21

İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun
Page 2: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun
Page 3: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun
Page 4: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun

Nazlı Karabıyıkoğlu 1985’te doğdu. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İngilizce İşletme bölümünden mezun oldu. İskele, Olivya Çıkmazı ve Hayvanların Tarafı adlı öykü kitapları bulunuyor. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde yüksek lisans çalışmalarına de-vam etmektedir.

Page 5: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun

Gök Derinin AltındaNazlı Karabıyıkoğlu

İthaki Yayınları - 1263Türkçe Edebiyat Dizisi - 5

Yayın Koordinatörü: Tuğçe Nida SevinEditör: Ayla Duru KaradağDüzelti: Burçin GönülKapak Tasarımı: Şükrü KarakoçSayfa Düzeni ve Baskıya Hazırlık: B. Elif Balkın1. Baskı, Ekim 2017, İstanbul

ISBN: 978-605-375-718-4

Sertifika No: 11407

© Nazlı Karabıyıkoğlu, 2017© İthaki, 2017

Yayıncının yazılı izni olmaksızın alıntı yapılamaz.

İthakiTM Penguen Kitap-Kaset Bas. Yay. Paz. Tic. Ltd. Şti.’nin yan kuruluşudur.

Caferağa Mah. Neşe Sok. 1907 Apt. No: 31 Moda, Kadıköy - İstanbul

Tel: (0216) 348 36 97 Faks: (0216) 449 98 34

[email protected] – www.ithaki.com.tr – www.ilknokta.com

Kapak, İç Baskı: Deniz Ofset Matbaacılık

Gümüşsuyu Cad. Topkapı Center, Odin İş Merkezi No: 403/2 Topkapı - İstanbul

Tel: (0212) 613 30 06 - Faks: (0212) 613 51 97Sertifika No: 29652

Page 6: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun

Gök Derinin Altında

NAZLI KARABIYIKOĞLU

Page 7: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun
Page 8: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun

Çizilir ne varsa görülen, fırçalar ressamın bileğinden çıktığı gibi gelir darbelerle, renk bakışla irisi doldurur, kaleydeskop ya da cümbüş. Yerini bulur ifade, oturaklıdır gözde. Morun yanına

kırmızı patlarcasına, sarıyla mavinin karıştığı yerde, yeşili bulunca iz, oradan adsız ara tonlara kadar ağıt yakar uzanır isimsiz. Titrek

ama güçlü, heyecanla hezeyanla dağılıveren lekelerin toplamıdır gördüklerin. Çizilir kadın, kaftanı sıyrılırken başından yukarı,

kalçaları ağırdır, yere doğru çeker gövdesini, göstermek istemediği ne varsa toprağa gömülsün. Dumanla ışık başında, yuvarlak

ağızlardan çıkan tekdüze ritim. “Yitirdim,” diye feryat eder. “Aydınlığı bana geri verin.”

Seçilir ne varsa görülen, şamanın ruhu başka şamana geçer, çıkarılır etinden. Şifadır adı, geçmesi gereken, ondan diğerlerine.

Kırmak için zehri, laneti, bozmak için büyüyü, rahimde embriyo, ekinler bol olsun, kar bu sene çabuk erisin, kötü ruhlar başımızdan

gitsin. Ayrılır eller kenetlendiği bacak arasından. Salması için kendini tembihlenir beden, ateşten geri bir iki üç. Yatırır aleve

saçlarını, yanmazsa son sınav verilir, üstünde aba. Korda bekler insan olmaya dair umut. Sıçramasın derisiz yüzüne.

Yürünür ne varsa ateşten içeri, taş, odun ya da linyit. Kavurucu yalnızlık. Divane olup da, aşk olup, deva olup da kalabalıkta

yaşamak niye? Burun deliklerinin kabarıp dehlizlere dönüşmesi beklenir, sıkılır yumruklar, adı beklenir Tengri’den. Beden uzatılır,

ayak, kalça, göbek. Sanki yenecekmiş gibi ağızlara layık, yanmadan geçerse bu sınavdan. Şiir fışkırır o an şamandan, bilinmez dilde

kim bilir ne der, ne derse olur, şaman doğar ateşten her yeri kaplı rahim sıvısıyla. Atar başından ve doğrulur, ayakları kırmızı, göbekten başa mavi sarı. Açar ellerini sonunda, sakladığı ne

varsa. O an en yakının, ulaşabildiği hayvana sarılır. Geyik, at, vaşak, zebra, aslan. Cinsiyeti yadırgar, kabul etmez organı. Her bir

uzvunu yadırgar.

