75

Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

  • Upload
    lamdung

  • View
    251

  • Download
    1

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5
Page 2: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5
Page 3: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 1. ULUSLARARASI TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR 

BAŞKENTLERİ BİLGİ ŞÖLENİ  “Türkiye ‐ Kosova ‐ Makedonya – Özbekistan” 

5 ‐ 7 Kasım 2015 Nevşehir 

 

   

BİLDİRİ ÖZETLERİ           

NEVŞEHİR, 2015    

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi     

www.nevsehir.edu.tr tdkb.nevsehir.edu.tr 

2000 Evler Mah. Zübeyde Hanım Cad. 50300 Nevşehir Tel: +90 (384) 228 10 00 & Bel‐geç: +90 (384) 215 30 58 

   

Page 4: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesine aittir. Bütün

hakları saklıdır. Kitabın tümü ya da bir bölümü/bölümleri Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesinin

yazılı izni olmadan elektronik, optik, mekanik ya da diğer yollarla basılamaz, çoğaltılamaz ve

dağıtılamaz.

Copyright 2015 by Nevşehir Hacı Bektaş Veli University. All rights reserved. No part of this book

may be printed, reproduced or distributed by any electronical, optical, mechanical or order means

without the written permission of Nevşehir Hacı Bektaş Veli University.

Editör

Doç. Dr. Tuncay BÜLBÜL, Doç. Dr. Mehmet ÇERİBAŞ,

Arş. Gör. Murat GÜR

Kapak Düzeni

Taylan VİRACA

Tasarım-Dizgi

Arş. Gör. Murat GÜR

I. Uluslararası Türk Dünyası Kültür Başkentleri Bilgi Şöleni

(Türkiye - Kosova - Makedonya - Özbekistan) Bildiri Özetleri

Nevşehir

Kasım, 2015

İletişim

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

Prof. Dr. Filiz Kılıç Yerleşkesi

2000 Evler Mah. Zübeyde Hanım Cad. 50300 / Nevşehir

Tel: 0384 228 10 00

e-posta: [email protected] / Genel ağ: tdkb.nevsehir.edu.tr

Page 5: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

Onur Kurulu Prof. Dr. Filiz KILIÇ (Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Rektörü)

Prof. Dr. Derya ÖRS (Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı)

Prof. Dr. Turan KARATAŞ (Atatürk Kültür Merkezi Başkanı)

Düzenleme Kurulu

Prof. Dr. Filiz KILIÇ

Doç. Dr. Tuncay BÜLBÜL

Doç. Dr. Mehmet ÇERİBAŞ

Doç. Dr. Hüseyin GÖNEL

Doç. Dr. Mehmet Ali YOLCU

Bilim Kurulu  

Prof. Dr. Abdulhalik BAKIR Prof. Dr. Harun GÜNGÖR Prof. Dr. Numan Yusuf ARUĆ

Prof. Dr. Abdülhamit TÜFEKÇİOĞLU Prof. Dr. Hasan KURT Prof. Dr. Nurgün OKTİK

Prof. Dr. Adnan TEPECİK Prof. Dr. Hasan ONAT Prof. Dr. Orhan Kemal TAVUKÇU

Prof. Dr. Ahmet ATAN Prof. Dr. Hayrünnisa ALAN Prof. Dr. Osman ERAVŞAR

Prof. Dr. Ahmet TAŞĞIN Prof. Dr. İlhami DURMUŞ Prof. Dr. Özkul ÇOBANOĞLU

Prof. Dr. Ahmet Turan YÜKSEL Prof. Dr. İlknur KOLAY Prof. Dr. Pakize AYTAÇ

Prof. Dr. Alena ĆATOVİĆ Prof. Dr. İlyas GÖKHAN Prof. Dr. Refik TURAN

Prof. Dr. Ali AKTAN Prof. Dr. İnci KUYULU ERSOY Prof. Dr. Remzi DURAN

Prof. Dr. Alimcan İNAYET Prof. Dr. İrfan MORİNA Prof. Dr. Remzi KILIÇ

Prof. Dr. Ayşe YÜCEL ÇETİN Prof. Dr. İsmail BEKCİ Prof. Dr. Sabina BAKSİĆ

Prof. Dr. Behija ZLATAR Prof. Dr. İsmet ÇETİN Prof. Dr. Saadeddin GÖMEÇ

Prof. Dr. Bekir DENİZ Prof. Dr. Leyla KARAHAN Doç. Dr. Adem ÖGER

Prof. Dr. Bozkurt ERSOY Prof. Dr. M. Dursun ERDEM Doç. Dr. Ali Osman KURT

Prof. Dr. Ćazim HADŽİMEJLİĆ Prof. Dr. M. Öcal OĞUZ Doç. Dr. Ali YAMAN

Prof. Dr. Çetin PEKACAR Prof. Dr. Mehmet AÇA Doç. Dr. Davut KILIÇ

Prof. Dr. Demet ULUSOY BİNAN Prof. Dr. Metin EKİCİ Doç. Dr. Dilaram HAMRAYEVA

Prof. Dr. Durmuş ARIK Prof. Dr. Mustafa ARSLAN Doç. Dr. Fatma Ahsen TURAN

Prof. Dr. Erdoğan BOZ Prof. Dr. Mustafa DEMİR Doç. Dr. Hüseyin GÖNEL

Prof. Dr. Eva CSAKI Prof. Dr. Mustafa Servet AKPOLAT Doç. Dr. Mehmet ÇERİBAŞ

Prof. Dr. Eva Csato JOHANSON Prof. Dr. Naim KARİMOV Doç. Dr. Oktay YİVLİ

Prof. Dr. Fehim NAMETAK Prof. Dr. Nebi ÖZDEMİR Doç. Dr. Sadettin BAŞTÜRK

Prof. Dr. Filiz KILIÇ Prof. Dr. Nilgün ÇIBLAK COŞKUN Doç. Dr. Tuncay BÜLBÜL

Prof. Dr. Galip YÜKSEL Prof. Dr. Nimetullah HAFIZ

Sekreterya

Uzm. Altan ERİK (Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı)

Arş. Gör. Murat GÜR - Arş. Gör. Serkan KÖSE – Arş. Gör. Ahmet UĞUR

Page 6: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 

Page 7: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 v 

İÇİNDEKİLER

Prof. Dr. Abdulhalik BAKIR

İPEK YOLU ŞEHİRLERİNİN ORTAÇAĞDAKİ ENDÜSTRİYEL KAPASİTELERİ ÜZERİNE

BİR DEĞERLENDİRME (BUHÂRÂ SEMERKANT ÖRNEĞİ) .................................................... 1 

Prof. Dr. Abdullah ŞENGÜL

KİMLİK İNŞASINDA ŞEHİR KÜLTÜRÜ: ERZURUM ÖRNEĞİ ................................................. 2 

Prof. Dr. Ali YAKICI

TARİHİ TÜRK BAŞKENTİ OLAN KONYA’NIN SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRASA

KATKISI BAKIMINDAN ÖNEMİ ................................................................................................... 3 

Prof. Dr. Davut KILIÇ

EVLİYA ÇELEBİNİN KALEMİNDEN MAKEDONYA VE ÇEVRESİNDE DİNİ VE SOSYAL

HAYAT .............................................................................................................................................. 4 

 Prof. Dr. Dilmurad KURANOV

МАЪНАВИЯТ БЕШИГИ АНДИЖОНДА МАДАНИЙ ҲАЁТ ВА АДАБИЙ МУҲИТ ............ 5

Prof. Dr. Filiz KILIÇ

DEVLET OTORİTESİNİN KÜLTÜREL GELİŞİME ETKİSİ: MUŞKARA’DAN NEVŞEHİR’E 6 

Prof. Dr. İlyas GÖKHAN

TİMURLULAR DEVRİNDE SEMERKANT ŞEHRİNDE TİCARİ FAALİYETLERE GENEL BİR

BAKIŞ ................................................................................................................................................ 7 

Prof. Dr.Qozokboy YOLDOSH

БУГУНГИ ЎЗБЕК АДАБИЁТИДАГИ ЕТАКЧИ ТЕНДЕНЦИЯЛАР ......................................... 8 

Prof. Dr. Tursunali KUZİYEV

A VIEW ON THE HISTORY OF MINARETS ON THE TERRITORY OF UZBEKISTAN ......... 9 

Prof. Dr. Baltabayeva Alyona YULDAŞKIZI, Prof. Dr. Maldibek Akmaral JUMAGULKIZI

ULU İPEK YOLU VE İLK TÜRK HALKLARINDA KÜLTÜREL GELİŞİM GELENEKLERİ 11 

Doç. Dr. Cavid QASIMOV

VAMBERİ’NİN KAYITLARINDA ÖZBEKİSTAN ŞEHİRLERİ ................................................ 12 

Page 8: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 vi 

Doç. Dr. Feyzan GÖHER VURAL, Doç. Dr. Timur VURAL

ANADOLU’DA MÜZİKLE TEDAVİNİN ÜÇ ÖNEMLİ MERKEZİ: AMASYA EDİRNE VE

KAYSERİ ........................................................................................................................................ 13 

Doç. Dr. Gülnoza JORAYEVA

TAŞKENT MEDRESELERİ MANEVİYATIN BAKİ OCAKLARI ............................................. 14 

Doç. Dr. Hüseyin GÖNEL

KÜLTÜR TARİHİMİZDE PRİZREN VE PRİZRENLİ DİVAN ŞAİRLERİ ................................ 15 

Doç. Dr. Lütfiyye ASGERZADE

HÜSEYİN CAVİD`DE İSTANBUL: HAYATI, EDEBİ KİŞİLİĞİ VE YARATICILIĞI ............. 16 

Doç. Dr. Madina ARİPOVA

ЎЗБЕК МИЛЛИЙ МЕЪМОРЧИЛИК БЕЗАКЛАРИНИ КИТОБ ГРАФИКАСИДАГИ

КЎРИНИШЛАРИ ........................................................................................................................... 17 

Doç. Dr. Marufjon YULDASHEV, Araş. Gör. Zehra YULDASHEVA

HOKAND: ÖZBEK EDEBİYATI VE MEDENİYETİNİN ALTIN BEŞİĞİ ................................. 19 

Doç. Dr. Mehmet Ali YOLCU

İBN BATTUTA SEYAHATNAMESİNE GÖRE ANADOLU ŞEHİRLERİ ................................. 20 

Doç. Dr. Mehmet ÇERİBAŞ

BABÜRNÂME’DE ÖZBEKİSTAN ŞEHİRLERİ .......................................................................... 21 

 Doç. Dr. Naile SÜLEYMANOVA

SEMERKAND’LI ÂLİMLERİN ESERLERİNİN BAKÜ YAZMA NÜSHALARI ...................... 22 

Doç. Dr. Savaş YILDIRIM

ADANA'DAKİ RAMAZANOĞULLARI ESERLERİNDE YER ALAN TAŞ SÜSLEMELER ... 23 

Doç. Dr. Tuncay BÜLBÜL

GERMİYANOĞULLARINDAN OSMANLI DEVLETİNE ANADOLU SAHASI TÜRK

EDEBİYATINDA KÜTAHYA'NIN YERİ ..................................................................................... 25 

Page 9: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 vii 

Yrd. Doç. Dr. Ahmet ALTUNGÖK

İLKÇAĞ VE ERKEN ORTAÇAĞLARDA TÜRK-İRAN İLİŞKİLERİ AÇISINDAN CEYHUN

HAVZASI VE BU HAVZA ÜZERİNDEKİ ŞEHİRLERİN ÖNEMİ ............................................. 26 

Yrd. Doç. Dr. Ali APALI, Prof. Dr. İsmail BEKCİ

ANKARA VİLAYETİNİN 1331 VE 1332 (R) YILLARINDA YABANABAD

(KIZILCAHAMAM) VE AVANOS KAZALARININ BELEDİYE BÜTÇELERİNİN

KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ .................................................................................................... 27 

Yrd. Doç. Dr. Ali KORKMAZ

TÜRK DÜNYASI BAŞKENTLERİNDE KADIN VE İMARET: HUNAD MAHPERİ HATUN . 28 

Yrd. Doç. Dr. Farkhad ALİMUKHMEDOV

SSCB SONRASI TAŞKENT’TEKİ DEĞİŞİKLİKLER ................................................................. 29 

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin SARAÇOĞLU

TÜRKİYE, ÖZBEKİSTAN, MAKEDONYA VE KOSOVA’NIN “2015, 2030-2050”

YILLARINA AİT NÜFUS PROJEKSİYONLARI VE NÜFUS DEĞİŞİMLERİNDEN

KAYNAKLANABİLECEK SORUNLAR ...................................................................................... 30 

Yrd. Doç. Dr. Mehmet KAYGANA

ŞAİR VE İNŞA “ZİYA PAŞANIN AMASYA’SINDAN BAKINCA” .......................................... 32 

Yrd. Doç. Dr. Murat ORHUN

KÜLTÜR ŞEHRİ ANDİCAN .......................................................................................................... 33 

Yrd. Doç. Dr. Nil Didem ŞİMŞEK

YAHYA KEMAL VASITASIYLA ÜSKÜP’Ü ANLAMAK ......................................................... 34 

Yrd. Doç. Dr. Osman AYDINLI

ÖZBEKİSTAN COĞRAFYASININ ÖNEMLİ ŞEHRİ SEMERKANT’IN YÜKSELİŞİNDE

İKTİSADİ FAKTÖRLERİN ETKİSİ VE ŞEHRİN İPEK YOLU ÜZERİNDE ARZETTİĞİ ÖNEM

.......................................................................................................................................................... 35 

Yrd. Doç. Dr. Rüçhan BUBUR

ÖZBEKİSTAN, BUHARA'DA NAMAZGÂH CAMİİ .................................................................. 36 

Page 10: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 viii 

Yrd. Doç. Dr. Tekin TUNCER, Yrd. Doç. Dr. Ömer KUL

BİR OSMANLI ŞEHRİ KÖPRÜLÜ ................................................................................................ 37 

Yrd. Doç. Dr. Tuğrul BALABAN

STRABON’DAN SABUNCUOĞLU’NA AMASYA: KÜLTÜR MİMARLARI .......................... 38 

Yrd. Doç. Dr. Ünal ZAL

SEMERKANT’TAN MEKTUP VAR!.. .......................................................................................... 39 

Yrd. Doç. Dr. Veli Savaş YELOK

“TOSHKENTNOMA” VE “PALATKADA YOZİLGAN DOSTON” ADLI METİNLERDE

TAŞKENT ........................................................................................................................................ 40 

Yrd. Doç. Dr. Yasemin APALI

OSMANLI’DA MAHALLE MEKTEPLERİNİN DİNİ YAŞANTI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ ... 41 

Yrd. Doç. Dr. Yunus KAPLAN

PRİZRENLİ SA’YÎ VE ŞİİRLERİ .................................................................................................. 42 

Okt. Dr. Nursal KUMAŞ

BİR OSMANLI KÜLTÜR BAŞKENTİ OLAN BURSA’NIN VİLÂYET SALNÂMELERİNE

GÖRE DEMOGRAFİK YAPISI (1870-1907)................................................................................. 43 

Araş. Gör. Adem SEVİM

YOK OLMAYA YÜZ TUTAN ÇEŞMELERE NEVŞEHİR İLİNDEN ÜÇ ÖRNEK ................... 44 

Araş. Gör. Ahmet UĞUR

PRİŞTİNELİ DİVAN ŞAİRLERİ VE MATRAKÇI NASÛH ........................................................ 45 

Araş. Gör. Kadri H. YILMAZ

HİVE HANLIĞI VE ÖNEMLİ BİR TEMSİLCİSİ: ÂGEHÎ MUHAMMED RIZA ....................... 46 

Araş. Gör. Murat GÜR

YAVUZ BÜLENT BAKİLER’DE KİMLİK VE MEKÂN: ÜSKÜP’TEN KOSOVA’YA ............... 47 

Araş. Gör. Şerife ÖRDEK

KÜLTÜR TARİHİMİZ AÇISINDAN KALKANDELEN VE KALKANDELEN DOĞUMLU

DİVAN ŞAİRLERİ .......................................................................................................................... 48 

Page 11: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 ix 

Öğr. Gör. Memduh YAĞMUR

OSMANLIDA İLK SİNEMACILAR: MAKEDONYALI MANAKİ KARDEŞLER .................... 49 

Öğr. Gör. Mehmet PINAR

TÜRK BAŞKENTLERİ İZNİK-SÖĞÜT-BURSA ve İSTANBUL’DA RESTORE EDİLEN ve

EDİLECEK TARİHİ YAPILAR ÜZERİNDE ÇEVRENİN OLUMSUZ ETKİSİ ......................... 50 

Öğr. Gör. Mücahit AKKUŞ

TIP İLMİNİN GELİŞMESİNE KATKIDA BULUNMUŞ ÖNEMLİ BİR BAŞKENT: BURSA .. 51 

Uzman Mukaddes ARSLAN

TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR BAŞKENTLERİ AÇISINDAN ANKARA VE İSTANBUL’UN

MANEVİ-İNANÇ ÖNDERLERİ (HACI BAYRAM-I VELİ VE AZİZ MAHMUD HÜDAİ HZ.

