Upload
leminh
View
232
Download
5
Embed Size (px)
Citation preview
T.C SAĞLIK BAKANLIĞI İSTANBUL 70. YIL FİZİK TEDAVİ ve REHABİLİTASYON I. KLİNİK HEMİPLEJİYE BAĞLI GELİŞEN ÜST EKSTREMİTE FLEKSÖR SPASTİSİTESİNDE ELEKTRİK STİMULASYONUN ETKİNLİĞİ (UZMANLIK TEZİ) Dr.Gökhan BAŞAR Tez Danışmanı Doç.Dr.Belgin ERHAN I. Klinik Şefi İstanbul - 2006
2
Uzmanlık eğitimim boyunca bilgi ve deneyimlerinden faydalandığım değerli şefimiz sayın Doç.Dr. Belgin Erhan’a, şef yardımcımız Uzm. Dr. Berrin Gündüz’e, kliniğimizin tüm uzman va asistan doktorlarına, hastanemiz klinik şefleri Uzm.Dr. Nurdan Paker ve Doç.Dr. Nil Çağlar’a ve ekiplerindeki tüm uzman ve asistan doktorlara, tezimin hazırlanmasında yardımcı olan eşim Dr.Yeliz Başar’a ve minik kızım Özüm’ e ayrıca sağladığı olanaklar için hastanemiz Başhekimi Op. Dr. Sırrı Aksu’ya ve tüm hastane personeline teşekkür ederim. Dr. Gökhan Başar
3
BÖLÜM I. GİRİŞ BÖLÜM II. GENEL BİLGİLER 2.1.Serebrovasküler olay I- Tanım II- Anatomi III- Patogenez IV- Risk Faktörleri V- Arteryal Dolaşımın Serebral Bölge Lokalizasyonu ve Lezyonlardaki Klinik Bulgular A-İnternal Karotid Arter Tıkanması B-Orta Serebral Arter Sendromu C-Anterior Serebral Arter Sendromu D-Posterior Serebral Arter Sendromu E-Vertebrobaziller Sendromlar F-Laküner Sendromlar VI – Serebrovasküler Olay Sonrası Gelişen Komplikasyonlar 2.2 Serebrovasküler Olayda Nörolojik İyileşme Mekanizmaları ve Evreleri 2.3 Serebrovasküler Olay Tedavi I.- Akut Dönem Tedavi II- Serebrovasküler Olay Rehabilitasyonu A- Klasik yöntemler B- Nörofizyolojik tedavi yaklaşımları 1.Brunnstrom Yöntemi 2.Bobath Yöntemi 3.Rood yöntemi 4.Proprioseptif Nöromusküler Fasilitasyon 5.Margaret Johnstone Yöntemi 6.Todd-Davies Yöntemi 7.Kabat, Knott, Voss Yöntemleri C- Constraint-İnduced Movement Therapy(Zorunlu Kullanım Tedavisi) D- Biofeedback Yöntemi E- Elektrik Stimulasyon ve Fonksiyonel Elektriksel Stimulasyon 2.4 Spastisite I- Tanım II- Patofizyoloji ve etyoloji III- Hemiplejide spastisite IV- Spastisite değerlendirilmesi V - Spastisite tedavisi A- Temel tedavi B- Fizik tedavi ve rehabilitasyon C- Farmakolojik tedavi -Oral antispastikler -Lokal farmakolojik tedavi D- Cerrahi tedavi 2.5 Nöromusküler Elektriksel Stimulasyon BÖLÜM III GEREÇ VE YÖNTEMLER BÖLÜM IV BULGULAR VE SONUÇLAR BÖLÜM V TARTIŞMA BÖLÜM VI ÖZET BÖLÜM VII KAYNAKLAR
4
BÖLÜM I- GİRİŞ VE AMAÇ:
Serebrovasküler olay (SVO), dünyada en sık karşılaşılan nörolojik sorun olmakla birlikte
batılı toplumlarda ölüm nedenleri arasında kalp hastalıkları ve kanserden sonra üçüncü sırayı
almaktadır. Ülkemizde serebrovasküler olay prevalans veya insidansına ait sağlıklı veriler
bulunmamaktadır. Ancak nöroloji kliniklerimize yatan hastaların ilk sırasını SVO’ lar
almaktadır. Bugün için epidemiyolojik bilgilerimiz batılı kaynaklardan gelmektedir. Yapılan
çalışmalarda avrupada 55 – 64 yaş ortalamasında yıllık SVO insidansı 1,7 – 3,6 /1.000 kişidir.
Amerika Birleşik Devletleri’ nde ise 120-200/100.000 oranında olduğu bildirilmiştir (1).Batılı
toplumlarda SVO prevalansı ortalama olarak 8/1.000‘ dir (2). Bu oranlar ülkemiz nufusuna
uyarlandığında her yıl 80.000 – 100.000 akut SVO meydana gelebileceği düşünülmektedir
(3).
Dünya Sağlık Örgütü serebrovasküler olay tanımını ‘hızla gelişen serebral işlevlerin fokal
veya global bozukluğuna bağlı 24 saatten uzun süren veya ölümle sonuçlanan klinik bulgular’
olarak tanımlamaktadır. Hemipleji serebrovasküler olayların en göze çarpan bulgususur.
Serebrovasküler olay rehabilitasyon programlarının nihai amacı fonksiyonları düzeltmek ,
komplikasyonları önlemek, uzun süreli, mutlu, güvenli, üretken, bağımsız, toplumda yüksek
kaliteli işlevlere ulaşmaktır. Bu hedeflere ulaşabilmek ; medikal, fonksiyonel ve psikolojik
konulara önem vermek ile sağlanabilir.
Bu çalışma SB 70.Yıl İstanbul Fizik Tedavi Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma
Hastanesi I. Kliniğin’ de Şubat 2005 ile Ocak 2006 tarihleri arasında yatarak tedavi gören 52
serebrovasküler olay sonrası hemipleji geçiren, hemiplejiye bağlı üst ekstremitelerinde
fleksör tip spastisite gelişmiş hastalar alınarak yapılmıştır. Hastalar rastgele 2 gruba
ayrılmıştır; 26 hastadan oluşan ilk gruba (çalışma grubu) konvansiyonel egzersiz + medikal
tedavi + 2 hafta boyunca haftada 4 gün, günde 2 kez 30 dakika spastik kaslara elektrik
stimulasyon uygulandı. 26 kişiden oluşan kontrol grubuna ise konvansiyonel egzersiz ve
5
medikal tedavi verildi. Elektrik stimulasyonunun hemiplejiye sekonder spastisitede etkinliği
ve üst ekstremite fonksiyonlarına olan katkılarının araştırılması amaçlandı.
BÖLÜM II- GENEL BİLGİLER
2.1 SEREBROVASKÜLER OLAY :
I-TANIM
Dünya Sağlık Örgütü serebrovasküler olay tanımını ‘hızla gelişen serebral işlevlerin
fokal (veya global ) bozukluğuna bağlı klinik bulgular olup , 24 saat veya daha uzun sürmesi
veya ölüm gelişmesi‘ olarak tanımlamaktadır (4). Diğer bir tanımla inme yada SVO; beyin
kan damarlarının tıkanması veya rüptürü nedeniyle oluşan travmatik olmayan beyin
yaralanmasına bağlı motor kontrol kaybı, duyu bozuklukları, kognitif bozukluk, konuşma
bozukluğu, dengesizlik yada koma hali ile karakterize ani gelişen bir nörolojik defisittir (5).
Nörovasküler hastalığın klasik belirtisi olan hemipleji vucudun bir tarafının paralizisi olarak
tanımlanmaktadır (6,7).
Hemipleji nedeni olan diğer patolojiler:
1-Serebral ve Beyin sapı
ü İnme: Anterior serebral arter, Orta serebral arter, Posterior serebral arter, Laküner
(internal kapsül, pons, talamus)
ü Multiple skleroz
ü Yer kaplayan lezyonlar (tümör)
ü Ensefalomyelit
ü Ailevi hemiplejik migren
ü Postiktal paralizi (Todd paralizi)
ü Metabolik hastalıklar
6
2- Spinal Kord
ü Kord ve kök basısı,
ü Brown-Sequard sendromu
ü Transverse miyelit, nöromiyelitis optika,
3- Periferik lezyonlar
ü Mononöropati multiplex
ü Servikal ve lumbar radikülopati
4- Fonksiyonel (konversiyon reaksiyonu, simülasyon)
Hemipleji inmede önemli bir fonksiyonel yetersizliğe neden olan önemli bir bulgu
olmakla beraber duyu bozuklukları, kognitif bozukluklar, konuşma bozukluğu, görme alanı
defektleri fonksiyonel yetersizliği önemli miktarda arttırmakta ve sosyal reintegrasyonu
geciktirmekte önemli rol oynamaktadırlar (8).
SVO nörolojik hastalıklar içerisinde en sık görülen ve yaşamı tehtid eden, gelişmiş
ülkelerdeki verilere göre ölüm sebebi olarak kalp hastalıkları ve kanserden sonra üçüncü,
morbidite nedeni olarak da birinci sırada yer alan özelliklede yaşam süresinin giderek uzaması
ile dahada önem kazanan mediko sosyal bir problemdir.
II-ANATOMİ
Beynin kanlanması iki arter sistemi ile olmaktadır. Beyine giden kanın yaklaşık %70’ ini
karotis sistemi sağlamakta, %30’ unu ise vertebrobaziller sistem aracılığıyla olmaktadır.
Beynin bu iki ana damar sisteminden; internal karotisler sağda turunkus brakiosefalikus’ tan,
solda ise doğrudan aorta kavsinden çıkan arteria subklavialardan kaynaklanan vertebral
arterler tarafından oluşturulmaktadır (9,10,11).
III-PATOGENEZ
SVO patofizyolojik olarak, iskemik ve hemorajik inme olmak üzere ikiye ayrılır. İskemik
SVO; Trombotik, embolik ve laküner infarkt olarak 3’ e ayrılır. Hemorajik SVO ise
kaynaklandığı yere göre iki temel tipe; intraserebral ve subaraknoid olarak ayrılmaktadır (12).
7
IV-RİSK FAKTÖRLERİ
SVO oluşumuna zemin hazırlayan risk faktörleri değiştirilemeyen ve değiştirilebilen
faktörler olarak iki gruba ayrılmıştır (13,14,15,16).
Tedavi edilemeyen risk faktörleri:
1-Yaş ve Cins
2-Pozitif aile öyküsü
3-Irk
4-Eski SVO hikayesi
5-Diabetes mellitus
6-Asemptomatik karotis yırtığı
Tedavi edilebilir risk faktörleri:
1-Hipertansiyon
2-Kardiyak hastalıklar
3-Yüksek hematokrit
4-Geçici iskemik atak
5-Orak hücreli anemi
Kesin olmayan risk etmenleri
1-Yüksek kolesterol/lipidler
2-Sigara
3-Alkol
4-Oral kontraseptif kullanımı
5-Fiziksel inaktivite
6-Şişmanlık
8
Diğer potansiyel risk faktörleri arasında migren, ilaç bağımlılığı, polisitemia vera ,
hiperürisemi , hiper homosisteinemi , protein C ve protein S eksikliği , lupus antikoagülanı ,
antikardiyolipin antikorları ,kollajen doku hastalıkları , anemi , serum fibrinojen yükseklikleri
olarak sıralanabilir.Risk faktörlerinin iyi bilinmesi hem SVO hem de rekurren SVO ların
azaltılması için oldukça önemlidir.
TROMBOTİK ENFARKTLAR
SVO nun en sık görülen formudur. Tüm inme olgularının %60’ını oluşturur. Trombotik
SVO lar, karotid ya da orta serebral arter gibi büyük kandamarlarının aterosklerotik stenoz
yada okluzyonuna bağlıdır. Trombotik okluzyon kronik bir süreçte ortaya çıkar ve defisit
yavaş gelişir. Trombotik SVO lu hastaların yarısı eski geçici iskemik inmeden söz ederler.
Bunlar gelecekteki vasküler olayın habercisidir. Geçici iskemik atak genellikle aterosklerotik
plaklardan kopan mikroembolilerle oluşan semptomları 24 saatten daha kısa sürüp sekelsiz
olarak düzelen akut fokal serebral disfonksiyonlardır. Eğer semptomlar 24 saat ile 3 hafta
arasında sürerse bu duruma ‘reversibl iskemik defisit adı verilmektedir (14).
EMBOLİK İNFARKT
Tüm inme olgularının %20’ını oluşturur.Klinik nörolojik bulguların başlangıcı anidir.
Embolik inme çoğu zaman kardiyak nedenlere bağlıdır. Genellikle ani olup distal küçük
kortikal damarları tutar. Bu nedenle kortikal fonksiyon kayıpları embolik inmeler için önemli
bir işarettir. Atriyal fibrilasyon en önemli risk faktörüdür
Embolik inme nedenleri
1-Atriyal fibrilasyon ve diğer aritmiler
2-Mural trombüs
3-Bakteriyal endokardit
9
4-Kardiyak kapak protezi
5-Non bakteriyal kapak vegetasyonları
6-Aorta ve karotid arterlerin aterosklerozu
7-Atriyal miksoma
8-Periferik venöz tromboemboli ile kardiyak shunt birlikteliği
LAKÜNER İNFARKT
Tüm iskemik inme olgularının yaklaşık %25’ini oluştururlar. Bu infarktlar çok
küçüktür. Sadece büyük damarlardan çıkan küçük perforan arteriollerin dallandığı yerlerde
görülür. Bu farklı damarsal yapı,beyin derinliklerinde ;bazal ganglion, internal kapsül, beyin
sapı ve talamusta bulunur. Dolayısıyla küçük derin laküner infarktlar da bu bölgelerde gelişir
(17). Dolayısıyla bu anatomik ilişkiye bağlı olarak laküner sendromların özgül klinikleri
oluşmaktadır. Laküner infarktlarda defisitler ciddi olmakla beraber prognoz genel olarak
iyidir.
HEMORAJİK İNFARKT
Tüm inmelerin yaklaşık olarak %10-15 kadarını oluşturan, genellikle ani başlangıçlı
yırtılan damarın boyutu ve yerine bağlı olarak kanama dakikalar, saatler kimi zamanda
günlerce sürebilen, uyarıcı ya da prodromal belirtileri genellikle olmayan klinik tablodur.
SVO’ya sebep olan en yaygın intrakranial kanama sebepleri; Hipertansiyon, sakküler
anevrizma ve arterio-venöz malformasyonlardır. Prognoz iskemik inmelere göre akut
dönemde daha kötüdür (18)
10
V-ARTERYAL DOLAŞIMIN SEREBRAL BÖLGE LOKALİZASYONU VE
LEZYONLARDAKİ KLİNİK BULGULAR
Genç bir erişkinde beynin 100 gramından bir dakikada geçen kan miktarı 52-56 ml.’dir.
Ortalama 1300-1400 gram olan erişkin beyninin bir dakikada aldığı toplam kan miktarı
yaklaşık olarak 800ml.’dir. Yaş ilerledikçe serebral kan akımı ve oksijen tüketimi ortalama
%30 oranında azalır (19). Total kardiyak hacmin %20’si santral sinir sisteminde
dağılmaktadır. Bu dolaşım iki arteria karotis interna ve iki arteria vertebralis olmak üzere dört
büyük damar tarafından sağlanır. Karotis sistemi beynin ön, vertebrobaziler sistem beynin
arka kısmının beslenmesini sağlar. Beyin arcus aorta ve dallarından ayrılan karotis ve
vertebral arterler aracılığı ile beslenir. Oksipital lob dışında kalan serebral hemisferlerin kan
akımını karotis interna dalları, infratentoryel bölgede yer alan beyin sapı ve serebellum ile
supratentoryel yapılarından oksipital lob ile talamusun kan akımını vertebral arter ve dalları
sağlar.
A-İNTERNAL KAROTİD ARTER SENDROMU :
Serebral anjiografinin vasküler beyin hastalıklarında kullanılmasıyla bu büyük arterin
sanıldığının aksine oldukça sık tıkandığı anlaşılmıştır. Tıkanma en sık karotis
bifurkasyonunun hemen üstünde arteria karotis internanın başlangıcında görülür. Arteria
karotis internanın yavaş ve tek taraflı tıkanması, Willis poligonundan sağlanan yeterli
kolletaral akım nedeniyle sıklıkla asemptomatik olarak seyredebilir. İnme görülen kısımda ise
kontrlateral homonim hemianopsi, kontrlateral hemipleji ve duysal bozukluk, karşı tarafa
bakış parezisi, tıkanmanın görüldüğü tarafta sempatik liflerin etkilenmesine bağlı olarak
Horner sendromu oluşabilir. Dominant tarafta görülen tıkanmalarda global afazi görülür.
Ayrıca oftalmik arterin retina dallarında aniden geçici okluzyon ve tek gözde geçici görme
kaybı görülebilir buna Amarozis fugaks adı verilen ani ağrısız 5 ile 10 dakika arasında
sürebilen monoküler körlük şeklindedir .
11
B-ORTA SEREBRAL ARTER SENDROMU :
Arteria karotis internanın uç dalı olup, Sylvian fissüre kadar uzanır. Dalları iki ana
grupta toplanmaktadır a)lentikülostriat arterler b) hemisferik arterler. Kortikal dalları, frontal
bölge, hemisferlerin süperior medial kenarları, temporal lobun alt kısımları hariç serebral
hemisferlerin lateral yüzlerini besler. Kortikal dallar beynin önemli bölümleri olan frontal
lobdaki 4. ve 6. alanları, göz hareket merkezlerini, frontal lobdaki duyumla ilgili korteksi,
girus angularis ve supramarginalisi, temporal lobun lateral ve süperior bölümlerini ayrıca
dominant hemisferde motor ve duysal konuşma alanlarını besler. Serebral korteksin önemli
bir kısmının dolaşımını sağlayan ve hemisferlere giren kanın yaklaşık %80’ini taşıyan bu
arterin iskemisi önemli semptomlara ve fonksiyonel yetersizliğe yol açar ve yoğun
rehabilitasyon programına ihtiyaç duyar. Arterin kendisi tıkandığında; hemisferlerin daha çok
ön yarısında yaygın infarkt görülür. Bilinç kaybı, kusma görülür. Solunum düzensiz ve
Chyne-Stokes tipindedir. Delici ve kortikal dalların tıkanmasında ise hemiparezi, hemipleji,
hemihipoestezi, kortikal duyumda bozukluk, tüm afaziler, gertsman sendromu, tüm apraksiler,
homonim hemianopsi, konjuge bakış paralizileri, kapsüler hemipleji, operküler sendrom ,
psodobulber paralizi, yargı, anlayış ve mizaç durumlarında bozukluklar .
C-ANTERİOR SEREBRAL ARTER SENDROMU :
Arteria karotis internanın ikinci büyük dalıdır. Başlangıcından hemen sonra rekürran
arter olarakta bilinen bir dal verdikten sonra her iki serebral arter kominikan arter ile birleşir.
