152

temmuz ağustos 2010 - sualtidunyasi.orgsualtidunyasi.org/wp-content/uploads/2018/09/117_y.pdf · Merhaba, Akdeniz’in mavisinin dünyada benzeri olduğunu sanmıyorum. Akdeniz’de

Embed Size (px)

Citation preview

SAHİBİPROMAR Deniz Malzemeleri Ticaret ve Turizm A.Ş. adınaK. Ateş EvirgenGENEL YAYIN YÖNETMENİSORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜK. Ateş EvirgenYAZI İŞLERİ MÜDÜR YARDIMCISIA. Olcay KakıcıHABER MÜDÜRÜÜ. Müge İnanTASARIMMurat İnanYardımcı Editör Barış Özalp

KATKIDA BULUNANLARAhmet Kapkın, Barış Özalp, Benek İşcan Kapkın, Bülent Şelli, Cem Karabay, Cem Özoral, Gökhan Kuzu, Hakan Kabasakal, Hakan Öniz, Murat Kaptan, Mustafa Kapkın, Mutlu Kurtbaş, Sevda Şahin, Recep Dönmez, Taci Yücedere, Tevfik Camgöz, Ufuk Dönmez.DANIŞMANLARHakan Kabasakal (Biyoloji), Hakan Öniz (Sualtı Arkeoloji)TEMSİLCİLERAdana: Faik Çetindaş (0.505 770 48 31)Bodrum: Aksona Mehmet (0.532 217 38 18)Edirne: Değer Erken (0.536 581 21 58)Foça: Benek İşcan Kapkın (0.532 574 75 38)İzmir: M. Bülent Şelli (0.533 433 97 84)

KKTC: Hakan Öniz (0.535 761 42 52)

YAZIŞMA İÇİNEthemefendi Caddesi, Ethemefendi Apt.No 33/A D: 234738 Erenköy-İstanbulTel: (0.216) 350 75 96, 360 56 27, 360 62 68Faks: (0.216) 302 92 15

ISSN - 1301 - 7535

Web: www.sualtidunyasi.com.tre-mail: [email protected]

4 / Bir Fotoğraf

6 / Mikronezya'nın Köpekbalıkları

18 / USS Oriskany (CV/CVA-34)'ye Dalış

36 / Renkli ve Zehirli

46 / Marmaris'e Geri Dönüş

50 / Sığacık'ın Deniz Tavşanları

60 / Mexikano

74 / Sualtı Fotoğrafçılığı Üzerine Denemeler

88 / Derin Sualtı Araçları

98 / U-20 Alman Denizaltı Batığı

108/ Sırılsıklam Nikah Töreni

112 / İmbat Sualtı Görüntüleme Merkezi'nin Sığacık Makro Gezisi Başarılı Geçti

114 / Kıyı Yapılarının Sualtında Kalma Nedenleri (2)

118 / Marmara Denizi Bize Göz Kırpıyor

temmuz ağustos 2010

118Fotoğraf: Ufuk Dönmez (Marmara Festivali Dijital Makro Dalı)

46

2

Merhaba, Akdeniz’in mavisinin dünyada benzeri

olduğunu sanmıyorum. Akdeniz’de mavi derinliklere süzülmek , dalış dışı bir zevk verir insana. Peki uzun yıllar Türkiye denizleri’nde dalış yapmak için bu duyguyu yaşamak yeterli mi? Ne yazık ki hayır! Dalışın, bu aktiveyi yapana farklı bir duygu yaşatması, bu duygunun uzun soluklu olması, her dalışta ayrı bir heyecan uyandırması gerekir. Bunun için bizim denizlerimiz yeterli

mi? Bu soruya hayır demeden önce biraz düşünüp özeleştiri yapmalıyız?

Kıyılarımızda dalış yapanların her gün ayrı bir batığa dalması, her dalışlarında onlarca ayrı türle

karşılaşması, büyük deniz memelilerine rastlaması mümkün değil. Peki denize her kıyısı olan ve dalış aktiviteleri yaygın olan , hatta dalış turizmi olan ülkelerde durum farklı mı? Her ülke denizleri bir Endonezya, bir Maldivler, bir Kızıldeniz ile boy ölçüşebilir nitelikte mi? Tabii ki hayır? Çok uzaklara gitmeyelim , Akdeniz’deki ülkelere bakalım, örneğin İtalya’ya, Hırvatistan’a , Fransa’ya. Hangilerinin kıyıları bizim kıyılarımızdan daha az kalabalık, daha az bozulmuş, tür bakımından daha zengin? Hiç birinin! Ama dalan kişi sayısı bizim ülkemizden çok çok fazla. Dünya dalıcıları dalış amaçlı gezilerini Türkiye denizleri için yapmazlar. Ama Fransa’ya da , İtalya’ya da bu amaçla gitmezler. Dünya denizlerini de en fazla gezenlerin başında gelmelerine rağmen Fransızlar, İtalyanlar, İspanyollar kendi kıyılarını dalıcılarla doldurup taşırırlar. Yerli dalıcıların yarattıkları kapasite bu ülkelerdeki dalış turizminin tüm yükünü çeker. Peki bu ülkelerde devamlı yeni dalış noktaları yaratmak için hurda uçaklar, gemiler mi batırılıyor? Yapay resifler mi oluşturuluyor? Bir iki istisna dışında hayır!Ama bu ülkelerde insanlar sahip oldukları denizlerin değerlerine sahip çıkıyorlar. Kimbilir , belki de çok zaman önce tükettikleri, bozdukları denizlerine karşı borçlarını ödüyorlar. Ama Ayvalık’tan hiçbir farkı olmayan Kuzey İtalya kıyıları doğal park oluyor, her dalışta Akdeniz’in her canlısını görebiliyorsunuz, Fransızlar İkinci Dünya Savaşı batıklarını önemli dalış noktası olarak hala koruyorlar, Akdeniz’deki en iyi batık dalışlarını yapabiliyorsunuz. Hatta Malta bile bu değerleriyle neredeyse Akdeniz dışından dalıcıların popüler dalış noktası olma aşamasında. Peki biz de böyle mi? Biz Çanakkale Savaşı batıklarını dalış turizminin, teknik dalış aktivitesinin hizmetine gereği kadar sunabiliyormuyuz? Birkaç bin yıllık geçmişi olan kazıları yapılıp bitmiş batıkları (örneğin Borum Yassıada batıkları, Hisarönü Selimiye batığı gibi) bir Efes Harabeleri gibi turizmin hizmetine sunabiliyormuyuz? Deniz canlılarımızı yeteri kadar tanıyıp tanıtabiliyormuyuz? Örneğin Lessepsian Türler konusunda Akdeniz’in en önemli kıyıları arasında olmamıza rağmen bu özelliğimizi dalış turizmi için ön plana çıkarabiliyormuyuz? Biyolojik dalışları yapay batık dalışlarının çok daha iyi bir alternatifi olabileceğini kabul ettirebiliyormuyuz? Bütün bunları yapmadan, neden yapay resifler, uçak, gemi hurdalarından yararlanıp dalış noktaları yaratmaya çalışıyoruz? Bu soruları soruyoruz diye birilerinin kalbini kırıyormuyuz? Eğer öyleyse özür dileriz, ama biz bu denizleri en az onlar kadar seviyor ve tanıyoruz?Esen kalın,

Ateş Evirgen

KKTC: Hakan Öniz (0.535 761 42 52)

YAZIŞMA İÇİNEthemefendi Caddesi, Ethemefendi Apt.No 33/A D: 234738 Erenköy-İstanbulTel: (0.216) 350 75 96, 360 56 27, 360 62 68Faks: (0.216) 302 92 15

ISSN - 1301 - 7535

Web: www.sualtidunyasi.com.tre-mail: [email protected]

Bu dergide yeralan yazı ve fotoğraflar, bilimsel çalışmalardışında izin alınmadan kullanılamaz. Yazılardan doğacaksorumluluk yazarlarına aittir.Yukarıda isimleri belirtiler kişilerdenPromar A.Ş. çalışanları dışındakiler herhangibir ücret karşılığı olmaksızınfahri olarak görev yapmaktadırlar.

6

36

Fotoğraf: Ufuk Dönmez (Marmara Festivali Dijital Makro Dalı)

3

Seferihisar, Sığacık bölgesinde yapmış olduğumuz makro eğitim dalışları benim için zor oldu. Zor olmasının nedeni yeni aldığım ve kullanımı konusunda tecrübe sahibi olmadığım DSLR makine ve onun kabini (hausing) ile ilk defa dalıyor olmasındandı. Bu dalışlarda rastladığım mürenin fotoğrafını çekmeden yapamadım ve özellikle de onunla birlikte olan temizleyici karides ile görünce tüm gayretimi kullandım. Ancak ilk defa kullandığım kameranın ISO ayarını tam olarak ayarlayamamıştım. Sonradan fark ettiğimde iş işten geçmişti. Fakat, bana oldukça heyecan veren “o anı” kareye almıştım. Benim için belgesel tadında olan bu fotoğrafımda hataların çok fazla olduğunun farkındayım. Ama çok çalışıp ve bunun yanında biz sualtı fotoğrafçılığına yeni başlayan ve sualtı fotoğrafçılığına gönül veren dalıcıların deneyim sahibi kişilerin tüm bilgi ve birikimlerini bizlerle paylaştıkça kaliteli fotoğraflar çekmenin zaman geçtikçe çok zor olmayacağını anladım. Fotoğraf: Murat KaptanYer: Sığacık - İzmirTarih: Temmuz 2010Ekipman: Canon EOS 550D kamera, 18-55 mm. Lens, Sea&Sea RDX-550D kabin (housing), Sea&Sea YS-17 (Tek) Flaş Ethemefendi Caddesi, Ethemefendi Apartmanı No: 33/A D: 2 81080 Erenköy - Istanbul

TELEFON: 0216 360 56 27 | 0216 360 62 68 | 0216 350 75 96 FAX: 0216 302 92 15e-POSTA: [email protected] Web: www.promar-deniz.comDeniz Malzemeleri Tic. ve Turizm A.Ş.

Sualtı fotoğrafçılarının bir kompakt sistemde aradıklarından fazlasını bulabilecekleri bir sistem:Geniş açılı zoom lens (24-72 mm , 3x zoom), yaklaşık 1 cm'den makro çekim gücü, görüntünün ekrana yeniden gelme hızı, 12 Megapiksel çözünürlük, RAW dosya ile fotoğraf çekebilme, bir sualtı fotoğrafçısının bir kompakt makineden bulabileceği en üst düzey avantajlardır. 2 adet AAA pille çalışması yanında , şarjlı Li-İon pille de çalışır. Manuel kullanılabilmesi de profesyonel sualtı fotoğrafçıları için önemli bir avantajdır. Ayrıca unutulmamalıdır ki, kameranın yapabilirlikleri kadar, sualtı kabinini (housing) yapısı da bir profesyonel için kamera kadar

Sea & Sea DX-2G

Koruma, taşıma, saklama amaçlı Peli Çantalar *

* Bu ürünler kutu içeriğine dahil değildir, opsiyoneldir.

Profesyonel Sualtı Fotoğrafçılığına ilk adım

önemlidir. Sea&Sea DX-2G sualtı kabini gerekitiğinde yakın çekim lens, geniş açı lens, tek veya ik i dış �aş kullanılabilme özelliği ile diğer tüm kompakt makinelerinden bir kaç adım

öne çıkar. Ayrıca en derine dalış limiti olan sualtı kabinidir. (55 metre) Kısaca bir DSLR sisteme en yakın kompakt sualtı kamera sistemidir.Tavsiye edilen Sea&Sea sualtı �aşlar:YS-110a, YS-01,YS-02,YS-250Pro'dur.Sea&Sea DX-2G dijital dünyanın ıslak yüzüdür.

Geniş açı lensi * Makro lensi *

Geniş açı lens, Sea Arm VII Kol ve YS-110α ile *

Makro Difüzör ile *

4

Ethemefendi Caddesi, Ethemefendi Apartmanı No: 33/A D: 2 81080 Erenköy - IstanbulTELEFON: 0216 360 56 27 | 0216 360 62 68 | 0216 350 75 96 FAX: 0216 302 92 15

e-POSTA: [email protected] Web: www.promar-deniz.comDeniz Malzemeleri Tic. ve Turizm A.Ş.

Sualtı fotoğrafçılarının bir kompakt sistemde aradıklarından fazlasını bulabilecekleri bir sistem:Geniş açılı zoom lens (24-72 mm , 3x zoom), yaklaşık 1 cm'den makro çekim gücü, görüntünün ekrana yeniden gelme hızı, 12 Megapiksel çözünürlük, RAW dosya ile fotoğraf çekebilme, bir sualtı fotoğrafçısının bir kompakt makineden bulabileceği en üst düzey avantajlardır. 2 adet AAA pille çalışması yanında , şarjlı Li-İon pille de çalışır. Manuel kullanılabilmesi de profesyonel sualtı fotoğrafçıları için önemli bir avantajdır. Ayrıca unutulmamalıdır ki, kameranın yapabilirlikleri kadar, sualtı kabinini (housing) yapısı da bir profesyonel için kamera kadar

Sea & Sea DX-2G

Koruma, taşıma, saklama amaçlı Peli Çantalar *

* Bu ürünler kutu içeriğine dahil değildir, opsiyoneldir.

Profesyonel Sualtı Fotoğrafçılığına ilk adım

önemlidir. Sea&Sea DX-2G sualtı kabini gerekitiğinde yakın çekim lens, geniş açı lens, tek veya ik i dış �aş kullanılabilme özelliği ile diğer tüm kompakt makinelerinden bir kaç adım

öne çıkar. Ayrıca en derine dalış limiti olan sualtı kabinidir. (55 metre) Kısaca bir DSLR sisteme en yakın kompakt sualtı kamera sistemidir.Tavsiye edilen Sea&Sea sualtı �aşlar:YS-110a, YS-01,YS-02,YS-250Pro'dur.Sea&Sea DX-2G dijital dünyanın ıslak yüzüdür.

Geniş açı lensi * Makro lensi *

Geniş açı lens, Sea Arm VII Kol ve YS-110α ile *

Makro Difüzör ile *

Köpekbal ığı Fotoğraf ı Çekmek…(2)

Yazı ve fotoğraflar: Ateş Evirgen

MİKRONEZYA’NIN KÖPEKBALIKLARI

6

7

Geçen sayımızda her ne olursa olsun köpekbal ık lar ına sual t ında rast lamak, onların fotoğraflarını çekmek her deneyimli sualtı fotoğrafçısının en büyük amaçları arasında olduğunu ve bu yazımızın sonraki sayılardaki devamının farklı köpekbalığı

tü r le r i i l e i lg i l i da l ış tec rübe ler im iz i paylaşmak şeklinde olacağını belirtmiştim. Mikronezya’daki köpekbalığı dalışları ile başlayalım. Sualtı fotoğrafçıları köpekbalığı fotoğrafı çekmek için en iyi ortamı, dünya üzerinde köpekbal ığı besleme (Shark feeding) da l ış la r ı o rgan ize ed i len bö lge le rde b u l a b i l i r l e r . B a h a m a l a r , b u n l a r ı n başında gelir. Diğer bölgeler Sudan ve Mikronezya’daki Truk Lagoon’dur. Truk Lagoon dalış gezisine derginin 114.

sayısında geniş yer vermiştik. Aslında Truk Lagoon, dalıcıların sadece batık dalışları için tercih ettikleri bir bölgedir. Ama bu bö lgede et ra f ında h iç bat ık o lmayan lagünün dışına yakın üzer i Hindistan cevizi ağaçları bulunan ufacık bir ada

bulunmaktadır. Bu adanın ismi Shark Island (Köpekbalığı adası) ‘dır. Aslında bu ismi alan dünya üzerinde ir i l i ufaklı bir çok ada , kayalık bulunmaktadır. Ama bu ada, adını gerçekten sonuna kadar hak etmiş. Daha adaya yaklaşıp dalış için tekneyi demirlemeden 2-2.5 metrelik köpekbalıkları tekne altında belirmeye başlıyorlar. En azından bol bol köpekbal ığı fotoğraf ı çekmenin garanti olduğunu anlıyorsunuz. Dalış rehberleri dalış brifingini verirken çok da faz la organize o lmaya gerek

Daha adaya yaklaşıp dalış için tekneyi demirlemeden 2-2.5 metrelik köpekbalıkları tekne altında belirmeye başlıyorlar.

8

9

duymuyorlar. Söyledikleri sadece 15-20 metrelere ineceğimiz, orada köpekbalıklarının toplanmalarını bekleyeceğimizdi. Daha önce bu t ip dalış organizasyonları içinde bulunduğumuzdan dal ış lar ımızı bu şeki lde doğaçlama yapacak olmamızdan pek rahatsız olmamıştık. Dalışa başladığımızda birkaç tür resif köpekbalığı yanımızda belirlemeye başlamıştı. Dipte kumluk alanda b i r mercan kayasının et raf ında sıralanıp diğer köpekbalıklarının toplanmalarını beklemeye başladık. Kameramda geniş açılı bir zoom lens takılıydı ve her şekilde istediğim

da tecrübeniz gereği biz tahmin edebi l iyorduk. Bu dal ış larda da rehberin aşağıda köpekbalıklarını top lamak iç in ku l lancağı yem k u t u s u n u g ö r m e y i n c e ç o k d a d i kka t im i çekmed i , nas ı l o l sa yanında getirecektir diye düşündüm. Ama dal ış uzayıp, havalar ımız azalmaya başladığında , kutunun ne zaman aç ı lacağın ı rehbere işaretlerle sormaya çalıştım. Ama anlamsız bir şekilde bana baktı. El inde yem kutusu fa lan yoktu. Ve çok geçmeden de sığ sulara doğru yükselmeye başlamışt ık .

Kameramda geniş açılı bir zoom lens takılıydı ve her şekilde istediğim fotoğrafları çekmeye uygun bir sistemdi. Beslenme güdüsüne girmiş köpekbalıkları yavaş yavaş çevremizde daha fazla toplanmaya başlamışlar daha fazla yaklaşır olmuşlardı.

10

fo toğraf lar ı çekmeye uygun b i r s i s temd i . Bes lenme güdüsüne girmiş köpekbalıkları yavaş yavaş çevremizde daha fazla toplanmaya başlamışlar daha fazla yaklaşır olmuşlardı. Bu da daha rahat fotoğraf çekmemi sağladı. Ancak daha önceki bu tip köpekbalığı dalışlarında rehber yanında get i rdiği yem kutusunu uygun zamanı yakalayınca açar ve köpekbalıkları bu yeme üşüşür ve fotoğraf için istemediğiniz kadar çok kare çekebilirdiniz. Mikronezya’lı yerli rehberler pek fazla konuşan kişiler olmadığından dalış sırasında karş ı laşacağın ız o lay lar ı b i raz

Aşağıda bir çok fotoğraf çekmiştim ama neredeydi “Shark feeding” ? Tekneye çıktık ve bunu sordum. O da bana ağzına kadar balık dolu yem kovasını gösterdi. “Herkes sudan çıktıysa besleme şimdi başlıyor“ dedi ve elindeki kovayı köpekbalıklarıyla dolu olan suya boşalttı. O andan sonra teknemizin altı, çevresi tam bir gösteri alanına dönüşmüştü. Onlarca köpekbalığı kovadan dökülen balık parçaları ve kan kokusu nedeniyle çılgına dönmüş bir şekilde her tarafa saldır ı r hale geldi ler. Onları bu halde sualtında görmeyi umarken

Kameramda geniş açılı bir zoom lens takılıydı ve her şekilde istediğim fotoğrafları çekmeye uygun bir sistemdi. Beslenme güdüsüne girmiş köpekbalıkları yavaş yavaş çevremizde daha fazla toplanmaya başlamışlar daha fazla yaklaşır olmuşlardı.

