Upload
others
View
0
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
ŞEYHU’L-İSLÂM MİNKÂRİZÂDE YAHYA EFENDİ’NİN TALAK İLE İLGİLİ
FETVALARI VE TAHLİLİ
Mehmet KOÇ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA-2008
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
ŞEYHU’L-İSLÂM MİNKÂRİZÂDE YAHYA EFENDİ’NİN TALAK İLE İLGİLİ
FETVALARI VE TAHLİLİ
Mehmet KOÇ
Danışman: Prof. Dr. Nasi ASLAN
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA-2008
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü’ne
Bu çalışma, jürimiz tarafından Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir.
Başkan: Prof. Dr. Nasi ASLAN (Danışman)
Üye: Doç. Dr. Zeki Salih ZENGİN
Üye: Yrd. Doç. Dr.Hayri KAPLAN
ONAY Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım. ..…/…../…...
Prof. Dr. Nihat KÜÇÜKSAVAŞ Enstitü Müdürü
Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, alıntıların, şekil ve tabloların kaynak gösterilmeden kullanımı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümlere tabidir.
I
ÖZET
ŞEYHU’L-İSLÂM MİNKÂRİZÂDE YAHYA EFENDİ’NİN TALAK İLE İLGİLİ
FETVALARI VE TAHLİLİ
Mehmet KOÇ
Yüksek Lisans Tezi: Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı
Danışman: Prof. Dr. Nasi ASLAN
Eylül 2008, 201 Sayfa
Bu tez 17. yy Osmanlı Şeyhulislamlarından olan Minkârizâde Yahya Efendi’nin
aile hukukuyla ilgili fetvalarının bir bölümü olan boşanma konusuyla alakalı fetvalarını
Türkçeye çevirme, verdiği dipnotların kaynak gösterdiği eserlerde olup olmadığını
tespit etme, atıfta bulunduğu eserler ve müellifleri hakkında bilgi verme, fetva ve kaza
arasındaki ilişki ve Osmanlıda Şeyhulislamlık kurumu konularını kapsamaktadır.
Araştırma giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde araştırmanın
konusu, amacı ve yöntemi açıklanacak. Birinci bölümde Şeyhulislam’ın hayatı, eserleri,
fetva ve kaza arasındaki ilişki, Şeyhulislamlık, Osmanlıda Şeyhulislamlık konuları
hakkında bilgi verilecek. İkinci bölümde fetvalar Türkçeye çevrilecek, Arapça dipnotlar
tercüme edilecek ve eserde geçen kitap ve müellifleri hakkında bilgi verilecek. Üçüncü
bölümde eser metin yazımı yönünden tahkik edilecek ve değerlendirme yapılacaktır.
Sonuç bölümünde eser hakkında genel bir değerlendirme yapılacaktır.
Anahtar Sözcükler: Talak, el-Mesele, el-Cevap, Olur, Olmaz.
II
ABSTRACT
SHEIKH’UL-ISLAM MINKARIZADE YAHYA EFENDI’S VIEWS ABOUT
FAMILY LAW AND ANALYSIS
Mehmet KOÇ
MA. Thesis; Department of The Basic Islamic Sciences
Promoter: Prof. Dr. Nasi ASLAN
September 2008, 201 Pages
This thesis includes translation of divorce subject a chapter from the Ottoman
Sheikh’ul-Islam Minkarizade Yahya Efendi’s views about family law, fixing the
footnotes he gaved if they are in the books which have been given as sources,
knowledges about the books and authors that he attributed to them, tha relation between
district and viempoint and Sheikh’ul-Islam association in Ottomans.
This study consists of an introduction and three chapters. In the introduction the
subject, aim and method will be clarified. In the first chapter informations will be given
about Sheikh’ul-Islam’s about live and books, the relation between district and
viewpoint, the Sheikh’ul-Islam association in Ottoman Empire. In the second chapter,
the viewpoints and the Arabic footnotes will bw translated to Turkish and informations
will be given about the books and authors that passed. In the third chapter the book will
be inquired and appraised formally. And in the consequence part the book will be
evaluated generally.
Key Words: Divorce, The Subject, The Answer, Admissible, Disadmissible.
III
İÇİNDEKİLER
ÖZET ........................................................................................................................... I
ABSTRACT ................................................................................................................II
ÖNSÖZ ....................................................................................................................... V
KISALTMALAR LİSTESİ ..................................................................................... VII
GİRİŞ ........................................................................................................................... 1
BİRİNCİ BÖLÜM
MİNKÂRİZÂDE YAHYA EFENDİNİN HAYATI VE ESERLERİ
1.1. Hayatı .................................................................................................................6
1.2. Eserleri ...............................................................................................................7
1.3. Fetva ve Kaza .....................................................................................................7
1.3.1. Fetvâ ve Kazâ’nın Tarifi ...........................................................................7
1.3.2. Fetva ve Kaza Arasındaki İlişki ................................................................8
1.3.3. İfta Teşkilatının Tarihçesi .........................................................................8
1.4. Şeyhulislamlığın Tarihçesi ve Osmanlı Devlet Teşkilatında Şeyhulislamlık ........9
1.4.1. Şeyhulislamlığın Tarihçesi .......................................................................9
1.4.2. Osmanlı Devlet Teşkilatında Şeyhulislamlık .......................................... 10
İKİNCİ BÖLÜM
MİNKÂRİZÂDE YAHYA EFENDİNİN TALAK İLE İLGİLİ FETVALARI
2.1. Mesâilu’t-Talâk ................................................................................................ 13
2.2. Bâbu’t-Ta’lîk .................................................................................................... 36
2.3. Bâbu’l-Îlâ-i ve’l-Liân ........................................................................................ 61
2.4. Bâbu’l- Hul’ ..................................................................................................... 63
2.5. Bâbu’l-İddet ..................................................................................................... 71
2.6. Bâbu’n-Nafaka ................................................................................................. 76
2.7. Bâbu’l-Hidâne .................................................................................................. 93
IV
2.8. Eserde Kaynak Olarak Zikredilen Kitapların Müellifleri ve Kitaplar İle İlgili
Kısa Bilgiler .................................................................................................. 111
2.8.1. Müellifler ve Kitapları .......................................................................... 111
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ATIFTA BULUNULAN KAYNAKLARLA ESERDE ZİKREDİLEN ARAPÇA
İBARELERİN KARŞILAŞTIRILMASINDAN ÖRNEKLER
3.1. Arapça İbarelerin Karşılaştırılmalarından Örnekler ......................................... 123
3.2. Genel Değerlendirme ...................................................................................... 127
3.2.1. Osmanlıca Metindeki Kelime Yanlışlıkları ........................................... 127
3.2.2. Cevabı Verilmeyen Sorular .................................................................. 128
3.2.3. Talakla İlgisi Olmayan Bir Mesele ....................................................... 129
3.2.4. Arapça Metin Kaynak Gösterilirken Yapılan Yöntem Hataları ............. 129
SONUÇ .................................................................................................................... 132
KAYNAKÇA ........................................................................................................... 143
EK ............................................................................................................................ 146
ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................ 201
V
ÖNSÖZ
İslam dinî, insanların hem bu dünya hayatının hem de ahiret hayatının huzur ve
saadetini sağlamak için gönderilmiş ilâhî bir dindir. İslâm dîni, insanların mutluluk ve
huzurunu sağlamak, dînî ve sosyal yaşamın düzenli şekilde devamı için belirli kurallar
koymuş, Hz. Peygamber de ilâhî vahiyle aldığı hükümleri insanlara açıklamıştır.
İnsanların dini bir meseleyle ilgili sorunları olduğunda Hz. Peygambere sorarlar o da
bunları açıklardı. Hz. Peygamberin vefatından sonra da yeni meseleler meydana gelmiş,
bu sorunların çözümü de âlim sahabeler tarafından Kur’ân’a ve sünnete bakılarak
halledilmeye çalışılmıştır. İslam topraklarının genişlemesi yeni medeniyetlerle komşu
olunması vb. sebeplerden dolayı Hz. Peygamber zamanında olmayan yeni problemler
ortaya çıkmış, bu durumda aynı sahabelerin yaptığı gibi tabiîn de bu meselelere çözüm
bulmaya çalışmıştır. Tabiîn döneminden itibaren İslâmî ilimler tedvin edilmeye
başlanmış usul çalışmaları tamamlanmıştır. Kişilerin dini ve sosyal hayatlarıyla ilgili bir
sıkıntıları olduğu zaman o dönemin müctehidleri bu sorulara cevap vermiş ve bunun
sonucunda fıkıhla alakalı çok büyük bir külliyat ortaya çıkmıştır. İmam Ebû Hanîfe’nin
talebelerinden olan İmam Muhammed, Hanefî mezhebinin ilk yazılı eserleri olarak
bilinen ve “ Zâhiru’r-Rivâye” diye isimlendirilen kitapları telif etmiştir. Bu dönemden
itibaren yazma geleneği oluşmuş, aynı şekilde daha sonraki dönemlerde yaşayan âlimler
de kendi dönemlerinin ihtiyacına göre asıl kaynaklarda olmayan meseleler hakkında
yeni içtihatlarda bulunmuşlar ve eserler telif etmişler. V. yüzyıldan itibaren artık daha
önce yazılan kitapların şerh ve haşiyeleri yapılmaya başlanmış ve böylece bir durgunluk
dönemi başlamıştır. Bu dönemden sonra kullanılması kolay olsun diye fetva kitapları
yazılmaya başlanmış. Artık insanlar kolayca bu kitaplara ulaşarak onlardan
faydalanmaya başlamıştır.
Fetva kitapları Osmanlılar döneminde de yazılmıştır. Bizim de araştırma
konumuz olan Şeyhulislam Minkârizâde Yahya Efendi’nin fetva kitabı bu eserlerden
biridir. Bu eser XVII. asırda yazılmış, o dönemde yaşayan insanlar dini ve sosyal
hayatla ilgili sorunları olduğunda Şeyhulislam’dan bunların fetvasını istemişler o da bu
sorulara cevap vermiştir. Bu kitap kullanışlı olsun, sadece soran kimse bundan
faydalanmakla yetinmesin diğer insanlarda verilen bu fetvalardan yararlansın diye
fetvalar yazıya geçirilmiştir. Osmanlılar da her ne kadar Şeyhulislam’ın verdiği bu
fetvalar kişileri bağlasa da, kazâen icrâî bir nitelik taşımasa da yine de bu fetvalar,
VI
toplum yaşamını derinden etkilemiştir. Çünkü insanlar Şeyhulislam’ın dini kişiliğine
saygı duymuşlar ve onun verdiği fetvaları uygulamakta azami gayret göstermişlerdir.
Böyle olunca bu fetvalar her ne kadar kanun ve kanunname hükmünde olmasalar
da toplumsal hayatta kanun gibi algılanmış, ziyadeseyle itibar görmüştür.
Bu çalışmada bizim esasen üzerinde duracağımız konu birinci derecede kitapta
yer alan fetvaların hangi usule göre verildiği, fetvalar verilirken nelerin dikkate alındığı
vb. ve o dönemde toplumun talakla ilgili hangi sıkıntıların daha fazla olduğunu tespit
etmek olmayacak, çünkü fetvaların hangi yönteme göre verildiği ve fetvalar verilirken
nelerin öne çıktığını tesbit etmek başlı başına bir tez konusu olur, ancak yine de biz
eserde zikredilen ve dikkatimizi çeken çok önemli meselelere atıfta bulunup bu konu
hakkında çalışma yapacak kişilere eseri Türkçeye çevirmekle bir kolaylık sağlamış
olabiliriz. Bizim bu çalışmada incelemeye çaba sarfedeceğimiz esas mevzu, kitabı şekil
yönünden incelemek ve kaynakların tahlili şeklinde olacaktır. Şöyle ki, eserde sorulan
sorulara fetva veriliyor ve daha sonra o fetvanın hangi asli kaynağa göre verildiğine dair
bir atıfta bulunup kitap ismi, bölüm, fasıl, bab numarası veriliyor. Biz eserde zikredilen
kitapların asıllarına ulaşarak müellifin eserde zikrettiği ibarelerle asıl kitaptaki ibareleri
karşılaştırıp, müellifin kaynak gösterirken yaptığı hataları, müellifin zikrettiği ibarelerin
gerçekten atıfta bulunduğu kaynakta olup olmadığı kontrol etmek, müellif, asıl kitaptaki
ibareleri yanlış mı yoksa doğru bir şekilde mi nakletti ve onun kaynak gösterirken nasıl
bir yöntem izlediğini tespit etmeye çalışacağız.
Bunlara ilaveten fetva ve kaza arasındaki ilişki, Yahya Efendi’nin hayatı,
Şeyhulislamlık nedir, Osmanlı’da Şeyhulislamlık konusu hakkında kısa bilgiler
vereceğiz. Ayrıca eserin Osmanlıca ve Arapça bölümlerini Türkçeye çevireceğiz.
Ayrıca eserde zikredilen 50 civarındaki atıf yapılan kitaplar ve müellifleri hakkında kısa
bilgi vereceğiz.
Bu çalışmada konunun tespit edilmesi ve çalışmanın tamamlanmasına kadar
yapıcı ve yol gösterici uyarı ve alâkalarıyla yardımlarını esirgemeyen Sayın Hocam
Prof. Dr. Nasi ASLAN ve çalışmanın tamamlanması döneminde yardımlarını ve bilgi
birikimlerini esirgemeyen Sayın Doç. Dr. Zeki Salih ZENGİN ve Sayın Yrd. Doç.
Hayri KAPLAN Hocalarıma en samimi teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca tez çalışma
döneminde iki çocuğumuzla tek başına ilgilenen ve her türlü fedakârlığı gösteren eşim
Emine’ye bütün sevgi ve teşekkürlerimi sunarım.
Mehmet KOÇ
Adana–2008
VII
KISALTMALAR LİSTESİ
s. : Sayfa
c. : Cilt
h. : Hicrî
m. : Milâdî
b. : İbn
ts. : Tarihsiz
Hz. : Hazreti
DİA. : Diyânet İslam Ansiklopedisi
Sav. : Sallallâhu Aleyhi ve Sellem
age. : Adı geçen eser
agm. : Adı geçen madde
KBYEK. : Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi
vb. : ve benzeri
TTK. : Türk Tarih Kurumu
yy. : Yüzyıl
1
GİRİŞ
Osmanlı Devleti, büyük bir imparatorluktu. Osmanlı Devletini büyük yapan ve
altı asırdan fazla ayakta kalıp İslâm’a ve insanlara hizmet etmesini sağlayan devletin
güçlü ve kudretli olmasını mümkün kılan kendine has önemli kurumları vardı. Osmanlı
Devleti’nin kuruluşundan itibaren askerî ve mülkî idare sınıfının teşkilatlanmasıyla
beraber ilmiye sınıfı da doğup gelişmiştir. Bunun sonucunda Şeyhulislamlık Kurumu
ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devlet yönetiminde Şeyhulislam’ın görev, yetki ve
sorumluluğu yaptığı işler açısından icrâî değil istişârî bir nitelik taşır. Ancak bu istişârî
mevkii Şeyhulislam’ın geri planda kalması manasına gelmez. Bilhassa dinî hayatla ilgili
meselelerde, onun görev ve yetkileri, istişârî olmaktan çıkıp icrâî bir özellik taşır.
Osmanlı Devlet yönetiminde kamu hukukuna taalluk eden düzenlemelerle, şahıs ve aile
hukukuna ilgilendiren sahalar birbirinden farklıdır. Kamu hukukuyla ilgili millî yahut
örfî denilebilecek hukuk, hükümdarın emir ve fermanlarıyla, kanun ve kanunname
dediğimiz hukuk metinleriyle gerçekleştirilir. Şeyhulislam’ın ise millî veya örfî hukuk
dediğimiz düzenlemelerde icrâî bir fonksiyonu olmamakla beraber onun konumu, şahıs
ve aile hukukunu ilgilendiren meselelerde icrâî bir fonksiyona sahiptir. Şeyhulislam’ın
verdiği fetvalar kanunnamelerin oluşmasına tesir etmektedir. Şeyhulislam’ın en önemli
görevi fetva vermektir. Bu fetvaların yerine getirilmesi kişilerin vicdanına kalmış olsa
da mahkemelerde verilen hükümler gibi bağlayıcı olmasa da Şeyhulislamlık makamı
ulvî bir makam olduğu için şahıslar ona saygı duyup verilen fetvaları yerine getirmeye
gayret gösterirler. Dolayısıyla onun fetvaları toplumsal hayatı etkileyip yönlendirir.
Şeyhulislam’ın verdiği fetvalar bazen yazılıp kitap haline getirilir. Bu fetvaları
yazan görevliler vardır. Bazen de Şeyhulislam’ın öğrencileri bu fetvaları kaleme alıp
kitap haline getirirler. Fetvaların bu şekilde kitap haline getirilmesinin sebebi, isteyen
kişilerin bunlardan rahatlıkla istifade etmesini sağlamak ve daha kullanışlı olmasını
sağlama amacıdır. Bu fetva kitaplarının bir kısmı yazma olarak kütüphanelerimizde
halen mevcuttur.
Bizim çalışma konumuzda XVII. yy.’da 1662 yılından itibaren 11 yıl
Şeyhulislamlık yapan Minkârizâde Yahya Efendi’ye sorulan fetvaların yazılıp bir araya
getirilmesiyle meydana gelen “Fetavâ-yı Yahya Efendi” diye bilinen (Süleymaniye
Kütüphanesi, Hamîdiye 601 nolu kayıt numaralı) kitabın aile hukukuyla ilgili olan talak
(boşanma) bölümündeki fetvaları inceleyip tahlil etmek, eserin Osmanlıca ve Arapça
2
bölümlerini Türkçeye çevirmek, eserde atıfta bulunulup kaynak gösterilen mezhebin
asli kaynaklarına ulaşıp eserdeki ibarelerle karşılaştırmak ve eserdeki metinlerle asıl
kaynaktaki metinlerin birbirlerine uygunluğunu kontrol etmek, yanlış veya eksik alınan
ibareleri tespit ettikten sonra doğru ibareleri asıl kaynağın bölüm, fasıl ve sayfa
numarasına işaret ederek eserdeki eksiklikleri ortadan kaldırmak olacaktır.
Çalışmamızın ana amacı XVII. yy. Osmanlı toplumunun talak ile ilgili soru ve
cevaplarının olduğu, Osmanlıca ve Arapça yazılan bu eseri Türkçeye çevirmek, bununla
beraber fetvaların dayandığı asli kaynaklarla müellifin eserde zikrettiği ibarelerin
karşılaştırılıp tahlil edilmesi, asli kaynaktan alıntı yapılırken yanlış ibarelerin alınıp
alınmadığını tespit etmek ve eserdeki lafızların doğru yazılıp yazılmadığını kontrol
etmek olacaktır. Bunlar eserin metin incelemesi ve kaynaklarının tahlil edilmesi
sonucunda ortaya çıkacaktır. Ve bu kısım çalışmamızın en önemli tarafını
oluşturacaktır. Ancak bunlarla beraber eserin Türkçeye çevrilmesiyle o dönemin
Osmanlı toplumunun aile hukuku yapısı hakkında genel bir kanaat elde etmemiz
mümkün olacaktır. Ayrıca verilen fetvaların nasıl bir yöntemle verildiği ve verilen bu
fetvalarda Şeyhulislamın kişi ve durumların hangi özelliğine daha çok önem verdiğini
ve o dönemdeki toplumun talak ile ilgili meselelerde en çok hangi sorunlarla
karşılaşmış olduğunu anlamamız da mümkün olacaktır. Son olarak Hanefi fıkıh
tarihindeki gelişmeleri, ilk dönemde yazılan kitaplarla Osmanlının bu döneminde
yazılan kitaplar arasındaki farklılıklar ve benzerlikleri de tespit etmemiz mümkün
olacaktır.
Bizi bu çalışmaya sevk eden esas unsur, bilim ve kültür alanında bize
sayılamayacak kadar çok kıymetli eserler bırakan atalarımızın, dört yüzyıl önce yaptığı
bir çalışmanın küçük bir bölümünü gün yüzüne çıkarma düşüncesi ve bildiğimiz
kadarıyla daha önce böyle bir çalışmanın yapılmamış olmasıdır.
Çalışma konumuz olan Şeyhulislam Minkârizâde Yahya Efendi’nin
Süleymaniye Kütüphanesi, Hamîdiye 601 nolu kayıt numaralı fetva kitabı 295 varak ve
33 satırdan oluşan el yazma bir eserdir. Bizim çalışacağımız kısım 77-104 varaklar
arasındaki aile hukukunun bir bölümü olan talak kısmıdır. Eserin müellifini bilmiyoruz,
eseri kaleme alan Şeyhulislam’ın bir öğrencisi veya fetvahanedeki bir katip olabilir. Bu
eserin Türkiye kütüphanelerinde farklı müellifler tarafından yazılan çeşitli el yazma
nüshaları bulunmaktadır. Tespit edebildiğimiz nüshalar ve kütüphaneler aşağıda
zikredilmiştir.
3
1- Beyazıt Devlet Kütüphanesi [Beyazıd] 002765 Fetava-yı Minkarizade /
Yahya b. Ömer el-Alai Minkarizade
2- Beyazıt Devlet Kütüphanesi [Beyazıd] 002789 Fetava-Yı Minkarizade /
Yahya b. Ömer el-Alai Minkarizade
3- Beyazıt Devlet Kütüphanesi [Veliyüddin Efendi] 003413 Fetavayi
Minkarizade / Şeyhülislam Minkari zade Yahya Efendi b. Ömer
4- Beyazıt Devlet Kütüphanesi [Beyazıd] 009039 Fetava / Yahya Efendi
Minkarizade
5- Beyazıt Devlet Kütüphanesi [Beyazıd] 009043 Fetava / Yahya Efendi
Minkarizade
6- Süleymaniye Kütüphanesi [Aşir Efendi] 000137 el-Fetava / Yahya b. Ömer
b. Ali el-Minkari-Şeyhülislam- Minkarizade.
7- Süleymaniye Kütüphanesi [Esad Efendi] 001088 Fetava / Yahya b. Ömer b.
Ali el-Minkari-Şeyhülislam- Minkarizade
8- Süleymaniye Kütüphanesi [Hamidiye] 000610 el-Fetava / Yahya b. Ömer b.
Ali el-Minkari-Şeyhülislam- Minkarizade
9- Süleymaniye Kütüphanesi [Hamidiye] 000355 el-Fetava / Yahya b. Ömer b.
Ali el-Minkari-Şeyhülislam- Minkarizade
10- Süleymaniye Kütüphanesi [Kılıç Ali Paşa] 000490 Fetevayı Abdürrahim /
Şeyhülislam- Minkarizade Yahya b. Ömer
11- Süleymaniye Kütüphanesi [Şehid Ali Paşa] 001055 Feteva / Yahya b.
Ömer b. Ali el-Minkari-Şeyhülislam- Minkarizade
12- Atıf Efendi Kütüphanesi [Atıf Efendi] 001154 Feteva / Minkarizade Yahya
Efendi
13- Nuruosmaniye Kütüphanesi [] 002001 Fetava-yı Yahya Efendi / Yahya b.
Ömer el-Alai Minkarizade
14- Nuruosmaniye Kütüphanesi [] 002002 Fetava-yı Yahya Efendi / Yahya b.
Ömer el-Alai Minkarizade
15- Nuruosmaniye Kütüphanesi [] 002003 Fetava-yı Yahya Efendi / Yahya b.
Ömer el-Alai Minkarizade
16- Nuruosmaniye Kütüphanesi [] 002037 Fetava-yı Yahya Efendi / Yahya b.
Ömer el-Alai Minkarizade
17- Nuruosmaniye Kütüphanesi [] 002056 Fetava-yı Yahya Efendi / Yahya b.
Ömer el-Alai Minkarizade
4
18- Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi [] 000628 Fetava-yı Minkarizade /
Minkarizade Yahya (şeyhülislam)
19- Hacı Selim Ağa Kütüphanesi [Hacı Selim Ağa] 000449 Fetava-yı
Minkarizade / Yahya b. Ömer el-Alai Minkarizade
20- Köprülü Kütüphanesi [Ahmed Paşa] 000111 el-Fetava / Yahya b. Ömer el-
Alai Minkarizade
21- Topkapı Sarayı Kütüphanesi [Ahmed III Kit.] 000788 Fetava-i Yahya
Efendi / Şeyhülislam- Minkarizade Yahya Efendi
22- Kütahya Vahid Paşa İl Halk Kütüphanesi [] 001641 Fetavay-ı Yahya
Efendi / Minkarizade Yahya Efendi
23- Nevşehir Damat İbrahim Paşa Kütüphanesi [] 000142 Fetava-İ Yahya
Efendi / Minkarizade Yahya Efendi
24- Manisa İl Halk Kütüphanesi [] 000824/1 Fetavay-ı Minkari / Yahya
Minkarizade
25- Amasya Bayezid İl Halk Kütüphanesi [] 000484 Fetava / Minkari Zade
Yahya b. Ömer Alaiyeli
26- Amasya Bayezid İl Halk Kütüphanesi [] 000788 Fetava / Minkarizade
Yahya b. Ömer Alaiyeli
27- Adana İl Halk Kütüphanesi [] 001054 Fetava-i Yahya Efendi / Minkarizade
Yahya b. Ömer Alaiyeli
28- Antalya Akseki İlçe Halk Kütüphanesi [] 000127 Fetava-i Yahya Efendi /
Minkarizade Yahya b. Ömer Alaiyeli
29- Antalya Tekeli İlçe Halk Kütüphanesi [] 000361 Fetava-i Yahya Efendi /
Minkarizade Yahya Efendi
30- Burdur İl Halk Kütüphanesi [] 001980 *** Fetava / Minkarizade Yahya b.
Ömer Alaiyeli
Çalışmamız üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, eserin müellifi
Minkârizâde Yahya Efendinin hayatı ve eserleri, fetva ve kaza arasındaki ilişki,
Şeyhulislamlığın tarihçesi ve Osmanlıda Şeyhulislamlık konuları hakkında bilgi
verilecektir. İkinci bölümde, talak ile ilgili soruların ve cevapların olduğu Osmanlıca
metin ve kaynakların bulunduğu Arapça metin Türkçeye çevrilecek, bu bölümde, (el-
Mesele) diye başlayan yerleri, değerlendirme ve meselelere atıfta bulunurken kolaylık
olsun diye, eserin Osmanlıca metninde herhangi bir rakam olmadığı halde her meseleye
bir rakam verilecektir. Bu bölümde, eserde zikredilen 50 civarındaki Hanefi mezhebi
5
kitapları ve bu kitapların müellifleri hakkında kısaca bilgi verilecektir. Ayrıca bu
kaynaklara ne kadar atıfta bulunulduğu, ilgili kitap hakkında bilgi verilirken ifade
edilecektir. Üçüncü bölümde, müellifin, atıfta bulunduğu kaynaklarla kendisinin
yazdığı ibareler karşılaştırılarak eser tahlil edilecektir. Kaynak olarak gösterilen
kitaplarla müellifin kaleminden çıkan yazılar karşılaştırıp sorunlu olan metinleri tespit
ettikten sonra, bu sorunlu Arapça metinler doğru şekliyle yazılacak. Ayrıca yanlışın
yapıldığı meselenin hemen altına, ibarelerin doğru şekli, parantez içinde getirilerek
yanlışın hemen görülmesi sağlanacak. Ancak her sorunlu metnin Arapça metni
yazılmayacak. Eğer yazılmış olsaydı eser hacim olarak daha geniş olacaktı. Bu yüzden
sorunlu metinlerin eksikliğini ve yanlışlığını ifade eden cümleleri, yine meselenin
hemen altında parantez içi cümlelerle her birinin doğru yerleri kaynak ismi, bölüm ve
fasıl numarası verilerek Türkçe olarak ifade edildi.
Sonuç bölümünde, çalışmamamızın ana amacı olan, eserin metin incelemesi
sonucunda ortaya çıkan şeyler hakkında genel bir değerlendirme yapılacak. Ayrıca
verilen fetvalara bakarak, Şeyhulislam’ın nasıl bir fetva verme usulu olduğunu anlama
konusunda ve verilen bu fetvalar sonucunda o zamandaki Osmanlı toplumunun yapısı
ile ilgili kısa bir değerlendirme yapılacaktır.
6
BİRİNCİ BÖLÜM
MİNKÂRİZÂDE YAHYA EFENDİNİN HAYATI VE ESERLERİ
1.1. Hayatı Minkârizâde Yahya Efendi, Mekke kadısı iken vefat eden Alanyalı Ömer
Efendi’nin oğludur. Babasının İbrâhim Paşa-yı Atik Medresesi müderrisi olduğu sırada,
h.1018/m.1609 yılında İstanbul’da doğdu. Önce Aziz Mahmud Hüdâyî’den kur’an
dersleri aldı. Daha sonra Kiçi Mehmet Efendi, eniştesi Veli Efendi ve Abdurrahim
Efendi’den ilim tahsil etti. Şeyhulislâm Hocazâde Esad Efendi’den mülâzim oldu.1
Kırk akçeli medreseden mâzul iken Şevvâl 1046’da (Mart 1637) Hariç
dereceseyle Kürkçübaşı, Şevvâl 1049’da (Şubat 1640) Emre Hoca, Zilkâde 1050’de
(Şubat 1641) Hadım Hasan Paşa, Rabîulevvel 1051(Haziran 1641) Şeyhulislâm
Zekeriya Efendi, Zilkâde 1053’te (Ocak 1644) Sahn-ı Semân, Safer 1054’te (Nisan
1644) Pîrî Mehmed Paşa, Recep 1055’te 8Nisan 1645) İstanbul Siyavuş Paşa Sultan,
Recep 1056’da (Ağustos 1646) Yavuz Sultan Selim ve Muharrem 1058’de (Şubat 1648)
Süleymaniye Medreselerinde müderris oldu. Müderrislik görevinden sonra bir süre
çeşitli şehirlerde kadılık görevini yürüttü. Muharrem 1059’da (Şubat 1649) ilk olarak
Mekke kadılığına getirildi.2Daha sonra rahatsızlığı sebebeyle ayrıldığı Kahire kadılığına
Safer 1066 (Aralık 1655) ve Cemâziyelâhir 1067’de (Mart-Nisan 1657) tekrar atandı.
Rabîuevvel 1069 (Aralık 1658) mümeyyiz-i ülemâ tayin edildi. Recep 1069’da ( 8
Nisan 1659) İstanbul kadılığına atandı,3 ancak bu görevde altı ay kaldı. Hastalığı
sebebeyle bu görevden de ayrılmak zorunda kaldı. Cemâziyelâhir 1072’de (Şubat 1662)
Rumeli kazaskeri oldu.4 Bu görevde iken 9 Rabîulâhir 1073’te (21 Kasım 1662) Dîvân-ı
Hümâyun toplantısı sonrasında Şeyhulislâm olarak tayin edildi.5 On bir yıl süren
Şeyhulislamlığı döneminde IV. Mehmed’in takdirini kazanmış ve bundan dolayı ondan
çeşitli hediyeler almıştır. Minkârizâde Yahya Efendi Şeyhulislam olduktan sonra
Rumeli kadılarının gelir durumunu, derecelerindeki aksaklıkları dikkate alarak yeni bir
düzenleme yapılmasını Rumeli Kazaskeri Abdulkâdir Sinânî Efendi’ye bildirdi ve
1 İpşirli, Mehmet, “Minkârizâde Yahya Efendi” md. DİA, c. XXX, s.114. 2 Mehmed Efendi, Şeyhî, (1989) Şakâîk-i Nu’mâniyye ve Zeyilleri, Haz: Abdülkadir Özcan, İstanbul, s. 477. 3 Şeyhî, age., s. 478. 4 Bilmen, Ömer Nasuhi, (1967), Hukuku İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhıyye Kâmusu, İstanbul, c. I, s. 466. 5 Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, (1982), Osmanlı Tarihi, Ankara, c. III, s. 478.
7
1078’de (1667) bu düzenleme yapıldı. Şeyhulislamlığının son yıllarında hastalandı ve
bu sebeple çok defa padişahın seferlerinde ve av dolayısıyla gittiği yerlerde ona refâkat
edemedi. Hastalığı ilerleyip sağ tarafının felç olması sebebeyle üç ay kadar fetvâ
veremeyince Ankaravî Mehmed Emin Efendi’ye nâib olarak fetvâ hazırlama görevi
verildi.6 Bir yıl sonra da hastalığının artması sebebeyle 15 Zilkâde 1048’de (21 Şubat
1674) azledildi. Azledildikten sonra kendisine 500’ü evkaf ve 500’ü de cizye olmak
üzere 1000 akçelik emekli maaşı bağlanarak Beşiktaş’taki yalısında oturmasına izin
verildi. Zilkâde 1088’de (Ocak 1678) vefat etti.7Mikârizâde Yahya Efendi fâziletli,
dürüst, kemal sahibi, vakur, iyiliksever ve değerli bir âlimdi.8
1.2. Eserleri En önemli eseri “Fetavâ-yı Yahya Efendi”dir. Bu eserin İstanbul
kütüphanelerinde ve çeşitli illerdeki kütüphanelerde 30 civarında farklı nüshası vardır.
Bu eserin yanı sıra Mikârizâde Yahya Efendi’nin kaleme almış olduğu risaleleri de
mevcuttur. Ayrıca bazı Kur’an âyetlerini tefsir etmiş ve bazı eserlere haşiyeler
yazmıştır. Bunların arasında Risâle fî kavlihî te’âlâ “millete ebîküm İbrâhîm” , Hâşiye
ale’l-Âdâbi’l-Adûdiyye, el-İttibâ fî meseleti’l-istimâ’ ve Beydâvî tefsirine yazdığı
haşiyeler sayılabilir.9
1.3. Fetva ve Kaza
1.3.1. Fetvâ ve Kazâ’nın Tarifi
Sözlükte “bir olayın hükmünü açıklayan veya hükmünü koyan, güçlükleri çözen
kuvvetli cevap” anlamında kullanılan fetvâ kelimesi, “yiğit, delikanlı” anlamındaki fetâ
kelimesinden türemiştir. Fıkıh terimi olarak ise “fakih bir kişinin sorulan fıkhî bir
meseleye yazılı veya sözlü olarak verdiği cevap, ortaya koyduğu hüküm” demektir.
Örfte ise sorulan dini sorulara müftüler tarafından yazı ile verilen cevaptır.
Fetvâ, hukuki ve dini bir meselenin hal veya beyanı zımnında vâki’ olan sualin
cevabıdır. İftâ, hukuki ve dini suale cevap vermeye denir. İstiftâ, fetva istemek, bir
meselenin hukuktaki hükmünü müftiden sormak demektir. Hükmü soran şahsa
müsteftî, fetva veren şahsa da müftî denir.10
6 İpşirli, agm., s. 114. 7 Bilmen, age., c. I, s. 466. 8 Uzunçarşılı, age., c. III, s. 479. 9 İpşirli, agm., s. 114 . 10 Bilmen, age., c. VII, s. 206.
8
Kaza sözlükte “yargı, hüküm, hakimlik” anlamlarına gelir. Istılahta “özel bir
kamu yetkisinden ibaret olup, anlaşmazlıkları halledip karara bağlamaktır”.11
1.3.2. Fetva ve Kaza Arasındaki İlişki
Gerek müftü, gerekse yargılama ve hüküm vermekle görevlendirilen kadı,
Kur’an ve Sünnet’in hükümlerine bağlı olup bu çerçevede hüküm vermekle birlikte
kaza ile fetva arasında bazı temel farklar bulunmaktadır. Bunların önemlilerini şöyle
sıralamak mümkündür.
1. Fetva şer’î hükmü açıklamak ve haber vermekten ibarettir. Fetvayı soran kişi
bu hükümle amel etmesi için zorlanamaz. Kazâ da şer’î hükmü haber verip açıklamakla
birlikte, o, bağlayıcı bir nitelik taşır.
2. Müftünün fetvası bir bakıma, Kitap ve Sünnet’te yer alan dînî hükmün
açıklanması ve kapsamının belirlenmesi demektir. Bundan dolayı fetva mahiyetindeki
cevaplar hem soranı hem de başkalarını ilgilendiren genel bir hüküm mahiyetindedir.12
Hâkimin bir davaya ilişkin olarak vereceği hüküm genel nitelikli olmayıp özel nitelikli
bir hükümdür ve sadece o davanın taraflarını bağlar. Yani bir olay hakkında verilen
hüküm ona benzer başka bir olayın hükmü sayılamaz. Dolayısıyla her davada yeniden
yargılama yapılması gerekir. Çünkü vuku bulan hiçbir olay bir diğerinin aynısı
değildir.13
3. Fetva, şer’î hüküm ve meselelerin tamamını kapsadığından yargılamayla
ilgili konularda olduğu gibi ibadette ve benzeri dînî hususlarda da cârîdir. Kazâ ise
yalnız yargılama ve kanunlaştırma konusu olabilen hadiselerde cereyan eder.
4. Kazâ aslında devletin hakkı olup kadı devlet adına hükmeder. İftâ ise ilmî bir
yetenek konusu olup bu yeteneğe sahip bulunan kadın, erkek, hür veya köle her
müslüman fetva verebilir
5. Müftünün fetvası meselenin dînî yönünü (vicdani tarafını), hâkimin hükmü
ise kazâî yönünü ilgilendirir.”14
1.3.3. İfta Teşkilatının Tarihçesi
İfta teşkilatı, İslamın başlangıcında hususi bir teşkilattı. Hz. Peygamber
zamanından itibaren o, İslam adliyesinde önemli bir yer işgal etmiştir. Hz. Peygamber 11 Erdoğan, Mehmet, (2005), Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, İstanbul, s. 298. 12 Atar, Fahrettin, “Fetva” md. DİA, c. XII, s. 487-488. 13 Aslan, Nasi, (2005), İslam Hukukunda Yargılama Etiği ve İlkeleri, Ankara, s. 73. 14 Atar, “Fetva” md. DİA, c. XII, s. 487-488.
9
hem bir kadı ve hem de bir müfti idi. Kendisine sorulan hukuki ve dini sorulara bizzat
cevap veriyordu. Hatta O’na sorulan bazı sorular ilâhi vahiyle cevaplandırılıyordu.
Rasûlullâh camide dini tedrisatı yaparken ashabını ilmen yetiştiriyor ve onların
sordukları sorulara ilmî cevaplar veriyordu. O bu usulu takip ederken ashabını yetiştirdi
ve onlar da fetva verecek dereceye yükseldiler. Sahabe devrinden sonra da tâbiîn ve
daha sonraki dönemlerde de ictihad edecek, yeni meselelere yeni çözümler üretecek
âlimler ve müctehidler yetişti. Ancak bu fetvâ verme ve ictihad yapma görevi, resmi
olarak yapılmamakta idi. Âlimler ve müctehid imamlar kendilerine sorulan sorulara
cevap veriyor halk ta bu cevaplara göre davranıyordu. Bu şekilde ğayri resmi olarak
işleyen fetva verme yöntemi ilk defa hicri birinci asrın sonlarına doğru Emevî Halifesi
Ömer b. Abdulaziz zamanında ifta teşkilatı olarak, resmi bir devlet teşkilatı haline
getirildi. Eyyub b. Şurahbil, Ömer b. Abdulaziz tarafından Mısır’a vali tayin
edildiğinde, Ca’fer b. Rab’ia, Yezid b. Ebî Habib ve Ubeydullah b. Ebi Ca’fer’i resmen
müfti tayin etti.15 Bu tarihten sonra Emeviler, Abbâsiler ve daha sonraki İslam
devletlerinde müftî olarak isimlendirilip resmi bir şekilde adliye teşkilatının bir parçası
olarak atanan müftüler varmıydı bilemiyoruz. Ancak iftâ işleri, gayri resmi olarak dini
en bilen âlim ve fakih kişilerce devam ettirildi. Osmanlıların da ilk döneminde resmi
olarak atanmış müftiler yoktu, onların devlet teşkilatı içinde resmi bir yeri olmaktan
ziyade halk ve devlet adamları nazarında manevi bir üstünlüğü söz konusuydu.
1.4. Şeyhulislamlığın Tarihçesi ve Osmanlı Devlet Teşkilatında Şeyhulislamlık
1.4.1. Şeyhulislamlığın Tarihçesi
Şeyhulislam, şeyh ve İslam kelimelerinden oluşmuştur. Şeyh kelimesi, ihtiyar,
yaşlı, başkan anlamlarına gelmektedir. İslam tarihi boyunca, dini bir rütbe, tarikat önde
gelenleri için unvan, Arap dünyasında dini yüksek okul yöneticileri için bir sıfat olarak
kullanılagelmiştir.
Lügat bakımından İslam’ın şeyhi, büyüğü, kıdemlisi ve yaşlısı manalarına gelen
Şeyhulislam tabiri, resmi sıfat ve unvan olarak Osmanlı Devlet’inde karşımıza
çıkmaktadır.16
15 Atar, (1999), İslam Adliye Teşkilatı, Ankara, s. 122-123. 16 Aksoy, Mehmet, (1998), Şeyhulislamlıktan Bugüne Şeyhulislamlıktan Diyanet İşleri Başkanlığına Geçiş, Köln, s. 5.
10
Şeyhulislam ünvanı hicri 4. (miladi 10.asır) da kullanılmış ve fukaha arasındaki
ihtilaflı meseleleri halletmiş olan yüksek âlim ve fakihlere alem olmuştur.17 Bununla
beraber İslam kelimesine eklenerek kullanılan başka tazim ifadeleri de vardır. Osmanlı
döneminden önceki zamanlarda büyük İslam âlimlerine buna benzer ünvanlar
verilmiştir. Bu terkiplerin başlıcaları İlmiye Salnamesi’nde şu şekilde zikredilir.
İmâdu’l-İslam, Fahru’l-İslam, Rüknü’l-İslam, Zeynü’l-İslam, Şemsu’l-İslam, Cemâlu’l-
İslam, Zıyâu’l-İslam, Behâu’l-İslam, Hüccetu’l-İslam, Burhânu’l-İslam, Nizâmu’l-
İslam.18Ancak bu sıfatlar genelleşmemiş birkaç âlim için kullanılmıştır. Bütün bu
sıfatları ihraz edenlerin de iftaya muktedir kimseler oldukları anlaşılmaktadır.19
1.4.2. Osmanlı Devlet Teşkilatında Şeyhulislamlık
Osmanlılarda Şeyhulislam ünvanının ilk olarak hangi tarihte kullanıldığı kesin
olarak bilinmemektedir. İlk olarak Elvan Fakîh, Şeyhulislam ünvanıyla Rumeli’ye Baş-
Müfti tayin edilmişti. Ancak ilk devir Şeyhulislamları ile daha sonra teşekkül eden
Şeyhulislamlık arasında farklar vardır. İlk devir müftilerinin devlet ve ilmiye teşkilatı
içinde resmi bir mevkii olmaktan ziyade, manevi bir nüfuzu vardı. Daha sonraki
deverlerde, dünya umurunun dini hükümlerle tanzim olunduğu bir sistemde mutlak dînî
lider olan Şeyhulislam’ın hassa vezirleri üzerinde sadrazamınkine yakın bir nüfuz
kazandığı görülmektedir. Hiyerarşi bakımından ise, ulemanın reisi sayılmaktaydı.20
Osmanlı devlet teşkilatı içinde Şeyhulislam’ın mevkii, açık olarak Fatih
kanunnamesi’nde şu şekilde ifade edilmiştir. “Ve Şeyhu’l-İslam, ulemanın reîsidir ve
muallim-i Sultânî dahî kezâlik serdâr-ı ulemâdır. Vezîr-i a’zamın, anları riâyeten üstüne
olmak münâsibdir. Ammâ, müftî ve hoca, sâir vüzerâdan bir nice tabaka yukarıdır ve
tasaddur dahî ederler.”21 Şeyhulislamlık kurumu, Osmanlı Devleti’ne mahsus bir
teşkilat olarak ortaya çıkmış ve devletin yıkılmasıyla beraber o da ortadan kalkmıştır.
Osmanlı Devleti’nde Şeyhulislam’ın en önemli görevlerinden biri fetva
görevidir. Fetvalar iki gurupta toplanabilir. Birincisi; şahısların dini problemlerle ilgili
olarak sordukları sorulara verilen cevaplardır. Bunlar daha çok özel hukuk veya aile
hukukunu ilgilendiren konulardır. Bunların icrai ve bağlayıcı yönü yoktur. İkinci
gurubu oluşturan fetvalar ise mahalli kadılar ve devletin yetkili mercileri tarafından
17 Uzunçarşılı, (1965), Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ankara, s. 174. 18 İlmiye Salnamesi, İstanbul, s.304. 19 Baltacı, Cahit, (1976), 15. ve 16. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İstanbul, s. 51. 20 Baltacı, age., s. 51. 21Akgündüz, Ahmed, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri , İstanbul, c. I, s. 318.
11
Müftü’lere, Şeyhulislamlık Kurumu’na havale edilen meselelerin dini yönden açıklığa
kavuşturulması amacıyla sorulan hususların, dini-hukuki delilleri gösterilmek sureteyle
cevaplandırılmasından oluşmaktadır. Bunlar Osmanlı Devlet yönetiminde Örfi Hukuk
da diyebileceğimiz kanunnamelerle düzenlenen kamu hukuku sahasını
ilgilendirmektedir. Bu tür fetvaların, Kanunnamelerin oluşmasına tesir ettiği muhakkak
olmakla birlikte, icrai ve bağlayıcı olduğu hususunda farklı görüşler mevcuttur.22
İslam’ın ilk dönemlerinde herhangi bir fıkhî meselenin hükmünü öğrenmek
isteyen kimse sorusunu sözlü olarak soruyor, cevabını da aynı şekilde alıyordu. Cevabın
yazılı olarak verilmesi nâdir görülen bir husustur. Hicri 2.(m.7.) asırdan itibaren ise
ictihad ürünü yazılı ve sözlü fetvalar tedvin edilmeye başlanan fıkıh literatüründe yer
alır. Hicri 3. (m.9.) yüzyıldan sonra fetvaların genellikle yazılı verilmeye başlandığı ve
fetva makamının kurumsallaşmasına paralel olarak bazı geleneklerin oluştuğu görülür.23
Osmanlı’da fetva isteme ve Şeyhulislam’ın fetva verme şekli şöyleydi; Herhangi bir
şahıs şer’î bir husus hakkında fetva almak isterse, Fetva Emini Dairesine müracaat
ederek sualini yazar veya beyan eder. Bunun üzerine bu suali Fetva Emini Kâtibi şer’î
usule tatbîkan yani sâkk usulü üzere tâbirat-ı mahsusa ile kaleme alır ve buna (mesele)
adı verilirdi. Meseleler, dokuz parmak uzunluğunda ve dört parmak eninde bir kağıt
üzerine küçük harflerle talik kırması yazı ile yazılır. Meselenin az ve çok ehemmiyetine
göre verilecek cevap kısaca, vardır veya yoktur, olur veya olmaz, gelir veya gelmez,
meşrudur veya meşru değildir, caizdir veya caiz değildir gibi suale göre verilir. Bazen
de yine Fetva Kaleminden yazılan ve müftü tarafından verilen cevap, esbâb-ı mûcibeli
ve izahlı olurdu. Fetvalarda kullanılan isimler, erkekler için Zeyd, Amr, Bekir, Halid,
Velid ve kadınlar için Hind, Zeyneb, Hatice, Ümmü Gülsüm, Rabia gibi muhayyel olup
yerine göre İslam, Hristiyan, ecnebi tüccar ve muharib olanlar için dört türlü
kullanılırdı. Bu dört sınıftan her birine göre yukarıda zikrettiğimiz muhayyel isimler
ayrılmıştı. Fetvaların altlarına Şeyhulislamların bizzat imza atmaları lazımdı.24Fıkıh
âlimleri, özellikle belli bir ilmî seviyeye ulaşmış kimselerin istediği fetvalarda delil
veya kaynak gösterilmesini şart koştukları halde, avamdan olanların müftüden delil ve
kaynak istemesini hoş görmezlerdi. Ancak müsteftînin mutmain olması için fetvayı
aldıktan sonra müftüden şifahen delil istemesinin mümkün olduğunu da ifade ederler.
Osmanlı Devleti’nde müftüler fetvalarda kaynak gösterdikleri halde Şeyhulislamlar
22 Aksoy, age., s. 15. 23 Atar, “Fetva” md. DİA, c. XII, s. 494. 24 Uzunçarşılı,age., s. 200-201.
12
kaynak göstermek mecburiyetinde değillerdi.25 Şeyhulislamların fetvalarında düzenleme
yeri ve tarihi, Şeyhulislam’ın makamı belli olduğu için yazılmazdı. Ancak, Vilayet ve
Kaza Müftüleri verdikleri fetvalarda ikametgâhlarını, ünvanlarını ve fetvada kullanılan
kaynak eserleri bildirmek zorundaydılar.26 Mezheb İmamlarının, mezheb içerisinde
şöhret bulmuş diğer âlimler ile Şeyhulislamların vermiş oldukları fetvalar, zaman
içerisinde öğrencileri tarafından veya bu işle ilgilenen uzman şahıslar vasıtasıyla
derlenip toparlanmıştır.27
Şeyhulislamların fetva verme haricinde başka görevleri de vardı. Örneğin, II.
Beyazıd 911h.(1505m.)’de İstanbul’daki meşhur cami, medrese ve imaretini
yaptırdıktan sonra medresenin müderrisliğini Müftü yani Şeyhulislam olanlara şart
koşmuştu. Bu medresenin ilk müderrisi o tarihte Müftü olan Ali Cemali Efendi idi.
Vakfiye mûcibince müftü olan haftada bir gün ders okutacaktı.28 Şeyhulislamlar ayrıca
huzur dersleri diye bilinen, ramazan ayında padişahın huzurunda Kur’an-ı Kerim’den
surelerin okunup tefsir edilmesi derslerini verirlerdi. Ayrıca Şeyhulislamların ilmiye
sınıfı içindeki tayin ve denetleme görevleri de vardı. Padişah çocuklarına eğitim ve
terbiye için öğretmen tayin edildiğinde, bunların özel tahsile başlamaları münasebetiyle
düzenlenen törenlerde ilk dersi, Şeyhulislam’ın vermesi âdettendi.29 Osmanlı Devlet
yönetiminde, Şeyhulislam’ın devlet protokolündeki yeriyle ilgili Teşrifat Kanunun’da
önemli hükümler yer almıştır. Sözkonusu kanun hükümlerine göre, Şeyhulislam’ın
rütbesi gayet yücedir. Zira bu yüce dini rütbe ve ilmi vazife sahibi, müctehid imamların
varisidir. Görev yaptığı dönemde, Ebû Hanîfe’nin halefidir. Sultanlar, bunlara kıyam ve
tazim ederler. Devlet merasiminde Şeyhulislam saltanat mührünü taşıyan vekilin
dışında diğer devlet yetkililerinden önce gelir. İlmî ve askeri erkanın ileri gelenleri,
Şeyhulislam’ın elini öpmek suretiyle şeref kazanmak için huzuruna giderler.
Şeyhulislamlık sıfatını taşıyan zat, uzemâ ve kibardan bir ferdin ziyaretine varmazlar.
Bazı önemli işler ve büyük maslahatlar için görüşmek ve istişare etmek sözkonusu
olursa, Veziriazam Hazretleri Şeyhulislam’ı sarayına davet eder.30
25 Atar, “Fetva” md. DİA, c.XII, s. 494. 26 Aksoy, age., s. 36. 27 Aksoy, age., s. 36 28 Uzunçarşılı,age., s. 205. 29 Aksoy, age., s. 37. 30 Aksoy, age., s. 11.
13
İKİNCİ BÖLÜM
MİNKÂRİZÂDE YAHYA EFENDİNİN TALAK İLE İLGİLİ FETVALARI
2.1. Mesâilu’t-Talâk Varak 77 b
el-Mesele: 1
Zeyd zevce-i medhûlunn bihâsı (cinsel birleşme yaptığı karısı) Hind’i bâinen
(rucû hakkı olmayan boşama çeşidi) tatlîk (boşamak) etdikden sonra iddeti içinde
Hind'e üç talâk boş ol dese üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.31
Varak 78 a
el-Mesele: 2
Senden geçdim mufârakat (ayrılmak) etdim mânasına müteâraf (bilinen) olan
belde ahâlisinden Zeyd zevcesi Hind'e senden geçdim dese Zeyd’in talâk niyet etdiği
Hind Zeyd’den mübâne (bâin olarak boşanmış) olur mu?
el-Cevâb: Olur.32
el-Mesele: 3
Zeyd zevcesi Hind'e Zeyneb’in evine varursan benden ayrılmak lâzım gelür
deyüp ğayrı nesne söylemese Hind Zeyneb’in evine varıcak bu söz ile Zeyd’den boş
olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.33
el-Mesele: 4
Zeyd âhar diyara gitdikden sonra zevcesi Hind'e muanven (adres belirtilmiş) ve
mersûm (yazıya geçirilmiş) mektup tahrîr (yazmak) edüp mektupda benden üç talâk boş
ol deyu kitâbet ve irsâl edüp Hind dahî Zeyd’den iddet çeküp ba’de inkıdâi’l idde
31 Sarih lafız, sarih ve bâini içine alır. Yani, o lafızla bâini kasteder, sonra sen boşsun der, talak meydana gelir. (Fethu’l- kadîr, Tefvîdu’t -talâk) 32 Kinayeler, onlarla talaka niyet ettiğinde bir bâin talak olur. Bu kinaye ile yapılan talak, “senden ayrıldım” sözü gibidir. (el-Bidâye, Fasıl: Talâk, kubeylu’d-duhûl ) 33 Bize göre, bu sorunun cevabı, şöyle ortaya çıkarılır, “ayrılık lazım olur” sözü “senden ayrıldım” sözünden daha aşağı konumda olan bir sözdür. Çünkü “senden ayrıldım” sözü ile talak meydana gelir. Talakın meydana gelmesinin, talakın gerekli olmasından daha kuvvetli olduğu açıktır. Sadece “ ey filan, senden ayrıldım” demekle, talak meydan gelmezse “ ayrılık lazım olur” sözü ile zaten talak meydana gelmez. Âlimlerin şu; “ senden ayrılık bana lazımdır” sözü ile ilgili fetvaları, bizim söylediklerimizi destekler. Âlimlerin bazısı talak meydana gelir demiş; bazısı da talak olmaz, demişlerdir. Kudûrî şerhinde zikretmiş. Ebu Hanife, Şeyhülislâm Zahîruddin el- Merğînânî talak olmaz diye fetva vermişler, aynı şekilde, Burhânî “Zahîra" isimli kitabının talak ile ilgili üçüncü faslında bunu zikretmiştir.
14
(bekleme süresinin sona ermesi) nefsini Amr’a tezvîc eylese Zeyd geldikde Hind'i
Amr’dan tefrîk etdirmeğe kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.34
(Mesele: 4 Müellif, asıl metinden nakil yaparken manayı bozacak bir değişiklik
yapmış.)35
el-Mesele: 5
Zeyd zevcesi Hind'e anasını fulân etdiğim deyu şetm (sövmek) eylese Hind
Zeyd’den boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz36.
el-Mesele: 6
Zeyd zevceleri Hind ve Zeyneb'e ikiniz üç talâk boş olun dese kaç talâk boş
olurlar?
el-Cevâb: Üçer talâk boş olurlar tevzî (bölüştürme, paylaştırma) murâd edecek
ikişer talâk vâki’ olur lâkin hilâf-ı zâhir olmakla kadâen tasdik olunmaz cevabun âhar:
Olurlar.37
el-Mesele: 7
Zeyd zevcesi Hind'e ba’de’l- yevm (bugünden sonra) anam ol deyüp anası gibi
haram olmasını murâd eylese Hind Zeyd'den mübâne olur mu?
el-Cevâb: Olur.38
el-Mesele: 8
Zeyd’e zevcen Hind'in nafakasını niçün görmezsin denildikde Zeyd bana avrat
lâzım değil dese bu söz ile Hind Zeyd'den boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.39
el-Mesele: 9 34Adam talaka niyet ederek “karım boştur” diye yazı yazsa, talak meydana gelir. Bir sayfaya söyleme ve gönderme maksadı ile (bismillahirrahmanirrahim) lafzını yazdıktan sonra, “ ey filan kadın bu yazım sana ulaştığında sen boşsun” diye yazsa, yazı kadına ulaştığında talak meydana gelir. Adamın, “ben bunun tersini dilemiştim” demesine itibar edilmez. Çünkü yazının gideceği yer belirtilmişse o, konuşma yerine geçer. (ez- Zâhiriyye, fasıl: Îkâi’t-talâk ) 35 Ömer el-Buhârî, el-Fetâva’z-Zahîriyye, KBYEK, demirbaş no:144, Talak, fasıl: Îkâi’t-Talak, c. I, s. 137. 36 Ondan maksat şudur; adam karısının annesinin zina ettiğini söylemek istemiyor, bilakis o sözle karısına sövüyor. Bize göre de sövme ile talak meydana gelmez. 37 Adam, iki karısına birden üç talakı aralarında bölüştürmek niyeteyle, “ikiniz üç talak boşsunuz” dese, o diyâneten kendi ile Allah arasındadır, hanımlarından her biri ikişer talak boş olur. Çünkü söylediği lafızdan bu mananın çıkması mümkündür. Ancak hilâf-ı zâhir olarak kazaen bu şekilde hüküm verilmez. Her iki hanımı da üç talak boş olur. ( Fethu’l- kadîr, Kitabu’t talâk, bab: Âhir-i îkâi’t-talâk) 38 Kinaye lafızlarla talaka niyet ederse, bir bâin talak meydana gelir. Buna örnek, “ sen haramsın” sözü gibi. (el- Bidâye, Kitabu’t-talâk, fasıl: Talâk, kubeylu’d-duhûl) 39 Adam karısına, “sana ihtiyacım yok” dese, bu sözle, talaka niyet etse de talak meydana gelmez. (ez-Zâhiriyye, Talâk)
15
Zeyd zevcesi Hind'e irâdetin elinde olsun istersen üç talâk boş ol deyüp lâkin
Hind ol meclisde nesne söylemeyüp sükût eylese Zeyd mücerred (sadece) böyle
demekle Hind boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.40
(Mesele: 9 Müellif, asıl kaynaktaki ibareyi aynen almamış, konuyu özetleyerek
nakletmiş.)41
el-Mesele: 10
Zeyd hasta olup aklı bi’l külliye zâil (aklını tamamen yitirmiş) iken zevcesi
Hind’i tatlîk eylese talâk vâki’ olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.42
Varak 78 b
el-Mesele: 11
Zeyd zevcesi Hind'e mehr-i müeccelini (nikah esnasında peşin verilmeyen
mehir) verüp lâkin talâk zikretmese mücerred mehrini vermekle boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.43
el-Mesele: 12
Hind Zeyd’in innîn (iktidarsız) idiğini bilmeden nefsini Zeyd’e tezvîc edüp
ba’dehû inneti (iktidarsızlık) zâhir olmağla Hind Zeyd’i bir sene te’cil (ertelemek)
etdirdikden sonra bir sene murûr (geçmek) edüp Zeyd Hind'e vâsıl olmasa Hind kendini
hâkime tefrîk etdirmeğe kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.44
el-Mesele: 13
Hind Zeyd’in meczûm (cüzzamlı) idiğini bilmeden nefsini tezvîc eylese Hind
vâkıfe (durumu anlamak) oldukda râziye olmayup kadıya tefrîk etdirmeğe kâdire olur
mu?
