Upload
others
View
2
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS TEZİ Okan İÇTEN SORGUM BİYOKÜTLESİNDEN SULU FAZ REFORMLAMA İLE HİDROJEN GAZI ELDESİ
KİMYA ANABİLİM DALI
ADANA, 2011
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
SORGUM BİYOKÜTLESİNDEN SULU FAZ REFORMLAMA İLE
HİDROJEN GAZI ELDESİ
Okan İÇTEN
YÜKSEKLİSANS TEZİ
KİMYA ANABİLİM DALI Bu tez …/…/2011 Tarihinde Aşağıdaki Jüri Üyeleri Tarafından Oybirliği İle Kabul Edilmiştir. Dr. Arif HESENOV Prof.Dr. Oktay ERBATUR Yrd.Doç.Dr. Belgin GÖZMEN DANIŞMAN ÜYE ÜYE Bu tez Enstitümüz Kimya Anabilim Dalında hazırlanmıştır. Kod No
Prof. Dr. İlhami YEĞİNGİL Enstitü Müdürü
Bu çalışma Çukurova Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir. Proje No: FEF 2011 YL4 Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.
I
ÖZ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
SORGUM BİYOKÜTLESİNDEN SULU FAZ REFORMLAMA İLE HİDROJEN GAZI ELDESİ
Okan İÇTEN
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
KİMYA ANABİLİM DALI
Danışman : Dr. Arif HESENOV Yıl : 2011, Sayfa :76 Jüri : Dr. Arif HESENOV
: Prof. Dr. Oktay ERBATUR : Yrd. Doç. Dr. Belgin GÖZMEN Bu çalışmada lignoselülozik biyokütle kaynağı olan sorghum hidrolizatı hidrojence zengin gaz elde etmek için “Kesiksiz Sulu Faz Reformlama” (APR) işlemi gazlaştırılmıştır. Kuru bazda 285,7 g öğütülmüş biyokütle (sorghum) subkritik (100oC<T<374,2oC) su ortamında ve 4060 Psi basınçta hidroliz edilmiştir. Gazlaştırma deneyleri ise kesiksiz sulu faz reformlama sisteminde gerçekleştirilmiştir. Hidrolizatların APR sistemi ile gazlaştırılmasında Raney Ni 2400 katalizörlerü kullanılmıştır. Gazlaştırma çalışmalarında farklı sıcaklık ve farklı akış hızları denenmiştir. APR çalışmasında gazlaştırma koşullarına bağlı olarak çeşitli oranlarda H2, CH4 ve CO içeren gaz karışımları elde edilmiştir. Düşük akış hızlarında ve sıcaklığın arttırılmasıyla gaz oluşumu artmaktadır. Sıcaklığının arttırılmasıyla geriye kalan sulu çözeltinin toplam organik karbon (TOC) değeri azalmaktadır. Anahtar Kelimeler: Lignoselülozik biyokütle, Kesiksiz APR, Raney Ni, Hidrojen
II
ABSTRACT
MSc THESIS
HYDROGEN PRODUCTION FROM SORGHUM BY AQUEOUS PHASE REFORMING PROCESS
Okan İÇTEN
ÇUKUROVA UNIVERSITY
INSTITUTE OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES CHEMISTRY DEPARTMENT
Supervisor : Dr. Arif HESENOV Year : 2011, Pages :76 Jury : Dr. Arif HESENOV
: Prof. Dr. Oktay ERBATUR : Asst. Prof. Dr. Belgin GÖZMEN
In the present study, hydrolysates of sorghum lignocellulosic biomass were gasified by continuous aqueous-phase reforming (APR) technique for hydrogen rich gas production. For this conversion, 285,7 g dry basis of ground sorghum biomass was hydrolysed under subcritical water condition (100oC<T<374,2oC) and 4060 psig pressure. Gasification experiments of hydrolysates were performed in a pilot-scale continuous-flow APR system which was constructed by our group. Raney nickel was used as reforming catalyst in all gasification experiments. Various gasification temperatures and flow rates of hydrolysate feeds were tested for efficient conversion. The resultant gas mixtures were composed of H2, CH4 and CO in various proportious depending on gasification conditions. Gas formation was increased by increasing the temperature and the low flow rates. The value of total organic carbon in the remaing aqueous solution decreased by increasing the temperature. Keywords: Lignocellulosic biomass, continuous APR, raney Ni, hydrogen
III
TEŞEKKÜR
Yüksek lisans çalışmam süresince beni yönlendiren, her türlü desteği, yardımı
ve anlayışı gösteren değerli danışman hocam Öğr. Gör. Dr. Arif Hesenov’a, görüş
ve bilgilerinden yararlandığım sayın hocam Prof. Dr. Oktay Erbatur’a ve Yrd. Doç.
Dr. Sibel Irmak’a ve teknik konulardaki yardımlarından dolayı Dr. Osman Malik
Atanur’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Çalışmalarımdaki katkı ve yardımlarından
dolayı değerli arkadaşlarım Bahar Meryemoğlu, Burçak Kaya, Mehtap Kurtuluş,
Tuğba Balın’a çok teşekkür ederim.
Her konuda yardım ve desteğini esirgemeyen aileme sonsuz teşekkür ederim.
IV
İÇİNDEKİLER SAYFA
ÖZ........................................................................................................................ I
ABSTRACT...........................................................................…......................... II
TEŞEKKÜR...............................................…….................................................. III
İÇİNDEKİLER…………………………………………………………............ IV
ÇİZELGELER DİZİNİ……………..………………………………………….. VIII
ŞEKİLLER DİZİNİ............................................................................................. X
SİMGELER VE KISALTMALAR..................................................................... XII
1.GİRİŞ.......................................................................................………............. 1
1.1. Dünyada ve Türkiye’ de Enerji Kaynakları ve Kullanımı……………… 3
1.2. Enerji Kaynakları …………...………………………………….............. 5
1.2.1. Birincil Enerji Kaynakları………………………………………... 5
1.2.2. İkincil Enerji Kaynakları…………………………………………. 6
1.2.3. Hidrojen Enerjisi ……………………............................................ 6
1.3. Lignoselülozik Materyalin Kimyasal Yapısı…………...……………..... 9
1.3.1. Selüloz……………………………………………………………. 10
1.3.2. Hemiselüloz……………………………………………………… 11
1.3.3. Lignin.............................................................................................. 12
1.4. Lignoselülozik Biyokütle Kaynakları…………………………………... 15
1.4.1. Sorgum Özellikleri……………………………………………….. 18
1.5. Sulu Faz Reformlaması (Aqueous Phase Reforming, APR) ile Hidrojen
Gazı Üretimi……………………………………………….......................
20
1.6. APR’de Kullanılan Organik Materyalin Niteliğinin Hidrojen Oluşumuna Etkisi………………………………………………………...
24
1.7. Şekerlerden Hidrojen Üretimi…………………………………………... 24
1.8. Katalizörler……………………………………………………………... 25
1.8.1. Katalizör Seçimi ile İlgili Kriterler………………………………. 27
1.8.2. Katalizör Hazırlama Yöntemleri…………………………………. 28
1.8.2.1. Çöktürme Yöntemi………………………………………. 28
1.8.2.2. Emdirme Yöntemi……………………………………….. 29
V
1.8.3. Destekli Katalizörler……………………………………………... 29
1.8.4. Raney Katalizörler……………………………………………….. 31
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR............................................................................. 35
3. MATERYAL VE METOT............................................................................ 39
3.1. Biyokütle Materyalleri………………………………………………….. 39
3.1.1. Kullanılan Kimyasal Maddeler…………………………………... 39
3.1.2. Kullanılan Araç ve Gereçler……………………………..…......... 41
3.2. Metot………………………………………………………………........ 41
3.2.1. Batch Tipi Reaktörlerde Yapılan Deneyler………………………. 41
3.2.1.1. Biyokütlenin Hidrolizi ve Hidroliz Çözeltilerinin
Analizleri……………………………………………….
41
3.2.1.2. Hidroliz Çözeltilerinin Batch Tipi Reaktör İçinde
Gazlaştırılması (APR) ve Gaz Analizleri………………...
42
3.2.2. Katalizör Geliştirme Çalışmaları …………................................... 43
3.2.2.1. Destek Materyalleri Üzerine Süperkritik Karbon Dioksit
Ortamında Metal Yüklenmesi…………………………… 44
3.2.2.2. Destek Materyalleri Üzerine İmpregnasyon Yöntemi ile
Metal Yüklenmesi………………………………………..
44
3.2.3. Kesintisiz Sulu Faz Reformlama Sistemi İçin Yapılan Deneyler... 45
3.2.3.1. Kesintisiz Sistem ile Hidroliz Çözeltilerinin
Gazlaştırılması (APR) ve Gaz Analizleri………………...
45
4. BULGULAR VE TARTIŞMA...................................................................... 49
4.1. Batch Tipi Reaktörlerde Yapılan Deneyler…………………………….. 49
4.1.1. Sorghum Biyokütlesinin Hidrolizi ve Hidroliz Çözeltisinin
Gazlaştırılması……………………………………………………
49
4.1.2. Batch Tipi Reaktörlerde Ticari Katalizörlerle Gazlaştırma……… 49
4.1.3. Çeşitli Destek Materyallerinin Kullanılmasıyla Hazırlanan
Katalizörlerin Gazlaştırma Etkinliklerinin İncelenmesi………….
50
4.1.3.1. Norit SuperDarco (Granül Aktif Karbon)……………….. 51
4.1.3.2. Süperkritik Ortamda Farklı Destek Materyallerine
Yüklenen Pt Katalizörünün Gazlaştırma Etkinliği………. 52
VI
4.1.3.3. Norit ELORIT 8028-0 (Toz Aktif karbon)……………… 53
4.2. Kesintisiz Sulu Faz Reformlama Sistemi ile Yapılan Gazlaştırma
Deneyleri………………………………………………………………… 55
4.2.1. Gazlaştırma Sıcaklığının Etkisi…………………………………... 55
4.2.2. Sisteme Beslenen Biyokütle Hidrolizatı Akış Hızının Etkisi……. 56
4.2.3. Etilen Glikol’ün Kesintisiz Sistemde Gazlaştırılması……………. 58
4.2.4. TOC Analizi……………………………………………………… 60
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER................….........................................…..... 63
KAYNAKLAR.............................................................................…….............. 55
ÖZGEÇMİŞ...............................................................................................…..... 75
EKLER………………………………………………………………………… 76
VII
VIII
ÇİZELGELER DİZİNİ SAYFA
Çizelge 1.1 Enerji Kaynaklarının Sınıflandırılması (Onbaşıoğlu,
2005)…………………………………………………………
5
Çizelge 1.2 Hidrojenin diğer yakıtlarla karşılaştırılması (Şen,
Karaosmanoğlu, Şahin,2002) ………………………………..
8
Çizelge 1.3 Bazı lignoselülozik maddeler ve bileşenleri (Parisi,
1989)…………........................................................................
10
Çizelge 1.4 Sorgumun popüler olan bazı enerji bitkileri ile
karşılaştırılması………………………………………………
18
Çizelge 1.5 Katalizör desteklerinin seçiminde fiziksel ve kimyasal
parametreler.............................................................................
31
Çizelge 3.1 Sorghum (Green Go) biyokütlesinin nem, kül ve CHN analiz
sonuçları …………………..…………………………………
39
Çizelge 4.1 Sorghum hidrolizatının ticari katalizörler ile gazlaştırılması
sonucu oluşan gaz kompozisyonu …………………………...
50
Çizelge 4.2 Kullanılan katalizör destek materyallerinin özellikleri ……... 50 Çizelge 4.3 SuperDarco destek materyali kullanılarak hazırlanan
katalizörlerle yapılan gazlaştırma deneyi sonuçları ve oluşan
gazların kompozisyonları ……………………………………
52
Çizelge 4.4 Farklı destek materyali tutturulan Pt katalizörlerle yapılan
gazlaştırma deneyi sonuçları ve oluşan gazların
kompozisyonları ……………………………………………..
53
Çizelge 4.5 Norit Elorit destek materyali kullanılarak hazırlanan
katalizörlerle yapılan gazlaştırma deneyi sonucu oluşan
gazların kompozisyonları ……………………………………
54
Çizelge 4.6 Farklı sıcaklıkta sorghum hidroliz çözeltisinin kesintisiz
sistem ile yapılan gazlaştırma sonucu oluşan gazların %
bileşimi (Kullanılan hidroliz çözeltisinin miktarı: 250 ml,
Akış Hızı: 10 ml/dk) …………...............................................
57
IX
Çizelge 4.7 Farklı akış hızlarında sorghum hidroliz çözeltisinin
kesintisiz sistem ile yapılan gazlaştırma sonucu oluşan
gazların % bileşimi (Kullanılan hidroliz çözeltisinin miktarı:
250 ml; Sıcakılk 240°C) ……………….................................
57
Çizelge 4.8 Etilen glikol’ün kesintisiz sistemde gazlaştırması sonucu
oluşan gazların % bileşimi.(Kullanılan etilen glikol
çözeltisinin miktarı: 250 ml, Akış Hızı: 10 ml/dk; Sıcaklık:
220°C) ……………………………………………………….
59
Çizelge 4.9 Farklı sıcaklık ve akış hızında sorghum hidroliz çözeltisi ve
etilen glikolün kesintisiz sistemde yapılan gazlaştırmasında
litre reaktör hacmi başına oluşan hidrojenin mol sayısı ve
hacmi ………………………………………………………...
59
X
ŞEKİLLER DİZİNİ SAYFA
Şekil 1.1 Dünya’da üretilen elektrik enerjisinin kaynaklara göre dağılımı …. 3
Şekil 1.2 Dünyanın toplam enerji üretim ve tüketimi (Energy Information
and Administration, 2007) …………………………………………
4
Şekil 1.3 Hidrojen enerji sisteminin şematik gösterimi (Ün, 2003) ………... 7
Şekil 1.4 Selülozun yapısı (Valenzuela, 2006) ……………………………… 10
Şekil 1.5 Bazı hemiselüloz yapılar (a) Galactoglukomannan;
(b)Arabinoglukuronoksilan. (1) β-D-glukopiranoz; (2) α-D-
galaktopiranoz; (3) β-D-mannopiranoz; (4) β-D-ksilopiranoz; (5)
α-L-arabinofuranoz (Valenzuela, 2006) …………………………..
12
Şekil 1.6 Lignini oluşturan yapılar a) koniferil alkol; b) p-kumaril alkol; c)
şiringil alkol (Valanzuela, 2006) …………………………………..
14
Şekil 1.7 Buğday samanı lignini için önerilen yapı (Sun ve ark., 1997) …… 15
Şekil 1.8 Güneş ışınının fotosentezde kullanılabilecek kesrini gösteren
grafik (Zhu ve ark., 2008) …………………………………………
16
Şekil 1.9 Dünyada en fazla sorgum üretimi yapan ülkeler ve dünya toplam
üretimindeki payları (Anonim, 2002) ……………………………...
19
Şekil 1.10 Önemli sorgum üreticisi ülkelerdeki tane verimleri (Anonim,
2002) ……………………………………………………………….
19
Şekil 1.11 Etilen glikolün sulu faz reformalaması esnasında gerçekleşen olası
reaksiyon yolları (Tanksale ve ark., 2010) ………...………………
23
Şekil 1.12 Fruktozun sulu faz reformlama mekanizması ……..……………… 25
Şekil 3.1 Yetiştirdiğimiz sorghum bitkileri a) Sugar Graze II ve b) Green
Go…………………………………………………………………..
40
Şekil 3.2 Kesintisiz sulu faz reformlama sisteminin akış diyagramı ……….. 46
Şekil 3.3 Kesiksiz sulu faz reformlama sistemi …………. .……..………….. 47
XI
Şekil 4.1 Aktif karbon üzerine impregnasyon yöntemiyle metal yüklenmiş
katalizörlerin TEM görüntüleri. (a) Pt yüklenmesi (partikül
boyutu: 10,68±3,76). (b) Pt-Ni yüklenmesi (partikül boyutu:
15±6,32)……………………………………………………………
54
Şekil 4.2 Farklı sıcaklıkta sorghum hidroliz çözeltisinin raney nikel
katalizörü ile kesintisiz sistemde yapılan gazlaştırma deneyleri
sonrası sulu çözeltideki TOC değerleri ……………………………
60 Şekil 4.3 240°C’de farklı akış hızlarında sorghum hidroliz çözeltisinin raney
nikel katalizörü ile kesintisiz sistemde yapılan gazlaştırma
deneyleri sonrası sulu çözeltideki TOC değerleri …………………
61 Şekil 4.4 220°C’de etilen glikolün kesintisiz sistem ile yapılan gazlaştırma
deneyleri sonrası sulu çözeltideki TOC değerleri …………………
61
XII
SİMGELER VE KISALTMALAR
AC : Aktif Karbon
Ar : Argon
C : Karbon
FT-IR : Fourier Transformed Infrared
GC : Gas Chromatography (Gaz Kromatografisi)
HPLC : Yüksek Performanslı Sıvı Kromatografisi (High Performance Liquid
Chromatography)
TOC: Toplam organik karbon
Ni : Nikel
Pd : Paladyum
Pt : Platin
Ru : Rutenyum
SEM : Scanning Electron Microscopy (Taramalı Elektron Mikroskop)
TCD: Thermal Conductivity Detector (Termal İletkenlik Dedektör)
TEM : Tranmission Electron Microscopy (Geçirimli Elektron Mikroskop)
XIII
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
1
1. GİRİŞ
Son yıllarda hızla sanayileşme, nüfus artışı, kentleşme ve yaşam düzeyinin
yükselmesi gibi etkenler yalnız Türkiye’de değil, tüm dünyada enerji tüketimini
arttırmış, bu da fosil enerji kaynaklarının hızla tükenmesine yol açmıştır. Aynı
zamanda fosil kaynaklı enerji üretimi ve kullanımı, insan ve çevre sağlığı üzerinde
olumsuz etkiler meydana getirmektedir. Bu olumsuz etkiler, başta hava kirliliği
olmak üzere çeşitli çevre sorunlarını meydana getirmektedir. Örneğin, kömür
yakıldığında, yakılan her gram kömür başına yaklaşık 4 gram karbondioksit (CO2)
açığa çıkmaktadır. Gerekli tedbirler alınmadığı yanma olaylarında yakılan kömürün
dört katı ağırlığında CO2 atmosfere verilerek sera etkisine sebep olunmaktadır (Altın,
2004).
Birincil enerji kaynaklarında dışa bağımlılık Türkiye’de %72,6’dır (Şen,
2007). Fosil yakıt enerjisi kıtlaştıkça, Türkiye gelecek yıllarda, enerji kıtlığı, enerji
fiyatlarında belirgin artış ve enerji güvensizliği ile yüz yüze kalacaktır. Bu sebeple de
yenilenebilir enerji kaynaklarının ve teknolojilerinin geliştirilmesi, Türkiye’nin
sürdürülebilir ekonomik gelişimi için artan şekilde önem kazanmaktadır (Demirbaş,
2006).
Gelinen noktada, fosil kaynaklı enerji üretim ve kullanımından kaynaklanan
çevresel olumsuzluklar ve fosil kaynaklarının kısıtlılığı gibi konular göz önünde
bulundurulduğunda, çevresel olumsuzlukları az olan ve kaynak kısıtlılığı
göstermeyen yeni ve yenilenebilen enerji kaynaklarına yönelmek gerektiği açıkça
görülmektedir. Ayrıca, yenilenebilir enerji kaynaklarının sahip olduğu çevresel
olumlu etkiler, bu kaynakların fosil yakıtlarına kıyasla çevresel açıdan tercih
edilmesinin kolay ve yaygınlaşmasının hızlı olmasını sağlayacaktır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının ilk çevresel olumlu etkisi,
fosil kaynaklı enerji üretim ve kullanımının meydana getirdiği zararın durdurulması
olacaktır. Zararın bir anda durdurulması yeterli olmayacak, fosil yakıtların
kullanımından meydana gelen şimdiye kadarki zararın düzeltilebilmesi için gerekli
zaman zarfında da fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması
gerekecektir. İşte bu sebeple, günümüz klasik enerji kaynaklarına ek olarak, yeni ve
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
2
yenilenebilir enerji kaynağı olarak isimlendirilen güneş, rüzgâr, jeotermal, hidrojen,
deniz-dalga enerjileri ve biyokütle gibi enerji kaynakları üzerine çalışmalar ve
araştırmalar yapılmakta ve uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Modern biyokütle
enerjisi kullanımına geçilmesi ülke ekonomisi ve çevre kirliliği açısından önem
taşımaktadır. Birçok ülke bugün kendi ekolojik koşullarına göre en uygun ve en
ekonomik tarımsal ürünlerden alternatif enerji kaynağı sağlamaktadır. Türkiye de bu
potansiyele, ekolojik yapıya sahip ülkeler arasındadır (Tügiad, 2004,). Türkiye
biyokütle materyal üretimi açısından, güneşlenme ve alan kullanılabilirliği, su
kaynakları, iklim koşulları gibi özellikleri uygun olan ülkedir. Ülkemizde yeni ve
yenilenebilir enerji kaynakları üretimi, toplam kömür üretiminden sonra ikinci en
yüksek üretime sahiptir. Bu kaynakların yaklaşık üçte ikisini biyokütle
oluşturmaktadır. Geri kalan üçte birlik yenilenebilir enerji kaynağının da büyük
çoğunluğunu hidroelektrik enerji meydana getirmektedir. Görüldüğü gibi ülkemiz
için biyokütlenin büyük bir önemi vardır. Bu durum uygun süreçler geliştirilerek
biyokütlenin enerji kaynağı olarak değerlendirilmesinde yapılacak olan çalışmaların
önemini de arttırmaktadır (Türkiye Enerji Raporu, 2003).