11

su üzerinden seyretmeye başlamıştık ve elimizden kameraları düşüremedik. Hatta suyun yüzeyine çıkan yüzgeçler inden çekiştirmeye bile başlamıştık. Farklı bir deneyimdi. Ama beklediğimiz bu değildi. Bir köpekbalığının sualtında fotoğrafını çekmek isterdim. Daha önce Sudan’da, Güney Afrika’da bu heyecanı yaşamıştık. Mikronezya’da da bunu yapmadan buradan gitmek istemedik. T ruk Lagoon ’dak i tüm da l ı ş la r ımız ba t ı k da l ı ş la r ı yd ı . Bu da l ı ş la rda da batık çevresinde diğer balıklar yanında köpekbalıklarına da rastlıyorduk. Ancak aç ık suda yüzen b i r köpekba l ığ ın ın istediğiniz açıdan fotoğrafını çekebilmek için yaklaşmak çok çok zor hatta biraz da şansa kalmış bir durum. Bunun için en elverişli ortamı bir “shark feeding” aktivitesi içine girmişseniz yakalayabil iyorsunuz.

Ama Truk Lagoon’daki bu besleme şekli benim is ted iğ im fo toğraf lar ı çekmem i ç i n u y g u n o l m a d ı . B u n a r a ğ m e n yaşadığımız olay hoşumuza gitmişti. Diğer arkadaşlarımın da onayını alarak bir kez daha bu besleme dalışını yapmayı talep ettik. Rehber kabul etti, ama ben besleme s ı ras ında aşağıda ka lmak is ted iğ imi söyledim. Normal dal ışımızı yapacak, köpekbalıklarını izleyecek, daha sonra adanın yakınında demirl i olan tekneye doğru yükselinecek, tam teknenin altında ben çıkmayıp bekleyeceğim, gurup çıkacak, rehberler kovayı denize boşaltacak ve su üstünde gördüğümüz o köpekbalığı kargaşası arasında ben aralarına girecek ve fotoğraflarını çekecektim. Önce rehber boş boş yüzüme baktı sonra “niye” diye sordu. Biz onun haline gülümseyince şaka yaptığımızı sandı. Amacımızı anlatınca ve

12

13

14

de ısrarlı olduğumu görünce “ama tehlikeli olur” dedi. Ne yapmak istediğimi anlatıp türlerin de çok tehlikeli olmadığını söyleyince daha fazla ısrar etmedi ve bir sonraki güne bu şekilde program yaptık. Dalışımız bir önceki güne benzer şeki lde başladı ve devam etti. Dalışın sonuna doğru çıkışa başladık. Köpekbalıkları da derinden b i z im le b i r l i k te yükse lmeye baş lad ı l a r . Teknenin altına geldiğimizde 6-7 metrelerde durduk. Önceden bel i r lediğimiz gibi dal ış rehberimiz ve arkadaşlarımız tekneye çıktılar. Kameramdaki 10-17 mm. geniş açı zoom objekt i f ve güçlü Sea&Sea YS-250 f laşlar i le karşı karşıya geldiğim köpekbalıklarını flaşla çekecektim, bunun yanında aşağıdan yukarı doğru çekimlerde flaşsız doğal ışıktan yararlanarak fotoğraf çekecektim. Elimdeki lens her durumda böyle bir kurgu için en uygunuydu. Köpekbalıkları beslenme aşamasında oldukça hareketleneceklerinden mümkün olan en hızlı enstantaneyi kullanmaya çalışacaktım. Bunun için de 1/200 hızda karar kıldım. Herkes çıktıktan sonra köpekbalıkları birazdan kovanın boşalacağını bildiklerinden teknenin altında toplanmaya ve gittikçe daha hareketli olmaya başladılar. Arkamda bulunan iki büyük kayaya arkamı vererek kovanın yukarıdan boşalmasını beklemeye başladım. Birazdan etrafta kıyamet kopacağı belliydi. Daha önce benzer i köpekbalığı besleme dal ış larında bulunmuştum ama bunların hiçbirinde dipte yalnız değildim. Yavaş yavaş içimde bir pişmanlık duygusu oluşmaya başlamıştı ama artık çok geçti. O iyice şart lanmış köpekbalıklarının arasından geçip tekneye çıkmak artık büyük bir risk taşıyordu. Artık olan bitenin sonuna kadar aşağıda beklemeye mecburdum. O sırada yukarıdan kovayı denize boşalttılar. O andan itibaren hiçbir şey önceden planladığım gibi olmadı. Etrafta bulunan köpekbalıkları aynı türden balıklar değildi. Ama beslenme çı lgınl ığında hepsi aynı davranış biç imini gösteriyorlardı. Artık dipten yükselip aralarına girip fotoğraf çekme şansım kalmamıştı. Dipte kalıp olan biteni izler olmuştum. Bu arada aşağıda bana da i lgi duymaya başladı lar. Üzerime kısa hamleler yapar olmuşlardı. Ama yine de benden çekineceklerini düşünüyordum. Bu durum işime de yaramıştı, çünkü benimle aynı hizaya gelen , bana yaklaşan balıkların

15

daha rahat fotoğraflarını çekmeye başlamıştım. Ama bir süre sonra arlarından birinin zaman zaman bana daha faz la yak laşarak a tak yapmaya hazırlandığını fark ettim. Bir ataktan sonra son gelişinde doğrudan beni ısırmak için geldi ama ben de kameramla ona karşılık verince yanımdan altıma doğru yön değiştirdi, arkama geçti ve uzaklaştı gitti. Bu son hamle de ikimiz de kararlı olduğumuzu belli etmiştik. Gözden kayboldu. Yemin etkisi artık kalmamıştı ama balıkların çoğu teknenin çevresinden ayrılmamışlardı. Onca o landan son ra ba l ı k l a r t amamen uzaklaşmadan tekneye yükselmek istemedim. Ancak 20 BAR havam kalmıştı. Dipte daha fazla kalamayacaktım. İyice seyrelen köpekbalıklarının arasından tekneye çıktım. Çıktığımda bugüne kadar yaptığım en heyecan veren dalışlarımdan b i r in i yapt ığ ımın fark ındaydım. Önceden planladığım hiçbir fotoğrafı çekememişt im ama doğaçlama her karşı laşt ığım açıdan köpekbalıklarının fotoğraflarını çekmiştim. Onlarca fo toğraf la sudan ç ıkmışt ım ama yaşadıklarım fotoğraflarımı gölgede bırakmıştı.İstanbul’a döndüğümde köpekbalığı konusunda uzman o lan ve bu konuda b i lg is ine çok güvendiğim dergimiz yazarlarından Hakan Kabasakal’a başımdan geçen bu olayı anlattım ve bana atak yapan türün fotoğraflarını gönderip ondan daha fazla bilgi almak istedim. Gelen cevap şöyleydi:“Günaydın Ateş Bey,Köpekbalığının türünü belirledim. Özetle;Carcharhinus amblyrhynchos (Bleeker, 1856)

16

Hint Okyanusu, güney Pasifik, Polinezya ve Mikronezya, kuzey Avust ra lya ve Madagaskar kıyılarında yaygın.Azami uzunluğu 255 cm’ye kadar çıkabiliyor.Compagno’nun kitabında türün davranışıyla i lg i l i yazı lanlar arasında, yandaki lere özellikle dikkat çekilmiş: Ortamda besin bulunması halinde bu köpekbalığı türü çok saldırganlaşır ve tehlike arz eder. Bu köpekbalığı kendisine çok yaklaşıldığında, normal olmayan sesler ya da çevrede hızla hareket eden nesneler olduğunda, or tamda bes lenme uyaranlar ı (yara l ı ba l ık , mazmozlama vb. ) o lmasa b i le saldırganlaşabilir.Sanır ım rastgelmiş olduğunuz bireyin k ızg ın l ık ha l iy le bu davranış model i uyuşuyor.

Sevgiler,Hakan Kabasakal “Aslında sonda yaptığımı baştan yapmam g e r e k i y o r d u . D a l a c a ğ ı m y e r d e k i köpekbalıklarının türü ile ilgili daha detaylı bilgi almam ve dalışı ona göre planlamam ve bel l i r isk lere g i rmemem gereki rd i . Ama tecrübenin sonu yok. Yıllarca alışık o lduğunuz veya daha önce yapmış olduğunuz türden bir dalış sonunda bile tecrübenize bir şeyler katabiliyorsunuz. Ana amacımız çok zor, güzel fotoğraflar çekmek olmamalı. Amaç güvenli dalışı ön planda tutmak olmalı. Bu dalışta da bunu bir kez daha yaşayarak hatırlamış oldum.

Gelecek sayı: Güney Afrika köpek balığı dalışları...

17

USS Oriskany, ABD’nin Kore ve Vietnam savaşlarında kullandığı ve 1975 yıl ına kadar ABD donanmasına hizmet eden ün lü uçak gemis i . 278 mt uzun luğu, 46 mt genişl iği ve üst bacasından dan itibaren 45 mt yüksekliği i le devasa bir boyuta sahip. Bu gemi, ABD’nin Meksika körfezinde, uçsuz bucaksız kumsalları ile ünlü Pensacola açıklarında 17 Mayıs 2006 tarihinde artificial reef olması amacı ile 65 metre derinlikte batırıldı.Daha önce Pensacola’ya iki kez dalış y a p m a k i ç i n g e l m i ş f a k a t b ö l g e d e çıkan tornado gibi f ı r t ınalar yüzünden gerçekleştirememiştim. Bu sefer de British Petrol’ün platformundaki patlamaya denk geldim. Bu olay bölge için büyük bir çevre felaketi oldu. 20 Nisan 2010’da gerçekleşen bu patlama ve arkasından gelen büyük petrol sızıntısı USS Oriskany’ye dalış yaptığım 6 Mayıs tarihine kadar Pensacola kıyılarında pek hissedilmedi, fakat rüzgarın

etkisiyle önce batıya doğru sürüklenen petrol tabakası birkaç gün içerisinde bu kıyılarıda vurdu. Dalış yapmadan önce Pensacola Beach’e geldiğimiz ilk gün mayolarımızı giyip denize koşmuştuk. Petrol sızıntısı denizde karanlık, dipte petrol kurumu olarak tarif edebileceğim simsiyah çökeltiler oluşturmuştu. Kıyıya s ı f ı r mesafede ka ld ığ ımız , Por to f ino otelinden de aşağıya baktığımızda, siyah petrol çökel t i ler in in dalgaların gir int i oluşturduğu bölgelerde simsiyah bir bulut gibi olduğunu görebiliyorduk. Suüstünde yaşayan zehirli bir tür olduğunu tahmin ettiğim deniz anaları petrol den etkilenip kumsala vuran ilk canlılardı.Bölgedeki dalış firmalarını uzun zamandır araştırdığımdan, dalışımı bu konuda en iyi hizmet verenlerden biri olduğuna karar verdiğim MBT Divers i le yaptım. MBT Divers ile USS Oriskany’nin orta kulesine dalış yapmak için bir kaç gün öncesinden

USS ORISKANY (CV/ CVA-34) ye dal ış...

Yazı ve fotoğraflar: Gökhan Kuzu

18

19

rezervasyonumu yaptırdım. MTB, Pensacola Beach’den yaklaşık 40 dk uzaklıkta ve batı bölümünde kalıyor. Sabah 7.30 da iki adet tüpümü tesl im almak iç in MBT Divers’a gidiyorum. Bir gün önceden istediğimiz şekilde doldurulan tüpler, bana ve diğer dalıcı lara, basınç ve gaz karışımları tek tek ölçülerek gösteriliyor ve tüp dolumu ile ilgili gerekli evraklar imzalatılıyor. Tüplerin üzerine isimlerimizin, birinci ve ikinci dalışta hangilerini kullanacağımızın ve diğer tüm bilgilerin yer aldığı çıkartma lar yapıştırılıyor.

H e r d a l ı c ı t r i m i x , n o r m a l hava ve nitrox i le doldurulan tüplerini teslim alarak 20 dakika uzaklıktaki limanda bulunan dalış teknesine doğru özel araçları ile yol alıyor.Tekneye ye r leş t i k ten sonra h e r z a m a n o l d u ğ u g i b i s e r t i f i k a l a r ı m ı z ı g ö s t e r i p ,

sorumluluğun tamamen bize ait olduğu 3 sayfa evrakı imzalıyoruz.Denize açılırken hava kapalı görünüyor, sabah kahvaltısı da yapmadığımdan, yol yorgunluğunun üzerine güneşin hala kendini göstermemesi moralimi iyice bozuyor. Burada gün iç inde hava durumunun ne olacağı belli olmuyor CNBC’nin Pensacola Beach’e kurduğu mobile istasyonlar gün içinde 24 saat Weather Channel’e yayın yapıyor. Liman içinden çıkar çıkmaz açık denizde büyük dalgalar ile bir yukarı bir aşağı 1 saat sürecek

20

yolu 2 saatte tamamlayabil iyoruz. Yarı fırtınalı bir hava da ilerlerken ve kaptan geri dönmediğine pişman oluyor. Bizden önce bir tekne daha gelmiş ama bizim gibi şamandıraya b a ğ l a n a b i l m e k i ç i n u ğ r a ş ı y o r . Or iskany n in üzer ine bağlandık, hava hala kapalı , batık fotoğrafı çekeceğim için lensimin arkasına yer leşt i rd iğ im f i l t rey i ç ıkarmam gerek fakat ayakta dahi duramıyorum. Midem çok kötü, belkide ilk defa deniz tutuyor beni. Dalıştan vazgeçmek üzereyken, aşağıda kendini daha iyi hissedeceğimin söylenmesi ile suya atlıyorum. ABD deki dalışlarda rehber dalıcı, grup dalışı gibi kavramlar yok. Herkes kendi dalış eşi ile ayrı olarak dalıyor. Josh ve arkadaşı ile dalışa geçiyoruz ve bir süre sonra ben fotoğraf çekmek için ayrı olarak devam ediyorum. Dalış yapanların çoğu sua l t ı f o toğ ra f ç ı s ı . . O r ta kuleye doğru iniyoruz, Oriskany’nin üst bacası 24 metrede başl ıyor.

21

Su oldukça karanlık, satıh ışığının vurması ile kuleye yaklaşınca görüş iy i leş iyor . Aşağıda b iz i uzaktan gözetleyen iki public safety diver var. Yaşları belki elli ye yakın ama sanki yirmisinde gibi ler, oldukça sport i f vücut yapısına sahip bu dalgıçlar olası herhangi bir tehl ikeye karşı tetikte bekliyorlar. USS Oriskany 65 metre derinliğe batırıldıktan sonra zemine 3 metre den fazla bir oturma yapmış. Dalış sırasında kullandığımız 3D map de yazan derinlikler 3-4 metre arasında yukarıda kalıyor.Kapalı devre ile dalan bir dalıcının kolları altında başka bir tüp bulunuyor fakat ikinci kademede daha önce görmediğim bir şey var. Aşşağıda o ve diğer bazı dalıcıları göremiyorum. Kulenin çevresinde palet vurmak,

22

23

24

bir gökdelenin tepesinde hel ikopter i le dolaşıyormuş hissi veriyor. Uçakların kalkış ve iniş yaptığı, geminin üst seviyesi olan piste kadar iniyorum. Derinl ik yaklaşık 45 metre fakat ortam çok karanlık. Bu derinlikten sonra yukarı çıkıyorum. Geniş açı ile çevrede bulunan balık sürülerinden part ikül ler sebebi i le f lash la görüntü alamıyorum, ışık yetersiz, flash’sızda almak mümkün olmuyor.Dalıcılar arasında dikkatimi çeken bir kaç şey; büyük oranda çelik tüp kullanılıyor ve birçok dalıcının iki adet birinci kademesi var. Ayrıca, ağırlık kemeri kullanan benden başka kimse yok.Dalışlar bittikten sonra, kapalı devre dalan ve daha önce ne olduğunu anlayamadığım ik inc i kademenin pnömat ik b i r kesk i olduğunu anlıyorum. Bu dalıcı yanında b i r kaç tane üzer inde uzun d iken ler olan içi boş (yada boşaltı lmış) istir idye benzeri deniz kabuğu çıkarıyor. Bir başka dalıcının sepetinde ise aşağıdan çıkardığı

25

26

27

karavida lar var. Belki bu satırları okuyan bazılarına garip gelecektir ama bu gibi durumlar, ABD de eğer kanunlar size izin veriyorsa dalışlarda görebileceğiniz normal görüntüler.Dalışlarımızı bitirdikten sonra akşam saat dört gibi geri dönüyoruz. Akşam hava kalmasına rağmen, Otele gittikten sonra Kaptan ın yarınki dalışı olumsuz hava şartları nedeni ile iptal ettiğini öğreniyoruz. Daha iyi fotoğraflar almayı hedeflediğim ikinci dalış fırsatını kaybediyorum.Pensacola’nın her yerinde mevsimsel değişimlere göre doğayı korumaya yönelik hatırlatma levhaları var. İnsanlar doğa ile bir bütün halinde ve iç içe yaşıyorlar, doğayı koruma yönünde yaptıkları her şeyin mantıklı bir yönü olduğunu anlayıp saygı gösteriyoruz. Bununla birlikte bu bölgede sportif kıyı balıkçılığı ve zıpkınla avlanma

28

oldukça yaygın. MTB Divers’da dah i l o lmak üzere bö lgedek i dalış firmalarının büyük bölümü spearfishing turları düzenliyor ve USS Oriskany batığında da sportif amaçla avlanılıyor.Meksika körfezinin kuzey kıyıları b e y a z k u m l a r ı i l e ü n l ü d ü r . Pensacola Beach bu kumsalların belkide en güzeli. ABD’nin Atlantik ve Pasifik kıyılarında dalgaların kıyıda kırılması ile genellikle kıyıda bulanık bir su oluşur. Pensacola nın sugar-white kristal kumlarını i se da lga la r ne kadar dövse saniyeler içinde su yeniden eski berraklığına kavuşuyor.Bu kumsallarda tropikal ortamlarda göremeyeceğiniz bambaşka bir ortam var.Ünlü fotoğrafçı David Doubilet’in b a z ı ç a l ı ş m a l a r ı s a n k i b u kumsal larda çeki lmiş. Bel inize kadar ge len suda do laş ı rken kalabalık vatoz sürüleri yanınızdan geçiyor. Yada ayaklarınızın altıdan kalkan kumda yemlenmeye gelen bir çok balık sizden hiç kaçmıyor, yürürken onlara çarpıyorsunuz, e l i n i z l e d o k u n a b i l i y o r s u n u z . Kısa süreli bir gözlem yaptığınız takdirde kıyıya gelen kalabalık balık sürülerine köpekbalığı yada başka büyük balıkların saldırdığını da görebiliyorsunuz. Pensacola,

29

30

31

32

33

ABD’nin en eski yerleşimlerinden b i r i o l m a s ı n a r a ğ m e n ç o k i y i k o r u n m u ş . 1 9 5 0 ’ l i y ı l l a r d a k i fotoğraf lara ve bugünkü duruma baktığımızda pek fark göremiyoruz.Tamamen kumsal kıyı lara sahip olsada birkaç küçük doğal reef’i de var Pensacola’nın. USS Oriskany ile beraber, daha yakında bulunan USS Massachusetts ve daha bir çok eski batıkta dalış yapmak için mükemmel yerler.

