21
. . . AKADEMIK DERGISI iki kez hakemli bir dergidir. Editör: Prof. Dr. MehmetAYDIN Editör Yrd. Doç.Dr. DicleAYDIN Yrd. Doç. Dr. Ahmet ARAS Yrd. Doç. Dr. Ahmet ARAS Yrd. Doç. Dr. DicleAYDIN 10 1 Yaz KONYA- 2010

TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ . . .

AKADEMIK ARAŞTIRMALAR DERGISI

Yılda iki kez yayımlanan uluslararası hakemli bir dergidir.

Editör:

Prof. Dr. MehmetAYDIN

Editör Yardımcıları:

Yrd. Doç.Dr. DicleAYDIN

Yrd. Doç. Dr. Ahmet ARAS

Yayııı Sekreteryası:

Yrd. Doç. Dr. Ahmet ARAS

Yrd. Doç. Dr. DicleAYDIN

Sayı: 10 1 Yaz

KONYA- 2010

Page 2: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

OSMANLI KANUNLARINDA GİYİM- KUŞAM YASAKLAR!*

Özet

FatmaKoç· Emine KOCA ...

Her uygarlık, karakter ve yaşarn biçiminin etkisiyle giyimlerinde farklılıklar yaratrnışlar­dır. Giysiler kullanıldıkları dönernin sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel özelliklerini yansıtan önemli sirngeleri bünyesinde baran bir araç konumundadır. Giysilerin şekillen­dirilmesinde sosyal yapı, toplum kuralları, dini etk~nler, gelenekler, kanunlar, yasalar, vb. pek çok olgu etkili olmuştur. Bu çalışmada; çok geniş kültürleri içerisinde barındıran, uzun bir tarihi geçmişi olan ve bünyesinde kültür varlıkları açısından inanılmaz eserler banndıran Osmanlılarda gerek sivil yaşamda, gerekse Osmanlı sarayında veya orducia kullanılan giysiler üzerine çıkar­tılmış olan kurallar, yasalar, kanurınarneler, emirler, fermanlar gibi toplum kurallarının giyim kuşarn özelliklerini ne şekilde etkilediği, değiştirdiği, uygulandığı ve kullanıldığı üzerinde durulmuştur. Osmanlı toplumunda giysi, giysi malzernesi ve giyinme şekilleri­ne ilişkin çıkartılan kanunlar ile dönernin sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel özellikleri birleştirilerek toplum üzerinde yansıyan etkileri üzerinde durulmuştur. Anahtar kelime! er: Kanun, yasa, giyim-kuşam, yasak, Osmanlı, Türk, kıyafet, moda

Abstract

RULES AND REGULATIONS GOVERNING ATTIRE IN OTTOMAN TIMES

Every civilization creates differences in dress and attire as a result of its own unique character and way of life. Clothing is a rnediurn inearparating irnportant syrnbols that reflect the social, econornic, political and cultural characteristics of the period in which it is worn. Many factors such as social structure, society's rules and religious influences, plus traditions, laws and regulations all govern how garrnents are styled. This study takes a close look at the degree to which society's rules such as regulations, laws, orders and edicts canceming the dress and attire worn in civilian life, palace life and the rnilitary were applied and used~ and how they influenced and altered the characteristics of clothing and attire in the Ottornan Ernpire, which incorporated a broad spectrurn of cultures, had a long historic past cmd was home to incredible works with respect to cultural wealth and diversity. Key words: Law, regulation, dress and attire, bans, ottornan, Turkish, clothing, fashion.

· Bu çalışma CIEPO 17, International Committeeof Pre-OUoman and Ottoman Studies ( Trabzon­Türkiye) Sempozyumunda "Osmanlı Sosyal Yaşamında Kanun ve Yasalarda Giyim Kuşam" başlıklı sözlü bildirinin üzerine kurgulanmış tır. ·• Yrd. Doç. Dr., Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim FaklUtesi Giyim Endüstrisi ve Moda Tasarıını Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi; [email protected] '''Yrd. Doç. Dr., Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim FaklUtesi Giyim Endüstrisi ve Moda Tasanmı Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi; [email protected] Not: Alıntılarda metinlerin asıllarına sadık kalınmıştır.

31

Page 3: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

Giyim kültürü insanlıkla birlikte gelişen, ilkel toplumdan çağdaş topluma geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün bir öğesidir. Fakat, aynı zamanda toplumsal bir içeriğe de sahiptir. Giyim de millilik söz konusudur ve bir kültürde milliliği oluşturan en önemli öğelerden biridir. Milletlerin, onları diğer milletlerden ayıran, kendilerine özgü giyinme biçimleri ve giydikleri elbiseler tüm zamanlar içerisinde önemini korumuştur. O halde giyim, bir ülkenin, bir devrin, bir kişinin özelliklerini belirleyen bir araçhr. Uygarlığın değişimlerini yansıhr. Her uygarlık, karakter ve yaşam biçiminin etkisiyle giyimlerinde farklılıklar yarahnışlardır. O halde giysiler toplumu ve belirli bir dönemi simgelerler. Giysiler kullanıldıkları dönemin sosyal, ekono­mik, siyasi ve kültürel özelliklerini yansıtması açısından da önemli bir araç ko­numundadır.

Toplumun ahlaksal değer yargılarının da giyimde önemi oldukça fazladır. Toplum içerisindeki bireyler, yaşadığı toplumun bu değer yargılarının biçim­lendirdiği giyim tarzından farklı giyinemez. Aksi durumda toplum dışı bırakıla­rak, olumsuz yönde eleştirilen bir kişi durumuna düşer. Geçmişten günümüze tüm toplumlarda, giysilerin şekillendirilmesinde sosyal yapı, toplum kuralla­rı,din etkenler, gelenekler, kanunlar, yasalar, vb. pek çok olgu etkili olmuştur. Ayrıca giysiler ile dikildikleri kumaşlar hakkında düzenlenen kanunlar, çıkar­tıldığı, dönemin giysileri ve kumaş dokuma tarihleri, giysilerin özellikleri, o dönemde giyilen giysilerin özellikleri hakkında bilgiler verdiği için giysilerin tarihlerinin belirlenmesinde oldukça önemli belgeler niteliğinde karşımıza çık­maktadır.

Bu çalışmada; çok geniş kültürleri içerisinde barındıran, uzıın bir tarihi geçmişi olan ve bünyesinde kültür varlıkları açısından inanılmaz eserler barın­dıran Osmanlılarda gerek sivil yaşamda, gerekse Osmanlı sarayında veya ordu­da kullanılan giysiler üzerine çıkarhlmış olan kurallar,yasalar, kanunnameler, emirler, fermanlar gibi toplum kurallarının giyim kuşam özelliklerini ne şekilde etkilediği, değiştirdiği, uygulandığı ve kullanıldığı üzerinde durulacaktır.

Osmanlı imparatorluğunda 16. yüzyıldan önce, giysiler ve onların özellikle­rine ilişkin çıkartılan kanunlar giysilerin şekil ve tarzlarının yanı sıra genellikle kumaşlar ve giysilerde kullanılan malzemeler ile ilgili olmuştur. Bu konuya ilişkin elde edilen belgelerde kumaşların nitelikleri, kullanılacak malzemelerin kanun ve nizamlarla belidendiği ve merkezden gönderilen müfettişler taralın­dan sürekli olarak kontrol edildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, mahalli kadılar ku­maşların kalite ve fiyat kontrolünü yaparak çıkartılan kanunların iyi bir şekilde uygulanmasını sağlamışlardır. 1 Devlet kumaş kalitesini korumak için, sürekli olarak çok sıkı önlemler almışhr. Özellikle 16. yüzyılda Türk kumaşlarının mü-

ı N.GÜRSU, Tiirk Dokumacılık Sanatı, Çağlar Boyu Desenler, Redhouse Yayınevi, (İstanbul, 1988).

32

Page 4: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

kemmel olmasında hiç kuşkusuz çıkarılan bu kanunların ve bu kanunların yü­rütülmesi ile ilgili kontrollerin rolü büyük olmuştur.

Osmanlıların imparatorluk olma çabaları sonucu büyük fetihlere girişrnesi, sııurlarının genişlernesi farklı kültürlerle karşılaşmasını gerektirrniştir. Bu geli­şirnle birlikte Osmanlının sosyal yaşantısında değişiklikler başlamış, bu durum kadının statüsünü olumsuz olarak etkilenrniştir. Büyük şehirlerde yaşayan kozmopolit toplum içerisindeki, Müslüman kadınların, Müslüman olmayan kadınlardan ayırt edilmesi çabası kadını önce toplurndan soyutlamaya ve daha sonra da yüzünü peçe ile örtmeye zorlarnışhr.2 Merkeziyetçi düzenin egemenli­ği, üretilen mallara konulan narhlar, fermanlada gelen belirlernelerin gelenek­selleşrnesi özellikle kadın giysilerini etkileyen etmenlerin başında gelrniştir.3

Fatih Sultan Mehmet zarnaruna kadar, kadınların kurallar ile örtünrnedikleri giysilerini sadece gelenekler ve toplumun yapısına uygun bir şekilde geliştirdik­leri bilinmektedir. Ancak 16. yüzyılın başlarından itibaren kadın giysilerinde aşırı kapalilık ve örtünrnekendini göstermeye başlarnışhr.

İslamiyet'ten önce Türk Kadın ve erkekleri üstte gömlek ve kaftan, başla­rında börk, kalpak veya takke benzeri başlıklar taşırnışlardır. Sosyal yaşantı itibari ile kadın erkekler ile aynı konurnda bulunmuş yabancı erkeklerden kaç­rnarnıştır. 10. Yüzyılda Türklerin yaşadığı yerleri gezen İbn-i Faldan Oğıızlarda kadınların yabancı oldukları erkeklerden de kaçma dıklarını bunu ha yretle karşıladığıru belirtmiştir. Ayrıca Halife'nin elçisi İbnül'l Cevzi Anadolu' da gör­düğü Türkmen kadınlarının peçe takrnadıklarıru, bütün Türklerin Arap ve İran­lılar gibi diğer Müslüman halkların giysilerine benzerneyen giysiler giydiklerini belirtrniştir.4 Tarihçi Ahmet Refik Altrnay'ın "Kadınlar Saltanah" adlı eserinde " Fatih zamanına kadar kadınların yüzlerini örtmedikleri yalruzca başlarını ört­tükleri, yüzlerini göğüslerini ve bütün ziynetlerini gösterdikleri hakkındaki vermiş olduğu bilgiler bunları doğıı.ılarnaktadır.