40 Şayet adam karısına, “nefsini boşa” dese, kadın da oturduğu yerden kalksa, emir batıl olur. Şayet karısına, “istersen nefsini üç kere boşa” dese, o da “bir sefer boşadım” dese, “istedim” demedikçe bir şey olmaz, (talak vâki’ olmaz) çünkü talakın vâki’ olması üç sefer istemesine bağlıdır. O da mevcut olmamıştır. ( Câmiu’s- sağir, bab: Meşiyyetü’t- talâk) 41 eş-Şeybânî, Câmiu’s-sağîr, Beyrut, Meşiyyetu’t-talâk, c. I, s. 210 -211. 42 Adam uygun olmayan bir ilaç içse, bilincini kaybedip başı ağrısa, ağrıdan dolayı ne yaptığını bilmese, bu durumda iken hanımını boşasa, talak meydana gelmez. (et-Tatarhâniyye, Talâk) 43 Bize göre, mehirden maksat şudur; o kocanın ödemesi gereken borcudur. Kocanın mehrini karısına vermesi, borcunu ödemesi anlamına gelir, boşaması anlamına gelmez. Çünkü borcu ödemek fiilen yapılan şeydir. Talak ise, fiille meydana gelmez sözlerle meydana gelir. 44 Şayet koca innîn ise, hâkim ona bir sene müddet verir. Şayet karısına yaklaşırsa, (cinsel ilişkide bulunursa) ne âla, yok eğer yaklaşmazsa; kadın ayrılmayı isterse, hâkim onları ayırır. (el-Bidâye, Kitâbu’t-talâk, bab: İnnîn)
16
el- Cevâp: Olmaz meğer kadı İmam Muhammed kavli ile amele me’mur ola.45
el-Mesele: 14
Zeyd sıhhatinde zevcesi Hind’i bâinen tatlîk etdikten sonra iddeti içinde Zeyd
fevt (kaybolmak) olsa Hind Zeyd’e varise (mirasçı) olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.46
el-Mesele: 15
Zeyd marid (hasta) iken zevcesi Hind’i tatlîk edüp ba’dehû sıhhat bulup ba’dehû
Hind’in iddeti munkadiye olmadan Zeyd maraz-ı (hastalık) âhardan fevt olsa Hind
Zeyd’e varise olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.47
el-Mesele: 16
Zeyd Hind'e var yıkıl git deyüp lâkin talâk murâd etmese Hind mübâne olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.48
el-Mesele: 17
Zeyd zevcesi Hind’in babası Amr ile da’vâsından sulh oldukda sen de ve kızında
alâkam yokdur deyüp lâkin talâk niyet etmese Hind mübâne olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.49
(Mesele: 17 Müellif asıl metne ekleme yaparak örnek vermiş, altı çizili cümle
müellifin kendi tasarrufu ancak bu ekleme manayı bozacak bir değişiklik değil.)50
رجل قال المراتھ لم یبق بینى و بینك عمل لم تطلق اال ان ینوي انھ لم یبق النكاح ولو
قال ال حاجة لي فیك و ھو ینوي الطالق لم یكن طالقا الن اللفظ ال یحتملھ ونوي بھ
ایقاع الطالق تطلق النھ حینئذ نوي م یحتملھ لفظھ el-Mesele: 18 45 Kocada cüzzam varsa, İmam Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’a göre, kadının muhayyerliği yok. İmam Muhammed’e göre kadının muhayyerliği var. ( el-Bidâye, önceki babla aynı) 46 Adam karısını sağlığında bir bâin talak boşarda, sonra ölürse kadın ittifak ile mirasçı olamaz ( Fethu’l kadîr, Kitâbu’t-talâk, bab: İddet) 47 Hasta adam cinsi münasebette bulunduğu karısını bâin talakla boşasa, sonra bu hastalığından iyileşse, kadın iddet beklerken adam başka bir hastalıktan dolayı ölse, kadın adama mirasçı olamaz. Çünkü adam ilk hastalıktan kurtulmuş, iyileşmiştir. (Velvâlicî, Talâk) 48 Dedi ki, diğer kinayelerle talaka niyet ettiğinde bir bâin talak olur. Örnek, onun git vb. sözü gibi. Ancak müzâkere’i-talâk esnasında, örneğin; “bâin, haram, emrin elimdedir, seç” gibi lafızlar kullandığında bu lafızlardan talak murad edildiği açıktır. Bu lafızlarla talak vâki olur. Ancak bu lafızlarla başka bir şeye niyet ederse, diyâneten Allah ile kendi arasında talak meydana gelmez. Dedi ki, müzâkere’i-talâk halinde kinaye lafızlar talakı reddetmeye elverişsiz ise ( emrin elindedir, haram, bâin gibi) kazaen tasdik olunmaz. Cevaba ve redde elverişli ise ( çık git, kalk gibi ) adam tasdik olunur.(el-Hidâye, Talâk) 49 Adam karısına “ seninle benim aramda bir iş kalmadı” dese talak meydana gelmez; ancak bununla talaka niyet ederse talak meydana gelir. Adam, karısına talaka niyet ederek, “ Sana ihtiyacım yok” dese, talak meydana gelmez. Çünkü bu lafızla talakın oluşma ihtimali yoktur. (Velvâlicî, Kinâyêtu’t-talâk) 50 Velvâlicî, (2003), Fetâva’l-Velvâlicî, Kinâyêtu’t-Talak, c. III, s. 18.
17
Zeyd zevce-i medhûlun bihâsı Hind’e benden boş ol dedikden sonra Zeyd
Hind’e iddeti içinde üç talâk boş ol dese Zeyd Hind’i bilâ hulle (çözüm olmaksızın)
tezevvüce (evlenmek) kâdir olur mu?
el-Cevâb : Olmaz.51
el-Mesele: 19
Zeyd zevcesi Hind-i hâmili üç talâk ile tatlîk eylese Zeyd hulle etdirmeden
Hind’i tezevvüc caiz olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.52
(Mesele: 19 Müellif, cevaba uygun kaynak göstermemiş. Cevapta, hulle
yapmadan tekrar nikah kıyılmayacağına dair fetva veriliyor, kaynakta ise talakın
geçersiz olduğuna dair bir örnek veriliyor.)53
el-Mesele: 20
Hind’in zevci Zeyd’den üç defa kelime-i küfür sâdır olsa Zeyd tecdîd-i
(yenilemek) îman etdikden sonra Hind’i bilâ-hulle tezevvüc etmek caiz olur mu?
el-Cevâb: Olur.54
(Mesele: 20 Müellif, nakil yaparken asıl kaynaktaki bir kelimeyi atlamış ( عنده)
ancak bu önemli bir kelime, o kelime olmayınca zikredilen meselenin Ebû Hanîfe’nin
görüşü olduğu anlaşılmıyor.)55
Varak 79 a
el-Mesele: 21
Zeyd sıhhatinde zevcesi Hind’i bâinen tatlîk etdikden sonra iddeti içinde fevt
olsa Zeyd Hind’e vâris olur mu?
el- Cevâp: Olmaz.56
51 Sarih lafız sarih lafıza birleşir. (el-Kâfi, Kinâyêtu’t-talâk) 52 Câmiu’l- Fusûleyn ’de şöyle geçer; adam karısını, hamileyken üç talak boşasa , talakın kesinlikle geçersiz olduğuna hükmedilir, aynen bazı mezheplerde üç talakın birden yapılmasının geçersiz olduğu gibi. (el-Bahru’r-râik, Evêilu’t-talâk) 53 İbn Nuceym, el-Bahru’r-râik, Beyrut, Talak, c. III, s. 257. 54 Bir adam birkaç kez dinden çıkıp her seferinde yeniden Müslüman olsa ve Ebu Hanife’nin kavline göre tekrar nikah yapsa, hanımı ikinci bir kocayla evlenmeye gerek kalmadan kendisine helal olur. Çünkü dinden dönmek talakı gerektirmez. (Kâdıhân, bab: Mürted) Şayet bu irtidatlık ve adamın kafir olması ile ilgili soruda, aklında bir kuşku oluştuysa bize göre dinden çıkmakla kafir olmak arasında fark vardır. Şöyle derim; âlimler der ki; şeriattaki irtidat, İslam dininden dönmektir. Küfür ise, imanın zıddır. Bu iki tariften şöyle bir sonuç ortaya çıkar. Allah’u Teâlâ’yı inkar etmekle olan irtidatla, O’nu inkar etmeksizin olan irtidat arasında umum husus mutlaklık vardır. Şöyleki; küfür, mürtedi ve asli kâfiri kapsar, irtidat ise aslî kâfiri kapsamaz. Bu kişi hakkında o, İslam dininden döndü denilemez. Benim bu söylediklerimi el- Bedâyî isimli kitapta destekler. el-Bedâyî’de şöyle denilir; “riddetin rüknü, imandan sonra bile bile dileyle küfür kelimesini söylemekle gerçekleşir.” 55 el-Ferğânî, (h. 1310), Kâdıhân, Beyrut, Mürted, c. III, s. 581. 56 Adam sağlığında karısını boşar da sonra ikisinden birisi ölürse, diğeri ona mirasçı olamaz. (Fethu’l-kadîr, Talaku’l-marîd)
18
(Mesele: 21 Müellif, asıl metindeki altı çizili kelimeyi atlamış, manada eksiklik
olmuş.)57
لو طلقھا في الصحة في كل طھر واحدة ثم مات أحدھما لا یرثھ الآخر el-Mesele: 22
Zeyd marad-ı mevtinde (ölüm hastalığı) zevcesi Hind’i rızâsınsız bâinen tatlîk
etdikden sonra iddeti munkadiye olmadın Zeyd fevt olsa Hind Zeyd’e vârise olur mu?
el-Cevâb: Olur.58
el-Mesele: 23
Zeyd zevcesi Hind’e müzâkere-i talâk (boşama konuşmaları) esnasında irâdetin
elinde olsun dedikde Hind dahî nefsini tatlîk eylese Hind mübâne olur mu?
el-Cevâb: Olur.59
el-Mesele: 24
Hind zevci Zeyd’e sana avrat olmam dedikde Zeyd öyleyse benim avratım
yokdur dese böyle demekle Hind boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz60
el-Mesele: 25
İkrâh (zorlama) ile olan talâk vâki’ olur mu?
el-Cevâb: Olur.61
el-Mesele: 26
Zeyd Hind’i altı ay bırakup âhar diyâra giderse mübâne olmak şartıyla tezevvüc
edüp ba’dehû Zeyd Hind’i bırakup ahâr diyarı gidup altıaydan ziyade zaman mürûr
edüp gelmese Hind Zeyd’den mübâne olur mu?
57 İbn Humâm, (h. 1315), Fethu’l-kadîr, Talaku’l-marîd, c. III, s. 150. 58 Adam karısını maraz-ı mevtinde bir bâin talak boşar ve kadının iddeti bitmeden adam ölürse kadın adama mirasçı olur. (el- Bidâye, Talaku’l- marîd) Bundan kastedilen şudur; adam karısına sormadan onu boşadığı için böyledir. Ancak karısına sorarak boşamışsa kadın mirasçı olamaz. Çünkü kadın hakkının düşmesine razı olmuştur.(el-Haddâdî, Talâk) 59 Adam karısına, “emrin elindedir” dese, kadında kendisini boşasa, kadın ric’î olarak boşanmış olur. (Kenz, Talâk) 60 Kadın, kocasına “benim kocam yoktur” dese, kocası da talaka niyet ederek “doğru söyledin” dese, Ebû Hanîfe’nin görüşüne göre, talak meydana gelir. (Kâdıhân, Kitabu’t-talâk) Adam talaka niyet ederek, “ benim karım yoktur” dese, talak meydana gelmez. Şayet kadında “ benim kocam yoktur” dese, kocası da “evet” derse, onun bu cevabı, “benim karım yoktur” sözü gibi aynı manaya gelir. (el-Fetâvâ) Ebû Hanîfe’ye göre talak meydana gelir. Adam talaka niyet ederek, “ ben senin kocan değilim” dese, talak meydana gelir. (el-Attabiye, Talâk, fasıl: III) Adam, karısına “ benim karım yoktur” veya “ ben senin kocan değilim” dese, veya kendisine “ senin karın var mı?” denilse, adam talaka niyet ederek, “yok” dese, Ebu Yusuf ve Muhammed’e ihtilaf ederek Ebû Hanîfe’ye göre, talak meydana gelir. Bu ihtilafa binâen kadın, kocasına “ benim kocam yoktur” dese, adam da talaka niyet ederek, “doğru söyledin” dese, talak meydana gelir. (ez-Zahîriyye, Kinâyêtu’t-talâk) 61 Adamı, başka birisi karısını boşaması için zorlasa, adam da karısını boşasa, talak meydana gelir. (el-Bidâye, İkrâh)
19
el-Cevâp: Îcap (ilk söyleyen, ilk teklif eden) Zeyd tarafından olup şart-ı mezbur
(söylenilen, anılan şart) ile kabûl (ilk teklifte bulunana bir şekilde cevap vermek) Hind
cânibinden oldu ise olmaz eğer şart-ı mezbûr üzere îcab Hind tarafından olup kabûl
Zeyd tarafından oldu ise olur.62
el-Mesele: 27
Cünûn-u mutbîk (devamlı delilik) ile mecnun (deli) olan Zeyd zevcesi Hİnd’i
cünûnu halinde bâinen tatlîk eylese talâk vâki’ olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.
-Bu surette Zeyd ifâgat (ayılma, aklı başına gelme) bulundukdan sonra dört ay
murûrunda Hind-i mezbureyi talâk-ı selâse ile tatlîk eylese Zeyd Hind’i bilâ hulle
tezevvüc etmek câiz olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.63
Varak 79 b
el-Mesele: 28
On yaşında olan Zeyd-i sağîr zevcesi Hind’e benden üç talâk boş ol dese Hind
boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.64
el-Mesele: 29
Zeyd medhûlun bihâ zevcesi Hind’e mütevâliyeten (ardı ardına) bâin talâk boş ol
bâin talâk boş ol bâin talâk boş ol dese Zeyd Hind’i bilâhulle tezevvüc etmek câiz olur
mu?
62 Adam bir kadınla emri elinde olmak üzere evlenirse; İmam Muhammed, Câmiu’s-sağir adlı kitabında nikahın caiz, kadının boşama hakkının olmadığını söyler. Bu konu el-Fetâvâ’da da zikredildi. Hasan b. Ziyad’dan naklonuldu; adam bir kadınla onu on güne kadar boşamak üzere evlenirse bu nikah caiz, talak batıldır. Fakîh Ebu’l-Leys şöyle dedi; koca “ boşamak, senin hakkın olmak üzere seninle evlendim” diye, söze ilk önce başlarsa veya kadın önce söze başlayıp “ talak hakkı benim olmak üzere seninle evlendim “ derse, koca da bunu kabul ederse nikah caizdir ve talak meydana gelir. Kocanın söze başlamasıyla nikahdan önce talakı meydana getirir ki, bu sahih değildir. Ancak sözün başlangıcı kadın tarafından olursa, tefvîd nikahdan sonra olur. Çünkü koca, kadının kelamından sonra kabul ettim demiştir. Cevap ise sorudaki şeyin iadesini kapsar. Sanki adam kadına; boşamak senin hakkındır, bunu kabul ediyorum demiştir.( Kâdıhân, fasıl: en-Nikâh’u ale’ş-şart) 63 Mecnûnun talakı vâki olmaz. (el-Bidâye, Talâk) Hür kadınlarda eğer meydana gelen talak üçüncü talak ise başka bir koca ile sahih bir nikah yapmadıkça ve duhul olmadıkça, akabinde ikinci koca da boşamadıkça, ilk kocaya kadın helal değildir.(el-Bidâye, Talâk) 64 Sabînin talakı meydana gelmez. (el-Bidâye)
20
el-Cevâb: Olmaz.65
el-Mesele: 30
Zeyd zevce-i medhûlun bihâsı Hind’e ihtiyârın elinde olsun dedikte Hind dahî ol
mecliste nefsini ihtiyar ve tatlîk edüp ba’dehû Zeyd Hind’e iddeti munkadiye olmadan
üç talâk boş olsun demiş olsa Zeyd Hind’i bilâhulle tezevvüc etmek câiz olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.66
el-Mesele: 31
Hind zevci Zeyd’den beni tatlîk-i bâin ile tatlîk etdin deyü da’vâ ve Zeyd inkâr
edüp Hind müddeâsını isbat edemese Zeyd yemin edecek Hind ile ezvâc muâmelesine
şer’an kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur ammâ talâk bâin vâki’ ise Hind temkin (güvenmek) etmeyüp
zinadan ihtiraz (korunmak) lazımdır halas (kurtulmak) mümkün olmazsa mutlakan
taâmına zehir katmak tecvîz olunmuştur.67
el-Mesele: 32
Zeyd sekrân iken zevcesi Hind’e benden dokuz talâk boş ol dese Hind kaç talâk
boş olur?
el-Cevâb: Üç talâk boş olur.68
el-Mesele: 33
Hind zevci Zeyd’e beni tatlîk eyle dedikde Zeyd Hind’e benden inşallah bâin
talâkla boş ol dese Hind Zeyd den boş olur mu?
65 Onun kaynağı şudur; “bâin talak boş ol” sözü sarihtir. Sarih sarihi kapsar, “el-Kâfi” ve “Fethu’l-kadîr” de geçtiği gibi. Talakı bânlik ile vasıflandırmak, Burhâni’nin “el-Muhît” ve “ez-Zahîra” da açıkladığı gibi onu sarih olmaktan çıkarmaz. Burhani şöyle der; adam karısına “ bâin olarak sen boşsun “ dese, bir talak meydana gelir. Bâin vasfını eklemeseydi, “ sen boşsun” sözü ile de talak meydana gelirdi. Bâin sözünü kullanarak talakın meydana gelmesini sağlamlaştırıyor. Biz de bu yüzden burada bâin lafzı ile vasıflandırmak dedik. Bizim, “ bir bâin talakla boş ol” sözümüzle, “ bâin talakla boş ol” sözü aynı manaya gelmektedir.” 66 Onun kuralı şudur; âlimler seçmekle meydana gelenin bâin olduğunu açıkladılar. Bizim bu görüşümüz “Fethu’l-kadîr” de daha önce geçti. 67“el-Fetâvâ” da şöyle geçer; kadın, kocasının kendisini üç talak boşadığını duysa, kadın kocasını öldürmekle kendini kocasından koruyabilecekse, kocasının kendine yaklaşacağını anladığını an kocasını öldürebilir. Ancak onu bizzat kendisi değil de ilaç vererek öldürmesi gerekir.(el-Hulâsa, Kitabu’t-talâk, el-harâm-u ve’l-ibâha) 68 Sarhoşun talakı geçerli olur, karısına onbir kere boşsun dese de, üç talak meydana gelir. (Kâdıhân, fasıl: Kubeylu’l-kinâyêt)
21
el-Cevâb: Olmaz. İstisna mukaddem oldukda talâk vâki’ olmamak üzere İmam
Ebu Yusuf aleyhirrahmet kavli ile amel olunur. Kâdıhan da ve’l –Fetva alâ kavlî Ebî
Yusuf ve’l –Hulâsa da ve kavli Ebi Yusuf esahhu ve bihî ne’huzu denilmiştir.69
el-Mesele: 34
Zeyd zevcesi Hind’e sen bana haramsın dese Hind Zeyd’den mübâne olur mu?
el-Cevâb: Olur.70
(Mesele: 34 Müellif, nakil yaparken konuyu asıl kaynaktaki lafza bağlı
kalmadan, mefhum olarak nakletmiş ve özetlemiş.)71
Varak 80 a
el-Mesele: 35
Zeyd zevcesi Hind’e hitâp edüp avrat ben seni boşadım dese Hind iki talâk boş
olur mu?
el-Cevâb: Olur.72
el-Mesele: 36
Zeyd zevcesi Hind’e senden geçdim dese Zeyd dahî bende senden geçdim dese
Hind Zeyd’den mübane olur mu?
el-Cevâb: Talâk niyet etdiyse olur.73
el-Mesele: 37
Zeyd zevcesi Hind’e biğayrı hak darb eder olmağla hâkim Zeyd’e Hind’i biğayri
vech (olması gerekenin aksine) darb itme şer’ (din) böyle der dedikde Zeyd ben şer’
bilmem döğerim dese Hind Zeyd’den mübâne olur mu?
el- Cevâp: Olur.74
69 Şayet adam, karısına “inşallah sen boşsun” dese, Ebu Yusuf’un kavline göre kadın boşanmış olmaz. Muhammed’din kavline göre kadın boşanır. Fetva ise Ebu Yusuf’un kavline göredir. (Kadıhan, Talâk, ta’lik) Şayet adam karısına; “ inşallah sen boşsın” dese, Ebu Yusuf’un kavline göre, kadın boşanmış olmaz. İmam-ı Muhammed’in kavline göre kadın boşanır. Ebu Yusuf’un kavli daha sahihtir. Biz de onu alıyoruz. (el-Hulâsa, Talâk: VI) 70 Adam, karısına “sen bana haramsın” derken, bundaki niyeti ona sorulur. Bu İmam Muhammed’in kitaplarında ve “Nevâdir” de zikredilmiştir. Âlimlerimiz “sen bana haramsın” sözünde, örf hükmünce niyet etmese bile talakın meydana geleceğine dair fetva vermişler.(ez-Zahîratu’l-Burhânî, Talâk, IV) Belh âlimlerinden rivayet olunmuştur; “sen bana haramsın” sözüyle niyet etmişse, kadın boşanmış olur. Şemsu’l-Eimme el-Halvânî; örfen bu kullanış yaygınsa, boşamaya niyet etmese bile kadın boşanmış olur. Bazı zamanımız âlimleri de; “boşamaya niyet etmese de talak meydana gelir, çünkü bu sözün kullanımı kadınlar hakkında çoğalmıştır”, demişlerdir.(Muhîtu’l-Burhânî) Şemsu’l-Eimme “Fetâvâ”sın da şöyle der; adam karısına “ sen bana haramsın” dese, “haram” dan kasıt “talak” tır. Talaka niyet etmese bile talak meydana gelir. İmam Zahîruddîn el-Merğînânî der ki; niyetin şart olmadığını söylemiyor değilim, örfen o niyet etmiş gibidir.(el-Hulâsa, Kinâyêt, II) 71 İbn Mâze el-Buhârî, el-Muhîtu’l-Burhânî, Beyrut, c. III, fasıl: 4, s. 372. 72 Adam, karısına “seni boşadım” dese, iki talak meydana gelir.(Kâdıhân, Talâk) 73 Bunun benzeri önceki soruda geçti. Soru farklı olduğu için bizim tarafımızdan burada tekrar zikredildi. 74 Hâkim, davalıya, şeriat böyle emretmez, niye dövdün dese, davalı da ben şeriat dinlemem dese bu sözüyle o kâfir olur.(Câmiu’l-fusûleyn, fasıl: XXXVIII)
22
el-Mesele: 38
Zeyd Amr-ı Müslime bre kâfir deyu şetm etdikde Amr kabul etmem deyup lâkin
kâdıya götürüp ta’zir (ceza) etdirmese Amr’ın zevcesi mübâne olur mu?
el-Cevâb: Olmaz. 75
el-Mesele: 39
Hind kâdıya varup zevcim beni darb eder deyu şikâyet etdikde kâdı Zeyd’e
Hind’i niçün darb edersin etme dedikde Zeyd döğerim yine döğerim dese Hind
Zeyd’den böyle demekle mübâne olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.76
el-Mesele: 40
Zeyd’in zevcesi Hind izinsiz babası evine gitmekle gazap edüp ben seni istemem
var sağlık ile deyup lâkin talâk niyet eylemese Hind mübâne olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.77
el-Mesele: 41
Zeyd zevcesi Hind’i nâim (uyuyan) iken tatlîk eylese Hind Zeyd’den boş olur
mu?
el-Cevâb: Olmaz.78
el-Mesele: 42
Zeyd zevcesi Hind’e cehren (açık) ve muttasılen (bitişik) inşêallah irâdetin
elinde olsun dedikde Hind nefsini tatlîk etdim dese Hind Zeyd’den mübâne olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.79
el-Mesele: 43
75 Bu sorunun cevabı açıklanmıştı, ancak mefhumu iyi anlaşılsın diye tekrar naklediyorum. Küfürle ithâmı kabul etmeyen adam, kendisine küfür isnad edildiğinde sussa ve kendi kendine buna razı olsaydı, ve o yerden ayrılıp gitseydi, adam kâfir olurdu. Câmiu’l-fusûleyn’in küfür lafızları bölümünde aynı şey açıklanmıştır. Kişinin kendisinin küfrüne razı olması küfürdür, burada tehlike olduğu için naklettim. Bu türlü bütün sorularda dinleyenin zihnindeki karışıklıkları açıklamak gerekiyordu. 76 Bizce onun kuralı şudur; adam şeriate karşı gelmemiş hâkime karşı gelmiştir. İmam Burhâni’nin de açıkladığı gibi hâkime karşı gelmek küfrü gerektirmez. Hâkim, ona “bu yaptığın şeriate aykırı” dese, o da, “şeriat dinlemem döverim” dese, şeriate karşı geldiği için kâfir olur. Hâkime karşı gelseydi bu durumda kâfir olmazdı. Kâfir olmadığı içinde karısı boşanmış olmaz. Çünkü ayrılığın meydana gelmesi küfürle olur. 77 Şayet adam karısına git dese, adam talaka niyet etmişse kadın boş olur. Ancak bu söz müzâkere-i talak esnasında olursa kazâen talak vâki olur, diyâneten kendi ile Allah arasında talak vâki olmaz.(el-Bidâye, Kinâyêt) 78 Uyuyanın talakı geçerli olmaz, çünkü onun tercihi ortadan kalkmıştır. (Mecmea’l-bahreyn) 79 Adam, karısına inşêallah lafzına bitişik olarak, “sen boşsun” dese, talak vâki olmaz. Çünkü adam belirsiz bir şeyi şart suretinde getirdi. Şartın içeriği bilinmiyor, dolayısıyla meşrûtta meydana gelmiyor. Peygamberimiz (sav) şu sözünden dolayı; “Bir kimse karısını boşamaya veya kölesini âzad etmeye yemin eder de bu yeminine bitişik olarak Allah (cc) dilerse dese söylediklerini yapmaması halinde yeminini bozmuş olmaz.” (el-Hidâye, fasıl: İstisnâ)
23
Zeyd zevcesi Hind’e menzilimde durma bana nâmahrem oldun dese böyle
demekle Hind Zeyd’den mübâne olur mu?
el-Cevâb: Olur.80
el-Mesele: 44
Zeyd fulân fi’li işlersem kelime üzerime olsun deyu şart eylese ol fi’li işledikde
zevcesi mutallaka (boşanmış) olur mu?
el-Cevâb: Talâkda müteâraf olıcak olur81
Varak 80 b
el-Mesele: 45
Zeyd zevcesi medhûlun bihâsı Hind’e ben sana talâk verdim boş ol boş ol boş ol
dese Hind kaç talâk boş olur?
el-Cevâb: Üç talâk boş olur82
el-Mesele: 46
Zeyd zevcesi Hind’e enti tâlikun selâsen dese Hind Zeyd’den kaç talâk boş olur?
el-Cevâb: Üç talâk.83
el-Mesele: 47
Zeyd zevcesi Hind’e gazap edüp var yıkıl git deyup elinden yapışıp taşraya kosa
Hind Zeyd’den mübâne olur mu?
el-Cevâb: Talâk niyet etdi ise olur.84
el-Mesele: 48
Zeyd âhar diyâra gidip ba’dehû ol diyardan zevcesi Hind’e şimden sonra bana
lâzım değilsin senden ferâğat etdim deyup muanven mersûm mektup yazup irsâl etmiş
olsa Hind Zeyd’den mübâne olur mu?
el-Cevâb: Talâk niyet etdi ise bâin talâk boş olur.85
el-Mesele: 49
80 Bize göre, bu sorunun cevabı, “sen haramsın” diyenin bu sözünden çıkarılan hükümle açıklanır. 81 Rum memleketinden bir adam, “şöyle yaparsam kelime üzerime olsun” dese, bu yemin talaka hamledilir. Çünkü o söz onlarca talak için kullanılır.(Câmiu’l-fusûleyn, bab: XXIII) 82 Bize göre onun kuralı şudur; onun “boş ol” sözü, bizim “kûnî tâlikan” sözümüzle aynı manaya gelir, “sen boş ol” sözü gibi bir lafız kullanarak bir kere söylemişse bir, üç kere söylemişse üç talak meydana gelir. 83 Şayet adam karısına , “sen üç hariç üç talak boşsun” dese, üç talak meydana gelir.(Hizânetu’l-ekmel, Talâk) 84 Adam karısına, talaka niyet ederek “git” dese kadın boşanmış olur. Özet olarak (el-Bidâye) 85 Bize göre onun kuralı şudur; daha önce geçtiği gibi o lafız kinâye sözlerdendir, kinâyeler ise niyete ihtiyaç duyar.
24
Zeyd cüzzam marazına mübtelâ oldukda zevcesi Hind nefsini Zeyd’den tefrîk
murâd eylese hâkimu’ş-şer’ olan Amr’a İmam Muhammed kavliyle amel etmek üzere
emr-i âlî vârid olıcak Amr mûcebince Hind’i Zeyd’den tefrîka kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.86
el-Mesele: 50
Zeyd zevcesi Hind’e hîn-i i’tizarda kâfir idim Müslüman oldum dese Hind
Zeyd’den mübâne olur mu?
el-Cevâb: Ba’zı meşâyıh katında olmaz.87
(Mesele: 50 Müellif, asıl kaynakta olmayan ve manayı değiştirecek bir kelime
eklemiş.)88
el-Mesele: 51
Zeyd’e Amr ile da’vandan sulh ol denildikde Zeyd talâk yemin etmiş değil iken
Amr ile sulh olmamağa talâka yemin eyledim dedikden sonra Amr ile sulh olsa zevcesi
Hind boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.89
(Mesele: 51 Müellifin zikrettiği ibare asıl metinde yok.)90
el-Mesele: 52
Zeyd maraz-ı mevtinde zevcesi Hind’i bâinen tatlîk etdikden sonra iddeti
munkadıye olmadan fevt olsa Hind Zeyd’e vârise olur mu?
el-Cevâb: Hind’in rızası yoğiken tatlîk etdi ise vârise olur.91
el-Mesele: 53
Zeyd zevcesi Hind’e bir dahî sana cimâ (cinsel birleşme) edersem Allah’a şerîk
tutmuşlardan olayım dedikden sonra bir sene murûr edüp Zeyd Hind’e cimâ etmese
Hind Zeyd’den bihükmi’l-îlâ mübâne olur mu?
86 Bu sorunun cevabı daha önce geçti, sorudaki farklılıktan dolayı burada tekrar ettim. 87 Alâuddîn Tercumâni’ye göre; özür beyan ederken “kâfir idim sonra müslüman oldum” dese kâfir olmaz, sözü tahkîk değildir. Buhâri’ye göre kâfir olur.(Gunye, Siyer) 88 ez-Zâhidî, (ts. yazma), Gunyetu’l-munye li tetmînil-ğunye, KBYEK, demirbaş no: 806, c. I, s. 81. 89 Bir adamı bir topluluk şarap içmeye çağırsa, adam “şarap içersem karım boş olsun diye yeminim var” dese, sonra söylediği bu sözü yalanlayarak akâbinde şarap içse, karısı boşanmış olur.(Gunye, Talâk) 90 ez-Zâhidî, age.,Talâk, s. 105. 91 Bunun benzeri daha önce geçti. Rızâ olmaksızın kaydında bir fayda vardır. Bize göre vâris olunacağı hatırlatıldı. Adam karısını ölüm hastalığı olduğu anda bâin talakla boşasa ve akabinde ölse, kadın da iddetini tamamlamadıysa, kadın adama mirasçı olur.(el-Bidâye, Talaku’l-marîd)
25
el-Cevâb: Olur.92
el-Mesele: 54
Zeyd’in zevcesi Hind’in hamli zuhûr etdikde Zeyd Hind’e hamlin benden
değildir dese Zeyd’e liân lâzım olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.93
(Mesele: 54 Müellif, altı çizili cümleyi tamamen yanlış yazmış, mana bozulmuş,
konuyla alakasız bir mana ortaya çıkmış.)94
وإذا قال الزوج لیس حملك مني فلا لعان بینھما Varak 81 a
el-Mesele: 55
Zeyd Hind-i bikri (bakire) tezevvüc edüp iki sene bir yerde olup halvet-i sahîha
bulunup lâkin Zeyd innîn olmağla vatîe ve cimâa kâdir olmayup Hind mufârakat
(ayrılık) murâd eylese hâkim beynlerini (aralarını) tefrîk itmeğe kâdir olur mu?
el-Cevâb: Eğer Hind vakt-i akdde bilmeseydi Zeyd adem-i vusûli ikrâr ederse
hâkim bir sene te’cil edüp vâsıl olursa febihâ olmazsa Hind taleb edecek tefrîk eder.95
(Mesele: 55 Müellif, kaynak olarak “el-Hidâye” kitabını göstermiş ancak asıl
metinde olmayan bir cümle zikretmiş.)96
el-Mesele: 56
Zeyd zevcesi bikr-i bâliğâyı ba’de’l-husûmet inat içün adem-i vusûli i’tiraf
etmekle hâkim bir seneye te’cil edüp sene tamamında adem-i vusûli Zeyd mu’terif
olucak hâkim Hind’i talebeyle Zeyd’den tefrîka kâdir olur mu?
Cevâb: Olur.
92 Adam, “şu işi yaparsam kâfir veya yahûdi veya puta tapan olayım” deyip, yeminini kâfir olmaya bağlasa, veyahutta “şu işi yaparsam yalancı olayım” diye yemin etse, bu kişi hakkında, kâfir olur diyenler ve olmaz diyenler olmuştur. Âlimler bu konuda ihtilaf etmiştir. İbn Şücêa Ebû Yusuf’dan bu şekilde yemin edenin kâfir olmayacağını nakletmiştir. Muhtâr olan görüş de budur. Aynı ifade el-Muhît ve ez-Zâhiriyye’de de geçer. Çünkü yalancılık yaygın hale gelmiştir. (el-Attâbiye, Evêilu’l-eymân) Adam, karısına “vallâhi sana yaklaşmayacağım” diye yemin ederse, o îlâ yapmış olur. Adam dört ay içinde karısına yaklaşırsa yeminini bozmuş olur, adama keffaret gerekir ve îlâ düşer. Çünkü yemini bozulmuştur. Dört ay bitinceye kadar karısına yaklaşmazsa kadın bâin talakla boşanmış olur. Şayet adam ebedi olarak yemin etseydi yemini devam ederdi, kadın boşanmış olduğu için yemini bozulmaz.(el-Hidâye, Îlâ) 93 Adam, karısına “karnındaki bizden filan kimseden değil dese”(el-Bidâye, Liân) 94 el-Merğînânî, (ts.), el-Bidâye, Beyrut, liân, c. II, s. 312. 95 Şayet koca innîn ise, hâkim, adama bir sene müddet verir ki hanımıyla cinsel ilişki kurabilsin, ancak ilişki kuramazsa, kadın ayrılığı isterse hâkim, onları ayırır. Adam karısıyla cinsel ilişkide bulunamadığını açıklasada durum aynıdır.(el-Hidâye, İnnîn) Kadın, adamın innîn olduğunu bildiği halde onunla evlenirse, kocasından ayrılmayı taleb edemez, çünkü bu halin onda olduğunu bildiği halde buna râzı olmuştu, ancak kadın adamın innîn olduğunu bilmese ve daha sonra buna râzı olmasa, ayrılmayı taleb edebilir. O zaman adama belli bir müddet verilir.(Ğâyetu’l-lisân) 96 el-Merğînânî, el-Hidaye, Beyrut, İnnîn, c. II, s. 313.
26
el-Mesele: 56-B
Bu sûretde hâkim Hind’i Zeyd’den tefrîk eylese mehr-i müsemmâsını (miktarı
evlenenler tarafından belirlenen mehir) Zeyd’den almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.97
(Mesele: 56 Müellif, asıl kaynaktaki altı çizili metni zikretmemiş, Parantez
içindeki cümle olmazsa cümlenin manasında eksiklik meydana geliyor, şöyle ki;
(iktidarsız adam kadınla halvet ederse ) kadın, mehrinin tamamını almayı hak eder.)98
ولھا كمال مھرھا إن كان خلا بھ فإن خلوة العنین صحیحة) el-Mesele: 57
Zeyd zevce-i medhûla bihâsı Hind’i talâk-ı ric’î ile tatlîk etdikden sonra Hind’in
iddeti munkadıye olmadan Zeyd fevt olsa Hind Zeyd’e vârise olur mu?
el-Cevâb: Olur.99
el-Mesele: 58
Zeyd zevce-i medhûla bihâsı Hind’i talâk-ı ric’î ile tatlîk etdikden sonra Hind’in
iddeti munkadıye olmadan Hind fevt olsa Zeyd Hind’e vâris olur mu?
el-Cevâb: Olur.100
el-Mesele: 59
Zeyd zevcesi Hind’e gazâp edüp var sağlıkla bana gerekmezsin dese Hind
mübâne olur mu?
el-Cevâb: Talâk niyet etdi ise olur.101
el-Mesele: 60
Zeyd zevcesi Hind’e var sağlıkla git demekle Hind boş olmak za’miyle
(zannetmek) nefsini Amr’a tezvîc eylese Zeyd talâk niyet etmediğine yemîn edecek
Hind’i tefrîk etdirmeğe kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.102
el-Mesele: 61
97 Kadın, mehrinin tamamını almayı hak eder. Çünkü innîn’in halveti sahihtir.(el-Hidâye, İnnîn) 98 el-Merğînânî, (ts.), el-Bidâye, İnnîn, c. II, s. 314. 99 Adam, karısını ric’î olarak boşasa, kadın iddetli iken adam ölse, kadın adama mirasçı olur. Talakın, adam hasta veya sağlıklı iken olmasıyla bir şey fark etmez.(Kâdıhân, Talâk) 100 Aynı şekilde kadın iddetli iken kadın ölse, kocası ona mirasçı olur. Kâdıhân’dan rivâyet ettiğimiz son meselenin ardında. 101 Kinâyelerden olduğu için talaka niyet ederse, bâin talak olur. Daha önce açıkladığımız gibi. 102 Gazap halindeki kinâyeli boşamalarda, kocanın sözü doğru kabul edilir. Kinaye lafızlarda reddetmeye ve sövmeye ihtimali olduğu için niyeti inkar edebilir. Ancak iddetini say, kendin seç, emrin elindedir gibi kinâyeli lafızlarla söylerse niyetini inkar edemez.(el-Hidâye)
27
Zeyd Amr’a zevcen Hind’i tatlîk etdin mi dedikde Amr başı cehenneme gitsun
dese Hind Zeyd’den mübâne olur mu?
el-Cevâb: Talâk niyet etmişse olur103
el-Mesele: 62
Zeyd âhar diyâra giderken kayın atası Amr Zeyd’e kızım Hind’i tatlîk eyle
dedikde Zeyd nice dilersen öyle eyle deyup çıkup getdikden sonra Amr dahî gidup
ba’dehû meclis-i âharda Amr Hind’i tatlîk eylese talâk vâki’ olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.104
Varak 81 b
el-Mesele: 63
Zeyd zevcesi Hind’i bir defa talâk-ı ric’î ile ba’dehû müracaat etdikden sonra
talâk-ı bâin ile tatlîk edüp ba’dehû tezevvüc etdikden sonra Zeyd’den kelime-i küfür
sâdır olup Hind mübâne olmağla tecdîd-i îmân eylese Hind’i bilâ hulle tezevvüc etmek
câiz olur mu?
el-Cevâb: Olur.105
el-Mesele: 64
Zeyd’in menzilinden bir miktar eşyâsı zâyi’ oldukdan sonra Zeyd zevcesi Hind’e
sen yitirdin deyu darb etdikde Hind’in babası Hind yitirdi demekle eğer ol eşyâyı Hind
yitirmediyse senden üç talâk boş olsun dese Hind ben yitirmedim deyu yemîn edüp
lâkin Zeyd Hind yitirdi deyu kavlinde musırr (ısrarcı) olsa Hind’in yitirmediği yeminle
sâbit olup vukûu talâka hükm olunur mu?
103 Mecmûu’n-Nevâzil’de şöyle geçer; kadın kocasına “sana ihtiyacım yok” dese, adam da “cehenneme git” dese, talak meydana gelir.(ez-Zahîratu’l-Burhânî, Kinâyêtu’t-talâk) Mecmûu’n-Nevâzil’de şöyle geçer; adam talaka niyet ederek karısına, “cehenneme git” dese, talak meydana gelir.(el-Hulâsa, Talak, fasıl: III) Bizim burada, Hulâsa sahibinin talakı niyetle kayıtlayarak nakletmesi, “ez-Zahîra” sahibinin talakın mutlak olarak meydana geleceğini söyleyerek nakletmesi hususunu açıklamamız gerekir. Çünkü ikiside bu sözlerini “Mecmûu’n-nevâzil”den nakletmişler, ikisinin arasını uyumlu hale getirmek gerekir. Ben, gerçeği bilmek ve onu ortaya çıkarmak Allah’ın yardımıyla olur, derim. Hidâye sahibi ve diğer âlimler şöyle der; bilinen üç lafız dışındaki kinâye sözler niyete ihtiyaç duyar. Ancak müzâkere-i talak esnasında kinâye sözler senin de bildiğin gibi niyete ihtiyaç duymaz. Hulâsa sahibinin naklini, müzâkere-i talak halinin dışındaki bir zamana hamletmek gerekir, çünkü o mutlak olarak söylemiştir, talakın olması için niyete ihtiyaç vardır. Fakat Zahîra sahibinin naklini müzâkere-i talak halinde söylenilen söze hamletmek gerekir. Çünkü kadın “ sana ihtiyacım yok” demiştir. Dolayısıyla bu konuşma esnasında niyete ihtiyaç yoktur. En iyisini Allah bilir 104 Kadının velîleri toplansa ve kocasından onu boşamasını isteseler ve konuşma uzayıp gitse, koca kızın babasına şöyle dese; “benden ne istiyorsan istediğini yapacağım” deyip, dışarı çıksa, kadının babası kızını boşasa, talak meydana gelmez. Çünkü yetki kocanın elindedir, yetki vermede kocanın elindedir. Talak ihtimal ile meydana gelmez. (Velvâlicî, Talâk, fasıl: V) 105 Küfür kelimesi kullanarak yapılan ayrılıkta, talak meydana gelmez. Kâdıhân’dan daha önce zikrettiğimiz gibi.
28
el-Cevâb: Olunmaz.106
el-Mesele: 65
Zeyd zevce-i medhûla bihâsı Hind’e üç defa irâdetin elinde olsun dedikde Hind
ol mecliste nefsini irâde ve tatlîk itmeyup ba’dehû Zeyd Hind’e benden boş ol dese
Hind’e iddeti içinde mürâcaat edüp tecdîd-i nikâh olunmadan Hind ile ezvâc
muâmelesine kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.107
el-Mesele: 66
Bir diyarda ve yuvada olan Zeyd Amr’ın oğlu Bekr’i bir cürmle (suç) ittihâm
(suçlamak) edüp ve habs edüp beşyüz ğuruş cerîmeye (ceza) kesdikde Amr varup
Bekr’i tahlîs içün Zeyd beşyüz ğuruş verüp ba’dehû Zeyd Amr’a meblâğ-ı mezbûru
kendiden da’va ve istirdâd (geri istemek) etmemeğe talâk-ı selâseye yemîn verdikden
sonra Amr’ın tarafından emrinsiz (görevlendirilmeden) Bişr Zeyd ile muhâsama
(davalaşma) ve meblâğ-ı mezbûru Amr Zeyd’den istirdâd ba’dehû kâdı huzurunda
murâfaaya (durumlarını anlatma) vardıklarında Amr yanlarınca gedüp kâdıya
mukaddemen oğlu Bekr’in cerîmesi içün Zeyd’in kendinden cebren beşyüz ğuruş alup
ba’dehû meblâğ-ı mezbûru da’va ve istirdâd itmemeğe kenduye talâk-ı selâseye yemîn
verdiğini hikâyet edüp kâdı dahî Amr’ın ne husus içün yanlarınca gelüp ve ğayrın
muhâsama etdiğini fehm edecek meblâğ-ı mezbûru Zeyd’den Amr’a hükm edüp
alıvermeğe kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.
el-Mesele: 66-B
Bu sûretde hükm-ü mezbûra binâen Zeyd meblâğ-ı mezbûru Amr’a teslîm eylese
şart-ı mezbûra binâen Amr’dan zevcesi Hind üç talâk boş olur mu?
106 Onun kuralı şudur; Yemin eden koca, karısının eşyaları zâyi ettiğini iddia eder ve bunda ısrarcı oluyorsa, yeminin bozulup bozulmaması yemin edenin iddiasına göre olur. Velvâlicî’nin fetvâsında açıklaması da böyledir.(Velvâlicî, Kitâbu’l-eymân, fasıl: XIII) Bir adam, kendince sıkıcı olduğuna inandığı ama diğer insanlarca sıkıcı olmadığına inanılan birisi için “o kimse sıkıcıdır” diye yemin etse, diğer insanlarca kabul edilen şeye niyet etmedikçe yemini bozulmaz. Çünkü yeminin gerçekleşmesi kişinin yemin ettiği şeyi açıkça bilmesiyle olur. Yoksa niyet ettiği şey onu bağlamaz bize göre. 107 Bize göre onun kuralı şudur; birincisi, boşama yetkisinin kadına verilmesi ile kadın kendisini boşamazsa talak meydana gelmez, önceki metinlerde açıklandığı gibi, ikincisi, sarîh bir şekilde boşamayla kadının iddeti devam ettiği süre içinde kocanın karısına dönme hakkı vardır, daha önce de açıklandığı gibi
29
el-Cevâb: Olmaz.108
(Mesele: 66 Müellif, asıl metinden kelimeler atlamış ve zamirleri yanlış
kullanmış.)109
Varak 82 a
el-Mesele: 67
Hind’i sağîreyi liebeveyn (anabababir) er karındaşı ve veliyyi akrabı olan Zeyd
mehr-i misliyle (bilirkişilerin belirlediği mehir miktarı, kendisiyle aynı konumda olan
kadınların aldığı mehir miktarı) kufuvvi (denk) Amr’a tezvîc etdikden sonra Hind bâliğa
oldukda hıyâr-ı bülûğuyla nefsini ihtiyâr ve işhâd edüp ba’dehû Amr müddet-i seferi
baîd âhar diyarda sâkin olmağla Hind kendi beldesi kâdısı huzûrunda hîn-i bülûğda
ihtiyârını isbât edüp yedinde kâdî-i mezbûrdan nakl olundukdan sonra nakl-i mezbûru
Amr’ın muvâcehesinde (karşı karşıya olma, yüzyüze görüşme) varup isbâta tarafından
Bekr’i tevkîl Bekr dahî Amr’ın beldesine varup ol beldede kâdısı huzûrunda yedinde
olan naklin vurûdunu bi’l-vekâle şuhûd tarîkeyle Amr’ın muvâcehesinde isbât edecek
Hind’i Amr’dan kâdıya tefrîk etdirmeğe kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.110
108 Güçlü zorba biri bir adamın malını zorla alsa ve adama, kendisinden aldığı maldan dolayı dâvâ açmaması için yemin ettirse, bu konuda şöyle bir çare var dediler; başka bir kimsenin zorba hakkında dâvâ açması ve esas mal sahibinin de o ikiseyle beraber hâkimin yanına gitmesi ve hâkime şöyle demesidir; zorba kişi bana şöyle şöyle yemin ettirdi ve hâkimin de niye üçüncü bir şahsın dâvâ açıp da kendisinin dâvâ açmadığını anlaması, böylece hâkim, zorla alınan malın asıl sahibine geri veriımesine hükmeder.(Kâdıhân, Eymân, Tahlîfi’z-zulmet) Bize göre yeminin bozulmaması şu kâideye dayanır; yemin, parayı geri almamak ve dâvâ açmamak üzere edilmişti, yemin eden, ne dâvâ açtı ne de parayı geri istedi. Bu durumda yeminin bozulması gerekir mi? “el-Hulâsa” da bu konuya işaret eden bir mesele zikredildi. Şöyle ki; adam borcunu bugün ödememeye yemin etse, ancak kendisinden zorla bu para alınsa, bu durunda yeminini bozmuş olmaz. Ancak borcu, isteyerek alma ve zorla alma ile bu ikisinin dışındaki bir şekilde alma arasında fark olduğu ortadadır. Örneğin; hâkimin hüküm vermesiyle de borç ödenir. Bu hüküm de şuna binâen verilir; yemin eden ya alacağını ikrâr eder veya ikrâr etmeksizin alacağı olduğu şeye delalet edecek bir talepte bulunur, böylece yemin edenin hakkı sabit olur. Hâkim’e gidip durumunu ona anlatmasıyla, yemini bozulmuş olmaz. Adam hâkime gitmemeye ve durumunu hâkime anlatmamaya yemin etmişti ki, bu ikisini yapmakla yemini bozulmaz. Bilâkis adam kendisini zorlayanı dâvâ etmeyeceğine ve ona verdiği parayı geri istemeyeceğine dâir yemin etmişti. Adam kendini zorlayanı ne dâvâ etmişitir ne de ondan alacağını istemiştir ki bu durumda adamın yemini bozulsun. Adam üçüncü bir kişi aracılığı ile dâvâ açmış ve alacağını istemiştir. Böyle yapmakla yemini bozulmaz, tıpkı bir adamın evlenmemeye yemin edip ancak fuzûli bir şahsın onu bir kadınla evlendirmesi, yemin eden adamın da buna fiilen icâzet vermesiyle yemininin bozulmaması gibidir. el-Hulâsa ve başka kitaplarda da böyle geçer. Hulâsa sahibi Nesefî’den nakleder; o şöyle der ; adam evlenmemeye yemin etse, sonra bir âlime gitse kendisine evlenmesi için cevaz verinceye kadar durumunu ona anlatsa ….. söz burada bitti. 109 el-Ferğânî, age., Eymân, Tahlifiz-zulmet, c. II, s. 11. 110 Had ve kısas cezaları dışındaki dâvâları bir hâkimin başka bir hâkime yazı yazarak bilgi vermesi istihsânen câizdir. Kıyâsen bunu yapmak câiz değildir, çünkü yazıyla anlatım söyleyerek anlatmaktan daha kuvvetli değildir. Başka hâkime sözle bildirilecek olsa, hâkim duyulan şeyle amel etmez, dâvânın yazıyla bildirilmesi daha iyidir.(el-Bahru’r-râik, Kazâ)Bütün haklarda ve husûmetlerde vekâlet câizdir.(el-Bidâye, Vekâlet)
30
(Mesele: 67 Müellif, altı çizili cümleyi atlamış manada daralma meydana
gelmiş.)111
والقیاس أن لا یجوز قولھ یكتب القاضي إلى القاضي في غیر حد وقود أي استحسانا
؛ لأن كتابتھ لا تكون أقوى من عبارتھ وھو لو أخبر القاضي الآخر في محلھ لم یعمل
فكتابتھ أولى بخبره el-Mesele: 68
Zeyd zevce-i medhûla bihâsı Hind’i ihtiyârı elinde olsun söyle deyu Amr’ı irsâl
edüp Amr dahî Hind’e söyledikde nefsini irâde ve tatlîk etmeyüp sükût eylese Hind
mübâne olur mu?
el-Cevâb: Olur.112
(Mesele: 68 Müellif, asıl kaynaktaki altı çizili metni (bununla talaka niyet
ederek veya kendini boşa dese ) cümlesini atlamış, böylece mana tamamen değişiyor.
Çünkü adam talaka niyet etmeden kendini seç dese bu sözle talak meydana gelmez.)113
el-Mesele: 69
Zeyd zevcesi Hind’i talîkâ-i vâhide ile tatlîka Amr’ı tevkîl etdikde Amr Hind’i
talâkât-ı selâse ile tatlîk eylese Hind’e talâk vâki’ olur mu?
el-Cevâb: İmam Âzam katında olmaz.114
el-Mesele: 70
Zeyd zevce-i medhûlun bihâsı Hind’e boş ol deyüp ba’dehû Zeyd’in anası
Zeyneb Hind’i döğdükde Zeyd döğme ben anı boşadım alâkamız yokdur dedikde
Zeyneb dinlemeyüp yine döğdükde Zeyd ben anı boşadım boşadım dese Zeyd Hind’i
bilâ hulle tezevvüc etmek câiz olur mu?
el-Cevâb: Ben anı boşadım boşadım demekle inşâ murâd etmeyecek olur.115
el-Mesele: 71
Hind zevci Zeyd’den mukaddemen (öncelikle, başlangıçta) şarab içersem
avratım üç talâk boş olsun deyü şart etdikden sonra şarab içmekle ben senden mutallaka
111 İbn Nuceym, (1993), age., Kaza, c. VII, s. 2. 112 Adam, karısına “seç” veya “emrin elindedir” dese, kadın aynı mecliste olduğu müddetçe kendisini boşayabilir. Şayet o meclisten ayrılır veya başka bir işle meşğul olursa bu yetki elinden çıkar.(el-Bidâye) 113 el-Merğînânî, age., Tefvîdu’t-talâk, c. I, s. 276. 114 Bir kişi, başka bir kimseyi, hanımını bir talak ile boşaması için vekîl olarak tayin etse, vekil de adamın hanımını iki veya üç talak ile boşasa, Ebû Hanîfe’ye göre iki imamın hılafına talak meydana gelmez.(Hizânetu’l-ekmel, Vekâlet) 115 Şayet adam, karısına “sen boşsun” dese, başka bir adam ona “sen ne dedin” dese, koca “onu boşadım veya o boştur dedim” dese, kadın kazâen bir talak boş olur. Çünkü adamın ikinci “onu boşadım” sözü diğer adamın sorduğu soruya cevap olarak verilmiş sözdür ki birinci boşamadan haber vermektedir.(ez-Zahîratu’l-Burhânî, Talâk, III)
31
oldum deyü da’vâ etdikde ben hîn-i şart-ı tekellümde inşêallâh demişdim deyü yemin
eylese tasdîk olunur mu?
el-Cevâb: Olunmaz.116
el-Mesele: 72
Zeyd zevcesi Hind’e esnâ-i müzâkere-i talâkda nikâhını al ve durma hânemden
git deyüp esbâbını (elbiseler) ayırup Hind’i esbâbı ile ondan ihrâc etdikden sonra talâka
niyet etmemişdim dese tasdîk olunur mu?
el-Cevâb: Olunur.117
Varak 82 b
el-Mesele: 73
Birkaç kimesneler Zeyd’e zevcen Hind’in nafakasını niçin görmezsin
didiklerinde Zeyd benim avratım yokdur dese böyle demekle Hind Zeyd’den mübâne
olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.118
el-Mesele: 74
Zeyd zevcesi Hind’i talâk-ı selâse ile tatlîk edüp ba’dehû Amr-ı sağîre Hind’i
nikâh edüp Amr kable’l-bülûğ Hind’i tatlîk eylese sahîh olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.119
el-Mesele: 75
On iki yaşını itmâm (tamamlamak) edüp bülûğun iddia itmeyen oğlana hulle
câiz olur mu?
el-Cevâb: İdhâle kâdir ise olur bülûğunu i’tiraf etmeyince talâkı sahîh olmaz.120
el-Mesele: 76
Zeyd’in talâk-ı selâse ile mutallakası olan zevcesi Hind nefsini Zeyd’in abd-i
memlûk-ü Amr-ı kebîre Zeyd’in izniyle tezevvüc edüp Amr dahî tezevvüc ve vatîe
etdikden sonra Zeyd Amr’ı Hind’e hîbe (bağış) ve teslîm Hind dahî kabul ve kabz 116 Nesefî “Fetâvâ” isimli kitabında şöyle der; adam, istisnâ ettiğini iddia etse, kadın da “bilâkis sen beni boşamıştın” dese, kadının sözüne itibar edilir. Adam delil getirmedikçe onun sözüne bakılmaz.(Fethu’l-kadîr, Talâk, fasıl: İstisnâ) 117 Müzâkere-i talâk halinde çık, git, kalk, giyin, örtün ve buna benzer sözler gibi cevaba ve redde elverişli lafızlarda kocanın niyyetini inkar etmesiyle, kocanın sözü doğru kabul edilir.(el-Hidâye, Talâk, Kable’d-duhûl) 118 Adama, “karın var mı” denilse, o da talaka niyet ederek “karım yok” dese, Ebû Hanîfe’ye göre iki imamın hılafına talak meydana gelir.(ez-Zahîriyye, Talâk, fasıl: II) 119 Sabî’nin talakı vâki’ olmaz.(el-Bidâye, Talâk) 120 Sahih bir nikahda duhul mevcud olduğu için mürâhik sabînin talakı bülûğa eren gibidir.(el-Hidâye, fasıl: Tehillu bihi’l- mutallaka) “el-Câmi”de mürahik çocuk buluğa ermemiş ve cimaya güç yetiremeyen diye açıklanmıştır. “ el-Menâfi”de buluğ çağına yaklaşan diye, Şemsu’l-İslâm da “Fevâid” inde 10 yaşındaki çocuk diye açıklamıştır.(Fethu’l-kadîr, fasıl: muharrer)
32
(almak) edüp Amr’a mâlike olmağla nikâh münfesih (bozulmuş) oldukdan sonra Zeyd
Hind’i ba’de inkidâi’l-idde tezevvüc etmek câiz olur mu?
el-Cevâb: Olur.121
el-Mesele: 77
Zeyd talâk-ı selâse ile mutallakası olan Hind’i tahlîl içün Amr’a tezvîc edüp
ba’dehu Amr Hind’e dâhil oldukdan sonra tatlîkdan imtinâ (kabul etmemek, çekinmek)
eylese hâkim Amr’a tatlîk eyle deyü cebre kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.122
(Mesele: 77 Asıl kaynaktaki şu lafızları(االصل ) kelimesini (االقد) kelimesiyle ve
(ال یقتضیھ) ve (انھ شرط فالنكاح) şart edatıyla değiştirmiş, ayrıca (اذا) şart edatını (ان)
kelimelerini yazmamış. Ancak biz tercümeyi müellifin yazdığı ibareye göre değil asıl
metindeki ibareye göre yaptık, böyle yapmasaydık, müellifin kendi lafızlarından doğru
mana ortaya çıkmıyordu.) 123
el-Mesele: 78
Zeyd’in zevcesi Hind Zeyd’in zevce-i âhardan olan oğlu Amr içün ben Amr’ı
bişehvet takbîl (öpmek) etdim deyüp Zeyd Hind’in an şehvet-i takbîlini inkâr eylese
Hindîn kavliyle Hind Zeyd’den tefrîk olunur mu?
el-Cevâb: Olunmaz.124
121 Üç talakla boşanmış kadın, hulle yoluyla kocasına geri dönmek isterse; güvendiği bir kimseye bir mikdar para verir, o kişi o parayla mürâhik bir köle satın alır, kadın o çocukla iki şâhid huzurunda evlenir, çocuk kadınla cinsel ilişkiye girer, daha sonra çocuğu satın alan kimse onu âzad eder, böylece nikah batıl olur ve çocuk başka bir memlekete gönderilir.(el-Fetâvâ li’l-Burhânî, Talâk, Mesâilu’z-zevc) 122 Çarelerden biri de şudur; şayet kadın muhallilin boşamamasından korkarsa, ona şöyle demesi gerekir; “emrim elimde istediğim zaman kendimi boşamak üzere seninle evleniyorum”, adam da bu şartı kabul ederse, nikâh câizdir. Boşama hakkı kadının olur. Bu çare, cumhurun kabul ettiği görüşe göredir. Tahlîl şart koşulursa o şart batıldır, nikah ise sahihtir. Bazıları ise şartın sahih olduğu görüşündedir. Hatta muhallil talak yapmazsa talak yapmaya zorlanır. Bu görüş Ebû Hanîfe’den “Ravdatü’z-Zendeveysi ” adlı eserden naklolunmuştur. “Zâhiru’r-rivâye” kitaplarında bu görüşe rastlanmamaktadır. Bu rivâyete dayanmak, onunla hüküm vermek doğru değildir. Mezhebin kurallarının kendisine muhâlif olduğu, sıhhati zayıf bir rivâyettir. Çünkü tahlîlin, akdin gereği olmayan bir şart olduğunda şüphe yoktur. Akitler iki kısımdır. Birinci kısım; tümüyle bu şartların kendisini iptal ettiği akitler, örneğin; alış veriş vb. gibi. İkinci kısım, şartın batıl olup akdin aslının sahih olduğu akitler. Nikah fâsit şartlarla batıl olmayan akitlerdendir. Şart batıl olur fakat nikah sahihtir. Bu durumda tahlîlin batıl olduğu açıktır. Muhallil talaka zorlanamaz. (Fethu’l-kadîr, Talâk, fasıl: Tehillu bihi’l- mutallaka) 123 İbn Humâm, age., Talak, Tehıllu bihî’l-mutallaka, c. III, s. 178. 124 Adam, bir kadınla evlendiğinde kadın, adama “ben iddetimi bitirmeden benimle evlendin” dese, kocası da bu sözü inkar edip de nikahın câiz bir nikah olduğunu iddia ederse, kocanın sözüne itibar edilir.(Kâdıhân, Muharremât) Baba oğlunun karısını şehvetle ve kadın istemediği halde öperse, oğlu da öpmenin şehvetle olmadığını söylese bu durumda oğlun sözüne itibar edilir. Çünkü oğul nikâhın bâtıl olduğunu inkar ediyor. Şayet oğul öpmenin şehvetle olduğunu doğrularsa, karısıyla ayrılırlar.(et-Tatarhâniye, Nikâh, Muharremât)
33
(Mesele: 78-dipnot-A Müellif, asıl kaynaktaki kelimelerden atlama yapmış,
ancak bu manayı bozacak bir değişiklik değil.)125
(Mesele: 78-dipnot-B Müellif, meseleyi asıl kaynaktaki metinden atlama
yaparak nakletmiş.)126
اذا قبل االب امراة ابنھ بشھوة وھى مكروھة و انكره الزوج ان یكون بشھوة فالقول
قول الزوج النھ ینكر بطالن ملكھ و ان صدق الزوج انھ كان عن شھوة وقعت الفرقة Varak 83 a
el-Mesele: 79
Zeyd zevcesi Hind’i menzilinde tatlîk edüp ba’dehû taşra çıkup suâl olundukda
bâin talâk boşadım dese Hind Zeyd’den iki talâk mı boş olur yoğsa bir talâk mı ?
el-Cevâb: İhbâr ile olucak bir talâk olur.
el-Mesele: 80
Zeyd medhûlun bihâ zevcesi Hind’i bâinen tatlîk etdikden sonra Zeyd Hind’i
iddeti içinde tezevvüc etmek câiz olur mu?
el-Cevâb: Talâk-ı selâse ile değil ise olur.127
(Mesele: 80 Müellifin kaynak olarak verdiği kitabın( Bedâiu’s-sanâi, Hükmü
talakı’l-bâin), o bölümünde naklettiği ibare yok. Müellif, kitap ismi ve bölümünü
yanlışlıkla vermiş olabilir.)128
el-Mesele: 81
Müteğallibeden Zeyd sâlih ve müttakî olan Amr’a zevcen Hind’i tatlîk eyle
dedikde Amr dahî Hind üç talâk boş olsun dimiş olsa hâlen Hind Amr’dan boş oldum
deyü da’vâ etdikde Amr nefsim işedecek mertebe olsun lafzına muttasılan inşêallah
demişdim deyü da’vâ eylese yemîni ile tasdîk olunur mu?
el-Cevâb: Kâdı i’tibar edüp tasdîk ederse yemîni ile kavli mu’teberdir.129
125 el-Ferğânî, age., Muharremât, c. 1, s. 369. 126 Âlim b. Âla, et-Tatarhâniye, Pakistan, Kitâbu’n-nikâh, Esbâbu’t-tahrîm, c. II, s. 625. 127 İddet hükmünce; kadının iddeti içinde kocasından başkasıyla nikahlanmasının haram olmasıdır.(el-Bahru’r-râik, İddet) Bize göre de kadın iddeti içinde kocasıyla evlenebilir. İddet içinde kocasının iddet bekleyen kadınla evlenmesi câizdir. Çünkü kadının yabancılarla evlenmesi yasaklanmıştır.(el-Bedâyî, fasıl: Hükm-ü talâkı’l-bâin) 128 Kâsânî, (1986), Bedâiu’s-sanâi, Beyrut, Hükmü Talakı’l-bâin, c. III, s. 187-192. 129 Şeyhu’l-İslâm Ebû’l-Hasen Necmuddîn en-Nesefî şöyle nakletti; Şeyhlerimiz istisnâ davalarında delil olmaksızın kocanın tasdîk edilmemesi görüşüne icâbet ettiler. Bu görüş zâhirin hilâfınadır. İnsanların davranışları bozulmuşsa da bence adamın doğru bir kişi olarak bilinmesi göz önüne alınır. “Muhît”te geçtiği gibi adamı doğrulamak için talakın vâki olmaması gerekir. Bu zamanda fısk çoğaldığı için adam şayet fâsık ve câhil olarak biliniyorsa onun sözünün kabul edilmemesi gerekir.(Fethu’l-kadîr, Talâk, İstisnâ)
34
(Mesele: 81 Müellif, asıl metni aynen almamış, bazı kelimeleri yazmamış, ancak
mana değişmemiş.)130
el-Mesele: 82
Ba’zı kimesneler Zeyd’e zevcen Hind seni istemez tatlîk eyle dediklerinde Zeyd
Hind beni istemezse ben de Hind’den ferâğat etdim dese böyle demekle Hind Zeyd’den
mübâne olur mu?
el-Cevâb: Ferâğat etdim demeden niyeti talâk olup beni istemezseden murâdı
canın istemez demek ise bilâ ta’lik (şart koşmak) mübâne olur. Ta’lik ise şartıyla
mukayyeddir.131
el-Mesele: 83
Zeyd zevce-i medhûlun bihâsı Hind’e seni boşadım dese vâki’ olan talâk talâk-ı
ric’î midir yoğsa bâin mi?
el-Cevâb: Ric’îdir.132
el-Mesele: 83-B
Bu sûretde Hind mu’tedde (iddet beklemekte) iken Zeyd Hind’e rızâsınsız
mürâcaat edüp tecdîd-i nikâh etmeden ezvâc muamelesine kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.133
el-Mesele: 84
Zeyd zevcesi Hind’e esvâbının nısfını (yarısı) bana ver de üç talâk boş ol
dedikde Hind esvâbının nısfını verüp Zeyd dahî alsa Hind üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.134
(Mesele: 84 Müellif, asıl kaynaktaki lafza uymamış, ancak mefhum olarak doğru
nakletmiş.)135
130 İbn Humâm, age., Talak, İstisnâ, c. III, s. 147. 131 Ebû Câfer der ki; kadın kocasına “ey kurtuban” dese, adam “eğer ben dediğin gibiysem sen boşsun” dese, adam ister kadının dediği gibi olsun isterse dediği gibi olmasın kadın boş olur. Çünkü çoğunlukla koca o sözle kadına eziyet etmek ister, tıpkı kocanın karısından duymak istediği şeyi karısının söylemek durumunda kaldığı gibi. Ebû Bekr el-İskâf der ki; adam bu sözümle şartı kasdettim derse, Allah ile kendi arasında olan şey tasdîk edilir. Muhtâr görüş de budur. Eğer adam öfkeli bir haldeyken bunu söylemişse şart olmaksızın adam için geçerlidir. Öfkeli olmadığı an söylemişse şarta bağlıdır.(ez-Zahîra, Kitâbu’t-talâk, fasıl: Ta’lik) 132 Bir Türk “tallaktü” sözü yerine “boşadım” sözünü söylese, “tallaktü” sözü sarihtir, onunla bir ric’î talak olur. “Boşadım” lafzı da sarihtir, onunla da bir ric’î talak olur bizce. Talak lafızlarının aslı şudur; Farsça’da talak için kullanılıp başka bir şey için kullanılmayan her lafzın söylenmesi Arapça’daki sarih talak lafızları gibidir. Şayet bu lafız hem talak hem de başka şeyler için söyleniyorsa Arapça’da kinâye lafızlar yerine geçer.(ez-Zahîra, Kitâbu’t-talâk, IV) 133 Adam, karısını bir ric’î talak ile boşasa, adam, kadına iddeti içinde dönme hakkına sahiptir. Kadın bu dönüşe râzı olsa da olmasa da fark etmez.(el-Bidâye, Talak, bab: Ric’at.) 134 Adam, karısına “şayet o şeyi verdiğinde veya verdiğin zaman sen boşsun” dese, kadın o şeyi kocasına vermedikçe talak meydana gelmez. O şeyi verdiğinde talak meydana gelmiş olur.(Velvâlicî, Talâk, VII) 135 Velvâlicî, age., Talak, fasıl: VII, c. III, s. 110-111.
