Upload
others
View
6
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ ANABİLİM
DALI
İŞ KAZALARI VE MESLEK HASTALIKLARINDA ASIL İŞVEREN VE ALT İŞVERENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİNİN BİRLİKTE
ANALİZİ
Koray YALÇIN
YÜKSEK LİSANS TEZİ
DANIŞMAN Doç. Dr. Kenan ÖREN
ISPARTA-2013
i
ÖNSÖZ
Çalışma hayatında, sektörlerin ve yapılan işin türü ne olursa olsun, insan faktörü
her zaman öne çıkmıştır. İş yaşamında bulunan her kesimin bu olguyu önemsemesi her
şeyden önce insan sağlığı için oldukça önem taşımaktadır. Bu kapsamda tüm grup ve
kişilerin yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir. Bu amaçla hazırladığım
yüksek lisans tezimin, konusunun belirlenmesinden sonuçlandırılmasına kadar
yardımını esirgemeyen danışman hocam Sayın Doç. Dr. Kenan ÖREN’e teşekkürlerimi
sunarım.
Tez çalışmamda olduğu gibi beni bilimsel çalışmalara teşvik eden başta bölüm
başkanımız Sayın Prof. Dr. Hüseyin Akyıldız olmak üzere bölüm hocalarımız Yrd. Doç.
Dr. Mustafa Öztürk’e ve Yrd. Doç. Dr. Nihat Altuntepe’ye ve özellikle akademik alanda
tavsiyelerini esirgemeyen Sayın Doç. Dr. Mehmet Fahrettin ÖNDER’e teşekkür ederim.
Tezimin düzenlenmesinde emeği geçen sevgili ağabeyim Sayın Sedat Ekizler’e
ve eğitimimin her aşamasında bana destek olan sevgili aileme candan teşekkürlerimi
sunarım. Çalışmamın konuyla ilgilenen herkese yararlı olmasını temenni ederim.
ii
ÖZET
İŞ KAZALARI VE MESLEK HASTALIKLARINDA ASIL İŞVEREN VE ALT İŞVERENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİNİN BİRLİKTE ANALİZİ
Koray YALÇIN
Süleyman Demirel Üniversitesi, ÇEKO Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Isparta, 2013
Danışman: Doç. Dr. Kenan ÖREN
İş kazaları ve meslek hastalıklarının büyük bir oranda artmasının çeşitli
nedenleri vardır. İş hayatında yer alan kişi ve grupların sorumluklarını yerine
getirmemesi bu nedenlerin başında gelmektedir. İşyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğini
sağlamak oldukça büyük bir sorumluluk olup konu ile ilgili düzenlemeler tüm yasalarda
belirtilmiştir. Günümüzde çalışma hayatında bulunan her kesimin iş sağlığı ve
güvenliğine ilişkin hükümlere bağlı kalması ve sorumluluklarını yerine getirmesi son
derece önemlidir. Aksi takdirde yasada belirtilen yaptırımlara maruz kalacaklardır.
Konuyla ilgili tüm düzenlemelere uyulmasının yanı sıra çalışanların ve işverenlerinin
eğitimli ve bilinçli olması da iş hayatındaki kaza ve hastalıkları en aza indirmeye
yardımcı olacaktır. Öyle ki ülkemizde meydana gelen iş kazaları ve meslek
hastalıklarının hukuki ve ekonomik boyutu olduğu kadar ahlaki boyutu da
bulunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: İş kazası, Meslek hastalığı, İş sağlığı ve güvenliği, İşveren,
Alt işveren
iii
ABSTRACT
WORK ACCIDENTS AND OCCUPATIONAL DISEASES WITH THE
ANALYSIS OF THE PRINCIPAL EMPLOYER AND SUBCONTRACTOR
OBLIGATIONS
Koray YALÇIN
Süleyman Demirel University, The Main Branch of Labor Economics, Master
Thesis, Isparta, 2013
A large proportion of accidents at work and occupational diseases are several
reasons for the increase. To fulfill the responsibilities of individuals and groups in
business, this is one of the reasons. A responsibility to ensure occupational health and
safety in the workplace is quite large in all laws, regulations stated on the subject.
Today, the working life of each sector and the responsibilities of being bound by the
provisions concerning occupational health and safety is extremely important to perform.
Otherwise it will face sanctions prescribed by law. Compliance with all relevant
regulations, as well as the working life of employees and their employers to be educated
and informed will help to minimize accidents and diseases. There are moral dimensions
of accidents at works and occupational diseases occurring in our country, as well as the
legal and economic aspects.
Key Words: Industrial accident, Occupational disease, Occupational health and
safety, Employer, Subcontractor
iv
İÇİNDEKİLER Sayfa no
ÖNSÖZ i ÖZET ii ABSTRACT iii İÇİNDEKİLER iv KISALTMALAR viii TABLOLAR DİZİNİ ix GİRİŞ 1
BİRİNCİ BÖLÜM
İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIKLARI, ASIL İŞVEREN-ALT İŞVEREN İLİŞKİLERİ
1.1. İŞ KAZASININ TANIMI 3 1.2. İŞ KAZASI SAYILMA ŞARTLARI 4
1.2.1. İşçinin İşyerinde Bulunduğu Sırada Kazaya Uğraması 4 1.2.2. Sigortalının İşveren Tarafından Yürütülmekte Olan Bir İş Nedeniyle
Kazaya Uğraması 6 1.2.3. Sigortalının, İşveren Tarafından Görev ile Başka Bir Yere
Gönderilmesi Yüzünden Asıl İşini Yapmaksızın Geçen Zamanlarda Kazaya Uğraması 8
1.2.4. Emzikli Kadın Sigortalının Çocuğuna Süt Vermek İçin Ayrılan Zamanlarda Kaza Geçirmesi 9
1.2.5. Sigortalıların, İşverence Sağlanan Bir Taşıtla İşin Yapıldığı Yere Toplu Olarak Götürülüp Getirilmesi Sırasında Kazaya Uğraması 11
1.3. İŞ KAZASINI OLUŞTURAN ETKENLER 12 1.3.1. Psikolojik Etkenler 13 1.3.2. Sosyolojik Etkenler 14 1.3.3. Fizyolojik Etkenler 15
1.4. MESLEK HASTALIĞI KAVRAMI 16 1.4.1. Meslek Hastalığının Tanımı 16 1.4.2. Meslek Hastalığının Unsurları 18
1.4.2.1. Meslek Hastalığına Tutulan Kişinin Sigortalı Olma Şartı 18 1.4.2.2. Sigortalının Ruhsal Veya Bedensel Yönden Bir Zarara Uğraması 19 1.4.2.3. Hastalık, Sakatlık veya Ölümün Yürütülen İş Dolayısıyla Meydana Gelmesi 20 1.4.2.4. Hastalığın Meslek Hastalıkları Listesinde Yer Alma Şartı 20
v
1.5. MESLEK HASTALIĞI TESPİT DURUMU 24 1.6. İŞ KAZASI ve MESLEK HASTALIKLARININ BİLDİRİLMESİ YÜKÜMLÜLÜĞÜ 25
1.6.1. İşverenin İş Kazasını Bildirme Yükümlülüğü 25 1.6.2. İşverenin Meslek Hastalığını Bildirme Yükümlülüğü 28
1.7. ASIL İŞVEREN-ALT İŞVEREN (TAŞERON) KAVRAMLARI 29 1.7.1. Asıl İşverenin Tanımı 29 1.7.2. Alt İşverenlik (Taşeron) Kavramı 30
1.7.2.1. Alt İşverenliğin Tarihi Gelişimi 31 1.7.2.2. Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisinin Kurulma Şartları 32
1.7.2.2.1. Alt İşveren ve Buna Ait Bir İşyerinin Varlığı 32 1.7.2.2.2. Asıl İşverenin İşyerinde Yürütülen Mal ve Hizmet
Üretimine İlişkin Bir İşin Alt İşverene Verilmesi 33 1.7.2.2.3. Alt İşverenin İşçilerini “Yalnızca” Asıl İşverene Ait
İşte Çalıştırması 34 1.8. ASIL İŞVEREN-ALT İŞVEREN İLİŞKİSİNDEKİ SINIRLAMALAR ve
MUVAZAA 35 1.9. ASIL İŞVEREN-ALT İŞVEREN İLİŞKİSİNDE SORUMLULUK 37
İKİNCİ BÖLÜM
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KAPSAMINDA ASIL İŞVEREN VE ALT İŞVERENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ
2.1. İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ KAVRAMI 39
2.1.1. İş Sağlığı ve Güvenliğinin Tarihi Gelişimi 39 2.1.2. İş Sağlığı ve Güvenliği Kavramının İçeriği 42
2.1.2.1. Dar Kapsamda İş Sağlığı ve Güvenliği 43 2.1.2.2. Geniş Kapsamda İş Sağlığı ve Güvenliği 43
2.2. İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİNİN ÖNEMİ 44 2.3. İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİNİN AMACI 45 2.4. ÜLKEMİZDE İŞ SAĞLIĞI ve İŞ GÜVENLİĞİNDEN SORUMLU KURUMLAR 46
2.4.1. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 46 2.4.2. İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü (İSGGM) 47 2.4.3. İş Teftiş Kurulu Başkanlığı 48 2.4.4. İş Sağlığı ve Güvenliği Müdürlüğü (İSGÜM) 49 2.4.5. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma
Merkezi (ÇASGEM) 49 2.4.6. Sağlık Bakanlığı 50
vi
2.4.7. Belediyeler 50 2.4.8. Sosyal Güvenlik Kurumları 51
2.5. ÜLKEMİZDE YAŞANAN İŞ KAZALARI ve MESLEK HASTALIKLARININ OLUŞUM DÜZEYİ ve HIZI 51 2.6. İŞ KAZASI ve MESLEK HASTALIKLARINDAN DOĞAN YÜKÜMLÜLÜKLER 55
2.6.1. Asıl İşverenin Görev ve Yükümlülükleri 56 2.6.1.1. İşçiyi Gözetme ve Koruma Yükümlülüğü 57 2.6.1.2. İş Sağlığı ve Güvenliği Tedbirlerini Denetme Yükümlülüğü 59 2.6.1.3. İşverenin İşçilerini Eğitme ve Bilgilendirme Yükümlülüğü 60 2.6.1.4. İşverenin İşyerini Örgütleme Yükümlülüğü 60
2.6.1.4.1. İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu Kurma Yükümlülüğü 61 2.6.1.4.2. İşyeri Hekimi İstihdam Etme Yükümlülüğü 63 2.6.1.4.3. İş Sağlık Birimi Oluşturma Yükümlülüğü 65 2.6.1.4.4. İşyerinde Mühendis, Teknik Eleman ve İş Güvenliği
Sorumlusu İstihdam Etme Yükümlülüğü 66 2.6.1.5. İşverenin Sosyal Güvenlik Kurumu’na Karşı Yükümlülüğü 67
2.6.1.5.1. Sigortalıları Kuruma Bildirme Yükümlülüğü 67 2.6.1.5.2. Sosyal Güvenlik Primlerini Ödeme Yükümlülüğü 68 2.6.1.5.3. Sigortalıya Sağlık Yardımı Yapma Yükümlülüğü 70
2.6.2. Alt İşverenin Görev ve Yükümlülükleri 71 2.6.2.1. Alt İşverenin İşyerindeki Konumu 71 2.6.2.2. Alt İşverenin Yükümlülükleri 71
2.6.3. İşçilerin Yükümlülükleri 73 2.6.3.1. İşyerinde İşverence Alınan İş Sağlığı Güvenliği Tedbirlerine Uyma Yükümlülüğü 73 2.6.3.2. İş Kazasını Bildirme Yükümlülüğü 74 2.6.3.3. Doktor Tavsiyelerine Uyma Yükümlülüğü 75
2.6.4. Sendikaların Yükümlülükleri 75 2.6.5. Devletin Yükümlülükleri 76
2.7. İŞ KAZASI ve MESLEK HASTALIĞINDAN DOĞAN HUKUKİ YÜKÜMLÜLÜKLER ve CEZAİ YAPTIRIMLAR 77
2.7.1. İşverenlerin Hukuksal Açıdan Yükümlülükleri ve Kapsamı 78 2.7.2. İş Kazasında Kusuru Bulunan İşverene Yaptırımlar 79
2.7.2.1. Maddi Tazminat 80 2.7.2.2. Manevi Tazminat 82 2.7.2.3. Rücu Tazminatı (Tazminatın Rücu Edilmesi) 83 2.7.2.4. İdari Para Cezaları 84 2.7.2.5. Cezai Yaptırımlar 87
vii
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ALANINDAKİ DÜZENLEMELER VE DEĞERLENDİRMELERİ
3.1. ÜLKEMİZDE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ALANINDA YAPILAN DÜZENLEMELER 89 3.1.1. İş Kanunları 90
3.1.2. Borçlar Kanunu 92 3.1.3. Umumi Hıfzıssıhha Kanunu 93 3.1.4. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 95 3.1.5. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü 96 3.1.6. İş Sağlığı ve Güvenliği Alanındaki Yönetmelikler 98 3.1.7. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 101
3.1.7.1. Kanun’un Genel Çerçevesi 102 3.1.7.2. Kanun’un Temel Özellikleri 102
3.1.7.2.1. Kanun’un Kapsamındaki Genişleme 103 3.1.7.2.2. İşgücünün Amaca Uygun Yönlendirilmesi 103 3.1.7.2.3. İSG Alanındaki Tedbirlerin Alınması ve Denetlenmesi 104 3.1.7.2.4. Çalışanlara Amaca Uygun Eğitim Verilmesi 106 3.1.7.2.5. Çalışanların Yönetim Sürecine Katılımı 107 3.1.7.2.6. Yürürlük Tarihleri 108
SONUÇ 109 KAYNAKÇA 111 ÖZGEÇMİŞ 119
viii
KISALTMALAR
ABD Amerika Birleşik Devletleri
A.Ş Anonim Şirketi
BK Borçlar Kanunu
ÇASGEM Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi
ÇSGB Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
db Desibel
HD Hukuk Dairesi
İK İnsan Kaynakları
İSGÜM İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Müdürlüğü
İSGGM İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü
İSG İş Sağlığı ve Güvenliği
SSK Sosyal Sigortalar Kanunu
SSGSS Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
SGK Sosyal Güvenlik Kurumu
TBK Türk Borçlar Kanunu
TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi
TCK Türk Ceza Kanunu
TSE Türk Standartları Enstitüsü
TUHİS Türk Ağır Sanayi ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası
ix
TABLOLAR DİZİNİ
Sayfa No
Tablo 1: Mesleklere Göre Sağlık Sorunları 22
Tablo 2: Türkiye Geneli İş Kazası, Ölüm ve Çalışan Sayıları 52
Tablo 3: Çeşitli Ülkelerin İş Kazası Sonucu Ölüm Vakası Sayıları 54
Tablo 4: Türkiye’de İş Kazası ve Meslek Hastalığına Bağlı Orantılı Ölüm
Hızlarının Yıllara Göre Dağılımı 55
Tablo 5: İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Prim Oranları 69
Tablo 6: 4857 Sayılı İş Kanunu’na Göre Uygulanacak Para Cezaları 85
Tablo 7: 4857 Sayılı İş Kanunu’na İstinaden Hazırlanan Yönetmelikler 99
Tablo 8: 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun Yürürlük Tarihleri 108
1
GİRİŞ
Çalışma hayatında bulunan her kesimin üzerinde önemle durduğu olgular, öncelikle
güvence ve güvenlik daha sonra da maddi olanaklardır. Özellikle çalışma şartlarının ağır
olduğu işler, güvenliğin ön plana çıkmasında büyük rol oynamaktadır. Emek piyasasındaki
en önemli faktörün “insan” olduğu çoğu zaman unutulmakta ve bu konuya yeterince değer
verilmemektedir. Öyle ki iş kazaları ve meslek hastalıklarındaki ihmaller ve sorumsuzluklar
bu konuyu daha çok ön plana çıkarmaktadır.
Bireyler, zamanlarının çoğunu işyerlerinde geçirmektedir. Her bireyin içinde
bulunduğu sektör ve çalışma şartları birbirine eşit olmadığından iş sağlığı ve güvenliği
kavramının kapsamı oldukça geniş olmak durumundadır. Bu nedenle, iş kazaları ve meslek
hastalıklarının unsurları ve şartları da duruma göre değişiklik göstermektedir.
Öte yandan iş kazası ve meslek hastalıklarının nedenleri de yine yapılan işe göre
farklılık göstermektedir. Meydana gelen kazaların ve/veya olumsuz olayların altında yatan
ana sebep çoğu zaman kişisel faktörlerdir. Bu sebeple çalışanların gerek fiziksel
özelliklerinin gerekse zihinsel performanslarının olumsuz etkilenmesi beraberinde iş
kazalarını getirmektedir.
İş kazası ya da meslek hastalıkları konusunda sorumlu kişi ve kuruluşlar oldukça
fazladır. Bu sorumlular en başta çalışanın emeği ile iş yapabilen işveren, vekilleri ve de alt
işverenler, sonrasında koruma ve önleme amaçlı normlar ortaya koyan yasa koyucular,
kuruluşlar ve sendikalardır. Kısa vadede bakılacak olursa işverenler, bu hususta en önemli
yapıtaşını oluşturmaktadır. İşverenler, çalışanları istihdam eden ve onları her konuda
korumakla yükümlü olan kişilerdir. İşverenler, bu alanda düzenlenmiş olan normlara
dayanarak gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Sorumluluklarını yerine getirmeyen
her işveren, vekili ya da alt işveren hukuk sistemi içerisindeki yaptırımlara maruz
kalacaktır. Bu yaptırımların mümkün olduğunca caydırıcı olması da iş kazaları meslek
hastalıkları konusunda ciddi sıkıntıları olan ülkemizin lehine olacaktır.
2
İş sağlığı ve güvenliği konusu zaman içerisinde çalışma hayatının değişen şartlarına
bağlı olarak geliştirilmeye çalışılmaktadır. Buna istinaden ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği
alanında sorumlu olan kurum ve kuruluşlar yasada belirtilmiştir.
Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği alanında çıkarılan yasalar ve normlar sürekli
olarak değişmektedir. Bunun sebebi olarak da gelişen teknoloji ile sektörlerin değişime
uğraması gösterilebilir. Ancak şüphesiz, yasalara tam manasıyla uymak günümüzde çok zor
bir durumdur. Çünkü özellikle küçük çaplı işletmeler için bu yükümlülükler fazladan
maliyet unsuru olarak görülmektedir. Bu sebeple de göz ardı edilen konunun insan hayatı
olduğu ciddiyeti bilinçlere yerleşememiştir. Oysa iş kanunumuzdan iş sağlığı ve güvenliği
kanunumuza kadar mevzuatımızın “işçi lehine” olduğu göze çarpmaktadır.
Bu çalışma; iş hayatında karşılaşılan olumsuzluklara ilişkin sorumlu kişi, kurum ve
kuruluşlara dikkat çekmek ve bu alandaki yükümlülüklerin yerine getirilmesi konusunda
tespitlerde bulunabilmek amacı ile hazırlanmıştır. Bu doğrultuda; çalışmanın birinci
bölümünde; iş kazası ve meslek hastalıklarının, asıl işveren ve alt işveren kavramlarının
tanımlarına ve unsurlarına ilişkin bilgilere yer verilmiştir.
Çalışmanın ikinci bölümünde ise; iş sağlığı ve güvenliğinin tarihçesi, amacı ve
önemine yer verilmiştir. Yine bu bölümde iş kazası ve meslek hastalıklarına dair
istatistikler, iş sağlığı güvenliğinden sorumlu kişi ve kurumlar ile bunlara ait yükümlülükler
ve yerine getirilmeyen yükümlülüklere ilişkin yaptırımlar incelenmiştir.
Son bölümde; ülkemizde yürürlükte olan iş sağlığı ve güvenliği alanındaki
mevzuatın uygulanabilirliğine ve uygulamada karşılaşılan sorunlara ilişkin
değerlendirmelere yer verilmiştir.
3
BİRİNCİ BÖLÜM
İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIKLARI, ASIL İŞVEREN-ALT
İŞVEREN İLİŞKİLERİ
1.1. İŞ KAZASININ TANIMI
İş kazası, doktrinde, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (SSK) ve 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (SSGSS) ve Yargıtay’ın kararlarında
tanımlanmıştır. Bu tanımlamaya göre iş kazası; işçinin işverenin hâkimiyeti altında
bulunduğu sırada ve işveren için yerine getirdiği işten ya da yaptığı iş dolayısıyla dış bir
sebeple ansızın meydana gelen olayda uğramış olduğu kaza olarak belirtilmiştir1.
Sorumluluk hukuku açısından iki farklı iş kazası kavramı vardır. Birincisi Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası anlamındaki iş kazası ve ikincisi Bireysel İş Hukuku
anlamındaki iş kazasıdır. Her iki anlamda da iş kazası kavramı ve doğurduğu sonuçlar
farklıdır. Bireysel İş Hukuku açısından iş kazası, işverenin işçiye karşı yükümlü olacağı iş
kazalarını belirtmek için kullanılır2. İşveren açısından hukuksal boyut kazanan iş kazasının
temel yasal dayanaklarını 4857 sayılı İş Kanunu’nun 77. maddesi (İşverenlerin ve işçilerin
yükümlülükleri bölümü), Borçlar Kanunu’nun iş sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren
maddeleri ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün ilgili maddeleri oluşturmaktadır.
Anılan yasa ve tüzüklerin diğer maddelerinde de iş kazaları ile ilgili çeşitli düzenlemeler
bulunmakla beraber, işveren ile kazaya maruz kalan işçi arasındaki ilişkileri belirleyen ve
işverenin görev ve yükümlülüklerini ortaya koyan belirtilen kanun ve tüzük maddeleridir.
Bu bağlamda, bir olayın iş kazası sayılabilmesinin sosyal güvenlik mevzuatı açısından
sonuçları ile işveren aleyhine açılan tazminat davası bakımından sonuçları farklıdır. Sosyal 1 Ulusan, İlhan, Özellikle Borçlar Hukuku ve İş Hukuku Açısından İşverenin İşçiyi Gözetme Borcu: Bundan Doğan Hukuki Sorumluluğu, Kazancı Hukuk Yayınları, İstanbul, 1990, s: 72 2 GÜNEREN, Ali, İş Kazası veya Meslek Hastalığından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat Davaları, Birinci Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2010, s: 341
4
güvenlik mevzuatı anlamında her iş kazası, aynı zamanda bireysel iş hukuku anlamındaki iş
kazası olarak nitelendirilemez3.
Diğer taraftan, 5510 sayılı Kanun’da; iş kazası tanımının yapılmadığı, bundan
ziyade bazı unsurların ve koşullarının sayıldığı 506 sayılı Kanun’a ek olarak hangi
durumlarda meydana gelen kazaların iş kazası olarak sayılacağı yer ve zaman olarak
belirtilmiştir4.
1.2. İŞ KAZASI SAYILMA ŞARTLARI
İş kazası sayılma hal ve durumları; 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentlerine tabi sigortalılar için çalışma ilişkileri göz önünde
bulundurularak, aynı Kanun’un 13. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen durumlar
doğrultusunda yapılmaktadır5.
1.2.1. İşçinin İşyerinde Bulunduğu Sırada Kazaya Uğraması
5510 sayılı Kanun’un 11. maddesinde, sigortalı sayılan kişilerin maddi olan ve
olmayan unsurlar ile birlikte işlerini yaptıkları yerler işyeri olarak tanımlanmış olup,
işyerinde üretilen mal veya verilen hizmet ile nitelik yönünden ilişkisi bulunan ve aynı
yönetim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler, dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku,
yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer
3 YILMAZ, Gürbüz, “İş Kazalarından Doğan Sorumluluklar”, Mühendis ve Makina Dergisi, C: 46, S: 543, 2005, s: 6, 7 4 GÜNEREN, Ali, a. g. e, s: 342 5 Sosyal Güvenlik Kurumu, 5510 Sayılı Kanunun Kısa Vadeli Sigorta Kollarına İlişkin Uygulamaları, 2008, s: 1, http://www.asmmmo.org.tr/asmmmo/UserFiles/File/SOSYALGUVENLIKMEVZUATI/genelgeler/2008-108.pdf (12.12.2011)
5
eklentiler ile araçlar da işyerinden sayılmıştır6. Anılan kanundaki bu tanımlama önceki
kanunlara göre kapsamlı ve geniş bir tanımlama olmuştur.
Bazı durumlarda; sigortalı kişinin işyerinde bulunduğu sırada maruz kaldığı
olumsuz olayların yapılan işle doğrudan ilgili olmaması da, olayın iş kazası sayılmasına
engel olmamaktadır. Bu sebeple sigortalıların; işyerinin bahçesinde yürürken düşmesi,
bahçedeki meyve ağacından meyve toplarken düşmesi, tarlada çalışır iken traktör ile kazaya
uğraması, yemek yerken bir yerini yaralaması, dinlenme odasında dinlenirken sobadan
zehirlenmesi, işyerinde intihar etmesi, işyeri sınırları içinde bulunan havuzda
boğularak ölmesi, ücretli izinli bulunduğu sırada çalıştığı işyerindeki arkadaşlarını ziyaret
için geldiğinde kaza geçirmesi, araçlarla çalışanların bu araçlarda geçirecekleri kazalar
iş kazası olarak kabul edilecektir7. Bu noktada dikkati çeken ise işyeri sınırlarındaki her
türlü olayın iş kazası sayılacağı hatta işyeri sınırları dışında bile; örneğin işyeri servis
araçlarında ulaşım yapılırken karşılaşılabilecek herhangi bir kazanın da iş kazası
sayılabileceğidir. Bu bağlamda olayların işçi yararına yorumlanması da çalışma hayatında
bir anlamda güveni teşkil etmektedir.
Birden çok işyeri ile sigortalılık niteliği bulunan ve Kanun’un 4. maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı sayılan kişiler için, her bir işyerinde meydana
gelen olayların bu kapsamda değerlendirilmesi gerekmektedir. Sigortalının işyeri, kuruma
yapılan bildirimlerden tespit edilebileceği gibi, yapılacak araştırmalarla sigortalılık
niteliğine ilişkin elde edilebilecek belgelerden de tespit edilebilir. Öyle ki kolektif ve
limited şirketlerin ortaklığı ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketin komandite
ortaklığını aynı anda üzerinde bulunduran sigortalı; üç şirkete ait işyerlerinden herhangi
birinde denetim yaparken işçinin yaralanması iş kazası sayılacaktır8.
6 Geleri, Mehmet Fatih, “İş Kazasının Tanımı ve Bildirim Süreleri”, s: 3, http://fatihgeleri.com/index.php?option=com_content&view=article&id=90:-kazasnn-tanm-ve-bildirim-suereleri (12.12.2011) 7 Geleri, Mehmet Fatih, a. g. e, s: 3 8 AĞAR, Ahmet, İş Kazası ve Meslek Hastalığının; Unsurları, Tanımı ve Bildirim Süreleri, İşveren Dergisi, Ocak, 2009, s: 2
6
Diğer taraftan, yine Kanunun 11. maddesindeki “sigortalının işini yaptığı yer”
ibaresinden sigortalının fiilen çalıştığı yani esas işini gördüğü yer anlaşılmaktadır. Anılan
maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre de işin niteliği bakımından iş yerine bağlı bulunan
yerlerle diğer eklentilerinde işyerinden sayılması gerektiğinden maden işletmeleri, kara
yolları, demir yolları gibi işletmelerde çalışanların esas işini gördüğü yerden tamamen ayrı
bir bölgede ve işin yürütümü ile ilgili olmaksızın bulunduğu sırada meydana gelen bir
kazanın, olayın sadece işyeri sınırları içinde meydana gelmesinden dolayı iş kazası
sayılmasına imkân bulunmamaktadır9.
Öte yandan, herhangi bir olayla ilgisi olmadan sigortalının örnek olarak kalp krizi
geçirmesi veya başka bir sebepten ölmesi iş kazası olarak sayılamayacağı açıktır.
1.2.2. Sigortalının İşveren Tarafından Yürütülmekte Olan Bir İş
Nedeniyle Kazaya Uğraması
Eski 506 sayılı Kanun’un 11. maddesi (A) fıkrasının (b) bendinde yer almış;
sigortalıların, işveren tarafından yürütülen işi gördükleri sırada uğradıkları kazalar iş kazası
sayılır ibaresi, 5510 sayılı Kanun’da da şu şekilde benzer bir ifadeyle yer almıştır: İşveren
tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız
çalışıyorsa yürümekte olduğu iş nedeniyle meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya
sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır. Bu noktada meydana gelen kazanın iş
kazası sayılmasındaki ana unsur, kazanın işverenin işi görülürken meydana gelmiş
olmasıdır10. Önemli olan, meydana gelen kazanın işveren tarafından yürütülmekte olan iş
nedeniyle gerçekleşmiş olmasıdır11.
9 AĞAR, Ahmet, a. g. e, s: 2 10 AKIN, Levent, İş Kazasından Doğan Tazminat, Yetkin Yayınları, Ankara, 2001, s: 30 11 TAŞKENT, Savaş, İş Kazası Kavramı: Prof. Dr. Nuri Çelik’e Armağan, Beta Yayınları, 2. Cilt, İstanbul, 2001, s: 1958
7
Örnek Olay 1:
Bir “A” işyerinde işveren vekili ve görevli müdür gibi hizmetlerde bulunan ve
işverenin harici işleri ile adliyedeki işlerini takip eden sigortalı ile işvereni, aynı taşıtla
Sıhhıye tarafındaki adliyeye gitmektedirler. Burada işverenle birlikte caddenin bir
tarafından adliyenin bulunduğu diğer tarafa geçerken sigortalı trafik kazası geçirerek
hayatını kaybetmiştir. Sigortalının mirasçıları işverene açtıkları davada olayın iş kazası
olduğunu iddia etmiş ve tespitini istemişlerdir. Davalı işveren olayla ilgili savunmasında;
sigortalının kendisiyle birlikte gelmesinin esas amacının kızının düğünü için kredi almak
olduğunu ve o gün görevli olmadığını ileri sürmüştür. Yargıtay ise sigortalının kredi almayı
düşündüğü bankanın başka bir semtte olmasını, kendisinin olay gününde izinli olmamasını,
işveren vekili konumundaki bir işçinin nedensiz yere adliyeye götürülemeyeceğini ve
bununla birlikte işverenin hemen hemen tüm işlerinden sorumlu olmasını göz önünde
bulundurarak olay günü görevli kabul etmiş ve olayı iş kazası olarak değerlendirmiştir12.
Örnek olayda dikkati çeken husus iş kazasının sınırları ve hangi durumlarda
olacağıdır. 5510 sayılı Kanun’da yer alan; hizmet akdiyle çalışanlar için “iş nedeniyle”
ibaresi, kamu görevlileri için “görevi nedeniyle” ibaresi, bağımsız çalışanlar için
“yürütmekte oldukları iş veya çalışma konusu nedeniyle” ibaresi bu konudaki ana çerçeveyi
oluşturmaktadır. Kanunun 13. maddesinin (b) bendine eklenen işyeri dışında ifadesiyle
birlikte yürütülen iş sebebiyle meydana gelen kazalar ister işyerinde ister işyeri dışında
olsun iş kazası niteliği taşıyacaktır13.
12 BOSTANCI, Yalçın, “Yargıtay Kararları Işığında İş Kazası Kavramı”, Kamu-İş Dergisi, S: 1, C: 8, 2005, s: 14, 15 13 CANİKLİOĞLU, Nurşen, “Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform!”, Çalışma ve Toplum Dergisi, S: 8, 2006, s: 58
8
1.2.3. Sigortalının, İşveren Tarafından Görev ile Başka Bir Yere
Gönderilmesi Yüzünden Asıl İşini Yapmaksızın Geçen Zamanlarda
Kazaya Uğraması
Sigortalının işveren tarafından görevli olarak başka bir yere gönderilmesi halinde,
asıl işini yapmaksızın geçen zaman dilimi içerisinde uğradığı tüm kazalar iş kazası olarak
kabul edilecektir. Bu noktada işveren sigortalıyı işyeri dışında, bir görevi yürütmesi için
yükümlü tutabilir, bu görev yerinin aynı veya farklı ilde veyahut da yabancı bir ülkede
olması da durumu değiştirmez. Sigortalının işverenin işi için başka bir yere gitmesi,
işverenin otoritesi altında olduğu göstermektedir. Kanun hükmünde “sigortalının asıl işini
yapmaksızın geçen zaman” ibaresi yer almaktadır ancak bu zamanın nasıl
değerlendirileceği konusunda bir açıklamaya yer verilmemiş ve ayrım yapılmamıştır14. Bu
hükmün uygulanmasında önemli olan, meydana gelen kazanın işverenin sigortalıya verdiği
görevle ilgili olup olmadığı ve bu görevin yapılması için gereken sürede yaşanıp
yaşanmadığının tespit edilmesidir15.
Diğer taraftan 5510 sayılı Kanun’un 13. maddesinin (c) fıkrası, 506 sayılı Kanun’un
11. maddesi (A) fıkrası (a) ve (c) bentlerinin tekrarı niteliğindedir. Ancak daha önceleri
sadece hizmet akdine dayalı olarak çalışan sigortalıları kapsayan bu hüküm, 5510 sayılı
Kanun’da belirtilen şekliyle kamu görevlilerine de uygulanabilir hale gelmiştir16.
Örnek Olay 2:
Amasya’da bir “X” işyerinde çalışan davacı, mülkiyeti şirkete bağlı olan ve
işverenin kendi oğlunun idaresinde olan bir araçla, yanlarına birkaç kişi alarak Çorum iline
eğlenmek üzere gitmişlerdir. Gece eğlendikten sonra alkollü bir şekilde Samsun yolunda
trafik kazası geçirmişlerdir. Davacı, işveren tarafından görevli olarak gönderildiği iddiası 14 ALPER, Yusuf, Türkiye’de Sosyal Güvenlik ve Sosyal Sigortalar, Ekin Yayınevi, Bursa, 2003, s: 214, 215 15 CAN, Mehmet, Açıklamalı-İçtihatlı Sosyal Sigorta Uygulaması, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 1995, s: 173 16 AKIN, Levent, “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısının İş Kazası Tanımı”, İşveren Dergisi, 2005, s: 63
9
ile iş kazası talebinde bulunmuş ve görevli mahkemede davacı lehine karar vermiştir.
Yargıtay’a intikal eden olayda; Yargıtay, özel amaçlı seyahatler ve eğlence sonucunda
meydana gelen kazalar iş kazası olarak nitelik kazanamaz şeklinde sonuca bağlamış ve
mahkemenin kararını bozmuştur17. Bu kararda dikkati çeken nokta ise; sigortalı, işveren
tarafından görevlendirilse dahi, kendi zevk ve eğlencesi dahilinde keyif verici maddeler
almış ise (işyerinde olsa dahi) yaşanılan olay iş kazası olarak nitelik kazanmayacaktır.
Çünkü bu durum kişinin bilinci dışında gerçekleşmiş olup işverenin sorumlu tutulmasına
gerek kalmayacaktır.