Kortikal dalları ile serebral hemisferlerin medial yüzeyinin 4/5 ön bölümünü, frontal ve
pariyetal lobların bütün medial yüzeyi, frontal lobun orbital yüzeyinin medial bölümü, frontal
lob, hemisferlerin süperior medial kenarları, korpus kallozumun ön 4/5’ini besler. Derin
dalları ise kapsüla internanın ön kolunu, nükleus kaudatusun başının alt bölümünü beslerler.
Arteria cerebri anterior tıkanmalarında kominikasyon yeterli ise belirti görülmeyebilir. Arteria
serebri anterior’daki iskemilerde genel olarak omuz ve alt ekstremite güçsüzlüğü belirgin
12
olarak görülürken, üst taraf rölatif olarak daha az etkilenir. Klinikte; kontrlateral hemipleji ve
hemianestezi, baş ve gözlerde lezyon tarafına deviasyon, diskonneksiyon apraksisi, yakalama
refleksi olarak görülür. İki taraflı ise akinetik mutizm tablosu oluşur. Gözleri ile çevreyi izler
istemli hareket ve konuşma yoktur, idrar inkontinansı ve demans görülür.
D-POSTERİOR SEREBRAL ARTER SENDROMU :
Vertebral arterler foramen magnumdan intrakraniyal bölgeye girdikten sonra medulla
ve pons birleşiminde baziller arteri oluştururlar. Baziller arterin ikiye ayrılarak oluşturduğu
arteria serebri posteriorun ; talamus, hipotalamus ve orta beyini besleyen penetral dalı,
kollozal arterler ve hemisferik dallar olmak üzere üç ana dalı vardır. Tıkanmasında yerine
göre klinik tablo oluşmaktadır. Görme alanı lezyonlarında; Kontrlateral homonim hemianopsi
, bilateral lezyonlarda kortikal lezyon oluşabilir. Bellek kusurları hipokampal lezyonlarda
olur. Talamoperforatör lezyonlarında Weber sendromu oluşur, Perinaud sendromu ,
pedinküler halusinasyonlar, koma ve deserebrasyon rijiditesi oluşmaktadır. Talamogenükulat
lezyonlarda ise talamik sendrom (dejerine roussey) oluşur. Bunların dışında öfke, şiddet,
coşku, anoreksi, Wernike Korsakof sendromu, vucut ısısının bozulması, uyku bozuklukları,
Klaud ve Benedik sendromları, depresyon, nistagmus görülebilir.
E-VERTEBROBAZİLLER SENDROMLAR :
Vertebral arterler medulla-pons kavşağında birleşerek baziler arteri oluştururlar; beyin
sapı ve serebellumu beslerler. Vertebrobaziller sistemin anatomik özelliklerini dikkate
aldığımızda bu bölgeyle ilişkili inme sendromlarının farklı klinik tabloları oluşmaktadır.
Kraniyal sinirlerin,bulber nükleusların ve nöral traktusların beyin sapı içerisinde yeralmaları
özel bazı klinik sendromlar yaratmaktadır.
Tablo 1. Beyin sapı sendromları ve anatomik ilişkileri
13
Sendrom Lokalizasyon Yapısal hasarlar Özellikleri
Weber
Benedikt
Locked-in
Millard-Gubler Wallenberg
Mediyal bazal orta beyin
Orta beyin/tegmentum
Bilateral bazal pons
Lateral pons
Lateral medulla
III.Kraniyal sinir
Kortikospinal traktus
III.Kraniyal sinir
Spinotalamik traktus
Mediyal lemnisküs
Süper ior serebel la r
pedinkül
Kırmızı nükleus
Kortikospinal traktus
Kortikobulber traktus
VI.kranial sinir
VII.kranial sinir
Kortikospinal traktus
Spinoserebellar traktus
V.kranial sinir
Spinotalamik traktus
Vestibuler nükleus
Sempatik traktus
Nükleus ambiguus
İpsilateral paralizi
Kontrlateral hemipleji
İpsilateral paralizi
Kontrlateral Ağrı ve ısı kaybı Eklem pozisyon hissi kaybı Kontrlateral ataksi Kontrlateral korea Bilateral hemipleji Bilateral kranial sinir paralizisi İpsilateral paralizi
İ p s i l a t e r a l f a s i y a l güçsüzlük Kontrlateral hemipleji
İpsilateral hemiataksi İpsilateral fasial ağrı ve ısı duyuları Kontrlateral ağrı ve ısı duyu kaybı Nistagmus İ p s i l a t e r a l H o r n e r sendromu Disfaji ve disfoni
14
F-LAKÜNER SENDROMLAR :
Magnetik rezonans görüntüleme (MRI), bilgisayarlı tomografi ve otopsi serilerinde bazal
ganglionlar, talamus, kapsüla interna, korona radiata, mezensefalon ve ponsta görülebilen 0,5
– 15 mm. çaplı nekrozlara laküner enfarkt adı verilmektedir. Tıkanmalar çoğunlukla semptom
vermezler. Klinik oluşturanların bir kısmında beliriler akut olarak, bir kısmında saatler günler
içinde yerleşir.
Sık görülen laküner sendromlar;
1.Saf motor
2.Saf sensoryal
3.Duysal ve motor
4.Dizartri ve beceriksiz el sendromu
5.Ataksik hemiparezi
6.Hemiballismus
7.Pseudobulber palsi
V – SEREBROVASKÜLER OLAY SONRASI GELİŞEN KOMPLİKASYONLAR
1 - ÜST EKSTREMİTE KOMPLİKASYONLARI
A)OMUZ AĞRISI: Hemiplejik hastalarda görülen omuz ağrısının primer sebebi
belirlenememiştir. Glenohumeral eklem subluksasyonu başta olmak üzere, uygunsuz pasif
hareket, rotator manşon lezyonları ağrı sebebi olarak sıkça bildirilmektedir. Bunun yanında
spastisite, kontraktür, refleks sempatik distrofi, latent tendinit ve bursitlerin aktivasyonu,
adhezif değişiklikler gibi sebepler de sorumlu tutulmuştur (20,21,22,23).
B)OMUZ SUBLUKSASYONU: Glenohumeral eklem subluksasyonu, omuz eklem
stabilizasyonunun kaybolduğu durumlarda görülür. Stabilite; glenoid fossanın eğimi, eklem
kapsülünün üst kısımlarının gerginliği, supraspinatus kasının aktivasyonuna bağlıdır. Omuz
eklem stabilitesi hemiplejiden sonra, omuz eklemlerini saran kaslarda ve skapula kaslarında
15
flask paralizi nedeniyle sıklıkla bozulur. Kol aşağıda iken, glenoid fossa oblik açısı ve omuz
eklemi kapsülü üst kısmının bütünlüğü glenohumeral eklemde kilit mekanizmasını oluşturur
ve inferior subluksasyonu engellenir. Skapula kas paralizisine bağlı olarak glenoid fossa
eğimi kaybolur ve vertikal bir pozisyon alır. Paretik kasların tonus azlığına veya spastik
kasların germe kuvvetine bağlı olarak humerus hafifçe abduksiyon pozisyonuna gelir.
Hemiplejili hasta hafifçe sağlam tarafa doğru eğilerek bu abduksiyonu arttırır. Böylece kilit
mekanizma kaybolur ve glenohumeral eklemde inferior subluksasyon eğilimi ortaya çıkar. En
sık glenohumeral eklemin inferior subluksasyonu görülür ve flask dönemde hemiplejiden 1-2
hafta sonra gelişir.(24) Yapılan çalışmalarda omuz subluksasyonu için %17-%81 arasında
oranlar bildirilmektedir(25)
C) – KOMPLEKS REJYONEL AĞRI SENDROMU (KRAS): KRAS tip I veya diğer
adıyla omuz - el sendromu, hemiplejide sık görülen iyi tanımlanmış bir fenomendir.
Ekstremitenin distalinde ağrı, hiperestezi, ödem, trofik değişiklikler ve vazomotor sistemde
instabilite ile karakterize olan nöromuskuler refleks bozukluktur. Hemiplejinin seyri
esnasında genellikle 2 - 4. aylar arasında ortaya çıkan etkilenen ekstremitenin bir bölümünde
sürekli ağrı ile karakterize, otonom sinir sistemi disfonksiyonu, sempatik hiperaktivite ile
birlikte ve distrofik değişikliklerle karakterli, bir ağrı sendromudur. Rehabilitasyon proramını
olumsuz etkileyen önemli bir faktördür (26).
D) BRAKİYAL PLEKSUS LEZYONLARI (BPL): BPL’ ları serebrovasküler olay ile
aynı etyolojik nedene bağlı olabilir. Yapılan çalışmalarda bir trombüsün hem serebral, hemde
aksiler arter embolisi yaparak hem hemipleji, hemde BPL’nuna yol açtığı bildirilmektedir .
E) HETEROTOPİK OSSİFİKASYON (HO): Yumuşak doku ve eklem çevresinde
olgun kemik meydana gelmesi ile karakterize heterotopik ossifikasyon; lokal metabolik,
vasküler ve biyokimyasal faktörler ile bir takım henüz tanımlanmamış sistemik faktörler
arasındaki etkileşime bağlı olarak indüklenen mezenkimal hücrelerin metaplazik bir
cevabından kaynaklanabileceği bildirilmektedir (27). HO’un başlangıç klinik tablosu spesifik
16
değildir. Lokalize şişlik, hassasiyet, ısı artışı, kızarıklık, eklem hareketlerinde ağrı ve kısıtlılık
en erken saptanan muayene bulgusudur. İlerleyen dönemlerde ise şişlik yerini lokalize kitleye
bırakabilir (28).
F) PERİFERİK SİNİR YARALANMALARI: Serebrovasküler olay sonrası periferik
sinir yaralanmaları özellikle üst ekstremitede pozisyonlamaya, yoğun egzersiz programlarına
ve kullanılan ortezlere bağlı olarak sık olarak görülmektedir.
2 – DERİN VEN TROMBOZU(DVT) ve PULMONER EMBOLİ: Hemiplejik hastalarda sık
olarak görülen DVT çoğunlukla paretik taraftadır fakat bilateralde görülebilir. Çok duyarlı bir
test olan I-125 fibrinojen ile yapılan tarama çalışmalarında insidansın %73 ‘e kadar çıktığı
görülmüştür(29,30). Akciğer embolisi ve postrombotik kronik venöz yetmezlik
komplikasyonlarına neden olabilmesi dolayısıyla erken tanısı önemlidir. Özellikle alt
ekstremitelerin her gün ödem, ısı ve renk değişikliği, çap farkı, duyarlılık ve hareketle ortaya
çıkan ağrı yönünden değerlendirilmesi gereklidir.
3 – ÜRİNER SİSTEM DİSFONKSİYONLARI: Özellikle erken dönem inmelerde %70’e
varan oranlarda üriner disfonksiyon görülebilmektedir. Miksiyonu kontrol eden merkezi inen
yolların yaralanması detrusor kontraksiyonunun istemli inhibisyonunun kaybına neden olarak
buna bağlı hemiplejik hastalarda çoğu kez spastik yada hiperaktif nörojenik mesane görülür.
Bunun yanında SVO sonrası üriner inkontinanstan sorumlu iki ayrı mekanizma daha
suçlanmaktadır bunlardan biri mesane işlevi normal olmakla beraber SVO ile ilgili bilişsel ve
konuşma problemlerine bağlı inkontinans ve eşlik eden nöropati yada ilaç kullanımı
hiporefleks mesane taşma tarzında inkontinansa yol açabilmektedir (31).
4 – BARSAK DİSFONKSİYONLARI: Barsak disfonksiyonları tüm nörolojik hastalıklarda
olduğu gibi SVO’ da da önemli bir problemdir. Barsak disfonksiyonu hemiplejik hastalarda
sıklıkla ortaya çıkan komplikasyonlardandır. En sık görülen komplikasyonlar konstipasyon ve
fekaloid oluşumlarıdır. İnkontinans ve diarede fekaloide bağlı olarak görülebilmekte ve
17
rehabilitasyonu olumsuz yönde etkilemektedirler. İnaktivite, yetersiz sıvı alımı, beslenme ve
ruhsal bozukluklarda barsak disfonksiyonunun etyolojinde önemli rol oynamaktadır.
5 – DEPRESYON: Serebrovasküler olay’ dan sonraki altı ay ile iki yıllık zaman diliminde
özellikle depresyon insidansında artış olduğu yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Depresyon
kısa süreli değildir ve hastanın fonksiyonel iyileşmesini ve tedaviye katılımını olumsuz
etkilemektedir. Depresyon sol hemisfer lezyonlarında sağ taraf lezyonlarına göre daha sık
görülmektedir. Depresyonun ciddiyeti lezyonun frontal loba yakınlığı ile ilişkilidir.
6 – SOLUNUM YETMEZLİKLERİ ve PNÖMONİ: SVO sonrası major respiratuar
problemler; sekresyonla baş edilmesi, atelektazi, ve hipoventilasyondur. Hastanın
sekresyonlarını mobilize ettirme, alveolleri stabilize etme ve akciğerlerin ve göğüs duvarının
hacmini artırma yapılması gereken uygulamalardır.
7 – ORTOSTATİK HİPOTANSİYONİ: Ortostatik hipotansiyon genellikle akut SVO’lu hasta
mobilize edildiğinde meydana gelir. En az 3 dk’lık ayağa kalkma esnasında sistolik kan basıncında en
az 20 mmHg veya diastolik kan basıncında en az 10 mmHg ani düşme ile karakterizedir. Birlikte
görülen semptomlar arasında sersemlik, baş dönmesi, kulak çınlaması, halsizlik ve taşikardi görülür.
8 – BASI YARALARI: Bası yaraları genellikle kemik çıkıntıları çevresinde gelişir. SVO’lu
hastalarda en yaygın lokalizasyon genellikle sakrum daha sonra iskiyum, topuk ve trokanterdir.
Gelişmesini önlemek en önemli görüştür ve yaralanmadan sonra mümkün olan en kısa zamanda önlem
alınmalıdır. Önlem olarak yatakta sık çevirmeyi, tekerlekli sandalyede ağırlık aktarmayı, uygun yatağı,
yastığı ve lazımlığı içerir. Ek olarak uygun beslenmeyi sürdürmek ve sıgara içilmemesi bası yaraları
gelişimini önleyecek tavsiyelerdir
9- İMMOBİLİTEYE BAĞLI KOMPLİKASYONLAR: Derin ven trombozu, bronkopnömoni,
bası yaraları, konstipasyon, osteoporoz, düşmeler ve kırıklar
10 - SPASTİSİTE
18
2.2 SEREBROVASKÜLER OLAYDA NÖROLOJİK İYİLEŞME
MEKANİZMALARI VE EVRELERİ:
Klinik çalışmalar, inmeli hastaların çoğunda başlangıçta görülen ağır nörolojik kaybın
zaman içerisinde belirgin bir şekilde düzeldiğini göstermektedir. Hastalar arasında iyileşme ve
derecesi açısından farklılıklar vardır. İnmede iyileşme değişik süreçlerde olur. İskemi,
metabolik hasar, ödem, hemoraji ve bası gibi patolojilerin ortadan kalkması ile ilgili iyileşme
ilk haftalarda gerçekleşir. Beyindeki yapısal ve fonksiyonel reorganizasyon iyileşme
mekanizmalarının temelidir. Nöroplastisiteyi oluşturan bu reorganizasyon fonksiyonu aylarca
sürebilir. Fonksiyonel görüntüleme ve anatomi çalışmaları hasara uğramamış beyin
bölgelerinin reorganizasyonunun klinik düzelmede önemli rolü olduğunu ve önceden
inanılanın aksine, erişkin beyninin fonksiyonel reorganizasyon için önemli bir potansiyel
taşıdığını göstermektedir (32.33). Deneysel ve genetik çalışmalarda infarkt komşuluğunda ve
karşı hemisferde homolog bölgede hem dentritik tomurcuklanma hemde yeni sinaps
oluşumuna ait immunohistokimyasal değişiklikler tanımlanmıştır (34,35,36,37).
Motor fonksiyonun geri dönmesi genellikle 3-6. aylar arasında görülür, fakat fonksiyonel
iyileşme yıllarca devam eder. Nörolojik fonksiyonun iyileşmesini açıklayan mekanizmalar
bilim adamları arasında görüş ayrılığı olmakla birlikte özetle genel kabul gören anlamda
aşağıdaki gibidir;
1. Lokal zararlı faktörlerin ortamdan zamanla uzaklaşması
2. Etkilenmemiş aksonlardan kolleteral dallanma oluşması
3. Normalde inhibe olan yeni nöronal bağlantıların açığa çıkması
4. Nörotransmitter hipersensitivitesi ve denervasyon süpersensitivitesi.
5. Lokal ödemin çözülmesi, bölgesel dolaşımın düzelmesi, iskemik nöron hasarının
iyileşmesi
Serebrovasküler olay sonrası üst ekstremite iyileşmesi belirli basamak ve evrelerde
görülür. Bir çok araştırmacı bu iyileşmeyi farklı basamak ve evrelerde tanımlamışlardır;
19
Anderson’a göre iyileşme; Nörolojik iyileşme ve fonksiyonlarında ve performansındaki
düzelme olarak 2 madde ahlinde tanımlanmışken
Twitchell ise iyileşme mekanizmalarını kendine göre yorumlayarak tarif etmiştir. Buna göre
ilk olarak tendon refleksleri geri döner ve hiperaktif olurlar daha sonra tonus artışı ve
spastisite gelişir ve pasif harekete direnç oluşur.(ilk olarak elbilek ve parmak fleksörlerinde)
sonrasında refleksler ve istemli hareketler karşılıklı olarak uyarılır bir sonraki basamak olarak.
proprioseptif refleks cevap açığa çıkmasıdır bundan sonra uyarı olmaksızın el hareketleri
ortaya çıkar başlangıçta hareketler sinerji paternleri şeklindedir daha sonra izole hareketler
ortaya çıkar. Spastisite azalır ve el ayasına yapılan uyarılarla kavrama kuvvetlenir son
olarakta spastisite iyice azalır ve gerçek kavrama ortaya çıkar (38).
Bobath’a göre iyileşme evreleri; sinerjilerden bağımsız olarak 3 döneme ayrılmıştır.Bunlar
Flask devre, spastisite devresi ve kısmi iyileşme devresi olarak üç döneme ayrılmıştır (39).
Brunnstrom ise bu iyileşme evrelerini ;
Evre 1. Hasta tarafta flask bir paralizi vardır.Hiçbir aktif hareket yoktur.
Evre 2. İstemli harekete başlama çabasıyla veya assosiye reaksiyonlarla beraber sinerji
paternleri oluşur. Spastisite gelişmeye başlar.
Evre 3. Spastisite maksimuma ulaşmıştır. İstemli hareket başlatılabilir,sinerji paternindeki
tüm hareketler yapılabilir.
