14
ULUSAL V ANI MEHMED EFENDi SEMPOZYUMU 7-8 KASIM 2009, KESTEL-BURSA EDiTÖRLER MEHMETYALAR BURSA 2011

ULUSAL V ANI MEHMED EFENDi SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D194643/2011/2011_TEKA.pdf120 Ulusal V/inf Mehmed Efendi Sempozyumu Üstüvan'i Mehmed Efendi'den sonra Kadızadelilerin sufilere

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    1

Embed Size (px)

Citation preview

  • ULUSAL

    V ANI MEHMED EFENDi

    SEMPOZYUMU

    7-8 KASIM 2009, KESTEL-BURSA

    -BİLDİRİLER-

    EDiTÖRLER MEHMETYALAR CELİL KİRAZ

    BURSA 2011

  • Vani Mehmet Efendi'nin

    SesliZikir Konusunda Sufilere Yönelttiği Eleştiriler

    AbduıTezzak TEK*

    İlk dönemlerden itibaren tasavvufun bazı uygulamalarıyla ilgili tartışmalarm başladığını, klasik dönem eserleri arasında kabul edilen el-Luma', er-Risfile ve Keşfii'l-ınahcılb gibi kitaplarda görmek mümkündür.1

    Bu dönemde sufllere yöneltilen eleştirilerin, daha ziyade tasavvuf ter-rninolojisinde sesli/cehr'i zikir yapılırken meydana gelen veedin veya dinlenen rnusiklnin etkisiyle dönme ve hareket etmeyi ifade eden dev-ran ve sema gibi ayinlerin meşruluğu hususunda şekillendiği görül-mektedir. Hicr'i II. yüzyılda başladığı kabul edilen söz konusu tartışmalar, VI. yüzyıla gelindiğinde Selef ekolünün önde gelen temsilcilerinden İbnü'I-Cevz'i (ö. 597/1200) ve sonrasmda İbn Teymiyye (ö. 728/1238) gibi alimlerle hız kazanmışhr. Her ne kadar aynı yüzyılda yaşayan Ehl-i Sünnet inancının güçlü isimlerinden İmam Gazz~\ll ( ö. 505/1111) tara-fından, dervişlerin devran ve semaı hususunda Kur'an ve hadisten de-

    Doç. Dr., Uludağ Üniversitesi İleılıiyat Fakültesi, Tasavvuf Ana Bilim Dalı. Konuyla ilgili bk. Ebfı Nasr Serri\c et-Tlıs'i, el-Lumn', (thk. Abdtdhalim Mahmud-Taha Abdiiibaki Si.inır), Kahiı·e 1960, s. 363; Abdiiikerim ei-Kuşeyr!, er-Risfiletii'l-Kuşeyriyye, (tlık. Manıf Mustafa Zerik-Ali Abdülhamid el-Hayr), Beynıt 1997, s. 63-64; Ali b. Osman el-Hucvir!, Ke~fii'l-Mnlıcü/ı-Hn/cilcnt Bilgiı;i, (tre. Süleyman Uludağ), İstanbul 1991, s. 603; Süleyman Uludağ, İslam Aç1sındnn Mfisdc'i ve Senu1', İstanbul 1999; Sırajul I-laq, "Sami\' and Raqs of the Darwishes", lslnmic Culture (Tile Hyrlem/ıarl Qııarterly Review), XVIII (Hyderabad-Deccan 1944), s. 111-130. (Bu makillenin Türkçe tercümesi için bk. "Derviş leri n Sema ve Raksı" tre. Hüseyin Akpınar, TnsmJVl(( Dergi-si, 2006, sayı 16, s. 373-393.

