23
T.C. HiMAYESiNDE ll. Uluslararasi Selçuklu Kültür ve Medaniyeti Sempozyumu SELÇUKLULARDA BiLiM ve Bildiriler/Proceedings 19-21 Ekim 2011 KONYA T.C. KONYA CiLT -1 iSLAMi iLiMLER Editör Prof.Dr.Mustafa Doç.Dr. Ali Doç.Dr. M.Ali HACIGÖKMEN Yrd.Doç.Dr. Sefer SOLMAZ TORKTARh KURUMU IRCICA KONYA mçuK BELEDiYEsi ÜNiVERSiTESi

T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

T.C. CUMHURBAŞKANLIGI

HiMAYESiNDE

ll. Uluslararasi Selçuklu Kültür ve Medaniyeti Sempozyumu

SELÇUKLULARDA BiLiM ve DÜŞÜNCE Bildiriler/Proceedings 19-21 Ekim 2011 KONYA

T.C. KONYA

CiLT -1

iSLAMi iLiMLER

Editör

Prof.Dr.Mustafa DEMİRCİ Doç.Dr. Ali TEMİZEL

Doç.Dr. M.Ali HACIGÖKMEN Yrd.Doç.Dr. Sefer SOLMAZ

4ı TORKTARh

KURUMU

~l IRCICA KONYA BÜYÜKŞEHiR mçuK

VALİLİGİ BELEDiYEsi ÜNİVERSITESİ ÜNiVERSiTESi

Page 2: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

SELÇUKLULAR DEVRİNDE USÜL TARTIŞMALARI

- * Doç. Dr. Tuncay BAŞOGLU

Özet

Selçuklular, islam siyaset ve ilimler tarihi aÇtsmdan önemli dönü­şümlerin yaşand1ğ1 bir dönemin siyasi aktör/eridir. is/Gm ôleminin batJsmdan farkli olarak Selçuklular'm hakimiyetinde bulunan top-

, raklardaki (Bağdad-Semerkand hatti) i/mf gelişimin ve bu arada fJ­kih usulü ilminin son derece can!J örneklerinin ortaya ç1kmasmm sosyal ve siyasi anlamlan vardir. Siyasi gayelerle bôtmf propagan­dasma karşi ak/-1 selfmin ifadesi olan "ilimler"in ve i/mf müessese­lerin desteklenmesi kadar, toplumun kendisini ifade ettiği üst sosyal ve siyasi teşkilatianma biçiminin 'jJklh mezhebi" oluşu da ilimierin gelişiminde etkili olmuştur. Bu her iki vakw, f1k1h, hi/ôfiyôt ve f1k1h usulü tart1şmalannm son derece can/1 olmasmm gerisinde yatan sôiklerdir. Bu sôiklerin de etkisiyle dönemde var olan her bir mezhebin mensuplan islôm'm varlik anlayJŞJni ve pratik hayata ilişkin hükümlerini kendi mezhebieri zaviyesinden kapsamli bir şe­kilde ifade etmeye ça!JşmişlardJr. Bu da kelôm, metodo/oji (fikih usulü, mant1k, cedel), hi/ôfiyat, f1k1h füruu ve siyaset eserlerinden oluşan sistemli ve şümul/ü bir külliyôt ortaya konulmasma yol aç­miştir. F1k1h usulünde de mezhebierin temel eserleri bu dönemde yazJ!mJş, konular (mesôil) bu dönemde olgunlaşmJştJr. Mezhebierin kelômf boyutundaki farkii/aşmalar ve bazi büyük mezhebierin ağir­lik merkezlerinin Irak'tan farkli bölgelere kaymaya başlamasi,

usulde farkli mekteplerin zuhuruna yol açm1ş; mantik ilmi ilk defa bu dönemde usul/e ilişki/endirilmiş; Mutezilf anlay1şa karşi Sünni kelamm gelişmesinin de etkisiyle, f1k1h usulünde hüküm, delil/er, ta'lfl ve masiahat anlayişlannda önemli dönüşümler meydana gelmiştir.

* . . . !SAM TDV Islam Araştırmalan Merkezi, ISTANBUL. [email protected]

Page 3: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

E <r:l

ll")

240

Selçuklular Devrinde Usül Tartışmaları

Giriş

Bu çalışmada Selçuklular dönemindeki metodoloji tartışmalannın geneline yönelik bir değerlendirmeden ziyade fıkıh usUlü alanındaki tartışmalar ve gelişmelere değineceğiz. Bir bütün olarak cedel, mantık, hadis usUlü ve tarih metodolojisi alanlannda var olan tartışmala­

nıı/gelişmelerin ortaya konulması bu çalışmanın sınırlannı aşmaktadır. · Ancak İslam medeniyeti ve ilimler tarihinde fıkhın merkezi bir öneme sahip olduğunu ve bu çerçevede fıkıh usulünün de üç yönden diğer metodoloji tartışmalanna da ışık tutabilecek şekilde önemli bir mevki işgal ettiğini söyleyebiliriz: Öncelikle fıkıh usUlü, sadece şer'! ilimlerde değil, dil ilimleri, tarih ve coğrafya gibi beşeri ilimler alanında bile örnek alınan, model olarak görülen, zaman zaman terminolojisi ve konu tasnifi dahi taklid edilen bir ilim olmuştur. İkincisi fıkıh usulü, metafizik ve bilgi teorisi alanlan başta olmak üzere diğer teorik ilimler­deki gelişmelerden faydalanmıştır. Bu yönüyle mantık, eectel ve meto­dolojiyle ilgili diğer daUann tarihinin anlamlı ve verimli bir şekilde yazılabilmesi için fıkıh usUlünün sunacağı katkılann -ve o ilimler üZerin­deki muhtemel etkilerinin- göz ardı edilmemesi gerekir. Üçüncüsü, fıkıh usulü dini kaynaklan yorumlamada merkez! bir rol üstlenen v.e kelam ile diğer şer'! ilimler arasında adeta köprü kuran bir ilim olmuştur. Fıkıh usUlünün ilmi bir disiplin olarak zuhurundan itibaren İslami ilimler alanında kapsamlı/sistemli bir düşünce ortaya koyma iddiasındaki

hemen her alim, fıkıh usUlüyle uğraşmıştır. Bazı fırkalan ve "Meşşallik" gibi bazı düşünce akımlannı istisna etmek şartıyla "klasik alim tipi"nin gerek eğitiminde gerekse ortaya koyduğu eserleri arasında bu ilmin önemli bir yeri vardır; bir başka ifadeyle İslam toplumunda ortaya çıkan "yüksek kültür"ün önemli unsurlanndan biridir. Dolayısıyla bir alimin genel olarak metodolojisini, metodolajik yaklaşımlannı kavramak için onun fıkıh usulü düşüncesine vakıf olmak gerekir.

Burada öncelikle siyasi ve ilmi dönüşümlerin yaşandığı Selçuklular döneminin İslam tarihindeki önemi üzerinde duracağız. Ardından fıkıh usUlü bağlarhında dönemin umumi bir tasvirini yapıp, belirgin özellikle­rine temas edeceğiz. Aslında bu özellikler, daha önce makale ve tez boyutunda yaptığımız çalışmalar sırasında edindiğimiz kanaatıerin özeti durumundadır. Son olarak da İbn Akil'in Kitabu'l-Fünun'u bağlamında, tartışılan usul meselelerine değineceğiz. Bu eserin önemi, sözkonusu dönemde, Bağdad'da, başta mescid ve medreselerdeki ders halkalan olmak üzere çeşitli ilmi çevrelerde yapılan fıkhl münazara ve sohbetlere dair canlı örneklerin kaydedilmiş olmasında yatar ve bu yönüyle fıkıh tarihinin en önemli kaynaklanndan biridir.

Page 4: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

Selçuklular Devrinde Usul Tartışınaları

I. Selçuklular Devrinin İslam Siyaset ve İlimler Tarihi Açısından Önemi

Selçuklular devrinin İslam siyaset ve ilimler tarihi ~çısından öne­mini kendisinden önceki ve sonraki dönemlerle mukayese yoluyla· ortaya koyabiliriz.

Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10. yüzyılda, İslam alemi günümüZdekine bir hayli benzeyen bir fetret döneminden geçiyordu. Bu dönemde tam bir din!, sosyal ve siyası

parçalanmışlık, İslam'ın ilk dönemlerinden beri gelen değerlerine ve yerleşik uygulamalanna yönelik bir meydan okuma sözkonusuydu. 4./10. yüzyılda çoğunluğu sünni olan merkez topraklannın tamamı çeşitli türden şi! yönetimlerin hakimiyetine geçmişti. Ubeydller (Fatımller), Mısır, Şam ve Hicaz bölgeleri ile Endülüs dışında tüm _batı topraklannı denetimleri altına almışlardı ve hakimiyetlerini doğuya doğru yaymaya çalışıyorlardı. Doğu Arabistan Karmatiler'in eline :geçmişti; Abbas! hilafetinin asıl merkezi olan Irakeyn'de Büveyhller · hakimiyet kurmuşlardı. Bu devletlerin önemli özelliklerinden biri, günümüze kadar gelen birçok bid'at uygulamanın başlatıcısı olmalan­nın yanısıra, mezheb farklılığını toplumu bölücü ve çatıştıncı bir yönde derinleştirmeleridir. Taberistan'da ve Yemen'de Zeyd! yönetimler, Halep merkezli olarak Hamdamler de dönemin diğer şii yönetimlerini oluşturuyordu. Siyası bakımdan dış tehditler de vardı. Bunlann en önemlisi, 4./10. yüzyıl boyunca ardarda gelen Doğu Roma (Bizans) saidıniandır ve Selçuklular'ın gelişine kadar bu saidıniann püskürtüle­memesinin en önemli sebepleri arasında Büveyhller ile Ubeydller'in İslam alemini savunma konusunda esaslı bir isteğe sahip olmamalan bulunmaktadır. Bu yönetimler sürekli çatıştıklan büyük halk kesimlerini motive edecek durumda da değillerdi. Aynca bir kısım şiiler arasında masum imam gelmedikçe cihada çıkılamayacağı şeklinde bir inanç da sözkonusuydu. Selçuklular'ın gelişiyle s. ve 6. (1 I. ve 12.) yüzyıllarda bu siyası manzara iki aşamada tamamen değişmiştir. Öncelikle Selçuklular doğudan Akdeniz ve Hicaz'a kadar olan topraklarda kısa süreli de olsa siyası birliği sağlamışlar, iç ve dış tehditleri bertaraf etmişlerdir. Aynca idari açıdan yeni dönemin şartıanna uygun önemli müesseseler ve uygulamalar ortaya koymuşlardır. Siyas!-idaıi alandaki etkileri ve gerçekleştirdikleri dönüşüm öyle büyüktü ki, bir tarihçinin ifadesiyle "onlann kurduklan müesseselerin birçoğu zahirl/resm! biçimleriyle

ı...