Evre 4. Sinerjiler dışında özgün hareketlerin başlangıç evresidir. Spastisite azalmaya
başlar. İstemli olarak el sırtı vucut arkasına götürülebilir, dirsek ekstansiyonda iken omuz 90º
fleksiyona getirilebilir,dirsek 90º fleksiyonda iken önkol pronasyon ve supinasyon yapabilir.
Evre 5. Spastisite oldukça azalmıştır. Sinerji paternlerinde hemen hemen bağımsız
hareketler yapılabilir. Dirsek ekstansiyonda ve önkol pronasyonda iken omuz 90º
abduksiyona getirilebilir; dirsek ekstansiyonda iken önkol 90º den fazla vertikale doğru
fleksiyona getirilebilir.; dirsek ekstansiyonda ve omuz 90º fleksiyonda iken önkol pronasyon
ve supinasyonu yapabilir.
20
Evre 6. Spastisite kaybolur sadece hızlı yapılan hereketlerde ortaya çıkar. Hasta izole
eklem hareketlerini kolaylıkla yapabilir. Tek tek parmak hareketleri vardır (40).
Tablo 2. Brunnstrom’ a ait hemiplejide görülen tipik sinerji paternleri
ÜST EKSTREMİTE ALT EKSTREMİTE
FLEKSÖR SİNERJİ
Omuz retraksiyonu Omuz abduksiyonu Omuz eksternal rotasyonu Dirsek fleksiyonu Önkol supinasyonu Bilek fleksiyonu Parmak fleksiyonu
Kalça fleksiyonu Kalça abduksiyonu Kalça eksternal rotasyonu Diz fleksiyonu Ayak bileği eversiyonu Dorsal fleksiyonu Parmak ekstansiyonu
EKSTANSÖR SİNERJİ
Omuz protraksiyonu Omuz abduksiyonu Dirsek ekstansiyonu Önkol pronasyonu Bilek ekstansiyonu Parmak fleksiyonu
Kalça ekstansiyonu Kalça abduksiyonu Diz ekstansiyonu Ayak bileği inversiyonu Plantar fleksiyon Parmak fleksiyonu
21
2.3 SEREBROVASKÜLER OLAY TEDAVİ I- AKUT DÖNEM TEDAVİSİ
Akut dönemde yapılacak iş, hastanın hayatını kurtarmaktır, bu amaçla acil medikasyon
tedbirlerinin alınması gerekmektedir. Özellikle kanamalarda çoğu kez olaya koma eşlik
ettiğinden, acil tedavi çok daha önem kazanmaktadır. Kanama tanısı konmuş ise hasta
yerinden oynatılmamalıdır. Hastanın solunum yolu açık tutulmalı, dehidratasyona dikkat
edilmeli, devamlı idrar akışının sağlanabilmesi için idrar sondası uygulaması yapılır, nörolojik
kötüleşme, pnömoni, derin ven trombozu, pulmoner emboli, üriner enfeksiyon, kardiyak
aritmiler ve iskemik kalp hastalıkları gibi genel medikal komplikasyonların önlenmesi ve
tedavisi amaçlanır. Nöral dokuları korumaya yönelik farmakolojik tedavilerin ilk altı saat
içinde yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Ventilasyon desteği ve özellikle posterior fossa
hemorajilerinde cerrahi dekompresyon hayat kurtarıcı olabilmektedir. Akut dönemde serebral
hasara yanıt olarak kan basıncı yükselir ancak ilerleyen haftalar içerisinde düzelir. Serebral
perfüzyon basıncını korumak için kan basıncını düşürmekten kaçınılmalıdır. SVO sonrasında
hipertansiyon hedef organlarda hasar yapar nitelikteyse veya diastolik kan basıncı 120mmHg
üzerine çıkarsa tedavi edilmelidir. Tedavide serebral perfüzyona etkisi olmayan ilaçlar tercih
edilmelidir. SVO sonrasında sistolik ve diastolik kan basınçları sırasıyla 150 ve 90 mmHg
olmalıdır. Kan glukoz düzeylerinin izlenmesi ve insülin kullanımının düzenlenmesi
komplikasyonların önlenmesine ve nöral dokunun korunmasına katkıda bulunur (41,42).
Embolik infarktlarda tekrarlama riski yüksek olduğundan oral antikoagülanlar kullanılır.
Streptokinaz, doku plazminojen aktivatörü, gibi trombolitik ajanların SVO’ yu izleyen ilk üç
saat içinde kullanımının iyileşme üzerinde olumlu etkileri bildirilmiştir (43 ).
22
II-SEREBROVASKÜLER OLAY REHABİLİTASYONU
REHABİLİTASYONUN ANA İLKELERİ:
1.Komorbid hastalıklara yönelik tedavilerin planlanması ve yürütülmesi
2.Sekonder komplikasyonları önlemek veya minimuma indirmek
3.Kaybedilen motor fonksiyonu mümkün olduğunca yerine koymak.
4.Duysal ve algısal kayıpları kompanze etmek
5.Çevresel uyumu sağlama
6.Toplumsallaşmayı özendirme
7.Motivasyonu yükseltme
8.Fonksiyonel ve ev yaşamında bağımsızlığı sağlama
9.Mesleki rehabilitasyon (44).
Geçirilen SVO fiziksel, duyusal ve mental yetersizliklere neden olduğu gibi kişilere ve
ailelere ekonomik ve sosyal problemler de getirmektedir. Hemiplejik rehabilitasyon, bu
problemleri en az seviyede tutabilmek ve hastanın mümkün olan en erken devrede aktif
yaşama geri dönmesine yardımcı olmak amacıyla uygulanmaktadır. Hemiplejik
rehabilitasyon, hastanın yoğun bakım döneminde başlatılmalı ve değerlendirme sonuçları
göz önünde tutularak belirlenmiş olan ulaşılabilecek en yüksek fonksiyonel seviye elde
edilene kadar devam edilmelidir. Hemiplejik hastanın rehabilitasyonunda flask durumun
hakim olduğu akut dönemde, pozisyonlama teknikleri, pasif eklem hareketleri, hafif germe
egzersizleri uygulanarak kas tonusundaki olası artışların (spastiste veya rijidite) kontrollu bir
şekilde oluşmasına çalışılmaktadır. Bu uygulamalar kas kısalıkları ve kontraktürlerin,
eklemlerde limitasyonların gelişmesini engelleyeceği ve hastayı bir sonraki döneme
hazırlayacağı için önem kazanmaktadır. Bu dönemde patolojik reflekslerden yararlanarak
aktif hareketlerin elde edildiği nörofizyolojik yaklaşımlar da kullanılmaktadır. Bu dönemde
yapılan etkin tedavi, kronik dönemde kişinin Günlük Yaşam Aktivitelerini (GYA) veya
23
mobilizasyonunu olumlu yönde etkileyecektir. Tonus değişikliklerinin açığa çıkmasıyla
birlikte başlayan subakut ve ardından kronik dönemde, agonist-antagonist kas kuvvetini
dengede tutmak amacıyla yapılan uygulamalar önem kazanmaktadır. Aynı zamanda genel
vücut imajının korunması veya yeniden geliştirilmesine yönelik egzersizlere de ağırlık
verilmelidir. Günümüz de hemipleji rehabilitasyonunda kullanılan konvansiyonel tedavi
yöntemleriyle birlikte, nörofizyolojik yaklaşımlardan hareketle geliştirilmiş yöntemler,
biofeedback ve elektriksel uyaranlar ile zayıf kasların kuvvetini arttırmak için geliştirilmiş
uygulamalar bulunmaktadır.
Bu yöntemler ;
1 .KLASİK REHABİLİTASYON YÖNTEMLERİ (KONVANSİYONEL)
Temel anlamda ; Normal eklem hareketleri , kas kuvvetini arttırıcı egzersizler, denge ve
mobilite egzersizleri, günlük yaşam aktiviteleri’ni geliştirici egzersizleri içermektedir.
Egzersiz tedavisindeki ana amaçlar;
a.İnaktivitenin etkilerini azaltmak amacıyla aktiviteye teşvik etmek
b.Spesifik kas veya kas gruplarının yetersizliğini düzeltmek ve etkili fonksiyonel hareketi
sağlamak üzere normal eklem hareket açıklığını yeniden kazandırmak.
c.Hastanın yeniden kazandığı yetenekleri normal fonksiyonel aktiviteleri sırasında kullanması
için cesaretlendirmek ve böylece rehabilitasyonu hızlandırmak.
Genel Terapötik Egzersizler ;
Egzersiz uygulamaları
1. Eklem hareket açıklığı egzersizleri
a. Pasif
b. Aktif yardımlı
c. Aktif
d. Aktif dirençli
2. Güçlendirici egzersizler
24
a. Statik
b. Dinamik
3. Germe egzersizleri
4. Dayanıklılığı (enduransı) arttırıcı aerobik egzersizler
5. Koordinasyon ve denge egzersizleri
1.Pasif egzersizler; Hemipleji sonrası terapötik egzersizlerin ilk hedefi eklem
kontraktürlerinin önlenmesidir. Hasta kendi vucut segmentlerini hareket ettiremiyecek
durumda ise veya ettirilmek istenmiyorsa uygulanır. Amaç eklem ve yumuşak doku
hareketliliğini sağlamak, kontraktür oluşumunu engellemek, kasın elastisitesini korumak,
dolaşıma yardımcı olmak ve tromboembolileri önlemek. Genellikle proksimalden distale
doğru uygulanır.
2.Aktif egzersizler; Tamamen hastanın iradesi ile hastanın kendisi tarafından yapılan
egzersizlerdir. Tamamen pasif egzersizlerle aynı amaçla uygulanır hasta katılımlıdır ve pasif
egzersizlere göre daha yorucu olduğundan kaslarda yorgunluk meydana getirecek düzeyde
uygulamamaya gayret edilmelidir.
Hastaların mümkün olan en kısa zamanda ayağa kaldırılması ve yatak dışına çıkarılması
nörolojik reintegrasyonun oluşumuna yardımcıdır.
2.NÖROFİZYOLOJİK TEDAVİ YÖNTEMLERİ (FASİLİTASYON VE İNHİBİSYON
TEKNİKLERİ)
BRUNNSTROM YÖNTEMİ ;
Bu yöntemin temelinde hemiplejik hastada yapılan özel değerlendirme sistemine göre,
birbirini takip eden altı iyileşme evresinden birine yerleştirmektedir. Tedavi uygulamalarında
motor, sensoriyel ve proprioseptif yollar ile açığa çıkarılan periferik ve santral uyarılar
yardımıyla hareketlerin açığa çıkartılması amaçlanmaktadır. Fleksör ve ekstansör sinerjiler
üzerinde çalışılmaktadır. Tedavide amaç erken mobilizasyon, sinerjilerin açığa çıkartılması ve
25
parçalanması şeklinde özetlenmektedir. Signe Brunnstrom (1965) spastisite gelişen hastalarda
esneme öksürme gibi durumlarda ortaya çıkan bir takım hareket kalıpları gözlemiş ve bu
kombine hareketleri genel karekterlerine göre fleksiyon veya ekstansiyon sinerjileri olarak
tanımlanmıştır. Brunnstrom yönteminde temel egzersiz prosedürleri olarak kombine hareket
kalıplarını içeren pasif hareketlerle, izotonik ve izometrik egzersizler kullanılmaktadır. Bunun
dışında bazı reaksiyonlardanda yararlanılmaktadır.Bunlar ;
A.Resiprokal inhibisyon: Sağlam tarafta bir harekete direnç verildiğinde hasta tarafta bunun
antagonisti ortaya çıkar.
B.Strümpel işareti: Uyluk fleksiyonuna verilen dirençle ayakta dorsifleksiyonu açığa çıkar.
C.Hemilateral Ekstremite Sinkinezisi: Üst ekstremitedeki fleksiyon sinerjisine direnç
uygulandığında aynı taraf alt ekstremitede fleksiyon sinerjisi ortaya çıkar.Aynı sonuç
ekstansiyon sinerjisi içinde geçerlidir.
D.Reimste Fenomeni: Sağlam taraf alt ekstremitelerin abduksiyonuna verilen direnç hasta
tarafta abduksiyona neden olmaktadır.Aynı sonuç adduksiyon içinde geçerlidir.
E.Plantar Refleks(babinski): Ayak tabanı sivri bir cisimle çizilirse parmakların yelpaze gibi
açılmasından yararlanılır.
F.Von Bechterev Manevrası: Ayak başparmağı pasif olarak zorlu fleksiyona getirilirse hasta
tarafta fleksiyon sinerjisi ortaya çıkar.
G.Soques Fenomeni: Bazı hemiplejiklerde hasta taraf kolun elevasyonu ile parmaklarda
ekstansiyon ortaya çıkması olayıdır.
H.Derin Tendon Refleksleri: Çalıştırılmak istenen kasın tendonuna hafif darbeler halinde
vurulması kasın verimini arttırır.
I.Tonik Boyun Refleksleri: Asimetrik ve simetrik tonik boyun refleksleri olarak ayrılır ve
kullanılır.
J.Labirent Refleksi (40).
26
BOBATH YÖNTEMİ;
Vücudu bir bütün olarak kabul eden bu teknikte, sensoriyel ve motor feedback
kullanılarak sinerjilerin gelişiminin azaltılması ve uygun fonksiyonel postürlerin yeniden
kazanılması amaçlanmaktadır. İkinci dünya savaşı sonrası Bertha Bobath tarafından serebral
palsili çocukları tedavi etmek amacıyla geliştirilmiştir. Bobath hemiplejiye erişkin serebral
palsi olarak yaklaşır. Bu tedavi yaklaşımında hasta bir bütün olarak tedavi edilir ve santral
sinir sistemine bağlı bütün felçlerde kullanılabilir. Bobath’a göre anormal hareket kalıpları
kırılmadan normal kalıpları geliştirmek mümkün değildir. Bu nedenle önce anormal patern
baskılanmalıdır. Bunun için refleks inhibitör paternler denen aktiviteler kullanılır. Ters
hareketler yaptırılarak anormal paterni hareketin pivot noktasında değiştirmeye çalışır ve
hastanın pozisyonunu korumasına yönelik primitif refleksleri kullanmayı dener. Eğitime
proksimalden başlanır, ancak distaller de spastisite paternini inhibe edecek şekilde manipüle
edilmelidir . Nörogelişimsel teknik adını da alan bu teknikte amaç, hastada merkezi sinir
sisteminin normal motor gelişimini kolaylaştırmaktır (39).
ROOD YÖNTEMİ;
1940 yılında Margaret Rood tarafından geliştirilmiştir. Sensoriyel uyarılar yardımıyla
istemli motor aktivite ve kas tonusunun modifiye edilebileceği fikrinden hareketle
geliştirilmiş egzersizleri içermektedir. Fırçalama, buz, vurma gibi uyaranlarla cilt reseptörleri
stimüle edilerek agonist kaslar fasilite, antagonist kaslar inhibe edilir. Bu uyaranlarla
kortekste temsil edilen bir sensörimotor bölgenin uyarıldığı ve kas tonusunda modifikasyonlar
ve istemli motor aktivite oluşturduğunu ileri süren bir metodtur (45,46).
PROPRİOSEPTİF NÖROMUSKÜLER FASİLİTASYON(PNF);
Herman Kabat, bir nörofizyolog olan Sherrington’un motor gelişim teorisi ve Pavlov’un
şartlı refleksinden yola çıkarak, 1946-51 yılları arasında bir egzersiz yöntemi tanımladı. PNF
adını alan ve daha sonra Voss ve Knott tarafından geliştirilen bu yöntem eklem hareket
27
açıklığı boyunca uygulanan maksimal direncin postür ve germe refleksleri ve primitif hareket
kalıplarıyla kombinasyonu esasına dayanıyordu. Kabat, kas gruplarının gerilmesiyle,
genellikle sinerjik etkili proprioseptif stimulasyonların ortaya çıktığını, istenilen cevaba
yönelik hareket kombinasyonlarının sık tekrarlı ve artan şiddette kullanımıylada kuvvetin
arttığını bildirmiştir. Bu tedavi yaklaşımında spiral ve diagonal hareket paternleri kullanılır
(47). Bu yaklaşım resiprokal inhibisyon prensibine dayanır. Antagonist kas stimule
edildiğinde spastik kasın inhibe olacağı düşünülür. Önce tedavi programlarına yardımcı
olacak, tekrarlayıcı kontraksiyonlar ve bazı refleks tipleri kullanıldı.1949 da, agonist ve
antagonist kasların ardışık izometrik kontraksiyonuyla, agonistin cevabında artma olduğu
gösterildi ve bu teknik ritmik stabilizasyon olarak tanımlandı. Daha sonra bu izometrik
kontraksiyonlara, agonist antagonistlerin dirence karşı ardışık izotonik kontraksiyonlarıda
eklendi.Bu tekniğe de yavaş geri dönme (slow reversal) dendi. Nöromusküler koordinasyon
ve kas reedukasyonuna yönelik diğer bütün egzersiz işlemlerini etkileyen PNF yöntemi,
1951 de son şeklini aldı ve o tarihten beri sıkça kullanılan bir yöntem olarak güncelliğini
korumaktadır (48,49).
MARGARET JOHNSTONE YÖNTEMİ;
Normal gelişimi esas olan bu tedavi yönteminde refleks inhibitor paternler ve pozisyonlar
kullanılarak denge, propriosepsiyon ve hareket yeniden kazandırılmaya çalışılmaktadır.
Gelişim evrelerine uygun proksimalden distale doğru eğitim verilmektedir. 1969 yılından
itibaren ekstremiteler için transparan splintler kullanılarak doğru postür öğretilmekte ve
spastiste azaltılmaya çalışılmaktadır (48).
TODD-DAVIES YÖNTEMİ ;
Bu yöntemde bilateral hareketler ile normal denge reaksiyonlarının açığa çıkartılması
amaçlanmaktadır. Hareketlerde denge ve simetri ön plana çıkmaktadır.
28
KABAT, KNOTT, VOSS YÖNTEMLERİ ;
Refleksler ve proprioseptif nöromusküler fasilitasyon (PNF) yoluyla kas reedukasyonu
metodları geliştirmişlerdir (45). PNF, proprioseptörlerin uyarılması ile nöromusküler
mekanizmalardaki cevapların hızlandırılmasıdır. Bu uyarılar arasında maksimum direnç
uygulama, eklemlerin traksiyonu, ani germeler, cilde basınç uygulamaları, zayıf hareketin
sinerjistik sağlam bir hareketle yardımı ve basit sözel komutlar bunlardan sayılabilir (50).