  • 118 Ulusal Viinl Mehmed Efendi Sempozyunm

    liller getirilerek meşruluğu savunulmıış ve belli smırlar içinde kalmak kaydıyla teşvik edilmişse de2, konuyla ilgili tartışmaların son bulması sağlanamamışt11:

    Osmanlılara gelindiğinde ise, bu tiir tartışmaların ilk defa Yıldırım Bayezid döneminde ka~·şımıza çıktığı söylenebilir. Zira bu yüzyılın ön-de gelen alimlerinden Ibnü'l-Bezzaz'ın (ö. 827/1424) el-Fetevfi adlı kita-bında def ve mizmar (yani zurna, kaval veya ney) dinlemenin ve ilk defa Samiri tarafından icra edildiği düşünülen raksın haranı olduğu ve bunların yerine getirilmesini helal kabul edenlerin de küfre düşeceği belirtilmiştir.3 İbnü'l-Bezü\z'dan sonra sema, raks ve devran konusu, Osmanlı fukahası ile meşayıhı arasında çeşitli tartışmalara konu olmuş ve bu amaçla pek çok risale ve fetva kaleme alınmıştır.

    Osmanlı fakihleri tarafından ilk tepkisel hareketlerden birinin IL Bayezid devri alimlerinden Arap Vaiz olarak tanınan Muhyiddin Mehmed b. Ömer (ö. 938/1531) tarafından gösterildiği görülmektedir. Molla Arap özellikle Halvetller tarafından gerçekleştirilen devranın haram olduğunu söyleyerek meşayıhı uyarmış ve bu konuda bir risale yazmıştır.4 Elbette sufiler tarafından verilen cevap gecikmemiş, .Halvetl şeyhlerinden Cemal Hallfe diye bilinen Cemaleddin İshak Karamani (ö. 933/1526) Molla Arab'ın devranı eleştiren görüşlerine reddiye mahiye-tinde Rislile fi devrfini's-sıViyye ve ralcsıhirn isimli bir risale kaleme almıştır. Bu tartışmaya, bir diğer meşhur Halvet'i şeyhi Sünbül Sinan Efen-di'nin (ö. 936/1529) de katıldığı, dönemin İstanbul kadısı Balıkesidi Sarı Gürz'e (Gerz) (ö. 928/1522) karşı Fatih Camii'nde devranı savunduğu bilinmektedir. Osmanlı döneminde sema, devran, raks ve sesli zikrin haram olduğuna dair risale yazan fakihleri arasında, el-Miiltelcfi'nın mü-ellifi İbrahim b. Muhammed el-Haleb'i (ö. 956/1549),5 Birgiv'i Mehmed Efendi (ö. 981/1574)/' Ahmed b. Muhammed el~Akhisar'i (ö. 1041/1631),7 Kadızade Mehıned Efendi (ö. 1045/1635),8 Muhammed b. Mustafa el-

    Gazzall, İhynu Lllimıidd'i11, (nşr. Seyyid İbrahim), Kahiı·e 14'12/1992, II, 4'1 6-476. 3 İbni.i'l-Bezzaz, e/-Felnvn'l-Bı:zznziyye, Bulak 1310, VI, 349. 4 Tahsin Özcan, "Molla Arap", DİA, XXX, 240-241. 5 er-Rnks ve'l-vnks li-miislehili'r-rnks, Süleymaniye Ktp, Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 2115,

    vr. 19-28. 6 er-Ristlle fi'z-zikri'l-celırl, Dersaadet Kitabevi, İstanbul1988. 7 Ristlle.fi Jıurmeti'r-rnks ve'd-devrn11 ve kernlıeti'z-zikr, Süleymaniye Ktp., Harput, nr. 429,

    vr. 65-72.

    Risn/efi devrnlll's-sıljlyye, Antalya Tekeli İlçe !-!alk Ktp., nr. 799.

  • Sesli Zilcir Konusunda Sufilere Yö11elttiği Eleştiriler 119

    B "(o·· 1059/1649) 9Üstüvfm'i Mehmed Efendi (ö. 1066/1655'den son-ucavı . , .. ra), Abdülkerim b. Veliyyüddin (Veliyyüddinzade) (ö .. 1~100/1.689)10 gıbı alimler bulunmaktadır. Kaleme alınan söz konusu rısalelerın dışı~da konuyla ilgili aleyhte verilen fetvalar da var d ır. Bunlar arasında lbn Kemal (ö. 940/1534),11 Ebussufıd Efendi (ö. 982/1574),12 Muhammed b. Abdullah el-Üsküb'i (ö. 1030/1620), Minkarızade Yahya Efendi (ö. 1088/1677) ve Menteşezade Abdürrahim Efendi (ö. 1128/1716)13 gibi şeyhülislam ve müftüler tarafından verilmiş olan fetvalar zikredilebi-lir.ı