ÖRNEĞİ) ......................................................................................................................................... 52 

Okt. Berrin SARITUNÇ

SU KÜLTÜ VE BURSA'DA HAMAMLAR .................................................................................. 53 

Hüseyin AKBAŞ

BİR KÜLTÜR BAŞKENTİ OLARAK HAREZM BÖLGESİNİN ÖZBEK MÜZİK MİRASINDAKİ

YERİ ................................................................................................................................................ 54 

İsajon SULTONOV

O'ZBEKİSTONNİNG ENG QADİMİY SHAHRİ MARG'İLON HAQİDA .................................. 55 

Mehmet HAYIRLIOĞLU

SELÇUKLU BAŞKENTİ KONYA'NIN İLİM VE KÜLTÜR BAŞKENTİ OLMA SERÜVENİ .. 56 

Araştırmacı Yazar Mine HOŞCAN BİLGE

ÜSKÜPLÜ BİR KADIN HİKÂYE ANLATICISININ DİL SANDIĞI HİKÂYELER,

ATASÖZLERİ, DEYİMLER VE SÖYLENCELER ....................................................................... 57

 Dr. Hakan YALAP NOVİ PAZAR’DA SON TÜRKÇE VESİKALAR: MEZAR TAŞLARI 58 Yrd. Doç. Dr. Erkan HİRİK SEYAHATNÂME PENCERESİNDEN KOSOVA VE CİVARI 59

Page 12: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 

Page 13: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 

BİLDİRİ ÖZETLERİ 

NEVŞEHİR, 2015

Page 14: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 

Page 15: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 1 

İPEK YOLU ŞEHİRLERİNİN ORTAÇAĞDAKİ ENDÜSTRİYEL

KAPASİTELERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME (BUHÂRÂ SEMERKANT

ÖRNEĞİ)

Prof. Dr. Abdulhalik BAKIR

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Tarihsel İpek Yolu şehirleri, Ortaçağ boyunca Maverâünnehir bölgesinin en işlek

ticaret ve endüstri merkezleri haline gelmişlerdir. Bölgenin sulak ve dolayısıyla da verimli

topraklara ve zengin yer altı kaynaklarına sahip olması hasebiyle çeşitli endüstri kollarına

bolca ham madde teminini sağlıyordu. Bunun yanında bölgenin ve burada kurulan Buhârâ

ve Semerkant gibi bayındır şehirlerin kuruluşlarından itibaren önemli ve güçlü devletlere

başkentlik yapmaları sonucunda çok gelişmiş endüstri merkezleri haline gelmişlerdir. Anılan

iki şehir hemen hemen bütün endüstri kollarında şöhret kazanmışlar ve üretmiş oldukları

sanayi ürünlerini civar ve uzak bölgelere satmayı başarabilmişlerdir. İşte biz bu

çalışmamızda anılan iki şehrin (Buhârâ ve Semerkant) Ortaçağdaki üç endüstri kolunu

(Tahta, kâğıt, dokuma) kapsayan kapasiteler üzerinde durmayı ve elde edilen bilgileri bir

değerlendirme süzgecinden geçirerek bir sonuca varmayı planlamaktayız. Çalışmanın

muhtemel iç başlıklarını şöyle sıralayabiliriz: Giriş, Buhârâ ve Semerkant’ın tahta endüstrisi,

Buhârâ ve Semerkant’ın kâğıt endüstrisi, Buhârâ ve Semerkant’ın dokuma endüstrisi,

değerlendirme, sonuç, kaynaklar.

Anahtar sözcükler: Buhârâ, Semerkant, Ortaçağ, İpek Yolu, madencilik, tekstil

Page 16: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 2  

KİMLİK İNŞASINDA ŞEHİR KÜLTÜRÜ: ERZURUM ÖRNEĞİ

Prof. Dr. Abdullah ŞENGÜL

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Mekân-kimlik uyumu toplumsal yaşamın en belirgin özelliklerinden biridir. Bu

yüzden son dönemde mekân-kimlik ilişkisi daha dikkatli ele alınmaya başlandı. 1950’li

yıllardan itibaren yüzlerce yıl yaşadığımız mekânları terk ederek şehirlere geldik. Önceki

mekânlar sadece barındığımız değil; aynı zamanda kendimizi ifade ettiğimiz mekânlardı.

Bugün şehirlerimizde insan kaynaklı sorunların daha fazla oluşu insan-mekân ilişkisine

bakmayı zorunlu kılar. Mekânın insan için sadece barınma aracı oluşu, onun kimliğine

herhangi bir katkı yapamayışı üzerinde durulması gereken bir temel sorundur. Özellikle

göçlerin sebep olduğu temel sorunlar arasında mekânların durumunun kimliğe katkısı

açısından incelenmesi gerekir. Şehirlerin mimari özellikleri, sosyal yaşam alanları, sağlık,

kültür, eğitim gibi ihtiyaçlarını karşıladığı mekânlar bireyin kimlik inşasında oldukça

önemlidir.

Bu yazının sınırları içerisinde mekânın kimliğe katkısını görmek açısından,

geleneksel yapının güçlü olduğu şehirlerden biri olan Erzurum örneğini ele alacağız.

Özellikle şehir kültürünün bireyin kimliğine katkısını görmeye çalışacağız.

Anahtar Kelimeler: Şehir, İnsan, kültür, mekân, gelenek

   

Page 17: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 3  

TARİHİ TÜRK BAŞKENTİ OLAN KONYA’NIN SOMUT OLMAYAN

KÜLTÜREL MİRASA KATKISI BAKIMINDAN ÖNEMİ

Prof. Dr. Ali YAKICI

Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi

[email protected]

ÖZET

Konya şehri, Anadolu’yu yurt edinişlerinin ilk asırlarında Türklere başkentlik yapmış

önemli merkezlerden biridir. Konya, coğrafi konumu itibarıyla da kültürlerin buluştuğu ve

senteze ulaştığı önemli kentlerdendir. Bu özellikleriyle birlikte Mevlana gibi bir sevgi

abidesine de kucak açması sebebiyle Konya, bir başkent, bir kültür başkenti olmasının yanı

sıra aynı zamanda Türkiye ve dünyanın hoşgörü başkenti olmayı başarmıştır. Din, dil, ırk

ayrımı gözetmeden insanların bir araya gelmesini sağlayan sevgi ortamlarına ev sahipliği

yapan Konya’da zengin bir somut kültürle birlikte engin bir somut olmayan kültür hazinesi

oluşmuştur. Kendi içinde oluşan bu hazinedeki somut olmayan kültürel mirastan çevresine,

Türkiye’ye, Türk dünyası ve dünya kültürlerine katkıda bulunmuş, zenginleşmelerini

sağlamıştır. Bu çalışmada, örneklerle Konya’nın Türk ve dünya kültürel mirasına katkısı ele

alınarak değerlendirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Konya, kültür başkenti, somut olamayan kültürel miras.

   

Page 18: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 4  

EVLİYA ÇELEBİNİN KALEMİNDEN MAKEDONYA VE ÇEVRESİNDE DİNİ

VE SOSYAL HAYAT

Prof. Dr. Davut KILIÇ

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Makedonya; Antik Yunanistan’da bir krallık, Roma ve Doğu Roma

imparatorluğunda bir eyalet, Osmanlı devletinde ise büyük bir kısmı Rumeli eyaleti

içerisinde kalan bölge, 1944-1991 yılları arasında Yugoslavya’nın bir parçası, 1991 yılından

sonra ise Makedonya, topraklarının büyük bir parçasını kaybeden Makedonya Cumhuriyeti

olarak varlığını devam ettirmektedir. Tarihi Makedonya bugün Yunanistan, Bulgaristan,

Arnavutluk, Kosova ve Sırbistan’ın bir kısmını içine alan bir coğrafyadır. Evliya Çelebi

seyahatnamenin ilk cildinde Osmanlı devletinin eyaletleri hakkında bilgi verirken bugünkü

Makedonya toprakları içerisinde kalan Ohri ve Üsküp’ü Rumeli eyaletine bağlı sancak

olarak gösterir. Ohri’nin 60 ze’âmet ve 342 tımardan 335.299 kuruş, Üsküp’ün ise 57

ze’âmet ve 345 tımardan 240.000 kuruş geliri olduğunu belirtir. Evliya Çelebinin bölgeye

yolculuğu 1652 yılının sonlarına doğru başlamıştır. Bu çalışmada zamanın ve mekânın

ruhunu anlayarak seyyahın kaleminden Makedonya ve çevresinde dini ve sosyal hayat

değerlendirilecektir.

Page 19: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 5  

МАЪНАВИЯТ БЕШИГИ АНДИЖОНДА МАДАНИЙ ҲАЁТ ВА АДАБИЙ

МУҲИТ

Prof. Dr. Dilmurad KURANOV

[email protected]

ÖZET

Миллий маданиятнинг қуввати, имконлари ва истиқболи вилоятлардаги

маданий ҳаёт даражаси билан белгиланади. Андижон ўзининг қадим анъаналарига

эга, миллий маданиятимизга кўплаб йирик санъаткорлар, адибу шоирларни етказиб

берган, ҳозирда ҳам маданий ҳаёт анча қайноқ кечаётган минтақавий маданий

марказлардан биридир. Адабий жараённинг ташкилий маркази Ёзувчилар

уюшмасининг вилоят бўлими, адабий ҳаёт маҳаллий матбуот нашрлари, ўқув юртлари

фаолияти билан боғлиқ кечади. Ҳозирги вақтда Андижонда Олимжон Холдор, Тўлан

Низом, Турсуной Содиқова, Замира Рўзиева, Фарид Усмон, Наби Жалолиддин,

Хуршидабону сингари мамлакатга таниқли адиб ва шоирлар яшаб ижод қилмоқдалар.

Хусусан, Наби Жалолиддиннинг “Хайём” ва Чўлпон ҳақидаги “Тегирмон” романлари

ўзбек адабиётида сезиларли воқеа бўлди. Андижонда учта профессионал театр

фаолият олиб бормоқда: Бобур номидаги вилоят мусиқали драма ва комедия театри

ҳамда Аббос Бакиров номидаги шаҳар ёшлар театри. Уларда жаҳон классикаси

намуналари, шунингдек, ўзбек драматургларининг кўплаб асарлари муваффақият

билан саҳналаштирилган. “Лола” қўғирчоқ театри болаларбоп спектакллари билан

кўплаб кўрик-танловларда эътироф этилган. Вилоятда ишлаб ижод қилиб келаётган

Ўзбекистон халқ рассомлари О.Бакиров ва Н.Холиқов, уларга издош бўлган ёш

мусаввирларнинг асарлари мамлакатимиз ва хорижда ташкил этилган кўплаб

кўргазмаларда намойиш этилган. Булардан ташқари вилоятдаги 40 га яқин маданият

уйларида бадиий ҳаваскорлик жамоалари, турли ижодий тўгараклар ҳам фаолият

юритмоқда. Маданиятимизнинг эртасини белгилайдиган кадрларни тайёрлаш ишига

ҳам жиддий эътибор қаратилган: Андижон давлат университети, Андижон санъат

коллежида, ўнлаб мусиқа мактабларида истеъдодли ёшлар тарбияланмоқда.

Anahtar Kelimeler: Миллий маънавият, Андижон, театр, адабий муҳит,

таълим, Чўлпон

 

Page 20: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 6  

DEVLET OTORİTESİNİN KÜLTÜREL GELİŞİME ETKİSİ:

MUŞKARA’DAN NEVŞEHİR’E

Prof. Dr. Filiz KILIÇ

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Genel anlamda “şehir” kavramı daha büyük iktisadî ve sosyal birlikteliği sağlayan

merkezler olarak tanımlanabilir. Bir ülkenin şehirleşme derecesi de aynı doğrultuda o

ülkenin ekonomik ve sosyal imkânlarının gelişmişliğinin temel göstergelerindendir.

Her hangi bir yerleşim olmayan bir yerde bir şehir inşa edilmesi çok eski

dönemlerden beri hükümdarların güçlerini ispat amacıyla ortaya koyduğu tavırlardandır.

Osmanlı Devleti döneminde çoğunlukla siyasî manevralar dolayısıyla bir yerleşim yerini

şehirleştirme eğilimleri olmuştur. Hatta bunun için devletin bir yerleşim yerini

şehirleştirmek için uyguladığı belli bir düzende işleyen politikası da mevcuttur. Osmanlı

Devleti bir yerleşim yerini “mamur ve şen”lendireceği zaman orada sadece imar

faaliyetlerine girişmemiş buraların işlevsel olarak da şehir kültürü içine dâhil etmeye

çalışmıştır. Bunun için idarî teşkilatlanmalar (nahiye, kaza, sancak gibi) oluşturulmuş, kadı,

müderris, kethüda vb. devlet memurlarının buralarda yerleşmesi sağlanmıştır. Osmanlı

Devleti’nde bir taraftan mevcut şehirler vakıf eserleri ile süslenirken, diğer taraftan

Uzunköprü, Gebze, Belen, Bosna, Hezargrad, Sultaniye, Nevşehir vb. gibi şehirler de vakıf

şehirler olarak inşâ edilmiştir.

Bu bildiride, Lâle Devri’nin kudretli devlet adamlarından Nevşehirli Damat İbrahim

Paşa’nın gayretleriyle kurulan Nevşehir’in köy statüsünden kaza merkezi haline geliş süreci

ele alınmaya çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Muşkara, Nevşehir, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa

 

Page 21: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 7  

TİMURLULAR DEVRİNDE SEMERKANT ŞEHRİNDE TİCARİ

FAALİYETLERE GENEL BİR BAKIŞ

Prof. Dr. İlyas GÖKHAN

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Bu bildiride Ortaçağ Tarihinin ana kaynaklarından faydalanılarak Timurlular

zamanında Semerkant şehrinin ticari bir üs olması üzerinde durulacaktır. Maveraünnehir

bölgesinin en önemli şehirlerinden biri olan Semerkant Karahanlı, Harizmşah ve Timurlular

Devletlerine başkentlik yapmıştır. Daha önceleri Samanoğullarının elinde olan bu şehir XI.

Yüzyılda Karahanlıların eline geçtiği gibi batı kısmının başkenti olmuştur. Karahanlılar

zamanında Ribat adı verilen ticari faaliyetlerin yapıldığı binalar inşa edilmiştir.

Kervansarayların ilk şekli olan bu yapılar bölgenin önemli yapılarından biridir.

Karahanlıların yıkılmasıyla Harizmşahların eline geçen Semerkant başkent yapılmıştır. XIV.

Yüzyılda Timurluların eline geçen kent en önemli gelişmesini bu devirde yaşamıştır. İpek

yolunun Türkistan’daki en önemli merkezlerinden biri olan Semerkant’a Çin, İran, Hindistan

ve Rusya bozkırlarından tüccarlar gelip gitmekteydi. Ortaçağ Arap kaynaklarında şehirin

ticari faaliyetleri hakkında bilgi verilmektedir.

Anahtar kelimeler: Semerkant, Timurlular, İpek Yolu, Ticaret, Ribat

 

Page 22: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 8  

БУГУНГИ ЎЗБЕК АДАБИЁТИДАГИ ЕТАКЧИ ТЕНДЕНЦИЯЛАР

Prof. Dr.Qozokboy YOLDOSH

Gulistan Devlet Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Шўро даврида Ўзбекистон адабиёт бирваракайига ҳам сиёсат, ҳам мафкура,

ҳам бадиият, ҳам фалсафа, ҳам маърифат, ҳам кўнгил очиш воситаси бўлган

литературоцентрик мамлакат эди. Сиёсат эрксизликдан, мафкура ёлғондан, ижод

тарғиботдан иборат бўлган шароитда фақат адабиётгина ҳаёт ва ҳақиқатга очилган

туйнук эди. Шу сабаб бадиий адабиёт жамият аъзоларининг тафаккурига соғлом

таъсир ўтказа оладиган ягона восита эди. ХХ асрнинг 90-йилларидан ўзбек адабиётида

инсон руҳиятини ижтимоий муаммолар фонида акс эттириш кенг ёйилди.

Янгиланаётган миллий тафаккур қолипда фикрлаш мажбурлигидан норози эди.

Қайнаб турган бу норозилик магмасининг ёриб чиқиши учун энг қулай жой бадиий

адабиёт бўлди. Ўзбек эгаманлик адабиёти ана шу ижтимоий-руҳий магманинг

портлаши натижаси ўлароқ юзага келди. Бу портлаш нафақат эгаманлик адабиёти,

балки эгаманликнинг ўзини ҳам дунёга келтирди. Кейинги чорак асрда миллатнинг

олам ва одамни идрок этиш, тушуниш, таъсирланиш ва тасвирлаш йўсинларида улкан

янгиланиш юз берди. Одамларнинг маданий-эстетик кодлари алмашиб, адабиёт,

ёзувчи ва ўқирманнинг мақоми тубдан ўзгарди. Эгаманлик йилларида Яссавий,

Бақирғоний, Сўфи Оллоёр, Убайдий, Амирий, Ҳувайдо сингари “диний-клерикал” ва

“феодал-сарой” адабиёти намуналари, Беҳбудий, Тавалло, Камий, Сарёмий, Сидқий,

Сўфизода, Фитрат, Чўлпон, Усмон Носир, Элбек, Боту каби миллий озодлик

куйчиларининг асарлари босилди. “Қайтарилган адабиёт”нинг бу намуналари

китобхонлар дунёқараши, диди, оламни англаш ва изоҳлаш йўсинига кучли таъсир

кўрсатди. 90-йилларнинг ўрталарига келиб туйғулари тиниқлашиб, бадиий диди

сезиларли юксалган ўқирманлар адабиётдан сиёсат эмас, бадиият қидирадиган бўлди.

Бу давр ўзбек адабиёти янги воқеликнинг моҳиятини идрок этиш, уни тушуниш,

тушунтириш ва акс эттиришга ярайдиган бадиий усулларни излаш босқичига кирди.

Бу ҳол адабиётни мазмун, услуб, ифода воситалари нуқтаи назаридан янгилади.

Anahtar Kelimeler: ўзбек адабиёти, эгаманлик, миллий руҳ ифодаси,

литературоцентризм.

Page 23: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 9  

A VIEW ON THE HISTORY OF MINARETS ON THE TERRITORY OF

UZBEKISTAN

Prof. Dr. Tursunali KUZİYEV

Taşkent Cihan Dilleri Üniversitesi

[email protected]

ABSTRACT

Minaret is one of the most interesting and mysterious forms of Oriental architecture.