Bunlara ek olarak Yargıtay; sigortalının asıl işini yapmaksızın, işveren tarafından
malzeme almak için başka bir yere gitmesi için görevlendirilmesi sırasında, dönüşte aynı
güzergâhta bulunan babasına ait işyerine uğrayıp çay içerken yaşadığı silahlı saldırı sonucu
ölüm olayını, sigortalının bu zaman dilimi içerisinde normal yaşam koşulları ve hoşgörü
sınırları içinde kazaya uğraması nedeniyle iş kazası olarak kabul etmiştir18. Bu örnek olay
yukarıda bahsi geçen konuya destek niteliğindedir. Çünkü kişinin şahsi zevkiyle ve
eğlencesiyle bir takım durumlar yaşaması ile normal yaşam seyrini devam ettirirken
yaşaması arasında fark vardır ki, Yargıtay’da bu farkı kararlarına dikkatlice yansıtmıştır.
1.2.4. Emzikli Kadın Sigortalının Çocuğuna Süt Vermek İçin Ayrılan
Zamanlarda Kaza Geçirmesi
Sigortalı kadınların doğumdan önce olduğu gibi sonrada iş kanunu ve sosyal
güvenlikten kaynaklanan hakları mevcuttur. İş Kanunu’nun 74. maddesinde “Kadın işçilere
bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni
verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi
belirleyebilir. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır” ifadesi yer almıştır. 17 Çimento İşveren Dergisi, S: 6, C: 16, 2002, http://www.ceis.org.tr/dergiDocs/kararlar.pdf (11.01.2012) 18 LALE, Süleyman, “Sosyal Güvenlik Sistemimizde İş Kazası ve Meslek Hastalığı Sigortası”, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 2007, s: 29
10
Sigortalı kadının bu emzirme izni süresince karşılaştığı ve zarara uğradığı her türlü
olay iş kazası niteliğindedir. Çünkü yukarıda belirtildiği üzere bu süre de çalışma süresi
içindedir. Emzirme izni, işyeri sınırları içinde varsa kreş veya emzirme odası gibi
bölümlerde kullanılabileceği gibi, sigortalının evinde veya çocuğun bulunduğu yerde de
kullanılabilir. Bu husus sigortalının inisiyatifine bırakılmıştır19.
Diğer taraftan, iş sağlığı ve güvenliği kapsamındaki yönetmeliklerde işçi lehine
birtakım zorunluluklar getirilmiştir. Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla
Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmeliğin 15. maddesine göre
“Yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 100-150 kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, bir
yaşından küçük çocukların bırakılması ve bakılması ve emziren işçilerin çocuklarını
emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine en çok 250 metre
uzaklıkta bir emzirme odasının kurulması zorunludur. Yaşları ve medeni halleri ne olursa
olsun, 150 den çok kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, 0-6 yaşındaki çocukların bırakılması
ve bakılması, emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma
yerlerinden ayrı ve işyerine yakın bir yurdun kurulması zorunludur. Yurt açma
yükümlülüğünde olan işverenler yurt içinde anaokulu da açmak zorundadırlar. Yurt,
işyerine 250 metreden daha uzaksa işveren taşıt sağlamakla yükümlüdür”20.
Emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt amacıyla bulunduğu, işyerindeki emzirme
odasında uğradığı kaza iş kazası sayılabileceği gibi, emzirmeleri için evine gidip gelirken
ve evinde geçirdiği kazalarda iş kazası sayılmaktadır21.
19 ALPER, Yusuf, a. g. e, s: 215 20Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik, http://www.zirveosgb.com.tr/mevzuat/yonetmelikler/374-Gebe-veya-Emziren-Kad%C4%B1nlar%C4%B1n-%C3%87al%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1r%C4%B1lma-%C5%9Eartlar%C4%B1yla-Emzirme-Odalar%C4%B1-ve-%C3%87ocuk-Bak%C4%B1m-Yurtlar%C4%B1na-Dair-Y%C3%B6netmelik.html (14.01.2012) 21 LALE, Süleyman, a. g. e, s: 30
11
1.2.5. Sigortalıların, İşverence Sağlanan Bir Taşıtla İşin Yapıldığı Yere
Toplu Olarak Götürülüp Getirilmesi Sırasında Kazaya Uğraması
506 sayılı Kanun’a göre, sigortalıların işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı
yere toplu bir şekilde getirilip götürülmeleri sırasında kazaya uğraması durumu, iş kazası
olarak nitelik kazanacaktır. Bu noktada iki koşulun birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
Birincisi, işverence sağlanan bir taşıtın bulunması, ikincisi ise sigortalıların da bu araçla
işin yapıldığı yere toplu olarak getirilip götürülmeleridir22.
Bu konuda genellikle trafik kazalarının söz konusu olacağı kabul edilebilir. Fakat
hükümlerin mutlak ifadesi karşısında trafik kazaları dışındaki kazaları da iş kazası
sayılacaktır. Örneğin; sigortalının araca binerken elini sıkıştırması, dışarıdan açılan ateş
sonucu zarar görmesi, taşıt içinde diğer sigortalılarla kavga ederken yaralanması gibi
durumlar da iş kazası sayılacaktır23.
Diğer taraftan sigortalıların taşıtla sağlanan ulaşımları konusunda genelde akla
gelen, işyerlerinin servis araçlarıdır. Günümüzde daha da yaygın olan bu uygulama
neredeyse bir zorunluluk haline gelmiş ve çalışanlara kolaylık sağlaması açısından büyük
önem kazanmıştır. Ayrıca işverenlerin de işine yarayan bu konu, işverenin veya şirketlerin
iş tanımlarında sıkça yer almaktadır.
22 DEMİRCİOĞLU, Ali Murat ve Ali Güzel, İşverenin Sosyal Sigorta Yükümlülükleri ve Sorumluluğu, İstanbul Ticaret Odası Yayın No: 2000-23, İstanbul, 2001, s: 182 23 GÜZEL, Ali ve Ali Rıza OKUR, Sosyal Güvenlik Hukuku, Beta Yayınları, 10. Baskı, İstanbul, 2004, s: 233
12
Örnek Olay 3:
Bir işçi, işyeri karşısındaki servis aracından inmiş, karşıdan karşıya geçerken trafik
kazası geçirip yaralanmıştır. Yüzde yüz oranla iş göremezlik ile sonuçlanan olayın iş kazası
olup olmadığının tespiti için sigortalı dava açmış ve olay, mahkeme tarafından iş kazası
olarak kabul edilmiştir24. Ancak bu noktada, her ne kadar işçi lehine karar alınması istense
de, dava işverenin savunması alınmadan karara bağlanmıştır.
Yargıtay da işin esasına girmeksizin husumet yönünden kararı bozmuştur. Yargıtay
10. Hukuk Dairesi’ne göre iş kazasının tespiti davası, işvereni bu konudaki hakları
yönünden tamamen ilgilendirmektedir. Nitekim olay; iş kazası olarak değerlendirilirse
kurum, sigortalıya yaptığı yardımları işverenden rücu edecektir. Yüksek mahkeme;
kurumun daha sonra açacağı rücu davasını da bu dava kapsamında değerlendirebilmek için
işverene de husumet yönelterek, göstereceği deliller doğrultusunda sonuca varmak için
kararı bozmuştur25. Görüldüğü üzere işyerinde veya eklentisinde meydana gelen her olay iş
kazası olmamakla beraber, olayın iki tarafın da hakları gözetilerek sonuca bağlanması
gerektiği bu olayla dikkatleri çekmiştir.
1.3. İŞ KAZASINI OLUŞTURAN ETKENLER
İş kazaları ve meslek hastalıklarının sonuçları ve bu olayların önlenmesi çalışmaları,
ülke ve toplum için sosyal, ekonomik ve siyasi yönlerden büyük önem arz etmektedir. İş
kazaları yalnızca işçiyi etkilemekle kalmayıp, işçinin ailesini, yakınlarını, iş arkadaşlarını,
hatta aynı iş kolunda çalışan diğer işçileri, işverenini, sendikaları, devleti ve dolayısıyla
bütün ülke ve toplumu etkilemektedir. Bundan dolayı iş kazaları ve meslek hastalıkları,
24 Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası, Yargıtay’ın İş Hukukuna İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi, Ankara, 2004, s: 211 25 Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası, a. g. e, s: 211
13
hem işçilerin çalıştıkları, hem de yaşadıkları çevrede başlayan zincirleme etkilerle "sosyal
olay" halini almaktadır26.
Bir ülkede iş kazaları ve meslek hastalıklarının artmasının toplumda oluşturacağı
olumsuz psikolojik ve ekonomik etkiler; çalışma barışının, uyumunun ve iş huzurunun
bozulmasına yol açacaktır. Bunun için iş güvenliği ve işçi sağlığının sağlanarak iş kazaları
ve meslek hastalıklarının önemli boyutlara ulaşmasını önlemek gerekmektedir27.
1.3.1. Psikolojik Etkenler
Her geçen gün gelişen bilimsel değerler ve etkin teknoloji kullanımı birçok sektörün
doğmasını sağlamıştır. Bununla beraber artışa geçen iş kazalarının sebeplerinden biri
olarak, çalışanlarla alakalı kişisel özellikler gösterilebilir.
Bu noktada ortaya çıkan önemli bir zorluk "bir işe bir adam seçme" olayıdır. Bunun
için ülkemizde genel olarak işe giriş muayenelerinde çalışan adayının bedensel bir
rahatsızlığının olup olmadığına bakılmakta, daha sonra bir mikro-film ile akciğeri
görüldükten sonra muayene olayı tamamlanmaktadır. Fakat işçinin; bir iş kazasına neden
olduğu durumlarda, yukarıdaki muayenelerden geçen kişinin bir başka etmenin etkisi
altında olduğu, yaralandığı, hatta çevresindeki birkaç kişinin daha zarar görmesine neden
olduğu, iş kazası ve meslek hastalığı araştırmalarında çok önemli bir başka nedenlerinde
incelenmesinin gerektiği gerçeğini ön plana çıkarmaktadır28.
Bu konuda çalışma hayatında olan işletmelerin işçi seçiminde daha dikkatli olmaları
gerekmektedir. Özellikle son yıllarda hızla gelişen insan kaynakları (İK) departmanlarının
26 OFLUOĞLU Gökhan ve Füsun UYSAL, “İş Kazaları ve Meslek Hastalıklarından Kaynaklanan Psiko-Sosyal Sorunların Dışsal Maliyeti”, Kamu-İş Dergisi, C: 5, 2000, s: 2 27 OFLUOĞLU Gökhan ve Füsun UYSAL, a. g. e, s: 2 28 EBİRİ, Arslan, “İş Kazalarında İnsan Psikolojisi Faktörü”, 2. Ulusal İşçi Sağlığı Kongresi, 4-7 Temmuz 1988, TTB, Ankara, 1988, s: 157
14
bunun üzerine eğildiğini söylemek mümkündür. Bu birimde çalışan kişiler, işçi alırken,
yapılan işe göre en uygun kişilikteki kişiyi bulmak için gayret göstermektedirler.
İş kazaları ve meslek hastalıklarının meydana gelmesinde etkili olan kişisel
etkenleri üç ana grupta toplayabilmek mümkündür29:
Kişisel Özellikler: Kişinin yaşı, cinsiyeti, eğitim durumu, iş tecrübesi, medeni
halidir.
Fizyolojik Etkenler: Yorgunluk, fiziksel yetersizlik (boy, kilo, v.s), uykusuzluk
halidir.
Psikolojik Özellikler: Zekâ seviyesi, görme yeteneği, duygusal durumu, kaza
eğilimi, iş tatmini, yabancılaşma duygusu, monotonluk, riski kabullenme, stres,
psikolojik rahatsızlıklar, alkol ve uyuşturucu bağımlılığıdır.
1.3.2. Sosyolojik Etkenler
Kişisel anlamda; kazaların nedenleri arasında kişilerin dikkatsizliği ve farklı bilişsel
kapasiteleri önemli faktör sayılırken, sosyolojik kuramlar arasında da bu nedenler çok az
miktarda kaza nedeni olarak görülmektedir. İş kazalarını sosyolojik çerçevede ele alan
çalışmalar; sanayi toplumlarında yer alan çıkar çatışmaları, işçilerin ciddi anlamda riskli
hale geldikleri vurgulamaktadır. Bu hususta yapılan meslek, kazanç, eğitim ve yaşanan
çevre koşulları baz alınarak belirlenen ekonomik sınıf değişkenlerine göre birçok araştırma
söz konusudur30. Bu bağlamda günümüzde her meslek grubunun değişik zorlukları ve
çalışma koşulları olduğu göz önünde bulundurulduğunda, insanların çalışmaları esnasında
veya sonrasında başlarına gelebilecek kazalarda ve olumsuzluklarda sosyo-ekonomik
faktörlerin dikkate alınması gerekli bir olgu olabilecektir. Bu noktada işe girişten itibaren
çalışanı etkileyebilecek etmenlerin detaylıca araştırılması fayda sağlayabilir.
29 EBİRİ, Arslan, a. g. e, s: 158 30 DİZDAR, N. , Ercüment, Mustafa KURT, İş Güvenliği, Kale Matbaacılık, Ankara, 2001, s: 46, 47
15
Diğer taraftan, toplum psikiyatrisi konusundaki gelişmeler iş kazaları ile alakalı bazı
sebeplerin bir bölümünün işyeri dışında aranmasını gerçeğini de ortaya koymuştur. Bu tür
çalışmalarda; işçilerin kazaya eğilimlerinin artış göstermesinde işyeri dışı bazı etmenlerin
var olabileceği savunulmuştur. Konuyu genişleterek sosyal uyumu da konunun içerisine
katan çalışmalarda, kaza geçiren çalışanların çoğunluğunda sosyopatik davranışlar, yasalara
karşı gelme, suçluluk psikolojisi, ailevi problemler, başkalarıyla iyi geçinememe,
düşmanlık ve kin duygusu, çabuk kırılma, sorumsuzluk ve zararlı alışkanlık ve bağımlılık
gibi durumların bulunduğu belirtilmiştir31.
1.3.3. Fizyolojik Etkenler
Çalışma hayatındaki kişilerin, hangi meslekten olurlarsa olsunlar, fiziksel açıdan
yetersizlikleri istenmeyen ve önlenemeyen kazalara neden olabilmektedir. Örnek olarak göz
hastalıkları ve görme bozuklukları, sinirsel rahatsızlıklar ve aşırı sinirlilik halleri, önceden
geçirilmiş hastalıklar ve daha önceki tıbbi operasyonlardan kalan fiziksel sorunlar birer
kaza sebebi olarak gösterilebilir. Öte yandan kalp, kan dolaşımı ve ciğerdeki rahatsızlıklar,
boy ve kilo dengesizliği, duyma kayıpları, erken yaşlanma gibi fiziki bütünlüğe zarar verici
sorunlar da kaza ile sonuçlanabilir32.
Diğer taraftan; uykusuzluk, yorgunluk ve buna bağlı olarak da halsizlik gibi
durumlar da fizyolojik faktörlerin başında gelmektedir. Çoğu kez yorgunluk ve uykusuzluk
faktörü beraber değerlendirilmelidir. Bunun sebebi de, uykusuzluk nedeniyle ortaya çıkan
yorgunluk hissinin çok sık karşılaşılan bir durum olmasıdır. Fakat her yorgunluğun nedeni
uykusuzluk değildir. Bunun altında yatan nedenler çeşitlidir. Çalışma sürelerinin uzun
olması, fazla mesailerin çok olması, işin ağır olması, işin fiziksel zorluğu gibi etkenler
31 TUFAN, Beril, Göçmen İşçilerde İş Kazaları: “Almanya’da İş Kazası Geçirmiş Türkiye’ye Dönen İşçilerin Sosyal Psikolojik Özellikleri”, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü, Yayın No: 556, Ankara, 1994, s: 30-35 32 DİZDAR, N., Ercüment, Mustafa KURT, a. g. e, s: 47
16
insanlarda yorgunluğa ve dolayısıyla kazaya zemin hazırlamaktadır. Zira uykusuzluk hissi
insanın direncini azaltmakta, dikkatini dağıtmakta ve kendilerini kontrol etmekte güçlük
çıkartmaktadır33.
Özellikle sanayileşmeden sonra çok fazla iş kolu ve sektör kurulmuştur. Buna bağlı
olarak her geçen gün bu mesleklerde çalışacak işgücü ve bu işgücünü yönetecek
yöneticilere ihtiyaç duyulmaktadır. Küreselleşmeye bağlı olarak tüm sektörler piyasada bir
yer tutmak için kimi zaman kapasitelerinin üzerine çıkmakta, bu da çalışan işgücüne
olumsuz yansıyabilmektedir. Uzayan fazla mesailer, çoklu ve çeşitli üretim çalışmaları, az
işgücü ile çok iş yapma hırsı, v.b faktörler maddi ve manevi boyutta zarar veren kazalara
neden olabilmektedir. Bu noktada iş alım süreçlerine, yeni işçileri işe alıştırmaya, kapsamlı
eğitimlere, işyerinin kurallara uygun düzenlenmesine önem verilmesi gerekmektedir.
1.4. MESLEK HASTALIĞI KAVRAMI
İnsan bünyesine zarar verebilecek hastalıkları kendi içinde ayırmak gerekmektedir.
Bir hastalığın çalışma hayatından kaynaklanması meslek hastalığına işarettir. Yaşanan
olumsuzlukların sonuçlarına yaklaşırken, hastalığın nedenlerine ve temeldeki kaynağına
karar verilmesi son derece önemlidir.
1.4.1. Meslek Hastalığının Tanımı
Mesleki bir faaliyetin yürütümünde veya birtakım işlerde devamlı çalışma durumu,
kişilerde bazı hastalıkları beraberinde getirebilir. Meslek hastalıklarının sosyal güvenlik
sistemlerinde, tıpkı iş kazalarında olduğu gibi sosyal risk olarak görülmesinin temeldeki
sebebi budur. Meslek hastalığı; sigortalının, işverenin otoritesinde çalışmakta iken, yapılan
33 DİZDAR, N., Ercüment, Mustafa KURT, a. g. e, s: 48
17
işin niteliğine ya da yürütme koşullarına göre yinelenmesi sebebiyle maruz kaldığı bedensel
veya ruhsal arıza olarak tanımlanmaktadır34.
Meslek hastalığı 506 sayılı Kanun’un 11. maddesinde şu şekilde tanımlanmıştır:
“Meslek hastalığı, sigortalının çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple
veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi
arıza halleridir”.
5510 sayılı Kanun’un 14. maddesine göre de “Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı
veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları
yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleridir”
şeklinde tanımlanmıştır. Bu iki tanımlama birbiriyle tıpatıp aynıdır.
İş kazası ile meslek hastalığı arasındaki ayırt edici unsur ise; meslek hastalığının
tekrarlanan bir sebeple, iş kazasının ise ani olarak ortaya çıkmasıdır. Bu bağlamda her
hastalık meslek hastalığı olamayacaktır. İşyeri koşulları ile ortaya çıkan hastalık arasında
bir illiyet bağı kurulması gerekmektedir. Örneğin; yıllar boyunca sigara kullanılması
nedeniyle nefes darlığı oluşması bir hastalık halidir ancak meslek hastalığı olarak kabul
görmez. Bir meslekle ilişiğinin olması gerekir. Mesela; işitme kaybı, zaman içinde
oluşabileceği gibi bir meslekten de kaynaklanabilir35.
Diğer taraftan kömür madenlerinde çalışan sigortalıların yakalandıkları,
“Pnömokonyoz” ve “Antrekozis” mermer ocakları ya da kot taşlama işyerlerinde
çalışanların tutuldukları “Silikoz”, tütün işletmelerinde çalışan sigortalıların yakalandıkları
“Tabakoz” gibi hastalıklar, işin niteliğine göre tekrarlanan bir nedenle meydana gelen
meslek hastalıklara örnek olduğu gibi; sıtma savaş işlerinde çalışan sigortalıların,
bataklıkların kurutulması işinde çalıştıkları sırada yakalandıkları “Sıtma” hastalığı veya
34 DEMİRCİOĞLU, Ali Murat ve Ali GÜZEL, İşverenin Sosyal Sigorta Yükümlülükleri ve Sorumluluğu, İstanbul Ticaret Odası Yayın No: 2002-29, İkinci Baskı, İstanbul, 2002, s: 182 35 BALCI, Mesut, İş Kazası veya Meslek Hastalığından Doğan Tazminat Davaları-Destekten Yoksun Kalma Nedeniyle Tazminat Davaları Uygulaması ve İçtihatlar, Yetkin Yayınları, Ankara, 2008, s: 77-78
18
hayvanlarla ilgili işte çalışanların yakalandıkları “Şarbon” hastalığı da, işin yürütüm şartları
yüzünden meydana gelen meslek hastalıklarından sayılmaktadır36.
1.4.2. Meslek Hastalığının Unsurları
Meslek hastalıklarının da, iş kazalarının olduğu gibi unsurları ve birtakım şartları
bulunmaktadır. Bu unsurların başında sigortalı olmak gelir ve sonrasında iş kazalarında
olduğu gibi, meydana gelen olayda sigortalının zarar görmüş olması gerekmektedir. Öte
yandan hastalığın, yine iş kazalarındaki gibi yürütülen iş dolayısıyla ortaya çıkması ve son
olarak da hastalığın listede belirtilen hastalıklar ile eşleşmesi ve yasal sürenin sağlanması
gerekir. Bu husus her hastalığın meslek hastalığı olmadığının bir sonucu olarak
düşünülebilir37.
1.4.2.1. Meslek Hastalığına Tutulan Kişinin Sigortalı Olma Şartı
Meslek hastalığına yakalanan kişinin her şeyden önce sigortalı olması
gerekmektedir. 506 ve 5510 sayılı Kanun’lar bu konuda aynı görüşü paylaşır. Ayrıca tıpkı
iş kazasında olduğu gibi sigortalının belli bir gün prim ödeme şartı aranmaz. Bunun sebebi
olarak da iş kazası ve meslek hastalıkları sigortasının kısa vadeli sigorta arasında yer alması
gösterilebilir38.
36 T.C Sosyal Güvenlik Kurumu, Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Kısa Vadeli Sigortalar Daire Başkanlığı, 2008, s: 8, http://www.bilgin.net/CSGBmevzuatCDsi/2008_108.pdf (18.01.2012) 37 TUNCAY A. Can ve Ömer EKMEKÇİ, Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, Beta Yayınları, 11. Baskı, İstanbul, 2005, s: 280 38 TUNCAY A. Can ve Ömer EKMEKÇİ, a. g. e, s: 280
19
1.4.2.2. Sigortalının Ruhsal Veya Bedensel Yönden Bir Zarara Uğraması
İş kazasında olduğu gibi, meslek hastalığına yakalanan sigortalının bu hastalık
sonunda geçici ya da sürekli olarak bedenen veya ruhen bir zarara uğramış olması,
kendisine kurum tarafından yapılacak yardımların ön kriterlerinden biridir. Tabi ki bu
hastalık durumu, geçici olabileceği gibi sigortalının uzun süre sakat kalabileceği hasarlara
da yol açabilmektedir. 506 sayılı Kanun’un 11. maddesinde ölüm olayından söz
edilmemesine karşın, anılan maddenin 12. maddesinde sigortalının hak sahiplerine gelir
bağlanması hükmünden hareketle meslek hastalığı sonucu ölümlerde de gerekli yardımların
yapılacağı kanısına varılmaktadır39. Aynı durum 5510 sayılı Kanun2un 14. ve 16.
maddelerinde aynen geçerlidir.
Meslek hastalıkları, yürütülen faaliyet sonucunda meydana gelmekte ve sigortalıyı
ruhen ve/veya bedenen bir zarara uğratmaktadır. Bu sebeple de yaşanan olaya meslek
hastalığı gözüyle bakmak mümkün olabilmektedir. Yapılan işin niteliği ve işyeri şartlarına
göre sürekli tekrarlanan olumsuz etkilerin, sigortalının fiziksel ve/veya ruhsal bütünlüğüne
zarar verici hale gelmesi durumunda meslek hastalığının varlığı üzerinde durulabilir40.
Diğer taraftan, meslek hastalıkları kişiye sadece fiziksel olarak zarar vermekle
kalmayıp ruh ve sinir sisteminde tahribata da yol açabilmektedir. Bu konuda da sosyal
yardımların geçerli kalması çok doğaldır41.
Yürütülen faaliyetle ilişkili meslek hastalıklarına örnek olarak; benzin ve benzeri
içerikli maddelerin kullanıldığı imalat sektöründe çalışan sigortalıların zaman içinde kemik
hastalığına uğramaları, ekranlı araçlarda uzun süre ve oturarak çalışanların iskelet
yapılarının zayıflamasına bağlı olarak bel fıtığı başta olmak üzere birçok hastalığa maruz
39 DEMİRCİOĞLU, Ali Murat ve Ali GÜZEL, İşverenin Sosyal Sigorta Yükümlülükleri ve Sorumluluğu, İstanbul Ticaret Odası Yayın No: 2002-29, İkinci Baskı, İstanbul, 2002, s:182 40 ŞAKAR, Müjdat, Sosyal Sigortalar Uygulaması, Der Yayınları, 7. Baskı, İstanbul, 2004, s: 215 41ŞAKAR, Müjdat, a. g. e, s: 215
20
kalmaları gösterilebilir42. Başka örnek olarak da iletişim araçlarını (örneğin cep telefonu,
bilgisayar) aşırı kullanmak zorunda olan çalışanların, bu araçlardan yayılan zararlı
etkilerden dolayı ruhsal ve fiziksel bütünlüğünün sıkıntıya girmesi verilebilir.
1.4.2.3. Hastalık, Sakatlık veya Ölümün Yürütülen İş Dolayısıyla
Meydana Gelmesi
Bir meslek hastalığının varlığından söz edebilmek için, hastalığın ve bunun sonucu
olarak da sakatlık veya ölüm olayının sigortalının çalıştığı iş nedeniyle ortaya çıkması
gerekmektedir. Yani yapılan faaliyet ya da iş ile ortaya çıkan zarar arasında uygun illiyet
bağının varlığı şarttır43.
Meslek hastalığında, iş kazasında olduğu gibi anilik durumu söz konusu olmayıp
belli bir zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkma ve ilerleme vardır. Bu anlamda sigortalının
yaptığı iş ve koşulları son derece önemlidir. Kural olarak meslek hastalığı, mesleki bir
faaliyet sonucunda uzun bir zaman dilimi içinde işçinin sağlık bütünlüğünün bozulması
anlamına gelmektedir44.
1.4.2.4. Hastalığın Meslek Hastalıkları Listesinde Yer Alma Şartı
Hangi hastalıkların meslek hastalığı sayılacağı ve hastalıkların işten ayrıldıktan en
geç ne kadar süre sonra ortaya çıktığı takdirde faaliyetteki işten dolayı meydana geldiğinin
kabul edileceği, 506 sayılı Kanun’un 135. maddesinin (A) fıkrası (f) bendine göre
42 ORHAN, Murat, “İş Sağlığı ve Güvenliği Sisteminde İşveren Yükümlülükleri”, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 2007, s: 31 43 ŞAKAR, Müjdat, Sosyal Sigortalar Uygulaması, DER Yayınları, 8. Baskı, İstanbul, 2006, s: 200 44 TEZEL, Ali ve Resul KURT, Sosyal Güvenlik Reformu ve Açıklaması, Yaklaşım Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 2008, s: 76
21
hazırlanan Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü ve ekinde yer alan meslek hastalıkları
listesinde ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Meslek hastalığının varlığının kabulü için, onun
mesleki faaliyetten doğması yeterli olmayıp, o hastalığın kural olarak, Sosyal Sigortalar
Sağlık İşlemleri Tüzüğü’ndeki meslek hastalıkları listesinde de adının bulunması ve listede
belirtilen süre içinde meydana çıkmış olması gerekmektedir45.
Kanunun işaret ettiği bu Tüzük, “Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü” adı
altında 26.05.1972 tarihinde çıkarılmıştır. Bu Tüzük önce 12.11.1978 tarihinde, sonrasında
ise 31.05.1985 tarihinde 1985/9529 sayılı kararname ile değişikliğe uğramıştır46.
Anılan Tüzük’te hastalıklar kapsamlı bir şekilde belirtilmiştir. Bir kişinin hangi
meslekten olursa olsun kazaya uğrayabileceği ya da hastalığa yakalanabileceği göz önünde
tutulup listeler hazırlanmış, mağduriyeti giderici çalışmalar yapılmıştır. Bu bağlamda
aşağıda yer alan “mesleklere göre sağlık sorunları” adlı tabloda, hastalıklar ve meslek
grupları hakkında bilgilendirme yapılmıştır.
45 GEÇER, Bekir, İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 2004, s: 36-37 46 GÜZEL, Ali, Ali Rıza OKUR ve Nurşen CANİKOĞLU, Sosyal Güvenlik Hukuku, Beta Yayınları, 11. Baskı, İstanbul, 2008, s: 305
22
Tablo 1. Mesleklere Göre Sağlık Sorunları
Hastalık Etkilenme İş kolu Astım (solunum sistemine)
Bronşit (solunum sistemine)
Bitkisel, hayvansal ürünler, ahşap tozu
İzosiyanat Metaller Kesme yağları İritanlar Asitler Duman Nitrojen oksit
Laboratuar çalışanı Çiftlik çalışanı Mobilya üretimi Plastik üretimi ve
işleme Metal eritme ve işleme Makine operatörleri Kaynakçılık Metal kaplama Yangın söndürme
Üst solunum yolu İritasyonu (tahrişi)
Periferik nöropati(sinir sistemine)
Kapalı ortam kirliliği (Hasta ev sendromu)
Öğretmenler Ofis çalışanları Organofosfat pestisidler Kurşun Metil butil keton Solvent
Boya, kaporta tamiri işleri
Pestisid üretimi ve kullanımı
Radyatör tamiri, değerli metal tekrar kazanımı
Akü üretimi Döşemecilik Öğretmenler Ofis çalışanları
Duyma kusuru(sağırlık)
Gürültü
Çeşitli iş kolları (85 db üzerinde gürültülü ortamlar)
23
Akciğer kanseri
Temas dermatiti (deri hastalıkları)
Spontan düşük (üreme sistemi)
Sperm anomalileri
Gelişme bozuklukları
Koroner arter hastalığı (dolaşım sistemi)
Asbest Krom Kurum, zift Solvent Nikel Lateks Etilen oksit Kurşun Sterilizasyon Dibromokloropropan Karbonmonoksit Stres
İnşaat (tesisat, tamir ve yıkım işleri dahil)
Kaynakçılık, metal kaplama
Demir çelik endüstrisi Sağlık çalışanları Çeşitli işler Kuaförler Akü üretimi Değerli metal tekrar
kazanımı Pestisid üretimi Aşırı çalışma Parça başı çalışma
Kaynak: BESLEME, Mehmet, DEMİR, Fuat, “Meslek Hastalıkları ve İş Kazaları”, 2011, s: 5,
http://www.guvenlicalisma.org/index.php?view=article&catid=130%3Amakaleler&id=571%3Ameslek-
hastaliklari-ve-is-kazalari-mehmet-besleme-fuat-demir&format=pdf&option=com_content (13.02.2011)
Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü’nde yer alan hastalıklar ve etkenleri daha
geniş kapsamda olmasına karşın, bugün geldiğimiz noktada eksik kalmaktadır. Öyle ki
günümüz teknolojileri her geçen gün ilerlemekte ve bununla beraber yeni iş alanları ve
çalışanları ortaya çıkmaktadır. Bunun için; önce hastalığın belirlenmesinde sonra da gerekli
yardımların yapılmasında baz alınan listelerin sürekli güncellenmesi büyük önem arz
etmektedir. Kaldı ki meslekler değiştikçe hastalıklarda ona özgü olarak değişecek,
hastalıklar ve meslek grupları Tablo 1’deki gibi ortak bir paydada buluşmayıp belki de her
mesleğe göre spesifik hastalık ortaya çıkmış olacaktır.
24
1.5. MESLEK HASTALIĞI TESPİT DURUMU
Sigortalının, çalıştığı işten dolayı meslek hastalığına tutulduğunun tespiti de
aşağıdaki şekilde yapılmaktadır47:
Kurum tarafından yetkilendirilmiş sağlık hizmet sunucuları tarafından, usule
uygun olarak düzenlenen “Sağlık Kurulu Raporu” ve dayanağındaki tıbbi
belgelerin incelenmesi;
Kurum tarafından gerekli görüldüğü durumlarda, işyerindeki çalışma şartlarını
ve buna bağlı tıbbi sonuçlarını ortaya çıkaran denetim raporları ve gerekli diğer
belgelerin incelenmesi ve sonucun, Kurum Sağlık Kurulu tarafından tespit
edilmesi zorunludur.
Meslek hastalığı, işten ayrıldıktan sonra göz önüne çıkmış ve sigortalı olarak
çalışılan işten kaynaklanmış ise; sigortalının haklardan yararlanabilmesi için,
Kurum tarafından belirtilen süreden daha uzun bir zamanın geçmemiş olması
şarttır. Bu sebeple de bu durumdaki kişilerin, gerekli belgelerle zamanında
Kurum’a müracaat etmeleri şartı bulunmaktadır.
Herhangi bir meslek hastalığının, klinik bulgularla veya laboratuar bulgularıyla
belirlendiği ve meslek hastalığına yol açan etkenin, işyerindeki inceleme
sonunda tespit edildiği durumlarda, meslek hastalıkları listesindeki yükümlülük
süresi aşılmış olsa dahi, söz konusu hastalık, Kurum’un ya da ilgilinin başvurusu
üzerine, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu’nun onayı ile “meslek hastalığı”
kabul edilebilmektedir.
47 ÖZDEMİR, Cumhur Sinan, Soru ve Cevaplarla Sosyal Güvenlik Reformu-Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Uygulama Rehberi, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008, s: 24
25
1.6. İŞ KAZASI ve MESLEK HASTALIKLARININ BİLDİRİLMESİ
YÜKÜMLÜLÜĞÜ
İşveren, iş kazası yaşayan veya meslek hastalığına tutulan işçisini gözeterek, durumu
derhal ilgili yerlere bildirmekle yükümlüdür. Ancak buradaki ayrım iş kazasının anlık,
meslek hastalığının ise uzun süreli bir vaka olmasıdır. Olayların sonuçları
değerlendirilirken bu ayrım göz önünde bulundurulmaktadır.
1.6.1. İşverenin İş Kazasını Bildirme Yükümlülüğü
İşverenin ve kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan sigortalının bildirimle ilgili
sorumlulukları sadece iş kazası ve meslek hastalığı ile sınırlı tutulmuş ve diğer sigorta
olaylarını bildirme sorumlulukları yoktur. İş kazasına uğrayan sigortalıya, durumunun
gerektirdiği sağlık yardımlarını derhal sağlamayan ve yükümlülüğünü yerine getirmeyen
işverenin hukuki sorumluluğu sadece SGK’ ya karşıdır. Aynı şekilde geçirdiği iş kazasına
ilişkin bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyen kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan
sigortalının da hukuki sorumluluğu Kurum’a karşıdır48.
2008 yılı Ekim ayı başından itibaren yürürlükte olan 5510 sayılı SSGSS ile iş
kazasını bildirme yükümlülüğünü yerine getirmemekten kaynaklanan hukuki sorumluluk,
506 sayılı Kanun’dan farklı düzenlenmiştir. 506 sayılı Kanun’da, bildirim yükümlülüğünü
kasten ve ağır ihmali sonucunda yerine getirmeyen işveren, uygun neden ve sonuç bağının
gerçekleşmesi şartı ile Kurum’un uğradığı zararların bütününden sorumlu tutulmuştur.
Ayrıca bildirim yükümlülüğünü yasal süresinde yerine getirmeyen işverene, iş kazasını
Kurum’a bildirdiği tarihe kadar sigortalıya yaptığı tedavi giderlerinin ödenmemesi de
öngörülmüştür.