  • 120 Ulusal V/inf Mehmed Efendi Sempozyumu

    Üstüvan'i Mehmed Efendi'den sonra Kadızadelilerin sufilere karşı yürüttükleri mücadeleyi, Van! Mehmed Efendi'nin üstlendiği görül-mektedir. Saray vaizliği gibi etkin bir görevde bulunan Van! Efendi'yi, devran ve sesli zikrin keraheti hakkında risale yazmaya iten sebepler arasmda belirleyici olan husus, onun bu yüzyllda Osmanlı toplumun-daki Selefi hareketinin temsilcileri kabul edilen Kadızadeliler grubunun oluşturduğu vaizler topluluğuna dahil olması ve bidatlerle mücadelede selefierinin sürdürdüğü geleneği takip etme arzusudur:

    "Ey aziz kannciaşlar bazı a'nıal ve evza' kC asrınıızda münıin zümresi mabeyninde zuhur bulmuştur. Ve ke'ş-şemsi fı nısfi'nnehar [günün ortasında güneş gibi] olmuştur. Ve avaın-ı müınin'in sünnet olmasına belki farziyyetine mu'tekid olmuştur. Sah!h-i kütübden bizim kalbimizde müsbet olan ma'an1yi bu evrakta dere ettik. Talib-i hak olanlar ınüstefid olalar inşaallahu Teala. Ol cümledendir cehrle zikir ınecalisinde ve cevaıni'de ve cehrle tesbih ve tehlll edbar-ı salavatta ve salat-ı subhdan sonra cehrle evrad okumak ve salat-ı Regayib ve Berat ve Kadir leyle-i mahsusada ve meyyit kapısında cehrle zikir ve cenaze önünde cehrle tehlll. Pes bu mezkur olan şeylerin sünnet olmasında küti.ib-i ınu'tebereyi çok tetebbu' ettik ve evza'-ı mezkurenin nefy ü isbatında naklolunan edilleye ziyadesiyle nazar kıldık. Akl-ı ldsırımız ve fikr-i fatiremiz ile sahih olanı tuttuk." 16

    Gerek önce'ki fukahanın, gerekse Risfile fi kerfiheti cehri zikr adlı risa-lesiyle bu geleneğe katılan Van'i Efendi'nin, devran, sema ve bu iki ayi-nin ayrılmaz bir parçası olan sesli zikir konusunda sufilere yönelttiği eleştiriler şu başlıklar altında toplanabilir:

    a. Devran, sema ve dolayısıyla sesli olarak yapılan zikirler, oyun ve eğlenceden ibarettir. İbadet olarak kabul edilmemelidir; aksini düşünenler kafir olurlar.

    b. Regaib, Berat ve Kadir gecelerinde cemaatle namaz kılmak bidat ve mekruhtur. Sünnetleri ortadan kaldıı·acağı için bidatlerden sakmılmalıdır.

    c. Cenaze töreninin yapıldığı sırada sesli zikretmek caiz değildir. Aksine sessiz olup tefekküretmek daha doğrudur.

    16 Van! Mehmed Efendi, Rist1le fi keriiheti cehri zikr, Süleymaniye Ktp., Hacı Beşir Ağa, nr. 406, vr. 187b-188a.

  • SesliZikir Konusunda S4filere Yönelttiği Eleştiriler 121

    d. Bu gibi ritüellerin gösteriş ve riyaya sebep olma ihtimali yüksek-tir.

    e. Raksı ilk defa Hz. Musa zamanında Samiri icat etmiştir. Sufllerin devram raksa benzediğinden "bir kavıne benzeyen onlardandır" hük-mü gereğince yaptıkları iş haraındır.

    f. Sufilerin birbirleriyle musafaha yapmaları, kucaklaşmalan, şeyhlerinin ellerini öpmeleri, onlar gelince ayağa kalkmaları, zikir esnasında def çalmaları ve bırkalarını yırtmaları caiz değildir.

