151

Tolstoy - Şeytan

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Page 1: Tolstoy - Şeytan
Page 2: Tolstoy - Şeytan
Page 3: Tolstoy - Şeytan

ŞEYTAN

Page 4: Tolstoy - Şeytan
Page 5: Tolstoy - Şeytan

TOLSTOY

Page 6: Tolstoy - Şeytan
Page 7: Tolstoy - Şeytan

ÇEVİREN:

Page 8: Tolstoy - Şeytan

SANİYE GÜVEN

Page 9: Tolstoy - Şeytan
Page 10: Tolstoy - Şeytan
Page 11: Tolstoy - Şeytan

DÜNYA KLASİKLERİ

UZUN HİKAYE

Page 12: Tolstoy - Şeytan
Page 13: Tolstoy - Şeytan
Page 14: Tolstoy - Şeytan

BORDO SİYAH YAYINLARI

Page 15: Tolstoy - Şeytan

ŞEYTANTOLSTOYEditör: Veysel AtaymanÇeviren: Saniye GüvenRedaksiyon: Veysel AtaymanTürkçe Redaksiyon: Filiz GöverTashih: Esen GürayBordo Siyah Yayınları

Page 16: Tolstoy - Şeytan
Page 17: Tolstoy - Şeytan
Page 18: Tolstoy - Şeytan

DÜNYA KLASİKLERİ

ŞEYTAN

LEV NİKOLAYEVİÇ TOLSTOY (1828-1910): YASNAYAPOLYANA’DA DOĞDU. TOPRAK SAHİBİ ARİSTOKRATBİR AİLENİN OĞLUDUR. KÜÇÜK YAŞTA AİLESİNİKAYBETMESİ TOLSTOY’U ÖLÜM VE MUTLULUKÜZERİNE HAYLİ KESKİN SORULAR SORMAYA VEDÜŞÜNCELER ÜRETMEYE YÖNELTTİ. İNSANLIKTARİHİNİ HÜKÜMETLERİN AHLAKİ ÇÖKÜŞÜYLEBİREYLERİN BUNA DİRENİŞLERİNİN TARİHİ OLARAKANLAYAN TOLSTOY, SOSYAL DÜZENİN, AHLAKİGELİŞMEYLE DÜZELECEĞİNE İNANDI. ESERLERİNDENBAZILARI; ANNA KARENİNA, SAVAŞ VE BARIŞ,SİVASTOPOL AĞUSTOS 1855, İVAN İLYİÇ’İN ÖLÜMÜ,KAZAKLAR, KREUTZER SONAT, ŞEYTAN, DİRİLİŞ,NEREDE SEVGİ ORADA TANRI, KATYA, EFENDİ İLEUŞAK, KARANLIĞIN KUDRETİ’DİR.

EDİTÖR

VEYSEL ATAYMAN: 1941’DE İSTANBUL’DA DOĞDU.İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ’NDE ALMAN DİLİ VEEDEBİYATI VE FELSEFE ÖĞRENİMİ GÖRDÜ. İSTANBULÜNİVERSİTESİ MÜTERCİM TERCÜMANLIK BÖLÜMÜNDEUZUN YILLAR DERS VERDİ. HALEN AYNI BÖLÜMDEYÜKSEK LİSANS DERSLERİNE GİRMEYE DEVAMETMEKTEDİR. FELSEFE, SİNEMA VE EDEBİYAT

Page 19: Tolstoy - Şeytan

ALANINDA ÇOK SAYIDA MAKALE, DERLEME VE TELİFKİTABI YAYINLANDI. ÖZELLİKLE SİNEMA HAKKINDAKİÖNCÜ DEĞERLENDİRMELERİ NEDENİYLE HATIRISAYILIR BİR HAYRAN KİTLESİNE SAHİP OLAN ATAYMAN,ÇEŞİTLİ YERLERDE VERDİĞİ SEMİNERLERLEOKURLARIYLA TEMASINI HEP SICAK TUTTU. BORDOSİYAH YAYINLARI’NIN DÜNYA KLASİKLERİ EDİTÖRLÜĞÜGÖREVİNİ YÜRÜTTÜĞÜ SIRADA ÇOK SAYIDA DÜNYAKLASİĞİNE EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ ÇERÇEVESİNDEÖNSÖZLER VE NOTLAR YAZDI. YÜZE YAKIN ÇEVİRİSİYAYINLANDI. 2009 YILINDA DİL DERNEĞİ TARAFINDANTÜRKİYE’NİN EN PRESTİJLİ ÇEVİRİ ÖDÜLLERİNDEN BİRİOLAN ÖMER ASIM AKSOY ÖDÜLÜ’NE LAYIK GÖRÜLDÜ.

ÇEVİREN

SANİYE GÜVEN (ATAYMAN): BİYOLOJİ VE JEOLOJİÖĞRENİMİ GÖREN SANİYE GÜVEN HALEN GÜNEYAFRİKA’DAKİ BERNARD PRICE PALEONTOLOJİENSTİTÜSÜ’NDE GÖREV YAPMAKTADIR. PROF. CELALŞENGÖR YÖNETİMİNDE HAZIRLADIĞI YÜKSEK LİSANSTEZİ AMERİKAN JEOLOJİ CEMİYETİ TARAFINDAN “BİRGLOBAL JEOLOJİ ÇALIŞMASI” ADIYLA YAYIMLANDI VEGÜNDEME GETİRDİĞİ YENİ “YOK OLUŞ” TEORİSİ DÜNYABİLİM ÇEVRELERİNDE BÜYÜK HEYECAN YARATTI.BORDO SİYAH İÇİN İKİ ŞEHRİN HİKAYESİ’NİN YANISIRATOLSTOY’UN ANNA KARENİNA, İVAN İLYİÇ’İN ÖLÜMÜ,KREUTZER SONAT VE ŞEYTAN ADLI KİTAPLARINI

Page 20: Tolstoy - Şeytan

ÇEVİRDİ.

REDAKSİYON

VEYSEL ATAYMAN: BAKINIZ EDİTÖR.

TÜRKÇE REDAKSİYON

FİLİZ GÖVER: 1947’DE İSTANBUL’DA DOĞDU. REMZİVE YENİ ALAN YAYINEVLERİ İÇİN UZUN YILLARREDAKSİYON VE DÜZELTİ YAPTI.

TASHİH

ESEN GÜRAY: 1961’DE İSTANBUL’DA DOĞDU.İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ESKİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATIBÖLÜMÜNDEN MEZUN OLDU. 1978 YILINDAN BERİYAYINCILIK SEKTÖRÜNDE DÜZELTMEN OLARAKÇALIŞMAKTADIR. GELİŞİM YAYINLARI, SABAHKİTAPLARI VE TURGUT YAYINCILIK’TA UZUN YILLARÇALIŞTI. BORDO SİYAH DIŞINDA İŞ-KÜLTÜR YAYINLARIVE CUMHURİYET KİTAPLARINA DA DIŞARIDANDÜZELTMENLİK YAPMAKTADIR.

Page 21: Tolstoy - Şeytan
Page 22: Tolstoy - Şeytan

ŞEYTAN YA DA İÇİMİZDEKİ FEMME FATALELev Tolstoy (1828-1910) Anna Karenina’yı bitirdikten

yaklaşık on yıl sonra, 1898 Kasımı’nda, Şeytan adlı uzunöyküsünü kaleme almıştır. İlk bakışta, yayınevimizcehazırladığımız Kreutzer Sonat (1890) ile dolaylı da olsatematik bir bağlantısı bulunan bu uzun öykü, okuru oldukçadüşündürecek tuhaf bir ‘kara delik’ çevresinde dönmektedir.Bizim kültürümüzün tanımıyla, genç bir ‘köy ağası’,babasından kalma çiftliği işletmek üzere köye yerleşir veorada, kocası şehirde yaşayan genç, hayat dolu köylü birkadınla bir tür “ihtiyaç giderme ilişkisi” kurar. Derken, kendisosyal katmanından orta halli bir kızla evlenir, ama öncekiilişki yakasını bir türlü bırakmaz. Tuhaf olan, Yevgeni’ninbaşına, köylü kadının değil de, içinde ona duyduğubastırılmaz arzunun bela olmasıdır. Bu sürükleniş, bizi sınırlıda olsa Tolstoy evrenine sokmakta, orada, onun ‘ ailemitosuna’ ve özellikle de kaynağı Schopenhauer’inmetafiziğinde de yatan (bkz. Aşkın Metafiziği) cinsel dürtüanlayışına bir göz atmamıza yol açabilecek bir anahtar gibigörünmektedir.

Rusya’da, Tolstoy’un döneminde evlilik kurumu veboşanma, gerek edebiyatta gerekse de hayatta büyük önematfedilen ve her iki düzlemde seçkinlerce tartışılan birkonuydu. (Bkz. Kreutzer Sonat’ın ilk bölümleri.) Rusya’nınbatısında, yani Avrupa’da, örneğin Fransa’da roman vetiyatroda, evlilik ve evlilik dışı ilişkiler, aldatmalar, ihanetler

Page 23: Tolstoy - Şeytan

oldukça hafife alınabilmekte, Rusya’daki gibi ateşlitartışmaların gündemini oluşturmamaktaydı. ÖrneğinÇerniçevski’nin Ne Yapmalı romanı, Rus gençliğinin seçkinkatmanı adına bu konuyu tartışmaktaydı. İnsan, evlendiktensonra eski ilişkilerini sürdürme hakkına sahip olamazdı.Bunun gerekçesini aşk da oluşturamazdı. Çünkü, aşk sanılanyoğun tutkular, geçici olabilirdi. Yanlış evliliklerin, taraflardanbirini ya da ikisini gelişmekten alıkoyduğu yerde boşanmaancak tartışılabilirdi. Geçimsizliğin, dengesiz birlikteliğinçocukların yetiştirilmesini ve eğitimini de olumsuzetkileyeceği ve bu durumda boşanmanın evliliğisürdürmekten daha doğru olacağı anlayışı gerek edebiyattagerekse de yaşanan hayatta benimsenmişti.

Bu tartışmaların sürüp gittiği bir dönemde Tolstoy, girişine,“Öç almak bana özgüdür” diye çevirebileceğimiz İncil’den bircümle koyduğu Anna Karenina’yla okurların ve aydınlarınkarşısına çıkar. Kocası Aleksey Aleksandroviç’e rağmenVronski adlı genç bir subayla yaşadığı yasak aşkınsonucunda Anna intihar etmektedir. Tolstoy’un kahramanınalayık gördüğü bu son ile İncil’den alınma cümle bir arayagetirildiğinde, yazarın bir tür tanrısal adalet anlayışına sarılıpsarılmadığı çok tartışılmıştır. Bu konuya, Anna Kareninaromanına eklediğimiz “yorum” yazısında ayrıntılı olarakdeğineceğiz. Ancak ailenin, ama en başta Tolstoy’un kendisosyal varlığını hem ayakta tutmasını mümkün kılan hem deona bu sosyal statüyü sağlayan aile modelinin, Tolstoy içinbir tür aile mitosu, ideal, masalsı bir aile birlikteliği anlayışıyla

Page 24: Tolstoy - Şeytan

ilintili olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Tolstoy’un bir mizojen, yani kadın ve evlilik düşmanıolduğunun hem kendi güncelerinden hem de karısınınanılarından rahatlıkla çıkartılabileceği ileri sürülüp durulur. Bubağlamda ideal aile ile aile mitosu ile evlilik, onun kafasındaiki ayrı olgu olmalıdırlar. Evlilik, bu ideal, masalsı birlikteliğeyaklaştıkça, bu organik bütünlülüğe uyum ve destek sağladığıölçüde benimsenebilecek bir şeydir dolayısıyla.

Öyledir de: Tolstoy için kadın bir tensel, cinsel haz nesnesi,hayvansal bir baştan çıkartıcı olarak anlaşılır sanki. Onuevcilleştirmek için, kucağına çocuk vermek gerekir. Savaş veBarış’ta, hafifmeşrep Nataşa’nın doğurgan bir anneyedönüşünü anımsayabiliriz.

Tolstoy aileyi, kendi kişisel bütünlüğünü de güvence altınaalan “organik bir bütünlük” olarak kurar bu aile modelinde.Aile bir yandan, toprağın, mülkün, doğanın (orman, hayvanlarvb.) ve kadının doğurgan bedeninin yer aldığı bir organdır; biryandan da kişiye, soyu sopu üzerinden sosyal statüsünüveren kurumdur. (Tolstoy, Romanof’lardan gelen Çar’ıkendisinden küçük görmekteydi; çünkü kendisi Rusya’nınRomanof’lardan çok daha eski olan, ilk ailelerindengelmekteydi.)

Yayınevimizde yayına hazırlanan Kreutzer Sonat’ın girişbölümü aile, kadın, ihanet ve boşanma konusunda uzun birtartışmayı içermektedir: Kompartımandaki öteki yolcuya,

Page 25: Tolstoy - Şeytan

karısını öldürdüğünü itiraf eden bir adam, adım adım bir evlilikfelaketine nasıl sürüklendiğini açıklar. Şeytan, AnnaKarenina’nın bitişinden yaklaşık on yıl sonra kaleme alınmıştır(1898). Bu uzun öykü, ilginç bir şekilde Tolstoy’un yukarıdasözünü ettiğimiz “aile sorunsalı”na ışık tutmakla kalmayıp,cinsel dürtünün egemenliği konusunda, felsefi değinmelerbile içermektedir. Dikkatli okur, yayınladığımız, AşkınMetafiziği, A. Schopenhauer ve Varolmanın Acısı,Schopenhauer Felsefesine Giriş kitaplarındaki, cinseldürtünün, dolayısıyla da iradenin, insanı köleleştirme tezininsınırlı bir uygulamasını da Şeytan’da bulduğunudüşünebilecektir. Tolstoy’un, bütün eserlerinin mutlakaRusça’ya çevrilmesini istediği Schopenhauer, varoluşunkökenini “irade”ye bağlayıp, bu iradenin hayatın sürmesindenöteye hiçbir amacı olmadığının altını çizmiştir. İrade, türünbireylerini, cinsel dürtünün baskısıyla üremeye mecbur kılar.

Şeytan’da babadan kalma çiftliği, fabrikayı ve koruluğuborçlarıyla birlikte devralan Yevgeni, Tolstoy’un ailemitos’unun küçük bir modelini temsil eder. Ne var ki, kocasışehirde oturan ve evlilik öncesinde Yevgeni’nin “ihtiyacını”karşılamış olan köylü kadın, adeta görüntüsüyle ya dauzaktan etkisiyle, Yevgeni’yi vehimlerin paranoyayadönüştüğü, aklın, iradenin hükümlerini yitirdikleri bircehenneme doğru sürüklemeye başlar. Tuhaf bir durumdurbu. Yevgeni, kadından hiç etkilenmediğini sanmakta,etkilenmemeye söz vermekte, ama onunla en ufak bir temas,onu şöyle uzaktan görme hali bile, içindeki arzuların

Page 26: Tolstoy - Şeytan

kabarmasına neden olmaktadır. Yevgeni, bugünün kültürünündiliyle söyleyecek olursak, bir femme fatale, bir şeytankadının kurbanı değildir; çünkü bir kere köylü kadın, gerekstatüsüyle, gerek entelektüel birikimiyle, bir ‘femme fatale’niteliğini hak etmemekte, çağırılınca gelen, buluşma yerindeYevgeni’yi bulamayınca sesini çıkartmadan çekip giden,edilgen, kendi dünyasında ve koşullarında varolan bir türuyarımcı ‘nesnedir’. Şeytan, femme fatale, erkeğin kendiiçinde, adı konmayacak bir derinliktedir: Ya da “şeytan”Aşkın Metafiziği’ndeki o sinsi, hilebaz “iradedir”. Baştançıkartıcı gibi görünen köylü kadının, Stepanida’nın, bu yöndehiçbir özel gayretinin bulunmayışı “şeytan”ı erkeğin içineyerleştirme kaygısıyla bütünleşmektedir. Doğallığı iyice öneçıkmış bu köylü kadın, cinsel dürtü şekline girmiş karşıkonulmaz “doğanın” bir aracıdır sanki.

Öyleyse Tolstoy’un, aile mitosunun çerçevesinde, kadınıevcilleştirme ve ona ideal aile organizasyonu içindedoğurgan anne işlevi yükleme talebine, karşı cinstenduyduğu örtük korkuyu, sık sık sözünü ettiği ve kötülük diyetanımladığı “frengi” korkusunun şeytan kavramıylaörtüşmesini, hemen her romanında kendini ele veren ödipalboyutu (burada anne oğul ilişkisi) eklemek gerekiyor.

Şeytan’ın iki sonu var. Her iki son da, doktorların,Yevgeni’nin deli olduğuna ilişkin görüş birliğine yazarınauktorial[1] bir müdahaleyle karşı çıkışıyla bitiyor. Özetle, “Odeli değildi,” diyor.

Page 27: Tolstoy - Şeytan

Bizce bu eser bir kez daha dönemin tıbbının ya da hâkimpsikoloji paradigmasının, içimizdeki o büyük baştançıkartıcıyı, Freud’un her türlü dürtünün üstüne yerleştirdiğicinsel dürtünün hegemonyasını kabul etmeme zaafınayollama yapıyor; bu yönüyle de, Schopenhauer’den Freud’auzanan zincirin bir halkasını oluşturuyor.

ŞEYTAN

Ama size derim ki, her kim ki bir kadına istek duyarakbakar, o zaten onunla kalbinde çoktan zina etmiştir.

Fakat başına dert olan sağ gözünse, onu söküp al vekendinden uzağa at; çünkü uzuvlarından birinin yok olması,bütün bedeninin cehenneme atılmasından daha iyidir.

Başına dert olan sağ elinse, onu kes ve kendinden uzağaat; çünkü uzuvlarından birinin yok olması, bütün bedeninincehenneme atılmasından daha iyidir.

Matta İncili, V, 28-30

Page 28: Tolstoy - Şeytan
Page 29: Tolstoy - Şeytan

ŞEYTAN

Page 30: Tolstoy - Şeytan
Page 31: Tolstoy - Şeytan

I

Yevgeni Irtenyev’i, parlak bir kariyer bekliyordu. Bununbütün koşulları mevcuttu. İmrenilecek özel bir eğitim almış vePetersburg Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi’ni parlak birsonuçla bitirmişti; kısa bir süre önce ölmüş olan babasısayesinde en üst toplumsal çevrelerde bağlantılarıbulunmaktaydı; hatta bakanlıktaki ilk hizmet dönemi bakanınhamiliği altında geçmişti. Oldukça sorunlu olan büyükçe birserveti vardı. Babası, hayatını dış ülkelerde ve Petersburg’tageçirmiş, iki oğlundan her birine, –Yevgeni’ye ve Süvarimuhafız alayında hizmet eden ağabeyi Andrey’e– yılda altıbin ruble vermiş, kendisi de karısıyla oldukça fazla paraharcamıştı. Yazları sadece iki aylığına topraklarına döner,ancak çiftlikle uğraşmaz, her şeyi, gerçekte çiftliğin idari veparasal işleri ile ilgilenmediği halde efendisinin eksiksizgüvenine sahip olan, semirmiş çiftlik kâhyasına bırakırdı.

Kardeşler, babalarının ölümünün ardından mirasıbölüşmeye kalkıştıklarında, öylesine fazla borç birikmişti ki,hukuki danışmanları, büyük annelerinin yüz bin ruble değertakdir edilmiş mülkünü kendilerine ayırıp baba mirasındanvazgeçmelerini bile tavsiye etmişti. Ne var ki yaşlı Irtenyev ileölümünden önce iş bağlantılarına girmiş, anlaşılacağı gibi,elinde Irtenyev’in bir senedi bulunan ve bu senetle ilintiliolarak Petersburg’a giden komşu çiftlik sahibi, mülkü,borçlara rağmen ayakta tutup geliştirebileceğini ve buradanbüyük bir servet çıkartabileceğini söylemişti. Ona kalacak

Page 32: Tolstoy - Şeytan

olursa, sadece koruluğu, birkaç parça araziyi ve kıraç tarlayısatarak, “altın toprağı,” yani dört bin desyatinlik[2] “karatoprağıyla,” şeker fabrikasıyla ve iki yüz desyatinlik atık suylabeslenen tarlasıyla Semiyonowskoye mülkünü elde tutmak buiş için yeterliydi; ne var ki bunun şartı, meseleye ciddiyetle elatmak, kırsala yerleşip işin başına geçmek ve tutumlu birekonomi uygulamaktı.

Yevgeni ilkbaharda mülkün bulunduğu yere gitmiş; –babasıMart ayında ölmüştü– her şeyi gözden geçirmiş, kenttekiişinden ayrılmaya ve annesiyle birlikte çiftliğe taşınmaya,parasal işleri ele alıp mülkün büyük bölümünü kurtarmayakarar vermişti. Araları öyle pek ahım şahım olmayan kardeşiile şu anlaşmayı yapmıştı: Ona, yılda dört bin ruble ödemeyikabul ediyordu; ya da bir kereliğine mahsuben seksen binruble ödeyecek, buna karşılık diğer bütün miras taleplerindenvazgeçecekti.

Yevgeni gerçekten de bunları yaptı. Annesiyle birlikteçiftlikteki büyük eve yerleşti; büyük bir gayret ve de dikkatleçiftliği idare etmeye başladı.