Osmanlı toplumlarında giysiler gösterişli ve çeşitli olsalar bile, kişisel zev­kin egemenliğinde olamamıştır. Giysilerde kullamlan kmnaşların rengi, cinsi, niteliği, elbisenin biçimi ve kullanılan aksesuarlar ile toplumsal hiyerarşinin sağlanmasında esas unsurlardan biri olarak sayılmış ve daima kontrol altına alıruna ya çalışılmış hr. ·

Yapılan araşhrrnalara göre 16. Yüzyıl'dan Tanzimat devrine kadar olan za­man "kapalılık dönemi" olarak adlandırılabilir. Çünkü bu dönernde kadınlar için çıkarhlan bütün ernirlerde, daima kadının kapanması istenmiştir. Şeriat ve ahlak adına, kadın giysileri, üzerinde ayrıntıları ile durulrnuş, teraeelerin yaka-

2 H. TEZCAN, "Topkapı Sarayı Müzesi Giyim Kuşarn Koleksiyonu Saray Kıyafetleri", Osmanlı An­siklopedisi, Yeni Türkiye Yayınları, Cilt ll, {Ankara, 1999), s. 520 3 S. GÜRTUNA, "Osmanlı Kadınının Giyim Kuşaını", Osmanlı Ansiklopedisi, Yeni Türkiye Yayınları, c. 9, (Ankara,1999), s. 202 'S. TÜRKOGLU, Tarih Boyunca Anadolu'da Giyim-Kuşam, (İstanbul, 2002)

33

Page 5: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

ları, süslemeleri, yaşmakların biçimleri, kalınlığı ve hatta rengi dahi devlet tara­fından düzenlenmiş ve kontrol edilmiştir.

Osmanlı sarayındaki devlet adamlarının giysileri padişahın şahsında son buldurulacak bir biçimde sınıf ve rütbelerine göre sıralandırılarak bir düzene sokulmuşhır. Böylece huzura kabullerde veya merasimlerde unvan ve giysi şekilleri protokolü belirlerniştir. Giysinin modeli, renkleri, kumaşın kalitesi, kürklerin çeşitleri, başa takılan turhanlar vb. giyim eşyal!'lrı unvanları açıkça ortaya koymak için sosyal sözleşme gereği olarak kullarulmışhrs 16. Yüzyılda Osmanlı Bürokrah "Mustafa Ali" Lüks kumaşlardan dikilen giysilerin yalruzca yüksek statüde olanlar tarafından giyilmelerinin gerektiğirri şu şekilde açıkla­mışhr.

" Ağır ipekli ve süslü giysiler göz alıcı nadir ipekli , kadife, seraser, yünlü , kemha, gibi kumaşların en kalitelileri padişah ve şelızadelerine ait ol­malıdır. Daha az kaliteli giysiler, saten( atlas), kemha, yanardöner ( muhare) vb. kumaşlardan yapılan giysiler ise vezirler, beyler ve beı;lerbeyi için uygımdur .. ... Benzer durımı kumaşların kalitesi açısıııdan da geçerlidir. 100 çilelik giysilerin kullamını sultandan başlar ve emirlerde son bulur. 60 çilelik kumaşlardan yapılan giysileri orta sınıf halk kullanabil irdi. 70 çilelik kumaşlardmı yapılan giysileri yalnızca önemli sİpahiler içindir. Padişahlar ve emirlerin diledikleri siisleri kullanabilmeleri genellikle mümkündür. Buna karşın emirler ve vezirler padişahlara mahsus kumaşlardan yapılan elbiseleri ne kullanabilir nede diktirebilirler. Eğer böyle giysileri kendileri için yaptır­maya cesaret ederlerse iftira ve hakaret nedeniyle cezalaııdınlırlardı." 6

Osmarılı sarayında, ilk alh sultan ve saray erkarn bez ve kumaştan yapılan giysiler kullanmışlardır. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u almasından sonra ülkenin refah düzeyinin daha da artması ile birlikte lüks kumaşların ve kürklü giysilerin kullamını da yaygınlaşrnışhr. Bu tür giysilerin kullamlmaya başla­ması veya değiştirilmesi moda, mevsim değişikliği ve isteğe göre değit padişa­hın isteği doğrultusunda belirlenmiştir. Önceleri saygı unsuru olarak başlayan bu olay daha sonra gelenekselleşmiştir. Sonbahara doğru kakım, 3 hafta kadar sonra sincap, kışın samur, ilkbahara doğru tekrar sincap. ve birkaç hafta sonra tekrar kakım, yazın işe angora yününden yapılmış feraceler giyilmiştir. Kürkle­rin çıkarıldığı zamanlar genellikle Cuma narnazına gidildiğinde saraydan gelen bir yüksek memurun kıyafetini değiştirdiği görüldüğünde halk ta buna uyarak ve kıyafetlerirri değiştirrniştir. Bütün kürklerin en kıymetiisi olan siyah tilki so­fuluğun, asaletin işareti olarak görülmüş ve en üst kişi tarafından kullarulmıştır. Yüksek dereceli memurların bile siyah ~ilki kürkünü giymesi hoş karşılanma­mışhr. Yalnızca baş vezir törenlerde siyah tilki kürkünü giyebilirdi. Eğer padi­şah saraydaki bir şahısa yada paşaya bu giysiyi giymesi için izin verirse bu taltif (çok önemli bir iş karşılığı verilen bir ödül) anlamına gelirdi. Kadınlar ise her

; C.,TUCHELT, R NAUMANN, 18. yüzyıl Osmanlı Kıyafetleri ve Cemiyeti, (İstanbul, 1965) "P. BAKER, "The Co urt Context", Halı, Qune, 1993), s. 131

34

Page 6: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

türlü kürkü giymekte serbest olmuşlardır 7 Ülkedeki Müslüman, gayri Müsliın ve özellikle Rum kadınlar, özel hayatlarında kullandıkları giysiler için daha rahat olmuşlardır. Özel hayatlarında kullandıkları giysilerini bulundukları top­lumun sosyal kuralları şekillendirrrıiştir. Ancak sokaktakj giysileri Müslüman Türk kadınlarının ki gibi olmuştur. Hangi topluluktan olurlarsa olsunlar, Os­manlı imparatorluğunun sırurları içerisindeki tüm kadınlar sokakta edebe aykırı hareket edememişler ve sokaklarda benzer giysilerle görünmüşlerdir 8

Bine yakın tezgahı olan Bursa çarşısında alırup sahlan her şeyin düzenli bir şekilde yapılması amacıyla Sultan II. Beyazid ( 1481- 1512) "Kanunname-i İhtisab-ı Bursa'yı" 1502 yılında ferman etmiştir. İstanbul'da Topkapı sarayı arşivinde yer alan bu fermanda her çeşit kumaş, giysi ve sahlan diğer malların tek tek yazılarak tasnif edilmesi kanunlara bağlamışhr. Şark'tan Garp'a, Hindis­tan'dan Floransa'ya her ülkenin temsilciliği bu merkezde toplanmıştır.9 1502 Tarihli Belediye Kanunlarında yer alan kuralların uygulanıp uygulanmadığı saray tarafından gönderilen bir memur aracılığı ile kontrol edilerek kurallara uymayanların cezalandırılması sağlanmışhr. Saray atölyelerinin ihtiyaca yetme­diği durumlarda, İstanbul ve Bursa'daki diğer atölyelere de siparişler verilerek, gerek saray içi gerek halk için dokunan kumaşlar (özellikle ipekliler) devlet tara­fından sıkı bir kontrol alhnda tutulmuştur. Bu kontrollerde dokumanın çözgü tellerinin sayısı, ağırlığı, uzunluğu, bükümü ve boyasına ait esaslar tespit edile­rek belediye kanunlarıyla ilgili esnafa duyumlması sağlanmışhr. Bu kanunlarda kumaşların niteliği hakkında aşağıdaki bilgiler yer almaktadır.