There are many stories about the origin of these ancient tower-like structures. The word

‘minaret’ or Arabic ‘minara’ means ‘place where something is lit’, or ‘emanating light’ –

that is, a kind of a “tower of light”. In relation to minarets it was longer the light of a

lighthouse, but spiritual light in a deeper philosophic sense and understanding of the word;

the light that symbolises human soul aspiring to enlightenment through a dialogue with the

Most High. For more than a millennium minarets have dominated the urban skyline in the

Muslim East. They have become signature landmarks representing many cities and their cult

and education institutions such as mosques and madrasahs. In independent Uzbekistan these

unique creations of medieval memor, the architects, having acquired a special status of

cultural heritage sites, are protected by state.

The earliest mentioning of single-standing minarets on the territory of Central Asia

is found in the texts of Narshakhi, the medieval author of “The History of Bukhara”: this

“minaret with wooden top, built in Bukhara next to the cathedral mosque by the order of the

vizier Abu Ubaidulla Jeikhani in 306 year of hijra (918/9 AD). The structure suffered from

fire when the city was put under siege by Shems-al-Mulk in 460” (1, p. 66; 2, p. 4).

In Samarqand, in Afrasiab ancient settlement site, during the 1904 excavations led

by V. V. Bartold, on the site of ancient cathedral mosque they discovered square base and

the second tier of a minaret constructed of baked brick lot later than the 10th century AD (3,

p. 60-63). Among the earliest of the known surviving structures of this kind on the territory

of our country are:

- the minaret in Termez (1032), one of the most ancient in Central Asia,

situated in the vicinity of Chor-Sutun mosque (9-10 cc.); it was built of baked

brick and had polygonal base and cylindrical shaft with two epigraphic belts

(4, p. 21-22);

Page 24: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 10  

- the Kalan minaret in Bukhara (1127) – the tallest (about 50 m) and the oldest

of the surviving ones. It stands out not only by its graceful outline, but also

by its artful relief ornamentation.

It is noteworthy that in the time that followed almost all minarets in the Bukhara oasis

were a stylized or a reduced copy of the Kalan minaret. Still, even the largest of the similar

tower-like structures in the 16th century Bukhara – Gaukushon and Vangozi – were 2-2.5

times smaller than their prototype. The distinguishing feature of Bukhara minarets is the

shape of their lantern that is slightly pendent over the shaft (5). Dating to a later period, yet

not less original structure of Bukhara is a monument, relatively small in size, with a sonorous

name Chor-Minor – the structure of four minarets at the corners of a cube-like building

erected in 1807.

An early and perhaps the most unusual of the similar structures that survived to the

present day is the Jarkurgan minaret (1108-1109/10) in Jarkurgan district of Surkhandarya

Province; it stands in Minor village situated not far from Termez. The structure was part of

a large cathedral mosque build of baked brick, the ruins of which were discovered back in

1879 by F. N. Zhukov and recorded by a painter N. N. Karazin. The Jarkurgan minaret is

exceptional for the Central Asian architecture in a way that it is vertically segmented by

decorative gauffers, similar to the tower mausoleums of Khorasan and India. It should be

noted however, that the tradition of decorating walls with gauffers has more ancient roots

and is known, in particular, by early medieval (6th-8th cc.) feudal castles in Central Asia.

Keywords: Uzbekistan, minaret, peshtak, azanchi, sharafa, hearth

 

Page 25: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 11  

ULU İPEK YOLU VE İLK TÜRK HALKLARINDA KÜLTÜREL GELİŞİM

GELENEKLERİ

Prof. Dr. Baltabayeva Alyona YULDAŞKIZI

Prof. Dr. Maldibek Akmaral JUMAGULKIZI

Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk Kazak Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Birçok araştırmacı Büyük İpek Yolunun ortaya çıkışını M.Ö. ІІ. yüzyıla dayandırır

ve bu dönem Avrasyalı göçebelerin gelişmiş bir toplum olduğunu gösterir. Hatta göçebelerin

küresel süreçleri de etkiledikleri bilinmektedir. Doğuda Hunların 24 tayfasını (kabilesini)

biriktiren Baudun Şa'yuy M.Ö. 200. yılı Çin İmparatoru Gao-Di’yi Bay’ın dağı vadisinde

“Barış ve Akrabalık” [1, 51 s.] anlaşmasını imzalamaya mecbur etmiştir. İmparatorluk

Baudun’a ipek, pamuk, kumaş, şarap ve pirinç vergisi ödeyecek oldu. Hunlar doğrultusunda

kaynaklara baktığımızda, onların Roma İmparatorluğunun kölecilik düzenine oldukça

şiddetli darbe verdiğini veya bundan 650 yıl sonra, yanı 452 yılı Atilla’nın Hunları İtalya’nın

Batı bölgelerini yağma ederek, Paduya, Milan vb. kentleri ele geçirdiğini göreceğiz. Böylece

447 yılında Doğu Roma İmparatorluğu, 452 yılında ise Batı Roma İmparatorluğu Hunlara

vergi ödeyecek hale geldi. Hunlar, adı geçen İmparatorluklar gibi uygarlık zirvesine

yükselmemiş olmasa bile, en azında kölecilik toplum temelini iyice zayıflatmayı

başarmışlardır. Tabiri caizse Hunlar Avrupa halklarının tasmadan kurtuluşuna zemin

yaratmıştır diyebiliriz. Bu tabi ki Hun kabilelerinin uygarlık adına yaptığı katkıları olarak

değerlendirilebilir. Ata yurdunda – Asya bozkırlarında kalan demir silahlı Hunlar da tüm

Orta Asya’nın köhne uygarlığının gelişimine ciddi katkı sağlamışlardır. Hunlar sonraki

Kazak, Kırgız, Uygur, Mongol, Tatar vb. halkların etnik terkibini tamamladılar, o halkların

teşekkülüne tesir ettiler.

Page 26: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 12  

VAMBERİ’NİN KAYITLARINDA ÖZBEKİSTAN ŞEHİRLERİ

Doç. Dr. Cavid QASIMOV

Azerbaycan Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü

[email protected]

ÖZET

Macar asıllı bir Yahudi olan Armin Vamberi 1832 senesinde (bugünkü Slovakya)

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu sınırları içindeki Szerdahely'de doğdu. Bir çok

araştırmacının fikrince Armin Vamberi’ni bir müsteşrik, Türkolog, seyyah olmakla beraber,

İngiltere için çalışan bir casus olmuştur. Kendisinin yazdıklarına göre Arapça, Türkçe

(Osmanlıca) ve Farsçanı öğrendikten sonra, Macar halkının Asya menşelerini bulmak arzusu

içinde 22 yaşındayken Macar İlimler Akademisi'nin desteği ile Müslüman derviş kılığında

1861–64 yılları arasında, İran ve Türkistan'ı gezdi. Osmanlı Devleti’nin desteği ile Hazar

Denizi'nin güneyinden Orta Asya’nın çok önemi şehirlerine(Şimdiki Özbekistan sınırları

içinde bulunan): Buhara, Semerkant ve Hive'ye gitti, arkasından Herat ve Tahran üzerinden

Osmanlı Devletine döndü. Armin Vamberi memleketi Macaristan'a geri döndükten sonra

kaleme aldığı “Orta Asya'a seyahat” eserinde Orta Asya’nın tarihi, coğrafyası, etnografyası

ve filolojisi ve şehir mimarisi ile ilgili zengin bilgiler vermektedir. Sempozyuma sunmağı

düşündüğümüz bildiride Armin Vamberi’nin Orta Asya’nın şehirleri ile ilgili

bilgileri(özelliklede Özbekistan sınırları içinde bulunan Buhara, Semerkant ve Hive)

dikkatinize arz etmeyi düşünüyoruz.

Anahtar Kelimeler: Armin Vambery, Orta Asya, Özbekistan

 

Page 27: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 13  

ANADOLU’DA MÜZİKLE TEDAVİNİN ÜÇ ÖNEMLİ MERKEZİ: AMASYA

EDİRNE VE KAYSERİ

Doç. Dr. Feyzan GÖHER VURAL

Doç. Dr. Timur VURAL

Niğde Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Türkler binlerce yıllık geçmişleri boyunca, birbirinden önemli kültür merkezleri

kurmuşlar ve bu merkezlerde eşsiz eserler, değerli çalışmalar ortaya koymuşlardır. Savaşlar,

tabiat şartları ve Türkün doğasında olan fethetme arzusu gibi nedenlerle pek çok kez göç

etmiş olan Türkler, gittikleri her yere müziklerini de beraberlerinde götürmüşlerdir.

Müzik, Türkler için doğarken ezan ya da daha eski dönemlerde Umay Ana’ya yakarı

ilahisi, bebekken ninni, çocukken tekerleme, düğünlerde şarkı, savaşlarda marş, ölümlerde

ağıt; hastalıklarda da derman olmuştur. Müziğin fiziksel ve ruhsal sıkıntılara iyi geldiği

düşüncesi, Türklerde uzun bir geçmişe dayanmaktadır. Zaman ilerledikçe bilimsel

çalışmalar artmış, makamların insan sağlığı üzerindeki etkileri detaylı şekilde araştırılmıştır.

Bu araştırmaların önemli merkezleri arasında Amasya, Edirne ve Kayseri’yi zikretmek

mümkündür.

Günümüzde Gevher Nesibe Tıp Tarihi Müzesi içinde yer alan 1204-1206 yıllarında

Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından inşa ettirilmiş olan Kayseri’deki Darüşşifa, Sabuncuoğlu

Şerefeddin Tıp ve Cerrahi Tarihi Müzesi içinde yer ve İlhanlı hükümdarı Sultan Mehmet

Olcaytu ve hanımı Uduz Hatun adına 1308-1309 yıllarında yaptırılan Amasya’daki

Darüşşifa; Sultan II. Bayezid Külliyesi ve Sağlık Müzesi içinde yer alan 1488’de II. Bayezid

tarafından inşa ettirilen Edirne’deki Darüşşifa, müzikle tedavi tarihimizde çok önemli

yapılardır. Bu önemden hareketle araştırmada, Türklerde müzikle tedavinin yeri ve Anadolu

müzik tedavi merkezleri içinde yer alan Kayseri, Amasya ve Edirne ele alınmıştır. Çalışmada

literatür taramasının yanı sıra, söz konusu Darüşşifalara gidilerek yerinde inceleme

gerçekleştirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Müzikle Tedavi, Kayseri, Amasya, Edirne, Darüşşifa,

Bimarhane, Türk Müziği, Makamlar, Müzikoloji

Page 28: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 14  

TAŞKENT MEDRESELERİ MANEVİYATIN BAKİ OCAKLARI

Doç. Dr. Gülnoza JORAYEVA

Nizami Adlı Taşkent Devlet Üniversitesi

Özbek Dili ve Edebiyatı Fakültesi

[email protected]

ÖZET

Toshkent - Markaziy Osiyoning eng yirik qadimiy shaharlaridan biridir. Mustaqillik

yillarida Toshkentdagi islom madaniyati obidalarining aksariyati, jumladan, Koʻkaldosh,

Abulqosim, ayniqsa, Hazrati Imom mavzeida joylashgan Moʻyi Muborak, Baroqxon

madrasalari qayta taʼmirlanib, ilgarigiday mahobatli manzara kashf etdi. XIX asrda

Toshkentda taʼlim-tarbiya sohasi Toshkent-Buxoro, Toshkent-Qoʻqon madaniy-maʼnaviy

aloqalar tizimida rivojlanib borgan. Bu jarayonda Toshkent madrasalari va mudarrislarining

oʻrni katta boʻlgani tabiiy. Ma'ruzada Toshkentnin muhtasham tarihiy obidalari haqida so'z

yuritiladi. Toshkentdagi madrasalar tarixi va bugungi ahvoli haqida ma'lomıt beriladi.

Anahtar Kelimeler: Taşkent, medeniyet, maneviyat, medrese, abide.

 

Page 29: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 15  

KÜLTÜR TARİHİMİZDE PRİZREN VE PRİZRENLİ DİVAN ŞAİRLERİ

Doç. Dr. Hüseyin GÖNEL

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Balkanlarda pek çok şehrin ya Türkler tarafından kurulduğu ya da geliştirildiği

bilinmektedir. Özellikle Osmanlıların başarılı fetih, imar ve iskân politikaları sayesinde kısa

sürede Türkleşen ve müslümanlaşan şehirlerden bahsetmek mümkündür. Türk nüfusun

Anadolu’dan nakliyle birlikte tekke, cami, mektep, medrese, kütüphane, çeşme, han, hamam

vd. kültür kurumları eşzamanlı olarak işlemeye başlar ve şehrin dokusunda belirgin

değişimler olurdu. Birkaç kuşak geçtiğinde ise artık o şehir Türk kültürünün yaşandığı canlı

bir örnek halinde belirirdi. XIV. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı hâkimiyeti altına

girmeye başlayan bölgede Türk kültür merkezi hüviyetine sahip şehirler bugün dahi

varlıklarını devam ettirmektedirler. Bu şehirlerden biri de Kosova sınırları içinde kalan

Prizren’dir.

Bu bildiride Prizren’i Türk kültür merkezi haline getiren hususlar ele alınacak ve

Prizrenli divan şairleri hakkında bilgi verilecektir.

Anahtar Kelimeler: Prizren, Divan Şiiri, Kültür Başkentleri.

Page 30: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 16  

HÜSEYİN CAVİD`DE İSTANBUL: HAYATI, EDEBİ KİŞİLİĞİ VE

YARATICILIĞI

Doç. Dr. Lütfiyye ASGERZADE

Azerbaycan Milli Bilmler Akademisi

[email protected]

ÖZET

Edebiyatımızda pek çok türde, hakkında eser verilen İstanbul, İstanbul’u çok iyi bilen

ve yaşayan, düşünme zevki ve üslub etibarı ile tam bir istanbullu gibi bilinen, Türk

edebiyatının “kutup yıldızlarından” olan Hüseyin Cavid tarafından da işlenmiştir.

XX y.y. başlarında Başkent İstanbul`da eğitim gören yazar İstanbul`un fikir ve edebi

atmosferini kapsayan eserler meydana getirmişdir. O`nun İstanbul`da yazılan şiirleri

(Büyükada, Kağıthane) ve bilhassa İstanbul’daki gözlemleri ve yaşadıklarını kapsayan

denemeleri, şehrin geçmişten günümüze geçirdiği değişimin de adeta bir belgesidir.

Öncelikle İstanbul’a dair tarihi, coğrafi, sosial, siyasi ve ictimai bilgi ve şehir üzerine

yazılmış mektubları ve drama eserleri, yazarın dünyagörüşü, estetik görüşlerinin

şekillenmesinde başkentin edebi-medeni muhitinin rolü tezimizin başlangıç metnini

oluşturmaktadır. Sonraki aşama ise genel olarak tanıttığımız mektublar ve denemeler üzerine

yaptığımız detaylı incelemedir. Bu konudaki tespitlerimiz, yazarın eserlerinde “Uçurum”,

“Afet” ve b. İstanbul temasının belirli noktalarda toplanmış olmasıdır. Semtleri, sokakları,

muzeleri, giraethaneleri, kütübhaneleri, “Validehane” hayatı, yaşayanları ve farklılıklarıyla

karşımıza çıkmaktadır. Her semtin sembol olmuş özellikleri mevcuttur. Bu noktada

yaratıcılık yolu İstanbul`dan yol alan yazarın önemle vurguladığı siyasi durumu,

“Validehane`deki yaşam, tramvay yolu, İstanbul’un yıllar içindeki değişiminden dolayı

yitirilenler üzerinde de durulmuştur.

Diğer bölümde yer alan tiyatrolar, sinemalar ise İstanbulluların sanatsal duyuşunu

ortaya koymaktadır.

Tahsil yılları Osmanlı İmparatorluğu`nun en gergin, kritik anlarına, kaynar ve karışık

zamanına denk gelmiş Cavid`in mektublarında 1908`da İkinci Meşrutiyyet Meclisinin ilanı,

31 Mart olayı, “İttihad ve Tarakki`nin hakimiyete gelişi, 1909`da Sultan II. Abdülhamit`in

35 yıllık hakimiyetinden istefaya mecbur bırakılması, V Reşat`ın Sultan ilan edilmesi gibi

tarihi hadiseler de kendine yer etmişdi

Anahtar Kelimeler: İstanbul, Hüseyin Cavid, Şehir Kültürü, Değişim

Page 31: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 17  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ЎЗБЕК МИЛЛИЙ МЕЪМОРЧИЛИК БЕЗАКЛАРИНИ КИТОБ

ГРАФИКАСИДАГИ КЎРИНИШЛАРИ

Doç. Dr. Madina ARİPOVA

[email protected] 

ÖZET

Ўзбекистоннинг барча худудларида ибтидоий одамлар-неандерталлар яшаб

истиқомат қилган кўплаб манзиллар аниқланган, улар турли таниқли мутахассислар

томонидан чуқур ўрганилган ва Ўзбекистон замини жаҳондаги инсоният цивилизация

шаклланган илк бешиклардан бири эканлиги эътироф этилган. HOMO SAPIENSнинг

Мачай , Зараутсой (Сурхондарё), Фергантроп-одамларнинг Селунгур (Фарғона

водийси), Сармишсой (Зарафшон водийси) Оби раҳмат (Тошкент вилояти) каби яшаш

манзиллари, улардан топилган осори атиқалар, қоятош тасвирлари инсоният авлод

аждодларини ўз яшаш ҳудудларини доимо семантик, илохий маъно мазмун касб этган

тасвирлар билан безаш анъналарини юз минг йиллик тарихга эга босиб ўтган йўлидан

дарак беради.