İnsan, sadece yaşlıların muhafazakâr, gençlerin ise yenilikçiolduklarını sanır. Pek doğru değildir bu. Genelde asıl gençlermuhafazakârdır; yaşamak isteyen, ama bu konuda kafayormayan, zaten nasıl yaşanması gerektiği konusunda kafayoracak zamanları da bulunmayan ve bu nedenle o zamanakadar süregelmiş hayatı kendilerine örnek alan genç

Page 33: Tolstoy - Şeytan

insanlar.

Yevgeni’nin durumu da buydu. Köyde oturmaya başladıktansonra büyükbabasının zamanındaki hâkim yaşama biçiminiyeniden oluşturmak onun ideali ve hayaliydi. Babası kötü birişletmeci olmuştu; bu yüzden de onu örnek alamazdı. Bununüzerine Yevgeni evde, bahçede, fabrikada, güne uygundeğişmeleri gerçekleştirerek ve öyle büyük ölçekteyeniliklere gitmeksizin büyükbaba döneminin ruhunu veatmosferini, o döneme özgü genel memnuniyeti, düzeni,refahı ve saygıyı geri getirmeye çalıştı. Bu hedefeulaşabilmek demek, canını dişine takarak çalışıp çabalamakdemekti. Yevgeni, alacaklıların ve bankaların taleplerinikarşılamak zorundaydı ve bu amaçla, ya parça parça arazisatmaya ya da ödemeleri ertelemeye mecbur oluyordu.Semyonowskoye’deki dört yüz desyatin ekimlik araziyi veşeker fabrikasını gündelikçilerin ve ücretli işçilerin desteğiyleayakta tutabilmek için sürekli para bulmak zorunda kalıyordu;evde ve bahçede ihmalin ve çöküntünün her türlü izinibertaraf edebilmek için varı yoğu kullanmaktan, elindekiniavucundakini harcamaktan bir türlü kurtulamıyordu.

Yapacak bol bol iş vardı; zaten Yevgeni de kendindeyeterince fiziksel ve zihinsel güç hissediyordu. Yirmi altıyaşındaydı, orta boylu, güçlü yapılıydı ve büyük bir hevesleyaptığı kültür fizikten ötürü de iyi gelişmiş kaslara sahipbiriydi. Canlı, al al yüzüyle, ışıldayan dişleri, dolgun dudaklarıve yumuşak, dalgalı, çok sık olmayan saçlarıyla cana yakın,

Page 34: Tolstoy - Şeytan

sıcak biriydi. Biricik kusuru, gözlük taka taka illet halinegetirdiği miyopluğuydu. Hafifçe çarpık burnunun üzerindekırışık bir çizgi bırakmış olan kelebek gözlüğü olmadığında elikolu bağlanıyordu.

Vücudunun görünümü böyleydi işte; ama iş manevi, ruhsalyana gelince, sahip olduğu özellikler, insanın onu yakındantanıdıkça daha çok sevmesine yol açıyordu. Annesi onu herşeyden daha fazla sevmişti; kaldı ki şimdi, kocasınınölümünden sonra, ona bütün şefkat ve sevgisini yöneltmeklekalmamış, hayatını tamamen onun üzerinde yoğunlaştırmıştı.Ancak ondan böylesine hoşlanan sadece annesi değildi;lisedeki ve sonra da üniversitedeki arkadaşları, kişiselsevgilerini ve saygılarını ondan esirgemiyor; aynı etkiyibunların dışında kalan insanların üzerinde de yapıyordu. Onunsöylediklerine inanmamak, bu içi dışı bir dürüst yüzde veözellikle de gözlerde bir aldatma, bir yalan sezmek kesinlikleimkânsızdı.

Mayısın sonuydu. Yevgeni şehirde önemli bir iş bağlamıştı.Rehindeki kıraç tarlayı kurtarmış ve bir tüccara satmış,ondan, çiftliğin envanterini, atları, öküzleri ve arabalarıyenilemek, ama hepsinden önemlisi, ertelenmez birmüştemilata başlayabilmek için ayrıca borç para almıştı.

Her şey tam onun istediği gibi gelişti. Araba dolusu tahtalargetirilmiş, marangozlar işlerinin başına gitmiş, gübre, seksenarabayla tarlaya taşınmıştı. Ama gene de o ana kadar her

Page 35: Tolstoy - Şeytan

şey hâlâ pamuk ipliğine bağlı olmaktan kurtulamamıştı.

Page 36: Tolstoy - Şeytan
Page 37: Tolstoy - Şeytan

II

Bütün bu sıkıntıların ve hay huyun içinde aslında pek öyleönemli olmamakla birlikte, o günlerde Yevgeni’nin başınabüyük dert olan bir sorun yaşandı. Gençliğinde bütün ötekigençler gibi yaşamıştı; anlayacağınız değişik kadınlarlailişkisi olmuştu. Öyle ahlaksız biri değildi, ama hep dediğigibi, rahip de sayılmazdı. Kadınlar ile ilişkiyi, kendi deyişiyle,bedensel sağlığı ve zihinsel özgürlüğü bakımından gerekligördüğü ölçüde ve şekilde sürdürüyordu. Bu yaşama tarzınaon altı yaşındayken adım atmış ve o güne kadar ahlaksızlığateslim olmadan ve de bir hastalık kapmadan, kazasız belasızbugünlere gelmişti. Başlangıçta Petersburg’da bir terziyleilişkisi olmuştu. Kadın kötü yollara sapınca yönünüdeğiştirmeyi bilmiş ve hayatının bu yeni düzeni sayesindeşaşkınlığa ve telaşa kapılmamıştı.

Ama şimdi iki aydır kırsalda yaşıyordu ve ne yapacağınıkesinlikle bilemiyordu. Kadınlardan mecburen uzak kalması,üzerinde kötü etki yapmaya başlamıştı. Sırf bu amaçla şehreinse miydi yoksa? Peki nereye? Nasıl? Bu tek sorunYevgeni’nin huzurunu kaçırıyordu ve bunun bir mecburiyet, birihtiyaç olduğundan emin olduğu için de, halledilmesi şartolan bir sorun olarak algılamaya başlamıştı. Kendini tutsakhissediyor ve ister istemez her genç kadını arzulu ve şehvetlibakışlarla süzüyordu.

Kendi köyünde bir kadın ya da kızla ilişkiye girmeyi uygun

Page 38: Tolstoy - Şeytan

bulmuyordu. Babasının ve büyükbabasının bu konuda ogünlerin büyük toprak sahiplerinden çok farklı bir tarzdadavrandıklarını ve evlerinde hiçbir zaman demirbaş köylülerleaşk oyunlarına kalkışmadıklarını duymuş ve onları kendineörnek almaya karar vermişti. Gelgelelim mesele gitgideacilleşince ve o, endişe ve korku içinde şehirde kendisinibüyük olasılıkla neyin beklediğini aklına ve gözü önünegetirdikçe, sonunda köyde de nihayet başının çaresinebakabileceğini, üstelik, demirbaş köylülerin hizmet verdikleridönem ile kendi dönemi arasında köprülerin altından çoksular geçmiş olduğunu düşündü. Önemli olan biricik şey,kimsenin olup biteceklerden haberi olmaması ve ilişkinin,yozlaşıp ucu ahlaksızlığa, düşkünlüğe kadar varmadan sağlıkiçin belirlenmiş sınırlar içinde kalmasıydı. Bu kararı aldıktansonra Yevgeni’nin huzursuzluğu ve sabırsızlığı daha da artı;muhtarlarla, köylülerle, marangozlarla konuşurken elindeolmadan konuyu kadınlara getirip duruyor ya da sözkadınlardan açılınca bu konuyu elinden geldiğince uzatmayaçalışıyordu. Ne var ki kadınlara daha çok, arkalarından bakarolmuştu.

Page 39: Tolstoy - Şeytan
Page 40: Tolstoy - Şeytan

III

Ama elbette kararı vermiş olmakla mesele hemenhalledilmiş olmuyordu; kararın uygulanmaya konması şarttı.İsteklerini bir kadına bizzat yansıtması imkânsızdı. Kime?Nerede yapacaktı ki bunu? Bir arabulucuya ihtiyacı vardı; iyide acaba kime baş vurması gerekiyordu?

Bu arada bir gün, su içmek isterken ayağı ormankorucusunun kulübesine düştü. Korucu, babasının o zamankiavcılarından biriydi. Yevgeni onunla sohbete etmeyebaşlayınca yaşlı adam geçmiş günlerden akla gelebilecekyaşadığı her türlü olayı, av anılarını ve benzeri şeylerianlatmaya başladı. Bu sırada Yevgeni’nin aklına, niyetiniburada orman evinde ya da ormanda bir yerde uygulamayakoyabileceği geldi, ancak bunu nasıl yapacağını ve yaşlıDanila’nın kendisine yardımcı olup olmayacağını bilmiyordu.“Ola ki niyetim karşısında dehşete kapılacak ve karşısındautanç içinde kıvranıp kalacağım. Ama belki de bu işe hemenel uzatır, kim bilir?” Yevgeni, Danila’nın anlattıklarına biryandan kulak verirken işte böyle düşünüyordu. Beriki tam osırada, avcıların, papaz çömezinin karısının ücra evinde nasılgeçici karargâh kurduklarını ve aralarından Priyanitşenikovadlı birine nasıl kadın bulduğunu anlatıyordu.

“Hah, işte şimdi niyetimi ona gayet rahat söyleyebilirim,”diye aklından geçirdi Yevgeni.

“Sizin babanız, Tanrı’ya şükürler olsun, böyle budalalıklara

Page 41: Tolstoy - Şeytan

hiç bulaşmadı.”

“Onu niyetimi şimdi söyleyemem,” diye düşündü Yevgeni;ne var ki mıntıkayı temizleyip, konuyu ötekilerden ayırmakiçin, “Böyle kötü işlere sen nasıl oldu da bulaşabildin?” diyesordu.

“Bunun neresi kötü olabilir ki; kadın olup bitenden çokmemnundu ve benim Feodor Saşaryiç’e gelince o da hoşnutkalmıştı ki bana bir ruble verdi? Zaten ne yapsındı ki? Kanlıcanlı, şarabı, çayı eksik etmeyen bir adamdı?” dedi.

“Evet, ona niyetimi söyleyebilirim,” diye düşündü Yevgenive lafı hiç dolandırmadan söze girdi:

“Biliyor musun,” dedi; yüzünün al al olduğunu hissediyordu,“biliyor musun Danila,” dedi, “benim de bu konuyu şöyle birdüşündüğüm oldu.”

Danila gülümsedi.

“Sonuçta ben rahip değilim; öyle yaşamaya alışmışımama...”

Yevgeni söylediği her şeyin çok safça düştüğününfarkındaydı; ama sonuçta Danila’nın kendisini anlayışlakarşılamasına sevindi:

“Çoktan söylemeniz gerekirdi; bir çaresine bakmak kolay,hangisini istediğinizi söyleyin yeter!”

Page 42: Tolstoy - Şeytan

“Sonuçta benim için fark etmez. Ama elbette öyle sakatlığıbulunan biri olmamalı; özellikle de sağlıklı olmalı.”

“Anlıyorum!” diye karşılık verdi Danila ve düşünmeyebaşladı. “Elimde muhteşem bir parça var sayılır ama,” diyesözünü sürdürdü. Yevgeni yeniden alı al, moru mor kesildi.“Çok muhteşem bir parça. Sonbaharda evlendirilmişti,anlıyor musunuz...” Danila alçak bir sesle fısıltılı konuşmayabaşladı, “ama adam bir türlü işi beceremiyor. Kaçamak birâşık için tam uygun parça sayılır!”

Yevgeni utançtan yerin dibine geçti geçecek:

“Hayır, hayır!” diye atıldı telaşla, “böyle bir şeye kesinlikleihtiyacım yok. Tersine...” –Tersine mi? Nasıl tersine? Buisteğin tersi ne olabilir ki?– “Tersine, sadece sağlıklı, başımaiş açmayacak biri olsun istiyorum, o kadar; hani kocasıbaşka bir şehirde memuriyette olan bir kadın ya da benzertarzda bir şey.”

“Anlıyorum; madem ki öyle, size Stepanida’yıtanıştırmalıyım. Kocası şehirde yaşıyor; hani bir bakıma sizintaleplerinize tam uygun biri sayılır. Hoş bir kadındır, üstelikgüzelce, tertemiz. Memnun olacaksınız. Daha geçenlerdekendisine, ‘şöyle bir etrafına bakın...’ filan demiştim ama o...”

“Peki, ne zaman?”

“İsterseniz yarın. Köyden tütün almaya ineceğim. Öğleyinburaya gelin ya da bostanın arkasındaki banyo odasına

Page 43: Tolstoy - Şeytan

gidin. O saatlerde buralarda kimsecikler olmaz; öğlesaatinde herkes uykudadır bilirsiniz!”

“Pekâlâ, oldu!”

Yevgeni atla evin yolunu tuttuğunda olağanüstüheyecanlıydı; ertesi gün saat on ikide ormandaki eve gitti.Danila kapıda duruyordu ve hiç ses etmeden başıyla çokanlamlı bir hareket yaparak orman yönünü gösterdi.Bedenindeki bütün kan Yevgeni’nin kalbine doldu. Hemenaramaya koyuldu. Bahçede in cin top oynuyordu. Banyoodacığı da boştu. Tam dışarıya çıktığında birden kırılan, ezilendalların çatırtısını işitti. Dönüp etrafına bakındı; işte, oradaduruyordu; küçük bir çukurun öte tarafında, belindeki kemerekadar, sık ve yüksek otların içinde. Yevgeni deli gibi çukurmukur demeden kadına doğru atıldı. Çukuru ısırganlarınsardığını bile fark etmemişti. Isırganlar her yanına daldılar;kelebek gözlüğünü düşürdü; o haliyle karşıdaki yamacıtırmandı. Karşısında beyaz, el örgüsü bir önlüğün, bordo birceketin içinde, kıpkırmızı başörtüsüyle, yalınayak, taptaze,dolgun, bıldırcın etli, nazik bir kadın durmuş, çekingençekingen ona bakıyordu.

“Patikadan buraya geçebilirdiniz,” dedi; “ne zamandırburadayım.”

Beriki kadına yaklaştı; bir kez daha telaşla sağına solunabakındı ve kadına dokundu...

Page 44: Tolstoy - Şeytan

On beş dakika kadar sonra birbirlerinden ayrıldılar;gözlüğünü buldu; Danila’nın kulübesine geldi ve adam ona,“Memnun musunuz saygıdeğer efendim?” diye sorduğundaona bir ruble verip eve döndü.

Evet, memnundu. Başlangıçta, bir süre sonra geçen hafifbir utanç duymuştu o kadar. Ve her şey dört dörtlüktü. Amaasıl, kendini artık rahatlamış, sakin ve taptaze hissetmesi çokgüzeldi. Kadının yüzüne bir kere bile doğru dürüstbakmamıştı. Aklında sadece, kadının tertemiz, taptaze, dışgörünümü öyle çok kötü sayılmayacak, davranışlarındayapmacıklık bulunmayan, sade biri olduğu kalmıştı. “İyi de,acaba kimin karısıydı?” diye kendi kendine sordu Yevgeni.“Peçnikov’un,” demişti Danila. “Hangi Peçnikova’ydı bu?”Köyde iki Peçnikov vardı. Bu büyük olasılıkla ihtiyarMihayla’nın geliniydi. Evet, kesinlikle o olmalıydı; oğluMoskova’da yaşıyordu. “Danila’ya bunu bir ara sormalıyım.”

İşte böylece, köy hayatının o zamana kadar can sıkıcı birrahatsızlığını oluşturan dert, zorunlu perhiz de halledilmişoluyordu. Bundan böyle düşüncelerinin önü açılmıştı; artıkengellenmeden işiyle uğraşabilirdi.

Yevgeni’nin üstlendiği görev ve sorumluluklar gerçekten deaz değildi. Kaldı ki zaman zaman planını sonuna kadargötüremeyeceğinden ve eninde sonunda her şeye rağmenmalı mülkü satmak zorunda kalacağından korkuyordu. Bütünçabaları ve gayreti ona boş görünüyor, özellikle de başladığı

Page 45: Tolstoy - Şeytan

işin sonunu getirme becerisinden yoksunmuş gibi geliyor,işte bu düşünce onu fazlasıyla huzursuz ediyordu. Güç bela,canını dişine takarak bir çukuru ancak kapamışken, önündehiç ummadığı bir anda hemen bir ikincisi açılıveriyordu.

Bu yepyeni dönem içinde ikide birde, babasınınbilmedikleri bir borcu karşısına çıkıyordu. Anlaşılan babası,son zamanlarında kimden, nereden demeden mümkün olanher yerden borç almıştı. İlkbaharda mirasın paylaşılmasıgündemdeyken Yevgeni artık bütün yükümlülüklerini bildiğineinandığı bir sırada, yazın ortasında, Yesipova adlı dul birkadından, babasından on iki bin ruble alacağı olduğunukendisine bildiren bir mektup aldı. Ortada bu miktarıbelgeleyen bir senet yoktu, ama senet yerine, hukukdanışmanına göre itiraz götürür basit bir borç akdibulunmaktaydı. Gelgelelim Yevgeni, sırf itirazı mümkün birbelgeye dayandığı için babasının borcunu ödemektenkaçınmayı aklının ucundan bile geçirmiyordu. Öğrenmekistediği tek şey, bunun hakiki bir borç olup olmadığıydı.

“Bu Kaleria Vladimirovna Yesipova da kim?” diye annesinesordu, âdet olduğu üzere öğle yemeğinde karşılaştıklarında.

“Yesipova mı? Büyükbabanın büyüttüğü öksüz kız. Neolmuş ki ona?”

Yevgeni ona olup biteni anlattı.

“Yüzsüzlüğün bu kadarına şaştım kaldım doğrusu. Baban

Page 46: Tolstoy - Şeytan

ona karşılıksız neler vermedi ki!”

“Peki ona borcumuz var mı?”

“Evet, sana bunu nasıl anlatsam, bilmem ki? Ona hiçbirborcumuz yok aslında, ama baban o büyük iyi yürekliliğiyle...”

“İyi de, babam bunu borcu olarak görüyor muydu peki?”

“Bilemiyorum. Sana ne diyebilirim ki? Bildiğim bir şeyvarsa, işin çok, çok zor.”

Yevgeni annesinin pek bir şeyden haberi olmadığını, neolup bittiğini aslında kendisinden öğrenmeye çalıştığını farketti.

“Bu konuşmalardan, kadına borcu ödememiz gerektiğisonucunu çıkartıyorum,” dedi. “Yarın ona gidip bana borç içinzaman tanıyıp tanıyamayacağını soracağım.”

“Ah, sorma, sana ne kadar üzülüyorum; ama en iyisi, borcuödemen. Sadece ona, ödeme konusunda biraz sabırlı olmasıgerektiğini söyle!” dedi annesi; belli ki rahatlamış; aynızamanda oğlunun aldığı karardan gurur duymuştu.

Kendisiyle yaşayan annesinin olup biteni ve ne haldeolduğunu hiç anlamaması yüzünden Yevgeni’nin durumuayrıca güçleşmekteydi. Kadın hayatı boyunca lüks bir hayataöylesine alıştırılmıştı ki, oğlunun o anda içinde bulunduğudurumu doğru dürüst kafasında canlandırabilmesi kesinliklemümkün değildi. Durumlarının ansızın değişebileceğini,

Page 47: Tolstoy - Şeytan

oğlunun her an elindekini avucundakini satıp yılda en fazla ikibin ruble kazandıracak herhangi bir işle kendisini ve annesinigeçindirmek zorunda kalabileceğini kadın bir türlükavrayamıyordu. Bu tehdit dolu ihtimali önlemenin biricikyolunun giderleri kısmak olduğuna kafası basacak gibideğildi; bu nedenle de Yevgeni’nin en küçük ayrıntılarda biletasarruf etmeye çalışmasını, bahçıvanın, arabacının, ulaklarınhatta evin giderlerini kısmasını bir türlü anlayamıyordu.Yetmiyormuş gibi, birçok dul gibi, müteveffaya karşı,hayattayken ona pek o kadar duymadığı özel bir saygıyla,merhumun yol açmış olduğu ya da yaptığı herhangi bir şeyinkötü olabileceğini ya da en azından değiştirilmesi gerektiğinidüşünmek bile istemiyordu.

Yevgeni büyük bir gayretle seranın yanındaki bahçeyi ikibahçıvanla, ahırı da iki arabacıyla ayakta tutmaya çalışıyordu.Maria Pavlova ise, o saf, dünyadan habersiz haliyle, yaşlıaşçının hazırladığı yemekten şikâyet etmediğinde ya dabahçedeki yolların süpürülmemiş olduğundanyakınmadığında, uşakların yerine köyden basit bir delikanlıkendilerine hizmet ettiğinde huysuzluk etmediği için, tanrıbilir, anne olarak ne büyük bir fedakârlıkta bulunduğunusanmaktaydı.

