55
TMMOB SANAYİ KONGRESİ BİLDİRİLER KİTABI l -2 "rant ekonomisinden üretim ekonomisine" HAZIRLAYAN TMMOB MAKINA MÜHENDİSLERİ ODASI THE CHAMBER OF MECHANICAL ENGINEERS YAYIN NO: 186.

TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

TMMOB

SANAYİKONGRESİ

BİLDİRİLERKİTABIl -2

"rant ekonomisindenüretim ekonomisine"

HAZIRLAYANTMMOB

MAKINA MÜHENDİSLERİ ODASITHE CHAMBER OF MECHANICAL ENGINEERS

YAYIN NO: 186.

Page 2: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

tmmobmakina mühendisleri odasıSümer Sokak 36/1-A 06440 Demirtepe-ANKARATel : (312)231 31 59-231 31 64 Fax : (312)231 31 65

Yayın N o : 186

ISBN : 975-395-176-0

BU YAPITIN YAYIN HAKKI MMO'na AİTTİR

Kitabın hiçbir bölümü değiştirilemez, MMO'nun izni olmadan kitabın hiçbirbölümü elektronik, mekanik, fotokopi vb. yollarla kopya edilip, kullanılamaz.

Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

MART 1996-ANKARA

Dı/.gi : Gülsen Falcıoğlu - A l i Rıza Falcıoğlu (MMO)Baskı : Ö/.kun Matbaacılık Ltd. Şii. Tel : (312) 229 59 74

Page 3: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

İKİNCİ OTURUM

EKONOMİNİN GELİŞME PERSPEKTİFİ

TÜRKİYE EKONOMİSİNİN REKABET GÜCÜOturum Başkanı : Ayfer EĞİLMEZ,Sunucu : Doç. Dr. Ruhi GÜRDAL (İSO Danışmanı)Tartışmacı : Doç. Dr. Oktar TÜREL (ODTÜ / İktisat)

Page 4: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

TÜRKİYE EKONOMİSİNİN REKABET GÜCÜ

BAŞKAN-Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Makina Mühendisleri tarafından düzenlenen"Sanayi Kongresi 95" kongresine hoş geldiniz.

Sabah ve öğleden sonraki iki oturumda Türkiye ekonomisinin genel yapısal durumunu ve tarihselsürecini, gelişimini tartıştık. Öğleden sonraki ikinci oturum olan ve ana başlığı Türkiye EkonomisininGelişme Perspektifleri olan ikinci oturumu açmak istiyorum. Bu oturumda, Türkiye sanayiinin rekabetgücünü tartışacağız ve bu oturumda konuşmacıları, tartışmacıları tanıtmak istiyorum sizlere. Ko-nuşmacı, sunucu olarak bizdeki bulunma sıfatıyla İstanbul Sanayi Odası Danışmanı Sayın Doç. Dr.Ruhi Gürdal Bey tebliğlerini sunacaklar. Yine, tartışmacı olarak Sayın Doç. Dr. Oktar Türel Bey ka-tılacaklar.

Ellerinizdeki programda Memduh Hacıoğlu Bey'in de katılacağı düne kadar söylenmişti ve onuniçin programa alınmıştı; ancak, kendilerinin, uçağa binememesi gibi bir rahatsızlıkları olduğu içinkatılamadılar ve özür dilediler; ama, Sayın Hocam, sanıyorum, bunların hepsini toparlayacaktır.

Ben, önce, her iki konuşmacının çok küçük bir özgeçmişini ortaya koyduktan sonra, konuşmamızınçok küçük bir çerçevesini çizmek istiyorum.

Doç. Dr. Sayın Oktar Türel İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesinden mezun; yüksek lisa-sınsını ise ekonomi üzerine yapmıştır. Sayın Türel, Ortadoğu Teknik Üniversitesi İktisat Bölümündeöğretim üyesi olup, çalışma alanına baktığımızda, gelişme iktisadı, makro iktisat sanayi ekonomisialanında çalışmakta.

Ben, bu vasıtayla Sayın Türel'e örgütüm adına teşekkür etmek istiyorum. Bu tip etkinliklerimizdeSayın Türel, hiçbir zaman bizi kırmayarak, daima sanayii de sorgulayan bir insan olarak büyük katkısağladılar. Bu vesileyle, kendilerine de teşekkür etmek istiyorum.

Doç. Dr. Sayın Ruhi Gürdal Bey, İSO Danışmanı şu anda. Ortadoğu Teknik Üniversitesi İdari Bi-limler Fakültesi mezunu. Hacettepe Üniversitesinde İş idaresi, Ege Üniversitesinde ise doktorası var.Dediğim gibi, Sayın Gürdal, bugün, burada İSO danışmanı olarak yer alıyor.

Sayın Gürdal'ın sunacağı bu çalışmada, şöyle bir yöntem belirlenmiş. Bu çalışmanın temel özel-liği, şimdiye kadar rekabet gücünün belirleyicileri olarak yapılan ampirik tartışmalar, genellikle, sek-törel bazda gitmiş; ancak, bu çalışma, bizim, daha mikro bazda alınan bir çalışma. İstanbul SanayiOdasının 1995'te başlattığı bir çalışma. 6620 firma; yani, İSO üyeleri olan firmaya anket uygulamasıyapılarak yürütülen bir çalışma. 500 büyük firma, artı 250 toplam 750 büyük firmaya anketler uygu-lanmış ve İSO üyeleri olan firmalara uygulanmış. Bunun geri dönüşü ise, 810 kişi. Bu anketler üze-rinden çalışma yürütülmüş. 16 rekabet gücü faktörü belirlenmiş ve beş ölçütte değerlendirme yapıl-mış vaziyette bu çalışmada.

Şimdi, Sayın Gürdal, bize hem çalışmanın yöntemini hem de çalışmalarını aktaracaklar.Buyurun Sayın Gürdal.

DOÇ. DR. RUHİ GÜRDAL - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.Ben, müsaade ederseniz, bir düzeltme yapmak istiyorum. İSO danışmanı olarak görev yapıyorum;

ama, benim, üniversiteyle i l işkim 1977-1982 yılları arasında; daha sonra özel sektöre geçtim. Şu anda,RGA Yönetim Danışmanlık Şirketinin sahibiyim.

İkinci olarak vurgulamak istediğim şu: Anlatırken rakamları vermeye çalışacağım. Araştırmada750 büyük firma da yer alıyor. Biliyorsunuz, İSO'nun 500 büyük ve daha sonra da, 500'ü takip eden 250büyük firma çalışmaları bulunuyor. Anketler bu firmaların tamamına gönderildi. Bunun dışında, 6620adet -750'nin içerisindeki büyükleri düşürmek gerekiyor bu rakamdan- İSO üyesine gönderildi. Çalış-ma bulgularının Türkiye genelinde büyük firmalar konusunda belirli bir göstergeye sahip olduğunusöylemek olası.

Onun ayırımını da yapayım isterseniz. İSO'nun tanımlamasında, 1-19 kişi arasında kişi çalıştıranişyerleri, küçük işletme olarak tanımlanıyor. Bu çalışmada da aynı şekilde tanımlandı. 20 ila 100 ki-şiye kadar işgörenin çalıştığı firmalar orta boy işyerleri olarak alındı ve l OO'ün üzerindekiler de büyükişyerleri olarak alındı. Bunlar arasında -ilginç- toplam anket geri dönüş oranı 8,13. Aslında posta yo-luyla -ki faksla takip edildi, telefonla takip edildi- normalin üzerinde çünkü, genelde yapılan araştır-malarda, sadece, postalama yoluyla yaptığınızda, %10'lara erişmek aslında başarı. Çalışma kapsa-mında, alt dağılımlara baktığımızda çok daha ilginç sonuçlar var ve büyük işyerlerinden geri dönüşoranı, yüzde 45,2. Orta ölçekli işyerlerinden geri dönüş oranı 11,8; küçüklerde, maalesef, 3,7. Tabii,bunların bir de alt sektörlere dağılımı var; onlarda biraz daha farklılık gösteriyor. Özellikle küçük iş-letmelerde temsil kabiliyeti olmayan konularda araştırmanın içerisinde saptamalarımızı yaptık; bunlar

67

Page 5: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

için bir genelleme yapmak mümkün değil diye bulgularımızı koyduk; yalnız, bulgularımızı vererek, bugöstergelerin altına dizmeye çalıştık. Burada temel hedeflerden bir tanesi, en küçük ekonomik birim-lerden hareketle sektörün yapısını yakalayabilmek. Dolayısıyla, yaptığımız çalışmada, tabiî, ki, hedef,firmanın rekabet gücünü belirlemek oldu. Dolayısıyla, firmanın rekabet güçlerinin toplamıyla -ki,orada ağırlıklı ortalama kullandık; ekonomik paylarına göre ağırlıklı yaptık- oradan da, sektörün veyaaltsektörün rekabet gücüne erişmeye çalıştık. Tabii ki, bu değerlendirmelerde değer yargıları geçerli;ancak, anket formumuzu dizayn ederken özellikle kişileri düşünmeye yöneltmek üzere bir dizi sorularsorduk.

Bu sorulardan, konumuz dışında olduğu için birkaç tane örnek vereceğim. Müsaadenizle, bir ikiörnek göstermek istiyorum. Oturumun içeriğine uygun olarak, daha çok ağırlıklı olarak rekabet gücünütartışıp, ele alacağım. Daha önce belirttiğim gibi, cevap verenlerin biraz düşünerek değerlendirme fyapmalarını sağlamak üzere sorular yöneltildi. İhracat yapmayan, dış pazarlara girmemiş bir firmanın, •',kendisini, bir Avrupa Birliği ülkesindeki üretici firma ile karşılaştırması mümkün değildir. Örneğin,yöneltilen sorulardan bir tanesi, öncelikle dış pazarda olmasa bile o kişilerin, kendi ürünlerini iç pa-zardaki rakipleriyle karşılaştırmalarını istedik; rakipleri de yabancı rakipleri. Dolayısıyla elde ettiği-miz sonuçlardan bir tanesi, büyük işyerlerinin, %25,5'i iç pazarda Avrupalı rakipleriyle rekabet ettiği;yani Avrupalı markanın iç pazarda olduğunu belittiler. İkinci derecede pazar da, iç pazarda; yani, Tür-kiye pazarında rakipleri, firmaların ait olduğu ülkeler, Asya Pasifik ülkeleri; yüzde 20,8. Buna karşılıkiç pazarda büyük işletmelerden yüzde 13,2'si yabancı bir ürün veya markanın pazarda bulunmadığını,kendi rakibi olmadığını beyan etmiş. Dolayısıyla, bu, bir ölçüde, denekleri, direkt olarak kendilerini,hiç olmazsa, iç pazardaki rakipleriyle birtakım kriterler açısından karşılaştırma olanağını sağladı. Buise, yine, geçeceğim hızla, orta ölçekli işletmelerin yüzde 37,4'ü, buna karşılık, ikinci sırada, yine, (

Asya Pasifik ülkeleri geliyor ve yüzde 26,8. Dikkat ederseniz, iç pazarda yabancı rakibi olmadığını fsöyleyen orta ölçekli işletmelerin, işletme sayısına oranı, büyüklere göre biraz daha yüksek. Küçüklere •',.baktığımızda, aynı sorunun küçüklere göre dağılımına göre baktığımızda, yüzde 43,9'unun AvrupaBirliği ülkeleri olduğunu; 14,8'inin Asya Pasifik; buna karşılık, rakibi olmayan küçük işletme ise 21,8olduğunu görüyoruz. Diğer yönelttiğimiz sorulardan bir tanesi; ki, çalışmamızın içerisinde yer almadı,bir kontrol sorusuydu yine, bu da, yine, özellikle bir başka sektörden girdi sağlayanların girdi sağla-dıkları sektörü nasıl değerlendirdikleri; yani, A şirketi, Türkiye'de, yine, yerli üreticiden alıyorsa, hangisektörden alıyorsa, onları, 8 tane kriter açısından nasıl algılıyorlar, görüyorlar. İthal mallarla karşı-laştırmalı olarak sekiz faktör arasında değerlendirmelerini istedik. Bu da diğer bir kontrol sorusuydu.Bunun gibi, birçok kontrol sorumuz vardı. Bir başka soru, teşviklerle ilgili, teşvik kullanıp kullana-madıkları araştırmanın kapsamında yer aldı; araştırmada detaylı olarak sonuçları verildi.

Temel olarak rekabet gücünü ölçmek için 16 adet faktör geliştirdik. Bu faktörleri, sırasıyla, aslında ıgruplama olarak verebilirim. Gruplamayı da verdiğim takdirde, sanıyorum her birinin belirli ölçeklerde fhepsini bir araya toplamak mümkün olacaktır. Size, bu kriterleri vermeye çalışayım. •',•'

Kusura bakmayın, konuşma ve tepegöz kullanmayı birlikte yapmak zorunda kaldığım için vaktimide verimli kullanmak zorundayım.

Bir tanesi, üretim için gerekli olan girdi maliyetleri. İkinci grup girdilerin bulunabilirliği. Üçüncügrup kriterler, ürün ve pazarlamayla ilgili faktörler. Dördüncü grup kriterler, işletmeyle ilgili diğerfaktörler. Beşinci grup kriter, işletmenin dış çevresiyle ilgili faktörler ve bu faktörler alt faktörle ay-rıldığında, dikkat ederseniz, 16 tane değişik faktör oluyor. İlk faktörümüz işgücü maliyet; ikincisi,kullanılan teknoloji, üçüncüsü, ürün standartları, ekonomik ölçek, yan sanayi, nitelikli işgücü, enerjimaliyeti, hammadde maliyeti vesaire devam ediyor. Sonunda da gördüğüz toplam faktörler açısındanrekabet gücü. Yalnız burada yapmış olduğumuz değerlendirmede, şüphesiz ki, bu faktörleri; yani,toplam rekabet gücüne erişebilmemiz için bunların bir ağırlığının olması lazım. Bu ağırlıklar, her bir ıfaktör açısından, sektörlere göre değişik. Tesktil sektörü için, genellemeyeyim, şöyle söyleyim: Teks- ftili de altlara doğru böldüğünüzde iplik; örneğin, iplikte teknoloji yoğun. Teknoloji çok önemli; dola- •',•yısıyla, o faktörlerin önemini, ne olduğunu cevap verenlerin vermesini istedik. Buna karşılık tekstildesona doğru gittiğinizde, hazır giyime gittiğinizde, teknoloji artık nitelikli insangücüne dönüşüyor. Do-layısıyla, o sektörde de, o sektöre göre bu faktörlerin ağırlığı daha fazla. Bu ağırlıkları, daha sonrakendilerini beşli ölçekte koydukları yere göre değerlendirdik ve toplam firmanın rekabet gücü ölçütünübulduk. Tabii ki, bu firma rekabet gücü ölçütleri, bizim için, tek tek birim ölçütler. Bu ölçütleri, dahasonra, alt sektörler bazında yukarıya toplamak gerekiyordu. Bu toplama işleminde de biraz evvel be-lirtmiş olduğum ekonomik ağırlıkları; çünkü, sektörün içinde her birinin ağırlığı farklı; o sektör içeri-sinde %5 üretim yapan var; ama, üretimin %10'una sahip olan firma var. Eşit olarak getirmek yanıltıcıolacak diye bir düzeltici faktör olarak çalıştırdıkları işçi sayılarını aldık ve sonuçta, firmalardan ha-

68 J

Page 6: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

reketle, sektörün veya altsektörün rekabet gücünü ölçümlemeye çalıştık. Buradaki birçok veriye bak-tığımızda; ki, bütün hepsi için geçerli, firmaların faktörlere göre rekabet gücü açısından dağılımınabaktığımızda, örneğin, % 40 sınırına kadar rekabet gücü yok anlamına geliyor. Kırmızıyla görüyor-sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürünstandartları konusunda büyük işyerleri açısından 64,5'i kendilerini -toplam sektör olarak bakıyoruz-Avrupa Birliği ülkeleriyle eş düzeyde rekabet edebilir nitelikte buluyorlar. Buna karşılık, örneğin11,4'ü -üçüncü ürün standartlarını okuyorum- rekabet gücünün yüksek olduğunu söylüyor. 24,1'i ise,rekabet gücünün olmadığını söylüyor. Tam olarak baktığımızda, en zayıf nokta görülüyor bir ölçüde,bu swot analizi dediğimiz, güçlü zayıf yönler, fırsatlar ve tehditler. İşletmecilerin çok yaygın kullan-dıkları yönteme dayalı, güçlü ve zayıf yönleri bulabilmek amaç. Tabii ki, bu çalışmaların temel amacıda şu: Temel strateji, rekabetçi bir ekonomi yaratmak ise, bu rekabetçi ekonomiyi yaratabilmek içinpolitikaların üretilmesi lazım. Politikaların üretilmesi için de göstergelere ihtiyacımız var. Bir ölçüdebu tür çalışmalarla politika üretimlerine katkıda bulunmak temel amaç. Çalışmanın amacını baştabelki vurgulamam gerekirdi; ama, temel amacı da o. Bakıyoruz, özellikle ekonomik altyapı; ki, birönceki oturumda ve daha önceki oturumda tartışıldı belirli boyutları; ekonomik altyapı ve bürokrasi,rekabet gücünü olumsuz etkileyen en önemli iki faktör çıktı büyükler için; firmaların yüzde 81,4'ü ve86,3'ü bürokrasi ve ekonomik altyapının açısından rekabet güçlerinin oldukça düşük olduğunu belirti-yorlar. Diğeri ise, enerji maliyeti yüzde 74,4; finansman maliyeti. Bunu aslında makro ekonomik ka-rarlardan soyutlamak mümkün değil. Makro ekonominin işletme birimi de olsa, onun üzerindeki etki-sini gösterdiği açık. Orta ölçeklilere baktığımızda da, firmaların dağılımında çok büyük değişimlerolmadığını gördük; ancak dikkat ederseniz, kırmızıların boyları yukarıya doğru çıkıyor; yani, rekabetgücümüz yok diyenlerin oranı, büyüklere göre biraz fazla^aşıyor. Bu da, genel sanayideki gelişimi,eğilimleri gözönüne aldığımızda, çalışmanın bulgularının bir ölçüde geçerliliğini gösteriyor. Gerek-çesi de şu: Biliyorsunuz, 1980'li yıllardan sonra, özellikle büyük firmalar arasında adaptasyon ve re-engineering, yeniden yapılanma süreçleri başlamış durumda. Birçok firma, 2000'e doğru projelerinigündeme getirmiş ve özellikle ağırlıklı olarak insan kaynaklarına yönelik çabalarını, teknoloji yenile-me çabalarını hızla artırmakta. Bu süreç, henüz daha orta ve küçük ölçekli işletmelere yeterince yan-sımamış durumda. Dolayısıyla, bunun doğal sonucu bulgulara yansımış. Bu saptamayı yaptıktan sonrabakalım, kırmızıların boylarının; yani, rekabet gücüm yok diyen firma oranlarının yükseldiğini görü-yoruz. Aynı durum küçükler için de geçerli; küçüklerde biraz daha yaygınlaşıyor. Dikkat ederseniz,küçüklerde önemli sorunlardan bir tanesi kullanılan teknoloji olarak ortaya çıkıyor; yani, firmalarınyüzde 80,7'si, kullanılan teknolojini açısından rekabet gücünün olmadığını söylüyor. Buna karşılık,hatırlarsanız, büyüklerde kullanılan teknoloji açısından rekabet gücünün olmadığı söyleyen firmalarınoranı, ancak, yüzde 24, l'di yanlış hatırlamıyorsam.

Diğer bir bölüm ise, büyük işletmelerin sektörlere göre rekabet gücü oranı; yani, ağırlıklı puanlar.Bu puanlar, en son bölümde görmüş olduğunuz rekabet gücü puanı, genel tüm faktörler açısından. Budurumu incelediğimizde, büyük işyerlerinin özellikle 323, 324 numaralı sektörümüz; puanı dikkatederseniz 35,2, kürk ve deri sanayii rekabet gücünün düşük olduğunu belirtiyor. Yalnız, deri konfek-siyon sınıflamada 323'ün içerisinde değil; yani, deri konfeksiyon hazır giyimde geçtiği için; çünkü,biliyorsunuz Türkiye'nin dış.pazarda rekabet gücüne sahip olduğu sektörlerden bir tanesi de, hazır derigiyim. Yalnız, son yıllarda, ham deri nedeniyle bir parça rekabet gücünün; yani, hammade bulunabi-lirliği nedeniyle daraldığı ve düşmesi, azalması sözkonusu. Buna karşılık 382 numaralı sektörümüz,makina sanayii; rekabet gücünün olmadığını söyleyen. Rekabet gücü puanı yüzde 39,4.

Şimdi, şöyle ifade edeyim: 40 sınırı, eş düzeyin alt sınırı. 40-60 arasında gözüken çubuklar, osektörün rekabet gücünün eş düzeyde olduğunu gösteriyor; yani, 31 numaralı sektöre gıda, içki, tütünsanayii, kendisini, eş düzeyde rekabet gücüne sahibim diye belirtmiş; ama, buna karşılık, 60'ın üze-rinde olanlar; ki, dikkat ederseniz 60'ın üzerinde hiç yok, biz rekabet üstünlüğüne sahibiz diyen sektöryok; şüphesiz ki, Avrupa Birliği ülkelerine karşı, çıkmamış; ama, gözüken şu ki, alt sınırları da gö-zönüne aldığımızda, beş sektörde yaklaşık sıkıntıların doğacağı açıkça gözüküyor. Tabiî, bunu sektörbazında söylemek mümkün. Gerekçesi şu: Ağırlıklı olarak bu noktaya vardığımız için, yani üretimiçinde paylan dikkate alınarak sonuçlara erişmemiz, bu yargıyı yapmada bizi çok fazla yanıltmıyor.Orta ölçekli işletmelerde ise, durum, 363 ve 354 numaralı sektör, onun da ismini verebilirim, 353 petrolve petrol türevleri sanayi, 353-354 numaralı sektör orta ölçeklide, en yüksek rekabet gücünü belirten,faktör puanı 58,1 çıkan sektör oluyor. Burada, tabiî ki, plastik sanayii var ağırlıklı; yani, petrol türevleridediğimize göre, ambalajlama, plastik vesaire. Dolayısıyla, orada bir rekabet gücünün, tabiî ki, buhammede bulunabilirliğine bağlı olarak bir makina parkı yatırımının olduğu ve rekabet gücünün ol-duğunu söylüyorlar. Yine, 390 var; diğer imalat sanayii. Bu, çok karışık, %56,6'lık puan almış olan bu

69

Page 7: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

sanayide eşdüzeyde rekabet gücünün en yüksek olduğu sektörler. Buna karşılık, 323, 324 ve 372 nu-maralı sektör, demir ve çelik dışı metal ana sanayii; yani, demir çelik ürünleri dışındaki ana sanayi.Tüm faktörler açısından, en düşük rekabet gücüne sahip olduğu görülüyor. Bu da, yine orta ölçekliişletmelerde de, altı sektörde, hakikaten, yoğun rekabetle karşılaşılacağı ve birtakım sıkıntıların çe-kileceğini gösteriyor. f

Küçük işyerleri sektörlere göre rekabet gücü, dikkat ederseniz, O'lar var. 34 numaralı, 353, 354, 381 /birtakım sektörlerde sıfır gözüküyor. Bunun gerekçesi de, biraz evvel açıkladım, yanıtların yetersizolması ve bir genelleme yaparak bir yargıya düşülmemesi için. Bunlar içinde, maalesef, sadece dörtsektörün, ya da rekabet gücü kuşağının tabanında olanları saymazsak, beş sektörde bir ölçüde rekabetedebilirlik gücümüzün yüksek olduğu ortaya çıkıyor. Bunlara örnek verebilir; 322, ayakkabı dışındagiyim eşyası sanayii; yani, bu deriyle ilgili biraz evvel ifade etmiş olduğum o kısım oluyor. 321 var;dokuma sanayii; yani, küçük atelyeler; yani, Denizli yöresindeki küçük atelyeler, Uşak yöresindekiküçük atelyeler. Dolayısıyla bu tür küçük atelyeler ve ayrıca, tabiî konfeksiyonda ağırlıklı olarak Tür-kiye'yi düşündüğümüzde küçük işletmeler şeklinde fason çalışan birimler. Tabiî, bu rekabet gücüfaktörü kadar firmaların oranı da önemli. Tamam, bu sektörde rekabet edebiliriz diyoruz da, firmalarınyüzde kaçı eşdüzeyde rekabet edebilirim, eşdüzeyde rekabet gücüne sahibim veya yüksek rekabet gü-cüne sahibim demiş sorusunun cevabı da çok önemli. Bakıyoruz, 31 numaralı sektörde 48,2. 31 nü- jmaralı sektörümüz, gıda, içki, tütün sanayii. Tabiî ki, bu bulguyu, bir önceki bulguyla test etmek gerek; /.yani, şöyle ifade edeyim, büyük işletmelerde rekabet gücünün yüksek olduğunu söyleyen 31 numaralı • Vsektörde 48,2'di ve firma sayısı da 48,2. Bu bir ölçüde şunu gösteriyor. Çünkü, firma ağırlıklarıyla re-kabet gücü düzeyini değerlerini çarptığımız için, çıkan sonuca baktığımızda, yaklaşık bu kadar birekonomik ağırlığa; yani, yüzde 50 ekonomik ağırlığa sahip olduğunu görebiliyoruz ikisinin karşılaş-tırılmasından. Genel olarak baktığımızda, özellikle 371 numaralı sektörde, 382, 353, 354... 382'yi ve-rebilirim; makina sanayii; 371, demir çelik ana sanayii; düşük olduğuna göre, firmaların büyük bir ço-ğunluğu; yani, yüzde 80-73 düzeyindeki firma, kendi rekabet gücünü yetersiz görüyor. O zaman, busektörlerde, rekabet gücü açısından, özellikle makina imalat sanayii... 382, onu söylemiştik. 371, de-mirçelik ana sanayii; 353, 354 yine biraz evvel vermiştim, 353 petrol ürünleri sanayii. Temelde, örne-ğin, petrol ürünleri sanayiinde, rekabet gücünün yüksek olduğunu söylemiştik. Demek ki, rekabet gü-cünün yüksek olduğunu söyleyenler 36,2 ise, ekonomi içerisindeki payı ölçek olarak büyük firmalar jrekabet gücünün yüksek olduğunu söylemiş. O nedenle, firmaların yüzde 36,2'si; yani, düşük, az sayıda /.firma rekabet gücünün yüksek olduğunu söylemiş; ama, o gelen denekler içerisinde plastik sanayii 'fkonusunda üretimin büyük bir kısmına sahip.

Zamanımı aştım galiba Sayın Başkan. Mazur görün, iki-üç dakikanızı daha alacağım.Orta ölçeklilere bakıyoruz yine sektör bazında, burada 33 numaralı sektör orman ürünleri. 33 nu-

maralı sektörün sadece 5,6'sı ortak ölçeklilerde ve 5,6'sı eş düzeyde rekabet gücüm var veya yüksek irekabet gücüm var demiş. 372 demir çelik dışı metal sanayii, 381 metal eşya sanayii. Dolayısıyla ortaölçeklilerde de, birçok sektörde rekabet gücünün Avrupa Birliğine göre düşük olduğunu söyleyen firmaoranı, diğerine oranla bakarsak, büyüklerle karşılaştırırsak, daha az firma rekabet edebilirim diyor.Ölçek küçüldükçe, firmaların rekabet edebilirlik oranı da veya rekabet edecek firmaların oranı da dü-şüyor.

Bir de küçük işyerlerine bakabilirsek, rekabet edebilecek firmaların oranı da düşüyor. Küçük iş- îyerlerinde yine, dikkat ederseniz, 31 numaralı gıda sektörü. Gıda sektörünün de sadece yüzde 31 'i re- /kabet edebilirim demiş. Gıda sektöründeki işletmeler küçüldükçe rekabet gücü azalıyor anlamına ge- Vliyor. Şimdi, bu çalışmanın biraz evvel belirttiğim gibi temel amacı, Türk ekonomisinde özelliklegümrük birliğine geçişte ne yapılabilir sorusuna bir adım atmak. Tabiî ki, bu gösterge, bu çalışma birbaşlangıçtır veya diğer çalışmaları da desteklemektedir. Ne kadar çok çalışmayla desteklenebilirse,temel amaçlara ve hedeflere ulaşmak için hedefe yönelik politikaların oluşturulması, amaçlara göre iyönetime geçilmesi mümkündür. Bugüne kadar yapılan çalışmalar rekabet gücü içinde bildiğim kada-rıyla bir 1980'li yıllarda Devlet Planlama Teşkilatının; 1983-1985 yılları arasında bir çalışması var. , 'Onun dışında bildiğim kadarıyla üç-dört çalışma var. Ayrıca TUSIAD tarafından yapılan benim deproje yöneticisi olduğum çalışma var. Bu da, bildiğim kadarıyla dördüncü ya da beşinci çalışma. ;

Teşekkür ederim efendim. 'j

BAŞKAN - Sayın Gürdal'a teşekkür ediyoruz. /Şimdi, Sayın Doktor Türel, bu konuyu üzerinde tartışmaya açacaklar. 'Buyurun efendim.

70

Page 8: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

DOÇ. DR. OKTAR TÜREL - Teşekkür ederim.Değerli izleyiciler, bayanlar, baylar;Tartışmaya bir önceki oturumda dile getirilen bir tema üzerinden girmek istiyorum : Rekabet gü-

cünün mikro ve makro düzlemdeki belirleyicileri. Sayın Gürdal'ın bize tanıttığı İSO araştırması birölçüde mikroekonomik düzlemdeki (yani, firma düzeyindeki) rekabet gücü öğeleri, bir ölçüde de mak-raekonomik rekabet gücü öğeleri ile ilgili.

Firma düzeyindeki rekabet gücünü oluşturan öğeleri başlıca iki bağlamda düşünebiliriz :i. Gkullanımı ve maliyetlerinin sıyılaştırılabilir ölçüleri. Ölçek ekonomileri, seçilen üretim süreç-

leri, üretim ve stok idaresi yöntemleri, işçi-işveren ilişkileri gibi firma düzeyinde faktör kullanım ve-rimliliğini etkileyen hususlar ile girdi fiyatlarını (ve bu meyanda döviz kurunu) bu bağlamda ele alabi-liriz.

ü. Rekabet gücünün tümüyle sayılaştırılamayan göstergeleri. Örneğin ürün kalitesi, piyasa planla-ması /araştırma-geliştirme/imalat tümleşmesine dayanan bir üretim stratejisinin varlığı veya yokluğu,firmanın araştırma-geliştirme ve bilim kurumlan ile ilişkilerinin yoğunluğu ve teknolojiyi ticarileşti-rebilme başarısı, firmanın üretimi talebe daha uygun kılma (İngilizce deyimi ile "customization") be-cerisi, v.b. Giderek, firma stratejilerinin ve yapılarının rekabet gücüne katkısı da bu bağlamda düşü-nülebilir. Çeşitli uygulamalı çalışmalarda (ve bu meyanda bize tanıtılan İSO çalışmasında) firma dü-zeyindeki rekabet gücünün bu ikinci türden göstergelerini sayılaştırma çabalarına tanık oluyoruz.

Uluslararası rekabet gücü, acaba sadece fiyatlar, maliyetler ve döviz kuru ile mi belirleniyor? Dahada basite indirgersek, uluslararası rekabet gücünün döviz cinsinden ifade edilen birim işgücü maliyet-lerinin düşüklüğüne dayandığını söylemekle yetinebilir miyiz? Gelişmiş ülkelerle ilgili olarak yapılançalışmalarda Kaldor paradoksu,adıyla bilinen bir paradoksa işaret ediyor; sözgelimi, Japonya ve Al-manya'nın pekçok ihraç ürünlerinde, ihracat başarısı ile, birim işgücü maliyetleri arasında birebir birbir ilişki görünmüyor. Doğaldır ki, burada rekabet gücünün tümüyle sayılaştırılamayan öğeleri etkiliolmaktadır: Kalite, daha etkili ve iyi vasıflı servis ağı, daha iyi finansman imkanları, kullanıcılara dahaiyi yaklaşabilirle, araştırma-geliştirme potansiyeli, v.b.

Rekabet gücünün makro düzlemdeki belirleyicileri özellikle 1980'li yılların sonlarından itibaren ilgiçekmeye başladı ve firmaların rekabet edebilme yeteneklerinin sadece kendi öz güçlerine değil, içindefaaliyet gösterdikleri ortamla etkileşimlerine de bağlı olduğu vurgulandı. Ulusların birbirinden kopuk,ayrık sanayilerde değil, birbiriyle düşey ve yatay olarak i l işki l i firma ve sanayi kümelerinde rekabetgücüne ulaştıkları dile getirildi. Bu cümleden olarak, Porter'in Uluslararası Rekabet Üstünlükleri (TheCompetitive Advantage ofNaüons) (1990) adlı yapıtı, pek çok araştırmacının konuya yaklaşımını et-kiledi. Porter'in ulusların rekabet gücünü etkilediğini iddia ettiği dört temel öğeden birinin ilgili ve/veyadestekleyen sanayiler kümesinin verimliliği olduğunu bu vesile ile hatırlamakta yarar var. Öte yandanfirmaların içinde yarıştıkları ortam ile şirket ve piyasa karakteristiklerini, sermaye piyasalarının or-ganizasyonunu ve sınai yeniliklerin finansman biçimlerini, iş yönetiminde etkinliği artıran hizmetlerinve enformasyon teknolojisinin kullanım yaygınlığını (yarattığı sistemik etkiler dolayısıyla) makrodüzlemdeki rekabet gücü öğeleri arasına katabiliriz.

Makro düzeydeki rekabet gücü öğelerinin varlığını yadsımamakla birlikte, Türkiye gibi geç sana-yileşen ülkeler için rekabet gücünün esas itibariyle firma düzeyinde etkili olan, ölçülebilir/sayılaştırılabilir faktörlere dayandığını varsayacağım. Daha somut bir deyişle, rekabet gücünün temelbelirleyicilerini (iktisat teorisinin önermelerine de uygun düşecek biçimde) faktör/input kullanım ve-rimliliğinde ve faktör/input fiyat avantajlarında aramayı öneriyorum. Varsayamımın izlemiş olduğmuzsunuştaki bazı saptamalarla doğrulandığına birazdan deineceğim. Ama önce izninizle MMO'nun 17Kasım tarihli "Gümrük Birliği'ne Doğru Sanayi Sektörlerimiz" Sempozyumu'na yollama yapmak isti-yorum.

Anılan sempozyumda onbeş sanayi sektöründeki rekabet gücümüzle ilgili sunuşları izledikten sonraşu genellemeleri yapmıştım :

i. 1980'den bu yana ülke sanayiinin geçirdiği yapısal değişim, aşağıda sıraladığım özelliklerden enaz birine sahip sınai dalların gelişmesi doğrultusundadır : Düşük teknoloji yoğunluğu, düşük sermayeyoğunluğu (ya da bununla eş-anlamlı olmak üzere yüksek emek yoğunluğu) ve yüksek doğal kaynakyoğunluğu.

