Upload
others
View
14
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
TSE onaylı yeterlilik
belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal
eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba
kanlığı'ndan almak zorunda oldukları
İthalat Yeterlilik Belgesi ile ilgili 1 Tem
muz 1996 tarihinde yürürlüğe gireceği
belirtilen yeni düzenleme, Ocak 1997
tarihine ertelendi. Sanayi ve Ticaret Ba
kanlığı'nın "Sanayi Mallarının Satış Son
rası Hizmetleri Hakkında Tebliğ", 24
Aralık 1995 tarihli Resmi Gazete'de ya
yımlanmıştı.
• Tebliğ'de bilgisayar ve yan ürünle
rini ithal eden şirketleri en fazla ilgilen
diren konu, ithalat yapabilmek için aç
mak zorunda oldukları Teknik Servis
İstasyonlarına ilişkindi. Yeni düzenle
me, servis istasyonları için Türk Stan
dartları Enstitüsü'nden hizmet yeterlilik
belgesi istiyor. Ayrıca, bilgisayar sistem
leri için her coğrafi bölgede en az 1 ta
ne olmak üzere toplam 10 servis istas
yonu kurmayı zorunda hale getiriyor.
• Konu hakkında görüştüğümüz it
halatçı şirketler, iki farklı görüşü savu
nuyorlar. Bir grup, söz konusu düzen
lemenin yerinde olduğunu savunurken,
diğer grup, İthalat Yeterlilik Belgesi'nin
sadece formalite düzeyinde kaldığını
ve yeni düzenmelerin de gerekli alt
yapı hazırlanmadan uygulamaya
konulacağı için bir anlam ifade et
meyeceği görüşünü dile getiriyor.
(Ayrıntılı haber sayfa 3'te)
Bu sayıda...
• Turk.Net, TISSAD'a üye
olmadığını açıkladı
(Sayfa 9)
• Internet'ten para
kazanmanın yolları
(Sayfa 10)
• BT şirketlerinin Global
1000'de etkisi artıyor
(Sayfa 14)
• Internet ve iletişim
teknolojileri-5
(Sayfa 18-19)
• Yeni ürünler
(Sayfa 23-24)
• Scala, Türkiye'de ofis
açıyor
(Arka sayfa)
• Atlanta Olimpiyatlarının
BT sponsoru IBM
(Arka sayfa) ULAKBİM'de ihale hazırlığı Ulusal Akademik
Ağ ile ilgili topoloji
çalışmaları devam
ediyor. ULAKBIM
Müdürü Doç.Dr.
Yaşar Tonta, bu yı
lın sonuna kadar
her noktayı Akade
mik Ağ'a bağlama
konusunda kararlı
olduklarını belirtti.
(Ayrıntılı haber sayfa 8'de)
İş Bankası'nda
'İnteraktif
Bankacılık'
Türkiye İş Bankası, para
çekme dışında tüm banka
cılık hizmetlerinden tele
fon aracılığıyla yararlan
mayı kapsayan İnteraktif
Bankacılık Sistemini'nin ilk
adımı İnteraktif Telefon'u
hizmete açtı.
(Ayrıntılı haber
sayfa 6'da)
Acer, Pentium 200'e hızlı geçiyor Acer Türkiye, Empa ile işbirli
ğine giderek en taze ürünleri en
hızlı şekilde kullanıcılarına ulaş
tırmayı hedefliyor. Bu işbirliği
çerçevesinde Ağustos ayının ilk
haftasında Türkiye'ye gelecek
olan Intel Pentium 200 işlemci
ler, Acer sistemlerinde aynı anda
kullanılıyor olacak. Acer Türkiye
Genel Müdürü Faik Burhanoğlu,
1996 yılında Pentium 200 işlem
cili PC'Ierin toplam satışları için
deki payının yüzde 5 olacağını
tahmin ediyor.
(Ayrıntılı haber sayfa 4'te)
TISSAD'dan TT'ye ağır eleştiri Kuruluş çalışmaları devam
eden Türk Internet Servis
Sağlayıcıları Derneği (TIS-
SAD) bir basın deklarasyonu
yayınlayarak TURNET'in te
kel olmasına ve önerilen In
ternet Servis Sağlayıcı Sözleş
mesine kökten karşı oldukla
rını belirtti.
Deklarasyonda ayrıca,
TT'nin TURNET'i bir Internet
tekeli olarak dayatmasının
tüm taraflar için yıkıcı olma
ya devam edeceği de kayde
dildi.
Ticari Internet faaliyeti
olan bazı kuruluşların birara-
ya gelmesiyle oluşturulan
TISSAD'ın deklarasyonuna
IBM Türk Ltd., SuperOnline,
Türkiye Online, EscortNet,
DomiNet, AdaNet, DekaNet,
WecNet, MirajNet, DutNet,
TürkNet ve KilimNet'in imza
attığı belirtildi.
(Ayrıntılı haber sayfa 7'de)
4K'da iki yeni PC markası
4K, iki yeni PC markasının daha dağıtıcılığını üstlendi. Şir
ket Acer ve Olivetti ile, satıcılarının, her biri ayrı konuda
odaklanmış ürünlerle çalışıp, her projeye çözüm götürebile
cek nitelikte bir ürün yelpazesine sahip olmasını hedefliyor.
(Ayrıntılı haber sayfa 9'da)
IBM, üretim sektörüne
ilk ATM'i kuruyor IBM Türk ve Datem, Türkiye'de endüstri ala
nındaki ilk ATM (Asynchronous Transfer Mode)
projesini gerçekleştiriyor. Daha önce finans sek
töründe ve eğitim kurumlarında uygulanan ATM
teknolojisi, Türkiye otomotiv yan sanayinin bü
yük kuruluşlarından Coşkunöz Holding'de Ekim
ayı içerisinde kullanıma açılacak.
(Ayrıntılı haber sayfa 2'de)
Topluma ve yakın
ilgililerine açık mektup:
Bilim ve eğitim dili
ülkemizde Türkçe
olmak zorundadır
H.Ü. Bilgisayar Yazılımı
Anabilim Dalı Başkam
Prof Dr. ERSİN TÖRECİ'nin
yazısı sayfa 26-27'de
2 h a b e r 22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76
IBM, üretim sektörüne İlk ATM'i kuruyor AHMET TOKUZ
IBM Türk ve iletişim
ürünleri çözüm ortağı
Datem, Türkiye otomo
tiv yan sanayinde faaliyet
gösteren Coşkunöz Hol-
ding'e, ATM (Asynchronous
Transfer Mode) teknolojisi
kurulması konusunda anlaş
maya vardıklarını açıkladı.
Bu projenin dünya çapında
referans gösterilebilecek
tarzda büyük bir proje oldu
ğunu belirten IBM Türk İleti
şim Ürünleri Çözüm Ortakla
rı Pazarlama Uzmanı Çağa
tay Özdoğru, projenin IBM
Türk açısından önemine dik
kat çekti:
"IBM Türk, endüstri ala
nında uygulanan ilk ATM
projesini yürütüyor. Coşku-
nöz'de uygulanacak proje,
IBM'in dünyadaki kurulu
olan ATM ağlan arasında
önemli referanslardan bir ta
nesi olacak. Bu proje, IBM
açısından çözüm ortağı stra
tejisi ile ATM stratejisinin be
raberliğini de gösteriyor.
Çünkü, projeyi bir çözüm
ortağımız aldı. Coşkunöz'e
yapılacak proje, IBM
Türk'ün, Türkiye'de gerçek
leştirdiği en büyük ağ proje
si olacak. Aynca dünyada ilk
defa bu proje kapsamında
25 Mbps ATM ağı uygulana
cak."
Neden ATM?
IBM Türk'ten Coşkunöz
Holding müşteri temsilcisi
Murat Oğuzsimsaroğlu, Coş-
kunöz'ün hem üretimiyle
hem de cirosu ile Türkiye
otomotiv yan sanayinde
önemli bir kuruluş olduğunu
belirtiyor. IBM Türk'ün şu
anda Coşkunöz'de kurulu 14
işisıasyonu bulunuyor. Ayn
ca SAP yazılımı kurulması ile
ilgili işbirliği de sürdürülü
yor. Coşkunöz, 1996 yılı so
nunda SAP'nin iki ana mo
dülünü devreye alacak.
Projenin teknik aynntılan
hakkında bilgi veren Datem
Yönetim Kurulu Başkanı
Oğuz Taşkent ise, projenin 6
aylık bir ön çalışma sonrası
ortaya çıktığını söyledi. Coş
kunöz'de ATM kurulumuna
hemen karar verilmediğini
belirten Taşkent, ilk önce pi
lot proje olarak anahtarlama-
lı Ethernet uygulamasının
denendiğini belirtti.
Taşkent'e göre Coşku-
nöz'ün ATM'e karar verme
sinde, SAP'nin kurulacak ol
ması, kurulu CAD-CAM işis-
tasyonlan ve ileri aşamada
düşünülecek uygulamalar
etkili oldu. İleri aşamada dü
şünülen Lotus Notes, e-pos-
ta, video konferans uygula
maları ile var olan iletişim
gereksinimleri bir araya gel
diğinde, gerekli altyapının
ATM olacağına karar kılını
yor.
Konu ile ilgili görüşlerini
aldığımız Coşkunöz Holding
Genel Müdür Yardımcısı
(Mali ve İdari) Mehmet Arı-
oğlu, projenin maliyetinin
500 bin dolar civarında ola
cağını belirterek, IBM Türk
dışında Siemens, Digital ve
Unisys gibi şirketlerden de
teklif aldıklarını söyledi. Pro
jeyi IBM Türk'e vermelerinin
nedeni olarak ise, IBM Türk
ün daha önce bilgi işlem sis
temini kurmuş olmasını ve
fiyatta da istedikleri seviyeye
gelmiş olmalarını gösterdi.
Projenin aynntılan
İlk aşamada Türk Tele-
kom, Bursa organize sanayi
bölgesi içerisinde yer alan
Coşkunöz'e bağlı 5 ayn fab
rika arasında 'single mod fi-
ber kablo' çekimini başlatı
yor. Ağ altyapısını oluşturan
bütün parçalar IBM markası
nı taşıyor. 155 Mbps'lik
omurgaya sahip projede
IBM'nin hata tolerans özelli
ğine sahip 8260 A-17 anah-
tarlamalı hub'ı kullanılıyor.
Bu hub'da anahtarlama mo-
dülü, güç kaynağı ve denet
çisinden ikişer adet bulunu
yor. 36 kişilik CAD/CAM
kullanıcı grubu için omurga
dan bağımsız 25 Mbps hızı
na sahip bir ATM yapısı ku
ruluyor.
Dünyada ilk defa uygula
nacak bu yapı üzerinde vi
deo konferanstan görüntü
aktarımına kadar yüksek
bant genişliği gerektiren uy
gulamalar yürütülebiliyor. 25
Mbps hıza sahip ATM'in,
kullanıcı başına maliyetinin
Token Ring ile aynı olduğu
nu belirten Taşkent, perfor
mansın ise Token Ring'ten
çok daha yüksek olduğunu
söyledi.
Aynca Beltan ve Radyatör
fabrikasına, ATM/ Ethernet
anahtarlayıcılarına Fast Et
hernet ağı ile bağlı yerel su
nucular yerleştiriliyor.
Standartlara uyumluluk ve büyüyebilme
ATM uygulamalarında
çok sıkça söz edilen konu
lardan biri de standartlar.
Datem'in Coşkunöz'e sun
duğu IBM çözümlerinin ta
mamen ATM Forum'un be
lirlediği standartlara uyumlu
olduğu belirtiliyor. İleride
622 Mbps'lik hıza sahip ATM
teknolojisinin standartlaşma
sı halinde ise, kurulu yatırım
korunarak, Coşkunöz bu
teknolojiye geçebilecek.
Taşkent, ATM teknolojisi
nin Türkiye'de yaygınlaşma-
masına neden olarak, diğer
şirketlerin hala müşterilerine
Fast Ethernet ve FDDI gibi
geçiş teknolojilerini çözüm
olarak sunmaları ve Türki
ye'deki şirketlerin şu an için
yeni bir teknolojiye geçmeye
cesaret edememelerini gös
teriyor.
IBM Türk ağ kanadının,
1996 yılı içerisindeki en az
bir ATM projesi alma hedefi
ni tutturduğunu belirten Ça
ğatay Özdoğru ise, bu proje
sayısını 1996 yılı bitmeden
3'e çıkartmaya çalıştıklarını
söylüyor.
IBM Türk ve Datem, Türkiye'de endüstri
alanındaki ilk ATM (Asynchronous Transfer
Mode) projesini gerçekleştiriyor. Daha önce
finans sektöründe ve eğitim kurumlarında
uygulanan ATM teknolojisi, Türkiye otomotiv
yan sanayinin büyük kuruluşlarından Coşkunöz
Holding'de Ekim ayı içerisinde kullanıma
açılacak.
22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76 h a b e r 3
Yeterlilik belgesiyle ilgili düzenleme ertelendi
GÜNEŞ KAZDAĞLI Bilgisayar ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı'ndan almak zorunda oldukları İthalat
Yeterlilik Belgesi ile ilgili 1 Temmuz 1996 tarihinde
yürürlüğe gireceği belirtilen yeni düzenleme, Ocak
1997 tarihine ertelendi. Sanayi Bakanlığı'nın
"Sanayi Mallarının Satış Sonrası Hizmetleri
Hakkında Tebliği", 24 Aralık 1995 tarihli Resmi
Gazete'de yayımlanmıştı.
Bilgisayar ithal eden şir
ketleri yakından ilgilen
diren İthalat Yeterlilik
Belgesi ile ilgili 1 Temmuz
1996 tarihinde yürürlüğe gi
receği belirtilen yeni düzen
lemeler Ocak 1997 tarihine
ertelendi.
Sanayi ve Ticaret Bakanlı
ğı'nın Yeterlilik Belgesi alma
zorunluluğunu getiren dü
zenlemelerle ilgili ilk tebliğ,
1992 yılının Haziran ayında
Resmi Gazete'de yayımlan
mıştı. Daha sonra özellikle
Yeterlilik Belgesi'nin süre
siyle ilgili Sanayi Bakanlı
ğı'nca yeni tebliğler de ya
yınlandı. Bu konuda yayım
lanan son tebliğ ise, bilgisa
yar sistemlerinin de içinde
yer aldığı Sanayi Mallarının
Satış Sonrası Hizmetleri
Hakkındaki Tebliğ idi. Teb
liğ, 24 Aralık 1995 tarih ve
22503 sayılı Resmi Gaze
te'de yer aldı. Söz konusu
tebliğde, yeni düzenlemeler
ithalatla uğraşan şirketlerin
açmak zorunda olduklan
servis istasyonları ve bu is-
tasyonlann sayısı ile ilgili ye
ni düzenlemeler getirirken,
bu düzenlemelerin 1 Tem
muz 1996 tarihinde yürürlü
ğe gireceği belirtiliyordu.
Ancak bu süre, bilgisayar
sistemleri için Ocak 1997 ta
rihine ertelendi.
Düzenleme neler getiriyor?
Yürürlüğe giriş tarihi
Ocak 1997'e ertelenen dü
zenlemede, bilgisayar ve
yan ürünlerini ithal eden şir
ketleri en fazla ilgilendiren
konu, ithalat yapabilmek
için açmak zorunda oldukla-
n Teknik Servis İstasyonları-
na ilişkin. Servis istasyonları-
nın özellikleri ise, söz konu
su tebliğin 9'uncu madde
sinde şöyle tanımlanıyor:
"Servis istasyonlarında
aranılacak özellikler: Konu
larına göre hazırlanmış olan
Türk standardı mevcut ise,
Türk standardı, Türk stan
dardı hazırlanmamış konu
larda ise TSE tarafından tes
pit edilen kriterlerdir.
İmal veya ithal edilen ma
lın; özelliği, kullanım amacı
ve yeri ile satış miktan dik
kate alınarak ekli listede tes
pit edilen servis istasyonları
ile merkez istasyonlarının
sayılan ve bunlarda arana
cak özellikler, TSE'nin de
görüşü alınarak gerektiğinde
Bakanlıkça belirlenir ve/ve-
ya değiştirilir."
Bu maddeden de anlaşıl
dığı gibi yeni düzenleme, bir
anlamda servis istasyonları
için Türk Standartları Ensti-
tüsü'nün de olumlu görü
şüyle hizmet yeterlilik bel
gesi istiyor. Tebliğde ayrıca,
servis istasyonlannın sayısı
konusunda da yeni düzen
lemelere gidiliyor. Bundan
önceki uygulamaya göre 7
bölgede açılmak zorunda
olunan teknik servis sayısı
artınlıyor. Yeni düzenleme
bilgisayar sistemleri için her
coğrafi bölgede en az bir ta
ne olmak üzere toplam 10
servis istasyonu kurmayı zo
runlu kılıyor.
Öte yandan, konu hak
kında görüştüğümüz şirket
ler, yeni düzenlemeyle ilgili
iki farklı görüşe sahipler. Bir
grup ithalatçı şirket, düzen
lemenin yerinde olduğunu
ve servis istasyonlarına bir
denetim getirilmesinin ge
rektiğini belirterek, "Özellik
le bilgisayar alanında bir ba
şıboşluk hakimdi. Sadece
kağıt üzerinde teknik servis
ler açılıyordu. TSE'nin dene-
temini yerinde buluyoruz.
Bunun yanı sıra Gümrük
Birliği için zaten bu tip dü
zenlemeler şart" görüşünü
savundular. Diğer grubun
görüşü ise, 1992 yılından
beri zorunlu hale getirilen
Yeterlilik Belgesi'nin zaten
amacına ulaşmadığı ve bir
formaliteden öteye geçeme
diği yönünde.
Ayrıca, konu hakkında
bilgi sahibi personel ve tek
nik altyapı hazırlanmadan
böyle bir düzenmeyi uygu
lamaya geçirmenin bir an
lam ifade etmeyeceği de ile
ri sürülen görüşler arasında
yer alıyor.
TİTİZCE
M. TINAZ TİTİZ
Ortaçağ insanı ile bugünkü arasında fark var mıdır?
Soyutlama düzeyi düşük sözcükler halin
de, söylenen kastedilenle aynı oluyor.
Başlıktaki "fark" sözcüğü ile, eğer insanla
rın içinde yaşadıkları ortamlar aracılığıyla
onların uzantıları haline gelmiş araçlar kas-
tediliyorsa, tabii ki ortaçağ insanı ile günü
müzün insanı çok "farklı"dır. Ama, fizyolo
jik yapısı, psikolojisi, davranışlarını dürtü-
leyen mekanizmalar ve buna benzer temel
parametreler açısından hiçbir fark yoktur
dense yeridir.
"İnsan yedisinde neyse yetmişinde de
odur!" deyimi de herhalde yedi ve yetmiş
yaşındaki iki insanın fiziki yapılarını değil,
davranışlarına yön veren temel dürtülerin
aynı olduğunu vurgulamak için söylenmiş
tir.
Halbuki, -neye dayanarak böyle düşü
nürüz bilinmez- biz kendimiz bir yana hiç
tanımadığımız insanların dahi ortaçağ insa
nına göre pek gelişmiş, incelmiş, vahşetten
arınmış, dogmalarla ilişkilerini kesmiş ol
duklarını varsayarız.
Bu varsayımın zararlı bir yanı yoktur. İn
sanları daha medeni farzetmenin bir sakın
cası olabilir mi? Sakınca mıdır değil midir
bilinmez ama, bu varsayımın bir güçlük ya
rattığı kesindir. O da, karşılaşılan çeşitli so
runları anlamaya çalışırken, ortaçağ kafası
na sahip insanların varlığıyla kolayca açık
lanabilecek sorunlar için bu defa -onlar de
ğiştiğine göre- başka açıklamalar bulmak
zorunluluğudur.
İnsanoğlunun pek övündüğü aklı, aslın
da en büyük zafiyetidir. Gerçekten de in
san, belleği ve oraya yerleştirdikleri arasın
da bağlantı kurabilmesi-ki akıl bağlama de
mektir- sayesinde, daha büyük bir toplum
sal bellek doğmuş ve çok sınırlı sayıda in
san, akıl sınırlarına doğru bir seyahate çık
mışlardır.
Bu küçük çekirdeğin hemen çevresinde
bilim adamları yer almakta ve onların da
çok büyük bölümü bu seyahate yolcu ola
rak katılmaktadırlar. Onun dışındaki çem
berde ise ne olup bittiğini anlamayan, an
lamaya gerek de duymayan, ama seyahatin
kendilerine yansıyan ganimetlerinden, kul
lanıcı, tüccar, aracı gibi roller altında yarar
lanmak isteyen ya da durumunda kalan ge
niş insan toplulukları yer almaktadır. Bu
son çemberin içe yakın kısımları, sağduyu
ları aracılığılıyla birşeyler olup bittiğini sez
mekte, en dıştakiler ise ortaçağ insanının
aymazlığı içinde dünyadaki cezalarını çek
mektedirler. Ceza çekmektedirler, çünkü
diğer canlıların sahip oldukları içgüdü gibi
evrensel bir algoritmadan da yoksundurlar.
Bu sonuncu çemberdeki insanları, akıl
denen "bağlantı kurma imkanı" değil, bel
leklerine yerleştirilen "kalıplar"-ki çoğu kör
inanç temellidir- yönlendirmektedir. En iç
çekirdekteki insanlar için Tanrının bir lütfü
olan bellek, bu sonuncular için gerçek bir
cezadır.
Çünkü, bunlar için kozmik doğrular, gü
zeller ve iyiler ömürleri boyunca yasaklan
mış bunun yerine kendi doğruları, güzelle
ri ve iyilerine inanmaya ve başka insanları
da bu yolda ikna etmeye mahkum olmuş
lardır.
Hep INTERNET konuşacak değiliz ya,
ara sıra da başka konularda sohbet ede
lim..!
4 h a b e r 22-28 Temmuz 1996 • Sayı: 76
HARMAN
SİNAN OYMACI Trio Çözümevi Yönetici Ortağı
Sessizlik
Fırtına öncesi sessizlik, diyebilmek ister
dim. Geçen senelerde de, yaz dönemi
durgun geçerdi, ancak, yaklaşan sezonda
pazarın atak yapacağı düşünülerek, planlar
yapılır, stratejiler gözden geçirilir, neler ya
pılacağına göre organize olunurdu.
Bu sene, kişiler çok ümitli gözükmüyor
lar. Gerçi, ekonominin, kendisini siyaset
ten soyutladığı, kendi ayakları üzerinde du
rabildiği söyleniyorsa da, henüz o kadar
net konuşamayanlar da var.
Pek çok firma, yaklaşan Bilişim Kurulta
yı aktiviteleri ile pazarın canlanacağını
söylüyor. Bu durumda, önümüzde iki ay
var. Bu süre zarfında, Ankara'daki siyasi
durum da açıklığa kavuşacak. En azından,
daha rahat yorum yapılabilir hale gelecek.
Tasarruf tedbirleri yine karşımıza çıkabi
lir. Bu durumda, kamu kuruluşları ile iş
yapmak güçleşecektir. Özel sektörün oto
masyon projelerinde bir azalma olmaması
gerekiyor. Yurtdışı pazarlara açılmak, yurt
dışından Türkiye'ye gelen şirketlerle reka
bet edebilmek için, onların kalite, hizmet,
servis, üretim hızı seviyesini yakalamamıza
yardımcı olacak, otomasyon, bilgi tekno
lojisi sistemlerinden faydalanmalıyız.
Bu da büyük, yeni yatırımlar olmasa da,
mevcut sistemlerin büyütülmesi, iyileştiril
mesini içerebilir. Pazar bu şekilde, farklı bir
alana doğru da yayılmaya başlar.
Yine de, herşey, kaynak'ta düğümleni
yor. Kaynak temin edebiliyorsanız, sorun
yok. Yeni yatırım da yaparsınız, eski yatı
rımları büyütürsünüz de. Kaynak sorunu
nuz varsa, para basma imkanınız da yoksa,
işiniz çok zor. Ya küçüleceksiniz, ya da dı
şarıdan kaynak teminine gideceksiniz. Enf-
lasyonist ortamda, dışarıdan kaynak temin
etmek oldukça zor ve riskli.
Bir süre, "Bekle ve gör politikası" uygu
lamakta, fayda var gibi gözüküyor. Yaz
durgun geçiyor. Bir anda, herşeyin değişe
bileceğini düşünmek istesek de, gerçekler
le karşı karşıya kaldığımızda, olamayacağı
nı anlayabiliyoruz.
Aklınızda olsun, yurtdışı yorumları dik
katle izlemek gerekiyor. Bizim dışımızdaki
bazı gözlerin yorumları, nereye gidebilece
ğimiz hakkında enteresan bilgiler verebili
yor.
* * * * *
"Şiir, yazana değil, ihtiyacı olana aittir".
Bu sözleri, "II Postino" filminde, kahrama
nımız olan Postacı'dan (Mario Ruoppolo)
duyabilirsiniz. Bu haftanın film köşesini,
geçtiğimiz sezonun en çok konuşulan film
lerinden biri olan, benim ise, ancak geçen
hafta gidebildiğim bir filme ayırdım.
İstanbul'da güzel bir uygulama var.
Geçtiğimiz sezonun ilgi gören filmlerini,
izleyemeyenler veya bir kez daha izlemek
isteyenler için, tekrar gösteriyorlar. Zaman
ayıramadığınız için izleyemediğiniz ancak
keşke seyretseydim diye düşündüğünüz
filmleri izleme olanağı bulabiliyorsunuz.
" I I Postino - Postacı" filmi, Michael
Radford'un yönettiği, başrollerini, Massimo
Troisi, Philippe Noiret, Maria Grazia Cuci-
notta'nın paylaştığı italyan yapımı bir film.
Şilili şair ve diplomat Pablo Neruda'nın da
konuda yer alması, izlerken alınan keyfi bir
kat daha artırıyor.
Konu kısaca, İtalyan bir postacının, Pab
lo Neruda'nın İtalya'daki adaya gelmesi ile
onunla tanışması, bu arada, bir kıza aşık
olarak yaşantısının değişmesi. Film, politi
ka, şiir, yaşam üzerine kareler içeriyor. Son
not; Massimo Troisi, bir başka deyişle Pos-
tacı'mız, film tamamlanmadan, kalp rahat
sızlığı sonucu, yaşama veda etmişti.
Vizyona yeni giren bir film olmadığı
için, izleme olanağınız, şansınızla doğru
orantılı. Yine de, televizyonda seyretme
imkanı bulduğunuzda kaçırmayın. Eğer, bir
sinemada izleme olanağı yakalarsanız, iz
leyin. Keyif alacağınızı umuyorum.