Neden seçilmiştir, neden şamanımızdır anlarız.

Page 9: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun
Page 10: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun

İçindekiler

I. GÖĞÜN BAŞLADIĞI YER

İn İllo Tempore ..............................................................................13

Fallus ...............................................................................................21

Aslan Başlı Kadın ..........................................................................31

Afriki ...............................................................................................41

II. ŞAMANIN ŞARKISI

Noli Me Tangere ............................................................................53

Ang ..................................................................................................71

İbrahim ...........................................................................................83

Islak Derinin Altında ....................................................................93

III. BALBALIN DİLİ

Adaçayının Renkleri ...................................................................103

Dağın Öte Tarafı ..........................................................................109

Page 11: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun

Ölümün Gel Dediği .....................................................................125

Yabani’nin Haccı ..........................................................................139

Saranzaya ......................................................................................147

IV. GÖĞÜN BİTTİĞİ YER

Jürek ve Qan .................................................................................161

Ismael ile Sammael ......................................................................171

Yılanbalığı Efsanesi......................................................................185

Şifaaağ ...........................................................................................193

Page 12: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun

I. GÖĞÜN BAŞLADIĞI YER

Page 13: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun
Page 14: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun

13

İn İllo Tempore

Ela gözlerim denizin en derinlerine getti.Batıl bir evlenme yaşadım. Sevsem de öldürüyorlardı

Sevmesem de. Düşerler onlar da yıkılıp düşer bir gün.Heeeç ağlamadım. Mavi kuzgun buğday başaklarını sıyırdı.

Gözyaşım duştu. Ben bu yerde yaşamadım.Lale Müldür, “Buğu Banyosu”

Bir

İki erkekli bir kadındı. Kalçalarının sağına ve soluna yerleş-tirdiği adamlarını birbirine bacakarası kadar yakın tutardı. Biri orta sehpasının üstünde duran, eli çenesinde düşünen kadın şeklindeki porselen kumbarayı, diğeri çocukluk re-simlerinin durduğu konsolun oymalarını severdi. Sağdaki-nin şam fıstığı sevip soldakinin yer fıstığına talim etmesi gi-biydi dengeleri. Zıtlıkların kırıldığı yerde, dilinde aynı tuzlu tadı bırakırlardı. Evinden çıkıp gittiklerinde ona kalan ek-şimişlikler, bel ağrıları ve kapı gıcırtılarıydı. Sol omzundaki ısırıkla kalçasındaki diş izinin bileşkesinde seviyordu onları.

Page 15: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun

14

Çocuksuzdu. On dört yaşındayken yumurtalarını ayak-lar altına sermiş tavukların zayıflığında, metal sehpanın ortasında dümdüz yatıyordu. Göbek deliğinin altında or-ganlarını birbirinden metal saplarla ayırıp tüplerini bağla-mışlardı. O zamanlar buna aldırmamış, et kesiğinin acısıyla rahatça tuvalete oturamadığından evdeki herkese dünyayı dar etmişti. Otuzlarının başında arkadaşlarının bebeklerini severken dürtülen hormonsal hayalleriyle ufak savrulmalar yaşasa da, o küçürek insan vücutlarını kollarının arasında tutmaya dair hiç iç geçirmemişti. Sorumsuz tekilliği, ken-dine fazlaca düşkünlüğü, istediği zamanlarda esrime lüksü, büyüdüğünde koluna girip dolaşacağı bir oğulun kaplaya-cağı alandan daha güvenli bir sınır çiziyordu.