"80 Telden meı;dmıa gelen çiZelerin 20 adedi bir çözgü olup; ağırlığı 600 dirhem (1920 gr.), uzımluğıt 120 zir'a ( =:: 90 m.) olmalı, biikiimü ve bo­yanması ipek kuruduktan sonra yapılmalıdır. Ipek ince ve iki teli de biikiimlii olmalıdır ( böyle olursa boyayı iyi kabul eder)." ıo

Yine aynı belediye kanunlarında kadınların teraeelerinin ön açıklığını ve etek çevresini dolaşan pervazın çirişle yapışhrılmayıp eskiden olduğu gibi dikiş­le tuttumlması gerektiği, Müslümanların ipek astarlı ve pervazlı ferace giyebile­ceklerini ancak gayri Müsliınlerin feracelerinde, boğası astar ( kalın pamuklu bez) ve pervaz kullanılacağı belirtilmiştir n

Yavuz Sultan Selim ( 1512- 1520) zamanında çıkartılan bir fermanda "gayri Müslimlerin Müslüman lıalkm kullanacağı giyim kuşanız satm alarak fiyatlarm yük­selmesine ve Müslümanları alamayacak duruma getirdikleri" gerekçesi ile gayrimüs-

7 C.,TUCHELT, R NAUMANN, a.g.e. ( 1965), s.18 ~S. DAROS, Osmanlılar Albiimii (İkinci Kitap), Osmanlı Yayınevi, (İstanbul, 1983) 9Z. SÖNMEZ, "Osmanlı Kumaş Sanab İçinde Kuzey Suriye Dokumacılığırun Yeri" www.akmb.gov. tr 1 turkce/books/ osmanli/z.sonmez.hbn, (2005), s. I ıo H. TEZCAN, a.g.m., (1999), s. 515 ıı Ö.L BARKAN, " XV. Asrın sonunda Kanunname-i İhtisab-ı Bmsa ( 1502)" ll. Tarih Vesikaları Der­gisi 7 (Haziran 1943- Mayl5 1943), s. 20

35

Page 7: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

lim halkın kılık kıyafetinde kullanması gereken kumaş cinslerine bazı sınırlılık­lar getirilmişful2

16. Yüzyıla kadar kumaşların dokuma merkezi Bursa olmuştur. 16. yüzyıl dan itibaren, dokuma merkezi olarak İstanbul'un adı geçmeye başlamışhrl31574 tarihli fermancia ise Bursa kadısına Yalnızca İstanbul saray imalatçılarının alhnlı kumaşları dokuyabileceği, çünkü Bursa ipek imalatçılarının alhn ve gümüşü fazla israf ettikleri belirtilmiştir14 Sultan II. Murat (1421-1451) ve Kanuni Sultan Süleyman (1520- 1566) dönemindeki seraser tezgahlarının sürekli olarak sınır­lancimlarak kontrol altında tutulması, 1624'te Bursa kadısına gönderilen fer­mancia kemha kalitesini belirleyen tel sayısı, ve boyası üzerinde durulması bu kontrolleri kanıtlamaktadırıs

· Osmanlılarda Kanunları tazelemek için yayımlanan emimarnelerin içerisin­de kadın ve erkek giyimi ile giysilerde kullanılan kumaşlar, terzilerin uyması gereken kurallar için hükümler yer almışhr. Bu kanunlarda hedef; israfı önle­mek, edebi korumak, dinin gereği olarak örf ve ananeyi yaşatmak olarak belir­lenmiştir16 IV. Mehmet'in ( 1648- 1687) 1680 yılındaki Kahunnamesinde terzile­rin giysileri ne şekilde dikecekleri belirtilmiştir.

" Terzilerde· gözlensin, Çulıa kaftanlar kemerden çevrefenmiş olsun, bunlar 15 akçeye dikilsin. Terziler etrafı katlı olarak çevrefenmiş veya pamuklll duble dikilmiş kaftanları 25 akçeıje diksinler. Şam kaftanlamıın ve kadife olanlarını 25 akçeye diksinler. Yünlüleri 35 akçeye diksinler: Çulıa kaftanlarm eteklikle­rin bir parmak dikişi bilnlar 30 akçeı;e dikilsin. Ipekli kumaştan kaftan 45 e dilelisin Yünlü kaftan 25'e olsun. Diğer kaftanlar 20 akçeye dikilsin. Kndm kaftanı ipekten yapılmış ve etekli olsun, 30 akçeıje satılsm. Geriye kalanlar için öncekilerle karşılaştırma yapılsm. Gençlerin ve benzeri diğer kaftanlar için istenen iş dikkate almsm itaat etmeyenler cezalandırılsın.

Çlllıacılamı Çlllıaları de11etlensin Çulıadmı, pmmıkludaıı veya bezden erkek kaftamnın bir bedeni ve iki eteği olslln, Kenan yamanmış olmasın. Etek ne kadar biiyük olursa, nihayetinde o kadar büyük olsun. Düğmesiz kaftan satılmasm. Dikiş biçimi örfe göre olsun. Hiçbir şey eksik kalmasm. Çulıa sa­tıcıları Çlllıayı ıslatıp ( ywmışatıp) satmasmlar. Enine veya boyıma çekme­sinler. pımmııma göre kessinler

IpekçiZer de denetlensi11 ipekleri birleşmiş olsun. GömlekçiZer de denet­leHsin. Aldıkiarına göre satsmlar. Sağlam diksinler. Kol ağızlan öıfe uygun genişlikte olsun. Öıfe aykırı hiçbir şey yapılmasııı.

Altm iplik veya altm kadife ne kötü, ı!ede gevşek olsım.bunlar sürekli denetlensin. 01je aykırı hiçbir şeıJ olmasın Itaat etmeıJenler cezalandırılsm. Kumaş parçaları 5 arşm llZWıluğımda olsun. "17

12 O.N. TOPBAŞ, Osmanlı Abide Şahsivetleri ve Müesseseleri, Erkam Matbaacılık, (İstanbul, 1999),s. 146 L' Ş. YETKiN, "Türk Kumaş Sana h", Başlangıcmdmı Bugüne TürkSmıatı. (İstanbul, 1993), s. 334 1 ~ Ş. YETKiN, a.g.e., ( 1993), N. GÜRSU, a.g .. e., ( 1993). ı; N. GÜRSU, a.g.e., ( 1993). s. 106 '" S. DAROS,.a.g.e., ( 1983) s.135 17 R. MANTRAN, 17. Yüzyı/m ll. Yarısmda İstanbul, Türk Tarih Kurtunu Basunevi, (Ankara, 1990), s.317-318

36

Page 8: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

Yüksek kaliteli. alhn ve gümüş ipiikierin kullanılması terzilerin ekonomiye önem vermelerini gerekli kılmıştır. Kumaşların üzerindeki metal ipiikierin sökü­lerek sahlması ile yasadışı para kazanma tehlikesine karşın Osmanlı dokumacı­ları, terzileri ve sahcıları daima gözetim altmda tutulmuşlar ve bu nedenlerle sürekli kanunlar çıkarılmışhr 1550'lerden itibaren İstanbul saray atölyelerinde altın ve gümüş tellerle dokunan kumaşlardan dikilen elbiselerin dikimden ön­ceki ve sonraki ağırlığının eşit olması ile ilgili kanunlarda, dikilen elbise kuma­şının tamamının kullanıldığının garantisinin verilmesi sağlanmıştır18 Sultan III. Ahmet zamanında ( 1703- 1730) ekonomik sıkınhlar başlamıştır. 1715'de ilan edilen bir fermanda, kmnaşlardaki gümüş sarfiyatını azaltmak amacı ile ağır sırmalı kumaşların yapımı yasaklanmıştır. Bir zamarılar altın ve gümüş telierin hileli olmaması için damga usulü getirilmişken, bu defa gümüş teller tamamen yasaklanmışhr. Bu tarihten itibaren sadece, saray için altın ve gümüş telli ku­maşların dakmınıasma izin verilmiştirl9

Lale Devri'nde kadınların dışa açılma kendini gösterme, varlığını kanıtlama çabalarının, Osmanlı geleneksel giyim kurallarının değişmesinde önemli rol oynamışhr. Bu dönemden sonra, kadın giysilerinde görülmeye başlayan deği­şiklikler saray tarafından daima engellenıneye çalışılmış ve sürekli olarak ka­nunlar çıkarhlmışhr. Sarayırı, Müslüman kadınların sokak giysileriyle ilgili fer­manlar çıkarmaya başlaması bu dönemden itibaren hız kazanmışhr. Lale Devrinden sonra, çıkarhlan kantınlarda giysiler ile ilgili hükümler ve yasakla­malar yer almış ve özellikle kadın giysileri ile ilgili yasaklamaların sayısı gide­rek arhş göstermiş ve bu durum Cumhuriyetin İlarıına kadar devam ehniştir.

Lale Devri padişahı, III. Ahmet ( 1703-1730) bazı kadınların Hıristiyan ka­dınlarını taklit etmeleri ve açık saçık ve pek süslü elbiselerle sokaklarda gezme­leri üzerine bunu yasaklayan emir çıkartmıştır. Fakat bir süre sonra eski halin devam ettiği ve hatta iffet sahibi bazı hanımlarda da bu duruma uymaları ile, bu kıyafetlere razı olmayan eşleri ile aralarının bile açıldığı görüldüğünden bu şe­kilde hareket edenlerin şiddetle cezalandırılacağına dair yeni hükümler çıkarıl­mıştır20

İstanbul kadınlarının giysileri konusunda, Sultan III. Ahmet döneminde, Sadrazam Damat İbrahim Paşa tarafından ı-, 10 Haziran 1726'da çıkarhlan fer­mancia zamanın lüks salgını yüzünden düşmanların çıkarthğı dedikoduların önünü alabilmek için İstanbul kadınlarının giyim kuşarniarına bir düzen veril­mesi istenmiştir.

"İstanbul kndzsma ve Yeniçeri Ağasma ve Bostmıczbaşı Ağa'ya; İs­tanbul Memleketimizin yiizsuyu, bilginler, diiriistler, ve edipler beldesidir. Halkmm da günlük kzyafetlerinin Şeraite uygzm olması Devlet namusu ge-

ıH P. BAKER, a.g.m., (June, 1993), s. 133 '" N. GÜRSU, a.g .. e., ( 1993). s. 136-137 211 P. TUGLACI,Osnıanlı Döneminde İstanbul Kndmları, Cem Yayınevi, (İstanbul, 1984), s. 69