34

RENKLİ VE ZEHİRLİ

Yazı ve fotoğraflar: Hakan Kabasakal

Renk derinde hemen göstermez kendini. Bazen sabırlı ve titiz bir arayışın ödülüdür, b a z e n s a d e c e ş a n s l ı b i r t e s a d ü f , beklenmeyen bir karşılaşmadır. Yerine göre yeş i le ya da lac iver te bürünen alacakaranlığın iç inde, yaşamın sıcak renkleriyle burun buruna gelen bir dalgıç için bu karşılaşma, yabancısı olduğu bir dünyada samimi bir hoş geldin olarak algılanabil ir. Hemen her kovuktan ayrı b i r gökkuşağ ın ın f ı şk ı rd ığ ı t r op i ka l deniz lerde bu duygu, b i r süre sonra gücünü yitirir. Renklerin yarattığı coşku, tropikal denizlerde aşinalığa yenik düşer, sıradanlaşır. Tabiatın cömertçe boyadığı

tropikal resfilerden sonra bizim suların, özellikle Marmara’nın yeşile teslim olmuş derin suları, buraları tanımayanlara yavan gelebil ir. Oysa içdenizin bazı canlıları, mesela deniz tavşanları, bir renk körünün bile dikkatini çekebilecek kadar süslü ve renklidirler.

Deniz tavşanı kelimenin tam anlamıyla bir renk arsızıdır. Sadece bir tanesinin varlığı bile, dibin ölgün tonlarını canlandırmaya yeter de artar . İnce şer i t ler le, par lak beneklerle, sabırla nakışlanmış dantelleri andıran desenleriyle hemen dikkat çeken deniz tavşanlar ı , dalgalar ın a l t ındaki

Masumiyet maskesinin arkasına ustalıkla gizlenen, hatta fırsat bulunca hemcinslerini yemekten çekinmeyen deniz tavşanı, üreme mevsimi geldiğinde doğanın en narin, en ipeksi yumurtalarını bırakan doğurgan bir kuluçka makinesi olur çıkar. (Yer: Sivriada limanı; derinlik: 6 m).

36

dünyay ı resmeden yüce sana tkâ r ın boyamaktan belki de en fazla haz aldığı canlılardır.

Derinlerde devam eden renk cümbüşünde başro lü k imseye kap t ı rmayan den iz tavşanlarını, “kabuksuz deniz salyangozları” ya da “deniz sümüklüböcekleri” olarak tanımlamak daha doğru olur. Başlarında taşıdıkları bir çift (bazı türlerde iki çift) uzun dokunaç la , vücudun ger i s inde gözden kaçmayan solungaç çelenginin görüntüsüne aldanarak yapı lan deniz tavşanı adlandırması, çoğu türün biçimine uymayan bir benzetmedir. Bazı türlerde solungaçlar bir çelenk oluşturmak yerine, vücudun her yerine yayılmış gösterişl i

püsküllere dönüşürken, baştaki dokunaçlar zar zor farkedilen küçük çıkıntılar halini alabiliyor. Doğa bilimlerindeki adlandırma karmaşasından payına düşeni almayan canlı yok gibi. Aslını sorarsanız, herbiri yılbaşı süslerini çatlatacak kadar güzel olan bu canlıların ortak adı olan nudibranchia, “çıplak solungaçlılar” anlamına gelen nudus (latince = çıplak) ve branchia (yunanca = solungaçlar) kelimelerinde türetilmiş.

Renksizl iğin yarattığı cansızlığa yenik düşmüş kaya la r ı , renk le r in a teş iy le canlandıran deniz tavşanlarının sayısına gel ince... Güncel tahminlere göre tüm dünyada deniz tavşanları 3000’den fazla tür le temsi l edi l iyor. Ser in ı l ıman alg

Ircinia süngerinin yüzeyini kazıyan Hypselodoris elegans türü deniz tavşanı sadece beslenmekle kalmıyor, kimyasal savunma için gereken hammaddeleri de topluyor. (Yer: İbrice; derinlik: 16 m).

37

ormanlarından tropikal resiflere uzanan uçsuz bucaksız yaşam kuşağında, çok çeşitli zeminlerde deniz tavşanlarını görmek mümkün. Yaşam şekilleri de en az desenleri kadar renkli bir zenginlik sergileyen deniz tavşanlarının sahte masumiyetleri ise başlı başına bir aldatmaca...

Y e r l e ş t i ğ i s ü n g e r i n ü z e r i n d e b e l l i belirsiz bir hızla sürünen deniz tavşanı, sevimlilik maskesinin arkasına saklanan sabırlı bir yırtıcıdır. Süngerin besleyici dokusunu zorlanmadan sıyırırken, deniz salyangozlarında da yaygın olan ‘radula’sını kul lanır. Esnek bağ dokudan meydana gelen bir şeridin üzerine, toplu iğnenin ucu kadar, hatta daha da küçük yüzlerce keskin dişin düzenli olarak sıralanmasıyla

o luşan radu la , e las t i k b i r rendeden farksızdır. Kendisine kucak açan süngeri sabırla kazıyarak tüketirken, ev sahibinin özsuyunda bulunan zehi r l i maddeler i çıkarları için kullanmaktan geri kalmaz. Süngerin adeta suyunu çıkaran deniz tavşanı, kazıdığı her lokmada içtiği zehri kendi dokularında biriktirerek, zamanla doğanın en zehirli yaratıklarından birine dönüşebilir. Göz alıcı renkler çevredekilere karşı uyarı dolu bir mesajdır aynı zamanda: “Beni sakın yeme, yoksa ölürsün!”

Denizin bombon şekerleri olmaya aday gösterilebilecek kadar renkli olan deniz tavşanları, başlarına ne geldi ki en sonunda birer zehir küpü olup çıktılar?

Aeolidiella alderi türü deniz tavşanının yanındaki küçük anemonlar (deniz tavşanının sağındaki küçük yuvarlaklar), masum görünüşlü yırtıcıya yem olmaktan kurtulamıyor. (Yer: Yassıada; derinlik: 26 m).

38

Dendrodoris limbata’nın rengi yaşadığı yere göre değişiyor. Taşların altında yaşayan bireylerin açık yeşil gövdesinde daha koyu lekeler göze çarparken (a), kumlukta yaşayan bireyler koyu morumsu griye çalıyor (b). Vücudun kenarını süsleyen parlak sarı şerit, farklı renklenmenin görüldüğü bireylerin tek ortak noktası. (Yer: Yassıada; derinlik: 9 m).

Karından ayaklılar (gastropoda) sınıfında yer alan deniz tavşanlarını, yakın akrabaları deniz salyangozlarından ayıran en belirgin fark, deniz tavşanlarında vücudu koruyan b i r kabuk bulunmamasıdır . Der indeki y ı r t ı c ı l a r ın ağz ın ı su land ı ran den i z salyangozunu av olmaktan koruyan başlıca savunma, en güçlü çenelerin baskısına bile karşı koyabilen sağlamlıktaki kabuğudur. Ser t kabuk lu can l ı l a r la bes lenmede uzman laşmış baz ı ba l ı k la r d ış ında , deniz salyangozunun koruyucu zırhını parçalamaya çoğu avcının gücü yetmez. Deniz tavşanlarının koruyucu zırhlarından sıyrılarak yumuşak etlerini savunmasız bı rakmış o lmalar ı , avcı lar karşısında gardlarını indirdikleri gibi düşünülebilir. Fakat onlar kabuklarını bir anda çıkarıp atmadılar. Evrimin laboratuvarında sabırla

gerçekleşen bir dizi deneyde kabuklarından yavaşça kurtulurken, bugün kolay lokma olmalarını önlemekten öte sinsi birer etçil olmalarını sağlayan, bir takım kimyasal savunma mekanizmalarıyla da donatıldılar.

S c r i p p s O ş i n o g r a f i E n s t i t ü s ü ’ n d e n John Faulkner ve Kal i forniya Bi l imler Akademisi’nden Michael Ghiselin’e göre deniz tavşanları, kabuğun kaybıyla elde ett ikleri bir takım kazanımlarla, bugün tanıdığımız görünümlerini aldılar. Marine Ecology Progress Series dergisinin Ağustos 1983 sayısında yayımlanan makalelerinde (Mar. Ecol. Prog. Ser., Cilt 13: sf. 295-301, 1983), deniz tavşanlarının kabuklarından s ı y r ı l m a d a n ç o k ö n c e k i m y a s a l savunmalarını geliştirdikleri fikrini ortaya atan Faulkner ve Ghiselin’e göre, kabuğun

39

Üç renkli deniz tavşanı Hypselodoris tricolor, beslenmek için hidroit polip arıyor. (Yer: Suadiye; derinlik: 6 m).

kaybı ekonomik nedenlerle açıklanabilir. Aşı lması neredeyse olanaksız bir zırh oluşturan kabuğun canlı tarafından üretimi ve bir ömür boyu sırtta taşınmasının enerji maliyeti çok yüksek. Kabuğun inşaası ve sürekli yenilenmesi, deniz suyundan sonsuz bir kalsiyum karbonat akışını gerektiriyor. Evini sırtında taşımak güvenli ancak pahalı bir yaşam şekli...

“Yüklerinin ağırlığından ve maliyetinden kurtulmak isteyen kadim deniz tavşanları, kayıplarını karşılayacak yeni bir savunma mekanizması geliştirmek zorunda kaldılar” d iyen Fau lkner ve Gh ise l in , sünger dokularında bulunan zehirli maddelere uyum sağlamanın, kabuğun yok oluşunda önemli bir kilometre taşı olduğunu vurguluyorlar. Delikli peynire benzeyen yapısıyla dikkat çeken süngerin hayatta kalması, gözenekler

aracılığıyla sağlanan su akımının kesintisiz olarak sürmesine bağlıdır. Sünger, hayatta kalmasını sağlayan gözeneklerin özellikle mikrocanlı lar tarafından t ıkanmalarını çeşit l i kimyasal maddeler salgı layarak önler. Kadim deniz tavşanları süngerleri yerken onların zehirlerinden etkilenmemeyi öğrenerek, hatta bunları vücut lar ında bulunan özel keselerde bir ikt irerek en az kabuk kadar etkili olan, masrafsız bir savunma mekanizmasının ilk temellerini a t t ı l a r . S ü n g e r d e n ö z ü m s e d i k l e r i kimyasal maddeleri kullanmakta zamanla o kadar i ler iye gi t t i ler k i , dokularında bu maddelerden daha güç lü zehi r ler sentezlemeyi bi le başardı lar. Deneyin sonuna gelindiğinde kabuk ya tamamen kaybolmuştu ya da koruyucu hiçbir özelliği olmayan, soğanzarı kadar ince bir içkabuğa dönüşmüştü.

40

Ulva yosunları arasında gezinen Aplysia punctata, Marmara’da yaşayan en büyük deniz tavşanı türlerinden biridir. (Yer: Sivriada limanı; derinlik: 9 m).

Pleurobranchaea meckelii, yumuşak zeminlerde gezinmeyi seven bir azman. Bazı bireylerin boyu 20 cm’yi bulabiliyor. (Yer: Kartal; derinlik: 13 m).

Horozbina (Parablennius gattorugine), gözünün önündeki avı görmezden geliyor. Thuridilla hopei türü deniz tavşanı ile (daire içinde) geçmişte kötü bir tecrübe yaşamış olabilir mi? (Yer: İbrice; derinlik: 6 m).

41

Okyanusun en ö lümcül canl ı lar ından ‘Portekiz savaşçısı’ da deniz tavşanına yem olmaktan kurtulamıyor. Su yüzeyinde başı boş bir mayın gibi sürüklenen Portekiz savaşçısı (Physalia physalis) bir tür deniz anası; dokunaçlarında taşıdığı zehirse kobra yılanının zehirini aratmayacak kadar güçlü. At las Okyanusu’nda yaygın bir tür olan mavi deniz tavşanının (Glaucus atlanticus) iştahını kaçırmaya, savaşçının zehiri bile yetmiyor. Dipte gezinen çoğu deniz tavşanının aksine, mavi deniz tavşanı su yüzeyinin yakınında yaşamaya uyum sağlamış olan pelajik bir nudibranchia türü. Evrimin dipten koparıp yüzeye çıkardığı Glaucus atlanticus, savaşçının hükmettiği arenadaki var olma savaşını, ondan daha zehir l i b ir canlıya dönüşmenin yolunu bularak kesin bir zaferle noktaladı.

Mavi deniz tavşanı etki l i ve zehir l i bir yır t ıcıya dönüşme başarısını, sindir im sisteminde gerçekleşen bir dizi uyarlanmaya

borçlu. Besinleri parçalamaya yarayan midesini havayla doldurarak yüzerliğini ayarlayabilme yeteneği sayesinde istediği derinliğe kolayca inip çıkabilir. Karnı şişmiş haldeyken sağından solundan püsküller sarkan mavi b i r balonu andıran mavi deniz tavşanı, karşısına çıkan Portekiz savaşçısını afiyetle mideye indirdikten sonra, akıllara durgunluk veren bir sindirim süreci başlar. Savaşçının jöleyi andıran gövdesi ve dokunaçları son lokmaya kadar sindirildikleri halde, ölümcül zehri taşıyan yakıc ı kapsül hücre ler i (nematos is t ) , hiçbir zarar görmeden deniz tavşanının bağırsağından derisinin dış tabakasına taşınır . Mavi deniz tavşanı, der is inde bir ikt i rd iği yabancı bir zehr i kendisini savunmak için kullanır. Onun canlı renkleri, olası yırt ıcı lara karşı zehir l i bir uyarı. Savaşçının ö lümcül gücünü devra lan Glaucus atlanticus’un doğal düşmanı yok gibi...

Deniz tavşanı süngerin canlı dokusunu radula ile kazır. Avı öğüten keskin ve esnek bir rende olarak tanımlanabilen radulanın dişleri, deniz tavşanını renkli ve zehirli bir yırtıcıya dönüştürüyor.

42

43

TEŞEKKÜR

“Renkli ve Zehirli” yazısı, İstanbul kıyılarında yaklaşık iki yıldır devam eden bir dizi dalıştaki gözlemlerden sonra kaleme alındı. Bu dalışlar sırasında yanımda olan Burak Demircan’a, Marmara Sualtı Merkezi’nden Meltem Taşdelen’e ve eşim Özgür Kabasakal’a, katkıları ve sabır gösterdikleri için teşekkür ederim.

Kırmızı deniz tavşanı Rostanga rubra da bir sünger avcısı. (Yer: Darıca; derinlik: 6 m).

Yakın plan çekimlerin değişmez baş rol oyuncuları , bugün neredeyse rakipsiz bir yaşamın tadını çıkarıyorlar. Ancak bu ayr ıca l ığ ı ko layca kazanmadı la r . Kabuklarından kurtulmaya karar ver ip renkl i ve zehir l i canl ı lara dönüşürken şüphesiz onlar da kayıplar vermişlerdi. Marmara Denizi’nde de sıklıkla rastlanan Dendrodoris l imbata türü deniz tavşanı üzerinde yapı lan araştırmalar, zehir in sadece 100 m ik rog ramın ın b i l e d ip ba l ı k l a r ı n ı uzak laş t ı rmaya ye t t i ğ i n i gösteriyor. Marmara’nın kumlu ya da kumla karışık çamur zeminlerinde arkasında uzun izler bırakarak sürünen Phil ine aperta, savumasını güçlendirmek için asit içeren koyu bir sıvı salgı l ıyor. Kırmızı deniz

yosunları üzerinde hemen göze çarpan parlak renkleriyle adeta “ben buradayım” diye bağıran Elysia viridis’in de korkmasına gerek yok.. . Örnekler bi tmek bi lmiyor. Bu küçük ayrıntılar, geçen yıl Aşiyan’da yaklaşık 50 m derinde gördüğüm kocaman iskorp i t ba l ığ ın ın , ağzının kenar ında gezinen etli mi etli deniz tavşanını neden ısrarla yemediğini fazlasıyla açıklıyor. Belki de iskorpit dersini zor yoldan öğrenmişti... Kim bilir? Doğadaki diğer tüm renkli ve zehirli canlılar gibi, deniz tavşanının göz kamaştıran renkleri de çevreye karşı açık bir uyarı. Bu sevimli yaratıkların birer kimyasal savaş ustası oldukları hiç aklınıza gelir miydi?

[email protected] - www.derintakip.blogspot.com

44

Mustafa Kapkın’ın Anıları-13

MARMARİS’E GERİ DÖNÜŞ…Yazı ve fotoğraflar: Mustafa Kapkın

Derleyenler: Benek İşcan Kapkın – Ahmet Kapkın

O zamanki insanlar nerelerde yaşanacağını şimdikilerden daha iyi biliyorlarmış.

Peter ’ le baş taraf ta oturmuş kıyı ların güzelliğini hayranlıkla seyrediyorduk.-“Seyahatimizin sona yaklaştığını görerek üzülüyorum.” dedi ve devam etti; “Bu sene hayatımın sayılı yerlerinden birini gördüm. Şuraya bak! Şu birbirinin içine girmiş gibi duran binlerce koy ve adacıklar ne kadar şirin. Üzerlerini örten çam ve çiçek kokları ta buraya kadar geliyor. Binlerce sene önce dünyanın en büyük medeniyetinin bu yerlerde gelişmiş olmasına şaşmamak lazım. O zamanki insanlar nerelerde yaşanacağını şimdikilerden daha iyi biliyorlarmış. Burada ömrüm oldukça kalmak isterdim. Tahit i ’ l i olmama rağmen memleketinizin tabiat güzelliğini bizimki ile mukayese edemem. Hakiki deniz sevgisi ile dolu olanlar sahillerinizi görünce büyülenirler. Seneye de geleceğim ki bütün sahillerinizi görebileyim. Belki çektiğimiz renkli fotoğrafları gördükten sonra bir çok kiş i de benimle gelmek isteyecek. Bu enfes yerler Avrupa ve Amerika’daki iş adamlarının eline geçse dünyanın en güzel otel lerini ve dinlenme yerlerini inşa ederler. Her sene tati l lerini geçirmek için binlerce insan gelir. Fakat her şeye rağmen ben, bu yerleri şimdi oldukları gibi daha çok beğeniyorum. Yüzlerce fotoğraf çektim. Daha da çekmek isterdim. Seneye bir val iz renkl i f i lm getireceğim. Mümkün olursa bazı ilmi teşekküllerden yardım temin edeceğim. Böylece karış karış her tarafa dalıp dipte yatan binlerce tarihi hazineleri göreceğim. Ne olursa olsun bu güzel sahilleri görmüş bir insan olarak duyduğum hazzı asla unutmayacağım.” Marmaris’e yaklaştıkça tekne ufacık adaların arasında i ler l iyordu. Kayalık ve çamların arasında akar sular ın akt ığını , motorun gürül tüsünden ürken kekl ik ler in, yabani güvercinlerin havalandığını görüyordum.

