Upload
phungtruc
View
224
Download
4
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.
SAĞLIK BAKANLIĞI
HAYDARPAŞA NUMUNE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON KLİNİĞİ
KLİNİK ŞEFİ: UZM. DR. NEŞE AYDIN
TEK TARAFLI İNGUİNAL HERNİ OPERASYONLARINDA
İNTRATEKAL % 0.5 HİPERBARİK BUPİVAKAİN İLE % 0.5
HİPERBARİK BUPİVAKAİN - MORFİN KOMBİNASYONU
UYGULAMALARININ HEMODİNAMİK STABİLİTE, DUYUSAL VE
MOTOR BLOK VE POSTOPERATİF ANALJEZİ AÇISINDAN
KARŞILAŞTIRILMASI
(UZMANLIK TEZİ)
DR. SEVİNÇ GÖKTUNA
İSTANBUL - 2006
1
ÖNSÖZ
Asistanlığım süresince deneyimleri ile bizlere her zaman yol gösteren ve
destek olan, bilgi ve sabrını esirgemeyen değerli hocam ve şefim Dr. Neşe
AYDIN’a,
Eğitimime katkılarından dolayı değerli hocam ve şefim Dr. Nur AKGÜN’e,
Uzmanlık eğitimim boyunca göstermiş olduğu destek ve yardımlarından
dolayı değerli şef muavinimiz Uz. Dr. Asu ÖZGÜLTEKİN ve Uz. Dr. Emine
DİNÇER’e,
Tez çalışmalarım sırasında yanımda olan ve beni destekleyen, çalışkanlığı,
bilgisi ve örnek davranışları ile bana büyük katkılarda bulunan sevgili ablam
Uzman Dr. Gül ERGÜN’e,
Öğrettikleri her şey için tüm başasistan ve uzmanlarıma,
Birlikte çalıştığım asistan arkadaşlarıma ve kliniğimizin tüm çalışanlarına,
Uzmanlık eğitimim boyunca gösterdikleri ilgi ve anlayıştan dolayı anneme,
babama ve sevgili abim Dr. Seçkin GÖKTUNA’ya,
Teşekkürlerimi ve minnettarlığımı sunmayı bir borç bilirim.
DR. SEVİNÇ GÖKTUNA
İSTANBUL – 2006
2
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ ve AMAÇ…………………………………………………………. 1
GENEL BİLGİLER……………………………………………………… 2
MATERYAL ve METOD………………………………………………. 23
BULGULAR……………………………………………………………. 28
TARTIŞMA…………………………………………………………….. 44
SONUÇ.........…………………………………………………………… 50
ÖZET……………………………………………………………………. 51
KAYNAKLAR……………………………………… 53
3
GİRİŞ VE AMAÇ
Rejyonal anestezi uygulamaları günümüzde giderek yaygınlaşmaktadır.
Operasyon sırasında hastanın bilincinin açık olması, spontan solunumunun devam
etmesi, havayolu reflekslerinin korunması ve postoperatif dönemde analjezinin
devam etmesi hastanın mobilizasyonunu hızlandırmakta ve olası tromboemboli
risklerinden korumaktadır. Ayrıca rekonstrüktif cerrahi ve reimplantasyon
cerrahisinde, rejyonal anestezi uygulamalarının neden olduğu sempatik blokaj,
reimplantın veya flebin daha iyi kanlanmasını sağlamakta ve postoperatif
vazospazmın önlenmesine de katkıda bulunmaktadır. Uzamış duyusal ve motor
blok, hipotansiyon, idrar retansiyonu ve baş ağrısı ise olası yan etkileridir.
Spinal anestezi; beyin omurilik sıvısı (BOS) içine enjekte edilen lokal
anestezik solüsyon ile sinir iletiminin geçici olarak durdurulmasıdır. Günümüzde en
sık kullanılan rejyonal anestezi tekniklerinden biridir.
Biz çalışmamızda inguinal herni cerrahisi planlanan 3 ayrı hasta grubuna, I.
Grupta % 0.5 hiperbarik bupivakain 15 mg (3 ml) + % 0.9 NaCl (1 ml), II. Grupta
% 0.5 hiperbarik bupivakain 15 mg (3 ml) + morfin 50 µcg (1 ml), III. Grupta % 0.5
hiperbarik bupivakain 15 mg (3 ml) + morfin 100 µcg kullanarak spinal anestezi
uyguladık.
Hastalarda uygulama sonucu oluşan duyusal ve motor blok düzeylerini,
hemodinamik değişiklikleri, yan etki görülme sıklığını ve operasyonun bitiminden
ilk analjezik ilaç uygulanmasına kadar geçen süreyi karşılaştırmayı amaçladık.
4
GENEL BİLGİLER
Spinal anestezi beyin omurilik sıvısı içine enjekte edilen lokal anestezik
solüsyon ile sinir iletiminin geçici olarak durdurulmasıdır. Günümüzde en sık
kullanılan rejional anestezi tekniklerinden biridir (1).
Anatomi
Vertebral kolon 7’si servikal, 12’si torakal, 5’i lumbal, 5’i sakral ve 4’ü
koksigeal olmak üzere 33 vertebradan oluşur. Yanlarda vertebra arkusları
üzerindeki çentiklerin birleşmesi ile meydana gelen intervertebral foramenler spinal
sinirlerin vertebral kanalı terk etmesine olanak verirken, arkada laminalar arasında
oluşan ve üçgen biçiminde olup, gövdenin öne fleksiyonu ile eşkenar dörtgen
biçimini alan interlaminal foramenler iğnenin epidural veya subaraknoid aralığa
ulaşmasına olanak verir. Spinöz çıkıntılar, servikal ve lumbal bölgelerde horizontale
yakın bir pozisyonda iken, torasik bölgede, özellikle T4-9 hizasında, dikeye varacak
şekilde eğimlidirler. Üstteki vertebranın spinöz çıkıntısının ucu, bir alttaki
vertebranın cismi hizasında bulunur. Bu durum lokalizasyon ve iğneye verilmesi
gereken eğim bakımından önemlidir.
Vertebral kolonun bütünlüğünü sağlayan ve spinal kordun korunmasına
yardımcı olan ligamentler aynı zamanda işlem sırasında iğnenin geçtiği katların bir
kısmını oluşturur (Resim 1). Bu ligamentler önden arkaya doğru ;
1- Anterior longitudinal ligament
2- Posterior longitudinal ligament
3- Ligamentum flavum: Vertebra arkuslarını birleştiren, sağlam, kalın, sarı,
fibröz bantlardan oluşur. Lumbal bölgede en kalındır. Geçilmesiyle
direnç kaybı hissedilir.
5
4- İnterspinöz ligament
5- Supraspinöz ligament: C7 - S5 arasında spinöz çıkıntıların uçlarını
birleştiren kuvvetli bir fibröz kordondur. Yaşlılarda kalsifiye olup orta
hattan girişi zorlaştırabilir.
Omurilik, beyni saran katların devamı olan üç zarla çevrilidir.
1- Spinal dura: Biri, vertebral kanalı döşeyen periostal tabaka, diğeri de
spinal kordu koruyucu bir kılıf şeklinde saran iç tabaka olmak üzere iki
katlıdır. Bu iki tabaka, üstte foramen magnum hizasında birleşip kemiğe
sıkıca yapışırken, altta S2 vertebra hizasında sonlanır. Böylelikle spinal ve
epidural aralık da burada son bulmuş olur.
2- Araknoid: Duranın iç tabakasıyla sıkıca temasta olup onun gibi S2
vertebra hizasında sonlanan ince ve damarsız bir membrandır. İkisinin
arasında ince bir lenf tabakası içeren potansiyel bir subdural aralık
mevcuttur. Pratikte spinal düzeyde subdural aralık ve subdural
enjeksiyondan söz etmek zordur. Ancak bazen spinal veya epidural
anestezi uygulamaları esnasında istenmeden bu aralığa girilebilir. Bu
durumda tek taraflı, yamalı ya da beklenmedik derecede yüksek anestezi
gelişebilir.
3- Piamater: İnce vasküler bir yapıdır. Spinal korda sıkıca yapışıktır.
Araknoid ile piamater arasındaki aralık, subaraknoid mesafe olup, içinde
bu iki tabakayı birleştiren trabeküller, spinal sinirler ve BOS bulunur. S2
vertebra hizasında sonlanır.
Ön ve arka köklerin birleşmesinden oluşan 31 çift spinal sinir mevcuttur. Üst
kısımlarda, vertebral kanalı kendi hizalarında terkederlerken, aşağıda, kendi
intervertebral foramenlerine ulaşmak üzere giderek artan, eğimli bir yol izlerler.
Medulla Spinalis erişkinde L1 vertebra hizasında sonlanır. Bu seviyeden sonra
spinal sinirler kauda equina olarak devam ederler.
6
Spinal kord bir anterior ve iki posterior arterden kanlanır. Venler ise
vertebral kanalın içinde ve dışında medulla spinalis boyunca uzanarak karmaşık
pleksuslar oluşturur ve intervertebral venlere drene olurlar.
Vertebral kanalı terkeden sinirlerin derideki yayılım alanları dermatomları
belirler (2). Dermatomlar anestezi düzeyinin ve komplikasyonların
değerlendirilebilmesi açısından çok önemlidir. Bazı dermatomlar şu şekilde belirtilir
(Resim 2);
C8 dermatomu : Küçük parmak
T1-2 dermatomu : Kol ve önkolun iç yüzü
T4 dermatomu : Meme başı hizası
T6-7 dermatomu : Ksifoid hizası
L1 dermatomu : İnguinal bölge
S1-4 dermatomu : Perine
7
8
Resim 1: Vertebral Kanalın Anatomisi
1. Dura ve Arachnoid zar
2. Peridual aralık
3. Ligamentum Flavum
4. Ligamentum Supraspinale
5. Ligamentum İnterspinale
Resim 2: Dermatom Alanları
9
Spinal Anestezi Fizyolojisi
Spinal anestezide BOS içine enjekte edilen lokal anestezik ilacın bir kısmı
sinir dokusu tarafından alınır ve damar içine absorbe olarak ortamdan uzaklaştırılır.
İlacın diğer bir kısmı ise yoğunluk farkı nedeniyle duradan diffüze olarak epidural
aralığa geçer. BOS içindeki lokal anestezik maddenin yoğunluğu, enjeksiyon
yerinden uzaklaştıkça azalır.
Sinir dokusu tarafından alınma; ilacın BOS içindeki yoğunluğuna ve yağ
içeriğine, sinir dokusunun lokal anestezik ile temas eden yüzeyinin genişliğine ve
dokunun kanlanma düzeyine bağlıdır.
Subaraknoid aralıktaki lokal anestezik spinal kordun yüzeysel katlarını da
etkiler, ancak asıl etkisi spinal kordu terkeden sinir kökleri ve dorsal kök
ganglionları üzerinedir.
Spinal Anestezide Nöral Blokaj Düzeni
a- Sempatik blok ile periferik vazodilatasyon ve cilt ısısı yükselmesi
b- Ağrı ve ısı duyusu kaybı
c- Derin duyu kaybı
d- Dokunma ve basınç duyusu kaybı
e- Motor paralizi şeklindedir. Bu düzenin nedeni; ince C liflerinin duyusal
liflerden, bunların da motor liflerden daha kolay bloke olmasıdır. Buna bağlı olarak
otonom blok düzeyi duyusal bloktan 2-3 segment yukarıda, motor blok düzeyi ise
duyusal bloktan 2-3 segment daha aşağıda olur (3).
Anestezinin süresi lokal anestezik ilacın sinirleri terk etme hızına bağlıdır.
İlacın önemli bir miktarı BOS içinde yayılıp venöz akımla ortamdan
uzaklaştırılırken, az bir kısmı lenfatikler yoluyla drene olur. Damardan zengin
10
piamater burada en önemli rolü oynar. Lokal anestezik madde içine vazokonstriktör
ajanların eklenmesi bu bölgedeki damarlara çok fazla etki etmediğinden, anestezi
süresini ancak % 10 dolayında uzatır.