* * * * *
"Yalanı rastladığın yerde doğrula. Ya
lanlar doğrulanmak içindir ve hasretle doğ
rulanmayı beklerler. Yalnız, hangi yalanın
doğrulanacağını düşün. Sert, faydasız bir
zorlama ile değil, aksine, kalpten gelen bir
duygu ile, içten bir sıcaklık ve yumuşaklık
ile, adeta merhametle doğrulamalısın. Ya
lanı, yalanla düzeltemezsin. Çünkü, o za
man bu söylediğin yalanla, sen de bir hak
sızlık yapar, işi tamamen berbat edersin."
Bu sözler, Thomas Carlyle'a (1795 -
1881) ait. Karşımızdaki kişilerin yanlış dü
şüneceğini zannederek, yalanın arkasına
sığınmamalıyız. Herşey, net bir şekilde or
taya konmalı.
İletişim adresi:
E-posta: [email protected]
Acer, Pentium 200'e hızlı geçiyor
AHMET TOKUZ
Acer Türkiye'de Pentium
200 işlemcili modelleri
ni, işlemcinin Türki
ye'ye ilk geliş tarihi olan
Ağustos'un ilk haftasında pa
zara sunacağını açıkladı. Ko
nu ile ilgili olarak Acer Tür
kiye Genel Müdürü Faik
Burhanoğlu, Acer'm 'pazar
yerinde montaj' felsefesine
dikkat çekerek, Acer Türki
ye'nin son kullanıcıya, son
teknolojiyi uygun fiyatlar ile
sunabilmek için, Türkiye'de
Empa ile işbirliğine gittikleri
ni açıkladı. Burhanoğlu, söz
lerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye yakın zamanda
Avrupa ile Gümrük Birliği'ne
girdi. Acer Türkiye, Acer'ın
Asya organizasyonuna bağlı
ve parçalann çok büyük kıs
mı Uzakdoğu Asya'dan geli
yor. Fakat amacımız en uy
gun fiyatla en iyi teknolojiyi
tüketicilerimize sunmak ve
Asya'dan gelen ürünlerdeki
yüzde 7 ile 8 arasındaki
gümrüğü sıfırlamak olduğu
için böyle bir karar aldık. Bu
karanmız hem Intel hem de
Acer'ın bilgisi dahilinde ger
çekleşti."
Burhanoğlu, Empa'nın
Pentium 200 işlemcisini Tür
kiye'ye getirdiği anda, Acer
Türkiye'nin Pentium 200 iş
lemcili modellerini kullanıcı
lara sunulabileceklerini söy
ledi. Pentium 200 işlemcisi
nin Acer anakartlarındaki
tüm testlerinin tamamlandığı
ve şu an için tek eksiklerinin
Türkiye'ye gelecek Pentium
200 olduğunu belirtti. Burha
noğlu, "Türkiye'de satış ya
pan bir X markasını varsaya
lım. Bu şirketin Amerika'da,
Avrupa'da ya da Asya'da
montaj fabrikasında üretilen
bir ürünün Avrupa'daki mer
kez ofisine gelmesi, Avru
pa'daki merkez ofisten de
Türkiye'ye gelmesi ve Türki
ye'de pazara çıkması en az
1.5 ile 2 ay arasında bir süre
kaybı getirir. Bizim yaptığı
mız bu süre kaybını sıfıra in
dirmek."
Empa ve Acer Türkiye ilişkisi
Empa adına bilgi veren
OEM Bölümü Ürün Grubu
Müdürü İbrahim Hassan ise,
Intel'in Ağustos ayının ilk
haftasında Türkiye'ye gön
dereceği Empa için kota
edilmiş Pentium 200 işlemci
ler bulunduğunu belirtti.
Empa, bu ürünler Türkiye'ye
geldikten sonra isteyen her
kese dağıtımını yapacak.
Hassan, Acer Türkiye'ye sağ
lanan işlemcilerin, yerel
montaj şirketlerine sağlanan
işlemci kanalından farklı di
ğer bir kanaldan iletildiğine
dikkat çekti. İbrahim Has
san, Acer'dan farklı olarak
Türkiye'de yerel montaj ya
pan şirketlerden şu an için
bir sipariş olmadığını, ancak
bu işlemciler geldikten sonra
bunlan kullanacak şirketler
olacağını tahmin ettiklerini
söyledi. Burhanoğlu ise, top
lama bilgisayar şirketleri ile
Acer arasındaki farkın da bu
rada olduğunu belirterek,
şunları söyledi: "Acer, şu an
için Intel'den alım adetlerini
çoktan belirlemiş, kotalan al
mış hatta bunu artırmaya ça
lışıyor. Bunu marka olmuş
diğer bilgisayar şirketleri de
yapıyor. Herhangi bir sıkıntı
olduğu anda da üretici şir
ketler tercihini doğal olarak
kendileri ile büyük miktar
larda çalışan şirketlerden ya
na kullanıyorlar."
Intel'in Pentium stratejisi
Ağustos ayında Intel'in
Pentium 200 işlemcisini pa
zara sunmasıyla tüm Penti
um işlemcilerinde yeni bir fi
yat düzenlemesine gideceği
ni belirten Hassan, Ağustos
ayında belirlenecek olan
Pentium 200'ün son kullanıcı
fiyatının ise 700 dolar civa-
nnda olacağını söyledi. Has
san, Pentium 200'ün pazara
sunulması ile Pentium
133'ün giriş seviyesi işlemci
konumuna ineceğini de tah
min ettiğini söyledi. Buna ör
nek olarak da şu an için In
tel'in gelirinin yüzde 70 gibi
bir kısmının saat hızı 120
MHz ve daha üstü Pentium
işlemcilerden aldığını göster
di. Burhanoğlu ise, Türki
ye'de durumun farklı oldu
ğunu belirtti. 120 MHz ve üs
tü Pentium işlemcilerinin
Türkiye'deki pazar payının
yüzde 30'lar civannda oldu
ğunu söyleyen Burhanoğlu,
1996 yılı sonuna kadar Penti
um 100'lerin Türkiye pazan
için cazibesini yitirmeyip, gi
riş seviyesi işlemcisi, 133 ve
166 MHz Pentium işlemcile
rin orta seviye işlemcisi ve
200 MHz Pentium işlemcisi
nin ise üst seviye işlemci ola
cağını tahmin ediyor. Burha
noğlu, Acer'in Türkiye'deki
1996 yılı ikinci yansındaki
toplam satışları arasında,
Pentium 200 modellerinin
yüzde 5'lik bir paya sahip
olabileceğini belirtiyor. Bu
arada Hassan, Intel'in 1996
sonuna kadar dünyada Pen
tium 200 işlemci satış payı
nın da toplam Pentium iş
lemcileri arasında yüzde 10
ile 15 arasında olacağını tah
min ediyor.
Öte yandan Acer Türkiye,
Genel Müdürü Faik Burha
noğlu, Acer'in dünyada Acer
markası ile 7. sırada, Türki
ye'de ise Acer markası ile
4'üncü sırada olduğunu söy
leyerek, 1996 yılı Türkiye
hedeflerinin de ilk 5 içerisin
de yer almak olduğunu açık
ladı.
Türkiye'de markaların
oturmuş müşteri grupları ol
duğunu belirten Burhanoğ
lu, pazarın büyümesi halin
de Acer Türkiye'nin de bü
yüyen kısımdan pay alarak
büyüyebileceğini söyledi. Şu
an için pazarın büyümemesi
nediniyle, kanal yapısını ge
nişletmeye karar verdiklerini
açıklayan Faik Burhanoğlu,
2000 yılı hedeflerini ise PC
pazannda ilk sıraya yerleş
mek olarak açıkladı.
6 h a b e r 22-28 Temmuz 1996 • Sayı: 76
AYRINTI
KEMAL BALCI Gazeteci-Yazar
Dünya ısınıyor Çöl sıcağına alışık olmayan vücuduma
yapışan ceketimi çıkarıp otomobilin ar
ka koltuğuna attım. İç cebimdeki data-
bank'ın düştüğünü farketmedim. Otomo
bilden inerken ceketimi aldım ama data-
bankı düştüğü yerde görmedim. Bir saat
sonra döndüğümde databank artık kullanıl
maz hale gelmişti. Güneşin öldürücü sıcak
lığından plastik kabı eğrilmiş, sıvı kristal
ekranı yamuklaşmıştı. Güneşin bir saatlik
enerjisi yüzlerce telefon ve adresin kayıtlı
olduğu minik bilgi kutusunu öldürmeye
yetmişti.
Benim databankımı mahveden güneş
enerjisi, bazılarının asfaltta yumurta pişir
mesine de yardımcı oluyor. Hem de başka
bir ısı kaynağına gerek bırakmadan. Bu
günlerde dayanamadığımız sıcak hava yine
de doğal denge içinde zamanla etkisini yi
tirecek. Bundan kimsenin şüphesi yok.
Ama insan beyninin "gri hücreleri"nin ese
ri olan nükleer enerjinin öldürücü etkisinin
sonuçlarını henüz tam olarak bilemiyoruz.
Fransa'nın geçtiğimiz yıl eylül ayında
başlattığı ve bu yılın bahar aylarına kadar
süren sekiz nükleer denemesi Güney Pasi
fik'i cehenneme çevirmişti. Çin, benzeri
denemeleri her türlü tepkiye ve Birleşmiş
Milletler'in yasağına rağmen yapmaya de
vam ediyordu. Güneşin doğal sıcaklığına
dayanamayan insan vücudunun binlerce
dereceye ulaşan ısıya ve öldürücü radyas
yon ışımasına nasıl dayanacağı, doğal çev
renin, deniz suyunun, atmosferin, bitkilerin
ve deniz canlılarının gelecek için ne tür
tehlikelere uğrayacağı insanoğlunun henüz
tam olarak yanıtlayamadığı sorular olarak
duruyor.
Nükleer silah gücüne sahip ülkelerin
Birleşmiş Milletler'e onaylattığı son yasak
lama kararı da aslında anlamsız kalıyor.
Çünkü yasak, nükleer silahların yayılması
nı önlemeyi amaçlıyor ama elinde bu silah
ları bulunduranlara tekel ayrıcalığı getiri
yor. Nükleer silahların "yatay" genişlemesi
belki önleniyor ama nükleer güç sahipleri
nin "dikey" genişlemesi ve silahlarını geliş
tirmesine göz yumuyor.
Nükleer güç sahibi yaklaşık 25 ülke çev
reye verilen büyük zararları gözönüne ala
rak nükleer denemelerin "simülasyon tek
nikleri" ile yapılması yönünde yeni bir ça
ba başlatmış bulunuyor. Böylece nükleer
silah stoklarının güvenirliliği yeni bir tek
nikle ölçülecek. Ama bu girişim de nükleer
silahların kesin olarak yasaklanması ve
genel bir silahsızlanma yönündeki barışçı
çağrılara tam bir yanıt oluşturmuyor.
START olarak alınan kesin silahsızlanma
anlaşması için ülkeler arasında güven or
tamı şart. Dünya henüz bu noktadan uzak.
Ama databankımı bir saat içinde kullanıl
maz hale getiren güneş ışınlarının aslında
bir nükleer patlama ürünü olduğu unutul
mamalıdır. Dünya ısınıyor. Databankınızı
ve gri maddeyi iyi koruyun.
İletişim adresi:
E-posta: [email protected]
İş Bankasında
İnteraktif Bankacılık' SİBEL ALGAN Türkiye İş Bankası, "İnteraktif Bankacılık Sistemi'
projesi kapsamında para çekme dışında tüm
bankacılık hizmetlerinden telefon aracılığıyla
yararlanmayı kapsayan İnteraktif
TelefonSistemini hizmete açtı.
Türkiye İş Bankası, 15
Temmuz 1996 tarihinden
başlayarak İnteraktif
Bankacılık uygulamalarını
başlattığını aynı gün yaptığı
basın toplantısı ile duyurdu.
Toplantıda İnteraktif Bankacı
lık Sistemi, müşterilerin banka
şubesine ya da ATM'lere
(Bankamatik) gitmeye gerek
kalmadan, bankacılık hizmet
lerine ulaşmalarını ve istedik
leri bankacılık işlemlerini ken
di kendilerine yapmalarını
sağlayan en son bankacılık
sistemi olarak açıklandı. Bu
sistemin üç aşamasından biri
olan İnteraktif Telefon'un an
latıldığı toplantıda, İnteraktif
Bilgisayar ve İnteraktif Ek-
ran'dan oluşan diğer iki aşa
manın ileriki günlerde uygula
maya konulacağı duyuruldu.
Toplantıya konuşmacı olarak
İş Bankası Genel Müdürü
Ünal Korukçu, Genel Müdür
Yardımcısı Caner Çimenbiçer
ve Yazılım Geliştirme Müdürü
Gökhan Sungur katıldı.
Unal Korukçu toplantıda
yaptığı konuşmada, bu tür
den bir teknolojinin dünya
çapında çok az sayıda banka
da bulunduğuna dikkat çeke
rek, İnteraktif Telefon yazılı
mının İş Bankası bünyesinde
geliştirildiğini vurguladı. Ca
ner Çimenbiçer ise konuşma
sında, İnteraktif Telefon'un
başlangıç noktasının olabildi
ğince çok sayıda müşteriye
ulaşmak olduğunu belirterek,
"Amacımız bankayı müşteri
nin ayağına götürmek. Bunu
yaparken de kullanıcının sis
temden yaralanmak için ek
bir yatırım yapmasına engel
olmaya çalışıyoruz. Buradan
hareketle herkesin elinde bu
lunan telefonu kullanarak ya
rarlanabileceği bir sistemi
devreye soktuk" dedi.
İnteraktif Telefon hizmetle
ri nakit para ödemesi dışında
her türlü bireysel bankacılık
hizmetlerine telefon tuşlarıyla
ulaşılabilmesini sağlıyor. İnte
raktif Telefonla altın, döviz,
faiz oranlan ve krediler hak
kındaki her türlü bilgi alma iş
lemi, talimatlı ödeme, vade
li/vadesiz, TL/döviz tevdiat
hesap hareketlerini ve bakiye
öğrenme işlemleri, yatırım he
sabı, menkul kıymet alış ve
satış, ödeme, havale, hesap
açma, repo ve bireysel kredi
başvurulan işlemleri telefon
tuşlan kodlanarak, kısa bir sü
re içerisinde bankaya gitmeye
gerek kalmadan yapılabiliyor.
Kısacası İnteraktif Telefon, şu
beler, bankamatikler ve Mavi
Hat'tan verilen tüm hizmetle
rin toplamını içeriyor.
Pilot uygulama olmayan
bu hizmet, tam olarak kulla
nıma açılmış durumda. Birey
sel bankacılık hizmetlerinden
evindeki ya da işyerindeki te
lefon aracığıyla yararlanmak
isteyen kullanıcılar, İnteraktif
Yazılım Kılavuzunu Türkiye
İş Bankası şubelerinden edi
nebilecek.
22-28 Temmuz 1996. Sayı: 76 h a b e r 7
TISSAD'dan TT'ye ağır eleştiri Haber Merkezi - Internet servis
sağlayıcıları dernekleşme konusun
da önemli adımlar atıyor. Kuruluş
çalışmaları henüz tamamlanmayan
Türk Internet Servis Sağlayıcıları
Derneği (TISSAD) geçtiğimiz hafta
bir basın deklarasyonu yayınladı.
IBM Türk, Çukurova Holding-Su-
perOnline, İhlas Holding-Türkiye
Online, Escort Bilgisayar-Escort-
Net, DomiNet, AdaNet, DekaNet,
WecNet, MirajNet, DutNet, Türk-
Net ve KilimNet'in imza attığı belir
tilen deklarasyonda, genel anlam
da TT'nin tekelci tavrı eleştirildi.
TISSAD Basın Deklarasyonu'nda
derneğin TURNET'in varlığına kök
ten karşı olmadığı belirtilerek, "An
cak TURNET bir Internet tekeli ol
mamalı ve mevcut sözleşmeler dü
zeltilmelidir. TISSAD, TURNET ya
nında diğer iletişim hatları ile de
TT'yle çalışmanın mümkün olması
nı ister. TISSAD üyeleri uygun bir
sözleşme ile TURNET'in hayatta
kalmasına yardımcı olmaya hazır
dır. Her durumda tekel olan
TT'nin, TURNET'i bir tekel olarak
dayatması maalesef tüm taraflar
için yıkıcı olmaya devam edecek
tir. TISSAD, TURNET'in tekel olma
sına ve önerilen Internet Servis
Sağlayıcı Sözleşmesine kökten kar
şıdır" görüşü savunuluyor.
Internet tekeli
TISSAD tarafından yayınlanan
deklarasyonda "Internet Tekeli" ve
"TURNET Sözleşmesi" başlıkları al
tında derneğin Internet ile ilgili gö
rüşlerine de yer veriliyor. Internet
tekeli konusunda TISSAD, TT'nin
yurtdışı çıkışlannda elinde bulun
durduğu tüm ulusal haberleşme
olanaklarını (IBS, VSAT, kiralık hat,
X.25) derhal şartsız ve istisnasız In
ternet kullanımına açması gerekti
ğini vurguluyor ve tekelin zararları
ile tekelsiz Internet'in yararlarına
değiniyor. Tekelin zararları konusu
da deklarasyonda şu başlıklar altın
da ele alınıyor:
"- Cahil bırakılan halk: Türk hal
kı bugün hâlâ Internet kullanma
maktadır.
- Özel sektörün kayıpları: Servis
sağlayıcılarımız zarar etmekte, para
kaybetmektedir.
- Zaman kaybı: TURNET ihalesi
ni kazanan konsorsiyum normalde
yapacağı hat satışlarını da yapama
dığı için zarar etmektedir.
- Yatırımların durması: Büyük
Türk özel sektörü yatırımdan cay
dırılmıştır.
- Döviz ve teknoloji kaybı: Ya
bancı Internet şirketleri yatınmdan
caydırılmıştır. Türkiye çok önemli
yabancı sermaye ve stratejik know-
how kaybına uğratılmaktadır.
- İşsizlik: Özel Internet sektörü
müzün oluşması engellendiği için
Türkiye istihdam kaybına uğratıl
maktadır.
- Sağlıksız iletişim: Ulusal kuru
luşumuz Türk Telekom A.Ş. Inter
net hizmetleri için satamadığı kira
lık hatlar ve telefon hatları yüzün
den büyük zarara uğratılmaktadır.
- Güvensizlik: Türk Telekom
A.Ş. kurumu TURNET tekeli ihalesi
yüzünden tüm toplum kesimlerin
de ağır prestij kaybına uğratılmış
tır."
Deklarasyonun tekelsiz Inter
net'in yararları bölümünde ise,
TURNET'in bir Internet tekeli ola
rak dayatılmasının sona ermesi du
rumunda ucuz haberleşmenin sağ
lanacağı, istihdam yaratılacağı,
güçlü ulusal altyapının kurulacağı,
yabancı sermaye ve teknoloji trans
ferinin gerçekleceği, TT'nin güçle
neceği ve özgür bir yapı ile Türki
ye'nin sadece Internet kullanan de
ğil, aynı zamanda Internet teknolo
jisi üreten bir ülke konumuna gele
ceği ileri sürülüyor.
TURNET sözleşmesi ile ilgili eleştiriler
Öte yandan, TISSAD tarafından
yayınlanan Basın Deklarasyo
nu'nda kamuoyuna açıklanan Ser
vis Sağlayıcı Sözleşme Taslağı da
ağır bir dille eleştiriliyor. Servis
sağlayıcı kurumların söz konusu
taslağı kabul edemeyeceği ve TIS-
SAD'ın değişmesi için mücadele
vereceği belirtilen sözleşme taslağı
ile ilgili eleştirilen maddelerin bir
bölümü ise özetle şöyle:
Boş kağıda imza: TT sözleşme
şartlarını istediği zaman değiştire
ceğini, ISS'lerin bunların tümünü
peşinen kabul etmesini istemekte
dir. Bu, insanları boş kağıda imza
atmaya zorlamakla eşdeğerdir.
Tazminattan kaçış: Verilecek
Internet hizmeti için tüm sorumlu
luk tamamen ISS'lerin sırtına yük
lenmektedir. Temel taşımacılık iş
levini tekel olarak yürütülen TT'nin
tüm sorumluluğu adil olarak
ISS'lerle paylaşması zorunludur.
Şehirlerarası yasak: ISS'lerin
farklı şehirler arasında TT'den üc
ret ile hat kiralayarak kendi ağları
nı kurmaları ülkeye ve halka çok
yararlıdır.
Toptan alım indirimi yoklu
ğu: Bir ISS birden fazla hat aldığı
zaman fiyatlandırma tek tek değil,
toptan kümülatif yapılmalıdır.
Fiyat diktası: ISS'lerin satış fi-
yatlannı halk tercihleri ve cüzdan-
ları ile ISS'leri seçerek dikte eder.
TT'nin serbest fiyatları kendisinin
kontrol etmesi tamamen yersiz ve
yıkıcıdır.
Tanımsız hizmet: TT'nin suna
cağı TURNET Internet hizmetleri
için hiçbir şekilde kalite tanım
laması yapılmamıştır.
Sorumluluk paylaşımı: ISS'ler-
den beklenen 24 saat kesintisiz
hizmet ve diğer kalite şartları ay
nen TT'ye de uygulanmalıdır.
Tersine teminat: ISS'lerden
neden ve neyin teminatı istendiği
belirsizdir. Karşı tarafın kusuru ve
ihmali ile zarara uğrayabilecek tek
taraf ISS'lerdir. Bu durumda
ISS'lerin değil, TT'nin teminat mek
tubu vermesi gereklidir. Miktarı 50
binden 5 bin dolara inen, sonra
birden 10 bin dolara çıkan teminat
mektubunun nedeni açıklığa
kavuşturulmalıdır.
Polis devleti Internet'i: ISS
tesislerinin her an istendiği şekilde
denetlenmesinin neden gerekli
olacağı belli değildir. Bu madde
keyfi ve ticari yönden yıkıcı uy
gulamalara açıkça çanak tutmak
tadır.
Kalitenin engellemesi: ISS'lere
normal bir kuruma verilen hatlann
aynı verilemez. ISS'ler için nok
tadan noktaya adanmış bant geniş
liğini garanti eden servis veril
melidir. ISS'ler bu servis için fazla
ücret ödemeye hazırdır.
Kuruluş çalışmaları devam eden Türk Internet Servis
Sağlayıcılan Derneği (TISSAD) bir basın deklarasyonu
yayınlayarak TURNET'in tekel olmasına ve önerilen
Internet Servis Sağlayıcı Sözleşmesi'ne kökten karşı
olduklarını belirtti.
8 h a b e r 22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76
NESNELERİN DİLİ
OYKÜ GENÇAY Furure Soft A.Ş.
BT politikasında Internet - 1
Değerli BT/haber okuyucuları, geçen hafta si
ze Internet tabanlı bir örneği anlatmaya ça
lışmıştım. Bu haftadan itibaren yaklaşık olarak 3
veya 4 yazının konusunu aşamalı olarak bu ko
nuya ayırmayı düşündüm. Bu yazılar "BİLGİ İŞ
LEM YÖNETİCİLERİNE" açık mektup olarak da
düşünülebilir. İlk konumuz, "Peki ne elde ede
ceğiz?"
Birşeyi öğrenmenin en iyi yolu olmayabilir
ama, anlatmak için çok iyi bir yöntem olduğu
kesin. Tersten, yani sonuçlarından başlamak. In
ternet olanaklı bir yazılım altyapısı kullanmanın
son ürüne ya da işletmeye getireceği yararlardan
birincil olanı, geçen yazıda da ifade ettiğim gibi
işletme içi iletişimin standardizasyonu ve yazılı
doküman trafiğini biraz olsun elektronik ortama
kaydırmak. Programatik olmayan bu sonuçlar
dan çok basit uygulama bilgisi gerektiren konu
lara geçelim. Şirket içi haberleşme dokümanları
nın, "invoice"ların on-line ekranda doldurulma
sını sağlamak ve gereken yerde veriyi depola
mak. Örnek vermek gerekirse, şirket içi kırtasiye
malzemesi talebinde bulunmak için kırtasiye
malzemesi harcamadan "Kırtasiye Malzemeleri"
yazısına tıklayıp, bir iki alanı doldurmak, bence
iyi bir örnek. Bunları yapabilmek için gereken
tek şey, işletme dahilindeki bir sunucuya web
server yazılımı yüklemek ve web sayfası dokü
manlarını hazırlamak. Bu dokümanlar içine,
söylediğim gibi çok az bir çaba ile interaktif (et
kileşimli) yönler eklemek mümkün. Henüz yap
tıklarımız için gereken kişi sayısı 1.
Yukarıda ifade ettiğim sonuçtan anlaşılacağı
nı ümit ettiğim konu şu: Internet (ya da Intranet)
uygulamalarını hayata geçirmek şimdiye kadar
bilgi işlem tarihinin görmediği kadar yumuşak bir
süreç içerisinde evrimleşerek gerçekleşiyor, ilk
hafta sonunda ilk uygulamanızı çalıştırıyor olu
yorsunuz. İkinci bir avantajsa, uygulamada yapa
cağınız bir değişiklik için bakım maliyeti olma
ması. En kötü ihtimalle, kullanıcı eğitimi gereke
cektir. Yeniden örneğimizi yineleyecek olursak,
sözgelimi kuruluş kırtasiye harcamalarının yük
sek olduğuna karar verdi ve kısıtlamalar getirdi.
Artık faks ya da fotokopi kağıdı isterken bir önce
ki isteğinize göre değerlendirme yapılacak veya
artık her departman için ayrı kurallar uygulana
cak. Her iki durumda da şöyle bir değişikliği ha
yata geçirmeliyiz. Web sayfasına departman giri
şinin yapılacağı bir alan eklemeliyiz. Bunun ba
kım maliyeti olmadığı gibi kullanıcının tepkisi
yalnızca "aa değişmiş" olacaktır. Henüz işletme
içi işler yaptığımızı hatırlatırım. Ancak daha şim
diden işletmenin stratejik kararını "anında" uy
gulayabilecek BT çözümünü yarattık.
BT departmanının bütçesi dahilinde yeni pro
jelere başladık. Herşeyden önce istemci/sunucu
mimariye uygun bir altyapı ve bir veritabanı ol
duğunu varsayıyorum. Ancak bu varsayım içeri
sine ana bilgisayar ya da "legacy" uygulamaları
dahil etmiyorum. Şöyle bir pilot proje ele alalım.