46

Palamut bükünde denizin dibi otluktur.Buna rağmen o gün kısa zamanda iyi sünger toplandı. Hem ki 12 kulacı geçmeyen bu yeri kangavacılar iyice taramış oldukları halde.

47

Seyahatimiz esnasında vahşi ve sarp kayalarla kaplı kıyılar da görmüştük. Dik kale duvarı gibi koyu mavilikler içinde kayboluyorlardı. Onları seyrederken gayri ihtiyari ürperiyordum. Bu vahşi tabiatın da kendine has bir estetiği vardı. Tekne

ağır ağır diplerinden geçerken, “Şimdi bu kayalar üzerimize devri l irse” diye heyecanlanırdım.Körfezin önünü kapayan adacığı dönünce Marmaris göründü. Ali,Kazım amcayı önüne oturtmuş tıraş ediyor.

Kurda sormuşlar; ‘ensen neden kalın’ Her işimi kendim yaparım demiş.Kemal de her işini kendisi yapmak isterdi. Nitekim fırtınadan sonra parçalanmış olan yelkeni kendisi yamıyordu.

48

Sonra sıra ile hepimizi tıraş etti. Yüzümüz gözümüz açılmış, yüzlerimizdeki o vahşi i fade kaybo lmuştu . İ laç çantasından çıkardığımız alkol le bir güzel si l indik. Herkes en temiz min tan ın ı g iymiş t i . Marmaris ’e f iyakal ı g i r iyorduk. Kazım amca takma dişlerini bile askalya (**) ile parlatmıştı. Dümende oturan Kemal , yar ım yo l la teknesini iskeleye yanaştırdı. Demir atıldı ve motor stop etti. Kıyıya birikmiş olan Kemal’in denizci arkadaşları el sallayıp “Hoş geldiniz” d iyor lardı . Kıçtan kara bağladık. Peter’le önce postaneye gittik. Bir sürü mektup. Sonra bankayı ziyaret ettik. Oradan da Deniz Yolları Acentesine gidip

biletlerimizi aldık. Bizi İzmir’e götürecek olan gemi, ertesi gece kalkacaktı.(*) Bu yazı dizisi Mustafa Kapkın’ın 1957-58 yıllarında Bodrum Süngercileri arasında geçirdiği anılarından oluşmaktadır. Yazarın notları, hiç dokunulmadan orijinal hali ile yer almıştır.(**) Askalya bir çeşit süngerdir. Ama bu canlının ekonomik değeri olmamasına rağmen, süngerc i ler onun temiz leme gücünü keşfetmişlerdir. Bütün temizl ik işlerini, kap kascak bulaşığını hatta dişlerini fırçalamayı bile bu canlıdan yararlanarak yapmışlardır.

Devam edecek…..

Ali Zorlu Kazım amcayı tıraşa başlayınca hepimiz heveslendik.O da usanmadan hepimizi tıraş etti. Marmaris’te fiyakalı görünmek istiyorduk.

49

Sığacık’ ın Deniz Tavşanlar ıYazı ve fotoğraflar: Mutlu Kurtbaş

50

51

Yı l ın en s ıcak günler inden b i r gündü, ek ipmanımla b i r l i k te tekneye adımımı atmıştım. Tekne hareket ederken dalış e lb isesini bel ime kadar giy inmiş, dal ış yapacağımız noktaya varıncaya kadar, güneşin ışıklarından korunmak ve sıcakta e lb isen in i ç inde p işmemek i ç in da l ı ş teknesinin bir kenarına oturmuş denizi izliyordum.

Dalış teknesi, sabahın sessizliğini bozuyor ve çarşaf gibi denizi yararak i lerl iyordu. Denizin dibine baktım, nekadar güzel diye düşündüm kendi kendime. Aşağıda, soluk yeşile bürünmüş bir deniz yaşamı vardı. Herşey yemyeşildi. Hiç denize dalmamış yada sualtı fotoğraflarına bakmamış birisi olsam denizin dibinde yeşilden başka bir renk olmadığını düşünürdüm herhalde. Belkide denizin derinl iklerine o yada bu şekilde yolculuğa çıkmamış birisi, teknenin üzerinden denize bakarken böyle düşünüyor olmalıydı!

İlk dalış:

Derken zincir sesleri gelmeye başladı, dalış teknesi ile Seferihisar - Sığacık’ta başlayan yolculuğumuz kıyıdan biraz uzakta, bir dalış noktasında günün ilk dalışı için çapasını suya bırakıyordu. Bugünkü dalış eşimle birlikte kıyafetlerimizi kuşanıp o sessiz dünyaya, sualtına, ilk adımımızı attık.

Dalış eşim İstem hanım dı. Bir önceki gün, yine Seferihisar Sığacık’ta gerçekleştirdiğimiz dalışı bit irmeden önce onunla sualtında keşfettiğimiz canlıları birbirimize göstermiş ve birlikte onları fotoğraf ekipmanlarımızla fotoğraflayarak ölümsüzleştirmiştik. Sırtımda biraz yük hissetmiştim, çünkü ilginç sualtı canlıları bulup dalış eşimle birlikte onları fotoğraflayacaktık, ve dalış eşim bu konuda bana güveniyordu. Suya son atlayan grup biz olduğumuz iç in dip biraz bulanıkt ı , daldığımız alan küçük sayı labi lecek bir alandı ve tüm dalıcılar bir yerlere dağılmış, buldukları canlıları fotoğraflıyorlardı. Ben ise, elimdeki donanıma uygun objeleri arıyor, denizin dibinde micro canlı ları bulmaya

52

çalışıyordum.. Dalmaya 2005 yılında başlamıştım. Ve geçen sene bir arkadaşımın önerisiyle katıldığım sualtı fotoğrafçılık eğitimi sonunda sahip olduğum ekipman için bir housing almış, gerekli ekipmanları tamamlayarak, çok sevd iğ im sua l t ı dünyasında fo toğra f çekmeyede başlamıştım. Bugün ise, tüm olumsuz eleştirilere karşı gelerek micro canlıları çekmek için satın aldığım yeni objektifimi 3. kez kullanmak üzereydim.

“Geçt iğimiz sene, 2009 sonbaharıydı. Sualtı fotoğrafçılığı eğitimimi tamamlamış, güzelel l iklerle dolu ülkemizin çeşitli dalış nokta lar ında dal ış yapmış ve fotoğraf çekmiştim. Yeni bir deneyim yaşamak ve sualtı fotoğrafçılığı konusundaki yeteneklerimi görmek i ç in ü lke çağ ında gerçekleşt ir i len bir sualt ı görüntüleme yarışmasına k a t ı l m ı ş t ı m . B u b e n i m i ç i n , ç o k şey öğrendiğim ve çok zevk l i geçen ilklerle dolu bir andı. Yarışma, macro ve geniş açı konularının türevlerinden oluşuyordu. Video ve fotoğraf dalında düzenlenen yar ışmaya, ek ipmanımın video çekebilme özelliği olmasına rağmen sadece fo toğraf da l ında kat ı lmış t ım. Yarışmada güzel fotoğraflar çekmiş fakat fotoğraflarımla hiç bir puan alamamıştım. Güvend iğ im fo toğ ra f l a r va rd ı , puan a l a n d i ğ e r f o t o ğ r a f l a r d a n d a h a i y i olduğunu düşündüğüm fotoğraflar. Ama başaramamıştım. Dönünce düşündüm, neden diye! Elimdeki ekipman full frame bir Canon 5D Mark II, geniş açı ve macro için kullandığım bir kaç standart lensim vardı . Macro dal ındaki fotoğraf lar ıma güvenmiş t im, b i r fo toğra fç ı gözüy le fotoğraflarım çok güzeldi, ama kurallarla

kısıtlanmış bir çerçevede, 1,5 çarpan, 60mm objektif ve diopter kullanılarak çekilmiş macro fotoğraflar yanında benim 100mm macro objekt i f i le çekt iğim fotoğraf lar kadra jda u fak ka lmış ve yar ışmanın macro kriterlerine uymamıştı. Kullandığım donanımda bazı eksiklikler vardı ve benim onları tamamlamam gerekiyordu..”

Yeni objekt i f im, fu l l f rame i le çok iy i sonuçlar verebilen, ağır olduğu için bir t r ipod ha lkas ı bu lunan, çekeceğ in iz objeye odaklanmak için çok iyi bir göze sahip olmanızı gerektiren ve focus ring i

bulunmayan Canon üretimi bir MP-E 65mm 1-5x zoom lu objektift i . Bir çok kişi bu objektifimi olumsuz eleştirmekte haklıydı, çünkü bu objektif i le sualtında fotoğraf çekmek bir yana, karada fotoğraf çekmek bile oldukça zahmetli ve zordu. Fakat geçen sene sualtı görüntüleme yarışmasında uğradığım yenilgiden sonra bu objektifi kullanmam gerekiyordu.

Dalıştan önce, 100mm macro objektifim iç in sat ın a lmış o lduğum porta uyum sağlaması için 65mm macro objektifimin zoom halkasını çevirerek 2x seviyesine getirmiştim. Şimdi sudaydım, micro canlıları arıyordum.

53

B i r den i z d i b i yamac ın ın k ı y ı s ında dolaşırken, ve tüm cabalarıma rağmen fotoğrafını çekecek bir minik deniz canlısı bu lamadığ ım iç in umudumu y i t i rmek üzereyken yosun lar ın a ras ında be l l i bel i rs iz hareket eden beyaz bir canl ı farkettim. Üstüne yattığım alana kısaca bir göz gezdirip bu minik canlının yanına yerleştim. Dikkatlice çevreme baktığımda, bir metre kare alan içinde bu canlılardan iki tane daha olduğunu farkedip onları fotoğraflamaya başladım. Derinlik yaklaşık olarak 20 metreydi. Nefes alış verişlerim hızlanmıştı çünkü bu canlıyı ilk defa görüyor ve tam bu canlıyı çekebilecek yetenekte bir donanımla onu ve ailesinin diğer bireylerini fotoğraflıyordum. Boyları yaklaşık 5mm olan bu canlıları fotoğrafladıktan sonra dönüp dalış eşime baktım, onun dikkatini çekmek için yanına gidip, “gel sana birşey göstereceğim” diye işaret ett im. Fakat o gelmedi , b i raz heyecan ve b i razda kızgınlıkla tekrar gittim yanına ve tekrar çağırdım, yanıma geldiğinde gözlerine inanamadı, “bu harika!“ diye işaret etti bana! Onun bu minik deniz tavşanını çekmesini beklerken bende diğerlerini fotoğraflamaya koyuldum. Ve kimsenin tavsiye etmediği bir objektife sahip ekipmanımla bu kareleri yakaladım.

Ülkemizde yaklaşık 60 türünün olduğu tahmin edilen deniz tavşanları, çok sığ sularda görülebildiği gibi çok derin sularda yaşayan türleride vardır. Jelimsi bir yapıya sahip olan bu canl ı lar o ldukça yavaş hareket ederler ve su tabanındaki yosun

ve mercanlarla beslenirler. Salyangozların akrabası olan bu türler, çok uzun yıllar önce kabuklarından kurtulmuş, yosun ve mercanların üzerinde bıraktıkları sümüksü yapıdaki izlerin üzerinden kayan canlılar olarak karşımıza çıkmaktadırlar.

O l d u k ç a y a v a ş h a r e k e t e d e n v e savunmasızmış gibi görünen bu canlılar as l ı nda ka rmaş ı k r enk le r i y l e güç lü b i r savunma s is temler in in o lduğunu göstermektedir. Beslendikleri yosun ve mercan lardan a ld ık lar ı bes in le zeh i r üreten yada zehirli mercanların zehirlerini bünyelerinde barındırıp tehl ike anında savunma silahı olarak kullanan ve çıplak elle dokunulmaması gereken canlılardır.

Haminoea Cyanomarginata

İ lk defa Heller & Thompson tarafından 1983 yılında kayda geçti. Ege kıyılarında görü len b i r türdür . İzmi r ’de, Çeşme, Karaburun ve Seferihisar kıyılarında bu canlılara rastlamak mümkündür. Boyları 3mm ile 10mm arasında olabilir. Beyazdır ve kenarları mor olan beyaz renkli yumuşak kabukları vardır.

Kingdom: AnimaliaPhylum: MolluscaClass: GastropodaSubclass: OpisthobranchiaOrder: CephalaspideaFamily: HaminoeidaeSpecies: Haminoea cyanomarginata

Ülkemizde yaklaşık 60 türünün olduğu tahmin edilen deniz tavşanları, çok sığ sularda görülebildiği gibi çok derin sularda yaşayan türleride vardır.

54

55

İkinci dalış:

İlk dalışı tamamlamış, dinlenmek için dalış kulübünün merkezine gitmiş ve karnımızı doyurup biraz dinlendikten sonra ikinci dalışın hazırlıklarına başlamıştık.

Öğleden sonraydı, deniz kabarmış ve da l ış nok tas ına doğru hareket eden dalış teknemizi sal lamaya başlamıştı . Yorucu b i r da l ış o lacağı tahmin inde bulunarak ekipmanlarımı hazırladım. Dalış noktasına vardığımızda teknemiz kuytu bir koya demirledi, yine suya atlayan en sonuncu dalgıçlardan birisiydim. Sabahki d a l ı ş a r d ı n d a n ç e k t i ğ i m H a m i n o e a Cyanomarg ina ta neden i y l e o l dukça keyi f lenmişt im, Günün ik inci en güzel fotoğrafını çekeceğimden habersiz diğer dalıcıları takip ederek etrafta gördüğüm can l ı l a r ı fo toğra f l ı yo rdum. Önce b i r yengeç bacağı, sonra bir kaç renkli balık yavrusunu fotoğraf lamaya çal ışt ım ve sonra kaya bloklarının oluşturduğu bir

bölgeye geldim. İ lk başta, yosunlar ve çeşitl i deniz mercanlarından oluşan bir duvarın kenarında, yine mikro denilebilecek boyutlardaki canlıları arıyordum. Sualtı fotoğrafçılığı kursundayken, eğitim veren hocam bi r keres inde “makro fotoğraf çekmek için bir kaya kovuğu görürseniz mut laka iç ine bir göz at ın, orada çok renkli bir dünya sizi bekliyor olacak..”, demişti. Gerçektende öyleydi, yukarıdan soluk bir yeşile bürünmüş bu dünya, ışık tuttuğunuzda tüm renklerini gün yüzüne çıkartıyordu.

Derinlik yaklaşık 5 metreydi. Duvardaki yosunları incelerken, mor bir deniz canlısı gördüm, bu F labe l l in idae a i les inden Flabellina Affinis isimli bir deniz tavşanıydı. Yine focus yeteneği sıfır olan objektifimi kullanmıştım ve bu sefer 2. flaşımı daha etkin kullanarak tamamıyla bu canlı üzerine odaklanmıştım. Arada, arkamdan geçen dalıcıların çıkardıkları hava kabarcıklarının sesini duysamda, yada dalışı organize eden Bülent Selli’nin, maskesinin içinden bana seslenişini işitsemde duymamazlıktan gelip fotoğraf çekmeye devam ettim. Ve sonunda da bu kareler ortaya çıktı.

Flabellina affinis

İlk olarak Gmelin tarafından 1791 tarihinde kayda geçti.

Kingdom: AnimaliaPhylum: MolluscaClass: GastropodaSubclass: OpisthobranchiaOrder: NudibranchiaSuborder: AeolidinaFamily: FlabellinidaeSpecies: Flabellina affinis

Ekipman:Canon 5D Mark II,Canon MP-E 65mm 1-5x Macro Lens,Sea&Sea MDX-PRO 5D Mark II Housing,Sea&Sea DX Macro Port Base,Sea&Sea DX Macro Port 50,Sea&Sea YS-110a strobe,Sea&Sea YS-250pro strobe

56

57

Turizm Fuar ve Konferans 09 - 12 Aralk 2010

Uluslararas İzmir Fuar Alan, Kültürpark, İzmir

Organizasyon

İletişim

Medya Sponsoru

Bu fuar T.C. Kültür ve Turizm Bakanlğ himayelerinde yaplmaktadr

Havayolu Sponsorlar

Dünyann ve Türkiye’nin farkl destinasyonlarndan turizm profesyonelleri İzmir’de buluşuyor!

www.travelturkey-expo.com

BU FUAR 5174 SAYILI KANUN GEREĞİNCE TOBB (TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ) İZNİ İLE DÜZENLENMEKTEDİR.

Hannover Messe : 0212 334 69 00 / [email protected]İZFAŞ : 0232 497 10 00 / [email protected]ÜRSAB : 0212 259 84 04 / [email protected]

FUAR ÖZEL BÖLÜMLERİ:Butik Oteller Spor, Macera & Dalş TurizmiSağlk & Spa

58

Turizm Fuar ve Konferans 09 - 12 Aralk 2010

Uluslararas İzmir Fuar Alan, Kültürpark, İzmir

Organizasyon

İletişim

Medya Sponsoru

Bu fuar T.C. Kültür ve Turizm Bakanlğ himayelerinde yaplmaktadr

Havayolu Sponsorlar

Dünyann ve Türkiye’nin farkl destinasyonlarndan turizm profesyonelleri İzmir’de buluşuyor!

www.travelturkey-expo.com

BU FUAR 5174 SAYILI KANUN GEREĞİNCE TOBB (TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ) İZNİ İLE DÜZENLENMEKTEDİR.

Hannover Messe : 0212 334 69 00 / [email protected]İZFAŞ : 0232 497 10 00 / [email protected]ÜRSAB : 0212 259 84 04 / [email protected]

FUAR ÖZEL BÖLÜMLERİ:Butik Oteller Spor, Macera & Dalş TurizmiSağlk & Spa

60

Kıbrısın dalış noktaları -7

MexikanoYazı ve fotoğraflar: Tevfik Camgöz

61

Bu güzel dalış noktamız Güneyden Kuzeye doğru uzanan 22 metreden başlayarak 65 metre altına kadar inilebilecek derin bir dalış noktamızdır.Bu dalış noktamız iki bölümden oluşmaktadır; bir bölümüne “Mex icano s ığ ” ,d iğer bö lümüne ise “Mexicano Derin” diğerek ayırıyoruz. Bu bölge o kadar büyüktür ki ancak iki ayrı

dalışla gezilebilir. Bu dalış noktamız ismini devasa meksika şapkalarına benzeyen sünger le rden a lm ış t ı r . An laş ı l acağ ı gibi burada oldukça büyük bir duvar bulunmakta ve 36 metreden 65 metreye kadar inmektedir. Canlılık açısından en zengin dalış noktalarımızdan biridir. Bu noktamızda 40-50 bireyler halinde lagoslar

62

63

ve devasa büyük lükte çok sayıda orfoz görmek her dalışda nerdeyse mümkündür, melana ların (melanur) binlercesi etrafınızda bazen hortumlar oluşturur. Mexicano da görülebilecek diğer canlılar Tuna ,iri Vatoz,Elektrik b a l ı ğ ı , A h t a p o t , N u d i b r a n c h , Fi lkulağı,Çeşit l i süngerler,Yumuşak mercanlar,Deniz atı,Sinarit ,Fangri,Derin su çipurası,Sorgoz,Karagöz çeşitleri ve tab i çok sayıda Akdeniz ’e has diğer balıklar.Yani kısacası bu dalış noktasında da nerdeyse her şeyi görmek mümkün tek sorun derin kısmında dip zamanının kısıtlı olmasıdır. Özelikle Haziran ayında ise çok sayıda Ahtabot ve Lağos sürüleri görmek mümkündür. Burdaki Ahtapotlar yaklaşık birbuçuk iki metreyi bulan devasa ahtabotlardır.B u d a l ı ş n o k t a m ı z d a y i n e t u r u n c u

,mor,mavi,sarı, kırmızı ve çeşitli renklerde b i rçok Nud ibranch (Den iz Tavşanı ) gö rmen iz mümkündür .May ıs ay ında

64

65

66

67

68

69

70

71

M a x i c a n o d a ç o k s a y ı d a karavida’ yı etraf ta dolaşıp ç i f leş i rken görün tü lemekte mümkündür. Haziran ayından sonra ise bu canlı ları ancak m a ğ a r a l a r ı n i ç i n d e g ö r e biliyoruz.Bu da l ı ş nok tas ın ın de r in kısımlarına gidi ld iğinde çok

s a y ı d a d e v a s a f i l k u l a g ı diye bil inen sünger , Müren, Yumuşak t u runcu me rcan görmek mümkün dür.Tabi 40 met reye u laş ı ld ığ ında çok keskin olmayan ama doğrudan 65 - 70 metreye düşen bir uçurum görmek mümkündür.

