “Söz Söyleme Kuralları Üzerine” başlığı
37
altında toplanmıştır. Yazarın dil bilgisel anlayışında çekim ve yapım biçimleri
harflere eklenen (irâb harfleri olan vÀv, elif ve yÀ’ da dâhil) diğer harf veya
harflerden oluşur. Naãìrì, bu anlamlı biçimleri göstermek için Arap alfabesi sırasına
göre harfleri seçip başlık yapmıştır. Her başlığın altında verilen harf “tür”leri merkez
bu harf olmak üzere başka harf veya harflerin eklenmesiyle ortaya çıkan bir diğer
işlevli biçimdir. Bu biçimlerin hangi işlevi, anlamı ifade ettikleri verilmiş ve
örneklendirilmiştir. Üretici sesler olarak niteleyebiceğimiz bu harfler elif, bÀ’, tÀ’,
cìm, Acem cìmi, dÀl, rÀ’, sìn, şìn, àayın, lÀm, mìm, nÿn, vÀv, yÀ’ harflerinden
ibarettir. Örneğin fiilden fiil yapan işteşlik eki olan -(X)ş- eki şìn harfinin altında
ikinci tür şìn olarak verilmiştir: “başka bir sözle birlikte kullandığında bir işi
yapmakta birleşmek anlamını ifade eden şìndir; ÚızılbÀşì ve Rūmì örneği, gülüşdiler,
ÇaġatÀyì örneği külüştiler yani ‘gülüştüler’” (11b 6-8). Naãìrì Türkçenin yapısını bu
yoldan açıklamak istemiştir. Arap gramerciliğinin birikiminden ve teknik
terimlerinden yararlanan yazar yukarıda getirilen örnekte olduğu gibi bazen doğru
tespitler yapmışsa da birçok yerde de yanılmıştır. Ancak Türkçenin yapısını
açıklamakta daha başarılı olan MìrzÀ Mehdì ÒÀn gibi âlimlerin başarısında
Naãìrì’nin ve benzer önceki çalışmaların katkısı vardır.
1.9.1.Yapım
1.9.1.1. İsimden İsim Yapan Ekler
-cX, -çX
Acem cìmi harfi altında verilmiştir. Bu cìm, “óuùùì yÀ’ ile Rūmì ve ÚızılbÀşì
Türkçesi kelimelerinin sonuna gelen ve ‘bekçi’ ve ‘işi yapan’ anlamlarını ifade eden
38
Acem cìmidir. Örneğin, atçı ve úuşçı ve úorçı yani ‘atların ve av kuşlarının ve
silahların bekçisi, işlerini yapan’” (9b 7-9)
-lIG / -lUG, -lU
Ġayın harfi altında verilmiştir. “sâkin olup bu Türkçede ‘sahip’ anlamını
ifade eden ġayındır; (4) örnek, atlıġ آجلیػ yani ‘ad sahibi (ünlü)’ ve ÚızılbÀşì ve Rūmì
Türkçelerinde adlu آدل derler” (12b 3-4).
-GInA / -KInA
Ġayın harfinin altında verilmiştir. “esreli olup (meksÿr) -nA sözü (lafô لفع)
ile birlikte (10) ÇaġatÀyì Türkçesinde ‘küçültme’ (taãġìr جصؽیز) anlamını ifade eden
kÀftır; örneğin, ötrük-gine اجزک کی yani ‘yalancık’ ve bazen kÀfı, żaôaġ ġayına
dönüştürüp ötrük-ġına اجزک ؼی derler” (13a 9- 11).
1.9.1.2. İsimden Fiil Yapan Ekler
-lA-, -lAn-
LÀm harfinin altında verilmiştir. “tek başına yazılıp üstünlü olan lÀmdır ve iki
türdür. Biri Rūmì (ve ÚızılbÀşì) diline özeldir; örneğin, ardla دلرا yani ‘onunla birleş,
(ona eşlik et)’ ve bütün durumlarda (4) bu anlamı ifade eder ve bazen buna ķaraşat
şìn veya nūn eklerler; örneğin, ardalaş ارداالع ve ardalan (5) ارداالى yani ‘sırada bin’”
(13b 3-5).
39
1.9.1.3. Fiilden İsim Yapan Ekler
-AcaK
Cìm harfi altında verilmiştir. “Rūmì (ÚızılbÀşì) Türkçesinde sâkin úÀf ile
‘alet’ anlamına gelen cìm’dir; örneğin: açacaú ki ‘anahtar’a derler” (9a 9-10)
-IcI, -UcU
Cìm harfi altında verilmiştir. “ÚızılbÀşì, Rūmì ve ÇaġatÀyì Türkçelerinde
esreli olup huùùì yÀ’ ile fail ismi anlamını ifade eden cìmdir; örneğin, atıcı yani ‘atıcı’
(9a 10-11).
-(X)ş
Şìn harfinin altında verilmiştir. “sâkin olup ÚızılbÀşì, Rūmì ve ÇaġatÀyì
Türkçelerinde mastar anlamını ifade eden şìndir. ÚızılbÀşì ve Rūmì örneği,
gėdiliş/gidiliş کیذلیغ ve geliş کلیغ ÇaġatÀyì örneği, kitiş کحیغ ve kiliş کیلیغ yani ‘gidiş’
ve ‘geliş’ mastarları gėtmaú/gitmaú/kitmaú کیحواق ve gelmaú’dır کلواق (11b 4-6).
-Uk
KÀf harfinin altında verilmiştir. “ÚızılbÀşì ve Rūmì dillerinde sâkin olup (7)
‘mefèūl’ (هفعل) (ism-i mefèūl) anlamını ifade eden kÀftir; örneğin, eprük اپزک ve
çürük چرک yani ‘çürümüş’” (12b 6-7)
-gU
Ġayın harfinin altında verilmiştir. “ÇaġatÀyì’de mastar anlamını ifade eden
kÀftir; örneğin itgü ایحک mastarı itmaú’tır ایحواق ve içgü ایچک de bu sıradandır, yani
‘çok şarap içmek’” (13a 1-3). –lük eki alarak genişlemiş biçimi de 13b 2’de Ġayın
40
harfinin altında “ötreli olup -lük لک sözü ile birlikte ÇaġatÀyî dilinde mastar
anlamını ifade eden kÀftir; örneğin: kitgülük کیحکلک yani ‘gitmeklik’ ve Rūmì’de ve
ÚızılbÀşì’de gitmelü/gėtmelü کیحول ve gidecek/gėdecek کیذ خک derler” olarak
açıklanmıştır.
-GUn
Nÿn harfinin altında verilmiştir. Bu nÿn “sâkin olup ÚızılbÀşì ve Rūmì
dillerinde ‘fail ismi’ (ism-i fÀèil اطن ـاعل) anlamını ifade eden nūndur; örneğin, ötgün
yani ‘geçen’” Ve “ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde ‘mastar’ ve mastar اجکى
anlamını ifade eden nūndur; örnek, úaçġun لاچؽى yani ‘kaçmak ve kaçış’” (15a 7-
10).
1.9.1.4. Fiilden Fiil Yapan Ekler
-dUr- /-tUr-, -Ar- /-Ur-
RÀ’ harfi altında verilmiştir. “Türkçenin türlerinde emir kipi diğer kiplerin
“kısaltılmış biçim”i ve sonu sâkindir; örnek, içtür ایدحر ve içür ایدر ve götür کحر
yani (5) ‘içir’ ve ‘götür’, bu rÀ’i ötreli yapıp başka bir rÀ’ eklerlerse (6) üçüncü kişi
zamiri anlamını ifade eder; örneğin, kiltürür کیلحرر ve getirür کحرر ‘getirir’. (10b
3-6).
-(X)ş-
Şìn harfi altında verilmiştir. “başka bir sözle birlikte kullandığında bir işi
yapmakta birleşmek anlamını ifade eden şìndir; ÚızılbÀşì ve Rūmì örneği, gülüşdiler
الریکلػذ , ÇaġatÀyì örneği külüştiler (8) کلػحیالر yani ‘gülüştüler’ (11b 6-8).
41
1.9.2. Çekim
1.9.2.1. İsim Çekimi
1.9.2.1.1. Durum Ekleri
Eşitlik Durumu
Cìm harfi altında verilmiştir. Rūmî, ÚızılbÀşì ve ÇaġatÀyì Türkçelerinde
üstünlü olup kelimelerin sonuna gelen ve ‘miktar’ ifade eden cìmdir; nitekim şöyle
derler: bir batmanca yani ‘bir batman ağırlığında’ (9b 4-6)
Bulunma Durumu
DÀl harfi altında verilmiştir. Bu dal, “ÇaġatÀyì’de üstünlü olup zaman
anlamını ifade eden dal’dır; örnek: iterde ‘ettiği zamanda’; ve ÚızılbÀşì ve Rūmì’de
de aynı anlamı ifade eder” (10 6-7). Bilindiği gibi burada –ArdA birlikte bir zarf-fiili
eki olmuştur.
Çıkma Durumu
DÀl harfi altında verilmiştir. “sâkin nūn ile birlikte ‘-dAn’ anlamını ifade eden
dÀldır; bu dÀl ÚızılbÀşì ve Rūmì’de üstünlüdür; örnek, gėtmekden/gitmekden yani
‘gitmekten’ ve ÇaġatÀyì’de ise esrelidir (meksÿr); örnek: andın yani ‘ondan’” (10a 7-
9). Ayrıca “Bazen de ÇaġatÀyì Türkçesinde tekit (te’kìd جاکیذ) için art arda iki -dIn
sözü getirilir” şeklinde bir açıklama da eklenmiştir (10a 10-11).
Yönelme Durumu
Ġayın harfinin altında verilmiştir. “ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde bÀ تا
anlamını ifade eden kÀftir ve (4) bazen hÀ’ ile bazen elif ile yazılır; örneğin, öpmege
42
yani ‘öpmeğe’ ve bu kÀf bazen ‘sebep’ anlamındadır ve اپواکا ve öpmege اپواک
ÇaġatÀyì dilinde de bazen ‘sebep’ bazen de belirtilen bÀ’ anlamındadır; örneğin:
kiterge کیحارکا yani ‘gitmek için, gitmeğe’; Rūmì’de gitmek içün کیحوک ایچى ve
gėtmege/gitmege کیحوک derler ve bazen (ÇaġatÀyì’de) kÀfı, żaôaġ ġayına
dönüştürürler; örneğin, özige اسیکا ve öziġa اسیؽا. (13a 3-7).
1.9.2.1.2. İyelik Ekleri
Mukaddimede yalnızca 3. kişi iyelik hakında bilgi vardır. Sìn harfinin altında
verilmiştir. “Arapçadaki nūn-i vuúÀye (ى لای) gibi üçüncü kişi iyelik -I’sinden
(yÀ’-i żamìr یاء ضویز) önce getirilen sìndir; örnek, gözgüsi/közgüsi کسکطی yani
‘aynası’; bu sebebten ki diğer durumlarda onsuz söylenir; örneğin: zÀdı سادی ve
zevÀdı سادی” (11b 1-3).
YÀ’ harfinin altında verilmiştir. “Bundan (yÀ’dan) önceki harf esreli ise
ÚızılbÀşì, Rūmì ve ÇaġatÀyì Türkçelerinde üçüncü kişi zamiridir (żamìr-i ġÀyib ضویز
yani ‘üçü’ ve ‘utancı’. Bundan (:yÀ’dan) önce اجای ve utanı اچی örneğin, üçi ;(ؼایة
çokluk edatı (edÀt-i cemè ادات خوع) getirseler çokluk üçüncü kişi zamiridir (żamìr-i
cemè-i ġÀyib ضویزخوع ؼایة); örneğin, adları ادالری yani ‘adları’ (15b 9 – 16a 1).
1.9.2.1.2.1 Zamir n’si
Nÿn harfinin altında verilmiştir. “ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde ‘zaman
zarflığı’ (żarfiyyet-i zamÀn ظزـیث سهاى) anlamını ifade eden nūndur ve sâkin olup
üstünlü dÀl ile kullanılır; nitekim şöyle derler: üçindedir اچیذ در yani ‘üçündedir’ ve
bu nūn bazen üstünlüdür; örneğin şöyle derler: üçine girüpdür اچی کیزپذر yani
‘üçüne girmiştir’” (15a 2-4) .
43
1.9.2.2 Fiil Çekimi
1.9.2.2.1. Bildirme Kipleri
1.9.2.2.1.1. Belirli Geçmiş Zaman
-dX, -tX
Teklik 1. Kişi. DÀl altında verilmiştir. Bu dÀl, “esreli ve ötreli olup sâkin mìm
ile ÚızılbÀşì, Rūmì ve ÇaġatÀyì dillerinde birinci kişi (mutekellim) anlamını ifade
eden dÀldır; ÚızılbÀşì’nin ve Rūmì’nin örneği, ėyledüm ve ÇaġatÀyì’nin örneği,
iyledim yani ‘ettim’” (10a 1)
Teklik 3. Kişi. DÀl harfi altında verilmiştir. Bu dÀl, “ÚızılbÀşì, Rūmì ve
ÇaġatÀyì Türkçelerinde óuùùì yÀ’ ile birlikte gelip üçüncü kişi geçmiş zaman anlamını
ifade eden dÀldır; örneğin: ėyledi/iyledi ve úıldı yani ‘etti’ (9b 9-10). Ayrıca, ķaraşat
tÀ’ harfinin altında da “üçüncü kişi”nin ifadesi olarak belirtilmiştir: Úaraşat tÀ’
“bazen de sâkin óuùùì yÀ’ iledir; örneğin, ötti yani ‘geçti’”. -p zarf-fiili ile yapılan
geçmiş zaman biçimi ile aynı düzeyde olarak verilmesi dikkat çekicidir (9a 1-3)
Çokluk 1. Kişi. DÀl harfi altında verilmiştir. Bu dÀl, “ÚızılbÀşì ve Rūmì
dillerinde úÀf veya kÀf ile birlikte çokluk birinci kişi anlamını ifade eden dÀldır;
örnek: gelduú ve geldük yani ‘geldik’” (10a 2)
1.9.2.2.1.2. Belirsiz Geçmiş Zaman
-p zarf-fiili ile:
Úaraşat tÀ’ harfinin altında verilmiştir. Úaraşat tÀ’ “ÚızılbÀşì, Rūmì ve
ÇaġatÀyì Türkçelerinde bazen ötreli olup sâkin Úaraşat rÀ’ ile” “üçüncü kişiyi
44
(ġÀyib) ifade eder”. Örneğin gėtiptür/gitiptür ve kitiptür yani ‘gitmiştir’. -dX, -tX ile
yapılan geçmiş zaman ile aynı düzeyde bir biçim olarak verilmiş olması dikkat
çekicidir (9a 1-3)
-àan sıfat-fiili ile:
Ġayın harfi altında verilmiştir. “sâkin nūn ile birlikte bu Türkçede (:ÇaġatÀyì
Türkçesinde) (3) geçmiş zaman (mÀżì هاضی) anlamını ifade eden ġayındır; örneğin,
olġan الؽاى yani ‘olmuş’” (12b 2-3)
1.9.2.2.1.3. Geniş Zaman
Geniş Zamanın Hikâyesi. RÀ’ harfi altında verilmiştir. “ÚızılbÀşì ve Rūmì
Türkçelerinde -ken sözüyle birlikte kelimelerin sonuna gelip zaman anlamını içinde
bulunduran rÀ’dir; örneğin, gėderken/giderken کیذرکي yani ‘giderken’.
Geniş Zamanın Olumsuz Çekimi.
-mAn
Doğu Türkçesinde Batı Türkçesinin etkisiyle ortaya çıkmış bir kullanımdır
(Eckmann 2005: 120). Mìm harfinin altında verilmiştir. “ve bazen de óuùùì yÀ’yi nūna
dönüştürüp üçüncü kişinin olumsuzu (nefy-i ġÀyib فی ؼایة) ve teklik birinci kişinin
olumsuzunu (mutekellim-i vaóde فی هحکلن زذ) ifade eder; örneğin, olman الواى yani
‘olmuyor’ ve istemen ایظحاهاى yani ‘istemiyorum’ ve bazen ortaya żaôaġ ġayın getirip,
olmaġan الوؽاى derler. Çokluk ikinci kişinin olumsuzu (nefy-i cemèi muòÀùab خوع
yani ‘acele etmeyin!’ ve اػلواى için úÀf da eklerler; örneğin, aşuúman (فی هخاطة
‘acele etmiyoruz’ anlamına da gelir. (14b 4-8).
45
-(U)r ile:
Mìm harfinin altında verilmiştir. Bu mìm “esreli olup ÇaġatÀyì dilinde ‘ben’
anlamındadır; örneğin, kelür min کلرهیي yani ‘geliyorum; gelirim’” (15a 1).
1.9.2.2.2. Tasarlama Kipleri
1.9.2.2.2.1. Şart
Sìn harfinin altında verilmiştir. “üstünlü olup ÚızılbÀşì, Rūmì ve ÇaġatÀyì
kelimelerinin sonunda üçüncü kişi zamiri (żamir-i ġÀyib ضویز ؼایة), şart ve cezâ
anlamlarını ifade eden sîndir; örnek, ėylese/iylese ایلظ ve ėylemese/iylemese ظایلو
yani ‘etse’ ve ‘etmese’; üstün için bazen elif bazen de hÀ’ yazarlar; ÚızılbÀşì ve
Rūmì Türkçelerinde bazen (sìnden sonra) üstünlü yÀ’yi, istibèÀd (اطحثعاد) (uzak
bilmek, şüphe etmek) anlamını ifade etmek için eklerler” (11a 4-7)
Şimdiki zamanın şartı. Sìn harfinin altında verilmiştir. “ÚızılbÀşì, Rūmì ve
ÇaġatÀyì Türkçelerinde teklik birinci kişi zamiri (żamìr-i mutekellim ضویز هحکلن),
şart, cezÀ için mìm ile yazılan sìndir; örnek, gėdersem/gidersem/kidersem کیذرطن yani
‘gidersem’; bu durumlarda tekit yapmak isterlerse” (11a 10-11).
1.9.2.2.2.2. İstek
LÀm harfinin altında verilmiştir. “ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde çokluk
birinci kişi (mutekellim-i maèa’l-ġayr هحکلن هع الؽیز) anlamını ifade eder; örneğin, ėteli
ve bazen de mìm ایحالیک yani ‘edelim’ ve bazen nūn ve kÀf ekleyip ėteliÆ ایحالی
ekleyip ėdelim ایذ لین derler” (13b 8-10).
46
-(A)y, -(A)yIn
YÀ’ harfinin altında verilmiştir. “sâkin yÀ’, ondan önceki harf üstünlü ise
ÇaġatÀyì Türkçesinde teklik birinci kişi zamiri ve çokluk birinci kişi zamiri (żamìr-i
mutekellim vaóde ve maèal-ġayr ضویز هحکلن زذ هع الؽیز) ve üçüncü kişi zamiridir
(żamìr-i ġÀyib ضویز ؼایة); örneğin, atay اجای yani ‘atayım ve atalım ve atsın (ata)’ ve
Rūmì’de ‘atayım’ için atayın اجاییي derler (15b 7-9)
1.9.2.2.2.3. Emir
Teklik 3. kişiye:
1. Sìn harfinin altında verilmiştir. “sâkin nūn ile birlikte gelip ÚızılbÀşì, Rūmì
ve ÇaġatÀyì Türkçelerinde üçüncü kişiye emir (emr-i ġÀyib اهزؼایة) anlamını ifade
eden ötreli sìndir; örneğin, gelsün کلظى ve gėtsün/gitsün کیحظى” (11a 3-4).
2. Sonu –Ar ile biten fiillerde-A/U ile: VÀv harfinin altında verilmiştir. “sâkin
olup ÇaġatÀyì Türkçesinde kelimelerin sonuna tekit için eklenir. ÚızılbÀşì’de ve
Rūmì’de bu vÀvın yerine hÀ eklerler; örneğin, baru تار yani ‘gitsin!’ ve aòtaru اخحار
yani ‘arasın!’ ve ÚızılbÀşì’de ve Rūmì’de vara ار ve aòtara اخحار derler” (15b 1-7).
Eckmann’ın ikinci kişinin emri sayması doğru olmasa gerektir (1979: 254, 2003).
Teklik 2. kişiye:
Ġayın harfinin altında verilmiştir. “sâkin lÀm ile birlikte ÇaġatÀyì Türkçesinde
“emirde tekit” (te’kìd-i emr جاکیذ اهز) anlamını ifade eden esreli (meksÿr) ġayındır;
örneğin: úılġıl لیلؽیل yani ‘elbette (mutlaka) et!’. Bazen ġayını kÀfa dönüştürürler;
örneğin, kilgil کیلکیل yani ‘gel!’. ÇaġatÀyì Türkçesinde tekitsiz emir sözü az söylenir”
(11b 10 – 12a 2).
47
Çokluk 2. kişiye:
Nÿn harfinin altında verilmiştir. ÇaġatÀyì Türkçesinde “söylenmeyen kÀfla
yazılıp ‘çokluk ikinci kişi’ (cemè-i óÀżır خوع زاضز) anlamını ifade eden nūndur;
örneğin: ėtiÆ اجیک ve alıÆ الیک yani (6) ‘edin!’ ve bazen ÇaġatÀyì’de ‘teklik’
(mufred هفزد) ve ‘ikinci kişi’ (muòÀùab هخاطة) içindir; örneğin, ittiÆ ایحک şeddeli
(teşdìd جؼذیذ) tÀ’ ile ‘ettin’ anlamındadır ve ‘ikinci kişiye emir’ (emr-i ġÀyib اهزؼایة)
anlamını da ifade eder: acıġuÆ-dur اخیؽک در yani ‘öfkelenmelisin’” (15a 4-7).
1. kişi için bkz. 1.9.2.2.2.2. İstek
1.9.2.2.2.4. Gereklik
Sìn harfinin altında verilmiştir. “bu durumlarda tekit yapmak isterlerse
gerek/kirek کزک sözünü ekleyerek: ėylese gerek/iylese kirek ایلظ کزک ve ėyleseÆ
gerek/iyleseÆ kirek ایلظک کزک ve ėylesem gerek/iylesem kirek ایلظن کزک derler” (10a
11- 11b 1).
1.9.2.2.2.5. Gelecek-İstek
Ġayın harfinin altında verilmiştir. “üstünlü ve anlamsız (لؽ) olup óuùùì yÀ’ ile
birlikte ÇaġatÀyì Türkçesinde kullanılan kÀftır; örneğin, kilgey کیلکای yani (9) ‘gel!’
ve atlangey اجالکای yani ‘ata bin!’ ve bunun aslı atlanay’dır اجالای” (13a 8-9).
48
1.9.3. İsim-fiiller
-meg, -mek, -maú
Ġayın harfinin altında verilmiştir. mastar anlamını ifade eden kÀftır. ÚızılbÀşì,
Rūmì ve ÇaġatÀyì’dir; örneğin: ėtmeg/itmeg ایحوک (12b 11 -13a 1). Ayrıca 14b’de
çekimli şekilleri ile birlikte mìm harfinin altında da verilmiştir. Bu mìm “odur ki
ÇaġatÀyì dilinde úÀf ile birlikte ve ÚızılbÀşì’de ve Rūmì’de kÀf ile birlikte mastar
anlamını ifade eder ve üstünlüdür; örneğin, atmaú اجواق ve atmek آجوک ve gelmaú کلواق
ve gelmek کلوک ki ilk iki örnek ‘gelmek’ ve (10) ikinci iki örnek ‘atmak’ anlamndadır
ve teklik ikinci kişi (mufred-i óÀżir هفزد زاضز) ve teklik üçüncü kişi zamirleri
(żamÀyir-i mufred-i ġÀyib ز هفزد ؼایةضوای ) ve bunların çokluk zamirleri (żemÀyir-i
cemè ضوایز خوع) veya birinci kişi zamiri (żamìr-i mutekellim ضویز هحکلن) ile
birleştiğinde bunların mastarlarının anlamını ifade eder; örneğin, gelmaúı کلوالی ve
gelmaúın کلوالیي ve gelmaúları کلوالالری ve gelmaúımız کلوالویش.” (14b 8-11)
-dıú /-duú /-dig /-düg
dÀl harfi altında verilmiştir. “mastar anlamını ifade eden dÀldır; ÚızılbÀşì ve
Rūmì Türkçelerinde ötreli ve Acem kÀfi ile, ÇaġatÀyì Türkçesinde ise úÀf ile
kullanılır ve şu şartla ki úÀf ve kÀften sonra zamir getirilsin; (5) örneğin, geldügi ve
kilduúı yani ‘geldiği’; geldügüÆ ve geldügim yani ‘geldiğin’ ve ‘geldiğim’” (10a 3-
5).
49
-AcAK
Bu cìm “ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde kÀf veya úÀf ile birlikte yer
anlamını ifade edendir”. Örneğin: gėdecek/gidecek ve gėdecaú yėr/gidecaú yėr (9a 4-
6).
-mAs, -mAz
Mìm harfinin altında verilmiştir. “‘olumsuz’ (nefy فی) anlamını ifade eder.
Üstünlü olup birkaç türdendir: Biri odur ki ÚızılbÀşì ve Rūmì’dir ve saèfaã sìn ile
birlikte ‘gelecek’ (mustaúbal ثلهظحم ) anlamını ifade eder; örnek: gelmes کلوض ve کلواص
ve bazen hevvez zÀ’ ile, gelmez کلوش ve کلواس derler ve Rūmìler bazen hevvez zÀ’yı
esreli yapıp nūn ekleyip gelmezin کلوشیي derler” (14b 1-3).
1.9.4. Zarf-fiiller
-p, -(yU)bAn
BÀ’ harfinin altında verilmiştir. “bÀ’ harfi” (= -p) ÇaġatÀyì’de, ÚızılbÀşì’de ve
Rūmì’de bir kelimenin diğer bir kelimeye “asılı kalıp durakladığı (anlamında)”
getirilir. Örneğin: iylep, tilberep. Bu harf “nÿn ile birlikte” (= -bAn) aynı anlamı ifade
etmektedir. Örneğin: Rÿmì, saúlayuban ve ÇaġatÀyì asraban (8b 6-11).
-GAç
Cìm harfinin arlında verilmiştir. “ÇaġatÀyì Türkçesinde bu cìm sâkin ve ondan
önceki (harf) üstünlüdür; tek başına geldiğinde zaman ifade eder; örneğin: yitkeç ve
tikkeç ki ‘yetişince’ ve ‘ağaç dikince’ anlamındadır” (9a 6-9).
50
-IcAK
Cìm harfının altında verilmiştir. Bu cìm, “ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde kÀf
veya úÀf ile birlikte zamanı ifade edendir”. Örneğin gelicek ve gelicaú-dır yani
‘gelince’ (9a 4-5).
-GUnçA
Çìm harfinin altında verilmiştir. Bu cìm “üstünlü olup ÇaġatÀyì Türkçesi
kelimelerinin sonuna getirilen ve Arapçada زحی ‘değin’ anlamına gelen cìmdir;
örneğin şöyle derler: tanġança yani ‘sabaha değin’”. ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde
değin edatı ile yapılan ãabÀóa degin biçimi ile karşılaştırılmıştır (9b 1-2)
-ken, ve irkin
KÀf harfi altında verilmiştir. Rūmì ve ÚızılbÀşì dillerinde üstünlü, ÇaġatÀyì
dilinde ise esreli olup (meksÿr) zaman anlamını ifade eden kÀftır; ilk iki dilin örneği,
ėderken ایذرکي ikinci dilin örneği, ider irkin ایذر ایزکیي yani ‘ederken’ (12b 8-9). irkin
için bkz. Eckmann (1979:261).
-GAlI, -AlI
Ġayın harfinin altında verilmiştir. ÇaġatÀyì ve ÚızılbÀşì Türkçelerinde bu
“‘zamanın başlangıcı’ (ibtidÀ-yi zamÀn اتحذای سهاى) anlamındadır. ÚızılbÀşì’nin (ve
Rūmî’nin) örneği, öpeli اپلی yani ‘öpeli’ ve Rūmì’nin örneği öpkeli اپکلی yani ‘öpeli’
ve diğeri odur ki Rūmì Türkçesinde ‘sebep’ ve ‘için’ anlamındadır; örneğin, öpkeli
’yani ‘öpmek için’” ve diğeri odur ki Rūmì Türkçesinde ‘sebep’ ve ‘için اپکلی
anlamındadır; örneğin, öpkeli اپکلی yani ‘öpmek için’ ve diğeri odur ki bu dilde (2)
Farsçadaki kelimelerin başına getirilen bÀ’ anlamındadır; örneğin, öpkeli اپکلی yani
51
‘öpmeğe’ ve diğeri odur ki Rūmì ve ÚızılbÀşì dillerinde ‘değmek/yakışmak (liyÀúat
پکلیا anlamındadır; öpkeli ’(لیالث ki Rūmî’nin örneğidir, yani ‘öpmeğe değer’ ve öpeli
yani طاللولی ki ÚızılbÀşì’nin (ve Rūmì’nin) örneğidir, yani ‘öpmeli’ ve saúlamalı اپلی
‘saklamalı’ ve bazen adı geçen bu iki dilde bu lÀmı, vÀv ile birlikte kullanarak
saúlamalu طاللول derler” (13b 10 - 14a 5).
-mAy
Mìm harfinin altında verilmiştir. “üçüncü kişinin olumsuzu (nefy-i ġÀyib فی
ve çokluk (هحکلن زذ mutekellim-i vaóde) ve teklik birinci kişinin olumsuzu (ؼایة
birinci kişinin olumsuzunu (mutekellim-i maèa’l-ġayr هحکلن هع الؽیز) ifade eder;
örneğin, ötmey اجوای yani ‘geçmiyor’ ve ‘geçmiyorum’ ve ‘geçmiyor’” (14b 4).