Bitkilerin ve canlı organizmaların kökeni olarak ortaya çıkan biyokütle,
genelde güneş enerjisinin fotosentez yardımıyla depolayan bitkisel organizmalar
olarak adlandırılır. Biyokütle, bir türe veya çeşitli türlerden oluşan bir topluma ait
yaşayan organizmaların belirli bir zamanda sahip olduğu toplam kütle olarak da
tanımlanabilir. Biyokütleyi aynı zamanda bir organik karbon olarak da kabul etmek
olanaklıdır. Bitkilerin fotosentezi sırasında kimyasal olarak özellikle selüloz şeklinde
depo edilen ve daha sonra çeşitli şekillerde kullanılabilen bu enerjinin kaynağı
güneştir. Güneş enerjisinin biyokütle biçimindeki depolanmış enerjiye dönüşümü,
insan yaşamı için esastır. Canlı organizmaların fotosentez sonucu oluşması ve bütün
yaşamın güneş enerjisinin depo edildiği oksijene bağlı olması yenilenebilir enerji
oluşturan fotosentez olayının önemini açıkça göstermektedir. Fotosentez yoluyla
enerji kaynağı olan organik maddeler sentezlenirken tüm canlıların solunumu için
gerekli olan oksijeni de atmosfere verir. Üretilen organik maddelerin yakılması
sonucu ortaya çıkan karbondioksit ise, daha önce bu maddelerin oluşması sırasında
atmosferden alınmış olduğundan, biyokütleden enerji elde edilmesi sırasında çevreye
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
3
CO2 salımı açısından korunmuş olacaktır. Görüldüğü gibi bitkiler yalnız besin
kaynağı değil, aynı zamanda çevre dostu yenilenebilir enerji kaynaklarıdır. Bütün
bunların ötesinde, bitki yetiştirilmesi, güneş var olduğu süre süreceği için, biyokütle
tükenmez bir enerji kaynağıdır.
1.1. Dünyada ve Türkiye’de Enerji Kaynakları ve Kullanımı
Enerjinin verimli kullanımı ve ülkelerin gelişimlerindeki payı önemli ölçüde
enerji kaynaklarının yeterliliğine bağlıdır. Yirmi birinci yüzyıl ortalarına kadar,
Dünya enerji talebinin büyük bir kısmı fosil yakıtlardan karşılanacaktır. Dünyanın
elektrik enerjisi ihtiyacını karşılayabilmek için petrol türevi yakıtlardan ürettiği
enerjinin 2007 yılı itibariyle değerlendirilmesine ilişkin sonuçlar Şekil 1.1.’de
verilmiştir (Energy Information and Administration, 2006).
Şekil 1.1. Dünya’da üretilen elektrik enerjisinin kaynaklara göre dağılımı
Görüldüğü gibi dünya elektrik enerjisi ihtiyacının büyük bir kısmı fosil
yakıtlardan elde edilmektedir. Gelecekte ülkelerin ve küresel ekonomilerin hızla
büyüyebilmesi için ülkelerin enerji ihtiyaçlarının ve tüketimlerinin de aynı hızda
büyümesi gerektiği bilinen bir gerçektir. Fosil yakıtlar dünyanın her bölgesinde
bulunmamakla birlikte, yakıtların çıkarıldıkları bölgelerdeki siyasi ve ekonomik
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
4
sıkıntılar bütün dünyayı etkilemektedir. Ayrıca geleneksel enerji kaynaklarından
günümüz teknolojileri ile elektrik üretimi sırasında ciddi çevre kirliliği sorunları
meydana gelmektedir. Bu sebeple bütün dünyada yeni ve temiz enerji türlerine olan
ilgi ve araştırmalar hızla artmaktadır.
EIA (Energy Information and Administration) kurumu tarafından oluşturulan
istatistiksel bilgiler doğrultusunda Dünyanın toplam elektrik enerjisi üretim ve
tüketimine dair eğriler Şekil 1.2.’de verilmiştir. Dünyanın enerji tüketimi son yirmi
yıl içerisinde beklenenden %57 daha fazla artmıştır (EIA, 2006). Burada geçmiş otuz
yılın talep bilgileri ve gelecek yirmi yılın tahmin edilen talep bilgileri verilmiştir.
Eğriden de görüldüğü gibi gelecek 20–30 yıl süresinde, dünyanın ürettiği enerji talep
edilen ve tüketilen miktarını karşılamayacaktır. Ortaya çıkan enerji açığını azaltmak
için, ya enerji kullanımında kısıtlamalara gidilmeli veya alternatif enerji kaynakları
üzerindeki çalışmalar daha da arttırılarak ilerletilmelidir (Energy Information and
Administration, 2007).
Şekil 1.2. Dünyanın toplam enerji üretim ve tüketimi (Energy Information and
Administration, 2007)
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
5
1.2. Enerji Kaynakları
Dünya üzerinde yer alan birçok enerji kaynağı her gün insanlara değişik
biçimlerde hizmet etmektedir. Genel olarak ısıtma, soğutma, taşıma veya elektrik
enerjisi üretme amaçlı olarak (konutta, sanayide vb.) kullanılan bu kaynaklarla ilgili
yapılan araştırmalarda ortak bir sınıflandırma biçimi bulunmamaktadır. Bu nedenle
enerji kaynaklarının basit bir sınıflandırmasını, kaynaklar arasındaki yapısal
farklılıkları göz önünde bulundurarak Çizelge 1.1.’deki biçimde yapmak mümkündür
(Onbaşıoğlu, 2005).
Çizelge 1.1. Enerji Kaynaklarının Sınıflandırılması (Onbaşıoğlu, 2005) ENERJİ KAYNAKLARI
1) Birincil Enerji Kaynakları
1.1) Yenilenemeyen Enerji Kaynakları
1.1.1) Fosil Kaynaklar
(Petrol, Doğal gaz, Kömür)
1.1.2) Nükleer Enerji
1.2) Yenilenebilir Enerji Kaynakları
1.2.1) Geleneksel Kaynaklar
(Hidroelektrik, Klasik Biyokütle)
1.2.2) Yeni Kavramlar
(Güneş, Rüzgar, Jeotermal, Gelgit,
Dalga, Çağdaş Biyokütle)
2) İkincil Enerji Kaynakları
2.1) Elektrik Enerjisi
2.2) Hidrojen Enerjisi
1.2.1. Birincil Enerji Kaynakları
Birincil enerji; mevcut doğal kaynaklardan elde edilen enerji anlamına
gelmektedir. Bu enerjiyi yaratan kaynaklar doğrudan kullanıldıkları gibi ikincil
enerjiye dönüştürülerek de kullanılmaktadır (Goel, 2005). Birincil enerji kaynakları
olarak adlandırılan bu kaynaklar; “yenilenemeyen” ve “yenilenebilir” kaynaklar
olarak ikiye ayrılmaktadır. Yenilenemeyen enerji kaynakları da temel olarak iki
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
6
türlüdür. Bunlar; petrol, doğal gaz ve kömür gibi fosil kaynaklar ile nükleer enerjiden
oluşmaktadır. Bu kaynaklar, rezervleri sınırlı olduğu için yenilenemeyen kaynaklar
olarak nitelendirilmektedir. Birincil enerji kaynaklarından bir diğeri ise yenilenebilir
enerji kaynaklarıdır. Yenilenemeyen kaynaklar gibi tükenmeyerek, kısa süre içinde
kendini yenileme özelliğine sahip oldukları için yenilenebilir enerji kaynakları olarak
adlandırılmaktadır (EIA, 2007). Bu kaynaklar; geleneksel (hidroelektrik ve klasik
biyokütle-odun, bitki ve hayvan atıkları ve evsel çöpler) ve yeni (güneş, rüzgâr,
dalga, gelgit, jeotermal ve çağdaş biyokütle-enerji ormanları ve enerji tarımı) enerji
kaynaklarından oluşmaktadır (Onbaşıoğlu, 2005).
1.2.2. İkincil Enerji Kaynakları
İkincil enerji, birincil enerji kaynaklarının fiziksel durum değişimi içeren
biçimde dönüştürülmesi sonucu elde edilen bir enerji türüdür (Gazi Üniversitesi
Otomotiv, Bilim ve Teknoloji Topluluğu, 2007). Kısaca, bu tür bir enerjinin ortaya
çıkması için birincil enerji kaynaklarına gereksinim bulunmaktadır. Bunun
sağlanabilmesi ise termik ve nükleer santraller, petrol rafinerileri vb. gibi büyük
oranda bilim ve teknolojiden yararlanılan altyapı yatırımlarını gerekli kılmaktadır
(Goel, 2005). Bu şekilde meydana gelen ikincil enerji kaynaklarının başında ise
elektrik ve hidrojen enerjileri gelmektedir. Bu kaynakların en önemli işlevi; oluşan
enerjinin taşınabilmesi ve depolanabilmesine olanak sağlamasıdır. Bu nedenle bu
kaynaklar, “enerji taşıyıcıları” olarak da bilinmektedir (EIA, 2007). Özellikle,
hidrojeni bir enerji kaynağı olarak değil, bir enerji türü veya taşıyıcısı olarak
nitelendirmek daha doğru bir yaklaşımdır. Bunun nedeni, hidrojenin tek başına değil,
aralarında yenilenebilir enerji kaynaklarının da olduğu birincil enerji kaynaklarıyla
bütünleştiğinde kalıcı bir enerji sistemi oluşturmasıdır (Veziroğlu, Barbir, 1998) .
1.2.3. Hidrojen Enerjisi
Hidrojen, doğadaki en hafif kimyasal elementtir. Hidrojen bir doğal yakıt
olmayıp, birincil enerji kaynaklarından yararlanılarak su, fosil yakıtlar ve biyokütle
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
7
gibi değişik hammaddelerden üretilebilen sentetik bir yakıttır. Üretilmesi aşamasında
buhar iyileştirme, elektroliz, foto süreçler, termokimyasal süreçler, radyoliz gibi
alternatif birçok hidrojen üretim teknolojileri mevcuttur (Dinçer, 2002). Şekil 1.3.’de
hidrojen enerji sistemi dönüşümünün şematik olarak gösterilmektedir (Ün, 2003).
Sıvı hidrojenin birim kütlesinin ısıl değeri 141.9 MJ/kg olup, petrolden 3.2 kat daha
fazladır. Sıvı hidrojenin birim hacminin ısıl değeri ise 10.2 MJ/m3 tür ve petrolün %
28'i kadardır. Gaz hidrojenin birim kütlesinin ısıl değeri sıvı hidrojenle aynı olup,
doğal gazın 2.8 katı kadarken, birim hacminin ısıl değeri 0.013 MJ/m3 ile doğal gazın
% 32.5'i olmaktadır. Hidrojenle birlikte çeşitli yakıtlarının özellikleri Çizelge 1.2.’de
gösterilmiştir (Şen, Karaosmanoğlu, Şahin,2002).
Şekil 1.3. Hidrojen enerji sisteminin şematik gösterimi (Ün, 2003)
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
8
Çizelge 1.2. Hidrojenin diğer yakıtlarla karşılaştırılması (Şen, Karaosmanoğlu, Şahin,2002)
Yakıtlar
Birim Kütle
Enerjisi
(MJ/kg)
Birim Hacim
Enerjisi
(MJ/m3)
Motivity
Faktörü
(Tahrik etme)
Sıvı Yakıtlar
Sıvı hidrojen 141,9 10,10 1,00
Fuel-oil 45,5 38,65 0,78
Benzin 47,4 34,85 0,76
Jet Yakıtı 46,5 35,30 0,75
LPG 48,8 24,4 0,62
LNG 50,0 23,0 0,61
Metanol 22,3 18,10 0,23
Etenol 29,90 23,60 0,37
Gaz Yakıtlar
Gaz hidrojen 141,9 0,013 1,00
Doğal gaz 50,0 0,040 0,75
Hidrojen hava karışımlarını ateşlemek için gerekli enerji miktarı da diğer
yakıtlara oranla çok düşüktür. Bu durum tutuşma garantisi sağlaması açısından Otto
ilkesi ile çalışan motorlarda avantaj sağlamakla birlikte erken tutuşma ve geri yanma
gibi sorunları da beraberinde getirmektedir. Hidrojen evrende bulunan en basit ve
yaygın elementtir. Bilinen tüm yakıtla içinde birim başına en yüksek enerji içeriğine
sahiptir (120,7 kJ/g). Sıvı hale dönüştürüldüğünde, gaz halindeki hacminin 1/700
‘ünü kaplar. Evrende bulunan en basit atom olduğu için, bilim adamları tüm diğer
elementlerin hidrojenin fizyonu sonucu oluştuğuna inanmaktadır. Kimyasal olarak
çok aktif olduğundan, tek başına element olarak bulunması çok zordur. Saf oksijenle
yandığında, sadece su ve ısı açığa çıkar. Hava ile yandığında ise bazı oksitler açığa
çıksa da diğer yakıtlara göre kirliliği son derece azdır (Özsabuncuoğlu, 2005).
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
9
Yakıtın zehirliliği, yanma ürünlerinin zehirliliği, difüzyon katsayısı, ateşleme
enerjisi, patlama enerjisi, alev emissivitesi gibi faktörlere göre yapılan emniyet
değerlendirmesi açısından, hidrojen en emniyetli yakıttır. Hidrojenin emniyet faktörü
1 iken, benzinde 0,53 ve metanda 0,80 olmaktadır. Kısacası benzin ve doğal gaz
hidrojene göre tehlikeli yakıtlardır. Hidrojenin benzin ve metana göre yanma
tehlikesi daha azdır.
1.3. Lignoselülozik Materyalin Kimyasal Yapısı
Tarımsal artıkların ucuzluğu, atmosferdeki karbondioksit gazını kullanarak
oluşma nitelikleriyle enerji üretiminde kullanıldığında, atmosferdeki sera gazı
artışına katkıda bulunmayışı ve gıda maddesi olarak insanlar tarafından
tüketilmeyenler sınıfına girdiği için lignoselülozik biyokütlenin enerji alanında
değerlendirilmesi cazip görünmektedir. Yüksek bitkilerin hücre duvarları
lignoselüloz içerir. Ligninin ayrılması durumunda geriye polisakkarit türevi kalır.
Bitki hücresindeki polisakkaritlere haloselüloz da denir. Haloselülozlar selülozlar ve
hemiselülozlardan oluşur. Haloselüloz hidroliz edilirse C6 ve C5 şekerleri, üronik
asitler ve asetil gruplar elde edilir. C6 şekerleri glikoz, mannoz ve galaktozdur. C5
şekerleri ise başlıca ksiloz ve arabinozdur. Her bir bileşiğin oranı bitki kaynağına
göre değişir (Beyatlı, 1996). Lignoselülozik doğal kaynakların temel bileşenleri
selüloz, hemiselülozlar, ligninler, özütlenebilir maddeler ve inorganiklerdir. Doğada
selüloz; çeşitli nişasta, pektin ve hemiselüloz gibi polisakkaritlere bağlı olarak
bulunur. Hemiselülozlar ise galaktoz, mannoz, ksiloz, arabinoz ve diğer şekerlerle;
üronik asitlerin polimerleri ve heteropolimerlerini içerirler. Bunlara ek olarak,
doğadaki hemen hemen her selüloz, selüloz-lignin karışımı halinde bulunur. Lignin
karmaşık yapıda, üç boyutlu, fenolik bir polimer olup daha çok yakıt amaçlı
kullanılır. Çizelge 1.3’de doğadaki bazı lignoselülozik maddeler ile bileşenleri
görülmektedir.
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
10
Çizelge 1.3. Bazı lignoselülozik maddeler ve bileşenleri (Parisi, 1989)
1.3.1. Selüloz
Bitki dünyasında en fazla bulunan ve en basit yapıya sahip olan, aynı zamanda
hücre duvarı yapısında yer alan yapısal polisakkaritlerin en önemlilerinden birisi
selülozdur (Anonim, 1969; Eriksson ve ark., 1990). Selüloz glikoz ünitelerinin β-1,4
bağları ile bağlanması sonucu oluşmuş bir homopolimerdir. Selüloz molekülünün
büyüklüğü (polimerizasyon derecesi) bitki hücresinin duvarında bulunan ikincil
duvarda her molekülde 500’den daha az glukoz biriminin bulunmasına bağlı olarak
değişir (Ljungdal ve Eriksson, 1985). Selülozun yapısı Şekil 1.4’de gösterilmiştir.
Şekil 1.4. Selülozun yapısı (Valenzuela, 2006)
Selüloz, bütün bitki, ot ve ağaçların temel yapı taşıdır. Selülozun en önemli
görevi bitkilere sağlamlık, diklik ve destek sağlamaktır. Doğada saf halde bulunmaz.
Odunun ağırlıkça %40’ını, ketenin %60-85’ini pamuk liflerinin %85-90’ını selüloz
oluşturur (Johansson, 1999). Genellikle selülozun bitki hücre duvarındaki oranı hücre
tipine ve evresine göre değişmektedir. Örneğin; birincil duvarın kuru ağırlığının
%20-40 selülozdan oluşurken ikincil duvarın %40-60’ı selülozdan oluşmaktadır
(Nugzar ve ark., 1997). Pamuk tohumunun ikincil duvarının %100’ü selülozdur.
İkincil hücre duvarı mikrofibrilleri birincil hücre duvarı mikrofibrillerine göre daha
Kimyasal
bileşimler
Kuru kütle ağırlığı ( % )
Yumuşak odunlar
(Softwoods)
Sert odunlar
(Hardwoods)
Buğday
samanı
Selüloz 42 ± 2 45 ± 2 36 ± 5
Hemiselüloz 27 ± 2 30 ± 2 27 ± 3
Lignin 28 ± 3 20 ± 4 11 ± 2
Ekstraktifler 3 ± 2 5 ± 3 26 ± 5
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
11
yoğundur ve daha çok selüloz kristalleri içerir. Selüloz doğada hemen hemen hiçbir
zaman tek başına bulunmaz. Genellikle diğer bitkisel maddelerle beraber bulunur. Bu
selülozun doğal ortamda parçalanmasını etkilemektedir. Selüloz fibrilleri öncelikle
hemiselüloz, pektin ve proteinlerin dahil olduğu diğer polimerlerin matriksine
gömülmüş şekildedir. Selüloz, hücre duvarına turgor basıncına dayanabilecek
gerilebilir bir kuvvet verir. Eğer hücre duvarındaki su lignin ile değiştirilirse yüksek
bir kuvvet elde edilir.
1.3.2. Hemiselüloz
Odunun üç ana bileşeni arasında ısıya en duyarlı olan hemiselülozlardır ve
200-260ºC arasında bozunurlar. Hemiselülozlar, hücre çeperindeki polisakkaritlerin
%20-35 ‘ini oluşturmaktadırlar. Hemiselüloz ve selüloz odundaki holoselülozu
oluşturur. Hemiselülozlar, selülozdan bazı özellikleri ile ayrılır (Yoon ve ark., 2005).
Odunun diğer elemanlarından ayrıldıktan sonra seyreltik alkali çözeltisinde ve
kaynayan suda çözünebilirler. Hemiselülozların kimyasal yapısı hakkında bugün çok
az şey bilinmektedir. Hemiselülozlar selülozdan daha heterojendir (Robert ve ark.,
2001). Bazı hemiselilöz yapıları Şekil 1.5’de gösterilmektedir.
Lignoselülozik maddelerin selülozdan sonraki en önemli bileşenleri
hemiselülozlardır. Selüloz dışında çok sayıda polisakkarit bitkilerin hücre duvarında
yer alır. Bunların pek çoğu selülozla birleşik durumda olmalarına rağmen özellikleri
açısından farklılık göstermektedir. Selüloz gibi kristalin bir yapıya sahip değildirler.
Hemiselülozlar kendilerini oluşturan şeker birimlerine göre; ksilanlar, mannanlar,
arabinoksanlar, glikomannanlar ve glikoksilanlar şeklinde isimlendirilirler (Mutlu,
1990).