72

73

S U ALT I F O T O G RA F Ç I L IĞ I ÜZERİNE DENEMELERYazı ve Fotoğraflar: Recep Dönmez

74

75

ÖNSÖZSualtına gönül verenlerin artması, dalış endüstrisinin hem teknik hem de turizm alanında hızla gelişmesi, sayısal sistemlerin akıl almaz bir hızla yaygınlaşması günümüzde sualtı görüntücülüğünü oldukça yaygın bir uğraşı haline getirmiştir. Aslında bu bağlamda baktığımızda hem sualtı sevgisinin, hem de sayısal sistemlerin gelişmesi sualtı görüntücülüğü için oldukça uygun bir zemin hazırlamış, amatörlerin ve profesyonellerin isteklerini fazlasıyla tatmin eder bir ortam yaratmıştır. Bunların nedenlerini maddeler altında incelemeye kalktığımızda şu sonuçlara ulaşabiliriz,

76

20 -12 1954 t a r i h i nde İstanbul Fatih’te dünyaya gelen Recep Dönmez ilk ve orta öğrenimini Fatih çevresinde tamamladıktan sonra, yüksek öğrenimine 1974 yılında İTÜ Elektronik ve Haberleşme Bölümünde d e v a m e t t i . B e ş i n c i sene içer is inde sanata yatkınlığını ve mühendislik yapamayacağını fark edip Sanat Tar ih i okumaya karar verdi. 1979 yılında İÜ. Edebiyat Fakül tes i Sanat Tarihi Bölümünde öğrenimine devam ett i . 1983 yı l ında İÜ. Sosyal B i l imler Akademis inde S a n a t T a r i h i y ü k s e k Lisansı programına katıldı

ve Çağdaş Heykel Sanatında Konstrüktif Eğilimler üzerine yüksek lisans tezi hazırladı. Çocukluğunda dağcılık ve İzcilik faaliyetlerinde beliren fotografa eğilimi Sanat Tarihi eğitimi sırasında ana çalışmasına dönüştü. Bu dönem fotografta profesyonelliğe yöneldi. 1971 yılında başladığı aletli dalış hayatını 1979’da girdiği Caddebostan Balıkadamlar Spor Kulübünde önce sporcu, sonra Teknik Komite ve Yönetim Kurulu üyelikleri ile sürdürdü. 3 yıldız eğitmenliğe yükseldi 2000 yılında da Sualtı Federasyonu tarafından Rehber Kursu açmakla görevlendirildi. Çubuklu Sualtı Birliği Dalgıç Kurs Komutanlığındaki kısa dönem askerliğinden sonra ticarete atıldı, yaklaşık 20 yıl süren ticaret hayatını 2007 de sonlandırdı ve tamamen fotografa yöneldi.1992 yılında video kamerası ile yöneldiği sualtı görüntücülüğünde ulusal ve uluslar arası ödüller kazandıktan sonra 1996 yılında ani bir kararla sualtı fotografçılığına başladı. 1998 yılından 2005 yılına kadar katıldığı uluslararası sualtı fotograf yarışmalarında 12’si birincilik olmak üzere toplam 37 ödül alarak Türkiye’yi başarı ile temsil etti. Yurt içi ve yurt dışında toplam 26 kişisel fotograf sergisi açıp 4 karma sergiye katıldı, 6 sualtı fotograf sergisinin seçiciliğini yaptı. Yurt içi ve dışında sayısız gösteriler yapıp konferanslar verdi, birçok yarışmada jüri üyesi olarak görev yaptı. 2001 yılında Öğretim Görevlisi olarak girdiği İÜ. Sualtı Teknolojisinde verdiği Sualtı Fotografçılığı derslerine 2003 yılından itibaren Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fotograf Bölümünde, 2005 yılından itibaren de Maltepe Üniversitesinde İletişim Fakültesinde devam etti. Halen Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotograf Bölümünün kadrolu Hocası olan Recep Dönmez bu bölümün fotograf derslerini yürütmekte, Marmara Üniversitesinde ve Maltepe Üniversitesinde başlattığı sualtı görüntü derslerine de devam etmekte, her yıl 1 yada iki kez yurt dışında sualtı fotografı üzerine eğitim vermektedir. Bu süreçte pek çok fotograf ve sualtı fotograf öğrencisi yetiştiren Recep dönmez tanıtım fotografı çekmeye de devam etmektedir. Evli ve bir çocuk sahibi olan Recep Dönmez Sigma objektiflerinin Türkiye Disribütörlüğünü yürütmekte; Fotograf, Sanat Tarihi, Dinler Tarihi ve Felsefe ile akademik düzeyde ilgilenmektedir.

Recep Dönmez K imdir ?

Sualtına gönül verenlerin artması, dalış endüstrisinin hem teknik hem de turizm alanında hızla gelişmesi, sayısal sistemlerin akıl almaz bir hızla yaygınlaşması günümüzde sualtı görüntücülüğünü oldukça yaygın bir uğraşı haline getirmiştir. Aslında bu bağlamda baktığımızda hem sualtı sevgisinin, hem de sayısal sistemlerin gelişmesi sualtı görüntücülüğü için oldukça uygun bir zemin hazırlamış, amatörlerin ve profesyonellerin isteklerini fazlasıyla tatmin eder bir ortam yaratmıştır. Bunların nedenlerini maddeler altında incelemeye kalktığımızda şu sonuçlara ulaşabiliriz,

77

1- Dünyada dalış turizmi gün geçtikçe genişlemekte, her yıl yeni ve heyecan verici bölgeler dalış turizmine açılmaktadır.2- Esk iden yok luk la ra ka t l anmak karşı l ığında, çeşi t l i zor luklar la gidi l ip kalınan yerler, bugün birçok dalıcının lüks tatil geçireceği yerlere dönüşmüş durumda. 3- Öze l l i k le hava yo lu u laş ımın ın artması, konforlanması ve ucuzlaması bir çok dalıcıyı denizel yaşamı zengin bölgelere çekmekte, oradaki resortların ya da l ive a board teknelerin lüksü ve rahatlığını yaşamaya teşvik etmekte.4- Dalış merkezlerinin turizm şirketleri ile yaptıkları işbirliği çerçevesinde turizm organizasyonlarının dünyada kusursuzca yerine getirilmesi, dalıcıları korkusuzca dünyanın bil inmeyen yerlerine gitmeye teşvik etmektedir 5- Dalış ana temalı yayınların kalitesi ve yaygınlaşması, dalıcıların yeni bölgeleri tanımalarını sağlamakta, oralara gitmelerini teşvik etmektedir.6- Sualtı temalı sergiler ve gösterilerin artması ve bu konuda üreti lem kal i tel i ürünler bir çok insanı sualtına ve sualtında görüntü almaya yönlendirmektedir.7- S a y ı s a l s i s t e m l e r i n g e t i r d i ğ i k o l a y l ı k l a r , h e r s e g m e n t t e k a m e r a kullanıcısını sualtında da görüntü almaya teşvik etmektedir.8- S u a l t ı f o t o g r a f ç ı l a r ı n ı n v e videocularının hem teknik hem de estetik olarak ciddi gelişme göstermeleri sonucunda oluşturdukları kal i tel i ürünler dalıcı ları merak ett ikleri yere yönlendirmekte ve görün tü peş inde koşma la r ın ı teşv ik etmektedir.9- Sualtı kamera ve ışık sistemlerindeki gelişmeler de kullanıcıları daha başarılı sonuç a lmaya i tmek te , bu da hem ku l lanıc ı la r ı hem de iz ley ic i le r i yen i m a c e r a l a r a h e v e s l e n d i r m e k t e d i r . Sualtı görüntü sistemi üreten firmaların artması, var olanların ürün kalitelerini ve yelpazelerini genişletmeleri de bu konuda yardımcı bir etkendir. Artık sayısal sistem kullanan herkes elindeki kameraya uygun housingler ve ışıklar bulabilmektedir.10- Uluslararası Sualtı Festivallerinin başarısı ve sürekliliği, sualtı görüntücülerini yüreklendirmekte, yükselen bir ivme ile

başarılarını arttırmaya yöneltmektedir. Bu olgu birçok sanatseveri sualtında görüntü almaya heveslendirmektedir11- Üniversitelerin ve fotograf kulüplerinin bu konuya i lg i göstermeler i ve eği t im programlarına sual t ı görüntücülüğünü almaları bu daldaki gelişmeyi büyük oranda desteklemektedir.12- Sualtının ve sualtı görüntülerinin büyüsünün internet ortamında dünyanın en ücra bölges ine b i r t ık sonucunda yayı l ı r o lması da hem paylaşım hem bilgilenme süreçlerinde çok önemli katkı sağlamaktadır. Artık insanlar nerde ve nasıl dalınabildiğini, sualtı yaşamını nerelerde nası l olduğunu ve ne tür görüntüler in alınabileceğini internet ortamında kolaylıkla ve sınırsızca paylaşmaktadır.Asl ında bu nedenler b i rçok seviyede arttırılabilir, ancak ben burada kapatmak istiyorum ki sizler için asıl konumuza yer sağlayabilsin.Bu çalışmamda sizlerle, sualtı fotografçılığı üzer ine sual t ı s is temler inden sayısal sistemlere, geniş açı çekimlerinden makro çekimlere, ışık teknikler inden yaratıcı çekimlere varan birçok başlık altında uzun süreli bir yayını paylaşmak istiyorum. Bu çalışmamın asıl amacı ülkemize bu konuda bir yayın bırakabi lmek, sual t ı görüntücülüğüne heves edenlere bi lgi a k t a r a b i l m e k t e d i r . B e n i m g e ç m i ş t e yaşadığım zorluklar ve zorlu deneyler artık başkalarının önünde engel olmamalıdır. Sual t ında görüntü almaya başladığım z a m a n b u k o n u d a ç a l ı ş a n ç o k a z sayıda dalıcı vardı ve kimse bilgi lerini başkaları ile paylaşmak istemezdi. Sualtı görün tücü lüğünde b ı rak ın Türk iye ’y i dünyada bile bize kaynak oluşturabilecek doğru dürüst yayın yoktu. Ne yaptıysak t ı rnak la r ımız la kaz ıyarak yapt ık . Bu süreçte deneyimlerim ve araştırmalarım sonucunda elde ettiğim bilgileri herhangi bir önyargı beslemeksizin ilgilenenlerin tümü ile paylaşmaya özen gösterdim, bana yapılan her başvuruya vaktim kısıtlı bile olsa olumlu yanıt vermeye çabaladım. Sanırım Üniversitede fotograf alanında görevlendir i lmem bu özel l ikten dolayı gerçekleşti. Çalışmamın uzak zamanlı diğer bir hedefi

78

79

80

81

daha var. Bu aslında benim önemli bir eksikl iğimi gidermemle i l işkil i . Yabancı d i l im pek kuvvet l i değ i l , ama c idd i biçimde geliştirme isteğim var. Eğer bu is teğimi gerçekleşt i rme di reşkenl iğ in i gösterebilirsem, çalışmamı sanatta yeterlilik yada doktora tezi olarak sonlandırmak istiyorum. Ancak biliyorum ki 56 yaşından sonra yabancı di l i akademik düzeyde geliştirebilmek pek kolay değil, belki bu arzum gerçekleşmeyecek bir ütopya olarak kalacak. Bu nedenle de sualtında akademik tez yazacak olanlara kapım her zaman açık olacak, bu bilgilerin kullanılmasında da her hangi bir sınır koyulmayacaktır.Sualtı görüntücülüğümün gelişim sürecinde başından it ibaren benimle olan ve her basamağı bir l ikte yaşadığım ve halen T .C .Ma l tepe Ün ive rs i t es i ’ nde sua l t ı görüntü ders ler inde b i r l ik te o lduğum sevgi l i arkadaşım Bengiz Özderel i ’nin desteklerine ve paylaşımına duyduğum minnet i buradan b i r teşekkür le i fade edebilmem yetersizdir. “BENGİZ İYİKİ VARSIN.” Üç yı ldan beri üniversitede benimle çalışan ve öğrencilerimin sualtı eğitimini üstlenen sualtı fotografçısı ve

3 yı ldız eğitmen Nezih Ekmekçi ’ye de emekleri ve hizmetleri nedeniyle teşekkür ediyorum. Son yıl larda birçok yurt dışı dalışı bir l ikte paylaştığım ünlü tanıtım fotografçısı ve sevgili kardeşim Saygun Dura’ya da bilgi lerini paylaşma erdemi gösterip beni sınırsızca desteklediği için teşekkür etmem gerekiyor. Sea&Sea sualtı sistemlerinin Türkiye disribütörü sevgili Ateş Evirgen’e ise verdiği maddi manevi tüm destekler için gönülden bir teşekkür borcum var, burada yerine getirmek istedim. Aslında Ateş Evirgen’e tüm Türkiye sualtı camiası teşekkür etmelidir, çünkü bizim bu günlere gelmemizde onun bi lg i ve malzeme katkısı azımsanmayacak ölçüde olmuştur. Uluslararası Marmara Sualtı Festivali’nin vazgeçilmez başkanı sevgili Sevda Şahin’e de teşekkür borçluyum. Kendisi yurt dışındaki dalış bölgeleri ile tanışmamı sağlamış, oralara gi tmemi yüreklendirmiş ve birçok gezide bana eşlik etmiştir. Çok çok özel bir teşekkürüm de Ayışığı Dalış Merkezi’nin sahibi sevgili Tunç Yavuzdoğan’a olacaktır. Her türlü özveri ve mali külfetlerle hazırladığı sualtı fotografı işlikleri ile birçok sualtı görüntücüsünün

82

83

84

85

yabancı sular la tanışmasını ve onlara fotograf bilgilerimi aktarma şansını yarattı. “TUNÇ SENDE İYİ Kİ VARSIN”. Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Peyami Çelikcan, Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Şahin Karakaş, sevgili arkadaşım Ya rd .Doç .Dr . Osman Ürpe r ve oda arkadaşım Öğr.Gör. sevgili Murat Gezer’e de akademik yönden verdikleri sınırsız desteklerinden ve güvenlerinden dolayı çok teşekkür ederim. Maltepe Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Kemal Köymen ve Mütevelli Heyeti Başkanı Sn. Hüseyin Şimşek’e de fotograf ve sualtı fotografındaki malzeme ve etkinlik konusundaki isteklerimin tümünü sağlamalarından ve bana rahat bir çalışma ortamı oluşturmalarından dolayı teşekkür borç luyum. Akademik çal ışmalar ımda herhangi bir başarı varsa bunu yukarıda belirttiğim akademik gruba borçluyum. En büyük teşekkürüm ise sevgili eşim Selcan ve oğlum Özgür’e olacaktır. Bu uzun yıllar boyunca evden sıkça ve uzun süreli uzak kalmama hiç ses çıkarmayıp sonsuz bir destek sağlamaları benim için bulunmaz ve vazgeçilmez bir özgürlüktür.

Sevgili okurlar sanırım bu yazı dizisi 2 yıl kadar sürecek uzun soluklu bir deneme o lacak , umar ım bana ka t l an ı r s ın ı z . Türkiye’de sualtı görüntüsü ile uğraşan arkadaşlara da bi r çağrıda bulunmak ist iyorum. Bu yazı diz is inin her hangi b i r d i l i m i n d e i s t e d i k l e r i h e r k o n u üzerinde katkı sağlayabilir ya da eleştiri yapabi l i r ler, buna hem benim hem de hepimizin gereksinimi var. Bir insan her bilgiye sahip olamaz, benimde pek çok eksiğim ve yanlışım olacaktır, lütfen bu eksiklerin tamamlanmasında, yanlışlarımın düzeltilmesinde bana yardımcı olunuz. Bu yardımı sağlayacakların yazılarına mutlaka yer vereceğim. Tarih bizden hepimizden olumlu söz etsin. Sevgilerimle.

86

Yazı: Arş. Gör. H. Barış ÖZALP

1519-1521... Portekizli denizci Magellan’ın 800 metre derinliğe sarkıttığı iskandil palamarı belki en dip bölgeye ulaşamadı ama, bu girişimin derin deniz araştırmaları tarihinin başlangıcı olduğu kesin… Son 200 yıldır keşfetme arzusu ile dolu olan insanoğlu deniz teknolojisinin gelişimi için oldukça fazla zaman ayırdı. Şimdi hemen hemen her büyük deniz araştırmasında binlerce denizel canlı bilimsel sınıflandırmaya dahil ediliyor, derin deniz diplerinde yaşayan bakterilerden enerji eldesi gündeme geliyor ve magmanın soğuduğu bentik bölgede sediment örneklerine göre deprem bilimi daha da fazla aydınlatılmaya çalışılıyor. Derin mavi sular eskisinden çok daha fazla şeyler fısıldıyor artık kulaklarımıza… Challenger, Bathysphere, Trieste, Alvin, Nautile ile başlayan ve Shinkai, Kaiko, Jason/Medea, Mır I-II, Victor 6000 ve Remora 2000 gibi araçların derin mavi sonsuzluğa dalışlarıyla devam eden bir hikaye bu… Bilinmeyeni ortaya çıkarma adına, her saniyesini, kendini derin sualtı araştırmalarına adayan bilimcilerin bildiği bir hikaye…

MAVİ DERİNLİKLERİN KEŞFİ - I

DERİN SUALTI ARAÇLARI (AUV, ROV, HOV) VE DENİZALTILAR

88

Mavi derinliklerin diplerinde, ışığın ulaşamadığı ve sonsuz karanlığın hakim olduğu bu derin sucul ekosistem araşt ı rmalar ında, b i rçok denize l organizma ortaya çıkarıldı. Yeryuvarı ve okyanusların genel özellikleri ile i lgi l i birçok önemli konu tartışı ldı. Okyanusların derinliklerindeki fiziksel, kimyasal ve biyolojik özell ikler bu araştırıcılar tarafından belgelendi ve arşivlendi. Abissal düzlükler, Denizaltı dağları , Der in deniz çukur ları ve Okyanus ortası sırt lar derin deniz a raş t ı rma la r ına dek uzun y ı l l a r saklı kaldı. Derin sularda kaybolan balinaları kendine besin olarak seçen Petromyzon’lar ve bunlar gibi birçok derin deniz canlısı, dip bölgeleri metan kaynakları ve bentik ekosistemde sediment tabakalaşması gibi olgular bu araştırmalarla görüntülendi. Plaka tektoniği konularına açıklık getirildi ve deniz tabanında meydana gelen mikro ölçekli depremler incelendi… Soğuyan magmanın gözlemi yapıldı ve hidrotermal alanlarda bulunan baca benzeri yapılar ilk kez kayıt altına alındı. Hatta yıllar önce batmış olan Antik dönem ahşap kalyonları veya ünlü Titanik gibi gemilerin bazıları da bu çalışmalarda ortaya çıkarıldı. Derin sularda ROV, HROV, AUV ve HOV’lar ile inceleme yapan bilimciler bu bölgelere gelene dek birçok gerçek bil inmezliğini korudu.