Ana makine üzerinde çalışan eski, bir COBOL
uygulamanız var, ya da AS/400 verileriniz, ya da
MVS üzerinde IMS verileriniz var. Pilot projenin
amacı, artık teknolojik olarak kaçamayacağınız
istemci/sunucu mimariye geçiş planında bir kilo
metre taşı yol alabilmek. Varolan uygulamaların
da artık güncelliğini yitirdiğini ve kârlı olmaktan
çıktığını da gözardı etmeden, aşamalı olarak sis
tem çalışırken, geçişi kolaylaştırabilmek. Bu ko
nuda istemci/sunucu teknolojisinde anahtar rol
oynayan arabirim bileşenlerinden (middleware)
faydalanabiliriz, istemci uygulamaların geliştiril
mesini beklemeden, web arabirimi üzerinde ger
çekleştireceğimiz giriş sayfalarıyla bilgiyi sunu
cumuza eriştirebilir, gelen bilgiyi işleyip, arabi
rim bileşenleri yardımıyla yukarıda saydığım
kaynaklara veri giriş çıkışı yapabiliriz. Henüz uy
gulamaları yazmadan, erişimi sağlamak hem
grafik arabirimine kullanıcıların geçişini kolay
laştıracak, hem de işletmenin karakter ve komut
tabanlı uygulamaları kullanıcılara öğretmek için
harcadığı kaynağı kısacaktır. Böyle bir başlangıç
ardından, sistem kullanılıyorken, uygulama say
falarında değişiklikler ve gelişmeler yapılabilir,
süreç devam ettirilebilir. Diğer taraftan erişilen
kaynak veriler çağdaş bir veritabanına aktarıldı
ğı zaman kullanıcı hiç etkilenmez. Görüldüğü
gibi aslında Internet teknolojisi her ne kadar host
- terminal gibi çalışıyor görünse de, gerçekte is
temci/sunucu teknolojinin bir uzantısı.
Bir de isterseniz ters yönden bakalım. İstem
ci/sunucu bir ortamınız ve bir uygulamanız ol
duğunu varsayalım. Çok kısa bir süre içerisinde
gerçekleştirebileceğiniz projeler arasında Inter
net bağlantısı üzerinden uygulamalarınız ben
zeri sayfalar üzerinden verilere erişim, raporla
ma uygulamalarındaki işletme ve analiz rapor
larının aynılarının Internet üzerinden erişilebilir
olması. Dolayısıyla uygulamanızı Internet'e aç
manız. Uygulama alanı olarak aklıma ilk gelen
bayiler ve ana satıcı benzeri satış zincirleri. Kal
dı ki, var olan uygulamanızı Internet'e açabile
ceğiniz gibi Internet amaçlı vitrin uygulamalar
da geliştirebilirsiniz. Elektronik ürün kataloğu
hazırlamak ve erişilebilir kılmak buna iyi bir ör
nek oluşturmakta.
Sonuç olarak özetlemek gerekirse, web ta
banlı teknolojiler ile iyileştirme planlarınızı hız
landırabilir ve var olan uygulamalarınızı Inter
net'e açabilirsiniz. Bu yazıda uygulamaların içi
ne Internet yeteneği kazandırma konusundan
hiç söz etmedik. Bu zaten başlı başına başka bir
konu. Ancak altını çizmeye çalıştığım konu, In
ternet teknolojisinin istemci/sunucu teknolojinin
bir uzantısı olduğu. Uzantısı olduğu gibi, geçiş
sürelerini aşamalandırması, var olan sistemlerin
verimliliğinin artması gibi konularda da tam bir
katalizör görevi görmekte. Elbette dikkat edilme
si gereken önemli noktalar var. Herşeyden önce
yukarıda saydıklarımın gerçekleştirilmesi için
bazı yazılımlara ve yöntemlere hakim olmanız
gerekiyor. Kadronuz dahilinde bir, iki kişiyi bu
konuya ayırmalı ve gereken eğitim desteğini sağ
lamalısınız. Hep sözünü ettiğim gibi kaliteyi ko
rumak ve standartlara uymak açısından "elleri
kolları sıvama" tarzı çalışma şekillerinden uzak
durmalısınız. Henüz bu konular çok yeni olduğu
için var olan nesne yönelimli tasarım yöntemle
rine entegrasyonu ve kontrolün sağlanması, he
nüz ilerlemekte olan bir konu. Ancak yukarıda
ifade ettiğim pilot projeler için şu anda teknik
olanaklar mevcut. Elbette takdir edersiniz ki, na
sıl tasarlanacağı ve ne aracılığı ile olduğunu an
latmam hem uzun sürer hem de profesyonel
know how transferi anlamına gelir. Öte yandan
çok kısa bir süre içerisinde eminim bazı bilgisa
yar (!) dergileri olabildiğince yüksek sesle Inter
net için programlama yapmak şöyle kolay, böy
le kolay diye bağırmaya başlayacaklardır. Ancak
kendinizi ve kadronuzu web için sayfalar dolusu
yazı yazarken görmek istemiyorsanız, mutlaka
istemci/sunucu deneyimine sahip kuruluşlardan
destek almalısınız. Çünkü Internet uygulamaları
geliştirmenin destek maliyetleri tahminlerin aksi
ne daha yüksek olabilir. Kullanıcı psikolojisi açı
sından bakacak olursanız, Internet uygulamaları
nın kullanıcıları hem daha talepkâr, hem de da
ha tahammülsüz olacaktır. Bu nedenle Internet
ve Intranet faaliyetleri öncesi planlama, tasarım
ve pilot projeler konularında bile danışmanlık
hizmetlerine başvurmalısınız.
Talep ve eleştirilerinizi bekliyorum. İyi çalış
malar dilerim.
İletişim adresi:
E-posta: oygen@dominet. in.com.tr
ULAKBİM için yakında
ihaleye çıkılacak GÜNEŞ KAZDAĞLI
Ulusal Akademik Ağ
ve Bilgi Merkezi'nde
(ULAKBİM) özellikle
üniversiteleri ve araştırma
kurumlarını birbirine bağla
yacak olan Akademik Ağ ile
ilgili topoloji çalışmaları de
vam ediyor. Bu konuda veri
iletişim şirketleriyle çözüm
önerileri üzerinde görüşme
lerin yapıldığı ve söz konu
su çalışmalar sonuçlandık
tan sonra gerekli donanım
alımı için ihaleye çıkılacağı
öğrenildi. Konu hakkında
görüştüğümüz ULAKBİM
Müdürü Doç.Dr. Yaşar Ton-
ta, üniversitelerin Akademik
Ağ bağlantılarını önce 64
Kbit/s olarak düşündükleri
ni; ancak daha fazla ola
nağın söz konusu olduğunu
ve bağlantılarda ATM tekno
lojisinin kullanılacağını söy
ledi. 1996 yılının sonuna ka
dar bütün üniversiteleri Aka
demik Ağ'a bağlama konu
sunda kararlı olduklarını ve
Ağ'ın topolojisi ile ilgili çalış
maların devam ettiğini de
belirten Tonta daha sonra şu
bilgileri verdi:
"Topoloji ile ilgili çalışma
lar yakında tamamlanacak.
Bu arada çeşitli veri iletişim
şirketleriyle görüşüp onlann
da konuyla ilgili çözüm öne
rilerini alıyoruz. Bunlar so
nuçlandığında 53 üniversite
için gereken modem, yön
lendirici ve PC sayısını belir
leyip, ihaleye çıkacağız. İha
lenin tutarı henüz tam olarak
belli değil. Aynca TT ile Bil-
kent Üniversitesi'ne kadar
gitmiş olan fiberoptik kablo
nun YÖK binasına kadar çe
kilmesi konusunda da görüş
melerimiz devam ediyor.
İhaleye çıkıp alım yapıldık
tan sonra, teknik ekip üni
versiteleri belirlenen nokta
lardan omurgaya bağlaya
cak."
ULAKBİM Danışma Kurulu belirlendi
Öte yandan, 2 yıl görev
yapacak olan ULAKBİM Da
nışma Kurulu üyeleri de bel
li oldu.
YÖK ve TÜBİTAK Başka-
nı'nın ortak kararıyla belirle
nen ve 9 kişiden oluşan Da
nışma Kurulu şu üyelerden
oluşuyor:
Cengiz Anık (Türk Tele
kom A.Ş. Genel Müdürü),
Prof.Dr. Erol Arkun (Bilkent
Üniversitesi Rektör Yardım
cısı), Doç.Dr. Ufuk Çağlayan
(Boğaziçi Üniversitesi Bilgi
sayar Mühendisliği Bölü
mü), Prof.Dr. Emre Harman
cı (İTÜBilgisayar Mühendis
liği Bölümü), Doç.Dr. Bü
lent Karasözen (ODTÜ Kü
tüphane ve Dokümantasyon
Dairesi), Prof.Dr. Fuat Öz-
tan (A.Ü. Hukuk Fakültesi),
Prof.Dr. Aydın Öztürk (E.Ü.
Uluslararası Bilgisayar Ens
titüsü), Prof.Dr. Yusuf Ünlü
(Çukurova Üniversitesi Ma
tematik Bölümü) ve Prof.Dr.
Ünal Yarımağan (H.Ü Bilgi
sayar Bilimleri Mühendisliği
Bölümü)
Ayrıca, ULAKBİM Danış
ma Kurulu'nun TÜBİTAK
Başkanı ve Bilim Kuru-
lu'nun verdiği yetkiler çerçe
vesinde aşağıdaki konularda
ilke düzeyinde danışmanlık
yapacağı da öğrenildi:
- Merkez planlama prog
ramının uygulanması için
gerekli ulusal düzenlemele
rin belirlenmesi,
- Ulusal ve uluslararası
koordinasyonun sağlanması,
- Güncel bilimsel ve tek
nik gelişmelerin izlenmesi,
değerlendirilmesi ve merke
zin işleyişine yansıtılması.
ULAKBİM'le ilgili toplantılar sürüyor
Haber Merkezi - Türkiye'deki üniversitelerin ulusal ve
uluslararası bilgisayar bağlantıları ile ilgili hizmetleri ver
mek ve araştırma kurumları arasında araştırmacıların bilgi
ve belge ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla TÜBİTAK bünye
sinde oluşturulan "Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi"
ULAKBİM ile ilgili yapılan tanıtım toplantılan devam edi
yor. İstanbul ve Ankara'da yapılan bu toplantıların üçüncü
sü 5 Temmuz'da İzmir'de gerçekleştirildi. Bir anlamda bu
tanıtımların belli bir dönem için son tuna niteliğindeki dör
düncü toplantı ise 15 Temmuz 1996 tarihinde TÜBİTAK'ta
yapıldı. "Akademik Bilgi Altyapısı ve ULAKBİM" konulu
konferansa üniversite ve kamu kuruluşlarından yetkililer
katıldı.
TÜBİTAK Feza Gürsey Salonu'nda yapılan toplantının
ilk konuşmacısı olan TÜBİTAK Bilim ve Teknoloji Politika
ları Daire Başkanlığı'ndan Haluk Zontül, ulusal bilgi altya
pısından söz etti. Ulusal bilgi altyapısı konusunda Türki
ye'nin biraz geç kaldığını belirten Zontul, Ar-Ge'nin des
teklenmesi ve kamuda teşvik ve satın alma konularının ye
niden düzenlenmesi gerektiğini söyledi.
Toplantıda "Enformasyon Teknolojileri ve Eğitim" konulu
bir sunuş yapan ODTÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyelerin
den Prof.Dr. Petek Aşkar ise Ankara'da bin öğrenci ve 250
öğretmen arasında yapılan bir araştırmadan söz etti. Söz ko
nusu araştırmaya göre resmi okullarda bilgisayar kullanım
oranı yüzde 21.8. Bu oran Anadolu liselerinde yüzde 69-5,
özel okullarda ise yüzde 833. Yabancı ülkelerde bilgi toplu
munun insanının nasıl yetiştirileceği yönünde araştırmalar
yapılıp projeler geliştirildiğini de belirten Aşkar, "Türkiye'de
ki bilgisayar destekli eğitimin amacı donanım, eğitim yazılımı
ve öğretmen eğitimi olarak belirlendiğinde bu proje amacına
ulaşmıştır. Eksik olan yanı koordinasyonudur" dedi.
"Akademik Bilgi Altyapısı ve ULAKBİM" toplantısında ele
alınan diğer konular ise şunlardı; "Üniversite-Sanayi İşbirliği
ve Bilgi Ağları" (Müfit Akyos, TÜBİTAK Bilim ve Teknoloji
Politikaları Daire Başkanlığı), "ULAK-NET'e Toplumsal Bir
Yaklaşım: İletişim Altyapılarında Rasyonalite ve Zayıf Akım
Kuramı" (Doç Dr. Haluk Geray, Ankara Üniv. İletişim Fa
kültesi) ve "Elektronik Yayıncılık ve Akademik Kalite Dene
timi" (Prof. Dr. Metin Durgut, ODTÜ Fizik Bölümü)
Toplanıtının ikinci bölümünde ise Ulusal Akademik Ağ
ve Bilgi Merkezi ile ilgili olarak Merkez sorumlusu Doç.Dr.
Yaşar Tonta bilgi verdi. ULAKBİM'den Dr. Erkan Tekman
ise "Akademik Ağ Altyapısı: ULAK-NET" konulu bir konuş
ma yaptı.
22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76 h a b e r 9
4K'da iki yeni PC markası:
Acer ve Olivetti SİBEL ALGAN 4K, Acer ve Olivetti ile, satıcılarının, her biri ayrı
konuda odaklanmış ürünlerle çalışıp, her projeye
çözüm götürebilecek nitelikte bir ürün
yelpazesine sahip olmasını hedefliyor.
Son bir yıldır Digital Tür
kiye'nin PC dağıtıcılığını
sürdüren 4K, ürün yel
pazesinde 'boşluk' olarak
değerlendirdiği ürünleri ta
mamlamak amacıyla iki yeni
PC markasının daha dağıtıcı
lığını üstlendi: Acer ve Oli
vetti.
4K Genel Müdürü Fahir
Özcan, Acer ve Olivetti dağı
tıcılığını almalarının ana ne
denini, iş ortaklarının her
noktadaki gereksinimlerini
karşılamak olarak açıklıyor
ve kararın çıkış noktası ko
nusunda şunları söylüyor:
"4K, BT sektöründe yer alan
ve bir ölçüde iş ortağı olarak
gördüğümüz kuruluşların
gereksinimlerine yanıt vere
cek ürünler anyordu. Kulla
nıcıya kadar giden zincirde,
her türlü gereksinime yanıt
verebilmeyi hedefliyoruz. Bu
gereksinimlere göre de ürün
belirliyoruz. Acer ve Olivetti
dağıtımı karan bu şekilde
alındı."
4K, bu iki yeni ürüne iliş
kin satış hedeflerinde belir
gin bir açıklama yapmamak
la birlikte, uzun vadede ba-
şarılı sonuçlar alacağı inancı
nı taşıyor. Ancak Digital
PC'lerinde, yılın ilk yansını 3
binin üzerinde saüş yaparak
kapatan şirket, yıl sonunda
bu sayının 7 binin üzerine
çıkmasını hedefliyor.
'Ürünler birbiriyle örtüşmemeli'
4K'nın dağıtıcılığını yapa
cağı ürünlerde önemle üze
rinde durduğu bir konu var.
O da dağıtım yaptığı ürünle
rin hedef noktalarının kesiş
memesi. Fahir Özcan, bu
denge kurulmazsa, satıcının
' satabiliri iği' nin zarar görece
ğini vurguluyor. Oluşturulan
bu denge, var olan satış ka
nalının genişletilmesi gereği
ni doğurmuyor. Çünkü, her
kanal ayrıştırılmış ve karşıla
namayan gereksinimlere ce
vap verecek ürünleri satma
ya odaklanmış durumda.
Özcan, bu konuda "Hiçbir
ürünümüz birbiriyle örtüş-
müyor. Hepsinin alanı farklı.
Örtüşen kanallarla çalışıp
müşteri grubumuzu çakıştır
mak, son derece yanlış olur.
4K yeni ürünlerle var olan
kanala rekabet değil, çözüm
götürmeyi amaçlıyor" diyor.
4K, aynştınlmış ürünlerin
dağıtımına özen gösterirken,
üretici şirket tarafında da,
belirli alanlara odaklanmış
şirketlerle çalışmaya dikkat
ediyor. Böylece o şirketin
hedefleriyle bütünleşilerek,
gerçek bir takım çalışması
yapılabildiği savunuluyor.
Öte yandan, ürünü ve kanal
yapısı konusunda dağınık
hedeflere sahip bulunan üre
tici şirketlerle çalışmak,
4K'ya göre hem dağıtıcının
hem de satıcının işini zorlaş-
tınyor.
4K, bu dağıtım stratejisinin
sonucunda Digital PC'lerini
büyük ölçekli kuruluşlara ve
şirketlere bütünleşik, anahtar
teslim projeler götürmek için
kullanıyor. Acer'ın dağıtımı
na ise var olan mağaza kana
lındaki PC gereksinimini kar
şılamak amacıyla başlanmış
durumda. Acer'ın öncelikle
Aspire ürününün satışına
odaklanacak olan 4K, bu
ürünün mağaza ve peraken
de satışına uygun nitelikte
olduğunu vurguluyor. Öz
can, Acer'a karar vermeleri
nin nedenini şöyle anlatıyor:
"Digital'ı Anadolu'da mağa
zada satmak güç gözüküyor
du. Bu nedenle arayışımız
bu kanala uygun ürünlerle
başladı. Acer ile başlayacak
olan çalışmanın temelinde,
öncelikle Aspire ve mağaza
çalışmasını hedefliyoruz. As-
pire'ın şu anda mağaza çalış
masına yönelik perakendeye
uygun Türkiye'deki tek PC
olduğuna inanıyoruz. Bu ne
denle Aspire'ı mağaza kana
lımızda tutacağız." 4K, yıl so
nuna dek hedeflediği Aspire
sayısını vermiyor, ama Aspi-
re'ın mağaza çalışmalarını
çok daha verimli hale getire
ceğinden emin.
4K'nın ürün yelpazesine
kattığı Olivetti ise, şirket ta
rafından 'ara ürün' olarak
değerlendiriliyor. Büyük
anahtar teslim projelerde Di
gital, mağaza perakendede
eve yönelik olarak Acer
PC'ler yer alırken, aradaki
gereksinimlere Olivetti
PC'ler ile yanıt verilmesi
planlanıyor. Diğer bir deyiş
le Olivetti'nin 4K'ya, gerek
fiyat olarak gerekse bilgisa-
yann teknik yapısı nedeniyle
gidilemeyen müşteri grupla
rına ulaşma şansı vereceğine
inanılıyor.
Diğer Acer, Olivetti dağıtıcıları ve 4K
Bu yeni dağıtıcılık anlaş-
malarına göre 4K'nın, diğer
Acer ve Olivetti dağıtıcıları
arasında ne türden bir ko
numda olacağı da önemli
olan başka bir konu. 4K,
Acer Aspire'ı doğrudan Tür
kiye'de montaj yapan İhlas
Bilgi İşlem'in montaj hattın
dan alacak. Ancak Acer yet-
kililileri bu durumun 4K'nın
dağıtım şirketleri sıralama-
sındaki yerini değiştirmeye
ceğini belirtiyorlar. 4K diğer
Acer dağıtıcıları Sampaş, Al
tındağ ve İhlas Bilgi İşlem ile
aynı konumda faaliyet göste
recek. Aynı durumun Olivet
ti dağıtımı için de geçerli ol
duğunu ifade eden Olivetti
yetkilileri ise, sunucu dışın
daki bütün ürünlerde 4K'nın
diğer dağıtıcılan Vatan Bilgi
sayar ve Perspektif ile aynı
konumda çalışacağını bildiri
yor. 4K, dağıtımını yapacağı
Olivetti ürünlerini doğrudan
yurtdışından ithal edecek.
FARKI YARATMAK
ALİ KİRMAN Yön Eğitim ve Danışmanlık Ltd.
"The Six Sigma"
Paul Galvin 1928 yılında ilk olarak oto-
radyo üretimine başlandığında, yüzyılın
ortalarında kurduğu şirketin büyük bir tele
vizyon üreticisi "Motorola" olacağını hayal
edemezdi. 1950'lerin ortalarında oğlu Ro
bert şirketin başına geçtiğinde Motorola tele
fon üretiminde gücünü oluşturmuştu bile.
ABD'nin Illinois eyaletinde yerleşik olan
Motorola, bunu izleyen yıllarda sürekli ken
dini yenileyen ve geliştiren bir şirket görü
nümünde oldu. 1960'larda satış cirosunun
yüzde 90'ını yurtdışından sağlıyordu.
Motorola'nın telekomünikasyon alanında
ürettiği ürünlerin kalitesi bugün tüm dünyada
iyi bilinmektedir. Buna neden, şirketin sürek
li kaliteye önem vermesidir. Müşteri doyu
munu hedefleyen bu çalışmalarını Motorola
"Six Sigma" programı olarak tanımlamakta
dır. Bu programla amaçlanan ürün hatalarını
yüz milyonda 4'e indirmektir. "Six Sigma"
programını, çalışanların kendilerine sorduk
ları 6 soru olarak düşünebiliriz:
1 - Ben ne yapmaktayım? Motorola'nın 120 bin çalışanı müşterilere
ister iç, ister dış hizmet/ürün sunsun, başka
ları için yaptıklarını tanımlama önceliklerini
saptamalarını sağlamaktadır.
2- Kimin için çalışmaktayım? Bu soru, çalışanların kime hizmet/ürün
sunduklarını ve bu müşterilerinin gereksin
melerini nasıl karşıladıklarını ortaya koymak
tadır.
3- İşimi daha iyi nasıl yapabilirim?
Müşterileri doyuma ulaştırmak için doğru
araç ve malzeme gereklidir. Bu soru çalışan
ların hangi araçlara gereksinim duyduklarını
belirlemelerini sağlar.
4- İşimi nasıl tamamlayabilirim?
Bu soru çalışanların işlerini ölçülebilir
belli başlı etaplara bölerek tanımlamalarını
sağlamaktadır.
5- Yapmakta olduğum işi nasıl daha iyi yapabilirim?
Bu soru çalışanların yapmakta olduğu iş
leri tekrar düzenleyerek gereksiz harcanan
çaba ve hataları elimine etmektedir.
6- Elde ettiğim gelişmeleri nasıl ölçebilirim?
Sürekli gelişme sağlamak için başarının
ölçülebilmesi gerekir. Bu soru çalışanlara,
kaydettikleri ilerlemeleri izlemelerini sağla
makta ve onların çabalarını daha iyiyi başar
maya yönlendirmektedir.
Yalnız üretimi değil aynı zamanda müşte
ri üzerinde odaklaşmayı da hedefleyen "Six
Sigma" programı, Motorola'nın dünya pazar
larındaki başarısının altında yatan felsefesi
olmuştur.
TürkNoktaNet, TISSAD'a
üye olmadığını açıkladı
Türk.Net (TürkNokta
Net okunuyor) yaptığı
bir basın açıklamasıyla
Türkiye Internet Servis Sağ
layıcılar Derneği'ne (TIS
SAD) üyelik için başvurma
dığı ve bu dernekle
Türk.Net'in hiç bir ilişkisi ol
madığını belirtti.
Açıklamada, geçtiğimiz
hafta bir yayın organında yer
alan ve Türk.Net'in de TIS-
SAD'ın oluşumunda kurucu
üye olarak yer almak için
başvuruda bulunduğu iddi
ası yalanlandı. Türk.Net ta
rafından yapılan açıklamada,
"TürkNet temsilcisi Metin
Özsavran tarafından örgüt
lenmeye çalışan bu oluşu
mun bazı toplantılanna diğer
ISS ve ISS adaylan ile birlik
te Türk.Net de davet edilmiş
tir. Ancak bu görüşmelerin
hiç bir aşamasında Türk.Net
tarafından bu oluşumda ku
rucu üye olarak yer almak
için yazılı veya sözlü bir baş
vuru yapılmamıştır ve halen
böyle bir niyeti de bulunma
maktadır" denildi. Açıklama
da aynca, TISSAD'in oldu
ğundan büyük gösterilmeye
çalışıldığı da savunuldu.
"Gelsinler, demokratik haklarını kullansınlar"
Türk.Net'in basın açıkla
masında adı geçen TürkNet
yetkilisi Metin Özsavran ise,
Türk.Net'in kurulma çalış-
maları devam eden derneğe
katılmasının bir önemi olma
dığını belirterek, "Yalnız, bi
zim sektör adına, bir yerde
de ulus adına yaptığımız bu
harekette herhangi bir kusur
ya da eksiklik görüyorlarsa,
gelsinler demokratik hakları
nı kullansınlar, kaçmasınlar
bundan" dedi.
Özsavran, Türk.Net'in
Türkiye'de Internet'in özgür
bir ortamda kullanılmasına
yararlı olacak herhangi bir
hareket başlatması duru
munda ise, onlara katılmayı
kesinlikle düşündüklerini
vurgulayarak, "Eğer Türk.
Net herkese yararlı hareket
yapacak olursa, elimizden
gelen maddi-manevi desteği
de yapanz" dedi. Özsavran
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Derneğe katılıp katılmama
ları kendi sorunları. Ama
eğer bizde bir hata, eksik
görüyorlarsa onları dinleme
ye, düzeltmeye hazırız. Ken
dileri eğer daha yararlı bir-
şey yapacaklarsa, biz orada
bulunacağımıza da söz veri
yoruz." Türk.Net'-in basın
açıklamasındaki görüşlerin,
kurumsal görüşler olduğuna
inanmak istemediğini belir
ten Özsavran, bu açıklama-
ların kişisel olduğunu dü
şünmek istiyor.
İsim karmaşası
Kurulmaya çalışılan der
neğe tepki gibi görünen bu
tartışmanın nedenleri ise ayn
bir tartışma konusu. Bu çe
kişmenin altında TürkNet ile
Türk.Net şirketlerinin isim
savaşı olduğu yorumlan ya
pılıyor. Birbirine çok yakın
olan bu isimler gerçekten de
birçok karışıldığa neden olu
yor. Her iki şirket de kendi
sinin daha önce kurulduğu
nu ve isim hakkına sahip ol
duğunu savunuyor. Bu iki
servis sağlayıcı arasındaki
sorunun, zaten giderek
kangrenleşen Türkiye'de In
ternet'e erişim sorununa
olumsuz etki yapmamasını
diliyoruz.
10 i n t e r n e t 22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76
Hazırlayan: ALTUĞ ÖZGENLİK
Internet'ten para kazanmanın yolları! A
slında Internet ticari bir ağ
olarak doğmasa da bugün ti
cari kullanımı, akademik ve
askeri kullanımı hızla geride bırak
mış durumda. Her ne kadar ABD
dışındaki ülkelerdeki Internet kul-
lanıcıları, pek rahat ve ucuz Inter
net erişimine sahip olmasa da, on
lar da artık ABD'deki uygulamaları
kendi ülkelerinde ve kendi Web
sunucuları üzerinde gerçekleştir
meye başlıyorlar. Aslında bazılan
bu uygulamalan gerçekleştirmekle
kalmıyor, üzerine yeni değerler ek
leyip, daha ilginç bakış açıları ko
yabiliyor.
