11
Türk-Slav ‹likilerinin Balang›ç Dönemleri Üzerine OSMAN KARATAY Tarihçi-Yazar / Türkiye TÜRKLER ‹LKÇA/ 536 ürklerin veya ‹ç Asyal› kavimlerin yerlerinde kalamay›p göçmeleri nas›l bir tercih de¤il de, co¤rafyan›n getirdi¤i zorunluluk ise; yani boz- k›r›n, artan nüfusu belli bir noktadan sonra besleme im- kan› yok ise, bunlar›n kendilerine menzil olarak en ba- ta ve en çok Do¤u Avrupa’y› (veya Bat› Avrasya) 1 alma- lar› da ayn› derece bir zorunlulu¤un eseri idi. ‹ç Asyal› kavimler göç vakti geldi¤inde Avrupa’ya gitmek zorun- da idiler; baka yerleri tercih edenler ise bu mecburiyete ve jeokültürün dayatmas›na ra¤men hareket eden toplu- luklar idi. Bu jeokültürel zorunlulu¤a kaynak tekil eden se- bepleri öyle aç›klayabiliriz: Türklerin ortaya ç›kt›¤› yer olmasa da, anavatanlar› oldu¤u üzerinde anla›lan ‹ç As- ya, daha do¤ru ve jeokültürel bir tabirle Do¤u Avrasya, bugünkü dünyan›n oluumunu netice veren hemen bü- tün beeri hareketlenmelerin ç›k›noktas›d›r (‘Reservoir des invasions’ tan›m› ayn› olgunun bir baka aç›dan tari- fidir; ancak ‘des civilisations’ tan›m› için daha fazla se- bep vard›r). Do¤u Avrasya insan› için so¤uk ve karanl›k kuzey ile okyanusun sislerini ta›yan do¤unun bir yaam alan› ifade etmedi¤i aç›kt›r. Mançurya-Kore bölgesi de zaten yo¤un nüfusludur. Güneyde s›ras›yla yo¤un ve bü- tünlemibir nüfusu, do- lay›s›yla eski ve güçlü bir devlet gelene¤i (yani sa- vunma düzeni) olan Çin, onun bat›s›ndaki dünya- n›n tavan› unvanl› Tibet ve ard›ndan Himalaya- Hindikuyükseltileri yo- lu kesmektedir. Yolun aç›ld›¤› noktada ise bir baka a›lamaz beeri en- gel olarak ‹ran durmakta- d›r (‹ran’› eski zamanlarda bugünküne nazaran do- ¤uya çok fazla aç›lm›ola- rak görmekteyiz). Dolay›s›yla güney tamamen kapal›d›r; kuzeyin hava artlar›nda de¤ime söz konusu de¤ildir ve tek yol olarak bat› kalmaktad›r. Do¤udan gelenlerin bir ans› olarak, daha do¤rusu onlar›n öncüllerinin sebep oldu¤u bir ya- p›n›n sonucu olarak, verimli ve güzel bir ülke olan Bat› Avrasya’da Çin ve ‹ran gibi yeknesak bir beeri yap› olumam›t›r. Olutu¤u anda, yani Rus ulusunun peki- mibir beeri yap› olarak ortaya ç›kmas›yla da bat›ya ha- reket de birdenbire kesilmitir. 2 Ancak bu, son beyüz- y›l›n gerçe¤idir; en son fazla ilerleyemeyen Kalmuk gö- çüyle kesilmitir; daha öncesinde buras› adeta bombo- tur ve buraya yönelip de elibokalan, baar›s›z olan bir toplulu¤a örnek yoktur. Sadece Sakalar, Hunlar veya K›pçaklar gibi büyük kütleler de¤il, Bulak ve Sekeller gibi küçük topluluklar dahi bunu baarm›, bat›da yurt tutmulard›r. Göz önüne al›nmas› gereken bir baka nokta daha var: Çok genibozk›rlara s›¤mayan topluluk- lar, verimli bir baka bölgede küçük bir alana s›¤abil- mektedir; özellikle yerleik hayata geçtikten sonra sorun kalmamaktad›r. Örnek olarak, bugünkü Ukrayna bü- yüklü¤ünde bir araziye s›¤mayan Bat› Bulgarlar›, Dob- ruca-Deliorman bölgesine, üstelik oraya daha önce yerle- en ‹slavlarla birlikte s›¤m›lard›r. Avrasya’daki bu jeokül- türel gerçekli¤in balang›c›- n› çok eskilere, tarih öncesi- ne götürmek zorunday›z. Do¤u Avrupa’ya ‹ç/Orta As- yal›lar›n gelii ile ilgili en erken bilgimiz Sakalardan (‹skitler) itibaren balar. Ancak M.Ö. 1000 civar›nda Orta Asyal›lar›n Çin’i igal ederek Chou (Cou) haneda- n›n› kurduklar›n› göz önüne al›rsak ve de buna ayn› böl- ge kaynakl› olduklar› san›- lan topluluklar›n çok daha erken tarihlerde M›s›r, Do- T Alt›n da¤ keçisi, ‹skit

Türk-Slav ‹liflkilerinin Balang›ç Dönemleri Üzerine · TÜRKLER 540 ‹LKÇA⁄ lam birli¤i vard›r. Burada t > d geçifli itiraz noktas› ola-cakt›r, ancak ‹slav

Embed Size (px)

Citation preview

Türk-Slav ‹liflkilerinin Bafllang›çDönemleri Üzerine

OSMAN KARATAYTarihçi-Yazar / Türkiye

TÜRKLER ‹LKÇA⁄536

ürklerin veya ‹ç Asyal› kavimlerin yerlerindekalamay›p göçmeleri nas›l bir tercih de¤il de,co¤rafyan›n getirdi¤i zorunluluk ise; yani boz-

k›r›n, artan nüfusu belli bir noktadan sonra besleme im-kan› yok ise, bunlar›n kendilerine menzil olarak en bafl-ta ve en çok Do¤u Avrupa’y› (veya Bat› Avrasya)1 alma-lar› da ayn› derece bir zorunlulu¤un eseri idi. ‹ç Asyal›kavimler göç vakti geldi¤inde Avrupa’ya gitmek zorun-da idiler; baflka yerleri tercih edenler ise bu mecburiyeteve jeokültürün dayatmas›na ra¤men hareket eden toplu-luklar idi.

Bu jeokültürel zorunlulu¤a kaynak teflkil eden se-bepleri flöyle aç›klayabiliriz: Türklerin ortaya ç›kt›¤› yerolmasa da, anavatanlar› oldu¤u üzerinde anlafl›lan ‹ç As-ya, daha do¤ru ve jeokültürel bir tabirle Do¤u Avrasya,bugünkü dünyan›n oluflumunu netice veren hemen bü-tün befleri hareketlenmelerin ç›k›fl noktas›d›r (‘Reservoirdes invasions’ tan›m› ayn› olgunun bir baflka aç›dan tari-fidir; ancak ‘des civilisations’ tan›m› için daha fazla se-bep vard›r). Do¤u Avrasya insan› için so¤uk ve karanl›kkuzey ile okyanusun sislerini tafl›yan do¤unun bir yaflamalan› ifade etmedi¤i aç›kt›r. Mançurya-Kore bölgesi dezaten yo¤un nüfusludur. Güneyde s›ras›yla yo¤un ve bü-tünleflmifl bir nüfusu, do-lay›s›yla eski ve güçlü birdevlet gelene¤i (yani sa-vunma düzeni) olan Çin,onun bat›s›ndaki dünya-n›n tavan› unvanl› Tibetve ard›ndan Himalaya-Hindikufl yükseltileri yo-lu kesmektedir. Yolunaç›ld›¤› noktada ise birbaflka afl›lamaz befleri en-gel olarak ‹ran durmakta-d›r (‹ran’› eski zamanlardabugünküne nazaran do-¤uya çok fazla aç›lm›fl ola-rak görmekteyiz).

Dolay›s›yla güney tamamen kapal›d›r; kuzeyin havaflartlar›nda de¤iflme söz konusu de¤ildir ve tek yol olarakbat› kalmaktad›r. Do¤udan gelenlerin bir flans› olarak,daha do¤rusu onlar›n öncüllerinin sebep oldu¤u bir ya-p›n›n sonucu olarak, verimli ve güzel bir ülke olan Bat›Avrasya’da Çin ve ‹ran gibi yeknesak bir befleri yap›oluflmam›flt›r. Olufltu¤u anda, yani Rus ulusunun pekifl-mifl bir befleri yap› olarak ortaya ç›kmas›yla da bat›ya ha-reket de birdenbire kesilmifltir.2 Ancak bu, son befl yüz-y›l›n gerçe¤idir; en son fazla ilerleyemeyen Kalmuk gö-çüyle kesilmifltir; daha öncesinde buras› adeta bombofl-tur ve buraya yönelip de elibofl kalan, baflar›s›z olan birtoplulu¤a örnek yoktur. Sadece Sakalar, Hunlar veyaK›pçaklar gibi büyük kütleler de¤il, Bulak ve Sekellergibi küçük topluluklar dahi bunu baflarm›fl, bat›da yurttutmufllard›r. Göz önüne al›nmas› gereken bir baflkanokta daha var: Çok genifl bozk›rlara s›¤mayan topluluk-lar, verimli bir baflka bölgede küçük bir alana s›¤abil-mektedir; özellikle yerleflik hayata geçtikten sonra sorunkalmamaktad›r. Örnek olarak, bugünkü Ukrayna bü-yüklü¤ünde bir araziye s›¤mayan Bat› Bulgarlar›, Dob-ruca-Deliorman bölgesine, üstelik oraya daha önce yerle-flen ‹slavlarla birlikte s›¤m›fllard›r.

Avrasya’daki bu jeokül-türel gerçekli¤in bafllang›c›-n› çok eskilere, tarih öncesi-ne götürmek zorunday›z.Do¤u Avrupa’ya ‹ç/Orta As-yal›lar›n gelifli ile ilgili enerken bilgimiz Sakalardan(‹skitler) itibaren bafllar.Ancak M.Ö. 1000 civar›ndaOrta Asyal›lar›n Çin’i iflgalederek Chou (Cou) haneda-n›n› kurduklar›n› göz önüneal›rsak ve de buna ayn› böl-ge kaynakl› olduklar› san›-lan topluluklar›n çok dahaerken tarihlerde M›s›r, Do-

T

Alt›n da¤ keçisi, ‹skit

TÜRKLER ‹LKÇA⁄537

¤u Anadolu ve özellikle Güney Mezopotamya’ya geldik-lerini eklersek, Do¤u Avrupa’ya göçlerin bafllang›c›n› daSakalardan öncesine almak için mant›ki sebepler ortayaç›kar. Bu sav›n karfl›s›ndaki iddia ise, do¤uya do¤ruHint-Avrupal› yay›lmas›n›n uzun süre ‹ç Asyal›lar›n ba-t›ya geçiflini engelledi¤i fleklinde olabilir. Böyle bile ol-sa, Sakalar›n bat›ya göçü (M.Ö. 7. yy) yeterince erken birtarihte yer alm›flt›r.