    Risale'nin muhtevasına baktığımızda Van! Efendi' nin, özellikle ses-li zikir konusunda ileri sürdüğü eleştirilerde temel olarak şu üç kaynağı dayanak noktası olarak kullandığı görülmektedir: Konuyla ilgili ayetler ve bu fıyetlerin ınüfessirler tarafından izahı; mezhep imamlan başta olmak üzere fakihl'erin konuyla ilgili görüşleri ve sCıfller hakkında riva-yet edildiği kabul edilen hadisler. Haddizatında ona göre konuyla ilgili kaynaklar sufiler ile fakihlerin yazdıkları eserlerden oluşmaktadır ve bunlar arasmda doğru olan ve uyulması gerekenler de tabii olarak fa-kihlerin eserleridir:

    "Ey aziz karındaşlar, bilmiş olasınız ki nıi.ista'nıel olan kitaplar

    muamelatta ve diyanette iki nev' kitaplardır. Birisi, ki.iti.ib-i

    meşayıh-ı tarikat -kaddesallahu esrarehi.inı- Arabiyat'ta; İ!ıyfiu Ulılm, Avfirifii'l-Ma'firif ve bunun emsal i. H1risiyat'ta; Reşfihat ve Nefelıtit ve Kimyfi-i Safidet ve bunun eşbahı. Ve Ti.irkiyiıt'ta; İmfidii'lİslfim ve Gülşen-i Tevltld ve bunun emsali. Ki.itüb-i fıkh-ı şerif ve şerh-i !atif vardır, mezahib-i erba'ada olan meşrlı'at gibi.

    Ey aziz karındaşlar, bu iki nev' kitaplar, ki naklolundu, kangisine

    amel vacibtir ve kangisi asah akvaldir ve alısen atvardır diye sual

    buyurursan bilmiş olasın ki, icma-ı nıi.islinıln ile bir mezhepte

    mezahib-i erba'adan tasnif olunan kütüb-i şer'-i şerif asahdır. Ve ol mezhep halkına ittiba' vacibtir. Zira fukaha-i izaın alıadis-i

    şerifeye nazar edip muhkenıine amel etmişler ve vi.iclıd-ı tefaslre

    bakıp kavlini tutmuşlar. Pes bu iki cins kitaplar te'aruz edip bir

    şey ıneşrlı ımıdLıı~ değil midir? diye tahalllif ettikte, kütüb-i şer'-i

    şer'ife, ki ulema-i müctehid'in tasnif etmiştir, müracaat etmek

    vacibtir. Küti.ib-i şer'a muhalefet edip ki.iti.ib-i ıneşayıhı ahzeden tuttuğu mezhepten çıkmış olur. İmamına isabet etmedi diye slı-i zan etmiş olur."17

    17 Risfilefi kerfilıeti ce/ıı·i zikir, vr. l88a-b.

  • 122 Ulusal Vani' Melımed Efendi Sempozyumu

    Sesli Zikrin Yasak Oluşuyla İlgili Deliller

    Konuya Hanefi fakibierinin görüşleri çerçevesinde bakan Van! Efendi, sesli olarak zikretmenin, "Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Çünkü O haddi aşanları sevmez" 18 ayetindeld emre muhalefet etme manası taşıyacağından haram olduğu kanaatindedir:

    "Bilmelisin ki, Ebfı Hanife'ye göre zikrederken sesi yükseltmek ve sesli olarak zikretmek meknıh hatta haranıdır; bidat ve Allah Teala'nın emrine muhalefettir. Aynı şekilde İnü1meyn'e göre de böyledir. Hatta bütün imamlara, sahaben, tabiin ve selef-i salihine -Allah hepsinden razı olsun- göre de böyledir."19

    Sessizce dua etmenin huşu, ihlas ve tezellüle daha uygun olacağını göz önünde bulunduran Vanl Efendi'ye göre ayetteki "gizlici dua edin" emri ile, bağırıp çağırarak dua etmenin kişiyi samimi olmaktan uzaklaştırarak riya ve gösterişe di.işüreceği, sesi yükseltmenin bir bakıma şikayet veya bir iddia ve dava taşıyacağı ihtimaline işaret edilmektedir. Ni-tekim Hz. Peygamber'den rivayet edilen hadisler de bunun delilidir:

