33
Sağlık Araç Gereçleri ve Üretim Sağlık Güvenlik ve Çevre Yönetim Sistemleri ÇARE Medplast-S Çare Sağlık Güvenlik Müh. Müş. San. Tic. Ltd’nin bir kuruluşudur. Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14 www.medplast.com.tr / [email protected]

Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

Sağlık Araç Gereçleri ve Üretim

Sağlık Güvenlik ve Çevre Yönetim Sistemleri

ÇAREMedplast-S Çare Sağlık Güvenlik Müh. Müş. San. Tic. Ltd’nin bir kuruluşudur.

Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

www.medplast.com.tr / [email protected]

Page 2: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

22

30.06.2012 Tarih ve 28339 Sayılı Res-mi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güven-liği Yasası, mevzuatta yapılan deği-şikliklerle, getirilen yükümlülükler ve uygulama esasları bakımından güncellenmiştir.

TBMM’de görüşülen ve kamuoyunda torba yasa olarak bilinin 6495 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılma-sına Dair Kanun Resmi Gazete’de yayınlandı. Bu kanunun 56. maddesi 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda bir değişikliği düzenliyor. İlgili 56 Madde şöyle:

MADDE 56 – 6331 sayılı Kanunun 38 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştiril-miştir.

a) 6 ve 7 nci maddeleri

1. 4857 sayılı İş Kanununun mülga 81 inci maddesi kapsamında çalışanlar hariç kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için 1/7/2016 tarihinde,

2. 50’den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için 1/1/2014 tarihinde,

3. Diğer işyerleri için yayımı tarihin-den itibaren altı ay sonra,

Buna göre:

• 50’den az çalışanı olan az tehlikeli işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve

işyeri hekimi bulundurma başlangıç tarihi 1/7/2016 tarihine alınmıştır.

• 50’den az çalışanı olan tehlikeli veya çok tehlikeli işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bu-lundurma başlangıç tarihi 1/1/2014 tarihine alınmıştır.

• 50’den fazla çalışanı olan işyerle-rinde 1 Ocak 2013 tarihinde devreye giren yasada herhangi bir değişiklik olmamıştır.

• 1 Ocak 2013’te devreye giren bütün şirketlerin Risk Analizi ve Acil Durum Eylem Planı yaptırma ve tüm çalışanlarına eğitim verme yüküm-lülüğünde herhangi bir değişiklik olmamıştır.

Tüm bunlar da gösteriyor ki; 2013 ve 2014 yıllarında gelen yükümlü-lüklerimize yenileri de 2016 yılında eklenecektir. Konunun daha kolay anlaşılabilir olması için aşağıda hazır-ladığımız tabloyu inceleyebilirsiniz:

İrem Nurgül Durmuş Karataş

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü[email protected]

Sektörde bir duayen olan ve uzun yıllardır en güvenilir hizmeti veren Eko-teknik İSG’den, Ekoglobal İSG’den ya da hizmete başladığı ilk günden bu yana büyük başarıyla sektörde dikkatleri üzerine çeken Çare İSG’den detaylı bilgileri alabilirsiniz.

Page 3: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

4 5

Görsel Yönetmenİrem Nurgül Durmuş Karataş

Tarım Dosyası Fotoğraflar: Fotoğraf Sanatçısı Ahmet Ersoy

Yayın İdare Merkeziİvedik Cad. No:110 Yenimahalle - AnkaraTel: 0312 344 01 96 - Fax: 0312 343 66 46

Yayın TürüYaygın - Süreli / ISSN: 2146 - 9407

Baskı ve CTP Kalıp Özyurt Matbaacılık

Yayın KuruluDoç Dr. F. Nur Eriş, İSG Uzmanı Kemal

Çetinkaya, Uz.Dr. Mehmet Ergin, Çevre Uzmanı Hüseyin Gelmez,

İş Güvenliği Uzmanı Ziya Koç, Dr. Tahir Soydal (İş Sağlığı Bilim Doktoru)

Danışma KuruluProf. Dr. Recep Akdur, Yıldırım Akpınar(Çal.Bak.Eski Teftiş Kurulu Baş.), Prof. Dr. Sefer

Aycan, Uz. Dr. Cebrail Şimşek, Ziya Demir, Dr. Hınç Yılmaz, Doç. Dr. Tayfun Güngör,

Doç. Dr. Tevfik Pınar, Prof. Dr. Kadirhan Sunguroğlu, Uz. Dr. Engin Tutkun, Prof. Dr. Aytül Çakmak,

Doç. Dr. Mehmet Uğurlu, Doç. Dr. Halil Murat Ünver, Doç. Dr Yusuf Üste

EKOTEKNİK İSG DERGİ EKİBİMİZ - KÜNYE

İmtiyaz SahibiEkoteknik İş Sağlığı Güvenliği

ve Çevre Hizmetleri Adına Halis Yolcu

Basım Tarihi: 15.10.2015Abonelik: Tel: 0 312 344 01 96 (pbx)

Ekoteknik İSG Dergisi’nin amacı, iş sağlığı güvenliği ve çevre konularında özellikle uygulayıcı

konumdakilerin deneyimlerini ve izlenimlerini belgelemek, birikimlerin paylaşılmasını sağlamak

ve yeni ufuklar açarak başvurulabilecek bir kaynak yaratmaktır. Üç ayda bir yayınlanır. Yayının

telif hakkı Ekoteknik İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre Ölçüm Teknolojileri Ltd. Şti’ne aittir. Dergi

içeriğinin tamamen ya da kısmen elektronik, mekanik veya başka biçimde çoğaltılması

Ekoteknik’in iznine tabidir. Yayınlanan yazı ve reklamların sorumluluğu sahiplerine aittir.

Editör Yadigâr Yolcu

Kazaların Çevresel ve Teknik Araştırması Bilim Uzmanı

Sorumlu Yazı İşleri Müdürüİrem Nurgül Durmuş Karataş

İş Sağlığı Güvenliği ve Çevre Dergisi

Ekoteknik İSG

06 Ekoteknik İSG PERİYODİK TEST VE KONTROLLER - İŞ SAĞLIĞI MUAYENELERİ TIBBİ TARAMA TEST VE TETKİKLERİ

08 ÇİN’deki Patlama

10 2015 Tientsin Patlaması

12 Kazaların Çevresel ve Teknik Araştırma Bilim Uzmanı / A Sınıfı İG Uzmanı Yâdigar Yolcu: İş Kazaları ve Sosyo Ekonomik Sonuçları

16 Ahşap ve Ön Yapımlı Çelik ile Alüminyum Alaşımlı Bileşenlerden Oluşan Dış Cephe İş İskelelerine Dair Tebliğ

17 Artık Ahşap Dış Cephe İş İskelelerinin Bir Standardı Olacak

18 Bakan Güllüce, KKTC’li Bakanlarla Görüştü

19 Türkiye’de İlk Defa Denizlerde Radyoaktivite İzleniyor

20 BM İklim Müzakereleri Devam Ediyor

22 Bağdaki Üzüme Giderken,

15 Tarım İşçisi Katliam Yaşadı,

Değişiklik Yok, Aynen Devam!

24 A Sınıfı İG Uzmanı Zühal

Erişen: Tarımda İş

Güvenliği / Güvensizliği

28 Prof. Dr. Bülent Gülçubuk:

Tarımda İSG, Tarımda Çalışanlar

İçin Bir Şey İfade Eder Mi

36 Erzurum’daki Atlama

Kuleleri Tekrar ÇÖKTÜ

38 3M İş Güvenliği ve Çevre Koruma Ürünleri Teknik Uzman Dr. Dalım Dündar: Kaynak İşlemlerinde Tehlikeler ve Kişisel Korunma Önlemleri

40 Draeger Safety Isaf Shf 2015 4. İSG Fuarı’nda

41 Draeger Safety’den Ankara ve İzmir’de Seminer Serisi

42 ÇSGB Emekli İş Başmüfettişi E. İş Teftiş İstanbul Grp. Bşk. Yrd. A Snf İSG Uzmanı Özlem Özkılıç: Patlayıcı Ortam Bölge (Zone) Hesaplama İçin Yepyeni Bir Standart : EN 60079-10-1: 2015 Versiyonu

46 A Sınıfı İG ve Eğitim Uzmanı Alpaslan GÜRBAY: Savaştan Üç Kat Daha Tehlikeli Olan Şey Nedir?

49 Labina Hosting-Satış Geliştirme Uzmanı Ferdi Dal: Web Sitenizin ve Verilerinizin Emin Ellerde Olmasına Dikkat Edin

50 Labina Bilişim - Kurucusu Cemal Kaan Büyükdenizci Firma Prestiji LABİNA BİLİŞİM’den

54 A Sınıfı IG Uzmanı Mansur Ziya Koç: Herkes H.K. Kadar Şanslı Olmayabilir...

56 YARGITAY KARARLARI: GEÇİCİ İŞ GÖREMEZLIK DÖNEMİNDE İŞ GÜCÜ KAYIP ORANININ % 100 OLARAK ALINIP GEÇİCİ İŞ GÖREMEZLİK ÖDENEĞİNİN MAHSUP EDİLMESİNİN GEREKMESİ

58 Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Uz. Dr. Mehmet Ergin: İSG Açısından Biyolojik Tehlike Olarak Belirtilen; LEGİONELLA PNEUMOPHİLA (LEJYONER) BAKTERİSİNİN ÖZELLİKLERİ NEDİR?

62 Uz. Dr. Yasemin Duran: Mesleki Cilt Hastalıkları

İçindekiler 2016 yılında İSG’de yeni doğumlar

Page 4: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

6

Firmanız için yapılması istenen İŞ SAĞLIĞI MUAYENELERİ TIBBİ TARAMA TEST VE TETKİKLERİ firmanızı maddi - manevi bir çok riskten korur. İlk işe alımlarda yaka-

lanan bir hastalık ile ya da mevcut çalışan personelde erken yakalanan bir belirti ile hem çalışan kişinin hayatı kurtulurken,

hem de firmanız ilerde ödeyeceği çok ciddi tazminatlardan korunur.

Lütfen bu test ve tetkikleri sadece yasal prosedür olarak yaptırmayın, güvenilir kuruluş EKOTEKNİK ile gerçek testler ve gerçek sonuçlarla insan hayatını ve şirketinizi koruyun.

EKOTEKNİK İSG Tıbbi Tanı Laboratuvarında ve Mobil Sağlık Araçlarında iş sağlığı güvenliği kapsa-mında ihtiyaç duyulan test ve tetkikler yapılmakta, çalışanlar doktor muayenesinden geçirilmektedir.

Bu Kapsamda Yapılan Testler, Tetkikler ve Raporlar:

- Ağır ve Tehlikeli İşlerde Çalışabilir Sağlık Raporu- Akciğer Grafisi- Solunum Fonksiyon Testi- Odyometri- Portör Taraması

- HBs Ag (Sarılık Taraması) - Anti HBs- Tam Kan (18 Parametre)- Tam İdrar Tahlili- İdrarda Kurşun - İdrarda Fenol- İdrarda Hippürük Asit- Kanda Kurşun- Kan Grubu

- Karaciğer Fonksiyon Testleri- HCV- HIV Testi- EKG- Koruyucu Aşılar- Göz Muayenesi (Bilgisayarlı) vb. - Maruz Kalınan Riske Özel Diğer Tetkik ve İşlemler

Kaldırma Aracı Periyodik Test ve Kontrolleri:

- Vinç Periyodik Test ve Kontrolü, - Forklift Periyodik Test ve Kontrolü, - Caraskal Periyodik Test ve Kontrolü,- Yük Asansörü Periyodik Test ve Kontrolü,- Lift Periyodik Test ve Kontrolü, - Transpalet, Kriko vb Periyodik Test ve Kontrolleri, - Halat & Sapan Periyodik Test ve Kontrolleri.

Basınçlı Kap Periyodik Test ve Kontrolleri:

- Kalorifer ve Buhar Kazanları Periyodik Test ve Kontrolü, - Hidrofor Periyodik Test ve Kontrolü, - Genleşme Tankı Periyodik Test ve Kontrolü,- Boyler Periyodik Test ve Kontrolü,- Otoklav Periyodik Test ve Kontrolü,- Kompresör Periyodik Test ve Kontrolü,- Emniyet Valfi Periyodik Test ve Kontrolü.

Elektrik Tesisatı Periyodik Test ve Kontrolleri:

- Elektrik ve Aydınlatma Tesisatı Topraklama Kontrolü, - Paratoner Topraklama Kontrolü, - Elektrik ve Aydınlatma Tesisatı Kontrolü.

Diğer:

- Katodik Koruma- Havalandırma Tesisatı Kontrolü- Çelik Halat Yük Hesabı ve Seçimi Danışmanlık Hizmetleri

EKOTEKNİK İSG Mühendislik Ekibi, yasal olarak yaptırma mecburiyeti bulunan periyodik test ve

kontroller ile de hizmet sunmaktadır.

Bu test ve kontrollerin güvenilir kuruluşlarda, sağ-lıklı sonuçlarla yapılması sizi ve firmanızı korur. Lütfen hizmet aldığınız kuruluşa dikkat ediniz.

6

Page 5: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

98

Çin’deki PatlamaÇin - Tiencin kentinin liman bölgesinde tehlikeli maddelerin tutulduğu lojistik deposunda 12 Ağustos’ta meydana gelen patlamada 114 kişi hayatını kaybetti.

Bunca can kaybının yanı sıra, maddi olarak da yüzlerce evler, işyerleri, araçlar zarar gördü. Bu vahim olay “İş Sağlığı Güvenliği” konusunun değerini tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor.

2015 Tientsin Patlaması

12 Ağustos 2015’te Çin’in Tientsin kentinin sanayi bölgesinde 30 saniye aralıklarla en az iki patlamanın bir iş kazası nedeniyle gerçekleştiği bir patlamadır.

İlk raporlara göre, sismik ölçekler kilometrelerce uzaktan bile hissedi-

len patlamayı 2,3 ve 2,9 büyüklüğün-de bir deprem olarak kaydederken patlamada yüzlerce yaralının bu-lunduğu düşünülmektedir. Patlama sonucu duman bulutu yüzlerce metre yüksekliğine ulaşmıştır.

Çin Deprem Enstitüsü ilk patlamanın şiddetinin 3 ton, ikinci patlamanın da 21 ton TNT patlamasına eşdeğer

olduğunu açıklamıştır. Patlamanın gerçekleştiği yerin yakınında çatlak-lar oluşmuş ve bazı binalara elektrik kesintisi uygulanmıştır.

Depoda tehlikeli madde içeriğine ve miktarına bağlı görüş mesafesi azal-ması nedeniyle yangını söndürme işlemi askıya alınmıştır.

Page 6: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

2015 Tientsin Patlaması

Çin’in kuzeyinde bulunan Tiencin kentinde meydana gelen patlamada evleri zarar gören bir grup, gösteri düzen-ledi. Mayfair Otel’in önünde toplanan 100 kadar gösterici, zarar gören evleri için hükümetten tazminat talep etti. Evleri oturulamaz hale gelen göstericiler, “Hükümet, biz mağdurların zararını karşılamalı” ve “Çocuklar soruyor: Biz nasıl sağlıklı büyüyeceğiz?” yazılı pankartlar taşıdı.

Göstericilerden bazıları, yaptıkları açıklamada, 114 kişinin hayatını kaybettiği patlamanın meydana geldiği kimya-sal madde deposunun evlerinin yakınında bulunmasının yasal olmadığını belirtti.

Diğer taraftan, Çin hükümetinin, iş yerlerindeki güvenlik koşullarının araştırılması ve rapor edilmesi için yetkili-leri görevlendirdiği bildirildi.

Kayıplar

Tientsin yönetimine göre en az 700 kişi, ambulansları ve acil servisleri tamamen dolu olan yerel hastanelere kaldırılmıştır. Yaralanmaların çoğu yanıklar ve patlama sonucu oluşan şok yaralanmalarından oluşmaktadır. Yüzlerce itfaiye ekibi, ortaya çıkan yangınla uğraşırken 21 itfaiyeci öldü; 85 itfaiyeci ile de iletişim kesilmiştir. Fakat 14 Ağustos sabahı 19 yaşındaki itfaiyeci Zhou bulunup kurtarılmıştır.

Hasar

Bölgede bulunan otomobil ve binalar şok dalgası yüzünden ağır hasar aldı.

Fotoğraflar ve videolar, depo çevresin-de geniş çaplı hasar olduğunu göster-miştir. Yedi lojistik şirketlerin binaları, yakındaki otoparktaki 800’den fazla yeni otomobil ile birlikte patlamada yıkılmıştır. Patlamanın 2 km çevre-sindeki binaların camları paramparça olmuş, çatı fayansları düşmüştür.

Yakında bulunan Donghailu İstasyonu, patlamaların sonucu ağır hasar almış ve süresi belirsiz olarak kullanıma kapatılmıştır. Tientsin Metrosunun 9. hattı, 13 Ağustos’tan beri kapalıdır.Tientsin Ulusal Süper Bilgisayar Merkezi patlamalar sırasında zarar aldığından Tianhe-1A süper bilgisa-yarı kapatılmıştır. Bilgisayar herhangi

bir zarar almamış ve hâlâ çalışmaya devam etmektedir.

Çevre Kirliliği

700 tonluk sodyum siyanür, toluen dii-zosiyanat gibi oldukça zehirli kimyasal maddeler bu sanayi bölgesinde mu-hafaza ediliyordu. Bu zehirli kimyasal maddelerin yayılması ihtimali üzerine, bölgede yaşayanlar tahliye edildi ve 3500 fazla kişi patlama gecesini barı-naklarda geçirdi.

Çin ordusu, bölgedeki havanın zehirli madde içerip içermediğini öğrenmek için 200’den fazla kimyasal madde uzmanı gönderdi.

Page 7: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

MAKALE Yadigar YolcuKazaların Çevresel ve Teknik Araştırması Bilim UzmanıA Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı

Dünyada her yıl 1,2 milyon insan iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu hayatını kay-betmektedir. 160 milyon çalışan iş kazaları ve meslek hastalıkları dolayısıyla yaralanmak-ta ve hastalanmaktadır. Oysa iş kazalarının yüzde 98’i, meslek hastalıkların ise tamamı alınan tedbirlerle önlenebilir.

Kazaların direkt (görünür) ve indirekt (görünmez) maliyetleri bulunmaktadır. İş kazası ve meslek hastalığı sonucu meydana gelen toplam maliyeti, buzdağı (ayberg) örneğinde inceleyecek olursak, asıl önemli maliyetin buzdağının üzerin-deki görünen kısımda değil, suyun altında kalan görün-meyen kısımda olduğunu görürüz.

İş Kazaları ve

Sosyo Ekonomik SonuçlarıGenel olarak “kaza” kavramı, kasıt söz konusu olmaksızın taksirle meydana gelen, beklenmedik ve sonucu istenmeyen bir olayı belirtmektedir. Kaza, dıştan ve ani bir etkiyle meydana gelen ve kişilere zarar veren istenmeyen bir olaydır. Kazanın oluşu-munu inceleyen araştırmacıların, ilginç bir açıklama örneği olarak “dik duran domino taşları” modelini kullandıkları görülmektedir.

Bu modele göre, kaza zinciri faktör-leri şöyle sıralanmaktadır:

• Doğa koşulları (doğal yapı)• Kişisel eksiklikler• Güvensiz durum ve davranışlar• Kaza• Zarar (ölüm veya yaralanma)

Ulusal mevzuatımızda iş kazası, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. Maddesi’nde tanımlanmıştır.

Ancak bu tanım sadece hukuki bir tanım olup iş sağlığı ve güvenliği tanı-mında belirtilen önleme ve korunma amaçlı teknik bir tanım değildir. Bu nedenle uluslararası kuruluşun tanı-mı konunun teknik boyutu açısından

önem arz etmektedir.

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre ise, işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana ge-len, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen özre uğratan olaydır.

WHO’ya Göre İş Kazası Tanımı:

Önceden planlanmamış çoğu kişisel yaralanmalara, makinelerin ve araç gereçlerin zarara uğramasına ve üretimin bir süre durmasına yol açan bir olaydır.

ILO’ya Göre İş Kazası Tanımı:

Önceden planlanmamış, bilinmeyen ve

kontrol altına alınamamış olan etrafa zarar verebilecek nitelikteki olaydır.

1981 Tarihli ve 155 Sayılı İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sözleşmesi’ne Ekli Protokolün Metni:

“İş Kazası” deyimi; iş süresince veya işten dolayı ortaya çıkan ve ölümle veya ölümlü olmayan yaralanmayla sonuçlanan bir olayı ifade eder.

“Meslek Hastalığı” deyimi; iş faali-yetinden ortaya çıkan risk faktörle-rine maruz kalmanın sonucu olarak herhangi bir hastalığa yakalanmayı ifade eder.

ÖNLEMEK HER ZAMAN ÖDEMEKTEN DAHA UCUZDUR!

A- Güvenli bir işletmede üretim artıp maliyet düşecektir.

B-Kazalarda meydana gelen zarar, iş sağlığı güvenliği için yapılan ödemelerin yaklaşık 5 katı olacaktır.

Dünyada her yıl 1,2 milyon insan iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu hayatını kaybetmektedir. 160 milyon çalışan iş kazaları ve meslek hastalıkla-rı dolayısıyla yaralanmakta ve hastalan-maktadır. Oysa iş kazalarının yüzde 98’i, meslek hastalıkların ise tamamı alınan tedbirlerle önlenebilir.

İş kazaları ve meslek hastalıklarının ekonomik maliyeti dünya milli gelirinin yüzde 5’ine ulaşmaktadır (ILO, 2009:2).

Gelişmiş ülkelerde iş kazaları ve mes-lek hastalıklarının toplam maliyeti, bu ülkelerin gayri safi milli hâsılalarının

yüzde 1’ i ile yüzde 3’ ü arasında de-ğişmektedir. Ülkemizde ise bu oran gayri safi milli hâsılalarının yüzde 4-5 arasında değişmektedir.

EUROSTAT verilerine göre Avrupa Birliğinde her yıl iş kazalarından dolayı 5 bin 720 ölüm olayı meydana gelmekte ve ILO tahminlerine göre de yine Avrupa Birliği’nde her yıl 159 bin 500 işçi meslek hastalığın-dan dolayı ölmektedir. Her iki tablo dikkate alındığında, her üç buçuk dakikada bir işçi işle ilgili sebepler-den dolayı hayatını kaybetmektedir.

KAZALARIN MALİYETLERİ

Kazaların direkt (görünür) ve indi-rekt (görünmez) maliyetleri bulun-maktadır.

İş kazası ve meslek hastalığı sonucu

meydana gelen toplam maliyeti, buz-dağı (aysberg) örneğinde inceleyecek olursak, asıl önemli maliyetin buz-dağının üzerindeki görünen kısımda değil, suyun altında kalan görünme-yen kısımda olduğunu görürüz.

Buzdağının suyun üzerinde kalan kısmı yani görünen kısmı (buzdağının 1/3’ü) direkt (görünür) maliyeti, suyun altında kalan yani görünmeyen kısmı (buzdağının 2/3’ü) ise indirekt (görün-mez) maliyetleri ifade etmektedir.

Direkt (Görünür) Maliyetler:

• İlk müdahale, cankurtaran ve tedavi masrafları,• Geçici veya sürekli iş göremezlik ve ölüm ödemeleri,• İşçiye veya yakınlarına ödenen mad-di ve manevi tazminatlar,• SGK’ya ödenen tazminatlardır.