1.9.5. Zamirler
1.9.5.1. Şahıs Zamirleri
Mukkaddimede yalnızca teklik 2. kişiye işaret edilmiştir:
Sìn harfi altında verilmiştir. Rūmì ve ÚızılbÀşì Türkçelerinde nūn ve
söylenmeyen zâid kÀfla yazılan ve ikinci kişi zamiri (żamìr-i òiùÀb ضویز خطاب) olan
sìndir. Rūmì ve ÚızılbÀşì örneği: seniŋ طک ‘sen’ ve ÇaġatÀyì örneği: seniÆ طیک
‘sen’ (11a 8-9).
1.9.5.2. İşaret Zamirleri
YÀ harfinin altında verilmiştir. “ÇaġatÀyì Türkçesinde lÀmın karşılığı olarak
getirirler; örneğin, oy ای yani ‘o’ aslı ol’dur” (16a 1-2)
1.9.6. Sayılar: Sıra Sayısı
52
-(X)ncI, -(X)nç
Çìm harfi altında verilmiştir. Bu cìm, “sayı sırasını ifade eden cìmdir;
ÚızılbÀşì, Rūmì Türkçelerinde esreli olup ondan sonra óuùùì yÀ’ getirilir; örnek,
üçünci yani ‘üçüncü’; ÇaġatÀyî’de sâkin olup aynı anlamı ifade eder; örnek: üçünç
(9b 2-4)
1.9.7. Edatlar
ile ve bile edatı: Elif harfi altında verilmiştir. “ÇaġatÀyì Türkçesinde bazen
elifi ebced bÀ’sının (bÀ’-i ebced ء اتدذتا ) karşılığı olarak getirirler; örneğin: ile ایل ki
aslı bile’dir تیل ve bile (5) ‘ile’ anlamındadır ki Arap هع der; nitekim bu şiirde
gelmiştir” (8b 4-5).
la, e
L lam harfi altında verilmiştir. la ÇaġatÀyì çokluk 2. kişiye emri izler. Yazar
bir anlam ifade etmediğini bildirdiği bu güçlendirme edatının Rūmì’de e’ye denk
geldiğini belirtir. Rūmì biçim Eski Türkçeden itibaren tanıklanan ünlem edatı A’dir
(Gabain 1988:104). la en erken bir fiil çrkiminden sonra DLT’de tanıklanmıştır
(bkz. Nalbant 2004: 2161)
“ve diğeri ÇaġatÀyì’ye özeldir; kelimelerin sonuna eklenir ve bir anlam
ifade etmez; örneğin, iyledüÆ-la ایالدک ال ve úıduÆ-la لیلذک ال ve Rūmì’de
ėyledüge ایلذک ve úıldüge لیلذک derler.” (13b 5-7)
53
2. Bölüm
KitÀb-ı Türkì Çevirisi: [Giriş], Mukaddime (1b-16a) ve
Üçüncü Kitap ÚızılbÀşì Sözcükleri Üzerine (167a-173b)
(1b 1) Esirgeyen ve Bağışlayan Tanrı’nın Adıyla
(2) Şükürler olsun tek ortağı bulunmayan Tanrı’ya ve Tanrı’nın selamı olsun
kulu ve elçisi olan Muóammed’e ve èAli’ye ve imamlarımız olan on bir oğluna, (3)
sonuncusu ve kaimleri olan (Mehdi) aleyhi’s-selâm’a.
Sonra, Gani Rabbinin rahmetine en muhtaç olan kulu (4) èAbdu’l-cemìl bin
Muóammed RiżÀ’ e’n-Naãìrì e’ù-Ùūsì (عثذالدویل تي هسوذرضاء الصیزی الططی) -Tanrı
suçlarını bağışlasın!- şöyle diyor: çünkü bin yetmiş dokuz Hicrî yılının (5) Zilkâde
ayında (M. Nisan-Mayıs 1669) ki tûba evli ve kutsal yerli yüce hazretleri, hakan ŞÀh
SüleymÀn e’ã-äafevì’nin -Tanrı onu uçmakların içinde yerleştirsin!- (6) kutlu tahta
oturuşunun üçüncü yıl dönümüydü ve (7) yolları geniş İran Mülkleri’nin (Mulÿk-i
İrÀn (8) (هلک ایزاى -Tanrı yollarını olaylardan korusun!- inşâsı (münşilik görevi) bu
hakirin babasına -ki babadan babaya bu yüce görevle (2a 1) onurlandırılmışlar,
verilmişti ve ondan ki Rūm (رم), ÚalmÀú (للواق) ve başka (2) Türk dilli sultanların
çok sayıda Farsçaya çevrilmesi gereken mektupları gök temelli saraya geliyordu (ve
dolayısıyla bu mektuplardaki) (3) Türkçenin çetin sözcüklerini (luàÀt-i muşkile لؽات
anlamağa gereksinim duyuluyordu, (babam) yirmi yıl ömrünü (4) Türkçenin (هؼکل
çetin sözcüklerini, her türden, Rūmì (رهی), ÇaġatÀyì (خؽحایی), Rūsì (رطی), LuġÀt-i
Ġarìba (لؽات ؼزیث) ve ÒıtÀyì (خحایی) topluyordu. (5) BÀblar (تاب) ile bölümlerden (faãl
54
veya kitapla (لؽث luàat) oluşan bir kitap düzenlemişti ki zamanla bir sözcük (ـصل
karşılaştığında onda (6) yazıyordu ve aralarında farklılığın daha az olduğu Rūmì veya
ÚızılbÀşì olanları bir kitapta yazmıştı. (7) Bunların çoğunu, Arapçayı Rūmì’ye
çevrdikleri Aòterì (اخحزی) kitabından ve açıklamasını sonra vereceğimiz Rūmì’ye
çevrilmiş iki ÇaġatÀyì (8) sözlükten ve ŞÀhidì’nin (9) -Tuófe-yi ÓisÀm (جسف زظام) adlı
eseri de göz önünde bulundurarak- 876 Hicride (M. 1471-1472) yazdığı Tuófe-yi
ŞÀhidì (جسف ػاذی) adlı nisabından çıkarıp yazmıştı ve (10) diğer bazılarını da Rūmîler
ve Türklerden sorup yazmıştı ve Rūsì olanları KitÀb-i Rūs’dan (کحاب رص) (11) çıkarıp
yazmıştı. O halkın Türkçeden başka bir dilleri olmasına rağmen onların içinde (2b 1)
Türkmenlerden bir grup vardır ki Türkçe konuşur ve Türkçe yazıyorlar; bunları da
birlikte (2) bir bÀbda yerleştirmişti ve LuġÀt-ı Ġarìba (لؽات ؼزیث) “Garip Sözcükler”i
ayrı bir bÀba almıştı. Onlar “eski bir kitap”tan alınmıştı. Bu kitabın (3) her satırında
Arapça, Farsça, ÇaġatÀyì ve ÒıtÀyì oldukları (4) sanılan dört kelime (kelime کلو)
yazılmıştı. ÚalmÀú elçilerinin âlem-sığınağı şahlık dergâhına sürekli gelmeleriyle
bunların (5) “ÚalmÀú” dili olduğu ortaya çıktı ve onları bu kitabın sonuna almıştı ve
ÇaġatÀyì olanları (6) birkaç bölüme almıştı. Birinci Bölüm: Çeşitli ölçülerde yazılmış
olan Nūr Muóammed Big Úacar (7) NevÀyì ÒÀn’ın (ر هسوذ تیک لاخار ایی خاى)
nisâbından çıkarıp yazdığı sözcüklerdi. İkinci Bölüm: Daha önce değindiğimiz eski
kitaptan (8) çıkarılıp yazılanlar(dı). Üçüncü bölüm: Buraya ŞÀhnaôar ÒÀn-i Zìg’in
konuşma sırasında (خواعث) Türkistan’a (9) gittiğinde Özbek halkıyla (ػاظزخاى سیک)
duyup anlamadığını ve sorup yazdığını (10) almıştı. Dördüncü Bölüm: Kendisinin
araştırıp irdelediği sözcükleri çeşitli (11) yazılardan aktarmış ve Moğol tarihleri
kitaplarından çıkarıp yazmıştı. Beşinci Bölüm: (3a 1) Burada iki yazmasından birinin
doğru ve diğerinin yanlış olduğu, (2) Rūm’da hazırlanmış ve ÇaġatÀyì’yi Rūmì’ye
55
çevirip tanık olarak şiirler veren kitabın doğru olan yazmasından alınanları yazmıştı.
Bu kitabın yazarı (3) aġa آؼا sözcüğünün çevirisini verdiği yerde kitaptaki sözcükleri
(4) ÒorÀsÀn, Semerúand ve ÇaġatÀy halkının divanlarından ve mesnevilerinden
topladığını söylemiştir. Bunların arasında (5) Emir èAli Şìr NevÀyì ’nin yirmi yedi
kitabı vardı: MünÀcÀt-nÀme, Çihil Óadìå, Naômu’l-cevÀhir, (6) SirÀcü’l-müslimìn,
NesÀyimü’l-maóabbe, LisÀnu’ù-ùayr, Maóbūbu’l-úulūb, TevÀriò-i enbiyÀ, (7) TevÀriò-
i mulūk, Òamsetü’l-mutaóayyirìn, MecÀlisü’n-nefÀis, Óayretü’l-ebrÀr Òamse, (8)
FerhÀd u Şìrìn Òamse, Leylì vü Mecnūn Òamse, Sabèa-i SayyÀre Òamse, Sedd-i
İskenderi Òamse, (9) DìvÀn-ı Ġaraìbü’ã-ãıġar, DìvÀn-ı NevÀdirü’ş-şebÀb, DìvÀn-ı
BedÀyièü’l-vasaù, (10) DìvÀn-ı FevÀyidü’l-kebìr,1 MìzÀnu’l-evzÀn, MünşaÀt,
Vaúfiyye, MenÀúib-i Mìr Seyyid Óasan,2 (11) MenÀúib-i Pehlivan Muóammed, SÀúi-
nÀme, MuóÀkemetü’l-luġateyn ki yazılma(sının) nedeni (3b 1) ÇaġatÀyì sözcükleri
değil, konusu Türkçenin genişliği ve çeşitliliği yüzünden, (2) örnekleri verilerek,
Farsçaya karşı yeğlenmesidir. Örneğin, Farsçada büyük ve küçük erkek kardeşe (3)
birÀder تزادر denir, ama Türkçede büyük erkek kardeşe aġa آؼا, küçük erkek kardeşe
ini ایی denmektedir. Altıncı Bölüm: (4) Rūm’da yazılıp ÇaġatÀyì’yi Rūmì’ye
çevirirken şiirlerle (5) örnekler veren bir başka kitap(tan alınan sözcükler yazılmıştır).
O rahmetlinin (isteği ve) aziz düşüncesi bu eseri kutlu yerli padişahın (6) şanlı adına,
sözlükçülerin arasında yaygın olan bir düzen ile düzenlemekti. (7) Bunun için kitabı
yazmağa başladı, ancak amansız ölüm yüzünden bitiremedi.
(8) Kitabın bir bâbını şu şekilde düzenlemişti: Türkçede úÀf için, Arapça’ya
(9) özel harflere (óurūf-i òÀããa ززؾ خاص) farklı çıkış yerleri (maòÀric-i savÀ هخارج
özellikle ,(عثارات èibÀrÀt) bulunmamasından ve Türkçede ve Türkçe ibarelerde (طا
Rūmì sözcüklerde kurallar (úavÀèid لاعذ) tespit edilmiş değildir (10) ve harflerin
56
(óurÿf ززؾ) uyak, seci ve başka bir nedenin gereği değişmesi (taàyìr جؽییز) ve
birbirine dönüştürülmesi (tebdìl جثذیل) (11) sìn (طیي) ve mühmele ãÀd (ãÀd-i mühmele
هعدوخاء muèceme òÀ’ (òÀ’-i müèceme ,(صاد هول ) ve úÀf harflerinin atalıġ اجالیػ ve
atalıú اجالیك ve fulÀnġa ـالؽ ve fulÀnġa ـالؽا gibi örneklerde olduğu gibi (4a 1) zâid
harflerin (óurūf-i zevÀyid ززؾ سایذ) artması (tekåìr جکثیز) ve eksilmesi (taúlìl جملیل)
birçok yerde olur. Üçüncüsü de şu ki illet harfleri (óurūf-i èille ززؾ عل) (2) yani irâb
işaretleri (èalÀmÀt-i ièrÀb عالهات اعزاب) olan vÀv (ا), elif (الؿ) ve óuùùì yÀ’ (yÀ’-i
óuùùì یاء زطی), ötreli harften (óarf-ı mażmūm ززؾ هضوم) sonra (sırasıyla) vÀv, esreli
harften (óarf-i meksūr ززؾ هکظر) sonra yÀ’ ve (3) üstünlü harften (óarf-i maftūó
sonra elif şeklinde yazılıyor. Kitapta (4) beşinci ve altıncı bölümlerde adı (ززؾ هفحذ
geçen iki kitabı izlemiştir; şöyle ki illet harfleri, (5) ister irâb işareti (عالهث اعزاب)
olsun ister sözcüğün aslından olsun, kelimenin aslı (aãl-i kelime اصل کلو) olarak o
kelimenin aslının başında ve sonunda geldiği durumlar hariç, devre dışı bırakılmıştır
ve (6) üstün (fetóa ـحس) işareti olan hÀ’ harfi başka bir kelime ile birleştiyse,
geçerliliğini kaybedip düzenlemede göz ardı edilmiştir. Türkçenin harflerinden (7)
birinci, ikinci ve üçüncü “söylenen harfler”i (óurūf-i melfūô ززؾ هلفظ) temel alıp
geçerli kılarak (8) birinci harfleri bÀb, ikincileri bölüm ve üçüncü harekeyi (cihet خ)
açık bir şekilde sözcüklerden önce (9) kırmızı yazmış, dördüncü ve sonraki harekelere
ise düzenlemek istemiş olmasına rağmen belli bir işaret (10) oluşturmamıştı.
Düzenlemek için birinci harfi ikinci söylenen harfle, ikincisini üçüncüyle,
üçüncüsünü dördüncüyle ve (11) sonrakileri de aynı şekilde dikkate alarak her
defasında memdûde elifi (elif-i memdÿde الؿ هوذد) memdûde olmayan eliften ve
illet harflerini (óurÿf-i èille ززؾ عل) (4b 1) üzerlerine gelmiş harflerden öne alıp, az
illetlileri (úalìl’ul-èille للیل العل) çok illetlilerden (keåìr’u-èille کثیز العل), eliflerinin (2)
57
vÀvlarından, vÀvlarının yÀ’larından önce gelmelerini dikkate alarak öne almıştı.
Rūmì’den daha kurallı olduğu için (3) her yerde itibarlı olduğunu düşünerek,
ÇaġatÀyì’nin yazımını (resm’ul-òaù رطن الخظ) dikkate alıp bu düzenlemede
(sözcüklerin sıralanmasında), kitapta olan zâid kÀfi (kÀf-i zÀyid کاؾ سایذ) -ki bunun (4)
karşılığı (bedel تذل) bir ses (ãavt صت) mevcuttur, örneğin, yaÆlıġ یکلیػ ve sözcükleri
araştıran (mutafaóóiã-i luàÀt هحفسص لؽات) Acem (èAcem عدن) ise bunu anlayıp ayırt
etmesi (5) o yüzden güçtür -bunun yerine bir ses var olduğu ve tamamen atılmış
olmadığı için, mecburen (6) düzenlemede dikkate almıştır. Kamuslarda tutulan yolla
sözcüğünün (7) eksiz (bidÿn-i iżÀfe تذى اضاـ) ve tam anlamı olan aslını kırmızı
yazıp, ancak mastarın (maãdar هصذر) ve başka türevlerin (muştaúúÀt هؼحمات) (8)
“kısaltılmış biçim”i (aòãar اخصز) olan emir kipini (ãìġa-yi emr اهز temel alıp (صیؽ
kırmızı olarak başta yazmıştır; gerçi (sözcükler) (9) bu görünüşte altılı bölümlerde
görünmemiştir; şundan ki ÇaġatÀyì dilinde emir kipi tekitsiz (bidÿn-i teèkìd تذى جاکیذ),
(10) yani gil کیل ve ġıl ؼیل olmadan çok az söylenir; örneğin: kilgil کیلکیل ve atġıl اجؽیل
derler yani ‘gel’ ve ‘at’. (11) Ve daha sonra (sözcüğün) aslına harflerin eklenmesiyle
(ortaya çıkan) çekimlerini (taãrìfÀt جصزیفات), ièlÀllerini (ièlÀlÀt تاعالال ) ve türevlerini
(muştaúúÀt هؼحمات) (5a 1) hece harflerinin sırasıyla siyah yazıp üzerine kırmızı çizgi
çekmişti.
Her sözcüğün irâbını, (2) harflerini, Rūmì, ÇaġatÀyì ve başkaları olduğunu,
ÇaġatÀyì’de ise (3) söylenen bölümleri gösterip fazla uzamasın diye tanık şiirleri
düşürüp, (4) - muèceme ġayında (ġayn-i muèceme ؼیي هعدو) ve úÀfta (ق) kural
(úaèide لاعذ) şudur ki başta ve sonda gelenler úÀf ve ortada bulunanlar (5) ġayın
yazılsın -bunun pek az dışına çıkmıştır, ancak bilinene karşı gelmekten kaçınmak için
bunu yapmıştır ve bir sözcükte (6) belli bir harf aranıp bulunmadığında o harfin
58
karşılığı olan (7) bÀb ve bölümde aranıp bulunsun. Bunun için, bu hakirin naçiz
aklına (8) bu kitabın bu şekilde bitirilmesi geldi. Ancak yeteneği az olan bu hakir
araştırmamış olduğu için belirtilen biçimde (9) tamamlamak olanaksızdı; bunun için o
merhumun buyurduğunun tersine Türkçede olan harflerden (10) birinci ve ikinci
“yazılan”ı (mektūbì هکحتی) temel alıp ve itibar edip o (11) mağfur merhumun
belirttiği genel kural (destÿr دطحر) doğrultusunda birinci harfi bÀb, ikinci harfi ise
bölüm (faãl) edip illet harflerini (5b 1) ister irâb işareti olsun ister sözcüğün aslından
olsun, merhumun yazdığı bÀbdaki genel kuralına dayanarak (2) onun itibar etmediği
gibi, bu fakir de sözcüğün başında ve sonunda bulundukları durumlar hariç, dikkate
almayarak düzenlemede düşürüp (3) üstün işareti olan hÀ’ harfi de başka bir kelime
ile birleştiği (terkìb جزکیة) durumda o merhumun genel kuralına uyarak dikkate
almadım. (4) Araştırmadan yoksun olduğum için kelimelerin irâbını o merhumun
istediği biçimde yapmak olanaksız olduğu için (5) yapmadı(m); ancak o merhumun
Acem harfleri ve Arap harflerini (óurūf-i èAcemì ve óurūf-i èArabì ززؾ عدوی
ززؾ عزتی ) ayırdığı bazı durumlarda olduğu gibi (6) ben de Acem ve Arap harfi
(olduğunu) kaydettim. Daha önce ayrıntılı olarak denildiği gibi (7) bir sözcükte
belirtilen ve (8) değişen harflerin biri aranıyor ve bulunmuyorsa, Yüce Tanrı isterse,
bulunması için o harfin karşılığı olan bâb ve bölümde arasınlar. (9) Rūmì ve
ÇaġatÀyì3 dilinde nūn’un karşılığı olmayan kÀfla ayırt edilsin diye (10) nūn’un
karşılığı olan kÀf üzerine üç nokta konuldu.
Mağfur merhum, ÇaġatÀyì, Rūmì, ÚızılbÀşì ve Rūsì sözcükleri bir (11) bÀbda
yazıp her sözcük için ÇaġatÀyì, RūmÌ veya başkaları olduğunu belirtmişti. “Garip
Sözcükler” için (6a 1) òÀtime (خاجو) koymuştu; bu fakir bu genel kurala karşın ayırıp
her birini ayrı kitapta kaydettim ve (2) merhumun genel kuralına uyarak “Garip
59
Sözcükler”i hatimeye yazdım ve çoğu başka bir (3) harfe değişen harfler için ki
bunların bazısı anlamsız (laàv لؽ) (işlevsiz) ve bazısı birkaç anlamı ifade ediyorlar,
örneğin: saèfaã sìn, (ص طعفص) (4) her zaman Rūmì Türkçesinde bunun karşılığı olarak
saèfaã ãÀd ( ادطعفص ص ) yazsalar ve bu yanlıştır, örneğin ãu başı (5) ص تاػی ki ‘zabıta
memuru’ anlamındadır ve örneğin úÀf ki ÇaġatÀyì sözcüklerinin sonunda anlamsızdır;
örneğin açıú (6) آخیك ki ‘acı’ anlamındadır; üstünlü sìn gibi ki Rūmì, ÇaġatÀyì, ÒıtÀyì
ve diğerlerinde kelimelerin (kelimÀt کلوات) sonunda (7) şart (şarù ػزط), cezâ (cezÀ خشا)
ve başka anlamları ifade ediyor; örneğin, (8) ėylese ve iylese ایلظ yani ‘etse’;
ėylemese/iylemese ایلوظ yani ‘etmese’ ki uygun yerde ayrıntıları ile belirtilecektir, bir
ön söz yazıp onu (bu ön sözü) Münşe’Àt-i SüleymÀnì’den (هؼات طلیوای) çıkarıp
yazdım. (9) Ve bu nüshayı bir mukaddime, her biri birkaç bÀbdan oluşan dört kitap ve
bir hatimeden oluşturdum. Tevekkül Tanrı’yadır ve dönüşümüz onadır ve sonumuz
odur.
(10) Mukaddime: Türk Dilinin Eklenenleri4 Üzerine.
İki bÀbdan oluşur.
(11) Birinci BÀb: Yazım üzerine
A (ا): Söylenmeyen Elif, (6b 1) üstün irâbını gösterendir ve harflerden sonra
yazılır; ÇaġatÀyì dilinde bunun göz ardı edilmesi doğru değildir; (2) ancak bazen
kelimelerin sonunda bu göz ardı edilip üstün için hevvez hÀ’ (اء س) yazılır; örneğin,
böyle تیل ; bazen de (3) ortaya çıkmasına yol açan kullanım çokluğu yüzünden
yazarlar.
60
Úaraşat T ( لزػث ت ): ÚızılbÀşì Türkçesinde ve Rūmì’de çoğu zaman (4) huùùì
ùÀ’ya (طاء زطی) dönüşür; örneğin ÚızılbÀşì ùoyġun طیؽى ve Rūmì ùoġan طؼاى ve huùùi
ùÀ’ ile (5) yazarlar ki yanlıştır.
æaòaõ Ò ( ثخذ ش ): Asıl olan ÇaġÀtÀyì’de yoktur; (6) ÚızılbÀşì ve Rūmì
Türkçesinde çoğu zaman úÀf òÀ’ya dönüşür.
Ebced D ( د اتدذ ): Asıl olan ÇaġatÀyì Türkçesinde azdır ve ÚızılbÀşì ve Rūmì
Türkçelerinde (7) çoğu zaman huùùì ùÀ’ya dönüşür ki yanlıştır; ÇaġatÀyì Türkçesinde
dÀlların hepsini (8) Úaraşat tÀ’ ile yazar tÀ’ ile de söylerler; ancak pek az durumlar
hariç; örneğin: -dIn دیي sözcüğü ki ‘-dAn’ anlamındadır ve -dik دیک sözcüğü ki (9)
‘gibi’ anlamındadır; örneğin: andın اذیي ve anıÆ dik ایک دیک .
Saèfaã S ( طعفص س ): Rūmî ve ÚızılbÀşî Türkçelerinde bazen bunun karşılığı
olarak Saèfaã ãÀd (10) yazarlar ki yanlıştır; örneğin Rūmì dilinde olup ‘zabıta
memuru’ anlamında olan ãu başı ص تاػی .
(11) Żaôaġ Ġ ( غضظػ ): kelimenin ortasında geldiği için sert (saòt طخث)
söylenmez; başta ve sonda gelen ise (7a 1) (1) sert söylendiği için úÀftir ve bunun
tersine yazan kimse kuralı bozmuş olacaktır; ancak (2) bazı kelimelerde bilinene karşı
gelmekten kaçınmak için kurala uymamak gerekir; nitekim münşiler ve şairler (3)
seci ve uyağın genişliği gereği (kuralı) göz ardı etmişlerdir; örneğin úÀf ile yazılması
gereken ayaġ ایاغ ve ‘dağ’ anlamında olan daġ داغ ve yafraġ’ı (4) یاـزاغ żaôaġ ġayın ile
yazmış ve söylemişlerdir. Diğer örnek NevÀyì’dendir:
żaèìf tende ġamıÆdın nūr (5) iski bolġay dÀġ
her iski dÀġ bu şÀò üzre bir úuruú yafraġ.
61
ضعیؿ جي دا ؼویکذیي ر ایظکی تلؽای داغ
ز ایظکی داغ ت ػاش اسر تیز لرق یاـزاغ
(Ġayın harfinin yazılmasında) başta, (6) ortada ve sonda bulunmasını dikkate
alırken irâb harflerini göz önünde tutmaları gerek: üstiġa اطحیؽ ki ġayın ile (7)
yazarlar bundan ki hÀ’yi gördükten sonra ġayının irâbı ortaya düşer. Aynı zamanda
kelimelerin, (8) kişilerin hangi durumda olduklarına göre (óÀlet-i efrÀd زالث اـزاد)
yazıldıklarını göz önünde bulundurmaları gerekir; birleştirdiklerinde (9) aynı genel
kuralda (destÿr دطحر) yazılmalıdır; örneğin emir kipi ‘kork’ anlamında olan úoruú!
sözünün ilk ve son harflerini kelimenin başı ve sonunda geldikleri için (10) úÀf لرق
ile yazmak gerekir; birleştirildiğinde ise, (11) örneğin úorúar min لرلارهیي derler,
yani: ‘korkarım’; ikinci úÀfın kelimenin ortasında bulunmasına bakmayıp (7b 1)
değiştirmeden yine úÀf ile yazmaları gerekir; NevÀyì’dendir:
èayn-i żaèìfimdin úolum çün úol didin (2) iy dilberim
úoyma ilgimni ki úorúar min tökülgey peykerim.
عیي ضعیفین دیي للم چى لل دیذیي ای دلثزین
لیوا ایلکیوی ک لرلارهیي جکلکای تیکزین
F (ف): (3) Rūmì dilinde çoğu zaman Acem bÀ’sına (bÀ’-i èAcemì تاء عدوی)
dönüşür; örneğin tofraġ جـزاغ ve topraú جپزاق .
Ú (ق): ÚÀfla ilgili olanlar (4) żaôaġ ġayının sonunda yazıldı.
K (ک): Bazen zâid (zÀyid سایذ) olup kelimenin ortasında gelir; örneğin yaÆlıġ
;’yani ‘güneş gibi لیاع یکلیػ yani (5) ‘gibi’; nitekim şöyle derler: úuyaş yaÆlıġ یکلیػ
62
bazen zâid olup kelimenin sonunda gelir; (6) örneğin miÆ هیک ki ‘bin’
anlamındadır ve bu kÀf söylenmeyip bir ses (ãavt صت) onun karşılığı (7) olur; bunu
Türk’ten başkası anlayamaz; ayırt etmesi Fars dilli için zordur; (8) ve kâtiplerin bu
zâid kÀfin geldiği yerlere dikkat edip uymaları çok zarurî olduğu için (9) Türkçe
kelimelerde bu sese dikkat edip bu sesin karşılığı olarak kÀf yazarlar. Bu sesin,
zamirlerin (żamìr ضویز) hepsinde (10) ister ikinci kişi (óÀżir زاضز) ister üçüncü kişi
(ġÀyib ؼایة) veya birinci kişi (mutekellim هحکلن) olsun, ortaya çıktığı için, (yazımda)
(11) zâid kÀf yazılır. Örneğin, ikinci kişi zamiri (żamìr-i muòÀùab ضویز هخاطة) olan
‘sana’yı saÆa طکا ve (8a 1) üçüncü kişi zamiri (żamìr-i ġÀyib ضویز ؼایة) olan
‘ona’yı oÆa اکا ve birinci kişi zamiri (żamìr-i mutekellim ضویز هحکلن) olan ‘bana’yı
maÆa هکا kÀf ile yazarlar.
V (و): Ötre işaretidir (èalÀmet-i refè عالهث رـع); (2) bazen hafifletme (taòfìf
ve özensizlik yüzünden düşer; bu (olay) bu harften önce (3) başka ötre işareti (جخفیؿ
bulunduğunda ortaya çıkar; örneğin úo/ur(u)r لرر ve úor(u)ú لرق .
H (ه): Bazı kelimelerin sonunda (4) bazen üstün işaretidir (èalÀmet-i fetó
.nitekim elifin altında belirtildi ;(عالهث ـحر
Y (ی): Esre işaretidir (èalÀmet-i cerr عالهث خز); bazen hafifletme (taòfìf) ve
(5) özensizlik yüzünden vÀvla ilgili belirtildiği gibi kendisinden önce esre işareti
(cerr) bulunursa (6) düşer.
Demek, her harfin altında belirtilenlere bakarak (diyebiliriz ki), irâb harfleri
(óurūf-i ièrÀb ززؾ اعزاب) üçtür; (7) üstün için elif, bazen de kurala karşın sonda
gelen hevvez hÀ’ harfini elifin karşılığı olarak yazarlar (8) ve diğeri ötre (żamme
için vÀv ve diğeri esre (cerr) için huùùi yÀ’ (yazarlar). Türkçede harekeli (ضو
(mutaóarrik هحسزک) olan ve (9) irâb isteyen her harfin irâbını -ki harftir, o harfin
63
kenarında yazmalıdırlar. Bu kaide (10) ÇaġatÀyì Türkçesinde tespit edilmiştir ve göz
ardı etmezler. ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde (11) hafifletme ve özensizlik
yüzünden (kuralı) göz ardı edip bazı harflerin irâbını (8b 1) yazmazlar. Farsçada
kullanılan ve birinci harfinin irâbı ötre olan ÚızılbÀşì Türkçesi sözlerinin (yazımında)
(2) çoğu durumlarda birinci harfin irâbı olan vÀvı yazar, kalan harflerin irâbını
düşürürler; örneğin: úor(u)úçı’yı (3) لرلچی bu yazılan şekilde kaleme alırlar.