Internet'ten para kazanmak
Amerikan Rüyası'na ulaşmak için
insanlara yeni ve taze bir seçenek
sundu. Aslında buna 'seçenek' de
mek biraz yanlış olabilir. Çünkü ge
lecekte Internet ağının, telefon,
kablolu TV, etkileşimli TV gibi bir
çok ağlann yerini alacağını düşü
nür ve telefon, TV, video gibi ci-
hazlann yerine de gelişmiş bir NC
kullanacağımızı varsayarsak, Inter
net gerçekten büyük bir pazar. Du
rum böyle olunca, bu pazarda zen
gin olmak ve para kazanmak için
herkesten daha farklı hizmetler
sunmak gerekiyor. Hizmetlerdeki
bu farklılığı yaratabilmek için, ön
celikle bir yenilik sunmanız; bunu
kalite ve ekonomik fiyatlarla des
teklemeniz gerekiyor. Doğrusunu
söylemek gerekirse "Internet'ten
para kazanmanın yollan" biraz ba
yağı bir başlık olduysa da, aslında
anlatmak istediğim kesinlikle vahşi
para kazanma hırsını Internet'ten
tatmin etmenin yolları değildi.
Amacım daha çok Internet üzerin
de farklı birşeyler yapıp, bir anda
şirketinizi ve işinizi büyütmek için
ana yollan göstermekti. Internet'te
verebileceğiniz çeşitli hizmetler
var. Bunların bazılan herkesçe bili
nen şeyler. Yani servis sağlayıcılık
ve Web sayfası hazırlamak gibi;
ama bunlann yanında Internet üze
rinden bunlara bağlı çok değişik
uygulamalar da yapılabilir. İşte In
ternet işine girmek istiyorsanız se
çebileceğiniz yollardan birkaçı.
Internet servis sağlayıcılığı
Internet servis sağlayıcıları adın
dan da anlaşılacağı gibi Internet'e
bağlantı hizmeti verirler. Her ne ka
dar ülkemizdeki bazı Internet servis
sağlayıcıları (ISS) bunları biraz çar
pıtıp içine değişik hizmetleri de
koysalar, bir ISS'nin ana işi, tek kul-
lanıcıları ya da şirketleri, aramalı
(dial-up) ya da kiralık (leased-line)
hatlarla Internet'e bağlamaktır. Ya
ni ISS, Internet ile Internet hizmeti
alacaklar arasında bir köprüdür.
Eğer bir ISS olmak istiyorsanız, tüm
işlerde olduğu gibi önce iyi bir bil
gi birikimine sahip olarak bu işe
girmeniz ve gerekli donanım yatı
rımlarını yapmanız gerekiyor. Eğer
iyi bir ISS iseniz, o zaman kullanıcı-
larınıza zaman üzerinden değil,
akan veri üzerinden fiyatlandırma
yapmalısınız. Tabii bu benim kişi
sel görüşüm. Çünkü yavaş hatlarla
insanları saatlerce bilgisayann ba
şında tutup, sonunda onlara hiç ya
rar sağlamadan fatura kesmek ah
laksızlık olur. Onun yerine kullanı
lan veri kadar fiyatlandırma yap
mak daha mantıklı.
Web servis sağlayıcıları
Web servis sağlayıcılan (WSS),
değişik bir kategori altında incelen
meleri ve şirketleşmeleri gerekir
ken, ISS'nin içinde bir bölüm ola
rak kalmaya mahkum olmuş birim
ler. Tabii ki bu Türkiye'de gözlem
lediğim durum. WSS aynı zamanda
bir ISS değilse, kesinlikle ISS olma
ya soyunmamalı. Çünkü WSS'in
belli tanımlan ve belli gerekleri var.
WSS, müşterilerinin Web sayfalarını
geliştirir ve bu sayfalara kendi Do
main Name'i altında bir dizin ya da
sanal bir Domain Name olarak zi
yaretçilere sunar. Ayrıca WSS'ler
müşterilerin kendilerinin hazırla-
dıklan sayfalan da değişik ücretlen-
dirmelerle kendi sunucularına ko
yabilirler.
Web uygulaması geliştirme
Web uygulaması geliştiriciler,
HTML, SGML, VRML, CGI, Netsca
pe Extentions, ActiveX, JavaScript
ve Java gibi araçlarla Web üzerinde
çalışan uygulamalar geliştirirler. Ül
kemizde bu iş pek yaygın değilse
de, özellikle Web üzerinde özel uy
gulama yapmak isteyen ve büyük
çaplı Intranet uygulamalarına ge
reksinim duyan şirkeder için böyle
bir hizmet vermek oldukça ideal.
Web proje entegrasyonu ve danışmanlık
Sanırım Internet konusunda en
az sermaye ve en fazla beyin gücü
ile yapılacak işler Web konusunda
danışmanlık vermek. Bunun en be
lirgin türü ise, Web Proje Entegras
yonu ya da kısaca Web Entegras
yonu.
Özellikle iş dünyasındaki yeni
uygulamaların Web üzerindeki ör
neklerinin çoğalması ve Intranet'in
şirketlere getirdiği büyük rahatlık,
şirketlerde bir Web sistemi kurul
masını zorunlu kılıyor. Ancak
buradaki Web sistemi, bir Web
sunucusu ve birkaç yazılımdan çok
daha fazla birşey. Sonuç olarak o
şirkete özel, o şirketin tüm Intranet
ve Internet Web uygulamalarına
cevap yerebilecek komple bir Web
tasarımı gerekiyor. Böyle projeleri
büyük şirkeder için yürütmek ise
oldukça zor. Çünkü tüm bölüm
lerin ve tüm insanların ortak bir
kullanıcı arabirimi olan Web
üzerinden, daha önce çalıştıkları
tüm uygulamalan sağlıklı biçimde
devam ettirmeleri oldukça zor. In
ternet üzerinden para kazanmak ve
Netscape gibi Internet'in yeni kül-
kedileri olma hayali kuran kişi ve
şirketlerin bu zorlu ama zevkli yolu
seçmelerini tavsiye ediyorum.
G E L E C E Ğ İ B U G Ü N D E N Y A S A M A K
Prof.Dr. O Ğ U Z MANAS
Internet'te yeni Point-to-point Tunneling Protocol-PPTP
Yeni protokol, Internet temelli
Sanal Özel Bilgi İşlemin (Vir
tual Private Networking - PVN)
kuruluşların uzaktan erişimli kul
lanımları için ödedikleri bedelle
rin, hissedilir bir şekilde azalma
sına katkı sağlayacağı ümidini
vermektedir.
VPN üzerine kurulan yeni
PPTP'nin uygulanması ile kiralık
hatlar üzerinden sağlanan veri
iletiminden yüzde 50 (ABD ko
şullarında) daha ucuz bir erişim
sağlayacağı sanılmaktadır. Proto
kol, kullanıcıların, Internet servis
sağlayıcıları ile uzaktan erişimli
sunucular arasında tünellerden
geçerek, genel ağlara ulaşmasını
sağlar.
PPTP Microsoft'un öncülüğün
de, 3COM, Ascend Communica
tions, ECI Telematics, US Robotic
şirketlerinin ortak çabaları ile ger
çekleştirilmiş bulunmaktadır.
PPTP kullanıcıları yerel Inter
net node'una dial ederek, genel
ağa bağlandıklarından, X-25 ya
da diğer dial-up bağlantılar aracı
lığı ile yapılacak iletişimden çok
daha ucuz olacaktır. Ayrıca bir
yerel Internet node'un kullanıl
ması uzaktan erişimin getirdiği
karmaşıklığı da ortadan kaldıra
caktır. Bunlara ek olarak organi
zasyonlar, atanmış uzaktan eri
şimli sunucuların bakımı ve yö
netimi külfetinden de kurtulacak
lardır.
İnternet servis sağlayıcıları su
nucu yazılımlarını, PPTP'yi des
tekleyecek şekilde yeniden dü
zenlemek zorundadır. Buna kar
şılık bu kuruluşların müşterileri
nin kendi uzaktan erişim yazılım
larını değiştirme zorunluğu yok
tur.
Gerçi şu anda PPTP Windows
NT temelli olarak hazırlanmış bu
lunmakta ise de, PPTP bir açık
protokoldür ve diğer platformlara
da kolaylıkla taşınabilir.
PPTP'nin bu yıl içinde Internet
Ingineering Task Force'a teslim
edilmesi beklenmektedir.
Kullanıcılar bakış açısı ile, her
ne kadar PPTP Internet'teki QOS
(Quality Of Service) sorununu
çözmeyecekse de, fiyatta hissedi
lir bir indirim sağlaması nedeniy
le, PPTP'yi desteklemektedirler.
Yetkililer gizlilik sorununun da
PPTP ile çözülemeyeceğini, an
cak kullanıcıların bundan önce
olduğu gibi, yangın duvarları kul
lanarak gizlilik sorununu çözebi
leceklerini ifade etmektedirler.
PPTP geliştiricileri, PPTP'nin
ürünler içine tümleştirilmesinin
bu yılın son çeğreğinde gerçek-
leşririleceğini belirtmektedirler.
Ayrıca hemen belirtelimki, Las
Vegas'ta Nisan ayında yapılan
Networld Interop Show'da
PPTP'nin ilk gösterimi yapılmış
bulunmaktadır.
Netman
Internet kimilerini rezil, kimilerini de vezir etmeye devam ediyor. Bildiğiniz gibi yeni ve
bol para olan bir pazar açıldığında, işten anlasın anlamasın, biraz alaturka yatırımcı ruhuna sahip her Türk vatandaşı bu işe soyunmaya kalkar. Kalkar, kalkar da acaba işi doğru dürüst yapabilir mi? A m a . işin doğru dürüst yapılması, müşteri memnuniyeti, kalite bunlar hep geri plandadır, hatta yoktur bizim ülkemizde. Tabii bunu hakkıyla yapan bir azınlık vardır; ama bu gibi alaturka girişimciler pazarı daraltarak onların da paylarım düşürmüş olurlar. Bu olayın Internet'te de yaşanmaması gibi birşey tabii
ki düşünülemezdi. Internet konusunda çalışan birçok şirket çıktı son zamanlarda. Bunlann bazıları gerçekten kaliteye ve ucuzluğa önem veriyor. A m a , bu şirketleri hemen bol parası olan şirketler olarak görmeyin. Küçük şirketler de kaliteli ve iyi hizmet sunabilir. Arkanıza yüklü bir sermaye desteği almak her zaman iyi hizmet vermek için yeterli değildir. Bunun bilgiyle birleşmesi ve kalite ile harmanlanması gerekir. Kaç kişi bunu yapıyor? (yapmayanları aşağı yukarı hepimiz biliyoruz). Internet'in yaygınlaşmaya başlaması ve bilgisayarda da olduğu gibi Internet'i de insanların araç değil amaç olarak görmesi, bu tip insanların ekmeğine yağ sürdü. Ortada birçok servis sağlayıcı dolaşıyor, ama bunlann kaç tanesi gerçekten
kaliteli, hızlı ve ucuz bir servis sağlayabiliyor? Sizce de birkaç metrekarelik dükkanlarda toplama bilgisayar satıp, 6 ay sonra ortalarda görünmeyen adamlar, Internet'te bol para olduğunu görünce yeni bir dükkan tutmadılar mı? Ya da onlar olmasa bile onlar gibi başkaları?.. Anlayış değişmediği sürece ne fark eder. Tüm bu tüccar mantığıyla çalışanlar iyi bilsinler ki, artık 80'li yıllarda değiliz. Bilgisayar sektörüne 80'li yıllar boyunca vurduğunuz ve bugüne kadar etkileri devam eden balta darbelerini Internet'e vuramayacaksınız. Çünkü artık karşınızda bilinçli ve bilinçlenmeye eğilimli bir tüketici var. Geçmişe göre daha çok yayın, daha çok fuar, daha çok bilinçli satıcı ve daha çok bilinçli kullanıcı var.
22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76 i n t e r n e t 11
Oracle, Network Computer Inc'i
kurduğunu duyurdu Oracle, Network Computer üreticilerine yazılım ve lisans hizmet
leri vermesi amacıyla Network Computer Inc'i kurduğunu duyurdu.
Oracle bağlı olarak faaliyet gösterecek olan şirket, NC için geliştiri
len 'Oracle NC System Software Suite' ve diğer uygulamalann da
dahil olduğu yazılım ve destek hizmetlerine ilişkin geliştirme, lisans
ve pazarlama faaliyetlerini yürütecek. NC yazılım ve Internet uygu
lamalan konusunda faaliyet gösteren şirketlere hizmet götürecek
şirketin en önemli müşteri grubunun ise, ekranlı telefon, taşınabilir
ya da masaüstü bilgisayar, TV ve oyun makinesi gibi ürünleri kap
sayan değişik türde NC üretecek şirketler olacağı belirtiliyor.
MedyaTex'ten yeni Web siteleri MedyaText Internet&Multimedia,
dünya Internet omurgasına bağlan
mak üzere hazırladığı üç Web site
sini duyurdu. Açıklamaya göre, bu
sitelerden biri Otap Saatçilik'in Web
sitesi. Başta Rolex, Omega, Sector,
Mont Blanc ve Dunhill gibi marka
ların satışını yapan Otap'ın Web si
tesinde ürün fotoğrafları, satış nok
talan ve ürünler hakkında her türlü
bilgi bulunabilecek. Ayrıca sipariş
de verilebilecek.
MedyaText'in Web sitesi kurduğu
diğer organizasyon ise Clup Med
Tatil Köyleri. Sitede Bodrum, Kuşa-
adası, Foça, Palmiye, Üçhisar ve Ke
mer Club Med tatil köyleri hakkında
her türlü bilgi yer alırken, on-line
rezervasyon formu doldurularak yer
de ayırtılabiliyor.
MedyaText ayrıca Miss Globe In
ternational için de Web sitesi kurdu.
Burada da yarışma katılımcılarının
her türlü fotoğraf ve bilgisine ulaş
mak mümkün.
MedyaText'in kurduğu bu yeni
Web sitelerinin Internet ve elektro
nik posta adresleri şöyle:
Otap Internet adresi'
http://www.medyatext.com/otap
e-posta adresi: otap@medya-
text.com
Club Med Internet adresi:
http://www. medyatext. com/club-
med
e-posta adresi- clubmed %med-
yatext.com
Miss Globe International Internet
adresi http://www.med-
yatext. com/missglobe
e-posta adresi: missglobe@med-
yatext.com
Sun, Java
Workshop'un
dağıtımına başladı Sun Microsystems, Web tabanlı Ja
va geliştirme ortamı Java Workshop'in
dağıtımına başladı. Internet/Intranet
uygulamalan geliştiren şirketlere yö
nelik olarak hazırlanan Java Works
hop, Internet için çok platformlu ge
liştirme yazılım aracı olma niteliğini
taşıyor. Tamamı Java dili yazılan Java
Workshop'in deneme niteliğindeki
Beta sürümü de Sun'ın homepage"i
üzerinden edinilebiliyor. Sunsoft'un
Solaris işletim ortamı ve Microsoft
Windows platformları için geliştirilen
Java Workshop ile geliştiricilerin her
türden Java uygulamasının kolay ve
hızlı bir şekilde tasarlayıp, test edip,
dağıtarak bakımını yapabileceği belir
tiliyor. Java Workshop aynca, Solaris
2.4 ve üstü (SPARC ya da Intel), Win
dows 95 ve Windows NT 35.1 plat
formlan üzerinde destekleniyor.
Öte yandan Sun, kritik iş uygula
malarının dağıtımında, kullanıcı ve ağ
sunucusu birimi uygulamalarının ya
ratılmasında gerekli olan bütün geliş
tirme ortamlarının bulunduğu bir
ürün sitesinin de tanıtımına başladı.
'Sunsoft Internet Workshop' adını ta
şıyan ürün, C++ ve NEO geliştirme
araçları için Java Workshop, Sunsoft
Visual Workshop uygulamalarını içe
riyor. Ürünün satışına 1996'nın üçün
cü çeyreğinde başlanacağı belirtiliyor.
Internet Adresleri www
AlgoNet
http://www.algonet.se
Alladın Sailing and Yachting
http://www.aladdin.co.uk
Allen Marketing Group
http://www.tjinet.corn/allen.htrril
Alliance for Public Technology
http://apt.org/apt.htrnl
Ateneo de Manila University
http://kilaw.admu.edu.ph
Backcountry Server
http://io.datasys.swri.edu
Beckmeyer Development
http://www.bdt.com
12 p e r s p e k t i f 22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76
Okumak, anlamak
demek değildir! arfler, kelimeler, cümleler... Ke
yifli bir bakış açısı kazanır insan
okuma ile... Kimileri için tutkudur ro
man... Kimileri için ise bilimsel yayın
lar... Araştırmalar... İncelemeler...
Farklı yazarlar, farklı düşünceler...
Yüzyıllardır okur insanoğlu. Okur da,
acaba ne kadarını anlar? Göz ile beyin
arasındaki sinir uçlarında dolaşan
akımlar, sayfalar arasındaki anlam bü
tünlüğünü ne oranda beyine taşır?
Okunan her metin, farklı insanlarda
bazı ortak izleri mi bırakır, yoksa bu
tat kişiden kişiye mi değişir? ***
Okumanın sihirli anı, sanırım anlama ve yorum yapma safhası olsa gerek. Dışavurumları kişiden kişiye değişen bu safha, insanı insan yapan yüce değerlerden biri. Belki de insanoğluna sunulan en büyük yetenek...
Bu yetenekler içerisinde bulunan değerlerden biri de, "niyet"tir. "Olaylara yaklaşma biçimi" ya da "bakış açısı" olarak yorumlayabildiğimiz niyet, keskin bir bıçak gibidir. Doğru kullanıldığında, deneyimli kullanıcısının elinde harikalar yaratır ve hem bireyi hem de toplumu yönlendirebilecek güçtedir. Yanlış kullanıldığında ise, ilk önce kullanıcısına zarar verir. Bu nedenle niyet, "insana özgü hata faktörünün" temel yapıtaşlarından biri olarak kabul edilir.
"Okuma keyfi" ve "niyet"... İki farklı olgu... İki farklı kavram... Fikir ayn-lıklarına neden olan ayrılmaz ikili. Birbirlerine çok yakışırlar. Onlann sayesinde, dünya üzerindeki hiçbir insan, "tam anlamıyla" bir diğer insan gibi düşünemez. Okunan metin aynı da olsa, "metnin özü çerçevesinde" bazı küçük değişiklikler doğal sayılır. Her insanın okuma ve anlama yapısı farklı olduğu için, ortaya fikir tartışmaları çıkar. Böylesi nüanslar ise keyif verir okuyan ve yorum yapan insanlara... "Anlayış çerçevesinde" farklı düşünmenin keyfini tartışırlar:
***
"Okuduğunu anlayamamak" ise
çok farklıdır. İnsan faktörüne dayalı
fiziksel bir sorundur. "Okuduğunu an
lamadan insanlan suçlamak" ise, ahla
ki bir olgudur ve kişinin kendi ile ba-
rışık olup olmaması ile ilintilidir. Bu
ahlaki sorunun kılıfını aşarak diğer in
sanlara bulaşması ise toplum için çok
önemli bir tehdittir. Toplumumuzdaki
kültürel yozlaşma ve şablon tip olma
yarışı, bu tehdit sonucu ortaya çıkmış
önemli bir sorundur.
Aynı kültürel yozlaşma, ne yazık ki
sektörümüz içinde de kendini yer yer
göstermektedir. "Herşeyi ben bilirim"
niyeti ile okunan sektörel yazılar, yo
rumlar ve incelemeler, yanlış fikirlerin
doğmasına neden olarak hepimize za
rar vermektedir. Bu nedenle bu hafta
ki Perspektif köşemi, "insanları bilgi
lendirme" sorumluluğunu taşıyan bir
okuyucumuzun değerli görüşlerine
ayırıyorum.
***
Sayın Gürkan Karagöz, sektörümü
ze emek verenlerden, aynı zamanda
da binlerce BT/haber okuyucusundan
biri. Halen Meteksan bünyesinde ça-
lışmalarını sürdüren Sayın Karagöz,
BT/haber'in 74. sayısında Cadı Kaza
nı köşemde yayımlanan "15 ile 50 kat
daha hızlı" başlıklı yorumum üzerine,
çok titiz bir çalışma gösterek görüşle
rini gazetemize fakslamıştır. Doğru ve
çok sesli bir yayın ilkesi olan BT/ha
ber gazetemizin sayfaları arasında
böylesi bir görüşün de yer alması ge
rektiğine inandığım için, herhangi bir
düzeltme yapmaksızın sözü Sayın Ka
ragöz'e bırakıyorum...
"Bu sabah 74. sayınızı incelerken, Mert Börü'nün Cadı Kazanı adlı köşesi ilgimi çekti. Bu yazıda son derece yanlış değerlendirmeler gördüm. Ciddiyetinize güvenen bazı iyi niyetli yöneticiler, bu yazı tarafından yanlış kararlara varabilirler.
Herşeyden önce, her ne kadar tarafsız bir yazı izlenimi verse de, son derece taraflı bir tutum izlenmiştir. Yazının ilk 3 paragrafını, yorumlar yapılmış olduğu ve kişiye göre değişebileceğinden, bana göre yanlış bile olsa atlıyorum. Diğer paragraflarda ise hem yanlış değerlendirmelere hem de yanlış bilgilendirmelere rastlıyorum. En önemlisi Visual Basic'in Delp-hi'den çok daha kolay olduğu yönünde. Bu kesinlikle yanlıştır NSTL adlı bağımsız kuruluşun değerlendirmeleri beni doğruluyor.
Bu değerlendirmelerden bahsedeceğim ama gerçek dokümanlara, NSTL'nin yayınları arasında olan Software Digest dergilerinden ayrıca WWW.NSTL.COM adresinden de ulaşabilirsiniz.
Bu değerlendirmeler der ki, Delphi 2.0 uygulamaları, her zaman (yani en yavaş uygulamasında bile) Visual Basic uygulamalarından en az 2 kat daha hızlı çalışır. Bu konuyu daha anlaşılır hale getirmek istiyorum. Sayın Börü, "Hangi Delphi nesnesi Visual Basic'in OCX'lerinden 50 kat daha hızlı kod üretiyor?" Burada bir yanlış bilgilendirme var. OCX Visual Basic'in değildir. OCX (Active X) teknolojisi sistem nesneleriyle, uygulama nesneleri arasında bağlantı kurmaya yönelik bir olaydır. Ve bu teknolojiyi bütün 32 bit uygulama geliştirme araçları sağlamak zorundadır. Bir sistem fonksiyonunu (API ya da OCX) hangi uygulama aracı çalıştırırsa çalıştırsın, her zaman aynı hızda çalışır. Çünkü bu fonksiyon uygulamaya ait değil sisteme aittir. Genel olarak bir uygulama, hangi araçla geliştirilmiş olursa olsun, içeriğinin yaklaşık yüzde 95'i sistem fonksiyonlarıdır. Geri kalan kısım ise bu fonksiyonlar arasındaki yorumlamalara ve geçişlere aittir diyebiliriz. Uygulama geliştirme araçlarının hızları, işte bu yüzde 5'lik alanda 30-40 hatta bazen 50 kat
daha hızlı çalışmasıyla gerçekleşir. Kaldı ki, native kod (sisteme özdeş şeklinde anlaşılmalı) üretebilen Delphi, yorumlama yapmayacağından, hafızayı da son derece optimize bir şekilde kullanmaktadır. Bu da, uygulamalar büyüdükçe Delphi uygulamalarının Visual Basic uygulamalarından daha da hızlı çalışacağı anlamına gelir.
Sayın Börü'nün "Bir yerlerde yanlış yapıyorum ama nerede?" dediği yer işte burasıydı. Sondan ikinci paragraftaki sorun ise, "Delphi hızlı bile olsa, Visual Basic zamandan kazandırıyor" anlamının çıkması. Bunun tek açıklaması Delphi'yi iyi tanımadan yorum yapmaktır. NSTL'nin ve diğer bağımsız kuruluşların yaptığı araştırmalar, Delphi ile Visual Basic arasındaki geliştirme sürecinin aynı hızda başladığını ama, uygulamalar genişledikçe Delphi'de uygulama geliştirme zamanının da azaldığını gösterir. Bunun açıklaması ise Delphi'nin dinamik ortamıdır. VCL ve repository teknolojisi, yapılan parçaların olduğu gibi kullanılmasını sağlar Dikkat edin, "Copy" komutunu bile kullanmadan. Ben Delphi ya da başka bir ürünün satıcısı değilim Bu yazıdaki amacım, zaten zor ilerleyen yazılım sektörümüze takılan çelmeleri önlemek. Sayın Börü'nün yazısındaki reklam yanıltmalarını da savunmuyorum ama kullanıcıları aynı tarzı kullanarak yanıltmak da bir hatadır.
Saygılarımla,
Gürkan Karagöz"
Öncelikle Sayın Karagöz'e göster
dikleri ilgi için teşekkür ediyor ve de
ğerlendirmeleri üzerine, görüşlerimi
sizinle paylaşmak istiyorum
Sayın Karagöz, ilk paragrafta ciddi
yetimize güvenen bazı iyi niyetli yö
neticilerin yazımı okuyarak yanlış ka
rarlara varabileceklerini belirtmiş.
Kendilerinin, "yanlış karar verme" ko
nusundaki şüphelerini çok doğru bu
luyorum. Şu günlerde herkesin birşey-
ler kanıtlama çabası içinde olması, bi
linçli bilinçsiz herkesin kalem tutup
insanları yönlendirmesi şüphesiz he
pimizin karşı olduğu bir gerçek. Öte
yanda ise, BT/haber'in seçkin yazar
ve yorumcuları ile sektöre yol göste
ren, olayları her açıdan inceleyen bir
pencere olduğu, "benim yorum yap
mamı gerektirmeyecek" derecedeki
"ciddiyeti" ile ispatlanmıştır. Aldığımız
olumlu ya da olumsuz tepkiler de, yö
neticilerin ciddiyetimize olan güvenini
kanıtlamaktadır. Sayın Karagöz'ün
tepkisi de ciddiyetimize duyduğu gü
venin bir yansımasıdır.
İkinci paragrafın başında "tarafsız
bir yazı izleniminde son derece taraflı
bir tutum izlediğim" belirtilmiş. Bu
konuda bir yorum yapmayı gereksiz
buluyorum çünkü yazdıklarım, tama
men okuyucunun "niyet" ve "okuyup
anlama" yeterliliği ile ilintilidir. Büyük
düşünür Mevlana'nın, "Anlattığın, kar
şındakinin anlayabildiği kadardır"
şeklindeki sözü, "taraflılığım" konu
sundaki şüpheleri çok yalın bir dille
ortadan kaldırmaktadır.
Aynı paragrafta, Visual Basic'in
Delphi'den çok daha kolay olduğu
yönünde bir ifade kullandığım, Sayın
Karagöz tarafından algılanmıştır. Her
ne kadar yazımda "birebir" böyle bir
ifadeye rastlayamasam da, çok hassas
bir noktayı hatırlattıklan için kendile
rine bir kez daha teşekkür etmek isti
yorum; çünkü gerçekten de Visual
Basic kullanım açısından Delphi'den
çok daha kolay bir üründür. Visual
Basic'in BASIC, Delphi'nin de Pascal
altyapısına sahip olduğunu göz önüne
alırsak, kullanım ve öğrenim kolaylığı
kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Za
ten böyle olmasaydı, eğitimciler algo
ritma kurma derslerinde işe BASIC gi
bi temel dilleri öğreterek başlamak
yerine Pascal ya da C++ ile başlarlar
dı. Bu arada BASIC kelimesinin bir kı
saltma olmasının yanında, "temel",
"basit" anlamlanna gelmesini de hatır
latmamda sanırım yarar var.