ü. Avrupa Birliği ile Gümrük Birliğine gidişimizin nicel açıdan önemli bir etki yaratması beklene-bilir, ancak 1980'den bu yana izlediğimiz yapısal değişme doğrultusundan nitelikçe ayrılma söz konusuolmayacaktır. DPT'nin Türk Ekonomisinin Rekabet Gücündeki Gelişmeler başlıklı çalışmasında(Temmuz 1995) yer alan uluslararası ticaret eğilimleri ve Türkiye'nin OECD piyasalarındaki sektörelpazar payı değişmeleri bu saptamalarımızı büyük ölçüde teyid etmektedir.

71

Page 9: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

Çizelge, l: Firma Büyüklüğü ve İmalat Sanayii Sektörleri İtibariyle Rekabet Gücü İlişkisi

AB'ye GöreRekabet GücüKuşağı a/

E+

E-

Küçük

Giyim

b/b/

Taş ve Toprak/Diğer

Taşıt Araçları

Gıda-lçki-TütünDokuma

b/Kimya

b/

b/Madeni Eşya

Diğer imalat

Kürk-Deri-Ayakkabıorman Ürünleri ve MobLastik ve PlastikDemir ve Çelikb/Makina-imalatElektrikli Makinalar

Firma BüyüklüğüOrta

Orman Ürünleri ve Mob.

Petrol Ürünleri ve Türev.

Taş ve Toprak/DiğerDemir-Çelik

Diğer İmalat

,Gıda-içki-TütünDokumaGiyimKağıt ve BAsımKimyaLastik ve PlastikPorselen ve Cam

Madeni EşyaMakina imalatEleklikti MakinalarTaşıt Araçları

Kürk-Deri-Ayakkabı

Demir Dışı Metaller

§/ Simgelerin anlamı:E+ : Eşdeğer rekabet gücü (51-60 puan aralığı)E- : Eşdeğer rekabet gücü (41-50 puan aralığı)D : Düşük rekabet gücü (0-40 puan aralığı)

Büyük

DokumaGiyimOrman Ürünleri ve Mob.Kağıt ve BasımPetrol Ürünleri ve Türev.Lastik ve PlastikTaş ve Toprak/Diğer

Gıda-içki-Tütün

Kimya

Porselen ve CamDemir-ÇelikDemir Dışı MetallerMadeni Eşya

Elektrikli MakinalarTaşıt AraçlarıDiğer imalat

Kürk-Deri-Ayakkabı

Makina imalat

Kaynak : İSO (1995), Gümrük Birliği'nin imalat Sanayii Sektörü Üzerindeki Etkileri ve Bu Sektörün RekabetGücü, 85-88.

Sn. Gürdal'ın sunuşundan sektör ayrıntısında bu ölçüde belirgin bir izlenim almıyoruz; firma dü-zeyindeki gözlemlerle sektör düzeyindeki gözlemler, aşağıda izleyeceğimiz gibi, rekabet gücü açısın-dan tam örtüşmüyor. Bunun başlıca iki nedeni var :

i) Firmaya özgü bazı rekabetçi karakteristikler, örneklemin kapsam ve niteliğine de bağlı olaraksektörel eğilimleri perdeliyor. Ancak verilerin güvenirliği ölçüsünde firma düzeyindeki saptamalarındaha geçerli olacağını belirtmemiz gerek; çünkü sektörler ne kadar ayrıntıda tanımlanırsa tanımlansın,az çok heterojen kümeler oluşturuyorlar.

ü) Biz iktisatçılar, Sn. Gürdal ve arkadaşlarının işletmecilik kültürü ve pratiğinden esinlenen me-todolojisini pek içimize sindiremiyoruz. Emek ve diğer faktör kullammlanndaki verimlilik, fiziksel

72

Page 10: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

input kullanımı ve input fiyatları maliyet muhasebesi bağlamında tümüyle ölçülebilir ve aynı kıyasdüzlemine getirilebilir durumda iken, bu maliyet öğelerine öznel bazı ağırlıklar izafe edilmesini, son-radan bu öznel ağırlıklardan endeksler türütilmesini benimsemekte zorluk çekiyoruz. Dolayısıyla, İSOincelemesi bence firmaların rekabet güçlerini ölçmekten çok, rekabet güçleri iddialarını ya da rekabetgüçlerini öznel olarak nasıl algıladıklaını gösteriyor.

Sektör düzeyinde rekabet gücünün İSO çalışmasında ortaya çıkan görünümü Çizelge l 'de özetlen-miş bulunuyor. Bu çizelgeden izleneceği gibi, hiçbir firma grubu, hiçbir sektörde "Biz, AB ile rekabetavantajına sahibiz" diyememektedir; sektörlerin pek çoğu için iddia edilen, AB ile rekabet gücü açı-sından eşit (yarışabilir) düzeyde bulunulduğudur. Eşit rekabet gücü kuşağını üst ve alt dilimlerineayırdığımızda da çok net bir görünüm elde edemiyoruz; ancak giyimin dokumadan, dokuma ve giyimingıda, içki ve tütünden, taş ve toprağa dayalı diğer sanayilerin (ISIC 369) porselen ve camdan daha fazlarekabet gücüne sahip oldukları iddiasını saptayabiliroyuz. Küçük sanayi firmaları deri ve ayakkabı,orman ürünleri ve mobilya, lastik ve plastik, metalürji, makina ve elektrikli makina sanayilerinde re-kabetçi olamayacaklarını dile getiriyorlar.

İSO çalışmasındaki örnekler, makina ve elektrikli makina sanayileri ile dokuma ve giyim hariç,belirli bir faktör kullanım kalıbının rekabetçi olup olmayacağı konusunda yeterli ipucu vermiyor de-nebilir. Ancak şöyle bir çıkarsama yapılabilir : Tarımdan girdi sağlayan (örneğin deri ve ayakkabı,orman ürünleri ve hatta gıda, içki ve tütün sektörlerinde yer alan) ve özellikle küçük çaplı olan sınaigirişimlerin yarışma şansları giderek azalıyor. Bunun nedenine 17 Aralık tarihli toplantıda deinmiş-tim: Türkiye'de tarım sektörünün verimliliği, son onbeş yıldır çok düşük bir tempoda artıyor ve bueğilimi tersine çevirmek için anlamlı bir çabaya yönelmiyoruz. Böylece tarımsal girdileri görece dahaçok kullanan sanayi dallarının zor günler geçirmesi kaçınılmazlaşıyor. Makina imalatı da rekabet gücüzayıf bir üretim dalı olarak görünüyor. Belli ki bu dalda (özellikle küçük) girişimler, teknoloji edinimive uluslararası standartlara uyum başta olmak üzere bir dizi sorunla karşı karşıya kalacaklar. Tekno-lojik bilginin öyle umulduğu gibi sınır ötesinden zahmetsizce edinilemeyeceğini ve bu tür bilginin çoğukez "mülk edinilmiş bilgi" neteliği taşıdığını unutmamak gerekiyor.

İSO incelemesinin 17 Aralık sunuşlarındakileri tamamlayan bazı ilginç sonuçlarına değinmek ist i-yorum :

1- Firma büyüklüğü ile diğer parametreler arasındaki ilişkiler :a) Firma büyüklüğü ile rekabet gücü iddiası aynı yönde değişmekte, yani firma büyüklüğü arttıkça,

Türkiye'deki sınai birimlerin rekabet gücü algılamaları da yükselmektedir.b) Firma büyüklüğü arttıkça ihracat yönelimi artmaktadır. Ancak 1980'li yıllarda bu farklılık giderek

azalmakta, orta ve küçük firmalar da artan ölçülerde ihracata yönelmektedirler.c) Firma büyüklüğü arttıkça imalat sanayii firmalarında ithalat bağımlılığı artmaktadır.

2- KİT girdilerinin kullanımı. Hakkında yüzlerce eleştiriyi her gün işittiğimiz KiT'ler Türkiye özelimalat sanayii girdi kullanımında çok da büyük bir ağırlık taşımıyor. KiT'ler sağladıkları giıdilerinmaliyet içinderik payı bakımından yurtiçi özel sektör kuruluşları ve ithalattan sonra üçüncü sırayı alı-yorlar; hem küçük, hem orta, hem de büyük firmalarda durum aynı. Dolayısıyla rekabet gücüne KİTgirdi fiyatlarının olumsuz etkisi ile ilgili yakınmaların nesnel olmaktan çok, geleneksel "Anti-KİT"retoriği yansıttığını sanıyorum.

3- Rekabetçiliği belirleyen faktörlerin firma büyüklüğü itibariyle algılanışındaki farklılıklar (Çi-zelge.2)

Örneklenen bütün firma kategorileri, yüksek rekabet gücü sağlayan tek faktörün ucuz işgücü mali-yeti olduğunu belirtmişlerdir. İşletme ile ilgili diğer dokuz rekabet gücü faktörü (enerji, hammadde vefinansman maliyetleri, nitelikli işgücü v ehammadde bulunabilirliği, kullanılan teknoloji, yan sanayi,ekonomik ölçek ve işgücü verimliliği) açısından duruma bakıldığında küçük işletmeler bu dokuzfaktörün altısında, orta boy ve büyük işletmeler dokuz faktörün sekizinde kendilerini AB ile eşdüzeyderekabet edebilecek konumda görmektedirler. İstisnasız bütün firma grupları işletmenin içinde bulun-dukları "çevre" den kaynaklanan rekabet gücü faktörlerinin (ekonomik altyapı ve bürokrasi) kendileriniAB önünde olumsuz etkileyeceği kanısındadırlar. Uluslararası ticareti yakından ilgilediren üç faktör(ürün standartları, ürünlerin dış pazar imajı ve uluslararası ileşkiler) de firma büyüklüğü arttıkça de-zavantaj sayılan faktör sayısı azalmaktadır (küçüklerde 2, orta boy firmalarda l, büyük firmlarda 0).

Bu gözlem benim daha önce dile getirdiğim bir önermeyi doğruluyor : Türkiye uluslararası piyasa-daki rekabet uğraşını esas itibariyle fiyat/maliyet rekabetine dayandırma durumunda. Fiyat rekabetinin

73

Page 11: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

Çizelge. 2 : Firma Büyüklüğü ve Rekabet Gücünü Belirleyen Faktörlerin Algılanışı

AB'ye GöreRekabet GücüKuşağı a/

Y

Küçük

İşgücü Maliyeti

Firma BüyüklüğüOrta

işgücü Maliyeti

Hammedde BulunabilirliğiHammedde MaliyetiÜrün StandartlarıYan SanayiNitelikli İşgücüEnerji Maliyetiİşgücü Verimliliği

Hammedde BulunabilirilğiHammade MaliyetiÜrün StandartlarıYan SanayiNitelikli İşgücüEnerji Maliyetiİşgücü VerimliliğiFinansman MaliyetiKullanılan TeknolojiDış Pazar İmajı

D Finansal YapıEkonomik AltyapıBürokrasiDış Pazar İmajıUluslararası İlişkilerFinansman MaliyetiEkonomik ÖlçekKullanılan Teknoloji

Finansal YapıEkonomik AltyapıBürokrasi

Ulaslararası ilişkiler

Ekonomik Ölçek

Büyük

işgücü Maliyeti

Hammedde BulunabilirilğiHammadde MaliyetiÜrün StandartlarıYan SanayiNitelikli İşgücüEnerji Maliyetiişgücü Verimliliği

Kullanılan TeknolojiDış Pazar İmaljıFinansal YapıEkonomik ÖlçekUlaslararası İlişkiler

Finansal YapıEkonomik AltyapıBürokrasi

Finansman Maliyeti

a/ Simgelerin anlamı:Y : Bu faktör açısından rekabet gücü yüksek görülmektedir.E : Bu faktör açısından rekabet gücü eşdüzeydedir.D : Bu laktör açısından rekabet gücü düşük görülmektedir.

Kaynak : İSO (1995), Gümrük Birliği'nin imalat Sanayii Sektörü Üzerindeki Etkileri ve Bu Sektörün RekabetGücü, 74-81.

en önemli öğeleri de, açıkça görüldüğü gibi, düşük işgücü maliyeti ile üretim faktörlerinin atölye/tesisdüzleminde daha becerili kullanımı. Yani rekabet gücü, hemen tümüyle firma düzeyindeki ve/veyafirma içi değişkenlerle açıklanıyor.

Anketi cevaplayan firma yöneticilerinin ve teknik kadroların büyük çoğunluğu, makroekonomikdüzlemdeki rekabet gücü için gerekli ekonomik ve toplumsal altyapı eksikliğininbilincindeler; ama or-tada tipik bir kısır döngü var : Ülke daha verimli bir ekonomiye sahip olmadan makro düzlemdeki ve-rimlilik etkileşimlerinden yararlanamıyor; bu etkileşimler mevcut olmadığı için ülkenin verimlilği re-kabet gücü düşük kalıyor; v.b. Bu alanda kısa dönemde yapılabilecek fazla birşey olduğunu sanmı-yorum. Ancak orta ve uzun dönemde firmaların iletişim imkanlarındaki gelişmelerden, teknik bilgiednimi, tedarik ve pazarlama ağlarındaki yakınlaşmalardan yarar umabiliriz.

Her firma büyüklüğü kategorisinde, adeta sözbirliği edilmişçesine bürokrasiden ve bürokrasinin et-kinsizliğinden yakınılıyor; ne var ki İSO çalışmasında devlete bazı destek çağrıları da yer alıyor veTürkiye dış dünya ile ekonomik bütünleşmeye giderken hem AB'den, hem devlet kaynaklarından özelkesime destek ve teşviklerin sağlanması isteniyor.

Bu taleplerin birbirleriyle uyumlu olmadığını sanıyorum : Devletten hem şikayet ediyoruz ve dev-letin ekonomik hayattaki etkinliğine karşı çıkıyoruz, hem de devletin ardımızda olmasını istiyoruz. Busadece devletin ekonomik etkinliği ile ilgili bir sorun değil, bütün ile parçalarını algılayıştan kaynak-lanan bir tutarsızlık : Bütüne karış çıkıyo ve devleti istemiyoruz, ama tikel olarak devletin her işteardımeeda olmasını istiyoruz. Herhalde bu alanda biraz daha tutarlı olma ihtiyacımız var.

74

Page 12: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

Çizelge.2 yardımı ile tamamlayıcı bir gözlemi dile getirebilirim : Sanayicilerimizin çoğunlukla şi-kayet ettikleri bazı hususlar (hammadde bulunabilirliği ve maliyeti, ürün standartları, yan sanayiin ka-litesi, nitelikli işgücü temini, enerji maliyeti ve işgücü verimliliği) küçük, orta ve büyük işletmeler ta-rafından AB ile eşit düzeyde rekabeti engellemeyecek faktörler arasında sayılıyor. Bu oldukça önemligörünüyor bana; çünkü bir yerde sanayicilerimizin dışa karşı söyledikleriyle kendilerini temsil edenbir sanayi odasına söyledikleri arasında bir aykı r ı l ık seziyorum ve bu aykırılıktan özellikle enerji ma-liyeti, nitelikli işgücü verimliliği ve yan sanayi konusundaki yakınmalarda gerçeğin bir ölçüde abartıl-dığı sonucuna varıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Türel, teşekkür ediyoruz.Sayın Türel, kırmadılar, 17 Kasım Gümrük Birliğine Doğru Sanayi Sektörlerimiz Sempozyumun

sonuçlarını daha da açarak ve bu oturumla ilişkilendirerek sundular, kendilerine teşekkür ediyoruz.

Doç. Dr. RUHİ GÜRDAL - Soru soracakların, konuşmacıların zamanını almak istemem; ama,benim açıklama fırsatını bulamadığım bazı konulara değinmek istiyorum. Çünkü, 20-25 dakikada biraraştırmayı açıklamaya çalıştım; ama, bu arada yanlış algılanabilir düşüncesiyle birtakım konularadeğinmek istiyorum, not aldım.

Rekabet gücü ölçeğiyle firma ölçeği birlikte mi gidiyor; birlikte gitmiyor. Çünkü, ölçek, sektöre göredeğişiyor. Tekstil sektöründe son ürünlerde orta ölçekli işletme var, iplikte büyük işletme var; oto-motiv yan sanayiinde orta ölçekli işletme var, aynı sektörde küçük işletmeler var; yani, ikisi berabergitmiyor, bizim çalışmamızda da beraber gitmiyor. Dikkat ederseniz, boylarında değişimler var, de-ğişiklikler yansıyor. Ölçek arttıkça ihracat artıyor mu, artmıyor. İhracatta, söylediğim nedenlerdendolayı sektörün ekonomik ölçeğine göre, sektörün istediği ölçeğe göre, artıyor; yani, sabit ölçekle, ih-racatın bir bağlantısı yok. Sonuçta, Türkiye, 1980'li yıllardan sonra, demir-çelikte ihracata ağırlıklıbaşlamıştır. Gerekçesi de, entegre tesislerden hurda veya kütükten direkt işleyen fabrikalara geçiştir.Bunlar, hep birbiriyle bağlantılı.

Rekabet gücünün temel öğesi, düşük işgücü maliyeti; bu, bir gerçek. Şu anda, gözüken tüm işlet-meler için rekabet gücünün temel öğesi, düşük işgücü maliyeti gözüküyor.

Bunun dışında, geliştirilmesi gerekenler konusunda bir eklemede bulunacağım. Birisi, nitel ikl i iş-gücü geliştirilmesi, teknoloji ve pazarlama üzerinde durulması isteniyor.

Bu arada, enerji maliyetine de katılamayacağım; çünkü, enerji maliyeti, yine, genel olarak da bak-tığınızda bu ortaya çıkıyor; ama, düşünün ki, bir zeytinyağı üretiminde kullanılan enerjinin toplambirim maliyet içindeki değeri çok düşüktür; bindelerle ifade edilir; dolayısıyla, enerji maliyeti, önemlibir rekabet gücü, dezavantajı oluşturmaz; ama, bugün, bir demir çelik işleminde, bir demir çelik tesi-sinde, enerji temel girdidir. O zaman, enerji fiyatları, şüphesiz ki, rekabet gücünü etkiler. Enerji fiyatlarıkonusunda da, tüm dünya ülkeleriyle Türkiye'nin durumu ortadadır. Yani, ortada bir çelişki yok. Genelolarak bakarsak, genel olarak enerjinin yoğun kullanıldığı sektörlere inmek lazım.

Destekler konusu var. Tüm dünya ülkeleri, Avrupa Birliıği dahil olmak üzere... Sadece destek yanl ışanlaşılabilir, baş tarafta bir destekten söz edilmektedir. Desteğin gerekçesi de şudur: Gümrük birliğinegirerken, Portekiz'in, İspanya'nın ve İtalya'nın almış olduğu yardımlar vardır. Türkiye, bu rekabet gü-cüyle, parasal destek almak durumundadır; ama, bunu alın da bize verin diye bir ibare yok. Oradakibölgesel, yöresel kalkınma, ve benzeri konularda alınan destekler var; dolayısıyla, böyle bir mesajvardır. Destekler, her ülkede var. Bilmiyorum, birinci oturumda da, tarımın desteklenmesi konusundabirtakım tartışmalar da çıktı. Bu destekler olur, sanayiciye gider, tarıma gider veya kaldırılır. Destekkonusunda da, sadece şu vardır: Türkiye'de destekleme, teşvik konusunda bir sorun vardır; teşviklerinkullanımında daha çok büyük işletmeler yararlanmaktadır; orta ve küçüğe indikçe, teşviklerden ya-rarlananların sayısı düşüktür. Bu mesaj güzel bir mesajtır; küçük ve orta ölçekli işletmeler, dinamikbir işletme birimidir, bunların gelişebilmesi için, demek ki, birtakım desteklere gereksinim vardır. Bu,parasal destek anlamına gelmez, Avrupa Birliğinde verilen destekler, Japonya'da verilen destekler,Güney Kore'de verilen destekler var. Mutlaka para değil; ama, küçük ve orta ölçekli işletme destek-lenmediği sürece, Avrupa Birliği ile rekabet etmeniz mümkün değildir. Bugün, Almanlarla Fransızlar,karşılıklı rekabet güçlerini ölçmeye çalışıyorlar. Bir de, rakamsal verilere dayandırılabilir mi konu-sunda bir saptama yapmak istiyorum. Bugün, Fransızlar, Almanların küçük ve orta ölçekli işletmele-rinden mağdurdur. Dolayısıyla, stratejik ortak aramaktadır. Bu nedenle 7 bin tane Fransız, 6 bin taneAlman işletmesini karşılaştırarak, iki ülkenin desteklediği ve Fransızların kendileri için yaptıklarıaraştırmalar vardır. Baktıkları konular, biz, henüz daha ona bakma aşamasına gelmedik. Talebe göre

75

Page 13: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

adaptasyon, fleksibilite; ürün simpflikasyonu, ürün basitleştirme; daha o aşamalara gelmedik. Tasarım.Dolayısıyla, rekabet gücü konusunda rakamsal olmasa da, likert ölçeğiyle, ben, birisinden ne kadargüçlü olduğumu bilebilirim, kaç kilo güçlü olduğumu ölçmeyebilirim.

Sonuç olarak, şunu vurgulamak istiyorum: Mutlaka, eksik yönleri vardır; ama, temel amaç, bu türçalışmaların başlatılması ve sürdürülmesidir. Ayrıca, bir noktaya temas etmeliyim, son cümlem. Ça-lışma benim değildir, benim katkım vardır, buna emeği geçen diğer arkadaşlarımız da vardır, bu ça- ılışma bir takım çalışmasıdır. Özellikle vurgulamak istiyorum; Sayın Gürdal'ın değil, bu, bir grubun fortaya çıkardığı bir çalışmadır, mutlaka, benim de, sanıyorum katkım olmuştur. Diğer arkadaşlarıma •'/çok teşekkür ediyorum, iyi birşey yapabildiysek.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN-Peki.Buyurun Hocam.

Doç. Dr. OKTAR TÜREL - Tamamlayıcı bir iki şey söylemek istiyorum.Bazı paragrafları, izninizle, İSO çalışmalarından aynen aktaracağım okuyacağım."... (K)atılımcı küçük boy işletmelerin %35.2'si, ortaboy işletmelerin %47'si, büyük boy işletme-

lerin yüzde 57.5'i, Avrupa Birliği ülkeleriyle eş düzeyde rekabet edeceklerini belirtmişlerdir" (Sh.l 1). ıBen firma büyüklüğüyle rekabet gücü iddiasının aynı yönde değiştiğini not ederken, bundan öte bir şey fseylemedim. Bu değerlendirmelirin sektör bazında önemli farklılıklar gösterdiği doğrudur; ancak İSO •'/çalışmasının 86-88. sayfalarındaki çizelgelerin kıyaslanması, sektörlerin çoğunluğu için firma büyük-lüğü arttıkça firmaların rekabet gücü iddialarının arttığını düşündürmektedir.

İkinci bir tartışma konusu, enerji maliyeti ve diğer girdilerin maliyetine ilişkin olanıdır. Tartışılanşey, enerji yoğun üretim dallarında enerji fiyatlandırmasının rekabet gücünü etkileyip etkilemiyeceğideğil; ucuz enerjinin rekabet gücüne olumlu katkı yapacağı açık. Ankette işletmelere sorulan şudur :Adları sayılan 16 faktörden hangileri size AB önünde yüksek, hangileri eş düzeyde, hangileri düşükdüzeyde rekabet gücü sağlar ? Ben Çizelge 2 yardımı ile şunu söyledim : Nitelikli işgücü, enerji ma-liyeti, işgücü verimliliği, hammadde maliyeti ve hammadde bulunabilirliği, hiçbir firma büyüklüğükategorisi için AB ile eş düzeyde rekabeti engelleyici olarak görülmemektedir. Benim işaret ettiğimhusus buydu. ı

Üçüncü olarak İSO çalışmasının 54. sayfasında yer alan ihracatla ilgili bulgulara değinmek istiyo- frum. Bu sayfada iki haneli ISIC sınıflamasına göre küçük, orta boy ve büyük firmaların ihracat yapan •'/ve yapmayan yüzdeleri verilmiştir. Bir tek sektör (ISIC 33) istisnasıyla, bütün sektörlerde firma bü-yüklüğü arttıkça ihracat yapan firmaların (çalışan sayısıyla ağırlıklandırılmış) yüzde payı artmakta-dır. Sf. 55'deki ağırlıklandırılmamış çizelgediki eğilim de aynıdır.

Ciro içinde ihracatın payına geldiğimizde değişik bir izlenim ediniyoruz. Küçük işletmelerde ihra-catın ciro içindeki yeri, 1980'li yılların başında %20 iken, 1994'de %28 dolayına; orta boy işletmelerdeaynı dönemde %20'den %29'a, büyük boy işletmelerde %23'den %27'ye çıkmış bulunuyor (İSO ça-lışması. Sri.56). Ancak bu gözlem, ihracat yapan firma oranlarının pek çok sektör ve tüm imalat sanayiiiçin firma büyüklüğüne paralel olarak artma eğilimi gösterdiği gerçeğine ters düşmez.

Teşvikler konusunda İSO çalışmasındaki ifade şudur: "...(D)evletin tüm imkan ve kaynakları eko-nominin en verimli sektörü olan sanayi kesimine yönlendirilmelidir... AB ile rekabet edebilmek için her ıkonuda mümkün olduğunca devlet desteği istenmektedir. Teşvikten yoksun bir sanayi düşünülme- fmektedir. Teşviklerde AB normlarına uyulması istenmektedir" (Sh.17). Ben, bunu yanlış bulup eleş- •'/tirmiyorum, aksine, genelde katılıyorum bu görüşlere. Dile getirmeye çalıştığım şey, teşvik talep edenve anlamlı bir sanayi yönlendirmesi öngören yaklaşımla, "daha az hükümet" retoriği arasındakiuyumsuzluktur. Hiç kuşkusuz, önümüzdeki on yılda Türkiye imalat sanayiinin yoğun olarak teşvikgörmesi gerek, hatta ("kitabına uydurmayı" becerebilirsek) AB normlarının ötesine geçen bazı araçlarda kullanılarak. Sadece AB normlarına bağlı kalacaksak, güç günler yaşayacağımız şimdiden bellidir;AB normlarını zorlamamız gerekiyor, bu açıkça ortada.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Biz teşekkür ediyoruz hocam.Beni uyarıyorlar. Anons etmek istiyorum; diğer oturumu, hiç ara vermeden yapmak durumundayız. j

Bu anlamda, bir iki tane soru alabileceğiz. [Soru sormak isteyenler, lütfen kendinizi tanıtın ve kime yönelttiğinizi belirtin. '/

76

Page 14: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

SORU- Çok değerli bir çalışma olduğu kesin, çok büyük gayretlerle yapıldığı da anlaşılıyor; fakat,bu tür rekabet gücü çalışmalarının -ki, kendisinin de işaret ettiği gibi son yıllarda bunlardan 5-6 taneyapıldı- önemli bir handikapı var bence, o da şu: Öyle mantıklı ve öyle güncel bir sorudan hareketleyola çıkıyorlar ki, bu tür çalışmalar, Türkiye'nin rekabet gücü çalışmaları, en az onun kadar önemliolan başka bir soru daima gözardı ediliyor, bu da şu; bu tip çalışmalarda hareket edilen soru şu:Türkiye diye bir ülke var, bu ülkenin bir ekonomik üretim yapısı var; bu üretim yapısının içinde sek-törler var; biz, Avrupa ile birleşirsek ekonomik olarak, bu sektörlerin hangisi rekabet edebilecek, han-gisi etmeyecek vesair... Buradan çıkan bir sonucu, siz, bir politik karar alıcının, ekonomik karar alıcınınönüne koyduğunuz zaman, yani, şöyle bir mantık herhalde olacak; ha, işte, mesela, ayakkabıcılıksektörünün rekabet gücü var, o kadar problemi yok, fakat, diyelim ki x sektörünün -ki, diyelim ki, bununistihdamı da çok yüksek- rekabet gücü çok düşük, benim buna yardım etmem lazım vesaire vesaire...Bu tür çalışmaların gözardı ettiği, bence, asıl önemli soru ise şu: Bütün bu ekonominin şu anki üretimyapısını bir tarafa bırakırsak, mevcut sektörlerin rekabet gücünü bir tarafa bırakırsak, acaba, onlardanbağımsız olarak, Türkiye, hangi sektörlerde yer almalı; hangi sektörleri desteklemeli; tabiri caizse, tabiî,buradaki olay, bundan sonra, 15-20 vesaire, 50 senelik periyodlar içinde hangi sektörlerin lehine, ulus-lararası ekonomideki ticaret hadları bu sektörlerin lehine dönecek; bunları Türkiye'nin bulması lazım.Şimdi, bizde bu tür çalışmalarda, bir x sektörü, çok büyük bir rekabet gücüne sahip çıkabilir veya çokdüşük bir rekabet gücüne sahip çıkabilir; fakat, bundan daha önemlisi, bakılmayan şey; acaba, bu xsektörü, kuvvetli veya zayıf, ileride, avamı bir şekilde ifade etmeye çalışırsam, para edecek mi, etme-yecek mi? Yani, ticaret hadleri, bunun lehine dönecek mi, dönmeyecek mi?.. Benim, cam sektöründeçok fazla rekabet gücü olmamın çok fazla bir esprisi olmayabilir; belki, bu sektör elli sene sonra ölecek.Böyle bir temel eleştirim var; yani, bu tür çalışmalar -sayın konuşmacının da söylediği gibi- başlangıçolacaksa, bundan bir sonraki adımın da, işte, bu tür, daha, yani, işte Uzakdoğu manasında sektörelpolitikalar lehine gitmesi lazım. Bu tür çalışmaların da, tamamen, mevcut yapıdan bağımsız olmasılazım bir ölçüye kadar.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Bir soru daha alalım; lütfen, yalnız, kısa ve soru olsun lütfen.

SORU- Ayfer Hanım, isterseniz, ben, bağlantılı olarak soruyu sorayım arkadaşımla.Finansman maliyeti konusunda büyük sıkıntılar olduğu, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomi iti-

bariyle her sektör için geçerli konulardan bir tanesi. Şimdi, gümrük birliğine girdiğimizde -ki, bu ko-nudaki görüşlerim saklı kalmak kaydıyla şunu sormak istiyorum.

Avrupa Birliğinin, 2020 yılında Akdeniz Serbest Ticaret Bölgesi oluşturma amacıyla, Yeni AkdenizEylem Programı diye bir programı var ve bu program, Sayın Gürdal'ın biraz önce sıkıntıyla belirttiğikonuya, aslında aydınlık getirecek çözümlerden bir tanesi. Gümrük birliğine girdiğimiz tarihten itiba-ren, 4 milyar ECU'luk bir finansman açılacak küçük ve orta ölçekli sanayi için.

Burada şöyle bir sorun ortaya çıkıyor; finansı, yani, bu küçük ve orta ölçekli sanayi için bulduğunuz4 milyar ECU'luk finansın organizasyonu ve biraz önceki arkadaşımın sorduğu soruyla bağlantılı ola-rak, yani, Türkiye'nin ileriki yıllarına yönelik projeksiyonunu yapacaksınız ve bu 4 milyar ECU'yukullanacaksınız. Yani, burada, sanayi mi yapmalı bu işi, yoksa, işte, devletin mi yapması gerekir?..Aslında, hem Sayın Türel'e hem de Sayın Gürdal'a sormak istiyorum, mümkünse, cevaplarlarsa. Yani,bu alacağımız finansı, ileriye dönük projeksiyonlarla kim yapmalı ve hangi sektörlere öncelik veril-meli?

Teşekkürler.

BAŞKAN - Bir soru daha alalım.Buyurun.

SUAT ÖZVEREN - Devlet Planlama Teşkilatı.Bu değerli çalışma, gerçekten, gümrük birliği sürecinde, sektörel bazda ne gibi gelişmeler olacağı

ve sektörel bazdaki mevcut haritanın şekillenmesi anlamında önemli bir çalışma; fakat, Türel Hocanında söylediği gibi, bir sübjektiflik var bu çalışmanın temelinde; çünkü, görüşler soruluyor ve görüşler,bu rekabet gücünü belirleyen faktörler anlamında üç şey var; düşük rekabet gücü, eşdeğer rekabet gücüve yüksek rekabet gücü.

Bu, 16 tane rekabet gücünü belirleyen faktörün açısından değerlendirmek istediğim şey ve sorumonunla ilgili, işgücü verimliliğine yönelik sizin çalışmanızda ölçek büyüdükçe işgücü verimliliğinden

77

Page 15: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

şikâyet oranı yükseliyor; yani, küçük ölçekliler, yanlış hatırlamıyorsam yüzde 58 oranında rekabetgücü olduğunu söylüyor, büyük ölçekliler yüzde 68 oranında. Şimdi, bu bir handikap; çünkü, ölçekbüyüdükçe, işgücü verimliliğiyle ilgili problemlerin daha farklı değerlendirilmesi lazım. Tek başınabu değil tabiî, ama, önemli bir faktör olarak değerlendiriyorum.

Burada temel problem, sanıyorum, anketle ilgili hazırlık şeyinde, sübjektiflikten kaynaklanmışolabilir, daha doğrusu öğrenmek istiyorum; işgücü verimliliğini, işgücü maliyeti anlamında değerlen-dirilirse, buna verilecek cevap farklı olabilir; ama, tanımlı bir işgücü verimliliği firmalara ulaştırıla- jbilirse, buna verilecek cevaplar farklı olabilir. Bu konuyu acaba nasıl değerlendireceksiniz?.. l,

/

BAŞKAN- Evet, soruları burada kesiyoruz ve sayın tartışmacılara geçelim.

Doç. Dr. OKTAR TÜREL - Ben, kısa bir iki yorum getirmek istiyorum: Bunlardan ilki, izleyici-lerimizden birinin dile getirdiği istekle, yani, karşılaştırmalı (comparative) üstünlükleri değil, edinil- 'mis (constructed) üstünlükleri oluşturmakla ilgili. Türkiye'deki siyasal kadrolar 1980'li yıllarda vesonrasında böyle bir politikayı benimsemediler ve uygulamadılar. Uzakdoğu saniyileşmesinin belki enönemli ayırdedici özelliği olan bu tavır, Türkiye için yakın geçmişte söz konusu olmadı. Gelecektekisiyasal kadrolar böylesi bir politika yönelimini ciddi olarak düşünmek istediklerinde, önlerine ikiönemli engel çıkacak. Biri; AB'nin gelişme politikalarına uyum zorunluluğu. 1995 Teşvik Karama- •mesin'de bu uyumdan kaynaklanacak kısıtların işaretleri belirdi; artık geleneksel yatırım ve teşvik iaraçları repertuvarındaki pek çok tedbiri uygulama şansımız yok. İkincisi de GATT Uruguay Round'u .«sonucunda ortaya çıkan yükümlülükler. Türkiye artık edineceği teknoloji için daha yüksek bir bedelödemek zorunda; geçmişte tersine mühendislik ile, kopyalamayla ve benzeri yöntemlerle gerçekleş-tirdiği teknoloji transfer yöntemlerini yaygın olarak kullanma şansına artık sahi değil. Yarının karşı-laştırmalı üstünlüklerin bugünden inşaa etme politikasının görünebilir gelecekte tercih edileceği ileilgili herhangi bir işaretin bulunmadığını da hemen belirtelim.