İkinci BÀb, Söz Söyleme Kuralları Üzerine
(4) A (ا) ÇaġatÀyì Türkçesinde bazen elifi ebced bÀ’sının (bÀ’-i ebced تاء اتدذ)
karşılığı olarak getirirler; örneğin: ile ایل ki aslı bile’dir تیل ve bile (5) ‘ile’
anlamındadır ki Arap هع der; nitekim bu şiirde gelmiştir:
iy NevÀyì dürr-i naômiÆ òuùbedin tapġay (6) şeref
luùf ile úılsa naôar bayram küni sulùÀn saÆa.
ای ایی در ظویک خطث دیي جاپؽای ػزؾ
لطؿ ایل لیلظا ظز تیزام کی طلطاى طکا
B (ب) iki türdür. Birincisi, (7) ÇaġatÀyì’de, ÚızılbÀşì’de ve Rūmì’de bir
kelimenin diğer bir kelimeye “asılı kalıp durakladığı (anlamında)” (muèavvaú ve
muèallaú هعق هعلك) getirilen bÀ’dır; (8) ÇaġatÀyì örneği: iylep ایالب yani ‘edip’ ve
tilberep جیلث راب ve genderep5 yani ‘delirip’ ve (9) ‘kokuşup’; ÚızılbÀşì ve کذ راب
Rūmì örneği, olup الب yani ‘olup’. İkincisi, nūn ile birlikte (10) birinci türdeki gibi
‘olup’ anlamına gelen bÀ’dir. Bu bÀ’ Rūmì’de elifsizdir; örneğin, (11) saúlayuban
ki aynı اطزاتاى yani ‘saklayıp’; ÇaġatÀyì’de elif ve nūn iledir; örneğin: asraban طاللیتي
(9a 1) anlamdadır.
64
T (ت) Úaraşat tÀ’: Üçüncü kişiyi (ġÀyib) ifade eder6; ÚızılbÀşì, Rūmì ve
ÇaġatÀyì Türkçelerinde (2) bazen ötreli (mażmūm هضوم) olup sâkin (sÀkin طاکي)
Úaraşat rÀ’ (راء لزػث) ile yazılır; örneğin: gėtiptür/gitiptür کحیثحر ve kitiptürکیحیثحر
yani ‘gitmiştir’; (3) bazen de sâkin óuùùì yÀ’ (یاء زطی) iledir; örneğin, ötti اجی yani
‘geçti’.
C (ج) yedi türdür. Birincisi, (4) ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde kÀf veya úÀf ile
birlikte yer (mekÀn هکاى) ve zamanı (zamÀn سهاى) ifade edendir. Yer (5) örneği:
gėdecek/gidecek کیذ خک ve gėdecaú yėr/gidecaú yėrکیذ خاق یز yani ‘gidilecek yer’;
zaman örneği: gelicek کلدک ve gelicaú-dır در کلداق yani (6) ‘gelince’. ÇaġatÀyì
Türkçesinde bu cìm sâkin ve ondan önceki (harf) üstünlüdür; tek başına geldiğinde
(7) zaman ifade eder; örneğin: yitkeç ییحکاج ve tikkeç جیککاج ki ‘yetişince’ ve ‘ağaç
dikince’ anlamındadır. (8) NevÀyì’dendir:
oúuÆ köÆlümke yitkeç úaùre úanlar tamdı kim körmiş
(9) nihÀl andaú ki anı tikkeç oú bolġay åemer peydÀ.
ذی کین کرهیغ الک ککلهکا ییحکاج لطز لاالر جاه
ال آذاق ک آی جیککاج اق تلؽای ثوز پیذا
İkincisi, Rūmì7Türkçesinde sâkin úÀf ile (10) ‘alet’ anlamına gelen cìm’dir; örneğin:
açacaú اچاخاق ki ‘anahtar’a derler. Üçüncüsü, ÚızılbÀşì, Rūmì ve (11) ÇaġatÀyì
Türkçelerinde esreli (meksÿr ظر هک ) olup huùùì yÀ’ ile fail ismi (ism-i fÀèil اطن ـاعل)
anlamını ifade eden cìmdir; örneğin, atıcı اجیدی yani ‘atıcı’. Dördüncüsü, (9b 1)
üstünlü olup ÇaġatÀyì Türkçesi kelimelerinin sonuna getirilen ve Arapçada زحی
‘değin’ anlamına gelen cìmdir; örneğin şöyle (2) derler: tanġança جاؽاچ yani ‘sabaha
değin’ ki ÚızılbÀşì’de ve Rūmì’de ãabÀóa degin صثاز دکیي derler. Beşincisi, (3) sayı
sırasını (mertebe-yi èaded هزجث عذد) ifade eden cìmdir; ÚızılbÀşì, Rūmì Türkçelerinde
65
esreli (meksÿr) olup ondan sonra óuùùì yÀ’ getirilir; örnek, üçünci اچدی yani (4)
‘üçüncü’; ÇaġatÀyì’de sâkin olup aynı anlamı ifade eder; örnek: üçünç اچح.
Altıncısı, (5) Rūmî, ÚızılbÀşì ve ÇaġatÀyì Türkçelerinde üstünlü olup kelimelerin
sonuna gelen ve ‘miktar’ ifade eden cìmdir; nitekim şöyle derler: (6) bir batmanca تیز
yani ‘bir batman ağırlığında’. Yedincisi, Rūmì ve ÚızılbÀşì Türkçelerinde تاجواد
Arapça ػی anlamını (alet, nesne) ifade eden cìmdir; örnek: (7) yiyecek ییدک yani
‘yiyecek’.
Ç (ج) esreli olup (meksÿr) óuùùì yÀ’ ile Rūmì ve ÚızılbÀşì Türkçesi
kelimelerinin sonuna gelen ve (8) ‘bekçi’ ve ‘işi yapan’ anlamlarını ifade eden Acem
cìmidir (cìm-i èAcemì خین عدوی); örneğin, atçı اجچی ve úuşçı لػچی ve úorçı لرچی
yani ‘atların ve (9) av kuşlarının ve silahların bekçisi, işlerini yapan’.
Ebced D (د) altı türdür. Birincisi, ÚızılbÀşì, Rūmì ve ÇaġatÀyì Türkçelerinde
(10) óuùùì yÀ’ ile birlikte gelip üçüncü kişi geçmiş zaman (mÀżì-yi ġÀyib هاضی ؼایة)
anlamını ifade eden dÀldır; örneğin: ėyledi/iyledi ایلذی ve úıldı لیلذی yani ‘etti’.
İkincisi, esreli (meksÿr) ve ötreli olup sâkin (11) mìm ile ÚızılbÀşì, Rūmì ve ÇaġatÀyì
dillerinde birinci kişi (mutekellim) anlamını ifade eden dÀldır; ÚızılbÀşì’nin (10a 1)
ve Rūmì’nin örneği, ėyledüm ایلذم ve ÇaġatÀyì’nin örneği, iyledim ذینایل yani ‘ettim’.
Üçüncüsü, (2) ÚızılbÀşì ve Rūmì dillerinde úÀf veya kÀf ile birlikte çokluk birinci
kişi (mutekellim-i maèa’l-ġayr هحکلن هع الؽیز) anlamını ifade eden dÀldır; örnek: gelduú
yani ‘geldik’. Dördüncüsü, (3) mastar anlamını ifade eden کلذک ve geldük کلذق
dÀldır; ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde ötreli ve Acem kÀfi (kÀf-i èAcemì عدویکاؾ )
ile, (4) ÇaġatÀyì Türkçesinde ise úÀf ile kullanılır ve şu şartla ki úÀf ve kÀften sonra
zamir getirilsin; (5) örneğin, geldügi کلذکی ve kilduúı کیلذلی yani ‘geldiği’;
geldügüÆ کلذکک ve geldügim کلذکین yani ‘geldiğin’ ve ‘geldiğim’. (6) Beşincisi,
66
ÇaġatÀyî’de üstünlü olup zaman anlamını ifade eden dal’dır; örnek: iterde ایحاردا
‘ettiği zamanda’; (7) ve ÚızılbÀşì ve Rūmì’de de aynı anlamı ifade eder. Altıncısı,
sâkin nūn ile birlikte (8) ‘-dAn’ anlamını ifade eden dÀldır; bu dÀl ÚızılbÀşì ve
Rūmì’de üstünlüdür; örnek, gėtmekden/gitmekden کیحوکذى yani ‘gitmekten’ ve (9)
ÇaġatÀyì’de ise esrelidir (meksÿr); örnek: andın اذیي yani ‘ondan’. NevÀyì’nindir:
úuyaşġa geh úızarmaú (10) gÀh sarúarmaú irür andın
ki ãunèuÆ bÀġıda bar ol ãıfat yüz miÆ (11) gül-i rÀènÀ.
لیاػؽ ک لیشارهاق کا طارلارهاق ایزر آذیي
ک صعک تاؼیذا تار ال صفث یس هیک کل رعا
Bazen de ÇaġatÀyì Türkçesinde tekit (te’kìd جاکیذ) için art arda iki -dIn دیي sözü (lafô
:getirilir; NevÀyì söylemiş (لفع
(10b 1) felek nìlūferìdin çeşme-yi mihr oldı ger peydÀ
yüzüÆdin bitidin ol çeşme úılmış nìlufer (2) peydÀ.
ـلک یلـزیذیي چؼو هز الذی کز پیذا
ایسکذیي تیحیذیي ال چؼو لیلویغ یلفز پیذ
Burada bir -din دیي fazladır ve yüzüÆ bitidin یسک تیحیذیي aynı anlamı ifade eder.
Úaraşat R (ر) üç türdür. (3) Birincisi, ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde ötreden önce
gelip emir ifade eden rÀ’dir. Türkçenin türlerinde (aúsÀm-i Türkì الظام جزکی) (4) emir
kipi (sìġa-yi emr اهز ve sonu (اخصز aòãar) diğer kiplerin “kısaltılmış biçim”i (صیؽ
sâkindir; örnek, içtür ایدحر ve içür ایدر ve götür کحر yani (5) ‘içir’ ve ‘götür’; bu rÀ’i
ötreli yapıp başka bir rÀ’ eklerlerse (6) üçüncü kişi zamiri (żamir-i ġÀyib ضویزؼایة)
anlamını ifade eder; örneğin, kiltürür کیلحرر ve getirür کحرر ‘getirir’. İkincisi, (7)
ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde -ken کي sözüyle birlikte kelimelerin sonuna gelip
67
zaman anlamını içinde bulunduran rÀ’dir; örneğin, gėderken/giderken یذرکيک yani (8)
‘giderken’. Üçüncüsü, ÚızılbÀşì8 Türkçesinde sözcüğü ağırlaştırmak (åiúl ثمل) için
eklenen ve (9) ÚızılbÀşì’de ve Rūmì’de hafifletmek (taòfìf جخفیؿ) için düşürülen
rÀ’dir. Örneğin ÇaġatÀyì’de birle تیزل ve irmes ایزهاص ve (10) Rūmìde ve ÚızılbÀşìde
bile تیل . NevÀyì şöyle manzum kılmıştır:
melÀóat birle turduÆ serv úaddler (11) úÀmetin yaènì
ki mundaú zìb birle ol elifni iylediÆ zìbÀ.
هالزث تیزل جردک طز لذالر لاهحیي یعی
ک هذاق سیة تیزل ال الفی ایالدیک سیثا
Bazen ÇaġatÀyì (11a 1) irmes’in ایزهاص rÀ’sını düşürüp imes ایواص der; NevÀyì
söylemiş:
luùf iylegil ki mümkin imes (2) úılmasaÆ úabūl
yitmek tamÀm-ı èömr èibÀdet bilen saÆa.
لطؿ ایالکیل ک هوکي ایواص لیلواطاک لثل
یحواک جوام عوز عثادت تیالى طکا
Saèfaã S (س) beş türdür. (3) Birincisi, sâkin nūn ile birlikte gelip ÚızılbÀşì,
Rūmì ve ÇaġatÀyì Türkçelerinde (4) üçüncü kişiye emir (emr-i ġÀyib اهزؼایة)
anlamını ifade eden ötreli sìndir; örneğin, gelsün کلظى ve gėtsün/gitsün کیحظى .
İkincisi, üstünlü olup ÚızılbÀşì, (5) Rūmì ve ÇaġatÀyì kelimelerinin sonunda üçüncü
kişi zamiri (żamir-i ġÀyib ضویز ؼایة), şart ve cezâ anlamlarını ifade eden sîndir;
örnek, ėylese/iylese ایلظ ve ėylemese/iylemese ایلوظ yani ‘etse’ ve (6) ‘etmese’; üstün
için bazen elif bazen de hÀ’ yazarlar; ÚızılbÀşì ve (7) Rūmì Türkçelerinde bazen
(sìnden sonra) üstünlü yÀ’yi, istibèÀd (اطحثعاد) (uzak bilmek, şüphe etmek) anlamını
68
ifade etmek için eklerler; örnek, ėylesiye ایلظی ve gėdesiye/gidesiye کیذطی . Üçüncüsü,
(8) Rūmì ve ÚızılbÀşì Türkçelerinde nūn ve söylenmeyen zâid kÀfla yazılan ve ikinci
kişi zamiri (żamìr-i òiùÀb ضویز خطاب) olan sìndir. (9) Rūmì ve ÚızılbÀşì örneği: seniŋ
’sen‘ طک9 ve ÇaġatÀyì örneği: seniÆ طیک ‘sen’. (10) Dördüncüsü, ÚızılbÀşì, Rūmì
ve ÇaġatÀyì Türkçelerinde teklik birinci kişi zamiri (żamìr-i mutekellim ضویز هحکلن),
şart, cezÀ için mìm ile yazılan sìndir; (11) örnek, gėdersem/gidersem/kidersem کیذرطن
yani ‘gidersem’; bu durumlarda tekit yapmak isterlerse (11b 1) gerek/kirek کزک
sözünü ekleyerek: ėylese gerek/iylese kirek کزکایلظ ve ėyleseÆ gerek/iyleseÆ kirek
derler. Beşincisi, Arapçadaki (2) ایلظن کزک ve ėylesem gerek/iylesem kirek ایلظک کزک
nūn-i vuúÀye (ى لای) gibi üçüncü kişi iyelik -I’sinden (yÀ’-i żamìr یاء ضویز) önce
getirilen sìndir; örnek, gözgüsi/közgüsi طیکسک yani ‘aynası’; bu sebebten ki (3)
diğer durumlarda onsuz söylenir; örneğin: zÀdı سادی ve zevÀdı سادی.
Úaraşat Ş (ش) iki türdür. (4) Birincisi, sâkin olup ÚızılbÀşì, Rūmì ve ÇaġatÀyì
Türkçelerinde mastar anlamını ifade eden şìndir. (5) ÚızılbÀşì ve Rūmì örneği,
gėdiliş/gidiliş کیذلیغ ve geliş کلیغ ÇaġatÀyì örneği, kitiş کحیغ ve kiliş کیلیغ yani ‘gidiş’
ve ‘geliş’ (6) mastarları gėtmaú/gitmaú/kitmaú کیحواق ve gelmaú’dır کلواق . İkincisi,
başka bir sözle birlikte kullandığında (7) bir işi yapmakta birleşmek anlamını ifade
eden şìndir; ÚızılbÀşì ve Rūmì örneği, gülüşdiler الریکلػذ , ÇaġatÀyì örneği külüştiler
.’yani ‘gülüştüler (8) کلػحیالر
Żaôaġ Ġ (غ) üstünlü olup óuùùì yÀ’ ile birlikte ÇaġatÀyì Türkçesinde (9)
çekimlerin (جصزیفات) hepsinde kelimeyi bitirmek (itmÀm اجوام) içindir; bundan ki iki-
üç harfli kelimeye yetinmeyip sözcüğü ağırlaştırmak (åiúl ثمل) için ona birşey eklerler
(ilóÀk الساق). (10) Bu söz konusu eklenen (mulóaú هلسك), kelimenin ortasında
olduğundan bazen óuùùì yÀ’ ile ġayın ve bazen de óuùùì yÀ’ ile kÀf (11) ve başkasıyla
69
da yazılıyordur; örnek: açġay آچؽای inşÀda yani ‘aç!’ ve gül açılúay کل آچیلمای ve fulÀn
kilgey ـالى کیلکای haberde (òaber خثز); (12a 1) ve úılġayda لیلؽایذا ve kilgeyde کیلکایذا ve
diğerleri çekimli şekillerden ve òalÀãıġa خالصیؽ bu sıradandır (2) ki ġayın kelimenin
bir parçası olup Rūmì dilinde òalÀãına’nın خالصی nūnunun karşılığıdır. úılġıl لیلؽیل
(3) ve asraġalı اطزاؼالی ve olġan الؽاى ve atlıġ اجلیػ da aynı şekildedir. Bu konu
açıklandıktan sonra żaôaġ ġayının dört tür olduğunu diyelim: (4) Birincisi, üstünlü
olup ÇaġatÀyì Türkçesinde ‘için’ anlamını ifade eden ġayındır; üstünü bazen (5)
elifle bazen de hevvez hÀ’ ile yazılır; örneğin: kiderġa کیذرؼ ve òalÀãıġa خالصیؽ yani
(6) ‘gitmek için’ ve ‘kurtulmak için’. NevÀyì manzum kılmıştır:
birip siŋ òalÀãıġa yüz miÆ hedÀyÀ.
تیزیة طیک خالصیؽ یس هیک ذایا
Farsçada kelimelerin başına gelen (7) bÀ’ì harf (óarf-i bÀ’ì ززؾ تائی) anlamına da
gelir; örnek, üstiġa (8) اطحیؽ yani ‘üstüne’ ve astıġa آطحیؽ yani ‘altına’ ve bazen bu
dilde (:ÇaġatÀyì Türkçesinde) kÀfa dönüştürürler ve (9) Rūmì ve ÚızılbÀşì
Türkçelerinde üstine اطحی derler. İkincisi, (10) sâkin lÀm ile birlikte ÇaġatÀyì
Türkçesinde “emirde tekit” (te’kìd-i emr جاکیذ اهز) anlamını ifade eden esreli (meksÿr)
ġayındır; örneğin: úılġıl لیلؽیل yani ‘elbette (mutlaka) et!’. NevÀì’nindir:
min úaçan (11) didim vefÀ úıl maÆa cevr iylediÆ
sin úaçan úıldıÆ fedÀ bolġıl maÆa (12b 1) boldum saÆa.
هیي لاچاى دیذین ـا لیل هکا خر ایالدیک
ل تلذم طکاطیي لاچاى لیلذک ـذا تلؽی
Bazen ġayını kÀfa dönüştürürler; örneğin, kilgil کیلکیل yani ‘gel!’. ÇaġatÀyì
Türkçesinde (2) tekitsiz emir sözü az söylenir. Üçüncüsü, sâkin nūn ile birlikte bu
70
Türkçede (:ÇaġatÀyì Türkçesinde) (3) geçmiş zaman (mÀżì هاضی) anlamını ifade
eden ġayındır; örneğin, olġan الؽاى yani ‘olmuş’. Dördüncüsü, sâkin olup bu
Türkçede ‘sahip’ anlamını ifade eden ġayındır; (4) örnek, atlıġ آجلیػ yani ‘ad sahibi
(ünlü)’ ve ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde adlu آدل derler. (5)
Ú (ق) ÇaġatÀyì dilinde bazen kelimelerin sonunda anlamsızdır (laàv لؽ);
örnek, açıú (6) آچیك yani ‘acı’.
K (ک), Arap kÀfi (kÀf-i èArabì کاؾ عزتی) iki türdür. Birincisi, ÚızılbÀşì ve
Rūmì dillerinde sâkin olup (7) ‘mefèūl’ (هفعل) (ism-i mefèūl) anlamını ifade eden
kÀftir; örneğin, eprük اپزک ve çürük چرک yani ‘çürümüş’. İkincisi, (8) Rūmì ve
ÚızılbÀşì dillerinde üstünlü, ÇaġatÀyì dilinde ise esreli olup (meksÿr) zaman anlamını
ifade eden kÀftır; (9) ilk iki dilin örneği, ėderken ایذرکي ikinci dilin örneği, ider irkin
yani ‘ederken’. (10) ایذر ایزکیي
G (ک), Acem kÀfı, żaôaġ ġayında açıklandığı gibi çekimlerin hepsinde
sözcüğü tamamlamak içindir (11) ve bu kÀf altı türdür. Birincisi, mastar anlamını
ifade eden kÀftır. ÚızılbÀşì, (13a 1) Rūmì ve ÇaġatÀyì’dir; örneğin: ėtmeg/itmeg
حوکای . İkincisi, ÇaġatÀyì’de (2) mastar anlamını ifade eden kÀftir; örneğin itgü ایحک
mastarı itmaú’tır ایحواق ve içgü ایچک de bu sıradandır, yani (3) ‘çok şarap içmek’.
Üçüncüsü, ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde bÀ تا anlamını ifade eden kÀftir ve (4)
bazen hÀ’ ile bazen elif ile yazılır; örneğin, öpmege اپواک ve öpmege اپواکا yani
‘öpmeğe’ ve bu kÀf (5) bazen ‘sebep’ anlamındadır ve ÇaġatÀyì dilinde de bazen
‘sebep’ bazen de (6) belirtilen bÀ’ anlamındadır; örneğin: kiterge کیحارکا yani ‘gitmek
için, gitmeğe’; Rūmì’de10
gitmek içün کیحوک ایچى ve (7) gėtmege/gitmege کیحوک
derler ve bazen (ÇaġatÀyì’de) kÀfı, żaôaġ ġayına dönüştürürler; örneğin, özige اسیکا
ve öziġa اسیؽا. Dördüncüsü, (8) üstünlü ve anlamsız (لؽ) olup óuùùì yÀ’ ile birlikte
71
ÇaġatÀyì Türkçesinde kullanılan kÀftır; örneğin, kilgey کیلکای yani (9) ‘gel!’ ve
atlangey اجالکای yani ‘ata bin!’ ve bunun aslı atlanay’dır اجالای . Beşincisi, esreli olup
(meksÿr) -nA sözü (lafô لفع) ile birlikte (10) ÇaġatÀyì Türkçesinde ‘küçültme’
(taãġìr ؽیزجص ) anlamını ifade eden kÀftır; örneğin, ötrük-gine اجزک کی yani
‘yalancık’ (11) ve bazen kÀfı, żaôaġ ġayına dönüştürüp ötrük-ġına اجزک ؼی derler.
Altıncısı, (13b 1) ötreli olup -lük لک sözü ile birlikte ÇaġatÀyî dilinde mastar
anlamını ifade eden kÀftir; örneğin: kitgülük کیحکلک yani ‘gitmeklik’ ve Rūmì’de ve
(2) ÚızılbÀşì’de gitmelü/gėtmelü کیحول ve gidecek/gėdecek کیذ خک derler.
L (ل) (3) iki türdür. Birincisi, tek başına yazılıp üstünlü olan lÀmdır ve iki
türdür. Biri Rūmì11
(ve ÚızılbÀşì) diline özeldir; örneğin, ardla12
دلرا yani ‘onunla
birleş, (ona eşlik et)’ ve bütün durumlarda (4) bu anlamı ifade eder ve bazen buna
Úaraşat şìn veya nūn eklerler; örneğin, ardalaş ارداالع ve ardalan (5) ارداالى yani
‘sırada bin’ ve diğeri ÇaġatÀyì’ye özeldir; kelimelerin sonuna (6) eklenir ve bir
anlam ifade etmez; örneğin, iyledüÆ-la ایالدک ال ve úıduÆ-la لیلذک ال ve Rūmì’de
ėyledüge ایلذک ve (7) úıldüge لیلذک derler. İkincisi, esreli lÀmdır; bu da iki türdür (8)
ve bunun için ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde birkaç anlam vardır; biri odur ki
ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde (9) çokluk birinci kişi (mutekellim-i maèa’l-ġayr
yani ‘edelim’ ve bazen nūn ve ایحالی anlamını ifade eder; örneğin, ėteli (هحکلن هع الؽیز
kÀf ekleyip ėteliÆ ایحالیک ve bazen de (10) mìm ekleyip ėdelim ایذ لین derler ve diğeri
odur ki adı geçen bu iki dilde ‘zamanın başlangıcı’ (ibtidÀ-yi zamÀn اتحذای سهاى)
anlamındadır. (11) ÚızılbÀşì’nin (ve Rūmî’nin) örneği, öpeli اپلی yani ‘öpeli’ ve
Rūmì’nin13
örneği öpkeli اپکلی yani ‘öpeli’ ve diğeri odur ki Rūmì Türkçesinde (14a
1) ‘sebep’ ve ‘için’ anlamındadır; örneğin, öpkeli اپکلی yani ‘öpmek için’ ve diğeri
odur ki bu dilde (2) Farsçadaki kelimelerin başına getirilen bÀ’ anlamındadır;
72
örneğin, öpkeli اپکلی yani ‘öpmeğe’ ve diğeri odur ki (3) Rūmì ve ÚızılbÀşì
dillerinde ‘değmek/yakışmak (liyÀúat لیالث)’ anlamındadır; öpkeli اپکلی ki Rūmî’nin
örneğidir, (4) yani ‘öpmeğe değer’ ve öpeli اپلی ki ÚızılbÀşì’nin (ve Rūmì’nin)
örneğidir, yani ‘öpmeli’ ve saúlamalı طاللولی yani ‘saklamalı’ ve bazen adı geçen bu
iki dilde (5) bu lÀmı, vÀv ile birlikte kullanarak saúlamalu طاللول derler; bazen kÀf de
eklerler; örneğin, (6) içkülük ایچکلک ve içkülik ایچکلیک ve diğeri odur ki adı geçen
bu iki dilde ‘yÀ’-i nisbet’ (یاء ظثث) anlamındadır; örneğin fulÀn gerdanlı14
یلـالى کزد
(7) ve diğeri odur ki adı geçen bu iki dilde ‘belli olmayan zaman’ anlamındadır;
ÚızılbÀşì’nin15
örneği: ėteli ایحلی ve Rūmì’nin16
örneği: itkeli ایحکلی yani (8) ‘edeli’ ve
diğeri odur ki adı geçen iki dilde ‘sahip’ anlamındadır; atalı آجالی ‘atalı’ ve (9) bazen
vÀv ile derler: atalu آجال yani ‘atalı’ ve ÇaġatÀyì atalıú اجالیك ve ataluú اجالق der.
İkincisi, (10) ÇaġatÀyì Türkçesinde bazen kÀf, bazen úÀf, bazen żaôaġ ġayın ile
birlikte ‘sahip olmak’ anlamını ifade eden lÀmdır; (11) örneğin, mallik هاللیک yani
‘malı olan’ ve mallıú هاللیك ‘malı olan’ ve Rūmì’de ve ÚızılbÀşì’de mallu هالل derler.
M (م) dört türdür: (14b 1) Birincisi, ‘olumsuz’ (nefy فی) anlamını ifade eder.
Üstünlü olup birkaç türdendir: Biri odur ki ÚızılbÀşì ve Rūmì’dir ve saèfaã sìn ile
birlikte (2) ‘gelecek’ (mustaúbal هظحمثل) anlamını ifade eder; örnek: gelmes کلوض ve
derler ve Rūmìler bazen hevvez کلواس ve کلوش ve bazen (3) hevvez zÀ’ ile, gelmez کلواص
zÀ’yı esreli yapıp nūn ekleyip gelmezin کلوشیي derler ve diğeri odur ki ÇaġatÀyì’dir ve
óuùùì yÀ’ ile (4) üçüncü kişinin olumsuzu (nefy-i ġÀyib فی ؼایة) ve teklik birinci
kişinin olumsuzu (mutekellim-i vaóde هحکلن زذ) ve çokluk birinci kişinin
olumsuzunu (mutekellim-i maèa’l-ġayr هحکلن هع الؽیز) ifade eder; örneğin, ötmey اجوای
yani ‘geçmiyor’ ve ‘geçmiyorum’ ve ‘geçmiyor’ ve bazen de (5) óuùùì yÀ’yi nūna
dönüştürüp üçüncü kişinin olumsuzu (nefy-i ġÀyib فی ؼایة) ve teklik birinci kişinin
73
olumsuzunu (mutekellim-i vaóde فی هحکلن زذ) ifade eder; örneğin, olman الواى yani
‘olmuyor’ ve (6) istemen ایظحاهاى yani ‘istemiyorum’ ve bazen ortaya żaôaġ ġayın
getirip, olmaġan الوؽاى derler ve (7) çokluk ikinci kişinin olumsuzu (nefy-i cemèi
muòÀùab فی خوع هخاطة) için úÀf da eklerler; örneğin, aşuúman واىاػل yani ‘acele
etmeyin!’ ve (8) ‘acele etmiyoruz’ anlamına da gelir. İkincisi, odur ki ÇaġatÀyì
dilinde úÀf ile birlikte ve ÚızılbÀşì’de ve Rūmì’de kÀf ile birlikte (9) mastar anlamını
ifade eder ve üstünlüdür; örneğin, atmaú اجواق ve atmek آجوک ve gelmaú کلواق ve
gelmek کلوک ki ilk iki örnek ‘gelmek’ ve (10) ikinci iki örnek ‘atmak’ anlamndadır
ve teklik ikinci kişi (mufred-i óÀżir هفزد زاضز) ve teklik üçüncü kişi zamirleri
(żamÀyir-i mufred-i ġÀyib ضوایز هفزد ؼایة) ve bunların çokluk zamirleri (żemÀyir-i
cemè ضوایز خوع) veya (11) birinci kişi zamiri (żamìr-i mutekellim ضویز هحکلن) ile
birleştiğinde bunların mastarlarının anlamını ifade eder; örneğin, gelmaúı کلوالی ve
gelmaúın کلوالیي ve gelmaúları کلوالالری ve gelmaúımız کلوالویش. (15a 1) Üçüncüsü,
esreli olup ÇaġatÀyì dilinde ‘ben’ anlamındadır; örneğin, kelür min کلرهیي yani
‘geliyorum; gelirim’.