Sayın Karagöz'ün yorumunda dik
katimi çeken bir nokta da, NSTL adlı
bağımsız kuruluştan farklı paragraflar
da birçok kez referans alınmasıdır. Bu
referanslar, kendilerinin ne denli bu iş
ile ilgili olduklarını, bu konuya önem
verdiklerini yansıtmaktadır. Her ne
kadar elde ettikleri veriler doğru yer
de ve doğru zamanda kullanılmasa
da, tıpkı kendileri gibi, ben de dünya
çapında birçok kuruluşun yayınlarını
mesleğim gereği takip ediyorum. An
cak, verileri toplamakla yetinmiyor,
onları deneyimlerimle derliyor ve da
ha kaliteli yazılımlar geliştirmek hede
fiyle pratiğe döküyorum. Günde, 10-
12 saat arası vaktimi kod yazmakla
geçiriyorum. Gözlerim kan çanağı
olana, sırtımdaki ağrılar kod yazmamı
engelleyene dek üretiyorum, üretiyo
rum, üretiyorum... Bu çabamdan dola
yı da, "düzeyli ya da düzeysiz" eleşti
rileri yapacak kişilerde aynı vasıflan
arama hakkına sahip olduğuma inanı
yorum. NSTL'den ya da başka bir ku
ruluştan elde edilen bilgi, "kurukuru-
ya" hiçbir işe yaramamaktadır. Bu bil
giler, alınteri ve deneyim ile birleşti
ğinde Cadı Kazanı gibi köşede yorum
şeklini almaktadır. Yorumlarım, "de
neyimlerim ve ürettiklerim" ile garan
tilidir. Eleştiri hakkının doğabilmesi
için, bana olmasa da, en azından
emeğime saygı duyulmasını ve benim
kadar üretken olunması gerekliliğine
inanıyorum.
Yurtdışı kaynaklarına duyduğu gü
ven konusunda Sayın Karagöz'e ve
onun gibi düşünenlere küçük birşey
hatırlatmak istiyorum. Bu ülkede çok
iyi bilgisayar programcıları bulunmak
tadır. Siz onları görmezlikten gelseniz
de, emeklerine saygı duymasanız da
onlar üretmeye devam edeceklerdir.
Ulu önderimiz Atatürk'ün "Beni Türk
hekimlerine emanet ediniz" sözünün,
yazılımcılar için de geçerli olmaması
için hiçbir sebep yok. Yeter ki, olayla
ra olumlu yaklaşılsın ve bu insanlara
olanak tanınsın...
Sayın Karagöz'ün dördüncü parag
rafta belirttiği noktalar ise gerçekten
düşündürücü. OCX'in açılımının Acti
ve X olduğunu bilmiyordum doğrusu!
Microsoft'un geliştirdiği l6-bit'lik
VBX'lerin devamı niteliğinde olan 32-
bit OCX geleneğinin Visual Basic ile
başlaması ise, tarih sayfalan arasında
yerini almış bir gerçektir. Her ne ka
dar endüstri standardı olarak kabul
edilse ve hemen hemen her ürün ta
rafından desteklense de, VBX ve OCX
geleneğini Visual Basic başlatmıştır.
Bu, Microsoft'un başarıya ulaşmış bir
stratejisidir. Bu nedenle "biz program
cılar", kendi aramızda "Visual Basic'in
OCX'leri" ya da "Visual C++nın
MFCsi" gibi yakıştırmalar yaparız. Bir
çok ürün tarafından desteklense de,
nasıl MFC denilince akla ilk gelen
ürün Visual C++ oluyor ise, VBX ya
da OCX denildiğinde de akla gelen ilk
ürün de Visual Basic'tir.
Aynı paragrafta verilen yüzde 95'ini
sistem fonksiyonlarının, yüzde 5'inin
de karar ve döngü yapılannın oluştur
duğu örnek, olayı daha karmaşıklaş-
CADI KAZANI
MERT BÖRÜ
Kız Kulesi
Yanlış ya da eksik bilginin ya
yılması, toplum içinde ileri
de düzeltilmesi mümkün olama
yacak sorunlara neden olabilir.
Bu nedenle, bu haftaki Cadı Ka
zanı köşemi kısa tutarak, sizleri
yanlış bilgilenmelerin toplumu
götürebileceği noktalar üzerine
bir tartışma olan "Okumak, an
lamak demek değildir" başlıklı
yazıma davet ediyorum. ***
Bu arada, sektörümüzle uzak
tan yakından ilgisi olmayan bir
noktaya ilginizi çekmek istiyo
rum. Uzun zamandır Harem sa
hil yolundan geçmemiştim. Ge
çen gün geçtim... Keşke geçmez
olaydım... Boğaz'ın incisi Kız
Kulesi bitik durumda. Üzerinde
ne boya var ne macun. Çürüme
ye yüz tutmuş sanki. İçim parça
landı. Sahilde oturup karşısında
çay içmeyi ya da Mustafa San-
dal'ın video klibi için Kız Kule-
si'ni kullanmasını biliyoruz da,
elimize iki kutu boya bir fırça
alıp boyamayı akıl edemiyoruz!
Ülkenin çözülmesi gereken
bu kadar sorunu varken sesim
bu satırlardan kime ulaşır bile
miyorum, ama en azından deni
yorum...
Kız Kulesi ilgi bekliyor ve pek
fazla dayanacak gücü de kalma
mış gibi gözüküyor...
H
22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76 p e r s p e k t i f 13 tırmakta. Sayın Karagöz, yüzde 95'lik
sistem fonksiyonu temelli kesimin,
kullanılan araç ne olursa olsun hep
aynı hızda çalıştığını belirtmişler. Bu
zaten kaçınılmaz bir gerçek. Geri ka
lan yüzde 5'lik dilimin ise 30-40 hatta
50 kat daha hızlı çalıştığı belirtilmiş.
Delphi'nin bir compiler (derleyici),
Visual Basic'in ise bir interpreter (yo
rumlayıcı) olması, geçen yazımda da
belirttiğim gibi, arada belirli bir hız
farkı doğurmaktadır. Bunu birkez da
ha ifade etmem anlamsız da olsa, Sa
yın Karagöz olayı sadece yüzde 5'lik
dilim bazında düşünmektedir. Bu dili
min 50 ya da 50 bin kat daha hızlı ça
lışması, proje sonunda üretilen EXE
dosyasının 15 ile 50 kat daha hızlı ça
lışmasını sağlamamaktadır. Yüzde
5'lik dilimin bir mucize sonucu hiç ça
lışmadığını bile düşünsek, yüzde
95'lik kısım üründen bağımsız olarak
aynı hızda çalışmaya devam edecek
tir. Bu formülde yüzde 95 sabit, yüz
de 5 ise değişkendir. Yüzde 5'i 50 kat
daha hızlı çalışan ürün, nasıl olur da
genel toplamda 50 kat daha hızlı çalı
şabilir!
Delphi uygulamaları, hepimizin
hemfikir olduğu üzere, Visual Ba-
sic'ten 2 ile 3 kat arasında hızlı çalışan
EXE'ler verebilmektedir. Bu tartışıl
maz bir başandır. Bu nedenle Delphi,
benim için yazılım geliştirme araçları
içerisinde çok farklı bir konuma sa
hiptir. Delphi'nin ilanlarında ise, Sayın
Karagöz'ün yüzde 5'lik dilimi yerine,
"Delphi Developer 2.0 ile geliştirdiği
niz uygulamalar diğer p-code (Visual
Basic, PowerBuilder gibi) yazılanlar
dan 15 ile 50 kat hızlı çalışır" ifadesi
bulunmaktadır. Aynı ilanın orijinalin
de de "Delphi Developer 2.0 applica
tions run up to 15 to 50 times faster
than applications built with p-code in
terpreters, like Visual Basic and Po
werBuilder" cümlesi yer almaktadır.
Kolayca görebileceğiniz ve benim de
dikkatinizi çekmek istediğim gibi, bu
rada 15 ile 50 kat hızlı çalışan uygula
manın, yani EXE dosyasının ta kendi
sidir. Yüzde 5'lik ya da başka bir bö
lüm değildir. Sayın Karagöz'ün
NSTL'den referans gösterdiği yüzde
5'lik dilimin 50 kat, hatta 100 bin kat
daha hızlı çalışması bile, geri kalan
yüzde 95'lik etkisiz eleman üzerinde
herhangi bir değişiklik yapamayacak
tır. API, API'dir. Çağırılma hızı ne
olursa olsun, çalışma hızı aynıdır. Bu
gerçek de, uygulama bazında 50 kat
lık performansı soru işareti oluştura
cak şekilde akla getirmektedir.
Sondan ikinci paragrafta ise,
NSTL'ye göre Delphi ve Visual Basic
arasındaki geliştirme sürecinin aynı
hızda başladığını, ancak uygulamalar
geliştikçe Delphi'de uygulama geliştir
me zamanının azaldığı belirtiliyor. Bu
performansın destek noktası olarak
da VCL ve repository teknolojileri sa
yesinde "Copy" komutu kullanılma
dan parçaların (herhalde component
denmek isteniyor) olduğu gibi kulla
nılmasından söz ediliyor. Yazılım
sürecinin hızlanması konusunda
ürünlerin hemen hemen aynı kulvar
da yarıştığını belirtebilirim. Yeniden
kullanılabilir nesne yazmak ya da
kütüphane geliştirmek Delphi ya da
Visual Basic'e özgü bir olay değildir.
Kullanılan dil ve araç ne olursa olsun,
günümüz standartları altında her
programcının yazılım geliştirme
sürecini kısaltacak çözümleri bulun
maktadır. Delphi'nin VCL'leri, Visual
Basic'in OLE DLL'leri, Visual C++'ın
kütüphaneleri... Bunlann hepsi birer
"süreç hızlandıncı" araçtır. Bu neden
le, "zaman geçtikçe" şu ya da bu ürün
süreci daha da kısaltır diye birşey söz
konusu değildir. Bu süreç, tamamen
yazılımcının geliştirme stratejileri ve
kullandığı ürünü ne derece tanıdığı ile
ters orantılıdır. Sayın Karagöz'ün kul
landığı "Copy" komutu ise, aklıma
"toplama Cut, Copy, Paste program
cılığını" getiriyor. Hem kendisine hem
de sektörümüzdeki diğer kıymetli
kişilere yakıştıramayacağım böylesi
bir programlama mantığını hemen es
geçiyorum... Cut, Copy, Paste ile
programcılık olmaz!
Geldik son paragrafa... Sayın
Karagöz, Delphi'nin ya da başka bir
ürünün satıcısı olmadığını belirtiyor.
Tüm kalbimle kucakladığım büyük
bir olgunluk... Bir ürünü satmak, ön
celikle onu tanımayı gerektirir.
Günümüz koşullarında pek rast-
layamadığımız bir olgu olsa da, Sayın
Karagöz'e olgunluğu ve objektif olma
çabası taşıyan yaklaşımından dolayı
teşekkür ediyorum.
Aynı paragrafta yer alan ve beni,
"zaten zar zor ilerleyen yazılım sek
törüne çelme takan biri" olarak gör
mesini ise üzülerek karşılıyorum.
Benim kim olduğumu bilmeden ve
yazılım sektörüne harcadığım emeği
görmeden böylesi bir yorum getir
meleri beni gerçekten çok üzdü. Bu
satırları okuyan ve beni tanıyan
yazılımcıların da aynı üzüntüyü duy
duğunu hisseder gibiyim. Bu neden
le, izninizle son sözümü söyleyerek
en azından bu insanların emeğine
saygı göstermek istiyorum.
Sayın Karagöz, Cadı Kazanı
köşesinde resmi basılan 26 yaşındaki
genç yazılımcı, "hayatını sür
dürebilecek derecede" paraya önem
veren, 14 yaşında University of Lon
don Software Engineering bölümün
de burslu olarak okumaya hak kazan
mış, A Level Assembly Language ve
Software Design dallannda yüzde
91'lik başarı ile mezun olmuş, 17
yaşında girdiği dünya çapında ünlü
bir firmada yazılım tasanmcılığı yap
mış, fraktal teorileri Bremen Institute
of Chaotic Systems anabilim dalında
patent alacak derecede ileri gitmiş,
ürettiği projeler ile yurtdışında Türk
yazılım sektörünün adını duyurmaya
çalışmış ve şu anda da aralarında
Sayın Prof.Dr. Oğuz Manas ve Sayın
Tınaz Titiz'in de bulunduğu çok
değerli bir yazar kadrosuna sahip
BT/haber gazetesinde köşe yazarlığı
yapmaktadır. Bütün bunlar şans ve
torpil ile değil, alınteri ile kazanılmış
tır. "Yazılım sektörümüze çelme tak
makla" ve "taraflı yazı yazmakla" suç
ladığınız kişi, bu sektör için üretmeye
devam etmektedir ve edecektir. Tav
siyem, Cadı Kazanı'ndaki yorumumu
"niyet" filtresinden süzerek tekrar
okumanızdır.
14 d ü n y a d a n 22-28 Temmuz 1996 • Sayı: 76
MICROSOFT İLE
İLGİLİ HABERLER Derleyen ve Yorumlayan:
Prof.Dr. OĞUZ MANAS
Windows 95 kullanıcıları, Windows NT 4.0'a geçişte güçlükler yaşayabilir
Şu anda Windows 95 kulla
nanların Windows NT 4.0'a geç
meye karar verirlerse çok fazla
uğraşı vermek zorunda kalacak-
larını unutmamaları gerekiyor.
Microsoft bütün dikkatini Win
dows 95 ve Windows NT işletim
sistemlerinin birleştirilmesi
(merge) için harcadığını duyur
muş bulunsa da, bu amaca ulaş
mada izlenecek yol çok açık gö
rülmüyor.
Bu durum özellikle tek kulla
nıcılar açısından farklı özellik
setleri, donanım gereksinimleri
ve aygıt sürücüleri (divice dri
vers) hakkında karar verme aşa
masında çok daha belirginleşi
yor.
Çok büyük olasılıkla Win
dows NT 4.0'a geçecek Win
dows 95 kullanıcılan uygulama
larını ve kütüklerini yeniden ha
zırlamak zorunda kalacaklardır.
Bu nedenledir ki bazı eleştir
menlere göre, birçok kişisel kul
lanıcı Windows 95'te kalacak ve
'Windows NT 4.0'ı yeni sistem
siparişinde bulunacak olanlar
alsın' diyeceklerdir.
Burada kişisel kullanıcı ile şu
nu kast ediyorum. Kurum ola
rak Windows 95'ten Windows
NTye geçmek oldukça stratejik
ve büyük yatırım gerektiren bir
karar olsa da o kurumdaki kul
lanıcılan pek etkilemez. Çünkü,
geçiş işlemlerinin tümünü bilgi
işlemden sorumlu kadro yapa
caktır. Ancak siz kişisel kullanı
cı iseniz, bütün bu işlemleri ta
mamlamak size kalacaktır.
Apple, Windows NT'yi yeni
ürünlerinde kullanma karan aldı Bu yılın başlarında Apple
Computer, Microsoft ile Win
dows 95, Windows 3x ve Win
dows NT'yi gelecekteki ürünle
rinde kullanmak üzere lisans
anlaşması imzaladı. Apple, Win
dows NT-temelli Power Macin-
tosh'u 1996 yılının sonuna ka
dar geliştirmeyi planlıyor. App-
le'ın halen ATX (IBM UNIX) te
melli sunuculan piyasada bulu
nuyor.
Yetkililer NT-temelli Macin-
tosh'ların Mac kullanıcılarına çe
şitli Windows işletim sistemleri
için geliştirilmiş çok sayıda yazı
lım ürünlerini kullanma olanağı
getireceğini belirtiyorlar. Apple,
Microsoft ve Motorola ile birlik
te çalışarak Macintosh istemci
için Windows NT desteğini ge
liştirmeyi ve hem NT sunucu ve
hem de Mac istemci için ağ iş
lem (networking) çözümlerini
ortaya koyacak çalışmalar yap
mayı planlıyor.
Fractal Design, Windows 95 temelli
POSER'ini duyurdu Fractal Design şirketi, insan
şekilleri üretmede kullanılan
grafik tasarım tool'lan taşıyan
Fractal Design Poser'ini geliştir
di. Yeni Poser, Windows 95 ola
naklarım kullanarak, grafik tasa-
rımcılarına, çokluortam uygula
maları geliştiricilerine büyük
olanaklar sağlıyor.
Yeni Poser, kullanıcılara,
özellikle tekstil ürünleri üzerine
çeşitli insan şekillerinin yerleşti
rilmesi işinde büyük ufuklar açı
yor.
Windows ürünleri ve fikirleri ile ilgili yenilikler nereden izlenebilir?
Windows World Dallas'96,
Dallas Gösteri Merkezi'nde 29-
31 Ekim 1996 tarihleri arasında
yapılıyor. Bu toplantı katılım-
cılarına iş hayatında bilgi işlem
uygulamaları, iletişim çözümleri,
ağ işlem ve Internet konularında
yeni fikirler edinmelerini sağ
layacak.
Comdex Spring and Win
dows World'96 bir diğer toplan
tı grubu. Katılımcılar Mic
rosoft'un birlikte çalıştığı şirket
lerce Windows 95, Windows
3.1, Windows Workgroups 3-11
ve Microsoft OLE için geliştirilen
yeni uygulamalan izleme ve
tanıma olanağı bulacaklar.
Diğer toplantılar dahil daha ay
rıntılı bilgi için;
http://wunv.comdex.com
adresine başvurulabilir.
BT şirketierinin "Global 1000"de etkisi artıyor
Derleyen: AMİL KUNT
Business Week dergisi
tarafından 1988 yılın
dan beri her yıl yapı
lan dünyanın en değerli
1000 şirketi ile ilgili araştır
ma sona erdi ve bu yılın
piyasa değeri en yüksek
şirketi, geçen yılın üçüncü
konumundaki General
Electric oldu.
Her şirketin toplam his
se senederinin 31 Mayıs
1996 tarihindeki değerleri
ile çarpımından oluşan ve
o tarihteki döviz kuru ile
dolara çevrilerek saptanan
piyasa değeri sıralamasın
da bu yıl Amerikan şirket
lerinin Japon ve Avrupa
şirketlerine olan üstünlü
ğünün geçen yıldan daha
fazla olduğu görülüyor.
1000 şirket arasında geçen
yıl 396 Amerikan şirketi
yer alırken, bu şirketlerin
sayısı bu yıl toplam 5.1 tril
yon dolar değerle 422'ye
çıktı. Böylece Global 1000
şirketin 11.2 trilyon dolar
toplam değeri içinde Ame
rikan şirketlerinin payı
yüzde 46'ya ulaşıyor; oysa
bu oran 1988'de yüzde 30
idi. Bu yılın bir özelliği de
Global 1000'in tarihinde ilk
kez bir Amerikan şirketi
birinci sırada yer alıyor.
1988 yılındaki Global 1000
sıralamasında toplam 5.7
trilyon değerindeki Japon
şirketlerinin payı yüzde 48
ve değerleri Amerikan şir
ketlerinden yüzde 60 daha
büyük iken bu yılki payla-
rı yüzde 23 olup, Ameri
kan şirketlerinin toplam
değerinin Japon şirketleri
nin toplam değerinden
yüzde 96 daha fazla oldu
ğu ortaya çıktı. Avrupa'da
Siemens, Heineken ve L.M.
Ericsson gibi şirketlerin de
ğerleri yükselirken, pek
çok Avrupa şirketinin de
ğerlerinin Amerikan rakip
şirketlerinden bir hayli ge
ride kaldığı gözleniyor.
İlk 25'te 5 BT şirketi yer alıyor
Merkezi Cenevre'de bu
lunan Morgan Stanley Ca
pital International adlı ku
ruluş tarafmdan 21 ülkede
ve hisse senetleri borsalar
da işlem gören 2 bin 700
şirketi kapsayan bilgilerin
toplanıp değerlendirilme
siyle sonuçlanan Global
1000 sıralamasında bilgi
teknolojisi sektöründe
Amerikan şirketlerinin çok
büyük üstünlükte olduğu
görülüyor. 1000 şirketin ilk
25 şirketi arasında endüst
rinin liderleri olan AT&T,
Microsoft, Intel, IBM ve
Hewlett-Packard yer alı
yor. 1988 yılında ilk 1000
şirket arasında yer alma
yan Microsoft bu yıl 12. sı
rada olup, geçen yıl 644.
sıradaki Sun Microsystems
büyük bir sıçrama yaparak
26l. sıraya yerleşti. Öte
yandan Apple Computer
ise en büyük düşüşü gös
tererek geçen yılki 543. sı
radan bu yıl 978. sıraya ve
Novell de yanı şekilde
yüzde 26'lık bir değer kay
bı ile 239. sıradan 632. sı-
rava indiler.
Tüketim ürünleri şirket
leri arasında Mc Donald's
şimdi 94 ülkede sattığı
hamburgerler ile beş yıl
önceki 6.5 milyar dolarlık
cirosunu 14 milyar dolara
çıkanrken, piyasa değeri
de 1988'den bu yana 4 kat
büyüyerek 33 7 milyara
ulaştı. Dünya traş pazarını
elinde tutan Gilette şirketi
1990 yılından beri Doğu
Avrupa ülkelerinde,
Çin'de, Rusya'da ve Hin
distan'da 200 milyon yeni
tüketici kazanarak 1988 yı
lındaki değerinden 6 kat
daha fazla olarak 26.3 mil
yarlık bir şirket konumuna
geldi. Geçen yıl 6. sırada
olan ve satışlarının yüzde
70'i ile kârının yüzde 80'ini
Amerika dışında yapan
Coca-Cola 115 milyarlık
değeri ile bu yıl 4. sıraya
yükseldi.
Daha küçük ülkelerde
en büyük sıçramayı yapan
lar Singapur ve Hong
Kong şirketleri oldu. 1988
yılında Global 1000 liste
sinde üç Singapur şirketi
var iken şimdi bu sayı 13'e
yükselmiş bulunuyor. Bu
şirketlerin toplam değeri
ise sekiz yıl öncesinden 17
kat daha büyüyerek 123
milyar dolara ulaşırken,
aynı dönem içinde Hong
Kong şirketlerinin değeri 5
kat artarak bu yıl Global
1000'e giren 17 şirketin
toplam piyasa değeri 195
milyar dolar oldu.
Yine Morgan Stanley
Capital International tara
fından pazarları gelişmekte
olan ülkelerde incelenen
200 şirket arasındaki sırala
mada geçen yıl birinci
şirket konumunda olan
Korea Electric Power, bu
yıl da 23.9 milyar dolarlık
değeri ile yerini korudu.
Aynı listede geçen yıl 180.
sıradaki Akbank bu yıl
2.06 milyar dolar değeri ile
158. sıraya yükselirken yi
ne geçen yıl ilk 200 arasın
da bulunmayan 1.9 milyar
dolar değerindeki Türk
Hava Yollan 178. sıra ile
ilk kez listede ver aldı.
Business Week dergisinde her yıl yapılan
dünyanın en değerli şirketleri arasında, 1988
yılında yapılan sıralamada hiç yer almayan
Microsoft, bu yıl 12. sırada bulunuyor.
22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76 d ü n y a d a n 15
Packard Bell ve
NEC güç birlikteliği
Haziran ayında ABD ve Japon
ya'da yapılan basın toplantılarında
Packard Bell ve NEC'in yeni bir işbir
liği anlaşması imzaladıkları belirtildi.
Bu anlaşma ile NEC'in Japonya hari
cindeki bütün bilgisayar işlemlerinin
Packard Bell'e geçtiği duyuruldu. Bu
anlaşma sonucu, şirketin adı 1 Tem
muz 1996 tarihinden itibaren geçerli
olmak üzere Packard Bell NEC ola
rak değiştirildi. Bu işbirliği öncesinde
NEC, Ağustos 1995'te Packard Bell'e
yüzde 19.9 oranında ortak olmuştu.
Şubat 1996'da da Packard Bell, Bull
şirketinden Zenith Data Systems'i sa
tın aldı.
Packard Bell NEC'in idari işleri,
halen Packard Bell'in Başkanı olan
Beny Alagem ile birlikte 9 kişilik bir
yönetim kurulu tarafından idare edi
lecek. Yönetim kurulunda bulunacak
5 kişi Packard Bell, 2 kişi NEC ve 2
kişi ise Groupe Bull tarafından atana
cak.
Primergy Server'e
Avusturalya'dan
ödüller
Siemens Nixdorf'un yeni ürünü
Primergy Server, PC Week dergisi ta
rafından "Best New Corporate Com
puting" ödülü ve Australian Personel
Computer Magazine dergisi tarafın
dan da "Best Product of Show" ödül
lerine layık görüldü. SNI'ın Primergy
Server sistemlerinde 3 adet güç kay
nağı bulunuyor. Herhangi birinin arı-
zalanması durumunda ise sistem ka
patılmadan anzalı ünite değiştirilebi-
liyor. Sunucu sisteminde kullanılan
sabit disklerde ise "Hot-Swap" ve
"Hot Replace" özellikleri bulunuyor.
Böylece sunucu kesintisiz ve güveni
lir bir çalışma ortamı sunuyor.
General Electric de CA kullanıyor
General Eletric Capital TMS şirketi
nin ticari dış kaynak kullanım bölü
mü (CPS), dağıtık ve heterojen yapı
ya sahip ağ yapısında CA-Unicenter
ağ ve sistem yönetim yazılımım seçti
ğini duyurdu. Şirketin ABD ve Kana
da üzerinde coğrafik olarak dağıtıl
mış şubelerinin bir merkezden yöne
tilmesine olanak sağlayan CA- Uni-
center, olay ilişkisi (event correlati
on), yedekleme yönetimi, güvenlik
ve konfigürasyon yönetimi işlevlerini
gerçekleştiriyor. GE Capital TMS şir
ketinde, CA-Unicenter artırılmış yete
nekleri ile uygulanıyor. Dağıtık is
temci/sunucu sistemleri, ağlar, verita-
banları ve uygulamalan gözlemleme
ve kontrol için katmanlı ve ölçekle-
nebilir bir yapı öngörülüyor. İleri dü
zeyde yardım hizmetleri, sistemdeki
ya da istemcilerdeki sorunların izlen
mesi ve tanımlanmasına olanak tanı
yor.