35
el-Mesele: 85
Pencden (bir çeşit içki) sekrânın (sarhoş) talâkı vâki’ olur mu?
el-Cevâb: Olur.136
Varak 83 b
el-Mesele: 86
Zeyd zevcesi Hind’i babası Amr’ın evine gönderip ba’dehû Amr’a bana Hind
yaramadı bikr bulamadım sen de dursun deyüp lâkin tatlîk ile imsak (boşamama)
beyninde mütereddid (tereddütlü) olsa Hind mübâne olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.137
el-Mesele: 87
Zeyd zevcesi Hind’e benden üç talâk boş ol dedikden sonra Zeyd ben câriyen
Zeyneb’i vatîe etmiş isem benden üç talâk boş ol deyüp şart-ı ta’lik etmişdim Zeyneb’i
vatîe etmiş olmamağla talâk vâki’ olmadı deyüp Hind ta’lîki münkire olsa Zeyd fesâd
ile müttehem iken ta’lik-i mezbûrda yemîni ile tasdîk olunur mu yoğsa beyyineye (delil)
muhtac mıdır?
el-Cevâb: Muhtacdır.138
el-Mesele: 88
Zeyd zevcesi Hind’in kız karındaşı Zeyneb-i sağîreyi vatîe eylese Hind
Zeyd’den mutallaka olur mu?
el-Cevâb: Olmaz sağîre müştehât (şehvet uyandıracak) değil ise ta’zir-i şedîde
olunur müştehât ise recm olunur.139
136 Abdulaziz et-Tirmîzî şöyle der; Ebû Hanîfe’ye penc içip sarhoş olup karısını boşayan adamın durumunu sordum, o da; “adam ne içtiğini bilerek içmişse karısı boş olmuştur”, dedi.(el-Hulâsa, Talâk, fasıl: I) 137 Bize göre onun kuralı şudur; talaka niyet etmeden “o kadına ihtiyacım yoktur” şeklinde yazı yazsa, talaka niyet olmadıkça kadın boşanmış olmaz. el-Fetâvâ’da böyle söyler. 138 İmam Burhânî’nin el-Muhît’inde açılandığı gibi sorunun cevabı istisnâ davasında daha önce geçmişti. Buna binâen, bizim de söylediğimiz gibi adam talakın gerçekleşmesini şarta bağladıysa talakın olması için başka bir şeye ihtiyaç yoktur. 139 Hidâye’de şöyle geçer; olgun bir adam iki kız kardeşten birine zinâ ederse zinâ ettiği kadın bir hayız görmeden diğer kızkardeşine yaklaşamaz, bu içinden çıkılmaz bir durumdur.(Fethu’l-kadîr) Şayet adam deli veya küçük kız çocukla zinâ eder veya onların benzerleriyle cimâ olunursa, sadece adama had cezası uygulanır.(el-Bidâye, bab: Mê yûcibu’l-hadd) Burada cimâ eder sözüyle kayıtlamış, eğer cimâ olmasaydı adama had cezası gerekmezdi. Çünkü o hayvana yaklaşmak gibidir bu da insan doğal tabiatı gereği hayvanla cinsî münasebeti istemez.(Ğâyetu’l-beyân, önceki ile aynı bab.) Hayvanla cinsel ilişki kurana had cezası yoktur, sadece ta’zir cezası verilir, çünkü o kimse helal olmayan bir şey yapmıştır. Bazıları da Peygamberimizden nakledilen “kim hayvana yaklaşırsa onu öldürün” hadisine dayanarak o kimseye had cezasının gerektiğini söylemişler, ancak bu hadis şazdır.(el-Mebsût, Talak, et-Tezevvücü ani’ş-şehâdet)
36
(Mesele: 88 Müellif, altı çizili birinci kelimeyi yazmamış, böylece manada
karışıklığa sebeb olmuş, ikinci çizili kelimede de müzekker zamir yerine müennes zamir
kullanmış yine manada değişikliğe sebeb olmuş.)140
وإن زنى صحیح بمجنونة أو صغیرة یجامع مثلھا حد الرجل خاصة 2.2. Bâbu’t-Ta’lîk el-Mesele: 89
Zeyd zevcesi Hind’e bir dahî Amr’ın menziline varırsan helâlim harâm olsun
dedikden sonra Hind Amr’ın menziline varsa Hind Zeyd’den mübâne olur mu?
el-Cevâb: Olur.141
el-Mesele: 90
Mücerred olan Zeyd fülân fi’li işlersem alup alacağım boş olsun dedikden sonra
ol fi’li işleyüp ba’dehû Amr Hind’i Zeyd’e fudûlî (yetkisiz üçüncü kişi) nikâh edüp
Zeyd dahî fiileyle kabul etdikden sonra ol fi’li yine işlese talâk vâki’ olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.142
el-Mesele: 91
Zeyd dâyini (alacaklı) Amr’a deynimi sana fülân mahalde edâ etmezsem avratım
üç talâk boş olsun dedikden sonra Zeyd Bekr ile deyn-i mezbûru Amr’a gönderüp Bekr
dahî ol mahalde Amr’a teslîm edüp edâ eylese bizzat edâ murâd etmeyecek avratı boş
olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.143
el-Mesele: 92
Bir karye ahâlisinden Zeyd bu karyeden göçmezsem avratım üç talâk boş olsun
dedikden sonra Zeyd ehl-u iyâli (aile fertleri) ile karyeden (köy, yerleşim yeri) göçüp
âhar karyede tevattun (yerleşmek, ikamet etmek) lâkin ehyânen karye-i ûlâya varup
gelse avratı boş olur mu?
140 el-Merğînânî, age., Kitâbu’l-hudûd, c. II, s. 392. 141 Âlimlerimiz “yemin olsun helâlim haram olsun” sözünde şöyle fetvâ verirler; örfî uygulamaya göre niyet etmezse de talak meydana gelir.(ez-Zahîratu’l-Burhânî, Talâk, IV) 142 Adam, evlenmemeye yemin eder de, fuzulî kimse onu evlendirir, fuzulî kendisini evlendirdiğini ona söyler de o adam da fiilen buna icâzet verirse, yemini bozulmuş olmaz. Âlimlerin büyük çoğunluğu bu görüştedir, aynısını Sadru’ş-Şehîd’de söylemiştir.(el-Hulâsa, Nikâh, fasıl: IV) 143 Borçlu, “falan kimseye borcumu vereceğim” diye yemin etse, daha sonra başka biri aracılığıyla borcunu ödese alacaklı parayı alınca, her ne kadar yeminle bizzat kendini kasdetmişse de bu durumda adam yeminini yerine getirmiş olur, bu diyâneten de kazâen de tasdîk edilir.(el-Muhîtu’l-Burhânî, Eymân)
37
el-Cevâb: Olmaz.144
(Mesele: 92 Müellif, asıl kaynaktaki metni aynen almamış, metni mefhum olarak
nakletmiş, manada bir eksiklik meydana gelmeden çevirmiş ayrıca farklı sayfalardaki
hükümleri birleştirerek yazmış.)145
Varak 84 a
el-Mesele: 93
Zeyd kaynanası Hind’e ba’de’l-yevm senin menziline girersem zevcem Zeyneb
üç talâk boş olsun dedikden sonra Hind menzilini Zeyneb’e hîbe ve teslîm edüp kendisi
çıkdıkdan sonra Zeyd menzile girse Zeyneb üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.146
(Mesele: 93 Müellif, asıl kaynaktaki metni aynen almamış, ancak naklettiği ibare
mefhum olarak doğru, ayrıca bölüm numarasını yanlış vermiş( مسكن ایمان ) yerine( ایمان
olması lazımdı.)147 (دخول
el-Mesele: 94
Zeyd karye ahâlisine incinmekle bu gün karyenizden çıkmazsam avratım üç
talâk boş olsun dedikden sonra Zeyd ol gün karye-i mezbûradan çıkup bir iki günden
sonra yine gelse Zeyd mahz-ı (sadece) hurûc murâd edecek şart-ı mezbûra binâen avratı
üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.148
el-Mesele: 95
144 Bir adam “şu mekandan çıkacağım” dese, geri dönmemeye niyet edip daha sonra dönse yeminini bozmuş olur. Dediler ki; bu dönüş devamlı oturma niyeti ile olursa yeminini bozmuş olur, yoksa ziyaret veya eşyasını taşımak için birkaç gün kalmak üzere gelmişse, yeminini bozmuş olmaz.(el-Muhîtu’l-Burhânî, Kitâbu’l-eymân, fasıl: Vukûu fi’l-meskene) Burada üç mesele vardır; şehir, köy ve ev. Evde ise, eşyaların taşınması şart koşulmuştur. Şehirdeki eşyaların taşıması şart değildir. Eşyalar köyde ise âlimler bunda ihtilaf etmişlerdir. Sahih olan Kerhî’nin “Muhtasar” ında söylediği gibi köy şehir gibidir. 145 İbn Mâze el-Buhârî, age., c. V, s. 5-10. 146 Adam, falan kimsenin evine girmeyeceğine dair yemin etse, o ev o kimsenin mülkünden çıksa, adam da o eve girse, İmam Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf’a göre yeminini bozmuş olmaz. İmam Muhammed o ikisine muhalefet etmiştir. (Hizânetu’l-ekmel, Evêilu’l-eymân) Adam filan kadının evine girmeyeceğine dair yemin etse, o kadın o evi satsa yemin eden adam da o evi satın alan kişiden kiralasa sonra eve girmeyi, evin bizzat kendisine girmemeye yemin ettiği için hoş görmese ancak eve girse yeminini bozmuş olur. Çünkü yeminini bizzat evin kendisine nisbet etmişti. Ancak adam eve girmeyi, ev o kadını hatırlattığı için hoş görmese ve eve girse yeminini bozmuş olmaz. Çünkü yeminini bizzat o kadın için etmemişti (el-Muhîtu’l-Burhânî, Eymân, nev’: Meskene) 147 İbn Mâze el-Buhârî, age., Eymân, fasıl: Duhûl, c. IV, s. 557. 148 Adam, evde oturmamaya değil bizzat o evden çıkmaya niyet ederek “bu evden çıkmazsam” deyip yemin etse, daha sonra o evde oturursa hemen oradan çıkmak istemese de yeminini bozmuş olmaz.(Kâdıhân, Eymân, fasıl: Mesêkine)
38
Hind zevci Zeyd’e benim üzerime evlenirsen dedikde Zeyd senin üzerine her
kimi tezevvüc edersem boş olsun dedikden sonra Zeyd Hind’in üzerine Zeyneb’i
tezevvüc eylese Zeyneb boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.149
el-Mesele: 96
Zeyd Amr’a fülân fi’li işlemezsen avratım boş olsun deyüp lâkin zaman ta’yin
itmezse Amr ol fi’li işliyecek Zeyd’in avratı ne zaman boş olur?
el-Cevâb: Zamân-ı ye’sde.150
el-Mesele: 97
Mücerred olan Zeyd zaman ta’yin itmeden Amr’ın kulu (köle) Bekr’i iştirâ
(satmak) edüp katl (öldürmek, dövmek) etmezsem alup alacağum üç talâk boş olsun
dedikden sonra Amr Bekr’i i’tak (azad etmek, hürriyete kavuşturmak) etmekle iştirâ ve
katlden ye’s (engel çıkmak) hâsıl olup ba’dehû Zeyd tezevvüc murâd eylese boş
olmamağa mahlas-ı şer’ ne der?
el-Cevâb: Fudûlî nikâh edüp Zeyd fi’leyle kabûl etmek gerekdir.151
el-Mesele: 98
Binefsihî da’vâya mübâşeret (dolaysız, direkt) eder ma’kûlesinden olan Zeyd
fülân husûsu Amr’dan da’vâ edersem avratım üç talâk boş olsun dedikden sonra Zeyd
husûs-u mezbûru Amr’dan da’vâya Bekr’i tevkîl edüp Bekr dahî husûs-u mezbûru
Amr’dan da’vâ eylese Zeyd’in avratı üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.152
el-Mesele: 99
Zeyd zevcesi Hind’e sen fevt oldukdan sonra evlenirsem anam avratım olsun
dedikden sonra Hind fevt olup Zeyd Zeyneb’i tezevvüc eylese böyle demekle Zeyneb
Zeyd’den boş olur mu?
149 Adam, karısına Farsça “eğer senin üzerine evlenirsem evlendiğim boş olsun “ dese ve daha sonra evlense, evlendiği kadın boş olur.(Kâdıhân, Kitâbu’t-talâk, Mesâil’u ta’lîku’t-talâk) 150 Adam, “şöyle yapmayacağım “ diye yemin etse, ebedî olarak onu yapmayı terk eder.(el-Bidâye, Eymân, Müteferrikât) 151 Adam, “evlenirsem aldığım kadın üç talak boş olsun “ dese, bunun çaresi, fuzûlînin ikisini nikahlaması ve adamın fiilen bu evliliğe cevaz vermesidir. Böylece yeminini bozmuş olmaz.(ez-Zahîriyye, Talâk, II) 152 Adam, “ onu kiralamayacağım” diye yemin etse, sonra başkasına onu yaptırsa yeminini bozmuş olmaz. “Aslu’l-fıkh”ta şöyle geçer; adam îlâ’ya yemin ederse, îlâ’yı kendi bozarsa yeminini bozmuş olur. “Hulâsa”da da böyle geçer.(Hizânetu’l-ekmel, Eymân) “Mecmûu’n-nevâzil” sahibi şöyle der; Necmeddin’den bu cevabın manasını sordum, yemin edenin kendisi o şeyi kiralasa yeminini bozmuş olur, başkası kiralasa, yeminini bozmuş olmaz. Bu cevap doğrudur. (ez-Zahîratu’l-Burhânî, Eymân, fasıl: IV)
39
el-Cevâb: Olmaz.153
Varak 84 b
el-Mesele: 100
Zeyd’e zevcen Hind zâniyedir denildikde zâniye ise boş olsun deyüp lâkin Zeyd
Hind’in zâniye olmadığına musırra olup zâniye olduğu sâbit olmasa mücerred böyle
demekle talâk hükm olunur mu?
el-Cevâb: Olunmaz.154
(Mesele: 100 Müellif, bazı kelimeleri almamış, manayı değiştirecek derecede
değişiklikler yapmış.)155
el-Mesele: 101
Bir karye ahâlisinden Zeyd zevcesi Hind’e fülân zamanda bu karyeden
göçmezsem üç talâk boş ol dedikden sonra ol zaman gelmeden Hind’i bir talâk ile tatlîk
edüp iddeti munkadıye oldukdan sonra ol zaman gelüp Zeyd karyeden göçmeyüp
ba’dehû ol zaman murûr eddikden sonra Zeyd Hind’i tezevvüc eylese şart-ı mezbûra
binâen Hind üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.156
el-Mesele: 102
Zeyd Amr’ın eşyasından menzilimde nesne var ise avratım boş olsun dedikden
sonra Zeyd’in menzilinde hîn-i halfde (yemin) Amr’ın eşyasından bir kilim olduğu zâhir
ve sâbit olsa Zeyd’in avratı boş olur mu?
153 Her haram ebedî olarak haramdır. Onun helalliği şartla bağlanırsa yemin olur.(ez-Zahîra, Evêilu’l-eymân) Adam, “şu işi yaparsam helalim haram olsun” dese, aynı şekilde ittifakla bâin talak olur. Adamın karısı varsa, yeminini de bozmuşsa, talak bâin şekilde olur. Adamın karısı yoksa, yeminini de bozmuşsa, adamın karısı olmadığı için yeminini karısını boşamaya bağlasamasıyla gereksiz bir yemin yapmış olur.(ez-Zahîra, Talâk, fasıl: IV) 154 Karı ile koca şartın meydana gelip gelmemesinde ihtilaf ederlerse, kocanın sözüne bakılır yada kadının delil getirmesi gerekir. Bu durum asla bağlıdır, asıl olanda şartın meydana gelmemesidir. Adam. talakın vuku bulduğunu inkar ediyor ve kadın üzerindeki mülkiyetinin devam ettiğini söylüyor. Kadın ise bunun tersini söylüyor.(el-Hidâye, Talâk, bab: Eymân) Bir adama “karın zina etmiştir” denilse, adam da “eğer öyle yaptıysa o boştur” dese, koca karısını boşamaya niyyet etmediği müddetçe “karım öyle yapmamıştır” sözü geçerlidir. Çünkü adam talakın meydana gelmesini inkar ediyor.( Velvâlicî, Talâk, Ta’lîk) 155 Velvâlicî, age., Ta’lîku’t-talâk, c. III, s. 49. 156 Adam, karısına “ şayet eve girersen üç talak boşsun” dese, daha sonra adam karısının eve girmesini fakat üç talakın meydana gelmemesini isterse, bunun şu şekilde bir çözümü vardır; adam karısını bir talak ile boşayacak ve kadının iddeti bitecek daha sonra eve girecek böylece adamın yemini iptal olacak ve üç talak meydana gelmeyecek. Sonra boşadığı kadınla tekrar evlenecek. Sonuçta kadın eve girerse yemin batıl olduğu için talak meydana gelmez. Biz şöyle deriz; iddet betmiştir, ancak kadın iddeti içinde eve girseydi üç talak meydana gelirdi.(ed-Dürer, Talâk, bab: Ta’lîk,)
40
el-Cevâb: Olur.157
(Mesele: 102 Müellifin yazdığı ibare kaynak olarak gösterdiği kitapta yok.)158
el-Mesele: 103
Zeyd zevcesi Hind’e üzerine tezevvüc edersem alup alacağum boş olsun
dedikden sonra Zeyd Hind’in üzerine Zeyneb’i tezevvüc eylese Hind ve Zeyneb boş
olur mu?
el-Cevâb: Olurlar.159
el-Mesele: 104
Zeyd eğer şu iskeleden sefîneye (gemi) binüp deryâya (deniz) sefer edersem
avratım üç talâk boş olsun dedikden sonra Zeyd ol iskeleden sefîneye binmeyüp âhar
iskeleden sefîneye binüp deryâya sefer eylese avratı üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.160
el-Mesele: 105
Zeyd Hind’i tezevvüc etdikden sonra fülân fi’li işlersem küllemâ tezevvectü
imraeten fe hiye tâlikun selâsen (her ne zaman evleneceğim kadın üç talak boştur)
mefhûmu üzere şart ve ta’lîk edüp ba’dehû ol fi’li işlese şart-ı mezbûra binâen Hind boş
olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.161
157 Adam, talakın meydana gelmesini hırsızlık üzerine yemin ederek “yanımda benden aldıklarından başka dirhem varsa talak olsun”diye yemin etse, dediler ki; adamın yanında üç veya daha fazla dirhem varsa, talak meydana gelir. Yemin eden yanında para olup olmadığını bilmese de durum değişmez.(Kâdıhân, Talâk, bab: Ta’lîk.) 158 el-Ferğânî, age., Ta’lîku’t-talâk, c. I, s. 472-518. 159 Bizce yeni evlendiği kadının boşanmış olduğu hakkında açıklama yapmaya gerek yok. Onun hükmü bellidir. Birinci karısının boşanıp boşanmayacağı konusunda âlimlerin farklı görüşleri vardır. Onlar “alup” sözüyle “aldığım” sözünün manasının aynı olduğunu söylerler, “alup” lafzını kelamdan çıkarmazlar. Çünkü “kelamın kullanılması ihmal edilmesinden daha iyidir” sözü bir usul haline gelmiştir. Durum böyle olunca önceki karısı da yenisi gibi boşanmış olur. 160 Adam, “evin şu kapısından çıkmayacağım “ diye yemin etse, kasdettiği kapının haricinde başka bir kapıdan çıksa yeminini bozmuş olmaz. Şemsu’l-İslam yemininin bozulacağını söyler. Fakih Ebû’l-Kâsım es-Sığâr, Fakih Ebû Ca’fer, Nasr b. Yahya, Muhammed b. Seleme ve benim bildiğim birçok âlim yeminin bozulacağını söyler. Onlar yemini dışarı çıkmaya bağlamışlar. Rahimehullah der ki; adamın yemininin sebebi evden dışarı çıkmayı uygun görmemekse kapıdan çıkması şart değil başka yerden de çıksa yemini bozulur. Ancak yemininin sebebi kapının önünde oturan kimselerin kendine bakmasından hoşlanmaması veya demir kapıdan geçmemek niyeteyle bizzat o kapıdan çıkmamaya yemin etmişse başka kapıdan çıkmakla yemini bozulmuş olmaz.(ez-Zahîratu’l-Burhânî, Eymân, fasıl: XII) 161 Fiillerle alakalı olan şart harfleri altı tanedir. “iz, izâ, izâmâ, metâmâ ve küllemâ” bu harfler geçmiş değil gelecek fiillerle ilgilidir. Çünkü şart, bir şeyin oluşmasıyla, olacak olan şeyin ciddi bir şey olmasıyla ilgili bir bilgi oluşturur. “küllü” kelimesi ise şart harfi değildir, çünkü o isimlerle beraber kullanılır. Ancak “küllü” kelimesi şayet fiille vasıflandırılırsa şart kelimesi olur, senin şöyle dediğin gibi; “evleneceğim bütün kadınlar”(Velvâlicî, Eymân, fasıl: I)
41
(Mesele: 105 Müellif, asıl metindeki kelimeleri değiştirerek vermiş, manayı da
değiştirmiş.)162
Varak 85 a
el-Mesele: 106
Bir karye ahâlisi içlerinden Zeyd’e koyunlarını mer’amızda otlatırsan
avratlarımız boş olsun dediklerinden sonra Zeyd koyunlarını oğlu Amr’a hîbe ve teslîm
etdikden sonra koyunları ol mer’ada otlatsa ahâlinin avratları boş olurlar mı?
el-Cevâb: Olmazlar.163
el-Mesele: 107
Bir belde ahâlisinden Zeyd eğer bu beldede sâkin olursam avratım üç talâk boş
olsun dedikden sonra Zeyd filhâl belde-i mezbûrdan çıkup ehl ve iyâli ile bir karyede
tevattun ba’dehû belde-i mezbûraya sâkin olmak vechi üzere varmayup ancak ba’zı
mesâlihi içün varup gelse avratı boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.164
el-Mesele: 108
Dediğim olsun mu demek avratın boş olsun mu demek ma’nasına müteâraf olan
bir belde ahâlisinden Zeyd Amr’a fülân fi’li işlersen dediğim olsun mu dedikde Amr
dahî olsun deyüp ba’dehû Amr ol fi’li işledikde Zeyd murâdım üç talâk idi deyüp lâkin
Zeyd üç talâk murâd etmese mücerred Zeyd böyle demeseyle Amr’ın avratı üç talâk boş
olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.165
el-Mesele: 109
Zeyd fülân fi’li işlersem avratım boş olsun dedikde cehren ve muttasılen
inşêallah dese ba’dehû Zeyd ol fi’li işleyicek avratı boş olur mu? 162 Velvâlicî, age., Eymân, c. III, s. 157. 163 Adam, falan kimsenin kölesiyle konuşmayacağına dair yemin etse, köle o kimsenin mülkünden çıktıktan sonra yemin eden adam o köleyle konuşsa, Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf’a göre İmam Muhammed’in hilafına yeminini bozmuş olmaz.(Hizânetu’l-ekmel, Kitâbu’l-eymân) 164 Bu mesele birkaç sayfa önce geçti, ancak sorudaki farkı belirtmek için burada tekrarladık. 165 Yemin ettiren, yemin edene “benim dediğim olsun mu” dese, yemin eden de kabul etse, sonra yemin ettiren ben onunla karının üç talak boşanmasını dilemiştim dese, bu durumda üç talak meydana gelir. Yemin ettiren senin sözünle ben üç talakı kasdetmiştim dese de veyahut yemin eden adam kendisi de olsa, aynı şey olur, böylece üç talak meydana geir. Çünkü burada yemin ettirenin niyyetine itibar edilir, yemin edenin niyetine itibar edilmez, çünkü yemin meclisinde yemin ettirenin beyanı önemlidir. Ancak meclis dağıldıktan sonra yemin edenin niyyeti önemli hala gelir. Yemin ettirenin niyyetine itibar edilmez. Çünkü talakın meydana gelmesi için yemin etmek meşru görülmemiş, nehyedilmiştir. Yemin eden de talakın meydana gelmesini istemiyor. Yemin ettiren bunun aksine talakın meydana gelmesini istiyor Böylece yemin edenin niyyetine itibar edilir yemin ettirenin niyyetine itibar edilmez. Sonuçta talak meydana gelmez. Yemin eden yemin ettirenin sözünü kabul etmeseydi yapılan yemin mecliste veya başka bir şekilde gerçekleşseydi bu durumda yine talak meydana gelmezdi.(Hâvi’l-munye, fasıl: fîmê yuksadu bihi’l-kizb)
42
el-Cevâb: Olmaz.166
el-Mesele: 110
Bir belde ahâlisinden Zeyd fülân gün bu beldeden çıkmazsam avratım üç talâk
boş olsun dedikden sonra ol gün zevcesi ile ol beldeden çıkup ve esâs-ı (eşya) beytin bir
mikdârını götürüp bir karyede tevattun etdikden sonra Zeyd zevcesi Hind ile belde-i
mezbûrada terk etdiği esâs-ı beyti nakl içün belde-i mezbûra gelse avratı üç talâk boş
olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.167
el-Mesele: 111
Zeyd zevcesi Hind’e Amr ile söyleşirsen benden üç talâk boş ol dedikden sonra
Amr ile söyleşirse üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.168
el-Mesele: 112
Zeyd zevcesi Hind’e bir dahî sana cimâ’ edersem bâin talâk boş ol deyüp dört ay
tamâmına dek Hind’e cimâ’ itmeyüp bihükmi’l-îlâi Hind Zeyd’den boş olup ba’dehû
Zeyd tecdîd-i nikâh edüp Hind’i aldıkdan sonra bir ay murûrunda Hind’e cimâ’ eylese
Hind üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.169
(Mesele: 112-dipnot-A Müellif, manayı etkileyecek derecede asıl metindeki
ibareden atlama yaparak meseleyi nakletmiş.)170
(Mesele: 112-dipnot-B Müellif, konuyu mefhum olarak doğru çevirmiş,
lafızlarda atlama yaparak meseleyi özetlemiş.)171
166 Adam karısına “inşêallah” lafzını bitişik olarak “sen boşsun” dese, Peygamberimizin (sav) şu; “Bir kimse karısını boşamaya veya kölesini âzad etmeye yemin ederde bu yeminine bitişik olarak “inşêallah” derse söylediklerini yapmaması halinde yeminini bozmuş olmaz” sözünden dolayı talak meydana gelmez.(el-Hidâye, İstisnâ) 167 Adam oturmayı istemeden bizzat evden çıkışı kasdederek yemin etse, evden çıktıktan sonra eve gelip oturmasıyla talak meydana gelmez. Ayrıca eşyaları almak için eve dönse yine talak meydana gelmez. İki sayfa önce bu meseleyi “Muhîtu’l-Burhâni”den naklederek açıkladık. Sonuç olarak, iki iradeyle talakın meydana gelmeyeceği malumumuzdur. 168 Ta’lik’i bir mülke bağlamak sahihtir. Adam karısına “oraya gedersen boşsun” dese şartın gerçekleşmeseyle talak meydana gelir.(el-Bahru’r-râik, Talâk, Ta’lîk) 169 Adam karısına “sonsuza dek sana yaklaşırsam üç talak boş ol” dese, bunun çaresi yoktur. Adam karısına yaklaşırsa üç talak meydana gelir. Dört ay bitinceye kadar yaklaşmazsa yine talak olur, bundan sonra tekrar nikahlansa îlâ olur. (Kâdıhân, Talâk, bab: Îlâ) Adam ebedi olarak karısına yaklaşmamaya yemin etse, yemini mutlak olduğu için yemin devam eder. Yemini bozmayı gerektirecek bir şey mevcut değilse, adam da talak meydana geldikten sonra tekrar o kadınla evlense îlâ’da geri döner. Adam karısıyla cinsel ilişki kurarsa adama kefaret gerekir. Cinsel ilişki kurmazsa dört ayın bitiminde tekrar talak meydana gelir. Çünkü yaptığı yemin mutlak olduğu için yemini devam eder.(el-Hidâye, bab: Îlâ) 170 el-Ferğânî, age., Kitâbu’t-talak, c. I, s. 545. 171 el-Merğînânî, el-Hidaye, Îlâ, c. II, s. 299.
43
Varak 85 b
el-Mesele: 113
Zeyd Amr’a senden Hünkâr’a şikâyet etmezsem avratım üç talâk boş olsun
diyüp lâkin zaman ta’yîn itmeyüp fevre (aceleye) delâlet eder nesne olmasa Zeyd
Amr’dan hâlen Hünkâr’a şikâyet etmeyecek avratı ne vaktde boş olur?
el-Cevâb: Zam’an-ı ye’sde.172
el-Mesele: 114
Zeyd Amr’dan beşyüz akçemi aldı deyu da’vâ etdikde Amr senden akçe almış
olursam avratım boş olsun deyüp ba’dehû Amr’ın Zeyd’den akçe aldığı sâbit olsa
Amr’ın avratı boş olur mu?
el-Cevâb: Müteâraf üzere olur.173
el-Mesele: 115
Zeyd firâr (kaçmak) ve ğaybet (kaybolmak) eden Amr içün Amr’ın kaçdığından
haberim varsa avratım üç talâk boş olsun deyüp fil-hakîka haberi olmayup ba’dehû ehl-i
örf Zeyd’i ahz (yakalamak) edüp Amr’ın kaçdığını bilurum deyu ikrâr ile ve illâ seni
katl ederum deyu ikrâh-ı (zorlamak) mu’teber (geçerli)ile ikrâh edüp Amr dahî
mükrehen (zorlanmış halde) ikrâr eylese avratı boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.174
el-Mesele: 116
Zeyd kızkarındaşım Zeyneb’i nikâhla Amr’a verirsem avratım üç talâk boş olsun
deyüp ba’dehû Zeyneb’i Amr’a vermeyup ve Amr’a nikâh olmamağa sa’y-i
(çabalamak) belîğ edüp lâkin Zeyneb memnûa olmayup Amr’a varsa Zeyd’in avratı boş
olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.175
el-Mesele: 117
Bir belde ahâlisinden Zeyd Amrâ sen bu beldede iken boza (içilecek bir şey)
içersem alup alacağum boş olsun deyüp ba’dehû Amr ol beldede değil iken Zeyd boza
içse hâlen Zeyd Hind’i tezevvüc etdikde Hind boş olur mu?
172 Adam, “şunu mutlaka yapacağım” diye yemin etse, o fiili yapmaktan umudunun kesilmesine kadar onu yapmadığında yemininin bozulmasına hükmedilmez.(Fethu’l-kadîr, Eymân, Müteferrik) 173 Davalı, borcunun olduğunu inkar edip “borcum varsa talak meydana gelsin” diye yemin etse, davacı da alacağı olduğuna dair delil getirse, davalının karısı boşanmış olur.(ez-Zahîra, Eymân, Mesâilu’l-müteferrikât) 174 Adam, talak lafzını söylemesi için zorlanırsa talak meydana gelmez.(Kâdıhân, Evvelu’l-ikrâh) 175 Adam, oğluna “eğer filan adamla beraber çalışmayı bırakırsan karım şöyle şöyle olsun” derse, şayet çocuk akıl baliğ olup ancak fiilen babasını engelleyemiyorsa, babasını söz ile engellemesi gerekir, böylece çocuk babasının yemininden sorumlu olmaz.(Kâdıhân, Eymân, Mesâilu’l-yemîn ale’t-terk)
44
el-Cevâb: Olmaz.176
el-Mesele: 118
Zeyd Hind’i, tezevvüc etmek murâd olundukda Zeyd Hind’i her bir tezevvüc
edersem benden üç talâk boş olsun dedikden sonra Zeyd Hind’i tezevvüc murâd eylese
ne işlemek gerekdir ki talâk-ı selâse vukû’undan halâs ola?
el-Cevâb: Bir kimesne fuzûlî nikâh edüp Zeyd fi’li ile kabul etmek gerekdir.177
el-Mesele: 119
Ehl-i örf tâifesinden (topluluk, grup) Zeyd Amr’ın biğayrı hak bir mikdar
akçesini aldıkda Amr Zeyd’e meblâğ-ı mezbûru senden da’vâ edersem avratım üç talâk
boş olsun deyu şart etdikden sonra Amr meblâğ-ı mezbûru Zeyd’den da’va ve husûmete
Bekr’i tevkîl edüp Bekr dahî meblâğ-ı mezbûru Zeyd’den da’vâ eylese Amr’ın avratı
boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.178
Varak 86 a
el-Mesele: 120
Zeyd oğlum Amr izinsiz menzilime girerse zevcem Hind üç talâk boş olsun
dedikden sonra Zeyd menzil-i mezbûru ba’de’t-tahliye Amr’a hîbe ve teslîm edüp Hind
âhar menzilde sâkin oldukdan sonra Amr ol menzile Zeyd’den izinsiz girse Hind
Zeyd’den boş olur mu?
el-Cevâb: Ta’lîk menzil cihetinde ise olur ammâ menzilin kendiye izâfeti
cihetinden ise olmaz Zeyd Amr’a hîbe ve teslîm ile kendiye izâfet geder.179
el-Mesele: 121
Zeyd fülân husûsu işledim ise helâlim haram olsun dese Zeyd’in ol husûsu
işlediği şer’an sâbit olıcak zevcesi Zeyd’den mübâne olur mu?
176 Adam, “falan kimse veya falan yönetici bu memlekette olduğu müddetçe avlanmayacağım” diye yemin etse, o yönetici başka bir memlekete gitse, yemin edende yönetici dönmeden önce veya o gittikten sonra avlansa yeminini bozmuş olmaz. Çünkü yemin yöneticinin o memleketten çıkmasıyla sona ermiştir.(ez-Zahîra, Eymân, III) 177 “Her ne zaman bir kadınla evlenirsem o benden üç talak boş olsun” diyen adam hakkında, ona soruldu. O bunun yolu şudur dedi; fuzûlinin nikah yapması, adamında mehir olarak bir şey vermeseyle nikahı geçerli olur.(Gunye, bab: Ta’lik-u nikâhı’l-fudûlî) 178 Bizim tarafımızdan bu sorunun benzerinin açıklaması daha önce yapıldı. İki sayfa önce geçen cevabın başına bakıldığında sorunun açıklaması ortaya çıkar. 179 Bizim tarafımızdan “Muhît”ten nakledilen cevap iki sayfa önce geçti. O bu sorunun da cevabıdır.
45
el-Cevâb: Olur.180
el-Mesele: 122
Zeyd eğer şu menzile girersem avratım boş olsun dedikden sonra Zeyd ol
menzile girip avratı boş olsa Hind medhûlun bihâ olmağla Zeyd Hind’e iddeti içinde
mürâcaat edüp ezvâc muâmelesine kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.181
el-Mesele: 123
Zeyd bir dahî babam Amr’ın menziline girersem avratım üç talâk boş olsun deyu
şart etdikden sonra birkaç kimesneler Zeyd’in ellerini ve ayaklarını bağlayup ba’dehû
Bekr Zeyd’i omzına alup Amr’ın menzilinin içine kosa Zeyd’in zevcesi üç talâk boş
olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.
el-Mesele: 124
Zeyd Amr’ın menzilinden çıkup ba’dehû Amr’ın ol menziline ihtiyârıyla girse
Zeyd’in zevcesi üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.182
el-Mesele: 125
İki zevcesi olan Zeyd fülân fi’li yarın işlemezsem avratım üç talâk boş olsun
dedikden sonra yarın murûr edüp ol fi’li işlemese zevceleri üç talâk boş olur mu?
180 Bir kimse “Şu adamın bana bin dirhem borcu var” dese o adam da yemin ederek öyle bir şey yok dese, diğeri de iddia ettiği şeyi ispatlasa, yemin edenin yemini bozulmuş olur. Bu görüş Muhammed’in Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf’a muhalefet ederek verdiği fetvadır. Kadı “Nâtıfî” Muhammed’in görüşünü desteklemiş. Fetva da buna göredir.(Bezzâziye, Eymân) Bazı zamanımız âlimleri “helalim haram olsun” sözüyle niyet olmaksızın talakın meydana geleceği fetvasını vermişler, çünkü bu söz kadınlar hakkında çok kullanılır olmuştur. (el-Muhîtu’l-Burhânî, Talâk, V) 181 Adam, karısını bir veya iki talak ile ric’î olarak boşarsa, adamın karısına iddeti içinde dönme hakkı vardır, kadın bu dönüşe ister razı olsun ister olmasın fark etmez.(el-Bidâye, Talâk, Ric’at) Önce de geçtiği gibi “boş ol” sözü sarih bir lafızdır. Arapça’daki “tâlik ol” lafzı da böyledir. “Tâlik ol” lafzıyla ric’î bir talak oluyorsa bizim “boş ol” lafzımızla da ric’î bir talak meydana gelir. Çünkü “boş ol” lafzı ile “tâlik ol” lafzı aynı şeyi ifade eder bize göre. İbn Hümâm şerhinde derki; ric’î talak, kendisine duhul yapılmış kadının üç talaktan az bir talakla talakın meydana gelmesi ve kadına tekrar dönme hakkının olduğu talak şeklidir. Fakir derki; İbn Hümâm bu sözüyle şu cevaba işaret ediyor ,“kim duhul yaptığı karısına talak lafzını kullanırsa” bunu söyleyen yani talak lafzını kullanan kişi bu lafzı herhangi bir şey ile kayıtlamaya ihtiyaç duymamıştır. Çünkü onun sözü (talak lafzı) ric’î talaka işaret eder bize göre. 182 Adam “falanın evine girmeyeceğim” diye yemin etse, bir kimse onu taşıyıp zorla eve girdirse bu durumda yemini bozulmuş olmaz, dediler ki; ancak bu konuda iki durum vardır. Yemin eden kişi kendisini taşıyan adamı ya engellemeye gücü yeter yada yetmez. Adamı engellemeye gücü yetmezse yemini bozulmaz. Çünkü yemininin bozulma şartı eve girmesiydi, eve girmesi de ne hakikaten ne de takdiren mevcut değildir. Şayet adamı engelleme imkanı varsa bu konuda âlimler ihtilaf etmiştir. Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf’un yemini bozulmaz görüşlerine kıyas yapmak gerekir. (el-Muhîtu’l-Burhânî, Kitâbu’l-eymân, fasıl: XII)Adam “şunu yapmayacağım” diye yemin etse onu ebedi olarak terk eder Çünkü o fiili mutlak olarak nefyetmiştir. Bu şekildeki menetme de zaruri olarak nefyedilen fiili umumi olarak kapsar.(el-Hidâye, Kitâbu’l-eymân, Mesâilu’l-müteferrika) Ebedi olarak dediğinde bütün zamanın hepsini kapsar ve yeminini bozmuş olur.(ez-Zahîra, Evvelu’l-eymân)
46
el-Cevâb: Biri üç talâk boş olup Zeyd’e ta’yin etdirilür.183
el-Mesele: 126
Zeyd fülân fi’li işlersem talâk-ı selâse üzerime olsun dedikden sonra ol fi’li
işlese zevceleri boş olurlar mı?
el-Cevâb: Müteâraf üzere biri üç talâk boş olup Zeyd’e ta’yin etdirilür.184
Varak 86 b
el-Mesele: 127
Zeyd bir kasabada sâkine olan Hind’i tezevvüc eder oldukda Hind’i tezevvüc
etdikden sonra kasaba-i mezbûradan çıkarup kasaba-i uhrâya götürürsem üç talâk boş
olsun deyu şart etdikden sonra Hind’i tezevvüc edüp ba’dehû Hind’i kasaba-i
mezbûradan çıkarup kasaba-i uhrâya götürse Hind üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.185
el-Mesele: 128
Bir kasaba sâkinlerinden Zeyd fevr niyet itmedin bu kasabada sâkin olursam
zevcem Hind üç talâk boş olsun deyu şart edüp ba’dehû Zeyd ol kasabadan kalkup
birkaç gün bir karyede sâkin oldukdan sonra yine ol kasabada sâkin olup şart-ı mezbûra
binâen Hind Zeyd’den boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.186
el-Mesele: 129
Zeyd zevcesi Hind’e fülân fi’li işlersem irâdetin elinde olsun deyüp ba’dehû
Zeyd ol fi’li işledikde Hind ol meclisde nefsini ihtiyâr ve tatlîk eylese Hind Zeyd’den
mübâne olur mu?
183 “Şöyle yaparsam karım boş olsun” diyen adamın iki karısı varsa, birisi boşanmış olur, ancak adamın hangisinin boş olduğunu söylemesi lazım.(Bezzâziye, Müteferrikatu’l-eymân, fasıl:III) 184 Adam, “şu işi yaparsam üzerime üç talak olsun” dese, bu sözün yemin olup olmamasına o memleketteki örfe göre karar verilir.(et-Tatarhâniye, Talâk, IV) 185 “Seninle evlenirsem sen boşsun” cümlesinde olduğu gibi talakın olmasını nikaha bağlarsa, nikahın akabinde talak meydana gelir.(el-Bidâye, Talâk, bab: Eymân) 186 “Şöyle yapacağım” şeklinde yemin eden onu ebediyyen terk eder. Çünkü yemin, fiilin mutlak olarak nefyini gerektirir, menetme zaruri olarak nefyin genelini kapsar. (el-Hidâye, Eymân, Mesâilu’l-müteferrika) Adam “bu köyde oturmayacağım”diye yemin etse ve oradan gitse, bu şarta binaen tekrar o köye döner ve orada oturursa yemini bozulmuş olur. (el-Fetâvâ’s-suğrâ) İmam el-Kâdî şöyle der; şayet adam hemen oradan çıkmaya yemin etmişse, çıkıp daha sonra tekrar dönüp orada oturmasıyla yemini bozulmuş olmaz.(el-Hulâsa, Kitâbu’l-eymân)
47
el-Cevâb: Olur.187
el-Mesele: 130
Zeyd Amr’a sende olan şu kadar akçe hakkımı almazsam avratım üç talâk boş
olsun dedikden sonra Zeyd Amr’ın ol kadar akçe kıymetli metâ’ını (eşya) deyni içün
Amr’dan iştirâ eylese Zeyd Amr’dan hakkını istîfâ (almak) etmiş olup talâk vukû’undan
halâs (kurtulmak) olur mu?
el-Cevâb: Olur.188
el-Mesele: 131
Zeyd zevcesi Hind ile mülkü olan menzilde sâkinler iken Zeyd Hind’e seni bu
menzilden ğayrı menzilde iskân edersem üç talâk boş ol dedikden sonra Zeyd Hind ile
akrabâsından Amr’ın menziline varup bir gice yatup ba’dehû gelseler Hind boş olur
mu?
el-Cevâb: Olmaz.189
el-Mesele: 132
Zeyd ba’de’l-yevm şarâb ve boza ve arak (bir içki türü) içersem avratım boş
olsun dedikden sonra şarâb içse avratı boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.190
Varak 87 a
el-Mesele: 133
Zeyd zevcesi Hind’e karındaşın Amr’ın menziline varırsan benden boş ol
dedikden sonra Hind Amr’ın menziline varmayup Bekr’in menziline ziyâret içün
vardıkda Hind dahî ol menzile varup anda Amr’ı ziyâret eylese Hind şart-ı mezbûra
binâen boş olur mu?
187 Adam, karısına “falan kimsenin evine girersen emrin elinde olsun”dese kadın o kimsenin evine girse ve kendini boşasa, şayet kadın kendini evin iç kısmı diye isimlendirilen yerden ayrılmadan boşamışsa, talak meydana gelir. Çünkü kadın kendisini boşama yetkisi elinde iken boşamıştır. Şayet kadın o mekandan iki adım atarda kendini boşarsa, boşama hakkı o mekandan çıktığı için yok olmuştur. Daha sonra kadın tekrar o mekana girerse, boşama hakkıda kendine geri döner. Kadın o mekanda olduğu müddetçe kendini boşama hakkına sahiptir. İsterse o mekanda kalması bir gün veya daha fazla zaman olsun fark etmez. Çünkü kadının orada kalacağı zaman uzun da olabilir kısa da olabilir.(ez-Zahîra, Talâk,fasıl: XV) 188 Alacaklı,“senden şu kadar parayı almazsam” diye yemin etse, yemininde zikrettiği paranın miktarınca onun yerine o kimseden elbise alabilir, çünkü borcun ödenmesi alacaklının borçludan bir şey almasıyla olur. Burada elbisenin değeri ödenecek borcun değerine eşitse elbiseyi almakla borç ödenmiş olur.(ez-Zahîra, Eymân, mê yukrahu beyne sâhibi’l-mâli ve ğarîmihî) 189 Bizim tarafımızdan “Muhîtu’l-Burhâni”den nakledip yazdığımız cevap üç sayfa geçti. O bu sorunun da cevabıdır. 190 Adam yemin ederek “şunu ve şunu içmeyeceğim” dese, onlardan birini içse yemini bozulmuş olur.(ez-Zahîra, Kitâbu’t-talâk, Mesâilu’şürb)
48
el-Cevâb: Olmaz.191
el-Mesele: 134
Bir karyede sâkin olan Zeyd bu senenin martı dâhil oldukda bu karyeden
gitmezsem avratım üç talâk boş olsun dedikden sonra ol senenin martı geldikde
karyeden göçüp âhar karyede birkaç ay sâkin olup ba’dehû yine karye-i ûlâya nakl
eylese avratı üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Mahz-ı (sadece) zihâb (gidiş) murâd etdi ise olmaz.192
el-Mesele: 135
Zeyd ba’de’l-yevm bu karyede sâkin olursam avratım üç talâk boş olsun deyüp
ba’dehû göçüp karye-i âharda sâkin oldukdan sonra karye-i ûlâda olan bağ ve
bağçesinin mahsûlünü kabz içün karye-i ûlâya varup birkaç gün meks (oturma, kalma)
eder olsa avratı üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.193
el-Mesele: 136
Zeyd Amr’a incindikde eğer evine varursam zevcem Hind üç talâk boş olsun
deyüp ba’dehû Amr evini oğlu Bekr-i kebîre hîbe ve teslîm edüp ba’dehû Bekr
müstakillen (sadece) ol evde sâkin iken Zeyd ol eve varsa Hind üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Evin husûsu içün dimicek olmaz.194
el-Mesele: 137 191 Bize göre onun kuralı şudur; şart koşulan şey, kadının kardeşinin evine gitmemesiydi bu şart mevcut olmamıştır, dolayısıyla talak meydana gelmez. Kadının, kardeşini ziyaret etmesinin bir sakıncası yoktur, çünkü kocası bunu şart koşmamıştır. 192 Bu soruyu dört sayfa önce “Kâdıhân”dan naklederek açıklamıştık. 193 Bu sorunun benzeri geçti, ancak burada sorudaki küçük bir farklılıktan dolayı tekrar ettik. 194 Adam, karısına “ şayet kardeşimin evine girersen sen boşsun” dese, yemin edenin kardeşide diğer bir evde oturuyorsa kadında bu eve girse, bu durumla ilgili bazıları dedi ki;adam yemini öfkelendiği için etmişse karısının eve girmeseyle yemini bozulmaz. Ancak adam yeminini kardeşini kastederek etmişse yemini bozulur. Adam yemininde bir şeye niyet etmemişse Ebû Hanîfe ve Muhammed’e göre yemini bozulur. Şayet yemin zamanında mülkiyeti kardeşinin, ama kardeşinin oturmadığı o eve kadın girerse adamın yemini yine bozulur. Ancak evin mülkiyeti satış, hibe veya başka bir sebepten dolayı kardeşinin mülkiyetinden yeminden sonra çıkarsa yemini bozulmuş olmaz. (Kâdıhân, Kitâbu’t-talâk, bab: Ta’lîk) Ondaki kural şudur;yemin eden kimse başkasının mülkündeki bir şeye, yapacağı bir fiili o mülkle alakalı bir şey üzerine yaparsa;onun yemini ,üzerine yemin edilen fiilin gerçekleşme zamanıyla değil, mülke nispet edilen şeyin gerçekleşmeseyle bozulur. Üzerine yemin edilen şey mevcut olmadıkça, yeminin gerçekleşmesini zamana bağlamanın bir hükmü yoktur. Örneğin; bir kişi “falan kimsenin evine girmeyeceğim” diye yemin etse, diğer adam da o evi satsa yemin eden kişi de daha sonra o eve girse yeminini bozmuş olmaz. Çünkü yemin, evin bizzat kendine değil evin sahibine hamledilmiştir. Ayrıca ev genellikle bir yere taşınmaz ve götürülmez ki yemin evin üzerine yapılsın, ancak taşınıp gitmesi sahibinin taşınıp gitmesi manasına gelir. Çünkü evin canı yoktur, cansızdır, onun başkalarına zarar vermesi düşünülemez. Bundan dolayı yemin, mülkün bizzat kendisine girmekle bozulmaz.(ez-Zahîra, Eymân, fasıl: XX) Adam “filan kadının evine girmeyeceğim” diye yemin etse, kadın o evi satsa yemin eden de o evi alan adamdan kiralasa ve eve girse, bu girişini bizzat evin kendisine girmemeğe yemin ettiği için hoş görmese adam yeminini bozmuş olur. Çünkü yeminini bizzat evin kendisine nisbet etmişti. Adam kadını hatırlattığı için eve girmeyi hoş görmese yemini bozulmuş olmaz. Çünkü yeminini bizzat kadının şahsına nisbet etmişti. Bu bağlantıda ortadan kalkmıştır.(el-Muhîtu’l-Burhânî, Eymân, fasıl: Duhûl)
49
Müteğallibeden Zeyd Amr’a zimmetinde olan akçeni benden taleb edersen
avratın boş olsun mu dedikde Amr dahî olsun deyüp ba’dehû Zeyd fevt olsa hâlen
Amr’ın vekîli Bekr ol akçeyi tereke-i (ölünün ardında bıraktığı mal vs.) Zeyd’i kabz
eden veresesinden taleb eylese Amr’ın zevcesi Hind boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.195
el-Mesele: 138
Zeyd zevcesi Hind’in buyût-u müteaddideyi (sayılı odalar) müştemil (kapsayan)
olan evinde sâkin olup ol evde bir odada Zeyd ve Hind taâm (yemek) yirler iken Zeyd
Hind’e ğazab edüp biaynihî ol odaya işaret itmeden bir odada seninle taâm yirsem
benden üç talâk boş ol deyüp ba’dehû Zeyd Hind ile ol evde ğayrı odada taâm yise üç
talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.196
Varak 87 b
el-Mesele: 139
Zeyd ba’de’l-yevm şu menzilime girersem avratım üç talâk boş olun deyu şart
etdikden sonra Zeyd menzil-i mezbûru hedm (yıkmak) edüp ve birini bağçe edüp
ba’dehû bağçeye girse avratı üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.197
(Mesele: 139 Müellif, burada yine altı çizili kelimeleri atlamış,mefhum olarak
özetlemiş son altı çizili olan kelime (âhar) sini de atlamış manada değişikliğe sebep
olmuş.)198
ولو حلف لا یدخل ھذه الدار فخربت ثم بنیت أخرى فدخلھا یحنث لما ذكرنا أن الاسم
باق بعد الانھدام وإن جعلت مسجدا أو حماما أو بستانا أو بیتا فدخلھ لم یحنث لأنھ لم
یبق دارا لاعتراض اسم آخر علیھ ، el-Mesele: 140
195 Bize göre onun kuralı şudur; talakın bağlandığı şey Amr ile Zeyd’in arasındaki meseleydi, aksine varislerle olan mesele talakın meydana gelmesinde bir bağ değildir. Amr’ın varislerden bireyle arasındaki meseleden dolayı talak meydana gelmez, aynı şekilde varislerle Amr’ın vekili arasındaki meseleden dolayı da talak meydana gelmez. Bu cevap daha evladır. 196 Bize göre onun kuralı şudur; talakın olmasının şartı odalardan bir odaydı. Çünkü adam belirli bir odaya işaret etmemiştir. Odalardan hangisinde yemek yerse, karısı boşanmış olur. 197 Adam “bu eve girmeyeceğim” diye yemin etse, sonra ev bostan haline getirilse yemin eden adam da oraya girse yeminini bozmuş olmaz. Ona başka bir isim verildiği için artık ev olarak isimlendirilmez.(el-Hidâye, Eymân, bab: Yemîn fi’d-duhûl) 198 el-Merğînânî, age., Eymân, Duhûl, c. II, s. 364.
50
Zeyd her zaman şarab içersem avratım boş olsun deyu şart etdikden sonra Zeyd
şarab içüp avratı Zeyd’den boş olup ba’dehû Hind’i tezevvüc eylese Zeyd yine şarab
içicek Hind Zeyd’den boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.199
el-Mesele: 141
Bey’(satmak) ve şirâya (satın almak) binefsihi mübâşeret eder ma’kûlesinden
Zeyd şu berikini bey’ edersem avratım bâin boş olsun dedikden sonra berikini bey’a
Amr’ı tevkîl edüp Amr bey’ eylese Zeyd’in avratı bâin olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.200
el-Mesele: 142
Mücerred olan Zeyd fülân fi’li işlersem her alup alacağum boş olsun deyüp
ba’dehû ol fi’li işleyüp ba’dehû Hind’i tezevvüc edüp Hind Zeyd’den boş oldukdan
sonra Zeyneb’i tezevvüc eylese Zeyneb Zeyd’den boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.201
el-Mesele: 143
Bir mahalle ahâlisinden Zeyd bu günden sonra bu mahallede dudursam zevcem
Hind benden üç talâk boş olsun deyüp ba’dehû Zeyd ertesi gün mahalleden göçüp
gedüp âhar mahallede sâkin oldukdan sonra Zeyd Hind’i bâinen tatlîk edüp iddeti
munkadıye oldukdan sonra mahalle-i ulâya gelüp sâkin olsa hâlen Zeyd Hind’i tezevvüc
etdikde Hind Zeyd’den üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.202
el-Mesele: 144
Bey’ ve şirâya binefsihî mübâşeret âdeti olan Zeyd şu arsayı Amr’a bey’
edersem avratım üç talâk boş dedikden sonra Zeyd’in oğlu Bekr arsayı fudûlen Amr’a
semen-i (miktar) ma’lûma bey’ ve teslîm etdikden sonra Zeyd şerâyit-i icâzet mevcûde
(caizlik şartları meydana gelmek) olmağla bey’i tecvîz ve semeni Amr’dan kendisi ahz
eylese avratı boş olur mu?
199 Adam, yabancı bir dille “eğer evlenirsem o karım boş olsun” dese, sonra evlense, sonra başka bir kadınla daha evlense, birinci karısı boş olur, ikincisi boş olmaz. Çünkü adam “her evlendiğim” dememiştir. Dolayısıyla bu lafız sadece bir kadını kapsar. Birinci evliliği ile yeminini bozmuş olur bundan sonra yemini de artık geçersiz hale gelmiştir dolayısıyla yemin kinci karısını kapsamaz.(Velvâlicî, Talâk, fasıl: II) 200 Bunun cevabı daha önceki bir soruda geçti, tekrar cevaplamaya gerek yok. 201 Adam “her evleneceğim kadın boştur ancak birisi hariç” dese, sonra bir kadınla evlense o kadın boş olur. İkincisiyle evlense ikincisi boş olmaz. Ancak şöyle yemin etseydi; “her ne zaman evlensem aldığım bütün kadınlar boş olsun” deseydi, alacağı kadınların hepsi boş olurdu. 202 Bu meseleyi “ed-Dürer”den naklederek dört sayfa önce açıkladık.