N (ى) beş türdür: (2) Birincisi, ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde ‘zaman
zarflığı’ (żarfiyyet-i zamÀn ظزـیث سهاى) anlamını ifade eden nūndur ve sâkin olup (3)
üstünlü dÀl ile kullanılır; nitekim şöyle derler: üçindedir اچیذ در yani ‘üçündedir’ ve
bu nūn (4) bazen üstünlüdür; örneğin şöyle derler: üçine girüpdür اچی کیزپذر yani
‘üçüne girmiştir’. İkincisi, bu dilde (5) söylenmeyen kÀfla yazılıp ‘çokluk ikinci kişi’
(cemè-i óÀżır خوع زاضز) anlamını ifade eden nūndur; örneğin: ėtiÆ اجیک ve alıÆ
’ve ‘ikinci kişi (هفزد mufred) ’yani (6) ‘edin!’ ve bazen ÇaġatÀyì’de ‘teklik الیک
(muòÀùab هخاطة) içindir; örneğin, ittiÆ ایحک şeddeli (teşdìd جؼذیذ) tÀ’ ile ‘ettin’
anlamındadır ve (7) ‘ikinci kişiye emir’ (emr-i ġÀyib اهزؼایة) anlamını da ifade eder:
74
acıġuÆ-dur اخیؽک در yani ‘öfkelenmelisin’. Üçüncüsü, sâkin olup (8) ÚızılbÀşì ve
Rūmì dillerinde ‘fail ismi’ (ism-i fÀèil اطن ـاعل) anlamını ifade eden nūndur; örneğin,
ötgün اجکى yani ‘geçen’. Dördüncüsü, (9) ÚızılbÀşì ve Rūmì Türkçelerinde ‘mastar’
ve mastar anlamını ifade eden nūndur; örnek, úaçġun لاچؽى yani ‘kaçmak ve (10)
kaçış’. Beşincisi, ÇaġatÀyì Türkçesinde bir sebep olmadan eklenen nūndur; örneğin,
bilen تیالى ki aslı ‘ile’ ve (Arapça) هع anlamına gelen (11) bile’dir تیل. NevÀyì nazım
kalıbına dökmüştür:
tapmaú èacìb fikr ü taòayyül bilen sini
(15b 1) yitmaú òayÀl èaúl u ferÀset bilen saÆa.
جاپواق عدیة ـکز جخیل تیالى طیی
تیالى طکا یحواق خیال عمل ـزاطث
V (و) sâkin olup ÇaġatÀyì Türkçesinde kelimelerin sonuna (2) tekit için
eklenir. ÚızılbÀşì’de ve Rūmì’de bu vÀvın yerine hÀ ekerler; örneğin, baru تار yani
(3) ‘gitsin!’ ve aòtaru اخحار yani ‘arasın!’ ve ÚızılbÀşì’de ve Rūmì’de vara ار ve
aòtara اخحار derler. Nitekim (NevÀyì) (4) nazım biçimine getirmiş:
iy ãabÀ ÀvÀre köÆlüm isteyü her yan baru
vÀdi vü bÀġ u beyÀbanlarnı bir bir (5) aòtaru.
ای صثا اار ککلم ایظحای زیاى تار
ادی تاغ تیاتاى الری تیزتیز اخحار
Bazı ÚızılbÀşì ve Rūmì kelimelerine gerek کزک sözcüğü ve şart ve cezÀ sözcüğü olan
eger اکز sözcüğü eklenmesi (6) Farsçadaki kelimelerin önüne gelen ‘bÀ’’
anlamındadır; örneğin, gerek öte کزک اج ve eger öte اکز اج yani (7) ‘ötmesi gerek’
ve ‘geçse’.
75
Y (ی) iki türdür: Birincisi, sâkin yÀ’, ondan önceki harf üstünlü ise (8)
ÇaġatÀyì Türkçesinde teklik birinci kişi zamiri ve çokluk birinci kişi zamiri (żamìr-i
mutekellim vaóde ve maèal-ġayr ضویز هحکلن زذ هع الؽیز) ve üçüncü kişi zamiridir
(żamìr-i ġÀyib ضویز ؼایة); örneğin, atay اجای yani ‘atayım ve atalım ve (9) atsın (ata)’
ve Rūmì’de ‘atayım’ için atayın اجاییي derler. Bundan (yÀ’dan) önceki harf esreli ise
(10) ÚızılbÀşì, Rūmì ve ÇaġatÀyì Türkçelerinde üçüncü kişi zamiridir (żamìr-i ġÀyib
چیا örneğin, üçi ;(ضویز ؼایة ve utanı اجای yani ‘üçü’ ve ‘utancı’. NevÀyì söylemiş:
(11)èiãyÀnı köp NevÀyì’niÆ ü yoú utanı kim.
عصیای کپ ایی یک یق اجای کین
Bundan (:yÀ’dan) önce çokluk edatı (edÀt-i cemè ادات خوع) getirseler (16a 1) çokluk
üçüncü kişi zamiridir (żamìr-i cemè-i ġÀyib ضویزخوع ؼایة); örneğin, adları ادالری yani
‘adları’. İkincisi, ÇaġatÀyì Türkçesinde lÀmın karşılığı olarak getirirler; (2) örneğin,
oy ای yani ‘o’ aslı ol’dur ال. NevÀyì’nindir:
oy ki evni (3) teprenür sÀkinge òÀùır cemè imes
ni èaceb ger emn yoútur gunbed-i gerdÀn ara.
ای ک ایی جپزار طاککا خاطز خوع ایوض
ی عدة کز اهي یلحر کثذ کزداى ارا
76
(167a)
(1) Üçüncü Kitap, ÚızılbÀşì Sözcükleri Üzerine:
(2) Elif BÀbı
BÀ’ Bölümü:
ap آپ Acem bÀ’si ile, (3) yani ‘tekit’ aú آق yani ‘beyaz’ ve amaç ‘bembeyaz’dır yani
‘çok beyaz’. Şöyle derler: (4) ap aú آپ آق yani ‘çok beyaz’.
ipçin ایپچیي Acem bÀ’si ve cìmi ile, ‘zırh (خث) ki savaş aletlerindendir’17
.
(5) eprük اپزک Acem bÀ’si ile, ‘eprimiş, parça parça olmuş’ ve nitekim kumaş ve
kumaştan ev eşyası için (رخث) kullanılır; (6) çok yaşlı olan insan için de kullanılır.
öpke اپک Acem bÀ’si ve Arap kÀfi ile, ‘akciğer’.
(7) TÀ’ Bölümü:
ötgün اجکى ‘okun uçlarının türlerinden birinin adı’.
ÒÀ’ Bolümü:
(8) oòu اخ ‘oku’ yani emir kipinde (ãìġa-yi emr اهز .’kıraat et‘ (صیؽ
DÀl Bölümü:
avdaz (9) آداس ‘abdest almak için su’; Farsça Àbdest (آتذطث)’ten alıntılanmıştır. Şöyle
derler: avdaz alur (10) آداس آلر ‘abdest alır/alıyor’.
adum آدم ‘adım’ yani, ‘iki ayak arasındaki mesafe’.
RÀ’ Bölümü:
(11) örküc ارکج Arap kÀfi ile, ‘devenin hörgücü’.
ör ار ötreli elif, imÀleli (اهال) vÀv ile emir kipinde, ‘ör!’.
77
(167b)
(1) ura ار ‘askerî karargâhta özel bir ibaredir ki bir kumandana bağlı olan bir bölük
(2) gece vakti bu ibareyi, ordularını ve geri kalmış yoldaşlarını bulsunlar diye,
bağırıp çağırırlar’18
.
(3) arpa آرپا Acem bÀ’si ile, ‘arpa’.
ardlaşmek اردلؼوک ‘sıraya dizilmek ve birini kendisi ile (at v.b.) bindirmek’.
(4) ördek ارداک ‘ördek’ ki Arapçada تظ derler.
ürker زارک Arap kÀfi ile, ‘ülker’, Arapçada ثزیا derler.
(6) örümçek ارهچک Acem cìmi ve Arap kÀfi ile, ‘örümcek’.
arġalı آرؼالی ‘dişi dağ koyunu’19
.
(7) Ur keklik رککلیک derler کثک دری büyük keklik’ ki Farsçada‘ ا20
.
(8) UryA اری ‘at yavrusu (tay)’ ki day دای da derler 21
.
arba آرتا ‘Cuma (günü)’.
arba ertesi آرتا ارجظی ‘Cumartesi’.
arba aòşamı (9) آرتا آخؼاهی ‘Perşembe’22
.
eriş اریغ ‘arış (dokumada)’23
.
arġac ارؼح ‘argaç’.
orta barmaú ارج تارهاق ‘orta parmak’.
arman (10) ارهاى ‘arzu’.
örnek کار Arap kÀfi ile, ‘yiyecek ve içecekten küçük bir hisse (tatmak için) ve
örnek’24
.
aru آر ‘arı’.
78
iri ایزی ‘iri, (11) düz olmayan ve sert ki yumuşağın tersidir’.
ZÀ’ Bölümü:
iz ایش medsiz (bidÿn-i medd تذى هذ) óuùùì yÀ’nin iôhÀri (اظار) ile, ‘iz, yolda düşen
ayak izi’.
üzengü اسک Acem kÀfi ile, ‘üzengi’.
azvay آسای ‘çok acı bir ilaçtır’25
.
(168a)
(1) ki Arapçada صثز , Farsçada چذرا derler.
öz اس tafòìm (جفخین) ile, ‘kendi ve (2) kendisi’.
ozan اساى ‘SulùÀn Ġazan (طلطاى ؼاساى) hikâyesini ve öğütleri Türkçe okuyan
(söyleyen) kimse’26
.
(3) üvzine cıradı سی خیزادی yüzüne öfkelendi ve öfkeden yüzüne (karşı) bağırdı ve‘ ا
acı söz söyledi’27
.
(4) Sìn Bölümü
AS as آص medli elif (توذ الؿ) ile emir kipinde, ‘as!’; üstünlü elif (: es اص ) ile emir
kipinde ‘ey yel es!’
(5) asmaú آطواق ‘asmak’.
asdı آطذی medli elif ile, ‘astı’ ve üstünlü elif (esdi اطذی) ile, ‘esti’. (6) esti اطحی aynı
anlamda.
esen اطي ‘esen yel yani esmekte olan yel’; şöyle derler: esen yėl (7) اطي ییل belirtilen
iki anlamdadır.
ese اط ‘yel ese (essin)’; şöyle derler: yėl ese ییل اط belirtilen anlamda.
79
is (8) ایض óuùùì yÀ’nin iôhÀrı ile, ‘koku’.
isit ایظیث emir kipinde, ‘sıtmaya yakalan!’; ‘ısıt!’.
isitmiş ایظیحویغ ‘sıtmaya yakalanmış ve (9) ısıtmış’.
isitme ایظیحو ‘sıtma (hastalığı)’; olumsuz emir kipinde (ãìġa-yi nehy ی ,(صیؽ
‘sıtmaya yakalanma! ve ısıtma!’
isitti ایظیححی ‘sıtmaya yakalandı; (10) ısıttı’.
iste ایظح medsiz, sâkin óuùùì yÀ’nın iôhÀrı ile emir kipinde, ‘iste!’.
isteyüb (11) ایظحیب Arap bÀ’si (bÀ’-i èArabì تاء عزتی) ile, ‘isteyip’.
ister ایظحز ‘istiyor (ister)’.
isteyelim ایظحیلین ‘isteyelim’. isteyeli ایظحیلی aynı anlamda.
(168b)
(1) istemek ایظحوک Arap kÀfi ile, ‘istemek’; şöyle derler: istemek içün ایظحوک ایچى
‘istemek için’
isteyen حیيایظ (2) ‘isteyen’.
esrük اطزک ‘esrik, sarhoş’.
esrimiş اطزیویغ ‘sarhoş olan (kimse)’.
esirgi (3) اطیزکی emir kipinde, ‘esirge!’.
esirgimaú اطیزکیواق ‘esirgemek’.
eski اطکی ‘eski, köhne’.
(4) ıslat ایظالت geçişli emir kipinde (ãìġa-yi emr-i lÀzim اهز السم ıslat! ve (5)‘ ,(صیؽ
yaşart!’.
80
ıslan ایظالى geçişsiz emir kipinde (ãìġa-yi emr-i mutaèaddì اهز هحعذی ıslan! ve‘ (صیؽ
yaş ol!’.
ıslanur ایظالر ‘ıslanıyor’.
aslan اطالى ‘aslan’ ki Arapçada اطذ derler.
(6) Şìn Bölümü:
aş آع emir kipinde, ‘aşıp bir şeyin üzerinden geç!’
aşan28
.’aşıp geçen‘ آػاى
(7) aşmaú اػواق ‘aşıp bir şeyin üzerinden geçmek’.
iş ایغ ‘iş’.
ėşit ایؼیث emir kipinde, ‘işit!’
(8) ışıl ایؼیل ‘parlak, ışıklı’; tekit için tekrarlanır; şöyle derler: (9) ışıl ışıl ışıldar ل ایؼی
.’ışıl ışıl ışıldıyor/ pırıl pırıl parlıyor, yani çok parlıyor‘ ایؼیل اػیلذر
(10) ışıldar ایؼیلذر ‘parlıyor, ışıldıyor’.
uşaú اػاق ‘çocuk’.
Ġayın Bölümü:
aġac آؼاج ‘ağaç ve tahta’.
(11) ayġır آیؽیز ‘aygır’ (F. esb-i ner) ve Arapçada زظاى derler.
uġra اؼزا ‘ona uğra!’ (F. bi ū ber-òur bi-ãìġa-yi emr, h. ‘değ’).
(169a)
(1) aġuz آؼس ‘doğmuş hayvanın göğsünden gelen ilk süt’.
(2) aġız شآؼی ‘ağız’.
oġul اؼل ‘oğul’.
81
aġna آؼا emir kipinde, ‘toprakta ağna!’.
aġnamaú آؼاهاق ‘ağnamak’.
(3) aġu ؼآ ‘çok acı bir ot’tur.
uġunmaú اؼواق ‘gülmekten ve başkasından bir durumudur ki (4) bayılmak gibidir’
(F. óÀletì ki ez òende ve ġayr-i Àn şebìh bi ġaş bÀşed).
ÚÀf Bölümü:
aú آق ‘beyaz’.
KÀf Bölümü:
öksiz ک ظیش ا ‘yüzük parmağı’29
.
(5) LÀm Bölümü:
ilmek لمک halı dokuyanın düğümleyip kestiği yün ve atın hurcunun, (bir tür‘ ای
yumuşak) derinin, düğmenin ve başkalarının halkası’.
(6) ileyimden geldi ایلیوذى کلذی ‘karşımdan geldi’.
alçu آلچ ‘aşık kemiğinin at yönü (dik yönü)’30
.
(7) Mìm Bölümü:
emi اهی ‘amca’.
eme اه ‘hala’31
.
em ام ‘em, ilaç’.
Nūn Bölümü:
enük اک ‘yırtıcı hayvanların yavrusu’.
(8) onba اث ‘aşık kemiğinin iki başlı yönü’32
.
82
BÀ’ BÀbı
(9) RÀ’ Bölümü:
bürün تزى ‘üstünü ört!’.
bürüŋ تزک Acem kÀfi ile, ‘yaşmak’.
ZÀ’ Bölümü:
(10) buzov تش ‘buzağı’.
bÀzÀr güni تاسار کی ‘Pazar günü’.
bÀzÀr ertesi تاسار ارجظی ‘Pazartesi (günü)’.
Şin Bölümü:
(11) baş barmaú تاع تارهاق ‘başparmak’.
Ġayın Bölümü:
buġa تؼا ‘dört yaşar erkek inek’(boğa).
(169b)
(1) ÚÀf Bölümü:
boúun تلى ‘kamışın ve organların boğumu’ (F. bend-i ney ve bend-i aèżÀ)
KÀf Bölümü:
bök تک ‘aşık kemiğinin âşık yönü’33
.
(2) büke-maú تک هاق Acem kÀfi ile,‘suyun yolunu kesmek’34
.
LÀm Bölümü:
biylindiy تیلیذی ‘çığ’, (3) günler geçtikçe dağların darlıklarında (koyaklarda) biriken
kardır ki ses yetiştiğinde dökülür.
83
(4) bala تال ‘kedi, maymun ve serçe yavrusu’.
balaú تاالق ‘bir yaşı olmamış manda yavrusu’(F. beççe-yi gÀvmìş ki yek-sÀle neşude
başed) 35
.
peltek (5) پلحک ‘sìn çıkış yeri (maòrec هخزج) åÀ ( اث ) olan kimse’.
TÀ’ BÀbı
(6) BÀ’ Bölümü:
topal جپال ‘aksaklığı yüzünden ayağının tabanını yere koyamayıp (7) ayak
parmaklarının üzerinde yürüyen kimse’ye derler.
ÒÀ’ Bölümü:
tavòan خاى ’yönü (خز) aşık kemiğinin eşek‘ (8) ج36
.
RÀ’ Bölümü:
torta جرج ‘tortu’.
Sìn Bölümü:
tüsti جظحی ve tüs(s)i (9) جظی ‘saman ve başka şeylerle tütsü yakmak’, her tür tütsü
olabilir.37
tüs(s)i جطی ‘tütsü’ şöyle derler: tülkiye tüssi (10) vėrürsen جلکی جطی یزرطي ‘h.
tilkiye tütsü veriyorsun’.
Ġayın Bölümü:
toġay جؼای ‘ormanlık ve dağlık (11) olan çay kenarı’38
.
KÀf Bölümü:
tekce gün جکد کى ‘Salı’39
.
Mim Bölümü:
84
tumav جها ‘nezle’40
.
(170a)
(1) Cìm BÀbı
BÀ’ Bölümü:
cIbIr (2) خیثیز ‘süngü başı demiri’41
.
çǖcük چخک ‘küçücük (çok küçük)’42
.
RÀ’ Bölümü:
cırasun (3) خیزاطى ‘sert ve acı’43
.
Sìn Bölümü:
çısúa چظما ‘domuz yavrusu’44
.
ÚÀf Bölümü:
çaúmaú (4) چالواق ‘çivi’dir ki dairevî alaçığın ortasına çakıp belirtilen tahta halkanın
ipinin ucunu ona bağlarlar.
KÀf Bölümü:
(5) cik خیک ‘aşık kemiğinin hırsız (دسد) (çukur) yönü’.
çögsi چکظی cìmin tafòìmi olmaksızın, ‘bir ip’tir ki ona tahta halka bağlayıp (6) diğer
tarafını bir çiviye bağlarlar.45
LÀm Bölümü:
çülbe چلث ‘sülün civcivi’.46
çil keklik (7) چیل ککلیک ‘bir tür keklik’.
85
Mìm Bölümü:
çim چین ‘halis, katıksız’; ‘suyu, bitkisi bol olan yer (çim)’47
.
Nūn Bölümü:
(8) çen چي ‘sızan duman’48
.
ÒÀ BÀbı
RÀ’ Bölümü:
(9) òırnek کخز ‘tavşan yavrusu’49
.
òortlamaú رجلواق vezninde ve anlamındadır, yani ‘güçlü ve پرجلواق portlamaú (10) خ
sert bir şekilde dışarıya çıkar’ şöyle derler: gūrında òortlasuÆ (11) کریذ خرجالطک
‘içinde olan, mezarında güçlü ve sert bir şekilde dışarıya çıksın’ ve şöyle derler:
gūrından òortlasuÆ کریذى خرجالطک
(170b)
‘(1) ölü mezardan şiddetle dışarıya atlasın.’
DÀl BÀbı
(2) BÀ’ Bölümü:
dib دیة ‘bekâret’50
dib-siz دیة طیش ‘bekâretsiz, bâkire olmayan kız’51
.
RÀ’ Bölümü:
dör ر ’üst (yukarı)‘ (3) د52
; örneğin, dörümi aldı درهی الذی derler yani ‘üstümü aldı ve
başımın üstünde durdu’;
(4) dör döşek در دػک ‘gelin için evin üst ve yukarı tarafında serilen döşek (yatak)’
bundandır53
.
86
ZÀ’ Bölümü:
(5) duz güni س کی .’Çarşamba (günü)‘ د
dayza دایش ‘teyze’.
daşırġanmaú (6) داػیزؼاواق ‘atın taşlıktan dolayı aksaması’54
.
LÀm Bölümü:
dolayı دالیی ‘yolun döndüğü yer’.
dal دال ‘kamış’.
(7) Mìm Bölümü:
demrev ’okun uçlarının türlerinden birinin adı‘ دهز55
.
dümük دهک ‘birşeyle (işle) meşgul olmak’56
.
(8) Nūn Bölümü:
donġuldamaú دؽلذاهاق ‘incinerek yüzünü çevirip yavaş yavaş (kısık sesle) kendi
kendine konuşmak (homurdanmak)’57
.
(9) dana دا ve danadan çıúan داذى چمي ‘iki yaşar inek’.
dünlük ک ل dÀlın tafòìmi olmaksızın, (10) ‘tahta halka’dır ki dairevî alaçığın د
ağaçlarının başını onunla sertleştirirler’58
.
YÀ’ Bölümü:
(11) day دای ‘bir yaşar ve daha büyük olan at yavrusu’.
dayı دایی ‘dayı’.
87
Sìn BÀbı
(171a)
(1) Cìm Bölümü:
sıçlaú طیچالق ‘serçe parmak’59
.
ÒÀ’ Bölümü:
soòrandı (2) طخزذی ‘insan ve at yavaş yavaş (kısık sesle) ses çıkarıyor’.60
RÀ’ Bölümü:
sirinsimaú61
kuru incir gibi birbirine çekilmek (büzülmek)’ şöyle‘ (3) طیزیظیواق
derler: fulÀnkes sirinsipdür ـالکض طیزیظیپذر 62
.
sırt طزت ‘sırt’.
sırtlan طزجالى ‘sırtlan’a derler; (4) şu cihetten ki koşarken sırtına fazla oturarak
koşar.63
sırım یزینط ‘deri kayış’64
.
(5) sayru طایز ‘hasta’.
sayır bayır طایز تایز ‘hastanın sayıklaması’.
sürgüre طرکر ‘küçük kazma’65
.
sor طر ‘kamış’
(6) sorluú طرلق ‘kamışlık’66
.
ÚÀf Bölümü:
suvaú طاق ‘atın başından burnuna kadarki kısmı’; (7) belki su tepsisine
benzetilmiştir, bundan ki buna da suvaú طاق derler 67
88
KÀf Bölümü:
sökel (8) طکل ‘hasta’.
LÀm Bölümü:
solġuc طلؽج ‘sol tarafa takılan cığa’68
.
(9) Mìm Bölümü:
seme طو ‘saf insan’.
samsun طوظى ‘bir tür av köpeğidir’69
ve (10) bu, ‘ses’ anlamında olan sam طن ve
sun’dan طى oluşur ki 3. kişiye emir (emr-i ġÀyib اهزؼایة) anlamındadır; (11)
örneğin: gelsün کلظى ve gėtsün کیحظى.
Nūn Bölümü:
sün طى ‘dişli bir alet’tir ki
(171b)
.tamamlandıktan sonra sağlam otursun diye ilmeğini ona vururlar (?) راطیة (1)70
sin طیي ‘mezar’.
HÀ’ Bölümü:
shAr (2) طار ‘okun uçlarının türlerinden birinin adı’71
.
Şìn BÀbı
(3) RÀ’ Bölümü:
şırlan-ġuc ػیزالى ؼج ‘su oluğu’72
.
şiri ػیزی ‘derinin kenarından kesilen ensiz parçalar’73
.
(4) şirlemaú ػیزلوك ‘resim çizmek’.74
şehÀdet ػادت ‘işaret parmağı’.
89
(5) FÀ’ BÀbı
RÀ’ Bölümü:
fere ـز ‘keklik civcivi’75
.
(6) ÚÀf BÀbı
BÀ’ Bölümü:
úabġar لاتؽار ‘yerine koy!’ úablaş لاتلغ anlamındadır76
.
(7) úaypun لایپى ‘kenara çekil ve kaybol!’77
.
DÀl Bölümü:
úoduú (8) لذق ‘katır ve eşek yavrusu’.
RÀ’ Bölümü:
úaruú لارق vÀvın iôhÀrı olmaksızın, ‘ince tahtadan yapılmış bir alettir, (9) başına
mumdan bir mermi takıp boğazında kemik veya benzeri şeyler takılan kimsenin (10)
boğazına sokarak o şeyi içeriye iterler’.
úaruúçı لارلچی ‘úaruú لارق denen alet ile (11) kemiği birinin boğazından
uzaklaştıran kimse’.
(172a)
(1) úarpuú لارپق çeliğin başındaki düğüm (çevgenin eğri ucu)78
.
úorun لرى ‘kenara çekil! ve uzaklaş!’
Şìn Bölümü:
úuşmar ػوار demir halkalarla birbirine bağlanan üç tahtadır, hizmetkârlar‘ (2) ل
(:şâtırlar) (3) ele alıp kuşları ve diğer hayvanları onunla vurup avlarlar’79
.
90
ÚÀf Bölümü:
(4) úōú لق ‘doluya benzer çok küçük kar tanesi’ şöyle derler: úar úōúı لار للی80
.
KÀf Bölümü:
(5) úoŋaú اقڭل ‘organlardan dökülen küçücük derilerdir ve Farsçada ػر derler’
(6) úoŋarsa ارطلڭ ‘yanmış yünün kokusu’81
.
LÀm Bölümü:
úaltaú لالحاق ‘eğerin altı’.
úulan/úolan (7) لالى ‘yavru kısrak ve yaban eşeği ve atın kuşağı (kolan)’82
.
úulun للى ‘bir yaşı olmamış at yavrusu’.
(8) úal لال ‘yön, taraf’83
.
Nūn Bölümü:
úaŋlu لڭلا ‘mancınıktan küçük savaş aleti’.
úanşar لاؼز ‘karşı karşıya’84
.
(9) úanıú لایك ‘su isteyen susuz’; şöyle derler: úanıúıŋ aldı لایمیک الذی ‘su içti ve
susuzluk gitti (susuzluğunu giderdi)’ ve (10) şöyle derler: úana úana su içdi لا لا ط
tekrar tekrar su içti (doyuncaya kadar kaç kere su içti)’; şöyle derler: Allah‘ ایچذی
úanı úanı (11) reómet úılsun هللا لای لای رزوث لیلظى ‘Tanrı tekrar tekrar bağışlasın’85
.
úanıú-maú لایك هاق ‘uçan ve yürüyen yırtıcı hayvanların
(172b)
(1) avın kanını içip avlamağa hırslanması’86
.
úanġal ؽل kökü yenilen dikenli bir ottur; (2) tütsü yapmak için kullanılan bitki‘ لا
.’(üzerlik gibi) (دخ)87
91
úanġa لاؽا ‘tütsü yapmak için kullanılan bitki (üzerlik gibi)’.
KÀf BÀbı
(3) BÀ’ Bölümü:
köpük کپک ‘pişirilen şeyin köpüğü’.
küp پ ’süngünün kökü (aşağı kısmı)‘ ک88
.
TÀ’ Bölümü:
(4) kotan کحاى ‘birkaç ineği birbirine bağlayıp (bu aleti kullanarak yeri) sürerler’.
Cìm Bölümü:
küçük ککچ ‘köpek yavrusu’.
(5) DÀl Bölümü:
gedek کذک Acem kÀfi ile, ‘bir yaşar ve daha büyük manda yavrusu’.
güdek (6) کدک ‘güçlü ve yapısı iyi (yapılı) olan insan’.
RÀ’ Bölümü:
kürü کز Arap kÀfı ile, ‘balık yumurtası’; (7) GìlÀnì89
لاػپ dilinde (کیالی) derler.
körük کرک Arap kÀfları ile, ‘demircilik körüğü’ bundan şöyle derler: ot (8)
körüklendi ات کرکلذی ve şöyle derler: körük basdı کرک تاطذی ‘körükledi’.
kevrek رک .’Arap kÀfleri ile, ‘yüreği yufka (9) ک
görklü کرکل ‘görünen (güzel)’, nitekim vasıflı gence (10) görklü کرکل derler.
geren کزى Acem kÀfi ile, ‘koyunun otlamak için yayılması’90
.
ZÀ’ Bölümü:
(11) güzem سم ’Acem kÀfi ile, ‘güzde kırkılan kuzu yünü ک91
.
gözel keklik سل ککلیک .’bir tür kekliktir‘ ک
92
(173a)
(1) kiyiz کیش ‘eskimiş keçe, alaçığın örtüsü’92
.
Sìn Bölümü:
kesegen کظکي ‘fare’.93
kösem طن ’keçilerin önünde (2) giden büyük keçidir‘ ک94
.
Mìm Bölümü:
kemçük کوچک ‘çenesi dişlerinin (3) üstünde olan kimse’95
.
kim-seken کین طکي ‘okun uçlarının türlerinden birinin adı’96
.
kemçik (4) کوچیک ‘üst dişleri alt dişleri üzerine oturan kimse’97
.
(5) LÀm BÀbı
Mìm Bölümü:
lüme لو ‘evcil (6) kuyruksuz tavuk’ 98
.