Q)

E

E <rtl tfl

241

Page 5: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

'-(l.J

E

E <rn :~

242

Selçuklular Devrinde Usül Tartışmaları

(terminolojide bazen değişiklik olsa da) 20. yüzyıla kadar sürdü." 1 İkinci aşamada ise esas olarak Selçuklular döneminde şekillenen Sünni sistemi ve idealleri sürdüren Eyyübller geriye kalan iç ve dış tehditlere (Mısır'daki Batıni yönetim ve Haçlı yönetimleri) son vermişlerdir.

Selçuklular, sonraki dönemlerin güçlü ve uzun ömürlü devl~tleri

(Memlükler ve Osmanlılar) gibi kalıcı bir yönetim kuramamışlardır; ancak o dönemde meydana gelen dönüşüm, modem döneme kadar İslam aleminde etkilerini sürdürmüştür. Bağdad-Semerkand hattı açısından değerlendirme yapılacak olursa sonraki dönemlerde Selçuk­lular dönemi kadar siyasi birlik içinde ve güçlü sayılabilecek tek dönem Timurlular dönemidir; ancak bu devletin İslam aleminin sonraki dö­nemlerinde gerek siyasi neticeleri, ,_gerekse idari açıdan getirdikleriyle Selçuklular kadar etkili olduğu söylenemez. Selçuklular'dan sonra güç merkezinin daha batıdaki ülkelere kayması ve Moğol istilasının tahribatı sebebiyle sözkonusu doğu topraklan geri dönüşü olmayan bir gerileme içine girmiştir.

Sosyal açıdan, Büveyhller - Selçuklular döneminde Damlislam'ın merkez topraklannda hala hatın sayılır bir gayrımüslim topluluk bulun­makla birlikte, sosyal yapıdaki dönüşüm tamamlanmış, toplumun büyük çoğunluğu müslüm~nlardan oluşur hale gelmiştir. Özellikle 4. asır sonlanndan itibaren eski sınıf sisteminin ortadan kalkmasından ve toplumun şer'! hükümlere dayalı daha eşitlikçi bir anlayışa ve nizama yönelmesinden kaynaklanan yüksek bir hareketlilik sözkonusuydu. Büveyhller döneminde başlayan gelişmeler ve dönüşümler tam olarak Selçuklular döneminde olgunlaşmıştır. Ancak Büveyhller (ve tabii Ubeydller) bir anlamda önceki Abbas! sistemine muhalefet üzerine kuruluydular ve gerek şehirleşmenin gerekse islam alemindeki yüksek sosyal hareketliliğin getirdiği ihtiyaçlan karşılayacak kapsamlı politikalar yürütmekten acizdiler. Bunun yanısıra 4./10. asır başlanndan itibaren giderek müslümanlaşan ve batıya yönelen göçebe Türkmenler'e hük­metmekten ve yönlendirmekten uzak idiler. ~ki sosyal engellerin giderek kalktığı, ilişkilerin değiştiği ve büyük bir sosyal hareketliliğin yaşandığı bir dönemde herkese hitap eden bir nizarn olarak dinin ahkam boyutu (şer'! hükümler) önemli bir fonksiyon görecektir. Bu çerçevede fıkıh, sosyal bir kimlik sunan mezheb teşekkülleri ve "ulema"

ı Bk. Ann K. S. Lambton, "The Internal Structure of The Saljuq Empire", The Cambridge Histoıy of Iran, (nşr. J. A. Boyle, Cambridge, ı968), s. 203. Selçuklular'ın İslam aleminde yeni siyasi nizamın şekillenmesindeki rolleri hakkında bk. Marshall G. S. Hodgson, The Venlllre of Islam: Conscience and His/Ol}' ina World Civilization, (Chicago, 1974), 2/42-61.

Page 6: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

Selçuklular Devrinde Usul Tarhşmaları

öne çıkmaya başlamıştır.2 Fetret devri yönetimlerinin (Büveyhiler ve Ubeydiler) Sünni çoğunluğu rencide eden politikalan vesosyal gelişme­leri algılayamamalan, Sürınl çoğunlukla ve ulemayla işbirliği yapan Selçuklular'ın nisbeten kolayca hakimiyet kurmalannda ve kabul · görmelerinde· önemli bir rol oynamıştır. 3

Fikri ve ilmi açıdan, Büveyhller - Selçuklular döneminin farklı kül­türel mirasıann ve düşünce mekteplerinin yanşması ve kaynaşması neticesini verdiğini söyleyebiliriz. İslam fetihleriyle başlayan farklı kültürlerle temas, Abbasller döneminde sistemli bir öğrenme ve na­kiVtercüme hareketine yol açmıştı. Düşünce hayatında gerek Meşşai felsefenin, gerekse Batını ve ilhadi yorumlann sistemleşmesi 4. asırdan itibaren olmuş, farklı kültürel mirasıann temsilcileri kendileri için uygun bir siyasi ve sosyal vasat bulmuşlardır. Bunlar dönemin alimleri tarafın­dan çoğu kere İslam'ın getirdiği değerlere bir meydan okuma ve "müslüman toplumun" varlığına yönelik bir tehdid olarak algılanmıştır . . BuntJ doğrulayan gelişmeler de fiilen vardı. Mesela Karmatiler'in ve :çeşitli yerlerde İsmaill dallerin "şeriat"ı ilga ettiklerini açıklamalan, mescidleri yıkmalan, çeşitli felsefe mensuplannın ve Batıni yorumlann nübüvveti ve dini küçümseyen tavırlan bu tehdidin fiilen var olduğunu göstermektedir. Selçuklular döneminde ise Gazall, Şehristani ve Razi örneklerinde görüldüğü üzere alimler farklı kültürel miraslar ve gelişen düşünce akımlanyla bir hesaplaşmaya girişmişler, bunun akabinde ilmi olarak butlam ortaya çıkan hususlan ayıklamışlar ve makul olabilecek hususlan kendi düşünceleriyle sentezierne yoluna gitmişlerdir. Bu hesaplaşma tüm ilmi yapıda bir dönüşümle neticelenmiş, metafizikten bilgi nazariyesine ve fıkıh usulüne kadar "terminoloji, ilmi üslüb, delil­lendirme, konu tasnifi" gibi birçok hususta önemli bir dönüşüm yaşan­mıştır.4

Selçuklular bilinçli bir şekilde, bir bütün olarak siyasi, sosyal ve fikri birliği sağlayacak ve müslüman varlığına yönelik tehdidieri bertaraf edecek kapsamlı bir proje yürüttüler. Bu projenin fikri mimarlan, Selçuklu yöneticileri ve sünni alimlerdi. Büveyhller'in aksine Selçuklu­lar'ın meşruiyeti, dinin savunuculan olmalan ve sünnet yolunu destek­leyip bid'atlan ortadan kaldırmalanndan ve iktidarlanmn Şeriat'a dayalı

Bu dönemde fıkıh çalışmalarının gelişimiyle ilgili bir inceleme için bk. Tuncay Başoğlu, "Hicıi Beşinci Asırda Fıkıh- Genel Özellikler ve Mezhebierin Yeniden Şekillenmesi", İLAMAraştırma Dergisi, 1998, cilt 3 sayı2, s. 113-140.

3 Büveyhiler ve Selçuklular döneminde sosyal nizamın dönüşümü, şehirler, a'yan (umera ve ulemii) gibi hususlarla ilgili genel bir değerlendirme için bk. Hodgson, The Venture of Islam, 2/62-151. "Mezheb" viikıasına aşağıda değinilecektir.

4 Sözkonusu dönüşümü "fikri gelenekler arası bir diyalog ve olgunlaşma" olarak gören bir değerlendirme için bk. Hodgson, The Venfllre ofis/am, 2/152-200.

E mJ

. ..!!!

243

Page 7: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

,_ c.ı

E

E «"O

• ..!C!

244

Selçuklular Devrinde Usül Tartışınaları

olmasına yönelik çabalanndan kaynaklanıyordu. Bu çerçevede özellikle Niza.mülmülk ve Cüveyrıl (daha sonra Gazall) örneğinde yöneticiler -ulema işbirliği önemlidir. Gazall bu projenin hem ürünü hem de uygu­layıcısı ve sürdürücüsü olmuştur. Biz aynntılan ve çeşitli mezheb ve ilim gruplannın katkılan konusunu düşünce tarihçilerine bırakarak. bir hususa dikkat çekmek istiyoruz: Selçuklular bir yandan bu projede önemli başanlar elde ettiler, bazı yönlerden de başansız oldular: Önce­likle dış ve iç siyası tehditleri bertaraf ederek Darülislam'ın büyük bir kısmında siyası birliği sağladılar. Her ne kadar Batını tehdidi, bir süre daha devam etmişse de giderek daha fazla teröre başvuran bu hareket marjinalleşmiştir. Kurulan siyası birlik nisbeten kısa bir süre sürmüş olsa da önceki dönemi köklü bir şekild~ değiştirmiş, Darülislam'ı artık geri dönülemez bir noktaya götürmüştÜr. İkinci olarak gerek bir eğitim müessesesi olarak "medrese"nin yaygınlaştınlması ve getirdiği dönü­şüm, gerekse Gazall gibi alimierin ortaya koyduklan fikri ürünler, İslam düşüncesinde hakiki bir dönüşüm ve açılım sağladı. Üçüncü alanda yani sosyal parçalanmışlığın sona erdirilmesi hususunda ise doğu topraklannda fazla başanlı olunamamıştır.