Ünlü Dünya Serbest Dalış şampiyonlarından Jacques MAYOL’un, kendi nefesli ile ilk

defa 100 metre derinliğe indiğinde neleri gördüğü, ne gibi farklılıklara hayran kaldığı, su üstü ve sualtının aykırılığı hakkında ne g ib i düşünce lere sah ip o lduğunu b i lemiyoruz ama, onun dünya rekoru denemelerinin sualtı tıbbının gelişimine ne derece katkı sağladığı hakkında oldukça hemfikiriz. Serbest Dalış ile derin sualtı araştırmaları arasında tek ve en büyük benzerliği gösterin deselerdi eğer size, bu “Su Basıncı” derdim hemen. Serbest dalıcıların derinlere inebilmek için basınca adapte olabilmeleri gerekti. Tıpkı sualtı robotlarının ve denizaltılarının (submarines) ona karşı oldukça dayanıklı üretildiği gibi…

Sualtı araştırmalarının gelişimi de böyle başlamıştı. Daha yüksek su basıncına dayanıklı sualtı araçlarının (robotlarının)

ge l i ş im i i l e daha der in su la rda araşt ı rma imkanı doğdu. Sürekl i bi l inmeyen bölgelerde daha önce gö rü lmemiş t ü r l e r i nce lenmeye çal ışı ldı . Bi l inmez bir der in mavi karan l ık dünyaya b in le rce da l ış yap ı ld ı . Sua l t ı a raş t ı rma la r ın ın temeline bakıldığında derin sularda yaşam süren canlılar ve etraflarındaki ekosistem hakkında daha kapsamlı b i lg i sağlanmasının amaçlandığı d i kka t i çeke r . Bunun yan ı s ı ra sua l t ında zor şa r t la rda yap ı lan çalışmalarda yıllar önce batmış olan ant ik veya günümüze tar ih lenen gemi enkazlarına ulaşılması ile de

89

sualtı arkeolojisi bilimi hızlı bir ilerleme kaydetmiştir.

İngilizlerin Challenger gemisi ile yaptıkları 3.5 yı l süren ve 70.000 mile yakın bir mesa fen in ka t ed i l d i ğ i a raş t ı rmada 8000 metre derinl iğe bırakılan iskandil birçok yeni türün keşfine yol açmıştır. Bu ça l ışma, tar ih te en öneml i den iz araştırmalarından biri olarak bil inir. Bu araştırmalar sırasında 4717 tür deniz canl ıs ı b i l imsel s ını f landırmaya dahi l edilmiştir. Derin sualtı araştırmalarında Bermuda açıklarında Bathysphere isimli denizaltılarıyla 923 metre derinliğe dalmayı başaran Charles William BEEBE ve Otis BARTON derin su araştırmalarını başlatan ve derin su ekosistem canlılarını sualtında ilk kez gözlemleyen bilim adamları olarak bilinirler. İkinci dünya savaşı sonrasında Otis BARTON’un inşa ettiği Benthoscope 3048 metreye da l ış gerçek leşt i r i r ve 1949 yılında yaşanan bu gelişme birçok derinsu denizaltısının yapımına ilham olur. 1950 yılında Galathea gemisi ile yapılan araştırmalarda Pasifik okyanusunun beş farklı çukurunda o güne dek hiç görülmemiş deniz canlıları yüzeye çıkarılmıştır. 6000 ile 10.000 metre aralığında tam 115 tür belgelenmiştir (dalış yok!).

FNRS I b i r ba londu . 15 .780 me t re yüksekliğe çıkarılan ve üreticisine rekor getiren bir balon… İsviçre’li Fizik Profesörü, mucit Auguste PICCARD balonu ile 15.780

metrelik yükseklik rekorunu kırmıştı ama gönlü der in mavi sulardaydı . Piccard araşt ı rmalar ın ın perspekt i f in i havaya yerine sualtına çevirdi ve aynı isimle sualtı araçları geliştirdi. FNRS II 1946-48 yılları arasında Belçika’da inşa edi ldi ancak bir hasar sonucu tekrar onarım gördü ve FNRS III olarak isimlendirildi. FNRS III o yıllarda 4000 metre derinliklerin altına birçok başarılı dalış gerçekleştirdi. Profesör PICCARD’ın son icadı Trieste, 1953 yılında ortaya çıkarıldı. İnşasının yapıldığı ülkeler or i j inal kaynaklarda İsviçre, İ ta lya ve Birleşik Devletler olarak belirtilir.

Birleşik Devletler donanmasına veri len Trieste başarılı dalış yaşamına burada başladı. Deniz araştırmaları tar ih inde en ünlü olduğu, rekorlar kırdığı yaşamı 1960’lı yıllarda start aldı. 23 Ocak 1960 tarihinde Marianas Çukuruna başarılı bir dalış yapmış ve dünya dalış rekorunun sahibi olmuştur. Auguste PICCARD’ın oğlu Jacques PICCARD ve donanma subayı Don WALSH, 35.810 feet derinliğe 8.5 saat süren bir dalış gerçekleştirmişlerdir ve bu insanlı sualtı araştırma denizaltı larının gelişimini hızlandıracak önemli bir tarihi olay olarak nitelendiri lebil ir. Dalış bazı kaynaklarda şöyle dikte edilir;

“ 12 insan ay yüzeyinde yürümüştür . 100’lerce kişi yeryüzünün en üst noktası olan Everest’e tırmanış gerçekleştirmiştir. Binlerce insan Kutba ayak basmıştır. Ancak,

90

sadece iki insan okyanusun en karanlık noktasını görebi lme ve inceleyebi lme şansına sahip olmuştur ”

1960’lı yıllara deniz bilimlerinde altın çağın başlangıcı da denilebi l i r aslında. Ünlü oşinograf, keşifçi, mucit ve usta denizci Kaptan Jacques Yves COUSTEAU 1959 yılında kendi geliştirdiği batiskafı “ Diving Saucer” ı deniz bilimlerine hizmet için ortaya çıkardı. Batiskaf, 24 saatlik oksijen kaynağı sağlayabiliyordu ve iki kişilik mürettebatıyla 305 metre derinliklerde çalışma imkanına sahipti. Araç ile okyanusların pek çok farklı bölgesinde dip araştırmaları gerçekleştirildi, yeni canlı lar keşfedi ldi ve mavi dünya ile ilgili ilk sualtı belgesel çalışmalarına imza atıldı o yıl larda… N e l e r y a p m a d ı k i C o u s t e a u ! S a y m a k l a bitmez. 1960’’lı yıllardan sonrası aynı zamanda sualtı laboratuarlarının ge l iş imi i le de d ikkat çeke r . Cous teau ’nun ica t la r ından Conshe l f I, II, III araştırmacılara sualtında kalma imkanı sağlamışt ı r . Bu kendi kendine yetebilen üniteler de sualtı laboratuarlarının ortaya çıkarılmasında en büyük adımdır.

1962 i l e 2004 y ı l l a r ı a r a s ı n d a s u a l t ı n d a n Archimede, Cyana, Alvin, Nautile ve Shinkai 2000 gibi sualtı araçları geçti. O tarihler için onlar en mükemmeller iydi . Şimdi lerde daha da iyileri üretiliyor. Derin okyanus çukurlarının keşfi birçok bi l im insanını sualt ına her geçen gün daha da fazla çekiyor. Derin su araştırmalarında araçların kişisel kul lanımı bi le şimdi ön planda. Bilim insanları tek ya da çift kişilik araçlar i le araştırmalarına teknoloj ik ekipman kullanımını dahil edebiliyorlar. Daha da ileriye gidelim. Turistik denizaltılar bile üret i l iyor art ık. Odyssey, Tri ton 1000, Explorer 1000 vb. denizalt ı lar bunlara verilebilecek güzel örneklerden. Araştırma

merkezlerinin ürettiği araçların başarısı bariz ortada. Derin deniz araştırmalarında en iyi on merkez sayabilirsiniz belki ama, ayrıntılı inceleme yaptığınızda kendini bu bilime adamış onlarca kuruluş olduğunu ve her bir inin de global ısınma başlığı altında ne derece başarılı çalışmalar ortaya koyduğunu rahatlıkla görebilirsiniz (Tablo 1.).

Tüm bu araştırma birimlerine ek olarak sualtı araçları dizayn edip ihtiyacı olan merkezlere gönderen ISE, US. Sub, Hydroid, HUV, Deep Flight, Atlas Maridan gibi sayısı 30’un üzerinde şirket de mevcuttur. Bu şirketler deniz bilimleri alanında çalışan bilim insanlarına, donanma gemilerine ya da

sualtı sanayi çalışanlarına birçok farklı tipte ROV, HROV, AUV ve HOV tasarlamakta ve üretimlerini gerçekleştirmektedir. ROV (Remotely Operated Vehicles) araçlar, genellikle ana gemiden kumanda edilen, manevra kabiliyeti yüksek insansız sualtı robotlarına verilen isim. Dünya üzerinde gerek araştırma üniteleri tarafından olsun gerekse şirketlerce olsun birçok farklı tipte ve özellikle ROV araçları üretilmekte. İlk zamanlarda sadece platform kontrolleri veya boru hat lar ındak i genel iz leme çalışmalarında kullanılan ROV sistemleri şimdilerde artık bilimsel araştırmaların

91

temel ekipmanlarından biri haline gelmiş durumda... Sualtı sanayinde de artık birçok önemli iş sualtı robotlarına devredilmekte. Elbette ki bunda asıl gaye, insan hayatını riske sokmadan işi tamamlayabilme. Teknik dalış gelişimine bir göz attığınızda aslında teknolojik ilerlemenin mükemmel boyutlarda olduğu dikkat i çeker. Bunda kimsenin şüphesi yok. Ama yinede, artık birçok şirket dalgıç yerine robot kullanmayı tercih ediyor. Bence de akıllıca… Hızlı, güvenli, dayanıklı ve etkin… ROV’lar artık birçok farklı alanda hizmet veren araçlar halini aldılar. Dünya’da şu anda 50’nin üzerinde araştırma merkezi, üniversite birimi ve özel kuruluş sualtı robotları tasarlıyor. Toplamda 150’nin üzerinde sualtı robotu… Bu da tabii ki deniz bil imlerinin daha da i lerlemesi açısından önemli bir durum…

HROV (Hybrid Remotely Operated Vehicles) sistemleri diğer sualtı robotları içersinde yeni nesil olarak biliniyorlar. İçlerinden en ünlüsü Birleşik Devletler (WHOI) patentli Nereus. Woods Hole oseanografi enstitüsü tarafından tasar lanan Nereus, 11.000 metrede araştırma yapabilme özelliğine sahip. Ayrıca Nereus, ik i fark l ı moda alınarak kullanılabil iyor. İ lk kullanımda fiber optik kablo ile ana gemiye bağlı olarak ROV özelliğiyle kullanılabiliyor. Diğer moda alındığındaysa tamamen özgür bir konumda AUV gibi ana gemiye bağlantısı olmadan uzaktan kumanda edi lebi l iyor . Hybr id

olmasının get i rdiği avantajı da eklemek de fayda var.

Tarihi bilgilerden de hatırlayacağınız gibi 1964 yılında WHOI ta ra f ından d i zayn edilen, dalış yaşamı boyunca 4400 adet araştırma dalışı i le dünya okyanuslarının y a k l a ş ı k % 6 3 ’ l ü k b i r k ı s m ı n ı n incelenmesinde ö n c ü l ü k e t m i ş o lan en esk i HOV (Human Occup ied V e h i c l e ) A L V I N i d i . Bu a raç l a rda

elbet rolü insan faktörü almakta. Son yapı lan çalışmalarda okyanusun 6500 metre derinliğine kadar içersindeki bilim adamları ile beraber araştırma yapabilecek kapasitede HOV robotları geliştirilmiştir (JAMSTEC). Şu an Japon Deniz ve Yeryüzü Bilim ve Teknoloji Kurumu tarafından dizayn edilen “Shinkai 6500” ile iki bilim adamı ve bir operatör derin okyanus diplerinde inceleme yapabiliyorlar. Bu derinliklerde belir l i amaçlar için çalışma yapmak bir milad…

Deniz bilimleri öyle ilerledi ki, artık bilim insan la r ı 3000 met re de r in l i k le rden sonrak i su la rda a raş t ı rma yapab i l i r yetkinlikteler. Kimi sualtı aracı 200-3000 metre derinlikler arasında (Batial zon); k imi 3000-7000 metre (Abissal zon) ; kimi ise 7000 sonrası derinliklerde yani okyanusların en dip bölgesinde Hadal zonda araşt ı rma yapabi l i r kapasi tede üretiliyor. Özellikle HROV, ROV ve AUV araçların gelişimi ile Hadal zon’un daha önce keşfedilmemiş denizel ekosistemi gün ışığına çıkarılıyor. 7000 metre sonrasındaki araşt ı rmaların ar t t ı r ı lmasındaki temel etkenlerden biri Bakteriler. Birçok bakteri türü ilk defa gözleniyor bu derin ve karanlık, santimetrekareye yaklaşık 1 ton basıncın tekabül ettiği habitatta… Örneğin Jamstec merkezin yeni üretimi olan 11.000 metreye dalış yapabilen Abismo’nun üretilmesindeki temel amaçlardan en önemlisi bu…

92

Tablo 1. Araştırma merkezleri, sualtı araçları ve özellikleri

ARAŞTIRMA MERKEZİ,ENSTİTÜ, ŞİRKET

TOPLAM ARAÇ / İNSANLI ARAÇ AD.

EN DERİN ARAÇ MAX ARAŞTIRMA DERİNLİĞİ VE TİPİ

WHOI 12/1 Nereus 11.000m/HROV

JAMSTEC 6/1 Kaiko 7000 II - Abismo 11.000m/ROV

NOAA 8/2 Jason/Medea 6500m/ROV

IFREMER 4/1 Nautile 6000 m/HOV

SUTA 10/2 Tosun 160m/ROV

GATE Elektronik 1/0 Gelibolu ROV 1000m/ROV

PPSOI 4/4 Mir I-II 6000m/HOV

MBARI 3/0 Dorado 6000m/AUV

MIT Sea Grant’s AUV Lab 11/0 Odyssey I 6000m/AUV

CSSF 1/0 Ropos system 5000m/ROV

ISE 4/0 Explorer 5000m/AUV

UVI 30/21 SDL 1 1500m/HOV

HURL 3/2 Pisces V 2000m/HOV

AWI 1/0 AUV P.Module 3000m/AUV

Kongsberg 6/0 HUGIN 4500 4500m/AUV

KIT 2/0 Aquabox II 50m/AUV

LIRMM 5/0 Goats 200m/AUV

HAFMYND 3/0 Gavia 1000m/AUV

HYDROID 4/0 Remus 6000 6000m/AUV

ISR 1/0 Infante 500m/AUV

ECA Group 10/0 Epaulard 6000m/AUV

FSI 1/0 SAUV II 500m/AUV

IMTP 9/0 CR 01, MT88 6000m/AUV

Lockheed Martin 4/0 Marlin MK 3 4000m/AUV

MASE Inc. 1/0 SAUVIM 6000m/AUV

MARPORT 1/0 SQX-500 500m/AUV

NIO 4/0 Autosub 6000 6000m/AUV

Bluefin 5/0 Bluefin-21 6000m/AUV

Atlas Maridan 6/0 Sea Otter MKII - Maridan 600 600m/AUV

HBOI 3/1 Johnson Sea-Link 914m/HOV

93

AUV… Yani Autonomous Underwater Vehicles olarak isimlendiri len bağımsız sualtı araçları, ana gemiye bağlandığı herhangi bir fiber optik kablo olmadan da dipte çok uzun mesafeler kat edilebilmesi i ç in yara t ı lmış a raç la r . Woods Ho le Oseanografi Enstitüsü tıpkı JAMSTEC, IFREMER, Shirshov ve CSSF gibi bu dalda çok iyi olan araştırma ünitelerinden bir tanesi. Ürettiği AUV robotlar pek çok farklı amaçlara hizmet ediyor. Enstitü dalında en iy i lerden b i r is i konumda. Üretmiş olduğu Abe, Jaguar, Puma, Remus, Sea

Bed, Spray Glider, Slocum Glider gibi pek çok model i le araştırmalarda öncü kuruluşlardan olduğunu kanıt lar gibi… AUV REMUS 100, 600, 3000 ve 6000 modelleri ile hiç durmadan 22 saat sualtı çalışması yapabilme kapasitesini elinde bulunduruyor. Yine, MBARI (Monterey Bay Akvaryumu Araşt ı rma Enst i tüsü) tarafından üretilen Dorado sınıfı AUV’ler, 6000 metre derinliklerde yapılan okyanus dibi haritalama çalışmalarında oldukça sık kullanılmaktalar.

Hayal gücümüzün sınırlarındayız ve s ın ı r l a r ı aşan b i r çok b i l im insanı ve üretici i le yan yanayız. Gördüğünüz gibi dünya üzerinde sayısız araştırma merkezi, üniversite birimi ve şirket var sualtı araçları dizayn eden ve ihtiyacı karşılamaya ça l ı şan… B i rçok dünya ü lkes i uç s ın ı r lar ı zor luyor . Araç lar ın teknolojik gelişimi inanılmaz. Peki ya TÜRKİYE? Bizler bu bilimin kıyısına nasıl yanaşıyoruz?