12

Page 8: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

14

İndirekt (Görünmez) Maliyetler:

• İşletmenin, makinelerin ya da fabri-kanın bir bölümünün ya da tamamının kaybedilmesi (İş günü kaybı), • İşçinin üretimde çalışmaması nede-niyle iş gücü kaybı, • Mahkeme masrafları, • İşe yeni bir işçinin alınması gere-kiyorsa, veriminin düşük olmasının getirdiği maliyet,• Kazanın getirdiği fazla mesainin maliyeti,• Kazanın olduğu bölümde işin durma-sı nedeniyle zaman ve maliyet kaybı,• Proses, makine veya tezgâhın kıs-men ya da tamamen zarar görmesi nedeniyle onarım ya da yeni makine alımının getirdiği maliyet,• Ürünün ya da hammaddelerin zara-ra uğraması,• Çalışanların moral bozukluğu nede-niyle dolaylı ya da dolaysız olarak işi yavaşlatmaları,• Yeni işçi alımı gerekiyorsa, işçiye veri-len eğitim ve işçinin işi öğrenmesi esna-sında geçen sürenin getirdiği maliyet,• Bürokratik işlemlerle ilgili harcanan zaman ve maddi kayıp,• Siparişin zamanında teslim edileme-mesi nedeniyle uğranılacak kayıplar,

Ve asıl önemlisi geri dönüşü imkansız olan insan kayıpları, uzuv kayıpları, meslek hastalıkları ve bunların çalı-

VE ASIL ÖNEMLİSİ GERİ DÖNÜŞÜ İMKANSIZ OLAN İNSAN KAYIPLARI, UZUV KAYIPLARI, MESLEK HASTALIKLARI VE BUNLARIN ÇALIŞANLAR, AİLELERİ VE TOPLUMDA OLUŞTURDUĞU HASARLARDIR.

şanlar, aileleri ve toplumda oluşturdu-ğu hasarlardır.

Sosyolojik Etkiler

Ülkemizde, babasını iş kazasında kaybetmiş çocukların yılsonunda aldıkları karnelerini, onlar için yazdık-ları mektupları, yaptıkları resimleri babalarının mezarına götürdüklerini basın ve yayın organlarından sıkça görüyoruz. Babası yerine kara toprağa sarılan o minicik çocuklar, eşler, an-neler, babalar, kardeşler bu durumda yaşamlarını hangi koşullarda devam ettiriyorlar.

Türk aile yapısında evin direği güven kaynağı olan babanın yokluğunu dol-durmak imkânsız, en azından bu güven ve sevgi yoksunluğu bile çocukların hayata 1-0 yenik başlaması demek.

301 canı kaybettiğimiz SOMA ve 18 canı kaybettiğimiz ERMENEK maden faciasından sonra yetim kalan çocuk-lar, dul kalan eşler, evladını yitirmiş anne babalar ve hatta Soma ve Erme-nek halkı hayatlarını nasıl idame etti-riyorlar. İşte asıl etkisi yıllar sürecek toplumsal travmalar ve önemli olan bu yaraların sarılmasıdır.

Bu yaraları, devlet ve toplum olarak saramasak o minicik çocukların birer

suçlu olarak karşımıza çıkmalarına hiç şaşırmamak gerek. Toplum ve aile yaşamında zaten zor bir role sahip kadınlar eşlerini kaybettiklerinde bir statü kaybına uğramakta aynı zaman-da kaybedilen ekonomik gücün altında kalarak iyice ezilmektedirler. Ekono-mik güçteki kayıplar sadece çocuk-ları ve kadınları değil o mahalledeki bakkalı ve manavı ve tüm kasabayı etkilemektedir.

Daha geniş anlamda baktığımızda iş ka-zalarında dünyada ön sıralarda yer alan ülkemizde iş kazaları sonucu oluşan travmalar tüm toplumu etkilemektedir.

Sosyal Güvenlik Kurumu 2014 yılı verilerine göre ülkemizde kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 35’dir. Bu ka-dar kayıt dışı çalışanı olan ülkemizde iş kazaları sonucu maddi ve manevi tazminlerin ne kadar yetersiz olacağı daha da acı bir gerçektir.

Daha sağlıklı ve geleceğe umutla bakan bir toplumda yaşamak istiyor-sak; öncelikle kayıt dışı istihdamın önlenmesi, iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin yeterli ve etkili bir şe-kilde verilmesi, çalışanların sosyal ve ekonomik olarak iyi koşullarda çalış-masının sağlanması, sosyal güvenlik ağının tüm toplumu saracak şekilde genişletilmesi gerekmektedir.

Page 9: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

16 17

Artık Ahşap Dış Cephe İş İskelelerinin Bir Standardı Olacak

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Ahşap Dış Cephe İş İskelelerinin Tasarım Usul ve Esaslarını Belirliyor

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, iş kazalarını önleyebilmek amacıyla kamu ve özel tüm paydaşlarıyla işbirliği yaparak gerekli çalışma ve iyileştirme

faaliyetlerine hız kesmeden devam ediyor.

Bakanlık, dış cephe iş iskelelerinin güvenlik şartlarına uyulmamasından dolayı yaşanan iş kazalarını önleyebil-mek için “Ahşap Dış Cephe İş İske-lelerinin Tasarım Usul ve Esasları”nı belirledi ve aynı zamanda da rehber niteliğinde bir kitap hazırladı.

Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce’nin talimatıyla yayımlanan ve 01.07.2015 tarihinde yürürlüğe giren “Ahşap, Çelik ve Alüminyum Alaşım Ön Yapımlı Bileşenlerden Oluşan Dış Cephe İş İskelelerine Dair Tebliğ” kapsamında başlatılan “Ahşap Dış Cephe İş İskelelerinin Tasarım Usul ve Esasları”nı belirleyecek olan çalışma, Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü tarafından neticelendirildi.

Konuyu değerlendiren Mesleki Hiz-metler Genel Müdürü Selami Merdin, “Geçici olarak inşa edilip kullanılan, hem çalışanların hem de çevre güven-liği açısından önem taşıyan ahşap dış cephe iş iskelelerinin, güvenli ve ama-

cına uygun bir şekilde inşa edilmesi, kullanılması ve sökülmesine kadar olan süreç içerisinde, ihtiyaç duyulan tasarım kriterleri, hesap metotları ve standartlar belirlenmiştir.” dedi.

Ahşap Dış Cephe İş İskelelerinin Tasarım Usul ve Esasları”nın yayım-lanması ile başta ruhsat vermeye yetkili İdareler olmak üzere proje müelliflerinden yapı denetçilerine kadar tüm yapı sektörünün hizmeti-ne sunulmasıyla önemli bir mevzuat açığı giderilecek. Bunun yanı sıra bu çalışmanın ülkemiz ahşap endüstrisi-ne yol gösterici bir nitelikte olacağı ve üretime, istihdama, kalkınmaya katkı sağlayacağı da değerlendiriliyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ayrıca iş sağlığı ve güvenliği konusunda paydaşları olan Çalışma ve Sosyal Gü-venlik Bakanlığı ve Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ile birlikte yürüttüğü çalışmalar neticesinde; ahşap dış cephe iş iskelelerine ilişkin belirlenen usul ve esaslar standart olarak ta düzenlenmiş olup, yakın zamanda TSE tarafından yayımlanacak.

01 Temmuz 2015 tarihinde yürürlüğe gi-ren “Ahşap, Çelik ve Alüminyum Alaşım Ön Yapımlı Bileşenlerden Oluşan Dış Cephe İş İskelelerine Dair Tebliğ” ile:

Bina inşaatlarında kullanılacak dış cephe iş iskelelerinin statik hesap ve detay çizimlerinin proje müelli-fince yapılması ve yapı ruhsatı alma aşamasında diğer statik projelerle birlikte idaresine sunulması öngörül-müş olup; böylelikle dış cephe iş is-kelelerinin uygulama ve söküm dâhil tüm aşamalarının yüklenici, şantiye şefi, ruhsat vermeye yetkili idare ve yapı denetim kuruluşunca izlenebil-mesi ve denetlenebilmesine olanak sağlanmıştır.

Aynı tebliğ ile ülkemiz genelinde yaygın uygulama alanı olan ahşap malzemeden teşkil edilen dış cephe iş iskelelerinin kullanımına 13.50 metrenin altındaki yükseklikler için müsaade edilmiştir.

Ülkemizde endüstriyel ormancılı-ğın yeterince gelişmemiş olmasının ve doğal yapı elemanlarından olan ahşabın hayatımızda yeteri kadar yer almamasının temel nedeni; bu yapı elemanlarının tasarım ve uygulama kılavuzları ile yönetmeliklerinin dü-zenlenmemiş olmasıdır. Bakanlık tarafından hazırlanmış olan Ahşap Dış Cephe İş İskelelerinin Tasa-rım Usul ve Esasları Rehber kitap-çığı ile büyük bir mevzuat açığı daha kapatılmıştır.

Amaç ve Kapsam

MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı; yapılan işin niteliği veya iş yeri ala-nının çevresel özelliklerinden dolayı imalatların dış cephede yapılmasının zaruri ve çalışanların yüksekten düş-me riskinin olduğu bina inşaatlarının dış cephelerinde gerçekleştirilen; duvar, sıva, ısı-ses-su yalıtımı, kapla-ma, boya, montaj işleri, restorasyon, yıkım-söküm ve benzeri yapım işleri ile onarım ve güçlendirme işleri için kullanılan ahşap ile ön yapımlı çelik ve alüminyum alaşımlı bileşenler-den oluşan dış cephe iş iskelelerinin detay çizimlerinin yapılması ile ruhsat eki statik projeler dâhilinde idareye sunulmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

(2) Bu Tebliğ 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununa göre yapı ruh-satına tabi bina inşaatlarındaki dış cephe iş iskelelerini kapsar.

Dayanak

MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ; İmar Ka-nununun 22 nci maddesi, 29/6/2011 tarihli ve 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Karar-namenin 2 nci maddesi, 2/11/1985 tarihli ve 18916 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinin 57 nci maddesi ile 2/11/1985 tarihli ve 18916 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Plansız Alanlar İmar Yönetmeliğinin 36 ncı maddeleri-ne dayanılarak hazırlanmıştır.

Genel Esaslar

MADDE 3 – (1) Ruhsata tabi yapılar-

da ve işlerde; bina inşaatlarının dış cephelerinde kullanılacak ahşap ve ön yapımlı çelik ve alüminyum alaşımlı bileşenlerden oluşan dış cephe iş iskelelerinin; performans ve tasa-rım gerekleri hesapları ile yatay ve dikey yaşam hatları için gerekli olan yapısal düzenlemelere ve bağlantı noktalarına dair detay çizimler, ilgili proje müellifince yapılır. Dış cephe iş iskelesine ait hesap ve detay çizimler yapı sahibi veya kanuni vekillerince yapı ruhsatiyesi almak için sunulan müracaat dilekçesi ekindeki ruhsat eki statik proje dâhilinde ilgili idareye teslim edilir.

(2) Projelendirilen dış cephe iş iskele-lerinde; 20/6/2012 tarihli ve 6331 sa-yılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve 5/10/2013 tarihli ve 28786 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği ile ilgili diğer yönetmelik ve standartlar-da belirtilen asgari koşullar sağlanır. İş iskelelerinin tasarım ve uygulama kurallarına ilişkin bilgilendirme ve gösterim amaçlı genel açıklamalar, ek-1 ve ek-2’de verilmiştir.

(3) Yüklenici tarafından TSE belgesine sahip konfigürasyonların kullanılaca-ğının talep ve beyan edilmesi halinde, üretici firma tarafından yapılan hesap ve detay çizimler, proje müellifinin uygun görüşü alınmak koşulu ile ruhsat eki statik proje dâhilinde kabul edilebilir. Ancak bu durum yüklenici-nin ve proje müellifinin sorumluluğu-nu ortadan kaldırmaz.

(4) Bina dış cephelerinde yapılacak iş iskelelerinin hesap, proje, uygulama, söküm ve denetim dâhil tüm aşama-ları İmar Kanunu ve 29/6/2001 tarihli ve 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında

Kanuna tabidir.

(5) Dış cephe iş iskeleleri İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, İmar Kanunu ve Yapı Denetimi Hakkında Kanun uyarınca sorumlu teknik elemanların yönetim, gözetim ve denetimi altında, projesine ve malzeme gereklerine uy-gun olarak kurdurulur ve söktürülür.

(6) Dış cephe iş iskele yüksekliğinin 13.50 m’yi aştığı hallerde inşa edile-cek iskelenin tamamı çelik ve/veya alüminyum alaşım bileşenlerden oluşur.

(7) Yapının bulunduğu parselin yola bakan cepheleriyle sınırlı olmak üze-re; bina dış cephe iş iskelesinin yapı yaklaşma mesafesi içerisinde kurulan kısmının dış yüzeyinin tamamen çuval kumaşı, file, branda, levha veya aynı işlevi görebilecek benzeri iskele örtü-sü ile kaplanması zorunludur.

Geçiş Hükümleri

GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce; yapı ruhsatı verilen yapılar ve 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi olarak ilanı veya yazılı olarak duyurusu yapılmış olan ihale-ler için bu Tebliğ hükümleri uygulan-maz.

Yürürlük

MADDE 4 – (1) Bu Tebliğ 1/7/2015 tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 5 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Çevre ve Şehircilik Bakanı yürütür.

AHŞAP VE ÖN YAPIMLI ÇELİK İLE ALÜMİNYUM

ALAŞIMLI BİLEŞENLERDEN OLUŞAN

DIŞ CEPHE İŞ İSKELELERİNE DAİR TEBLİĞ...

Page 10: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

18 19

Bakan Güllüce KKTC’li Bakanlarla Görüştü

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve TÜBİTAK-MAM işbirliği ile yürütülen “Denizlerde Bütünleşik Kirlilik İzleme Projesi “ kapsamında, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) ile de işbirliği halin-de, Türkiye’de ilk defa denizlerimizde radyoaktivite ölçümleri gerçekleştiriliyor.

Türkiye’de İlk Defa Denizlerde Radyoaktivite İzleniyor

Bakan Güllüce, Çevre ve Şe-hircilik Bakanlığında, KKTC hükümetinin kabine değişik-liğiyle atanan bakanları yeni

görevleri dolayısıyla tebrik etti.

KKTC ile Türkiye’nin güçlü kültürel ve tarihi bağlarının bulunduğunu ifade eden Bakan Güllüce, “KKTC’nin gü-venlik ve istikrarını kendi güvenlik ve istikrarımız olarak görürüz. İlişkileri-mize hem stratejik hem de istişari bir zaviyeden bakarız” dedi.

Bakanlığın KKTC ile ortaklaşa yaptığı çalışmalara ilişkin bilgi veren Bakan Güllüce, “Bu çalışmalarla entegre atık, evsel ve sanayi atık sularının yönetimi, deniz ve kıyı kirliliğiyle mü-cadele, hava kalitesi yönetimi, iklim değişikliği gibi konularda işbirliği yap-ma imkanımız olacaktır. Ayrıca iskan ve kentsel dönüşüm, yapı denetimi, yapı malzemeleri, enerji verimliliği, müteahhitlik ve müşavirlik, tapu ve kadastro planlama ve coğrafi bilgi sistemleri gibi konularda da işbirliği

yapmaya hazırız” diye konuştu.

Bakan İdris Güllüce, 80 kilometrelik borularla KKTC’ye sulama ve içme suyu aktarılmasını sağlayacak “Barış Suyu” projesinin de devam ettiğini vurguladı.

Projeyle 75 milyon metreküp suyun Ada’ya aktarılacağı bilgisini veren Ba-kan Güllüce, 50 yılık perspektifle içme ve kullanma suyu ihtiyacının karşıla-nacağını söyledi.

Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Ulaştırma Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, KKTC Çevre ve Doğal Kaynak-lar Bakanı Kutlu Evren ve beraberindeki heyetle görüştü.

Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllü-ce konuya ilişkin yaptığı açıklamada:

“Bakanlığımız ve Türkiye Atom Enerji-si Kurumu arasında yapılan Protokolle Karadeniz ve Akdeniz’de radyoaktivite izleme çalışmalarımız başladı ve top-lam 22 noktada radyoaktivite ölçümle-

rimiz devam etmektedir” dedi.

Bakan Güllüce açıklamalarına şöyle devam etti:

“Radyoaktivite ölçümleri antropojenik etkilerin tanımlanabilmesi amacıyla yılda 1 kez su kolonunda ve sediman-

da temel radyonüklidler incelenmesi suretiyle yapılıyor. Bu projemizle, Ulusal enerji yatırımları ve radyoak-tif madde ile kirlenmiş / kirletilmiş alanların değerlendirilmesi ve ileriye dönük olarak da çalışmaları başlatmış bulunuyoruz ve bu analiz çalışmaları-mız devam edecektir” dedi.

Radyoaktivite (Radyoaktiflik / Işınetkinlik) atom çekirdeğinin, tanecikler veya elektromanyetik ışımalar yayarak kendiliğinden parçalanmasıdır, bir enerji türüdür. Çekirdek tepkimesi sırasında ortaya çıkar. İnsan vücudunun da, birçok nesnenin de içinden geçebilir. Yalnızca toprağın, kayaların ve özellikle kurşunun içinden rahatça geçemez. Radyasyon yayan nesneler, radyoaktif olarak adlandırılır.

Çevremizde her zaman için bir miktar radyasyon bulunur, fakat radyasyo-nun fazlası insan sağlığını tehdit ettiği gibi, daha ileri safhalarda ölüme yol açabilir. Bazı nesneler bir saniyeden çok daha az süreyle radyoaktif kalabi-lirler, bazıları ise binlerce yıl radyoaktif özelliğini koruyabilir.

Page 11: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

20 21

Birleşmiş Milletler İklim Müzakereleri Devam Ediyor

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi çerçevesinde 2020 sonrası yeni iklim rejimine ilişkin müzakereler Almanya’nın Bonn kentinde 31 Ağustos 2015 tarihinde başladı.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar başkanlığında, Çevre Yönetimi

Genel Müdürü Muhammet Ecel ve ilgili kurumlardan oluşan resmi heyet ile katılım sağlanan müzakerelerde temel olarak 2015 yılında Paris’te imzalanması planlanan yeni anlaşma metni üzerinde görüşmeler devam ediyor.

Bu çerçevede, konferansta yeni anlaş-ma ile Paris’te kabul edilecek kararlar hakkında görüşmeler yoğun bir biçim-de müzakere ediliyor.

Taslak metinlerde yer alan hususlar, Türkiye heyeti tarafından titizlikle

analiz ediliyor. Özellikle sera gazı emisyonlarının azaltılması ve finans-man konularına ilişkin bölümlere, ülkemizin ulusal çıkar ve öncelikleri de göz önünde bulundurularak müda-hale ediliyor.

Toplantılar süresince Avrupa Birliği ve İran Heyetleri ile ikili görüşmeler gerçekleştirildi.

Başmüzakerecimiz Prof. Dr. Mehmet Emin BİRPINAR başkanlığında Dışiş-leri Bakanlığı ve AB Bakanlığı tem-silcilerinin de yer aldığı bir heyet, AB Heyeti ile ikili görüşme gerçekleştirdi.

AB Heyetine, ülkemizin BMİDÇS ve diğer gayri resmi toplantıları yakından takip ettiği, yeni rejimin etkin, kalıcı ve

esnek olması görüşüne sahip olduğu-muz, azaltım ve finansmanın önemli olduğu kadar uyum konusunun da önemli olduğu, bu çerçevede Paris’te dengeli bir çıktı olması gerektiği, Ek-lere dayanan bir sistemi destekleme-diğimiz Başmüzakerecimiz tarafından ifade edildi.

İran Heyeti ile yapılan görüşmede, teknoloji alanında işbirliği yapılabi-lecek alanları belirlemek amacıyla karşılıklı ziyaretler yapılması karar-laştırıldı.

4 Eylül Cuma günü tamamlanacak olan bu oturumun ardından bu yılın Ekim ayında bir müzakere oturumu daha gerçekleştirilecek ve müzakere-lere devam edilecek.

Page 12: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

22 23

Bağdaki ÜzümeGiderken, 15 Tarım İşçisi Katliam Yaşadı, Değişiklik Yok, Aynen Devam!

MANİSA’nın Gölmarmara İlçesi’nde, üzüm bağına yaprak toplamaya giderken 15 tarım işçisinin katliam gibi kazada hayatını kaybetmesinin üzerinden sadece 24 saat bile geçmeden hayat, kaldığı yerden aynı şekilde, aynı tehlikeyle devam etti. Tarım işçileri yine, traktörlerin römörklarında, motosikletlerin sepetlerinde, kam-yonet kasalarında çalışmaya gitti.

Kazada can veren 15 yaşındaki Burak Kaya gibi aynı yaştaki Mehmet Balcı, bayramlık kıyafet alabilmek için araziye

girdi. İşçiler ve çiftçiler açık kasa araçlardan vazgeçmelerinin mümkün olmadığını, minibüs almaya, ulaşımda kullanmaya güçlerinin yetmeyeceğini söyledi.

Gölmarmara İlçesine bağlı Hacıveliler Köyü yakınlarında süt tankeri ile bağa asma yaprağı toplamaya giden tarım işçilerini taşıyan kamyonetin, dün çarpışması sonrasında, 13’ü kadın 15 kişi yaşamını yitirdi, 2 kişi yaralandı. Salihli’den Gölmarmara’ya yaprak toplamak için giderken hayatlarını kaybeden Seydi Aydın (52), eşi Ayşe Aydın (47), Nesrin Aydın (27), Kezban Uysal (67), Fadime Orhan (48), Zeynep Uysal (32), Ümmühan Uysal (30), Dur-dane Kaya (40), Burak Kaya (15), Üm-mühan Demirkol (38), Zeynep Zengin (35), Azize Kars (52), Ayşe Yaşar (40),

Zekiye Çetin (54) ve Yıldız Öztürk’ün (41) memleketi Çökelek Köyü’ne ölüm sessizliği çöktü.

HAYAT KALDIĞI YERDEN

Tüm Türkiye’yi yasa boğan kazanın üzerinden henüz 24 saat bile geçme-den, hayatın kaldığı yerden devam ettiği bir kez daha ortaya çıktı. Tarım işçileri yine bağlara yaprak toplama-ya gitti, bunun için de yine açık kasa kamyonetleri, traktör römorklarını ya da sepetli motosikletleri kullandı.

Kazanın olduğu yere sadece bir kaç kilometre uzaklıkta olmasına rağmen, tarım işçileri acı olaydan bilgileri olduğunu ama geçinmek için de yapa-cak bir başka iş olmadığını söyledi.Bağda, yaprak toplayan işçilerden Necmiye Balcı, evlerinin geçimini sağ-lamak için ailece çalışmak zorunda kaldıklarını söyleyip, “Kazayı duydum çok acı yaşadım. Üzüldüm ama bizim

Kazada can veren 15 yaşındaki Burak Kaya gibi aynı yaştaki Mehmet Balcı, bayramlık kıyafet alabilmek için araziye girdi.

de yapacak çok fazla tercihimiz yok. Biz mecburuz bu işi yapmaya. Ben de eşim ve oğlumla gelip burada çalışı-yorum. Günlük 20 - 30 kilo yaprak top-luyorum. Bunu da kilosunu 1.5 TL’den satıyorum. Zor oluyor ama geçinmek için çaremiz yok” dedi.

Kazada can veren 15 yaşındaki Burak Kaya’yla aynı yaşta olan onun gibi bağlarda yaprak toplayan Mehmet Balcı da, bayramda yeni kıyafet giye-bilmek için, tarlada ailesiyle çalışma-ya geldiğini söyledi. Mehmet Balcı, “Ben 8 yaşından beri bağlarda yaprak toplarım. Buradan kazandığım paray-la da kıyafet alırım, ya da çeşitli ihti-yaçlarım için kullanırım. Aileme böyle katkı sağlıyorum. Ben de, arkadaşla-rım gibi tatil yapıp eğlenmek isterim ama çalışmak zorundayım” dedi.

Bağdaki çalışmanın bitmesinin ardın-dan Niyazi Balcı, ailesini ve arkadaşını motosikletinin sepetine bindirip evle-

rine gitmek üzere yola çıktı. Tehlikeli yolculuk sırasında konuşan Niyazi Balcı, “Bu şekilde çalışmak zorunda-yız. Böyle kasalı araçlarda kullanma-mız lazım. Çünkü hem biz kendimizin ulaşımını sağlıyoruz, hem de topladı-ğımız ürünleri taşıyoruz. Başka türlü yapamayız. Bu araçları kullanmak bizim için zorunluluk. Kaderimiz. Mi-nibüse binmek isteriz ama onu alacak kadar da paramız yok zaten” dedi.