3. BİOFEEDBACK YÖNTEMİ
Bu yöntemde, işitsel, görsel ve duygusal uyarılar yoluyla motor bozuklukların ve
ağrının tedavisi, otonomik fonksiyonların düzenlenmesi amaçlanmaktadır. Biofeedback
elektronik bir alet kullanılarak normal ve anormal fizyolojik olayların aletten gelen görsel
yada işitsel sinyaller ile hastanın istenmeyen olayları kontrol etmesini sağlar. Biofeedback in
amacı zayıf kaslarda istemli kontrol kazanılması, kas gücünün arttırılması, spastik kasların
gevşetilmesi (45). Biofeedback uygulamasında hastanın tedavi ile tam bir uyum içinde olması
gerekmektedir. Bu nedenle kişinin konuşma, ifade ve kognitif bakımdan normale yakın bir
yeterlilik içinde bulunması, proprioseptif duyu bozukluğunun olmaması gerekmektedir. Diğer
tedavilere ilave olarak kullanılabilecek bu yöntem ile örneğin; ağrı, spastiste, ortostatik
hipotansiyon kontrol altına alınılabilmektedir. Aynı zamanda düzgün yürüme paterninin
yerleştirilmesinde, el fonksiyonlarının arttırılmasında da etkili bir yöntem olarak kabul
edilmektedir. Kas reedukasyonunda kullanılan EMG biofeedback’dir. Uygulamada elektrotlar
primer kas ya da antagonist kas grubu üzerine ya da her ikisinede konulur ve kas
kontraksiyonlarının fasilitasyonu ya da inhibisyonu için kullanılabilir (51).
4.CONSTRAİNT-İNDUCED MOVEMENT THERAPY (ZORUNLU KULLANIM
TEDAVİSİ)
Sık kullanılmayan bir tekniktir. Etkilenmeyen ekstremitenin engellenmesi esasına
dayanır. Özellikle üst ekstremite için kullanılır. Sağlam taraf üst ekstremite hareketleri bir
askıyla engellenir. Etkilenen üst ekstremitenin aşama aşama kullanılması amaçlanır. Bu
29
yöntem insanlarda serebral plastisiteyi ve kortikal reorganizasyonu sağladığı gösterilmiş tek
tedavi şeklidir (52,53).
5. NÖROMUSKÜLER ELEKTRİK STİMULASYON VE FONKSİYONEL ELEKTRİKSEL
STİMULASYON (FES)
Üst ve alt ekstremitelerde kas kuvvetini arttırmak, erken dönemde aktif eklem hareketini
açığa çıkarmak amacıyla kullanılan FES’in periferal ödemi azaltıcı, proprioseptif duyunun
geri dönmesini hızlandırıcı etkileri de bulunmaktadır. FES, tam paralizi olmayan kaslarda
hareketin daha kuvvetli ve dengeli açığa çıkartılmasını sağlamakta, dolayısıyle örneğin
sıklıkla kullanıldığı yürümeye yardımcı olmaktadır. El bileği ve parmak kaslarının daha güçlü
kasılmasını sağlayarak üst ekstremitenin fonksiyonelliğini arttırma yönünde de yararlı
olmaktadır (54,55).
2.3 SPASTİSİTE
I-TANIM
Spastisite yunanca ‘spasticos’ kelimesinden türemiş ve literatürde ilk kez 1829’da Good
tarafından kullanılmıştır (56). O tarihten beri birçok yerde değişik anlamlarda kullanılan
spastisitenin günümüzde en yaygın olan tanımı 1980 de Lance (57) tarafından yapılan; Tonik
germe reflekslerinde hıza bağımlı artış ve derin tendon reflekslerindeki artış ile karakterize,
üst motor nöron sendromlarının bir bileşeni olarak ortaya çıkan bir tür motor bozukluktur.
II-PATOFİZYOLOJİ VE ETYOLOJİ
Spastisite patofizyolojisi kompleks olup altta yatan mekanizmasının anlaşılması oldukça
güçtür. Normal kas tonusu dorsal retikülospinal trakt tarafından oluşturulan germe refleksinin
inhibitör etkisi ile medial retikülospinal trakt tarafından oluşturulan eksitatör tonustaki
kolaylaştırıcı etki arasındaki dengeye bağlıdır. Spastisite gelişmesi dorsal retikülospinal
30
traktın inen inhibitör ve kolaylaştırıcı medial retikülospinal ve vestibulospinal trakt arasındaki
ilişkiye bağlıdır. Spastisitenin iyi tanımlandığı hastalıklar arasında spinal kord lezyonu,
serebral palsi, multipl skleroz, amyotrofik lateral skleroz, travmatik beyin yaralanmaları,
serebrovasküler olay ve herediter spastik paraparezidir. Spastisite üst motor nöron
sendromunun bir özelliğidir, ancak spastisite terimi bazen yanlış bir biçimde bu sendromun
tümünü ya da farklı semptomlarını tanımlamak için kullanılmaktadır. Üst motor nöron
sendromu başka pozitif semptomlarla da kendini gösterebilir; kutanöz reflekslerde artış
(nosiseptif ve fleksör geri çekilme refleksleri de dahil olmak üzere), otonom hiperrefleksi,
distoni, kontraktürler, klonus, fleksör - ekstansör veya addüktör spazmlar gibi pozitif
semptomlar, parezi, yavaşlık ve kolay yorulma gibi negatif semptomlar. Üst motor nöron
sendromu için kullanılabilecek doğru eş anlamlı isim “spastik parezi”dir. Spastisiteyi ve
spastik distoniyi spastik pareziden ayırmak tedavi sonuçlarını öngörmek açısından önemlidir.
Antispastik ajanlar spastisiteyi, spastik distoniyi ve spastik parezinin diğer pozitif
semptomlarını azaltırlar ama negatif (paretik) semptomların değişmesine etkileri yoktur.
Spastisitenin hangi kas gruplarını etkileyeceği ya da ne derecede işlev kaybına yol açacağı,
santral sinir sistemi hasarının tipine ve büyüklüğüne bağlıdır. Spinal kord hasarı olan
hastalarda spastisitenin dağılımını belirleyen faktör lezyonun seviyesi ve hasarın
büyüklüğüdür. MS hastalarında bu hastalıktaki beyaz madde lezyonlarının multifokal ve
rasgele yerleşimli olmaları nedeniyle spastisite çok değişken olabilir, ancak başlangıcı sıklıkla
diğer nörolojik disfonksiyonların (kuvvetsizlik, ataksi, tremor gibi) başlangıcıyla ilişkilidir.
MS hastalarında spastisite tipik olarak asimetriktir ve bacaklarda kollarda olduğundan daha
fazladır, ancak spastisitenin özellikleri günden güne hatta saatten saate farklılıklar
gösterebilir. Aynı zamanda yorgunluk, stres, menstrüel siklus fazları veya ısı değişiklikleri
gibi çevresel faktörlerden etkilenebilir.
31
III- HEMİPLEJİDE SPASTİSİTE
Hemipleji sonrası akut dönemde istemli hareket kaybolur kaslar flasktır(serebral şok).
İstemli hareketler ve refleksler gün veya haftalar içinde geri dönmeye başlar. Haftalar ve aylar
içindede hiperaktif hale gelir (38). Hemiplejik hastalarda değişen derecelerde, ilkel lokomotor
paternler içinde kasların stereotipik birlikte aktivasyonu gözlenir. Önceleri Twitchell
tarafından ortaya konan bu stereotipik hareketler daha sonra Brunnstrom tarafından’sinerjiler’
olarak tanımlanmıştır. İyileşme evreleri boyunca istemli hareket arttıkça, hiperaktif refleksler
azalır. İyileşme süreci herhangi bir noktada durduğunda bir miktar hiperrefleksi ve güçsüzlük
kalır. İnme sonrası görülen spastisite, tipik olarak hıza bağımlı hipertonisite ile hiperaktif
germe refleksi içerir. Düşük eşikte, büyük amplitüdlü refleksler ve klonus belirgin hale gelir.
Diğer santral sinir sistemi bozukluklarına bağlı hastalıkların aksine kutanömusküler spazmlar
inme sonrası pek görülmez. Ancak babinski karakteristiktir. Beyin sapı yollarında etkilenme
düzeyi ile ilişkili olarak hiperaktif boyun refleksi ve tonik vestibüler refleksler görülebilir.
Hemiplejik üst ekstremitede fleksör tonus ve hareketler çoğunlukla ekstansörlere baskındır.
Travmatik ya da metabolik kökenli beyin hasarında hipertoniye eşlik eden dekortike ve
deserebre rijidite söz konusudur.Dekortike rijidite üst ekstremitelerde fleksiyon, alt
ekstremitelerde ekstansiyon biçiminde, deserebre rijidite ise tüm ekstremitelerde ekstansiyon
biçimindedir. Bu postürler spastisitenin aksine hasardan hemen sonra ortaya çıkar ve tabloya
değişen derecelerde bilinç bozuklukları eşlik eder.
IV- SPASTİSİTE DEĞERLENDİRİLMESİ :
A-SPASTİSİTENİN YARARLI VE ZARARLI ETKİLERİ ;
Spastisitenin işlevsel yönünü değerlendirmek için belirtileri, hangi kas gruplarında
bulunduğu, bu belirtilerin yararlı mı, yoksa sakıncalı mı olduğunun saptanması gereklidir.
Spastisitenin olası yararlı etkileri
32
- İşlevsel ekstansör spastisite; ayakta durma ve yürümeye yardımcı
- Konsantrik kasılmalar zayıf olsada, izometrik ve eksentrik kasılmalar güce katkı sağlar
- Atrofiyi genel anlamda önler
- Kemik mineralizasyonu üzerine olumlu etkileri vardır, osteoporoz oluşumunu engeller
- Venlerin pompa etkisine yardımcı olarak ödem ve derin ven trombozu riskini azaltır.
- İnterkostal kaslardaki spastisite zorlu vital kapasiteyi arttırır.
- Torasik ve abdominal kasların spastisitesi öksürmeye ve bronşial sekresyonun temizlenmesine yardımcı olur.
Spastisitenin olası zararlı etkileri
- İstemli kas kontrolünü engeller
- Fleksör spazmlar ve klonus yürüyüş siklusunda hastanın dengesini bozar, salınım evresini
zorlaştırır.
- Hastanın bağımsız hareket ve transferlerinde güçlüğe neden olabilir
- Spastisite varlığında hareket için gerekli enerji miktarı artar
- Ortez uygulamaları güçleşir
- Günlük yaşam aktiviteleri engellenebilir
- Perine bakımı ve katater uygulanmasında güçlüğe neden olabilir
- Kalça adduktor spazmı dizlerin iç bölümünde deride zedelenmeye neden olabilir
- Ani ve durdurulamayan spazmlar uygudan uyandırabilir
- İzometrik spazmlar asimetrik oturma ve skolyoza neden olabilir
- Spastisite kontraktüre neden olabilir
- Şiddetli ağrıya neden olabilir
B-SPASTİSİTEYİ ETKİLEYEN ETMENLER (58).;
Spastisite ve spazm sıklığının arttıran nedenler
- İdrar yolları patolojileri(retansiyon, enfeksiyon, taş, divertikül, fistül, mukoza
yaralanmaları, polipler, tümörler)
33
- Cilt lezyonları(bası yaraları, yanık,tırnak batmaları, egzema, variköz venler ve ülserler)
- Akut batın veya barsak obstruksiyonları
- Eklem kontraktürleri
- Konstipasyon
- Cinsel organ lezyonları(fimozis, vajinit, enfekte rahim içi araçlar, prolapsus,
epididimoorşit)
- Rektum patolojileri(hemoroidler, fissürler, anal fistül ve prolapsus)
- Kas-iskelet sistemi patolojileri(kırıklar, çıkıklar, eklem yabancı cisimleri, osteoartrit)
- Soğuk ve sıcak ortam
- Depresyon, umutsuzluk, toplum ve aile ile uyumsuzluk, hastane çalışanları ile iletişim
bozukluğu
- Trisiklik olmayan antidepresanlar
Spastisite ve spazm sıklığının aniden ortadan kalkması yada azalması
- Kardiyak ya da pulmoner embolizm
- Spontan pnomotoraks
- Gastrik ya da düodenal ülser perforasyonu
- Akut apandisit perforasyonu
- Pankreatit
C-KLİNİK DEĞERLENDİRME;
Spastisitenin klinik değerlendirilebilmesi için bir takım değerlendirme skalaları
kullanılmaktadır bunlar (56);
34
Kas tonusu yoğunluğunu ölçen skalalar. Ashworth ve modifiye Ashworth skalası (59),
Oswestry derecelendirme skalası, Tardieu skalası
Spazm sıklığı için kullanılan skalalar Spazm sıklık skoru, Penn sıklık skoru
Motor güçsüzlüğü ölçen skalalar Brunnstrom inme skalası, Fugl-Meyer skalası,
Rivermead skalası, İskandinav inme skalası, Toronto inme skalası, Motricity indeks ve
gövde kontrol testi
Üst ekstremite beceri ve kuvvetini değerlendirmek için. Grasp dinamometre testi, Manuel
kas testi, Tufts değerlendirme ve performans testi, Purdue pegboard testi, The nine hole peg
test, Jebsen Taylor el fonksiyon testi, Frenchay arm test
Günlük yaşam aktiviteler. Barthel indeksi ( BI )
Klinik yürüme skorlaması Ambulasyon hızı, Timed up and go test, Ambulasyon indeksi,
Fonksiyonel ambulasyon sınıflaması, Berg denge skalası
Ağrı skalalar. Ağrı şiddetini tanımlama skalası, Fonksiyonel ve ağrı değerlendirme skalası,
Hijyen skoru, Breys giyme ölçümü
Gonyometrik ölçümler. Eklem hareket açıklığı ölçümü
Elektrofizyolojik ve biyomekanik ölçümler. Pendulum testi, Çok kanallı dinamik EMG
değerlendirme, H-Refleks ve Hmax/Mmax, Vibrasyon inhibisyon indeksi, İzokinetik
dinamometre
Global sakatlık skalaları Fonksiyonel bağımsızlık ölçeği, barthel indeksi, OPCS sakatlık
skalası
35
V- SPASTİSİTE TEDAVİSİ :
Spastisite tedavisinde primer amaç hastayı spastisitenin olası sekonder etkilerinden uzak
tutmak olmalıdır. Spastisite tedavisinde tek bir tedavi yöntemi ya da uygulama şekli yoktur
altta yatan nörolojik lezyonun durumundaki varyasyonlara göre ve hastalar arasında
spastisitenin klinik etkilerine göre tedavi kişiye özgü olarak planlanmalıdır. Spastisite
tedavisinde bazı dikkat edilmesi gerekli temel noktalar bulunmaktadır bunlar ;
1. Spastisitenin süresi: Üst motor nöron sendromundan hemen sonra oluşanspastisite hızlı
bir iyileşme gösterir. Hastalık kronikleştikçe tedaviye yanıt güçleşir.
2. Spastisitenin şiddeti: Hafif düzeydeki spastisite tedaviye daha iyi yanıt verirken
spastisitenin şiddeti arttıkça tedaviye yanıtta güçleşmektedir.
3. Spastisitenin dağılımı: Fokal ya da global oluşu tedavi seçimini etkiler
4 . Lezyon bölgesi: Spinal kord kökenli spastisitede oral baklofen cevabı serebral kökenli
spastisiteye oranla daha iyidir
5. Ko-morbidite: Tedaviye karar vermeden önce hastada mevcut olan istemli motor kontrolün
derecesi bilinmelidir.
Tablo 3 Spastisite tedavisinde genel amaçlar
- Ağrıyı azaltmak
- Spazm sıklığını azaltmak
- Normal hareket paternini kolaylaştırmak
- Eklem hareket açıklığını arttırmak
36
- Ortez uyumunu kolaylaştırmak
- Hastaya pozisyon ve hareket hissi vermek
- Pozisyonlamayı kolaylaştırmak
- Kozmetik görünümü düzeltmek
- Cerrahi girişimi önlemek veya geciktirmek
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Spastisitenin erken tedavisinde ilk seçenek pozisyonlama ve germedir. Diğer tedavi
yöntemlerinin etkisini optimize eder. İlk olarak spastisiteyi arttıran ağrılı ( nosiseptif )
kaynaklar belirlenip, giderilmelidir. Daha sonra yapılacak uygulama spastisite ve sonrasında
gelişebilecek kontraktürleri engelliyebilmek için uygun yatak postürü verilmesidir. Günlük
eklem hareket açıklığı egzersizleri ve germe egzersizleri etkilenen tüm eklemlere tam hareket
açıklığı içinde en az iki kez kas kısalmaları eklem kapsül kalınlaşmalarının olmaması için
mutlaka yapılmalıdır. Yavaş ve sürekli yapılan germelerle spastisitenin azaltılabildiği
gösterilmiştir. Hasta ve bakıcısının eğitimi asla unutulmamalı önemli bir öğe olarak ele
alınmalıdır.
Fizik Tedavi;
SICAK ; Spastik kasın lokal gevşetilmesinde faydalıdır. Sıcak spastik kaslar üzerine paket
veya parafin şeklinde uygulanabilir. Ayrıca spastik kasları ısıtmak için ultrason kullanılabilir.
Sıcağa bağlı relaksasyon genellikle kısa sürelidir.
SOĞUK ; Soğuk uygulamalarla spastisitede ve tendon refleks eksitabilitelerinde kısa süren
azalmalar sağlandığı bildirilmekte ancak soğuk uygulamanın süresi çalışmalarda farklılıklar
37
göstermektedir. Buna rağmen yapılan çalışmalarda yeterli sıcaklık azalması elde edebilmek
için buz paketi en az 20 dk. Ya da uzun süre uygulanmalıdır (60,61). Buna karşılık soğuk
uygulamaların uygulanan kasın mekanik ve elastik direncinde artışa neden olduğu da
bildirilmiştir(62).
ULTRASON; Spastisitede uygulanan düşük doz ultrason (0,76 watt/cm² ) spastisiteyi
arttırır oysa daha yüksek dozdaki ultrason uygulamaları ( 1,9 watt/cm² ) spastisitede önemli
azalma gösterir fakat etkisi uzun süreli değildir genellikle 10-15 dk. ile sınırlıdır (63).
ELEKTRİK STİMULASYON; Spastisiteyi azaltmada uzun yıllardır kullanılmaktadır.
Resiprokal inhibisyon yoluyla spastisiteyi azaltmak için antagonist kaslar uyarılabileceği gibi
kasları inhibe etmek ya da yormak amacıyla agonist kaslarda uyarılabilir
(64,65,66,67,68,69,70,71,72,73,74). Fonksiyonel elektrik stimulasyon ve nöroprostetik
araçların kullanımı ve faydalı olduğuda söylenmektedir.(75,76) Bunların dışında epidural
aralığa yerleştirilen spinal kord elektrostimulatörü ile ağrı ve spastisitede azalma oluşur (77).