51
el-Cevâb: Olmaz.203
el-Mesele: 145
Zeyd’in Amr ile da’vâsı olup ba’dehû Amr bir beldeye geder oldukda Zeyd
seninle ol beldeye gitmezsem avratım üç talâk boş olsun deyüp ba’dehû Amr ile yola
çıkup birkaç konak böyle gedüp ba’dehû esnâ-i tarîkde Amr meks etmekle Zeyd Amr’ı
bırakup ol beldeye varsa avratı üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.204
Varak 88 a
el-Mesele: 146
Ben dediğim olsun mu demek örf âmillerinde avratın boş olsun mu demek
ma’nâsına müteâraf bir beldede Zeyd medyûn-u Amr’a eğer on beş güne dek gelüp
deynini edâ etmezsen ben dediğim olsun mu dedikde Amr dahî olsun dedikden sonra on
beşinci gün Amr gelüp lâkin Zeyd ğaybet edüp Zeyd’e deyn-i mezbûru edâ mümkün
olmamağla Amr kâdıya varup ahvâlini i’lâm (bildirmek) etdikde kâdı Zeyd’in
tarafından deyn-i mezbûru kabza Bekr’i vekîl nasb edüp Amr dahî deyn-i mezbûru ol
gün Bekr’e def’(vermek, iade etmek) edecek talâk vukûundan halâs olur mu?
el-Cevâb: Olur.205
el-Mesele: 147
Zeyd zevcesi Hind ile çekişdikde bir dahî senin gömleğini giyersem benden üç
talâk boş ol dedikden sonra Hind bez iştirâ edüp becde (terzi) varup gömleği
dikdirdikden sonra Zeyd’e hîbe ve teslîm edüp Zeyd ol gömleği giyse Hind üzerine
talâk-ı selâse vâkı’ olur mu?
203 Bizce satışa izin vermesinde bir sakınca yoktur. Çünkü o yeni bir satış değildir bilakis fudûlî kimsenin yaptığı satış akdini onaylamaktır. Adam satış yapmayacağına yemin etse, başka birini kendine vekil tayin ederek o satışı yaptırsa, yeminini bozmuş olmaz.(Hizânetu’l-ekmel, Eymân) Bir kimse satış yapmayacağına yemin etse, fuzûlî onun yerine satış yapsa, yeminini bozmuş olmaz. Ancak yemin edenin normal zamanda satış yapma velayeti olması gerekir. (Cevâhiru’l-fetâvâ, Talâk, bab: VI) 204 Adam, “falan kimseyle beraber Mekke’ye getmek için yola çıkacağım” diye yemin edip o kimseyle beraber yola çıksa, namazı kısaltarak kılacak kadar bir mesafe şehirden uzaklaşsa, evine geri dönmesi caizdir.(Hizânetu’l-ekmel, Eymân) Gidişin ne olduğu konusunda ihtilaf vardır. Bazıları gidişin yola çıkmak olduğunu söyler. Sadru’ş-Şehîd’de “Vâkıât”ında aynı şeyi söyler. Bu görüş daha sahihtir, özetle (ez-Zahîra, Eymân) 205 Borçlu adam, “yarın falan kimseye borcumu kesinlikle ödeyeceğim” diye yemin etse, o kimsede ortadan kaybolup bulunamazsa, yemin eden borcunu vermiş sayılır, yemini bozulmaz.(Vâkıâtu’n-Nâtıfî) Hâkim bir vekil tayin eder, vekile parayı alacaklıya vermesini söyler. Alacaklıya parayı verince yemin edenin yemini bozulmamış olur.(ez-Zahîra, Eymân, nev’: Kadâu’d-deyn)ve’l-Vâlicî’de de böyle geçer. Bu görüş fetvada muhtar görüştür.
52
el-Cevâb: Olmaz.206
el-Mesele: 148
Zeyd Amr’dan zulmen bir mikdâr ğuruş aldıkda adedini kimesneye söylersen
avratın üç talâk boş olsun mu dedikde olsun deyüp ba’dehû Amr bir taş duvara hitâb
edüp ol ğuruşların mikdârını ve kendinden zulmen alındığını söyledikde beşer
istimâ’(işitmek) eylese talâk vâki’ olur mu ?
el-Cevâb: Olmaz.207
el-Mesele: 149
Zeyd Amr’a bu gün evime girersen zevcem Hind üç talâk boş olsun dedikden
sonra Amr Zeyd’in kapusı içine bir ayağını idhâl edüp çekse Hind Zeyd’den mutallaka
olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.208
el-Mesele: 150
Zeyd hamrdan sekrân iken bir dahî şarab içersem avratım üç talâk boş olsun
dedikden sonra şürb-i hamr eylese avratı üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.209
el-Mesele: 151
Zeyd zevcesi Hind’e kızkarındaşının menzili kapusundan içeri girersen benden
üç talâk boş ol deyüp ba’dehû Hind ol menzilin kapusından girmeyüp kapusız âhar
mevdıında (yer) içeri giricek Hind üç talâk boş olur mu?
206 Adam karısının elbisesini giymeyeceğine dair yemin etse, kadın o elbiseyi satsa, adam o satılan elbiseyi giyse yemini bozulmuş olmaz.(Gunye, Eymân, bab: yemîn ale’l-lubsi) Ancak adam kadının diktiği elbiseyi giymemeye yemin etmişse, o elbiseyi satın aldıktan sonra da giyse, yemini bozulmuş olur. 207 Adam, kimseye anlatmayacağına dair yemin etse, akabinde bir duvara konuşarak, ey duvar ben şöyle yaptım sen yapma veya şöyle şöyle oldu dese, bunu söylemekteki maksadı başkalarına duyurmakta olsa, yeminini bozmuş olmaz.(ez-Zahîriyye, Eymân, VIII) 208 Adam, “şu eve girmeyeceğim “ diye yemin etse sonra ayağının birini içeri atsa diğer ayağı dışarıda kalsa yeminini bozmuş olmaz. Aynı şeyi İmam Muhammed el-Asl’da söyler. Bazı âlimler de şöyle der; iki taraf birbirine eşitse, şayet girilen yer engin ise, yemini bozulur. Bazıları da dayanılan ayağı itibara alırız demişler, vücudu taşıyan ayak içerdeyse yemini bozulur, ayak dışarıda ise bozulmaz. Ancak “Zâhiru’r-Rivâye”de ayaklardan birinin girmeseyle içeri girilmiş olunmaz, denilmiştir. eş-Şeyh Şemsu’l-Eimme el-Halvânî ve eş-Şeyh Şemsu’l-Eimme es-Serahsî’de bu görüştedir. (ez-Zahîratu’l-Burhânî, Kitâbu’l-eymân, nev’: Duhûl) 209 Sarhoş adam, karısını yatağa çağırsa, kadında bunu reddetse, adam da; “ya sözümü yerine getirirsin yada üç talak boş ol” dese, şayet kadın ileriki zamanda kocası onu yatağa çağırır o da yatağa gederse, adamın yemini bozulmuş olmaz. Kadın reddederse adamın yemini bozulmuş olur. (Nefdu’l-fetâvâ, Eymân, VI) Talak mevzuunda geçen soruyla buradaki sorunun tekrar edildiği zannedilmesin. Buradaki soru ta’likle ilgilidir. Buradaki soruyla önceki soru her yönünle mutabakat etmez. Bilakis burada vurgulamak istediğim, sarhoşun boşamasının geçerli olduğu gibi sarhoşun, talakı şarta bağlamasının da geçerli olduğudur.
53
el-Cevâb: Mutlakan menziline girmek murâdı etmedi ise olmaz.210
Varak 88 b
el-Mesele: 152
Bir karye ahâlisinden birkaç kimesneler karyemize geldikde sizi korsak
avratlarımız üç talâk boş olsun deyu şart edüp ba’dehû Zeyd karye-i mezbûraya
geldikde ol kimesneler Zeyd’i komamağa sa’y-i belîğ edüp lâkin men’a kâdir olmasalar
şarta binâen avratları boş olur mu?
el-Cevâb: Olmazlar.211
el-Mesele: 153
Zeyd zevce-i medhûla bihâsı Hind’e eğer fülân fi’li işlersem benden boş ol
deyüp ba’dehû ol fi’li işledikden sonra üç gün murûrunda Zeyd Hind’e üç talâk boş ol
dese üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.212
el-Mesele: 154
Zeyd Amr ile âsitâneye (İstanbul) gitmezsem avratım üç talâk boş olsun dedikde
Zeyd Amr ile istâneye vusûl olmayup ancak beldesinden Amr ile hurûc eylese hâlen
Zeyd Amr ile bir iki gün istâne yoluna gedüp kable’l-vusûl yoldan vilâyetine dönse şart-
ı mezbûra binâen avratı boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.213
el-Mesele: 155 210 Şayet adam, “bu evin kapısından girmeyeceğim “ diye yemin ederse, eve başka bir yerden girse, yeminini bozmuş olmaz. Eve girmek için başka kapı açıp girse, yeminini bozmuş olur. Her ne kadar o evin normal kapısından girmemiş olsa da yine de kapıdan girmiştir. Kazâen hükmolunmaz çünkü yemin eden kimsenin yemin ettiği lafzın, delaleti olmaksızın umumluğunun tahsisi vardır burada.(Velvâlicî, Eymân) Adam evin kapısının önünde durarak “bu kapıdan içeri girmeyeceğim” diye yemin etse daha sonra eve girmek için başka bir kapı açıp oradan girse yeminini bozmuş olmaz. Şayet adam kapıdan girmeyeceğim diye yemin etmiş olsaydı, ikinci kapıdan girmekle yine yemini bozulmuş olurdu.(el-Attâbiye, Kitâbu’l-eymân, fasıl: III) 211 Adam, “filan kimseyi bu köprüden geçirirsem karım boş olsun” diyerek yemin etse, diğer adam köprüden geçerken fiilen engellemeye gücü yetmesede, söz ile engellemeseyle yeminini bozmamış olur.(Kâdıhân, Mesâilu’l-yemîn ale’terk) 212 Adam, ric’î talak ile boşadığı karısını iddet beklerken üç talak boşsun dese, kadın üç talak boş olur.(Kâdıhân, Ta’lîku’t-talâk) Sarih sarihi içine alır.(el-Kâfî, bab: Tefvîdu’t-talâk) 213 Hizâne ve Zahîra’dan özetleyerek bu meseleyi daha önce açıklamıştık. Ancak kalpden şüphelerin gitmesi ve bu meselenin ayrıntısı bilinsin diye burada o konunun özetini tekrar nakledeceğim. Bu konunun özetini söylüyorum; adam “Mekke’ye gitmeyeceğim” diye yemin etse bu konuda Nasr b. Yahya ve Muhammed b. Selime ihtilaf etmiştir. Bu yemin oraya varmayı kasdetmekte, dolayısıyla Mekke’ye ulaşmadığı müddetçe yemini bozulmaz. Nuh b. Selim’de yola çıkmayı esas almıştır.(Yola çıkınca yemini bozulur der) Sadru’ş-Şehîd’de “Vâkıât”ında son söylenen görüş daha sahihtir der. Çünkü getmekle, yola çıkmak aynı manada kullanılır. “Falan kimse Mekke’ye gitti” denilir, adam Mekke’ye varmak için yola çıktığında. Tıpkı Mekke’ye getmek için çıktı denildiği gibi. “el-Müntekâ”da İmam Muhammed’den bir rivâyet gördüm; yola çıkmak, oraya gitmek yerinde kullanılır, her ne kadar oraya gitmeye niyeti olmasa da, şayet adam getmekle oraya varmayı niyet ettiyse, onun niyetine bakılır.(ez-Zahîra, Eymân, nev’: Hurûc)
54
Zeyd zevcesi Hind ile esnâ-i kelamda Hind Zeyd’e üzerime avrat alırsan dedikde
Zeyd Hind hayatda oldukda bir dahî tezevvüc edersem alup alacağım boş olsun
dedikden sonra Zeyd Hind’in hayatında Zeyneb’i tezevvüc eylese Hind ve Zeyneb boş
olurlar mı?
el-Cevâb: Olurlar.214
el-Mesele: 156
Zeyd fülân fi’li işlersem her alup alacağum boş olsun dedikden sonra Amr
Hind’i Zeyd’e tezevvüc eylese Zeyd Zeyneb’i tezevvüc murâd etdikde tekrar akd-i
fuzûlîye muhtâc olur mu?
el-Cevâb: Olur.215
Varak 89 a
el-Mesele: 157
Zeyd zevcesi Hind’e bir dahî senin döşeğine girersem benden üç talâk boş ol
dese Zeyd mûlî (karısına yaklaşmamaya yemin eden kişi) olmuş olur mu?
el-Cevâb: Îlâya niyet itmiyecek olmaz.216
el-Mesele: 158
Zeyd ba’de’l-yevm şarab içersem zevcem Hind boş olsun dedikden sonra Zeyd
sekr olan şerbeti içüp sarhoş olsa Hind boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.217
el-Mesele: 159
Zeyd zevcesi Hind’e min ba’di terk-i cimâa (bundan sonra cinsel ilişkiyi terk
edeceğim) niyetle bir dahî döşeğine girersem üç talâk boş ol dedikden sonra Hind’e
vatîe etdiği takdirde talâk-ı selâse vâki’ olmamağa ilâc (çare) var mıdır?
214 Kadın, kocasına “sen benim üzerime evlenmek istiyorsun” dediğinde adam da “bir kadınla evlenirsem o boş olsun” dese, adamın ilk karısıda boşanmış olur. Adamın sözü karısının sözüne dayanmaktadır. Çünkü adamın söylediği sözün içine kadının söylediği sözlerde girmektedir tıpkı kadının kocasına; “ sen bir kadınla evlenmek istiyorsun” cümlesindeki anlam hem kadının kendisini hemde başka kadınları kapsadığı gibi.(Velvâlicî, Ta’lîki’t-talâk)Bu meseledende anlaşıldığı üzere talak hem eski karısını hem de yenisini kapsamaktadır. 215 Onun kuralı şudur; “her” kelimesi bütün kadınları kapsar, her evlenmeyi kapsamaz. “her ne zaman” cümlesi bütün evlilikleri kapsar. “her evlendiğim kadın” derse yemini bozulmaz. “her ne zaman evleneceğim kadın” derse yemini bozulur, böylece evlendiği bütün kadınlar boşanmış olur.(el-Attâbiye, Kitâbu’t-talâk, Eymân, bab: III) 216 Adam karısına “yatakta seninle gecelemeyeceğim veya yatağına yaklaşmayacağım” dese îlâ’ya niyyet etmedikçe böyle söylemesi îlâ olmaz.(ez-Zahîriyye, Talâk, bab: Îlâ) 217 Adam, bir şeye niyet etmeden “içecek bir şey içmeyeceğim” diye yemin etse, adamın bu yemini içki olarak anlaşılır. Allah (cc) ondan razı olsun, şöyle demiştir; bizim örfümüzde her sarhoş eden şeyle yemin meydana gelir.(Kâdıhân, Eymân, fasıl: Şürb)
55
el-Cevâb: Yokdur.218
el-Mesele: 160
Zeyd-i sağîr fülân fi’li işlersem alup alacağum boş olsun dedikden sonra Zeyd ol
işi işleyüp ba’dehû bâliğ oldukda Zeyd Hind’i tezevvüc eylese Hind Zeyd’den şart-ı
mezbûra binâen boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.219
el-Mesele: 161
Zeyd bir menzilde ücret ile sâkin iken zevcesi Hind’e ba’de’l-yevm bu menzile
akrabamdan ğayrı avratları korsan benden boş ol dedikden sonra ertesi Hind’in
eşnâlarından (komşu) Zeyneb-i ecnebiye (yabancı) Hind’in haberi ve rızâsı yoğken ol
menzile geldikde Hind Zeyneb’i menzilden kuvvetle ihrâc eylese Hind üç talâk boş olur
mu?
el-Cevâb: Olmaz.220
el-Mesele: 162
Mücerred olan Zeyd bir dahî şarab içersem avratım üç talâk boş olsun dedikden
sonra Zeyd Hind’i tezevvüc edüp ba’dehû şürb-i hamr eylese Hind Zeyd’den üç talâk
boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.221
el-Mesele: 163
Zeyd’in zevcesi Hind anası Zeyneb’in evinde olmağla Zeyd menzile girmeyüp
Hind’i ol menzile götürmek isteyüp Zeyneb salıvermemekle Zeyd ğadaba gelüp Hind’i
benimle salıvermezsen benden üç talâk boş olsun dedikde Zeyneb Hind’i saılvermeyüp
Zeyd gedüp bir iki günden sonra salıverse Hind Zeyd’den üç talâk boş olur mu?
218 Bu kelamla îlâ’ya niyet olduğu az önce geçti. Bu soru daha önce geçti. Üç talakın meydana gelmemesi için bir çare yoktur. Dört sayfa önce “Kâdıhân”dan naklederek açıkladık. 219 Küçük çocuk “eğer içki içersem evleneceğim bütün kadınlar boş olsun” dese, ardından küçükken içki içerse, baliğ olduktan sonra evlense, ve evlilik dolayısıyla talakın meydana geldiğini düşünse ve “karım bana haram oldu” dese, bu durumda dediler ki; bu ikrarından dolayı karısı kendine başlangıçta haram olmuştur. Bazıları da; karısı haram olmamıştır dedi. Sahih görüşte budur. Çünkü o başlangıçta karısının haram olduğunu ikrar etmemiştir, bilakis önceki sebebi ikrar etmiştir. Bu sebepte batıldır.(Kâdıhân, Ta’lîku’t-talâk) 220 Adam, karısına “evime falan kimseyi alırsan boş ol” dese, o kimse eve girse, adam o kimsenin eve serbestçe girdiğini bilse, karısı boş olur. Mulahhasan (el-Hulâsa, Eymân)Adam karısına “falan evime girerse sen boş ol” dese o kimse eve girse, Necmeddîn en-Nesefî bu konuda; “o kimse eve zorla girerse adamın karısı boş olmaz”, diye fetva verir. Ezhar görüş te budur. (ez-Zahîra, Eymân, nev’: Duhûl) 221 Adam evli olmadığı halde “şu işi yaparsam karım boş olsun” dese, sonra evlense ve o işi yapsa, karısı boş olmaz.(Bezzâziye, Kitâbu’l-eymân)
56
el-Cevâb: Olur.222
Varak 89 b
el-Mesele: 164
Zeyd Hind’i tezevvüc etdikden sonra fülân fi’li ilersem avratım üç talâk boş
olsun deyüp ba’dehû Zeyd Zeyneb’i tezevvüc edüp ba’dehû ol fi’li işlese Hind
Zeyd’den üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.223
el-Mesele: 165
Zeyd bir dahî arak ve şarab içersem avratım boş olsun dedikden sonra bal suyu
içse avratı üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.224
el-Mesele: 166
Zeyd zevcesi Hind’e şürb-i hamr edersem benden boş ol deyüp ba’dehû şürb-i
hamr edüp Hind Zeyd’den boş oldukdan sonra Zeyd Hind’i tezevvüc edüp ba’dehû
şürb-i hamr eylese Hind Zeyd’den tekrar boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.225
el-Mesele: 167
Zeyd’in zevcesi Hind Zeyd’in menzilinde olan bir odanın taşrasında iken Zeyd
ol odaya işâret edüp Hind şu odanın kapusından içerü girersen benden üç talâk boş ol
deyu şart etdikden sonra Hind ol odaya kapusından girmeyüp ol odanın penceresinden
girse talâk-ı selâse vâki’ olur mu?
el-Cevâb: Kapusından girmemek murâdı olup mutlakan odaya girmemek murâdı
değil ise olmaz.226
222 Bu konudaki kural şudur; adam “satın alacağım bütün cariyelerle cima yapmayacağım onlar hür olsun” dese, bu örnekte olduğu gibi , bir şeyin hemen olması “fe” harfeyle meydana gelir. Bazen hemen meydana gelmeye delalet eden başka bir şeyle olur, örneğin; adamın, “sen bana söz söylersen sana cevap vermeyeceğim” kavlindeki gibi burada “vav “harfi “fe” harfi gibi kullanılmıştır.(Attâbiye, Eymân, III) Adam karısına bir tartışma anında “eğer sen çıkmazsan helalim bana haram olsun” dese, daha sonra adam ben bu sözümle hemen çıkmayı kasdetmedim dese, kadında bir saat sonra çıksa, eğer tartışma konusu çıkma ile ilgiliyse, adamın yemini bozulmuş olur. Başka bir konudaysa, yemini bozulmuş olmaz.(Nakdu’l-fetâvâ, Eymân, bab: XI) 223 Bize göre onun kuralı şudur; ta’likin gerçekleşme şartı, mülk veya mülkle alakalı bir şeydir. Zeyneb ise ta’lik vaktinde henüz nikahlı değildir. Yemin eden adam, “eğer seninle evlenirsem” diyerek mülkiyeti Zeyneb’e bağlamamıştır. Böylece ta’lik Zeyneb hakkında değildir. Sonuç olarak Zeyneb boşanmış olmaz. Sayfanın başında “Bezzâziye” den naklederek yazmış olduğum mesele bu sorudan dolayıdır. 224 Bu sorunun cevabı bir sayfa önce geçti. Ancak sorudaki farklılıktan dolayı soruyu burada tekrar ettim. 225 Bize göre onun kuralı şudur; yemini bir kere bozmakla yeminin hükmü biter. Ancak koca “her şarap içtiğimde” diye yemin etseydi, her içtiğinde talak meydana gelirdi. 226 Bu sorunun cevabı iki sayfa önce “Velvâlicî’den nakledilen cevabla verildi.
57
el-Mesele: 168
Zeyd zevcesi Hind ile bir menzilde sâkinler iken ba’de’l-yevm bu menzilde
sâkin olursam Hind boş olsun deyüp ba’dehû Zeyd ol gün menzilden çıkup âhar
mahalleye gedüp lâkin zevcesini ve sâir esvâbını ihrâc itmeyüp ol gün murûr eylese
Hind boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.227
el-Mesele: 169
Zeyd fülân fi’li işlersem alup alacağum boş olsun dedikden sonra Zeyd Hind’i
tezeccüv edüp Hind boş oldukdan sonra Zeyd Hind’i yine tezevvüc eylese Hind tekrar
boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.228
el-Mesele: 170
Zeyd fülân gice fülân fi’li işlemezsem alup alacağum boş olsun dedikden sonra
ol gice ol fi’li işlemese hâlen Zeyd tezevvüc murâd etdikde nice etmek gerekdir ki
alacağı boş olmaya?
el-Cevâb: Akd-i fudûlî kabûl-i fi’lî.229(yetkisiz üçüncü kişinin evlendirmesi,
evlendirilen kişinin fiilen yani cinsel ilişkiye girme şeklinde kabul etmesiyle)
Varak 90 a
el-Mesele: 171
Mücerred olan Zeyd fülân fi’li işlersem alacağum boş olsun deyüp Zeyd ol fi’li
işleyüp tezevvüc murâd etdikde Amr Hind’i Zeyd’e fudûlen tezvîc Zeyd dahî mehr-i
muaccel (peşin) irsâl ile kabûl eylese Hind talâk vukû’undan halâs olur mu?
el-Cevâb: Olur.230
el-Mesele: 172
227 Adam, “şu evde oturmayacağım” diye yemin etse, ailesini ve eşyalarını evde bırakarak eve dönmemek üzere hemen evden çıksa, yine de yemini bozulmuş olur.(el-Câmiu’s-sağîr, Eymân, bab: Duhûl) 228 “el-Attâbiye”den bir sayfa önce naklettiğimiz cevab bu sorunun da cevabıdır. 229 Adam, “evleneceğim her kadın üç talak boştur” dese, bazıları bunun çaresi yoktur demiş, bazıları da şöyle bir çare var demişler; adamın haberi yokken başka bir adam onu bir kadınla evlendirir, yemin eden adam da bu nikaha, kadına mehir göndererek veya kadına dokunarak fiili olarak icazet verir. Fakih Ebu’l-Leys de; insanın başına böyle bir şey gelse, anlatılan çözümü yapsa bir sakıncası yoktur demiştir.(Hizânetu’l-ekmel, Kitâbu’l-eymân) Adam evlenmeyeceğine dair yemin etse, fuzuli o adamı nikahlasa adam da sözle buna icazet verse yeminini bozmuş olur. Fiili olarak icazet verse yeminini bozmuş olmaz. Âlimlerin büyük çoğunluğu bu görüştedir. Sadru’ş-Şehîd de el-Vâkıât’ında böyle der.(Hulâsatu’l-fetâvâ, Eymân, fasıl: IV) 230 Yazılan bu mesele bir önceki soruda cevablandı. Hanefiler dışındakilerce ufak bir farklılıktan dolayı burada tekrar edildi.
58
Zeyd sekrân iken eğer bu gün odaya girersem avratım üç talâk boş olsun deyüp
ba’dehû Bekr ve Bişr git deyu ilhâm etdiklerinde Zeyd dahî ayağı ile yürüyüp ol
odasına gitse talâk vâki’ olur mu?
el-Cevâb: 231
el-Mesele: 173
Zeyd dâyini Amr’a gelecek cum’a günü deynimi sana edâ etmezsem helalim
haram olsun deyüp ba’dehû ol günde edâ edemese zevcesine talâk vâki’ olur mu?
el-Cevâb: Bâin olur.232
el-Mesele: 174
Zeyd’in bıçağı zâyi’ oldukda Amr’a bıçağımı sen aldın almadınsa zevcem Hind
üç talâk boş olsun deyüp Amr dahî aldım ise avratım üç talâk boş olsun deyüp ba’dehû
Zeyd bıçağını Amr’ın aldığını huzûr-u hâkimde isbât ve hâkim hükmedicek Amr’ın
zevcesi Zeyneb şart-ı mezbûra binâen Amr’dan üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.233
el-Mesele: 175
Zeyd kalbinden fülân fi’li işlersem zevcem boş olsun lâkin lisânıyla tekellüm
etmese ba’dehû Zeyd ol fi’li işlese zevcesi boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.234
el-Mesele: 176
Zeyd bir mevzide (arazi) koyun ra’y ederken Amr gelüp bu koyunlar arab
oğlunun mı dır dedikde Zeyd eğer onun ise avratım üç talâk boş olsun dese ol
231 Başkası zorla girdirirse, yemini bozulmuş olmaz, aynı şekilde onu taşıyıp girdirirlerse yine yemini bozulmuş olmaz. Şayet ayaklarıyla girerse sözlü ve fiili olarak yemini bozulur.(el-Hulâsa, Eymân, nev’:Duhûl) Şayet adam zorlanarak taşınıp girdirilse yemini bozulmuş olmaz. Şayet kalben bu taşınmaya razıysa, bu konuda ihtilaf var. Tercih edilen görüşe göre zorlanarak ta girdirilse yemini bozulmuş olur.(el-Attâbiye, Eymân, fasıl: Duhûl) Onu zorla taşıyarak girdirseler yemini bozulmaz ancak onu zorlamadan taşısalar ve ayaklarıyla girse, bu durumda âlimler ihtilaf etmiştir. Bazıları yemini bozulmaz demiş bazıları da girmeyi engellemeye gücü yettiği halde girdiyse yemini bozulur engellemeye gücü yoksa yemini bozulmaz, demiştir.(ez-Zahîra, Eymân, nev’: Duhûl, fasıl: XII) 232 Talakın meydana gelmesi şartın olmasıyla olur. Talakın bâin olarak meydana gelmesi ise söylenilen sözün sarih olmamasından dolayıdır. Söz sarih olmadığı için talak bayinen olmuştur. Tıpkı diğer sarih olmayan lafızlarla olduğu gibi. 233 Adam, bir kişide bin dirhem alacağı olduğunu iddia etse, davalı da “benim sana bin dirhem borcum varsa karım boş olsun” dese, davacı da “benim senden bin dirhem alacağım yoksa, karım boş olsun” dese, davacı alacağı olduğuna dair delil getirse, hâkim bin dirhemin davacıya verilmesine hükmeder ve davalı ile karısını ayırır. Aynı görüşü Muhammed nakletmiştir. “el-Uyûn” da Ebû Yusuf’a göre karısıyla boşanır, Muhammed’e göre ise boşanmaz. Aynı görüş “el-Müntekâ”da da zikredilir. Böylece Muhammed’den iki rivayet olmuştur. Ancak fetva ayrılmaları yönündedir.(ez-Zahîra, Eymân, Müteferrik) 234 Kadın kocasına üç parmağını işaret ederek beni boşa dese ve bununla üç talakı istese, talak meydana gelmez. Ancak dileyle söylemesi gerekir ki talak olsun. Talak gizli bir şeyle meydana gelmez.(Velvâlicî, Evvelu’t-talâk) Talaka niyet ederek nefes alıp verse talak meydana gelmez.(ez-Zâhiriyye, Talâk, IV)
59
koyunların bir mikdârı arab oğlunun oldığı mükrâr (ikrar edilmiş, açıklanmış) olıcak
avratı boş olur mu?
el-Cevâb: Ânın bunda koyunı yokdur eğer var idi ise olsun didi ise olur.235
el-Mesele: 177
Zeyd zevcesi Hind’e bir dahî bedel alup küreğe gedersem benden üç talâk olsun
deyüp ba’dehû Zeyd sefîne reislerinden Amr’a medyûn olmağla Amr Zeyd’i cebren
sefînesinde küreğe koyup kerhen kürek çekdirse Hind üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.236
Varak 90 b
el-Mesele: 178
Zeyd kayınatası Amr ile çekişdikde ba’de’l-yevm kızın zevcem Hind’i senin
menziline gönderirsem üç talâk boş olsun dedikden sonra Amr fevt olup menzil
veresesine intikal etdikde Zeyd Hind’i ol menzile götürse Hind boş olur mu?
el-Cevâb: Menzil husûsu içün demeyüp Amr’ın husûsu içün dedi ise olmaz.237
el-Mesele: 179
Zeyd şarab ve arak içersem avratım boş olsun dedikden sonra tatlı şire içse avratı
boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.238
(Mesele: 179 Müellif, asıl metnin lafzına uymamış, konuyu özetleyip mefhum
olarak nakletmiş.)239
el-Mesele: 180
235 Sultan, bir adama bu mallar Emir’indir dese, adam da inkar edip, “başkasının malı yanımdaysa karım boş olsun” diyerek yemin etse, yemin eden adamın yanında Emir’in karısının gönderdiği bir mal olsa, malı getiren adamda o malın yemin eden adamın karısının malı olduğunu iddia etse, bu malların yemin eden adamın karısının mallarının bir benzerinin olması mümkündür. Emir’in karısı da o malların kocasının olduğunu iddia etse, yemin eden adamın karısı bu durumda boşanmış olmaz. Ancak yemin eden, yanında olan malın başkasının malı olduğunu açıklar veya hâkim mahkeme sonucunda bir delile dayanarak o malların yemin eden adamın karısının olmadığına hüküm verirse, yemin eden adam yeminini bozmuş olur.(Kâdıhân, Eymân, fasıl: Tahlîfu’z-zulmet) 236 “ez-Zahîra ve el-Attâbiye”den nakille bu sorunun cevabı bu sayfada açıklanacak. 237 Burhânî rahimehullah başka bir meselede bunu açıklamıştı. Özet olarak, adam “falanın evine girmeyeceğim” diye yemin etse o kimse evini başkasına satsa, yemin eden de daha sonra o eve girse, adam yeminini bizzat evin kendisini kasdederek yapmışsa, eve girince yemini bozulur. Ancak evin sahibini kasdederek yemin etmişse, sonradan eve girmekle yemini bozulmaz.(ez-Zahîratu’l-Burhâniyye, Eymân) Adam karısına “falanın evine girersen boşsun” dese o kimse ölse ev de miras olarak kalsa, kadında o eve girse ölen borçlu değilse yemin bozulmaz. Ölen borçlu ise yemini bozulur. Fakih Ebû’l-Leys yeminin bozulmayacağını söyler, fetva da böyledir.(el-Hulâsa, Eymân, fasıl: Duhûl) 238 Kâdıhân’dan naklederek bu sorunun cevabını iki sayfa önce açıkladık. Bu sorunun cevabı açıktır, bununla beraber âlimler şu konuda ihtilaf etmiş; adam içecek bir şey içmemeye yemin etse, akabinde su içse bazıları yemini bozulur demiş, bazıları da bozulmaz, demiş. Ancak bize göre tatlı su ile acı suyun farkının olmadığı açıktır. 239 el-Buhârî, (ts. yazma), Hulâsatu’l-fetâvâ, KBYEK, demirbaş no: 2522, s. 140.
60
Zeyd zevcesi Hind’e üzerine tezevvüc itmezsem üç talâk boş ol dedikden sonra
Hind’in üzerine tezevvüc itmedin Zeyd fevt olsa Hind Zeyd’e vârise olur mu?
el-Cevâb: Olur.240
(Mesele: 180 Müellif, kaynak olarak gösterdiği metinden özet yapmış.)241
el-Mesele: 181
Zeyd zevcesi Hind’e üzerine tezevvüc edersem ve seni âhar diyâra götürürsem
üç talâk boş ol dedikden sonra Hind’i âhar diyâra götürmeyüp Hind’in üzerine tezevvüc
eylese Hind üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.242
el-Mesele: 182
Zeyd Amr’a olan deynimi fülân zamana dek vermezsem avratım boş olsun
dedikden sonra Bekr Zeyd’in vekâleteyle deyn-i mezbûru ol zamana değin Amr’a verse
Zeyd’in zevcesi talâk vukû’undan halâs olur mu?
el-Cevâb: Olur.243
(Mesele: 182 Müellif, asıl kaynaktaki metni aynen almamış, bazı kelimeleri
atlamış ama mefhum olarak doğru aktarmış.)244
el-Mesele: 183
Zeyd zevcesi Hind’e eğer Zeyneb evime gelürse benden boş ol dedikden sonra
bir saat murûrunda Fâtıma dahî deyüp bundan ğayrı nesne demeyecek Fâtımâ Zeyd’in
evine gelse Hind boş olur mu?
240 Ta’lik üç çeşittir. Üçüncü şekil; ta’liki kendi yaptığı bir fiile bağlamasıdır, ister bu ta’lik adamın sağlığında olsun, şartın yerine gelmesi de adamın hastalığında olsun, veya her ikisi (ta’lik ve şartın yerine gelmesi) hastalık döneminde olsun aynıdır. Fiil, adamın mutlaka yapması gereken bir fiildir veya mutlaka yapması gerekmeyen bir fiildir. Böylece adam fiili yapmakla, nikahı iptal kasdı mevcut olduğu için adam boşanmayı istemektedir. Nikahı iptal kasdının mevcut olması ise ya ta’lik ile yada adam hasta iken şartla alakalı bir şeyin olması ile olur. Şayet adamın yaptığı o fiil, şart koştuğu fiillerden biri değilse talak gerekmez. Böylece adamın yaptığı tasarruf, kadından zararı defetmek için reddedilir.(el-Bidâye, Talaku’l-marîd) 241 el-Merğînânî, el-Bidâye, Talakul-marid, c. II, s. 292. 242 Adam “yemeğin veya içeceğin tadına bakarsam karım boş olsun” deyip yemin ederse onlardan birinin tadına bakarsa, karısı boşanmış olur. Aynı şekilde “şu yemeği yemeyeceğim” diye yemin ederse daha sonra yerse, yine karısı boşanmış olur.(el-Muhîtu’l-Burhânî, Kitâbu’t-Talak, fasıl: XVII) 243 Adam falan kimseye borcunu ödemek için yemin etse, başka birini borcunu ödemesi gönderse vekil borcunu ödese, yemini bozulmaz. Ancak üçüncü kişi vekil tayin edilmeden gidip o borcu ödese adamın yemini bozulur.(Velvâlicî, Eymân, IV) 244 Velvâlicî, age., Eymân, c. III, fasıl: IV, s. 213.
61
el-Cevâb: Olmaz.245
Varak 91 a
el-Mesele: 184
Hind zevci Zeyd’e beni suçsuz düğersen deyu izhâr-ı hüzn etdikde Zeyd dahî
seni ba’de’l-yevm düğersem benden boş ol deyüp ba’dehû Hind’i namaz kılmadığı içün
düğse Hind boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.246
2.3. Bâbu’l-Îlâ-i ve’l-Liân el-Mesele: 185
Zeyd’in zevcesi Hind’den bir veled vücûda geldikde Zeyd veled-i mezbûr
benden değildir zinâdandır deyu nefy-i neseb edüp şerâyit-i mülâane (karısının zina
ettiğine şahit olduğunu söyleyen kişinin hakim huzurunda karısıyla lanetleşmesi)
mevcûde olmağla hâkime mürâfaa olduklarında hâkim ba’de’l-mülâane veled-i
mezbûru Hind’e verüp Hind’i Zeyd’den tefrîka kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.247
el-Mesele: 186
245 Yemin eden, yaptığı yemine bir şart eklerse, şart lehine ise bu şart icma ile yeminin içine girmez. Şart aleyhine ise, yeminin içine girer mi girmez mi? Muhammed b. Seleme girmez demiş. Sadru’ş-Şehîd de öyle demiş. Birinciye örnek; adam karısına “bu eve girersen boşsun” dese, hemen sussa sonra yine sussa sonra “şu eve girersen de” dese, ikinci olarak söylediği ev yeminin içine girmez. Talakın olması birinci eve girmeye bağlıdır. “Şu ev” sözünü söylemeden kelam kesintiye uğradığı için yemin ikinci ev için geçersiz hale gelmiştir. Kadın birinci eve girerse boşanmış olur ikinci eve girdiğinde boşanmaz. İkinci örnek; adam karısına “bu eve girersen boşsun” hemen sussa yine sussa “şu eve de ikinci karım girerse” dese ikinci lafzı da yeminin içine girer. Çünkü burada yeminin değişmesi yoktur, “şu evde ikinci karım içindir” kelamı olmaksızın, birinci karısı oraya girerse boşanmış olur. “şu evde ikinci karım içindir” sözünden sonra da yine eve girse, boşanmış olur.(Zahîratu’l-fetâvâ, Eymân, VII) 246 Onun dayanağı şudur; adam karısını haksız yere dövdüğü için kadının sözünde geçtiği gibi, haksız yere dövmek diye kayıtlanıp bu şekilde şart koşuldu. İmam Buhârî’de “Zahîra”de aynı şeyi söyledi.(ez-Zahîra, Kitâbu’l-eymân, bab: Takyîdu’l-yemîni’l-mutlaka bi delâleti )Adam bir adama haydi gel benimle kahvaltı yap dese, diğer adam da vallâhi kahvaltı yapmam dese, sonra babasının yanına gitse ve aileseyle beraber kahvaltı yapsa, yeminini bozmuş olmaz. Çünkü yemini belirli bir kahvaltı için yapmıştı, şöyleki diğer adamın “gel kahvaltı yap” demesine karşılık yemin eden adamın sadece o kahvaltı için kahvaltı yapmam demesi, sadece o kahvaltıyı kapsar. Aynısını “Hizânetü’l-ekmel” sahibide talak kitabında bahsetti.( Hizânetü’l-ekmel, Kitâbu’t-talâk) Adam, karısını dövmeyeceğine dair yemin edip sonra haksız yere onu döverse, yeminini bozmuş olur. 247 Lian’ın şartları şunlardır: Karı ve kocanın ikisininde hür, akıl baliğ, Müslüman, kaziften dolayı had yememiş olmaları, nikahları duhul olsun veya olmasın sahih olması bu şartların hepsi bulununca hâkim ikisini de önünde karşılıklı olarak ayağa kaldırır ve ilk önce kocaya dört kere; “Allâh’ı şahit tutarımki onun çocuğu benden değildir ve zina ile onu suçladığım şeyde ben doğrulardanım” diye söylesini emreder ve beşincisinde “eğer ben yalancı isem Allâh’ın laneti üzerime olsun” diye söyletir. Kadına da aynı şeyi söyletir, beşincisinde ise “eğer kocam doğru söylüyorsa Allâh’ın ğazabı üzerime olsun” diye söyletir. Lian bittikten sonra hâkim onları ayırır(Şerhu’t-Tahâvî, bab: Lian) Kazf, çocuğu nefyetmekten dolayı oluyorsa hâkim çocuğun nesebini adama bağlamaz, annesine bağlar.(el-Bidâye, Kitâbu’t-talâk, bab: Lian)
62
Zeyd zevcesi Hind’e bir dahî sana cimâ’ edersem benden üç talâk boş ol deyüp
dört ay tamâmına dek Hind’e cimâ’ etmeyüp bihükmi’l-îlâ-i Hind Zeyd’den boş olup
ba’dehû Zeyd tecdîd-i nikâh edüp Hind’i aldıkdan sonra bir ay murûrunda Hind’e cimâ’
eylese Hind Zeyd’den üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olur.248
el-Mesele: 187
Zeyd ile medhûlun bihâ zevcesi Hind beynlerinde şerâyit-ı liân cem’ olup
ba’dehû Zeyd Hind’i talâk-ı ric’î ile tatlîk eylese Zeyd’den liân sâkıt olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.249
(Mesele: 187 Müellif, Molla Hüsrev’in ed-Düreru’l-hükkâm fî şerh’i ğureri’l-
ahkâm isimli kitabını kaynak olarak vermiş ancak kaynak olarak gösterdiği kitabın o
bölümünde böyle bir metin yok.)250
Varak 91 b
el-Mesele: 188
Zeyd ile zevcesi Hind beynlerinde şerâyit-ı liân cem’ oldukdan sonra Zeyd
Hind’i bâinen tatlîk eylese Zeyd’den liân sâkıt olur mu?
el-Cevâb: Olur.
el-Mesele: 188-B
Bu sûretde Zeyd’den sâkıt oldukdan sonra Zeyd’e hadd lâzım olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.251
(Mesele: 188 Müellif, hem asıl metindeki manayı daraltacak derecede altı çizili
kelimeyi atlamış hem de bab ismini yanlış vermiş ( bâbu muhilli-l muharrer) yerine
(bâbu’l-liân) demesi gerekirdi.)252 ثم طلقھا بائنا ، أو ثلاثا سقط أي اللعان ولم یجب
الحد el-Mesele: 189
Zeyd zevcesi Hind’e bir dahî senin döşeğine girersem benden üç talâk boş ol
dese Zeyd mûlî (îlâ yapan) olmuş olur mu?
el-Cevâb: Îlâ’ya niyet etmeyecek olmaz.
248 Bu sorunun aynısı ta’lik bölümünde geçti, cevabı orada yazıldı, o babta yazıldığı için aynı cevabı iki babta da tekrar yazmak bizce uygun değil. 249 Adam karısını ric’î talakla boşarsa lian düşmez, eş olmasının aslî olarak devamı bilinmektedir.(ed-Dürer, Kitâbu’t-talâk, bab: Liân) 250 Molla Hüsrev, (h. 1329), ed-Düreru’l-hükkâm fî şerh’i ğureri’l-ahkâm, İstanbul, c. I, s. 398-400. 251 Adam karısını bâin olarak boşarsa, lian düşer, had gerekmez.(ed-Dürer, Muhılli’l-muharrer) 252 Molla Hüsrev, age., c. I, s. 399.
63
el-Mesele: 189-B
Bu sûretde Zeyd’in niyeti îlâ olmayup ancak maksûdu Hind’in mülki olan
döşeğine girmemek olıcak Zeyd Hind’in döşeğine girmeden Hind’e cimâ’ eylese Hind
üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: 253
el-Mesele: 190
Zeyd zevcesi Hind’e min ba’di terk-i cimâ’ niyetiyle senin döşeğine girersem
benden üç talâk boş ol dedikden sonra Hind’e vatîe etdiği takdirde talâk-ı selâse vâki’
olmamağa ilâc var mıdır?
el-Cevâb: Yokdur.254
el-Mesele: 191
Zeyd zevcesi Hind’e bir dahî sana cimâ’ edersem hazreti Allâh’a şerîk
koşmuşlardan olayım dedikden sonra beş sene murûrunda Zeyd Hind’e cimâ’ eylese
Hind Zeyd’den bihükmi’l-îlâ-i mübâne olur mu?
el-Cevâb: Olur.255
el-Mesele: 192
Zeyd zevcesi Hind’in hamli zuhûr etdikde Zeyd Hind’e hamlin benden değildir
dese Zeyd’e liân lâzım olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.256
2.4. Bâbu’l- Hul’ el-Mesele: 193
Zeyd Amr’a zevcen Hind ile muhâlaa (adamın karısını para karşılığı boşaması)
eyle deyu ibrâm (söylemek) etdikde Amr hul’ murâd itmemekle nesne söylemeyüp
Zeyd’i def’ içün hul’ vâki’ olmamak kasdıyla bir kağıda Hind ile hul’ oldum deyu
yazup hul’ lafzını yazmayup ol kağıdı Zeyd’e verse mücerreden vech-i muharrer (yazılı,
kayıtlı) üzere kitâbeti ile hul’ vâki’ olur mu?
253 Bu soru ta’lik bölümünde geçti, burada da tekrar ettik. 254 Bu mesele de ta’lik bölümünde geçti. 255 Adam, karısına, “Vallâhi sana yaklaşmayacağım” diyerek yemin etse, adam îlâ yapmış olur. Dört ay içerisinde karısıyla cima yaparsa yeminini bozmuş olur. Adama keffâret gerekir ve îlâ düşer. Şayet karısına yaklaşmaz ve dört ay geçerse kadın bir bâin talak boşanmış olur.(el-Bidâye, Îlâ) 256 Koca, karısına hamlin benden değildir dese, liân olmaz.(el-Bidâye, Liân)
64
el-Cevâb: Olmaz.257
Varak 92 a
el-Mesele: 194
Hind zevci Zeyd ile mehri ve iddeti hayızla olmak i’tikâdı ile nafakaya ve iddeti
üzerine hul’ oldukdan sonra Hind’in Zeyd’den hamli zâhir olsa Hind vad-i haml idince
Zeyd’den nafaka almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.258
el-Mesele: 195
Zeyd’in zevcesi Hind-i kebîrenin babası Amr Hind’den izninsiz Hind’in mehri
üzerine hul’ olup mehri kendi malından dâmin oldukdan sonra Hind vâkıfe oldukda
kabûl etmese hul’ vâki’ olur mu?
el-Cevâb: Olur.
el-Mesele: 195-B
Bu sûretde Hind mehrini Zeyd’den taleb etdikde Zeyd baban dâmin (ödemeyi
kendi üzerine almak) olmağla babandan al deyu vermemeğe kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.259
el-Mesele: 196
257 Adam, karısına, “terâ talâğa” derse bunlar beş lafızdır, birincisi o, ikincisi; “terâ telêga”, üçüncüsü; “terâ telêke”, dördüncüsü; “terâ talêke”, beşincisi; “terâ telêğa”. Şeyhu’l-İmâm Ebû Bekr Muhammed b. Fadl’dan nakledildi; eğer bu lafızları söyleyen bilgili biriyse talak meydana gelmez, cahil biriyse talak meydana gelir. Sonra şöyle dedi; bunların hepsinde talak meydana gelir. Şayet adam, bu lafızlarla talakın meydana gelmesini kasdetmedim derse, kazaen adamın bu sözü kabul edilmez, talak meydana gelir, ancak diyaneten Allâh ile kendi arasında adamın bu sözü doğru olur. Ancak adam bu sözleri söylemeden önce şahit tutar da , karım boşanmayı istiyor ben ise istemiyorum, ben bu sözleri karımın husumeti kesilsin diye söylüyorum dese, sonra bu lafızları söylese şahitler de işitse daha sonra şahitler hâkimin önünde bu olaya şahitlik etseler, hâkim, talakın olduğuna hükmetmez.(Kâdıhân, Evvelu’t-talâk) Kinayeler iki çeşittir: Yazıyla ifade edilen ve yazıyla ifade edilmeyen. Mersum: Yazıyla ifade edilen , varacağı yer belli olan, örneğin; uzakta olan belli bir kimseye yazılan şey . Ğayrı mersum: Kime gideceği belli olmayan yazı. Bu da iki çeşittir. Müstebin(açık, görünür) ve ğayrı müstebin (açık ve görünür olmayan) . Müstebine örnek; kağıda, duvara, toprağa yazılan okunması ve anlaşılması mümkün olan lafızlar. Ğayrı müstebin; havaya, suya yazılan lafızlar gibi okunması ve anlaşılması mümkün olmayan lafızlar. Anlaşılması mümkün olmayan yazılarla adam talaka niyet etse bile talak meydana gelmez, ancak yazının anlaşılması mümkün olup kime yazıldığı ve adresi belli değilse yazan kimse talaka niyet etmişse, talak meydana gelir, niyet etmemişse talak meydana gelmez. Ancak adresi belli bir yazıysa, talaka niyet etmese de talak meydana gelir.(Kâdıhân, Talâk, fasıl: Kinâyêt) 258 Karısıyla mehri ve iddeti bitinceye kadar nafakası üzerine hul yapan adam hakkında soruldu. Ancak bu hul akdinden sonra kadının hamile olduğu ortaya çıktı. Kadın kendisine nafaka bağlanmasını istedi. Kadının bu isteği kabul edilir mi? Hâkim kadına nafaka verilmesine hükmeder. Ancak adam bunu onaylamazsa, bu konuda kadının sözü kabul edilir. Hâkim kadına nafaka verilmesine hükmeder.(Nakdu’l-mesâil, Kitâbu’t-talâk, Da’vâ) 259 Adam büyük kızı için kızının kocasıyla hul bedelini ödemeyi kabul edip hul akdi yapsa, hul meydana gelir. Sonra bakılır, kız bu hul akdine onay verirse, onayı geçerlidir. Kocasından mehir alamaz. Şayet hul akdine onay vermezse kocasından mehrini alır. Koca da kızın babasından o mehri alır. Çünkü baba bedeli ödemek üzere hul yapmıştı.(Kâdıhân, Hul’)
65
Hind-i sağîre-i mümeyyizenin (yedi yaşını geçmiş çocuk) anası Zeyneb Hind’in
zevci Zeyd’le kable’d-duhûl Hind’den izninsiz mehr-i müsemmâsı üzerine hul’ oldukda
mehre dâmine olmayup Hind vâkıfe oldukda hul’ kabul eylese Hind bâliğa oldukda
mehr-i müsemmâsının nısfını Zeyd’den almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.260
(Mesele: 196 Müellif, maynak metinden çok fazla atlama yapmış, manayı
değiştirmiş.)261
ثم الحاصل في الخلع الصغیرة ان الخالع اذا ضمن الصداق یصح الخلع و یقع الطالق
سواء كان العاقد ابا او اجنبیا و اذا بلغت ترجع بالصداق علي االب وال یرجع علي
الزوج كذا شمس االئمة السرخسي رحمھ اهللا و قال بعضھم ترجع علي الزوج اذا بلغت
ثم الزوج یرجع علي االب و ان لم یضمن المخالع الصداق ال شك انھ ال یسقط الصداق
النھا صغیرة و ھل یقع البینونة ان قبلت الصغیرة عقد الخلع و كانت تعقل بان تعبر ,kelimesini eklemiş الزوج yerine االب
yerine زوجوال یرجع علي ال ,kelimesini eklemiş ثم الزوج
.kelimesini ekleme yapmış علي الضمان
el-Mesele: 197
Hind-i hâmil zevci Zeyd ile mehri üzerine hul’ oldukda tevellüd (doğacak)
edecek veledi kendi malından infâk (yedirmek içirmek) ve iksâ (giydirmek) etmek üzere
hul’ olup lâkin müddeti beyân olunmasa Hind veled doğurdukda nafakasını Zeyd’den
almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.262
el-Mesele: 198
Hind zevci Zeyd ile mehri ve Zeyd’den olan sağîr oğlu Amr’ı iki sene tamâmına
dek infâk etmek üzere hul’ olup ve Hind mûsıra (zengin) olsa seneteyn (iki yıl)
tamâmına dek sağîrin nafakasını Zeyd’den almağa kâdire olur mu?
260 Küçük kız hakkındaki hul meselesinde meydana gelen netice şudur; hul akdini yapan kimse hul bedelini ödemeyi üstlenirse bu hul sahihtir ve talak meydana gelir. Akdi yapan yabancı da olsa aynıdır. Kız büluğa erince mehrini kocasından alır. Kocanın mehri vermesi lazım. Koca vermezse, kız küçük diye mehir hakkı düşmez. Bu durumda ayrılık meydana gelir mi? Küçük kız akde akıl erdirecek derecede olgunsa ve hul akdini kabul ederse ittifakla talak meydana gelir.(Ahkâmu’s-sığâr, Hul’) 261 Usrûşenî, Ahkâmu’s-sığâr, Kahire, Hul’, c. I, s. 167. 262 Şart koşulmazsa, adam çocuğun nafakasını vermekten ve süt emzirme bedelinden sorumlu olur. Ancak bunlardan belirli bir süre belirterek muaf olma şartı koşulursa, adam bunlardan sorumlu olmaz. Belirsiz bir süre olmazsa adam yine bunlardan sorumludur.(Kadıhân, Hul’)
66
el-Cevâb: Olmaz.263
el-Mesele: 199
Hind zevci Zeyd ile mehri ve şu kadar akçe üzerine hul’ olsa hâlen Zeyd
meblâğ-ı mezbûru Hind’den taleb etdikde meclis mübeddel (değişmiş) oldı deyu
vermemeğe kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.264
el-Mesele: 200
Zeyd mümeyyize olan zevcesi Hind-i sağîre ile mehri üzerine hul’ olup Hind
dahî kabûl eylese Hind bâliğa oldukda mehrini Zeyd’den almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.265
Varak 92 b
el-Mesele: 201
Hind-i sağîrenin babası Zeyd Hind’in zevci Amr ile Hind’in mehri üzerine hul’
olup lâkin mehre dâmin olmasa sağîra bâliğa oldukda medhûlun bihâ olmamağla nısf
mehrini Zeyd’den almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.266
(Mesele: 201 Müellif, asıl kaynaktaki bazı kelimeleri atlamış ve yeni kelimeler
koymuş.)267
263 Önceki cevap bu sorununda cevabıdır. Ancak burada kadının zengin olduğu belirtilmiş. Şayet kadın fakir olsaydı kocasından nafaka talebinde bulunabilirdi. 264 Karı ve koca evliliği yürütme konusunda zorlandığında ve Allâh’ın emirlerini yerine getirmemekten korktuklarında, kadının kendisini boşaması için kocasına bir mal verip hul yapmasında bir sakınca yoktur. Allâh (cc)âyeti kerimesinde şöyle buyurur; “Kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf içinde sakınca yoktur”(Bakara-229) İkisi bunu yaptıklarında hul ile bir bâin talak meydana gelir. Kadının kocasına bir mal vermesi gerekir.(el-Hidâye, bab: Hul’) 265 Aklı eren (mümeyyiz) küçük kız, kocasıyla mehri üzerine hul yapsa, bir bâin talak meydana gelir. Mehir düşmez.(Kâdıhân, Hul’) 266 Adam, küçük kızı için kızının kocasıyla hul yapsa ve hul bedelini kendisinin vereceğini söylese, bu bedeli babanın kabul etmesiyle, hul meydana gelir. Daha sonra koca, kızın babasından mehri istese baba mehri vermese talak meydana gelir mi? Şayet kız mehri kabul ederse talak meydana gelir. Eğer baba hul akdini kabul ederse talakın meydana gelip gelmemesinde âlimler ihtilaf etmiştir. Sahih olan görüşe göre, talak meydana gelir, çünkü babanın sözü kızının sözü gibidir.(Kâdıhân, Hul’) Kız küçükse mehri ödemeseyle hul meydana gelir. Hul yapan kimse mehri öderse hul sahih olur ister bu hul akdini yapan kızın babası olsun veya başka biri olsun talak meydana gelir, ancak hul yapan mehri ödemezse sadece hul akdini yapmakla mehrin verilmeyeceği düşünülemez. Lakin durum böyle olmakla beraber ayrılık meydana gelir mi? Şayet küçük kız hul akdini idrak edecek derecede akla sahip olup ta hul’u kabul ederse, ittifakla talak meydana gelir. Şayet kız hul akdini kabul etmezse ayrılık meydana gelir mi? O zaman akdi yapan kimse babası değil yabancı bir kimse ise, ittifakla talak meydana gelmez. Akdi yapan babası ise ve bedeli ödemezse durum nedir? Talak meydana gelir mi? Şeyhu’l-İslâm Hâherzâde şöyle dedi; bu konuda âlimler ihtilaf etmiştir. Şemsu’l-Eimme el-Halvânî bu konuda iki rivayetin olduğunu söylemiştir. Bir rivayete göre talak meydana gelmez. Diğer bir rivayete göre talak meydana gelir, demiş ve (Allâh ona rahmet etsin) bu konuda bazı şartlara işaret etmiştir. Talakın meydana gelmesi ve babanın hul bedelini ödemesinde bir çelişki yoktur. Bu söylenilen söz talakın vâki’ olması için bir şartın olmasının gerekmediğinin delilidir.(ez-Zahîra, Talâk, Hul’) 267 el-Ferğânî, age., Hul’, c. I, s. 536.
67
el-Mesele: 202
Hind zevci Zeyd ile mehri üzerine hul’ oldukdan sonra Hind iddeti munkadiye
olmadın fevt olsa Zeyd Hind’e vâris olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.268
el-Mesele: 203
Zeyd Hind’in zevci Amr ile Hind’in mehri üzerine fudûlen hul’ olup lâkin mehri
dâmin olmayup ba’dehû hul’-ı mezbûru istima’ etdikde kabûl etmese hul’-ı mezbûr
sahîh olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.269
el-Mesele: 204
Hind zevci Zeyd ile mehri ve Zeyd’den olan veled-i sığârını yedi sene infâk
etmek üzere hul’ olup ba’dehû Hind veledi aslâ infâk itmeyüp Zeyd’e teslîm edüp kendi
tevâri (kaçmak) etmekle veled-i sinnini (yaşı küçük çocuk) merkûmede (birikmiş,
yığılmış) Zeyd infâk eylese hâlen Zeyd müddet-i mezbûrada infâk etdiğinin kıymetini
Hind’den almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.270
(Mesele: 204 Müellif, asıl metindeki bazı kelimeleri atlamış ancak manayı
bozacak bir değişiklik yok.)271
el-Mesele: 205
Cunûn’u mutbik (devamlı delilik) ile mecnûne (deli) olan Hind cunûnu hâlinde
hul’ olsa Hind ifâkat (ayılmak, aklı başına gelmek) buldukda mehrini Zeyd’den almağa
kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.272
el-Mesele: 206
Hind zevci Zeyd’den olan veled-i sağîrini yedi seneye dek infâk üzere zevci
Zeyd ile hul’ olsa Hind mu’sıra (fakir) olıcak sağîrin nafakasını Zeyd’den almağa kâdire
olur mu?