Page 32: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 18  

Икки буюк дарё оралиғида жойлашган бу муқаддас замин турли даврларда ҳар

хил номлар билан атаб келинган. Трансоксиана, Турон, Моварауннаҳр, Туркистон,

Ўрта Осиё... Қадим қадимлардан бу заминда инсоният тараққиётининг асосий

белгилари бўлган ёзув, тил, меъморчиликнинг энг қадимий ва энг юксак намуналари

туғилди, пайдо бўлди, шаклланди, жаҳонга кенг тарқалди. Оташпараст ва

зардуштийларнинг ибодатхоналари, Искандар Зулқарнайн билан келган юнон-

бактрия даври маданиятининг хашаматли меъморчилик анъаналари, буддавий давр -

Кушонлар маданиятига оид саройларни безаган хайкалтарошлик санъат намуналари,

қадим суғд ва хоразмшохлардан мерос баҳайбат қальа ва қасрлар ва ҳоказо.Узоқ

Арабистон ярим оролида VII асрда нозил бўлган муқаддас Ислом дини бизнинг

қадимзаминимизга жуда қисқа муддатда етиб келди ва учта муҳим янгиликни жорий

қилди. Ислом динини, араб алифбосини, янги ноёб меъморчилик мактабини. Айнан,

шу учала янгилик туфайли мана қарийб бир ярим минг йил давомида Моварауннаҳр

замини - ҳозирги Ўзбекистон тупроғида туғилган буюк алломалар, саркардалар,

олимлар, диншунослар нафақат Ўзбекистон, балки бутун Ислом маданияти,

маънавияти, меъморчилиги, илму фани, балки жаҳон тараққиётини белгилаб берувчи

кашфиётларни амалга оширди. Биз бу материалимиз доирасида Ўзбекистон ҳудудида

барпо этилган бетакрор меъморий обидалар, улардаги чуқур маъно ва мазмун касб

этган безакларини миллий адабиёт намуналари, китобот санъти, улардан матнларга

иллюстрациялар ишлашда самарали фойдаланиш анъналарига эътибор қаратамиз.

 

Anahtar Kelimeler: Китобат санъати, меъморчилик безаклари, тарихий

обидалар, хайкалтарошлик

   

Page 33: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 19  

HOKAND: ÖZBEK EDEBİYATI VE MEDENİYETİNİN ALTIN BEŞİĞİ

Doç. Dr. Marufjon YULDASHEV

Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

[email protected]

Araş. Gör. Zehra YULDASHEVA

Ali Şir Nevai adlı Dil ve Edebiyat Enstitüsü

ÖZET

Fergana vadisinin batısında yer alan Hokand, Özbekistan’ın iktisadi, ticari, medeni

ve edebi açıdan en önemli merkezlerinden biridir. Hokand, sadece Fergana vadisinin ya da

Özbekistan’ın değil, Orta Asya’nın da en güzel şehirlerinden sayılmaktadır. Tarihi iki bin

yıl öncesine kadar uzanan Hokand hakkındaki ilk yazılı belgeler 10. yüzyıla aittir. Tarihi Çin

belgelerinde Hokand adı "Güyşan", "Hohan" olarak geçmektedir. Hindistan ve Çin'e uzanan

kervan yolu Hokand üzerinden geçmektedir. 13. yüzyılda Moğol istilacılar tarafından viran

edildikten sonra uzun bir süre, 18. yüzyıla kadar, Hokand küçük bir yerleşim alanı olarak

kalmıştır. 1709 yılında Eski Korgan kalesinde Hokand Hanlığı kurulur ve şehir etrafı

istihkam duvarlarıyla kuşatılır. 1732 yılında Abdurehimbiy tarafından Hanlığın merkezi

olarak Hokand ilan edilir. İşte bu dönemden sonra Hokand başkent olarak gelişme

göstermiştir. Şehrin savunma duvarları uzatılarak on iki tane muazzam kapı inşa edilmiştir.

Bu kapılar: Hocand, Gazıyağlık, Kuduklık, Sermezar, Nemengen, Çimyan, Soh, Margilan,

Riştan, Moyımubarek, Katağan, İsfere diye adlandılılmıştır. Şehrin medrese, mescit, türbe,

kervansaray, köprü ve diğer inşaatları Maveraünnehir'in kadimi binalarının yapısal

özelliklerini taşımaktadır. Hokand şehrindeki büyük mimari abidelerin birkaçı şunlardır:

Halk arasında Medrese-i Mir adı ile meşhur olan Narbotabiy Medresesi (1798), Dehme-i

Şahan Külliyesi (1825), Hüdayar Han Sarayı (19. yüzyılın 2. yarısı), Büyük Cami Mescit

(19. Yüzyılın başları), Kemal Kadı Medresesi ve diğerleri günümüze kadar korunmuştur.

Bildirimizde, sözünü ettiğimiz tarihi abidelerin 20. yüzyıldaki durumu belge ve fotoğraflarla

anlatılmakla birlikte Hokand edebi muhiti hakkında da bilgiler sunulacaktır.

Anahtar Kelimeler: Özbekistan, Fergana, Hokand, Kokand, Maveraünnehir,

medeniyet, edebiyat, edebi muhit.   

Page 34: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 20  

İBN BATTUTA SEYAHATNAMESİNE GÖRE ANADOLU ŞEHİRLERİ

Doç. Dr. Mehmet Ali YOLCU

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

İbn Battuta ismiyle meşhur olan seyyah, seyahatlerine 22 yaşında bir genç olarak

başlamıştır. İlk defa hac maksadıyla Hicaz’a doğru yolculuğa çıkmış, İskenderiye’ye kadar

uzanan bu seyahatinde uğradığı yerlerde belde ileri gelenlerinin iltifatlarına mazhar olması,

onda devrinin İslam dünyasını tanıma merakını uyandırmış, maceracı ve araştırıcı ruhunu

kamçılamış, böylece çeyrek yüzyılı aşan seyahatleri ile Mısır, Suriye, Arap yarımadası, Irak,

İran, Doğu Afrika, Anadolu, Kuzey Türk illeri, Doğu Asya, Hindistan, Çin, Endülüs ve

Sudan gibi ülkeleri görmüş, tanımıştır. İbn Battuta yapmış olduğu bu yolcukların

üçüncüsünde, 1333’de Lazkiye’den kalkan bir Ceneviz gemisine binip, Alâiye (Alanya)’ye

gelerek Anadolu topraklarına ayak basmıştır. Daha sonra Anadolu’nun Antakya, Antalya,

Burdur, Eğridir, Isparta, Gölhisar, Lâdik (Denizli), Tavas ve Muğla şehirlerine uğramış,

ardından da Konya, Lârende (Karaman), Aksaray, Niğde, Kayseri, Sivas’tan Amasya’ya

uğradıktan sonra Gümüş (Kümiş)’e geçmiştir. Seyahatnamede Anadolu’nun o günkü

durumu hakkında zengin bilgiler vardır. Bu bildiride Battuta’nın Anadolu şehirleriyle ilgili

verdiği bilgiler ele alınacaktır.

Page 35: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 21  

BABÜRNÂME’DE ÖZBEKİSTAN ŞEHİRLERİ

Doç. Dr. Mehmet ÇERİBAŞ

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

[email protected] / [email protected]

ÖZET

15. yüzyılın sonu ile 16. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşamış; devlet adamlığı yanında bir

asker, şair ve yazar olan Babür, Çağatay edebiyatının Ali Şiir Nevai’den sonraki de en büyük

sanatçılarından biridir. Babürşah tarafından kaleme alınan ve Babürnâme adını taşıyan anı

ve otobiyografi kitabı, türün kapsamının çok ötesine geçerek Babür’ün doğduğu yerden

başlayarak gezdiği ve fethettiği bölgelerin dili, kültürü, folkloru, tarihi, coğrafyası, mimari

ve sanat gibi özellikleri tanıtması ve dönemin önemli kişi ve olaylarına değinmesiyle de Türk

kültürünün paha biçilmez eserleri arasında yerini almıştır. Eserin Türk kültür merkezlerinin

coğrafî özelliklerine, mimari ve sanat eserlerine, edebiyat ve sanat erbaplarına, iktisadi ve

kültürel dokularına dair tahlil ve tespitler içermesi de Türk dil, tarih ve kültür araştırmacıları

için önemli bilgiler sunmaktadır. Bu bağlamda Türk kültür merkezlerinin çok yönlü

araştırılmasında, bu merkezlere dair yeni ve farklı bilgilere ulaşılması ve kültürün

devamlılığını görme ve kültürle ilgili gelişmeleri mukayese edebilmek için bu tür eserlerin

yeniden ele alınması ve incelenmesi gerekmektedir. Bu çalışmada Türk dünyasının önemli

kültür merkezleri sayılan ve günümüzde de bu özelliğini koruyan Fergana bölgesi

şehirleriyle (Oş, Andican, Aksı/Ahsı gibi) Semerkant, Buhara şehirlerinin Babürnâme’de

hangi yönlerle ele alındığı ve kayda geçirildiği üzerinde durulacak, şehirlere dair

Babürşah’ın görüşleri ve bilgileri tasnif edilerek bu bilgilerin tahliline çalışılacaktır.

Anahtar Kavramlar: Babürşah, Babürnâme, Özbekistan şehirleri, Fergana,

Semerkant, Buhara.

Page 36: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 22  

SEMERKAND’LI ÂLİMLERİN ESERLERİNİN BAKÜ YAZMA NÜSHALARI

Doç. Dr. Naile SÜLEYMANOVA

Azerbaycan Milli İlimler Akademisi

[email protected]

ÖZET

Türk İslam kültür ve medeniyet coğrafiyasında ilme hizmet vermiş merkezlerden biri

Semerkand`dır. Tarih boyu kültür, sanat ve ticaret merkezleri arasında Semerkand, bilhassa

hususi onem taşımaktatır. Bu topraklarda İslamî dönemlerde yetişen çoksaylı edebiyat,

felsefe, astroloji ve dini ilim sahalarının alimleri sadece Türk kültürüne değil, dünya kültür

mirasına da büyük katkılarda bulunmuşlar. Semerkand’ın ilmi hayatının göstergesi olarak,

günümüze kadar gelebilmiş abide eserleri ile ayrı bir önem taşımaktadır. Bu çalışma Bakü`da

Elyazmalar Enstütüsün`de yazma eserleri bulunan Semerkand`lı alimlerinin hayatı,

yaradıcılığını ve onların eserlerinin yazma nushaları tek tek incelemegi hedeflemektedir.

Örnegin olarak, Nasr bin Muhammed es-Semerkandi “Ebülleys” adı ile meşhur olan bir

alimdir. Alimin Bakü`da yazdığı tefsirin nefis nüshaları bulunmaktadır. Ebu`l-Kasım el-

Leysi es-Semerkandi ilmde önemli bir yeri olan alimdir. Onun Bakü`da Feraid el-Fevaid fi`l-

İstiare ve Şerhu Risaleti el-Adudiyye fi`l-Vadi isimli eserlerinin nushaları korunmaktatır.

Bakü1da Semerkand ilim erbabından biri olan Ebu Hafs Ömer bin Muhammed Abdulla`nın

Rövnek el-Mecalis isimli eserinin güzel tertibatlı yazma nüshalrı vardır. XIV. asrda yaşamış

Bisati Siraceddin es-Semerkand`inin ise Bakü`da nefis tertibatlı divanı bulunur. Bu ve diger

yazma eser nushaları Türk İslam tarihinde Semerkand`ın ilmi ve kültürel degerini daha iyi

izah etmektedir.

Anahtar Kelimeler: Semerkand, Bakü, Yazma eser, İlim

   

Page 37: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 23  

ADANA'DAKİ RAMAZANOĞULLARI ESERLERİNDE YER ALAN TAŞ

SÜSLEMELER

Doç. Dr. Savaş YILDIRIM

Mersin Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi

[email protected]

ÖZET

Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin deltasında kurulmuş Adana, Hitit çivi yazısı belgeler

ışığında geçmişi milattan önce ikinci binlere kadar uzanan Anadolu’daki en eski

yerleşimlerden biridir. Verimli, sulak bir arazide yer alması, önemli ticaret yollarının

kavşağında bulunması ve stratejik konumu kenti daima önemli kılmış, tarih boyunca pek çok

uygarlığa ev sahipliği yapmasını sağlamıştır. 14. yüzyılın ikinci yarısında kurulan, imar ve

bayındırlık faaliyetleriyle kente altın çağını yaşatan Ramazanoğulları döneminde inşa edilen

mimari eserler kentin karakteristik bir Türk şehri hüviyeti kazanmasında önemli rol

oynamıştır. Adana'daki bu beyliğe ait yapılar değişik yerli ve yabancı sanat tarihçiler

tarafından incelendiği halde mimariye bağlı süslemeler detaylı bir biçimde tanıtılmamış,

araştırmalarda kısa notlar ve yüzeysel bilgilerle yetinilmiştir. Bu alandaki boşluğun bir

bölümünü gidermek amacıyla bildirimizde Ramazanoğulları mimarisindeki taş süslemeleri

konu alacağız. Taş süslemeler, bir yandan bulunduğu dönemin anlayışını ve genel çizgisini

Page 38: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 24  

en güzel şekilde yansıtmakta, diğer yandan da Memlük, Zengi, Eyyubi gibi farklı kültür

çevrelerinin etkilerini ortaya koymaktadır. Adana kent merkezinde taş süslemeye yer verilen

eserler, Ulu Camii ve Türbesi, Yağ Camii, Akça Mescit ve Hasan Ağa Camiidir. Bu

eserlerden Ulu Camii’de yer alan taş bezemeler, gerek süslemenin yeri ve düzeni, gerekse

kompozisyon özellikleriyle farklı bir üsluba işaret etmekte ve bildirimizin de ağırlıklı

kısmını teşkil etmektedir. Eserin çeşitli bölümlerinde değişik bitkisel ve geometrik

kompozisyonlara yer verilmiştir. Mihrapta taş ve çini süslemenin birlikte kullanılması

Klasik Osmanlı etkisidir. Bitkisel ve geometrik motiflerin yanı sıra figürlü bezemeyle de

karşılaşmaktayız. Batı portalinin hemen gerisinde yükselen mukarnaslı kubbede çift ejder

kabartması ilgi çekicidir ve Anadolu Selçuklu üslubunu çağrıştırır. Bunun yanı sıra Akça

Mescitte de bugün ancak izi kalabilmiş bir kuş figürü de yer almaktadır.

Hiç kuşkusuz kentte Zengi ve Memlük mimarisinin etkisi minarelerde de yansımasını

bulmuştur. Özellikle Ramazanoğulları’nın prestij eseri olarak değerlendirebileceğimiz

Adana Ulu Camii minaresi gerek form ve gerekse süsleme özellikleri ile güney etkilerini

yansıtan en güzel eserlerden biridir. Bu etki alışverişlerinin de araştırmamız kapsamında

ortaya konması amaçlanmaktadır. Bildirimiz ile belirttiğimiz eserlerin taş bezemeleri önce

malzeme, teknik ve süsleme özellikleriyle, ayrıntılı çizim ve fotoğraflar eşliğinde tanıtılacak,

ardından da gerek çağdaş kültür çevrelerinin etkileri, gerekse bölgesel tesirler üzerinde

durularak, ortaya konan sentez karşılaştırmalarla ele alınıp değerlendirilecektir.

Bildirimiz ile Adana’daki Ramazanoğulları dönemine ait taş süslemeler ilk defa

kapsamlı bir biçimde tanıtılacak, ayrıntılı çizim ve fotoğraflarla belgelenecek, böylelikle

Türk sanatı çalışmalarına anlamlı bir katkı sağlanacaktır.

Anahtar Kelimeler: Adana, Minareler, Türk sanatı

   

Page 39: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 25  

GERMİYANOĞULLARINDAN OSMANLI DEVLETİNE ANADOLU SAHASI

TÜRK EDEBİYATINDA KÜTAHYA'NIN YERİ

Doç. Dr. Tuncay BÜLBÜL

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Oldukça eski bir kültürel geçmişe sahip olan Kütahya beylikler döneminden itibaren

Türk kültürünün önemli merkezlerinden birisi olmuştur. Özellikle Germiyanoğullarının

Kütahya merkezli olarak beyliklerini büyütmeleri şehrin geleceğine etki eden önemli bir

gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır. Kütahya, gerek genel anlamda kültürel gelişmeler

bağlamında gerekse Anadolu sahası Türk edebiyatı bağlamında ciddi atılımların merkezi

olmuştur. Germiyanoğulları sarayı himayesinde eserler veren Ahmedî, Ahmed-i Dâî ve

Şeyhî gibi şairlerin ortaya koyduğu eserler, Anadolu sahası Türk edebiyatının temel taşlarını

oluşturmuştur.

Bu bildiride, Germiyanoğullarının Kütahya merkezli oluşturduğu kültür hareketlerinin

Anadolu sahası Türk edebiyatına yaptığı katkı ortaya konmaya çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Kütahya, Germiyanoğulları, Anadolu Sahası Türk Edebiyatı.

   

Page 40: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 26  

İLKÇAĞ VE ERKEN ORTAÇAĞLARDA TÜRK-İRAN İLİŞKİLERİ

AÇISINDAN CEYHUN HAVZASI VE BU HAVZA ÜZERİNDEKİ

ŞEHİRLERİN ÖNEMİ

Yrd. Doç. Dr. Ahmet ALTUNGÖK

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Antik İran kaynakları Ceyhun Nehrinin İran ve Turan arasında yer alan doğal bir sınır

olduğunu kabul etmektedirler. Ceyhun Nehrini aşarak Türk topraklarını ele geçirmek isteyen

hiçbir İran hükümdarı ülkesine sağ olarak geri dönememiştir. Bu durum İranlılar tarafından

ilahi sınırların aşılmasından dolayı tanrı tarafından verilen bir ceza olarak kabul edilmiştir.