Spinal anestezinin temel amacı, sensorial ve motor blok oluşturmak olup,
birlikte gelişen sempatik denervasyon, genellikle sistemik değişikliklere neden olan
bir yan etki gibi görülür (4).
Spinal Anestezinin Sistemlere Etkileri
1- Kardiyovasküler Sisteme Etkileri: Sempatik blokajın en önemli etkisi
kardiyovasküler sistemde oluşan değişikliklerdir. Görülen en önemli komplikasyon
hipotansiyondur. Sempatik denervasyon bölgesindeki arter ve arterioller dilate
olmakta, total periferik direnç, dolayısıyla arteriyel basınç düşmektedir. Kan
basıncındaki bu düşme, sempatik liflerin etkilenmediği alanlarda kompansatuar
vazokonstrüksiyon gelişmesi nedeniyle, sempatik denervasyonun derecesi ile
orantılı değildir. Total spinal blokta bile normal kişilerde arter ve arteriollerin
otonom tonusu nedeniyle total periferik dirençteki azalma % 12 - 14 oranında kalır.
Hipotansiyon oluşumunda arteriel dilatasyon yanında venöz dolaşımdaki
değişiklikler de önemlidir. Ven ve venüllerde de arter ve arteriollerdeki kadar tonus
kaybı söz konusudur. Ancak denerve olan venler tonuslarını koruyamadıklarından
maksimum derecede dilate olurlar. Venöz kapasite artışı ve kanın buralarda sekestre
olması sonucunda venöz dönüş azalır, kardiak output ve kan basıncı düşer.
Pregangliyoner sempatik lifler T1 - L2 segmentlerinden kaynaklanırlar. Bu
nedenle L2 segmentinin altında kalan bloklarda kardiyovasküler etkiler minimal
düzeyde oluşur. Bu segmentin üstüne çıkan bloklarda ise sempatik denervasyonun
derecesi artar. T1 - T3’e ulaşan blok tam sempatik denervasyon ile sonuçlanır.
Pregangliyoner kardiyoakselaratör T1 - T4 liflerinin blokajı ve venöz dönüşteki
azalma sonucu sağ kalp basıncı düşer, gerilme reseptörleri aracılığıyla bradikardi
gelişir. Kan basıncı değerlerinin kontrol değerinin % 25’i kadar düşmesi halinde
11
hipotansiyon tedavi edilmelidir. Spinal anestezi planlanan hastada volüm açığı varsa
hipotansiyon daha belirgin şekilde ortaya çıkar. Bu nedenle hastalara işlem
öncesinde intravenöz sıvı verilmesi önemlidir. Hipotansiyon gelişen hastada
intravenöz sıvı verilmesi hızlandırılır, hastanın ayakları kaldırılır, oksijen verilir.
Bradikardi gelişmiş ise atropin 0.5 mg intravenöz (iv) uygulanır. Hipotansiyonun
devam etmesi halinde α ve β mimetik etkili bir vazopressör olan efedrin 5-10 mg iv
uygulanabilir (5).
2- Solunum Sistemine Etkileri: Oda havasında spontan soluyan hastalarda
spinal anestezi sırasında arteriyel kan gazları değişmez. İstirahat soluk hacmi,
maksimum inspiratuar hacim ve maksimal inspiriumda oluşan negatif intraplevral
basınç etkilenmeden kalır. Diafragmanın innervasyonunun C4 segmentinden çıkan
spinal sinirlerle sağlanmasından dolayı, bloğun yükselerek interkostal kasları
etkilemesi solunum parametrelerinde önemli bir değişikliğe neden olmaz. Ancak
yüksek seviyeli torakal spinal anestezide maksimum soluma kapasitesi, maksimum
ekspiratuar hacim ve zorlu ekshalasyondaki maksimum intraplevral basınçlar
anlamlı derecede azalır. Zorlu ekshalasyonda rol oynayan kaslar, özellikle de
anterior abdominal kaslar, yüksek seviyeli torakal spinal anestezide paraliziye
uğradıklarından ekshalasyonun pulmoner mekaniği bozulur. Motor blok seviyesi
sensoryal blok seviyesinden genelde daha aşağıda olduğundan orta seviyeli servikal
sensoryal anestezi de bile frenik sinir etkilenmez. Total spinal anestezi sonucu
gelişen frenik sinir paralizisine bağlı solunum arresti oldukça nadirdir.
3- Karaciğer Üzerine Etkileri: Spinal anestezide, arteriyel kan basıncındaki
azalmaya paralel olarak hepatik kan akımı da azalır. Bu azalma sistemik arteriyel ve
hepatik venöz oksijen içeriğindeki farkın artışına neden olur. Karaciğer
fonksiyonları normal olan hastalar ile önceden bilinen karaciğer hastalığı olanlar
arasında, spinal veya genel anestezi uygulamaları sonrası hepatik disfonksiyon
gelişme sıklığı aynıdır. Spinal anestezinin bu hastalarda avantaj ya da dezavantajları
henüz kanıtlanamamıştır. Bununla beraber, preoperatif dönemde karaciğer
12
fonksiyon bozukluğu olan hastalarda, uygun vakalarda, genel anestezi yerine spinal
anestezinin tercih edilmesi önerilir.
4- Böbrekler Üzerine Etkileri: Spinal anestezi sırasında ortalama arter
basıncı 50 mmHg’nın altına düşene kadar renal kan akımı korunur. 50 mmHg’nın
altına düşmesi durumunda ise renal kan akımı ve idrar çıkışında geçici azalmalar
olur. Ciddi ve uzun hipotansif periyodlar görülse bile, postoperatif dönemde kan
basıncının normale dönmesi ile renal fonksiyonlar düzelir.
5- Hormonal ve Metabolik Yanıt Üzerine Etkiler: Spinal anestezi genel
anestezide gözlenmeyecek şekilde, operasyon sahasından çıkan nosiseptif uyarılara
karşı oluşan hormonal ve metabolik yanıtları bloke eder. Ancak bu etki geçicidir.
Spinal anestezinin etkilerinin ortadan kalkmasından sonra aynı operasyonu genel
veya spinal anestezi altında geçiren hastaların metabolik ve hormonal cevapları
birbirinden ayırt edilemez.
6- Sindirim Sistemine Etkileri: T5 - L1 düzeyinde sempatik blokaj sonucu,
parasempatik tonus hakimiyeti ön plana çıkar ve buna bağlı olarak ince barsaklarda
kontraksiyon ve sfinkterlerde gevşeme olur. Bu etki, karın duvarının gevşemesi ile
birlikte iyi cerrahi koşullar sağlar.
7- Mesane Fonksiyonlarına Etkisi: Spinal anestezide S2-S4 dermatomlarının
blokajı sonucu mesane tonusu kaybolur, işeme refleksi inhibe olur ve idrar
retansiyonu meydana gelebilir (6).
Spinal Anestezinin Komplikasyonları
1- Yetersiz Spinal Anestezi
2- Yüksek Spinal Anestezi: Yüksek servikal veya torasik spinal anestezide,
önemli derecede hipotansiyon, bradikardi ve solunum yetmezliği gelişebilir.
Hipotansiyon devam ederse medüller solunum merkezlerinin hipoperfüzyonu
nedeniyle apne izlenebilir. Tedavisinde solunum ve dolaşım desteği gerekebilir.
13
3- Baş Ağrısı: Hastaların çoğunda spinal anesteziyi izleyen 1 - 2 gün içinde
ortaya çıkmaktadır. İğnenin durayı deldiği yerden BOS kaçağı olmakta ve bu miktar
20 ml’yi geçtiğinde baş ağrısı gelişmektedir. BOS basıncının düşmesi sonucu,
beynin sıvı yastığından yoksun kaldığı ve ağrıya duyarlı yapıların gerilerek baş
ağrısına neden olduğu kabul edilmektedir. Baş ağrısının gelişmesinde iğnenin
kalınlığı, hastanın cinsiyeti (kadın), yaşı (genç) ve erken mobilize edilmesi etkili
faktörlerdir. Ağrı sıklıkla frontal bölgede, daha az olarak da oksipital bölgede
görülür. Nadiren yaygın olabilir. Zonklayıcı karekterdedir. Bulantı ve kusma eşlik
edebilir.
4- Sırt Ağrısı: Enjeksiyon esnasında lokal doku irritasyonu, hiperemi ve
kaslarda refleks spazm görülebilir. Sonuç olarak hastalarda 10 - 14 gün sürebilen
sırt ağrısı şikayeti olabilir.
5- Nörolojik Komplikasyonlar: Ciddi ve kalıcı nörolojik hasar son derece
nadir olup, iskemi, direkt travma veya kullanılan ilaçların kimyasal etkilerinden
kaynaklanır. Steril koşullara özen gösterilmesi, nörolojik belirtileri olan sistemik
hastalıklarda spinal anestezi uygulanmaması, toksisitesi yüksek ilaç ve
yoğunluklardan kaçınılması ile bu olasılık en aza indirilebilir.
Spinal kordda iskeminin başlıca nedeni hipotansiyondur. Aorta kros klemp
konması, vasküler cerrahi gibi işlemler iskemi olasılığını arttırır. Enjeksiyon
sırasında bir sinir kökünün travmatize olması da nörolojik hasara neden olabilir.
Nörolojik komplikasyonların en önemlisi kronik adeziv araknoidittir. Erken
veya geç dönemde görülebilir. En sık medulla spinalisin lumbosakral bölgesi
etkilenmekte; perianal duyuda azalma, alt ekstremite motor fonksiyonlarında
bozukluk, barsak ve mesane fonksiyonlarında azalma ile kendini belli etmektedir.
Bazı hastalarda geçici nörolojik semptomlara rastlanabilir. Duyusal ve motor
kayıp olmaksızın bacaklara yayılan bel ağrısı ile karakterizedir. Bloğun
çözülmesinden sonra görülür; genellikle birkaç gün içinde spontan olarak geçer.
Etyolojisi tam olarak aydınlatılamamıştır.
14
6- Bulantı ve Kusma: Serebral hipoksi, hipotansiyon veya cerrahi işlem
sırasında organ çekilmesine bağlı olarak gelişir.
7- Enfeksiyon: Sterilizasyon koşullarına dikkat edilmediğinde oluşabilen
ciddi bir komplikasyondur.
8- Kauda Equina Sendromu: Mesane ve anal sfinkter kontrolünün kaybı,
perianal duyu kaybı, alt ekstremitede duyu veya motor kayıp ile karekterize, uzamış
veya kalıcı nörolojik defisit olarak tanımlanır.
9- Üriner Retansiyon: S2 - S4 dermatomlarının blokajı sonucu mesane
tonusu kaybolur, işeme refleksi inhibe olur ve idrar retansiyonu meydana gelebilir.
10- Sistemik Toksisite: Yüksek dozda kullanılan lokal anestezikler SSS’ni
(nöbet ve bilinç kaybı) ve kardiyovasküler sistemi (hipotansiyon, aritmiler,
kardiyovasküler kollaps) etkileyerek sistemik toksisiteye neden olabilirler.
11- Spinal hematom: 1/220.000 oranında görülür. Koagulasyon bozukluğu
olan hastalar risk grubundadır (7,8,9).
Spinal Anestezi Teknikleri
1- Orta hattan yaklaşım: Spinal iğne iki processus spinosus arasından
kraniale doğru (spinal çıkıntıların doğrultusuna uygun) yön verilerek ilerletilir
(Resim 3).
2- Paramedian veya lateral girişim: Şiddetli artrit, kifoskolyoz, geçirilmiş
lomber vertebra cerrahisi olgularında belirlenen processus spinosus’un 2 cm
lateralinden girilir. Spinal iğneye orta hatla 10 - 15 derecelik açı yapacak şekilde
pozisyon verilir. Paraspinoz kas geçilir. İğne 4 - 6 cm daha ilerletilir, ligamentum
flavum ve dura geçilerek spinal kanala girilir.