2. Selçuklular Devrinde Fıkıh UsUlü İlıninin ve Usill Yazımının Özellikleri

Selçuklular devrinde yaşayan çeşitli usulcüler veya o dönemde in­celenen meseleler üzerine çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Nitekim illet teriminin ve ta'lll nazariyesinin gelişimini ele aldığımız doktora tezimiz de bu tür çalışmalardan biri olup dönemin özellikleri, usul eserleri ve usulcüleri hakkında da çeşitli bilgiler içermektedir. Dönemle ilgili çalışma sayısı henüz yeterli düzeyde olmasa da diğer dönemlere nisbetle daha çok çalışıldığı söylenebilir. Usule dair yapılan çalışmalar­dan bir grubu da usfıl tarihindeki alimierin ve usul eserlerinin bir tür kataloğunu çıkarmaya ve değerlendirmeye yöneliktir ve bu çerçevede yapılan doktora tezleri arasında Selçuklular dönemine tekabül eden 5./11. ve 6./l2. yüzyıllarla ilgili de birer tez yapılmıştır.5 Genelde aynı

5 Riyad İmam Muhammed b. Suud İslam Üniversitesi'nde yürütülen bir proje çerçevesinde tüm usı11 tarihindeki aliınierin ve eserlerin tespiti ve genel bir değerlendirme yapılması amacıyla fıkıh usulü ilminin başlangıcından 1 1./1 8. yüzyıl sonıına kadar olan dönemi kapsayacak şekilde dokto­ra tezleri yaptırılmış, bıınlardan bir kısmı yayınlanmıştır (bildiğimiz kadanyla son iki asırlık dönemle ilgili henüz bir çalışma yapılmamıştır). Birer asırlık, bazı çalışmalarda da iki asırlık döneınlerle sınırtanan tezlerde genellikle ayııı konu tertibi benimsenerek ilgili yüzyılın bir dökü­mü ortaya konulmaya çalışılmıştır. Selçuklu dönemiyle ilgili tezler için bk. Osman b. Muhammed Şı1şan, İ/mu usıili'l-fikh fi'l-karni'l-hiimis el-hicri: Diriise tiirilıiyye ve tahliliyye, (yayımlanmaınış doktora tezi, 1425, Riyad, İmam Muhammed b. Suud İslam Üniversitesi; eserin 3 cilt olarak yayınlanacağı duyıırıılmakla birlikte yayınlandığına dair bir bilgiye ıılaşamadık); Meş'al b. Mem­dı1h Alu Ali, İ/mu usıili'l-fikh fi'l-karni's-siidis e/-hicri: Diriise isti!.:riiiyye tiirihiyye tah/iliyye, 3 cilt, Hail, 1431/2010.

Page 8: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

Selçuklular Devrinde Usul Tartışınaları

plan çerçevesinde konulan altı bölüm halinde işleyen bu tezlerde, dönemin siyasi ve sosyal durumu incelendikten sonra sırasıyla usulcüle­rin ve usul eserlerinin bir dökümü yapılmakta, ardından donemin farklı düşünce akımlannın ve mezhebierin usule yönelik etkileri üzerinde durulmakta, meşhur usul eserleri aynntılı olarak tanıtılmakta ve usul yazımının teorik ve terminolojik hususiyederi . incelenmektedir. Bu çalışmalarda ağırlık özellikle usuleillerin ve usul eserlerinin dökümünün çıkanlması ve meşhur usul eserlerinin aynntılı tanıtırnma verilmiş olup, sözkonusu tezlerin büyük kısmı bunlardan oluşur. Öte yandan usul yazımının hususiyederi de eserler çerçevesinde tespit edilmekte, ancak dönemi değerlendirme ve yorumlama açısından önemli eksiklikler taşımaktadır. Sözkonusu çalışmalann kendisinden istifade ettiği bir başka çalışma Abdülvehhab İbrahim'e aittir. 6 Burada gerekli yerlerde sözkonusu çalışmalara ve diğer bazı araştırmalara da atıfta bulunmak kaydıyla daha önceki çalışmalanmızdan edindiğimiz kanaatleri ortaya koyacağız ve fıkıh usulü ilmi açısından dönemin genel bir tasvirini yapmaya çalışacağız.

ı. Zaman ve dönemlendirme: Selçuklular 140 yıl gibi tarihte kısa

sayılabilecek bir süre hakim olmuşlarsa da İslam aleminde köklü dönüşümlerin yaşandığı bir döneme damgalannı vurmuşlar, etkileri uzun süreli olacak bir kısım dönüşümleri gerçekleştirmişlerdir. İlim­ler tarihi açısından da bu dönemde yetişmiş alimler, eserleriyle hala etkilerini sürdürmektedirler. Fıkıh usulü açısından bu dönemi anla­yabilmek için öncesi ve sonrası ile mukayeseli olarak almak ve Sel­çuklular'ı da kapsayan bir "dönemlendirme" içinde değerlendirmek gerekir. Öncelikle çok kısa süren Harzemşahlar dönemi hemen her yönüyle Selçuklular'ın uzantısı olduğundan tıpkı Fars edebiyatının dönemlendirilmesinde "Selçuklular dönemi" denilince Moğol istila­sına kadar olan dönem anlaşıldığı gibi burada da dönemin sonu iti­banyla aynı şeyi anlamak gerekir. Başlangıcı itibanyla Selçuklular'ın gelişi, özellikle Sünni ilim çevrelerinde bir canlanmaya yol açmışsa da bunu geçmişteki gelişmelerle birlikte ele almak; daha doğrusu fıkıh usulü açısından 4./1 O. asnn ortalanndan Moğol istilasına kadar

6 Bk. Abdülvehhab İbrahim Ebu Süleyman, el-Fif..nı'l-usiili, Cidde, 140411984. Bu eserin özellikle hicrl 5.-7. asırlar arasıyla ilgili değerlendirmeleri, ele aldığımız dönem açısından önemlidir. Dönemle ilgili yapılan çalışmalar arasında özellikle Endülüs'e veya Mağrib'e tahsis edilenler de vardır: Mustafa Lahdar, ed-Diriisiitu'l-usiiliyye fi'l-ğarbi'l-İslamf hiliile'l-karneyni'l-hiimis ve's­siidis el-hicriyyeyn, (doktora tezi, 1993-4, Rahat, Muhammed el-Hamis Üniversitesi); Kemal Abdülmecid, el-Fif..nı'l-usiilf bi'l-Endeliis hiliile'l-karni'l-hiimis el-hicrf, (doktora tezi, 1990, Darulbeyza, Muhammed el-Hamis Üniversitesi); Nureddin Muhtar el-Hadimi, el-Makiisıd fi'l­mezhebi'l-Miilikf lıiliile'l-karneyni'l-lıiimis ve's-siidis el-lıicriyyeyn, Riyad, 1423/2002 (aslı dokto­ra tezi, 1997, Tunus, Zeytı1niyye Üniversitesi).

E <rtl lll

245

Page 9: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

Selçuklular Devrinde Usül Tarhşmaları

olan yaklaşık iki buçuk asırlık Büveyhller ve Selçuklular dönerninde­ki gelişmeleri birlikte ele almak daha uygun olacaktır. Bu dönem fıkıh usulünün olgunlaştığı ve klasik cami eserlerin verildiği bir dö­nemdir.

2. Mekan (coğrafya): Fıkıh usulü sözkonusu dönemde özellikle. Bağ­dad-Semerkand hattında gelişmiş tir. 7 Sözkonusu dönemde Ubeydller'in (Fatımller) hakimiyetindeki topraklarda fıkıh usUlü ya­zımına dair bir ize rastlamıyoruz. Böyle bir şey varsa da günümüze ulaşamayacak kadar cılız kalmıştır. Mazeri gibi Mısır'da telif faaliye~ tinde bulunan Maliki alimler vardır; ancak bu hem geç dönemdedir (6./12. asır), hem Sicilya gibi .bölgelerden göçün etkisiyle gerçek­leşmiştir. Sözkonusu dönemde Endülüs, Mağrib (Kuzey Afrika) ve Sicilya'da var olan usul yazım faaliyeti tamamen doğuya bağımlı gö­rünmektedir. Burada vurgulanması gereken husus, gerek nüfus ve gerekse medeniyet seviyesi açısından Bağdad-Semerkand hattının -6./12. asırda düşüşe geçse de- Moğol istilasına kadar Darülislam'ın en gelişmiş bölgesi olduğudur.

3. Mezhebierin ağırlık merkezlerinin değişmesi:8 Fıkıh usUlünde Selçuklular deyrinin özelliği Horasan-Maveraünnehir bölgesinin, çıkardığı usulcüler ve fakihlerle büyük bir etkiye sahip olmasıdır. Gerek Hanefi gerekse Şafii mezhebinde ağırlık bölgesi Irak'tan bu bölgeye kaymıştır. Hanefi mezhebinde Büveyhller döneminde Irak'ta Ebu Bekir el-Cessas yetişirken, Maveraünnehir'de Ebu Zeyd ed-Debus! yetişmiş, Selçuklular döneminde de aynı bölgede Serahs! ve Ebu'l-Usr el-Pezdev! eserlerini yazmıştır. Şafii mezhebinde Cü­veyn! ve Gazall gibi önemli Eş'ari usulcüler Horasan'da yetişrniştir. Daha sonra Fahreddin Razi de hayatının son yirmibeş yılını aynı bölgelerde (Horasan-Maverannehir) eğitim faaliyetiyle geçirmiştir.

Maliki mezhebinde de bu dönemde Irak Malik! mektebi sona ermiş ve mezhebin ağırlık merkezi daha batıya kaymıştır. Benzer bir du­rum Z~hirilik için de söylenebilir. Doğuda yazılan fıkıh eserlerinde Zahiriler'e çok fazla atıf bulunmazken İbn Rüşd el-Hafid'in Bid{ıye­tu'l-muctehid'de onlann görüşlerine yer vermesi de bu farklılıktan kaynaklanır. Benzer bir durum Zeydilik için de sözkonusudur. Hazar

7 Bu konuda kısa bir değerlendirme için bk. Tuncay Başoğlu, Hicri Beşinci Asırda İllet Tartışma­ları, (yayıınlanmaınış doktora tezi, 2001, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul), s. 14

8 Bu değişime şurada işaret etmiştik: Başoğlu, a.g.m. s. 119. Hanefiler bağlamında bu değişime dair bir değerlendirme için ayrıca bk. Murtaza Bedir, "Hanefi Mezhebinin Abbas! Bağdadında Yükselişi ve Zayıflaması", İslam Medeniyetinde Bağdat (Medinetii's-Seldm} Uluslar arası Sem­pozyum 7-9 Kasım 2008, (İstanbul, 201 1), 11621-632.