Burada dikkate al›nmas›gereken husus, Do¤u Avru-pa’n›n güney yar›s›n› ve Araletraf›n› Hint-Avrupal› toplu-luklar›n tuttu¤u zamanda, As-yal›lar›n kuzeyden bat›ya iler-lemifl olduklar›d›r. Anavatan-lar› Urallar ile Urallar›n do¤u-su olan Fin-Ogur topluluklar›kuzeyden sürekli bat›ya ilerle-mifl ve Balt›k k›y›lar›na yerlefl-mifllerdir.3 Bu Urall› topluluk-lar›n Altayl›larla akrabal›klar›konusu hâlâ tart›fl›lmaktad›r.Bu iki toplulu¤un dillerininayn› yap› ve ses özelliklerinigösterdi¤i bilinmektedir.Türklere en uzakta bulunanFin ve Estonlar›n dilinde bu-lunan birçok ögel, akraba ol-masalar bile bunlar›n Türkler-le çok yak›n iliflkide olduklar›-n›, Avrasya’n›n do¤as›na uy-gun tarifle, Türk as›ll› toplu-luklar›n bunlar›n aras›na gir-diklerini göstermektedir. Bu kelimelere birkaç örnek ve-rirsek:Fince Türkçeonni (mutluluk) onmak, ayn› fiil kökünden,vero vergi, ayn›pää bafl, ayn›, Fince’de ‘b’ ve ‘fl’ sesleri yoktur,viisi befl, ayn›,valkoinen (beyaz) ala/alka, ayn›,viikset b›y›k, ayn›,jaa (evet) yâ, ayn›, Fince ‘j’, Türkçe ‘y’ okunur,ja (ve, ya) ya, ayn›, Kazakçada (je) tamamen ayn›d›r,eri (farkl›) ayr›, ayn›,käjdä (gitmek) kay›tmak, ayn›,sairas (hasta) sayral›, ayn›,kalju kel, ayn›,öinen (gece) ö¤len, anlam yak›nl›¤›,mina ben, ayn›,sina sen, ayn›,hän o (n), ayn›,sula (s›v›) suv›’dan s›v›, sulu, ayn›,olla olmak, ayn›,unohtaa unutmak, ayn›,kaappaa kapmak, ayn›,herra (bay) er, ayn›.

Ayr›ca Fincede ço¤ul, aynen Mo¤olcadaki gibi ‘t’ ileyap›l›r, ki bunun eski dönemlerde Türkçede de kullan›l-d›¤›na dair izler vard›r.4 Fincede mastar eki, Türkçedekimastar köklü olan isim fiil eki-ma ile ayn›d›r: Juoma (iç-mek), kuolema (ölmek), purema (›s›rmak). Bir di¤er isim-fiil yapma eki de Türkçedeki ile akrabal›k gösterir:Unohdus (unutufl), synnytys (do¤ufl).

Do¤udan Balt›k bölgesinehareketin bir baflka delili ise,Göktürk alfabesinin hemenhemen ayn›n›n kullan›ld›¤›‘Futhark’ abecesi ile yaz›lm›fltafllar›n ‹skandinavya bölge-sinde bulunmufl olufludur.

Elimizde daha erken ta-rihteki göçler için baflkaca de-lil bulunmad›¤›ndan, belirtil-di¤i gibi, Do¤u Avrupa’dakiTürk varl›¤›n› Sakalar ile bafl-latmak durumunday›z. Altay-lardan Afla¤› Tuna’ya kadar ge-nifl bir alana yay›lan Sakalar›nkimli¤i ile ilgili çok tart›flma-lar yap›lm›flt›r. fiüphesiz bubüyük toplulu¤u saf Türk ve-ya Altayl› olarak görmeye im-kan yoktur. ‹çinde baflta ‹rani-ler olmak üzere pek çok unsu-ru bar›nd›rm›flt›r. Ama etno¤-rafik ve antropolojik delillerlebirlikte, onlar›n dilinden gü-nümüze kalan belgeler, Saka-

lar›n Türkçe ile akraba veya onun eski bir flekli olan birdil konufltuklar›n› göstermektedir.5 Ayn› fleyi Sakalar› ta-kiben M.Ö. 2. yy’da Do¤u Avrupa’ya gelen Sarmatlariçin de söylemek mümkündür. De¤iflik halklar›n bir bi-leflimi olan Sarmatlar içinde de Yaz›¤lar gibi Türk olduk-lar› anlafl›lan topluluklar vard›.6 Dahas› M.Ö. ilk biny›liçinde ve Hun döneminin hemen öncesinde pek çokTürk boyunun ismi Kuzey Kafkasya’da geçmektedir.7

Dolay›s›yla bütün bunlar›n daha sonra Do¤u Avru-pa’n›n hakimi olacak ‹slavlar ile iliflkiye geçmifl ve dille-rini etkilemifl olmalar› mümkündür.8 Üstelik bafllang›ç-ta ‹slavlar›n çok küçük bir bölgede yaflamalar›, bu etki-nin gücünü daha da art›rm›flt›r. Onlar› takip eden Hun,Bulgar ve Avar dönemlerinde ise bu iliflki art›k kesinlikkazanmaktad›r. Hunlar hemen bütün ‹slavlar› yönetim-lerinde bulundurmufl, Bulgarlar Avrupa’ya geldikleri 5.yy’›n ikinci yar›s›ndan itibaren ‹slavlarla içiçe yaflam›fl venihayet Avarlar onlar›n tam ortas›nda bulunarak hakimzümreyi teflkil etmifllerdir, ‹slavl›¤› çok fazla etkilemifl-lerdir. Bu topluluklar büyük oranda ‹slavlar aras›nda eri-yip kaybolmufltur. Bu yüzden ‹slav dillerindeki Türkçeögeler araflt›r›l›rken Kilise ‹slavcas›’ndaki Bulgarca öge-leri veya daha sonraki Peçenek, O¤uz ve K›pçaklardan,nihayet Tatarlardan al›nt›lar› beklemeye gerek yoktur.

Bat› Hunlar›'na ait eflyalar

TÜRKLER ‹LKÇA⁄538

Bu çal›flmada ‹slav dil ailesinin üç toplulu¤unu tem-silen üç dil, Rusça, S›rpça ve Lehçe incelenmifl ve kimikelimeler için Türkçe köken teklif edilmifltir. Bu yaz›n›nkonusu olmad›¤› ve öte yandan hacmini çok fazla art›ra-ca¤› için, sözkonusu kelimeler için daha önce yap›lan ifl-tikaklara de¤inilmemifl ve bu konu gelecekteki çal›flma-lara havale edilmifltir. Bu dillere son bin y›lda girdi¤i an-lafl›lan kelimeler mümkün oldu¤unca hariç tutulmayaçal›fl›lm›flt›r. Burada incelenecek kelimelerin çok de¤ifliktabakalara ait oldu¤u dikkati çekecektir, ki do¤al olanbudur. Çünkü hemen tüm Türk a¤›zlar›ndan topluluk-lar bu bölgeye gelmifllerdir. Bu yüzden, bizdeki ‘y’ninyerinde ‘s’nin bulundu¤u en eski Türkçeden, (bugünkü)O¤uzcadaki ‘y’nin karfl›l›¤›n›n ‘c’ oldu¤u K›pçakça ve ‘d’oldu¤u Bulgarcaya veya eski genelTürkçeye kadar tüm Türk lehçeleri-nin izlerini ‹slav dillerinde aramakdurumunday›z. O¤uzca örne¤in ‘ba-flar’ kelimesinin Bulgarcada sesde¤iflimleriyle ‘piliz’ haline gel-di¤i düflünülürse, afla¤›da s›-ralanan ‹slav dillerinden pekçok kelimenin Türkçe ile il-gisi konusundaki kuflkular›-m›z giderilebilir.

Türk lehçeleri de kendiiçlerinde ses özellikleri bak›-m›ndan türdefl de¤ildir. Bunlar›konuflan de¤iflik Türk boylar› tarihboyunca birbiriyle kar›flm›fl ve etkilefl-mifltir. Bu durum bir taraftanTürkçenin birli¤inin korunmas›ve iki örnek (Çuvaflça ve Sakaca)d›fl›nda fazla da¤›lmamas›n› sonuçland›rd›¤› gibi, bir ta-raftan da ayn› kelimenin de¤iflik Türk lehçelerindekisöylenifllerinin tek bir lehçede ayn› anda bulunmas› gibituhaf bir durumu ortaya ç›karm›flt›r. Örne¤in biz, O¤uzTürkleri, ‘kocaman’ kelimesinin yan›nda, bunun Bulgar-ca veya Eski Türkçe söylenifli olan ‘kodaman’› da kulla-n›yoruz. ‹stanbul’da ‘çizmek’ haline gelen ‘c›zmak’ fiili,‘yazmak’ fiilinin ufak bir ses de¤iflimiyle K›pçakça söy-leniflinden baflka bir fley de¤ildir. Muhtemelen ‘yüce’ ile‘cüce’ de böyle kelimelerdir. ‘Delik’ asl›nda ‘deflik’ keli-mesinin Bulgarca söyleniflidir ve biz bugün her ikisinide kullanarak vurgu yap›yoruz. ‘C›v› (k)’ kelimesi de hiçflüphesiz ‘s›v›’ ile ilgilidir ve biz ikisini de kullan›yoruz.O¤uzca ‘koz’ ve ‘köz’ün yan›nda, tamamen ayn› kelimeolan Bulgarca ‘kor’u kullanmam›z da buna bir örnektir.Bir baflka örnek ise, asl›nda birbirinin tamamen ayn›olan ‘uzak’ ve ‘›rak’ kelimeleridir.

Bugün elimizdeki çok az veri ile yeniden infla etme-ye çal›flt›¤›m›z Bulgar Türklerinin dilinde de, baflta sanve isimler olarak pek çok kelime O¤uzca özellik göster-mektedir ve bu büyük ihtimalle Hunca ile ilgilidir.Hunlar›n Bat› Avrupa’daki devletlerini kaybettiktensonra do¤uya çekildikleri ve O¤ur-Bulgar Türklerine ka-

t›larak birlikte Bulgar Türklü¤ünü oluflturduklar› düflü-nüldü¤ünde, bunu anlamak zor olmaz. Bu önermeninkarfl› gerektirmesi, Hunlar›n O¤uz veya Do¤u dili ko-nufltuklar›d›r. Bu konuda fazla ipucumuz yoktur. Ancakmant›ki tahminlerde bulunabiliyoruz. ‹ki yolla Hunla-r›n dilini, daha do¤rusu bu dilin O¤uzca (DT) oldu¤unutespit konusunda önemli ad›mlar at›labilir. Bunlardanbirisi Bulgarcadaki O¤uzca ögelerin aç›klanmas›, di¤eriise ‹slav dillerine 10. yy’dan önce girmifl O¤uzca özelliktafl›yan kelimelerin tarihi etimolojilerinin yap›lmas›d›r.Bunlardan tespit edilen bir k›sm› afla¤›daki listede veril-mifltir. Bu kelimeler Bulgarca üzerinden olabilece¤i gi-bi, do¤rudan Hunlar veya daha eski veya baflka bir top-luluk üzerinden de ‹slav dillerine girmifl olabilir.9 Ama

sonuçta, bölgede Bulgar öncesibir Do¤u Türklü¤ünün varl›¤›

konusunda kesin ipucu sa¤la-maktad›rlar.