DEDE TORUN TRAKTÖR KASASINDA

Çökelek köyü yakınlarında traktörün kasasında tarlaya çalışmaya giden işçiler de benzer konuşmaları yaptı. Hasan Civelek de traktör kasasında 15 yaşındaki torunu Elif Nur Civelek’le, tehlikeli olmasına rağmen yolcu-luk yaptı. Böyle bir ulaşıma mecbur olduklarını söyleyen Hasan Cive-lek, “Tehlikeli olabilir ama dikkatli olmazsan tehlikeli. Yoksa dünyada insan kalmaz. Köy yerde çiftçi nasıl gidecek? Çiftçinin başka çaresi yok. Motoru kullanıyoruz. Bu zaten çiftçi için çıkmış. İşin doğrusu amelenin, açık arabayla götürülmemesi gereki-yor ama yıllardır böyle olmuş. Devlet yok ki. ’Çiftçi ölmüş’ diyorlar. Zaten evvelden de ölmüştü çiftçi” dedi.

15 yaşındaki torunu Elif Nur Civelek

Bu araçları kullanmak zorunlu mu? Kader mi gerçekten? Minibüse binmek çok mu lüks? Köy yerde çiftçi nasıl gidecek? Çiftçinin başka çaresi yok mu yoksa? “Çiftçi ölmüş” diyorlar. Ölmüş mü çiftçi? Hep ölecek mi böyle?

ise, “Dünkü kazada da bir çocuk öl-müş. O da çalışmak zorundaymış. Ben de çalışmak zorundayım. İsteklerimi yapabilmek içini bunu yapmam lazım” dedi.

BİTMEYEN YOL ÇALIŞMALARI YENİDEN BAŞLADI

Bu arada kaza sonrasında en çok eleştirilen konulardan birisi ise, 1998 yılından beri kazanın olduğu, ağır tonajlı araçların vızır vızır çalıştığı Akhisar-Salihli yolunun bitirileme-mesi oldu.

Kazadan sonra, yolda çalışmalarını yeniden başladığı gözlendi. Yolda, ilk olarak orta çizgi çalışmalarının gece yapıldığı gözlendi. Ayrıca, yol genişletme çalışmalarının da başla-dığı açıklandı. Karayollarında çalışan ekiplerin sorumlusu ise, soruları yanıtsız bıraktı.

ACILI AİLELERE PSİKOLOJİK DESTEK

Manisa Aile ve sosyal Politikalar İl Müdürlüğü ekipleri de, köyde çalış-ma yaptı. Yakınlarını kaybedenlerin evlerini tek tek dolaşan görevliler, bu kişilerin hem acılarına ortak oldu, hem de onlara psikolojik destek verdi. İl müdürlüğü görevlilerinin önümüz-

deki günlerde de belli aralıkla köye gelip bu tür çalışmalarını sürdürecek-leri açıklandı.

Öteyandan 15 canı toprağa veren Çö-kelek Köyü’na tam bir ölüm sessizliği çöktü. Dışarıdan gelenler dönerken, acılarıyla başbaşa kalan köylüler birbirlerine başsağlığı ziyareti yaparak acılarını paylaştı.

Bir yandan zorunlu işlerine devam eden köylülerin kazayla ilgili konuş-mak istemedikleri görüldü. Kızılay’ın bir ekibi de köyde kalmaya devam etti.

Öteyandan ölenlerin tamamına yakı-nının “mevsimlik tarım işçisi” değil, çiftçi olduğu da belirtildi. Kendi bağ ve arazilerindeki işleri bitiren köylülerin geçinemedikleri, ek gelir sağlamak için komşu köylere yaprak toplamaya gittikleri öğrenildi.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel köye geldi. Başsağlığı ziyaretleri için evleri dolaşan Özgür Özel, “Geçen sene Yalvaç’ta tarım işçileri diri diri yandığı zaman ’bu milat olsun’ dendi ama görüldü ki milat olmamış. Biz bugün teklifte bulunduk. Parlamen-todaki 4 parti, siyaset üstü bu konuda bir araya gelmeli ve genel görüşme yapmalıdır” dedi.

Page 13: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

2524

MAKALE Zühal Erişen Kimya Mühendisi A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı

Tarımda İş Güvenliği / GüvensizliğiÜlkemizde en çok iş gücünün istihdam edildiği alan tarım sektörüdür. Türkiye’de 4.1 milyon aile (yaklaşık 23 milyon kişi) tarımdan geçinmektedir. Oysa Hollanda’nın nüfusu 16 milyon, çalışan sayısı 7,2 milyon, tarımda çalışanların oranı yüzde 3 (yaklaşık 200 bin kişidir.)’tür.

Türk halkının yüzde 66,36’sı tarımla uğraşmaktadır. Yapılan araştırmalarda 1 Türk tarım çalışanı yılda 20 bin dolarlık hasıla üretmektedir. (Bir Alman’ın üretimi 52 bin dolardır).

Halkının yüzde 66’sının tarım çalışanı olan ülkemizde yüzde 87 kayıt dışı çalışmaktadır. Ülkemiz-de çoğu çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet üretimi yapan aile

çiftlikleri olduğu ve mevzuata göre bunlar 6331 Sayılı Yasa’dan muaf oldukları için kayıt dışı istih-dam ve bu sektörde İş Sağlığı ve Güvenliğinin uygulamasını adeta imkânsız hale getirmektedir.

Halkının yüzde 66’sının tarım çalışanı olan ülkemizde yüzde 87 kayıt dışı çalışmaktadır. Ülkemizde çoğu çalışan istih-

dam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet üretimi yapan aile çift-likleri olduğu ve mevzuata göre bunlar 6331 Sayılı Yasa’dan muaf oldukları için kayıt dışı istihdam ve bu sektörde İş Sağlığı ve Güvenliğinin uygulamasını adeta imkânsız hale getirmektedir.

21. yüzyılda olduğumuz şu günler-de toprak ve su kaynakları ile ilgili sorunlar tüm insanlığı ilgilendiren boyutlara ulaşmıştır. Bu sonuç, dün-yadaki nüfus patlaması ile yakın ilgili kaynaklara bakış açısındaki değişik-liğe de bağlanabilir. Dünya nüfusu bütün çabalara karşın hızla artmaya devam etmektedir. 1930’larda 2 milyar olan dünya nüfusu, 1960’da 3 milyar, 1975’de 4 milyar, 1987’de 5 milyara ulaşmış olup 2015 yılında dünya nüfu-

su yaklaşık 7 milyar olmuş ve insanlık son 85 yılda nüfusunu yaklaşık 4 kat artırmıştır. Bu hızlı artış, özellikle ge-lişmekte olan ülkelerde gıda ve diğer tarımsal maddelere olan gereksinimin artmasına yol açmaktadır. Bu nüfusun beslenmesi gerektiği ve bunun da ancak tarımsal üretimin artırılması ile mümkün olacağı açıktır.

Gıda ve Tarım Örgütü’nün tahmin-lerine göre artacak olan nüfusun beslenmesi yüzde 26 oranında tarıma açılmamış olan yeni arazilerin tarıma açılmasından, yüzde 14 oranında bazı tarımsal işletmelerin intensif tarım yapar hale getirilmesinden ve yüzde 60 oranında da birim alandan daha fazla ürün alacak şekilde tarımsal önlemlere dikkat etmekle mümkün olacağı belirtilmektedir.

Tarım her ülke ekonomisi içinde özel bir yere sahiptir. Ülkelerin gelişmişlik

derecelerine göre tarımın ekonomi içindeki önemi farklı bile olsa, her ülke tarımını korumak, geliştirmek için bü-yük özen gösterir. Gelişmiş bir ülkede endüstri ve ticaret gelirleri tarım gelir-lerine oranla yüksek, tarım nüfusu da az gelişmiş bir ülkeye oranla azdır.

Bu durumda ekonomik çıkarlar tarım-sal üretime verilecek yön ve ağırlığı etkiler; ama bu tarımın göreceli öne-mini gene de azaltmaz. Çünkü tarım yalnızca ekonominin bir sektörü olma özelliğini taşımaz. Aynı zamanda diğer sektörlerin işgücü ihtiyacının karşı-lanmasına, kalkınmanın finansmanına ve ülke ihracatına da önemli katkılar yapar. Tarımın ülke ekonomisindeki önemini belirten bir diğer özellik de tarımın ulusal gelire katkısının büyük-lüğüdür. Bundan başka artık ülkelerin tarımsal sorunları yalnız o ülke sınırları içinde çözümlemeye çalışılan, o ülkeyi ilgilendiren konular olmaktan çıkmıştır.

Ülkelerin besin maddeleri ve tarımsal hammaddelerini olanaklar ölçüsünde kendi sınırları içinde yetiştirebilmele-ri, bu ürünlerin satıcısı olan ülkelere bağımlı olmaktan kurtulabilmeleri için, ulusal çerçevede belirli bir tarım poli-tikası çizmeleri ve tarımsal etkinliklere yön vermeleri gerekmektedir.

Bu politika, tarım ürünlerinin üreti-mini planlamak ve düzenlemek, tarım kesimindeki üretim faktörlerinden en akılcı bir şekilde yararlanmak, kırsal kesimde yaşayan ve tarım alanından geçimini sağlayanların her türlü ge-reksinimini karşılayabilmek için çözüm yolları aramak, ülke ekonomisinin kalkınmasında tarımın katkısını artırıcı önlemler getirmek gibi kamu çıkarla-

rını ilgilendiren ekonomik, sosyal veya teknik içerikli tüm tarımsal sorunları kapsamak durumundadır.

Tarım, yapısı gereği insana en faz-la gereksinim gösteren ve insan ile doğayı yakınlaştıran etkinlik alanıdır. Dolayısıyla tarım sektöründeki emek unsurunun yeri, fonksiyonu, sorunları ve çözüm yolları kalkınma ve top-lumsal refah açısından ele alınmalı ve konunun gerektirdiği önem veril-melidir. Türkiye’de tarım, ulusal gelir ve ulusal ekonomiye katkısına bağlı olarak önemli bir role sahiptir. Tarımsal yapımızın bir sonucu olarak hem özel sektör hem de kamu sektöründe çalı-

şan geçici işçiler, sürekli işçilerden çok daha fazla sayıdadır. Tarımsal üretimin mevsimlik oluşu, tarım işçilerinin üre-tim sürecinde yoğun işgücüne gerek-sinim duyulan dönemlerde mevsimlik istihdamını gerektirmektedir. Tarım işçilerinin büyük bir çoğunluğunu oluşturan, ülkemiz koşullarında tarım işletmelerinin işgücü gereksinimlerini karşılamada vazgeçilmez bir öge olan mevsimlik tarım işçilerinin sorunları-nın çözülebilmesi ancak bu sorunların gerçek yaşamda var oldukları biçim-de somut olarak ortaya konması ile olasıdır.

Tarım Dosyası Fotoğraflar: Fotoğraf Sanatçısı Ahmet Ersoy

Page 14: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

26 27

Tarımsal faaliyetlerin gerçekleştirile-bilmesi için birçok araç ve gereç, en eski çağlardan beri kullanılagelmiş-tir. Artan nüfus ile birlikte mevzuata göre özellikle son 250 yıldır, tarımsal ürünlere olan talep de aşırı miktar-da artmıştır. Malthus gibi bazı bilim adamları ve düşünürler ise nüfus artışı ve yiyecek artışı oranlarının dengelenmemesi durumunda ortaya çıkabilecek ciddi tehlikeleri ortaya koymaya çalışmışlardır. Açlık çağlar boyunca ve hala günümüzde bile insa-noğlunun karşı karşıya bulunduğu en ciddi tehlikelerden biridir.

Tarlaları sürmek, tohumları ekmek, gübrelemek, sulamak ve ekinleri hasat etmek ya da toplamak için saban ve hayvan gücü ile birlikte mekanik birçok alet kullanılmıştır. Ancak sanayi dev-rimi ile birlikte, buhar gücünün yaygın olarak kullanılmaya başlaması, tarım sektörünü de yakından etkilemiştir.

Sanayi Devrimi ile birlikte, hayvanların yürüttükleri işler çok daha hızlı, seri ve hatasız bir şekilde makinalar tara-fından yapılmaya başlanmıştır. Daha sonra akaryakıtla çalışan diğer motorlu makinaların keşfiyle birlikte, hem ve-rim daha da artmış hem de insan gücü-ne olan bağımlılık giderek azalmıştır.

Günümüzde gelişen teknoloji ile bir-likte, ekimden hasada kadar yapılan

bütün işlerde makinalar kullanılmak-tadır. Bu zamandan büyük bir kazanç sağlarken, verimlilik konusunda da çok ciddi katma değerler sağlamak-tadır. Bu nedenle, gelişmiş tarım tekniklerinin uygulandığı çağdaş ülkelerde, nüfusun sadece çok küçük bir oranı çiftçilik yapmaktadır. Maki-naların kullanılması, büyük arazilerin kolayca ekilmesini-biçilmesini sağla-dığı için tarımsal reformun gerçekleş-tirilmesini de kolaylaştırmıştır.

Tarım makinalarının kullanımı ve-rimliliği arttırmaktadır ancak bunun yanında birçok tehlikeyi de berabe-rinde getirmektedir. Bu makinaları kullananların, iş sağlığı ve güvenliği bakımından tehlikeleri iyi tanımaları gerekmektedir.

ABD’de, makinalara ve yüksek teknolojiye dayalı tarım faaliyetleri sürdürülmektedir. Tarım sektörü ABD’de 100.000 kişi başına en çok ölüm görülen sektörlerden biridir. Bütün sektörlerin ortalaması (1980-1989) 100(1980-1989) 100 bin kişi için 7,0 iken tarım için bu 22,9 olmuştur. Makinaların doğurduğu tehlikeler, gerçekten çok ciddidir.

Ülkemizde kayıt dışı istihdam dolayı-sıyla tarımda yaşanan iş kazaları ve ve kayıpları hakkında elimizde çok sağ-lıklı bilgiler bulunmamaktadır. ABD’de

çiftliklerde yaşayan 19 yaş altındaki 2,000,000 çocuktan, her yıl 100,000 kadarı üretim ve çiftlikte yapılan işler-le bağlantılı bir sebepten ötürü kazaya uğramaktadır. Tarım, genç işçilerin çok görüldüğü bir sektördür. Maki-nalaşmanın bu kadar yoğun olması, beraberinde birçok risk getirmektedir.

ILO’nun 1921 tarihli Tarımda Asgari Yaş Sözleşmesinin tamamlayıcısı ola-rak görülebilecek 1973 tarihli 138 sayılı sözleşmesinde, 15 yaşı tamamlamak ve zorunlu eğitimi bitirmiş olmak bir sınır olarak görülmüş, ayrıca tehlikeli işlerde de 18 yaş altı yasak olarak kabul edilmiştir. Tarım makinaları, son derece tehlikelidir. Bu nedenle mev-zuatta tarım makinaları için de 18 yaş sınır olarak kabul edilmelidir.

Tarımda iş sağlığı ve güvenliğinin, iyi tanımlanmış bir strateji ile ifade edilmesi gerekir ve hem ticari (büyük çiftlikler) hem de küçük ölçekli çiftçiliği kapsayan tarımsal gelişim politikasına entegre edilmesi zorunludur. Tarımda-ki işçiler için aşamalı mesleki önleme hizmetlerinin gelişimi, etkili ulusal politikaların uygulanmasını, önlemeyi vurgulayan spesifik programları ve stratejik eylem planlarını gerektirir. Mesleki sağlık ile ilgili uygulamaların, temel sağlık hizmetleri yapısı içine entegre edilmesi gerekir. Sürdürüle-bilir tarımsal gelişmeyi sağlamak için

işgücü verimliliğinin işçilerin temel ihtiyaçlarının karşılanması, işçilere ve ailelerine uygun çalışma ve yaşam koşullarının sağlanması, onların sağlık ve refahlarının korunması ve bunlara uygun bir çevrenin sağlanması yoluyla arttırılması gerekir. Üretim kalite standartları çağdaş küresel eğilimlerle çalışma koşullarındaki düzenlemelerin birlikte gitmesini gerekli kılmaktadır. Tarımdaki çalışma koşulları, güvenlik ve sağlık önlemleri yoluyla geçerli ve maliyet-etkin bir yolla anlamlı bir bi-çimde geliştirilebilir. Mesleki güvenlik ve sağlık hizmetlerine yapılacak yatı-rım, çalışma koşullarını, üst düzey işçi verimliliği ve daha sağlıklı işçi ilişkileri oluşmasını sağlamıştır.

Uygun iş mevzuatı ve sosyal koru-ma tedbirlerinin benimsenmesi, bu yönde atılacak en önemli adım-lardır. Türkiye’de tarım sektörü, bu sektördeki belli başlı tehlikeler, bu tehlikelerden kimyasalların ayrıntılı olarak incelenmesi gerekmektedir. Türkiye’de ve dünyada gerçekleşen tarım kazaları ve bu kazaların neden-leri, bu sektör ile ilgili mevzuatımızın ancak kayıt dışı istihdamın önlenmesi ile uygulanarak Ülkemizdeki tarımda yaşanan iş kazalarıyla ilgili gerçek bilgilere ulaşmamızı sağlayacaktır.

ILO 184 nolu sözleşme, tarımda çocuk çalışanların karşılaştık-

ları tehlikelerin belirlenmesi ama-cıyla böyle bir doküman oluşturul-muş, oluşturulan dokumanda tarım sektöründeki kazaların büyük bir çoğunluğunu oluşturan traktörlerin güvenli olarak kullanılması ile ilgili bilinç araştırması yapması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca “Ulusal yasalar ve düzenlemeler, biyolojik maddele-

TARIMDA İŞ ARACILIĞI YÖNETMELİĞİ

Resmi Gazete Tarihi: 27.05.2010 Resmi Gazete Sayısı: 27593

Bu Yönetmelik; tarım aracılığı için izin verilmesi ve bunların çalış-ma ve denetimi ile tarım aracısı, mevsimlik gezici tarım işçileri ile bunları çalıştıran tarım işverenleri arasındaki ilişkinin düzenlen-mesi hakkında usul ve esasları belirlemek üzere 4904 Sayılı Tür-kiye İş Kurumu Kanunu’nun “Kurumun Görevleri” başlıklı 3.üncü

Maddesi’nin Birinci Fıkrası’nın (d) Bendi’ne dayanılarak çıkarılmış, 27 Mayıs 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün

yürürlüğe girmiştir. Daha önce aynı konuda 14 Mart 2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmış olan “Tarımda İş ve İşçi Bulma Ara-cılığına İzin Verilmesi ve Aracıların Denetimi Hakkında Yönetmelik”

ise yürürlükten kaldırılmış ve yerini bu yeni Yönetmelik almıştır.

Yönetmelik, tarımda iş ve işçi bulma aracılığı yapmak üzere Türki-ye İş Kurumu’ndan izin alan gerçek veya tüzel kişiler ile mevsimlik gezici tarım işçileri ve bunları çalıştıran işverenleri kapsamaktadır.

Akıllarda bir soru: Bir yönetmelik kalktı, yenisi geldi. Peki artık, elinin nasırı, alnının teri, yüreğinin umuduyla Toprak Ana’yı eken ve besin doğurtan çiftçilerimiz ölmeyecek mi?

rin kullanımı esnasında ortaya çıkan enfeksiyon, alerji veya zehirlenme gibi risklerin önlenmesini veya asgari düzeyde tutulmasını sağlayacak ve hayvanlar, hayvan yetiştirilen alanlar ve ahırları kapsayan faaliyetlerin ulu-sal veya diğer kabul edilmiş sağlık ve güvenlik standartlarına uygunluğunu temin edecektir.” denilmektedir.

Page 15: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

28 29

MAKALE Prof. Dr. Bülent GülçubukAnkara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

Tarımda İş Sağlığı ve Güvenliği Tarımda Çalışanlar İçin

Bir Şey İfade Eder Mi?Tarım sektörü Türkiye’nin halen en önemli sektörlerindendir. Nüfusun yüzde 20’sin-den fazlası tarım ile uğraşmakta ve geçimlerini sağlamaktadır. Tarımda çalışanlar ta-rımsal üretimin niteliklerinden dolayı çeşitli risklerle karşı karşıya kalmakta hatta diğer sektör-lere göre bu riskler daha yoğun yaşanmaktadır.

Bu durum, tarımın doğal ko-şullara bağlı olması, mevsim-selliğin önemi, ücretsiz aile işgücünün yoğunluğu, eğitim

düzeyinin düşük olması, gelir istikrar-sızlığı gibi tarıma özgü birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, sosyal güvenlik kavramı herkes için yaşamsal öneme sahip olmakla birlikte tarım sektörü ve bu

sektörde faaliyet gösteren kişiler ve aileler için daha da önemli bir hal almaktadır. Bununla birlikte, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ta-rım sektöründe çalışan kesim sosyal güvenlik sistemine entegre edilmeye çalışılan en son gruptur (SGK 2013).

Türkiye ise gerek 1961, gerekse 1982 Anayasası ile “Herkes sosyal

güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli önlemleri alır ve teşkilatı kurar” hükmüne yer vererek; sosyal güven-liği anayasal güvence altına almıştır. Sigortalıların sosyal güvenlik hakları 2006 yılındaki yasal düzenlemelere kadar 5 ayrı yasa ile düzenlenmiştir. Buna göre, hizmet akdiyle çalışanlar 506, kendi nam ve hesabına çalışanlar

1479, devlet memuru olarak çalı-şanlar 5434, tarımda hizmet akdiyle çalışanlar 2925, tarımda kendi nam ve hesabına çalışanlar ise 2926 sayılı kanunlara tabi olarak sosyal güvenlik kapsamına alınmaktaydı. Bu amaçla, sosyal güvenlik alanında reform ola-rak değerlendirilen ve 20 Mayıs 2006 tarih ve 5502 sayılı Kanunla kurulan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK); Türk sosyal sigorta rejiminin temel kurum-ları olan SSK (1945), Bağ-Kur (1971) ve Emekli Sandığı’nın (1950) yanı sıra bankalar ve sigorta şirketlerinin vakıf statüsündeki sandıklarını bünyesinde birleştiren “tek çatı kurum” olmuştur.

Bu Kanunla kurumsal anlamda birleşme sağlandıktan sonra, sosyal güvenlik kurumlarını sigortacılık anlamında da birleştirmek amacıy-la 31.05.2006 tarihinde 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kabul edilmiş-tir. Anılan Kanunun bazı maddeleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği için yürürlük tarihi 2008 yılına ertelenmiş ve ilgili yasal düzenleme, 1.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş-tir (Işın vd. 2010, Alper vd. 2012).

Tarımda bazı iş alanlarında riskler

oldukça fazla olup, en riskli işler gru-bunda nitelenmektedir. Bu nedenle işçi sağlığına, iş güvenliğine yönelik tüm adımlar önemli olduğu kadar yaşamsal olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde 2012 yılında yayınlanan 6331 Sayılı “İş Sağlığı ve Güvenliği Ka-nunu” çalışan sayısı bir ve daha fazla olmak üzere tüm sektörleri kapsa-maktadır. Böylelikle tarım, orman ve su ürünleri gibi iç içe geçmiş sektör-lere de hitap edilmeye başlanmıştır. Ancak bu kanunun tarımsal kesime uygulanmasında önemli zorluklar söz konusudur. Bunun başlıca nedeni ise tarımda kayıt dışılık, kadın ve çocuk işgücü kullanımının fazlalığı ise bu kesimlerin sahipsizliğidir.