İşte bu ruh haliyle, Maria Pavlova, Yevgeni’nin bütünplanlarını mahveden yeni borç talebini de, oğluna, eliaçıklığını, iyi yürekliliğini gösterme fırsatı veren önemsiz birhikâye gibi görüyordu. Maria Pavlovna, aynı zamanda

Page 48: Tolstoy - Şeytan

oğlunun bütün dertlerinden bir anda kurtulmasını mümkünkılacak parlak bir evlilik yapacağından adı gibi emin olduğuiçin de onun içinde bulunduğu nakit sıkıntısına pek aldırışetmiyordu. Yevgeni gerçekten de parlak bir evlilik yapabilirdi:Kadın, kızlarını oğluna vermekten büyük bahtiyarlık duyacakbir sürü aile tanıyor; büyük bir sabırsızlıkla, bu fırsatı, mümkünolduğunca çabuk kullanmak için bekliyordu.

Page 49: Tolstoy - Şeytan
Page 50: Tolstoy - Şeytan

IV

Yevgeni de evlilik fikrini kafasında taşıyor, ama bu işeannesinin bakış açısını paylaşarak bakmıyordu. Evliliği,durumunu düzeltme aracı olarak değerlendirme fikri, onaiyice ters geliyordu. Evlilikte dürüst davranmak ve sadeceaşkı ölçü almak istiyordu. Tanıdıklarının çevresinde sağa solabakınıp duruyor, “acaba şu bu kız bana uygun mu,” diyedüşünüyordu; ama kaderi henüz karar vermemişti. Bu aradaStepanida ile ilişkisi, böyle olacağını hiç ummadığı haldekopmamış, hatta aralıklı, ama sürekli bir ilişkiye dönüşmüştü.İlk buluşmalarının ardından Yevgeni, kadınla bir daha yüz yüzegelmeyeceğini sanmıştı; ama bir süre sonra aynı nedenebağladığı o eski huzursuzluk yeniden yakasına yapışıverdi.Ne var ki bu kez huzursuzluğu artık o kadar belirsizsayılmazdı; zihninde, ruhunun içinde aynı parıldayan gözlerigörüyor, o göğsün derinliklerinden gelen sesleri işitiyor, taze,güçlü bir şeyin kokusunu duyuyor; önlüğün altında kalkıp inendolgun göğüsleri gözlerinin önünde canlandırıyor ve bütünbunları bodur fındık ağaçlarının ve öteki ağaçlarınoluşturdukları, üzerine güneş ışığının döküldüğü aynıfundalıkların içinde gözünde canlandırıyordu.

İlk seferden sonra utanıp sıkılarak da olsa, yenidenDanila’nın kapısını çalmış ve yeniden öğle saatinde ormandabir buluşma ayarlanmıştı. Yevgeni bu kez kadına ilkseferkinden çok daha dikkatli bakmış ve kadının her şeyi onaçok daha çekici gelmişti. Kadınla bir sohbet başlatıp kocasını

Page 51: Tolstoy - Şeytan

sormuştu. Adam gerçekten de ihtiyar Mihayla’nınMoskova’da yaşayan fayton sürücüsü oğluydu.

“Demek ki öyle; peki ya nasıl olup da?..” Yevgeni, onakocasını nasıl aldatabildiğini sormak istemişti.

“Ne var?” diye sordu kadın. Düşüncelerini saklamayan akıllıbir kadın olduğu aşikârdı.

“Öyleyse bana nasıl gelebiliyorsun?”

“Ha, demek bunu kastediyorsun!” diye güldü kadın.“Eminim o da aynısını orada yapıyor. Başka ne yapabilirimki?”

Doğal ve casur görünmek istediği belliydi; bu daYevgeni’nin hoşuna gitmişti. Gene de kadınla yeni birbuluşma için sözleşmedi. Kadın, buluşmaları, pekhoşlanmadığı Danila’yı araya sokmadan ayarlamalarını teklifettiğinde de bunu kabul etmedi. O buluşmanın son buluşmaolacağını umuyordu.

Kadın gerçi onun hoşuna gidiyordu ve böyle bir ilişkiyeihtiyacı olduğundan ve bunda kötü bir yan bulunmadığındanemindi. Gelgelelim ruhunun içinde davranışlarınıonaylamayan ve bunun son olmasını uman katı bir yargıçoturuyordu ve bu yargıç en azından bu işe bulaşmakistemiyor, sonraki buluşmanın ayarlanmasına karışmayayanaşmıyordu.

Page 52: Tolstoy - Şeytan

Bu böyle bütün bir yaz boyunca sürdü gitti; bu süre zarfındayaklaşık on kez ve her seferinde de Danila’ninarabuluculuğuyla Stepanida ile buluştu. Bir keresinde, kocasıdönmüş olduğu için kadın gelememişti; Danila ona başka birkadın önerdi. Yevgeni bir tiksinti duygusunun etkisiyle yaşlıadamın önerisini geri çevirdi. Koca gittikten sonra,buluşmalar yeniden, önce gene Danila’nın arabuluculuğuylabaşladı, ama sonunda ne zaman buluşacaklarını kendilerikararlaştırmaya başladılar ve kadın, yaşlı Prohorova’nıneşliğinde çıkageldi; çünkü genç bir kadının tek başınadışarıya çıkması hiç hoş değildi.

Bir keresinde Yevgeni tam kararlaştırılmış olan saatte onagitmek üzereyken, Maria Pavlovna’nın, kızlarını oğluYevgeni’ye gelin olarak düşündüğü tanıdık bir aile kızlarıylabirlikte çiftliğe ziyarete gelince, Yevgeni ne kadar kıvrandıysada yerinden kımıldayamadı. Nihayet bir fırsatını bulduğundasamanlığa gidiyormuş gibi yapıp bir patika yoldanStepanida’nın kendini beklediği ormandaki yere gitti.Stepanida orada değildi; ama o alışıldık yerde, kadının elininuzanabildiği her şey; yabani akdiken, ceviz dalları, hatta taze,kol kalınlığında bir akağaç dalı kırılmış ve bükülmüştü. Kadınburada onu beklemiş, heyecanlanmış, kızmış, öfkelenmiş veo kırık dallarla ona bir anı bırakmıştı. Yevgeni, Stepanida’yıertesi gün için çağırmasını sağlamak üzere kalkıp Danila’yagitti. Kadın ertesi gün geldi ve ona her zamanki gibi davrandı.

Yaz böyle geçti. Buluşmalar hep ormanda oluyordu;

Page 53: Tolstoy - Şeytan

sadece bir kez, sonbahardan kısa bir süre önce, kadınınçalıştığı çiftliğin samanlığında buluştular.

Bu ilişkilerin herhangi büyük bir anlama bürünebileceğiYevgeni’nin aklının ucuna bile gelmiyordu. Bu aradabuluşmadıklarında, Stepanida’yı hemen hemen hiçdüşünmüyordu. Kadına para veriyor; kendisi için mesele deorada bitmiş oluyordu. Bütün köyün, Stepanida ile olanilişkisini bildiğini ve kadına imrendiğini, Stepanida’nınoturduğu evdekilerin kadından para aldıklarını ve üstüneüstlük Stepanida’yı ilişkiyi sürdürmesi yönündecesaretlendirip durduklarını ve hem paranın etkisiyle hem deevdekilerin cesaret vermesiyle kadının içinden günahdüşüncesinin kazınıp atıldığını bilmiyordu. Stepanida, milletinkendisini kıskandığına bakıp, “yaptığım şey iyi olmalı,” diyedüşünüyordu.

“Sağlığım için bunu yapmalıyım,” diye düşünüyordu Yevgeni.“Belki yaptığım haksızlık, belki kimse bundan söz etmezken,herkes ya da çoğu kimse ilişkiyi biliyordur. Stepanida’yarefakat etmiş olan o yaşlı kadın bunu muhakkak biliyordur vebüyük olasılıkla öteki karılara anlatmıştır. Gerçekten deyaptığım haksızlık, ama elimden başka ne gelebilir ki. Kaldı kizaten pek de uzun sürmeyecek.”

Ona en çok sıkıntı veren şey de Stepanida’nın bir kocasıolmasıydı. Başlangıçta herhangi bir nedenle, herifin kötü biriolduğunu varsaymıştı; bu da kendi davranışlarını haklı kılmaya

Page 54: Tolstoy - Şeytan

yetiyordu. Gelgelelim adamı gördükten sonra çarpılmış gibioldu: Güzel, sevimli, şık, zarif, kendisinden daha yapılı birdelikanlıydı bu. Bir sonraki buluşmalarında Yevgeni,Stepanida’ya kocasını gördüğünü ve buna çok sevindiğini,kocasının harika bir delikanlı olduğunu söyledi.

“Evet, köyde onun gibisi yoktur!” diye karşılık verdi kadıngururla.

Yevgeni şaşırıp kalmıştı. O andan sonra kadının kocasınıdüşündükçe iyice daralıyor, içini sıkıntılar basıyordu. Birkeresinde Danila’nın yanındayken konuşma sırasında adamsözü hiç dolandırmadan:

“Mihayla bana geçenlerde, ‘Efendinin karımla ilişkisiolduğu doğru mu?’ diye sordu,” deyiverdi; “bilmediğimisöyledim ona; ama ‘bir köylüyle olacağına bir efendiyleolması daha iyidir,’ dedim.”

“Peki o ne dedi?”

“Başka bir şey söylemedi. ‘bekle bakalım,’ dedi sadece,‘yakalarsam ağzının payını elbette alacaktır.’”

“Ne yapalım, adam geri döndüğünde, bu işten tamamenvazgeçeceğim!” diye düşündü Yevgeni.

Ne var ki adam geçici olarak şehirde yaşamaya devam ettive Yevgeni, Stepanida ile olan ilişkisini sürdürdü.

“Gerektiği anda keseceğim ve geriye hiçbir iz

Page 55: Tolstoy - Şeytan

kalmayacak,” diye düşünüyordu Yevgeni.

Ona göre mesele kapanmış sayılırdı. Yaz boyunca yenimüştemilatın inşasından tutun da, hasada, her türlü inşaattanborçların düzenlenmesine ve kıraç tarlanın satışına kadar birsürü işle uğraşmak zorunda kaldı. Bunlar bütün dikkatini veilgisini emen ve gece gündüz aklından çıkmayan işlerdi.Bütün bunlar gerçek hayattı; Stepanida ile olan ilişkisi ise –ona bir ilişki bile demeye aslında yanaşmıyordu– tamamenönemsiz, farkına bile varmadığı bir şeydi. Onu görme arzusuiçinde uyandığında, bu arzu onu öyle bir güçle hâkimiyetialtına alıyordu ki başka hiçbir şey düşünemiyordu. Ne var kibu uzun sürmüyordu. Kadınla bir kez buluştuktan sonrahaftalarca, hatta birkaç ay kadın aklına bile gelmiyordu.

Sonbaharda Yevgeni sık sık şehre indi ve orada Anneskiyailesiyle buluşmaya başladı. Anneskiy ailesinin yabancıülkeden eve yeni dönmüş bir kızı vardı. Yevgeni, çok üzülenannesinin deyişiyle, “kendini çok ucuza sattı.” Anlayacağınız,Lisa Annenskaya’ya âşık olup ona evlenme teklif etti.

O günden sonra da Stepanida ile olan ilişkisi sona erdi.

Page 56: Tolstoy - Şeytan
Page 57: Tolstoy - Şeytan

V

Yevgeni’nin niçin bula bula Lisa Anneskaya’yı bulup onuseçtiğini açıklamak zordur; aynen, bir erkeğin niçin bir başkakadını değil de o belli bir kadını seçtiğini açıklamanın güçolması gibi. Bu seçimi belirleyen hem pozitif hem de negatifsayısız neden bulunmaktadır. Nedenlerden biri, Lisa’nın,Yevgeni’nin annesinin arzu ettiğinin aksine çok zengin birgelin olmaması, ayrıca da kızın Yevgeni’nin annesiyle olanilişkilerinde çekingen ve saygılı davranması ve nihayet, pekçirkin sayılmasa da, öyle kıskanılacak bir güzelliğe sahipolmamasıydı. Ama asıl neden, birbirlerine yaklaşmalarının,Yevgeni’nin evlenecek olgunluğa eriştiği bir dönemerastlamasıydı. Evlenmek zorunda olduğunu hissettiği için âşıkolmuştu Yevgeni.

Lisa Annenskaya’dan başlangıçta çok az hoşlanmıştıYevgeni; ancak onunla evlenmeye karar verince, kıza karşıöncekine göre çok daha güçlü bir duygu benliğini sarmıştı.Kıza âşık olduğunu hissediyordu.

Lisa çok zayıf, cılız, oldukça boya vermiş bir kızdı. Her şeyiuzundu: Suratı, burnu, parmakları, ayakları. Çok yumuşak,beyaz, biraz solgun, hafifçe pembeye çalan bir teni vardı;kumral saçları uzun, dalgalı ve yumuşaktı. Çok güzel, sevimlibakan, yumuşak, açık renk gözleri vardı ve bu gözlerYevgeni’nin özellikle hoşuna gidiyordu. Lisa’yıdüşündüğünde, hep bu açık renk, sevimli, sıcak bakışlı,

Page 58: Tolstoy - Şeytan

yumuşak gözler gözlerinin önüne geliyordu.

Lisa’nın fiziki görüntüsü buydu. Ruhunun görüntüsünün nasılolduğu konusunda ise Yevgeni’nin bir fikri yoktu; gözlerininönünde hep kızın gözleri vardı o kadar. Ve bu gözler, onaöyle geliyordu ki, bilmesi gereken her şeyi söylüyorlardı.Gelgelelim bu gözlerin özelliği şöyle açıklanabilirdi:

Lisa on beş yaşında bir kızken eğitim için evden uzak birpansiyonda kaldığı sıralarda durmadan yakışıklı bütünerkeklere âşık oluyor; âşık olunca da canlı, mutlu, neşeli birhal alıyordu. Pansiyondan ayrıldıktan sonra da karşısına çıkanbütün genç erkeklere âşık olmuştu ve elbette Yevgeni’ye de,onu ilk gördüğü andan itibaren vurulmuştu. İşte tam da bu aşkonun gözlerine, Yevgeni’yi kendisine öylesine bağlayan oözel ifadeyi vermişti.

O kış, daha önce de iki delikanlıya aynı anda âşık olmuştuve bu delikanlıların odaya her girişlerinde yanakları al alolurken eli ayağı birbirine dolanıyordu; ama zaten onlarındaha adlarının geçmesi bile bu sonuca yol açmaya yetip deartıyordu. Ne var ki annesi, ona, Yevgeni Irtenyev’in ciddiniyetler besler göründüğünü hatırlatınca, ona karşı sevgisi,öteki iki delikanlıya olan aşkının kayıtsızlığa dönmesiölçüsünde artmaya başladı. Yevgeni Irtenyev kızın evindençıkmamaya başladığında; soyluların toplantılarında bu kızla,başka kızlardan daha sık dans ettiğinde ve kıza açıkça,kendisini sevip sevmediğini sorduğunda, kızın aşkı

Page 59: Tolstoy - Şeytan

neredeyse hastalığımsı bir özellik kazanmaya yüz tuttu; kızYevgeni’yi geceleri rüyasında ve gündüzleri karanlık odalardagörüyordu; kız için artık varolan başka kimse yoktu. Yevgeni,kıza evlenme teklif ettikten sonra, öpüşüp ardındannişanlandılar; o andan itibaren, kızın artık ondan başka,onunla hep birlikte olmaktan, onu sevmekten ve onun dakendisini sevmesinden başka bir düşüncesi kalmamıştı;Yevgeni ile gurur duyuyor; Yevgeni’ye ve onun kendisine olansevgisinden eli ayağı dolaşıyor, aşktan uçuyor, eriyipdağılıyordu.

Yevgeni de onu tanıdıkça daha çok sevmeye başlamıştı.Böyle bir aşk bulacağını hiç ummamıştı ve bu aşk onunduygularını da daha şiddetle körüklemekteydi.

Page 60: Tolstoy - Şeytan
Page 61: Tolstoy - Şeytan

VI

İlkbahar kapıyı çalmadan önce Yevgeni, çeşitli işlerinihalletmek üzere, ama asıl, düğün hazırlıklarının çoktanyapıldığı evde neler olup bittiğini görmek üzereSemyonovskoye köyüne geldi.

Maria Pavlonova oğlunun seçiminden memnun olmamıştı;ama bu, sırf oğlunun kısmetinin aslında olması gerektiğikadar parlak olmayışı ve oğlunun gelecekteki kaynanasıVarvara Alekseyevna’dan hoşlanmadığı içindi. Kadın iyi mikötü mü bilemiyordu; zaten işin bu yanı da onu pekilgilendirmiyordu; ancak kaynanayı daha ilk görüşünde, onunedepli, terbiyeli bir “hanımefendi” olmadığını anlamış, bu daonu kederlendirmişti. Alışkanlık sonucu yüzeysel kibarlığı vedürüstlüğü sevdiği için, endişelenmişti; oğlu Yevgeni’nin debu konuda çok hassas olduğunu biliyor, dolayısıyla da ileridebol bol tatsızlık yaşanacağını tahmin edebiliyordu. Kadınınkızını ise, Yevgeni beğendiği için kendisi de beğenmişti.Kızdan haz etmeyi bilmek ona yetecekti; Maria Pavlovna dabuna yürekten hazırdı.

Yevgeni annesini son derece mutlu ve memnun buldu.Kadın evi hazırlayıp düzene sokmaya çalışıyor ve gelini evegelir gelmez hemen yolculuğa çıkmak için gerekli hazırlıklarıyapıyordu. Yevgeni evde kalması için ona ısrar etti; yolculukişi geçici olarak ortada kaldı.

Akşamleyin, yemeğin ardından Maria Pavlovna her zaman

Page 62: Tolstoy - Şeytan

olduğu gibi pasyans oyunu için iskambilleri masaya getirdi.Yevgeni de masadaydı ve ona yardım etti. Bunlar enmahrem, en samimi konuşmaları yaptıkları saatlerdi. Bir partibittikten sonra Maria Pavlovna gözlerini oğluna dikti ve biraztereddütlü, kem küm bir sesle:

“Sana bir şey daha söylemek istiyorum sevgili Yevgeni,”dedi. “Elbette, bu konuda bildiğim bir şey yok, ama gene desana, ne senin ne de eşinin, Tanrı göstermesin, sonradanbaşına dert olacak bir şeylerin kalmaması için, evlenmedenönce bütün bekârlık maceralarını yoluna sokmanı tavsiyeederim. Beni anlıyorsun değil mi?”

Yevgeni, Maria Pavlovna’nın, sonbahardan bu yanakoparmış olduğu Stepanida’yla olan ilişkisinden haberdarolduğunu ve bu ilişkiyi kastettiğini ve yalnız yaşayan bütünkadınlar gibi, bu ilişkiye erkeklerin gözündekinden çok dahabüyük bir anlam ve önem atfettiğini hemencik kavramıştı.Yevgeni, hem utançtan hem de sevgili Maria Pavlovna’nın, iyiniyetle de olsa, kendisini ilgilendirmeyen, kavramadığı vekavrayamayacağı işlere burnunu sokmasına duyduğuöfkeden kızardı. Annesine, kimseden gizli saklı bir yanıbulunmadığını, evliliğine engel oluşturabilecek bir şeyemeydan vermeyecek şekilde her zaman dikkatlidavranageldiğini söyledi.

“İşte buna sevindim, sevgili delikanlı. Ne olursun kusurumabakma lütfen!” dedi kadın biraz şaşkın bir halde.

Page 63: Tolstoy - Şeytan

Gelgelelim Yevgeni, annesinin henüz baklayı ağızındançıkarmamış olduğunu fark ediyordu; nitekim kadın bir süretereddüt geçirdikten sonra oğluna, Peçnikov’lara vaftizanneliği yapması için kendisine rica edildiğini anlatmayabaşladı.

O anda artık Yevgeni’nin yüzü utanç ve öfke nedeniyledeğil, birazdan işiteceği şeylerin çok önemli olduğuna ilişkinyürek daraltıcı bir önseziyle kıpkırmızı kesildi. Söyledikleri vedüşündükleriyle taban tabana zıt bu sezgi, tamamen iradedışı bir yerden gelip bütün benliğini kapladığı halde, çokyerinde bir sezgiydi. Maria Pavlovna, sanki az öncekikonuşmanın doğal bir uzantısıymış gibi, o yıl dünyaya çokçocuk geldiğini, bu aşikâr belirtiler üzerine bir savaşa hazırolunması gerektiğini,[3] Vasin’lerde dünyaya bir çocukgeldiğini; aynı şeyin genç kadının dünyaya bir erkek çocukgetirdiği Peçnikov’larda da söz konusu olduğunu söyledi.Maria Pavlovna bütün bunları masum bir tarzda anlatmayaniyetliydi, ne var ki oğlunun nasıl kızardığını, sinir içindekelebek gözlüğünü durmadan çıkartıp taktığını ve telaşla birsigara yaktığını fark edince bir utanç duygusuna kapılaraksustu. Yevgeni de susmuş, suskunluğunu nasılaçıklayabileceğini bilmez hale gelmişti. Dolayısıyla ikisi debirbirini anlamıştı.

“Evet, köyde aslolan adalettir; amcanın geçmişte yaptığıgibi, hamiliğine soyunulmuş gözdeler filan sözkonusuolamaz.”

Page 64: Tolstoy - Şeytan

“Biliyorum sevgili anneciğim,” dedi Yevgeni birdenbire,“bunu niçin söylediğinizi biliyorum. Yok yere huzurunuzukaçırıyor, endişeleniyorsunuz. Gelecekteki hayatım, benimiçin, zedelemekten her zaman kaçınacağım bir kutsallıktır. Vegeçmişte, bekârlığım sırasında olmuş bitmiş ne varsa, artıktoprağa gömüldü. Hiçbir zaman herhangi bir yükümlülükaltına girmediğim gibi, kimse de kişi olarak benden herhangibir hak talebinde bulunamaz.”