Afla¤›daki çal›flman›nönemli bir özelli¤i, tarihi veya edebi de-

¤il, kullan›lan dildeki kelimelerinseçilmesidir. Yani daha geniflkelime haznelerini kapsayançal›flmalarda bu liste hayli ka-

baracakt›r. Burada S›rpça veLehçe kelimeler özgün Latin alfa-

beleriyle yaz›lm›fl, Rusçalar ise okundu¤ugibi Türkçeye aktar›lm›flt›r.Alet’ (r): Allaflmak, k›zarmak. S›fat olan

‘al›y’ kelimesi, afla¤›da geçecek olan benzer renkisimlerinin aksine, ikinci defa s›fatlaflt›-r›lmayarak aynen al›nm›flt›r. Bu yüzdenkelimenin Rusçaya geç bir dönemde

girdi¤ine hükmedilebilir.Az: Ben, ÇB ve ES birinci tekil kifli. Bunu Hint-Av-

rupa dillerinde bulmaya imkan yoktur. Türkçe bir zamirolan ‘öz’ (kendi) kelimesiyle ilgili gözüküyor.

Bah (r): Vah!Barak (s, r, l): K›ll› köpek.Boran (r, l): Koç.Barin (r): A¤a, efendi. Kök itibariyle ‘varl›k sahibi,

zengin’ anlamlar›ndaki O‹ ‘gospodin’in eflanlaml›s› olanbu kelime do¤rudan Türkçe ‘bar›n’ (mülk) kelimesindenal›nm›flt›r.

Baflka (r): Bafl, kafa, kelle. Kelimeye küçültme/difli-lefltirme eki -ka’n›n eklenmesi ilginçtir. Aç›k flekildeDo¤u Türkçesinden geçmifltir.

Bajan (s): Bay›c›, ba¤›c›, büyücü. O¤uz dilindeki bukelimenin Osmanl› döneminde geçti¤ini düflünmek zor,çünkü bu flekliyle kullan›lmaz. Osmanl› dönemiyle ilgi-li çal›flmalarda da bu kelime geçmez. Bulgarlardan geç-mifl olmas› muhtemeldir. Çünkü Birinci Bulgar Devle-ti’nden kaynaklar›n nakletti¤i eski Türk dinine ba¤l›son kiflinin ad› Bayan idi ve büyücülü¤ü ile biliniyordu.

Bik (s), b›k (r), byk (l): Bo¤a, ET ‘bike’den.

Göktürk Devri, Da¤ keçisi figürlü alt›n kadeh

TÜRKLER ‹LKÇA⁄539

Bogat›r (r), bohator (l): Bahad›r. Kelimenin ‘bogo-tur’ ve ‘bagatur’ flekilleriyle eski Bulgarlarda kullan›ld›-¤›n› yaz›tlar bildiriyor.10

Buntovati (s), buntovat’ (r), buntova/ sie (l): ‹s-yan etmek. S›rpça ‘buna’ isyan. Kelime çok aç›k bir fle-kilde, Orhon Yaz›tlar›’nda toplumsal huzursuzlu¤u an-latmak için kullan›lan ‘buñ’ ile ilgili gözüküyor.11 Gü-nümüz Türkçesindeki ‘bunal›m’ da kökünü ayn› yerdenalmaktad›r.

Burit’ (r): Burmak, sondaj yapmak. ‘Bur’ da burgudemektir.

Buzoter (r): Kavgac›, gürültücü, bozguncu. Kelime‘bozucu’ ile karfl›laflt›r›labilir.

Djindjuva (s): Boncuk. Kelime‘c›nc›k’ kelimesinin eski bir Türk lehçe-sinde söylenifline benziyor.

Crni (s), Çern›y (r): Kara. Türkçeve baflka dillerde ‘k’ ile bafllayan kelime-lerin ‹slav dillerine ‘ç’ ile girmesi ola-¤and›r: ‘Çumur’ (Kömür), ‘çupriya’(köprü). Ayr›ca ‹slav dillerinin kendiiçinde bir k > ç geçifli dikkat çeker:Hind-Avrupa ‘quatr-’ > ‹sl. ‘çetiri’(dört). ‘Kara’ kelimesinin ilk hecesinde-ki h›zl› geçilen ‘a’n›n ‘e’ye dönüflmesi,özellikle de ‹slav dillerinde kelime bafl›-na sessiz y›¤ma al›flkanl›¤› sonucu kay-bolmas› do¤al karfl›lanmal›. Bu ses ilgi-si kadar aç›k bir delil ise, bu renk ismi-nin-n ekiyle s›fatlaflt›r›larak elde edil-mifl olmas›d›r. Kelimede ‘n’nin bulun-mas›, bu s›fat›n bir köke dayanarak tü-retildi¤ini gösterir. Normalde kök iti-bariyle s›fat olan kelimelerde, di¤errenk isimlerinde oldu¤u gibi, bu ek bu-lunmaz. Yani eski ‹slavlar ‘kara’ kelime-sini bir isim olarak alm›fl ve kendi ekleri ile s›fatlaflt›r-m›fllard›r.

Curiti (s): Akmak, s›zmak. ‹kinci fiilin Bulgar Türk-çesindeki biçimi ‘s›r-sur‘ olmak laz›m gelir. S›rpça fiil ilehem ses benzerli¤i, hem de anlam birlikteli¤i vard›r.

1istiti (s), çistit’ (r): Temizlemek. Türkçe ‘çitile-mek’ de bir temizlik fiilidir. Burada ortadaki ‘s’ ünsüzü-nün aç›klanmas› gerekir.

1itati (s), çitat’ (r): Okumak. Türkçedeki ‘çat patokumak’ deyiminde geçen ‘çat’› do¤al ses kaynakl› ola-rak aç›klamak zordur. Bu ancak, k›r›lan bir fley için do-¤al ses kayna¤› olabilir. Türkçede bu kelimenin baflkabir anlam› güdülmelidir ve bu anlam muhtemelen ‘çita’ile ilgilidir. Ayr›ca zaten ‘okumak’ fiilinin esas anlam›,bugün ‘okuyuntu’ kelimesinde korundu¤u gibi, ça¤›r-makt›r.

1upati (s): Kopartmak, yolmak. Kelime büyük ih-timalle ‘kopmak’tan Osmanl› döneminde bu dile geçti,ancak bu konuda yap›lan çal›flmalarda verilmemektedir.

Da (oi): Evet. O ‘ya’, K ‘ca, ja/je’, B ve ET ‘da’. Bü-tün ‹slav dillerinde bulunan bu kelimedeki ‘a’ sesininaç›k ve uzun oluflu da Türkçe mukabil (ler) i ile uyufl-maktad›r. Fince ayn› anlamdaki ‘jaa’ da uzun seslidir veayn› kökten gelir.

Da (oi): Bileflik cümle ba¤lac›. Hint-Avrupa ve Sa-mi dillerinde bileflik cümle soru zamirleri ile yap›l›r:Qui, ki, which, koji, ma, vb. ‹slav dillerindeki bu ‘da’n›nne mant›k, ne biçim, ne de ses olarak bu kural ile aç›k-lanmas› mümkün de¤il. Buna karfl›l›k Türkçede hemses, hem de biçim olarak ayn›yla kullan›l›r: “B›rakal›mda gitsin”. Bu cümle S›rpça da “pustimo da ide” fleklin-

de kurulur. Veya flu Rusça cümle: “Yapoflel b› v teatr, da u menya vremeninet” (Tiyatroya giderdim de, vaktimyok). Bu ba¤lac›n Türkçeden geçti¤iaç›kt›r. Bu derece temel bir kelimeningeçifli ve tüm ‹slav dillerinde bulunufluise, çok erken bir dönemde, ana ‹slavca-n›n oluflum döneminde geçti¤ini göste-rir. Ancak kelimenin Türkçede son dö-nemlerin ürünü oldu¤u için ‹slavcaya‘da’ fleklinde geçemeyece¤ine dair iti-razlar vard›r.12 Buna göre ‹slav dillerin-de ‘tak›’ fleklinde bulunmas› gerekirdi.Öncelikle, Clauson buradaki ilk sessizinasl›nda ‘d’ oldu¤una dair kuvvetli delil-ler oldu¤una inan›r.13 Yaz›l› kaynaklar›-m›z Türkçede ‘tak›/dahi’nin k›salt›lm›flflekli olan ‘da’y› geç zamanlarda veriyorama bu k›salma birbirinden uzak ve il-gisiz kalm›fl O¤uzca, Tatarca ve K›rg›z-ca gibi Türk dillerinin hepsinde de ol-mufltur. Yani tek bir Türk dili veya leh-çesine ba¤l› olmayan, ba¤›ms›z bir ol-

gudur. Bunun çok erken zamanlarda da olmad›¤›n› dü-flünmek için bir engel yoktur. Ayr›ca, Türkçedeki k›sal-malar birbiriyle ba¤lant›l› ise, bu çok erken bir zamana,de¤iflik dil ve lehçelerin bir arada oldu¤u döneme iflareteder. Bu ise en az›ndan geç Hun dönemidir.

Da (r): Ve, dahi. “Priflli on da Mariya” (O ve Mariyageldi). O‹ ‘i’ kelimesi ‘ve’ demektir. Rusçan›n bunu bafl-ka bir dilden, Türkçeden ald›¤› aç›kt›r. TT ‘ya’ ve F ‘ja’da ayn› kökten gelir.

Dan (s), den’ (r), dzien (l): Gündüz. ‹slav dillerin-de haftan›n günleri, Almancadan al›nd›¤› anlafl›lan ‘tak’kelimesi ile yap›l›r: S›rpça ‘Çetvrtak’ (dördüncü gün,Perflembe), ‘Petak’ (beflinci gün, Cuma). Ancak do¤ru-dan gün anlam›nda kullan›lan kelime Türkçede günle il-gili zaman bildiren ‘tan’, ‘tün’ ve ‘dün’ ile alakal› gözü-küyor. Özellikle ‘tün’ kelimesinin ‹slavca kelimeye kay-nakl›k etmesi mümkündür.

Dobro (oi): ‹yi, güzel, do¤ru, pekiyi, tamam. No-gay ‘tuwra’, Karaçay-Balkar ‘tuvra’ telaffuz edilen TT‘do¤ru’ sözü ile hem ses benzerli¤i, hem de yaklafl›k an-

Balbal, Altay bölgesi

TÜRKLER ‹LKÇA⁄540

lam birli¤i vard›r. Burada t > d geçifli itiraz noktas› ola-cakt›r, ancak ‹slav dilleri kendi içinde büyük ölçüde bugeçifli tamamlam›fllard›r (‹ng. ‘to’, Fars. ‘ta’, ‹slav. ‘do’)ve bugün t-ile bafllayan kelimelerin önemli bir k›sm›baflka dillerden ödünçlemedir.