Compaq 'Hot Plug PCr teknolojisini tanıtıyor Compaq'in geliştirdiği 'Hot
Plug PCI' teknolojisi, kullanıcıla
ra sunucuları sistem dışı bırak
maksızın her türlü değişiklik yap
ma, PCI kartlarım genişletme,
güncelleme ve değiştirme olana
ğı sağlıyor.
Hot Plug PCI teknolojisinin
pazara sunulacak ilk uygulamala-
rının, kullanıcılara, yeni PCI kart
larım sunuculan hizmet dışı bı
rakmadan işleme koyma olanağı
getireceği bildiriliyor. Böylece,
sunucunun kapalı olduğu ve ye
niden hizmete girmesi sırasında
tüm elemanları tanımak için har
cadığı zamandan tasarruf sağla
nacağı belirtiliyor.
Bir sonraki uygulamalarda ise,
kullanıcıların sunuculan hizmet
dışı kalmadan güncelleme yapa
bilme, ek giriş/çıkış kartları taka
bilme ve yazılını sürücülerinin
eklenebilme olanağına sahip ola
cağı bildiriliyor. Compaq. Hot
Plug teknolojisini içeren ilk ürün
lerini 1997 yılının ilk yarısından
sonra pazara sunmayı hedefliyor.
Hot Plug PCI teknolojisinin
PCI SIG tarafından kabul gören
bir standardının oluşturulmasının
da Compaq tarafından üstlenildi
ği açıklandı PCI SIG toplam en
düstri standardı, lider işletim sis
temi satıcıları, bağımsız donanım
satıcılan ve yan iletken üreticile
rinin ortaklığıyla geliştirilen yazı
lım ve donanım çözümlerinin
standartlarım içeriyor.
DesignCAD
hızla büyüyor
Türkiye'de Mayor tarafından temsil
edilen DesignCAD'in üretici şirketi Vi-
aGrafix'in, ABD'nin en hızlı büyüyen
10'uncu şirketi olduğu açıklandı. Soft
Letter dergisine göre yüzde 143 büyü
me ile ViaGrafrx, bu yıl ilk defa ilk 100
içerisinde 10'uncu sıraya yerleşti. Dergi
de, şirkette eleman başına 125 bin do
lar gelir elde edildiği, yıllık 16 milyon
500 bin dolar satış ile şirketin önemli bir
gelişme gösterdiğine dikkat çekildi.
18 dizi y a z ı 22-28 Temmuz 1996 • Sayı: 76
Internet ve iletişim teknolojileri- Bölüm 5
TÜRKER CAMBAZOĞLU
Empa A.Ş. Genel Müdür
Yardımcısı (Teknik)
Toy Story
Gelecekte, gerek video kaset,
gerekse CD-ROM'un yerini,
çevrim-içi çözümlerin alacağı
büyük olasılıktır. CD-ROM fiziksel
biçim ve büyüklük olarak, daha zi
yade bir dağıtım ortamı olarak, fa
kat içerdiği bilgiler açısından daha
özelleşmiş ve kişiselleşmiş olarak,
devam edebilir. Yani CD ile bir
yerden diğerine kişisel, sayısallaştı-
rılmış bilgiler taşınabilecek, CD ka
ğıdın yerini alacaktır. Günümüzün
5 inç büyüklüğünde CD'sinin daha
küçülmesi ve uyumlu sürücünün
de cep büyüklüğünde olması bek
lenebilir.
İnsanların sayısal dünyaya geç
mesini motive eden temel kuvvet,
yeni eğlence teknolojileri olmakta
dır. Bu hali ile olay, Troya Atı des
tanını andırmaktadır. İnsanlar ilk
önce, oyunlar oynayabilme, mek
tuplar yazabilme, veriye ulaşma ya
da yüzlerce TV istasyonunu izleye
bilme gibi konulardan etkilenmek
te; fakat bir kere işin içine girince
teknolojinin onlar için ev ya da iş
yerlerinde neler yapabileceğini de
keşfetmektedir. Artık bundan son
rası daha kolaydır, yeni teknoloji
lerin benimsenmesi için daha is
tekli olunmaktadır.
Eğlence uygulamaları deyince,
türünün ilklerinden olan Walt Dis-
ney'in üç boyutlu "Toy Story" çizgi
filminden söz etmeden geçemez
dik. Film tümüyle bilgisayar orta
mında hazırlanmıştır. Bundan ön
ceki filmlerden "Casper'in 40 daki
kası ve "Jurassic Park"ın ise sadece
6 dakikası bilgisayar destekli can
landırma ile gerçekleştirilmiş. Film
karelerinin bilgisayar hesaplamala-
n toplam 800 bin saat sürmüş.
Filmdeki animasyon ve "render" iş
leri, modellerin yaratılması, hare
ketler, çok boyutlu çizim ve ani
masyon yazılımları üreten Pixar şir
ketince üstlenilmiştir. Toy Story'nin
donanım altyapısı Sun şirketince
sağlanmıştır. Donanım, 113 adet
çift işlemcili SPARCstation 20 Mo
del HS12 ve 4 işlemcili Model
HSl4'den meydana gelmektedir.
Toplam 34 Terabyte'lık verinin kul
lanıldığı filmde, veriler SPARCser-
ver 1000 ve SPARCstorage Array
sistemlerinde saklanmıştır. Bilgisa
yarı sadece çizim aracı olarak kul
lanmakla yetinmeyen yapımcılar,
karakterlerin temel hareketleri na
sıl izleyerek hareket edeceklerini
hesaplama işini de bilgisayara yap
tırmışlar. Toy Story'yi farklı kılan,
karakterlerin bilgisayar destekli ta-
sarım tekniklerinden alışılmış olan
3 boyutlu modelleme, yüzey giy
dirme, ışın izleyerek gölgelendirme
ve aydınlatma teknikleri ile hazır
lanmış oluşu. Sahnelerin olabildi
ğince gerçekçi ve artistik açıdan
kusursuz olması için, her sahnede
100'er adet sanal ışık kaynağı kul
lanılmış. 77 dakika ve 110 bin ka
relik filmin yüzey kaplama, aydın
latma ve gölgelendirme işlemleri
nin tek bir bilgisayarda bitirilmesi
40 yıl süreceğinden, filmin kısa sü
rede tamamlanabilmesi için 117
grafik işistasyonunun 24 saat açık
tutulduğu bir altyapı kurulmuş. Bil
gi teknolojisi ile sinema endüstrisi
nin birleşiminin güzel bir örneği
olan Toy Story, bizlere sinemanın
geleceğine yönelik ipuçlarını da
vermektedir.
Çoklu ortam ve etkileşimlilik
Çokluortam (multimedia) birden
fazla duyu aracılığıyla bilgi aktarı
mı yöntemidir. İnsan renkli görür,
göz renge odaklanır ve en önemli
si sese duyarlıdır. İnsan içgüdüsel
olarak, değişik seslere ve harekete
yönelir. Çokluortam uygulamala
rında da, çok miktarda bilgi birleş
tirilip, daha anlaşılır ve zevklere
daha uygun şekilde paketlenerek
sunulur. Çokluortama özgü bir
özellik, kullanıcı etkileşimidir. Bil
gisayar bilgiyi sunduğunda, kulla
nıcı bilgiyi yönlendirebilir ve bilgi
ye kendi belirlediği aşama, yer ve
zamanda erişebilir. Bu şekildeki
kullanıma, etkileşimli çokluortam
denmektedir. Etkileşim sayesinde
kullanıcı makinenin karşısında pa
sif değil, aktif bir rol alabilmekte,
kendi seçimi doğrultusunda olayla
rın akışını etkileyebilmektedir. Et
kileşimli çokluortamlar sayesinde
anlatımlann daha etkili hale gelme
si sağlanmıştır. Bunun temel nede
ni, insan yapısının görülenlerin
yüzde 10'unu, işitilenlerin ise yüz
de 20'sini hatırlayabilmesine uygun
oluşudur. İnsanlar aynı zamanda
görüp duyduklarının yüzde 50'sini
akıllarında tutabilmektedir. Etkile
şim ile birleşen çokluortam tekno
lojisinin, akılda tutabilmeyi yüzde
80'lere değin artırabildiği görül
müştür.
Sanal park
Geleceğin en yaratıcı işleri tek
başına müzik, sanat, film ya da di
ğer medya unsurlarından oluşma
yacak, fakat bu sayılan unsurlardan
birkaçının birleşmesinden (yakın
samasından) meydana gelecektir.
Özetle, teknoloji mevcut yaratıcı
araçların kapsamını genişletmekte
dir. Aslında yakınsama şimdiden
başlamış bulunmaktadır. Bunun en
çarpıcı örneği, gerek pop gerekse
klasik müzik eserlerine eşlik ettiri
len video küpleridir. Bu birleşimin
temelinde, yaklaşık 20 yıl önce ba
zı müzisyenlerin sadece sesin kısıt
layıcı olduğunu farketmesi ve ona
görsel öğeler katarak müzik tema
larını daha iyi vurgulayabilecekleri-
ni anlamaları yatmaktadır. Bu alan
daki öncülerden olan ingiliz mü
zisyeni Peter Gabriel, ilk müzik ta
banlı CD-ROMü çıkartarak bir ilke
imza atmıştır. Fakat satışa sunulan
paket şaşırtıcı bir şekilde, CD-
ROM, kompakt disk ve videoteyp
üçlüsünden oluşmaktaydı. Paket
Peter Gabriel'in değişik sanatsal
yönlerini bütünüyle ortaya koyma
sına karşılık, üç değişik cihaz ge
rektirmesi nedeni ile teknolojinin
kısıtlamalarını göstermesi bakımın
dan ilginç bir örnektir.
En son eğlence eğilimi, sanal
park temalarının geliştirilmesidir.
Çoğu yeni teknolojide olduğu gibi
"sanal park teması" kavramı henüz
tam olarak tanımlanmamıştır. Bilgi
sayar oyunlannı, lunaparkları, sine
ma sahnelerini ve tiyatro sunumla
rını içerebilir. Bu parkları inşa et
meye çalışan herkesin farklı bir
yaklaşım içinde olması olayı heye
canlı bir hale sokmaktadır. Sanal
park teması kavramının merkezin
de "sanal gerçeklik (virtual reality)
teknolojisi" bulunmaktadır. Konuş
ma dili anlatımı ile bu teknoloji,
kullanıcıların bulunmadıklan hal
de, belli bir yerde bulunduklarını
sanmalannı sağlatacak şekilde kan
dırmalarıdır. Bu teknoloji son yıl
larda öyle ilerlemeler göstermiştir
ki, kullanıcılar sanal uyartımlara re
aksiyonlar gösterebilecek bir me
kana bile yerleştirilebilmektedir.
Bu arada yaşamından kesitlerin
benzerini gerçeklemek isteyen biri
si, bunu yaparken rahatsızlık veren
bir miğfer giymemelidir. Sanal bir
yaşam oldukça özel ve yegane, her
yerde bulunamayan bir şeyi sağla
malıdır. Örneğin, bir dinozorun ya
da peygamberlerden birinin yanın
da durabilmek gibi olağanüstü bir
şeyi. Olaylar, insan beyninin kan
dırılmasına dayanmaktadır. Sanal
park temalarında, yüksek oranda
aldatıcı görüntülerle (ilüzyon) kişi
hayali ortamlara sürüklenir.
Sanal park teması bugün tanım
sız ve esnek bir kavramdır. Stan
dart bir lunapark büyüklüğünde
olabileceği gibi, bir çarşıdaki dük
kan büyüklüğünde de olabilir. Her
bir parkın stili ve içeriği birbirine
göre değişebileceği gibi, haftadan
haftaya da değişiklik gösterebilir.
Yerel lunaparkta yeni bir eğlence
noktası kurmak aylar ya da yıllar
aldığı halde, sanal parkta sadece
bir yazılım değişikliği ile yenilik
kotarılmış olur.
Bu hali ile sanal park temaları,
sinema sahnelerini andırır. Seyirci
ilgisi olduğu sürece film oynamaya
devam eder, ilgi kaybolunca film
başka bir yere aktanlır. Etkileşimli
filmler yapan Interfilm şirketine
göre, günün birinde izleyiciler çok-
layıcı (multiplex) üzerinden konu
ve konu ile uyumlu özel sahnele
rin seçimini yapabilecektir. Inter
film halen, özel donatılmış sahne
lerde gösterilen etkileşimli filmler
yaratmaktadır. Yaklaşık her 90 sa
niyede bir, izleyicilere filmdeki
olaylar dizisini kontrol etme şansı
tanınır. Burada, film ile bilgisayar
oyunu arasındaki yakınsama açık
ca farkedilebilmektedir. Bu uygula
mada insanlar aktif bir biçimde eğ
lenirken, alışılagelmiş sinemalarda
pasif olarak eğlenmektedir. Etkile
şimli film kavramında filmin ana
konusu ile ilgili gelişen ana olaylar
dizisinin yanında, onunla paralel
gelişen ve kullanıcının seçebildiği
diğer olaylar da mevcuttur.
Yukanda film için anlatılan etki
leşimliliğin bir benzerini, fazla po
püler olmayan müzisyen Todd
Rundgren'in albümünde (No
World Order) görmek mümkün
dür. Rundgren'in CD'sinde stan
dart müzik parçalan yerine, dinle
yicinin zevkine göre tekrar tekrar
düzenlenebilen bin 500 tane küçük
küçük müzik parçası mevcuttur.
Burada Rundgren dinleyicilerin
müziğin içeriğini değiştirmesine
izin vermez, fakat müziğin tempo
su, ses rengi ve müziğin ardıcıllığı
üzerinde denetim sağlamasına ola
nak tanır. Rundgren'in CD'si türü
nün ilki olarak, bir sonraki adımda
neyin geleceğinin de habercisidir.
Yukanda anlatılan iki örnekten,
"etkileşimliliğin" eğlence anlayışını
kökünden değiştiren unsur olacağı
anlaşılıyor. Bu olgu bir anlamda,
22-28 Temmuz 1996 • Sayı: 76 dizi y a z ı 19 elektronik medya öncesinde, gez
gin bir ortaçağ ozanının kendisini
izleyen bir dinleyici grubuna bir
şarkı öğretmesine ve sonra dinleyi
cilerden birinin şarkıyı kendince
yorumlamasına benzer. Daha son-
raları çağdaş bir yorumcu zaman
içinde bu eseri alarak canlandırabi
lir. Müziğin zaman içinde değişik
kişiler tarafından yorumlanarak ev
rim geçirmesinde, yüksek oranda
kişisellik ve etkileşimlilik söz ko
nusudur.
Seyirci ya da dinleyicinin esere müdahalesi
Elektriğin bulunuşu, film, TV ve
müzik-kayıt endüstrisinin yaygın
laşmasından beri, seyirci ya da
dinleyiciler kendilerine sunulan sa
natsal eseri etkileme ya da değiştir
me olanağına sahip değillerdi. Sa
natsal eser bitmiş olarak ve o haliy
le zevk alınacak şekilde seyircilere
sunulmaktaydı. Bu anlayışa karşı
lık, etkileşimli ortamda seyirci ese
re müdahale edebilir. Sanatçı, se
yircinin neleri kontrol edebileceği
ni (değiştirilebileceğini) yine de
önceden belirleyebilir. Fakat süreç,
seyircinin (daha genel olarak kulla
nıcının) de katılımı ile daha zengin
bir hal alır. Sanatçı seyircinin ken
disi ile oynamasına (karaoke duru
munda olduğu gibi) müsaade et
meyecektir. Etkileşimin derecesi
sanatçı tarafından belirlenecektir.
Şimdiki sanatçılar, sadece beste
lerini gelecek kuşaklara aktarma
nın yanında, aynı zamanda gösteri
ve konserlerini de kayıtlı ortamda
geleceğe taşıyabileceğinden şanslı
dırlar. Örneğin, günümüzde Mo
zart gibi sanatçılara ilişkin kayıtlar
ve hareketli resimler yoktur. Günü
müz sanatçılarının, eski sanatçılar
gibi değerlerinin bir sonraki yüzyıl
da anlaşılması ya da mesajlarının
gelecek kuşaklara aktarılamaması
gibi sorunları olmamalıdır. Birkaç
yüzyıl sonra bile, o sanatçının sa
natına yönelik incelemeler yürüten
bir araştırıcının, sanatçının holog
rafik görüntüsüne başvurarak sana
tın yürütüldüğü koşul ve çevreye
ilişkin bir sorusuna yanıt alması
büyük olasılıktır. Fakat, en azından
şimdilik bu teknoloji mevcut değil
dir.
Yukanda söylenilenler için bir
diğer örnek, şarkıcı Graham
Nash'in, kendisi ve yaşadığı za
manlarla ilgili olarak oluşturduğu
etkileşimli biyografidir (LifeSighs).
Bu biyografide, Graham Nash ken
disini etkileyen II. Dünya Savaşı
(kendisi 1942'de doğmuştur) ve o
devrin liderlerinden söz etmekte
dir. Nash etkileşimli biyografisinde,
Winston Churchill, Josef Stalin ve
Adolf Hitler'in sayısal kopyalannı
geliştirmiş olup, onlardan birine
soru sormakta ve görüntüsünden
yanıt almaktadır. Görüntünün sesi
bir aktör tarafından sağlanmasına
karşılık, yapay olarak orijinal sesi
verecek şekilde işlemden geçiril
miştir. Bu şekilde, Nash ya da se
yirciler tarihsel karakterlerle yüz-
leşmiş olurlar. Bu tür bir aldatma
bile, tarih ile etkileşme açısından
ileriye doğru atılmış önemli bir
adım olarak nitelenebilir.
Nash, görkemli sunumunu ha
zırlamak için, ortalama bir insanın
daha uzunca bir süre erişemeyece
ği bazı araçlar kullanmıştır. Nash'in
albümü, Silicon Graphics işistas-
yonlannca denetlenen, klipler, gra
fik, video ve diğer bilgilerin birleşi
minden oluşan büyük bir veritaba
nı içerir. LifeSighs albümü yaratılır
ken kullanılan özkaynaklar, her
kesin erişemeyeceği ayrıcalıklı
araçlardır. Bu açıdan, bu tür uygu-
lamaların gelecekte nasıl kullanıla
cağı, yüksek teknik, ekonomik ve
entellektüel yeteneklere sahip
Nash ve benzer kişilikler tarafın
dan belirlenecektir.
Yukandaki paragraflarda anlatı
lan bilgi ortamları sayesinde, tarih
sel olaylar itiraz götürmez kanıtlar
larla gelecek kuşaklara aktanlmış
olur. Geçmişteki olaylara ilişkin
olarak spekülasyonlar yapma ola
nağı ortadan kalkar. Bunun tersi
nin olacağını söyleyenler de çıka
bilir ve bir ölçüde doğrudur. Çün
kü, sayısal teknoloji sayesinde ger
çekler kolayca değişikliğe uğratıla
bilir. Bunun en güzel kanıtı, film
lerde yaratılan nükleer patlama
sahneleri ya da tarihsel karakterle
rin çağdaş karakterlerle konuştu-
rulmasıdır. Yani, teknolojinin kötü
amaçlı kullanımı ile gerçekler çar-
pıtılabilir ya da bambaşka bir biçi
me sokulabilir. Bu nedenle, sayısal
bilginin üzerinde değişiklikler yap
mak, aldatmak ya da kontrol et
mek üzere kullanılmasını engelle
yecek doğrulama (authenticate)
mekanizma ve yapılannın oluştu
rulması da gereklidir.
LifeSighs'i yaratan Graham Nash
gibi öncüler teknolojiye hakim
olurken, sürecin verilmek istenen
sanatsal mesajı gölgelemesine de
izin vermemelidir. LifeSighs gibi
örnekler birer deneydir. Bu deney
lerin başansı ya da başansızlığı,
teknolojinin kaderini de tayin ede
cektir. Örneğin teknolojinin yeter
sizliği nedeni ile, LifeSighs dinleyi
cileri tarihsel bir kişi ile konuşuyor
muş hissine kapılamıyorsa, o vakit
deneyin başansızlıkla sonuçlandığı
söylenebilir. Dinleyiciler boş duy
gular içinde kalacak ve sanatçı da
herhangi bir şey gerçekleştireme
miş olacaktır.
Haftaya:
Etkileşimli TV
20 s e k t ö r 22-28 Temmuz 1996 • Sayı: 76
Microsoft BackOffice Kullanıcıları, Abant'ta toplandı Microsoft BackOffice Kulla-
nıcılan toplantısı, 28-30 Hazi
ran 1996 tarihlerinde Bolu
Abant Palace Oteli'nde 35 şir
ket ve 115 kişinin katılımıyla
gerçekleştirildi. Toplantı, tek
nolojik bilgi alışverişinin örnek
çözümlerle desteklendiği bir
ortam yaratmak amacını taşı
yordu.
BackOffice Kullanıcıları Gru
bu Yürütme Kurulu Üyesi olan
Tofaş Oto Bilgi İşlem Müdürü
Bahri Yücesan tarafından yapı
lan açış konuşmasının ardın
dan Microsoft Türkiye Genel
Müdürü Emre Berkin, Micro
soft Başkanı Bill Gates'in bu
toplantı için özel olarak gön
derdiği kutlama mektubunu
okudu.
Gates, mesajında, Windows
NT Server'ın her geçen yıl yüz
de 70'lik bir büyüme sağladı
ğını, Türkiye Backoffice'in sa
tışlarının da yüzde 400'lük bü
yümesinden dolayı geleceğe
son derece umutlu ve iyimser
baktığını belirtiyordu. Emre
Berkin, toplantıda Microsoft
Türkiye'nin çalışmaları ve Bac
kOffice ürünleri hakkında da
bilgi verdi.
Digital, Hewlett-Packard ve
Koç-Unisys'in de katkıda bu
lunduğu Microsoft BackOffice
Kullanıcılar Grubu toplantısın
da katılımcılara son teknolojik
gelişmeler hakkında bilgi ak
tarıımı yapıldı ve Microsoft'un
Internet ve Intranet stratejisi ve
ürünleri tanıtıldı.
Meteksan, Karayolları'na çizici ve
sayısallaştırıcı kurdu Karayolları Genel Müdürlüğü'nün iki ayn proje için Meteksan Bilgisayar
Hizmetleri Satış Grubu ile işbirliği yaptığı öğrenildi. Meteksan Bilgisayar
Hizmetleri Satış Grubundan CalCamp Ürün Müdürü Turgay Yalçın, ilk projede 18
adet çizici kurulumu gerçekleştirildiğini ve çizicilerin Bölge Müdürlükleri ile Yol
Etüd Proje Müdürlükleri tarafından kullanılmakta olan AutoCAD, NetCAD,
InRoads ve MicroStation yazılım paketleri ile birlikte kullanılacağını söyledi.
İkinci projenin ise Bölge ve Kamulaştırma Müdürlükleri tarafından kullanılmak
üzere satın alınan 14 adet sayısallaştırıcı ve ilgili yazılımlan kapsadığı öğrenildi.
Söz konusu projenin toplam bedelinin 145 bin 600 dolar olduğunu belirten
Meteksan yetkilileri, çizici ve sayısallaştırma sistemlerinin Temmuz 1996 tarihi
itibarıyla hizmete girdiğini söylediler.
An Bilgi ve İletişim
Sistemleri A.Ş.
kuruldu BT sektörüne yeni bir şirket daha
katıldı. Daha önce Kök Teknik Hiz-
metler'de Satış Müdürü olarak çalışan
Cem Yılmaz, Arı Bilgi ve İletişim Sis
temlerini kurdu. Şirketin amacı, yeni
teknolojileri, oluşturacakları çözüm
paketleriyle müşterilerine en uygun
fiyat/performansda sunmak. Şirketin
faaliyet alanları Packard Bell, Apple
Macintosh ve alternatif Macintosh'lar,
çevre birimleri, çokluortam paketleri,
resim tarama ünitesi, yazıcılar (lazer,
mürekkep püskürtmeli, nokta vuruş-
lu), yedekleme üniteleri, bellek, faks-
modem, kesintisiz güç kaynakları, sa
yısal kameralar, CD sürücüler, eğitim
ve sanat oyun CD'leri, eğitim hizmet
leri ve Internet bağlantıları ile ağ ku
rulması olarak açıklanıyor.
Henkel-Turyağ ağ
projesi Datem'in Henkel-Turyağ A.Ş.'nin genel mü
dürlük binası ve fabrikasındaki ağ çö
zümleri Datem İletişim ve Otomas
yon Sistemleri A.Ş. tarafından geçek-
leştiriliyor.
Genel müdürlük binasında IBM
8271-108 anahtarlarla etherpipe uy
gulaması kullanılarak omurgada yük
sek performanslı çözümler getirilir
ken, fabrikada da mevcut altyapıda
IBM 8271-108 anahtar kullanılarak
segmentasyon sağlanıyor.
Henkel-Turyağ'da oluşturulan bu
yeni yapı 'IBM Nways Lan Remote
Monitor For Windows' ve 'IBM
Nways Manager For Windows Mana
gement' yazılımları ile yönetilecek.
EBI, Progress
ürününü teslim aldı Servodata/Progress ile IBM'in 24
Mayıs 1996 tarihinde AS/400 kullanı-
cılarına yönelik düzenlediği toplantı
da 9 bin 500 dolar değerindeki Prog-
ress/400 ürününü kazanan Eczacıbaşı
Bilgi İletim'e (EBİ) ödülü geçtiğimiz
günlerde verildi. EBİ, 18-22 Eylül ta
rihleri arasında yapılacak olan Bili-
şim'96 fuarında Progress/400 üzerin
de yazdığı programın tanıtımını yapa
cak.
22 s e k t ö r 22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76
Servodata Bilgisayar'dan kampanyalar Servodata Bilgisayar, HP Vectra, IBM
Aptiva ve APC kesintisiz güç kaynakla
rında kampanyalar düzenliyor.
Şirket, HP Vectra VE2 Pentium 100
PC alan herkese sert mouse pad ve ek
ran filtresi hediye ediyor. 1,459 dolardan
satışa sunulacak olan HP Vectra VE2'nin
özellikleri ise şöyle: Intel Pentium 100, 8
MB bellek, 850 MB sabit disk, 1 MB vi
deo bellek, 1 adet PCI, 2 adet ISA, 1
adet PCI/ISA genişleme yuvası, 4 adet
sürücü yuvası, 2 seri, 1 paralel, 1 mouse
giriş çıkış birimi, Türkçe Q klavye, MS-
DOS 6.22, MS Windows for Workgroups
3.11, HP 14" SVGA 0.28 renkli ekran.
Şirket ayrıca, 256 KB ön bellek seçene
ğini de 85 dolar fiyatla sunuyor. Kam
panya stoklar tükenene kadar devam
edecek.