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
12
Şekil 1.5. Bazı hemiselüloz yapılar (a) Galactoglukomannan;
(b)Arabinoglukuronoksilan. (1) β-D-glukopiranoz; (2) α-D-galaktopiranoz; (3) β-D-mannopiranoz; (4) β-D-ksilopiranoz; (5) α-L-arabinofuranoz
(Valenzuela, 2006)
Ksilanlar, hemiselülozik yapı içinde nicelik açısından önemli yer tutarlar.
Kara bitkilerinin ligninli dokularındaki hemiselülozların temel bileşenini
oluştururlar. Olgunlaşmış odunların % 20-25’i, otların % 15-20’si ve yumuşak
odunların önemli bir kısmı ksilanlar ve glikomannanlardan oluşur. Tahıl sapları ile
tohum kabuklarının da, kuru ağırlık olarak % 20-30’u ksilanlardır (Aspinal, 1970).
Ksilanlar, selülozla birleşik halde bulundukları gibi, ligninle de ilişki içindedirler.
Polisakkaritlerin hemiselüloz grubunun temel bileşenini oluşturan ksilanlar,
bitkilerden alkali çözeltilerle özütlenebilirler (Whistler, 1953).
1.3.3. Lignin
Bitkide kök ve gövdenin odunsu yapısını oluşturan madde olarak da bilinir.
“Odunun özü” de denen su geçirmez bir yapıya sahiptir. Yaşlanmış ölü hücrelerin
selüloz çeperleri üzerinde birikerek bitkiyi uygun olmayan çevre şartlarından korur
(Martinez ve ark,. 2001). Lignin bir glikozit olup kolayca glukoz ve aromatik bir
alkole ayrıştırılabilmektedir. Bu glikozit koniferin olarak adlandırılır. Bu bileşikten
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
13
türeyen alkole de buna uygun olarak koniferil alkol denilmiştir (Strayer ve ark.,
2002). Potasyum permanganat ile ligninin oksidasyonu sonucu hemipin asitleri ve
türevleri meydana gelmektedir (Sfountoulakis, 2002). İğne yapraklı ağaç odunları
lignininden esas itibari ile “guayasil” kalıntısı taşıyan parçalanma ürünleri elde
edilmesine karşılık, yapraklı ağaç odunu lignininden yukarıdaki ürünlerin yanı sıra
aynı seri içinde “şiringil” kalıntısı taşıyan ürünlerde elde edilmektedir (Elke ve ark.,
1997).
Lignin bir karbonhidrat olmamakla beraber fonksiyonları bakımından
karbonhidratlara yakın bir maddedir, kimyasal olarak fenil propan türevleridir.
Hücrede sekonder çeper yapısına büyük oranda iştirak eder. Hücre çeperini oluşturan
selüloz misellerin arasını amorf lignin doldurur ve böylece dokuda odunlaşma
meydana gelir (Hirofimi ve ark., 1999). Çam ağaçlarının iğnelerinde yoğun miktarda
bulunan ligninin, çürüyüp toprağa karışması uzun bir zaman aldığından çam
ağaçlarının altında birikir. Bu biriken maddeler yavaş yavaş çözündükçe toprakta asit
birikmesi olur. Ayrıca alt tabakadaki bitkiler oluşan bu iğne yumağının altında
kaldığı için ışık alamayarak çürürler. Olgunlaşmış yoğun bir çam ormanı altında
genelde çok bitki barındırmaz (Breen, 1999).
Parçalanma ürünlerinden anlaşılmaktadır ki; ligninin temel yapı taşı bir
aromatik çekirdek ile bir propan zincirinden oluşmaktadır (Guiraud ve ark., 1998).
Burada molekülün bazı yerlerinde çeşitli fonksiyonel gruplar bulunmaktadır. Bu
gruplar sayesinde çeşitli diğer birimlere bağlanabilme olasılıkları ortaya çıkmaktadır
(Adosinda ve ark., 2002). Ligninin temel yapı taşı veya temel birimi fenil propan
olarak adlandırılmaktadır. Fenil propan üyeleri çok çeşitli tarzlarda birbirlerine
bağlanarak lignini meydana getirirler (Adosinda ve ark., 2001).
Ligninin kimyasal olarak polisakkaritler bağlı bulunduğu ortaya çıkmıştır.
Bunca çalışmalara rağmen lignin hakkında yeterli bilgi elde edilememiştir. Bunun
nedeni elde etme esnasında; özütleme aşamasında maddenin doğasının bozulmasıdır.
Bu yüzden kimyacılar odun özünü (lignini) doğada bulunduğu biçimiyle elde
edememekte, asıl madde yerine türevlerini incelemek zorunda kalmaktadırlar.
Lignin; kağıt üretiminde kükürtdioksit, sodyum sülfit ya da sodyum hidroksit gibi
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
14
maddeler yardımı ile odun hamurundan ayrılır. Ayrılan bu lignin kendisinden
yararlanılacak uygun bir kimyasal teknolojinin yokluğu nedeni ile çoğunlukla yakılır.
Ligninin kimyasal yapısını incelediğimizde birbirine yakın üç aromatik
bileşikten meydana geldiğini görürüz. Bu maddeler koniferil alkol, sinapil alkol ve p-
kumar alkoldür. Ligninin birimleri Şekil 1.6’da gösterilmiştir.
Şekil 1.6. Lignini oluşturan yapılar a) koniferil alkol; b) p-kumaril alkol; c) şiringil alkol (Valanzuela, 2006)
Lignin asitlerle hidroliz olmaz. Bu alkoller içinde koniferil alkol esas bileşen
olup, kozalaklı ağaçların lignininde %90, yayvan yapraklı ağaçların lignininde %50
oranında koniferil alkol bulunur (Chrestini ve ark., 1998).
Ligninin biyolojik olarak parçalanabilmesi oldukça güç olup, hücre duvarının
istenen diğer kısımlarının biyolojik olarak kullanılabilirliğini azaltmaktadır. Şimdiye
kadar lignini tek karbon kaynağı olarak kullanabilen hiçbir organizma
bulunamamıştır. Bakteriyel ligninin parçalanması Actinomisetler (özellikle
Streptomyces spp., Streptomyces viridoendosporus ve Streptomyces setonii)
kullanılarak geniş şekilde çalışılmıştır (Crawford, 1982; Basaglia ve ark., 1992).
Lignin ve lignin model bileşiklerini parçalayabilen pek çok alkalifilik
mikroorganizmalar izole edilmiştir (Kawakami ve Shumiya, 1983).
Kompleks lignin polimeri, çeşitli fungilerin saf kültürleri ile tamamen
ayrıştırılabilmektedir (Claudiacrestini ve ark., 1998). Tamamen ligninleşmiş dokuları
ayrıştırılabilen (lignin > 20%) en önemli mikroorganizmalar Basidiomycetes’lerin bir
grubunu teşkil eden beyaz çürükçül mantarlardır (Sfountoulakis ve ark., 2002).
Beyaz-çürükçül mantarlar sahip oldukları kompleks ekstraselüler enzim sistemleri
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
15
selektif olarak lignin polimerini uzaklaştırır yada değiştirerek selüloz fibrelerinin
elde edilmesine olanak sağlar (Michizoe ve Okazaki 2001).
Ligninin tek karbon/enerji kaynağı olarak mikroorganizmalar tarafından
kullanılamaması standart zenginleştirme yöntemleri ile lignini parçalayan
mikroorganizmaların izolasyonunu güçleştirmektedir (Crawfort, 1981). Buğday
samanının lignini için önerilen kimyasal yapı Şekil 1.7’de gösterilmiştir.
Şekil 1.7. Buğday samanı lignini için önerilen yapı (Sun ve ark., 1997).
1.4. Lignoselülozik Biyokütle Kaynakları
Lignosellülozik biyokütle kaynakları ucuz, bol ve yenilenebilir olması
açısından biyoenerji/biyoyakıt ve biyokimyasal üretimi için önemli hammadelerdir.
Bunlar kenaf, switchgrass, sorgum gibi çeşitli enerji bitkileri olabildiği gibi ağaç,
çalı-çırpı, yaprak gibi materyaller ile mısır koçanı, buğday samanı gibi ziraai atıklar
da olabilmektedir. Bitki türevi biyokütlelerin yıllık üretiminin kuru bazda yaklaşık
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
16
118×109 ton/yıl olduğu tahmin edilmektedir (Bobleter, 1994). Bu materyaller
bitkinin genellikle gıda maddesi olarak tüketilemeyen kısmını oluşturduğundan
yenilenebilir enerji üretiminde değerlendirilmelerine artan bir ilgi sözkonusudur.
Lignosellülozik biyokütleler “karbon dioksit nötral” olduklarından atmosferdeki
karbondioksit miktarına net bir artışa neden olmamaktadırlar. Bu materyallerden elde
edilen biyoyakıtların yakılması sonucu açığa çıkan karbon dioksit miktarı
lignosellülozik biyokütlenin yetişmesi esnasında tüketilen karbondioksitle
dengelenmektedir. Böylece, fosil yakıtları yerine bu tür biyo kaynaklı yakıtların
kullanımıyla sera gazı emisyonları azaltılmaktadır.
Bir biyokütle materyalinin etkin ve ekonomik bir şekilde yakıt eldesinde
değerlendirilmesi için bir takım özelliklere sahip olması gerekir. İdeal bir
biyokütlenin özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
• Biyokütle verimi yüksek olan bitkilerden seçilmiş olmalıdır. Bu biyokütlenin
ışıkla etkileşen yüzey alanının fazla olması gerekir. Güneş enerjisinin
%19’luk kısmı atmosfer ve bulutlar tarafından absorplanırken %20, %6 ve
%4’lük kısmı sırasıyla atmosfer, bulutlar ve yüzey tarafından geri yansıtılır.
Böylece güneş ışınının sadece %51’lik kısmı yeryüzüne ulaşır ve bu ışınının
sadece %49’u fotosentez spektrumunda yer alabilecek ışınlardır (400-700
nm; Şekil 1.8) (Zhu ve ark., 2008).
Şekil 1.8. Güneş ışınının fotosentezde kullanılabilecek kesrini gösteren grafik
(Zhu ve ark., 2008)
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
17
• Biyokütlenin CO2’yi tutma gücü fazla olmalıdır. C4 bitkileri fotosentezde C3
bitkilerine göre %40 daha fazla verimlidir, dolayısıyla C4 türünden bir
biyokütlenin kullanımı avantaj sağlayacaktır.
• Biyokütle materyali düşük mineral içeriğine sahip olmalıdır, düşük gübre
ihtiyacı olmalıdır, yetiştirilmesi daha az özen gerektirmelidir.
• Suyu etkili kullanmalıdır; suyu yapısında yüksek oranda tutmamalıdır.
• İnsektlere ve bitki hastalıklarına dayanıklı olmalıdır.
• İstilacı-diğer bitkilere zarar verici özellikte olmamalı, “steril” olmalıdır.
• Kolayca hasat edilmelidir ve bunun için mevcut ekipmanlar yeterli olmalıdır.
• Sert iklim şartlarına dayanıklı olmalıdır.
• Topraktan tamamen uzaklaştırılmak istendiğinde kolaylıkla kontrol altına
alınabilmelidir.
• Gıda maddesi olarak tüketilmeyen bitkilerden olmalıdır.
Bu özelliklere uygun bitkilerden en önemlisi kenaf ve sorghumdur. Çizelge 1.4’de
sorghumun diğer enerji bitkileri ile karşılaştırılmıştır.
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
18
Çizelge 1.4. Sorgumun popüler olan bazı enerji bitkileri ile karşılaştırılması
Bitki Energycane Miscanthus Poplar Sorghum Switchgrass Etkili fotosentez
• • •
Gübre ihtiyacı • • Marjinal alana adapte edilebilir
• • • •
Minimum bitki hastalığı
• •
Bozucu-yıkıcı değil
• • • • •
Kolaylıkla uzaklaştırılabilir
• • • •
Kışa dayanıklı • • • Suyu etkili kullanımı
• • • •
Tohumdan ekilir
• •
İlk yılda hasat edilir
•
1.4.1. Sorgum Özellikleri
Sorgum, bitki olarak, Gramine Familyasına ait Monokotiledon sınıfındandır.
113 türü vardır ve 40000”den fazla genotip temsil etmektedir. Sorgum şu anda
dünyada en çok yetiştirilen 5. tahıl bitkisidir. 2005 yılında toplam yıllık tane sorgum
44.7 milyon hektardan ortalama 1.31 MT/hektar verimle 58.6 milyon MT’yi
bulmuştur (FAOSTAT data, 2006). Sorgum, sahip olduğu yüksek fotosentez verimi
her iklim koşullarında kolaylıkla yetiştirilebilmesi, fazla sulama ve gübreye
gereksinim göstermemesi nedeni ile tercih edilmektedir. Mısıra göre %50 daha az
pestisit ve gübrelemeye gereksinim duyar. Farklı iklimlerde adaptasyon yeteneği
yüksek olup, düşük nitelikli topraklarda da yetişebilmektedir. Sorgum yoğun bir
şekilde Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Afrika’nın bazı kısımları, Orta ve Güney
Amerika ile Asya’nın bazı bölgelerinde (özellikle Hindistan ve Çin’de), yoğun bir
şekilde yetiştirilmektedir. Üretim bakımından ABD %17.2’lik pay ile ilk sırayı
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
19
alırken bunu sırasıyla Nijerya, Hindistan ve Meksika izlemektedir (Şekil 1.9). Verim
bakımından ise Arjantin ilk sırayı almakta ve bunu sırasıyla Çin, Meksika, ABD ve
Avustralya takip etmektedir (Şekil 1.10).
Şekil 1.9. Dünyada en fazla sorgum üretimi yapan ülkeler ve dünya toplam üretimindeki payları (Anonim, 2002).
Şekil 1.10. Önemli sorgum üreticisi ülkelerdeki tane verimleri (Anonim, 2002).
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
20
Sorgumun tanesi insan beslenmesinde kullanıldığı gibi hayvan yemi olarak da
yaygın bir şekilde kullanım alanı bulmaktadır. Tane sorgum parçalanarak hayvanlara
selüloz (lif) kaynağı olarak yedirilmektedir (Bennett, 1990). Diğer taraftan bitki sapı
ve yaprakları yeşil olarak doğranmak suretiyle veya saman ve silaj yem olarak
hayvanların beslenmesinde kullanılmaktadır. Bazı bölgelerde sorgum sapı inşaat yapı
malzemesi veya enerji kaynağı olarak değerlendirilmektedir (House, 1985). Tane
sorghumun asıl yapısını öncelikli olarak nişasta, şeker, protein ve yağ
oluşturmaktadır. Ortalama olarak tanede %10 protein, %3 yağ ve %70 oranlarında
nişasta bulunmaktadır (House, 1985). Tane sorgum aynı zamanda riboflavin, niacin,
ve pantotenik asit gibi birçok vitaminleri de bünyesinde bulundurmaktadır (Bennett,
1990). Bu bileşenlerin tanede bulunma oranları hayvan beslenmesi için yeterli
olmasına rağmen, insan besin kaynağı olarak kullanılmaları durumunda bu oranlar
çok düşük olmakta, gübreleme ve diğer kültürel uygulamalarla çok az değişikliğe
uğramaktadır.
1.5. Sulu Faz Reformlaması (Aqueous Phase Reforming, APR) ile Hidrojen Gazı
Üretimi
Antal ve arkadaşları (1994) buhar reformlama yöntemi ile hidrojen üretimi
için potansiyel hammadde olarak glukozu denemişlerdir. Bu reaksiyon sonucunda
hidrokarbonca zengin gaz karışımı elde edilirken hidrojen verimi oldukça düşük
olmuştur. Dumesic ve çalışma arkadaşları, oksijenli hidrokarbonların bozunması
yoluyla hidrojen üretimi için yeni bir yöntem geliştirmişlerdir (Dumesic, Cortright,
Davda, Huber, Shabaker; 2002, 2003, 2004, 2005). Sulu faz reformalama (Aqueous
phase reforming, APR) adı verilen bu yöntem ile C:O oranı 1:1 olan biyokütle türevi
oksijenli hidrokarbonları (metanol, etilen glikol, gliserol, glukoz ve sorbitol) destekli
metal katalizörler kullanarak H2, CO, CO2 ve alkan gaz ürünlerine
dönüştürebilmişlerdir.
APR tekniğini diğer gazlaştırma işlemlerinden ayıran özellik kullanılan
sıcaklık (200-250 ºC) ve basıncın (10-50 bar) oldukça düşük sayılabilecek
değerlerde olmasıdır. Bu durum önemli derecede enerji tasarrufu sağlarken,
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
21
karbonhidratların yüksek sıcaklıklarda istenmeyen bozunma reaksiyonları da
önlenmektedir. Ayrıca, kullanılan sıcaklık ve basınç su-gaz kaydırma reaksiyonunun
(Water-gas shift reaction (WGS): CO+ H2O = CO2 + H2) ürünler lehinde
ilerlemesine imkan verdiği için biyokütleden gelenin dışında, ayrıca sudan da
hidrojen gazı oluşması mümkün olmaktadır. APR’nin yüksek sıcaklık buhar
gazlaştırması tekniğine bir başka üstünlüğü, biyokütlenin kurutulmadan olduğu gibi
kullanılmasıdır. Oysa yüksek sıcaklık buhar gazlaştırması öncesinde biyokütlenin
kurutulması gerekmektedir ve bu işlem ekstra bir enerji harcanmasına yol açar.
C:O oranı 1:1 olan biyokütle türevi oksijenli hidrokarbonlardan APR
yöntemiyle hidrojen üretimi aşağıdaki gibi genel bir reaksiyonla gösterilebilir:
CxH2X+2Ox + XH2O (2X+1)H2 + XCO2
Reaksiyon termodinamik olarak H2 ve CO2 üretimine istemli olmasına
rağmen oluşan ürünlerin APR koşullarında ileri reaksiyonla alkan ürünlerine
dönüşmesi mümkündür:
CO2 + H2O CH4 + 2H2O
Şekil 1.11’de H2, CO, CO2 ve alkan oluşumunun reaksiyon yollarını
göstermektedir. Bu reaksiyonlardan biri C-C bağ kırılmasıyla metal yüzeyine
adsorplanmış CO oluşumudur. Bunu WGS reaksiyonuyla H2 ve CO2 oluşumu izler.
Bu reaksiyonların birleşimi yukarıda da verilmiş olan reaksiyondur.
CxH2X+2Ox + XH2O (2X+1)H2 + XCO2
Bu reaksiyonlara paralel yürüyen bir başka reaksiyon da alkol oluşumuna
neden olan C-O bağ kırılmasıdır. Bunlara ilaveten oksijenli hidrokarbonların
dehidratasyon/hidrojenasyon ve dehidrojenasyon/yeniden düzenlenme reaksiyonları
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
22
da sözkonusudur; bu reaksiyon yollarıyla alkol ve asitler oluşur. Bu ürünler daha
sonra su ile reaksiyona girerek alkan, H2 ve CO2 oluşturur.
APR sürecinde oksijenli hidrokarbonların moleküler yapılarında C-C, C-H
ve/veya O-H bağlarının kırılması için ilgili kısımların katalizör yüzeylerine uygun
geometri ile adsorbe olmaları gerekmektedir. Moleküler bozunma sırasında oluşan
CO, katalizör yüzeyine yoğun olarak adsorplanırsa katalizörün aktivitesini düşürür.
Hidrojen oluşumuna seçici olan bir katalizör C-C bağlarının kırılmasını aktive
ederken, aynı zamanda su-gazı kayma tepkimesini de aktive ederek katalizör
yüzeyindeki CO’nın ayrılmasını sağlamalıdır. Ayrıca bu katalizörün C-O bağlarının
kırılmasını ve CO ile CO2’nin hidrojenasyonunu aktiflememesi gerekir. C-C bağ
kırılması Pt, Pd, Rh, Sn, Ni, Co, Cu, Zn ve bunların kombinasyonlarından oluşan
metal yüzeylerinde gerçekleşebilmektedir (Davda ve ark., 2003).
Shabaker ve arkadaşları (2003) karbon siyahı, karbon ve alümina destekli Pt
katalizörlerinin etilen glikol çözeltisinin sulu faz reformlamasında hidrojen
üretiminde etkili katalizörler olduğunu bildirmişlerdir. Aktif karbon, alümina, silika,
zirkonia, TiO2 gibi destekler üzerine tutturulmuş çeşitli kıymetli metal katalizörleri
içinden karbon desteğine yüklenmiş Pt, hidrojen seçiciliği dolayısıyla verimi
açısından en iyi sonucu vermiştir (Huber ve Dumesic, 2005). APR’de kullanılan
metal katalizörlerin aktivitesi kullanılan destek materyaline oldukça bağlıdır (Huber
ve Dumesic, 2005; Meryemoglu ve ark., 2010). Genellikle, SiO2-Al2O3 gibi asidik
destekler daha çok alkan seçici davranırken, Al2O3 ve karbon gibi bazik/nötral
destekler H2 seçici olmaktadır. Çözelti pH’ı nötral olduğunda seçicilik artmaktadır
(Tanksale ve ark., 2010.). Şekil 1.11’de de görüleceği gibi dehidrojenasyon asit
oluşumuna neden olurken, pH’ın düşürülmesi daha fazla alkan oluşumuna neden
olmaktadır.