YÀ’ Bölümü:
lI لی ‘beraber’99
.
Mìm BÀbı
(7) Mìm Bölümü:
maymaú هایواق ‘parmakları kusurlu ve (dolayısıyla bir şeyi) tutamayan kimse’100
.
(8) Nūn BÀbı
BÀ’ Bölümü:
nebtez ثحش ‘okun türlü (9) uçlarından birinin adı’101
.
93
HÀ’ BÀbı
(10) LÀm Bölümü:
hola ل ‘birkaç ineği birbirine bağlayıp harman ederler’102
.
(11) YÀ’ BÀbı
BÀ’ Bölümü:
yapaġu یاپاؼ
(173b)
(1) ‘baharda kırkılan koyun yünü’103
.
yapun یاپى ‘örtün!’ yapunçı یاپچی buradandır104
.
(2) ÒÀ’ Bölümü:
yayòamaú یایخواق ‘yıkamak’.
yay-òan-maò یای خاى هاش ‘her bir şeyin hareket etmesi’.
(3) RÀ’ Bölümü:
yavrı یری ‘çil keklik ve tarla kuşu civcivi’105
.
RÀ’ Bölümü:
yarı یاری ‘deri’106
.
yar یار ‘çatlak’.
(4) yarıúanat تیاریماا ‘yarasa’107
.
Şìn Bölümü:
yaşın یاػیي ‘saklan!’
Ġayın Bölümü:
(5) yoġurmış یؼرهیغ ‘güçlü ve yapısı iyi (sert) olan insan’108
.
94
LÀm Bölümü:
yalap یالب ‘şimşek ışıltısı’109
.
yalman لواىی (6) ‘dönmüş; eğri kılıç’110
.
yalaò یاالش ‘köpeğin yalaması için içine sıvı yiyecekler dökülen yuvarlak kap’;
‘yalamak’ anlamında olan (7) yalamaú یاالهاق sözcüğünden türetilmiştir111
.
Mìm Bölümü:
yėmdü (8) یوذ ‘kadınların dişilik organı tüyü’112
.
Nūn Bölümü:
yaÆal alma یاکال آلو ‘bir tarafı kırmızı bir tarafı beyaz elma’ yüze benzetirler113
.
(9) yundum یذم ‘köpeğin içtiği bulaşık yıkamak için kullanılan su’114
.
95
3. Bölüm: Notlar
1 3a 10 Doğrusu “FevÀyidü’l- kiber”dir.
2 3a 10 Doğrusu “MenÀúib-i Mìr Seyyid Óüseyn”dir.
3 5b 9 “ÇaġatÀyì”, “ÚızılbÀşì” olarak düzeltilmelidir. ÇaġatÀyì yazımında üç noktalı kÀf
kullanılmamıştır.
4 5b 10 “mutaèalliúÀt هحعلمات” “eklenenler” olarak çevrilmiştir.
5 8b 8 Clauson bu fiili gandaramak کذ راهاق olarak okumuş ve sözcüğü Farsçadan alınanlar
dizinine alarak SeglÀò’ın yazarına katılmıştır: “bÀ kÀf-i èAcemì ve sukūn-i nūn ve fetó-i dÀl-i
bi-hÀ-zede ve rÀy-i bi-elif keşìde lafôìst murekkeb ez FÀrsì ve Türkì, Àn bi-maènì-yi gendìden
ve mutaèaffin şuden bÀşed” (Seng 301r 12), Eckmann ise, F. gend “kirli, iğrenç, pis kokulu” +
re- olarak açıklamıştır (Eckmann 2005: 55); Eckmann’ın farklı okuması (gendre-) kullandığı
kaynaktaki (E. Denison Ross, The MabÀni’l-Lughat being a Grammar of the Turki Language
in Persian by MirzÀ Mehdi KhÀn, Bibliotheca İndica. New Series, No.1255. Calcutta 1990,
11: 20) yanlışlıktan kaynaklanabilir. Krş. genderemaú “pourrir” (PdC 460).
6 9a 1 eder: Düzeltilmiş biçimdir. Önünde üstü çizilerek iptal edilmiş ediyor.
7 9a 9 Verilen bilgiye bakarak “ve ÚızılbÀşì” da eklenmelidir.
8 10b 8 ÚızılbÀşì: Haşiyede ÇaġatÀyì olarak düzeltilmiştir.
9 11a 9 seniŋ/seniÆ’in Farsça çevirisi hatalıdır. Yapılan hatanın sebebi Farsçanın yazımında
tamlayan durumun harfle gösterilen bir işareti bulunmaması olabilir: kitÀb-i tū کحاب ج “senin
kitabın”
10 13a 6 Verilen örneğe bakarak “ ve ÚızılbÀşì’de” eklenmelidir.
11 13b 3 Verilen örneğe bakarak “ ve ÚızılbÀşì’de” eklenmelidir.
12 13b 3 Yazmada yanlış olarak adla okutacak biçimde yazılmıştır: ادل.
13 13b 11 Rūmì’nin: Yazar (veya müstensih) yanlış olarak “Rūmì’nin” demiş olmalıdır.
Örneği öpkeli biçimine bakarak “ÇaġatÀyì’nin” olarak düzeltilmesi gerekir. Yazar burada ve
izleyen öpkeli ve itkeli örnekleri ile verdiği –kAlI zarf-fiil ekleri için bu yanlışı yapmıştır.
14 14a 6 Yazmada yanlış olarak fulÀn gerdeni okutacak biçimde yazılmıştır: ـالى کزدی .
15 14a 7 Verilen örneğe bakarak “ ve Rūmì’nin” eklenmelidir.
16 14a 7 Örneğe bakarak “ÇaġatÀyì’nin” olmalıdır.
96
17
167a 4 ipçin ‘zırh (خث) ki savaş aletlerindendir’ (F. cubbe ki ez esbÀb-i ceng est). ED -;
öpçīn “Panzer” (TMEN I 6); öpčin “(Leder-?) Panzer” (MLW 146); DTü.: öbçin “eslióe rÀ
gūyend” (Seng. 58r 24), Clauson sözcüğün Moğolcadan alınmış olduğunu kaydetmiştir:
“armour” from öbçin “compelete” (Seng İndexV 94), öpçin “ سرش. طپز. اطلس ” (ŞS 23), öpçin
“arme, particulièrment cuirasse” (PdC 40), obçin “der Panzer” (RSl I 1156) öpçin (RSl I
1302) üpçin=üpçü (RSl I 1909), Ayrıca krş. BTü.: AzTü. ifçin/ipçin “tam suretde, tamam,
bütün, hamısını” (AzDİL II 506a), AzDİL’de mahallî bir sözcük olarak kaydedilen bu
sözcüğe verilen anlamlar, özellikle Moğolcadaki ilk anlamına “complete” yaklaştığı ve hatta
bütünüyle örtüşdüğünden dikkat çekicidir: ağ. Zaqalata ifçin II “mohkem, yaxşı” (ADL II
255b), TTü. ağ. -İzmir ve Köyleri, -Balıkesir öpçin “siper” –İzmir ve köyleri öpçin “zırh” (DS
XI 3343a) , Kşk. -, Trkm. - .
18 167b 1-2 ura ‘askerî karargâhta özel bir ibaredir ki bir kumandana bağlı olan bir bölük gece
vakti bu ibareyi, ordularını ve geri kalmış yoldaşlarını bulsunlar diye, bağırıp çağırırlar’.
DTü.: krş. uran “bi-luġat-i muġulì bi-maènì-yi pìşe ve ãanèat bÀşed ve çūn maèmūlen ùÀyife-yi
etrÀkest ki her vaút òvÀhend deste ve firúa-yi òūd rÀ der ordū peydÀ kunend an tìre rÀ bi esme
pìşe ve ãanètì feryÀd mì-kunend ve Àn navè feryÀd rÀ uranlaşmışı gūyend” (Seng 70v 27);
BTü.: AzTü. ur(r)a “2. hücum zamanı qoşunların döyüş nidası” (AzDİL IV 405a), TTü. -,
Kşk. -, Trkm. ura′ “goşunuŋ hücüme geçende söveşceŋ gıgırışı, şonun yalı hem umumı
ruhlandırıcı şatlıgı, makullamagı bildiryen sesli yüzlenme” (TDS 676a), GagTü. ura “nida
sesi” (GagTüS 249b).
19 167b 6 arġalı ‘dişi dağ koyunu’. Sözcüğün Kuzey Azerbaycan’daki kullanım ve dağılımı
için bkz. ADDA 256 harita 115; ÀrġÀlī “Wildschaf, Ovis argali (tibet. gňan)” (TMEN I 12).
20 167b 7 Ur keklik ‘büyük keklik’. Sözcük Anadolu, Güney ve Kuzey Azerbaycan
ağızlarında yaşamaktadır. Bkz. TTü. ağ. Kemah-Erzincan ürkeklik “büyük keklik” (DS XI
4069b). Güney Azerbaycan’ın birçok ağzında sözcüğün ur keklik şekli tarafımızdan
duyulmuştur. Kuzey Azerbaycan’da sözcük, diyalektoloji sözlüğüne alınmamışsa da ur keklik
olarak yaşamakta olduğunu biliyoruz; Bkz. www. xalqqazeti.com/public/
print.php?lngs=aze&ids=514; burada ur keklik ile Qafqaz uları eş anlamlı olarak verilmiştir
(teraogallus caucasicus), Trkm.-, Kşk.- Bkz. ED 710b keklik.
21 167b 8 UryA ‘at yavrusu (tay)’. TTü. ağ. Balçıkhisar-Afyon urya (II) “iki buçuk yaşındaki
dişi tay” (DS XI 4042b) Kars ilçe ve köyleri ürge (I) “binek atı” (DS XI 4068b), AzTü. ürke
97
“iki yaşar at balası” (AzDİL III 438), Kşk. ürge “esb-i cevÀn-i 2-3 sÀla ki rÀm neşude est”
(KşkS 116a), Trkm. -.
22 167b 8 arba ‘Cuma (günü)’. arba ertesi ‘Cumartesi’. arba aòşamı ‘Perşembe’. 167b 3’teki pe
ile yazılmış arpa’nın bulunması arpa olarak okumamızı önlemektedir. Sözcüğe hiçbir lehçede
rastlamadık (Türklerde hafta günlerinin adlandırılması için bkz. Golden 1995). arba sözcüğü,
ihtimal ki Arapça veya başka bir dil yolu ile Süryani dilinden alınmıştır. Süryanicede Cuma
gününe èRūbtÀ yani ‘hazırlık’ denmiştir. Eski Arapçadaki karşılığı yavm al-èurūba یم العزت
ise Süryaniceden alınmıştır. Bu sözcük İslamiyet’ten sonra yerini yavm al-cumèa’ya یم الدوع
bırakmıştır (Rosenfeld 1994:143). Bkz èarube “…ve Àn ez esmÀ’ úadìm est, ve muèarrab ez
arubÀ ارتا ki Nabùì est ve èarubtÀ عزتحا ki SuryÀnì est […]” (DehS X 13968a). Bugün ölçünlü
Azerbaycan Türkçesinde Cuma günü için cüme, Cumartesi için şenbe, Perşembe için de cüme
aòşamı sözcükleri kullanılmaktadır (Golden 1995: 375). Ayrıca bkz. tekce gün için yapılan
39. nota.
23 167b 9 eriş ‘arış (dokumada)’. ED 239a arış “the warp”; DTü.: arış “tÀr-i kÀrgÀh-i nessÀci rÀ
gūyend” (Seng 37v 13), arış “Weberhandwerk” (RSl I 281) ve 1Êriş (RSl I 772); BTü. arış (I)
“dokumalarda tezgâha uzunlamasına gerilen iplik” (YTS 24b); AzTü.: eriş “xalçada ve başqa
toxunma mallrda uzununa müvazi geden esas ipler” (AzDİL I 126b), GAz. eriş “id.”
(Sarıkaya 1998:365 [T-148]), Kşk. eriş “rişte-yi bulend; tÀr-i úÀlì; neò-i haãìr-i bÀfte şude ki-
ùÿl-i Àn dirÀz bÀşed” (KşkS 100a), TTü.: (st.) arış (II) “çözgü” (TüS 118a) ağ. Çigri, Dinnar,
Emirdağ-Afyon. vd. eriş (I) “1. Dokuma tezgâhlarında uzunluğuna atılan ip, arış, boy ipliği”
(DS V 1771a), Trkm. eriş “yünden ince egrilen yüplük; dokalyan zadın yüplükden edilyÊn
esası” (TDS 817a), GagTü. eriş “1. temel (tekstilde)” (GagTüS 91b).
24 167b 10 örnek ‘yiyecek ve içecekten küçük bir hisse (tatmak için) ve örnek’. DTü. örnek
“bi-sukūn-i rÀ ve fetó-i nūn bimaèni-yi timåÀl buved ve Rūmiyye görnek hem nÀmend” (Seng
71v 6), BTü.: örnek (Krm. Osm.) “die Zeichnung, verziernung; das Muster, Modell, die
vorlage” (RSl I 1231); örnek “hisse, ibret” (YTS 181b), AzTü. ağ. Qazax ünnex “adı pisliye
çıxan” ünney olmax “adı pisliye çıxmaq” (ADL II 600b), TTü. ağ. Gökdere, Akdağmadeni,
Yozgat örnek “1. Yüz biçimi, 2. görünüş, giyiniş biçimi” (DS XII 4627a) Zonguldak,
Kastamonu örnek “çirkin, suratsız” (DS IX 3349a), Kşk. örnek =örnük “1. ulgū, ser-maşú,
numūne. 2. ulgūy-i pestì ve bedì, mūrid-i mażóaka ve masòra” (KşkS 125a), GagTü. örnek
“örnek” (GagTüS 189a), Trkm. -, Diğer Çağdaş Türk lehçeleri: ürnek (Kaz.) “das Muster,
Modell” (RSl I 1841); Sözcüğün kökeni üzerine görüşler için bkz. (VEWT 375a) ve (Eren
1995: 892-3) ve (Ediskun 1966).
98
25
167b 11 azvay ‘çok acı bir ilaçtır’. DTü. azva “ber vezn-i óalvÀ, ãabr bÀşed ki Àn èuãÀre-yi
nebÀtìst ki bergeş şebìh bi-berg-i kelem ve bisyÀr zeòìm buved ve Àn-rÀ envÀè est” (Seng 39r
13); BTü: Bkz. azvay “sarısabır” (YTS 21b), azvay “yaban mersinin bir cinsi” (KT 33a),
azvay (Osm.) “Myrrha” (RSl I 581), AzTü. ezvay “1. qalın etli ve xetvari yapraqları olan ve
tebabetde işledilen çoxillik ot-bitki; aloe; 2. bu bitkinin yapraqlarından alınan acı dadlı, qara
ve berk madde (xalq arasında derman kimi işledilir)” (AzDİL I 168a), TTü.: ağ. -Gaziantep, -
Hatay, -Ankara, -Niğde, -Konya azvay “acı bir bitki” (DS I 443b), ayrıca -Afyon azvay “ekşi
yapraklı bir çeşit çalı kökünden kaynatılarak yapılan, göz ağrılarına iyi gelen em” (DS XII
4437b) DS’de azvey biçimi de tespit edilmiştir, Kşk. azva/ezva “ez dÀrūhÀy-i gìyÀhì” (KşkS
72a), sarısabır “aloe vera L. (Liliaceae), Çok yıllık, etli yapraklı ve sarı çiçekli bir bitkidir; Eş
anlamı: ağu (Demre Antalya) sabırlık” (Baytop 2007:238), Trkm. -
26 168a 2 ozan ‘SulùÀn Ġazan hikâyesini ve öğütleri Türkçe okuyan (söyleyen) kimse’. DTü.:
Krş. ozan “èibÀretest ez yek nauè surūdi ki òÀric ez uslūb-i vezn ū naôm est” (Seng. 73v 20),
uzan (Çağ.), von uz (RSL I 1758), BTü.: ozan/ozaŋ “1. halk şairi, toplantılarda sazla şiir
söyleyen kimse; 2. çok sözlü çenesi düşük, durmadan söyler, hikâyeci” (YTS 177b), uzan
“lÀfzen, herzevekil” (KT 202b), AzTü. ozan “1.el şairi, aşıq. 2. çoxdanışan, lağlalğı, uzunçu,
naqqal” (AzDİL III 543b) ağ. Şamaxı ozan I “aşıq” ve Ağdam, Borçalı, İmişli vd. ozan II
“çoxdanışan” (ADL II 432a) sözcüğün Kuzey Azerbaycan ağızlarındaki kullanımı ve dağılımı
için bkz. ADDA 264 harita 119, TTü. ağ. Kütahya, Gazantep, Niğde, Konya ozan (I)
“geveze” Bolu ozan “sersem, aptal” Denizli, Balikesir ozan “Şakacı, güzel ve tatlı konuşan”
(DS IX 3305b), Trkm. -, Kşk. -, Farsça’da: ozÀn (TMEN II 597); Geniş bilgi ve kökeni ile
ilgili görüşler için bkz. (Köprülü 1999: 131-144).
27 üz+ < yüz “yüz”. Bugün AzTü.’deki dar-düz /ı, i/ ünlüler önünde düzenli, dar-yuvarlak /u,
ü/ ünlüleri önünde de sıkça karşılaşılan y - > ø olayı için erken bir örnek olması bakımından
dikkat çekicidir. Metnimizin bu bölümünde bu olay için tek örnektir. üz+ زا olarak yazılıp
harekelenmesine 167b 7 Ur keklik’teki Ur’da اور da rastlanmaktadır. Bu yazım tasarrufunun
ünlünün nitelik veya niceliği ile mi yoksa Uv- şeklinde bir genişleme mi olduğu üzerinde
durulmalıdır.
28 Yazmada nūn düşmüştür: aşa آػا. Anlama bakarak düzeltildi: aşan.
29 169a 4 öksiz ‘yüzük parmağı’. öksiz barmak. → öksiz, elliptik şekil. Bkz. öksüz barmaú
“serçe parmakla orta parmak arasındaki parmak” (YTS 179b), Krş. AzTü.: adsız barmaq “elde
orta barmaq ile çėçele barmaq arasındakı barmaq” (AzDİL I 50a) ayrıca barmaq: baş barmaq,
99
şehadet barmağı, orta barmaq, adsız barmaq, çėçele barmaq (AzDİL I 223b), TTü.: yüzük
parmağı “orta parmak ve serçe parmak arasındaki parmak, adsız parmak” (TüS 2217b) krş.
ağ. Peşman, Daday -Kars öğsüz gazuk (DS IX 3319b), ED 234b erŋek → atsız erŋek “ring
finger”.
30 169a 6 alçu ‘aşık kemiğinin at yönü (dik yönü)’ (F. ùaraf-i esb-i úÀb), bkz. alču “depression
on the side of anklebone” (Lessing 29a); alču (MLW 63); alçı “aşık kemiğinin dört yüzünden
birinin adı” (YTS 19b), Modern Oğuz: AztTü.: alçı “aşıq-aşıq oyununda: aşığın bir üzü, toxan
üzün arxa terefi”; aşığı (maçası) alçı durmaq “1. aşığın udmaq elameti olaraq yanı üste
durması; 2. mec. hercehetden bexti getirmek, işi düz getirmek” (AzDİL I 95b), KşkS -, TTü.
ağ. İrişli, Bayburt Sarıkamış, Kızılçakçak, Arpaçay, Göle, Posof, Ardahan ve çevresi, Kars
alçı “aşık kemiğinin dikine bir yüzü” (DS I 209a) ve Erzurum alçi “alçı, aşığın belli bir
konumu” (Gemalmaz 22), Trkm. alçı “aşıgıŋ at münyen tarapı” (TDS 41a), Kşk. -, Farsça’da:
Àlčī (TMEN II 531)
31 169a 7 eme ‘hala’. Krş. ED 5a apa:/1 apa:/ebe:/epe: ; MLW 95 eme; bkz. eme “cariye”
(YTS 94b) ve ebe “büyükanne, nine” (YTS 90a), AzTü.: ağ. Qax, Oğuz, Şeki, Zaqalata eme I
“bibi” (ADL I 171b), TTü.: ağ. Çorum, Sinop, Samsun, Merzifon ve çevresi, Amasya, Ordu,
Giresun, Malatya, Sivas, Yozgat, Ankara, Konya, Antalya, Muğla eme “hala, babanın kız
kardeşi” (DS V 1731a) ayrıca bkz. emete ve emeti (DS V 1734b), Krş. AzTü.: emme “bibi”
(AzDİL I 114b), eme’nin kullanımı ve dağılımı ADDA 186, harita 80’de sözcükle eş anlamlı
olan mama ve bibi sözcükleri ile birlikte karşılaştırmalı şekilde verilmiştir, Trkm. -, Kşk. -.
32 169a 8 onba ‘aşık kemiğinin iki başlı yönü (F. ùaraf-i du-ser-i úÀb)’. Krş. AzTü.: ağ.
Lenkeran onba “üzü üste” onba qalmağ “üzü üste düşmek” (ADL II 428b), Krş. onba ‘qıçın
çanaqdan dize qeder olan hissesi’ (AzDİL III 522b); TTü. ağ. Bozan-Eskişehironba “İçine
kurşun akıtılmış büyük aşık” (DS IX 3282a) Bayburt Gümüşhane omba “aşık oyununda
aşığın dik durması” (DS IX 3279b), krş. Trkm. ompa: ompa oturmak “1. başaşak, ayagı
yokarı bolmak” (TDS 486a), Kşk-, Krş. F. onbe اث “serpÀ ìstÀdigi-yi úÀb-i úumÀr, muúÀbil-i
şÀh ve vezìr ve dūzd. Der tedÀvul-i merdūm-i Tebrìz اهثا /omba/ gūyend” (DehS 2954a).
33 169b 1 bök ‘aşık kemiğinin âşık yönü’ (F. ùaraf-i èÀşiú-i úÀb ), ED 323b 2bö:g “a technical
term in the game of knucklebones” Clauson şüpheli olmakla birlikte sözcüğün sadece Kazak
ve Kırgız Türkçelerinde yaşadığını belirtmiş, KrgTü. bögö, KzkTü. büyö/büyü şekilleri
vermiştir, Modern Oğuz: AzTü.: AzDİL’de bök için özel bir madde yoksa da, cik-bik
maddesindeki (I 418b) bik sözcüğü bök’le ilgili olmalıdır: cik-bik:ciki-biki, cikine bikine
100
kimim (qeder), cikini-bikini de, cikini de bikini de “herterefini, en kiçik teferrüatına qeder” bu
deyim aynen bugünkü konuşma Farsçasında kullanılmaktadır: cìk ve pūkeş rÀ dÀnisten خیک
,Kşk. bük “ùaraf-i muúaèèar-i úÀb” (KşkS 201a), TTü. ağ. Kızılçakçak ; پکغ را داظحي
Arpaçay-Kars bök “aşık kemiğinin yumru tarafı” (DS II 767a).
34 169b 2 büke-maú ‘suyun yolunu kesmek’. TTü. ağ. Zonguldak, Kastamonu bükemek ve
“suyun önüne bent yapıp toplanmasını sağlamak, göl haline getirmek” böğemek “suyun
önüne bent yapıp toplanmasını sağlamak, göl haline getirmek” (DS II 817a).
35 169b 4 balaú ‘bir yaşı olmamış manda yavrusu’.bkz. balaú “manda yavrusu” (YTS 23b),
AzTü.: balaq2 “camış balası, körpe kelçe” (AzDİL I 213a) ağ. Ağdam, Bilesuvar, İsmayıllı,
Kürdemir, Naxçıvan, Tovuz balağ I “camışın körpe balası” GAz.: balaġ “manda yvrusu,
malak” (Sarıkaya 1999:359 [SS-387]) bÀlak “buffle dans sa première année” (Planhol
1961:414), TTü. ağ. İsparta, Denizli, Aydın, Kastamonu, Çankırı, Çorum, Samsun, Amasya,
Tokat, Ordu Gümüşhane, Ağrı, Elazığ, Urfa, Sivas, Yozgat, Kırşehir, Kayseri, Niğde, Konya
balak (I) “1.manda yavrusu, malak; 2. Tavşan yavrusu; 3. ayı yavrusu; 4. kedi yavrusu” (DS II
497b), TTü. (st.) malak “manda yavrusu” (TüS 1335b); Sözcüğün köken bilgisi için bkz. TES
35a: balak < bala ‘çocuk’ + -k küçültme eki.
36 169b 7 tavòan ‘aşık kemiğinin eşek (خز) yönü’ (F. ùaraf-i òer-i úÀb). tavòan > taowòan >
toòan, Bkz. AzTü.: tovxan “aşıq-aşıq oyununda: aşığın bir üzü- alçı üzün arxa terefi”
(AzDİL IV 362a), alçu için yapılan 30. nota bakılsın, TTü.: ağ. Iğdır, Kars tohan “aşığın
çukur olmayan yanı” Arpaçay tohan “aşığın dik düz tarafı” (DS XII 4765a), krş. F. òer خز
“kem-erzterìn sūy-i úÀb der úÀb-bÀzi (aşık oyununda aşığın en değersiz yönü)” (DehS VI
8447a).
37 169b 9 tüsti ve tüs(s)i (9) ‘saman ve başka şeylerle tütsü yakmak’, her tür tütsü olabilir. ED
461a tütsüg, GAz. tüsti ve tüstü (Sarıkaya 1999:380 [T-234] ve [T-223]), Bugünkü Tebriz
ağzında tüstü, tüssü, ve tüssi kullanılmaktadır. tüs(s)i < tütsüg. Bugün Kuzey ve Güney
Azerbaycan ağızlarında tütsüg > tütsü > tüstü > tüsti > tüssü.
38 169b 10 toġay ‘ormanlık ve dağlık olan çay kenarı’. < Mo. toxai/toxui “elbow, cubit
(measure of length); bend of a river, bay, port, harbor” (Lessing 829a-829b); DTü.:
toğay/tokay/ùoğay “pìç u òemì est ki der memerr-i rūd-òÀne-hÀ bÀşed” (Seng 179v 3; 180v
28; 261v 3); BTü.: toğay “çay vadilerinde meşe, çaybasar meşe” (AzDİL IV 347b) ağ. Eli
Bayramlı, Sabirabad, Saylan toğay “çay kenarında qalın ağaclıq, meşe” (ADL II 570b)
Sabirabad toxay “id.” (571a), Trkm. tokay “her hili gırımsı ya da ulı ağaclar gögerip oturan
101
giŋ meydan, yer” (TDS 653); krş. 1toġay (OT. Kir. Bar. Tob.) “1. (Çağ. Tob.) eine Wisse,
Niederung, die mit Wald bewaschsen ist, 2. die Flusswindungen” (RSl III 1158), Geniş bilgi,
tarihsel ve çağdaş lehçeler için bkz. (Özönder 1996:74-75).
39 169b 11 tekce gün ‘Salı’. Golden, Türklerin hafta günlerini adlandırmaları ile ilgili
makalesinde “Salı (günü)” için AzTü. salı, tek, xas gün gün adlarını saymıştır (Golden
1995:375). tek gün Güney Azerbaycan’ın Karadağ bölgesinde kullanılmaktadır. xas gün ise
Kuzey Azerbaycan ağızlarında salı ve Pazar günlerini karşılamak için tespit edilmiştir, AzTü.
ağ. Ağbaba, Gedebey, Xanlar, Qax, Mingeçevir, Şeki, Tovuz xas I “çerşenbe axşamı” (ADL I
238a), Gedebey, Tovuz xas II “bazar günü” (ADL I 238a), Salı için annemden duyduğum
sözcük bugün Kuzey Azerbaycan standart dilinde olduğu gibi çerşembe axşamı’dır.
Annemden duyduğum hafta günlerinin adları sırasıyla şu şekildedir: şembe “Cumartesi”, süt
günü “Pazar”, duz günü (hefte üçü) “pazartesi”, çerşembe axşamı “Salı”, çerşembe
“Çarşamba”, cüme axşamı “Perşembe”, cüme “Cuma”.
40 170a 1 tumav ‘nezle’. Bkz. ùumağı [dumağı, dumaġu, ùumaġu] “nezle” (YTS 224b), AzTü.:
tumov “zökem” (AzDİL IV 376a), TTü.: ağ. Konya tımav “nezle” (DS X 3913b), krş. tömou
(Kaz.) “der Schnupfen”(RSl III ?), Kşk. -, Trkm.-.
41 170a 1 cIbIr ‘süngü başı demiri’. Krş. Mo. keibür “a kind of arrow used for long distances”
(Lessing 444b), keibür “eine Art Pfeil” (MLW 122-123), Krş. F. Kìbur کیثز “peykÀn-i pehn ki
be şikÀrì mi-endÀzend; neyze-yi kelÀnì ki bidÀn şikÀr mì-kunend” (DehS XI 16592). Kırgız
Türkçesindeki şu sözcükle de karşılaştırılabilir: çıbır “küçük tepe” çıbır taş “ufak taş,
çakıltaşı”(KırgS 263b).
42 170a 2 çǖcük ‘küçücük (çok küçük)’ (F. kūçekek). Krş. TTü. ağ. Havza-Samsun çücük
“kümes hayvanlarının yavrusu, civciv” (DS III 1306b), Bolvadin Afyon çüçük “meyve ve
sebzenin en küçüğü” (DS I 1306b).
43 170a 2 cırasun ‘sert ve acı’ (F. tund ve telò) < Mo. calagu “young, youthful, youth,
youthfulness” (Lessing 1029b); ĵalasun/ĵilasun (MLW 105); DTü.: çalasın “çÀbuk ve çÀlÀk ve
ÀnrÀ çalt hem gūyend” (Seng 208v 14) Clauson bu sözcüğü Moğolca dizinine almamıştır;
BTü.: cılasın (calasın, calasun, carasun, cılasun) “kahraman, babayiğit, gürbüz delikanlı”
(YTS 58a), AzTü.: ağ. Ordubad cılasın “zirek”, Gedebey cırasıl “id.” (ADL I 77a), bugün
Tebriz ağzında cilazın “çevik, uyanık” çocuk için kullnılmaktadır, TTü. ağ. İzmir, Çanakkale,
Gaziantep, Muğla cılasın “erkek ve kız güzeli” (DS III 907a), Kşk.-, Trkm.-.