    "EbCı Musa el-Eş'arl'den şöyle rivayet edilmiştir: Biz Allah'ın Elçisi (sav) ile bir gazada idik. İnsanlar yüksek sesle tekbir getirmeye başladılar. Allah'ın Elçisi: Ey insanlar, kendinize acıyınız, siz sağıra veya bura-da olmayana dua etmiyorsunuz, sizi işiten ve size yakın olana dua edi-yorsunuz. Muhakkak ki O, sizinle beraberdir, buyurdu."20

    Resfılullah'tan (sav) rivayet edilmiştir ki, "İleride duada haddi aşan bir kavim gelecektir. Kişinin dua ederken "Allah'ım, senden cenneti ve ona yaklaştıracak söz ve ameli istiyorum. Cehennemden ve ona yaklaştıracak söz ve amelden de sana sığınıyorum" demesi yeterlidir. Sonra da "0, haddi aşanları sevmez" ayetini okudu." 21

    18 A'raf, 7/55. 19 Risfıle .f1 kerfıheti ce h ri zikr, vr. '189b-"l 90a. 2o Buhfırl, De'avfıt, 50; Müslim, Zikir, 44, 45. 21 Münfıvl, II, 128. Vfınl Efendi, sahabe ve tnbiln dönemlerinde de dun ve zikirde ses-

    sizlik prensibine riayet edildiğini şu iki rivayetle desteklemeye çalışmaktadır: "Said b. Abdurrahman el-Cumahl'den şöyle rivayet edilmiştir: İbn Ömer, Irak ehlinden yere düşüp bayılmış bir adama rastladı ve "Buna ne oldu" diye sordu. Orada bulu-nanlar "Kendisine Kur'fın okunduğunda ve Allah'ın zikrini işittiğinde bayıldı" dedi-ler. Bunun üzerine İbn Ömer "Biz de Allah'tnn korkuyoruz nma bnyılmıyoruz" dedi. Bk. Risfrlefi kerfrlreti celrri zikr, vr. 19lb-192a. Hasan-ı Basri'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Kişi Kur'fın'ı ezberler amn komşu

    su bunun farkına varmnz. Bir çok şey öğrenir, ama insanlar bunu fark etmezler. Bir

  • Sesli Zilcir Konusunda Sfı.filere Yönelttiği Eleştiriler 123

    .. d V"' "'Dfeı1d"ı'ye göre Hz Zekeriyya'nın ~~Hani o Rabb\-Ote yan an anı ı::. ' • • • H gizli bir sesle yalvarmıştı"22 ayetiyle övülmesinın _nedenı, z.

    Z 1 . a'mn Allah'a olan nidasını diğer insanlardan gızleyere\~ _sırf e

  • 124 Ulusal Vfinl Mehmed Efendi Sempozyunıu

    halde belli kıyafetler giyerek ayrıcalıklı olduklarını zanneden, raks, dev-rfın gibi mekruh işlerle uğraşan sufller, ya iddialarında Allah'a iftira etmektedirler, ya daakil dengeleri bozuktur.24

    Tasavvuf Erbabının Eleştirilere Verdikleri Cevaplar

    Tasavvuf ve tarikat çevreleri, Allah'ın, kullarını kendisini çokça zikretmesi yönündeki emrine vurgu yaparak, zakirin zikir esnasında kendinden geçerek sema, devran şeklinde çeşitli hareket ve dönüşlerde bulunmasını, o anki coşkunluğun masum bir tezahürü olduğunu söy-lemişlerdir. Onlara göre meseleye fıkh1 açıdan bakılacak olsa bile, sesli olarak zikrehne veya zikir esnasında söz konusu hareketlerde bulunma hususunda yasaklayıcı bir hüküm olmadığından bunlar mübah/caiz çerçevesinde değerlendirilmelidir. Dolayısıyla sema, devran ve sesli zikrin haram/yasak sayılaması ve bunları helal kabul edenlerin de kü-fi.irle itham edilmeleri doğru değildir. Zira;

    l. Sema'nın haram oluşuyla ilgili fetvalar kabul edilecek olursa, İmam Şafil, İmam Gazzall, Ebfı Talib el-Mekk1, Şihabüddin es-Sühreverd1, Necmeddin ed-Daye, İbn Fanz, Abdürrezzak el-Kaşan!, Hz. Mevlana gibi kemal ve tahk1k sahibi zatların kfıfir ve yalancı sayılmaları icap eder. Zira bunlar sema ve devranı caiz görmüşlerdir.