Tarımsal İşgücü ve Kullanım Nitelikleri

Tarım sektöründe çalışanlar için en önemli sorun kayıt dışı çalışmaları ve bu nedenle de sosyal güvenlik uygulamalarının dışında kalmalarıdır. Bu durumda “tarımda iş sağlığı ve güvenliği” tarımda çalışanların çok büyük bir bölümü için fazla bir anlam taşımıyor. Bu konudaki verilere ba-kıldığında sonuçlar da kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Türkiye İstatistik Kurumu 2015 Mayıs Ayı İşgücü İstatistikleri’ne göre istih-dam oranı yüzde 46,9, işgücüne katıl-ma oranı ise yüzde 51,7’dir. İstihdam edilenlerin sayısı 2015 yılı Mayıs döne-minde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 534 bin kişi artarak 27 milyon 72 bin kişi, istihdam oranı ise 0,2 puanlık artış ile yüzde 46,9 oldu. Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 46 bin kişi azalırken, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı ise 580 bin kişi arttı. İs-tihdam edilenlerin yüzde 21,3’ü tarım, yüzde 20’si sanayi, yüzde 7,2’si inşaat, yüzde 51,5’i ise hizmetler sektöründe yer aldı.

Önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştı-rıldığında hizmet sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 1 puan artar-ken, tarım sektörünün payı 0,6 puan, sanayi ve inşaat sektörünün payı 0,2 puan azaldı. Aynı dönemler için yapı-lan kıyaslamalara göre; erkeklerde işgücüne katılma oranı değişim gös-termeyerek yüzde 71,8, kadınlarda ise 1,1 puanlık artışla yüzde 32,1 olarak gerçekleşti.

Tar

ım D

osya

sı F

otoğ

rafl

ar: F

otoğ

raf S

anat

çısı

Ahm

et E

rsoy

Page 16: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

31

Çizelge.1 aslında birçok olguyu da net biçimde ortaya koymaktadır. Çizelge dikkatli incelendiğinde 2015 yılı verilerine göre, tarım sektöründe çalışanların yüzde 80,9’u kayıt dışı çalışmaktadır. Bu oran erkeklerde yüzde 69,7 iken, kadınlarda yüzde 95’i bulmaktadır. Oysa tarım için yüzde 80,9 olan oran tarım dışı sektörlerde yüzde 21’e düşmektedir.

Bu durum şunu ortaya koymaktadır; tarımda çalışanlar sosyal güvenlik şemsiyesinin dışında, kayıt dışı ve iş sağlığı ve güvencesinden de yoksundur. İşte bunlardan dolayı da 2012 yılında yayınlanan 6331 sayılı “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu” tarımdakiler için bir şey ifade etmiyor.

Tarımın Dezavantajlıları: KADINLAR VE ÇOCUKLAR

Kırsal alanda tarımda çalışanlar arasında kadın ve çocuk işgücü dezavantajlı çalışma grupları olarak kabul edilir. Bunlar hem kayıt dışı hem de evrensel çalışma ilkelerine uygun biçimde çalıştırılmadığı ve/veya çalıştırılması yasak olduğu için dikkati çekmektedir.

Kırsal kesimde kadının işgücüne ka-tılım oranı, tarımda ücretsiz aile işçisi olarak çalışması nedeniyle yüksek olsa da Türkiye’de tarım istihdamın-daki azalma, kadın istihdamının da giderek düşmesine yol açmaktadır.

Tarımda çalışan kadınlar, tarım dışına çıktıklarında veya göç ettiklerinde işgücüne katılamamakta ya da zorluk çekmektedirler. İşgücüne katılan kadınlar ise daha çok statüsü düşük, kalifiye olmayan işlerde güvenceden yoksun bir biçimde çalışmaktadır. Bu ise kadının çalışma ve toplum hayatı-nın dışında kalmasına neden olabil-mektedir.

Tarımsal gelirlerin azalması, erkek-lerin tarımı giderek terk etmesine ve böylece tarımın kadınlaşmasına yol açmıştır. Kadınlar kırsal alanda ailelerine sundukları bakım hizmet-lerinin yanı sıra hem ev içinde üretim faaliyetlerini sürdürmekte hem de ev

dışında tarımsal üretime katılmakta-dır. Küçük ve orta büyüklükteki işlet-melerde emek yoğun işleri çoğunlukla kadınlar üstlenmektedir ve iş yükleri genellikle erkeklerden fazladır. Ancak erkeklerin yaptıkları işler toplumsal olarak daha prestijli ve karşılığında daha fazla gelir getiren işlerdir.

Kadınların yaptıkları işler daha çok ev eksenli emeğe dayanan mevsimlik, yarı zamanlı, ücretsiz işler olmakta-dır. Bunlara bağlı olarak kadınların yaptıkları işlerden elde edilen ürünler - yiyecek, giyecek - çoğunlukla hemen tüketildikleri için ekonomik olarak bir değer ifade etmemektedir. (Gulçubuk ve Yasan, 2009)

İstihdamındaki azalışa rağmen tarım, kadınların hala en çok istihdam edil-diği sektör olma özelliği sürdürmek-tedir. Kadınların kırsalda işgücüne katılım oranı kente göre daha yüksek-tir. TÜİK 2015 verilerine göre; toplam istihdamın yaklaşık yüzde 21,0’i ta-rımda yer alırken bu oran kadınlarda yüzde 32, erkeklerde ise yüzde 15’dir. Yani, tarımda kadınların istihdam edilme oranı erkeklerin istihdam edilme oranının yaklaşık 2,2 katıdır. Bu durum şunu ortaya çıkarmaktadır; kırsal alanda tarım dışında yaratılan istihdam alanları genelde erkeklere göre olmaktadır, tarım kırsaldaki kadınların kaderi olmaya devam etmektedir. Burada şunu da hemen belirtmek gerekir ki, tarımda çalışan kadınların yüzde 80’ine yakını ücretsiz aile işgücü olarak çalışmaktadır.

Kırsal alanda çalışan kadınların büyük çoğunluğu yukarıda belirtildiği gibi, ücretsiz aile işçisi konumunda yer almaktadır. Kadın işgücü istihdamının arttırılması her şeyden önce ekono-mik gelişme ile ilgili olup yeni yatırım-ların yapılmasını ve yeni iş sahalarının açılmasını gerektirmektedir. Kırsalda “işveren” olarak çalışan kadınların oranının düşüklüğü de burada dikkate değerdir. Bu durumda toplumda kadınların “girişimci” olarak hemen

hemen hiç yer almadıklarının bir kanıtıdır.

Burada önemle üzerinde durulması gereken önemli bir olgu da, gerek çalışma hayatında gerekse toplumsal-kültürel hayatta işgücüne yoğun katı-lımı olan kırsaldaki kadının ihmalidir. Sosyo-politik ve ekonomik önlemlerin, politikaların üretilmesinde çoğunlukla kentteki kadın dikkate alınır, kırdaki kadına bakış ise “yoksun” bakış açısı olarak ortaya çıkmaktadır.

Kırsal alanda kadınlar sosyal gü-venlikten yoksun ve en zor koşullar-da çalışanlardır. Yoksulluk riskiyle ve dolayısıyla sosyal dışlanmayla en fazla karşı karşıya kalan kesim özellikle tarım sektörü ile geçici ve güvencesi olmayan işlerde çalışan, eğitimden yoksun bırakılan kadınlar-dır. Toplam nüfusun yarısını oluşturan kadınlar eğitim, ekonomi, ticaret ve genel olarak sosyal alanlarda çeşitli engellerle karşılaşmaktadırlar ve bu durum yoksulluğun da kadınlaşması-na neden olmaktadır. (Gulcubuk and Yasan, 2009)

Çocuk işçiliği sadece Türkiye’nin değil hemen hemen tüm gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerin önemli bir sorunudur. Milyonlarca çocuk; fiziksel,

zihinsel, eğitsel, sosyal, duygusal ve kültürel gelişimlerine zarar veren ve ulusal yasalarla veya yasa dışı yollarla uluslararası normlara uygun olma-yan koşullarda çalışmaktadır. Çocuk işçiliği sorunu ülkelerin; nüfus, eğitim düzeyi, ekonomik gelişme, istihdam ve genel kalkınma düzeyleriyle yakın-dan ilgilidir. Dünya kamuoyu çocuk emeği istismarına karşı duyarlılığını geliştirirken, çocuk işçiliğini hedef alan hareket de, hızı ve yoğunluğu açı-sından benzeri görülmemiş küresel bir dava haline gelmiştir. Bu, siyasal sınırları, dilleri, kültürleri ve manevi gelenekleri aşan bir hareket boyu-tunu almıştır. Sivil toplumun bütün kesimleri bir araya gelerek çalışma yaşamında çocuk sömürüsüne son verilmesi gerektiğini ilan etmişlerdir. Türkiye açısından da çocuk işçiliğine karşı önlem almak, çözüm üretmek, duyarlılık göstermek evrensel bir so-rumluluk haline gelmiştir. Türkiye’de yaklaşık bir milyon çocuk işçiliğinin yüzde50’ye yakını tarımda gerçekleş-mektedir.

Tarım işçiliği çocukları en çok et-kileyen sektörlerdendir. Tarımda çocuklara yönelik başlıca tehlikeler; güneşin altında veya soğuk rüzgârlı havalarda saatlerce çalışmak, yetersiz ve güvenli olmayan alet ve makineler,

3030

Page 17: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

333232

çalışılan tarladan gelen toz, aşırı sıcaklık değerlerine ve tehlikeli kimyasallara ma-ruz kalma, kişisel koruyucu donanım olmaksızın çalışma, ağır yükler, tehlikeli hayvanlar, zehirli böcekler, yılanlar ve benzeridir. İşte bu durumlar çocuklar için de defacto bir durumdan dolayı mutlaka iş sağlığı ve güvenliğine yönelik önlemlerin alınmasını gerek-tirmektedir. Burada özlenen ise çocuk işçiliğinin tamamen kaldırılmasıdır.

Riskli Bir Grup Olarak Mevsimlik Tarım İşçileri

Mevsimlik gezici ve geçici tarım işçiliği, emek yoğun tarım üretim sürecinde kar-şımıza çıkan bir istihdam türüdür. Tarihi 60-70 yıl öncesine giden bu istihdam türü tamamıyla enformel bir çalışma alanıdır. Kendilerine özgü bir çalışma yasası olmayan mevsimlik tarım işçileri çalışmaya dayalı birçok evrensel haktan mahrumdurlar daha doğru bu konuda varsa bilgilerden de yoksundurlar.

Ne yazık ki Türkiye’de henüz mevsim-lik tarım işçilerinin sayısına ilişkin resmi anlamda sağlıklı bir veri de bulunmamaktadır. Bu konuda yapıl-mış bazı araştırma bulgularına göre mevsimlik gezici ve geçici tarım işçisi sayısı 750 bin -1 milyon arasında değişmektedir. Enformel çalıştıkları ve de sayıları tam olarak bilinmemesi nedeniyle bu işçi grubu aynı zamanda sessizlerin sessizi kategorisinde olup adeta sorunları karşısında “sessiz çığlık” atmaktadır. Ana sorun bu işçilerimizin sesini duymak, duyarlı olmak, sorunlarına çözüm bulabil-mektedir.

Gezici ve geçici mevsimlik tarım işçilerinin sayısı hakkında resmi bir veriden söz etmek zordur. Var olan bazı verilerin de doğruluğunu ka-bul etmek zor. Resmi verilere göre 300.000 civarında mevsimlik tarım işçisi var. Fakat tarımda gereksinim duyulan işgücü miktarı ile yapılan bazı akademik çalışmalara-araştırmalara göre ülkemizde 750 bin -1 milyon 250

bin arasında mevsimlik gezici tarım işçisinin varlığından söz edilebilir. Ge-zici ve geçici tarım işçilerine ait resmi veriler bulunmadığı için bunların kayıtlılığı ve sosyal güvenlik durumları hakkında bilgi vermek zordur.

Kayıt dışılık, örgütsüzlük, kamunun ilgisizliği, iş kaybı endişesi, yasala-rın uygulanmayışı ve de sahipsizlik hak aramayı tarım işçileri açısından imkânsız hale getiriyor. Özellikle mev-simlik gezici tarım işçiliği iş kazala-rının / iş cinayetlerinin en çok olduğu iş kollarındandır. Bu konuda net bir veri bulunmamakla birlikte öncelikle trafik kazaları en çok gündeme gelen iş kazalarındandır. Fakat rahatlıkla tahmin edilebilecek bir şey var ki, çalışma ve barınma-yaşam koşulları-nın ağırlığından dolayı her yıl onlarca mevsimlik tarım işçisini kaybetmek-teyiz. Bunlara yol açan unsurlar ise trafik kazaları, zehirlenme, yılan-ak-rep sokması, güneş çarpması, iklim-sel faktörler, ağır çalışma koşulları vb.leridir. Mevsimlik tarım işçiliğinde barınma-yaşam koşullarının ağırlığın-dan dolayı çok sayıda iş kazası olmak-tadır. Bunların görünürlüğü hakkında “Mevsimlik Tarım İşçilerinin Çalışma ve Barınma Koşullarını İzleme” birim-lerinin oluşturulması önemlidir.

Bunlar kamuda yer alarak her ilde alt birimler oluşturulabilir ve mevsimlik tarım işçilerinin yaşadıkları, karşı

karşıya oldukları iş kazaları ile ilgili raporlar oluşturur ve bun-ları ilgili birimlere ulaştırırlar. Bunun yanı sıra mevsimlik tarım işçilerinin örgütlenmelerine kat-kıda bulunarak seslerinin daha fazla duyurulması sağlanabilir ve STK’lar da bu konuda önemli roller üstlenebilir. Aslında Türki-ye İş Kurumu il müdürlükleri bu konuda önemli roller üstlenebi-lir fakat bu konudaki görevlerini ne kadar yerine getirdikleri öncelikle tartışılmalıdır.

Mevsimlik gezici tarım işçileri açısından en önemli sorunlar-dan birisi barınmadır. İşçiler gittikleri yerde kendileri uygun yerler arayıp çadırlarını kurup barınmaya çalışıyorlar. Genel-de de buralarda elektrik, su,

kanalizasyon vb. altyapı hizmet-leri yoktur. Yasa bu konuda tarım aracısına ve işverene önemli görevler yüklemesine rağmen tarım aracıla-rının neredeyse tamamının kayıt dışı olması ve işverenin de duyarlı olma-ması nedeniyle işçiler kendi kaderleri ile baş başa kalmaktadır. Oysa geçici konutlar yapılabilir, kırsalda boş olan konutlar değerlendirilebilir, altyapı hizmeti götürülebilir. Fakat on yıllardır konuşulduğu halde, çok da değişen bir şey yok.

Hangi biçimde olursa olsun tarım işçiliğinde güneş altında çalışmaktan, temel hizmetlere erişememeden ve barınma yerlerinin uygunsuzluğundan dolayı birçok rahatsızlık, meslek has-talığı ortaya çıkabilmektedir. Bunlar bel hastalıkları, eklem hastalıkları, astım, fiziksel gelişim yetersizliği, gü-neş çarpması, akrep-yılan zehirleme-si vd. biçimlerde ortaya çıkmaktadır. Burada rahatlıkla şu saptamada bulu-nulabilir; tarım işçileri için işçi sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınmamaktır.

Tarım işçiliğinde çalışma saatleri uzundur. Bunu denetleyen de yoktur. Çalışma saatleri işe ve ücret duru-muna göre değişmekle birlikte, sabah 6-7’den akşam 18-19’a kadar uzaya-bilmektedir. Yani günde 12-14 saati bulan çalışma saatleri söz konusu olabilmektedir. Hafta sonu dinlenme-si veya ara verme durumu iş olduğu sürece pek geçerli değil.

2013 yılında mevsimlik tarım işçilerin-den 198 kişi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bunların 101’i trafik kazala-rında hayatını kaybetti.

Bu cinayetleri durdurmak gerekiyor. Peki, bunun için ne yapılmalı?

* Kamu birimlerinin daha duyarlı olması gerekir.* Yasaların varlığı değil uygulanması-na özen gösterilmelidir. * Kamyon ve traktör ile ulaşım kesin-likle yasaklanmalıdır.* Araçlara kapasitesinden fazla birey bindirilmemelidir.* Tarım aracılığı kayıt altına alınmalı ve sürekli yenilenmelidir.* İşverenlerin sorumluluklarını yerine getirmeleri ısrarla takip edilmelidir.* İllerde Türkiye İş Kurumu Müdür-lüklerinin hassasiyetleri artmalıdır. * Kayıt altına alınarak sosyal güvence-ye kavuşturma sağlanmalıdır.* İşçiler açısından etkin örgütlenmeye gidilmelidir.* Çalışma yerlerinde acil vakalar için mobil sağlık hizmetleri sunulmalıdır.* Çocuk işçi çalıştırmanın önüne geçilmelidir.* Dezavantajlı konumdaki bireylerin ça-lıştırılmamasına özen gösterilmelidir.* İş sağlığı ve iş güvenliği konusunda eğitimler verilmeli ve bu konularda tarım aracıları ve işverenlerin sorum-

luluklarını yerine getirmeleri takip edilmelidir.* Tarımsal ilaç atıkları konusunda hassas davranılmalıdır.* Akrep, yılan sokmalarına karşı ilk yardım eğitimleri verilmelidir.* Uluslararası sözleşmelere uyulmalıdır.* Herkesin duyarlı ve ilgili olmasının bir insanlık görevi olduğu unutulmamalıdır.

Sonuç Yerine: Tarımda Çalışanlar İçin İş Sağlığı Ve Güvenliği Ne İfade Etmeli, Nasıl Olmalı?

Tarım sektöründe çalışan kesim Türk sosyal güvenlik sistemine entegre edilmeye çalışılan en son gruptur. Ülkemizde tarım sektöründe çalışan-lara yönelik özel kanuni düzenlemeler 1984 yılında yapılmıştır. Söz konusu kanuni düzenlemeler tarımda çalışan-ların maddi yönden özel durumlarını göz önünde bulundurmuş, sosyal güvenliğe dâhil olabilmenin şartla-rını diğer çalışanlara göre daha hafif tutmuştur.

Bu durum 2008 yılına kadar devam etmiştir. 2008 yılından sonra ise ülke-mizin tarımsal gelişme bakımından önemli mesafe kat ettiği ve tarım-da çalışanların gelir seviyelerinde artışlar yaşandığı hesaba katılarak başta prim ödeme gün sayısı olmak üzere tarım çalışanlarına da norm ve

standart birliği gereği aynı hükümler uygulanmaya başlanmıştır. Ancak burada da tam değil, kademeli bir geçiş sistemi öngörülmüştür. Belir-tilen kademeli geçişin sonlanacağı yıl ise 2023 olarak öngörülmüştür. Diğer bir deyişle 2023 yılına gelindi-ğinde diğer çalışanların tabi oldukları sosyal güvenlik hak ve yükümlülükler tarımda çalışanlar için de farklılık göstermeden geçerli olacaktır. Bunun en bariz örneği prim ödeme gün sayısında görülmektedir. 2008 yılına kadar 15 gün üzerinden prim ödeyen tarım çalışanları 2009 yılında 16 gün üzerinden ve sonraki yıllarda birer gün artırılmak suretiyle primlerini ödemek durumundalar.

2012 yılı içerisinde ise 19 gün üze-rinden prim ödenmektedir. Her yıl için bir gün artırma işlemi sonucun-da 2023 yılına gelindiğinde 30 gün üzerinden prim ödenmiş olacak ve sonraki yıllarda da bu şekilde devam edecektir (SGK 2013).

Ülkemizin en yoksul sınıflarından bir tanesi olan çiftçilerin primli rejim çerçevesinde sağlanan sosyal güven-liğinde iki temel sorun bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi çiftçilerin Bağ-Kur’a kayıtlı olmadan çalışmaları, diğeri ise sigorta prim ödeme kabi-liyetlerinin düşüklüğüdür. Çiftçilerde

Page 18: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

34

kayıt dışı çalışma yaygındır. Tarım sektöründe sosyal güvencesiz çalışma yaygındır. Tarımda kayıt dışı çalışma-nın pek çok nedeni bulunmaktadır. Bunların başında çiftçilerin elde ettiği düşük gelirin prim ödemeye yetme-mesi gösterilebilir.

Gerçekten de çiftçilerin yüzde 55’inin yıllık asgari ücretin altında tarım geliri elde ettiği göz önüne alındığında kişilerin öncelikleri prim ödemekten önce günlük geçimlerini sağlamak olmaktadır. Tarımda kayıt dışı ça-lışmanın nedenlerinden bir tanesi gelir yetersizliği ve yoksulluk olarak görülebilir. Bununla birlikte yeterli tarım gelir elde ettiği halde prim öde-mekten kaçınan önemli bir kesiminde olduğu gözlerden kaçırılmamalıdır.

Bazı çiftçilerin ve ailelerinin sağlık güvencelerini vergilerle finanse edilen yeşil kart yoluyla sağlamaları Bağ-Kur’a kayıtlı olma gereğini kısmen ortadan kaldırmaktadır. Gelir seviyesi yeterli olduğu halde Bağ-Kur’a kayıtlı

olmamanın ana nedenlerinden birisi de çiftçilerin eğitim seviyelerinin düşük-lüğüdür. Sosyal güvenlik bilincinin dü-şüklüğü, sigortalı olma ile ilgili işlemle-rin karışıklığı gelir yeterli olsa bile kayıt dışı çalışmaya yol açabilmektedir.

Sosyal güvenlik sisteminde nüfusun tamamını kapsayan, adil, güvenli, den-geli ve mali açıdan sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması amaçlanmalıdır. Sosyal sigorta sisteminin aktif-pasif oranının düşüklüğü, nüfusun giderek yaşlanması ve kayıt dışı istihdamın yaygınlığı sistemin mali sürdürülebi-lirliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca kayıt dışılık nedeniyle çalışanlar emeklilik dönemi güvencesinden mah-rum kalmaktadır. Sosyal güvenlik sis-teminin yaşadığı sorunların çözümüne yönelik yeniden yapılanma, Türkiye’de toplumsal yapı ve çalışma yaşamının temel sorun alanları ile birlikte, bütün-sel olarak değerlendirildiğinde ancak işlevsel olacaktır.

Kırsal alanın sosyo-ekonomik yapısı

kentsel alandan farklıdır. Kırsalda ana geçim kaynağı tarımsal faaliyetlerdir. Tarımsal faaliyetler ise küçük ve çok parçalı arazilerde yapılmakta dolayı-sıyla sermaye birikimi yeterli olmayan ekonomik anlamda karlı olmayan geçimlik işletmelerde gelir düşük olmaktadır. Diğer yandan eğitim dü-zeyi de kırsalda düşüktür. Bu durum düzenli olmayan düşük gelir ile bu kesimin sosyal güvenlik kapsamına girmesinde sorunlar yaşamasına neden olmaktadır. Özellikle, prime esas günlük kazanç olarak belirlenen sınırın altında kalan kesim, 5510 Sayılı Kanun’un öngördüğü sosyal güvenlik uygulamalarından tam anlamıyla ya-rarlanamamaktadır. Yapılan düzen-lemeler kapsamında, kamu sosyal güvenlik sistemi cazibesini yitirmekte ve refah rejiminde piyasanın rolü genişlemektedir.