Ayrıca multıpl skleroz da alt ekstremite spastisitesinde uygulanan yeni bir yöntem omuriliğin
tekrarlayan manyetik stimulasyonudur(78) EMG biofeedback işitsel ya da görsel EMG
aktivitesi yoluyla etkilenen kas gruplarının kasılması veya gevşetilmesinin yeniden öğretilme
tekniğine dayanır elektrik stimulasyonu ile kombine kullanımı ile spastisitede olumlu etkileri
bildirilmiştir.(79)
3.Farmakolojik Tedavi;
ORAL ANTİ SPASTİK İLAÇLAR (Tablo 4)
Günlük Doz Yan Etki Etki Mekanizması
Baklofen 10 – 100 mg Uyku hali, mide bulantısı, konfüzyon, k a s g ü ç s ü z l ü ğ ü , halüsinasyon
GABA-B r e s e p t ö r a k t i v a s y o n u i l e presinaptik inhibisyon
Dantrolen Na 25 – 400 mg Hepatotoksisite, baş d ö n m e s i , m i d e bulantısı, kusma, daire,
C a ’ u n s a r k o p l a z mik retikulumdan salınımı engelleme
38
güçsüzlük Diazepam 4 – 40 mg Uyku hali, yorgunluk,
koordinasyon zayıflığı G A B A i n h i b i s y o n u yoluyla
Tizanidin 4 – 36 mg Baş dönmesi, ağız kuruluğu,halsizlik, k a r a c i ğ e r e n z i m yüksekliği
P r e s i n a p t i k α 2 s t i m u l a s y o n u i l e eksitatuar a m i n o a s i t sentez inhibisyonu
Gabapentin 300 – 3600 mg U y k u y a e ğ i l i m , halsizlik, baş dönmesi, parestezi
GABA analoğu
Siproheptadin 4 – 36mg Ağız kuruluğu N o n s e l e k t i f
seratoninerjik antagonist
Klonidin 0,1 – 0,4 mg Bradikardi,
hipotansiyon,
depresyon
α adrenerjik agonist etki
Klorazapat 5 – 10 mg Halsizlik, mide bulantsı GABA analoğu
Bunların dışında ayrıca ;
Ketozolam; Diazepama benzer etki ile sedatif etkisi daha az olarak 30 – 60 mg/gün
Klonazepam; Benzodiazepin grubu ilaç sedasyon, konfüzyon ve yorgunluk yapıcı etkileri çok
şiddetli olduğundan kullanımı sınırlıdır.
Pirasetam; GABA ‘ ya bağlanarak etkisini gösterir. 50mg/kg/gün genelde kullanılan dozdur.
Progabid; GABA agonistidir.Hem A hemde B reseptörlerine bağlanır.
Orfenadrin Sitrat ; NMDA reseptör antogonistidir. Sadece IV kullanımı mevcuttur. Tek bir 60
mg’lık injeksiyon 30 dakika içinde antispastik etkiyi başlatır.
Glisin: Glisin omurilikte en fazla bulunan nörotransmitterdir. Tavşanlarda önce iskemik
omurilik yaralanması oluşturup, sonra bir kateterle omurilik glisinle yıkanmıştır. H refleksi
izlenmiş ve glisinle anlamlı etkiler saptanmıştır
Fampridin : Potasyum kanal blokajı etkisi olan bu ilaç omurilik yaralanmalı hastalarda yararlı
bulunmuştur.
L-treonin ; Glisinin bir prekürsörü az da olsa etkili bulunmuştur
39
Subkutan bupivakain: % 0.75 bupivakain sağlayan bir subkutanöz pompa ile spastisite
tedavisi denenmiştir. Mekanizma çok açık değildir.
Bunlara ek olarak α-adrenerjik blokerler, opioidler, kanabinoidler (mariuana) ve fenotiazinler,
ampirik olarak kortikosteroidler artmış kas tonusunu azaltabilmektedirler
LOKAL FARMAKOLOJİK TEDAVİ
1.İntratekal uygulamalar
2.Periferik sinir blokları
3.Motor nokta blokları
4.Botilinium toksin enjeksiyonları
İNTRATEKAL UYGULAMALAR;
- Fenol
- Klonidin
- Baklofen
PERİFERİK SİNİR VE MOTOR NOKTA BLOKLARI ;
- Lokal anestezikler
- Etil alkol %10
- Fenol % 5
LOKAL ANESTEZİKLER ; Sinir ve kas membranında yer alan sodyum kanallarının blokajı
yoluyla afferent ve efferent iletiyi engeller. Etki dakikalar içinde başlar ve saatler içinde
kaybolur. İstenmeden sistemik dolaşıma verilmesi durumunda ortaya çıkabilecek merkezi
sinir sistemi ve kardiyovasküler toksisitesi nedeniyle dikkatli olunmalıdır.
ETİL ALKOL ; Düşük konsantrasyonlarda (%5-10) sodyum ve potasyum geçirgenliğini
azaltarak lokal anestezik etkisi gösterirken, yüksek konsantrasyonlarda protein denaturasyonu
ve hücre hasarına yol açar. Fenol enjeksiyonuna göre daha az olmak üzere ağrı, flebit, cilt
irritasyonu, kalıcı periferik sinir felci gibi yan etkileri vardır.
40
FENOL ; Fenol’ ün (benzil alkol) hücre hasarlayıcı etkisindenantispastik tedavide ilk olarak
intratekal uygulamada yararlanılmıştır. Çevresel sinire ya da motor noktolara uygulanan fenol
enjeksiyonları ile spastisite geçicide olsa azaltılabilir. Blokajdan önce elektriksel stimulasyon
ile sinirler ya da motor noktalar lokalize edilmelidir. Etki süresi 1 hafta ile 36 ay arasında
değişmektedir. Enjeksiyondan 2 hafta sonrasına kadar görülebilen dizestezi insidansı %2-32
arasında bildirilmiştir (80).
BOTİLİNUM TOKSİN ;
Botilinum nörotoksini, gram negatif, çomak şeklinde bir organizma olan clostridium
botulinum tarafından üretilen bir ekzotoksindir. Bu nörotoksin tarafından oluşturulan
botulizm tablosu 250 yıldır bilinen öldürücü bir klinik tablodur. Bilinen yedi antijenik
tipinden A ve B tipi klinik kullanımdadır. Nöromusküler bileşkede SNAP 25 e bağlanarak
asetilkolin salınımını inhibe eder ve sinir ucunda kimyasal denervasyon yaratır. Etki 24 - 72
saatte başlar, 10 - 14 günde maksimuma ulaşır ve etkisi 3 ila 6 ay süre ile devam eder.
Uygulama tekniği fenole göre çok daha kolaydır, ağrısızdır, anestezi gerektirmez, önemli
komplikasyonu yoktur. Dezavantajları arasında etkisinin geri dönüşümlü olması ve antikor
gelişmesi sayılmaktadır (81,82,83,84).
SVO’ da ilk kez 1989 yılında stroka bağlı spastisitesi olan 8 hastanın spastik kaslarına
uygulanan botilinum toksin ile belirgin yan etki olmaksızın objektif ve subjektif iyileşme
rapor edilmiştir. Daha sonra yapılan çok sayıda çalışma ile hem alt hem de üst ekstremite
spastisitesindeki olumlu etkileri gösterilmiştir. Alt ekstremitede toksin en sık ayak bileği
plantar fleksör spastisitesinde kullanılmaktadır. Yapılan çalışmalar, baldır kaslarına yapılan
uygulamaların kas tonusunda azalma ve yürümede düzelmeyle sonuçlandığını göstermiştir
Toksinin elektrik stimulasyonu ile kombine uygulanmasıyla toksin uptake’inin ve paralitik
etkinin başlamasının hızlandığı, kas tonusu ve yürümede daha anlamlı düzelmeler olduğu
rapor edilmiştir
41
İnme sonrası gelişen üst ekstremite spastisitesinde botilinum toksin uygulamalarının
etkinliği ile ilgili çalışmalar, dirsek, el bileği ve parmaklardaki fleksör spastisiteye yöneliktir.
Özellikle son yıllarda artan sayıda yapılan randomize ve plasebo kontrollü çalışma, toksin
uygulamasının kas tonusunda azalma ve eklem hareket açıklığında artışla sonuçlandığını
göstermiştir
Yakın zamanda yapılan bir çalışmada, dirsek fleksör spastisitesine yönelik uygulamalarla
yürüme sırasındaki kol hareketlerinde ve yürüme dengesinde düzelme olduğu rapor edilmiştir.
4.Cerrahi tedavi;
Spastisiteyi kontrol etmek için sinir sisteminde kimyasal, radyofrekans veya cerrahi
yöntemlerden biri ile kalıcı hasar oluşturmanın en son çare olduğu unutulmamalıdır. Bu
amaçla geliştirilmiş cerrahi yöntemlerden diğerlerine göre üzerinde en fazla durulan ve
uygulanan işlem dorsal köklerin kesilmesidir(selektif dorsal rizotomi). Omuriliğin L2 – S2
seviyeleri arasındaki posterior sinir köklerinin belirli dallarının seçilerek kesilmesidir. Bu
sayede kas iğciğinden gelen uyarı omuriliğe ulaşamaz ve spastisite azalır.
Diğer cerrahi girişimler (Tablo 5)
Yöntem Hedef Sonuç
Stereotaktik ensefalotomi Globus pallidus
V e n t r o l a t e r a l t a l a m i k
nukleus, serebellum
Değişken
Serebellar stimulasyon Serebellum Kötü
Longitudinal myelotomi Konus medullaris Değişken
Servikal posterior rizotomi C1-C3 Hafif düzelmeler
Nörektomi
Etkilenen sinirler Değişken
42
2.5 NÖROMUSKÜLER ELEKTRİKSEL STİMULASYON
Organizmanın yapı taşı olan hücrelerde, bir takım biyolojik olayların ortaya çıkışı kısmen
yada tamamen ‘membran potansiyeli’ne bağlıdır. Bu potansiyel hücre içinde negatif, hücre
dışında pozitif yüklerin oluşturduğu bir elektriksel potansiyeldir. Elektroterapi;
organizmadaki elektriksel olayların dışardan verilen elektrik akımıyla doğrudan etkilendiği
yöntemlerdir.
İnsan vücudunda 2 uyarılabilen doku vardır.
a-Sinir dokusu
b-Kas dokusu
Kas ve sinirlerin uyarımında kullanılan elektrik akımları bu fonksiyonu hücre membranları
arasındaki elektrik potansiyellerinde değişiklik yaparak meydana getirmektedirler.
Elektroterapinin temelini oluşturan bazı önemli tanımlar vardır.
Rheobaz; Bir sinir veya kasta eksitasyon meydana getirebilecek en az (eşik) akım şiddetine
denir. Rheobaz 1000 milisaniyelik bir uyarmada, kasta görülebilecek ya da hissedilebilecek
minimal kasılmayı oluşturan en az akım şiddetidir.
Kronaksi; rheobaz değerinin iki katı akım şiddetinde oluşabilen minimal kasılma için gerekli
uyarı genişliğidir. Bir dokunun eksitabilitesi kronaksi ile ters orantılıdır.
Akomodasyon; Akım şiddetindeki yavaş artışa, normal kas ve sinirlerde görülen adaptasyon
olayıdır. Akomodasyon tanı ve tedavide kullanılır.
Frekans; Frekans: İmpulsun birim zamanda tekrarlama sıklığıdır.
Elektroterapi fizyolojik olarak 3 temel etki mekanizmasına sahiptir.
1. Elektrotermal etkiler
2. Elektrokimyasal etkiler
3. Elektrofiziksel etkiler
Elektroterapi amacıyla kullandığımız akımları 4 ana sınıfa ayırmaktayız bunlar;
43
1. Doğru Akım ( galvanik) ; sıfır frekans
2. Alçak frekanslı Akım ; 1-1000 Hz
3. Orta frekanslı Akım ; 1000-10000 Hz
4. Yüksek frekanslı Akım ; 300 KHz- 24500 MHz
Nöromuskuler elektrik stimulasyonda alçak frekanslı akımlar kullanılmaktadır.
Alçak frekanslı akımlar; Frekansları 1- 1000 Hz arasında değişen, sürekli yön değiştiren
akımlardır. Elektroterapi uygulamalarında 1 ile 100 Hz arasında kalan akımlar kullanılır. Sık
kullanılan alçak frekanslı akımlar a-Faradik akım b-Galvanik akım c-Galvanik-Faradik bileşik
akımlar d-Progresif(eksponansiyel) akımlar e- Diadinamik akımlar f-Sinuzoidal akımlar g-
Dikdörtgen şekilli süreksiz akımlar
İnerve kasta elektrostimulasyon 2 şekilde yapılır.
Motor noktadan
Yüzeyel olarak
Motor nokta: Kasın en geniş orta kısmının üst 1/3 lük kısmı ile birleşme noktasıdır. Bu nokta
sinirlerin kaslara giriş noktaları ve kasların en kolay uyarılabildikleri noktalardır.
İnnerve Kaslarda Nöromuskuler Elektriksel Stimulasyonun Kullanım Alanları;
1.Kas kuvvetlendirilmesi
2.Kas atrofisi ve dejenerasyonun önlenmesi
3.EHA korunması veya artırılması
4.Spastisite tedavisinde
5.Motor fasilitasyon ve re-edükasyon
6.Ağrının giderilmesi
7.Kas spazmının çözülmesinde
8.Deri ülserleri ve yaralarında
9.DVT önlenmesinde
10.Kırık iyileşmesinde
44
BÖLÜM III GEREÇ VE YÖNTEMLER
Bu çalışma Ocak 2005 - Şubat 2006 tarihleri arasında SB 70.Yıl İstanbul Fizik Tedavi
Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesi I. Kliniği’nde yatarak tedavi gören en az 3 ay
önce serebrovasküler olaya sekonder hemipleji gelişen, hemiplejik tarafta fleksör tip
spastisitesi olan 52 hasta üzerinde yapılmıştır. Çalışmaya alınma kriterleri olarak; 20 - 70
yaş arası olmak, en az 3 aylık SVO ve en az modifiye ashworth 2 spastisiteye sahip
olmak, hastanın yapılacak uygulamayı algılayabilmesi, aktif infeksiyon olmaması,
nonkompanse kardiyak hastalığı olmamak, aktif infeksiyon olmaması, kardiyak pace-maker
olmaması, yara(uygulama bölgesinde) olmaması, tümor, konvulzyon hikayesi olmaması,
aktif RSD olmaması, daha önce SVO geçirmiş olmamak, daha önceden herhangi bir motor
defisit olmaması, alt motor nöron lezyonu olmaması(üst ekstremiteyi ilgilendiren), spinal kord
lezyonu hikayesi olmaması, travmatik beyin yaralanması hikayesi olmaması, multıpl skleroz
ve parkinson hikayesi olmaması, yapılacak uygulamaya nontolerabilitesi olmaması. 26
hastadan oluşan ilk gruba konvansiyonel egzersiz; üst ekstremitelerine günde 3 kez pasif (1
kez terapist tarafından diğer ikisi eğitimi verilmiş refakatçi tarafından), aktif yardımlı, aktif
yada dirençli EHA egzersizleri yapıldı. Ayrıca her hastaya günde 1 kez terapist, iki kezde
eğitilmiş refakatçisi tarafından germe egzersizleri yaptırıldı aynı zamanda medikal tedavi ve
2 hafta boyunca haftada 4 gün, günde 2 kez 30 dakika elektrik stimulasyon; akım süresi 200 –
500 µsn, frekansı 20 – 50 Hz, on- off zamanı 2sn-2sn, total süre seans/30dk. Haftada 4 gün,
total 2 hafta süresince alçak frekanslı akım agonist kas grubuna (motor noktalara); biceps (
humerus üst 1/3 bölgeye) ve ön kol fleksör (önkol üst 1/3 bölgeye) gruba Chattanoga
firmasına ait İntelect 340 Stimulator marka çift çıkışlı ve her çıkışta 2 elektrodu olan bir
stimulasyon cihazı kullanılarak uygulandı (85). 26 kişiden oluşan kontrol grubuna ise
konvansiyonel egzersiz; üst ekstremitelerine günde 3 kez pasif (1 kez terapist tarafından diğer
ikisi eğitimi verilmiş refakatçi tarafından), aktif yardımlı, aktif yada dirençli EHA egzersizleri
yapıldı. Ayrıca her hastaya günde 1 kez terapist, iki kezde eğitilmiş refakatçisi tarafından
45
germe egzersizleri yaptırıldı ve medikal tedavi verildi. Hasta grubundaki hastalar uygulama
öncesi, sonrası, 2 saat sonra, 6 saat sonra, taburculuk ve 2 ay sonra değerlendirildi. Kontrol
grubundaki hastalar ise tedavi öncesi, taburculuk ve 2 ay sonra değerlendirildi.
Çalışmaya alınan tüm hastalarda üst ekstremite motor fonksiyon, kas tonusu, eklem hareket
açıklıkları aktif ve pasif , günlük yaşam aktiviteleri; uygulama öncesi, sonrası, 2. saat, 6.saat
sonra ve tedaviden 2 ay sonra çalışmayı yapan doktor tarafından değerlendirildi.
1-Spastisite; Modifiye Ashworth skalası (Ek 1) ile değerlendirildi.
2-Fonksiyonel değerlendirme: Üst ekstremite fonksiyonları Fugl-Meyer (Ek 2, orijinal
makale bire bir çeviri) yöntemine göre üst ekstremite motor fonksiyon değerlendirilmesi
yapıldı.
3- Eklem hareket açıklıkları: Dirsek, el bileği ve metakarpofalengial eklemlerde aktif ve
pasif ekstansiyon goniometrik olarak değerlendirildi. Dirsek ekstansiyonu hasta oturur
pozisyonda önkol pronasyonda maksimum aktif fleksiyon yaptıktan sonra o pozisyondan
itibaren yapabildiği kadar ekstansiyonu lateral epikoldil goniometrenin merkezi olmak üzere
aktif ve pasif olarak ölçüldü. El bileği ekstansiyonu için ; hasta oturur pozisyonda önkol
pronasyonda iken maksimum fleksiyon pozisyonundan maksimum gelebileceği ekstansiyon
derecesi goniometrenin merkezi ulna styloidi olmak üzere aktif ve pasif olarak ölçülür.
Metakarpofalengeal eklemde goniometrinin kollarından biri el sırtında diğeri parmaklar
boyunca uzanarak ölçülür.
4- Günlük yaşam aktiviteleri : Günlük yaşam aktiviteleri Barthel indeksi (Ek 3) ile
değerlendirilmiştir. 0 ile 100 arasında değerlendirilen bir indekstir. 0- 20 puan; Tam bağımlı,
21 – 61 puan; İleri derecede bağımlı, 62 – 90 puan; Orta derecede bağımlı, 91 – 99; Hafif
bağımlı, 100 puan ; Tam bağımsız olarak değerlendirildi.