48 TOZAN, Celal, “İş Kazasını Bildirme Yükümlülüğünü Yerine Getirmemenin Sorumluluğu”, E-Yaklaşım Dergisi, S: 214, 2010, http://www.huseyinust.com/konu-is-kazasini-bildirme-yukumlulugunu-yerine-getirmemenin-sorumlulugu.html?pid=65128#pid65128 (18. 02. 2012)
26
1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu’nda ise sadece iş kazasının tayininde 506 sayılı
Kanun’un ilgili hükümlerinin kıyas yolu ile uygulanması ön görülmüştür. Kendi adına ve
hesabına bağımsız çalışan sigortalının, iş kazasını Kurum’a bildirme yükümlülüğü
düzenlenmemiştir. Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan sigortalıya hukuki sorumluluk
5510 sayılı SSGSS Kanunu ile getirilmiş ve iş kazasını bildirmemekten kaynaklanan
hukuki sorumluluğun sınırları daraltılmıştır49.
506 sayılı Kanun’un 15. maddesinde; işveren, iş kazasına uğrayan sigortalıyı derhal
tedavi ettirmek ile yükümlü kılınmış, aynı madde ile işverenin de bu amaç doğrultusunda
yaptığı tüm giderleri belgelemesi halinde bu masrafların kurumca kendisine ödeneceği
hükmü yer almıştır. Kanun koyucunun bundaki amacı; kazaya uğrayan sigortalının
tedavisine derhal başlanıp gecikmeden kaynaklanacak sıkıntıların önüne geçilmesi, işverenin
de tedaviden kaynaklı giderlerinin karşılanmasıdır. Fakat işveren her türlü giderini
kurumdan isteme hakkına sahip değildir. Bunun da ölçütü vardır. İşveren, kurumdan sadece
iş kazasından kaynaklanan yol ve tedavi giderlerini isteyebilmektedir. İşveren bu tür
giderleri, gerekli belgeleri düzenleyip kuruma ibrazıyla temin edebilecektir. İşveren yasal
belgeleri geçerli zaman içerisinde kuruma ibraz ettiğinde kurum, giderleri ödemekle
yükümlüdür. Kurumun bu yükümlülüğü, sigortalının geçirdiği kazaya bağlı olarak
düzenlenen belgelerdeki tutarlar üzerinden ödemesiyle alakalıdır50.
İş kazasının bildirim zamanı ise 4857 sayılı İş Kanunu’nun 77. maddesinde şu
şekilde belirtilmiştir: İşyerinde meydana gelen iş kazası ve tespit edilecek meslek
hastalığının en geç iki gün içerisinde işveren tarafından yazılı bir şekilde (haber verme
kâğıdı ile) bölge müdürlüğüne bildirilmesi gerekmektedir. Bildirimin, kurumca yapılacak
haber verme kâğıdı doldurularak yapılmasının amacı ise, işverene kolaylık sağlanmasının
yanı sıra, iş kazası konusunda kurumca elde edilmesi gereken bilgilerin eksiksiz bir şekilde
ulaşmasının sağlanmasıdır. Bu sebeple, işverenin bu haber verme kâğıdı yerine, başka bir
şekilde yapmış olduğu bildirim kabul edilememektedir. Fakat haber verme kâğıdındaki 49TOZAN, Celal, a. g. e, s: 2 50 TOZAN, Celal, “İşverenin İş Kazası İle İlgili Yükümlülükleri”, Çimento İşveren Dergisi, S: 6, C: 14, 2000, s: 12
27
bütün bilgileri içeren bir form, sırf şekle uygun değil gerekçesiyle reddedilmemelidir.
Burada önemli olan nokta kurumca hazırlanan örnek haber verme kâğıdına uygunluktur51.
Örnek Olay 4:
Yargıtay 21. HD’ nin verdiği bir kararda; 506 sayılı Kanun’un 11. maddesinin (I)
fıkrasının (a) bendine göre sigortalının işyerinde bulunduğu sırada meydana gelen ve
sigortalıyı bedence veya ruhça zarara uğratan olay iş kazası olarak kabul edilmiştir. 506
sayılı Kanun’un 27. ve takip eden maddelerinde, işverenin iş kazasını en geç iki gün içinde
SGK’ ya bildirmekle yükümlü olduğu, haber verme kâğıdındaki bildirilen olayın iş kazası
sayılıp sayılmayacağı hakkında gerekirse Kurum’ca soruşturma yapılabileceği ve varılan
sonucun en geç üç ay içinde ilgililere yazı ile bildirileceği, ilgililerce yetkili mahkemeye
başvurularak SGK kararına itiraz olunabileceği, itiraz halinde Kurum kararının ancak
mahkeme kararının kesinleşmesi ile kesin hale geleceği bildirilmiştir. Ancak somut olayda
bahsi geçen gerekli incelemeler yapılmış ve sonucunda SGK’ nın olaydan haberdar
edilmediği anlaşılmıştır52. Bu örnek olay, konunun ne kadar önemli olduğunu işaret
etmekle beraber, bu durumlarla ilgili sorumluluk sahibi kişilerin duyarlı olması hakkında
uyarılarda bulunmaktadır.
506 sayılı Kanun’da iki gün olarak belirlenen bildirim süresi, 5510 sayılı Kanun ile
üç iş gününe çıkarılmıştır. 5510 sayılı Kanun’da sadece bildirim yükümlülüğüne ilişkin
süre artırılmamış, ayrıca üç günlük süre bakımından iş günlerinin dikkate alınacağı da
belirtilmiştir. Bundan dolayı, üç günün hesabında, tatil günleri dikkate alınmayacaktır.
Ayrıca, bildirim yükümlülüğü de, kazadan sonraki günden itibaren başlayacaktır53. 5510
sayılı Kanun’un bu hükmüne bakılırsa; bildirimin süresi artmıştır ancak bildirim
51 TUNCAY A. Can ve Ömer EKMEKÇİ, Sosyal Güvenlik Hukuku’nun Esasları, Legal Yayınları, İstanbul, 2008, s: 275 52 ŞAMİLOĞLU, Erkan, “Türk Sosyal Güvenlik Hukukunda İş Kazası ve Meslek Hastalıkları Sigortası”, Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Sakarya, 2008, s: 41, 42 53 CANİKLİOĞLU, Nurşen, “Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform!”, Çalışma ve Toplum Dergisi, S: 8, 2006, s: 64
28
yükümlülüğünün derhal başlaması uygulamada sıkıntı yaşanacağına işarettir. Ancak işveren
ya da işveren vekili gibi kişilerin işyerinde yaşanacak bir kazayı hemen öğrenmeleri her
zaman her durumda mümkün olmayabilir. Bildirim yükü tamamen işverene yüklenmiştir.
Bu durumda, kanun koyucunun amacının işverenleri ve sorumluluk sahibi kişilerin çalışma
hayatında daha da duyarlı hale gelmelerini teşvik etmek olduğu düşünülebilir.
Diğer taraftan, iş kazasını bildirim yükümlülüğü, sadece tüm sigorta kollarına tabi
sigortalılar için değil, kısa vadeli sigorta kollarına tabi sigortalılar için de zorunlu
olmaktadır54.
1.6.2. İşverenin Meslek Hastalığını Bildirme Yükümlülüğü
İşveren, iş yerinde çalıştırdığı sigortalılardan birinin meslek hastalığına tutulduğunu
öğrenirse ya da bu durum kendisine haber verilirse, bu olayı örneği kurumca hazırlanan
haber verme kâğıdı ile öğrendiği gün temel alınarak iki işgünü içinde SGK’ ya bildirmek
zorundadır. İşverenin bu yükümlülüğü, sigortalının meslek hastalığına yakalanmış
olduğunu öğrenmiş olmasına bağlıdır. Bu noktada olayın nereden öğrenildiği önem arz
etmemektedir çünkü işveren olayı bilen diğer bir işçisinden veya kanunen belli aralıklarla
yaptırılan sağlık kontrollerinden öğrenmiş olabilir. Örneğin; sigortalının 20.7.2012
tarihinde “slikoz” türü meslek hastalığına tutulduğunu doktor raporu ile öğrenen işverenin
bu durumu, öğrendiği günden itibaren en geç iki gün içerisinde yani 22.7.2012 tarihine
kadar bildirmesi zorunludur55.
Diğer taraftan, işverenin bildirim yükümlülüğü o sırada işyerinde çalıştırmakta
olduğu sigortalılar ile sınırlı tutulmuştur. İşten ayrıldıktan sonra meslek hastalığına
tutulduğu gözlenen kişiler, alacakları doktor raporu ve gerekli belgelerle SGK’ ya şahsi
54 CANİKLİOĞLU, Nurşen, a. g. e, s: 64 55 DEMİRCİOĞLU, Ali Murat ve Ali GÜZEL, İşverenin Sosyal Sigorta Yükümlülükleri ve Sorumluluğu, İstanbul Ticaret Odası Yayın No: 2002-29, İkinci Baskı, İstanbul, 2002, s: 185, 186
29
olarak haber vermek durumundadır56. Bu durumda kanun koyucunun meslek hastalığının
uzun sürelere de yayılabileceğinin altını çizerek kişileri mağdur etmemek düşüncesine
sahip olduğu söylenebilir. Bu bağlamda, durumun yaşanabileceği meslek grupları da
günümüzde fazlasıyla mevcuttur.
1.7. ASIL İŞVEREN-ALT İŞVEREN (TAŞERON) KAVRAMLARI
Asıl işveren ve alt işveren (taşeron) kavramları birbirinden ayrı kavramlar gibi
görünse de aslında bağlantılı kavramlardır. Aynı işyerinde hem asıl işverenin hem de alt
işverenin varlığının olması da bunu destekler niteliktedir.
1.7.1. Asıl İşverenin Tanımı
İşveren, 4857 sayılı İş Kanunu’nda “işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi yahut
olmayan kurum ve kuruluşları” olarak tanımlıdır. Sendikalar kanunu işvereni, “hizmet
sözleşmesiyle işçi çalıştıran kişi veya kişiliği bulunmayan kamu ve kurum kuruluşları”
olarak tanımlamıştır. 6289 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nu ise işvereni,
“Kamu görevlisi çalıştıran kamu kurum ve kuruluşu” şeklinde tanımlanmıştır. Tabi ki, bir
adi şirkette fiziki ya da fikri emek arzı suretiyle ortak olanların dışındaki ortaklar da bu
kanun bakımından işveren sayılmaktadır57. Bu bağlamda işveren için birçok farklı tanımın
mevcut olduğu görülmektedir. Öyle ki her sektör için ayrı ayrı tanım yapılması doğaldır.
Çalışan işgücünü yöneten her kişi her grup işveren sayılabilir.
Çalışma hayatındaki diğer tanımlardan söz etmek gerekirse işçi ve işveren
arasındaki ilişkiye iş ilişkisi, işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi
56 DEMİRCİOĞLU, Ali Murat ve Ali GÜZEL, a. g. e, s: 185, 186 57 UĞUR, Adem, İşçi-İşveren İlişkileri, Sakarya Üniversitesi Yayın No: 28, Genişletilmiş Baskı, 2004, s: 8, 9
30
olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime de işyeri denmektedir.
İşyerine bağlı yerler olarak dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, tedavi ve
bakım, mesleki eğitim yapılan yerler ve diğer eklentiler işyerinden sayılmaktadır. Bütün bu
eklentiler iş organizasyonun bir parçasıdır.
1.7.2. Alt İşverenlik (Taşeron) Kavramı
Alt işveren konusu 506 sayılı Kanun’un 87. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan
maddenin 2. fıkrasında yer alan tanıma göre, “Bir işte veya bir işin bölüm veya
eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişiye aracı
denir”. Ancak, uygulama ve doktrinde asıl işverenle olan ilişkiyi belirginleştirmek amacıyla
yasanın “aracı” olarak adlandırdığı kişiye “alt işveren” adı verilmektedir. Anılan maddeye
göre paralel hüküm içeren 1475 sayılı İş Kanunu’nun 1. maddesinde ise herhangi bir tanım
yapılmamakla beraber alt işverenden “diğer bir işveren” olarak söz edildiği görülmektedir.
Öte yandan mevzuat, yargı kararları ve doktrinde bu kavram, taşeron, alt müteahhit, alt
ısmarlanan, aracı ve tali işveren olarak adlandırılmakta ise de “alt işveren” teriminin en
uygun tanımlama olduğu söylenebilir58.
Alt işverenler; asıl işverenden belirli bir işin bir bölümünde ve eklentilerinde iş alan
ve o işyerinde ve eklentilerinde kendi adlarına işçi çalıştıran işveren sıfatına sahip olan
kişilerdir. Aldıkları işleri, asıl işverene ait işyerinde yapıyor olmaları sebebiyle, bu yerler
alt işverenler açısından da işyeri anlamını taşımaktadır. Bu gibi hallerde fiziki olarak tek
olan yerler hukuki bakımdan hem asıl işverenin hem de alt işverenin işyeri sayılmaktadır.
58 ERDOĞAN, M. Zafer, “Sosyal Güvenlik Hukukunda Alt İşveren Kavramı”, Kamu-İş Dergisi, S: 3, C:7, 2004, s: 1
31
Alt işveren ile asıl işveren arasındaki ilişki; istisna, taşıma, kira ve vekâlet sözleşmesine
dayanabilmektedir59.
1.7.2.1. Alt İşverenliğin Tarihi Gelişimi
Alt işverenlik, üretimin bir örgütlenme modelidir ve tarihsel geçmişi çok eskilere
dayanmaktadır. Batı Avrupa’da 12. yüzyıldan sonra ticaretin gelişmesi, el zanaatlarına
alternatif bir üretim biçimini zorladı. Bu yeni üretim biçimi 14 ve 18. yüzyıllar arasında
egemen oldu ve hem ticaret sermayesi malları doğrudan bağımsız üreticilerden alınıp
pazarlandı hem de ticaret sermayesi "eve iş verme" modelini yarattı. Zanaatkâr sistemi ile
fabrika sistemi arasında bir geçiş süreci olan bu modelde; bir aracı (tüccar, fabrika
yöneticisi ya da profesyonel olarak aracılık yapan kimse) evlerinde ya da küçük atölyelerde
çalışan işçilere ham maddeleri dağıtır, yapılacak işleri tanımlar ve genellikle parça başına
ücret öderdi. Giderek ev işçilerinin eve iş verme sistemine bağımlılığı başladı. Böylece iş
bölümü artmış üretim parçalara ayrılmıştı. Fakat üretimin dağınık yerlerde yapılması,
üretimin koordinasyonunu ve kalite kontrolünü güçleştiriyordu. Bu sebeple ilk fabrikalar
kurulmuş oldu60.
Fabrika üretim sisteminin ilk aşaması olan manüfaktür üretim aşamasında da, büyük
atölyeler işi doğrudan eve iş verme sistemiyle ya da alt işverenlik zinciri aracılığıyla küçük
atölyelere yaptırdılar. Fabrika üretim sistemine geçildiğinde de eve iş verme ve alt
işverenlik benzer üretim biçimleri olarak iç içe varlığını sürdürdü. 1960 yılı ortalarından
itibaren talebin değişken yapısı, gelişmiş ülkelerdeki kitlesel imalat sanayilerinde ölçek
ekonomilerini zorlamaya başladı. Yeni ürün piyasası koşulları, işyerlerinde değişken
çalışma biçimlerini zorunlu kıldı. Ancak başlangıçta bu başarılamadı; çünkü Taylorist ve
Fordist tekniklerin getirdiği iş bölümü ve sendikaların iş standartları, çalışma kuralları çok 59 ÇANKAYA, Osman Güven, “Türk İş Hukukunda Alt İşveren Kavramı, Uygulamada Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkilerinden Doğan Bazı Sorunlar”, Kamu-İş Dergisi, S: 4, C: 6, 2002, s: 2 60 ŞEN, Sabahattin, “Alt İşverenlik ve Asıl İşin Bir Bölümünün Alt İşverene Verilmesi”, Çalışma ve Toplum Dergisi, C: 3, S: 10, 2006, s: 73
32
katıydı. Yönetim, katı statükoları değiştirmeye çalıştığı zaman sendikalar buna karşı
direndi. Bununla birlikte, yönetimin ürün farklılaşması yaratmak için montaj hattını birçok
parçalara ayırarak yeniden yapılandırma çabaları başarılı oldu. Ancak bu uygulama, küçük
miktardaki parçaların üretiminde ekonomik olmayan sonuçlar yarattı. Küçük miktarda
parça üretiminin bu ekonomik olmayan sonuçları, daha sonra ortaya çıkacak alt işverenlik
uygulamalarının potansiyel sebeplerini oluşturdu61.
1.7.2.2. Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisinin Kurulma Şartları
Asıl işveren, yürüttüğü işlerin bir bölümünü alt işverene verebilmektedir. Ancak, bu
iş yükleme ve devretme belli kurallara göre yapılmaktadır.
1.7.2.2.1. Alt İşveren ve Buna Ait Bir İşyerinin Varlığı
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığı açısından aranacak ilk koşul, asıl işverene
ait bir işyerinin bulunması ve burada işçi çalıştırılmasıdır. 4857 sayılı Kanun’un 2.
maddesinin (VI) fıkrasında bu koşul, “Bir işverenden işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet
üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde...” iş alma biçiminde
belirlenmiştir. En basit anlamıyla alt işveren de, asıl işveren olarak adlandırılan başka bir
işverenin işyerinde iş alan kişilerdir. Yine İş Kanunu’na göre, işçi çalıştıran gerçek veya
tüzel yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren denir (madde 2/I). İşçi
çalıştırma, kaçınılmaz olarak, işyerinin varlığını gerekli kılmaktadır. İş Kanunu da işyerini,
“işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile
işçinin birlikte örgütlendiği birim” şeklinde tanımlamış ve işyerinin, işyerine bağlı yerler,
eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütün olduğunu
hükme bağlamıştır (madde 2/I, III). Bu hükümler konuyla bağlantılı bir biçimde
61ŞEN, Sabahattin, a. g. e, s: 74
33
değerlendirildiğinde, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin temel koşulu, belirtilen esaslar
çerçevesinde asıl işverenin kendisine ait bir işyerinin bulunması ve bu işyerinde işçi
çalıştırmasıdır62.
1.7.2.2.2. Asıl İşverenin İşyerinde Yürütülen Mal ve Hizmet Üretimine
İlişkin Bir İşin Alt İşverene Verilmesi
Bir alt işverenin varlığının kabulü için öncelikle, kendisine iş verecek olan bir asıl
işverenin mevcudiyeti gerekir. Bu asıl işveren de bir hizmet sözleşmesine dayanarak bu
işyerinde kendi işçilerini de çalıştırmalı ve işyerinin bir bölümünde veya eklentilerinde
başka bir işverene (alt işverene) iş vermelidir. Asıl işveren sıfatına sahip olan kişinin
işyerinden ve eklentilerinden iş alan kişinin alt işveren sayılabilmesi için, aldığı bu işte
hizmet akdi ile işçi çalıştırması gerekir. Bu sebeple, aldığı işi kendisi yapıyor veya hizmet
akdi ile çalışmayanlara yaptırıyorsa alt işveren sayılamaz. Alt işverenin başka bir işten
dolayı işveren sıfatına sahip olması bu sonucu değiştirmez. Diğer bir ifadeyle; asıl işverenin
alt işverene verdiği iş, alt işverenin asıl işverenden aldığı iş nedeni ile işverenlik sıfatının
bulunması asıl işveren-alt işveren ilişkisinin doğması için şarttır63.
Mevzuatta alt işveren tanımlarken, “asıl işin bir bölümünde” iş alan diğer
işverenden bahsedilmektedir. Böylelikle, asıl işin tek bir süreçten ibaret olabileceği gibi,
bölümlerden ya da süreçlerden de oluşabileceği kabul edilmektedir. Diğer taraftan,
“işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş
bölünerek alt işverenlere verilemez” hükmünün karşıt anlamından, “işletmenin ve işin
62 GÜZEL, Ali, “İş Yasası’na Göre Alt İşveren Kavramı ve Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisinin Sınırları”, Çalışma ve Toplum Dergisi, C: 1, S: 1, 2004, s: 39, 40 63 ÇANKAYA, Osman Güven, a. g. e, s: 3
34
gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” söz konusu olduğunda “asıl işin
bölünerek alt işverene verilebileceği” açıkça ortaya çıkmaktadır64.
Alt işveren, asıl işverenden ve asıl işverenin işyerinin bir bölümünden ve
eklentilerinden iş alan işverendir. Eklenti kavramını sadece teknik anlamda avlu vb. gibi
değil, tümüyle işyerini ifade eden ve asıl işyerine bağlı bulunan yerler, araçlar; belirli bir
işin bir bölümü ibaresini de genel olarak işyerinde yapılan işin bir bölümü olarak
değerlendirmek gerekir. Bu konuda kanun hükmü yeterince açık değildir. Belirli bir işin bir
bölümü ibaresini, ayni işin bir bölümü şeklinde yorumlamak gerekirse de; örnek olarak, bir
tekstil fabrikası bahçesine müstakil olarak yaptırılacak bir bina inşaatının tamamen başka
bir işverene verilmiş olması asıl işveren-alt işveren ilişkisini sağlayıp sağlamadığı konusu
verilebilir. Eğer yaptırılan binada tekstil üretimi yapılması düşünülmüyor, fabrika
bahçesinin bir bölümüne örneğin konut inşaat yaptırılıyorsa asıl işveren-alt işveren
ilişkisinden söz edilememesi gerekir65. Bu noktada karar verilirken kanun hükümlerinden
de anlaşıldığı gibi; alınan işin asıl işle birebir aynı olmasının gerekmediği, onu tamamlayıcı
olması ve yapılmasına katkıda bulunması gerektiğinden yola çıkılmalıdır.
1.7.2.2.3. Alt İşverenin İşçilerini “Yalnızca” Asıl İşverene Ait İşte
Çalıştırması
Bir alt işveren, işçilerini asıl işverenin yürüttüğü işte çalıştırmak zorundadır. Asıl
işveren-alt işveren ilişkisinin oluşması için bu husus zorunludur.
Örneğin, bir işyerine servis araçlarıyla taşımacılık hizmeti yapan nakliye firması
veya yemek üretim firması, bu tür hizmetlerini başka işyerlerine de aynı dönemde
yapıyorsa ve istihdam edilen işçiler birden fazla işyerinde istihdam ediliyorsa, daha özet bir
64 ŞAFAK, Can, “4857 Sayılı İş Kanunu Çerçevesinde Taşeron (Alt İşveren) Meselesi” s: 3, 4, http://www.kristalis.org.tr/aa_dokuman/taseron_alt_isveren.pdf (23.03.2012) 65 ÇANKAYA, Osman Güven, a. g. e, s: 3
35
ifadeyle; alt işveren, aldığı işçileri tek bir işyerinde çalıştırmak üzere işe almamış ve o
işyerine özgü bir iş organizasyonu oluşturmamışsa, taşımacılık ve yemek firması ile hizmet
verilen işverenlik arasında kurulan iş ilişkisi, alt işveren-asıl işveren ilişkisi
sayılmamalıdır66.
1.8. ASIL İŞVEREN-ALT İŞVEREN İLİŞKİSİNDEKİ
SINIRLAMALAR ve MUVAZAA
Muvazaa olgusu, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla ve kendi gerçek
iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesini istemedikleri,
sadece görünüşteki bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Üçüncü kişileri aldatmak gayesi söz
konusudur ve sözleşmedeki asıl amaç gizlenmektedir67.
4857 sayılı İş Kanunu’nda asıl işveren-alt işveren ilişkisindeki muvazaalı olarak
kabul edilecek durumlar düzenlenmiştir. Böylece, asıl işveren işçilerinin alt işveren
tarafından işe alınarak haklarının kısıtlanması halinde asıl işveren-alt işveren ilişkisinin
muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek, alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl
işverenin işçisi sayılarak işlem göreceklerdir (madde 2/VII). Yine anılan Kanun’a göre asıl
işveren-alt işveren ilişkisinde muvazaaya karine oluşturabilecek bir başka durum ise,
işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl işin
bölünerek alt işverene verilemeyecek olmasıdır (madde 2/VII). Yukarıda sözü edilenlerin
dışında genel olarak asıl işveren-alt işveren ilişkisinde muvazaalı olduğuna karine olarak
66 TOPÇU, Umut, “ Asıl İşveren ile Alt İşveren İlişkisinde Muvazaa Olgusu ve İşçilik Haklarına Etkisi”, Mali Çözüm Dergisi, S: 102, 2010, s: 297 67 ÇANKAYA, Osman Güven ve Şahin ÇİL, “4857 Sayılı İş Kanunu’na Göre Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisi”, Sicil Dergisi, C: 3, S: 1, 2006, s: 60
36
kabul edilen durumlarda da alt işveren işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi
sayılarak işlem göreceklerdir68.
Diğer taraftan, asıl işverenden iş alan alt işverenin, Bölge Müdürlüğü’ne işyerini
tescil ettirmesi gerekli bulunmaktadır (madde 3/II). Tescili yapılan işyerinde, iş müfettişleri
tarafından gerektiğinde muvazaa yönünden inceleme yapılabilecektir. İş Mahkemesine
intikal eden durumlarda, yapılan inceleme sonucunda muvazaa olmadığına karar verilecek
olursa, Bölge Müdürlüğü tarafından yapılmış bulunan tescil işlemi baştan itibaren
geçerliliğini koruyacaktır. Mahkeme tarafından işlemin muvazaalı olduğunun tespiti
halinde ise alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçileri olarak kabul
edilecektir69.
4857 sayılı İş Kanunu’nun TBMM’deki görüşmeleri esnasında, uygulamadaki yargı
ve doktrinin üzerinde görüş birliğine varıldığı, muvazaa niteliği taşıyan kötüye kullanım
yollarını bir ölçüde kapatabilmek amacı ile Kanun’da alt işveren ilişkisini sınırlayan bir
düzenleme getirmiştir. Asıl işveren-alt işveren ilişkisine getirilen önemli bir sınırlama,
sözleşmenin tarafını seçme özgürlüğüne getirilen sınırlamadır. Bu sınırlama; “Daha önce o
işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz” (4857 sayılı Kanun, madde
2/7) ifadesi ile getirilen sınırlamadır. Örneğin, bir makine yapım fabrikasında makinelerin
veya tezgâhların, işyerinde çalışan işçilere yöneticileri ile birlikte alt işveren ilişkisi
kurulmak suretiyle verilmesi gibi uygulama örnekleri yaşana gelmiştir70.
Kanunun getirdiği bir diğer sınırlama ise, asıl işverenin işçilerinin, alt işverenin
işinde iş sözleşmesi ile çalıştırılmasına yönelik sınırlamadır. Buna göre, “Asıl işverenin
işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle
hakları kısıtlanamaz (madde 2/7)”. Kanun, asıl işverenin kendi işçilerinin alt işverenin işçisi
durumuna getirilmesini yasaklamamakta fakat bu gibi durumlarda asıl işveren işçisi iken alt 68ÇANKAYA, Osman Güven ve Şahin ÇİL, a. g. e, s: 60 69 BAYBORA, Dilek, “İşletmelerde Asıl İşveren-Alt İşveren Uygulaması ve Ortaya Çıkan Sorunlar”, Sosyal Ve Beşeri Bilimler Dergisi, C: 2, S: 2, 2010, s: 23, 24 70 TAN, Oktay, “Asıl İşveren İle Alt İşveren Arasındaki Hukuki İlişki”, s: 4, http://www.oktaytan.net/ALTISVERENiliskisi.pdf (23.03.2012)
37
işveren işçisi durumuna gelen işçilerin işçilik haklarının kısıtlanamayacağını ve hak
kaybına uğratılamayacağını hükme bağlamaktadır. Kanun koyucu bu düzenlemesi ile
kanuna karşı hile yapılmasının ve muvazaalı hukuki işlemlerin önünü kesmeyi
amaçlamıştır71.
Getirilen sınırlamaların asıl işveren ve alt işveren ilişkisinde oluşabilecek kötüye
kullanımlardan doğan zararları en aza indirmek amaçlı olduğu söylenebilir. Bunun
dayanağının da işçi lehine yorum ilkesinden geldiğini belirtmek gerekir.
1.9. ASIL İŞVEREN-ALT İŞVEREN İLİŞKİSİNDE SORUMLULUK
Kanun koyucu; alt işverenlerin genel itibariyle az sermayeli ve mali bakımdan
güçsüz küçük işverenler olmaları sebebiyle, çalıştırdıkları işçilerin ücret ve diğer haklarını
ödeyememe ihtimalini göz önünde bulundurarak asıl işvereni, alt işverenin işçilerine karşı
şartların oluşması halinde sorumlu olduğunu düzenleyerek alt işveren işçilerini korumak
istemiştir72.
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinde asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri
ile alakalı olarak 4857 sayılı İş Kanunu’ndan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf
olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte
sorumludur (madde 2/VI). Bu müteselsil sorumlulukta, borçlulardan her biri borcun
tamamından sorumludur ve alacaklının istediği borçluya başvurma hakkı bulunmaktadır.
Ancak, alacaklı işçi, asıl işverenden ya da alt işverenden tahsil ettiği işçilik alacağını
diğerinden yeniden talep edemeyecektir73.
71 TAN, Oktay, a. g. e, s: 4 72 SÜZEK, Sarper, “Alt İşveren İlişkisinin Kurulması”, Legal İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Dergisi, S: 25, 2010, s: 25 73 BAYBORA, Dilek, a. g. e, s: 24
38
Örnek Olay 5:
“A” kişisi, kendisine ait dokuma fabrikasının iplik boyama ünitesini bir alt işverene
devretmiştir. Alt işveren, yanında çalıştırdığı on işçi ile fabrikada üretilen ipliklerin boyama
işini üstlenmiştir. İplik boyama ünitesinde çalışan bir işçi alt işverenin kendisine, hak ettiği
halde, ödemediği ücretini asıl işverenden isteyebilir mi? Tabi ki, asıl işverenin, alt işverenin
işçilerine karşı sorumluluğu bulunmaktadır. Kanunumuz, iş sözleşmesinin zayıf tarafı olan
işçiyi korumaktadır. Bu sebeple işçi, alt işveren olan işvereninden alamadığı ücretini asıl
işverenden alabilecektir. Çünkü asıl işveren ile alt işveren, alt işverenin işçilerine karşı
müteselsil sorumludur. Asıl işverenin, alt işverenle birlikte sorumlu olduğu bu borcun
kaynağı öncelikle İş Kanunu, sonra işçi ile yapılan iş sözleşmesi, sonra da alt işverenin taraf
olduğu toplu iş sözleşmesi olabilir. Öte yandan, alt işverenin taraf olduğu toplu iş
sözleşmesinden de asıl işverenin sorumluluğunun doğduğu esası, 4857 sayılı İş Kanunu ile
getirilmiştir. Sonuç olarak; bir hak, İş Kanunu’nda düzenlenmemiş olsa, hatta iş
sözleşmesinde yer almasa bile, eğer alt işverenin taraf olduğu bir toplu iş sözleşmesi varsa
bundan kaynaklanan haklardan da asıl işverenin birlikte sorumluluğu bulunmaktadır74.
Somut olaylarda bu kriterler göz bulundurarak işçinin haklarının sonuna kadar koruma
amacı vardır.
74 TAN, Oktay, a. g. e, s: 5
39
İKİNCİ BÖLÜM
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KAPSAMINDA ASIL İŞVEREN VE ALT
İŞVERENİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ
2.1. İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ KAVRAMI
İş sağlığı; sağlıklı bir yaşam ve çevresi için gerekli sağlık kurallarını içerirken, iş
güvenliği ise çalışanlara ve işletmeye yönelik tehlikelerin ortadan kaldırılması için gerekli
teknik kuralları içermektedir. Dolayısıyla iş sağlığı ve güvenliğinde, sadece çalışanların
değil tüm işletmenin ve üretimin güvenliği esastır. Bu üç alandaki faaliyetler birbirini
bütünlemediği sürece çalışanların güvenliğinden tam olarak söz etmek mümkün
olamamaktadır75.
2.1.1. İş Sağlığı ve Güvenliğinin Tarihi Gelişimi
18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İngiltere’de doğarak yayılmaya başlayan
sanayi devriminin yol açtığı ağır çalışma koşulları sebebiyle işçiler ve işverenler arasında
sorunlar yaşanmaya başlamıştır. Özellikle tekstil sanayinde, teknolojinin gelişmesi ile
birlikte makineleşmenin hızlanmasıyla işçilerin uzun çalışma saatlerine karşılık düşük
ücretler almasının yanında sağlıksız ve ağır çalışma koşulları sorun oluşturmaya
başlamıştır. Bu ağır çalışma koşulları, 19. yüzyılın ilk yarısında işçiler, sermaye sahipleri ve
hükümet arasında birçok problemin doğmasına neden olmuş ve bu taraflar arasında büyük
75 TOZKOPARAN, Güler, Jale TAŞOĞLU, “İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamaları İle İlgili İşgörenlerin Tutumlarını Belirlemeye Yönelik Bir Araştırma”, Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C: 30, S: 1, 2011, s: 183
40
mücadeleler yaşanmıştır76. Diğer taraftan, sanayi devriminin yol açtığı insanlık onuru ile
bağdaşmayan çalışma koşullarının yeniden yapılandırılması için ilk zamanlar dar kapsamlı
olarak kadın ve çocuk işçilerin korunması amacı ile bazı yasal düzenlemeler yapılarak,
kadın ve çocuk işçilerin günlük çalışma saatleri ve çalışma alanları sınırlandırılmıştır.
Çalışma hayatında, çalışma şartlarını daha sağlıklı ve güvenli hale getirmek için başlanan
bu yasal süreç, klasik liberal devlet düşüncesinin, ikinci dünya savaşının yarattığı yıkıcı
durumun da etkisi ile yerini sosyal devlet düşüncesine bırakmasıyla büyük bir ivme
kazanmış ve birçok sanayi ülkesinde, teknolojinin ve dönemin gereklerine uygun olarak
değişen ve sürekli olarak gelişen iş sağlığı ve güvenliği kurallarının oluşmasına neden
olmuştur77.
Dünyada, iş sağlığı ve güvenliği ihtiyacı sanayi devriminden sonra hissedilmiştir.
Buna bağlı olarak İngiltere ve ABD başta olmak üzere birçok sanayi devleti yıldan yıla bu
alandaki tedbirleri arttırmış, bu doğrultudaki cezai ve hukuksal yükümlülüklerinin oranını
yukarıya çekmişlerdir78.