37

Page 9: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

reğindendir.Fakat savaşlar yüzünden Sultan Edirne' de çok önemli devlet iş­leriyle uğraşırken bu husus ihmal edilmiştir. Bazı yaramaz kadınlar bunu fır­sat bilip halkı baştan çıkarmak amacıyla sokaklarda süslü püsiii gezdikleri, libaslarmda çeşit çeşit bidatler ( sonradmı kazanılmış alışkanlıklar) göstemıe­ye, gayrimüslim kadınlara özenerek serpuşlarında değişik şekiller uygulama­ya başladıkları ve bu davranışlarm iffetli kadınları da baştan çıkaracak dere­ceye ulaştığı; çünkü kocalarından böyle giysiler isteı;en kadınların aile içinde huzursuzluk yarattıkları, hatta gücü böyle giysiler almaya yetmeyenler yada gücü yettiği halde eşlerinin bu giysilerle sokakata dolaşmasını istemeyenler boşmınıanın eşiğine geldiğind~n, bu tür garip giysilerin kesinlikle yasaklan­dığıııı belirtir. Bundan böyle Istanbul kadmlarınm bir karıştan büyük yakalı ferace, üç değinniden fazla yenıeni ile sokağa çıkanıayacakları, feracelerinde süsü olarak bir pamıaktaıı daha kalın şerit kullaııanıayacakları, bu yasaklara uymayan kadınlarm solmkta yakalarının ve serpuşlarmın kesileceği ve giysi­lerinin yırtılacağı, dinlemeı;enlerin yakalanıp başka kentlere sürüleceği, ayrı­ca bu hükümler dışmda davranan terzilerin ve şeritçiferin şiddetle cezalandı­ı:ılacağı bildirilmiş ve bu lıükmün mahalle imamları aracılığı ile bütün Istanbul kadmlarma duyurulması istenmiş, Ayrıca yasaklann uygulanma­smda ilımaliniz görülürse sizde şiddetle ceza göreceksiniz. Haziran 1726" 21

Sultan I. Mahmut ( 1730- 1754) zamanında, İstanbul kadınlannın bir kısmı, zabıtanın boşluğundan yararlanarak, fermanda kullanılan deyimle halkı baştan çıkartmak için açık saçık giysiler giymeye başlamışlar ve özellikle yaz aylarında mesire yerlerine pek rahat giysilerle gitmeye başlamışlardır. Bu durum karşısın­da 20- 30 Mayıs 1752 yılında Bostancıbaşı Ağa'nın adına şu şekilde bir ferman yazılrruşhr.

" Bahar mevsimi geldi. Kadınlarm bazıları gezme bahanesi ile Oskiidar'dan Kasıklı, Bulgurlu, Çamlıca, Merdivenköy ve çevresine , bazılarmlll da Beı;­koz'dan Akbaba, Oereseki, Yüşa denilen yerlere arabalaringidip açık saçık do­laştıkları, çeşitli iğrençlik ve rezaletZere cesaret ettikleri sözlerine inamlır kimselerden haber almdı. Bundan böyle kadınların oralara arabalarin gitme­meleri yasaktır. Giden kadınlar ve kadınları götüren arabacılar şiddetle ceza­landırılacaklardır22

Sultan III. Mustafa ( 1757- 1774) döneminde Galata Kadısına gönderilen hükümde, kadınların rengarenk Şali saftan ferace giymemeleri için daha önce emirler çıkarhldığı halde bazı kadınların buna uymadıklan, bed renkli yakaları bellerine kadar inen feracelerle gezdikleri padişah tarafından görüldüğünden dolayı, bundan böyle kadınların şali softan, açık ve bed renk ferace giyrnemeleri, giydikleri çuha feracelerin koyu yeşil, güvez, nefti gibi koyu renklerden ve eskisi gibi küçük yakalı olması gerektiği belirtilir. Bu konuyu halka anlatmaları için Galata, Tophane, Beşiktaş, Fındıklı, Hisar imamları ile terzilerin kethüda ve yiğitbaşsısı da uyarılarak, adı geçen esnaftan şali sof ve açık renk çuhalardan

21 REFİK, A., ( 1988), On İkinci Asr-ı Hicri'de İstanbul Hayatı( 1689-1785). (İstanbul, 1988), s. 86-87 S. GÜRTUNA, a.g.m., (1999), s. 193 22 P. TUGLACI, a.g.e., (1984), s. 12

38

Page 10: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

ferace dikerlerse, başkalarına ders olsun diye dükkanlarının kapablıp uzak yer­lere gönderilerek bir kalede hapsedilecekleri ağır bir dille anlahlınışhr.23

"Galata kndısma hüküm ki Kadmlarm rengarenk şali saftan ferace giymeme­leri için evvelce emirler çıknrılaı·ak tenbih olımmuşken bu esnada bazıları o tembilıe mulıalij hareket ve ekseriye bed renk ve yaknlqrı belleriyle beraber fe­race giyip gezdikleri padişah hazretleri tarafından göriilmiiş olduğundan bundan sonra kadmlar şali saftan ve açık bed renk çulıalardan giyml!ljip giy­dikleri çulıa fernceleri ancak k~yu yeşil, güvez ve nefti gibi koyu renklerden olmak hususımda HATT-l HUMA YUN çıkmıştır. Bu elbise namahremden örtümnek için olduğundan ancak koyu renkli çulıalardan yaknları da eski adet üzere küçük olması ve bu yasak edilmiş elbiseyi biri giyerse derhal tiltu­lup layık olduğu cezanın verileceği malıallesi alıalilerine anlatmaları için Ga­lata , Tophane, Beşiktaş, Fmdıklı; lıisar vesair yerlerdeki imamları çağırıp bildirdikten sonra o lıavalide olan terzilerin Kethüda ve Yiğitbaşısım da ge­tirtip bımdan böyle adı geçen esnaftan bir Şali Saf açık renk çulıalardan fera­ce dikerse başknlarma ders için dükknnları knpatılıp kendileri uak diyariara gönderilerek kal' e de hapsed ileceklerini hepsine ayrı ayrı bildirmek üzere on­lara tenbilı ve bu yüksek emrin yerine getirilmesine itina ve dikknt alımmak için ayniyle sicillerinize knyıt olımmak"24

18. Yüzyılın başlarından itibaren kadınlar ve erkekler tarafından lüks gi­yinmek ve değerli taşların kullanılması yaygınlaşmıştır. Ekonomik sıkıntıların başlaması ile birlikte bu durum sarayı tedirgin ehniştir. Şem'dani-zade Tari­hi'nin 1764-1765 yılları olayları arasında geçen Libas Nizamında, kadınların eşlerinin rütbelerine göre giyinmeleri istenmiştir. Bu Nizaınnamede yabancı

ülkelerden getirilen şal, kumaş, telli, hatayi, diba, ziba, kürk ve çuhanın zor bu­hınduğu belirtilmektedir. Lüks ürünlere düşkünlük yüzünden Osmanlı Devle­ti'nde altın ve gümüşün azaldığını, Osmanlı'nın parasının başka ülkelere git­memesi gerektiği vurgulanarak, kadınların gösteriş uğruna kocalarını zor durumda bırakmamaları gerektiği hatırlatılrnıştır.25

1769 yılından sonra bazı eğlence düşkünlerinin çok fazla paralar harcaya­rak giysiler diktirdikleri, bu harcamalaTa aylık veya yıllıkları yetmeyerek borca düştükleri alt düzeydekilerin orta hallilere, bunlarında üst düzeydekilere özen­ınesi ile savurganlığın daha da artmasının üzerine, I. Abdülhamit (1774-1789) 1776'da bir elbise nizaınnamesi daha çıkarmıştır. Bu nizaınnamede ise;

"Hademe, esnaf, ve lıiref (zanaat) erbabımn; bir zamandan beri devlet ricaline malısus değerli ve türiii çeşitli kiirkleri , çiçek/i knftanları, entarileri , şal ve benzeri hint giysilerini kullandıklarım, knzmıçları süslerine yetmeyince çıknr sağlamak için yols11zluklara ciiret ettiklerini, hademelerin knpılmıdıklatı ze­vatı usmıdzrdıklarım, esnafın bu giyim belasmdan borca battzğım, Istan­bul' dan Hindistan' a pek çok para çıktığını .... Bu nedenle bol yen li er !mn kiir-

ı.ı R, BULUT, "İstanbul Kadınlarının Kıyafetlerive IL AbdiUhamit'in Çarşafı Yasaklaması", Belgeler/e Tiirk Tarihi Dergisi, Mayıs, 1968, S. GÜRTUNA, a.g.m., (1999) 24 P. TUGLACI, a.g.e., (1984), s. 69 ıs S. GÜRTUNA, a.g.rn., (1999), s. 197

39

Page 11: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

künü, vezir, sudur, ve ulema dışındaki kimselertrı özelliklede çuhadar, Ende­rım ağası ve hademelerin giyinmelerinin yasaklandığııız, bundan böyle sa­mıtr, kakum, vaşak minteni, çiçekli hint kumaşındmı entari giyilmeı;eceğini, ruhabi çiçekli, bayağı hangi türden olursa olsun hint şalı kuşanılmayr.ıcağını; bımlarııı yerine Istanbul da ve öteki Osmanlı kentlerinde dakıman Istanbul ve Engürü Şallarıııın, Bursa kutııisinin, şam alacasııım kullamlacağını, basma, hama ve puşi kuşak sarmaıwı serbest bırakıldığım, Kadınlan rağbet ettikleri, galata işi tel sırırın ve kılaptan işlemeler/e suzeni gibi şeı;lerin alınıp satılmayacağııız, yasaklama tarihinden sekiz gün sorıra her kimin üzerinde eşya-yı meımıua (yasak eşya) görülür ise cezalandmlacağııız , bir aydan son­ra her kimin evinde ve dükkanında suzeni işlemelerden bir şey bulımursa ve her kim dokur -peya işlerse, hangi terzi biçer ve evinin yada işı;erinin önünde asılacağım .. .. Işbu nizaırınanıe öngörmüş26

I. Abdülhamit'in ( 1774-1789) 1783 tarihli bir fermanında esnafın ve bazı kimselerin asker kostümlerine özendikleri, bu yüzden kimin asker kimin başı­bozuk bilinmez olduğu, giyim düzenlemesinin titizlikle korunması gerektiği vurgulanmışhrP

Sultan III. Selim ( 1789- 1807) hükümdarlığı zamanında İstanbul Galata, Eyüp, Üsküdar kadılarına, Yeniçeri Ağasına ve Terzibaşıya 25 Nisan 1792 yılın­da kadınların giysilerini nasıl giymeleri gerektiğine dair bir ferman gönderil­miştir. Fermanın kısaca özeti şu şekildedir.