3- Taylor tekniği veya lumbosakral teknik: En geniş interlaminer aralık
olan L5 düzeyinde spinal anestezi uygulaması için geliştirilmiş bir yöntemdir. Hasta
lateral dekübitus pozisyonuna alınır. 12 cm’lik spinal iğne ile spina iliaca posterior
15
superior’un en alt noktasının 1 cm medial ve 1 cm kaudalinden girilir. İğne 55°’lik
açı ile medial ve kraniale doğru ilerletilir. (10,11)
Resim 3: Lumbal Spinal Blok
16
(Orta Hattan Yaklaşım Tekniği)
Spinal Anestezi Düzeyini Etkileyen Faktörler
1- Hastaya ait özellikler: Yaş, boy, vücut ağırlığı, cinsiyet, vertebral kolonun
anatomik özellikleri, pozisyon, karın içi basınç
2- Enjeksiyon yeri
3- İğne ucunun yönü
4- Enjeksiyon hızı
5- BOS’a ait özellikler
6- Lokal anestezik solüsyonuna ait özellikler: Kullanılan ilacın tipi, dansitesi,
özgül ağırlığı, dozu, konsantrasyonu
7- Vazokonstriktör veya opioid eklenmesi (12).
Spinal Anestezi Endikasyonları
1- Alt extremite operasyonları
2- Obstetrik cerrahi
3- Rektal cerrahi
4- Ürolojik cerrahi
5- Pediyatrik cerrahi
6- Pelvik cerrahi
7- Alt batın cerrahisi (13,14,15).
17
Spinal Anestezi Kontrendikasyonları
Mutlak :
1- Hastanın kabul etmemesi
2- Sepsis
3- Bakteriyemi
4- Enjeksiyon bölgesinde lokalize enfeksiyon
5- Ağır hipovolemi
6- Koagülopati, antikoagülan tedavi
7- İntrakranial basınç artışı
8- Lokal anesteziklere karşı allerji öyküsü.
Rölatif :
1- Periferik nöropati
2- Düşük doz heparin kullanımı
3- Psikiyatrik bozukluklar
4- Aspirin ve diğer antitrombositer ilaçlar
5- Demyelinizan santral sinir sistemi hastalıkları
6- Bazı kalp hastalıkları (idiyopatik hipertrofik subaortik stenoz, aort
stenozu)
7- Fizyolojik veya emosyonel labilite
8- Koopere olmayan hasta
9- Uzun sürecek ya da süresi belli olmayan cerrahi girişim
18
10- Cerrahi ekibin istememesi (16).
Spinal Anestezi Uygulaması Esnasında Kullanılan Lokal Anestezik Ajana
Opioid Madde Eklenmesinin Avantajları
A- Tek başına lokal anestezik kullanımına göre:
1- Duyusal ve motor blokaj yapmadan, selektif segmental analjezi sağlaması
2- Otonom blok yapmaması (preload, kardiyak output, periferik vasküler
resistans değişikliği yaratmaması)
3- Taşifilaksi görülmemesi
4- Etkilerin naloksan ile antagonize edilebilmesi
B- Sistemik opioid kullanımına göre:
1- Analjezik güçte anlamlı artış
2- 24 saatlik opioid doz gereksiniminde anlamlı düşüş
3- Daha az santral sinir sistemi depresyonu
4- Daha az bağımlılık ve kötüye kullanım (20)
19
LOKAL ANESTEZİKLER
Lokal anestezikler, sinir lifleri boyunca impuls iletimini reversibl olarak
bloke eden ilaçlardır. Tüm sinirleri bloke ettikleri için etkileri sadece istenilen
duyunun kaybı ile sınırlı kalmaz.
Sinir lifleri A, B, C olmak üzere üç gruba ayrılırlar. A grubu lifler myelinli
somatik, B grubu lifler myelinli preganglionik, C grubu lifler ise myelinsiz
postganglionik liflerdir (Tablo I) (17).
Lokal anestezikler sinir membranını stabilize ederek uyarılmasına engel
olurlar. İnce lifler kalınlardan, myelinsiz lifler myelinlilerden daha çabuk
etkilenirler. Ağrı lifleri ilk önce bloke olur, bunu diğer duyuların (soğuk, sıcak,
dokunma ve derin basınç duyusu) kaybı izler, en son ise motor fonksiyonlar
kaybolur.
Lokal anestezikler genellikle bir benzen halkasından yapılmış lipofilik
grupla, bu gruptan ester veya amid bağı içeren bir ara zincir ile ayrılmış hidrofobik
gruptan oluşmaktadır. Fizyolojik pH’da genellikle zayıf bazik maddelerdir. Lokal
anesteziklerin güçleri, lipid çözünürlükleri ve lokal anesteziğin hidrofobik ortama
penetrasyon yeteneği ile ilgilidir.
Cm sinir liflerinde iletimi durduracak minimum lokal anestezik
konsantrasyonudur. Göreceli etkinlik olarak kabul edilen bu değere; sinir lifinin tipi
ve myelinizasyon derecesi ile, ortamın pH’ı (asidik pH bloğu antagonize eder) ve
elektrolit konsantrasyonları (hipokalemi ve hiperkalsemi bloğu antagonize eder)
gibi faktörler etki eder.
Lokal anestezikler, uygulama yerinden absorbe olup, kan düzeyleri yeterince
yükseldiğinde çeşitli organ sistemlerini etkilerler. Başlıca sistemik etkilerini santral
sinir sisteminde gösterirler. Düşük konsantrasyonlarda sedasyon, görsel ve işitsel
bozukluklar, huzursuzluk, sersemlik ve anksiyeteye neden olurlarken, yüksek
konsantrasyonlarda ise nistagmus, titreme, konvülziyon, solunum ve kardiyak
depresyon oluşturabilirler (18,19).
20
Tablo I: Sinir Liflerinin Sınıflandırılması
Sınıf Aksiyon Myelin Çap CmAα Motor Var + + + + + + + +
Aβ Hafif dokunma, basınç, ağrı Var + + + + + +
Aγ Kas duyusu (propriosepsiyon) Var + + + + +
Aδ Ağrı, ısı Var + + +
B Preganglioner sempatik lifler Var + + +
C Ağrı, basınç Yok + + + +
Opioid reseptörleri mü, kappa, delta, epsilon ve sigma olmak üzere 5 ana
grupta toplanmaktadırlar (Tablo II). MSS’de; beyin sapı, talamus, arka hipofiz ve
medulla spinalis substantia gelatinoza’sında yoğun biçimde bulunmakta, bütün
opioidler ve antagonistleri ile spesifik olarak bağlanmaktadırlar. Bu reseptörlerin
narkotiklerle ve elektrikle uyarılması sonucu meydana gelen etkiler antagonistlerle
ortadan kaldırılabilir. Periferik sinir sisteminde ise mü, kappa ve delta tipi opioid
reseptörlere daha sıklıkla rastlanır. MSS’de olduğu gibi periferde de reseptörlere
agonist bağlandığında ya primer afferent nöronun uyarılabilirliği inhibe olur ya da
eksitatör nörotransmitterlerin periferik ve santral salınımı engellenerek antinosi
-septif etki oluşur.
Naloksan bütün reseptörlere antagonist etki yapar. Ancak mü reseptörlerine
etkisi daha belirgindir (19).
21
Tablo II: Opioid Reseptörlerinin Sınıflandırılması
Reseptör Klinik Etki
Mü - Supraspinal analjezi (M-1)
- Solunum depresyonu (M-2)
- Bağımlılık
- ÖforiKappa - Sedasyon
- Spinal analjezi
- MiyozisSigma - Disfori
- Halüsinasyon
- Respiratuar stimülasyon
- Vazomotor aktivitenin artması
BUPiVAKAİN
Amid yapıda uzun etkili bir lokal anestezik ajandır. Piperidin halkası üzerine
butil grubu eklenmiştir. Etki süresi lidokaine oranla 2 - 3 kat daha uzundur. Kısa
etki süreli lokal anestezik ajanlara oranla daha lipofiliktir (21). Plazma klirensi 0.58
lt/dk, eliminasyon yarılanma süresi 2.7 saat ve hepatik ekskresyon oranı 0.40’tır.
Başta α1 - asit glikoprotein olmak üzere plazma proteinlerine % 96 oranında
bağlanır. Plesantayı kolaylıkla geçer. Plazma proteinlerine bağlanma oranı anneye
göre fetüste daha düşüktür. Piyasada HCI tuzu olarak bulunur. İnfiltrasyon ve sinir
blokajı için % 0.25; spinal, epidural ve kaudal blok için % 0.5 konsantrasyondaki
solüsyonları kullanılır. Solüsyon pH’ı 4.5 - 6.5 olup, pKa’sı 7.7’dir. Fizyolojik
pH’da % 33 oranında iyonize olmayan baz şeklindedir. Karaciğerde glukuronid
konjugasyonu ile metabolize olur. Yarı ömrü erişkinde 9 saat, fetüste ise 8 saattir.
22
Şekil 1: R,S - (±) - Bupivakain
Bupivakain toksisitesinin tedavisi oldukça zordur, toksisite özellikle asidoz
ve hipoksi ile agreve olur. Toksisite nedeniyle meydana gelen kardiyovasküler
arrest resüsitasyona çok dirençlidir. Resüsitasyondaki bu zorluk ve mortalitenin
yüksek olması bupivakainin proteinlere yüksek oranda bağlanmasına ve yüksek
lipid çözünürlüğü nedeni ile ajanın kalpteki iletim sisteminde birikerek refrakter re -
entry aritmilere neden olmasına bağlanmıştır.
Bupivakainin R ve S olmak üzere iki izomeri bulunur. R izomeri, S
izomerine oranla A - V iletim zamanını belirgin şekilde uzatır. Bupivakainin
kardiyak etkilerinin, kalsiyum kanalları ve intrasellüler kalsiyum akımı ile negatif
etkileşmesine ve mitekondrilerde ATP sentezi üzerine olan olumsuz etkilerine bağlı
olduğu bulunmuştur. Ayrıca bupivakainin miyokard kontraksiyon gücünü azaltması,
depolarizasyon hızını ve aksiyon potansiyel amplitüdünü düşürmesi de kardiyak
depresan etkiye katkıda bulunur.
Bir seferde uygulanabilecek maximum doz 200 mg olup, 1/200.000
konsantrasyonda adrenalin eklendiğinde bu miktar 250 mg’a çıkarılabilir. Doz
23
tekrarı 3 saatten önce yapılmamalıdır. Günlük maximum doz ise 600 - 800 mg’ı
geçmemelidir (9 mg/kg/gün) (22,23,24).
MORFİN
Morfin, opioidlerin prototip ilacıdır. Fenatren türevi bir afyon alkoloididir.
Hedef nöronlarda esas olarak mü tipi opioid reseptörleri ve zayıf olarak da kappa
tipi opioid reseptörleri aktive ederek etkinlik gösterir. İntramüsküler uygulama
sonrası etkisi 20 dk’da başlar; 45 - 90 dk’da doruk noktasına ulaşır ve 4 - 6 saat
devam eder. Ağızdan alındığında bağırsaktan tam olarak absorbe edilir; fakat
karaciğerden ilk geçişte önemli derecede eliminasyona uğradığı için sistemik
biyoyararlanımı düşük ve değişkendir. Parenteral yolla verilene eşit bir etki için
ağızdan, parenteral dozun 3 - 10 katı dozda verilmelidir. Burun mukozasından
absorbsiyonu iyidir. Karaciğerde büyük kısmı, morfin - 3 - glukuronata
dönüştürülerek inaktive edilir. Az bir kısmı ise etkin bir metabolit olan ve SSS’ne
girebilen morfin - 6 - glukuronata dönüştürülür. Bu metabolitler böbrek yoluyla
atılır.
Analjezi ile birlikte sedasyon yapabilir. En önemli yan etkisi solunum
merkezini doza bağımlı şekilde deprese etmesidir. Solunumun hem hızını ve hem de
derinliğini azaltır. Güçlü antitussif etkisi vardır. Kemoreseptör Trigger Zone’u
stimüle ederek bulantı ve kusmaya neden olabilir. Santral etki ile miyozis yapar.
Vazomotor merkezi inhibe etmek ve histamin açığa çıkarmak suretiyle ortostatik
hipotansiyon oluşturabilir. Hipotalamik etkisi ile hipotermi yapabilir. GnRH ve
ACTH salgılanmasını inhibe; vazopressin, prolaktin ve büyüme hormonu
salgılanmasını stimüle eder. İdrar retansiyonu ve konstipasyona neden olabilir. Oddi
sfinkteri ve safra kanallarında spazm yapar. Havayolu mukozasının ve tükrük
bezlerinin salgısını azaltır.