102
44
170a 3 çısúa ‘domuz yavrusu’. Bkz. ED 400b çoçğa, Clauson çoçka, çoçğa “sucking pig”
sözcüklerini çocuk sözcüğünün ikinci biçimi olarak vermiş, sözcüğün modern Türk
lehçelerinin hepsinde yaşadığını belirterek Güney Batı lehçelerinde ise sadece 20. yüzyılda
Anadolu’da tespit edildiğini kaydetmiştir, bkz. TTü. ağ. Güvere, Silifke –içel çoçka “domuz”
(DS III ?) Bergama-İzmir, Amasya ve Azeri Köyleri çoçka “bebek, çocuk”, Kşk. -, Trkm.-.
45 170a 5 çögsi ‘bir ip’tir ki ona tahta halka bağlayıp diğer tarafını bir çiviye bağlarlar. Krş.
AzTü: ağ. Basarkėçer, Çemberek, Hamamlı çöysü “alaçığın orta direyi” (ADL I 111a), krş.
Trkm. çövşi “gara öyi yel yıkmazlık üçin üstaşır atanaklayın geçirilip ikiyan yüzünde gazıga
daŋılyan yüp” (TDS 753a), Kşk. -.
46 170a 6 çülbe ‘sülün civcivi’. Krş. TTü.: ağ. Söğüt Köyceğiz-Muğla çölü “küçük kuşlar”(DS
III 1284a), AzTü.: ağ. Basarkėçer, Eli Bayramlı, İmişli, Kürdemir, Zaqatala celeb “arıq, zeif”
(ADL I 73a) ve celef “id.” (73a) ve cülef “id.” (84b), Krş. çölpe (Osm.) = çolpa “schwach,
niedrig” (RSl III 2024b), Trkm.-, Kşk. çölpe “kem dest u pÀ, bì dest u pÀ, tenbel ve bì-èurże”
(KşkS 349b).
47 170a 7 çim ‘halis, katıksız’ ve ‘suyu, bitkisi bol olan yer (çim)’. Eş sesli, fakat iki ayrı
sözcük:
1 çim ‘katkısız, halis’: ED 424b 2 çıŋ ve 422a çım. DTü. çın “rÀst, żidd-i durūġ rÀ guyend”
(Seng 221r 20), BTü.: AzTü. çim2 “1. xalis, qatışığı omayan veya çox az olan; 2. başdan-başa,
büsbütün” (AzDİL I 484b), ağ. Ağcabedi, Baki, Daşkesen, Goranboy, Xanlar, Kürdemir,
Qazax çim I “tamam, tamamile” (ADL I 103b), TTü.-, Kşk. -, Trkm.-, Krş. Krg. çım II = çılk:
çım ak “halıs ak” (KrgS 268b) çılk “halis, mahlût olmayan; baştanbaşa, yalnız, munhasiren”
(268a).
2 çim ‘suyu, bitkisi bol olan yer (çim)’: Bkz. ED 421b 2çım ve 423a çimgen, Btü.: AzTü.
1çim “1. toprağın, kökleri bir-birine sarışmış bitkileri bitmiş üst qatı, tebeqesi; 2. üzeri cığ ve
s. su bitkileri ile örtülmüş lėhmeli su” (AzDİL I 484a), ağ. Ağcabedi çem III “suyun üzerinde
helmeşik şeklinde olan qurbağa sürfesi” (ADL I 97a), TTü.: (st.) “2. Yeşilliği bol olan yer”
(TüS 437b), ağ. Maraş, Adana çem (I) “1. zararlı otlarla dolu olan yer” (DS III 1127b) ve
Amasya, Gaziantep, Hatay, Ankara, Adana, İçel çem (I) “2. çayır çimen”, ve Sivas çem (I) “3.
karamuk vebenzeri bodur ağaçların bulunduğu yer”, Kşk. 1çem “1. çemen, çemen-i musaùùaó-
i kenÀr-i rūdòÀnehÀ” (KşkS 343a). Trkm. çemen “1.her türli gülli otlar gögeren yer” (TDS
744b).
103
48
170a 7 çen ‘sızan duman’. Bkz. AzTü.: çen2 “rütubetli duman perdesi; sis” (AzDİL I 465a)
çen ve sis anlamında olan diğer sözcüklerin kullanımı ve dağılımı için bkz: ADDA 246, TTü.
ağ. Amasya, Kars, Ağr, Muğla çen I “sis duman” (DS III 1133a), Kşk. çen “meh, ebr-i nezdìk
be zemìn” (KşkS 344a). Trkm. -.
49 170a 9 òirnek ‘tavşan yavrusu’. Yazmada nūn yanlış olarak tÀ’ okutacak şekilde iki
noktalı yazılmıştır. Bkz. AzTü. ağ. Zengilan òirnek “dovşan balası” (ADL I 249a) ve
Borçalı, Daşkesen, Fuzuli, Gedebey, Xanlar, Qazax, Tovuz xirnix' I “id.” (249a) ve
Sabirabad xırneg (246b), TTü.: ağ. Gaziantep hırnik (III) “tavşan yavrusu” (DS VII 2371b)
ve krş. Akçakent Nizip- Gaziantep hırnik (II) “Yarım burun: Kız çok güzel ama hırnik
olmasa” (DS VII 2371b), AzTü. ağızlarında tavşan yavrusu için kullanılan çeşitli sözcükler
ve bunlardan òirnek’in kullanım ve dağılımı için ADDA 192. sayfaya ve ilgili haritaya
bakınız, Kşk.-, Trkm.-.
50170b 2 dib bekâret’. Bkz. ED 434 tü:p (d-) “the root of a tree or plant; hence metaph. The
foundation (of a structure); the bottom(e.g of the sea); the ancestery or origin (e.g of a man)”;
krş. TTü. ağ. Gürün -Sivas dip “bekâret” (DS IV 1509b)
51 170b 2 dib-siz ‘bekâretsiz, bâkire olmayan (kız)’. Krş. Kerkük ağ. dibsiz “bâkire olmayan
kız” (Hürmüzlü 2003:135b)
52 170b 2 dör ‘üst (yukarı)’. Bkz. ED 528b tö:r “the place of honour in a tent, or room or a
banquet, etc” Clauson, sözcüğün Güney Batı lehçelerinden sadece Trkm.’de (tö:r) yaşadığını
kaydetmiş töre sözcüğü ile ilişkili olduğu üzerinde durmuştur. Krş. tör (AT., Uig., Çağ. OT.
Tel. Leb. Şor. Alt. Sag. Koyb. Ktsch. Kir. Kkir. Tar.) “der vordere Winkel, der Ehrenplatz (K.
B. 19,10–31, 31–31,32) Tör baştap ottur! (Alt.) – setze dich anden Ehrenplatz!” (RSl III
1249); DTü. tör “ãadr-i òÀne rÀ gūyend” (Seng 172r 9), BTü.: AzTü. ağ. Borçalı, Gedebey,
Xocavend, Qazax, Ordubad dö:r “1. otağın yuxarı başı; 2. toyda gelinin oturması üçün yer; 3.
evin arxa terefi” (ADL I 153a) İsmayıllı döryasdığı (153b) “böyük balış”, TTü. ağ. Kerkük
dör (II) “1. eski evlerde büyük odanın oturulan kısmı” (DS IV 1587a) Bayat aşireti, Teze,
Tuz, Beşir Kerkük dör (III) “konuk odası” (DS IV 1587a), Trkm. tör /tö:r/ “öyüŋ hatıralı
hasaplanyan düyp tarapı, düyp” (TDS 657b), Krş. yuxarıbaş “otağın baş terefi, meclisin en
hörmetli yeri” (AzDİL IV 619b), Tebriz’in köylerinde misafire saygı olarak şöyle denir:
buyurun yuxarı başa! ve konuklara özel olan yerde oturtulur, bu örnek, AzTü. ağ. Qazax döre
keç! (ADL I 153a) ve RSl’de kaydedilen Altay Türkçesindeki tör baştap ottur! örnekleri ile
aynılık göstermektedir, Kşk. -.
104
53
170b 4 dör döşek ‘gelin için evin üst yukarı tarafında serilen döşek (yatak)’ bundandır. dör
döşek buradaki anlamıyla ADDA 234 harita 104’te verilmiştir.
54 170b 5 daşırġanmaú ‘atın taşlıktan dolayı aksaması’ (F. lengìden-i esb ez senglÀò). DTü.
daşırúanmaú/ġ, taşırġanmaú “hemÀn taşırġanmaú bi-maènì-yi lengìden sutūr ez seng bÀşed”
(Seng 223v 25), BTü.: Krş. AzTü. daşırqamaq “1.ayağı nalsız heyvanın ayağını daş ezmek; 2.
Yerimekden yorulmak, elden düşmek” (AzDİL I 546b) ağ. Cebrayıl, Qazax daşırqamax (I)
“daşlıqda çox yerimek neticesinde axsamaq” (ADL I 126a), TTü. ağ. Isparta, Denizli,
Eskişehir, Sinop, Samsun, Maraş, Sivas, Konya taşırgamak “çok yol yürüyen at, koyun, sığır
vb. hayvanların tırnakları taşa çarpmaktan bozulmak, acımak” (DS X 3840a), ve Isparta,
Sivas, Muğla taşırgamak “nalsız hayvan, tırnağı bozuk yolda yürümekten kırılarak
topallamak, ayağı şişmek” (DS XII 4741b), ayrıca bkz. taşırkamak/taşırğamak (X 3840a),
Kşk. daşırğamaq=daşırıqlamaq “sÀyìde ve şekÀfte şuden-i summ-i óeyvÀn bi-òÀùir-i
kūhpeymÀyì” (KşkS 398a), Trkm. -.
55 170b 7 demrev ‘okun uçlarının türlerinden birinin adı’(F. ism-i yekì ez envÀè-i peykÀmhÀy-i
tìr bÀşed). demren دهزى için yanlış yazım olmalı. Bkz. ED 509b temürge:n, dermen/temren
“okun ocuna geçirilen demir ya da kemik parça” (YTS 75b)’da tanıklanmış iyi bilinen
sözcüklerden biridir; Trkm.: dermen “yayın okunıŋ ucuna geydirilyÊn yiti uçlı demir”
(Garacaev 1989:53).
56 170b 7 dümük ‘birşeyle (işle) meşgul olmak’. < Mo. dömüg “useful, convenient[ly],
satisfactory, rather good or well” (Lessing 267b) dömüg “zufriedenstellend; beschÊftigung”
(MLW 91), DTü.-, BTü.: dümük “iş güç, meşgale” dümük olmak “bir işle yakından meşgul
olmak, bir işin üzerine düşmek” (YTS 86b) dümükmek “bir işle meşgul olmak, oyalanmak”
(YTS 87a), AzTü.: dümük “meşğele, meşğuliyyet” dümük olmaq “bir şeyle vaxt keçirmek,
vaxtını öldürmek” (AzDİL I 716a), ağ. Ağdam dümüx “her işle maraqlanan” Nexçivan
dümüy ėlemex “baş qarışdırmaq, meşğul ėtmek” (ADL I 158b), Tebriz ağ.
dümühlux/dümihlıx “zaman geçirmeye yarayan iş” dümüh meme “bir tür emzik” çocuğu
emizmek için değil meşgul etmek içindir! Kşk. - , Trkm. -.
57 170b 8 donġuldamaú ‘incinerek yüzünü çevirip yavaş yavaş (kısık sesle) kendi kendine
konuşmak (homurdanmak)’. DTü.-, BTü.: AzTü. donquldamaq “narazi halda özözüne,
yavaşça anlaşılmaz sözler danışmaq; dėyinmek; narazılıq izhar etmek” (AzDİL I 673a), TTü.:
ağ. Emirdağ –Afyon, Güney Yeşilova –Burdur, Yukarıseyit Çal –Denizli, –Balıkesir Düzce –
Bolu, Taşköprü –Kastamonu, Ermenek, -Konya dıngırdamak “sürekli olarak gerekli gereksiz
105
konuşmak, söylenmek, mırıldanmak” (DS IV 1465a) DS’de ayrıca dıngıldamak, dıñgıldamak
biçimleri de tespit edilmiştir. Trkm. -, Kşk, -.
58 170b 9 dünlük ‘tahta halka’dır ki dairevî alaçığın ağaçlarının başını onunla sertleştirirler’.
Krş. ED 520b tüŋlük “the smoke hole of a tent”; Krş. Kırg. tündük “3. Obanın uuk’ların üst
uçlarıyla tutulan, yukarıdaki ahşap dairesi” (KrgS II 771a); BTü.: krş. TTü.: ağ. Akçadağ,
Pütürge, -Malatya donluk (IV) “hayvana yükletilen eşyanın bağlanmasında kullanılan ipin
ucuna takılan ağaç çengel” (DS IV 1561a), Trkm. krş. tüynük “1. gara öyüŋ uklarını
birleşdiryän yokarkı tegelek böleki” (TDS 664b), Kşk. domluq “úollÀb-i çūbì = doğanaú”
(KşkS 435b) doğanak “úollÀb; navèì çÿb-i úollÀb-dÀr-i óalúa-i ki bi nÿk-i ùanÀb vaãl kunend
ve der hingÀm-i bÀr-bendì ez Àn istifÀde kunend” (KşkS 432a), bkz. AzTü. doğanaq “1. bir-
birine bend etmek üçün örkenin, sicimin ucuna bağlanan ağac haçacıq (qarmaq); örken
halqası” (AzDİL I 656a).
59 171a 1 sıçlaú ‘serçe parmak’. Bkz ED çıça:lak “the little finger”; DTü. çıncanaú “enguşt-i
kūçek bÀşed ki ÀnrÀ bi-èarabì òanãar nÀmend”, BTü.: AzTü. çėçele/çėçele barmaq “elin
beşinci, en kiçik barmağı” (AzDİL I 455b), TTü. ağ. Iğdır Kars çeçele barmah “serçe parmak”
(DS III 1105a), Kşk. serçe “id.” (KşkS 476b), Trkm. -.
60 171a 1 soòrandı ‘insan ve at yavaş yavaş (kısık sesle) ses çıkarıyor’. Bkz. soúranmaú/ġ “bi-
Türkì-yi Rūmì Àheste der zìr-i leb bi-kudūret suòen guften ve lund-lund kerden” (Seng 245r
16), soúranmaú “homurdanmak, söylenmek” (YTS 201b), AzTü.-, Krş. TTü. ağ. Denizli,
İzmir, Çanakkale, Bursa vd. sokranmak “söylenmek, homurdanmak, gönülsüz iş görmek” (DS
X 3658b), bkz. RSl IV 523 (Osm. Çağ. Kom) 1.sich beklagen, wienen; 2. (Çağ. V) brummen
murren; 3. (Kom.) murmeln, Trkm.-, Geniş bilgi için bkz. (Özönder 1996: 142).
61 171a 2 sirinsimaú üçüncü yÀ’nin noktaları yok.
62171a 2 sirinsimaú ‘kuru incir gibi birbirine çekilmek (büzülmek)’. Krş. AzTü. ağ. Xaçmaz
sirinsimağ “od az olduğu üçün bişmeyerek quruyub qalmaq, berkimek (qovurğa, çörek,
günebaxana aiddir)” ve Saylan sirinsemek II “id.” (ADL I 497b) ve ayrıca bkz. silimsemek,
silinsimek/h, TTü. ağ. Bağıllı, Eğirdir -İsparta, Gürün -Sivas, -Ankara sırınsımak “bozulmak,
suyu çekilmek (yiyecek maddeleri)” (DS X 3617a) –İzmir, -Niğde, -Adana, Bodrum –Muğla
sırımsımak “id.” (X 3616b), Trkm.-, Krş. KrgTü. sürsü- “1. açık havada kurutulmak (et, balık
hakkında)” (KrgS II 673b).
63 171a 3 sırtlan ‘sırtlan’a derler; (4) şu cihetten ki koşarken sırtına fazla oturarak koşar.
Yazarın etimolojik denemelerinden biridir.
106
64
171a 4 sırım ‘deri kayış’. Bkz. ED 802a sıĢrım “a single strip” > >sıyırım > sıyrım > sıırm
> sırım; Krş. AzTü. ağ. Culfa, Meğri, Ordubad si:rim “1. çarıq tikmek ve ya onu te’mir etmek
üçün gönden kesilen nazik, uzun hisse” (ADL II 497b), TTü. (st.) sırım “bazı işlerde sicim
yerine kullanılmak için, sicim kullanıldığında, ince ve uzun esnek deri parçası” (TüS 1758b),
Kşk-, Trkm. -.
65 171a 5 sürgüre ‘küçük kazma’. Bir yerde rastlanmadı. Krş. TTü. ağ. -Samsun, Lüleburgaz,
Kırıkkale sürgü “tırmık” (DS X 3719b).
66 171a 6 sorluú ‘kamışlık’ < sor+luk. Hiçbir lehçede rastlamadık. Ancak şu tanıklar ile
karşılaştırılabilir: TTü. ağ. Ordu sor “çayır biçilirken sırayala toplanan ot bağlamları” (DS X
3665a), AzTü. ağ. Qazax sormux “yabanı bitki adı” Ağdam sorsök “tikanlı bitki adı” (ADL II
503a).
67 171a 6 suvaú ‘atın başından burnuna kadarki kısmı’; belki su tepsisine benzetilmiştir,
bundan ki buna da suvaú derler. Bu anlamıyla bir yerde rastlanmadı. Krş. suvaú/ġ “su biriken
çukur yer, pınar, çeşme” (YTS 207a), TTü. ağ. Bozdoğan, –Aydın sovak “iki ark arasındaki
bağlantı kanalı” (DS X 3667b).
68 171a 8 solġuc ‘sol tarafa takılan cığa’. r > l benzeşmezliği yolu ile sorġuç’dan gelişmiş bir
biçim olsa gerek. Bkz. ED 849b sara:ğuç “in the sense of something wrapped round”; TES
374b sorğuç “1. bazı kuşların tepelerinde bulunan uzunca tüy; 2. serpuşların ön tarafına
takılan tüy veya püskül biçimindeki süs”; DTü. sarağuç “gìsū-pūş-i zenÀn bÀşed ve Àn kìse
buved mÀnend-i hemyÀn-i derÀz ki Àn-rÀ der kemÀl-i zìnet dūòte yek-ùaraf-i Àn-rÀ ber ser,
ùaraf-i dìger ez zìr-i baġal guõerÀnîde ber kemer-bend kunend ìn lafô bÀ FÀrsì muşterek-est”;
BTü.: Krş. ãorġuç/sorúuç “tuğ” (YTS 202a); AzTü. -, TTü. (st.) sorğuç “tuğ” (TüS 1793b),
Trkm.-, Kşk. -, bkz. sarÀġūç “weibliche, Kopfbedeckung” (TMEN II 1232).
69 171a 9 samsun ‘bir tür av köpeği’tir. samsun < Grek. samson Σαμψών, Bkz. samsun “bir
cins köpek” (YTS 191b), TTü. (st.) samsun “savaşta kullanılan köpek” (TüS 1694b) ağ.
Harman, Söğüt –Bilecik somsom “kocamış koyun köpeği” (DS X ?).
70 171a 11 sün ‘dişli bir alet’tir راطیة (?) tamamlandıktan sonra sağlam otursun diye ilmeğini
ona vururlar”. Krş. AzTü. ağ. sünne “deyenin belini möhkem saxlamaq üçün qoyulan ağac”
(ADL II 511a) Daşkesen, Gence, Qazax, Tovuz, Şemkir süneçe “1. alaçıq qurmağ üçün ağaç”
(ADL II 510b) Tovuz.
71 171b 1 shAr (2) ‘okun uçlarının türlerinden birinin adı’. Krş. sufÀr “the notch in the arrow
which recieves the string” (Steingass 709a), TMEN 1296 sōfÀr.
107
72
171b 3 şırlan-ġuc ‘su oluğu’. Krş. AzTü. ağ. Baku şiranquc “novalça, yağış suyunun axması
üçün nov” (ADL II 532a) , TTü. ağ. Kozlaç, -Denizli şarlangıç “çağlayan” (DS X 3750a)
şarlak (3749b).
73 171b 3 şiri ‘derinin kenarından kesilen ensiz parçalar’. Bkz. KrgTü. şiri “sepilenmemiş ve
tütsülenmiş olan sığır derisidir ki kap-kacak (başlıca aba) yapmak için kullanılır” (KrgS II
690a).
74 171b 4 şırlamaú ‘resim çizmek’. Krş. TTü. ağ. Erzurum şirlemek “yağlı boya ile boyamak”
(Gemalmaz: ?)
75 171b 5 fere ‘keklik civcivi’ < Ar. farò ـزش “young bird” (Wehr 703a); Krş. DTü.: ferik “ber
vezn-i şerìk, cūce-yi murġ buved” (Seng 263r 21) Clauson, (İndex VI 101)’de sözcüğü
Arapçadan alınan sözcükler sırasına almıştır; BTu.: AzTü.: fere “cavan toyuq (keklik)”
(AzDİL II 184a) ağ. Naxçivan, Ordubad, Zengilan ferix´ I “fere” Tebriz ferih “id.”, Kşk. fere
“cūce kebkì ki bedeneş òÀl endÀòte bÀşed ve bitevÀned bi-rÀóetì pervÀz kuned” (KşkS 549b),
TTü. ağ. Iğdır ve köyleri, İrişli, Bayburt, Sarıkamış, Selim -Kars, Bitlis, -Ankara fere
“civciklikten çıkıp yenilebilecek hale gelmiş tavuk” (DS V 1844b) Kars fere “yetişkin piliç”
(Ercilasun ? ?) birçok ağızda ferik “kümes hayvanlarının civcilikten çıkmış yavruları, piliç”
(DS V 1846a).
76 171b 6 úabġar ‘yerine koy!’, DTü.:
2kapkar (v) (Çağ.) “1. (V) zudecken, umhülen. 2. (PdC)
laisser, poser une chose au millieu” (RSl II 420); BTü.: AzTü. ağ. Oğuz qabğarmax
“qablaşdırmaq, yerleşdirmek” (ADL I 299a), Trkm. gapgarmak “gabın içine salmak, zadı
gaba yerleşdirmek” (TDS 143a), Kşk.-.
77 171b 7 úaypun ‘kenara çekil ve kaybol!’. < úay-p-un-, Krş. úaypınmaú “çekinmek,
kaçınmak” (YTS 143b), TTü. ağ. Turan -Kayseri; Bor -Niğde kaypıtmak “2. kaçmak,
sıvışmak” (DS VIII 2706a), Kşk.-, Trkm. -.
78 172a 1 úarpuú ‘çeliğin başındaki düğüm (çevgenin eğri ucu)’. AzTü. -. Fakat Krş. TTü. ağ.
Bornova –İzmir, -Bursa, Çarşamba –Samsun karmuk “kanca, çengel” Aksaray –Konya
karmık “id.” (DS VIII 2666a), Kşk.-, Trkm -.
79 172a 1 úuşmar ‘demir halkalarla birbirine koşulan üç tahtadır, hizmetkârlar (: şâtırlar) ele
alıp kuşları ve diğer hayvanları onunla vurup avlarlar’. Bkz. TES 270a kuşmar “kuş tuzağı”
Eren sözcüğün kökenini şöyle açıklamış: < kuş + - mar eki, ardından şu izahlarını getirmiştir:
“Türkler kuş tutmak için kullanılan tuzaklara türlü adlar verirler. Ancak kuşmar adının yalnız
Anadolu Türkçesinde kullanıldığı anlaşılıyor. Bu adın sonundaki –mar eki de diyaletlerde çok
108
seyrek kullanılan bir ektir”. Ayrıca bkz. Seng. kuşmar “bi Türkì-yi Rūmì se èaded çūb est ki
bÀ óalúa-hÀy-i Àhenìn taèbiye kerde bi-hem peyveste şÀùirÀn bi-dest gìrend ve murġÀn ve
cÀneverÀn rÀ bidÀn zede şekÀr kunend” (Seng 288v 11), AzTü. -, Krş. TTü.: ağ. Bahçe –
Adana koşmar (II) “Birbirinden ayrılmayan, kıble yönünden doğan çift yıldız” (DS VIII
2934b), Kşk. -, Trkm. -.
80 172a 4 úōú ‘çok küçük olan, doluya benzer kar tanesi’; şöyle derler: úar úōúı. Bkz. ED 608a
ko:ğ “dust, and the like”, úoğ (I) [úığ (II)] “kıvılcım” (YTS 154a), Krş. AzTü. ağ. Oğuz qo:x
II “taxta kepeyi” (ADL I 337b) Balaken, Zaqalata qoğ “saman ovuntusu” (ADL I 377a), TTü.
-, Kşk.-, Trkm. -.
81 172a 6 úoŋarsa ‘yanmış yünün kokusu’. Bkz. AzTü.: ağ. Qazax qonursu/qonursu iyi
“yanmış yün parça iyi” (ADL I 340b), TTü.: ağ. -Aydın, -Kastamonu, -Çankırı, -Sinop, vd.
“yanan kıl ya da yün kokusu” (DS VIII ?) DS’de şu şekiller de aynı anlamdadır: konursu,
koğursa, Kşk. Şeşbeğli qonqur issi “yanmış yün kokusu” (Kaşkay Türkü Veliyullah
Yakubi’den naklen), Eymür qonquru/qonqur qoxusu “būy suòten-i peşm” (KşkS 618b), Trkm.
goŋursı I “goŋursap çıkyan yanık ıs” goŋursamak “yanık ıs gelmek, goŋursı ıs dötretmek”
(TDS 179b).
82 172a 6 úulan/úolan ‘‘yavru kısrak ve yaban eşeği ve atın kuşağı (kolan)’. Bu maddede her
hangi bir ayırım yapılmamasına karşın açıklamadan da belli olduğu gibi iki farklı sözcük
vardır. úulan “yavru kısrak; yaban eşeği” ve úolan “atın kuşağı (kolan)”.
83 172a 8 úal ‘yön, taraf’. Sözcük muhtemelen úol “1. taraf, yan cihet” (YTS 154b)
sözcüğünün ikinci bir şeklidir, AzTü. qol “6. cinah, teref, semt” (AzDİL III 172a), TTü. (st.)
kol “11. kanat [askeri terim]” (TüS 1197b).
84 172a 8 úanşar ‘karşı karşıya’, DTü.: kaŋşar “muóÀõì ve berÀber” (Seng 278r 9) Clauson
Moğolca dizine almştır: kaŋşar “opposite, facing” from koŋşiyar “nose, face” (Seng İndex V
97); BTü.: AzTü.: qenşer “qarşı teref, ön teref; ireli, qabaq” genşer gelmek “üz-üze gelmek,
rast gelmek” (AzDİL III 117a), ağ. Ağsu, Ucar qenşer “evvel” (ADL I322b) Güney
Azerbaycanın Karadağ bölgesinde de kullanılmaktadır: gel qenşere! “karşıma gel”, Kşk.
qanşar “rūberū, muúÀbil” (KşkS 574b), TTü. ağ. Urfa, Kerkük kanşar ‘Karşı karşıya’ (DS
VIII 2627b), Trkm. -
85 Naãìrì, bu kalıplaşmış ifadedeki úanı’nın etimolojisini Ar. ġanìy ؼی “wealthy, prosperous,
well to do” (Wehr 686b) değil Türkçe ka:n- “to be satisfied, satiated” (ED 632a) ile
109
ilişkilendirmektedir. Bkz.TTü.: ganî ganî “bol bol, çok çok” Allah gani gani rahmet eyleye
(TüS 726a).
86 172a 11 úanıú-maú ‘uçan ve yürüyen yırtıcı hayvanların avın kanını içip avlamağa
hırslanması’. DTü. úanıúmaú “muètÀd ve şìr-gìr şuden” (Seng 277v 2); BTü.: Bkz. úanıúmaú
“2. kana susamak, kan dökmeğe istekli olmak” (YTS 136b), AzTü.: qanıqmaq “qana
susamaq, gözü qızmaq” (AzDİL III 36a) ağ. Basarkėçer, Gedebey, Qazax qanıxmax “qana
susamaq” (ADL I 305a), TTü.: ağ. Kars ve köyleri kanıkmak “çok istemek” (DS XII 4532b) –
Kütahya, Havuz, Kangal, -Sivas, kanıkmak “tazı kurt kovalamaya alışmak” Çepni, Gemerek,
-Sivas kanıkmak “köpekler boğuşmak” (DS VIII 2623b), Kşk. -, Trkm. - .
87 172b 1 úanġal ‘kökü yenilen dikenli bir ottur; tütsü yapmak için kullanılan bitki (دخ)
(üzerlik gibi)’. DTü. - ; BTü.: YTS - , AzTü.: qanqal “yaprağı tikanlı, özeyi yeyilen alaq
bitkisi, qalağan” (AzDİL III 36b) Güney Azerbaycan ağızlarında qanğal/qanqal (tikanı) ve
qalğan/qalqan (tikanı) kullanılmaktadır, TTü.: ağ. –Afyon, -İsparta, -Burdur, -Denizli, -Bolu, -
İstanbul, -Tokat, -Kars, -Ağrı, -Gaziantep, -Sivas, -Yozgat, Kayseri, -Adana, -İçel,
“Devedikeni” ayrıca bkz. kongol/kalağan/kaluğan “id”, boğa dikeni “ Eringium
(Umbelliferae) türlerine verilen genel ad. Çok yıllık, otsu ve dikenli bitkilerdir. Eş anlamlılar:
eşek dikeni, deve elması, guga dikeni, hölemez, tüsü (van), yılan dikeni (Silifke Mersin)”
(Baytop 2007: 49), Trkm. galgan “tikenlice yası yapraklı haşal ot” (TDS 136b). Kşk. qanqal
“nÀm-i navè-i geyÀh-i òÀr-dÀr bÀ berghÀy-i dÀyere-vÀr” (KşkS 575a).