SUALTI ARAÇLARININ KULLANIM AMAÇLARI

1- Bilimsel çalışmalar •Yeni canlılarının keşfi ve örnekleme çalışmaları •Derin su fizikokimyasal parametre ölçümleri •Kimyasal oşinografi •Hidrotermal faaliyetlerin tespiti ve incelenmesi •Kaya çekirdek sondajı •Okyanus dibi tam görünümlü haritalama çalışmaları •Arama ve kurtarma faaliyetleri (Sualtı Arkeolojisi) •Volkanik faaliyetlerin incelenmesi •Hadal zon bakteri türlerinin incelenmesi •Derin su mercanlarının incelenmesi •Okyanus dibi sediment araştırmaları2- Askeri faaliyetler •Mayın tespiti ve önlem •Arama/Kurtarma •Torpido kurtarma ve onarım •Kaza tahkiki •Deniz güvenliği •Anti terörizm 3- Petrol Endüstrisi •Petrol arama ve tespit işlemleri •Duvar kalınlık ölçümleri •CP ölçümleri •Anot kurulumu •AX/VX halka değişimleri •Çamur ve kum temizliği •Cıvata ayarları •Hidrolik testler •Püskürtme ve fırçalama işlemleri •Görsel kontrol •Kablo değişimleri4- Deniz Kazaları •Yer belirleme, tetkik ve onarım5- Sualtı sanayi işleri •Telefon kablosu hat döşeme •Şehir sualtı boru hatlarındaki onarım çalışmaları6- Özel kullanım •Turistik amaçlı denizaltılar •Lüks sınıf denizaltılar

94

T ü r k i y e ’ d e s u a l t ı r o b o t l a r ı n ı n v e denizalt ı ların (askeri deği l) gel iş imine baktığımızda üniversitelerimize bağlı robot topluluklarının büyük katkısının olduğu ve çok farkl ı , patent hakkı elde etmiş birçok projenin varl ığı dikkati çekiyor. Boğaziç i Sual t ı Araşt ı rma Merkezinin bir ROV projesi mevcut örneğin... Sualtı robot üretimine bakıldığında ise ilk izleri SUTA’nın (Sualtı Teknolojileri Araştırma Enstitüsü Derneği) bıraktığı bariz bell i. Kişisel üretim deneyimleri de olsa SUTA başlı başına geliştirdiği ROV sistemleri, sualtı yaşama ünitesi, turistik denizaltı ve araştırma denizaltısı ile dünyada oldukça

tanınan bir kuruluş. Türkiye’de özel şirketler de mevcut. Örneğin Gate Elektroniğin üretmiş olduğu “Gelibolu ROV” 1000 metre derinl iklere kadar araştırma yapabilme özelliğinde. Ayrıca SSM (Savunma Sanayi Müsteşarlığı) tarafından yürütülen Tübitak 1007 projesi ile de Milli AUV üretimi için hazı r l ık la r yapı lmakta . Tüb i tak MAM desteklerinin de olduğu proje’de prototip geliştirme safhasında olunduğu bilgi ler arasında belirtilebilir.

Güneş arabaları , karasal robot lar vb. konusunda Türkiye’nin oldukça i leri bir konumda olduğu kesin ama sualtı robotları

95

ile ilgili bilimsel çalışmalara bakıldığında araştırma sayısının çok da fazla olmadığı dikkati çekiyor. Bu konuda eksikliklerimizi fark edip bir an önce, üstteki yazımızda da bel ir t t iğimiz gibi dünyanın en önde gelen araştırma merkezlerini (JAMSTEC, IFREMER, WHOI, NOAA, Shirshov, vb.) örnek alarak çalışmalara hız vermemiz gerekiyor. Sualtı araç üretim teknolojisi inanılmaz. Kullanım alanlarının spesifikliği de inanılmaz. Akıl almaz gelişimler bizleri bekliyor. Deniz bilimleri sürekli yenilenen, yenilendikçe de önümüze birçok bilinmez sunan bir bilim dalı. Meteoroloji ve jeoloji b i l imler ine de yapt ığı katkıyı hesaba kattığınızda deniz bilimlerinin ne derece önemli bir bilim dalı olduğu dikkati çeker.Bir dahaki sayımızda “Mavi Derinliklerin

K e ş f i I I ” k o n u s u n d a a r a ş t ı r m a merkezlerinden JAMSTEC, IFREMER ve WHOI araştırma merkezlerine yakın bir açıdan bakmaya çalışacağız. Araştırma araçlarını ve üretim tesislerini ayrıntı l ı inceleme olanağı yakalayacağız.

“ Derin okyanuslarda bu araçların bir i içersinde araştırma dalışı hayallerimden biri yıllardır… Hatta sırf o yüzden JAMSTEC araştırma merkezinde konaklayıp 3 gün geçirdim Japonya zamanlarımda… Ki, merkezin tanıt ım programında sadece 2 saa t l i k zaman ın ı z va rd ı r , f az las ı değil… Neden sualtı aracı i le en derin sularda araştırma derseniz, Derin deniz memelilerinin dipte sergilediği davranışlar, dalıcı-memeli refleksi ve dalış fizyolojisi farklılıkları ile ilgili hala açıklanamayan bir sürü bilinmez var derdim sizlere… .Derin deniz memelilerinin dalış adaptasyonlarına çok ama çok ayrıntılı bir bakış. Yan yana dalış ve gözlem derdim. Keşfedilecekse bence en önemli konulardan biri bu Deniz Bilimlerinde…”

Mavi Kalın…

(*) Sualtı Dünyası Marine Photo Dergisi Yardımcı Editör

1- www.jamstec.co.jp2- www.fau.edu3- www.ise.bc.ca4- Itoh, K., Inoue, T., Tahara, J., Osawa, H., Yoshida, H., Ishibashi, S., Watanabe, Y., Sawa, T., Aoki, T. 2008. Sea Trials of the New ROV ABISMO to Explore the Deepest Parts of Oceans. Proceedings of the Eighth ISOPE Pacific/Asia Offshore Mechanics Symposium Bangkok, Thailand, November 10-14, 2008 5- www.transit-port.net6- www.whoi.edu7- http://oceanexplorer.noaa.gov8- www.bathyscaphtrieste.com9- www.ssm.gov.tr10- http://maseinc.com11- www.nui.no12- Bowen, A.D., Yoerger, D.R., Taylor, C., McCabe, R., Howland, J., Ibanez, D.G., Kinsey, J.C., Heintz, M.,McDonald, G., Peters, D.B.., Fletcher, B., Young, C., Buescher, J., Whitcomb, L.L., Martin, S.C., Webster, S.E., Jakuba, M.V. 2007. The Nereus Hybrid Underwater Robotic Vehicle forGlobal Ocean Science Operations to 11,000m

Depth.,13- http://auvac.org14- Sarradin, P.M., Leroy, K.O., Ondréas, H., Sibuet, M., Klages, M., Fouquet, Y., Savoye, B., Drogou, J.F., Michel, J.L.. Evaluation of the first year of scientific use of the French ROV Victor 6000. UT 2002, Tokyo 16-19 April 2002.15- www.allthesea.com16- www.nytco.com17- www.gateelektronik.com.tr18- www.eca.fr19- Kocataş, A., 2002. Oseanoloji Deniz Bilimlerine Giriş. Ege Meslek Yüksekokulu Basımevi Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Kitaplar Serisi No:60.20- www.noaa.gov21- www.coe.fit.edu22- www.deepflight.com23- www.ropos.com24- www.suta.org.tr25- www.focusdergisi.com.tr; derinliklerin fethi poster sunumu26- www.deepoceanexpeditions.com

KAYNAKLAR:

96

97

ISTANBUL’A YAKIN BİR DALIŞ NOKTASI:

Yazı ve fotoğraflar: Cem Özoral

U-20 ALMAN DENİZALTI BATIĞI

20 Haziran 2010 da Sakarya Karasu açıklarında II. Dünya Savaşı sonunda batan U-20 adlı batığa dalma şansım oldu. Dört yanı denizlerle kaplı yurdumuzun sularında bu kadar doğal ve de tarihi batık varken bunu dünya dalış turizimine pazarlayamamız her zaman aklıma takılan bir sorudur.Akın akın dalgıçın ülkemiz sularında gelmesi gerekirken bürokrasi ile uğraşmaktan pazarlamayı gözden kaçırıyoruz diye düşünüyorum.

Karasu, Istanbul’dan190 km. 2 saatlik bir süre içerinde varıyorsunuz. Volkan Demircioğlu, Derin Deniz’ in sahibi bölgede dalışı sağlayan f i rma(http: / /derindenizdive.com/dalis-noktalari.html).Batık 23 m derinlikte. Vizibilete havanın ve deniz durumuna göre değişken. Ben dalış yaptığımda aşırı partiküllydü.

Bu batıkla ilgili genel bilgiler şu şekilde:

U-20 Denizaltısı, Kiel’de Germaniawerft tershanesinde 1 Ağustos 1935 ‘de yapılmaya başlanan ve 14 Ocak 1936’da yapımı tamamlanan IIB sınıfı bir Alman Uboat denizaltısıdır. 1 Şubat 1936’da görevine başlamıştır. Birçok komutan komutasında 17 devriye görevine çıkmıştır. Toplam 37669 gross tonluk 14 gemi batırmıştır. En son komutanı Oblt. Karl Grafen tarafından Türkiye karasularında batırılmıştır.

98

17 devriye görevi sırasında sırasıyla şu komutanlar tarafından komuta edilmiştir:

1 Feb, 1936 - 30 Sep, 1937 Hans Eckermann 1 Oct, 1937 - 17 Jan, 1940 Kptlt. Karl-Heinz Moehle (Knights Cross) 17 Jan, 1940 - 15 Apr, 1940 Kptlt. Harro von Klot-Heydenfeldt 2 Apr, 1940 - 15 Apr, 1940 Heinrich Driver 16 Apr, 1940 - 7 Jun, 1940 Hans-Jürgen Zetzsche8 Jun, 1940 - 5 Jan, 1941 Ottokar Arnold Paulshen 6 Jan, 1941 - 19 May, 1941 Kptlt. Herbert Schauenburg 20 May, 1941 - 4 Dec, 1941 Wolfgang Sträter 5 Dec, 1941 - 27 Mar, 1942 Kurt Nölke 7 May, 1942 - 26 Sep, 1942 Clemens Schöler27 May, 1943 - 31 Oct, 1943 Kptlt. Clemens Schöler 1 Nov, 1943 - 10 Sep, 1944 Oblt. Karl Grafen

Ağırlık: Yüzeyde 279 ton , su altı 328 tonBoyutlar: 42.7 * 4.1 * 3.9 mGüç: 700hp yuzeyde , 360 hp sualtıHız: 13 knot yüzeyde (24km/h) ; 7 knot sualtı (13km/h)Mesafe: 8 knot hızda 5000km yüzeyde ; 4 knot hızda sualtında 70kmSilahlar: 5 torpido tüpü

Mürettebat: Güverte silahı yokMax Derinlik: 22-24 kişi 150m (500 ft)

99

100

101

İkinci Dünya Savaşı’nda Sovyetler Birliği i le savaş halindeki Almanya, deniz yoluyla da savaşı desteklemek için Karadeniz’de bir donanma filosu kurmaya karar verdi. Tarafsız Türkiye’nin boğazları kapamasıyla Almanlar gemilerini Elbe ve Tuna nehirlerinde sallarla, otobanlarda ise kamyonlarla taşıyarak Romanya’ya getirdiler. Köstence limanında o luşturulan 30. Flotilla’da birçok hücumbot, mayın tarama gemisi ve altı tane de denizaltı bulunuyordu. Denizaltılar, Karadeniz’deki Sovyet Donanması’na karşı mücadele verdiler. Fakat karadaki savaş Almanların aleyhinde gelişti. Kızıl Ordu, A ğustos 1944’te Romanya’yı ele geçirdi ve Köstence limanındaki d enizatlılardan üçünü batırdı. Limandan kaçmayı

102

103

başaran diğer üç Alman denizatlısı, Sovyetlerin Bulgaristan’ı da işgal etmesiyle, Karadeniz’de kapana kısıldı. Alman denizatlılarının çaresiz kalan kaptanları Türk sahillerinde denizatlılarını batırmaya karar verdiler. Planları bir şekilde Ege Denizi’ndeki adalara kaçıp oradan da Almanya’ya geri dönmekti. 10 - 11 Eylül 1944 geceleri üç denizaltı, mürettebatları tarafından Türkiye kıyısında Ereğli yakınlarında batırıldı. Fakat Alman denizciler Türkiye topraklarına ayak bastıktan birkaç gün sonra yakalandılar ve yaklaşık iki sene boyunca Beyşehir ile Isparta’da tutuldular

Batırdığı Gemiler:

• 2 1 K a s ı m 1 9 3 9 : S . S . “ I o n i a n ” ( 3 1 1 4 t o n ) 1 8 / 1 1 / 1 9 3 9 v e 2 4 / 1 1 / 1 9 3 9 a r a s ı n d a döşediği mayınlarla• 29 Kasım 1939 : S.S. “Wi l lowpool” (4815 ton) 18/11/1939 ve 24/11/1939 a r a s ı n d a d ö ş e d i ğ i mayınlarla• 09 Aralık 1939 : S.S. “Magnus” (1339 ton)• 13 Ocak 1940 : S.S. “Sylvia” (1524 ton)• 27 Ocak 1940 : S.S. “Faro” ( 844 ton) , S.S. “Fredensburg” (2094 ton), S.S. “England” (2319 ton), S.S. “Hosanger” 1591 ton)• 29 Şubat 1940 : S.S. “Maria Rosa” (4211 ton)• 01 Mar t 1940 : S.S. “Mirella” (5340 ton)• 30 Eylül 1943 : barge “Dunaj 2” (1150 ton)• 16 Ocak 1944 : “Vajyan Kutjurve” (7602 ton)• 19 Haziran 1944 : S.S. “Pestel” (1850 ton)

Kaynak : http://www.turkiye-wrecks.com/

104

105

106

SIRILSIKLAM NİKÂH TÖRENİ

Herkesin evli l ikle i lgi l i hayalleri vardır. Yıl larca planlar yapılır, dilekler tutulur, hatta adaklar adanır. Ve sonunda istedikleri gibi bir nikâh ve düğün töreniyle, iyi günde ve kötü günde, sağlıkta ve hastalıkta ölüm onları ayırıncaya kadar bir yastığa baş koymak için, sevdikleri insanla hayatlarını birleştirirler.İşte, hayaller akla gelince asla kendimi tutamam. Belki balık burcu olmamdan dolayı, belki de hayal kurmayı geleceğimin planlaması olarak gördüğüm için. Benimde evlilikle ilgili farklı ve sıra dışı planlarım vardı. Ve bu hayalim 12 Haziran 2010 tarihinde gerçek oldu.Hayalim mi neydi ?30 Ağus tos 5 Ey lü l 2009 ta r i h inde gerçekleştirdiğim Longest SCUBA Dive Dünya Rekorunu gerçekleştirirken, suyun altında 135 saat 2 dakika 19 saniye boyunca

düşünmek ve plan yapmak hatta imkânsız gibi görünen hayaller kurmak için oldukça çok vaktim oldu. Başlangıçta başkalarına göre hakikatten imkânsız gibiydi hayalim ama nişanlım Samuray her zaman olduğu gibi tam destek vererek yanımda oldu;Suyun a l t ında ev lenmek is t i yordum. Buraya kadar as l ında her şey gayet normaldi. Fakat ben suyun altında resmi nikâh töreni ist iyordum. Bunun için de

Yazı: Cem KarabayFotoğraflar: Taci Yücedere

108

Beylikdüzü Belediye Başkanımız Sayın Yusuf UZUN nikâhımızı kıyacak, Beylikdüzü Kaymakamımız Sayın Yusuf ODABAŞ ve TSSF Başkanımız Sayın A. İnkılâp OBRUK da Nikâh Şahidimiz olacaktı. Buda yetmez gibi kara da yapılan nikah törenlerinde ne konuşuluyorsa aynısı suyun altında konuşulacak ve suyun altındaki herkesin birbir ini duymasının yanı sıra dışarıda bulunan davetlilerde bizim konuştuklarımızı duyacaklardı. Son aşamada suyun altında bulunan kamera sual t ında olup bi teni doğrudan dışarıya yansıtacaktı. Ve bunlar imkansız değildi…….. Tıpkı suyun altında 135 saat yaşamanın imkansız olmadığı gibi!

Sevgili Samuray zaten TSSF – CMAS 3 yıldız dalıcı idi. Federasyon Başkanımız İnkılâp Bey dalış eğitmeniydi. Belediye Başkanımız Sayın Yusuf Uzun ve Sevgili Kaymakamımız Sayın Yusuf Odabaş’a Scuba temel eğitimi ve Fullface maske kullanımını öğrett iğim de ortada hiçbir sorun kalmayacaktı.Esas sorun nişanlım dışında nikah törenine dahil olacak devlet erkanını bu etkinliğe ikna etmekti. Ama düşünülenin tam tersine hiç birisi beni kırmadı. Beni kırmadıkları gibi Belediye Başkanımız ve Kaymakamımız eğ i t im takv imler ine uyarak ve benim gösterdiklerimi harfiyen uygulayarak çok çok iyi bir performans gösterdiler.Daha önce Dünya Rekorumuza sponsorluk yapan Bey l i kdüzü Migros AVM y ine sponsorumuzdu AVM’nin yeni müdürü Sayın Enver Şavkay etkinliğe ev sahipliği yaparak ve gereken maddi desteği sağlayarak

Dünyada benzeri olmayan bir etkinl iğe daha imza attılar.

Bu onlar için de yeni bir proje ama yine Cem KARABAY demek ti. Daha önce yaptığım Dünya Rekoru denemesinden elde edilen PR geri dönüşleri ve Beylikdüzü Migros AVM’yi Avrupa Pazarlama Konferansının Altın Solal Ödülünü almaya taşıması bunda elbette rol oynamıştı.Sonuçta 12 Haz i ran 2010 Tar ih inde b i r ta r ih yaz ı ld ı . Dünya Rekor tmen i o la rak ben Cem KARABAY n işan l ım Samuray KALKAN ile Dünya Rekorunu gerçekleştirdiğim havuzda, Beyl ikdüzü

109

Belediye Başkanı Sayın Yusuf UZUN’un nikah Memurluğu i le ve Beyl ikdüzü Kaymakamımız Sayın Yusuf ODABAŞ ve TSSF Başkanımız Sayın A.İnkılap OBRUK’un Nikah Şahit l iğinde Dünya Evi’ne değil Su Evi’ne girip Sırılsıklam bir Nikah Töreni i le ulusal televizyon kanallarının canlı bağlantısında Sualtını bir kez daha gündeme oturttuk ve benim için olmaz diye bir şey yok, imkansızı gerçekleştirmem ise 135 saat 2 dakika 19 saniye sürer sözünü doğruladım.Sualtında beni ve eşim Samuray’ı yalnız bırakmayan tüm dostlarıma, etkinliğin gerçek leşmes i i ç in gerek l i l o j i s t i k desteği veren Beylikdüzü Belediyemizin Özel Kalem Müdürü Ömer ŞİMŞEK’e, Beylikdüzü Migros AVM’nin Ece Yönetim departmanında görevli arkadaşlarımıza, sponsor çalışmalarından dolayı sevgili Kadir AKAR’a, Sualt ı camiamıza ve muhteşem fotoğraflara imza atan sevgili Taci YÜCEDERE’ye, Asistanım iki kolum Sevgili Yavuz selim AKSOY’a ve BSS Dünya Rekortmenleri Kulübünün Seçkin ve Seçilmiş özverili dalıcılarına kucak dolusu sevgiler teşekkürler.

110

İMBAT SUALTI GÖRÜNTÜLEME MERKEZİ 'NİN SIĞACIK MAKRO GEZİSİ BAŞARILI GEÇTİ

Haber: Bülent Şelli

24 -25 Temmuz 2010 ta r ih le r inde , İmbat Sua l t ı Görüntü leme Merkez i t a r a f ı n d a n T ü r k i y e ' n i n C i t t a s l o w başkenti Seferihisar'da, sualtı fotoğraf ustası Ateş Evirgen'le bir makro gezisi düzen lend i . Sefer ih isar Be led iyes i sponsorluğunda gerçekleşen etkinliğe katılan sualtı fotoğrafçıları Sığacık'ın sualtı güzelliklerini ve makro zenginliği keşfederken Ateş Evirgen'in verdiği özel makro eğitimi ve atölye çalışmalarıyla çok verimli bir hafta sonu geçirdiler.