Dizati se (s): Kalkmak. Bu fiil diz ile ilgilidir. Or-hon Yaz›tlar›’nda ayaklanmalar›n bast›r›lmas› ‘dizliyediz çöktürmek’ (tizligig sökürtümüz)14 fleklinde aç›kla-n›r. Kelimenin ilk baflta ‘aya¤a kald›rmak’ anlam›yla et-ken bir fiil olarak bu dile girdi¤i anlafl›l›yor ki, bu da ak-la yak›nd›r ve buradaki sav› destekler.

Dokopati (s): Yakalamak. Kökteki ‘kop-’, Türkçe‘kapmak’ ile ilgili. Öbür türlü, ‘kopa-’ fiili de¤iflik ‹slavdillerinde vard›r ve kaz-makla ilgilidir.

Dojiti (s): Emzirme,bebe¤i doyurma. Osmanl›döneminden önce geçti¤ianlafl›l›yor. Rusça ‘doit’,Lehçe ‘doi/’ ine¤i sa¤mak.

Drati (s): (Deriyi)yüzmek; drat’ (r): (Kabu-¤u) soymak. O ‘yüz’ > B‘dür’ > S-R ‘dr’.

Dufla (s, r), dusza (l):Can. ‹nsan ve hayvanlar-da, içinde ‘can’›n bulun-du¤u varsay›lan vücutk›sm›na Türkçede ‘döfl’denilir. Ses ve anlam ilgi-si ortadad›r. Yaln›z bu kelime ‘ruh’ demek olan ‘duh’ ilede ilgili gözüküyor.

Gaga (r): Kuzey örde¤i. Türkçede örde¤in burnuna‘gaga’ denir.

Galka (r), kawka (l): Alaca karga.Gey (r): Hey! ‘H’ sesinin bulunmad›¤› Rusçaya bu

ünlem, ola¤an flekilde ‘g’ ile geçmifltir.Godina (s): Y›l; god (r): Zaman. ET zaman anla-

m›ndaki ‘öd’ ile ba¤lant› gözüküyor. ‹slav dillerinde çokgörülen h > g geçifli ile ‘höd/hod’ > ‘god’ mümkün gö-züküyor. Anadolu’da kullan›lan ‘ayva/hayva’ biçimiTürkçede bu ‘h’ eklenmesinin mümkün oldu¤unu gös-terir. Kazan Tatarcas›’nda do¤rudan ‘g’ eklenir, ama buArapçadan gelen kelimelerde baflta ‘ayn’ harfi oldu¤uzaman görülür: Gusman ‘Osman’, gomumi (umumi).Eski Türkçede bunun baflka örne¤ini bilmiyoruz. BizzatTürkiye’de g < h geçiflleri vard›r: g›rtlak ve h›rtlak.God’a benzer di¤er örnek ‘gora’ kelimesidir (afla¤›da).Her ikisinde de konu olan Türkçe kelimeler en eski dö-neme aittir.

Gop (r): Hop!Gora (s, r, l): Da¤, yukar›. S›fatlaflt›r›lm›fl halleri ile

‘yüksek’ anlam›nda. Türkçe, Mo¤olca ve Macarcada yük-seklik bildiren or- ile ilgili gözüküyor. Bafltaki ünsüz iti-bariyle ‘god’ kelimesindeki durum burada da görülüyor.

Öte yandan Sanskritçe da¤ anlam›ndaki ‘giri’ sözü bukonuda temkinli olmay› gerektiriyor.

Greh (s, r), grzech (l): Günah. DT ‘yazuk’ > B ‘da-ruh’ > ‘gy (a) rh’ > ‘greh’. Buradaki daruh > gyaruh geçi-flinin örne¤i Bulgarcadan al›nan Macarca bir kelimedevard›r: Dulo > gyula.

Grlo (s): Bo¤az, g›rtlak. Bu ikinci kelime ile ses ilifl-kisi ve anlam benzerli¤i vard›r.

Jaram (s), yarmo (r): Boyunduruk. Yar›m kelimesiS›rpçaya aynen ‘yaram’ fleklinde geçer. Ancak ayn› keli-menin küçük bir de¤ifliklikle Rusçada da bulunmas›, bukelimenin ‹slav dillerinin birbirine çok yak›n oldu¤u birzamanda bu dillere geçti¤ini gösterir. Boyunduruk iki

yar›mdan oluflur. Bu böl-geye etki eden Türk dille-rinden birinde boyundu-ru¤a do¤rudan bu ad›n ve-rilmifl olmas› da düflünüle-bilir.

Jarit’ (r): Yanmak.Türkçe ‘parlamak, ›fl›mak’anlam›ndaki ‘yarumak’ ileilgili. Bkz. ‘Jarki’.

Jarki (s), yarkiy (r):Parlak. Kelime aç›k flekil-de Eski Türkçe ‘yaru-mak’tan (›fl›mak, parla-mak) gelen ‘yaruk’ s›fat›n-dan baflka bir fley de¤ildir.Ayn› flekilde Bulgarcada

da vard›r. ‹lginç olan nokta, O¤uz a¤z›yla söyleniflidir vebunun Bulgarcada bulunmas› tuhaft›r. S›rpçaya bir de‘jarka’ flekliyle K›pçakça olarak geçmifltir. Bulgar Türk-çesindeki biçimi olmas› akla yak›n gelen ‘dar (u) k’ isehiç beklenmedik bir yerde, ‹ngilizcede tam z›t anlam›y-la, ‘karanl›k’ olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r.

Jesti (s), yesti (r): Yemek. Fiilin kökü ye-Türkçe ileayn›d›r. O¤uz lehçesinin ayn›s› olmas› dikkate de¤er.

Jezero (s), yezero (r): Göl. Bu kelimede yüzmek fi-ilinin üçüncü tekil flah›s genifl zaman›, zamir ile de vur-gulanm›fl olarak karfl›m›za ç›k›yor: “Yüzer o.”

Juriti (s): H›zla yürümek, yü¤ürtmek. Hem fiilinkökü, hem de anlam› aç›k flekilde Türkçe ‘yürü’ fiili ileilgilidir.

Jurta (s, r): Çad›r, yurt. Bu kelimenin Rusçaya geçdönemde O¤uz veya Peçenek dillerinden geçmifl olmas›mümkündür. Osmanl›lar çad›ra ‘yurt’ demedi¤i içinS›rpçaya büyük ihtimalle kuzeyden gelmifltir. Rusçadangeçti¤i de düflünülebilir.

Je (r): Ya! Peki! “Kogda je v› budete gotov›?” (Pekiya ne zaman haz›r olacaks›n›z?). K›pçak dönemindenkald›¤› aç›kt›r.

Kabast (s): Kaba. Herhangi bir ‹slav dili içinde ya-banc› oldu¤u belli olan bu kelimenin Türkçeden al›nd›-¤› anlafl›labilir.

Hunlar dönemi, Bronz kovalar

TÜRKLER ‹LKÇA⁄541

Kad›k (r): G›rtlak k›k›rda¤›, k›d›k.Kajas (s): Dizgin, kay›fl. Kelime Osmanl› zaman›n-

da S›rpçaya ‘kaifl’ olarak bir kez daha girmifltir. Dolay›-s›yla ‘kayas’ fleklini eskilere götürmek gerekir.

Kaleka (r, l): Sakat, kötürüm, kal›k. Bu sonuncu ke-limeden geldi¤i anlafl›lmaktad›r. Rusça ‘kaleçit’ sakatla-mak anlam›na gelir. S›rpçada da ‘osakatiti’ sakatlamakdemektir, ama Osmanl› döneminde geçmifltir.

Kanczuk (l): Kamç›, k›rbaç.Kem (r): Kim. Buradaki üç ‹slav dilinde de geçen

‘kom’, ‘kome’, ‘komu’ gibi biçimleri, eski Hint-Avrupatabakas›n› yans›tt›¤› anlafl›lan ‘ko’ya ba¤lanabilir, ancakbu Rusça kelime Türkçe anlamdafl› ile ayn› gözüküyor.S›rpça ‘(s) çim’ (kiminle) kelimesi de böyle görülebilir.

Kiseli (s), kisl›y (r): Ekfli. Bu s›fat ‘kise’ kökündenyap›lm›flt›r. Bafltaki e’nin kaybolmas› ‹slav dillerinde ge-nel uygulama oldu¤u için (örn. Elbe-Lab), ‘ekfli > ksi >kise’ iliflkilemesi mant›ks›z de¤ildir.

Ki{a (s): Ya¤mur. Türkçedeki ‘çiselemek’ fiilininkökü, Türkçede de bir ‘çise’ kelimesinin varl›¤›n› göste-riyor. Ayr›ca bu S›rpça kelime ‘k›fl’ ile de karfl›laflt›r›labi-lir.

Klobuk (s, r): Kalpak. Kelime Rusça üzerindenal›nm›fl gözüküyor. Karakalpaklara eski Rus kaynakla-r›nda ‘Çern›e Klobuk›’ denir. Dolay›s›yla Peçenek-O¤uz-K›pçak dönemi akla geliyor. Ancak dikkat edil-mesi gereken bir nokta var. Eski Ruslar ‘kalpak’ kelime-sini ilk kez Karakalpaklardan veya ça¤dafl› di¤er Türk-lerden duymam›fllar, aksine onlar›n ismini kendi dilleri-ne, ‘kara’ s›fat› ve önceden var olan ‘klobuk’ kelimesiyleaynen çevirmifllerdir. Dolay›s›yla en az Bulgar veya Avarzaman› olmak üzere, daha erken bir dönemde Rusçaya veoradan di¤er ‹slav dillerine girdi¤i düflünülebilir.

Knjiga (s), kniga (r): Kitap. Türkçe ‘ka¤›t’ kelime-sinin ilk anlam› a¤aç kabu¤u veya yontusudur. Bununlaeflanlaml› bir baflka kelime ise ‘kamga’d›r ve bazen orta-daki ‘m’ nazal ‘n’ye dönüflerek bir baflka eflanlaml› keli-me olan ‘yonga’ ile birlikte kullan›l›r. Herhangi bir Türklehçesinde ‘kanga’n›n ka¤›t karfl›l›¤› kullan›ld›¤›n› dü-flünmek mant›kl›d›r. Hemen bütün ‹slav dillerinde bu-

lunan ‘kniga’ kelimesi büyük ihtimalle ka¤›t anlam›nda-ki ‘kanga’dan gelmektedir.