88 172b 3 küp ‘süngünün kökü (aşağı kısmı)’. Krş. ED 687a küp (kü:p) “an earthenware jar
or jug”; bkz. AzTü.: küp2 “1. =dibcik tüfeng qundağının döşe direnen enli hissesi; 2.
baltanın sapı keçirilen yerin arxa hissesi; 3. xencer ve s. kimi kesertilerin elle tutulan hissesi,
destesi, qebzesi” (AzDİL II 780a), TTü. ağ. Iğdır, -Kars küp “küreğin baltanın sap takılan
yeri” (DS VIII 3040a) ve köp/kupgü/küpleğü/küplengi/küplengü/küplentü/küplesi “id.” -İçel
küp “saz çalgısının gövde kısmı” (DS VIII 3040a), Trkm. küpe “arka, yagırnı” küpesine
yapmak “arkasına urmak” (TDS 404b), Kşk. kup “3. ùaraf-i puşt-i teber, tìşe ve s.” (KşkS
667b).
89 GìlÀnì veya Gìlekì, Kuzey Batı İranî dilleri kolunun bir üyesidir. Bugün Farsçanın ağır
etkisi altında kalmış bir dil olarak İran’ın kuzeyinde Gîlân ve Mâzenderân vilayetlerinde
konuşulmaktadır.
90 172b 10 geren Acem kÀfi ile, ‘koyunun otlamak için yayılması’. < ger- ED 735b ker- (g) “to
stretch, spread out”; YTS -, Krş. AzTü. ağ. Berde, Borçalı gerenemex “yayılmaq (qoyun-
110
quzuya aiddir)” Cebrayıl, Ucar gerenimek “id.” (ADL I 195b), TTü.: ağ. Bayram, Ayaş –
Ankara, Gözlü –Konya gereñ (IV) “sürünün serpilerek, dağınık yayılması hali” (DS VI
1999a), Kşk. -, Trkm. -.
91 172b 11 güzem ‘güzde kırkılan kuzu yünü’. = güz “güz” +e-m. Krş. AzTü. güzem “yayın
ikinci ayında kesilen qoyun/quzu yünü” (AzDİL II 316b) ağ. diyalekt ve ağızların çoğunda
güzem “payızda qırxılan yün” (ADL I 210b) Göyçay gizam “id.” (ADL I 201b) Lenkeran
yüzem “id.” (ADL I 637b), TTü. ağ. güzem (I) “sonbaharda kırkılan koyun, kuzu yünü” (DS
VI 2243a), Kşk. -, Trkm. krş. güyzemek “üzüm, gavun ve ş. m. ösümlikleriŋ bişmege
yetişmeyän, giçki düvyän hasılı” (TDS 212a).
92 173a 1 kiyiz ‘eskimiş keçe; alaçığın örtüsü’. Bkz. ED 707a kiĢiz “felt” Clauson, sözcüğün
bütün lehçelerde yaşadığını zikrederek Oğuz grubunda bu sözcüğün yerini keçe: sözcüğü
aldığını kaydetmiştir, DTü. kiz “nemed buved ki Àn-rÀ bi-èarabì lebed gūyend” (Seng 314r
17); BTü.: AzTü.-, Kşk. -, TTü. ağ. Bursa kiyiz “keçe” (DS VIII 2888a), Trkm. -, krş. 2kīz
(Kom. Kaz. Kir.) = kis “die Filzdecke, der woilok” (RSl II 1389a), Farsçaya Doğu Türkçesi
üzerinden geçmiştir (TMEN III 1696), kìz کیش “felt cloth” (Steingass 1068b).
93 173a 1 kesegen ‘fare’. Bkz. kesegen “fare” (YTS 147a), AzTü. keseyen “qabaq dişleri yaxşı
inkişaf etmiş, gemiriciler destesinden çöl sıçanı” (AzDİL II 691a), TTü. ağ. –Balıkesir, -
Amasya, -Erzincan, -Sivas, -Ankara kesegen (I) “fare” (DS VIII 2760b) ve ayrıca DS’de bkz.
keseğen/keseyen/kesen/kesgen/kesgü/kesiyen/kesküç “id.”, Kşk. -, Trkm- .
94 173a 1 kösem ‘keçilerin önünde giden büyük keçidir’. Bkz. kösem “bi-Türkì-yi Rūmì buzì
bÀşed ki pìşÀpìş-i gūsfendÀn rÀh reved ve Àn-rÀ bi-luġat-i çaġatÀy erkeç nÀmend…”, kösem
“sürünün önünde giden koç, kösemen” (YTS 158b), AzTü.-, Kşk. -, TTü. ağ. -Afyon, -Isparta,
-Denizli, Aydın vd. kösem “çobana alışkın ve sürünün önünde geden dört yaşında keçi, ya da
koyun” (DS VIII 2972a), Trkm -.
95 173a 2 kemçük ‘çenesi dişlerinin üstünde olan kimse’. Bkz. DTü. kemşik “şeòsì buved ki
dendÀn-i bÀlÀy-i ū ber dendÀn-i zìrìn sevÀr bÀşed yÀ ez dehÀneş ber-Àmede numūdÀr bÀşed”
(Seng 301r 9) kemşik (Çağ. V.) ‘kleine VorderzÊhne habend’ (RSl II 1215); BTü.: AzTü.
kemçik “1. Çatışmayan hisse, parça, şey; 2. tam olmayan yarımçık: kemçik ay. kemçik parça
(ağız-ağza qatladıqda kenarları bir-birine düz gelmeyen parça)” (AzDİL I 676a) kemsik2
“çatışmayan, elave ėdilmeli olan hisse, parça” (AzDİL II 679b) ağ. Şemkir, Tovuz, Zaqatala
kemçix′ “yarımçıq, eksik” (ADL I 275a) kemsig/kemsix “id.” (275b), TTü. ağ. –Afyon, -
Isparta, -Manisa, -Eskişehir, -Amasya, -Kars, -Maraş, -Sivas, -Kayseri, -Niğde kemçik “alt
111
çenesi çıkık, üst çenesi çökmüş gibi duran, dişleri üst üste gelmeyen (kimse)” (DS VIII
2737a) ayrıca: kemcük, kemçuk, kemçük, kemki, kevüç “id.”, TmTü-. Kşk. kemçik “leb-
kūçek, şekker leb, Àn-ki lebhÀyeş nÀúiã bÀşed” (KşkS 657a). Ayrıca bkz. 173a 3 kemçik.
96 173a 3 kim-seken ‘okun uçlarının türlerinden birinin adı’. kim seken: kim ‘kim’ ve seken <
sek-en, sek- ‘sekmek’ -en sıfat-fiili eki ile, birleşik isim.
97 173a 3 kemçik ‘üst dişleri alt dişleri üzerine oturan kimse’. Açıklama kısmında “dendÀn-
hÀy-i zeberìn ū”dan sonra gelen “ber dendÀn-hÀy-i zìrìn-i ū” kısmın üzeri çizilerek iptal
edilmiş. Ayrıca bkz. 173a 2 kemçük.
98 173a 5 lüme ‘evcil kuyruksuz kuş/tavuk’ < ? Yabancı kökenli bir sözcük olmalıdır. Bkz.
AzTü. lüme(k) “quyruğu olmayan ve ya qısa olan; quyruğu kesik: lüme xoruz (toyuq)”
(AzDİL I 274a) ağ. Ağsu, Bakı, Gence, Naxçivan, Salyan, Yervan lüme I “qısaquyruqlu (quş,
it)” ağ. Bakı lümėg “id” Bakı, Şamaxı lümeg “id.” (ADL I 374a), Kşk. -, TTü.-, Trkm.-.
99 173a 6 lI ‘beraber’ +lI ... +lI birliktelik işaretleyicisi. Madde başı olarak alınmıştır. Bkz.
Ergin 2007: 172-173; Erdal 2004: 167-168.
100 173a 7 maymaú ‘parmakları kusurlu ve (dolayısıyla bir şeyi) tutamayan kimse’. Krş. AzTü.
maymaq “çox huşsuz, kėy, ferasetsiz, bacarıqsız, acız-avara” (AzDİL III 300a) ağ. Tebriz ve
birçok Güney Azerbaycan ağzı maymax/ğ “id.” krş. Çemberek maymalamax/maymamax
“axsamaq” (ADL I 383a), TTü. İskilip -Çorum, Kilis -Gaziantep, Keskin –Ankara maymak I
“beceriksiz, sersem, şaşkın” (DS IX 3142a) ayrıca DS’de bkz. maymaşak/ maymaşık/
maymaşuh “id.” –Çankırı, -Amasya, Bağlıca, Ardanuç, -Artvin, Mahmer, Refabiye, -
Erzincan, -Malatya, Emirler, Bala –Ankara maymak II “ayakları çarpık (kimse)”, Kşk. -,
Trkm.-.
101 173a 8 nebtez ‘okun türlü (9) uçlarından birinin adı’. Hiçbir lehçede rastlanmadı. Krş F.
nebtìz ثحیش “a very sharp-edged sword or knife” (Stengass 1384b).
102 173a 10 hola ‘birkaç ineği birbirine bağlayıp harman ederler’. AzTü.: AzDİL-, ADL-,
ancak sözcük Tebriz ve birçok Güney Azerbaycan ağ. hola qoşmaq “harman dövmek için
inek veya başka hayvanları bir birine koşmak” fiilinde ve (kimseni) hola qoşmax “(kimseyi)
sıkıntıya sokmak, gününü karartmak” deyiminde yaşamaktadır, Kşk-, TmTü-.
103 173a 11 yapaġu ‘baharda kırkılan koyun yünü’, Bkz. ED 874b yapa:ku: “matted hair or
wool”, Krş. yapağılu “sık, birbirine girmiş” (YTS 234a), yapağı (Osm.) = yapak
“unbearbeitete, Wolle, der Fliess” (RSl III 261), bkz. AzTü.: yapağ(ı) “1. yazda qırxılan
qoyun yunu; 2. yapıxmış” (AzDİL IV 528b) ağ. Ağdam, Balaken, Bolnisi, Borçalı, Füzuli,
112
Gedebey, Xocavend, Karvansaray, Qax, Qarakilse, Qazax, Quba, Şeki, Zaqalata yapağı “id.”
Quba yapağ “id.” (ADL II 623a), TTü. ağ. İshaklı, Bolvadin -Afyon, İsabey, Çal -Denizli,
Çayağzı, Şavşat -Artvin, -Kars Karaözü, Gemerek -Sivas yapağı “kırkılmış koyun yünü” (DS
XI 4175b), Kşk.-, Trkm. yapağı “wool in the fleece” (ED 874b).
104 173b 1 yapun ‘örtün!’ yapunçı buradandır.
1 yapun- Bkz. ED 870b yap- ; Krş. yapınmaú “2. kapanmak, kapatılmak, örtülmek” (YTS
234b) < yapmaú “kapamak, kapatmak, örtmek” (YTS 234b), AzTü. -, Kşk -, Trkm. yapınmak
“üstüŋi yapmak, üstüŋi örtmek, bürenmek, basırınmak” (TDS 852a).
2. yapunçı YTS -, AzTü. yapıncı “basılmış keçi yününden (keçeden) hazırlanan plaşa oxşar
qolsuz, uzun, enli geyim” (AzDİL IV 529a), TTü. ağ. Kars yapınçı “kıllı, kalın aba” (DS XI
4177b) Amasya, Kars, Çayağzı, Şavşat –Artvin, Konaklı, Ardanuç –Artvin, Bayburt –
Gümüşhane, –Kars, –Erzurum Erciş –Van, Ballısüle, Malkara –Tekirdağ yapınca “çoban
yağmurluğu, yamçı” (DS XI 4177b), Trkm. yapınca “egne ya da malıŋ üstüne atmak üçün
keçeden edilyÊn daşkı geyim, örtük” (TDS 852a).
105 173b 3 yavrı ‘çil keklik ve tarla kuşu civcivi’. TTü. ağ. Kumdanlı, Yalvaç -Isparta,
Bozdoğan -Aydın yavru (III) “civciv, piliç” (DS XI 4205b), AzTü. -, Kşk. -, TmTü -. F. yÀvrì
“perende-yi Àbì-yi òurd ve bi-reng-i zìba”, yavrì “Vogeljunges” (TMEN 1919)
Farsça açıklamada “tarla kuşu” úızılaú/úızlaú? لشالق ile karşılanmıştır: “Türkì. úanbara”
(DehS X 15482a) ancak bu sözcüğe hiçbir Türkçe kaynakta rastlanılmadı. TMEN’e de
alınmamıştır.
106 173b 3 yarı ‘deri’ YTS -, AzTü.-, Kşk. -, TTü. ağ. -Konya yarı (I) “yağ çömleğinin ağzına
gerilen deri” (DS XI 4183a), TTü. iri yarı “iri yapılı”daki yarı buradaki sözcükle ilişkili
olabilir. Trkm. yarı “elde eylenen deri” (TDS 855b), Krş. (Tel., Alt., Kom.) 3yarū
“gegorbenes Leder” (RSl III 131).
107 173b 4 yarıúanat ‘yarasa’. Sözcüğün sonundaki t için yazmada yanlış olarak b yazılıdır.
yarıúanat birleşik isim. yarı ‘deri’ + úanat ‘kanat’. Sözcüğü, krş. AzTü. ağ. Göyçay yarqanat
“yarasa” Bakı yarqenet “id.” (ADL II 624a), YTS -, TTü. krş. yarkanat (Kaz., Çağ., OT.) =
yaru-kanat “die Fledermaus” (RSl III 135), Kşk-,TmTü -.
108 173b 5 yoġurmış ‘güçlü ve yapısı iyi (sert) olan insan’. ED 906a yuğur- “to knead (dough
etc.)”. DTü. -, YTS-, AzTü.-, TTü.-, Trkm.-, Kşk. krş. yoğur/yuğur “1. çÀú şucÀè ve
tenÿmend; 3. duruşt ve bed-endÀm ve bed-terkìb” (KşkS 846a), Krş F. yuàur “ma’òÿõ ez
113
masdar-i yoàurmaú Türkì bi-maènì-yi òemìr kerden yÀ yoàun Türkì, bi-maènì-yi siùabr ve
duruşt ve gunde ve bi-endÀm ve nÀ-hemvÀr (DehS 21050a), bkz. TMEN N185 ve 2128.
109 173b 5 yalap ‘şimşek ışıltısı’. ED 956b yal- “to blaze, burn, shine”. Krş. yalap yalap “parıl
parıl, alev ışık saçarak” yalap yalap itmek/yalap yalap yanmaú “parıl parıl parlmak” (YTS
243b) yalapımaú/yalabumaú “parlamak, parıldamak” yalabıdaú “birdenbire, şimşek gibi hzla”
yalabıú/yalabuú “parlak” (YTS 243a), yalabmaú/à “bi-Türkì-yi Rÿmì bi-maènì-yi dereòşìden
buved” (Seng 336r 25), AzTü. ağ. Böyük Qarakilse, Daşkesen, Xanlar yalavımax “çaxmaq
(şimşek)” (ADL II 619b), TTü. ağ. -Bilecik, Erciş -Van, -Yozgat, Bilân, -Adana, Pınarlıbelen,
Bodrum -Muğla yalap (I) “parıltı” (DS XI 4140a) Gökdere, Akdağmadeni -Yozgat yalap
yalap yalabımak ‘parıl parıl parlamak’ yalap yalap etmek “parıl parıl parlamak” (DS XI
4140b), Kşk-, Trkm. -.
110 173b 5 yalman ‘dönmüş; eğri kılıç’. DTü. krş. yalman “ber vezn-i salmÀn bi-maèniyi tund
ve tìz bÀşed ve mecÀzen tundì-yi kÿh rÀ hem gÿyend” (Seng 336v 20), BTü. yalman “kılıcıni
kamanın, bıçağın, mızrağın, süngünün ağzı ya da ucu” yalman göstermek “kınından çekilmiş
kılıç göstermek” (YTS 244b) yalman (Osm.) “1. Eine unwegsmer Platz; 2. die Schneide oder
Spitze einer Waffe oder eines Werkzuges; 3. der Spitzförmige Berggipfel; der Pie” (RSl III
190), AzTü. krş. yalman “ =yal1 atın (ve bezi heyvanların) boynunun üst hissesinde biten
uzun tükler”, TTü. ağ. Birecik –Balıkesir, Karagöl, Şarkışla –Sivas yalman (II) “mızrak ucu”
birçok ağızda yalman (I) “Eğri, yanlamasına’ (kesme, gitme vb. için) (DS XI 4148b), Kşk.-,
Trkm. yalman “öŋ ayakları gısga, art ayagları hem de guyrugı uzun sıçan, gemirici” (TDS
844a).
111 173b 6 yalaò ‘köpeğin yalaması için içine sıvı yiyecekler dökülen yuvarlak kap’;
‘yalamak’ anlamında olan yalamaú sözcüğünden türetilmiştir. Yazarın doğru köken bilgisi
verdiği madde başlarındandır. DTü.-, krş. yal “köpeğe verilen yiyecek” (YTS 243a), yalak
(Osm.) “1. Die Mulde, der Trog; 2. eine Holzschüssel, Hundeschüssel” (RSL III 156), AzTü.
yalaq2 “ite yemek tökmek üçün çuxur yer veya qab” (AzDİL IV 512b) yal3 “ite verilen horra
halında yemek” (AzDİL Iv 512a) ağ. Zaqalata yalax I “toyuğun yumurtladığı çuxur yer” Qax,
Şeki yalax III “ayaq dinginde çeltik tökülüp döyülen çuxur” (ADL II 619a), Kşk. yalaq “cÀy-i
ġaõÀ-yi seg, gaudÀli ki ġaõÀ-yi seg rÀ der Àn mì-rìzend tÀ beòured” (KşkS 831b) Krş. TTü. ağ.
İshaklı, Bolvadin -Afyon; Anamos vd. yalaò, yalak (I) (yalçan (I) -2) “1. hayvanların içinden
yemek yediği, taş, ağaç, çanak vb. kap 2. hayvanların su içtiği ağaç kap, taş oyuğu. 3.
hayvanların su içmesi için, ağaç, taş ve başka maddelerden yapılan ve çeşmelerin önünde
114
bulunan oluk, tekne. 4. çukur yer (genellikle kazılmış) (DS XI 4134a), yalak (II) (DS XII
4810a), Trkm. yalak I “ite yal, cuv berilyÊn gap” (TDS 842a)
112 143b 7 yėmdü ‘kadınların dişilik organı tüyü’ Bkz. ED 935a yemdü “the pubes; pubic
hair”, DTü. yemdü “bi-sukÿn-i mìm ve ôamm-i dÀl bi-luàat-i ÇaàatÀy ve yemdük bi-kesr-i dÀl
ve sukÿn-i kÀf bi-Türkì’yi Rÿmì mÿy-i zehÀr başed” (Seng 337v 6), BTü.: YTS -, AzTü. -,
Kşk. -, TTü. -,Trkm. -.
113 173b 8 yaÆal alma ‘bir tarafı kırmızı bir tarafı beyaz elma’ yüze benzetirler. ED 940a ya:ŋ
“the side flank” ve 943b yaŋa “id”, yaŋa “1. taraf, cihet, yön; 2. tarafa; 3. tarfata, yanda; 4.
taraftan, yandan” (YTS 245a), krş. AzTü. ağ. Gedebey yaŋal “gırmızımtraq” (ADL II 621a),
TTü. ağ. Bolvadin -Afyon; Darıveren, Acıpayam, Üçkuyu -Denizli; Kozan, Erzin, Dörtyol -
Hatay; Mut ve köyleri -İçel yañal, yanal (I) “kırmızı, pembe, pembeleşmiş’ -Mersin ve köyleri
yanıl “id” Darıveren, Acıpayam -Denzli “Bir yanı al” Kasımalar, Eğirdir, Büyük Kabaca,
Uluborlu, Köprü vd. “alaca, açıklı koyulu, değişik renkli (genellikle hayvan için)” (DS XI
4159b) ayrıca aynı yerde bakınız: yañal, yanal (III) ve yañal, yanal (V), Kşk. yanqal
“úahveì-yi sūòte, Àftab-zede ve surò şude, der iãùilÀó bi buz yÀ buzġÀle-yi gufte mìşeved ki
gūşhÀyeş surò yÀ zerd bÀşed” (KşkS 834b).
114 173b 9 yundum ‘köpeğin içtiği bulaşık yıkamak için kullanılan su’ Krş. AzTü. yüyüntü
“içinde patlar ve s. yuyulmuş su; çirk su” (AzDİL IV 630a), TTü. ağ. Peşman, Daday, Aşağı
Kayı, Tosya, -Kars.; Bayramören, Ilgaz-Çankırı; Boyabat-Sinop; Karacaviran, Imranlı, Gürün
-Sivas, Elmalı -Antalya; Akviran –Konya yuntu (yundu, yuntu suyu, yuyuntu) “bulaşık
suyu”(DS XI 4320b).