Böyle bir tercih olmazsa , karşılaştırmalı üstünlüklerin yasası işler. DPT'nin sözünü ettiğim çalış-masında, Türkiye'nin rekabet gücü iki ölçüte göre değerlendirilmiştir, (i) Etkinlik (çalışmadaki tanımıile bir mal grubunda, Türkiye'nin, OECD'ye ihracatının toplam OECD ithalatı içinde payının artması);(ü) Pozisyon alam (çalışmadaki tanımı ile OECD'nin bir mal grubundan yaptığı ithalatın toplam OECDithalatı içinde payının yükseliyor olması). DPT, bu iki ölçütün çakıştığı sektörlerdeki performansı j"optimum" olarak nitelemektedir (adı geçen çalışma, sh. 13). /'.

Bu, bir yerde, etkinlik öğesi olarak sayılıyor. İkinci değerlendirme ölçütü olarak da, pozisyon alma '/ölçütü ileri sürülüyor ve deniliyor ki: "Eğer, OECD ülkelerinin ihracatta payı artıyorsa ve Türkiye'ninde, OECD ihracatına payı artıyorsa, o zaman, Türkiye, iyi pozisyon almaktadır." Türkiye, hem iyi po-zisyon almakta; yani, OECD ithalatının genişlediği alanlara yönelmekteyse hem de bir yerde, bu malgrubunda, Türkiye'nin, OECD'ye ihracatının, toplam OECD ihracatı içindeki payını artırıyorsa, bu, ,hem etkinlik göstergesidir hem de iyi pozisyon almadır. Etkinlik göstergesi ve iyi pozisyon alma, bir-likte, optimum olarak telakkî ediliyor.

DPT, 1980-1990 arasında 23 sektördeki ihracatı bu ölçütler açısından değerlendirdiğinde 16 sek-tördeki durumu "optimum" bulmakta, iki sektörde (tütün ve mamulleri, dokumaya elverişli elyaf) "çe-kilme" (yani etkinlik kaybı ve kötü pozisyon alma), beş sektörde (ham gübre ve ham mineraller, metalcevherleri ve hurdaları, petrol ve petrol ürünleri, ingorganik kimyasal maddeler ve demir dışı metaller) jise "muhtemel kayıp" (yani yüksek etkinlik ve kötü pazisyon alma) durumu ile karşılaşılmaktadır. /Yani, genel bir eğilim olarak, ölçülen karşılaştırmalı üstünlük alanlarına, yani OECD ülkelerinin diğer 'ülkelere ve özellikle Üçüncü Dünya'ya bıraktığı alanlara girmişiz. Bu bir iktisat politikası uygulamasıolmaktan çok, uluslararası ekonomideki göreli faktör kıtlıkları ve bolluklarının telkin ettiği uzman-laşma kalıbına otrumak demjktir. Eğer 1995 sonrasında da bu eğilimi devam ettirmeyi düşünüyorsak,o zaman sanayi politikasına ne gerek var? Doğal olarak, şu veya bu sanayii kollama, bunalımlardankoruma bağlamında bir sanayi politikası her zaman, her kertede var oldu ve olacak. Ortada başka birsorun var ve geleceği düşünen insanlar olarak bir konuda açıklığa varmamız gerek : Geleceğin "kaza-nan" sanayilerini seçme bağlamında bir sanayi polikası öngörecek miyiz, öngörmeyecek miyiz? Yoksakarşılaştırmalı üstünlüklerin peşine takılıp gitmeyi "optimum" mu sayacağız? Eğer bu ikinci tercihyapılacaksa, yakınmak için herhangi bir neden yok. ı

Son soru sahibi arkadaşımın sorusu, teknik bilgim açısından beni aşıyor; bağışlarsa, cevaplamak- ftan kaçınacağım. •'/

78

Page 16: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

BAŞKAN - Teşekkür ederim hocam.Buyurun Sayın Gürdal.

Prof. Dr. RUHİ GÜRDAL- Efendim, birinci arkadaşımızın sormuş olduğu sorunun, yaklaşık1989-1992 arasında, yine sözünü ettim. Bir projede, sizin sorduğunuz sorulara yönelik analizleri, aşağıyukarı 900 sayfalık ve grafikli olarak yapma imkânını bulduk. O çalışmaya baktığınızda, örneğin,dünya ticareti içerisinde, son on onbeş yılda hareket eden ve hızla büyüyen, pazar payı büyüyen 172adet ürün hangileridir. Buna karşılık, gelişmiş ülkelerin, dünya pazarlarında üretiminden çekildiği,buna karşılık Güneydoğu, Uzakdoğu, Asya ülkelerinin o üretimlerdeki payları, performansları... So-nuçta, mutlaka, bu rekabet gücünü geleceğe yönelik düşünmek gerekiyor. Buradaki rekabet gücü fak-törleri ki, bu karşılaştırmalı üstünlük değil, tamamen, rekabet gücü faktörleri, bazıları, örneğin, doğalkaynaklar, yaratılabilir güçler değil; ama, işgücü verimliliği, yaratılabilir güçler. Buradaki zayıf nok-talara bakarak, hangi sektörü, hangi alanı geliştirmeyi arzu ediyorsak, şüphesiz ki, o bağlamda, sizinsöylemiş olduğunuz analizler bağlamında, neler yapmak gerektiğini, temel hedeflere ulaşabilmek için,zaten, konuşmamın başında onu söylemiştim, politikaların tespiti. Bir sektörün mevcut durumunu bi-lemezseniz, rakibinize karşı zayıf yönlerinizi bilemezsiniz, o zayıf yönleri geliştiremezsiniz. Politika-lar, o zaman, o araçları, o zayıf yönleri geliştirerek, gelecekte, pozisyonunuzu almak; yani, bir ko-numlandırma yapmak.

Bilemiyorum, o sorunun cevabı da bunun içerisinde tahmin ediyorum. Sonuçta, gelecek olan kay-naklar nerelere... Yani, pazarlama çabası eksikse, x, y, s sektörü Türkiye için gelecekte de umut vaatediyor ise, şüphesiz ki, bu, onlar için geçerli.

Onun dışında, galiba, işgücü verimliliğiyle ilgili bir soru vardı. Bu, işgücü verimliliği, kişi başınaverim. Şöyle söyleyeyim: Tabiî ki, toplam faktör verimliliği değil.

SORU - Ölçek büyüdükçe, işgücü verimliliği problemi daha artıyor. Şimdi, ben, şunu öğrenmekistiyorum: Eğer, böyle bir sonuç elde ediyorsanız, ki, anladığım kadarıyla, çalışmanızda siz, rekabetgücünü üç bağlamda soruyorsunuz; düşük, eşdeğer, daha yüksek. Bunu ölçek ayırımında yapıyorsu-nuz.

Prof. Dr. RUHİ GÜRDAL- 5 li ölçek.

SORU - Ölçek büyüdükçe, işgücü verimliliğiyle ilgili problem ortaya çıkıyor sonuca göre. Şimdi,işgücü maliyeti diye, ayriyeten bir 16 faktör içerisinde bir başka faktör belirlemişsiniz. Şimdi, küçükişletme, eğer, tanım olarak, işgücü verimliliğini, emek ücreti anlamında değerlendiriyorsa firma sahibi,buna vereceği cevap farklıdır, eğer, tanımlı bir işgücü verimliliği tanımı varsa önünde, buna vereceğicevap farklı; çünkü, ölçek büyüdükçe işgücü verimliliğinde problem azalması gerekir, artmaması ge-rekir, bu anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?

Prof. Dr. RUHİ GÜRDAL - Bilemiyorum, vakit olarak, tartışma imkânımız var mı?

BAŞKAN - Evet, vaktimiz yok; diğer oturumun saatine saldırıyoruz. Onun için, izin verirseniz,aralarda, tekrar yanıtlanabilir.

Ben, Sayın konuşmacılarımız Sayın Türel'e ve Sayın Gürdal'a katkılarından dolayı çok teşekkürediyorum.

Değerli arkadaşlar, bu oturumumuzu burada kapatıyorum. Kısa bir aradan sonra, bugünkü son otu-rumumuzu yapacağız.

79

Page 17: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

GÜMRÜK BİRLİĞİ SÜRECİNDE TÜRKİYE EKONOMİSİNİNGELİŞME PERSPEKTİFLERİ*

Ahmet Haşim KÖSE Doç. Dr. Erinç YELDANMilli Prodüktivite Merkezi Bilkent Üniversitesi

ÖNSÖZ l

Bu yazı, bir genel denge modeli kullanarak Avrupa Birliği (AB) ile 1996 başında büyük bir ihtimalle gerçekle-şecek olan "gümrük birliği"nin Türkiye ekonomisi üzerine muhtemel etkilerini sorgulamaktadır. Çalışmada anahatlarıyla sunulan genel denge modeli, VValrasgil ve yapısalcı makro iktisat öğretisi üzerine temellendirilmiş olup;26 üretim sektörü, 6 sosyoekonomik sınıf, AB ve AB-dışı olarak ayrıştırılmış dış dünya ile bir merkez devletarasındaki iktisadi ilişkileri tutarlı bir biçimde tanımlayan bir eşanlı denklem setidir. Modelin ayırt edici özellikleri 'Türkiye'nin dış ticaret ilişkilerini AB ve AB-dışı olarak ayrıştırılan ikili bir yapıda ele alması, ekonomideki üretimsüreçlerini "çok-aşamalı sabit ikame esneklik katsayılı" fonksiyonlarla tasarımlaması ve imalat sanayiinde va-rolan tekelci yapıları analize taşıması olarak sınıflandırılabilir.

Sektörel değinişi imalat sanayii ile sınırlandırılan çalışmada, farklı piyasa yapılanmaları (rekabetçi/tekelci) vekamu politikalarının varlığında gümrük birliğinin ekonomideki makro dengeler, üretim ve bölüşüm perspektifleri jüzerine etkilerini sorgulamaktadır. Çalışmanın temel çıkarımları, tekelci yapıların ve kamu finansman sorunla- /.-rmın varlığında gümrük birliğinin ekonomi üzerine muhtemel etkilerinin Ortodoks ticari etkinlik çerçevsinde '•oluşturulan beklentileri çok aştığını ortaya koymaktadır.

Türkiye, Mart 1995'de Avrupa Birliği (AB) ile imzaladığı anlaşma uyarınca, büyük bir olasılıkla ,1996 başında "gerçekleşecek" olan gümrük birliği (GB) sürecine doğru gidiyor. Özü itibariyle üyeülkeler arasındaki ticari ortaklığı tipleyen bu oluşum hakkında kamu oyunda sürdürülen tartışmalar,ağırlıkla, bu birlikteliğin olası siyasi ve sosyal etkileri üzerine yoğunlaşmış durumda. Konunun ik-tisadi boyutları ise, sınırlı sayıdaki çalışma dışında1, soyut tahminlerle yürütülmekte olup; söz konusubirlikteliğin ulusal ekonomimiz üzerine kısa ve uzun dönemli muhtemel etkilerinin yeterince araş-tırılmış olduğunu söylemek mümkün değildir. Türkiye-AB ilişkilerinin biçimlenmesinde, özellikle <son dönemde gelişen siyasi ve sosyal etkenlerin belirleyici öğeler olduklarını yadsımamakla birlikte, folası bir GB'nin ulusal ekonomimiz üzerine etkilerini, Türkiye'nin giderek artan kaynak sınırlama- •'/larını ve gelişme hedeflerini dikkate alan analitik bir çerçeve içersinde incelenmesinin son dereceönemli olduğunu düşünüyoruz. Bu çalışma böylesi bir amacın ürünü olup, 26 sektörlü bir Hesapla-nabilir Genel Denge (HGD) modeli kullanılarak, değişik piyasa yapılarının varlığında, GB'nin Tür-kiye ekonomisinin makro dengeleri, büyüme ve bölüşüm persfektifleri üzerine olası etkilerini konuediniyor. j

Çalışmanın sektörel düzeydeki temel vurgusu kamuoyunda sıkça kurulan "sanayileşme ve GB" /pararelliği ve kongrenin misyonuna uygun olarak imalat sanayi ile sınırlandırılmıştır. Üç ana bö-lümde sunulan çalışmanın ilk bölümünde, Türkiye'nin bugünkü adıyla AB ile ilişkilerindeki geliş-meler, ulusal ekonominin çeşitli evreleri dikkate alınarak kısaca sunulmuştur. AB ülkeleri ile ticaretilişkilerimizin ayrıca konu edinildiği bu bölümün, GB'nin olası etkilerinin doğru olarak algılanmasına ,yardımcı olacağını düşünüyoruz. Yazının ikinci bölümünde analitik dayanağımızı oluşturan HGD $modeli anahatları ile tanıtılmaya çalışılmaktadır. Bu aşamadaki tercihimiz, modelin teknik özellik- .-;lerini tüm ayrıntıları ile sunmak yerine, ayırt edici özelliklerine değinmek yönündedir2. Yazının sonbölümünde ise değişik piyasa yapıları (tekelci/rekabetçi) ve kaynak kullanım kısıtlan/seçeneklerialtında GB'nin ulusal ekonomimiz üzerine olası etkilerini sorgulanmaktadır.

I. Türkiye Ekonomisinin Gelişme Evreleri ve Gümrük Birliği ,'1.]. Ekonomideki Büyüme ve Sermaye Birikiminin Temel Özellikleri: J972 ve Sonrası lBatı bloğunda yer almayı hedefleyen Türkiye, kuruluşunun hemen ardından (Roma Anlaşması,

l Ocak 1958) Avrupa Ekonomik Topluluğuna (AET) baş vuran ülkeler arasında yer aldı2, l Aralık

* Bu yazı, 1-2 Aralık 1995 tarihinde TMMOB tarafından Ankara'da düzenlenen Sanayi Kongresi için hazırlanmıştır. Yazarsıralaması alfabetik olarak verilmiş olup, herhangi bir katkısal önceliği yansıtmamaktadır. Yazarlar, bu çalışmanın çeşitli ıevrelerinde yararlandıkları değerli görüş ve önerilerinden dolayı Sayın Halil Kayım, Merih Celasun, Ahmet Tıktık, Cem ŞDoğan ve Erdemir Fidan'a teşekkür borçludurlar. ;

80

Page 18: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

1964'de "ortak üyeliğe" kabul edilen Türkiye yaklaşık sekiz yıllık bir hazırlık döneminin ardındanl Ocak 1973'de Katma Protokol'ün yürürlüğe girmesiyle halen sürmekte olan geçiş dönemine girdi4.Türkiye-AB ilişkilerinin bugününü şekilleyen bu süreç, kabaca emeğin serbest dolaşımını, sanayimamullerinde gümrük birliğini ve tarım ürünlerinin topluluk içersinde serbest dolaşımını kapsa-maktadır.

Bilindiği gibi, Katma Protokolün ve III.BYKP'nın (Üçüncü Beş Y ı l l ı k Kalkınma Planı) yürürlüğegirişi aynı yıllara denk düşmektedir. Türkiye'nin ithal ikameci sanayileşme deneyiminin üçüncüaşamasını oluşturan bu süreçte, AB ile kurulması hedeflenen ilişkiler, bir anlamda III.BYKP'nınardındaki gelişme hedeflerinin de sınırını çizmiştir. Bu açıdan bakıldığında III.BYKP, 1995 yılındagerçekleşmesi öngörülen GB öncesinde AB ülkelerinin gelir düzeyi ve ekonomik gelişmişlik dü-zeylerine ulaşmak için ulusal ekonominin ne oranda büyümesi gerektiğine işaret eden bir metinolarak yorumlanabilir.

Türkiye, 1972 sonrasında III. BYKP'nın temel öngörülerine uygun olarak, ara ve yatırım mallarılehine hızlı bir yapısal dönüşüm sürecine girdi. Dönemin en belirgin özelliği devletin sermaye yo-ğunluğu görece yüksek olan alanlara işletmeci olarak girerek, ekonomideki yapısal dönüşümü yön-lendirmesiydi. Kamu kesimi bir yandan özel imalat sanayi ve tarıma ucuz girdi sağlıyarak, diğeryandan da yüksek istihdam politikası uygulayarak ekonomideki birikim ve bölüşüm rejminin temelinioluşturmaktaydı, iktisadi yazınımızda ayrıntılı olarak tartışıldığı üzere (örneğin, bkz. Boratav, 1995;Yeldan, 1995...), Türkiye bu süreç (1972-76) içersinde reel ücretlerin ve tarımsal ticaret hadlerininarttığı ve sanayi lehine yapısal dönüşümün gerçekleştirildiği hızlı bir kalkınma deneyimi yaşadı.Ancak, 1970'lerin sonuna gelindiğinde, büyük ölçüde dış kaynak kullanımı ile finanse edilen busüreç, uluslararası piyasalarda yaşanan krizin de etkisiyle sürdürülemez hale geldi. Yüksek enflasyon,yüksek kamu finansman açıkları ve tıkanan dış borç olanakları karşısında kamu, özel kesim, tarımve ücretliler arasında kurulan yapay dengeler de bozulmaya başladı. Böylesi bir ortamın yarattığıbelirsizlik ortamı, yerli özel sermayenin aslında başından beri var olan GB'ne karşı olumsuz tavrıve politik olarak yükselen muhalefetin (onlar ortak, biz pazar...) etkisiyle birleşerek, 1978 yılındaEcevit hükümetinin Avrupa Topluluğu ile olan ilişkilerimizin yeniden gözden geçirilmesi amacıylaAvrupa Topluluğu'ndan beş y ı l l ık ek süre istemesinin ardından ilişkilerimizin dondurulması ile so-nuçlandı4.

Türkiye giderek derinleşen kriz karşısında uygulamaya koyduğu istikrar önlemlerinin yetersizkalması sonucu, 24 Ocak 1980 istikrar programı ve ardından 12 Eylül askeri darbesi ile karşı karşıyakaldı. Bu iki gelişme var olan birikim rejimi ve bu rejimin temel dayanaklarının önemli ölçüdedeğişmesine yol açarak, izleyen dönemdeki ekonomik ve toplumsal yapılanmalar üzerinde belirleyicioldu5.

Başlangıçta kısa-dönem istikrar önlemleri olarak uygulanan 24 Ocak Programı, zaman içersinde,diğer politikalar ve özellikle V.BYKP'nın hedefleri ile bütünleşerek ekonominin sanayileşme stra-tejilerini etkileyen bir niteliğe ulaştı (Şenses, 1989). Dönemin "serbest rekabetçi piyasa ekonomisiile dışa açılma" olarak tanımlanabilen temel tercihi, ihracat artışlarını dışa açık büyümenin ana öğesihaline getirmiş ve bu amaçla ihracat çeşitli şekillerde özendirilmiştir (Kazgan, 1985). Türkiye1981-87 arasında, 1970'Ii yıllarda oluşturduğu kapasiteleri ihracat yönelimli kullanarak hızlı bir bü-yüme süreci yaşadı. Uygulanan istikrar tedbirleri ile yurtiçi talebin daraltıldığı bu dönemde, ihracattasağlanılan artışlar büyümenin talep yönlü yeni kaynağını oluşturdu. Ağırlıkla "ara ve tüketim" mallarıimalat sanayi ihracatının arttığı bu süreçte, toplam ihracatın GSMH içindeki payı 1980'de %5.1'den,1988'de %16.4'e ulaştı. Ancak üretimle bağlan yeterince kurulmayan bu gelişme, ekonominin fizikselkapasitelerin sınırlarına ulaşılması ve kamunun bu alanda sağladığı rantların artan kamu finasmansorunları karşısında azalmasının da etkisiyle sürdürülemez hale geldi. Dönem içerisinde, imalat sa-nayi yatırımlarında gözlemlenen düşüşler, fiziksel kapasitelerle ihracat artışları arasında kalıcı yapısalbağların kurulamadığına ilişkin savı destekler niteliktedir. Özel yatırımların kriz öncesi büyümehızlarının ancak yarısına ulaşabildiği bu dönemde, kamu yatırımlarının artış hızı da reel olarak %1.8'iaşamamıştır. Özellikle imalat sanayi yatırımlarının tamamıyle durgunluğa itildiği bu süreç boyunca,1980'lerin sonuna gelindiğinde imalat sanayi yatırımları kümülatif olarak sadece %15 dolaylarındaartmıştır. Ekonomideki büyüme stratejisini imalat sanayi ihracat artışlarına bağladığı bu süreçte,stratejinin öngördüğü yatırımların gereğince yerine getirilmemesi 1994'de patlak veren krizinde ha-bercisi olmuştur (Yeldan 1994).

1987 yı l ı iharacat artışlarıyla dışa açık büyüme deneyimlerinin sınırlarına ulaşıldığı yıl olarakgözükmektedir. İharacat artışlarında gözlemlenen duraklama ile birlikte, ekonomideki büyüme ritmide çevrimsel olarak kısa-dönemli dalgalanmalar göstermeye başlamıştır. Kamunun mali dengelarinin

81

Page 19: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

de giderek bozulmaya başladığı bu süreç, 1989 yılında yürürlüğe giren 32 sayılı karar uyarıncasermaye hareketleri üzerindeki denetimlerin kalkıp, TL'ye "kovertibil" nitelik kazandırılmasıyla yenibir kimliğe ulaştı. Kur ve faiz politikalarını bağımsız iktisat politikası araçları olmaktan çıktığı budönemde, ekonomi faiz ve kur marjlarına göre değişen büyük miktarlı kısa dönemli yabancı sermayegirişlerine tanık oldu. Büyük ölçüde kamu finansman açıklarının karşılanması için gerek duyulan bufonlar, faiz oranlarının yükselmesine, döviz kurlarının da aşırı değerlenmesine yol açarak ekonomiyi5 Nisan 1994 kararlarına sürükledi.

Türkiye kabaca bu şekilde gelişen süreçte, bir ölçüde de Kasım 1987 genel seçimlerinin de et-kisiyle olsa gerek, 14 Nisan 1987'de AB'ne tam üyelik başvurusunda bulundu. Bu başvuru AB ilegünümüze değin süren yoğun görüşmelerin de başlangıcı oldu. Bu dönemde Türkiye-AB ilişkilerinibelirleyen en önemli karar bilindiği gibi 6 Mart 1995'te alındı. Söz konusu belgeye göre, Türkiye'nintam üyelik koşulu tamamen gündemden çıkıyor, Ocak 1996'da GB'nin gerçekleşmesi öngörülüyor-du6. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye'nin tam üyelik beklentisi olmadan GB'ni gerçekleştirecek ilkülke konumunda olduğu görülmüktedir (Kazgan, 1994). Bu ise, Türkiye'nin tam üyelik statüsününgetirdiği mali destekleri kullanamaması, siyasi karar mekanizmasında yer almadığı için de kendialeyhine sonuçlanabilecek gelişmelere müdahale edememesi anlamını taşımaktadır. Bu nokta, Tür-kiye'nin 32 sayılı karar sonrası, uluslararası sermaye hareketleri üzerindeki kontrolünü büyük ölçüdeyitirmesini doğuran bir diğer olumsuz gelişmeyle birlikte, uluslararası mal ticaretinde de yaşayabi-leceği anlamına geldiği için kanımızca çok önemlidir. Bu türden bir olumsuzluğun giderek kont-rolden çıkan kamu finansman sorunları içerisinde gerçekleşme olanağı düşünüldüğünde, izleyendönemde "bağımsız" ulusal iktisat politikası oluşturmada karşılaşılacak güçlükler ortaya çıkmakta-dır.

Böylesi olumsuzluklar içinde GB'nin Türkiye gündeminde bu derece önemli yer tutması, siyasioteritenin bir tür kararlılık ölçütüne dönüşmesi (GB'ne ya gireceğiz, ya gireceğiz...) öyle sanıyoruzki yakın bir gelecekte toplum bilimcilerin üzerinde duracakları ilgi alanlarından birini oluşturacak-

tır.

Tablo l : AB ile Ticari İlişkilerimizdeki Gelişmeler,Milyan $

Yıllar196719681969197019711972197319741975197619771978197919801981198219831984198519861987198819891990199119921993

Kaynak: D

AB'ne ihracat234,1225,5266,7294,4329,4428,0652,1761,0644,6

1016,5896,5

1127,21131,51299,71564,01801,62066,32780,43204,03263,14867,75098,35407,86096,07042,07602,07289,0

AB'den ithalat333,7392,9393,0426,9581,5851,0

1160,91747,62377,92411,42558,91930,71941,82360,32632,42565,82775,43314,33895,14564,95665,85895,16055,29354,09221,0

10049,010049,0

Iharacat-lthalat-99,6

-167,4-126,3-132,5-252,1-423,0-508,8-986,6

-1733,3-1394,9-1662,4

-803,5-810,3

-1060,6-1068,4

-764,2-709,1-533,9-691,1

-1301,8-798,1-796,8-647,4

-3258,0-2179,0-2447,0-2760,0

E

1.2. Türkiye'nin Dış Ticaretinde AB'ninYeri

Tablo l'de 1967 ve sonrası AB ile olanticari ilişkilerimizdeki gelişmeler sunulmuş-tur. Tablodan da anlaşılacağı gibi, KatmaProtokolün imzalanmasının ardından hızlananticari ilişkiler, 1978'deki ilişkilerimizi don-durma kararının ardından duralamış; 1980sonrasında yeniden artışa geçmiştir. Artışlarınen belirgin olduğu dönem, doğal olarak Tür-kiye'nin 1987 yılındaki tam üyelik baş vuru-sunu ardından gelişmiştir. Başvurunun ardın-dan Katma Protokolde öngörülen gümrük in-dirimlerinin hızla gerçekleştirilmeye başlan-ması ile özellikle AB kaynaklı ithalatımızdaönemli artışlar yaşanarak, bu ülke grubu ileolan ticaret açıklarımızda artış görülmüştür.

Tablo 2 ve 3'de 1990 sonrası AB ile olanticaretimiz sektörel düzeyde sunulmaktadır.Sektörel toplulaştırma bir sonraki bölümdeaktarılacak olan modelde kullanılan sınıflan-dırmaya uygun olarak gerçekleştirilmiştir.Sektörlerin yanında, parantez içinde verilenrakamlar, toplulaştmlan sektörlerin 1990 In-put-Output Tablosundaki karşılığını göster-mektedir.

Tablolardan da görüleceği üzere Türki-ye'nin AB'den yaptığı sanayi malları ithala-tında en önemli paya ana kimya, elektiriksiz

82

Page 20: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

Tablo 2 : ISIC REV Serisine Göre AB Ülkelerinde İthalat, Milyon $

SEKTÖRLER

1. Tarım (1-4)

2. Madencilik (5-10)3. Gıda Sanayi (11-16)

4. içki Sanayi (17-18)

5. Tütün Sanayi (19)

6. Giyim Sanayii (10-21)

7. Tekstil (22)

8. Deri ve MamuUeıK23-24)

9. Ağaç ve Mantar Örün. San<25)

10. MobUya Sanayi (26)

11.. Kağıt ve Kağıt Örfin. (27-28)

12. Ana Kimya Sanayi (29-31)13. Petrol ve Petrol Ürünleri (32-33)

U. Kauçuk ve Plastik (34 35,49)

15. Cam ve Cam Ürünleri (36)

16. Metal Dışı Mineral (37-38)

17. Demir Çelik Sanayi (39)

18. Demir Dışı Metal Sanayi (40)

19. İslenmiş Metal Sanayi (41)

20. Elektfrikslz Maldnalar (42-43)

21. Elekttrikll Maldnalar (44)

22. Taşıt Araçları (45-48)23. Elektirik, Gaz, Su (50-51)

24. inşaat (52, 53)

25. Ulaştırma, Haberleşme (56-60)

26. Hizmetler (54,55; 61-64)

TOPLAM

1990

AB'den ithalat

241,419

27,064

436,855

7302

10,387

205,874

4,74891,043

21,409

13,454113,429

1847,535

151,412543,801

34,463

120,925

631,628

216,136

301,496

2344,533

799,2931040,697

123381

9328,283

Toplam ithalatiçindeki Payı

0,263

0,006

0,463

0,873

0,0310,354

0,7010,6410,477

0,854

0353

0,5620,255

0,547

0,654

0,603

0,517

0,4190,742

0,665

0,497

0,575

0,229

0,418

1991

AB'den ithalat

101,58488,112

216,184

13,682

16,618

174,187

9,647

82,719

22,195

14,166130,908

1781,586

171,549

592,450

39,267

104,815

550,216

155,100

384,937

2455,182

947,857

874,575

294,093

9221,627

Toplam ithalatiçindeki Payı

0,2230,026

0,286

0,9510,045

0^410,647

0,589

0,4920,851

03570,553

0,258

0,557

0,597

0,668

0,472

0,404

0,720

0,678

0,500

0,526

0,490

0.4J8

1992

AB'den ithalat

96,872

35,288

251,695

10,710

12,038

259,759

11,768

87,248

22,271

28,958

152,818

1994,857

126,357

660,019

53,204

104,865

613,844

140308

455,501

2575,515

973,019

1094318

1S7.731

10048,961

Toplam ithalatiçindeki Payı

0,1890,0110,276

0,932

0,038

0,340

0,700

0,387

0,384

0,888

0,396

0,566

0,2060,566

0,635

0,680

0,484

0,405

0,768

0,675

0,549

0,449

0,487

0,439

1993

AB'den ithalat

221,587

31,652

248,464

8,265

11,418

303,088

18,978

125,787

43,20832,657

'276,132

2299,723

183,090822,606

51,653

110,275

799,815

154,885

505,977

3197,430

11373991789,917

574,866

12948,873

Toplam ithalatiçindeki Payı

0,246

0,009

0,245

0,920

0,035

0,273

0,677

0,595

0,338

0,885

0,424

0,572

0,237

0,567

0,639

0,652

0,405

0,379

0,739

0,639

0,563

0,424

0,677

0,440

1994

AB'den ithalat

89,288

30,633

236,426

11,959

12,166310,736

17,102

115,627

24,935

• 27,330

2083712068,919

15,6,806

643,370

45,396

108,545

523,655

144,597

374,709

2390,3081005,350

1 137,396

593,136

10278,759

Toplam İthalatiçindeki Payı

0,1860,009

0,235

0,938

0,087

0,2550,746

0,571

0,3950,867

0,443

0,582

0,249

0,582

0,746

0,739

0,4120,361

0.6880,655

0,564

0,508

0,678

0,442

00u

Kaynak: DiE, ISIC REV2 serisine göre düzenlenmiştir.

Page 21: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

Tablo 3 : ISIC REV2 Serisine Göre AB'ne İhracatı, Milyon $

SEKTÖRLER

l.Tanm(l-4)2. Madencilik (5-10)

3-Oıda Sanayi (11-16)4.tçkl Sanayi (17-18)S.Tütün Sanayi (19)6.Giylm Sanayii (20-21)7.Tekstil(22)

8. Deri ve Mamulleri (23-24)9. Ağaç ve Mantar Örfin. San. (25)

10. Mobilya Sanayi (26)1 1. Kağıt ve Kağıt Crfin.(27-28)12. Ana Kimya Sanayi (29-31)13. Petrol Ürünleri (32-33)14. Küçük, Plastik (34, 35, 49)

1 S. Cam ve Cam Ürünleri (36)16. Metal Dı*ı Mineral (37-38)17. Demir Çelik Sanayi (39)1 8. Demir Dışı Metal Sanayi (40)

19. İ5lenml$ Metal Sanayi (41)20. Elektirlkslz Maklna (42-43)

21. Etektirlkll Maklna (44)22.Ta*ıt Araçalrı (45-48)23.Elektirik, Gaz, Su (50-51)24. İnşaat (52-53))25. Ulaştırma, Haberleşme (56-60)26. Hizmetler (54,55;61-60)

TOPLAM

1990

AB'ne ihracat

260,257143^95

895,156

7,104112,082

2107,4531481,306

42,8709,8503,9657,745

334,637220,059

62,365120,314113,783307,435

101,933

7231079,440

293,552106,034

9,8196892,863

Toplamİhracatımız

İçindeki Payı0,2810,440

0,5590^580,2530,7110,7850,5630,285

0,2320,1170^620,6820,378

0,5590,6120,206

0,4070,409

0,4880,6650,419

0,9490,532

1991

AB'ne ihracat

279,466135,898

925,5827,555

162,410

2408,9021359,147

46,2887,4823,792

10,394284,665197,20687,704

110,505

126,511105,60382,69282,18880,332

387,912137,003

12,6987041,938

Toplamİhracatımız

İçindeki Payı

0,2330,4810,513

0,2040,284

0,7410,8000,4890,2660,2810,1540,3580,6520,3260,5270,4910,081

0,4920,4330,4060,7260,482

0,9630,518

1992

AB'ne İhracat

254,741119,587

881,62010,16974,495

2883,3191347,616

44,43017,0555,343

19,744276,327196,124132,376

111,109164,974108,98976,283

118,249

107,777478,796158,200

13,1377600,459

Toplamİhracatımız

İçindeki Payı0,2200,4490,465

0,3120,2240,7310,7650,4330,4490,236

0,2820,3480,7480,3580,4840,5430,0790,4960,409

0,4020,7890,377

0,9760,517

1993

AB'ne İhracat

239,704102,207

990,60210,485

125,8802804,4171340,926

38,40210,440

6,91217,719

241,567142,087135,04492,822

133,79158,27554,001

134,30492,027

359,532142,350

13,911

Toplamihracatımız

İçindeki Payı0,2350,4380,485

0,3550,2850,6850,7180,306

0,3210,1990,2750,3290,6970,3640,4690,488

0,0320,3470,4420,3100,607

0,364

0,762

1994

AB'ne İhracat

264,162112,829

1 198,75711,550

133,686284,8,493

1372,016

50,33116,7658,885

36,677303,059

214,482191,41199,192

155,534

195,92361,296

206,393146,478

389,293210,736

41,1427287,404 0,475 8269,091

Toplamihracatımız

İçindeki Payı

0,2570,4290,470

0,2320,316

0,6090,686

0,2600,248

0,2230,3030,3310,7510,3840,477

0,4220,0910,3490,5080,357

0,5560,398

0,9280,457

Kaynak :DİE, ISIC REV2 serisine göre düzenlenmiştir.