“Bak işte, bu beni sevindirdi,” dedi annesi, “senin bu asildüşünme tarzını bilirim ben.”

Yevgeni, annesinin bu sözlerini kendisine verilmiş, layıkolduğu bir ödün olarak algılayıp sustu.

Ertesi sabah şehrin yolunu tutmuştu; yolda sözlüsünü veStepanida’nın dışında, akla gelebilecek her şeyidüşünüyordu. Gelgelelim sanki onu hatırlamaya mecburedilmiş gibi, kiliseye yaklaşırken yaya ya da arabalarlakiliseden gelen bir insan kalabalığına rastladı. Önce yaşlıMatyev’i ve Semyon’u, ardından birkaç çocuk ve genç kızı,sonunda da biri yaşlı, ötekisi göz kamaştırıcı kırmızı renktetatil günü elbisesi giymiş genç, kendisine tanıdık gelen ikikadın gördü. Genç kadın hafif ve kıvrak adımlarla yürüyor vekollarında bir bebek taşıyordu. Yevgeni yanlarından geçerkenyaşlı kadın törelere göre durarak kendisini selamlarkençocuklu, genç olanı sadece başını hafifçe eğmekle yetindi vebaşörtüsünün altından o bildik gülümseyen, hayat dolu

Page 65: Tolstoy - Şeytan

gözlerle Yevgeni’ye, onu çarpar gibi baktı.

“Evet, bu ta kendisi. İyi de her şey bitti, ne diye ona hâlâbakayım ki? Ama belki de bu benim çocuğumdur?” diyedüşündü. “Hadi canım sende, saçmalık; kocası da köydeydi,onunla da yatmıştır.” Yevgeni, adamın ne zaman köydeolduğunu bile hesaplamaya gerek duymadı. Bu ilişkininsadece sağlığı için gerekli olan bir ilişki olduğundan emindi;kadına para ödemiş, mesele kapanmıştı. Aralarında başkaherhangi bir ilişki olmamıştı ve hâlâ da yoktu; olamaz veolmasına da izin verilemezdi. Vicdanını yatıştırmasına bilegerek yoktu, çünkü vicdanı bu ilişkide hiç rahatsız olmamıştı.Annesi ile yapmış olduğu konuşmadan ve kadına köyünsokağında rastladıktan sonra, bir daha, bir kez olsunStepanida’yı düşünmediği gibi, sonraki günlerde onu birdaha, bir kez bile görmedi.

Paskalya’dan sonraki pazar günü şehirde düğünü yapıldı vetörenlerin hemen ardından Yevgeni genç karısıyla birlikteçiftliğe döndü. Ev, âdet olduğu üzere, genç çiftler içindüzenlenip döşenmişti. Maria Pavlovna çekip gitmekistemiş, ama gerek Yevgeni gerekse bizzat Lisa oradakalması için yalvarmışlar, o da sadece bitişik binayageçmekle yetinmişti.

Ve artık Yevgeni için yepyeni bir hayat başlıyordu.

Page 66: Tolstoy - Şeytan
Page 67: Tolstoy - Şeytan

VII

Evliliğin ilk yılı Yevgeni için çok zor olmuştu. Sözlü olduklarısüre içinde mümkün olduğu kadar erteleyebildiği ekonomikdertler, düğünün ardından, bir anda tepesinden aşağıyayağmaya başlamıştı.

Borç yükünden kurtulmasının imkânsız olduğu belliydi. Gerçikoruluk satılmış, acil borçlar tasfiye edilmişti, ama geriye hâlâhatırı sayılır bir borç kalmıştı ve ortalıkta para yoktu. Çiftlikönemli miktarda kazanç sağlıyordu sağlamasına, amaYevgeni’nin erkek kardeşinin desteklenmesi gerekiyordu;düğün de para yutmuş ve nakit tükenmiş; şeker fabrikası iseişletme sermayesi bulunamadığı için durmuştu. Bu zordurumdan kurtulmanın biricik yolu, kadının birikmiş parasınıişe sürmekti. Kocasının ne yapacağını bilmez hali gözündenkaçmamış olan Lisa, bu yola gidilmesinde bizzat ısrarediyordu. Yevgeni kadının teklifini, malikânenin yarısınınresmi belgeyle karısının üzerine geçirilmesi şartıyla kabul etti.Elbette bunu, aksi halde hakarete uğramış duygusunakapılabilecek olan karısının yüzünden değil de, kaynanasınıhesaba katarak yapmıştı.

Başarılar ile başarısızlıkların birbirinin yerini aldıkları paraişleri bu ilk yılda Yevgeni’nin hayatına düşen koyugölgelerden sadece biriydi. Rahatsız edici bir başka olay daeşinin kötü sağlık durumuydu. Düğünden yedi ay sonrakadının başına bir kaza geldi: Şehirden dönen kocasını

Page 68: Tolstoy - Şeytan

faytonla karşılamaya giderken, genelde hep sakin olan atürküp şarampola doğru yöneldi. Lisa korkup arabadan atladı.Düşerken nispeten şansı yaver gitmişti, çünkü tekerleklerdenbirine kolayca takılabilirdi. Ne var ki hamileydi, ertesi gecesancılar başladı ve düşük yaptı; kendini uzun süretoparlayamadı. Beklenen çocuğun yitirilmesi, Lisa’nınhastalığı, bunlara bağlı olarak evin çekilip çevrilmesindeortaya çıkan zorluklar ve yetmiyormuş gibi, Lisa’nınhastalanmasıyla birlikte eve damlayan kaynana; bütün bunlarYevgeni’nin ilk yılını burnundan getirmeye yetecekti.

Bu elverişsiz koşullara rağmen Yevgeni kendini yıl sonundaiyi hissediyordu. Bir kere, büyükbabasının dönemini yenidüzenlemelerle tekrar canlandırma planı, büyük güçlükleraltında da olsa, yavaş yavaş gerçekleşmeye başlamıştı.Bundan böyle çiftliği borçlarından ötürü satmak söz konusuolamazdı. Gerçi malikâne eşinin adına geçmişti, amasonuçta kurtulmuştu ve pancar hasadı iyi geçer, fiyatlar daistikrarını koruyacak olurlarsa, gelecek yıl için o güne kadaryaşanagelen sıkıntı ve gelecekten emin olmama halininyerini, tam bir refah ve bolluğun alması umulabilirdi.

Bu, onun hayatının bir yanıydı. Öte yandan, karısınayönelttiği talepler oldukça yüksek olmakla birlikte, kadındagerçekten bulduğu, o umduğu şeyler değildi, ama çok dahaiyi bir şeydi. Ateşli aşk sahneleri kadının işi değildi, ya daYevgeni böyle sahneler tertiplemeye çalıştıkça, ortaya çoksönük sonuçlar çıkıyordu. Buna karşılık çevredeki her şey

Page 69: Tolstoy - Şeytan

öylesine bir dönüşüm yaşamıştı ki, Yevgeni’ye hayat dahasevinç verici, hoş ve rahat görünmeye başlamıştı. Bununnereden kaynaklandığını bilmiyordu; olsun; gerçekten deyaşadığı buydu. Oysa bunun nedeni, Lisa’nın nişanındanhemen sonra Yevgeni’nin dünyadaki bütün insanların enyücesi, en akıllısı, en temizi ve en soylusu olduğuna, bunedenle de, ona hizmet etmenin ve onu sevindirmeninherkesin görevini oluşturduğuna nihai olarak karar vermişolmasıydı; ancak herkesi buna mecbur etmek mümkünolmadığından, bunu elinden geldiğince kendisi yapmakzorundaydı. Yaptı da; bu nedenle manevi, ruhsal gücününhepsini, neyle ilgili ve yerine getirilmesi ne kadar zor olursaolsun, sevgilisinin arzularını isteklerini tahmin edip bunlarıgerçekleştirmeye yöneltti.

Lisa, sevilen bir kadının asıl cazibe kaynağını oluşturanözelliğe sahipti. Erkeğine olan aşkı sayesinde sözcüğüngerçek anlamıyla onun ruhunu okumayı biliyordu. Hatta,Yevgeni’ye göre, kadın, ona hâkim olan her ruh halini,duygularının her ayrıntısını sezip tahmin ediyor ve buna göredavranıyor gibi geliyordu. Anlayacağınız, onun duygularını hiçzedelemiyor, ona sıkıntı veren duyguları her zaman hafifletipferahlatıcı duyguları güçlendiriyordu.

Kaldı ki sadece duygularını anlamakla kalmıyor, aynızamanda onun düşüncelerini de okuyordu. Tarımsalekonominin, fabrika işletmenin, insan ilişkilerinin en kıyıbucak sorunlarını anında kavrıyordu; dolayısıyla da Yevgeni

Page 70: Tolstoy - Şeytan

için sadece memnuniyet verici bir arkadaş değil, aynızamanda, yararlı, vazgeçilmez bir danışmandı. Lisa, her şeyi,insanları, kısacası dünyadaki her şeyi sadece kocasınıngözleriyle görüyordu. Yevgeni’nin annesini seviyordu; ne varki kaynananın hayatlarına karışmalarından Yevgeni’ninhoşlanmadığını fark edince, anında Yevgeni’nin tarafına geçti;ama bunu öylesine kararlı gerçekleştirmişti ki, Yevgeni onunhırsını frenlemek zorunda kalmıştı.

Bütün bunlardan öte çok ince bir zevk sahibiydi; olağanüstüduyarlı, ama bir o kadar da sakindi. Yapıp ettiği her şeyi bellietmeden yapardı; çalışma ve gayretlerinin sadece sonuçlarınıgörürdünüz: Her yerde her zaman kılı kırk yaran bir temizpaklık, düzen ve güzellik. Lisa kocasının hayatının idealinin netürden bir ideal olduğunu anında kavradıktan sonra evhayatıyla ilintili arzularının hepsini yerine getirmek için çırpınıpdurmaktaydı. Eksik olan sadece çocuktu, ama bunların da birgün mutlaka olacağını umabilirlerdi. Kışın Petersburg’da birkadın doktoruna gitmişler ve doktor, Lisa’nın sapasağlamolduğunu söylemiş ve çocuk yapabileceğinin güvencesinivermişti.

Ve bu arzuları gerçekleşti: Yılın sonuna doğru Lisa yenidenhamile olduğunu hissetmeye başladı.

Lisa’nın mutluluğunu burnundan getirmese de, tehlikeyesokan biricik şey, onun kıskançlığıydı. Bu duygusunu bellietmiyor; bastırıyor, kıskançlığından ötürü sık sık ıstırap

Page 71: Tolstoy - Şeytan

çekiyordu. Yevgeni kendisinden başka bir kadınsevmemeliydi; çünkü bütün dünyada Yevgeni’ye layık birkadın bulunmamaktaydı; hani kendisi ona layık mıydı, busoruyu kendisine hiç sormamıştı; dolayısıyla da hiçbir kadınonu sevmeye kalkışmamalıydı.

Page 72: Tolstoy - Şeytan
Page 73: Tolstoy - Şeytan

VIII

Lisa’nın yaşama tarzı şu şekilde düzenlenmişti: Yevgeni herzaman olduğu gibi erkenden kalkıyor, çiftliğe ya da fabrikayauğruyor ara sıra tarlaya gidiyor, saat onda, alışıldığı gibiMaria Pavlovna, Lisa ve yanlarında yaşayan amcalarındanbiriyle birlikte verandada kahve içmek için eve dönüyordu.Çoğunlukla hararetli sohbetlerin geçtiği kahveden sonraayrılıyorlardı; öğlene kadar kitap okunuyor; Yevgeni işmektuplarını hallediyor, saat ikide yemek yeniyor, ardındangezinti yapılıyordu. Akşamları, Yevgeni iş yerindendöndüğünde, akşam çayı içiliyor, ara sıra biri yüksek seslebir şeyler okuyor; Lisa çalışıyor ya da oradakilerle birlikteşarkı söylüyor, ya da misafirleri varsa sohbet ediyorlardı.Yevgeni iş seyahatlerine çıktığında ona her gün mektupyazıyor ve ondan her gün bir mektup alıyordu.

Ara sıra yolculuklarında Lisa ona eşlik ediyor; bu durumözellikle onların çok hoşlarına gidiyordu. İsim günlerinde[4]

misafirleri geliyordu; Yevgeni onun her şeyi ne kadar güzelhazırladığını ve herkesin ne kadar memnun olduğunugördükçe seviniyordu. Yevgeni, misafirlerin de bu cana yakıngenç ev kadınından etkilendiklerini gördükçe onu daha dafazla seviyordu.

Her şey dört dörtlük gidiyordu. Lisa hamileliğini sorunsuzgötürüyor ve her ikisi de, biraz endişeyle de olsa, çocuğunasıl yetiştirmeleri gerektiğini düşünüyorlardı. Eğitim ve

Page 74: Tolstoy - Şeytan

yetiştirmenin tarzı, uygulanacak yöntemler, bunların hepsiniYevgeni belirliyor, Lisa ise sadece onun isteklerini usulcayerine getirmeyi arzu ediyordu. Yevgeni bir sürü tıp kitabıokumuş, çocuğu bilimin kurallarına göre yetiştirmeyi aklınakoymuştu. Elbette Lisa bütün bunlara canı gönülden katılıyor;bütün hazırlıkları yapıyor, hafif, ince ya da kalın yastıklarörüyor, beşiği düzenliyordu. Böylece Lisa’nın evlilik hayatınınikinci yılı ve ikinci baharı geldi.

Page 75: Tolstoy - Şeytan
Page 76: Tolstoy - Şeytan

IX

Yortuya doğruydu. Lisa hamileliğinin beşinci ayındaydı;kendine dikkat ediyordu, canlılığından, neşesinden hiçbir şeykaybetmemişti. Genç kadına yardım etme bahanesiyle evdeyaşayan iki kaynana, sürekli uyarılarıyla kadında rahat huzurkoymuyorlardı. Yevgeni’nin işi başından aşkındı; özellikleolanca kapasitesiyle işletilmeye çalışılan şeker fabrikası onuçok meşgul etmekteydi.

Lisa yortudan kısa süre önce, paskalyadan beri elsürülmemiş evde genel temizlik yaptırmaya kalktı vedöşemeleri ovma, camları silme, halı ve kumaş kaplımobilyayı temizleme ve çarşafları, yorgan kaplarınıdeğiştirme işinde hizmetçilere yardım etmek üzere köydeniki gündelikçi çağırttı. Kadınlar sabahın köründe çıkageldiler;ateşin üzerine birkaç kova su koydular ve kolları sıvadılar.

Bu kadınlardan biri Stepanida’ydı. Kısa bir süre önceçocuğunu memeden kesmiş ve çiftliğin kâtibine, kendisineefendinin evinde iş vermesi için yalvarmıştı. Yenihanımefendiyi mümkün olduğu kadar yakından görmekistiyordu. Stepanida hep olduğu gibi, erkeği olmadan yaşıyorve kanı kaynayan genç kâtiple, tıpkı kendisini odun çalarkenyakalayan yaşlı Danila ve ardından Yevgeni ile olduğu gibi,işi pişiriyordu. Yevgeni’yi ilişkileri bittikten sonra bir dahaaklının köşesinden bile geçirmemişti. “Artık bir karısı var,”diye düşünüyordu. Gene de muhterem hanımefendiyi ve evini

Page 77: Tolstoy - Şeytan

görmek ilginç olacaktı; söylenenlere bakılacak olursa evdillere destan bir şekilde döşenip düzenlenmişti.

Yevgeni, onu çocukla birlikte gördüğü günden sonra birdaha ona rastlamamıştı. Çocuğu olduğu için kadıngündelikçiliğe gitmiyordu; Yevgeni ise köye çok enderiniyordu. Yortu’dan önceki bugün, Yevgeni saat beş derdemez ayağa fırlamış, fosfor asitli kireç ile gübrelenecek olankıraç tarlaya gitmek için, iki gündelikçi kadın gelip mutfaktakovaları ateşin üzerine yerleştirmeden önce evden çıkmıştı.

Keyifli, memnun ve acıkmış bir halde Yevgeni kahvaltıyageldi. Bahçe kapısının önünde atından inip atı geçici olaraktuttukları bahçıvana teslim etti ve kamçıyla yüksek otlarıkırbaçlayarak, böyle durumlarda insanın sık sık yaptığı gibi,herhangi bir cümleyi durmadan tekrarlayarak otlarınarasından eve doğru yürüyordu. Ağzından düşmeyen cümleşuydu: “Fosfor asitli kireç bunu ispat edecektir!” Neyi ispatedecekti ki bu gübre, orasını düşünmüyordu.

Küçük çayırın üzerinde halılar dövülüyordu. Mobilyalarodalardan dışarıya taşınmıştı.

“Aman Tanrım, Lisa bu temizlik işine amma da sarmış!..Fosfor asidi kireci ispatlayacak... Ben buna kadın derim işte,muhteşem bir ev kadını; evet aynen öyle!” Bir yandan böylesöylenip dururken bir yandan da Lisa’nın beyaz bir sabahlıkiçindeki vücudunu, ona her bakışında kendisini karşılayan osevinç saçan gözlerini kafasında ve gözünde canlandırıyordu.

Page 78: Tolstoy - Şeytan

“Evet, çizmeleri muhakkak değiştirmeliyim, yoksa fosfor asitlikireç bunu ispatlayacak; yani bir gübre kokusu yayacaktır veküçük hanımın içinde bulunduğu durumda bunun olmamasıgerekir. Hangi durumda? Hangi durumda olacak, bedenininiçinde küçük Yevgeni büyüyor ya,” diye kafasından geçiripduruyordu. “Evet, fosfor asitli kireç bunu ispatlayacaktır!”Yevgeni kendi düşüncelerine gülerek elini odasının kapıkoluna attı.

Ne var ki, daha kapıyı itmeden kapı kendiliğinden açıldı veeteklerini iyice yukarıya kaldırmış, yalınayak, elbisesininkolları kıvrılmış, elinde kova tutan bir kadınla karşılaştı. Kadınayol açmak için kenara çekildi, kadın da aynen yana çekilmiş,ıslak eliyle başından kaymış başörtüsünü düzeltmeyeçalışıyordu.

“Tamam, tamam, geçin, ben beklerim...” dedi Yevgeni vekadını tanır tanımaz dili damağına dolaştı.

Kadın, ona gülümseyen gözleriyle neşeli neşeli baktı, kırmızıyün örgüsü eteğini düzeltip kapıya doğru yürüdü.

“Olamaz, saçmalık bu!.. Ne şimdi bu? İmkânsız!” diyedüşündü Yevgeni, alnını kırıştırıp bir yandan da arsız birsinekten kendini korumaya çalışırken. Kadını fark etmişolması onu kızdırmıştı, gelgelelim onun çıplak ayaklarından,iki yana sallana sallana, kıvrak ama sert yürüyüşünden,kollarından ve omuzlarından, gömleğinin kıvrımlarından vebembeyaz baldırlarının üzerine kadar katlanmış kırmızı

Page 79: Tolstoy - Şeytan

eteğinden gözlerini alamıyordu.

“Eee, bön bön ne bakıyorum ki ona?” diye söylendi kendikendine ve Stepanida’ya bakmamak için gözlerini yereçevirdi. “Ama çizmelerimi değiştirmek için içeriye girmemgerekiyor,” diye düşündü ve Yevgeni odasına girmek içindöndü. Ama on adım atmıştı ki, nasıl ve kimin emriyleolduğunu anlayamadan, onu bir kez daha görmek içinarkasına döndü. O da tam o sırada köşeyi dönmek üzereydive dönüp Yevgeni’ye baktı.

“Yahu, ne yapıyorum ben!” diye içinden bir ses bağırdı.“Aklından, belki kendisini... evet, ne belkisi, muhakkak kikendisini arzu ettiğimi geçiriyordur.”

Yevgeni yerleri ıslak odasına girdi. Yaşlı, zayıf bir kadındöşemeleri ovuyordu. Yevgeni parmaklarının ucuna basarakpis su birikintileri içinden arkasında çizmelerinin bulunduğuparavana doğru yürüdü ve yaşlı kadın odadan çıkarken o daodayı terk etmek istedi.

“Nihayet gitti; şimdi Stepanida geri döner,” diye ansızıniçindeki biri düşünmeye başladı.

“Aman Tanrım ben neler düşünüyorum ve neler yapıyorum!”Yevgeni çizmelerini kaptı, hole yürüdü, elbiselerini fırçaladı veannesi ile kaynanasının kahve içtikleri verandaya çıktı.Besbelli ki Lisa onu beklemişti; aynı anda öteki kapıdançıkarak verandaya geldi.

Page 80: Tolstoy - Şeytan

“Aman Tanrım, bir bilse... beni öylesine dürüst, namuslutemiz ve masum biri olarak tanıyan karım!” diye düşündü.

Lisa onu her zamanki gibi parıldayan bir yüzle selamladı.Gelgelelim kadın ona bu sabah fazlasıyla solgun, beti benziatmış, zayıflamış ve bitkin göründü.