Ülkemizde işçi sağlığı ve güvenliği alanında yapılan düzenlemelere gelindiğinde
ise, Türkiye’de sanayinin doğuşu ve gelişimi Batı kadar erken dönemlerde değil, bunun
tersine 1900’lü yılların ilk yarısından itibaren başlayabilmiştir. İş sağlığı ve güvenliği
mevzuatının ortaya çıkışı da bu dönemlere rast gelmektedir79. Konunun ülkemizdeki
gelişimini Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri olmak üzere iki farklı dönem itibarı ile
incelemek gerekir. Sanayileşmenin henüz oluşmadığı ve fabrika denilecek büyüklükte
işyeri sayısının çok az miktarda olması bu konudaki çalışmaların gecikmesine sebep
olmuştur. Osmanlı döneminde konuya ilişkin önemli gelişmelerin olduğundan söz etmek
zordur. Ancak bu dönemle birtakım önemli yasaların 1865 yılında Ereğli kömür
76 UZUN, Ahmet, Sanayi Devrimi Esnasında Çalışma Şartları, Prof. Dr. Nusret Ekin’e Armağan, Türk Ağır Sanayi ve Hizmet Sektörü Sendikası Yayını, Ankara, 2000, s: 203 77 EYRENCİ, Öner, Savaş TAŞKENT ve Devrim ULUCAN, Bireysel İş Hukuku, Legal Yayıncılık, İstanbul, 2006, s: 261 78 ŞERDAN, H. Serdar, İş Sağlığı ve Güvenliğinde Yeni Oluşumlar: Risk Değerlendirilmesi ve OHSAS 18001, Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası Yayını, Yayın No: 16, Ankara, 2005, s: 3 79 ŞERDAN, H. Serdar, a. g. e, s: 3
41
havzalarında çalışan işçilere yönelik olarak çıkarılan “Dilaver Paşa Nizamnamesi” ve yine
aynı işkoluna yönelik olarak 1869 yılında çıkarılan Maadin Nizamnamesi olduğunu
söylemek mümkündür80.
Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği açısından temel kabul edilen Lonca sistemi
değerlendirildiğinde, o dönemde üretim teknolojisinin az gelişmiş olması ve basitlik arz
etmesi sebebiyle çalışanların karşılaşabileceği riskler de o oranda basitti. İşçiler açısından
en önemli tehlikeler; çarpma, düşme, kesilme ve ezilme gibi çok olumsuz sonuçlara neden
olamayacak küçük çaplı tehlikelerdi. Öte yandan, çalışan sayısının azlığı nedeniyle
meydana gelen bir iş kazası büyük kitleleri etkisi altına alamıyordu. Bu sebeple
kamuoyunda iş kazaları ve meslek hastalıkları pek bilinmemekteydi. Bununla birlikte işyeri
sayısının azlığı da iş kazalarının sayısını azaltan bir faktördü. Usta-kalfa-çırak arasındaki
ilişki öğretmen–öğrenci ilişkisi olduğundan ve birebir ilişkiye dayandığından iş sağlığı ve
güvenliğinin korunması daha kolay halledilebilirdi. Ustaların istihdam ettikleri kişileri
gözetmeleri ve korumaları ahilik anlayışı tarafından teşvik edilmekteydi. Bununla birlikte iş
sağlığı ve güvenliği hakkında herhangi bir hukuki düzenleme olmaması da ustalar açısından
zorunlu bir durum arz etmemekteydi. Diğer taraftan, bu döneme ait yazılı kaynak olarak
sadece fütuvvetnamelerin olması, yazılı kaynaklardan faydalanma oranını düşürüyordu81.
Cumhuriyet dönemine bakıldığında ise, 1921 yılında 151 sayılı Ereğli Havza-i
Fahmiye Maden Amelesinin Hukukuna müteallik kanun kömür işçilerinin çalışma şartları,
iş güvenliği ve işçi sağlığı ile ilgili ilk yasadır. 1924 yılında 394 sayılı Kanun, çalışanlara
hafta tatilini getirmiştir. 1926 yılında yürürlüğe giren 818 sayılı Borçlar kanunu, iş kazası
meslek hastalıkları ile ilgili hukuki hükümler getirmiştir. 1930 yılında çıkarılan Belediyeler
Kanunu ise denetim konusunda hükümler içermektedir. 1935 yılında milli bayram ve genel
tatil günleri hakkındaki Kanun da yürürlüğe girmiştir. 1930 yılında çıkarılan 1593 sayılı
Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve 1937 yılında çıkarılan 3008 sayılı İş Kanunu bu konuda
çıkarılan önemli Kanun’lardır. Bu Kanun’lara dayalı çok sayıda Tüzük ile detaylar ve 80 ÇETİNDAĞ, Şerif, “İş Sağlığı ve Güvenliği’nin Tarihsel Gelişimi ve Mevzuattaki Güncel Durum”, Toprak İşveren Sendikası Dergisi, S: 86, 2010, s: 2 81 ŞERDAN, H. Serdar, a. g. e, s: 3, 4
42
uygulamalar belirlenmiştir. Öte yandan, 1946 yılında Çalışma Bakanlığı’nın kurulması iş
güvenliği ve işçi sağlığı hususunda en önemli aşama olarak görülmektedir. Daha sonra
3008 sayılı İş Kanunu, 1967 yılında 931 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmış, yerine ise
1971 tarihinde 1475 sayılı İş Kanunu getirilmiştir. Bu Kanun, uzun bir süre yürürlükte
kalmış ve bu Kanuna dayanarak birçok Tüzük ve Yönetmelik de çıkarılmıştır. Son olarak
da 2003 tarihinde 4857 sayılı İş Kanunu yürürlüğe girmiş ve halen yürürlüktedir. Diğer
taraftan, 1964 yılında yürürlüğe giren 506 sayılı Kanun çalışanlara çeşitli risklere karşı
güvenceler getirmiştir. Son olarak 16.06.2006 tarihli 5510 sayılı SSGSS Kanunu kabul
edilerek sosyal güvenceler hız kazanmıştır82.
2.1.2. İş Sağlığı ve Güvenliği Kavramının İçeriği
İş Sağlığı ve İş Güvenliği, hem kavram hem de içerik bakımından farklı
tanımlanmakta ve anılmaktadır. Bu sebeple, kavramın taşıdığı anlamların belirlenmesi ve
bu çerçevede içerisine nelerin dahil olacağının ortaya konulması gerekmektedir. İş sağlığı
ve güvenliği kavramları zaman şartlarına göre değişiklik göstermektedir. Bunun altında
yatan sebepleri de; kavram ve içeriğinin, sanayileşme, teknolojik gelişme ve insan
haklarındaki gelişmelerden büyük ölçüde etkilenebilen bir nitelik taşımasında aramak
gerekmektedir83.
İş Sağlığı ve İş Güvenliği kavramlarının ayrı ayrı anlamları olmasına rağmen
yıllardır birlikte kullanılmaktadır. Öyle ki günümüz mevzuatında bu şekliyle geçmektedir.
İş sağlığı ve güvenliği kavramını dar ve geniş olmak üzere iki anlamda incelemek de
mümkündür.
82 ÇETİNDAĞ, Şerif, a. g. e, s: 2 83 ARICI, Kadir, İş Sağlığı ve Güvenliği Dersleri, Tes-İş Sendikası Yayını, Ankara, 1999, s: 48
43
2.1.2.1. Dar Kapsamda İş Sağlığı ve Güvenliği
Dar kapsamda iş sağlığı ve güvenliği kavramı, öncelikli olarak işin görülmesi
esnasında, işten, işin görülmesinden ve iş ortamından kaynaklanabilecek her türlü riskten
ötürü işçinin fiziki ve manevi bütünlüğü üzerinde oluşabilecek zarar ve tehlikelere karşı
işçinin sağlığı ile yaşam hakkının korunmasını kapsamaktadır84. Konuya bu açıdan
bakıldığında; işyerinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması zorunluluğu, çalışma
hayatını düzenleyen kanunlarda ve yönetmeliklerde yer almaktadır. Buna örnek göstermek
gerekirse, 4857 sayılı İş Kanunu’nun iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin düzenlemeleri
özellikle işçiyi, işyerinde gerçekleşebilecek iş kazası ve meslek hastalıklarına karşı
korumayı hedefleyen teknik iş sağlığı ve güvenliği hükümleri içermektedir. Ancak bu yönü
ile mevzuatımız, işçinin ruhsal sağlığı ile sosyal çevresini korumaya yönelik önlemler
içermediği için Avrupa Birliği mevzuatına göre daha dar kapsama sahiptir85.
2.1.2.2. Geniş Kapsamda İş Sağlığı ve Güvenliği
İş sağlığı ve güvenliği kavramı geniş anlamda incelenirse; işçinin sosyal anlamda da
korunmasının gerekli olduğu göz önünde bulundurularak, “İşçinin yaşadığı çevrenin
korunması, sağlıklı bir konutta yaşama hakkı, beslenme ve ulaşım emniyeti hakkı, ilk
yardım ve sosyal güvenlik, yabancılaşma, kentleşme gibi konular” iş sağlığı ve güvenliği
ile ilişkilendirilmektedir86.
Diğer taraftan, kavramın geniş anlamda içeriği, sosyal olguyla irdelenirse hakların
korunması hususunda devlete de bir takım görevler düşeceği açıktır. Devletin bu konudaki
görevi ise kanun koyma, uygulama ve denetimdir. Ancak bu alanda tek yük devlete ait
olmayıp işçi ve işverenlere de çalışma hayatında birçok yükümlülük düşmektedir. İş sağlığı
84 ARICI, Kadir, a. g. e, s: 50 85 EYRENCİ, Öner, Savaş TAŞKENT ve Devrim ULUCAN, a. g. e, s: 264 86 ARICI, Kadir, a. g. e, s: 51, 52
44
ve güvenliği konusunda, işin yapılmasından doğan tehlikelerin ortadan kaldırılması veya
azaltılması için gerekli yolların araştırılması ve bu yolla mevzuat hükümlerinin
geliştirilmesi yer almaktadır. Bu konudaki mekanizma şu şekilde çalışmalıdır: İşveren,
işçileri, işin yapılmasından doğan tehlikelere karşı korumak üzere, yükümlülüklerini yerine
getirecek ve devlet de, işverenin söz konusu yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini
denetleyecektir87.
2.2. İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİNİN ÖNEMİ
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde nüfusun büyük bir bölümünü çalışanlar
oluşturmaktadır. Her geçen gün artan teknoloji kullanımı ve sanayileşmeyle birlikte
işyerlerindeki çalışma koşulları kötüye gitmeye başlamış bu da iş sağlığı ve güvenliğini
dolayısıyla da insan sağlığını olumsuz etkilemektedir. Kötü çalışma koşullarına bağlı olarak
artan iş kazası ve meslek hastalıklarını minimize etmek amacıyla özellikle sanayileşmiş
ülkeler, iş sağlığı ve güvenliğini iyileştirme çabası içine girmişlerdir. Bu çabaların yanında
denetleme mekanizmasını da geliştirmek için çalışmalar yapılmış, yapılmaya da devam
etmektedir. Dar kapsamda iş kazaları ve meslek hastalıklarını önleme amacı olan, geniş
kapsamda ise çalışanların sağlığını koruma amaçlı olup çalışma yerlerinin güvenli bir
ortama dönüştürülmesini sağlayan iş sağlığı ifadesi; günümüzde bütün bu kavramların
bütünü olarak iş sağlığı ve güvenliği kavramı ile birlikte çok sık kullanılmaktadır.
Çalışanların sağlığı ile yaptıkları işler arasındaki bağlantılar iş sağlığı ve güvenliğinin
temelini oluşturmaktadır. Bu anlamda iş sağlığı ve güvenliğinin amaçları sıralanırsa
aşağıdaki gibi olmalıdır88:
87 DEMİRCİOĞLU, Ali Murat ve Tankut CENTEL, İş Hukuku, Beta Yayınları, 9. Baskı, İstanbul, 2003, s: 154, 155 88 GEREK, Nüvit, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği, T. C. Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 1676, 1. Baskı, 2006, s: 15
45
Çalışanların sağlığını fiziksel, ruhsal ve tıbbi açıdan en üst düzeye çıkarmak,
Çalışanların yaptıkları işe uyum sağlamalarını hızlandırmak,
İşyerindeki sağlığa zararlı etkenleri, sağlıklı koruma tedbirleri ile ortadan
kaldırmak,
Ortaya çıkan sağlık zararlarını, meslekten kaynaklı zehirlenmeleri, meslek
hastalıklarını tespit etmek ve tedavilerini sağlamak,
Uğradıkları iş kazası veya meslek hastalığı sonucu zarar gören çalışanların
tekrar çalışabilmelerine olanak sağlamak,
Meydana gelen zararların derecelerini objektif, bilimsel ve etik yollarla tespit
etmek ve değerlendirmek.
2.3. İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİNİN AMACI
İş sağlığı ve güvenliği, bugünkü anlayış içerisinde disiplinlerarası etkileşimi ve
işbirliğini gerekli kılan, tıp, hukuk, fizik, psikoloji gibi pozitif ve sosyal bilimlerin
katkılarıyla gelişen bir alandır. Teknik ve fiziki açıdan bakıldığında, işin yapılması
esnasında çalışanların karşılaştıkları tehlikelerin ortadan kaldırılması veya azaltılması odak
noktayı oluştururken, sağlık bilimleri açısından da, meydana gelen iş kazaları sonucundaki
yaralanma ve meslek hastalıklarından korunma ve tedavi boyutu ön plana çıkmaktadır.
Psikolojik ve sosyolojik bakış açıları iş sağlığı ve güvenliğinde; çalışanların davranış,
tutum ve kültürlerine ilişkin konular üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ayrıca hukuki açıdan iş
güvenliğini sağlama konusu, esas olarak işverene ve çalışana esasen kamu hukuku
temelinde getirilen hukuk kurallarını ifade etmektedir. Öyle ki Türk iş güvenliği
mevzuatının yeniden yapılandırılması çalışmalarında, “tazmin” kadar “önleme” nin gerekli
ve önemli olduğu düşüncesinden hareketle, sosyal tarafların tümüne bu konuda görevler
46
yüklenmiş ve işçi ile işverenlerin mevcut görevleri Avrupa Birliği yönergeleri ışığında daha
ayrıntılı incelenmiştir89.
2.4. ÜLKEMİZDE İŞ SAĞLIĞI ve İŞ GÜVENLİĞİNDEN SORUMLU
KURUMLAR
Ülkemizde konuyla ilgili doğrudan veya dolaylı olarak sorumlu olan birçok kurum
ve kuruluş bulunmaktadır. Bunların başında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
gelmektedir. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili çoğu birim de bu bakanlığa bağlıdır. Bunlar; İş
Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü (İSGGM), İş Teftiş Kurulu Başkanlığı, İş Sağlığı ve
Güvenliği Merkezi Müdürlüğü (İSGÜM) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve
Araştırma Merkezi (ÇASGEM) birimleridir. Daha sonrasında Sağlık Bakanlığı ve Milli
Savunma Bakanlığı gelmektedir. Bu bağlamda Milli Savunma Bakanlığının konuyla ilgisi
askeri işyerlerinin teftişi ile alakalıdır. Bakanlıklardan sonra ise Sosyal Güvenlik Kurumu,
belediyeler, Milli Prodüktivite Merkezi, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ve üniversiteler
kendi görev alanları açısından değişik amaçlarla konuyla ilgilenmektedirler90.
2.4.1. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Çalışma hayatıyla ilgili devletin mevzuat uygulama, izleme, denetim ve teftiş gibi
görevleri iş kanunumuzda yer almıştır. Bu görevler 4857 sayılı İş Kanunu’nun 91.
maddesinde şu ifade ile yer almıştır: “Devlet, çalışma hayatı ile ilgili mevzuatın
uygulanmasını izler, denetler ve teftiş eder. Bu ödev Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına bağlı ihtiyaca yetecek sayı ve özellikte teftiş ve denetlemeye yetkili iş
89 AKIN, Levent, “İş Sağlığı ve Güvenliğinde İşyerinin Örgütlenmesi”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C: 54, S: 1, 2005, s: 1 90 GEREK, Nüvit, a. g. e, s: 59
47
müfettişlerince yapılır. Askeri işyerleriyle yurt güvenliği için gerekli maddeler üretilen
işyerlerinin denetim ve teftişi konusu ve sonuçlarına ait işlemler Milli Savunma Bakanlığı
ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca birlikte hazırlanacak yönetmeliğe göre
yürütülür”.
2.4.2. İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü (İSGGM)
Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması görevi 1945 yılında kurulmuş olan
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesindeki İşçi Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne
verilmiştir. Müdürlük, denetim faaliyetlerinin başka bir birimde örgütlenmesi sebebiyle
1983 yılında daire başkanlığına dönüştürülmüştür. Daha sonra da hizmet niteliğinin artması
ve etkinliğinin hızlandırılması amacıyla 2000 yılında İş Sağlığı ve Güvenliği Genel
Müdürlüğü olarak yeniden adlandırılmıştır. İSGGM’ nin temel görevleri kısaca şunlardır91:
İş sağlığı ve güvenliği alanında mevzuatın uygulanmasını sağlamak ve mevzuat
çalışmasını yürütmek,
Ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyonu
sağlamak,
Standart çalışmaları yapmak, normlar hazırlamak, ölçüm ve değerlendirme,
teknik kontrol, eğitim, danışmanlık, uzmanlık ve bunlarla ilgili kişi ve kurumları
değerlendirmek ve yetki vermek,
İş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi konusunda araştırma ve inceleme
programları yapmak ve bu programların uygulanmasını sağlamak,
Mesleki eğitim görenler, rehabilite edilenler ve özel risk grubundakilerin iş
kazası ve meslek hastalıklarına karşı korunmasına yönelik çalışmalar yaparak,
bu konudaki tedbirlerin alınmasını sağlamak,
91 Ulusal ve Uluslararası Kuruluşlar ve Sözleşmeler, s: 1, 2, http://www.isgfrm.com/depo/notlars/konu03_is_sagligi_ve_guvenliginin_kavram_ve_kurallarinin_gelisimi.pdf (02.04.2012)
48
İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezi ve bölge laboratuarlarının çalışmasını
düzenlemek, yönetmek ve düzenlenmesini yürütmek.
2.4.3. İş Teftiş Kurulu Başkanlığı
İş teftişi, İş Teftiş Kurulu tarafından yürütülmektedir. Teftiş kurulu da Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlıdır. İş Teftiş Kurulu; çalışma hayatı ile ilgili
mevzuatların uygulanmasını denetlemek, yönetmek, iş teftişi ile ilgili mevzuat çalışmalarını
yürütmek, istatistikleri kayıt altına almak ve bunların değerlendirmesini yapmak,
bakanlıkça gerekli görülen teftişle bağlantılı inceleme ve araştırmaları yapmak üzere
kurulmuştur. İş Teftiş Kurulu Başkanlığı; Bakan adına, çalışma hayatı ile ilgili mevzuat
çerçevesinde programlı ya da program dışı inceleme, soruşturma ve denetim yaparak,
gerekli önlemleri almak ya da aldırmak, uluslararası sözleşmeler gereğince işyerlerindeki
uygulamaları incelemek, çalışma hayatı ile ilgili mevzuatları denetleyerek, aksayan yönleri,
uygulanabilirliğini ve sektörel alanda ilgili kurum ve kuruluşlarca alınması gereken
önlemleri içeren Genel Değerlendirme Raporu hazırlamak; denetim sonuçları ile ilgili
alakalı istatistikleri kayıt altına almak ve değerlendirmek ile görevlidir. Ayrıca kurul, iş
teftişi ile ilgili işlem yapan müfettişlerin (denetim, inceleme, vb.) inceleme ve
soruşturmalarından da sorumludur92.
92 BAYRAM, Fuat, Türk İş Hukukunda İş Sağlığı ve Güvenliği Denetimi, Beta Yayıncılık, 1. Baskı, İstanbul, 2008, s: 33, 34
49
2.4.4. İş Sağlığı ve Güvenliği Müdürlüğü (İSGÜM)
Çalışma ve Sosyal Bakanlığı’nın 1945 yılında kurulmasının ardından, İş Sağlığı ve
Güvenliği Müdürlüğü de, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı bir kuruluş
olarak kurulan ve iş sağlığı ve güvenliği alanında çalışmalar yapan bir kuruluştur. İSGÜM’
ün bu alandaki temel görevi; konuyla ilgili teknik ve bilimsel araştırmaları yapmak, teknik
ölçümlemelerde bulunmak ve işverenlere bu alanda eğitim ve bilgi sunmak gibi meselenin
teknik yönüne ilişkindir93.
2.4.5. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi
(ÇASGEM)
ÇASGEM; 1955 yılında kurulmuş olan Yakın ve Orta Doğu Çalışma Enstitüsü
(YODÇE)’ ne dayanan ve 2003 yılında yapılan değişikler sonucunda Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi adını alan bir kuruluştur. Bu kuruluşun amacı
çalışma hayatı ve sosyal güvenlik hususlarında ulusal ve uluslararası alanda araştırma,
inceleme, yayın, eğitim, dokümantasyon ve danışmanlık faaliyeti yapmaktır94.
Kuruluşun faaliyetleri ise kısaca aşağıdaki gibidir95:
Çalışma ve Sosyal Güvenlik sorunları ile ilgili ulusal ve uluslararası bölge
seminerleri düzenlemek ve düzenlenen seminerlere katılmak,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik alanında araştırma ve incelemeler yapmak ve bu
konularda gerekli bilgi ve istatistikleri toplamak,
93 ARICI, Kadir, a. g. e, s: 83 94 Ulusal ve Uluslararası Kuruluşlar ve Sözleşmeler, a. g. e, s: 3 95 ÇASGEM Hakkında (Amaç ve Görevler), http://www.casgem.gov.tr/YaziDetay.aspx?YaziID=388 (02.04.2012)
50
İşyerlerinin çalışma konuları ve verimlilik üzerine sorunlarını, ilgililerin ve iş
sahiplerinin olurunu alarak incelemek ve bu konularda önerilerde bulunmak,
Türkçe ve yabancı dillerde amacına uygun, görev alanına giren konularda
yayınlarda bulunmak,
Konularına ve amacına uygun bir şekilde yerli ve yabancı yayın,
dokümantasyon, filmler, fotoğraflar ve slâytlar temin ederek, bunlardan
yeterince faydalanılmasını sağlamaktır.
2.4.6. Sağlık Bakanlığı
Ülkemizde Sağlık Bakanlığı’na diğer görevlerinin yanı sıra işçi sağlığı ve güvenliği
açısından da bazı görevler verilmiştir. 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile 3008
sayılı İş Kanunu’nda tasnif edilmemiş olan küçük işyerlerinin teftiş ve denetimi hakkındaki
yönetmelik, Sağlık Bakanlığı çalışanlarının sağlık konusundaki görevlerini belirlemiştir.
Sağlık Bakanlığı bu itibarla, işyerlerini Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun ilgili hükümleri
açısından denetleme ödev ve yetkisine sahiptir. Öte yandan, özellikle belediye sınırları
dışında kalan küçük işyerlerinin işçi sağlığı ve güvenliği açısından denetim görevi Sağlık
Bakanlığına verilmiştir96. Bu görev ile uygulamadaki inceleme ve denetimlerin kapsamının
genişlediği söylenebilir.
2.4.7. Belediyeler
İş sağlığı ve güvenliği alanındaki çalışmalara destek olmak amacıyla mahalli
idareler de görevlendirilmiştir. İşyeri açmak ve faaliyet sürdürmek amacıyla gerekli izin ve
ruhsatlar belediyeler tarafından verilmektedir. Bu izinler ve ruhsatlar verilirken gerekli
araştırmalar yapılmakta, iş sağlığı ve güvenliği ile ilişkin sıkıntılı durumlar varsa bunlar
96 EYRENCİ, Öner, Savaş TAŞKENT ve Devrim ULUCAN, a. g. e, s: 265
51
göz önünde bulundurulmaktadır. Bu durumun, işyerlerinin faaliyetlerini işçi sağlığına
uygun olarak yürütmelerine olanak sağladığı söylenebilir.
2.4.8. Sosyal Güvenlik Kurumları
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde olmakla beraber, SGK’ nın iş
sağlığı ve güvenliği konusunda yapacağı denetimler, Bakanlığın iş sağlığı ve güvenliği
dışında yapılan faaliyetlerindendir. 5510 sayılı Kanun’un 59. maddesine göre, İş
müfettişleri denetimleri sırasında iş sağlığı ve güvenliği kurallarına aykırı durumlarla
karşılaşırlarsa, bunu saptayıp Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmekle yükümlüdürler.
Kurum da, bu durumu iş güvenliği teşkilatına bildirmekle yükümlüdür97. Diğer taraftan,
Sosyal Güvenlik Kurumu iş sağlığı ve güvenliği açısından birçok istatistiksel bilginin
toplanmasına yardımcı olmaktadır. Özellikle ülkemizin, son yıllarda hızla artan kayıtdışılık
ile mücadele konusunda önemli bir konumda olduğu söylenebilir. Ancak bu görevin
sağlıklı yapılabilmesi için denetim faaliyetlerinin iyileştirilmesi ön koşuldur.
2.5. ÜLKEMİZDE YAŞANAN İŞ KAZALARI ve MESLEK
HASTALIKLARININ OLUŞUM DÜZEYİ ve HIZI
Çalışma hayatı; işgörenlerin bedensel, ruhsal ve sosyal durumunu olumlu ya da
olumsuz olarak belirleyen en önemli bir etkendir. Buna bağlı olarak iş sağlığı ve güvenliği
olgusu, devamlı değişen ve gelişen dinamik yapısı ile gelişmekte olan ülkelerde olduğu
kadar gelişmiş sanayi ülkelerinin de gündeminden düşmemektedir. Her geçen yıl hiçte
küçümsenmeyecek oranda ve sayıda çalışan, iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle
yaşamını yitirmekte veya engelli olarak yaşamlarına devam etmek zorunda
97EYRENCİ, Öner, TAŞKENT, Savaş ve ULUCAN, Devrim, a. g. e, s: 257, 258
52
kalabilmektedir98. Örneğin Tablo 2’ye göre 2005 yılında ülkemizde 73,925 iş kazası
meydana gelmiş ve 1072 kişi bu kazalarda hayatını kaybetmiştir. Aynı yılda yaşanan
meslek hastalıklarında 24 kişi yaşamını kaybetmiştir.
Tablo 2. Türkiye Geneli İş Kazası, Ölüm ve Çalışan Sayıları
Yıl İş Kazası
Sayıları
Ölüm Sayıları Çalışan Sayıları
1996 97631 1492 4624330
1997 98318 1473 4830056
1998 91895 1252 5299533
1999 77955 1333 5005403
2000 74847 1173 5254125
2001 72367 1008 4886881
2002 72344 878 5223283
2003 76668 811 5615238
2004 83830 843 6181251
2005 73923 1096 6918605
2006 79027 1601 7818642
2007 80602 1044 8505390
2008 72963 866 8802989
2009 64316 1171 9030202
Kaynak: Sosyal Güvenlik Kurumu İstatistik Yıllıkları, http://www.sgk.gov.tr (16.04.2012)
Son yıllarda iş sağlığı ve güvenliği alanındaki çalışmaların ülke düzeyindeki
etkinliğinin artması sonucunda, meydana gelen iş kazası sayılarında önemli bir azalma söz
konusu olmuştur. Tablo 2’ye dayanarak; 1996 yılından 2009 yılına kadar çalışan sayısı iki
katına çıkmasına rağmen, hem kaza sayılarında hem de ölüm olaylarında bir azalmanın 98 CEYLAN, Hüseyin, “Türkiye’deki İş Kazalarının Genel Görünümü ve Gelişmiş Ülkelerle Kıyaslanması”, Uluslararası Mühendislik Araştırma ve Geliştirme Dergisi, C: 3, S: 2, 2011, s: 21
53
göze çarptığı söylenebilir. Fakat bu azalma özellikle sanayi ülkelerine kıyasla yeterli
düzeyde değildir99.
İstatistiklere göre 2010 yılında da; meydana gelen 62.903 iş kazası sonucunda
1.434, 533 meslek hastalığı sonucunda 10 olmak üzere toplam 1.444 işçi hayatını
kaybetmiştir. İş kazaları sonucu 1.976, meslek hastalıkları sonucu 109 kişi olmak üzere
2.085 kişi de sürekli iş göremez hale geldi. Açıklanan rakamlar göstermekte ki; 2009 ve
2010 yılında sigortalı çalışan sayısındaki değişimi göz önünde bulundurmaksızın, sayı
olarak iş kazası % 2.20 oranında azalmış, iş kazası sonucu ölüm % 24 oranında artmıştır.
Tespit edilen meslek hastalığı sayısı % 24, meslek hastalıkları sonucu ölüm de çok sayıda
artmıştır çünkü 2009 yılında meslek hastalığı sonucu ölüm olayı yaşanmamıştır100.
99CEYLAN, Hüseyin, a. g. e, s: 21 100 SGK 2010 Yılı İstatistikleri, http://www.pozitifisguvenligi.com/index.php?option=content&task=view&id=249 (17.04.2012)
54
Tablo 3. Çeşitli Ülkelerin İş Kazası Sonucu Ölüm Vakası Sayıları
2004 2005 2006 2007 2008 2009
Türkiye 843 1096 1601 1044 866 1171
Finlandiya 44 51 47 37 - -
Almanya 949 863 941 812 765 -
ABD 5764 5840 5657 5214 - -
Meksika 1364 1367 1328 1279 1412 -
Hollanda - 73 84 86 92 -
Japonya - 1514 1472 - - -
İtalya - 918 938 - - -
Avusturya - 124 - - - -
Bulgaristan - 130 - - - -
İsviçre - 45 - - - -
Kaynak: CEYLAN, Hüseyin, “Türkiye’deki İş Kazalarının Genel Görünümü ve Gelişmiş Ülkelerle
Kıyaslanması”, Uluslararası Mühendislik Araştırma ve Geliştirme Dergisi, C: 3, S: 2, 2011, s: 23
Ülkemizdeki iş kazaları istatistikleri ile diğer ülkelerdeki veriler karşılaştırıldığında
durumun iç açıcı olduğu söylenemez. Sayısal veri olarak ülkemizdeki durum iyi olsa da
resmi ölçülebilirlik yani tespit edilme imkânları ve ülkelerin toplam nüfusları göz önünde
bulundurulursa ülkemizdeki konuma daha dikkatli açıdan yaklaşmak gerekir. Öte yandan
birçok ülke, her geçen yıl çalışma hayatındaki gelişmeleri hızlandırıp iş kazalarını en aza
hatta sıfıra indirmeyi başarmıştır. Öyle ki Tablo 3’deki verilere göre 2009 yılında sadece
ülkemizde iş kazası yaşanmıştır.
55
Tablo 4. Türkiye’de İş Kazası ve Meslek Hastalığına Bağlı Orantılı Ölüm Hızlarının
Yıllara Göre Dağılımı
Yıllar İş Kazası Meslek Hastalığı
2000 %0,20 %0,02
2001 %0,31 %0,02
2002 %0,27 %0,02
2003 %0,23 -
2004 %0,24 %0,01
2005 %0,29 %0,06
Kaynak: YARDIM, Nazan ve diğerleri, “Türkiye İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları: 2000-2005 Yılları Ölüm
Hızları”, Dicle Tıp Dergisi, C: 34, S: 4, 2007, s: 267
Tablo 4 temel alınarak; Türkiye’deki iş kazası ve meslek hastalıklarına bağlı orantılı
ölüm hızlarına bakıldığında, 2000 yılında iş kazasına bağlı orantılı ölüm hızı % 0,20 iken
bu rakam meslek hastalığı için % 0,002’dir. 2005 yılında ise iş kazasına bağlı orantılı ölüm
hızının % 0,29, meslek hastalığına bağlı orantılı ölüm hızının ise % 0,006 olduğu
görülmektedir. Karşılaşılan bu tablo da; ülkemizde iş kazası ve meslek hastalıkları yıldan
yıla değişiklik gösterse de artışın olduğu ve bu alanda çalışmaların yapılması gerektiği
gözler önüne serilmektedir.
2.6. İŞ KAZASI ve MESLEK HASTALIKLARINDAN DOĞAN
YÜKÜMLÜLÜKLER
İş sağlığı ve güvenliğinin teknik ve hukuki bir kavram olarak sanayileşme ile
birlikte ortaya çıkması üzerine, uygulama tehlikelerine karşı önlemler alınmaya
başlanmıştır. İş sağlığı ve güvenliği; çalışanların, üretim faaliyetleri esnasında, işyerinde
tehlikelere maruz kalmamaları için gerekli tüm önlemlerin alınması ve olası tehlikelere
karşı bedeni ve ruhi zararlardan korunmaları için yapılan çok yönlü ve sistemli
56
çalışmalardır. İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin yasal düzenlemeler, hukuk sistemimiz içinde
Kanunlar, Tüzükler ve Yönetmelikler içinde yer almaktadır. Bu yasal düzenlemelerin
bazıları kamu hukukundan, bazıları ise özel hukuktan kaynaklanmaktadır101. Çalışma
hayatında çalışanların korunması için yürürlüğe konulan bu hukuki normlara, çalışma
hayatında faaliyet gösteren her kişi ve kurumun uyması gerekmektedir. Bu kişi ve kurum
kapsamına asıl işveren, alt işveren, işçi, devlet ve sendikalar girmektedir.
Anayasal hükümler; çalışma hayatında iş gücünün korunmasına ilişkin
sorumluluğun sadece işveren ve işçilere ait olmadığını, Devlet tarafından da paylaşıldığını
göstermektedir. Fakat Devlet’in bu sorumluluğu sadece işyeri denetimi, yasaya
aykırılıkların ve eksikliklerin giderilmesi için ikazda bulunma ve ikazlara uymayan işyerleri
hakkında kapatma veya para cezası gibi yaptırımları uygulamakla sınırlıdır. Bu sebeple
işyerinde sağlık ve güvenlik uygulamalarının ana sorumluluğu asıl işveren-alt işveren ve
çalışanlara aittir. Bu bağlamda meydana gelen iş kazası veya meslek hastalıklarının
sonuçları gerek maddi ve gerekse manevi yönden işçi ve işveren tarafından
paylaşılmaktadır102.
2.6.1. Asıl İşverenin Görev ve Yükümlülükleri
İşveren bir işyerinde her türlü olaydan ve durumdan sorumlu en yetkili kişidir.
Çünkü yürütülen faaliyetten kazanç elde ederken, emek gücünü kullandığı da açıktır.
Bundan dolayı işveren, faaliyetlerin olmazsa olmazı işgücünü korumakla yükümlüdür.
Dolayısıyla her tür olumsuzluğu önceden düşünmek ve risk değerlendirmesini yapmak
zorundadır.
101 Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Açısından İşçi-İşverenin Görev ve Sorumlulukları, Ankara, 2001, s: 7 102 Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası, a. g. e, s: 8
57
2.6.1.1. İşçiyi Gözetme ve Koruma Yükümlülüğü
Bir işyerinde iş güvenliğini sağlamada temel faktör insandır. Teknolojik gelişmeler
ve ilerlemelerin sağladığı güvenlik faktörleri önemli olmakla birlikte insan faktörünün
önemi yine de birinci sıradadır. Bu doğrultuda, bir kazanın meydana gelmesinde temel
nedenler olarak kabul edilen güvensiz hareketlerin kaynağı da insandır103.
İşverenin hizmet sözleşmesinden doğan borçlarından biri işçiyi koruyup
gözetmektir. İşverene bağlı olarak çalışan işçi, doğal olarak işverenin göstereceği yerde ve
şartlarda çalışmak zorundadır. İşverenin, emir ve talimatları doğrultusunda çalıştırmakta
olduğu işçinin en başta ruhsal ve bedensel sağlığını koruyucu iş şartlarını hazırlaması, iş
güvenliği için gereken tedbirleri alması “gözetim borcunun” bir kısmını ifade etmektedir.
İşverenin, işçisini gözetme borcu yükümlülüğü hem cari hukukumuzun genel
hükümlerinden doğmakta hem de bir kısım özel düzenlemelerden kaynaklanmaktadır104.