268 Adam ölüm hastalığında iken karısını bâinen boşasa, şayet kadın ölse adam kadına mirasçı olamaz. Çünkü koca, talakı yapmakla kadın üzerindeki hakkının batıl olmasına razı olmuştur. Bu mesele “Muhît”te de böyledir.(el-Bahru’r-râik, Talâku’l-marîd) 269 “ez-Zahîra” dan naklettiğimiz önceden geçen cevab, bu sorunun da cevabıdır. 270 Kadın, kocasıyla mehri, iddet nafakası ve belirli bir zaman tayin ederek çocuğun nafakası üzerine hul yapsa, çocuğu bir sene yanında tutsa sonra adama geri verse ve belirlenen müddet bitinceye kadar ortadan kaybolup kaçsa, müddet bitince ortaya çıksa, adam kadından sözleşipte çocuğa bakmadığı müddetin parasını alır.(Kâdıhân, Kitâbu’t-talâk, Hul’) 271 el-Ferğânî, age., Hul’, c. I, s. 538. 272 Mecnunun akdi ve tasarrufu sahih değildir.(el-Bidâye, Hacr)
68
el-Cevâb: Olur.273
Varak 93 a
el-Mesele: 207
Hind zevci Zeyd ile mehri ve nafaka-i iddeti üzerine hul’ oldukdan sonra Hind
hul’-u mezbûru ikrâh-ı mu’teber ile oldığını isbât edecek mehr ve nafaka-i iddetini
Zeyd’den almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.274
el-Mesele: 208
Hind zevci Zeyd ile mehri üzerine muhâlaa etdikden sonra Hind nefsini Amr’a
tezvîc etdikde Zeyd hul’u inkâr ve Hind isbât itmeyüp Zeyd yemîn etmekle Hind’i
Amr’dan tefrîk murâd etdikde Hind Zeyd ile tekrar mehri ve altı bin akçe üzerine hul’
olup altı bini Zeyd’e verse hâlen Hind hul’-ı evvele ikâmet beyyine edecek altı bini
Zeyd’den istirdâda kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.275
el-Mesele: 209
Hind-i hâmil zevci Zeyd ile mehri ve nafaka-i iddeti üzerine hul’ olsa Hind vad’i
haml edince Zeyd’den nafaka almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.276
el-Mesele: 210
Hind zevci Zeyd ile Zeyd’den olup iki yaşında olan kızı Zeyneb Zeyd’in yanında
kalmak üzere hul’ olsa hâlen Hind Zeyneb’i Zeyd’den alup ben terbiye ederüm demeğe
kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.277
el-Mesele: 211
273 Kadın, kocasıyla mehri ve 10 yaşına kadar çocuğun nafakası üzerine hul yapsa, sonra kadın fakir olup çocuğun nafakasını karşılayamasa çocuğun nafakasını kocasından taleb edebilir, (rahimehullâh) böyle demiş. Mutemed görüş budur. Mezhebimizdeki diğer müftülerden onun düşmesini kabul eden yok.(Gunye, Kitâbu’t-talâk, bab: Hul’) 274 Koca, karısını hul yapmaya zorlarsa talak meydana gelir. Mehri karısına vermesi lazım.(el-Hulâsa, Kitâbu’l-ikrâh) 275 Kadın, kocasıyla bir mal karşılığında hul yapsa, daha sonra kadın kocasının, kendini hul yapmadan önce bâin talakla boşadığına dair delil getirse, kadının sözü kabul edilir. Koca hul bedelini kadına geri verir.(el-Hulâsa, Hul’) 276 İddet nafakası ve mehir üzerine hul yapmak sahihtir, ikisi anlaştıktan sonra nafaka vacip değildir.(Munyetu’l-müftî, Hul’) Kadın hamile ise doğum yapmasıyla iddeti biter. Allâh (cc) sözünde olduğu gibi; “Hamilelerin bekleme süresi yüklerini bırakmalarıyla biter”(el-Bidâye, bab: İddet) 277 Adam, küçük çocuğunun kendi yanında kalması şartıyla karısıyla hul yapsa, bu hul akdi sahihtir. Ancak şart batıldır, çünkü annesinin yanında kalması küçük çocuğun hakkıdır. Anne babanın anlaşmasıyla bu hak geçersiz hale gelmez.(Kâdıhân, bab: Hul’)
69
Zeyd’in zevcesi Hind-i sağîranın babası Amr Hind’in mehri üzerine Zeyd ile
muhâlaa etdikde bedel-i hul’a dâmin olsa Hind ba’de’l-bulûğ Zeyd’den mehrini alıcak
Zeyd dahî rucû’ edüp bedel-i mezbûru Amr’dan almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.278
el-Mesele: 212
Zeyd’in zevcesi Hind-i sağîrenin babası Amr Zeyd ile Hind’in mehri üzerine
hul’ olup mehri dâmin olsa hul’ sahîh olur mu?
el-Cevâb: Olur.279
el-Mesele: 213
Hind zevci Zeyd ile bir menzile bedel hul’ olmak üzere hul’ oldukdan sonra ol
menzil Zeyd’in oldığı tasâduklarıyla (doğrulamak) zâhir olsa hul’-u mezbûra binâen
Hind üzerine talâk vâki’ olur mu?
el-Cevâb: Olur.280
(Mesele: 213 Müellif, asıl metindeki ibarede atlama yapmış ve konuyu
özetlemiş.)281
el-Mesele: 214
Hind zevci Zeyd zimmetinde olan mehrinden Zeyd’i ibrâ (açıklamak) etdikden
sonra Zeyd Hind ile muhâlaa murâd etdiklerinde Hind mülk-ü menzilini Zeyd’e bedel-i
hul’ verüp Zeyd ile hul’ olsa Hind nâdime (pişman) olup ol menzili Zeyd’den almağa
kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.282
Varak 93 b
el-Mesele: 215
278 Kız, küçük olduğu halde iken mehri üzerine yapılan hul akdi sahihtir. Küçük kız adına hul akdini yapan, mehri ödemeyi kabul ederse hul akdi geçerli olur, bu akdi yapan ister kızın babası olsun isterse yabancı biri olsun talak meydana gelir. Kız büluğa erdiğinde kendisine duhul olmamışsa mehrinin yarısını kocasından alır, duhul olmuşsa mehrinin hepsini alır. Koca da hul akdini yapıp mehri ödemeyi üstlenen kişiden bu bedeli alır.(ez-Zahîra, Hul’) 279 Önceki sorunun cevabı bu sorununda cevabıdır. 280 Kadın, kocasıyla bir köle üzerine hul yapsa sonra o kölenin kocasının olduğu anlaşılsa, karşılıklı hul anlaşması yapıldığı için bir sakınca olmaz. Kadının kocasına bir şey vermesi gerekmez. Çünkü hul bedeli olarak köle, adama teslim edilmiştir. İsterse adam, kölenin kendisinin kölesi olduğunu bilsin.(Gunye, bab: Hul’) Karısının kendisine verecek bir şeyi olmadığını bilerek adam, karısıyla mehri üzerine hul yapsa,bu hul akdi sahihtir. Kocaya tekrar bir şey vermek gerekmez. Bu durum kocanın, evin içinde eşya olmadığını bildiği halde karısıyla evin içindeki eşya üzerine hul yapması gibidir.(el-Hulâsa, Kitâbu’t-talâk, Evâilu’l-hul’) 281 el-Buhârî, age., hul’, s. 89. 282 Adam, karısıyla belirlenmiş bir köle veya elbise üzerine hul yapsa, bunları adamın alması caizdir. Ancak hangi köle olacağı belli değilse, adam, orta halli bir köle almayı hak eder. Elbise ve hayvan da böyledir. Adamın kadına mehrini vermeseyle talak meydana gelir.(Kâdıhân, bab: Hul’)
70
Hind’in eniştesi Zeyd Hind’in zevci Amr ile Hind’in mehri üzerine fudûlen hul’
oldukda mehri dâmin olmayup ba’dehû Hind vâkıfe oldukda mücîze (onay verme)
olmasa Hind Amr’dan mübâne olur mu?
el-Cevâb: Olur.283
el-Mesele: 215-B
Bu sûretde Amr fevt olsa Hind Amr’a vârise olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.
el-Mesele: 216
Zeyd Hind’in zevci Amr ile Hind’in mehri üzerine fudûlen hul’ olup mehre
dâmin olsa hâlen Hind hul’u kabûl etmeyüp mehrini Amr’dan alıcak Amr dahî Zeyd’e
rucû’ edüp Zeyd’den almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.284
el-Mesele: 217
Hind Zeyneb’in zevci Zeyd ile Zeyneb’in vekîliyim deyu Zeyneb’in mehri ve
nafaka-i iddeti üzerine hul’ oldukdan sonra Zeyneb Hind’e tevkîlini inkâr edüp tevkîle
ikâmet-i beyyineden acz olunup Zeyneb yemîn eylese Zeyneb mehrini ve nafaka-i
iddetini Zeyd’den almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Zeyd Hind’in vekâletini tasdîk etdi ise olur.285
el-Mesele: 218
Zevcesi Hind’i darba kâdir olan Zeyd zevcesi Hind mahkemeye varup benimle
mehrin üzerine hul’ olmazsan seni darb-ı şedîd ile darb ederim deyu tahvîf (korkutma)
etmekle Hind dahî mahkemeye varup Zeyd ile mehri üzerine hul’ olsa hâlen Hind hul’-u
mezbûr vech-i muharrer üzere ikrâh ile oldığını isbât edecek mehrini almağa kâdire olur
mu?
283 Fuzûli, hul bedelini ödemeyi kabul etse hul akdi meydana gelir. Fuzûli, bedeli ödemeyi kabul etmezse akdin meydana gelmesi, kadının bedeli ödemeyi kabul etmesine bağlıdır. Özetle,(Kâdıhân, Hul’) 284 Bu mesele, fuzûlinin hul yapması meselesinde geçti. 285 Bir topluluk, bir adama gidip karısının adına hul yapmaya vekil olduklarını iddia etseler, adam da onlarla hul yapsa, kadın da onlara vekalet verdiğini inkar etse, onlar hul bedelini ödemeyi kabul ettilerse talak meydana gelir. Hul bedelini üstlenmedilerse, koca, karısına; onları sen vekil yaptın diye iddiada bulunsa talak meydana gelir ve hul bedelini kadın öder. Ancak koca, karısına, “ topluluğun seni boşamam için hakkından vazgeçmemi istediler” diye iddia etmezse, talak meydana gelmez. “Böyle yapmamı istediler” derse talak meydana gelir.(el-Hulâsa, Talâk, fasıl: V, cins: III)
71
el-Cevâb: Olur.286
2.5. Bâbu’l-İddet el-Mesele: 219
Zeyd zâtı hayz olan zevce-i medhûlun bihâsı Hind’i bâinen tatlîk etdikden sonra
altmış gün tamâmında Hind nefsini âhara tezvîc murâd etdikde üç hayz görüp iddetim
munkadıye oldu dese Amr inanıcak Hind’i tezevvüc etmek câiz olur mu?
el-Cevâb: Olur.287
el-Mesele: 220
Hind-i nasrâniyyenin (Hırıstiyan) zevci Zeyd-i müslim fevt olsa Hind’e iddet
lâzime olur mu?
el-Cevâb: Olur.288
Varak 94 a
el-Mesele: 221
Hind’in zevci Zeyd âhar diyarda iken Zeyd’in fevti şâyi’ olmağla Hind ba’de
inkidâi’l-idde nefsini Amr’a tezvîc edüp Amr dahî Hind’i vatîe etdikden sonra Zeyd
hayyen (sağ, diri) gelüp Hind’i Amr’dan tefrîk etdirse Hind’in iddeti munkadıye
olmadın Zeyd Hind’i vatîe etmek câiz olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.289
el-Mesele: 222
Zeyd-i müteveffânın (ölü) ümmü veledi (efendisinden çocuğu olan cariye) Hind
Zeyd’in fevtinden kırk gün tamâmında üç hayz görüp iddetim munkadıye oldı deyu
nefsini Amr’a tezvîc etdikden sonra Hind fevt olsa Amr Hind’e vâris olur mu?
286 Buhârî der ki, adam karısını şiddetli bir şekilde kendiseyle mehri ve iddet nafakası üzerine hul yapıncaya kadar dövse, kadın hul bedelini vermez. Talak ta meydana gelir. (Gunye, İkrâh) Buhârî der ki; borçlu alacaklısına gidip bana “benden alacağın olmadığını ikrar ettiğine dair sözleşme ver yoksa senin çok fazla altının olduğunu söylerim” dese, alacaklı bunun üzerine “senden alacağım yoktur” diye sözleşmeyi ona verse, bu zorlama manasına gelir. Alacaklının, parasını borçludan alma hakkı vardır.(Gunye, Kitâbu’l-ikrâh) 287 el-Asl’da şöyle denir; kadın bir adama gidip kocam beni üç talak boşadı, iddetimde bitti dese, adamın kalbinde onun doğru ve âdil bir kadın olduğu kanaati oluşursa adamın o kadınla evlenmesi caizdir.(el-Hulâsa, İddet) Hür kadınlarda iddetin en az bitme süresi iki ay olarak tasdik edilir. (el-Hulâsa, iki yaprak önceseyle aynı bab) 288 Kocası ölen kadın, hürse onun iddeti dört ay on gündür, kadın hayız görsün veya görmesin, müslüman olsun veya kitâbî olsun, küçük olsun veya büyük olsun, kendisine duhul olsun veya duhul olmasın hepsi eşittir.(Şerhu’t-Tahâvî, İddet) 289 Evli olup duhul olmuş kadınlar, talak olduğunda, onların iddeti üç hayızdır. Özetle, (Kâdıhân, İddet)
72
el-Cevâb: Olmaz.290
el-Mesele: 223
Zeyd zâtı hayz olan medhûlun bihâ zevcesi Hind’i tatlîk etdikden sonra seksen
gün murûrunda Hind nefsini Amr’a tezvîc edüp ba’dehû Hind akd-i mezbûr iddetim
içinde olmuşdı deyu da’vâ ve Amr inkâr edüp Hind’in müddeâsı sâbit olmasa kavl-i
mücerrediyle kendüyi tefrîk etdirmeğe kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.291
el-Mesele: 224
Zeyd ümmü veledi Hind’i i’tâk itmeden Amr’a tezvîc murâd etdikde Hind’e
iddet lâzime olur mu?
el-Cevâb: Olmaz lâkin efdâl olan bir hayz ile istibrâ (temizlenmek) edüp
ba’dehû tezvîc etmekdir.292
(Mesele: 224 Müellif, meseleyi özetleyerek mefhum olarak ifade etmiş, mana
bozulmamış.)293
el-Mesele: 225
Zeyd-i zimmînin (memlekette oturmasına izin verilmiş ğayri müslim) zevcesi
Hind-i nasrâniyye şeref-i İslâm ile müşerref olup ba’dehû Zeyd’e İslâm arz olundukda
kabûl etmemekle tefrîk olunsa Hind’e iddet lâzime olur mu?
el-Cevâb: Olur.294
(Mesele: 225 Müellif, konuyu asıl kaynaktan özetleyerek vermiş, manada
değişiklik yok.)295
290 Bu mevzu nikâh bölümünde geçti, meselenin iyi anlaşılması için buraya da yazdık. Ümmü veledin sahibi ölse, onun iddeti üç hayızdır. Bu iddet nikâh iddetine benzediği için cinsel münasebet bittiği için gerekmiştir.(el-Bidâye, İddet) Hür kadının kendisi iddetinin bittiğini tasdik ederse, iddet süresi en az iki aydır.(el-Hulâsa, İddet) Fasit olarak yapılan nikâhın sonucunda miras diğer eşe geçmez. Fasit nikâhla karşılıklı miras alma sabit değildir. Serahsî’nin “Mebsût” undan özetle alınmıştır. (el-Mebsût li’s- Serahsî) Bizce bu nikâh fasittir, çünkü kadın iddet beklerken nikâh yapılmıştır. 291 Kadın, kendi emsallerinin hayız bitme müddeti sonunda başka bir adamla evlense, sonra benim iddetim bitmemişti dese ikinci evliliği geçerli olur. Çünkü daha önce iddetinin bittiğini ikrar etmişti. (el-Fusûlu’l-İmâdiyye, Talaku’l-marîd) 292 Adam, ümmü velediyle evlenmek istese, kadın hayızdan temizleninceye kadar beklemesi gerekir. Ancak ümmü veled hayız görüp temizlenmeden önce de adam onunla evlenirse, bu nikah caizdir. (Kâdıhân, Kitâbu’l-itâk, İsti’lâ) 293 el-Ferğânî, age., Kitâbu’l-itâk, c. II, s. 570. 294 Karı ve kocadan birisi müslüman olsa, diğerine de İslama girmesi telkin edilir. O da Müslüman olur sa sorun yok, olmazsa ayrılmaları gerekir. Adamın İslamı kabul etmemesi durumunda talak meydana gelir. Kadın kabul etmezse talak olmaz. Kadına şayet duhul olduysa onun iddet beklemesi gerekir. Çünkü kadın müslüman olmuştur. Müslüman olması ise İslamın hükümlerinin uygulanmasını gerektirir. Kadının iddet beklemesi de onun hükmüdür. (el-Bahru’r-râik, Nikâhu’l-kâfir) 295 İbn Nuceym, age., Nikâhu’l-kâfir, c. III, s. 227-228.
73
el-Mesele: 226
Zeyd kendîden hâmil olan ümmü veledi Hind’i i’tâk etdikden sonra Hind’i
tezevvüc murâd eylese Hind’e iddet lâzım olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.296
el-Mesele: 227
Zeyd sağîre kızı Hind’i Amr’a tezvîc edüp kable’duhûl Amr fevt olsa Hind
Amr’dan iddet-i vefât çeker mi?
el-Cevâb: Çeker.297
Varak 94 b
el-Mesele: 228
Zeyd-i marîz Hind’i tezevvüc etdikden sonra Hind ile halvet (kapalı bir yerde iki
kişinin cima yapacak kadar süre yalnız kalmaları) olup cimâa kâdir olmamağla cimâ
etmeden Zeyd fevt olsa Hind’e iddet lâzime olur mu?
el-Cevâb: Olur.298
el-Mesele: 229
Hind’in zevci Zeyd âhar diyarda fevt oldığını görenler birkaç gün murûrunda
gelüp Hind’e haber verseler Hind’in iddeti yevm-i mevtden mi yoğsa haber vusûlünden
mi?
el-Cevâb: Yevm-i mevtinden.299
el-Mesele: 230
Zeyd fevt oldukda zevcesi Hind-i hâmil Zeyd’in fevtinden bir ay murûrunda
müstebîni’l-halk (azaları belli olan) bir cenîn-i meyyit (ölü bebek) ilkâ (meydana
gelmek) eylese Hind’in iddeti munkadıye olup nefsini âhara tevzîce kâdire olur mu?
el-Cevâb: 300
el-Mesele: 231
Âhar diyarda olan Zeyd’in zevcesi Hind’e Zeyd’in fevtini sikât ihbâr etmeleriyle
ilm hâsıl olmağla mu’tedde olup nefsini Amr’a tezvîc etdikden sonra Zeyd hayyen
296 Karısını boşayan adam, iddet bekleyen karısını iddeti bitmeden onunla tekrar evlenmesi caizdir. İddet içinde yabancı kimseler o kadınla evlenemez.(el-Bedâyî, Kitâbu’n-nikâh, fasıl: Hükm-ü talâkı’l-bâin) 297 Bu sorunun cevabını kapsayan açıklama sayfanın başında Şerhu’t-Tahâvî’den nakille geçti. Burada ayrı bir açıklama yapmaya gerek yok. 298 Şerhu’t-Tahâvî’den yaptığımız alıntı aynı şekilde bu sorunun cevabını da içerir. 299 Kadına kaybolan kocasının ölüm haberi ulaştığında iddeti ölüm haberini aldığı an değil kocasının öldüğü vâki’tten itibaren başlar.(Kâdıhân, Kitâbu’t-talâk, bab: İddet) 300 Kadın, düşük yaptığında düşen şeyin hepsi veya bir kısmının canlı olduğu görülürse, bu durumda iddeti betmiş olur. Düşen canlı birşey değilse iddeti devam eder.(el-Cevheratü’n-neyyira, İddet) Hamilenin iddeti doğum yapmakla veya ceninin hepsinin veya bir kısmının düşmeseyle biter.(Kâdıhân, bab: İddet)
74
gelüp Hind’i Amr’dan tefrîk etdirmeden tatlîk edüp ba’dehû Hind Amr’dan tefrîk
olunsa hâlen Hind nefsini yine Amr’a tezvîc murâd etdikde Zeyd’den iddet çeker mi?
el-Cevâb: Çeker.301
el-Mesele: 232
Zeyd-i mütevaffânın zevcesi Hind Zeyd’in vefâtı gününden dört ay on gün
tamâm olmadın nefsini Amr’a tezvîc edüp kable’d-duhûl ve’l-halvet Amr dahî fevt olsa
hâlen Hind Zeyd’in vefâtı gününden dört ay on gün tamâm oldukda nefsini Bekr’e
tezvîc câiz olur mu?
el-Cevâb: Olur.302
(Mesele: 232 Müellif, asıl metnin lafzına bağlı kalmamış ancak manayı mefhum
olarak doğru nakletmiş.)303
el-Mesele: 233
Zeyd âhar diyarda iken Amr Zeyd’in zevcesi Hind’i zevci oldığını bilürken
tezevvüc ve duhûl eylese Zeyd gelüp Hind’i Amr’dan aldıkda Hind’e iddet lâzime olur
mu?
el-Cevâb: Olmaz.304
(Mesele: 233 Müellif cümlenin anlamını etkileyecek derecede çok önemli
kelimeleri atlamış.)305
رجل تزوج منكوحة الغیر و دخل بھا فان كان ال یعلم انھا منكوحة الغیر كان علیھا
العدة وال نفقة لھا وان كان یعلم انھا منكوحة الغیرال العدة علیھا el-Mesele: 234
Âhar diyarda olan Zeyd’in zevcesi Hind Zeyd beni tatlîk etdi deyu iddet çeküp
ba’dehû nefsini Amr’a tezvîc edüp Amr dahî duhûl etdikden sonra Zeyd gelüp tatlîki
inkâr edüp tatlîk sâbit olmamağla Hind’i Amr’dan tefrîk etdirdikde Amr’dan olan
hamlini vad’ ile iddeti munkadıye olmadın Hind’i vatîe kâdir olur mu?
301 Kocası olan nikahlı bir kadın, başka bir adamla evlense ve ikinci koca duhul yapsa, daha sonra hâkim bu durumu öğrense onları ayırır. Daha sonra koca öğrense ve kadını üç talak boşasa, kadının her iki kocası için de iddet beklemesi gerekir. (Kâdıhân, bab: Nafaka) 302 Fasid nikah, adamın başka birinin karısıyla evlenmesi olur.(et-Tatarhâniye, Nikâh, bab: IX)Fasid nikah meydana geldiğinde ve duhul olmadan hâkim iki eşin arasını ayırdığında, kadının iddet beklemesi gerekmez.(ez-Zahîra, Nikâhu’l-fâsid) 303 el-Ferğânî, age., Kitâbu’n-nikâh, Nikâhu’l-fâsid, c. III, s. 248. 304 Bir adam, başkasının nikahlı karısıyla evlense ve duhul olsa, şayet adam kadının başkasıyla evli olduğunu bilmiyorsa kadının iddet beklemesi gerekir. Şayet başkasının karısı olduğunu biliyorsa kadının iddet beklemesi gerekmez. (Kâdıhân, Kitâbu’t-talâk, Nafakatü’l-iddet) 305 el-Ferğânî, age, Kitâbu’t-talâk, Nafakatu’l-iddet, c. I, s.442.
75
el-Cevâb: Olmaz.306
el-Mesele: 235
Zeyd’den talâk-ı bâin ile mutallaka olan Hind inkidâ-i iddeti içün altmış günde
üç hayz gördüm deyu yemîn eylese musaddıka (doğrulanmak) olur mu?
el-Cevâb: Olur.307
Varak 95 a
el-Mesele: 236
Zeyd-i müteveffânın ümmü veledi olup zâtı hayz olan Hind üç hayz görmedin
nefsini âhara tevzîce kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.308
el-Mesele: 237
Zeyd-i zimmînin zevce-i medhûlun bihâsı Hind-i nasrâniyye müslime olmağla
Zeyd’e İslâm arz olunup ebâ (kabul etmemek, çekinmek) etmekle Hind Zeyd’den tefrîk
olunsa Hind iddet çekmeden nefsini âhara tevzîce kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.309
el-Mesele: 238
Hind-i nasrâniyyenin zevci Zeyd-i zimmî fevt oldukda nefsini Amr-ı zimmîye
tezvic murâd eylese Hind’e iddet lâzime olur?
el-Cevâb: İ’tikadları çekmemek üzere ise olmaz.310
el-Mesele: 239
Hind-i hâmil zevci Zeyd ile mehri üzerine hul’ oldukdan sonra on gün
murûrunda vad’-i haml eylese iddeti munkadıye olmuş olur mu?
el-Cevâb: Olur.311
el-Mesele: 240
306 Sayfanın başında geçtiği üzere, kendisine duhul olmuşsa ikinci evliliğin iddetini bekler, hamile ise doğum yapınca iddeti biter. Bütün kaynaklar böyle söyler. 307 Boşanmış hür kadın iki aydan önce hayız görerek iddetinin bittiğini söylerse kabul edilmez.(Kâdıhân, Kitabu’t-talâk, İnkidâi’l-iddet) 308 Ümmü veledin mevlası ölse, ümmü veledin iddeti üç hayızdır. Çünkü iddet cinsel ilişkinin ortadan kalkmasıyla gerekli hale gelir. Böylece talak iddetine benzer.(el-Hidâye, İddet) 309 Bunun benzeri daha önce geçti. Arasındaki farkı göstermek için tekrar ettik. 310 Zimmî bir adam, zimmî karısını boşarsa veya zmmî adam ölürse, zmmî kadının iddet beklemesi gerekmez. Şayet bir müslüman veya zimmî bir adam talaktan hemen sonra o kadınla evlenmek isterse bu evlilik caizdir. Bu şekildeki evlilik zimmînin inancına ters düşmüyorsa. (Fethu’l-kadîr, Âhiru’l-iddet) 311 Şayet kadın hamile ise iddeti hamlini bırakıncaya kadardır. Talak yoktur. Allâh (cc) şöyle buyurur “Gebe olanların bekleme süresi ise, yüklerini bırakmaları(doğum yapmaları)dır” Ömer (ra) dedi ki; “kocası yatağının başında olduğu halde kadın doğum yapsa iddeti sona erer ve kadının başkasıyla evlenmesi kendisine helal olur”.(el-Hidâye, İddet)
76
Şürb-i hamr itmemeğe talâk-ı selâseye şartı olan Zeyd’in zevcesi Hind ba’de’l-
half Zeyd’in şürb-i hamr etdiğini muvâcehesinde isbât edüp kâdî vukûu talâkıyla kazâ
ve beynlerini tefrîk eylese Hind’in iddeti şürb-i hamr gününden mi i’tibâr olunur yoğsa
tefrîk gününden mi?
el-Cevâb: Şürb-i hamr vaktinden.312
el-Mesele: 241
Zeyd zevce-i medhûlun bihâsı Hind’i bâinen tatlîk etdikden sonra iddeti içinde
nefsini Amr’a tezvîc edüp kable’d-duhûl Hind Amr’dan tefrîk olunsa Zeyd Hind’i
tezevvüc murâd etdikde iddet lâzime olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.313
el-Mesele: 242
Zeyd mevtûe (cinsel ilişkide bulunulmuş) câriyesi Hind’i tedbîr-i mutlak ile
müdebbire (sahibi ölünce hür olacak köle) eylese Zeyd fevt olup Hind nefsini Amr’a
tezvîc murâd etdikde Hind’e iddet lâzime olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.
2.6. Bâbu’n-Nafaka el-Mesele: 243
Zeyd-i sağîrin anası Hind ile ammi Amr’dan ğayrı kimesnesi olmasa nafakası
mezbûrların üzerlerine ne vechile lâzime olur?
el-Cevâb: Sülüs Hind’e bâkisi Amr’a lâzime olur.314
el-Mesele: 244
Hind-i fakîrenin nafakası mûsirler (zenginler) olan oğlu Amr ile kızları
üzerlerine ne vechile lâzime olur?
el-Cevâb: Cümlesine beraber lâzime olur.315
el-Mesele: 245
Hind-i bâliğâ-i fakîrenin nafakası babası Zeyd üzerine lâzime olur mu?
312 “Câmiu’l-kebîr”de şöyle geçer; adam karısını boşasa sonra boşadığını inkar etse, kadın da adamın boşadığına dair delil getirse, hâkim ayrılmalarına hükmeder. Kadın iddetini talak vaktinden itibaren çekmeye başlar, mahkeme vaktinden itibaren değil.(el-Hulâsa, Talâk, II)”Gunye”de bunun hilafına görüş sunulur. Ancak biz buna fetva vermeyiz. Çünkü bu meselede ihtilaf vardır.”Câmiu’l-kebîr”de İmam Muhammed’in görüşüne göre fetva verilir bize göre. 313 Fasit nikahla evlenen kadın duhul olmadıysa iddet beklemesi gerekmez. Özetle,(ez-Zahîra, Nikâhu’l-fâsid) 314 Küçük çocuğun, annesi ve amcası varsa mirastan aldıkları paya göre çocuğun nafakasını üstlenirler.(el-Bahru’r-Râik, Kitâbu’t-talâk, bab: Nafaka) 315 Anababanın nafakasını vermede evlada hiç kimse ortak olmaz, nafakayı erkek ve kız evlat beraberce verirler.(el-Hidâye, bab: Nafaka)
77
el-Cevâb: Olur.316
Varak 95 b
el-Mesele: 246
Zeyd’in zevcesi Hind Zeyd’in menzilinden izninsiz biğayri hak çıkup zevc-i
âhardan olan oğlu Amr’ın menziline vardıkda Zeyd üzerine nafaka takdîr etdirüp bir
müddet Amr’ın menzilinde nâşize-i (itaatkarsızlıkla) sâkine olsa nafaka-i mezbûrayı
Zeyd’den almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.317
el-Mesele: 247
Zeyd âhar diyâra getdikde zevcesi Hind takdîr-i kâdîya terâzî yoğiken bir
müddet kendi malıyla geçinse Zeyd geldikde Hind müddet-i mezbûra içün Zeyd’den
nafaka nâmına nesne almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.318
el-Mesele: 248
Hind zevc-i mutallıkı (boşayan kişi) Zeyd’den olup hidânesinde olan veled-i
sağîr-i fakîr içün Zeyd üzerine hâkime nafaka takdîr etdirüp ve istidâneye (çocuğa
bakma) izin alup bir müddet sağîri istidâne ile infâk Hind nafaka-i müstedâneyi
Zeyd’den almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.319
el-Mesele: 249
Zeyd zevcesi Hind’i bilâ nafaka bırağup âhar diyâra getdikde Hind kâdıya varup
Zeyd üzerine kenduye kadr-i mâruf şu kadar akçe takdîr etdirüp ba’dehû bir müddet
emr-i hâkimle istidâne edüp nafakasına sarf etdikden sonra Zeyd’den almadan Zeyd fevt
olsa Hind nafaka-i müstedâneyi tereke-i Zeyd’den almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.320
el-Mesele: 250
316Baba, erkek olsun kız olsun, küçük fakir çocuklarının nafakasını vermek zorundadır. Kız çocukları baliğ olsa da özellikle de fakirseler yine babanın, kızının nafakasını vermesi gerekir. Erkek baliğ çocuklarda, yaş ve fakirlik şart koşulmuştur.(Şerhu’t-Tahâvî, bab: Nafaka) 317 Şayet kadın itaatsizlik ederse, kocasının evine dönünceye kadar ona nafaka yoktur.(el-Bidâye, Nafaka) 318 Hâkimin hükmü olmazsa veya emzirme karşılığı olarak değilse, geçmişe yönelik nafaka vermek gerekli değildir. Çünkü nafaka, verilmesi gereken bir borç değil, kadına yapılan bir ihsandır bize göre. Hüküm olmadan nafaka vermek mecburi değildir.(el-Bahru’r-râik, Nafaka) 319 Hâkim, kadına, borç alarak çocuklarının nafakasını vermesini hükmetse, kadında borç alıp çocuklara baksa, bu parayı çocukların babasından isteme hakkına sahiptir.(ez-Zahîra, Nafaka) 320 Kadın, hâkimin hükmüyle çocukların nafakası için borçlansa, ebeveynlerden biri borç alınan parayı ödeyemeden ölse, alınan borç düşmez ödenmesi gerekir.(ez-Zahîriyye, Nafaka)
78
Zeyd fevt oldukda Amr Zeyd’in zevcesi Hind’e ba’de inkidâi’l-idde nefsini
kenduye tezvîc etmek şartıyla nefsini infâk içün şu kadar akçe verüp Hind dahî
nafakasına sarf etdikden sonra nefsini Amr’a tezvîcden ebâ eylese Amr meblâğ-ı
mezbûru Hind’den tazmîne kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.321
el-Mesele: 251
Zeyd iki üç yaşında olan sağîra kızı Hind’i Amr’a tezvîc eylese Hind’in nafakası
Amr üzerine lâzime olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.322
el-Mesele: 252
Zeyd-i zimmînin zevcesi Hind İslâma gelmekle Hind’in Zeyd’den olan sağîra
kızı Zeyneb’in İslâmına hükm olunsa Zeyneb’in malı olmıyacak nafakası Zeyd’e lâzime
olur mu?
el-Cevâb: Olur.323
el-Mesele: 253
Zeyd fâkir ve muhtâc olup oğlu Amr-ı mûsırdan ğayrı kimesnesi olmamağla
Amr’ın malından şu kadar akçe Amr’ın izninsiz kadr-i ma’rûf nafakasına sarf eylese
Amr meblâğ-ı mezbûru Zeyd’den tazmîne kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.324
Varak 96 a
el-Mesele: 254
Hind-i sağîranın hadanası anasının anası Zeyneb Hind içün babası Amr üzerine
nafaka takdîr etdirüp ve istidâneye izin alup lâkin istidâne etmeyüp Hind’i bir müddet
321 Bir adam, başkasından dolayı iddet bekleyen kadına iddeti bittikten sonra evlenmek üzere onun nafakasını verirse, adam verdiği nafakayı geri isteyebilir, isteyemez de denilmiştir. Adam parayı geri istemeyi; “benimle evlenmen şartıyla verdiğim parayı harca, şayet benimle evlenmezsen sana verdiğim parayı geri isterim” diyerek şart koşmuşsa, parayı geri isteyebilir. Şart koşmamışsa parayı geri isteyemez. En sahih görüş; o kadınla evlenmezse parayı geri isteyebilir. Adam şart koşmadan parayı kadına verse ancak örfen adamın evlenme şartıyla kadına para verdiği biliniyorsa, adamın parayı geri isteme hakkı olduğu söylenmiştir. Çünkü bilinen şey şart koşulmuş gibidir. Bu görüş sahihtir, ancak esahh olan görüşe göre parayı geri isteme hakkı yoktur. Diğer bir görüşe göre, kadına verilen para rüşvet olarak görülmüş, adamın geri isteme hakkı yok denilmiştir. Adam kadına dirhem olarak vermişse, geri isteyebilir, yiyecek bir şey vermişse isteyemez, denilmiştir.(Câmiu’l-fusûleyn, fasıl: XXI in az öncesi) 322 Küçük kızçocuğu cimaya elverişli değilse, onun nafakasını kocasının vermesi gerekmez. Cimanın olmaması nafakanın olmaması demektir.(el-Hidâye, Nafaka) 323 Annesi müslüman olmuş küçük çocukların nafakasını zimmî babanın vermesi gerekir.(Şerhu’t-Tahâvî) 324 Baba fakir olup, oğlunun malından kendine yetecek kadar alsa babaya bu aldığı ödettirilmez.(Şerhu’t-tahâvî, Vasâyâ) Babanın ihtiyacı olup oğlunun malından alıp harcamasıyla baba gasbçı olmaz. Kesinlikle harcadığı para babaya ödettirilmez. Peygamber (sav) sözünde olduğu gibi “Babanın ihtiyacı olup, oğlunun malından kendine yetecek kadar alma hakkı vardır.”(Câmiu’l-fusûleyn, XXVII)
79
kendi taâmından infâk eylese Zeyneb mücerred yedimde nafaka hücceti vardır deyu
Amr’dan ol müddetde nafaka nâmına nesne almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.325
el-Mesele: 255
Hind-i mutallaka (boşanmış kadın) zevci Zeyd’den olup hidânesinde olan veled-i
sağîri içün Zeyd üzerine kadr-i ma’rûfdan ziyâde nafaka ta’yin etdirse Zeyd ziyâdeyi
vermemeğe kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.326
el-Mesele: 256
Zeyd cimâa mutbika (güç yetiren) olan kızı Hind’i sağîreyi Amr’a tezvîc
etdikden sonra bilâ nafaka bırağup âhar diyâra gitmekle Zeyd Hind içün hâkime Amr’ın
üzerine kadr-i ma’rûf yevmiye şu kadar akçe nafaka takdîr etdirüp ba’dehû emr-i
hâkimle Amr’a rucû şartıyla istidâne edüp Hind’i bir müddet istidâne ile infâk etdikden
sonra Zeyd fevt olsa veresesi istidâneyi Amr’dan almağa kâdir olurlar mı?
el-Cevâb: Olurlar.327
el-Mesele: 257
Zeyd fakîr ve muhtâç olup kızı mûsırdan ğayrı kimesnesi olmamağla Zeyd
Hind’in şu kadar malını kadr-i ma’rûf nafakasına sarf eylese Hind ol malı Zeyd’en
tazmîne kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.328
el-Mesele: 258
Hind kızının kızı Zeyneb-i sağîreyi bihakkı’l-hidâne terbiye ederken Zeyneb
içün babası Zeyd üzerine hâkim kadr-i ma’rûf şu kadar akçe nafaka takdîr etdirüp
Zeyd’den taleb etdikde Zeyd bilâ nafaka besle ve illâ Zeyneb’i senden alurum demeğe
kâdir olur mu?
325 Anne hâkime gidip “şu küçük çocuğun nafakasını babasının vermesine hükmet ve çocuğun nafakası için borç almamı emret”dese, hâkim de kadının istediği hükmü verse, baba zenginse kadın borç aldığı parayı babadan isteme hakkına sahiptir. Şayet kadın borç almayıp kendi parasından harcamışsa kadının kocasından onu isteme hakkı yoktur.(el-Hulâsa, Nafaka) 326 Hâkimin her zaman ve mekanda yetecek derecede nafakayı göz önünde bulundurması, dikkate alması gerekir.(el-Bahru’r-râik, Talâk, bab, Nafaka) 327 Müslüman olsun kâfir olsun, yaşı büyük olsun cima yapmaya elverişli küçük kız olsun, bunların hepsinin nafakası kocaya aittir.(Câmiu’r-rumûz, fasıl: Nafaka) Borçlanılan nafakanın verilmesi gerektiğine dair bir soru, daha önce bunun cevabı geçti, tekrar söylemeye gerek yok bizce. 328 Bu meseleyi sayfanın baş tarafında açıkladık.
80
el-Cevâb: Olmaz.329
el-Mesele: 259
Zeyd zevcesi Hind’i bilâ nafaka bırağup âhar diyâra getdikde Zeyd’in kendiyde
vedîat (emanet) olan akçesinden kadr-i ma’rûf akçe sarf eylese Hind’e damân (ödeme)
lâzım olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.330
el-Mesele: 260
Zeyd âhar diyâra gider oldukda zevcesi Hind’e bir senelik nafakasını verüp
getdikden sonra Hind üç aylık nafakayı sarf eyleyüp ba’dehû Zeyd fevt olsa sâir
veresesi nafaka-i mezbûradan Hind’in yedinde fülân mikdârı mîrasa idhâle kâdir olurlar
mı?
el-Cevâb: Olmazlar.331
Varak 96 b
el-Mesele: 261
Zeyd’in zevce-i mutallakası Hind Zeyd üzerine hâkime nafaka takdîr etdirmeden
iddeti munkadıye olsa Hind Zeyd’den nafaka-i iddet nâmına nesne almağa kâdire olur
mu?
el-Cevâb: Olmaz.332
(Mesele: 261 Müellif manayı daraltacak şekilde asıl metindeki altı çizili yeri
atlayarak nakletmiş.)333
329 Erkek çocuk yedi yaşına gelip kendini idare edebilinceye kadar annesi ve ninesi ona bakmaya daha layıktır. Ebû’l-Leys kız çocuğu da yedi yaşına kadar anne veya ninesinin yanında kalır der.(el-Bahru’r-râik, Hadâna) 330 Kadın, kocasının dirhem, dinar ve yiyeceğini ele geçirse onlardan alma hakkı vardır.(el-Attâbiye, Talâk, bab: III) Uzakta olan adamın karısının yanında malı olsa, kadında ihtiyacı için ondan harcasa bu harcama caizdir. Daha sonra geri ödemez, çünkü o mal kendi elindedir ve ihtiyacına göre o maldan alma hakkı vardır. “ez- Zahîra”dan özetle alınmıştır.(ez-Zahîra, Kitâbu’n-nafaka) 331 Şayet kadına bir senelik nafakası peşin olarak verilse, bir sene dolmadan önce kocası ölse, o nafaka kadından geri alınmaz.(el-Attâbiye, Talâk, IV) 332 İddet bekleyen kadın iddeti bitinceye kadar iddet nafakası almak için dava açmazsa, ona nafaka verilmez. Aynı şekilde hâkim kadına iddet nafakası verilmesine hükmetse, kadında iddeti bitinceye kadar nafakayı almazsa, nafaka hakkının kadından düşüp düşmeyeceği konusunda âlimler ihtilaf etmiştir. Şemsu’l-Eimme el-Halvânî nafakanın düşeceğini söylemiştir.(Kâdıhân, Talâk, Nafakatu’l-iddet) İddet bekleyen kadın iddet nafakasını almak için dava açmazsa veya hâkim kadına iddeti bitinceye kadar nafaka bağlamazsa, kadının iddet nafakası almaya hakkı yöktur. Çünkü nafaka iddet halindedir.(ez-Zahîra, Nafakatu’l-mutallaka, II) 333 el-Ferğânî, age, Talâk, Nafakatu’l-iddet, c. I, s. 441-442.
81
المعتدة اذا لم تخاصم في نفقة العدة حتي انقضت عدتھا ال نفقة لھا وكذا لو كان القاضي
فرض لھا نفقة العدة فلم تاخذ حتي مات احدھما سقطت النفقة و ان لم یمت احدھما
انقضت العدة اختلفوا فیھ قال شمس االئمة الحلواني رحمھ اهللا تعالي تسقط النفقة el-Mesele: 262
Hind zevci Zeyd ile mehri ve Zeyd’den sağîre oğlu Amr’ı beş sene infâk etmek
üzere hul’ olup sağîri bir sene infâk etdikden sonra sağîr fevt olsa Zeyd dört senenin
nafakasının kıymetiyle Hind’e mürâcaata kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.334
el-Mesele: 263
Zeyd-i fakîrin oğlu Amr’dan ğayrı kimesnesi olmayup Amr dahî fâkir olup kâr
ve kesbe kâdir olmasa Zeyd’in nafakası Amr üzerine lâzim olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.335
el-Mesele: 264
Zeyd-i müteveffânın zevcesi Hind-i hâmil tereke-i Zeyd’den nafaka-i iddet
nâmına nesne almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.336
el-Mesele: 265
Hind zevc-i mutallıkı Zeyd’den olan sağîra kızı Zeyneb içün hâkim Zeyd üzerine
kadr-i kifâyeden ziyâde nafaka takdîr etdirse Zeyd ziyâdeyi hâkime hat (yazdırmak,
kaydettirmek) etdirmeğe kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.337
334 Kadın kocasıyla oğlunun bir senelik nafakası üzerine hul yapsa, çocuk beş gün sonra ölse, koca kadından çocuğun nafakasının geri kalan kıymetini ister.(Gunye, Talâk, bab: Hul’) 335 Çocuk fakir ise ana babasının nafakasını vermeye zorlanamaz. Ancak baba, oğlunun yanında kalıp oğlunun yediğinden yeme hakkına sahiptir. Anne de öyledir. Anne fakir olup çocuğuyla beraber kalıp onun yediğinden yiyebilir. Çocuk ana babasının nafakasını vermeye zorlanamaz.(Şerhu’t-Tahâvî, Talâk) 336 Kocası ölen kadına nafaka yoktur. Çünkü kadının beklemesi kocanın hakkı değil şeriatın hakkıdır.(el-Hidâye, bab: Nafaka) 337 Hâkim nafakayı hükme bağlasa, sonra yiyecekler ucuzlasa nafakadaki fazlalık düşer. Yine hâkim yiyecekler ucuz olduğu için en az miktara göre nafaka bağlar ve fiyat daha da aşağı inerse nafakadaki fazlalık ta düşer.(el-Hulâsa, Nafaka)Bunda ikisinin durumuna beraber bakılır. Bu Hassâf’ın görüşüdür, fevta da buna göredir. O peygamberimizin (sav) , Ebû Süfyân’ın hanımı Hind için, “Ebû Süfyân’ın malından sana yetecek kadar al” sözüne yönelmiş. Yetecek kadardan maksat nafakadır. Çünkü nafakanın, fakirlik derecesine göre yetecek miktarda olması lazım. Nafakanın zenginleştirecek derecede olması gerekmez. İhtiyaçtan fazla verilmesinin anlamı yok.(el-Hidâye, Nafaka)
82
(Mesele: 265 Müellif manayı değiştirecek şekilde asıl metinde tasarruf
yapmış.)338
el-Mesele: 266
Zeyd’in üveğ kızı Hind-i sağîre bir müddet Zeyd’in nefsiçün tabh (pişirilen)
olunan taamdan Zeyd’in izniyle tenâvül (yemek yemek) edüp bu vechile beslense Zeyd
Hind’in malından ol müddet içün nafaka bihâ nâmına nesne almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.339
el-Mesele: 267
Zeyd zevcesi Hind’i bilâ nafaka bırağup âhar diyâra getdikden sonra Hind Zeyd
üzerine hâkime nafaka takdîr etdirdikden sonra geldikde nafaka-i mukaddireyi
Zeyd’den almadın Zeyd ile mehri üzerine hul’ olup zevciyyete mutaallık (ilgili, bağlı)
da’vâdan zimmetini ibrâ etmiş olsa nafaka-i merkûme sâkıta olur mu?
el-Cevâb: Olur.340
Varak 97 a
el-Mesele: 268
Zeyd vasîsi olduğu Hind-i sağîrenin malına rucû’ şartıyla Hind’i bir müddet
kendi malından infâk ve işhâd eylese Zeyd masrûfını Hind’in malından almağa kâdir
olur mu?
el-Cevâb: Olur.341
Hind-i müteveffânın kızı Zeyneb Hind’in vâlidesi Hadîce bihakkı’l hidâne
terbiye ve Zeyneb’in malından hâkime kadr-i ma’rûf nafaka takdîr etdirüp infâk ederken
Zeyneb’in babasının anası Ayşe ben nafakasız beslerim deyu Zeyneb’i almağa kâdire
olur mu?
338 el-Buhârî, age., Nafaka, s. 115. 339 Buhârî der ki; küçük çocuğun vasisi, çocuk büluğa erinceye kadar onun yemeğini ve ekmeğini karşılar. Bu vasinin görevidir. Ancak büluğa erdikten sonra ona harcadığı nafakayı geri isteyebilir.(Gunye, Vasâyâ) Bize göre bu konuya başka bir gerekçe de şudur; çocuğun yanında kaldığı vasî, çocuğa infak ettiği yemeğin kıymetini geri alamasa bile çocuğu doyurması gerekir. Geri isteme şartıyla infak edemez. Çünkü çocuğa harcadığı nafakayı geri alacağı kimse yoktur. 340 Kadın kocasıyla hul yapsa, daha önceden kadına verilmesi hükme bağlanan nafaka düşer.(Gunye, Hul’) Kadına verilmesi hükme bağlanan nafaka hul yapınca düşer mi? Tahâvî velînin nikahı babında şöyle zikreder; koca, kadının nafakasını vermek durumunda iken kadınla hul yapsa icmâ ile vereceği nafaka düşer.(Mecmea’l-bahreyn, Hul’) 341 “el-Müntekâ”da şöyle geçer; vasî gönüllü olarak ve iyilik yapma niyeteyle küçük çocuğa kendi malından harcar, ancak küçük çocuğun malının olduğunu öğrense harcadığı parayı ondan geri alabilir.(Âdâbu’l-evsıyâ, fasıl: İnfâk)
83
el-Cevâb: Olmaz.342
el-Mesele: 270
Hind zevc-i mutallıkı Zeyd’den olan sağîr oğlu Amr’ı bihakkı’l hidâne terbiye
üzere iken Amr içün Zeyd üzerine kâdıya kadr-i ma’rûf yevmiye şu kadar akçe nafaka
takdîr etdirüp lâkin Zeyd mu’sır olup Zeyd’in vâlidesi Zeyneb Amr’ı meccânen
(karşılıksız) infâk ederim dese Hind’e sen dahî Amr’ı bilâ nafaka besle ve illâ Zeyneb’i
ver denulur mu?
el-Cevâb: Denilmez.343
el-Mesele: 271
Zeyd zevcesi Hind’i bilâ nafaka bırağup âhar diyâra getdikden sonra Hind Zeyd
üzerine hâkime kadr-i ma’rûf nafaka takdîr etdirüp bir iki sene kendi malından nefsini
infâk etdikden sonra Hind ol nafakayı Zeyd’den almadın fevt olsa Hind nafaka-i
merkûmeyi tereke-i Zeyd’den almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.344
el-Mesele: 272
Zeyd zevcesi Hind’i bilâ nafaka bırağup âhar diyâra gitdikde Hind Zeyd üzerine
hâkime kadr-i ma’rûf nafaka takdîr etdirüp bir iki sene kendi malından nefsini infâk
etdikden sonra Zeyd geldikde Hind nafakayı almadın Zeyd Hind’i tatlîk eylese Hind ol
nafakayı Zeyd’den almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.345
el-Mesele: 273 342 Anne, çocuğuna bakmaya daha fazla hak sahibidir. Anne olmazsa babaanne bakar.(el-Bidâye, Talâk, bab: el-Veledu men ehakku bihî) Ancak bize göre burada ninenin karşılıksız olarak çocuğa bakmasına itibar edilmez. Burada dikkat edilecek şey ileride geleceği gibi çocuğun malının olmaması, aynı zamanda babanın da fakir olmasıdır. Ancak babanın malı varsa hukuki olarak babası kendi malıyla çocuğuna bakar. 343 Şayet annenin haricinde başka birisi ücret almadan çocuğu emzirse, anne de emzirmek için ücret istese, asıl anneye emzirme ücreti verilmez, ancak sütanne annenin yanında çocuğu emzirebilir. Çocuk anneden alınmaz. Çünkü ümmet, annenin çocuğunu yanında bulundurması konusunda icmâ etmiştir. Sütanne annesinin yanında çocuğu emzirir.(el-Câmiu’s-sağîr, bab: el-Veledü men ehakku bihî) (Rahimehullâh) fetva isteyen kişiler için kendisinin sabit muhayyerliği olduğu için bazen farklı bir fetva verir, bazen de verdiği fetvanın tersine fetva verir. Bu sebepten dolayı yukarda zikredilen fetvanın tersi bir fetva da gelebilir. Sen ğâfil olmazsın ve hatayı yüklenmezsin, çünkü bizim dediğimiz gibi o hata değildir. Bir soruda, babaanne kendisinin hidane hakkı olduğu halde küçük çocuğa bakmayı istiyor. Başka bir soruda da, adam sütanneye çocuğunu emzirtmek istiyor. Burada ise önceki soruyla bir mutabakatın olması gerekiyor. Çünkü biz, çocuğun annesi ve anneannesi varken çocuğun babaannesi yabancı kimse gibidir diyoruz, başkaları da böyle söylüyor. 344 Ödenmesi hükme bağlanan nafaka ölümle düşer.(el-Vecîz, Nafaka) 345 Eşlerden birinin ölümüyle hakîmin verdiği nafaka verme hükmü, talak ile de düşer mi? Âlimler bu konuda ihtilaf etmiş. İmam Ebû Alî en-Nesefî düşer demiş. Bakkâlî “Fetâvâ”sında düşer demiş. Halvâni de zikretmiş, Hassâf kadına hükmedilen nafakanın düşeceği sözüne başka bir şey eklemiş ve şöyle demiştir; nafaka ikisinin birinin ölümüyle düşeceği gibi adamın boşamasıyla da düşer.(Kâdıhân, Kitâbu’t-talâk, bab: Nafaka)
84
Zeyd zevcesi Hind’i bilâ nafaka bırağup âhar diyâra gitdikde Hind hâkime Zeyd
üzerine kadr-i kifâye nafaka takdîr etdirüp birkaç sene nefsini malıyla infâk eylese Zeyd
geldikde nafaka-i mukadderayı Zeyd’den almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.346
Varak 97 b
el-Mesele: 274
Zeyd hâmil zevcesi Hind’i bâinen tatlîk etdikden sonra Hind takdîr-i kâdıya
zevciyle beynlerinde terâdî (hükme razı olma) yoğiken üç ay nefsini kendi malıyla infâk
edüp ba’dehû vad-i haml ile iddeti munkadıye olsa Hind ol murûr eden üç ayın nafakası
içün Zeyd’den nesne almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.347
el-Mesele: 275
Hind-i hâmil zevci Zeyd ile mehri ve nafaka-i iddeti ve karnında olan veledi
doğurdukdan sonra yedi yaşına değin kendi malıyla infâk etmek üzere hul’ olsa hâlen
Hind veled doğmadın nafakası üzerine hul’ sahîh değildir deyu veledin nafakasını yedi
sene tamâmına dek Zeyd’den nesne almak kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.348
el-Mesele: 276
Zeyd’in zevcesi Hind Zeyd’in menzilinden biğayri hak çıkup babası menzilinde
nâşize sâkine olsa Hind’in nüşûzu hâlinde nafakası Zeyd üzerine lâzime olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.349
el-Mesele: 277
Hind zevci Zeyd ile mehri ve Zeyd’den olan veled-i sağîrini dört seneye dek
malından infâk etmek üzere hul’ oldukdan sonra nefsini âhara tezvîc etmekle veled-i
mezbûru Hind’in anası Zeyneb bihakkı’l hidâne aldıkda babası Zeyd üzerine nafaka
takdîr etdirüp almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.
el-Mesele: 277-B
346 Hâkim kadına nafaka verilmesine hükmetse, kadın da kendi malından harcasa, kadının kendi malından harcadığı nafakayı kocasından alma hakkı vardır. (Kâdıhân, Nafaka) 347 İddet bekleyen kadın nafakasını almak için mahkemeye gitmeyip, kendine nafaka bağlanmasını hükme bağlatmasa iddeti bittiğinde ona nafaka verilmez. Çünkü nafaka iddet süresince verilir.(ez-Zahîra, Nafakatu’l-mutallaka, bab: II) 348 Kadın kocasıyla doğuracağı çocuğunu emzirme ve emzirmeden sonraki nafakasını on yaşına kadar karşılamak üzere hul’ yapsa, Ebû Yusuf’a göre caizdir. (Kâdıhân, Hul’) 349 Eğer kadın itaatsizlik ederse, kocasının evine dönünceye kadar ona nafaka yoktur.(el-Bidâye, Kitâbu’t-talâk, Nafaka)
85
Bu sûretde Zeyneb Zeyd üzerine sağîr içün kadr-i ma’rûf nafaka takdîr etdirüp
alsa Zeyd ol nafaka ile Hind’e mürâcaata kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.350
el-Mesele: 278
Zeyd-i sağîrin hadânası vâlidesi Hind Zeyd’in malından Zeyd’in nafakasıiçün
hâkime kadr-i ma’rûf yevmiye şu kadar akçe nafaka takdîr etdirüp ba’dehû kendi
malından rucû’ şartıyla sağîri bir müddet infâk etdikden sonra masrafını almadın sağîr
fevt olsa Hind masrafını sağîrin malından almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.351
el-Mesele: 279
Zeyd zevcesi Hind’i bilâ nafaka bırağup âhar diyâra gedüp ba’dehû Hind hâkime
varup kendiyi ve Zeyd’den olan veled-i sağîri içün Zeyd’in Amr yedinde vedîat olan
akçesinin Amr emânete ve zevciyyete ve sağîre mu’terif (itiraf etmek) olmağla kadr-i
ma’rûf nafaka takdîr etdirüp almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.352
Varak 98 a
el-Mesele: 280
Zeyd’in evlâd-ı sığârının analarından muntekil malları vâr iken nafakaları
babaları üzerine lâzime olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.353
el-Mesele: 281
Fakîre ve muhtâce olan Hind-i mukâtebenin nafakası mevlâsı olan Zeyd üzerine
lâzime olur mu?
350 Adam, karısıyla iki çocuğunun on yaşına kadar nafakasını verme ve kadının yanında kalmaları üzerine hul yapsa, sonra kadın başkasıyla evlenip başka bir yere gitse, baba çocukların nafakasını karşılasa adam on yaşına kadar harcadığı nafaka miktarını kadından alma hakkına sahiptir. On yaşından sonraki harcamalarını isteyemez.(Gunye, bab: Hul’) 351 Ebû Bekr’den: Anababası ayrılmış bir çocuk hakkında hâkimin çocuğun nafakasını babasının vermesi gerektiğine hükmetmesi ve annesinin kendi malından çocuğunun nafakasını harcaması durumu soruldu. Ebû Bekr şöyle cevap verdi; hâkimin nafakayı babasının vermesi gerektiğine hükmetmesinden sonra kadının kendi malından verdiği nafakayı adamdan isteme hakkı vardır.(et-Tatarhâniye, Kitâbu’n-nafaka, bölüm: Nafakatu zevi’l-erhâm) 352 Başka bir kişinin yanında malı olan bir adam kaybolsa, emanetçi kişi de o malın kendi yanında olduğunu ve kaybolan adamın evli olduğunu açıklasa, hâkim bu maldan kadının, küçük çocuklarının ve anne babasının nafakasının verilmesine hükmeder. Yine aynı şekilde, emanetçi adam kaybolan adamın malının kendi elinde olduğunu açıklamasa, hâkim de bunu öğrense, yine onların nafakasını o maldan alır. Çünkü hüküm şuna göre veriliyor; emanetçi kişi kendi elinde kaybolan adamın malı olduğunu ve evli olduğunu açıklamasıyla kadının o maldan alma hakkını da açıklamış oluyor. Kadının, kocasının malından kocasının rızası olmasa da alma hakkı vardır.(el-Hidâye, Nafaka) 353 Küçük çocuğun kendi malı varsa, nafakasını kendi malından harcar. Çünkü asıl olan, insanın küçük çocuk olsun, büyük adam olsun nafakasını kendi malından harcamasıdır.(el-Kâfî, fasıl: Nafakatu’l-evlâd)
86
el-Cevâb: Olmaz.354
el-Mesele: 282
Kâr-ı kesbe (çalışmak) kâdir olan Zeyd-i fakîr kesb itmeyüp mücerred fakîrim
deyu nafakasını anası Hind-i mûsıradan almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.355
el-Mesele: 283
Zeyd-i zaîm (başkan, komutan, önder) seferde iken Amr’a fülân diyarda olan
zevcem Hind’e nafakasıiçün tarafımdan üç yüz ğuruş ver nafakasını sarf eylesün
ba’dehû sen zeâmetim mahsûlünden istîfâ eyle deyüp Amr dahî Hind’e zevcen Zeyd
nafakana sarf içün irsâl etdi deyu üç yüz ğuruş verüp ba’dehû birkaç eyyâm murûrunda
Zeyd fevt olup zeâmeti âhara verilse hâlen Amr meblâğ-ı mezbûru tereke-i Zeyd’den
taleb etmeyüp Hind’den taleb ve ahze kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.356
(Mesele: 283-dipnot-A Müellifin atıfta bulunduğu kaynakta böyle bir ibare
yok.)357
(Mesele: 283-dipnot-B Asıl kaynaktaki (في استرداد ما دفع ) kelimelerini yazmamış,
ancak manada bir değişiklik yok. Fakat (واي االحتمالین ما اعتبرنا لم یكن ه حق االسترداد)
cümlesindeki olumsuzluk edatı (ما) nı yazmamış dolayısıyla müellifin sorulan soruya
verdiği cevapla (Olmaz) demiş, kaynak olarak gösterdiği metindeki ibare (Olur)
anlamına gelmektedir. Böylece birbirinin zıddı görüş meydana gelmektedir.)358
el-Mesele: 284
Zeyd-i sağîr-i fakîrin nafakası mûsırları olan anası ile liebeveyn ammi Bişr
üzerine nice lâzime olur?
354 Kölenin nafakası konusundaki kural şudur; köle menfeat sağlayan mülklerden ise, nafakasını vermesi için sahibi zorlanır. Çünkü o menfeat sağlamayan mülklerdendir. (ez-Zahîra, fasıl: Nafakatu’l-memâlik ve’l-mükâteb, V) 355 Kız çocuklarında, baliğde olsalar, özellikle fakir olmalarına itibar edilir, erkeklerde ise fakirlik ve acizlik şart koşulur. Bu acizlikte, yürüyememek, ellerin veya ayakların kesik olması veya çalışmayı engelleyecek herhangi bir arızanın olmasıyla olursa, erkeklerin de nafakaları verilmelidir. Böyle bir acizlik yoksa, onların nafakaları anne babalarına düşmez.(Şerhu’t-Tahâvî, Nafaka) 356 Adam, bir kimseye benim veya çocuklarım yerine infak et dese, o kimse de infak etse, harcadığı şeyin geri ödenmesi şart koşulmasa da adam harcadığı şeyi geri almak hakkına sahiptir. Zahîruddîn el-Merğînânî böyle söyledi. (el-Hidâye, Kitâbu’l-kefâlet) Geri isteme şartı koşulmadan harcadığı parayıgeri isteyemez. Ebû Yusuf’tan gelen bir rivayete göre döner. (et-Tatarhâniye, Kitâbu’l-kefâlet) Bir adam başkasına “benim yerime bin dirhem öde” dese o da ödese, parayı ödeyen adam ödediği parayı geri almak için, ne öde diyen adama, ne de parayı ödediği kişiye geri dönebilir. Bu konudaki hüküm, parayı ödeyen, ödenmesini isteyen ve paranın ödendiği kimse hakkında ihtimallidir. Biz parayı geri isteme hakkının olmadığını düşünüyoruz.(Velvâlicî, Kefâlet, bölüm: II) 357 el-Merğînânî, el-Hidaye, Kitâbu’l-kefâlet, c. III, s. 77-98. 358 Velvâlicî, age., Kefâlet, c. IV, fasıl:II, s. 405.
87
el-Cevâb: Üçte bir ümme üçte iki amme.359
el-Mesele: 285
Zeyd-i mu’sırın zevcesi Hind’in besleme hizmetkârı Zeyneb’in nafakası Zeyd
üzerine lâzime olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.360
el-Mesele: 286
Zeyd zevci olmayan Hind-i mu’sırenin nafakası Hind’in kızı Zeyneb ile
liebeveyn karındaşı Amr üzerlerine ne vechile lâzime olur?
el-Cevâb: Yalınız kızı üzerine lâzime olur.361
el-Mesele: 287
Zeyd-i fakîrin nafakası mûsırları olan kızı Hind ile oğlunun oğlu Amr üzerlerine
ne vechile lâzime olur?
el-Cevâb: Yalınız Hind üzerine lâzime olur.362
el-Mesele: 288
Fakîr olan Zeyd sağîr oğlu Amr’a müteveffât vâlidesinden intikâl iden malından
nefsini infâka kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.363
el-Mesele: 289
Hind zevc-i mutallıkı Zeyd’den olup hadânası oldığı sağîr oğlu Amr içün kâdıye
varup Zeyd üzerine kadr-i ma’rûf nafaka takdîr etdirüp ba’dehû Zeyd’den rucû’ şartıyla
sağîri bir müddet malından infâk eylese Hind vech-i muharrer üzere masrafını Zeyd’den
almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.364
el-Mesele: 290
Zeyd-i mu’sır ğâib olup zevcesi Hind-i mûsıradan olan Zeyneb-i sağîreyi Zeyd’e
mürâcaat etmek üzere infâka emrolunur oldukda Hind’e mi emrolunur yohsa Zeyd’in
karındaşına mı?