Page 22: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

makinalar, taşıt araçları, elektrikli makinalar ve demir çelik sanayi gibi ara ve yatırım malı üretensektörler sahiptir. Türkiyenin yapmış olduğu ihracat ise giyim sanayi, tekstil, gıda sanayi gibi ağır-lıkla tüketim malı üreten sanayilerde yoğunlaşmaktadır. Katma değer yaratma potansiyelleri sınırlıolan, düşük gelir esnekliğine sahip bu mal gurubunda uzmanlaşma beklentileri, AB ile ticari ortak-lığın sonuçları hakkında ipuçları vermektedir. Çalışmanın izleyen bölümlerinde söz konusu ipuçla-rının analitik olarak sorgulanmasına çalışılmaktadır.

II. Hesaplanabilir Genel Denge ModeliÇalışmada söz konusu olan HGD modeli, Türkiye ekonomisinin 1990 yıl ı itibariyle Walrasgil

anlamda genel denge ilişkilerini bir eşanlı denklemler sistemi içinde betimlemektedir7. Model 26üretim sektörü; 6 sosyo-ekonomik sınıf; AB ve AB-dışı dünya; ve bir merkezi devlet arasındakiiktisadi ilişkileri matematiksel denklemler yardımıyla formüle ederek, ekonomideki mal ve faktörpiyasalarını içsel olarak çözdüğü göreli fiyatlar aracılığı ile dengeye kavuşturmaktadır. Modelinkuramsal yapısı, Türkiye ekonomisinin özeliklerini olabildiğince yansıtabilirle amacı ile, gelenekselHGD yazınının Walrasgil (Derviş, de Melo & Robinson, 1982) ve yapısa!cu(Taylor, 1981; 1991)öğelerinin bir sentezi niteliğindedir. Buna göre, modelde kullanılan makroekonomik denge sürecinin(kapama kuralı) temel özelliği, kamu yatırımlarının önceden dışsal olarak belirlenmesi, kamu tasar-ruf-yatırım açığının ise özel tasarruf fazlası ve dış kaynak tarafından kapatılmasıdır. Sektörel görelifiyatlar ve döviz kuru bu dengeyi sağlamak üzere modelde içsel olarak çözülmektedir.

Bu yapıda kurgulanan modelin diğer ayırt edici özelliği, serbest rekabetçi marjinal maliyet fi-yatlaması yanısıra tekelci maliyet-eki (mark-up) fiyatlaması kurgusuna da açık oluşudur. Modeldetekelci olduğu kabul edilen piyasalarda, mal arzı doğrudan satış fiyatı ve talep miktarı ile belirlen-mekte, üretim fonksiyonu yaklaşımı ise kapasite kullanım oranlarına bağlı olarak sınırlandırılmak-tadır. Diğer piyasalarda ise mal ve hizmet üretimi, doğrudan doğruya neoklasik üretim fonksiyon-larıyla tasarımlanarak, satış fiyatının serbest rekabetçi marjinal maliyet prensibiyle oluştuğu varsa-yılmaktadır.

Bu ik i l i yaklaşım yardımıyla, Türkiye ekonomisinde özellikle imalat sanayiindeki yoğunlaşmayadayalı tekelci maliyet-eki fiyatlamasından doğan üretim ve bölüşüm süreçlerinin betimlenebileceğidüşünülmektedir. Ayrıca, tekelci ve serbest rekabetçi üretim yapıları altında, AB sürecinin gerekTürkiye, gerekse diğer üçüncü dünya ülkeleri açısından farklı sonuçlar doğurabileceği uluslararasıyazında da ısrarla vurgulanmaktadır (bkz. Hallett, 1994; Pohl & Sorsa, 1994; Mercenier, 1995; Smithand Venables, 1988). Bu çerçevede modelin benzetimleme (simulation) deneylerinde, Türkiye imalatsanayiinin alt sektörlerinde uygulanan tekelci maliyet-eki tipi fiyatlama davranışlarının GB gerçek-leşmesi durumundaki muhtemel etkilerini ayrıntılı olarak incelemektedir.

Modelin bir diğer ayırt edici özelliği de, AB ve AB-dışı ticari faaliyetleri ayrı ayrı betimlemesidir.Modelde Türkiye'nin ithalat talebi iki aşamada belirtilmektedir; ilk aşamada yurtiçi üretim ve toplamithalat miktarı göreli fiyatlar ve döviz kuruna bağlı olarak çözülmektedir; ikinci aşamada ise, ithalatınkompozisyonu AB ve AB-dışı olmak üzere, göreli fiyatlara bağlı olarak aynştırılmaktadır. Bu yapısonucunda, AB kaynaklı ithalattan gümrük vergileri ve fonların kaldırılması durumunda, Türkiyepazarında bu tür ithalatın maliyeti düşmekte ve toplam ithalat ve yurtiçi talep içerisinde AB'nin payıartmaktadır.

Modelde fonksiyonel anlamda tanımlanan 6 sosyal sınıf kategorisi, "kırsal", "sanayi işçisi","hizmetler işçisi", "marjinal/enformel emek", "sanayi sermayesi" ve "hizmet sektörleri sermaye-si"nden ibarettir. Bu altı sosyal sınıf, modelde sektörel üretim süreçlerindeki konumlarına bağlıolarak gelir kazanmakta ve modelin bölüşüm unsurlarını oluşturmaktadır. Kırsal kesim, tarım sektörükatma değerini kazanırken; sanayi işçisi, imalat sanayi ve enerji alt sektörlerindeki ücretleri; hiz-metler işçisi de ulaşım, haberleşme ve hizmetler alt sektörlerindeki ücret gelirlerini elde etmektedir.Marjinal emeğin, formel ücret dışındaki emek gelirlerini izafi bir getiri oranı karşılığında kazandığıvarsayılmıştır. Sanayi burjuvazisi, sanayi ve enerji sektörlerinde oluşan (artık) karları, finans burju-vazisi ise hizmet sektöründeki karları elde etmektedir.

Modelin temel yapısı doğrudan reel sektöre yönelik olduğundan, mali piyasalar ve bu piyasalar-daki menkul kıymetleri içeren değişkenler, reel sektörün Walrasgil yapısı dışında düşünülmüştür.Bu anlamda, modelde tanımlanan finans burjuvazisinin ticari ve finans hizmetleri sektöründen kay-naklanan karları, reel sektörle olan ilişkilerinden doğan ve katma değerden ücret maliyetlerinin çı-karılması ile elde edilen artıktan ibarettir. Modelin bundan sonraki kullanım aşamalarında Yeldan(1993) ve Taylor (1991) çalışmalarında örneklendiği biçimiyle, finans yönlü yapılara ağırlık verecekbiçimde geliştirilmesi düşünülebilir.

Model de "kamu" ve "özel" kesim, tasarruf ve nihai talep unsurlarını, piyasa fiyatlarına ve yapısal

85

Page 23: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

parametrelere bağlı olarak tayin eden iki ayrı aktör olarak algılanmaktadır. Üretim sürecinde doğanfonksiyonel sınıf gelirleri toplam özel kesim gelirini oluşturmakta; özel tasarruf ve tüketim harcamala-rına ilişkin davranışlar da, Keynesgil tasarruf ve tüketim eğilimi parametreleri ile belirlenmektedir.

//. / Üretim Süreci ve Emek PiyasasıBirincil üretim faktörleri emek ve sermaye unsurlarından oluşmaktadır. Emek, ücreti i.-Tormel ve

marjinal/enformel olarak iki ayrı nitelikte ayrıştırılmış olup, her sektördeki toplam istihdamın her ikiemek kategorisinden de oluştuğu tasarlanmaktadır. Sermaye malı (yatırım talebi), her bir sektör içinsabit sermaye kompozisyonu katsayılarından elde edilen VL literatürde B-Matrisi olarak adlandırılan birsermaye matrisi aracılığı ile oluşturulmuştur. Kısa dönemli olan analizde sermaye stoğunun her sektördesabit olduğu varsayılmıştır.

Sektörel üretim, sektörlerarası göreli fiyatlara duyarlı, çok-aşamalı sabit ikame esneklik katsayılı(Multi-level constant elasticity of substitution) fonksiyonlarca çözülmektedir. Şekil l'de özetlenen builişkide, nihai üretim ilk aşamada ara girdi ve katma değerin derneşik bir fonksiyonudur. Bu yapıdanhareketle, ara girdiler kendi içinde sabit katsayılara ayrıştınlmakta; toplam katma değer ise, sermaye vedeğişik emek kategorilerinin fonksiyonel bileşiminden oluşmaktadır. Üretim fonksiyonlarında kullanı-lan esneklik parametreleri - bir ilk yaklaşım olarak- ara girdi ve katma değer arasında göreli olarak dahadüşük tutulmuştur. Ayrıca, katma değerin oluşum aşamasına ilişkin sermaye ve emek kategorileri ara-sındaki esneklik katsayıları, sektörel farklılıklar gözönünde bulundurularak, tarım ve hafif tüketim sa-nayinde daha yüksek; ara ve yatırım malları sanayi ile hizmetler sektöründe daha düşük alınmıştır. Ge-leneksel HGD yapısına göre daha detaylı kurgulanmış olan bu tür bir üretim yapısı, göreli fiyat siste-minde ve döviz kurlarındaki değişimlere daha duyarlı bir çerçeve oluşturmakta ve, kanımızca, GB'neilişkin iktisat politikalarının sonuçlarını daha yakından incelememize olanak sağlamaktadır.

Sektörel Üretim : Sabit Esneklik Katsayılı Fonks

iAra Girdiler :Leontieff-tipi

Sabit Katsayılar

'

iyon

^

Katma Değer :Sabit Katsayılı

Fonksiyon

i1 1

Sermaye Formel Ücretli Emek Marjinal Emek

Şekil l: Sektörel Üretimin Belirlenmesi

Model'de emek arzı, ücrete bağlı içsel bir değişken olarak alınmak yerine, kısa dönemli analizde sabitolarak değerlendirilmiştir. Benzetim deneylerinde, formel emek ücretleri reel olarak sabit alınmış vemarjinal üretkenlik koşullarından bağımsız kılınmıştır. Dolayısıyla reel ücretlerle tanımlanan işçi mali-yetleri, toplumsal sınıfîararası çıkar ilişkilerini biçimleyen sosyo-ekonomik süreçlerin belirlediği dışsaldeğişkenler olarak algılanmışlardır.

Üretim sürecinde modelin önemli bir ayırt edici özelliği, yukarıda değinildiği gibi, üretici fiyat dav-ranışlarına ilişkindir, imalat sanayiinin alt sektöründe varolan tekelci yapıları betimlemek üzere, nihaiürün fiyatı, ortalama değişken maliyetlere eklenen "maliyet-eki" oranı ile oluşturulmaktadır. Maliyeteeklenen bu türden sabit maliyet eki, üreticinin karını koruyan tekelci bir unsur olarak, nihai ürün fiyatınıserbest rekabetçi piyasaların marjinal maliyet koşullarından uzaklaştırmaktadır. Artan ücret ve girdimaliyetine karşın kapitalist, sabit maliyet-eki katsayısı ile kar oranını güvence altına almakta, maliyetartışını da doğrudan nihai tüketiciye yansıtmaktadır. Faktör piyasalarında reel ücretlerin önceden belir-lendiği varsayımı altında oluşan ortalama maliyetlere (AVC), bu şekilde eklenen maliyet-eki(m) oran-

8C

Page 24: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

lan aracılığıyla, bir yandan sektörel nihai üretim fiyatları ve kar oranları bulunmakta, diğer yandan dagelir dağılımını emek alehine bozan bir rant ekonomisi yaratılmaktadır (Boratav, 1995; Boratav, TürelveYeldan, 1994).

P=(l+m)AVC

Formel olarak yukarıdaki gibi ifade edilen bu ilişkiden anlaşılacağı gibi bu türden bir fiyatlamadavranışı sonucunda AVC'daki herhangi bir artış (ücret ve/veya girdi maliyetlerindeki bir artış gibi)doğrudan üretici fiyatlarına (PX) yansımaktadır. Modelde, tekelci sektörlerde üretilen katma değerin(KD) miktarı, talebe bağlı kılınan ve içsel olarak çözülen kapasite kullanım oranlarına bağlı kılınmıştır.Böylece, sermaye girdisini K, emek girdilerini Ll, L2, katma değer fonksiyonunu F(K, L1,L2) ve ka-pasite kullanım oranını U ile gösterildiğinde, tekelci sektördeki katma değerin nihai üretim miktarı:

KD = U.F(K,L1,L2)

şeklini almaktadır. Bu ilişkiden de anlaşılacağı gibi katma değer ve üretim arasındaki ilişki piyasa talepdeğişimlerini yansıtan kapasite kullanım oranları aracılığı ile kurulmaktadır. Buna göre katma değeryaratılabildiği halde, maliyet-eki ile korunan fiyatlardaki artışlar piyasa talebini daraltarak, kapasitekullanım oranının düşürmektedir. Yani katma değer yaratılabileceği halde, maliyet-eki ile korunan fi-yatlar yükselince piyasada satılamamakta; dolayısıyla kapasite kullanım oranı düşmektedir.

11.3. Ürün Piyasaları ve Nihai TalepModel de AB ve AB-dışı dünya ürün fiyatları birer dışsal değişken olarak kabul edilmektedir. İthalat

ve ihracat denklemleri, HGD yazınının geleneksel (Armingtongil) metodları ile bulunmaktadır. Bumetode göre yurtiçi mal (DC), ithalat (M) ve ihracat (E) mallarına benzemekte, ancak birbirleri ile bellibir oranda ikame edilebilmektedirler. Yurtiçi ve yurtdışı mallar arasındaki bu tür eksik ikame olasılığıise esneklik katsayıları ile belirlenmekte; ihracat ve ithalat denklemleri de bu esneklik katsayıları vegöreli fiyatlara bağlı olarak oluşmaktadır. Bu yaklaşımda ithalat ve yurtiçi mal, bileşik mal (compositegood) olarak düşünülmektedir. Yurtiçi emme (absorption) kapasitesini veren bu bileşik malın fiyatı, it-halat maliyeti ile yurtiçinde oluşan üretim fiyatının bir bileşkesidir. 2 No'lu şekilde verilen bu ilişkidebileşik mal eğrisi, ikame esnekliğine bağlı olarak oluşturulan içbükey ve sürekli bir eğridir. Fiyat oranıPM° iken, ithalat M° düzeyindedir. Eğer ithalatın göreli fiyatı, gümrük tarife oranlan ve döviz kurundakiartış gibi nedenlerle PM''e yükselirse, ithalat miktarı M1 düzeyine gerilemektedir. Model de, ithalatınAB (MAB) ve AB-dışı (MDD) kaynağını ayrıştımak için ikinci bir Armingtongil bileşik fonksiyon kul-lanılmıştır (Şekil.4). Böylece ilk aşamada "yurtiçi mal ve ithalat" tercihince belirlenen toplam ithalatmiktarı, sonraki aşamada tarife oranlarındaki farklılıklara bağlı olarak, AB ve AB-dışı ithalat olarakpaylaştınlmaktadır. Bu son aşama, çalışmanın üçüncü bölümünde GB'ne ilişkin deneylerin kurgulan-masına ilişkin sürdürdüğümüz tartışmada daha ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

İthalat

Birleşik Mal Eğrisi

Yurtiçi Mal

Şekil 2 : İthalat Talebinin Belirlenmesi

87

Page 25: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

İhracaı

PE°

Yurtiçi Mal

Şekil 3 : İhracat Talebinin Belirlenmesi

AB-kaynakh ithalat

D1

M,

M*"

M,™ .MoDI AB-dışıİthalat

Şekil 4 : İthalatta AB ve AB-dışı Kaynaklarının Ayrıştırılması

88

Page 26: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

İhracat düzeyinin saptanması ise 3 No'lu şekilde gösterilmiştir. Ekonominin ihracat ve yurtiçitalep olanaklarını sınırlayan dönüşüm eğrisinin (production transformation boundary) sunulduğuşekilde, yurtiçi ve ihraç mallan arasındaki göreli fiyat PE° iken ihracat E° düzeyindedir. İhracat budüzeyde olduğunda, örneğin döviz kurundaki bir artış ihracatın göreli fiyatını PE''e yükselterek,ihracat miktarının E1 düzeyine çıkmasına yol açmaktadır. Modelde ihracat miktarı, ulusal ihraçmalları ile yurtdışı rakiplerinin fiyatlarını karşılaştırılması ile belirlenmektedir, ihraç fiyatları iseüretim maliyetleri ve döviz kuru aracılığı ile içsel olarak çözümlenmektedir.

Ulusal ekonominin veri dünya fiyatlarında ithalat talebi (P.M) ve ihracat gelirleri (P.E) bu şekildebelirlendikten sonra, ödemeler dengesi aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır:

P.M = P.E + REMIT + GFCYROW + FSAV - PBINROW - GBINROW

Burada REMIT özel kesim yurtdışı faktör gelirlerini (işçi dövizleri, girişimci gelirleri, faiz ge-lirleri); GFCYROW kamu yurtdışı faktör gelirini (asker dövizleri); FSAV ekonominin dış kaynakgereksinimini; PBINROW özel kesimin yurtdışına gelir transferini (kar transferleri, özel dış borç faizödemesi); GBINROW kamu dış borç faiz ödemelerini temsil etmektedir.

Modelde, ödemeler bilançosunu dengeye getirecek çeşitli mekanizmalar kurulabilmektedir. Ör-neğin döviz kuru sabit tutulup, dış borç gerekli döviz girdisini sağlıyacak şekilde model tarafındaniçsel olarak çözülmesi bir seçim olabilir. Ancak, Türkiye benzeri gelişmekte olan ülkelerin geçmişteyaşadıkları "dış borç tuzağı" deneyimi, teknik açıdan böylesi sınırsız borçlanma çabasının gerçekçiolamıyacağını ortaya koymuştur. Bu nedenle model çözümlemelerinde ödemeler dengesi dövizkurunun serbest hareketleri ile sağlanmakta; döviz kurunun belirlenmesinde siyasi otoritenin etkisiancak diğer büyüklükler aracılığı ile dolaylı olarak analize katılmaktadır.

Özel kesim geliri, katma değer gelirleri, devlet bütçesinden cari transferlerden ve yurtdışı faktörgelirlerinden (REMIT) oluşmaktadır. Özel tasarruf, özel harcanabilir gelir üzerinden sabit tasarruforanı aracılığı ile yaratılmakta; gelirin arta kalan kısmı tüketim harcamalarına dönüşmektedir. Özeltüketimin sektörlere dağılımı input-output tablosundan edinilen katsayılar aracılığı ile gerçekleştiril-mektedir.

11.4. Kamu Kesimi DengesiModel, Türkiye ekonomisinde 1990 sonrasında hızla bozulan kamu kesimi dengelerini ayrıntılı

olarak analiz etmeye olanak sağlıyacak şekilde formüle edilmiştir. Kamu harcanabilir geliri özelkesimden toplanan doğrudan (gelir, kurumlar ve servet vergileri) ve dolaylı vergilerinden; dış tica-retten toplanan gümrük tarifelerinden; yurtiçi ve yurtdışı faktör gelirlerinden oluşmaktadır. Kamuharcama kalemleri ise cari transferler, kamu tüketim ve yatırım harcamaları ve dış borç faiz öde-meleri olarak tanımlanmıştır.

Modelde kamu tasarruf oranları ile kamu yatırımları, cari fiyatlarla tarihsel olarak gözlemlenendeğerlerinde sabit kılınmıştır. Dolayısıyla, kamu harcanabilir gelirinin tasarrufa yönelen kısmı kamuyatırımlarını karşılayamamakta; aradaki fark özel tasarruf fazlası ve dış kaynak kullanımıyla kapa-tılmaktadır. Böylesi bir kamu finansman mekanizması ise, bir yandan ulusal ürün piyasaları üzerindetalep fazlalığı yaratıp göreli fiyatlarda sapmalara yol açmakta; diğer yandan da dış borç ve kısa vadelisermaye hareketlerinin getirdiği döviz bolluğu sayesinde döviz kurunu "ucuzlatmaktadır". Türkiye'ninkamu kesimi-döviz kuru dengelerine ilişkin son 5-6 yıllık deneyimini yansıttığına inandığımız bumekanizma aşağıda formel olarak sunulmuştur:

GREV = GDTOT + GSAV

Burada GREV kamu harcanabilir gelirini; GDTOT ve GSAV ise, sırasıyla, kamu tüketim ve ta-sarruflarını simgelemektedir. GSAV tarihsel olarak gözlemlenen kamu tasarruf oranlarınca belirlen-mekte olup; kamu yatırımları (GINV) cari fiyatlarla sabit alındığında, ortaya çıkan kamu tasarruf-yatırım farkı (GSIDEF) aşağıdaki gibi tanımlanabilmektedir:

GSIDEF = GINV - GSAV

Kamu kesimi borçlanma gereğini tanımlayan bu fark, iç ve dış borçlanma yolu ile finanse edil-mektedir. Böylesi bir yapılanma içerisinde ulusal makro denge ise şu şekilde biçimlenmektedir:

GSIDEF = HHSAV - PRINV + FSAV . ER

89

Page 27: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

tBu çerçevede, kamu açığı (GSIDEF) bir yandan özel tasarruf fazlası ile (HHSAV-PRINV), diğer ;

yandan da dış kaynak kullanımı ile finanse edilerek, ulusal makro dengenin oluşmasında belirleyici "'rol üstlenmektedir.

Böylelikle ekonomideki toplam talebin unsurları olan kamu ve özel tüketim talebi; kamu ve özelyatırım talebi; ve ara malı talebi belirlenmiş olmaktadır. Walrasgil denge sistemi içersinde bu toplam,yurtiçi emme kapasitesi (absorption) olarak adlandırılan yurtiçi toplam brüt üretim ile ithalat ve ih- ,racat farkı toplamına eşit olması gerekir. Başka bir deyişle modelin makro düzeydeki Walrasgildenge koşulu,

(Kamu+Özel) Tüketim + (Kamu+Özel) Yatırım = Toplam Yurtiçi Üretim + Net ithalat

olarak biçimlenir. j

//. Piyasa Dengesi ve Veri Seti •'/Yukarıda özetlediğimiz makro ve ödemeler dengesi denklemlerini sağlıyacak mekanizma, mo-

delde içsel olarak çözümlenen fiyat değişkenleridir. Sektörel fiyat değişkenlerinin çözümü sayesindemodelin içsel tutarlılığı sağlanmakta; ve bir eşanlı denklemler bütünlüğü içerisinde ulusal ekono-minin gerek makro, gerekse mikro sektörel dengeleri benzetimlenmektedir. Böylece model ulusalekonomideki çeşitli aktörlerin davranış biçimlerini tutarlı bir bütünlük altında inceliyebilmektedir.

Modelde ayrıştırılan 26 sektör, Devlet istatistik Enstitüsü'nce (DiE) yeni hazırlanmış olan 1990 /bazlı, 64 sektörlü Input-Output tablosundan derlenmiştir. Kamu maliyesi ve diğer makro dengelereilişkin veriler Köse & Yeldan (1995a) çalışmasında ayrıntılı olarak tartışılan Sosyal MuhasebeTablosu'na dayanmaktadır, istihdamın formol ve manjinal emek olarak ayrıştırılması ise HanehalklanGelir ve Tüketim Anketleri'nden oluşturulmuştur. Bu iki ayrı nitelikteki emek gelirlerine atfedilen ,ücret miktarlarının sektörel bazda hesaplanması ise Köse & Yeldan (1995b) çalışmasında sunul- fmuştur. .>';

///. HGD Modeli Aracılığıyla Gümrük Birliği Sürecinin BenzetimlenmesiYazımızın bu bölümünde, HGD modeli bir iktisadi laboratuvar amacıyla kullanılarak GB süre-

cinin benzetimlenmesi amaçlanmaktadır, iktisat literatüründe "karşılaştırmalı durağan hal" (compa-rative statics) diye anılan bu yöntem uyarınca, GB altında Türk ekonomisinin gireceği taahhütler > jparametrik olarak modelde sınanmakta ve söz konusu politikaların ulusal ekonomideki olası etkileri ikarşılaştırmalı olarak değerlendirilmektedir. HGD modelinde sınanan karşılaştırmalı deneyler 1990 'dönemi baz alınarak üç ana konu etrafında toplanmıştır, ilk olarak, Türk sanayiinin tekelci niteli-ğindeki yapısal özellikleri ve bu yapının GB sürecindeki iktisadi etkileri ele alınmakta; ikinci olarakda söz konusu sürecin kamu finansmanı ve genel olarak kamu kesimi dengeleri üzerindeki etkileriayrıştırılmaktadır. Yazıda, HGD modeli aracılığıyla işlenen son konu ise gelirlerin yeniden dağılımı jve GB politikaları kümesi altındaki çıkar çatışmaları ve bölüşüm ilişkilerinin açabileceği somut so- t:

nuçlann irdelenmesine ilişkindir. VBurada kuramsal düzeyde yürütülen bir iktisadi model çalışmasının kullanım amacı üzerine bir

değerlendirme yapmanın yerinde olduğu düşüncesindeyiz. Kuramsal bir sosyal bilimler modelinden"gerçek" yaşamı "bire bir" tasvir etmesinin beklenemeyeceği açıktır. Zira özü itibarıyla bir model-leme çalışması, gerçek yaşamın en önemli öğelerinin öne çıkartılarak tahlil edilmesini, diğer değiş- , ,kenlerin ise ikinci planda (dışsal) tutulmasını gerekli kılar. Biz de bu çalışmada ana değişken olarak jkabul edip, analiz etmeye yöneldiğimiz iktisadi değişkenleri model çerçevesinde açıklamaya öncelik ıvererek, konumuz dışında kalan diğer sosyal değişkenleri kapsam dışında bırakmaktayız.

IH-1. Gümrük Birliği ve Tekelci Piyasa YapılarıKanımızca, AB ile GB'nin ve Türkiye ekonomisinde en önemli etkisinin sanayideki yerleşik pi- ı

yasa davranışları ve üretim fıyatlama biçimleri üzerinde olacağı beklenmelidir. Büyüyen pazar ve /artan rekabet, Türkiye sanayiinde güdük, verimsiz işletmelerin tasfiyesine yol açacak ve fiyat fark- Vulaştırmasına dayalı aşırı kar marjlarını eritecektir. Bu anlamda, bu yazıya temel olarak kullandığımızformel kurumsal çerçevenin en önemli özelliği, Türk sanayiinde eksik rekabet koşullarında faaliyetgösteren tekelci yapıları yakından ele almasıdır. Tarife dışı korumacı ticaret politikalarına veya ölçekekonomilerine dayalı tekelci fiyatlama biçimleri gerek Türkiye (Boratav, 1991; Kaytaz, Altın veGüneş, 1993; Şahinkaya, 1993), gerekse Avrupa ülkelerinin (Merceiner, 1995; Smith & Venables, '1988) ekonomileri açısından yakından incelenmiştir. Ancak iktisat yazınımızda AB ile ilişkilerimizi /ele alan bağımsız çalışmalar ve kamuoyunda yürütülen tartışmalarda, konuyu taraf olan ülkeler soyutbir serbest rekabetçi pazar anlayışı içinde incelemekte; tekelci fiyatlamanın varolduğu durumlardaki

90

Page 28: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

etkinlik kayıplarını göz ardı etmektedir. Kanımızca, Türkiye ekonomisinin dış dünya ile olan iliş-kilerinin ayrıntılı bir çözümlemesini yapabilmenin en önemli koşulu, gerek Avrupa, gerekse Türksanayiindeki fiyatlama biçimlerinin ve piyasa yapılarının gerçekçi analizinden geçmektedir.

Sunulan HGD modelinin ilk grup benzetimleme deneyleri söz konusu tekelci yapının iktisadietkilerinin yakından incelenmesi amacıyla kurulmuştur. Burada, imalat sanayiinin alt sektörlerindevarolan tekelci yapılan betimlemek üzere, nihai ürün fiyatı, ortalama değişken maliyetlere eklenenmaliyet-eki oranı ile oluşturulmaktadır. Maliyetlere eklenen bu türden sabit oranlar, sermayeninkarını koruyan tekelci bir unsur olarak, nihai ürün fiyatını serbest rekabetçi piyasanın marjinal ma-liyet koşullarından uzaklaştırmaktadır. Bu türden bir ilişkide artan ücret ve göreli maliyetler karşı-sında kapitalist, sabit maliyet-eki katsayıları ile kar oranlarını güvence altına almakta, maliyet ar-tışlarını da doğrudan nihai tüketiciye yansıtmaktadır.

Türk iktisat yazınında bu türden tekelci fiyatlama davranışları üzerine yapılan çalışmalardanoluşan genel sentez, ücret payları ile maliyet-eki oranlan arasında çeşitli dönemler itibarıyla oldukçakararlı bir ilişkinin varlığını ortaya koymaktadır. Ayrıca, imalat sanayii içinde kamu sektörü fiyat-larının genellikle idari kararlarla denetlendiği düşünülürse, maliyet-eki tipi fiyatlama davranışlarınınöncelikle özel imalat sanayiinin bir özelliği olduğu vurgulanmaktadır. Boratav, Türel, Yeldan'ın(1994) çalışmasında maliyet-eki fiyatlama biçiminin 1980 sonrası liberalleşme sürecindeki eğilimleridönemsel olarak incelenmektedir. Bu çalışmaya göre, 1980 sonrasında yapısal uyum stratejisinin anaunsurlanndan biri olan dış ticaret korumacılığının kaldırılması ve dış ilişkilerin serbestleştirilmesi,maliyet-eki oranlarında kuramsal olarak beklenen düşmeyi gerçekleştirmemiş; aksine, özellikle 1985sonrasında ivme kazanarak, 1990'da %40'lara ulaşmıştır. Tablo 4 bu süreci özetlemektedir.

Tablo 4 : Özel İmalat Sanayiinde Maliyet-eki Oranlan ve İlgili Değişkenler

Dönemler(%)

1976 - 771978 - 821983 - 851986 - 87

1988

19891990

Mark-up

0.3310.3510.3110.3810.389

0.3630.408

Reel ÜcretArtış Hızı (%)

16.2-5.4-4.66.8-1.7

12.526.6

Kapasite KullanımOranı (%)

-

44.0

53.063.077.1

73.176.9

NominalKoruma Oran

.

127.3a

95.354.559.0

58.739.1

a!980 - 82

Kaynak: Boratav, Türel and Yeldan (1994), "Distributional Dynamics in Turkey under 'Structural Adjustment' ofthe 1980's", New Perspectives on Turkey, Fail, No. 11, pp. 43 - 64.

Tablodaki veriler, dış ticaretteki liberalleşmesinin maliyet-eki oranında azalma yaratacağı yolun-daki Ortodoks beklentinin 1983 - 85 alt dönemi dışında gerçekleşmediğini, maliyet-eki oranlarındakihareketlenmenin nominal koruma oranlarındaki "ters" değişimlerden ziyade, ücret artış hızı ve ka-pasite kullanım oranı ile ilintili olduğunu önermektedir. Özellikle dış ticarette serbestliğin göreceolarak sağlandığı dönemlerden 1986 - 88 ve 1990 yıllarında kapasite kullanımı; 1988 ve 1989 dö-neminde de reel ücret artışları, maliyet-eki oranındaki değişmeleri daha net açıklar durumdadır.

Bu gözlemler, modelleme çalışmasında maliyet-eki oranlarının GB süresince (i) korunduğu veya(ü) serbest rekabetçi marjinal maliyet fıyatlaması biçiminde erozyona uğradığı iki ayn benzetimdeneyinde sınanmıştır. Maliyet-eki'ne dayalı tekelci fiyatlama, sektörün (göreceli) nihai fiyatını sa-bitlemektedir. Bu yaklaşım altında, sektörel arz ve talep dengesi, bağımsız olarak oluşturulan bir"kapasite kullanım oranı" değişkeni yardımıyla sağlanmaktadır. Maliyet-ekinin üretici fiyatını sabit-lemesi, talep edilen miktarları kısmakta ve piyasa dengesini kapasite kullanım oranındaki düşmeylesağlanmasına yol açmaktadır.

GB'ne yönelik süreç, modelde bir ilk yaklaşım olarak, Avrupa Birliği'nden yapılan mal ve hizmetithalatında gümrük vergilerinin kaldırılması şeklinde yorumlanmaktadır. Dış dünyadan (üçüncü ül-kelerden) yapılan ithalatta ise gümrük vergileri aynen korunmaktadır. Dolayısıyla, GB benzetimle-

91

Page 29: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

meşinde, aritmetik olarak AB dışındaki ithalattan, AB ithalatına bir ikame etkisini olası kılmaktadır.Burada kullanılan modelin ayırt edici özelliği, söz konusu ikame etkisinin bire bir olamayabilece-ğinden hareketle, AB ve AB dışı ithalatta niteliksel bir farklılık olgusunu göz önünde tutmasıdır.Bu yaklaşımda Türkiye'nin toplam ithalatında, AB kaynaklı ithalat, AB dışı ithal malını ancak sınırlıbir oranda ikame edebilmekte, bu oranın saptanması ise teknik esneklik parametrelerine olduğu kadardeğişen göreli fiyatlara da bağlı kalmaktadır. Dolayısıyla, bu metoda göre, AB kaynaklı ithalat (MAB)ile AB-dışı ithalat (MDD) arasındaki ikame, ithalatın kompozisyonunu belirlemektedir.

Problemin grafiksel çözümü, 4 No'lu Şekil'de sunulmuştur. Yukarıda Şekil 2'de toplam ithalataçısından anlatılan süreç, 5 No'lu Şekil'de ithalatın kompozisyonu için tekrarlanmaktadır. Burada vePMDD, sırasıyla, AB kaynaklı ve AB dışı ithal malının yurtiçi fiyatını vermektedir. Varolan görelifiyat altında ithalat miktarları MAB ve MDD olarak verilmektedir. AB kaynaklı ithalattan gümrükvergilerinin kaldırılmasıyla, PMAB görece ucuzlamakta (DD doğrusu D'D' şeklinde değişmekte) veithalatın kompozisyonu AB kaynaklı mallar lehine gelişmektedir. Bu süreç boyunca, gümrük ver-gilerinin azaltılmış olması nedeniyle ithalat yurtiçi mallara görece ucuzlamakta ve toplam ithalattalebi artmaktadır. Şekilde bu artış, toplam ithalatı veren MM eğrisinin dışa doğru kaymasıyla be-lirtilmektedir. Dolayısıyla, toplam ithalattaki yeterli derecede büyük bir artış, dış dünya kaynaklıithalatı da artırabilecektir. Bu olasılık, model benzetim deneylerinde bazı alt sektörlerde yaşanmak-tadır.