İşçiyi gözetme borcunun hukuki dayanaklarından biri olan 25311 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Yönetmeliği, işverenlerin genel yükümlülüklerini belirlemiştir. Buna göre;
işveren, işçilerin sağlığını ve güvenliğini korumak için mesleki risklerin önlenmesi, eğitim
ve bilgi verilmesi dâhil gerekli her türlü önlemi almak, organizasyonu yapmak, araç ve
gereçleri sağlamak zorundadır. Ayrıca işveren, sağlık ve güvenlik önlemlerinin değişen
şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun sürekli iyileştirilmesi amaç ve çalışması
içinde olacaktır. Anılan Yönetmelik işverenlerin, sağlık ve güvenliğin korunması ile ilgili
önlemlerin alınmasında uygulayacakları genel prensipleri de ortaya koymuştur. Bu
prensipler şu şekilde sıralanabilir105:
103 KELEŞ, Rüstem, “İş Güvenliğini Sağlamada 5 S Yaklaşımı”, İş Sağlığı ve Güvenliği Dergisi, S: 25, 2005, s: 23 104 EYRENCİ, Öner, Savaş TAŞKENT ve Devrim ULUCAN, Bireysel İş Hukuku, Legal Yayıncılık, İstanbul, 2004, s: 121 105 AKIN, Levent, “Hukuki Yönden İş Sağlığı ve Güvenliği”, 2001, http://www.yenikalite.com/index.php?topic=2693.0 (04.04.2012)
58
Risklerin önlenmesi, önlenmesi mümkün olmayan risklerin değerlendirilmesi,
Risklerin kaynağıyla mücadele edilmesi,
Yürütülen işin çalışanlara uygun hale getirilmesi için, özellikle işyerlerinin
tasarımında, iş ekipmanları, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen
gösterilmesi, özellikle de monoton çalışma ve önceden belirlenmiş üretim
temposunun hafifletilerek bunların sağlığa olumsuz etkilerinin en aza
indirilmesi,
Teknolojinin, teknik gelişmelerin, iş organizasyonunun, çalışma şartlarının,
sosyal ilişkilerin ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan genel
bir önleme politikasının geliştirilmesi,
Toplu olarak korunma önlemlerine, kişisel korunma önlemlerine göre öncelik
verilmesi ve bunlar doğrultusunda çalışanlara gerekli talimatların verilmesi.
İşverenin yükümlülükleri ile ilgili 4857 sayılı Kanun’un 77. maddesinde “İşverenler
işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç
ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her
türlü önleme uymakla yükümlüdürler” ifadesi yer almaktadır.
Aynı maddede belirtilen her türlü önlemi alma ifadesi işverene, tehlikeli olabilecek
tüm durumlar için son teknolojiyi kullanarak gerekli önlemi alma sorumluluğunu da
yüklemektedir. Bu durum 1475 sayılı İş Kanunu’nda bu denli açık belirtilmemiş, konu
yargı kararları ile desteklenmekte iken, 4857 sayılı İş Kanunu’nda detaylıca belirtilmesi son
derece faydalı olmuştur106.
İşveren gözetme ve koruma borcuna dayanarak, işçinin çalışma gücünü, emeğini,
sınırsız olarak kullanma hakkına sahip değildir. İşçiye gözetme borcundan kaynaklı haftada
bir gün boş zaman, yıllık ücretli izin vermelidir. İşçinin hastalık veya kendi şahsından
kaynaklanmayan sebeplerle çalışamaması hallerinde, işveren işçinin kanuni hakları olan
ücret, tatil ve izin haklarını kullandırmalıdır. Ayrıca gözetme borcu, işverenin işçinin kişilik
106 ORHAN, Murat, a. g. e, s: 90
59
haklarına veya doğruluk ve dürüstlük kuralına aykırı düşen talimatlarını ve emirlerini
sınırlar ve bunları geçersiz kılabilir. Sonuç olarak; koruma ve gözetme borcu, bizzat
işverenin haklarının sınırını belirler. İşverenin gözetme borcu, işçinin sadakat borcunda
olduğu gibi bir yapmama ve sakınma borcudur. Yani işveren, işçinin haklı menfaatlerine
aykırı düşecek ve ona zarar verebilecek her çeşit davranıştan kaçınmakla yükümlüdür107.
2.6.1.2. İş Sağlığı ve Güvenliği Tedbirlerini Denetleme Yükümlülüğü
İşverenin gözetme borcunu tam olarak yerine getirmiş sayılabilmesi için sadece
önlem alması yeterli olmamakta, borcun kapsamı içindeki denetim ve işçileri eğitim
yükümlülüğünü de yerine getirmiş olması gerekir. 4857 sayılı Kanun’un 79. maddesi ile
işverenlere, alınmış olan iş güvenliği önlemlerine işçiler tarafından uyulup uyulmadığını
denetleme, işçileri karşı karşıya oldukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal
hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirme ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini
verme zorunluluğunu da açıkça yüklemiştir. Bu bağlamda Yargıtay 10. HD de işverenin
eğitim yükümlülüğü ile ilgili olarak “İşçi sağlığı, iş güvenliği ve yapılmakta olan iş
nedeniyle işçinin eğitimi, bir kısım mevzuat hükümlerini içeren belgelerin kendilerine
verilmesini değil, eylemli olarak, bu bilgilerin aktarımı ve öneminin kavratılması ile
sağlanabilir. Eğitimden sonraki aşama ise, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili önlemlerin
alındığının ve uygulandığının denetlenmesidir” ifadeleriyle eğitimin amacına uygun şekilde
yapılması gerektiği yönünde dikkatleri çekmiştir108.
107 KAPLAN, Emine Tuncay, “İşverenin Koruma ve Gözetme Borcunun Kapsamı”, Kamu-İş Dergisi, C: 7, S: 2, 2003, s: 3 108 YILDIZ, Gaye Burcu, “İşverenin İş Kazasından Doğan Hukuki Sorumluluğu”, Toprak İşveren Dergisi, S: 86, 2010, s: 2
60
2.6.1.3. İşverenin İşçilerini Eğitme ve Bilgilendirme Yükümlülüğü
07.04.2004 tarih ve 25426 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren
Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin
4. maddesine göre işverenler, işyerlerinde sağlıklı ve güvenli çalışma ortamının tesis
edilmesi için gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Bu sebeple işverenler; çalışanlarını,
yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek, onların karşı karşıya gelebilecekleri
mesleki riskler ve bunlarla ilgili alınması gereken tedbirler hususunda işyerlerinde iş sağlığı
ve güvenliği eğitim programlarını hazırlamak, eğitimlerin düzenlenmesini, çalışanların bu
programlara katılmasını sağlamak ve verilecek eğitim için uygun yer, araç ve gereç temin
etmekle yükümlüdürler109.
Çalışma hayatında yürütülen faaliyetlerin ön planında her zaman işçiler
görünmektedir. Özellikle koşulları ağır olan işlerde güvenlik tedbirleri hayati önem taşır.
Tedbirli olmayı tamamen işçiye bırakmak yanlış bir tutum olur. Öyle ki yoğun iş
temposunda işçiler, önlerine çıkabilecek tehlikeleri göremeyebilirler. Bundan dolayı
işverenler, işçilerine özellikle karşılaşılabilecek sıkıntıları ve çözüm yollarını her zaman
kendileriyle paylaşmalıdır. Şirket içi eğitim, konferans gibi etkinliklerle veya yazılı
biçimlerde işçinin bilgilendirilmesi iş güvenliği açısından son derece etkili olacaktır.
2.6.1.4. İşverenin İşyerini Örgütleme Yükümlülüğü
İş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak, bunların denetimini yapmak, çalışanları
bilgilendirmek ve gerekli eğitimi vermek istisnasız bütün işverenler için getirilmiş bir
yükümlülük olmasına rağmen organizasyon yükümlülüğü belirli bir büyüklükte (elli ve
daha fazla işçi çalıştıran) olan ve belirli nitelikte olan (sanayiden sayılan) işyerleri için
öngörülmüştür. 4857 sayılı Kanun ile getirilen iş sağlığı ve organizasyonu kurma
yükümlülüğü kapsamında işverenler, iş sağlığı ve güvenliği kurulu kurmak, işyeri hekimi 109 ORHAN, Murat, a. g. e, s: 90, 91
61
istihdam etmek ve işyeri sağlık birimi oluşturmak, iş güvenliği ile ilgili mühendis veya
teknik elemanlar istihdam etmek zorundadırlar110.
2.6.1.4.1. İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu Kurma Yükümlülüğü
İş sağlığı ve güvenliği alanında ileri bir seviyeye gelmiş ülkelerde işyeri düzeyinde
ortak kurullar aracılığı ile iş güvenliği faaliyetine girilmesi yaygın bir uygulamadır.
Ülkemizde de 4857 sayılı İş Kanunu’nun 80. maddesinde “Sanayiden sayılan, devamlı
olarak en az elli işçi çalıştıran ve altı aydan fazla sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde her
işveren bir iş sağlığı ve güvenliği kurulu kurmakla yükümlüdür. İşverenler, iş sağlığı ve
güvenliği kurullarınca iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uygun olarak verilen kararları
uygulamakla yükümlüdürler” hükmüne yer verilmiştir. Şartları sağlayan işyerlerinde
kurulan iş sağlığı ve güvenliği kurulunun yapısı aşağıdaki kişilerin katılımı ile
oluşmaktadır111:
İşveren ya da işveren vekili (kurula başkanlık ederler),
İş Kanunu’nun 82. maddesi gereğince iş güvenliği ile ilgili görevli mühendis
veya teknik elemanı,
İş Kanunu’nun 81. maddesi gereğince istihdam edilen işyeri hekimi,
Sivil savunma uzmanı (varsa),
İnsan kaynakları, personel, sosyal işler veya idari ve mali işleri yürütmekle
görevli bir kişi,
İşyerinde çalışan usta ve ustabaşı,
2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 34. maddesi uyarınca işyerinde bulunan
sendika temsilcilerinin kendi aralarında seçecekleri kişi, işyerinde sendika
110 EYRENCİ, Öner, Savaş TAŞKENT ve Devrim ULUCAN, a. g. e, s: 262 111 ÇOLAK, Mahmut, Sosyal Sigortalar ve İş Hukuku Uygulama Rehberi, Yaklaşım Yayıncılık, Ankara, 2005, s: 269
62
temsilcisi yoksa o işyerindeki isçilerin yarıdan fazlasının katılacağı toplantıda
açık oyla seçilecek işçi,
Sağlık ve güvenlik işçi temsilcisi.
İş sağlığı ve güvenliği kurulu her işyerinde oluşturulması gerekli olan ve yukarıda
belirtildiği üzere işveren ve işçi temsilcilerinden kurulur. Bu kurul ayda bir kez toplanarak
işyerlerindeki sorunları tespit eder ve çözümü için önlemleri alır. İşyeri için iş sağlığı ve
güvenliği iç yönetmeliği taslağı hazırlar ve işverene sunar. Bu kurulun işlevini yerine
getirebilmesi için hiç kuşkusuz işverenin desteği gerekmektedir112.
İş sağlığı ve güvenliği kurulunun görevleri 07.04.2007 tarih ve 25426 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Hakkında Yönetmelik’ de açıkça belirtilmiştir113:
İşyerinin niteliğine uygun bir iş sağlığı ve güvenliği iç yönetmelik taslağı
hazırlamak, işverenin veya işveren vekilinin onayına sunmak ve iç yönetmeliğin
uygulanmasını izlemek, izleme sonuçlarını rapor edip alınması gereken
tedbirleri belirlemek ve kurul gündemine almak,
İş sağlığı ve güvenliği konularında o işyerinde çalışanlara yol göstermek,
İşyerinde iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin tehlikeleri ve önlemleri
değerlendirmek, tedbirleri belirlemek, işveren veya işveren vekiline bildirimde
bulunmak,
İşyerinde meydana gelen her iş kazası ve tehlikeli olay veya meslek hastalığında
yahut iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili bir tehlike halinde gerekli araştırma ve
incelemeyi yapmak, alınması gereken tedbirleri bir raporla tespit ederek işveren
veya işveren vekiline vermek,
İşyerinde iş sağlığı ve güvenliği eğitim ve öğretimini planlamak, bu konu ve
kurallarla ilgili programları hazırlamak, işveren veya işveren vekilinin onayına
sunmak ve bu programların uygulanmasını izlemek,
112 AVCI, Adnan, İşyerlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Mevzuatı, Melissa Matbaacılık, İstanbul, 1996, s: 73, 74 113 ÇOLAK, Mahmut, a. g. e, s: 269
63
Tesislerde yapılacak bakım ve onarım çalışmalarında gerekli güvenlik
tedbirlerini planlamak ve bu tedbirlerin uygulamalarını kontrol etmek,
İşyerinde yangınla, doğal afetlerle, sabotaj ve benzeri ile ilgili tedbirlerin
yeterliliğini ve ekiplerin çalışmalarını izlemek,
İşyerinin sağlık ve güvenlik durumuyla ilgili yıllık bir rapor hazırlamak, o yılki
çalışmaları değerlendirmek, elde edilen tecrübeye göre ertesi yılın çalışma
programında yer alacak hususları ve gündemi tespit etmek, işverene teklifte
bulunmak, planlanan gündemin yürütülmesini sağlamak ve uygulanmasını
değerlendirmek.
2.6.1.4.2. İşyeri Hekimi İstihdam Etme Yükümlülüğü
İşverenlerin kamu hukukundan doğan yükümlülüklerinden biri de sağlık
organizasyonu kurma yükümlülüğüdür. İş sağlığı ve güvenliği mevzuatı işverene, ilgili
işyerlerinde teşkilatlanma ve organize olma yükümlülüğünü getirmiştir. Sürekli olarak en
az 50 işçi çalıştıran işyerlerinde işveren sağlık organizasyonu çerçevesinde işyeri birimi
kurmak ve işyeri hekimi istihdam etmek zorundadır114.
İşyeri hekimleri ilk yardım ve acil tedavi dışında kalan tedavi hizmetlerini yerine
getirmeyecek, bu görevler SGK tarafından yürütülecek ve faaliyetlerini iş sağlığı ve
güvenliği hususunda önleyici ve koruyucu hizmetlerde yoğunlaştıracaklardır. İş sağlığı ve
güvenliği bilgisi tıp eğitiminde yeteri kadar alınmadığı için, bu konu ayrı bir uzmanlık
gerektirmektedir. Bu nedenle işveren, işyeri hekimlerinin ve sağlık personelinin bu alanda
eğitimini sağlamak durumundadır. İşyeri hekimlerinin ücret ve diğer çalışma şartları,
kanunların emredici hükümleri çerçevesinde sözleşme serbestîsine uygun bir şekilde
işveren ve işyeri hekimi tarafından belirlenecektir115.
114 GÜNDÜZ, Selim, “Yeni Mevzuatın Işığında İşverenin İşçiyi Gözetme Borcunun Kapsamı”, TUHİS Dergisi, C: 19, S: 6, 2005, s: 57 115 BAYRAM, Fuat, a. g. e, s: 106
64
İşverenler ayrıca, işyerlerinde sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının sağlanması,
sağlık ve güvenlik risklerinin önlenmesi ve koruyucu hizmetlerin yürütülmesi için gerekli
tedbirlerin belirlenmesi, bu tedbirlerin uygulamaya sokulması ve uygulanmalarının
izlenmesi; işlerini yürütmek üzere, işyerinin risk grubuna ve işçi sayısına göre bir veya
daha fazla işyeri hekimi görevlendirmek ve bu görevlerin yapılması için gerekli yer,
donanım ve personeli temin etmekle yükümlüdürler116.
İşyeri hekimlerinin hizmet süreleri de mevzuatta belirtilmiştir. 16.12.2003 tarihli
25318 sayılı İşyeri Sağlık Birimleri ve İşyeri Hekimlerinin Görevleri ile Çalışma Usul ve
Esasları Hakkında Yönetmeliğin 21. maddesine göre: “İşyeri hekimleri, aşağıda belirtilen
sürelerde görev yaparlar. İşyeri hekimleri, bu Yönetmelikte belirtilen görevleri eksiksiz
olarak yerine getirmek için:
I inci Risk Grubunda yer alan işyerlerine; ayda en az 1 iş günü,
II inci Risk Grubunda yer alan işyerlerine; ayda en az 2 iş günü,
III üncü Risk Grubunda yer alan işyerlerine; ayda en az 3 iş günü,
IV üncü Risk Grubunda yer alan işyerlerine; ayda en az 4 iş günü,
V inci Risk Grubunda yer alan işyerlerine; ayda en az 5 iş günü, gitmek
zorundadır”.
İşyeri hekimlerinin görev ve yetkileri de adı geçen Yönetmeliğin 22 ve 23.
maddesinde belirtilmiştir. İşyeri hekiminin görevleri, 22. maddede yirmi iki bent halinde
başlıca; iş sağlığı ve güvenliği konusunda danışmanlık ve eğitmenlik, özel olarak
korunması gereken grupları takip ve koruma, ilkyardım, kurtarma çalışmalarının organize
edilmesi, acil tedavi hizmetlerinin yürütülmesi, işyerinin genel hijyen koşullarının
izlenmesi ve denetlenmesi, işyerinde meslek hastalığı bulunan çalışanların izlenmesi ve
kontrolü, iş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına tutulan çalışanların rehabilite 116 GÜVEN, Ercan, Ufuk AYDIN, Bireysel İş Hukuku, Nisan Kitabevi, Eskişehir, 2004, s: 101, 102
65
edilmeleri, engellilerin işe alınmaları, geçici veya kalıcı bir iş görmezliği olanların işe
başlamaları, eski hükümlülerin muayenelerini yaparak uygun işe yerleştirilmeleri için rapor
hazırlanması, sağlık mazeretiyle üç haftadan fazla veya meslek hastalığı veya iş kazası
nedeniyle veya sık tekrarlanan işten uzaklaşmalarda işe dönüş muayenesi yapma gibi
işçilerin sağlığını koruyucu nitelikte görevlerdir117.
2.6.1.4.3. İş Sağlık Birimi Oluşturma Yükümlülüğü
Sağlık birimi, işyerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürütmek için gerekli
donanım ve personele sahip birimdir. Sağlık biriminde; en az bir işyeri hekimi ve en az bir
işyeri hemşiresi ya da sağlık memuru görevlendirilmesi zorunludur. Yine sağlık birimi, iş
sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yürütülmesine ve çalışacak personel sayısına yetecek
kapasitede, kolay ulaşılabilir, tercihen, tek katlı bir binada olmalıdır. Ayrıca birim en az bir
muayene odası, bir müdahale odası, bir yardımcı personel odası ile bekleme odasından
oluşmalıdır. Birimde yeterli aydınlatma, havalandırma, ısıtma, soğuk ve sıcak su tesisatı
bulunmalı ve sağlık birimi kolayca temizlenen hijyenik bir yapıya sahip olmalıdır. Sürekli
faaliyet gösteren işyerlerinde sağlık birimleri devamlı açık olmalı ve en az bir işyeri
hemşiresi veya sağlık memuru görevlendirilmelidir. Normal çalışma süresi dışında kalan
vardiya ve fazla mesai durumlarında bu personelin sağlanamadığı koşullarda, sağlık
birimlerinde ilkyardım kursu görmüş en az bir eleman görevlendirilir118. Bu durum
sağlandığı takdirde işyerinde tüm zaman dilimlerinde meydana gelebilecek kaza ya da
hastalığa erken müdahale ve teşhis yapılabilecektir. Öte yandan işverenin, çalışanlarını
sağlık birimleri hakkında detaylı bir şekilde bilgilendirmesi de yaşanabilecek
olumsuzluklarda zaman kaybını en aza indireceği söylenebilir.
117 GÜVEN, Ercan, Ufuk AYDIN, a. g. e, s: 101, 102 118 BAYRAM, Fuat, a. g. e, s: 108
66
2.6.1.4.4. İşyerinde Mühendis, Teknik Eleman ve İş Güvenliği Sorumlusu
İstihdam Etme Yükümlülüğü
İşyerinde iş sağlığı ve güvenliği kurullarının aldığı kararları uygulayacak ve
uygulamayı takip edecek kişi iş güvenliği sorumlusudur. Aynı zamanda kurulun bir
üyesidir. Bu kişinin teknik bilgiye sahip ve çalışanlar tarafından benimsenen ve saygı
duyulan bir kişi olması son derece önemlidir. İş güvenliği sorumlusu işyerinde teknik
araştırmalar yapıp, kaza istatistiklerini kayda almalı ve kazaları önleme konusunda en son
teknik gelişmeleri takip etmeli ve gerektiğinde eğitim ve bilgilendirme çalışmalarına
katılmalıdır. Öte yandan işyerinde teknik nedenlerden kaynaklanabilecek kazaların
önlenebilmesi için mühendislik hizmetlerinden yararlanılır. Bu mühendislik ekibi, seçilen
üretim sisteminin uygunluğunun araştırılması, hatalı araç-gereçler ve makinelerin üzerinde
bakım ve kontrollerin yapılması ve genel tesisat bakımından sorumludur119.
İşyerinde teknik eleman ve mühendis bulundurma yükümlüğü mevzuatta
20.01.2004 tarih ve 25352 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren İş
Güvenliği ile Görevli Mühendis veya Teknik Elemanların Görev, Yetki ve Sorumlulukları
ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik ile belirlenmiştir. Yönetmeliğe göre iş
güvenliği uzmanı/sorumlusunun görevleri şu şekilde sıralanabilir120:
İş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uygun olarak işyerinde gerekli çalışmaların
yapılmasını sağlamak,
İşyerindeki tehlikelerin tanımlanmasını ve risk değerlendirmesinin yapılmasını,
tehlikelerin ortadan kaldırılmasını ve risklerin kontrol altına alınmasını
sağlamak için önerilerde bulunmak, bu hususlarda ilgili işverene rapor vermek,
İşi ve işyerinin özelliklerine uygun olarak tehlikeleri kaynağında yok etmeye
yönelik tedbirlere öncelik vererek gerekirse ölçümlere dayalı değerlendirme
119 AVCI, Adnan, a. g. e, s: 74 120 KARATEKİN, Sündüs Neslihan, “İşveren Sorumluluk Sigortasının Sosyal Güvenlik Sistemindeki Yeri ve Sigorta Sektöründe Uygulanması”, Marmara Üniversitesi, Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 2006, s: 93
67
yapmak, alınması gerekli güvenlik önlemlerini konusunda işverene önerilerde
bulunmak ve uygulamaların takibini yapmak,
İşyerinde yapılacak düzenli kontrol, bakım ve ölçümleri planlamak, hazırlanan
planların uygulanmasını sağlamak.
2.6.1.5. İşverenin Sosyal Güvenlik Kurumu’na Karşı Yükümlülüğü
İşveren, iş sağlığı ve güvenliğinden doğan yükümlülüklerini işçiye yansıtmasının
yanısıra sosyal güvenlik kurumuna olan yükümlülüklerini de uygulanmaya sokmak
durumundadır. Kurum, işçi ve işverenlerin haklarını korumakta en yetkili yerdir. Bundan
dolayı sorumluluklar yerinde ve zamanında yerine getirilirse sonuçlar da bir o kadar olumlu
olacaktır.
2.6.1.5.1. Sigortalıları Kuruma Bildirme Yükümlülüğü
506 sayılı Kanun’un 9. maddesine göre işveren, çalıştırdığı sigortalıları en geç bir
ay içinde kuruma bildirmek zorunda iken, 25.8.1999 gün ve 4447 sayılı Kanun’un 9.
maddesi ile yapılan değişiklikle, işveren çalıştıracağı işçileri, işe başlatmadan önce
Kurumca örneği hazırlanacak işe giriş bildirgeleri ile bildirmekle ya da bu belgeleri iadeli
taahhütlü olarak göndermekle yükümlüdür. Bu durum zaman içinde çeşitli yargı kararları
ile açıklığa kavuşturulmuş ve hizmet akdinin yapıldığı tarih değil, sigortalının fiilen işe
başladığı tarih sigortalığının başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Kanuna göre işverenin,
çalıştıracağı sigortalıyı işe başlatmadan önce bildirilmesi kural olmakla birlikte 506 sayılı
Kanun’un 9. maddesinde bazı işyeri ve bazı haller için istisna getirilmiştir121.
121 TUNCAY A. Can ve Ömer EKMEKÇİ, Sosyal Güvenlik Hukuku’nun Esasları, Legal Yayınları, İstanbul, 2008, s: 253
68
5510 sayılı Kanun’a göre de işverenler; çalıştıracağı kişileri, sigortalılık başlangıç
tarihinden önce, sigortalı işe giriş bildirgesi ile SGK’ ya bildirmekle yükümlüdür. Ancak
istisnalarda söz konusudur. Öyle ki inşaat, balıkçılık ve tarım işyerlerinde işe başlatılacak
sigortalılar için, en geç çalışmaya başlatıldığı gün, yabancı ülkelere sefer yapan ulaştırma
araçlarına sefer esnasında alınarak çalıştırılanlar ile Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi
verilecek işyerlerinde; ilk defa sigortalı çalıştırmaya başlanılan tarihten itibaren bir ay
içinde çalışmaya başlayan sigortalılar için, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren en geç
söz konusu bir aylık sürenin dolduğu tarihe kadar, Kamu idarelerince istihdam edilen 4447
sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na göre işsizlik sigortasına tabi olmayan sözleşmeli
personel ile kamu idarelerince yurt dışı görevde çalışmak üzere işe alınanların, çalışmaya
başladıkları tarihten itibaren bir ay içinde, SGK’ ya verilmesi halinde, sigortalılık
başlangıcından önce bildirilmiş sayılır.
2.6.1.5.2. Sosyal Güvenlik Primlerini Ödeme Yükümlülüğü
İşveren otuz gün içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerini ücretlerinden keserek,
kendisinin ödeyeceği primlerle beraber en geç ertesi ayın sonuna kadar SGK’ ya yatırmak
zorundadır. Prim kesilmesi ve bunların zamanında tahsil edilmesi, iş kazası veya meslek
hastalığı sebebiyle ortaya çıkacak tedavi ve ödemelerin kurumca tüm ülke genelinde
yapılmasında etkin rol oynamaktadır. Kanun ile işyeri devrinde işçileri güvence altına
almak için işyerini devralan yeni işverenin de eski işverenle birlikte prim borcundan dolayı
sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Ayrıca iş kazaları ile meslek hastalıkları sigortası prim
tarifesi, Bakanlar Kurulu’nun 18.3.1981 tarih ve 8/2569 sayılı kararı ile yürürlüğe
konulmuştur122.
122 GÜZEL, Ali, Ali Rıza OKUR ve Nurşen CANİKOĞLU, Sosyal Güvenlik Hukuku, Beta Yayınları, 11. Baskı, İstanbul, 2008, s: 204
69
Tablo 5. İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Prim Oranları
Tehlike Sınıfı Alt Derece
Prim Oranı
Normal Prim
Oranı
Üst Derece Prim Oranı
1 %1,5 %1,5 %1,7
2 %1,8 %2 %2,2
3 %2,3 %2,5 %2,7
4 %2,8 %3 %3,2
5 %3,3 %3,5 %3,7
6 %3,8 %4 %4,2
7 %4,3 %4,5 %4,7
8 %4,8 %5 %5,2
9 %5,3 %5,5 %5,7
10 %5,8 %6 %6,2
11 %6,3 %6,5 %6,7
12 %6,8 %7 %7
Kaynak: ŞAMİLOĞLU, Erkan, “Türk Sosyal Güvenlik Hukukunda İş Kazası ve Meslek Hastalıkları
Sigortası”, Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Sakarya,
2008, s: 81
İş kazaları ve meslek hastalıkları primlerini belirlemek için işkolları 12 tehlike
derecesine ayrılmıştır. Tablo 5’de de belirtildiği gibi en düşük oran % 1,5 olup en yüksek
oran ise % 7 olarak tespit edilmiştir. Her tehlike derecesi üst, normal ve alt derece olmak
üzere üç tehlike derecesine ayrılmıştır.
5510 sayılı Kanun’da, iş kazası ve meslek hastalığı adıyla bağımsız bir sigorta
koluna yer verilmemiş, 506 sayılı Kanun’a kıyasla, bu ad altında bir prim de
düzenlenmemiştir. Bunun yerine anılan sigorta kolunu da içerecek şekilde kısa vadeli
70
sigorta kolları diye bir sigorta kolu düzenlenmiş ve bu sigorta kolunun prim oranının, % 1
ile % 6.5 arasında olacağı öngörülmüştür123.
SGK, her sanayi işletmesine tehlike derecesi vermektedir. Bunun anlamı da
işgörenlerin hangi şartlar altında çalıştığını saptayıp koruma ve yardım mekanizmasını buna
göre çalıştırmaktır. Ancak Kurumun, tehlike durumu değişen işyerlerini sürekli denetlemesi
ve bu durumu bildirmeyen işverenlere ağır yaptırımlar getirmesi faydalı olabilir.
2.6.1.5.3. Sigortalıya Sağlık Yardımı Yapma Yükümlülüğü
İşveren, iş kazasına uğrayan sigortalıya SGK tarafından yardım sağlanana kadar
sağlık durumu için gerekli her tür sağlık yardımını yapmakla ve giderleri karşılamakla
yükümlüdür. İşveren, kendisi tarafından yapılan harcamaların belgelenmesi durumunda
masrafları SGK tarafından kendisine ödenecektir. Bazı zamanlarda işverenin, iş kazası
geçiren sigortalıya karşı gerekli yükümlülükleri yerine getirmemesi durumunda bu sebeple
tedavi süresinin uzamasına, sigortalının sakat kalmasına veya sakatlıkta derecenin
artmasına sebep olursa SGK uğrayacağı tüm zararları ödemek zorundadır. Burada işverene
yüklenen sorumluluk kusur sorumluluğudur124.
İşverenin, iş kazasına uğrayan ya da meslek hastalığına tutulan sigortalıya gerekli
sağlık hizmetlerini derhal yapma yükümlülüğü 5510 sayılı Kanun’un Genel Sağlık
Sigortası bölümünde ele alınmıştır. Anılan Kanun’un 76. maddesi 1. fıkrasına göre; işveren,
iş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına tutulan sigortalıya, sağlık durumunun
gerektirdiği sağlık hizmetlerini derhal sağlamakla yükümlüdür. Bu amaçla; işveren
tarafından yapılan ve belgelere dayanan sağlık hizmeti giderleri ve Kanun’un 65. maddesi
hükümlerine göre yapılacak olan yol giderleri, gündelik ve refakatçi giderleri Kurum
tarafından karşılanacaktır. 123 GÜZEL, Ali, Ali Rıza OKUR ve Nurşen CANİKOĞLU, a. g. e, s: 204 124 ŞAMİLOĞLU, Erkan, a. g. e, s: 82
71
2.6.2. Alt İşverenin Görev ve Yükümlülükleri
Kanunda belirtildiği gibi alt işveren, asıl işverenden işin bir bölümünü almaktadır.
Bundan dolayı asıl işveren statüsündedir. Öyle ki alt işverenin de sorumlu olduğu işçiler
bulunmaktadır. Alt işverenin yükümlülüklerinde, işyerindeki konumu oldukça önemlidir.
2.6.2.1. Alt İşverenin İşyerindeki Konumu
Alt işverenin, asıl işveren karşısındaki konumu "işçi" ya da "işveren vekili" değil,
bağımsız bir işverenliktir. Alt işveren; işini, asıl işverenden bağımsız hizmet sunan
müteşebbis konumuyla almaktadır. Alt işveren, işçi ve işveren vekilinden farklı olarak asıl
işverenin emir ve talimatlarına göre değil, alt işverenlik sözleşmesinde dile getirilen proje
ve teknik şartlara göre işi yürütmektedir. Alt işverenin, aldığı işi fiilen çalışarak yapması
değil, aldığı işi kendisi ile hizmet akdi bağı olan işçilere yaptırması söz konusudur125.
2.6.2.2. Alt İşverenin Yükümlülükleri
4857 sayılı Kanun’un işçi lehine yorum ilkesine sahip olmasının bir sonucu olarak
bir işçinin, ister asıl işverenin ister alt işverenin işçisi olsun, hakları (ücret, koruma,
barınma, vs.) daima koruma altındadır. Alt işveren, konumu gereği yaptığı işi asıl
işverenden aldığı için sorumluluk konusunda yalnız değildir. Kanun gereğince asıl
işverenin, kendi işçileri ve alt işverenin işçilerine karşı sorumluluğu vardır. Yani alt
125ÇANKAYA, Osman Güven, “Türk İş Hukukunda Alt İşveren Kavramı, Uygulamada Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkilerinden Doğan Bazı Sorunlar”, Kamu-İş Dergisi, S: 4, C: 6, 2002, s: 7
72
işveren, işyerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirmezse,
SGK, asıl işverene karşı rücu davası açabilecektir126.
Yükümlülük konusunda ortaya çıkan sorunların başında; işçilerin ücret, kıdem
tazminatı gibi hakları gelmektedir. Kanun gereğince asıl işveren, örneğin alt işverenin
işçisinin ödenmeyen ücretinden veya uğradığı iş kazasından doğan tazminatından alt
işveren ile müteselsil olarak sorumludur.
Örnek Olay 6:
Yargıtay 9. HD’ ne intikal eden bir davada; iş kazasının meydana geldiği fabrika
binası inşaatı işini davalılardan (X) A.Ş. üstlenmiş ve binanın çatı inşaatını diğer davalı (Y)
Ltd Şti.’ ne vermiştir. Kazaya uğrayan işçi, taşeron firma Y Ltd Şti.’ nin taşeronu (Z) A.Ş.’
nin işçisidir. Bu duruma göre (X) A.Ş. asıl işveren olup, olayda herhangi bir kusuru
bulunmasa dahi İş Kanunu uyarınca, alt işverenle birlikte müteselsil olarak sorumludur.
Aynı şekilde, yüksek mahkeme isabetli olarak ihbar, kıdem, sendikal ve iş güvencesi
tazminatlarından da asıl işverenin müteselsil sorumlu olduğunu karar altına almıştır. Bu
müteselsil sorumluluk bir anlamda, alt işverenin sorumluluklarını ve asıl işverenin de bu
sorumluluklardan haberdar olması gerektiğini ortaya koymaktadır127.
Diğer taraftan alt işveren, işçilerine haklarını (asıl işveren işçileriyle eş değer) tam
olarak sağlamakla yükümlüdür. Bazı Avrupa ülkelerinin hukuk sistemlerinde tüm
güvencelerin alt işverenin işçilerine de sağlanmaya çalışıldığı görülür. Örneğin, İtalyan
Hukuku’nda, asıl işverenin işçileri ile alt işverenin işçileri arasında bireysel ve toplu iş
hukuku hakları açısından eşitlik ilkesinin gözetilmesi esastır. Bu kuralın temel gerekçesi
ise, alt işverenin işçilerinin asıl işverenin işletmesinde üretim sürecine dâhil olmasıdır.
Belirtilen kuralın sonucu olarak, alt işverenin işçisi, eşitlik ilkesinin gözetilmesini talep
126 EKİN, Nusret, Ekonomik ve Hukuksal Boyutlarıyla Alt İşveren, İstanbul Ticaret Odası, Yayın No: 2002-34, İstanbul, 2002, s: 158, 159 127 TOPÇU, Umut, “Asıl İşveren ile Alt İşveren İlişkisinde Muvazaa Olgusu ve İşçilik Haklarına Etkisi”, Mali Çözüm Dergisi, S: 102, 2010, s: 301
73
edebilecek ve dolayısıyla asıl işverenin işçisinin sahip olduğu tüm haklara sahip
olabilecektir. Örneğin, söz konusu işçiler, asıl işverenin işçilerine tanınmış toplu
hizmetlerden (ulaşım, yemek, vb.) yararlanabilecektir. Asıl işverenin işçilerinin sahip
olduğu sendikal haklara sahip olmaları da söz konusudur. Aynı kolektif statüden, özellikle
asıl işverenin bağlı olduğu işkolu toplu iş sözleşmesinden yararlanabilecektir. Bu durumda,
alt işverenin işçisinin asıl işverenin işçisi sayılması söz konusudur. Ancak teknik hukuk
açısından alt işverenin işçileri asıl işverenin işçileri olamazlar. Asıl işveren ile bu işçiler
arasında teknik açıdan hiçbir bağımlılık ilişkisi söz konusu değildir128.