Page 10: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

Selçuklular Devrinde Usul Tarhşmaları

Denizi civannda Taberistan'da bir devlet kuran Zeydller'den olan N atık bilhak ilk Zeydi usul eserini yazmıştır. 9 Ancak l;mradaki Zeydi varlığı uzun sürmemiş ve özellikle 6./12. asırdan itibaren Yemen Zeydller'i öne çıkmıştır. İsnaaşeriye'de ise çok büyük bir coğrafi de~ ğişim olmamakla birlikte Tuğrul Bey'in Bağdad'a girişiyle bu mez­hebin en önemli temsilcileri şehirden aynlarak Necefe gitmiş ve dolayısıyla o tarihten itibaren bu şehir mezhebin ilmi merkezi olarak öne çıkmıştır.

4. Telif yoğunluğu ve klasik usUl ürünleri: İslam tarihinde gerek fıkıh usülünde telif yoğunluğu, gerekse bu eserlerin uzun süreli etkileri bakımından 5./11. asır ile 8./14. asırlann önemi sık sık vurgulanır. Aslında usul yazımını 4./10. asır ile 9./15. asır arasında birbiri ardına büyük ürünler veren, kesintisiz bir süreç olarak görmek daha uygun olsa gerektir. Ancak bu uzun zaman dilimini kendi içinde çeşitli

özellikler gösteren ve dönüşümlerin sonucu farklılaşan dönemlere ayırmak mümkündür. Yukanda değindiğimiz iki buçuk asırlık dö­nem de sonraki dönemlere göre bazı farklılıklar ve hususiyeder gös­terir. Bu iki buçuk asırlık dönem içinde telif yoğunluğu açısından 5./11. asır gerçekten büyük/etkili eserlerin telif edildiği ve çok sayıda eserin verildiği bir dönem olması itibanyla temayüz eder. 5./11. asırda bizim tespitierimize göre . 70'ten fazla usul eseri yazılmıştır. Eser tesbitine yönelik yapılan çalışmalarda da bu tür bir sayıma gi­dilmiş ve sırf s. ve 6. asırlarda ikiyüze yakın eser telif edildiği netice­sine vanlmıştır. Gerçi bu araştırmalarda bazen cedel eserleri ile adı dahi tespit edilemeyen ve sadece bir alimin yazdığı söylenen usülle ilgili eserler de sayılmıştır. Aynca eserlerin kapsadıklan tarihler açı­sından tedahüller olması da mümkündür. Ancak bunlara 4./10. yüz­yıldakiler de eklendiğinde yaklaşık üç asırlık bir dönemde telif sayısının üçyüze yaklaştığı rahatlıkla söylenebilir. 10 Bu rakamlar, gü­nümüzle karşılaştınldığında küçük göıünebilir. Ancak nüfus, eğitim sistemi ve yazı malzemesi gibi hususlar dikkate alınarak ve modem

9 Niltık bilhak Yahya b. Hüseyin el-Harfini (340-424/951-1032), Mutezill Hanefi mütekel-lim/usı1lcü Ebu Abdullah el-Basıi'nin öğrencisidir ve biri Cevômiu'l-edi!le, diğeri el-Muczf fi usiili'l-jiklı olmak üzere iki fikıb usfilü eseri yazdığı nakledilmektedir (bk. http://www.azzaidiah.com/ Azzaidiah%20Librarv/feqhlketab%20attabreer.html) (ziyaret tarihi 26.09.20ı 1).

10 Eser sayıını konusunda, 5. asır üzerine çalışan Şı1şiin toplamda ı17 eser tespit ettiğini söylemekte ve bunlarla ilgili istatistiki bilgi vermektedir; 6. asır üzerinde çalışan Meş'al b. Memdı1h ise SO' e yakın eser tespit ettiğini söylemektedir. Bk. Osman b. Muhammed Şı1şiin, İ/mu usiili'l-jiklı fi'l­kami'l-lıômis el-lıicrf, sonuç kısmı; Meş'al b. Memdı1h, İ/mu usıili'l-jiklı fi'l-karni's-sôdis el-lıicrf, 3/2397. 4. asır ve öncesi üzerinde çalışan Duveyhi (Ahmed b. Abdullah ed-Duveyhi, İlmuusiili'l­jiklı mine't-tedvfn ila nilıôyeti'l-karni'r-rôbi' el-lıicrf: Dirôse tôrilıiyye isti! .... rôiyye talılfliyye, 2 cİlt, Riyad, 1427/2006) ise böyle bir istatistik vermemektedir.

247

Page 11: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

.,,

i

"•

Selçuklular Devrinde Usül Tartışınalan

dönem öncesindeki dönemlerle karşılaşurma yapılarak ele alındı­

ğında bu büyük bir hareketliliği ve telif faaliyetini gösterir. Her Mlükarda fıkıh usulünün klasikleri olan eserler bu dönemde ortaya çıkmışur; her mektebin klasik sayılan, tarih boyunca ve günümüzde her zaman auf yapılan eserleri bu dönemde yazılmışur. ~bu'l­

Hüseyin el-Basri'nin Mu'temedi, Cüveyn!'nin Burhô.nı, Gazall'nin Mus­tasfô.sı, Fahreddin Razi'nin MahsQlü, Cessas'ın Fusulü, Debus1'nin Takufmu'l-edillesi, Serahs!'nin Usulü, Pezdev!'nin Kenzu'l-vusulü, Alaeddin Semerkand1'nin Mizô.nı, İbn Hazm'ın İhkô.mı, Ebu İshak ŞiraZı'nin Lümô.ı, Bad'nin İhkô.mı, Ferra'nın Uddesi gibi eserleri zik­retmemiz bile bu dönemin verimliliğini ve etkisini göstermek için yeterlidir. Sonraki dönemlerle -karşılaşunldığında bu dönemin telif özellikleri arasında iki hususa daha değinmemiz gerekir: ı-Bu dö­nemde şerh çalışmalan nadirdir; asıl olan müstakil eser telifidir. Şafii'nin Risô.lesine yazılan bazı şerhler, Şiraz!'nin Lümô.' adlı eserine kendisinin yazdığı şerh ve baulı Maliki usulcülerin Cüveyn!'nin Burhanı'na yazdıklan şerhler gibi az sayıdaki eser, genel akim içeri­sinde münferid kalır ve dönemin telif üslubu içerisinde sonraki dö­nemlerde olduğu gibi önemli bir yer tutmaz. 2-Sonraki dönemde görülen eğitim amaçlı muhtasar eser yazımı da bu dönemde fazla görülmez. Elbette bu dönemde muhtasar, mütevassıt ve mebsut olmak üzere üç farklı hacimde eser yazımı sözkonusudur ve Cü­veyn!'nin Varakô.tı gibi çeşitli muhtasarlar yazılmışur; ancak buradaki muhtasar yazımı sonraki dönemlerin muhtasar eserlerinden farklılık­lar gösterir. Bu dönemde fürü hilaf eserlerine benzer şekilde, eğitim amaçlı olarak mesail eserleri yazılmışur; yani fıkıh usulü meselelerini sıralayan ve kısaca o konudaki görüş farklılıklarını ele alan eserler telif edilmiştir. Sayıneri'nin Mesô.ilu'l-hilô.fı, Şiraz!'nin Tabsırası, İbn Berhan'ın eserleri, Fahreddin Razi'nin Meô.lim fl usuli'l-fıkhı bunun ömeklerindendir. Aslında gerek şerh gerekse muhtasar yazımının nedreti, Bağdad-Semerkand harundaki doğu. topraklan ile Mısır­

Şam merkezli bau topraklan arasındaki; bir başka ifadeyle Selçuklu­lar ve Memlükler dönemi arasındaki ilim ve eğitim anlayışları bakı­mından bulunan farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Selçuklular dönemi ilim anlayışında sosyal bir teşkilatıanma ve bir cemaatleşme şekli olarak "mezheb" vakıasının da etkisiyle eğitimde ve eser telifin­de münazaranın etkisi büyüktür.

s. Mezhebierin kapsamlı telif çabası: Sözkonusu dönemde "mez­heb"leşme, varlığı ve dini nasıl anlamak gerektiğini göstermek üzere kapsamlı ve birbirlerini tamamlayıcı killiiyatlar yazılmasına yol aç-

Page 12: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

Selçuklular Devrinde Usül Tarhşmaları

mıştır. Hemen her mezheb, "kelam, fıkıh fürCıu, fıkıh usulü, cedel, hilafiyat, hadis ve tefsir" alanlarında eserler ortaya koymuştur. Bu bir anlamda Batıruliğe ve ilhacta karşı "şer'! aklın uyarıışİ"dır; mezheb açısından da her mezhebin bir program dahilinde hayatı, varlığı ve · vahyi nasıl anladığını ve tasavvur ettiğini ortaya koymasıdır. Mesela Hanbell mezhebinde bile bu dönemde kelam kitapları yazılmış, İbn Hazm, Zahiri mezhebini yazdığı külliyatla tüm bu alanlarda yeniden ifade etmiştir. Bu çerçevede fıkıh usulü alarıında bazı mezhebierin bilinen ilk cami eserleri 5./11. asırda ortaya çıkmıştır: Hanbelller (Ebu Ya'la el-Ferra ve iki öğrencisi), Zahiriler (İbn Hazm), İsnaaşeriler (Şerif el-Murtaza ve Ebu Ca'fer et-Tusi) ve Zeydller (Natık bi'l-hak). Sözkonusu programda siyaset ve idare (devlet teşki­latı) hakkında da ayrıntılı eserler yazıldığı olmuştur; ancak tüm mez­hep mensuplannın bu konularda kapsamlı şeyler söylememiş

olmalan dönemin siyaset algısıyla ve belki de "siyasetin ve kamu-yö­netimi"nin günümüzdeki anlamda bir ilmi disiplin olarak görülme­mesiyle ilgilidir; bunlarla ilgili konular kelamın ve fıkhın çeşitli alt başlıklannda incelenmiştir.