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
23
Şekil 1.11. Etilen glikolün sulu faz reformalaması esnasında gerçekleşen olası
reaksiyon yolları (Tanksale ve ark., 2010).
Buğday samanı hidrolizatının destekli değerli metal katalizörleri varlığında
sulu faz reformaması çalışmasında hidrojen oluşumu açısından en iyi destek
maddesinin karbon olduğunu gözlenmiştir (Meryemoğlu ve ark, 2010). Sözkonusu
çalışmada kullanılan değerli metallerin hidrojen üretimindeki aktivite ve seçicilikleri
azalan sıraya göre şu şekilde gözlenmiştir: Pt > Ru > Pd. Benzer sıralama etilen
glikolün silika destekli monometalik Pd, Pt, Ni, Ru, Rh ve Ir katalizörleri varlığında
sulu faz reformlaması çalışmasında da gözlenmiştir (Davda ve ark., 2003).
Katalizörün H2-seçiciliği Pt ve Pd ile birlikte Ni, Co ve Fe’nin alaşım olarak Al2O3
gibi seçiciliği yüksek destek materyalleri üzerine hazırlanması ile arttırılabilir.
Atomik oranları 1:1’den 1:9’a kadar olan Pt/Ni ve Pt/Co katalizörlerinde etilen glikol
reformlamanın seçiciliğinin arttığı gözlenmiştir (Huber ve ark., 2006). Metalik nikel
ve aluminyumun eritilip soğutulmasının ardından Al’nin ekstrakte edilmesiyle geriye
kalan gözenekli ve nikel içeren atık “raney Ni” diye adlandırılır (Lei ve ark., 2001).
Raney nikel katalizörü APR’de hidrojen oluşumu ve seçiciliği açısından Pt’ li
katalizörlere benzer aktivite göstermiştir (Meryemoğlu ve ark, 2010).
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
24
1.6. APR’de Kullanılan Organik Materyalin Niteliğinin Hidrojen Oluşumuna
Etkisi
Hidrojen seçiciliği başlangıç çözeltisi olarak kullanılan materyaldeki
molekülün karbon sayısının artmasıyla azalmaktadır. 498 ve 538 K sıcaklıkta
Pt/Al2O3 katalizörü varlığında glukoz, sorbitol, gliserol, etilen glikol ve metanolle
yapılan APR deneyleri H2 seçiciliği açısından glukoz < sorbitol < gliserol < etilen
glikol < metanol şeklinde etkinlik göstermiştir (Cortright ve ark., 2002).
Alkan seçiciliği ise hidrojen seçiciliğinin tersi yönünde olmuştur. En yüksek
hidrojen verimi sorbitol, gliserol ve etilen glikolün sulu faz reformlamasında elde
edilmiştir. Bu moleküllerin yenilenebilir kaynaklardan türetilebiliyor olmasına
rağmen (Wang ve Deng 2000; Blanc ve ark., 2000) bol bulunması, daha basit ve
doğrudan elde edilebilmesi açısından glukozun bu amaç için kullanılması daha cazip
görülmektedir. Poliollerin kütlece % 1-10 arasındaki konsantrasyonları reformlama
yoluyla yüksek hidrojen veriminde benzer etkinliği gösterirken glukozun
konsantrasyonu kütlece %10’a gittikçe istenmeyen homojen reaksiyonların
gözlenmesinden dolayı hidrojen veriminin düştüğü gözlenmiştir (Eggleston ve
Vercellotti, 2000; Kabyemela ve ark., 1997).
1.7. Şekerlerden Hidrojen Üretimi
Şeker ve şeker alkollerinin sulu reformlaması ile hidrojen üretilebilmektedir
(Tanksale ve ark., 2006, 2007, 2008). Şekerler ve sorbitol gibi şeker alkolleri
doğrudan biyokütlenin hidrolizi sonucu üretilebilir (Bobleter, 1994; Yu ve ark.,
2008). Kompleks kimyasal yapılarından dolayı şekerlerin reformlaması, metanol ve
etilen glikolden daha karmaşıktır ve reaksiyonlarında paralel seçicilik durumları
sözkonusu olabilmektedir. Şekil 1.12’de fruktozun 200ºC’de Pt/Al2O3 katalizörü
varlığında sulu faz reformlamasının olası reaksiyon yollarını göstermektedir
(Tanksale ve ark., 2006). Hidrojenin harcanmasına neden olan reaksiyonlar
istenmeyen reaksiyonlardır, o nedenle kullanılan katalizörler WGS seçici olmalıdır.
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
25
Literatürden bilindiği üzere, C-C bağ kırılması reformlama prosesinde
sınırlayıcı faktördür (Shabaker ve ark., 2004). Aktif metal bölgelerin eksikliğinde
(çalışılan tek materyal alüminada olduğu gibi) fruktoz molekülünün
dehidrojenasyonu C-C bağ kırılmasına neden olmaz (Tanksale ve ark., 2006).
Sözkonusu çalışmada keton ve ester yapılarının saptanmış olması C-O bağ
kırılmasının ardından dehidratasyonun gerçekleşmesi sonucu olabilir. Bu reaksiyon
γ-alüminanın zayıf asidik bölgelerinde gerçekleşir (Flego ve ark., 2001). Bu organik
yapıların oluşumu düşük hidrojen seçiciliğine neden olur.
Şekil 1.12. Fruktozun sulu faz reformlama mekanizması
1.8. Katalizörler
Katalizörler kimyasal bir reaksiyonun hızını arttıran veya yavaşlatan
maddelerdir. Katalizör terimi ilk defa 1835’te İsveçli kimyacı Jöns Jakob Berzelius
tarafından kullanıldı. Berzelius, katalizörün reaksiyona giren maddelerin bağlarını
çözecek şekilde tesir ettiğini ve böylece reaksiyonun daha hızlı bir şekilde meydana
gelmesine yardım ettiğini belirtmiştir. Bazı katalizörler reaksiyonun hızını
yavaşlatır. Bunlara negatif katalizör denir. Buna rağmen katalizörlerin çoğu
reaksiyon hızını arttırır ve reaksiyon hızını arttıran katalizörlere de pozitif katalizör
denir.
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
26
Endüstrideki kullanımına göre ana hatlarıyla katalizörler, homojen ve
heterojen olmak üzere ikiye ayrılır. Heterojen katalizörler, katalizör reaksiyon ortamı
içinde ayrı bir faz olarak yer alır, yani tepkimeye giren sıvı veya gaz tepkenlerin
yanında katı bir faz olarak bulunur. Heterojen katalizörlerin parçalı olmayan
moleküler yapısından dolayı, aktif bölgelerinin tanımlanması kolay değildir ve
reaksiyon mekanizmasının belirlenmesi çok zordur (Spessard ve Miessler, 1997).
Birçok tepkime, uygun bir katı yüzeyinde gerçekleştirilerek katalizlenebilir.
Bu tür tepkimelerde ara ürünler katalizör yüzeyinde oluşurlar ve katalizör, tepken ve
ürünlerden farklı bir fazdadır. Heterojen katalizin mekanizması tam olarak
bilinmemekle birlikte, katıdaki yüzey atomlarının d orbitalleri ve d elektronlarının
önemli işlevlerinin olduğu sanılmaktadır. Heterojen katalizin en önemli yanı gaz ya
da çözelti fazında bulunan tepkenlerin katalizör yüzeyine tutunmalarıdır. Ancak
yüzeydeki atomların hepsi katalizör görevi göremezler. Bu görevi görebilen
bölgelere etkin bölgeler denir. Temelde heterojen kataliz; tepkenlerin adsorplanıp
yüzeye yayılması, etkin bölgede tepkime ve adsorplanmış ürünlerin oluşarak
katalizör yüzeyinden uzaklaşması basamaklarından oluşur (Petrucci ve Harwood,
1995).
Homojen katalizörlerde ise, girenlerle birlikte reaksiyon boyunca çözünebilen
katalizörlerdir. Bu katalizörler, tepkimede tepkenler ve ürünler ile beraber çözücü
içinde homojen olarak çözünürler. Geçiş metal kompleksi olan homojen
katalizörlerin önemi, heterojen katalizörlerin baskın bir şekilde kullanıldığı kimya
endüstrisinde hızla artmıştır (Spessard ve Miessler, 1997; Crabtree, 1990). Sanayide
yüksek seçimliliği olan homojen katalizörlerin geliştirilmesine ilgi duyulması sürpriz
değildir. Amaca uygun olarak yapılandırılmış katalizör molekülleri, tepkimelere
yüksek bir seçimlilik kazandırabilir. Bu nedenle homojen katalizör sistemleri,
heterojen katalizörlere göre kullanılmaları ve çalışılmaları daha kolaydır (Miessler ve
Tarr, 1999).
Homojen katalizörlerin aktif bölgeleri, parçalı moleküllerden yani metal ve
buna bağlı ligandlardan oluşmuş olması yapılarının aydınlatılmasında ve reaksiyon
kinetiğinin takibinde spektroskopik olarak çözümlenmesi için kolaylık sağlar. Ayrıca
reaksiyon mekanizması nispeten standart teknikler kullanarak da belirlenebilir.
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
27
Homojen katalizörler, heterojen katalizörlere göre çok fazla seçici ve düşük ısı
kararlılığının yanında substratla değişimi çok kolay olması bilinen avantajlarıdır ve
üründen ayrılmasının zor olması ise dezavantajıdır (Spessard ve Miessler, 1997;
Crabtree, 1990).
1.8.1. Katalizör Seçimi ile İlgili Kriterler
Belirli bir reaksiyonu katalizleyen maddeyi bulmak için ilk yapılması
gereken, bu reaksiyonu hızlandıran malzemeyi doğru olarak seçmektir. Endüstride
kullanılacak bir katalizör için, etkinlik ve seçimlilik yeterli değildir. Reaktördeki
sıcaklık ve basınç şartlarına dayanamayacak olan bir katalizör, belirlenen reaksiyon
için uygun olmayacaktır. Aynı zamanda reaksiyon ortamında bulunan bazı maddeler
katalizörü zehirleyebilir. Bu nedenle seçilen katalizörü hangi maddelerin
zehirleyebileceği iyi bilinmelidir. Katalizör seçiminde dikkat edilmesi gereken bir
nokta da katalizörün fiyatıdır. Pahalı olan bir katalizör, ürünlerin maliyet fiyatını
olumsuz yönde etkileyecektir. Endüstride genellikle katalizörlerin aktif fazları
reaksiyona girmeyen başka malzemeler üzerine yerleştirilmektedir. Bu şekilde
desteklenen katalizörlerin destek malzemesinin genellikle inert olması istenir.
Endüstriyel proseslerde; katalizörün uygunluğu için 3 özelliğe bakılır (Pozan, 2003):
* Aktivite: Katalizör varlığında yapılan bir ya da birçok reaksiyonun ne kadar
hızlı olduğunun bir ölçüsüdür. Sıcaklık ve konsantrasyon aralıklarına bağlı olarak
reaksiyon hızlarının ölçülmesi esasına dayanır. Reaksiyon hızı, A reaktanının mol
sayısındaki değişimine bağlı olarak hesaplanır. Katalizör aktivitesi için reaksiyon
hızı, hız sabiti ve aktivasyon enerjisi önemli parametrelerdir. Aktivite ölçümlerinde
diğer bir yol ise TON (Turnover number) ölçümüdür. Homojen reaksiyonlarda, TON
doğrudan bulunurken, heterojen reaksiyonlarda yapı tekdüze olmadığı için TON’un
bulunması çok zordur. Katalizör aktivitesini takip etmenin pratik uygulamaları; sabit
reaksiyon şartlarında dönüşümü, STY’i [Space-timeYield (mol.L-1.h-1) =İstenen ürün
miktarı / Katalizör hacmi x zaman ] ve sabit dönüşümde SV’i [Space Velocity (SV)
(m3kg-1s-1) = V0 / m katalizör] elde etmektir. Katalizörün kimyasal ve fiziksel yapısı,
komponentlerin kompozisyonu ve dağılımı, katalizör yüzey büyüklüğü, sıcaklık ve
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
28
dönüşüm aktivite ve seçimliliğini etkileyen bazı faktörlerdendir. Aktivite çoğunlukla
sıcaklığın yükseltilmesi ile arttırılabilir. Fakat sıcaklığın çok arttırılması da
katalizörün ömrünü kısaltır ya da istenmeyen reaksiyonlar (kraking vs.) meydana
gelebilir. Bu da istenen ürün seçiciliğini düşürür. Çeşitli fiziksel ve kimyasal
faktörler sonucunda katalizör aktivitesinde bir azalma görülür. Katalizörün
aktivitesini kaybetmesi, hem verimliliği hem de seçiciliği azaltır.
* Seçicilik: İstenilen ürünün, A reaktanının dönüşen miktarına oranı olarak
ifade edilir. Kullanılan katalizöre bağlı olarak tamamen farklı reaksiyonlar ve ürünler
meydana gelir.
* Kararlılık: Kimyasal, termal ve mekanik kararlık olmak üzere üçe ayrılır.
Kısaca katalizörün ömrü ile ilgili bir ifadedir. Katalizörlerin belli bir ömrü vardır.
Birkaç dakika içinde ya da 10 yıl sonra da kullanılabilir olabilirler. Katalizörün ömrü
bir prosesin ekonomisi için önemli bir kriterdir. Reaksiyon sırasında meydana gelen
koklaşma, bozunmalar ve reaksiyon sırasında çıkan bazı gazlar katalizörün
zehirlenmesine neden olur. Bu da katalizörün aktivitesini olumsuz yönde
etkilemektedir. İfade edilen kriterler endüstriyel bir proseste önem sırasına göre
sıralanacak olursa: Seçicilik > Kararlılık > Aktivite şeklinde yazılabilir.
1.8.2. Katalizör Hazırlama Yöntemleri
Başlıca katalizör hazırlama yöntemleri; çöktürme ve emdirme
(impregnasyon) (Satterfıeld, 1993; Foley, 1994; Schwarz, 1995) yöntemleridir.
1.8.2.1. Çöktürme Yöntemi
Bu yöntemin temel prensibi iki ya da ikiden fazla çözeltinin karıştırılarak
çöktürme işleminin gerçekleştirilmesidir. Bu işlemi filtrasyon, yıkama, kurutma ve
kalsinasyon işlemleri takip eder. Sulu metal tuzu çözeltisi sulu alkali ile reaksiyona
sokulur ve çözünmeyen metal hidroksit ya da karbonat çöktürülür. Metal hidroksitler
ya da karbonatlar ısıtıldığında oksitleri ile yer değiştirir. Çökelti çok fazla kristalden
oluşmuşsa, kristallerin büyüklükleri, destekli metal katalizörlerin partikül
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
29
büyüklükleri üzerinde etkili olabilir. Sonuç olarak ince kristaller destekli metal
katalizörlerin yüksek yüzey alanlı olmasını sağlar. Fakat kristallerin çok ince olması
filtrasyonu zorlaştırabilir. Çok bileşenli katalizörlerde beraber çöktürme yapılırsa
kristaller küçük olabilir. Ayrıca kristal büyüklükleri sıcaklıktan ve karıştırmadan
etkilenir.
Bu yöntemin avantajlarından biri katalizörde aktif merkezlerin dağılımının
düzgün olmasıdır. Ayrıca gözenek büyüklüğü ve dağılımının kontrolü açısından da
oldukça elverişli bir yöntemdir. Sonuçlanan katalizörün fiziksel ve kimyasal yapısı
çöktürme pH’ına karşı hassastır. Dolayısıyla çöktürme işlemi devamlı karıştırmalı bir
sistemde ve pH kontrolü ile yapılmalıdır.
1.8.2.2. Emdirme Yöntemi
Bu yöntemin temel prensibi aktif komponent çözeltisinin destek materyal
üzerine emdirilmesidir. Özellikle aktif komponenti pahalı olan katalizörler bu şekilde
hazırlanmaktadır. Emdirme işleminden sonra katalizörler kurutulur ve ısıtma ile
metal tuzları oksitleri şeklinde ayrılır. Daha sonra bunlar N2 ile seyreltilmiş H2 akımı
altında ya da CO ile metallere indirgenmelidir. Bazı durumlarda indirgeme işlemi
prosese başlamadan önce yapılmaktadır. Fakat bu durumda sıcaklık kontrolü
problemi yaşanır.
Emdirme yöntemi ile hazırlanan katalizörler çöktürme ile hazırlanmış
katalizörlere göre yüzey alanlarının daha geniş olması ve gözenek yapılarından
dolayı daha avantajlıdır. Üretim şartlarına bağlı olarak aktif komponentin seçimli
adsorpsiyonu desteğin dış veya iç yüzeyinde meydana gelir. Sonuç olarak katalizör
üzerinde düzenli olmayan bir dağılım oluştururlar.
1.8.3. Destekli Katalizörler
Destekli katalizörler heterojen katalizörlerin en geniş grubunu oluştururlar ve
ekonomik değerleri de yüksektir. Rafineri teknolojisinde ve kimya endüstrisinde
oldukça fazla kullanım alanına sahiptirler (Hagen, 1999). Destekli katalizörler
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
30
katalitik olarak aktif materyaller içerirler ki bunların büyük bir bölümünü metaller
oluşturmaktadır. Bu katalizörler granül, pellet, ekstrude edilmiş ve halka şeklinde
olabilirler. Destekler yalnız başına iken katalitik aktivitesi olmayan inert maddeler
olup aktif fazın bir dağıtım etkenidir. Katalitik aktivite üzerindeki etkileri reaksiyona
ve reaksiyon şartlarına bağlıdır. Özellikle zayıf katalizörlerde mekanik gücü
iyileştirmek için kullanılırlar. Destekler aynı zamanda aktif yapının kararlılığına da
yardım ederler (Erbiller, 2000). Destekli oksit katalizörler genelllikle beraber
çöktürme veya emdirme yöntemi ile hazırlanırlar (Indovina, 1998).
Tipik katalizör desteklerine örnek olarak alüminyum oksitler, silika jel, MgO,
TiO2, ZrO2, alüminyum silikatlar, zeolitler, aktif karbon ve seramikleri verebiliriz.
(Prestwik, Moljord, Grande, Holmen, 1998; Skotak, Karpinski, 2002) Bunlardan
titan daha sınırlı kullanım alanına sahiptir. MgO zayıf dirence sahiptir. Çinko oksit
indirgenme eğilimine sahiptir ve istenmeyen reaksiyonların meydana gelmesine
neden olur. Zirkonyum oksit ise yüksek sıcaklıkta stabildir, fakat pahalıdır.
Katalizör desteğinin ana fonksiyonu şunlardır (Cavanı, Trifiro, 1997):
1) Aktif komponentin yüzey alanını arttırmak. Katalitik aktivite genellikle
katalizör yüzey alanının artmasıyla artar fakat reaksiyon hızı aynı zamanda
katalizörün yüzey yapısına da bağlı olduğu için lineer bir bağıntı kurulamaz. Bir çok
reaksiyonda aktivitenin tersine, seçicilik katalizör yüzeyi arttıkça azalır.
2) Katalizörün mekanik direncini arttırmak.
3) Yeni aktif bölgeler oluşturarak katalizöre polifonksiyonel özellik
kazandırmak.
4) Katalizörün ısı değişim kapasitesini arttırmak.
5) Küçük partikül hacmine sahip metal komponentleri stabilize etmek.
Çizelge 1.5’te katalizör desteklerinin seçiminde desteğin fiziksel ve kimyasal
özellikleri ile bunların reaksiyondaki etkileri belirtilmektedir ( Hagen,1999).
Katalizör desteği sadece aktif komponentin dağılımını sağlamakla kalmaz.