Page 81: Tolstoy - Şeytan
Page 82: Tolstoy - Şeytan

X

Kahve içerlerken, böyle durumlarda sık sık olduğu gibi,mantıksal bağlardan tamamen yoksun olmakla birlikte,kesintisiz sürdürüldüğüne göre gene de herhangi bir bağlantızinciri üzerinden yürüyen, hanımefendilere özgü osohbetlerden biri, almış başını gidiyordu.

İki kaynana birbirlerini karşılıklı iğneleyip duruken Lisa ikisiarasında kurnazca denge kurmaya çalışıyordu.

“Odanın hâlâ bitmemiş olmasına kızıyorum,” dedi Lisakocasına. “Ama her tarafın iyice temizlenmesini istiyorum.”

“Tamam, boş ver şimdi. Ben gittikten sonra nasıl uyudunbakalım?”

“Çok iyi, kendimi oldukça iyi hissediyorum.”

“Onun durumundaki bir kadın nasıl iyi uyuyabilir ki!” diyesöylendi Yevgeni’nin kaynanası Varvara Alekseyevna, “buyetmiyormuş gibi, oda pencerelerinin de güneş tarafınabaktığı ve jaluzileri ya da perdeleri olmayan bir odada, butahammül edilmesi mümkün olmayan bir sıcaklıkta? Benimpencerelerimde her zaman ya jaluzi ya da perde bulunur.”

“İyi de, Lisa’nın pencereleri saat ona kadar gölgedekalıyor,” dedi Maria Pavlovna.

“Elbette,” diye itiraz etti Alekseyevna, daha evvel

Page 83: Tolstoy - Şeytan

söylediğinin tam tersini ileri sürdüğünü hiç düşünmeden“ateşinin nedeni de bu... bu nem işte. Doktorum hep,‘hastanın karakterini bilmezsek bir hastalığı hiçbir zamanteşhis edemeyiz,’ derdi. O anlayacaktır neler olduğunu; çünkümükemmel bir doktordur; kendisine yılda yüz ruble öderdik.Toprağı bol olası kocam doktorlara pek güvenmez, amabenim doktora ihtiyacım olduğunda kesenin ağzını açmasınıbilirdi.”

“Karısının ve çocuğunun hayatının söz konusu olma ihtimalibulunurken, insanın eşi kesenin ağzını açmakta hiç tereddütedebilir mi?”

“Elbette etmez; hele kadın varlıklıysa zaten erkektenbağımsız demektir. Ama iyi bir eş gene de kocasına tabiolur,” dedi Varvara Alekseyevna. “Ne yazık ki Lisahastalığından sonra hâlâ oldukça güçsüz.”

“Yo, hayır anneciğim, kendimi harika hissediyorum! Ayrıca,size kaymak getirmediler mi?”

“Gerek yok, krema da alabilirim!”

“Varvara Alekseyevna’ya sordum, ama kaymak istemedi,”diye bir yandan özür dileyerek araya girdi Maria Pavlovna.

“Bugün hakikaten canım kaymak istemiyor,” dedi VarvaraAlekseyevna ve kaymaktan büyük bir anlayışla vazgeçerekbu can sıkıcı konuşmaya bir son vermek istercesineYevgeni’ye dönüp: “Fosfor asidi kireci sonunda serpildi mi?”

Page 84: Tolstoy - Şeytan

diye sordu.

Lisa kaymak getirmek için içeri gitti.

“Ama gerçekten de kaymak istemiyorum, sağol!” dediVarvara Alekseyevna.

“Lisa, Lisa, yavaş yürü n’olursun!” diye Maria Pavlovnaonun arkasından seslendi. “Bu hızlı hareketler ona zararverebilir.”

“İçi huzurlu olursa ona hiçbir şeyin zararı dokunamaz,” diyeima edebileceği hiçbir şey ortalıkta yokken ve bunu gayet iyibilirken gene de bir şeyler ima ediyormuş gibi söylendiAlekseyevna.

Lisa kaymakla çıkageldi; Yevgeni kahvesini yudumluyor biryandan da can sıkıntısıyla konuşulanları dinliyordu. Bu türdensohbetlere alışmıştı alışmasına ama bugün konuşmaların hertürlü mantıklı içerikten yoksun oluşu nedense keyfini iyicekaçırmıştı. Az önce evde başına geleni anlamaya çalışıyor, buyüzden de bu abuk sabuk konuşmalar kendisini rahatsızediyordu. Varvara Alekseyevna kahvesini bitirdikten sonraayağa kalktı ve keyfi kaçmış bir halde oradan uzaklaştı. Lisa,Yevgeni ve Maria Pavlovna kendi başlarına kaldılar.Sohbetleri içlerinden geldiği gibi, yapmacıklıktan uzak hoşbir tarzda sürdü. Ne var ki Lisa, aşkın daha dakeskinleştirdiği duyuları sayesinde Yevgeni’nin herhangi birşeyden ötürü huzurunun kaçmış olduğunu hissetmiş ve kalkıp

Page 85: Tolstoy - Şeytan

ona, “Yolunda gitmeyen bir şeyler mi var?” diye sormuştu.Yevgeni bu soruyu beklemiyordu; her şeyin yolunda olduğunusöylerken biraz şaşırıp bocaladı. Cevabı Lisa’yı biraz dahaendişelendirmekten öteye bir işe yaramadı. Bir şeylerYevgeni’nin fena halde canını sıkıyordu, hem de çok fena; oan süt kâsesine düşmüş sineği gördüğünden nasıl eminsebundan da o kadar emindi. Gelgelelim Yevgeni başka teksöz etmedi. Şimdi bu ne demek oluyordu?

Page 86: Tolstoy - Şeytan
Page 87: Tolstoy - Şeytan

XI

Kahvaltıdan sonra ayrıldılar. Yevgeni hep yaptığı gibiodasına döndü. Ne bir şeyler okudu ne de mektup yazmayakoyuldu; düşüncelere dalmış, öylece oturuyor, sigara üstünesigara içiyordu. İçinde ansızın uyanan ve evlendikten sonraartık kurtulduğunu düşündüğü bu çirkin duyguya hem şaşırmışhem de öfkelenmişti. O zamandan beri bir kez olsunhissetmemişti böyle bir şey; ne tanıdığı bu kadına ne deeşinin dışındaki herhangi bir kadına bakarken. Ruhsal olarakbu çirkin duygudan kurtulmuş olduğuna çoğu zaman kendikendine içinden sevinmiş durmuştu; şimdi ise, bugörünürdeki tamamen önemsiz rastlantı, o duygudan hâlâkurtulamamış olduğunu gösteriyordu. Hani bu duyguyayeniden boyun eğdiğini hissettiğinden ya da o kadını yenidenarzu ettiğinden varmamıştı bu sonuca; zaten o kadını arzuetmeyi tamamen imkânsız görüyordu. Ne var ki içindeki buduygunun hâlâ canlı olması ve ona karşı temkinli davranmakmecburiyeti; işte bu canını fena halde sıkıyordu. Gene de buduyguya sonunda hâkim olabileceğinden hiçbir kuşkusuyoktu.

Bir mektup daha cevaplandırması ve bir şeyler yazmasıgerekiyordu; çalışmak üzere yazı masasına çöktü. Her iki işide bitirdi; işine eğilmişken kendisini böylesine huzursuz kılanşeyi tamamen unutmuştu; işini bitirince, gözden geçirmekiçin ahıra gitti. Ve bir kez daha, artık kasıt mı dersiniz yoksakötü niyetli bir rastlantı mı belli değil, daha ayağını merdivene

Page 88: Tolstoy - Şeytan

atmadan köşeden kırmızı etek ve kırmızı başörtü görünüverdive kollarını sallaya sallaya, kalçalarını kıra kıra, o kadınönünden yürüyüp geçiverdi. Aslında yürümekten çok, birlikteçalıştıkları arkadaşına yetişmek istiyormuşçasına güle oynayakoşuşturuyordu.

Gözünün önüne, o göz kamaştırıcı öğle güneşi, ısırganlar,Danila’nın ormandaki kulübesinin arkasındaki alan veakağaçların gölgesinde kadının dişleri arasında bir yapraktutarak gülen yüzü geldi.

“Hayır, kesinlikle bu böyle sürüp gidemez!” diye kendikendine söylendi Yevgeni; her iki kadın gözdenkayboluncaya kadar bekleyip iş yerinin yolunu tuttu.

Tam öğle vaktiydi. Yevgeni, yöneticiyi orada bulmayıumuyordu; yanılmamıştı; iş yerindeki yönetici öğleuykusundan yeni uyanmıştı. Geriniyor, esniyor ve karşısındadurmuş kendisine bir şeyler anlatan çobanı dinliyordu.

“Vasili Nikolayeviç...”

“Buyrun?”

“Sizinle bir şey görüşmek istiyorum...”

“Hangi konuda?”

“Siz önce bu adamın işini hallediverin...”

“Demek ki onları buraya getiremezsin öyle mi?” diye sordu

Page 89: Tolstoy - Şeytan

çobana Nikolayeviç.

“Zor olur Vasili Nikolayeviç.”

“Mesele neymiş?” diye sordu Yevgeni.

“İneklerden biri tarlada doğurmuş... iyi peki, hemen arabayıhazırlatacağım. Nikolay’a söyle, av arabasına bağlanmış olsada, Liuşa’yı oradan çözüp arabaya koşsun!”

Çoban çıktı.

“Biliyor musunuz,” diye söze girdi Yevgeni kızararak vekızardığını kendisi de açık seçik fark etti. “Biliyor musunuz,henüz evli değilken benim de ufak tefek günahlarım olduVasili Nikolayeviç... herhalde sizin de kulağınıza gelmiştir...”

Vasili Nikolayeviç gözleriyle gülümsedi ve efendisineüzüldüğünü apaçık belli eden bir sesle:

“Stepaşka’dan söz ediyorsunuz değil mi?” diye sordu.

“Evet, neyse dinleyin... n’olursunuz bana bir iyilik yapın, onaburada evde iş falan vermeyin. Anlayacaksınız beni... çok zordurumdayım.”

“Gerçi bu işi kâtip Vanja düzenlemişti.”

“Peki tarlada durum ne; fosfor asitli kirecin kalanı bugüntarlaya serpilecek mi?” diye sordu Yevgeni şaşkınlığını birazolsun örtbas etmek için.

Page 90: Tolstoy - Şeytan

“Evet, birazdan gidiyorum.”

Böylece mesele halledilmişti. Yevgeni sakinleşti; bir yıldırgörmediği kadına gelecekte de rastlamayacağını umuyordu.“Vasili Nikolayeviç kâtibe söyleyecek, Ivan da kadınasöyleyecek, o da burada çalışmasını arzu etmediğimikavrayacak,” diye kendi kendine söylendi Yevgeni ve nekadar zoruna gitmiş olsa da, kâtiple bu konuyu konuşabilmişolmasına sevinmişti. “Evet, bu belirsizlik, bu utanç sonsuzakadar sürüp gidemezdi.” Düşüncesinde gerçekleştirdiği osuçu daha hatırlarken bile zangır zangır titriyordu.

Page 91: Tolstoy - Şeytan
Page 92: Tolstoy - Şeytan

XII

Utanma duygusunu bastırıp Vasili Nikolayeviç ile meselehakkında konuşması her ne kadar alışkanlıklara aykırı birdurum idiyse de, sonuçta bu girişimi Yevgeni üzerinderahatlatıcı bir etki yapmıştı. Gerçekten de artık meselekapanmış görünüyordu. Lisa da Yevgeni’nin tamamenrahatlamış ve hatta eskisine göre daha da neşeli olduğunufark etmişti; “Bu iki kadın arasındaki sürtüşmelere kızdığıbelli,” diye düşünüyordu. “O, ince duyarlılığı, kibar ve asil ruhudüşünülecek olursa, durmadan bu samimiyetten uzak,iğneleyici ve tatsız imaları dinlemek zorunda kalmaktanfazlasıyla canı sıkılıyor olmalı,” diyordu kendi kendine.

Bir sonraki gün ilk yortu günüydü. Hava harikaydı ve köylükadınlar, her yortuda olduğu gibi, çelenkler yapmak içinormana gidiyor; tam çiftlik evinin önünden geçerken biryandan da şarkılar söyleyip dans ediyorlardı. Maria Pavlovnave Varvara Alekseyevna bayramlık giyisileriyle verandayaçıkıp halka danslarının yapıldığı meydana doğru yürümeyebaşlamışlardı. Yanlarında, bu yaz Yevgeni’lerde kalan, Çinipeğinden kısa bir ceket giymiş, tıknaz, tombul, yaşlı hovarda,ayyaş amca vardı.

Her zaman olduğu gibi rengârenk giysiler ve takılarıylakızların oluşturduğu küçük bir halka, bütünün merkezinioluşturuyordu; kızların çevresinde elele tutuşmuş başka kızlar,gezegenler ve uyduları gibi, hışırtılı, yeni keten elbiseleriyle fır

Page 93: Tolstoy - Şeytan

dönüyorlar, küçük çocuklar kahkahalar atarak, bağrışıpçağrışarak sağa sola koşuşuyor; birbirlerini yakalamayaçalışıyorlardı. Çiftlikte yaşayanlar ve oradan tesadüfengeçenler, biraz uzaktan dans edenleri seyrederlerken, köydelikanlıları, mavi siyah ceketleri ve gene mavi siyahkasketleri, kırmızı gömlekleriyle ayakta dikilmiş, ayçiçeğiçekirdeklerinin kabuklarını yere tükürüp duruyorlardı. Bizim ikihanımefendi, dans edenlerin iç çemberine doğru yaklaştılar;Lisa da saçında mavi bir bant, gene mavi, içinden uzun,beyaz köşeli dirseklerinin çıktığı geniş kollu bir elbiseylearkalarından geliyordu.

Yevgeni onlarla birlikte gitmek istememişti; ne var kisaklanmak sonunda gülünç gelmiş, ağzında sigarayla enazından verandaya çıkmış, köy delikanlılarının ve köylülerinselamlarına karşılık vermiş, ardından aralarından biriylesohbete dalmıştı. Kadınlar yüksek sesle bir dans şarkısısöylüyorlardı; bunu yaparken bir yandan ellerini çarparakdansın ritmini tutuyor, halka halinde dönüyorlardı.

Karısının sesini duymamış olan Yevgeni’ye bir çocuk,“Hanımefendi sizi çağırıyor,” dedi. Lisa gelip dansı, özelliklede çok beğendiği kadınlardan birini seyretmesini istiyordu;elbette Stepanida’ydı bu. Üzerinde sarı ipekten dekolte birbluz, bir pelüş yelek ve ipek bir başörtüsü vardı; dolgun, etibutu yerinde, al al yanaklarıyla, alabildiğine neşeli ve mutlugörünüyordu. İyi bir dansçı olmalıydı; ne var ki Yevgeni onabakmaya hiç niyetli değildi.

Page 94: Tolstoy - Şeytan

“Evet, evet!” dedi kelebek gözlüğünü bir çıkarıp bir takarak,ama bir yandan da, “Anlaşılan ondan gerçekten deayrılmamam gerekiyormuş,” diye düşündü.

Kadının bu, görüntüsünün cazibesine kapılmaktan korktuğuiçin ona doğrudan bakmadı; ama kaçamak bir gözle baktığıiçin olduğundan iki kat daha çekici göründü. Ayrıca kadınınışıldayan bakışları, Yevgeni’ye, kadının onu fark ettiğini vekendisine bakmaya doyamadığını gördüğünü söylüyordu.Yevgeni, âdeti bozmayarak bir süre daha orada kaldı,ardından Varvara Alekseyevna’nın kadını kendi yanınaçağırdığını ve ona, “Sevimli şey!” dedikten sonra yapay, tatlıbir ses tonuyla ona bir şeyler anlattığını görünce, dönüporadan ayrıldı. Evin yolunu tuttu. Onu seyretmek zorundakalmamak için eve dönmüştü; gelgelelim üst kata çıkınca,dayanamayıp, nedenini nasılını anlayamadan pencereyeyaklaştı ve kadınlar verandanın önündeyken orada uzun süredurdu; Stepanida’yı seyre daldı; baktı baktı, doyamadı.

Derken farkında olmadan aşağıya indi, sessizce balkonaçıktı, bir sigara yaktı ve ardından küçük bir gezinti yapmakistiyormuş gibi, az önce kadının uzaklaştığı yönde gitmeküzere aşağıya bahçeye indi. Ağaçlı yolda daha iki adımatmamıştı ki, onun sarı ipek gömleğin üzerindeki pelüşyeleğinin ve kırmızı başörtüsünün ağaçların arkasındanparıldadığını gördü. Stepanida’nın yanında başka bir köylükadın vardı. “Nereye gidiyor olabilirlerdi ki?”

Page 95: Tolstoy - Şeytan

Birdenbire içinde şiddetli bir arzu fırtınası koptu, kalbini birpençe sanki sımsıkı yakalamıştı. Tanımadığı, tuhaf, yabancıbir iradenin buyruğuna girmiş halde bir kez daha arkasınabaktıktan sonra hızla kadınların peşine düştü.

“Yevgeni Ivanoviç, Yevgeni Ivanoviç! Merhametinizesığınıyorum!” diyen bir ses duydu birden arkasından. Yevgeni,çiftliğinde kuyu açan yaşlı Samohin’i tanımıştı. Ansızınrüyasından uyanıverdi, hızla geri dönüp yaşlı adamın yanınagitti. Adamla konuşurken kenara çekilip baktığında,Stepanida’nın yanındaki kadınla birlikte aşağıya yöneldiğinigördü; besbelli ki su içmek için çeşmeye gidiyorlardı; belkide sadece içme bahanesiyle oraya yönelmişlerdi; bir süresonra dans eden halkanın içine geri döndüler.

Page 96: Tolstoy - Şeytan
Page 97: Tolstoy - Şeytan

XIII

Samohin ile konuştuktan sonra Yevgeni bir suç işlemiş gibiezik, yıkılmış bir halde eve döndü. Stepanida, heyecanınımuhakkak fark edip durumu kavramış olmalıydı. Yevgeni’ninkendisini görmek istediğini düşünmüş, kendisi de bunu arzuedince, buluşmanın bir yolunu aramış olmalıydı. Ve şu, gayetiyi tanıdığı yanındaki öteki kadın, belli ki her şeyi biliyordu.

Ama asıl, arzuya yenik düştüğünü; artık kendi iradesi diyebir şey kalmadığını, yabancı, tuhaf bir güç tarafındanyönlendirildiğini hissediyordu. Bugün sadece şanslı birrastlantı sonucu paçasını kurtardığını; bugün olmasa yarın,yarın olmasa ertesi gün, eninde sonunda çöküşe, yıkımateslim olacağını duyumsuyordu.

Evet, çöküş ve yıkımdı bu. Olup biteni başka türlükavramlaştıramıyordu. Kendisine öylesine içten bağlı gençeşini burada, köyde milletin gözü önünde köylü bir kadınlaaldatmak; bu ahlaki çöküntü değildi de neydi? Ve ne utançverici, rezil; ardından artık yaşamanın mümkün olmadığı birçöküştü bu. Hayır, ne olursa olsun önlemlerini almakzorundaydı.

“Tanrım, Tanrım; ne yapmam gerek? Gerçekten de böyleçöküp gitmem mi gerekiyor? Hiçbir çıkış yolu bulunamaz mı?Evet, bir şeyler yapmalıyım... onu düşünmektenvazgeçmeliyim! Bırak onu düşünmeyi bir yana!” diye kendikendine emir verir bir tonla bağırdı. “Bırak!” diyordu, ama der

Page 98: Tolstoy - Şeytan

demez aklı fikri tekrar kadına kayıyor, onu akağaçlarıngölgesinde, karşısında görüyordu.

Birdenbire aklına eski bir keşiş hakkında okudukları geldi.Vücudun üzerinde elini dolaştırarak insanları iyileştiren bukeşiş, bir kadının baştan çıkartıcılığına kendini kaptırmamakiçin, boştaki elini kor kor yanan kömürün üstüne koyupparmaklarını yakmıştı. Şimdi, tam da zamanında buokudukları aklına geldi. “Evet böyle çöküp gitmektenseparmaklarımı yakarım daha iyi,” dedi kendi kendine. Odadabaşka kimse var mı, diye çevresine bakındı; bir kibrit çakıpparmağını aleve tuttu. “Haydi, onu şimdi düşün bakalım!” dedikendi kendine alaylı bir tavırla. Acı duydu, isin kararttığıparmağını alevden çekti, kibriti fırlatıp attı ve yaptığına yükseksesle gülmeye başladı. Aldığı karar doğru değildi. Yapılmasıgereken onu bir daha görmemenin çaresini bulmaktı; yakendisi çekip gitmeliydi ya da kadını oradanuzaklaştırmalıydı. Kocasına para önerip çok uzaklara, şehreya da başka bir köye taşınmalarını sağlayabilirdi. “Bukesinlikle ortaya çıkacak ve dedikodu ortalığa yayılacaktır.Olsun, yayılsın, tehlikenin bu kadar yakında olduğunubilmekten iyidir. Evet, bu gerçekleşmeli,” diye kendi kendinesöylendi.

Uzaktan, Stepanida’nın yüzündeki oradan uzaklaşmaifadesini görünce, “Şimdi de nereye gitmek istiyor acaba?”diye kendi kendine sordu. Kadını pencerenin dışında görmüşgibi gelmişti ona. Kadın ona bir kez daha baktı, öteki kadını

Page 99: Tolstoy - Şeytan

elinden tutup laubali bir tavırla kolunu sallayıp bahçeyeyöneldi. Yevgeni nedenini niçinini bilmeden belirsiz birkararın sürükleyiciliğine kapılmış bir halde büronun yolunututtu.