2.6.3. İşçilerin Yükümlülükleri
İş kazası veya meslek hastalığının önceden önlenmesinde ya da vaka sonrasında,
işverenin olduğu kadar sigortalının da yerine getirmesi gereken sorumluluklar
bulunmaktadır. Bir işyerindeki olumsuzluklar ilk etapta, işçi ve işverenin üzerlerine düşen
görevleri yapmasıyla önlenebilir veya en aza indirilebilir. Bu nedenle işçi ve işverenin
yasaların kendilerine yüklediği sorumlulukları iyi bir şekilde bilmeleri ve uygulamaları
gerekmektedir.
2.6.3.1. İşyerinde İşverence Alınan İş Sağlığı Güvenliği Tedbirlerine
Uyma Yükümlülüğü
İşverenler; işyerinde iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri almakla yükümlü iken,
üretimin vazgeçilmez bir parçası olan işçilerin de kendi güvenlikleri için bu tedbirlere
uymaları gerekmektedir. Çalıştıkları her an risk altında bulunan işçilerin (daha çok sanayi
işletmelerinde) işyerindeki iş sağlığı ve güvenliği alanında faaliyete konulmuş her türlü 128 GÜZEL, Ali, “İş Yasası’na Göre Alt İşveren Kavramı ve Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisinin Sınırları”, Çalışma ve Toplum Dergisi, C: 1, S: 1, 2004, s: 52
74
tedbirden haberdar olmaları ve bunları uygulamaları son derece önemlidir. İşçilerin iş
sağlığı ve güvenliği konusundaki yükümlülükleri 4857 sayılı İş Kanunu’nun 77. maddesine
uygun olarak İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nin 13. maddesinde düzenlenmiştir. Bu
maddenin (a) bendine göre genel olarak; “İşçiler, davranış ve kusurlarından dolayı,
kendilerinin ve diğer kişilerin sağlık ve güvenliğinin olumsuz etkilenmemesi için azami
dikkat gösterirler ve görevlerini, işveren tarafından kendilerine verilen eğitim ve talimatlar
doğrultusunda yaparlar” şeklinde ifade edilmiştir129.
2.6.3.2. İş Kazasını Bildirme Yükümlülüğü
Sigortalılar, bir iş kazası veya meslek hastalığının yaşanmasından sonra tıpkı
işverenler gibi olayı bildirmekle yükümlüdürler. Sigortalı, başına gelen olumsuz olay
hakkında ister işverenine, isterse SGK’ ya bildirimde bulunabilecektir. Ancak sigortalının
geçirdiği kaza nedeniyle kazayı bildirebilecek durumu yoksa bunun ilk amiri tarafından
yapılması gerekecektir. Öte yandan yasal mevzuat, sigortalı tarafından bildirimde
bulunulması hükmünü getirmesine rağmen, bunu yerine getirmemenin yaptırımını
belirtmemiştir. Bu bağlamda İş Kanunu’nda sorumluluk, tümüyle işverene verilmiştir.
Sigortalının da iş kazasını SGK’ ya bildirmesi gerekli soruşturmanın yapılması ve
yardımların başlaması için katkı sağlayacaktır130.
129 KURT, Kudret, İş ve Sosyal Sigortalar Kanunu, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2006, s: 50 130 GÜZEL, Ali, Ali Rıza OKUR ve Nurşen CANİKOĞLU, Sosyal Güvenlik Hukuku, Beta Yayınları, 11. Baskı, İstanbul, 2008, s: 301
75
2.6.3.3. Doktor Tavsiyelerine Uyma Yükümlülüğü
Yaşanan olumsuz olay sonrasında sağlık kontrolü yapılıp tedavisine başlanan
sigortalı, doktorun tedavi tedbirlerine ve uyulmasını istediği şartlara uymakla yükümlüdür.
Bu şartlara uymayarak tedavi süresinin uzamasına, kendisinin sakat kalmasına, sakatlık
derecesinin artmasına sebep olan sigortalının iş göremezlik ödeneği; rapor kayıtlarıyla,
kendisine yüklenebilecek kusur oranının en fazla %50 sine kadar olan kısmı Kurum
tarafından indirilebilecektir. Bunun sebebi de belirlenen teşhis sonucuna bakılarak bir takım
yardımların yapılmasıdır131.
Konu ile ilgili bir örnekte; doktoru tarafından, kazada kırılan bacağının bir ay alçıda
kalması gerektiğinin bildirildiği halde, sigortalının bu öneriye uymayarak on gün sonra
alçıyı çıkarması halinde normal sürede 4 ay içinde iyileşme mümkün iken, tedavi süresini,
bir ya da iki ay uzattığı, hekim raporu ile saptanırsa, uzayan 1 ya da 2 aylık süre için geçici
iş göremezlik ödeneğinden %50'yi geçmeyen oranda indirim yapılabileceği
belirtilmektedir132.
2.6.4. Sendikaların Yükümlülükleri
Sendikalar, işçi ve işverenlerin haklarının korunması ve gözetilmesi açısından
çalışma hayatında önemli bir yere sahiptir. Özellikle işçilerin gözetilmesi konusunda
sendikalar, onların arkasında büyük bir destek olarak ön sıralarda yer alır. Bu hususta
kendilerine büyük görevler düşmektedir. İş sağlığı ve güvenliği konusunda da sendikaların,
devletin ve işverenlerin yanında kendilerine düşen görevleri yerine getirmeleri gerekir. İşçi
sendikaları, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının uygulanmasının takipçisi olmak ve iş
131 TUNÇOMAĞ, Kenan, Sosyal Güvenlik Kavramı ve Sosyal Sigortalar, Beta Yayınları, 5. Baskı, İstanbul, 1992, s: 213, 214 132 TUNCAY A. Can ve Ömer EKMEKÇİ, Sosyal Güvenlik Hukuku’nun Esasları, Legal Yayınları, İstanbul, 2008, s: 284
76
sağlığı ve güvenliği kurallarına uyma konusunda işçilere karşı olan eğitim görevlerini
yerine getirmek durumundadır. 6356 sayılı Sendikalar Kanunu gereğince; sendikaların
amacı, üyelerinin hak ve menfaatlerini korumaktır. Bu bağlamda işçilerin en önemli sosyal
hakları sağlıklı bir ortamda tehlikelerden uzak olarak yaşamaktır. Bu nedenle toplu iş
sözleşmelerinde ağırlık sadece parasal haklarda olmayıp iş sağlığı ve güvenliği kuralları da
önemine uygun bir şekilde bu sözleşmelerde yer almalıdır133.
2.6.5. Devletin Yükümlülükleri
Sosyal hukuk devletinin temel görevi; güvenli bir çalışma ortamı oluşturmak,
çalışanları çalışma ortamından kaynaklanan sağlık ve güvenlik risklerine karşı korumak,
çalışanların güvenlik, sağlık ve refahını sağlamak ve geliştirmektir. Bu nedenle devlet, iş
sağlığı ve güvenliği konusundaki çalışmalarını sürekli geliştirerek uygulamaya sokmalıdır.
Çalışanlar, sendikalar ve işverenler bu çalışmalardan, kurallardan destek alacaklardır.
Devlet, iş sağlığı ve güvenliği alanındaki çalışmalarını sürdürürken anayasal hakları temel
alarak yasama gücünü kullanmaktadır134.
Anayasamızın değişik ilke ve kuralları devlete iş sağlığı ve güvenliğini sağlama
sorumluluğunu yüklemiştir. Anayasadan doğan bu sorumlulukları; mevzuat hazırlamak,
resmi örgütü kurmak ve denetim, yaptırım ve uygulama olarak özetlemek mümkündür.
Başka bir ifadeyle, anayasadan doğan ödevini yerine getirebilmek için devlet, her şeyden
önce iş güvenliğine ilişkin yasaları ve diğer hukuki düzenlemeleri (Tüzük, Yönetmelik vb.)
yürürlüğe koyacak, güçlü bir iş güvenliği kurumunu oluşturacak, mevzuatın uygulanıp
uygulanmadığını denetleyecek, gerekli olan durumlarda ise hukuki, idari ve cezai
133 AKIN, Levent, “Hukuki Yönden İş Sağlığı ve Güvenliği”, 2001, s: 37, http://www.yenikalite.com/index.php?topic=2693.0 (25.04.2012) 134 CERVATOĞLU, Ercüment, “İş Sağlığı ve Güvenliği Konusunda Bir Değerlendirme”, TTB Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi, S: 13, 2003, s: 23
77
yaptırımlara başvurarak işyerlerinde iş güvenliği yükümlülüklerinin yerine getirilmesini
sağlayacaktır135.
Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği denetimlerinin düzenli ve tatmin edici bir şekilde
yapıldığını söylemek ne yazık ki zordur. İşyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili
uygulanan kuralların uygunluğu ve yeterliliğinin, belli süreler içinde denetlenmesi ve
görevlendirilen iş müfettişlerinin tarafsızlığına bağlı olduğu söylenebilir.
2.7. İŞ KAZASI ve MESLEK HASTALIĞINDAN DOĞAN HUKUKİ
YÜKÜMLÜLÜKLER ve CEZAİ YAPTIRIMLAR
İhmal, unutkanlık, dikkatsizlik ve tedbirsizlik gibi özensiz davranışlara bağlı olarak
işyerinde sağlık ve güvenlik önlemlerine uyulmaması ya da alınan tüm önlemlere,
gösterilen dikkat ve öneme rağmen beklenmeyen nedenlerle meydana gelen iş kazaları;
ölüm, yaralanma gibi sonuçlarıyla maddi ve manevi zararlara yol açan istenmeyen
olaylardır. Gerek maddi gerekse manevi zararla sonuçlanan her olayda olduğu gibi hukuk
sistemi; kayıpların, olayın sorumlusu veya sorumluları tarafından tazminini istemektedir.
Kaza olayı ölüm veya yaralanma gibi sonuçlar doğurmuşsa, tazminat sorumluluğu dışında,
bir de ceza hukuku alanında sorumluluk ortaya çıkmaktadır136. Bu sorumlular bir işyerinde
başta asıl işveren ve/veya ortakları, işveren vekili olmak üzere alt işveren gibi kişiler
olabilmektedir.
135 KARATEKİN, Sündüs Neslihan, a. g. e, s: 81
136 Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Açısından İşçi-İşverenin Görev ve Sorumlulukları, Ankara, 2001, s: 29
78
2.7.1. İşverenlerin Hukuksal Açıdan Yükümlülükleri ve Kapsamı
İş kazalarının hukuki boyuta taşınmasında rol oynayan unsurlar, başta sigortalı
olarak çalışmak, kaza geçirmiş olmak, bu kaza neticesinde zarar görmüş olmak ve uygun
illiyet bağının bulunmasıdır. Bu unsurlardan illiyet ve eş anlamlısı olan nedensellik bağının
bulunmasının önemi ise, hukuki sorumluluğun bir asli unsuru olmasıdır. Bu durum, olay
ile zarar arasındaki bağın nasıl olduğu, nedenleri, derecesi ve sorumlularının kim olduğu
şeklinde ifade edilmektedir. İşverenin iş kazalarında sorumluluğunu belirleyebilmek için
olay ve zarar arasında illiyet bağının rolü büyüktür137.
Yargıtay da birçok kararında bu hususa değinmiştir. Yargıtay 10. HD’ nin
24.06.1976 tarih 77/506 sayılı kararı ve Yargıtay 21. HD’ nin 20.11.2003 tarih 9435/9645
sayılı kararına göre iş kazasında illiyet bağındaki amaç, olayların normal akış düzenine ve
teamüllere göre meydana gelen kazanın sigortalının yapmakta olduğu işin bir neticesi
olmasıdır. Bu nedenle olayın iş kazası olarak kabul edilebilmesi için kaza ile yapılan iş
arasında bir illiyet ve otorite ilişkisi bulunmalıdır138.
Farklı zamanlarda dava konusu olan olaylara ilişkin Yargıtay kararlarındaki
örneklere dikkat edilecek olursa, bu kararlarda bazı istisnai ret kararlar da mevcuttur.
Yargıtay 9. HD’ nin 8.10.1971 tarih ve 7035/21158 sayılı kararına göre, sigortalının
işverene ait malı kurtarmak amacı ile denize girmesi sonucu ölümü bir iş kazasıdır. Buna
karşılık, Yargıtay 10. HD 25.5.1989 tarih ve 3064/4630 sayılı kararına göre de sigortalının,
iş kazası sonucu yaralanıp hastanede tedavi gördükten sonra memleketine giderken trafik
kazası geçirerek ölmesi iş kazası sayılmamıştır. Bununla beraber Yargıtay 10. HD
10.6.1997 tarih ve 35467/4421 sayılı karara göre tatil sitesi bekçisinin işverenin talimatı ile
bir bilgisi ve ehliyeti olmadığı halde elektrik arızasını gidermek için girdiği elektrik
137GÜNDÜZ, Selim, “İş Kazası ve Meslek Hastalıkları Sonucunda İşverenlerin Hukuki Sorumlulukları”, Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları Dergisi, C: 2, S: 3, 2005, s: 139 138TAN, Oktay, “Yargıtay Kararlarına Göre İşyerlerinde Meydana Gelen İş Kazaları”, http://oktaytan.net/YARGITAYkararlari.htm (26.04.2012)
79
trafosunda kazaya uğramasını iş kazası saymış fakat kusuru bulunmadığı için işvereni
sorumlu tutmamıştır139.
İşyerinde gerek iş sağlığı ve güvenliği alanındaki yükümlülüklerini gerekse
çalışanlarıyla ilgili SGK’ ya karşı yükümlülüklerini yerine getirmeyen işverene yaptırım
uygulaması SGK ve işveren arasında gerçekleşmektedir. İşçiye yapılan yardımlar, kusurlu
bulunan işverene rücu edilmektedir. Ölümlü kazalarda ise cezai yaptırımlar devreye
girmektedir.
2.7.2. İş Kazasında Kusuru Bulunan İşverene Yaptırımlar
İş kazalarında gerekli tespitler yapılıp işverenin kusurlu bulunması halinde, işveren
hukuki, idari ve cezai yaptırımlara maruz kalacaktır. Hukuksal sorumluluk içinde işverenin
ödeyeceği tazminatlar maddi, manevi tazminat, destekten yoksun kalma tazminatı ve rücu
tazminatıdır. Bununla beraber işçilerin de çalışmaktan kaçınabilme hakkı ve iş sözleşmesini
haklı nedenle feshedebilme hakkı da mevcuttur. İdari sorumluluk içinde işin durdurulması,
işyerinin kapatılması, işçilerin çalışmaktan alıkonulması ve idari para cezaları gibi
yaptırımlar uygulanmaktadır140. Bu noktada belirtilmesi gerekir ki idari para cezaları, ceza
hukuk alanındaki bir yaptırım olmayıp bütünüyle İdare Hukuku alanındaki bir
yaptırımdır141.
Cezai sorumluluk kapsamında ise Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerine göre
yaptırım uygulanacağı söylenebilir142. Ceza sorumluluğunun oluşabilmesi için ceza
sorumluluğunun şahsiliği yanında bunun, kast veya taksire dayanması gerektiği kabul
139 TAN, Oktay, a. g. e, s: 3 140 KIRBAŞ, Onur, “İş Kazalarında İşveren Sorumluluğu”, http://www.ym.com.tr:99/Eylul2007/IsKazalarindaIsvereninSorumlulugu.pdf (20.08.2012) 141 ARASLI, Utkan, “Ticaret Şirket Organlarının İş Kazasından Kaynaklanan Hukuksal ve Cezai Sorumluluğu”, Çimento İşveren Dergisi, C: 24, S: 4, 2010, s: 33 142 KIRBAŞ, Onur, a. g. e, s: 2
80
edilmiştir. Bu sebeple iş kazası konusuyla doğrudan ilgili olan taksirle işlenen suçlar
yönünden söz edilen Türk Ceza Kanunu 22. maddesinin 4 ve 5. bentlerinde aynen şu
hükümlere yer verilmiştir: “Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza, failin
kusuruna göre belirlenir. Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda herkes kendi
kusurundan dolayı sorumlu olur”143.
2.7.2.1. Maddi Tazminat
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesine göre; “Kusurlu ve hukuka
aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili
yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar
veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür”.
Meydana gelen iş kazası ya da meslek hastalığı neticesinde, meslekte kazanma
gücünü az veya çok kaybeden bir işçinin kaybı ile ilgili gerçek zararını, kendisinin olayda
tam kusurlu olması durumunda işverenden talep etme hakkı bulunmaktadır. Meslekte
kazanma gücü kayıp oranı ne olursa olsun, bu kaybın karşılığı olan zarar ve ziyanın
işverenden talep edilmesi mümkündür. Çünkü SGK yardımları ile kazaya uğrayan işçinin
tüm zararı ve kaybı karşılanamamaktadır. Bu bağlamda iş kazasına uğrayan işçinin
işverenden isteyebileceği maddi tazminat ise iki şekilde olabilir144. Bunlardan birisi iş
göremezlik tazminatı olup diğeri ise destekten yoksun olma tazminatıdır.
İş göremezlik tazminatı ile bir iş kazası sonucu yaralanan sigortalı,
çalışmamasından kaynaklanan ücret kayıplarını ve iş gücü kaybı nedeniyle ileride
sağlayacağı ücretleri, tedavi masraflarını ve bunlar için yapılan ek masraflarını da
işverenden isteme hakkına sahiptir. Ancak bu tür davalarda talep edilen tazminatın miktarı
143 ARASLI, Utkan, a. g. e, s: 34 144 YILMAZ, Gürbüz, “İş Kazalarından Doğan Sorumluluklar”, Mühendis ve Makina Dergisi, C: 46, S: 543, 2005, s: 10
81
sınırlandırılmıştır. Öyle ki aynı gider konusunda ikili ödemeyi engellemek için tazminat
miktarı SGK tarafından sigortalıya ödenmeyen zararları kapsamaktadır. Eğer kazada
sigortalının bir kusuru tespit edilmişse tazminat miktarında hâkimin takdirine bağlı olarak
indirim yapılabilecektir145.
Destekten yoksun kalma tazminatı ise ölümlü iş kazalarında geride kalan hak
sahiplerine gördüğü zararların tazminini öngörmektedir. Bu yaptırım da 6098 sayılı
Kanun’un 53. maddesinde “Ölüm halinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır: Cenaze
giderleri, ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından
ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu
sebeple uğradıkları kayıplar” şeklinde yer almıştır.
Destekten yoksun kalma tazminatı, ölen sigortalının iş görebilir olduğu dönemde
elde edebileceği kazancından, desteğine muhtaç olan yakınlarına ayırabileceği tutarın peşin
ve toplu ödenmesidir146.
Vurgulanması gereken husus ise, işverenin maddi tazminat yükümlülüğü için
temelde iki şartın gerçekleşmesi gerektiğidir. Birincisi, sosyal sigorta tarafından
karşılanmayan bir zararının bulunması, ikincisi de işçinin uğradığı zarara iş kazası veya
meslek hastalığının sebep olmasıdır. Diğer bir ifade ile ikinci şartın gerçekleşip
gerçekleşmediğini belirlemek açısından zarar ile iş kazası veya meslek hastalığı arasında
uygun illiyet bağının bulunması gerekecektir. İş kazası veya meslek hastalığı ile uygun
illiyet bağı bulunmayan veya kesilmiş olan zararlardan işveren sorumlu tutulamayacaktır147.
145 GÜNDÜZ, Selim, “İş Kazası ve Meslek Hastalıkları Sonucunda İşverenlerin Hukuki Sorumlulukları”, Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları Dergisi, C: 2, S: 3, 2005, s: 141, 142 146 GÜNDÜZ, Selim, a. g. e, s: 142 147 ALTINER, Fatma Zeynep, “İşverenin İş Kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Maddi Tazminat Yükümlülüğü”, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C: 13, S: 3-4, s: 272
82
2.7.2.2. Manevi Tazminat
Manevi tazminat, mal varlığı eksilmesini veya kazanç yoksunluğunu giderme aracı
olmamakla birlikte, örnek olarak, bedensel zararın derecesine göre değişen yüzdelere bağlı
olarak sigorta tazminatları gösterilebilir. Ölümlü olaylarda da destek payları üzerinden bir
değerlendirme yapılabilir. Manevi zararın maddi zarar kadar kolay paraya çevrilememesi,
matematik cetvellerle hesaplanıp kesinlikle saptanamaması, onun parasal maddi
denkleştirme işleminin bir parçası sayılmasına engel olmamalıdır. “Maddi zarar hesaplanır,
manevi zarar takdir edilir” özdeyişi günümüzde geçerliğini yitirmiştir. Diğer taraftan,
manevi tazminatın bir tanımı da yapılmamıştır. Kuşkusuz bu da, manevi tazminatın maddi
tazminat gibi “zarar” kavramı içerisinde yer alması gereken bir tazminat olması gerektiğini
göstermiştir. Maddi zarar genellikle “malvarlığında eksilme” olarak tanımlandığına göre,
manevi zarar da “kişi varlığında eksilme” (TBK. md.56) ve “kişi haklarına zarar verme”
(BK. md.49) olarak nitelenebilir148. Öyle ki manevi tazminat, zararın söz konusu olduğu
hemen her davada öne sürülebilir.
İş kazası veya meslek hastalıkları sonucu bedensel veya ruhsal bir zarar gören
sigortalı veya ölümlü vakalarda geride kalan sigortalı yakınları da işveren aleyhine manevi
tazminat davası açabilir. Bu tazminat da, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47. maddesindeki
“Hâkim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara duçar olan kimseye yahut adam
öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namıyla adalete muvafık tazminat
verilmesine karar verebilir” hükmü ile düzenlenmiştir. Ayrıca söz konusu maddede,
manevi tazminatın talep edilmesi için kusurdan bahsedilmemiş, buna karşılık özel hallerin
varlığı aranmıştır. Özel hallerin yasada açıkça belirtilmemiş olması da her olayın yargıç
tarafından kendi şartları içerisinde değerlendirmesini öngörmüştür. Maddede adı geçen özel
haller, olayın sadece tazminata konu olup olmadığını belirlemekle kalmayıp olası
tazminatın miktarındaki takdir yetkisini yargıca vermiş bulunmaktadır. Bu hususta yargıç,
148 ÇELİK, Ahmet, “Manevi Tazminatın Ölçüsü”, http://www.tazminathukuku.com/arastirma-yazilari/manevi-tazminatin-olcusu.htm (23.11.2012)
83
işverenin hafif veya ağır kusurlu ya da kusursuz olmasını göz önünde bulundurmak
durumundadır149.
2.7.2.3. Rücu Tazminatı (Tazminatın Rücu Edilmesi)
İş kazası ve meslek hastalığı; işverenin, çalışanlarının sağlığını koruma ve iş
güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı davranması ya da kastı nedeniyle meydana
gelmiş ise bu durumda işveren, kuruma karşı sorumlu hale gelir. Kasıt unsurunda, zarara
konu olan davranışın bilinçli yapılması kasıt için yeterli unsur olup, sonucunun istenip
istenilmediği kastı etkilememektedir. Bu tür durumlarda SGK; sigortalıya her türlü yardımı
yapmakta, sonrasında da yapılan tüm masrafları işverenden rücu etmektedir150.
5510 sayılı Kanun’un 21. maddesinde, iş kazasının tanımı yapılırken; “İşverenin
kastı ya da sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliğine aykırı hareketi sonucu meydana
gelmişse, SGK tarafından sigortalıya veya hak sahiplerine, bu Kanun gereğince yapılan ya
da ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başlandığı tarihteki ilk peşin
sermaye değeri toplamı, sigortalı ya da hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri
miktarla sınırlı olmak üzere, SGK tarafından işverene ödettirilir” hükmüne yer
verilmiştir151.
İş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerinin yerine getirilmesi konusu, hem özel hukuk
hem de kamu hukukunun gereğidir. Bunun sonucu olarak da tazminat, para cezası, vb.
yaptırımlar söz konusu olacaktır. Alt işverenin iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerine
aykırı davranması sebebiyle; işçinin iş kazasına uğraması halinde, asıl işverenin, işçi
149 SÜZEK, Sarper, İş Hukuku, Beta Yayınları, 5. Bası, İstanbul, 2009, s: 386, 391-393 150 TEZEL, Ali ve Resul KURT, Sosyal Güvenlik Reformu, Yaklaşım Yayıncılık, 6. Baskı, Ankara, 2009, s: 198 151 KUZGUN, Ersan, “İşverenin İş Kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Sorumluluğu”, Erzincan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Erzincan, 2010, s: 111
84
tarafından açılan maddi ve manevi tazminat davası sebebiyle sorumlu iken, aynı zamanda
SGK’ ya karşı rücu tazminatından da alt işveren ile birlikte sorumlu olacağı açıktır152.
2.7.2.4. İdari Para Cezaları
4857 sayılı Kanun’a göre üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmeyen
işverenlere veya işveren vekillerine (alt işverenler müteselsil sorumluluk içerisindedir) İş
Kanunu’nun 98-107. maddeleri uyarınca idari para cezası uygulanır. Verilen idari para
cezalarına dair kararlar ilgililere 11.02.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu
hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı, tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün
içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. Ancak itiraz hakkı, idarece verilen
cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine verilen karar, kesin hükmü
taşımaktadır. İtiraz, zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa
sürede sonuçlandırılır. Kanuna göre verilen idari para cezaları, 21.07.1953 tarihli ve 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.
Gerekli koşulların yerine getirilmediği her ay için bu para cezası tekrarlanma yoluna
gidilmektedir153.
152 KUZGUN, Ersan, a. g. e, s: 111 153ORHAN, Murat, “İş Sağlığı ve Güvenliği Sisteminde İşveren Yükümlülükleri”, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 2007, s: 109
85
Tablo 6. 4857 Sayılı İş Kanunu’na Göre Uygulanacak Para Cezaları
4857 SAYILI İŞ KANUNU’NA GÖRE UYGULANACAK PARA CEZALARI
(2012 YILI)
01.01.2012
25.01.2012 26.01.2012 31.12.2012
Kanun Maddesi
Ceza Maddesi
Cezayı Gerektiren Fiil Ceza Miktarı (TL)
Ceza Miktarı
(TL)
3 98 Maddenin ikinci fıkrasındaki işyerini muvazaalı olarak bildiren asıl işveren ile alt işveren veya
vekillerine ayrı ayrı 13.591 13.591
5 99/a İşçilere eşit davranma ilkesine uyulmayan her işçi için 117 110
7 99/a Geçici iş ilişkisi hükümlerine aykırı davranılan her işçi için 117 110
8 99/b Çalışma koşullarına ilişkin belge verilmeyen her işçi için 117 110
28 99/c İşten ayrıldığı halde çalışma belgesi verilmeyen veya belgesine yanlış bilgi yazılan her işçi için 117 110
29 100 Toplu işten çıkarma hükümlerine aykırı davranarak işten çıkarılan her bir işçi için 487 450
30 101 Çalıştırılmayan her özürlü işçi ile eski hükümlü ve çalıştırılmayan her ay için 1.842 1.700
32 102/a
Ücret ile kanundan veya TİS’den ya da iş sözleşmesinden doğan ücretin kasten ödenmemesi
veya eksik ödenmesi halinde her işçi ve her ay için
134 125
37 102/b Ücret hesap pusulası düzenlememek 487 450
38 102/b Yasaya aykırı olarak ücret kesme cezası vermek 487 450
39 102/a
Asgari ücretin ödenmemesi veya noksan ödenmesi, ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakın zorunlu tutulduğu halde özel
olarak açılan banka hesabına ödenmemesi halinde her işçi ve her ay için
134 125
41 102/c Fazla çalışma ücreti ödenmeyen, hak ettiği serbest
zamanı altı ay içinde kullandırılmayan, onayı alınmadan fazla çalıştırılan her bir işçi için
241 220
57 103 Yıllık izin ücreti yasaya aykırı şekilde veya eksik ödenen her işçi için 241 220
63 104 Çalışma sürelerine ve buna ilişkin yönetmelik hükümlerine uymamak 1.227 1.200
68 104 Ara dinlenmelerini yasa hükmüne göre uygulamamak 1.227 1.200
71 104 Çalıştırma yaşı ve çocukları çalıştırma yasağı hükümlerine aykırı davranmak 1.227 1.200
76 104 Çalışma sürelerine ilişkin yönetmelik hükümlerine uymamak 1.227 1.200
86
77 105/c Maddedeki iş sağlığı ve iş güvenliği hükümlerine aykırı hareket etmek 1.358 1.250
78 105/a
İş sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili yönetmeliklerdeki hükümlere uymayan işveren
veya işveren vekiline, alınmayan her iş sağlığı ve güvenliği önlemi için, (alınmayan önlemler için
izleyen her ay aynı miktar)
270 250
80 105/c
İş sağlığı ve güvenliği kurullarının kurulması ve çalıştırılması ile ilgili hükümlere aykırı
davranmak, iş sağlığı ve güvenliği kurullarınca alınan kararları uygulamamak
1.358 1.250
81 105/c
İşyeri sağlık ve güvenlik birimi oluşturma, işyeri hekimi ile diğer sağlık personeli görevlendirme, iş
güvenliği uzmanı olan mühendis veya teknik eleman görevlendirme yükümlülüğünü yerine
getirmemek
1.358 1.250
85 105/d
Maddeye aykırı olarak ağır ve tehlikeli işlerde onaltı yaşından küçükleri çalıştırmak veya aynı maddede belirtilen yönetmelikte gösterilen yaş
kayıtlarına aykırı işçi çalıştırmak, (bu durumdaki her işçi için)
1.358 1.250
86 105/b Ağır ve tehlikeli işlerde işçilere doktor raporu
almayan işveren veya işveren vekiline bu durumda olan her işçi için,
270 250
88 105/c Gebe veya çocuk emziren kadınlar hakkındaki yönetmeliğe uymamak 1.358 1.250
89 105/c İş Kanununa göre çıkarılan iş sağlığı ve güvenliği yönetmeliklerine aykırı davranmak 1.358 1.250
90 106 İş-kur’dan izin almaksızın iş ve işçi bulma faaliyetinde bulunmak. 13.591 13.591
92 107
İş müfettişlerinin davetine gelmemek, ifade ve bilgi vermemek, gerekli belge ve delilleri
göstermemek ve vermemek, kendilerine gerekli kolaylığı göstermemek
10.873 10.873
96/1 107
İş müfettişleri tarafından ifade ve bilgilerine başvurulan işçilere telkinde bulunmak, işçileri
gerçeği saklamaya ya da değiştirmeye sevk etmek veya zorlamak
10.873 10.873
96/2 107
İşçilerin gerçeğe aykırı haberler vererek işvereni gereksiz işlemlerle uğraştırmaları veya haksız
yere kötü duruma düşürmeye kalkışmaları, denetim ve teftişin yapılmasını güçleştirmeleri,
kötü niyetli davranışlarda bulunmaları
10.873 10.873
107/2 107/2 İş müfettişlerinin teftiş ve denetim görevlerini yapmalarını ve sonuçlandırmalarını engellemek 10.873 10.873
Kaynak: http://www.isvesosyalguvenlik.com/pratikbilgiler/pb007.htm (25.11.2012)
Uygulanacak idari para cezası miktarları her yıl yeniden değerleme oranında
artırılmakta ve 1 (bir) TL'nin altındaki tutarlar dikkate alınmamaktadır.
87
Çalışma hayatında karşılaşılabilecek önemli durumlar için maddi cezalar Tablo 6’da
belirtilmiştir. Her cezai uygulamada olduğu gibi ülkemizdeki uygulamaların caydırıcılığı
da düşüktür. Çalışma olgusu insan faktörüne dayandığı için özellikle iş sağlığı ve
güvenliğine ilişkin yaptırımların ağırlaştırılması gerekmektedir. Bu sayede sorumlular söz
konusu konulara daha çok dikkat çekeceklerdir.
2.7.2.5. Cezai Yaptırımlar
İşyerinde gerekli olan iş sağlığı ve güvenliği hükümlerine uyulmaması nedeniyle
yaralanma veya ölüm olayı meydana gelmiş ise işveren veya vekilleri, TCK’ ya göre
cezalandırılırlar. İş kazası sonucu yaralanan sigortalı, işveren aleyhine TCK’ nın 89.
maddesine göre, taksirle yaralamaya konu olduğundan, dava açabilme hakkına sahiptir.
Aynı şekilde, ölümle sonuçlanan iş kazasında ölen sigortalının yakınları da işveren aleyhine
aynı Kanun’un 85. maddesine göre dava açabilirler. İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin hapis
cezası gerektiren bu suçlar taksirli suçlar kapsamında yer aldığı için, sadece TCK’ nın 50.
maddesinin 4. fıkrasında belirtilen koşullarda para cezasına çevrilebilir. Ancak bilinçli
taksir varsa bu hükmün uygulanamayacağı esastır154.
Asıl işverenin müteselsil sorumluluğu, mali ve hukuki açıdan söz konusu olup, cezai
sorumlulukta bu kural uygulanamaz. Zira kanun koyucu, hukuki ve mali sorumluluk
bakımından işçilerle hiçbir hukuki bağı bulunmayan asıl işvereni, sadece asıl-alt işveren
ilişkisinin kurulması halinde sorumlu tutmuş ve bu sorumluluk da kusursuz sorumluluğa
dayandırılmıştır155. Hâlbuki cezai sorumluluk kişisellik prensibine dayalıdır ve bu açıdan
ceza hukukunda kusur ilkesi esastır. Bu sebeple asıl işveren, alt işverenin kusurlu
eyleminden dolayı hem idari para cezası yönünden hem de kişisel cezai sorumluluk
154 SÜZEK, Sarper, İş Hukuku, Beta Yayınları, 5. Bası, İstanbul, 2009, s: 837, 838 155 GÜZEL, Ali, Ali Rıza OKUR ve Nurşen CANİKOĞLU, a. g. e, s: 301-302
88
yönünden sorumlu tutulamaz156. Bu nedenle her somut olayda yargıya büyük sorumluluk
düşmektedir.
Örnek Olay 7:
Konuya ilişkin bir davanın Yargıtay 2. Ceza Dairesi’nin 2003/20270 E., 2005/6366
Karar Sayılı 18.4.2005 tarihli kararında, alt işveren işçilerinin iş sağlığı ve güvenliği
kapsamında yer alan eğitim verme yükümlülüğünün asıl işverene ait olduğu ve dolayısıyla,
bunu yerine getirmeyen asıl işverenin meydana gelen iş kazası neticesinde gerçekleşen
yaralanma ve ölüm nedeniyle cezai sorumluluğunun bulunduğu kabul edilmiştir157.