Aynı zamanda metalle fiziksel ve kimyasal özelliklerden kaynaklanan etkileşimlere
de girer. Bunlar:
• Elektronik etkiler (kimyasal bağ oluşturmak için elektron transferi)
• Adhezyon kuvvetleri
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
31
• Metal yüzeyinde indirgenmiş destek türlerinin oluşumu
• Sınır tabakasında yeni fazların oluşumu
Çizelge 1.5. Katalizör desteklerinin seçiminde fiziksel ve kimyasal parametreler Fiziksel Özellikler Kimyasal Özellikler Spesifik Yüzey Alanı(aktivite ve aktif komponentlerin dağılımını etkiler)
Spesifik aktivite
Gözeneklilik (Kütle ve ısı transferi) Aktif komponentle ilişki (seçimlilik, çift fonksiyonlu katalizörler)
Partikül Büyüklüğü ve şekli (difüzyon ve basınç düşmesi)
Katalizör deaktivasyonu
Termal Stabilite (Katalizör ömrü, rejenerasyon)
Mekanik Stabilite (aşınma ve dayanıklılık)
Reaktan veya çözücülerle reksiyon vermemeli
Kütlesel Yoğunluk (reaktörün birim hacmi başına aktif komponent içeriği)
Aktif fazların seyreltilmesi Ayrılabilirlik (toz katalizörlerin filtre edilebilirliği)
1.8.4. Raney Katalizörler
Raney katalizörleri saf metal tozlarının oksitleri ve hidroksit karışımlarının
birleşmesinden meydana gelmektedir (Cho, 2004). Alüminyum ile geçiş metalleri
arasında oluşan alaşımlardan alüminyumun seçilerek çözündürülmesinden sonra ince
ve gözenekli mikro yapılar ortaya çıkmaktadır. Raney katalizörleri, çoğunlukla geçiş
metalleri ile ekstraksiyon çözeltisi içinde çöken veya kalan alüminyum ve
hidroksitlerin birleşmesinden meydana gelmektedir. XRD ile yapılan çalışmalarda
Raney katalizörlerinde alüminyum hidratla beraber nikel oksitlere de gibbsit ve
bayerite formlarında rastlanmıştır (Bakker ve ark., 1988; Petro ve ark., 2000). Bu
hidroksitler gözenekleri tıkayarak yüzey alanının azalmasına neden olabilir, buna
rağmen aktif fazlar arasına yerleşerek ısısal kararlılıklarını raney katalizörlerine
verebilirler (Petro ve ark., 2000). Aynı zamanda bu oksit ve hidroksitler, adsorblanan
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
32
molekül veya reaktantların değişen enerji karakterlerini ve aktif yüzeylerini
biçimlendirir. (Maksimova ve ark., 1987).
Katı-sıvı ekstraksiyon işleminden sonra ortaya çıkan ince gözenekli mikro
yapılara bağlı olarak raney katalizörlerinin yüzey alanları genellikle 50 ile 100 m²/g
arasında değişmektedir (Schmidt, 1995). Yapılan bazı çalışmalarda başlangıçta raney
katalizörlerinin yüzey alanları ekstraksiyon süresiyle artarken, bir noktadan sonra
katı-sıvı ekstraksiyon işlemi devam etmesine rağmen yüzey alanlarında azalma
başladığı tespit edilmiştir. Overleaching adı verilen bu davranışın nedeni; metal
kristallerinin yeniden düzenlenmesiyle birlikte gözenekleri tıkamasıdır (Tomsett,
1987; Nishimura ve ark., 1991; Ma ve Mainwright, 1999).
Yüksek yüzey alanlarına ilaveten raney katalizörlerinin bazı avantajları daha
vardır. Katı-sıvı ekstraksiyon işleminden sonra oldukça fazla küçültüldükleri için
aktifleştirme işlemine ihtiyaç duymazlar. Yüksek yoğunluklarına bağlı olarak
üründen ayırmak oldukça kolaydır, ayrıca kimyasal açıdan dayanıklıdır (Schmidt,
1995). Bununla birlikte; raney katalizörlerinin kullanımlarında ve saklamalarında
birtakım dezavantajları mevcuttur. Yüksek yüzey alanlarına bağlı olarak havaya
maruz bırakıldıklarında çok çabuk oksitlenirler ve hatta yanabilirler. O nedenle su
veya zayıf alkali bir çözelti içerisinde saklanmalıdır. Raney katalizörlerine katalitik
aktivitelerini ve seçiciliklerini artırmak için krom, çinko, molibden gibi bazı metaller
eklenir. Bu destekleyici elementler ya ekstraksiyondan önce alaşıma ya da
ekstraksiyon çözeltisinin içine eklenebilir (Curry-Hyde ve ark., 1991). Bunlar
alaşımların mikro yapılarında ve süzülebilirliğinde değişikler yapabilir ve süzülen
katalizörün aktivitesinin değişmesine yol açar. Örneğin; Raney-Cu katalizörüne
destekleyici element olarak çinko atıldığında metanol içerisinde yapılan analizde
yüzey alanına bağlı olarak daha iyi performans gösterdiği anlaşılmıştır (Ma ve ark.,
1998). Ayrıca yine bu katalizöre krom eklenmesiyle de daha ince mikro yapılar
gözlemlenmiş ve buna bağlı olarak daha yüksek yüzey alanı ve aktivite elde
edilmiştir (Smith ve ark., 2000; Huang ve ark., 2004).
İlk alaşım içerisindeki değişik metalik fazların katı-sıvı ekstraksiyon işlemi
sırasında farklı davranışlarda bulunması ekstraksiyon sonrasında çeşitli katalitik
özellikler sağlamaktadır. Değişik metalik fazların farklı miktarlarda soy metal
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
33
içermesi, ekstraksiyon işleminden sonra beklenenden farklı gözenek yapılarının ve
kristal boyutlarının oluşmasına neden olabilir (Bakker ve ark., 1988).
Raney katalizörlerinin organik bileşikler üretmek için sabit yataklarda
kullanımı gibi pek çok ticari alanda kullanımı yaygındır. Raney-Ni katalizörü diğer
raney katalizörlerinden daha yüksek aktiviteye sahip olduğu için en popüler olanıdır.
Raney Ni; etilen, asetilen ve benzen gibi doymamış hidrokarbonların
sentezlenmesindeki hidrojenasyon işlemleri ile hidrokarbonların ve alkollerin
dehidrojenasyon ve desülfürizasyon işlemlerinde kullanılır. Raney bakır katalizörleri
ise; metanol sentezi içeren bazı reaksiyonlar ve su-gaz karışımlarında kullanılır
(Lieber ve Morritz, 1953; Schmidt, 1995).
1. GİRİŞ Okan İÇTEN
34
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Okan İÇTEN
35
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Byrd ve arkadaşları (2007), glukoz biyokütle model bileşiğinden süperkritik
su ortamında katalitik yolla H2 eldesi konusunda çalışmışlardır. Reaksiyon ortamında
Ru/Al2O3 katalizörünün bulunması dönüşümü belirgin şekilde zenginleştirmiş,
hidrojen verimi artarken metan oluşumu azalmıştır. Temel gaz ürünleri olarak,
hidrojen, karbon dioksit, metan ve az miktarda karbon monoksit oluşmuştur. Gaz
verimi sıcaklığa, işlem zamanına ve başlangıçta kullanılan glukoz miktarına bağlı
olarak değişmiştir. Yüksek H2, düşük CO ve CH4 verimi düşük glukoz
konsantrasyonlarında ve yüksek sıcaklıklarda gözlenmiştir. Katran oluşumu ağırlıkça
> 5 % olan yüksek glukoz konsantrasyonlarında meydana gelmiştir. Glukozun
süperkritik su ortamında dönüşümü ruthenium katalizörü ile yapıldığında yüksek
basınç koşullarında hidrojen üretimi için etkin olmuştur.
Furusawa ve arkadaşları (2007), bomba tipi bir reaktörde bir lignin model
bileşiğini Ni/MgO katalizörü varlığında süperkritik su ortamında gazlaştırmışlardır.
Çalışmada kullanılan Ni/MgO katalizörü nikel nitrat tuzunun ile MgO’nin
impegrasyonu ile hazırlanmış ve hidrojen gazı ortamında 773-1173K’de 8 saat
kalsinasyon edilmiştir. Katalizörün karakterizasyon analizleri kalsinasyondan sonra
Ni metalinin NiO–MgO şeklinde bağlandığını göstermiştir. Kalsinasyon sıcaklığı
arttıkça Ni metal yüzey alanı azalmıştır. Gaz ürünlerinin karbon verimi Ni metal
yüzey alanı artıkça artmıştır (% 10 wt Ni/MgO (773 K) katalizörünün kullanıldığı
deney istisna). Çalışmada gaz ürünlerinin karbon verimi aşağıdaki şekilde
belirlenmiştir:
[% C mol]= [Üründeki karbon atomlarının mol miktarı/ Reaktanttaki karbon
atomlarının mol miktarı] x 100.
%10 wt Ni/MgO (873 K) katalizörü CO2, CH4 ve C2H6’dan oluşan karbonlu
gaz kompozisyonunda karbon verimi açısından en iyi performansı gösterirken (%30
karbon verimi). 973 K’de kalsine edilen katalizör hidrojen veriminde en iyi aktiviteyi
göstermiştir.
Lv ve arkadaşları (2007), biyokütlenin gazifikasyonundan metanol, dimetil
eter gibi sıvı yakıt sentezinde kullanılacak sentez gazı (syngas) üretimi için yöntem
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Okan İÇTEN
36
geliştirmeye çalışmışlardır. Bu amaçla çam talaşı biyokütlesi kullanılmıştır.
Gazlaştırma işlemi akışkan ve sabit yataklı reaktörlerde dolomit ve nikel bazlı
katalizörler kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Çam talaşı biyokütlesinin 1,87 ila 4,45
arasında değişen, oldukça yüksek H2/CO oranında gazlaştırılması sağlanmıştır. 750
°C’deki gazlaştırma işleminde katalizör miktarının arttırılması H2/CO oranın da
artmasına sebep olmuştur.
Tansale ve arkadaşları (2007), glukoz, sukroz ve etilen glikolden alümina,
ZrO2 ve CeAl destek maddelerine Pt, Pd, ve Ni yükleyerek hazırladıkları katalizörler
ile 458, 473 ve 493 K’de sıvı faz reformlama ile hidrojen üretmişlerdir. Glukozun
düşük sıcaklıklarda reformlanması ile C1-C4 asit ve alkol araürünlerinin oluşumu ve
bu ara ürünlerin hidrojen oluşumuna daha seçici olduğu gözlenmiştir. Hidrojen
oluşumu açısından katalizör etkinliği şu şekilde olmuştur: Pt >Pd>Ni . CO araürünü
oluşumu glukozda etilen glikole göre daha fazla olmuştur.
Wei ve arkadaşları (2007), baklagiller samanı ve çam talaşı biyokütlelerinin
750 ila 850 °C’de buhar gazifikasyonunu çalışmışlardır. Gazlaşmanın etkinliğinde
reaktör sıcaklığının, buhar/biyokütle oranının ve katalizörün (dolomit, kireç taşı,
olivine) etkisi incelenmiş; oluşan gaz komposizyonu belirlenmiştir. Maksimum gaz
verimi ve hidrojen gazı konsantrasyonu buhar/biyokütle oranının 0,6 g/g olduğu
koşullarda gözlenmiştir. Gaz verimi ve H2 konsantrasyonu reaktör sıcaklığının
arttırılmasıyla artmış, bunun yanında katran, char, CO ve CH4 konsantrasyonları
azalmıştır. Dolomit katalizörü katran oluşumunu yıkması açısından iyi performans
göstermiş ve kısa süreli katalizör-buhar temasında gaz üretimi artmıştır.
Tanksale ve arkadaşları (2006), glukoz ve fruktozdan meydana gelen sukroz
disakkariti ile glukoz ve fruktoz monoşeker karışımını Pt/Al2O3 katalizörü varlığında
batch tipi bir reaktörde 185, 200 ve 220 ºC’de 25-30 bar basınç altında ayrı ayrı
gazlaştırmışlardır. Hidrojen gazı oluşumu sıcaklık arttıkça artmıştır. Glukoz ve
fruktoz monoşeker karışımından hidrojen oluşumu sukroza göre daha yüksek
olmuştur. Sukrozda iki monoşekeri bağlayan C-O bağının oluşu gazlaştırma hızını
azaltmıştır.
Williams ve Onwudili (2006), selüloz, nişasta ve glukoz model bileşikleri ile
cassava atık biyokütlesinin subkritik ve süperkritik su ortamındaki gazifikasyonunu
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Okan İÇTEN
37
ısıtılan batch tipi bir reaktörde çalışmışlardır. Üretilen temel gazların karbon dioksit,
karbon monoksit, hidrojen, metan ve diğer hidrokarbonlardan oluştuğu bildirilmiştir.
Selülozun kömürleşmesinin nişasta ve glukoza göre daha fazla gerçekleştiği, karbon
monoksit ve C1-C4 hidrokarbonların daha yüksek verimde oluştuğu gözlenmiştir.
Buna karşılık glukozun gazifikasyonu ile en yüksek verimde hidrojen elde edilmiştir.
Cassava biyokütle atığı nişasta ile benzer oranda kömürleşme göstermiş, ancak
hidrojen verimi daha az olmuştur.
Yoshida ve arkadaşlarının (2004) yaptığı çalışmada lignin, selüloz, ve
bunların karışımını süperkritik su ortamında 673 K, 25 Mpa basınçta nikel katalizörü
varlığında gazlaştırılmıştır. Karışımda yumuşak odun lignini olduğu zaman
gazlaştırma verimi düşük olmuştur. Selüloz ve yumuşak odun lignininin reaksiyonu
sonucu oluşan katranlı ürünler katalizörü deaktive ederek gazlaştırma veriminde
düşüşe neden olmuştur. Öte yandan sert odun ve otsu materyal lignini daha kolay
gazlaşmıştır.
Yoshida ve Matsumura (2001), standart selüloz, ksilan ve lignin (izole
edildikleri kaynaklar belirtilmemiş) karışımlarının 673 K ve 25 Mpa süperkritik su
ortamında nikel katalizörü kullanarak ve 20 dk süredeki gazlaştırma etkinliklerini
incelemişlerdir. Karışımın lignin içeriğinin oluşan gazın miktarını ve
kompozisyonunu belirgin şekilde değiştirdiği gözlenmiştir. Lignin içeriği arttıkça
oluşan gaz miktarı ve bu gaz karışımındaki hidrojen komposizyonu azalmıştır.
Sözkonusu çalışmada selüloz ve ksilanın bozunması sonucu oluşan bazı ara ürünlerin
ligninle reaksiyona girdiği belirtilmiştir. Farklı miktarlarda selüloz, ksilan ve lignin
içeren karışımların gazlaştırılması sonucu oluşan gaz kompozisyonları aşağıdaki
tabloda gösterilmiştir.
Selüloz:ksilan:lignin
oranı
Gaz miktarı (mmol/g reaktant)
H2 CO2 CH4 C2H6 C3H8
4:1:1 5,33 9,51 1,12 0,21 0,08
1:4:1 3,64 9,24 1,03 0,19 0,08
1:1:4 1,69 6,62 0,90 0,09 -
1:1:1 2,52 8,49 0,87 0,14 0,06
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Okan İÇTEN
38
Yu ve ark. (1993); 0,1 M glukoz çözeltisinin 600 °C ve 345 bar’daki
süperkritik su ortamında tamamen gazlaştığını bildirmişlerdir. Çalışmada,
biyokütlenin etkin gazifikasyonunun düşük biyokütle konsantrasyonunda
gerçekleştiğini, yüksek biyokütle konsantrasyonlarında ise bozunma ürünlerinin
polimerizasyonun meydana geldiğini bildirmişlerdir. Ancak, ekonomik açıdan
biyokütlenin gazifikasyonunun yüksek konsantrasyonlarda sağlanması gereklidir. Xu
ve ark. (1996), süperkritik su ortamında aktif karbon kullanımının yüksek
konsantrasyonda biyokütlenin gazifikasyonunda oldukça etkili olduğunu
gözlemlemişlerdir.
3. MATERYAL VE METOD Okan İÇTEN
39
3. MATERYAL VE METOD
3.1. Biyokütle Materyalleri
Çalışmada biyokütle materyali olarak sorghum kullanıldı. Tohumlarını May
Tohumculuk’tan temin ettiğimiz ve kendi yetiştirdiğimiz iki tür sorghum bitkisinden
(Green Go ve Sugar Graze II ) Green Go daha fazla biyokütle verimi sağladığı için
çalışmada tercih edilerek kullanıldı. Sorghum bitkileri Nisan 2010 tarihinde ekilip
Ekim 2010’da hasat edilmiştir. Şekil 3.1 yetiştirdiğimiz sorgum bitkilerini
göstermektedir. Sorghum biyokütlesi kurutulup öğütüldükten sonra deneylerde
kullanılmıştır. Bu biyokütlenin nem, kül ve CHN analiz sonuçları Çizelge 3.1’de
gösterilmiştir.
Çizelge 3.1. Sorghum (Green Go) biyokütlesinin nem, kül ve CHN analiz sonuçları Sorghum (Green Go)
(%) Nem 10,44
(%) Kül 7,94
% C 44,54
% H 5,65
% N 0,53
% Oa 39,86 aOksijen (O) farktan hesaplandı
3.1.1. Kullanılan Kimyasal Maddeler
• Dekstran standartları: Polisakkaritlerin moleküler kütle dağılımlarını
belirlemede standart olarak ,
• Sodyum hidroksit: HPLC analizlerinde hareketli fazın hazırlanmasında,
• Aseton: Deney sonrasında reaktördeki organik maddeleri temizlemek için,
• Potasyum ftalat: TOC analizinde standart olarak,
• Azot gazı: İndirgeme işlemlerinde kullanmak için
• Hidrojen gazı: İndirgeme işlemlerinde kullanmak için
3. MATERYAL VE METOD Okan İÇTEN
40
• Karbondioksit: Hidrolizde deneylerinde basınç oluşturmada,
• Asetonitril: HPLC analizlerinde mobil faz olarak,
• Pt %5 aktif karbon destekli ve Raney Ni Gazlaştırmada deneylerinde katalizör
olarak kullanıldı.
a) Sugar Graze II
b) Green Go
Şekil 3.1. Yetiştirdiğimiz sorghum bitkileri a) Sugar Graze II ve b) Green Go
3. MATERYAL VE METOD Okan İÇTEN
41
3.1.2. Kullanılan Araç ve Gereçler
• Total Organik Karbon Analizörü: Tekmar Dohrmann Apollo 9000
• HPLC Cihazı/Shimadzu 10A VP
• Gaz Kromatografisi Cihazı/Varian 450-GC
• Manyetik Karıştırıcı/Iısıtıcı KA® RH; RCT Basic
• 500 mL hacimli Parr 4575 Model HP/HT yüksek basınç reaktörü
• 100 mL hacimli Parr 4590 Model Micro Bench top reaktör
• 12 L hacimli, paslanmaz çelik Parr 5550 model HT/HP reaktörü
• 260D Model ISCO yüksek basınç pompası
3.2. Metot
3.2.1. Batch Tipi Reaktörlerde Yapılan Deneyler
Kesiksiz APR sisteminde gazlaştırma deneylerinden önce batch tipi
reaktörlerde biyokütlenin hidrolizi gerçekleştirildi. Buradan elde edilen
hidrolizatlarla gazlaştırma deneyleri ve gazlaştırmada kullanılan katalizör geliştirme
çalışmaları yapılmıştır.
3.2.1.1. Biyokütlenin Hidrolizi ve Hidroliz Çözeltilerinin Analizleri
Hidroliz deneyleri hacmi 500 ml olan 316 SS çelik yüksek basınç reaktörü
(PARR Model 4575 HP/HT, Parr Instrument Co., Moline, IL) kullanılarak magne-
drive karıştırmalı ve sıcaklık kontrollu sistemde gerçekleştirilmiştir. Öğütülmüş kuru
bazda 10 g biyokütle materyali ve 350 ml su reaktöre konmuş ve biyokütle+su
karışımı ultrasonik titreştirici ile 8 dk titreştirilmiştir. (Ultrasonic Processor, Cole
Parmer; 20 kHz±50). Kapağı kapatılan reaktörün içindeki hava CO2 gazı ile
sürüklenerek uzaklaştırılmıştır. Daha sonra reaktör içerisindeki karışım 4,7°C/dk
ısıtma hızıyla 250 ºC sıcaklığa kadar ısıtılmış ve bu sıcaklıkta ISCO 260D pompa
(Isco Inc., Lincoln, Nebraska) ile reaktör basıncı 280 bar oluncaya kadar CO2
3. MATERYAL VE METOD Okan İÇTEN
42
basılmıştır. Bu koşullarda 500 rpm ile 2 saat boyunca karıştırılarak biyokütle
materyalinin çözünmesi sağlanmıştır. Bu süre sonunda reaktör su-buz karışımına
daldırılarak soğutulmuştur.
Hidroliz sonrası elde edilen çözeltiler, Amicon marka karıştırmalı filtrasyon
düzeneğinde (Model 8200) fraksiyonlarına ayrılmıştır. Fraksiyonlama, sırasıyla 30K,
10 K ve 5K molecular weight cut-off (MWCO) değerlerine sahip membranlarla
yapılmıştır. Fraksiyonlama sonucu elde edilen çözeltilerin Jel Geçirgenlik
Kromatografisi (Gel Permeation Chromatography, GPC) analizleri yapılmıştır.