Yapılıydı, geniş omuzları, dümdüz inen belinin altın-da dikdörtgenimsi kalçaları vardı. Yere basışında, topra-ğa köklerini salıp tutunan bir hava gezinirdi. Bütün ağır-lığıyla gövdesi, girdiği yerin görünmeyen köşelerini dahi doldururdu. Resim alıp satarken, bir süre sonra insanlar talip oldukları resme bakmaktan vazgeçip onu incelemeye, merakla süzmeye başlardı. Yumrularla dalgalanan, geniş kanatlı ve kemerli burnunun biçimsizliğinin iki yanında menekşe moruyla parlayan sık kirpikli gözlerinin tezatıydı bakışları çeken. Afrika hariç hiçbir yerde görülemeyecek kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun gösteren bol siyah pantolonunu üzerinden çıkarmaz, koca elleri, uzun kollarıyla alıcılara anlattığı tabloların gizlerinde kaybolurdu.

İki erkeğinin ikisi de sanatın ağına takılmış biçareler-

Page 16: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun

15

di. Atölyeleri, rustik çalışma masaları, duvarlarca kitap-lıkları vardı. Farklı dillerde eski ciltleri rafın en görünür yerine dizerlerdi. Parkeli evlerin çıtırtısını sever, çok ince porselenlerde kahve içip dostlarına “Azizim” diye hitap ederlerdi. Yılın belli dönemlerinde bunalıma girerlerdi – neyse ki ikisinin bunalımlarının aynı döneme denk geldi-ği hiç olmamıştı. O sürede kimseyle görüşmez, evlerinde pislik içinde yaşarlardı. Kadın, bu dönemlerin sonunda antresinin ya da dosyasının yepyeni işlerle dolacağını bildiğinden sesini çıkarmaz, tek erkekle öylece beklerdi. Hep tereddütteydi adamları. Senelerce sakladıkları şair, yazar, ressam, dansçı dostlarıyla sürdürdükleri mektup-laşmaları kitap halinde basıp geçmişe fiyakalı bakmak, ifşanın acıtıcı çıplaklığıyla kalan son hesaplaşmalarını görmek isterlerdi. Sürekli bundan bahsedip sonra vaz-geçerler, birbirlerinden habersizce mektuplarını hep ona teslim ederlerdi.

Doyumsuzdu. Hırsla ilişkilendirilemeyecek açlığını yaşayan, yaşamasa da bakınca, dokununca, duyunca can veren canlılarla ve eşyalarla bastırmaya çalışırdı. Meftunu olduğu tabloları satmamak için dolaplar çevirirdi. Çok yer, çok içerdi. Arabayı hızlı kullanır, bir fuların her rengini satın alırdı. Bir gün evsiz kalıp sokaklarda sidik kokacağı korkusuyla şehrin değişik semtlerinde daireler sahiplenir-di. Dans ederken ya pistin ortasında ya da en uzun masa-nın üstündeydi. Suskunlaştığı zamanlarda fazla yalan söy-ler, boğazı bir uçtan diğer ucuna koşardı.

İki erkekli bir kadındı. İkisini birbirine eklediğinde gö-beğinin altında bağlı tüpleri görüyordu.

Page 17: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun

16

İki

İn illo tempore, beş oğlu bir de kızı olan bir demirci ya-şardı. Köyün şamanından sonra nâmı en çok duyulandı. Çünkü demirciler ve şamanlar aynı yuvadan çıkardı. Çok iriydi demirci, şamandan daha gösterişliydi. Bütün çocuk-larını kendisi doğurmuştu sanki, koskoca bir göbeği var-dı. Omuzları ülkenin iki uç sınırına dayanıyordu. Kudreti demiri ateş görmeden eritirdi. Yüzüne bakınca güzellikle dolacakken içler, burnunun şekilsiz yapısında akıllar ka-rışırdı. Hanesinin yanındaki küçük işliğinde köyün kap kacağını, nalları, kılıçları, topuzları dökerdi. Ateşi harladı-ğı zaman canı isterse gelecek ne varsa görebilirdi. Atlıları, komşuları, kışı, akınları. Kötü tanrı K’daai Maksin’e teslim olmamak için bakmazdı ateşe. Bilerek ve isteyerek. Savaş-ları bilsen yeter derlerdi. Zenginliğin omuzlarını geçer. Gerekirse gözlerimi oyarım diye yanıtlardı onları demirci. Gider gürültüyle çalışırdı. Çınlatırdı damları, kuşları ka-çırır, tilkileri korkuturdu. Ateşinin gücünü diliyle ölçerdi.