359 Bu sorunun benzeri nafaka konusunun başında geçti. Burada tekrara gerek yok. 360 Eğer koca zenginse, kadının hizmetçisinin de nafakası kocaya aittir, diye hükmolunmuştur. Burada kocanın fakirliği durumunda hizmetçinin nafakasını vermesi gerekmeyeceğine işaret vardir. Bu Ebû Hanîfe’den gelen hasen bir rivayettir. Esahh olan görüştür. (el-Hidâye, Nafaka) 361 Anababanın nafakasını vermede evlada başkası ortak olmaz. Çünkü nass ile sabittir ki, evladın malını anababasının alma hakkı vardır. Anababanın evlattan başkasının malını almaya hakkı yoktur.(el-Hidâye, Nafaka) 362 Önce geçen cevap, bu sorunun da cevabıdır. 363 Bu sorunun benzeri bu bölümün başında geçti. Sorudaki uslüp farkından dolayı burada tekrar ettik. 364 Önceki sayfalarda bu meselenin benzeri geçti, aralarında küçük bir fark olduğu için burada tekrar ettik.
88
el-Cevâb: Hind’e.365
Varak 98 b
el-Mesele: 291
Zeyd âhar diyâra gider oldukda zevcesi Hind ile nafakasıiçün şu kadar akçe
üzerine musâlaha (anlaşma) edüp ba’dehû Zeyd gedüp Hind bir müddet nefsini malıyla
infâk eylese hâlen Zeyd geldikde Hind müctemâ’ (biriken, toplanan) olan nafakayı
Zeyd’den almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.366
el-Mesele: 292
Hind zevc-i mutallıkı Zeyd-i mu’sırdan olan oğlu Amr içün Zeyd üzerine nafaka
takdîr etdirüp beslemek murâd etdikde sağîrin ammesi Zeyneb-i mûsıra ben sağîri
meccânen besleyüp Hind’den men’ itmem dese kâdî Hind’e sağîri meccânen imsâk eyle
yâhud Zeyneb’e ver dimeğe kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.367
(Mesele: 292 Müellif asıl metinde olan altı çizili iki kelimeyi manayı
değiştirecek şekilde atlamış.)368
صغیرة لھا اب معسر وعمة موسرة ارادت العمة ان تربي الولد بمالھا مجانا وال تمنع
الولد عن االم واالم تابي ذلك و تطالب االب باالجر لولد اختلفوا فیھ والصحیح ان یقال
لالم اما ان تمسكي الولد بغیر اجر و اما تدفعي الي العمة el-Mesele: 293
Zeyd Amr’ın katırını Amr’ın bişartı’r-rucû’ emriyle bir müddet infâk eylese
Zeyd kadr-i ma’rûf masrûfını Amr’dan almağa kâdir olur mu?
365 Kardeş, kaybolan kardeşinin çocuklarının nafakasını vermek zorundadır. Verdiği nafakayı çocukların babasından daha sonra alma hakkı vardır. Anne ise nafaka verme konusunda diğer akrabalardan daha önce gelir.(Gunye, Nafakatu’l-egârib) 366 Koca ile karısı belirli bir nafaka üzerinde anlaşsalar, adamın o şeyi vermesi gerekir. Adam o şeyi vermeden ortadan kaybolsa, kadın borç alarak veya başka bir şekilde nafakasını temin etse, kadının adamdan nafaka isteme hakkı vardır. Çünkü onlar birbirlerinin velileridirler. Onların bir konuda anlaşmaları sanki hâkimin hükmü gibidir.(Velvâlicî, Nikâh, âhiru faslı’s-sânî) 367 Küçük kızın fakir babası ve zengin teyzesi olsa, teyzesi çocuğun kendisine verilip ona karşılıksız olarak bakacağını söylese, çocuk annesinden alınmaz, çocuğa annesi bakar. Anne babadan nafaka isterse bu konuda ihtilaf edimiştir. Sahih görüş şudur; “anneye, ya çocuğa ücretsiz bak ya da çocuğu teyzesine ver” denilir.(Kâdıhân, Hadâna) 368 el-Ferğânî, age, Hidâne, c. I, s.422.
89
el-Cevâb: Olur.369
el-Mesele: 294
Zeyd Hind’i tezevvüc edüp mehr-i muaccelini verüp ba’dehû Zeyd Hind’i bir
günlük mesâfe olan karyesine nakl murâd etdikde Hind imtinâ’ ve ebâ etmekle Zeyd
gedüp Hind Zeyd’in rızâsınsız menzilinde kalsa hâlen Hind ol hâl üzere iken Zeyd’den
nafaka almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.370
el-Mesele: 295
Zeyd zevcesi Hind-i hâmili bâinen tatlîk eylese Hind vad-i haml edince
Zeyd’den nafaka almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.371
(Mesele: 295 Müellif, burada ayetin altı çizili olan yerini yazmamış.)372
( وإن كانت حاملا فعدتھا أن تضع حملھا ) لقولھ تعالى { وأولات الأحمال أجلھن أن
}یضعن حملھن el-Mesele: 296
Zeyd-i mefkûdun hâli mütebeyyin olunca Zeyd’in emvâl ve erzâkını hâkim
gayyîm-i nasb (görevlendirmek) etdiği Amr’a zabt etdirdikden sonra Amr Zeyd’in fesâd
ihtimâli olan menkûlatdan bir mikdar eşyasını emr-i hâkimle semen-i misline (aynı
ücret) bey’ ve kabz-ı semen (ücreti almak) etmiş olsa Amr semen-i mezbûrdan kifâyet
mikdârını Zeyd’in hâli mütebeyyin olunca re’y-i hâkimle zevcesi Hind’in nafakasına
sarfa kâdir olur mu?
369 Adam, bir eşek kiralasa, eşek yolda bitkin düşse, eşeği kiralayan adam da birisine şu eşeğin karnını doyur dese, o kişi de eşeği doyursa, dediler ki; eşeği doyuran kişi bu eşeğin, başka birinin eşeği olduğunu biliyorsa, eşeğe verdiği yemin parasını kimseden alamaz. Çünkü o kişi o yemi gönüllü olarak vermiştir. Şayet eşeği doyuran o kişi eşeğin başkasının olduğunu bilmiyorsa, dediler ki; eşeği doyuran kişi, her ne kadar ben eşeğin sahibi değilim dese de eşeği doyur diyen kiracidan yem parasını alır. (Kâdıhân, fasıl: fîme yecibu li’l-êciri ale’l-müste’ceri) Eşeği kiraya veren, kiralamak isteyene “şu işçiyi de kiraya tut ve onun nafakasını ver” dese, kiralayan adam işçinin de hayvanın da yiyeceklerini verse, hayvana harcanan masraf kiraya verene aittir.(el-Attâbiye, İcâre, IV) 370 Kadın, kocasının evinde otursa, sonra o evden çıkmak istese, kocası karısına bir ev hazırlasa ve karısına “benim şu evimde otur” dese, kadın da o evde oturmazsa, kadına nafaka verilmesi gerekmez.(Gunye, bab: mê sagata nefakatu’z-zevciyyeti) 371 Adam, karısını boşadığında kadının iddeti süresince nafaka ve barınma hakkı vardır. Bu boşanmanın ric’î veya bâin olması fark etmez.(el-Bidâye, fasıl: Nafakatu’l-mutallaka) Şayet kadın hamile ise onun iddeti çocuğu doğurunca biter. Allâh (cc) ün kavlınde olduğu gibi; “Gebe olanların bekleme süresi ise, yüklerini bırakmaları(doğum yapmaları) dır.” (el-Hidâye, bab: İddet) 372 el-Merğînânî, age., İddet, c. II, s. 315.
90
el-Cevâb: Olur.373
Varak 99 a
el-Mesele: 297
Zeyd’in kulu Amr Hind-i hürreyi tezevvüc edüp Hind’in Amr’dan veledi
oldukdan sonra Amr Hind’i tatlîk edüp ba’dehû Zeyd Amr’ı âhara bey’ eylese Hind
Zeyd’e mücerred kulından hâsıl olmuş idi deyüp veledin nafakasını Zeyd’den almağa
kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.374
el-Mesele: 298
Zeyd fevt olup zâhirde vâris-i ma’rûfu olmamağla terekesini emîn-i beytü’l-mâl
olan Amr kabz etdikde Amr terekeden bir barkîrı (bakır) emr-i hâkimle terekeden kadr-i
ma’rûf akçe sarf edüp infâk eylese Zeyd’in vârisi zuhûr etdikde Amr’a sarfını tutmam
demeğe kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.375
el-Mesele: 299
Ğaybet-i munkatıa ile ğâib (uzun zamandan beri kayıp) olan Zeyd’in zevcesi
Hind’in nafakası Zeyd’in karındaşı Amr üzerine lâzime olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.376
el-Mesele: 300
Cimâ’a mutîka (güç yetirebilen, elverişli olan) olan Hind-i sağîrenin nafakası
zevci Zeyd üzerine lâzime olur mu?
el-Cevâb: Olur.377
el-Mesele: 301
Hind-i mûsıra zevc-i mutallıkı Zeyd’den olan veled-i sağîri içün Zeyd mu’sır
olmağla kendi malından infâk edüp ba’dehû yesârî (durumunun iyileşmesi,
zenginleşmek) halinde Zeyd’e mürâcaat etmek üzere kâdıya kadr-i kifâye nafaka ta’yin 373 Adam, kaybolupta yeri bilinmediğinde, onun ölü mü, diri mi olduğu bilinmediği zaman, hâkim onun malını koruyacak birisini görevlendirir. Hâkim, daha sonra malın yok olmasından korkarsa, onu satar, adamın karısı ve çocuklarına verir.(el-Hidâye, Kitâbu’l-mefkûd) 374 Köle, çocuklarının nafakasını vermeye zorlanamaz, bu çocuklar hür bir kadından veya cariyeden doğsun fark etmez. Ancak cariyenin çocuğunun nafakası cariyenin sahibine aittir. Kadın hür ise çocuklarının nafakasını kendisinin vermesi lazım.(el-Attâbiye, Nafaka) 375 Kiraya veren adam, ortadan kaybolsa, hayvanı kiralayan adam da hâkimin hükmüyle kiraladığı hayvanın nafakasını verse, kiracı hayvana verdiği nafakayı hayvanın sahibinden ister.(el-Attâbiye, İcâre, II) 376 Kardeş, kaybolan ve haber alınamayan kardeşinin karısının nafakasını vermeye zorlanamaz.(ez-Zâhidî, Nafaka) 377 Müslüman olsun kâfir olsun, yaşı büyük olsun cima yapmaya elverişli küçük kız olsun, bunların hepsinin nafakası, kocaya aittir.(Câmiu’r-rumûz, Nafaka)
91
etdirüp beslerken Zeyd Hind’e elbette sağîri meccânen infâk eyle yâhud meccânen
infâka tâlibe olan ammesine ver demeğe kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.378
(Mesele: 301 Müellif, atıfta bulunduğu kaynaktaki ibareleri değiştirmiş, manayı
bozmadan mefhum olarak nakletmiş.)379
el-Mesele: 302
Zeyd-i sağîrin babasının anası Zeyneb’den başka kimesnesi olmayup Zeyd’in
malı olmayup Zeyneb mûsıra olsa Zeyd’in nafakası Zeyneb üzerine lâzime olur mu?
el-Cevâb: Olur.380
el-Mesele: 303
Zeyd-i sağîrin nafakası babası Amr üzerine mi lâzım olur yohsa anası Hind-i
mûsıra üzerine mi?
el-Cevâb: Sağîrin malı yoğise Amr üzerine.381
Varak 99 b
el-Mesele: 304
Zeyd sağîr oğlu Amr’a Hind’i tezvîc edüp ba’dehû Amr bâliğ oldukdan sonra
Hind’e nafakasını alıkomıyup firâr edüp ğaybet-i munkatıa ile ğâib olsa Hind nafakasını
Zeyd mûsıra olmağla Zeyd’den almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.382
el-Mesele: 305
378 Adam, küçük çocuğu olduğu halde karısını boşasa, çocuk, annesinin yanındayken çocuğun teyzesi ücretsiz olarak çocuğun bakımını yapmak ve onu emzirmek istese, annesi de bunu kabul etmese çocuğun nafakasını, emzirme ücretini babasından istese, bu durumda çocuğa bakmaya anne daha layıktır. Ancak anne emzirme ücretini piyasa değerinden daha fazla istese çocuğa bakma hakkı kalmaz. Sahih olan görüşe göre, anne ya çocuğunu ücretsiz emzirecek ya da teyzesine verecek, meselenin gerisi “Câmiu’s-sağîr”da anlatıldı. (Velvâlicî, Kitâbu’n-nikâh, bölüm: V) Boşanmış anne, çocuğunu ücretsiz olarak veya iki dirhem karşılığında emzirmek istese, kocası da başka bir kadına iki dirhem karşılığında çocuğunu emzirtmek istese, anne çocuğa bakmaya daha layıktır. Şayet anne de başka biri de ücretsiz emzirmek istese, yine anne çocuğa bakmaya daha layıktır. Başkası iki dirheme annesi daha fazla para isteyerek çocuğunu emzirmek istese, çocuk anneye verilmez. Başkası ücretsiz olarak emzirmek istese, annesi de ücret istese, yine anneye verilmez ancak başkası çocuğu annesinin yanında emzirmesi gerekir. Çocuk annesinin yanından alınamaz, çünkü ümmet, çocuğun annesinin yanında kalmasında icma etmiştir. Sütanne annesinin yanında çocuğu emzirir.(el-Câmiu’s-sağîr, bab: el-veledu men ehakku bihî) 379 eş-Şeybânî, age, el Veledu men ehakku bihî, c. I, s. 237. 380 Her akraba nafaka vermeye zorlanır. Allâh (cc) ün kavlinde olduğu gibi; “Mirasçıya da bunun benzeridir.” (el-Mebsût, bab: Nafaka) 381 Çocuklarının nafakasını vermede baba tek sorumludur. Çocuğun biri küçük ve fakir ise anababa da zengin ise, çocuğun nafakası babaya aittir anaya değil. Ancak baba fakir ise ve bir acziyeti yoksa hâkim, anneye çocuğun nafakasını vermesini hükme bağlar. Ancak annenin harcadığı bu nafaka babaya borç olarak yazılır, baba daha sonra o borcu öder.(Şerhu’t-Tahâvî, Nafaka) 382 Baba, kaybolan oğlunun karısının nafakasını vermek zorundadır. (Gunye, Kitâbu’t-talâk, Nafakatu’l-egârib)
92
Zeyd vasîsi olduğu Hind-i sağîrenin malından nafakasıçün hâkime kadr-i ma’rûf
şu kadar akçe takdîr etdirüp yedinde olan sağîrenin malından ol kadar akçeyi nafakasına
sarf eder oldukda işhâd etmek lâzım olur mu?
el-Cevâb: Olur.383
el-Mesele: 306
Hind vasî olduğu Zeyd-i sağîrin birkaç eyyam nefsiçün tabh etdiği taamdan
infâk eylese Hind vech-i muharrer üzere infâkiçün Zeyd’in malından nesne almağa
kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.384
el-Mesele: 307
Hind müteveffâ zevci Zeyd’den olma sağîr oğlu Amr’ı bihakkı’l hidâne terbiye
üzere iken sağîrin malından sağîr içün hâkime kadr-i ma’rûf nafaka takdîr etdirüp
ba’dehû vasîsi yedinde olan malından almak murâd etdikde vasî Hind’e sen sağîri
malından infâk ve iksâ eyle ba’dehû sağîrin malından vereyim demekle Hind dahî rucû’
şartıyla sağîri bir müddet infâk ve iksâ edüp masrûfını almadın sağîr fevt olsa Hind
masrûfını vasî yedinde olan sağîrin terekesinden almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.385
el-Mesele: 308
Hind-i mu’sıranın hidânasında olan oğlu Amr-ı sağîr-i fakîrin kendi ile
liebeveyn ammi Bekr-i mûsırdan ğayrı kimesnesi olmasa sağîrin nafakası Bekr üzerine
lâzım olur mu?
el-Cevâb: Olur.386
el-Mesele: 309
383 Vasî, çocuğun nafakası için yiyecek ve giyecek alırken harcadığı parayı daha sonra çocuğun kendi malından almak için bu alışverişleri şahitler huzurunda yapması gerekir. Şahit tutulması şart koşulmuştur, çünkü çocuğa infak konusunda vasînin sözüne itibar edilir. Ancak vasî delil olmadan çocuğa infâk ettiği parayı çocuğun kendi malından alamaz.(el-Hulâsa, Vasâyâ) 384 Vasî, kendisi için yaptığı yemek ve ekmekten küçük çocuğa infak eylese, bu verdiği yemek ve ekmeği çocuktan geri isteyemez. Ancak kendisi için değil de sadece çocuk için yaptığı harcamayı çocuğun malından alma hakkı vardır.(Âdâbu’l-evsıyâ, fasıl: Damân) 385 Vasî, çocuğa infak ettiği malı, çocuğun malından şart koşmadan geri alabilir mi? Şart koşmadan geri alabilir diyenler olduğu gibi şart koşarak geri alabilir diyenler de vardır. İhtilaflı bir mesele. İmam Serahsî, vasî, geri almayı şart koşmadan çocuğa harcadığı masrafı çocuğun malından geri alabilir der. Hâherzâde de, şart koşmadıysa alamaz der.(Ahkâmu’s-sığâr, Vasâyâ) 386 Küçük çocuğun âciz ve fakir babası olsa, anababa bir amcası da olsa, çocuğun nafakası amcaya düşer.(el-Attâbiye, Kitâbu’n-nikâh, bab: IV, fasıl: III)
93
Zevci olmayan Hind-i fakîrenin nafakası oğlunun üzerine lâzime olur mu?
el-Cevâb: Olur.387
(Mesele: 309 Müellif, manayı etkileyecek derecede asıl metinden atlama
yapmış.)388
el-Mesele: 310
Zeyd’in zevcesi Hind merîda olsa medâvâtı (yemesi içmesi) zevci Zeyd
üzerine lâzime olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.389
Varak 100 a
2.7. Bâbu’l-Hidâne el-Mesele: 311
Hind zevc-i mutallıkı Zeyd’den olan sağîr oğlu Amr’ı akd-i nikâh olduğu
beldede bihakkı’l-hidâne terbiye üzere iken Hind Amr’ı belde-i mezbûradan mesâfe-i
seferi baîd olan belde-i uhrâya götürmek murâd eylese Zeyd Hind’i men’a kâdir olur
mu?
el-Cevâb: Olur.390
(Mesele: 311 Bu meselede birkaç farklı eksiklik var. Birincisi: (bu konuda ihtilaf
vardır ……) diye devam eden cümleyi, asıl metinde olmadığı halde aşağıda boş
bırakılan yere eklemiş. İkincisi: altı çizili kelimeleri değiştirmiş, ikisinde mana
bozulmuyor ama, (et-tezevvücü fîhi) kelimesini (ez-zevcü) diye değiştirmiş. Evliliğin
olduğu yerle kocanın olduğu yer farklı olabilir, dolayısıyla kelimelerin değişmesiyle
mana da değişiyor.)391 وإن أرادت الخروج إلى مصر غیر وطنھا وقد كان التزوج فیھ أشار في الكتاب إلى
أنھ لیس لھا ذلك ،
387 Adam, anababası muhtaç ise onların nafakasını vermeye zorlanır. Allâh (cc) ün şu sözünden dolayı; “O ikisine öf bile demeyin” homurdanmak eziyet manasına gelir, eziyetse çoğunlukla anababa muhtaç durumda iken onların nafakalarını vermemekle olur. İşte bu sebeble çocuğun anababasının nafakasını vermesi gerekir.(el-Mebsût, Nafakatu zevî’l-erhâm.) 388 es-Serahsî, el-Mebsût, Beyrut, bab: nafakatu-zevi’l-erhâm, c. V, s. 209. 389 Hasta kadının yiyeceklerini, kocasının karşılaması gerekli değildir.(ez-Zahîratu’l-Burhâniyye, Nafaka) 390 Kadın, kocasının olduğu şehirden başka bir şehre gitmeyi istediğinde, bu konuda farklı görüşler vardır. En sahihi şudur: İki şehir arasında zıtlık olursa, kadın buradan (kocasının oturduğu şehirden) çıkmaz. Ancak bu iki şehir birbirine yakınsa öyle ki, babanın çocuğunu görüp aynı gün babanın kendi evinde gecelemesi mümkünse bunda bir sakınca yoktur. (Muhtârâtu li sâhibi’l-hidâye, bab: Hadâna) Kadın, kendi şehrine gitmeyi isterse, ancak nikah akdi o şehirde olmamışsa görüşlerin ittifakıyla çocuklarını oraya (kendi şehrine) götürme hakkı olmaz.(Mi’râcu’d-dirâye, bab: el-veledu men ehakku bihî) 391el-Merğînânî, age., c. II, s. 328.
94
إذا كان بین المصرین تفاوت ، أما إذا تقاربا بحیث یمكن للوالد أن یطالع ولده ویبیت
في بیتھ فلا بأس بھ el-Mesele: 312
Zeyd-i sağîrin anası ve hadânası Hind nefsini sağîre ecnebî olan Amr’a tezvîc
eylese sağîrin anasının anası Zeyneb sağîri bihakkı’l-hidâne Hind’den almağa kâdire
olur mu?
el-Cevâb: Olur.392
el-Mesele: 313
Bir belde ahâlisinden Hind’in zevci Zeyd-i müteveffâdan olan sağîre kızı
Zeyneb’i bihakkı’l-hidâneti imsâk üzere iken nefsini Zeyneb’e ecnebiye tezvîc edüp
Hind’in anasının anası olmasa müddet-i seferi baîd olan beldede mutavattıne olan
sağîrenin babasının anası Hadîce sağîreyi alup Zeyd’in izninsiz ol beldeye götürmeye
kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.393
el-Mesele: 314
Hind-i sağîrenin anası ve hadânası Zeyneb nefsini sağîre ecnebiyeye tezvîc edüp
lâkin sağîrenin kimesnesi olmamağla Zeyneb Hind’i re’y-i hâkimle imsâk eylese
sağîrenin vasîsi mücerred vasîsi olmağla Hind’i Zeyneb’den almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.
el-Mesele: 315
Hind zevci Zeyd-i müteveffâdan olan sağîre kızı Zeyneb’i bihakkı’l-hidâneti
imsâk üzere iken Hind nefsini ecnebiye tezvîc edüp nisvâdan (kadınlar) hidâne-i uhrâsı
olmamağla Zeyneb’i akrab-ı asâbeti (erkek tarafından akraba olanlar) liebeveyn ammi
Amr Hind’den almış olsa hâlen Hind ahyânen gelüp Zeyneb’i görmek istedikde Amr
göstermem deyu men’a kâdir olur mu?
392 Kadının, çocuğa mahrem olmayan kişeyle evlenmesi, kadının hidane hakkını düşürür.(Muhtasaru’l-vikâye, Hadâna) Anne çocuğuna bakmaya daha fazla hak sahibidir. Anne ölür veya evlenirse hidane hakkı anneannesinindir.(Velvâlicî, Hadâna) 393 Anne öldüğünde çocuk, anneannesine verilir. O da çocuğu babasının ikamet ettiği şehirden başka bir şehre götürmek istese bunu yapmaya hakkı yoktur. Eğer götürülecek şehir çocuğun annesinin nikahının yapıldığı şehir ise, oraya götürme hakkı sadece annesinindir. Çünkü annenin, kocasıyla nikah akdi yaptığı şehre çocuğunu götürme hakkı vardır. (Edebu’l-kâdî)
95
el-Cevâb: Olmaz.394
el-Mesele: 316
Hind müteveffâ zevci Zeyd’den olan sağîre kızı Zeyneb’i bihakkı’l-hidâne
terbiye üzere iken Zeyneb dokuz yaşını tekmîl edüp hakk-ı hidâne sâkıt oldukda
Zeyneb’in veliyy-i akrabı liebeveyn ammi Amr Zeyneb’i Hind’den alup terbiye ve
imsâka kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.395
(Mesele: 316 Müellif, meseleyi asıl metinden çok fazla kelime atlayarak
nakletmiş, manayı özetleyerek ifade etmiş.)396
Varak 100 b
el-Mesele: 317
Zeyd-i müteveffânın sağîr oğlu Amr’ı anası Hind bihakkı’l-hidâne imsâk üzere
iken nefsini sağîra ecnebî olan Bişr’e tezvîc etdikde Hind’in anası Hadîce dahî ecnebiye
mütezevvice olup nisvândan hidâna-i uhrâsı olmayıcak sağîri veliyy-i akrabı liebeveyn
karındaşı Bekr Hind’den almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.397
el-Mesele: 318
Altı yaşında olan Hind-i sağîreyi anası Zeyneb bihakkı’l-hidâne terbiye üzere
iken Hind’den hakk-ı hidâne sâkıt olmadın sağîrenin ammi Amr sağîreyi Zeyneb’den
almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.398
el-Mesele: 319
Hind zevc-i mutallıkı Zeyd’den olan sağîr oğlu Amr’ı bihakkı’l-hidâne terbiye
ederken nefsini sağîra ecnebiye tezvîc eylese sağîrin anasının anası olmamağla sağîri
babasının anası Zeyneb alup terbiyeye kâdire olur mu? 394 Çocuk, anne veya babanın birinin yanında ise biri diğerinin çocuğa bakmasına ve ilgilenmesine engel olamaz.(et-Tatarhâniye, Kitâbu’n-nikâh, fasıl: XXX) 395 Erkek çocuğa, anne daha sonra anneanne yedi yaşına gelip kendi kendini idare edinceye kadar bakmaya daha layıktırlar. Kız çocuğuna ise hayız görünceye kadar bakılır. Ebû’l-Leys dokuz yaşına kadar bakılır demiş, fetvâ da buna göredir.(el-Bahru’r-râik, Hadâna) Çocuk, kendi kendini idare etme yaşına gelince babasına verilir, o yoksa dedesine, o yoksa kardeşine, o yoksa kardeş çocuklarına, onlarda yoksa amcaya, o da yoksa amca çocuklarına verilir. Bu sıralama erkek çocuğu içindir. Kız çocukları amca çocuklarına verilmez.(Velvâlicî, Hadâna) 396 Velvâlicî, age, Hidâne, c. I, s. 382. 397 Anne, başka bir adamla evlenirse, adam bu çocuğa mahremse çocuk anneden alınmaz. Adam, çocuğa mahrem değilse çocuk, anneden alınır ve anababa tarafından en yakın akrabaya teslim edilir.(Şerhu’t-Tahâvî, Hadâna) Anne ölür veya çocuğa mahrem olmayan bireyle evlenirse, çocuğunda kadınlardan akraba ve mahrem olan kimsesi yoksa, hidâne hakkı miras sırasına göre erkek asabelere geçer.(et-Tatarhâniye, Kitâbu’t-talâk, XX) 398 “el-Bahr”dan naklederek cevapladığımız soru bu sorunun da cevabıdır.
96
el-Cevâb: Olur.399
el-Mesele: 320
Hind müteveffâ zevci Zeyd’den olan sağîr oğlu Amr’ı bihakkı’l-hidâne terbiye
ederken nefsini sağîra ecnebî olan Bekr’e tezvîc etdikde sağîrin babasının anası Zeyneb
ile liebeveyn kız karındaşı Hadîce olsa hakk-ı hidâne gangisinindir.
el-Cevâb: Zeyneb’indir.400
el-Mesele: 321
Hind zevci Zeyd-i müteveffâdan sağîr oğlu Amr’ı bihakkı’l-hidâne imsâk
ederken nefsini sağîra ecnebiye tezvîc edüp sağîrin ammesi Zeyneb’den ğayrı kimesnesi
olmayup Zeyneb dahî ecnebiye mütezevvice olup sağîri Hind ve Zeyneb’den gangisi
hıfz eder?
el-Cevâb: Hâkim dilediğine vad’ eder.401
el-Mesele: 322
Zeyd-i müteveffânın ümm-ü veledi Hind Zeyd’den olan veled-i sağîri bihakkı’l-
hidâne imsâk ederken Hind’in fahşi zâhir olup ekseri evkatde (zaman) sağîri yalınız
menzilinde bırağup gezer olsa sağîrin liebeveyn kız karındaşı Hadîce sağîri Hind’den
alup bihakkı’l-hidâne imsâka kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.402
el-Mesele: 323
İki yaşında olan Amr-ı sağîri anası Hind terbiye ederken nefsini sağîra ecnebî
olan Bişr’e tezvîc edüp nisvândan kimesnesi olmamağla veliyy-i akrabı liebeveyn ammi
Bekr Amr’ı Hind’den almış olsa hâlen Bekr kendinin vatanı olan âhar diyâra sefer eder
oldukda sağîri dahî beldesinden ihrâc edüp ol diyâra götürmeğe kâdir olur mu?
399 Anne, ölür veya yabancı bir adamla evlenirse, çocuğu anneanne alır. O da ölür veya yabancı bir adamla evlenirse, o zaman çocuğu babaanne alır.(Ahkâmu’s-sığâr, Hadâna) 400 Babanın anası, kızkardeşlerden daha evladır. Çünkü o annelerdendir.(el-Hidâye, Hadâna) 401 Sadru’ş-Şehîd, annesi ölen küçük kız hakkında, şöyle der; kadınlardan çocuğa akraba ve mahrem olan kimse yoksa hidane hakkı erkeklere geçer. Çocuğun asabesi yoksa çocuk akrabalarına verilir. “Tuhfetu’l-fukahâ” da şöyle der; kız çocuğunun amcaoğlundan başka asabesi yoksa hüküm hâkime bırakılmıştır. Hâkim, eğer amcaoğlu iyi huylu biriyse çocuğu ona verir, değilse güvenilir bir kimseye verir.(Ğâyetu’l-beyân, Hadâna) Küçük kızın, kardeşi ve amcası kendilerinden korkulan fesatçı kimse iseler, küçük kız onlara verilmez. Kızın onlara verilme sebebi, küçük kıza gelebilecek zararları onların engellemesiydi, eğer kendileri küçük kıza zarar verecek iseler, onu almaya hakları yoktur. Sanki onlar yok sayılır. Bu durumda çocuğu, hâkim koruması altına alır ve onu müslüman ve güvenilir bir kadına teslim eder. Aynı şekilde hâkim, çocuk küçük olduğu için onun malının koruyucusudur da, böylece çocuğun hakkını korumuş olur.(el-Mebsût, Hükmü’l-veled) 402 Bundaki kural şudur; ayrılıktan sonra çocuğa bakma hakkı müslüman olsun, kitâbî olsun, âzad edilmiş ümmü veled olsun annenindir. Ancak o dinden çıkarsa, kendisine güvenilmeyen, açıkça günah işleyen biriyse veyahut da çocuğa mahrem olmayan yabancı biriseyle evlense çocuğa bakma hakkı ondan düşer.(el-Attâbiye, Nikâh, fasıl: II)
97
el-Cevâb: Olmaz.403
Varak 101 a
el-Mesele: 324
Hind zevci Zeyd-i müteveffâdan olan bir yaşında sağîr oğlu Amr’ı bihakkı’l-
hidâne terbiye üzere iken Hind mürtedde (dinden çıkmış) olsa sağîrin ricâl (erkekler) ve
nisâdan kimesnesi olmayıcak vasîsi Bekr emr-i hâkimle sağîri Hind’den almağa kâdir
olur mu?
el-Cevâb: Olur.404
el-Mesele: 325
Hind zevc-i mutallıkı Zeyd’den olan sağîr oğlu Amr’ı bihakkı’l-hidâneti terbiye
ederken Amr yedi yaşını tekmîl edüp istiğnâ olsa Zeyd sağîri Hind’den almağa kâdir
olur mu?
el-Cevâb: Olur.405
el-Mesele: 326
Beş yaşında olan Zeyd-i sağîri anasının kız karındaşı Hind ile babasının kız
karındaşı Zeyneb’den gangisi alur?
el-Cevâb: Hind alur.406
el-Mesele: 326-B
Bu sûretde Zeyd yedi yaşını tekmîl edüp istiğnâ (kendi kendini idare edebilme)
hâsıl olup asabetden kimesnesi olmasa gangisi hıfz eder?
el-Cevâb: Hâkim gangisini evlâ görürse ona hıfz etdirür.407
el-Mesele: 327
Zevci olmayan Hind bihakkı’l-hidâne kızının kızı Zeyneb-i sağîreyi Zeyneb’in
menzilinde terbiye ve imsâk üzere iken Zeyneb’in vasîsi Bekr Hind’e Zeyneb’i âhar
menzile götür anda terbiye eyle ben Zeyneb’in menzilini âhara icâr ederim deyu Hind’i
ol menzilden ihrâca kâdir olur mu? 403 Ana ve babadan başkasının böyle bir hakkı olduğunu açıkça bulamadım. Çocuk başkasıyla sefere çıkar mı yoksa çıkmaz mı? (et-Tatarhâniye) Mezâd’dan naklolunmuştur; annenin akrabalarının çocuğu sefere çıkarmaya hakları yoktur. Daha önce de geçti. (Edebu’l-kâdî) Çocuğu sefere çıkarma hakkı annenindir. Bize göre anne ve babanın dışındaki kimselerin böyle bir hakkı yoktur. 404 Çocuğa bakma hakkının nasıl düşeceğini az önce “el-Attâbi”den naklederek açıkladık. Hâkimin çocuğu vasîsine vereceğini bu sayfanın ortasında “el-Mebsût”tan naklederek açıklamıştık. 405 Bu mesele önceki sayfada “el-Bahr”dan nakledilerek geçti. 406 Teyze, haladan daha layıktır. Çünkü teyze, anneye yakındır, hala da erkeğe yakındır. Çocuğa bakma konusunda kadın tarafından olan herkes çocuğa bakmaya daha layıktır. Özetle, (Şerhu’t-Tahâvî, Hadâna) 407 Bundaki kural şudur; erkek çocuklarda hidane hakkı daha önce de ifade ettiğimiz gibi yedi yaşına kadardır. Yedi yaşını bitirince onu asabeleri alır. Çocuğun asabesi yoksa hâkim çocuğa bakacak bir velî bulur. Hâkim, çocuğu, ona bakmak isteyen güvenilir birine verir. Bunu sayfanın ortasında “el-Mebsût”tan naklederek açıklamıştık.
98
el-Cevâb: Olmaz.408
(Mesele: 327 Müellif, kaynak metinden kısaltma yapmış, cümle yerine zamir
kullanmış ancak mana bozuk değil.)409
el-Mesele: 328
Hind zevci Zeyd-i müteveffâdan olup üç yaşında olan oğlu Amr’ı bihakkı’l-
hidâneti terbiye ederken nefsini Amr’ın liebeveyn ammi oğlu Bişr’e tezvîc eylese
Hind’den hakk-ı hidâne sâkıt olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.410
(Mesele: 328 Müellif, asıl metindeki kişileri, müzekker ve müennes zamirlerin
yerlerini değiştirmiş, ayrıca fasıl numarasını yanlış vermiş, 24. fasıl yerine 25. fasıl
yazmış).411
el-Mesele: 329
Yedi yaşını tekmîl eden Zeyd-i sağîri ecânibden Amr terbiyesine alsa Zeyd’in
ammesi kızı Zeyneb Zeyd’i Amr’dan almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz hâkim yed-i emîne vad’ (güvenilir kişiye teslim etmek) eder.412
(Mesele: 329 Müellifin atıfta bulunduğu kaynağın o bölümünde kendisinin
zikrettiği ibare yok.)413
el-Mesele: 330
Bir karyede sâkin olan Zeyd fevt oldukda Zeyd’den olan sağîr oğlu Amr’ı anası
Hind imsâk ederken sağîri ol karyeden dört saat bu’di (mesafe, uzaklık) olan kendinin
karyesine götürmek istedikde Zeyd’in babası Bekr Hind’i men’a kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.414
Varak 101 b
el-Mesele: 331
408 Fevâid kitabında “el-Muhît” sahibine şöyle bir soru sorulduğunu gördüm; bir kadının evi olan küçük bir çocuğu olsa, kadın küçük çocuğunun evinde oturabilir mi? O şöyle cevap verdi; kadın başkasıyla evli değilse, ihtiyacı olduğu için o evde oturabilir. (Ahkâmu’s-sığâr, İcâre) 409 Usrûşenî, age., İcâre, c. II, s. 18. 410 Bakkâlî “el-Fetâvâ” isimli kitabında zikretti; rivayet olundu ki; amcaların oğulları amca kızı yerindedir. Amcaoğullarının hidane yoktur. Zâhir görüş bunun hilafınadır.(el-Muhît, bab: XXV) 411 İbn Mâze el-Buhârî, age., Kitâbu’n-nikâh, c. III, fasıl: XXIV, s. 314 412 Amcakızı, dayıkızı, halakızı ve teyzekızlarının, hidane konusunda hakları yoktur. Kudûri’de aynı şeyi söyledi. (el-Muhît, Nikâh, bab: XXIV) 413 İbn Mâze el-Buhârî, age., Kitâbu’n-nikâh, c. III, fasıl: XXIV, s. 314. 414 İki köyün birbirine yakınlığı, babanın çocuğu görüp akşam kendi evinde kalabilecek kadar yakın mesafede ise, çocuğun diğer köyde kalmasının sakıncası yoktur. (Muhtârâtü’n-nevâzil, Hadâna)
99
Hind zevc-i-mutallıkı Zeyd’den veled-i sağîrini bihakkı’l-hidâneti terbiye
ederken Zeyd veled-i mezbûru yedi yaşını tekmîl etdi deyu Hind’den taleb etdikde
ancak altı yaşındadır deyup ihtilaf eyleseler hükm-ü şer’i nedir?
el-Cevâb: Kâdî sağîr eğer yalınız ekl ve şürbe ve libâs giymeğe kâdir olmağla
istiğnâ hâsıl oldu ise Zeyd’e def’ eder olmadıysa Hind yanında ibkâ eder.415
el-Mesele: 332
Zeyd fevt oldukda zevcesi Hind Zeyd’den olan sağîr oğlu Amr’ı bihakkı’l-
hidâne imsâk ederken Amr dokuz yaşına vâsıl oldukda dayısı Bekr Amr’ı ben alurum
demeğe kâdir olur mu?
el-Cevâb: Hâkim re’y ederse olur.416
el-Mesele: 333
Hind-i sağîreyi anasının anası Zeyneb bihakkı’l-hidâne imsâk ederken Zeyneb
pîr ve ihtiyâr olup harekete kâdire olmayup Hind’i hıfz ve terbiye edemese babası Zeyd
Hind’i re’y-i hâkimle yanına almak istedikde Zeyneb sağîreyi oğlumun câriyesine
gönderdim deyu vermemeğe kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.417
el-Mesele: 334
Hind zevc-i mutallıkı Zeyd’den olan veled-i sağîrini bihakkı’l-hidâne imsâk
üzere iken Zeyd’den hidâne içün ücret taleb etdikde Zeyd mu’sır olup vâlidesi Zeyneb
bilâ ecr imsâka tâlibe iken Hind’e sen dahî bilâ ücret imsâk eyle ve illâ Zeyneb’e ver
denilur mi?
el-Cevâb: Denilur.418
el-Mesele: 335
415 Şayet anababa çocuğun yaşında ihtilaf edip, baba 7 yaşında ana da 6 yaşında der ise hâkim hiçbirine yemin ettirmez, ancak çocuk tek başına yiyip içebiliyor ve giyinebiliyorsa, çocuğu babaya verir, yoksa anaya verir.(İbn Hümam, Hadâna) 416 Küçük kızın, asabesi yoksa, anabir kardeşine, o yoksa anabir kardeşinin oğluna, o da yoksa anabir amcasına, o da yoksa anabababir dayısına, o da yoksa baba bir dayısına verilir, sonra ana bir dayısına verilir. Çünkü onlar Ebû Hanîfe’ye göre nikahta velâyet hakkına sahiptirler.(Fethu’l-kadîr, bab: el Veledu men ehakku bihî) 417 Anne, çocuğa bakmaya en haklıdır, bu genelde böyledir. Ancak annenin çocuğa bakmaya ehil olması gerekir diye bir sınırlama getirilmiştir. Dinden çıkan ve fasık olanın çocuğa bakma hakkı yoktur. “Fethu’l-kadîr”de aynı şey söylenmiş.(el-Bahru’r-râik, Hadâna) Burada fasık kadın konusu yanlış anlaşılmasın, hidane hakkının elinden alındığı fasık kadın, çocuğu koruma ve terbiyede kusurlu kadındır bize göre. Küçük çocuğa bakma konusunda, çocuğa bakmaktan âciz anneanne ve çocuğa bakmaya gücü yeten babaanne olduğunda çocuğun hangisine verilmesi konusu soruldu. Şöyle cevap verdi; çocuğa, bakmaya gücü yeten bakar. Anneannenin gücü yetmiyorsa, çocuğa bakmaya gücü yetene çocuk verilir.(el-Fetâva’l-ğarîme, Hadâna) 418 Cevap üç sayfa önce geçti, o, bu sorunun da cevabıdır.
100
On dört yaşına dâhile olup henüz re’y-i aklı müctemia olmayan Hind-i bikr-i
bâliğa babası olmamağla babasının babası Zeyd’in mücerred terbiyesinde iken hâlen
ben bâliğa oldum deyu Zeyd’den ayrulup karındaşı Bekr ile âhar diyâra getmek murâd
eylese Zeyd men’a kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.419
(Mesele: 335 Müellifin atıfta bulunduğu kaynakta böyle bir metin yok. Kitabın
başka bir bölümünde olabilir.)420
el-Mesele: 336
Zeyd-i sağîrin hadânası anasının anası Hind Zeyd’i babası Amr’ın izinsiz iki
konak bu’di olan âhar diyâra götürmeğe kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.421
Varak 102 a
el-Mesele: 337
Hind zevci Zeyd-i müteveffâdan olan sağîr oğlu Amr’ı Amr’ın menzilinden
bihakkı’l-hidâne terbiye ederken nefsini Bekr-i ecnebiye tezvîc edüp Bekr ile sağîrin
menzilinde sâkin olmak murâd eylese sağîrin vasîsi Bişr men’a kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.422
el-Mesele: 338
Zeyd-i mu’tak-ı sağîrin kimesnesi olmamağla hâkim sağîri Amr’a hıfz ve terbiye
içün teslîm eylese Zeyd’in fevt olan mevlâsı Bekr’in zevcesi Hind ben alurum terbiye
ederim dimeğe kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.423
el-Mesele: 339
Zeyd fevt oldukda zevcesi Hind Zeyd’den olan sağîr oğlu Amr’ı bihakkı’l-
hidâneti terbiye ederken Amr’ın hâli Bişr bana ver bende dursun demeğe kâdir olur mu?
419 Kız çocuğu, baliğ olup ve dul ise, velilerinin onu yanlarında tutma hakkı yoktur, ancak kızın bir zarara uğramasından korkarlarsa tutabilirler. Kız çocuğunun yaşı küçük ve bekar ise zarara uğramasından korkulmasa bile velilerinin onu yanlarında tutma hakları vardır. Ancak kızın yaşı büyür kendi kendine karar verebilecek olgunluğa ulaşmışsa, velilerinin onu tutmaya hakları yoktur. Kız istediği yere gidebilir.(el-Muhît, Kubeylu’n-nikâh) 420 İbn Mâze el-Buhârî, age., Kitâbu’n-nikâh, c. III, fasıl: XXIV, s. 310. 421 Bu önceki sayfada geçti, o, bu sorunun da cevabıdır 422 Yetim çocuğun evinde, annesiyle üvey babasının oturmaya hakkı yoktur. Necmu’l-Eimme el-Buhâri’de aynı görüştedir.(Gunye, Kitâbu’l-vasâyâ, Tasarrufu’l-ebi) 423 Onun kuralı şudur; o yabancıdır onun velâyet hakkı yoktur. Velîsi olmayanın velîsi hâkimdir, nikah bölümünde geçtiği gibi. Hâkim, en güvenilir kimseye çocuğu verir. İlgili babta söylediğimiz gibi.
101
el-Cevâb: Olmaz.424
el-Mesele: 340
Zeyd fevt oldukda zevcesi Hind sağîra kızı Zeyneb’i bihakkı’l-hidâne imsâk
üzere iken nefsini sağîra ecnebî Amr’a tezvîc etmekle Hind’in anası Hadîce bihakkı’l-
hidâne Zeyneb’i alup hıfz ederken Zeyneb on yaşına girüp müştehât olsa ricâldan
kimesnesi olmasa Hadîce dahî olmayıncak hâkim Zeyneb’i Hadîce’den alup bir emîne
hâtun yedine vad’ etmeğe kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.425
el-Mesele: 341
Zeyd-i müteveffânın sağîre kızı Hind’i anası Zeyneb bihakkı’l-hidâne terbiye
ederken nefsini Amr-ı ecnebiye tezvîc etdikde Hind’in ricâl ve nisâdan liümm (anabir)
karındaşı Bekr’den ğayrı kimesnesi olmasa Bekr Hind’i Zeyneb’den alup terbiyeye
kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.426
el-Mesele: 342
Hind-i sağîreyi vâlidesi Zeyneb bihakkı’l-hidâneti terbiye ederken nefsini
ecnebiye tezvîc etmekle sağîreyi babasının anası ahz etmiş olsa sağîrenin anasının anası
Âişe sağîreyi Hadîce’den almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.427
el-Mesele: 343
Zeyd-i müteveffânın sağîra kızı Hind’in nisvândan hakk-ı hidâne sâbit olur
kimesnesi olmamağla liebeveyn ammi Bekr Hind’i terbiyesine almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.428
(Mesele: 343 Müellif, asıl metindeki altı çizili yeri değiştirmiş, manayı
değiştirmemiş ama anlamda bir eksiklik olmuş.)429
فإن لم تكن للصبي امرأة من أھلھ فاختصم فیھ الرجال فأولاھم بھ أقربھم تعصیبا el-Mesele: 344 424 Bizce onun kuralı şudur; çocuğa bakmaya en haklı annesidir. Hidane hakkını düşürecek bir kusur olmadıkça çocuk annesinden alınmaz. Annesinden alınma durumunda çocuğu yakın asabeleri mi yoksa zevil erhâmı mı alcağı ihtilaflıdır. Aynısını “el-Fetâvâlar” ve “Metinler” de söyler. 425 Tarafımızdan biraz önce açıklandı. 426 Küçük çocuğın asabesi yoksa, Ebû Hanîfe’ye göre, çocuk, zevil erhâmdan olan anabir kardeşe, anabir amcaya ve dayıya verilir. Çünkü onlar Ebû Hanîfe’ye göre, nikah konusunda velâyet sahibidirler. Hidane de nikah gibidir.(Zeylaî, Hadâna) 427 Anne, çocuğu almaya daha haklıdır. Anne yoksa uzakta otursa da anneanne gelir, o da yoksa babaanne gelir.(el-Bidâye, Hadâna) 428 Ailesinden çocuğa bakacak bir kadın yoksa, çocuk asabelerden en yakınına verilir.(el-Bidâye, Hadâna) 429 el-Merğînânî, el-Bidâye, Hidâne, c. II, s. 326.
102
Hind zevc-i mutallıkı Zeyd’den olan veled-i sağîrini bihakkı’l-hidâneti terbiye
ederken Hind’e cünûn ârız olup veledin nisvândan hidâne-i uhrâsı olmasa Zeyd veledini
almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.430
el-Mesele: 345
Hind-i müslime zevc-i mutallıkı Zeyd’den olan sağîra kızı Zeyneb’i bihakkı’l-
hidâneti imsâk ederken Hind nefsini sağîra ecnebî olan Bekr’e tezvîc etdikde Hind’in
vâlidesi Hadîce nasrâniyye olup ênifen (heran, hemen) küfr ihtimâli olup hidâne-i uhrâ
olmayıcak Zeyd Zeyneb’i terbiyesine almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.431
Varak 102 b
el-Mesele: 346
Zeyd sağîra kızı Hind’i Amr’a tezvîc ve teslîm etdikden sonra Zeyd fevt olsa
Hind maslahat-ı ricâle (cinsel ilişki) sâlih olmayıcak Zeyd’in liebeveyn kız karındaşı
Zeyneb Hind’i Amr’dan almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.432
el-Mesele: 347
Hind fevt olup sağîr oğlu Amr’ı terk etdikde Hind’in babası Amr ile dayısı
Bekr’den ğayrı kimesnesi olmasa Zeyd’i Amr ile Bekr’den gangisi terbiye eder?
el-Cevâb: Amr terbiye eder.433
el-Mesele: 348
Hind-i sağîreyi veliyy-i akrabı anası Zeyneb mehr-i misliyle küfuvvî Zeyd’e
tezvîc etdikden sonra Hind’in vasîsi olmağla mehr-i muaccelini Zeyd’den alup ba’dehû
nefsini ecnebî olan Bekr’e tezvîc edüp Hind dahî dokuz yeşını tekmîl edüp vatîe
tahammüli olmağla Zeyd Hind’i Zeyneb’den almak murâd etdikde Zeyneb on beş
yaşına girmeden vermem demeğe kâdire olur mu?
430 Daha önce çocuğun terbiyesi ve korunmasına güç yetirilmesi şartlarını açıkladık. 431 Çocuğa bakma konusunda kâfir anne, müslüman anne gibidir. Çünkü müslüman ile kâfir çocuğa aynı şefkati gösterir. Ancak çocuğun din konusunda aklı ermeye başlar veya çocuğun küfre yönelmesinden korkulursa, çocuk kâfir anneden alınır. Böylece çocuğun kâfir olması engellenir. (el-Kâfî, Hadâna) 432 Baba küçük kızını evlendirir ve kocasının evine gönderirse, küçük kızda cimâya elverişli değilse, babasının evine geri döner. Baba, kızını, cimâya elverişli olunca tekrar kocasının evine gönderir.(Şerhu-Edebi’l-kâdî, bab: Mehr) Kocası, karısını çağırır kızın velileride onun daha cimâya elverişli olmadığını söyler, kocası da cimâya elverişli olduğunu iddia ederse, kadınlar kızı görür kızın cimâya elverişli olduğunu söylerlerse kız kocasına gönderilir. Özetle, (Şerhu-Edebi’l-kâdî, Mehr) 433 Çocuğun asabesi yoksa, sırasıyla mahremi olanlara verilir.(Fethu’l-kadîr, Hadâna)
103
el-Cevâb: Olmaz.434
el-Mesele: 349
Zeyd Amr’ın câriyesi Hind’i tezevvüc edüp bu’d-ı zamân fevt oldukda Hind
Zeyd’den olup altı yaşında olan bikre ecnebî olan Bişr’e nefsini tezvîc etdikde ricâl ve
nisâdan mevlây-ı (sahip, efendi) itâkası olan Amr’dan ğayrı kimesnesi olmamağla Amr
sağîri Hind’in yedinden almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Hâkim re’y ederse olur.435
el-Mesele: 350
Dört beş yaşında olan Hind-i sağîreyi anası fevt olmağla anasının anası Zeyneb
bihakkı’l-hidâne terbiye murâd etdikde Hind’in liebeveyn ammi oğlu Bekr Hind’i ben
alurum deyu Zeyneb’i men’a kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.436
el-Mesele: 351
Hind-i sağîrin hidânesi anasının anası Hind ile babasının anası Zeyneb’den
gangisidir?
el-Cevâb: Hind’indir.437
el-Mesele: 352
Hind-i sağîreyi anası Zeyneb bihakkı’l-hidâne terbiye ederken nefsini sağîreye
ecnebîye tezvîc eylese Hind’i hidâne akrabâsı liebeveyn kız karındaşı Hadîce
Zeyneb’den alup terbiyeye kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.438
(Mesele: 352 Müellif, bu örnekte asıl metindeki ibareyi değiştirmiş, altı çizili
olan kısmı yazmamış, manayı özetleyerek vermeye çalışmış, çok özetlediği için kendi
yazdığı ibareyi anlamak biraz güçleşiyor.)439
434 Kocası, küçük karısına duhul yapmak istese, kız beş yaşında ise ona duhul yapamaz, kız dokuz yaşındaysa yapabilir. Kız olgun ise duhul yapabilir, cılızsa yapamaz denilmiştir. Âlimlerin çoğunluğu, yaş önemli değil kızın cimâya güç yetirmesi ve cinsel organı önemli demişlerdir.(el-Hulâsa, Nikâh) 435 Erkek çocuk kölenin sahibine verilir.(Ğâyetu’l-beyân, Hadâna) 436 Küçük kız, amcaoğullarına verilmez.(el-Kâfî, Hadâna) Anne çocuğa bakmaya daha layıktır. Anne yoksa anneanne o da yoksa babaanne gelir. Babaanne kızkardeşlerden daha önceliklidir. Anabababir kızkardeş önce gelir. Sonra anabir kızkardeş sonra bababir kızkardeş gelir.(el-Bidâye, Hadâna) 437 Çocuğa bakma konusunda insanlar içinde en haklı olan annesidir, sonra anneannesidir. Yukarı doğru böyle devam eder, sonra babaannesidir bu da yukarı doğru geder.(Şerhu’t-Tahâvî, Hadâna) 438 Anne, çocuğa bakmakta daha haklıdır. Anne yoksa anneanne, o da yoksa babaanne kızkardeşlerden daha önce gelir. Anabababir kızkardeşin önceliği vardır. Sonra anabir kızkardeş daha sonra bababir kız kardeş gelir.(el-Bidâye, Hadâna) 439 el-Merğînânî, age., Hidâne, c. II, s. 365.
104
وإذا وقعت الفرقة بین الزوجین فالأم أحق بالولد والنفقة على الأب ولا تجبر الأم
علیھ فإن لم تكن لھ أم فأم الأم أولى من أم الأب وإن بعدت فإن لم تكن أم الأم فأم الأب
أولى من الأخوات فإن لم تكن لھ جدة فالأخوات أولى من العمات والخالات { ورفع
أبویھ على العرش } وتقدم الأخت لأب وأم ثم الأخت من الأم ثم الأخت من الأب el-Mesele: 353
Hind zevc-i mutallıkı Zeyd’den olan sağîra kızı Zeyneb’i bihakkı’l-hidâne imsâk
ederken nefsini sağîreye ecnebîye tezvîc edüp sağîrenin nisvândan hidâne-i uhrâsı
olmasa Zeyd Zeyneb’i Hind’den almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.440
el-Mesele: 354
Hind-i müteveffânın zevci Zeyd’den olan üç yaşında sağîra kızı Zeyneb’i Zeyd
alıkomuş olsa Zeyneb’in hâlası Hadîce Zeyd’den alup bihakkı’l-hidâne imsâka kâdire
olur mu?
el-Cevâb: Olur.441
Varak 103 a
el-Mesele: 355
Zeyd sağîra kızı Hind’i Amr’a tezvîc ve teslîm etdikden sonra Zeyd fevt olsa
Zeyd’in liebeveyn kız karındaşı kızının kızı Zeyneb Hind maslahat-ı ricâle sâlihâ
değildir deyu Hind’i Amr’dan almağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.442
el-Mesele: 356
Hind zevci Zeyd-i müteveffâdan olan sağîra kızı Zeyneb’i imsâk üzere iken
Zeyneb on iki yaşına girdikde Zeyneb’ in üzerine fesâd-ı havfî olmağla veliyy-i akrabı
olup sâlih ve mütedeyyin olan liebeveyn er karındaşı Amr Zeyneb’i alup terbiye ve
imsâka kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.443
440 Anne, çocuğa mahrem olmayan yabancı bireyle evlenirse, çocuk anneden alınır ve anneye en yakın akrabaya verilir.(Şerhu’t-Tahâvî, Hadâna) 441 İnsanlardan çocuğa bakmaya en layık olan, annesi, sonra anneannesi, sonra babaannesi daha sonra da bababir kızkardeşidir.( Şerhu’t-Tahâvî, Hadâna) 442 Onun kuralı şudur; “el-Muhît” sahibi İmam Burhânî’nin “Kudûrî”den naklederek söylediği gibi, annebir kızkardeşin torununun hidane hakkı yoktur. Üç sayfa önce nakletmiştik. 443 Bakire kızın babası ve dedesi yoksa kardeşi ve amcası varsa kızkardeşi veya amcasına verilebilir. Çünkü onlar kızın babası gibi şefkatli olamasalar da yine de ona karşı şefkatlidirler.(el-Mebsût, bab: Hükmü’l-veled.)
105
(Mesele: 356 Müellif, asıl metinden manayı bozacak derecede bir atlama
yapmış.)444
el-Mesele: 357
Hind-i sağîrenin nisvândan akâribi ecânibe mütezevvice olsalar Hind’i veliyy-i
akrabı lieb er karındaşı Amr terbiyesine almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.445
el-Mesele: 358
Hind zevci Zeyd ile mehri ve Zeyd’den olup üç yaşında olan oğlu Amr’ın
hidânesinden geçmek üzere hul’ olmakla Zeyd Amr’ı Hind’den alsa hâlen Hind Amr’ı
Zeyd’den alup bihakkı’l-hidâne terbiyeye kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.446
el-Mesele: 359
Hind-i sağîrenin nisvândan anası Zeyneb ile liebeveyn hâlası Hadîce’den ğayrı
kimesnesi olmayup mezbûralar dahî sağîreye ecnebîlere mütezevvice olsalar sağîreyi
gangisi terbiye eder?
el-Cevâb: Re’y-i hâkime müfevvıddır(dayanmak).447
(Mesele: 359 Müellif, manayı bozacak şekilde ekleme yapmış, asıl metinde
olmayan zamirleri eklemiş.)448
el-Mesele: 360
Zeyd fevt oldukda zevcesi Hind Zeyd’den olan sağîr oğlu Amr’ı bihakkı’l-
hidâne imsâk üzere iken nefsini sağîra ecnebî Bekr’e tezvîc etdikde Amr’ın nisvândan
babasının liebeveyn kız karındaşı Zeyneb’den ğayrı kimesnesi olmamağla Zeyneb
Amr’ı bihakkı’l-hidâne terbiye ederken Zeyneb fevt olup kızı Hadîce’yi terk etdikde
Amr’ı Hadîce ahz edüp yanında iken on yaşına girse Amr’ın ricâlden kimesnesi
olmamağla Hind Amr’ı re’y-i hâkimle Hadîce’den almağa kâdire olur mu?
444 es-Serahsî, age., bab: Hükmü’l-veled inde iftirâkı’z-zevceyn, c. V, s. 199-200. 445 Bizce onun kuralı şudur; çocuğa bakan kadın küçük çocuğa mahrem olmayan biriyle evlenmesiyle hidane hakkı düşer. Bütün metinler böyle söyler. Kadından hidane hakkının düşmeseyle çocuğun en yakın velîsi çocuğu alır. 446 Adam, küçük çocuğunun kendi yanında kalması şartıyla karısıyla hul yapsa, bu hul akdi sahihtir. Ancak şart batıldır, çünkü annesinin yanında kalması küçük çocuğun hakkıdır. Anne babanın anlaşmasıyla bu hak geçersiz hale gelmez. (Kâdıhân, Hul’) 447 (Kız çocuğunun bakımıyla sorumlu olan) kadınların (yeni) kocaları kız çocuğuna mahrem olmayan yabancı kişilerse hâkim, o kadınlardan istediğinin yanına o çocuğu verebilir.(el-Muhîtu’l-Burhânî, Nikâh, XXIV) 448 İbn Mâze el-Buhârî, age., Kitâbu’n-nikâh, c. III, fasıl: XXIV, s. 315.