Karbohidratların ortalama molekül kütleleri GPC ile Shimadzu 10VP serisi HPLC
cihazı kullanılarak belirlenmiştir. Kalibrasyon eğrisi molekül ağırlıkları 4400, 9900,
21400, 43500, 124000, 196000, 277000 ve 401000 Da olan dekstran standartları
kullanılarak oluşturulmuştur. İzole edilen polisakkaritlerin analizlerinde, Waters
Ultrahydrogel 250 (MWR: 1 kDa-80 kDa ve 300 mm x 7,8 mm; 250 A°) ve 2000
(MWR: 50 kDa-5000 kDa ve 300 mm x 7,8 mm; 2000 A°) kolonları molekül
büyüklüklerine göre büyükten küçüğe doğru seri olarak bağlanıp HPLC cihazının
donanımında bulunan fırın içerisine yerleştirilerek kullanılmıştır. Analizler analitik
modda, refraktif indeks (Shimadzu RID-10A) dedektör ile 70 °C fırın sıcaklığında
yapılmıştır. Mobil faz olarak 0,001 M NaOH çözeltisi kullanılmıştır. Elüsyon 0,7
ml/dk akış hızında izokratik olarak 37 dakikada gerçekleştirilmiştir.
3.2.1.2. Hidroliz Çözeltilerinin Batch Tipi Reaktör İçinde Gazlaştırılması (APR)
ve Gaz Analizleri
Hidroliz sonucu elde edilen çözeltilerden 50 ml hacimde örnekler alınarak
100 ml hacimli Parr 4590 model mikro bench top reaktör içine konduktan ve
katalizör eklendikten sonra reaktörün kapağı kapatılarak reaktörün içindeki hava Ar
gazı ile uzaklaştırıldı. Daha sonra reaktör oda sıcaklığından başlayarak 250 ºC’ye
kadar ısıtıldı ve bu sıcaklıkta 2 saat boyunca gazlaştırma deneyi gerçekleştrildi. APR
deneylerinde aktif karbon üzerine %5 Pt, raney nikel-2400 hazır ticari katalizörleri
(Sigma-Aldrich) ile araştırma laboratuvarımızda geliştirdiğimiz, farklı tür aktif
karbon materyallerine nanoboyutlarda platin yüklenmiş reformlama katalizörleri
3. MATERYAL VE METOD Okan İÇTEN
43
kullanılmıştır. APR deneylerinde 50 ml biyokütle hidrolizatının gazlaştırılmasında
0,12 g katalizör kullanılmıştır.
Oluşan gazın hacmi gaz büreti ile ölçüldükten sonra kompozisyonları,
birinden argon diğerinden helyum taşıyıcı gazların geçtiği iki kanallı ve iki termal
iletkenlik dedektörlü Varian-450 Gaz kromatograf ile belirlenmiştir. Hidrojen
kanalında MolSieve 5A (1m x1/8” Ultimetal) kolon, hidrojen dışındaki gazların
saptandığı kanalda ise Shincarbon (100/120 mesh 2m x 1/16” x 1mm) kolon
kullanılmıştır. GC analiz programı, 40 ºC’de 3 dk bekleyip 8 ºC/dk ile 230 ºC’ye
yükselme ve bu sıcaklıkta 5 dk bekleme şeklinde toplam 31,75 dk süreden
oluşmaktadır. Dedektör sıcaklığı 230 ºC, filament sıcaklığı ise 300 ºC olarak
çalışılmıştır. Standart gaz karışımı olarak Elite Gaz Teknolojileri İnş. Tur. San. Ve
Tic. Ltd. Şti.’den (İstanbul, Turkey) sağlanan içerisinde % mol olarak sırasıyla 1.8 ±
0.036 asetilen, 4.0 ± 0.08 etilen, 3.9 ± 0.078 etan, 4.9 ± 0.098 metan, 16.0 ± 0.32
karbonmonoksit, 22.0 ± 0.44 karbondioksit ve balans sağlayacak miktarda hidrojen
(47.4 ± 0.474) bulunan gaz karışımı kullanılmıştır.
3.2.2. Katalizör Geliştirme Çalışmaları
Katalizör destek materyali olarak Sasol firmasından temin edilen Puralox
SCCa150/200 (toz alümina), Norit firmasından temin edilen Norit ELORIT 8028-0
(toz aktif karbon), Norit ROX 0,8 (granül aktif karbon) ve Pennsylvania State
Universitesi’nden Prof. Dr. F.S. Cannon tarafından geliştirilen aktifliği arttırılmış
granül Norit aktif karbon (Superdarco) kullanılmıştır. Destek materyali olarak
Puralox-alumina ve aktif karbonu tercih etmemizin nedeni γ-, δ- ve θ- aluminadan
meydana gelen Puralox’tan hazırlanan Pt/Puralox® katalizörlerinin diğer alüminalara
göre hidrojen oluşumu açısından en iyi olduğunun gözlenmiş olmasındandır (Lehnert
ve Claus (2008)). Aktif karbondan hazırlanan reformalama katalizörlerinin etkili
olduğu önceki çalışmalarda gözlemlenmişti (Meryemoğlu ve ark., 2010).
Destek materyallerine metal yükleme ön çalışmaları süperkritik karbon
dioksit ortamında ve impregnasyon yöntemi ile gerçekleştirildi.
3. MATERYAL VE METOD Okan İÇTEN
44
3.2.2.1. Destek Materyalleri Üzerine Süperkritik Karbon Dioksit Ortamında
Metal Yüklenmesi
Destek materyalleri kese haline getirilmiş filtre kağıdı içerisine konduktan
sonra katalizör önbileşiği olarak organo metal tuzu/tuzları (platin için PtMe2COD:
dimethyl(1,5-cyclooctadiene)platinum(II), nikel için bis(cyclopentadienyl)nickel)
100 ml hacimli paslanmaz çelik Parr 4740 model HT/HP reaktörü içerisine
konmuştur. Destek materyali ve metal bileşiği birbirinden paslanmaz çelik bir tel
kafes yardımıyla ayrılmıştır. Reaktör sıcaklığı 80oC’ye ısıtıldıktan sonra ISCO 260D
model bir SFE pompa sistemi ile reaktörün basıncı sıvı karbondioksit gönderilerek
4000 psi’e çıkarılmıştır. Katalizörün destek materyaline adsorblanma işlemi bu
koşullarda 24 saat süreyle karıştırılarak gerçekleştirilmiştir. İşlem sonunda reaktör
soğumaya bırakılmış ve ardından basınç tahliye edilmiştir. Reaktörden cıkarılan
organo metal tuzu/tuzları yüklenmiş destek materyali öncü bileşiğinin miktarını
belirlemek için tartılmış ve ardından alümina tüplere konularak tüp fırınında
(TF55035C-1 model Thermo Scientific Lindberg Blue M Tube Furnaces) H2 akışı
altında termal yolla (300oC’de) 6 saat boyunca indirgeme işlemi gerçekleştirilmiştir.
3.2.2.2 Destek Materyalleri Üzerine İmpregnasyon Yöntemi ile Metal
Yüklenmesi
Destek materyalleri üzerine metal yüklenmesi işleminde %99’dan yüksek
saflıktaki Pt ve Ni metallerinin suda çözünebilen tuzları (Platin (IV) klorür (Sigma
Aldrich) ve nikel sülfat hekzahidrat (Merck) kullanılmıştır. İmpregnasyon işleminde,
istenen metal tuzu veya tuzları son hacim 20 ml olacak şekilde suda çözünmüş ve
destek materyali bu çözelti içerisine eklenmiştir. 70ºC sıcaklıkta ısıtılıp karıştırılarak
çözücü uzaklaştırılmıştır. Daha sonra destek materyali üzerine impregne olmuş metal
tuzlarını indirgemek için 25 ml 0.30 M NaBH4 (pH’ı 10 olan NaOH çözeltisi içinde
hazırlanmıştır) çözeltisi damla damla eklenmiştir. Metal yüklenmiş olan destek
materyali santrifüj ile çözelti ortamından ayrılarak 125oC’de kurutulmuştur.
İndirgemenin tam gerçekleşmesi için termal indirgeme işlemi de uygulanmıştır.
3. MATERYAL VE METOD Okan İÇTEN
45
3.2.3. Kesintisiz Sulu Faz Reformlama Sistemi İçin Yapılan Deneyler
Batch reaktörde yapılan gazlaştırma deneyleri ve katalizör geliştirme
çalışmalarının yanı sıra kesintisiz Sulu Faz Reformlama Sistemi’nin oluşturulması
üzerine çalışmalar yapılmış ve sistem çalışır hale getirilmiştir. Kesintisiz Sulu Faz
Reformlamada kullanılan biyokütlenin hidrolizi 12 L kapasiteli reaktörde yapıldı.
Kuru bazda 285.7 g öğütülmüş biyokütle (sorghum) ve 10 L saf su 12 L
hacmindeki Parr 5550 HT/HP (Parr Instrument Corp., USA) ceket ısıtıcılı paslanmaz
çelik yüksek sıcaklık/basınç reaktörü içine ilave edilerek, subkritik
(100oC<T<374,2oC) su ortamında ve 4060 Psi basınçta hidroliz edilmiştir. Deney
öncesi reaktörün içindeki havanın minimize edilmesi için reaktöre CO2 basılıp
boşaltılmıştır. Deney sıcaklığı oda sıcaklığından başlayarak istenen sıcaklığa kadar
(200-250°C) yükseltilmiştir ve deney süresi reaktörün istenen sıcaklığa ulaşması
anından itibaren başlatılmıştır. Deney tamamlandıktan sonra reaktör hızlı bir şekilde
oda sıcaklığına kadar soğutulmuştur. Hidroliz sonrası kalan katı atık yüzde hidroliz
miktarının belirlenmesi için saklanmıştır.
3.2.3.1. Kesintisiz Sistem ile Hidroliz Çözeltilerinin Gazlaştırılması (APR) ve
Gaz Analizleri
Sulu faz reformlamada kullanılan kesintisiz sistemin akış diyagramı Şekil
3.2’de gösterirmiştir. Kesintisiz sistemde hidrolizatların gazlaştırılması Şekil 3.3’de
gösterilen kesiksiz sulu faz reformlama sisteminde gerçekleştirildi. Hidrolizat
çözeltileri katalizörün bulunduğu kolona pompa yardımı ile farklı akış hızlarında
gönderildi. Raney Ni 2400 katalizörü 1 m uzunluğunda (dış çap: 1”, iç çap: 0.56”)
paslanmaz çelikten yapılmış kolonun içerisne konarak hazırlandı. Katalizörün
bulunduğu kolonun giriş ve çıkış kısmında 15 µ boyutlarında iki adet filtre
bulunmaktadır.
250 ml sorghum hidroliz çözeltisi (ve etilen glikol) pompa aracılığıyla
istenilen akış hızlarında (10 ml/dk, 15 ml/dk, 20 ml/dk) sisteme gönderilmiştir. Bu
hidroliz çözeltisi ön ısıtıcıdan (200oC) geçerek 1m’lik katalizörün bulunduğu kolona
3. MATERYAL VE METOD Okan İÇTEN
46
giriş yapmıştır. Kolonun sıcaklığı deney koşullarına bağlı olarak 200-250 oC arasında
olması sağlanmıştır. Sistem basıncı ise back-pressure regulator ile 500 Psi de sabit
tutulmuştur. 250 ml hidroliz çözeltisinden sonra hatta kalan tüm hidroliz çözeltisini
gazlaştırmak için 1000 ml saf su aynı akış hızında pompa ile sisteme gönderilmiştir.
Kolondan çıkan su-gaz karışımı bir ön soğutucudan geçerek back-pressure regulator
ve üç yönlü vana kontrolünde gaz-sıvı ayırıcı/toplayıcıya giriş yapmıştır. Deney
başlamadan önce gaz-sıvı ayırıcı/toplayıcı içerisindeki hava Ar gazı ile
uzaklaştırılmıştır. Daha sonra bu kısımda oluşan gazın hacmi gaz büreti ile ölçülmüş
ve gaz analizi GC ile yapılmıştır.
Şekil 3.2. Kesintisiz sulu faz reformlama sisteminin akış diyagramı
3. MATERYAL VE METOD Okan İÇTEN
47
Şekil 3.3. Kesiksiz sulu faz reformlama sistemi
(1- Pompa, 2- Check valve, 3,21 -Üç yollu valf, 4- Ön ısıtıcı, 5, 7, 11, 15-
Termocouple, 6, 16, 20- Manometre, 8, 10, 12, 14- Filtre, 9, 13- Katalizör yüklenmiş
kolon, 17- Ön soğutucu, 18- Back pressure regulatör, 19- Gaz-sıvı ayırıcı/toplayıcı,
22- Soğutucu sıvı sirkülasyonu, 23- Pompa hız kontrol ünitesi, 24- Sıcaklık ve akış
göstergeleri)
1
2 3
4
5 6 7
8 9 10 11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21 222
23
24
3. MATERYAL VE METOD Okan İÇTEN
48
4. BULGULAR VE TARTIŞMA Okan İÇTEN
49
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
4.1. Batch Tipi Reaktörlerde Yapılan Deneyler
Kesintisiz APR sisteminde gazlaştırma deneylerinden önce batch tipi
reaktörlerde hidroliz ve gazlaştırma deneyleri ve katalizör geliştirme çalışmaları
yapılmıştır.
4.1.1. Sorghum Biyokütlesinin Hidrolizi ve Hidroliz Çözeltisinin Gazlaştırılması
Sorghum biyokütlesinin batch tipi reaktördeki hidrolizi sonucu %72,7 oranında
çözünme sağlanmış ve bunun sonucunda da elde edilen hidrolizatın toplam organik
karbon içeriği 5449 mg/l olmuştur. Bu hidroliz çözeltisinin sırasıyla 30K, 10K ve
5K membranlarla filtrasyonu sonucu elde edilen fraksiyonlarının GPC analizi sonucu
sadece 7500 ve 2600 Da ortalama molekül ağırlıklı iki fraksiyonun varlığı tespit
edilmiştir. Membranlarla fraksiyon yapılmadan elde edilen çözeltilerde de aynı
fraksiyonlar gözlenmiştir.
4.1.2. Batch Tipi Reaktörlerde Ticari Katalizörlerle Gazlaştırma
Batch tipi reaktörde APR gazlaştırma deneyleri sonucu elde edilen gazların
miktarı ve içerikleri Çizelge 4.1’de gösterilmektedir. Görüldüğü üzere hidrojen
seçiciliği ve verimi açısından raney nikel katalizör, platin bazlı katalizörüne göre
biraz daha iyi sonuçlar vermiştir. Aktif karbon destekli katalizörde gram katalizör
başına 0,0120 mol hidrojen gazı oluşurken, raney nikelde nikel katalizörü başına
sadece 0,0146 mol hidrojen gazı oluşmuştur. Oluşan diğer gazların içerikleri
incelendiğinde raney Ni katalizörün kullanıldığı gazlaştırma deneylerinde daha fazla
metan (%11,68) oluşurken, Pt katalizörünün kullanıldığı deneylerde ise CO2 (%
47,66) daha fazla oluşmaktadır (Çizelge 4.1). Raney Ni’in kullanıldığı deneyde CO
oluşumu gözlenmezken, Pt’nin kullanıldığı deneyde %1,31 CO oluşmaktadır. Bu
4. BULGULAR VE TARTIŞMA Okan İÇTEN
50
sonuçlar raney Ni katalizörü eşliğinde gaz-su tepkimesinin (CO + H2O → CO2 + H2)
daha etkin olduğunu gösteriyor.
Çizelge 4.1. Sorghum hidrolizatının ticari katalizörler ile gazlaştırılması sonucu oluşan gaz kompozisyonu
Katalizör
Oluşan
gazın
hacmi (ml)
Oluşan
gazın
molü
Gaz Bileşimi (% mol)
mol H2/g
katalizör* H2 CO CO2 CH4 C2H6
Pt % 5
(aktif
karbon)
72,0
0,0029 49,77 1,31 47,66 1,26 -
0,0120
Raney
Ni 2400 348,0
0,0142
61,61 - 26,34 11,68 0,37
0,0146
*İdeal gaz denklemi kullanılarak hesaplanmıştır: ntoplam=PV/RT. P=1 atm, T=298K, V= oluşan gaz hacmi (L) nhidrojen = ntoplam x hidrojen kompozisyonu/100.
4.1.3. Çeşitli Destek Materyallerinin Kullanılmasıyla Hazırlanan Katalizörlerin
Gazlaştırma Etkinliklerinin İncelenmesi
Katalizör geliştirme deneylerinde farklı destek materyalleri üzerine Pt ve Ni
yüklenerek en aktif reformlama katalizörleri geliştirilmeye çalışılmıştır. Kullanılan
destek materyallerinin genel karakteristik özellikleri Çizelge 4.2’de verilmiştir.
Çizelge 4.2. Kullanılan katalizör destek materyallerinin özellikleri
Özellikler Norit-Elorit Norit-ROX 0,8 Sasol-Puralox
SCCa-150/200
Toplam yüzey alanı,
B.E.T, m2/g 700 1225 192
Partikül büyüklüğü
Kütlece %97’sinin
partikül boyutu > 105
µm
Kütlece %98’i (ball-
pan hardness)
Kütlece %93,5’i < 250
µm; %3,3’ü 100 µm.
Yoğunluk (Bulk
Density) 280 kg/m3 400 kg/m3 71 kg/m3
4. BULGULAR VE TARTIŞMA Okan İÇTEN
51
Önceki çalışmalarda etilen glikolün reformlamasında kullanılan Pt/Ni
kombine katalizör sisteminde Pt/Ni atomik oranının 1:1’den 1:9’a kadar
arttırılmasıyla hidrojen seçiciliğinin arttığı gözlenmiştir (Huber ve ark., 2006).
Dolayısıyla, Pt/Ni katalizörlerinin destek materyaline tutturulması işlemi bu oranlar
dikkate alınarak yapıldı.
4.1.3.1. Norit SuperDarco (Granül Aktif Karbon)
Norit SuperDarco granül aktif karbon destek materyaline superkritik ortamda
farklı miktarlarda Pt yüklenerek Pt yüzdesinin gazlaştırma verimine etkisi incelendi.
Hazırlanan katalizörlere ilişkin gazlaştırma deney sonuçları Çizelge 4.3’te
verilmiştir. Pt yüzdesinin %4’ten %8’e çıkarılmasıyla oluşan toplam gaz hacmi (14
ml’den 32 ml’ye) ve oluşan gazın hidrojen yüzdesi (%39,0’dan %43,5’e) artmıştır.
Metan içeriğinde önemli değişiklik gözlenmezken CO2 yüzdesinde %6,3’lük bir
azalma söz konusudur. Pt yüzdesinin daha da arttırılması sonucu gaz hacminde 10
ml’lik artışa karşılık oluşan gazın hidrojen yüzdesi %4,8 oranında azalmıştır. Bu
durumda platin gibi pahalı bir metalin daha az kullanıldığı %8’lik Pt yüklenmiş
katalizörlerin gazlaştırmada kullanılması daha anlamlı olmaktadır. Başlangıçta 5449
ppm toplam organik karbon (TOC) içeriğine sahip çözeltinin (sorgumdan elde edilen
hidrolizatın) gazlaştırılmasından sonra geriye kalan hidrolizatın TOC değerleri
kullanılan Pt’nin %4’den %8’e ve %12’ye çıkarılmasıyla birlikte sırasıyla 4275 ppm,
3900 ppm ve 3890 ppm’e kadar azalmıştır. TOC analiz sonuçlarından da görüldüğü
gibi destek materyaline %8’den daha fazla Pt’nin yüklenmesi TOC sonucunu ve
hidrojence zengin gaz oluşumunu fazla etkilememektedir.
4. BULGULAR VE TARTIŞMA Okan İÇTEN
52
Çizelge 4.3. SuperDarco destek materyali kullanılarak hazırlanan katalizörlerle yapılan gazlaştırma deneyi sonuçları ve oluşan gazların kompozisyonları
Katalizör Oluşan gazın
hacmi (ml)
Oluşan gazın molü
Gaz Bileşimi (% mol)
H2 CO CO2 CH4 C2H6
%4 Pt 14 0,0006 39,00 - 45,16 15,84 -
%8 Pt 32 0,0013 43,52 - 38,85 16,03 1,60
%12 Pt 42 0,0017 38,72 - 40,48 18,66 2,15
Puralox (SCCa-150/200) destek materyali ile yapılan ön çalışmalarda oluşan
gazın hacminin çok az (7-24 ml) ve oluşan hidrojenin çok düşük oranda (<%1)
olması nedeniyle puralox destek materyali çalışmada etkin olarak kullanılmadı.