6. ilim anlayışı, delillendirme ve yazım üslubunda önemli dönüşümler: Sözkonusu uzun dönem boyunca kelami yaklaşımlardaki külll dönü­şümler fıkıh usulü yazımını da etkilemiştir. Önceleri baba-oğul Cüb­bB.ller'in kurduğu büyük düşünce sisteminin etkisinde bir usul yazımı sözkonusudur. Bu sistemin zirve ürünü Ebu'I-Hüseyin el-Basri'nin Mu'temedi'dir. Basri, kendisinden önceki usUl mesailini cemeden üstün bir ilmi üsluba sahip bir eser yazmakla kalmamış üç önemli yenilik yapmıştır: I-Fıkıh usulünün mahza kelam meselelerinden tecrid edilerek kendi mesailine münhasır olarak ele alınmasını sa­vunmuş ve eserinde bunu yapmıştır. Elbette kelam ve fıkıh usUlü arasında ortak olan, her iki ilmin kesişim noktasında bulunan mese­leler fıkıh usulünde tartışılmaya devam etmiştir. Ancak Basri, usUl mesailini kendi içinde bütünlüklü, dağınıklıktan uzak bir yaklaşımla ele almıştır. 2-Kendi döneminin ilim anlayışı içerisinde mesaili delil­lendirme bakımından örnek bir çalışma yapmıştır. Öyle ki onun hem kelam hem de fıkıh usulünde ortaya koyduğu görüşler ve delil­ler Fahreddin Razi tarafından bile büyük takdir görmüştür. 11 3-Konu

11 Fahreddin Razi'nin Ebu'I-Hüseyin el-Basri'nin gerek kelam gerekse fıkıh usil.lü görüşlerini çok iyi incelediği anlaşılmaktadır. Malısiifde birçok yerde onun görüşlerine atıfyaptığı gibi Riydz'da da onun, gerek üstadı Kildı Abdülcebbil.r'a gerekse baba ve oğul Cübbil.iler'e muhalefet ettiğini söyler; fıkıh usulünde Kadı Abdülcebbil.r' a muhalefet ettiği on meseleye değinir. Her iki ilim dalında da (el-usftleyn: kelam ve fıkıh usı1lü) Basri'nin görüşlerini sağlam (metfn) bulur; insaf gözüyle bakan kişilerin onun değerini anlayacağını, önceki il.limlerle karşılaştınldığında arada büyük bir fark bulunduğunu söyleyerek onu över, b k. Riizi, er-Riydzu '1-mftnika fi ara i elıli'l-ilm,

'-(l,)

E

E <rO

."38

249

Page 13: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

,_ c.ı

E

E <r:l

"' 250

Selçuklular Devrinde Usül Tartışınaları

tertibi bakımından yenilik yapmışnr. Onun başta konu tertibi olmak üzere eserinin etkileri sonraki bir buçuk asır boyunca yazılan birçok eserde rahatlıkla izlenebilir. Elbette İmam Maturidi'de olduğu üzere Cübballer'in kurduğu sisteme yönelik itirazlar da olmuştur. Ancak bu sisteme esaslı ve etkili tenkid, Baklllarn ile birlikte Eş'ari usul an­layışının teşekkül etmesi üzerine gelişmiştir. Baklllarn başta hüsun­kubuh teorisi, ta'lll ve dil teorileri olmak üzere pek çok alanda Mu­tezill yaklaşımı eleştirmiştir. Bunun ardından bilgi teorisi ve metot bakımından tenkitler ortaya çıkmışnr: Bu tenkitlerin ilki İbn Hazm'ın mannk ilmini savunması ve ona dayalı bir bilgi nazariyesi ortaya koymaya çalışmasıdır. Ardından Cüveyni'nin Burhan'da ortaya koy­duğu aynnnlı bir bilgi nazariyesi ve delillendirme yaklaşımı gelir. Cüveyni'nin önemli bir başka etkisi Eş'ari hüsn-kubh teorisine uygun bir maslahat anlayışı geliştirmesidir. Mutezill anlayışın etkilerine ve bir bütün olarak usUl yazımının cedel metoduna üçüncü ve en etkili tepki Gazall'den gelmiştir. O, .mannk ilmini öğrenilmesi zorunlu bir ilim kabul ederek Mustasfd'nın başına mannkla ilgili bir mukaddime eklemiştir. Aynca münazara ile nazan birbirinden ayırarak cedel ve . münazarayı fıkıh usulünden çıkarmışnr. Ancak mannk ilmiyle ilgili talebi büyük kabui görürken, cedel ve münazaranın fıkıh usUlünden çıkanlması talebi sonraki usulcülerce takip edilmemiştir. Bu sürecin sonunda mannk ilminin fıkıh usUlüyle mezcedildiği ürünler ortaya çıkmış, bunlar sonraki üç asırlık usUl yazımını belirlemişlerdir: Falı­reddin Razi'nin Mahsulü ile Arnidi'nin İhkdmı Selçuklular dönemin­de usuldeki dönüşümün vardığı son nokta olmuştur ve bu usulcüler gerek kelam gerekse fıkıh usUlü tarihinde yeni bir dönemin başlatı­cısı olmuşlardır.

7. Mes€ill ve terminoloji: Bu konular bakımından Selçuklular dönemi usul eserlerinin özellikleri ve etkileri farklı olmuştur. Bunlar öncelikle fıkıh tarihi boyunca tarnşılmış tüm usul meselele!lni kapsayıcı olma­ya çalı~an eserlerdir. Fıkıh usulü, bu dönemde mesail bakımından olgunluk dönemine ulaşmışnr. Bir başka ifadeyle gerek Fahreddin Razi, gerekse sonrasında yeni bir usul meselesinin ortaya anldığına pek şahit olunmaz; ancak daha önce vedz olarak işlenen bir mesel e daha kapsamlı olarak işlenıneye başlanmış olabilir veya usUlün irti­batlı olduğu ilimlerde ortaya çıkan gelişmelerin etkisiyle yeni konu­lar girmiş olabilir. Biz usUlün mesailinin dondurulduğunu ve asla yeni bir şey kanlmadığını söylemek istemiyoruz. Ancak anahatlanyla

(thk. Es'ad Cum'a, Kayravan, 2004), s. 286-297. Üç kardeş meselesinde onu tenkid etmesi için bk. a.g.e., s. 176-9.

Page 14: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

Selçuklular Devrinde Usül Tarhşmaları

tüm mesiHI ortaya çıkmıştır ve günümüze kadar bunlarda önemli bir değişiklik sözkonusu olmamıştır. Öte yandan terminoloji bakımın­dan usulün gelişimi, hem Selçuklular dönemi eserleİinde hem de sonrasında -yeni terimler üretilmesinde önemli katkılan bulunan · Fahreddin Raz! sonrasında da- devam etmiştir. Aslında ana mesele­lerin ortaya çıkışlan, tartışılma saikleri, bunlarla ilgili ana yaklaşım­lar/nazariyeler ve terimleşme konusunda hala çalışılmayı gerektiren birçok alan bulunmaktadır.

8. Farklı usUl mektebleri: Çok sayıda farklı usul yazımının gerisinde farklı usul anlayışlan bulunmaktadır ve daha önceki bir çalışmamız­da işaret ettiğimiz üzere bu dönem, farklı usul önerileri açısından büyük bir çeşitlilik arzetmektedir. 12 Bu çeşitlilik, kelam ve fıkıh usulü bakımından 3./9. asırdaki fikri savrulma ve çeşitlilikten aşağı kalmaz. Bu dönemin özelliği farklı önerllerin telif edilen eserlerle belirgin, mücessem olarak ortaya konulmuş olmasıdır.

:9. Eğitim - fıkıh usUlü ilişkisi: Bu dönemde Selçuklular'ın desteğiyle "medrese" ve "hankah (yahut zaviye)" müesseseleri yaygınlaşmıştır ve ikisi de esas itibanyla eğitim verilen mekanlardır. Henüz sözko­nusu dönemde her iki müessese arasındaki irtibata yeterince deği­nilmemiştir. Aynca "medrese"rıinfıkıh fürC:ıu ve fıkıh usulü eğitimine ne gibi bir etkisinin olduğu araştırılınayı ·beklemektedir. Fıkıh fürC:ıu ve usUlünün medrese müfredatında yer aldığını, medreselerin gerek divanlardaki görevler, gerekse kadılık ve imamlık gibi görevler için yetişmiş eleman temin ettiğini biliyoruz. Ancak fıkıh usulünün geli­şiminde medreseler nasıl bir etki meydana yapmıştır? Bu henüz ce­vap bekleyen bir konudur.

ı o. Fıkıh usUlünün idari açıdan önemi: Fıkıh usulünün idari açıdan önemi, bir kadıda aranan belli başlı vasıflardan birinin bu ilmi bil­mesi şartından kaynaklanıyordu. Kadılık, Selçuklular'da hem gör­düğü idari/kaza! fonksiyonlar, hem de yönetimle halk arasında

kurduğu irtibat sebebiyle son derece önemli bir vazifeydi. Nizamülmülk, kadılann yöneticinin (Sultan'ın) naibleri olduğunu söylüyordu. Kadılar çoğu durumda halkın maslahatlannın ve refa­hının korunmasına aracılık ederler ve onlann sözcülüğünü üstlenir-

12 Bk. Başoğlu, İl/et Tartışmaları, s. ıs.

,_ <ll

E

251

Page 15: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

252

Selçuklular Devrinde UsUl Tarhşmaları

!erdi. Kargaşa dönemlerinde şehri teşkilatlandırmak, hatta saldınya karşı savunmak onlara düşerdi. 13

ı ı. Fıkıh usUlü ve mezheb ilişkisi: Buraya kadar olan hususlan, fıkıh ve fıkıh usulü ilminin nasıl canlı bir ortamda geliştiğine dair bir ~iktar fikir verebilmek için anlattık. Sözkonusu dönemde toplumun "mez­heb" etrafında örgütlenmiş olması ve bu örgütlenmenin mahza ilmi bir çevre olmayıp sosyal ve siyasi rollerinin bulunması, fıkıh fürüu, fıkıh usulü, hilaf ve cedel ilimlerinin son derece canlı olmasının geri­sinde yatan saiklerdendir.