46
5-Nörofizyolojik açıdan değerlendirme: Brunnstrom’un (Ek 4) ekstremitelerdeki iyileşme
devrelerine göre değerlendirildi;
BÖLÜM IV BULGULAR VE SONUÇLAR
İstatistiksel testler SPSS for Windows 11,5 programında; tanımlayıcı istatistikler,
gruplar arası karşılaştırmlarda student t test v e Mann Whitney U testi, grup içi
karşılaştırmalarda paired test ve wilcoxon testi kullanılarak yapıldı.
Çalışmaya alınan hastalarda; çalışma ve kontrol grubu yaş ortalamaları birbirine yakındı.
Çalışma grubunda yaş ortalaması 58,54 ± 5,6 iken kontrol grubunda 56,35 ± 5,6 olarak
belirlendi. Her iki grup hastaların yaş ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark
yoktu (p>0,05).
Çalışma grubundaki 26 hastadan 15’i (%57,6) kadın, 9’u (%42,4) erkek idi. Kontrol
grubunda ise 26 hastadan 16’ sı (%61,5) kadın, 10’ u (%38,5) erkek’ti.
Çalışma grubundaki hastaların serebrovasküler olay sonrası rehabilitasyona alınma süresi
ortalama olarak 11,07 ± 4,1 ay . Kontrol grubunda ise 9,9 ± 3,3 ay olarak tespit edildi.
Çalışma grubundaki hastaların 24 ‘inde (%92,3) dominant taraf sağ taraf iken kontrol
grubunda ise 25 hastada (%96,1) dominant taraf sağ taraftı. Çalışma grubunda 8 hastada
(%31) tutulan taraf sağ taraf iken, kontrol grubunda ise 10 hastada (%38) etkilenen taraf sağ
taraf idi. Her iki grupta dominant el ve tutulan taraf arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
fark yoktu.
Çalışma ve kontrol grubu arasında dirsek ve elbileği spastisitesi tedavi öncesi, taburculuk
ve 2 ay sonrası değerlendirmede istatistiksel (Mann-Whitney U test) olarak incelendiğinde ;
Tablo 6. Çalışma ve kontrol grubu spastiseleri
DİRSEK Tedavi Öncesi
DİRSEK Taburculuk
DİRSEK 2 ay sonra
EL BİLEĞİ Tedavi Öncesi
EL BİLEĞİ Taburculuk
EL BİLEĞİ 2 ay sonra
P 1,0 0,76 0,55 0,83 0,57 1,0
47
Tablo 6’ da görüldüğü gibi çalışma ve kontrol grubu arasında dirsek ve elbileği spastisitesi
tedavi öncesi, taburculuk ve 2 ay sonrası değerlendirmede istatistiksel olarak farklılık
saptanmadı (p>0,05).
Çalışma ve kontrol gruplarının Brunnstrom üst ekstremite ve el motor değerlendirmeleri
istatistiksel analizinde (Mann-Whitney U test) ; tedavi öncesi taburculuk ve 2 ay sonraki
kontrollerde her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmadı (p>0,05).
Eklem hareket açıklıklarını aktif ve pasif istatistiksel olarak değerlendirdiğimizde ise; Tablo 7. Her iki grubun dirsek, el bileği, metakarpofalengial(MKF) ekstansör eklem hareket açıklığı ( aktif ) tedavi öncesi, taburculuk ve iki ay sonrası değerlendirme; Çalışma Grubu
(Ort±SS) Kontrol Grubu (Ort±SS)
p
Dirsek Tedavi Öncesi
13,6 ± 2,5 13,9 ± 2,5 0,62
Dirsek Taburculuk
13,6 ± 2,5 14,6 ± 2,7 0,14
Dirsek 2 Ay sonra
13,6 ± 2,5 14,8 ± 2,5 0,08
Elbileği Tedavi Öncesi
11,3 ± 2,0 11,7 ± 1,6 0,45
Elbileği Taburculuk
11,3 ± 2,0 12,5 ± 1,9 0,04
Elbileği 2 Ay sonra
11,3 ± 2,0 12,9 ± 1,7 0,004
MKF Tedavi Öncesi
6,6 ±1,4 6,9 ± 1,2 0,54
MKF Taburculuk
6,6 ± 1,4 7,2 ± 1,3 0,14
MKF 2 Ay sonra
6,6 ± 1,4 7,7 ± 1,6 0,022
Her iki grup arasında aktif dirsek ekstansiyonu arasında her hangi bir istatistiksel farklıklık
yokken el bileği taburculuk ve 2 ay sonraki kontroller ile MKF eklem 2 ay sonraki
kontrollerde istatistiksel olarak heriki grup arasında farklıklık saptandı. (p<0,05).
48
Tablo 8. Her iki grubun dirsek, el bileği, metakarpofalengial eklem(MKF) ekstansör eklem hareket açıklığı ( pasif ) tedavi öncesi, taburculuk ve iki ay sonra değerlendirilmesi
Hastaların 2 ay sonraki kontrollerinde elbileği ve metakarpofalengeal eklem
ekstansiyonlarında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (P<0,05).
Tablo 9. Her iki grubun VAS(vizuel analog skala) değerleri karşılaştırması;
Taburculukta ve iki ay sonraki değerlendirmelerde çalışma ve kontrol grupları arasındaki
VAS değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulundu.(p<0,005)
Çalışma Grubu (Ort±SS)
Kontrol Grubu (Ort±SS)
p
Dirsek Tedavi Öncesi
29,8 ± 3,49 29,8 ± 3,0 1,0
Dirsek Taburculuk
29,8 ± 3,4
30,5 ± 3,3 0,44
Dirsek 2 Ay sonra
29,8 ± 3,4 30,6 ± 3,2 0,39
Elbileği Tedavi Öncesi
16,0 ± 1,9 16,0 ± 1,7 0,94
Elbileği Taburculuk
16,0 ± 1,9 16,7 ± 2,0 0,19
Elbileği 2 Ay sonra
16,0 ± 1,9 17,2 ± 2,1 0,036
MKF Tedavi Öncesi
9,8 ± 2,1 10 ± 1,6 0,71
MKF Taburculuk
9,8 ± 2,1
10,6 ± 1,7 0,14
MKF 2 Ay sonra
9,8 ± 2,1 11 ± 1,7 0,024
Çalışma Grubu (Ort±SS)
Kontrol Grubu (Ort±SS)
p
Tedavi öncesi 5,9 ± 1,1
6,2, ± 0,9
0,3
Taburculuk 4,9 ± 1,1
5,9 ± 1,1
0,003
2 Ay sonra 4,2 ± 0,9
5,1 ± 1,2 0,004
49
Tablo 10. Her iki grubun Fugl-Meyer ve Barthel Indeksi değerleri
Çalışma Grubu (Ort±SS)
Kontrol Grubu (Ort±SS)
p
Fugl-Meyer Tedavi Öncesi
23,3± 5,8 25 ± 4,8
0,28
Fugl-Meyer Taburculuk
23,3± 5,8
26,1± 5,0
0,07
Fugl-Meyer Taburculuk
25,5± 5,7
26,1± 5,0
0,64
Barthel Indeksi Tedavi Öncesi
53,6± 7,8
55,9± 5,4
0,22
Barthel Indeksi Taburculuk
54,2± 7,3
57,1± 5,5
0,11
Barthel Indeksi Taburculuk
55,3± 7
57,1± 5,5 0,32
Her iki grubun BI ve FM değerlendirmeleri arasında tedavi öncesi taburculuk ve 2 ay sonraki
kontrollerde istatistiksel olarak anlamlılık bulunamadı(p>0,05).
Gruplararası değerlendirme sonrasında tedavi grubundaki çalışma grubumuzdaki
hastalarımızın grup içi değerlendirmelerinde ise;
Çalışma grubumuzda hastalar tedavi öncesi, tedavi sonrası, 2.saat, 6.saat, taburculuk ve 2
ay sonra değerlendirilmiştir. Çalışma grubumuzdaki hastaların aktif eklem hareket açıklıkları
değerlendirildiğinde ;
50
Tablo 11. Çalışma grubu grup içi aktif dirsek ekstansiyonları ortalama ve standart sapmaları karşılaştırılması
Uygulama Öncesi
Uygulama Sonrası
2. Saat
6.Saat
Taburculuk
2. Ay
p
13,6 ± 2,5 15,2 ± 2,2
0,000
13,6 ± 2,5 15 ± 2
0,000
13,6 ± 2,5 14,5 ± 2,1
0,001
13,6 ± 2,5 13,6 ± 2,5 0,16
Aktif Dirsek EHA
13,6 ± 2,5 13,6 ± 2,5
0,54
Hastaların tedavi öncesi, tedavi sonrası, 2.saat ve 6. saat aktif rom arasında istatistiksel
anlamlı fark varken taburculuk ve 2 ay sonraki kontrolde istatistiksel olarak anlamlı fark
bulunamadı.
Tablo 12. Çalışma grubu grup içi pasif dirsek ekstansiyonları
Uygulama Öncesi
Uygulama Sonrası
2. Saat
6.Saat
p
29,8±3,4
32,3± 3,4
0,000
29,8±3,4
32± 3,3
0,000
Pasif Dirsek EHA
29,8±3,4
30,1± 3 0,106
Hastaların uygulama öncesi, uygulama sonrası, ikinci saat pasif eklem hareket açıklığı
arasında istatistiksel anlamlı fark varken, taburculuk ve iki ay sonraki kontrolde istatistiksel
olarak anlamlı fark bulunamadı.
Çalışma grubumuzdaki hastaların elbileği aktif ve pasif eklem hareket açıklıkları
incelendiğinde ;
51
Hastalarımızın uygulama öncesi ile uygulama sonrası ve ikinci saat el bileği aktif ve
pasif eklem hareket açıklıkları arasında istatistiksel anlamlı fark varken; altıncı saat,
taburculuk ve 2 ay sonraki kontrolde istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamadı.
Metakarpofalengial eklemlerin çalışma grubunda grup içi istatistiksel analizinde ise; MKF
aktif eklem hareket açıklığı incelemesinde tedavi öncesi ile tedaviden hemen sonra ve 2 saat
sonrasındaki değerlendirmede istatistiksel olarak anlamlılık tespit edildi(p<0,05). Eklem
hareket açıklığının pasif olarak değerlendirilmesinde ise istatistiksel anlamlılığın tedaviden
altı saat sonrasında da etkili olduğu istatistiksel olarak bulundu (p<0,005). Altıncı saatten
sonraki kontrollerde anlamlılık kayboldu.
Çalışma grubu grup içi dirsek spastisiteleri istatistiksel olarak grup içi
değerlendirildiğinde (Wilcoxon Signed Ranks Test) elektrik stimulasyon uygulama öncesiyle,
uygulama sonrası ve 2. saatteki değerler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir azalma
mevcuttu(p<0,005).
Tablo 13 Çalışma grubu dirsek spastisiteleri
UygulamaÖncesi-Uygulama onrası
UygulamaÖncesi- 2.saat
UygulamaÖncesi- 6.saat
UygulamaÖncesi- Taburculuk
Uygulama Öncesi- 2 ay sonra
P değeri 0,001 0,05 0,248 0,166 0,166
Çalışma grubu grup içi elbileği spastisiteleri incelendiğinde ise uygulama sonrası
elbileği spastisitesinde uygulama öncesine göre anlamlı azalma mevcuttu 2.saatteki
değerlendirme ise anlamlılığa yakındı(p=0,53).Daha sonraki değerlendirmelerde istatistiksel
olarak anlamlılık saptanmadı (p>0,05).
UygulamaÖncesi-Uygulama onrası
UygulamaÖncesi- 2.saat
UygulamaÖncesi- 6.saat
UygulamaÖncesi- Taburculuk
Uygulama Öncesi- 2 ay sonra
P değeri 0,008 0,053 0,059 0,058 0,058
52
Brunnstrom grup içi değerlendirmesinde Brunnstrom el motor değerlendirmede hiçbir
değerlendirmede istatistiksel anlamlılık yokken brunnstrom üst değerlendirmede tedavi öncesi
duruma göre taburculuk ve 2 ay sonraki kontrollerde anlamlılık saptandı (p<0,005).
Tablo 15. Çalışma grubu grup içi VAS değerlendirmelerinde;
Uygulama Öncesi
Uygulama Sonrası
2. Saat
6.Saat
Taburculuk
2. Ay
p
5,92 ±1,1 5,81±1,1
0,32
5,92 ±1,1 5,7±2, 1
0,14
5,92 ±1,1 5,8±1,1
0,24
5,92 ±1,1 4,92±1,1
0,04
VAS
5,92 ±1,1 4,23±0,9 0,03
İstatistiksel olarak tedavi öncesi duruma göre taburculuk ve iki ay sonraki kontrollerde
anlamlılık bulundu.(p<0,005)
Çalışma grubundaki hastaların Fugl-Meyer ve Barthel Indeksi değerleri grup içi
karşılaştırıldığında sadece iki ay sonraki kontrollerde tedavi öncesi duruma göre hem Barthel
hem de Fugl-Meyer’ de anlamlı farklılık tespit edildi. (p<0,005).
53
BÖLÜM V TARTIŞMA
Serebrovasküler olay nörolojik hastalıklar içerisinde en sık görülen ve yaşamı tehtid eden
,gelişmiş ülkelerdeki verilere göre ölüm sebebi olarak kalp hastalıkları ve kanserden sonra
üçüncü, morbidite nedeni olarak da birinci sırada yer alan özellikle de yaşam süresinin
giderek uzaması ile daha da önem kazanan önemli bir mediko sosyal problemdir.
İnmenin epidemiyolojisini araştırırken toplumların kendine ait özellikleri yaş, cinsiyet, ırk
gibi) önem kazanmaktadır. Çeşitli çalışmalarda cinse göre inme prevalansı değişmektedir.
Davenport ve arkadaşları 613 inmeli hastada yaptığı çalışmada hastaların %52’ü kadın , %48
sı erkekti. Bizim çalışmamızda ise çalışma grubundaki 26 hastadan 15’i (%57,6) kadın, 9’u
(%42,4) erkek idi. Kontrol grubunda ise 26 hastadan 16’ sı (%61,5) kadın, 10’ u (%38,5)
erkek’ti.
Twitchell’ e göre hemiplejik hastalarda başlangıçta istemli hareketlerde azalma vardır,
kaslar flasktır. İstemli hareketler ve refleksler gün veya haftalar içinde geri dönmeye başlar.
Haftalar ve aylar içinde de hiperaktif hale gelir. İstemli hareketlerin ve koordinasyonun
artması hipertonisitenin azalmasına neden olur. Ancak iyileşme modeli herhangi bir noktada
reziduel güçsüzlük ve hiperrefleksi bırakarak durabilir.
Hemiplejik hastalarda spastisite; yaşam kalitesini azaltan, günlük yaşam aktivitelerini ve
rehabilitasyonu zorlaştıran tedavisi güç medikal önemli bir problemdir. Hemipleji sonrası
görülen spastisite sadece primer hastalığa bağlı olmayıp genellikle hemiplejik omuz
ağrısınada bağlı olabilmektedir (86,87).
Hemipleji sonrası üst ekstremite motor fonksiyonların ilk bir kaç ay içinde yerine
gelmemesi kötü prognoz olarak değerlendirilmektedir.(88) Hemipleji sonrası fonksiyonel
düzelmenin özellikle ilk üç ay içinde olduğu bilinmektedir (89). İnme sonrası gelişen
hemipleji tablosu beraberinde bir çok problemi getirir. Spastisite de bu problemlerden biridir.
Spastisitenin tedavisinde eletrik stimulasyonun kullanılması ilk olarak 1950’ li yıllarda Levine
ve arkadaşları tarafından başlatılmıştır. 1952 yılında Levine M.G ve arkadaşlarının yaptığı
54
çalışmada antagonist kasa uygulanan 100 Hz frekanslı faradi akım ve takiben etkin eklem
hareket açıklığı egzersizleri uygulanmış ve elektrik stimulasyonla faydalı olunduğu
bildirilmiştir. Baker L.L ve arkadaşlarının 1979 yılında 16 hemiplejik fleksör grup spastisitesi
olan hastada 4 haftalık bir çalışmada elektrk stimulasyonun spastisite üzerinde azltıcı
etkilerinin olduğunu belirtmişlerdir (90). Daha sonra Vodovnik ve arkadaşları hemiplejik
spastisitede en geniş kapsamlı çalışmayı yaptılar (70). 1991 yılında Stefanovska ve
arkadaşları yine yaptıkları çalışmalarda elektrik stimulasyonun hemipleji spastisite üzerindeki
etkilerini araştırmışlardır (91). Vodovnik, Stefanovska ve Apkarian yaptıkları çalışmalarda
nöromuskuler elektrik stimulasyonun spastisite üzerinde olumlu etkileri olduğunu belirtirken
daha sonra Bhakta B.B’nin (92) 2000 yılında yaptığı, Hesse S.’nin (93) 1995 yılında yaptığı,
Price C.I’nin (94) 2000 yılında Cochrane temelli yaptığı review çalışmada elektrik
stimulasyonun sanılanın aksine spastisiteyi azaltmada; özellikle uzun dönemde çokta başarılı
olmadığı etkisinin kısa süreli olduğu bildirmişlerdir. Hemiplejik spastisitede fonksiyonel
elektrik stimulasyon ile yapılmış bir çok çalışma mevcuttur. Kralj A ve arkadaşlarının 1983
da ve 1999 da (95,96), Billian C ve Gorman P.H.’ (97)nin 1992 de, Granat M.H. (98) 1993 te
yaptıkları çalışmalarda fonksiyonel elektrik stimulasyonla spastisite üzerinde olumlu etkileri
olduğunu yayınlamışlardır. Spastisitede elektrik stimulasyonun uygulanacağı bölge ile ilgili
yapılan araştırmalarda ve tartışmalarda agonist, antagonist veya heriki gruba birden
verilebileceği tartışılmış ve bilim adamları arasında görüş ayrılığı olmuştur. Agonist kasları
yorma yada Liberson’un sağlıklı kişide agonist kasa elektrostimulasyon uygulanmasının,
antagonist kasla birlikte olduğunu göstermesi( el parmak kaslarına stimulasyon uygulanıp
kişinin fleksör kasları kullanarak bu kontraksiyonu volanter olarak yenemediğini göstermiş ve
bu etkiyi resiprokal inhibisyona bağlamıştır)(45) bu konudaki görüş ayrılıklarını dahada
arttırmıştır.