Servodata ayrıca, IBM Aptiva Multi
media modellerinden Aptiva 133 ve Ap
tiva 14l'de de stoklar bitene kadar bir
kampanya düzenliyor. Pentium 75 iş
lemci, 14 inç ekran, 8 MB bellek ve 850
MB sabit disk özellikleri olan IBM Apti
va 133, kampanya kapsamında 1,445
dolar; Pentium 100 işlemci, 15 inç ek
ran, 16 MB bellek ve 1.2 GB sabit diske
sahip IBM Aptiva 141 ise 1,745 dolar fi
yatla sunuluyor. Ayrıca her iki model
den birini alanlara Canon BJC-210 renk
li yazıcı 165 dolara satılacak. Aptiva 133
alan herkese ise Boca 14400 bps
faks/modem kartı hediye ediliyor.
Servodata, APC marka kesintisiz güç
kaynaklarında da (KGK) kampanya dü
zenliyor.
Kampanya kapsamındaki KGK'ler ve
fiyatlan şunlar:
- APC Back 250: 250 VA, offline; 130
dolar
- APC Back 600:600 VA, off-line; 270
dolar
- APC Smart Suvs 420: 420 VA, oto
matik voltaj regülasyonlu; 275 dolar
- APC Smart SU 700: 700 VA, otoma
tik voltaj regülasyonlu; 430 dolar
- APC Smart SU 1400: 1400 VA, oto
matik voltaj regülasyonlu; 860 dolar
- APC Matrix 3000: 3000 VA, otoma
tik voltaj regülasyonlu; 3,190 dolar.
(Servodata/0212- 212 10 45)
Eta Bilgisayar'dan
yaz kampanyası Eta Bilgisayar, 31 Ağustos 1996 tari
hine kadar şirketlere ve muhasebeci
lere yönelik bir kampanya düzenliyor.
Kampanyadan alım yapanlara bilgisa
yar örtüsü, yazıcı örtüsü ve ekran filt
resinden oluşan hediye paketi
veriliyor. Kampanya kapsamında mu
hasebe, bordro, işletme, kartoteks ve
kelime işlem programları 6 taksitle 36
milyon 900 bin TL; stok, cari, fatura,
muhasebe, çek/senet, irsaliye, sipariş,
kelime işlem, çift birimli stok, kambi
yo ve kartoteks programlan 5 taksitle
toplam 83 milyon TL'ya sunuluyor. Bu
kampanya kapsamında ETA'nın yeni
ürünü olan 'Muhasebeciler İçin Büro
Otomasyonu' yazılımı için ise 8 mil
yon 250 bin TL ödenecek. Ayrıca ETA,
şu anda başka muhasebe yazılımı kul
lanan ve ETA yazılımlanna geçmek is
teyenlere yüzde 30 indirim yapıyor.
(ETA/0212- 232 51 00)
Link ve
Armadadan Novell
kampanyası Link ve Armada Bilgisayar, kullanı-
cıları yasal yazılım kullanımına yön
lendirmek amacıyla 15 Temmuz - 15
Eylül 1996 tarihleri arasında ortaklaşa
bir kampanya başlattı. Kampanya,
Link dağıtıcılan, yetkili satıcılan ve
Link Holding bünyesindeki şirketlere
yönelik olarak hazırlandı. Dağıtıcılar
ve yetkili satıcılar Link ürünlerini alır
ken, Novell paketine de sahip olacak
lar. Aynca kampanya ile ilgili İstanbul,
Ankara ve İzmir'de düzenlenecek eği
tim seminerlerine de katılabilecekler.
(Link Bilgisayar/0212- 274 11 72)
Adres ve telefon
değişiklikleri -» Osinet Bilgisayar: Meliha Avni
Sözen Cad. Örmeci Sok. Çayeli Apt.
No. 3/6 D:3 Mecidiyeköy - İSTAN
BUL
Tel: 0212- 267 25 36
-> SYS Danışmanlık İletişim: Şe
hit Ahmet Sok. Mecidiyeköy İş Mer
kezi K. l l Mecidiyeköy - İSTANBUL
-* Intertech Bilgi İşlem. Kısıklı
Cad. Haluk Türksoy Sok. No.3 Bağ-
larbaşı Kadıköy- İSTANBUL
Tel: 0216- 492 09 21
22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76 ürün 23
SYS'den yeni bir
sesli yanıt sistemi:
PostOffice light SYS, orta ölçekli şirketlere yönelik
sesli yanıt sistemi, PostOffice Light
ürününü pazara sunuyor. PostOffice
ailesinin yeni üyesi PostOffice
Light'in temel özellikleri şunlar: Ye
rinde olmayan aboneler için mesaj
bırakılabiliyor; posta kutusu sahipleri
uzaktan arayarak bu mesajlan dinye-
lebildikleri gibi, başka posta kutuları-
na ya da önceden tanımlanmış grup
lara toplu mesaj atabiliyor; aynı bö
lümde çalışan tüm kullanıcılara aynı
anda mesaj gönderilmesini sağlamak
için gruplar tanımlanabiliyor, kullanı
cılar mesajlan, başına ya da sonuna
not ekleyerek başka posta kutusuna
kopyalayabiliyor. Aynca, dinlenme
miş mesajlar belli bir süre sistemde
saklanıyor ve bu süre sonunda da
otomatik olarak siliniyor. Öte
yandan, her posta kutusu için yaban
cı dil tanımı yapılabiliyor ve posta
kutusu sahipleri kendi tanımladıkları
telefona otomatik uyandırma yönlen
dirmesi yapabiliyor.
PostOffice Light
Bilgi için:
Sys,0212-275 26 26
StorageTek otomatik kartuş sistemleri Remivac, StorageTek şirketinin
büyük boy ve orta boy sistemler
için geliştirdiği otomatik kartuş
sistemlerini pazara sunuyor. Bu
sistemlerin, 250-588, 500-1000 ve
3000-6000 kartuj kapasiteli mo
delleri bulunuyor. Sistemlere en
az 2, en fazla 16 kartuş birimi
bağlanabiliyor. 16 robota kadar
yanyana bağlantı yapılabilen sis
temlerde, tek robota 16 host'a ka
dar bağlantı yapılabiliyor. Siste
min temelini oluşturan Twin Pe
aks 4890 kartuş birimleri, 3490E
uyumlu olup, 18 iz okuma ile 36
iz okuma/yazma yeteneğine sa
hip. Saatte 350'ye kadar kartuş
devreye sokma ve çıkarma işlemi
yapan sistem IBM, HP, DEC, Si
emens, NCR, Sun, Tandem,
Unisys, Hitachi, Bull ve Silicon
Graphics'in büyük ve orta boy
sistemlerine bağlanabiliyor. Ürü
nün MVS, VM, OS/400, ABC/6000
ve UNTX tabanlı işletim sistemleri
desteği bulunuyor.
9710 StorageTek Automated
Cartridge System
Bilgi için:
Remivac, 0212- 233 03 35
MYRA'nın yeni uyarlaması Çizge Ltd. programcıları tara
fından yazılan ve 1993 yılında ilk
uyarlaması pazara sunulan MYRA
Türkçe Mimari Uygulama Yazılı-
mı'nın yeni uyarlaması satışa su
nuluyor.
Yeni uyarlamada 1/200, 1/100,
2/50 ölçekler arasında tek bir ko
mutla geçişi sağlayan yeni bir
modül geliyor. Aynca yeni uyar
lamada kullanıcının tanımlayabi
leceği ya da hazır merdiven tiple
rinden derlenerek oluşturulan ye
ni merdiven modülü, tiplere bağ
lı kalmaksızın istenilen geometri
ve özellikte merdiven çizimine
olanak sağlıyor. Yeni uyarlama
daki merdiven tipleri şu şekilde
sıralanıyor: Sahanlıklı ve sahan-
lıksız olarak düz merdiven, L bi
çimli merdiven ve U biçimli mer
diven, yuvarlak merdiven, kulla
nıcı tanımlı merdiven, yürüyen
merdiven.
MYRA v12.5 ile gelen yeni mo
düllerden biri de balkon modülü.
Balkon komutu ile parapetli ya
da korkuluktu balkon çizmek
olası. Yeni kiriş modülüyle ise,
bir komut yardımıyla kirişler da
ha kolay çizilebiliyor. Yeni döşe
me ve kiriş modülü sayesinde
MYRA komutlan ile çizilen döşe
me ve kirişlerden metraj bilgisi
de alınabiliyor. Çatı Modülü ile
daha önceki uyarlamalarda kulla
nılan yardımcı AME (katı model-
leme eki) olmadan modelleme
yapılabiliyor.
MYRA 12.5
Bilgi için:
Çizge Ltd, 0212-234 25 13
Koç-Unisys'ten
Pentium Pro ve PCI
tabanlı sunucu Unisys, SMP6400 serisi PCI tabanlı,
çoklu işletim sistemi desteği bulunan
Rackmount Server' modelinin duyu
rusunu yaptı. Açık işletim ortamların-
da kritik uygulamalar için geliştirilen
model, raf üzerinde 4 adede kadar,
4'er işlemcili sunucudan oluşuyor. Bu
4 sunucunun her biri, tek bir ekran,
klavye ve mouse'dan oluşan bir istas
yon ile kontrol edilebiliyor. Destekle
diği UNIX ortamında istenildiğinde
bir küme (cluster) yapısı olarak da
hizmet verebiliyor. UnisysUNIX SVR4,
SCO UnixWare 2.1 ve MS Windows-
NT işletim sistemleri desteği bulunan
SMP6400 sisteminin diğer teknik özel
likleri ise şöyle: Seçime bağlı olarak
çift güç kaynağı, 5 adet paylaşımlı
PCI/EISA, 2 adet PCI ve 1 adet EISA
genişleme yuvası, 12 çevre birimi ek-
leyebilme, şu an için en fazla 1 GB
ECC (hata denetimli) bellek ve her bir
sunucu modülünün gerektiğinde yan
kapaklanılın kapatılarak tek başına
kullanılabilmesi.
SMP6400RackMount Server
Bilgi için: Koç-Unisys,0216-317 65 00
24 ürün 22-28 Temmuz 1996 • Sayı: 76
Olçsan'dan optik depoloma ve arşivleme ürünleri Ölçsan, temsilciliğini yaptığı
Pinnacle Micro'nun ürünlerini Tür
kiye pazanna sunuyor.
Bu ürünler optik depoloma, ar
şivleme, CD-R ve CD-ROM çözüm
lerinden oluşuyor. Bu çözümler
arasında RCD-5040İ CD Recorder,
10X treme CD-ROM, Thoe 230 MB
optik disk ünitesi, Vertex 2.6 GB
optik disk ünitesi, Apex 4.6 GB
optik disk ünitesi, 20 GB ile 5 TB
arası optik kütüphane sistemleri
bulunuyor.
10X treme CD-ROM
Pinnacle Micro 10X treme, sani
yede 1.5 MB veri aktarımı yapabi
liyor. CD-ROM sürücü, arabirim
kablolan ve IDE denetçisi ile bir
likte geliyor. Sürücünün diğer
özellikleri ise şöyle sıralanıyor: 256
KB önbellek, E-IDE arabirimi, 130
ms erişim zamanı. Desteklediği
disk formatları ise: CD-ROM, CD-
DA, CD-I, CD-XA ve Photo-CD
with Multisession.
Tahoe 230 MB optik disk sürücü
Ölçsan tarafından pazara sunu
lan 3.5 inç boyutlarındaki Pinnacle
Micro Tahoe Magneto Optik disk
sürücüler, tek taraflı kartuşlarda
230 MB bilgi yedekleyebiliyor. Ta
hoe 230, SCSI, paralel ya da
PCMCIA arabirime sahip tüm bilgi
sayarlara bağlanabiliyor. Hem da
hili hem de harici modelleri bulu
nan Tahoe 230, daha önce pazara
sunulan 128 MB veri kapasitesine
sahip diskleri de okuyabiliyor. Sü
rücünün erişim hızı 28 ms. ECMA
formatına sahip disklere ortalama
yazma/okuma hızı 1.47 MB/s, ISO
formatına sahip disklere ise ortala
ma yazma/okuma hızı 768 KB/s.
Vertex 2.6 GB optik disk sürücü
Pinnacle Micro'nun Vertex adıy
la ürettiği, 5.25 inç boyutlarındaki
sabit disk sürücü, 2.6 GB veriyi
tekrar yazılabilir optik disklerde
saklayabiliyor. 17 ms erişim hızına
ve saniyede en fazla 6 MB veri ak-
tarım hızına sahip sürücülerde, ve
riyi işlemek için 33 MHz saat hızı
na sahip AMD 80C186 işlemcisi
bulunuyor. Ürün, 1 MB önbellek,
SCSI-1 ve Fast SCSI-2 arabirimi ile
birlikte geliyor.
Vertex, sayısal ses ve video,
grafikler, renkli baskı, bilimsel ve
tıbbi uygulamalan hedefliyor. Her
bir Vertex 2.6 GB diski, Apex 4.6
GB optik sürücüsüne de uyumlu.
Optik kütüphane sistemleri
Pinnacle Micro'nun 150 GB'den
300 GB'ye kadar veri depolaması
yapabilen incline optik kütüphane
serisi, çevrim-içi (on-line) ve mer
kezi depolama çözümleri sunuyor.
Sistemler 17 ms erişim hızına ve 6
MB/s veri aktarım hızına sahip.
Apex 4.6 GB optik sabit disklerle
donatılmış sistemler ile birlikte
PVFS (Pinnacle Virtual File System)
yazılımı geliyor. Bu yazılım siste
min tek olarak ya da her bir kulla
nıcıya adanmış bölümler halinde
kullanılmasını sağlıyor.
Ölçsan, indine optik kütüphane
serisi ile birlikte Pinnacle Mic
ro'nun Apex 4.6 GB optik sabit
disk sürücüleri ile donatılmış,
Mammoth 1500, Summit 2500 ve
Everest 5000 optik kütüphane seri
sini de pazara sunuyor.
Pinnacle Micro ürünleri
Bilgi için:
Ölçsan,0212-280 97 61
Dokunmatik
Internet
Brit Ltd, Micro-Touch Systems
şirketinin etkileşimli dokunma tek
nolojisiyle ürettiği Web istasyonu
Prospector'u pazara sunuyor. Pros
pector ile dokunmatik ekran üze
rinde Web alanlanna kolayca erişi
lebiliyor. Internet bağlantısı yanın
da Intranet bağlantısı amacıyla da
kullanılabilen Prospector, genel
amaçlı bir Web tarayıcı ile birlikte
satılıyor. Prospector üzerinde 5
adet dolaşım düğmesi yanı sıra 1
adet yardım düğmesi ve 1 adet de
seçimli baskı düğmesi bulunuyor.
Programlanabilir URL (Web adres
bağlantısı) ile ürün sahibi, kullanı-
cılann Internet'te, tanımladığı bir
ya da daha çok Web alanlanna gir
mesini önleyebiliyor, tanımlanan
bağlantı süresi dolduğunda da
bağlantı otomatik olarak kesilip,
ana ekrana geri dönülüyor.
Ürünün gereksinim duyduğu
sistemin özellikleri ise şunlar: 486
ya da daha yüksek işlemci, en az 8
MB bellek, VGA ya da daha yük
sek video çözünürlüğü.
Micro-Touch Prospector
Bilgi için:
Brit, 0212- 246 63 77
26 görüş 22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76
Topluma ve yakın ilgililerine açık mektup:
Bilim ve eğitim dili ülkemizde
Türkçe olmak zorundadır Prof.Dr. ERSİN TÖRECİ
H.Ü. Bilgisayar Yazılımı
Anabilim Dalı Başkanı
zellikle son yıllarda "dile
önem vermek gerekir" dendi
ğini ne zaman duysam çok
heyecanlanır oldum. Çünkü Türki
ye'de böyle bir gereksinimin önemi
çoktandır unutulmuştu. Çok yaygın
biçimde okullarda eğitim dili olarak
yabancı dil kullanmaya yönelik bir
eğilim gözleniyor. Bu eğilim anlam
sız boyutlara ulaştığı için Üniversi
teler Arası Kurul'da bir Anadolu
üniversitesinin bir bölümünün, sa
nıyorum Almanca eğitim yapma is
teğine öncelikle ODTÜ'lüler karşı
çıktı. "Artık bu kadar da olmaz!" di
yerek karşı çıkıldı. Bana sorarsanız
anadilini dışlayarak yabancı dilde
eğitim yapan bir Türk üniversitesi -
herşeyiyle yüzde yüz bir Türk üni
versitesi örneği olursa- sonunda
olacak olan budur. Biliyorsunuz şu
anda kurulan bütün vakıf üniversi
teleri de bir yabancı dilde eğitim
yapacaklannı övünerek söylüyor
lar. Eğitimin örneğin İngilizce ya
pılmasının en önemli özellik olabil
mesini benim aklım almıyor. Benim
aklım almıyor ama, neden velilerin
yüzde 90'ı çocuklannın İngilizce
eğitim görmesini bizdeki kadar çok
isterler acaba?
Dünya gerçek anlamda yeni açı
lan, değer yargıları değişimine uğ
rayan, özenti içinde ama özlemleri
büyük bir toplumda, yalnızca bi
çimsel sayılabilecek yollarla adam
olunabileceğini sananlar doğal ola
rak çok olmakta. Topluma yol gös
terme sorumluluğu da olan üniver
sitelerin bu konuda uyarıcı olmala
rı gerekirken, bizde tamamen tersi
oluyor. Üstelik bir de olumsuz ze
min hazırlanıyor. Bir velinin, çocu
ğunun eğitimi İngilizce olsun da
nasıl olursa olsun' eğilimine bizde
ki kadar itilmiş olmasını anlamak
zordur. Bu toplumsal bir çöküştür.
En azından köksüz bir özentidir.
Anadilimize karşı yeterince toplum
sal bir duyarlık gösteremediğimizin
kesin kanıtıdır. Bu bizi bir yere gö
türmez! Çünkü anadiline duyarlığı
olmayan toplumlann hiçbir konuda
iddiası olamaz.
Bugün İngilizce ile eğitimin bazı
üniversitelere tanınmış bir ayrıcalık
olduğunu düşünenler de var. Böy
le olunca bu ayncalığı herkes ken
dine de yakıştınyor ve istiyor. Üzü
lerek söylemek gerekiyor ki, toplu-
mumuz da bu eğilimi geniş olarak
paylaşıyor. Bu eğilimi yalnızca pra
tik yararlara dönük görüyor ve bi
linçli olmadığını sanıyorum. Üni
versitelerimiz de, en iyisi de olsa,
kaçınılmaz olarak toplumumuzun
bir aynası olmaktan öteye geçemi
yor. Sorunlarımızı açık açık ortaya
koymak, gerçekleri tartışmak ve
özeleştiri yapmak zorundayız. Kar
sımıza çıkan tablo, özellikle dünya
nın gelişmiş ülkeleri ile karşılaştır
ma yapıldığında, istesek de pek
parlak olamıyor. Acaba bu olum
suzluklar bizi üniversiteler olarak
bilimsel sorumluluğumuzdan daha
da mı uzaklaştırıyor? Toplumda
herkesi kendini kurtarma eğilimine
daha çok mu itiyor? Kaçınılmaz ola
rak kestirme yollara daha çok mu
itiliyoruz?
Mevcut üniversitelerimizin yarısı
nı kapatmamız gerekirken, yeni
üniversiteleri yalnızca ad vererek
açıveriyoruz. Neyse ki, son yıllarda
üniversitesiz il kalmadığı için bun
dan vazgeçilir gibi oldu. Şimdilerde
anık yeni vakıf üniversiteleri ya
bancı dilde eğitim yapılmak üzere
kuruluyor diye sevmiyoruz! Bunla
ra devlet üniversitelerine göre öğ
renci başına daha çok kaynak ayrıl-
masına toplum olarak sesimizi bile
çıkartmadan katlanıyoruz. Böyle
bir ortamda ortaya çıkan olumsuz
luklara neredeyse şaşırmaya hile
hakkımız yok. İşte bu olumsuzluk
lar içinde üniversitelerimizde veri
len eğitimden mutlu olmayınca, İn
gilizce verilen eğitimi önemsiyor,
sanki birşey olacakmış gibi mevcut
üniversitelerimizde eğitimi İngiliz
ce'ye çevirme eğilimlerimiz güçle-
niveriyor!
Günümüzde İngilizce bilmenin
önemini kimse yadsıyamaz. Yaban
cı dil bilmek gereksinimdir. Ama
herkes için olmazsa olmaz bir zo
runluluk değildir. Olmaz ise olmaz
zorunluluk insanın kendi dilini,
kendi anadilini iyi bilmesidir, iyi
kullanmasıdır. Yalnızca gelişmekte
olan toplumlarda dil sorunu ile kar
şılaşılıyor. Neden? Çünkü toplumlar
derin bir eziklik içine itilmiş oluyor
da ondan. Bu konuda bizim yakın
geçmişimizde bir şansımız oldu.
Cumhuriyetimizin kuruluş yılların
da Atatürk'ün dil devrimini yaşadık.
Son yıllarda hem tutucu çevreden,
hem milliyetçi çevreden, hem de
aydın çevresinden anadilimize ar
tan bir ilgi var. Bu sevindiricidir.
Ama unutmayalım ki, anadilimizin
şimdiki yeni tutkunları yakın yıllara
kadar aydınlarımızı öz Türkçeci
olarak suçlardı. Atatürk'ün dil dev
rimini niye yaptığına ilişkin anlam
sız boyutlara varan tartışmalar yapı
lırdı. Bence toplumsal açıdan
önemli olan. dil devriminin yapıl
mış olmasıdır. Yoksa anadilimiz
kendi öz niteliklerinden giderek
daha çok uzaklaşacaktı. Türkçemi-
zin niteliği Osmanlıda olduğundan
dalın ileri gidemeyecekti.
Bilim insanı kendi
anadilinde iletişim kurar
Bir bilim insanı kendi ülkesinde
yurttaşları ile önce kendi anadili ile
iletişini kurar. Anadili ile bilim ya-
pamayanlann bunun sıkıntısını hep
içinde taşıdığına inanıyorum. Ayn
ca hiçbir bilim insanı, uğraş alanın
da çalışma yapmasını engelleyen
bir neden olarak anadilinin yeter
sizliğini ileri sürmez. Bunu hiçbir
ülkenin bilim insanları kendi ana
dilleri için yapmıyor. Ben inanıyo
rum ki, bizim bilim insanlarımız da,
eğer kolaya kaçmıyorlarsa, Türkçe
için böyle olumsuz bir kanı taşımı-yorlardır. Türkçemiz yetersiz olsay
dı dünyada şu andı en hızlı gelişen
ve hatta değişen bilişim alanında
Türkçe eğilim yapamaz, kendi ;ır.ı-
nıızdı iletişimimizi Türkçe kura
mazdık. Bugün neredeyse hemen
hemen tüm bilişim terimlerinin ye
rine oturmuş Türkçe karşılıkları
var.
Bilgisayar teknolojisi şu anda
dünyada en hızlı gelişen teknoloji.
O kadar hızlı gelişiyor ve değişiyor
ki. izlemeye yetişmekte biz uzman-
ları için bile ciddi güçlükler var. Sü
rekli kendimizi yenilemek zorunda
yız. Bu nedenle bilişimcilerin mes
leği dünyanın en zor mesleği ola
rak görülebilir. Hızlı gelişen bir tek
nolojide sürekli yeni kavramlar or
taya çıkmakta. Bu kavramların an
latılması, dile getirilmesi başkaları
na aktarılabilmesi için her an yeni
yüzlerce terime gereksinim olmak
ta. Türkçe'ye duyarlılığı olanlar için
ciddi bir sorun ortaya çıkarmamak
ta. Her terimin yerine oturan Türk
çe karşılığı bulunabiliyor. Çünkü
Türkçe pek çok başka dile göre
sözcük üretme açısından son dere
ce uygun yapısal özellikler içeriyor.
Üstelik üretilen sözcüklerin ilk du
yulduğunda bile herkesce anlaşıl
ması çok daha kolay olmakta.
Ancak bizde karşılaşılan ciddi bir
güçlük var. Bu güçlük bizlerden
kaynaklanıyor. Kendi anadilimiz
olan Türkçe'yi özenle kullanmıyo
ruz. Dilimizi, kalemimizi iyi işlete
miyoruz. İfade güçlükleri karşısın
da çok çabuk pes ediyoruz. Halbu
ki bir dilin özellikle bilim dili ola
bilmesi için işlenmesi gerekiyor
Bunu yapmaktan kaçınıp kolayca
kusuru anadilimizde arıyoruz. Ku
sur anadilimizde değil, olsa olsa
kendi dilimizdedir. Yeterince yazıp
çizmeye özen göstermediğimiz için
kendi kalemimizdedir. Öncelikle
özen göstererek Türkçemizi kullan
maya çalışmalıyız. Yakın geçmişte
bilişimciler yepyeni bir teknolojide
bunu yapıp başarı sağlamışlardır.
Bunun yanında, özellikle Türkçe'ye
özgü harflerin kullanımı ve evren
sel bilişim standartları içinde yerini
alması açısından bazı önemli so
runlarımız var. Bilgisayar ortamında
giderek daha çok göze batan bu
olumsuzlukları düzeltmek için ye
terli destek görmekte de güçlükler
le karşılaşıyoruz. Bu tür sonınlara
geçmişte hiçbir ilgi göstermeyen,
hatta bana sorarsanız fark bile et
meyenler, sizin beceriksizliğinizmiş
gibi algılıyor, üstelik sizi suçluyor
lar bile. Ama ben yine de şunu be
lirtmeden edemeyeceğim: Keşke,
hepimiz ilgili öğretim üyeleri ve uy
gulamadaki bilişimciler olarak ana
dilimize biraz daha duyarlı biraz
daha özenli olabilseydik de Türk
çemizi toplumumuza daha iyi akta-
rabilseydik. Keşke bilgisayar dona
nımı, yazılımı ve iletişimde doğru
dürüst bir üretimimiz yakın bir süre
içinde olsa da bu teknolojilerden
yaygın biçimde yararlanmasını top
lum olarak daha iyi bilebilsek. Ül
kemizde sıkça ileri sürülen bir gö
rüş var. "Bilim adamı yetiştirmek ve
bilime katkıda bulunmak için İngi
lizce eğitim gereklidir"deniliyor. Sa
nıyorum İngilizce eğitimi gereklidir
denilmek istenirken, sondaki i har
fi düşünce ve değişen anlama da
dikkat edilmeyince kolayca yanlışa
düşülüyor ve İngilizce eğitim yapan
okulların ve üniversitelerin sayısını
artırmaya gidiyoruz.
Kendimize güvenmiyoruz
Açıkça belirtmek istiyorum ki,
bu toplum olarak kendine güven
memenin en açık göstergesidir. Bu
toplumun bireyleri olarak da kendi-
mize saygı duymadığımızın belirti
sidir. Her toplumun evrensel bo
yutlarda saygın sayılması ve varolu
şunun bazı temel ölçüleri söz ko
nusudur. Bir toplumun saygınlığı
kendi özgücüne ve değer yargılan-
na dayanarak yapabildikleri ile ar
tar. Bunda da en önemli rolü ana
dili oynar. Yaratıcılığı ve öğretim
gücü olmayan toplumların yakın
zamanda dünya üstünde hiçbir
önemi kalmayacaktır. Bunun bilin
cinde olarak Türkçemize özen gös
terelim ve anadilimize olan duyarlı
lığımızı yitirmeyelim. Dile yalnızca
düşünceyi taşıyan, ileten bir araç
olarak bakamayız. Dil aynı zaman
da düşünceyi yeniden yapılandı
ran, onu tanıyan bir işlevsellik taşır.