Koçan (r), kaczan (l): Lahana koçan›.Koçevat’ (r): Göç etmek. Ses benzerli¤i ve anlam

birlikteli¤i vard›r.Konj (s), kon’ (r), kon (l): At. ET ‘kon’. Kelime ‹s-

lav dillerine en eski zamanlarda geçmifltir.Korbacz (l): K›rbaç.Kosa (s): Saç; kosa (r), kocy (l): Saç örgüsü. Yüzde-

ki tüysüzlü¤ü ifade eden Türkçe ‘köse’ kelimesiyle an-lam ilgisi vard›r.

Kosit’ (r), kosiç (l): Biçmek, kesmek. Bu ikinci fiilile ses benzerli¤i ve anlam birlikteli¤i vard›r.

Kov2eg (s): Sand›k. Koymak fiiliyle ilgili olarak,sand›k kelimesinin tam Türkçe karfl›l›¤› olabilecek ‘ko-yacak’ kelimesiyle ilgili gözüküyor. Öte yandan ayn› ke-lime Rusçada ‘gemi’ anlam›na gelir. Bu ise akla a¤aç ko-vu¤u demek olan ‘K›pçak’› getirmektedir. Burada oy-mak manas›ndaki ‘kov-‘ iflin içine giriyor. ‹slavlar›n ge-mi yap›m›n› çok sonra ö¤rendikleri, ilkel zamanlardakütüklerin oyulmas›yla yap›lan basit kay›klar›, kanolar›kulland›klar› biliniyor. O¤uz Destan›’ndaki K›pçak daböyle bir kay›k yapt›¤› için bu ad› alm›flt›r. Dolay›s›ylailk önermedeki ‘koymak’› geri almam›z, yerine ‘kov-mak’› koymam›z gerekiyor. ‘Kovçeg’ kelimesi ‘kovuk-çuk’tan da gelmifl olabilir. Bkz. ‘kov›ryat’

Kov›ryat’ (r): Oymak, deflmek. Türkçe ‘kovuk’ keli-mesinin kökündeki ‘kov’ bu Rusça kelimenin de kökügözüküyor.

Koza (s, r,l): Keçi. Ayn› cinsten T ‘kuzu’ ile iliflkiligözüküyor.

Krasnet’ (r): K›zarmak; bundan gelen ‘krasno’ k›r-m›z›, k›z›l. O¤uz dilindeki ‘k›zar-’›n Bulgarcada ‘kh›raz’gibi bir flekil alaca¤› aç›kt›r. Rusçada kelimenin kökü-nün renk ismi olmad›¤›n›n delili-n eki ile sonradan s›-fatlaflt›r›lm›fl olufludur. Fiil de bu s›fattan türemifltir.Dolay›s›yla kök kelime olan ‘kras’ s›fat de¤ildir. Yukar-da geçen ‘kara’ örne¤inde oldu¤u gibi, burada da Türk-çe s›fat olan kelime isim olarak alg›lanm›fl ve yeniden s›-fatlaflt›r›lm›flt›r. S›rpçada ‘krasno’ güzel demektir. Bura-

Proto Bulgar Dönemi, Grek-Roma etkisinde alt›n kupa, Romanya

TÜRKLER ‹LKÇA⁄542

da da sonradan s›fatlaflt›rma söz konusudur, ancak ‘k›r-m›z›’ ile ‘güzel’ aras›ndaki anlam iliflkisi sorgulanmal›d›rve Türkçede bu anlam iliflkisi aç›kça vard›r.

Krpa (s): Paçavra, k›rp›nt›. Kelime çok eski bir dö-nemde Do¤u Türkçesinden geçmifl gözüküyor. Osmanl›döneminde geçse idi, ‘krntiya’ (k›r›nt›) ve ‘lakrdiya’ (la-k›rd›) gibi bir biçimde, büyük ihtimalle ‘krpintiya’ ol-mas› gerekirdi. Zaten ilgili çal›flmalarda bu sözcük geç-memektedir.

Kuda (s, r): Nereye, kayda? Bu kelime daha çokFarsça ayn› anlamdaki ‘kuca’ ile akraba gözüküyor. Öteyandan ‘ku, qu’ ile bafllayan soru zamirleri hemen bütünHind-Avrupa dillerinde bulunur ve Yafes dil kuram›nainananlar için iyi bir delil teflkil eder.

Kurdyuk (r): Kuyruk. Kelimenin Rusçaya çok eskizamanlarda girmedi¤i anlafl›l›yor.

Kuflat’ (r): Yemek yemek. Eski Türkçede kahvalt›ya‘kuflluk’ denilirdi.

Kuc kuc (s): Kuçu kuçu! Osmanl› döneminden ön-ce geçti¤i anlafl›l›yor, öbür türlü asli fleklini korurdu.

Kuca (s): Kuçu, köpek.Kuznets (r): Demirci. Kelimenin kökü demir veya

bir maden ile ilgili olmad›¤› gibi, Ortak ‹slavca da de-¤ildir. Türkçede demircilik-le yak›dan ilgili ‘köz’ keli-mesinin buna kaynakl›k et-mesi mümkündür. Zatendemircilik çok geç zamanla-ra kadar ‹slavlar aras›nda bi-linmezdi. Bizans yazar›Theophanes’te geçen 6. yy.sonuna ait bir haberde me-sela, Polonyal› ‹slavlar›nkendi a¤›zlar›ndan demirive demirden silah yapmay›bilmedikleri nakledilir.15

Demirci anlam›ndaki S›rpça‘kovaç’ ve Lehçe ‘kowal’ ke-limeleri ise asl›nda ‘dövücü’anlam›na gelir.

Mene (s), menya (r):Beni, meni. S›rpçada ayn› anlamda Hint-Avrupa dil haz-nesine ait ‘me’ de kullan›l›r ama bu zamirin Türkçedengeçti¤i aç›kt›r.

Mnogo (s): Çok. Bunca > munca > munga > mno-go. ‘G’ sesi do¤rudan bir Türk lehçesinde de bulunmuflolabilir: Yine > jine > cine > gine. Türkiye Türkçesi’ndeilk ve son flekillerin ikisi de kullan›l›r.

Nat›kat’ (r): Sokmak, çakmak. Fiil kökü ‘t›ka’,Türkçe ‘t›kamak’ ile ilgili. Bkz. ‘zat›kat’.

Obeleæiti (s): ‹flaretlemek, belgelemek. ‘Beleg’ (bel-ge) kökünden Bulgarca ve Kilise ‹slavcas› yoluyla geçti-¤i anlafl›l›yor.

Obuzit’ (r): Büzmek. Rusça fiilin kökü ile Türkçefiil aras›nda hem ses, hem de anlam birlikteli¤i vard›r.

Orati (s), orat’ (r): Ekip biçmek, tar›m yapmak.Türkçede çok eski zamanlarda bulundu¤unu Kaflgarl›vas›tas›yla ö¤rendi¤imiz ‘ormak’ fiilinden günümüze sa-dece ‘orgak-orak’ kalm›flt›r. Türkçedeki ‘orman’ kelime-si de bununla ilgili olmal›d›r.

Otac (s), otets (r): Baba. Eski Türkçe baba anlam›n-da kulland›¤›m›z ‘ata’ ile ilgili. Öte yandan Almancadada ayn› anlamdaki kelime ‘atta’d›r. Çok genifl bir alan›kapsayan eski bir dil iliflkileflmesi söz konusudur veyaYafes kuram› iflin içine girmektedir.

Pagan (s): Etimolojisi Latince ‘pacus’a götürülse de,kelime ilk, Bizans kaynaklar›nda H›ristiyanl›¤› kabul et-meyen, Bosnal›lar› anlatmak için bir özel isim olarakkullan›l›r.16 Burada eski Türkçe Tanr› demek olan ‘Ogan’sözü sakl› gözüküyor. ‘Po Ogan’ sözü “Ogan’a göre,Ogan’›n yolunda” anlam›na gelir. Nitekim, Rusçada ‘po-gan’ yaz›lan kelime ‘pislik, alçakl›k, rezillik’ anlamlar›nagelir ve Ortaça¤ zihniyetini çok iyi yans›tan bir kelimeolarak (Hazar’dan gelen Almanca ‘ketzer’in de ayn› an-lamda, özellikle dinde sapk›nl›¤› anlatmak için kullan›l-d›¤›n› hat›rlayal›m) bizim sav›m›z› destekler. Uzun süreHun, Avar ve Bulgar yönetiminde kalan ‹slavlar›n diniolarak da etkilenmeleri do¤ald›r. Eski Tuna Bulgarlar›n-da bu kelime ‘köle, hizmetçi’ anlam›nda kullan›l›r. Bu-

nun sebebi, büyük ihtimalleH›ristiyanl›¤›n kabulündensonra eski dinde kalanlar›küçümsemek için kullan›l-m›fl olufludur. Bunlara ikincis›n›f vatandafl ve tutsak mu-amelesi yap›ld›¤›n› da hat›r-layal›m. Constantine bu ke-limeyi muhtemelen Bulgar-lardan ö¤renmifltir.

Pa◊enog (s): Bacanak.Kelime, Osmanl› dönemihat›ras› olarak eski Yugos-lavya bölgesinde ‘bacanak’biçimiyle zaten vard›r veözellikle Do¤u Bosna’dayayg›n kullan›l›r. Ayr›canesnemiz Osmanl› döne-

minde geçti ise, elimizdeki kurallar kelimenin ‘paflenog’haline gelmesini aç›klayam›yor.

Patka (s): Ördek. Türkçe ördek yürüyüflüne ‘badi’yürüyüflü denir. Kelime ayr›ca ‘(kara) batak’ ile karfl›lafl-t›r›labilir, ki ‘batak’ da S›rpçada geçmektedir. Fakat Os-manl› dönemi kal›nt›s›d›r.

Pe2iti (s), Peçit’ (r): Piflirmek. Anlam birli¤i ve sesilgisi aç›kt›r.

Pokarabasiti se (s): Bozuflmak. Kelimenin kökün-deki ‘karabas-’ karalar basmak fleklinde halen söyledi¤i-miz deyimi ça¤r›flt›r›yor. Osmanl› döneminden geçmiflolmas› mümkündür ancak bu konuda haz›rlanm›fl söz-lüklerde (fikaljiç ve Miçunoviç) geçmez. Kuman döne-miyle ilgili olabilir.

Bilezikler, Bat› Hunlar›na ait Zalesie Macaristan buluntular›ndan

TÜRKLER ‹LKÇA⁄543

San (s): Düfl, rüya. Türkçe ‘sanmak’ ile S›rpça ‘san-yati’ (düfl görmek), olmayan› düflünmek, tahayyül etmeknoktas›nda anlam ilgisine sahiptir. Nitekim bu fiil kö-künden gelen ‘kuruntucu’ manas›ndaki ‘sanyar’ sözünütam olarak ‘san›c›’ fleklinde çevirebiliriz ve anlam ilgisiiyice a盤a ç›kar.

San (r): San, unvan, rütbe. Kilise ‹slavcas› yoluylaBulgarca üzerinden Rusçaya girmifl gözüküyor. Kelimeeski Bulgarcan›n ça¤dafl Bulgarcadaki birkaç miras keli-mesinden biridir.