Kaynaklar sözkonusu dönemde gerek itikadi gerekse fıkhi mezheb mensuplan arasında çatışmalar yaşandığını anlatmaktadır. Özellikle Bağdad-Semerkand hattında Hanefiler ile Şafiiler'in bazen şehir şehir kavgalar, hatta savaşlar yaptıklan şeklindeki ifadeler bugün için açık­lanması ve anlamiandıniması gereken bir husustur. Selçuklular dönemi mezhep mücadelelerini inceleyen Kara, Hanefi ve Şafii mücadeleleri­nin daha çok itikadi farklılaşmadan kaynaklandığı kanaatindedir; Hanefiler'in içinde sözkonusu dönemde çok sayıda Mutezill bulunması, Şafiiler'in de Eş' ari ölmalan aralannda çatışmaya yol açmıştır. 14 Kara, bu iki mezheb mensuplannın mücadele sebepleri arasında yöneticilerin benimsedikleri mezhebi yaymak istemeleri, kadılık, müderrislik ve imamlık gibi çeşitli görevlere atanma için varolan rekabet ve alimierin tartışmacı-mezhepçi tavırlan gibi sebeplere de işaret eder. 15 Özellikle şillerle sünniler arasındaki mezheb mücadeleleıinin itikadi boyutunun yanısıra siyasi bir boyutunun olduğu malumdur. Fıkhi mezheb mensup­lan arasındaki çatışmalarda itikadi farklılaşmanın da önemli bir rol oynadığı kesindir. Ancak daha temelde bir soruyu sormamız gerekir. Niçin insanlar o dönemde bu mezhepler etrafında gruplaşmışlardı ve onlar çerçevesinde mücadele yürütüyorlardı? Kanaatimizce, bu faal devirde toplum "mezheb" etrafında örgütlenmiş ve _hemen tüm itikadi veya siyasi hakimiyet teşebbüsleri, mezhebiere dayanarak farklı vurgu­lara sahip olsa da üç unsurlu (itikadi, fıkhi, siyasi) bir program öne sürmüştür. O dönemde mezhebler, ilmi çevrelerde gördüğümüz

"mektebler" türünden olsalardı ve aralanndaki ihtilaflar, ilmi görüşler ve sistemler arasındaki farklılıklardan ibaret olsaydı "sokak çatışmala­

n"ndan bahsedilemezdi. Bu dönemde mezhebierin içinde de bir

13 Selçuklular'da kadılık konusunda bk. Lambton, "The Internal Structure of The Saljuq Empire", s. 269-272. Ayrıca bk. Abdürrezzilk Ali el-Enbilri, Mansabu kiidıllmdiit fi'd-devleti'l-Abbasiyye mzınzuneş'etilıi lıattii nilıiiyeti'l-asri's-Selcıila~ (Beyrut, 1987), s. ı77-203.

1.ı Bk. Seyfullah Kara, Biiyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları, (İstanbul, 2007), s. 229-246, 258-9. 15 Bk. Seyfullah Kara, Biiyük Selçuklular ve Mezhep Kavgaları, s. 247-259.

Page 16: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

Selçuklular Devrinde Usül Tarhşmaları

hakimiyet ve mezhebin sahih yorumunu temsil tartışması yürütüldüğü görülmektedir. Sadece Hanefiler arasında beş farklı itikadi mezhebin mensuplannın bulunduğu, benzeri bir durumun Şafiiler 'için de sözko­nusu olduğu yolundaki rivayet, 16 o dönemde fıkıh mezhebinin sosyal ve siyasi bir örgütlenme şekli olduğu yolundaki görüşümüzle uyuşmakta­dır. "Mezheb"lerin taraftar toplamalan, büyük bir halk desteğinin iki asır boyunca harekete geçirilebilmesi, bir iktidar mücadelesi bulunduğunu ve mezhebierin siyasi-sosyal teşkilat fonksiyonunu gördüğünü göster­mektedir. Buradan yola çıkılarak maddeci bir yorumla mezhebin şahsi veya sosyal çıkarlar için kisve vazifesi gördüğü gibi bir yoruma gidile­meyeceği gibi, mezheb mensuplannın (hele geniş halk kitlelerinin) sırf ilmi gayelerle mücadele ettikleri de söylenemez. Müslüman bir toplu­mun kendi maddi - manevi ihtiyaçlannı karşılamada ve kimliğini ifade etmede yine kendi inançlanna ve hayat algısına uygun bir teşkiİatlan­ma/cemaatleşme yolu üretmesinden ve siyasi mücadeleyi de bu çerçe­vede yürütmesinden daha tabii bir şey olamaz. Dolayısıyla şahsi çıkar

: kaygılan ve yolsuzluklar gibi tarihte her yerde ve dönemde bulunabile­: cek vakıalar bir yana bırakılarak daha temelde olan hususlara bakılırsa · "mezheb"in sözkonusu dönemde ve toplumda nasıl bir fonksiyon gördüğü doğruya daha yakın bir şekilde anlaşılabilir. Öte yandan tarih boyunca "mezheb"in her yerde aynı fonksiyonu gördüğü sanılmamalı­dır. Kanaatimizce "mezheb"in bu şekilde bir fonksiyon görmesi özellikle 4.-6./10.-12. yüzyıllar arasında ve yine özellikle İslam aleminin Bağdad­Semerkand hattındaki kısmıyla ilgilidir. Sonraki dönemlerde ve farklı ülkelerde tarikat gibi daha farklı sosyal-siyasi teşkilatıanma biçimleri ortaya çıkmıştır ve "fıkıh mezhebi" bir kimlik olarak mevcut olmakla birlikte önceki sosyal-siyasi fonksiyonuna sahip olmamıştır. 17

Mezhebin sözkonusu rolü göz önünde bulundumlduğunda fıkıh ilmirıi tahsil, fürü ve usul eserlerinin, özellikle de hilafiyat eserlerinin yazımı ve geniş katılımlı münazaralar yapılması gibi hususlann önemi daha da açığa çıkacaktır.

12. Fıkıh usUlünün iç tehditlere yönelik sosyal ve siyasi anlamı: Sözkonusu fikri tehditler içinde fıkıh usulü, aslında toplumda "nasla­nn nasıl anlaşılması gerektiği"ni gösteren ve akl-ı sellme çağıran ilmi

16 A. Bausani, "Religion in the Saljuq Period", The Cambridge Hist01y of Iran, 5/283-302. Mezhebierin yayıldıklan bölgeler ve çeşitliliği konusunda bk. Tuncay Başoğlu, a.g.m., s. 118, ıı9-ı24.

17 Mezhebin sosyal kimlik ve siyasi teşkilatianma ilıtiyacını karşılaması hususuna daha önce şurada kısaca temas etıniştik: Tuncay Başoğlu, a.g.m., s. ı24-5. Aynca Nişapur örneğinde bir tahlil için bk. Richard Bulliet, Tlıe Patricians of Nislıapur, (Cambridge, Mass.: Harvard University, ı972), s. 28-46.

1-. c.ı

E

E <r;l

• ..!!2

253

Page 17: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

'-CJ

E

E <!'ll

• .c!!

254

Selçuklular Devrinde Usül Tartışmaları

bir yol ortaya koyma fonksiyonu görmekteydi. Batınller'in, ibahlle­rin, şer'! hükümleri küçümseyen filozofların ve siyasi-ideolojik ön­yargılarla bir kısım şer'! delilleri ve hükümleri reddeden şillerin

(özellikle Ahbariler'i kastetmekteyiz) varlığında fıkıh usUlü akl-ı

selimin yolunu göstermekteydi.

3. Kitabu'l-Fünun'da UsUl Tartışmalan

Tarihte ilm! ve edebi münazara örnekleri her zaman var olmuş olmakla birlikte, özellikle Abbasller ve sonrasındaki Büveyhller­Selçuklular döneminde eğitimde ve kültür hayatında münazaralar büyük bir yer tutardı. Bu münazaralan derleyen çeşitli çalışmalar

yapılmıştır. 18 Bunlar arasında özellikle Zeccad'nin daha çok Arap dil ve edebiyatıyla ilgili münazaraları içeren Mecdlisu'l-ulemdsı, Ebu Hayyan et-Tevhldl'nin daha çok felsefi konularla ilgili ei-Mukdbesdt ve ei-İmtd' ve'l-muanese adlı eserleri örnek verilebilir. Bilindiği üzere hadis ilmin­den farklı olarak fıkıhta alimierin gündelik hayatlan, eğitimleri ve ilm! tartışmalan ile ilgili bilgilerin kaydedilmesi hususu bir hayli zayıftır ve yaşanan hayata (fıkhl eğitim, münazaralar, kaza! hükümler ve devlet eliyle konulup yürütülen· hukuk! uygulamalara) dair tabakat eserleri ile fetvalar dışında ciddi bir yazım türü oluşmamıştır. İbn Akil'in burada ele alınan eserinin özelliği konulanmn yarıya yakın kısmının fıkıhla alakah olmasıdır ve mahza bir münazara eseri olmamakla birlikte birçok münazara örneği içerir. Çeşitli kitaplardan yapılan alıntılar, ders notları, hadis ve şiir nakilleri gibi hususlar bir kenara bırakılarak sırf eserdeki münazaralar ele alınırsa bunların büyük kısmımn fıkıhla ilgili olduğu görülecektir. Bu açıdan eser, fıkhl konularla ilgili münazaralan içeren klasik eserler içinde Sübkl'nin Tabakatu'ş-şafiiyeti'l-kubrası ile birlikte önemli bir yer tutar. 19 Modern dönemde çeşitli alimierin ilm! münazara­lan üzerine yapılmış20 veya fıkhl meseleleri farazi münazaralar şeklinde ele alan21 çalışmalar da bulunmaktadır.

ıs Bu konuda bk. İsmail Durmuş, "Münilzara" (Arap Edebiyatı), DİA, 31/578-9. ı 9 Sübki'nin kaydettiği ve özellikle Selçuklular döneminde geçen bazı münilzara örneklerini daha

önce tercüme etıniştik, bk. Tuncay Başoğlu, İllet Tartışmaları, s. 278-286. 20 Bu tür çalışmalann örnekleri arasında Fetbullah Huleyf'in A Study on Fak/ır al-Din al-er-Rdzf

and lı is Controversies in Transoxiana (Miindzardtu Falweddin er-Riizf fi biladi Mdverdi'n-nelır), (Beyrut, 1986), Seyyid Cemili'nin Miindzardtu İbn Teymiyye maa jiıkalıdi asrilıi, (Beyrut 1405/1985) ve Abdülınecid et-Türki'nin İbn Hazm ve Bile! arasındaki tartışmalan ele aldığı Miindzardt fi usıili'ş-şerfati'l-İsldmiyye, (Beyrut, 1986) adlı çalışmalan zikredilebilir.

2 ı Bk. Abdurrahman b. Nilsır es-Sa'dl, el-Mundzardtu'l-fiklıiyye, Riyad, 1420/2000.