Vasili Nikolayeviç bayramlık ceketini giymiş, saçlarıbiryantinli, eşi ve ziyaretçi bir hanımla çay içiyordu.

“Sizinle biraz konuşabilir miyim Vasili Nikolayeviç?”

“Elbette, ne demek, lütfen buyrun, zaten bitirmiştik!”

“Hayır, lütfen siz buraya gelin!”

“Derhal, müsaade edin şapkamı alayım.” Nikolayeviç neşelibir halde kapıya çıkarken karısına, “Tanya, semaverin üstünükapat!” dedi.

Yevgeni’ye, yönetici biraz çakır keyifmiş gibi geldi, amabunun ne zararı vardı ki. Belki de böyle olması daha iyiydi;onun bu hali konuya daha rahat girmesini sağlayabilirdi.

“Tekrar aynı meseleden ötürü geliyorum Vasili Nikolayeviç,”diye söze girdi Yevgeni, “şu kadın nedeniyle...”

“Niye ki, ona bir daha efendinin evine gitmemesiniemretmiştim!”

“Mesele bu değil. Durumu iyice düşündüm ve tavsiyenizidinlemeye geldim. Onu bu köyden tamamen uzaklaştırmakmümkün değil mi acaba?.. Bütün aileyi demek istiyorum?”

Page 100: Tolstoy - Şeytan

“Nereye gönderebiliriz ki onları?” diye suratını ekşiterek veYevgeni’nin gördüğü kadarıyla biraz da alaylı bir tarzda sorduNikolayeviç.

“Onlara para ya da Kolotovoskoye’de bir parça araziverilebileceğini düşündüm de. Yeter ki çekip gitsinler.”

“İyi de bunu nasıl ayarlayabiliriz ki? Kocası köklerininbulunduğu bu köyden gitmek istemeyecektir. Bunu niçinistiyorsunuz? Kadın burada ayağınıza mı dolaşıyor?”

“Eşimin bir şeyler öğrenmesi halinde bunun ona korkunçetkileri olabileceğini anlarsınız sanırım Vasili Nikolayeviç?”

“Kim çenesini tutmazlık edebilir ki?”

“Haklı olabilirsin; ne var ki hep böyle endişe ve korku içindeyaşamaktansa... kaldı ki öylesine sıkıntı, eziyet veren birdurum..”

“Ama ne diye bu kadar önemsiyorsunuz; böyle geçmiştekalmış hikâyeler artık kimin umurunda. Sonuçta herkesin ufaktefek günahları var elbette.”

“Gene de gitse iyi olurdu. Kocasıyla konuşamaz mıydınızacaba?”

“Bunda öyle büyütecek ne var ki? Siz hiç endişelenmeyinefendim! Zaten kimsenin böyle bir şeye aldırdığı yok.Dünyada neler olmuyor! Hakkınızda kim kötü bir şey

Page 101: Tolstoy - Şeytan

söyleyebilir, namusunuzla, herkesin gözünün önündeyaşıyorsunuz..!”

“Öyle de... iyisi mi siz gene onunla bir konuşun!”

“Pekâlâ adamla konuşacağım.”

Gerçi Yevgeni daha şimdiden, bu konuşmadan bir sonuççıkmayacağını biliyordu; gene de yöneticiyle konuşmak onubiraz olsun rahatlatmış; heyecan ve telaş içinde tehlikeyiabartmış olduğu duygusu onu ferahlatmıştı.

Kadınla buluşmak için mi onun arkasından gitmişti? Yoo,hayır nereden çıkartmıştı bunu? Sadece bahçede birazdolaşmak istemişti o kadar, kadın da tesadüfen orayagelmişti, hepsi bu.

Page 102: Tolstoy - Şeytan
Page 103: Tolstoy - Şeytan

XIV

Gene bu yortu günlerinde Lisa, bir öğle yemeğinden sonraannesi ve Yevgeni ile bahçede gezintiye çıkmıştı. Yevgeni,Lisa’ya yoncaları göstermek istediği için çayırın içinde epeyyol almışlardı ve Lisa orada küçük bir çukurun üzerindenatlamak isterken, ayağını ters basıp çukura düştü. Hafifçe yantarafına düşmüştü; ama bağırdı; kocası onun sadecekorkmakla kalmayıp aynı zamanda canının da yanmışolduğunu yüzünden okudu. Eğilip eşini yerden kaldırmakistedi, ama o, kocasının yardımını geri çevirdi.

Mahcup, kabahatinin farkında olan birinin gözleriyle onabakıp zayıf, güçsüz bir gülümsemeyle, “Hayır, bırak Yevgeni!”dedi. “Sadece kaydım, kendim kalkarım!”

“Ah, hep demez miyim!” diye söylendi VarvaraAlekseyevna. “İnsan böyle bir durumda çukurun üzerindenatlamaya nasıl kalkabilir ki?”

“Yapma anneciğim, gerçekten de bir şey yok. Hemenayağa kalkacağım.” Lisa kocasının yardımıyla kalktı, ama aynıanda beti benzi soldu ve yüzüne bir endişe belirtisi yayıldı.

“Kendimi iyi hissetmiyorum,” diye annesine alçak seslefısıldadı.

“Aman Tanrım başına ne işler açtın! Yürümemen gerekiyordiye söylememiş miydim?” diye bağırdı Varvara

Page 104: Tolstoy - Şeytan

Alekseyevna. “Burada bekleyin, hemen adamlarıyollayacağım, yürümemeli; taşınması şart.”

“Korkma Lisa seni ben taşıyacağım!” dedi Yevgeni solkolunu onun beline dolarken. “Kolunu boynuma dola... şöyle!”Yevgeni eğilip Lisa’nın bacaklarını sağ koluyla kavradı vekadını kaldırdı. Kadının kendisine bakarken yüzündeki oıstırap çeken ama sonsuz mutluluk dolu ifadeyi bir dahaunutamayacaktı Yevgeni.

“Sana ağır gelmiyor muyum sevgilim?” dedi gülümseyerek.“Annem de adam çağırmaya gidiyor, ona seslen bari!”

Lisa, Yevgeni’yi öptü. Yevgeni’nin kendisini nasıl taşıdığınıannesinin de görmesini istediği belli oluyordu.

Yevgeni, Varvara Alekseyevna’nın arkasından seslenerekzahmet etmemesini, Lisa’yı eve kendisinin taşıyacağınısöyledi. Varvara Alekseyevna ise durdu ve öncekinden dahayüksek sesle bağırmaya başladı:

“Düşüreceksin onu, dikkat et, düşüreceksin! Onu mutsuzediyorsun! Sende hiç vicdan yok mu?”

“Ama onu çok rahat taşıyorum!”

“Ama ben taşımanı istemiyorum! Kızımı ölüme sürükleyişineseyirci kalmak istemiyorum!” diye çileden çıkmışçasınabağırıp yolun dönemecine doğru hızlı adımlarla uzaklaştı.

“Boşver, birazdan geçer,” dedi Lisa gülümseyerek.

Page 105: Tolstoy - Şeytan

“Geçen seferki gibi kötü sonuçları olmasın da...”

“Düşmekten değil, bu zaten önemsiz; ben annemden sözediyorum... Dinlen biraz, yorulmuş olmalısın.”

Yevgeni ne kadar zorlansa da Varvara Alekseyevna’nınkendilerini karşılamak üzere yolladığı hizmetçi kız ile aşçıyabırakmadan yükünü gururlu bir sevinçle eve kadar taşıdı.Lisa’yı yatak odasına çıkartıp yatağına uzattı.

“Artık git sevgilim,” dedi Lisa onun elini kendine doğruçekip öperken. “Annuşka’nın yardımıyla başımın çaresinebakacağım.”

Maria Pavlovna’da aynı anda yan binadan koşarakgelmişti; Lisa’yı soyup yatağa yatırdılar. Yevgeni elinde birkitap oturma odasında bekliyordu. Varvara Alekseyevnaönünden öyle bir hışımla, suçlayıcı, karanlık bir yüzle geçti kiYevgeni’nin az kalsın ödü patlıyordu.

“Eee, nasıl?” diye sordu.

“Daha ne soruyorsunuz ki? Zaten böyle olsun istemedinizmi; yoksa çukurun üzerinden atlaması için onu zorlarmıydınız?”

“Varvara Alekseyevna!” diye bağırdı Yevgeni, “duyulmuşşey değil bu; insanlara işkence çektirmek, onların hayatınızehir etmek istiyorsanız...” cehennem olup gidin! diyecekti,

Page 106: Tolstoy - Şeytan

ama kendine hâkim olup, “Hiç merhametiniz yok mu?” diyesordu.

“Artık çok geç!” dedi kadın, zafer kazanmış edasıylaşapkasını silkeleyip kapıya doğru yürüdü.

Lisa’nın düşmesi gerçekten de öyle pek tehlikesizsayılmazdı; bir ayağı burkulmuştu ve bir kez daha erkendoğum yapma tehlikesi vardı. Herkes, elden fazla bir şeygelmeyeceğini, Lisa’nın dinlenmesi gerektiğini biliyordu;ama gene de doktoru getirmeye karar verdiler.

“Çok saygıdeğer Bay Nikolay Seminoviç,” diye başlayanbir not yazdı Yevgeni, “Bize hep dostça davrandınız, burayagelip karıma yardım etme ricamızı kırmayacağınızı umuyorum.Kendisi...” Mektubu bitirdikten sonra atların ve arabanındurumuna bakmak üzere ahıra indi. Bir araba doktorayollanacak, bir başkası doktorun geri dönüşü için hazırtutulacaktı. Maddi durumun öyle pek ahım şahım olmadığıyerlerde, böyle şeyler bile insanın başını ağrıtabiliyordu. Herşey hazırlanıp araba yola çıktıktan sonra Yevgeni saat on’adoğru eve döndü. Lisa yatakta yatıyordu; kendini çok iyihissettiğini ve ağrıları olmadığını söyledi. Ne var ki, Lisa’yabakan tarafı bir klasör kartonuyla örtülmüş lambanınarkasında oturmuş büyük bir kırmızı kilime nakış ören VarvaraAlekseyevna, olup bitenden sonra her türlü barış imkânınınortadan kaltığını hiçbir tereddüde yer bırakmayan açık seçikbir yüz ifadesiyle belli ediyordu. “Sizin ne yapacağınızı

Page 107: Tolstoy - Şeytan

bilmem, ama ben görevimi yaptım” diyen bir hal okunuyorduyüzünden.

Yevgeni bu ifadeyi elbette algılamıştı, ancak hiç farketmemiş gibi davrandı. Neşeli, umarsız, endişe taşımayanbirini oynamaya çalışıp atları nasıl arabaya koştuğunu, kısrakKavuşka’nın sol at olarak ne kadar mükemmel olduğunuanlattı.

“Öyle ya, tam zamanı; yardımın anında gelmesi için aklakarayı seçerken, atları denemenin bundan uygun zamanıolamazdı! Çukura yuvarlayacaksınız şu zavallı doktoru!” diyedırıldandı Varvara Alekseyevna, bir yandan elindeki nakışişini iyice lambaya tutup kelebek gözlüğüyle ona bakarak.

“Atları uygun bir şekilde arabaya koşmam ve arabayıhazırlamam gerekiyordu; elimden geleni yaptım!”

“Muhakkak öyledir! Atlarınız beni az kalsın merdivenlerefırlatacaklardı, bunu unutmadım!”

Bu hikâyeyi kadın bir ara uydurmuştu ve Yevgeni o an,anlattıklarının doğru olmadığını ve olup bitenin tamamen farklıgerçekleştiğini söyleme gafletinde bulundu.

“Demek ki başka türlü olmuştu! Hep derim ya, prenslere desık sık demişimdir, yanlış, dürüstlükten uzak insanlarla birlikteyaşamanın çok zor olduğunu; her şeye tahammülüm vardırda, buna yoktur işte.”

Page 108: Tolstoy - Şeytan

“Olanlara derinden üzülmek için nedeni olan biri varsa o damuhakkakki benim!” dedi Yevgeni. “Siz ise...”

“Belli oluyor...”

“Neymiş belli olan?”

“Hiç, ilmikleri sayıyordum da!”

Yevgeni bu konuşma esnasında hastanın baş ucundadurmuştu; Lisa ona baktı, elini tutup sıktı. “Ne olursun benimiçin katlan!” diyordu sanki bakışları Yevgeni’ye. “Birbirimizisevmemizi engelleyemez.”

“Başka bir şey söylemeyeceğim. Sen haklısın,” diye kadınafısıldadıktan sonra Lisa’nın uzun, nemli elini, ardından daöperken kapanan sevimli gözkapaklarını öptü.

“O zamanki gibi bir durum mu?” diye sordu Yevgeni.“Kendini nasıl hissediyorsun?”

“Yanıltmamak için bir şey söylemekten korkuyorum, amabebeğin yaşadığı ve yaşayacağı gibi bir duygum var,” dedibir yandan karnına bakarken.

“Başka türlüsü zaten korkunç olurdu, bunu düşünmek bileistemiyorum.”

Lisa, Yevgeni’nin gidip rahatça uyuması için ısrar etmeyeçalıştı, ama Yevgeni bütün gece onun başında kaldı; tilkiuykusu uyudu ve her an ona yardım edecek şekilde hazır

Page 109: Tolstoy - Şeytan

bekledi. Oysa Lisa geceyi çok iyi geçirdi ve doktora habersalmış olmasalardı, belki ayağa bile kalkabilirdi.

Öğlene doğru doktor geldi ve durumun tehlikeli olmadığını;o an için aksi belirtiler bulunmamakla birlikte, her iki olasılığında göz önünde tutulması gerektiğini söyledi. Bu nedenlehastanın yatakta kalması gerekiyordu; hani ilaç vermeyi peksevmemekle birlikte, ona alması gereken bir ilaç dayazacaktı. Ardından Varvara Alekseyevna’ya kadın bedenininanatomisi üzerine bir konferans verdi; kadın başını ikidebirde anlamlı anlamlı sallayarak onu dinledi. Ardından mutatşekilde ücreti avucuna yerleştirildikten sonra arabaya binipgitti; hasta ise bir hafta yatakta kaldı.

Page 110: Tolstoy - Şeytan
Page 111: Tolstoy - Şeytan

XV

Yevgeni vaktinin çoğunu karısının baş ucunda geçiriyor; onahizmet ediyor, onunla çene çalıyor, ona kitap okuyor ve herşeyden daha zor olan şeye katlanıp Varvara Alekseyevna’nındırdırlarına kulak asmıyor; sesini çıkarmadan bunları sineyeçekiyor; bu dırdırların içinden esprili, eğlendirici bir şeylerbulup çıkarmayı bile beceriyordu.

Gelgelelim sonsuza kadar evde oturamazdı. Zaten Lisaonu başından savmaya çalışıyor; Yevgeni’nin durmadanyanında kalması halinde onun hastalanacağını söylüyordu.İkincisi, çiftliğin işleri hâlâ onun mevcudiyetine her adımdaihtiyaç duyacak şekilde düzenlenmişti. Evde oturmasımümkün değildi, kâh tarlaya, kâh koruluğa, kâh bahçeye yada samanlığa uğraması şarttı. Ne var ki Yevgeni her gittiğiyerde Stepanida’yı düşünmekten kurtulamadığı gibi, kadınıncanlı görüntüsü öylesine inatla karşısına dikiliyordu ki, onuunutabildiği anlar yok denecek kadar azdı. Ama işte hepsi bukadarla kalıyor; başka sonuçlara yol açmıyordu; ne olursaolsun bu duyguyu belki bastırabilirdi de; gelgelelim işin kötüyanı, eskiden onu aylarca görmediği halde, şimdi kadıngözünün önünden hemen hiç eksik olmuyordu. Yevgeni’nin,kendisiyle yeniden ilişki kurmak istediğini tahmin etmişolduğu belliydi; dolayısıyla sık sık onun yoluna çıkacak şekildedurumu ayarlayıp duruyordu. Ne Yevgeni ne de kendisi ogüne kadar bu karşılaşmalarda tek bir şey konuşmamışlar;ne o ne de kendisi, o belli amaçla bir buluşma düzenlemiş

Page 112: Tolstoy - Şeytan

değillerdi, sadece karşılaşmaya çalışıyorlardı hepsi bu.

En rahat karşılaşabilecekleri yer, köylü kadınların ineklereot toplamak için torbalarıyla gittikleri ormandı. Yevgeni bunubildiği için her gün ormana geliyordu. Her gün bir dahagitmeyeceğine dair kendine söz veriyor, ama her Allahıngünü kalkıp ormana geldiğinde, insan sesleri duyupçalılıkların arasına saklanıp heyecanla çarpan yüreğiyle,“acaba o mu?” diye gözünü dört açtığında, kendi kendineverdiği sözü de havada kalıyordu.

Onun orada olup olmadığını niçin bilmek istediğikonusunda düşünmeye ve kendine bunun hesabını vermeyeyanaşmıyordu. “Onu orada görseydim, hani orada yalnız daolsa onun yanına zaten gitmez, kaçmayı yeğlerdim,” diyedüşünüyordu. Ne var ki onu muhakkak görmesi gerekiyordu.

Bir gün, tam ormana girmek üzereyken nihayetStepanida’yla karşılaştı; kadın başka iki kadınla birliktesırtlarında ot dolu torbalarla ormandan çıkıyordu. Yevgenibiraz daha erken gelmiş olsa, belki ona ormandarastlayabilirdi. Şimdi ise, öteki kadınların yanındayken, kadındönüp kendisiyle birlikte ormana gelemezdi. Ancak, Yevgenibunun imkânsız olduğunu bizzat görmekle birlikte, ötekikadınların kendisini fark etmeleri tehlikesini göze alarakçalılıkların arkasında bir süre daha bekledi. Elbette kadınlargeri dönmediler; Yevgeni ise bekledi de bekledi; yerindenuzun süre kıpırdamadı. Ah, hayal gücü, kadının cazibesini

Page 113: Tolstoy - Şeytan

nasıl da allayıp pulluyordu.

Ve bu böyle bir kez değil, beş altı kez tekrarlanıp durdu.Yevgeni kapıldıkça kapılıyordu Stepanida’ya. Kadın ona dahaönce hiç o kadar çekici gelmemişti. Üstelik sadece çekicigelmekle kalmıyordu: Onu daha önce hiç böylesinepençesine almamıştı.

Yevgeni kendi üzerindeki bütün hâkimiyetini kaybettiğinihissediyor, bu da onu hasta ediyordu. Bu arada davranış vetutumunu geçmişte olduğu gibi, bizzat en acımasız şekildeyargılayıp kendini suçluyordu ve arzularının ya da asıl,davranışlarının –çünkü ormanda öyle erketeye yatmak da birdavranıştı– alçakça, rezilce olduğunun bilincindeydi.Stepadina’yla, başkalarının bulunmadığı herhangi bir yerdekarşılaşmasının ve ona sadece şöyle bir değmesinin, kendiniarzularının seline bırakmasına yeteceğini ve sadece bir fırsat;karanlıkta ya da uzak bir yerde ona yaklaşıp hayvanitutkuların selinde utanma duygusunu etkisiz kılabileceği biranı kolladığını biliyordu. Tam bir alçak olduğunu da çok iyibiliyor ve bu alçakça arzu ve hırsını hâlâ mücadele edip altedemediği için kendinden iğreniyordu. Her gün kendisinegüç vermesi, çürümesini, sefil, aşağılık duruma düşmesiniönlemesi için Tanrı’ya dua ediyordu. Her gün, bundan böyle oyönde tek bir adım atmamaya, kadını aramamaya, onutamamen unutmaya niyetleniyor; her gün şeytana uymaktankurtulmak için yeni yollar arıyor ve onlara başvuruyordu.

Page 114: Tolstoy - Şeytan

Gelgelelim hepsi boşunaydı.

Bu yollardan biri, hiç durmadan bir şeylerle meşgulolmasıydı; bir başka çare ise, yorucu bedensel işlere dalmasıve bu arada az yemesi; üçüncü bir çare de, bütün dünya; eşi,kaynanası, annesi ve köydekiler durumu fark edince içinedüşebileceği utanç ve ayıbı kafasında canlandırmayaçalışmasıydı. Bütün bu yollara ve çarelere başvuruyor, hattazaman zaman zafere ulaşabileceği duygusuna bile kapıldığıoluyordu. Ne var ki ona daha önce rastladığı ya daşimdilerde onu ot toplamaya gittiğinde gördüğü o lanet öğlesaatleri gelip çattığında, her şeyi unutup ormanın yolunututuyordu.

Böyle beş işkence dolu gün geçti. Bu beş gün içinde onusadece uzaktan görmüş, bir kez olsun onunla karşı karşıyagelmemişti.

Page 115: Tolstoy - Şeytan
Page 116: Tolstoy - Şeytan

XVI

Lisa’nın sağlık durumu bu arada iyileşmeye yüz tutmuş;yeniden ortalıkta dolaşmaya başlamıştı, ama kocasındakinedenini açıklayamadığı değişiklikten huzursuz oluyordu.

Varvara Alekseyevna bir süre için çekip gitmiş;misafirlerden sadece amca kalmıştı. Maria Pavlovna herzaman olduğu gibi evindeydi.