Persler döneminde İranlıların demografik anlamda Ceyhun ve ötesini ele geçirme girişimleri

İskender istilası ile son bulmuştur. Ceyhun havzasının Türk topluluklarının elinde kalmasını

sağlayan gelişme bu istiladan sonra bölgede kurulan Tirmiz gibi Greko-Türk şehirlerdir.

Demografik anlamda bölgedeki İran nüfusunun Grekler arasında erimesi ve Ceyhun nehri

üzerinden Horasan topraklarına doğru gerçekleşen Türk göçleri, bu havzanın Türk yurdu

içerisinde kalmasını sağlamıştır.

Anahtar Kelimeler: İran, Turan, Ceyhun, Tirmiz, Grek, Sakalar.   

Page 41: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 27  

ANKARA VİLAYETİNİN 1331 VE 1332 (R) YILLARINDA YABANABAD

(KIZILCAHAMAM) VE AVANOS KAZALARININ BELEDİYE

BÜTÇELERİNİN KARŞILAŞTIRMALI ANALİZİ

Yrd. Doç. Dr. Ali APALI

Ardahan Üniversitesi

[email protected]

Prof. Dr. İsmail BEKCİ

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Osmanlı devletinde batı tarzında belediyelerin varlığına Tanzimat sonrası

rastlanmasına rağmen, klasik dönem diye bilinen Tanzimat öncesinde belediyelerin

görevlerini yerine getiren kurumlar bulunmaktaydı. Yüzyıllar boyunca halktan herhangi bir

bedel almadan belediye hizmetlerini yerine getiren kurumların başında kadılık müessesesi,

loncalar ve vakıflar gelmekteydi.

Tanzimat sonrasında batılılaşma çabaları ile İstanbul’da başlayan belediyecilik

deneyimleri kısa sürede taşraya taşınmıştır. Yasal düzenlemeler sonrasında taşrada kurulan

kaza belediyelerinden ikisi Ankara vilayeti, Ankara Livası, Yabanabad (Kızılcahamam)

Kazası ve Kırşehir Livası, Avanos kazalarıdır. İki taşra kazası bütçelerinin 1331 ve 1332

(R.) senelerine ait bütçelerinin karşılaştırmalı analizi çalışmanın konusunu oluşturmuştur.

Yabanabad ve Avanos kazalarının bütçelerinin incelenmesi ile Osmanlı Devleti taşrasında

faaliyet gösteren belediyelerin gelir ve gider kalemlerinin nelerden oluştuğu, bu gelir ve

gider kalemlerinin toplamlar içindeki yerinin ne olduğunun tespit edilmesi çalışmada amaç

olarak belirlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Ankara, Yabanabad (Kızılcahamam), Avanos, Belediye, Bütçe.

Page 42: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 28  

TÜRK DÜNYASI BAŞKENTLERİNDE KADIN VE İMARET: HUNAD

MAHPERİ HATUN

Yrd. Doç. Dr. Ali KORKMAZ

Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi

[email protected]

ÖZET

Türk dünyasına başkentlik yapmış şehirlerden biri de Kayseri’dir. Selçuklular

devrinde Kayseri, Konya’dan sonra ikinci başkent olmuştur. Selçuklu Sultanı Alâeddin

Keykubât zamanında Kayseri’nin durumu Bizans devrini gerilerde bırakmış, en parlak

devrini yaşamıştır. Selçuklular zamanında şehir birbirinden güzel eserlerle süslenmiştir.

Bugün Kayseri’deki eski eserlerin çoğu ve en değerlileri Selçuklu devrinden kalmış

olanlardır. Bu eserlerin bir kısmının yapımında kadınlarında katkısı olmuştur. Bunlardan biri

de Kayseri için önemli olan Hunad Hatun’dur. Çalışmada Hunad Hatun’un hayatı ve

Kayseri, Tokat, Yozgat, Amasya ve Sivas’ta yaptırdığı eserlere yer verilmiştir.

Hunad Mahperi Hatun, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaptırdığı medreseler, aşevleri

ve daha pek çok eser bırakmıştır. Kayseri’de adını taşıyan büyük bir külliyesi vardır.

Hayatının büyük bölümünü Kayseri’deki Keykubadiye Sarayı’nda geçiren Hunad Mahperi

Hatun’un Sultan Alaâeddin Keykubad ile evliliğinden II. Gıyaseddin Keyhüsrev adlı oğlu

dünyaya gelmiştir. Kayseri’deki külliye içindeki türbesini sağlığında yaptırdığı düşünülür.

İmar faaliyetlerini Kayseri’nin yanı sıra Tokat, Amasya, Yozgat, Sivas çevrelerine

yoğunlaştırmıştır. Bu çevrelerde büyük boyutlu hanlar inşa ettirmiştir. Kitabelerde unvanı

“'Saffetü'd-dünya ve'd Din Mah-peri Hatun” (Din ve dünyanın yüz akı) olarak geçer.

Mahperi Hatun isminin bu unvanla kullanılması, oğlunun saltanat döneminde gücünün

büyük olduğunu gösterir.

Halk arasında Hunat Hatun’un Müslüman olmasına, kendisine İncesu’yun Tekke

Dağı’nda bir zaviye yaptırıp etrafındaki geniş araziyi vakıf olarak bağışladığı Şeyh Turasan

Veli’nin sebep olduğunu anlatan bir menkıbe de bulunmaktadır. Türbesi (kümbeti) Hunat

Hatun Külliyesinde bulunur.

Anahtar Kelimeler: Kadın, İmaret, Kayseri, Hunad Hatun.

   

Page 43: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 29  

SSCB SONRASI TAŞKENT’TEKİ DEĞİŞİKLİKLER

Yrd. Doç. Dr. Farkhad ALİMUKHMEDOV

Turgut Özal Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Çalışmada Çarlık Rusya’sı döneminden özellikle öne çıkan şehirlerden Taşkent’in

bağımsızlık sonrası mimari yapısındaki gelişmeler ve önemli merkez, semt isimlerinin

değişikleri üzerine durulacaktır. Taşkent Özbekistan’ın başkenti olmadan önce General

Kaufmann tarafından önemi anlaşılmış ve Çarlık Rusya’ya bağlı olan Türkistan

Guberniya’sının başkenti olmuştur. Şehrin “Gorod” denilen kısmı göç etmiş olan Ruslar

tarafından organize edilerek, hem demografik, hem mimari değişime uğramıştır. Ancak,

1966 depremi sonrası şehir mimarisi köklü değişime uğramıştır ve Özbekistan başkenti

sadece Özbekistan’ın değil, belki Orta Asya’nın en önemli şehrine dönüşmüştür.

Bağımsızlık sonrası da Taşkent hızlı ve sürekli değişime uğramaktadır. Bu değişiklik sadece

mimari kapsamda kalmayarak, ülkenin yeni siyasi ve ekonomik gelişimini de

göstermektedir. Ancak, Sovyetler dönemine ait adlandırmalarının değişime uğramasında

çok tedbirli çalışılmıştır. Çarlık Rusya’sı dönemine ait binalar da korunmuş ve restorasyon

yapılmıştır. Transport kapsamında metro hattının genişletilmesi, otobüs, tramvay ve başka

vasıtaların tümüyle yenilenmesi de Taşkent’in imajını farklı kılarak Özbekistan yönetiminin

başkente veren önemini göstermektedir.

Anahtar Kelimeler: Taşkent, Bağımsızlık, SSCB

   

Page 44: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 30  

TÜRKİYE, ÖZBEKİSTAN, MAKEDONYA VE KOSOVA’NIN “2015, 2030-

2050” YILLARINA AİT NÜFUS PROJEKSİYONLARI VE NÜFUS

DEĞİŞİMLERİNDEN KAYNAKLANABİLECEK SORUNLAR

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin SARAÇOĞLU

Giresun Üniversitesi

hsaracoğ[email protected]

ÖZET

Nüfus artış ve azalış oranları savaşlar, hastalıklar, din, kültür, siyasi rejimler gibi

birçok faktöre bağlı olarak değişir. Bu ülkelerde yaşanan her türlü olumlu veya olumsuz

gelişmeler doğrudan nüfusa yansımaktadır. Özellikle ülkelerin yetişkin nüfus oranları,

ekonomik gelişmeyi sağlayan bir lokomotif görevini üstlenmiştir.

Bu bildiride, Türkiye, Özbekistan, Makedonya ve Kosova’nın 2015, 2030 ve 2050

yıllarına ait nüfus projeksiyonları irdelenmiştir.

Bu ülkeler içinde 2015 yılı nüfusu en kalabalık olan ülke Türkiye’dir (78.2 milyon

kişi). Bunu 31.3 milyon ile Özbekistan, 2.1 milyon ile Makedonya ve 1.8 milyon ile Kosova

izlemektedir. 2030 yılında ise Türkiye (88.4 milyon), Özbekistan (36.0 milyon) ve

Kosova’nın (1.9 milyon) nüfusu artarken Makedonya’nın nüfusu azalacaktır (2.0 milyon).

2050 yılında ise öngörülen nüfus değişimi şu şekilde olacaktır: Türkiye (93.5 milyon) ve

Özbekistan (38.3 milyon) nüfusu artarken Kosova aynı kalacak (1.9 milyon), Makedonya

nüfusu ise (1.8 milyon) azalmaya devam edecektir.

Ülke nüfusları ekonomik anlamda değerlendirilirken 3 kategoriye ayrılır. 0-14 yaş

arası çocuk nüfus, 15-65 yaş arası yetişkin nüfus, 65 yaş ve üstü ise yaşlı nüfus olarak

isimlendirilir. Çocuk nüfus oranının en yüksek olduğu ülkeler Özbekistan ve Kosova’dır

(%28). Üçüncü sırada %24 ile Türkiye gelmektedir. Son sırada ise %17 ile Makedonya

bulunur. Bu rakamlar gelecekteki işgücü bakımından önemlidir.

Page 45: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 31  

Yetişkin nüfus dediğimiz, ekonomik anlamda önemli olan 15-65 yaşlar arası nüfus

oranlarının dağılışında ise genelde bütün ülkelerin oranları %65-70 arasında değişmektedir.

Bu oranın en yüksek olduğu ülke %70 ile Makedonya’dır. Bunu %68 ile Türkiye ve

Özbekistan takip etmektedir. Son olarak da Kosova %65’lik bir orana sahiptir.

Yaşlı nüfus dediğimiz, 65 yaş ve üstü nüfusun en fazla olduğu ülke %13 ile

Makedonya’dır. Daha sonra sırasıyla Türkiye (%8), Kosova (%7) gelmektedir. (%14), Yaşlı

nüfus oranının en düşük olduğu ülke ise %4 ile Özbekistan’dır.

Matematiksel veya aritmetik nüfus yoğunluğu; bir ülkede yaşayan topla Nüfus azlığı

ise günümüzde Avrupa ülkelerinin başlıca sorudur. Bir veya iki çocuk sahibi olunması,

ülkelerin gelecekteki nüfus miktarını olumsuz etkilemektedir. Az çocuk doğması, doğanların

uzun yaşaması bunun bir sonucudur. Sağlık hizmetlerinin son yıllarda hızla gelişmiş olması,

ortalama ömrün de yükselmesine neden olmuştur. Eğer bu azalma devam ederse 2050

yılında devletler emekli maaşlarını ödeyemeyecek duruma gelecektir. Bunu engellemek için

belki emeklilik yaşı 65’lerden 70’lere yükseltilebilir. Çalışacak genç nüfus azlığı ise başka

ülkelerden göç eden işçilerle kapatılabilir.

Nüfus azalmasının bazı olumlu yönleri de olabilir. Örneğin, başta eğitim olmak üzere

birçok sektörde yol, bina, okul vs. daha az yatırım yapılacaktır. Genelde suç işleme yaşı 15-

30 arasında olduğundan dolayı suç oranlarında da azalma olacaktır.

m insan sayısının o ülkenin alanına bölünmesiyle elde edilir. Böylece km²’ye düşen

insan sayısı tespit edilmiş olur. Bu göreceli bir ifadedir, çünkü dünyanın hiçbir ülkesinde

nüfus, ülke alanına eşit bir şekilde dağılmamıştır. 2015 yılı verilerine göre nüfus

yoğunluğunun en fazla olduğu ülkeler; Kosova 165 kişi, Türkiye 100 kişidir. Diğer ülkelerin

oranları 100 kişinin altındadır (Makedonya 82, Özbekistan 65 kişidir). 2030 yılına

geldiğimizde yine Kosova 175 kişi ile ilk sıraya yerleşmektedir. Bunu Türkiye (113 kişi),

Özbekistan (80 kişi) ve Makedonya (78 kişi) izlemektedir.

2050 yılına geldiğimizde de sıralama değişmemekte, 175 kişi ile Kosova birinci, 120

kişi ile Türkiye ikinci, 86 kişi ile Özbekistan üçüncü ve son sırada da 70 kişi ile Makedonya

gelmektedir.

Anahtar Kelimeler: Türkiye, Özbekistan, Makedonya, Kosova, Nüfus Coğrafyası

   

Page 46: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 32  

ŞAİR VE İNŞA “ZİYA PAŞANIN AMASYA’SINDAN BAKINCA”

Yrd. Doç. Dr. Mehmet KAYGANA

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Tanzimat dönemi edebiyatımızda sanatkâr, klasik konumunun dışında, adeta bir

Prometeus edasıyla halkına yeni değerler taşıyan bir öncü konumundadır. Bu Şinasi, Namık

Kemal, Mithat Efendi, Hamit ve Ziya Paşa gibi birçok kişi için geçerlidir. Aslına bakılırsa

söz konusu dönemin padişahı da bürokratı da fevkalade işler peşindedir. II. Mahmut’tan

Abdülaziz’e, Reşit Paşa’dan Mithat Paşa’ya, Ali Suavi’den Çerkez Hasan’a Devleti Âliye,

saray ve çevresinde söz konusu fevkaladeliklerin tuhaf işleri ve bunların neticeleri ile

çalkalanmaktadır. Ziya Paşa, Mabeyn kâtipliğinden II. Abdülhamid dönemindeki Suriye

valiliğine kadar bütün bu garabetlerin tam da ortasındadır. Çalışmamızda Ziya Paşa’nın

Amasya mutasarrıflığı döneminde kaleme aldığı ya da bu dönemi işaret eden şiirleri ele

alınmıştır. Söz konusu şiirlerden hareketle Ziya Paşa’nın hürriyet, adalet, meşrutiyet gibi

yeni kavramaları nasıl algıladığı belirlenmiş; sonrasında bu kavramların şiire ne şekilde

malzeme edildiği üzerinde durulmuştur. Edebiyat tarihlerinde daima eski ile yeni arasında

kaldığı ileri sürülen Paşa’nın şiire yansıyan düşüncelerinden hareketle eski ve yeniyi ne

şekilde kabul ettiği belirtilmeye çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Ziya Paşa, Hürriyet, Meşrutiyet, Amasya, Yeni Osmanlılar.

Page 47: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 33  

KÜLTÜR ŞEHRİ ANDİCAN

Yrd. Doç. Dr. Murat ORHUN

İstanbul Bilgi Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Fergana ovasında bulunan Andijan şehri, sadece Özbekistan için değil, tüm Türkistan

tarihi ve coğrafyası için önemli konuma sahiptir. Babur hanın doğum yeri olan Andijan

geçmişlerde tarihi ve kültürel açıdan çok önemli olaylara tanıklık etmiştir. Kokand

hanlığının ilk baş kenti olan Andijan ipek yolunda yer almaktadır. Coğrafi konumundan

dolayı, Kırgızistan ve Doğu Türkistanı kültür ,tüccarı ve dini bilimler açısından yakından

etkilemiştir. Doğu Türkistan'da bulunan kültür şehir Kaşgar'da Andijan adı ile adlandırılmış

sokak adları, evler ve duvar türleri bulunmaktadır. Zengin kültüre sahip olan Andijan, Kendi

kültürü ve özgürlüğünü savunmak için Rus istilasına karşı ciddi dirençler göstermiş ve

tarihte 1898 Andijan Ayanklanması olarak bilinen olayı yaşamıştır. Bu makalede, Andijan

yöresinde yaşanan kültürel zenginlikler, Rus istilası öncesi, sonrası ve bağımsızlıktan

sonraki gelişmeler olmak olmak üzere, üç farklı zaman dilimine ayrılarak anlatılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Andican, Özbekistan, Kokand, Babur, Sufi

Page 48: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 34  

YAHYA KEMAL VASITASIYLA ÜSKÜP’Ü ANLAMAK

Yrd. Doç. Dr. Nil Didem ŞİMŞEK

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Türk kültür başkentlerinde yetişmiş ve bu kültürün değerleriyle eser vermiş

şahsiyetler, beslendikleri toprağın aynası gibidirler. Özellikle eserlerinde kullandıkları

sembolleri analiz etmek vasıtasıyla her daim bu şahsiyetleri ve onların geleneksel

duyuşlarını dinamikleştirmiş oluruz.

Yahya Kemal de gelenekten beslenmiş büyük bir şairimizdir. Üsküp’te doğmuş, ilk

eğitimini orada almış, dinî kimliği burada şekillenmiştir. Ata yurdunun ona hazırladığı zemin

ileride önemli bir edebî şahsiyet olmasını sağlamıştır. Sonraki yıllarda Üsküp’ün sembolik

ve manevî değeri bütünleşerek şiirlerinde yer almış; her ne kadar Avrupa’ya giderse gitsin

Balkan ezgilerini unutmamış, zihnini şiirsel yolculuklara yönlendirmiştir. Küçük yaşta

annesini kaybetmesiyle de Üsküp, onun için bir “anne” motifi hâline gelmiş, içindeki sızıyı

şiirleriyle ortaya koymuştur.

Bu çalışmanın amacı; Üsküp’ü, Yahya Kemal vasıtasıyla anlamaya çalışmaktır.