Kuramsal çerçevesini yukarıda özetlemeye çalıştığımız bu deneyin ulusal ekonominin makrogenel sonuçları 5 No'lu Tablo'da özetlenmektedir. Tablo'da sanayi sektörlerinin tekelci ve serbestrekabetçi fiyatlamaya dayalı yapısı ayrı ayrı gösterilmektedir. GB benzetimleme deneyinin en önemlisonucunun ulusal üretim yapısına ilişkin olacağı açıktır. Deney, tekelci fiyatlama davranışlarınınkınlamaması durumunda, gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) reel olarak %1 oranında gerileyece-ğini; GB sürecinde Ortodoks kuramın artan etkinliğe dayalı beklentilerinin ise ancak marjinal mali-yetleri veren serbest rekabetçi fiyatlama altında oluşabileceğini göstermektedir. Netikim deney so-nuçları göre, ulusal ekonomide gerçekten serbest rekabetçi bir piyasa sistemi geçerli olabilseydi, ABile GB GSYİH'da kısa dönemde %0.2'lik bir kazanım sağlanabileceğini ortaya koymaktadır.

Tablo 5 : Ekonomi'nin Makro Dengesi ve GB Sonrası Beklenen Değişmeler

GSYlH (FF)Dış KaynakKamu Harcanabilir GeliriÖzel Harcanabilir GelirKamu Tüketimiözel TüketimKamu Tasarrufuözel TasarrufKamu Yatırımıözel YatırımIhracat(c)Ithalat(c)Döviz Kuru (TL/$)

1990(a)

357022,29112854,46256765,461

338285,66043085,240

262211,18613680,22176074,47434228,78068380,377

11.15424.696

2630

(GB' 96) (b)

SerbestRekabetçiFiyatlama

1.0021.0720.8691.0050.8331.0050.9841.0051.0001.0151.0211.0261.072

TekelciMaliyet-ekiFiyatlama

0.9951.0690.8660.9980.8300.9980.9780.9981.0001.0061.0191.0261.069

(GB'96)+Maliye Politikası (b)

SerbestRekabetçiFiyatlama

0.9811.0571.0000.9840.9930.9840.9840.9841.0000.9891.0161.0201.057

TekelciMaliyet-ekiFiyatlama

0.9801.0581.0000.9830.9930.9830.9830.9831.0000.9891.0151.0211.058

(a) 1990 Milyar TL.(b) Tarihsel 1990 çözüm değerlerine göre oransal değişmeler(c) Milyon US $

GB deneyinden elde ettiğimiz diğer sonuçlara göre kamu harcanabilir geliri her iki piyasa yapı-sında da önemli ölçüde gerilemektedir. Reel fiyatlarla %14'e varan bu gerileme, gümrük vergile-rindeki azalmanın doğal bir sonucudur ve bir sonraki bölümde ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

Benzetimlemenin dış ticarete i l işkin sonuçlan, toplam ithalatta dolar cinsinden %2.6'lık bir artışöngörmektedir. Söz konusu artışın boyutlarının görece küçük olması, kanımızca 1990 itibarıyla Türkdış ticaretinin yapısının zaten olabildiğince "açık" bir görünüm arzetmesinden kaynaklanmaktadır.Bu sonuç, AB ile ticari ilişkilerinde önemli ölçüde serbestleşmeye gitmiş olan Türkiye'nin, GBsonrasında tarifelerin sıfırlanmasının yaratacağı ticaret kanallı etkilerin sınırlı olacağı beklentilerini

92

Page 30: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

(Manisalı, 1995) destekler niteliktedir. Birinci bölümde daha ayrıntılı olarak tartıştığımız üzere, ABkaynaklı ithalatta modele konu olan gümrük vergileri en yüksek petrol ürünlerinde (%98), cam sa-nayiinde (%51), taşıt araçlarında (%42) hesaplanmakta, diğer sektörlerde ise çok daha düşük dü-zeylerde çeşitlilik göstermektedir. 1990 input-output tablosu ve Hazine Dış Ticaret Müsteşarlığıverilerine göre, ulusal ekonomide AB kaynaklı ithalatta nominal koruma oranı %18.5 olarak he-saplanmaktadır. Dolayısıyla, Türk ekonomisinin GB sürecinden bekleyebileceği olası etkinlik ka-zançları, dış ticaretin hacim olarak gelişmesinden ziyade, ticaretin bileşjminin değişmesinde ve herşeyden önce, üretimdeki fiyatlama yapısının serbest rekabetçi doğrultuda gelişmesinde yatmaktadır,GB sonrasında, ulusal ekonomide üretim ve istihdam yapısının olası kısa dönem etkileri bize bukonuda ipuçları vermektedir. 6 ve 7 No'lu Tablolar bu amaçla hazırlanmıştır. Tablo 6, sanayi sek-törlerinde GB sonrasındaki reel üretim düzeylerini özetlemektedir. Model çözümleri, tekelci fiyat-lama yapısı altında GB'nin sadece tekstil, giyim, deri ve demir dışı metaller sektörlerinde anlamlıbir üretim artışı göstermekte; tütün ve demire dayalı metallerde de üretim düzeylerinin görece ko-runabildiğini sergilemektedir. Buna karşın, imalat sanayiinin diğer tüm alt sektörlerinde bir daralmagözükmektedir. Bu daralma, reel olarak, taşıt sektöründe %4.1, petrol ürünlerinde %4.2, kimya sa-nayiinde %4.6, kağıt sanayiinde %5.2'ye ulaşmaktadır.

Hipotetik olarak, imalat sanayiinin tümünde serbest rekabetçi bir piyasa kurgusunu kabul edersek,model çözümleri, üretimi artıran sektörlere cam eşya, metal dışı mineral ve metaller sektörlerini dedahil etmekte, reel daralmaya giren diğer sektörlerde ise kayıpların % l .5 düzeyini aşamayacağınıvurgulamaktadır. Dolayısıyla, "GB" stratejisinin, ana iktisadi unsuru olan tarife ve ithalat fonlarınındüşürülmesinden doğan maliyet tasarrufları - tekelci fiyatlama davranışlarından dolayı - üretim fi-yatlarına yansımadığı ölçüde, ulusal kaynakların "etkin" dağılımını sınırlamakta ve Ortodoks kuramınbeklentilerinin tersine, ulusal ekonomide reel daralmaya yol açabilmektedir.

GB benzetiminde, istihdam ve üretim artışının esas olarak ihracat performansına dayalı olmasıbeklenmektedir, ihracatçı sektörler, ithal girdi maliyetlerinin azalması ve döviz kurundaki aşınmaylaberaber göreceli üstünlükleri doğrultusunda istihdam ve üretim artışı yaşayabilmektedirler. GB'ninücretli emek üzerine etkilerinin sunulduğu 7 No.lu tablodan da anlaşılacağı gibi geleneksel sektör-lerinde karşılaşılan ücretli emek istihdamındaki artışlar, ara ve yatırım malları sanayiindeki (demirçelik ve demir dışı metal sanayii hariç) azalışlarla birlikte gerçekleşmektedir, istihdam düzeyindekideğişmeler ücret ve emek talebi ilişkilerinin göreli olarak esnek olduğu rekabetçi fiyatlama davra-nışları altında daha hissedilir düzeydedir.

Model çözümleri, GB deneyinin varsayımları altında döviz kurunda ortalama %7'lik bir reelaşınma (devalüasyon) göstermektedir. Söz konusu değer, ödemeler bilançosu kalemlerinde geneldengeyi sağlamak için gerekli "denge" döviz kurunu vermektedir ve finansal büyüklüklerden ba-ğımsız olarak sadece reel ekonominin işlemlerine dayalı olarak çözülmektedir. Dolayısıyla, AB ül-keleri ve Türkiye arasındaki olası enflasyon farklılıklarını veya diğer parasal hareketleri kapsama-maktadır. Bu anlamda, döviz kurunda gözlenen bu değişim haddini, yurtiçi ekonomide döviz mali-yetlerinde yaşanması beklenen bir alt sınır olarak yorumlamamız gerekir.

Döviz kurundaki devalüasyon, serbest rekabetçi fiyatlama altında tüm sektörlerde ihracatın art-masına yol açmaktadır. Söz konusu artışlar, geleneksel ihracatçı sektörlerde - tekstil, giyim, gıda -reel olarak %6'ya yakın bir orana ulaşmaktadır. Tekelci fiyatlamanın varolduğu bir iktisadi kurgu ise,bu sektörlerde, sektörel üretim ile birlikte, ihracatın da gerilemekte olduğunu göstermektedir (Bkz.Tablo 8). Maliyet-eki türü fiyatlama, maliyet tasarruflarım tüketici talebine yansıtmamakta, nihaitalebin düşmesi sonucunda da kapasite kullanımı gerilemektedir (Bkz. Tablo 9). Bu süreç boyunca,kurgusal olarak ayrıştırdığımız iki piyasa davranışının sektörel reel kar büyüklüklerinde yol açtığıfark çarpıcıdır. Tablo 9'da gözlenebileceği üzere, geleneksel ihracatçı sektörlerde karlılık artışları heriki piyasa yapısında da "normal" boyutlarda sürerken, tekelci maliyet-eki fiyatlaması yapan sektörler,bir yandan kapasite kullanım oranlarında düşüşler yaşarken, bir yandan da karlarını koruyabilmek-tedirler. Örneğin, taşıt sanayiinde serbest rekabetçi fiyatlama sistemi sektörel karların %12 gerile-mesine yol açarken, tekelci bir piyasa kurgusundaki sektörel kar düzeyi sadece %1 gerilemektedir.Tekelci fiyatlamaya dayanan tüm diğer sektörlerde de karlılık serbest rekabetçi piyasa çözümlerindendaha yüksek boyutta gerçekleşmektedir. Sermaye gelirlerini koruyan bu yapının ekonomiye olanmaliyeti ise net olarak üretimde kapasite kaybı ile yaşanmaktadır.

Burada belirtmek gerekir ki modelin çözdüğü "kapasite kullanım" değişkeni, DlE'nce imalatSanayi Yıllıkları'nda yayınlanan, anket bazlı kapasite oranlarından daha farklı bir anlam taşımaktadır."Kapasite", daha önce değinildiği gibi modelin ürün piyasası denklemleri içinde kabul edilen tekelcifiyatlama davranışının bir sonucu olan teknik bir koşuldur. Tekelci fiyatın önceden belirleniyor ol-ması, modelde üretilen ve talep edilen miktarlar arasında nicel bir fark yaratmakta; bu fark da "ka-

93

Page 31: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

Tablo 6 : GB Benzetiminin İmalat Sanayi Üretimi Üzerine Beklenen Etkileri

imalat Sanayi Sektörleri

GıdaiçkiTütünGiyimTekstilDeri ve MamulleriAğaç ve Mantar ÜrünleriMobilyaKağıt ve Kağıt ÜrünleriAna KimyaPetrol ÜrünleriKauçuk, PlastikCam ve Cam ÜrünleriMetal Dışı MineralDemir ÇelikDemir Dışı Metalişlenmiş MetalEleköriksiz MaklnaElekflrikll MakinaTaşıt Araçları

1990 (a)

36457,4803584,2215023,946

27855.52110762,7944123,8598228,8442409,8638183,444

18367,67824227,20312845,3812336,9148389,000

16167,3714773,3149682,9419482,9199277,813

11964,834

(GB' 96) (b)

SerbestRekabetçiFiyatlama

1.0060.9971.0011.0271.0371.0210.9970.9860.9900.9980.9830.9891.0021.0021.0191.0110.9921.0010.9930.985

TekelciMark-up

Fiyaflama

0.9890.9951.0011.0271.0371.0190.9950.9840.9480.9540.9580.9650.9990.9921.0111.0040.9700.9800.9660.959

(GB"96) -ı- Maliye Politikası (b)

SerbestRekabetçiFiyaflama

0.9990.9680.9631.0071.0221.0100.9900.9710.9710.9860.9450.9720.9940.9920.9991.0000.9820.9950.9800.957

Tekelci Mark-up Fiyaflama

0.9910.9660.9601.0081.0241.0090.9880.9690.9460.9480.9740.9610.9940.9810.9970.9990.9620.9700.9610.950

(a) 1990 Milyar TL(b) Tarihsel 1990 çözüm değerine göre oransal değişmeler

Tablo 7 : GB Benzetiminin İmalat Sanayi Ücretli Emek İstihdamı Üzerine Beklenen Etkihrj

imalat Sanayi Sektörleri

GıdaiçkiTütUnGiyimTekstilDeri ve MamulleriAğaç ve Mantar ÜrünleriMobilyaKağıt ve Kağıt ÜrünleriAna KimyaPetrol ÜrünleriKauçuk, PlastikCam ve Cam ÜrünleriMetal Dışı MineralDemir ÇelikDemir Dışı Metalişlenmiş MetalElektiriksiz MakinaElektirikli MakinaTaşıt Araçtan

1990(a)

179,50714,92432,141

224,499150,891

30,07433,32328,42146,38966,29110,10861,09317,47170,98167,40222,38382,94862,10954,52972,362

(GB' 96) (b)

SerbestRekabetçiFiyatlama

1.0110.9901.0061.0451.0551.0340.9970.9880.9820.9930.9870.9881.0021.0031.0231.0200.9911.0000.9910.976

TekelciMaliyet-ekiFiyatlama

1.0070.9841.0021.0431.0521.0290.9900.9830.9570.9550.9700.9670.9970.9971.0131.0110.9740.9820.9690.956

(GB'96) + Maliye Politikası (b)

SerbestRekabetçiFiyatlama

0.9970.9260.9291.0111.0321.0120.9770.9670.9520.9790.9360.9670.9900.9891.0021.0040.9780.9910.9740.944

TekelciMaliyet-ekiFiyatlama

0.9990.9220.9251.0121.0331.0110.9730.9640.9390.9470.9470.9580.9890.9850.9981.0020.9640.9710.9590.939

(a) 1000 x işçi Yıl(b) Tarihsel 1990 çözüm değerine göre oransal değişmeler

94

Page 32: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

Tablo 8 : GB Benzetiminin İmalat Sanayi İhracatı Üzerine Beklenen Etkileri

imalat Sanayi Sektörleri

GıdaiçkiTütünGiyimTekstilDeri ve MamulleriAğaç ve Mantar ÜrünleriMobilyaKağıt ve Kağıt ÜrünleriAna KimyaPetrol ÜrünleriKauçuk. PlastikCam ve Cam ÜrünleriMetal Dışı MineralDemir ÇelikDemir Dışı Metalişlenmiş MetalElektiriksiz MakinaElektirikli MakinaTaşıt Araçtan

1990(a)

4560,280412,278113.508

6213,8084814,151

485,97365,86360,382

168,9941592,085

763,034638,606410.063364,188

2746,136558.109391,079433,473831,556573,238

(GB' 96) (b)

SerbestRekabetçiFiyatlama

1.0511.0611.0491.0571.0641.0581.0451.0391.0561.0411.0081.0271.0351.0291.0321.0171.0241.0211.0161.020

TekelciMaliyet-ekiFiyatlama

1.0321.0601.0491.0591.0651.0561.0491.0411.0100.9960.9721.0011.0341.0121.0291.0171.0001.0010.9910.994

(GB'96) + Maliye Politikası (b)

SerbestRekabetçiFiyatlama

1.0430.0231.0091.0391.0471.0451.0451.0251.0361.0320.9461.0111.0281.0241.0151.0111.0171.0161.0050.994

TekelciMaliyet-ekiFiyatlama

1.0331.0211.0071.0401.0491.0441.0481.0251.0070.9920.9990.9991.0301.0021.0171.0140.9930.9930.9870.988

(a) 1990 Milyar TL(b) Tarihsel 1990 çözüm değerine göre oransal değişmeler

Tablo 9 : GB Benzetiminin Tekelci İmalat Sanayindeki Kârlar veKapasite Oranları Üzerine Beklenen Etkileri

Kadar

imalat Sanayi Sektörleri

GıdaKaf>t ve Kağıt ÜrünleriAna KimyaPetrol Ürünleri

Kauçuk, PlastikMetal Dışı Mineral

Elektiriksiz MakinaElektrikli MakinaTaşıt Araçları

1990(a)

4278,2931430,6324577,1154607,4241844,1392881,0961966,2582575,0771956,5121723.107

(GB'96) (b)

SerbestRekabetçiFiyatlama

1.0190.9550.9960.9350.9431.0170.9561.0000.9560.887

TekelciMallyet-eklFiyatlama

1.0490.9950.9951.0591.0191.0521.0251.0251.0190.984

(GB'96) + Maliye Politikası (b)

SerbestRekabetçiFiyatlama

0.9940.8830.8980.7190.8470.9470.8960.9540.8760.750

TekelciMallyet-eklFiyatlama

1.0240.9200.9710.4780.8931.0180.9881.0000.9240.762

(a) 1990 Milyar TL(b) Tarihsel 1990 çözüm değerine göre oransal değişmeler

Kapasite Kullanım Oranlan

imalat Sanayi Sektörleri

GıdaKağıt ve Kağıt ÜrünleriAna KimyaPetrol UtanlarıKauçuk, PlastikMetal Dışı Mineral

islenmiş MetilElektiriksiz MakinaElektrikli MakinaTaşıt Araçları

(GB'96) (b)

Serbest RekabetçiFiyatlama

1.0001.0001.0001.0001.0001.0001.0001.0001.0001.000

TekelciMallyet-eklFiyatlama

0.9710.9620.9620.9530.9750.989

0.9600.9800.9720.974

(GB'96) + Maliye Politikası (b)Serbest

RekabetçiFiyatlama

1.0001.0001.0001.0001.0001.0001.0001.0001.0001.000

TekelciMolluet ekFiyatlama

0.9790.9740.9601.0000.9870.984

0.9780.9760.9800.995

95

Page 33: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

Tablo 10 : GB Benzetiminin Fonksiyonel Gelir Bölüşümü Üzerine Etkileri

TanmÜcretli Emek

SanayiHizmetler

Sanayi SermayesiHizmet Sektörü SermayesiToplam Sermaye Geliri

1990 (a)

97364,57999665,04937189,13462475,91558504,14294383,167

152887,309

(GB' 96) (b)

SerbestRekabetçiFiy atlama

1.0340.9991.0170.9891.0100.9790.991

TekelciMaliyet-ekiFiy atlama

1.0200.9931.0060.9861.0280.9620.987

(GB'96) + Maliye Politikası (b)

SerbestRekabetçiFiy atlama

1.0050.9930.9940.9930.9380.9750.961

TekelciMaliyet-ekiFiy atlama

1.0050.9910.9880.9930.9370.9770.962

(a) 1990 Milyar TL(b) Tarihsel 1990 çözüm değerine göre oransal değişmeler

Tablo 11 : GB Benzetiminin İmalat Sanayindeki Kar/Ücret Oranlan Üzerine Beklenen Etkileri

imalat Sanayi Sektörleri

GıdaiçkiTütünGiyimTekstilDeri ve MamulleriAğaç ve Mantar ÜrünleriMobilyaKağıt ve Kağıt ÜrünleriAna KimyaPetrol ÜrünleriKauçuk, PlastikCam ve Cam ÜrünleriMetal Dışı MineralDemir ÇelikDemir Dışı Metalişlenmiş MetalEektiriksiz MakinaElektirikli MakinaTaşıt Araçtan

1990

1.1983.9142.9782.3251.2371.4742.7090.0681.3052.274

13.1791.2551.6812.1950.7402.2541.1312.1261.8241.118

(GB' 96)

SerbestRekabetçiFiy atlama

1.2053.8862.9902.3911.2771.4992.6770.0661.2652.208

12.4851.1911.6882.2200.8092.4351.0822.1211.7561.013

TekelciMaliyet-ekiFiy atlama

1.2473.8722.9832.3901.2771.4992.6610.0661.3552.370

14.3851.3201.6612.3130.7802.3511.1882.2191.9161.150

(GB'96) + Maliye Politikası

SerbestRekabetçiFiyatlama

1.1963.7192.8362.3421.2641.4862.6190.0651.2112.087

10.1251.0991-.6122.1010.7452.2961.0372.0481.6410.889

TekelciMaliyet-ekiFiyatlama

1.2293.7092.8272.3441.2651.4862.6060.0641.2782.3336.6551.1701.6062.2690.7342.2761.1622.1901.7580.908

pasite kullanımı" adı altında değerlendirilmektedir. Kapasite oranının düşmesi, bize pazarlama güç-lükleri gibi unsurlardan ziyade, ulusal ekonominin canlılığı ve Keynesgil efektif talep yetersizliğigibi mekanizmaların işleyiş biçimini vurgulamaktadır.

O halde modelde yer alan iki ayrı fıyatlama biçiminin temel ayrım noktası sermaye gelirlerininyaratılması ve bu sürecin üretim kapasitelerinde olan kayıplara ilişkindir. GB sürecinde ulusal eko-nomide beklenen verimlilik kazanımlarının, bu ayrımın sürdürülüp sürdürülmeyeceği konusundayattığını düşünmekteyiz. Bu da bizi doğrudan doğruya gelir bölüşümü dinamiklerine ve sınıf çıkarçatışması kavramına götürmektedir. Nitekim, bir toplumda hiçbir sosyal/iktisadi kararın kendiliğin-den oluşmayacağı ve toplumun gelir gruplarının beklentilerinden bağımsız olarak gerçekleşmeyeceğiaçıktır. GB yolunda atılan adımlar ne kadar teknik bir dizi işlem içerse de özünde sınıfsal gelirgruplarının somut kazammlarıyla ifadesini bulacak ve gelir paylaşımı içerisinde şekillenecektir. Tablol O ve 11, bu tür bir öngörüye yardımcı olması amacıyla hazırlanmıştır. 10 No'lu Tablo, 1990 bazlıfonksiyonel gelir dağılımından hareketle alternatif stratejiler ve piyasa kurguları altında, bölüşüm

96

Page 34: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

unsurlarındaki reel dönüşümleri sergilemektedir. Model çözümlerine göre, tekelci fîyatlama kurgusualtında, GB'nden en kazançlı çıkan kesim sanayi sermayesi olmaktadır. Hizmet sektörü sermayesi iseen çok zarara uğrayan kesim olarak gözükmektedir. Ancak, parasal/finansal araçların işlenmediği,reel yönlü bir model çalışmasında, sadece göreceli fiyat hareketlerinden kaynaklanan bu gözlemyanıltıcıdır. Zira, hizmetler sektöründeki ticari ve mali rantları ve portföy kazançlarını belirleyeme-mektedir. Emek gelirleri açısıdan ise, iktisadi yapının serbest rekabetçilikten uzaklaşması doğrultu-sunda, emeğin kaybı artmaktadır. Formel kesimde reel ücretlerin dışardan veri olarak alınıp korun-masının sağlanmasına karşın, tekelci fiyatlama altında üretim ve istihdamın gerilemesi, emek gelir-lerini - bilhassa marjinal emek ve hizmetler sektöründeki emek gelirlerini - hızla aşındırmaktadır.

11 No'lu Tablo, tekelci fiyatlama yapısının kar-ücret paylarını nasıl ektilediğini açıkça sergile-mektedir. Tablo, tekelci sektörlerde karların, ücret ödemelerine oranını sunmaktadır. Tekeli fiyatlamaaltında, maliyet-eki tüm sektörlerde kar oranlarını, ücret maliyetine göre arttırmaktadır. Üretiminkapasite kullanımındaki düşme sonucu daralıyor olması, sermaye gelir payının daralması anlamınagelmemekte; tersine bu payın korunabilmesi, üretimde yaşanan bu daralmanın ana nedenini oluş-turmaktadır. Bu bağlamda imalat sanayiinin GB sürecinde daha etkin (verimli) çalışabileceği şeklindeoluşturulan kuramsal beklentinin, bu sürecin ulusal gelir bölüşümü üzerine olan sonuçlarından ba-ğımsız düşünülemeyeceği açıklık kazanmaktadır.

/// - 2. Gümrük Birliğinin Kamu Gelirlerine Etkileri1990 bazlı verilere göre gümrük gelirleri toplamı, kamu gelirlerinin %14'ünü, kamu harcanabilir

gelirlerinin de %24'ünü oluşturmaktadır. Dolayısıyla, GB sürecinde AB kaynaklı ithalatta vergi vefonların sıfırlanmasının bütçe gelirlerinde yaratacağı kayıpların azımsanmayacak boyutta olacağıortadadır. Özellikle kamu bütçe gelirlerinde reel olarak bir daralma yaşandığı ve kamu maliyesigelirlerinin sarsıldığı günümüz koşullarında bu kaybın önemi daha da artmaktadır.

Model çözümleri, GB altında kamu harcanabilir gelirinde beklenen gerilemenin - her iki piyasakurgusu altında da - yaklaşık %13 civarında olacağını göstermektedir. Söz konusu gerileme biryandan kamu tasarruf-yatırım açığını %2 oranında büyütürken, bir yandan da toplam kamu tüketimharcamalarında %17'lik bir azalmaya neden olmaktadır (Bkz. Tablo 12).

Yazımızın geri kalan kısmında, kamu gelirlerindeki bu daralmanın ek dolaylı vergilerle kapatıl-masına yönelik maliye politikalarının iktisadi etkilerini araştıracağız. GB sonrasında kamu gelirle-rinde beklenen gerilemenin telafisi için ek tüketim vergisi konması, ya da varolan net dolaylı vergioranlarında yeniden düzenlemeye gidilmesi alternatifleri kamuoyunda da sık sık dile getirilmektedir.Biz burada, dolaylı vergi oranlarının artırılarak kamu gelirler düzeyini reel olarak korumaya yönelikek maliye politikalarını sınama amacını güdeceğiz. Bu amaçla, HGD modelinin laboratuvar işle-vinden yararlanarak, kamu gelirlerini reel olarak koruyabilecek (dolaylı) tüketim vergisi net artışınımodelde içsel olarak hesaplayacağız. Dolayısıyla, buradaki yeni model çözümlerinde, GB sürecinisadece ithalat vergilerindeki bir düzenlemeyle sınırlı tutmamakta, aynı zamanda kamu gelir kayıp-

Tablo 12 : GB Benzetiminin Kamu Kesimi Genel Dengesi Üzerine Etkilen

Vergi GelirleriDolaylı VergilerGümrük Vergileri

ABAB-Dışı

Gelir VergisiKurumlar Vergisi

Kamu Tasamıf-Yatınm FarkıKamu Tas-Yat Farkı / GSYlH (%)

1990(a)

20514,436

6131,9357265,391

26462,7145087,294

20548,5590,053

(GB'96)(b)

SerbestRekabetçiFiyatlama

0.992

0.9141.0050.9911.0110.054

TekelciMaliyet-ekiFiyatlama

0.994

0.9200.9980.9871.0150.055

(GB'96) + Maliye Politikası (b)

SerbestRekabetçiFiyatlama

1.359

0.9Î50.9840.9611.0110.054

TekelciMaliyet-ekiFiyatlama

1.363

0.9050.9830.9621.0110.054

(a) 1990 Milyar TL(b) Tarihsel 1990 çözüm değerine göre oransal değişmeler

97

Page 35: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

larını telafi edecek bir (dolaylı) tüketim vergisi reformunu da içerecek şekilde genişletmekteyiz. Sözkonusu dönüşüm, y i n e xerhest rekabetçi ve tekelci fiyatlama davranışları altında ayrıştırılmakta veyukarıda değindiğimi/ 5-12 No'lu özel tabloların en son iki sütununda sergilenmektedir.

Bu durumda 5 No'lu Tablo'nun son iki sütununa geri dönersek, bu yeni deney altındaki ulusalekonominin makro ekonomik dengelerini görebilmekteyiz. Modelin içsel çözümü GB'ne koşut ola-rak, dolaylı vergiler oranında, serbest rekabetçi piyasada %35, tekelci fiyatlamanın varolduğu or-tamlarda %38'lik bir artışı gerekli görmektedir. Böylelikle kamu gelirleri reel düzeyinde korun-maktadır. Mali politikalardaki bu düzenlemenin reel ekonomiye maliyeti, her iki piyasa kurgusu ,altında da GSYİH'da yaklaşık %2'lik bir gerilemeyle ifadesini bulmaktadır. Özel harcanabilir gelir, $özel tüketim ve yatırım harcamalarında da reel olarak %2'ye yakın daralmalar kaydedilmektedir. •',••

Dolayısıyla, GB'nin gelir kayıplarını telafi edecek biçimde düzenlenecek vergi düzenlemeleriekonomide kısa dönemli bir daralmayı da beraberinde getirmektedir. Söz konusu vergi düzenleme-sinin yapılmaması durumunda ise kamu maliye dengesinin erozyonu önemli bir makro dengesizlikunsuru olarak kendini göstermektedir. Kanımızca, GB deneyiminin ulusal ekonomide yaratacağı en ;büyük ikilemlerden birisi burada kamu maliyesinden kaynaklanan makro-fınansal sorunlar veya bunuaşmak için gerekli vergi düzenlemelerinin reel sektörlerde yaratacağı sıkışıklıkta yatmaktadır. Sözkonusu daralma sektöre! bazda, tekelci fiyatlamanın sürmesi varsayımında çok daha şiddetli ol-maktadır (Bkz. Tablo 6, son iki sütun). Maliye politikasının devreye girmesi sonucu, üretimlerini reelolarak artırabilecek durumda olan sektörler sadece geleneksel ihracatçı sektörlerden tekstil, giyim ,ve deri sanayii olarak gözükmektedir. Kapasite kullanım oranlarının düşmesine ve reel üretimin jdaralmasına karşın, aralarında metal dışı mineraller, gıda ve elektriksiz makinelerin de bulunduğu •'/bazı tekelci sektörler - maliyet-eki'ne dayalı fiyatlama davranışları yoluyla - karlılıklarını koruya-bilmektedir (Bkz. Tablo 9). Ancak, diğer sektörlerde yaşanan daralma, karlarda da düşmeyi getir-mekte ve model çözümleri, sanayi kapitalistin fonksiyonel gelirlerinde %6.3'lük reel bir aşınmagöstermektedir. Sanayideki ücretli emek grubunun gelir kaybı ise reel olarak %1.2 dolaylarındahesaplanmaktadır.

O halde, GB'nin mali vergi reformlarıyla desteklenmesine yönelik olası politika alternatifleriulusal ekonomide talep yetersizliğinden kaynaklanan bir daralma tehlikesini beraberinde getirmek-tedir. Bu daralmayla birlikte özel harcanabilir gelirleri de aşınmakta ve sermaye gelirleri bu aşın-madan en fazla zarar gören kesim olmaktadır. Dolayısıyla, yukarıda altını çizdiğimiz ikilemin çö- ,zumu ulusal ekonomideki gelir bölüşümü sorunundan bağımsız ele alınmamalıdır. Eğer GB süreci fsadece ticari politikalar olarak ele alınırsa, kamu maliyesi reel gelir kayıplarıyla karşılaşmaktadır. •'/Ancak aynı gelişmeye koşut olarak, özel gelirler korunabilmekte, özellikle de sanayi sermayesi ge-lirleri, tekelci fiyatlamanın sürdürülebilmesine bağlı olarak, reel artış göstermektedir. Makro düzeydeolan dengesizlikler ve bütçe gelirlerinin finansman biçiminin enflasyonist biçimler alması büyükolasılık gösteren bu dönüşümün vergi reformuyla kontrol altına alınması ise reel sektörde talebinkısılmasına ve kar oranlarının düşmesine yol açmaktadır. Kanımızca, her iki olasılık altında daGB'nin olası etkileri, Ortodoks ticaret etkinlik (verimlilik) muhasebesinin boyutlarını çok aşmakta;kamu maliyesinde dengesizlik, fiyatlama davranışlarına bağlı tekelci gelir transfer mekanizmaları,enflasyonist baskıların artması veya talep yetersizliğinden kaynaklanabilecek reel üretim daralmasıgibi bir dizi çalkantılı sürecin sinyallerini şimdiden ortaya koymaktadır. ı

Kuramsal düzeyde öngördüğümüz bu sonuçların gerçek yaşamda geçerliliği elbette araştırma fkapsamı dışında bıraktığımız bir dizi faktörün etkileşimine bağlı olacaktır. Ancak bu yazı boyunca '/vurgulamaya çalıştığımız, Türkiye ekonomisi üzerine kehanet hesaplan yapmak değil, kamuoyundave kuramsal iktisat yazınımızda üzerinde yeterince durulmayan bir konunun - GB politikalarınınTürkiye iktisadi yaşamı üzerine kısa dönemli etkilerinin neler olabileceğinin - iktisat disiplini açı-sından araştırılmasını sergilemekten ibarettir. AB ile olan ilişkilerimizde iktisadi net kayıp ve ka- /zançlarımızm neler olabileceği iktisat öğrencilerinin ve araştırmacılarının önünde son derece önemli /bir gündem maddesi olarak durmaktadır. Bu yazı da, kullandığı metodolojik tahlilin bu tür yeniçalışmalara örnek oluşturarak çeşitlendirildiği ve giderek diğer sosyal disiplinlerle zenginleştirildiğiölçüde amacına ulaşmış sayılacaktır.

98 /.-

Page 36: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

DİPNOTLAR1. Bu konudaki analitik çalışmalar için Bkz. Harrison, Ruthertbrd, Tarr (1993); Vakıfbank - TESAV (1994) K . I / - M N

(1988).2. Söz konusu modelin cebirsel kurgusu ve veri kaynaklan ilgili okuyucuya istek üzerine ayrıcıı temin e d i l e b i l i r3. Çalışmanın izleyen bölümlerinde, dilbirliği sağlamak amacıyla, AB adlandırmasını tüm dönemleri kapsar şeki lde k u l

tandık.4. Türkiye AB ilişkilerindeki gelişmeler konusunda daha detaylı bilgi için Aktan & Kruger (1992), Togan (1995), M a n i . v ı l t

(1995), Kazgan (1985), Kazgan (1994).5. Eralp(1994-95).6. Boratav(1995).7. Kazgan (1994), Manisalı (1995).8. Söz konusu HGD modelinin birincil aşaması daha önce Harb-lş Sendikası tarafından yürütülen "Türkiye Ekonomisinde

Krizin Oluşumu" konulu bölüşüm-yönlü makro ekonomik analize dayanmaktadır (bkz. Yeldan, 1994). Buna ek olarak sunulanmodel Türkiye üzerine klasik bir çalışma niteliği taşıyan Celasun (1986) Simlog-1 modeli ve Türkiye AB ilişkilerini et-kinlik muhasebesi açısından inceleyen Harrison, Ruthertbrd & Tarr (1993) tarafından geliştirilen modelden doğrudanesintiler içermektedir.