"Kadınların sokaklarda, pazarlarda ilgi uyandımcak tavırlarin dolaşmaları­nın önceden beri yasak olduğıı hatırlatı/dıktan sonra, Erıgürü şalisi denilen çuha kumaştan dikilmiş feracelerin çok ince olduğundan kadınlarm feracele­rinin altıııdaki giysilerin görüldüğii belirtilerek bu kumaştan ferace giymenin önceden kesinlikle yasaklandığı, Eııgiirü şalisinden ferace ile gezmenin fera­cesiz gezmekten hiçbir farkı olmadığından, yasağın dikkatle ve şiddetle uygu­lanması gerektiği, terzi/erin Engürii şalisinden ferace dikmemeleri em redilir ve bu·yasağa uymayan terzi/erin tutulup dükkanmm kapısma asılacağı belir­tilir.28

19. yüzyılın başlarında Osmanlı kadınlarının giysileri geleneksel özellikleri­ni korurken yeni beğenilere de açık olmuştur. Uzun ve geniş yakalı bol renga­renk feraceler içindeki hanımlar iyice ineelen beyaz yaşınaklarına çeşitli oyalar ekiemiş ellerine giysileriyle uyum sağlayacak küçük şemsiyeler kullanmaya başlanuşlardır.29

19 Nisan 1803'te III. Selim (1789-1807) tarafından yenilenen Elbise nizam­namesinde giysilerde kullamlan malzemenin savurganlığı ve değişikliği ile ilgili önleınler alınmaya çalışılmışhr.

26 N. SAKAOGLU, Osmanlı Giyim Kuşarnı ve Elbise-i Osmaniyye, Tarih Toplum., (Kasım, 1987), s. 293 E. ÖZBİLGEN, Biitiin Yönleriyle Osmanlı ( Adab-ı Osmaniye), İz yayıncılık (İstanbul, 2003), s.424 v N. SAKAoGLU, a.g.m., (Kasım, 1987), s. 294 ıs S. GÜRTUNA, a.g.m., (1999), s.194, A REFiK, a.g.m., (İstanbul,1988), s. 88, P. TUGLACI, a.g.e., (1984), s. 19 29 S. GÜRTUNA, a.g.m., (1999), s. 194,

40

Page 12: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

" Bir süredir insanlarm tuhtlduğu sefahat ve savurganlık yüzünden herkes kendini aşmış , düzen bozulmuşhır. Kullarm birbirlerine bakıp özenerek yoksul dımimfara düşmeleri herkese bir sınır konmasmı zorunlu kılmaktadır. Elbise ve şal gibi şefaat nedenlerinin yasaklanması için iş bu nizanıname çıka­rılmıştır. Esnaftan ve halktan kişiler, hadleri dışmda giysi, mücevherli hançer, ve bıçak kııllanmayacaklar, smıflarmm kıyafeti her neı;se o görünümü komya­caklardır. Bunlar samur, vaşak, samur nafesi, kakımı kürk, sandallı cübbe de giyemeı;ecek ve şal kuşaııanıayacaklardır .. .. "30

Ayrıca gayri Müslim kadınların Müslüman kadınları gibi giyinmemelerine ilişkin yasaklamalar getirilmiştir. 1807'de saclaretten İstanbul Kadı'lığına emir yazılmış ve gayri Müslimlerin uyarılması gerekliliği vurgulanrnışhr.

" Gayri Müslim kadmlar,san çedik, pabuç giyip, siyah renkten başka renkte ferace giymek istememektelenniş, Rum, Ermeni, ve Yahudi taifeleri kendile­rine alamet olan özel kisvelerini bir zamandan beri değiştirmeı;e, İsimnlara mahsus elbiseleri tercih etmeı;e, özelliklede kadınlarm başlarına yeşil sarmaya cesaretlendikleri görülmüştür. Bu mutlaka önlenmeli, suçluları cezalandırıl­malıdır. Basmacıların boyacıların, yemenicilerin tiilbentçilerin kahya ve ilıti­yarlarmı, Rum, ermeni, patriklerini, Yahudi hahmnbaşmı, ve cemaat başlan­nı huzurıma çağırıp bundan b~yle yeşil boyamamak ve satmamak üzere; gayri Müslim erkek ve kadmları Islamı takliden giysiler giymemeleri, hele he­le başlarına yeşil sannamalan için sıkı tembih te bıılımasm "31

Giysilere yansıyan asıl değişiklikler, Bahya açılışın Devlet politikası olarak resmen benimsendiği Tanzimat'la birlikte başlamışhr. Bu süreç II. Mahmut'un ( 1808-1839) 1826'da Yeniçeri Ocağını kaldırıp, yerine askeri donanımından kıya­fetine kadar her şeyi Batı tarzında olan yeni bir askeri teşkilat; "Asakir-i Mansure-i Muhammediyye'yi" kurmasıyla başlamışhr. II. Mahmut'un reform­ları, 19. yüzyılın laikliğinin ortaya çıkmasına neden olan Osmanlı toplumunu Asyalı geleneklerden koparmak suretiyle, Osmanlı devletinin kapılarını sonıma kadar Avrupa medeniyetine açılmasını sağlayan bir başlangıç olmuştur.32 Önce­ki padişahlar geleneksel ve sınıfsal giyim tarzını korumak için fermanlar çıkar­hrlarken II. Mahmut ecdadıyla ters düşmek pahasına da olsa çok köklü bir kıya­fet reformunu gündeme getirmiş ve 1828 nizamnamesini yürürlüğe

koymuştur.33

II. Mahmut yönetime gelişinin birinci yılında (1809) Osmanlı toplumunun içerisindeki kıyafet kargaşasını düzelhnek adına " Erkeklere Sefihane Kıyafet Yasağı" getirilmesi ile ilgili yasaklar getirmiştir Reşat Ekrem Koçu'nun "Os­manlı Tarihinde Yasaklar" adlı eserinde Şanizade Ataullah Efendi'nin belirttiği

şekli ile erkeklerin sokaklarda uygunsuz kıyafetlerle dolaşmaları ile ilgili yasak­lamada toplum içerisinde giyim kurallarına uyulması gerekliliği vurgıılanmıştır.

:ııı N. SAKAOGLU, a.g.m., (Kasım, 1987), s. 294 .ıı N. SAKAOGLU, a.g.m., (Kasım, 1987), s. 294 .ıı ZAKIA, z. "Sultan ll. Mahmut'un (1808-1839) Reformları", Osmanlı Ansik/opedisi. C. ll, Yeni Türki­ye Yayınları. (Ankara, 1999) s.253 n N. SAKAOGLU, a.g.m., (Kasım, 1987), s. 295

41

Page 13: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

"Sefilımıe süslemnekten sakınmak İslamiyet şiarından iken zamam­mızın halkı birbirinden görerek, cehalet nadanlık ve bilhassa ar ve edep noksan­lığından kadmlar gibi siis ve alayişe düşmüştü. Hele avanıi nas ve ayak takımı, insanlık kadir ve itibarını kıyafet ve kılıkda sandılar, alasından veya adisinden türlü türlü acayip tarzda giyinip kuşaııdılar; mesela hastancı bamtayı, sedengeçti destan, iç ağası üst kaftanı ve kavuğu, yobaz softa tetimmesini terk edip kimi başına CezayiJ·i ve kimi la/ıuri ve keşmiri ve kimi de rizai ve marpiç şal sarınaı·ak tersmze hademesi gibi bir hey'et peyda ettiler; kimi bımııts, dizlik ve tozluk giyip beline gümüş kakmalı yatağan bıçağı takarak meı;hane ve karlıane ve mesire ve kahvehanede fodulluk edip dolaştılar, uygımsuzluk edip kavga çıkarıp yakalandıklan zamanda sorguya çekilince kimi baymkdar, kimi iç ağası kimi hastancı ve eski piiskii bir yadigar olduğu anlaşıldı. Herkes bir aca­yip kıyafetle biperva icra-yi habaset ederdi. Bir takımı, şeran ve alken meımw, ağı yerde siirünür kaftan giyer, beş altı endaze çuhadan cüppe yaptırır ve altı yedi endazeden biniş kestirir, başlamza çark kadar saı·ık saı·ar, ayaklarma ucu /ımızm iğnesi mest giyer, üstü ayağının yansım örtmez, pannaklarının yerleri görünür pabuçla dolaşır. Bu haller nihayet padişalıın nazarı dikkatini çekti ve halkın bu sefihane kıyafeti şiddetle yasak edilip herkesin edebi ile mesleğine, işi­ne giicüne uygım kadimden beri giyile gelen kılık ve kıyafet il~ dolaşması em re­dildi, ve bu /ıususım gereği gibi takibi içinde Bostaızcıbaşıya, Istanbul kadısına, Sekbmzbaşıya, Sübaşıya vesair Zabitmıa lıitaben fermanlar yazıldı" 34

II. Mahmut'un yönetime geçtiğinin birinci yılında çıkarhlan bu ve benzeri kanunlarda çizilen halkın dış görünümündeki portresi devlet politikası olarak Batıya açılışın gerekliliğini ve benimsenmesincieki adımların oluşturulması için yapılan çalışmaların hızlanmasının gerekliliğinin etkenleri arasında yer aldığı şeklinde yoruınlanabilir.