24
İntratekal veya tercihen epidural yolla uygulandığında omurilik arka boynuz
üzerindeki lokal etkisiyle uygulandığı segmentlere uyan bölgelerde ağrıyı keser. Bu
tür uygulamalarda bulantı, kusma ve kaşıntıya neden olabilir.
Morfin ve diğer opioidler kafa travmalarında, solunum rezervi düşük
hastalarda, hipovolemide, konvülziv hastalıklarda, biliyer kanal ameliyatlarında ve
prostat hipertrofisinde dikkatle kullanılmalıdırlar. Akut morfin zehirlenmesinin
başlıca belirtileri bilinç kaybı, solunum depresyonu ve simetrik ileri derecede
miyozistir. Tedavisinde naloksan iv yolla titre edilerek kullanılmalıdır (25).
25
MATERYAL VE METOD
Çalışmamız Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1.
Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniğinde, Şubat 2005 - Haziran 2005 tarihleri
arasında inguinal herni operasyonu planlanan 18-60 yaş arası, ASA I-III fiziki
statusta toplam 45 hastada uygulandı (Tablo III, IV,V).
Preoperatif vizit esnasında bütün hastalara çalışma ile ilgili bilgi verildi,
yazılı onayları alındı. Reyonal anestezi uygulamasına kontrendikasyon teşkil
edebilecek durumu olanlar ve uygulamayı kabul etmeyen hastalar çalışmaya
alınmadı. Hastalara premedikasyon olarak operasyonun başlamasından 45 dk önce
atropin 0.5 mg ve diazem 10 mg intramüsküler yolla uygulandı.
Ameliyathane hazırlık odasına alınan hastalara 20 G intravenöz kanül
kullanılarak açılan damar yolundan 500 ml % 0.9’luk NaCl solüsyonu ile volüm
replasmanı yapıldı. Hastalar Petaş Monitor NOKMA 265 R ile monitorize edilerek
Sistolik Arter Basıncı (SAB), Diastolik Arter Basıncı (DAB), Ortalama Arter
Basıncı (OAB), Kalp Atım Hızı (KAH) ve Oksijen Satürasyonu (SpO2) ölçümleri
noninvaziv olarak yapıldı ve kaydedildi.
Hastalar rasgele 15’erli 3 gruba ayrıldı.
Grup I’e % 0.5 hiperbarik bupivakain 3 ml (5 mg/ml) + % 0.9 NaCl (1 ml)
Grup II’ye % 0.5 hiperbarik bupivakain 3 ml (5 mg/ml) + morfin (50 µcg/ml)
1 ml
Grup III’e % 0.5 hiperbarik bupivakain 3 ml (5 mg/ml) + morfin (100
µcg/ml) 1 ml intratekal yolla verildi.
Hastalar oturur pozisyona getirildi. Spinal anestezi girişimi yapılacak
bölgeye steril şartlarda cilt temizliği yapıldı. Uygun bir intervertebral aralık (L3-4
veya L4-5) tespit edilerek 25 G veya 26 G spinal iğne kullanılarak, orta hattan
26
yaklaşım tekniği ile spinal aralığa girildi. Berrak BOS akışı gözlendikten sonra her
gruba kendi çalışma ilacından toplam 4 ml uygulandı. Hastalar supin pozisyona
getirilerek baş tarafları 30o yukarı kaldırıldı.
Duyusal blok düzeyi iğne batırma yöntemi ile (pinprick testi) dermatom
düzeyi olarak, motor blok derecesi ise “Bromage Skalası” ile değerlendirildi
(Tablo VI).
Tablo VI: Bromage Skalası
0 Paralizi yok, hasta ayağını ve dizini tam olarak hareket ettirir.1 Hasta sadece dizini ve ayağını hareket ettirir, bacağını düz olarak kaldıramaz.2 Hasta dizini bükemez, sadece ayağını oynatır.3 Tam paralizi.
Uygulama sonrası ve peroperatif dönemde 5’er dk aralarla yapılan SAB,
DAB, OAB, KAH ve SpO2 ölçümleri kaydedildi. SAB’nın 80 mmHg veya
OAB’nın 60 mmHg’nın altına düşmesi hipotansiyon olarak kabul edildi. Öncelikle
iv sıvı replasmanı yapıldı. Hipotansiyonun devam etmesi durumunda efedrin 5-10
mg iv uygulandı. KAH’larının 50 vuru/dk’nın altına düşmesi bradikardi olarak
kabul edildi ve atropin 0.5 mg iv uygulanarak tedavi edildi.
Çalışmamızda elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler
için SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 10.0 programı
kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların
(Ortalama, Standart Sapma) yanısıra, niceliksel verilerin normal dağılım gösteren
parametrelerinin gruplararası karşılaştırmalarında Oneway Anova testi, normal
dağılım göstermeyen parametrelerin gruplararası karşılaştırmalarında ise Kruskal
Wallis testi ve farklılığa neden olan grubun tespitinde Mann Whitney U testi
kullanıldı. Normal dağılım gösteren parametrelerin grupiçi karşılaştırmalarında
Paired Sample t testi, normal dağılım göstermeyen parametrelerin grupiçi
karşılaştırmalarında ise Wilcoxon İşaret testi kullanıldı. Niteliksel verilerin
karşılaştırılmasında ise Ki-Kare testi kullanıldı. Sonuçlar % 95’lik güven aralığında,
anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi.
27
Tablo III: Grup I’deki Hastaların Dökümü
Protokol No Yaş (yıl) Cinsiyet Ağırlık (kg) Boy (cm)
3356529 52 E 66 174
3366439 23 E 70 165
3326753 45 E 85 183
3330021 56 E 69 179
3387598 18 E 65 165
8072254 59 E 79 168
3311900 56 E 105 188
3185864 60 E 70 165
3098016 35 E 72 178
3506885 28 K 65 170
3427937 52 E 79 168
3450096 53 E 62 170
3442275 28 E 60 160
3363501 55 E 70 165
3175963 49 E 70 172
28
Tablo IV: Grup II’deki Hastaların Dökümü
Protokol No Yaş (yıl) Cinsiyet Ağırlık (kg) Boy (cm)
3261595 54 E 80 175
864588 60 E 60 170
2101722 58 E 79 168
3452755 18 E 62 165
3524505 45 E 72 178
3491495 55 E 90 170
3118079 60 E 65 155
2101946 29 E 62 155
874588 42 E 65 170
2101923 35 E 76 165
3479164 39 E 86 175
3524505 40 E 70 180
2101822 45 E 72 178
3491336 59 E 95 165
3486684 60 E 71 178
29
Tablo V: Grup III’deki Hastaların Dökümü
Protokol No Yaş (yıl) Cinsiyet Ağırlık (kg) Boy (cm)
3107917 45 E 72 178
3361313 60 E 52 168
3432375 53 E 65 155
3506885 40 E 80 170
342040 51 E 69 169
3353601 53 E 66 155
2069635 60 E 68 166
3221275 30 E 60 160
3520976 59 K 71 172
3351313 48 E 90 170
3422276 52 E 65 170
3366512 55 E 79 168
3501842 30 E 52 168
3411076 60 E 70 165
3361112 60 E 60 160
30
BULGULAR
Çalışmamızda yer alan hastaların demografik özellikleri tablo VII’de
gösterilmiştir. Hastalar yaş, ağırlık, boy ve cerrahi süre açısından karşılaştırıldığında
gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunamamıştır (p>0.05).
Tablo VII: Hastaların Demografik Özellikleri
Grup I
(Ort±SD)
Grup II
(Ort±SD)
Grup III
(Ort±SD)
Yaş (yıl) 48,41±19,54 48,54±15,41 53,14±13,34
Boy (cm) 171,43±8,02 169,40±7,08 165,86±6,37
Ağırlık (kg) 73,21±11,22 73,86±10,42 67,71±10,49
Cerrahi süre (dk) 57,00±18,10 57,86±20,26 58,28±23,75
Cinsiyet (K/E) 1/14 -/15 1/14
ASA (I/II/III) 5/9/1 4/10/1 4/9/2
Duyusal Blok
Duyusal bloğun T10 dermatom düzeyine ulaşma süreleri açısından üç grup
arasında yapılan çoklu karşılaştırmalarda istatistiksel olarak anlamlı farklılık
bulunamamıştır (p>0.05). Gruplar arasında yapılan ikili karşılaştırmalarda ise Grup
I ile Grup II arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunamaz iken, Grup
II ile Grup III arasında istatistiksel olarak anlamlı (p<0.05), Grup I ile Grup III
arasında ise istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı (p<0.01) farklılık saptanmıştır
(Tablo VIII).
Tepe noktası dermatom düzeyleri bakımından üç grup arasında yapılan çoklu
karşılaştırmalarda gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
31
saptanamamıştır (p>0.05). Yapılan ikili karşılaştırmalarda ise Grup I ile Grup II ve
Grup II ile Grup III arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamasına
rağmen (p>0.05), Grup I ile Grup III arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
farklılık saptanmıştır (p<0.05).
Tepe noktası dermatomuna ulaşma süreleri açısından üç grup arasında
yapılan çoklu karşılaştırmalarda istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
bulunamamıştır (p>0.05). Yapılan ikili karşılaştırmalarda ise Grup I ile Grup II
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanamazken (p>0.05), Grup II ile
Grup III arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık gözlenmiştir (p<0.05).
Grup I ile Grup III arasında yapılan karşılaştırmalarda ise, tepe noktası
dermatomuna ulaşma süreleri Grup I’deki hastalarda Grup III’deki hastalara oranla
istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı şekilde daha uzun bulunmuştur (p<0.01).
Tablo VIII: Duyusal Blok
Grup I
(Ort±SD)
Grup II
(Ort±SD)
Grup III
(Ort±SD)Duyusal Bloğun T10 Dermatom
Düzeyine Ulaşma Süresi (dk)4,40±2,95 4,17±2,72 3,71±0,99
Tepe Noktası Dermatomu T9±1 T8±2 T7±2Tepe Noktası Dermatomuna
Ulaşma Süresi (dk)17,66±17,51 15,67±4,08 12,47±14,01
Duyusal Blok Dağılımı
Spinal enjeksiyon sonrası 3. dk’da duyusal blok seviyelerinin gruplara göre
dağılımı açısından yapılan hem çoklu hem de ikili karşılaştırmalarda istatistiksel
olarak anlamlı bir farklılık bulunamamıştır (p>0.05) (Tablo IX).
Duyusal blok seviyelerinin Grup I ve Grup II’deki hastalar arasında dağılımı
açısından spinal enjeksiyon sonrası 5., 10., 15. ve 20. dk’larda istatistiksel olarak
anlamlı bir farklılık gözlenememiştir (p>0.05). 25., 30., 45. ve 60. dk’larda ise
32
duyusal blok seviyeleri Grup II’deki hastalarda Grup I’deki hastalara oranla
istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek bulunmuştur (p>0.05).
5. dk’dan itibaren izlem sonuna kadar duyusal bloğun yayılımı Grup I ve
Grup II’deki hastalara oranla Grup III’deki hastalarda istatistiksel olarak ileri
derecede anlamlı şekilde daha hızlıydı (p<0.001).
Tablo IX: Gruplara Göre Duyusal Blok Değişiminin Dağılımı
Spinal Enjeksiyon
Sonrası
Duyusal Blok Seviyesi
Grup I Grup II Grup III
n % n % n %
3. dk.