    2. Fakibierin sema ve devranın birer oyun olduğu konusundaki id-diaları kabul edilemez. Çünkü zikrin bir oyun olmadığı açık olduğu gibi, zikredenler de oyun oynayan kimseler değildir. Zikir ibadetlerin en faziletlisi, zakirler de üsti.in kimselerdir. Nitekim "Allah'ı zikretmek elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür"2s ayeti buna delildir. Hz. Peygam-ber zikreden kişinin üstünlüğü hakkında şöyle söylemiştir: "Gfıfiller arasında Allah' ı zikreden kimse, ölüler arasında diri kimse gibidir."26

    3. Sema ve devranla Allah'ı zikredenler, müşriklere değil, olsa olsa tavaf eden hacılara ve arşın etrafında dönerek Allah'ı tesbih eden me-leklere benzetilebilirler.

    24 Risfrlefi kerfrlreti cehri zikr, vr. 192a-200a. Ayrıca bk. Mevsıll, Abdullah b. Mahmud, ei-İiıtiyfrr li ta'll/i'l-mıılrtfir, Çağrı Yayınları, İstanbul 1996, 1, 86; Kadılıfın, Falıreddin Ha-san b. Mansur ci-Uzcendl, FeteVt1-yı Kadilıfrn, (Fetevfr-yt 1-findiyye kenarında), Dfını Sa-dır, Bulak 131 O, I, 83; Burlıaneddin el-Merğinfın1, el-1-fidfrye şer/m lıidfryeti'l-miibtedl, el-Mektebcti.i'l-İslamiyye, !, 87; Halebl, İbrahim b. Muhammed, Mecmau'l-enlıılr fi şerhi miiltelm'l-elıhur, Dfıru't-Turi\si'I-Arab1, Beyrut ts, II, 551.

    :!5 Ankebüt, 29/45. 26 Buhar!, De'avfıt, 66.

  • Sesli Zikir Konusunda S4filere Yönelttiği Eleştiriler 125

    4. Samiri'nin yaptığı raks ile devran arasında büyük fark vardır. Zi-ra Samiri'nin raksı, buzağıya tapmak ve ulCıhiyeti buzağıda iddia ede-rek Allah'a şirk koşmak içindi. Halbuki sufilerin tevh'id ehli oldukları ve devran ve sema ile Allah'a ibadet ettikleri açıktır. Diğer taraftan onların hareketleri raksa benzetilse bile raksın şeriat tarafından caiz görüldü-ğünü ifade eden kesin deliller mevcuttur. Habeş oyuncularının Mescid'de oynamaları bu delillerden bir tanesidir.

    5. Devran, sema ve sesli zikrin haram olduğuna dair ayet ve hadis gibi herhangi bir delil yoktur. Müfta-bih olan kavle göre açıktan ve yük-sek sesle zikir, kerahetsiz olarak caizdir. Sufllerin döne döne zikretnıeleri, zikri alaya ve hafife alma kastıyla olmayıp, aksine zikir neticesinde doğan halin galip gelmesi ve Allah'a duyulan sevgi hissinin gönülleri kuşatması soncunda O'na karşı gösterilen tazim ve hürmetten ibarettir.

    6. Hz. Peygamber zikrin açıktan ve çokça yapılmasına ve bu husus-ta gayretli olunmasına şu sözleriyle işaret ve teşvik etmiştir: "AIIah'ı çokça zikredin; öyle ki münafıklar 'Siz gösteriş yapanlardan mısınız?' desinler." 27; "Allah'ı çokça zikredin, ta ki size deli desinler." 28

    7. Sesli zikirden amaç zikri Allah'a işittirmek değildir; çünkü Allah insana şah damarından daha yakındır. Burada maksat, gafleti gidererek bütün uzuvların zikre katılınalarını sağlamaktır.