Edebî şahsiyetlerin bakış açılarıyla bir şehre, bir kültüre, bir geleneğe bakmak okuyucu

açısından ikna edici bir metottur. Özellikle şairlerdeki duyuş kabiliyeti, betimlemeleri ve

tanımlamaları güçlendiren bir hassasiyeti de beraberinde getirir. Çalışmada, bu hassasiyete

fazlasıyla sahip olan Yahya Kemal Beyatlı’nın şiirlerindeki Üsküp algısı, Üsküp’le ilgili

motifler değerlendirilecek; böylece Üsküp onun gözünden bir kez daha şekillenecektir.

Anahtar Kelimeler: Yahya Kemal, Kendi Gök Kubbemiz, Üsküp, anne, gurbet,

ufuk.

Page 49: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 35  

ÖZBEKİSTAN COĞRAFYASININ ÖNEMLİ ŞEHRİ SEMERKANT’IN

YÜKSELİŞİNDE İKTİSADİ FAKTÖRLERİN ETKİSİ VE ŞEHRİN İPEK

YOLU ÜZERİNDE ARZETTİĞİ ÖNEM

Yrd. Doç. Dr. Osman AYDINLI

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

[email protected]

ÖZET

Batı Türkistan veya diğer bir ifade ile Müslüman coğrafyacıların “Mâverâünnehir”

diye isimlendirdiği Ceyhun ile Seyhun nehirleri arasındaki bölgede yer alan ve Soğd’un

merkez şehri olan Semerkant, çok eski tarihlerden itibaren bulunduğu coğrafyanın genelde

başşehri veya yönetim merkezi olmuştur. Nitekim Göktürkler döneminde Batı Türkistan

bölgesi, yönetim merkezi Semerkant olan bir Yabguluk (Soğd Yabguluğu) ve ona bağlı beş

tudunluğa ayrılmış, bölge Göktürkler’e bağlı şehir devletçikleri halinde Semerkant’tan

yönetilmekteydi. İslam’ın bölgeye gelmesi ile (m.711) şehir bu üstün konumunu Samani

hükümdarı İsmail b. Ahmet dönemine (892-913) kadar da devam ettirdi. Her ne kadar

Samani Devleti’nin yönetim merkezi daha sonra Buhara olsa da (893-999 yılları)

Semerkant’ın gerek siyasî, gerek iktisadî ve gerekse kültürel üstünlüğü sürdü. Ardından bu

şehir, Batı Karahanlılar’ın ve en ihtişamlı zamanlarından birini yaşadığı Timurlular

döneminin yönetim şehri olarak bölgenin kaderini belirleyici rolüne devam etti.

Semerkant’ı başarının zirvesine ulaştırmada siyasî, dinî ve sosyo-kültürel bir çok sâik

etkili olmakla birlikte; şehrin, Zerefşan nehrinin içinden geçtiği bölgenin en verimli

toprakları üzerinde yer alması ve dört bir yandan gelen ticaret kervanlarının geçiş güzergahı

üzerinde bulunması sebebiyle iktisadi etkenin daha belirgin olduğu göze çarpmaktadır.

Özellikle meşhur İpek Yolu’nun doğu-batı ve kuzey rotasından gelen yollarının birleşim

noktasında konumlanmış olması ve şehrin yerli halkı Soğdlular’ın İpek Yolu ticareti

üzerinde çok aktif rol oynayıp bu yol üzerindeki kârdan aslan payını almaları Semerkant’ın

refah ve iktidarın zirvesine ulaşmasında en önemli etkenlerden birisi olmuştur.

Anahtar Kelimeler: Semerkant, Batı Türkistan, Soğdlular, İpek Yolu, İktisat

Page 50: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 36  

ÖZBEKİSTAN, BUHARA'DA NAMAZGÂH CAMİİ

Yrd. Doç. Dr. Rüçhan BUBUR

Ege Üniversitesi, Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü

[email protected]

ÖZET

Bugün Özbekistan sınırları içinde bulunan Buhara kenti erken dönemlerden itibaren

Orta Asya’nın önemli kültür merkezlerinden biri olmuştur. Buhara’da bilinen en erken tarihli

örneği Karahanlılar’a ait olan, 12. yüzyıl ile 20. yüzyıl ortalarına kadar geniş bir zaman

dilimi içinde inşa edilmiş 47 tane cami ve bir namazgah günümüze ulaşabilmiştir. Bildiride

12. yüzyılda inşa edilmiş ve bugünkü görünümünü 16. yüzyılda almış bulunan Namazgah

camii, mimari ve süsleme özellikleri ile tanıtılıp inşa edildiği dönem ve inşa evreleri göz

önünde bulundurularak Buhara ve Orta Asya örnekleriyle karşılaştırılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Buhara, mimari, namazgah, Karahanlı.

Page 51: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 37  

BİR OSMANLI ŞEHRİ KÖPRÜLÜ

Yrd. Doç. Dr. Tekin TUNCER

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

[email protected]

Yrd. Doç. Dr. Ömer KUL

İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü

[email protected]

ÖZET

Bildirimizde Köprülü veya diğer adıyla Titov-vélés Kazazının Osmanlı Devleti’nin

eline geçmesinden sonra buradaki İslami yapılaşma ve bir kültür şehri haline gelişi hakkında

bilgiler ortaya koymaya çalıştık. Yeteri kadar kaynak olmaması sebebiyle nüfus, yerleşme

ve gelirlerle ile ilgili bilgilere ulaşabilmek için tapu tahrir defterlerinden faydalandık.

Köprülü Kazasında bulunan ve kaynaklarda adları geçen eserleri hakkında günümüzdeki

durumları ile ilgili bilgiler aktarıldığı gibi bu ve buna benzer yapılacak çalışmalarla

Osmanlı’nın Balkanlardaki kültürel miraslarının daha iyi tanıtılacağı kanaatini ile bildirimizi

yorumlamaya çalıştık.

Anahtar Kelimeler: Köprülü, Titov-vélés, Nüfus, Mahalle, Camii

Page 52: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 38  

STRABON’DAN SABUNCUOĞLU’NA AMASYA: KÜLTÜR MİMARLARI

Yrd. Doç. Dr. Tuğrul BALABAN

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Genel olarak kaynaklar 7500 ilâ 8500 yıllık bir tarihlendirme yapmaktadırlar; ancak

yapılan kazılarda ortaya çıkan yeni bulgularla çok daha eski dönemlere ulaşmak mümkün

görülmektedir. M.Ö. 13. Binden veya Paleolitik çağın sonlarından itibaren iskân edildiği

anlaşılmıştır. Amasya ve çevresinde bulunan höyüklerde Kalkolitik, Erken Tunç Çağları ve

Hatti Çağı kültürlerinin yerleşimlerinin yoğun olarak bulunduğu tespit edilmiştir.

Kuzey Kapadokya Bölgesi içerisinde kalan Amasya’daki ilk yerleşmeler mevcut

bilgilerimiz ışığında Kalkolitik Çağa (M.Ö. 5500-3000) kadar uzanmaktadır. Geleneksel

dönemde Amasya’nın bilhassa kültürel manada önemli bir marka olarak karşımıza çıktığı

görülür. İmparatorluğu temsil eden İstanbul’a nazaran bir taşra kenti olması şöyle dursun,

İstanbul’un imparatorluk şehri olmasındaki aslî mimarlardan birisi ve belki en önemlisi

Amasya’dır. Bu çalışma ile Amasya’nın kültür aktarma işlevi ve bunu hazırlayan ortam

tespit edilmeye çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Amasya, Kültür, Başkent, Tasavvuf, Osmanlı.

Page 53: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 39  

SEMERKANT’TAN MEKTUP VAR!..

Yrd. Doç. Dr. Ünal ZAL

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

1990’lı yılların başında Sovyetler Birliği’nin yıkılması üzerine Türkistan bölgesi

üzerine birçok çalışma yapılmış ve “kapalı devre çalışan” komünist Rus sistemi dönemine

ait oldukça fazla bilgi ve belge elde edilmiştir. İncelenen bu malzemeler bir taraftan söz

konusu dönemle ilgili bilinenleri pekiştirirken bir taraftan da yeni bilgiler ortaya

koymaktadır.

Bilindiği gibi 13. yüzyıldaki Moğol istilası sadece Türkistan bölgesindeki siyasi

istikrarı bozmakla kalmamış buradaki kültürel hayatı da derinden etkilemiştir. 1552’de

Kazan’ın işgalinden başlayarak 1883’teki Hive ve Buhara Hanlıklarının işgaline kadar de-

vam eden bu süreçte Altın Ordu Bölgesinde kullanılan Kıpçak yazı dili geleneği son bulmuş;

1917’deki Bolşevik İhtilali’nden sonra ise bütün Türkistan bölgesi tamamen Rusların ege-

menliğine girmiştir. Bu fiilî işgal, birtakım siyasi ve kültürel yapılandırmaları beraberinde

getirmiştir. Özellikle her Türk boyunun ağzı bir yazı dili hâline getirilmiş; daha önceleri

Türkistan bölgesinin ortak anlaşma dili olan Çağatayca’nın yerini ise Rusça almıştır.

Bu çalışmada, Sovyet-Türkmen edebiyatının kurucularından biri olan Gurbannazar

Ezizow’un, 1964-1965 yılları arasında Semerkant’ta askerlik yaparken ailesi ve dönemin

önde gelen şair ve yazarlarından bazılarına yazdığı mektuplar ve içerikleri üzerinde

durulacaktır. Yine bu mektuplardan hareketle Sovyet-Türkmen edebiyatının kuruluşu, dö-

nemin siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel hayatıyla ilgili birtakım değerlendirmeler yapı-

lacaktır.

Anahtar kelimeler: Oğuzca, Sovyet-Türkmen Edebiyatı, Gurbannazar Ezizow,

mektuplar

Page 54: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 40  

“TOSHKENTNOMA” VE “PALATKADA YOZİLGAN DOSTON” ADLI

METİNLERDE TAŞKENT

Yrd. Doç. Dr. Veli Savaş YELOK

Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

[email protected]

ÖZET

Toshkentnoma’nin girişinde “Shaharlar boqiydir, umr- o'tkinchi, / Daryolar sobitdir,

suvlar- ko'chkinchi” diyen Maksud Şeyhzâde “20. yüzyıl Özbek edebiyatının şiir ve tiyatro

vadisindeki tanınmış temsilcilerinden biridir. Aslen Azerbaycanlı olan Şeyhzâde, yüksek

tahsilini tamamladıktan sonra, Dağıstan’da muallim, şair, gazeteci ve münekkit olarak

tanınmaya başlar. Şeyhzâde, Pedagoji Enstitüsü’nün uzaktan eğitim veren bölümünde

öğrenci olduğu için Bakû’ye gidiş gelişleri sırasında Mayakovski, Sergei Yesenin ve Nazım

Hikmet gibi Sovyet şiirinin çok tanınmış şairleriyle tanışır. 6 Aralık 1927 tarihinde, tanzim

edilen suç varakasına göre Şeyhzâde, “sosyal tehlike arz eden unsur” olarak değerlendirilir

ve üç yıl sürgün cezasına çarptırılır. O da annesinin tavsiyesi ile sürgün yeri olarak Taşkent’i

tercih eder ve 1928 yılı Şubat ayının sonlarında cezasını çekmek üzere bu şehre gelir ve bir

daha Azerbaycan’a dönmez. Şeyhzâde, Taşkent hakkındaki düşünce ve duygularını 1957

yılında yazdığı Taşkentnâme adlı destanında ebedileştirir.

Modern Özbek Edebiyatının temsilcilerinden Erkin Vahidov’un Palatkada Yozilgan

Doston ’ı 1966 yılında meydana gelen büyük depremi ve bu deprem sonrasındaki Taşkent’i

anlatmaktadır. “Yer qalqdi - yer bilan / Yuraklar qalqdi. / Yuzaga tuyg’ular, / Tilaklar qalqdi.

Odamlar ajraldi” mısralarıyla başlayan ve 8 bölümden oluşan bu eserde bilhassa söz konusu

büyük depremden sonra Taşkent şehrinin durumu ve onun yeniden nasıl imar edildiği;

Özbeklerin sebat ve metaneti, ruh güzelliği ve dostluğu anlatmaktadır.

Bu tebliğde sürgün cezasına çekmek üzere Taşkent’e gelen ve burayı memleketi

olarak benimseyen bir şairle, büyük bir felaketi bizatihi yaşayan ve bu süreçte yaşananları

gözlemleyerek bunları ebedileştiren bir şairin nazarından bir şehrin nasıl göründüğü

üzerinde durulacaktır.

Anahtar Kelimeler: Destan, Sürgün, Deprem, İnsan tanıma

Page 55: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 41  

OSMANLI’DA MAHALLE MEKTEPLERİNİN DİNİ YAŞANTI ÜZERİNDEKİ

ETKİLERİ

Yrd. Doç. Dr. Yasemin APALI

Ardahan Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Üç kıtada toprakları bulunan Osmanlı İmparatorluğu’nda elbette ki dini yaşantı: hem

devlet nezdinde hem de halk nezdinde önemli bir yer teşkil etmekteydi. Bu sebeple dini

birtakım uygulamalar ve ritüellerin öğretildiği, ailelerin yoğun ilgisinin bulunduğu köklü

eğitim kurumlarından biri olan sıbyan mektepleri, daha yaygın kullanımı ile mahalle

mektepleri: gerek İstanbul ve çevresinde gerek de Anadolu’da halk dindarlığının

oluşmasında önemli bir yere sahip bulunmaktadır. Osmanlı toplumunda dini yaşayışın ve

dindarlığın temelinin atıldığı kurumlar olarak karşımıza çıkan mahalle mektepleri, halkın

dini algılaması ve dine yüklediği anlamların tezahür biçimleri açısından oldukça etkili

görünmektedir. Yüzyıllar boyunca aileden sonra dini eğitimin verildiği ikinci ancak çok

önemli bir yere sahip bulunan mahalle mektepleri Osmanlı halkının yaşamında hem dini

açıdan hem sosyal açıdan yaşamın penceresi, halkın çocukluk yıllarının belki de en güzel

dönemleri, sosyal ve kültürel açıdan unutulmaz bir dönemdir. Ne var ki, Osmanlı’nın son

dönemleri ve Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizde yaşanan hızlı değişim ve dönüşüm

sürecinden mahalle mektepleri de payını almış pek tabi bu durum halkın dini yaşantısını da

etkilemiştir. Bu bildirideki amacımız: Osmanlı’daki mahalle mekteplerinin dini yaşantı

üzerindeki etkilerini tespit ederek, hem sosyo-kültürel açıdan hem de dini yaşantı açısından

o dönemin panoramasını gözler önüne sermektir.

Anahtar Kelimeler: Osmanlı İmparatorluğu, Mahalle Mektebi, Toplumsal Değişim,

Halk Dindarlığı, Dini Yaşantı.

Page 56: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 42  

PRİZRENLİ SA’YÎ VE ŞİİRLERİ

Yrd. Doç. Dr. Yunus KAPLAN

Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

16. yüzyıl tezkirecilerinden Âşık Çelebi’nin “Prizren’de oğlan doğsa adından önce

mahlasını koyarlar.” dediği ve günümüzde Kosova Devleti’ne bağlı bir şehir olan Prizren,

özellikle 16. yüzyılda yetiştirmiş olduğu Âşık (ö. 1572), Bahârî (öl. 1551), Mü’min (öl. 1566

ö ?), Nehârî (öl. 1540?), Sa’yî (öl. 1520?), Şem’î (öl. 1529) gibi birçok divan şairiyle

edebiyatımızda adından söz ettirmiş şehirlerden biridir. Bu dönem şairlerinden biri olan ve

Prizren’de doğan Sa’yî, şair Nehârî ve Sûzî’nin küçük biraderidir. Yazdığı bir gazelin II.

Bayezid tarafından beğenilmesi sonucu saray hocalığına atanan şair, Kanuni Sultan

Süleyman’ın padişahlığının ilk yıllarında ölmüştür. Sa’yî’nin herhangi bir eserinin olup

olmadığı hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmasa da çeşitli mecmualarda şaire

ait bazı şiirlere rastlanmaktadır. Ancak bu mecmualarda, aynı yüzyılda yaşayan ve yine Sa’yî

mahlasını kullanan başka bir şairin daha şiirlerinin bulunması, bazı şiirlerin aynı mahlası

kullanan hangi şaire ait olduğu hususunda birtakım belirsizliklere sebep olmaktadır.

Bu çalışmada tezkireler ve biyografik kaynaklardaki bilgilerden yola çıkarak

Prizrenli Sa’yî’nin hayatı hakkında bilgi verilecek, şaire ait olduğu tespit edilen şiirler

üzerinde birtakım değerlendirmelerde bulunulacaktır.

Anahtar Kelimeler: Klasik Türk edebiyatı, 16. yüzyıl, Prizren, Sa’yî.

Page 57: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 43  

BİR OSMANLI KÜLTÜR BAŞKENTİ OLAN BURSA’NIN VİLÂYET

SALNÂMELERİNE GÖRE DEMOGRAFİK YAPISI (1870-1907)

Okt. Dr. Nursal KUMAŞ

Uludağ Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü

[email protected]

Bursa, 1326 yılında Orhan Bey tarafından fethedilerek Osmanlı Devleti’nin başkenti

yapıldı. 1365 yılına kadar başkent olarak kalan şehir, Edirne'nin fethedilmesiyle başkent

olma özelliğini kaybetti. Bursa, XIX. yüzyılın ilk yarısına kadar, merkezi Kütahya’da

bulunan Anadolu Eyaleti’ne bağlı bir sancak statüsündeydi. Fakat İstanbul’a olan yakınlık,

coğrafi konum ve ipekçilik faaliyetlerinin gelişim göstermesi gibi birçok önemli etken,

şehrin zaman içerisinde ticari ve ekonomik açıdan büyüyüp gelişmesini sağladı. Bu gelişime

paralel olarak, 1841 yılında Anadolu Eyaleti uygulamasına son verildi ve Hudâvendigâr

Vilâyeti oluşturularak merkezi Bursa yapıldı.