Bizim yaptığımız çalışmada elektrostimulasyon uyguladığmız grupta
elektrostimulasyonun spastisite üzerine etkisi dirsek spastisitesinde uygulamadan hemen
55
sonra ve 2 saat sonraki değerlendirmelerde anlamlılık varken el bileğinde aynı spastisite
azalmasını tespit edemedik; hastaların değerlendirilmesinde elektrik stimulasyonun dirsek
spastisitesi üzerine etkisinin kısa süreli olduğunu istatistiksel olarak tespit ettik. Elektrik
stimulasyon uyguladığımız grupla, kontrol grubunu taburculukta ve 2 ay sonraki kontrollerini
karşılaştırdığımızda ise çalışmamızda anlamlı bir farklılık gözlenmedi. Buda bize agonist
kaslara uygulanan elektrik stimulasyonun uzun dönemde etkisinin istatistiksel olarak
anlamlı olmadığını gösterdi.(p>0,05) Bizim Bu çalışmadaki amacımız elektrik
stimulasyonun etkinliğini araştırmaktı. Çalışma ve kontrol grubu hastalarımızın
verilerinden de anlaşıldığı gibi elektrik stimulasyon uyguladığımız çalışma grubunda;
spastisite, eklem hareket açıklıkları, ağrı değerlendirilmesi, günlük yaşam aktiviteleri ve
fonksiyonel kazanım açısından hiçbir parametrede iki grup arasında istatistiksel olarak
anlamlı farklılık bulamadık.(p>0,05) Fakat çalışma grubumuzun grup içi analizlerinde
elektrik stimulasyonun etkinliğinin özellikle spastisite ve eklem hareket açıklıklarında
uygulama sonrasındaki ve ikinci saat değerlendirmelerde anlamlı uygulamadan altı saat
sonraki değerlendirmede de anlamlıya yakın olduğu gözlenmiştir. Buradan çıkardığımız
sonuç elektrik stimulasyonun etkinliğinin spastisite ve eklem hareket açıklıklarına
(özellikle pasif eklem hareket açıklıklarına) kısa süreli etkili olduğu fakat uzun
dönemde etkinliğinin azaldığının veya kontrol grubuna göre fark olmadığı yönündedir.
Biz çalışmamızda kontrol ve çalışma grubumuzdaki hastalarda meydana gelen tonus,
eklem hareket açıklıkları, fonksiyonel ve motor kazanım ve günlük yaşam
aktivitelerinin ilerleyen takiplerde iyileşmesini, nörolojik iyileşme ve klasik
rehabilitasyon programının etkinliğine bağlamaktayız.
Çalışmamızdaki bulguları ayrıntılı olarak değerlendirdiğimizde elektrik stimulasyonun
brunnstrom motor değerlendirmeye, günlük yaşam aktiviteleri ve fonksiyonel
değerlendirmeye hiçbir etkisinin olmadığı ancak dirsek spastisitesine 2. saate kadar
etkisinin olduğu bu etkisinin el bileğinde gözlenmediği eklem hareket açıklıkları
56
incelendiğinde ise aktif dirsek ekstansiyonunda 6. saate kadar etkisinin gözlendiği diğer
eklem hareket açıklıklarının hepsine etkisinin 2. saate kadar olduğu istatistiksel olarak
saptandı. Hastaların ağrıları değerlendirildiğinde her iki grupta hastanın ağrılarının
özellikle taburculuğa kadar istatistiksel olarak anlamlı bir değişiklik olmadığı ancak
taburculuk ve 2 ay sonraki kontrollerdeki azalmanın istatistiksel olarak anlamlı olduğu
gözlendi; bu da hastalığın nörolojik gelişimi, konvansiyonel tedavi ve medikal tedavinin
etkinliğine bağlandı. Altay ‘Hemiplejik hastalarda üst ekstremite fonksiyonlarına elektrik
stimulasyonun etkileri’ adlı çalışmasında hastaların omuz elevatörleri, dirsek ekstansörleri ve
elbileği ekstansörlerine günde bir kez 30 dakika, haftada 5 gün toplam 15 seans elektrik
stimulasyon uygulamış ve hastalarda eklem hareket açıklığı, manuel kas testi ve günlük
yaşam aktivitelerinde önemli bir iyileşme olmadığını bildirmiştir (99). Alfieri, hemipleji
hastalarda spastik kasların antagonistlerine günde 10 dakika süreyle elektrostimulasyon
uygulamış ve 96 hastanın %90 ‘ında kas tonusunun azaldığnı bildirmiştir. Fakat tedavinin
etkisinin 10 – 15 dakikadan 2 -3 saate kadar ( ortalama 1 saat) sürdüğünü ve hareket etme
çabalarıyla spastisitenin tekrar ortaya çıktığını; değişen sayıda tedavi seanslarından sonra kas
tonusundaki azalmanın sürekli hale geldiğini ve spastisitenin daha düşük bir düzeyde kalma
eğilimi gösterdiğini belirtmiştir.
Teropatik mekanizma olarakta (100,101);
1) Stimule edilen kasların motor nöronlarının aktivasyonu ve α – γ koaktivasyonu
2) Antagonistik spastic kaslarda resiprokal inhibisyon ve golgi tendon organ aktivasyonu
sağlayarak
Bu çalışmada elde ettiğimiz sonuçlar, fonksiyonel kazanç sağlamasa da
elektrostimulasyonun hemiplejik spastisiteyi azaltmak, subjektif düzelme sağlayarak hastayı
rehabilitasyona motive etmek açısından etkili olabileceğini göstermiştir. Ucuz, kolay
ulaşılabilir, non-invaziv, uygulama kolaylığı ve yan etkilerinin azlığı dolayısı ile spastisitede
alternatif bir tedavi metodu olarak kullanılmasını sağlamaktadır.
57
BÖLÜM VI ÖZET
AMAÇ:
Serebrovasküler olay sonrası gelişen hemiplejiye bağlı üst ekstremite fleksör tip
spastisitelerinde elektrik stimulasyonun etkinliğini değerlendirmek
MATERYAL METOD:
Çalışmaya serebrovasküler olay sonrası hemipleji geçiren, hemiplejiye bağlı üst
ekstremitelerinde fleksör tip spastisite gelişmiş 52 hasta alınmıştır. Hastalar rastgele 2 gruba
ayrılmıştır, 26 hastadan oluşan ilk gruba (çalışma grubu) konvansiyonel egzersiz + medikal
tedavi + 2 hafta boyunca haftada 4 gün, günde 2 kez 30 dakika spastik kaslara elektrik
stimulasyon uygulandı. 26 kişiden oluşan kontrol grubuna ise konvansiyonel egzersiz ve
medikal tedavi verildi. Tüm hastalar tedavi öncesi, taburculuk ve 2 ay sonra değerlendirildi;
ayrıca elektrik stimulasyonu uyguladığımız çalışma grubundaki hastalar her gün tedavi
öncesi, tedavinin hemen sonrasında, ikinci saat ve altıncı saat’ te dğerlendirildi.
Değerlendirme parametreleri olarak Brunnstrom motor üst ve el, dirsek, elbileği ve MKF
eklem ROM’ları, spastisite için Modifiye Ashworth skalası, VAS, Barthel indeksi ve fugl-
meyer üst ekstremite değerlendirme ölçeği kullanıldı.
BULGULAR:
Brunnstrom motor evreleri, eklem hareket açıklıkları, VAS, Fugl-Meyer, Modifiye
Ashworth değerlendirmelerinde her iki grupta istatistiksel düzelmeler görüldü. Buna karşın
gruplar arası istatistiksel karşılaştırmada anlamlı bir farklılık bulunamadı. Grup içi
değerlendirmede ise elektrik stimulasyon uyguladığımız çalışma grubunda uygulama
sonrasında dirsek spastisitesinde 2 saate kadar azalma tespit edilirken elbileği spastisitesinde
bie değişiklik görülmedi. Eklem hareket açıklıkları incelendiğinde ise aktif dirsek
ekstansiyonunda 6. saate kadar etkisinin gözlendiği diğer eklem hareket açıklıklarının
tümünün değerlendirmesinde 2. saate kadar olduğu, 2. saat sonrasındaki değerlendirmelerde
etkisinin azaldığı istatistiksel olarak saptandı. Her iki grup hastada fonksiyonel kazanım ve
58
günlük yaşam aktivitelerinde kazanım olmuştur fakat gruplar arası karşılaştırmada istatistiksel
olarak anlamlılık bulunamamıştır.(p>0,005) Hastaların yatışta var olan ağrılarının azalmasıda
elektrik stimulasyondan çok hastalığın nörolojik gelişimi, konvansiyonel tedavi ve medikal
tedavinin etkinliğine bağlandı.
SONUÇ:
Sonuç olarak elektrik stimulasyonun hemiplejiye bağlı spastisitede kullanımı; fonksiyonel
kazanç sağlamasa da elektrostimulasyonun hemiplejik spastisiteyi kısa süreli de olsa
azaltması, subjektif düzelme sağlayarak hastayı rehabilitasyona motive etmek ve ortez uyumu
sağlayabilmesi açısından ve ayrıca ucuz, kolay ulaşılabilir, non- invaziv, uygulama kolaylığı
ve yan etkilerinin azlığı dolayısı ile spastisitede alternatif bir tedavi metodu olarak
kullanılmasına olanak sağlamaktadır.
59
BÖLÜM VII
KAYNAKLAR
1. Henry JM,Barnett J,Mohr P,Bennet M,Stein M,Frank M, Yatsu J:Stroke pathophysiology, Diagnosis and Management, Second edition New York,Churchill Livingstone Inc,1992;3-27:859-866 2. Kumral K,Kumral E.Santral Sinir Sisteminin Damarsal Hastalıkları İzmir Ege Üniversitesi Yayınları ,1993 3. Dinçer K:İnme.Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Cilt2,Ed:Beyazova M,Kutsal YG,Güneş Kitabevi,Ankara 2000: 1935-1950 4. http://www.who.int/topics/cerebrovascular_accident/en/ 5. Katz RT:Management of spasticity.Physical Medicine and Rehabilitation.First Edition(Ed: Braddom RL )’ da. W.B. Saunders Company. 1996:580-604 6. Gresham GE, Granger CV; Overview patient avaluation and treatment program in Brandstater ME,Basmajian JV (ed): Stroke Rehabilitation, Williams and Wilkins London, 1987:393 – 423 7.Held JP: The natural history of stroke, ın Licht S ( ed ):Stroke and its rehabilitation.Elizabeth Licht,Publisher,New Haven,1975 28 – 45 8. Ryerson SD : Hemiplegia Resulting From Vascular Insult or Disease,Neurological Rehabilitation.Second Ed.(Ed: Umphered DA)’da St Louis,Missouri,Mosby;1990,619-660 9. Zembilci N: Sinir sistemi hastalıkları.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Kürsüsü,Dekanlık yayını 10.Aktin E; Nöroloji, İstanbul Tıp Fakültesi Dekanlığı yayını.1981 11. Kumral K: Serebrovasküler Hastalıklar.Ege Üniversitesi Basımevi.1975, 1-11 12. Rothwell PM, Coull AJ, Giles MF, Howard SC, Silver LE, Bull LM, Gutnikov SA, Edwards P, Mant D, Sackley CM, Farmer A, Sandercock PA, Dennis MS, Warlow CP, Bamford JM, Anslow P; Oxford Vascular Study Change in stroke incidence, mortality, case-fatality, severity, and risk factors in Oxfordshire, UK from 1981 to 2004 (Oxford Vascular Study).Lancet. 2004 Jun 12;363(9425):1925-33. 13. Hajat C, Tilling K, Stewart JA, Lemic-Stojcevic N, Wolfe CD. Ethnic differences in risk factors for ischemic stroke: a European case-control study. Stroke. 2004 Jul;35(7):1562-7. 14.Sacco RL:Pathogenesis,Classification and Epidemiology of Serebrovascular Disease. Merrit’s Textbook of Neurology.Ninth Edition.(Ed: Rowland Lp)’da. Williams and Wilkins , A Waverly Company
60
15.Roth EJ,Harvey RL: Rehabilitation of Stroke Syndromes.Physical Medicine and Rehabilitation First Edition ( Ed Braddom RL ) W.B. Saunders Company 1996 : 1053-1087 16. Paraskevas KI, Daskalopoulou SS, Daskalopoulos ME, Liapis CD. Secondary prevention of ischemic cerebrovascular disease. What is the evidence? Angiology. 2005 Sep-Oct;56(5):539-52. 17. Steinke W, Ley SC. Lacunar stroke is the major cause of progressive motor deficits. Stroke. 2002 Jun;33(6):1510-6. 18. Roman GC.Vascular dementia revisited: diagnosis, pathogenesis, treatment, and prevention.Med Clin North Am. 2002 May;86(3):477-99. Review. 19. Prof.Dr. Erhan Oğul , Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Kliniği.Klinik Nöroloji, Nobel Tıp Kitabevi ISBN : 9759517415 20.Lindsay KW, Bone I ,Callender R : Localised Neurological Disease and Its Management. Cerebrovascular Disease. Neurology 21. Dromerick AW, Kumar A, Volshteyn O, Edwards DF. Hemiplegic shoulder pain syndrome: interrater reliability of physical diagnosis signs. Arch Phys Med Rehabil. 2006 Feb;87(2):294-5. PMID: 16442988 22. Gardner MJ, Ong BC, Liporace F, Koval KJ.Orthopedic issues after cerebrovascular accident. Am J Orthop. 2002 Oct;31(10):559-68. Review. PMID: 12405561 23. Snels IA, Dekker JH, van der Lee JH, Lankhorst GJ, Beckerman H, Bouter LM. Treating patients with hemiplegic shoulder pain.Am J Phys Med Rehabil. 2002 Feb;81(2):150-60. Review. PMID: 11807352 24. Paci M, Nannetti L, Rinaldi LA. Glenohumeral subluxation in hemiplegia: An overview. J Rehabil Res Dev. 2005 Jul-Aug;42(4):557-68. PMID: 16320150 25. Snels IA, Beckerman H, ten Kate JJ, Lankhorst GJ, Bouter LM. Measuring subluxation of the hemiplegic shoulder: reliability of a method. Neurorehabil Neural Repair. 2001;15(3):249-54. PMID: 11944748 26. Pertoldi S, Di Benedetto P. Shoulder-hand syndrome after stroke. A complex regional pain syndrome.Eura Medicophys. 2005 Dec;41(4):283-92. Review. PMID: 16474282 27. Jensen LL, Halar H, Little JW, et al. Neurogenic heterotopic ossification. Am J Pyhs Med 1988; 66: 351-63 28. Garland DE. A clinical perspective on common forms of acquired heterotopic ossification. Clin Orthop 1991; 263: 13-28. 29. Bolay H,Dalkara T. Hemipleji sonrası nöronal plastisite.Hemipleji ve rehabilitasyonu sempozyumu,Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi,Ankara,8-9 Ekim 1999
61
30. Sabatini U,Toni D,Pantano P,et al.Motor recovery after early brain damage: a case of brain plasticity.Stroke 1994;25:514-517, 31. Griffin Jw: Hemiplegic shoulder pain.Phys Ther 1993;66(12):1884-1893 32. Stroemer RP,Kent TA,Hulsebosch CE,Neocortical neural sprouting,synaptogenesis and behavioral recovery after neocortical infarction in rats,Stroke 1995 26;2135-2144, 33. Netz J,Lammers T,Hömberg V.Reorganisation of motor output in the non-affected hemisphere after stroke.Brain 1997 120;1579-1586, 34. Wilkinson IM: Essential Neurology, Blackwell Scientific Publications,Oxford, 1998 93-104
35. Kaplan P, Lal S: Rehabilitation of patients with stroke and traumatic brain damage.In Goodgold J(Ed):Rehabilitation medicine, The CV Mosby Co.,St.Louis, 1998 ;119-134 36. Kubo T,Sakata Y,et al:Clinical observations in the acut phase of cerebellar hemorrhage and infarction.Acta Otolaryngol Suppl Stoch. 1988;447:81-87 37. Roth EJ,Harvey RL.Rehabilitation of stroke syndromes,In;Braddom RL,ed Physical Medicine&Rehabilitation.First Ed.Philadelphia;W.B.Saunders Company,1996; 1053-1087 38. Twitchell T. The restoration of motor function following hemiplegia in man.Brain 1951;74:443-80 39. Bobath B:Adult Hemiplegia Evaluation and Treatment.Third edition,Butterworth Heinemann,1992 40. Brunnstrom S: Recovery stages and avaluation procedures movement therapy in hemiplegia;A neurophysiological approach.Harper and Row Publishers.New York,San Francisco,London.1970,34-55 41. Wilkinson IM: Essential Neurology,Blackwell Scientific Publications,Oxford, 1998 93-104 42. Kaplan P, Lal S: Rehabilitation of patients with stroke and traumatic brain damage.In Goodgold J(Ed):Rehabilitation medicine, The CV Mosby Co.,St.Louis, 1998 pp 119-134 43. Hayes SH,Carroll SR,Early intervention care in the acute stroke patient.Arch Phys Med Rehabil 1986 67;319-321, 44. Özgirgin N, Hemiplejide fonksiyonel rehabilitasyon.Hemipleji ve rahbilitasyonu sempozyumu,Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi 1999, Ankara,8-9 Ekim 45. Garrison JS, Rolak LA; Rehabilitation of stroke patient, Rehabilitation Medicine Principles and Practice 2nd Edition, Ed: De Lisa JA,Gans BM.Lippincott Company,1993;801-824 46. Güler F;Hemipleji Rehabilitasyonu.Romatol Tıb Reh,Cilt 1, Sayı;3 1990;177-186
62