106
el-Cevâb: Olur.449
el-Mesele: 361
Zeyd fevt oldukda zevcesi Hind Zeyd’den olan sağîra kızı Zeyneb’i bihakkı’l-
hidâne imsâk üzere iken Zeyneb on dört yaşına girüp bâliğâ oldukdan sonra Zeyneb’in
asabetten kimesnesi olmayup ve Zeyneb nefs-i me’mûne (kendine güven) müctemi’
olsa Hind dahî sâlihâtdan olmağla Zeyneb Hind’in menzilinde Hind ile sâkine olmak
murâd etdikde Zeyneb’in lieb kız karındaşı Âişe Zeyneb’e gel benimle ol deyu cebre
kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.450
Varak 103 b
el-Mesele: 362
Zeyd’in on altı yaşında olup âkil bâliğ olan oğlu Amr Zeyd’den müstağnî olup
nefsine me’mûn olmağla anası olup Zeyd’in mutallakası olan Hind ile sâkine ihtiyâr
edüp başka bir yerde Hind sâkin olsa Zeyd Amr’a elbette gel benimle sâkin ol deyüp
Amr’ı cebren menzilinde iskâna kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.451
el-Mesele: 363
Zeyd fevt olup zevcesi Hind’i ve sağîra Zeyneb’i ve liebeveyn karındaşı Amr’ı
terk etdikde Hind bihakkı’l-hidâne terbiye ederken Zeyneb dokuz yaşını tekmîl edüp
müştehât olsa Amr Zeyneb’i Hind’den almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.452
el-Mesele: 364
449 Hâkimin emriyle anneden alır. Az önce “el-Muhît” ten naklederek açıklandı. Kızlarına verilmemesi hususunu da “el-Muhît” ten iki sayfa önce naklettik. Çünkü çocuğa bakma konusunda halakızlarının hakkı yoktur. 450 Küçük çocuk, bakire kız ise, kendine güveniyorsa da serbest bırakılmaz. Kızın babası ve dedesi yok, erkek kardeşi ve amcası varsa, onlara teslîm edilir. Erkek kardeşi ve amcası güvenilir değilse, onlara teslîm edilmez. Hâkim güvenilir bir kadın varsa ona teslîm eder. Kızın aklı erip olgunlaşınca istediği yere gidebilir. (Şerhu’t-Tahâvî, Hadâna) 451 Erkek çocuk, akıl bâliğ olunca anne veya babasından istediğinin yanında kalabilir.(Velvâlicî, Nikâh, V) Bu metnin birkaç satır ilerisinde “Velvâlicî” şöyle der, küçük erkek çocuk, büluğa erdiğinde babasının ona velî olma hakkı düşer. Çocuğun kendi kendini idare edecek duruma geldiğine inanılırsa onun üzerinde babasının velâyeti kalmaz. Ancak çocuğa güvenilemiyorsa baba, çocuğunun velâyetini kendine bağlayabilir. 452 Erkek ve kız çocukları büyüyünce onları asabelerinin alması daha uygundur. Asabeler baba, dede, kardeş, kardeşoğlu ve amcadır sırasıyla.( Şerhu’t-Tahâvî, Hadâna) Erkek çocuk yedi yaşına, kız çocuk dokuz yaşına girip hayız görünceye kadar anne ve nine onlara bakmaya daha layıktır.(el-Bahru’r-râik, Hadâna)
107
Hind zevc-i mutallıkı Zeyd’den olan veled-i sağîrini bihakkı’l-hidâne Zeyd’den
alup terbiye ederken Zeyd haftada bir kerre veledini görmeğe vardıkda Hind
göstermekden imtinâ’a kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.453
el-Mesele: 365
On dört yaşında olup sabîhu-l vech (tüysüz) olan Zeyd avâmdan Amr’ın yanına
hizmetkârlığa vardıkda Zeyd’i liebeveyn ammi ve veliyy-i akrabı Bekr Amr’dan alup
yanında imsâka kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.454
(Mesele: 365 Müellif, asıl metindeki ibareye kelimeler eklemiş, müzekker ve
müennes zamirlerin yerlerini değiştirmiş, ancak müellifin verdiği mana mefhum olarak
asıl kaynağa uygun.)455
el-Mesele: 366
Bir beldede sâkin olan Zeyd fevt oldukda sağîra kızı Hind’in nisvândan
liebeveyn ammesi Zeyneb’den ğayrı kimesnesi olmamağla Zeyneb Hind’i bihakkı’l-
hidâne terbiyesine alup ba’dehû Hind vasî olup müddet-i seferi bu’d olan karyesine
götürmek istedikde Hind’in vasiyy-i muhtârı re’y-i hâkimle men’a kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.456
el-Mesele: 367
Hind-i bikr-i sağîra bâliğâ olmağla sâlihâ olan vâlidesi Zeyneb’in yanında
Zeyneb ile sâkine olmak istedikde liebeveyn ammi Bişr Hind’i Zeyneb’den alup kendi
terbiye etmeğe kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur Bişr fâsid değil ise.457
el-Mesele: 368
Yedi sekiz yaşında olup vâlidesi Hind’den ğayrı kimesnesi olmayan Zeyd-i
sağîri anası Hind hıfz ve terbiye içün ecânibden Amr’a verüp Amr dahî Hind’in izniyle
453 “el-Hâvî” de ; anne ve baba anlaştıklarından dolayı, çocuk ikisinin birinin yanında kaldığında biri diğerinin, çocuğu görmesini engelleyemez.(et-Tatarhâniye, Nikâh, fasıl: XXX) 454 Ebû’l-Leys “Fetâvâ” isimli kitabında zikretti; erkek çocuk bıyıksız, parlak yüzlü ise babasının, çocuğu sakalı çıkıncaya kadar yolculuktan menetme hakkı vardır. (el-Muhîtu’l-Burhânî, Müteferrikatu’l-hacc) 455 İbn Mâze el-Buhârî, age., Kitâbu’l-menâsik fi’l-müteferrikât, c. III, fasıl: XX, s. 108. 456 Çocuğa bakma konusunda kızkardeş mutlak olarak teyzeden daha önce gelir. Kadın tarafından olan herkes erkek tarafından daha önce gelir. Özetle,( Şerhu’t-Tahâvî, Hadâna) 457 Yaşı küçük de olsa, kıza zarar vermelerinden korkulmayan velîlerinin küçük kızı yanlarına alma hakları vardır. Ancak kızın yaşı büyükse ve kendi kendine karar verebiliyorsa, velîlerinin onu yanlarına alma hakkı yoktur. Kızın kendisine zararı olmayacak velîlerinden istediğini seçme hakkı vardır.(el- Muhîtu’l-Burhânî, Nikâh)
108
âhar diyâra götürüp hıfz ederken ecânibden Bekr Zeyd’i ğasben ahz etmiş olsa Amr
re’y-i hâkimle sağîri Bekr’den almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.458
Varak 104 a
el-Mesele: 369
Zeyd-i sağîri anası Hind bihakkı’l-hidâne terbiye ederken nefsini sağîra ecnebî
Amr’a tezvîc etdikde Zeyd’in liebeveyn ammi Amr mevcûd olup lâkin fâsid olup emîn
olmasa hâkim sağîri bir emîne hıfz etdirmeğe kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.459
(Mesele: 369 Müellifin atıfta bulunduğu kaynakta böyle bir ibare yok.)460
el-Mesele: 370
Zeyd-i sağîrin nisvândan kimesnesi olmamağla Zeyd’in vasîsi Amr ecnebî olmuş
olsa Zeyd’in liebeveyn hâli Bekr’den ğayrı kimesnesi olmamağla Bekr Zeyd’i Amr’dan
alup terbiye ve imsâka kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.461
(Mesele: 370 Müellif, altı çizili ilk iki kelimeyi müzekker sığasında getirmiş.
Altı çizili üçüncü kelimeleri yazmamış manada bir değişiklik olmamış ama hidane
sıralamasını tam vermemiş.)462
إلى الأخ لأم ثم إلى ولده ثم إلى العم لأم ، ثم إلى تدفععصبة لصغیرة، وإذا لم یكن ل
، لأن لھؤلاء ولایة عند أبي حنیفة رحمھ اللھ في النكاح لأب وأم ، ثم لأب ثم لأم خالال
. el-Mesele: 371
Altı yaşında olan Hind-i sağîreyi anasının anası Zeyneb bihakkı’l-hidâne terbiye
ederken nefsini sağîreye ecnebîye tezvîc edüp sağîrenin babasının anası ve hâlesi
olmasa sağîreyi liebeveyn kız karındaşı Hadîce Zeyneb’den alup bihakkı’l-hidâne
terbiyeye kâdire olur mu?
458 Bizce onun kuralı şudur; çocuğun annesinin hidane hakkı, çocuk sekiz yaşını bitirdiği için düşer. Çocuğun asabesi ve yakın akrabası yoksa, bu durumda hâkim, çocuğu isteyen birisine verir. Bu mesele anlatılmıştır. Örnekleri burada tekrar zikretmeye gerek yok. 459 Şayet amca kendisinden korkulan biriyse, hâkim, çocuğu güvenilir bir kimsenin yanına yerleştirir.(el-İhtiyâr, Hadâna) 460 el-Mevsılî, el-İhtiyar li ta’lili’l-muhtar, İstanbul, , Hidâne, c. IV, s.16. 461 Küçük erkek çocuğun asabesi yoksa, o anabir kardeşe, o yoksa, anabir kardeşin oğluna o da yoksa anabir amcaya sonra dayıya verilir. Çünkü onlar Ebû Hanîfe’nin görüşüne göre nikah konusunda velâyet hakkına sahiptirler. .(Fethu’l-kadîr, bab: el Veledu men ehakku bihî) 462 İbn Humâm, age., el Veledu men ehakku bihî, c. III, s. 316.
109
el-Cevâb: Olur.463
(Mesele: 371 Müellif, asıl kaynaktaki ibareyi aynen almamış ve manayı kendi
cümleleriyle ifade etmiş.)464
el-Mesele: 372
Zeyneb-i bikr-i bâliğâ babası Zeyd’in menzilinde Zeyd ile sâkine iken hâlen
Zeyd’in izinsiz liümm karındaşı Amr’ın menzilinde sâkine olmağa kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.465
el-Mesele: 373
Hind zevc-i mutallıkı Zeyd’den olan sağîra kızı Zeyneb’i bihakkı’l-hidâne
terbiye murâd etdikde Zeyd ben nafaka vermem kendim beslerüm deyüp vermemeğe
kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.466
el-Mesele: 374
Hind-i sağîrenin hidânesi liebb kız karındaşı Zeyneb ile babasının liebeveyn kız
karındaşı Âişe’den gangisidir?
el-Cevâb: Zeyneb’indir.467
el-Mesele: 375
Zeyd-i mu’tak (azad olmuş köle) fevt oldukda zevcesi Hind-i hurre Zeyd’den
olan sağîr oğlu Amr’ı bihakkı’l-hidâne terbiye ederken Zeyd’in mu’tıkının (azad eden
kişi) liebeveyn karındaşı Bişr ben sağîrin veliyy-i akrabıyım deyüp Hind’den hakk-ı
hidâne sâkıt olmadın sağîri almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.468
el-Mesele: 376
Üç yaşında olan Hind-i sağîreyi hidânesi olan Zeyneb-i nasrâniyye terbiye
ederken babası Zeyd-i müslim Hind’i Zeyneb’den almağa kâdir olur mu?
463 Küçük çucuğa bakan kadın, çocuğa mahrem olan bir yabancıyla evlenirse annesinden sonra gelen akrabalarına verilir. Özetle, (Velvâlicî, Hadâna) Çocuğa bakma hakkı sırasıyla anne, anneanne, babaanne, bir rivayete göre, kızkardeş sonra teyzedir, başka bir rivayete göre, teyze kızkardeşten önce gelir. Sahih olan görüşe göre de teyze kızkardeşten daha önce gelir.(Tuhfetu’l-fukahâ, Hadâna) 464 Velvâlicî, age., Hidâne, c. I, s. 382-385. 465 Başka bir soruda onun cevabı geçti. 466 Anne, çocuğa bakmakta daha haklıdır. Nafaka babaya aittir.(el-Bidâye, Hadâna) 467 Az önce açıkladık bu konuyla alakalı soru sormaya gerek yok 468 Çocuk kendi işini görünceye kadar, anne, çocuğa bakmaya daha fazla hak sahibidir.(el-Bidâye, Hadâna)
110
el-Cevâb: Teakkul-u dîn eder oldukda alur.469
el-Mesele: 377
Zeyd bir kasaba ahâlisinden Hind’i ol kasabada tezevvüc edüp ba’dehû Zeyd
Hind’i rızâsıyla müddet-i seferi baîd olan kendi beldesine götürüp Hind’in Zeyd’den
veledi oldukdan sonra Hind Zeyd ile hul’ olup ba’dehû Hind veled-i mezbûru bihakkı’l-
hidâneti terbiye ederken vatan-ı aslîsi olan kasaba-i mezbûraya gitmek murâd etdikde
Zeyd’in rızâsınsız veledi götürmeğe kâdire olur mu?
el-Cevâb: Olur.470
(Mesele: 377 Müellif, altı çizili ibareyi değiştirmiş ancak mana bozulmuyor.
İbarenin son kelimelerini “el-Hidâye” den almış ama sadece “el-Bidâye” yi kaynak
olarak göstermiş.)471 لیس لھا ذلك وإذا أرادت المطلقة أن تخرج بولدھا من المصر ف
إلا أن تخرج بھ إلى وطنھا وقد كان الزوج تزوجھا فیھ لأنھ التزم المقام فیھ عرفا
وشرعا
el-Mesele: 378
Hind-i sağîreyi anasının anası Zeyneb bihakkı’l-hidâne terbiye ederken Hind
dokuz yaşını tekmîl edüp müştehât olsa veliyy-i akrabı liebeveyn hâlî Zeyd Hind’i
Zeyneb’den almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.472
(Mesele: 378 Müellif, altı çizili ilk iki kelimeyi müzekker sığasına dönüştürmüş.
Üçüncü altı çizili kelimeleri de atlamış, böylece hidane sırasını bozmuş.)473
أنھ إذا لم یكن للصغیر امرأة من أھلھ أو وجب الانتزاع من النساء أخذه الرجال ،
وأولاھم أقربھم تعصیبا، وإذا لم یكن للصغیرة عصبة تدفع إلى الأخ لأم ثم إلى ولده ثم
إلى العم لأم ، ثم 469 Zimmî kadın, müslüman çocuğun din konusunda aklı ermediği müddetçe, çocuğa bakmaya daha fazla hak sahibidir. (el-Bidâye, Hadâna) Çocuğun aklı ermeden kadına verilmesi durumunda ve çocuğun babaya verilmesinden önce çocuğun zihninde küfür hallerinin işlenmeseyle bir zarar ihtimali olup olmadığını öğrenmek için çocuk zimmî kadının yanındayken onun durumuna bakılır.(el-İnâye) 470 Boşanmış kadın, çocuğunu oturduğu şehirden çıkarmak istese, buna hakkı yoktur. Ancak evliliğin gerçekleştiği vatanına götürebilir. Çünkü orada şer’an ve örfen oturması mümkündür. (el-Hidâye, Hadâna) 471 el-Merğînânî, el-Hidaye, Hidâne, c. II, s. 327. 472 Küçük erkek çocuğun ailesinden bir kadın yoksa veya bir kadın olupta kadın çocuğa bakmaya elverişli olmasa, çocuğu asabe bakımından en yakın akrabaları alır. Çocuğun asabesi yoksa çocuk, ana bir kardeşe o yoksa anabababir dayıya o yoksa bababir dayıya o da yoksa anabir dayıya verilir, çünkü onlar Ebû Hanîfeye göre nikah konusunda velâyet hakkına sahiptir.(Fethu’l-kadîr, Nikâh) 473 İbn Humâm, age., el Veledu men ehakku bihî, c. III, s. 316.
111
2.8. Eserde Kaynak Olarak Zikredilen Kitapların Müellifleri ve Kitaplar İle
İlgili Kısa Bilgiler
2.8.1. Müellifler ve Kitapları
ŞEYBÂNÎ (132-189 / 749-805) (el-Câmiu's-sağîr)
Ebû Abdullah Muhammed b. el-Hasan b.Ferkad eş-Şeybânî. Ebû Hanîfe’nin
önde gelen talebelerinden. Hanefî mezhebinin ana kaynaklarının tedvîninde en ö nemli
rolu oynayan şahıstır. Şeybânî, el-Câmiu's-sağîr’deki malumatı, Ebû Yusuf vasıtasıyla
Ebû Hanîfe'den nakletmiştir.474 Bu eser güvenilir Zâhiru'r-rivâye kitaplarının ikincisidir.
Mezheb âlimlerinin çoğu bu kitabı över. Sadru’ş-Şehîd şöyle der; “Bizim âlimlerimiz
bu kitaba çok önem verirler. Bu kitabı diğer kitaplara tercih ederler. Bu kitabın
meselelerini ezberlemeyen hüküm veremez. Kim bu kitabın manalarını ve içindeki
kaidelerini öğrenirse hüküm ve fetva vermeye ehil olur.” İmam Muhammed, bu
kitabında kendi görüşünü ve Ebu Yusuf ile Ebu Hanîfe’nin ihtilaf ettikleri meseleleri,
delillerini zikretmeden açıklamıştır.475 Müellif bu eseri 5 defa kaynak olarak göstermiş.
HASSÂF (181-261 / 797-864) (Edebu'l-kâdî)
Ebû Bekr Ahmed b. Ömer eş-Şeybânî el-Hassâf. Hesap ve ferâizde mahir olup
zamanında hanefîlerin önde gelen âlimlerindendi. Edebu'l-kâdî muhakeme usulüne dair
önemli bir eser olup birçok şerhi yapılmıştır.476 Müellif bu eseri 1 defa kaynak olarak
göstermiş.
TAHÂVÎ (239-321 / 853-933) (el-Muhtasar)
Ebû Câfer Ahmed b.Muhammed b. Selâme b. Abdulmelik el-Ezdî et-Tahâvî.
Mısır'ın yetiştirdiği en büyük hanefî fıkıh âlimi. Başlangıçta Şâfii iken daha sonra hanefî
olan Tahâvî, usûl ve furu'da mezheb imamına birçok muhalefet etmiş bir müctehiddir.
Zamanında hanefîlerin önde gelen âlimlerindendi. el-Muhtasar, hanefî fıkhına dair
önemli bir eserdir. Cessas, Serahsî ve İsbicâbî gibi hanefi âlimler tarafından
şerhedilmiştir.477Hanefî fıkhının şümullu ilk muhtasar kitabıdır. Mezhebin ana
meselelerini ve güvenilir rivayetlerini içine alır. Okuyucu başka metinlerde bulamadığı
meseleleri bu metinde bulabilir.478 Müellif bu eseri 2 defa kaynak olarak göstermiş.
474 Özel, Ahmet, , Hanefî Fıkıh Alimleri, Ankara, s. 23. 475 Nagîb, Ahmed, el-Mezhebu’l-Hanefiyye, Riyâd, c. II, s. 453-454. 476 Özel, age., s. 28. 477 Özel, age., s. 30. 478 Nagîb age., c. 2, s. 461.
112
EBU’L-LEYS es-SEMERKANDÎ (v.373 / 983) (el- Fetâvâ)
Ebu’l-Leys Nasr b. Muhammed b. Ahmed b. İbrahim es-Semerkandî. İmâmu’l-
Hudâ diye anılan hanefî fıkıh ve kelâm âlimi. İslâmî ilimlerin birçok dalında eserler
verdi.479 Müellifin el- Fetâvâ isimli eserinin olduğu biliniyor, eser hakkında ayrıntılı
bilgi yok. Müellif bu eseri 1 defa kaynak olarak göstermiş.
KUDURİ (362-428 / 927-1037) (el-Muhtasar)
Ebu’l Huseyin Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b.Câfer el-Kudûrî. Zamanında
Irak Hanefi ulemâsının en önde gelen şahsıdır. “Ashâbu’t-tercih”ten sayılan bir
âlimdir.480 el-Muhtasar, hanefî mezhebinin meşhur metinlerindendir. Hanefiler
arasında en fazla okunan kitaplardan biridir. Âlimler bu kitabı anlamaya ve anlatmaya,
öğrenmeye ve öğretmeye ısrarcı olmuşlardır. Muhtasar üzerine 30 civarında şerh, hâşiye
vb. çalışma yapılmıştır.481 Müellif bu eseri 1 defa kaynak olarak göstermiş.
NÂTIFÎ (v.446 / 1054) (Vâkıâtu’n-Nâtıfî)
Ebu’l Abbas Ahmed b. Muhammed b. Amr (Ömer) en-Nâtıfî. Büyük hanefî
âlimlerinden. Vâkıâtu’n-Nâtıfî, eser hakkında kaynaklarda pek bilgi yok, sadece eserin
ismi biliniyor. Müellif bu eseri 1 defa kaynak olarak göstermiş.
SERAHSÎ (400-483 / 1009-1090) (el-Mebsût)
Ebû Bekr Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed, Şemsu’l-Eimme es-Serahsî. Büyük
hanefî müctehid. Hanefî fıkıh kitaplarında “Şemsu’l-Eimme” dendiğinde o,”el-Mebsût”
denince de onun eseri kasdedilir.482 el-Mebsût, el-Hâkimu’ş-Şehîd’in el-Kâfî isimli
kitabının geniş hacimli şerhidir. Hanefilerce ve diğer mezheblerce de meşhur olan ve
çok kullanılan bir kitaptır.483 Müellif bu eseri 7 defa kaynak olarak göstermiş.
HAHERZÂDE (v.483 / 1090) (el-Mebsût)
Ebû Bekr Muhammed b.Hüseyin (Hasan) b. Muhammed el-Buhârî, Bekr
Hâherzâde. Mâverâunnehr’in büyük hanefi âlimlerindendir. “Hâherzâde” lakabı
479 Bilmen, age., c. I, s. 357. 480 Özel, age., s. 36. 481 Nagîb,age.,c.2, s.466. 482 Özel, age., s. 42. 483 Nagîb, age., c.II, s. 520-521; Özel, age., s. 43.
113
“kızkardeşin oğlu” manasına gelir.484 el-Mebsût, meşhur fetvâ kitaplarında çokça
zikredilen önemli bir eserdir.485 Müellif bu eseri 1 defa kaynak olarak göstermiş.
CÜRCÂNÎ (v.522 / 1128) (Hizânetu’l-ekmel)
Ebû Abdullah Yusuf b. Ali (Muhammed) el-Cürcânî. Hanefî fıkıh âlimi.
Hizânetu’l-ekmel, 6 ciltlik büyük bir eserdir. Kendisinden önce yazılan eserlerden
derlenerek yazılmıştır.486 Müellif bu eseri 9 defa kaynak olarak göstermiş.
İSBÎCÂBÎ (454-535 / 1062-1140) (Şerhu Muhtasari’t-Tahâvî)
Ali b. Muhammed b. İsmail b. Ali b. Ahmed el-İsbîcâbî es-Semerkandî.
Zamanında Mâverâünnehr’in en büyük hanefî âlimlerinden birisiydi. Şerhu Muhtasari’t-
Tahâvî, hanefî fıkhında kıymetli, muteber şerhlerden biridir. Tasnif bakımından en
meşhur, en mühim kitaplardandır. Müellif, eserinde mezhep içi Ebû Hanîfe, Ebû Yusuf,
Muhammed ve Züfer’in ihtilaflarını delillereyle beraber zikreder. Bazen de imam
Şafiî’nin görüşünü zikreder.487 Müellif bu eseri 12 defa kaynak olarak göstermiş.
es-SADRU’ş-ŞEHÎD (483-536 / 1090-1141) (Vâkıâtu’l-Husâmî veya el-
Ecnâs), (el-Fetâva’s-suğrâ) ve (Şerhu Edebi’l-kâdî)
Ebû Muhammed Husâmuddîn Ömer b. Abdulaziz b. Ömer b. Mâze, es-Sadru’ş-
Şehîd (el-Husâmu’ş-Şehîd). Zamanında Mâverâünnehr hanefî âlimlerinin en önde
geleni idi. Daha babası hayatta iken Horasan’ın tanınmış âlimleri arasına girdi.488
Vâkıâtu’l-Husâmî (el-Ecnâs), müellif, bu eserini kendi kitabı el-Fetâvâ’l-kübrâ’nın
dayandığı kaynaklardan yararlanarak oluşturmuştur. 489 el-Fetâva’s-suğrâ, Yusuf es-
Sicistânî bu eserden seçmeler ve ilavelerle Münyetu’l-müftî adıyla bir eser telif
etmiştir.490 Şerhu Edebi’l-kâdî, Hassâf’ın Edebu’l-kâdî adlı eserinin şerhidir. Çok
meşhur ve yaygın olarak kullanılan bir eserdir.491 Müellif bu eserleri birer defa kaynak
olarak göstermiş.
484 Kâtip Çelebi, (1941), Keşfu’z-zunûn, c. I, s. 352. 485 Özel, age., s. 42. 486 Özel, age., s. 45. 487 Nagîb,age., c. II, s. 518. 488 Bilmen, age , c. I, s. 453. 489 Kâtip Çelebi, age., c. II, s. 1228. 490 Özel, age., s. 46. 491 Kâtip Çelebi, age., c. I, s. 46.
114
NESEFÎ (461-537/1068-1142) (Fetâva’n-Nesefî) veya (el-Fetâva’n-Nesefiyye)
Ebû Hafs Necmuddîn Ömer b. Muhammed b. Ahmed b. İsmail en-Nesefî es-
Semerkandî el-Mâturidî. Tanınmış hanefî fıkıh, kelâm ve tefsir âlimi. 100 civarında eser
telif etmiş, kendine “müfti’s-sakaleyn” denilmiştir.492 Fetâva’n-Nesefî (el-Fetâva’n-
Nesefiyye), bu eserin içeriği hakkında fazla bilgi yok. Müellif bu eseri 1 defa kaynak
olarak göstermiş.
SEMERKANDÎ (v.538 / 1144) (Tuhfetu’l-fukahâ)
Ebû Bekr Alâuddîn Muhammed b. Ahmed es-Semerkandî. Tanınmış hanefi
âlîmi. Tuhfetu’l-fukahâ, tertîbi bakımından o zamana kadar kaleme alınan fıkıh
kitaplarından ayrı bir özelliğe sahip meşhur bir kitaptır.493Metni uzun ve meselelerinin
anlaşılması kolay bir eserdir. Mezhep içi ihtilafları ve diğer mezheplerin görüşlerini
çoğu zaman delillerini göstererek açıklar.494 Müellif bu eseri 1 defa kaynak olarak
göstermiş.
VELVÂLİCÎ (467-540 / 1075-1146) (Fetâva’l-Velvâlicî)
Ebû’l-Feth Zahîruddîn Abdurreşîd b. Ebî Hanîfe b. Abdurrezzâk el-Velvâlicî.
Tataristanlı hanefî fıkıh âlimi. Fetâva’l- Velvâlicî (el-Fetâva’l-Velvâliciyye) diye de
bilinen bu eseri, müellif, Ömer b. Abdulaziz el Husâmu’ş-Şehîd’in eserinden istifadeyle
ve İmam Muhammed’in eserlerinden fetva ehli için gerekli bazı faydalı bilgiler ve
mühim vakıaları ilave ederek telif etmiştir. Meseleleri bol örnek vererek açıklamıştır.495
Müellif bu eseri 20 defa kaynak olarak göstermiş.
BUHÂRÎ (482-542 / 1090-1147) (Hulâsatu’l-fetâvâ)
İftihâruddîn Tâhir b. Ahmed b.Abdurreşid el-Buhârî. Zamanında hanefilerin
önde gelen âlimlerinden ve müctehid bir kişi. Hulâsatu’l-fetâvâ, hanefilerce muteber
kabul edilen meşhur fetvâ kitaplarındandır. el-Leknevî; “bu eser âlimler ve fakihler
tarafından muteber kabul edilen kitaptır” der. Müellif, mezhep içi görüşleri zikreder.
Görüşlerin “muhtar”, “mezhepte müftâ bih” olanlarını açıklar, nadiren de bunların
delillerini söyler.496 Müellif bu eseri 23 defa kaynak olarak göstermiş.
492 Bilmen, c. I, s. 440. 493 Özel,age.,s.49. 494 Nagîb,age.,c.II, s. 468. 495 Özel, age., s. 50. 496 Nagîb, age., c. II, s. 603.
115
ATTÂBÎ (v.586 / 1190) (el-Fetâva’l-Attâbiyye)
Ebû Nasr Zeynuddîn Ahmed b. Muhammed b. Ömer el-Attâbî el-Buhârî.
Mavêunnehr hanefî ulamasının önde gelen şahsiyetlerinden biridir. el-Fetâva’l-
Attâbiyye, Câmi(Cevâmî)u’l-fıkh diye de bilinen bu eser, ilk hanefî kaynaklara
dayanmakta olup Ebû Hanîfe ve talebeleri yanında daha sonraki hanefî ulemanın
görüşlerini de ihtiva etmektedir. Müellif, mezheb içi ihtilafları ve imam Şâfiî’nin
görüşlerini de inceler ve kısaca delillerini de zikreder. Eser hanefilerce itibar edilen
kıymetli bir kitaptır. Attâbî, fıkıh âlimliği yanında aynı zamanda müfessirdir.497 Müellif
bu eseri 15 defa kaynak olarak göstermiş.
KÂSÂNÎ (v.587 / 1191) (Bedâiu’s-sanâî fî tertîbi’ş-şerâî)
Alâuddîn Ebûbekr b. Mesud b. Ahmed el-Kâsânî. Meşhur hanefî âlimidir.
Bedâiu’s-sanâî fî tertîbi’ş-şerâî, özellikle tertip ve metodu bakımından klasik hanefî
kitapları arasında önemli bir yer tutan fıkıh kitabıdır. Müellif kendi zamanına kadar
işlenmemiş bir metodla, her konunun başında plan verir ve konuyu bu plana göre işler.
Fıkhî meseleleri aklî ve naklî deliller sunarak ele alır ve ta’liller yapar. Mezheb içi
ihtilafları, sık sık Şâfiî’nin bazen de Mâlik’in görüşlerini delilleriyle beraber zikreder.
Görüşleri muhtâr, esahh, râcih diye belirtir.498 Müellif bu eseri 3 defa kaynak olarak
göstermiş.
KÂDIHÂN (v.592 / 1196) (Fetâvâ Kâdıhân)
Fahruddîn Hasan b. Mansur b. Mahmud el-Uzcendî el-Ferğânî. Büyük hanefî
âlimi ve müctehid. Fetâvâ Kâdıhân (el-Fetâva’l-Hâniyye) diye de bilinen klasik fıkıh
kitaplarının tertibinde olan bu meşhur eser, vukû bulmuş meleleri değil de esasen nazarî
fıkıh konularını ihtivâ etmektedir. Ancak, hayatta sıkça rastlanan konulara ağırlık
vermesi bakımından önem ve fetva hususunda kolaylık arzetmektedir. Müellif eserinde
Ebû Hânife ve talebelerinin görüşlerini ve müteahhir hanefî âlimlerininde görüşlerini
zikreder. Ancak diğer mezheplerin görüşleri ile delillerine pek değinmemiş, ezhar ve
meşhur görüşleri belirtmiştir.499 Müellif bu eseri 39 defa kaynak olarak göstermiş.
497 Nagîb, age., c. II, s. 525; Özel, age., s. 55. 498 Kâtip Çelebi, age., c. I, s. 370; Nagîb, age., c. II, s. 568-569; Özel, age., s. 54. 499 Nagîb, age., c. II, s. 530; Özel, age., s. 56.
116
MERĞÎNÂNÎ (v.593 / 1197) (el-Bidâye), (el-Hidâye) ve (Mecmûu’n-nevâzil)
Ebu’l-Hasan Burhânuddîn Ali b. Ebûbekr b. Abdulcelil el-Ferğânî el-Merğînânî
er-Riştânî. Büyük hanefi âlimi, müctehid. Başta fıkıh olmak üzere bütün İslâmî
ilimlerde derin bir âlimdir.500 Merğînânî el-Bidâye eserini imam Muhammed’in el-
Câmiu’s-sağîr ve Kudûrî’nin Muhtasar’ını ihtisar ederek meydana getirmiştir. Ancak bir
zaruret oldukça eklemelerde bulunmuştur. Müellif Ebu Hanife, Ebu Yusuf ve
Muhammed’in görüşlerini bazen delillerini göstererek açıklamış.501 Müellif bu eseri 37
defa kaynak olarak göstermiş. el-Hidâye, müellifin kendi kitabı el-Bidâye’nin şerhidir.
Bu kitapta, mezheb içindeki Ebû Yusuf, Ebû Hanife, Muhammed ve Züfer’in ihtilaf
ettikleri meseleleri, bazen mûtemeddir, sahihtir diye işaret eder. Çoğu zaman da İmam
Şâfii’nin karşı görüşünü zikreder. Çoğunlukla takip ettiği yol şöyledir; önce mezhepteki
muhtâr görüşü zikreder, sonra muhâlif görüşü delileyle beraber zikreder, en son muhtâr
görüşün delilini söyler. Bu eser önceki ve sonraki hanefiler arasında en yaygın olarak
kullanılan meşhur bir kitaptır. Özellikle de Osmanlılar zamanında çok itibar
görmüştür.502 Müellif bu eseri 30 defa kaynak olarak göstermiş. Mecmûu’n-nevâzil de
Merğînânî’nin fetvalarının toplandığı bir eserdir. Müellif bu eseri 2 defa kaynak olarak
göstermiş.
ABDULAZÎZ el-BUHÂRÎ (v.615 / 1219) (el-Muhîtu’l-Burhânî) ve
(Zahîratu’l-fetâvâ)
Burhânuddîn (Burhânu’ş-şerîa) Mahmud b. Ahmed b. Abdulaziz b. Ömer b.
Mâze el-Buhârî. Büyük hanefi âlimi, müctehid, zamanında hanefi ulemanın en önde
gelenlerindendi.503 el-Muhîtu’l-Burhânî, müellif, bu eseri İmam Muhammed’in altı
“zâhirurrivâye” eserindeki meselelere “nevâdir” görüşleri ve daha sonraları meydana
gelen olaylara ulemanın verdiği cevapları ekleyerek telif etti.504 Müellif bu eseri 14
defa kaynak olarak göstermiş. Zahîratu’l-fetâvâ (ez-Zahîratu’l-Burhâniyye),müellif, bu
kitabı kendi eseri el-Muhîtu’l-Burhânî’den ihtisar etmiştir.505 Müellif bu eseri 12 defa
kaynak olarak göstermiş.
500 Özel,age.,s.57. 501 Nagîb, age.,c.II, s. 472. 502 Nagîb, age., c. II, s. 532; Özel, age., s. 57. 503 Özel, age., s. 61. 504 Kâtip Çelebi, age., c. I, s. 823. 505 Kâtip Çelebi, age., c. II, s. 1221.
117
BUHÂRÎ (v.619 / 1222) (el-Fetâva’z-Zahîriyye)
Ebû Bekr Zahîruddîn Muhammed b. Ahmed b. Ömer el-Buhârî. Usul ve furûda
devrinin önde gelen hanefî fıkıh âlimi.506 el-Fetâva’z-Zahîriyye, birçok fetvayı içeren
bir eserdir.507 Müellif bu eseri 9 defa kaynak olarak göstermiş.
USRÛŞENÎ (v.632 / 1234) (Ahkâmu’s-sığâr)
Mecduddîn Muhammed b. Mahmud b. Hüseyin el-Usruşenî. Semerkand’lı
hanefî âlimi. Ahkâmu’s-sığâr veya Câmiu’s-sığâr diye de bilinen bu eser, küçüklerle
ilgili fıkhî hükümleri içeren bir kitaptır.508 Müellif bu eseri 4 defa kaynak olarak
göstermiş.
ZÂHİDÎ (v.658 / 1260) (Gunyetu’l-munye li-tetmîni’l-ğunye)
Ebu’r-Recâ Necmuddîn Muhtâr b. Mahmud b. Muhammed ez-Zâhidî el-
Ğazmînî. Tanınmış hanefî fıkıh âlimi. Fıkıh, kelâm, hilâfiyyat ve münazara konularında
bilgiliydi. İtikat bakımından mu’tezilî olan Zâhidî’nin eserlerinde zayıf rivayetler çok
olup diğer muteber fıkıh kitaplarıyla mutabık olmadıkça muteber sayılmaz.509
Gunyetu’l-munye li-tetmîni’l-ğunye, bu eser ulema nezninde rivayet zaafıyla
meşhurdur.510 Müellif bu eseri 13 defa kaynak olarak göstermiş.
İMÂDÎ (v. 670 / 1271) (el-Fusûlu’l-İmâdiyye)
Ebu’l-Feth Zeynuddîn Abdurrahîm b. Ebûbekr İmâduddîn b. Ali el-Merğinânî
el-İmâdî. Hanefî fıkıh âlimi, Hidâye sahibinin torunu. 511 el-Fusûlu’l-İmâdiyye, bu eser
farklı meselelerdeki hükümleri içerir. 512 Müellif bu eseri 1 defa kaynak olarak
göstermiş.
MEVSILI (599-683 / 1203-1284) (el-Muhtâr li’l-fetvâ) ve (el-İhtiyâr li-
ta’lîli’l-muhtâr)
Ebu’l-Fadl Mecmuddîn Abdullah b. Mahmud b. Mevdûd b. Mahmûd el-Mevsılî
el-Bağdâdî. Usûl ve furûda hanefilerin önde gelen âlimlerindendir. “Ashâbu temyîz”
506 Özel, age., s. 62. 507 Özel, age., s. 63. 508 Kâtip Çelebi, age., c. I, s. 19. 509 Özel, age., s. 67. 510 Nagîb, age., c. II, s. 607. 511 Özel, age., s. 68. 512 Özel, age., s. 68.
118
den sayılır.513 el-Muhtâr li’l-fetvâ, hanefi fıkhında muhtasar metinlerdendir. Birçok
müteahhir âlimin itimat ettiği bir kitaptır. Bu eser ezberlenen meşhur metinlerdendir.514
Müellif bu eseri 1 defa kaynak olarak göstermiş. el-İhtiyâr li-ta’lîli’l-muhtâr, bu eser de
müellifin el-Muhtâr li’l-fetvâ isimli muhtasar metninin şerhidir. Kitap hanefi fıkhında
“mutûnu erbaa” diye anılan dört muteber kaynaktan biridir. Mezhep içi ihtilafları
nadiren de imam Şâfiî ve Mâlik’in görüşünü delilleriyle beraber kısaca zikreder.
Müellif, önce mezhepteki muhtâr görüşü zikreder sonra karşı görüşü deliliyle zikreder,
en sonunda muhtâr görüşün delilini söyler.515 Müellif bu eseri 1 defa kaynak olarak
göstermiş.
İBNU’s-SÂATİ (v.694 / 1295) (Mecmau’l-bahreyn ve Mültekâ’n-neyyireyn)
Muzafferuddîn Ahmed b. Ali b. Tağlib el-Ba’lebekkî el- Bağdâdî İbnu’s-Sâatî.
İslâmî ilimlerde, bilhassa usûl ve furûda derin, tanınmış hanefî fıkıh âlimidir.516
Mecmau’l-bahreyn ve Mültekâ’n-neyyireyn, hanefî fıkıh metinlerinden biridir.
Müellif Kudûrî’nin Muhtasar’ı ve Necmuddîn en-Nesefî’nin Manzûmetü’l-hilâfiyyât’ını
esas alarak bazı kayıtlar ve meseleler ekleyerek bu eseri telif etmiştir. Görüşlerin esahh
ve muhtâr olanlarına işaret etmiştir. Eser “mutunu erbaa” diye anılan dört muteber
kaynaktan biridir. Kitabın birçok şerhi vardır.517 Müellif bu eseri 1 defa kaynak olarak
göstermiş.
NESEFÎ (v.710 / 1310) (Kenzu’d-dekâik) ve (el-Kâfî)
Ebu’l-Berekât Hâfızuddîn Abdullah b. Ahmed b. Mahmud en-Nesefî. Müellif,
fıkıh, fıkıh usûlu, kelâm ve hadiste zamanının en büyük hanefi âlimlerinden biri idi.
Bütün eserleri ulema nezninde muteberdir.518 Müellif kendi eseri el-Vâfî’den yaygın
olarak meydana gelen meselelerin kısımlarını özetleyerek Kenzu’d-dekâik isimli metni
meydana getirmiştir. Müteahhir hanefî âlimlerin en fazla itimat ettiği ve yaygın olarak
kullandığı bir kitaptır. İbn Nüceym; bu kitap hanefî fıkhında tasnif edilmiş en güzel
muhtasar kitaptır der. Eser “mutunu erbaa” diye anılan dört muteber kaynaktan
biridir.519 Müellif bu eseri 1 defa kaynak olarak göstermiş. el-Kâfî, fıkha dair bu eser,
513 Özel, age., s. 69 514 Nagîb, age., c. II, s. 474. 515 Nagîb, age., c. II, s. 542-543; Özel, age., s. 69. 516 Özel, age., s. 70. 517 Nagîb, age., c. II, s. 477; Özel, age., s. 70; Kâtip Çelebi, Keşfu’z-zunûn, İstanbul, c. I, s. 235. 518 Kâtip Çelebi, age., c. II, s. 1116; Özel, age., s. 72. 519 Nagîb, age., c. II, s. 482-483.
119
Nesefî’nin Ebû Hanîfe, talebeleri, Şâfiî ve Mâlik’in görüşlerini topladığı el-Vâfî adlı
eserinin şerhidir.520 Müellif bu eseri 5 defa kaynak olarak göstermiş.
ZEYLÂÎ (v.743 / 1343) (Tebyînu’l-hakâik)
Ebû Muhammed (Ömer) Fahruddîn Osman b. Ali b. Mihcen ez-Zeyla’î el-Bariî.
Fıkıh, nahiv ve feraizde derin tanınmış hanefî fıkıh âlimi.521 Tebyînu’l-hakâik, Kenzu’d-
dekâik’in orta hacimli bir şerhidir. Mezhep içi ihtilafları, imam Şâfiî’nin görüşleri bazen
de imam Mâlik’in görüşlerini delilleriyle beraber zikreder. Müteahhirun âlimlerce itimat
edilmiş şerhlerden biridir. İbn Nuceym, bu eserin Kenzu’d-dekâik’in en güzel şerhi
olduğunu söyler.522 Müellif bu eseri 1 defa kaynak olarak göstermiş.
İTKÂNÎ (685-758 / 1286-1357) (Ğâyetu’l-beyân ve nâdiretu’l-akrân fî
âhiri’z-zamân)
Kıvâmuddîn Emîr Kâtip b. Emîr Ömer b. Emîr Ğâzî, Ebû Hânîfe el-İtkânî el-
Farâbî. Zamanında hanefîlerin önde gelen âlimlerinden olup eserlerinde taassuba varan
derecede mezhebine bağlılığı ve muhaliflerine karşı sert tavrıyla tanınır.523 Ğâyetu’l-
beyân ve nâdiretu’l-akrân fî âhiri’z-zamân, Merğînâni’nin Hidâye’sinin şerhi olan bu
eser 26 yılda telif edilmiştir. Müellif mezhep içi ihtilafları, Şâfiî ve Mâlik’in görüşlerini
de delilleriyle beraber zikreder.524 Müellif bu eseri 3 defa kaynak olarak göstermiş.
BÂBERTÎ (714-786 / 1314-1384) (el-İnâye)
Ekmeluddîn Muhammed b. Mahmud b. Ahmed el-Bâbertî er-Rûmî el-Mısrî.
Bayburtlu tanınmış hanefî âlimi. el-İnâye, eser Hidâye’nin en güzel şerhlerinden biridir.
Müellif râcih kavli zikreder, sonra muhalif görüşü deliliyle beraber zikreder, daha sonra
ilk görüşü delillereyle beraber tekrar söyler.525 Müellif bu eseri 1 defa kaynak olarak
göstermiş.
ÂLİM b. el-ALÂ (v.768 / 1384) (el-Fetâva’t-Tâtârhâniyye)
Ferîduddîn Âlim b. el-Âla. Hindistan’lı hanefî fıkıh âlimi. el-Fetâva’t-
Tâtârhâniyye, bu kitap el-Muhîtu’l-Burhânî, ez-Zahîratu’l-Burhâniyye, Fetâvâ Kâdıhân
520 Özel, age., s. 73. 521 Özel, age., s. 76. 522 Nagîb, age., c. II, s. 546. 523 Kâtip Çelebi, age., c. II, s. 2033; Özel, age., s. 79. 524 Nagîb ,age., c. II, s. 548. 525 Nagîb, age., c. II, s. 55; Özel, age., s. 84.
120
ve el-Fetâva’z-Zahîriyye isimli kitapların önemli meselelerini bir araya getirerek 7
fasılda incelemiş. Ebû Hanife ve arkadaşlarının görüşlerini bazen de Şâfiî’nin
görüşlerini delilleriyle beraber zikretmiş.526 Müellif bu eseri 7 defa kaynak olarak
göstermiş.
KÂKÎ (v.749 / 1384) (Mi’râcu’d-dirâye)
Kıvâmuddîn Muhammed b. Muhammed b. Ahmed el-Kâkî el-Hucendî es-
Sancârî. Hanefî fıkıh âlimi. Tedris ve iftâ ile meşgul oldu.527 Mi’râcu’d-dirâye, bu eser
Hidâye’nin önemli şerhlerinden biridir. Dört mezheb imamının görüşlerinden sahih ve
muhtar, kadim ve yeni görüşleri delilleriyle beraber verilmiştir.528 Müellif bu eseri 1
defa kaynak olarak göstermiş.
HADDÂDÎ (v.800 / 1397) (el-Cevheretu’n-neyyira)
Ebûbekr b. Ali b. Muhammed el-Abbâdî el-Yemenî, el-Haddâdî. Yemen’li
hanefi âlimi. el-Cevheretu’n-neyyira, bu eser Kudûri’nin meşhur Muhtasar’ının şerhidir.
Müellif, eserinde mezheb içi ihtilaflı görüşleri bazen delillereyle beraber zikreder.
Bazen de Şâfiî ve Mâlik’in delillerini zikreder. İbn-i Âbidin, risalelerinde; “Haddâdî’nin
bu kitabı o kadar meşhurdur ve yaygındır ki yaşı küçük talebelerin bile elinde dolaşır”
demiştir.529 Müellif bu eseri 1 defa kaynak olarak göstermiş.
TÂCU’Ş-ŞERÎ’A (h.8.asır/m.14.asır) (el-Vikâye)
Mahmud b.Ahmed b. Ubeydullah b. İbrahim b. Ahmed el-Mahbûbî, Tâcu’ş-
Şerî’a. Büyük hanefî âlimi. Hayatı hakkında kaynaklarda fazla bilgi yok.530 el-Vikâye
(Vikâyetu’r-rivâye fî mesâili’l-hidâye), eser “mutunu erbaa” diye anılan dört muteber
kitaptan biridir.531 Müellif bu eseri 1 defa kaynak olarak göstermiş.
BEDREDDİN SIMÂVÎ(v.823 / 1420) (Câmiu’l-fusûleyn)
Bedruddîn Mahmud b. İsrâil b. Abdulaziz, İbn Kâdî Simâvne
(Semâve).Tanınmış hanefî fıkıh âlimi, mutasavvıf ve dînî-ictimâî birçok hareketin başı.
526 Nagîb, age., c.II, s. 208-209. 527 Özel, age., s. 78. 528 Kâtip Çelebi, age., c. II, s. 2033. 529 Nagîb, age., c.II, s. 554. 530 Özel, age., s. 77. 531 Bilmen, age., c. I, s. 460.
121
Müellifin, Kütahya’nın Simav ilçesine nisbet edilmesi yanlıştır.532 Câmiu’l-fusûleyn,
kaza ve muhakemeyle ilgili konular ağırlıkta olmak üzere muamelata dair bir eserdir. el-
Fusûlu’l-Usrûşeniyye ve el-Fusûlu’l-İmâdiyye adlı eserlerin derlenmesiyle telif
edilmiştir.533 Müellif bu eseri 5 defa kaynak olarak göstermiş.
BEZZÂZÎ (v.827 / 1424) (el-Fetâva’l-Bezzâziye)
Hâfizuddîn Muhammed b. Muhammed b. Şihâb b. Yusuf el-Hârezmî el-Kerderî
el Bezzâzî. Tanınmış hanefî âlimi. el-Fetâva’l-Bezzâziye, asıl adı el-Câmiu’l-veciz’dir.
Ebû Hanîfe ve talebeleri ile daha sonraki hanefî ulemanın verdiği fetvaları muteber
kaynaklardan muhtasar olarak derleyen müellif, görüşleri verirken değerlendirme ve
tercihte bulunur. Kendi zamanında vuku bulan bazı meselelere verilen fetvalar da eserde
yer almaktadır.534 Müellif bu eseri 4 defa kaynak olarak göstermiş.
İBNU’L-HUMAM (790-861 / 1388-1457) (Fethu’l-kadîr)
Kemâluddîn Muhammed b. Abdulvahîd b. Abdulhamîd b. Mesud el-Humam es-
Sivâsî el-İskenderî. İslâmî ilimlerin her sahasında derin hanefî âlimi ve müctehid bir
şahsiyettir. Aslen Sivas’lıdır.535 Fethu’l-kadîr, Hidâye’yi ayrıntılı bir şekilde şerh eden
çok önemli bir kitaptır. Eser daha çok hadisleri değerlendirme bakımından temayüz
eder. Müellif eserini vekâlet bölümüne kadar yazabilmiş gerisini Kadızâde
tamamlamıştır. Müellif mezhep içi ihtilafları, Şâfiî’nin ve Mâlik’in görüşlerini hadisleri
delil göstererek açıklamaya çalışır.536 Müellif bu eseri 16 defa kaynak olarak göstermiş.
AHÎ ÇELEBİ (AHÎZÂDE) (v.905/1499) (Zahîratu’l-ukbâ fî Sadrişşerîati’l-
uzmâ)
Yusuf b. Cüneyd et-Tokâtî, Ahîzâde, Ahî Çelebi. II. Beyazıd devri Osmanlı
âlimi. Zahîratu’l-ukbâ fî Sadrişşerîati’l-uzmâ, bu eser Sadruşşerîa’nın kendi adıyla
meşhur Şerhu’l-Vikâye adlı eserinin hâşiyesi olup Hâşiye-i Çelebi diye de bilinir.537
Müellif bu eseri 26 defa kaynak olarak göstermiş.
532 Kâtip Çelebi, age., c. I, s. 566. 533 Özel, age., s. 91. 534 Özel, age., s. 92. 535 Özel, age., s. 97. 536 Nagîb, age., c. II, s. 559. 537 Kâtip Çelebi, age., c. II, s. 1227.
122
MOLLA HÜSREV (v.886 / 1480) (ed-Dureru’l-hukkâm)
Muhammed b. Ferâmuz b. Ali, Molla Hüsrev: Tanınmış Osmanlı âlimi,
Şeyhulislâm. Fatih Sultan Mehmet ona “zamanın Ebû Hanîfe’si” derdi. Molla Hüsrev’in
fıkıh usûlüne dair eseri Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutuldu.538 ed-
Dureru’l-hukkâm, müellifin kendisine ait Ğureru’l-ahkâm isimli eserinin şerhidir.
Mezhep içi ihtilafları zikretmiş bazen de imam Şâfiî’nin görüşlerini zikretmiş ancak
delilleri söylemeye pek ehemmiyet vermemiş.539 Müellif bu eseri 4 defa kaynak olarak
göstermiş.
ALÎ CEMÂLÎ EFENDİ (v.932 / 1525) (Âdâbu’l-evsıyâ)
Alâuddîn Ali b. Ahmed b. Muhammed el-Cemâlî, Zenbilli Ali Cemâlî Efendi.
Meşhur Osmanlı Şeyhulislâmı. 2. Beyazıd tarafından Şeyhulislamlığa getirildi. Bu
görevi aralıksız 24 yıl sürdürdü. 540 Âdâbu’l-evsıyâ, 32 fasıldan oluşan eser kadılar için
çok faydalıdır.541 Müellif bu eseri 2 defa kaynak olarak göstermiş.
KUHİSTÂNÎ (v.962 / 1554) (Câmiu’r-rumûz)
Şemsuddîn Muhammed b. Husâmuddîn el-Horasânî el-Kuhistânî. Horasan’lı
tanınmış hanefî fıkıh âlimi. Câmiu’r-rumûz, Mahbûbî’nin en-Nugâye adlı eserinin
şerhidir. Hanefî fıkhında kıymetli muhtasar eserlerden biridir. Hacı Halîfe eser hakkında
şöyle der; “hacim olarak küçük ama fayda olarak çok büyük bir kitaptır”. Müellif
mezhep içi ve dışı görüşleri bazen delilleri göstererek zikretmiş.542 Müellif bu eseri 2
defa kaynak olarak göstermiş.
İBN NUCEYM (926-970 / 1519-1562) (el-Bahru’r-râik)
Zeynuddîn (Zeynelâbidîn) b. İbrahim b. Muhammed b.Nuceym el-Mısrî.
Tanınmış hanefî âlimi. el-Bahru’r-râik, Nesefî’nin Kenzu’d-Dekâik adlı eserinin büyük
hacimli şerhidir. O eserini “icâre” bölümüne kadar getirmiş, allâme et-Tûrî el-Kadîrî
eseri tamamlamıştır. Müellif mezhep içi ve dışı görüşlerin, hangisinin “râcih”,
hangisinin “mezhepte müftâ bih”olduğunu açıklamış.543 Müellif bu eseri 13 defa kaynak
olarak göstermiş.
538 Kâtip Çelebi, age., c. II, s. 1119; Özel, age., s.102. 539 Nagîb, age., c. II, s. 563. 540 Özel, age., s. 111. 541 Kâtip Çelebi, age., c. I, s. 45. 542 Kâtip Çelebi, age., c. II, s. 1971; Nagîb, age., c. II, s. 571. 543 Nagîb, age., c. II, s. 572;
123
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ATIFTA BULUNULAN KAYNAKLARLA ESERDE ZİKREDİLEN ARAPÇA
İBARELERİN KARŞILAŞTIRILMASINDAN ÖRNEKLER
3.1. Arapça İbarelerin Karşılaştırılmalarından Örnekler Mesele: 17
Müellif asıl metne ekleme yaparak örnek vermiş, altı çizili cümle müellifin
kendi tasarrufu ancak bu ekleme manayı bozacak bir değişiklik değil.544
رجل قال المراتھ لم یبق بینى و بینك عمل لم تطلق اال ان ینوي انھ لم یبق النكاح ولو
قال ال حاجة لي فیك و ھو ینوي الطالق لم یكن طالقا الن اللفظ ال یحتملھ ونوي بھ
ایقاع الطالق تطلق النھ حینئذ نوي م یحتملھ لفظھ Mesele: 21
Müellif, asıl metindeki altı çizili kelimeyi atlamış manada eksiklik olmuş.545
لو طلقھا في الصحة في كل طھر واحدة ثم مات أحدھما لا یرثھ الآخر Mesele: 54
Müellif, altı çizili cümleyi tamamen yanlış yazmış, mana bozulmuş, konuyla
alakasız bir mana ortaya çıkmış.546
وإذا قال الزوج لیس حملك مني فلا لعان بینھما Mesele: 56
Müellif, asıl kaynaktaki altı çizili metni zikretmemiş, Parantez içindeki cümle
olmazsa cümlenin manasında eksiklik meydana geliyor şöyle ki; (iktidarsız adam
kadınla halvet ederse ) kadın, mehrinin tamamını almayı hak eder.547 ولھا كمال مھرھا إن كان خلا بھ فإن خلوة العنین صحیحة) Mesele: 67
Müellif, altı çizili cümleyi atlamış manada daralma meydana gelmiş.548
544 Velvâlicî, Fetâva’l-Velvâlicî, Kinâyêtu’t-Talak, c. III, s. 18. 545 İbn Humâm, Fethu’l-kadîr, Talaku’l-marîd, c. III, s. 150. 546 el-Merğînânî, el-Bidâye, Beyrut, liân, c. II, s. 312. 547 el-Merğînânî, el-Bidâye, İnnîn, c. II, s. 314. 548 İbn Nuceym, age., Kaza, c. VII, s. 2.
124
یاس أن لا یجوز والق قولھ یكتب القاضي إلى القاضي في غیر حد وقود أي استحسانا
؛ لأن كتابتھ لا تكون أقوى من عبارتھ وھو لو أخبر القاضي الآخر في محلھ لم یعمل
بخبره فكتابتھ أولى Mesele: 78-B
Müellif, meseleyi asıl kaynaktaki metinden atlama yaparak nakletmiş.549
اذا قبل االب امراة ابنھ بشھوة وھى مكروھة و انكره الزوج ان یكون بشھوة فالقول
قول الزوج النھ ینكر بطالن ملكھ و ان صدق الزوج انھ كان عن شھوة وقعت الفرقة Mesele: 88
Müellif, altı çizili birinci kelimeyi yazmamış, böylece manada karışıklığa sebeb
olmuş, ikinci çizili kelimede de müzekker zamir yerine müennes zamir kullanmış yine
manada değişikliğe sebeb olmuş.550
وإن زنى صحیح بمجنونة أو صغیرة یجامع مثلھا حد الرجل خاصة Mesele: 139
Müellif, burada yine altı çizili kelimeleri atlamış,mefhum olarak özetlemiş son
altı çizili olan kelime (âhar) sini de atlamış manada değişikliğe sebep olmuş.551
ولو حلف لا یدخل ھذه الدار فخربت ثم بنیت أخرى فدخلھا یحنث لما ذكرنا أن الاسم
باق بعد الانھدام وإن جعلت مسجدا أو حماما أو بستانا أو بیتا فدخلھ لم یحنث لأنھ لم
یبق دارا لاعتراض اسم آخر علیھ ، Mesele: 188
Müellif, hem asıl metindeki manayı daraltacak derecede altı çizili kelimeyi
atlamış hem de bab ismini yanlış vermiş ( bâbu muhilli-l muharrer) yerine (bâbu’l-liân)
demesi gerekirdi.552
ثم طلقھا بائنا ، أو ثلاثا سقط أي اللعان ولم یجب الحد Mesele: 196
Müellif, maynak metinden çok fazla atlama yapmış, manayı değiştirmiş.553
549 Âlim b. Âla, et-Tatarhâniye, Pakistan, Kitâbu’n-nikâh, Esbâbu’t-tahrîm, c. II, s. 625. 550 el-Merğînânî, age., Kitâbu’l-hudûd, c. II, s. 392. 551 el-Merğînânî, age., Eymân, Duhûl, c. II, s. 364. 552 Molla Hüsrev, age., c. I, s. 399. 553 Usrûşenî, Ahkâmu’s-sığâr, Kahire, Hul’, c. I, s. 167.
125
ثم الحاصل في الخلع الصغیرة ان الخالع اذا ضمن الصداق یصح الخلع و یقع الطالق
سواء كان العاقد ابا او اجنبیا و اذا بلغت ترجع بالصداق علي االب وال یرجع علي
الزوج كذا شمس االئمة السرخسي رحمھ اهللا و قال بعضھم ترجع علي الزوج اذا بلغت
ثم الزوج یرجع علي االب و ان لم یضمن المخالع الصداق ال شك انھ ال یسقط الصداق
النھا صغیرة و ھل یقع البینونة ان قبلت الصغیرة عقد الخلع و كانت تعقل بان تعبر
,kelimesini eklemiş الزوج yerine االب
yerine وال یرجع علي الزوج kelimesini eklemiş ve ayrıca ثم الزوج
.kelimesini de ekleme yapmış علي الضمان
Mesele: 233
Müellif cümlenin anlamını etkileyecek derecede çok önemli kelimeleri
atlamış.554
رجل تزوج منكوحة الغیر و دخل بھا فان كان ال یعلم انھا منكوحة الغیر كان علیھا
العدة وال نفقة لھا وان كان یعلم انھا منكوحة الغیرال العدة علیھا Mesele: 261
Müellif manayı daraltacak şekilde asıl metindeki altı çizili yeri atlayarak
nakletmiş.555
المعتدة اذا لم تخاصم في نفقة العدة حتي انقضت عدتھا ال نفقة لھا وكذا لو كان القاضي
فرض لھا نفقة العدة فلم تاخذ حتي مات احدھما سقطت النفقة و ان لم یمت احدھما
انقضت العدة اختلفوا فیھ قال شمس االئمة الحلواني رحمھ اهللا تعالي تسقط النفقة Mesele: 292
Müellif asıl metinde olan altı çizili iki kelimeyi manayı değiştirecek şekilde
atlamış.556
صغیرة لھا اب معسر وعمة موسرة ارادت العمة ان تربي الولد بمالھا مجانا وال تمنع
الولد عن االم واالم تابي ذلك و تطالب االب باالجر لولد اختلفوا فیھ والصحیح ان یقال
لالم اما ان تمسكي الولد بغیر اجر و اما تدفعي الي العمة Mesele: 295
554 el-Ferğânî, age, Kitâbu’t-talâk, Nafakatu’l-iddet, c. I, s.442. 555 el-Ferğânî, age, Talak, Nafakatu’l-iddet, c. I, s. 441-442. 556 el-Ferğânî, age, Hidâne , c. I, s.422.
126
Müellif, burada ayetin altı çizili olan yerini yazmamış.557
( وإن كانت حاملا فعدتھا أن تضع حملھا ) لقولھ تعالى { وأولات الأحمال أجلھن أن
}یضعن حملھن Mesele: 311
Bu meselede birkaç farklı eksiklik var. Birincisi: (bu konuda ihtilaf vardır ……)
diye devam eden cümleyi asıl metinde olmadığı halde aşağıda boş bırakılan yere
eklemiş. İkincisi: altı çizili kelimeleri değiştirmiş, ikisinde mana bozulmuyor ama, (et-
tezevvücü fîhi) kelimesini (ez-zevcü) diye değiştirmiş. Evliliğin olduğu yerle kocanın
olduğu yer farklı olabilir, dolayısıyla kelimelerin değişmesiyle mana da değişiyor.558
وإن أرادت الخروج إلى مصر غیر وطنھا وقد كان التزوج فیھ أشار في
الكتاب إلى أنھ لیس لھا ذلك ،
إذا كان بین المصرین تفاوت ، أما إذا تقاربا بحیث یمكن للوالد أن یطالع ولده ویبیت
في بیتھ فلا بأس بھ Mesele: 343
Müellif, asıl metindeki altı çizili yeri değiştirmiş, manayı değiştirmemiş ama
anlamda bir eksiklik olmuş.559
فإن لم تكن للصبي امرأة من أھلھ فاختصم فیھ الرجال فأولاھم بھ أقربھم تعصیبا Mesele: 352
Müellif, bu örnekte asıl metindeki ibareyi değiştirmiş, altı çizili olan kısmı
yazmamış, manayı özetleyerek vermeye çalışmış, çok özetlediği için kendi yazdığı
ibareyi anlamak biraz güçleşiyor.560 وإذا وقعت الفرقة بین الزوجین فالأم أحق بالولد والنفقة على الأب ولا تجبر الأم
علیھ فإن لم تكن لھ أم فأم الأم أولى من أم الأب وإن بعدت فإن لم تكن أم الأم فأم الأب
أولى من الأخوات فإن لم تكن لھ جدة فالأخوات أولى من العمات والخالات { ورفع
أبویھ على العرش } وتقدم الأخت لأب وأم ثم الأخت من الأم ثم الأخت من الأب Mesele: 370
557 el-Merğînânî, age., İddet, c. II, s. 315. 558el-Merğînânî, age., c. II, s. 328. 559 el-Merğînânî, el-Bidâye, Hidâne, c. II, s. 326. 560 el-Merğînânî, age., Hidâne, c. II, s. 365.