Haziran fırtınalarının ardından sık sık olduğu gibi, iki gündürardı arkası kesilmeyen yağmurlar başladığında, işte böyle,deliliğin sınırında bir ruh halindeydi Yevgeni. Tarladaki bütünçalışmalar durmuş, gübre bile nemden ve yollarınyumuşaması yüzünden çiftlikten tarlaya götürülemez olmuştu.Herkes, her şey evdeydi. Dışarıda çobanların başı sürülerledertteydi; uğraşa uğraşa sürüleri çiftliğe güç belagetirebiliyorlardı. İnekler, koyunlar çayırda yollarını şaşırıpsağa sola dağılıyor, köylü kadınlar yalınayak, çamura,gübreye bata çıka, bir yandan ağızlarına geleni söyleyerekyollarını şaşırmış inekleri yakalamaya çalışıyorlardı. Yağmurher yerde sel olmuş yollardan akıyor, ağaçlarınyapraklarından, otlardan sular damlıyor; saçaklardan veborulardan, yerdeki hava kabarcıkları dolu su birikintilerinedurmadan sular iniyordu.

Yevgeni o gün alabildiğine kederli ve düşünceli olankarısıyla evdeydi. Lisa onun keyifsiz, canı sıkkın halininnedenini sormayı birkaç kez denemiş, Yevgeni huysuz ve

Page 117: Tolstoy - Şeytan

öfkeli bir tavırla, “Bir şey yok,” deyip kestirip atmış, o da dahafazla sormamış, ama çok derin bir üzüntüye kapılmıştı.

Kahvaltının ardından oturma odasında oturuyorlardı. Amca,belki yüzüncü kez kibarlar dünyasındaki ilişkileri vetanışıklıkları konusunda palavra sıkıp duruyordu. Lisa birbebek yeleği örüyor ve içini çekerek havadan ve belağrılarından yakınıp duruyordu. Amca ona uzanmasını tavsiyeetti, kendisi içinse bir şişe şarap rica etti. Yevgeni evdekorkunç bir can sıkıntısı çekiyor, her şey hüzünlü, perişan, içbunaltıcı, melankolik geliyordu. Bir yandan sigara içip kitapokuyor, ama okuduğunun tek kelimesini bile anlamıyordu.

“Şöyle bir çıkmalıyım,” dedi, “dün getirdikleri kenevirtaraklarına bir göz atmam gerekiyor.” Kalkıp kapıya doğruyürüdü.

“Şemsiyeni al, n’olursun!”

“Niye ki? Deri ceketimi giyeceğim zaten. Sadecemandıraya kadar gideceğim.”

Yevgeni çizmeleriyle deri ceketini giydi ve fabrikanın yolunututtu. O, karşısına çıktığında daha yirmi adım bile atmamıştı.Kırmızı eteğini baldırlarının üzerinde toplamış ve bir eliylebaşını ve omuzlarını örten şalını tutuyordu.

“Burada ne arıyorsun?” diye sordu Yevgeni. İlk anda onutanımamış, tanıyınca da söylediğini geri almak için çok geçkalmıştı. Stepanida olduğu yerde duraklamış, Yevgeni’ye

Page 118: Tolstoy - Şeytan

gülümseyen gözlerle uzun uzun bakmıştı.

“Buzağımızı arıyorum. Bu havada siz nereye gidiyorsunuz?”diye, sanki her gün onunla konuşuyormuş gibi samimisamimi sordu.

“Hadi, bahçedeki kulübeye gel,” dedi ansızın; sanki içindekibaşka birisi kendi yerine konuşmuş gibi bu sözlerindudaklarından nasıl döküldüğüne kendisi de şaşmıştı.

Stepanida şalına daha sıkı sarıldı, gözleriyle ona ‘olur’anlamında işaret verdi ve bahçenin içinden geçerek zatengitmesi gereken kulübeye doğru hızla yürüdü. Yevgeni deleylak ağaçlarının arkasından sapıp aynı kulübeye gitmeküzere yoluna devam etti.

“Sayın efendimiz!” diye bir ses duydu arkasından,“hanımefendi biraz gelmenizi rica ediyor.”

Bu, hizmetçi Mişa’ydı.

“Aman Tanrım, bu senin beni ikinci kez kurtarışın,” diyeaklından geçirdi Yevgeni ve hemen döndü. Lisa, ona sadece,köydeki hasta bir kadına ilaç götüreceğine dair verdiği sözühatırlatmak istemişti; ilacı hemen yanına almasını rica etti.

Lisa ilacı hazırlayana kadar beş dakika geçti. Yevgenicebinde ilaçla evden çıktığında, evden onu görmesinler diye,hemen kulübenin yolunu tutmaya cesaret edemedi. Ancakgözden uzaklaşır uzaklaşmaz, hemen dönüş yapıp kulübeye

Page 119: Tolstoy - Şeytan

yöneldi. Daha oraya varmadan kadını kulübenin ortasında,dudaklarında neşeli bir gülümsemeyle kendini beklerkengördüğünü hayal etti. Ancak kulübeye girdiğinde kadınortalıkta görünmüyordu ve daha önce orada olduğuna dairhiçbir belirti yoktu.

Yevgeni, “Ya buraya hiç gelmedi ya sözlerimi belki hiçduymadı ya da anlamadı,” diye düşünmeye başlamıştı. Azevvel kadının işitebileceği korkusuyla, kulübeye gitmesi içinancak kendi duyabileceği kadar mırıldanmıştı zaten. Amabelki de kadın buraya gelmeyi hiç istememişti. Kadının öylehiç itiraz etmeden kendisini kollarına bırakacağına neredenvehmetmişti ki? Kadının kocası vardı. “Evet, gerçekten deöyle bir serseriyim ki; bir karım var hem de üstelik öylesineiyi bir kadın ve ben, yabancı bir kadının peşindenkoşuyorum.” Saman damından suların damladığı kulübedeoturmuş işte böyle düşünüyordu. “Ah, gelseydi ne büyükmutluluk olurdu ama! Dışarıda yağmur yağarken buradatamamen biz bize olurduk. Ona birkez daha sarılsam yeter;arkasından başıma ne gelirse gelsin... öyle ya,” diye aklınageldi birdenbire, “buraya gelmişse yolda muhakkak bir izolmalı.” Yevgeni çadıra giden dar patikaya bakıp gerçektende çıplak ayak izlerini fark etti. “Evet işte, o buradaydı.Tamam buraya kadar. Onu artık nerede görürsem; hemenona gideceğim. Geceleyin ona gideceğim.”

Daha uzun süre kulübede öylece oturup kaldı ve sonundakulübeyi ezik, yıkılmış, keder içinde terk etti. Köye giderek

Page 120: Tolstoy - Şeytan

ilacı yerine verdi, eve döndü ve öğle yemeğini beklemeküzere odasında divana uzandı.

Page 121: Tolstoy - Şeytan
Page 122: Tolstoy - Şeytan

XVII

Öğle yemeğinden önce Lisa yanına geldi. Yevgeni’ninkeyifsizliğinin ve huysuzluğunun nedeninin ne olabileceğikonusunda hâlâ kafa patlatıp duruyor ve kayınvalidesinin,doğumu ille de Moskova’da beklemelerinde ısrarlıolmasından hoşlanmadığını düşünüyordu. Moskova’yagitmeyip burada kalmakta kararlı olduğunu Yevgeni’yesöyledi. Yevgeni, karısının bekledikleri olaydan ne kadarkorktuğunu ve çocuğun dünyaya sağlıklı gelmemesiolasılığından ne kadar endişelendiğini biliyordu. Bu nedenlekarısının kendisi için her türlü fedakârlığa hazır oluşundanfazlasıyla etkilenmişti. İşte evde her şey dört dörtlüktü, iyi vetemiz; bir tek onun ruhunda her şey öylesine kirli ve tiksintivericiydi. Yevgeni bütün bir gece boyunca, zaafı karşısındaduyduğu o dürüstçe tiksintiye, meseleye bir son vermekonusundaki kesin kararlılığına rağmen, sabah her şeyinkaldığı yerden devam edeceğini bildiğinden büyük bir acıçekiyordu.

Odasında bir aşağı bir yukarı gidip gelirken, “Hayır, buböyle devam edemez,” diye kendi kendine söylendi. “Bununherhangi bir çaresi olmalı! Tanrım ne yapmam gerekiracaba?”

Birisi “yurtdışındakilere” özgü bir tarzda kapıyı vurdu. Bununamca olduğunu biliyordu. “Girin!” dedi.

Amca, Lisa’nın sözcüsü olarak kendi kendine karar verip

Page 123: Tolstoy - Şeytan

gelmişti.

“Biliyor musun, sevgili dostum, sende belli bir değişim farkediyor, Lisa’nın da bundan endişelendiğini görüyorum. Şimdibir tavsiyede bulunmak istiyorum. Gerçi burada başladığın işiyarım bırakmanın ve böylesine iyi işleyen bir fabrikayı yüzüstü koymanın sana çok zor geleceğini biliyorum; ama başkaçaren var mı? Anlayacağın sana tavsiyem, seyahate çık.Hem senin hem de onun için en iyisi bu! Kırım’a gidin, derim.Orada iklim harikadır, ayrıca orada işinin ehli bir ebe debulursun... Tam bağ mevsiminde orada olursunuz...”

“Dinleyin amcacığım,” diye ansızın söze girdi Yevgeni, “sırsaklayabilir misiniz? Çünkü beni çok korkunç, çok utançverici bir sır eziyor...”

“Ama rica ederim, benden nasıl kuşku duyabilirsin ki?”

“Öyleyse dinleyin amcacığım; bana bir iyilik yapabilirsiniz;hatta daha da öteye beni kurtarabilirsiniz,” dedi Yevgeni. Vesırrını pek saygı duymadığı bu amcaya açmak, karanlıkyüzünü ona göstermek ve aynı zamanda kendini alçaltmaküzere olduğu düşüncesi onu rahatlatıyordu. Kendini suçluhissediyor, kendini iğrenç, kötü bir insan olarak görüyor veinsanlara kim olduğunu, gerçek yüzünü göstererek kendinicezalandırma ihtiyacı duyuyordu.

“Konuş dostum, seni ne kadar sevdiğimi bilirsin,” dediamcası; besbelli ki bir sırrın, hem de görünüşe bakılacak

Page 124: Tolstoy - Şeytan

olursa çok berbat bir sırrın var olmasından ve birazdan busırrı öğrenecek olmasından, üstelik kendisinin bir işeyarayacağından çok memnundu.

“En başta, çok iğrenç biri olduğumu, işe yaramazın biri, birserseri, evet, gerçekten de bir serseri olduğumusöylemeliyim...”

“Sen neler söylüyorsun?” dedi amcası boynunu şişirerek.

“Lisa’nın, bu temiz, sevgi dolu varlığın kocası olan ben, birköylü kadınıyla düşüp kalkıyor, onu aldatmak istiyorsam buserserilik değil de nedir?”

“Sadece istiyorsun; yani henüz aldatmadın değil mi?”

“Hayır... ya da aslında: Evet, onu hemen hemen aldattımsayılır ve şimdiye kadar hâlâ olmadıysa, bu en azından banabağlı bir şey değildi. Ben buna çoktan can atıyordum; sadeceengellendim ve hâlâ da yapabilirim... şimdi, şu anda; neyapacağımı bilmiyorum...”

“İyi de, lütfen bana önce bir açıkla...”

“Öyleyse dinle. Henüz evli değilken burada köyden birkadınla ilişkiye girme salaklığında bulundum... anlayacağınonunla ormanda, tarlada buluştum...”

“Güzel miydi bari?” diye sordu amca.

Yevgeni bu soru üzerine alnını kırıştırdı; ancak yardıma o

Page 125: Tolstoy - Şeytan

kadar muhtaçtı ki, bu soruyu duymamış gibi yaptı.

“Anlayacağınız, meselenin daha sonra herhangi bir sorunolmayacağını, ilişkiyi canımın istediği an kesebileceğimi,böylelikle her şeyin biteceğini düşünmüştüm,” diye sözlerinisürdürdü Yevgeni. “Evliliğimden önce gerçekten de ilişkimikestim ve onu bir yıl boyunca bir daha ne gördüm ne dedüşündüm.” Kendi ağzından kendi ruhsal durumununanlatılışını duymak Yevgeni’ye çok tuhaf, acayip gelmişti; amasözlerini sürdürdü: “Derken günün birinde, nasıl olduğunugerçekten bilmiyorum; hani insanın büyülere filan inanacağıgeliyor, birdenbire onunla yüz yüze geldim; gelince deyüreğime yerleşen bir kurt içimi kemirmeye başladı.Kendime lanet ediyor, eylemimin, hani her angerçekleştirebileceğim eylemimin utanç verici olduğunukabul ediyorum... ediyorum ama, gene de üzerine üzerinegidiyorum ve hâlâ gerçekleştirmedimse bu sırf Tanrı’nın benikoruması sayesinde oldu. Dün Lisa beni çağırttığında tam daona gidiyordum...”

“Nasıl yani, yağmurda mı?”

“Evet, artık dayanamıyorum amcacığım; ben de bunu sizesöylemeye ve sizden tavsiye rica etmeye karar verdim.”

“Elbette, böyle bir ilişkinin insanın kendi çiftliğindeyürümeyeceği kesin. Dedikodu olabilir. Lisa’nın güçsüzolduğunu ve korunmaya muhtaç bulunduğunu görüyorum. İyide, bu niçin ille de burada, insanın kendi çiftliğinde olsun ki?”

Page 126: Tolstoy - Şeytan

Yevgeni bir kez daha amcanın sözlerini duymazlıktangelmeye ve meselenin özüne inmeye çalıştı.

“Beni kendimden kurtarın,” dedi, “sizden rica ettiğim bu.Bugünkü niyetim bir rastlantı sonucu son anda boşa çıktı,ama yarın, ya da başka herhangi bir seferinde beniniyetimden alıkoyan biri çıkmayabilir. Artık peşinde olduğumuda biliyor. Beni yalnız bırakmayın ki...”

“Tabii, tabii,” dedi amca. “Peki de, ona bu kadar âşıkmısın?”

“Kesinlikle değilim. Aşk değil bu... beni boyunduruk altınaalmış, elimi kolumu bağlamış olan herhangi bir güç. Neyapacağımı bilemiyorum, belki gücümü yeniden kazanırım...”

“En iyisi gene de tavsiyeme uymanız olacaktır sanırım,”dedi amca. “Kırım’a gidelim...”

“Evet, öyle, seyahate çıkalım. Ama burada olduğumuzsürece benim sırdaşım olmanızı rica ediyorum.”

Page 127: Tolstoy - Şeytan
Page 128: Tolstoy - Şeytan

XVIII

Yevgeni’nin sırrını amcaya açması, ama asıl o yağmurlugünün ardından duyduğu vicdan azabını ve utancı anlatması,aklını oldukça başına getirmişti. Yalta’ya yolculuk bir haftasonra başlayacaktı. Bu arada Yevgeni yolculuk için gerekliparayı bulmak üzere kente inmiş ve gerek evde gerekseişyerinde gerekli bütün talimatları verip düzenlemeleriyapmıştı. Neşesine tekrar kavuşmuş, karısına sevecendavranmaya başlamış ve görünür biçimde canlılığınakavuşmuştu.

O yağmurlu günün ardından Stepanida’yı bir dahagörmeden karısıyla birlikte Kırım’a gittiler. Burada iki enfesay geçirdiler. Yevgeni o kadar çok yeni şey görüp yeniizlenimler edindi ki, geçmişte olmuş her şey, en azından onakalacak olursa, hatıraları arasından silinip gitmişti. Özellikleyakın ilişkiler kurdukları eski tanıdıklarla karşılaştılar ve ayrıcayeni kimselerle tanıştılar. Kırım’da geçirdikleri günlerYevgeni’ye sürekli, tek bir bayram gibi geldi; ayrıca bugünleronun için öğretici ve yararlı oldu. Kırım’da hükümetin soylumareşallarından, liberal eğilimli, aklı başında biriyle tanıştı;adam, Yevgeni’yi çok sevdi ve ona çok değerli öğütler veripyol gösterdi, ayrıca kendi partisine katılmasını sağladı.

Ağustosun sonuna doğru Lisa güzel, sağlıklı bir kızdoğurdu. Doğum hiç beklenmedik bir anda ve çok kolaygerçekleşti.

Page 129: Tolstoy - Şeytan

Eylülde Irtenyevler yeni bir yolculuğa çıktılar. Lisa bebeğibesleyemediği için, yanlarına süt annesini de almış çocuklabirlikte dört kişi eve dönüyorlardı. Geçmişte üzerine çökmüşkâbustan tamamen kurtulmuş halde Yevgeni yepyeni, mutlubiri olarak yuvaya dönmekteydi. Bütün kocalar gibi, doğumsırasında yaşadığı onca ıstıraptan sonra karısını daha da çoksevdi. Çocuğunu kucağına aldığında yaşadığı duygular onuniçin yeni ve çok hoştu, ama sanki biri onu gıdıklıyormuş gibi,bu duygular ona biraz da gülünç geliyordu.

O zamana kadar bütün zamanını ve enerjisini alanekonomik işlerin arasına, eski soylu Mareşal Dumşkin’neyakınlaşması sayesinde, kırsal arazinin özyönetiminde sözsahibi olma merakıyla birlikte yeni bir boyut girdi. Bu durumYevgeni’nin hırsını ve bir yurttaş olarak görev duygusunukamçılamıştı. Ekimde olağanüstü bir meclis toplanacak ve bumecliste Yevgeni aday olacaktı. Geri döndükten sonra birkez şehre, bir kez de Dumşkin’e gitti.

Şeytana uyması ve iç mücadelesi yüzünden bir zamanlarçektiği acıları hemen hemen hiç düşünmüyor, hatta doğrudürüst kafasında bile canlandıramıyordu. Olup bitmiş buşeyler şimdi ona, başına musallat olmuş zihinsel, ruhsal birarıza gibi geliyordu.

Kendini o kötü, nahoş olayların hepsinden öylesinekurtulmuş hissediyordu ki, ilk fırsatta yöneticiye, kadının neolduğunu sormakta bile bir sakınca görmemişti. Daha önce

Page 130: Tolstoy - Şeytan

de kendisiyle kadın hakkında konuştuğuna göre, şimdi de bukonuda artık rahat davranabilirdi.

“Yani,” diye söze girdi, “Sidor Peçnikov hâlâ köye dönmedimi?”

“Hayır, kendisi hâlâ şehirde!”

“Peki, karısı ne yapıyor?”

“ Ah, çürümüş bir karı bu. Şimdilerde yeniden Senovey ileilişki kurdu. İpini iyice kopardı.”

“Daha iyi,” diye düşündü Yevgeni. “Harika işte, onu artıkumursamaz oldum. Nasıl da değiştim!”

Page 131: Tolstoy - Şeytan
Page 132: Tolstoy - Şeytan

XIX

Yevgeni’nin istediği her şey olmuş, çiftlik ona kalmıştı,fabrika tıkır tıkır işliyordu; pancar hasadı çok iyi gitmişti ve deiyi para kazanma ihtimali çok yüksekti. Karısı çok rahat birdoğum yapmış; kaynana yolculuğa çıkmış ve kırsal bölgedekiseçimde oy birliğiyle seçilmişti.

Yevgeni, seçimin ardından şehirden eve döndü. Seçildiğiiçin şehirde kendisine iyi şanslar dilenmiş; Yevgeniteşekkürlerini dile getirmiş ve toplu yemekte beş bardakşampanya içmiş, yeni hayatıyla ilgili planları kafasındauçuşmaya başlamıştı; eve dönerken karısını düşünüyordu.Tarlalara kocakarı yazı yayılmıştı. Gün güzeldi; güneş pırıl pırılparlıyordu. Yevgeni topraklarındaki çiftliğe yaklaştıkça,seçildiğine göre, ne zamandır hayalini kurduğu o kamusalgörevlerini nasıl yerine getirmesi gerektiğini düşünüyordu.Resmi konumu ona, iş yerleri yaratarak halka yardımcı olmaimkânı vermekle kalmayacak, aynı zamanda nüfuzusayesinde halk yararına adımlar atmasını sağlayabilecekti.Üç yıl sonra hem kendi köylülerinin hem de bütün ötekiköylülerin kendisi hakkında nasıl bir yargıya varacaklarınıkafasında canlandırmaya çalışıyordu. Köy yolunda ilerleyipdolu kovalarıyla yolunun üstünden geçmekte olan köylü birerkekle kadın gördüğünde, “Örneğin şunlar?” diye sordukendi kendine. Köylüler önce yolun üstünde dikilip kaldılar,ardından kenara çekilip arabaya yol verdiler. Köylü, yaşlıPeçkinov’tu kadın ise Stepanida. Yevgeni ona baktı, onu

Page 133: Tolstoy - Şeytan

tanıdı ve hiç heyecanlanmadan sükûnetini koruyunca bunaçok sevindi. Stepanida hâlâ eskiden olduğu gibi güzeldi, hoşgörünüyordu; ama bu Yevgeni’yi hiç etkilemedi.

Eve geldi. Lisa onu dış merdivenlerde karşıladı. Harika birakşamdı.

“Eh, artık seni tebrik edebiliriz herhalde?” dedi amca.

“Evet, seçildim.”

“Ooh, harika bu. Şampanyaları patlatabiliriz!”