T6 - - 1 6,7 - -T7 1 6,7 - - 2 13,3T8 2 13,3 1 6,7 3 20,0
T10 8 53,3 8 53,3 8 53,3T12 4 26,7 5 33,3 2 13,3
5. dk
T6 - - 1 6,7 - -T7 2 13,3 - - - -T8 1 6,7 1 6,7 8 53,3T9 - - - - 2 13,3
T10 11 73,3 13 86,7 3 20,0T12 1 6,7 - - 2 13,3
10. dk
T4 - - - - 1 6,7T6 - - 2 13,3 2 13,3T7 2 13,3 - - - -T8 3 20,0 1 6,7 6 40,0T9 - - - - 2 13,3
T10 10 66,7 12 80,0 4 26,7
15. dk
T4 - - - - 1 6,7T6 1 6,7 2 13,3 2 13,3T7 - - - - 1 6,7T8 4 26,7 3 20,0 5 33,3T9 - - 1 6,7 2 13,3
T10 10 66,7 9 60,0 4 26,7
20. dk
T4 - - 1 6,7 1 6,7T6 1 6,7 1 6,7 2 13,3T7 - - - - 1 6,7T8 4 26,7 3 20,0 5 33,3T9 - - 1 6,7 3 20,0
T10 10 66,7 9 60,0 3 20,0
33
25. dk
T4 - - 1 6,7 1 6,7T6 1 6,7 2 13,3 2 13,3T7 - - - - 1 6,7T8 3 20,0 4 26,7 5 33,3T9 1 6,7 1 6,7 3 20,0
T10 10 66,7 7 46,7 3 20,0
30. dk
T4 - - 1 6,7 1 6,7T6 1 6,7 3 20,0 2 13,3T7 - - - - 2 13,3T8 3 20,0 4 26,7 4 26,0T9 1 6,7 1 6,7 3 20
T10 10 66,7 6 40,0 4 26,7
45. dk
T4 - - 3 23,1 1 6,7T6 1 6,6 1 6,6 4 26,6T7 - - 2 13,3 2 13,3T8 3 20,0 3 20,0 3 20,0T9 2 13,3 1 6,6 2 13,3
T10 9 60,0 5 33,3 3 20,0
60. dk
T4 - - 2 13,3 1 8,3T6 1 11,1 1 12,5 4 33,3T7 - - 2 13,3 4 33,3T8 3 20,0 3 20,0 3 16,7T9 2 13,3 2 13,3 1 6,6
T10 9 60,0 5 33,3 2 13,3n:Hasta sayısı
Motor Blok
Spinal enjeksiyon sonrası 3. dk’da yapılan değerlendirmelerde Grup III’deki
hastaların % 66’sında Bromage Skalası’na göre 3. derecede motor blok saptanırken,
Grup I ve Grup II’de eşit sayıda ve % 26,7 hastada 3. derecede motor blok saptandı
ve bu farklılık istatistiksel olarak ileri derecede anlamlıydı (p<0.01) (Tablo X).
Spinal enjeksiyon sonrası 5. dk’da Bromage Skalası’na göre 3. derecede
motor blok gelişen hasta sayıları açısından, Grup I ile Grup II arasında istatistiksel
olarak anlamlı (% 53’e, % 80 hasta) (p<0.05), Grup I ile Grup III arasında ise
istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı bir farklılık bulunurken (% 53’e, % 93
hasta) (p<0.05), Grup II ile Grup III arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
yoktu (% 80’e % 93 hasta ) (p>0.05).
34
Spinal enjeksiyon sonrası 10. ve 15. dk’larda Bromage Skalası’na göre 3.
derecede motor blok gözlenen hasta sayıları açısından Grup I ile Grup II ve Grup I
ile Grup III arasında yapılan ikili karşılaştırmalarda istatistiksel olarak anlamlı bir
farklılık saptanmıştır (p<0.05). Grup II ile Grup III arasında yapılan
karşılaştırmalarda ise istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık görülememiştir
(p>0.05).
Motor blok gelişimi açısından 20. dk’dan itibaren yapılan hem çoklu, hem de
ikili karşılaştırmalarda ise gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
bulunamamıştır (p>0.005).
İzlem sonuna kadar Grup I’deki hastaların sadece % 86.7’sinde Bromage
Skalası’na göre 3. derecede motor blok geliştiği saptanırken 20. dk’dan itibaren
Grup II’deki tüm hastalarda, 10. dk’dan itibaren ise Grup III’deki tüm hastalarda 3.
derecede motor blok geliştiği gözlendi.
Tablo X: Gruplara Göre Motor Blok Değişiminin Dağılımı
Spinal Enjeksiyon
sonrası
Bromage Skalası
Grup I Grup II Grup III
n % n % n %
3. dk
0 4 26,7 2 13,3 - -1 3 20,0 2 13,3 2 13,32 4 26,7 7 46,7 3 20,03 4 26,7 4 26,7 10 66,7
5. dk
0 2 13,3 - - - -1 2 13,3 - - 1 6,72 3 20,0 3 20,0 - -3 8 53,3 12 80,0 14 93,3
10. dk
0 1 6,7 - - - -1 - - - - - -2 3 20,0 1 6,7 - -3 11 73,3 14 93,3 15 100,0
15. dk
0 1 6,7 - - - -1 - - - - - -2 2 13,3 1 6,7 - -3 12 80,0 14 93,3 15 100,0
35
20. dk
0 1 6,7 - - - -1 - - - - - -2 1 6,7 - - - -3 13 86,7 15 100,0 15 100,0
25. dk
0 1 6,7 - - - -1 - - - - - -2 1 6,7 - - - -3 13 86,7 15 100,0 15 100,0
30. dk
0 1 6,7 - - - -1 - - - - - -2 1 6,7 - - - -3 13 86,7 15 100,0 15 100,0
45. dk
0 1 6,7 - - - -1 - - - - - -2 1 6,7 - - - -3 13 86,7 15 100,0 15 100,0
60. dk
0 1 6,7 - - - -1 - -2 1 6,7 - - - -3 13 86,7 15 100,0 15 100,0
n:Hasta sayısı
Sistolik Arter Basıncı (SAB)
Spinal enjeksiyonu takiben 60 dk içinde eş zamanlarda ölçülen SAB
değerlerinin üç grup arasında yapılan hem çoklu, hem de ikili karşılaştırmalarında
istatistiksel olarak anlamlı değişiklik gözlenmemiştir (p>0.05) (Tablo XI) (Şekil 2).
Grup I’deki hastalarda spinal enjeksiyon uygulaması sonrası 3. dk, 5. dk ve
10. dk’larda ölçülen SAB değerleri bazal değerlerle karşılaştırıldığında aralarında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanamazken (p>0.05); 15. dk, 20. dk ve
25. dk’larda yapılan ölçümlerde bazal değerlere göre istatistiksel olarak anlamlı
derecelerde düşmeler saptanmıştır (p<0.05). 30. dk, 45. dk ve 60. dk’larda yapılan
ölçümlerde ise bazal değerlere göre istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı
düşüşler kaydedilmiştir (p<0.01).
Grup II’deki hastalarda spinal enjeksiyon uygulaması sonrası 3. dk, 5. dk ve
10. dk’larda ölçülen SAB değerleri bazal değerlerle karşılaştırıldığında aralarında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanamazken (p>0.05); 15. dk, 20. dk, 25.
36
dk, 30. dk, 45. dk ve 60. dk’da yapılan ölçümlerde bazal değerlere göre istatistiksel
olarak ileri derecede anlamlı düşüşler saptanmıştır (p<0.01).
Grup III’deki hastalarda spinal enjeksiyon uygulaması sonrası 3. dk, 5. dk ve
10. dk’larda ölçülen SAB değerleri bazal değerlerle karşılaştırıldığında aralarında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmazken (p>0.05), 15. dk’da yapılan
ölçümde bazal değerlere göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşme
saptanmıştır (p<0.05). 20. dk, 25. dk, 30. dk, 45. dk ve 60. dk’larda yapılan
ölçümlerde ise bazal değerlere göre istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir
düşmeler gözlenmiştir (p<0.01).
Tablo XI: Gruplara göre Ortalama SAB Değerleri (mmHg)
Süre (dk)Grup I
(Ort±SD)
Grup II
(Ort±SD)Grup III (Ort±SD)
Bazal 142,40±22,49 147,00±21,70 147,06±21,30
Spinal Enjeksiyon Sonrası
3. dk 128,40±21,11 139,27±18,24 140,60±21,82
5. dk 130,86±18,14 140,93±22,89 140,60±23,20
10. dk 125,13±23,86 139,20±20,20 140,26±19,07
15. dk 120,60±17,42* 137,46±22,01** 136,53±19,48*
20. dk 118,20±18,67* 119,47±23,31** 131,47±20,37**
25. dk 119,80±16,68* 119,93±22,95** 127,60±18,10**
30. dk 119,27±17,49** 121,80±23,99** 128,53±18,56**
45. dk 117,15±15,56** 120,84±21,96** 129,14±22,62**
60. dk 117,67±24,28** 121,25±19,77** 128,75±21,79*** Bazal değerlere göre istatistiksel olarak anlamlı (p<0.05).
** Bazal değerlere göre istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı (p<0.01).
37
Bazal 3. dk. 5. dk. 10. dk. 15. dk. 20. dk. 25. dk. 30. dk. 45. dk. 60. dk.100
110
120
130
140
150
Grup I Grup II Grup III (Ort±SD)
Spinal Enjeksiyon Sonrası
mm
Hg
Şekil 2: Üç Grup Arasında Ortalama SAB Değerlerinin Karşılaştırılması
Diastolik Arter Basıncı (DAB)
Spinal enjeksiyonu takiben 60 dk içinde eş zamanlarda ölçülen DAB
değerlerinde üç grup arasında yapılan hem çoklu, hem de ikili karşılaştırmalarda
istatistiksel olarak anlamlı bir değişiklik gözlenmemiştir (p>0.05) (Tablo XII)
(Şekil 3).
Grup I’deki hastalarda spinal enjeksiyon uygulaması sonrası 3. dk, 5. dk ve
10. dk’larda yapılan ölçümlerde bazal DAB değerlerine göre istatistiksel olarak
anlamlı derecelerde düşmeler gözlenmiş iken (p<0.05); 15. dk, 20. dk, 25. dk, 30.
dk, 45. dk ve 60. dk’larda yapılan ölçümlerde bazal değerlere göre istatistiksel
olarak ileri düzeyde anlamlı düşüşler saptanmıştır (p<0.01).
Grup II’deki hastalarda spinal enjeksiyon uygulaması sonrası 3. dk ve 5.
dk’larda ölçülen DAB değerleri bazal değerlerle karşılaştırıldığında istatistiksel
olarak anlamlı bir düşme saptanırken (p<0.05); 10. dk, 15. dk, 20. dk, 25. dk, 30.
dk, 45. dk ve 60. dk’larda yapılan ölçümlerde bazal değerlere göre istatistiksel
olarak ileri düzeyde anlamlı düşüşler gözlenmiştir (p<0.01).
38
Grup III’deki hastalarda spinal enjeksiyon uygulaması sonrası 3. dk’daki
DAB ölçümü bazal değerlerle karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir
düşüş saptanırken (p<0.05); 5. dk, 10. dk, 15. dk, 20. dk, 25. dk, 30. dk, 45. dk ve
60. dk’larda yapılan ölçümlerde bazal değerlere göre istatistiksel olarak ileri
düzeyde anlamlı düşüşler saptanmıştır (p<0.01).
Tablo XII: Üç Grup İçin Ortalama DAB Ölçümleri (mmHg)
Süre (dk)Grup I
(Ort.± SD)
Grup II
(Ort.± SD)
Grup III
(Ort.± SD)
Bazal 88,00±13,29 92,06±21,01 87,80±12,09
Spinal Enjeksiyon Sonrası
3. dk 80,33±9,91* 82,00±15,77* 82,26±14,66*
5. dk 77,80±13,88* 81,13±18,45* 79,73±15,41**
10. dk 77,60±14,02* 75,53±16,16** 79,00±12,95**
15. dk 73,26±11,27** 70,13±16,69** 78,80±13,75**
20. dk 72,73±11,95** 71,20±19,43** 77,67±18,94**
25. dk 69,67±10,79** 71,06±17,72** 75,33±14,50**
30. dk 73,46±13,62** 74,33±18,52** 74,40±13,07**
45. dk 73,77±11,68** 74,00±21,44** 76,93±15,07**
60. dk 74,55±11,50** 73,75±12,78** 79,83±14,45*** Bazal değerlere göre istatistiksel olarak anlamlı (p<0.05).