KAYNAKÇA1. Aktan, O. & A.Kruger (1992) Swimıning Against The Tide: Turkish Trade Reform in the 1980's San Fransisco: ICS

Press.2. Boratav, K. (1995) 'iktisat Tarihi 1981-1994" S. Aksin (ed) Türkiye Tarihi 1980-1995 Ankara: Cem Yay.3. Boratav, K. (1991) /9507ı Yıllarda Türkiye'de Sosyal Sınıflar ve Bölüşüm İstanbul: Gerçek Yay.4. Boratav, K., O. Türel & E. Yeldan (1994) "Distributional Dynamics in Turkey under Structural Adjustment of the

1980's" New Perspectıves on Turkey Fail, 11:43-64.5. Celasun, M. (1986) "A General Equilibrium Model of the Turkish Economy" ODTÜ Gelişme Dergisi 13(1-2): 29-

94.

6. Derviş, K., J. De Melo & S. Robinson (1982) General Eguilibrium Models for Development Policy London:Cambridge University Pres.

7. Eralp, A. (1994-95) "Gümrük Birliği Tartışmasının Düşündürdükleri" Görüş Özel sayı No 18, TÜSlAD8. Harrison, G., T. Ruthertbrd & D. Tarr (1993) "Trade Reform in the Partially Liberalized Economy of Turkey" The

VVorld Bank Economic Review 7(2): 191-217.9. Hallett, H. (1994) "The Impact of EC-92 on Trade in Developing Countries" The World Bank Research Observer

9(1): 121-146.10. Kaytaz, M., S. Alt ın & M. Güneş (1993) "Türkiye imalat Sanayiinde Yoğunlaşma: 1990" TMMOB Sanayi Odası

Bildirileri 1. cilt yay. no l11. Kazgan, G. (1985) Ekonomide Dışa Açık Büyüme istanbul: Altın Kitaplar Yayınevi.12. Kazgan, G. (1988) "Prospects for Turkey's Access to the Community with Special Reference to Competitivity" ŞİAR,

istanbul.13. Kazgan, G. (1994) Yeni Ekonomik Düzende Türkiye'nin Yeri, istanbul: Alt ın Kitaplar Yayınevi.14. Köse, A. & E. Yeldan (1995a) "Hesaplanabilir Genel Denge Modellerinin Veri Tabanı Üzerine Notlar: Türkiye Sosyal

Muhasebe Matrisi" ODTÜ Gelişme Dergisi Baskıda.15. Köse, A. & E. Yeldan (1995b) "Türkiye Ekonomisinde Sektörel istihdam ve Ücret Yapıları Üzerine Bir Deneme"

teksir.16. Manisalı, E. (1995) Gümrük Birliğinin Siyasal ve Ekonomik Bedeli istanbul: Bağlam17. Mercenier, J. (1995) "Can Europe'92 Reduce Unemployment in Europe?" Journal of Policy Modeling January.18. Pohl, G. & P. Sorsa (1994) "Is European Integration Bad News for Developing Countries? A coment on Hughes

Hallett" The VVorld Bank Research Observer 9(1): 147-155.19. Smith A. & A. Venables (1988) "Completing the Internal Market in the European Community" Europrean Economic

. Review 32:1501-1525.20. Şahinkaya, S. (1993) "imalat sanayiinde Sektörel işgücü Verimliliği, Reel Ücretler ve Gayrı-Safi Karlar veya

Mark-up Oranları" Toplum ve Bilim 4:27-51.21. Şenses, F. (989) 1980 sonrası Ekonomi Politikaları Işığında Türkiye'de Sanayileşme Ankara: V Yayınları

22. Taylor, L. (1981) Structuralist Macroeconomics NewYork: Basic Books.23. Taylor, L. (1991) Socially relevant Policv Analysis: Structuralist CGE Models for the Developing World Massachu-

settes:MOT Press.24. Tekeli, I. & S. ilkin (1993) Türkiye ve Avrupa Toplulğu Ankara: Ümit Yayıncılık.25. Togan, S. (1995) "Trade Policy Review of the Republic of Turkey" The World Economy, p: 107-120.26. Vakıfbank-TESAV (1994) Gümrük Birliği'nin Türkiye Ekonomisi Üzerine Muhtemel Etkileri, Ajans Türk Matbacı-

hk.27. Yeldan, E. (1995) "Surplus Creation and Extraction Under Structural Adjustment: Turkey 1980-1992" Review of

Radical Political Economics 27(2): 38-72. Yeldan, E. (1994) Türk Ekonomisinde Krizin Oluşumu: Bir Genel DengeAnalizi Ankara: Harb-lş Yayınları

28. Yeldan, E. (1993) "Financial Liberalization and Fiscal Repression in Turkey: Results of a CGE Model with FinancialMarkets" Journal of Policy Modeling, baskıda.

99

Page 37: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

İKNC OTURUM

EKONOMNN GELŞME PERSPEKTF

• GÜMRÜK BİRLİĞİ VE AVRUPA BİRLİĞİ SÜRECİNDEEKONOMİNİN GELİŞME PERSPEKTİFLERİ

Oturum Başkanı : M. Yüksel BARKURTSunucu : Doç. Dr. Erinç YELDAN (Bilkent Üniv / Ekonomi)Tartışmacılar : Prof. Dr. Gülten KAZGAN (İTÜ / İktisat)

Doç. Dr. Lerzan ÖZKALE (İTÜ / İşletme)

Page 38: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

GÜMRÜK BİRLİĞİ VE AVRUPA BİRLİĞİ SÜRECİNDEEKONOMİNİN GELİŞME PERSPEKTİFLERİ

BAŞKAN - Değerli konuklar, kongremizin, birinci gününün son oturumunu açıyorum.Gümrük birliği ve Avrupa Birliği sürecinde, ekonominin gelişme perspektifleri, oturumumuzun adı.

Ben, önce, oturumumuza katılan sunucularımızı ve tartışmacılarımızı, size, kısaca tanıtmak istiyo-rum.

Sunuş metnini iki akademisyen hazırladılar. Doç Dr. Erinç Yeldan, Boğaziçi Üniversitesinin Eko-nomi Bölümünden mezun, Minesota Üniversitesinde lisansüstü öğrenimini yapmış, şu anda da, BilkentÜniversitesinde Ekonomi Bölümünde.

Diğer akademisyen arkadaşımız, Ahmet Haşim Köse; Ortadoğu Teknik Üniversitesi Ekonomi Bö-lümü mezunu, lisansüstü eğitimini de aynı üniversitede tamamlamış, şu anda, Millî Prodüktivite Mer-kezinde çalışıyor.

Tartışmacılarımız, Sayın Prof. Dr. Güllen Kazgan; İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu,lisansüstü eğitimini yine aynı üniversitede tamamlamış ve çok uzun yıllar, yine, aynı üniversitede gö-rev yaptıktan sonra emekli olmuş, şu anda, faaliyete geçmesi beklenen İstanbul Bilgi Üniversitesininrektörü.

Diğer tartışmacımız Sayın Doç Dr. Lerzan Özkale; istanbul Teknik Üniversitesi mezunu, lisansüstüeğitimini de aynı üniversitenin Fen Bilimleri Enstitüsünde tamamlamış ve aynı üniversitede de çalış-malarına devam ediyor.

Ben, kısa bir açıklama yapmak istiyorum, ondan sonra, tartışmalara ve sunuşa geçeceğiz.Makina Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürü Sayın Emin Gök, oturum sonunda, kongrenin

hazırlanmasında emeği geçenleri, bildiri sunanları, tartışmacıları, düzenleme kurulunu, vereceği da-vete bekliyor. Kokteyl 18.30'da, Makina Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü Binasında, Tan-doğan'da.

Değerli izleyiciler, bugün, sabahtan bu yana, son derece önemli bildirileri ve tartışmaları izledik.Sanıyorum, bu tartışmaların getirdiği nokta, kongrenin başlığında da yer alan önemli bir konu, bugün,son oturumda, geniş bir şekilde tartışılacak.

1960'lı yıllardan bu yana girdiğimiz bir sürecin önemli bir aşamasına geliyoruz. Son bir yıldır ka-muoyunda çok geniş bir şekilde yer alıyor; bu tartışma, bildiğiniz gibi, Avrupa Gümrük Birliği. Bizim,Avrupa Birliğiyle ilişkilerimiz, eski adı Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ilişkilerimiz, 60'lı yıllarınbaşlarına kadar gidiyor ve belli bir dönüm noktasına gelmiş bulunuyoruz. Daha önce yapılan tartış-maların da ışığında, bu oturumun son derece zengin bir şekilde geçeceğini tahmin ediyorum.

Yine bir açıklama yapmak istiyorum: Sunuş metnini iki akademisyen hazırladı dedim; ancak, su-nuşu bir arkadaşımız sunacak. Sayın Doç. Dr. Erinç Yeldan yapacak sunuşu. Gerek görülen noktalardadiğer arkadaşımız, bulunduğu yerden katkıda bulunacak, tartışmalara da katılacak. Ben, sözü çok fazlauzatmak istemiyorum; mümkün olduğu kadar zamanı sunuculara ve tartışmacılara ve sizlere tanımakistiyorum.

Buyurun Sayın Yeldan.

Doç. Dr. ERİNÇ YELDAN- Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.Efendim, hepinize iyi akşamlar. Şimdi, buradaki hassas dengelerde, ben, tepegözden mümkün ol-

duğu kadar fazla yararlanmak istiyorum.Sayın Gürdal'ın nefis bir sunuşundan sonra, soyut bir düzlemd? bu konuyu nasıl ele alırız diye biz,

değerli çalışma arkadaşım Ahmet Köse ile beraber, birkaç senediHbu tür modeller üzerine çalışıyoruz.Gümrük birliği de, hepimizi ilgilendiren güncel bir konu olarak önümüzde duruyor.

Şimdi, bu çalışmaya başlarken, bizim şöyle bir kaygımız oldu, eminim, iktisat kamuoyunda da enazından bu kaygı yaşanıyor: Biz, gümrük birliğini, hep, siyasî, sosyal, işte, şu parti geliyor, şu partigidiyor, Batıhlaştık, Batılılaşmadık gibi endişelerle değerlendirdik, değerlendiriyoruz. Bu, bir an-lamda, biz iktisatçıların biraz özeleştirisi de oluyor, en azından ben, kendi özeleştirimi yapıyorum. Bukonuyu, gerçekten, iktisadî bir formel mantık içerisinde, iktisadî değişkenler açısından, bir iktisatçıolarak, yeterince değerlendiremediğimiz kaygısını taşıyoruz ve belki de, 1963'ten bu yana da, bu, birazgeçerli bir gözlem. Biraz, daha soyut düşünceye kendimizi alıştırarak, formal bir analitik bir modeliçerisinde, bir disiplin içerisinde bunu yapmaya çalıştık. Bunun için de, bizim yazımızda, hesaplana-bilir genel denge, ya da, îngilizcesi, applied general equilibrium veya computable general equilibriumdiye geçen bir formal yapı kullandık. Bu yapı altında, dolayısıyla, Türkiye-AB ilişkilerinin biçimlen-mesinde ağırlıklı olarak, siyasi etkenlerin rol oynadığını yadsımamakla birlikte, biz, gümrük birliğinin

101

Page 39: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

ulusal ekonomi üzerine olan beklentilerini, şu anda yaşamakta olduğumuz ve derinleşeceğinden endişe /duyduğumuz kamu maliyesi krizi ve belirgenleşen kaynak kısıtları altında, sektörel gelişme perspek-tiflerini hedef alan bir genel denge modeli içerisinde çizmeye çalışacağız.

Şimdi, modelimizin özelliklerinden kısaca bahsedeceğim. İlgilenen arkadaşlarımıza, kısıtlı sayıdaelimizde olan tebliğden veya daha sonra, bizimle ilişkiye geçmesi dahilinde, gerek veri setimizi gerekmodelin diğer aşamalarını seve seve sunabiliriz. Modelde 26 üretim sektörünü ayrıştırdık. Bunlar, 'çoğunlukla, imalat sanayiinin altsektörleri olarak ayrıştırıldı, kongrenin misyonu çerçevesi içerisinde,altı tane sosyoekonomik sınıf düşünüyoruz ve ithalat davranışlarımızı gerek Avrupa Birliği gerekAvrupa Birliği dışında kalan dünya için ayrı ayrı ayrıştırıyoruz, bu da, modelin özgün temalanndan,özelliklerinden bir tanesi ve de merkezi devlet aktörlerimiz bunlar. Bunlar arasındaki iktisadî ilişkileri,matematiksel denklemler yardımıyla betimliyoruz ve ulusal ekonominin üretim, gelirlerin yaratılmasıve bölüşümü, tüketim ve tasarruf, yatırım, dış ticaret, toplam talep unsurlarını bir bütünlük içerisinde ^değerlendiriyoruz. Dolayısıyla, biz, tek tek sektörleri ele almaktan öte, bunlann, tasarruf, yatınm, gelir /bölüşümü konularında makro ekonomik bir dengeye kavuşturabileceğimizi öneriyoruz. "

Şimdi, bu iktisadî laboratuvarın birtakım özellikleri var ve bu tür iktisadî laboratuvarlan daha ev-velden kullanılmış, Türkiye ölçeğinde, gümrük birliği amacıyla da kullanılmış bir iki çalışma var.Bunlardan bir tanesi, Dünya Bankasınca hazırlanan Harrıson, Ruterford ve Tarr adlı şahısların 40sektörlü bir çalışması bu çalışmada ekonomideki verimlilik kayıplarını ya da olası beklenen verimlilik >kazançlarını değerlendiriyorlar, bu meşhur üçgen analizi yapıyorlar. Türkiye'de, Sayın Merih CelasunHocamızın katkıları var. Sinlog l diye bir modelimiz var. Yine, bizim, Ahmet arkadaşımla beraber, 'Harb-îş Sendikası için kurduğumuz, bölüşüm yönlü bir genel denge çalışmamız var bir sene evvelin-den. Şu anda, elimizdeki model, bütün bunlardan esinlenerek; fakat, yapısalcı!, keynezgil öğeleri birazdaha ağır basan, neoklasik Walrasgil öğeleri biraz daha zorlanmış ya da yapısalcı öğelerle beslenmişbir şema içerisinde. Bunlar arasında en önemli özelliği serbest rekabetçi marjinal maliyet fiyatlaması, . jhani, hep, iktisat derslerinde öğretiriz, bir üretici, kârını maksimize etmeye çalışırken, marjinal mali- /yetleri fiyatına eşitler ve serbest rekabetçi bir üretim tasarımlanır. Bunu, biz, Türkiye imalat sanayinde, 'en azından, belirgin altsektörlerde pek de geçerli olmayan bir piyasa davranışı olduğu düşüncesindenhareketle, modelde bir tür mark-up tipi, mark-up'ı da, maliyet eki olarak değerlendiriyorum, çeviriyo-rum. Maliyet ekine dayalı, üreticinin kârını önceden garantileyen veya koruyan ve fîyatlann, piyasadan,üretici tarafından önceden belirlenen bir kurgu düşünüyoruz ve buna da oligopolcü maliyet eki tipi fi- >yatlama davranışının varlığını vurgulayarak başlıyoruz. Dolayısıyla, bu 26 sektörün, imalat sanayii /içerisinde yer alan birkısım altsektörlerin bu tür maliyet eki fiyatlamasma dayalı bir rant mekanizmasını r

işleten ve fiyatların serbest rekabetçi bir kurgudan bağımsız olarak oluştuğunu düşünüyoruz. Modelinen önemli ayırt edici özelliği bu, bunu, defalarca yenileyeceğiz ve Türkiye üzerinde de uygulamalannada birazdan değineceğim.

Şimdi, izin verirseniz, bu formal yapıda, bir iktisada giriş tablosu koymak istiyorum. Şimdi, dü- jsunduğumuz yapı şu: Yukarıdaki şekilde, fiyat ve ürün piyasası var, işte, arz ve talep fiyatı belirtiyor /serbest rekabet adı altında. Aşağıdaki şemada da, bu ürün nasıl üretiliyor, işte, neoklasik üretim 'fonksiyonu var, ölçeğe göre azalan getirişi var, ve verili sermaye altında emeği kullandığınız vakit,üretimi yapmış oluyoruz. Şimdi, eğer, serbest rekabetçi bir üretim fonksiyonu olsaydı, buradan gelenarz ve talep fiyatı, yani, ne kadar üretim yapıyoruz, üretim fonksiyonu kadar şu düzeyde belirlenecekti;ama, eğer, üretici fiyatı, mark-up tarafından, maliyet eki tarafından konmuyorsa, ortalama değişken jmaliyetlere ilave edilerek, bu aradaki kâr marjı, üretim fiyatını yükseltecek ve dolayısıyla piyasadan /yeterli derecede satış yapılamayacak. Bunun bedeli de, kapasite kullanımı oranı diye tanımladığımız !

bir değişken tarafından içsel olarak çözülecek. Dolayısıyla, eğer, üretici, marjinal maliyetlerini artı-rırsa, kapasite kullanımı düştüğü vakit, üretim fonksiyonundan daha az yararlanıyoruz, daha az emekistihdam ediyoruz, daha az sermaye kullanıyoruz ve serbest rekabetçi bir piyasa düzeninden uzaklaş-tığımız sürece, üretimde yaşadığımız bu güdük sanayi yapısını yaşıyoruz diye düşünüyoruz. j

Şimdi, burada denilebilir ki, Türkiye, gümrük birliğine giriyor, nominal koruma oranlarını düşüre- /çek ve dışandan gelen rekabet, marjinal maliyete bizi götürür, mark-up filan kalmaz. Bu, bir beklentitabiî ve soyut bir beklenti. 1980'lere baktığımız zaman, bu beklentinin pek de öyle, değil Türkiye'de,diğer, bu tür ihracata açılan, açık ekonomiye geçen ülkelerde de pek gerçekleşmediğini görüyoruz.Örneğin, kabaca yaptığımız hesaplar var; Sayın Oktay Türel ve Korkut Boratav ile beraber gerçekleş-tirdiğimiz bir çalışmadan derlediğim dönemlere göre. Maliyet eklerini, nominal koruma oranlannı vekapasite kullanım ve reel ücret artışlarını hep beraber sergiliyoruz. Şimdi, burada, bu Ortodoks bek-lentinin, yani, nominal koruma oranı düştükçe, maliyet eki, mark-up oranının da düşmesi, dolayısıyla,serbest rekabetçi fiyatlamaya doğru bir gidiş olabilir dediğimiz dönem, şu kırmızıyla üzerinden geçti-

e

102

Page 40: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

ğim klasik 1983-1985 dönemi, klasik, ihracata yönelik sanayileşmeyi yaptığımız dönem anlamında.Bunun haricindeki dönemlerde, nominal koruma oranlarının düşmesine rağmen, mark-up'arda değiş-me, pek, nominal oranlanna bağlı bir görünün arz etmiyor. Bunun yerine, kapasite kullanım oranınınartması veya reel ücretlerin artması daha açıklayıcı bir görünüm arz ediyor. Dolayısıyla, ben, nominalkoruma oranlarındaki düşmeden dolayı otomatik olarak bir mark-up erozyonu beklemiyorum ve buyüzden de iki tür piyasa davranışı arasında gerçek yaşamın yer alacağını düşünüyorum; fakat, ille deöyle, serbest rekabetçi bir marjinal maliyetlemeye gitmeyeceğimizi düşünüyorum, gümrük birliği sü-recinden sonra.

Şimdi, bu gümrük birliği deneyini nasıl tasarladık, oraya geçmek istiyorum. Bu, biraz, gerçeğin tabiî,bir model çalışması, biraz, karikatürize edilmesi sakıncalarını da doğuruyor; fakat, bir formal modelin,ilk bir yaklaşım olarak, sabahki oturumda da bu geçti, tartışma açmak ve yanlışlanmak öğelerinigündeme getirerek, gümrük birliğinden 1996 deneyini biz, Avrupa Birliği kaynaklı ithalattan, vergilerindoğrudan doğruya sıfırlanması, Avrupa Birliği dışında gelen ithalatın da, gümrük vergilerinin aynenkorunması olarak düşünüyoruz. Şimdi, burada, bu zamana kadar, dedim ya, bu Dünya Bankası çalış-masında veya buna benzer çalışmada genellikle, gümrük birliği ya da Avrupa Birliğiyle olan ilişkile-rimiz, hep bir tarifelerin düşürülmesi şeklinde yorumlanıyor; fakat, Avrupa Birliği dışındaki ithalatıngöreceli payın çok altı çizilmiyor. Bu bakımdan, modelin, burada özgün bir katkısı olduğunu düşü-nüyoruz ve bu deneyin, iki ayrı uç noktada bir soyut olarak, hipotez olarak düşündüğümüz, serbest re-kabetçi, bir, marjinal maliyetlemesi hesabında, iki, mark-up'ların korunduğu, tamamıyla sabit olarakkorunduğu tekelci fiyatın önceden belirlendiği bir piyasa kurgusu altında düşünüyoruz, kabul ediyoruz.Gerçek yaşam, büyük bir olasılıkla, bu iki ucun ortasında bir yerde olacak, biz, iki sının çizmek ama-cındayız şu anda.

Şimdi, 1990 bazlı gelir tablomuzdan hareketle, bu deneyi, sınadığımız zaman, modelin içerisinde,elimizdeki tebliğde, teker teker çok daha ayrıntılı tablolar var, sonuçlara ilişkin tablolar, bunları her-halde, yönetimden veya benden daha ileride temin edebilirsiniz. Ben, en önemli birkaç sonucun buradaüzerinden geçeceğim.

Baz yılına görece, oransal olarak gayri safî yurtiçi hâsılanın -serbest rekabetçi maliyete dayalıdırkurgulama içerisinde- binde 2 arttığını, maliyet ekine dayalı, tekelci bir piyasa kurgusunda ise binde 5azalabildiğini düşünüyoruz. Bunlar, kısa dönemli keynezgil anlık sonuçlan. Bu binde 2'yi bir yereoturtmak isterseniz, bu NAFTA üzerine, Meksika üzerine yapılan genel denge modelli çalışmaları,sadece, kısa dönemde değil, durağan hal diye çevirdiğimiz, static state diye adlandırdığımız dengede,yani, ilelebet, Meksika ekonomisi için, NAFTA'dan sonra, beklenen gayri safî millî hâsıla artışlarınınbinde 5 ilâ binde 8 arasında oynadığını gösteriyor örneğin. Dolayısıyla, bunlar, literatürde geçen ra-kamlara yakın rakamlar. Bunların azlığı çokluğu üzerine, daha sonra, belki, tartışma bölümünde ya daikili konuşmalar bölümünde değiniriz.

Özel harcanabilir gelirde de buna benzer bir kurgu var. Dolayısıyla, modelin, üretim yanında bek-lentisi, global anlamda şunu söylüyor: Serbest rekabetçi bir fiyatlamayla gümrük birliğine biz girersek,evet, gayri safî millî hâsılamızda bir artış beklenecek reel olarak, eğer, tekelci maliyet eki piyasa kur-gusu sürer ise ve bu fiyat davranışları kınlamaz ise, o zaman da, bir reel gelir kaybına uğrayacağız,ihracat ve ithalatımız, yaklaşık yüzde 2 ve yüzde 2,5 civarında artıyor her iki piyasa kurgusunda da,reel döviz kurunda da yüzde 7'lik bir artış görüyoruz, bu reel dövizin içinde fiyat davranışının olmadığıbir döviz kurunu veriyor.

Şimdi, bu, gayri safî millî hâsılayı sektörel bazda incelersek, öyle zannediyorum ki, daha detaylı birresim elde edeceğiz, tmalat sanayiinin seçilmiş altsektörlerinde, bu beyaz kutucuk, tekelci maliyet ekifiyat davranışlarının sürdürüldüğü ortamdan beklenen gelişmeleri özetliyor. Daha siyah olan kutu-cuklar da, bu davranışların kırılıp, serbest rekabetçi üretim ve fiyatlama davranışlanna dönüştürüle-bildiği durumdaki üretim artışlarına ekliyor. Her iki kurgu altında da, her iki fiyatlama davranışı al-tında da kazançlı çıkacak olan sektörlerimiz, yüzde 2,5 ilâ yüzde 3,5 arasında değişen oranlarda, ge-leneksel ihracatçı olan işgücü yoğunluğuna ve işgücü maliyetlerinin düşüklüğüne dayalı gıda, giyim,tekstil, deri gibi sektörlerimiz oluyor. Bu sektörler, uzun uzun tartışıldığı için, sabahki oturumlarda vebir evvelki oturumda Sayın Gürdağ tarafından bunun altı çizildiği için, burada, sektörel detaya dahafazla girmeyeceğim. Bizi, biraz daha, hangi sektörler kayıba uğrayacak o ilgilendiriyor ve bunun bo-yutları ne kadar olacak, biraz da o ilgilendiriyor.

Gümrük birliği deneyimi, kağıt, kimya, elektriksiz makine ve bilhassa taşıt sektöründe önemli öl-çüde, anlık, kısa dönemde; yani, birdenbire oluşacak daralmalar bekleniyor. Yaklaşık, yüzde 7 ilâyüzde 4 arasında daralmalar oluyor, eğer, tekelci fiyatlama sisteminde bu kurgu devan ederse. Bunlar,serbest rekabetçi bir piyasaya dönüştürülebilirse, iktisadî daralmanın, sektörel daralmanın daha düşük

103

Page 41: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

l

olabileceğini bekliyoruz. Dolayısıyla, şöyle bir sonuca varıyoruz: Türkiye ekonomisinin, gümrük bir- fligi sürecinden bekleyebileceği etkinlik, verimlilik kazançları, Dünya Bankası çalışmalarında geçen •'/veya genel olarak iktisadî literatürde beklenen dış ticaretin hacim olarak genişlemesine dayalı bir ge-lişmeden çok, üretimdeki fiyatlama yapısının serbest rekabetçi marjinal maliyetlemeye dönüştürül-mesinden kaynaklandığını öneriyoruz ve gümrük birliği stratejisinin anaunsuru olan vergi oranlarınındüşürülmesi ve buradan doğan maliyet tasarrufları, üretim fiyatına yansımadığı ölçüde, ulusal kay-nakların verimli dağılmasıyla sınırlanacak ve beklentilerin tersine, reel bir gerilemeye yol açabileceğinidüşünüyoruz.

Şimdi, konunun, biraz da, bölüşüm yönüne geçelim. Reel üretimdeki bu gelişmeler ya da dıştica-retimizdeki bu gelişmeler, toplumdaki altı tip sosyal sınıf tiplemesi içerisinde ne gibi sonuçlar doğu-racak, buna geçmek istiyoruz. Bunun için de tabiî, en önemli göstergemiz, kârlılık göstergesi. Yine, birgrup altsektörde maliyet eki fiyatlaması altında veya marjinal maliyet hipotetik bir laboratuvar olarak jsunduğumuz serbest rekabetçi fiyatlama altında sektörel kârlılık nasıl olacaktı. Şimdi, burada, hatırla- fyacak olursanız, gerek elektrikli veya elektriksiz makine veya taşıt veya anakimya sektörlerinde bir reel •'/daralma bekliyoruz; fakat, bu sektörlerde, eğer, maliyet eki fiyatlaması kurulur ise, kârlılığın sürdüre-bildiğini görüyoruz. Serbest rekabetçi bir fiyatlama ise gümrük birliği sürecinden sonra, kârlılık oran-larında düşmeyi bize bekletiyor ve bunun ötesinde tekelci fiyatlamaya dayanan bütün sektörlerdekârlılığın serbest rekabetçi piyasa çözümlerinden daha büyük boyutlarda değişeceğini gösteriyor.Şimdi, şöyle felsefî bir yorum yapmama izin verirseniz, bir toplumda hiçbir iktisadî politikanın, top-lumun gelir bölüşümünden ve şurada sergilemeye çalıştığımız gelirlerin yaratılmasından bağımsız /olarak düşünülebileceğini zannetmiyoruz; yani, hiçbir iktisadî politika, bize, gökten zembille inmeye-cek ve her iktisadî politikanın bazı kesimleri kazancı, bazı kesimleri kaybı olacak. Bu kazanç ve ka-yıpların, reel olarak beklediğimiz oranları ne olabilir sorusunu sorduk ve yine, koyuca çizilmiş kutu-cuklar, eğer, biz, serbest piyasa sistemine dönüşebilirsek, çeşitli sosyal sınıfların bekleyebileceği reel <gelir değişimlerini veriyor, beyaz kutucuklar ise, tekelci fiyatlama adı altında bu sistemi çözüyor. En /önemli gösterge olarak, tekelci maliyet fiyatlaması altında, sanayi sermayesi en fazla gelir artışına yol '/açacağını, serbest rekabetçi bir düzende ise kârlılığın daha az olacağını gösteriyor. Hizmetler kesi-minde bir gerileme var kârlılığında; fakat, burada, önemli bir hususu belirtmek istiyorum: Modelde elealabildiğimiz, bu borsa, repo, ters repo, düz repo, vesaire türü reel ekonominin dışında olan finansaldeğişkenleri modelde görmüyoruz. Bu yüzden ki, adına, zaten, finans burjuvazisi falan gibi şeyler i

söylemedik. Bu hizmetler kesiminde, sadece, göreli fiyatların hareketinden doğan kârlar burada ta- jnımlanmış durumda ve reel ekonominin daraldığı bir durumda, hizmetlerin, reel ekonomiden elde ettiği tkâr marjlarının da erimesi, bu bakımdan çok doğal. O yüzde, hizmetler kesiminin üzerinde fazla birkurgu yapmıyoruz.

Ücretli sanayi emek açısından da, serbest rekabetçi fiyatlamanın, istihdamı koruyabilmesi veya ar-tırabilmesi açısından daha olumlu gelişmelere yol açabileceği; fakat, tekelci fiyatlama altında da, sa- jnayii kesimindeki emek gelirlerinin artışında çok önemli kazançlar beklenmediğini görüyoruz. f

Şimdi, bir geriye dönüş yapmak istiyorum ve ikinci bir konuya geçmek istiyorum. Üretim konusu, '/gelir bölüşümü konusu böyle. Tarife oranlarının, gümrük vergisi oranlarının düşürülmesi, kamu açı-sından ne anlama geliyor. Kamu harcanabilir gelirinin seyri nasıl olacak. Buradan, her iki fiyatlamadavranışı altında da, kamu harcanabilir gelirinin, vergi gelirlerinin yok olmasından dolayı, en azında,AB kaynaklı ithalatta, yaklaşık, yüzde 13 miktarda reel gerilemeye yol açacağını hesaplıyoruz. Şöyle, ;

bir iki bilgi vermek istiyorum. Modelimizde veya 1990 sonrası döneme bakarsak, gümrük vergilerinin, ltoplam kamu harcanabilir gelir içerisindeki payı, yaklaşık yüzde 24 civarında. Toplam kamu gelirleri tiçerisindeki payı yaklaşık yüzde 10'larda. Dolayısıyla, kamuoyunda da bu sık sık dile getiriliyor.Gümrükten elde ettiğimiz vergilerde bir kayıp yaşanırsa, Hazinenin, bunu, ek dolaylı vergiler veyailave bir tüketim vergisi veya vergi gelirindeki başka bir reform ile mutlaka kapatma yoluna gitmekzorunda kalacağını tartışıyoruz. Dolayısıyla, işte, biz, biraz meraklı insanız, bir de buna bakalım diye jdüşündük. Burada, artık, bu piyasa fiyatlaması işini bir tarafa bırakalım, serbest rekabetçi markap pi- /yasa kurgusunu, kamu gelirlerinde görülen kaybı, modelin laboratuvar işlevinden yararlanarak, şöyle '/bir soruyla yeniden çözelim; diyelim ki: Gümrük vergilerini sıfırlıyoruz; fakat, kamu harcanabilir ge-lirinde hiçbir düşüşü kabul etmiyoruz. Bunun için de, ek dolaylı vergi oranı ne ise bunu çözelim. Do-layısıyla, bir kere daha yeni bir anlayışla çözüyoruz, diyoruz ki: Kamu harcanabilir geliri sabit kalsınve bu gelirleri yaratacak dolaylı vergi oranı ne kadar değişsin? İki piyasa kurgusu altında da yaklaşık, ,yüzde 35'lik bir katma değer tüketim vergisi veya hangi adla adlandırırsanız adlandırın, dolaylı vergi jek artışı gerekiyor, bu kaybı telafi etmek için. Yani, bu rakamın büyüklüğü küçüklüğü, ben endişe fduyuyorum; ama, artık, bunu, ilişlerinizle başbaşa bırakıyorum, bu rakamı değerlendirme konusunda.

104

Page 42: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

Yine, hemen, gelir dönüşümü meselesine geri dönmek istiyorum. Ancak, daha evvel, gayri safî yurtiçihâsılada, bu bir talep eksikliği yaratıyor tabiî, dolaylı vergilerin artması ve yaklaşık, yüzde 2'lik birüretim kaybı, gayri safî yurtiçi hâsıla yüzde 2'lik bir reel kayba yol açıyor, birdenbire bu maliye politi-kasının uygulanması. Ücretli emek gelirleri de geriliyor, fakat, sanayi sermayesindeki gerileme çokdaha korkunç boyutlarda, yaklaşık yüzde 6'ya yaklaşıyor.

Şimdi, sözlerimi o zaman şöyle bir ikilemi ben dikkatinize sunarak toparlamaya çalışıyorum. Bu ikideneyden çıkardığımız şöyle bir tatsız ikilem varmış gibi geliyor bize. Eğer, gümrük birliği sürecinisadece bir ticaret politikası -iktisadî olarak da, bütün siyasî, sosyal etkileri bir tarafa bıraktık, bu konudaanlaştık- olarak ele alırsak, kamu maliyesinde hatırı sayılır reel gelir kayıpları yaşıyoruz ve bunungetireceği enflasyonist süreçleri, makro ekonomik dengesizlikleri ve çalkantıları bir tarafa bırakıyorum;fakat, bunun altında, sanayi sermayesi gelirlerinde de bir artış görülüyor; fakat, bu dönüşümü, vergireformlarıyla destekler veya vergi reformlarıyla tamamlar isek, bu sefer de ulusal ekonomide talep ye-tersizliğinden kaynaklanabilecek reel bir daralmanın tehlikesini görüyoruz. Bu reel daralma altında daen zararlı kesim, sanayi sermayesi kesimi oluyor. Dolayısıyla, böyle bir dönüşüme, en büyük itirazında, rasyonel beklentiler altında, sanayi sermayesi kesiminden geleceğini düşünüyorum. Bu, zaten,gümrük birliği sürecine özgü bir şey değil; yani, Türkiye'de vergi reformunun 1980'lerden beri erte-lenmesinin altında da, bu tür gelir bölüşümü çatışmaları yatıyor. Dolayısıyla, gümrük birliği süreciiçerisinde, bugüne kadar, henüz daha yeterince tartışmadığımız endişesini taşıdığımız bir ikilemlekarşı karşıya olduğumuzu düşünüyoruz.