156 CENTEL, Tankut, İş Hukuku, Beta Yayımları, Cilt I, İstanbul, 1994, s: 67, 68 157 YILDIRIM, Zeynep, “İş Sağlığı ve Güvenliği Yükümlülüğünü Yerine Getirmeyen İşverenin Cismani Zararlar Bakımından Cezai Sorumluluğu”, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 2010, s: 101
89
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ALANINDAKİ DÜZENLEMELER VE
DEĞERLENDİRMELERİ
3.1. ÜLKEMİZDE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ALANINDA
YAPILAN DÜZENLEMELER
20. yüzyılın son dönemleri ve 21. yüzyılın başlarında çalışma ilişkileri ile ilgili
süreçlerdeki teknoloji odaklı hızlı değişim, işçiyi koruma ilkesini ve bu ilkenin içeriğini
düzenleyen hukuk kurallarını da etkilemiştir. Bu değişime bağlı olarak iş sağlığı ve
güvenliği normları gittikçe daha ayrıntılı ve teknik bir yapıya dönüşmektedir. İş
Hukuku’nun iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin normları da bu değişim sürecini yaşamaktadır.
Türk iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının değişim sürecinde, belirtilen etmenlerin yanı sıra,
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne uyum süreci de etkin bir rol oynamıştır. Uyum süreci
çerçevesinde iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin Avrupa Birliği yönergeleri esas alınarak
hazırlanan iş sağlığı ve güvenliği yönetmelikleri, Türk iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının
ana gövdesini oluşturmaktadır158.
Türk İş Hukuku mevzuatının iş güvenliğine ilişkin kuralları, kamu hukuku
kurallarıdır. 4857 sayılı Kanun iş sağlığı ve güvenliğini, kamu düzenine ilişkin mutlak
emredici kurallarla düzenleme yoluna gitmiştir. Bu nedenle çalışma mevzuatının iş sağlığı
ve güvenliğine ilişkin kuralları, kamu hukuku alanı içerisindedir. İş Hukuku’muzda,
oldukça geniş bir iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı yürürlüktedir. Başta İş Kanunu olmak
üzere, Borçlar Kanunu, Sosyal Sigortalar Kanunu, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, Belediye
158 BALKIR, Gönül Z., “İş Sağlığı ve Güvenliği Hakkının Korunması: İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği Organizasyonu”, Sosyal Güvenlik Dergisi, S: 1, 2012, s: 69
90
Kanunu gibi birçok yasada bu konuya ilişkin kurallar yer almıştır159. İş sağlığı ve güvenliği
alanında özellikle, işçi haklarının korunması anlamında geneli kapsayıcı kanunların
çıkarılma ihtiyacı hissedilmiştir. Bu nedenle yakın tarihte TBMM konuyla ilgilenmiş ve
kanun çıkarma yoluna ve güncelleme yoluna gitmiştir.
3.1.1. İş Kanunları
4857 sayılı İş Kanunu ile yaklaşık otuz yıldır çalışma hayatına yön vermiş olan
1475 sayılı İş Kanunu, 14. madde ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü hariç, tamamen
yürürlükten kaldırılmıştır. Günümüzde yürürlükte olan İş Kanunu çalışma hayatına yeni bir
kimlik kazandırmıştır160. Öyle ki 4857 sayılı İş Kanunu genel olarak işçi lehine hüküm
veren bir kanun olarak tanımlanmıştır. ilk maddeden son maddeye gelinceye kadar işçi
haklarını korumaya yönelik tanımlamalar ve düzenlemeler getirmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu, çalışma hayatını yeniden düzenleyen bir kanun olup birçok
maddesi ile iş sağlığı ve güvenliği ile doğrudan ve dolaylı olarak ilgilidir. 1475 sayılı İş
Kanunu’na kıyasla iş sağlığı ve güvenliği alanında daha koruyucu ve daha ayrıntılı
hükümler taşıyan 4857 sayılı İş Kanunu’nda ayrıca “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği” ifadesi
yerine “İş Sağlığı ve Güvenliği” ifadesi kullanılmaktadır. İş Sağlığı ve güvenliği kavramı,
işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından farklı olarak, tehlikelerin önlenmesinin yanında
risklerin öngörülmesi, değerlendirilmesi ve bu riskleri tamamen ortadan kaldırabilmesi ya
da zararlarını en aza indirebilmek için yapılacak çalışmaları ifade etmektedir. İSG yalnızca
işyerinde değil işyeri dışında da çalışanın sağlık ve güvenliğini olumsuz etkileyecek
risklere karşı önlem almayı ifade eder. Evrensel anlamda iş sağlığı ve güvenliği; henüz bir
tehlike oluşmadan, işletmede bir sorun meydana gelmeden, işletmede oluşabilecek
tehlikelerin ve risklerin öngörülerek bunların kabul edilebilir olup olmadığına karar verme
159 BALKIR, Gönül Z., a. g. e, s: 69 160 ORHAN, Murat, a. g. e, s: 54, 55
91
çalışmalarını ifade etmektedir. Risk değerlendirme kavramı da bu anlamı ve önemi
taşımaktadır161.
4857 sayılı İş Kanunu’nun beşinci bölümü iş sağlığı ve güvenliğini oluşturmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 77. maddesi, İSG ile ilgili en önemli maddeyi oluşturur. Bu
maddenin birinci fıkrasına göre “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin
sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak,
işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla
yükümlüdürler”162. Anılan madde, çalışanların sağlığının yaptıkları işle ilgili olarak
korunmasına yönelik temeli oluşturmaktadır. İşverenlerin çalıştırdıkları her sigortalı işçi,
bu kanun ve maddelere dayanarak haklarını arayabilmektedir.
Bununla birlikte, 4857 sayılı İş Kanunu’nda ilk kez düzenlenen diğer bir madde de
İş Kanunu’nun 81. maddesidir. Bu maddeye göre “Devamlı olarak en az elli işçi çalıştıran
işverenler; işçilerin sağlık durumlarıyla ilgili gerekli olan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini
almak, ilk yardım ve acil tedavi ile koruyucu sağlık hizmetlerini yürütmek üzere
işyerindeki işçi sayısına ve işin tehlike derecesine göre bir veya daha fazla işyeri hekimi
çalıştırmak ve bir işyeri sağlık birimi oluşturmakla yükümlü tutulmuşlardır”.163 İşyeri
hekimi konusu, çalışanların sağlığının korunması ve iyileştirilmesi anlamında önemli bir
kavram olmakla beraber, bu hususun denetim kurumlarınca denetlenmesi de üzerinde
ayrıca durulması gereken bir konudur.
İş sağlığı ve güvenliği alanında, 4857 sayılı İş Kanunu’nda en dikkati çeken husus
ise işçinin bu konudaki haklarıdır. Kanunun, diğer maddeleri ile bağlantılı olarak, 83.
maddesi, çalışanların işverene karşı haklarını düzenlemiştir. Madde de geçen; “Kurulun
işçinin talebi yönünde karar vermesi halinde işçi, gerekli iş sağlığı ve güvenliği tedbiri
161 ÖZKILIÇ, Özlem, İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemleri ve Risk Değerlendirme Metodolojileri, TİSK Yayınları, 2005, s: 55 162 MOLLAMAHMUTOĞLU, Hamdi, İş Hukuku, Turhan Kitapevi, Ankara, 2004, s: 729, 730 163 EKMEKÇİ, Ömer, 4857 sayılı İş Kanunu’na Göre İş Sağlığı ve Güvenliği Konusunda İşyeri Örgütlenmesi, Legal Yayıncılık, İstanbul, 2005, s: 82
92
alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir. İşçinin çalışmaktan kaçındığı dönem içinde ücreti
ve diğer hakları saklıdır. İş sağlığı ve güvenliği kurulunun kararına ve işçinin talebine
rağmen gerekli tedbirin alınmadığı işyerlerinde işçiler altı iş günü içinde, bu Kanunun 24.
maddesinin (I) numaralı bendine uygun olarak belirli veya belirsiz süreli hizmet akitlerini
derhal feshedebilir” hükmü çalışanların lehine bir durumdur164.
3.1.2. Borçlar Kanunu
1926 tarihinde yürürlüğe giren 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda, işverenlerin
işyerlerinde işçi sağlığını koruma ve iş güvenliğini sağlama borcunu düzenleyen pek çok
hüküm bulunmakta idi. Kanun yürürlükte iken, işverenin iş kazaları ve meslek
hastalıklarından doğan sorumluluğu genel bir düzenlemeye sahip olmuştur165. Bu anlamda
kanun, bu alanda özel bir alana sahip olmayıp genel sorumluluklar üzerinde durmuştur.
İş sağlığı ve güvenliği alanında, 11.01.2011 tarihinde kabul edilen 6098 sayılı Türk
Borçlar Kanunu’nda özellikle diğer Kanun’lara oranla genel kapsamda ifadeler yer
almaktadır. Ancak zaman bakımından eski olan Borçlar Kanunlarının hemen her alana
hüküm vermesi oldukça önemli sayılmalıdır. 6098 sayılı kanunda işveren sorumlulukları
yanında işçinin de yapması gerekenler yer almaktadır. Anılan Kanun’un 400. maddesinde
yer alan “İşçi, işverene kusuruyla verdiği her türlü zarardan sorumludur. Bu sorumluluğun
belirlenmesinde; işin tehlikeli olup olmaması, uzmanlığı ve eğitimi gerektirip
gerektirmemesi ile işçinin işveren tarafından bilinen veya bilinmesi gereken yetenek ve
nitelikleri göz önünde tutulur” bu görüşü destekler niteliktedir.
TBK, özellikle kusur sorumluluğunu dikkate almaktadır. Buna göre işveren kusurlu
olduğu kadarı ile sorumlu tutulmaktadır. Yargıtay ise kusursuz sorumluluğu dikkate
164 ÖZTÜRK, SARIBAY Gizem ve Faruk Barış MUTLAY, Açıklamalı-İçtihatlı 4857 Sayılı İş Kanunu, Beta Yayınları, 6. Baskı, İstanbul, 2012, s: 331, 332 165 TURAN, Kamil, İş Hukukunun Genel Esasları, Kamu-İş Yayınları, Ankara, 1990, s: 171
93
almakta ancak işverenin kusursuzluğu ölçüsünde ödenmesi gereken tazminatlardan indirim
yapmaktadır. Kusursuz sorumluluk esasları çerçevesinde işveren sorumluluğu
düzenlenecek olursa işverenler, iş sağlığı ve güvenliği önlemleri alma yönünden teşvik
edilemeyecektir. İşverenlerin iş sağlığı ve güvenliği önlemleri alabilmeleri için herhangi bir
iş kazası meydana geldiği takdirde işverenler, olaydan sorumlulukları çerçevesinde maddi
manevi ya da destekten yoksun kalma tazminatlarına mahkûm edilmelidir166. Burada ortaya
çıkan husus ise işverenlerin, işçilerin haklarını olay öncesinde ve sonrasında koruması
gerektiğidir. Çıkarılmaya devam edilen Kanun ve Yönetmelikler hep bu yönde olmuştur.
3.1.3. Umumi Hıfzıssıhha Kanunu
Eski döneme değinilecek olursa; işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili tedbirlerin
alınmaya ve korunmaya çalışıldığı göze çarpmaktadır. 06.05.1930 tarihinde yayımlanan
1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu bu konunun destekleyicisidir. Anılan Kanun’un
173-180. maddelerinde iş sağlığı ve güvenliği konusu düzenlenmiştir. Özellikle çalışma
hayatındaki kadın ve çocukların korunması, işyerlerinde ilkyardım araçları ve revir
bulundurulması gibi önlemler halen daha geliştirilmeye çalışılmaktadır. 1593 sayılı Umumi
Hıfzıssıhha Kanunu’nun iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin önemli maddelerini sıralamak
mümkündür167:
Madde 173-174-176 (Çocuk İşçi Çalıştırılması): On iki yaşından aşağı bütün
çocukların fabrika ve imalathane gibi her türlü sanat müesseseleriyle maden
işlerinde amele ve çırak olarak istihdamı memnudur. On iki yaş ile on altı
arasında bulunan kız ve erkek çocuklar günde azami sekiz saatten fazla
çalıştırılamaz. Mahalli belediyelerince bar, kabare, dans salonları, kahve, gazino
ve hamamlarda on sekiz yaşından aşağı çocukların istihdamı men olunur.
166 SÜZEK, Sarper, Hukuki Yönden İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği, ÇSGB İş Güvenliği Eğitim Semineri Notları, Ankara, 1993, s: 69 167 ORHAN, Murat, a. g. e, s: 59, 60
94
Madde 177 (Kadın İşçilerin Çalıştırılması): Gebe kadınlar, doğumlarından
evvel üç ay zarfında çocuğunun ve kendisinin sıhhatine zarar veren ağır
hizmetlerde çalıştırılamaz. Doğurduktan sonra Kanun’un 155. maddesinde tayin
edilen muayyen müddet istirahatını müteakip işe başlayan emzikli kadınlara ilk
altı ay zarfında çocuğunu emzirmek üzere mesai zamanlarında yarımşar saatlik
iki ara verilir.
Madde 179 (İSG Alanındaki Genel Tedbirler): Aşağıdaki mevaddı ihtiva
eylemek üzere işçilerin sıhhatini korumak için İktisat ve Sıhhat ve İçtimai
Muavenet Vekâletleri tarafından müsteken bir nizamname yapılır:
İş mahallerinin ve bunlara ait ikametgâh ve saire gibi
müstemilâtın haiz olması lazım gelen sıhhi vasıf ve şartlar,
İş mahallerinde kullanılan alet ve edevat, makineler ve iptidai
maddeler yüzünden zuhuru melhuz kaza, sari veya mesleki
hastalıkların zuhuruna mani tedabir ve vesait.
Madde 180 (İşyeri Hekimi ve Sağlık Tedbiri): Devamlı olarak en az elli işçi
çalıştıran bütün iş sahipleri, işçilerinin sıhhi ahvaline bakmak üzere, bir veya
mütaaddit tabibin sıhhi murakabesini temine ve hastalarını tedaviye mecburdur.
Büyük müessesatta veya kaza ihtimali çok olan işlerde tabip daimi olarak iş
mahallerinde yahut civarında bulunur. Hastanesi olmayan mahallerde veya
şehirler ve kasabalar haricinde bulunan yerlerdeki iş müesseseleri bir hasta odası
ve ilk yardım vasıtalarını ihzar ederler. Yüzden beş yüze kadar daimi amelesi
olan müesseseler bir revir mahalli ve beş yüzden yukarı amelesi olanlar yüz
kişiye bir yatak hesabiyle hastane açmaya mecburdurlar.
İş sağlığı ve güvenliği alanındaki en eski kanun olarak kabul edilen 1593 sayılı
Kanun, günümüzdeki mevzuata temel oluşturacak niteliktedir. O dönemin şartları
düşünülürse anılan kanunun günümüzdeki kanunlara ilham oluşturması beklenebilir.
95
3.1.4. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
Çalışma hayatında Sosyal Sigortalar Kanunlarının temel işlevi, işçinin iş kazası
geçirmesi ya da meslek hastalıklarına yakalanması halinde, iyileşmesi için hekim
muayenesi ile teşhis, laboratuar işlemleri ve tedavisi için her türlü işlemin yapılması ve
tedavi süresince her türlü ilaç ve protez gibi yardımların yapılmasıdır. Yani bu alanda
tedbirden çok teşhis ve tedavi kısmı ile ilgilidir. Öte yandan işverenlerin sosyal güvenlik
kanuna göre birçok yükümlülükleri mevcuttur.
Sosyal güvenliğin, iş sağlığı ve güvenliği alanında belirleyici ve temel olduğu
durumlar söz konusudur. 5510 sayılı Kanun’un 83. maddesine göre; yapılan işin hangi
tehlike sınıf ve derecesine girdiği ve ödenecek kısa vadeli sigorta kolları primi oranı sosyal
güvenlik kurumları tarafından belirlenerek işverene, vekiline ve alt işverenine bildirilir. Bu
kişiler konuyla ilgili tebliği aldıkları tarihten itibaren gerekli önlemleri almakla
yükümlüdürler. Eğer yapılan işin tehlike ve derecesini etkileyebilecek değişiklikler oluşursa
bu hususu bir ay içinde SGK’ ya bildirmekle yükümlü kılınırlar. Aykırı davranışlarda ise
aleyhe yaptırımlar devreye girecektir168.
İş kazası veya meslek hastalığı sigortasından 4/I-b kapsamındaki sigortalılara
sağlanan haklar şu şekilde sıralanabilir169:
Sigortalıya geçici iş göremezlik süresince günlük geçici iş göremezlik ödeneği
verilmesi,
Sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri (malullük aylığı) bağlanması,
İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine gelir
bağlanması,
Gelir bağlanmış olan kız çocuklarına evlenme ödeneği verilmesi,
İş kazası ve meslek hastalığı sonucunda hayatını kaybeden sigortalı için cenaze
ödeneğinin verilmesi. 168 AKYILDIZ, Hüseyin, Sosyal Güvenlik Hukuku, Alter Yayınları, 3. Baskı, 2010, s: 73-75 169 AKYILDIZ, Hüseyin, a. g. e, s: 130
96
3.1.5. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü
İş sağlığı ve güvenliği alanında yükümlülükleri belirleyen mevzuat içerisinde
Tüzüklerin etkisi oldukça büyüktür. Tüzükler, ilgili Kanun’ların daha da genişletilmesi için
kullanılan bir araç olmuştur. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü'nde de; İş Kanunu
kapsamına giren işyerlerinde, işçilerin çalıştıkları ve kaldıkları yerlerde ve diğer
müştemilatlarda olması gereken sağlık şartlarının sağlanması ve tehlike yaratabilecek her
türlü araç gereç ve makinelerin düzenlenmesi ve bunlara ilişkin tedbirlerin alınması detaylı
olarak yer almıştır.
İş sağlığı ve güvenliği konusunda, dönemin çalışma şartlarına göre, birçok Tüzük
yayımlanmış ve birçok Tüzük de yürürlükten kaldırılmıştır. Halen yürürlükte olan Tüzükler
şu şekilde sıralanabilir170:
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü (No: 7/5583, Tarih 04.12.1973)
Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü (No:7/8602, Tarih
02.07.1974)
İş Teftişi Tüzüğü (No: 7/17925, Tarih 06.08.1979)
Parlayıcı, Patlayıcı, Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Çalışılan İşyerlerinde ve
İşlerde Alınacak Tedbirler Hakkında Tüzük (No:7/7551, Tarih 27.11.1973)
Maden ve Taş Ocakları İşletmelerinde ve Tünel Yapımında Alınacak İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemlerine İlişkin Tüzük (No: 84/8428, Tarih
13.08.1984)
Günümüzdeki çalışma hayatında, sanayiden hizmet sektörüne kadar çok sayıda
sektör, işyeri ve çalışan vardır. Dolayısıyla bu alanlarda alınacak tedbirlerin ve önlemlerin
türü ve sayısı da değişmektedir. Kanun’lardaki konu ile ilgili bölümlerde bütün tedbirler
verilemeyeceğinden Tüzükler devreye girmektedir. Bu bağlamda halen yürürlükte olan
170 ORHAN, Murat, a. g. e, s: 69
97
11.01. 1974 tarihinde yayımlanan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nde bir işyerinde
alınması gereken çok detaylı önlemler sıralanmıştır.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün 1. maddesindeki “1475 sayılı İş Kanunu
kapsamına giren işyerlerinde, işçilere ait yatıp kalkma yerlerinde ve diğer müştemilatında
bulunması gereken sağlık şartlarının ve işyerlerinde kullanılan alet, edevat, makineler ve
hammaddeler yüzünden, çıkabilecek hastalıklara engel olacak tedbir ve araçların,
işyerlerinde iş kazalarını önlemek üzere bulundurulması gerekli araçların ve alınacak
güvenlik tedbirlerinin neler olduğu bu Tüzükte belirtilmiştir” ifadesi genel çerçeveyi
çizmiştir171.
İlgili Tüzükte, çalışanların işyerindeki bölümü ve yaptıkları iş ne olursa olsun
yapılması gerekenler teknik olarak belirtilmiştir. Gerek faaliyet halinde iken kullandıkları
araç-gereçler ve bulundukları yer, gerekse çalışmaları sona erdiğinde kullandıkları yerler
detaylı olarak düşünülmüştür. Anılan Tüzüğün 26. maddesinde yer alan “İşyerlerindeki
atelyeler, geçit, depo ve ambarlar ile bakım odalarının duvar, taban, tavan, pencere, kapı
ve diğer yerleri, her zaman için temiz ve bakımlı bir şekilde bulundurulacaktır. Çalışılan
yerler, günde en az bir kere temizlenmiş olacaktır. Gündüz ve gece devamlı olarak çalışılan
işyerlerinde bu temizlik, ya işin başlamasından önce veya bitiminden sonra yahut yapılan
işin gereğine göre ara dinlenmelerinde yapılacak ve her halde çalışma sırasında
yapılmayacaktır. Temizlik, ister aspirasyon yoluyla, ister diğer yollarla yapılsın, toz
kaldırılmaması için, gerekli tedbirler alınacak, bunun için, önce çalışma artıkları atıldıktan
sonra, yıkama, fırçalama yapılacak veya ıslak bezler kullanılacaktır. Duvarlar ve tavanlar,
sık sık temizlenecektir. Gerektiğinde sıva, badana ve boyalar yenilenecektir” hükmü ile 53.
maddesindeki “İşveren veya işveren vekilleri veya yetki verecekleri kimseler, bu bölümde
sözü geçen konutların ve müştemilatının temiz ve iyi bir halde bulundurulup
bulundurulmadığını, uygun zamanlarda denetleyecekler ve gereken tedbirleri alacaklardır.
171 İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü, http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/5115.html (13.01.2013)
98
Bu denetlemenin yapılması için, ilgili işçiye haber verilmesi, kendisinin veya ailesinden
birisinin bulunması şarttır” ifadesi yapılması gerekenleri bir anlamda özetlemiştir172.
3.1.6. İş Sağlığı ve Güvenliği Alanındaki Yönetmelikler
İş sağlığı ve güvenliği alanındaki mevzuat oldukça geniştir ve daha da
genişletilmeye çalışılmaktadır. Anılan mevzuat, sadece 4857 sayılı İş Kanunu’ndaki
maddeler ile sınırlı gibi gözükse de kanuna istinaden çıkarılan Tüzükler ve Yönetmelikler
hemen hemen tüm sektörlere ilişkin tedbirleri ve yaptırımları belirlemeye yardımcı
kaynaklardır. Özellikle de Yönetmelikler, çalışma şartları ağır olan ve kurumca “tehlikeli”
olarak belirlenen işyerleri ve bu işyerlerinde çalışan işçilerin haklarına yöneliktir. 4857
sayılı İş Kanunu’na istinaden ve halen yürürlükte olan Yönetmelikler Tablo 7 deki gibidir.
172 İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü, http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/5115.html (13.01.2013)
99
Tablo 7. 4857 Sayılı İş Kanunu’na İstinaden Hazırlanan Yönetmelikler
Sıra No
Yönetmelik Adı Durumu Dayandığı kanun no /
Madde
Resmi gazete tarihi
Resmi gazete no.
1 AĞIR VE TEHLİKELİ İŞLER YÖNETMELİĞİ Yürürlükte 4857 / 85 16/06/2004 25494
2 ALT İŞVERENLİK YÖNETMELİĞİ Yürürlükte 4857 / 3 27/09/2008 27010
3 BİNALARIN YANGINDAN KORUNMASI HAKKINDA YÖNETMELİK
Yürürlükte 7126 / Ek 9
19/12/2007 26735
4 ELLE TAŞIMA İŞLERİ YÖNETMELİĞİ Yürürlükte 4857 / 78 11/02/2004 25370
5 GEBE VEYA EMZİREN KADINLARIN ÇALIŞTIRILMA ŞARTLARIYLA EMZİRME ODALARI VE ÇOCUK BAKIM YURTLARINA DAİR YÖNETMELİK
Yürürlükte 4857 / 88 14/07/2004 25522
6 GEÇİCİ VEYA BELİRLİ SÜRELİ İŞLERDE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HAKKINDA YÖNETMELİK
Yürürlükte 4857 / 78 15/05/2004 25463
7 GÜRÜLTÜ YÖNETMELİĞİ Yürürlükte 4857 / 78 23/12/2003 25325
8 GÜVENLİK VE SAĞLIK İŞLERİ YÖNETMELİĞİ Yürürlükte 4857 / 78 23/12/2003 25325
9 HAFTALIK İŞ GÜNLERİNE BÖLÜNEMEYEN ÇALIŞMA SÜRELERİ YÖNETMELİĞİ
Yürürlükte 4857 / 76 06/04/2004 25425
10 HAZIRLAMA, TAMAMLAMA VE TEMİZLEME İŞLERİ YÖNETMELİĞİ
Yürürlükte 4857 / 70 28/04/2004 25446
11 İŞ EKİPMANLARININ KULLANIMINDA SAĞLIK VE GÜVENLİK ŞARTLARI YÖNETMELİĞİ
Yürürlükte 4857 / 78 11/02/2004 25370
12 İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARININ GÖREV, YETKİ, SORUMLULUK VE EĞİTİMLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK Açıklama: En az 50 işçi çalıştıran işyerleri için
Yürürlükte 4857 / 2 ve 81
27/11/2004 27768
13 İŞÇİ ÜCRETLERİNDEN CEZA OLARAK KESİLEN PARALARI KULLANMAYA YETKİLİ KURULUN TEŞEKKÜLÜ VE ÇALIŞMA ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK
Yürürlükte 4857 / 38 05/03/2004 25393
14 İŞ KANUNUNA İLİŞKİN FAZLA ÇALIŞMA VE FAZLA SÜRELERLE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ
Yürürlükte 4857 / 41 06/04/2004 25425
15 İŞ KANUNUNA İLİŞKİN ÇALIŞMA SÜRELERİ YÖNETMELİĞİ
Yürürlükte 4857 / 63 06/04/2004 25425
100
16 İŞLETME BELGESİ HAKKINDA YÖNETMELİK Açıklama: En az 50 işçi çalıştıran işyerleri için
Yürürlükte 4857 / 78 04/12/2009 27422
17 İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİ (Danıştay Onuncu Dairesinin 13.06.2011 tarihli ve 2011/1074 Esas Nolu kararıyla Geçici 1. maddesinin ikinci cümlesi ile Geçici 3. maddesinin iş güvenliği uzmanlığı yönünden yürütmesi durdurulmuştur.) Açıklama: En az 50 işçi çalıştıran işyerleri için
Yürürlükte 4857 / 2 ve 81
27/11/2010 27768
18 İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KURULLARI HAKKINDA YÖNETMELİK Açıklama: En az 50 işçi çalıştıran işyerleri için
Yürürlükte 4857 / 80 (3. fıkra)
07/04/2004 25426
19 İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ YÖNETMELİĞİ Yürürlükte 4857 / 78 09/12/2003 25311
20 İŞYERİ BİNA VE EKLENTİLERİNDE ALINACAK SAĞLIK VE GÜVENLİK ÖNLEMLERİNE İLİŞKİN YÖNETMELİK
Yürürlükte 4857 / 78 10/02/2004 25369
21 İŞYERİ HEKİMLERİNİN GÖREV, YETKİ, SORUMLULUK VE EĞİTİMLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK Açıklama: En az 50 işçi çalıştıran işyerleri için
Yürürlükte 4857 / 2 ve 81
27/11/2010 27768
22 İŞYERLERİNDE İŞİN DURDURULMASINA VEYA İŞYERLERİNİN KAPATILMASINA DAİR YÖNETMELİK
Yürürlükte 4857 / 79 05/03/2004 25393
23 KADIN İŞÇİLERİN GECE POSTALARINDA ÇALIŞTIRILMA KOŞULLARI HAKKINDA YÖNETMELİK
Yürürlükte 4857 / 73 09/08/2004 25548
24 KANSEROJEN VE MUTAJEN MADDELERLE ÇALIŞMALARDA SAĞLIK VE GÜVENLİK ÖNLEMLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK
Yürürlükte 4857 / 78 26/12/2003 25328
25 KİMYASAL MADDELERLE ÇALIŞMALARDA SAĞLIK VE GÜVENLİK ÖNLEMLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK
Yürürlükte 4857 / 78 26/12/2003 25328
26 KISA ÇALIŞMA VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ HAKKINDA YÖNETMELİK
Yürürlükte 4447 / Ek2 30/04/2011 27920
27 KİŞİSEL KORUYUCU DONANIMLARIN İŞYERLERİNDE KULLANILMASI HAKKINDA YÖNETMELİK
Yürürlükte 4857 / 78 11/02/2004 25370
28 KİŞİSEL KORUYUCU DONANIM YÖNETMELİĞİ Yürürlükte 4703 / 4 29/11/2006 26361
29 PATLAYICI ORTAMLARIN TEHLİKELERİNDEN ÇALIŞANLARIN KORUNMASI HAKKINDA YÖNETMELİK
Yürürlükte 4857 / 78 26/12/2003 25328
30 POSTALAR HALİNDE İŞÇİ ÇALIŞTIRILARAK YÜRÜTÜLEN İŞLERDE ÇALIŞMALARA İLİŞKİN ÖZEL USUL VE ESASLAR HAKKINDA YÖNETMELİK
Yürürlükte 4857 / 76 07/04/2004 25426
101
31 SAĞLIK KURALLARI BAKIMINDAN GÜNDE ANCAK YEDİBUÇUK SAAT VEYA DAHA AZ ÇALIŞILMASI GEREKEN İŞLER HAKKINDA YÖNETMELİK
Yürürlükte 4857 / 63 15/04/2004 25434
32 SANAYİ, TİCARET, TARIM VE ORMAN İŞLERİNDEN SAYILAN İŞLERE İLİŞKİN YÖNETMELİK
Yürürlükte 4857 / 111 03/09/2008 26986
33 TİTREŞİM YÖNETMELİĞİ Yürürlükte 4857 / 78 23/12/2003 25325
34 ÜCRET, PRİM, İKRAMİYE VE BU NİTELİKTEKİ HER TÜRLÜ İSTİHKAKIN BANKALAR ARACILIĞIYLA ÖDENMESİNE DAİR YÖNETMELİK
Yürürlükte 4857 / 32 (3. fıkra)
18/11/2008 27058
35 YAPI İŞLERİNDE SAĞLIK VE GÜVENLİK YÖNETMELİĞİ
Yürürlükte 4857 / 78 23/12/2003 25325
36 YILLIK ÜCRETLİ İZİN YÖNETMELİĞİ Yürürlükte 4857 / 60 03/03/2004 25391
37 YÜZDELERDEN TOPLANAN PARALARIN İŞÇİLERE DAĞITILMASI HAKKINDA YÖNETMELİK
Yürürlükte 4857 / 51 28/02/2004 25387
Kaynak: http://www.pratikbilgi.org/Pratik_Bilgiler/4857_sayili_is_kanunu_ve_ilgili_yonetmelikler.php
(14.01.2013)
Esasen çalışma hayatına yön veren mevzuatımız, uygulamada karşılaşılabilecek
durumları ortaya koymakta başarılıdır. Tablo 7’de; çalışanların maddi ve manevi haklarını
düzenleyen yönetmelikler göze çarpmaktadır. Bu bağlamda eksiklik ve sorunların kaynağı,
hakların bilinmemesi veya kullanılmamasıdır.
3.1.7. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
İş sağlığı ve güvenliği alanındaki mevzuatı daha detaylı ve işlevsel kılmak adına
uzun süreçlerden sonra 28339 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu’nun, var olan mevzuata önemli ölçüde katkıda bulunacağı açıktır. Öyle
ki anılan Kanun, bazı kavram ve hükümlerde kesinlik sağlamaktadır. Ancak bazı
hükümlerde de eksikliklerin söz konusu olduğu görülmektedir.
102
3.1.7.1. Kanun’un Genel Çerçevesi
Beş bölümden oluşan Kanun’un ilk bölümü; Amaç, Kapsam ve Tanımlar, ikinci
bölümü; İşverenler İle Çalışanların Görev, Yetki ve Yükümlülükleri, üçüncü bölümü;
Konsey, Kurul ve Koordinasyon, dördüncü bölümü; Teftiş, İnceleme, Araştırma, Müfettişin
Yetki, Yükümlülük ve Sorumluluğu, beşinci bölüm; Çeşitli ve Geçici Hükümler şeklinde
düzenlenmiştir ve mevzuatımızın ilk bağımsız İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu olma
özelliğine sahiptir173.
Kanun'un 30. maddesi, ilgili bakanlıkların da görüşünün alınması ile Kanun'un
uygulamasına ilişkin gerekli yönetmeliklerin hazırlanması görevini Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı'na vermiştir. Bakanlığın da uygulamada aksaklık ve sıkıntılar
yaşanmaması için bir an önce gerekli ikincil mevzuatı hazırlayarak uygulayıcılara yol
göstermesi oldukça yararlı olacaktır. Aksi halde; eski yönetmelik düzenlemeleri ile yeni
kanun hükümleri arasında çeşitli anlaşmazlıklar ortaya çıkabilecek ve gereksiz sorunlar
yaşanabilecektir. Ayrıca ilgili bakanlıklar iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin sorunsuz
işlemesi için bir takım inisiyatifler alabilecektir174.
3.1.7.2. Kanun’un Temel Özellikleri
6331 sayılı Kanun genel olarak; İSG alanında yükümlülüğü bulunan kişiler ve
sektörlerinin kapsamını genişletmekte, işyerlerinde alınacak tedbirler konusunda önleyici
bir yaklaşım sergilemekte ve çalışanlara da bu hususta birtakım haklar tanımaktadır.
173 KORKMAZ, Adem ve Hüseyin AVSALLI, “Çalışma Hayatında Yeni Bir Dönem: 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası”, SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S: 26, 2012, s: 154, 155 174 KORKMAZ, Adem ve Hüseyin AVSALLI, a. g. e, s: 154, 155
103
3.1.7.2.1. Kanun’un Kapsamındaki Genişleme
Öncelikle İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu İSG alanında saha genişlemesi yapmış;
özel sektörü detaylı bir şekilde belirtip kamu sektörünü de kapsam içine dahil etmiştir. Bu
genişleme Kanun’un 2. maddesinde açıkça belirtilmiştir: “Bu Kanun; kamu ve özel sektöre
ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve
stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın
uygulanır”.
3.1.7.2.2. İşgücünün Amaca Uygun Yönlendirilmesi
Günümüzdeki çalışma hayatı oldukça zor ve meşakkatlidir. Buna piyasa şartları,
işsizlik oranları, işgücü kalitesi gibi birçok olgu sebep olmaktadır. Her geçen gün yeni
işgücü, iş piyasasına dahil olmaktadır. Çalışmaya istekli kişiler kendi beşeri sermayelerine
göre uygun işlere başvurmaktadır. Bu işler ve sektörlerin tehlike sınıfları değişiklik
göstermektedir. İşgücünün uygun sektörlerde kullanılmasındaki en önemli ölçüt ise işçinin,
yapılan işin vasıflarına uygun olup olmadığıdır. Bu bağlamda İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu’nun 15. maddesindeki “Çalışanlar; işe girişlerinde, iş değişikliklerinde, iş kazası,
meslek hastalığı veya sağlık nedeniyle tekrarlanan işten uzaklaşmalarından sonra işe
dönüşlerinde talep etmeleri hâlinde ve işin devamı süresince, çalışanın ve işin niteliği ile
işyerinin tehlike sınıfına göre Bakanlıkça belirlenen düzenli aralıklarla sağlık
muayenelerinden geçmelidirler” hüküm bu amaç üzerinedir. İşgücünün yapılan işin
niteliğine uygun (tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işler için) olmaması durumunda
da yine sağlık raporu baz alınarak hareket edilmesi öngörülmüştür.