Sipiti (s): Serpmek. ‘R’ sesinin yutuldu¤u veya zay›fsöylendi¤i bir Türk a¤z›ndan geçmifl olabilir. Türkçede‘sulusepken’ örne¤inde oldu¤u gibi, bu ses zaten yutula-bilmektedir.

Skaçka (r): Dolu dizgin, dörtnalla gitmek. At›n bu gidiflineTürkçede ‘kaçmak’ da denir. H›zl›giden ata “iyi kaç›yor” denir. Keli-menin Rusçaya Türkçeden geçti¤iaç›kt›r.

Skoriti se (s): Kurumak. Keli-menin kökündeki ‘kori’ ile Türkçe‘kuru’ aras›nda ses iliflkisi ve anlambirlikteli¤i vard›r.

Sokol (s, r): Ak do¤an. Bu ke-lime Türkçede pek çok kufl ismin-de geçen sok-/sak-ile ilgili gözük-mekte: Saka kuflu, saksa¤an, sa¤-sak.

Soyka (r): Soyka, ala karga. Bukelime ça¤dafl Bulgarcada da bulu-nur. Muhtemelen bizim Türkçe-mizdeki kelime, eski Bulgarcadankalmad›r.

Srce (s), serdtse (r): Yürek, ‘s’Türkçesi ile sürek > s (e) rek (e) > s (e) reçe > s (e) rçe >s (e) rtse.

Sti/i (s): Yetiflmek, yetmek, varmak. GünümüzTürkçesinde bafltaki y’nin karfl›l›¤› ‘s’ olan bir Türk a¤-z›ndan geçmifle benziyor. Yet > set > st.

Strava (l): Yiyecek, cenaze yeme¤i. Çuv. ‘sitarva’ ay-n›. Türkçe y-s denkli¤inden, Çuv. sitar- ‘yedirmek’. Ke-lime erken Bulgar veya Hun-Bulgar döneminde bu dilegeçmifltir.17

Susal’n›y (r): Yald›zl›. Buradaki ‘süs’ kökü aç›kt›r.Suvi (s), suhoy (r): Kuru, kurak, çorak, susuz. Keli-

menin ‘su’ ile ilgili oldu¤u düflünülebilir.ƒiriti (s), flirit’ (r): Sermek, yaymak, geniflletmek.

Bu birinci fiilin kökü ile hem ses benzerli¤i, hem de an-lam birlikteli¤i vard›r.

Takmi2enje (s): Yar›fl, karfl›laflma. Kökteki ‘takm’Türkçe ‘tak›m’dan gelmifl gözüküyor.

Tamni (s), temn›y (r): Karanl›k. Türkçeye çok eskizamanda geçti¤i anlafl›lan cehennem anlam›ndaki ‘tamu’

kelimesi, e¤er ‹slav dilleri bunu do¤rudan bir ‹rani dil-den almad›larsa, bu s›fata kaynakl›k ediyor gözükmekte.Kelimenin as›l itibariyle s›fat olmad›¤›n› -n eki gösteri-yor. ‹dil Bulgarlar›n›n Han K›z› destan›nda cehennemitemsil eden cine (alp) ‘Taman-Tarkan’ denilir. Azak de-nizi k›y›s›ndaki tarihi Tumotarkan flehrinin ismi de Bul-gar zaman›ndan kalm›fl gözüküyor. Cehennem ile karan-l›k aras›ndaki anlam iliflkisi ise aç›kt›r.

Ta◊na (s): Torba, çanta. ‘Tafl›mak’ fiili ile ilgili gözü-küyor. Osmanl› öncesi dönemde S›rpçaya geçti¤i kesin-dir. Peçenek-O¤uz-K›pçak dalgas›n›n S›rbistan’da fazlaetki yapmad›¤› düflünülürse, kelimenin girifli Avar dö-nemine, hatta daha önceye al›nabilir. Nitekim Rusça

‘tafltit’ fiili de tafl›makla ilgilidir.S›rpçada bu fiilden türeme bir isimkalm›fl, Rusçada ise fiil kullan›l-m›fl, ama isim türetilmemifltir.

Tafltit’ (r): Sürüklemek, sürük-leyip götürmek, çekmek. Buradaki‘tafl›mak’ anlam› aç›kt›r.

Tat (s): H›rs›z. Bugün dilimiz-de ‘yad’a dönüflen, eksi Türkçedeyabanc› anlam›ndaki kelime ‘tat’ ilebu S›rpça kelime aras›nda anlam il-gisi aç›kt›r. Bir eve yabanc›n›n gir-mesi, h›rs›z›n girmesidir. Kelimeoldukça eskidir ve en az Avarlar za-man›nda S›rpçaya girmifl olmal›d›r.

Tele (s, r): Dana. Buna bilinen‹slavca eklerle di¤er baz› s›¤›r cins-lerinin isimleri elde edilir. KelimeAltayca özellik göstermektedir.Ünlü Tie’le (Töles) boyu ve muhte-melen bunlardan bir toplulu¤unMo¤ollaflm›fl parças› olan Teleütoyma¤› bu ismi tafl›d›klar› gibi,

Alt›nordu’dan Telebuga ve Tuna Bulgarlar›ndan Teleriggibi yöneticilerde de bu isme rastlan›r.

Toje (r): Da, dahi. Elimizdeki en eski vesikalarda,Orhon Yaz›tlar›nda ve O¤uz Destan›’nda kelime ‘taq›’olarak geçer. Do¤u Bulgarcas›’nda ‘han’ yerine ‘flan/flam’kullan›l›r. Bu, Hunlar›n ‘flanyü’sü ile karfl›laflt›r›labilir.Bulgarlarla Hunlar›n kar›flt›¤› göz önüne al›n›rsa, bu dilözelli¤i Bulgarlara Hunlardan geçmifl olmal›d›r. Dolay›-s›yla ‘tak›’ kelimesini Hunlar ‘tafl›’ fleklinde söylüyorlar-d›; Bulgar dilinde kelime ‘tofl›’ya döndü (Bkz. taguk-toh‘tavuk’, bayan-boyan, bars-boris, samur-somor). Hun-Bulgar etkisine daha çok maruz kalan Rusçadaki ‘toje’kelimesi bununla karfl›laflt›r›labilir.

Topli (s), tepl›y (r): S›cak. Günümüz Türkçesi’nde‘tava’ ve ‘tav’ ve bu ikinciden üretilen ‘tavlamak’ fleklin-de üç hat›ras› kalan bu kelime, Eskiça¤’da Avrasya’n›nortak kelimelerinden biri idi. Sakalar›n (‹skit) atefl ve sa-vafl tanr›s› Tabiti’den itibaren bunun izini sürebiliyoruz.

Tormozit’ (r): Fren yapmak, durmak. Kelimenin te-laffuzundan (t›rmazit’) hareketle, ‘durmaz’ kökü rahatgözükmektedir.

Avar kemer tokas› (Trentino, Museum), (F. Altheim, 1962), (Avarlar)

TÜRKLER ‹LKÇA⁄544

Tovar (s, r), towar (l): Mal, meta, yük. Türkçe ‘ta-var/davar’dan gelen kelime ayn› anlam›yla, muhtemelenRusça üzerinden Finceye de geçmifltir. Bu yüzden çok es-ki oldu¤unu düflünmemiz gerekir. Öte yandan BulgarTürkçesine ait olmad›¤› ortadad›r. Bu yüzden en az›ndanHun dönemini düflünmemiz gerekir.

Tojaga (s): Sopa, dayak. Osmanl› öncesinde bu dilegirmifl gözüküyor.

Ts›ts (r): Sus! S›ss! Bu ünlem Türkçe ve Rusçada ne-redeyse aynen geçmektedir.

Tu7 (s): Gurbet. Kelime ‘tad/tat’ (yabanc›) ile ilgiligözüküyor.

Tu/i (s): Dövmek. Fiil kökü ‘tuk’, bugün sadecehayvanlar›n dövüflü için kulland›¤›m›z ‘tokmak/tokufl-mak’ ile ayn›.

Tuga (s): Keder. O¤uz dilinde ‘yu¤’, Bulgar Türkçe-sinde ‘dog’ fleklinde geçer. Kelimenin S›rpçaya eski Bul-garcadan geçti¤i anlafl›l›yor.

Tuma2enje (s), tolmaçit’ (r), tlmaczenie (l): Çevir-me, tercüme etme. Kökteki‘tilmaç’ aç›kt›r. Macarcadada ‘tolmacs’ çevirmen de-mektir. S›rpçada kelimenin‘tumaç-’ haline gelifli bu di-lin bir özelli¤idir: Bolgar (r)> Bugar (s), dolg›y (r) > dug(s). Kelimenin Lehçe’de debulunmas›, bu kelimenin ‹s-lav dillerinin birbirine çokyak›n oldu¤u bir zamanda,en geç Avar ça¤›nda bu kelimenin al›nd›¤›n› göstermek-tedir.

Tvorit’ (r): Yaratmak, türetmek; Tvoriti (s): Yap-mak, üretmek. ‘Tvornica’ H›rvatça ‘fabrika’. S›rpçada‘stvoriti’ yaratmak. Fiilin kökü olan ‘tvori’ Türkçe ‘törü’ile hem anlamdaflt›r, hem de ses iliflkisi barizdir. Çünkü‘törü’ kelimesi herhangi bir ‹slav diline ancak ‘tvori’ flek-linde geçebilir.

Urlati (s): Ba¤›rmak. Eski Türkçe ‘urlamak’: Erlerurlayu…

V›krutit’ (r): Kurtulmak. Kelimenin kökündeki‘krut’ ile Türkçe ‘kurt-’ aras›nda ses ve anlam birlikteli-¤i vard›r.

V›tkat’ (r): Dokumak. Kelimenin kökündeki ‘tka’ile Türkçe ‘doku-, toku-’ aras›nda ses iliflkisi ve anlambirlikteli¤i vard›r.

V›yuk (r), juki (l): Yük. R. Bundan gelen ‘v›yuçit’yüklemek demektir. Kelimenin kökü olan ‘yuk’ ileTürkçe ‘yük’ aras›nda ses ve anlam birlikteli¤i vard›r.Lehçe’de ise aynen bulunmaktad›r.

Visoko (s), v›sokiy (r), wysoki (l): Yüksek. Do¤ru-dan ‘yüksek’ ile ba¤lant›l› olabilece¤i gibi ‘büyük’ ile deilgili olabilir. ‘B’nin ‘v’ye de¤iflimi ‹slav dillerine yaban-c› dillerden gelen kelimelerde çok görülür: Basil-Vasil

gibi. Y’nin karfl›l›¤›n›n ‘s’ oldu¤u varsay›l›yor. Ancakburada seslileri aç›klamak zordur. Zira normal seyirdekelimenin ‘vosik’ olmas› gerekirdi.