127
Müellif, altı çizili ilk iki kelimeyi müzekker sığasında getirmiş. Altı çizili
üçüncü kelimeleri yazmamış manada bir değişiklik olmamış ama hidane sıralamasını
tam vermemiş.561
إلى الأخ لأم ثم إلى ولده ثم إلى العم لأم ، ثم إلى تدفععصبة لصغیرة، وإذا لم یكن ل
، لأن لھؤلاء ولایة عند أبي حنیفة رحمھ اللھ في النكاح لأب وأم ، ثم لأب ثم لأم الخال
. Mesele: 377
Müellif, altı çizili ibareyi değiştirmiş ancak mana bozulmuyor. İbarenin son
kelimelerini “Hidâye” den almış ama sadece “Bidâye” yi kaynak olarak göstermiş.562
وإذا أرادت المطلقة أن تخرج بولدھا من المصر فلیس لھا ذلك إلا أن تخرج بھ إلى
وطنھا وقد كان الزوج تزوجھا فیھ لأنھ التزم المقام فیھ عرفا وشرعا Mesele: 378
Müellif, altı çizili ilk iki kelimeyi müzekker sığasına dönüştürmüş. Üçüncü altı
çizili kelimeleri de atlamış, böylece hidane sırasını bozmuş.563
رجال ، أنھ إذا لم یكن للصغیر امرأة من أھلھ أو وجب الانتزاع من النساء أخذه ال
وأولاھم أقربھم تعصیبا، وإذا لم یكن للصغیرة عصبة تدفع إلى الأخ لأم ثم إلى ولده ثم
إلى العم لأم ، ثم 3.2. Genel Değerlendirme
3.2.1. Osmanlıca Metindeki Kelime Yanlışlıkları
el-Mesele: 64
Bu meselede altı çizili kelimenin “benden” değilde “senden” şeklinde
değiştirilmesi gerekir, böyle olmazsa cümlenin anlamında bir karışıklık meydana gelir.
Zeyd’in menzilinden bir miktar eşyâsı zâyi’ oldukdan sonra Zeyd zevcesi Hind’e
sen yitirdin deyu darb etdikde Hind’in babası Hind yitirdi demekle eğer ol eşyâyı Hind
yitirmediyse benden üç talâk boş olsun dese Hind ben yitirmedim deyu yemîn edüp
lâkin Zeyd Hind yitirdi deyu kavlinde musırr olsa Hind’in yitirmediği yeminle sâbit
olup vukûu talâka hükm olunur mu?
el-Mesele: 286 561 İbn Humâm, age., el Veledu men ehakku bihî, c. III, s. 316. 562 el-Merğînânî, el-Hidaye, Hidâne, c. II, s. 327. 563 İbn Humâm, age., el Veledu men ehakku bihî, c. III, s. 316.
128
Bu meselede altı çizili kelime cümleye fazladan bir ekleme olmuş, o kelime
kaldırılınca cümle anlamlı hale geliyor.
Zeyd zevci olmayan Hind-i mu’sırenin nafakası Hind’in kızı Zeyneb ile
liebeveyn karındaşı Amr üzerlerine ne vechile lâzime olur?
el-Mesele: 333
Bu meselede altı çizili kelime “Zeyneb’i” değilde “Hind’i”şeklinde olması
gerekir.
Hind-i sağîreyi anasının anası Zeyneb bihakkı’l-hidâne imsâk ederken Zeyneb
pîr ve ihtiyâr olup harekete kâdire olmayup Zeyneb’i hıfz ve terbiye idemese babası
Zeyd Hind’i re’y-i hâkimle yanına almak istedikde Zeyneb sağîreyi oğlumun câriyesine
gönderdim deyu vermemeğe kâdire olur mu?
3.2.2. Cevabı Verilmeyen Sorular
Bu üç meselede müellif “olur” veya “olmaz” diye bir cevap vermemiş.
el-Mesele: 172
Zeyd sekrân iken eğer bu gün odaya girersem avratım üç talâk boş olsun deyüp
ba’dehû Bekr ve Bişr git deyu ilhâm etdiklerinde Zeyd dahî ayağı ile yürüyüp ol
odasına gitse talâk vâki’ olur mu?
el-Cevâb:
el-Mesele: 189
Zeyd zevcesi Hind’e bir dahî senin döşeğine girersem benden üç talâk boş ol
dese Zeyd mûlî olmuş olur mu?
el-Cevâb: Îlâ’ya niyet etmeyecek olmaz.
Bu sûretde Zeyd’in niyeti îlâ olmayup ancak maksûdu Hind’in mülki olan
döşeğine girmemek olıcak Zeyd Hind’in döşeğine girmeden Hind’e cimâ’ eylese Hind
üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb:
el-Mesele: 230
Zeyd fevt oldukda zevcesi Hind-i hâmil Zeyd’in fevtinden bir ay murûrunda
müstebîni’l-halk bir cenîn-i meyyit ilkâ eylese Hind’in iddeti munkadıye olup nefsini
âhara tevzîce kâdire olur mu?
el-Cevâb:
129
Not: Bu üç meseleyi Minkârizâde Yahya Efendi’nin fetvalarının derlendiği
Süleymaniye Esat Efendi Kütüphanesi 1088 kayıt nolu başka bir nüsha ile
karşılaştırdım, ancak o nüshada zikredilen bu üç mesele yazılmamış.
3.2.3. Talakla İlgisi Olmayan Bir Mesele
Müellif burada talakla alakası olmayan bir meseleyi talakla ilgili fetvaların
arasında zikretmiş, bu mesele icâre ( kiralama) konusuyla alakalı bir soru, dolayısıyla
bu ibare icâre meselesiyle ilgili fetvaların olduğu bölümde zikredilmeliydi.
el-Mesele: 293
Zeyd Amr’ın katırını Amr’ın bişartı’r-rucû’ emriyle bir müddet infâk eylese
Zeyd kadr-i ma’rûf masrûfını Amr’dan almağa kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.
Not: Bu mesele de Süleymaniye Esat Efendi Kütüphanesi 1088 kayıt nolu
nüshada yok.
3.2.4. Arapça Metin Kaynak Gösterilirken Yapılan Yöntem Hataları
Müellif, sorulan fetvalara cevap verildikten sonra o fetvaların, mezhebin hangi
kitaplarına dayandığını belirtmek istemiş, ancak bu kaynaklara atıfta bulunurken,
kaynak gösterirken çok tutarlı bir yöntem takip etmemiş. Aşağıda tesbit edebildiğimiz
eksiklikleri kısaca ifade edeceğiz.
a) Müellif, fetvası istenen bazı sorulara sadece (olur veya olmaz) diyerek cevap
vermiş, bu cevaplara dayanak olacak delilleri zikretmeyerek ve mezhebin ana
kitaplarına atıfta bulunmayarak kaynak göstermemiş.564
b) Birinci maddedeki duruma benzeyen diğer bir eksiklik te, fetvaya cevap
verildikten sonra müellif, o cevabın açıklamasını yapıyor (örneğin, “lenâ” mezhebimize
göre bu meselenin kuralı şudur, deyip o meseleyi açıklıyor) ancak müellif, bazen bu
söylediklerini herhangi bir kaynağa işaret etmeden, kitap veya kişi adı zikretmeden
yapıyor.565 Bununla beraber burada bir hususu açıklamak gerekir, “lenâ” kelimesi,
normalde mezhebin ana kitaplarında zikredildiğinde “mezhebimize göre şu mesele
şöyledir, mezhebimizin görüşü budur” şeklinde bir anlam ifade eder. Fakat müellifin
zikrettiği bazı “lenâ” kelimeleri “mezhebimizin görüşü budur” şeklinde bir anlama
564 Bkz. 79,123 ve 314. meseleler. 565 Bkz.5, 11, 20, 39, 43, 45, 48, 59, 61, 64, 65, 83, 87, 103, 122, 133, 137, 138, 144, 150, 166,184, 198, 222, 266, 270, 326, 333, 357. meseleler.
130
gelmiyor, müellif “lenâ” lafzıyla eserdeki ibareleri kendisinin yazdığını ifade etmek
istiyor. Örneğin, birbirine benzeyen sorularda ilk soruya verilen cevap ikinci sorunun da
cevabıysa, ikinci soruya sadece olur veya olmaz diyerek kaynak göstermiyor “bizce bu
sorunun cevabı daha önce açıklandı veyahut bizim tarafımızdan biraz önce bu
meselenin cevabı zikredildi” diyor, sonuç olarak, “lenâ” lafzının geçtiği her yerde
mezhebimizin görüşüdür budur demek kastedilmiyor.566
c) Diğer bir tutarsızlık ta, müellif, bazı kaynak gösterdiği metinleri
(mulahhasan) diyerek özet olarak naklettiğini ifade ediyor.567 Ama müellif, birçok yerde
meseleyi özetlediğini söylemeden özetleyerek naklediyor.568
d) Başka bir tutarsızlık ta, müellif, birçok örnekte kaynak olarak gösterdiği
metnin bölümünü, fasıl numarasını, bab ismini vermiş ancak her zaman aynı şeyi
yapmamış, sadece kitap ismi ve bölümünü söylemiş, fasıl numarasını ve bab ismini
zikretmemiş,569 hatta bazen bölüm ismini, fasıl numarasını zikretmeden sadece eser
ismini vermekle yetinmiş.570 Her ne kadar sorulan sorudan o meselenin hangi konuyla
alakalı olduğu anlaşılsa da, yine de eser ismiyle yetinmemesi gerekirdi, çünkü birçok
meselede eser ismini vermekle yetinmemiş.
e) Müellif, bazen kaynak olarak gösterdiği asıl metindeki lafızları zikretmeden
ve manayı daraltacak şekilde bazen de manayı bozacak derecede nakiller yapıyor.571
f) Müellif, bazı örneklerde kaynak olarak gösterdiği metinlerin fasıl
numarasını, bab ismini yanlış vermiş.572
g) Müellifin eserde zikrettiği metin, kaynak olarak atıfta bulunduğu kitapta
bazen olmuyor. Müellif ya yanlış kaynak gösteriyor ya da asıl metnin lafzını çok fazla
değiştirerek nakil yapıyor olabilir. Çünkü müellifin kitap, fasıl, bab ismi vermesine
rağmen işaret ettiği yerde kendisinin yazdığı metnin aynısı olmuyor .573
h) Müellif, kaynak gösterirken genellikle mezhebte muteber olarak kabul
edilen kaynaklara atıfta bulunmaya gayret etmiş ama bazen rivayet zaafıyla meşhur olan
kaynaklara da atıfta bulunmuş. Örneğin Zâhidî’nin “Gunyetu’l-Munye li-tetmîni’l-
566 Bkz. 36, 38, 49, 227, 107, 119, 120, 131, 134, 135, 143, 212, 216, 257, 284, 287, 288, 289,324, 334, 336, 338, 340,344, 374. meseleler. 567 Bkz. 47, 154, 161, 178, 215, 221, 222-C. 241, 248, 259-B, 326, 366, 371. meseleler. 568 Bkz. 9,34, 66, 67, 78, 81, 84, 92, 93, 112-B, 179, 180, 182, 201, 213, 224, 225, 232, 283-B, 291, 301, 313, 316, 327, 352, 365, 371.meseleler. 569 Bkz. 8, 10, 15, 16, 22, 23, 27, 35, 50, 51, 57,74, 91, 106, 121, 128-C,144-A, 145-A, 145-B,151,161-A, 162,184, 254, 263, 265-A, 265-B, 271, 300, 348.meseleler. 570 Bkz. 28, 33, 41, 44, 47, 55, 60, 96-B, 128, 146, 222, 252, 313, 323. meseleler. 571 Bkz. 4, 20, 21, 54, 67, 68, 88, 100, 105, 112-A, 139, 196, 265, 309, 311, 343, 352, 356, 359.meseleler. 572 Bkz. 93, 188, 328, 329, 335. meseleler. 573 Bkz. 51, 80, 102, 187, 283-A, 335, 369.meseleler.
131
ğunye” adlı eseri ulema nezninde rivayet zaafıyla meşhur574 olmasına rağmen bu esere
13 kere atıfta bulunup kaynak göstermiş.575
574 Özel, age., s. 67. 575 Bkz.50, 51, 118, 147, 206, 213, 218, 262, 266, 267, 277, 290, 337.meseleler.
132
SONUÇ
İncelediğimiz bu eser, atalarımız olan Osmanlılardan bilim ve kültür mirası
olarak günümüze kadar ulaşmış çok önemli ve kıymetli yazma kaynaklardan biridir.
Şeyhulislam Yahya Efendi’nin bu eserini inceledikten sonra eserle ilgili bazı önemli
noktalara işaret etmek gereklidir.
Bizim incelediğimiz “Fetavâ-yı Yahya Efendi” diye bilinen (Süleymaniye
Kütüphanesi, Hamîdiye 601 nolu kayıt numaralı) bu eseri kimin istinsah veya telif
ettiğini bilemiyoruz. Bildiğimiz şey bu fetva kitabının Şeyhulislam Minkarizade Yahya
Efendi’ye sorulan fetvaların derlenmesiyle meydana gelen bir eser olmasıdır. Yahya
Efendi’nin fetvalarının derlenmesiyle oluşturulan varak numaraları farklı, yani kısa
risale şeklinde olan veya daha hacimli kitap halinde olan ve bunların bir kısmının da
müellifinin belli olduğu Türkiye’nin değişik kütüphanelerinde yaklaşık 30 civarında bu
isimle anılıp Şeyhulislam Minkarizade Yahya Efendi’ye nispet edilen yazma eser
mevcuttur. Çalışmamızın ana amaçlarından biri olan, eseri ve müellifini eleştirme işini
yaparken burada aslında Şeyhulislam Minkarizade Yahya Efendi’yi eleştirmiş
olmayacağız. Eseri istinsah ve telif eden ismini bilmediğimiz zatı eleştirmiş olacağız.
Aşağıda da genel olarak işaret edeceğimiz üzere müellif, eseri kaleme alırken yazma
hatalarından tutun da kaynak olarak gösterdiği kitaplarla kendisinin zikrettiği metnin
birbirini tutmamasına kadar bu eserde, birçok eksiklik ve yanlışlıklar yapmıştır. Bir
önceki bölümde müellifin yaptığı hataları mesele numaralarını dipnot düşerek ayrıntılı
bir şekilde açıklamıştık, burada ise bu eksiklik ve hataları özet olarak tekrarlayacağız.
Tespit edebildiğimiz konular şunlar, müellif, Osmanlıca metinde manayı
etkileyecek şekilde bazen şahıs isimlerini birbirine karıştırmış, cümleye gereksiz bir
isim eklemiş ve zamirleri yanlış kullanmış. Bu zikrettiğimiz hatalar sanırım hızlı
yazmadan dolayı yapılmış hatalardır, bunların bilinçli bir şekilde yapıldığı kanaatinde
değiliz. Ayrıca müellif, bazı soruların cevabını yazmamış, yani olumlu veya olumsuz
bir şey dememiş. Belki buralarda Şeyhulislam’ın o soruya verdiği cevabı duymamış
veya anlamamış olabilir, fakat yine de bunları Şeyhulislam’a kontrol ettirmesi gerekirdi.
Biz bu meselelere başka bir nüshadan daha baktık fakat o nüshada bu zikredilen
meseleler hiç yoktu. Müellifin yaptığı başka bir dikkatsizlik te şudur; talakla ilgisi
olmayan bir meseleyi, icare konusuyla alakalı bir meseleyi talak bölümünde zikretmiş.
133
Bu söylediklerimiz eserin Osmanlıca metniyle alakalı olan yönleriydi ayrıca Arapça
metinlerle alakalı da birçok sıkıntı var, şimdi onları da kısaca zikredelim.
Müellif, verilen fetvalara kaynak gösterilen Arapça ibareleri naklederken bazı
eksiklik ve yanlışlıklar yapmış. Müellif, bazı meselelere sadece “olur veya olmaz”
diyerek cevap vermiş, ancak bu cevaplara dayanak olacak delilleri zikretmeyerek ve
mezhebin ana kitaplarına atıfta bulunmadan kaynak göstermemiş. Ayrıca müellif, bazı
kaynak gösterdiği metinleri (mulahhasan) diyerek özet olarak naklettiğini ifade ediyor.
Ancak bununla beraber o, birçok yerde meseleyi özetlediğini söylemeden özetleyerek
naklediyor. Başka bir sıkıntı da, müellif, birçok örnekte kaynak olarak gösterdiği metnin
bölümünü, fasıl numarasını, bab ismini vermiş ancak her zaman aynı şeyi yapmamış,
sadece kitap ismi ve bölümünü söylemiş, fasıl numarasını ve bab ismini zikretmemiş,
hatta bazen bölüm ismini, fasıl numarasını zikretmeden sadece eser ismini vermekle
yetinmiş. Yukarda zikredilen sıkıntının bir benzeri sudur, müellif, bazen kaynak olarak
gösterdiği asıl metindeki lafızları zikretmeden ve manayı daraltacak şekilde, bazen de
manayı bozacak derecede nakiller yapıyor. Aynı şekilde müellif, bazı örneklerde
kaynak olarak gösterdiği metinlerin fasıl numarasını, bab ismini yanlış vermiş.
Müellifin eserde zikrettiği metin, kaynak olarak atıfta bulunduğu kitapta bazen olmuyor.
Müellif ya yanlış kaynak gösteriyor ya da asıl metnin lafzını çok fazla değiştirerek nakil
yapıyor olabilir. Başka bir eksiklik te, müellif, kaynak gösterirken genellikle mezhebte
muteber olarak kabul edilen kaynaklara atıfta bulunmaya gayret etmiş, özellikle el-
Bidâye’ye 37,el-Hidâye’ye 30, el-Bahru’r-râik’e 13, Velvâlicî’ye 20 defa atıfta bulunup
bunları kaynak göstermiş, ama bazen rivayet zaafıyla meşhur olan kaynaklara da atıfta
bulunmuş. Örneğin Zâhidî’nin “Gunyetu’l-munye li-tetmîni’l-ğunye” adlı eseri ulema
nezninde rivayet zaafıyla meşhur olmasına rağmen bu esere 13 kere atıfta bulunup
kaynak göstermiş. Ayrıca Kâdıhan’ı 39 ve ez-Zahîra’yı 25 defa kaynak olarak olarak
göstermiş. Bu iki eser, fetva kitabı şeklinde konuları mesele mesele anlatıp örnek
vermek suretiyle ele almışlardır. Müellifimiz diğer kitaplara nazaran kaleme aldığı
eserle şekil itibarıyla aynı özellikleri taşıyan bu iki kitaba daha fazla atıfta bulunup
bunları kaynak olarak göstermiş ve Kâdıhan’daki örneklere baktığımızda neredeyse
oradaki meseleler ve cevapları Yahya Efendi’nin fetva kitabındakiyle aynı. Buradan şu
sonucu çıkarabiliriz; Kâdıhan’nın yazıldığı dönem olan miladi 1180 yıllarıyla Fetavâ-yı
Yahya Efendi’nin yazıldığı miladi 1660 yılları arasında uzun bir süre olmasına rağmen
ve iki dönemin dilleri ve toplumsal yaşantıları birbirinden farklı olduğu halde, bu iki
dönemde de talak ile ilgili sıkıntıların aynı olduğunu görüyoruz, dememiz mümkün
134
olabilir. Müellif, bazen de verilen fetvanın açıklamasını herhangi bir kaynağa işaret
etmeden, kitap veya kişi adı zikretmeden yapıyor, bu durumda o zikredilenleri,
mezhebin görüşü olarak değil de onları, müellifin kendi görüşüymüş gibi algılamak
mümkün oluyor. Burada çok önemli bir noktaya dikkat çekmek lazım. Bu Arapça
açıklamaları Şeyhulislam Yahya Efendi yapıyor, müellif de bu kaynakları ve gerekli
izahı Yahya Efendi’nin diliyle naklediyorsa, şöyle bir çelişki meydana geliyor; Müellif,
bu yaptığı açıklamaları ya Yahya Efendi’den bağımsız olarak onun işaret etmediği
şeyleri ve açıklamaları eserde zikrediyor ya da bu zikredilenler Yahya Efendi’nin işaret
ettiği şeyler olduğu halde müellif bunları Yahya Efendi’ye nispet etmiyor. Eğer birinci
durum geçerliyse eseri kaleme alan kişi Arapça bölümlerin hepsini kendisi eklemiştir ki
bu durumda kendisinin de fetva verecek derecede bir güce sahip olduğunu düşünmemiz
icap eder. Çünkü fetvaya dayanak olacak delilleri zikretmek herkesin yapabileceği bir iş
değildir. Durum böyleyse müellifin, “bu açıklamaları ben Yahya Efendi’den bağımsız
olarak yapıyorum” diye bir açıklama yapması gerekirdi, ama bu açıklamayı da
yapmamış. Ya da müellif Yahya Efendi’nin dediklerini aynen yazıya aktarıyor. Bizim
kanaatımız gerekli Arapça açıklamaları müellifin kendisinin yapmış olacağı üzerindedir,
çünkü eserde metin yazımı ve muhtevasıyla ilgili birçok eksiklikler var. Böyle
olmasaydı Şeyhulislam Yahya Efendi bu yazılanları kontrol ederdi diye düşünüyoruz.
Bu söylenenler sonucunda, eseri telif eden zatın Yahya Efendi’nin vefatından sonra
sadece fetvaların olduğu Osmanlıca bölümü alıp daha sonra kendisinin Arapça
açıklamaları yapmış olması, büyük bir ihtimaldir diye düşünüyoruz.
Buraya kadar eseri metin incelemesi ve kaynaklarını tahlil etme yönüyle
değerlendirmeye çalıştık. Buradan itibaren ise araştırmamızın esas amacı olmadığı
halde eserdeki çok dikkat çekici fetvalara, Şeyhulislam Yahya Efendi’nin fetva verirken
en çok nelere dikkat ettiğini ve Osmanlının o döneminde talakla ilgili en çok hangi
sıkıntıların olduğuna kısaca değineceğiz. Şimdi eserdeki meselelerden örnekler vererek
dikkatimizi çeken fetvaları zikredelim.
Bir mesele hakkında fetva verilirken genellikle olayların dış görünüşüne göre
hüküm verilir. Şeyhulislam Yahya Efendi de çoğunlukla olayların zahirine göre fetva
vermiştir ancak bazen, “hükümler zahire göre verilir” kuralının tersine, tarafların
sıkıntılarıyla ilgili olayların dış görüşüne önem vermeyerek, onun daha çok kişilerin
olayın gerçekleştiği andaki niyetlerine göre fetva verdiğini müşahede ediyoruz.
Aşağıdaki meselelerde bunun örneklerini görebiliriz. “Zeyd zevcesi Hind’e gazap edüp
var yıkıl git deyup elinden yapışıp taşraya kosa Hind Zeyd’den mübâne olur mu?” Bu
135
örneğin zahirine bakınca “var yıkıl git” sözüyle talakın meydana gelmeyeceği aklımıza
gelen ilk şeydir, ancak Şeyhulislam, kişi o sözüyle “boşanmayı diledi ise talak meydana
gelir” şeklinde bir fetva veriyor. Bu konuyla alakalı başka bir örnek te şudur; “Zeyd
zevcesi Hind’e gazâp edüp var sağlıkla bana gerekmezsin dese Hind mübâne olur mu?”
şeklindeki soruya Şeyhulislam, yine kişi, “ Talâk niyet etdi ise olur” diye cevap veriyor.
Bu konuyla alakalı birçok örnek var, onlardan birkaçını daha zikredelim; “Zeyd zevcesi
Hind’e var sağlıkla git demekle Hind boş olmak za’miyle (zannetmek) nefsini Amr’a
tezvîc eylese Zeyd talâk niyet etmediğine yemîn edecek Hind’i tefrîk etdirmeğe kâdir
olur mu? el-Cevâb: Olur.”, “Zeyd Amr’a zevcen Hind’i tatlîk etdinmi dedikde Amr başı
cehenneme gitsun dese Hind Zeyd’den mübâne olur mu? el-Cevâb: Talâk niyet etmişse
olur.” , “Zeyd zevcesi Hind’e esnâ-i müzâkere-i talâkda nikâhını al ve durma hânemden
git deyüp esbâbını (elbiseler) ayırup Hind’i esbâbı ile ondan ihrâc etdikden sonra talâka
niyet etmemişdim dese tasdîk olunur mu? el-Cevâb: Olunur.”, “Birkaç kimesneler
Zeyd’e zevcen Hind’in nafakasını niçin görmezsin dediklerinde Zeyd benim avratım
yokdur dese böyle demekle Hind Zeyd’den mübâne olur mu? el-Cevâb: Olmaz.”, “Ba’zı
kimesneler Zeyd’e zevcen Hind seni istemez tatlîk eyle dediklerinde Zeyd Hind beni
istemezse ben de Hind’den ferâğat etdim dese böyle demekle Hind Zeyd’den mübâne
olur mu? el-Cevâb: Ferâğat etdim demeden niyeti talâk olup beni istemezseden murâdı
canın istemez demek ise bilâ ta’lik (şart koşmak) mübâne olur ta’lik ise şartıyla
mukayyeddir.”, “Zeyd kaynanası Hind’e ba’de’l-yevm senin menziline girersem
zevcem Zeyneb üç talâk boş olsun dedikden sonra Hind menzilini Zeyneb’e hîbe ve
teslîm edüp kendisi çıkdıkdan sonra Zeyd menzile girse Zeyneb üç talâk boş olur mu?
el-Cevâb: Olmaz.” Bu örneklerin hepsinde kişilerin niyetleri dikkate alınarak fetva
verildiğini görüyoruz.
Şeyhulislam’ın görevi, insanlar kendisine gelip ondan dînî bir meseleyle ilgili
fetva istediklerinde, onları aydınlatmak ve dinin kurallarına göre onlara cevap
vermektir. Ancak bu meselelerin cevabını vermek her zaman kolaylıkla olmaz. Bazen
çok çetrefilli sorular gelebilir. O soruların cevapları nasslarda, diğer şerî delillerde, örfi
hukukta olmayabilir. Şeyhulislam, bu durumda çaresi olmayan, örneğin, evlenemeyecek
durumda olan bir kimsenin evlenmesini mümkün hale getirebilecek şerî çözüm ve çare
olabilecek fetvalar verebilmektedir. Bu türlü şerî çözüm ve çarelere her zaman ve kişi
için başvurulmamıştır. Gerçekten bir mazereti olan veyahut bilinçsizce ama saf niyetli
olarak kendisine evlenme engeli çıkaran kişiler için bu yol uygulanmıştır. Ancak daha
sonraları bu şerî hilelerin sınırları genişlemiş ve çok zaman iyi niyetli olmayan kişiler
136
tarafından bu konu suistimal edilmiştir. Yahya Efendi’de, çaresi olmayan kişilerin
sıkıntılarını kaldırmak için bazen şerî hile denilebilecek, bir çıkış yolu bulmaya, bir
çözüm üretmeye yönelik fetvalar vermiştir. Ağağıdaki meselelerde bunun örneklerini
görüyoruz. “Mücerred olan Zeyd fülân fi’li işlersem alup alacağım boş olsun dedikden
sonra ol fi’li işleyüp ba’dehû Amr Hind’i Zeyd’e fudûlî (yetkisiz üçüncü kişi) nikâh
edüp Zeyd dahî fiileyle kabul etdikden sonra ol fi’li yine işlese talâk vâki’ olur mu? el-
Cevâb: Olmaz.” Bu meselede evlenmemeye yemin eden kişinin evlenebilmesi için bir
çözüm, hile-i şer’iyye bulunmaya çalışılmış. “Zeyd dâyini (alacaklı) Amr’a deynimi
sana fülân mahalde edâ etmezsem avratım üç talâk boş olsun dedikden sonra Zeyd Bekr
ile deyn-i mezbûru Amr’a gönderüp Bekr dahî ol mahalde Amr’a teslîm edüp edâ eylese
bizzat edâ murâd etmeyecek avratı boş olur mu? el-Cevâb: Olmaz.”, “Binefsihî da’vâya
mübâşeret (dolaysız, direkt) eder ma’kûlesinden olan Zeyd fülân husûsu Amr’dan da’vâ
edersem avratım üç talâk boş olsun dedikden sonra Zeyd husûs-u mezbûru Amr’dan
da’vâya Bekr’i tevkîl edüp Bekr dahî husûs-u mezbûru Amr’dan da’vâ eylese Zeyd’in
avratı üç talâk boş olur mu? el-Cevâb: Olmaz.”, “Bir karye ahâlisinden Zeyd zevcesi
Hind’e fülân zamanda bu karyeden göçmezsem üç talâk boş ol dedikden sonra ol zaman
gelmeden Hind’i bir talâk ile tatlîk edüp iddeti munkadıye oldukdan sonra ol zaman
gelüp Zeyd karyeden göçmeyüp ba’dehû ol zaman murûr etdikden sonra Zeyd Hind’i
tezevvüc eylese şart-ı mezbûra binâen Hind üç talâk boş olur mu? el-Cevâb: Olmaz.”,
“Zeyd eğer şu iskeleden sefîneye (gemi) binüp deryâya (deniz) sefer edersem avratım üç
talâk boş olsun dedikden sonra Zeyd ol iskeleden sefîneye binmeyüp âhar iskeleden
sefîneye binüp deryâya sefer eylese avratı üç talâk boş olur mu? el-Cevâb: Olmaz.”,
“Zeyd Amr’dan zulmen bir mikdâr ğuruş aldıkda adedini kimesneye söylersen avratın
üç talâk boş olsun mu dedikde olsun deyüp ba’dehû Amr bir taş duvara hitâb edüp ol
ğuruşların mikdârını ve kendinden zulmen alındığını söyledikde beşer istimâ’(işitmek)
eylese talâk vâki’ olur mu ? el-Cevâb: Olmaz.” Bu fetvanın açıklamasında müellif,
komik bir çözüm örneği sunuyor; Adam, kimseye anlatmayacağına dair yemin etse,
akabinde bir duvara konuşarak, ey duvar ben şöyle yaptım sen yapma veya şöyle şöyle
oldu dese, bunu söylemekteki maksadı başkalarına duyurmakta olsa, yeminini bozmuş
olmaz. (ez-Zahîriyye, Eymân, VIII) Bu örneklerin hepsinde talakın meydana gelmemesi
veya evlenmeye engel olan durumun ortadan kalkması için Şeyhulislam’ın çare ve
çözüm bulmaya çabaladığını müşahede etmekteyiz. “Mücerred olan Zeyd zaman ta’yin
itmeden Amr’ın kulu (köle) Bekr’i iştirâ (satmak) edüp katl (öldürmek, dövmek)
etmezsem alup alacağum üç talâk boş olsun dedikden sonra Amr Bekr’i i’tak (azad
137
etmek, hürriyete kavuşturmak) etmekle iştirâ ve katlden ye’s (engel çıkmak) hâsıl olup
ba’dehû Zeyd tezevvüc murâd eylese boş olmamağa mahlas-ı şer’ ne der? el-Cevâb:
Fudûlî nikâh edüp Zeyd fi’leyle kabûl etmek gerekdir.” Evlenme engeli olanların
genellikle fuzuli kişi (yetkisiz üçüncü kişi) tarafından evlendirilmek suretiyle çözüm
bulunmaya çalışılmış.
Yukarıda da ifade edildiği gibi meselelerin çözümü her zaman Kur’an, sünnet ve
diğer asli kaynaklarda olmayabilir. Bu gibi durumlarda fetva vermekle sorumlu olan
kişiler dinin diğer kurallarıyla çatışmayan ve toplumsal bir alışkanlık haline gelmiş
olan, örfe göre de fetva verebilir. Yahya Efendi’nin verdiği fetvalarda da toplumun örf
ve adetini dikkate alarak cevaplar verdiğini aşağıda örneklerde görüyoruz. “Zeyd fulân
fi’li işlersem kelime üzerime olsun deyu şart eylese ol fi’li işledikde zevcesi mutallaka
(boşanmış) olur mu? el-Cevâb: Talâkda müteâraf olıcak olur.”, “Zeyd Amr’dan beşyüz
akçemi aldı deyu da’vâ etdikde Amr senden akçe almış olursam avratım boş olsun
deyüp ba’dehû Amr’ın Zeyd’den akçe aldığı sâbit olsa Amr’ın avratı boş olur mu? el-
Cevâb: Müteâraf üzere olur.”, “ Zeyd firâr (kaçmak) ve ğaybet (kaybolmak) eden Amr
içün Amr’ın kaçdığından haberim varsa avratım üç talâk boş olsun deyüp fil-hakîka
haberi olmayup ba’dehû ehl-i örf Zeyd’i ahz (yakalamak) edüp Amr’ın kaçdığını
bilurum deyu ikrâr ile ve illâ seni katl ederum deyu ikrâh-ı (zorlamak) mu’teber
(geçerli) ile ikrâh edüp Amr dahî mükrehen (zorlanmış halde) ikrâr eylese avratı boş
olur mu? el-Cevâb: Olmaz.”, “ Zeyd fülân fi’li işlersem talâk-ı selâse üzerime olsun
dedikden sonra ol fi’li işlese zevceleri boş olurlar mı? el-Cevâb: Müteâraf üzere biri üç
talâk boş olup Zeyd’e ta’yin etdirilür.”, “Ben dediğim olsun mu demek örf âmillerinde
avratın boş olsun mu demek ma’nâsına müteâraf bir beldede Zeyd medyûn-u Amr’a
eğer on beş güne dek gelüp deynini edâ etmezsen ben dediğim olsun mu dedikde Amr
dahî olsun dedikden sonra on beşinci gün Amr gelüp lâkin Zeyd ğaybet edüp Zeyd’e
deyn-i mezbûru edâ mümkün olmamağla Amr kâdıya varup ahvâlini i’lâm (bildirmek)
etdikde kâdı Zeyd’in tarafından deyn-i mezbûru kabza Bekr’i vekîl nasb edüp Amr dahî
deyn-i mezbûru ol gün Bekr’e def’(vermek, iade etmek) edecek talâk vukûundan halâs
olur mu? el-Cevâb: Olur.” Bu örneklerde, fetvaların, toplumun örf ve adetleri göz önüne
alınarak verildiğini görüyoruz.
Şeyhulislam’a gelen sorulara baktığımızda soruların genelde tartışmalı
konularda olduğunu görüyoruz. Bu ihtilaflı konulara da genellikle Şeyhulislam’ın iki
tarafın evliliklerin devamını sağlaması için kolaylık yolunu seçip karı kocaya olumlu
fetvalar vermektedir. Ancak kadının, kocasının elinde oyuncak olacak bir duruma
138
düşmesine de müsaade edecek bir fetva hiçbir zaman verilmemiştir. Bu konuyla alakalı
olarak talakta ta’lik konularını örnek verebiliriz. Kişiler talakın meydana gelmesini
herhangi bir şeyi şart koşmaya bağlasalar, şart koşulan şeyler oluşunca talak ta hemen
meydana gelmektedir. Halbuki koca herhangi bir şeyi şart koşarken onunla bir işi yapıp
yapmamayı güçlendirmek istemiştir, burada kocanın maksadı her ne kadar boşanmak
olmasa da şart koşulan şeyin meydana gelmesiyle talak ta anında meydana gelmektedir.
Aşağıdaki örneklerde bunları görüyoruz. “Zeyd dâyini Amr’a gelecek cum’a günü
deynimi sana edâ etmezsem helalim haram olsun deyüp ba’dehû ol günde edâ edemese
zevcesine talâk vâki’ olur mu? el-Cevâb: Bâin olur.” , “ Zeyd zevcesi Hind’e üzerine
tezevvüc edersem ve seni âhar diyâra götürürsem üç talâk boş ol dedikden sonra Hind’i
âhar diyâra götürmeyüp Hind’in üzerine tezevvüc eylese Hind üç talâk boş olur mu? el-
Cevâb: Olur.”, “ Zeyd ba’de’l-yevm şarâb ve boza ve arak (bir içki türü) içersem
avratım boş olsun dedikden sonra şarâb içse avratı boş olur mu? el-Cevâb: Olur.”, “
Zeyd zevcesi Hind’e Amr ile söyleşirsen benden üç talâk boş ol dedikden sonra Amr ile
söyleşirse üç talâk boş olur mu? el-Cevâb: Olur.” Bütün bu örneklerde gördüğümüz gibi
ta’lîk-i talak ta maksadın boşanmak olmadığı, bir şeyin olup olmamasını
kuvvetlendirmek olduğu halde, şart koşulan şeylerin meydana gelmesiyle talak ta
meydana geliyor.
Şeyhulislam bazen çok ilginç fetvalar vermiş. Örneğin, kocasının kendisini üç
talak olarak boşağını duyan ancak bunu, mahkemede ispat edemeyen kadının, kocasının
kendisine yaklaşmasını engellemek, zinanın oluşmasını engellemek için kadının
kocasını öldürmesine izin verilen bir fetva var. “Hind zevci Zeyd’den beni tatlîk-i bâin
ile tatlîk etdin deyü da’vâ ve Zeyd inkâr edüp Hind müddeâsını isbat idemese Zeyd
yemin edecek Hind ile ezvâc muâmelesine şer’an kâdir olur mu? el-Cevâb: Olur ammâ
talâk bâin vâki’ ise Hind temkin (güvenmek) etmeyüp zinadan ihtiraz (korunmak)
lazımdır halas (kurtulmak) mümkün olmazsa mutlakan taâmına zehir katmak tecvîz
olunmuştur.” Müellif, verilen bu fetvaya daha önce yazılan bir fetva kitabını kaynak
olarak gösteriyor. O kitapta aynen şu ibare geçiyor; “ el-Fetâvâ da şöyle geçer; kadın,
kocasının kendisini üç talak boşadığını duysa, kadın kocasını öldürmekle kendini
kocasından koruyabilecekse, kocasının kendine yaklaşacağını anladığını an kocasını
öldürebilir. Ancak onu bizzat kendisi değil de ilaç vererek öldürmesi gerekir.(el-Hulâsa,
Kitabu’t-talâk, el-harâm-u ve’l-ibâha)” Biz verilen fetvayı kadının kocasını öldürmek
değilde, kocasının yemeğine uyku ilacı gibi bir şey katıp onu bayıltmak şeklinde telif
edebiliriz. İlginç fetvalardan biri de, hasta karısının yiyeceğini kocasının karşılamasının
139
mecbur olmadığına dair verilen “Zeyd’in zevcesi Hind merîda olsa medâvâtı (yemesi
içmesi) zevci Zeyd üzerine lâzime olur mu? el-Cevâb: Olmaz.” şeklinde bir fetva var,
müellif, bu fetvayı daha önceki bir kitaptan alıntı yaparak açıklama yapıyor. “Hasta
kadının yiyeceklerini kocasının karşılaması gerekli değildir.(ez-Zahîratu’l-Burhâniyye,
Nafaka)” Bu fetva gerçekten çok farklı bir fetva, çünkü normalde koca, evlilikleri
devam ettiği müddetçe karısının bütün ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Bu soruda
eksik yazılan veya hasta karısının yiyeceğini kocasının karşılamasının mecbur
olmadığına dair verilen bu cevaz için, belirli şartlar olup ta onlar burada zikredilmemiş
olabilir. Ayrıca verilen bu iki fetvada da soruyu soran kişilerin özel durumları olabilir.
Şeyhulislam da bu özel durumlara binaen bu farklı ve ilginç fetvaları vermiş olabilir.
Yoksa o makamda oturan kişi bunların kural dışı ve çok farklı fetvalar olduğunu
bilmektedir.
Verilen fetvalarda kişilerin haklarının korunduğunu görmekteyiz. Örneğin şu
meselede küçük kız çocuğunun hakkının korunmasıyla ilgili bir fetva var. “Hind’i
sağîreyi liebeveyn (anabababir) er karındaşı ve veliyyi akrabı olan Zeyd mehr-i misleyle
(bilirkişilerin belirlediği mehir miktarı, kendisiyle aynı konumda olan kadınların aldığı
mehir miktarı) kufuvvi (denk) Amr’a tezvîc etdikden sonra Hind bâliğa oldukda hıyâr-ı
bülûğuyla nefsini ihtiyâr ve işhâd edüp ba’dehû Amr müddet-i seferi baîd âhar diyarda
sâkin olmağla Hind kendi beldesi kâdısı huzûrunda hîn-i bülûğda ihtiyârını isbât edüp
yedinde kâdî-i mezbûrdan nakl olundukdan sonra nakl-i mezbûru Amr’ın
muvâcehesinde (karşı karşıya olma, yüzyüze görüşme) varup isbâta tarafından Bekr’i
tevkîl Bekr dahî Amr’ın beldesine varup ol beldede kâdısı huzûrunda yedinde olan
naklin vurûdunu bi’l-vekâle şuhûd tarîkeyle Amr’ın muvâcehesinde isbât edecek Hind’i
Amr’dan kâdıya tefrîk etdirmeğe kâdir olur mu?
el-Cevâb: Olur.” Baba ve dedesi dışında bir velisi tarafından evlendirilen küçük
kız çocuğu, büyüdüğünde büluğ muhayyerliğini kullanarak bu nikah akdini
feshedebiliyor. Çocuk küçük diye onun hakkı zayi olup elinden gitmiyor. Verilen bu
fetvayla tarafların biri küçük çocuk ta olsa, onun kişiliğinin yok sayılmadığını, ona
saygı duyulduğunu görmemiz mümkün.
Verilen fetvalarda mezhepte kural olarak var olan hükümlerin, fiilen
uygulanmasına dair fetvaların verildiği görüyoruz. Örneğin sarhoşun talakının geçerli
olduğu ilkesini bizzat verilen fetvalarda görüyoruz. Normalde bu hüküm insanları içki
içmekten sakındırmak için caydırıcı bir kural olarak konulmuştur. Normalde kişinin
yaptığı tasarruflardan sorumlu olması için aklının başında olması gerekir. Sarhoş
140
insanın aklının başında olmadığı ortadadır. Ancak sarhoşun talakının geçerli olduğu
kuralını, verilen şu; “Pencden (bir çeşit içki) sekrânın (sarhoş) talâkı vâki’ olur mu? el-
Cevâb: Olur.” fetva ile uygulamasının da olduğunu bizzat görüyoruz.
Verilen fetvalarda bazen birbirine zıt hükümler ifade eden fetvalar görülüyor.
Örneğin mührehin talakının geçerli olup olmamasıyla ilgili iki farklı fetva var. Şu
meselede; “İkrâh (zorlama) ile olan talâk vâki’ olur mu? el-Cevâb: Olur.” fetvasıyla,
hanefî mezhebindeki genel kurala uygun olarak, mükrehin talakının geçerli olduğu
ilkesine uygun bir fetva verilmiş. Ancak bu fetvanın aksine, şu meselede de; “Zeyd firâr
(kaçmak) ve ğaybet (kaybolmak) eden Amr içün Amr’ın kaçdığından haberim varsa
avratım üç talâk boş olsun deyüp fil-hakîka haberi olmayup ba’dehû ehl-i örf Zeyd’i ahz
(yakalamak) edüp Amr’ın kaçdığını bilurum deyu ikrâr ile ve illâ seni katl ederum deyu
ikrâh-ı (zorlamak) mu’teber (geçerli)ile ikrâh edüp Amr dahî mükrehen (zorlanmış
halde) ikrâr eylese avratı boş olur mu? el-Cevâb: Olmaz.” Mükrehin talakının geçersiz
olduğuna dair bir fetva var, kaynak olarak ta muteber fetva kitaplarından sayılan
“Kadıhan”a atıfta bulunularak “Adam talak lafzını söylemesi için zorlanırsa talak
meydana gelmez(Kâdıhân, Evvelu’l-ikrâh)” şeklinde de bir açıklama yapılıyor. Şu
durumda birbirine zıt iki fetva var ortada, acaba Şeyhulislam niye böyle birbiriyle
çelişen fetvaları verdi? diye aklımıza gelen soruya, şu şekilde cevap vermemiz mümkün
olur. Bu iki sorudaki kişiler, farklı şahışlar ve bunların durumları da farklı olabilir.
Şeyhulislam bunların özel durumlarını bildiği için her birine en uygun fetvayı vermiş
olabilir.
Yukardaki birbirine zıt görünen fetvaların bir örneği de, küçük çocuğa bakma
konusunda annenin, anneannenin, babaannenin bulunmadığı durumlarda teyzenin mi
yoksa kızkardeşin mi daha önce geleceği hakkında iki farklı rivayettir. Müellif, bu iki
farklı rivayeti, farklı kaynaklar göstererek Şeyhulislamın verdiği fetvaları açıklamaya
çalışıyor. Örneğin “Tuhfetu’l-fukahâ” isimli kitaptan alıntı yaparak bu konuda iki farklı
rivayetin olduğunu şu şekilde “Çocuğa bakma hakkı sırasıyla anne, anneanne,
babaanne, bir rivayete göre, kızkardeş sonra teyzedir, başka bir rivayete göre, teyze
kızkardeşten önce gelir. Sahih olan görüşe göre de teyze kızkardeşten daha önce gelir.
(Tuhfetu’l-fukahâ, Hadâna)” şeklinde açıklıyor, ama bununla beraber müellifimiz, fetva
kitabının başka bir yerinde kızkardeşi, teyzenin önüne “Şerhu’t-Tahâvî” isimli kitaba
atıfta bulunarak “Çocuğa bakma konusunda kızkardeş mutlak olarak teyzeden daha
önce gelir.( Şerhu’t-Tahâvî, Hadâna)” kısmını zikredip kızkardeşi teyzenin önüne
geçirmiş. Şimdi bir mesele hakkında iki farklı görüş olduğunda ve müellif de birbirinin
141
zıttı olan görüşleri değişik fetvalarda kullanınca, insanın aklına acaba fetva veren kişiler
kendilerine sorulan sorulara gelişi güzel ve dikkatsiz bir şekilde mi cevap veriyorlar,
diye bir soru gelebilir. Ancak mesele o kadar basit değil çünkü fetva vermeye ehil olan
kişiler bu şekilde dikkatsiz bir biçimde fetva vermiş olamazlar. Bu durumu şu şekilde
açıklayabiliriz; küçük çocuğa bakma konusunda kızkardeş ve teyzeden hangisinin
maddi durumu, ahlaki durumu, merhamet vb. fazlaysa ona verilmesi konusunda bir
genişlik olabilir. Fetva veren kişi de, bu özellikleri, onlardan hangisi taşıyorsa ve o kişi
çocuğa bakmaya daha ehil ise ona verebilir.
Eserdeki fetvaların sorulma sıklığına bakarak o zamanki Osmanlı toplumunun
boşanma ve boşanmanın sonuçları ile ilgili en fazla hangi sorunlarla karşılaşmış olduğu
hakkında bir yorum yapmamız mümkün olabilir. Mesela, en çok soru ta’lik, yani
boşanmayı herhangi bir şartın yerine gelmesine bağlayarak yemin etme konusuyla
alakalı olarak geldiğini görüyoruz. Demek ki o toplumda erkekler bu şart koşma
lafızlarını bilerek veya bilmeyerek çok fazla kullanmışlar diyebiliriz. İkinci en fazla
sorunun geldiği bölüm ise, nafaka, yani boşanmış kadının iddet süresinde ve daha
sonrasında geçimini sağlamak için kendisini boşayan kişiden alacağı para vb. şeyler
hakkında gelmiş. Aynı şekilde o zamanki Osmanlı toplumu boşanmanın sonucunda en
fazla nafaka konularıyla ilgili sorun yaşamışlar diyebiliriz. Yine boşanma sonucunda
ikinci sırada en fazla sorunun olduğu bölüm, küçük çocuğa kimin bakacağı konusunda
gelmiştir, öyleyse boşanmanın sonucunda küçük çocuğa bakma konusunda nafaka
konusundan sonra sıkıntılar çocuğa kimin bakacağı konusunda meydana gelmiştir,
diyebiliriz. Bunun ardından, mesâilu’t-talâk denilen boşanmanın şekli, boşanmanın ric’i
mi bâin mi olduğu, kinayeleri lafızlarla yapılan boşanma, boşanmadan sonra erkeğin
aynı kadınla tekrar evlenmesinin mümkün olup olmadığı gibi meseleleri içine alan
bölüm gelmektedir. En az sorunun ise hul; yani kadının kocasına para verip anlaşma
sonucunda kocanın karısını boşaması, îla; yani kocanın karısıyla cima etmeyeceğine
dair yemin etmesi sonucu meydana gelen durumlar ve lian; yani adam karısının
başkasıyla zina ettiğine dair yemin edip karısıyla lanetleşmesi, aynı şekilde kadının
başkasıyla zina etmediğine dair yemin edip, eğer zina etmiş ise Allah’ın laneti kendi
üzerine olmasını dilemesi şeklindeki bir merasim sonucu meydana gelen boşanma şekli
hakkında gelmiştir. Öyleyse o zaman diliminde yaşayan Osmanlı toplumu en az hul, îlâ
ve lian konularında sıkıntı yaşamışlar diyebiliriz. Elbetteki yaptığımız bu değerlendirme
kesin bir yargı ifade etmiyor, ama soruların gelme sıklığına bakıp böyle bir
değerlendirme yapma imkanımız var.
142
Biz bu kıymetli yazma eseri incelerken öncelikli olarak eserin metin yönüyle
incelemesini ve zikredilen kaynakların tahlilini yapmaya çalıştık. Bununla beraber
eserdeki fetvaları şekil itibariyle değilde muhteva itibariyle düşündüğümüzde yani
boşanmayla ilgili hangi tür sıkıntılar daha fazla yaşanmış olduğunu, bununla beraber
Şeyhulislam’ın fetva verirken en çok hangi konuları göz önüne almış olduğunu,
dikkatimizi çeken ilginç fetvaları vb. kısaca zikrettik. Ve bunların sonucunda Osmanlı
toplumunun o zaman dilimindeki boşanma ve boşanma sonrası yaşamlarıyla ilgili bilgi
sahibi olduk. Ve bu bilgiler sonucunda onların toplum yapısı hakkında elimize ipuçları
geçti. Biz bu çalışmayı yapmakla o zaman dilimiyle ilgili araştırma yapacak
sosyologlara bir bakıma da veri sunmuş oluyoruz.
Eseri incelemekle elde ettiğimiz faydalardan biri de Hanefi fıkıh tarihindeki
gelişmeleri, ilk dönemde yazılan kitaplarla Osmanlının bu döneminde yazılan kitaplar
arasında bir farklılık olup olmadığını, bir gelişmenin olup olmadığını anlama konusunda
ve onları birbirleriyle karşılaştırma yapma imkanı sunacak olmasıdır. İncelediğimiz bu
eser konuları inceleme ve açıklama açısından kendisinden daha önce kaleme alınan
fetva kitaplarına benzemektedir. Eserde, fetva verildikten sonra o fetvanın dayanağı
zikredilerek kitap ismi, bölüm ve fasıl numarası veriliyor. Bu yönüyle kendisinden çok
önceleri kaleme alınan ve çok meşhur bir fetva kitabı olan “Kâdıhan” isimli eserden
ayrılmakta ve bir adım onun önüne geçmekte, çünkü “Kâdıhan” da fetva verildikten
sonra o fetvanın nereden alındığına işaret edilmiyor. Bu açıdan Yahya Efendi’nin bu
eseri “Kâdıhan”a göre bir ilerleme kaydetmiştir. Ayrıca böyle bir eserin atalarımız
Osmanlılar tarafından meydana getirilip Hanefi fıkıh literatürü içinde zikredilmesi
bizler için bir gurur vesilesidir.
143
KAYNAKÇA
AKGÜNDÜZ, Ahmed, (1990), Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, İstanbul,
Fey Vakfı Yayınları.
AKSOY, Mehmet, (1998), Şeyhulislamlıktan Bugüne Şeyhulislamlıktan Diyanet İşleri
Başkanlığına Geçiş, Köln, Önel Yayınevi.
ÂLİM b. el-ALÂ, Ferîduddîn (1990), (v.768/1384), et-Tatarhâniye, Pakistan, İrâdetu’l-
Kur’ânî ve’l-Ulûmu’l-İslâmiyyeti.
ASLAN, Nasi, (2005), İslam Hukukunda Yargılama Etiği ve İlkeleri, Ankara, Avrasya
Yayınları.
ATAR, Fahrettin, (1999), İslam Adliye Teşkilatı, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı
Yayınları.
_________, “Fetva”, DİA, c.XII, s.487-488.
BALTACI, Cahit, (1976), 15. ve 16. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İstanbul, İrfan
Matbaası.
BİLMEN, Ömer Nasuhi, (1967), Hukuku İslamiyye ve Istılahatı Fıkhıyye, İstanbul,
Bilmen Yayınevi.
BUHÂRÎ, Ebû Bekr Zahîruddîn Muhammed b. Ahmed b. Ömer (ts.), (v.619/1222), el-
Fetâva’z-Zahîriyye, (yazma) Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi,
Demirbaş no: 144.
BUHÂRÎ, İftihâruddîn Tâhir b. Ahmed b.Abdurreşid (ts.), (v.482-542/1090-1147),
Hulâsatu’l-Fetâvâ, (yazma), Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi,
Demirbaş no: 2522.
ERDOĞAN, Mehmet, (2005), Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, İstanbul, Ensar
Yayınları.
FERĞÂNÎ, Fahruddîn Hasan b. Mansur b. Mahmud el-Uzcendî (h. 1310),
(v.592/1196), Kâdıhân, Beyrut, Dâru İhyâu’t-Turâsi’l-Arabiyye.
HASSÂF, Ebû Bekr Ahmed b. Ömer eş-Şeybânî (1994), (v.181-261/797-864), Edebu’l-
kâdî, Beyrut, Dâru’l-Kütübü’l-İlmiyye.
İBNÜ’L-HUMAM, Kemâluddîn Muhammed b. Abdulvahîd b. Abdulhamîd b. Mesud
el-Humam es-Sivâsî el-İskenderî, (h.1315), (v. 790-861/1388-1457),
Fethu’l-Kadîr, Beyrut, Matbaatu Mustafa Muhammed.
144
İBN MÂZE el BUHÂRÎ, Burhânuddîn (Burhânu’ş-şerîa) Mahmud b. Ahmed b.
Abdulaziz b. Ömer, (2003), (v.615/1219), el-Muhîtu’l-Burhânî, Beyrut, Dâru
İhyâu’t-Turâsi’l-Arabiyye
İBN NUCEYM, Zeynuddîn (Zeynelâbidîn) b. İbrahim b. Muhammed b. Nuceym el-
Mısrî, (1993), (v. 926-970/1519-1562), el-Bahru’r-râik, Beyrut, Dâru’l-
Ma’rife İlmiye Salnamesi, İstanbul, 1334, s.304.
İPŞİRLİ, Mehmet, “Minkârizâde Yahya Efendi” md. DİA, c. XXX, s.114.
KÂTİP ÇELEBİ, (1941), Keşfu’z-zunûn, İstanbul, TTK Yayınları.
KÂSÂNÎ, Alâuddîn Ebûbekr b. Mesud b. Ahmed el-Kâsânî (1986), (v.5871191),
Bedâiu’s-Sanâi, Beyrut, Dâru’l-Kütübü’l-İlmiyye.
MERĞÎNÂNÎ, Ebu’l-Hasan Burhânuddîn Ali b. Ebûbekr b. Abdulcelil el-Ferğânî el-
Merğînânî er-Riştân (ts.), (v.593/1197), el-Bidâye, Beyrut, Şeriketu Dâru’l-
Erkâm.
_________, (ts.), el-Hidaye, Beyrut, Şeriketu Dâru’l-Erkâm.
MEVSILÎ, Ebu’l-Fadl Mecmuddîn Abdullah b. Mahmud b. Mevdûd b.Mahmûd (1996),
(v. 599-683/1203-1284), el-İhtiyar li ta’lili’l-muhtar, İstanbul, Çağrı
Yayınları.
MOLLA HÜSREV, Muhammed b. Ferâmuz b. Ali (h.1329), (v.886/1480), ed-
Düreru’l-hükkâm fî şerh’i ğureri’l-ahkâm, İstanbul, Derseadet.
NAGÎB, Ahmed b. Muhammed Nasîruddîn, (2001), el-Mezhebu’l-Hanefiyye, Riyâd,
Mektebetu’r-Rüşd.
ÖZEL, Ahmet, (1990), Hanefî Fıkıh Alimleri, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.
SERAHSÎ, Ebû Bekr Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed, Şemsu’l-Eimme es-Serahsî.
(2001), (v.400-483/1009-1090), el-Mebsût, Beyrut, Dâru’l-Kütübü’l-
İlmiyye.
ŞEYBÂNÎ, Ebû Abdullah Muhammed b. el-Hasan b.Ferkad (ts.), (v. 132-189/749-805)
Câmiu’s-sağîr, Beyrut, Âlemu’l-Kütüb.
ŞEYHÎ, Mehmed Efendi, (1989), Şakâik-i Nu’mâniyye ve Zeyilleri, (Haz: Abdülkadir
Özcan), İstanbul, Çağrı Yayınları.
USRÛŞENÎ, Mecduddîn Muhammed b. Mahmud b. Hüseyin (1986), (v.632/1234),
Ahkâmu’s-sığâr, Kahire, Dâru’l-Fadîle.
UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, (1965), Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ankara,
Türk Tarih Kurumu Yayınları. 2. baskı,
_________, (1982), Osmanlı Tarihi, Ankara, TTK Yayınları.
145
VELVÂLİCÎ, Ebû’l-Feth Zahîruddîn Abdurreşîd b. Ebî Hanîfe b. Abdurrezzâk (2003),
(v. 467-540 /1075-1146), Fetâva’l-Velvâlicî, Beyrut, Dâru’l-Kütübü’l-
İlmiyye.
ZÂHİDÎ, Ebu’r-Recâ Necmuddîn Muhtâr b. Mahmud b. Muhammed ez-Zâhidî el-
Ğazmînî, (ts.), (v.658/1260), Gunyetu’l-Munye li Tetmîni’l-Ğunye, (yazma),
Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi, Demirbaş no: 806.
146
EK
ORİJİNAL OSMANLICA VE ARAPÇA METİN
1
1
2
77-b
147
3
78-a
4
5
6
7
8
9
10
148
78-b
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
149
79-a
21
22
23
24
25 26
27
150
79-b
28
29
30
31
32
33
34
151
80-a
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
152
80-b
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
153
81-a
55
56
56-b 57
58
59
60
61
62
154
81-b
63
64
65
66
66-b
155
82-a
67
68
69
70
71
72
156
82-b
73
74
75
76
77
78
157
83-a
79
80
81
82
83
84
85
158
83-b
86
87
88
89
90
91
92
159
84-a
93
94
95
96
97
98
99
160
84-b
100
101
102
103
104
105
161
85-a
106
107
108
109
110
111
112
162
85-b
113
114
115
116
117
118
119
163
86-a
120
121
122
123
124
125
126
164
86-b
127
128
129
130
131
132
165
87-a
133
134
135
136
137
138
166
87-b
139
140
141
142
143
144
145
167
88-a
146
147
148
149
150
151
168
88-b
152
153
154
155
156
169
89-a
157
158
159
160
161
162
163
170
89-b
164
165
166
167
168
169
170
171
90-a
171
172
173
174
175
176
177
172
90-b
178
179
180
181
182
183
173
91-a
184
185
186
187
174
91-b
188
189
188-b
190
189-b
191
193
192
175
194
195
196
197
198
199
92-a
200
176
92-b
201
202
203
204
205
200
206
177
213
212
93-a
209
210
211
208
200
207
214
178
93-b
215
215-b
216
217
218
219
220
179
94-a
223
225
224
226
227
222
221
180
94-b
228
231
232
235
233
234
229
230
181
95-a
236
239
240
241
242
243
244
245
237
238
182
95-b
249
250
252
251
248
247
253
246
183
96-a
256
257
258
260
259
255
254
184
266
264
267
263
261
265
262
96-b
185
97-a
270
268
269
272
271
273
186
277
279
278
276
275
97-b
274
187
283
285
286
288 289
280
287
281
290
284
282
98-a
188
294
295
291
296
293
292
98-b
189
297
299
301
298
300
303
302
99-a
190
304
305
303
306
308
307
309
99-b
310
191
311
100-a
312
313
315
314
316
192
317
100-b
319
318
320
321
322
323
193
330
329
328
327
326
325
324
101-a
326-b
194
331
333
332
336
334
335
101-b
195
339
340
344
341
343
338
337
102-a
342
345
196
347
348
350
349
351
352
353
354
346
102-b
197
356
357
358
361
360
359
355
103-a
198
103-b
362
363
364
366
367
368
365
199
370
369
104-a
373
371
372
374
375
376
377
378
200
104-b
201
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler :
Adı Soyadı : Mehmet KOÇ
Doğum Tarihi : 25. 01. 1977
Medeni Durumu : Evli
Telefon : 0 (544) 874 87 88
Eğitim Durumu :
Yüksek Lisans
2002-2008 Çukurova Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı
Lisans
1997-2002 Ç.Ü. İlahiyat Fakultesi
Lise
1993-1996 Adana İmam-Hatip Lisesi
Yabancı Dil :
Arapça, İngilizce
İş Durumu :
2003-2004 İmam-Hatiplik Çermik/ Diyarbakır
2004-2005 Vaizlik İmamoğlu/ Adana
2005- Diyanet İşleri Başkanlığı Selçuk Eğitim Merkezi
Müdürlüğünde uzun süreli hizmetiçi eğitim kursunda kursiyer