Uykuları seyreldikçe demirci eski huzurunu bulamaz oldu. Ateşin içine zorla çağrıldı. Gitmedi. O da kendisini rahat bıraksın diye K’daai Maksin’e simsiyah boğasını kur-ban etti. O gece, demircinin bütün aletleri hayvanın kanına bulandı. Köyden yedi kişi çıktı ve meydanda büyük bir ateş yakıp boğanın başını alevlere attılar. Şaman geldi, yetişti. Demirci kalabalığın ortasında inlerken yırlarını söylemeye başladı. Yedi adam boğanın başını ateşten çıkardı, örsün üstüne koydu, çekiçlerle vurmaya başladılar yanık başa. Şamanın ayağı yerden kesildi sonra dizine kadar toprağa battı. K’daai Maksin’in yerin altındaki evine inip köyün tek

Page 18: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun

17

demircisi için şifa istedi. Kötü tanrı kabul etmedi, bir kez bile ateşe bakıp benle göz göze gelmeyene can yok dedi. Şaman yalvardı, yalvarırken parçalandı, kemiklerini ağzına aldı. Eğildi önünde K’daai Maksin’in, yineledi durdu dile-ğini.

Kara tanrı kükredi, düşmüşlerini şamanın üzerine salıp: “O halde kızını, kızının kızını, kızının döl yatağından ge-çecek her bir ruhu bana vermeyi kabul etsin, gitsin baksın ateşe,” dedi. “Beş oğlu da demirci olsun, her biri Yakutsk’un beş yanına dağılsın. Kız burada kalıp ateşin yanında uyu-sun, babasına benzesin, onun burnundan büyüsün, ser-pilsin. Babasının ateşe bakamadığı her defasında bundan sonra kızın rahmi yansın. Adı silinsin hanesinden. Haya-ta her gelişinde biraz daha devleşsin, biraz daha babasına benzesin. Erkeklerine yararsız, döl tutamayan olsun. Kar-nındaki her şey benim olsun. Şimdi ve bütün zamanlarda.”

Şaman tanrıya ses edemedi. Yerin üstüne çıkıp üzün-tüsünden parmak uçlarından alevler çıkarıp ateşi besledi, tuzlu ve biberli suyunu içip demircinin üstüne kapandı. Küçümen kızı anasının kucağından alıp közlerin arasına koydu. Demirci boğazından koca bir yumru fırlamış gibi yattığı yerde doğruldu. Burnunun direği sızladı.

Steplerde, at sırtında, mamutların koynunda, bufaloları kovalarken güruhun içinde hep o kız vardı. Sımsıcak, adam yakardı. Posta arabalarının kamçı şaklatıcısı, arenanın ar-dında kılıç bileyen, yolduğu kazı iki dakikada pişirebilen, kızakların gerisinde hey ya hey, koniklerin piramitlerin oda mezarlarını divanların kutsal taşların ve yazıtların, kanatsızlarla kulelerin, kölelerin, avcıların, padişahların, mühürdarların ve hekimlerin, muharrirlerin, dizgicilerin,

Page 19: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun

18

matbaacıların, sandalcıların, resimlerle doğanların, üstün-den kolunu aşırdı. Gövdesi genişleyip büyüdü, memeleri sarktı, karnı şişti, söndü, şişti söndü, parmaklarına kan bu-laştı. Başını eğip apış arasından damla damla akan gözleri, kulakları ve bağırsakları ne yapsın bilemedi. Sevilememek için dilek tutup yalnız aşksızlığın önünde çömelmeye karar verdi.

İn illo tempore, ateşe adadığını bilmeden bütün ruhla-rını, kıçını ikiye ayırdı. Bunu iyi sandı. Kendine iyi geliyor sandı. Aşk sandı.