Son olarak söyleyebileceğimiz, bu bir iktisadî model tasırımlaması ve bir ilk adım ve bu konuda yenitartışmalar, yeni doktora tezleri, yeni makaleler, yeni toplantı tebliğleri yaratabilirse, buradaki sunuşunda amacına ulaştığım sanıyoruz. Sayın Ahmet Köse'nin de şu anda bir katkısı olmayacağı işaretinialıyorum, belki, tartışmalarda bu konuları daha açacağız.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Yeldan'a teşekkür ediyorum.Hemen, tartışmacılarımızdan, Sayın Gülten Kazgan'a söz veriyorum. Buyurun efendim.

Prof. Dr. GÜLTEN KAZGAN- Efendim, çok özür dilerim sıra değiştirdiğim için; çünkü, ben, saat18.00'de ayrılmak durumundayım 20.00 uçağıyla gideceğim için; dolayısıyla, Lerzan Özkale'nin deyerini aldım.

Şimdi, Sayın Yeldan ve Ahmet Köse'nin tebliğine değinmezden önce, Ruhi Gürdal'ın sunduğuaraştırma metni konusunda ve o sırada söylediği şeyler hakkında birkaç noktaya değinmek istiyorum;nasıl olsa bu fırsatım olacak diye o zaman söz almamıştım. Kendisi "bizim araştırmamız, şimdiyekadar yapılanlar içerisinde dördüncüsü oluyor" dedi: Oysa, ŞİAR çerçevesinde Frederic Evert Vakfınındesteğiyle 1988 yılında böyle bir araştırmayı bir grup olarak biz de yapmıştık. Bütün sanayi odaları,ticaret odaları, odalar birliği ne varsa hepsine yollamıştık. Demek ki, Türkiye'de bir grubun yaptığıçalışmayı, diğer bir grup, maalesef, okuyamıyor, bilemiyor. Nitekim, ben de, şahsen Ruhi Gürdal'ınyaptığı çalışma konusunda haberdar değildim. Bu noktayı belirttikten sonra, izin verirseniz, SayınErinç Yeldan, Ahmet Köse çalışmasına gireyim.

Şimdi, efendim, önce kendilerini kutlarım: Bu kadar büyük bir çalışmaya giriştikleri, ciddî bir gi-rişimle konuyu ele aldıkları ve şimdiye kadar kimsenin, hemen hiç üzerinde ciddî biçimde durmadığıbir öğeyi de çalışmalarına dahil ettikleri için. Bu da, gümrük vergisi gelirlerinden devletin yoksunkalmasının değişik yöntemlerle ikame edilmesi durumunda makro ekonomiye etkilerinin ne olacağısorusu. Bugüne dek, doğrusu, ben dahi birçok araştırmacı bu konu üzerinde durmadı; çünkü, galibaherkes aynı varsayımdan yola çıkıyordu. Nasıl olsa bu gümrük vergisi kaybı, pazarlık masasında,Avrupa Topluluğundan alınır, dolayısıyla, bunun, ekonomi üzerindeki net etkisi sıfır olmasa da bunayaklaşır; yani, bir çeşit dışkaynak girişi, kamu gelirlerinden yoksun kalmanın getireceği makro denpebozukluğunu telafi eder; ama, bu olmadığı durumda, açıktır ki, burada karşımıza çıkan almaşıklar ÇOKdeğil ya içeriden vergi alınacak ya dışarıdan borçlanılacak ki, zaten, artık, dışborç yükü dolayısıylaTürkiye'nin çok da fazla gidebileceği alan yok dışborçlar ya da para basılacak ya da içborç alınacak;yani, bir biçimde bunu telafi edeceğiz.

Şimdi, bu çalışma ortaya koyuyor ki, piyasa şekli ne olursa olsun, kendilerinin belirttiği, ki, benimitiraz edeceğim tekelci biçim olsun ya da serbest rekabetçi biçim olsun, mutlaka, bunun, ekonomi üze-rinde çok ciddî etkileri olabilecek, talebi daraltmak yönünde. Talebin daralması söz konusu; çünkü, biz,SÜSES için bir araştırma yaptık henüz basılmadı. Doç. Hasan Kirmanoğlu ve Yrd. Doç. Çiğdem Çelîlile birlikte, o araştırma, içtalep olgusunun, sabit sermaye yatırımları dolayısıyla sanayi üzerinde ne

105

Page 43: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

kadar etkili olduğunu gösteriyor. Bu bağlamda bahsedilen konu, ek bir önem kazanıyor; yani, içtalebin fdaralması, aynı zamanda, bizim çalışmanın ortaya koyduğu bir bulguyala da önemli ölçüde destekle- Vniyor.

Şimdi, efendim, bu kadar methiyeden sonra, izin verirseniz, ben, konuya yaklaşımdaki bir itirazımısöyleyeyim. Şimdi, meslektaşlarımız belirtiyorlar ki, mark-up'lar, Türkiye ekonomisinde bir tekelciyapının varlığını gösteriyor ve bu tekelci yapı dolayısıyla serbest rekabet üzerine oranla, ekonominin ,gümrük birliğine vereceği tepkiler farklı olacak. Şimdi, efendim, benim burada birkaç noktada itanzımvar:

Bir tanesi şu: Bizim de yaptığımız bu çalışmada, mark-up'lann, Türkiye ekonomisinde, 1970'liyıllardan sonra, 80'li yıllar boyunca artmakta olduğunu gösteriyor, mark-up'lar artıyor ve böylece birçelişki ortaya çıkıyor. Türkiye ekonomisi dışa açıldıkça, kotaların yasaklan kaldırıldıkça, ekonomide,tekelci yapı, giderek güçleniyor. Eğer, kendi yorumlarını benimserse, benim yorumum farklı ve işin jilginci, tekelciliğin mümkün olmadığı sanayi dallarında, dokuma giyim gibi, deri eşya gibi, binlerce /onbinlerce firmanın rekabet düzeni içerisinde çalıştığı alanlarda da aynı biçimde bu mark-up'lann za- ''<•'man içerisinde arttığı görülüyor. Şimdi, bu mark-up'lar dolayısıyla, kendileri, bir tekelci yapının var-lığını söyledikleri için, ben, buna itaraz ediyorum. Benim yorumum ve bu yorumu da destekliyebili-yorum, yorumum şu: 80'li yıllarda mark-up'ların yükselmesi iki olaya bağlı; bunun bir tanesi, serma-yenin rizikosu yükseldi Türkiye'de, faiz hadleri değişkenliği arttı, döviz kuru değişkenliği arttı, enf- ,lasyon hızı yükseldiği için belirsizlikler güç kazandı ve içpiyasanın artık, kendi kontrollerinde olma-ması dolayısıyla, sermayenin rizikosu yükseldi. Bu nedenle, daha önceki döneme oranla, bir kere, rizikoprimi, sermayenin net kârına eklediği riziko primi, mutlaka yükseldi, bir olay bu.

ikincisi, 80'li yıllarda, kendileri, o noktayı çalışmalarında dışladılar, finans sermayesinin rantı -ki,burada da konu o, yani, temel konu en azında o- rant sermayesi çok büyük getiri sağlar hale geldiği için,sermayenin alternatif maliyeti yükseldi. Sermayenin alternatif maliyetinin yükselmesi demek, reel faiz jhadleri yükseldi, spekülatif gelirler yükseldi, rantlar yükseldi, aynı sermayeyi imalat sanayiinden tuta- lbilmenin gerektirdiği kar marjı dolayısıyla büyüdü. Kar marjının büyümesi, artı, riziko primlerinin Vartması kaçınılmaz olarak mark-up'ları yükseltiyor, bir kere bu olgu bana çok önemli geliyor, yorum-larımız arasındaki fark da buradan odaklanıyor; ama, yalnız bundan ibaret kalmıyor.

Şimdi, onların modelinde ki, o modele de bir itirazım var; çünkü, o sonucu, zaten, varsayımındaiçeriyor, bu modeller ve hesaplanabilir genel denge modellerinin varsayımları ötesinde söyleyebildiği ,bir şey de olmuyor bu nedenle. Şimdi, benim yorumumdan çıkan sonuç şu: Eğer, sermayenin alternatifmaliyeti ve rizikosu yükseldiği için, imalat sanayiinde mark-up'lar yükseldiyse, biz, bu mark-up'landüşürmek için girişim yaptığımızda, o zaman, sermaye, üretimi artırmak yerine, onların modeliningösterdiği gibi, tersine, imalat sanayiinden kaçacak. Nitekim, bizim çalışma da bunu gösteriyor. Ser-maye, imalat sanayiinden giderek, hizmetlere kayıyor, konuta kayıyor; yani, rekabetin bulunmadığıalanlara kayıyor, tmalat sanayii dolayısıyla, ancak, daha yükselen mark-up'larla tutabildiği sermayeyi jtutuyor ve biz, bu mark-up'ları düşürerek, serbest rekabet düzeni getirdik zannedersek, imalat sanayii, /sermayeden giderek yoksun kalacak ve güdükleşecek. Sanıyorum ki, Türkiye'nin yaşadığı ortamda, 'rimalat saniyiine en yıkıcı rekabet içerideki rant ekonomisinden geliyor; çünkü, sermayeyi giderek dahafazla bu alana çektiği için, diğer alanlarda, sermaye daha az beklentiyle, daha güdük olarak kalabiliyor.Nitekim, tarım bunu büyük boyutta yaşadı, artık, tarımda yatırım, neredeyse-özel kesim tarafından hiçolmazsa yapılan yatırım- tümüyle durdu ve gelişmesi, büyümesi de durdu. İmalat sanayiinde yatırımlarise, bir kere, kamu, artık, yatırım yapmadığı için yarı yarıya düştü. Aynca da, özel sabit sermaye ya-tırımlan, eğitim, sağlık, turizm, konut gibi alanlara, giderek kayıyor, bu, imalat sanayiinde yatırımlarıkısıtlıyor.

Şimdi, hesaplanabilir genel denge modelleri, bir kere, şu varsayımdan yola çıkıyorlar: Diyorlar ki:"Bir ekonomi, eğer, serbest rekabet düzenindeyse, fiyatlar esnektir. Dolayısıyla, böyle bir rekabet or-tamında fiyat düşer, eğer, firma daha düşük kar marjıyla yaşıyorsa, üretim, bundan, önemli ölçüde jetkilenmeden sürer; ama, eğer, tekelci mark-up'larsa, o zaman, mark-up düşmez, üretim düşer. Dola- /yısıyla, atıl kapasite ortaya çıkar ve bu nedenden ötürü, tekelci mark-up'ların geçerli olduğu bir eko- x

nomik yapı, marjinal maliyet fiyatlamasına göre çalışan bir yapıya oranla, daha büyük ölçüde üretimkaybına yol açar." Bu, zaten, modelin içinde içerilmiş, anlatabiliyor muyum; yani, modelden çıkan bu;ama, modelin varsayımı da bu. Birinci sınıfta ya da ikinci sınıfta öğrencilere, tekelci yapılarla, serbestrekabet yapıları arasındaki farkı anlattığımız zaman, bunu anlatıyoruz; ama, bu modellerde, aynı farkıiçeriyor.

Şimdi, imalat sanayiinde, marjinal maliyete göre çalışan serbest rekabetçi bir model nerede var, ben,bunu bilemiyorum. Benim okuduğum bütün ampirik araştırmaların gösterdiği, imalat saniyiinde fiyat-

106

Page 44: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

lama, mark-up esasına göre olur. Marjinal maliyet, zaten, üreticinin bildiği bir kavram da değil; ama,bir çeşit ortalama maliyet kavramı var, ona göre fiyatlama, bildiğiniz gibi, daha çok tarım gibi bir sektöriçin geçerlidir; ama, o tür fiyatlamanın geçerli olduğu bir sektörün de başı o kadar dertten kurtulmazki, ulusarası toplantılar, dernekler, devamlı, bu sektörün problemleriyle meşguldür. Dolayısıyla, mar-jinal maliyete göre fiyatlama, Tesburg iktisadının bize söylediği gibi ne gerçek bir dünyada uygulananbir durumdur ne bu modellerin gösterdiği gibi, eğer, o fiyatlama olsaydı, ekonomi buradan daha azolumsuz etkilenir olurdu; çünkü, fiyat esnek olurdu; çünkü, model fiyat esnekse üretim düşmez, dahaaz düşer diyor; ama, fiyat esnek değilse, o zaman bir başka şey düşer, üretim düşer, atıl kapasite ortayaçıkar.

Şimdi, efendim, bu kadar eleştiri söyledikten sonra, izin verirseniz...

BAŞKAN - Toparlayabilir misiniz.

Prof. Dr. GÜLTEN KAZGAN- Şimdi, o zaman bir noktaya değineyim ki, bu bana çok önemligeldi, o da şu: Bizim yaptığımız çalışmada, imalat sanayiinin yatırımları, içpiyasada, içtalebe çokbağlı gözüküyor. Öyle ki, imalat sanayiinin yöneldiği temel toplum sınıfı olan ücretli, maaşlı grubuntoplam gelirdeki payı düştükçe 1980'li yıllarda, imalat sanayiindeki sabit yatırımların payının düşmeside, bir arada, yakın ilişkili olarak ortaya çıktı bu çalışmada; yani, burada, gümrük birliğindeki enönemli olgu içpiyasanın yabancı mallara kaptırılması ve bu durumda, özellikle, ihracat yapamayanbüyük çapta, ihracat yapamayan sanayiler açısından içpiyasa kaptırıldığında, bunun, sabit yatınmazalışı, atıl kapasite ve dolayısıyla sanayileşmede, durgunlaşma biçiminde, ortaya çıkacağı gibi birmodel ortaya çıkıyor ki, bu, rekabet konusunun ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.

Efendim, son olarak bir şey söyleyeyim; çünkü, maalesef, zamanım doldu; o da şu: Çok statik bi-çimde düşünmememiz gerekiyor. Bütün, bu konudan anlayan akıllı adamların söylediği şu: 21 inciYüzyılda sanayii alanında altı yedi sektör var ki, egemen olacak. Bu altı yedi sektör de şunlar: Biyo-teknoloji, mikro elektronik, robotlar, sivil havacılık, uzay araçları, yeni maddeler yapımı, mühendisliksanayileri gibi alanlar. Eğer, herhangi bir ülke, sanayi alanında, dünya pazannda genişleyen pazardan,değişen teknolojiden yararlanmak istiyorsa, bu alanlarda, hiç olmazsa, birine girmek durumunda. Sa-nıyorum ki, daha önceki konuşmacılar başta Oktal Türel olmak üzere belirttiler ki, dünya değişiyor veböyle bir konu var. Bence, biraz stratejik planlama yoluyla Türkiye, bu sanayi dallarından hiç olmazsabir tanesini, bir yandan, yöreden yakalayıp, kaynaklarını o alanda destekleyip, kendisine, çağdaş birdünya düzeni içerisinde bir yer bulabilmesi lazım. Yoksa, statik rekabet hesaplarıyla gittiğimizde, neyazık ki, ancak, düşük ücretlerle rekabet edebilen ve karşısındaki rakipler olarak da Bangladeş, Pa-kistan, Hindistan gibi düşük gelirli ülkelerin bulunduğu bir ortamda oyun oynayabilecek olan bir dünyaoyuncusu durumunda kalacaktır.

Efendim, çok teşekkür ederim, zamanımı geçirdiğim için özür dilerim.

BAŞKAN - Sayın Kazgan'a biz de teşekkür ediyoruz; bu değerli katkılarından dolayı.Çok ilginç bir model burada sizlere sunuldu ve üzerinde çok anlamlı bir tartışma yaşadık. Ben,

şimdi, ikinci tartışmacımıza söz veriyorum.Buyurun Lerzan Özkale'ye.

Doç. Dr. LERZAN ÖZKALE- Teşekkür ederim Sayın Başkan.Söylenebilecek her şey söylendi gibi geliyor bana; ama, yine de, ben de, aldığım notlardan birkaç

bir şey eklemek istiyorum.Önce, her ne kadar hesaplanabilir genel denge modelleri konusunda Gülten Hocanın söylediği kay-

gıları kesinlikle taşıyorsam da, bu çalışmaların yapılmasına engel teşkil etmiyor bence, çok değerlibir çalışma olarak yararlı görüyorum. Söylenen eleştirilerin birkısmına katılmakla birlikte, bu eleşti-riler; yani, markaplar, marjinal maliyet fıyatlaması yapılmayır; ama, bu illa tekellerin varlığındankaynaklanmayabilir, evet; fakat, bu varsayımlar, ekonominin tümü için yapılmış durumda; yani, tümsektörler için yapılmış durumda. O nedenle, ben, bu çalışmaları biraz, sektörlerin bir tür sıralanması;yani, var olan rekabet güçleri açısından bir sıralanmasını yapan ve bize, birtakım sorumlu sektörleriişaret eden veya bazılarına oranla, daha sorumlu sektörleri işaret eden çalışmalar olduğunu düşündü-ğüm için, oradan hareketle, ileriye bakmanın daha kolay olacağını düşünüyorum, bu çalışmaları öyledeğerlendirmek gerekir diye öyle düşünüyorum.

Burada, yalnız, şunu da, katıldığım bir görüş olduğu için hemen söylemek istiyorum: Bu tabiî, çokhaklı, var olan durum üzerinden yapılan bir çalışma; dolayısıyla, bir önceki oturumun da, kapanışında

107

Page 45: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

Oktal Türel'in çok güzel belirttiği gibi, ileride olması gerekenler veya gelişecek sektörler konusundaki ,çalışmaları bertaraf etmiyor, tam aksine, eğer, çıkış noktası arıyorsak, o sektörlerin bir taraftan araş- /tırılması gerekiyor; ama, o iş yapılırken, var olan sektörlerin hangilerinde sorun var, bu çalışma da,bize, onu söylüyor galiba.

Şimdi, ben, başka bazı konulara değinmek istiyorum. Bir tanesi, rant kesimine değinmemek karar-ları son derece yerinde; ben, bunu çok doğru buluyorum; çünkü, o, apayrı bir konu, özellikle, Türkiye'deapayrı bir konu. Artı, yine, bazen çok yanlış algılanabilen 32 sayılı kararı da veri almak zorunda his-sediyoruz kendimizi; oysa, öyle değil, OECD koduna baktığınız zaman da, OECD ülkeleri içerisinde 'dahi sermaye hareketlerini, bizim kadar serbesleştirmemiş ülkeler olduğunu görüyoruz. Serbesti biledenemez buna, bir denetimsizlik söz konusu. Dolayısıyla, o çalışma, çok başka bir yapıda yapılmasıgereken bir şey. Onun için, bence, hiç eksik değil, özellikle, yanda bırakılmış olması, son derece ye-rinde.

Vergilerle ilgili konunun üzerinde biraz durmayı gerekli gördüm; çünkü, birincisi, vergiler olarakaldıkları -yanlış anlamış olabil i rim;^ma- dışticaret vergileri olarak aldığınız kısım, toplam dışticaret *fvergileri, dolayısıyla, AB dışından yapılan ithalatta sürecek olan vergilerin de sıfırlanacağı varsayı- /mma dayanıyor... Hayır, değil; onları dışladınız, o zaman, o yüzdelerde, benim bildiğim de belki 'yanlışlık var; çünkü, o kamu gelirleri içerisindeki yüzde, toplam üzerinden bildiğim bir yüzdeydi; ama,sonra, siz, AB dışından olanı dışlıyorsunuz. O nedenle, eğer, o dışlanmadıysa, bir saptırabilir diyedüşündüm; çünkü, ulaşılan 35'lik bir ek vergi getirilmesi bana çok yüksek geldi; yani, ithalatta vazge-çilen vergi oranları, 10'lar, 15'ler düzeyine inmiş durumda birçok sektörde, vergi artı fon. Genel no- 'minal koruma oranımız, galiba, ortalaması yüzde 15'ler civarında halihazırda, 1994-1995 için söylü-yorum. O nedenle, ithalattaki bu kadarlık bir korumadan vazgeçmenin, toplam tüketim mallarına yak-laşık yüzde 35'lik oranda bir vergi konmasını gerektirmesi, bana, biraz, hesaplamadığım için bu spe-külatif bir şey; ama, biraz yüksek geliyor. Onun cevabını verecek anlaşılan Erinç; ama...

ERİNÇ YELDAN- Orada bir yanlış anlama var; yüzde 35'e çıkarmak değil, yüzde 35 oranında jartmak. /

?Doç. Dr. LERZAN ÖZKALE- Teşekkür ederim.Yani, yüzde 15'lik KDV üzerinden yüzde 35 gibi... Tamam, peki o zaman, geri aldım.Vergi reformu; evet, vergiyle ilgili, bir de onu vurgulamak gerekir diye düşünmüştüm. Vergi re-

formundan kasıt, yalnızca ek vergiler değil herhalde, ona alternatif olarak toplanamayan vergilerin ıtoplanması, toplanabilirse eğer, bu da spekülatif bir şey, eğer, bir karar alınıp da, bu uygulanabilirse,gümrük birliğiyle ilgili olarak, belki, yüzde 35'lik artışı indirebilecek bir şeydir herhalde. '

Şimdi, mark-uplarla ilgili, 15 inci sayfadaki, tabloda da gördüğünüz, 1989'dan 1990'a markap artı-şında, iki şey dikkatimi çekmişti. 1989 yılında, önemli ölçüde bir vergi indirimi oldu çünkü. Tümvergilerde ani vergi indirimleri oldu. Dolayısıyla, markapdaki düşüş, 1989 yılında reel ücretlerdekigerilemeyle de birlikte olarak son derece beklenir bir şey bana göre. 1990 yılındaki artış da yine bence (beklenebilir bir şey; çünkü, 1990 yılında da bilindiği gibi, yüksek bir toplu iş sözleşmeleri genel olarak ftüm sektörlerde sağlanmıştı. Dolayısıyla, oralarda, markaplardaki artışın, dış ilişkilerin serbesleşti- 'Vrilmesiyle ilişkili olarak, yani, dışticaretteki serbestleşmenin, markaplarda beklenen indirimi sağla-maması diye yorumlayamıyorum ben. Daha ziyade, o ücretlerdeki müthiş yükselişin etkisiyle açıkla-nabileceğini düşünüyorum.

Bölüşüme ilişkin olarak, sizin de belirttiğiniz gibi, gümrük birliğinin, en ciddî etkisinin, daralmaetkisinin sanayi sermayesi üzerinde olacağını bekliyorsunuz. Zaten, ücret gelirlerindeki daralmayı daçok daha düşük bulmuşsunuz. Dolayısıyla, bölüşümde olumlu bir etkisi olacağını, göreli olarak, gelir ldağılımnıı düzeltici bir etkisi olacağını bu rakamlardan söyleyebilir miyiz, ben öyle algıladım, yanlışmı algılıyorum...

Bir de, gümrük birliğiyle ilgili, 6 Mart kararıyla ilgili birkaç şeye sonra değinmeyi tercih edece-ğim, ı

Teşekkür ederim. ftl

f

BAŞKAN - Sayın Özkale'ye ben de teşekkür ediyorum; zamandan korkumuz vardı; ama, oldukçatasarruflu kullandık ve yetiştirdik.

Şimdi, sizlerden, soru ve katkılar bekliyoruz; yalnız, ricam, soru sormak isteyenlerin kendisini ta-nıtması ve şu ana kadar riayet ettiğimiz tasarruflu zaman kullanımının devam etmesi.

Önce, ben, Sayın Ahmet Haşim Köse'ye sormak istiyorum, eklemek istedikleri herhangi bir şey varmı? /

108

Page 46: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

AHMET HAŞİM KÖSE - Teşekkür ederim, ekleyecek bir şeyim yok.

BAŞKAN - Peki.Evet, ben, sizlere söz vermek istiyorum; buyurun.

SORU - Gümrük birliğinden sonra, kamunun zararı ne olacak, bunu bir rakam olarak hesapladınızmı?

ERİNÇ YELDAN - Yüzde 13; yani, ilk tobloda gözüken rakam, kamu harcanabilir gelirindeki da-ralmayı yüzde 13 olarak gördük. Bunlar, tabiî, anlık hesaplar. Rakamın şu veya bu olmasından çok,beklentinin oldukça yüksek olması önemli, herhalde siz de onu işaret etmek istiyorsunuz; yani, buyüzde 35, Sayın Özkale'de işte, takılmış, biz de ara sıra takılıyoruz. Esas önemli olan, şu mesajı ver-mek istiyoruz: Gümrük birliği sürecindeki vergi kaybını, eğer, biz, vergi reformu, dolaylı vergilerinartışı veya başka bir şekilde, özel kesim üzerine vergilerin artırılması şeklinde telafi etmeye kalkarsak,bu yapı içerisinde yalnız, yani, dar vergi alanı içerisinde hareket ediyoruz. Bunun da, talep yetersizli-ğinden kaynaklanan önemli bir daralmaya yol açabileceği endişesindeyiz diyoruz. Sayın tartışmacılar,ben, söz sırası tekrar bana gelince, tekrardan bu konuya değineceğim, çok teşekkür ediyorum. Bu vergireformu meselesi, gerek gümrük birliğinde gerek krizde gerek Hazine borçlarının büyümesinde sürekliolarak karşımızda duruyor; yani, bizin vergi sahası içerisinde çok ciddî bir yeniden tasarımlamayagitmemiz gerekiyor. Herhalde, siz de, bunun, tekrardan altını çizmeye çalıştınız.

BAŞKAN - Buyurun.

ALPER GÜZEL - Öncelikle, arkadaşları kutlamak istiyorum; gerçekten, zamanlaması uygun birçalışma. Benim, modelin şu andaki durumuyla ilgili, önceden bilginizi alamadığım için fazla bir bilgimyok. O anlamda, bir tane aydınlanma sorusu sormak istiyorum; çünkü, modelin sonuçlarının, o kısmınnasıl modellendiğine oldukça bağlı olduğunu düşünüyorum.

Dışticaret kısmında, eğer, gümrük birliğini biz modelleyeceksek, o zaman, her sektör için hem it-halatın hem ihracatın ikiye bölünerek ve bütün ithalat ve ihracat üzerindeki vergilerin de ikiye bölüne-rek modellenmesi gerikiyordu, onun yapıldı varsayımını yapmak istiyorum, sanırım yapıldı. Yani, 90ınput-autput tablosunda öyle bir şey yok, sanırım onun için ön bir çaba gerekiyordu, o yapılmış olsagerek.

ikincisi de, yine, modelin, tek ülke modeli olmasından kaynaklanan, en sonunda söylediğiniz, sonuçolarak koyduğunuz staymeant önemli bir yer var, onun altını çizmek istiyorum, o da: Dışticarettekigelişmelerden ziyade, içerideki fiyat ayarlamalarıyla ilgili birkısım bulunur. Şimdi, o dışticarettekigelişmelerden ziyade sonucuna gidebilmek için sanırım, modelin, en azından talep tarafından avrupabirliği kısmını da içeriyor olması gerekirdi; çünkü, oradaki ithalat, bizim mallarımıza olan taleplerininesneklikleri de önem kazanacaktı, anlamında. O konuda yorum yapabilirseniz, teşekkürler.

ERİNÇ YELDAN - Çok teşekkür ederim Sayın Güzel.Evet, model, Türkiye ekonomisini tek model olarak değerlendiriyor ve yurtdışı ekonomiyi, sizin de

tespit ettiğiniz gibi ikiye ayırıyor; Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği dışı diye ve Avrupa Birliği ile olanilişkilerimizi, şu anda, onlardan veri olarak aldığımız aşırı talep ve aşırı arza göre belirlenmiş ithalatihracat miktarlarıyla, yani, bunlar birer fonksiyon değil, miktarlarıyla benimseniyor. Yalnızca, bazısektörlerde, tütün gibi, gıda sanayii gibi, bunlarda, Türkiye'nin biraz daha fiyat belirleme şansının ol-duğunu düşündük, onlara birer, ihracat fonksiyonu atfettik, dolayısıyla, orada, bir arz ve talep, yani,yurtdışında gerçekten arz ve talep dengesi gibi bir sonuç ortaya çıktı. Bunlar, böyle teknik konular;ama, önemli konular. Gönül isterdi ki, bu tür çalışmayı, Avrupa Birliği ülkeleri bazında da böyle birmodelle kurgulayıp, Türkiye ile karşılıklı iletişime geçmek. Geçen sene, ben, böyle bir çalışma içeri-sindeydim; birazdan, söz bana geldiği vakit, onun çok ön birtakım sonuçları var, onlara o sırada deği-neceğim; fakat, işte, şimdilik sadece, Türkiye modelinin sonuçlarını gönül rahatlığıyla ben size suna-bilmek aşamasındayım. Ötekileri, hep rezervasyonla tartışmak boyutundayım. O, hakikaten bir ekipçalışması, gerek benim gerek Ahmet'in tek tek katkılarını aşan bir çalışma; ama, o doğrultuda bir ça-lışmamız var.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

109

Page 47: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

HASAN DURAN - Avrupa Birliği ülkelerinde gümrük vergisi sıfırlanırken, ortak gümrük tarife- ,sinin uygulanmasıyla, üçüncü ülkelerden yapılan ithalatta, gümrük vergisi fonlarında da dikkate değer fbir azalma olacaktır. Sizin çalışmanızda, bu gözardı edilmiş, üçüncü ülkelerden yapılan ithalattakiortak gümrük tarifesine uyulması, buna rağmen, yüzde 35 civannda, ek dolaylı vergilerde bir artışsöylüyorsunuz. Ortak gümrük tarifesinin uygulanmasıyla, bu yüzde 35 daha artar mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - isterseniz, soruların hepsini alalım, ondan sonra hepsini birlikte cevaplandıralım. 'Başka soru sormak isteyen, bir arkadaşımız daha vardı önlerde, buyurun.

AHMET CANGÖZ - Konu, biraz vergiye girdiği için söz almak zorunluluğu hissettim. Ben, Ma-liye Bakanlığında hesap uzmanı olarak görev yapıyorum.

Şimdi, bu, öncelikle ilk soru soran bir arkadaşımızın, yüzde 35'in miktarı konusunda bir sorusuvardı, o konuda da ben, çeşitli kaynaklardan okumuştum: 1,1 milyar dolardan, 4 milyar dolara kadar ideğişen kamu gelirlerinin kaybı konusunda tahminler var. Bu tahminlerin, bu kadar çok çeşitli değiş- /meşinin en önemli sebebi de, az önceki arkadaşımın bahsettiği ortak gümrük tarifesinin üçüncü ülkelere ''karşı uygulanmasının yaratacağı ticaret sapmasından kaynaklanma ihtimali var; yani, şu ana kadaryatırım teşvik mevzuatı ve ihracatı teşvik mevzuatı çerçevesinde sıfır gümrükle, özellikle, Uzakdoğuülkelerinden ithal ettiğimiz birkısım talebin, Avrupa Birliği ülkelerine kayması, böylece, bu sıfırgümrükle ithal edilmeye devam ederken, ortak gümrük tarifesi nispetinde vergi uygulayamamızdan >dolayı bir ek vergi kaybımızın olacağı öngörülüyor.

Şimdi, benim, esas olarak, Sayın Yelda'nın ve Köse'nin çalışmalarına bir teşekkür borcum var;çünkü, genellikle, olayın bu vergi kısmı, analitik çalışmalarda hep ihmal ediliyor. Hakikaten, SayınKazgan Hocamızın da belirttiği gibi, bir şekilde malî yardım alacağız, bu işten kurtulacağız gibi geli-yor. Orası tabiî, ayrı bir konu; ama, bunu, Maliye Bakanlığının nasıl çözeceği, bir vergi reformu muyapacağı, yoksa, gündemde olan özel tüketim vergisiyle bu açığı kapatmaya mı çalışacağı, gelecekte, jgündemimizi işgal edecek. Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü, özel tüketim vergisiyle bu t.açığı kapatabileceğini düşünüyor. Ben, çok fazla katılmıyorum; çünkü, dinamik bir modele ihtiyaç varhakikaten. Şimdi, benim, esas olarak yöneltmek istediğim soru, sayın araştırmacılara, bu gümrük birliği96 sürecinin içerisine maliye politikası uygulaması da katıldığında, olayı, dolaylı vergilerle çözülece-ğini, model öyle öngörüyor. Böylece, yüzde 35'lik bir artış olacağı savunuluyor. Kanaatimce, dolaylıvergilerle ilgili olarak bu tespit doğrudur, bir talep azalmasına sebep olacaktır ve bir ekonomik dur- ,gunluğa sebep olacaktır; ama, modele, dolaysız vergiler katıldığında, yani, bu aradaki farkın esas olarakkapsamlı bir vergi reformuyla, dolaysız vergiler kullanılarak çözüldüğünde, ben, durgunluğun bu de-rece yüksek olacağını düşünmüyorum; çünkü, bildiğimiz gibi, şu anda, sıcak para politikasıyla paralelolarak vergileyemediğimiz bir rant geliri var.

Bir rant geliri var ve bu gümrük birliği sürecinde doğrudan yabancı yatırımcı sermyenin girişiylebirlikte, bizim, belki de, sıcak para politikasını gevşetmemiz sonucu, önümüze, vergi ...bir rant geliri jalanı çıkacaktır ve bunun, dolaysız olarak vergilenmesinin, ben, bu düzeyde bir ekonomik durgunluğa fyol açmayacağını düşünüyorum. Bilemiyorum, akademik olarak bunu test etmeyi düşündüler mi ya da ''/ileride düşünürler mi? Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Buyurun.

NEJAT ÜRETEN - Ben, bir önceki arkadaşımın sorusunu soracaktım; biraz önce vazgeçmiştim;ama, bir noktada, biraz açarak, tekrar, bir ilave soru sormak istiyorum Sayın Yeldan'â.

Benim bildiğim kadarıyla, bizim yaptığımız bir araştırmaya göre, üçüncü ülkelerden yapılacak, buAB ülkelerinin mevzuatını uygulamamızdan dolayı yapılacak vergi kaybı, o mevcut oranlara göreyüzde 5 ilâ yüzde 64 arasında sektörlere göre değişecek, ortalaması da, yüzde 25 dolaylarında. Bunudikkate almamanızın sebebi neydi acaba başlangıçta, ne gibi bir zorluk vardı, bir de tabiî, mevcut yüzde j35'i çok daha vahim bir pozisyona getirecek gibi görünüyor. Bunun riski ve talep daralmasındaki bek- flentisini almak istiyorum. •'/

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Evet, bizler de teşekkür ederiz.Sözü, tekrar Sayın Yeldan'a vermek istiyorum.Pardon, özür dilerim, siz çok el kardırdınız, ben unuttum, buyurun son söz sizin, son soruyu siz sö-

.run. /

110

Page 48: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

HAKAN ASLAN - Ben, belirli ölçülerden, gümrük birliği sonrasında yaşanacak makro ekonomikşokları, sektörel düzeylerdeki şokları, 1994 yılında malî kriz sonrasında yaşanan şoklara benzeterekbiraz yol alınabileceğini düşünüyorum. Sermaye açısından bakıldığında, bir uyum politikası, o dö-nemde, işgücü piyasasındaki yapısal, kurumsal özellikleri değiştirmek ve böyle bir tepki göstermekşeklinde olmuştu. Erinç'in kendi çalışmaları da, bu tepkinin sonuçlar vermiş olduğunu gösteriyor.1994 yılı için, reel ücretlerde düşüş görürken, reel kârlarda bir artışa şahit oluyoruz ve bu işgücü pi-yasasının yapısal özelliklerini, kurumsal özelliklerini değiştirerek oldu. Yani, özel sektörde sendika-sızlaştırma, kamu sektöründe toplu iş sözleşmesi hukukunun ayak altına alınması sayesinde oldu.