Vrh (s), verh (r): Doruk. Pekçok Ural-Altay dilinde‘or’ kelimesi yükseklikle ilgilidir. Bu noktada öncelikle‘doruk’ kelimesinin kökünü düflünmelidir. Bunun ‘da¤-oruk’tan (da¤ yolu) geldi¤i anlafl›l›yor. Çünkü doru¤aç›kmak, da¤ yoluna gitmektir. Oruk ise aç›k flekilde‘vrh’ ile ilgili gözüküyor: Oruk > v (o) ruk > vr›h > vrh.Bu kelime ça¤dafl Bulgarcada ‘vr›h’ fleklindedir. Bu daikinci ünlünün korundu¤u dönemin hat›ras› olmal›d›r.

Vuna (s): Yün. ‹slav dillerinde ‘ü’ olmad›¤› için‘yun (a) > una > vuna’ yolunu izlememiz gerekir.

Zakon (s, r): Kanun. Bu kelimenin ‹slav dillerindeaç›klamas› yap›lamam›flt›r. Eski Türklerde töreyi bilenve uygulayan büyü¤e, din adam›na ‘sagun’ denir. Bununde¤iflik söyleniflleri de vard›r. Dahas›, Bizans’›n impara-tor yazar› Konstantin, Peçeneklerin kendi ‘zakonos’lar›-na (adet, töre, uygulama) göre yemin ettiklerini söyler.18

Zakopati (s): Kapamak.S›rpça fiil kökü, Türkçe fiilile hem anlam, hem de kü-çük bir farkla ses olarak ay-n›d›r.

Zat›kat’ (r): T›kamak.Kelime hiçbir de¤iflikli¤e u¤-ramadan Rusçaya geçmifltir.

Zeleni (s), zelen›y (r),zielony (l): Yeflil. Bu Türkçerenk ismi,-il eki ile türetil-

mifltir. OT ‘Yafl’ kelimesi ‹B ‘cal’, Ç ‘sul’ olarak geçer.Kelime bafl›nda ‘c’yi sevmeyen ‹slav dillerinin muhte-melen ‘ts’ > ‘z’ sesiyle ‘zal/zel’i ald›¤› anlafl›l›yor. Buna,yukar›daki di¤er renk isimleri gibi, -n s›fatlaflt›rma ekieklenerek ‘zeleni’ s›fat› elde edilmifltir.

ñarki (s): Parlak. Bkz. ‘Jarki’.Tek bafl›na bütün bu örneklerden daha çarp›c› olabi-

lecek ödünçleme ise, fiil çekimi ile ilgilidir. ‹slav dil ai-lesinde fiilin geçmifl zaman çekimi ‘h’ ve ‘l’ sesi ve ard›n-dan eklenen kifli ve say› belirten di¤er seslerle yap›l›r:Ç.B. ‘bya-h-te (bulundunuz, idiniz), R. ‘ya ponyal’ (an-lad›m), S. ‘dofl-l-i su’ (geldiler). ‘H’ sesi kimi dillerde vedurumlarda yerini baflka seslere b›rak›r. Ama kaynak ay-n›d›r. ‹slav dillerinde, Türkçe hariç tüm dillerdeki, özel-likle ba¤l› bulunduklar› Hint-Avrupa ailesindeki gibitek bir geçmifl zaman oldu¤una göre, bu ikililikte, hem‘h’ hem ‘l’ kullan›m›nda bir tuhafl›k vard›r.

Eski Bulgarcada GT ‘-mifl’ ekinin ‘-mel’ veya ‘-mil’oldu¤unu tahmin edebiliyoruz: Yetmifl > sitmel. Örne-¤in Bulgarlar büyük ihtimalle ‘olmufl’ yerine ‘balm›l’diyorlard›. ‹slav dillerindeki geçmifl zaman eki ‘l’yi an-cak eski Bulgarcadaki ‘l’ aç›klayabilir. Buradaki ‘m’ ün-süzünün kayboluflunu aç›klamak için u¤raflmaya gerekyok. Muhtemelen ‹slavlar sadece geçmifl zaman› yapanses olarak gördükleri ‘l’yi ald›lar. Bu sav›m›z›n en bü-

Proto-Bulgar dönemine ait metal süs parçalar›

TÜRKLER ‹LKÇA⁄545

yük delili ise bugünkü ‹slav dili Bulgarcadan gelmekte-dir. Ça¤dafl Bulgarca, dünyada Türkçe hariç-mifl’li geç-mifl zaman› olan tek dildir. Bu dilde-di’li geçmifl zaman‘h’,-mifl’li geçmifl zaman ise ‘l’ ile yap›l›r. Geçmifl zama-n›n rivayeti mant›¤›n›n bu dilde Türk döneminin, yay-g›n söyleyiflle Proto-Bulgar ça¤›n›n hat›ras› oldu¤uaç›kt›r. Bu mant›k di¤er ‹slav dillerine geçmemifl, onlartek bir zaman kullanmaya devam etmifllerdir. Türkçe-den gelen ‘l’ di¤er dillerde eski ‘h’nin yerini alm›fl, buikincisi ise çeflitli geçmifl zaman kiplerinin yap›m›ndakullan›lm›flt›r.

Diller aras›nda kelime al›flverifli insanl›k tarihininen do¤al olaylar›ndan biridir.Öyle ki, Yunancadaki kelime-lerin yüzde 60’› Hint-Avrupadillerinden bile de¤ildir. Fars-çan›n kelime haznesinin yar›-s›ndan fazlas› Arapçad›r. Enkolay olarak nesne isimleri birdilden di¤erine geçer. Bunus›fatlar, fiiller ve ba¤laçlar izler. Özellikle ba¤laçlar›ngeçmesi için çok uzun süre iliflki ve içiçelik gerekmek-tedir. Mesela Türkçe Farsçadan ‘hem’, ‘ne… ne’, ‘ki’ gi-bi ba¤laçlar› alm›flt›r. Arapçadan al›nan ‘ve’ de bu çerçe-vededir. Bunun yan›nda bir dönemin yüksek yaz› dilisayesinde ‘keza’, ‘binaenaleyh’, ‘lakin’ gibi ba¤laçlarTürkçeye geçmifltir. Ama bunlar›n al›nmas› gerçektenuzun ve ‘ola¤anüstü’ bir dönemin ürünüdür ve Türkçebunu yaflam›flt›r.

‹slav dillerindeki Türkçe kelimeler aras›nda buödünçlemelerin hepsi oldu¤u gibi, dilin neredeyse temelyap›s›n› oluflturan pek çok kelime de Türkçeden geçmifl-tir. Daha da ötesi, zamirlerin geçiflidir. Hemen yukardaaç›klad›¤›m›z bir geçmifl zaman ekinin geçifli ise, örne¤iolmayan bir olayd›r. Halbuki, bu kadar uzun süre etki-leflime ra¤men, Türkçeye Arapça ve Farsçadan zamirlergeçmemifltir.

“Da, momci s zelenim klobukom i crnim 2izmamatukli su mene da oduzimaju moju ta2nu” (Evet, yeflilkalpakl› ve kara çizmeli gençler çantam› almak için be-ni dövdü) diyen bir S›rp bayan, 15 kelimesinin dokuzu-nu Türkçe as›ll› kelimelerden seçmektedir ve bunlar›nüçü isim, ikisi renk ismi, ikisi zamir, biri fiil, biri deba¤laçt›r. Fiili ise yine Türkçeden al›nan bir ekle çek-mektedir. Halbuki, Türkçe ‹slavlar aras›nda hiçbir za-man edebi dil olmad›¤› gibi, yaz› dili olarak bile kulla-n›lmam›flt›r. Kilise ‹slavcas›, ‹slav dillerine birkaç keli-me sokmufl, ama ayn› zamanda Bulgarcan›n sonunu ge-tirmifltir. Üstelik Türkler daima ‹slavlar aras›nda az›nl›kolmufllar, k›sa sürede de erimifllerdir.

Çok fazla kelime geçifli tarih boyunca vaki olan çokfazla iliflkiye hamledilebilir ama bu, ‹slav dillerinin entemel ögelerinin Türk dillerinden al›n›fl›n› aç›klayamaz.Üstelik bu temel ögelerin ço¤unun ortak ‹slavcaya aitolmas›, etkileflimin tahmin etti¤imizden de çok öncegerçekleflti¤ini gösterir. Bu durumun tek aç›klamas›, ‹s-lav dillerinin Balt dillerinden ayr›l›p kendi yoluna girdi-¤i dönemde, yani daha yeni oluflum aflamas›nda Türk

lehçeleri ile karfl›laflmas› ve ‘çocukluk’ ça¤›nda bu yo¤unve temel ödünçlemeyi yapmas›d›r. Yani bugün bir düzi-ne kadar kola ayr›lan ‹slav dilleri, Karpatlar›n kuzeyin-deki ilk ‹slavlar ile oraya giden Türklerin ortak yap›m›-d›r denebilir. ‘Oraya giden Türkler’ ise Saka, Sarmat venihayet Hun dönemlerine aittirler.

Son söz bizzat ‹slav kelimesi hakk›nda. Hem do¤u,hem de bat›daki bütün Ortaça¤ kaynaklar›nda bu halk›nveya bu dil ailesinden olanlar›n isminde ‘s’ harfinden son-ra aç›k bir ‘k’ sesi geçer: Yun. Sklabinoi, Lat. Sclaveni, Ar.Sakalibe. Bugün ço¤u Bat› dillerinde (Örn. Fr. ‘Sclave’,Alm. ‘Sklave’, ‹sp. Esklavos) bu ses korunur. Ortaça¤’da

bu halk›n ismi büyük ihtimalle‘s*k*l*b’ fleklinde idi ve Türk-ler bunu çok iyi biliyorlard›, kiArap ve Fars kaynaklar› bunuTürklerden alm›fla benziyor.Do¤u Avrupa’dan hayli uzaktasöylenen ve yaz›lan O¤uz Des-tan›’n›n Uygur nüshas›nda,

O¤uz Han bir kaleyi iyi koruyan ve kendisine teslimeden bir komutan›na ödül olarak ‘Saklap’ (Saklayan, ko-ruyan) ismini verir ve bu kifli ilk ‹slav olur.19

Bir Bulgar-Tatar Destan›’nda ise kelime Saklan ola-rak geçer.20 Kelimenin Türkçe as›ll› oluflu hakk›nda çoktart›flmalar yap›lm›flt›r.21 Kelimenin bat› dillerinde ayn›zamanda köle anlam›na geliflini tarihi olgu ile, Orta-ça¤’da ‹slavlar›n çok fazla kölelefltirilmesi ile aç›klayabi-liriz, ancak Eski Tuna Bulgarcas›’nda ‘saklab’›n köle an-lam›nda kullan›l›fl› ve Türk lehçelerinden Ça¤ataycada‘saklau’ kelimesinin tutsak anlam›na gelifli, Avrupa’dakikullan›m›n semantik köklerinin oldu¤una da iflaret ede-bilir. Bu yüzden Majda’n›n Türkçedeki de¤iflik kulla-n›mlar› içinde, bu kökten türemifl ‘köle, tutsak’ anlam›-na e¤ilmesi hakl› gözükmektedir.22