4.1.3.2. Süperkritik Ortamda Farklı Destek Materyallerine Yüklenen Pt
Katalizörünün Gazlaştırma Etkinliği
Süperkritik ortamda farklı destek materyallerine Pt katalizörü yüklenerek
destek materyalindeki farklılığın gazlaştırma deneylerindeki etkinliği incelendi. İlgili
sonuçlar Çizelge 4.4’te verilmektedir. Oluşan toplam gaz miktarı açısından en iyi
sonuç Superdarco destek materyalinin kullanıldığı deneyden elde edilmiştir. Gaz
kompozisyonu kıyaslandığında hidrojence zengin (%51,88 H2) olan gaz karışımı
Elorit destek materyalinin kullanıldığı deneyden elde edilmiştir. En az CO2
(%31,37) oluşumu Eloritin kullanıldığı deneylerde gözlenirken, en fazla CO2
(%43,99) oluşumu Hdrodarco destek materyalinin kullanıldığı Pt katalizöründen elde
edilmiştir. Farklı destek materyallerinin kullanılmasıyla oluşan gazların metan ve
etan yüzdelerinde önemli bir farklılık gözlenmemiştir ve oluşan gaz karışımlarında
CO’e rastlanmamıştır. Elde edilen sonuçlar literatürde yer alan çalışmaları
desteklemektedir. Yapılan bazı çalışmalarda destekli metal katalizörlerin
performansının metalin türüne ve yüklendiği destek materyalinin cinsine göre
4. BULGULAR VE TARTIŞMA Okan İÇTEN
53
oldukça değiştiği ortaya konmuştur (Meryemoğlu ve ark., 2010; Panagiotopoulou ve
Kondarides, 2006; Wiersma ve ark., 1998; Tanksale ve ark., 2007).
Çizelge 4.4. Farklı destek materyali tutturulan Pt katalizörlerle yapılan gazlaştırma deneyi sonuçları ve oluşan gazların kompozisyonları
Katalizör
Oluşan gazın
hacmi (ml)
Oluşan gazın molü
H2 mol/ g katalizör
Gaz Bileşimi (% mol)
H2 CO CO2 CH4 C2H6
%8 Pt Rox 19 0,0008 0,003 46,75 - 37,76 14,38 1,11
%8 Pt Elorit
27 0,0011 0,005 51,88 - 31,37 15,29 1,46
%8Pt Hydrodarco 27 0,0011 0,003 36,44 - 43,99 17,85 1,72
%8Pt Superdarco
32 0,0013 0,005 43,52 - 38,85 16,03 1,60
4.1.3.3. Norit ELORIT 8028-0 (Toz Aktif karbon)
Çalışmanın bu kısmında Norit Elorit destek materyaline hem süperkritik hem
de impregnasyon yöntemi ile Pt ve Pt/Ni katalizörleri yüklenerek etkinlikleri
incelenmiştir. Destek materyaline yüklenen katalizörün miktarı, yükleme yapılmadan
önce ve katalizör yüklendikten sonra tartım alınarak belirlenmiştir. Norit Elorit
destek materyali kullanılarak yapılan katalizörlerin gazlaştırma etkinlikleri Çizelge
4.5’te verilmiştir. Sonuçlar incelendiğinde en fazla gaz (41 ml) Pt katalizörünün
kullanıldığı deneylerden elde edildiği görülmektedir. Oluşan gazların içeriği
incelendiğinde hidrojence (%67,87) zengin gaz karışımı Pt’nin impregnasyon
metodu ile yüklenmesinden elde edilen katalizörün kullanılmasıyla edilmiştir. Ni
metalinin gazlaştırma verimini önemli derecede iyileştirmediği gözlenmiştir. Bunun
nedeni Ni’in destek materyalinden çok Pt’nin yüzeyine tutunarak fazla etkinlik
gösterememe olasılığı ile açıklanabilir. İmpregnasyon yöntemi ile hazırlanan
katalizörlerin, biyokütlenin gazlaştırılmasında süperkritik yöntemle elde edilen
katalizörlerden daha iyi sonuç verdiği görülmektedir (Çizelge 4.5). Ayrıca platinin
%8’den daha fazla yüklenmesi de gazlaştırmada olumsuz etki yapmıştır, gazlaştırma
4. BULGULAR VE TARTIŞMA Okan İÇTEN
54
verimi ve hidrojen seçiciliği düşmüştür. Bunun sebebi ortamda fazla miktarda metal
bulunduğunda platinin destek materyaline homojen şekilde değil daha çok yığın
şeklinde tutunması ile açıklanabilir. Şekil 4.1’deki TEM sonuçları da bunu
göstermektedir.
Çizelge 4.5. Norit Elorit destek materyali kullanılarak hazırlanan katalizörlerle yapılan gazlaştırma deneyi sonucu oluşan gazların kompozisyonları
Katalizör Oluşan gazın hacmi (ml)
Oluşan gazın molü
Gaz Bileşimi (% mol) H2 CO CO2 CH4 C2H6
%8 Pt (SFC)a 27 0,0011 51,88 - 31,37 15,29 1,46
%8 Ptb 41 0,0017 67,87 - 23,60 7,76 0,77
%24Ni- %12 Pt (SFC)a 38
0,0016 43,81 - 38,56 15,95 1,68
%24Ni- %12 Ptb 32 0,0013 65,06 1,08 28,50 5,36 -
%12 Pt b 41 0,0017 54,48 - 31,41 12,69 1,42 a katalizör süperkritik karbondioksit ortamında yüklendi b katalizör impregnasyon metoduyla yüklendi
(a) (b)
Şekil 4.1. Aktif karbon üzerine impregnasyon yöntemiyle metal yüklenmiş katalizörlerin TEM görüntüleri.
(a) Pt yüklenmesi (partikül boyutu: 10,68±3,76). (b) Pt-Ni yüklenmesi (partikül boyutu: 15±6,32).
4. BULGULAR VE TARTIŞMA Okan İÇTEN
55
4.2. Kesintisiz Sulu Faz Reformlama Sistemi ile Yapılan Gazlaştırma Deneyleri
Batch reaktörde yapılan gazlaştırma deneyleri ve çeşitli destek materyallerine
yüklenen Pt katalizörünün gazlaştırmaya etkilerinin incelenmesinin yanısıra bu
çalışmada “Kesintisiz Sulu Faz Reformlama Sistemi”nde gazlaştırma çalışmaları
yapılmıştır. Çalışmada katalizör olarak raney Ni seçilerek, sisteme beslenen
sorghum’dan elde edilen hidrolizatının akış hızının ve sıcaklığın gazlaştırmaya
etkileri incelendi. Ayrıca model bileşik olarak etilen glikolün kesintisiz sistemde
raney Ni katalizörü eşliğinde gazlaştırılması gerçekleştirildi ve gaz ürün dağılımları
incelendi. Gazlaştırma öncesinde ve sonrasında geriye kalan çözeltinin toplam
organik karbon (TOC) değerleri saptanarak gazlaştırma etkinlikleri ortaya kondu.
4.2.1. Gazlaştırma Sıcaklığının Etkisi
Sorghum hidrolizatı 10 ml/dk hızla pompa yardımıyla sisteme beslenerek
200°C, 220°C ve 240°C sıcaklıkta ve 500 psi sabit basınçta gazlaştırıldı. Gazlaştırma
sıcaklığının etkisine ait veriler Çizelge 4.6’da gösterilmektedir. Sıcaklığın
arttırılmasıyla oluşan gazın miktarı da artmaktadır. 200°C sıcaklıkta toplam oluşan
gaz hacmi 1495 ml iken, sıcaklığın 240°C’ye çıkarılmasıyla gaz hacmi 2107 ml
olmuştur. Yani sıcaklığın arttırılmasıyla gaz hacminde 612 ml’lik artış gözlenmiştir.
Sıcaklığın 200°C’den 220°C’ye çıkarılmasıyla oluşan gazın hidrojen yüzdesinde
%5,6’lık artış (%66,5’den %72,1’e) gözlenmiştir. 220°C sıcaklıkta CO2 yüzdesinde
%8,4’lük azalma (%31,8’den %23,4’e) ve metan oluşumunda %2,8’lik artış
gözlenmiştir. Sıcaklığın 240°C’ye çıkarılmasıyla H2 yüzdesinde %8,2’lik azalma
(%72,1’den %63,9’a), CO2 miktarında % 8,6’lık artış gözlenmiştir. 240°C sıcaklıkta
metan yüzdesinde de %2,6’lık azalma söz konusudur. Ayrıca 200 ve 220°C
sıcaklıkta CO oluşumu gözlenmezken, 240°C sıcaklıkta %2,3’lük CO oluşumu
gözlenmiştir. 240°C’de hidrojen yüzdesindeki azalma CO2 yüzdesindeki artış ve
CO’in oluşumu gaz-su (CO + H2O → CO2 + H2) tepkimesinin yavaşlamasından
kaynaklanıyor olmalıdır. 240ºC sıcaklıkta hidrojen yüzdesinin azalmasının bir başka
nedeni, yüksek sıcaklıkta oluşan radikalik ürünlerle hidrojenin tepkimeye girerek
4. BULGULAR VE TARTIŞMA Okan İÇTEN
56
radikallerin kararlı yapıya dönüşmesinde harcanıyor olması olasılığı ile açıklanabilir.
Hem oluşan gaz hacmi hem de oluşan hidrojenin yüzdesine bakıldığında kesintisiz
sistem için en ideal sıcaklığın 240°C olduğuna karar verildi. Katı ürünler oluşacağı
ve katalizörü hızlı bir şekilde deaktive edeceği düşünülerek daha yüksek sıcaklığa
çıkılmadı ve deneysel çalışmanın bundan sonraki aşamalarında bu sıcaklık (240°C)
kesintisiz sistem için en uygun sıcaklık olarak kabul edildi.
4.2.2. Sisteme Beslenen Biyokütle Hidrolizatı Akış Hızının Etkisi
Raney nikel katalizörü ile sisteme beslenen biyokütle hidrolizatının
(sorghum) akış hızı değiştirilerek 240ºC sabit sıcaklık ve 500 psi sabit basınçta
deneyler yapılmıştır. Besleme çözeltisi olarak kullanılan sorghum hidrolizatının TOC
değeri 5449 mg/l’dir. 10, 15 ve 20 ml/dk akış hızlarında yapılan deneylerde oluşan
gaz miktarı ve kompozisyonu Çizelge 4.7’de verilmiştir. Sonuçlardan da görüldüğü
gibi düşük akış hızlarında (10 ml/dk) yapılan deneylerde oluşan gazın toplam hacmi
(2107 ml) diğer akış hızlarında elde edilenden oldukça fazladır. Oluşan gazın hacmi,
kompozisyonu ve deney sonrası TOC sonucu (Şekil 4.3) birlikte değerlendirildiğinde
10 ml/dk akış hızının en uygun akış hızı olduğu anlaşılmaktadır. Bu akış hızında
katalizör ile biyokütle hidrolizatının etkileşim süresi daha uzun olduğu için
gazlaştırma daha verimli olmaktadır.
4. BULGULAR VE TARTIŞMA Okan İÇTEN
57
4. BULGULAR VE TARTIŞMA Okan İÇTEN
58
4.2.3. Etilen Glikol’ün Kesintisiz Sistemde Gazlaştırılması
Model bileşik olarak %2 ve %5’lik etilen glikol 220°C sıcaklıkta kesintisiz
sistemde gazlaştırıldı ve oluşan gazların kompozisyonları incelendi. Gazlaştırma
sonuçları Çizelge 4.8’de verilmiştir. Sonuçlardan görüldüğü gibi etilen glikol
yüzdesinin arttırılmasıyla gaz miktarı (1740 ml’den 2600 ml’ye) da artmaktadır. Gaz
kompozisyonları incelendiğinde etilen glikolün yüzdesi artınca hidrojen yüzdesinde
azalma (%79,3’ten %74,1’e) gözlenmekte, metan içeriğinde ise %4,8’lik artış
(%5,8’den %10,6’ya) artış gözlenmiştir.
Çizelge 4.9’da farklı sıcaklık ve akış hızında sorghum hidroliz çözeltisi ve
etilen glikolün kesintisiz sistemde gazlaştırılmasında reaktör hacmi başına oluşan
hidrojenin mol sayısı ve hacmi verilmektedir. Sorgum hidrolizatının kullanıldığı
deneylerde hidrolizat akış hızı azaltıldığında ve sıcaklık arttırıldığında reaktör hacmi
başına oluşan hidrojenin mol sayısı artmaktadır. Reaktör hacmi başına en fazla
hidrojen oluşumu (0,4351mol hidrojen/L reaktör hacmi) 240ºC sıcaklıkta ve 10
ml/dk akış hızında oluşmaktadır. Etilen glikol ile yapılan gazlaştırma deneylerinde
etilen glikolün miktarının %2’den %5’e çıkarılmasıyla reaktör hacmi başına oluşan
hidrojen mol sayısında 0,1767’lik artış (0,4448’den 0,6215) gözlenmektedir.
4. BULGULAR VE TARTIŞMA Okan İÇTEN
59
4. BULGULAR VE TARTIŞMA Okan İÇTEN
60
4.2.4. TOC Analizi
Gazlaştırma deneylerinden önce ve sonra sulu çözeltide bulunan toplam
organik karbon miktarı Toplam Organik Karbon Analizörü (TOC) cihazı ile
belirlendi. TOC analizi ile ilgili sonuçlar Şekil 4.2 ve Şekil 4.3’te görülmektedir.
Gazlaştırma öncesi orijinal çözeltideki toplam organik karbon miktarı 5449 ppm’dir.
200ºC sıcaklıkta yapılan gazlaştırma sonunda çözeltideki toplam organik karbon
(TOC) değeri 5449 ppm’den 2506 ppm’e kadar azalmıştır. Sıcaklığın 220ºC ve
240ºC’ye çıkarılmasıyla hidrolizatın toplam organik karbon içeriği sırasıyla 1976 ve
1264 ppm’e kadar azalmıştır (Şekil 4.2). Toplam organik karbondaki azalma sonucu
gaz oluşumunda artış gözlenmektedir (Çizelge 4.6).
ppm C
5449
2506
1976
1264
0
1000
2000
3000
4000
5000
6000
başlangıç 200 °C 220 °C 240°C
Şekil 4.2. Farklı sıcaklıkta sorghum hidroliz çözeltisinin raney nikel katalizörü ile kesintisiz sistemde yapılan gazlaştırma deneyleri sonrası sulu çözeltideki TOC değerleri
Raney nikel katalizörü ile sisteme beslenen sorghum hidrolizatının akış hızı
değiştirilerek 240ºC sabit sıcaklık ve 500 psi sabit basınçta deneyler yapılmıştır. 10,
15 ve 20 ml/dk akış hızlarında yapılan deneylerden elde edilen hidrolizatın TOC
değerleri Şekil 4.3’de verilmiştir. Sonuçlardan da görüldüğü gibi düşük akış
4. BULGULAR VE TARTIŞMA Okan İÇTEN
61
hızlarında (10 ml/dk) yapılan deneylerde hidrolizatın TOC değeri en azdır (1264
ppm). Etilen glikol ile 220ºC yapılan gazlaştırma deneylerinin TOC değerleri de
sorghum hidrolizatında olduğu gibi azalmaktadır. İlgili sonuçlar Şekil 4.4’te
gösterilmektedir.
ppm C
5449
1264
2315 2071
0
1000
2000
3000
4000
5000
6000
başlangıç 10 ml/dk 15 ml/dk 20 ml/dk
Şekil 4.3. 240°C’de farklı akış hızlarında sorghum hidroliz çözeltisinin raney nikel katalizörü ile kesintisiz sistemde yapılan gazlaştırma deneyleri sonrası sulu çözeltideki TOC değerleri
ppm C
77335325
19333
8413
0
5000
10000
15000
20000
25000
%2 Etilenglikol başlangıç
%2 Etilenglikol deney sonrası
%5 Etilenglikol başlangıç
%5 Etilenglikol deney sonrası
Şekil 4.4. 220°C’de etilen glikolün kesintisiz sistem ile yapılan gazlaştırma
deneyleri sonrası sulu çözeltideki TOC değerleri
4. BULGULAR VE TARTIŞMA Okan İÇTEN
62
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER Okan İÇTEN
63
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
• Aktif karbon üzerine tutturulmuş %5 Pt katalizörünün gazlaştırma etkinliği
(0,012 g/mol) raney nikel katalizörünün etkinliğinden (0,0146 g/mol) daha azdır.
• Gazlaştırma sıcaklığının arttırılmasıyla gaz oluşumu artmaktadır.
• Gazlaştırma sıcaklığının 220ºC’den 240ºC’ye arttırılmasıyla oluşan gazın
hidrojen yüzdesinde % 8,2’lik azalma söz konusudur. Hidrojen yüzdesindeki
azalmasının nedeni, yüksek sıcaklıkta oluşan radikalik ürünlerle hidrojenin
tepkimeye giriyor olması ile açıklanabilir.
• Destek materyaline katalizörün yığınlar şeklinde yüklenmesi katalizör etkinliğini
fazla arttırmamaktadır.
• Hidrolizatın akış hızının düşürülmesi (20 ml’den 10 ml’ye) sonucu gaz hacminde
artış (677 ml) gerçekleşmektedir.
• Gazlaştırma sıcaklığının 200ºC’den 240ºC’ye arttırılmasıyla geriye kalan sulu
çözeltinin toplam organik karbon (TOC) değeri 2506 ppm’den 1264 ppm’e kadar
azalmaktadır.
• Farklı destek materyallerinin kullanılmasıyla oluşan gazların metan ve etan
yüzdelerinde önemli bir farklılık gözlenmemiştir.
• Hem oluşan gaz hacmi hem de oluşan hidrojenin yüzdesine bakıldığında
kesintisiz sistem için en ideal sıcaklığın 240°C olduğuna saptanmıştır.
• Destek materyaline adsorblanan platin tuzunun farklı metotlarla indirgenmesini
sağlamak katalizörün gazlaştırma etkinliğini arttırabilir.
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER Okan İÇTEN
64
65
KAYNAKLAR
ADOSINDA, M., MARTINS, M., FERREIRA, ISABEL, C., 2001. Biodegradation
of bioaccessible textile azo dyes by Phanerochaete chrysosporium. Journal of
Biotechnology 89, 91-98.
ALTIN V., 2004 ‘’Enerji Sorunu ve Türkiye’’, Mimar ve Mühendislik Dergisi,
Sayı:33
ANONİM, 2002. FAOSTAT. http://apps.fao.org.
ANONIM, 1984. Difco Manuel, Dehydrate Culture Media and Reagents for
Microbiology. Detroit, Michigan USA, pp. 1155.
ASPINAL, G. O., 1970 . “Polysaccharides”, Pergamon Press Headington Hill Hall,
Oxford, 431-438.
BAKKER, M.L., YOUNG, D.J., WAİNWRİGHT, M.S.,1988. Selective Leaching of
NiA13 and Ni2A13 Intermetallics to Form Raney Nickels, Journal of Materials
Science, 23:3921-3926.
BEYATLI, Y., 1996 . “Biyoteknoloji ve Biyoprotein Üretimi”, Kükem Derneği
BENNETT, F.W. 1990. Modern grain sorghum production. Iowa State Univ.
BREEN, A. ve SIGLETON, F. L., 1999. Fungi in lignocellulose and biopulping.
Current Opinion in Biotechnology. 10 (3): 252-258
BLANC B., BOURREL A., GALLEZOT P., HAAS T., TAYLOR P., 2000. Starch-
derived polyols for polymer technologies: Preparation by hydrogenolysis on
metal catalysts, Green Chem., 2, 89-91.
BOBLETER, O., 1994. Hydrothermal degradation of polymers derived from plants,
Prog. Polym. Sci., 19, 797-841.
BOBLETER, O., CONSIN R., 1979. Degradation of popular lignin by hydrothermal
treatment. Cellulose Chemistry and Technology, 13:583-593.
CAVANI, F.,TRİFİRO, F., 1997. Classification of industrial catalysts and catalysis
for the petrochemical industry, Catalysis Today, 34, 269-279.
CHO, M., 2004. Microstructure Development of Raney Cobalt Catalysts, Doktora
tezi, Purdue Üniversitesi.
66
CHRESTINI, C., SERMANNI, G.G., ARGYROPOULOS, D.S., 1998. Structural
modifications induced during biodegradation of wheat lignin by Lentinula
edodes. Bioorganic & Medicinal Chemistry. 6: 957-973.
CLAUDIACRESTINI, G., GIOVONNOZZI, S., ,DIMITRIS S.A., 1998. Structural
Modifications Induced During Biodegradation of Wheat Lignin by Lentinula
edodes, . Bioorganic&Medicinal Chemistry. Bioresorce Technology, 967-
973.
CORTRIGHT, R.D., DAVDA, R.R, DUMESIC, J.A., 2002. Hydrogen from catalytic
reforming of biomass-derived hydrocarbons in liquid water. Nature, 418:964-
967.
CRABTREE, R.H., 1990. The Organometallic Chemistry of The Transition Metals,
New York, 185-208s
CRAWFORD, D. L., BARDER, M. J., POMETTO, A. L., III., CRAWFORD, R. L.,
1982 Chemistry of softwood lignin degradation of softwood lignin
degradation by Streptomyces viridoendosporus. Arch. Microbiol. 131: 140-
145.