** Bazal değerlere göre istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı (p<0.01).
39
Bazal 3. dk. 5. dk. 10. dk. 15. dk. 20. dk. 25. dk. 30. dk. 45. dk. 60. dk.60
62
64
66
68
70
72
74
76
78
80
82
84
86
88
90
92
94
Grup I Grup II Grup III
Spinal Enjeksiyon Sonrası
mm
Hg
Şekil 3: Üç Grup Arasında Ortalama DAB Değerlerinin Karşılaştırılması
Ortalama Arter Basıncı (OAB)
Spinal enjeksiyonu takiben 60 dk. içinde eş zamanlarda ölçülen OAB
değerlerinde üç grup arasında yapılan hem çoklu hem de ikili karşılaştırmalarda
istatistiksel olarak anlamlı bir değişiklik gözlenmemiştir (p>0.05) (Tablo XIII)
(Şekil 4).
Grup I’deki hastalarda spinal enjeksiyon uygulaması sonrası 3. dk’da ölçülen
OAB değeri bazal değerlerle karşılaştırıldığında aralarında istatistiksel olarak
anlamlı bir farklılık saptanamazken (p>0.05); 5. dk, 10. dk ve 60. dk’da yapılan
ölçümlerde bazal değerlere göre istatistiksel olarak anlamlı derecelerde düşmeler
saptanmıştır (p<0.05). 15. dk, 20. dk, 25. dk, 30. dk ve 45. dk’larda yapılan
ölçümlerde ise bazal değerlere göre istatistiksel olarak ileri düzeyde düşüşler
gözlenmiştir (p<0.01).
40
Grup II’deki hastalarda spinal anestezi uygulaması sonrası 3. dk ve 5.
dk’larda ölçülen OAB değerleri bazal değerlerle karşılaştırıldığında aralarında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunamazken (p>0.05); 10. dk, 45. dk ve
60. dk’larda yapılan ölçümlerde bazal değerlere göre istatistiksel olarak anlamlı
derecelerde düşmeler saptanmıştır (p<0.05). 15. dk, 20. dk, 25. dk ve 30. dk’larda
yapılan ölçümlerde ise bazal değerlere göre istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı
düşüşler kaydedilmiştir (p<0.01).
Grup III’deki hastalarda spinal enjeksiyon uygulaması sonrası 3. dk’da
ölçülen OAB değeri bazal değerlerle karşılaştırıldığında aralarında istatistiksel
olarak anlamlı bir farklılık saptanamazken (p>0.05); 5.dk’da yapılan ölçümlerde
bazal değerlere göre istatistiksel olarak anlamlı (p<0.05); 10. dk, 15. dk, 20. dk, 25.
dk, 30. dk, 45. dk ve 60. dk’larda yapılan ölçümlerde ise bazal değerlere göre
istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı düşüşler gözlenmiştir (p<0.01).
Tablo XIII: Üç Grup İçin Ortalama OAB Ölçümleri (mmHg)
Süre (dk)Grup I
(Ort.± SD)Grup II
(Ort.± SD)Grup III
(Ort.± SD)
Bazal 103,86±15,47 107,53±19,72 109,40±17,11
Spinal Enjeksiyon Sonrası
3. dk 96,73±12,54 100,13±18,14 104,06±14,39
5. dk 93,73±14,14* 101,87±17,07 100,33±16,88*
10. dk 93,27±15,81* 93,67±16,12* 99,80±14,41**
15. dk 88,46±10,33** 86,60±16,60** 97,33±14,15**
20. dk 87,80±12,21** 86,53±19,39** 95,80±18,33**
25. dk 86,33±11,39** 85,33±18,55** 94,13±14,21**
30. dk 88,33±12,91** 89,93±18,55** 92,40±14,07**
45. dk 89,07±10,45** 93,61±20,72* 93,20±16,97**
60. dk 90,78±13,02* 90,37±13,38* 92,91±13,92*** Bazal değerlere göre istatistiksel olarak anlamlı (p<0.05).
** Bazal değerlere göre istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı (p<0.01).
41
Bazal 3. dk. 5. dk. 10. dk. 15. dk. 20. dk. 25. dk. 30. dk. 45. dk. 60. dk.80
90
100
110
Grup I Grup II Grup III
Spinal Enjeksiyon Sonrası
mm
Hg
Şekil 4: Üç Grup Arasında Ortalama OAB Değerlerinin Karşılaştırılması
Kalp Atım Hızı (KAH)
Spinal enjeksiyonu takiben 60 dk içinde eş zamanlarda ölçülen KAH
değerlerinde üç grup arasında yapılan hem çoklu hem de ikili karşılaştırmalarda
istatistiksel olarak anlamlı değişiklikler gözlenmemiştir (p>0.05) (Tablo XIV)
(Şekil 5).
KAH’da Grup I’de spinal enjeksiyon uygulaması sonrası 3. dk, 5. dk, 10. dk
ve 15. dk’larda bazal değerlere göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
görülmezken (p>0.05); 20. dk, 25. dk, 30. dk, 45. dk ve 60. dk’larda yapılan
ölçümlerde KAH değerlerinde bazal değerlere göre istatistiksel olarak ileri düzeyde
anlamlı düşüşler saptanmıştır (p<0.01).
KAH’da Grup II’de spinal enjeksiyon uygulaması sonrası 3. dk, 5. dk ve 10.
dk’larda bazal değerlere göre istatistiksel olarak anlamlı bir değişim görülmezken
(p>0.05); 15. dk ve 60. dk’larda anlamlı (p<0.05); 20. dk, 25. dk, 30. dk ve 45.
dk’larda ise istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı düşüşler görülmüştür (p<0.01).
42
KAH’da Grup III’de spinal enjeksiyon uygulaması sonrası 3. dk, 5. dk ve 10.
dk’larda bazal değerlere göre istatistiksel anlamlı bir değişim görülmezken
(p>0.05); 15. dk’da anlamlı (p<0.05); 20. dk, 25. dk, 30. dk, 45. dk ve 60. dk’larda
ise istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı düşüşler görülmüştür (p<0.01).
Tablo XIV: Üç Grup İçin Ortalama KAH Ölçümleri (Vuru/dk)
Süre (dk)Grup I
(Ort.± SD)
Grup II
(Ort.± SD)
Grup III
(Ort.± SD)
Bazal 88,73±16,35 87,80±20,55 85,33±10,26
Spinal Enjeksiyon Sonrası
3. dk. 85,67±19,93 89,06±17,14 83,47±11,62
5. dk. 87,40±17,82 91,20±19,70 86,67±12,03
10. dk. 85,86±20,26 87,80±21,96 82,67±15,52
15. dk. 82,33±16,51* 75,47±14,38 77,93±12,69*
20. dk. 77,13±13,49** 75,27±15,62** 73,87±9,63**
25. dk. 76,20±13,59** 72,47±14,17** 74,07±12,18**
30. dk. 74,53±14,23** 74,07±16,42** 72,60±11,36**
45. dk. 73,46±9,84** 71,38±9,95** 70,07±10,12**
60. dk. 73,44±11,65* 67,50±10,06** 73,91±21,56*** Bazal değerlere göre istatistiksel olarak anlamlı (p<0.05).
** Bazal değerlere göre istatistiksel olarak anlamlı (p<0.01).
43
Satır 3 Satır 4 Satır 5 Satır 6 Satır 7 Satır 8 Satır 9 Satır 10 Satır 11 Satır 1250
52,5
55
57,5
60
62,5
65
67,5
70
72,5
75
77,5
80
82,5
85
87,5
90
92,5
Grup I Grup II Grup III
Atım
hız
ı
Şekil 5: Üç Grup Arasında Ortalama KAH Değerlerinin Karşılaştırılması
Oksijen Satürasyonu (SpO2)
Her üç grup hastada da spinal enjeksiyon uygulaması sonrası 3. dk, 5. dk, 10.
dk, 15. dk, 20. dk, 25. dk, 30. dk, 45. dk ve 60. dk’larda kaydedilen SpO2
değerlerinde bazal SpO2 değerlerine göre istatistiksel olarak anlamlı değişiklikler
görülmemiştir (p>0.05).
44
Tablo XV: Üç Grup İçin Ortalama SpO2 Ölçümleri (%)
Süre (dk)Grup I
(Ort.± SD)
Grup II
(Ort.± SD)
Grup III
(Ort.± SD)Bazal 97,47±0,74 97,60±1,35 97,60±0,73
Spinal Enjeksiyon Sonrası3. dk 96,93±1,58 97,40±1,68 96,80±1,215. dk 96,93±1,58 97,27±1,67 97,00±1,2510. dk 96,73±1,67 97,27±1,67 97,07±1,3315. dk 96,93±1,09 96,93±1,33 97,20±1,6120. dk 96,80±1,42 97,47±1,12 96,60±2,2625. dk 96,67±2,12 97,40±1,40 97,27±2,0830. dk 97,07±1,83 97,80±1,32 97,27±2,1245. dk 97,38±1,32 98,23±0,83 97,13±1,7760. dk 97,44±0,88 98,25±1,16 97,33±1,87
Satır 3 Satır 4 Satır 5 Satır 6 Satır 7 Satır 8 Satır 9 Satır 10 Satır 11 Satır 1290
95
100
Grup I Grup II Grup III
% S
atür
asyo
n
Şekil 6: Üç Grup Arasında Ortalama SpO2 Değerlerinin Karşılaştırılması
İlk Analjezik İlaç İhtiyacı
45
Grup I’deki hastalarda operasyon bitiminden ilk analjezik ilaç
uygulanmasına kadar geçen süre Grup II ve Grup III’deki hastalara oranla
istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı şekilde daha kısa bulunmuştur (p<0.01)
(Tablo XVI).
Grup II’deki hastalara ilk analjezik ilaç uygulanma zamanı Grup III’deki
hastalara oranla daha kısa olmasına rağmen aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir
farklılık bulunamamıştır (p>0.05).
Tablo XVI: Gruplara Göre Postoperatif Dönemde İlk Analjezik İlaç İhtiyacı
(saat)
İlk Analjezik İlaç
İhtiyacı (saat)
Grup I Grup II Grup IIIOrt. ± SD Ort. ± SD Ort. ± SD4,39±2,66 12,33±6,03 14,36±9,50
46
TARTIŞMA
Rejyonal anestezi tekniklerinden biri olan spinal anestezinin uygulama
alanları giderek genişlemekte, günübirlik cerrahide bile kullanım alanı bulmaktadır.
Spinal anestezi sırasında hastanın bilincinin açık olması ve spontan solunumunun
devam etmesi önemli avantajlarıdır.
Bupivakain amid yapıda, uzun etkili bir lokal anestezik ajandır. Bupivakainin
kardiyak sodyum kanallarından yavaş ayrılması kardiyak iletide gecikmeye ve
ventrikül kontraktilitesinde azalmaya neden olur. Sonuçta depolarizasyon gecikir,
aberan ventrikül iletilerinin ve ektopik atımların oluşumu kolaylaşır. Ayrıca
bupivakain yüksek lipofilik özelliği ile myelinli motor liflere büyük oranda penetre
olarak daha yoğun motor blok oluşumuna neden olur.
Morfin opioid ajanların prototipidir. Hedef nöronlarda esas olarak mü tipi
opioid reseptörleri ve daha zayıf olarak da kappa tipi opioid reseptörleri aktive
ederek etki gösterir. İntratekal yolla uygulandığında, omurilik arka boynuzu üzerine
lokal etkiyle, uygulandığı segmentlere uyan bölgelerde analjezik etkinlik gösterir.
Uygulama esnasında bulantı, kusma ve kaşıntı görülebilir.