‹slav (Slav) kelimesi için ‹slav dillerindeki çeflitli ke-limelere dayanan çözümlemeler yap›lm›fl, ancak bir itti-fak sa¤lanamam›flt›r. Kelimenin köken olarak bu dillerdebudun ad› olmad›¤›n›, dolay›s›yla sonradan al›nd›¤›n›gösteren bir ipucu, yal›n olarak kullan›lmamas›d›r. ‹s-lav/Slav’›n karfl›l›¤› bu dillerde Slav-yan, Slov-en, Slav-yanin, Slow-ianin gibi biçimlerde geçer. Gerçi Güney ‹s-lav dilleri hemen tüm budun adlar›n› böyle eklerle ikin-ci kez budun ad› haline getirme e¤ilimindedir (Rusin,Bulgarin, Turçin, Taljanac, Amerikanac) ama genel ola-rak, özellikle eski metinlerde buna ihtiyaç yoktur. Bir ke-lime budun ad› olarak duyulursa aynen korunur: Turak,Guz, Tatar, Grk, Latin, vb. E¤er ‘Slav-, Slov-’ bu dillerdekök itibariyle bir budun ad› olsa idi, t›pk› yukarda geçens›fatlaflt›rmalarda oldu¤u gibi, ikinci kez bu anlam veril-meye çal›fl›lmazd›. Dolay›s›yla, bütün eski kaynaklar›nittifak ettikleri ‘s*k*l*b’ biçimini ciddiye almam›z ge-rekmektedir. Bu kelimenin kaynaklarda ilk an›l›fl› 5. yy.ortas›ndad›r. E¤er bu kelimenin kökü Türklerde ise vee¤er üç kuflakl›k bir Hun hakimiyeti bu ismin yerleflme-si ve yay›lmas› için yeterli görülmüyorsa, bu durumdatek ihtimal Hunlardan önceki Türk varl›¤› olacakt›r.

Kafl›k sap›, ‹skit

TÜRKLER ‹LKÇA⁄546

1 Burada esas al›nan Avrasya kavram› Ortaça¤ tarihçilerinin yayg›n ka-bulündeki Avrasya’y› ifade etmektedir: Bugünkü Mo¤olistan’› da içi-ne alan bozk›rdan itibaren Güney Sibirya ve Kuzey Orta Asya boyun-ca uzun bir flerit ve bunun Avrupa’daki do¤al uzant›s›, yani Kamanehrinden Avusturya Alpleri’nin do¤u ucuna çizilen do¤rultunun gü-neyindeki, Hazar denizi, Kafkas da¤lar›, Karadeniz ve Balkan ve Di-nar da¤lar›n›n güney s›n›r›n› çizdi¤i arazi.

2 Orta Asya’da biriken nüfusun önemli bir k›sm›n›n Selçuklular saye-sinde, özellikle Mo¤ol istilas› sebebiyle Ön Asya’ya boflalmas› ve Mo-¤ollar›n sebep oldu¤u k›y›mlar›n, Orta Asya’da kalanlara yüzy›llar bo-yu yetecek bir yaflam alan› açt›¤›, dolay›s›yla art›k Do¤u Avrupa’yagöçe ihtiyaç kalmad›¤› gerçe¤i de buna eklenmelidir. Selçuklular Ana-dolu ve Azerbaycan’a girmeselerdi, artan nüfus bask›s› en büyük ihti-malle yine Do¤u Avrupa’da hissedilecekti ve belki bölgenin bugünkübefleri co¤rafyas› bambaflka olacakt›.

3 Golden, Rusya’n›n Orman Kufla¤› Halklar›, s. 315.4 Örn. Orhon yaz›tlar›nda geçen ‘tarkat’ ve ‘o¤l›t’ gibi kelimeler. Bkz.

Ergin, Orhun Abideleri, muhtelif yerlerde.5 Durmufl, ‹skitler (Sakalar), s. 45.6 Kurat, Do¤u Avrupa Türk Kavim ve Devletleri, s. 176; Durmufl,

a.g.e., s. 46.7 Bunun için bkz. Karatay, H›rvat Ulusunun Oluflumu, s. 38-45.8 Yeniça¤’›n bafllar›nda Ruthenya kaynakl› bir gelenek Lehler aras›nda

egemen idi ve Leh soylular› kendilerini Sarmat soyundan say›yorlard›(Bunun için bkz: Litwin, Henryk, “The Nations of the Polish-Lithva-nian Commonwealth: Controversial Questions”, Acta Poloniae His-torica, say› 79, 1998). Bu bölgeye ait yaz›l› kaynaklar nispeten yak›nzamanlara ait oldu¤u için, bu gelene¤in ç›k›fl ve yay›l›fl zaman›n› tambilmiyoruz. Bu, Geç Ortaça¤’da bütün Avrasya’ya yay›lan ‘kök arama’ak›m›n›n bir sonucu da olabilir, ama öte yandan bunu geleneksel birtar›m toplumunda binlerce y›ld›r yaflayan bir bilgi veya inan›fl olarakdüflünmek için de sebepler vard›r.

9 Ünlü Rus tarihçi Vernadsky, Sarmatlar zaman›nda (Milat civar›) ‹slav-lar›n dilinde bulunan ortak kelimelere verdi¤i bir düzine kadar örnekiçinde ‘orat’, ‘bik’, ‘kony’ ve ‘boran’ kelimelerini s›ralar (A History ofRussia, c. 1, s. 110-111). ‹lginç flekilde bunlar›n tamam› Türkçedir;dahas› Do¤u (O¤uz) Türkçesi ile aç›klanabilir. Dolay›s›yla, Hun önce-si Türk varl›¤›n›n ‹slavca’ya etkisi belirginlik kazanmaktad›r. Asl›ndaHunlar›n ‹slavlar aras›nda dile fazla etki etmeyecek kadar az kalmala-r›, bizim örneklerimizdeki O¤uzca unsurlar›n da Vernadsky’nin keli-meleri gibi Sarmat ve Saka dönemleri ile iliflkilendirilmesini dahamant›kl› k›lar.

10 Tekin, Tuna Bulgarlar› ve Dilleri, s. 51.11 Örnek: “Türk ka¤an Ötügen y›fl olursar ilte buñ’ yok. ” (Türk ka¤a-

n› Ötüken orman›nda oturursa ülkede s›k›nt› yok), ERG‹N, a.g.e., s.65. Ülkede ‘bun’ ç›kmas› isyanlarla, merkezi idarenin sars›lmas›ylailgilidir.

12 Bu konudaki uyar›y› ‹smail Do¤an Hocam’a borçluyum.13 Clauson, An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century

Turkish, s. 406.14 Ergin, a.g.e., s. 70.15 Theophanes, s. 391.16 Constantine Porphyrogenitus, s. 127. Bundan sonra DAI.17 Majda, “Polonya’da Türk Kültürü ve Sanat›n›n Kabulü”, s. 303.18 DAI, s. 57.19 Pelliot, Uygur Yaz›s›yla Yaz›lm›fl O¤uz Han Destan› Üzerine, s.

69.20 Mikail Bafltu ‹bn fiams Tebir, fian K›z› Destan›, muhtelif yerler.21 Bunun için bkz. Zekiev, Törki-Tatar Etnogenezi, s. 289-294. Zeki-

ev Ortaça¤ kaynaklar›ndaki Sakalibe’nin ‹slavlar› de¤il, K›pçaklar› ta-n›mlad›¤›n› düflünür. Ayr›ca, Karatay, a.g.e., s. 66-67.

22 Majda, a.g.e., s. 304.

Dipnotlar

BOGUSLAWSKI, Andrzej, Ilustrowany Slownik Rosyjsko-Polski/Pols-ko-Rosyjski (2 cilt), Warszawa 1978.

CLAUSON, Gerard, An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Oxford 1972.

CONSTANTINE PORPHYROGENITUS, De Administrando Impe-rio, yay. Gyula Moravscik, Washington 1967.

5IN5I0, Slavoljub, vd., Türkçe-S›rpça Sözlük, Ankara 1997.DURMUfi, ‹lhami, ‹skitler (Sakalar), Ankara 1993.ERG‹N, Muharrem, Orhun Abideleri, ‹stanbul 1980.GOLDEN, P. B., “Rusya’n›n Orman Kufla¤› Halklar›”, Erken ‹ç Asya

Tarihi, der. Denis Sinor, ‹stanbul 2000.KURAT, Akdes N., “Do¤u Avrupa Türk Kavim ve Devletleri”, Türk

Dünyas› El Kitab›, Ankara 1992.LITWIN, Henryk, “The Nations of the Polish-Lithvanian Commonwe-

alth: Controversial Questions”, Acta Poloniae Historica, say› 79,1998.

MAJDA, Tadeusz, “Polonya’da Türk Kültürü ve Sanat›n›n Kabulü”, Os-manl›, yay. K. Ç‹ÇEK-G. EREN, c. 9, Ankara 1999.

MI1UNOVI0, Ljubo, Savremeni Re2nik Stranih Re2-i, Belgrad 1988.

M‹KA‹L BAfiTU ‹BN fiAMS TEB‹R, fian K›z› Destan›, çev. Avidan Ay-d›n, Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›, Ankara 1991.

MUSTAFAEV, E. M. -fiERB‹N‹N, V. G., Büyük Rusça-Türkçe Sözlük,‹stanbul 1996.

PELLIOT, Paul, Uygur Yaz›s›yla Yaz›lm›fl O¤uz Han Destan› Üzerine,çev. Vedat Köken, Ankara 1995.

fi‹POVA, Elizaveta N., Slovar’ tyurkizmov v russkom yaz›ke, Alma-Ata1976.

yKALJI0, Abdulah, Turcizmi u srpskohrvatskom-hrvatskosrpskom jezi-ku, Sarajevo 1973.

JAWORSKA, Teresa, Stownik angielsko-polski i polsko-angielski,Warsaw 2000.

THEOPHANES, The Cronicle of Theophanes the Confessor, yay.Cyril Mango ve Roger Scott, New York 1997.

VERNADSKY, George, A History of Russia, C. 1: Ancient Russia, NewHaven 1946.

ZEK‹EV, Mirfatih, Törki-Tatar Etnogenezi, Kazan-Moskova 1998.

Kaynaklar

Ar: ArapçaB: Bulgarca. Eski Bulgar-O¤ur Türklerinin dili.ÇB: Ça¤dafl Bulgarca, bugünkü ‹slav dili.Çuv: ÇuvaflçaDT: Do¤u Türkçesi, genifl anlamda O¤uzca.E‹: Eski ‹slavca, Kilise ‹slavcas›. Makedoncadan türetilen kilise dili.ET: Eski Türkçe.F: Fince.Fars.: Farsça‹B: ‹dil Bulgarcas›.

‹ng.: ‹ngilizceK: K›pçakça.L: LehçeLat: LatinceO: O¤uzcaO‹: Ortak ‹slavcaR: RusçaS: S›rpçaTT: Türkiye TürkçesiYun: Yunanca

K›saltmalar