Sormak istediğim şey: Modelde, mekanizmada en önemli noktanın, fiyatlarla ilgili bir şey olduğunugörüyorum; Acaba, bu, modele nereden eklenebilir; yani, işgücü piyasasının kurumsal, yapısal özel-liklerinin değiştirilmesi ve bu sayede makro ekonomik şoklara, kârlardaki sıkışmaya karşı tepki gös-terme şeklinde, buna nereden ekenebilir. Bunun özellikle mark-up oranıyla -galiba siz sabit mi aldınız,bilmiyorum- ilişkisi nedir.

BAŞKAN - Sayın Yeldan, buyurun.

ERİNÇ YELDAN - Çok çok teşekkür ediyorum; gerek değerli tartışmacı arkadaşlarıma ve sa-londan gelen ilmî sorulara.

Gülten Hanım, istanbul'a yetişmek zorunda kaldığı için ayrılmak durumundaydı; ben, yine de,kendisinin yönelttiği çok değerli eleştirilerden başlayarak cevaplamaya çalışacağım.

Sayın Hocamla, iki ayrı farklı yorumdan aynı sonuca ulaşıyoruz aslında. Sorun, markaplann varlığıve artması, tekelci retolik ile değerlendirilmeli mi, değerlendirilmemeli mi, o şahsi bir seçim. Bununsonucu ne olur; Sayın Hocamın da belirttiği gibi, gerek Türkiye'de -bunu ben konuşmam esnasında dabelirtmiştim, sabahki kişisel görüşmemizde de beraber sonuca vardık- imalat sanayiinde gerçekten, bufiktif olarak, derslerde öğrettiğimiz, işte, ortalama değişken maliyet, marjinal maliyet, fiyat kesiyorvesaire... Böyle bir marjinal maliyete dayalı serbest rekabetçi bir kurgunun, değil Türkiye'de, dünyadakibirçok ekonomide ve sektörde de olmadığını görüyoruz. Dünyada, işte, üretici, değişken maliyetlerinüzerine bir kâr marjı ilave ederek fiyatını belirtiyor, aslolan budur; fakat, bu gerçek ya da bu tür kurgu,nedense, gerek bizim kullandığımız tür genel denge modellerinde veya ekonometrik çalışmalarda veyabuna benzer matematiksel modelleme çalışmalarında hep gözardı ediliyor ve birdenbire bu üçgenleryapılıyor, işte, tüketici artı konsiyumsplas veya üretici artı monisörsplas kavramlarından yola çıkarak,birtakım etkinlik kazançları, efışasigens atfediliyor bizim dikkati çekmek istediğimiz nokta buradaydı;ama, bunu, bir parça belki gözümüzü çıkararak yaptık, yani, hep bu serbest rekabetçi kurgulama üzerineyapılmış verimlilik hesaplarının, bizi, yanlış yönlere götürebileceğinin altını çizmeye çalıştık ve aynısonuca ulaştığımız için de, yani, aslolanın fiyatlama davranışı olduğu, markapın küçük veya büyükolmasından ziyade, fiyatlama davranışının nasıl yapıldığından kaynaklandığı için, ben, burada, SayınHocamın eleştirilerinden endişelenmiyorum, ben, şahsi olarak öyle söyleyeyim.

Bir diğer eleştiri var, o biraz daha ciddî çıkarsamaları var. Modele, biz, ne varsayım koyarsak, mo-delden onu alırız. Bu, genel denge modelleri için de geçerlidir, her türlü modeller için de geçerlidir,bunlara kesinlikle katılıyorum ve bunu hiçbir zaman için de yadsımıyorum. Bu yüzden, çok uzun uzun,ayrıntılı olarak, gerek tebliğimizde gerek sunuşta veya gerek ikili konuşmalarda, niye modelin ayırtedici özelliklerinin önemli olduğunu ve onların hangi tür veri sektörüne dayandığını uzun uzun buyüzden belirttim. Yani, illizyonistler vardır, şapkadan tavşanı çıkarır, tavşan her zaman canlınıniçindedir; yani, biz de, tavşanı önce şapkanın içerisine koyuyoruz; fakat, bunu saklamıyoruz gerçekten.Diyoruz ki, imalat sanayiinin içinde markap tipi fiyatlama vardır, tavşanı koyuyoruz, sonra, modeliçözüyoruz, tavşan çıkıyor; bunda şaşılacak hiçbir şey yok, bunu yadsımıyoruz zaten. Sadece bu türmodeller değil, bütün sosyal bilimler dalında da bu böyledir, yoksa, modelimizi tanımamış olurduk.Asıl önemli olan, bu varsayımların, Türkiye ekonomisini yansıtıp yansıtmamasından geçmektedir veorada da Sayın Hocamla görüş birliği içerisindeyiz ve imalat sanayii için de bu tür fiyatlama davranışıiçerisinde olduğunda hemfikiriz diye düşünüyorum, en azından şu anda.

Sayın Lerzan Özkale, markaptaki hareketlenmenin 1989-90'daki açıklamalarına değindi çok haklıolarak, kendisine bu konuda teşekkür ediyorum. O da, bizim hararetle bekleyeceğimiz bir saptamayıyaptı ve "o dönemdeki vergi reformu ve ücret artışları, elbette ki, dışticaret vergisindeki oynamalardançok etkileyecek markapları, bunda şaşılacak bir şey yok" dedi. Gerçekten, biz de, bunu söylüyoruz.Nominal koruma oranlarının değişmesinden ziyade, başka değişkenler belirtiyor markabı, işte, ken-disinin de bahsettiği gibi, ücretler, kapasite kullanım oranları, kuramsal olarak da böyledir, Türkiye'dede bu böyle ve bu yüzden, diyoruz ki, gümrük birliği sonrasında, markaplarda birdenbire bir değişiklik

111

Page 49: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

olmayabilir, bu fiyatlama davranışında bir değişiklik olmayabilir. Kendisi de bu konuda beni destek-ledi sağ olsun. ,

Şimdi, vergi, tabiî, Türkiye ekonomisinin gündeminde olan bir politika sorunu. Şunun altını çizmek fistiyorum: Vergi oranlarında yüzde 35 artış bekleniyor diye gazetelerde bir manşet falan beklemiyoruz; .-'yani, böyle bir kehanet hesabı yapmıyoruz. Vurguladığımız şey şu: Gümrük vergilerinden doğan kaybınasıl telafi edeceğiz. Böyle saf bir beklentiyle, işte, dışarıdan kredi alırız, bunu telafi ederizin çokgerçekçi olmayacağını düşünürsek, bunun sonuçları ne olabilir diye düşündük. Dolaylı vergiler kümesialtında, işte, tüketim vergisi, özel ek vergi, KDV oranı artırılması serisine dayalı bir deney yaptık, bu,bize bir rakam verdi ve bu rakımı hepimiz oldukça hatırı sayılı buluyoruz. Bunun alternatifleri ne olabir 'di? Evet, dolaysız vergilerin artırılması ve dolaysız vergi tabanının genişletilmesine yönelik bir vergireformu da çok önemli. Bunu başarıyla yapabildiğimiz oranda, gerek dolaylı vergilerin toplumdakiyükünü hafifleteceğiz gerekse de kamu maliyesinin sadece, gümrük birliğinden değil, diğer birtakımzorunluluklarından doğan kayıplarını da telafi etmiş olacağız. Bu görüşe katılıyorum. Ne yazık ki,elimizde bu konu üzerinde bir kurgulama yok; fakat, çalışma arkadaşım Ahmet Köse, bu konuda şu ,anda doktora tezini bitirmek aşamasında; eminim, kendisinin de aklından geçen önemli sorunlardan bir $tanesi bu. Belki, yakın bir gelecekte, bu konuda çok daha detaylı bilgiler verebileceğiz. .';

Rant üzerine konan vergiler de önemli bir vergi geliri olabilir kamu maliyesi açısından. Fakat, buvergi reformu öyle bir şey ki, işte, bir türlü olmuyor; yani, bir de işin bu gerçeği var. Bütün bunlar, tabiî,yüzde 35 rakamını aşağıya doğru çekecek oranlar. Bir de yukarıya doğru çekecek kaygı verici oranlarvar. Bu da, Meteksan'dan gelen arkadaşımızın, bir de duran arkadaşımız, notlarımı karıştırmadıysam.Dediler ki: "Üçüncü dünya ülkelerine karşı, biz, aslında orada bir teknik hata yapıyorsunuz, gümrük 'vergilerini korumayacağız, Avrupa Birliğinin vergi oranlarını saptayacağız" Orada biraz işin kolayınakaçtık, bu bir özeleştirimiz. O yüzde, diyorum ki, hep, rakamlar üzerinde manşet atmıyorum, hep, nicelyöndeki gelişmeden çok, nitelik yönündeki gelişmenin altını çizmek istiyoruz diye. Günlük korumaoranlarımız, sektörler bazında oldukça farklılık göstermesine rağmen, yüzde 90'lara çıkan petrolürünleri gibi koruma oranları var, yüzde 3, yüzde 4 gibi düşük oranlar da var, ortalaması, yüzde 15 ci- ,varında ve bu Avrupa Birliğinin, yine sektörel farklılıkları bir tarafa atarsak, üçüncü dünya ülkelerine ^uyguladığı vergi oranlarından çok farklı değildir diye düşünüyoruz; fakat, sektörel bazdaki hareketli- .'.ligi, tabiî, gözardı ederek. Eğer, orada da bir kaybımız varsa, elbette ki, bu toplam gümrük vergisi ge-lirleri üzerinde de epey bir kaybımız olabilir. Aslolan, yani, hikâyemizin özü değişmiyor, her iki şarttada nicel rakamlar değişse bile.

Sözlerimi, son bir Alper Güzel arkadaşın sorusu sırasında söz verdiğim bir bilgilendirmeyle bitir-mek istiyorum. Şu anda, bir başka çalışma içerisinde, yine, oligopolcü yapının korunduğu bir yapıdan, 'Avrupa 92 sürecinden hareketle, bu, bize, Türkiye'ye ve diğer ülkelere ne getirdi; gümrük birliği 96Avrupa ülkelerinin modele katılmasıyla beraber ne getirebilir konusunda daha detaylı bir çalışmamızvar; fakat, onun sonuçları için çok erken. Fakat, ilk izlenimimiz şöyle: O dinamik bir çalışma, burada,sadece, statik etkilere baktık. Ben, bu dinamik sonuçlarını vermek istiyorum. Şimdi, bana diyor ki:Efendim, siz gümrük birliğine karşı mısınız, evet, hayır, bunu söyleyin. Şimdi, gümrük birliğini niye ,tehlikeli buluyoruz -iktisatçı olarak konuşuyorum- statik anlamdaki bu tip kayıplarımız, eğer, uzun ldönemli bir modelde de, eğer, yatırımların etkisini, vesaire, bütün bunları göz önüne alırsak, yaklaşık Abir on sene zarfında, Türkiye'nin bir kayıp altında yaşıyor. O zaman bu net kayıp 5 seneye iniyor.Ondan sonra ancak, Türkiye net kazanca dönüyor Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerinde; ancak, tam üyeolarak kabul edilme şansımızda. Eğer, sadece Gümrük Birliği bir ticaret ilişkisi olarak bu ilişki devamederse, Türkiye'nin uzun dönemde de; yani, l O seneye varan bir dönemde de net kaybı reel olarak devamediyor, etkinlik kaybı ve reel üretim kaybı. '

Çok teşekkür ederim dikkatinizi ve ilginiz için, çok sağ olun.

BAŞKAN - Değerli izleyiciler, kongremizin birinci gününün son oturumunu bitirmiş bulunuyoruz.Çok ilginç bir model çalışmasını bizlere sundular. Sayın Yeldan'a ve Sayın Köse'ye teşekkür ediyoruz.Bu ilginç modeli, burada, değişik boyutlarıyla varsayımlarını irdeleyerek tartıştı diğer tartışmacı ar- ,kadaşlarımız ve kendilerine, Sayın Kazgan'a ve Sayın Özkale'ye de teşekkür ediyoruz. l

İyi akşamlar diliyorum efendim. •'*.'

112

Page 50: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

ULUSAL YENİLEME SİSTEMLERİ

Prof. Dr. Metin GERTTGV Gn. Sek.

TEKNOLOJİK YENİLEME1. Değişim Yaratan EtkinliklerSon yıllarda, giderek özelleşmiş ve karmaşıklaşmış olan ve firma esasında "değişim yaratan"

etkinlikler olarak anlaşılan teknolojik etkinliklere yönelik bilinçli ve düşünülmüş yatırımlar yapıl-maya başlanmıştır. Bunun sonucu oluşan iş bölümü değişim yaratan etkinlikleri üretimin bir yanürünü olmaktan çıkartmıştır. Değişim yaratan etkinlikler için ürün tasarımı üretim mühendisliği kalitekontrol, insan kaynakları eğitimi ve benzeri işlerle beraber araştırma-geliştirme ve prototiplerin de-nenmesi ve pilot tesisler gibi çok masraflı yatırımlar gerekli olmaktadır. Yenilik (innovation) olarakadlandırılan bu değişim yaratan etkinlikleri dört grupta betimlemek uygun olmaktadır. Genellikleyaparken ve kullanılırken Öğrenmeye dayalı olan birinci türden yenilikler, ki artımsal yenilikler de-nilebilir, sürekli olmakta ancak ekonomik olarak çok sınırlı bir etkiye neden olurken toplumdaherhangi bir sosyal değişiklik getirmezler. Değişim yaratan etkinliklerin bir bölümü ise ekonomininbir kısmında, bu bir sektörün tümü olabilir, sınırlı da olsa değişiklik getiren anıl olgulardır. Genel-likle bu iki grupta yer alan değişiklikler biraraya gelerek jenerik teknolojileri meydana getirirler.Jenerik teknolojiler ekonomide büyük değişikliklere neden olurken sosyal yapılanmayı da etkilerler.Bazı jenerik teknolojiler ise diğerlerine göre oldukça saldırgandırlar. Bu türden olanlar ekonominintüm sektörlerinde, üretim ve dağıtım koşullarında ve iş yasanımda etkili olurlar.

Son yıllarda gözlenen bir önemli değişiklik de, jenerik teknolojilerin öbekleşerek kritik teknolo-jileri oluşturmalarıdır. Böylece, rekabet üstünlükleri giderek ileri teknoloji ürünleri düzeyinde belir-lenirken, bu ürünlerin hangi kritik teknolojilere dayandığı ve hangi sektörlerin öncelikli olduğununsaptanması ülke ve/veya ülke gruplarının stratejilerini oluşturmada ana iskeleti oluşturmaktadır.Yukarıda sözü edilen uzaksanma olgusu, işte bu bağlamda, ülke ve/veya ülke gruplarının kritikteknolojileri geliştirme ve sahiplenme konusunda ayırdıkları kaynak miktarı ve üretim gücündeki enson halkaya kadar, diğer bir deyişle ürün geliştirme ve genel olarak pazarlanmasına kadar örgütlenmeşekli farklılıklarından ortaya çıkmaktadır. Burada, örgütlenme ile bir yandan mali, hukuki, idari vebenzeri formal bir yapıdan ve ayrılan kaynaklardan, öte yandan ise, bilinçli ve planlı bir şekildeteknolojik öğrenme etkinlikleri ve bu amaç için sarfedilen kaynaklardan söz edilmektedir. İkincigrupta yer alan etkinlikler, ilgili kuruluşlar arasındaki ilişkileri, genelde işletmeleri, üniversiteleri,diğer eğitim ve araştırma kuruluşlarını ve yürütmeyi kapsamak, özendirme ve teşvik mekanizmalarınıve uyumluluğun temini gibi hususları içermektedir. Ülke ve ülke grupları arasındaki uzaksanmanıntemel kaynağı, "ulusal yenilenme sistemi" denen işte bu ikinci grup etkinliklerine ilişkin farklılık-lardan kaynaklanmaktadır.

Diğer bir deyişle, ulusal yenilenme sistemleri, ulusal teknolojik rekabet üstünlüklerini belirle-mekte ve ekonomik kalkınmanın belkemiğini oluşturmaktadır. Ulusal özellikleri olan bu sistelerietkileyen faktörler arasında, araştırma kapasitesi, sınai örgütlenme, mesleki yetenekler ve finansalkaynaklar sayılabilir. Uygun bir teknoloji politikası geliştirmek ve onu verimli hale getirmek içinhangi kurumların destekleyici ve hangi kurumların engelleyici olduğunun ortaya çıkartılabilmesi içinulusal yenilenme sisteminin çok iyi anlaşılması gerekmektedir. Bu konu ile ilgili olarak OECD'ninSTI Review No. 14, 1994 özel sayısı, Ulusal Yenilenme Sistemlerinin analizi için yeni yöntemleritanıtmakta ve bu sistemleri etkileyen değişik ülke politikalarını incelemektedir.

2. TanımlarUlusal Yenilenme Sistemi, özendirme yapıları ve üstünlükleri ile ülkenin teknoloji öğrenme yönü

ve hızını belirleyen ulusal kurumlardır*1'. Burada teknoloji öğrenme yönü ve hızı ile değişim yaratanetkinliklerin büyüklüğü ve kompozisyonu ifade edilmektedir. Bu tanımı açmak için, sırasıyla ku-rumlar, özendirme ve üstünlükler aşağıda kısaca tanıtılacaktır.

KurumlarBir Ulusal Yenilenme Sisteminin öğeleri olarak kurumlar dört ana grupta toplanabilir.

O Patel, P. ve Pavit, K., The Nature and Economic Importance of National Innovations Systems STI Review No. 14, 1994.

113

Page 51: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

• özellikle değişim yaratan etkinliklere yatırım yapan işletmeler,• temel araştırma ve ilgili eğitim veren üniversiteler vb. kuruluşlar,• genel ve mesleki eğitim veren kamu ve özel kurumlar,• gerek finansman sağlayarak, gerekse aktif katılımla yaratılan değişik etkinlikler aracılığı ile

teknik değişmeyi öne çıkaran ve düzenleyen devlet.

Bu noktada özellikle işletmelerin değişim yaratan etkinliklere yönelmeleri, ulusal fınans ve yö-netim sistemlerince de etkilenmektedir.

ÖzendirmeEkonomik analizler, teknoloji geliştirme ve öğrenmenin özendirme yapılan ile olan ilişkileri ko-

nusunda bazı ipuçları vermektedir. Örneğin; bütün Ulusal Yenilenme Sistemlerinde, temel araştır-maya devlet desteği üniversiteler aracılığıyla sağlanmaktadır. Ancak, diğer tarafta firmalar tarafındanbu konuda yapılan çalışmaların, firma çalışanlarının çok sık iş değiştirmesi nedeniyle pazarda ba-şarısız olmasının sonuçları dikkate alınmamaktadır.

Bir diğer örnek, taklitçiliğin sağladığı rekabet üstünlüğünün kısa vadedeki getirisiyle, yenilen-menin özendirilmesiyle uzun vadede sağlanan gelirinin arasındaki dengedir. Merkezi planlama esaslıekonomilerde, teknolojik birikimin oluşturulamamasının nedeni özendirme yapılarının yetersizliğinedeniyle bu dengenin tek yanlı bozulmuş olmasıdır^.

Sanayi ile finansman arasındaki ilişkilerin nitel ve nicel boyutları üzerindeki tartışmalar en az nitelkadar eskidir. Aynca bu ilişkileri açıklamak, tanımlamak ve uygulanmasına yönelik işlemlere yönelikherkesçe benimsenmiş kuramlar ve kurallar da yoktur. Bu çalışmada ilişkilere yönelik olarak, sadecebu kadar söz edilecek ve pazar ekonomilerinde fınansal sistemin genellikle sadece sermaye sağlamaboyutu ile algılanır olmasına karşın sermayenin kullanım biçiminin denetlenmesi ve kaynak yaratmaboyutları da gözönünde bulundurulacaktır. Bir finansal sistemin kapasitesi ekonomik sistemi yeni-leyebildiği zaman bir anlam ifade edebilmektedir. Yukarıda bir fınansal sistemi tanımladıktan söy-lenen bu üç boyut, zaman, fiyat ve varlıklarından oluşan üç ana değişkenle yönlendirilmektedir. Şekill'de bu üç değişkenin aralarındaki ilişki bir fikir grafiği aracılığı ile belirtilmeye çalışılmıştır. Fi-nansal sistemin yenilenebilmesi için verimli kullanımı gerekli olan üç ana eleman tümü de (kaynak

Finans sistemininİÇ fonksiyonu olarak yönetim riski

Sekili114

Page 52: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

Tablo l: 17 OECD Ülkesi Arasında 1967-1989 Yıllan Arasında Sanayi TarafındanDesteklenen Ar-Ge'nin GSYH /(:,ıdeki Payı

Briç*.

KanadaDanimarkaFrtandiy»

FranuAlmanyairlandatay.

JaponyaHollandaNoıvtcPortekiz

lıpanyalıv*çh«çraBiri*** Kn**Amtlik* BM*|ik OmlHni

Standart Sapma

Tüm CMtıtorABD Oıtndaki Tüm Okun

1987

0.66

0.400.340.30

0.600.940.180.330831.120.350.04006

0.711.781.000.99

0.46

0.47

1969

0.64

0.390.390.32

0.641.030.230.36

1.001.040.390.060.060.691.780.921.03

0.46

0.46

1971

0.71

0.360.41

0.44

0.671.130.300.44

1.091020.41

0.090.110.601.670.810.97

0.43

0.43

1975

0.640.330.410.44

0.661.110.230.43

1.120.970.490.050.160.961.670.600.96

0.43

0.44

1977.00

0.910.320.410.49

0.6»1.120.220.371.110.870.49

0.040.181.071.710.600.96

0.45

0.45

1979

0.950.390.42

0.53

0.751.320.230.401.190.860.500.090.181.111.740.821.05

0.47

0.47

1981

1.05

0.490.460.59

0.79'1.390.26

0.431.360.850.50

0.100.181.241.670.911.18

0.48

0.48

1963

1.090.460.54

0.690.661.480.270.421.600.910.610.110.221.451.670.871.33

0.52

0.52

1985

1.200.560.61

0.85

0.921.650.350.491.840.990.60

0.110.261.712.160.961.44

0.61

0.62

1967

1.23

0550680.97

0.931.790.410.49

1.851.13088

0110.301742.131.031.38

0.61

0.62

1989

1230.53071

1.07

0981.790.450.562051090810110341.572.071.041.37

0600.61

Kaynak: OCCD

yaratımı, kaynak paylaşımı ve kaynak kullanımının izlenmesi) ortadaki risk yönetimine kavuşmak-tadır. Diğer bir deyişle, risk yönetiminin, ekonominin finansal yapısının çekirdeğini oluşturduğugerçeği vurgulanmaktadır.

Finansman, tek başına değişim yaratan etkinliklerin yeniliğe yol açabilmesi için yeterli değildir.Sözü edilen Ulusal Yenilenme Sistemine tümleşik olan yerel ve diğer işletmelerle oluşturulmuş birağın varlığı çok önemlidir. Bu ise ancak işletmenin dışardan gelen enformasyonu süratle ve ivedilikleiçselleştirebildiği durumda işlevsel olabilmektedir. Diğer bir deyişle, işletme, öğrenmeyi öğrenmeli,aynı zamanda unutsama yeteneğine sahip olmalıdır. Bu ise, işletmenin örgütsel yapılanmasınınüretim, araştırma-geliştirme, pazarlama ve finansal planlama açısından bilgi edinme ve özümlemeboyutları ile tümleşik olmasını gerektirir. Yenilik yapan bir işletme öğrenme yeteneğinin üstünlüğükadar üretim, hizmet verişi ve bilgi kullanımı verimliliğindeki başarı düzeyinin üstünlüğü ile detemayüz etmelidir. Bu ise Araştırma-Geliştirmeye ayrılan önem kadar, yöneticiler dahil insan kay-nağına verilen önemin de çok yüksek düzeyde olması ile sağlanabilir.

Bu bağlamda özendirme, sınai risklerin hem değerlendirilmesi hem de karşılanması anlamınagelmektedir. Develetin özendirme konusunda üstleneceği anlamına gelmektedir. Devletin özendirmekonusunda üstleneceği roller tam olmasa da aşağıdaki şekilde sıralanabilir.

• Özel yatırımcılarca kesinlikle üstlenilmeyen ancak desteklenmesi gereken riskli yatıramlarakaynak aktarma,

• Borcu alanın iflası durumunda borç ödenme garantisi vermek• ihracatla ilgili .konularda olana benzer sigorta temini• Teşvik edilen veya düşük faiz hadleri oluşturmak• Kamu-özel sektör ortaklıkları kurarak özel sektörün risk alışını kolaylaştırmak

Bu arada risk ve belirsizlik arasındaki farkı açıklamakta yarar vardır. Risk, gerçekleşmesi isten-meyen bir durumun ortaya çıkması olasılığıdır. Böylece, durum değişik seçeneklerle karşılaştırıla-bilmekte ve bir değerlendirme yapılmasına imkan sağlanmaktadır. Belirsizlik ise senaryoda nelerinolabileceğinin bilinememesidir. Başka seçeneklerle karşılaştırma yapılması imkansızdır.

Bu nedenle, herhangi bir fınans sistemi için risk almanın olağan olduğunu ancak belirsizliklerinhiçbir finans sistemince istenir bir husus olmadığını belirtmek gerekmektedir. Çünkü, belirsizliklerleuğraşanlar yenilik getirmeye çalışanlar, riski alanlar da yatırımcılar olmaktadır.

Kaldı ki, yenileme süreci, sanayicinin herhangi bir şekilde finans pazarında anlaşılabilir şekildeifade edemiyeceği, sıfırlanması mümkün olmayan bir çok bilinmez faktör içermektedir. Ayrıca, sa-nayici için belirsizlikler yatırımcı için ise risk boyutu olsun, yenilemeden yararlanacakların yalnızbu iki grup olmaması nedeniyle bir diğer değişik boyut ile daha tanımlanabilir. Çoğu kez, işletmeyenilemeden elde edeceklerini rakipleri (taklitçiler vb.) ile de paylaşma durumunda kalır. En azındanürünün pazara sunulması evresindeki aracılar yeniliğin rantından yararlanırlar. Şekil 2'de endüstriyelriskin mali yönetimi faktörler ve etkileşim verilmiştir.

115

Page 53: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

Endüstriyel Riskin Mali Yönetimi

Endüstriyel Risk Kaynaklan

Proje özel koşullar Pazarların işlevselliği Yapısal koşullar

FirmaYönetim

başarısızlığıMali zayıflıklar

"Know-how"değişkenliği

1; uyuşmazlığı

EtkinlikTeknolojik

gelişmemiştikKarmaşıklıkYenilenme

Ürün PazanYok edici 'rekabet

YağmacıalışkanlıklarSaldırgan

girişler

işçi PazanÜcret soklan

işgücüeksikliği

Makro-EkonomikFaiz ve kuroynaklığı

Talepdöngüleri

Enformasyon

DüzenlemeDüzenleme

yapsambeUraizUgi

Pazaraulaşmadaki

riski

Mali risk

Risk Tipi

Riskdeğerlendirmesi

Risk Yönetimi

Proje tipi

Finansal yatırımtipi

C ÜIIİ Yatınmlar arası risk paylaşımı )

. \

Sermaye kaybı

Qİri y imcicetoktandı

Proja yönatimind*doğrudan yar almav* «yamalı yatırım

Küçük ArmalarınUm projalart

f ^S

GirişimcilikYatırımı

V J

kontrol «dmyatırımcıcatek taraflı

YSnltndirmaYöntemi Ut yönetimde

kunttu etki

yukıek teknolojikurma yatınmlan

ya da borudaNıteltnmlt an f lrk«««rin

yükırtrlskH projeleri

( Birey»*! yatınma |̂I tarafından dikta «Man lV J\

Sermaye kaybı1

Bananın kolMılItkattım

Yatarım tatvlyatlortoHık portfolyoMi

catttHNgAk«tyM«K*ma

Boruda H»UI«nml,ftonMltHin

yukMkriıUlvabüyük «crtül

pro)al*ri

T R.nrf»«f.nd« "̂

L «*«*" )

( Kabul attkllmif yatırım

/e"'''Xt'W!'xxl*\ /f""'"-''

Yabnm tatvivMlBorç portfolyotunun

^aan»

fkmalam dOfOkriskK projvlAfi

•Junk Bond- halltrlnd»baM Umulara

kadar yük»«k ri.kllprojdar

Borçlunun iflası

İM taraflı ortaklık

8ofç portfolyDuınunfafltHHİİ

ç«km* aranda yanloanyapılanmada

yaralına

Tüm firmalarındufukntkll

projalariBan durumlarda

caza fam H.yuknkrMdl

proialar

| Paıar tarafından || Kontratla yontttan J

\^ :̂::\̂ ^-

I KraoUyatınm )l̂ '»̂ J"

•,•,&!•-•••»•-,„„!„»,-.*.

öz kaynak Karma araçlar(Or.laulng yada kıymeti kağıt karşılığı)

1. Fiyatlann faizler karşısında sabit kalma güvenliğini içerir.

116

Page 54: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

ÖZEL YAPILAN AR-GE'YEDESTEK

DEVLET

ÖZENDİRME-DESTEK

TÜBİTAK, DPT v.b.

SATIN ALMA POLİTİKALARI

DIŞ KAYNAK

ÖZEL

ÖZ KAYNAK

BANKALARİhtisas Bankaları, Ticari Bankalar

DIŞ KAYNAK

RİSK SERMAYESİRSYO, Fonlar, Aracı Kuruluşlar, Borsa

ŞEM'İ SERMAYETTGV

Şekil 3 : Destek Kanalları

Ülkemizde teknolojik yenilenme amaçlı Ar-Ge'ye yönelik sanayiye sağlanan desteklerin kanalla-rına ilişkin bir gösterim Şekil 3'de verilmiştir.

ÜstünlüklerTeknolojik üstünlüklerde uluslararası farklılıkların nedenlerinin başında Ar-Ge'nin büyüklüğü ve

sektörel dağılımı ile Ar-Ge'ye ilişkin diğer etkinliklerdeki farklılıklar gelmektedir. Bir diğer ilginç

Tablo 2 : Temel Araştırma ile Endüstriyel Ar-Ge'nin Karşılaştırması

Ülke

isviçreisveçAmerika Birleşik DevletleriDanimarkaHollandaBirleşik KrallıkAlmanyaBelçikaKanadaFransaFinlandiyaNorveçJaponyaitalyairlandaispanyaPortekiz

Kaynak : Science VVatch, 1 991

Bilimsel Tebliğ Başına OrtalamaAtıf Sayısı (1981 -1990)

7.336.726.656.226.015.625.475.395.315.054.974.854.424.263.943.17

<2.19

and OECD

Sanayi Tarafından DesteklenenAr-Ge'nin GSYH İçindeki Payı (1985)

2.161.711.440.610.990.961.651.200.560.920.850.801.840.490.350.260.11

117

Page 55: TMMOB SANAYİ KONGRESİ - TMMOB Makina … · sunuz- eş düzeyde rekabet gücü var veya yüksek rekabet gücü var; mavi ve üst tarafta yeşil olan. Ürün ... bu swot analizi

Tablo 3 : İngiltere, Hollanda, Almanya ve Fransa'da Mesleki İşgücünün Kalitesi

KaliteDüzeyi

Üniversite MezunuYüksek Teknik Okul MezunuMeslek Lisesi MezunuVasıfsız

Toplam

Kaynak : Mason et al., 1992

İngiltere1988

107

2063

100

Hollanda1989

8193835

100

Almanya1987

117

5626

100

Fransa1988

77

3353

100

husus da bu konulardaki farklılıkların en az ulusal boyutta olduğu kadar işletmeler arası bazda daçok önemli olduğudur.

Bu üstünlüklerdeki farklılıkları ölçmek için kullanılan değişik kriterler vardır. Aşağıda bulardanüçü Tablo l, 2, 3'de örnek olarak verilmiştir.

Sanayi tarafından desteklenen Ar-Ge etkinliklerinin GSYH içindeki payının 17 OECD ülkesiarasında ve zaman boyunca değişimin gösterdği Tabk> l incelendiğinde, gözlenen önemli bazınoktalar;

• Yıllar boyunca sıralamada bir değişiklik olmadığı gibi paylar arasında bir yakınsanma olmadı-ğa

• ABD'nin giderek ve sürekli bir şekilde Almanya, Japonya, isveç ve isviçre'nin altına düştüğü

şeklinde özetlenebilir. Ülkemizde 1993 yılı itibari ile bu pay sadece %1'in 1/10'u gibi ihmal edile-bilecek bir düzeydedir.

Temelde her ülke, sanayisinde değişiklik yarılacak etkinlikleri desteklemek amacıyla üniversite-lerdeki temel araştırmaları finanse etmektedir. Böyle bir ilişkinin varlığı Tablo 2'de gösterilmeyeçalışımıştır. Her ne kadar, ingilizce dil yanlılığı özellikle atıf sayılarında öne çıkmakta ise de, ge-nellikle atıf sayısı ülkenin sanayisinin Ar-Ge'ye ayırdığı desteğin GSYH'daki payı ile doğru orantılıolarak artmaktadır. Ülkemizde bu oranlar, 1993 yılı itibari ile yayın başına ortalama atıf için l ci-varında, sanayi tarafından desteklenen Ar-Ge'nin GSYH'daki oranı için ise %0.1 mertebesindedir.

Tablo 3'de eğitim ve öğretim konusunda uluslararası karşılaştırmalarda son yıllarda yer alanönemli bir değişiklik vurgulanmaktadır. Görüldüğü gibi karşılaştırma artık ortalama eğitim süresiyerine eğitim ve öğretim açısından değişik düzeylerde elde edilmiş beceriler üzerinde yapılanmak-tadır. Karşılaştırma yapılan ülkeler arasında gözlenen en önemli farklılıklar ara eleman ve vasıfsızeleman gruplarında oluşmaktadır. Ülkemizde buna en yakın istatistik bilgi incelendiğinde, okumuşnüfusun %75'i 5 yıllık, %10'u 8 yıllık, %10'u 11 yıllık ve %5'i de 11 yıldan daha fazla eğitim al-mıştır. Bu dağılımın çalışan işgücü için de benzer olacağı varsayılırsa, öncül OECD ülkeleri ile bualanda da oluşan farklılık ortaya çıkmaktadır.

118