    Sufilere göre fakihleri aksini düşünmeye iten neden, ya meselenin özünü kavrayamamalarından, ya da hissi ve nefsani garaz ve kıskançlıklarından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla böylesi itirazlar, üzerinde durmaya değmeyecek kadar geçersiz ve boş iddialardır. Onlara ancak Hz. Peygamber'in şu sözüyle cevap verilebilir: "Allah ilmi tutup da kul-larının kalplerinden çıkarmaz, fakat o evvela hakiki alimleri toplumdan alır. Toplumda alim kalmayınca halk, cahilleri ilim mevkiine getirir ve bilgisizleri kendilerine önder yapar. İnsanlar bunlara soru sorar, bunlar da onlara fetva verirler. Verdikleri fetvaların sonucunda hem kendileri sapıtırlar, hem de başkalarını saptırırlar." 29 Bu hadiste tarif edilen ınağrur uleınanın fetvasından Allah'a sığınırız.3°

    27 Gazzilll, İlıyiiu Ulılmiddhı, Darü'I-Marifet, Beyrut ts., 1, 294. 28 Aclfınl, Keşfii'l-lınffı, l, 165. Aclfınl'ye göre İbn Hibban ve Hakinı bu hadise sahih

    demişlerdir.

    29 Buhar!, İ'tisam, 7. 30 Şeyh Sünbül, er-Risfıletii't-tnlıklkiyye, Süleymaniye Ktp., Es

  • 126 Ulusal Vnnf Melınıed Efendi Senıpozyu1nu

    Sonuç olarak denilebilir ki, Osınanlı döneıninde vaizler ve sufiler arasındaki tartışınada, vaizlerin yanında yer alan ve sesli zikiı~ devran, sema gibi konuları, uzun siire lıeın tasavvuf erba~ının eserlerinden lıem de ııleınaıım yazdığı kitaplardan ineelediğini söyleyen Van! Efendi'nin ınese1eye yaklaşımında dayanak noktası, elbette ful

  • Sesli Z-ildr Konusunda S~filere Yönelttiği Eleştiriler 127

    menh'idir, mütabe'at lazımdır. Ve salat-ı Ragaib ve Berat ve I

  • 128 Ulusal Vfin'i Mehmed Efendi Sempozyıımu

    memesidir. Bu hususun, yukarıda alıntıladığımız görüşleri ile çelişkili olduğu ortadadır.

    Öte yandan sesli olarak dua ve zikretmenin caız olmadığı husu-sunda delil olarak kullanılan "Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Çünkü O haddi aşanları sevmez"42 ayetini yorumlayan Fahreddin Razi gibi bazı müfessirler,·sessizce dua etmenin vacip değil de, ınendub ve müstehab olduğuna işaret ederek duada sesi yükseltmeyi haram kabul etmeınişlerdir.43

    Meseleye sufHer açısından baktığımızda haddizatında onların da devran, sema ve sesli zikir konusuna aynı pencereden bakmadıkları görülmektedir. Nitekim Eşrefoğlu Rum] (ö. 874/1469),'14 Sünbül Sinan Efendi (ö. 936/1529),·15 Aziz Mahmud Hüday'i (ö. 1038/1628),46 İsmail Ankarav'i (ö. 1041/1631),47 Abdiilahad Nuri (ö. 1061/1650),48 Sunuilah Gaybl (ö. 1074/1663),49 Karabaş Vell (ö. 1097/1686),50 Niyazi-i Mısrl (ö.

    alameti, seslerini yükseltmeleri, fese benzer kırmızı başlık giymeleri ve ebrar/iyi kimselerden olduklarını zannetmeleridir. Amelleri şeytanın ameline, fiilleri deccalın fiiline benzer. Onlar hak yolda fılimlerle çekişirler." Rist7le .fi kerfilıeli celn·i zikr, vr. 200a-b. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Ümmetinı arasında isimleri sufı olan bir grup çıkmadıkç;;ı kıyamet kopmaz. Onların alametk:ri, zikrederken seslerini yükseltnıeleri, iyi kimselerden ve şeyhlerden olduklarını zannetmeleridir; aksine kafiderden da-ha fazla d;;ılalet içh1dedirler. Fiilieri deccalin fiiline, mnelleri şeytanın ameline ben-zer. Alimlerle çekişirler. imanları yoktur. Şarkı dinlemeyi, oyun, seınfı, vecd ve elle-rini çırpm;;ıyı/alkışlamayı severler. Bi.itün bunlar ise cahiliye adetleı·inden olup ha-ramdır." Risfile fi kerfilıeti cehri zikr, vr. 200b. Hadis diye zikredilen ancak uydurma oldukları oldukça açık olan bu sözlere, hadis kaynaklarında rastlanmamıştır.