104
3.1.7.2.3. İSG Alanındaki Tedbirlerin Alınması ve Denetlenmesi
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda; işverenlerin, işyerinde iş sağlığı ve
güvenliği önlemleri alma ve denetleme yükümlülüğü daha kapsamlı ele alınmıştır. Bu
bağlamda, işverenlerin bu alanda risk değerlendirmesi yapma ve yaptırma sorumluluğu,
çalışanların bu alandaki yükümlülüklerinin işvereni etkilemeyecek olması ve işverenin iş
sağlığı ve güvenliği konusunda almak zorunda olduğu tedbirlerin maliyetini çalışana
yansıtamayacak olması Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir175.
Kanun’un getirdiği yenilikler ile çalışma hayatındaki mevzuat daha kapsamlı ve
işlevsel hale gelmiştir. İSG alanında, ilgili bakanlıkların devreye girmesi sağlanmıştır. Bu
hüküm Kanun’un 7. Maddesinde yer almıştır: “Kamu kurum ve kuruluşları hariç ondan
az çalışanı bulunanlardan, çok tehlikeli ve tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri faydalanabilir.
Ancak, Bakanlar Kurulu, ondan az çalışanı bulunanlardan az tehlikeli sınıfta yer alan
işyerlerinin de faydalanmasına karar verebilir. Giderler, iş kazası ve meslek
hastalığı bakımından kısa vadeli sigorta kolları için toplanan primlerden kaynak
aktarılmak suretiyle, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından finanse edilir”. Bu hüküm ile çok
tehlikeli ve/veya tehlikeli sınıfındaki işyerlerinde alınması gereken önlemlerde, mevzuatta
yer alan 50 ve daha fazla kişinin çalıştığı işyeri ifadesine bir inisiyatif getirilmiştir.
Kanun; işverenlere, vekillerine ve/veya alt işverenlere işyerini açmadan önce ve
açtıktan sonra sağlık ve güvenlik ile ilgili her türlü tedbiri almayı ve sonrasında
denetlemeyi öngörmüştür. Özellikle, Kanun’da geçen risk değerlendirmesi olgusu esasen
yapılması gerekenleri özetlemiştir. İşverenlerin, işyerinde her türlü riskten etkilenebilecek
olan çalışanların akıbetine, kullanılacak olan tüm ekipmanlara, işyerinin genel tertip ve
düzenine ve en önemlisi genç, yaşlı, engelli, hamile ve kadın çalışanların durumlarına
dikkat etmesi gerekmektedir (Madde 10).
175 6331 Sayılı Kanunun Getirdiği Yenilikler, http://fiosgb.com/index.php?option=com_content&view=article&id=97 (15.01.2013)
105
Çalışanların hakları ve bu hakların korunması hususunda da Kanun detaylı bir
hüküm getirmiştir. Kanun’un 13. maddesi; 4857 sayılı İş Kanunu’nun 83. maddesindeki
işçi hakları hükümlerine ek olarak “İş sağlığı ve güvenliği kurulu veya işverenin çalışanın
talebi yönünde karar vermesi hâlinde çalışan, gerekli tedbirler alınıncaya
kadar çalışmaktan kaçınabilir. Çalışanların çalışmaktan kaçındığı dönemdeki ücreti ile
kanunlardan ve iş sözleşmesinden doğan diğer hakları saklıdır. Çalışanlar ciddi ve yakın
tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda birinci fıkradaki usule uymak zorunda olmaksızın
işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gider. Çalışanların bu
hareketlerinden dolayı hakları kısıtlanamaz iş sözleşmesiyle çalışanlar, talep etmelerine
rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda, tabi oldukları kanun hükümlerine göre
iş sözleşmelerini feshedebilir. Toplu sözleşme veya toplu iş sözleşmesi ile çalışan kamu
personeli, bu maddeye göre çalışmadığı dönemde fiilen çalışmış sayılır” hükmünü
getirerek işçi lehine Kanun olma özelliğini de sürdürmüştür.
Kanun’un üzerinde durduğu konulardan biri de, diğer mevzuatta da geçen iş sağlığı
ve güvenliği kuruludur. Ancak Kanun, alt işverenin devrede olduğu işyerlerini de
hükümlere dahil ederek bu konuyu daha da genişletmiştir. Elli ve daha fazla işçinin
çalıştığı işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği kurulunun kurulmasının üzerinde duran İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, altı aydan fazla süren asıl işveren-alt işveren ilişkisinin
bulunduğu işyerleri için şu hükümlere yer vermiştir (Madde 22):
Asıl işveren ve alt işveren tarafından ayrı ayrı kurul oluşturulmuş ise,
faaliyetlerin yürütülmesi ve kararların uygulanması konusunda iş birliği ve
koordinasyon asıl işverence sağlanır,
Asıl işveren tarafından kurul oluşturulmuş ise, kurul oluşturması gerekmeyen alt
işveren, koordinasyonu sağlamak üzere vekâleten yetkili bir temsilci atar,
İşyerinde kurul oluşturması gerekmeyen asıl işveren, alt işverenin oluşturduğu
kurula iş birliği ve koordinasyonu sağlamak üzere vekâleten yetkili bir temsilci
atar,
106
Kurul oluşturması gerekmeyen asıl işveren ve alt işverenin toplam çalışan
sayısı elliden fazla ise, koordinasyonu asıl işverence yapılmak kaydıyla, asıl
işveren ve alt işveren tarafından birlikte bir kurul oluşturulur.
Çalışma hayatındaki yaşanan iş kazalarını ve buna benzer olumsuzlukları en aza
indirebilmek için teftiş, denetim ve bunlara bağlı olarak da yaptırımların sık yapılması ve
uygulanması gerekmektedir. Bu uygulamaların belli aralıklarla tekrarlanmasının da,
işverenlerin bu konuda kendilerini ve tedbirlerini gözden geçirmelerine yardımcı olacağı
açıktır. 6331 sayılı Kanun bu noktada yaptırımları arttırarak vurgulamıştır. Kanun’un 24.
maddesinde teftiş, inceleme ve araştırmaların hangi maddelere dayanarak kimlerce
yapılacağı hükme bağlanmıştır. Ancak anılan maddenin ikinci fıkrasında geçen “Bu
konularda yetkilendirilenler mümkün olduğu kadar işi aksatmamak, işverenin ve işyerinin
meslek sırları ile gördükleri ve öğrendikleri hususları tamamen gizli tutmakla yükümlüdür”
ifadesinin uygulamasının ülkemizdeki “iş ahlakı ve tarafsızlık” düşünüldüğünde nasıl
olacağı tartışmaya açıktır bir konudur.
3.1.7.2.4. Çalışanlara Amaca Uygun Eğitim Verilmesi
İşyerinde çalışanların, yaptıkları işin niteliğine göre eğitim alması ve bu sayede
bilinçli olması da Kanun’un önem verdiği hususlardan biridir. Her geçen gün değişen ve
gelişen teknolojiye ayak uydurmak, işverenlerin ve çalışanlarının lehine bir durumdur.
Eğitimlerin belirli aralıklarla tekrarlanması ve sürekli hale gelmesi de çalışma hayatında
hem çalışanın beşeri sermayesine hem de iş sürecine olumlu etkide bulunacaktır. Herhangi
bir sebeple belli bir süre (en az altı ay) işinden ayrı kalan işçiler de bu eğitim
kapsamındadır. Bu hususlarda eğitimleri almayan veya tamamlamayan çalışanların iş
süreçlerinin aksaması da iş kazaları ve meslek hastalıklarının çıkış eğilimini etkileyebilecek
yöndedir (Madde 17).
107
3.1.7.2.5. Çalışanların Yönetim Sürecine Katılımı
İşyerindeki çalışanların temsil edilmesi adına, sözcü niteliğindeki “çalışan
temsilcisi” iş sağlığı ve güvenliği hususunda işverenden gerekli tedbirleri almasını isteme
ve bu konuda işverene öneri sunma yetkisine sahiptir176. Kanunda bu kişilerin işyerindeki
çalışan sayısına göre sayıları belirlenmiştir (Madde 20)177:
2 ile 50 arasında çalışanı bulunan işyerlerinde bir,
51 ile 100 arasında çalışanı bulunan işyerlerinde iki,
101 ile 500 arasında çalışanı bulunan işyerlerinde üç,
501 ile 1000 arasında çalışanı bulunan işyerlerinde dört,
1001 ile 2000 arasında çalışanı bulunan işyerlerinde beş,
2001 ve üzeri çalışanı bulunan işyerlerinde altı.
Kanun’da görevi, sayısı ve işlevleri detaylı olarak belirtilen “çalışan temsilcisi”
objektif bakış açısı ile yenilikçi ve yerinde bir olgu olabilir ancak asıl konu söz konusu kişi
veya kişilerin işyerlerinde tarafsız olarak ve profesyonelce görevlerini yapabilmeleridir.
Öyle ki ülkemizde bazı işverenlerin özellikle bu hususlarda baskıcı oldukları
gözlenmektedir. Uygulamadaki asıl sorun; “pazarlık payı” oranının hep yüksek olarak
görüldüğü işverenlerin, çalışan sözcüsü konumundaki bu kişilerin çalışmalarını kendi
lehleri yönünde etkileyecek olmalarıdır. Kurumsallık unvanı kazanamamış çoğu işletmede
bu tür sorunların yaşanabileceği açıktır. Bu konudaki çözümlerinde; kanunsal olarak sürekli
denetim ve yaptırımlardan, ahlaki olarak da kişilerin iş ahlakına sahip olmalarından
geçeceği açıktır.
176 ÇSGB İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Art Ofset Yayıncılık, Ankara, 2012, s: 23 177 http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/06/20120630-1.htm (15.01.2013)
108
3.1.7.2.6. Yürürlük Tarihleri
Kanun’un bir önce yürürlüğe girmesi ülkemizdeki iş kazaları ve meslek
hastalıklarını önlemede zaman kazandıracak ve çalışma hayatını da düzenlemeye yardımcı
olacaktır. Bu açıdan Kanun’un yürürlülük tarihleri aşağıda belirtilmiştir:
Tablo 8. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun Yürürlük Tarihleri
Kamu Özel
50 den Az 50 den Az 50 den Çok
1 Tehlikeli ve Çok Tehlikeli 30.06.2014 - 30.06.2013 01.01.2013
2 Az Tehlikeli 30.06.2014 - 30.06.2014 01.01.2013
Kaynak: KADAN, Cemal, “Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun Getirdiği Yenilikler”, 2012,
http://www.alomaliye.com/2012/cemil-kadan-yeni-is-sagligi-guvenligi.htm (16.01.2013)
Çalışma hayatında yer alan sektörlerdeki işverenler, vekilleri ve alt işverenlerin
Kanun’un yürürlük tarihine kadar (Tablo 8 içerisinde yer alan) bu konudaki eksiklerini
tamamlamaları hem kendilerinin hem de çalışanlarının haklarına sahip çıkmalarında
yardımcı olacağı açıktır. Çalışanların da kendi hakları konusunda güncel bilgiye sahip
olmaları bilinçli bir çalışma yaşamına katkı sağlayacaktır.
109
SONUÇ
Ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıkları oldukça artış göstermiştir. Buna bağlı
olarak da çalışanlar ve yakınları olumsuz şartlar altında kalmaktadır. İstatistiklere
bakıldığında ülkemizin bu hususta oldukça sıkıntılar içerisinde olduğu görülmektedir. Bu
durumun nedenleri arasında birçok sebep göstermek mümkündür. Bu sebepleri görmezden
gelmek ise insan hayatını hiçe saymakla eşdeğerdir.
İş kazaları ve meslek hastalıkları konusunda sorumluluk sahibi olan her grubun
sorumluluklarını yerine getirmesi, olumsuzlukları azaltmada etkin rol oynayabilir. En başta
çalışanları istihdam eden ve çalışma hayatına sokan işverenlere büyük rol düşmektedir.
Ancak ülkemizde, işverenlerin çoğu zaman bu hususu göz ardı ettiği görülmektedir. Bu
ihmalleri kişisel ve maddi gerekçeleri ve de yasalardaki boşlukları kullanarak
gerçekleştirdikleri göze çarpmaktadır. İşverenler özellikle emek faktöründeki insan
unsurunu hiçe saydıkları için bu tür olumsuzluklar gün geçtikçe artmaktadır.
İş kazaları ve meslek hastalıklarının hukuki, sosyo-ekonomik ve toplumsal boyutları
vardır. Hukuki alanda yıllardan beri bu konuda çözüm aranmaktadır. Çalışmanın var
olduğu dönemden itibaren iş güvenliği konusunda normlar ortaya konmuş ve
uygulanmaktadır. İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin yasalar ve yaptırımlar her dönemin
şartlarına göre düzenlenmekte ve güncellenmektedir. Önemli olan husus ise bu alanda
sorumluluk sahibi kişilerin yasalara uygun şekilde davranmalarıdır.
İş kazaları ve meslek hastalıklarının, çalışanlara ve yakınlarına etkisi çok büyüktür.
Emek sarf ederek maddi ve manevi olanaklara sahip olan çalışanlar, hayatlarını bu şekilde
idame ettirmektedir. Özellikle de çalışma şartlarının ağır olduğu işyerlerinde çalışanlar,
sağlık konusunda risklerle daha çok karşı karşıya kalmaktadır.
İş sağlığı ve güvenliği, alan olarak oldukça hassas ve gereklidir. Çalışanlar,
işverenler, vekilleri ve alt işverenler başta olmak üzere çalışma hayatında rol oynayan tüm
kişi ve gruplara bu konudaki bilincin aşılanması gerekmektedir.
110
İş sağlığı ve güvenliği alanında en son yürürlüğe konan mevzuat, konuyu oldukça
derinleştirmiş ve neredeyse her iş türüne göre güncel hale getirilmiştir. Bu kapsamda
hazırlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çalışma hayatındaki her kesimi
korumakta önemli rol oynamaktadır. Öyle ki, bu konuda kamu sektöründe de düzenlemeler
ve yaptırımlar öngörülmüştür. Anılan kanun; yine önceki kanun, yönetmelik ve tüzüklerde
olduğu gibi işverenlere ciddi sorumluklar yüklemiştir. Bu sorumlulukların
denetlenmesinde, zaman açısından bir boşluk olsa da, denetim mekanizması ön plana
çıkarılmıştır. Ayrıca kanun, işyerlerinde iş güvenliği konusundaki tedbirler üzerinde
oldukça fazla durmuştur. Eğitim ve bilgilendirme konusunda önemli hükümleri mevcuttur.
Ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi konusunda, bu alanda
mevcut mevzuat yol gösterse de, önemli olan ise insanların bilinçlenmesi ve bu konuda
dürüst olmalarıdır. İşverenler, çalışanlar hakkında empati kurarak gerekli yükümlülükleri
yerine getirseler, olayları en başından önlemek mümkün olabilecektir. Ülkemizde bu
bağlamda, iş ahlakının kurulması son derece önemlidir. İş sağlığı ve güvenliği alanında
yükümlülüğü bulunan her kurum, kişi ve kuruluşun sorumlulukları konusunda hassas
davranması büyük fayda sağlayacaktır.
Özellikle çalışanlar, iş hayatında sahip oldukları hakların bilincinde olmalıdır. Bu
sebeple çalışma ile ilgili mevcut her mevzuatta bu husus önemle belirtilmiştir. Ancak
çalışanların büyük çoğunluğu sahip olduğu haklar konusunda bilgi sahibi değillerdir.
Çalışanların, çalışma hayatından kaynaklanan haklarını, görev ve sorumluluklarını
bilmeleri ve uygulamaları hem kendileri için hem de ülke kalkınması için olumsuz
durumları en aza indirebilecek durumdur.
111
KAYNAKÇA
Kitaplar:
ALPER, Yusuf, Türkiye’de Sosyal Güvenlik ve Sosyal Sigortalar, Ekin Yayınevi, Bursa, 2003
AKIN, Levent, İş Kazasından Doğan Tazminat, Yetkin Yayınları, Ankara, 2001
AKYILDIZ, Hüseyin, Sosyal Güvenlik Hukuku, Alter Yayınları, 3. Baskı, 2010
ARICI, Kadir, İş Sağlığı ve Güvenliği Dersleri, Tes-İş Sendikası Yayını, Ankara, 1999
BALCI, Mesut, İş Kazası veya Meslek Hastalığından Doğan Tazminat Davaları-Destekten Yoksun Kalma Nedeniyle Tazminat Davaları Uygulaması ve İçtihatlar, Yetkin Yayınları, Ankara, 2008
BAYRAM, Fuat, Türk İş Hukukunda İş Sağlığı ve Güvenliği Denetimi, Beta Yayıncılık, 1. Baskı, İstanbul, 2008
CAN, Mehmet, Açıklamalı-İçtihatlı Sosyal Sigorta Uygulaması, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 1995
CENTEL, Tankut, İş Hukuku, Beta Yayımları, Cilt I, İstanbul, 1994
ÇSGB İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Art Ofset Yayıncılık, Ankara, 2012
Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Açısından İşçi-İşverenin Görev ve Sorumlulukları, Ankara, 2001
DEMİRCİOĞLU, Ali Murat ve Ali GÜZEL, İşverenin Sosyal Sigorta Yükümlülükleri ve Sorumluluğu, İstanbul Ticaret Odası Yayın No: 2000-23, İstanbul, 2001
DEMİRCİOĞLU, Ali Murat ve Ali GÜZEL, İşverenin Sosyal Sigorta Yükümlülükleri ve Sorumluluğu, İstanbul Ticaret Odası Yayın No: 2002-29, İkinci Baskı, İstanbul, 2002
DEMİRCİOĞLU, Ali Murat ve Tankut CENTEL, İş Hukuku, Beta Yayınları, 9. Baskı, İstanbul, 2003
DİZDAR, N. , Ercüment, Mustafa KURT, İş Güvenliği, Kale Matbaacılık, Ankara, 2001
EKMEKÇİ, Ömer, 4857 sayılı İş Kanunu’na Göre İş Sağlığı ve Güvenliği Konusunda İşyeri Örgütlenmesi, Legal Yayıncılık, İstanbul, 2005
112
EKİN, Nusret, Ekonomik ve Hukuksal Boyutlarıyla Alt İşveren, İstanbul Ticaret Odası, Yayın No: 2002-34, İstanbul, 2002
EYRENCİ, Öner, Savaş TAŞKENT ve Devrim ULUCAN, Bireysel İş Hukuku, Legal Yayıncılık, İstanbul, 2004
EYRENCİ, Öner, Savaş TAŞKENT ve Devrim ULUCAN, Bireysel İş Hukuku, Legal Yayıncılık, İstanbul, 2006
GEÇER, Bekir, İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatı, Yaklaşım Yayınları, Ankara, 2004
GEREK, Nüvit, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği, T. C. Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 1676, 1. Baskı, 2006
GÜNEREN, Ali, İş Kazası veya Meslek Hastalığından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat Davaları, Birinci Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2010
GÜZEL, Ali ve Ali Rıza OKUR, Sosyal Güvenlik Hukuku, Beta Yayınları, 10. Baskı, İstanbul, 2004
GÜZEL, Ali, Ali Rıza OKUR ve Nurşen CANİKOĞLU, Sosyal Güvenlik Hukuku, Beta Yayınları, 11. Baskı, İstanbul, 2008
GÜZEL, Ali, Ali Rıza OKUR ve Nurşen CANİKOĞLU, Sosyal Güvenlik Hukuku, Beta Yayınları, 12. Baskı, İstanbul, 2009
GÜVEN, Ercan, Ufuk AYDIN, Bireysel İş Hukuku, Nisan Kitabevi, Eskişehir, 2004
Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası, Yargıtay’ın İş Hukukuna İlişkin Kararlarının Değerlendirilmesi, Ankara, 2004
KARATEKİN, Sündüs Neslihan, “İşveren Sorumluluk Sigortasının Sosyal Güvenlik Sistemindeki Yeri ve Sigorta Sektöründe Uygulanması”, Marmara Üniversitesi, Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 2006
KURT, Kudret, İş ve Sosyal Sigortalar Kanunu, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2006
KUZGUN, Ersan, “İşverenin İş Kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Sorumluluğu”, Erzincan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Erzincan, 2010
LALE, Süleyman, “Sosyal Güvenlik Sistemimizde İş Kazası ve Meslek Hastalığı Sigortası”, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 2007
MOLLAMAHMUTOĞLU, Hamdi, İş Hukuku, Turhan Kitapevi, Ankara, 2004
113
ORHAN, Murat, “İş Sağlığı ve Güvenliği Sisteminde İşveren Yükümlülükleri”, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 2007
ÖZDEMİR, Cumhur Sinan, Soru ve Cevaplarla Sosyal Güvenlik Reformu-Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Uygulama Rehberi, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008
ÖZKILIÇ, Özlem, İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemleri ve Risk Değerlendirme Metodolojileri, TİSK Yayınları, 2005
ÖZTÜRK, SARIBAY Gizem ve Faruk Barış MUTLAY, Açıklamalı-İçtihatlı 4857 Sayılı İş Kanunu, Beta Yayınları, 6. Baskı, İstanbul, 2012
SÜZEK, Sarper, İş Hukuku, Beta Yayınları, 5. Baskı, İstanbul, 2009
SÜZEK, Sarper, Hukuki Yönden İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği, ÇSGB İş Güvenliği Eğitim Semineri Notları, Ankara, 1993
ŞAMİLOĞLU, Erkan, “Türk Sosyal Güvenlik Hukukunda İş Kazası ve Meslek Hastalıkları Sigortası”, Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Sakarya, 2008
ŞAKAR, Müjdat, Sosyal Sigortalar Uygulaması, DER Yayınları, 8. Baskı, İstanbul, 2006
ŞAKAR, Müjdat, Sosyal Sigortalar Uygulaması, DER Yayınları, 7. Baskı, İstanbul, 2004
ŞERDAN, H. Serdar, İş Sağlığı ve Güvenliğinde Yeni Oluşumlar: Risk Değerlendirilmesi ve OHSAS 18001, Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası Yayını, Yayın No: 16, Ankara, 2005
TAŞKENT, Savaş, İş Kazası Kavramı: Prof. Dr. Nuri Çelik’e Armağan, Beta Yayınları, 2. Cilt, İstanbul, 2001
TEZEL, Ali ve Resul KURT, Sosyal Güvenlik Reformu ve Açıklaması, Yaklaşım Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 2008
TEZEL, Ali ve Resul KURT, Sosyal Güvenlik Reformu, Yaklaşım Yayıncılık, 6. Baskı, Ankara, 2009
TUNCAY, A. Can ve Ömer EKMEKÇİ, Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, Beta Yayınları, 11. Baskı, İstanbul, 2005
TUNCAY A. Can ve Ömer EKMEKÇİ, Sosyal Güvenlik Hukuku’nun Esasları, Legal Yayınları, İstanbul, 2008
TUNÇOMAĞ, Kenan, Sosyal Güvenlik Kavramı ve Sosyal Sigortalar, Beta Yayınları, 5. Baskı, İstanbul, 1992
114
TURAN, Kamil, İş Hukukunun Genel Esasları, Kamu-İş Yayınları, Ankara, 1990
UĞUR, Adem, İşçi-İşveren İlişkileri, Sakarya Üniversitesi Yayın No: 28, Genişletilmiş Baskı, 2004
ULUSAN, İlhan, Özellikle Borçlar Hukuku ve İş Hukuku Açısından İşverenin İşçiyi Gözetme Borcu: Bundan Doğan Hukuki Sorumluluğu, Kazancı Hukuk Yayınları, İstanbul, 1990
UZUN, Ahmet, Sanayi Devrimi Esnasında Çalışma Şartları, Prof. Dr. Nusret Ekin’e Armağan, Türk Ağır Sanayi ve Hizmet Sektörü Sendikası Yayını, Ankara, 2000
YILDIRIM, Zeynep, “İş Sağlığı ve Güvenliği Yükümlülüğünü Yerine Getirmeyen İşverenin Cismani Zararlar Bakımından Cezai Sorumluluğu”, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 2010
Makaleler: AĞAR, Ahmet, “İş Kazası ve Meslek Hastalığının; Unsurları, Tanımı ve
Bildirim Süreleri”, İşveren Dergisi, Ocak, 2009, s: 1-5
AKIN, Levent, “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısının İş Kazası Tanımı”, İşveren Dergisi, 2005, s: 60-64
AKIN, Levent, “İş Sağlığı ve Güvenliğinde İşyerinin Örgütlenmesi”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C: 54, S: 1, 2005, s: 1-60
ALTINER, Fatma Zeynep, “İşverenin İş Kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Maddi Tazminat Yükümlülüğü”, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C: 13, S: 3-4, s: 265-289
ARASLI, Utkan, “Ticaret Şirket Organlarının İş Kazasından Kaynaklanan Hukuksal ve Cezai Sorumluluğu”, Çimento İşveren Dergisi, C: 24, S: 4, 2010, s: 26-36
BALKIR, Gönül Z., “İş Sağlığı ve Güvenliği Hakkının Korunması: İşverenin İş Sağlığı ve Güvenliği Organizasyonu”, Sosyal Güvenlik Dergisi, S: 1, 2012, s: 56-91
BOSTANCI, Yalçın, “Yargıtay Kararları Işığında İş Kazası Kavramı”, Kamu-İş Dergisi, S: 1, C: 8, 2005, s: 1-35
CANİKLİOĞLU, Nurşen, “Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform!”, Çalışma ve Toplum Dergisi, S: 8, 2006, s: 50-92
CERVATOĞLU, Ercüment, “İş Sağlığı ve Güvenliği Konusunda Bir Değerlendirme”, TTB Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi, S: 13, 2003, s: 23-30
115
CEYLAN, Hüseyin, “Türkiye’deki İş Kazalarının Genel Görünümü ve Gelişmiş Ülkelerle Kıyaslanması”, Uluslararası Mühendislik Araştırma ve Geliştirme Dergisi, C: 3, S: 2, 2011, s: 18-24
ÇANKAYA, Osman Güven, “Türk İş Hukukunda Alt İşveren Kavramı, Uygulamada Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkilerinden Doğan Bazı Sorunlar”, Kamu-İş Dergisi, S: 4, C: 6, 2002, s: 1-18
ÇANKAYA, Osman Güven ve Şahin ÇİL, “ 4857 Sayılı İş Kanunu’na Göre Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisi”, Sicil Dergisi, C: 3, S: 1, 2006, s: 54-80
ÇETİNDAĞ, Şerif, “İş Sağlığı ve Güvenliği’nin Tarihsel Gelişimi ve Mevzuattaki Güncel Durum”, Toprak İşveren Sendikası Dergisi, S: 86, 2010, s: 1-6
EBİRİ, Arslan, “İş Kazalarında İnsan Psikolojisi Faktörü”, 2. Ulusal İşçi Sağlığı Kongresi, 4-7 Temmuz 1988, TTB, Ankara, 1988, s: 117-429
ERDOĞAN, M. Zafer, “Sosyal Güvenlik Hukukunda Alt İşveren Kavramı”, Kamu-İş Dergisi, S: 3, C:7, 2004, s: 1-10
GÜZEL, Ali, “İş Yasası’na Göre Alt İşveren Kavramı ve Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisinin Sınırları”, Çalışma ve Toplum Dergisi, C: 1, S: 1, 2004, s: 31-65
GÜNDÜZ, Selim, “Yeni Mevzuatın Işığında İşverenin İşçiyi Gözetme Borcunun Kapsamı”, TUHİS Dergisi, C: 19, S: 6, 2005, s: 43-60
GÜNDÜZ, Selim, “İş Kazası ve Meslek Hastalıkları Sonucunda İşverenlerin Hukuki Sorumlulukları”, Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları Dergisi, C: 2, S: 3, 2005, s: 138-145
OFLUOĞLU Gökhan ve Füsun UYSAL, “İş Kazaları ve Meslek Hastalıklarından Kaynaklanan Psiko-Sosyal Sorunların Dışsal Maliyeti”, Kamu-İş Dergisi, C: 5, 2000, s: 1-8
KAPLAN, Emine Tuncay, “İşverenin Koruma ve Gözetme Borcunun Kapsamı”, Kamu-İş Dergisi, C: 7, S: 2, 2003, s: 1-16
KELEŞ, Rüstem, “İş Güvenliğini Sağlamada 5 S Yaklaşımı”, İş Sağlığı ve Güvenliği Dergisi, S: 25, 2005, s: 1-32
KORKMAZ, Adem ve Hüseyin AVSALLI, “Çalışma Hayatında Yeni Bir Dönem: 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası”, SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S: 26, 2012, s: 153-167
SÜZEK, Sarper, “Alt İşveren İlişkisinin Kurulması”, Legal İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Dergisi, S: 25, 2010, s: 12-29
ŞEN, Sabahattin, “Alt İşverenlik ve Asıl İşin Bir Bölümünün Alt İşverene Verilmesi”, Çalışma ve Toplum Dergisi, C: 3, S: 10, 2006, s: 71-98
TOPÇU, Umut, “Asıl İşveren ile Alt İşveren İlişkisinde Muvazaa Olgusu ve İşçilik Haklarına Etkisi”, Mali Çözüm Dergisi, S: 102, 2010, s: 295-303
116
TOZAN, Celal, “İşverenin İş Kazası İle İlgili Yükümlülükleri”, Çimento İşveren Dergisi, S: 6, C: 14, 2000, s: 11-17
TOZKOPARAN, Güler ve Jale TAŞOĞLU, “İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamaları İle İlgili İşgörenlerin Tutumlarını Belirlemeye Yönelik Bir Araştırma”, Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C: 30, S: 1, 2011, s: 181-209
YARDIM, Nazan vd, “Türkiye İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları: 2000-2005 Yılları Ölüm Hızları”, Dicle Tıp Dergisi, C: 34, S: 4, 2007, s: 264-271
YILDIZ, Gaye Burcu, “İşverenin İş Kazasından Doğan Hukuki Sorumluluğu”, Toprak İşveren Dergisi, S: 86, 2010, s: 1-12
YILMAZ, Gürbüz, “İş Kazalarından Doğan Sorumluluklar”, Mühendis ve Makina Dergisi, C: 46, S: 543, 2005, s: 1-11
Diğer: 4857 sayılı İş Kanunu
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
6331 Sayılı Kanunun Getirdiği Yenilikler, http://fiosgb.com/index.php?option=com_content&view=article&id=97(15.01.2013)
İşyeri Sağlık Birimleri ve İşyeri Hekimlerinin Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik
AKIN, Levent, “Hukuki Yönden İş Sağlığı ve Güvenliği”, 2001, http://www.yenikalite.com/index.php?topic=2693.0 (04.04.2012)
BESLEME, Mehmet, DEMİR, Fuat, “Meslek Hastalıkları ve İş Kazaları”, 2011, s: 5, http://www.guvenlicalisma.org/index.php?view=article&catid=130%3Amakaleler&id=571%3Ameslek-hastaliklari-ve-is-kazalari-mehmet-besleme-fuat-demir&format=pdf&option=com_content (13.02.2011)
ÇASGEM Hakkında (Amaç ve Görevler), http://www.casgem.gov.tr/YaziDetay.aspx?YaziID=388 (02.04.2012)
ÇELİK, Ahmet, “Manevi Tazminatın Ölçüsü”, http://www.tazminathukuku.com/arastirma-yazilari/manevi-tazminatin-olcusu.htm (23.11.2012)
Çimento İşveren Dergisi, S: 6, C: 16, 2002, http://www.ceis.org.tr/dergiDocs/kararlar.pdf (11.01.2012)
117
Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik, http://www.zirveosgb.com.tr/mevzuat/yonetmelikler/374-Gebe-veya-Emziren-Kad%C4%B1nlar%C4%B1n-%C3%87al%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1r%C4%B1lma-%C5%9Eartlar%C4%B1yla-Emzirme-Odalar%C4%B1-ve-%C3%87ocuk-Bak%C4%B1m-Yurtlar%C4%B1na-Dair-Y%C3%B6netmelik.html (14.01.2012)
GELERİ, Mehmet Fatih, “İş Kazasının Tanımı ve Bildirim Süreleri”, s: 3, http://fatihgeleri.com/index.php?option=com_content&view=article&id=90:-kazasnn-tanm-ve-bildirim-suereleri (12.12.2011) İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü, http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/5115.html (13.01.2013)
KADAN, Cemal, “Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun Getirdiği
Yenilikler”, 2012, http://www.alomaliye.com/2012/cemil-kadan-yeni-is-sagligi-
guvenligi.htm (16.01.2013)
KIRBAŞ, Onur, “İş Kazalarında İşveren Sorumluluğu”, http://www.ym.com.tr:99/Eylul2007/IsKazalarindaIsvereninSorumlulugu.pdf (20.08.2012)
Sosyal Güvenlik Kurumu, 5510 Sayılı Kanunun Kısa Vadeli Sigorta Kollarına İlişkin Uygulamaları, 2008, s: 1 http://www.asmmmo.org.tr/asmmmo/UserFiles/File/SOSYALGUVENLIKMEVZUATI/genelgeler/2008-108.pdf (12.12.2011)
Sosyal Güvenlik Kurumu İstatistik Yıllıkları, http://www.sgk.gov.tr (16.04.2012)
SGK 2010 Yılı İstatistikleri, http://www.pozitifisguvenligi.com/index.php?option=content&task=view&id=249 (17.04.2012)
ŞAFAK, Can, “ 4857 Sayılı İş Kanunu Çerçevesinde Taşeron (Alt İşveren) Meselesi” s: 3, 4, http://www.kristalis.org.tr/aa_dokuman/taseron_alt_isveren.pdf (23.03.2012)
TAN, Oktay, “ Asıl İşveren İle Alt İşveren Arasındaki Hukuki İlişki”, s: 4, http://www.oktaytan.net/ALTISVERENiliskisi.pdf (23.03.2012)
TAN, Oktay, “Yargıtay Kararlarına Göre İşyerlerinde Meydana Gelen İş Kazaları”, http://oktaytan.net/YARGITAYkararlari.htm (26.04.2012)
TOZAN, Celal, “İş Kazasını Bildirme Yükümlülüğünü Yerine Getirmemenin Sorumluluğu”, E-Yaklaşım Dergisi, S: 214, 2010, http://www.huseyinust.com/konu-is-
118
kazasini-bildirme-yukumlulugunu-yerine-getirmemenin-sorumlulugu.html?pid=65128#pid65128 (18. 02. 2012)
T.C Sosyal Güvenlik Kurumu, Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Kısa Vadeli Sigortalar Daire Başkanlığı, 2008, s: 8, http://www.bilgin.net/CSGBmevzuatCDsi/2008_108.pdf (18.01.2012)
http://www.pratikbilgi.org/Pratik_Bilgiler/4857_sayili_is_kanunu_ve_ilgili_yon
etmelikler.php (14.01.2013)
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/06/20120630-1.htm (15.01.2013)
119
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler:
Adı ve Soyadı : Koray YALÇIN
Doğum Yeri : Burdur
Doğum Tarihi : 05.05.1987
Medeni Hali : Bekâr
Eğitim Durumu:
Yüksek Lisans : Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Çalışma ve Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı, 2010-2013
Lisans : Anadolu Üniversitesi, İ.İ.B.F, Çalışma Ekonomisi
Ve Endüstri İlişkileri Bölümü, 2006-2010
Önlisans : Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi, İnsan Kaynakları
Yönetimi, 2012-2014
Lise : Burdur Cumhuriyet Lisesi (Y.D.A.L), 2002-2005
Yabancı Dil : İngilizce