Cahn-Yong Chung ve arkadaşları 80 ayrı elektif sezaryen operasyonunda
I. gruba % 0.5 hiperbarik bupivakain 12 mg + % 0.9 NaCl, II. gruba % 0.5
hiperbarik bupivakain 12 mg + morfin 100 µcg, III. gruba % 0.5 hiperbarik
bupivakain 12 mg + neostigmine 12.5 µcg + morfin 50 µcg kullanarak her gruba
(total volüm 2,6 ml olacak şekilde) spinal anestezi uygulamışlar. Tepe noktası
dermatom düzeylerini tüm gruplarda benzer şekilde T3, tepe noktası dermatomuna
ulaşma süresini de I. Grupta 4.3 dk, II. Grupta 3.8 dk, III. Grupta 3.9 dk olarak
bulmuşlar. Biz çalışmamızda tepe noktası dermatom düzeyini Grup I için T9, Grup
II için T8 ve Grup III için T7 olarak bulduk. Bu farklılığı gebelerde intraabdominal
basınç artışına bağlı olarak BOS hacminin azalmasına ve dolayısıyla kullanılan
47
lokal anestezik maddelerin daha geniş bir bölgeye yayılmasına bağladık. Ayrıca biz
çalışmamızda spinal anestezi uygulaması sonrası hastaların baş taraflarını 30°
yükseltirken onların 10° yükseltmelerinin de, pozisyon etkisiyle, ilacın sefalik
yönde yayılımına katkıda bulunduğunu düşündük. Çalışmalarında bizim
çalışmamızla uyumlu olarak postoperatif dönemde ilk analjezik ilaç gereksinimine
kadar geçen süre, sadece bupivakain kullandıkları hastalarda, bupivakaine morfin
eklenen gruplardaki hastalara oranla istatistiksel olarak anlamlı derecede daha kısa
bulunmuş (26).
Fogarty ve arkadaşları total kalça protezi planlanan 90 hastaya; I. gruba %
0.5 saf bupivakain 13.75 mg (2.75 ml) + % 0,9 NaCl (1 ml), II. gruba % 0.5 saf
bupivakain 13,75 mg (2.75 ml) + morfin 1000 µcg (1 ml) kullanarak spinal anestezi
uygulamışlar. Uygulanan ilaçların hastalarda peroperatif ve postoperatif dönemde
sağladıkları analjeziyi karşılaştırmışlar. Operasyonun bitiminden ilk analjezik ilaç
gereksinimine kadar geçen süreyi bupivakaine morfin eklenen grupta, sadece
bupivakain kullanılan gruba oranla istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun
bulmuşlar (p<0.05). Bizim çalışmamızda da buna benzer olarak postoperatif
dönemde ilk analjezik ilaç ihtiyacı için geçen süre sadece bupivakain kullandığımız
grupta 4.39 saat olarak bulunurken, bupivakaine morfin 50 µgr ve morfin 100 µgr
eklediğimiz gruplarda sırasıyla 12.33 saat ve 14.36 saat olarak saptandı. Morfin
kullandıkları grupta 16 hastada, sadece bupivakain kullandıkları gruplarında ise 11
hastada efedrin kullanımı gerektiren hipotansiyon saptamışlar. Bizim çalışmamızda
hiçbir hastada efedrin kullanımına ihtiyaç gösterecek derecede hipotansiyon
gözlenmedi. Bunu, onların preoperatif dönemde iv sıvı replasmanı yapmamalarına,
peroperatif dönemde sedasyon amaçlı 3 mg/kg/saat propofol infüzyonu
uygulamalarına, peroperatif dönemde ölçülen kan basınçlarının bazal ölçümlere
göre % 30 düşmesini hipotansiyon olarak kabul etmelerine, daha yüksek dozda
morfin kullanmalarına ve hiperbarik yerine saf bupivakain tercih etmeleri nedeniyle
daha yüksek seviyelerde spinal anestezi oluşturmalarına bağladık. (27)
48
Abouleish ve arkadaşları elektif sezeryan operasyonlarında 70 olguda spinal
anestezi uygulamışlar. I. Gruba % 0.75 hiperbarik bupivakain 150 cm boyundaki
hastalar için 8.25 mg (1.1 ml) + 150 cm üzerindeki her 7.5 cm için ek olarak
bupivakain 0.75 mgr (0.1 ml) + morfin 200 µcg, II. Gruba % 0.75 hiperbarik
bupivakain 150 cm boyundaki hastalar için 8.25 mg (1.1 ml) + 150 cm üzerindeki
her 7.5 cm için ek olarak bupivakain 0.75 mgr (0.1 ml) + morfin 200 µcg +
epinefrin 200 µcg kullanmışlar. Tepe noktası dermatomuna ulaşma sürelerini 10 dk
olarak bulmuşlar. Bizim çalışmamızda morfin kullandığımız II. ve III. gruplarda bu
süreyi sırasıyla 15.67 dk ve 12.47 dk olarak saptadık. Bu değerlerin bizim
çalışmamızda biraz daha uzun bulunmasını daha düşük doz morfin kullanmamıza,
spinal anestezi uygulaması sonrasında hastaların başlarını 30º yukarı kaldırmamıza
ve gebelerde BOS volümünün azalması nedeniyle seviyenin daha hızlı
yükselmesine bağladık. Bizim çalışmamıza benzer olarak hasta gruplarında efedrin
kullanımına ihtiyaç gösterecek derecede hipotansiyon, bulantı, kusma ve kaşıntı
görülmemiş (28).
Husaini ve arkadaşları 40 hastada elektif sezaryen operasyonlarında % 0.5
hiperbarik bupivakain 14 mg (2.8 ml) + morfin 200 µcg (0.2 ml) ve % 0.5
hiperbarik bupivakain 14 mg (2.8 ml) + diamorfin 200 µcg (0.2 ml) kullanarak
spinal anestezi uygulamışlar. Her iki grup hastalarında da duyusal blok seviyesinin
10 dk içinde T3 dermatomuna ulaştığını gözlemişler. Bizim çalışmamızda duyusal
blok seviyesinin % 0.5 hiperbarik bupivakain 15 mg (3 ml) + morfin 50 µcg (1 ml)
kullandığımız II. Gruptaki hastalarımızda 15,67 dk’da T8 dermatom düzeyine, % 0.5
hiperbarik bupivakain 15 mg (3 ml) + morfin 100 µcg (1 ml) kullandığımız III.
Gruptaki hastalarımızda ise 12,47 dk’da T7 dermatom düzeyine ulaştığını saptadık.
Gebelerde BOS volümünün azalması bağlı olarak lokal anestezik maddelerin daha
hızlı bir şekilde ve daha geniş bir alana yayılması nedeniyle tepe noktası dermatom
düzeylerini bizim çalışmamıza göre daha yüksek, bu seviyeye ulaşma sürelerini de
daha kısa olarak saptadıklarını düşündük. Çalışmalarında peroperatif dönemde
49
profilaktik efedrin infüzyonu uygulamalarına bağlı olarak hiçbir hastalarında
hipotansiyon izlememişler. Bizim çalışmamızla benzer şekilde hiçbir hastada
bulantı ve kusma gözlemlememişler (29).
Rivera-Weiss ve arkadaşları tarafından 70 gebe kadına sezaryen
operasyonlarında I. Gruba % 0.75 hiperbarik bupivakain 150 cm boyundaki hastalar
için 8.25 mg + 150 cm’in üzerindeki her 7.5 cm için ek olarak bupivakain 0.75 mg
+ morfin 200 µcg, II. Gruba % 0.75 hiperbarik bupivakain 150 cm boyundaki
hastalar için 8.25 mg + 150 cm’in üzerindeki her 7.5 cm için ek olarak bupivakain
0,75 mg + epinefrin 200 µcg, III. Gruba % 0.75 hiperbarik bupivakain 150 cm
boyundaki hastalar için 8.25 mg + 150 cm’in üzerindeki her 7.5 cm için ek olarak
bupivakain 0.75 mg + epinefrin 200 µcg + morfin 200 µcg kullanarak spinal
anestezi uygulamışlar. Duyusal bloğun tepe noktası dermatom düzeyine ulaşma
süresini 10 dk olarak bulmuşlar. Bizim çalışmamızda tepe noktası dermatomuna
ulaşma süresini morfin kullandığımız II. ve III. gruplarda sırasıyla 15,67 dk ve
12,47 dk olarak bulduk. Bunu daha düşük dozda ilaç kullanmamıza ve hasta
grubunun gebe olmasından dolayı BOS volümünün azalmasına bağladık. Bizim
çalışmamıza benzer şekilde her iki grupta da efedrin kullanımına ihtiyaç gösterecek
derecede hipotansiyon gözlemlememişler. Morfin uygulanan gruplarda diğer gruba
göre postoperatif analjezik ilaç ihtiyacının azaldığını bulmuşlar. Bizim çalışmamızla
uyumlu olarak spinal anestezi uygulamasından ilk analjezik ilaç gereksinimine
kadar geçen sürenin II. gruptaki hastalarda, I. ve III. gruplardaki hastalara oranla
istatistiksel olarak anlamlı derecede kısa olduğunu saptamışlar. Bulantı, kusma ve
kaşıntı açısından gruplar arasında anlamlı bir farklılık bulamamışlar. Bizim
çalışmamızda ise hiçbir hastada bulantı, kusma ve kaşıntı görülmedi (30).
Monica ve arkadaşları 120 gebe kadını 6 ayrı gruba ayırarak spinal anestezi
uygulamışlar. Grup I, III ve V’deki hastalara % 0.5 hiperbarik bupivakain 15 mg’a
sırasıyla morfin 100 µcg, 50 µcg, ve 25 µcg ekleyerek intratekal yolla uygulamışlar
ve 8 saatte bir diclofenac 75 mg im yapmışlar; Grup II, IV ve VI’deki hastalara ise
% 0.5 hiperbarik bupivakain 15 mg’a sırasıyla morfin 100 µcg, 50 µcg, 25 µcg
50
ekleyerek intratekal yolla vermişler ve ihtiyaç duyulduğunda diclofenac 75 mg im
uygulamışlar. Postoperatif analjezik ilaç ihtiyacı açısından hastaları izlediklerinde
% 0.5 hiperbarik bupivakain 15 mg + morfin 25 µcg (intratekal) + diclofenac 75 mg
im (günde 3 kez) uygulanması ile yeterli postoperatif analjezinin sağlandığını tespit
etmişler. Bizim çalışmamızda da % 0.5 hiperbarik bupivakain 15 mg’a ek olarak
sırasıyla morfin 50 µcg ve morfin 100 µcg kullandığımız Grup II ve III’deki
hastalar ile morfin kullanmadığımız Grup I’deki hastalar arasında postoperatif ilk
analjezik ilaç ihtiyacı için geçen süre bakımından anlamlı bir farklılık bulduk. Bu
çalışmada % 0.5 hiperbarik bupivakain 15 mg + morfin 25 µcg’ın (intratekal)
postoperatif yeterli analjezi sağlamasını ek olarak 8 saatte bir rutin olarak uygulanan
diclofenac 75 mg im’e bağladık. Grup I ve II’de 10, Grup III ve IV’de 6, Grup V ve
VI’da 4 kişide bulantı, kusma görülmüş. Bunu hastaların gebe olmalarına bağladık.
(31)
Brian ve arkadaşları 81 hastada total diz protezi operasyonlarında % 0.75
hiperbarik bupivakain 15 mg (2 ml)’a ek olarak Grup I’de % 0,9 NaCl (2 ml), Grup
II’de morfin 250 µcg (2 ml) kullanarak spinal anestezi uygulamışlar. Bizim
çalışmamızla uyumlu olarak postoperatif dönemde ilk analjezik ilaç gereksinimi
için geçen sürenin morfin uygulanan gruptaki hastalarda diğer gruptaki hastalara
oranla daha az olduğunu gözlemlemişler. Grup I’deki hastaların % 33’ünde, Grup
II’deki hastaların ise % 30’unda hipotansiyon saptamışlar. Bizim çalışma
gruplarımızdaki hiçbir hastada efedrin kullanımını gerektirecek düzeyde bir
hipotansiyon gözlenmedi. Bunu hastalarına preoperatif iv sıvı replasmanı
yapmamalarına ve daha yüksek doz ve konsantrasyonda ilaç kullanmalarına
bağladık. Bulantı, kusma görülen hasta sayısı Grup I’de 1, Grup II’de 3 iken bizim
çalışmamızda hiçbir hastada bulantı, kusma görülmedi. Bunu daha fazla sayıda
hastada hipotansiyon gözlemlemelerine bağladık (32).