Anadilimize hakim değilsek düşün
cemiz sığ, yaratıcılığımız kısırdır.
Bunu kuşkusuz ki, toplumun tümü
açısından söylüyorum. Yoksa örne
ğin içimizde İngilizce ile yaşayarak
kendini yabancı bir toplum içinde
tek tek kurtarabilecek çok kişi var
dır. Ama önemli olan toplumdur,
toplumun bütünüdür. Daha doğru
su toplumda herkesin kendini kur
taracak düzeyde gelişmesinin sağ
lanmasıdır. Aynca sanıyorum insan
kendi toplumu içinde onunla bir
likte gelişirse gerçek mutluluğu du
yabilir. Başka bir toplum içinde ya
bancılık duyguları taşırken bu o ka
dar tatlı olmaz. Toplum ile iletişim
kuramadığı için giderek yabancıla
şan bir kişinin toplumuna bir yara-
rının olabileceğini hiç sanmıyorum.
Toplumların kendi öz diline sahip
çıkması bir onurdur. Bunun yanın
da daha da önemlisi, kendi yaratı
cılığım artırmasının ve kendine öz
gü olmasının, uygar dünyaya ev
rensel boyutlarda katkı yapabilme
sinin yoludur. Çünkü kim ne derse
desin bir insan en kolay kendi ana
dilinde algılar, anlar, düşünür ve
üretir. Bunun dışında taklitçilik ve
kopyacılık ağır basar. Türkiye'de
üzücüdür ki doğal olan, anadilinde
eğitim iken örneğin yaygın olarak
İngilizce ile eğitim eğilimleri sanki
bulaşıcı bir hastalık gibi artıyor. Na
sıl olur da öğrenciler ve onlara ders
veren öğretmenler Türk iken sınıf
larda kendileri için en doğal olan
anadilleri Türkçe dışında bir başka
dil ile daha iyi iletişim kurabilecek
leri düşünülür. Şaşılası bir durum
dur bu. Derslerde İngilizce kaynak
lara başvurmak dünyada en son
olup biteni izlemek kuşku yok, ge
reklidir. Bir yabancı öğretim üyesi
geldiğinde de dersini İngilizce ve-
rebilmeli, geniş bir topluluğa yaptı
ğı konuşmasını İngilizce yapabil
melidir. Bu yüzden üniversite eğiti
mi gören herkesin İngilizce bilmesi
kaçınılmaz bir zorunluluktur. Ama
Ö
22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76 görüş 27 bu, tüm eğitimin İngilizce
yapılmasını hiç mi hiç gerek
tirmez.
Asıl sorun, İngilizce bilmek
Öyle anlaşılıyor ki gerçek
sorun İngilizce bilinip bilin
memesi ile ilgilidir. Eğer ger
çek sorun bu ise, bunun çö
zümünün üniversite eğitimi
nin İngilizce yapılmasında
olduğu nasıl düşünülebili-
yor? Sanıyorum bu bizim
toplum olarak kestirmeci ko
lay çözümlere olan eğilimi
mizden kaynaklanıyor. Yok
sa İngilizce öğrenmeyi, bir
kişiyi meslek sahibi yaparak
yaşama iyi hazırlamak olan
üniversite eğitiminin önüne
çıkarmazdık. Şimdi soruyo
rum; İngilizce bilen bir insan
mesleki eğtimini kendi ülke
sinde neden İngilizce yapsın?
İngilizce bilmiyor ise meslek
eğitimini İngilizce öğrenme
ye neden feda etsin? Böylesi
olumsuzluklara toplum ola
rak ve devlet olarak aldırış
etmeden nasıl bu kadar ka
yıtsız kalınır!
Evet eğitim anlayışımız ve
standartlarımız değişmeli.
Türkçe eğitimden geri kalın
mamalı ki, çok yönlü öğre
tim ve eğitim yapılabilsin.
Böylece sorgulayan, öğren
mesini öğrenmiş, doğruyu
kendisi arayan, bilimle ve
teknoloji ile banşık yenilikle
re açık yetişmeli çocukları
mız. Yaptığımız ve yapmaya
çalıştığımız herşey insanlar
içindir ve insana bağımlıdır.
Her konuda elde ettiğimiz
başarı ya da başarısızlık her şeyden önce kendi insanımız
içindir. Öyleyse nasıl ülke
miz sınırları içinde Türkçesiz
başanlı olunabilir?
Eksiğini bugün neredeyse
her zamankinden daha çok
duyduğumuz, bilim ve tek
nolojiye giden yol, olgulan
dilsel olarak ayırabilme, ad-
landırabilme, ölçebilme, be-
timleyebilme yeteneğini ge
rektirir. Öte yandan, soyut
düşünebilme, varsayımda
bulunabilme, kurgulayabil-
me, çağrışımlar kurabilme
yetisinin insanda gelişmiş ol
masını gerektirir. Bütün bu
yeteneklere insan en iyi ve
en üst düzeyde ancak kendi
anadilinde ulaşır. Bir ulusun
bilim ve teknoloji üretebil
mesi için, insanlığın kültür
dağarcığına kalıcı sayılacak
katkılarda bulunabilmesi
için, bireylerinin kendi ana
dillerinin aydınlığına varabil
mesi gerekir. İnsanların ken
di anadillerinin kuşatımlı
sözcük ve terim dağarcığına
sahip olmadan düşünebilme
leri, dolayısıyla da üretken
ve yaratıcı olmaları beklene
mez. Oysa, üzülerek söylü
yorum, Türkçe akademik or
tamda aşağılanmakta. Türkçe
yayın çabalannın boşuna ol
duğu izlenimi yaratılmakta
dır.
Bir üniversitede İngilizce
hazırlık okulu, eğitim dili İn
gilizce diye olmamalı, Türk
çe diye olmalıdır! Bu anlayışı
geliştirdiğimizde yannlanmı-
za daha güvenle bakacağız.
'Türkiye'de üniversite eğitimi
Türkçe mi olacak, İngilizce
mi olacak?' tartışmasını bitir
meliyiz. Hiçbir sorun olma
dan gerekiyorsa dersler İngi
lizce yapılabilmelidir. Kuşku
suz ki, derslerin Türkçe ya
pılması hiç mi hiç sorun ola
rak görülmemelidir. Bir OD-
TÜ'lü olarak mezunu olmak
tan onur duyduğum üniver
sitenin örneğin 40. kuruluş
yılında buna öncülük etme
sinden mutluluk duyacağım.
Sayın Vehbi Koç'a, kurdu
ğu üniversitenin eğitim dili
konusunda, sağlığında mek
tup yazıp bu görüşlerimi ak
taramadığım için çok üzgü
nüm. Ancak Koç Ailesi'nin
konuya yine de yakından ilgi
göstermesi ülkemiz açısından
son derece anlamlı bir örnek
oluşturacaktır. Türkçemizi
dışlamayan iki dilli üniversi
telerimizin oluşması toplum
olarak geleceğimize umutla
bakmamızı artıracaktır. Bilim
sel araştırmalarda ve eğitim
de üzerinde çalışılan konula
rın bir başka dilde gözden
geçirilmesi, bunun sürekli
canlı tutulması algılamamızı,
üretkenliğimizi ve yaratıcılığı
mızı artıracaktır. Lütfen bunu
hepimiz görelim.
İletişim Adresi:
e-posta:
28 i n s a n k a y n a k l a r ı 22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76
30 m e s a i s o n r a s ı 22-28 Temmuz 1996 .Sayı: 76
FORMAT ALTUG ÖZGENLİK
M e r h a b a . G e ç e n haftaki F o r m a t Araşt ı rma M e r k e z i ' n i n
yayınlamış o l d u ğ u " T h e T V İzleyici ler i Profili" r a p o r u n a ilk
tepk i İ n t e r p r o Pazar Araşt ırma M e r k e z i ' n d e n geldi . İ n t e r p r o
PAM yetk i l i le r inden Ö z l e m U n a n H a n ı m ge l ip b a n a biraz
çattı. B u n u n n e d e n i ise, g e ç e n yaz ıda ku l landığ ım "İnterpro
P a z a r Araşt ırma M e r k e z i araş t ı rma g ö r s ü n " s ö z ü idi. Ş i m d i
b u n a kısa b i r c e v a p v e r m e k is t iyorum.
H e r ş e y d e n ö n c e F o r m a t Araşt ırma M e r k e z i i le İ n t e r p r o
PAM'ın baz ı farkları var. FAM, PAM'ın a k s i n e sayısal deği l
kavramsal araşt ı rmalar y a p a n bir enst i tü. Üste l ik FAM'ın
yaptığı araşt ı rmalar s a d e c e bilgi ve i let iş im sektörü ile sınırlı
deği l . B u y ü z d e n FAM ç o k g e n i ş araşt ı rma k o n u s u
y e l p a z e s i n e sahip. Üstel ik de P A M i n FAM gibi t e k n i k
o lanaklar ı yok . Yani o n l a r T V seyirci ler ini FAM gibi 2 0 b in
feet ' te, ç e k i m s i z o r t a m d a , 2 0 0 kanal l ı T V ' y e s a h i p değil ler.
B i z i m b u sınırsız d e n e y v e araşt ı rma g ü c ü m ü z t a m a m e n
endüstr iye l i ş ve g ü ç b i r l iğ inden gel iyor. Ö z e l l i k l e insanlar
ü z e r i n d e ç e k i m s i z ve yalıtı lmış or tamlarda yapt ığ ımız
d e n e y l e r d e , NASA gibi b ir kurumla ç a l ı ş m a m ı z b i z i m e n
b ü y ü k avantaj ımız. Ayrıca FAM, y a k ı n bir tarihte Ay'da
y a ş a y a n insanlar aras ındaki ilişkileri ve ve je teryanlar ın n e d e n
u z a y d a d a h a u z u n süre m e t a b o l i z m a e r e z y o n u n a u ğ r a m a d a n
kalabi ldikler i k o n u s u n d a iki b ü y ü k araşt ı rma d a h a y a p a c a k .
A c a b a d ü n y a d a k a ç araşt ı rma m e r k e z i b ö y l e s i n e b ü y ü k v e
k a p s a m l ı araşt ı rma yapıyor? B i z i m d e n e y l e r i m i z i h e p ç e k i m s i z
v e yalıt ı lmış or tamlarda y a p m a m ı z ı n e l b e t t e k i ç o k geçer l i b ir
n e d e n i var. FAM g e l e c e k t e y a ş a m ı n u z a y d a ve d ü n y a d a n
d a h a değ i ş ik ç e k i m g ü c ü n e s a h i p g e z e g e n v e uydularda
s ü r e c e ğ i n i ö n g ö r d ü ğ ü iç in t ü m araşt ırmalarını b u k o n u d a
yoğunlaş t ı rmış durumda. B e n c e İ n t e r p r o PAM, FAM'ı ö r n e k
a larak araşt ırmalarını ç e k i m s i z o r t a m d a y a p m a y a b a ş l a s a ç o k
iyi olur. İş te b e n g e ç e n hafta b u n u b e l i r t m e y e ça l ı şmışt ım.
Y a n i u z u n lafın kısası F o r m a t , h e r k o n u d a o l d u ğ u gibi
araş t ı rma v e d e n e y s e l s o s y o l o j i d e d e i lk lere i m z a atarak
insanl ığa h i z m e t e t m e y e d e v a m ediyor. İş te b i z i m g ü c ü m ü z
b u r a d a n geliyor. N e y s e b u hafta F o r m a t ' t a b u k a d a r a ç ı k l a m a
y a p m a k yeter...
G e ç t i ğ i m i z hafta as l ında b e n i m iç in ç o k hızlı geçt i . Y a n i
e l i m d e n g e l s e g ü n ü d a h a fazla saat y a p a r d ı m . A m a b u b e n i m
e l i m d e deği l . F a k a t b e n b u n u y a p a b i l e c e k bir ini t a n ı y o r u m . O
d a G r e g o r i a n takvimini satın a l a n v e dünyayı kurtaran a d a m
Bill G a t e s . D ü ş ü n s e n i z e G a t e s artık z a m a n a h ü k m e d i y o r . Hâlâ
Bil l G a t e s ' i a n l a m a k t a b i raz zor luk ç e k i y o r u m . Y a n i d ü n y a y ı
e l e g e ç i r m e k i s t e y e n v e b u n u t e k bir m e r m i a t m a d a n
y a p a b i l e n b i r a d a m l a karş ı karşıyayız. D a h a ö n c e l e r i d e
F o r m a t ' t a Bi l l G a t e s v e Microsof t h a k k ı n d a iyi v e k ö t ü şey le r
söy lemiş t im. O y ü z d e n k i m s e b a n a a l ı n m a s ı n ve k ızmas ın . Siz
A B D ' d e k i k ö ş e yazarlarının, ş irketleri ç o ğ u z a m a n nası l v e
h a n g i söz ler le eleşt irdiğini d u y s a n ı z h e r h a l d e b e n i m m e l e k
o l d u ğ u m u sanırdınız.
B u g ü n l e r d e b e n i mut lu e d e n g ü z e l bir o l a y y a ş a d ı m . D a h a
doğrusu k e n d i m e y e n i b i r gitar a ld ım. T a b i i k i b u r a d a
Tayfun 'a ç o k ş e y b o r ç l u y u m . K e n d i s i h e m gitarı a l a c a ğ ı m
yer le pazar l ık e d e r e k f i y a t ı düşürdü, h e m d e kart i le g ü n l ü k
para ç e k m e l imit im d o l d u ğ u iç in b a n a b o r ç verdi . Laf
a r a m ı z d a ka l s ın b u verdiği b o r ç karş ı l ığ ında o n u n k r e d i kartı
v e k a b l o l u T V faturalarını ö d e m e m i istiyor. Üste l ik y a k ı n d a
tatile çıkıyor. B e n ş imdi o n a s o ğ u k b i r ş a k a y a p ı p k r e d i kartı
v e k a b l o l u T V b o r c u n u n ö d e m e s i n i g e c i k t i r m e y i
d ü ş ü n ü y o r u m . B ö y l e c e Tayfun a r k a d a ş ı m ı z tati lde g ü l e r e k
kredi kart ını uzatt ığ ında l imitinin d o l d u ğ u n u ve o t e l d e
y ı k a n a c a k ç o k bulaş ığ ın o l d u ğ u n u g ö r ü n c e n e y a p a c a k
a ç ı k ç a s ı ç o k m e r a k e d i y o r u m . B u n u ç e k i n m e d e n F o r m a t ' a
yazabi l iyorum, ç ü n k ü siz b u F o r m a t ' ı o k u r k e n Tayfun
arkadaş ımız, o te l in h a v u z u n d a e l i n d e m e y v e k o k t e y l i
se r in lerken, k r e d i kartı b o r ç l a r ı n ı n ö d e n m i ş o l d u ğ u n u
d ü ş ü n e c e k . K e ş k e e lektr ik, s u v e t e l e f o n faturalarını d a b a n a
verseydi . T a b i i k i bunlar ı y a p m a y a c a ğ ı m . Tayfun h e r n e
k a d a r b u n u tati lde o k u y a m a y a c a k o l s a da, o n a iyi b i r tatil
d i lerken, kafas ındaki saçs ız y e r l e r e d e g ü n e ş yağı s ü r m e s i n i
ö ğ ü t l ü y o r u m .
Haftaya k a d a r h o ş ç a k a l ı n ve k e n d i n i z e iyi davranın.
Scala, Türkiye'de ofis açıyor SİBEL ALGAN
Son iki yıldan bu yana
Türkiye'de de ofisleri
bulunan uluslarası kul-
lanıcıları aracılığıyla Türkiye
pazanyla tanışan İsveç kö
kenli Scala şirketi, Türkiye
pazarına Scala Türkiye Ltd.
ile giriyor. Resmi açılışı Eylül
1996 tarihinde yapacak olan
Türkiye ofisi, Scala'nın Bu
dapeşte'de bulunan bölge
ofisi Scala ECE'ye bağlı ola
rak çalışacak. Türkiye paza
rında büyüğe yakın orta öl
çekteki şirketlere hizmet gö
türecek olan şirket, Scala Fi
nans yönetimi ve üretim ya
zılımının her türlü pazarla
ma, yerelleştirme, satış, da
nışmanlık ve teknik destek
çalışmalarını yürütecek.
Daha önceden Scala yazı
lımını kullanmaya başlamış
olan şirketler de, önceden
Macaristan'dan aldıklan tek
nik desteği bundan böyle
doğrudan Scala Türkiye'den
alacaklar.
Scala Türkiye'nin Proje
Yöneticisi Nilüfer Akgül ve
Sedef Susmuş, Scala ile çalış
maya başlamalarını şöyle an
latıyor: "Uzun bir süredir da
nışmanlığını yapacağımız
güvenilir bir yazılımın arayı
şı içindeydik. Bu arada Scala
ile tanıştık ve birlikte çalış
ma kararı aldık. Bundan
sonra çalışmalarımızı sadece
Scala ile yürüteceğiz."
Türkiye ofisinin bağlı çalı
şacağı Scala ECE'nin Yeni
Pazarlar İş Geliştirme Direk
törü Kevin Bardos ise,
önemli bir pazar olarak nite
ledikleri Türkiye pazanna
gelmeleri konusunda "Türki
ye, Budapeşte'deki Scala
ECE'nin Orta Avrupa, Türki
ye ve Türk Cumhuriyetle-
ri'den oluşan bölgeler içinde
önemli bir yer tutuyor. Tür
kiye'nin geniş bir ülke olma
sının yanında, gelişmiş bir
endüstri ve ticaret yapısı
var. Gelecekteki stratejileri
miz göz önünde bulundurul
duğunda, Türkiye kilit ko
numdaki ülkelerden biri" di
yor.
Aslında Scala ECE'nin, be
lirlediği bölgelerin kapsamı
na giren noktalarda ofis aç
ma stratejisi, bölgesel çö
zümlere ulaşabilmek gibi bir
amaç taşıyor. Bu nedenle
şirket, Türkiye'ye kıyasla kü
çük bir pazar olarak nitele
nebilecek Bulgaristan'da da
ofis açmış durumda.
'Yavaş ve emin ilerleyeceğiz'
Scala henüz resmi açılışını
yapmamış olmasına rağmen,
Türkiye'de oluşmuş bir müş
teri grubuna sahip. Yazılımın
satışına daha önceden baş-
lansa da resmi açılış Eylül'de
yapılacak. Bardos, bu kara
mı yavaş ancak emin adım
lar atma düşüncesinden or
taya çıktığını ifade ederek,
"Resmi açılışı, kendimizi ha
zır hissedince yapacağız. İki
yıldır buradayız. Bu noktaya
gelebilmek için yavaş, ama
emin adımlar attık. 'Bu nok
ta' derken, pazarlamayı ya
pacak yerel ortaklarımızın
belirlenmesi, ürünün pazara
girmesi, pazarda nasıl faali
yet göstereceğemiz konu
sundaki belirlemeleri kaste
diyorum. İlk olarak iki yıldır
oluşturduğumuz parçaları
biraraya getirmeliyiz" diyor.
Benzer nitelikteki finans
ve üretim yazılım uygulama
larıyla kıyaslandığında en
ayırt edici özelliklerinin, PC
konusunda odaklanmış ol
maları olduğunu belirten
Bardos, rakip ürünlerin çok
derinine inildiğinde her biri
nin kendi içinde farklılıklar
taşıdığına dikkat çekiyor. Bu
nedenle de rekabet ortamın
da daha çok satış yapılması
amacı güdülerek herhangi
bir fiyat stratejisi belirlenmiş
değil. Çünkü şirketin asıl
amacı, destek verebilecekle
ri oranda kullanıcıya ulaş
mak. Ancak yine de Sca
la'nın fiyatının, 150 civannda
kullanıcısı bulunan büyük
şirketleri hedefleyen finans
ve üretim yazılımı üreticile
rinden daha ucuz olduğu sa
vunuluyor. Bu anlamda Sca
la Türkiye'nin, bu ölçekteki
şirketlere çözüm üreten yazı
lım şirketlerinin pahalı geldi
ği noktada kullanıcıya bir se
çenek olabileceği planlanı
yor.
Öte yandan Bardos, 1996
yılı sonundaki hedefleri ko
nusunda herhangi bir rakam
vermiyor. Bardos, şu anda
odaklandıkları asıl konunun,
belirledikleri sayıdaki pake
tin satışını yapabilmenin ya
nında, Türkiye'deki yapılan
manın bir an önce oturması
nı ve sonuçlanmasını sağla
mak olduğunu belirtiyor.
Scala Türkiye'de ilk olarak
güçlü bir satış kadrosu oluş
turulması hedefleniyor.
Scala, Scala Türkiye İle
bölgesel çözümler
sunabilme stratejisinin
bir bölümünü
tamamlamış durumda.
Microsoft, Sürpriz Müşteri Programım tanıttı
Haber Merkezi - Microsoft Türkiye, yazılım telif hakları bilincinin oluşması
na katkıda bulunmak ve Türk yazılım
sektörünün sağlıklı gelişimini sağlamak
amacıyla bir süre önce başlattığı Sürp
riz Müşteri Programını 12 Temmuz
1996 günü yaptığı basın toplantısıyla
tanıttı.
Toplantıda bir konuşma yapan Mic
rosoft Türkiye OEM Satış Müdürü Çetin
Uygun, Haziran ayı süresince istenen
tekliflerde, lisanssız yazılım satmayan
Ardabahçe Bilgisayar'dan Serdar Baş'a
Sürpriz Müşteri Programı Başarı Ödü-
lü'nü sundu ve orijinal yazılım konu
sunda duyarlı davrandığı için kendisini
kutladı. Çetin Uygun, toplantıda sürp
riz müşteri programını da anlattı. Mic
rosoft Sürpriz Müşteri Programı, Micro
soft Türkiye'nin müşterisi olan bilgisa
yar şirketlerinden telefonla fiyat teklifi
alınarak, satılan PC'lerin içinde lisanslı
yazılım olup olmadığı soruluyor.
Daha sonra şirketler sürpriz bir şe
kilde ziyaret edilerek, Microsoft'a ait iş
letim sistemi ve uygulamalarını korsan
kopya olarak vermeye yanaşmayan bir
şirket, Microsoft Türkiye tarafından ser
tifika ve sürpriz bir hediye ile ödüllen
diriliyor. Bu program çerçevesinde İs
tanbul'da 300 şirketle bağlantıya geçil
diği öğrenildi.
Microsoft Türkiye'nin 1996-97 yılı
OEM Programı'nda Road Show toplan
man, OEM ürün ve teknik destek eği
timleri, Orijinal Yazılım Sertifikası
(COA) tanıtım çalışmaları, "Orijinal
Windows Kullanıyorum" programı ve
destek hattı bulunuyor.
Atlanta Olimpiyatlarının
BT sponsoru, IBM Haber Merkezi - 1960 yı
lından bu yana Olimpiyat
oyunlarının teknoloji spon
soru olan IBM, son olarak
1993 yılında Uluslararası
Olimpiyat Komitesi ile 2000
yılına kadar geçerli sayılan
'Dünya Çapında BT Spon
sorluğu' anlaşması imzaladı.
Buna bağlı olarak da 19
Temmuz 1996 günü başla
yan Atlanta Olimpiyatla-
rı'nın BT çözümlerini IBM
kurdu.
Türkiye'de de IBM Türk
tarafından 11 Temmuz 1996
tarihinde İstanbul Hyatt Re
gency Oteli'nde düzenlenen
basın toplantısında, Atlanta
Olimpiyatları'nın teknik alt
yapısı konusunda bilgilerin
yanında, ilgilenenlerin ve
basın mensuplarının Inter
net'ten olimpiyatlara ilişkin
son gelişmeleri nasıl takip
edeceği de aktarıldı. Türkiye
Olimpiyat Komitesi Başkanı
Sinan Erdemin de katıldığı
toplantıda, IBM Türk Profes
yonel ve Teknik Hizmetler
Bölüm Müdürü Yücel Eğeci-
oğlu, Atlanta Olimpiyatla
rı'nda kullanılan bilgi tekno
lojisi konusunda bilgi verdi.
Toplantıda konuşma yapan
Sinan Erdem ise, "Spor iler
ledi ama teknoloji ile ilerle
di. Her ne kadar doğanın
gücü yadsınamazsa da, tek
noloji onun en büyük des
tekçisi" dedi.
IBM, Atlanta Olimpiyatla
rı kapsamında üç ayrı uygu
lama geliştiriyor. 'Sonuçlar',
'Info'96' ve 'Oyun Yönetim
Sistemi' başlıklarını taşıyan
uygulamalar, 250 yerel ağ
(LAN) ve 2 geniş alan ağı
(WAN) ortamında kullanıcı
lara ulaşacak. 17 gün bo
yunca 197'i ülkeden gelen
10 binden fazla sporcunun
40 yerde yapılacak 271 kar
şılaşmadan alacağı sonuçlar
1-2 saniye içerisinde sisteme
geçirilecek. Böylece 150 bin
kişilik olimpiyat ailesi, geliş
meleri anında takip edebile
cek.
Öte yandan Info'96 ile
olimpiyat katılımcıları, yarış
macılar, antrenörler ve med
ya, alacaklan 1-2 dakikalık
eğitimle sisteme hemen gi
rebilecek ve sonuçlardan
hava koşullarına, sporcu bil
gilerine, lojistik, sağlık bilgi
lerinden yarışma kurallarına
kadar her türlü bilgiyi edi
nebilecek. Aynca yine aynı
sistem aracılığıyla birbiriyle
mesajlaşabilecek.
IBM'in teknoloji sporsor-
luğu bunlara benzer birçok
uygulamayı içeriyor. Üstelik
yapılan uygulamalar sadece
oyunların oynanacağı gün
leri içermiyor. IBM sanal
gerçeklik uygulamalarıyla
yarışma alanlarının inşasın
dan, konaklama ve güvenli
ğe kadar her türlü altyapıya
destek verdi. 11 Nisan
1995'ten beri Internet'e açıl
mış olan olimpiyat bilgileri,
dünyanın öteki ucuna bile
bilgilerin anında eksiksiz
ulaştınlmasını sağlıyor. Ayn
ca olimpiyat oyunlarının bi
let satışı da Internet aracılı
ğıyla yapılabiliyor. Açılan
sayfalar tüm dünyanının
olimpiyatlara ilişkin görüş
ve önerilerini birbirine ileti-
lebilmesine olanak tanıyor.
Atlanta Olimpiyatları'nın In
ternet adresleri ise şöyle:
http://www.olym-
pic.ibm.com,
http://www. atlanta. Olym
pic.org,
http://www. ibm. com