115
4. Bölüm: Dizinler
Farsça-Türkçe Dil Bilgisi Terimleri Dizini
aãl اصل asl (8b 4) (13a 9) (15a 10) (16a 1)
aãl-i kelime اصل کلو sözcüğün aslı (4a 5)
ãavt صت ses (4b 4) (4b 5) (7a 6) (7a 9) (7a 9) (7a 9)
ãìġa-yi emr-i lÀzim اهز السم صیؽ geçişli emir kipi (168b 4)
ãìġa-yi emr-i mutaèaddì اهز هحعذی geçişsiz emir kipinde (168b 5) صیؽ
ãìġa-yi nehy ی olumsuz emir kipi (168 9) صیؽ
åiúl ثمل ağırlaştırmak (10b 8) (11b 9)
aòãar اخصز kısaltılmış biçim (4b 8) (10b 4)
bÀ’-i èAcemì ء عدویتا Acem bÀ’sı (7b 1) (167a 2) (167a 4) (167a 5) (167a 6) (167b 3)
bÀ’-i èArabì تاء عزتی Arap bÀ’si (168a 11)
bedel تذل karşılık (4b 4) (5a 6) (5b 8) (5b 9) (5b 10) (6a 4) (6b 9) (7b 6) (7b 9) (8a 7) (8b 4)
(12a 2) (16a 1)
bidÿn-i iżÀfe ـتذى اضا eksiz (4b 7)
bidÿn-i medd تذى هذ medsiz (167b 11) (168 10)
bidÿn-i teèkìd تذى جاکیذ tekitsiz (4b 9) (12b 2)
bi-medd-i elif توذ الؿ (168a 4) (168a 5)
cemè-i óÀżır خوع زاضز çokluk ikinci kişi (15a 5)
cezÀ خشا cezâ (6a 7) (11a 5)
cihet ةخ hareke (4a 8) (4a 9)
destÿr دطحر genel kural (5a 11) (5b 1) (5b 3) (6a 1) (6a 2) (7a 9)
èalÀmÀt-i ièrÀb عالهات اعزاب irâb işaretleri (4a 2)
èalamat-i ièrÀb عالهث اعزاب irâb işareti (4a 5) (5b 1)
èalÀmet-i cerr عالهث خز esre işaretidir (8a 4)
116
èalÀmet-i fetó عالهث ـحر üstün işareti (8a 4)
èalÀmet-i refè عالهث رـع ötre işareti (8a 1) (8a 3)
èibÀrÀt عثارات ibareler (3b 9)
elif-i memdÿde الؿ هوذد memdûde elif (4a 11)
emr-i ġÀyib اهزؼایة ikinci kişiye emir (15a 7)
fetóa ـحس üstün (4a 6)
ġÀyib ایةؼ üçüncü kişi (7b 10)
ibtidÀ-yi zamÀn اتحذای سهاى ‘zamanın başlangıcı’ (13b 10)
ièlÀlÀt تاعالال ièlÀller (4b 11)
ièrÀb اعزاب irâb (5a 1) (5a 2) (5b 1) (6b 1) (7a 6) (7a 7) (8a 6) (8a 9) (8a 9) (8a 11) (8b 1) (8b
2) (8b 2)
ilóÀk الساق eklemek (10b 5) (11b 9)
imÀle اهال imÀle (167a 11)
iôhÀr اظار iôhÀr (167b 11) (168a 8) (168a 10) (171b 8)
ism-i fÀèil اطن ـاعل fail ismi (9a 11) (15a 8)
istibèÀd اطحثعاد uzak bilmek, şüphe etmek (11a 7)
itmÀm اجوام bitirmek (11b 9)
kÀf-i èAcemì عدویکاؾ Acem kÀfi (10a 3) (167b 11) (169a 9) (169b 2) (172b 5) (172b 10)
(172b 11)
kÀf-i èArabì کاؾ عزتی Arap kÀfi (12b 6) (167a 6) (167a 11) (167b 4) (167b 6) (167b 10)
(168b 1) (172b 6) (172b 7) (172b 9)
kÀf-i zÀyid کاؾ سایذ zâid kÀfi (4b 3) (7b 8) (7b 11) (11a 8)
keåìr’u-èille کثیز العل çok illetli (4b 1)
kelime/kelimÀt کلوات/ کلو kelime/kelimeler (2a 4) (4a 5) (4a 5) (4a 6) (5b 3) (5b 4) (6a 6) (6b
2) (6b 11) (7a 2) (7a 7) (7a 9) (7a 11) (7b 4) (7b 5) (7b 9) (8a 3) (8b 7) (8b 7) (9b 1) (9b 5)
(9b 7) (10b 7) (11a 5) (11b 9) (11b 9) (12a 2) (12a 6) (12b 5) (13b 5) (14a 2) (15b 1) (15b
5) (15b 6)
laàv لؽ anlamsız (işlevsiz) (6a 3) (6a 5) (12b 5) (13a 8)
lafô لفع söz (7a 9) (10a 10) (10a 11) (10b 7) (11b 1) (12b 2) (13a 9) (13b 1)
liyÀúat لیالث değmek/yakışmak (14a 3)
117
luàat/luàÀt لؽات/لؽث sözcük/sözcükler (2a 5) (2b 7) (2b 10) (3a 3) (3b 1) (3b 9) (4a 8) (5a 5)
(5b 7) (5b 10) (5b 11) (6a 5)
luàÀt-i muşkile لؽات هؼکل çetin sözcükler (2a 3) (2a 4)
maãdar هصذر mastar (4b 7) (10a 3) (11b 4) (12b 11)
maòÀric-i savÀ هخارج طا farklı çıkış yerleri (3b 9)
maòrec هخزج çıkış yeri (169b 5)
mÀżì هاضی geçmiş zaman (12b 3)
mÀżì-yi ġÀyib هاضی ؼایة üçüncü kişi geçmiş zaman (9b 10)
mażmūm هضوم ötreli (9a 2) (9b 10) (10a 3) (10b 5) (11a 4) (13b 1) (167a 11)
mefèūl هفعل mefèul (ism-i mefèūl) (12b 7)
meftÿó هفحذ üstünlü (6a 6) (9a 6) (9b 1) (9b 5) (10a 6) (10a 8) (11a 4) (11a 7) (11b 8) (12a 4)
(12b 8) (13a 8) (13b 3) (14b 1) (14b 9) (15a 3) (15a 4) (15b 7) (168a 4)
mekÀn هکاى yer (9a 4) (9a 4)
meksÿr هکظر esreli (9a 11) (9b 3) (9b 7) (9b 10) (10a 9) (12a 10) (12b 8) (13a 9) (13b 7)
(14b 3) (15a 1) (15b 9)
mektūbì هکحتی yazılan (5a 10)
mertebe-yi èaded هزجث عذد sayı sırasını (9b 3)
muèavvaú ve muèallaú هعق هعلك asılı kalıp duraklamak (8b 7)
mufred فزده teklik (15a 6)
mufred-i óÀżir هفزد زاضز teklik ikinci kişi (14b 10)
mulóaú هلسك eklenen (11b 10)
muòÀùab هخاطة ikinci kişi (15a 6)
mustaúbal هظحمثل gelecek (14b 2)
muştaúúÀt هؼحمات türevler (4b 7) (4b 11)
muştaúúÀt هؼحمات türevler (4b 7) (4b 11)
mutaèalliúÀt هحعلمات eklenenler (6a 10)
mutaóarrik هحسزک harekeli (8a 7)
mutekellim هحکلن birinci kişi (7b 10) (9b 11)
mutekellim-i maèa’l-ġayr هحکلن هع الؽیز çokluk birinci kişi (10a 2) (13b 9) (10a 2) (14b 4)
118
mutekellim-i vaóde فی هحکلن زذ teklik birinci kişinin olumsuzunu (14b 4)
nefy فی olumsuzluk (14b 1)
nefy-i cemèi muòÀùab فی خوع هخاطة çokluk ikinci kişinin olumsuzu (14b 7)
nefy-i ġÀyib فی ؼایة üçüncü kişinin olumsuzu (14b 4) (14b 5)
nūn-i vuúÀye ى لای nūn-i vuúÀye (11b 2)
òaber خثز haberde (11b 11)
óÀlet-i efrÀd زالث اـزاد kişilerin durumu (7a 8)
óarf-i bÀ’ì ززؾ تائی bÀ’ì harf (12a 7)
óarf-i maftūó ززؾ هفحذ üstünlü harf (4a 3)
óarf-i mażmūm ززؾ هضوم ötreli harf (4a 2)
óarf-i meksūr ززؾ هکظر esreli harf (4a 2)
óÀżir زاضز ikinci kişi (7b 10)
óurūf-i èAcemì ززؾ عدوی Acem harfleri (5b 5)
óurūf-i èArabì ززؾ عزتی Arap harfleri (5b 5)
óurūf-i èille ززؾ عل illet harfleri (4a 1) (4a 4) (4a 11) (5a 11)
óurūf-i melfūô ززؾ هلفظ söylenen harfler (4a 7) (4a 10)
óurūf-i òÀããa خاص ززؾ özel harfler (3b 9)
óurūf-i zevÀyid ززؾ سایذ zâid harfler (4a 1)
resm’ul-òaù رطن الخظ yazım (4b 3)
sÀkin طاکي sâkin (9a 2) (9a 3) (9a 6) (9a 9) (9b 4) (9b 10) (10a 7) (10a 7) (11a 2) (11b 4) (12a
10) (12b 2) (12b 3) (12b 6) (15a 2) (15a 7) (15b 1) (15b 7) (168a 10)
saòt طخث sert (6b 11) (7a 1)
sìġa-yi emr اهز emir kipi (4b 8 ) (4b 9) (10b 4) صیؽ
şarù ػزط şart (6a 7) (11a 5) (11a 10) (15b 5)
taãġìr جصؽیز küçültme (12b 10)
taãrìfÀt جصزیفات çekimler (4b 11) (11b 9) (12a 1) (12b 10)
taàyìr جؽییز değişme (3b 10) (5b 8) (6a 3) (7b 1)
tafòìm جفخین tafòìm (168a 1) (170a 5) (170b 9)
taòfìf جخفیؿ hafifletme (8a 2) (8a 4) (8a 11) (10b 9)
119
taúlìl جملیل eksilme (4a 1)
te’kìd جاکیذ tekit (10a 11) (11a 11) (15b 2) (167a 3) (168b 8)
te’kìd-i emr جاکیذ اهز emirde tekit (12a 10)
tebdìl جثذیل dönüştürülme (3b 10) (6b 4) (6b 6) (6b 7) (7b 3) (12a 8) (12b 1) (13a 7) (13a 11)
(14b 5)
tekåìr جکثیز artma (4a 1)
terkìb جزکیة birleşmek (4a 6) (5b 3) (7a 8) (7a 10) (11b 7) (14b 11)
teşdìd جؼذیذ şedde (15a 6)
úaèide لاعذ kural (5a 4) (7a 1) (7a 2) (8a 7)
úalìl’ul-èille للیل العل az illetli (4b 1)
úavÀèid لاعذ kurallar (3b 9) (8b 4)
yÀ’-i nisbet یاء ظثث yÀ’-i nisbet (14a 6)
yÀ’-i żamìr یاء ضویز iyelik -I’si (11b 2)
zamÀn سهاى zaman (9a 1) (9a 5)
żamÀyir-i cemè ضوایز خوع çokluk zamirleri (14b 110)
żamÀyir-i mufred-i ġÀyib ضوایز هفزد ؼایة teklik üçüncü kişi zamirleri (14b 10)
żamìr ضویز zamir (7b 9) (14a 4)
żamìr-i cemè-i ġÀyib ضویزخوع ؼایة çokluk üçüncü kişi zamiri (16a 1)
żamìr-i ġÀyib ضویز ؼایة üçüncü kişi zamiri (8a 1) (10b 6) (11a 5)
żamìr-i muòÀùab ضویز هخاطة ikinci kişi zamiri (7b 11)
żamìr-i mutekellim ضویز هحکلن birinci kişi zamiri (8a 1)
żamìr-i òiùÀb ضویز خطاب ikinci kişi zamiri (11a 8)
żamme ضو ötre (8a 8)
żarfiyyet-i zamÀn ظزـیث سهاى zaman zarflığı (15a 2)
zÀyid سایذ zâid (7b 4) (7b 5)
120
Türkçe-Farsça Dil Bilgisi Terimleri Dizini
Acem bÀ’sı bÀ’-i èAcemì تاء عدوی (7b 1) (167a 2) (167a 4) (167a 5) (167a 6) (167b 3)
Acem harfleri óurūf-i èAcemì ززؾ عدوی (5b 5)
Acem kÀfi kÀf-i èAcemì عدویکاؾ (10a 3) (167b 11) (169a 9) (169b 2) (172b 5) (172b 10)
(172b 11)
ağırlaştırmak åiúl ثمل (10b 8) (11b 9)
anlamsız laàv لؽ (6a 3) (6a 5) (12b 5) (13a 8)
Arap bÀ’si bÀ’-i èArabì تاء عزتی (168a 11)
Arap harfleri óurūf-i èArabì ززؾ عزتی (5b 5)
Arap kÀfi kÀf-i èArabì کاؾ عزتی (12b 6) (167a 6) (167a 11) (167b 4) (167b 6) (167b 10)
(168b 1) (172b 6) (172b 7) (172b 9)
artma tekåìr جکثیز (4a 1)
asılı kalıp duraklamak muèavvaú ve muèallaú هعق هعلك (8b 7)
asl aãl اصل (8b 4) (13a 9) (15a 10) (16a 1)
az illetli úalìl’ul-èille للیل العل (4b 1)
bÀ’ì harf óarf-i bÀ’ì ززؾ تائی (12a 7)
birinci kişi mutekellim هحکلن (7b 10) (9b 11)
birinci kişi zamiri żamìr-i mutekellim ضویز هحکلن (8a 1)
birleşmek terkìb جزکیة (4a 6) (5b 3) (7a 8) (7a 10) (11b 7) (14b 11)
bitirmek itmÀm اجوام (11b 9)
cezâ cezÀ خشا (6a 7) (11a 5)
çekimler taãrìfÀt جصزیفات (4b 11) (11b 9) (12a 1) (12b 10)
çetin sözcükler luàÀt-i muşkile لؽات هؼکل (2a 3) (2a 4)
çıkış yeri maòrec هخزج (169b 5)
çok illetli keåìr’u-èille العل کثیز (4b 1)
çokluk birinci kişi mutekellim-i maèa’l-ġayr هحکلن هع الؽیز (10a 2) (13b 9) (10a 2) (14b 4)
çokluk ikinci kişi cemè-i óÀżır خوع زاضز (15a 5)
121
çokluk ikinci kişinin olumsuzu nefy-i cemèi muòÀùab فی خوع هخاطة (14b 7)
çokluk üçüncü kişi zamiri żamìr-i cemè-i ġÀyib ضویزخوع ؼایة (16a 1)
çokluk zamirleri żamÀyir-i cemè ضوایز خوع (14b 110)
değişme taàyìr جؽییز (3b 10) (5b 8) (6a 3) (7b 1)
değmek/yakışmak liyÀúat لیالث (14a 3)
dönüştürülme/dünüşme tebdìl جثذیل (3b 10) (6b 4) (6b 6) (6b 7) (7b 3) (12a 8) (12b 1) (13a 7)
(13a 11) (14b 5)
eklemek ilóÀk الساق (10b 5) (11b 9)
eklenen mulóaú هلسك (11b 10)
eklenenler mutaèalliúÀt هحعلمات (6a 10)
eksilme taúlìl جملیل (4a 1)
eksiz bidÿn-i iżÀfe تذى اضاـ (4b 7)
emir kipi sìġa-yi emr اهز (10b 4) (4b 9) ( 4b 8) صیؽ
emirde tekit te’kìd-i emr جاکیذ اهز (12a 10)
esre işaretidir èalÀmet-i cerr عالهث خز (8a 4)
esreli meksÿr هکظر (9a 11) (9b 3) (9b 7) (9b 10) (10a 9) (12a 10) (12b 8) (13a 9) (13b 7)
(14b 3) (15a 1) (15b 9)
esreli harf óarf-i meksūr ززؾ هکظر (4a 2)
fail ismi ism-i fÀèil اطن ـاعل (9a 11) (15a 8)
farklı çıkış yerleri maòÀric-i savÀ هخارج طا (3b 9)
geçişli emir kipi ãìġa-yi emr-i lÀzim اهز السم (168b 4) صیؽ
geçişsiz emir kipinde ãìġa-yi emr-i mutaèaddì اهز هحعذی (168b 5) صیؽ
geçmiş zaman mÀżì هاضی (12b 3)
gelecek mustaúbal هظحمثل (14b 2)
genel kural destÿr دطحر (5a 11) (5b 1) (5b 3) (6a 1) (6a 2) (7a 9)
haberde òaber خثز (11b 11)
hafifletme taòfìf جخفیؿ (8a 2) (8a 4) (8a 11) (10b 9)
hareke cihet ةخ (4a 8) (4a 9)
harekeli mutaóarrik هحسزک (8a 7)
122
ibareler èibÀrÀt عثارات (3b 9)
ièlÀller ièlÀlÀt تاعالال (4b 11)
ikinci kişi muòÀùab هخاطة (15a 6)
ikinci kişi óÀżir زاضز (7b 10)
ikinci kişi zamiri żamìr-i muòÀùab ضویز هخاطة (7b 11)
ikinci kişi zamiri żamìr-i òiùÀb ضویز خطاب (11a 8)
ikinci kişiye emir emr-i ġÀyib اهزؼایة (15a 7)
illet harfleri óurūf-i èille ززؾ عل (4a 1) (4a 4) (4a 11) (5a 11)
imÀle imÀle اهال (167a 11)
iôhÀr iôhÀr اظار (167b 11) (168a 8) (168a 10) (171b 8)
irâb ièrÀb اعزاب (5a 1) (5a 2) (5b 1) (6b 1) (7a 6) (7a 7) (8a 6) (8a 9) (8a 9) (8a 11) (8b 1)
(8b 2) (8b 2)
irâb işareti èalamat-i ièrÀb عالهث اعزاب (4a 5) (5b 1)
irâb işaretleri èalÀmÀt-i ièrÀb عالهات اعزاب (4a 2)
iyelik -I’si yÀ’-i żamìr یاء ضویز (11b 2)
karşılık bedel تذل (4b 4) (5a 6) (5b 8) (5b 9) (5b 10) (6a 4) (6b 9) (7b 6) (7b 9) (8a 7) (8b 4)
(12a 2) (16a 1)
kelime/kelimeler kelime/kelimÀt کلوات/ کلو (2a 4) (4a 5) (4a 5) (4a 6) (5b 3) (5b 4) (6a 6) (6b
2) (6b 11) (7a 2) (7a 7) (7a 9) (7a 11) (7b 4) (7b 5) (7b 9) (8a 3) (8b 7) (8b 7) (9b 1) (9b 5)
(9b 7) (10b 7) (11a 5) (11b 9) (11b 9) (12a 2) (12a 6) (12b 5) (13b 5) (14a 2) (15b 1) (15b
5) (15b 6)
kısaltılmış biçim aòãar اخصز (4b 8) (10b 4)
kişilerin durumu óÀlet-i efrÀd زالث اـزاد (7a 8)
kural úaèide لاعذ (5a 4) (7a 1) (7a 2) (8a 7)
kurallar úavÀèid لاعذ (3b 9) (8b 4)
küçültme taãġìr جصؽیز (12b 10)
mastar maãdar هصذر (4b 7) (10a 3) (11b 4) (12b 11)
medli elif ile bi-medd-i elif توذ الؿ (168a 4) (168a 5)
medsiz bidÿn-i medd تذى هذ (167b 11) (168 10)
123
mefèul mefèūl هفعل (ism-i mefèūl) (12b 7)
memdûde elif elif-i memdÿde الؿ هوذد (4a 11)
nūn-i vuúÀye nūn-i vuúÀye ى لای (11b 2)
olumsuz nefy فی (14b 1)
olumsuz emir kipi ãìġa-yi nehy ی (9 168) صیؽ
ötre żamme ضو (8a 8)
ötre işareti èalÀmet-i refè عالهث رـع (8a 1) (8a 3)
ötreli mażmūm هضوم (9a 2) (9b 10) (10a 3) (10b 5) (11a 4) (13b 1) (167a 11)
ötreli harf óarf-i mażmūm ززؾ هضوم (4a 2)
özel harfler óurūf-i òÀããa خاص ززؾ (3b 9)
sâkin sÀkin طاکي (9a 2) (9a 3) (9a 6) (9a 9) (9b 4) (9b 10) (10a 7) (10a 7) (11a 2) (11b 4) (12a
10) (12b 2) (12b 3) (12b 6) (15a 2) (15a 7) (15b 1) (15b 7) (168a 10)
sayı sırasını mertebe-yi èaded هزجث عذد (9b 3)
sert saòt طخث (6b 11) (7a 1)
ses ãavt صت (4b 4) (4b 5) (7a 6) (7a 9) (7a 9) (7a 9)
söylenen harfler óurūf-i melfūô هلفظ ززؾ (4a 7) (4a 10)
söz lafô لفع (7a 9) (10a 10) (10a 11) (10b 7) (11b 1) (12b 2) (13a 9) (13b 1)
sözcüğün aslı aãl-i kelime اصل کلو (4a 5)
sözcük/sözcükler luàat/luàÀt لؽات/لؽث (2a 5) (2b 7) (2b 10) (3a 3) (3b 1) (3b 9) (4a 8) (5a 5)
(5b 7) (5b 10) (5b 11) (6a 5)
şart şarù ػزط (6a 7) (11a 5) (11a 10) (15b 5)
şedde teşdìd جؼذیذ (15a 6)
tafòìm جفخین tafòìm (168a 1) (170a 5) (170b 9)
tekit te’kìd جاکیذ (10a 11) (11a 11) (15b 2) (167a 3) (168b 8)
tekitsiz bidÿn-i teèkìd یذتذى جاک (4b 9) (12b 2)
teklik mufred هفزد (15a 6)
teklik birinci kişinin olumsuzunu mutekellim-i vaóde فی هحکلن زذ (14b 4)
teklik ikinci kişi mufred-i óÀżır هفزد زاضز (14b 10)
teklik üçüncü kişi zamirleri żamÀyir-i mufred-i ġÀyib ضوایز هفزد ؼایة (14b 10)
124
türevler muştaúúÀt هؼحمات (4b 7) (4b 11)
uzak bilmek, şüphe etmek istibèÀd اطحثعاد (11a 7)
üçüncü kişi ġÀyib ؼایة (7b 10)
üçüncü kişi geçmiş zaman mÀżì-yi ġÀyib هاضی ؼایة (9b 10)
üçüncü kişi zamiri żamìr-i ġÀyib ضویز ؼایة (8a 1) (10b 6) (11a 5)
üçüncü kişinin olumsuzu nefy-i ġÀyib فی ؼایة (14b 4) (14b 5)
üstün fetóa ـحس (4a 6)
üstün işareti èalÀmet-i fetó عالهث ـحر (8a 4)
üstünlü meftÿó هفحذ (6a 6) (9a 6) (9b 1) (9b 5) (10a 6) (10a 8) (11a 4) (11a 7) (11b 8) (12a 4)
(12b 8) (13a 8) (13b 3) (14b 1) (14b 9) (15a 3) (15a 4) (15b 7) (168a 4)
üstünlü harf óarf-i maftūó ززؾ هفحذ (4a 3)
yÀ’-i nisbet yÀ’-i nisbet یاء ظثث (14a 6)
yazılan mektūbì هکحتی (5a 10)
yazım resm’ul-òaù رطن الخظ (4b 3)
yer mekÀn هکاى (9a 4) (9a 4)
zâid zÀyid سایذ (7b 4) (7b 5)
zâid harfler óurūf-i zevÀyid ززؾ سایذ (4a 1)
zâid kÀf kÀf-i zÀyid کاؾ سایذ (4b 3) (7b 8) (7b 11) (11a 8)
zaman zamÀn سهاى (9a 1) (9a 5)
zaman zarflığı żarfiyyet-i zamÀn ظزـیث سهاى (15a 2)
zamanın başlangıcı ibtidÀ-yi zamÀn اتحذای سهاى (13b 10)
zamir żamìr ضویز (7b 9) (14a 4)
125
Kaynaklar
AKALIN, Mehmet (1998). Tarihî Türk Şiveleri, 3. baskı, Ankara.
AKSAN, D. (2007). Her Yönüyle Dil (Ana Çizgileriyle Dilbilim) III. Cilt, TDK Yayınları,
Ankara.
AMÎD, Hasan (2004). Ferheng-e Fârsî, Emîr Kebîr Yayınları, Tahran.
ATALAY, Besim (1950). Seng-lah, Lûgat-i Nevai, TDK Yayınları, Ankara.
ATALAY, Besim (1998). Kâşgarlı Mahmud, Divanu Lûgat-it-Türk Dizini (İndeks), IV. C.,
TDK Yayınlar, Ankara..
ATALAY, Besim (1998). Kâşgarlı Mahmud, Divanu Lûgat-it-Türk Tercümesi, III C., TDK
Yayınları, Ankara.
BARUTCU ÖZÖNDER, F. S. (1996). MuóÀkemetü’l-Luàateyn, èAli Şìr NevÀyì, TDK
Yayınları, Ankara.
BARUTCU ÖZÖNDER (2002). F. Sema, “İran ve Türkler”, KÖK Araştırmalar c. IV, 2, Güz
2002, s. 101-122.
BAYATLI, Hidayet Kemal (1996). Irak Türkmen Türkçesi, Ankara, TDK Yayınları, Ankara.
BAYTOP, Turhan (2007). Türkçe Bitki Adları Sözlüğü, TDK Yayınları, Ankara.
BOSNALI, Sonel(2007). İran Azerbaycan Türkçesi, Dil ve Edebiyat Dizisi 7, İstanbul.
CAFEROĞLU, A. (2000). Türk Dili Târihi, 4. baskı, Enderun Yayınları, İstanbul,.
CLAUSON, Gerard (1960). Sanglax, A Persian Guide to the Turkish Language by
Muóammad Mahdì XÀn, GMS, New Series, London.
CLAUSON, Gerard (1972). An Etimological Dictionary of Pre-Thirteenth Century Turkish.
Oxford.
COURTEİLLE, P. de. (1870). Dictionnaire turc-oriental. DestinΨ principalement Ο facilite la
lecture des ouvrages de Bâbur, d’Aboul- Gâzi et de Mir-Ali-Chir-NevâΫ, Paris.
DANKOFF, R., KELLY J. (1982-1984-1985). Maómÿd al-KÀşgarí Compendium of the
Turkic Dialects (DíwÀn LuγÀt at-Turk) I-II-III. Harvard.
DİLÇİN, Cem (2009). Yeni Tarama Sözlüğü, TDK Yayınları, Ankara.
126
DOERFER, G. (1963-75). Türkisch und mongolisch Elemente im Neupersischen, IV Cilt.,
Wiesbaden.
DOERFER, Gerhard (1969). “İran’daki Türk Dilleri”, Türk Dil Araştırmaları Yıllığı Belleten,
TDK, s. 1-11. Ankara.
DOERFER, Gerhard (1987). “İran’da Türkler”, Türk Dili, TDK Yayınları, 431, s. 242-251,
Ankara.
ECKMANN, J. (1942-1947). “Mirzâ Mehdi’s Darstellung der tschagataischen Sprache”
Analecta Orientalia memoriae Al. Csoma de Körös dicata, Budapest.
ECKMANN J. (1979). “Çağatayca”, Tarihi Türk Şiveleri, Çev. Mehmet AKALIN, Atat,ürk Ü
Yayınları: Ankara, 225-262.
ECKMANN, J. (1996) Harezm, Kıpçak ve Çağatay Türkçesi Üzerine Araştırmalar, Haz.
Osman Fikri Sertkaya, TDK Yayınları, Ankara.
ECKMANN J. (2005). Çağatayca El Kitabı, Çev. Günay KARAAĞAÇ, Akçağ Yayınları,
Ankara.
ERCİLASUN, A. B. (2004). Türk Dili Târihi, Akçağ yayınları, Ankara,.
ERDAlL, Marcel (2004). A Grammar of Old Turkic, Brill, Leiden-Boston.
ERGİN, Muharrem (2007). Türk Dil Bilgisi, Bayrak Yayınları, İstanbul.
GABAİN, A. VON (1988). Eski Türkçenin Grameri. (Çev. M. AKALIN). TDK Yayınları,
Ankara.
GANDJEİ, Tourkhan (1991). Turkish in the äafavid Court of İãfahÀn, Turcica, Melanges
offert Ο İrΧne MΧlikof, (v 21-23) volume 23, s. 311-318.
GARACAEV, Ç. (1989). Türkmen Dilinde Harbi Leksika, Aşgabat.
GAYDARCİ, E. K., POKROVSKAYA, L. A., TUKAN, B. P. (1991). Gagauz Türkçesinin
Sözlüğü, (Rusçadan Aktaranlar: KAYNAK, İ., DOĞRU, M.).
GOLDEN, P. B. (1995). The Days of the Week in Turkic: Notes on the Cumano-Qıpčaq
Patern, Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hung. Tumus XLVIII (3), s. 363-375.
HAMZAYEV, M. Y. (1962). Türkmen Diliniŋ Sözlügi, Aşkabat.
İSLAMOV, M. İ., E. G. Ağayev, S. M. BĖHBUDOV, T. M. EHMEDOV, N. H.
MEMMEDOV, B. M. TAĞIYEV, Z. E. HASİYEV (1990). Azerbaycan Dilinin
Dialektoloji Etlesi. Bakı: Ėlm.
127
JOHANSON, Lars (1997). A Grammer of the “Lingua Turcica Agemica”, Studia Ottomanica
Festgabe für Gyorgy Hazai zum 65. Geburstag (veröfentlichungen der Societies Uralo-
Altaica 47), Wiesbaden.
KORKMAZ, Zeynep (1992). Gramer Terimleri Sözlüğü. TDK Yayınları, Ankara 2007.
KORKMAZ, Zeynep (2003). Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), Ankara, TDK
Yayınları, Ankara.
KÖPRÜLÜ, Fuad (1999). Edebiyat Araştırmaları, TTK Yayınları, Ankara.
LESSİNG, Ferdinand D. (Ed.) (1960). Mongolian-English Dictionary, Berkley and Los
Angeles.
MEHMETOV, İsmail (2009). Türk Kafkası’nda, Ötüken Yayınları, Ankara.
MERDANİ, Asadullah (1386). Kaşkai Sözlüğü, Ansâri Yayınları, Kum.
ORUCOV, E., ABDULLAYEV, B., REHİMZADE, N. (2006). Azerbaycan Dilinin İzahlı
Lüğeti. IV Cilt. Şerq-Qerb Yayınları, Bakı.
NALBANT, Vefa (2004) “Türkçe Enklitik Edatı “lA”,V. Uluslararası Türk Dili Kurultayı
Bildirileri II, 20-26 Eyl,l 2004, TDK Yay.: Ankara, 2157-2173.
RADLOFF, Wilhelm (1893-1911).Versuch eines Wörterbuches der Türk-dialecte (Opıt
slovarya tyurskix nareçiy), IV Cilt., Sankt Peters-burg.
RÄSÄNEN, M. (1969).Versuch eines etymologischen Wörterbuchs der Türksprachen,
Helsinki.
RİEU, Ch. (1881). Catalogue of the Persian Manuscripts in the British Museum, London.
RSENFELD, Boris (1994). Religions and the Seven Day Week, LLULL. Vol. 17. 1994, s.
141-156.
ROEMER, H. R. (1986). The Safavid Period, in The Cambridge History of İran, Volume 6,
(Timurid and Safavid Periods), 351-373, Cambridge.
SADIGOVA, Cemile-ALESGEROVA (1990). Tayyibe, Fars Dilini Tedqiq Ėden Azerbaycan
Alimleri, Bakı.
SARIKAYA, Mahmut (1998). Güney Azerbaycan Türkçesi (Yayınlanmamış Doktora Tezi),
Kayseri.
SCHÖNI, Claus (2000). Mongolisch Lehnwörter im Westoghusischen, Harrassowitz,
Wiesbaden.
128
STEİNGASS, F. (1998). A Comprehensive Persian English Dictionary, (New Reprint),
Beirut.
SÜMER, Faruk (1999). Safeî Devletinin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin
Rolu, TTK Yayınları, Ankara.
ŞİRELİYEV, M. İSLAMOV, M. İ. (1999). Azerbaycan Dialektoloji Lüğeti I, A-L. Ankara.
ŞİRELİYEV, M. İSLAMOV, M. İ. (2003). Azerbaycan Dialektoloji Lüğeti II, M-Z. Ankara.
TEKİN, Talat (2002). Orhon Türkçesi Grameri, Ankara, Türk Dilleri Araştırmalar Dizisi,
Ankara.
TİMURTAŞ, Faruk Kadri (2005). Osmanlı Türkçesi Grammeri, İstanbul, İstanbul
Üniversitesi Yayınları, 11. Basım, İstanbul.
TOGAN, Zeki Velidî (1981). Umumî Türk Tarihine Giriş, İstanbul Edebiyat Fakültesi
Yayınları, İstanbul.
VARDAR, Berke (1998). Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, ABC Yayınları, İstanbul.
WEHR, H., COWAN, M. (Ed.) (1976). A Dictionary of Modern Written Arabic, İthaca, New
York.
YUDAHİN, K. K. (1998). Kırgız Sözlüğü II Cilt, (Çev. TAYMAS, Abdullah) TDK
Yayınları, Ankara.
129
Özet
KHAZE SAHGOLİ, Nasser, èAbdu’l-cemìl bin Muóammed RiżÀ’ e’n-Naãìrì e’ù-Ùūsì KitÀb-ı
Türkì (1b-16a ve 167a-173b). Yüksek Lisans Tezi, Danışman: Prof. Dr. Sema Barutcu
ÖZÖNDER, XVI+132 s.
Şah Süleyman Safevî’nin münşisi Muóammed RiżÀ’ e’n-Naãìrì e’ù-Ùūsì’nin yarım
kalmış eserinin oğlu èAbdu’l-cemìl tarafından tamamlanmış biçimi olan KitÀb-ı Türkì, 17.
yüzyılın ikinci yarısında yazılmış Türkçe-Farsça bir sözlüktür. Dört Türk lehçesiyle
Moğolcanın dillik malzemesini içermekte olan bu eserin Türklük bilimi için sahip olduğu
önemi ortadadır.
KitÀb-ı Türkì’nin birinci bölümünde Doğu ve Batı Türkçelerinin karşılaştırmalı kısa
dil bilgisi ve dördüncü bölümünde ise ÚızılbÀşì Türkçesinin sözcükleri yer almaktadır. Bu iki
bölümü konu alan tez çalışmamız dört bölümden oluşmaktadır. Birinci Bölüm’de eser ve
yazarları hakkında bilgi verilip eserin yazldığı dönemin genel tarihî ve o dönemde Türk
dilinin konumu ve önemi üzerinde durulmuştur. İran sahasında Türk sözlükçülüğü
geleneğinin kısa bir kronolojisinin verilmesine çalışılmıştır. Yazmanın genel özellikleri,
ÚızılbÀşì bölümünün sözcüksel özellikleri ile yazım özellikleri de Birinci Bölüm’de yer
almaktadır. Eserin özellikle birinci kısmında yer almakta olan dil bilgisel malzeme, “ses
bilgisi” ve “şekil bilgisi” olmak üzere iki başlık altında verilmiştir.
İkinci Bölüm’de, hazırlanan metin verilmiştir. Bu bölüm Türkçe malzemenin yazı
çevirisi ve Farsça metnin Türkiye Türkçesine çevirisini içine almaktadır. Çalışmamızın
Üçüncü Bölümü’nde Notlar yer almaktadır. Notlar özellikle ÚızılbÀşì bölümünde açıklanması
gerekli görünen sözcükler için yapılmıştır. Notlar ayrıca metinde bulunan yanlışlıkların
düzeltilmesini de amaçlamaktadır. Sözcükler için yapılmış notlarda tarihsel ve karşılaştırmalı
130
yöntem izlenmiştir. Sözcüklerin özellikle tarihsel ve modern Oğuz Türkçesinin içindeki yeri
aranmıştır.
Çalışmamızın son kısmını oluşturan Dördüncü Bölüm’de eserin işlenmiş bölümlerinde
ortaya çıkan genellikle Arapçadan alınma dil bilgisi terimlerin Farsça-Türkçe ve Türkçe-
Farsça dizini yer almaktadır.
131
Abstract
KHAZE SAHGOLİ, Nasser, èAbdu’l-cemìl bin Muóammed RiżÀ’ e’n-Naãìrì e’ù-Ùūsì KitÀb-ı
Türkì (1b-16a ve 167a-173b). MA Thesis, Advisor: Prof. Dr. Sema Barutcu ÖZÖNDER,
XVI+132 s.
KitÀb-ı Türkì is the finished form of an unfinished work by Muóammed RiżÀ’ e’n-
Naãìrì e’ù-Ùūsì the munshì of Safavid king Shah Sulayman. The work is finished later by his
son èAbdu’l-cemìl. KT is a Turkish-Persian grammar and dictionary written in the second
part of seventeenth century. The importance of the work is evident in that it includes lexical
materials of four Turkish dialects and Mongolian.
In the first part of the KT, a rather concise comparative grammar of East Turkish and
West Turkish is given. The fourth part is a glossary of ÚızılbÀşì Turkish. Our thesis which is
based on these two parts consists of four sections. In the First Section of our study the
information about writers is delivered and the general view of the era and the position of
Turkish in this period are discussed briefly. Here, it is attempted to give a short chronology of
the tradion of Turkish lexicography in the geography of Iran. The general features of the
manuscript, the lexical and orthographical features of the ÚızılbÀşì part is also studied in the
First Section. The material related to the grammatical view of the author is given under two
different headings of “phonology” and “morphology”.
The Second Section is allocated for the traslation of the text. In this section, the
transcriptions of Turkish material and a translaton of the Persian text into Turkish of Turkey is
given. The Third Section of our study is devoted to our prepared notes for the text. Notes are
especially for explaining the words in the ÚızılbÀşì part which required explanation. Notes are
also meant to correct the mistakes made in the manuscript. In prepairing notes, the approach
132
has been the historical and comparative method. Here, we tried to delineate the situation of
the words in Turkish lexicon especially regarding their place in historical and modern Oğuz
Turkish.