Ordunun giysilerinin batılılaşması, sultanların da batılı komutanlar gibi üniformalar giymesini gerektirmiştir. Bu dönemden sonra siyah, lacivert gibi koyu renklerde dikilen takım elbiseler, yanları şeritli pantolonlar, örıleri kol kapakları, yakaları sarı veya beyaz telle ağır işlemeli ceketlerle kullanılmıştır. Başa da sarık yerine fes giyilmesiyle Osmarılı sultanlarının dört yüz yıllık dış görünüşleri değiştirilmiştir.35 1828'de II. Malunut'un çıkarmış olduğu bu nizam­name öncekilerden çok farklıdır ve padişahtan en küçük rütbeli memura dek asker veya sivil her sınıftan görevlilerin törenlerde veya günlük yaşamda giye­cekleri giysileri açıkça belirtmiştir. Önemli bir reform belgesi olarak kabul edilen bu belgede belirtilenler kısa bir süre içerisinde yaygırılaştırılmıştır.36 Genellikle yüzeysel ve dış görünüşle sınırlı kalan diğer konularda olduğu gibi giyim ku­şamda da batı taklit edilmiştir. Fas kökerıli kırmızı bir başlık olan "fes" sarık yerine, ulema sınıfı dışındaki bütün memurlara zorunlu tutulmuştıır. Fes ile

:tı R.E. KOÇU, Osmanlı Tarihinde Yasaklar, Tarih Kütüphanesi Yayınları 2, (İstanbul, 1950) s. 42 >ö H. TEZCAN, a.g.m., ( 1999), s. 520 >o N. SAKAOGLU, a.g.m., (Kasım, 1987), s. 295

42

Page 14: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

birlikte Osmanlı bürokrasisini tek biçimli hale getiren İstanbulin (siyah redingot) giyme zorunluluğu getirilmiştir.37

Bu dönemden sonra Sultanlarda bahlı komutanlar gibi önleri bol sırma iş­lemeli, apoletli ceketler, iki yanı şeritli pantolonlu üniformalar kullanmaya baş­lamışlardır.38 Ayrıca 1828 yılında yayınlanan başka bir fermanda "kndm ve erkek­ler aşırı süslü ve değerli elbiseler giymekte, diğerleri de bunlara balaırak israfa mecbur olmaktadır. Bu durwnım önüne geçilmelidir" denilerek giysilere yapılan israf ön­lenrneye çalışılmıştır.39 II. Mahmut'un kıyafet reformları ile birlikte uzun yıllar kullanılan ve üstünlüğün sembolü olan pahalı kürkler ve şaliarın kullanılması da sona errniştir.

IL Mahmut bir şark hükümdan gibi değil Avrupalı bir kral gibi giyinmiş, toplu davetiere ve kültürel olaylara "pantolon" ve "istanbulin" denilen siyah redingot, başında atalarının ki gibi ağır ve süslü bir kavuk yerine Faslıların ki gibi "fes" ile katılmıştır. 1829'da din adarnlarının dışında eski tarz cübbe ve sarık giyilmesini yasaklayan bir ferman daha çıkartılmıştır. Bundan böyle sarık yeri­ne fes giyilmesi uygun görülmüştür.4° Böylece "fes mezarlığı" kumlmuştur. Kimler tarafından hangi çeşitlerinin ne şekilde giyileceğine dair bir "fes nizam­narnesi" çıkarılmıştır.4I

II. Mahmut'un, yüz yıl sonra Mustafa Kemal Atatürk'ün şapka reformunda yaphğı gibi, athğı adımların daha temel değişikliklere pisikolojik hazırlık oldu­ğırnun varabilmekle birlikte, giyirnde zorlama değişiklikler gibi dış görünüşlerle yapmıştır. Dış görünümde yapılan yenilikler için Mısır Valisi Mehmet Ali'ni oğlu İbrahim Paşa IL Mahmut'a karşı oldukça sert bir şekilde söylediği sözlerle geleneğe kafa tutan tedbirlerin alındığının göstergesi olmuştur.

"Bab-ı Ali uygarlığı yanlış tarafindan almıştır. Bir ulusa Apoletler taktı­np dar pantolonlar giydirerek yeniden doğuş işine girişemezsiniz. Elbiselerin­den başlamak yerine ... Jıalkm zihinlerini aydmlatnıaya çalışmalısımz. "42

Giyimde yapılan bu reformlar, tutucuları özellikle din çevrelerinin ileri ge­lenlerini çileden çıkartmıştır. IL Mahmut İstanbul sokaklarında Paytonu ile dola­şırken bir derviş ona şöyle bağırmışhr " Gavur Sultan, Allah bir gün bu günah­larının hesabını şenden soracak Sen islamı mahvediyorsun" Ancak Mahmut tüm bunlara aldırmaksızın Osmanlı medeni hı.ıkuku karşısında her dinden va-

' 7 R. H. DAVİSON, Osmanlı İmparatorluğtında Reform, 1856-1876, (çev. Osman Akınl1ay), Agora Kitaplığ1, (İstanbul, 2005), s. 28 Js H. TEZCAN, "Bab Tarzının İlk Rüzgarları Askeri Giysilerde Esti", Oiinya Tekstil. ( Mart,l997),s. 25 '" A. UGURLU, Osmanlı Saray Dokumalarında İpek, Albn, Gümüş Kullaıumı, Antik- Dekor, ( İstanbul,1994) 40 J. FREEL Y, (çev. L. Eren) Saltanat Şehri İstanbul. (İstanbul, the Imperial City), Penguin boks. (1996), s. 297 " A. RASİM, Osmanlı 700 yıl, Alıınet Rnsim ve Osmanlı Tarihi III., Seçil Yayıncılık, (İst-1999). s. 1269 42 R. H. DA VİSON, a.g.e. ( İstanbul, 2005), s. 32

43

Page 15: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

tandaşın eşit sayılması da dahil olmak üzere reform hareketlerine devam etmiş­tir.43

Tüm bunlara rağmen Bah fikirlerinin giriş kanalları açık tutulup genişletil­miştir. Dahası IL Mahmut'un hangi inancı taşırlarsa taşısınlar bütün uyruklarına eşit davranılmasını sağlama arzusu, 1839 yılında ve daha sonraki yıllarda Os­manlı eşitliği doktrinininresmen ilan edilmesinin zerninini hazırlamışhr. Nite­kim şu sözleri II. Mahmut'un söylediği bildirilir. "uyruklarını arasında, Hıristiyan­lar kilisede, Miislümmılar camide, Yahudiler Jıavradayken ayrım yapabilirim; aralanııda başka hiçbir fark yoktur. "44 II. Mahmut'un bahlılaşma yolunda yapmış olduğu bu çalışmalar ile birlikte yüzyıllar boyunca dış görünümlerinde kullandıkları giysi­leri ile farklı kategorilerde yer alan kişilerin sınıflandırılmasına ve Müslüman ve Gayrimüslim ayrımına son verilmiştir.

19. Yüzyıl boyunca erkek giysilerinde pek çok değişiklik olmuştur. Sırmalı ve rıişanlarla donahlmış üniformalar, supiyeli paçalar, yüksek yakalar, kaşık apoletler, aynalı kesim setreler, bol ve mor püsküllü feslerle erkekler Avmpalı bir görünüm kazanma çabasına girmişlerdir. Bu dönemde giysiler ile ilgili çıkar­tılan emir ve yasaklamalar genellikle kadın giysilerine yönelik olmuştur. Kadın­ların Sokak giysileri ile ilgili yasaklamalar, 19. Yüzyıl'da da devam etmiştir. Etekleri dantelli derıiş yakalı göğüs üzerinden tek düğme veya benzeri bir şe­kilde kapahlan kısa kollu, yeşil, güvez, pembe, mor vb. pek çok renkten yapılan ve yüksek hotoz ile birlikte kullanılan feraceler 19. yüzyıl boyunca pek çok ya­saklarla karşılaşmasına rağmen kadınlar tarafından kullanılmaya devam etmiş­tir.

Osmanlılarda İlk defa 1793'de devletin resrrıi bayrağı olarak kırmızı zemin üzerine beyaz ay-yıldız Türk bayrağı olarak kabul edilmiştir.45 Bu dönemden sonra halk tarafından her yerde ay yıldızı bir süsü motifi olarak kullanmaya başlanmıştır. Seyyar esnaf takırnlarına,dükkan sahipleri kapılarına, pencereleri­ne, duvarlarına, giysilere, kumaşıara vb. akla gelebilecek her yerde ve her şeyin üzerinde kullanılması üzerine II. Mahmut zamanında ay-yıldızın anlamının büyüklüğüne uygun olarak şerefirıi konırnak amacıyla, resmi daireler ve Askeri üniformalar dışında kullanılması şiddetle yasak edilmiştir.46

IL Mahmut'un ölümü ve Abdülmecit'in ( 1839-1861) padişah olması ile ıs­lahat çalışmaları devam etmiştir. Mustafa Reşit Paşanın öncülüğünde 3 Kasım 1839'da Tanzimat Fermanı ilan edilmiştir.47 Tanzimat'ın getirdiği önemli yerıi­liklerden biri de kadınların giysileri ile sokağa çıkmaları konusundaki devlet emirlerinde büyük bir hoşgörünün hakimiyeti olmuştur. Arhk feracelerin renk-

4' ]. FREELY, a.g.e. (1996) 44 R. H. DA VİSON, a.g.e. ( İstanbul, 2005), s. 33 45 http:/ /www.rnsxlabs.org/fonun/satirlarla-turkiye/60758-turk-bayraginin-tarihi.html 46 R.E. KOÇU, a.g.e., ( 1950) s. 39 47 H: D. YILDIZ, C. ALPTEKİN, ve diğerleri ,Tarih, Servet Yayıncılık, ( İstanbtıl,1990),s. 198

44

Page 16: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

leri,. yakaları şeritleripadişahı ve devlet büyüklerini ilgilendirmemiştir. Hatta bu dönemde daha çok erkeklere ait yasakların ortaya çıkartıldığı görülmüştür.48

Ancak, dar görüşlü pek çok padişahın yanı sıra III. Seliın ve IL Mahmut gibi ıslahat ve yenilik taraftarı olan padişahlar bile kadınların giyimleri ve sokağa çıkmaları konularında büyük hassasiyet göstermişlerdir.

26 Mayıs 1818 tarihli hükümde, kadınların renkli, harçlı ve yakası geniş fe­race giymemeleri ile ilgili hükümde kadınların giysilerine yasaklamalar getiril­miştir.