47. Dewald JPA; Sensorimotor Neurophysiology and The Basis of Neurofacilitation Therapeutic Tecniques.Stroke Rehabilitation.First Edition.(Ed;Brandstater ME,Basmajian JV) da Williams&Wilkins 1987; 109-182 48. Özcan O; Hemipleji Rehabilitasyonu.İstanbul, Nobel Tıp Kitabevi.1995 49. Dursun H, Özgül A; Tedavi Edici Egzersizler ,Tıbbi Rehabilitasyon (Ed: Oğuz H.)’ da İstanbul, Nobel Tıp Kitabevi.1995;385-401 50. Stern PH, Mc Dowell F, Miller J, et al:Effects of facilitation exercise tecniques in stroke rehabilitation.Arch Phys Med Rehabbi Sep. 1970:526-531 51. Basmajian JV;Biofeedback in Rehabilitation Medicine, Rehabilitation Medicine ; Principles and Practice Second Edition. (Ed:De Lisa JA, Gans BM)’ da.Philadelphia,JB Lippincott Company,1993;425-440 52. Mark V, Schwandt DF, Anderson JH:Automated constraint-induced therapy for restoring mevement after stroke.Stroke-2001 53. Page SJ, Sisto SA, Levine P,et all:Modified constraint induced therapy;Arandomized feasibility and efficacy study.J.of Rehab Research and development 2001, Vol:38/5 54. Kraft GH, Fitts SS, Hammand MC:Techniques to improve function of the arm and hand in chronic hemiplegia.Arch Phys Med Rehabil. 1992 73:220-226, 55. Hummelsheim H, Maier-Loth M.L. and Eickhof C 1997. The functional value of electrical muscle stimulation fort he rehabilitation of the hand in stroke patients.Scand J.Rehabil Med 29, 3-10 56. Lance JW:Symposium synopsis.In Feldman RG, Young RR, Koella WP (ed);Spasticity Disordered Motor Control,Yearbook Medical Publisher,Chicago,1980 (Young RR,Wiegner AW;Spasticity.Clin Orthop 1967 219;50-62, 57. Chit Ko Ko, Anthony B Ward;Management of Spasticity Review;British Journal of Hospital Medicine 1997,Vol 58,No:8 58. Mitchell F.Brin Muscle & Nerve Spasticity Supplement 6/1997 A training syllabus developed by the Spasticity Study Group pp 2-6 59. Bohannon RW, Smith MB.Interrator reability of a modified ashworth scala of muscle spasticity.Phys Ther 1987;67:206-207 60. Bell KR, Lehmann JF. Effect of cooling on H- and T-reflexes in normal subjects. Arch Phys Med Rehabil 1987; 68: 490-3. 61. Katz RT. Management of spasticity. Am J Phys Med Rehabil 1988; 67: 108-16. 62. Price R, Lehmann JF. Influence of muscle cooling on the viscoelastic response of the human ankle to sinusoidal displacements. Arch Phys Med Rehabil 1990; 71: 745-8
63
63. Young RD,Shahani BT: Spasticity in spinal cord injured patients.In bloch RF,Basbaum M (eds):Management of spinal cord ınjuries. Baltimore,Wiliams and Wilkins 1986, 241-283 64. Campbell J.M.,Waters R.L.,Meadows P.M.,Nakai R.J.,Grek A.E., (1990) Electrical stimulation and spasticity: The Challenge of objective documentation Proc 13 RESNA Annual conference ,Washington D.C.,pp 369-370 65. Carmick.J (1997) Use of neuromusculer electric stimulation and (corrected) dorsal wrist splint to improve the hand fonction of a child with spastic hemiparesis.Phys Ther 77;661-671 66. Gündüz Ş.Spinal spastisite tedavisinde yenilikler Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Dergisi 2 özel sayı 1999 ;17-28 67. Nielsen JF,Klemar B,Hansen HJ,et al:A new treatment of spasticity with repetitive magnetic stimulation in multiple sclerosis. J Neurol Neurosurg Psyc 1995 58: 254-255, 68. Hömberg V:Is rehabilitation effective in spastic syndromes? In Thilman AF,Burke DJ,Rymer WZ(eds):spasticity Mechanisms and management Berlin-Heidelberg,Springer-Verlag 1993, 439-450 69. Kanaka T.S., Kumar M.S.(1990) Neural Stimulation for spinal spasticity. Paraplegia 28, 399-405 70. Vodovnik L, Bowman BR, Winchester P, (1984) Effect of electrical stimulation on spasticity in hemiparetic patients, Int Rehabil Med, 6: 153-156. 71. Stefanovska A, Rebersek S, Bajd T, Vodovnik L, (1991) Effects of electrical stimulation on spasticity, Critical reviews in physical and rehabilitation medicine, 3(1): 59-99 72. Katz R.T.,Rymer W.Z.(1989) Spastic Hypertonia:Mechanism and Measurement.Arch Phys Med Rehabil 70, 144-155 73.Levine M.F.,Hui-Chan C.W.Y. (1992) Relief of hemiparetic spasticity by TENS is associated with improvement in reflex and voluntary motor functions.Electroenceph& Clin Neurophys 85, 131-142 74. Potisk K.P., Gregoric M.,and Vodovnik L. (1995) Effects of transcutaneous electrical nevre stimulation (TENS) on spasticity in patients with hemiplegia.Scand. J. Rehabil. Med:27,169-174 75.Campbell J.M. Meadows P.M.(1992) Therapeutic FES: From Rehabilitation to Neural Prosthetics.Assistive Technology 4,4-18 76. Dimitrijevic M.R. and Sherwood A.M.(1980) Spastcity;medical and surgical treatment.Neurology 30, 19-27 77.Gündüz Ş.Spinal spastisite tedavisinde yenilikler Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Dergisi 2 özel sayı 1999 ;17-28 78. Nielsen JF,Klemar B,Hansen HJ,et al:A new treatment of spasticity with repetitive magnetic stimulation in multiple sclerosis. J Neurol Neurosurg Psyc 1995 58: 254-255
64
79. Hömberg V:Is rehabilitation effective in spastic syndromes? In Thilman AF,Burke DJ,Rymer WZ(eds):spasticity Mechanisms and management Berlin-Heidelberg,Springer-Verlag 1993,pp 439-450 80.Gracies JM, Nance P, Elovic E, et al:Traditional pharmacological treatments for spasticity Part 1:Local treatments. Muscle & Nevre Supp 1997 6 : S61-S91 81. Robinson LR, Wang L: Botilinum toxin injections, Phys Med Rehabil Clin North Am 4;897-903 82. Pierson SH, Katz DI, Tarsy D: Botilinum toxin A in the treatment of spasticity:functional implications and patient selection.Arch Phys Med Rehabil 1996 77:717-721 83.Coffield JA, Considine RV, Simpson LL.;The site and mechanism of action of botulinum neurotoxin.Therapy with botulinum toxin (Ed;Jankovic J, Hallet M)’ da.Marcel Dekker, Inc. New York, Basel, Hong Hong 1994;3-14 84. Jankovic J, Brin MF: Therapeutic uses of botulinum toxin:Review article. New Engl J Med, 1991 324; 1186-1194, 85. Electrotherapy textbook Evidence-Based Practice 2002 86. Van-Ouwanaller C,Laplace PM Chantraine A;Painful shoulder in hemiplegia. Arch Phys Med Rehabil 1986 ; 67:23-6 87. Pauolin-de-Courval L,Barsaukas A,Berenbaum B,et al.Painful shoulder in the hemiplegic and unilateral neglect.Arch Phys Med Rehabil 1990;71:673-8 88. Brandstater ME: Stroke rehabilitation. Rehabilitation Medicine Principles and Practice, 3rd edition Ed:De Lisa JA,Gans BM,Lippincott Williams Wilkins,Philadelphia, 1988:1165-1189 89. Yavuzer G, Şenol B, Tuncer Sve ark; İnmeli hastalarda üst ekstremite ve el fonksiyonlarının değerlendirilmesi.Türk Fiz Tıp Rehab Derg. Mayıs 2001 90.BakerLL:Clinical uses of neuromuscular electrical stimulation. Clinical electrotherapy.Second edition.Appleton and Lange,Norwalk,1991;143-170 91. Stefanovska A, Rebersek S, Bajd T, Vodovnik L, (1991) Effects of electrical stimulation on spasticity, Critical reviews in physical and rehabilitation medicine, 3(1): 59-99 92. Bhakta B.B. (2000) Management of spasticity in stroke. Br.Med. Bull.56,476-485 93. Hesse S.,Jahnke M.T.,Luecke D.,and Mauritz K.H. (1995) Short-term electrical stimulation enhances the effectiveness of Botulinum toxin in the treatment of lower limb spasticity in hemiparetic patients.Neurosci.Lett.201,37-40 94. Price C.I.and Pandyan A.D. (2001)Electrical stimulation for preventing and treating post-stroke shoulder pain:a systematic Cochrane review.Clin Rehabil.15,5-19
65
95. Kralj A.,Bajd T., Turk R., Krajnik J., and Benko H. (1983) Gait restoration in paraplegic patients;a feasibility demostration using multichannel surface electrode FES. J. Rehabil. R. D. 20,3-20 96. Kostov A., Hansen M., Haugland M.,and Sinkjaer T. (1999) Adaptive restriction rules provide functional and safe stimulation pattern for foot drop correction. Artif.Organs 23,443-446 97. Billian C. And Gorman P.H. (1992) Upper extremity applications of functional neuromuscular stimulation.Assist Technol. 4,31-39 98. Granat M.H.,Ferguson A.C.,Andrews B.J.,and Delargy M. (1993) The role of functional electrical stimulation in the rehabilitation of patients with incomplete spinal cord injury-observed benefits during gait studies.Paraplegia 31,207-215 99. Altay Z: Hemiplejili hastalarda üst ekstremite fonksiyonlarına elektrik stimulasyonun etkileri.Uzmanlık tezi,Erzurum ,1990 100.Weber DC, Brown AW;Physical agent modalities.Physical Medicine and Rehabilitation.First Edition. (Ed:Braddom RL) .W.B.Saunders Company 1996;449-463 101. Nakayama H.,Jorgensen HS,Raaschou HO et al:Compensation in Recovery of Upper Extremity Function After Stroke.The Copenhagen Stroke Study.Arch Phys Med.Rehabil. 1994 75: 852-857
66
EK –I-
Modifiye Ashworth skalası
0 = Normal
1 = Tonusta hafif artma ( eklem hareket açıklığı sonunda hafif direnç )
1+= Eklem hareket açıklığının yarısından daha az bir kısmında minimal bir direnç olması
2 = Eklem hareket açıklığının çoğunda daha belirgin kas tonusu artışı, ancak etkilenen
kısımlar kolaylıkla hareket ettirilebilir
3 = Pasif hareket güçlükle yapılır, kas tonusunda önemli artış vardır
4 = Şiddetli kas tonusu artışı vardır, etkilenen kısımlar fleksiyon ve ekstansiyonda rijiddir
67
EK -2-
FUGL-MEYER ÜST EKSTREMİTE
A-OMUZ/DİRSEK/ÖNKOL I- REFLEKS AKTİVİTE -fleksör -ekstansör Skor 0 : Refleks aktivite yok Skor 2 : Refleks aktivite fleksörlerde ve/veya ekstansörlerde ortaya çıkarılabilir. II- Fleksör Sinerjide a)OMUZ -retraksiyon -elevasyon -abduksiyon -outwards rotasyon DİRSEK - fleksiyon ÖNKOL -supinasyon Ekstansör sinerjide b)OMUZ -adduksiyon/ınw rotasyon DİRSEK - fleksiyon ÖNKOL -pronasyon Skor 0 : Spesifik herhangi bir hareket yapılamıyor. Skor 1 : Hareketler kısmen yapılıyor Skor 2 : Hareketler normal olarak yapılabiliyor III- Dinamik fleksör veya ekstansör sinerjilerin karışımıyla yapılabilen istemli hareketler EL VE LOMBER OMURGA Skor 0 : Hareket yok Skor 1 : Elin spina iliaka anterior süperioru geçmesi gerekir. Skor 2 : El lomber omurgaya değebilir. OMUZ - fleksyion 0º -90º Skor 0 : Hareket başında kol abduksiyona, dirsek fleksiyona gitme eğilimindedir. Skor 1 : Omuz abduksiyonu ve / veya dirsek fleksiyonu ortaya çıkar Skor 2 : Hareket normal olarak yapılabilir DİRSEK 90º -pronasyon/supinasyon Skor 0 : pronasyon ve supinasyon yapamaz Skor 1 : Sınırlı aktif pronasyon ve supinasyon yapılabilir. Skor 2 : Tanımlanan hareketin normal yapılabilmesi IV- Minimal yada sinerji olmadan yapılan istemli hareketler OMUZ -abduksiyon 0º-90º Skor 0 : Hiç hareket yok Skor 1 : Kısmen yapabilir. Dirsekte fleksiyon vardır veya önkol pronasyon pozisyonunu koruyamaz
68
Skor 2 : Dirsek ekstansiyonda ve önkol pronasyonda omuzun 90 derece abduksiyona gelmesi -fleksiyon 90º-180º Skor 0 : Hareket başladığında kol abduksiyona ya da dirsek fleksiyona gelmektedir. Skor 1 : Başlangıç fazında omuz abduksiyonu ve / veya dirsek fleksiyonu ortaya çıkar Skor 2 : Hareket tanımlandığı gibi yapılabilir ( dirsek tam ekstansiyonda ve ön kol orta pozisyondadır. Omuz 90º den 180 º ye kadar fleksiyona getirilir ) DİRSEK 0º -pronasyon/supinasyon Skor 0 : Hasta pronasyon supinasyon hareketini yapamaz Skor 1 : Kısmi aktif pronasyon ve supinasyon yapılmalıdır. Skor 2 : Hareketin tam yapılabilmesi V- NORMAL REFLEK AKTİVİTE Skor 0 : Üç refleksin en az ikisi artmış Skor 1 : Bir reflekste artış yada iki reflekste canlılık Skor 2 : Refleksler normal yada en fazla bir refleks canlı B- EL BİLEĞİ DİRSEK 90º El Bileği Stabilitesi Skor 0 : Herhangi bir dorsifleksiyon hareketi yok Skor 1 : Dorsifleksiyon mevcut fakat dirence karşı koyamaz Skor 2 : Dirence karşı koyabilir DİRSEK 90º El bileği flexion/ekstansiyon Skor 0 : İstemli hareket yok Skor 1 : Kısmen yapılabilir Skor 2 : Tanımlanan hareket yapılabilir DİRSEK 0º El Bileği Stabilitesi DİRSEK 0º El bileği flexion/ekstansiyon SİRKUMDİKSİYON C- EL Parmakların kütlesel flexionu Skor 0 : Parmaklarda fleksiyon yok Skor 1 : Kısmi parmak fleksiyonu hareketi tamamlayamaz Skor 2 : Tam aktif fleksiyon mevcut Parmakların kütlesel extansyionu Skor 0 : Ekstansiyon gözlenmez Skor 1 : Tam olmayan aktif ekstansiyon Skor 2 : tam aktif ekstansiyon A kavrama ( Pinch ) MKP eklemler ekstansiyonda, PIF ve DIF ler fleksiyonda iken kavrama Skor 0 : Kavrama yapamaz Skor 1 : Zayıf kavrama Skor 2 : Dirence karşı kavrama mevcut B kavrama ( Başparmak ile 2. MKP arasında kağıt tutma ) Skor 0 : Yapamaz Skor 1 : Kağıdı tutabilir fakat çekmeye karşı koyamaz Skor 2 : dirence karşılık verebilir C kavrama ( Kalem tutma ) ( ilk iki parmak pulpası arasında ) Skor 0 : Yapamaz Skor 1 : Tutabilir fakat dirence karşı koyamaz
69
Skor 2 : Dirence karşılık verebilir. D kavrama ( silendirik ) Skor 0 : Kavramayı yapamaz Skor 1 : Yapar ama dirence karşı koyamaz Skor 2 : Direncede karşılık verir E kavrama ( sferik ) (tenis topu) Skor 0 : Yapılamaz Skor 1 : Yapabilir dirence karşılık veremez Skor 2 : Dirence karşılık verebilir.
70
EK -3-
BARTHEL İNDEKSİ
1. Beslenme ( 10 )
10 puan: Tam bağımsız yemek yemek için gerekli aletleri kullanabilir
5 puan: Bir miktar yardıma ihtiyaç duyar
2. Tekerlekli sandalyeden yatağa ve tersi transferler (15 )
15 puan: Tam bağımsız
10 puan: Geçişler sırasında minimal yardım alır.
5 puan: Tek başına yatakta oturma pozisyonuna geçebilir ama geçiş için yardım alır
3.Kendine bakım ( 5 )
5 puan: Elini yüzünü yıkayabilir dişlerini fırçalayabilir, traş olabilir,makyaj yapabilir.
4.Klozete oturup kalkma ( 10 )
10 puan : Duvardan veya bardan destek alabilir tuvalet kağıdını kendi kullanabilir.
5 puan : Elbiselerini giyip çıkarmak,tuvalet kağıdını kullanmak için bir miktar yardım alır
5.Yıkanma ( 5 )
5 puan : Hasta yardımsız olarak küvette yıkanabilir, duş alabilir veya keselenebilir.
6.Düzgün yüzeyde yürüme ( 15 )
15 puan : Hasta yardımsız olarak 45 metre yürüyebilir. Breys, baston,koltuk değneği,
yürüteç kullanabilir.Breys kullanıyorsa kilitleyip açabilmeli, oturup kalkabilmeli, mekanik
destekleri yardımsız kullanabilmeli.
6A.Tekerlekli sandalyeyi kullanabilme (uygunsa) ( 5 )
71
5 puan : Hasta yürüyemez ama tekerlekli sandalyeyi kullanabilir. Hasta köşeleri
dönebilir. Yatağa tuvalete yanaşabilir. Tekerlekli sandalyeyi en az 45 metre kullanabilmelidir.
Hasta eğer yürüme bölümünden puan aldıysa ayrıca bu bölümden puan verilmez
7.Merdiven inip çıkma ( 10 )
10 puan : Yardımsız ve gözetilmeksizin merdivenlerden inip çıkabilir. Gerekirse
trabzanlara tutunabilir. Baston veya koltuk değneği kullanabilir.
5 puan : yardıma veya gözetime ihtiyaç duyar.
8.Giyinip soyunma ( 10 )
10 puan : Hasta giyinip soyunabilir.Ayakkabı bağlarını çözebilir.Korse veya breys takıp
çıkarma bu maddeye dahil değildir.
5 puan : Yardıma gereksinim duyar.işin en az %50 sini kendisi yapabilmelidir.
9.Bağırsak bakımı ( 10 )
10 puan : Suppozituar kullanabilir veya gerekirse lavman yapabilir.
5 puan : Hasta bunlar için yardıma gereksinim duyar
10.Mesane bakımı ( 10 )
10 puan : Hasta gece ve gündüz mesanesini kontrol edebilmelidir.Kateter bakımını
bağımsız bir şekilde kendisi yapabilmelidir.
5 puan : Bazen tuvalete yetişemez veya sürgüyü bekleyemez altına kaçırır.
72
EK 4
BRUNNSTROM DEĞERLENDİRMESİ
Evre 1. Hasta tarafta flask bir paralizi vardır. Hiçbir aktif hareket yoktur.
Evre 2. İstemli harekete başlama çabasıyla veya assosiye reaksiyonlarla beraber sinerji
paternleri oluşur spastisite gelişmeye başlar.
Evre 3. Spastisite maksimuma ulaşmıştır. İstemli hareket başlatılabilir,sinerji paternindeki
tüm hareketler yapılabilir.
Evre 4. Sinerjiler dışında özgün hareketlerin başlangıç evresidir. Spastisite azalmaya
başlar.İstemli olarak el sırtı vucut arkasına götürülebilir,dirsek ekstansiyonda iken omuz 90º
fleksiyona getirilebilir,dirsek 90º fleksiyonda iken önkol pronasyon ve supinasyon yapabilir.
Evre 5 . Spastisite oldukça azalmıştır. Sinerji paternlerinde hemen hemen bağımsız
hareketler yapılabilir. Dirsek ekstansiyonda ve önkol pronasyonda iken omuz 90º
abduksiyona getirilebilir. ; dirsek ekstansiyonda iken önkol 90º den fazla vertikale doğru
fleksiyona getirilebilir.; dirsek ekstansiyonda ve omuz 90º fleksiyonda iken önkol pronasyon
ve supinasyonu yapabilir.
Evre 6. Spastisite kaybolur sadece hızlı yapılan hereketlerde ortaya çıkar. Hasta izole
eklem hareketlerini kolaylıkla yapabilir.Tek tek parmak hareketleri vardır.