P.M. Murphy ve arkadaşları elektif kalça protezi cerrahisinde 65 yaş üstü 60
hastada I. Gruba % 0.5 hiperbarik bupivakain 15 mg + % 0.9 NaCl, II. Gruba % 0.5
hiperbarik bupivakain 15 mg + morfin 50 µcg, III. Gruba % 0.5 hiperbarik
51
bupivakain 15 mg + morfin 100 µcg, IV. Gruba % 0.5 hiperbarik bupivakain 15 mg
+ morfin 200 µcg olmak üzere total 4 ml ilaç kullanarak spinal anestezi
uygulamışlar. Bizim çalışmamızla uyumlu olarak spinal anestezi uygulamasından
ilk analjezik ilaç gereksinimine kadar geçen süreyi I. gruptaki hastalarda morfin
uygulanan gruplardaki hastalara oranla istatistiksel olarak anlamlı derecede kısa
bulmuşlar. % 0.5 hiperbarik bupivakain 15 mg + morfin 200 µcg uygulanan grupta
diğer gruplara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek oranda kaşıntı
izlemişler. Bizim çalışmamızda hiçbir hastada kaşıntı gözlemlenmedi. Bunu 200 µ
cg dozda kullanılan morfinin yan etkisi olarak değerlendirdik (33).
52
SONUÇ
% 0.5 hiperbarik bupivakain 15 mg (3 ml) + % 0.9 NaCl (1 ml), % 0.5
hiperbarik bupivakain 15 mg (3 ml) + morfin 50 µcg (1 ml), % 0.5 hiperbarik
bupivakain 15 mg (3 ml) + morfin 100 µcg (1 ml) kullanılarak spinal anastezi
uyguladığımız üç grup hastada eş zamanlı olarak yapılan hemodinamik ölçümlerin
çoklu karşılaştırmalarında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanamazken
(p>0.05), gruplar içinde çeşitli zamanlarda yapılan ölçümlerde bazal değerlere göre
istatistiksel olarak anlamlı (p<0.05) ve ileri derecede anlamlı (p<0.01) düşüşler
gözlendi. Ancak bu düşüşler hastaların hemodinamik stabilitelerini bozacak ve
efedrin kullanımını gerektirecek düzeyde olmadı.
Spinal anestezi oluşturmak amacıyla tek başına intratekal bupivakain
kullanılan hastaların peroperatif takiplerine benzer şekilde, hemodinamik verilerde
stabiliteyi bozmayacak oranda düşmelere neden olan ancak daha hızlı ve daha
yüksek seviyede duyusal ve motor blok gelişmesine katkıda bulunan morfinin,
özellikle postoperatif analjezi kalitesinin yükselmesi amacıyla spinal anestezi
uygulamalarında bupivakain kullanımına eklenmesinin uygun olabileceği kanaatine
varıldı.
53
ÖZET
Çalışmamızda inguinal herni cerrahisi planlanan ASA I - III fiziki statusta 45
hastayı % 0.5 hiperbarik bupivakain 15 mg (3 ml) + % 0.9 NaCl (1 ml), % 0.5
hiperbarik bupivakain 15 mg (3 ml) + morfin 50 µgr (1 ml), % 0.5 hiperbarik
bupivakain 15 mg (3 ml) + morfin 100 µgr (1 ml) ile spinal anestezi uygulanması
sonucu oluşan duyusal ve motor blok, hemodinamik değişiklikler ve postoperatif
analjezi açısından karşılaştırdık.
Duyusal bloğun T10 dermatom düzeyine ulaşma süreleri açısından yapılan
ikili karşılaştırmalarda Grup I ile Grup II arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
farklılık bulunamaz iken (p>0.05), Grup II ile Grup III arasında istatistiksel olarak
anlamlı (p<0.05), Grup I ile Grup III arasında ise istatistiksel olarak ileri derecede
anlamlı farklılık saptanmıştır (p<0.01).
Tepe noktası dermatom seviyeleri açısından yapılan karşılaştırmalarda Grup
I ile Grup III arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanırken (p<0.05),
yapılan diğer ikili karşılaştırmalarda istatistiksel olarak anlamlı farklılık
gözlenmemiştir (p>0.05).
Tepe noktası dermatom düzeyine ulaşma süreleri açısından Grup II ile Grup
III arasında istatistiksel olarak anlamlı (p<0.05), Grup I ile Grup III arasında
istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı farklılık bulunmuştur (p<0.01).
Motor blok gelişimi açısından yapılan ikili karşılaştırmalarda 3. dk’da
Bromage Skalası’na göre 3. derecede motor blok gözlenen hasta sayıları Grup I ve
Grup II’de, Grup III’e göre istatistiksel olarak ileri derecede anlamlı şekilde daha
azdı (p<0.01). 5. dk’dan itibaren Grup II ile Grup III arasında üçüncü derece motor
54
blok gelişen hasta sayıları açısından bir farklılık saptanmadı. 10. dk’dan itibaren
Grup III’teki, 20 dk’dan itibaren ise Grup II’deki tüm hastalarda üçüncü derece
motor blok geliştiği gözlendi.
Üç grup hastada eş zamanlı olarak yapılan hemodinamik ölçümlerin çoklu
karşılaştırmalarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanamazken (p>0.05),
gruplar içinde çeşitli zamanlarda yapılan ölçümlerde bazal değerlere göre
istatistiksel olarak anlamlı (p<0.05) ve ileri derecede anlamlı (p<0.01) derecede
düşüşler gözlendi. Ancak bu düşüşler hastaların hemodinamik stabilitelerini
bozacak ve efedrin kullanımını gerektirecek düzeyde olmadı.
Grup I’deki hastalara postoperatif dönemde ilk analjezik ilaç uygulamasına
kadar geçen süre, Grup II ve Grup III’deki hastalara oranla istatistiksel olarak ileri
derecede anlamlı şekilde daha kısa bulundu (p<0.01). Grup II’deki ilk analjezik ilaç
uygulama zamanı Grup III’deki hastalara oranla daha kısa olmasına rağmen
aralarında istatistiksel olarak anlamlı derecede bir farklılık bulunmadı (p>0.05).
Spinal anestezi oluşturmak amacıyla tek başına intratekal bupivakain
kullanılan hastaların peroperatif takiplerine benzer şekilde, hemodinamik verilerde
stabiliteyi bozmayacak oranda düşmelere neden olan ancak daha hızlı ve daha
yüksek seviyede duyusal ve motor blok gelişmesine katkıda bulunan morfinin,
özellikle postoperatif analjezi kalitesinin yükselmesi amacıyla spinal anestezi
uygulamalarında bupivakain kullanımına eklenmesinin uygun olabileceği kanaatine
varıldı.
55
KAYNAKLAR
1. Erdine S., Rejyonel Anestezi, Nobel Matbaacılık, İstanbul, 2005, sf 159.
2. Esener Z., Klinik Anestezi, 2. Baskı, Logos Yayıncılık, İstanbul, 1997,
sf 477- 482.
3. Ezekiel Mark R., Anesteziyoloji El Kitabı, Nobel Matbaacılık, İstanbul, 2006,
sf 179.
4. Esener Z., Klinik Anestezi, 2. Baskı, Logos Yayıncılık, İstanbul, 1997,
sf 482.
5. Esener Z., Klinik Anestezi, 2. Baskı, Logos Yayıncılık, İstanbul, 1997,
sf 486 - 487.
6. Erdine S., Rejyonel Anestezi, Nobel Matbaacılık, İstanbul, 2005,
sf 177 -178.
7. Erdine S., Rejyonel Anestezi, Nobel Matbaacılık, İstanbul, 2005,
sf 180 - 183.
8. Esener Z., Klinik Anestezi, 2. Baskı, Logos Yayıncılık, İstanbul, 1997,
sf 488 - 489.
9. Ezekiel Mark R., Anesteziyoloji El Kitabı, Nobel Matbaacılık, 2006,
sf 183 - 184.
10. Morgan G.A., Maged S.M., Clinical Anesthesiology, Appleton Lange, Los
Angeles, 2002, sf 222 – 223.
11. Erdine S., Rejyonel Anestezi, Nobel Matbaacılık, İstanbul, 2005,
sf 170 - 172.
12. Erdine S., Rejyonel Anestezi, Nobel Matbaacılık, İstanbul, 2005,
sf 165
56
13. Erdine S., Rejyonel Anestezi, Nobel Matbaacılık, İstanbul, 2005,
sf 178 -179.
14. Esener Z., Klinik Anestezi, 2. Baskı, Logos Yayıncılık, İstanbul, 1997,
sf 486.
15. Morgan G.A., Maged S.M., Clinical Anesthesiology, Appleton Lange,
Los Angeles, 2002, sf 222 - 223.
16. Morgan G.A., Maged S.M., Clinical Anesthesiology, Appleton Lange,
Los Angeles, 2002, sf 220.
17. Prof.Dr. Dökmeci İsmet, Farmakoloji, Acar Matbaacılık, İstanbul, 1992,
sf 472 - 75.
18. Erdine S., Sinir Blokları, Emre Matbaacılık, İstanbul,1993, sf 1 - 74.
19. Morgan G.A., Maged S.M., Clinical Anesthesiology, Appleton Lange,
Los Angeles, 2002, sf 218.
20. Yücelmer A. PCA Yayıncılık, İstanbul 1998, sf 101 - 103.
21. Kayaalp O.S., Tıbbi Farmakoloji, 5. Baskı, Feryal Matbaacılık, Ankara, 1990,
sf 1691.
22. Reiz S., Nath S. Cardiotoxicity of Local Anesthetics Agents., Br. J. Anaesth
1986, 58:736 – 748.
23. Sztark F., Malgat M., Dabadie P. et al. Comparision of Effects of Bupivacaine
and Ropivacaine on Heart Cell Mitochondrial Bioenergetics Anesthesiology,
May 1998, Vol 88, No.5 1340 – 1349.
24. Morgan G.A., Maged S.M., Klinik Anesteziyoloji, 3. Baskı, Güneş Kitabevi,
Ankara, 2004, sf 272.
25. Kayaalp S.Oğuz Tıbbi Farmakoloji, 2. Baskı, Hacettepe Taş Kitapçılık, İstanbul,
1996, sf 262 – 263.
57
26. Jong CC., Kim JS., Park HS., et al. The Efficacy of Intrathecal Neostigmine,
Intrathecal Morphine and Their Combination for Post-Caesarean Section
Analgesia. Anesthesia Analgesia 1998; 87:341 - 346.
27. Fogarty DJ., Carabıne UA., Milligan KR.The Anaesthetic and Analgesic
Properties of Intrathecal Clonidine and Intrathecal Morphine in Patients
Undergoing total Hip Replacement Under Spinal Anaesthesia Br. J.Anaesth
November 1993, 71, No:5.
28. Abouleish E., Narinder R., et al. Obstetric Anesthesia, Anesthesia Analgesia
September 1993; Volume 77, No: 3.
29. Husaini SW., Russell IF., Intrathecal Diamorphine Compared With Morphine
for Postoperative Analgesia After Caesarean Section Under Spinal Anaesthesia.
Br. J. Anaesth August 1998, V 81: 135 - 139.
30. Weiss R., Meyer M., et al. Obstetric Anesthesia, Anesthesia Analgesia,
November 1992, V:63 No: 4 sf: 245 - 247.
31. Cardoso MSC., Carvalho JCA., et al. Small Doses of Intrathecal Morphine
Combined With Systemic Diclofenac for Postoperative Pain Control After
Ceasarean Delivery. Anesthesia & Analgesia 1998; 86:538 - 541.
32. Sites BD., Beach M., Biggs R., et al. Intrathecal Clonidine Added to a
Bupivacaine - Morphine Spinal Anesthetic Improves Postoperative Analgesia
for Total Knee Arthroplasty, Anesthesia Analgesia 2003; 96: 1083 - 8.
33. Murphy PM., Stack D., Kinirons B., et al. Optimizing the Dose of Intrathecal
Morphine in Older Patients Undergoing Hip Arthroplasty. Anesthesia Analgesia
2003; 97: 1709 -1715.
58