Üç

İki erkeği birbiriyle tanıştırıp onları dost kıldı. Yediler bir-likte, uzun masalarda oturup sofraların tadını çıkardılar. Venüs’ten, müzelerden, küratörlerden konuştular, ülkele-rinin derdine yandılar. Kadın sırayla ikisiyle yatmaya de-vam etti. Gölgesiyle tuvallere düşmeye, kıvrımlarını çizgi-lere döktürtmeye, birinin akriliğine ötekinin füzenine ateş olmaya, adamlardan birinin işini açık artırmayla doygun bir fiyata sattığında inciler, fildişinden falluslar ve nadide kitaplarla taltif edilmeye de. Adının sırla yazıldığı incecik porselenden kahve içmeye, uzun seyahatlere çıkmaya. Gü-lüşe, değişime, birleşmeye, ayrılışa.

Erkeklerin biri ondan çocuk istedi. Sessiz kalıp bir süre onunla yatmadı. Hep öbürüne gitti.

Bir gece sofrada embriyo konuştular. İki erkeğin de başka kadınlardan olma okul çağındaki çocuklarının do-ğumunu konuştular. Şişen göbeklerden, endişeden, yeni doğanın eksikliğinden konuştular. Kadın kımıltısızdı. Ye-medi, içmedi. Yüzyıllardır doğuruyormuş gibi anlattı dur-

Page 20: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun

19

du. Erkekler onun çokça çocuğu olduğunu düşündü, aynı anda sarkık memesini tutmak istediler. Yakasını açıp birini sağındakine, diğerini solundakine verdi. İkisinin de baş-larını tutup yüzlerini birbirine yaklaştırdı. İki erkeğin bu-runları birbirine değince kıvılcım sıçradı sofraya, örtüyü tutuşturdu. Kadın sürahide suyu aceleyle örtüye boşaltıp ayağa kalktı. Yıllardır yalnızca bakıp hislendiği resimler-den birini yapmak istedi. Ona tuval, boya ve benzen getir-diler. Şövalenin başında dikilişini izlediler.

Kadın onlara doğru bakan açık bacaklar çizdi. Bacakla-rı yardı, ortasına pembe katmanlar doldurdu. Katmanların arasından başını uzatan varlığın gözlerini karaya boyadı. Fırçasını kırmızıya daldırıp bacakları yutan alevler yaptı, alevleri büyütüp büktü, bittikleri noktada onları kocaman kamışlara dönüştürdü. Ateşin gerisinden bakan devasa bir gövde kondurdu sonra. Sağ koluna örs, sol koluna çe-kiç verdi kara gölgenin. Yüzüne kendi burnunun biçimsiz hatlarıyla aynı bir organ çizip çehrenin gerisini boş bıraktı. Birkaç adım geri gidip yaptığına baktı. İki erkek gelip arka-sında durdular, sarsılan vücudunu tuttular.

“Benim bağım düğümlü,” dedi kadın. Sonra yarısını bir erkeğe, diğer yarısını öbür erkeğe salarak kendini bıraktı.

Onu yere yatırdılar. İyice soyup yanan etini buzlarla se-rinlettiler. Alnına sirkeli bez koyup beklediler. Kadın bir an kendine gelir gibi oldu, doğrulup çakmak gözleriyle erkeklerine baktı. İkisini aynı anda yutarsa kurtulacağını düşündü. Düğümünü çözüp kanallarının açılacağını, iki yandan aynı anda büzülüp kurumunu boşaltacağını. Tıpkı tuvaldeki gibi açıp bacaklarını ikisini de kendine çekti. Ba-şının gerisinde kalan tuvale boynunu arkaya doğru yatırıp

Page 21: İthaki Yayınları...kalınlıkta dudaklar, sarı bitişik kaşların heybetinin altın-da gizlenirdi. Memelerine sımsıkı yapışan beyaz gömleği, bacaklarını daha da uzun

20

bakınca ateşin yüzüne doğru geldiğini gördü. Ellerini başı-nın üstüne uzatıp çekiçle üzengiyi aldı babasının elinden. İki kafayı kopardı, örse yatırdı. İki erkeğin başını iki gece boyunca çekiciyle dövdü. Kemikler ve kıkırdaklar demir kıvamına gelince onları ateşe attı, iyice ısıtıp göbek deli-ğinin altına hepsini hizaladı. Bunu iyi sandı. Kendine iyi geliyor sandı. Aşk sandı.