Hudȃvendigȃr Vilȃyeti’nin kurulmasından sonra, Bursa’nın nüfusu sürekli olarak bir

artış gösterdi.1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra, Kafkas ve Balkan göçmenlerinin

şehirde iskân edilmesi, Bursa-Mudanya demiryolunun hizmete girmesiyle ticari faaliyetlerin

artması, Batı tarzı açılan mesleki okullarda öğrenim görmek isteyen öğrencilerin şehre akını

gibi birçok faktör bu artışın nedenleri olarak gösterilebilir.

Hudȃvendigȃr Vilȃyeti salnȃmelerine göre şehirdeki cemaat grupları: Müslümanlar,

Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Katolikler, Protestanlar, Bulgarlar ve Latinlerden

oluşmaktaydı. Bu cemaat gruplarından nüfusu binin altında olan Protestan, Bulgar ve

Latinler dikkate alınmadığında, şehrin beş etnik ve dini yapı üzerinde şekillendiği

söylenebilir. Bursa’nın ticari ve ekonomik açıdan büyümesinin yanında bu farklı unsurlar

şehirdeki kültürel çeşitliliğin ve zenginliğin de ortaya çıkmasını sağladı.

Bu çalışmada, Hudȃvendigȃr Vilȃyeti ile bu vilȃyetin merkezi konumunda olan

Bursa şehrine ait nüfus bilgileri etnik ve dini yapı ile cinsiyet bazında değerlendirilmiş ve

tablolar yardımıyla ortaya konulmuştur. Nüfus bilgileri, 1287-1325 (1870-1907) yılları

arasında yayınlanmış olan vilȃyet salnȃmelerinde yer alan verilerden elde edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Bursa, Bursa Demografik Yapı, Bursa Nüfus, Hudȃvendigȃr

Vilȃyeti, Osmanlı Dönemi Bursa.

Page 58: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 44  

YOK OLMAYA YÜZ TUTAN ÇEŞMELERE NEVŞEHİR İLİNDEN ÜÇ ÖRNEK

Araş. Gör. Adem SEVİM

Bozok Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Tarih öncesi çağlarda bile yerleşim yeri olan Nevşehir bu coğrafyada yaşamış

milletler ve bırakmış olduğu eserler bakımından oldukça dikkat çekicidir. Farklı din ve ırka

mensup milletlerin Nevşehir ve çevresinde bırakmış olduğu tarihi eserler sanat tarihi

açısından değerlendirilmiştir. Ancak diğer yapılarla kıyaslandığında yok olmaya daha fazla

yüz tutan çeşmeler hakkında detaylı bir çalışma görülmemektedir. Türk-İslam dönemi su

mimarisinin en sanatsal yapılarından olan çeşmeler; plan-mimari düzenlemeleri ve süsleme

özellikleriyle inşâ edildikleri dönemlerin özelliklerini yansıtırlar. Aynı zamanda çeşmeler

Türklerin temizliğe ve hayırseverliğe verdiği önemin birer kanıtıdır. Nevşehir ve çevresinde

yaptığımız inceleme ve saha çalışmalarında Nevşehir il merkezinde birçok tarihi çeşmeyle

karşılaşılmıştır. Şehir merkezinde uygulanan kentsel proje ile bu çeşmelerin zarar gördüğü

gözlemlenmiştir. Bu çeşmelerden özellikle, Şekerci, Bekdik ve Tahta Cami Çeşmeleri yok

olmak üzeredir. Bu üç çeşme plan, mimari, süsleme özellikleri açısından detaylı bir şekilde

incelenip anlatılmıştır. Sanat Tarihi açısından incelenen bu çeşmelerin yapısal sorunları

ortaya konulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Nevşehir, Çeşme, Mimari, Şekerci, Bekdik, Tahta Cami

Çeşmesi

Page 59: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 45  

PRİŞTİNELİ DİVAN ŞAİRLERİ VE MATRAKÇI NASÛH

Araş. Gör. Ahmet UĞUR

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Türk edebiyatı, içerisinde barındırdığı değişik kültürlerden şair ve yazarlarla birlikte

kendi içerisinde çeşitlilik kazanmış bir edebiyattır. Gerek edebiyatta gerekse sanatta,

Osmanlı kültür ve medeniyetini oluşturan unsurlar incelendiğinde görülecektir ki edebiyat

tarihimize katkıda bulunan şairlerin birçoğu Balkan topraklarında yetişmiştir.

Şair tezkirelerinde doğum yerleri verilen 1553 şairden 157’si Balkan şehirlerinde

doğmuştur (İsen 1997: 70). Bu da doğal olarak Balkan coğrafyasında bulunan yerleşim

yerlerinin birer kültür merkezi haline gelmesini sağlamıştır.

Bu kültür merkezlerinden biri de Kosova’nın başkenti olan Priştine şehridir. Mustafa

Azmî Efendi, Sipâhîzâde Hâtifî Çelebi, Mesîhî, Matrakçı Nasûh, Nûhî, Nûrî Begzâde, Levhî

Çelebi ve Mustafa Çelebi, Priştine doğumlu divan şairlerindendir.

Bu çalışmada, biyografik kaynaklarda Priştineli olduğu tespit edilen divan şairleri ve

şiirleri hakkında, tezkirelerden, tarih kitaplarından ve yazma eserlerden alınan bilgiler

değerlendirilecek, Matrakçı Nasûh’un Türk edebiyatına ve sanatına katkısı üzerinde

durulacaktır.

Anahtar Kelimeler: Kültür, tarih, Osmanlı, tezkirele, edebiyat tarihi

Page 60: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 46  

HİVE HANLIĞI VE ÖNEMLİ BİR TEMSİLCİSİ: ÂGEHÎ MUHAMMED RIZA

Araş. Gör. Kadri H. YILMAZ

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Hive Hanlığı 16. yüzyılda, Harezm'de kurulan ve 1920'ye kadar fasılalarla devam

eden hanlıktır. Şeybânî (Özbek) hâkimiyeti sonrasında Safevî işgâline uğrayan Harezm

bölgesi halkı, Yadigâr Han soyundan İlbars'ın liderliğinde birleşip, 1511 yılında, Gürgenç

merkez olmak üzere, Hive Hanlığı'nı kurmuşlardır. Kuruluşundan işgaline kadar 27 hanın

başa geçtiği Hive Hanlığının devlet idaresinde çifte hükümdarlık, dört bey ve dört vezir

(mihter, kuş beyi, mahrem ve dîvân beyi) usulü hakimdi.

1863’te Hîve’yi gören İngiliz seyyah Vámbéry, buranın kale ve asıl şehir olmak üzere

iki kısma ayrıldığını, kale içinde beş ve dışında on mahallenin bulunduğunu, 150 dükkân,

bir kervansarayın yer aldığı çarşısında birçok sanat kolunun faaliyet gösterdiğini, özellikle

pamuklu sanayinin gelişmiş olduğunu belirtir.

Hîve hükümdarlarının çoğu âlim ve sanatkârları himaye eden kişilerdi. Bunların

içinde Şîr Gazi Han, İlbars Han, Timur Gazi Han ve Muhammed Rahim Han en

meşhurlarıdır. Bu hükümdarlar aynı zamanda bizzat şiir ve edebiyatla da uğraşmışlardı.

19. yüzyıl Çağatay edebiyatının en büyük şairlerinden biri olan Muhammed Rızâ

Âgehî, Türkistan’da Hîve’de yaşamış Türk tarihçisi ve şairidir. Hîve yakınlarındaki Kiyat’ta

doğmuş, Türkistan’ın büyük şair ve âlimlerinden olan amcası Şîr Muhammed Mûnis’in

yanındayetişmiştir.

Türk edebiyatı tarihi içinde Çağatay edebiyatı dairesinin Nevâyî'den sonra en fazla

ve eser kaleme alan sanatçısı olan Âgehî; aynı çağda yaşadığı Mûnis Harezmî ve bu

devirdeki meşhur şair, âlim ve edipler ile yakın ilişkilerde bulunarak yaşadığı çağdan önceki

devirlerde eserler veren sanatçıları da çok iyi öğrenmiştir. Farsçayı çok iyi bilmesi, bu

edebiyatın ürünlerini de tanımasına yardımcı olmuş; bu durum özellikle Âgehî’nin şairlik

yönünün gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Âgehî’nin 7 telif, 14 tercüme olmak üzere 21 eseri bulunmaktadır. Bu bildiride,

Hive Hanlığı’nın tarihi seyri ve hanlığın en önemli edibi olan Âgehî Muhammed Rıza

hakkında bilgiler verilecektir

Page 61: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 47  

YAVUZ BÜLENT BAKİLER’DE KİMLİK VE MEKÂN: ÜSKÜP’TEN

KOSOVA’YA

Araş. Gör. Murat GÜR

Nevşehir Hacı Bektaş Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Yavuz Bülent Bakiler’in Üsküp’ten Kosova’ya başlıklı eseri, yazarın 1976 yılında

“Struga Şiir Akşamları” festivaline katılmak için Yugoslavya’ya yaptığı yolculuğun gezi

notlarından oluşmaktadır. Ne var ki eseri yalnızca bir gezi yazısı olarak görmek ya da

okumak, metnin çokanlamlılığını göz ardı etmektir. Metinde “en az” iki anlam katmanından

söz edilebilir. Birinci katman metne “gezi yazısı” özelliğini kazandıran temel anlatıdır. Oysa

ikinci katman temel anlatının arkasına gizlenmiş bir tür “kimlik anlatısı” olarak okunabilir.

Bu bildiride Bakiler’in bir gezi yazısının arka planında nasıl bir anlatı kurguladığı ve

mekânın bu anlatıdaki yeri irdelenmiştir.

Sonuç olarak yazarın millî kimlik tahayyülünün mekânın ortak kültürel değerlerine

ve paylaşılan geçmişine yapılan vurgularla tamamladığı gözlemlenmiştir. Ortak kültürün

yaşadığı topraklar “tek ve bütün bir yurt” biçiminde tanımlanır. Böylece mekân geçmişten

şimdiye kültürel açıdan düzenli bir geçişi mümkün kılar ve milletin mensuplarına geleceği

sağlamak üzere geçmişten alınması gerekenleri iletir. Bu iletişim, mekânın millî kimlik

kurgularındaki rolünü gözler önüne sermektedir.

Anahtar Kelimeler: Kimlik anlatısı, Gezi Yazısı, Millî kimlik, Mekân.

Page 62: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 48  

KÜLTÜR TARİHİMİZ AÇISINDAN KALKANDELEN VE KALKANDELEN

DOĞUMLU DİVAN ŞAİRLERİ

Araş. Gör. Şerife ÖRDEK

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Osmanlı Devleti, ortak bir ideal doğrultusunda bir araya gelmiş farklı etnik ve

kültürel grupların oluşturduğu bir medeniyettir. Her bölgede olduğu gibi Balkan

topraklarında yetişen şairlerin ve diğer önemli şahsiyetlerin de bu kültür ve medeniyete

yaptıkları katkılar edebiyat tarihimiz açısından çok önemlidir.

Çok eski tarihlerden beri Türk kültür merkezlerinden biri olarak öne çıkan

Kalkandelen, kültürel anlamda Balkan coğrafyasında yetiştirdiği şairlerle dikkate değerdir.

Bâlî, Fakîrî, Kâşifî, Muîdî, Nâlî, Remzî, Sa’îd, Sâidî, Sücûdî, Tulû’î ve Reşid Âkif Paşa

divan şiirine önemli katkıları olan Kalkandelen doğumlu şairlerdir.

Bu çalışmada, şuarâ tezkirelerinde zikredilen Kalkandelen doğumlu şairler hakkında

bilgi verilerek Kalkandelen’in bir kültür merkezi olarak üstlendiği görev anlatılmaya

çalışılacaktır.

 Anahtar Kelimeler : Kalkandelen, Divan Edebiyatı, Kültür, Balkanlar.

Page 63: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 49  

OSMANLIDA İLK SİNEMACILAR: MAKEDONYALI MANAKİ KARDEŞLER

Öğr. Gör. Memduh YAĞMUR

Niğde Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk belge filmleri çeken Makedonyalı Manaki Kardeşler,

Balkan Sineması’nın kurucusudur ve Osmanlı tebasına mensup olmalarından dolayı

çektikleri belge filmleri, ilk Osmanlı filmleri olarak görülmektedir. Janaki Manaki ve Milton

Manaki Yunanistan yakınlarında Avdela köyünde doğmuşlardır. 1904’de Makedonya’nın

kültür merkezi Bitolo’da (Manastır) Manaki Kardeşler adı altında bir stüdyo açarlar sonra

da saray fotografçısı olurlar. Bu arada hobi olarak sinemaya da ilgi duymaya başlarlar.

Avdela köyünde kilim dokuyan kadınları ve 107 yaşındaki büyükannesi Despina’yı

görüntülerler. Makedonya’da ilk açık hava film gösterisini gerçekleştirirler. 1908 tarihinde

Türklerin Hürriyet Üzerine Konuşmaları adlı filmleriyle Osmanlı topraklarında, Osmanlı

tebaasına mensup kişiler olarak ilk belgesel filmi çekmişlerdir. 1911’de V. Sultan Mehmet

Reşat’ın Manastır ve Selanik ziyaretlerini de çekerler. Makedonyadan çeşitli filmleri de

çeken Manaki kardeşler, ilk Osmanlı sinemacıları olarak görülürler. 1979 yılında kurulan ve

adını Manaki Kardeşlerden alan Uluslararası Yönetmenlerin katılımıyla yapılan “Manaki

Kardeşler Film Festivali” Manastır’da her yıl düzenlenmektedir. Film ödülü de Kamera 300

olarak adlandırılır.

Anahtar Kelimeler: Manaki Kardeşler, sinema, Osmanlı İmparatorluğu,

Makedonya, Manastır, Manastır.

Page 64: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 50  

TÜRK BAŞKENTLERİ İZNİK-SÖĞÜT-BURSA ve İSTANBUL’DA RESTORE

EDİLEN ve EDİLECEK TARİHİ YAPILAR ÜZERİNDE ÇEVRENİN

OLUMSUZ ETKİSİ

Öğr. Gör. Mehmet PINAR

Mustafa Kemal Üniversitesi Mimarlık Fakültesi

[email protected]

ÖZET

Bu çalışmada, Türk başkentleri olan İznik, Söğüt, Bursa ve İstanbul’da restore edilen

ve edilecek tarihi yapılar üzerinde çevrenin olumsuz etkileri incelenmiştir. Tarihi yapılar

yapıldıkları dönemlerin sosyal-kültürel, ekonomik ve mimari izlerini taşırlar.

Şehirlerimizdeki geçmişin dokusunu ortaya çıkartabilmek tarihsel çevreye bütüncül bir

yaklaşımla mümkündür. Tarihi ve Kültürel sürekliliğin sağlanması ve geleceğe taşınması

onlar için gerekli restorasyon ve konservasyon işlevinin tam yapılmasıyla sağlanabilir.

Yapılar restore edilirken yalnız yapı merkezli koruma değil onları meydana getiren ve

çevrelerinde barındırdıkları değerler bütünüyle korunması amaçlanmalıdır. Yapıların

sürdürülebilir korunması için doğru işlevin verilmesi ve verilen işlevin çevre özellikleri ile

uyumlu olması gerekir. Ayrıca çevresel sorunlar ve etkiler iyi analiz edilmeden yapılacak

olan restorasyon ve konservasyonlar ileriki yıllarda yapıya olumsuz etkileri olacaktır. Bu

çalışmamızın amacı Antakya’da restore edilen ve edilecek olan yapıların çevresel

durumlarının göz önüne alınarak restorasyon yapılmasını sağlamaktır. Bu amaç

doğrultusunda çevrenin restore edilen /edilecek yapılar üzerine olumsuz etkisi kapsamlı

olarak irdelenerek sorunların tekrarlanmaması için bir dizi çözüm önerilerinin sunulması

hedeflenmiştir.

Anahtar Kelimeler: İznik, Söğüt, Bursa, İstanbul, Restorasyon, Çevre, Mimari

Page 65: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 51  

TIP İLMİNİN GELİŞMESİNE KATKIDA BULUNMUŞ ÖNEMLİ BİR

BAŞKENT: BURSA

Öğr. Gör. Mücahit AKKUŞ

Hitit Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Osmanlı döneminde insana ve insan sağlığına önem verilmiştir. Sağlık alanında

teşkilatlı bir yapıya sahip olarak ülkenin birçok yerinde sağlıkla alakalı kurumlar

yaptırılmıştır. Vakıflar, şifa yurtları, hastaneler ve buna benzer kurumlar insan sağlığı için

asırlar boyunca hizmet vermişlerdir. Bu konuda akla gelen ilk şehirlerden bir tanesi de Bursa

şehridir. Bursa, Osmanlı döneminde önemli bir merkez olarak karşımıza çıkar. İlk hastane

örneklerinin görüldüğü bu şehir tarihi zenginlikleri olduğu kadar tıp alanında da büyük

gelişmelerin olduğu bir yerdir. Çok önemli isimlerin yetiştiği Bursa, Türk tıp tarihi alanında

adeta isim yapmıştır, denilebilir. Ömer Şifahi Dede, Ali Münşi gibi hekimler bu ilim alanının

Bursa’da ön plana çıkmasında önemli rol oynamışlardır. Bu hekimler kendinden önce birçok

âlimden etkilenmiş ve kendinden sonra da birçok âlimi etkilemiştir. Bu çalışmada Osmanlı

döneminde başkentlik de yapmış Bursa, tıp ilmi açısından değerlendirilecektir. Önemli

şahsiyetlerin bu şehre katkıları incelenecek, tıp ile alakalı kurumların ne derece katkı

sağladığı farklı açılardan değerlendirilecektir. Bunların yanında şu an Bursa

kütüphanelerinde bulunan tıp metinlerinin varlığı ve önemi tespit edilecek, bunların gün

ışığına çıkması konusunda yapılan çalışmaların hangi düzeyde olduğu vurgulanacaktır.