Page 18: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

Selçuklular Devrinde Usül Tarhşmaları

Bu eser, İbn Akll'in22 tuttuğu çeşitli notlardan oluşur. Aslının ikiyüz cilt olduğu söylenen eserden sadece iki cildi günümüze gelebilmiştir ve bunlar da neşredilmiştir. Eserin içinde dönemin alimieriniri ilgi duydu­ğu hemen her türlü ilme dair tutulan notlar yer alır. Kelam, fıkıh, fıkıh usulü, tefsir, hadis, tasavvuf, tarih, dil, tıb gibi birçok ilim dalıyla ilgili notlar bulunmakla birlikte fıkıh ve fıkıh usulü özellikle önemli bir yer tutar. Zaten hemen eserin girişinde İbn Akli'in usul (kelam) ve fıkıh ilimlerinin faziletlerinden bahsetmesi de onun ilgi alanlannda ağırlıklı yer tutan bu iki ilme işaret etmektedir.23 Bunun yanı sıra şiir, hikaye, kelam-ı kibar, vaaz ve hikmet kabilinden notlar ile fetvalar da yer alır.24

Eseri tahkik eden G. Makdisi, alınan her bir notu 1 faslı numaralandır­mıştır ve iki ciltte toplam 764 not/fasıl bulunmaktadır. Bunlar içerisinde aşağıdaki çizelgede gösterdiğimiz üzere 45 kadan doğrudan fıkıh

usUlüyle ilgilidir. Ancak fürü ile ilgili meseleler içinde de usule atıflan izlemek mümkündür. Fürü meselelerinin sayısı 300'ü aşmaktadır ki,· bu, usulle ilgili verilen sayıdan kat kat daha fazladır. Fürü ve usUl meselele­riyle iigili notlar toplandığında tüm kitaptaki meselelerin yaklaşık

yansının fıkıhla ilgili olduğu görülür. Fürü meseleleri özellikle bazı usul terimlerinin kullanılması, fürü ve usulde terimleşmenin boyutlannın tesbit edilmesi bakımından da önem arzeder. 25

Tutulan notlann esas olarak üç kaynağı bulunmaktadır: I) İbn Akli'in okuduğu kitaplar. 2) Katıldığı dersler veya dinlediği kitaplar. Bilindiği üzere başta hadis alanında olmak üzere o dönemde hocanın öğrencilerine kitabı okuması, asistanlanndan birine okutınası veya imla etmesi (tamamen yazdırması), öğrencilerin de not tutmalan, eğitim

metotlanndan biriydi. 3) Hazır bulunduğu ilmi sohbetler (bunlan bazen tezakema yevmen veya tezakema fi meclisi ... ibaresiyle verir) veya şahit olduğu münazaralar (bunlan bazen cera fi meclisina . . . veya ceret mes'eletu . . . şeklinde verirken bazen de doğrudan "falan ca mezheb mensubu şöyle dedi" diyerek tartışmaya girer).26 Eserde özellikle

22 İbn Aldi hakkında bk. Yusuf Şevki Yavuz, "İbn Aldi, Ebü'l-Vefii", DİA, ı9/30ı-2; George Makdisi, Ibn Aqil et la resw-gence de !'Islam traditionaliste au Xle siecle (Ve siecle de 1'/ıegire), Dımaşk, ı963; a.mlf., Ibn Aqil: Religion and Culture in Classical Islam, Edinburgh, 1997.

23 Bk. İbn Aldi, Kitiibu'l-Fiinfin, ı/7. 24 Mesela kendisine sorulan bir fetvii hakkında bk. İbn Akil, Kitiibu'l-Fiinzln, no 444, 2/504. 15 Birçok usül teriminin kullanımının yerleşmiş olduğu görülür. Aynca sonraki dönemlerde daha sık

kullanılan bazı terimierin de kullanımına rastlanır. Mesela bir yerde "el-makiisıdu'ş-şer'iyye" tabiri kullanılır, bk. İbn Aldi, Kitiibu'l-Fiinfin, no 341, 1/368. Çeşitli yerlerde hikmet, ta'lil (veya teiilil), muhakkık, masiahat (veya masiilih) gibi terimierin kullanılması bu çerçevede önemlidir.

26 Makdisi özellikle burada ele aldığııruz dönemlerde müniizaranın fıkıh çalışmalarının merkezine yerleştiğini söyler, bk. G. Makdisi, Ortaçağda Yüksek Öğretim İslam Dünyası ve Hıristiyan Batı, (tre. Ali Hakan Çavuşoğlu - Tuncay Başoğlu, İstanbul, 2004), s. 175-8; müniizarayla ilgili olarakaynca bk. a.g.e., s. 199-214; a.mlf., İslam'm Klasik Çağmda ve Hıristiyan Batıda Beşeri Bilimler, (tre. Tuncay Başoğlu, İstanbul, 2009), s. 251-3; genel olarak eğitim-öğretim metotları hakkında bk. a.mlf., Ortaçağda Yiiksek Öğretim, s. 162-229; a.mlf., Beşeri Bilimler, s. 238-276.

'-CJ

E

E <ro . .l!1

255

Page 19: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

'­c.ı

E

E <rtl

• ..!!]

Selçuklular Devrinde Usül Tarhşmaları

münazaralann kaydedilmiş olması, o dönemin ilim çevreleri ve ·ilm! teamül ve adetleri hakkında bilgiler sunmaktadır. Münazara taraflannın bazen açıkça adlan verilirken, bazen de "bir Hanbeli şöyle dedi, bir Hanefi de şöyle cevap verdi" şeklinde mezhebi kimliklerine atıfta

yetinilir.

Tümünde bulunmamakla birlikte, notlarda bahsedilen münazara-. lann veya sohbetlerin yapıldığı yerler yahut ders mekanlan hakkında da bilgi verilir. Birçok defa konuşmanın, bir alime veya Bağdad'daki bir yer adına nisbetle bir "meclis"te geçtiği ifade edilir. Burada kastedilen büyük ihtimalle ilgili yerdeki mesciddir (ve orada bulunan ders halka­sı/ilim meclisidir). Aynca zaman zaman Nizarniye Medresesi ve Ebu Hanife Medresesi de konuya girişte zikredilir. 27 Bazen münazara veya müzakerenin sarayda, Abbas! devlet adamlannın huzurunda yapıldığı anlaşılmaktadır.28 Bir başka mekan ise kütüphanedir (darulkütüb).29

Zikredilen mekanlar umumiyede bir cami, mescid, medrese veya bir alimin evi olmakla birlikte başka bazı yerler de zikredilir. Mesela İbn Aldl, mezarlıklann ve boş arsalann (sahra) bulunduğu -muhtemelen şehir dışındaki- bir yere gittikleri bir gün ölümden sonra cesedin fayda­lanma veya acı çekme gibi bir özelliğinin bulunup bulunmadığı konu­sunu müzakere ettiklerini söyler.30

Yine fazla sık olmamakla birlikte sözkonusu münazara ve sohbetle­rin tarihleri ve münasebetleri (yapılış sebepleri) hakkında da bazı

bilgilere rastlanmaktadırY Selçuklu sultanı Berkyaruk'un Abbas! halifesi Müstazhir billah'a elçi olarak gönderdiği Şafii fakihi ve usul alimi İlkiya (veya Kiya) el-Herras!'nin katıldığı bazı münazaralar da burada kayde­dilmektedir. Buradan münazaralann yapılış münasebetlerinden birinin de resını vazifeler dolayısıyla başka beldelerden gelenlerin geldikleri yerdeki ilim çevreleriyle tanışmalan, tanınmalan ve böylece birbirleri­nin ilm! birikimlerinden yararlanmalannı sağlamak olduğu söylenebilir. İlkiya el-Herras!'nin elçilik tarihi kaynaklarda Şaban 492 (Temmuz 1099)

27 Nizarniye Medresesi'ne yapılan atıflar için bk. no 22, ı/35; no 116, 1192; no ı7ı, 1/169; no 332, 11361; no 409, 2/458; no 624, 2/662; no 652, 2/683; "Meşhed-i Ebu Hanife Medresesi"ne yapılan atıflar için bk. no 3, 119; no ı5, 1122; no 334, 11362; no 397, 2/443 (bu notlarda mekan, Nürul­hüdii ez-Zeynebi'nin meclisi şeklinde geçmektedir; bilindiği üzere Ebu Hanife Medresesi'nin ikinci müderrisi olan bu ziit, uzun süre (52 yıl) orada vazife yapmıştır. Bu medrese ve Nürulhüdii ez-Zeynebi (Ebu Tiilib Hüseyin b. Muhammed (Hüseyin b. Nizam), v. 512) hakkında bk. Kureşi, el-Ceviilıiru'l-muziyye, (thk. Abdulfettah Muhammed el-Hulv, Kahire, 1413/1993), 2/133-4; George Makdisi, İslam'm Klasik Çağmda Din Hukuk Eğitim, (tre. Tuncay Başoğlu, İstanbul, 2007), s. 220-224 ve çeşitli yerlerde; a.mlf., Beşeri Bilimler, s. 46-7).

28 Bk. İbn Aldi, Kitiibu'l-Fiimin, no 381, 11422. 29 İbn Akil diirulkütübün bulunduğu yeri de tarif etmektedir, b k. no 480, 2/548. 30 Bk. İbn Aldi, Kitiibu'l-Fiimin, no 299, 1/308-311. 31 Mesela 510 yılı Receb ayında sorulan bir fetvii ve cevabı için bk. İbn Aldi, Kitiibu'l-Fiinfin, no

731,2/749.

Page 20: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

Selçuklular Devriıide Usul Tarhşmaları

olarak geçmektedir;32 sözkonusu münazaralar da bu tarihler civannda Bağdad'da gerçekleşmiş olmalıdır. . Münazaralann bir kişinin vefatı

üzerine alimierin taziye için toplanması vesilesiyle yapıldığı da görül­mektedir.33 Yine hac vesilesiyle doğudan gelen ve Bağdad'a uğrayan alimlerle tanışma vesilesiyle münazaralar yapıldığı anlaşılmaktadır. 34

Bu notlardan bir kısmı Maveraünnehirli meşhur Hanefi fakihi ve usul alimi Kadı Ebu Zeyd ed-Debusi'nin kitaplanndan nakledilmekte­dir.35 Bu, 5./1 ı. asnn ikinci yansında Debusi'nin görüşlerinin Bağdad'da tanındığını, eserlerinin okunduğunu göstermesi bakımından önemli bir delil dir.