" .. . kadmlarm yerde siiriiniir uzun yakaları bed renk ve oyma harçlı ferace giyerek açık yaşmaklar ile miişteki kıyafetlerle gezmelerinin nı,en'ine ve bu kı­yafetle görülecek kadınların yakalarımn kesileceği gibi, kimin eşi ve kızı ve miiteallikti ise o kimsenin dahi cezalandırılacağı" belirtilmiştir.

1835 - 1839 yılları arasında İstanbul' da bulunan Alman Mareşal Helmuth Von Moltke, kadının evdeki giysisi ne kadar abarhlı bir biçiınde açık saçıksa, sokaktaki giysisinin de o kadar abarhlı bir biçiınde kapalı olduğunu belirtmekte ve ayrıca sokağa çıkarken Türk kadınlarının sarı, Ermenilerin kırmızı, Rumların siyah, Yahudilerin mavi ayakkabılar giydiklerini belirtmiştir.49 Bütün bu yasak­lamalara rağmen IL Mahmut döneminde İstanbul'a gelen yabancı gezginlerin resiınlerinde kadın figürlerindeki feraceler yerlere kadar uzun yakalı olarak görülmektedir.

Tarıziınat fermanı ile birlikte diğer ıslahat hareketleri özellikle saray çevre­sinde değişen yaşam biçiıni, kadınların ve giysilerini de oldukça etkilemiştir.

Pera' daki İngiltere elçiliğinden Stratfort Canning, giyim tarzındaki değişikliğe dikkat çekmektedir.

" Buradan bir süre ayrılıp ta geri döneıze herkes bu olağan üstü değişikliği görür. Birkaç yıl daha geçsin bir tek sm·ık bile kalmayacak Hangi kesimden olursa olsun bütün görevliler, kırmızı fes takıp Kazak pantolon u, siyah potin ve düz kırmızı yada lacivert çenenin altmda düğmelenen ceket giyiyorlar. Al­tm takı yok, mücevher yok, cübbe yok. "so

19. yüzyılın ortalarında saray kadıriları her türlü giysilerinin kumaşlarını ve aksesuarlarını Avrupa'ya ısmarlamaya başlamışlar ve hazineden büyük parala­rın çıkmasına neden olmuşlardır. Haliın selim, nazik bir yapıda olan Abdülme­cit ( 1839-1861) zamanında saray kadınları suitarun bu vasfını kullanarak hazi­neden pek çok para çekmişler, sarayı oldukça güç durumda bırakmışlardır. Sultan Abdülaziz( 1861-1876) zamanında da Avrupa'ya yapılan pahalı giyim kuşam ve aksesuar siparişleri artarak devam etmiştir. Sultan V. Murat (1876-76) zamanında saray kadınlarının mücevherlerini kalfaları aracılığıyla kuyumculara

'" P. TUGLACL a.g.e., (1984), s.l2 ' 9 H. V. MOLTKE, Moltke'nin Türkiye Mektup/an, (çev. H ÖRS), (İstanbul, 1969) s. 38 S. GÜRTUNA, a.g.m., (1999), s. 194, "" J. FREELY, a.g.e. (1996), s. 297

45

Page 17: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

sathrmaları bu durumu doğrulamaktadır.51 Saray kadınlarının bu israfı ancak kah disiplini seven, din ve ahlak kurallarına fazlasıyla önemseyen Sultan Il. Abdülhamit'in (1876-1909) haremi kontrol alhna alması ile önlenmeye çalışılmış­hr.s2

Abdülhamit devrinde çıkan pek çok yasaklarnalara rağmen özellikle giyim kuşam alanındaki geleneklerin ve gevşemenin önüne geçilememiştir Bu konuda Louis Rambert şu samlan yazmışhr.

"Müslüman kadınların oldum olası giydikleri Jerace ve çarşafın biçimi, soıııtç olarak öylesine değişmiş bulımuyordu ki bımların harem gelenekleriyle bağ­daşnıası zordur. Entmiye benzeı;en çarşaflar, kolsuz olarak dikilen feraceleri­ni ahlak kurallarma uygun olmayan model üzerine biçilmektedir. Ve başörtü­leriyle yenıeniler saçlan olduğu gibi gösterecek kadar incedir. Kimi kadmlar işi askerler gibi ceket v_e maııto giymeı;e kadar vardmnaktadır. Çarşaf giyme çağındaki genç kızlar Islam'm kurallarına aykırı urbalar içinde apaçık gezip dolaşmaktadırlar. Bunun uzun süre hoş görülmeı;eceği belliydi. Nitekim Pa­dişalı iradesi buyruklam karşı gelecek kadm ve kızlarla birlikte kocalarm da ana ve babalann da sert biçimde kovuştımılacakları "duyuruluyordu53

Abdülhamit döneminde özellikle Kadınlarla ilgili kıyafet yasakları sürekli olarak yenilenmiştir. 18 şubat 1885 tarihinde Müslüman kadınların açık saçık kıyafetlerle Beyoğlu'nda gezmeleri irade ile yasaklanmışhr.

"Bazı İslam haremlerinin açık saçık kıyafetlerle Beyoğlunda gezmekte ve ba­zen tabip ve qişçiye miiraacat balıanesi ile evlere dahi girmekte oldukları gö­rülmüş olup Islam adabma uygun olmayan bu gibi haller asla kabul edileme­yecektir" 54 " Beı;oğlu'nda, Aynalıçarşı civarında Lozi'nin 435 mımaralı dükkanmm içerisinde bulunmı özel kısımda bazı Osmanlı kadmlarınm saç kestirip düzelttinnekte oldukları ve yakmdaki sokağın içerisinde yine Lozi'nin idaresinde Osmanlı ailelerinin saç k!!stimıelerine malısus ayrıca bir yer biılundıığıt haber almmış olduğımdan Islamiyet' e yakışmayan bu gibi nıiinasebetsiz hareketlere polis tarafındmı kattiyyen engel olunması. "55

4 mayıs 1890 Müslüman kadınların açık saçık kıyafetlerle Beyoğlu'nda gezmeleri irade ile yasaklanmışhr.

" Mukadderat-ı İslamiyenin çarşı ve sokaklarmda açık saçık ve uygımsuz kı­yafetlerle geznıeleri yasaklandığı ve bımım daha önce belirtilmiş olmasma rağınen iş bu Rnmazan-ı Şerifte Miisliinıanlarııı bir kısmınııı kendilerine ya­kışmayacak hal ve şekilde Ferace ve Yaşmakla görülmeye başladıkları bazı ki­şilerce bildirilmiştir. Bu konuda dikkatli alımması ve bu giysilerin sokaklarda giyilmemesi ve giymekte ısrar edenlerin ve bunlarm kocalarımn· Zaptiye Ne­zaretine atılacağı ve gazetelerde ilan edileceği ... " belirtilmiştir.

5ı MELEK Z., "Son Devirde Kadınlar Saltanatı". Resimli Tarih Mecmuası. 15 (Mart), İstanbul, (1951) s: 633 52 H. TEZCAN, a.g.m., (1999), s. 525 53 RAMBERT, a.g.e. ( 1926), s. 279. 54 P. TUGLACI, a.g.e., (1984), s.14 55 P. TUGLACI, a.g.e., (1984), s.12

46

Page 18: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

1872 yıllarında Suriye Valisi Suphi Paşa!nın karısı aracılığıyla İstanbul'a ge­tirdiği belirtilen çarşaf56 sokaklarda feracenin yanı sıra kullanılmaya başlanınış­tır. 1889 tesettüre uygun olmadığı gerekçesiyle IL Abdülhamit tarafından ferace yasaklanıp, yerine çarşaf giyme zorunluluğu getirilıniştir57 1892'de Sultan IL Abdülhamit bir Cuma namazından sonra Teşvikiye'den sarayına dönerken yol­da siyah çarşaflı ve çok ince siyah peçeli bazı kadınlar görmüştür. Tam anlamıy­la örtünınemiş olan bu kadınları matem elbiseli Hıristiyan kadınlara benzedikle­rinden Müslüman olduklarından tereddüde düşmüş, o sıralarda bazı

münasebetsiz erkeklerin çarşaf giyerek hırsızlık ve benzeri türlü maksatlada öteye beriye girdikleri de işitilmiş olduğtından gerek dindarlık gerekse maslahat bakımından zararları görüldüğü için kadınların çarşaf giymelerinin yasaklan­masını emretmiştirss

2 Nisan 1892 kadınların çarşaf giymeleri irade ile yasaklanınışhr.

"Bugün Cuma selamlığı töreninden sonra, Teşvikiye'deki silalılıaııeıJi Padi­şalı hazretleri teşrifle oradan saraylarma dönerler iken yolda, tuhafbir şekilde bellerinden bağlı siyah çarşaflam bürümnüş ve yüzlerini de siyah renkte ve gayet ince peçelerle örtmüş bazı kadmlar gözüne ilişmiş bımların örtümne­nıiş denilecek halde açık saçık bulunmalarına ve adeta mate~n elbisesi giymiş Hıristiyan kadınlamza benzemelerine bakılarak birden bire Islam oldukların-qa tereddüt buyımılnıuştur. . Izalıa muhtaç olmadığı gibi büyük Islam devletinin ayakta durması, devamı ve yükselmesi kadın ve erkek bütün Miisliimaıılarııı her türlü hal ve hareket­lerinde şeraitin yüksek hükümlerine son derece dikkatle uymalarma bağlı olup aksi halde Allalı esirgesin gerek fertler gerek devlet için maddi ve manevi sonsuz zararlam sebep olacağmdan Islam kadmlarmı Allalı'ın emirlerinden bulımaıı örtümne usul ve kaidelerine fevkalade dikkat ve itina etmeleri liizu­nıunu beyan ve Jıacet olmadığı bir maksatla şuraya buraya girmek için bazı nıünasebetsiz erkekler tarafmdan da bir fesat ve melanet perdesi olarak kıılla­mlmakta olup ve hatta geçenlerde bir erkek bu suretle çarşafa biirünerek ka­dm kzyafetinde silahlı olarak bir eve girip içerideki kadıımı üzerine hücwnla çaldığı eşyayı pencereden arkadaşma atarak savuşmuş olduğımdaıı dindarlık ve masiahat bakımmdan meydimda olan zararlarmdan ötürü icap edenlere müııasip bir şekilde aniatılıp tembihlerde bulımmak suretiyle kadmların çar­şaf giymelerinin yasakimıması padişalı emri iktizasmdaııdır, bu hususta emir, emir salıibinindir. 2 Nisan 1892 Hükümdarııı,Başkatibi, Süreyya59

Ancak Tanzimat'ın ilanını takiben, İstanbul, Selanik, İzmir gibi imparator­luğun dışa açık şehirlerinde, daha çok üst düzey ailelerde kadınlar kaç- göçün devam ehnesine rağmen yeni döneme ayak pydurmuş ve batılı yaşam tarzını sürdürmeye başlamışlardır. Hatta bu durumun yarathğı rahatsızlık üzerine

56 S. TÜRKOGLU," Tarih Boyunca Anadolu'da Kadın Giyimi", Antik Dekor, (1994), s. 39 57 H.TEZCAN, "Saray Nakkaşhanesinin Erken Resim Programına Göre Hazırlaruruş Türk Kumaş ve

İşlemeleri", 9. Milletlerarası Tiirk Sanatları Kongresi Bildirileri (23- 27 EyllU), (Ankara, 1995), s. 350 5~ S. GÜRTUNA, a.g.m., (1999), s. 195, 59 ( Tuğlacı,1984:69).