Anahtar Kelimeler: Tıp, Bursa, Sağlık, Âlim, Başkent

Page 66: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 52  

TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR BAŞKENTLERİ AÇISINDAN ANKARA VE

İSTANBUL’UN MANEVİ-İNANÇ ÖNDERLERİ (HACI BAYRAM-I VELİ VE

AZİZ MAHMUD HÜDAİ HZ. ÖRNEĞİ)

Uzman Mukaddes ARSLAN

Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma

Merkezi Başkanlığı

[email protected]

ÖZET

Tarih ve kültür, ülkelerin istikbalini belirleyen yegâne kavramlardır. Türk tarihi ve

kültürü, değişik zaman ve mekanlarda varlığını sürdürmüştür. Bu bağlamda Türk Dünyası

kavramına istinaden, bu mübarek dünyanın kültür başkentleri zuhur etmiştir. Bu kültür

merkezlerinden ikisi İstanbul ve Ankara’dır. Bu iki kentte önemli tasavvuf erbabı yetişmiştir.

Bu şahsiyetler, mevzubahis kentlerin tarihi ve kültürel dokusunda, maneviyat ve inanç

itibariyle önemli yere sahiptir. Hacı Bayram-ı Veli (1352-1429), Anadolu’nun 15.yüzyıla

damgasını vurmuş büyük mutasavvıf ve manevi erenlerindendir. Ankara’da Kara

Medrese’de müderris olarak çalışmış, halkı irşad etmiştir. Dönemin Osmanlı Padişahı ile

istişarelerde bulunmuştur. Azîz Mahmûd Hüdâyî (1541-1628), Anadolu’da yetişen büyük

mutasavvıf ve âlimlerdendir. İstanbul'da Fâtih Câmisinde dersler vermiş, Üsküdar'da halkı

irşad etmiştir. Dönemin Osmanlı Padişahları ile istişarelerde bulunmuştur. Biz bu

çalışmamızda, Konu başlıklarından: “İnanç” başlığı altında değerlendirilmek üzere,

Ankara’da Hacı Bayram-ı Veli Hz. ve İstanbul’da Aziz Mahmud Hüdai Hz.nin şahsiyetleri,

eserleri, yaşadıkları dönemde ve coğrafyada kentlerin manevi atmosferi ve kültürel

kimliğine olan katkılarından bahsedecek ve bu bağlamda konuyu tarihi, manevi ve tasavvufi

yönlerden inceleyeceğiz.

Anahtar Kelimeler: Türk Dünyası, Kültür Başkentleri, Ankara, İstanbul, Hacı

Bayram-ı Veli, Aziz Mahmud Hüdai, İnanç, Tasavvuf.

Page 67: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 53  

SU KÜLTÜ VE BURSA'DA HAMAMLAR

Okt. Berrin SARITUNÇ

Uludağ Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Bursa ilk çağlardan itibaren Türk coğrafyasında önemli bir merkez olmuştur.

Osmanlı Devleti Bursa'yı aldıktan sonra burada kültür hayatı, devlet yönetimi, günlük yaşam

ile ilgili pek çok müesseseler kurmuştur. Bunlardan birçoğu da su ile ilgilidir. Çünkü Türk

kültüründe suyun ayrı bir önemi, kutsiyeti bulunmaktadır. Osmanlı'dan günümüze Bursa'da

Türklerin kültürel hayatından, inançlarından ve ihtiyaçlardan kaynaklı su ile ilgili

uygulamalar olmuştur. Bu çalışmada Türklerde su kültü ve suyun Bursa'da hayata yansıması

olan hamamlar üzerinde durulmaktadır.

Türk milli kültürünün oldukça renkli bir parçası olan hamamlar, kısmen değişikliğe

uğramış olsalar da halen varlıklarını devam ettirmektedirler. Bursa’nın şifalı suları çok

eskiden beri bilinmektedir. Bu doğal kaynaklar değerlendirilerek kaplıcalar yapıldığı gibi

soğuk suyun ısıtılmasıyla da hamamlar yapılmıştır.

Anahtar Kelimeler: su kültü, Bursa, su, hamam, kent kültürü

Page 68: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 54  

BİR KÜLTÜR BAŞKENTİ OLARAK HAREZM BÖLGESİNİN ÖZBEK MÜZİK

MİRASINDAKİ YERİ

Hüseyin AKBAŞ

Ege Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Tarih öncesi devirlerden günümüze kadar Harezm bölgesi kültür ve sanat konusunda

büyük zenginlikleri bünyesinde barındıran bir yer olmuştur. Bulunduğu bazı dönemler

içerisinde, savaşlar ve göçler nedeniyle zaman zaman değişime uğramış, var olan medeniyet

üzerine bir yenisi daha eklenerek kültürel mirasını zenginleştirmiştir. Yapılan arkeolojik

kazılardan elde edilen bulgularda Harezm bölgesindeki kültür ve sanat hayatının, özellikle

de müzik mirasının ne derece güçlü olduğunu görmek mümkündür. Harezm’in eski

merkezlerinden olan “Toprak Kale”, “Koykırılgen Kale” gibi abideler bizlere kayda değer

müzikal bulguları sunan önemli yerden bazılarıdır. Harezm bölgesi, Türk halkları arasında

ortak bir gelenek olan usta-çırak ilişkisine sıkı sıkıya bağlı bir yer olmasından dolayı, Özbek

Türklerine ait birçok folklor ürünlerini günümüze kadar yaşatmış ve bizlere kadar ulaşmasını

sağlamıştır. Günümüze ulaşan bu ürünlerin en önemlileri arasında yer alan müzik, Harezmli

Özbek Türklerinin hayatında önemli bir yere sahiptir. Geleneksel Harezm müziğinin sosyal

hayatta etkin rol oynaması, büyümesi ve gelişmesi kuşkusuz döneminde padişahların halkı

müziğe karşı yönlendirme politikalarından kaynaklanmaktaydı. Bu teşvik politikaları

sayesinde, müziğin bilimine olan ilgi oldukça artmış, bunun sonucunda ise yeni kitaplar ve

görüşler ortaya atılmıştır. Dolayısıyla, geleneksel Harezm müziği bir gelişme çağı içerisine

girmiş, akabinde ise müzikal çalışmalar hız kazanmıştır. Sonuç olarak, bildirimizde bir

kültür başkenti olan Harezm’in Özbek Türkleri müzik mirasındaki yerinden bahsedilecektir.

Anahtar Kelimeler: Özbekistan, Özbek müziği, Harezm, makam, kültür başkenti.

Page 69: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 55  

O'ZBEKİSTONNİNG ENG QADİMİY SHAHRİ MARG'İLON HAQİDA

İsajon SULTONOV

Özbekistan Yazarlar Birliği

[email protected]

ÖZET

Ўзбекистоннинг ҳозирги Фарғона вилоятида жойлашган Марғилон шаҳри

Марказий Осиёдаги энг қадимги шаҳарлардан биридир. Милодий эрадан аввалги I ва

милодий эранинг I асрининг бошларида Маргилонсой ҳавзасида суғорма деҳқончилик

маданияти ҳамда Симтепа каби шаҳар шаклидаги қароргоҳлар асосида пайдо бўлган

Марғилон узлуксиз тарихга эгадир. Марғилон шаҳрининг Марказий Осиёда энг

қадимги шахарлардан бири эканлигини 1994-1999 йиллар давомида ЎзФА Яҳё

Ғуломов номли археология институтининг махсус экспедицияси томонидан олиб

борилган археолого-палеогеографик казишмалар натижасида қўлга киритилган

натижалар хулосаси курсатиб берди. Ушбу хулосаларга кура милодий эрадан аввалги

I эрамизни I асрларига келиб, интесив сунoий сугориб дехкончилик килиш

Маргилонсой хавзасининг урта ва куйи окимларини тулик камраб олади.

Шу даврда, яoни бундан 2000 йил аввал Маргилонсойнинг ўнг сохили буйлаб,

хозирги Маргилон шахрининг Машад махалласида 25 гектар майдонни эгаллаган

шахар пайдо булади. Шахарни арки аoлоси ва мудофа деворлари вактлар утиши билан

сунгги урта асрларда бутунлай бузилиб кетган. Шахар ибодатхонасининг колдиклари

эса топиб урганилди.

Маoлум булишича, бу олов ибодатхонаси булиб, шахар архитектурасига хос

махсус платформа устига курилган. Изланишлар давомида маданий катламлардан

кулга киритилган моддий кодиклар ичида чархда тайёрланиб махсус буёклар билан

буялган ва накшлар билан безатилган юкори сифатли, нафис сопол идишлар, тошдан

ясалган ёргучок (кул тегирмони), кели ва Сурма тошлар, темирдан ясалган найза

уклари, сопол урчук тошлар алохида эoтиборга лойикдир.

Anahtar Kelimeler: O'zbekistonning eng qadimiy shaharlari, Marg'ilon, Madaniyat,

Ta'lim, Bilim

Page 70: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 56  

SELÇUKLU BAŞKENTİ KONYA'NIN İLİM VE KÜLTÜR BAŞKENTİ OLMA

SERÜVENİ

Mehmet HAYIRLIOĞLU

Konya Büyükşehir Belediyesi

[email protected]

ÖZET

Binlerce yıllık bir geçmişe sahip olan ve farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan

Konya, gerçek manada bir ilim ve kültür merkezi olma özelliğini Anadolu Selçuklu

Devleti’ne başkent olmasıyla kazanmıştır. Büyük Selçuklu Devleti döneminde kazanılan

siyasi, içtimai ve ilmi tecrübelerin Anadolu topraklarına taşınması, Nizamülmülk tarafından

başlatılan medrese ve külliye sisteminin Anadolu’da da devam ettirilmesi, başta başkent

Konya olmak üzere Sivas, Kayseri, Kırşehir, Tokat, Amasya, Afyon gibi şehirlerin

medreselerle donatılmasına sebep olmuştur. 1097 yılında Anadolu Selçuklu Devleti’ne

başkent olmasıyla birlikte, Konya tarihinin en parlak dönemi başlamıştır. Alaaddin Tepesi

ve tepe üzerindeki Selçuklu Sarayı etrafında genişleyen şehirde, Anadolu Selçuklu Sultanları

ve devlet adamları eliyle 15 medrese yaptırılmıştır. O dönemin şartları düşünüldüğünde, 13.

Yüzyıl şehirleri gözden geçirildiğinde 15 adet medresenin faaliyette bulunması Konya’nın

ilim, kültür ve medeniyet bakımından ehemmiyetini gözler önüne sermektedir. Bu durumun

oluşmasında elbette ilme ve ilim adamına hürmet eden Selçuklu devlet geleneğinin payı son

derece büyüktür. Bu yaklaşımın bir neticesi olarak da devrin önemli ilim adamları ve

mutasavvıfları Konya’ya yerleşmişler ve hatta bazıları da bu medreselerde müderrislik

yapmışlardır. Tebliğimizde Konya’nın, başkent olmasıyla birlikte başlayan bu ilim, kültür

ve medeniyet merkezi olma süreci ile Konya’nın Selçuklu medreseleri anlatılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Konya, Selçuklu, Medrese

Page 71: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 57  

ÜSKÜPLÜ BİR KADIN HİKÂYE ANLATICISININ DİL SANDIĞI

HİKÂYELER, ATASÖZLERİ, DEYİMLER VE SÖYLENCELER

Araştırmacı Yazar Mine HOŞCAN BİLGE

Ankara Üniversitesi

[email protected]

ÖZET

Her toplum kendi gelenek, görenek, sanat ve kültürüne göre hikâyeler üretmiştir. Bu

hikâyeler öncelikle sözlü olarak varlıklarını sürdürmüş, sonrasında bu ürünlerin yazıya

geçirilmeleriyle de gelecek nesillerin hikâyelere ve yazıldıkları dönemlere ait bilgilere

erişebilmelerini mümkün kılmıştır.

Hikâyeler, anlatıcılarının yanısıra, kültürel değerler taşımaları yönünden de

önemlidirler. Bu çalışmada; hikâye anlatma geleneğinin, Makedonya sözlü kültürünün

yaygınlaşmasında etkili olup olmadığı, ülkenin bir kültür merkezi olmasını etkileyip

etkilemediği, Makedonya sınırlarında yaşamış bir kadın hikâye anlatıcısı olan Resmiye Er’in

aktardığı söylenceler, anlattığı hikâyeler, söylediği atasözleri ve deyimler ışığında

incelenecektir. Ayrıca Er’in yaşadığı şehir ve sonrasında göçle geldiği kentler, dönemler de

göz önünde bulundurularak genel bir değerlendirme yapılacaktır. Yine bu incelemeden yola

çıkarak, Er’in tüm aktarımlarının, Makedonya kültüründen etkilenmiş dili, yapısı, üslûp

değişimlerine değinilecektir. Anılan hikâye anlatıcısından derlenen metinlerde, yaşadığı

dönemde varolan gelenekleri, görenekleri örf, âdet ve inanış sistemleri hakkında da fikir

yürütmek olanaklıdır. Sonuç olarak; bir kadın hikâye anlatıcısı olan Resmiye Er merkezli

olarak yapılan bu çalışmada, anlatıcının hayat hikâyesi eksenli Üsküplü kimliği, hikâyeleri,

atasözleri, deyimleri ve söylenceleri incelenerek, yaşadığı dönem özellikleri sosyo-kültürel

ve sosyo-psikolojik açılardan meydana çıkarılmaya çalışılacaktır.

Makedonya kültürüyle beslenmiş bir hikâye anlatıcısının, kültürel dil mirası

üzerinden yapılacak bu çalışmaların, Türk Halk Kültürü araştırmalarına, dil, kültür ve sözlü

edebiyat araştırmalarına bir katkı sağlaması beklenmektedir.

Anahtar Kelimeler: Makedonya Dil Kültürü, Sözlü Edebiyat, Kültürel Miras,

Hikâye Anlatıcılığı.

Page 72: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 58  

NOVİ PAZAR’DA SON TÜRKÇE VESİKALAR: MEZAR TAŞLARI

Yrd. Doç. Dr. Hakan YALAP

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Eğitim Fakültesi

[email protected]

ÖZET

Sırbistan’ın güneyinde yer alan Novi Pazar, 1459-1461’de Gazi İsa Bey

İshakbeyoğlu tarafından kurulmuş ve 1912 yılına kadar Osmanlı Devleti sınırları içinde

kalmıştır. Türkler, Balkanlar’a yerleştikten sonra Türk kültür ve medeniyetiyle birlikte

Türkçenin kelime zenginliğini ve gramer yapısını da bu coğrafyaya taşımıştır. 1878 Berlin

Kongresi’ne kadar Osmanlı hâkimiyetinde kalan Sırbistan coğrafyasında bir zamanlar

yaklaşık dokuz bin Türkçe kökenli sözcük bulunması, çağdaş Sırp dilinde hâlâ çok sayıda

Türkçe alıntının olması, geçmişteki kültür temaslarının yoğunluğunu gözler önüne

sermektedir. Osmanlı Devleti egemenliği süresince sosyal yapı, devlet düzeni, üretim, eğitim

ve zengin sanat felsefesiyle bölgede ciddî bir imâr ve kültür faaliyetlerine girişmiştir.

Böylelikle Türkçe, bu coğrafyada bir bilim, sanat ve ihtiyaç dili hâline gelmiştir. Türkçenin

geçmişteki bu yaygınlığı ve gücü hâlen bölgedeki mezar taşlarında da görülebilir. Bu

bildiride Novi Pazar’daki Türkçe mezar taşlarından üç adet mezar taşı incelemeye alınmıştır.

Mezar taşlarından ilki Altun Âlem camii haziresindendir. Diğer mezar taşı Yeni Pazar’ın

güneyindeki “Veliko Grobljije” adlı mezarlıktadır. İncelenen son mezar taşı ise Hayrudin

Camii haziresindedir.

Anahtar Kelimeler: Sırbistan, Novi Pazar, Türkçe, Kültür

Page 73: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5

 59  

SEYAHATNÂME PENCERESİNDEN KOSOVA VE CİVARI

Yrd. Doç. Dr. Erkan HİRİK

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

[email protected]

Yalnız çağının değil tüm dönemlerin en önemli şahsiyetleri içerisinde yer alan Evliyâ

Çelebi, Türk dünyasının olduğu gibi tüm dünyanın araştırmalarına konu ettiği seyyahların

başında gelmektedir. Evliya Çelebi’ye atfedilen bu önem Seyahatnâme’nin tarihi bir vesika

olmasıyla birlikte kendisinin çok yönlü kişiliğe sahip olmasından kaynaklanmaktadır.

Osmanlı sahasının hemen hemen her bölgesiyle ilgili bilgilerin bulunduğu Seyahatnâme’de

Kosova ve civarından da oldukça bahsedilmektedir. Kosova’nın gerek coğrafî konum

gerekse Osmanlı yönetimi için önemli oluşu seyahatnameye konu ediliş miktarıyla da

paralellik arz etmektedir. On ciltten meydana gelen Seyahatnâme’nin dokuzuncu ve onuncu

cildi hariç her cildinde Kosova ve civarı ile ilgili bilgilere rastlamak mümkündür. Bu

çalışmada Evliyâ Çelebi’nin Kosova ve civarıyla ilgili verdiği bilgiler çok yönlü bir bakış

açısıyla ele alınmıştır.

Anahtar Kelimeler: Evliya Çelebi, Seyahatnâme, Kosova

Page 74: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5
Page 75: Türkiye ? Kosova ? Makedonya ? Özbekistan? 5