Eserde usulle ilgili fasıliann bazılan birkaç satır kısalığında iken, bazılan sayfalarca sürebilmektedir.36 Ancak fasıllar genellikle kısa

sayılabilecek bir hacme sahiptir. Bu özellikle müzakere ve münazaralar sözkonusu olduğunda konuşmanın tamamının kaydedilmediğine,

sonradan özedenerek aktanldığına bir karine teşkil eder.

Burada örnek olarak "mendubun emr'e dahil olup olmadığı" me­selesi etrafında iki Hanbeli fakihi arasında yapılan bir münazarayı

· verebiliriz.37 Hanbell fakihlerden biri (mustedill: delil getiren, iddiada bulunan taraf), -Hanefiler'den- Kerh1 ile Razi'nin (Cessas) görüşünü desteklemektedir ve bu aynı zamanda Şafiiler'in iki görüşünden birini oluşturmaktadır. Buna göre mendub, emr'e dahil değildir, ona ancak mecazen emr denilir. Çünkü emr'in özelliği (hasfsa), vücub ifade etmesi, muhalefet edenin kötüleme ve cezayı haketmesi ve asi olarak isimlendirilmesidiL Bu özellik emr'in zatında var olduğu için mendubu kapsaması ancak mecazen olabilir. Buna itiraz eden diğer Hanbell fakih ise Ahmed b. Hanbel'in görüşünü (mezhebu Ahmed) desteklemektedir ve vücub hükmünün emr'in gayesi, yani ulaştığı netice olduğunu, emr'in ise müstakil bir mahiyetinin bulunduğunu söylemektedir. Ona göre emr bu açıdan umuma benzemektedir; kendisinden istisna veya tahsis yoluyla bazı şeyler çıkanlsa bile ilgili lafza umüm denilmeye

32 Bk. Alıdülkerim Ünalan, "Kiyii el-Herriisi", DİA, 26/126. 33 Mesela bk. İbn Akil, Kitiibu'l-Fiiniin, no 600, 2/637 (burada haber-i viilıidin ilim ifade edip

etmemesi meselesi tartışılmıştır); no 612, 2/652-3 (burada ölüye seviib gönderilmesi meselesi tartışılmıştır).

34 Mesela hac yolculuğunda Bağdad'dan geçen Semerkandlı bir Hanefi alimle yapılan müniizara için bk. İbn Akil, Kitiibu'l-Fiimin, no 313, 11335-6. Geliş sebebi açıklanmamakla birlikte Horasanlı olduğu söylenen bir başka Hanefi alimin katıldığı müniizara için bk. a.g.e., no 286, 11293-4.

3; Aradaki başka bazı notlar dışında no. 186-208 arasındaki nakillerde ona atıf yapılmaktadır, bk.

İbn Akil, Kitiibu'l-fiimin, 11189-203. İbn Akil bazı yerlerde Kitiibu'l-Esriir'dan nakilde bulundu­ğunu açıkça söyler, bk. a.g.e., no 312, 1/326; no 314, 11337; no 414, 2/463; no 416, 2/469; no 418,2/473. Ayrıca bk. no 244, 11234-7; no 673, 2/699.

36 Mesela taklid -bid'at ilişkisinin ele alındığı bölüm dokuz sayfa sürer, bk. İbn Akil, Kitiibu'/­Fiimin, no 560, 2/602-610.

37 Bk. İbn Akil, Kitiibu'l-Fiimin, no 277, 1/281-282.

,_ a.ı

E

E <ı-ı

257

Page 21: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

,_ a.ı

E

E <rtl ll1

Selçuklular Devrinde Usül Tarhşmaları

devam edilir. İlk Hanbeli fakih buna cevap verirken, emr'in mendfıblu­ğu da müstakillen ifade edebileceğini söylemenin, mutlak emr'in vücfıb ifade etmeyeceğini, vücfıbun ilave bir sıfat olduğunu, bu sıfatın sübfıtu için ilave bir karlneye ihtiyaç olduğunu kabul etmeyi gerektirdiğini,

oysa emr sİğasının muktezasının -herhangi bir karlneye ihtiyaç duyqı.ak­sızın- vücfıb olduğunu, hakikati değişmeksizin vacib kılıcı (mucibe) olmaktan çıkıp nedb bildirici (nadibe) olmasının muhal olduğunu söyler ve umfım ile farkına değinir. Diğer fakih ise buna karşılık eğer umfım siğasıyla ilgili olarak karine olmaksızın bahsedilen şeyin cinsinin tümünü kapsayıcı olduğu ve tahsisten sonra kalan kısımda mecaz olmadığı görüşünü teslim ediyorsa bunun emr konusunda da geçerli olduğu cevabını verir.

Bir başka örnek, Ebu'l-Hüzeyl el-Allafın (v. 235/849) bir görüşü ve yaptığı bir münazarayla ilgilidir ve muhtemelen İbn Akll bunu bir kitaptan aktarmaktadır. İbn Akll, Ebu'l-Hüzeyl'i "kendi döneminde Mu'tezile'nin üstadıydı/reisiydi" şeklinde tanıtarak konuya girmekte ve onun "vakıada" mübah bir fiil bulunmadığı, tüm fiillerin ya taat veya ma'siyet olarak vukubulduğu şeklindeki görüşünü nakleder. Bu hususta Kfıfeli birisi (Kufl)38 Allaf a, sözkonusu görüşü benimsediğine gqre yeni bir elbise giydiğinde bunun taat mı yoksa masiyet mi olduğu sorusunu yöneltir. O ise eğer· elbiseyi Allah'ın nimetini izhar ve farzlan eda niyetiyle giydiyse taat olduğunu söyler ve buna dair ayetlerden delil getirir; öte yandan gösteriş yapma ve kıskandırma niyetiyle giymişse bu fiili masiyet olacaktır. Ancak o, nefsini tezkiye etmemek veya küçük düşürmernek için iyi niyetle giydiğini de kötü bir gayeyle giydiğini ·de söylememektedir. Bu anekdottan sonra bir Hanbeli'nin itiraz yollu notu düşülmektedir ve büyük ihtimalle sözkonusu Hanbel!, eserin başka yerlerinde de kendisini bu şekilde sunan İbn Akll'in kendisidir. Buna göre, Allaf sözkonusu "ya bu, ya o" şeklindeki taksiminde hatalıdır.

Üçüncü bir şık daha vardır: Kişi, elbiseyi lezzet için, yani herhangi bir kibirlenme veya taat kasdı olmaksızın sırf soğuktan veya, sıcaktan korunmak için giyebilir ve insanın her iki kasman da gaflet halinde olarak bu tür fiillerde bulunması mümkündür.39 Dolayısıyla buradan hem teorik olarak hem de vakıada "mubah "ın ayn bir hüküm kategorisi olduğu neticesi çıkmaktadır.

38 Muhtemelen burada Kı1feli bir fakiliten bahsedilmektedir; bilindiği üzere mezhebierin teşekkülü öncesinde Kı1feli veya rey ashilbı denilen grup daha sonra Hanefi mezhebi haline evrilıniştir

39 Bk. İbn Aldi, Kitiibu '1-Fıiniin, no 65, ı/55-56.

Page 22: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

Selçuklular Devrinde UsUl Tartışınaları

Ek: Kitdbu'l-Fünun'da Yer Alan UsCıl Tartı§malan Listesi

Fasıl no Konu Yer (Giriş) UsUl (kelam) ve fıkıh ilimlerinin failieti

3 Te'hiru'l-beyan Ebu Hanife Medre-sesi

ı4 Hüsün-kubuh 2ı Haber-i vahid

37 Hüsün-kubuh

65 Ebu'l-H~eyl Allafın "muba.h" hükmü-nü reddi

116 Müctehidin mevcut olup olmadığı tartışması

Nizarniye Medresesi

ı42 Nesh ı49 Hükümlerin ta'lili

ı75 Mutlakın mukayyede harnli ı76 Hüsün-kubuh ~ısı Umumu'l-müzmerat

ı93 Sebeb ve mani Debusi'den nakil 200 illet (V asfın müessir olmayışı) Debılsi'den nakil 20ı Teklif Debus!'den nakil

207 Nesh (Hükmün kendisiyle arnelden Debüsi'den nakil önce neshedilmesi) 208 illet Debus!'den nakil

244 illetü'l-ille Debus!'den nakil

245 Mezheb - siyaset ilişkisi 25ı Emr (emr- irade ilişkisi) 268 E mr 272 Emr (emrin vücuba delaleti)

277 Mendubun emr kapsamında yer alıp almadığı

Tahsise uğrayan amrnın hükmü (Fasıl 279 başlığı: Emr'in vücubdan nedbe

çevrilmesi) Hüsün-kubuh (Bazı filozoflann nübüv-

282 vete ve şeriata ihtiyacı kabul etmeyip akılla yetinmeleri)

285 Yasaklamadan (hazr) sonra gelen emr 287 Yasaklamadan (hazr) sonra gelen emr

295 Mütevatir haberin ilim ifade edip etmediği

259

3ıO Tercih (sahabe kavli ve kıyasın tearuzu halinde)

Page 23: T.C. CUMHURBAŞKANLIGI HiMAYESiNDEisamveri.org/pdfdrg/D223001/2013_1/2013_1_BASOGLUT.pdf · 2015. 9. 8. · Siyasf açıdan; AbbasHer'in hakimiyetlerinin fiilen sona erdiği 4./10

:... <ll

E

E <r.l lll

260

Selçuklular Devrinde Usül Tarhşmaları

315 Teh!ru'l-beyan (baş tarafı 688. fasıl)

337 Emredenin emre dahil olup olmadığı

358 Nesh (müfessirlerin gereksiz yere neshi çoğalttıklan)

363 Şeriat gelmeden önce eşyanın hükmü

391 İsnshabu'l-hal

436 Nesh (nesh- masiahat ilişkisi)

462 İcma (sahabe nesiinin ihtilafından sonra tabiunun icması)

479 İcma (icmanın dayanağı)

480 Hüsün-k:ubuh Darulkütüb

485 İcma Cinkıraz-ı asnn şart olup olmama-sı) ·,

558 Haber-i vahidle amel (Ebu'l-Hüseyin el-Basri'nin görüşü)

560 Taklid - bid'at ilişkisi, delile ittibanın gerekliliği

570 İstisnay-ı muttasılın hükmünün kapsamı

600 Haber-i vahid (itikadda ilim ifade edip etmem esi)

607 Hüsün-k:ul;ıuh

682 Mutlak hitabın kapsamı (kadınlann dahil olup olmaması)