Artan işsizlik ve yoksulluk karşısında sosyal korumaya olan gereksinim artarken; sosyal güvenlik sisteminin piyasalaşma eğilimi ile sosyal olan

KAYNAKÇA * Alper,Y., Değer, Ç., Sayan, S., “2050’ye Doğ-ru Nüfus Bilim ve Yönetim: Sosyal Güvenlik (Emeklilik) Sistemine Bakış”. Yayın No: TÜSİAD-T/2012-11/535, 2012,İstanbul.* Anonim, 2013. Tehlikeli ve Çok Tehlikeli Sınıfta Yer Alan İşlerde Çalıştırılacakların Mesleki Eğitimlerine Dair Yönetmelik, Resmi Gazete, 13.07.2013, Sayı: 28706, Ankara.* Çelik, H. Ve Ark., “Tarımda İşgücü Kullanımı Ve Sosyal Güvenlik”. Türkiye Ziraat Mühendisliği VIII. Teknik Kongresi, 12-16.Ocak.2015. Ankara* Işın, F., Keskin, G., Kılıç, M., Türkekul, B., Ateş, H.Ç., “Türkiye’de Tarımsal İşgücüPiya-sası ve Sosyal Güvenlik Politikaları”. Ziraat Mühendisleri Odası VII. Teknik Kongre, s. 1-22, Ocak 2010, Ankara.* Gökbayrak,Ş., “Türkiye’de Sosyal Güvenli-

ğin Dönüşümü”. Çalışma ve Toplum Dergisi, 2010/2, sayfa 141-162.* Gülçubuk, B. ve Arkadaşları , (2003) Tarım Kesiminde En Kötü Biçimde Çalışan Çocuk İşçiliği Temel Araştırması (Adana İli-Karataş İlçesinde Pamuk Hasadında Çalışan Çocuklar Örneği), ILO-Ankara (Basılmamış).* Gülçubuk, B. (2003) “Globalization and The Agricultural Labor Market in Turkey”. The 6 th Conference of The European Sociological Asso-ciation, 23-26 September 2003, Murcia-Spain.* Gülçubuk, B. And Yasan, Z., “İşsizlik Yok-sulluk Göç Kıskacında Kırsal Alanda Kadın Emeği”.Uluslararası Multidisipliner Kadın Kongresi, 13-16.Ekim.2009, İzmir-TURKEY.* Gülçubuk, B. (2012) “Tarımda Çocuk Emeği Sömürüsü ve Toplumsal Duyarlılık”.Çalışma ve Toplum Dergisi. Sayı:2012/2 (33), s:75-94.

* Öz, E., “Ege Bölgesi’nde Meydana Gelen Traktör Kazalarının Tarımsal İş Güvenliği Açı-sından Değerlendirilmesi”., Ege Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Dergisi, 2005, 42(2, s 191-202.* Yıldırak, N. ve Diğerleri (2003) Türkiye’de Gezici ve Geçici Kadın Tarım İşçilerinin Çalış-ma ve Yaşam Koşulları ve Sorunları. Tarım-İş Sendikası Yayınları, Ankara.* Yurtlu, N.B., “Tarımda İş Güvenliği Ve Sağ-lığı”. Türkiye Ziraat Mühendisliği VIII. Teknik Kongresi, 12-16.Ocak.2015. Ankara* www.csgb.gov.tr* www.ilo.org* www.sgk.gov.tr* www.tarim.gov.tr* www.tuik.gov.tr* www.turkis.org.tr* www.zmo.org.tr

özünün erimesi ve bireyin kendi kaderi ile baş başa bırakılması gibi bir durum ortaya çıkabil-mektedir.

2012 yılında yayınlanan 6331 Sayılı “İş Sağlı-ğı ve Güvenliği Kanunu” çalışan sayısı bir ve daha fazla olmak üze-re tüm sektörleri kapsamaktadır. Böylelikle tarım, orman ve su ürünleri gibi iç içe geçmiş sektörlere de hitap edilmeye başlanmıştır. An-cak bu kanunun tarımsal kesime uygulanmasında önemli zorluklar söz konusudur.

Yürürlükteki kanun sigortalı çalışanların uğ-

radığı tüm iş ka-zalarının Sosyal Güvenlik Kurumu’na raporlanması ve kolluk kuvvetlerine bildirilmesi sorumluluğunu işverene vermiştir. Oysa daha önce de belir-tildiği gibi özellikle kendi hesabına çalışanların çok az bir kısmı sigorta kapsamındadır. Herhangi bir kaydı olmayan çalışanların uğradığı kazala-

rın nasıl tanımlanacağı belli değildir. Bunun yanı sıra bazı çiftçilerin korku ya da çeşitli nedenlerle geçirdiği kaza hakkında yasal kuruluşlara bildirimde bulunmadığı, sorunu kendi başına ya da aile içinde çözmeye çalıştığı da bilinen bir gerçektir (Öz, 2005). Söz konusu durum, bu sektörle ilgili sağ-lıklı bir veri tabanı oluşturulmasının önündeki en büyük engellerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

6331 Sayılı Kanun, iş yerlerini, çok tehlikeli, tehlikeli ve az tehlikeli olmak üzere üç ana tehlike sınıfına ayırmak-tadır. Tarımsal üretim bir bütün olarak tehlikeli işler sınıfında yer almaktadır. Gerek bitkisel üretim gerekse hayvan-sal üretim kapsamında gerçekleştirilen neredeyse tüm faaliyetlerin tehlikeli olarak tanımlanmasına rağmen riskle-rin giderilmesi ve gereken önlemlerin alınması için kanunun getirdiği yü-kümlülüklerin hiçbirinin uygulanması mümkün değildir. Zira “çalışan istih-dam etmeksizin kendi nam ve hesa-bına mal ve hizmet üretimi yapanlar” kanun kapsamı dışında bırakılmıştır. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde çalışan kişile-rin mesleki eğitim almasını zorunlu kılmaktadır (Anonim, 2013).

Tarım bir bütün halinde tehlikeli bir iş olarak kabul edilmesine rağmen söz konusu eğitim kapsamına da alın-mamaktadır. Burada şu söylenebilir; mevcut yasal düzenlemeler ile tarım sektöründe yaşanan kazaların ve can kayıplarının önüne geçilmesi, daha güvenli bir çalışma ortamı sağlan-ması ve denetlenmesinin olanaksız

olduğu söylenebilir. Bu nedenle sektö-rün kendine özgü koşulları dikkate alınarak ayrı bir yasa çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Öte yandan sadece yasal düzenlemelerle tarımda yaşanan kazaların önüne geçilebileceğini ve sağlıklı çalışma koşullarının oluşturulabileceğini dü-şünmek yanıltıcı olacaktır.

Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda ilerlemesi toplumda çalışan herkesi sağlıklı, güvenli işe sahip olması ile ve tarımda, sanayi ve hiz-metlerde hak ettiği yere ulaşmasıyla doğru orantılıdır. Tarımda çalışan nü-fusun fazlalığı, bu alanda ele alınması gereken bir diğer önemli husus olarak belirmektedir. Çünkü bu nüfusun çok büyük bir çoğunluğu sosyal güvenlik-ten yoksun ve kayıt dışı çalışan nüfus olup, en zor koşullarda çalışmaktadır.

Üretim süreçlerine özellikle emek-yo-ğun çalışma açısından yoğun katılan tarım çalışanları kayıt dışılıktan ve sosyal güvenlik uygulamalarından yoksun olmalarından dolayı çalışma hayatında birçok risk ile karşı karşıya-dır. Bunu önlemeye yönelik önlemlerin alınması önemlidir ama önce çalı-şanların kayıtlılığı gerekiyor. Burada her şeyden önce çalışanların çalışma koşulları iyileştirilmeli ve sosyal gü-venlik sistemine dâhil olabilecekleri önlemler alınmalıdır. Ancak bunlar olursa iş sağlığı ve güvenliği tarımda çalışanlar için de bir şeyler ifade eder. Yoksa sadece belirli kesimi kapsayan ve dışlayıcı bir düzenleme olarak kalır ve tarımda çalışanlar hep dezavantajlı konumda kalır.

35

Page 19: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

36 37

Erzurum’daki Atlama Kuleleri Tekrar

ÇÖKTÜ!Erzurum’da kayakla atlama kulelerinde göçük meydana gelirken, iş makinelerinin göçük altında kaldığı öğrenildi.

Erzurum’da kayakla atlama kulelerinde göçük meydana geldi. Göçükte, iş makinele-rinin kaldığı belirtildi. Olay

yerine çok sayıda itfaiye ve AFAD ekibi sevk edildi.

GEÇEN YIL DA GÖÇÜK MEYDANA GELDİ

Erzurum’un 2011 yılında ev sahipliği yaptığı 25’inci Dünya Üniversiteler Kış Oyunları için yaptırılan kayakla atlama kulelerinde göçük meydana geldi.

Göçükte, iş makinelerinin kaldığı belirtildi. Olay yerine çok sayıda itfaiye ve AFAD ekibi sevk edildi.

Atlama kulelerinde geçen yıl Temmuz ayında bir göçük olmuş ve pistler kullanılamaz hale gelmişti.

TOPLAMDA 600 MİLYON LİRAYA MAL OLMUŞTU

27 Ocak-6 Şubat 2011 tarihleri arasın-da Erzurum’un ev sahipliğinde düzen-

lenen Universiade Erzurum-2011 için yapılan tesisler, yaklaşık 600 milyon liraya mal olmuştu.

Tesislerde, Kiremitliktepe Kayakla At-lama Tesisi’nin yanı sıra 2 bin seyirci kapasiteli buz pateni salonu, 500 se-yirci kapasiteli buz pisti ve antrenman salonu, 3 bin seyirci kapasiteli buz hokeyi salonu, 500 seyirci kapasiteli buz hokeyi salonu, 1000 seyirci kapa-siteli curling salonu ile Konaklı Kayak Merkezi, Palandöken Kayak Merkezi, Kandilli Kayak Merkezi, Cemal Gürsel Stadyumu ve Oyunlar Köyü’nden mey-dana geliyordu.

Tesisin açılışı 7 Ocak 2011’de Başba-kan Recep Tayyip Erdoğan yapmıştı.2014’te de 25’inci Dünya Üniversi-teler Kış Oyunları için Erzurum’un Palandöken İlçesi Kiremitliktepe’de yaptırılan Türkiye’nin ilk ve tek kayak-la atlama kulelerinde çökme meydana gelmişti. Erzurum’daki Kayakla Atlama Kuleleri pistinde meydana gelen birinci göçük nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmada, bilirkişi heyeti inceleme yapmıştı.

Erzurum’daki Kayakla Atlama Kule-leri pistinde meydana gelen “birinci” göçük nedeniyle Cumhuriyet Baş-savcılığı tarafından başlatılan soruş-turmada, bilirkişi heyetinin yaptığı incelemeye göre:

İlk belirlemelere göre,

- Çöken pistlerin zemin etüdü yapıl-madan inşa edildiği,

- Pistleri ayakta tutan beton zeminin içindeki çelik kazıkların 25 ila 50 met-re derinlikte olması gerekirken yığma toprak üzerine sadece 1 metre çelik kazıklar kullanıldığı,

- Pist eğiminin de yanlış olduğunu; aktif olmamasına karşın fay hattının göz ardı edildiği ortaya çıkmıştı.

94 milyon liraya mal olan Türkiye’nin ilk ve tek Kayakla Atlama Kuleleri’nde 15 Temmuz 2015 günü saat 15.00’te meydana gelen göçük nedeniyle

Tesisin açılışını 7 Ocak 2011’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yapmıştı.

Türkiye’nin ilk ve tek kayakla atlama

kulelerinde iki kez çökme meydana geldi.

Üçüncüsünün olmamasını temenni ederiz.

Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmıştı.

‘Edimin ifasına fesat karıştırmak, genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması ve kuleleri teslim alan kamu görevlileri hakkında göre-vi kötüye kullanmak’ suçlarından başlatılan soruşturma kapmasında, göçüğün büyük ihmal sonucu meyda-na geldiğine dikkat çekilmişti.

Ayrıca Cumhuriyet Savcılığı, Kayakla Atlama Kuleleri atlama kulelerini ya-pan firma Sarıdağlar A.Ş.’nin projeye uyup uymadığını, kullanılan malzeme-nin standartlara uygun olup olmadığı-nı da araştırmıştı.

NEDEN TEKRAR ETTİ?

Atlama kulelerinde geçen yıl Temmuz ayında bir göçük olmuş ve pistler kullanılamaz hale gelmişti.

Erzurum’daki kayakla atlama kulele-

rinde meydana gelen göçükte, 2 işçi hafif şekilde yaralandı.

Göçük altında kalan işçi olmadığı belirtilirken, yaralı işçilerin hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

Erzurum bize, ne yazık ki tedbirli olma konusunda çok fazla yol alama-dığımızı, aynı hataları tekrar ettiğimizi bir kez daha gösterdi.

İnsan hayatı, en kutsalımız. Geri gel-mesi hiçbir şekilde mümkün olma-yan ve gidişiyle yürekleri parçalayan kutsal değerimiz: “İnsan Hayatı”

Ülkemizde ilk ve tek olan, bu bağ-lamda da milli gururumuz olan bu ve benzeri mahallerde GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN tam alınmasını ve en azından bundan sonra başka bir yıkım ve benzeri felaket görmemeyi diliyoruz.

3.ncü tekrarını yaşamamak temennisiyle.

Page 20: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

MAKALE

39

Dr. Dalım Dündar3M İş Güvenliği Ürünleri Bölümü3M İş Güvenliği ve Çevre Koruma ÜrünleriTeknik Uzman

Kaynak İşlemlerinde Tehlikeler ve Kişisel Korunma ÖnlemleriKaynak, metal malzemenin ısıtılarak erime aralığında birleştirme işlemi olarak tanımlanır. Endüstride sıklıkla uygulanan kaynak metodları TIG, MIG / MAG, elektrot, plazma olarak sınıflandırılabilir.

Kaynak işlemi yapan kişi çalışma ortamında pek çok tehlike ve risklerle karşı karşıyadır. Burada solunum ve göz tehlikeleri ve korunmak için ihtiyaç duyulabilecek yöntemlerden bahsedeceğiz.

Göz İle İlgili Tehlikeler;

Kaynak prosesi sırasında yüksek sıcaklıkla metalin ergimesi sırasında zararlı ışınlar oluşur. Ultraviyole (UV) ve Infrared (IR) ışıklar gözlerde kalıcı hasara yol açabilmektedir. Görünür ışığın en zararlı formu ark kaynağı sı-rasında oluşan şiddetli mavi ışık olup gözlerde retinada hasar oluşturur.

UV Işığın sağlık etkisi orta vadede 4-8 saat içinde gelişir ve gözlerde yanma meydana gelir. Bu rahatsızlık geçicidir. Ancak belirli sürelerde UV ışıklarına maruziyet devam ederse,

korneada kalıcı hasar olan katarakta neden olur.

IR ışık hem ark hem de gaz kaynak-larında açığa çıkar. Orta vadede göz çevresinde yanma olur, 10-15 yıl sonra korneada kalıcı hasar olan katarakta neden olabilir.

Kaynak ışınları dışında sıcak metal parçaları, taşlama sırasında oluşabi-lecek çapaklar gibi mekanik tehlikeler de gözlerde fiziksel hasarla birlikte iri-tasyona ve enfeksiyona neden olabilir.

Tüm bu tehlikeler, kullanıcının yüzüne

sıcak parça sıçraması, çapak sıçra-ması ve ışık zararına karşı koruyucu olan bir kaynak başlığı ile kontrol altına alınabilir. Mekanik ve sıcak parça sıçramasına dayanıklı olan oto-motik kararan kaynak başlıkları aynı zamanda da ark oluştuğunda hemen aydınlıktan koyuluğa geçerek göz ve cilt üzerindeki zararlı etkilere karşı korunmaya yardımcıdır. Bazı otomatik kararan kaynak başlıkları, taşlama yapmak üzere saydam vizörün de kul-lanımına olanak tanır. Aynı zamanda baş koruma ihtiyacı duyulursa EN 397 standardına uygun baret özellikli kay-nak başlıklarının seçimi gerekebilir.

Solunum Tehlikeleri:

Kaynak işlemindeki yüksek sıcaklıkla birlikte, UV ışığın ortamdaki davranışı ile işlenen metal ve üzerindeki kirle-ticiler ve kaplamaların zararlı etkileri sayesinde solunum korumaya ihtiyaç duyulur. Çalışma ortamındaki bu tehlikeler metal dumanı ve gaz/buhar olarak değerlendirilebilir.

Metaller kaynama sıcaklığına dek ısıtıdığında oluşan metal buharı havada okside olur, soğur ve yoğunla-şarak çok ince metal oksit partikülleri içeren metal dumanını oluşturur. Örneğin, sıradan bir çelik mazlemeye kaynak işlemi uygulandığında side-roz hastalığına yol açan demiroksit partikülleri oluşur. MIG ile yapılan krom VI ve nikel içeren paslanmaz çelik kaynağı ise zehirli ve kansero-jen olan krom ve nikel partiküllerini içerir. Bir başka örnek olarak yüzey işlemi görmüş metal olan galvanize çeliğe uygulanan kaynak işlemlerinde çinko oksit partikülleri yayılır. Metal dumanları metal dumanı ateşi denilen hastalığa neden olur. Metal dumanı ateşi semptomları soğukalgınlığına benzeyen endustriyel rahatsızlıktır. Metal dumanı aynı zamanda boğaz, burun, ve akciğerlerde iritasyona neden olur.

Ark kaynağı işlemlerinde ise zararlı gazlar oluşur. Kaynak işlemi sırasın-daki yüksek sıcaklık UV ışık ile birlikte havadaki oksijen molekülünün bir oksijenle ile bir araya gelmesine ve ozon gazı oluşumuna neden olur. Bu gazın mıktarı kaynak metodu ve me-tale bağlı olarak değişir. Örneğin TIG kaynağında fazla miktarda ozon gazı oluşumu sözkonusudur. Plazma kes-me ve plazma kaynaklarında oluşan ısı havadaki azotun zararlı azotokside dönüştürür. Metal üzerinde yağ ve yağdan arındırma kimyasalları gibi malzemelerin bulunması durumunda yüksek ısı ile birlikte fosgen gibi çok zararlı gazların oluşumu sözkonusu-dur. Fosgen gazı 1. Dünya Savasında zehirlemek üzere kullanılan bir gazdı.

Yukarıdaki örneklerden de anlaşılaca-ğı üzere kaynak metodları ve uygu-lanan yüzeye bağlı olarak çok çeşitli kirleticilerin oluşumu sözkonusudur.

Bunların dışında kaynak işleminde kullanılan gazların etkilerinin de ortamda değerlendirilmesi gereklidir. Örneğin, asal gazlar olan argon ve helyum kaynak sırasında koruyucu gaz olarak kullanılır. Ne argon ne de helyum tehlikeli olarak sınıflandırıl-maz. Ancak bu gazlar oksijenle yer değiştirdiğinden ortamın havalandırıl-ması önemlidir.

Tüm bu değerlendirmeler sonucun-da çok açıktır ki kaynak işlemleri sırasında uygun solunum koruyucu seçiminde iyi bir risk değerlendirme-ye ihtiyaç duyulur. Sadece partikül oluşumu olup, iyi bir havalandırma

ile de ozon gibi gazların izin verilen seviyelerin altına çekildiği durumlarda partikül filtreli solunum koruyucu ile birlikte kaynakçı başlığı kullanılabilir. Ortamda gaz/buhar oluşumu varsa bu durumda uygun gaz/buhar ve partikül filtrenin bir arada olduğu motorlu solunum koruyucu ile birlikte kaynak başlığı tercih edilir. Boyalı yüzeylerin kaynak işlemleri sırasında boya-nın içeriğinden kaynaklı olarak çok tehlikeli izosiyanat bazlı kirleticilere maruz kalınabilir. Bu gibi durumunda ise filtreli solunum koruyucu yerine hava beslemeli solunum koruyucu ile birlikte kaynak başlığı tercih edilir.

Motorlu ve hava beslemeli solunum koruyucu sistemler yüksek koruma faktör-leri ile birlikte kullanıcıya konforlu bir çalışma ortamı da yarattığından iş hızını ve verimliliğini arttırır. Tercih sırasında her ürünün kullanım ve seçim sınırla-maları olduğu unutulmamalıdır. Hayatımız ve sağlığımız için ani tehlike oluştu-racak IDLH konsantrasyonlarında, hangi tür tehlikelerin bilinmediği ve yetersiz oksijenin bulunduğu çalışma ortamlarında bahsettiğimiz solunum koruyucu sistemler kullanılması uygun değildir.

Page 21: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

40

Draeger Safety Korunma Teknolojileri Ltd. Şti.İlkbahar Mh. Konrad Adenauer Cd. No: 54/A‐B Yıldız, Çankaya ‐ AnkaraTel : (0312) 491 06 66 • Faks : (0312) 490 13 14 • www.draeger.com.tr Dräger. Yaşam için Teknoloji.

Tutkumuz,size özel çözümler sunmak.

Bu reklam net: 20 x 27,5 cm ve silme (taşma paylı): 21 x 28,5 cm dir.

Draeger Safety Isaf Shf 2015 4. İş Güvenliği ve İş Sağlığı Fuarı’nda

Draeger Safety Korunma Teknolojileri Ltd.Şti., bu yıl 10-13 Eylül tarihleri arasında İstanbul Fuar

Merkezi’nde 4.sü düzenlenen ISAF SHF 2015 İş Güvenliği ve İş Sağlığı Fuarı’nda Hall 10 B-320

No’lu standında ziyaretçilerini ağırladı.

Draeger Safety, Kişisel Koruyucu Ekipmanlardan Kimyasal Koruyucu Elbise-lerin; Portatif Gaz Algılama

Cihazlarından Endüstriyel Tip Sabit Sistem Gaz Algılama Cihazlarının sergilendiği stand alanında, Hell-berg, Enha, Peli Aydınlatma ve Lukas Kurtarma Ekipmanları gibi ithalatını yapmış olduğu markaların da ürünlerine yer verdi.

Her sektörden katılımcının ziyaret et-

tiği Draeger Safety standında, Draeger Almanya’dan gelen Kuzey ve Güney Avrupa İtfaiyeler Bölgesel Pazarla-ma Müdürü Mr. Henri Schwegman, Lukas Hydraulic Pazarlama Müdürü Joerg Rueder ve Hellberg Kulak Koruyucular İsveç Satış ve Pazarlama Müdürü Mr. Colin Mackenzie ziya-retçilerle birebir ilgilendi.

Draeger’in bu yıl yaka ipi sponsorluğu-nu üstlendiği fuara 8350 kişi katılırken, katılımcıların standa ilgisi büyüktü.

Draeger Safety, 6 Ağustos 2015 tari-hinde T.C. Çalışma ve Sosyal Güven-lik Bakanlığı ilgili birim yetkililerine ‘Draeger Solunum Koruyucu Dona-nımlar ve Bunların Taşıması Gereken Özellikler’ konulu Semineri Ankara İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü Müdürlüğü’nde verdi. Draeger Safety Türkiye Satış ve İş Geliştirme Danış-manı Sn. Nuray Özdemir ve Draeger Safety Anadolu Bölge Satış Mühen-disi Sn. Erinç Çiçek’in anlatımıyla gerçekleşen Semineri izleyen 80’in üzerindeki izleyicinin aktif katılımı, farklı sektörlerde gözlemlenen so-runların paylaşımı şeklinde ilerledi.

2 Ekim 2015 tarihinde İzmir MMO Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi’nde yapılan ‘Maden En-düstrisinde Güvenlik Yaklaşımları ve Güncel Teknolojiler’ konulu ikinci Seminer ise Draeger Safety Tek-nik Müdürü Sn. M. Alper Karabörk anlatımıyla ve Sn. Nuray Özdemir’in katkılarıyla Ege Bölgesi’nde görev-lendirilen İş Müfettişlerine yöne-likti. Ağırlıklı olarak madenlerde karşılaşılan sorunların tartışıldığı ve dünyada bu konuda uygulanan yeni teknolojilerin paylaşıldığı bu toplantı, interaktif bir formda gerçekleşti.

41

Draeger Safety’den Ankara ve İzmir’de Seminer Serisi

Page 22: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

MAKALE Özlem ÖzkılıçÖnder Akademi End. Güv. Dan. Eğt. ve İleri Tek. Ür. Tic. A.Ş.Kimya Yük. Müh. / A Sınıfı İş Güvenliği UzmanıÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı / E. İş Başmüfettişi E. İş Teftiş İstanbul Grup Bşk. [email protected]

4342

Patlayıcı Ortam Bölge (Zone) Hesaplama İçin

Yepyeni Bir Standart : EN 60079-10-1: 2015 Versiyonu

Çalışanların Patlayıcı Ortamların Tehlikelerinden Korunması Hakkında Yönetmelik’in 10. mad-desine göre işverenler Patlamadan korunma dokümanı hazırlanmak zorundadır, ayrıca işyerin-de, iş ekipmanında veya iş organizasyonunda önemli değişiklik, genişleme veya tadilat yapıldığı hallerde yeniden gözden geçirilerek güncellenmesi gerekmektedir. Yönetmelikte “Patlamadan Korunma Dökümanı” olarak tanımlanmış olan dökümanda yönetmeliğe göre;

Patlama riskinin belirlendiği ve değerlendirildiği hususu,

• Yönetmelikte belirlenen yükümlü-lüklerin yerine getirilmesi için alına-cak önlemler,

• İşyerinde Ek-1’e göre sınıflandırıl-mış yerler,

• Ek-2 ve Ek-3’te verilen asgari ge-reklerin uygulanacağı yerler,

• Çalışma yerleri ve uyarı cihazları da dahil olmak üzere iş ekipmanı-nın tasarımı, işletilmesi, kontrolü ve bakımının güvenlik kurallarına uygun olarak sağlandığı,

• İşyerinde kullanılan tüm ekipmanın 25/4/2013 tarihli ve 28628 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İş Ekipmanla-rının Kullanımında Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliğine uygunluğu, yazılı olarak yer alır demektedir.