    •12 AJraf, 7/55. 43 Fahreddin Rfızl, T~f.~lr-i Kelıfr, (tre. S. Yıldırıın-L. Cebeci), X, 440-444; İsınail Hakkı

    Bursev!, Rlı/w'I-Beyfin, (tre. Ö. Çelik-C. Durmuş), VI, 142; Elmalı M. Hamdi Yazır, I-Ink Dini Kur'fi11 Dili, III, 2194-2195.

    •14 Sırm'd-devrfin, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1498, vr. 1-28. •15 Rist7le fi cevfizi devrfiııi's-st1.fiyye, Beyaz.ıt Devlet Ktp., Veliyyi.iddin Efendi, nr. 3602;

    Rist7Ielii't-tnhklkiyye, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1716. -tb Keş.fll'l-gıııii 'n11 lıiiccel:i's-semfi, (tre. Hasan Kamil Yılmaz, Aziz Mahmud Hi:ıdfıy1'nin

    Semfı Risalesi, Marmara Ünv. ilahiyat Fakültesi Dergisi, İstanbul 1986, IV, 275. ·17 İsmail Rusuhl Ankaravl, MiHiıficii'I-Fııknrfi, (haz. S. Arpaguş), İstanbul 2008, s. 115-

    127. -ıB Koca, a.g.m., s. 67. 49 Koca, a.g.m., s. 67; Bilal Kemikli, "Türk Tasavvuf Edebiyatında Risale-i Devran ve

    Sema Türü ve Gaybl'nin Konuya İlişkin Görüşleri", A11knrn linv. Dergisi, Ankara 1998, XXXVII, s. 443-460.

  • Sesli Zildr Konusundn Sufi1erc Yönelttiği Eleştiriler 129

    1106/1694),5'1 İsmail Hakkı Bursev1 (ö. 1137/1725),52 Mehmed Eınin Tokadi (ö. 1158/1745),53 Müstak1ınzade Süleyınan Sadeddin (ö. 1202/1788),54 gibi ·konuyu savunan ve nıeseleye bir bakıına tasavvuf1 terbiye metodu olarak bakan ve ınürşidin, bu yola yeni girnıiş olan kişiye sesli zikretnıesini eınretınesindeki aınacnı, bu sayede nefsinin ve fikrinin başka şeylere meyletmesini engelleyerek kalpteki havatınn sö-küp atılnıası şeklinde değerlendiren sufiler bulunınaktadır. Elbette bu sufilerin yaklaşıını, zikirde tek bir yol tutınak değildir. Zira onlara göre, ibadetlerini açıkça yaptığı zaman ri yaya düşeceği e nd işesini taşıyan bir kiınsenin, zikir ve evradını giz1ice yapınası daha doğrudur. Bununla birilikte eğer kalp teınizliği ve yak1n1 iınan hususunda riya şaibesinden emin olduğu bir dereceye ulaşınışsa, onun için efdal olan başkalarına da örnek olınası açısından ibadetleriı:1i açıktan yapıııasıdır. Bununla birlikte Hüdayl'nin müntesiplerinden Mün1r1-i Belgradl (ö. XVII.yy)55 gibi dev-ran ve sema' ı reddeden suf1lerin de bulunduğu unutulnıaınalıdır.~6

    Şu halde bu ve benzeri tartışınaların günümüze kadar taşındığı ve bugün Selefi düşüneeye nıensup olan bazı grupların veya Nakşbend] gibi kiıni tarikat mensuplarının ınusık1 dinleıneye, sesli zikre ve seınaa karşı oldukları bilinınektedir.57 Bu duruınun ise, böylesi tartışınaların hiçbir zaınan son bulnıayacağı ve sonraki zaınan di1iın]erinde de devaın edeceğini gösternıesi açısından dikkate değerdir.

    50 Süleynıaniye Ktp., Hacı Mahn1ud EfendL nr. 2337, vr. 36-88; Kerin1 Kara, l