47

Page 19: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

1901'de yayınlanan bir hatt-ı Hümayun ile çarşafların rengi, peçelerin kalınlığı, ayakkabıların biçimi, yeniden belirlenmeye çalışılmışhr6o

II. Meşrutiyet'in ilanından soma ( 1908) kadının giderek daha fazla ka­musal alana kahlmasının, kentsel mekanlarda dolaşmasının "topluma! görünür­lük" kazanmasının ve buna karşı gelişen tepkilerin gözlendiği bir dönemdir. IL Meşrutiyet döneminde kadının eğitime, çalışma hayatma kahlmasıyla, demek­ler kurmasıyla, modayı takip etmesiyle kadının mahrem dünyasını belirleyen ( örtünrne, dışarı çıkma, cinslerin ayrılığı) simgeler yara alınışhr. Kadırılar Mah­rem yaşamın dışına· taşhkça, devlet kadının dış yaşamını disiplin altına almak için ardı ardına fermanlar çıkamuş hatta polisiye önlemler alınışhr.6ı

Kanııni zamanından itibaren sarayın içinde oluşan harem etkisine nazaran dal1a kapalı bir yaşama giren kadırılar zaman zaman mesire yerlerinde görüne­rek, giyimlerini hafifletmede iddialı adımlar atmaya çalışmışlar, ancak çeşitli uyarılar alarak bunları freniemek zorunda kalınışlardır.62 Bazı dönemlerde, özel­likle sokaklarda kullanılan kadın giysileri ile ilgili yasaklamalar ortaya çıkmış ancak padişahların çıkartmış oldukları tüm ferman ve yasaklarnalara rağmen özellikle kadın giyimindeki modernleşmenin önüne geçilememiştir.

Kadın toplumsal yaşama kahldıkça, kentsel mekanlarda "görünürlük ka­zandıkça, rahatsızlıkları beraberinde getirmiş, sorunlar siyasi bir tarhşma ol­muştur.63 Osmanlı kadını Avrupa Modasına göre uyarlamış, peçe takma konu­sunda esnek davranmaya başlamışlardır. Kadırıların A vrupaileşmesi karşısında tutucular tavırlarını sertleştirmişlerdir. Aydın' daki yetkililer tutumlarını "bir kadırıla konuşurken suçüstü yakalanan bir kişiye 100 kuruş para, kadına ise falakaya yahrma cezası" verme kararını alacak kadar sertleşmişlerdir.64

Eylül 1917'de polis tarafından İstanbul duvarlarına yapıştırılan afişte;

" Son Aylarda Başkent sokaklarmda utanç verici modalar görülmektedir. Tüm Müslüman kadınları etekleri uzahnaya, korse giymekten sakımnaya ve Knlm bir çarşaf giymeye çağrılmaktadır. Bu emirnamenin buyruklarına uy­mayanları anlam azami iki gün süre tanınmıştır."

Ancak söz konusu emirname aldığı tepkiler karşısında yeni bir bildiri ya­yınlamak zorunda kalınmıştır.

"" KUTLU S., Didar-ı Hiirriyet, Kıırtpostal/arla İkinci Meşrutiyet 1908- 1913, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, (İstanbul, 2004), s. 136 "'N. GÖLE, Modem Mahrem Medeniyet ve Örtünme, Metis Yayınları, ( İstanbul1991), s.70, Ayrıca, M. Taşçıoğlu, Türk Osmanlı Cemiyetinde Kadının Sosyal d tınunu ve kadın Kıyafetleri, Akın Matba­ası, (Ankara 1958), s. n2 N. SEVİN, On Üç Asrrlık Türk Kıyafet taril1İne Bir Bakış, Kültür Bakanlığı Yayınları, Sevinç Mat­baası. (Ankara,1990), s. 112 "' B. CAPORAL, Kemalizimde ve Kemalizim Sonrasında Türk KadlfU, İs Bankası Ki.Uti.ir Yayınları, (Ankara 1982). s. 146 r..ı M. Ş. GÜZEL, "1908 Kadınları", Tarih ve Toplum, (1984), c.2/7, s.7.

48

Page 20: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

" Genel Mi!dilrlük, yaşlı geri kafalı kadınların bir alt göreviiyi kandımrak Müslüman kadınları eski nıodaya geri dönmelerini emreden bir duyuru ya­ymlatmış olmasından müteessirdir. Bundan önceki emirnamenin geçersiz ol­duğu duyımılur"65

Modem Türk insanını yaratmak amacıyla öncelikle dış görüntünün Bah standartlarına göre düzenlenmesine gidilmiştir. Dış görünüş bakımından devlet dairelerini dolduran yönetici insan kalabalığı, sakalım kesmiş, çarşaf ve fesini çıkarhnış, takım elbiseli, kravatlı modem bir topluluğa dönüşmüştür.66 Osman­lıdaki kozmopolitliğin yerini daha bir örnek giyim ve davranış biçimi alır. Res­mi popülizm, bürokrat ile sokaktaki vatandaş arasındaki kıyafet farkını ortadan kaldırınakla toplumun görüntüsü Avrupa standartlarına uyarlanmaya çalışıl­mışhr.

25 kasım 1925'te çıkarılan bir yasayla fes ve öteki geleneksel kıyafetler ya­saklandı. Atatürk 1927 de yaphğı bir konuşmada fesi geri kalmışlığın bir simgesi olarak göstermiştir.

" Efendiler milletimizin başmda bir cehalet, özensizlik, fanatiklik, gelişme uygarlığa karşı bir nefret simgesi olan "FES" kaldırılarak, omm yerine tiim uygar dünyanın kullandığı başlık olan şapkayı kabul etmek ve böylece Türk milletinin başka bakınılardan olduğu gibi zilmiyet itibari ile de uygar top­lıınısal yaşamdan ayrılmadığını göstermek gereklidir"67

Şapka giyilmesi hakkındaki kanunun gerekçesinde, Adiiye encümeni maz­batasında bu durum kesin olarak belirtilmiştir."Türklerle Bah milletleri arasında bir " alameti farika" olan mevcut serpuşun değiştirilerek yerine medeni ve mo­dem toplumların müşterek serpuşu olan şapkanın giyilmesi gerekir"68

Osmanlı İmparatorluğu'nda tebaanın giymesine izin verilen elbiselerden, hatta bunların renklerinden rütbe, köken, etnik, ve dini kimlik açıkça anlaşılabi­lirken, Cumhuriyet Reformlarıyla gelen şapka ve kravat, moda unsuru olmanın ötesinde dinsel, etnik ve toplumsal ( kentli- köylü) farklılıkları eritip ortadan kaldıran bir nitelik kazanmışhr.69

Türkiye'nin modernleşme projesinin hedeflerinden biri kadının toplum içe­risindeki konumudur. Kadının toplumsal konumu "bahlılaşmanın mihenk taşı" olarak görülebilir. Bu anlamda temel ölçüt ise kadının "görünürlüğü'dür.7° Tür­kiye' de kadın medasındaki değişim, erkek modasma göre daha hızlı ve radikal

,;; J. MELIA, Mustafa Kemal ou la Renovation de la Turquie, (Paris 1929), aktaran, B. CAPORAL, a.g.e. s. 147, N. GÖLE, a.g.e. s. 71-72 ""E. IŞIN," Abdullah Cevdet'in Cumhuriyet Ada b- ı Muaşereti", Tari lı ve Top/ımı, (İst- 1987), s.25 o7 J. FREELY, a.g.e. (1996), s. 331 ns T.Z. TUNAYA, Türkiyenin Siyasi hayatında Batılılaşma Hareketleri, Yedigün Mat., (İst-1960), s.l29 <'9 S. DEREN,"Kültürel Batılılaşma", Modernleşme ve Batıcı lık, İletişim Yayıncılık, (İst- 2004) s. 388 7U N.GÖLE, The Forbiden Modem: Civilization and Veiling, Urıiversitiy of Michigan Pres, Ann Arbor, (1999)

49

Page 21: TÜRK-İSLAM MEDENİYETİ - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02907/2010_10/2010_10_KOCF_KOCAE.pdf · geçerken önemini daha da arhran bir olgudur. Giyim aslında maddi kültürün

bir şekilde gelişmiştir. Cumhuriyetin İlk yıllarında kadın giysilerini düzenleyen bir yasa çıkarhlmamış olmasına rağmen şapka kanunu ile birlikte özellikle kent­lerden başlayarak çarşaflar ahlmış ve içteki şık kostümler açığa çıkarhlmışhr.

50