Patlayıcı Ortam Oluşabilecek Yerlerin Sınıflandırılması

Patlayıcı ortam oluşabilecek yerlerin sınıflandırılması ise ilgili uluslararası standartlar kullanılarak yapılmaktadır.

Ülkemizde TSE EN 60079-10-1 (2009) standardı patlayıcı gaz ve buhar

kaynakllı patlayıcı ortamların (BÖLGE) (ZONE) tayini, TSE EN 60079-10-2 (2009) standardı ise tozlu patlayıcı ortamların (BÖLGE) (ZONE) tayini yapmak üzere kullanılmaktadır. Söz konusu standartlar patlayıcı ortam hesaplaması için birer rehber niteli-ğindedir. Yine standartlara göre bölge sınıflandırmasının yanıcı malzemeler, prosesler ve teçhizat özellikleri hak-kında bilgi sahibi olmadan yapılama-yacağı, bu standartların alan sınıf-landırması için bir öneri sunduğu ve alan sınıflandırmasının mutlak suretle kimya mühendisleri tarafından tasa-rım aşamasında yapılmasını tavsiye etmektedirler.

EN 60079-10-1 Standardının ana mantığı ise patlayıcı alandaki kimya-salların yanıcılık düzeyleri, boşalma kaynakları, yayılma hızları ve bu alandaki havalandırma koşullarına göre patlayıcı alan sınıflandırmasını yapmaktır. Standartta havalandırma tipleri doğal ve suni havalandırma olmak üzere iki sınıfa ayrılmış ve havalandırma derecesinin ve tehlikeli bölgeye etkisinin kıymetlendirilmesi gerektiği belirtilerek formülasyonlar verilmiştir.

EN 60079-10-2’de ise patlayıcı ortam oluşturma ihtimali bulunan tozlu alanların sınıflandırılması için KSt-değeri, patlayıcı toz sınıfı (St), sürek-

lilik (saat/yıl), olasılık (yıl-1) kullanıl-maktadır. Standartta tozlu ortamda film kalınlığı, tozun ortamda bulunma olasılığı, ortamın temizlenme ihtimali vb. hususlar değerlendirilerek alan sınıflandırması yapılmaktadır. NFPA 499’da ise çok daha ayrıntılı alan sınıflandırması anlatılmakta ancak patlayıcı alanlar Division olarak be-lirlenmektedir. Bu standardı kullanan bir mühendisin aynı zamanda EN 60079-10-2 standardını da göz önüne alınması ve gerekirse çevrim yapması önerilmektedir.

Tehlikeli alanların sınıflandırılmasının amacı, farklı derecelerde/olasılıklar-da risk taşıyan farklı bölgeleri, her bir bölgede kullanılacak olan uygun elektriksel ekipmanın seçimi ve ku-rulumunu sağlamak için birbirinden ayırmaktır. EN 60079-10-1 standardı patlayıcı gaz ortamları oluşabilecek alanların sınıflandırılması ve BÖLGE (ZONE) tayini yapmak üzere hazır-lanmış bir rehber niteliğindedir. Yine standartta bölge sınıflandırmasının yanıcı malzemeler, prosesler ve teç-hizat özellikleri hakkında bilgi sahibi olmadan yapılamayacağı, bu standar-dın alan sınıflandırması için bir öneri sunduğu ve alan sınıflandırmasının mutlak suretle tasarım mühendisi, emniyet, makine ve diğer mühendislik personeline de danışılarak yapılması-nı tavsiye etmektedir.

Tehlikeli alanın boyutlarının belirlen-mesi boşalma akış hızına, havalandır-ma türüne ve ele alınan yanıcı mad-denin cinsine bağlı olarak değişen bir fonksiyon yardımıyla belirlenebilir.HSE’nin yapmış olduğu bir araş-tırmaya göre EN 60079-10-1: 2009 standartının özellikle sıvı boşalması durumunda ortaya çıkacak patla-yıcı ortam sınıflandırmasının CFD modellemesi ile bulunan değerler-den yaklaşık olarak 100 ila 3000 katı kadar yüksek hesaplama yaptığı şekilde eleştiride bulunulmuştur. Standartı ve formülasyonları hazırla-yan Uluslararası Elektrik Komisyonu “Aşırı muhafazakar” olmakla itham edilmiştir.

Yepyeni Bir Standart: IEC 60079-10-1: 2015 Versiyonu

Tüm eleştirilerin ışığında Uluslara-rası Elektrik Komisyonu tarafından yepyeni iki standart yayınlanmıştır. EN 60079-10-2:2015 standartı TSE ta-rafından yayınlanmıştır, ancak henüz IEC 60079-10-1:2015 standartı TSE

Patlayıcı Ortam Bölge (Zone) Hesaplama İçin

Yepyeni Bir Standart : EN 60079-10-1: 2015 Versiyonu

tarafından yayınlanmamıştır.

Yeni IEC 60079-10-1: 2015 standar-tında özellikle temel kimya bilimi kuralları ile diğer mühendislik bilim dalları çerçevesinde yapılan eleşti-rilerin dikkate alındığını görüyoruz. Yeni standartta hesaplama formülleri ve mantığında değişikliğe gidildiği görülmektedir.

Standartta verilen temel kuralları in-celeyecek olursak; yanıcı bir madde-nin boşalma hızı tehlikeli bir bölgenin boyutunu etkileyen en önemli faktör-dür. Boşalma hızı ne kadar yüksekse, tehlikeli bölge boyutu o kadar geniştir. Belirli bir boşalma hacmi için Alt Patlama Eşiği (LEL) ne kadar düşük-se, bir tehlikeli bölgenin boyutu da o kadar geniş olacaktır. Tehlikeli bölge tiplerini belirlemenin temel unsurları boşalma kaynaklarının tesbiti ve bo-şalma derecelerinin belirlenmesidir.

Patlayıcı gaz ortamı sadece yanıcı gaz veya buharın hava ile birlikte mevcut olması hâlinde oluşabileceği için, bu

yanıcı maddelerin ilgilenilen bölge-de mevcut olmasının mümkün olup olmadığına karar verilmesi gerekir. Genel olarak, bu gazlar ve buharlar (ve bunların oluşmasına sebep olan yanıcı sıvı ve katı maddeler) tamamen kapatılmış olan veya olmayan proses teçhizatının içinde bulunur. Bir proses tesisinin içinde yanıcı bir atmosferin nerede mevcut olabileceğinin veya bir proses tesisinin dışında yanıcı mad-delerin boşalmasının nerede yanıcı atmosfer meydana getirebileceğinin belirlenmesi önemlidir.

Yanıcı sıvılardan boşalma genellikle zeminde bir göllenme oluşturur, yüzey tarafından emilmediği sürece sıvının yüzeyinde bir buhar bulutu oluşur. Buhar bulutunun büyüklüğü maddenin özelliklerine ve ortam sıcaklığındaki buhar basıncına bağlıdır. Buhar basıncı bir sıvının buharlaşma hızının göster-gesidir. Normal sıcaklıklarda yüksek buharlaşma basıncına sahip bir madde genellikle uçucu olarak nitelendirilir. Genel kural olarak, ortam sıcaklıkla-rında sıvının buhar basıncı artarken kaynama noktası azalır. Sıcaklık yük-seldikçe buhar basıncı da artar.

Boşalma Hızı Hesaplaması

Yanıcı maddenin boşaldığı açıklık (de-lik, yarık) genişliğine kıyasla uzun ise viskozite boşalma hızını önemli ölçüde azaltabilir. Bu faktörler yeni Draft standartta deşarj katsayısı (Cd) ile hesaplamaya dahil edilmiştir. Deşarj katsayısı Cd belirli özelliklere sahip delik aralıkları çerçevesinde yapılan belirli boşalma deneyleri sonucunda elde edilen deneysel bir değerdir.

Gaz veya Buharın Boşalma Hızı

Basınçlı gaz yoğunluğunun sıvılaştırıl-mış gaz yoğunluğundan düşük olması halinde, bir kaptan gaz boşalma hızı ideal gazın adyabatik genişlemesi

Page 23: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

44 45

baz alınarak hesaplanabilir. Kap içindeki basıncın kritik basınçtan büyük olması halinde boşalan gazın hareket hızı sonik, aksi durumda ise subsonik’tir. İki durum için de ayrı ayrı hesaplama verilmiştir, ancak bu hesaplamalarda 2009 versiyonundan farklı olarak gazın sıkıştırılma oranı ile deşarj katsayısı da hesaba dahil edilmiştir.

Sıvı Boşalma Hızı

Sıvı boşalmaları çok farklı biçimlerde meydana gelebilir. Boşalmanın niteli-ği ve buhar veya gazın nasıl oluştuğu ayrıca çok sayıda değişkene bağlı-dır. Kaynama noktası yüksek olan sıvılarda boşalma genellikle önemli miktarda sıvı fazında olacaktır. Jet boşalma sonucu olarak, sıvı küçük damlacıklara bölünebilir. Boşalan buhar, jet oluşumuna ve buharlaşma noktasından, damlacıklardan veya sonrasındaki göllenme oluşumundan kaynaklanan buharlaşmaya bağlı olacaktır.

Çok sayıdaki koşullar ve değişken-ler nedeniyle IEC 60079-10-1:2015 standartta sıvı boşalmasının buhar koşullarını değerlendirmek için bir metodoloji verilmemiştir. Kullanıcı-lar modelin her türlü kısıtlamasını gözlemleyerek ve/veya her sonuç için uygun korumacı bir yaklaşım izleyerek uygun bir model seçmeli-dir. IEC 60079-10-1:2015 standartta sıvı boşalmasını iki formülasyonla vermiştir, bunlar;

2015 versiyonu, sıvı buharlaşması için sıvının buharlaşma kesri üzerinden hesalama önermiştir, bu hesapla-mayı yapabilmek için öncelikle sıvı buharlaşma kesrinin hesaplanması gerekmektedir. 2009 versiyonunda buharlaşma kesri hesaba dahil edil-memiştir. Bu hesaplamada 2009 ver-siyonundan farklı olarak sıvının deşarj katsayısı da hesaba dahil edilmiştir. Özellikle “buharlaşan havuzların sıvı oluşumu (göllenme)” için de EPA’nın formülünü önermiştir.

Buharlaşan Havuzların Boşalma Hızı

Buharlaşan havuzlar sıvı sızıntısı-nın bir sonucu olabilir ancak yanıcı sıvının açık bir kapta depolandığı veya

kullanıldığı alanda teknolojik sistemin bir parçası da olabilir. Sıvının dökül-düğü yüzeydeki termodinamik durum gibi dökülmelerle ilgili olabilecek özel faktörler hesaba katılmadıklarından, IEC 60079-10-1:2015 standartında değerlendirme ince yüzey dökülmeleri için geçerli değildir.

EPA’nın teknik rehberindeki varsayım-lar da aynen 2015 versiyonu standart içinde kullanılmıştır:• Hiçbir faz değişimi yoktur ve gaz veya buhar bulutu ortam sıcaklığın-dadır (faz ve sıcaklık değişiklikleri dağılmada ve buharlaşma hızlarında değişikliklere neden olmaktadır)

• Boşalan yanıcı madde havadan hafiftir. Yoğun sıvılaştırılmış gazlar bu analizde havadan hafif gazlarla aynı şekilde ele alınmaktadır.

• Analizde yıkıcı dökülme kaybı için

sürekli boşalma değerlendirilmemiştir.(Ani boru hattı ya da tankta yarılma vb.)

• Sıvılar kaplarından düz bir yüzeye dökülmüş, 1 cm derinliğinde ve 1 m2 alanda göllenme oluşturmuş ve ortam kaynama koşullarında buharlaşması-na izin verilmiştir.

Bu denklemin kaynağı Aralık 1987 tarihli ABD Çevre Koruma Ajansı, Fe-deral Acil Durum Yönetim Ajansı, ABD Ulaştırma Bakanlığı, Aşırı Tehlikeli Maddeler içi Acil Durum Planlaması Tehlike Analizi Teknik Kılavuzudur. Ancak yukarda verilen varsayımla-rın iyi değerlendirilmesi son derece önemlidir.

Havalandırma

Bina içindeki havanın akış hızını he-saplamak maksadıyla; rüzgar yönüne, açıklıkların büyüklüğüne, pozisyonuna

ve binanın şekline bağlı olarak hesap-lama formülleri verilmiştir. Havanın menfeze giriş açısı ve menfezdeki engeller (filter, mazgal vb.) nedeniyle havalandırmanın etkinliğinin hesap-lanması için formülasyonlar veril-miştir. Baca (Kaldırma) Etkisi (Stack Effect) formülasyonları eklenmiştir.

Yepyeni Bir Kavram “Arka Plan Yoğunluğu”

Yeni bir kavram “Arka plan yoğun-luğu” değerlendirmesi getirilmiştir. Hesaplanan Vz teorik hacminin kapalı alan V0 hacmi ile karşılaştırılması ile havalandırma derecesi tayin edilmesi mantığı standarttan kaldırılmıştır. Arka plan yoğunluğu, dikkate alınan

hacim içerisinde bir zaman di-limi sonra bulunan yanıcı mad-denin ortalama yoğunluğudur. Bu zaman dilimi boşalma ve havalandırmanın sebep olduğu hava akışı arasında kararlı bir durumun ortaya çıktığı zaman dilimidir.

Delik Kesitleri

2009 versiyonunda delik kesit-leri yer almaz iken 2015 versi-yonunda delik kesitleri verilmiş ve bu şekilde hesaplamalar daha netleşmiştir. Standartta-ki en önemli detay; akışkanın dışarı akacağı deliğin büyüme ihtimaline karşı sızdırmazlığın garantisi istenmektedir. Aksi durumda delik çapı büyümekte ve Bölge (Zone) sınıfı ve yarı çapı da büyümektedir. Örneğin; bir flanş’ın contasının patlama ihtimali olmadığına dair belge-lendirme olmaması durumunda fışkırma şeklinde kaçak olacağı kabul edilmekte ve büyük delik çapı kullanılması istenmek-tedir. Belgelendirmeye sahip çok az conta firması mevcuttur. Conta’nın patlamayacağı garan-tisi alınamaması durumunda ise farklı önlemler gerekecektir.

Sonuç Olarak;

İşyerlerinde potansiyel patlayıcı alan-lar “Zone” lara ayrılmalı ve yönetme-likte belirtildiği şekilde işaretlenmeli-dir. EN 60079-10 sayılı Avrupa Normu, patlayıcı gaz kullanılan alanlarda Bölgelerin belirlemesinde kullanıla-bilecek metodolojiyi vermektedir. Böl-gelendirme süreci olasılığa, potansiyel patlayıcı atmosferin ortamda kalış süresine bağlıdır ve havalandırma bu alanlardaki riskin azaltılmasında ve hem elektriksel hem de elektriksel olmayan tutuşturma kaynaklarının bertaraf edilmesinde kullanılabilecek temel parametredir. Yapılan hesap-lamalar sonucunda çıkan sonuçlara göre patlayıcı alan sınıflamasına yük-sek, orta veya düşük seviye için ZONE

(BÖLGE) önerilerinde bulunulmaktadır.

Patlayıcı ortamların belirlenmesi ile ilgili kullanılan diğer standartlarda ise IEC EN 60079-10-1 standartında verildiği şekilde patlayıcı ortam he-saplama yöntemleri bulunmamakta-dır. Hesaplama yerine deneyimlerden oluşan yaklaşık Zone sınıflandırması örnekleri verilmiştir. Ancak IEC EN 60079-10-1 standartının yeni 2015 versiyonunda tüm bu standartlara atıf yapıldığı ve bu standartlardaki tüm yaklaşımlardan faydanıldığı ve ortak bir standart olarak da önerildiği gözlemlenmiştir.

Muhtemel patlayıcı ortam ihtiva eden işletmelerde bu alanlarla ilgili de-ğerlendirmelerin yapılmaması, bu alanlarda kullanım için uygun olmayan elektriksel ekipmanların kullanılması ve kontrol önlemlerinin uygulanmıyor olması sanayimiz ve bu sanayi te-sislerinde çalışan çalışanlarımız için büyük tehdit oluşturmaktadır. ATEX direktifleri her ne kadar yönetmelik olarak yayınlanmış olsa da işyerlerinin bir çoğunda yanıcı, parlayıcı sıvı, gaz ve toz kimyasal kullanılan alanlardaki prosesler ve ekipmalar bu direktifler yürürlüğe girmeden çok önce yapılmış-tır ve kullanılan elektriksel ekipmanlar yeni yönetmeliklere göre uygun değil-dir. Bu tesislerde kullanılan elektriksel ekipmanların uygun ekipmanlarla değiştirilmesi maaliyet gerektirmekte-dir. Ancak tehlikenin büyüklüğü düşü-nüldüğünde söz konusu ekipmanların uygun ekipmanlarla değiştirilmesi çok küçük bir maaliyet olarak kalacaktır.

İşyerlerinde patlayıcı ortam sınıflama-sını yapacak olan teknik kadroların, patlayıcı ortam BÖLGE’lerinin belirle-mesini doğru yapamaması durumun-da ise bu alanlarda kullanılacak Ex ekipman seçiminin de doğru yapıla-mayacağı açıktır. Kanaatimce, özellikle muhtemel patlayıcı ortamlarda risk değerlendirmesi, patlayıcı ortam sınıf-landırması ve uygun ekipmanların se-çimini yapıcak olan teknik kadroların standartlar konusunda eğitimi ve bilgi düzeyleri de kritik önem taşımaktadır.

Kaynakça1. Çalışanların Patlayıcı Ortamların Tehlikelerinden Korunması Hakkında Yönetmelik2. IEC 60079-10-1:2015 Explosive atmospheres- Classification of areas. Explosive gas atmospheres3. IEC 60079-10-2:2015 Explosive atmospheres - Part 10-2: Classification of areas - Combustible dust atmospheres

Page 24: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

4746

MAKALE Alpaslan GÜRBAYA Sınıfı İş Güvenliği ve Eğitim UzmanıEko Şirketler Grubu / İstanbul Bölge Koordinatörü

Savaştan üç kat daha tehlikeli olan şey nedir?

Savaştan üç kat daha tehlikeli olan şey nedir? John Lloyd ve John Mitchinson’ın “Cahillikler” kitabına konu olan bu sorusunun cevabı ‘iş’tir. Kitapta, içki, uyuşturucu ve savaşlar nedeniyle yılda 650.000 insan ölürken, iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle her yıl 2 milyon insanın öldüğü ve bu haliyle çalışmanın savaşa kıyasla üç kat daha ölümcül sonuçlar doğurduğu anlatılmaktadır.

İlk duyulduğunda inanması güç gibi gözükse de, iş kazası verilerine bakıldığında ne yazık ki doğru bir tanı olduğu ortaya çıkmaktadır. Özellikle son yıllarda iş kazalarının önüne geçebilmek adına birçok ülkede farklı kanun ve yönetmelikler uygulamaya sokulup, çeşitli tedbirler alın-maya çalışılsa da gerçekleşen iş kazalarının sayısı hala ciddiyetini korumaktadır. 2008 yılından itibaren Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği konusunda öne çıkan hukuki değişikliler ortaya ko-nulduğunda; daha sonra iş kazası verileri ile bir karşılaştırma yapılırsa, kaza ve ölüm sayısının hukuki iyileştirmelere rağmen azalmadığı görülecektir.

Savaştan üç kat daha

tehlikeli olan şey nedir?

Son 10 yılda ihmaller doğrultusun-da hayatını kaybeden çalışanların sayıları şu şekildedir:

2005 yılında 1096 işçi2006 yılında 1601 işçi2007 yılında 1044 işçi2008 yılında 866 işçi2009 yılında 1171 işçi

2010 yılında 1454 işçi2011 yılında 1710 işçi2012 yılında 878 işçi2013 yılında 1235 işçi2014 yılında 1886 işçi

2014 yılında meydana gelen 376 bin 769 trafik kazasında 3 bin 524 kişinin hayatını kaybetti ve 285 bin 59 kişinin

de yaralandı.

2013 Yılı İş kazası sayısı 191 bin 389 İş kazası sayısında hayatını kaybe-den çalışan sayısı 1.235

2013 yılsonu itibariyle geçici iş göremezlik süresi (gün) 2 milyon 357 bin 505

Uygulamalar öyle bir hal almaya başlayacak ki, sonunda trafik kazalarını önleme-nin en iyi yolu trafiğe çıkmamak olacak. İş kazalarını önlemenin yolu ise çalışma-mak - çalıştırmamak olacaktır; korkarım.

Yasaları çıkarttık, yönetme-likler düzenledik, mesleki eğitim kursları açtık, çalı-

şanlara, işverenlere, uzman-lara, hekimlere eğitimler

verdik.

Yetmedi; daha uzun gözetim süreleri planladık, parasal

cezaları artırdık.

Kısacası dere tepe düz gittik birde dönüp arkamıza baktık

ki bir arpa boyu yol gittik.

Bu masalın sonunda gökten üç elma düştü; üçü de çalı-

şanlarımızın başına düştü!...

O zaman; zaman yeni şeyler söylemek ve yapmak

zamanıdır.

YASA - EĞİTİM - UYGULAMA - DENETİMDENETİMDE YENİ BİR ANLAYIŞ…

20 Haziran 2012’den, Temmuz 2016’ya geçen zaman diliminde iş sağlığı ve güvenliği yasal sürecini kanun ba-zında tamamlamış olacaktır. Böylece kamu kurumları ve özel sektörde ki tüm tehlike sınıflarında ki iş yerleri de kanun kapsamına alınacaktır.

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun doğru anlaşılması ve uygulama sürecinin hayata geçiril-mesi eğitim yoluyla gerçekleştiril-meye çalışılmıştır. Öyle ki bu süreçte yüzbinlerce çalışana temel iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri verilmiş ve verilmeye devam etmektedir.

Ama iş kazalarının sayısında veya ölümlü iş kazalarında en ufak bir azalma olmamış aksine yıldan yıla artmıştır.

Yazımın başında iş kazalarıyla ilgili verileri paylaşırken arada paylaştığım trafik kazaları istatistikleri bu araya tabi ki kazara karışmadı. Ülkemizin

trafik kazaları problemi de aynı iş kazalarında olduğu gibi yasal birçok düzenlemeye tabi tutulmuş, hatta en son yapılan düzenlemeyle ehliyet al-mak iki yıl gibi uzun süreye yayılmıştır.Uygulamalar öyle bir hal almaya baş-layacak ki, sonunda trafik kazalarını önlemenin en iyi yolu trafiğe çıkma-mak olacak. İş kazalarını önlemenin yolu ise çalışmamak - çalıştırmamak olacaktır; korkarım.

Yasaları çıkarttık, yönetmelikler düzenledik, mesleki eğitim kursları açtık, çalışanlara, işverenlere, uz-manlara, hekimlere eğitimler verdik. Yetmedi; daha uzun gözetim süreleri planladık, parasal cezaları artırdık. Kısacası dere tepe düz gittik birde dö-nüp arkamıza baktık ki bir arpa boyu yol gittik. Bu masalın sonunda gökten üç elma düştü; üçü de çalışanları-mızın başına düştü. O zaman; zaman yeni şeyler söylemek ve yapmak zamanıdır.