Belediye Başkanı Tunç Soyer (solda) ve Ateş Evirgen (sağda)

112

Katılımcılar iki gün boyunca, bir yandan Sığacık ' ın sual t ı güzel l ik ler in i fo toğraf larken diğer yandan "Sakin Şehir" in tadını çıkararak unutulmaz bir haftasonu geçirdiler. Etkinlik, Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer ' in eği tmen Ateş Evirgen ve katılımcılara takdim ett iği plaket ve sert i f ikaların ardından sona erdi.

113

Dergimiz in geçen sayısında kıyı larda bulunan yapıların suların alt ında kalış nedenlerini incelemeye başlamıştık. Bu ve gelecek sayımızda bu konunun detaylarını işlemeye devam edeceğiz. Geçen sayımızda da belirtt iğimiz gibi, suların altında her türlü eski eser, batık ve antik yerleşimle karşılaşmanız doğaldır. Milyonlarca yıldır insanların yaşadığı dünyamızda, insanlığın yaşanmışlığına ait izlerin ancak milyonda biri araştırılmıştır suların derinliklerinde. Bu gerçeklik bir tarafta duruyor. Diğer tarafta da insanlığın yanlızca 20-30 yıldır rahatça denizlerin derinliklerine inebildiği; ve dünyada sualtı arkeolojisinin henüz emekleme evresini yeni atlattığı gerçekleri duruyor. Dolayısıyla denizin altına inenlerin geçmişe ait bir şey görmeleri şaşırtıcı bir olgu deği l . Geçmişin aydınlatı lmasına katkıda bulunmak, onu ilk gören kişi olup müzeye bildirerek kayıt altına alınmasını sağlamak, iki kırık amfora çıkartmaktan çok daha kalıcı yapar isminizi. İki kırık amfora zamanla erir, kırılır, gider (konservasyonu yapılmadığı için) ama kayıtlardaki isminiz hep orada kalır. Kıyılara yapılmış yapıların sualtında kalma nedenleri konusunu incelemeye geçersek; Erozyon etkilerinin önemli bir yer aldığını görürüz.Erozyon : Kıyılarda toprağın yapısına bağlı olarak d e n i z v e r ü z g â r e t k i s i y l e e r o z y o n

oluşmaktadır. Denizin doğrudan, rüzgârın dolaylı olarak yaptığı aşındırma, çoğu yerde gözle takip edecek kadar yaygındır. Dalgaların aldığı toprak değişen hızlarda denize karışmaktadır. Kıyıya bağlantılı veya kıyıdaki yapılar da toprakla birlikte dağılarak denize karışmakta, sağlam bir yapı ise formlarını muhafaza ederek suyun altında kalmaktadır. Türkiye ve Kıbrıs’ta bu t ip erozyon nedeniy le çok sayıda yerleşim kaybedilmektedir. Kıyılardaki bu yapıların envanterlerinin çıkartılması ve setler inşa ederek bir an önce kurtarılmaları gerekmektedir. Bu şekilde gerçekleşen erozyon sonucu Bozcaada’nın kuzeyinde bulunan bazı üzüm bağları ve eski yapılar denizin altına kaymış durumdadır.Tekirdağ ile Marmara Ereğlisi arasında en az iki eski yerleşim de kısmen denizin altındadır.[4] Avşa adasının Doğu ve Batı kısımları da yumuşak toprak yapısından dolayı bu etkiye maruz kalmaktadır. Avşa Adası Kambur Tarla Mevkiinde bulunan ilk örnek bir kıyı şeridindedir. 100 metrelik bu kıyı şer idinde farkl ı boyut larda 10 kadar duvar kesiti bulunmaktadır. Denizin tamamen aşındırdığı kıyı bölgesinde duvar parçalarının görüldüğü kesitler denizden kısa bir kumluk şeritle ayrılmakta ve 0,5 – 2,5 metre arasında kot oluşturmaktadır. Bu yüksekliğin üst kısımlarında, toprağın 10 –30 cm. altında yoğun bir kiremit tabaka mevcuttur. 90 derecelik açıyla kuma uzanan

Kıyı yapılarının sualtında kalma nedenler i (2)

Yazı ve Fotoğraf: Hakan Öniz

114

Resim 1) Küçükçekmece gölünde bulunan yapı kalıntılarından biri

115

[4]Öniz 1995, 3[5]Öniz 1999, 7[6]Kolleksiyoner Sadi Faik İzer 1990’lı yıllarda her fırtına sonrası deniz kıyısında dolaşır ve kıyıya vuran eserleri toplardı. Koleksiyonu İstanbul Müzesine kayıtlı bulunmaktadır. Bazı buluntularının tarihlemesi Prof.Dr.Mehmet Özdoğan tarafından yapılmıştır.[7] Karagoz 2007, 17Dip notlar için yazarın “Temel Sualtı Arkeolojisi” kitabı dizinine göz atabilirsiniz.

yumuşak toprak, dalgaların ve rüzgârın etkisiyle bloklar halinde kumun üzerinde düşmektedir. Bu etki dalgalı havalarda gözle takip edi lmektedir . Kumluk kıyı üzerinde bol miktarda seramik parçalarına rast lanmaktadır. Deniz iç inde mermer kalıntılar da görülmektedir. Malzeme ve duvar kesitlerine bakılarak bu yerleşimin b i r bö lümünün su la r a l t ında ka ld ığ ı düşünülmektedir. Konuya ikinci örnek ise yine Avşa Adasının Manastır Mevkiinde görü lmekted i r . Bu bö lgede den iz i le yumuşak toprak arasındaki kumluk mesafe 1 ila 3 metre arasındadır. Toprak zemin, deniz seviyesinden 90 derecelik bir açıyla 2 – 3 metre kotta bulunmaktadır. Yapı kesitinin çok net görüldüğü bu yükseltiden her dalgada yumuşak toprak bloklar denize karışmaktadır. Bizans döneminden kalan bir manastırın olduğu kıyıda neolitik (Prof.Dr. Mehmet Özdoğan’a göre) dönemden itibaren bol miktarda malzeme çıkmaktadır. Kıyıda ve sualtında görülen malzemelere ve kıyıdan 60 – 90 metre uzakta bulunan sualtında kalmış kayalık hatta bakarak en az bir yerleşimin sular altında kaldığı söylenebilir.[5] Bu kıyıda Sadi Faik İzer tarafından dalgalı havalardan sonra çoğu Neol i t ik döneme ai t çanak-çömlek ve çakmak taşları toplanmış ve koleksiyonuna işlenmiştir.[6] Öte yandan bu konu için en güncel örnek İstanbul Küçükçekmece gölünde bulunmaktadır. Burada çok sayıda yapı kalıntısı kısmen ya da tamamen suyun içinde bulunmuştur. (Resim 1)Depremler:Anadolu kıyılarının önemli bir bölümü fay hatlarının üzerinde bulunmaktadır. Belli dönemlerde yaşanan depremler kıyılardaki yerleşimlere de zarar vermişlerdir. Bu zarar doğrudan yıkım şeklinde olabileceği gibi

denize doğru çökme olarak da gelişebilir. Değişen zemin şekilleri yapıları su altında bırakabilir. İzmit depremi sonucu suyun altında kalan yapılar bu konu için bir örnek kabul edilebilir.Sebeb i o dönemlerde aç ık lanmayan depremler hem dinsel inançlarda, hem edebiyatta hem de mitoloj i lerde geniş yer almıştır. Örneğin i lkçağın tanınmış ozanlarından Hesiodos’un 675-681 yılları arasında yazdığı mitolojik öğeler taşıyan öyküde deprem şöyle yer alır:...”Dikildiler Titan’lara karşı korkunç savaşta Koca ellerinde yalçın kayalarla Titan’larda atılıyordu şevkle sıra sıra Her iki taraf gösteriyordu var gücünü Çevrede sonsuz deniz homurdanıyordu Toprak kükredi birden gür sesiyle Engin gökler yankılanıp inildedi Ölümsüzlerin saldırıları altında Koca Olympos sarsılıyordu temelinden Ağı bir deprem iniyordu Tartaros’a kadar.”...

Troya ’da 3000-2100 arasında çeş i t l i depremler yaşandığı kazılar sonucunda ortaya çıkartı lmıştır. Tarsus, Al işar ve Boğazköy gibi erken yerleşimlerde M.Ö. 2400-2000 tarihlerinde, Ege denizinde Gi r i t ve çevres inde M.Ö. 2000-1750 yılları arasında bir çok deprem yaşandığı bil inmektedir. M.Ö. 1580 lerde Girit ve Thera depremleri, M.Ö. 7.yüzyılda Lidya topraklarındaki deprem ve benzeri yüzlerce deprem farklı dönemlerin ve farklı bölgelerin hafızlarında bulunmaktadır. [7]Konumuzun detaylarını incelemeye diğer sayımızda devam edeceğiz.Hakan ÖnizSualtı Arkeoloğu, DAU-SAGAM Bşk.Yrd. www.emu.edu.tr/underwater

116

MARMARA DENİZİ, BİZE GÖZ KIRPIYOR...

10.ULUSLARARASI MARMARA SUALTI GÖRÜNTÜLEME FESTİVALİ S O N U Ç L A N D I

“Türk Balıkadamlar Spor Kulübü” tarafından düzenlenen “10. Uluslararası Marmara Sualtı Görüntüleme Festival i” 26 Haziran 2010’da başlamış, 03 Temmuz 2010’da görkemli bir Ödül Töreni ile sona ermiştir. 17 yı ldır ulusal olarak düzenlen fest ival , uluslararası düzeyde bu yıl 10. Yılını kutladı. Festival, başlangıcından günümüze, gönüllü o larak h izmet veren b i r g rup sua l t ısever tarafından amatör ruhla profesyonel bir çalışma sonucu gerçekleştirilmektedir. Festival, bir yandan tüm dünyadaki sualtı yaşamını ve güzel l ik ler ini tanıt ı rken, diğer yandan Marmara Denizi’nde yaşanan kirliliğe rağmen süregelen doğal yaşamın güzelliklerine dikkatleri çekmektedir. Fes t i va l i n bünyes inde 2 ay r ı ya r ı şma yapılmıştır. Mesafe gözetmeksizin tüm dünyadan katı l ım i le “Uluslararası-Önceden Çeki lmiş Eserler” kategorisinde, bu yıl 16 ülkeden 54 yarışmacı yer almış, dünyanın dörtbir yanında çekmiş oldukları sualtı fotoğraf ve filmlerinden oluşan eserleri ile yarışmışlardır. “Yaşayan Marmara” yarışması ise, ülkemizin tek iç denizi olan Marmara Denizi’nde hangi canlıların kalabildiğini görüntülemek amacıyla yapılmıştır. Kana l izasyon ve fabr ika a t ık la r ı , den iz kazalarının bıraktıkları ve Karadeniz üst akıntıları sonucunda, Marmara Denizi son yıllarda aşırı derecede kirlenmiş ve görüş mesafesi de çok azalmıştır. Bir zamanlar Akdeniz foku, Orkinos, Kılıç, Mersin Balığı başta olmak üzere 200 balık türünü barındıran Marmara Denizi yaşam mücadelesi vermektedir. Marmara’nın tekrar eski haline dönebilmesi için hiçbir atık olmadan uzun yıllar geçmesi gerekmektedir. Düzen led iğ im i z bu f es t i va l dek i amaç ; M a r m a r a ’ n ı n h a l e n y a ş a y a b i l e c e ğ i n i vurgulamak… Evet Marmara Denizi yaşayacağının işaretini verdi… Korumak bizlere düşüyor. Yarışma 26 Haziran 2010 tarihinde Marmara Adası çevresinde dalış yapılarak gerçekleştirildi.

Türkiye genelinde 33’ü yarışmacı olmak üzere 66 dalıcı yarışmaya katıldı. Maksimum dalış derinliği 30 metre, dalış süresi 60 dakikaydı. Yarışma, geniş açı, yakın çekim ve video olmak üzere üç kategoride yapılmıştır. POL İSAN K imya ana sponso r l uğunda , MARMARA ADASI BELEDİYESİ ’n in büyük katkılarıyla gerçekleşen festivalde;Active Blue Diving, Anemone Diving, Apollo Diving, Aquanaut Diving, Aquapro Diving, Archipel Diving, Aroma, Blue Lagoon, Bordo Basım, BOSAD, Bougainville Diving, BSS, Cocotinos, DeepStore, Demre Diving, Derin Diving, Detek, DMR Dizayn, Dolphin Scuba Team, DreamHill Hotel, Elite Hotel, Eco Divers, Epson, Erman Diving, Fazlıoğlu İnşaat, Filiz Bayan Giyim, Hasan Ağca Dersaneleri, Kapalai Dive Resort, Kararu Dive Voyage, Kungkungan Bay Resort, Kima Bajo, Körfez Diving, KSM Dalış Merkezi, Lembeh Resort, Mass Production, Mermaid Liveaboards, Motif Diving, OctopusDiving, Odyssea Divers, Paradise Found Diving, Reklamüssü, Roy’s Diving, Scuba Cyprus Diving, Seagull’s Diving, Seahorse Diving, Sınai Divers, Tabir-i Caiz, Tasik Ria Resort, Thalassa Dive Center, Thule, Tekno CD Üretim, Efes Pilsenf i rma la r ı h i zme t ve ü rün o l a rak des tek vermişlerdir. 10.Uluslararası Marmara Sualtı Görüntüleme Festivali kapsamında düzenlenen yarışmaya katılan baskı eserler, 26 Haziran – 03 Temmuz 2010 tarihleri arasında Türk Balıkadamlar Kulübü-Sosyal Tesisler-Alt Salon’da sergilenmiştir. Fest iva l sonucunda ödül a lmış eser ler i ; www.marmarafestival.org sayfasından takip edebilirsiniz.Sevda ŞahinOrganizasyon Komitesi BaşkanıBasın İlişkileri:Emrah KISAKÜREK Tel: 0532 622 84 84E-mail: [email protected] Aşan DönmezTel: 0532-464 99 54Haluk Cecan’ın Değerli Anısına İthafen

Yazı: Sevda Şahin

118

Önceden Çekilmiş Eserler Kategorisi DİJİTAL PORTFOLYO1 – Denis Palbiani (İtalya)2 – Daniel Selmeczi (Macaristan)3 – Martin Strmiska (Slovakya)En İy i Ulusal Ödül : Cenk Ceylanoğlu (Türkiye)Jüri Özel Ödülü : Claudio Gazzaroli (İtalya)TBK Özel Ödülü : Cenk Ceylanoğlu (Türkiye) DİJİTAL MAKRO1 – Michele Davino (İtalya)2 – Nicholas Samaras (Yunanistan)3 – David Henshaw (İngiltere)Jüri Özel Ödülü : Ufuk Dönmez (Türkiye) DİJİTAL GENİŞ AÇI1 – Paolo Bausani (İtalya)2 – Luc Rooman (Belçika)3 – Michele Davino (İtalya)Jüri Özel Ödülü : Paolo Bausani (İtalya)

DİJİTAL FOTOĞRAF SLAYT GÖSTERİSİ1 – Luc Rooman (Belçika)2 – Denis Palbiani (İtalya)3- Luc Eechaut (Belçika)Jüri Özel Ödülü : Filip Staes (Belçika) BASKI FOTOĞRAF MAKRO1 – Adriano Morettin (İtalya)2 – Giacomo Marchione (İtalya)3 – Denis Palbiani (İtalya)Jüri Özel Ödülü : Silvia Boccato (İtalya) BASKI FOTOĞRAF GENİŞ AÇI1 – Michele Davino (İtalya)2 – Denis Palbiani (İtalya)3 – Silvia Boccato (İtalya) Jüri Özel Ödülü : Saygun Dura (Türkiye)

VİDEO1 – Miroslav Hrdy (Çek Cumhuriyeti)2 – Kris Wilk (Kanada)3 – Leonardo Sergiani (İtalya)En İyi Ulusal Ödülü : Lütfi Tanrıöver (Türkiye)Jüri Özel Ödülü : Gian Maria Mazza (İtalya)TBK Özel Ödülü : Kris Wilk (Kanada)Haluk Cecan Özel Ödülü : Zsolt Sasdi (Macaristan)

17. Yaşayan Marmara Yarışması DİJİTAL MAKRO1 – Cenk Ceylanoğlu (Türkiye)2 – Şükrü Özer (Türkiye)3 – Cenk Ceylanoğlu (Türkiye)Jür i Özel Ödülü : Şükrü Değer Erken (Türkiye)TBK Özel Ödülü : Levent Albaş (Türkiye) DİJİTAL GENİŞ AÇI1 – Michele Davino (Türkiye)2 – Cenk Ceylanoğlu (Türkiye)3 – Levent Albaş (Türkiye)Jüri Özel Ödülü : Adnan Büyük (Türkiye)Nurdoğan Özkaya Özel Ödülü : Michele Davino (İtalya) DİJİTAL PORTFOLYO1 – Asım Dumlu (Türkiye)2 – Ali Alpkurt Baranok (Türkiye)3 – Şükrü Değer Erken (Türkiye)Jüri Özel Ödülü : Yavuz Pilevneli (Türkiye)TBK Özel Ödülü : Özgür A. Yıldırım (Türkiye) VİDEO1- Nurhan Kalfayan (Türkiye)2- Aylin Kocaoğlu (Türkiye)3- İsmail Cem Odabaşı (Türkiye)

10. MARMARA ULUSLARARASI SUALTI GÖRÜNTÜLEME FESTİVALİ SONUÇLARI

26 Haziran – 03 Temmuz 2010

Den

is P

albi

ani

- D

ijit

al P

ortf

olyo

1'i

ncis

i

120

121

Dan

iel

Selm

eczi

- D

ijit

al P

ortf

olyo

2'n

cisi

122

123

Mar

tin

Stri

skai

- D

ijit

al P

ortf

olyo

3'ü

ncüs

ü

124

125

Gaz

zoro

li C

laud

io -

Dij

ital

Por

tfol

yo J

üri

Öze

l Ö

dülü

126

127

Cenk

Cey

lano

ğlu

- D

ijit

al P

ortf

olyo

TBK

Öze

l Ö

dülü

128

129

Dijital Makro

130

131

Dijital Geniş Açı

132

133

Bask

ı Fo

toğr

af M

akro

134

135

Bask

ı Fo

toğr

af G

eniş

Açı

136

137

Yaşa

yan

Mar

mar

a M

akro

138

139

Yaşayan Marmara Geniş Açı

140

141

Asım

Dum

lu -

Yaş

ayan

Mar

mar

a Po

rtfo

lyo

1'in

cisi

142

143

A. A

lpku

rt B

aran

ok -

Yaş

ayan

Mar

mar

a Po

rtfo

lyo

2'nc

isi

144

145

Şükr

ü D

eğer

Erk

en -

Yaş

ayan

Mar

mar

a Po

rtfo

lyo

3'ün

cüsü

146

147

Yavu

z Pi

levn

eli -

Yaş

ayan

Mar

mar

a Po

rtfo

lyo

Jüri

Öze

l Ödü

148

149

Özg

ür A

. Yı

ldır

ım -

Yaş

ayan

Mar

mar

a Po

rtfo

lyo

TBK

Öze

l Ödü

150

151