CURRY-HYDE, H.W., YOUNG, D.J., WAINWRIGHT, M.S., 1987. Preparation
and Properties of lianey Copper-Zinc Catalyst Pellets for Methanol Synthesis,
Applied Catalysis, 29: 31-41.
DAVDA, R.R., SHABAKER, J.W., HUBER, G.W., CORTRIGHT, R.D.,
DUMESIC, J.A., 2003. Aqueous-phase reforming of ethylene glycol on
silica-supported metal catalysts. Applied Catalysis B, 43, 13–26.
DAVDA, R.R., DUMESIC, J.A., 2003. Catalytic reforming of oxygenated
hydrocarbons for hydrogen with low levels of carbon monoxide, Angewandte
Chemie Intetnational Edition, 42, 4068-4071.
DAVDA, R.R., DUMESIC, J.A., 2004. Renewable hydrogen by aqueous-phase
reforming of glucose, Chemical Communications, (Cambridge UK), 36–37.
67
DAVDA, R.R., SHABAKER, J.W., HUBER, G.W., CORTRIGHT, R.D.,
DUMESIC, J.A., 2005. A review of catalytic issues and process conditions
for renewable hydrogen and alkanes by aqueous-phase reforming of
oxygenated hydrocarbons over supported metal catalysts. Applied Catalysis
B: Environmental, 56, 171-186.
DEMİRBAŞ, A., 2006, Turkey’ s renewable energy facilities in the near future.
Energy Sources, Part A. 28, 527-536.
DEVLET İSTATİSTİK ENSTİTÜSÜ, 2006. Elektrik Üretim Ve Dağıtımı IV.
Dönem (Ekim, Kasım, Aralık), Devlet İstatistik Enstitüsü Haber Bülteni
Sayı:44 23 Mart 2007.
DİNCER, I., 2002, Technical, Environmental and Exergetic Aspects of Hydrogen
Energy Systems", International Journal of Hydrogen Energy 27, :265-285.
EGGLESTON, G., VERCELLOTTI, J.R., 2000. Degradation of sucrose glucose and
fructose in concentrated aqueous solutions under constant pH conditions at
elevated temperature, Journal of Carbohydrate Chemistry, 19, 1305-1318.
ELKE L, KLEEBERG, I. & ZADRAZİL, F., 1997. Competition of Pleurotus sp.
And Dichomitus squalens with soil microorganisms during lignocellulose
decomposition. Bioresource Technology 60: 95-99.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI, 2007. Birincil Enerji
Kaynaklarına ait İstatistiksel Veriler”, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı
Basın Merkezi, “http://www.enerji.gov.tr/istatistik.asp”.
ENERGY INFORMATION ADMINISTRATION(EIA), 2006. Annual Energy
Outlook 2006.
ENERGY INFORMATION ADMINISTRATION(EIA), 2007. Annual Energy
Outlook 2007 with projection to 2030,DOE/EIA-0383.
ENERGY INFORMATION ADMINISTRATION(EIA), 2007,
http://www.eia.doe.gov/kids/energyfact/science/formsofenergy.
ERBİLLER, S., 2000, Platin-Metal Oksit Katalizörleri Üzerinde Karbon Monoksit
Oksidasyonu, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü
68
ERIKSSON, K. E., BLANCHETTE, R. A. ve ANDER P., 1990. Biodegradation of
lignin. In Microbial and enzymatic dagradation of wood and wood
components, p. 225-333. Springer-Verlag KG, Berlin.
FAOSTAT data, 2006. http://faostat.fao.org.
FLEGO C., CARATİ A., PEREGO C., 2001. Methanol interaction with mesoporous
silica aluminas. Micropor. Mesopor. Mater., 44-45, 733-744.
FOLEY, H.C., 1994, Catalyst Preparation-Design and Synthesis, Catalysis Today,
22, 235-260
GOEL, Malti., 2005. Energy Sources and Global Warming, Allied Publishers, New
Delhi.
HAGEN, J., 1999, Industrial Catlysis, Wiley-VCH., Weinheim, 3-527-29528-3
HIROFIMI HIRARI, TAKONORI ITOH, RYUICHIRO KONDO, 1999.
,Intracellular ferrireductase involved in Mn(IVreducing enzyme system to
supply Mn(II) for lignin biodegradation by white-rot fungus Phanerochaete
sordida YK-624. Enzyme and Microbial Technology 30 :467-473.
HOUSE, R.L. 1985. A guide to sroghum breeding.
HUANG, X., MA, L.,WAINWRIGHT, M.S., 2004. The Influence of Cr, Zn and Co
Additives on the Performance of Skeletal Copper Catalysts for Methanol
Synthesis and Related Reactions, Applied Catalysis A: General, 257: 235-
243.
HUBER, G.W., DUMESIC, J.A. 2006. An overview of aqueous-phase catalytic
processes for production of hydrogen and alkanes in a biorefinery. Catalysis
Today, 111, 119-132.
HUBER G.W., SHABAKER J.W., EVANS S.T., DUMESİC J.A. Aqueous-phase
reforming of ethylene glycol over supported Pt and Pd bimetallic catalysts,
Appl. Catal. B, 62, 226-235, (2006).
INDOVINA, V., 1998, Supported Oxides : Preparation, Charactrerization and
Catalytic Activity of CrOx/ZrO2, Catalysis Today, 41, 95-109
JOHANSSON, E. KRANTZ-RULTCKER C., ZHANG, B. X., 1999. Chlorination
and biodegradation of lignin . Soil Biology & Biochemistry, 1029-1032.
69
KABYEMELA B.M., ADSCHİRİ T., MALALUAN R.M., ARAİ K., 1997. Kinetics
of glucose epimerization and decomposition in subcritical and supercritical
water, Ind. Eng. Chem. Res. 36, 1552.
KAWAKAMI, H. ve SHUMIYA, S., 1983. Degradation of lignin-related compounds
and lignins by alkalophilic bacteria. In Recent Advances in Lignin
Biodegradation Research. Uni. Publishers Co., Ltd. Tokyo, Japan, pp. 64-77.
LANDAU, M.V., KOGAN, S.B., TAVOR, D., HERSTKOWITZ, M., KORESH,
J.E., 1997, Selectivity in Heteregeneous Catalytic Processes, Catalysis Today, 36,
497-510
LEI, H., SONG, Z., TAN, D., BAO, X., MU, X., ZONG, B., MIN, E., 2001.
Preparation of novel Raney-Ni catalysts and characterization by XRD, SEM
and XPS, Applied Catalysis A, 214, 69-76.
LIEBER, E., MORRITZ, F., 1953. The Uses of Raney Nickel, Advances in
Catalysis, 5: 433- 455.
LJUNGDAHL, L.G., ERIKSSON, K.E., 1985. Ecology of microbial Cellulose
Degradation . Adv. Microbiology Ecology,8: 237-299.
MAKSIMOVA, N.A., VISHNEVETSKII, E.A., IVANOV, V. SH., FASMAN, A.B.,
1987. Partially Leached Stationary Raney Catalysts: Active Surface Genesis,
Applied Catalysis, 35:59-75.
MA, L. ve WAINWRIGHT, M.S., 1999. Development of Skeletal Copper-Chroinia
Catalysts. I. Structure and Activity Promotion of Chromia on Skeletal Copper
Catalysts for Methanol Synthesis, Applied Catalysis A: General, 187:89-98.
MARTINEZ, A.T., CAMERERO, S., GUTIERREZ, A., 2001. Studies on wheat
lignin degradation by Pleurotus species using analytical pyrolysis. Journal of
Analytical and Applied Pyrolysis, 59: 401-411.
MERYEMOĞLU B., HESENOV A., IRMAK S., ATANUR O.M., ERBATUR O.,
2010. Aqueous Phase Reforming of Biomass Using Various Types of
Supported Precious Metal and Raney Nickel Catalysts for Hydrogen
Production. Submitted to International Journal of Hydrogen Energy.
International Journal of Hydrogen Energy, 35, 12580-12587, (2010).
70
MICHIZOE, J. , OKAZAKIi, S. , 2001. Catalytic properties of lignin peroxidase
ALİP-P3 hosted in reversed micelles.Biochemical Engineering Journal 8,
129-134.
MIESSLER, G.L. ve TARR, D.A., 1999. Inorganic Chemistry, (N. KARACAN ve P.
GÜRKAN, editör). Inorganik Kimya, 2.baskı, Palme Yayıncılık, Ankara,
2002. s.497-508.
MUTLU, S.F., 1990 . “Ayçiçeği Bitkisinin Sap ve Tohum Kabuklarının Enzimatik
Yöntemlerle Şekere Dönüşümü”, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Kimya
Bölümü, Ankara, 1-30.
MONTANE D., FARRIOL X., SALVADO J., JOLLEZ P., CHORNET E., 1998.
Application of steam explosion to the fractionation and rapid vapor-phase
alkaline pulping of wheat straw. Biomass and Bioenergy, 14, 261-276.
MISRA, D.K., 1983. Creal Straw. In: Pulp and paper manufacture. Vol. 3. Secondary
Fibres and Agro-Based Pulping (Ed. F. Hamilton and B. Leopold).TAPPI
Press. Atlanta, Ga.
NAKAMURA, Y., SAWADA, T., KOMATSU, A., SAWADA, H., KAWAMURA,
M., 2001. Degradation of kenaf core by steam explosion and saccharification
for useful utilization of biowaste, Journal Chemical Engineering. Japan, 34,
549-552.
NATH, K., DAS, D., 2003. Hydrogen from biomass. Current Science, 85(3):265-
271.
NIELSEN, D.C., 2004. Kenaf Forage Yield and Quality under Varying Water
Availability.
NISHIMURA, S., KAWASHIMA, M., INOUE, S., TAKEOKA, S., SHIMIZU, M.,
1991. Bayerite- Promoted Caustic Leaching of Single Phase NiA13 and
Co2A19 Alloys to Produce Highly Active Raney Nickel and Raney Cobalt
Catalysts, Applied Catalysis, 76:19-29.
NUGZAR N. NUTSUBIDZE, SARKANEN, S., 1997. Concescutive polymerization
and depolymerization of kraft lignin by trametes cingulata.Phytochemistry,
vol.49: 1203-1212.
71
ONBAŞIOĞLU, Seyhan., 2005. Neden Yenilenebilir Enerji?, Termodinamik dergisi,
Yıl: 14, Sayı: 128.
ÖZDAMAR, A., 2001, Rüzgâr Enerjisi ve Rüzgâr Türbinlerine Genel Bakış,
Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sempozyumu (YEKSEM), İzmir, 252 s.
ÖZSABUNCUOGLU İsmail H.,UĞUR Atilla, 2005., Dogal Kaynaklar Ekonomi
Politika Yönetimi, Bilim-Teknik Yayınları, Ankara.
PANAGİOTOPOULOU, KONDARİDES D.I., Effect of the nature of the support on
the catalytic performance of noble metal catalysts for the water-gas shift
reaction. Catalysis Today 112, 49-52, (2006).
PARISI, F., 1989 . “Advances in Lignocellulosic Hydrolysis and in The Utilisation
of The Hydrolysates”, Adv. Biochem. Eng., 38: 53-87.
PETRO, J., BOTA, A., LASZLO, K., BEYER, H., KALMAN, E. ve DODONY, I.,
2000. A New Alumina-Supported, Not Pyrophoric Raney-type Ni-catalyst,
Applied Catalysis A:General, 190:73-86.
PETRUCCI, R.H. ve HARWOOD, W.S., 1995. Genel Kimya 2 ( T. UYAR editör).
6. Baskı, Palme Yayıncılık, Ankara, s.541.
POZAN, G.S., 2003, Bazı Aldehitlerin Katalitik Dehidrojenasyon ile Eldesinin
İncelenmesi, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.
PRESTWIK, R., MOLJORD, K., GRANDE, K., HOLMEN, A., 1998, The
Influence of Pretreatment on the Metal Function of a Commercial Pt-
Re/Al2O3 Catalyst, Journal of Catalysis, 174, 119-129
ROBERT F.H. DEKKER, ANELİ M. BARBOSA, 2001. The effect of lignin-related
compounds on the growth and production of laccases by the ascomycete ,
Botryosphaeria sp. Enzyme and Microbial Technology 30:374-380.
SAMESHIMA, K., 1995. Kenaf and other non-wood pulp fiber usage development
for the preservation of global environment. Cell. Commun. 1, 2-5.
SATTERFIELD, C.N., 1993, Heteregenous Catalysis in İndustrial Practise, Second
Edition
72
SCHMIEDER, H., ABELN, J., BOUKIS, N., DINJUS, E., KRUSE, A., KLUTH,
M., PETRICH,G., SADRI, E., and SCHACHT, M., 2000. Hydrothermal
gasification of biomass and organic wastes. The Journal Supercritical Fluids,
17:145–153.
SCHMIDT, S.R., 1995. Surfaces of Raney® Catalysts, Catalysis of Organic
Reactions, M. Dekker, New York, pp. 45-59.
SCHWARZ, J.A., 1995, Methods for Preparation of Catalytic Materials, Chem.
Rev., 95, 477-510
SFOUNTOULAKIS, M., DOKIANAKIS, S.N., 2002. Removal of Phenolics in olive
mill wastewaters using the white-rot fungus Pleurotus ostreatus Water
Research 36: 4735-4744.
SHABAKER, J.W., HUBER, G. W., DAVDA, R.R.,CORTRIGHT, R.D.,
DUMESIC, J.A., 2004. Aqueous-phase reforming of ethylene glycol over
supported platinum catalysts. Catalysis Letters, 88(1-2):1-8.
SKOTAK, M., KARPINSKI, Z., 2002, C6-Alkane Conversion over γ-Alumina
Supported Palladium and Platinum Catalysts, Chemical Engineering Journal,
4028,1-8
SMITH, A.J., TRAN, T., WAINWRIGHT, M.S., 2000. Kinetics and Mechanism of
the Formation of Doped Skeletal Copper Catalysts: the Effect of Zincate
Compared to Undoped and Chromate-Doped Systems, Journal of Applied
Electrochemisty, 30:1103-1108.
SPESSARD, G.O. ve MİESSLER, G.L., 1997. Organometallic Chemistry, Prentice-
Hall, New Jersey, 246-298S.
STRAYER, R.F., FINGER, B.W., ALAZRKI, M.P., COOK, K.,.GARLAND, J.L,
2002. Recovery of resources for advanced life support space applications:
effect of retention time on biodegradation of two crop residues in a fed-batch,
continuous stirred tank reaktor 119-127.
SUN, R., LAWTHER, J.M., BANKS, W.B., 1997. A tentative chemical structure of
wheat straw lignin, Industrial Crops and Products, 6, 1-8.
ŞEN, H.M., 2007, Türkiye’ nin genel enerji durumu. Türkiye’ de Enerji ve Geleceği,
İTÜ Görüşü, 27-35, Nisan 2007, İstanbul.
73
ŞEN, Zekai., 2002. Temiz Enerji ve Kaynakları, Su Vakfı Yayınları, İstanbul.
ŞEN, Z., KARAOSMANOĞLU, F., ŞAHİN, A.D., 2002. 4. Ulusal Temiz Enerji
Sempozyumu, İstanbul, s. 85-90
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ KURUMU (TAEK), Nükleer Enerji ve Çevre, 2007.
http://www.taek.gov.tr/bilgi/elkitabi_brosur/brosurler/genel/4.
TANKSALE, A., BELTRAMINI, J.N., LU G.M., 2010 A review of catalytic
hydrogen production processes from biomass, Renewable and Sustainable
Energy Reviews, 14 , 166-182.
TANKSALE, A., BELTRAMINI, J.N., DUMESIC, J.A., LU, G.Q., 2008. Effect of
Pt and Pd promoter on Ni supported catalysts - A TPR/TPO/TPD and
microcalorimetry study, Journal Catalyst, 258, 366-377.
TANKSALE, A., WONG, Y., BELTRAMINI, J.N., LU, G.Q., 2007. Hydrogen
generation from liquid phase catalytic reforming of sugar solutions using
metal-supported catalysts, International Journal Hydrogen Energy, 32, 717–
724.
TANKSALE, A., BELTRAMINI, J.N., LU, G.Q., 2006. Reaction Mechanisms for
Renewable Hydrogen from Liquid Phase Reforming of Sugar Compounds.
Developments in Chemistry Enginneering and Mineral Processing, 14(1/2),
9-18.
TOMSETT, A.D., CURRY-HYDE, H.D., WAINWRIGHT, M.S., YOUNG, D.J.,
BRIDGEWATER, A.J., 1987. Structural Changes During the Leaching of
Copper-Based Raney Catalysts, Applied Catalysis, 33:119- 127.
TÜGİAD, 2004, Türkiye’ nin enerji sorunları ve çözüm önerileri. Ajans-Türk Basın
ve Basım A.Ş., Batıkent, Ankara.
TÜRKİYE ÇEVRE VAKFI (TÇV) Yayını, Aralık 2006, Türkiye’nin Yenilenebilir
Enerji Kaynakları, TÇV Yayın No: 175, Ankara.
ÜLTANIR, M. Ö., (1998) 21. Yüzyıla Girerken Türkiye’nin Enerji Stratejisinin
Değerlendirilmesi, http://www.tusiad.org.tr (19.04.2004).
WECKHUYSEN, B.M., SCHOONHEYDT, R.A., 1999, Alkane Dehydrogenation
over Supported Chromium Oxide Catalysts, Catalysis Today, 51, 223-232.
74
WHISTLER, R.L., BEMILLER, J.N. (Eds.), Industrial Gums, 1993. 3rd ed.,
Academic Press, San Diego.
WHISTLER, R. L., SMART, C. L., 1953 “Polysaccharide Chemistry”, Academic
Pres Inc. Publishers, New York, 114.
WİRSMA, A., van de SANDT EJAX, den HOLLANDER M.A., van BEKKUM, H.,
MAKKEE M., MOULİJİN J.A., Comparison of the performance of activated
carbon-supported noble metal catalysts in the hydrogenolysis of CCl2F2. Journal of Catalysis 177, 29-39, (1998).
VALENZUELA, M.B., JONES, C.W., AGRAWALl, P.K., 2006. Batch aqueous –
phase reforming of woody biomass. Energy Fuels 20, 1744-1752.
VERVERIS, C., GEORGHIOU, K., CHRISTODOULAKIS, N., PANTAS, P.,
SANTAS, R., 2004. Fiber dimensions, lignin and cellulose content of various
plant materials and their suitability for paper production. Industrial Crops and
Products 19, 245-254.
ZHU X-J, LONG SP, ORT DR, 2008.What is the maximum efficiency with which
photosynthesis can convert solar energy into biomass? Curr. Opin.
Biotechnol. 19, 153-159.
YILDIRIM, Y., 2003. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Güç Üretiminde Kullanımı
ve Çevresel Etkileri, DPÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi,
Kütahya, 91 s.
YOON, J.J., KİM, YL., 2005. Degradation of crystalline cellulose by Brown-Rot
Basidiomycete Fomitopsis palustris. J. Microbial . 43(6):487-492.
YU, Y., LOU, X., WU, H., 2008. Some recent advances in hydrolysis of biomass in
hotcompressed water and its comparisons with other hydrolysis methods,
Energy Fuels, 22, 46-60.
75
ÖZGEÇMİŞ
1985 yılında Adana’ da doğdum. İlköğretim öğrenimini Akkapı Şehit Kemal
Yüzgeç İlköğretim Okulu’nda tamamladı. Lise öğrenimini ise Anafartalar Lisesinde
tamamladıktan sonra 2004 yılında Mustafa Kemal Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Kimya Bölümünü kazandı. 2005 yılında Çukurova Üniversitesi Fen-
Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümüne yatay geçiş yaptı. 2008 yılında Çukurova
Üniversitesi’nden Fakülte ve Kimya Bölüm birincisi olarak mezum oldu ve aynı yıl
yüksek lisansa başladı. 2010 Ocak ayından itibaren ÖYP (Ögretim Üyesi Yetiştirme
Programı) Araştırma Görevlisi olarak görev yapmakta.
76
EK
HESAPLAMALAR
Hidroliz Yüzdesi:
(x g -deney sonunda kalan buğday samanı)
% Hidroliz = × 100
x g buğday samanı
x : Kullanılan buğday samanı miktarı
Kesiksiz Sistem İçin Reaktör Hacmi Hesabı:
V= Π.r2.h
V: Toplam Reaktör hacmi
Π: sabit sayı; 3,14
r: Reaktör yarıçapı; 0,72 cm
h: Reaktör yüksekliği; 100 cm
V=Π.r2.h=(3,14).(0,72)2.(100)=162,78 cm3= 0,1628 L (dm3)
Reaktör içine yerleştirilen cam bilyelerin kapladığı hacim:0,0360 L
Etkin Reaktör Hacmi= 0,1628 - 0,0360 = 0,1268 L