Yasa – Eğitim – Uygulama - Denetimİlk üç adımı attık; Denetim’de yapıl-makta yeni olan ne olabilir?

Page 25: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

49

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİ

İKİNCİ BÖLÜM

Hak ve Yükümlülükler

İşverenin İş Sağlığı Ve Güvenliği Hizmetleri İle İlgili Yükümlülükleri MADDE 5

(6) İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri-ni yürütmek üzere işyerinden perso-nel görevlendirmek veya OSGB’lerden hizmet almak suretiyle bu konudaki yetkilerini devreden işverenin bu hiz-metlere ilişkin yükümlülükleri devam eder.

İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARININ GÖREV, YETKİ, SORUMLULUK VE

EĞİTİMLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK

İş Güvenliği Uzmanlarının Görevleri

MADDE 9 – (1) İş güvenliği uzmanları, aşağıda belirtilen görevleri yerine getirmekle yükümlüdür:

a) Rehberlik;

1) İşyerinde yapılan çalışmalar ve yapılacak değişikliklerle ilgili olarak tasarım, makine ve diğer teçhizatın durumu, bakımı, seçimi ve kullanılan maddeler de dâhil olmak üzere işin planlanması, organizasyonu ve uygu-lanması, kişisel koruyucu donanımla-rın seçimi, temini, kullanımı, bakımı, muhafazası ve test edilmesi konuları-nın, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına ve genel iş güvenliği kurallarına uy-gun olarak sürdürülmesini sağlamak için işverene önerilerde bulunmak.

İş Güvenliği Uzmanlarının Yükümlülükleri

MADDE 11 (2) İş güvenliği uzmanları, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yürütülmesindeki ihmallerinden do-layı, hizmet sundukları işverene karşı sorumludur.

İŞYERİ HEKİMİ VE DİĞER SAĞLIK PERSONELİNİN GÖREV, YETKİ,

SORUMLULUK VE EĞİTİMLERİ HAK-KINDA YÖNETMELİK

İşyeri Hekimlerinin Görevleri

MADDE 9 a) Rehberlik;

1) İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri kapsamında çalışanların sağlık göze-timi ve çalışma ortamının gözetimi ile ilgili işverene rehberlik yapmak.

2) İşyerinde yapılan çalışmalar ve yapılacak değişikliklerle ilgili olarak işyerinin tasarımı, kullanılan madde-ler de dâhil olmak üzere işin planlan-ması, organizasyonu ve uygulanması, kişisel koruyucu donanımların seçimi konularının iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına ve genel iş sağlığı kural-larına uygun olarak sürdürülmesini sağlamak için işverene önerilerde bulunmak.

İşyeri Hekiminin Yükümlülükleri

MADDE 11 (2) İşyeri hekimleri, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yü-rütülmesindeki ihmallerinden dolayı, hizmet sundukları işverene karşı sorumludur.

Yönetmelikleri kısaca hatırladıktan

sonra işveren, iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimlerinin görev ve yükümlü-lüklerini incelediğimizde:

İşveren: 24 saat kayıtta gözetim kamerası, iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi: süper ultura bilgiler-le donatılmış insanlar olmalıdırlar.(Görevleri kısmı 2. Fıkra tekrar tekrar okunmalıdır.)

İş kazasının sonucunda işveren yükümlülükleri maddesi sonucunda hiçbir şekilde kurtulamaz.

İşveren de iş güvenliği ve işyeri heki-mine döner ve görevleriniz madde 9. 2 gereğini yerine getirmediniz der ve madde 11. 2’yi gösterirse ne yapacağız?

ÇARE: HERKES ÜSTÜNE KANUNLA DÜŞEN GÖREVİ HARFİYEN YERİNE GE-TİRECEK. / BİLMİYOR YA DA YAPAMI-YORSA BİR BİLENE DANIŞACAK.

İşte tam da burada yeni denetim anlayı-şı devreye girecek.

Aracınıza gösterdiğiniz özeni işyerinize ve çalışanınıza göstermelisiniz.

Aracınız muayenesi öncesi zaman ve para kaybetmemek için özel muayene kuruluşlarına gidip tedbirinizi önceden aldığınız gibi; işveren veya iş güvenliği uzmanı ya da işyeri hekimi olmasay-dı sonumuz böyle demeden önce bir denetim firmasına başvurup * Yasal zorunluluklar* Teorik Bilgiler* Pratikteki Uygulamalar

konusunda eksikliklerin tespitini ve önlemlerin alınmasını sağlamalısınız.

Aracınıza gösterdiğiniz özeni işyerinize ve çalışanınıza göstermelisiniz. Aracınız muayenesi öncesi zaman ve para kaybetmemek için özel muayene kuruluşlarına gidip tedbirinizi önceden aldığınız gibi; iş sağlığı güvenliği konusunda da tedbirinizi önceden almalısınız.

Web Sitenizin ve Verilerinizin Emin Ellerde Olmasına

Ferdi Dal, yaklaşık 10 yıldır bilişim sektöründe faaliyet gösteriyor. İstanbul’da sektörün öncü veri merkezlerinde farklı pozisyonlarda görev yapan Dal, kariyerine son bir yıldır Ankara Labina Hosting’te Satış Geliştirme Uzmanı olarak devam ediyor. ‘’Web sitenizin ve verilerinizin emin ellerde olmasına dikkat edin’’ uyarısını yapan Ferdi Dal ile faaliyet gösterdiği sektör ve bu alanda faaliyet gösteren firmalar hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Türkiye’de hosting sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?Türkiye’de hosting sektörü hızla gelişi-yor. Hızlı büyümenin getirdiği avantaj-ların yanı sıra tabi bazı dezavantajların da oluştuğunu belirtmem gerekiyor. Herkesin pastadan pay alma isteği, reklam bütçelerinin ciddi boyutlara ulaşması, düşük maliyetlerle yurt dışından hizmet alınabiliyor olması, dünya çapında büyük firmaların Türki-ye pazarına girişi ve rekabeti artırmak veya piyasayı tamamen kontrol altına alabilmek için fiyatların düşürülmesi ülkemizde hızla gelişen hosting sektö-rünün dezavantajlarından başlıcaları…

‘’EN UYGUN ÇÖZÜMÜ EN UYGUN FİYAT İLE SUNUYORUZ’’

Labina Hosting’in satış politikasın-dan bahseder misiniz?Biz ilk etapta hizmetlerimiz hakkında kullanıcılarımızı detaylı bir şekilde bilgilendiriyoruz. Daha sonra müş-terilerimize en uygun çözümü, en uygun fiyat ile sunabilmek için gerekli bilgileri kendilerinden detaylı bir şe-kilde istiyoruz. Paylaşılan bu bilgiler doğrultusunda teknik ekibimizle bir-likte hareket ederek, her kullanıcı için kapsamlı bir çalışma yapıyoruz. Son aşamada kullanıcılarımıza, ihtiyaçla-rına uygun olan çözüm alternatiflerini artı ve eksilerini anlatarak sunuyoruz.

Faaliyet gösterdiğiniz sektörde satış sonrası verilen hizmetler de son dere-ce önemli. Bu konuda ne söylersiniz?

Sektörümüzde sunmakta olduğumuz hizmetlerde bizim görevimiz esasında satış sonrasında başlıyor. Biz Labina Hosting olarak, satış sonrasında kul-lanıcının var olan tüm sorunları gideri-lene kadar bizzat ilgileniyoruz. Zaten problemler giderildikten sonra da kul-lanıcılar bize ulaşma ihtiyacı duyma-dan hizmeti sorunsuz olarak almaya devam ediyorlar. Belirli periyotlarda biz kullanıcılarımızla iletişime geçerek hizmetlerimiz ve firmamız hakkında görüşlerine başvuruyoruz. Kısacası biz satış sonrasında müşterisi ile her daim iletişim halinde olan ve bunu son derece önemseyen bir firmayız.

10 yıldır içinde bulunduğunuz sektö-rün en büyük ve çözülmesi gereken problemi sizce nedir?Sektörün en büyük problemlerinin ba-şında bireysel hizmet sunan, ödemeleri uzun periyotlar halinde tahsil edip daha sonrasında bu hizmeti aksatan veya belli bir süre sonra ortadan kaybolan firmalar geliyor. Böylelikle parasını ödediğiniz bir hizmet için muhattap bulamayacağınız can sıkıcı durumlar oluşuyor. Bireysel olarak sunucu sahibi olan kişi veya kişiler hosting hizmeti sunmaya başlıyor ancak gerekli alt-yapıları olmadığı için pek çok aksaklık yaşanıyor. Bunu küçük bir örnekle anlatacak olursak; hosting hizmeti al-dığınız kişinin askere gittiğini düşünün. Hizmet veren kişi ulaşılabilir olmadığı için hizmet kesintiye uğrayabiliyor. Ya-şanabilecek bu tarz ciddi problemlerin çözümü ne yazık ki hiç de kolay değil.

‘’LABİNA, KALİTESİNİ VE GÜVENİ-LİRLİĞİNİ İSPATLAMIŞ BİR FİRMA’’

Az önce de belirttiğiniz gibi hosting sektörü hızla gelişiyor ve pek çok al-ternatif firma bu alanda çalışmalarını sürdürüyor. Peki, bir kişi veya kurum sizce neden Labina’yı tercih etmeli?İçinde bulunduğumuz teknoloji çağın-da internet tarafıyla ilgili olarak yapı-lan yatırımların faydaları tartışılmaz. Bu nedenle internet sitenizin ve veri-lerinizin emin ellerde olduğundan siz de emin olmalısınız. Labina Hosting, uzun yıllardır sektörde hizmet veren, kalitesini ve güvenilirliğini ispatlamış kurumsal bir firmadır ve alanında öncü pek çok kurumsal firmaya hiz-met ve destek sunmaktadır.

Peki, hosting veya sunucu hizmeti al-mayı planlayan kişi ya da kurumlara hangi tavsiyelerde bulunursunuz?Hosting, bayi veya sunucu hizmeti almayı planlayan kullanıcılara ilk tavsiyem birinci kriterlerinin fiyat olmaması. Alacakları hizmetin tüm detaylarını öğrenmeli ve ihtiyaçlarına cevap verip vermediği konusunda değerlendirme yaparak, alanında uz-man kişilere başvurmalarını öneririm. Sektöre yeni girmiş, özellikle bireysel olarak hizmet veren firmalarla çalış-tıklarında olası veri kayıpları ve farklı sıkıntılar yaşayacaklarını göz önünde bulundurmalı ve bu öngörü ile önlem almaları, işinin ehli firmalarla huzurlu bir şekilde çalışmaları son derece önemli olacaktır.

Dikkat Edin

Page 26: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

5150

Firma Prestiji LABİNA BİLİŞİM’denÇocukluğundan itibaren ilgisini çeken bilişim sektörüne 2000 yılında adım attı Cemal Kaan Büyükdenizci. 2005 yılında da hosting sektöründe faaliyet gösteren Labina Bilişim firmasını kurdu. Başta alan adı kayıt, paylaşımlı sunucularda web sitesi yayınlama, bulut ve kiralık sunucu yayınlama, arama motoru optimizasyonu (SEO), sunucu yönetimi ve bakım hizmetleri veren Labina, sektöre yön veren önemli markalar arasında yer alıyor.

Labina Hosting’in kalıcı olmasının sebebi nedir?

Firmamızın uzun vadede tercih edilme-sinin sebeplerini; Güvenlik, süreklilik, esneklik, uygun fiyat, anında teknik des-tek gibi başlıklar altında toplayabiliriz.

Sektörde bilinen sayılı hosting firma-larından olmanızı neye borçlusunuz?

Öncelikle verdiğimiz hizmeti en iyi şe-kilde ve sorunsuz sunabilmek için alt yapımıza çok ciddi yatırımlar yaptık. Yıllar içinde edindiğimiz tecrübeyi, kendi içimizde yaptığımız mühendis-lik ile harmanlayarak, yaşanabilecek kesintileri en aza indirecek bir alt yapı kurduk. İkinci olarak müşteri memnuniyetini her zaman ön plana aldık. Müşteri memnuniyetini bir klişe olarak görmüyoruz, içimizde özüm-seyerek, her gün daha iyisini yapmaya çalışarak sağlamaya özen gösteri-yoruz. Türkiye’de hosting firmaları için yapılan en yoğun şikâyet, hizmet alanın muhatap bulamaması ile ilgili, biz bu konuda en hassas davranan firmaların başında geliyoruz.

Hedef kitlemiz olan KOBİ’leri anlıyo-

ruz, ihtiyaçlarını doğru analiz edip, onlar için en uygun hizmeti sunmaya çalışıyoruz. Son olarak kendimizi ge-liştirmeye ve personelimizin eğitimine çok büyük önem veriyoruz.

Hedef kitlemiz KOBİ’ler dediniz? KO-Bİ’lere ne gibi hizmetler sağlıyorsunuz?

Artık sadece e-mail alıp gönderse bile tüm KOBİ’ler internet teknolojilerini kullanıyor. KOBİ’lerimizin ilk ihtiya-cı alan adı kayıt ( .com, com.tr gibi ) hizmetlerinde onlara danışmanlık ya-parak, en uygun uzantıyı ve alan adını seçmelerinde yardımcı oluyoruz. Son-rasında onların istek ve ihtiyaçlarına göre paylaşımlı hosting, bulut sunucu gibi hizmetlerin seçiminden kurulu-muna kadar her aşamada danışmanlık veriyoruz. KOBİ’lerimiz hizmet aldıkları sürece uzman teknik personelimizden 7 gün 24 saat destek alabiliyorlar.

KOBİ’lerimizi internet teknolojile-rini kullanırken ne gibi tehlikeler bekliyor?

KOBİ’lerimizin, internet hizmetle-rini kullanırken ilk dikkat etmeleri gereken nokta, konusunda uzman ve

kurumsal firmalar ile çalışmaları. De-vamlı kesinti içinde olan bir internet sitesi, yerine ulaşmayan e-mailler KOBİ’lerimizin hem maddi zarara uğramasına hem de itibar kaybına sebep oluyor. Çalıştıkları kurumun, KOBİ’lerimizin değişen ihtiyaçları doğrultusunda yenilikler yapmaya ha-zır bir firma olmasına dikkat etmeleri gerekiyor. Bu konuyu kısa bir örnekle açıklamak gerekirse; 2014 yılının son çeyreğinde Bitlocker adı verilen, firmaların verilerini şifreleyip, şifreyi çözmek için fidye talep eden saldırı-lar çoğaldı, bu tehditlerin yüzde 99’u e-mail mesajı yoluyla yayılmaktadır. Geleneksel antivirüs ve antispam çözümleri bu tehditleri algılamakta yetersiz kalmaktaydı. Labina Bilişim olarak gerekli araştırmaları yapıp, yaşanabilecek sorunların önüne geçebilmek adına Spam Uzmanı adı ile yeni bir servisi müşterilerimizin hizmetine sunduk.

Firma olarak gündemi ve yenilikleri takip ettiğinizi söyleyebiliriz o zaman?

Tabi ki söyleyebiliriz. Zaten Labina Hosting vizyon olarak hem mevcut hem de potansiyel problemlere karşı

çözüm üretmeyi düşünen bir firma oldu her zaman. Müşterilerimizin ve servis alan firmalarımızın, yaşayabi-leceği muhtemel sorunlar hakkında onları uyarmak, gerektiğinde mü-dahale etmek ve tedbirleri önceden almak zorundayız.

Günümüzde çok popüler olan “Bulut Bilişim” KOBİ’lerimize ne gibi avan-tajlar sağlıyor?

Bulut bilişim KOBİ’lerimizin maliyet-lerini düşürürken hizmet verimliliğini arttırmaktadır. Daha 1-2 sene öncesi-ne kadar, e-mail servislerinde yoğun kullanımı olan ve yüksek depolama alanına ihtiyaç duyan KOBİ’lerimiz kendi firmalarının bünyesinde kendi sunucularını satın alıp, Exchange gibi yazılımlar kullanmak zorundaydılar. Bulut bilişimdeki gelişmeler netice-sinde KOBİ’lerimiz sunucu donanımı ve lisans maliyetlerine katlanmadan, firmamızın Kurumsal Mail Hosting hizmeti gibi, senelik çok cüzi mali-yetlerle bu hizmetlere kesintisiz bir şekilde sahip olabiliyorlar. Doğru danışmanlık hizmetleri alınarak

KOBİ’lerimizin mevcut alt yapılarını bulut bilişime doğru kaydırmaları aylık sabit bilişim giderlerinde ciddi tasarruflar sağlayacaktır.

Peki önümüzde ki sene için planladı-ğınız projeleriniz var mı?

Labina Hosting olarak, Kalite Politika-mız bizim için vazgeçilmezdir. Müş-terilerimizin ihtiyaç ve beklentilerini, beklediklerinden daha kaliteli hizmet ile karşılamak temel hedefimizdir. Bu

yönde çalışmalarımız devam ede-cek. Gelişmek için asla bitmeyen bir arayışla, çalışmayla, müşterilerimizin beklentilerine cevap vermeye devam edeceğiz. Çünkü biz önce Müşterimiz için varız.

Önümüzdeki yıl bizim ve müşterileri-miz için çok iyi bir yıl olacak. Kampan-yalarımız, sunacağımız yeni hizmet ve fırsatlar için bizi herkesin web sitemizden ve sosyal medya hesapla-rımızdan takip etmelerini öneriyorum.

Labina Bilişim şirketinin kurucusu Cemal Kaan Büyükdenizci 15 yılı aşkın bir süredir bilişim sektöründe yer almaktadır.

Page 27: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

PROKSİMAL YAPI SİSTEMLERİNDEN ALABİLECEĞİNİZ HİZMETLER:* PVC KAPI PENCERE SİSTEMLERİ * ALÜMİNYUM CEPHE SİSTEMLERİ * KAPAKLI ALÜMİNYUM CEPHE SİSTEMLERİ * YARI KAPAKLI ALÜMİNYUM CEPHE SİSTEMLERİ * STRÜKTÜREL SİLİKONLU ALÜMİNYUM STİCK CEPHE SİSTEMİ * KASETLİ STRÜKTÜREL SİLİKONLU * ALÜMİNYUM STİCK CEPHE SİSTEMİ * CAM BALKON SİSTEMLERİ (CAMLAMA SİSTEMLERİ) * KATLANIR CAM BALKON SİSTEMLERİ * SÜRME CAM BALKON SİSTEMLERİ * ISICAMLI CAM BALKON SİSTEMLERİ * VİTRİN CAMLAMA SİSTEMLERİ * KIŞ BAHÇESİ SİSTEMLERİ * TENTE SİSTEMLERİ * MEMBRAN YAPILAR * PERGOLA SİSTEMLERİ * ALÜMİNYUM KAPI SİSTEMLERİ * SÜRME ALÜMİNYUM KAPI SİSTEMLERİ * KATLANIR ALÜMİNYUM KAPI SİSTEMLERİ

PROKSİMAL

www.proksimal.com / [email protected]

www.proksimalyapi.com / [email protected]

Size özel mekanlar tasarlar...

YAPI SİSTEMLERİ İNŞAAT TAAHHÜT TİC. LTD. ŞTİ.

* Alüminyum Doğrama Sistemleri * Cam Balkon Kapama Sistemleri * Dış Cephe Kaplama Sistemleri * Pergole Sistemleri * Kış Bahçesi

Fabrika: Saray Mahallesi 16. Sok No:8 Kazan / Ankara Tel: +90 312 815 26 22 (pbx) Fax: +90 312 815 26 23Şube: Alınteri Bulvarı No:170 Ostim / Ankara Tel: +90 312 385 32 15 (pbx) Fax: +90 312 385 32 17

Page 28: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

55

KAZAANALİZİ

Mansur Ziya Koç İş Güvenliği KoordinatörüMakina Mühendisi / A Sınıfı IG Uzmanı

KAZAANALİZİ

Mansur Ziya Koç İş Güvenliği KoordinatörüMakina Mühendisi / A Sınıfı IG Uzmanı

Yardımcı Sağlık Personeli İstihdam Yükümlülüğü

20 Temmuz 2013 günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yö-netmelik ile işyerlerinde yardımcı sağlık personelinden hizmet alma yükümlülüğü başladı.

Yönetmelik gereği tüm işyerleri diğer sağlık personeli hizmet almak zorunda.

- Az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde çalışan başına ayda en az 6 dakika, - Tehlikeli sınıfta çalışan başına ayda en az 9 dakika, - Çok tehlikeli sınıfta çalışan başına ayda en az 12 dakika yardımcı sağlık personelinden hizmet alınması yönetmelik gereği zorunlu hale getirilmiştir.

Yardımcı sağlık personeli olarak ifade edilen ve görevi işyeri hekimi ile birlikte çalışarak işyerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin planlamasını ve yürütülmesini sağlamak olan kişilerin kimler olabileceği yönetmelikte belirtilmiş. Buna göre;

Bakanlıkça düzenlenen eğitime katılan ve sınavda ba-şarılı olan ve diğer sağlık personeli olarak belgelen-dirilen hemşireler, sağlık memurları, acil tıp tek-nisyenleri, çevre sağlığı teknisyenleri ve Bakanlık tarafından verilen işyeri hemşiresi belgesine sahip kişiler yardımcı sağlık personeli olarak görev yapabiliyorlar.

01.01.2015 tarihinden sonra görevlendirilecek diğer sağlık personelinde, bakanlıkça verilmiş sertifika şartı aranmakta ve diğer sağlık personeli görevlendirmeyen iş verene idari para cezası uygulanmaktadır.

Diğer sağlık personeli görevlendirmeyen işveren 2015 yılı itibariyle 3.083 TL idari para cezası ile karşı karşıyadır. Aykırılığın tespit edildiği tarihten itibaren kesilmeye başlayan idari para cezası devam eden her ay yenileniyor.

Ancak paradan da önemlisi insan hayatı. Bu kaza analizimizde yardımcı sağlık personelinin ne kadar önemli olduğu gözler önüne serilmektedir.

Herkes H.K. Kadar Şanslı Olmayabilir... İş yerinde sağlık personeli olmasaydı, şu an H.K yaşamıyordu.

İSTATİSTİKİ BİLGİLER Kazanın Olduğu Sektör: İnşaatKaza Tarihi: 18.07.2015Kaza Günü: PerşembeKaza Saati: 14.20 Kazalının Yaşı: 19 Kazalının Cinsiyeti: Erkekİşe Giriş Tarihi: 14.02.2015 Kazalının İş Tanımı: Demir doğrama makinasında elektriğe kapılmaKaza Sonucu: Ağır yara-lanma sonucu hafıza kaybı

KAZA ÖYKÜSÜ

Şantiyede demir doğrama makinasında çalışmakta olan H.K, saat 14.20 civarında makinada ki kaçak nedeniyle elekt-riğe kapılarak kalbi durur.

İş yerinde çalışmakta olan sağlık memurunun müdahalesi ile kalp tekrar çalıştırılarak H.K, yaşama döndürülür. İşyerindeki ambulans ile H.K hastaneye gönderilirken kalp tekrar durur. Sağlık görevlisinin müdahalesi ile tekrar çalıştırılarak hastaneye yetiştirilir. Yoğun bakımda on beş gün kalan H.K, yaşama döner ancak uzun süre konuşmakta ve yemek yemekte sorun yaşamıştır.

H.K, bu sorunları atlamış olmasına rağmen şu an hafıza sorunu yaşamaktadır.

KAZANIN NEDENLERİ

1- Ana ve tali panolarda ya-şam için kaçak akım rölesi olmaması,2- Demir doğrama makina-sında koruma topraklaması olmaması,3- Çalışanda iş ayakkabı-sının tabanının yeterince yalıtkan olmaması,4- Ölçüm sonuçlarının dik-kate alınmaması.

UZMANIN ÖNERİLERİ

1- Tali ve ana panolarda 30 mA kaçak akım rölesi takılmalı,2- Demir doğrama makinasında koruma topraklaması olmalı,3- Makine ve ekipmanların periyodik kontrolleri yapılarak kayıt altına alınmalı,4- Makinalarda çalışan personelin iş ayakkabısı yalıtkan tip olmalı, 5- İş yerinde İlk yardım eğitimi almış tecrübeli çalışan bulunmalı.