Ertesi sabah Yevgeni, tekrar olanca gayretiyle, biraz ihmaletmiş olduğu işlere sarıldı. Çiftliğin tarla bölümünde yeni birharman makinesi çalışmaya başlamıştı. Yevgeni makineninişleyişini seyrettikten sonra çalışan kadın işçilerin arasındanyürüdü. Herhangi bir şeyin özellikle gözüne batmaması içingayret ediyordu etmesine, ama bütün çabalarına rağmen tamo sırada saman taşıyan Stepanida’nın siyah gözlerini vekırmızı eşarbını iki kez fark etti. İki kez yan gözle kadına baktıve yeniden içinde bir şeylerin kabarıp yükseldiğini hissetti;peki, neyin nesiydi bu, anlayabilecek durumda değildi.Ancak ertesi gün, yeniden atla çiftliğin dış bölümündekiharman yerine gelip iki saat boyunca ayak altında aylak aylakdolanırken, genç kadının o güzelim, hoş görüntüsüne gözlerikayıp durdukça, işte şimdi, işinin gerçekten de bitmiş,ümitsiz bir vaka haline gelmiş olduğunu hissetti. Şu korkunçacılar, yürek sızıları yeniden başladı; paçasını kurtarmasına

Page 134: Tolstoy - Şeytan

imkân bulunmayan o berbat endişe ve korku onu yenidenpençesine aldı.

***

Beklediği de başına gelmekte gecikmedi. Ertesi gününakşamı nasıl olduğunu bilmeden, kendini evinin arkasında,samanlığın tam karşısında, o sonbaharda buluştukları yerdebuldu. Tesadüfen oradan geçiyormuş gibi yapıp durdu ve birsigara yaktı. Komşu köylü kadın onu gördü ve Yevgeni birkaçadım gerileyince, kadının birisine: “Hadi gitsene, senibekliyor; yemin ederim ki, orada duruyor, salak karı, hadigit!” dediğini duydu.

Yevgeni bir kadının; –evet bu oydu, ta kendisi– samanlığanasıl koştuğunu gördü, ama kendisi, tam o sırada karşıdanbir köylü geldiğinden, peşinden gidemeyip eve döndü.

Page 135: Tolstoy - Şeytan
Page 136: Tolstoy - Şeytan

XX

Oturma odasına adımını atınca buradaki her şey onaalabildiğine yabancı, doğallıktan uzak geldi. Sabahın erkensaatinde, bu delilikten, çılgınlıktan kurtulmaya, her şeyiunutmaya, hiçbir şey düşünmemeye kararlı bir halde, dipdiri,canlı ve neşeli uyanmıştı. Öğleden önce hiç farkındaolmadan, bu ruh hali yavaş yavaş dağılmaya başlamış, işineyönelik ilgisi uçup gitmiş, bütün bu bağlardan kurtulma isteğidoğmuştu. Daha önce kendisine önemli gelip onu sevinceboğan şeyler şu anda el atmaya değmez, önemsizgörünmeye başlamışlardı. Tamamen bilinçdışı birsürüklenişle her türlü meşguliyetten kurtulmaya çalışıyorduşimdi; sakin sakin durumunu düşünebilmek ve aklını başınatoplayabilmek için bunu gerekli görüyordu; bu amaçla yalnızkalmaya çalıştı. Gelgelelim yalnız kalır kalmaz da bahçede veormanda dört dönmeye başladı. O kirli hatıralarıyla, hani onukarşı konmaz bir güçle çeken hatıralarıyla ilintili olan yerleriarıyordu. Gerçi kendini, bir şeyler düşünebilmek için böyleaylak aylak dolanıp durduğuna inandırmaya çalışıyordu, amahiçbir şey düşündüğü yoktu; sadece bir deli gibi, herhangiakla yatkın bir nedeni olmaksızın bekliyordu; belki Stepanidabir mucize sonucunda, kendisinin, özlemini çektiğini tahmineder de, buraya hiç kimsenin, hiçbir şey görmeyeceği biryere, belki de geceleyin ay yokken ve her yer karanlıkkengelir o da onu kendine çekip bedenine dokunabilir diyebekliyordu.

Page 137: Tolstoy - Şeytan

“Evet, işte payıma düşen: İşime öyle gelince onunla ilişkimikesmeye kalktım,” diye kendi kendine konuşmaya başladı.“Sırf sağlığım nedeniyle genç, taze, temiz bir kadınla ilişkikurmak istedim. Şimdi, kadınlarla böyle oynanmayacağıortaya çıkıyor işte. Onu istediğim an kullanabileceğimi,alabileceğimi sandım; şimdi o beni aldı ve bırakmıyor. Özgürolduğumu sanıyordum, oysa ne zamandır özgür değildim.Evlendiğimde kendi kendimi kandırdım. O günden bu yanayaptığım her şey çılgıncaydı, aldatmaydı. Onunla ilişkiyegirdiğimde, kocasıymışım gibi yepyeni bir duygu benliğimisarmıştı. Ondan hiç ayrılmamalıydım...

“Benim için artık iki türlü hayat mümkün: Bunlardan biri Lisaile başlattığım hayat; resmi, kamusal konumum, statüm, ticariişlerim, çiftlik, çocuk, insanların bana duydukları saygı. Buhayattan yana karar verirsem Stepanida burada kalamaz. Ozaman da istediğim gibi, çekip gitmesi şart ya da arkasındahiçbir iz bırakmaması için yok edilmeli. Öteki hayat şöyleolabilir: Onu kocasının elinden alırım, ona para veririm ve hertürlü rezilliği, ayıbı, utancı sineye çeker, onunla birlikteyaşarım. Ancak bu durumda Lisa ve küçük Mimi’ye vedaetmek zorunda kalırım. Ya da hayır, çocuk bir engeloluşturmaz, ama ya Lisa, o zaman burada kalamaz, çekipgitmesi şart olur. Her şeyi öğrenmeli, bana lanet edip çekipgitmeli, Lisa’ya, onu bir köylü karısıyla değiştiğimi, birsahtekâr, alçak bir serseri olduğumu söylemek zorundayım.Ama hayır, bu fazlasıyla tehlikeli; böyle bir şey olmaz! Amaniye olmasın ki?” diye zorlayıp duruyordu düşüncelerini,

Page 138: Tolstoy - Şeytan

“mesela Lisa hastalanıp ölebilir. Lisa ölse... evet, bu harikaolurdu...

“Harika mı? Ne tür bir serseriyim ben! Hayır, ille de birininölmesi gerekiyorsa bu öteki kadın olmalı. Stepanida bir ölse;ah, bir ölse!..

“İnsanın karısını ya da sevgilisini nasıl ve niçin zehirlediğiniya da vurup öldürdüğünü kavrayabiliyorum. Eline bir tabancaalıyor, ona bir randevu veriyorsun, sonra ona sarılmak yerinegöğsünün ortasına bir mermi sıkıyorsun ve her şey bitiyor...

“Şeytanın ta kendisi o; ete kemiğe bürünmüş şeytan! Benistemeden beni boyunduruk altına aldı.[5]

“Onu öldürmeli miyim? Sadece iki çıkış yolu var: Ya karımbu dünyadan gitmeli ya da o. Çünkü şu ana kadar olageldiğigibi yoluma devam etmem artık imkânsız.

“Bu tamamen imkânsız! Her şeyi iyice düşünmeli ve bununne gibi sonuçlara yol açabileceğini açık seçik önümekoymalıyım. Her şey eskisi gibi devam etse neler olabilir?Olacak şu; her şeyden vazgeçtiğime ve artık onu düşünmekistemediğime kendimi inandırmaya çalışacağım, amabunların hepsi bir niyet olmaktan öteye geçemeyecek,akşam olunca gene evinin arkasındaki samanlıkta pusuyayatacağım ve o pusuda beklediğimi zaten bildiği için banagelecektir.

“Ve millet bunu öğrenecek, kalkıp karıma söyleyecek ya da

Page 139: Tolstoy - Şeytan

yalan söyleyemeyeceğim için gidip bizzat kendimsöyleyeceğim. Böyle yaşamaya devam etmem artıkkesinlikle imkânsız. Muhakkak ki herkes olup biteniöğrenecek. Paraşa ile Schmied de. Böyle yaşamak mümkünmü yani?

“Elbette, kesinlikle mümkün değil. Düşündüğüm gibisadece iki çıkış yolu var: Ya karımı öldürmeliyim ya da onu.Ama dur... evet, öyle ya: Üçüncü bir yol daha var; kendimiöldürmem,” dedi Yevgeni birden kendi kendine. Bunudüşünür düşünmez de buz gibi bir ter başından aşağıya indi.

“Evet, kendimi öldürmem şart; o zaman onu öldürmemegerek kalmaz.” Ve Yevgeni’nin bütün benliği bu korkuyladolup taşmaya başlamıştı; çünkü kendisi için sadece tekçıkış yolunun bu olduğunu hissediyordu. “Bir tabancam varya... peki gerçekten de kendimi öldürecek miyim? Bunuşimdiye kadar hiç düşünmemiştim; ne kadar ilginç!..”

Yevgeni odasına dönüp içinde tabancanın bulunduğudolabın yanına gitti. Tam dolabı açmıştı ki, karısı odaya girdi.

Page 140: Tolstoy - Şeytan
Page 141: Tolstoy - Şeytan

XXI

Yevgeni tabancanın üstüne bir gazete fırlattı.

“Hep aynı şey,” dedi Lisa, Yevgeni’ye şöyle bir baktıktansonra.

“Aynı şey mi, ne demek istiyorsun?”

“Bana içini açmaya yanaşmadığın zamanlardaki o korkunçyüz ifadesini tekrar taşımaya başladın. Genya sevgilim, neolursun söyle, neyin var? Sana korkunç acı verdiğinigörüyorum. Söyle bana, seni rahatlatacaktır. Neyse ne, herhalükârda böyle acı çekmeye devam etmek yerine, söylemençok daha iyi olacaktır. Biliyorum, çok kötü bir şey olamazzaten.”

“Emin misin bundan? Sadece önce...”

“Söyle bana, söylemeden seni bırakmayacağım.”

Yevgeni acı acı gülümsedi.

Ona söylemeli miydi? Hayır, imkânsızdı, zaten şununşurasında, anlatacak olmuş bitmiş ne vardı ki? Gerçi tam osırada süt anne odaya girip çocukla gezintiye çıkıpçıkamayacağını sormasa belki de ona durumu anlatacaktı.Lisa çocuğu giydirmek üzere odadan çıktı.

“Anlatacaksın bana öyle değil mi? Hemen dönüyorum.”

Page 142: Tolstoy - Şeytan

“Evet, belki.”

Lisa sonraları, bu sözlere eşlik eden o zoraki gülümsemeyihiç unutamayacaktı. Çıkıp gitti.

Yevgeni bir hırsız gibi çarçabuk tabancaya sarılıp onukılıfından çekip aldı. Tabanca doluydu; ancak çok uzun birzaman önce doldurulmuştu; tabancada bir mermi eksikti.

“Peki şimdi ne olacak?”

Yevgeni tabancanın namlusunu şakağına dayayıp bir antereddüt etti. Ne var ki Stepanida’yı, onu görmeme kararını;bütün o şeytana uymaları; bitip tükenmez tökezlenmelerini veyalpalamalarını, kendini bekleyen yeni mücadeleyidüşününce dehşete kapılıp, “Hayır, böylesi daha iyi!” deyiptetiğe bastı.

Lisa çılgınlar gibi odaya koştuğunda –zaten merdivenleriinmeye bile vakit bulamamıştı– Yevgeni yerde yüzü koyunuzanmış yatıyordu. Koyu, sıcak kanlar yaradan fışkırıyor,ceset hâlâ gerilip kasılıyordu.

Adli soruşturma başlatıldı. Kimse bu intiharının nedeninikavrayıp açıklayamıyordu. Amca, bu intiharın, Yevgeni’nin ikiay önce kendisine yaptığı itiraflar ile bir ilintisi olabileceğinibir an bile aklının ucuna getirmedi.

Varvara Alekseyevna, bunu zaten hep tahmin edipönceden söylediğini iddia etti. Ona göre, Yevgeni biriyle

Page 143: Tolstoy - Şeytan

tartışıp kavga ederken bu her zaman belli oluyordu. Lisa ileMariya Pavlovna onun bu talihsiz eylemi niçingerçekleştirdiğini bir türlü anlayamıyorlardı ve doktorlar,Yevgeni’nin akıl hastası olduğunu iddia ettiklerinde onlarainanmadılar. Yevgeni’nin bedenen ve ruhen tanıdıklarıyüzlerce insandan çok daha sağlıklı olduğunu bildiklerindendoktorların yargısına katılmaları imkânsızdı.

Gerçekten de, Yevgeni Irtenyev o zamanlar akıl hastasıidiyse, bütün insanlar akıl hastasıdır; ama en ağır akıl hastasıolanlar; kendilerinde farkına varmadıkları akıl hastalığıbelirtilerini başkalarında görmek isteyenlerdir.

Yasnaya Polyana, 10-19 Kasım 1889

***

Page 144: Tolstoy - Şeytan
Page 145: Tolstoy - Şeytan

SON BÖLÜMÜN İKİNCİ FİNALİ

Onu öldürmeli miyim? Sadece iki çıkış yolu var: Ya karımbu dünyadan gitmeli ya da o. Çünkü şu ana kadar olageldiğigibi yoluma devam etmem artık imkânsız,” diye söylendiYevgeni; masaya yaklaştı; çekmeceden tabancasını aldı,baktı; bir mermi eksikti ve tabancayı pantolonunun cebinesoktu.

“Aman Tanrım, neler yapıyorum ben!” diye bağırdı, ellerinikavuşturup dua etmeye başladı. “Bana yardım et Tanrım;kurtar beni! Kötü bir niyetim olmadığını biliyorsun, ama benkendi başımın çaresine bakabilecek durumda değilim. Banayardım et!” diye konuştu ve aziz resiminin önünde istavrozçıkardı. “Hayır, gerçekten de artık kendi kendimin hâkimideğilim,” diye düşündü; “biraz hareket etmeliyim, her şeyiyeni baştan düşünmek istiyorum.”

Hole çıktı; kısa kürk ceketini ve lastik ayakkabılarını giydi vedış merdivenlere doğru yürüdü. Bahçeden geçerek, irade dışıbir hareketle çiftliğin dışına, harman makinesinin bulunduğuyere doğru yürüdü. Makine hâlâ çalışıyor; şangırtıları,gürültüsü ve makinenin başında çalışan delikanlılarınbağırtıları duyuluyordu. Buğday ambarına girdi. Stepanidaburadaydı. Bakışları hemen kadını buldu: Kadın başaklarıdemetliyordu; Yevgeni’yi görünce gözleri gülümsedi. Neşelive şuh hareketlerle yerlere saçılmış başakların üzerindedolaşıyor; onları tırmıkla toplayıp hızla ve ustaca demetler

Page 146: Tolstoy - Şeytan

yapıyordu. Yevgeni ona bakmamak için akla karayıseçiyordu; ama sonunda dayanamayıp Stepanida’nınbulunduğu yere baktı. Ancak, kadın onun görüş açısındançıkınca kendine gelebildi. Yönetici, tarlada yatan hasadıharman makinesine vereceklerini, bunun fazlasıyla zamanave zahmete mal olacağını; ürünün ise pek fazla olmayacağınısöylüyordu. Yevgeni dövenin, ara sıra kötü bağlanmış birdemet içinden geçerken paldır küldür sesler çıkardığıtamburunun yanına gitti ve ambara konan hasattan geriye nekadar kaldığını sordu.

“Beş araba kadar olmalı.”

“O zaman...” diye söze girdi Yevgeni ama lafının sonunugetiremedi. Stepanida tamburun ta dibine kadar sokulmuş,altındaki sağa sola saçılmış başakları tırmıkla topluyor, biryandan da onu bakışlarıyla yakıp duruyordu.

Bu bakışlar, aralarındaki neşeli, dertsiz, sıkıntısız bir aşkı,Yevgeni’nin, kendisini nasıl özlediğini ve arzu ettiğinianladığını ve kendisi yüzünden samanlığa kadar geldiğinibildiğini anlatıyordu. Yevgeni bu bakışlarda, Stepanida’nınher zaman olduğu gibi, herhangi bir şart öne sürmeden ya dasonuçlarına aldırış etmeksizin kendisiyle yaşamaya ve mutluolmaya hazır olduğunu okuyordu. Yevgeni, kendini tamamenonun gücüne teslim olmuş hissediyor, ama ona teslimolmaya yanaşmıyordu.

Birden aklına duası geldi ve onu tekrarlamaya çalıştı. Kendi

Page 147: Tolstoy - Şeytan

kendine dua ediyordu, ama bunun bir işe yaramadığını farketmekte gecikmedi. Kafasını meşgul eden tek bir düşüncevardı: Bu, başkaları fark etmeden ona nasıl olup da birrandevu verebileceği düşüncesiydi.

“Burada işimizi bitirince ne yapalım?” diye sordu yönetici.“Yeni bir hasat bölümüne geçelim mi, yoksa yarına kadarbekleyelim mi?”

“Evet, evet...” diye cevap verdi Yevgeni ve irade dışı birhareketle Stepanida’nın başka bir kadınla başakları taşıdığıyere doğru yürüdü.

“Kendimin hâkimi olamayacak mıyım?” diye söylenipduruyordu. “Bu olayla birlikte yok olup gitmem mi gerekiyorgerçekten? Ah Tanrım!.. Tanrım mı, Tanrı manrı yok ki...sadece tek bir şeytan var ve bu şeytan o. Beni boyundurukaltına aldı bu şeytan. Ama hayır, buna katlanmayacağım,katlanamayacağım! Şeytan... Şeytan!..”

Yevgeni kalkıp Stepanida’nın arkasından gitti, ona yaklaşıpsırtından bir, iki, üç kez ateş etti. Kadın hemen devriliporacıkta başakların üzerine yığılıverdi.

“Aman Tanrım bu ne?” diye kadınlar bağrıştılar.

“Tesadüf değildi, hayır... onu bile bile vurdum!” diye bağırdıYevgeni. “Polisi çağırın!”

Eve dönüp karısına bir şey söylemeden odasına girip

Page 148: Tolstoy - Şeytan

kapandı.

“Yanıma sakın gelme!” diye kapıdan karısına seslendi,“nasıl olsa her şeyi öğreneceksin!”

Bir saat sonra zili çalıp içeriye giren hizmetçiye:

“Git bak bakalım Stepanida hâlâ yaşıyor mu?” dedi.

Hizmetçi olup biten her şeyden haberdardı ve kadınınyaklaşık bir saat önce öldüğünü söyledi.

“Öyle mi, bu iyi. Beni yalnız bırak ve polis ya da savcıgelince bana haber ver!” dedi.

Hem komiser hem de savcı ertesi gün çıkageldiler veYevgeni, karısına ve kızına veda ettikten sonra hapishaneyegötürüldü.

Mahkemeye çıkartıldı. Ağır ceza mahkemelerinin kurulduğuilk yıllardı. Fiili, akli bir dengesizlik anında işlediği kabul edildive sadece kilisede tövbe etmeye mahkûm oldu. Dokuz ayboyunca gözaltında tutuldu, ardından bir ay için birmanastırda tövbe etme mecburiyetini yerine getirdi.

Hapisteyken kendini alkole vermişti; manastırda alkoledevam etti ve iflah olmaz bir alkolik olarak evine geri döndü.

Varvara Alekseyevna, bunu zaten hep tahmin edipönceden söylediğini iddia etti. Ona göre, Yevgeni biriyletartışıp kavga ederken bu her zaman belli oluyordu. Lisa ile

Page 149: Tolstoy - Şeytan

Mariya Pavlovna onun bu talihsiz eylemi niçingerçekleştirdiğini bir türlü anlayamıyorlardı ve doktorlar,Yevgeni’nin akıl hastası olduğunu iddia ettiklerinde onlarainanmadılar. Yevgeni’nin bedenen ve ruhen tanıdıklarıyüzlerce insandan çok daha sağlıklı olduğunu bildiklerindendoktorların yargısına katılmaları imkânsızdı.

Gerçekten de, Yevgeni Irtenyev o zamanlar akıl hastasıidiyse, bütün insanlar akıl hastasıdır; ama en ağır akıl hastasıolanlar; kendilerinde farkına varmadıkları akıl hastalığıbelirtilerini başkalarında görmek isteyenlerdir.

Page 150: Tolstoy - Şeytan
Page 151: Tolstoy - Şeytan

DİPNOTLAR[1]Auktorial: Üçüncü tekil kişi anlatımda, yazarın yorumlayıcı,

açıklayıcı, uyarıcı vb. olarak, araya girdiği, her şeyi bilen,öngören ve tahmin edebilen yetkin bir bilinç olarak anlatıyamüdahale edebildiği anlatım tarzı. (Ç.N.)

[2]Desyatin: 1.093 hektar.[3]Savaşlardan önce ve sonra doğumlarda patlama

yaşandığı kanaatine dayalı bir inancın ifadesi. (Ç.N.)[4]Hıristiyanlarda, özellikle Katoliklerde, bir azizin ismini

taşıyan kişi o azizin Katolik takvimindeki gününü isim günüolarak kutlar. İsim günlerinde insanlar hediyeler alır,arkadaşları ve aileleriyle bu günü kutlarlar.

[5]Buradan sonraki bölümün ikinci bir versiyonu var. Bkz.113.