5454

Page 29: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

5756

YARGITAYKARARLARI

5656

• İŞ KAZASI

• GEÇİCİ İŞ GÖREMEZLIK DÖNEMİNDE İŞ GÜCÜ KAYIP ORANININ YÜZDE 100 OLARAK ALINIP

GEÇİCİ İŞ GÖREMEZLİK ÖDENEĞİNİN MAHSUP EDİLMESİNİN GEREKMESİ

T.C.YARGITAY

21. HUKUK DAİRESİ

Esas No. 2013/10568 Karar No. 2014/17684

Tarihi: 30.09.2013 İlgili Kanun / Madde 506 S.SSK/16

ÖZET:

- 506 Sayılı Yasa’nın 16. Maddesi’nde iş kazası veya meslek hastalığı dola-yısıyla geçici iş göremezliğe uğrayan sigortalıya her gün için geçici iş göre-mezlik ödeneği verileceği,

- 89. Maddesi’nde ise yatarak tedavi halinde günlük kazancın yansı, ayakta tedavi ettirildiğine günlük kazancın 2/3 oranında ödenek ödeneceği bildirilmiştir.

Geçici iş göremezlik devresinde sigor-talının çalışamadığı dönemde yoksun kaldığı gelirde iş kazası sonucu oluşan maddi zarar kapsamındadır. Raporlu olunan dönemde çalışamayan sigorta-

lının bu dönemde yoksun kaldığı ücreti kadar bir zararının oluşacağı ve bu zararında maddi zarar içerisinde kabul edilmesi gerektiği açıktır. Sigortalının zararlandırıcı olay nedeni ile tedavisi-nin devam ettiği ve çalışamadığı süre-lerde yüzde 100 iş gücü kaybına uğra-dığı kabul edilerek bilirkişi aracılığıyla maddi zarar tespit edilip SGK.’ca ödenmesi gereken geçici iş göremez-lik ödeneği düşüldükten sonra elde edilecek sonuca göre bu dönemdeki maddi zarar belirlenmelidir.

DAVA:

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetin-den doğan maddi ve manevi tazmi-

natın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belir-tildiği şekilde, isteğin kısmen kabu-lüne karar vermiştir. Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi H. Yıldız Kaya tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduk-tan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

KARAR:

1- Dosyadaki yazılara, toplanan delil-lere, hükmün dayandığı gerektirici ne-denlere göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki

diğer temyiz itirazlarının reddine,

2- Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının gideril-mesi istemine ilişkindir. Mahkemece, maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Dava nitelikçe Sosyal Güvenlik Kuru-mu tarafından karşılanmayan zararın giderilmesi istemine ilişkindir.

506 Sayılı Yasa’nın 16. Maddesi’nde iş kazası veya meslek hastalığı dola-yısıyla geçici iş göremezliğe uğra-yan sigortalıya her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verileceği, 89. Maddesi’nde ise yatarak tedavi halinde günlük kazancın yansı, ayakta tedavi ettirildiğine günlük kazan-cın 2/3 oranında ödenek ödeneceği bildirilmiştir. Geçici iş göremezlik devresinde sigortalının çalışamadığı

dönemde yoksun kaldığı gelirde iş ka-zası sonucu oluşan maddi zarar kap-samındadır. Raporlu olunan dönemde çalışamayan sigortalının bu dönemde yoksun kaldığı ücreti kadar bir zara-rının oluşacağı ve bu zararında maddi zarar içerisinde kabul edilmesi gerek-tiği açıktır. Sigortalının zararlandırıcı olay nedeni ile tedavisinin devam ettiği ve çalışamadığı sürelerde yüzde 100 iş gücü kaybına uğradığı kabul edilerek bilirkişi aracılığıyla maddi zarar tespit edilip SGK.’ca ödenmesi gereken geçici iş göremezlik ödeneği düşüldükten sonra elde edilecek so-nuca göre bu dönemdeki maddi zarar belirlenmelidir.

Somut olayda, hükme esas alman hesaba ilişkin bilirkişi raporunda davacının geçici iş göremezlik dönemi olan 10.01.2003 - 11.02.2004 tarihleri aralığındaki zararı hesaplanırken yüz-de 100 iş gücü kaybına uğradığı kabul edilerek değil yüzde 12,1 olan sürekli

işgücü kaybı oranına göre hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu açıkla-malardan yola çıkılarak, davacının yaralanmasına bağlı olarak, raporlu kaldığı dönemde (geçici iş göremezlik dönemi) 100 oranında maluliyetinin bulunduğu kabul edilerek maddi zara-rının hesaplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. 0 halde, davacı tarafın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ:

Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda ya-zılı temyiz harcının temyiz edenlerden davalıya yükletilmesine, 30.09.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Önlemek ödemekten daha ucuzdur. İş Sağlığı Güvenliği kuralları sizi ve işletmenizi korur. Size rağmen sizi koruma çabalarına

duyarsız kalmayın ve lütfen iş sağlığı güvenliği önlemlerini sadece teftişlerde göstermek için belge hazırlamak olarak algılamayın. Unutmayın, iş sağlığı güvenliği kurallarına uymak;

işçinin hayatını, sizin ise işletmenizi ve maddi bütçenizi korur.

Page 30: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

58

MAKALE Uz. Dr. Mehmet ERGİNEkoteknik İSGKlinik Mikrobiyoloji Uzmanı

Biyolojik Tehlike Olarak Belirtilen;

İş Sağlığı ve Güvenliği Açısından

LEGİONELLA PNEUMOPHİLA (LEJYONER) BAKTERİSİNİN ÖZELLİKLERİ NEDİR?

Legionella cinsi içinde yer alan bakteriler, gram negatif çomaklar şeklinde olup genellikle de-ğişken bir şekil alabilen özellik gösterebilirler. Fakültatif ortamda üreyebildikleri gibi oksijenli ortamda daha iyi üreme özelliği gösterebilen mikroorganizmalardır.

Lejyoner hastalığı olarak halk arasında bilinen bu enfeksi-yon, ilk olarak 1976 yılında Philadelphia’da Amerikan

Lejyoner Kongresi sırasında, otelde konaklayan katılımcılar arasında akciğer enfeksiyonu (pnömoni) salgını meydana gelmiştir. Bu salgında 221 kişi etkilenmiş ve 34 kişi bu enfek-siyondan hayatını kaybetmiştir. Bu salgın Amerikan Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) tarafından araştırıla-rak günün koşullarında aylarca süren

tıbbi çalışmalar sonucunda; ölen hastaların akciğerlerinden otopsi ile alınan numunelerden bakteri izole edilerek, sağlık merkezi bilim adam-ları tarafından bakteri LEGİONELLA PNEUMOPHİLA olarak adlandırılarak tanımlanmıştır. Etken tanımlandıktan sonra da yapılan çalışmalarda söz konusu salgın hastalığın ilk olmadığı; daha önce de otellerde ve hastane kaynaklı enfeksiyonlarında salgınlar şeklinde görüldüğü tespit edilmiştir.

Bu nedenle günümüzde bu bakteri enfeksiyonu (lejyoner hastalığı) ile ilgili yönetmeliği Sağlık Bakanlığı hazırlayarak yürürlüğe koymuş ve “legionella” ile ilgili sağlık kontroller-inin yapılmasının önemini belirtmiştir. Ayrıca lejyoner hastalığının toplum sağlığı açısından önemi; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın hazırladığı “Meslek Hastalıkları Re-hber Kitabı”nda meslek hastalıkları arasında yer verilmesiyle de vurgulanmıştır.

Doğada yaygın olarak bulunan bu bakteri (Legionella spp) 40’dan fazla türe ve 20’den fazla serotipe sahiptir. En az 20 serotip; insanlarda enfek-siyon yapabilir. En çok ve en ağır en-feksiyon oluşturan serotipler “serotip 1” ve “serotip 6”dır. Görüldüğü üzere Lejyoner hastalığı (enfeksiyonu) hayati tehlikesi olan bir akciğer iltihabı (pnö-moni) özelliği göstermektedir.

Lejyonella hastalığına neden olan bakteri doğal çevrede yaygın olarak bulunur. Göller, dereler, nehirler gibi yüzey suları, termal su banyoları ve çamurların florasında bulunur. Böylece bu ortamlardan bir şekilde şehir şebeke sularına karışabilir olmasından dolayı; yapay su sistem-lerinde, otel ve diğer yerleşim yerler-indeki binaların su tanklarında, klima sistem soğutma kulelerinde, binaların su sistemindeki durgun alanlarında, musluklar ve duş başlıklarında biriken kireç katmanlarında yerleşebilme özelliğine sahiptir. Bakteri, insan mak-rofaj hücreleri içinde kendini saklaya-bilir. Doğada var olan parazitlerden amiplerin içinde çoğalarak kendini dış ortamın olumsuz koşullarından korur ve yayılımını böylece hızlandırır. Bakteri damlacık yoluyla bulaşır.

Lejyonella hastalığı, hafif seyreden solunum yolu enfeksiyonu belirtiler-inden hayati tehlikesi olan pnömoni (zatürree) ye kadar giden ve ağır du-

Günümüzde bu bakteri enfeksiyonu (lejyoner hastalığı) ile ilgili yönetmeliği Sağlık Bakanlığı hazırlayarak yürürlüğe koymuş ve “legionella” ile ilgili sağlık kontrollerinin yapılmasının önemini belirtmiştir. Ayrıca lejyoner

hastalığının toplum sağlığı açısından önemi; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın hazırladığı “Meslek Hastalıkları Rehber Kitabı”nda meslek

hastalıkları arasında yer verilmesiyle de vurgulanmıştır.

rumlara varan belirtiler gösterebilir. Pnömoni, klasik olarak ateş, halsizlik, baş ağrısı, karın ağrısı, kuru öksürük, nefes darlığı gibi belirtilerle özellik gösterebilir. Ayrıca akciğer dışı bul-gular olarak da bulantı, kusma, ishal, kalpte atım hazında anormallikler ve bilinç bozukluğu gibi belirtiler görül-ebilmektedir.

Hastalık, etkene maruz kalan insan-larda ortalama 2-10 gün sonra klinik özellikleriyle ortaya çıkmaktadır. Bu belirtilerin görülebilmesinde kişinin bazı risk faktörlerini taşıyor olması gerekmektedir. Bunlar; kişinin im-mün sistemi baskılayıcı tedavi alıyor olması, kronik akciğer hastalığının olması, diyabetli olması, sigara-alkol bağımlılığının olması, yaşının 50 ve üzeri olması, kemoterapi tedavisi alıyor olması vs. gibi riskli gruplar olarak gösterilmektedir.

ABD’de her yıl 8 bin -18 bin arasında lejyonella vakası görüldüğü be-lirtilmektedir. Türkiye’de de lejyonella enfeksiyonunun varlığı bilinmekte olup, sağlıklı epidemiyolojik veriler olmadığı için yıllık enfeksiyon sayısı bilinmemektedir. Eksik bilgilere rağmen tüm pnömoniler arasında lejyonella pnömonisi oranı or-talama yüzde 5-10 civarında olduğu düşünülmektedir. Bakteri bulaşan kişilerin ortalama yüzde 1- yüzde 5 inde hastalık oluşabilir. Genellikle

yaz ve sonbahar aylarında salgınlar görülebilir, kış aylarında da sporadik vakalar olabilir.

Teşhis ve tedavide birinci koşul hastalığın akla getirilmesi olup; uygun tahlillerin yapılması; yani balgam-idrar ve serum gibi hastadan alınan numunelerin ilgili laboratuara gönderilmesi ile çıkan sonuçlardan sonra tanım konulmasıdır.

Klasik muayene ve akciğer grafisi spesifik tanıda yetersizdir. Kesin tanı, bakterinin tanımlanması (bakteri-yolojik tanım) ile olmaktadır. Bakteri izolasyonu bakteriyolojik-moleküler olarak PCR ve serolojik olarak yapılabilmektedir.

Bakterinin bulunduğu ve enfeksiyon (lejyonella) oluşumunda rol oynayan riskli ortamlar:

- Tüm doğal su kaynakları- Sıcak ve soğuk su sistemleri- Termal kaplıcalar, yüzme havuzları- Fıskiyeler- Durgun sular- Sosyal tesislerdeki nem vericiler ve klimalar- Duşlar, jakuziler ve başlıkları- Kullanma suyu ve su depoları- Kirli su kalıntıları- Besin ve gıda maddelerinin bulundurulduğu yerler vs. olarak tanımlanmaktadır.

59

Page 31: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

60 61

Bakterinin ortamdan akciğerlere ulaşabilmesi için temel iki prensip sayılabilir:

1- Bakteri üst solunum yoluna yerleşir, buradan akciğere aspira-syon yoluyla; yani ağızdaki bulaşlı materyalin alt solunum yoluna is-temsiz öksürme refleksi ile kaçması sunucunda,

2- Suyun küçük su damlacıkları ile aerosol hale gelmesi ile havada asılı kalan su zerreciklerinin nefes yoluy-la akciğere ulaşması ile olmaktadır.

Lejyonella ile Temel Mücadele Prensibi

Bakterinin yaşama olanaklarını ortadan kaldırmak bunu da düzenli ve periyodik olarak uygulamaya koyabilmektir. Bu durumda fiziksel-kimyasal önlemler ve iyi bir sistem teknik bakımı ile yapılabilir.

Fiziksel önlemler; suyun akıtılması, sıcak suyun ısısının artırılması (yük-sek ısıda bakteri yaşayamaz), temi-zlik, ısıtma boşaltma işlemlerinde

boruların temizlenmesi vs.

Kimyasal önlemler; metal iyonizasy-onu (bakır-gümüş), ozonlama (O3), yüksek klorlamanın (Hiperklorin-asyon) yapılması vs.

Bakteri, klorlanan suda ve depo sularında uzun süre canlı kala-bilir. İyi bir teknik bakım takviminin uygulanması gibi temel başlıklarda KORUNMAYI açıklayabiliriz. Le-gionella (lejyonella) bakterisinin su tesislerinde kolonizasyonunu tam olarak önlemek mümkün olmamakla birlikte, enfeksiyonun gelişmesi, su sistemlerinin yönetimi, kontrol programının bir parçası olarak öne alınması ve uygulanması ile de azaltılabilir.

Alınacak tüm tedbirlerin, yapılacak

test ve uygulamaların amacı salgınların önlenmesidir. Bakteri kaynağı olabilecek tesislerin kontrol programlarının yapılması ve araştırmak için gerekli su nu-munelerinin (usulüne uygun olarak alınan) uzman bir laboratuara gönderilmesi gereklidir. Bu nedenle 2001 yılında Sağlık Bakanlığı, “Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Genelgesi” ile seyahat ilişkili lejy-oner hastalığını kontrol programına almıştır.

Amaç; otellerde, bütün binalarda, sosyal tesislerde çıkabilecek yeni lejyoner hastalığında vaka –kaynak ilişkisinin ortaya konulabilmesi için gereken çalışmaların yapılması ve buralarda salgınların oluşmasını önleyebilmektir. Bu tür tesislerin 2 yıl süre ile bir yandan kontrol

Bakterinin bulunduğu ve enfeksiyon (lejyonella) oluşumunda rol oynayan riskli ortamlar:- Tüm doğal su kaynakları- Sıcak ve soğuk su sistemleri

- Termal kaplıcalar, yüzme havuzları- Fıskiyeler- Durgun sular- Sosyal tesislerdeki nem vericiler ve klimalar

- Duşlar, jakuziler ve başlıkları- Kullanma suyu ve su depoları- Kirli su kalıntıları- Besin ve gıda maddelerinin bulundurul-duğu yerler vs. olarak tanımlanmaktadır.

LÜKS OTELLERDE, KEYİFLİ TATİLLER MUHTEŞEM; ANCAK BİYOLOJİK TEHLİKE’NİN FARKINDA MISINIZ?

programlarının uygulanması; bir yandan da önlemlerin yeterli olup olmadığını araştırmak üzere su ve kültür numunelerinin düzenli olarak gönderilmesi önleyici faaliyetler için gereklidir. Bunların yapılmaması halinde lejyonella bakterisi sağlık sorunu yaşayan bir müşteri, il-gili otel ve işletmeleri için prestij kaybına yol açtığı gibi ciddi kaynak harcanması gereken bina rehabili-tasyonu zorunluluğunu beraberinde getirecektir.

Özetle; İş Sağlığı ve Güvenliği kanu-nuna göre yürürlükteki mevzuatta belirtilen hükümlere göre çalışma ortamında bulunan fiziksel, kimy-asal, biyolojik tehlike kaynakları ve etkileşimi sonucu ortaya çıkabilecek tehlikeler kayda alınacaktır.

Lejyonella bakterisi, biyolojik bir tehlikedir ve bu bakteriyi barındıran sistemler tehlike kaynağı olarak ka-bul edilir. Risk değerlendirme ana-lizlerinde de biyolojik tehlike olarak

kaydedilip değerlendirilmelidir.

Lejyonella böylece bir halk sağlığı sorunu olarak önem arz etmekte ve bu itibarla kaynakların ve sistemler-in periyodik kontrollerinin yapılması, epidemiyolojik araştırmaların kaydedilmesi ve tüm ilgili iş yerler-inde çalışan personelin bu konuda eğitilerek bilinçlendirilmesi; böylece eğitimli personelin bulundurulması hastalığın önlenmesinde önemli bir yer tutacaktır.

Page 32: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

62

MAKALE Uz. Dr. Yasemin Duranİşyeri Hekimi Ekoteknik İSG ve Çevre Hizmetleri

63

Mesleki

Cilt HastalıklarıDeri, endüstride en fazla zarar gören organdır. Meslekle ilgili hastalıkların yüzde 35’i deri hastalıklarından meydana gelir. Ancak bu hastalıkların “Meslek Hastalığı” olarak bildirimi yeterince yapılmaz.

Birçok mesleki deri hastalığı, sanayide kullanılan 90 binden fazla kimyasala temas nede-niyle oluşur.

Bugün itibariyle yaklaşık 2 bin kim-yasalın temas dermatitine yol açtığı saptanmıştır.

İşçilerin var olan önceki hastalıkları da kimyasal temasla artabilir.

Bir Dermatoz, Mesleksel mi?

• Aynı meslek kolun-daki diğer işçi ya da çalışanlar da benzer dermatozların varlığı

• Etkenle temas ile dermatitin ortaya çıkışının arasındaki zamanın uygunluğu

• Lezyonların yapı, yerleşim ve dağı-lımı ile olası etkenle temas arasında

bağlantı olması

• Öykü ve fizik muayene bulgularının, yama ve /veya deri

• “prick” testi sonuçları ile destek-lenmesi

En sık kontakt dermatit ile karşılaşı-lır ve bu; Temas (Kontakt) Dermatit Kompleks patofizyoloji, çeşitli doğal

öyküsü ve klinik görünümleri olan bir hastalıktır.

Bu durum allerjik kontakt dermatitle kontrast oluşturur çünkü allerjik kon-takt dermatitte spesifik bir kimyasal ajanın varlığı söz konusudur.

Birçok faktör irritan reaksiyonları tetikleyebilir.

• İrritan maddenin özellikleri (pH, çözünürlük, fiziksel durumu, konsant-rasyonu)

• Çevresel faktörler (ısı, nem, basınç)

• Kolaylaştırıcı kişisel faktörler (yaş, cinsiyet, etnisite, var olan ya da önceki deri hastalığı, etkilenen bölge)gibi faktörler hastalığın oluşumunda önemlidir.

İrritan kontaktdermatit mesleki cilt hastalıklarının en yaygın formunu oluşturur, ABD’de mesleki dermatitle-rin yüzde 80’ini oluşturmaktadır.

Akut etkilenimde derideki lezyonun sınırları genellikle belirgin asimetrik-tir. Tek bir temasla güçlü yanığa ben-zer bir etki oluşabilir. İrritan madde deriye zarar verir sıklıkla koroziv bir etkiyle hızlı şekilde kişinin derisinde etkisini gösterir. Güçlü alkaliler asit-ler, metaller ve tuzları, bir çok organik madde bu şekilde etki gösterebilir.

Akut gecikmiş reaksiyonda ise deride 8-24 saat sonra lezyon oluşumu mey-dana gelir. (Dithranol ve tretionin).

İrritan reaksiyonda ise ki özellikle kuaförlerde ve metal işçilerinde göz-lenir, subklinik bir tablodur. Genellikle bileklerde başlar, ellerin arka yüzüne ve önkola yayılır. Genellikle kendi ken-dine geriler ya da kümülatif lezyonla-ra dönüşür.

Kümülatif reaksiyonlarda; çoklu ya da uzamış eritem, kuruluk, yama tarzı döküntüler, hiperkeratozis, kaşıntı, ağrılı fissürler oluşur.

Mesleki kontakt dermatitlerin arasında;

I. Bot dermatitiII. Fİberglass dermatitiIII. Çimento yanıkları da sık karşılaştı-ğımız dermatitler arasındadır.

Bot Dermatiti

• Ayak sırtında allerjik dermatit, ça-lışma botundan kaynak alır. Mercap-tobenzothiazole en yaygın allerjendir. Kauçuk ve yapıştırıcılarda, antifrizde, deterjanlarda,fungusid ve pire kovu-cularda bulunur.

Fiberglass Dermatiti;

• Fiberglass yapağı ve tekstil olmak üzere iki türde 1930’lardan beri üretil-mektedir. Fiberglas ile temas irritas-yon oluşturur, kaşınma, batma hissine yol açar, deri kabarır.Makülopapüler bir döküntüye neden olur.

Selobant testi ile fiberglass partikül-leri mikroskopta gösterilebilir.

Page 33: Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 ...€¦ · Çubuk Yolu Güldarpı Köyü 06760 Çubuk / Ankara - Tel: +90 312 827 14 12 (pbx) Fax: +90 312 827 14 14

www.ekoteknikisg.com www.ekoteknikcevre.com

TÜRKAK Akreditasyonu ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

yetki belgemizle

İSG Mevzuatı kapsamında; toz, gürültü, termal konfor, aydınlatma,

titreşim, iç ortam gaz

Çevre Mevzuatı kapsamında; emisyon, imisyon ve gürültü

ölçümleri konusunda hizmetinizdeyiz.

Ekoteknik İSGÇevre Laboratuvarı

Çimento Yanığı

• Nemli çimentoya temasla şiddetli çimento yanıkları oluşabilir.

Çimentonun kalsiyum oksit ve hidrok-sit barındırması sonucu yüksek alkali özelliği nedeniyle yakıcı özelliği vardır.

Yanıklar ıslak çimentoüzerinde diz çökmek ya da ayakla çimentoyu sürü-mek sırasında gerçekleşir.

Eldivenlerin ve botlarınbulaşma olduktan sonrageç çıkarılması yanık oluşmasında ana nedendir.Temizlikte gecikme, yanığı derinleştirir.

DERMATİTLERDE TANI;

Allerjik ve irritan dermatit ayırımında yama testi kullanılarak Pozitif yama testi ile konur. MESLEKİ DERMATOZ TEDAVİSİ;

• Deri hijyeni

• Koruyucu maske, gözlük kullanıl-ması, koruyucu iş eldivenlerinin içine pamuklu iç eldivenler giyilmesi,

• Kuruyan ellerin nemlendirilmesi ve koruyucu kremler kullanılması,

• İşyeri hijyeni, ayrıntılı kayıt, yerine

koyma, havalandırma, kapalı sistem-lerle çalışılması önemlidir.

• Bilgilendirme ve eğitim

Dermatitlerden korunmak için, KKD kullanmaya özen göstermeli, el ve ayaklarınızın hijyenini iyi korumalı ve ıslak nemli kalmamalarına dikkat etmelisiniz. Dermatitlerin tedavileri vardır. fakat bir dermatit ne kadar kronikleşirse tedavisi de bir o kadar zorlaşacaktır. bu yüzden dermatolo-jik hastalıklarda, teshis ve tedavinin zamanı, irritan maddeyle temasın öncelikli olarak farkedilip kesilmesi, hastalığın durumu ve gidişatını da etkileyecektir.